40
- 23 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları Oturum Başkanı Serdar Harp İMO Yönetim Kurulu Başkanı Panelistler Abdürrahim Kartal Devlet Su İşleri, 10. Bölge Müdürlüğü, Bölge Müdür Yardımcısı, Mekin Tüzün T. C. Kalkınma Bakanlığı, Güney Doğu Anadolu Projesi, Bölge Kalkınma Başkanlığı İdaresi Fahrettin Çağdaş Diyarbakır Su ve Kanlizasyon İdaresi Yard. Doç. Dr. Meral Halifeoğlu Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. Dr. Şahnaz Tiğrek Öğretim Üyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidrolik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 23 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

1. Panel

Güneydoğu Anadolu

Bölgesinde Mevcut Su

Yapıları

Oturum Başkanı

Serdar Harp

İMO Yönetim Kurulu Başkanı

Panelistler

Abdürrahim Kartal

Devlet Su İşleri, 10. Bölge Müdürlüğü, Bölge Müdür Yardımcısı,

Mekin Tüzün

T. C. Kalkınma Bakanlığı, Güney Doğu Anadolu Projesi, Bölge Kalkınma Başkanlığı İdaresi

Fahrettin Çağdaş

Diyarbakır Su ve Kanlizasyon İdaresi

Yard. Doç. Dr. Meral Halifeoğlu

Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı

Yard. Doç. Dr. Şahnaz Tiğrek

Öğretim Üyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidrolik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

Page 2: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU
Page 3: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 25 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Serdar Harp - Evet arkadaşlar tekrar merhaba, sağ olsun arkadaşlar ilk oturumun yö-neticiliğini de bana vermişler, teşekkür ediyorum. Panelimizin konusu “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları” panelistlerimiz Abdürrahim Kartal Devlet Su İşlerinden, Metin Tüzün GAP İdaresinden, Fahrettin Çağdaş DİSKİ’den, Meral Halifeoğ-lu Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden, Şahnaz Tiğrek ODTÜ İnşaat Mühendisliği, aynı zamanda Düzenleme Kurulumuzun Başkanı. Panelistlerimizi, kendilerini buraya davet ediyorum.

Evet, arkadaşlar, benim elimdeki sıraya göre başlayacağım ben arkadaşlarıma söz ver-meye, yalnız panelist arkadaşlarımdan ricam, kendilerini kısaca da olsa tanıtmaları ve daha sonra sunumlarını yapmaları. İlk önce Abdürrahim Kartal Beye sözü veriyorum, kendini tanıtırsa sevinirim.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 4: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU
Page 5: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 27 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU

ANADOLU BÖLGESİNDE MEVCUT SU YAPILARI

Abdurrahim Kartal

Devlet Su İşleri Bölge Müdür Yardımcısı

Hepinize hoş geldiniz diyorum, saygılar sunuyorum. Ben panel çerçevesinde Devlet Su İşleri 10. Bölge Müdürlüğünün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki mevcut yapılarından bahsetmek istiyorum. Buna geçmeden önce Devlet Su İşleri, ülkemizin yeraltı ve yer üstü kaynaklarının geliştirilmesi gayesiyle kurulmuş bir kurumdur. Bu kuruluş 1914 yı-lında başlayıp, 1954 yılında Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü süreciyle 1954 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü olarak Türkiye genelinde faaliyete başlamıştır.

6200 sayılı Teşkilat Kanunu çerçevesinde ve 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkındaki Kanun ve 1053 Sayılı Belediye Teşkilatı olan yerlerine içme -ki, bu daha önceden nüfusu 100 bini aşan iller içindi, daha sonradan 2007 yılında yapılan değişiklikle belediye ve daha küçük yerleşim yerlerine- suyu temin etme gayesiyle çıkarılmış Kanunla hizmetlerini sürdür-mektedir.

Devlet Su İşleri Hizmetlerini dört ana başlık altında yürütmektedir. Bunları sayacak olur-sak; tarım, enerji, hizmet -ki, bunlar içme, kullanma ve endüstri suyu- çevre ve taşkın kontrol olarak dört ana başlık altında hizmetlerini yürütmektedir. Ülkemizin su potansi-yeli olarak ülkemiz çok değişik farklılıklar gösteren, yarı kurak diye tabir edebileceğimiz bir yağışa sahiptir. Yani Karadeniz Bölgesinde 2500 milimetreye ulaşırken yağışlar, İç Anadolu’da 250 milimetreye kadar düşmektedir. Yani ülkemiz yarı kurak bir kuşaktadır, bazen taşkınlar, bazen de kuraklıklar yaşanmakta olan bir ülkedir.

Ülkemizin su potansiyeli özetleyecek olursak; yıllık yağış hacmi 501 milyar metreküp ile başlamakta, bunun 274 milyar metreküpü buharlaşmakta, akifere yeraltı suyuna sızan 41 milyar metreküp, 186 milyar metreküpü yüzeysel akışa geçmekte, ayrıca dış ülkeler-den kaynağı olan nehirlerle, 7 milyar metreküp ülkemize girmektedir. Sonuç olarak 234 milyar metreküp brüt su potansiyeli ile yer üstü suyu 98 milyar metreküp olarak kulla-nılmakta, yeraltı suyu 14 milyar metreküp olarak, toplam 112 milyar metreküplük bir kullanılabilir su potansiyeline ulaşmakta. Yani 501 milyar metreküp olarak yağan yağış, 112 milyar metreküp olarak toplam kullanılabilir su olarak ortaya çıkmakta ve şu anda da yaklaşık tüketilen su miktarı 40 milyar metreküpe ulaşmakta.

Bölgemiz 25 adet hidrolojik havzaya ayrılmış durumda. Az önce bahsettim, toplam 186 milyar metreküp bir su olmakta. Türkiye genelinde özetle verecek olursa; hidroelektrik santrallerin 11.455 megavatı Devlet Su İşleri, 3056 megavatı diğer kuruluşlarla işletme-de yürütülmekte. Ayrıca potansiyelin içerisinde yatırım programında ve inşaatta devam eden 3091 megavat DSİ özel sektörü tarafından müracaat edilen 22.538 megavat, geliş-tirilmemiş potansiyel 1694 megavat olmak üzere toplam 41.834 megavat mevcut suya göre bir hidroelektrik potansiyeli ortaya çıkmaktadır.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 6: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 28 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Kişi başına yıllık elektrik enerjisi tüketimi olarak baktığımız zaman dünya ortalaması 2500 kilovat saat, gelişmiş ülkeler ortalaması 8900 kilovat saat, Türkiye ortalaması 2700 kilovat saattir. 2020 yılı için Devlet Plânlama Teşkilatı tarafından 5200 kilovat saate ula-şılacağı öngörülmektedir. Hidroelektrik enerji üretiminin toplam enerji içerisine payı, 2004-2008 yılları arasında özetlersek; 2004 yılında yüzde 32, 2008 yılında yüzde 17, bu tabi ülkemize düşen yağış miktarıyla aslında bu oran değişmekte bir anlamda da, diğer üretilen enerji tesisleriyle değişmeye paralel olarak, kurak dönemlerde de bu oran etki-lenmektedir hidroelektrik enerji üretimindeki payını. Hidroelektrik enerji üretimindeki 1970-2008 yılı arasında grafiği görmektesiniz.

Çizelge 1 - Hidroelektrik enerji üretiminin toplam enerji içindeki payı

Yıllar (Milyar kW saat)

2004 2005 2006 2007 2008

Toplam elektrik enerjisi üretimi

151.3 161 174 191 198,4

Hidroelektrik enerji üretimi

47.6 42 44 35,8 33,3

Hidroelektrik enerjinin toplam enerji içindeki payı

% 32 % 27 %25 % 19 % 17

Hidroelektrik santrallerin tabi geri ödeme noktasındaki ekonomik bir yatırım olduğunu görüyoruz. Bir Atatürk Barajı 92’de, Karakaya 87’de, Keban 75 yılında işletmeye alınmış. Bunlar kendilerini 9-4 ve 7 yılda amorti etmişler. Karakaya Barajı daha yüksek bir baraj olduğu için enerji üretimi açısından daha kısa sürede amorti etmiş görünmekte. Bu çer-çevede yaklaşırsak, Güneydoğu Anadolu Projesi çerçevesinde Devlet Su İşleri tarafın-dan 22 baraj, 19 hidroelektrik santral, toplam yürütülmekte, 7500 megavat, 27 Milyar 387 Milyon kilovat saat yılda bir enerji potansiyelini, ayrıca sulanabilir, yani GAP eylem

Şekil 1 - Türkiye Hidrolik Enerji Kurulu Gücünün Yıllar İtibariyle Gelişimi (1970-2007)

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 7: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 29 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

plânı kapsamında sulanabilir alan olarak da 1 Milyon yaklaşık hektar bir sulama alanının ülke ekonomisine kazandırılması hedefl enmekte. GAP kapsamında Diyarbakır, Batman, Siirt, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adıyaman illerimiz bulunmakta. Tabi bunlar çeşitli bölgelere ayrılmış Devlet Su İşleri açısından.

Diyarbakır 10.Bölge Müdürlüğü beş ilde hizmetlerini yürütmekte. Diyarbakır merkez olmak üzere, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinde bu dört ana kolda hizmetlerini yü-rütmektedir. Bu bizim Devlet Su İşleri 10. Bölge Müdürlüğü sınırları içerisindeki projele-rin işletmede ve yapılacak olan bir gelişme plânını görmekteyiz. Bunları tabi detaylarına zaman olmadığı için çok girmek istemiyorum.

Genel olarak da bizim 10. bölgenin 41136 kilometrekarelik bir yüzölçümü, 340’la 1300 metre arasında değişen rakımı, yıllık ortalama yağış miktarı 752 milimetredir. Su kay-nakları potansiyeli olarak da toplam yüzey suyu 97.946 hektardır. DSİ etüt sonuçlarına göre 10 Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde ekonomik olarak sulanabilen arazi 789.989 hektardır. Bunun 421.671 hektarı cazibe, 368.318 hektarı da pompaj olarak öngörül-müştür. Bu 789.989 hektarın plânlama, proje mevcut durum itibariyle safhaları sunu-da görülmektedir yüzde olarak. Ayrıca enerji açısından da bölgemizin 5.878 megavat hidroelektrik enerji potansiyeli, 20 Milyar kilovat saat de yılda enerji üretimi potansiyeli mevcuttur.

İçme suyu potansiyeli olarak da yatırım programında Batman İçme Suyu İsale Hattı, Şırnak İdil İçme Suyu Tesisleri olmak üzere 70 hektometreküp bölü yıl bir potansiyelle yatırım programında içme suyu olarak yer almaktadır. İşletmede olan da, Mardin Kızıl-

Şekil 2 - DSİ 10. Bölge Gelişim Planı

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 8: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 30 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

tepe İçme Suyu, Diyarbakır İçme Suyu, Siirt İçme Suyu ve Şırnak İçme suyu, bunlar da bitirilerek işletmeye alınmıştır. Bu illerin içme suyu sorunları 2025-2040 yıllarına kadar çözülmüş durumdadır Devlet Su İşleri tarafından. Ayrıca taşkın koruma ve ıslah tesisleri olarak da bugüne kadar 85 adet taşkın korumayla, 514 hektar arazi ve 63 meskûn ma-hal taşkınlardan korunmuştur, bu bizim 10 Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde ki, bu Karadeniz’de çok daha yüksektir bu oran.

İşletmede olan barajlarımızı özetlersek; şu anda 7 tane barajımız işletmededir. Karaka-ya, Kralkızı, Dicle, Batman, bunlar hem enerji hem sulama amacına hizmet etmektedir. Deve Geçidi, Çınar, Göksu, Derik, Dumluca Barajlarımız da sulama amaçlı yapılan baraj-lardır, sunuda bunların miktarlarını görüyorsunuz. İşletmede olan sulama tesislerimizle, Diyarbakır İline özel -yani 5 ilin tümünü anlatmaya belki zaman yetmeyecek diye ben özellikle Diyarbakır ilini öne çıkardım, sunumun burada yapıyor olması nedeniyle- Di-yarbakır ilinde 40.830 hektar tarım alanı şu anda sulanmaktadır. Yani bu 800 bin hektar ekonomik olarak sulanabilir alanı düşündüğümüz zaman yüzde 5’ine tekabül etmekte-dir yaklaşık. Yani biz yüzde 95 daha bizim burada sulama yapmamız gereken alan var, yani çok iş var sulama açısından, çok gerideyiz.

