Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
2 O CC.\i: ES9
ATATÜRK ÜNiVERSiTESi
. İSLAMI. İLIMLER F BüL TESI DERGISI
3. Sayı
(Fasi!kül 1- 2)
Sevinç Matbaası, Ankara. 1979
KÜTÜB-İ SİTTE İMAMLARININ ŞARTLARI
Doç. Dr. İbrahim CANAN
Bilindiği üzere hi eri birinci asırdan . itiıbaren, haıdis saıhasmda çeşitli eserler tasnif edilineye başlanmış, ikinci, üçüncü ve haıtta dördüncü asırlarda gittikce ·artan bir hızla bu te'lif işine devanı edilmiştir. Bilhassa ilik üç asır en orijinal, en değerli eserlerin verildiği bir ·devredir. Müsned, musannaf, sünen, sıhah vs. unvanlanyla pek çok sayıda esederin bu devrede te'lifi islam ·külrtürü, islam medeniyeti ve İslam'ın mensubları olan bizler için sori deı~ece
· iftihar edilecek, başka hiçbir kültürün tari·hinde rastlanmayan müstesna bir durumdür.
Hadisle ilgili telif ve rtedvin faal.i\)'etlerine ilk başlandığı vakit, münhasıran, hadislerin yazı ile k~yda geçirilerek ka::y~bolmaktan korunması düşünilldüğü için, rivayetlerin sılılıaıt ve sağlaınılığına
·pek o ·kadar di:l\ikat edilmiyor, zayıflar ve sahihler beraberce yazılıyordu. ·Bu hal, vefatı hicri 256 o1an İmam-ı Buha.ri'ye kadar de~
-~ vam etti. Bizzftt kendisinden intikal eden ıbiır ri vayete göre bir gün Buhari'Ii·in hocalarmdan, İshak İbnu Rahuye'iiin: «KeŞke biriniz, Hz. Peygamber'in (A.S.) sahih sünnetb:Li cemeden muhtasar bir kitC~Jp te'lif etse» ( 1) sözü üzerine harekete geçen . Buhari, sahih sa-hasmda ilk esed verir. .
Artlik Buhari'nin açtığı yolu diğer pekçok müellif takibede-cektir. · · · ·
Yazılan eser:Ier çok alımakla beraber, bunlardan bazıları, sağ_ lamlık nakita-i nazanndan diğerba.zılarına nazaran daiha çQ!k itıimad tel·kin ederek daha ziyade şöhrete ·ulaştılar. . .
(1) Bak. İbnu Hacer (v. 852); Hedyü's-Sari, Bulak .1301 (baskısından ofset, Beyrut), 1,5.
103
'i i
' i l
l ' _ı !
1-
[ 1{
li
Bilindiği üzere hsaca Kütüb-i Sitte dediğianiz altı kiıtap, mev. cutların en salıihi, en ımuteıberi ve en çok ismi duyulanlarıdır. İşte
mevzuumuz, bu kitapları diğerlerinıin fevkine ç:ııkaran vasıflarının
neler olduğunu beliııtrn.eye çalışmaıktl!r. Oruara mümtaz bir mevki · kazandıran husus, şüphesiz, mü~l1iflerıinin,. hadisleri ıkitaplarma alırken onlaı,da aradı!ldaıı şarıtlaırdır. An~ak hemen kaıydedeliım ki, bunların hepsi aynı şartları takip eıtmediıklerT~ğ]bi:-onlardan -s§rlece hil'i k1tabına-alılnıŞ oldugu ~btiiiwi hadtslerde aynı Şaıııti~-;::a-ri~yei:
r --~4e.m~rriiŞ_ti~-:Ba.zı· ş~ııtla~ var, hepsiinde mliŞıtereki- biz~ pntlar-var, mesela sadece Buhari'ye haıs; yine bazı şaııtlar var, Buhari'nin sadece bir kısım hadislerin_de mevcut vs.
. ~-- . .
Bu söylenenllerden de anlaş:clacağı üzere, «Kütüb-i Sitte müelliflerinin şarıtları şunlardır» diye bir ıkaç cüınilede maksadı ifade etmek mümkün değildir. _,
Mevzumuzu zorlaştıran diğer bir husus, belld de daha mühimrrii, bu müelliıfleı~den hiç. birinin, «Hadis kabulünde şu şarıtları takiıbetıtim» diye bii' aÇ:ııklaımada bulunımamış olanas1dır. Bu selbeıple
. vefaıtı 395 hicri olan el~Hafız Ebu A!bd:iıllah Muhaımmed İıbnu İshak iıbni Meıide' den bu yana, alimlerden bir çoğu, Kütüb-i Sitte müellifleı~1nin şartlarını ıbeiirrmek, oııtaıya çıkarmak sadedinde eser vermiş, söz etmiştir (2), Bu müelHfJer birçok noktıala:r;da bideşirJerse de bazı noktalarda iıhtilaf ederler. İbnu Menıde.'nin eserinin iısmi: suriı.tu'l-Eimme Fi'l-Kıraati ve's~Sema' ve'l-Münaveleti ve'l-İca,;e'diır.~~1ğglv~l?:ia:''('!Pu~Uif<cHafft:-e-Mulıar:tııp;ıei;L·/·iH_;~xu•:::Tali:frilMal_cdi~11dir;'-: ·~J5Q~):t';:,_eS'eri.fu;iD;~~i\~urutu'l2Einuı:ıe: -Fi'l~~aati<~e's-:serrra'·:-ve~l-=---J 'Miiİıılvel~ti. ve'l:icaz~~di'J?i~iğer bir müellif Hafız Muhammed İbnu . T~hiri'I-Ma}.<disi'dir (v. 507), eserinin adı Şurutu'l-Eimmeti's-Sitte'" dir(*). }3ir diğer müh_iım eser Şuriltu'l-Eimıneti'l-I:Iamse oJup~ elHafiz Bbu·ıBekr MuJ:ı.ammed İıbnu Musa eıl-Ifazıınl'ye aittir (v. 584)~ Bu me:vzfı.ya temas . ed~e.r meyfunnda meşhur el-Müstedre.k'in sahibi Bbu Abdilialı el-I:Iakim en-Neysabfıri (v. 405) hususen .zikre değer. Zira, el-Medhal İla Ma'rifetJ Kitabı'l-İklil'de haıdislerin tabakaJarını belirtirkeı~-BU:hari ve Müsliım'in şartİ 1le :ilgili olarak ileri sürdüğü fikirler çeşitli itiraz ve münakaşaılara -sebep olmuştur.
(2) Bak. Baziant Şııı-Qtu'l-Eimmeti'l-JJamse, Mısır 1357, s. 20 (Kevser!'nin 2 numaralı dipnotu). Eseri Zahidu'l-Kevser! tahkikli olarak neşret
miştir. (''') Bu küçük fakat değerli .olan eser tarafundan tercüme edilmiş olup, ~
· İslam! İlimler Fakültesince neşredilmiş olan «Prof. Tayyib Oldç Ar-/ mağanııında çrkmıştır.
104
Bu i1k müelJifleırden sonra Nevevi (v. 67.6), Suyi'ı.ti (v. 911), İbnu Ş:acer (v; 852), ibnu'l-E§ir (v. 606) gi.ıbi müteakip müelJıiflerden her birimn, yeri geldikce aynı meselelere temas edecekleri ta'biidir.
Bu mevzfıda hemen hemeın hepsinin mut~b:ı:k , kaldıklan bir husfısu Ma~disi şöyle :di.ıle geıti:rir: «Bil ki, Btibari, Müslim ve diğer Kütüb-i Sit_te iınamlarıııdan hiçbiriııdeıı : «Beıı bir hadisi kit~bıma almak içiıı falaııca şart üzere o~sım arıyorum» dediği bize iııtikal etmemiştir. Bu durumda onlarııı şartları, bizzcl<t eserleri tedkik edilerek ortaya koııabilir» ( 3).
Ma~disi'nin ıbu sözü, mürhim bir gerçeği ortaya. koymakla _benlber Miislim, T1r:ı'ni~i, Ebfı Davud ve hatta Buhari'nin bu hususrta bazı açiklamalar yapma iıhtiyacını dUJnduklarına yeri geldikc;e ·temas edeceğiz.
MÜŞTEREK 'ŞARTLAR
Kü.tüb-i Sitte dediğimiz, Buhıki ve Müslim'in _Sahih'leri, Nesai, Ebu Davud, . Tirmizi ve İ'bnu Mace'nin Sünenleri sahlh hadisleri cemetmek ma!ksaıd:ııyla te'Hf ediLmiş ese:r.l~r olarak, hepsinde bazı müşterek şartların bulunması normaldir ki, bu şartlar her hangi bir rivaıyete «'Sahih» vasfının verileb:iJrrnesi için aHmlerce aran-mış olim şa:ııtlaırdır:
Bu şarıtlar, sahl!h riv&yetin tarifi yapılınkep_ ziıkredilen şart1ardrr k!i şöyledir: ·«Musannıftan ilk kaynağına lmdar, muttasıl bir seııedle, adalet ve zabt vasıflarım haiz raviler tarafından, şaz 've illeten ari olarak yapılan rivayettir».
Görüldüğü üzere ıbu şartlardan bir kısmı raviiıin evsafını, bir kısmı senedin,_ diğer bir kısmı da meı"'Vi metnin evsafını cHle getir
, mekrtedir. Bu ana vasıfla>r büıtün müe1liflerce müşıtereken aranmış olmakla beraber bunların teferruatına iniılince dhthlaflar başlamakta, her müe1Lifin husfıs1yeti temayüz ·etmektedir.
RA VİLERİN _ ŞAH Sİ-- VASIFLARI
Ravilerin bizzat kendhlerıinde aranan bir takım vasıflar vardır ki baŞ.(ıcalarıriı şöyle sayaıb:iıliriz :
(3) el~Ma~disı, Mul)ammed İbnu Talıiri'l-Ma~dis! (v. 507), Şurutu'l-Eİİnmeti's-Sitte, Mısır, 1357, s. 10. Bu kitap da Mulıammed Zahidu'lKevserl'nin tahk!kiyledir ve I:fazimi'ninki ·ile birlikte basılmıştır.
105
r 1 1• i
1.
ll'
'1
İSLAM·: Yani nlvi müslürrnan olacak. Öyle ise ehl-i şirkin riva- -yeti maılcbül değiıldir. Bu noktada, BİDAT ehli, ıyani harici, şii, mürde g1hi diğer fırak-ı daılleye menslı!b -ravilerin rivayetini kabul veya red meselesinde ihtiJM çıkımışıt:ır. ·
AKL: Ravi hitatbedilen şeyi ·doğru aınlayıp, doğru cevap verebilme kapas1tesine salı1p olmalıdır. Çocuk ve meonılnun rivayeti makbül değil dil;'.
SIDK: Sözünde doğruluk demekıtir. Aksi ıkizhtir. Sıd(c1an il?i. rinci planda Hz .. Peygaımber'e (A.S.) y;alan isnad edilmemesi murad
olmakla beraber, insan:rlara karşı da aylan söylenıı:nemesi a'l:a:rımaktadır.
MÜDELLİS OLMAMAK : Yani, hadis rivayet ederken, şeyhinden ıbizzM işitınediği bir rivayeti, muhaıta;bınm, iŞitmiş olacağına lıÜıkmeıdebiıleceği bir tarnda rivayet etmemek. Kimden ve hangi yoLla aldı ise öylece rivayet etmek.
ADALET : ALlaılı'ın emirlerine uymak, nehiy.lerinden kaçmak derrıekıtir. Bu meselede sadece ik:eıbairıderi kaçmak yetmez, seğM.r-den de içti:rı'ab söz ikonusudur.. ·. -
ZABT : Hadisleri tam yazmak, tam ezberlemek. Rivayet sırasında vehim ve ihrtilatlara yer vermemek.. Za!btın en fena derecesi fuhş-ı galat olarak ifade edilir, hatanın tsabete galebesine denir.
Raviler.de bulunması gereken bu ana vasıfları, rivayert:inıi alacaıkiarı kimselerıde aramadaki titizlik ve gevşeklikleri. bakımından Kütüb-i Sitte 1mamları, aralarında farklı :davranmışlardır. Bu imamları kendi aralarında da derecelerneye tabri . tuttinca, Buhaıi'yi en üst makı&ma çıkarıtan husus lardan biri bu can~hten geHr.
- -AAVİLER ARASI HOCALIK - TALEBELiK MÜNASEBETİ
Kütüb-i Sit.te müe1liflerinin, gerek diğer müelJifle,re, gereık birbirlerine karşı ve hartta bir mueHifin kendi rivayerleri arasında yapıılacaık derecelerneyi anlamada yardımcı olacak mü!hıi:rn bir hususa daha :Ş:azimi d1kkat çeker. Mevzfımuzu anlamada hassas bir nokta olması sebebiyle bilhassa ibeliııtmeık is:te~z.
Bu husus, yukarıda saıydığımız, ravinin şahsi vasıflarınd~ ay• rıdır, yani ravinin şeyhi ve talebesi ile 9lan temas durumudur.
·106
Öy;le ise gerek ravi, ıgerek şeyhi ve gerekse taleıbesi, şail:ısi vasıfla:rı iübanyle sika olduklan halde birbirlerİ iJle alan münasebetleri de göz önüne alımnca, yapılan rivayetin bir kısmı kesiİı olarak sail:ıihtiır ve bunların aJ.l!D!Illası gerekiır. Bir 'kısmı ise sııf mütabaat ve şevahid olarak itibar maksadıyla alınır.
:Ş:azimi, hoca-talebe mürıaselbetine böylece dikkaıt çeıkıtiikteıi sonra· Kütüb-i Sitte imaınıari ·arasında mevcuıt olan. şmılt far.kları-
. IJJ1l en ımühlrnini açı.kılamak maksadıyla ravileri beş mühlm t•abakaya ayırır. Bunu yaparken misal olarak Zühri'yi alır ve he.rh~i bir raviyi Zühri ile alakası açısında.İl. bu tabakalardan birine koyar. Bu sıralamada, önceki ·tabakada yer alan bir ravi, müteakip taba-kada yer alana nazaran ÜSıtündür. ·
BİRİNCİ TABAKA : Bunlar biır rav1de aranan bütün sıhhat şarıtlarını gerek ada.J.et ve gereıkse zaht yönünden tanı ve eksiksiz olaraik haiz olan ve şeyhleri bulunan Zühri ile uzun müıddeıt beraberıliği olan kimselerdiır. Öyle ki, burılar arıasında hazerıde ve seferde Zühri'den ayrılmayanlar mevcuttur. Bu ta!bakad.a olarılar sıhhatce en üst mertebeyi .teŞkil ederler. Buıhari'rıin es-Sahih'inde ara-dığı şarıt işt~ budur . ·
·İKİNCİ TABAKA: Ada.Ieıt ve zabt vasıfla:rıyla, yani sıkalııkta .. birinci ıtaıbaka rawHeriyJe aynı değerıde oLmakla beraber az bir müddet için Zühri ile heraberıliği o·lan ve bu sebeblle Züılıri'nin hadisleri üzerinde fazla bir mümaresesi · olmayan kimseler;dir. Bunlar :ütkfuıda birinci tabakadan geriıclirler. Bir hadisin sahlh aıddedilimesi için Müsl1m'in yeterli bulduğu şıart işte budur.· Buhari birinci taibaıka ra viieriniri ıivayeıtlerini asıl· olarak kabul ederken, Müslim de bu taıbciıka raviJ.erinin rivayetİeırlııi asıl oJarak kabul etmektedir.
ÜÇÜNCÜ TABAKA : Bu •tabakaının ricali birinci taıbaıkada ·olduğu· gibi Zühri d.ıle uzun müddet ıberaberliği ohnakla beraber, esbab-ı ce:rhteiı ·hali olmayan ravller,dir. Burılar kaıbül ve red oııtasmdadırlar. Bunların rivayetlerini bazı alimler . reddederken diğer bazıları kabül etmişlerdir. :Ehu Davud ve Nesai'nin, hadis kabuLünde yeter.li bulduklan şarıt da iş.te budm.
DÖRDÜNCÜ TABAKA: Bunlaır üçüncü tabakadakiler g:übi esbab-ı- cedıi haiZ olmaktan başıka, · Zühri i[ e beraberliklerinin azlığı sebebiyle onun ri:vayetlerine müımfu.eseleri çok az bulunan ve bu azlıkıta teıferrüd eden kimselerıdiır. İŞ!te bunlar da Tirmizi'nin şM'itım teşkil eder.
107
1 i
13EŞİNCİ TABAKA: Zayıf ve meçhUl .ra.vllerin dahil olduğu grubu teşkil eder. Bbu Davud ve ondan ısonra gelenlerin şartlarına uygun olaı-ak fıkihi ımevzUılarda· hadis taıhric ec}"en bir kimse içiın, bu taıbaıkaya mensub r?-calden itiıbar maksad:ııyla hadis alımak caiz ise de, Buhari ve Müsliım'in ş~lany.la hareket edenlere ·caiz değH-dir (4). .
Az sonra belirteceğimiz üzere, bir kısrm mucib sebebiere dayanarak, Buıhari :ilk.inci, Müsılıim de üçüncü tabaka. ricalinin bazılarından hadis almışlardır. Bbu Davud da d,ördüncü ta:baıka ricalinden alınıştır ( 4).
Görilldüğü üzere. Hazim1, Kütüb-i Sitte imfurnlarını oılduikca şemaıtik· bir taksime tabi tutmuştur. Hi:ııtta Sa:hilıeyn dışında kalan dört Sünen ı:ıiüellifini; -hadis şurfıturıda beraber mütalaa ettiğine şahit olımaktayız: Şöyle der: «Bbu Davıid ve ondan şonra gelerı.lerin şartına gelince, bunların şartları biTbirine yakındır. Bunlardan bir tanesinin sözünü nakletmekle yitineceğ1z, diğerleri ise onun g1bidir>> Arkadan Eıbu Davud'un, Meıkke ahaliısine hiıtaben, Sünen'hı-
. de yer ·eden hadi's1ı?riİı durudarını biıld:iren rnekrubundan nakilde bulunur ıki az Heırıde bu mekıtu!btan pasajlar vereceğiz.
Şimdi daha yakından imamların şarıtlannı görmeye çalışalım :
SAHİHEYN'İN ŞARTLARI
Bu mevzlııda fiıkir yürürten alimler; en ziyade Sahiheyn üzerinde durmuş1aırdır. I:Iaziımi'nin ıtaksimind~ .de gördüğümüz üzer~, bu itki kitap ilk :iıki dereceyi işgal ederler. Bunlar· hakkında dertaya geçmeden yukanda- :tenJdd ed1ldiğine teıİnas ettiğ.itmiz eıl-I:Iakiım'in görüşünü belirtmemiz gerekmektedir, onıinHı başhyacağız~
el-Medhal ila MaTifeti Kitabı'l-iklil'de hadisleri sıhhat yönünderi on taıbakaya _ ayıran I:Iakiım birinci_ taıbakayı BıiQ.ari ve Müsli'min hadislerinin •teşkil ettiğini ve bunların da Hz. Peygamberden (A.S.) kendilerine kadar her tabakada ~n az ikişar sıka ravi tarafından mui:Jtas:ılan intiıkal eıttiri1diğini söyler.
Bu ifadeye göre Salıiheyn' deki rivayetlerin hepsi ikişer senedie gelırrıiştir. Bu çeşit hadisiere ıstılahta aziz denir ki Buhari ve Müs-
( 4) Hazimi, a.g.e., s. 43-46; İbnu Hacer, Hedyü's-Sari, s. 9.
108
lim'in bütün hadisleri aziz olmadığı için, :Şakim'in iddiası yanlış oluyor.