Çizelge 2 - 10. Bölge Müdürlüğümdeki İşletmedeki Barajlar

Baraj Adı Durumu Sulama Alanı (Ha)

Kurulu Güç (MW)

Enerji Üretimi (GWh/Yıl)

Karakaya Barajı İşletmede - 1800 7354

Kralkızı Barajı İşletmede - 94 146

Dicle Barajı İşletmede 130159 110 298

Batman Barajı İşletmede 37351 198 483

Devegeçidi Barajı İşletmede 5800 - -

Çınar Göksu Barajı İşletmede 3582 - -

Derik Dumluca Barajı İşletmede 3313 - -

Özet olarak yine Diyarbakır özeline bahsettim, 643 bin hektar ve bu sulamalarla, eğer Diyarbakır 443.925 hektar alanın tamamı sulamaya geçtiği takdirde, Diyarbakır ili içen 950 Milyon TL ilave katkı, yaklaşık 1,3 diye düşündüğümüz zaman, 1,2 - 1,3 hektar başı-na istihdamı düşündüğümüz zaman da 550 bin kişiye de bir iş istihdamı söz konusu ol-makta sulamadan dolayı. Enerji barajları olarak da Karakaya, Batman ve Kralkız ve Dicle Barajlarının bitmiş olduğundan bahsettim. Bunun da yıllık ülke ekonomisine katkısı 1,5 Milyar TL dır. Diyarbakır için içme suyu olarak da 2025 yılına kadar Dicle Barajından 92 Milyon metreküp içme kullanma ve endüstri suyu sağlanmış ve Diyarbakır’ın da gerçek-ten geçmişte içme suyu sıkıntısı nedeniyle büyük hastalıklar yaşadığı, tifo, dizanteri gibi büyük hastalıklar yaşadığı bu büyük şehrimizin su sorunu da çözülmüş oldu.

Karakaya Barajından bahsetmiştim, Baraj bugüne kadar 169 Milyar kilovat saat bir enerji üretimi gerçekleştirerek, 6 sentten düşündüğümüzde 10 Milyar bir katkı sağlanmış du-rumda. Karakaya Barajından görüntüler, Kral Kızı Barajı. Bu Kral Kızı Dicle Barajıyla birlik-te, aslında bir de Dipni Barajı var, onunla birlikte üçlü entegre çalışan bir proje, detayla-rını bunun sunuda görüyorsunuz, zamanı iyi kullanma açısından. Dicle Barajı buradan

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 9: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 31 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Şe

kil

3 -

Kra

lkız

ı-Dic

le S

ulam

a Pr

ojel

eri

Page 10: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 32 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Diyarbakır’ın hem içme, hem enerji, hem de sulamasını sağlayan en son halka barajımız. Bu GAP Kral Kızı Dicle sulama projesi, yani Kral Kızı Dicle ve Dipni Barajlarının ortak ça-lışacak olması neticesinde 130.159 hektarlık alanın Diyarbakır Dicle Nehri’nin sağ sahi-linde sulamaya açılması hedefl enmiştir. Bununla ilgili de çeşitli kısımlara ayrılmış, işler çok büyük olması münasebetiyle. Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü kısım olarak, ayrıca pompaj iki, üç, dört, beş ve altı olarak kısımlara ayrılarak yapımına başlanmıştır.

Şöyle şunun üzerinde özetlersem; burası Dicle Barajının, yani Maden Çayı’yla, Dipni Çayı’nın birleştiği yerin hemen mansabında Dicle Barajımız bulunmakta, şu çayın üze-rinde de Kral Kızı Barajımız bulunmakta, şurada da ileride Dipni Barajımızın yapılması plânlanmakta. Bu üçlü baraj sistemi hem enerji, hem içme suyu, hem de şu 130 bin hektar alanın sulanması için plânlanmış, su bütçesi açısından hesaplanmış bir yapıyı oluşturmakta. Dicle Barajımızdan bir iletim kanalıyla suyu alarak -ki, şu kısım, şu anda tamamlanmış durumda- Diyarbakır şehir içi geçişiyle cazibe ana kanalı birinci kısım diye tabir ettiğimiz, havaalanının dışına kadar uzanan şehir içi geçişiyle birlikte ve GAP eylem plânının son dönemde açıklanmasıyla büyük hız kazanan Güneydoğu Anadolu Proje-sindeki kısımlar. Şurada birinci kısım ana kanal inşaatı, ikinci kısım, şurada üçüncü kısım ana kanal inşaatı ve dördüncü kısım ana kanal inşaatı olarak devam etmekte. Bu farklı renklerle gösterilen sulama alanlarının ise, hızlı bir şekilde proje ihaleleri gerçekleştiri-lerek, bitimini müteakip buranın da hemen yapımına geçilmesi plânlanmakta. Mevcut durum itibariyle P5 pompaj istasyonunda, şu kırmızı olarak gösterilen yer işletmeye alınmış durumda, 1934 hektar ve P6 pompaj yatırım programında şu kısım ve 130 bin hektar toplam alanımız sulamaya hazır hale getirilmek için hedefl enmiştir. Bu imalatla-rın ana kanallar 2012-2013’ün başlarına kadar ana kanalların bitirilmesi, diğer kısımların da 2013 sonuna kadar ihale edilerek, büyük bir çoğunluğuna başlanıp, bitirilmesi hedef-lenmiştir, son dönemdeki GAP eylem plânı çerçevesinde.

Batman Barajı hem enerji üretmekte hem de 37 bin hektar alanın sulanması amaçlan-mıştır, sağ ve sol sahil diye o da iki bölüme ayrılmıştır, şu renklerle gösterdiğimiz kısımlar ve bunların da inşaatları şu anda devam etmektedir. Batman sol sahil inşaatı bitme aşa-masına gelmiştir, 2013’ün sonları doğru bu alanın tümü yaklaşık 18 bin hektar işletmeye alınacaktır. Sağ sahilde ise, yine 18 bin hektar kısım yüzde 60-70 civarındadır. Batman projesiyle bahsettiğimiz gibi 37.351 hektar alanın sulamaya açılması hedefl enmiştir, bunlar da Batman sağ sahilden görüntüler, tabi bu yapıların üstünde birçok tünel, sifon yapıları yapılmakta.

Ayrıca Diyarbakır için de çok önemli olan Silvan projesinden biraz bahsetmek istiyorum. Bu proje 245.372 hektar alanın sulanmasını sağlayacak olan bir dizi projeler yumağın-dan oluşmakta. Bunun en membaında Silvan Barajı, Babakaya Tüneli iletim kanalı ve Silvan Tüneliyle su Silvan Barajından alınarak, 245 bin hektar alanın sulanmasını hedef-lemek için bir ana kanal ve cazibeyle sulama yapabilecek 7 adet barajdan oluşan bir projedir. Bu barajın yeriyle alakalı bir görüntü, şu an işlerimizle ilgili bunlar kısımlara ayrılmıştır, yine bu projemiz çok büyük olması münasebetiyle. Silvan Barajı iletim kanalı birinci kısım dediğimiz kısım Babakaya Tüneli ve iletim kanalını içermekte. İki tane tünel 5000 metre uzunluğunda, 7 metre çapında bir Babakaya Tüneli artı Silvan Tüneli, bu da 10 kilometre uzunluğunda iki adet 7 metre çapında tünel. Bu tüneller 2011 yılı yatırım programına konulmuş, ihale süreçleri Genel Müdürlükçe yürütülmekte, bunun bitimini müteakip bunlara başlanacaktır.

Bu baraj projesi içerisinde yer alan 7 tane barajdan bahsetmiştim. Bunlardan bir tanesi Pamukçay Barajıdır, 5000 hektar alanı cazibeyle sulayacaktır. Bu geçen sene ihale edil-

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 11: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 33 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

miştir, işe başlanmıştır, şu anda iş devam etmektedir. Geri kalan depolamalardan Ambar, Başlar, Kuruçay, Kıbrıs ve Karaca ve Bulanıkdere Barajlarının projeleri bitmiştir, Ambar Barajının da ihale süreci Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. Silvan Barajıyla ilgili bir şey yaparsak, ilk aşamada 681 milyon kilovat saat bir enerji üretimi hedefl enmiştir. Neden ilk aşamada diyorum? Sulamaya geçtikten sonra su bütçesi açısından daha çok su sulamaya verileceği için 88 milyon kilovat saate düşmekte enerjimiz. Onun dışında 193 bin hektarı, 245 bin hektarın cazibe, 52 bin hektarı pompaj, yani projenin büyük ço-ğunluğu cazibe sulanacağı için çok ekonomik ve faydalı bir sulama projesi ve buradaki bölgedeki gerek vatandaşlarımızın refah düzeyini arttırma noktasında büyük bir proje, yani 7 katla 14 kat arasında değişmekte gelir artışları sulu tarıma göre. 832 Milyon TL bir fayda beklenmekte yılda.

Kuruçay Barajı, bu diğer barajlarımız Ambar’la Pamukçay’ın dışındakiler şu anda baş-lamadı. Bunun sebebi de; bunlar su bütçesi açısından Silvan Barajına bağlı olduğu için ana kanalların, tünellerin bitiminden sonra, ona eşzamanlı olarak, yani bitimine yakın başlanması hedefl enmekte; çünkü büyük oranda oradan beslenmekte. Ayrıca yine Di-yarbakır İli için Ergani ve Çermik Barajlarımız var, bunlar sulama amaçlı barajlarımız. Bunların kati projeleri, yani uygulamaya yönelik kati projeleri Genel Müdürlüğümüzce ihale edildi ve bitti, bunlar tamamlandı. Ergani Barajının ÇED raporu çalışmaları devam ediyor, Çermik Kale ve Ergani Barajı. Ergani Barajı 2012 yılında kuvvetle muhtemel prog-rama alınıp ihale edilecek, daha sonra bilahare Çermik Kale Barajı yine programa alınıp ihale edilecek, projeleri bitmiş durumda.

Şekil 4 - Silvan Projesi

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 12: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 34 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Bunlarla ilgili özet bilgiler, Ergani Barajımız 1675 hektarı sulamakta, Çermik Kale 12.627 hektarı sulamakta. İçme suyu faaliyetleri yürütülmekte, Mardin Kızıltepe İçme Suyu hemen hemen Mardin’in ve bölgesindeki birçok yerin içme suyu sorunu çözmüş, ta-mamlamış olmakta -zamanı kullanma açısından hızlı geçiyorum- ve Mardin içme suyu noktasında sorunu kalmamış. İdil içme suyu projesi başladı, şu an devam etmekte. Ay-rıca işte bahsettiğimiz Devlet Su İşlerinin Hizmetlerinden taşkın koruma, ağaçlandırma ve balıklandırma faaliyetleri var, onları geçeceğim zaman açısından. Yaptığımız taşkın koruma tesislerinden biri de Çınar’ın taşkın korumasıdır ki, bir selde 2006’ıydı yanlış ha-tırlamıyorsam, maalesef birkaç tane vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden oldu. Daha sonra hızlı bir şekilde sedde yapıldı. Aslında tabi dere içerisinde yapılaşma var, bu çok ciddi bir sorun, yani bizim derelerin içerisinde yapılaşmaya izin vermemiz gerekiyor. Neticede bu sular belki o gün gelmeyebilir, ama 100 yılda bir diyoruz, o yüz yıl bugün olabilir. Ancak maalesef işte bu bilinçsizce yapılaşmadan dolayı böyle bir sıkıntılar yaşa-makta ve biz bu taşkınları yapmakta da sıkıntılar yaşamaktayız. Yani vatandaş buranın tapusunu bile almış, almaması gerekirken almış ve bunun içerisinde yapı yaparken de zorluklarla karşılaşıyoruz. Yani adamı evin dışına atıp, çıkaramıyorsunuz. Yani gerçekten de buradan çok bence önemli bir konu; çünkü Türkiye’de depremden sonra en çok can kaybının yaşandığı sel felaketleri. Bu geçen taşkında mesela bu taşkın koruma yapısının yapılmış olmasıyla, Çınar’da o sıkıntı yaşanmadı, çok şükür.