Zaıhiıdu'l-Kevseri Hakim'in bu .iddiasına yöneltilen tenkidleıi görmemiş ölabi;lecekie~ine hamlederek, Beyhal9 ve İbnu'l-E§ir gibi
· bir .kısiım meşhlırlann biıle onun·. te'sirinde kalarak kitap1armda aıynı fikirleıi tekrarladıklanm spyler (5).
:Şakim;in görüşünü ıtenkid eden müelliflerden gerek Makdisi ve gereçse :Şazimi, Bubari ve Müs1im'in ricali arasmda yer .alan meçhUl ravileri ismen .be!li:rtereık yanlı$lığı gösterirıler. Mesela- Ma}.<:<d±si şöyle der : «Bıihari, :f$:ays ibnu Bbi :Şazım tarikiyle sahabedoo_ Mirda-
su'l-Eslemi'nin ri.vayet ettiği ·
hadisini tahric eder. HaLbuki Mirdas'ın J}:ays'dan başka ravisi yoktur. Yani Sahabi olan Mirdas, kendisindeıl tek kişi hadis riıvfııyet ettiği {çfu meçhul hiiıkmündeclir, meşhur değildir. BuJ:ıari ve Müslirrn, el-Müseyyeb İbnu Hazm'dan, Ebu Talilb'in vefatıyla i1gıili hadisi tahric ededer. Halbuki, el~Müseyye!b'ten sadece oğlu Sa'id rivayet-· te bülunmuştur. Keza Hasanu'l-Basr1 kanalıyla, 'Amr İbnu Tağ-
leb'den '• a1' ~'u' <Jll\~ ~)' ~ .. j ~\ ·. hadisirri kaydeder. 'Amr'dan da sadece :Şasanu'I-Başri hadis riva
yeıt etmiştir. Bu çeşitten Bul].ari'de örnek çoktur.
Müslim'e-gelince, o da mesela el-Eğarru'l~Müze:rıi'den
u~ ~ ı,;; ı_-~ .ı.J · hadisini ahr. Ondan ise Eblı Bürde'den
başkası rivayette bulunmaz. Bblı Rifa'ati'l-'Adeviden hadis alır, bundan da sadece :Şamid İbn u Hilal el-'Adevi' den başkası rivayet te bulunmamıştır. Rafi' İbnu 'Ainn':l-Gıfari'nin hadisini alır. Halbuki 'A:rnr'dan da sadece 'Abdullah tbnu Sarnit riıvayette bulunmuştur. Raibi'atu'ıbnu :f$:a!ib es-Sülemi'nin ılıadisini alır, bundan da sadece Bbu ·seleme İbnu 'abdirrahman hadis almıştır, vs.(*).
Şüphesiz Sahlheyn'de -teferriid hasıJ oları rivayetler, misMlerde zikredilenlerden :i!baret değiıldir. Hafız :Oiyau'l-Ma~disi, bu mev-
(5) Bak. Şurutu'I-Eimmeti's-Sitte, s. 31, 1 numaralı dipnot. (*) Makdisi, a.g.e., s. 14-15.
109
zuda, te'lif etmiş bulunduğu G~rrubu'ş-Sahiheyn adlı. te'llfinde 200-den fazla garib ve fer:d hadisin varlığına dikikaıt çekmiştir ( 6).
:f.Iakim, bu şek11de tenkid ediılmiş alımakla beraber, söyledik'ıeri tamamen yabana art:ı:lacak bir görüş de değil1dir. Tenkidi yapan M~clisl'nin, İbn u. Mende' den yaptığı iktiıbasta da görüLdüğü üzere, İbnu Meııde dahl : «Ban hadisler hariç olmak şartJıyla» kaydını koyduktan sonra Buhari ve Müsılim'in kitaplarına daiırna meşhfu Sa:habe'den hadis aldıkla.rını kaydeder (7).
Diğer taraftan İibnu Şacer de Hak:im'i te'yid eden bir dil kul-lanır ve der ki: (<Hakim'in mevzıJ;bahs ettiği şwt, kendilerinden
11 Buhari'nin taıhı·içte bulunduğu bir ıkısım Sahaibe hakkında geçersiz olsa bile, Sahabe' den sonra gelen raviler hakkınçla J:nlı:teıberdir: Bulıari'de asıl -bir bab'ın istinad ettiği, ona dellll oılan müsned rivayet- oılarak rivayet edilen haıdisJer aııa.Sında 1tek ravisi oiJ.an kimseden yapılan tek bir ra vi mevcut değildir» ( 8). Öte yandan, «Ha-kim, bu -sözü ile, Saı:qiheyn' deki hadislerin ikişer tarik'den gelmiş oı1duğunu söyl~mek istememiş; en az iki ravisi bulunan yani cehaletten çıkıp meşhür vasfını alan ravllerden rivayet edilıniş olduğunu söylenick istemiştir» diyere.k de Hakim'i müdafaa etmek isJeyenleır dahi o1mqş_tur (9). Ancak, Kevseri'nin de dediği giibi, bu müdaraa, Habin3n sözü ile bağdaşmayan oldukça :tekellüflü bir te'vHdir (lO).
Hakim'in bu iddiasını, ekseri müelliflerce te'y}d edilen ve başta el-MüS<tedrek alımak üzere diğer eserlerinde de kendini iııhar eden «Haklın!in tesahülü» yani, ilmi gevşeıkliği hle izah etmek müm-kündür (ll). -··--·- '"··~--~
Sonuç olaraik şunu söyliyebilliriz : f3ubarı ve. Mitd@, __ e.s~.rkrj.ne bir badisi alrr.ken· onun iki .ayn senedJ;-gehnesini Sa'fit kosmamıŞ.far.chr.· B~ .şaı:ıt asıl olaırak kaıydedil~n I"1vay~tle~d;~ftteb~-;=-'üı;sa bile Ş(';'Vahid ve mütabaat · olaraik kaydediilen rirvayetlerde omuteber değildir. i ·
( 6) Hazirnl, a.g.e., s. 31 (Muhammed Zahldu'l-Kevseri'nin dipnotu). (7) A.g.e., s; 15. (8) İbnu Hacer, Hedyü's-Sari, s. 7. (9) Suyu tl, Celulu'd-Dln cAbdurrahman Bbu Bekr (v. 911), Tedribu'r
Ravl, Mısır, 1285/1966, s. 126 (Bu söz, Ebu cAliyyi'l-Gassani'ye aittir). (10) Bak. Haziıni, a.g.e., s. 31 (1 numaralı dipnot) (ll) Suyılti, Tedrib, s. 106.
110
BUHARİ İtE MÜSLİM ARASINDAKİ FARK
Mevzılmuz açısından tnühim bir husus, bu iik.i büyük müellifirı şartları arasındaki farkı bilmektir. Maık.disinin ifadesine bakıJınca, bunılar. arasmda pek o ıkadar ddıdi biır fark mevcuıt değildir. Der ki: «İçine düşen bir tereddüt .sebebiıyle Buharl'.nıin rivayetini almakıtan imtiına ettiği bir. kısrm dvile:rıden Müslim, (mezkur rt:ereddü,.t v~) şüphenin izalesi ile hadis almıştır ... »("'). Makdisi, Buhari'rrin hadis almaıktan iın:ııtina ettiği raviJe:rıden birkaç misal verir .. Bu:nılar haıkkıriıda Buhan'ye gelen şüph,eyi, bu şüphenin Müsılim tarafından nasıl izale edildiğini vs. beılirıtir ve bu konuda başka bir açiklama sunmaz. ·
Meselemize, tatmin edici bir izahı Hazimi getirir. Bu sebeple, gerek Buhar! ve Müslim arasmda:ki, ger~e diğer imamlar arasındaki şurut farklarını atnılamada Hazirrİıiyi daha açık bulduğumuzu kaydedebiliriz.
Her hal u karda Buhar! ile Müslim arasmda mevcut en mühim fark, Hazimi'den naklen yukarıda ıbeılirttiğimiz üzere, ravilerin hocaları He olan temas durumlan nohasında düğürülenir.
Zira her jıldsi de, bir nlvinin sıka ve muteber acidedilmesi için alirrnlerce kaıbul edilen zati vasıHarı; ravilerinde arama hususundıa müttefiktirler. Ancak Buıhari, «Lika» denen, karşılaşmayı arar ve .bu karŞılaşmanın · «mümarese»yi hasıl edecek kadar uzun olmasını şar.t koşar. et-Ta·rihu:l-Kebir'inde, mucan'an riva}oetin muttasıl sayılmamaısl gereıktiğiınıde rsrar eden Bul]ari, bunu eş-ŞaJ:;ıih'inde tatbJık eder (12}. Salıili'inde gerçi bir kısım mı{ancan rivayet yok .değ11cH:r. Ancak bu, onun mucancan'a ceıvaz verdiği veya bu taJ:ıriçlerde pn~ns~binin dışına çıktığı mooasma gelmez. Herhangi bir şeyhten ananeli bir had]s taJ:uic eıırtiği rvaıkiıt, ·az sonra - bazarrı o bab[a i1g1si olmadığı zaınn:edilen - mevsfıl bir rivayet sunarak mezkur şeyhle taleıbesinin likasına diıkkat çeker (13). Müslfun iıSe,.sıka olan bir ravin1n, muasırı olan kimseden yaptığı rivayet hususunda iUa da karşılaşmış olrrnala:rı şartını araı:mayı lüzılmsuz bulur. Haıtta Sa~ hili'inin mukadıdiımesinıde karşılaşma şartım aramarün . a:beıSliğine
(1') Makdisi, a.g.e., s. 10-11.
(12f İbnu Hacer, Hedyü's-Sari 1,~0. ( 13) Aynı eser, aynı sayfa.