Bir de değişik ilçelerde yapmış olduğumuz çalışmalar var: Bismil İlçe Merkezinde yapmış olduğumuz taşkın tesisleri, Batman İluh Deresi, eski hali gerçekten içler acısıydı. Halen burada yapılması gereken yan kolların taşkından korunması lazım, ancak tabi yapılaşma olduğu için tesis yapamıyorsunuz buraya, yani böyle de bir sıkıntı var memba tarafında. Şırnak’ta yapılan taşkın tesisleri var. Yeraltı suları noktasında Devlet Su İşleri ciddi çalış-malar yapmakta. Balıklandırma, bu sulama göletlerine her yıl milyonlarca balık atılıp, yöreye katkı sağlanmakta. Bugüne kadar Diyarbakır bölgesinde 1 milyonun üzerinde ağaç dikim faaliyetleri gerçekleşti, yine yan şeyler olarak. Arz ederim.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Abdürrahim Beye detaylı sunumundan dolayı teşek-kür ediyoruz. DSİ’nin hem ülke genelinde hem de bölgemize ilişkin politikaları, iyi su ya-pıları, önümüzdeki döneme ilişkin projelerine yönelik bize detaylı bilgi sundular. Şimdi ikinci olarak Sayın Metin Tüzün Beye sözü veriyorum, buyurun.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 13: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 35 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

SUYA DAYALI KALKINMA PROJESİ ÖRNEĞİ; GAP

Mekin Tüzün

GAP İdaresi Başkanlığı

Sayın Başkan, değerli katılımcılar; hepinizi şahsım ve teşkilatımız adına saygıyla selam-lıyorum. Efendim ben sizlere kısaca Güneydoğu Anadolu Projesinden bahsedeceğim, mümkün olduğu kadar kısa ve damıtılmış bir sunuş yapacağım. Ağırlı olarak da su ya-pılarından ve proje kapsamında yapılmış olan su yapılarının bölgeye katkısından bah-sedeceğim.

Sunuşumuzun adı suya dayalı kalkınma projelerine örnek olarak ülkemizde ve dünyada verilen en büyük proje GAP. GAP bildiğiniz gibi ülkemizin Güneydoğu bölgesinde yer alan, iki adet ülkeyle de sınırı olan, en batıda Kilis, en doğuda Şırnak’ın bulunduğu 9 adet ili kapsayan bir projedir. Çok kısaca genel değerlendirmelere bakalım, rakamlara; nüfus olarak ve yüzölçümü olarak ülkemizin 10’da birine eşittir ve toprak potansiyeline baktığınızda, 10’da birlik olan bu arazinin içerisinde, ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı yüzde 23’tür. Bunu son teknolojik gelişmeleri dikkate aldığınızda, ekonomik ola-rak sulanabilecek alan miktarı çok daha yüksek çıkabilir.

Şimdi insanımız var, toprağımız var, bir de neyimiz var? Suyumuz var. Suya baktığımız zaman bölgeden geçen iki tane ana su kaynağımız var, bunlar Fırat ve Dicle. Toplam ülkedeki su varlığının yüzde 28’ine tekabül ediyor. Yanı yıllık akım olarak baktığımızda, 53 Milyar metreküp yıllık akımına kalıyor. Dolayısıyla insanımız var, suyumuz var, topra-ğımız da var, sonuçta bu çok doğal olarak Güneydoğu Anadolu Projesini doğuran ana etmenler oldu. Biz ne diyoruz Güneydoğu Anadolu Projesine, yani GAP’a? İnsan, toprak ve su kaynaklarını geliştirmeyi hedefl eyen, entegre, sosyoekonomik ve en önemlisi de sürdürülebilir bir bölge kalkınma projesidir. Bu projedeki en önemli unsur insandır ve hatırlayın Rio’dan sonra ülkemizde yeni gelişen konseptle beraber, kalkınma yaklaşımı insan odaklı kalkınmaya dönmüştür, biz de Güneydoğu Anadolu Projesinde insan odak-lı kalkınmaya geçtik.

Bu proje öyle bir proje ki, sadece baraj ve su yapıları değil, yapmış olduğu etki, bütün sektörleri etkilemektedir, o yüzden entegre bir projedir. Tarımdaki bir gelişme ya da ta-rımın alt sektöründeki, sulamadaki bir gelişme sağlığı, turizmi, sanayiyi, eğitimi ve kent-sel altyapıyı direkt olarak etkilemektedir. O zaman bunun bir bütün olarak plânlanması ihtiyacı doğmuş ve büyük proje olarak Güneydoğu Anadolu Projesi çok sektörlü ola-rak ele alınmıştır. Projenin koordinasyonundan sorumlu olan GAP İdaresi Başkanlığı da plânlama ve diğer üst düzey politika üretmek için kendi bünyesinde ilgili bütün sektör-lerden oluşan uzmanlardan bir kadro oluşturmuştur. Bu GAP’a baktığımız zaman, ta-rımsal potansiyeli ön plâna çıkarttığımızda, ekonomik olarak sulanabilir arazi yüzde 23, bununla beraber oluşacak bir göl yapısı var, gölalanı var. Nedir bu da? Yapılacak olan su depolama yapılarıyla oluşacak olan bir alandır. Bunun da ekonomiye ve diğer turizme katkısının sağlanması mümkün. Bunun dışında ekilebilir arazi yüzde 11, orman arazisi

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 14: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 36 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

konusunda ciddi bir sıkıntımız var, en fakir bölgemiz ormanda yüzde 6, Türkiye’nin nü-fusuyla orantılı olarak işletme sayısı, tarımsal işletme sayısı yüzde 10, yine burada kırsal yerleşmelerde yüzde 11. Bu bahsetmiş olduğum, kullanımın GAP bölgesine yansıması haritası bu.

Arazi kullanım kabiliyeti sınıfına göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi incelendiğinde, görmüş olduğunuz gibi “Verimli Hilal” denilen bölgenin, yani Güneydoğu Toros’larının altında kalmış olan bölge, 1’den 4. sınıfa kadar ekilebilir araziler ve ondan sonra 5,6,7 ve 8.sınıfl arda da orman arazilerinin bulunduğu bölge. Şimdi toprak ve su yapıları, su yapıları sempozyumunda olduğumuz için, önemli olan toprak ve su yapıları geliştirme projeleri, burada anlatmamız gereken. İki büyük ana su kaynağımız var dedik, bir tanesi Fırat, bir tanesi Dicle. Fırat üzerinde 7 adet paketimiz var, suyu kaynakları geliştirme pa-ketimiz, Dicle üzerinde de 6 adet paketimiz var. Bunlarla ne yapacağız? Biraz önce Sayın Kartal söylemişti, 22 adet baraj, 19 adet hidroelektrik santral, bunlarla beraber yaklaşık 7500 megavat kurulu güç ile 27 Milyar kilovat saat elektrik üreteceğiz. Bununla beraber yaklaşık olarak da 2 Milyon hektar alanı sulamaya açacağız.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Şekil 1 - Güney Doğu Anadolu Bölgesi kapsamındaki İller ve Arazi Kullanım Kabiliyeti Sınıfl arı

Page 15: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 37 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Projenin genelinde baktığımız zaman şu anda neredeyiz? Şu anda yaklaşık olarak 34 Milyar liralık bir harcama ile nakdi gerçekleşmeyi yüzde 80’e getirmiş durumdayız. Bu son yıllarda GAP Heyelan Plânının devreye girmesi ve aktarılan ciddi miktardaki kayna-ğın katkısıyla olmuştur. Sadece enerjiye baktığımızda, şu anda işletmede olan hidroe-lektrik santrallerimizden elde edilen enerji miktarı kurulu güç olarak 5.513 megavattır. Bunu kuruşlandırdığımız zaman, 20,3 Milyar Dolara tekabül eder. Şimdi Dolar paritesi bilmiyorum ne kadardır, bunu çarptığımızda, bir önceki slaytta göstermiştim, toplam harcadığımız miktar toplam 33,7 Milyar TL, biz enerjiyle elde ettiğimiz gelir 20,3 Milyar Dolar. Yani daha önceden birçok basın yayın organında ve uzmanların tartıştığı, söyledi-ği GAP, büyük bir çukurdur, sürekli para harcıyoruz, geriye dönüşü olmayan bir projedir dedikleri sav, burada sadece enerji faydasıyla ortaya konuyor. Tabi bunun bir de sulama faydası var, bunun turizm faydası var ve bunun bir de sosyal faydası var, bunlar buna dahil değil.

İşletmede olan barajlarımıza baktığımızda, büyük barajlarımız, bizim Güneydoğu Ana-dolu Projesi Keban dışarıda kalır, Karakaya’dan başlar. Karakaya’yla 1987’den başlayıp, 2003’te Batman Barajıyla devreye girmiştir. Kümülâtif olarak 337,63 Milyar kilovat saat bir enerji üretimi Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında hidroelektrik santrallerden temin edilmiştir. Sulamalara hidroelektrik santrallerdeki kadar ileride değiliz, bunu GAP mastır plânı ve GAP bölge kalkınma plânındaki stratejiler gereği olduğunu söylemek lazım. Bununla beraber sulamada ülkemizdeki en önemli toplulaştırma sorunlarının gi-derilmesi için, çok büyük toplulaştırma projeleri başlatılmıştır, bunlar da çalışmalarda, inşaatları bir miktar engellemiştir. Şu anda işletmede olan 308.535 hektar sulamamız vardır. Hedefl ediğimiz sulama alanı, Devlet Su İşleri tarafından 1,8, halk sulamaları, eski adıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu sulamalar dâhil olduğunda, yaklaşık olarak 2 Milyon hektar alana çıkacaktır.

GAP eylem plânında, şu anda kaynak aktardığımız ve inşa edilecek olan sulama proje-lerinin toplamı 760 bin hektardır. Bunlarla beraber mevcut sulamaları da kattığımızda GAP eylem plânının hedefi en kısa sürede 1 Milyon 60 Bin hektarı sulamaya açmaktır. Yukarıda sayılmış olan, şurada vermiş olduğumuz listedeki sulamalar için de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne kaynak aktarılmış, çalışmalar hızlandırılmıştır. Bununla bera-ber tabi bir de, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı toplulaştırma çalışmalarının hızlı bir şekilde yürütülebilmesi için kaynak ve projeler yatırım programına alınmış ve devam ettirilmek-tedir.

Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında çok ciddi su yapıları mevcuttur, gerek baraj, gerek sulama tesisleri alanında. İnşaat mühendisleri olarak görebileceğiniz bütün su yapıları bu bölge içerisindeki inşaatlar rastlanır. Sadece su yapıları değil, diğer bütün meslek gruplarının da ciddi anlamda laboratuvar gibi çalışabilecekleri çok büyük bir alandır. Kısaca bu kadar, teşekkür ederim. (Alkışlar)

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Sayın Tüzün’e biz teşekkür ediyoruz, kısa, ama dolu dolu sunumundan dolayı. Tabi daha sonra açarız, GAP gerçekten çok önemli bir proje-miz. Gelinen noktayı ve hedefl eri Sayın Tüzün ifade ettiler. Evet, üçüncü olarak Fahrettin Çağdaş Bey sunumunu gerçekleştirecekler, kendinizi de tabi tanıtırsınız kısaca.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 16: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU
Page 17: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 39 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Fahrettin Çağdaş

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi,

Diyarbakır Su Kanalizyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Ben de DİSKİ Genel Müdürlüğü adına herkesi saygıyla selamlıyorum. Fahrettin Çağdaş DİSKİ Genel Müdürlüğüne vekâlet ediyorum. Öncelikle bu sempozyumun düzenlenme-sinde emeği ve katkısı olan İnşaat Mühendisleri Odası Şube yönetimine, Genel Merkez yönetimine ve düzenleyici herkese Diyarbakır adına, DİSKİ adına ben de teşekkür edi-yorum. Siz katılımcıları da saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum. Benim sunumum belki su yapıları dışında, kente DSİ ve GAP İdaresi dışında, bölgede su yönetimi konu-sunda en etkin olan Diyarbakır Su Kanal İdaresinin mevcut yapısı, Türkiye’deki su yö-netim politikaları ve kentlerde gelecekte su yönetimi konusundaki görüş önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Su yönetimi DSİ ve GAP İdaresindeki arkadaşlar da ifade ettiler, belirli politikalar ve kurallar kapsamında, evet su kaynaklarının kullanılması, geliştirilmesi, dağıtımı ve op-timum kullanımına ilişkin faaliyetlerdir. Yalnız bu su politikalarını biz hangi siyasal he-defl erle, anlayışlarla yürüteceğiz o da bir o kadar önemli olan konu başlıkları. Evet, su yönetimi mutlaka ekonomik yönü olan ve bu politikayla yönetilmesi gereken bir alan-dır. Sosyal yönü vardır su yönetiminin; çünkü insan kullanımına sunacaksınız, eşit ve adil politikalarla herkese ücretsiz ulaştırma gibi bir niyetinizin, hedefinizin olması lazım. Sağlıklı ilintili bir uygulamadır, DSİ Genel Müdür Yardımcısı arkadaşımız da ifade etti. Özellikle kentlerdeki içme suyu ve insanların ihtiyaç duyduğu gıda üretimini suyla te-min edeceksiniz. Evet, su biraz da çevre politikalarıyla yönetilmesi gereken bir alandır, doğal ortamdan aldığınız, kentlerde özellikle sanayi ve endüstriyle kirlettiğiniz bir alanı, tekrar çevreye en az zararla bertaraf etmeniz lazım.