111
~ ı
1 ;
i 1
hükınıederek, isim tasrih etmeksizin, Buıhari'ye «oldukça ağır» ( 14) d1yeıbi!leceğiıı:niz bir dille tbu şaııtından doh\ryı hücfun eıder. Şöyle der:
«Asnmızm muhadd1s geçinenlerınden bir zat, .isnad:ları sağlama ve çürüğe çııkaııma hususunda bir söz söylemiştir ki, bii bu sözü ve çürüklüğünü hikaye etmekten vaz geçsek çok akıllılık ebmiş . ve doğru bi:r yol tutmuş olwduk... Kaıv1ini anlatmakıtan ve çüri1k fikrini haber verırnekten söz açtığ:ımız bu ık:1msenirı zu'muna göre,
. «S enedinde Fülfuıun can Fülanin ibaresi bulunan her haıdisirı rav!-. lerhrin - aynı asırda yaşad:ııklan ilın:ıen sabit ve ravinin hadisi, şeyhinin ağzından işiıtmi:ş ·alması pek ala mümkün o~duğu halde, yaılnız ondan işiıttiğlııi biz ıbi.Jmiıyor ve riıvayeıtlerin hiç Ibirinde bu iki rav!nin - buluştukJ.arı veya bk haıdis söy:leşthlcleri zikredi:Lmiıyorsa, bu şekilde gelen hiçıbir haıberden hüccet. oLmaz». İsnadlara ta'n hu~frsundaki bu kavl - Allah sana rahmet buyursun - uydurma, yeni çıkma, sahil~inden önce kimse tarafından söylenınemiş ve ebi-i ilim- · den hiçbir taraftarı bulunmayan bir sözdür ... Mevsük oilan her ravt, kendi. g~bisine bir hadis rivayet eder ve her iki·;i bir asırda bulur.makia· onunla görüşmek ve ikeındiısinıden hadis di:nılemek caiz ve mümkün olunca, bir araya geldikileri ve vicahen görüŞtükileri hiçbir haıbeı:de bulunmasa :bile. o rivayet sabitıtir ve lıücciyye;ti lazımdır. Ancak or:taıda, bu ravinin r1vayette :bıilunduğu zMla görüşmediğine, yahuıt ondan bir şey işitmediğine apaçık delalet eder bir delH bulunursa o başka ... (15).
Müslim'in burada ileri si.irdüğü iddialar hususundaJ.d münakaşayı Nevevi'nin Müsliım Şerhine bl!rakarak (16) bir başka hususa teimas edielim :
SAHİHEYN'DE TEKRAR MESELESi : Müsliım, bir hadisi mümıkün mertebe kitabının en münasib ıböJ.ümünde ikaydedip bir başka yerde tekrar etmemeyi prensip edinımişrtir. Aynı hadisi dvayet eden bir başka ıtarik, veya aynı haıclise a:nfuıa yönünde~ bir ziyadeyj. ilave eden hadisin bir başka vechi ·vaı:ısa bütün bunlan, Müsliım ıbir araıda topluca verir. BÖyle yapacağını da Mukaddimesinde beltirıtmiştiir (17).
(14) Nevevl, Muhyu'd-Dln Bbu Zekeriyya Yahya (v. 676), Şerhu Müslim, Mısır, tarihsiz, 1,127; Hedyü's-Sari 1,10.
(15) Müslim, Sahlh, (A. Davudoğlu tercümesinden, İstanbul, 1973) 1,81.
(16) Nevevi, Şerhu Müslim 1,127-128.
(17) Müslim, a.g.e., 1,4-5. Bak Nevvi Şerhi 1,48.
112
Buhari ·telm1r meselesİ!Ilde 1.\tlüslim'den ayndır. Buhari, hadisleri: f:ıJdıi bir meseleye delil saidedinde z.iikrert:t1ği 1çİ!Il, bir hadisin, - rkerıdi nazarında - .iihttva ettiği hüküm :sayl'sın.ca tekrar ediJ:diğİ!Ile raslanır. An:cark buııada belintilmesi gereken ib±r husus va!f. İbnu Hacer ve Kastalam'o:ıiD ifadelerine ıgöre, Buhari' deki .tetkıra:rııar, bir hadis:in sened ve metin ola!fak aıynen tekrclrı şekılıide değtldk. ·Kaıstalani, İbnu Hacer' den naklen ibu konuda şunları söyler : «Buhari ltıir hadisin ·bazan tarrnamını ailır, bazan bir kısmını. Metin kısa rve metnin şfunhl olduğu kısnnlar binbirine murtabıt olarrak birkaç hükme şfun:il :iıseler -hadisi bölrrnen1n zoduğuna binelen- aıynen teikrar eder. Bu durumda hadisin değişilk bir ıtariki vwsa o tarilk!le sevkeder. Böylece aıyrıı hadism değişik tarilclerini vererek onu takviye etmiş olur. Bazan, hadisin teık ibi:r tariki va!fdır, başka yoktur, bu durunıda ib:iızzat hadiste tasa:rrufua· buılunarark ıbir yerde mevsül, bir yerıde muallak olaırak ıi:ahriç eder. Bazan hadisin tam metrıinii, bazan kayde1ıtiği ıbahta lazım olan bir tarafını ziıkreder. Eğer metin bir . kaç cümleye şamiil ise ve· ıbll'll!ların bir1biri. ile irıt:iıbatı da yoıksa - uzunluk!tan ( tatvil) kaçınmark için- bu cüımlelerden hoc birtini müstakil biır bfıibıta zikreder... Hedyü'•s-Sari',de İıbnu Hacer'in de belirttiği gilbi (18) Bılb.ari, ŞaJ:ıil)'inde hiçbir hadisi metin ve senedi iJle aynen tekraT etmek ıjıSıternemiştir. Bu çeş:irt: tekrarilar çoik azdır ve arzusunun hllafına vaki olmuştur».
Bu açıklamayı .sunan Kastalam, İbnu Hacer'in tesbitine göre aynen tekerrür eden hadis[erirrı hangi hadiısler o~duğunu, birer birer baıblarııyla bhlılilkte zikreçle:r -ki 20 tanedir - ve bunılarra Haveten bir !hadis te kendisi gös•terir. Böylece Buhari'de sened ve metin olarak aynen tekerrür eden hadislerin sayısı 21'e :ulaşır (19).
SAHİHEYN'DE TALİKAT MESELESİ : Talik, senedin ibaş kısmmdan ıyaiıi musannıf rtarrafınıdan, bir veya . da!ha çok rravinin, i•smi ziıkredt1ıneksizin hadisin rtvciıyet edilmesidir. Buhari ıhle Mü:s[im'.in mukayesesinde talikat bahsi oldukca ehemmtyeilli ·bir hıısılsıturr. Zira Buhari, eserinde talikata çokca yer verirken -ki 1341 tarnedıiır- (20), Müsılim'de ibu petk azdır ve 14 :kadardır (21). Buhari'yi bu kadar çok talik yapmaya sevkeden husus, hadis ıt:aıhrlc:iınde nk-
(18) Bak. Hedyü's-Sfui s. 13. (19) Kastalam, Ahmed İbnu Muhammed (v. 923), İrşadu's-Sarl, Bulak
1304, 1,25. (20) İbnu Hacer, Hedyü's-Sarls, 470. q1) Nevevi, Şerhu Müslim 1,16-17.
-------------·------------~-~- --·-··--~-·
113
hl makisad gütmuş olm.aısıdır. Eğer Müsılli:n' de Otlıduğu gtbi mticerred <<sahilı hadis cenetme» gayesiyle hareik:.et etmiş olsaydı, muallaık riıvayetlere lüzum ka:lın:ıazdı. Zira tallicleri baıb iba,şilığında beyan ettiği fık.:hi hüküırnlere deliıl ollarak z:iikretmekıtedir ( 22) .
Şunu da belirtelim Jci tıllıik ibaılısi, alk nazar.da - daılıa önce zi:k.rettiğimiz tekrfuilar bahs:irı:ıde O'lduğu üzere - hadisin kaiqüil. .şamından çok, ıkitaibın. teııtib vaısfı 1gi!bi görüırıürse de biJihassa, Buıhari'de hadis kıaıbül şarıtlıarıyla 1ilıgili ibir husus:tıll:". Çünkü onun biT kısım ta.liıkleni ·kitalbın başka tarafmda mevsill. O'laraık geçerse de diğer bir kısım taJ.ikleri mevsill. olarak geçmezler, yam mutlak manada muallaıktırlar. Baışka yer.de mev;sül olıanlıa.rı, önce de belirıttiğiiil1iz
g]bi, lü.zümsuz tekrfui1aırıdan ıkaçınaırak, kiıtaıbın haamini azaılıtmGI!k, Suyüti'nin tabkdıyle «Tahfif» {23) maksadııyJa taliik eıfımi:ş olmak.lıa. beraber, kitapta mutlak ·sürette muallak olaınıları hadis -şaııtlanmıı icabı olarak taJ:ik. etn:ııiştiır. B:ir başka ıdeyişile kenıdf nazıarında saıhih sayıJmaısı için aradığı şartiLan iJ:ıaiz olmaıiilla!kla beırfuber, hadisin ifade ettiği f:ıJclıt mana seibebiyle istişhad ve mütahaat mıa.ıksa:d::ııyıla aılmak zQrunda ıkaıldığJ! hadisıleri .mualla,k olarak ziikrederek zafına d.ikkart çekmiştir. Bunilan sev.kederken Buıhari iki aıyr:ı sl:gaya yeır verir :
1 - Cezm sigası: Bu svgada ha,disin saıhihliiği hususunıda iıt
min8.nını ifade etmek ıister .. Bu mak!sadla kesinlik ifade eden tabir-
lere yer verir : ( )
) grbi. Bu siga ile gelen tillikler ya başkası-
nın - mesela Müsliım'in - şartınca salıihtir, yahut ibizzat şeybinden işitmemiştir veya işitip işitmediğinde şüpheye düşmüştür. Bunla· rın silihatİlle iJ:ıük:medilir. ·
2 - Tamriz sigası : Bu s~gada hadisin silihaıti hususunda iıtmi~ · nan ydkıtur, dalıa ziyade tereddüd hakimdir. Mesela şunlar g~bi rta-
?
birlerJe haıdis 5evkediHır: ( aJJ 1 J J'"""'.J us- j ~ ),
(22) lbnu Hacer, Hedyü's-Sari 1,6. (23) Tedrib s. 91.