Tüm bunları yürütürken demokratik yöntemlerle, katılımcılıkla suyu yönetmeniz gere-kir. Su yönetiminden bahsettiğimizde, kent merkezlerinde su ve atık su arıtımı belirli idareler tarafından yönetilmekte, su kaynaklarının yönetiminden bahsetmek mümkün, su taşkınlarının koruma yöntemleriyle ilgili yönetim yapıları, sulama yönetimiyle ilgili idari yapılar ve yeraltı suyu konusunda su yönetimini kategorize etmek mümkün. Suları biz tarımsal amaçlı, endüstriyel, kentsel, rekreasyon ve çevre faaliyetleri için kullanmak-tayız. Tüm bu sudan bahsederken, bu camianın çok çok iyi bildiği bazı tabloları tekrar tekrar paylaşmakta da fayda var. Gezegenimizde, dünyada ve ülkemizdeki su potansi-yelini de mutlaka bilmemiz lazım. Yani bildiğiniz gibi işte tatlı su kaynaklarımız yüzde üç gibi bir oran dünyada, bunun da yüzde 70’i buzullarla ve dağlarda bulunmakta. Yine yüzey sularımızın da yüzde 87’si göllerde bataklık ve sadece üzerinde tartışma yürüt-tüğümüz ve bu yüzey suyunun, yani ortalama olarak 0,3’lük kısmın o pay içerisindeki yüzde 2’lik kısmı hem kentlerde, hem elektrik, hem de sulamada kullandığımız çok kıt bir kaynak.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 18: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 40 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Bu verileri DSİ’deki, GAP’taki arkadaşlar da paylaştılar, çok detaya girmeden, belki ra-kamlarda farklılıklar olabilir, farklı kaynaklardan aldığımız için, ama bildiğimiz ve ortak-laştığımız bir nokta, ülkemizdeki kullanılabilir su potansiyelimiz 112 Milyar metreküp. Tabi kentlerde ve bölge, kıta mukayesesini yaptığımızda, kişi başına düşen kullanıla-bilir su miktarında, Türkiye’nin payı 1.430 metreküp gibi bir rakam kişi başına düşen, bu da su yoksunu kategorisine girdiğimiz bir ifade, yani Irak’ın da gerisinde, Suriye ve Lübnan’dan kısmi olarak küçük paylarla biraz daha iyi noktada. Gelişmiş ülkelere baktığı-mızda; Batı Avrupa ve Afrika, Güney Amerika dâhil olmak üzere ki, dünya ortalamasının da 7.600 metreküp olan rakamın da epey gerisindeyiz. Tabi ülkemizin nüfusunun 2030 yılında 100 Milyona ulaşma gibi bir istatistik hesabı da dikkate alındığında, bu rakamın önümüzdeki süreçte, 1100 metreküp gibi bir rakam, dolayısıyla dikkatli kullanılması ve plânlanması gereken bir kaynak.

Su kullanım gelişimiyle ilgili yine verileri detayıyla verdiler, su gelişiminin şu andaki mevcut ülkemizdeki genel ortalaması 2023 hedefl erine baktığımızda yüzde 61’lik bir artış, hidroelektrik enerji gelişiminde yüzde 270 gibi bir artış hedefl eniyor, yine içme, kullanma ve sanayi suyunda da yüzde 366 gibi bir hedef var. Tabi sulamayla ilgili baktığı-mızda GAP Türkiye’deki bu ortalamanın epey ilerisinde bir rakamla karşımıza çıkmakta. Evet, benim esas gelmek istediğim nokta, belediyelerdeki su verileri, temiz ve atık su yönetimi konusundaki hem ülkemizdeki tablo, hem bizdeki tabloları sizlerle paylaşmak. En son aldığımız veri belediyelerde 3225 adet belediyenin olduğuna dair bir veri, öyle rakamlar değişebiliyor, Kanun Hükmünde Kararnameler ve yasal değişikliklerle beledi-ye sayılarını da tutturmakta zorlanabiliyoruz. İçme ve kullanma suyuyla hizmet verilen belediye sayısı 3190, yine bu tesisleri olan, arıtma tesisleri olan belediye sayısına baktığı-mızda 434. Toplam su miktarı ve potansiyeline baktığımızda 4,56 Milyar metreküp gibi bir rakam. Kentler ve belediyeler bu potansiyelin yüzde 40’ını barajlardan, yüzde 28’ini kuyulardan, yüzde 23’ünü kaynaklardan ve yüzde 4’ünü akarsulardan, yüzde 5’ini de göl ve göletlerden temin etmektedirler. Yine arıtılan su miktarı, yani 4 Milyar metreküplük bir potansiyelin, baktığımızda sadece yüzde 50’sini arıtarak kentlerimizde sağlıklı içile-bilir su olarak vermekteyiz. Arıtma sayısına baktığımızda 170, bu arıtmalar kendi içinde sınıfl andırıldığında, yüzde 71’le fiziksel, yüzde 84’le konvansiyel ve maalesef 15 tane ge-lişmiş arıtma tesisimiz var. Tabi şanslı kentlerimiz de var, Diyarbakır gibi, Erzurum, Kayse-ri ve Bursa gibi, sadece belki fiziksel arıtmalarla sağlıklı suyu kentlere vermek mümkün.

Yine atık suya baktığımızda, arıtılan atık su miktarı 2,25 Milyar metreküp, yüzde 69’unu ancak arıtıp doğal ortama, çevreye verebilmekteyiz. Alıcı ortamlarımıza baktığımızda, yüzde 44’ünü denizler, yine yüzde 43’ünü akarsular, yüzde 3,5 barajlara, yüzde 2,1 göl ve göletlere ve yüzde 1,5’uğunu araziye vermekteyiz. Atık su arıtma tesisi sayısına bak-tığımızda, yine 3000’lerle ifade edilen belediye sayısı içerisinde 236 gibi çok düşük bir rakam. Yine bunların kendi içinde sınıfl anması, fiziksel arıtmalar 29 adet, biyolojik arıt-ma 158, gelişmiş ileri biyolojik arıtma diyebileceğimiz, evet doğal çevreyi kirletmeden, canlının yaşayabileceği ortamlara verdiğimiz atık su arıtma tesisi sayısına baktığımızda 3000 belediye içerisinde maalesef 32 gibi bir rakam, bu da gelişmiş kentler.

Atık sularla ilgili çok fazla detaya girmeden, sadece kirletilen kentte, kirletilen sanayi tarafından, kirletilen suları temizlemek için 8 litre temiz suya ihtiyaç olduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Bunun detayları bizler açısından şöyle önemli, yani kirlettiğimiz suyu temizlemek için çok ciddi bir maliyet, özellikle belediyeler, yerel yönetimleri bek-leyen en önemli risklerden birisi de bu. Bir 10 yıl önce faaliyete geçen Diyarbakır atık su arıtma, fiziksel mekanik arıtma tesisimiz 20 Milyon Dolara mal olmuş, ama yetmiyor. Şu

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 19: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 41 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

anda yürüttüğümüz bir proje, 35 Milyon Avroluk bir ileri biyolojik arıtma tesisi. Bu da kentlerin ekonomisi açısından baktığımızda, ne kadar büyük bir maliyet, bu maliyetin tabi vatandaşa ve çevreye faturası cabası.

Kirlenme türlerine çok fazla girmeden, bildiğimiz konular. Evet, Türkiye’deki su hizmetleri ifade edildi, 25 tane havzamız bulunmakta. Türkiye’deki su yönetimlerine baktığımızda, bazı kurumlarımız var. DSİ gibi, İlbank, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü gibi, birebir suyla ilgilenen kurumlar, ama bu pay içerisinde DSİ’nin varlığı yadsınamaz, gerek yeraltı, gerekse yüzey suların yönetiminde neredeyse Türkiye’de tekel konumunda olan bir kamu kuruluşu. Bunların görev dağılımına baktığımızda, yeni oluşan bakanlıklara paralel olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığının, su kaynaklarının korunması, sürdürüle-bilir bir şekilde kullanılmasına dair politikalar oluşturma, ulusal su yönetimini koordine etmek gibi çok akıllıca, rasyonel hedefl er. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığının su, hava, toprak gibi alıcı ortamların çevre etkilerini değerlendirmek, ölçüm almak, izlemek, izin vermek ve denetleme gibi görevleri, Tarım Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığının, İlbank’ın, İl Özel İdaresinin ve belediyelerin. Özellikle belediyelerini burada içme, kullanma, atık su arıtımı, iletimi, tüketicilere dağıtımı ve gerektiğinde su toplama yatırımlarını gerçekleş-tirme gibi görevleri var.

Tabi bu görevler özellikle Büyükşehir Belediyelerde baktığımızda, su kanal idareleri adı altında bir yapılanmayla bu faaliyetlerini yürütmekte. 1981 yılında, hepinizin dikkatini çekmek istediğim bir tarih, 12 Eylül 80 askeri darbesinin hemen sonrasında oluşturul-muş bir kamu idaresi ve halen bizler Diyarbakır’da, Kayseri’de veya Erzurum’da İSKİ Ka-nunuyla bu faaliyetlerimizi yürütmekteyiz.

Evet, Büyükşehir Belediye Kanununa baktığımızda, DSİ’ye verilen bazı rol ve görevle-rin tanımı, su havzalarının korunması görev ve yetkisi verilmiş, barajları yapma, dereleri ıslah etme, kaynak suyu arıtma, bu suları pazarlama gibi biraz ticari roller ve görevler de verilmiş Kanunda. Yine Belediye Kanununa baktığımızda, 14.maddesinde bu su ve kanalizasyon hizmetleriyle ilgili tanımlama var. Burada dikkat çekici nokta; yapar ve yaptırır gibi özel sektöre, özelleştirmeye açık ifadeler var. Belediyenin yetkileri ve imti-yazları, içme, kullanma gibi endüstri suyunu temin etme, atık suyu ve yağmur suyunun uzaklaştırılması gibi ifadeler, yine işletme kurma, işletme ve işlettirme gibi tekrar tekrar özelleştirmeye açık kapı teşvik eden ifadeler var.

Su kanal idarelerine baktığımızda, İSKİ Kanunundan bahsettik, bu görev tanımı içerisin-de kaynağından abonelere suyu ulaştırma, bunun için tesisler kurma, kurdurma, etüt-ler, plân, projeler yapabilme, yine abonelerden, alıcı ortamlara kadar kirletilmiş suları arıtarak, yine çevreye verme gibi görev ve roller. Yalnız su kanal idaresini 1981 yılında kurulurken, dikkat çekici bir nokta; organizasyon yapısına baktığımızda da bir anonim şirketin tam da tanımı var karşımızda. Genel kurul, anonim şirketlerde olduğu gibi, yö-netim kurulu tanımı ve genel müdürlük adı altında bir organizasyon. Aslında anonim şirketin altyapısı oluşturulmuş, Yasa da buna müsait, önümüzdeki günlerde herhalde, artık su kanal idarelerimizi A.Ş şeklinde yöneteceğiz.