114
.(, ; ~
d-lt ı lJ , ...... J d LS_, J:. : 0_.-' .J ) 1
( cJJI .J _,...., J cr ~ 4J ı ı.i , Bu tabir
ıerle ıSevkedilenıler, sJ!lıhatca ıda!ha dfı:n 'bir mentebededirler.
Her hal u karda harus münekkidleri, mu1ilak şekilde muaıUak gelen hadislerin, Buhan'nin usUl olarak ıkayde1ıtiği Jıaıdisilerde aradığı s:ıb.haıt şantları:m Jıatz oirınadığını, ıbu sebeıble tfcltk edildiikleriırıi
·beıliırtmiŞJ.erdir (24).
ıBuıhari d1sun, Müsliım olsun hiç biri, bu· çeşit muaıll.aik. riiVayeh ler sebebiıyle ıtan edhlemezler. Çü.nkü, onların .sıhhat iddialan müs- \ ned r.ivayetJer içindir. Mual!laklar is:e mÜıSned değiilcl:k ve zaten zafıına diık.kaıt çekmek kasdıyJ:a muaıllaık olarak kıayıdeıtırniş>lerdir. N:iJtek:iım, teşe:ddüdüyle rtanınaın. Dar~tni· (v.385) g]bi. birisi bile Buhan ve Müsl:iım'.t taılilil ederken, bu· husftsu muzar-ı diıkikate aıiarak, Sahlheyni muıaililaıkaıtı sebebiyle \tfuıetmemiştiır (25).
J3UHARİ VE MÜSLİM HARİCİNDE SAHİ:H HADIS: Buhfu-1 ve Müsl.im'i mukayese ederken Ziıkri gereken .son ıbir husus, her ilisinin de kitaplan harkiınde saıbiıh hadisin mevcuiliyetint :te'yid etmiş olmalarıdır. Bir başka deyişle, gerek Buhan ve gerekse Müslıfun, ik:itaplarına ancak ısaihih hadis a!lırnış ol:duk.Iarıni söylemekle beraber (26} ikitaplan dışmda!ki hadislerin gaıyır-ı saihlh o:lduğunu iddia etmeı:nişıler:dir. Bu cümleıdenolarak bir riıvayette (27) 100.000 saıhlh hadis eıJberlediğini ifade eden Buhan, ıbir başka ;rivayette · «el-Cami'u's-Sahllı'in:e sadece S'aJıih tirvayetleri alıdığını - ıkiıtabın çok urzun ô1maması içm - terkettiği sahilrlem alc:lıık:ıla.ru:ldan daha çok old.p.ğunu» (28) ifade e.der. I;Iaz:iıml, Buğari'!Ilin ne ha:disıte, ne de ırıica.Ide ıbütün · saıhlhleıri cemetme :iıddirasında oilmadığım, aksine sfl]}rlh ısahasında «muhtaısar hir k:ütap» ·te'ıJif etmek gayesio/le hareket!: ettiğhJi hcliırıtir :ki (29) başkalları da ibu görüşü ıte'yid eder (30).
Bu meselede Müslim de şöyle der : ·«Ben -bu tkitapta nazanm. da :sahih ola:n bütün hadisleri ceımetıı:nediıı:n, s:ıihlııartinde icma edi-
(24) İbnu Salfıılı, Mukaddime, Kalıire, 1931, s. 21-23; İbnu Hacer, a.g.e., s. 14.
(2S) tbnu Hacer, a.g.e., s. 344 . . (26) Haziml, a.g.e., Sıl-52; Tedrlb, s. 98, İbnu Salan, 24-2S. (27) Hazimi, a.g.e,; 47-48. (28) İbnu Hacer, a.g.e., s. S; Tedrlb s. 98. (29) İbnu Hacer, a.g.e., s. S. (30) Hazimi, s. S1; İbnu Hacer, a,g.e., s. S.
115
Iili ı:ıı
lt !
lenl:eri cemettim» Aıiımler icma ediilenler ve ioma edenler hususunda farklı filkider :Heri süm:nüş oJ:saılaır bile (31) ibu söz, Müsılim nazarında sahlh oılan bir krsrm ıhadisler1ı:ı es-Sahilı'·in dışında kaldığını ·kesinJ.:iıkle ifade eder ki buraıda bizim için mühim o[an da budur.
SAHİHEYN'İ TENKİD : Bulharl ve Müslim; eserilerini .taa:ızim edeınken, ibir haclise sahlh deyip kttaplanna dahil etme hususundia gösterıclilcleri 'bütün tiıtiızliğe ra:ğmen, b:iır lusrm tenkidlere maruz ka1makıtaırı .kenırulerini ık:oruyaa:naa:nışlardır.
Saıhilıeyn'in ricaılinıden ,toplam 210 kişi ceJ:ihe maruz kaılmıştır. Bunı1aırdaırı 78'.inde Buıhari, iOO'ünde Müsılim rteferrüd eder. 32'sinde de iştirak ederler~
Yap:ulan tenk:idler hid'at (ehl-i Sünnet dl'şı ıbiır a:rieZhelbe intisab) 1 cehalet (raviden sadece bir kişinin rivayertte bulunması) 1 galat, muhalefet, tedlis ve irsal dlıeıtlerinden geLmektedir (32).
Bu. irtlıamlara İbnu Şala]:ı, I:Iazm, Nevevi (33), İbnu :EJaıoer, Suyftti (.34) gibi büyük muhaldtikJ.er şu şekHde cevapılar vermiş
lerdir:
1 - Bu ravilerdeki zaaf, hadisler:in1ı:ı terıkini ıgerektirecek şe
kilde şiddetli değilld:iır ( 35).
2 - Onıl:ardan aılınaırı rivayetıler şevahid ve mütabaat nevıindendir, asıl değildir.
3 - Müelliflerimizirı.ı o ·şaılnslarıdaırı ·hadis aılma ıtarill:ıleri, zaaf sebebinin onılara arız oilma tari!hinden evvele aiıttir. Mesela ib:iır muhtalitten rivayet varsa bu rirvayeıti, o şahsa ihHlat a:rız oJmoodan önce allmışLardır.
4 - Serreddeki ulıv1yet sebeJbiyJedir. Yam ıbiri ali, fa!kaıt zaıyıf, diğeri . nazii fakat •sağlam olan iki ayrı seneelle rifvayert ediılen bir haıcüsin ulvi sen:edle ıgelen vechini öbürünÜın dest<:~ğiıı:ıe hina~m kitaplanna aiLrrnşlard:ı.r. Nitekim :EJ8.zimi'nin lmıydettiği ibiır rifvayete göre Ebu Zürca tarafından reddedillen bir riv8.ıyeti içirı.ı, Müsi:i.m yaptığı açıklaa:naıda, aya:u hadis evsaık faıkat nazhl bir :iısnadıla da ken-
(31) Tedrib s. 98. (32) Bak. Hazirni, a.g.e., s. 57 (Kevseri'nin notu). (33) Bk. Nevevl, Şerhu Müslirn 1, 25. (34) Tedrib, s. 97-98. (35) Haziml, a.g.e., s. 57.
116
disine ulaşıması sebebiyle zayıf a1rna·sına rağmen mezkılr ali senedden ıkabıll ettiğini söylemİşıtir (36).
5 - Bazı ha:hle:rıde, bir nlviye, baJŞkalanı:ıca yapıılan zayıfhk iıthfunı onılarca sEiıbit değildir ( 37).
6 -"--- Nevevi'ye göre, zaıyıf olduğu ileri sürülen 'rical halkkındaki cerh, müfesser, yani sebebi beyan edilerek yap:ıılırruş cerh alımadığı için, onlarca mearılh sa')'l!lmarnışla:rdır (38). . .
7 - Yine İbnu Hacer, zayıf nlviler mevzılunda, Builım ile Müsl:iırn arasmda bir rtefri.k yapa.ra.k, Buharl'·nin zaıy:ıif o1duğu ileri sürüllen kimselerin ekseriıyeıtini, onun şahsen temaıs edip ailıva1ini yakinen tanıdığı kim.<Seler rteşk11 etıtiğini, haılıbüki Müsliım' deki zayıf" lıarın çoğu.niluıkJa Müslirnıle teması · oılınıayan daıha ÜSit taıbaıkalara mensılib kimselerin teşkiıl ettiğini söyler (39).
8 - Yine İbnu Hacer'e göre, Buıhari, ekser.iıyetle ikinci talhakanın ve nad:Lren de üçüncü 'tabakanın müksir.leriru:len aJ.mı:ş olduğu hadisleri, ıdaima muaUak olaralk veırırniştir ( 40).
Gerele Buhar! ve Gerek Müs·1irn bu zaıyıf tabakaılaı-da yer alan ravilerin mukiH olanlanndan (yani rivayeıti az olarular) ta:hriç ya~ parıken, :onılaırın adaletlerine ve sıfkalıklarına ve az hart:a sahlbi oluşIaa:-ına bakrnışlardı-r. Burrlaıııdan çok itikad tel!kirı edenlerin teferrii:dlerini almışlarsa da bu kadar gürven veremeyenler:den,. ·kerıdi ruşlıarmda bir başkasının rivayetiyle desteklenrni•ş rivılıyet!leri almışlar.dır, bunlar daıha çoktur (41).
Zamdu'l-Kevseri mer<hılm, Buhariye yapılan terıkidle:rle ilıgili
alaı'aık : «Buihari'!Ilİ.n, eserini temiıze çekımeden vefat etımiş oLduğu içİ!n ibir bsım tenıkidlerin onun beşeri zaafı sebebiyle yap:hlmış olabileceğini» ( 42) söyleyerek, bazı terıkidleııde ıkısmen de olsa haklı dl.aıbileceklerine işaret eder.
Hillasa etmek gerekir.se, her şeye rağırrıerı, İımamu':l-Hareriıeyn'in «Bir kimse Sahlheyn'ıde yer eden bütüırı hadl\sleır.in sahih olduğu
\ (36) A.e. s. 60"63. (37) A.e. s. 57 (Kevseri'nin d.ipnotu). (38) Nevevi, A.g.e., (Davudoğlu'nun Miislim Tercemesinden) 1,79. (39) :tbnu Hacer, a.g.e., s. 9. ( 40) A.e. aynı sayfa. ( 41) A.e. s. 7-8. ( 42) . Bak. Hazimi, a.g.e., s. 57 (Kevseri'nin notu).
117
ırı: j\_./ ,,, i ;ı: 1
1 1' 1 .
ll, ı. !H
1
ı 1'
J
1
1 ~ ;
hususunda yemin e~ e, ıveya talaikıta buhınsa he hfuni:.s · olur, ne de taıtılik vakt olur» ( 43) sözünün doğruluğunda fukaib:a ve omar dış:ıın:daki büıtiin ehl-i ilim icma ederek (44), Kur'an'dan 'S'On:ra en muteber, en sa:hlh olduıkiarını ka:bUil e1ımişlt~·rıdir ( 45). Bu dk:i ılrnapltaın hlJilıaıssa Buıhari, felaıket aınilarında ,teıberrüıken okU!!JıTilasında fa(Yda uroulacak kadar ( 46) ümı:neıt araısında müstesna b:i:r a:ıağıbeıte mazhar olmuştur.
SÜNEN-İ ERBAA'NIN ŞARTLARI
Daıha önce gördüğümüz üzere, Haziımi'ınin il:aıkslrrri.nde, Ebu Davudla Nesru bir, Tirmizi de ayn rrnütalaa edilımi:ş.t:i:r. Malkclisi !ise: <~BbU Davud ve ondaa:ı sonra gelenler' e ge1ince ... » ( 47) diıyerek hepsini aına v'a:sıflanyla bir mili:alaıi e.deır. Maamafith, Hazirni'IITİın ·de kaydefitiğimiz sözünden az sO'Il'I'a: «Ebu ·na.vud ve ondan. sonrakilere gelince, bunlar şartlannda birhirleııine yakındır» ( 48) dediğini göriirüe: ki bu, bize, süır:ıen sahlpleri!!Thn, hadis lkaıbftl şrurıtila:nnda b:iırbkJerine yalruı oıldukllarrnn gösrterir. Haziımi'nin . izail::ıında, hunlaxı bi:ı:1b:iırleclne müteıkaar:i!b (ıyakın) ıkılan. husftsun ıbaşında; zaıyıf rfuviler.den hadis aJımış o1ı:nalaruıı saralıatle görüırüz. Zira I;Iaztı:ni, üçüncü ve daha sonraıki taıbakalarda yer a1la:n ıicalin zayıf olduklarını söylemiştir. Anoaık:, şurası da btr ıgerçek ki İ:bnu Saılah'm ıda ifade ettiği gjıbi, bir hadisin ravisi veya sened:irııfuı zayıf o1ı:naısı, o haıdisiın metniınİn de mutlaka zaaıfnn ıgerekıtirmez ( 49). Nitekıim Malkıdisi'ye göre Kütüb-i Erbaa' daki hadisıler üç kısnncl.ır. :
ı - Buharl ve Müslim'de tahriç edolen saihllrler c:İ!rlis·inden ısahlh olanlar. Bunlar haklkında söylenecek söz Saıhlheyn ha:dİ.sleri için söylenenlerin ayınJJdır. ·
2 - Keııdi şartlarma göre sa:hlh olanlar : .Bu ilkinci kısım, Bu· hari ve Müslim'm kitaplarına ailiı:namış o1duıkJaın salıiDier cüı:nlesiındendir. Bu gruba ıgiren hadisler hususunda, Ebu Davud ve Nesai'nin şar.tı : «Haıdis muttasıl olmak şartıyla, al:İiı:nierin terkinde :i:tıtifaık etmemiş olmalarıdır.
(43) Nevevl, Şeııhu Müslim 1,19. ( 44) İbnu · Salah, a.g.e., s. 26. ( 45) Nevevi, Tedrib s. 91-92. (46) Bak. İbnu Hacer, a.g.e., s. ı.ı. ( 47) Makclisi, a.g.e., s. 12. ( 48) HAzi:ınl, a.g.e., s. 53. · ( 49) İ!bnu Salah, a.g.e., s. H3.
118
3 - Üçüncü kı:snn, belli bir mevzuda,, az önce ııikreclilen sahilı iJ.ıadislere :zıdJ.ık taşeyan zayıf hadisleı:ıdi:r. Bu gruba ıgken haruslere ımüell!if:ler, kesin bir cli1Ie: «Sahlbıtir» hükmünü :verımeı:rıişler, aksine muılıaddis~erm anlıyacağı bir üslU!bla zıaaflar:m:ıı beyan eıtnnişleııdir ( 50).
Bu umfu:ni rtasnif·ten soma, şimdi de, ·imamların kenıdi ax.aılarında mevcut olan faa:1kJ.an belkıtebiliriz : . .
EBÜ DA VUD : I;Iazimi'ndn taksimine göre, Nesa! ile bir mütalaa. edtlen Bbu Dawd'un ricalinin uımfu:ni vasfı, şeyhleri dle berabe:rıliği ve müımaresesi olımakıla beraber, esıba!b-ı ıta'ndan herhangi biri~le ıta'ınedilnıiş bulUJJılliası, rzaıyıf alma:sııdır .. Onun .ııicw araısında vehmi gaılebe çalan ve haıtta Hz. Peygamber' e yalaın isnadı .ile müttehem olan şahısılar bile mevcuttuır. Ebu Davud\ın metodunu beyan •sadediınde, İbnu Sailah, şunu dlave eder·: «Eba 'DaVU:d, bir babta, sahih hadis bulamaz ise, zayıf hadis tahıiç eder. Zira onun nazannda zayıf -Hz. Peygamber'den (A.S.) olma ihtimalini taşıdığı için-, re'yü'r-rical'den (fwkahanın kıyasından) daha kuvveıtiliidir» (51) ..
Bu prensiibi mucibince, çoık zayıf drvile:rıden hile tahrlç yönüyle Ebu Davud T:İJ:u:nİ!zi'ye ibenzerı.se ıde nivHerin halini, onun gibi, muttarrıd şekilde beyanetmez (52).
Metodunu beya,ı:ı .saıdediı:ıde Mekike ahaliısiİ!lle lıitaben yazdığı mektupta : «Sünen'rnde metrô.ku'l-Hadis olan kimseden rtiıv~et
ailirn.aJdrm, onda münker ibir rivayet varsa duruımuiıu hiıLdiı:idim. Bu mevzU,da başka [[11vayet olmadığı için bunu aJJdrm» (53) ıdıemekıte ise de buradaıki metrfı.k' dan ne kestedmiış olabileceği münukaşa , edilıni;ştk. Sünen'ı:in:de meıtnl:k: damgasını yiıyeu::ıler.den yapıiliarı tailı~
riclerin mevcudiyeıti narzar-ı 1ti'Mra alınınca, bundan müradın ikendi narzarında meıtrfı.k olarn veya terkinde aliımlerin iıttifaık etmiş lbu·luın:dukları raviler oJıduğu anlaşıılaıbilir (54).
Ebu Davud daJha z1yade metne ehen:ımi.yet rvei'ir. Bu seıbeıble il:ıadisin farklı turuikilarından bir kısmını sunar, her bi.ııinde vaki ih-
(SO) lıiaik:clisl, a.g.e., s. 12-13. (Sl) İbnu Salab., a.g.e., s. 40. (52) Bak. Hazimi, a.g.e., s. 54 (Kevseri'rlin notu). (S3) Ebıl Davud (v. 275) Risilletu Ebi Dabud es-Sicistfuıi, Kiiliire, 1369,
(Zab.idu'I-Kevseri'nin talJ.k:Hciyle), s. S. (S4) Hazimi, a.g.e., s. S4 (Kevseri'nİli notu).
119
----------------------------··----
tilelf ve zıiyadeleri kaydeder. Onun esas gayesi, hadisierde ifade edilen &khi aJikaımı 1behlntım:ektir, metne naızaran ısenedhlı ehemm:iıyebi ilkinci planda tk:alır. Bundan d!o1WYJ!dır ıki bir haıbta ziikıredeceği ha-
. dişJerlıı seneıdce en !Sahilı o'lanını önce kaydeder. Bazı kereler muallel senedieri ıbıiç ziJcretmez ( 55). Niıtekim Mekkeliılere yae:dığını ıkaydeıtitiğim:iz risfulesinde şunJarı söyler : <~Sie: benden Süı::ı:en kitaıbındaki hadisleri soruyor ve : «Burılar bu mevzuda ibildiğiın ıhad]slerin en ·sıihhaıtli <Ylanları mı?». diıyarısunuz. Biliniz ki, ıbıi.r kısmı hariç hepsi öyledir (sahiihtir). Hfmiç olan'lar da ili ıvedhten gelmi·şıtir. Bllll'lardaın lıaın;gi:si senedce daha ali ise o, diğerine takdim edHımiştir. Diğeri de hıfz yönüyle daha kuvvetli ihiT n1ir1nfun dvayetidir.:.
«Bir b3Jbta çok hadis bulunmasına rağmen bir veya iki tanes:iıni yazdım. Ziıra hepsini yazmak kitaibı uzatırdı. Böyıle yarparken is·ı:ifadeyi kolaylaştımnıaıyı düşündüm... Eğer bir 1babta !l:ıadishlı iki üç veohin:e yer vermiş :iısem, ibu daıvramşım rivayetleTdeki bazı ziyaddeııden dolayıdır. iıkinci riiVayeıl:te ibiTinciy;e nazaraın ziyade bir kelİIIIle bulunabilir. Bazaın uzun ibir lıaıdisd kısaıhıt:ı:ğım da oilmuştur. Zira tamamını yazacak dlsam, onu c1inlleyıen kimselerden bk kısmı bundaiki fJJkhi yönü anlamayacak \Ve ıbilemiyeceıkti. Bnna meydan veıımemek için kısaıl•ttım ...