Şimdi idari yapısına baktığımızda; genel kurul bir demokratik yönü belki, Büyükşehir belediye meclisi direkt bu su kanal idarelerinin genel kurulu niteliğindedir. Ancak bun-ların 6 ayda bir toplanması, mütevazı gibi sadece bütçeyi onaylama, faaliyet raporla-rını geçirme, borçlanmaya evet demek, tarifeleri belirleme gibi sadece rutin birtakım faaliyetler, görev tanımlamalar bulunmakta. Yine İSKİ Kanunu, 2560 sayılı şu meşhur Kanunumuzda, 23.maddesinde; ürettiğiniz suyun yüzde 10’u üzerine bir kâr koyarak,

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 20: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 42 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

vatandaşlara tarife belirleme gibi bir görev ve tanımlamayla karşı karşıyasınız. Tabi da-yatma hükümler var, işte Çevre Bakanlığının yeni yapılanmasında, sizin kentlerde topla-dığınız su faturalarının yüzde 1’ine el koyabilmektedirler. Dönem dönem hibe ve fonlar adı altında da siyaseten lütuf ederler. Aslında bu kaynaklar da belediyeler ve kentlerde toplanın ve parasına el konulan kaynaklardır. Yine genel kurulun işte mesken tarifeleri, işyeri tarifeleri, resmi tarifeler gibi tanımlama ve görevleri var. Tabi kişi başı su miktarı-na baktığımızda, dünya ortalaması, günlük getirilebilir su 150, Kanada’da 350 gibi bir rakam, Avrupa Birliğinde 165, evet bu aralar çok sıkça gündemde olan Afrika’daki kişi başına kullanılan, tüketilen su miktarı maalesef 20 litre. Türkiye ortalaması 111, arkadaş-lar bu veriyi verdiler, 98 litre Diyarbakır, ancak şu anda 120 litre gibi bir noktadayız. Yani Türkiye ortalamasının üzerine çıkmışız.

Yine tabi suyu tarifelendirip, fiyatlandırıp vatandaşlara veriyoruz. Birkaç tane Büyükşe-hir belediyemizin bir metreküp su fiyatlarına baktığımızda, Diyarbakır’ın, evet biz de ba-rajdan su almaktayız, DSİ Bölge Müdür Yardımcısı arkadaşımız ifade ederken Diyarbakır içme suyunu temin edip, evet tesis yapıp işletmesini DİSKİ’ye vermekte, ancak DİSKİ’yi borçlandırmıştır. Biz su tarifelerimize yapacağımız zamların katkıları belirli bir yüzdeyle direkt DSİ’ye gitmekte. Ancak o dönem tabii ki böyle bir kurum, böyle bir kent, kendi imkânlarıyla bunu yapabilme şansına sahip olmadığı için DSİ tarafından yapılmış, tabi takdir edilmesi gereken de bir hizmet. Ancak bir metreküp su rakamımız 1,42. Bu da Diyarbakır’ın sosyoekonomik yapısına baktığımızda, bu rakamda da bir süre daha ısrarcı olacağımız görülmekte.

Çizelge 1 - İllere Göre Su Birim Fiyatları

Şehirler 1m³ Su Fiyatı

Ankara 2,70 TL

İstanbul 3,02 TL

İzmir 2,24 TL

Bursa 2,31 TL

Konya 1,92 TL

Adana 2,51 TL

Antalya 1,56 TL

Diyarbakır 1,42 TL

Şimdi yerel yönetimlerin bu su politikaları konusundaki rolleri neler olmalı? Bu sıkıntıları ifade ediyoruz, ancak gelecekte Türkiye’nin kamu reformu gibi ifadeler, yerel yönetim ifadesi, özerklik gibi tartışmaların olduğu böyle bir dönemde, su kanal idareleri aslında yerel yönetimlerin rolleri ne olmalı diye bizim bazı önermelerimiz olacak. Öncelikle su temin etmek üzerine baraj ve diğer tesisleri kurma, işletme görev ve yetkisi, evet Yasada tanımladığı gibi bizde olmalı, ancak projelerimizin onayı ve denetleyicisi bana göre DSİ değil, artık teknik kapasitesi gelişmiş bu su kanal idareleri, barajlar inşa edebilmeli. Yine derelerin ıslah edilmesiyle ilgili görev ve tanımlamalar var, bu tümüyle yerel yönetim-lere devredilmesi gereken bir hizmet. Yine hizmet alanımız içerisindeki, özellikle yeraltı suları konusunda ciddi bir handikap var. 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa göre tümüyle

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 21: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 43 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

bu tasarruf DSİ’de, biz kent merkezinde herhangi bir kuyuya, yeraltı suyuna müdahale edebilme, izin verebilme, kullanmayla ilgili bir tasarruf hakkımız yok. Yerel yönetimlere en azından belediye sınırları içerisinde bunun verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Yine su kanal idareleri, kendi aralarında birlik kurma, birlik ve benzeri kuruluşlara üye olma gibi yetkilere sahip olmalı, elektrik enerjisi üretebilmeli. Bizim su maliyetimizin en önemli gider kalemlerinden bir tanesi elektrik enerjisi, bu konuda yetkilerin su kanal idarelerine verilmesi, ama özelleştirilmeden kamu eliyle yürütülecek, kamu idarelerin tabi ben bahsediyorum. Evet, havza birlikleri oluşturulmalı ve su kanal idareleri bu hav-za birlikleri üzerinden havzaları yönetmeli, havza yönetiminden de bizim kastımız; idari sınırlar değil, doğal sınırlardır. Yine kaynak suları ve tarihi su yapılarının korunmasına ilişkin görev ve yetkilere talip olduğumuzu belirtmek istiyorum. İfade ettim, anonim şirket gibi genel kurul tanımlamasını biz kente ve havzalarda su meclisi şeklinde örgüt-lememiz mümkündür. Demokratik ve katılımcı mekanizma ancak bu şekilde gelişir, do-layısıyla HES’lerle ilgili tartışıla gelen ülkemizdeki bu sıkıntıları, siz yerelde oluşturacağı-nız, belki merkezi yapı içerisindeki bileşenleri de katacağınız bu su meclisleriyle yerinde tartışıp, çok daha sağlıklı kararlar alabilme şansına sahip olabilirsiniz.

Su kanal idareleri, idari açıdan Su Kanunu tartışmaların taslağının hazırladığı bir dönem-de, yine yerel yönetimlerde bu idareler kesinlikle kalmalı, merkezi bir yapıya bağlan-mamalı. Yani elektrik tarifesi gibi merkezi bir yerden bunlar belirlenmemeli, kentlerin ve yerelin özgün koşullarına göre bunlar yapılmalı. Tabi bunun yaparken, evet İl genel meclisleriyle, Büyükşehir belediye meclisleri arasında çift başlı, iki başlı yönetim yapıla-rını görebilmekteyiz, yine bunlarda sıkıntıları var. Bunlar birleştirilmeli, yani kentlerde artık tek meclis eliyle kent yönetimlerine geçebilmeliyiz. Vali ve Büyükşehir belediye yetkileri yine tek elde toplanmalı ve bu yetki kullanacaklar seçimlerle belirlenmeli.

Evet, şu anda biz 20 kilometrelik bir sınırla sınırlı bir hizmet yürütmekteyiz. Aslında su kanal idaresi DİSKİ’nin yetki ve sorumluluğu ilin coğrafi sınırlarını kapsamalı. Dolayı-sıyla Eğil’den, Hani, Lice, Silvan gibi küçük ilçe, köylerimizin su kanal hizmetlerini yü-rütebilecek bir kabiliyet olduğu için su kanal idareleri buralarda olmalı. Yine özellikle arıtma suyu ve kent sularının temininde kredi veren kuruluşların, evet yerelleşmeden belki özelleşme gibi bir algı çıkabiliyor, merkezi yapılar bu dışarıdan kredi verilen kuru-luşların, özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik, sosyal devlet ilkesine uygun olarak su yönetimi konusunda pozitif destekler sunmalı ki, belediyeler bu uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde, tahakkümünde kalmasınlar. Evet kadro dayatmalarından vazgeçilmeli.

Evet, su havzalarının sınırlarını ifade ettik, birlik meclisleri, bu birlikler oluştuktan son-ra bunları da birlik meclisleri eliyle su havzaları yönetilmeli. Plânlama ve karar almaları yerel yönetimler mutlaka merkezi idarenin su plânlamasıyla ilgili aldı kararlarda yerel yönetimlere de danışmalı, fikirlerini almalı. En önemli finans yapısı olan İlbank -ki, İller Bankasının 1954’ten günümüze kadar bu ülkede çok ciddi katkıları oldu- bizim öneri-miz; yerel yönetimler bankası olarak yeniden yapılandırılması, yönetim yapısında yerel aktörler yer almalı, projeler bu temelde destek sunulmalı, bu bütçeler bir havuzda top-lanıp, ihtiyaçlara göre yeniden dağıtılmalı.

Çok kısaca su yönetim politikamızın ana ilkelerini, özellikle DİSKİ Genel Müdürlüğü ola-rak gelecekte suyu biz hangi temel ilkelerle yönetmek istiyoruz, bunu da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet, işin özü su yönetimleri demokratik ve katılımcı olmayı esas almalıdır ki, bizi bu tartışmalara bu ülkede son verelim. Derelerin kardeşleri, hakların

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 22: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 44 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

kardeşliğinin çözüm ve idari yapısı da tam da budur. Demokratik ve katılımcı mekaniz-maları esas aldığınızda siz bunları oluşturabilirsiniz.

Su yönetimleri, suyu bir yaşam kaynağı olarak görmeli, evet su hakkını korumalı ve gü-vence altına almalı. Suyumuz var, toprağımız var, imkânlarımız var, ama bunları hangi il-keler ve perspektifl e, felsefeyle yöneteceğimiz noktasında, evet su bir yaşam kaynağıdır ve biz su hakkını mutlaka güvence altına almalıyız. Suyu ekolojik, demokratik ve sosyal politikalar çerçevesinde özelleştirilmeden, kamu eliyle yönetmeliyiz. Eğer suyu siz bu ekolojik yapı, demokratik yapı ve sosyal politikalar dışında değerlendirdiğinizde, daha pratik yatırımlar adı altında özelleştirdiğinizde, biz siz su güvencesinde ve su hakkından da bahsedebilme şansımız yok, dolayısıyla bu felsefenin de su yönetiminde esas alın-ması gerektiğini düşünüyoruz.

Evet, su yönetimlerinde bazı su kanal idarelerimizin web sayfasına girdiğinizde başla-mıştır, müşteri ilişkileri, müşteri danışmanları gibi yapılanmalar. Vatandaş müşteri olma-malı, su yönetiminde su politikasında. Her vatandaş suya eşit, adil ve ücretsiz ulaşmalı. Su yönetimleri havzalar arası su birliğini savunuyoruz ve su demokrasileriyle bu havza-lar arası su birliğinin yönetebileceğine inanıyoruz. Evet, Kürtçede “su hayattır” dan ziya-de av ronahiye denir. Evet, su aydınlıktır, ışıktır, gelecektir. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Sayın Fahrettin Çağdaş Beye bu detaylı sunumu için teşekkür ediyoruz. Hem su politikalarına yerel yönetimlerinde suyun yönetimine, so-runlara ve çözüm önerilerine ilişkin detaylı bir sunum yaptılar, sağ olsunlar.

Evet, şimdi Meral Halifeoğlu Hanımefendinin sunumunu izleyeceğiz.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 23: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 45 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

ILISU BARAJI VE HASANKEYF

Yard. Doç. Dr. Meral Halifeoğlu

Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı

Tüm katılımcıları saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz. Meral Halifeoğlu Dicle Üniversite-si Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Başkanıyım. Yaklaşık 12 yıldır fakültemde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım.