« ... Sana !benim kirtaıbımda bulunmayan bir sünnet ziıkredHecek olunsa ıb:iıl ·ki o, vahi hir hadistir, a:ksi takdirde kitabnnde blir başka tariicle geLrniş oılrrıalıdır. Zira ben okuyucuya uzurrı ~kaçma;sın diye bütün tarl:kleri vermedim» (56).
Mezkfır mek:tiıbda, Ebfı Dfwud'un burada zikııi gereken biır başka mülıirrn pasajı da şudur. Der ki: «Ki.tabımda yer eden bir hadiste şiddetli vehn (zayıflık) varsa bunu belirttim. Kitapta senedi sahih olmayan rivayet de var.· Hakkında süki'ı.t ettiğhn salihtir. Bazısı bazısından daha sahihtir» (57).
Burada geçen salih tabirinden muradın ne alduğu lıusfı~Srmda çeşitli münakaşaılar yapılmışsa da (58) Kev;seri itibar veya ·ihticaca
(55) A.e. s. 44 (Kevserl'nin notu). (56) Ebu Davud, a.g.e., s. 4-5. (57) A.e. s. 6. (58) Bak. AbdulfettMı Ebu Gudde,. Kavılld Fi cUifuni'l-Hadis, Halep, 1972
s. 83-87. (Eser, Zafer Aihrned et-Tehfmevi'nin olup EbU Gudde geniş bir tahkikle neşre1ınıiştir).
120
L
seMııhlyet oLduğuna hükmedereık: «H~gi;sine salih oLduğu, hadisten - haıclise orta'Ya çıkacak karlneye göre değişür, «ıBundaııi maksa:d sa.· dece ihticaca salah1yettir» diyen kimse, Bbu Dfwud'u keyfine göre komiştuı<muş olur» der (593.
NESAİ : Neısru için ayrı ıbir başlık açarken ,onun, taı:mamen kendine haıs, değişik şwtlarının oJduğunu 'Sqyılemek 1stemiyoruz. Suyliti'illn Zelrrü'r-Rii!ba'ya yazdığı kısa .muıkaddimesinde belirtıtiği üzere, İmfunu Nesru, her· taba...~aya mensfı.b hadis müneklddleri arasında mutavassıtlar bulunduğu gibi, miiteşeddidleriıi de bulunduğunu, ufaık bir sebeb-i cerhten daılayı raviyıi. hemen cerhe tevessüıl ettiklerini nazar-ı diıkkaıte alaraık «raviı.-ıin terki hususunda bütUn aliınler ittifak etmedikce hen onu terketmem, hadisini alırıın» demişür (60).
Başta İıbnu Mende olmak üzere alimlerin, Nesai haılclanda beyan etıtikleri şart buıdur: «Eğer hadis, inkıta ve irsalden salim olarak sened yönüyle sahih ise ve ismidda allmlerin terkinde ittifak ettikleri hir ra:vı de mevcut değilse Nesru bu hadisi sahih addetmiştıir (61).
Şu kadar Yar ki, I'-Iesai, terkinde it,tifak olunmayanlardan hcıdis al:rria prensiibinde Ebu Davud, Tirırniz.i g~bi cİiğer -Sünen sahiplerine benzerse de vehmi gaLebe çaılanla·rdan veya hartası çok olanlardan hadis almaımıştır. İbnu Receb, Şerıhu 'İleli't-Tirımizi'de bu noktaya dikkat çekerek, «Nesai'nin şartı Tirmizi ve Ebu Davud'un ?artl'...ndan daha eşeddi·r». derr:ııi:ştir (62). tbnu Hacer de Neısai'nin şarıtının Ebu Davud ve Tirmizi'nin şar.tı ile .taı:mfunen bir tutularak onlannld ıkadar geniş zanned!ilmemesi gerekıtiğirre diıkikaıt çekükten sonra şunları söyler: «Haıldkat >böyle değiLdir. Ebu Davud ve Tirmizinin hadislerini aldıkları nice şahıslar var ki Nesai onlardan hadis a1maımışrtır. Hatta N esai, Sahlheyn' de yer aılan bir ilusim ravii erden de haıdis alınamışrtır» ( 63).
iıbnu Hacer'in, ıbu sözlerine .delil z:ıın:ı .. nmda, Makdisiyi kay· nak göstererek Hafız Ebu 'All'den kaydeıttiği bir söze ıgöre: «Nesai'nin rica'l hususundaikil. şamtı Müsliım'lın ve Buhari'nin şartından da-
(59) Bak. Bbu Davud, a.g.e., s. 6 (Kevseri'nin notu). (60) Suyı1ti, Zehrii'r-Rübıl, Mısır, 1930, 1,3. (61) Bak Suyı1ti, Zehrü'r-Rübıl, 1,3; İbnu Salah, a.g.e./..,.s. 40. ( 62) Bak. Haziml, a.g.e., s. 55 (Kevseri'nin notunda nakl edilir). (63) Suyütl, Zehrü'r-Rübıl, 1,4.
121
rnıJ"
'll
'
'i.·.; i 1 ! 1 :
ha şiddetlı1dir». Zehebi (64), Kfuttp Çelebi (65), Süıbki (66), g1bi diğer alimler ·de yeri geldikce bu sözü kaydederler. Ne sözün asıl kayrrıağı o[an Mı;ııkcliJsi'tde ( 67) ne de diğe:rılerlııde bu şantın mahiyeti hakkında herılıangi bir açıklama yapılrrnamışt:ır. MezJkılr şiddette kanımuş olan ölçü nedJ..r? bu beılli deği;l:dir. Hatıta Süıbki';rıiD ibıi.Jd1rdiğine göre,, Zeheibl'ye, MüısHm !IIlİ yıoksa Nesai mi daha alıfaz diye sorulunca «Nesa!» cevabını :verırnişfu (68).
Her hai u karda Nesru'~ ·kitabı, Sünen'ler arasında «içerisinde zay:ıf 'h<l!dls en az bulunan:ı:, s:ıhihatce Saıhiilıeyırui tllibedeni» olarak ıkaibfı.l edilmiştir ( 69 }.
Nesai'rrin el .. Mücteıba denen Sünen'ind.eik.i zayıflar-ın azlığı, beliki de, Nk te'lif ettıiği es-Sünenü'l-Kübra'dan, eseri. taikdim ettiği Remle emirinin :talebi üzerine zayıf olanlan ç:ı:kamnış olmaısından (70) ileni gelmektecİiİ-. Kend!isi es-Sünen'in 1:amarrmnın sail:ıi:h o[duğunu söylemişıtir kıi bu hükme, Suyfı.ti, -es-Sünen'den maksad'ın el-Müoteıba ·olduğunu 1:aıs·rihten ısonra~ u~aksta (71), el.Jiakim ve el-Haıt~b de te'yid etmekıtedir (72). ·
Nesru'yi metod olarak Ebıl Davud'dan aıyırıp, Tirmizıi.'ıye yaklaştıran 'bir husfısa da temas etmemiz gerekmektedir. Ebu Davud hadlsleri ıkaydederken . rurukıdan çok metne, yam met1ndeki fıkibj hü.krrne ehe:rnırniyet :verdiği halde Nesru, turuka ehelm.niye! vermiş, hadislerin illetini gösterıneyi birinci plana almıştır. Bu sebeple bir hadis~ birçok turukunu verdiği :vakit, öiıce galat bulunan tariki kaydeder, arkadan ona muhalif olan sahilı tariki verir (73). el-İmam Bbu cAbdillah İbnu Reş!d, N esai'nin kitaibını Buhari ve Müsllıın'ti:n. metodlarını birleştirici oJarak tavsirf ederken çokca .Uel beyan etn:rıe yönüyle de arzettiği hıısfı.ısı1yete c:Liıkkat çeker (74). ·
(64) Zelıeb!; Muhammed İbnu Aıl:ımed (v. 748), Tezkiretü'l-Huffaz, Hayda-rabad, 1956 (baskısından ofset)' 2,700.
(65) · Katipçelebi, Keşfu'z-Zünıln, İstanbul, 197i1, 2,1006. (66) Süb:kl, Tacü'd~Dm, Tabakatu'ş-Şafi<>iıy:ye, Mısır 1965, 3,16. (67) Makdis!, a.g.e., s. 18. (68) Sübkl, a.g.e., 3,16. ( 69) · Zelırü'r-Rüba 1,5. (70) Suyfıt!, Tedrib 1,102. ('],1) Suyfıtl, Zelırü'r-Rüba 1,5. (72) A.e. s. 7. ,;J. · (73) Bak. Hazimi, a.g:e., s. 44 (Kevseri'nin notu). (74) Baık. Suyfıt!, Zelırü'r-Rüba 1,4.
122
TİRMİZİ : Hadis kaıbULünde, daha önce ztkri geçen, Sünen sahlbleriyle benzeııliık arzeder. Ancaık onlarda «T.e:rıkinde iıttJ:ifıalk olun" maynn hadiıslerm kaJblliü» söz konusu ikıen bunda «Herlıaınıgi b:lır fak.Ihce hüccet k:ıılınan, amel olnnan. hadisin katbülü» ırrıevzfııbah:sıtir. Sünen~i'rJJ!iın sonnnda.ıki <liel kısımında ibilizzat kendiisi bize şu açıkılamaıda ıbuılunur: «Bu kitapta mevcut hadislerden ikisi hariç, geriye kalanların hepsi «mamfdun hih»_ dir, alimlerden biri taraıfından hüccet .k:ılınrrmştır hükmüyle amel ediıltrniş.tir» (75) . .
Haııimi':nıiın. taksiminde gördüğümüz üzer.e, Tlinnizi daha ziıyade, dördüncü tabaıka ricalinden -yani hem şeyhleri iıle mümaresesi az, hem de esbaıb-ı cerlıden biri ile ırrıecrU!h olaın zayıf .ravilerıden- çok- , ca hadis almakla temayüz etımektedir.