Ben biraz bugün herhalde bu sunumumla biraz da içinizi burkmuş olacağım. Hasankeyf deyince içimizin herhalde burkulmadığı kimse yoktur diye düşünüyorum ve başına ge-lecek olan da Ilısu Barajı konusu. Bu bakımdan da çalışmamı Hasankeyf ve Ilısu Barajı diye aldım. Hasankeyf’le Ilısu Barajının hikâyesine girmeden önce biraz Hasankeyf’i tek-rar bir gözden geçirelim ya da bir tarihi geçmişine bakalım istiyorum.

Hasankeyf Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir, Batman İline 37 kilometre uzaklıkta ta-rihi bir yerleşim alanıdır. Birçok ülkenin imkânı olmayan nadir yerlerden biridir, çünkü tam bir Ortaçağ şehridir. Bu aslında ülkemizin büyük bir zenginliğidir, büyük bir tari-hi kaynağıdır. Dicle Nehrinin iki yakasına kurulmuştur, kayaları oyulmuş mağara şek-lindeki binlerce konutu nedeniyle Mağaralar Şehri ya da Kayalar Kenti anlamına gelen Hısnakeyf olarak da anılmıştır. Hasankeyf’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu aslında bilinmiyor. Ancak şehir ve etrafındaki binlerce mağara, insanların buraya çağlar öncesinden yerleştiğini de göstermektedir. Milattan önceki dönemlerde Hasankeyf’in ne gibi tarihte gelişmelere sahne olduğu, kimlerin burada hüküm sürdüğü henüz tam olarak bilinmese de, bu konudaki araştırma kazıları sürmektedir.

Yalnız Mezopotamya Bölgesine hâkim olan kavimlerin en gözde yerlerinden birinin Ha-sankeyf olduğunu söylemek de mümkündür. Miladi ilk asırlarda Hasankeyf, Bizanslılarla Sasaniler arasında sürekli el değiştirmiştir. Bizans’ın hâkimiyeti Müslümanların burayı ele geçirdiği 7.asrın başlarına kadar da sürmüştür. Ortaçağ başlarında Hıristiyan Sür-yanilerin yaşadığı Hasankeyf, Hazreti Ömer zamanında 640’ta İslam topraklarına katıl-mıştır. İslam döneminde sırasıyla Emeviler’in, Abbasilerin, Hamdanilerin ve Mervanilerin idaresi altında kalmıştır. Selçuklu Sultan Alpaslan’ın komutanlarından Artuk oğlu Sök-men 1101 yılında Hısnakeyf Artukluları adı altında bir devlet de kurmuştur. Hasankeyf tarihte bir devlet kendi olarak da demek ki yer aldığını hissediyoruz.

Kuzeyden Güneye kıvrılıp giden Dicle Nehri üzerinde yer alması ve o günlerde ticare-tin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle Hasankeyf, ticaret ve ekono-mik olarak da gelişmiştir. Hasankeyf’i Artuklular’dan alan Eyyubiler, henüz bölgeye tam hâkim olmadan Moğol istilası ve harabiyetiyle karşılaşmış ve burada birçok yerleşim bölgesi de kayıplara uğramıştır. Bugün Hasankeyf’te bulunan birçok eserde imzası bu-lunan Eyyubilerin, Sultan Süleyman zamanında bu imar faaliyetleri zirveye ulaşmıştır. Kısa bir süre Akkoyunlu hâkimiyetinde de kalmıştır Hasankeyf, sonra Osmanlı Devleti sistemi içinde Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlı kaza ve sancak merkezi olarak da idare edilmiştir.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 24: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 46 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

17.Yüzyıldan sonra Hasankeyf’ten geçen tarihi ticaret yolunun değişmesi, bu kenti önemli ölçüde etkilemiş, 1867 yılından sonra Midyat’a bağlı bir nahiye konumuna ge-tirmiştir. 1926’da Gerç İlçesine bağlanan Hasankeyf, Batman’ın 1990 yılında il yapılması üzerine ilçe olarak da Batman’a bağlanmıştır. Asırlar boyu Diyarbakır-Cizre Karayoluyla Basra’ya kadar uzanan Dicle üzeri suyolu taşımacılığını elinde tutan ve güçlü bir eko-nomiye sahip olan Hasankeyf, 21.Yüzyıla hiçbir yönüyle gelişememiş bir belde olarak girmiştir. GAP kapsamında programlanan Ilısu Barajı nedeniyle 40 yıldır gerekli yatırım-lardan uzak tutulmuştur.

Hasankeyf’te farklı dönemlerde birçok mimari eser yapılmış, bunların çoğu günümüze ulaşamamıştır. Bunlar içinde ilk sırayı insan eliyle şekillendirilmiş mağara tipi konutlar alır. Bu ilk yerleşim birimleri Dicle Nehri kenarından başlayan ortalama 135 metre yük-seklikteki kaya kitleleri içine oyulmuştur. Yukarı şehir ve Kalebaşı adlarıyla anılan bu ke-sim, doğal yapısına uygun surları ve görkemli kapılarıyla Artuklu ve Eyyubi dönemlerin-de iç kale haleni getirilmiştir. Osmanlı Döneminde yeniden şekillendirilip, iskâna açılmış ve 70’li yıllara kadar da kullanılmıştır. Görüntüde mağara kentlerin uzaktan ve yukarı şehir diye adlandırılan bölümünü görmektesiniz.

İç kalenin etrafını çeviren sur kalıntılarında yer yer Urartu izleri de bulunmaktadır. Bu-nun yanında Ortaçağ’ın en büyük ve en geniş kemerli açıklıklı köprüsü olan Dicle Hasan-keyf Köprüsü, 2004–2005 kazılarıyla ortaya çıkarılan ve türbeden dolayı da Zeynel Bey Külliyeti adı verilen yapı topluluğundaki iki medrese, han ve Dicle kıyılarındaki hamam, büyük sarayın bir bölümü, Selahiye bahçelerindeki köşkler ve kaleye ulaştırılan su sis-temleri birer Artuklu eseridir.

Hasankeyf’in günümüze yansıyan görüntüsünü, Eyyubi dönemi eserleri oluşturmakta-dır. Bunları sıralarsak; Sultan Süleyman Cami, Er Rızık Cami, Kızlar Cami, Yamaç Külliyesi, Küçük Saray, Büyük Sarayın bir bölümü, Üç Kale Kapısıyla, İmam Abdullah Türbe ve Za-viyesi, Eyyubi eserleri arasındadır. Akkoyunlu Hasan’ın oğlu Zeynel Bey için yaptırdığı, Anadolu’da tek örnek olan Zeynel Bey Türbesi de nadir örneklerden ve Hasankeyf’in simgesi durumundadır. Koç Camiyle Mardinike Külliyesindeki tuğla minareli cami, bü-yük Selçuklu mimarisine de işaret etmektedir.

Bunlara kısaca değinecek olursak; kale, eski çağlardan beri bir iskân yeri olarak kulla-nıldığı mağara yapılarından anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşamamış bir kapısı ve ka-lıntı halinde olan bir kapısı olsa da, bu kapının, gördüğünüz kapının büyük bir kısmı ayaktadır. Yakın zamanda düşen taş parçalarından dolayı bu kapı da şu an kullanıma kapatılmış durumdadır. Tarihi kaynaklarda köprünün 1116 tarihinde Artuklu Fahrettin Karaaslan tarafından yapıldığı yazılıdır, ancak Hasankeyf 640 yılında Müslümanların eli-ne geçtiği sırada bir köprüden de yine bahsedilmektedir. Bu nedenle köprünün antik bir temel üzerinde yapılmış olması da ihtimaldir. Ortadaki büyük kemeri taşıyan iki orta ayağın açıklığı 40 metredir. Doğu ve Batıdaki küçük kemerler dışındaki ortadaki büyük kemerler tamamen yıkılmış durumdadır.

Bu görüntü de 1930’lu yıllarda Albert Gabriel’e ait köprü fotoğrafı. Kentteki nadir eser-lerden, bezemeli eserlerden biri olan Er Rızık Cami günümüze sadece minaresi ve giriş kapısındaki portraliyle ulaşmıştır. Dicle Nehrinin doğusunda köprü ayağına yakın bir mevkide yer almaktadır. Eyyubi sultanı Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır, kapı-sında bitkisel süsler arasında Allah’ın 99 ismi yazılmıştır. Caminin önemli özelliklerinden biri de minaresinin çift yollu oluşudur. Minareyi ve giriş kapısını görmektesiniz.

Sultan Süleyman Camii de oldukça bezemeli, bitkisel süslerle dekore edilmiş bir camidir,

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 25: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 47 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

ancak bunun külah kısmı günümüze ulaşmamıştır. Koç Cami, Sultan Süleyman Cami doğusunda yer alır, genel özelliklerinden, alçı süslemelerinden Eyyubilere ait olduğu tahmin edilmektedir. Yer yer sökülmesine rağmen, Hasankeyf’te en canlı alçı süsleme-lerine sahip bir eserdir. Uzun süredir kazı yapılmaktadır bu bölgede de, tam anlamıyla büyük bir kent alanı olarak ortaya çıkarılmaktadır ve zannedersem burada kazı halen devam etmektedir.

Evet, Hasankeyf’in simgesi konumundaki Zeynel Bey Türbesi ise, kısa bir süre Akko-yunların hâkimiyetinde kaldığı zaman Uzun Hasan tarafından oğlu adına yaptırılmıştır. Yalnız türbe yakın zamanda kazı ekibi tarafından çevresi açıldı ve tam anlamıyla orada da büyük bir külliye olarak yapı topluluğu ortaya çıkarıldı, kazı çalışmalarının birçoğu tamamlanmış durumda.

Eyyubilerin Hasankeyf’teki ilk eserlerinden biri de kaledeki Ulu Camidir. 1325 yılında bir kilise kalıntısı üzerine inşa edilmiştir. Yapı gibi minaresi de genellikle moloz taştan oluşmaktadır. Bunda ilginç olan, cami minberinden günümüze ulaşan bir ahşap kitabe bulunmaktadır. Küçük Saray kalenin kuzeydoğu ucunda bulunmaktadır. Saray aşağı-dan itibaren yontulmuş kaya kitlesi üzerine inşa edilmiştir. Eyyubilerin Hasankeyf’teki ilk eserlerindendir. Sarayın kuzey ve batı cephelerinde alçı süslemeleri bulunmaktadır. Hasankeyf’e zaten geziye gittiğiniz zaman, yukarı kısma çıkmak istediğinizde ilk alında göze çarpar.

Büyük Saray’da kalenin kuzeyinde, Ulu Caminin altında yer alır. Daha çok kalıntı halin-dedir, ancak burada ilginç bir şey, bu caminin yanında bir kulenin bulunuşudur, bunun da gözetleme kulesi veya yıldırımlık görevi gördüğü düşünülmektedir. Kuleyi ve cami-nin bir bölümünü görmektesiniz. Tarihi izlerin yanı sıra tüm Hasankeyf yöresi, çeşitli dö-nemlerde oyulmuş mağaralarıyla da ilginçtir. Yörede yakın zamana değin tüm bölge buğdayının öğütüldüğü 30’u aşkın kayaya oyulmuş değirmen, suyolları, eyvanları ve çok katlı mimarisiyle mağara konutlar, kayalara oyulmuş 7 Mihraplı Cami, bazı kiliseler ve mezarlıklar bu bölgenin doğal iskân açısından önemli zenginlikleridir.

Kale yolunda bazı mağara mekânları, bunlar yakın tarihe kadar belki de günümüzde bile bir-iki tanesi halen kullanılmaktadır. Evet, gördüğünüz mağaralara oyulmuş, daha doğrusu doğal kayalara oyulmuş mağara konutlar. Mağara konutlardan yine örnekler, yakın bir zamandaki dekoratif elemanlar bile içine bırakılıp da yaşam alanı halinde sür-dürülmüşleri var.

Evet, bu kadar güzel tarihi bir kent alanı, ülkemizin bu büyük zenginlik alanı büyük kentte bir gün devlet bir baraj yapmak istiyor ve bu büyük zenginliği göz ardı ederek bir baraj kararı alınıyor. Nasıl çıkıyor bu kararlar? 1954 yılında bir proje hazırlanıyor, bu bölgede tam Hasankeyf olmasa da Dargeçit İlçesinin Ilısu Köyünde kökeni başlayacak şekilde bir Ilısu Barajı kararı veriliyor, 1954. Aslında Türkiye’nin ve belki de ülkemizin bir-çok alanında koruma kavramının çok zayıf olduğu veya bu tip değerlerin kıymetinin hiç bilinmediği, belki de alanlardır. Belki de bu alanlar geri kalınmış, gelişmemiş bölgeler olarak da düşünülüp, baraj bölgesi olarak rahat kararları alınabilmiş alanlardır. Ancak ülkemizde de koruma bilinci gittikçe artmaktadır. Bu üniversitelerimizde, tüm kamu in-sanlarında, halkta ve en azından bu bölgeleri gören insanların nadir özelliklerini görerek algılamalarında koruma duyguları daha fazla gelişmektedir.

1954 yılından sonra 1996 yılına kadar proje yap-işlet-devret modeliyle ihaleye sunulu-yor, ama hiçbir şirket ihaleye girmiyor. 20 Mart 1997’de Ilısu Barajının yapımı için Bakan-lar Kurulu karar çıkarıyor, bölge proje uluslararası bir ihale açılmadan bir İsviçre şirketine

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 26: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 48 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

sunuluyor. Bu şirket de daha sonra bir Avusturya firmasına satılıyor. 1993 yılına gelindi-ğinde, bu tarihten önce olduğu için bu karar, yatırım programına alındığı için de ulusal ÇED mevzuatından muaf tutuluyor. 2004 yılında ise Ilısu Barajı için Avusturya, İsviçre, Almanya ve Türkiye şirketlerinden yeni bir konsorsiyum oluşturuluyor. Konsorsiyumun başını Avusturyalı şirket alıyor, daha sonra bu şirket de başka bir şirket tarafından satın alınıyor.

Kasım 2005’e gelindiğinde, Ilısu Projesinin ÇED ve yeniden yerleşim eylem plânı hazırla-nıyor. Bu tarihten itibaren artık Ilısu Barajı bir şekilde start alıyor. Evet, dünyada belki bir başka benzeri olmayan, hem binlerce mağarası doğal yapısıyla, hem de 1000 yıllık bir geçmişe sahip geniş bir alana yayılmış birçok tarihi eseriyle Hasankeyf İlçesi Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında yapımı plânlanan Ilısu Barajının toplayacağı sular altında kalacak.

Burada su tutulduğu zaman oluşacak gölet kısmında kalacak yapıları izlemektesiniz. Köprü, Er Rızık Cami, tepedeki alanın dışında büyük bir bölge diyelim. Karşıda gördüğü-nüz kısım ise, yeni yerleşim alanı. Hasankeyf halkı için düşünülen yeni yerleşim alanı. Bu Hasankeyf halkının tercihi değildir. Hasankeyf’te yapılacak barajdan dolayı çıkarılması gereken, çıkarılmak istenen halk için yeni sunulacak kent alanı. Binlerce yıllık medeni-yetin birikimiyle yoğrulmuş bu topraklar, mağaralar, sanatçıların el işleri, acı veren bir biçimde veda edecekler yeryüzüne. GAP kapsamında Ilısu Barajının yapımıyla oluşacak gölün, buz gibi suları içinde kalacak Hasankeyf ve bunca insanın evini, çocukluğunu, hayatını.

Kültürü ve tarihiyle belki de eşsiz bir vadinin izleri silinip atılacak, insanlar doğup bü-yüdükleri köyleri terk edip, herhangi bir bozkırın ıssızlığında yeni bir yaşam kuracaklar kendilerine, daha doğrusu kurmak zorunda kalacaklar. Hasankeyf artık şu veya bu uy-garlığın malı olmaktan çıkmıştır, bir dünya mirası haline gelmiştir. Zaten Hasankeyf’in kurtarılması ve Ilısu Barajı inşaatının engellenmesi amacıyla sürdürülen kampanyaların, dünyanın belli merkezlerinde görülmesi de bunu göstermektedir.

Ilısu Barajının bugünkü durumu nedir? Evet, 1954’ten ortaya atılan bu konu, 2011’e geldiğimiz zaman konu ne durumdadır? Yetkililerden öğrendiğime göre Ilısu Barajının yüzde 40’ı tamamlanmış durumdadır. Barajın tünelleri bitmiş, gövde çalışmaları sür-mektedir. Hasankeyf yeni yerleşim alan plânlaması tamamlanmış, yapım çalışmaları sür-mektedir. TOKİ tarafından sürdürülen yapım çalışmalarında hükümet konağı, belediye binası, ilçe emniyet amirliği, PTT ile tek katlı ve apartman tipi konut inşaatları devam etmektedir ve 2015 yılında su tutulması hedefl enmektedir.

Bu yeni yerleşim alanı Hasankeyf halkı için öngörülen, daha doğrusu kesinleştirilen yeni yerleşim alanındaki konut tiplerinden biridir ve yapım aşamasını görmektesiniz. Bu da yine kamu yapılarından birinin inşaata aşamasıdır. Ilısu Baraj plânlamasında Ha-sankeyf’teki kültür varlıklarının korunmasına yönelik neler yapılmaktadır o zaman? Evet, öğrendiğimize göre, ilgi takibimize göre araştırma kazıları devam etmektedir, bir kazı ekibi sürekli bulunmaktadır. Bazı eserlerde koruma ve restorasyon çalışmaları da yapılmaktadır. Tespit ve belgeleme çalışmaları sürmektedir, birçok yapı için de taşıma çalışmaları plânlanmaktadır. Bu amaçla da projeler yürütülmektedir. Acaba Hasankeyf taşınabilir mi? Bu konuyu birçok idarecimiz söylemektedir, birçok devlet yöneticimiz Hasankeyf’in kurtarılacağını, bu kurtarılma kavramını da taşıma yöntemiyle yapacakla-rını sanki sevindirici bir müjde olarak söylemektedirler. Acaba Hasankeyf taşınabilir mi?

Hasankeyf’in tarihsel değer taşıyan yapılarının bir başka alana taşınması, hem bu bina-

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 27: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 49 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

ların yapım malzemelerinin özellikleri, hem de bu alanda sürdürülmekte olan kazıların ancak 40-50 yıl sonra tamamlanabilecek olması dolayısıyla olanaklı değildir. Taşıma adı-na yapılacak sınırlı kapsamlı projeler çok anlamlı olmayacaktır. Taşıma stratejisi tümüyle ve kesin olarak terk edilmelidir. Bunun yanında bir eser bulunduğu yerde anlamlıdır, bu eser bulunduğu yerde korunmalıdır. Eğer bir koruma kavramından bahsediyorsak, eseri bulunduğu sosyal ortamla birlikte koruma altına almalıyız. Hasankeyf, Hasankeyfl ilerle birlikte korunabilecektir.

Peki, Ilısu Barajı gerçekten gerekli midir? Dünyada ve ülkemizde baktığımız zaman eko-lojik dengenin bozulmasıyla, enerji kaynaklarının düzensiz kullanımı, fosil yakıtlarının tükenmesiyle bir enerji kaosu yaşamaktayız. Elektrik enerjisi de bizim toplum olarak, yani bütün idareler olarak daha rahat ulaşmak istediği bir enerji kaynağını oluşturmak-tadır. Çünkü günlük hayattaki tüketim yaygınlığı, kullanım kolaylığı, istenildiği anda diğer enerji türlerine dönüştürebilmesi nedeniyle, ülkelerin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir. Ilısu Barajı HES’in, ülkenin enerji politikaları açısından da incelenmesini düşünürsek, başka enerji kaynağı yok muydu? Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları var, potansiyeli mevcut olan ve teknolojik gelişmelere paralel olarak faydalanılan enerji kaynaklarını yeni, tükenmeyen, eksilmeyen kaynaklarını da yenile-nebilir enerji kaynakları olarak görmekteyiz. Bunlar neler? Rüzgâr enerjisi, ülkemizin ve Güneydoğu Anadolu’nun büyük bir rüzgâr enerjisi potansiyeli var ve istenildiği gibi de-ğerlendirilmemektedir. Jeotermal enerji istenildiği kadar devreye geçilmemiştir.

Bu arada Güneydoğu Anadolu Bölgesinin büyük güneş enerjisi potansiyeli ne kadar bizim enerji kaynağı açısından kullanılmaktadır? Bu arada da tasarruf yapabiliriz, yapa-cağımız tasarrufl arla Hasankeyf’ten çok daha fazlalarını kurtarabiliriz. Bir Ilısu Barajın-dan çok daha fazla miktarda enerji tasarrufl arı elde edebiliriz. Süremin azlığından dolayı bunları okumayacağım, sizler görebilirsiniz.

Bu arada Ilısu Barajının bölgeyi kalkındıracağı düşüncesini gerçekçi bulmuyoruz. Böl-gede kurulmuş olan Atatürk, Keban, Karakaya gibi Ilısu’dan büyük santraller yıllardır çalışmakta ve ülke ekonomisine ürettikleri enerjileriyle belli bir katkı sunmaktadırlar, peki bölgemiz kalkındı mı? Herhalde yine Türkiye’nin en geri kalmış bölgelerinden biri-dir. İstihdam yaratacağı da gerçekçi değil. Bölgede 10 bin kişiye istihdam alanı açacağı şeklindeki beyanlar gerçekten uzaktır. Zira hidroelektrik santraller, enerji üreten elektrik santralleri içerisinde de en az istihdam alanlarıdır.

Evet 12 bin yıllık bir tarihe ve olağanüstü bir doğal bütünlüğe, dokuya ve güzelliğe sahip olan Hasankeyf’in ekolojik, kültürel, tarihi zenginliğini ve baraj göleti alanında kalacak 300’e yakın Höyük’ü korumak ve baraj yapımından dolayı zarar görecek olan yerel hal-kın kültürel, sosyal ve ekonomik haklarının savunmak için etkin mücadele edilmelidir. Hasankeyf sular altında kaldığı takdirde yitecek olan sadece Hasankeyfl ilere veya ülke-mize değil, tüm insanlığa ait ortak kültürel ve tarihi mirasımızdır. Hasankeyf bize uygar-lık tarihinin ve gelecek nesillerin emanetidir, onu koruma sorumluluğu da hepimizindir.

Ne yapabiliriz peki? Ülkemizde yıllardır enerji krizleri değil, enerji yönetim krizleri mev-cuttur. Devlet yatırımları yapılırken kültürel ve doğal değerler her zaman göz ardı edil-mektedir, bu mantık Hasankeyf’te de sürmektedir. Öz kaynaklarımız olan su kaynak-larını kullanarak bu yolla temiz, ucuz enerji üretilmesini de savunuyoruz. Ancak 50-46 yıl ömrü olan bir barajın, binlerce yıllık bir antik kenti suya gömmesinden de üzüntü duyacak hassasiyeti göstermeden ve bunu insanlığa vereceği zararı göz ardı ederek, sadece 1200 megavat enerji santrali olarak bakmak ve bunu alternatifsiz olarak sunmak

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 28: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 50 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

da mantıklı bir çözüm değildir.

Çözüm nedir o zaman? Tarihi çevreyi korumak, enerji alternatifl eri üretmek, göç ve tu-rizm, göçü durdurmak, turizm alanları açmak. Turizm, yapacağımız tasarruf ve verimli alanları kullanmak, yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak yeni enerjiler üre-tilebilmektedir. Enerji üretmenin daima bir alternatifi vardır, ancak bir daha geri getiri-lemeyecek binlerce yıllık tarihi ve kültürel değeri olan Hasankeyf’in alternatifi yoktur. Teşekkür ederim hepinize.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Evet, biz Sayın Halifeoğlu’na gerçekten Hasankeyf’e yönelik duyarlılığı arttırma noktasında, bizlere iğne batırdı, çok teşekkür ediyorum. Evet Sayın Tiğrek, buyurun lütfen.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 29: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 51 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDE

TARTIŞILAN SU YAPILARI

Yard. Doç. Dr. Şahnaz Tiğrek

Orta Doğu Teknik Üniversitesi,

İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidrolik Laboratuvarı

İyi günler, herkese hoş geldin dileklerimle başlamak istiyorum. Ben Ortadoğu Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım, aynı zamanda da İnşaat Mü-hendisleri Odasının faaliyetlerine değerli yönetimi ne zaman davet ederlerse, elimizden geldiğince katkıda bulundum. Bu sempozyumda da bu şekilde çalıştık.