Şerhu <ile1'iıi'ıt-Ttrmizi müeillıfi Hafız İ!bnu Receb «ittifakJa müttehem bil KiZh. olaın raviden» T:iııımizi'nin ıtaib.riçıte buluınup buılunIlJ,adığım bilrni:y-orurrn. Ancak, bi.T.çok rta:.rikden rivayet edilen bir hadisin bazı !tari!lclerinde müttehem bi'l-kizbe raıslaıdnn. Muhammed İbnu Sa'idu'J-Maşlub ve Mub.aımırned İıhııu Sa'idu'J-KeLbi gi:bi. Keza Tirırrıizi, hafızası bozuk, ııivı:lıye.tlerıinde veıhırni gailebe çalan kimselerden de ılıadis ri.ıvayet etmiştir, fakaıt haiil.erini b~dirn:niştir. Bu taıba.ıkadan Ebu Davud da r1vayette bulunduğu haıLde halini muttandaın beyan etmez» (76) der.
Ancak hemen şnnu bel.irteJ.im ki, kıiıtaıbında kay:deıtıtiği ib.er bir haıdisiın derecesini, zayıflık sebebini aırkaıdaın beyan etıme prensibi onun Jciıtaıbına -ricaıJ.rinin evsafı seıbebiyle- vaki olacak il:ereddüd ve itimadsızlığı bertaıraf etmiştir. Bu sebeble bir kısnn aJiımJ.er Sünen-i Tir.ınizi'yi Sahiheyn' den sonra üçüncü sırada · ımüıtaılaa ıetmişılerıd.ir (77). Hatta el-İırnam Ebu İsmactl Abdı.i1lah tbnu Muil:ıaınnned el-Ensan, 1sıtifade etmede aJZettiği koJaıylıık: sehebi~le Tıi.Tmizi'niırı Süneni'nin Buiham ve Müslı:iım'iın Sahiib.lerlndeııı dirlıaı fruydaiJ.ı oLduğunu sö:y-leırniştir (78).
Makıdiısi, Timıizi'nin hadisleıılıı± dört !kısıma ayırır :
1 - Sahiheyn'in şaırıtına uyıgun olanlar.
2 - Ebu Daıvud ve Nesai'nin şantında olanlar.
(75) Tirmizi, Sünen, Huınus 1968, İlel 1 (9,432). (76) Hazimi, a.g.e., s. 54 (Kevseri dipnotta naıkleder). (77) Keşfu'z-Zünün 1,559 .
. (78) Makıdisi, a;g.e., s. 16.
123
.3 - Zıdlık için zikreıdiJenıler. Yani racih mezhebn1 deliıHerİ1lli ver.dikıten .sonra buna zıd düşen ımercüh gör.üşün .deliillerıini de kaıydeder ,zaaf ·se:bebini bi·Ldirir.
· 4 ----.: Bazı fukahanın rumelde bulunduğu için tahriç ettiğini ıbeyan ettiği liaclis~er ( 79).
Tiıımizi'nin bariz husüsiyetler.İıllden biri, kendinden öncelkilerili · meto:dlarını birleştiimiş olma:s:rdıT. Şöyle ki :
1 - Haıcüsleri fıkhi bablara göre tasnif i·şıiD!de Buhariyi alır.
2 - Hadislerin bütün turukunu bir araya toplayarak tekrara yer vermeıme prens:iıbiyle·de MüsJıiımi örnek ahr. Am:caık her seferinde bütün senedileri zikreıtımez. Haıdisin diğer ·.tarilderine ,hadisi rivayet eden Saılıa!belerin r1simleriyle işareıt eder. Kullanıdığı taıbir:· <<Vie fl'l~bab 'an Fülan, 'an Fillan ... » ıdır.
Senedieri cem işinde dör:t prensiibe ıbaş vurmuştur (SO) :
a - Raviler merıtebece eşitse ve rirvayetleri lafzen ve marren birbiTine uyuyorsa bir hadisin muhtelif senedierini ibir ibabrta toplar.
b _:_ Biı1inci isnadıdarrı sonra tam ımetıin ve diğer seneclıler ziık
redilir.
c - lliiVayette mevcut bütün ilisnacllar metniyle ayrıca göSJteri-lir.
d - Bazan müteakip isnadlara sadece işaret ediılir.
Bazı hallerde buırların her hirine baş vurur -i,se de her ıbir babta veya he:rihan,gi bir ibabıta bunları cemeder dennnek istenmemioş
·tir (81),
Şunu da behlr,tmek gerekir ki, Tirmizi bir-çok b8Jblarda önce mecrfıh hadisi zikreder, bilahare de saıllih olanı kaydederek evvelkind'e mevcut bulunan illeti beliıı:ıtir. Onun nazarmda isna;d meıtıiırı
den miihim' olduğu için ibirçok durumlarda rivayet ettiğ.i hadisleri
tekrar mevzubahs olmasa bile- kısaltır ve
(79) A.e. s. 13; Bak. Zeheb! Tezkiretü'l-Hufffız, 2,634-35. (80) Bak. 'ltr, Nfıru'd•Dln, el-Ibamu't-T.irmizl, Killiire, 1970, s. 74. (81) A.e. s. 73.
124
veya ( ) diyerek yaptığı ihtisara
dikkat çeker.
Makdisi, Şuriı.tu Eimmeti's-Sitte'de (s. 13-14), bir kısım babları :tert'i:b ederken, Tirmizi'nliıı takib .etmiş bUlunduğu metodu belirtm~ sadeelinde şu kı.ymetli açıklamayı sunar, aynen kayıdediyoruz:
«Merhiunun takip ettiği metodlardan hir.i şudur: Önce, sened!i salıili olarak bir sahabiye -ki bu Sahabi'nin ,rivayet ettiği hadisler diğer sahllı ki taplarda tahriç edilmiş olacak- ulaşı;ın bir hadisiıı ifade ettiği (hüküm ve) manaya uygun olarak hir bab başlığı koyar. Sonra, başlıktaki bu hükmü, hadisi dıiğer kitaplarda tahıiç edilmemiş olan bir sahabi'nin rivayetini -'-ki bunun taı-ild de bab başlığında kastedilmiş olan 'lıadisin tarikinden farklıdır- vererek beyan eder ki bu daıiraınş hükmün sahih olduğu hıillerdı.; caridir. Sonra rivayete şu sözü ekler: «Bu balıda falan ve falan (sahabi) den de rivayet mevcuttur» Bu sayılanlar arasında, babtak:i hükme esas teşkil edilen ııivayeti yapan meşhfrr sahabi ve· diğerlerinin ismi de mevcuttur. Bu metodu sadece bazı bablarda takip eder.»
Tirmizi'de talik de son derece azdır. Şartının genişliği, Müsliırrı'de oLduğu gi!bi, ıdaha ziyade .iısnada eıheırrınıiyet vermiş oLması, hadislerin: ail:ıvalini ibeyan ıeiıme gayreti muaıllak hadis riıvayeıtine ihtiyaç bıra:knıam:ıcştır ( 82).
İBNU MACE: İbnu Mace'nin Sünen'i Kütüb-i Sitte'a:ıin altıncı kita'bı sayılmaıktadır. Bu da Tirmizi gi:bi, dörıdüncü ta:baıka ricalinden çokca hadis rivayet etmiştir. Ancak Tirmizi gibi, hadislerin derecesini bildirmez. ZaYıf rtvayetlerinin çokluğu sebebiyle 6. asra yani, tbnu Tah:iri'l~Ma~clisi'ye gelinceye kadar Kütüb-i Sitte'ye daihil ed.i1rnemiştir. Ma:kclisi, Şurfttu'l-Eimıneti' s-Sitte'de İbn u Mace'den ba!hsederken Saıhllıeyıı ;ve Tirmizi hakkında olduğu giıbi, buın:un hususiıyetlerinden baıhsetniez. Hadislerıinin şa:rt1an me.vzuunda diğer Sünenler.le bir tutar ( 83).
Makdisi, burada Ebu Zürati'r-Razi'ıde~ naklen ,İbnu Mace'!Ilin kitabında 30 ıkadaır zay:ı:f hadis vaT» (84) demekte ise de Suyliti bu
(82) cıtr, a.g.e., s. 91. (83) Bak. Makdisi, a.g.e., s. 12. (84) A.e. s. 16.
125
ııı:
ll
j 1
göri.işü reddederek: ·«Herşeyden önce Ib u haıber munikatı oılıduğu için güvenıhlmez, Eibu Zürca'ya niısıbetiı doğru ise, mümkıürrudür ki Ebu Zürca son derece zayıf oİanlan kasdetmişttiır veya yanında mevcut naıbs ibir nüshaıya ıgöre (hüküm yürütmüş.tür» ıder. Ve illave eder : «Bbu Hatim'in K.Wl.bu'l- ilel'iıııde aınlaıtı1dığına göre, Bbu Zürcaı, İb- · nu Mace'n::iın Sünen'indeın pek çok hadsi ıbaıtıl, saıkıt ve münkıer ol-duıkl.an için cenhetmi·ştir>> ( 85). ·
i
Keza Bbu <AbdillaJı İbnu Reşid ıde şunu söyler: Thnu Mace, Süneın'inde, kizble ısirkatle 1rtıha.m edilen ık!funseller.dıen hadis rivayet et
. miştir. ÜSıtelik bu çeş1t lıaıdisıl'erıin biT kısmı, bunılar <dışında kaılıan diğer ·ravilerce riv~et ediı1rnemiştir» ( 86). ·
Az Önce Tirm1zi'nin de bir kısım müttehem bi'l-kizb olan ravıi:lerderi hadis aildığını fakat aynı hadisi daha başka rtaır1Jk.le:rıden de vererek taıkıviye ettiğini söy.lemi.ştik. .
Netice olaraık İbnu Mace için verilen hülküm şu!duır: Kütülb-i sttte'niın, ıkendi dışmda kalanlara olan 1339 :zevaicHnderi 99'u çok zayıf senedle, 613'ü zeyıf ·senedle, 199'u haseın ıseınedle, 428'!i salhih senedie kaydedilmiştir ( 87).
(85) Suyıltl, Zehrü'r-Rüba s. 5. (86) A.e., s. 5. (87) Sünenu lbnu Mace 2,1520. (Fuat Abçlülha.Iô'nin notu).
126