Bugün burada Meral Hoca Ilısu Barajı ve Hasankeyf’le olan konuyu çok güzel altını çizdi, benim konuşmam yine aynı konu başlığı altında olacak ama biraz daha farklı bir konu; Hasankeyf acaba kurtarılabilir mi, yapılabilecek bir şey var mı, yoksa çok geç mi? Sorusu-na cevap aramak için küçük bir tartışma açmak istiyorum. Panelin konusu “Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Su Yapıları” Bugün Güneydoğu Anadolu Bölgesinde en fazla Ilısu Barajı ve sınır barajları tartışılmaktadır. Aslında Dicle Havzası tam gelişme planındaki her proje kendi ölçeğinde mutlaka artıları ve eksileri barındırmaktadır. Yani çok büyük boyuttaki problemleri konuşuyoruz, ama çok küçük bir projenin de yeri geldiğinde so-runları, özellikle çevresel sorunları ve sosyal sorunları olabilir. Onları da göz ardı etme-mek gerekir.

Ilısu Barajı dünyada en çok tartışılan barajlardan bir tanesidir. Bugüne kadar üzerinde çalışma yapılmış, gerek ulusal, gerek uluslararası akademik veya akademik dışındaki çe-şitli gruplar tarafından en fazla çalışılmış barajdır. Ilısu Barajı le ilgili eleştirileri üç ana başlık altında toplayabiliriz; kültürel, çevresel ve sosyal.

Kültürel olarak zaten işte dinledik, Hasankeyf ve çevresindeki tarihi mirasın su altında kalacak olması. Ilısu Barajı yapılırsa, bittiği zaman baraj gölü Hasankeyf’in çok az bir bö-lümü su üstünde kalacak.

Burada ikinci etken olarak, sosyal etken olarak baktığımız zaman ciddi anlamda bir nü-fus Ilısu Barajından dolayı, sadece Hasankeyf değil, baraj göl alanında ciddi bir nüfusun göç etmesi söz konusu olacak. Bu nüfus da tamamen etkilenen yaklaşık 15 bin kişi ve kısmen etkilenen yaklaşık 40 bin kişi. Yani 55 bin kişinin etkileneceği nüfus resmi kay-naklarda söyleniyor. Ancak sivil toplum örgütleri bu rakamın çok düşük olduğunu, etki-lenecek nüfusun 80 bin civarında olduğunu ifade ediyorlar.

Çevresel olarak Dicle havzası, çok önemli bir nehir eko sistemi, 5 tane doğal, Önemli Doğa Alanı içermekte. Dicle Nehri 4 tane kolun birleşmesinden sonra yoluna devam eder. Nehir sistemlerinde bir kolun ana kanala buluştuğu yerler, ekolojik açıdan çok önemli bölgeler. Buralar, değişik canlıların, bitkilerin vesairenin oluştuğu bölgeler ol-duğu için de çevresel açıdan Dicle Havzasındaki projelerin hepsinin çevresel etkisinin olacağını söylemek mümkün.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 30: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 52 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Ben tarihçeyi biraz farklı bir şekilde anlatmak istiyorum, Meral Hoca çünkü barajın ta-rihçesini anlattı. Burada altını çizmek istediğim, 1945’te Dicle Havzası’nda ilk keşif çalış-maları başlıyor ve 2005 yılında baraj inşaatına başlanıyor. Bu 50 yıllık bir süreyi kapsıyor. Bu sürede gerek Türkiye’de, gerek dünyada da birtakım değişiklikler oluyor. Öncelikle 20.Yüzyılda çok aşırı baraj yapımının ardından, bunların çevresel etkileri gözleniyor, ra-porlanıyor vesaire. Özellikle 70’li yıllarda Avrupa’da başlayan çevre aktivistlerinin bazı ülkelerde siyasileşmesinden sonra da çok ciddi çevreyle ilgili yaptırımlar, kanunlar kabul ediliyor. Türkiye’de de 1993 senesinde ÇED yönetmeliği yayınlanıyor. ÇED yönetmeliği 1992 öncesi projeleri muaf tutar. Ancak bizim neredeyse bütün büyük barajlarımızın bundan önce projelendirildiği ilgili idareler tarafından belirtildiği için bu projelerin hiç birinde çevre etki değerlendirme gerekliliği istenmiyor. Oysa bu tamamlanan projeden çok fizibilite çalışmalarıdır.

Öte yandan bu kronolojiyi bozan başka bir önemli konu da, dünyadaki baraj karşıtlığı-nın, 2000 yılında Dünya Barajlar Komisyonu Raporu yayınlanmasıyla, önemli bir aşama kaydetmesi. Rapor büyük barajlara ciddi kısıtlamalar getiriyor. Bu neyi etkiliyor? Kredi kuruluşlarını etkiliyor; çünkü bu rapora Dünya Bankası sponsorluk yapıyor ve Dünya Bankası büyük barajlardan kredi çekeceğini bildiriyor, o da diğer kredi kuruluşlarını et-kiliyor. Bunun karşılığı tabi üçüncü dünyadan çok sert bir tepkiyle karşılanıyor. Bütün gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’de dahil bu raporu yok saymaya karar veriyorlar ve raporun gerekliliğinin yapılamayacağını, rapora uyulduğu zaman hiçbir şekilde baraj yapamayacaklarını ve bunun bedeli olarak da üçüncü dünyanın yoksulluğunun devam edeceğini veriyorlar. Mesela bu harita sarı bölgeler elektriksiz olan insan sayısını göste-riyor. Bu haritaya da baktığımız zaman, işte Avrupa Kıtasının hidroelektrik potansiyeli-nin yüzde 75’ini geliştirdiğini, Kuzey Amerika’nın yüzde 69’unu, ama Afrika’nın sadece yüzde 7, Asya’nın da yüzde 22’sini geliştirdiğini ve bu rakamlarla Dünya Bankasının ve kredi kuruluşlarının veya batının veya gelişmiş dünyanın artık kendiişlerini bitirdikleri için, üçüncü dünyanın gelişmesine engel olmak için bu tür engelleri çıkardıkları savıyla karşı koyuş. Bu karşı koyuşta tabi finansman sorunu devam ediyor.

Bu eleştiriler aslında çok da gerçekçi değil, yani Avrupa potansiyelinin yüzde 75’ini ge-liştirmiş, ama Avrupa’da zaten çok ciddi bir hidroelektrik potansiyel yok. Yani Asya’yla kıyaslanabilecek biri potansiyel yok. Bütün Asya Kıtasının ortalama yüksekliğini aldığı-mız zaman 1100 metre çıkıyor, çünkü elektrik enerjisi için su ve yükselti farkı gerekli. Avrupa’nın ortalama yüksekliği 300 metre, Avrupa’da su çok, ama ortalama yüksekliği 300 metre. O yüzden Avrupa zaten hidroelektrik potansiyelini geliştirebileceği kadar geliştirmiş, ama bu aslında Asya’yla kıyaslandığında çok yüksek bir potansiyel değil.

Kuzey Amerika’da zaten nüfusunun çok yoğun olmaması, yani Asya’yla, Çin’le veya Hindistan’la kıyaslanmayacak kadar az olması nedeniyle yeterli olarak geliştirmiş. Bu-rada tabi Afrika için durum çok üzücü, yani bugün Afrika’da işte kuraklık, açlık vesaire, su kaynaklarının yeterince geliştirilememesi, ama Afrika’daki açlık ve susuzluk sadece büyük su yapılarını yapmamalarından değil, yine geçmişte yanlış tarım politikalarının da etkisiyle bugün bu yoksulluğa gelinmiş. O yüzden yanlış su yapıları yapıldığı zaman ya da kötü projeler yapıldığı zaman yoksulluğu gidermek değil, arttırmak da mümkün.

Bu sebeple biz, Ilısu Barajı çok tartışıldığı için, dünyada büyük barajlar çok tartışıldığı için ve artık büyük barajların yapılmasının çok güç olduğu için ve büyük barajlar yeri-ne küçük barajların yapılmasını, nehir santrallerinin yapılması teşvik edildiği için, acaba Hasankeyf bir başka şekilde kurtarılabilir mi diye, Ortadoğu Teknik Üniversitesinde bir

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 31: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 53 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

mastır öğrencimle beraber çalışma yaptık. Bu tabi bir mastır çalışması kapsamında, sı-nırlı bir çalışmadır, ama bir fikir verebilir. Yani Hasankeyf’in su altında kalmaması için yapılacak tek şey, barajın kotunun düşürülmesi, göl alanının küçültülmesi. Bunu yap-tığımız zaman daha az enerji elde edersiniz. Bu enerjiyi yine Dicle Havzası’ndan elde edebilir miyiz diye baktık; çünkü Dicle Havzası aslında plânlama raporlarında tam olarak geliştirilmiş. Buna rağmen yeniden bütün hidrolojik verileri incelediğimizde; 4 tane yeni

Şekil 1 - Dünya Enerji Yoksulluğu: Sarı renk elektriği olmayan milyon insan ve yeşil renk: Biokütleye bağımlı milyon insanı temsil etmektedir. (Kaynak, IHA-White Paper, bakınız www.hydropower.org )

Şekil 2 - Hidroelektrik potansiyelin gelişimi (Kaynak: IHA White Paper, 2003, www.hydropower.org)

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 32: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 54 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

yer bulduk ve bu 5 barajın toplam üreteceği enerjiyi, mevcut baraj yapıldığı zaman üre-teceği enerjiden daha fazla çıktı.

Rakamları okumayacağım sadece yüzde olarak söyleyeyim. Bu 5’li sistem, yani 5 küçük baraj yapılırsa; su altında kalacak yerler yaklaşık yüzde 20 küçülecek, tekli sistemde bugünkü plânlama raporlarının hepsinde 3833 Gigawatt saat yılda enerji üretileceği söylense de, 77 yılında fizibilite raporu hazırlandıktan sonra havzada başka gelişmeler olmuş, bazı sulamalar, bazı şeyler olmuş. O yüzden bugün bir de daha uzun, tabi hid-rolojik değerleri ne kadar uzun süreölçerseniz, o kadar daha sağlıklı sonuç alınır. Tabi yeni, 77’den sonra da gelişen, yani ölçümler vesaireler hesap edildiği zaman, Ilısu Barajı bugünkü haliyle yapılsa bile 3833 GigaWatt değil, 3094 GigaWatt enerji üretecek, ama 5 küçük baraja böldüğümüz zaman toplam enerji miktarımız 3139 olacak. Kamulaştırma-nın ciddi anlamda düşmesinden dolayı, oradan tasarruf yapılacak parayla, ekstra inşaat maliyetleri karşılanabilecek ve maliyetler başa baş olacak.

Burada yine iki projenin karşılaştırmasını görüyoruz, su altında kalacak alanlar açısın-dan. Turuncu renkli alanlar mevcut Ilısu Barajı yapıldığı zaman su altında kalacak, ancak 5 küçük baraj yapıldığı zaman ise kalmayacak yerler. Burada sadece Hasankeyf’i değil, çevresindeki arkeolojik alanın da su altında kalmasını engelleyecek bir çözüm aradık. Çünkü Hasankeyf görünenden çok, görünmeyeni, yeraltında çok büyük bir zenginliği barındırdığı için. Mavi renkli alanlar her iki durumda da su altında kalacak, yerler, zaten nehrin ana kolunu da takip ediyor büyük çoğunluğu, yeşil renkli alanlar ise yerler de 5’li sistemde su altında kalacak yeni yerleri göstermektedir.

Bu çözüm; teknik, ekonomik, sosyal ve çevresel olarak bu eleştirilere göz önüne aldı-ğımızda en iyi çözüm olmayabilir, ama bu şunu gösterir ki, başka çözümler mümkün, daha iyi çözümler mümkün. Bu yüzden bu çözüm belki bir uzlaşıcı çözüm olmaya aday olabilir bu aşamada.

İkinci konu olarak da sınır barajları konusunda bir-iki şey söylemek istiyorum. Bugün Hakkâri ve Şırnak’ta 11 adet sınır barajı inşa edilmekte ve bunlar 2007 yılında faaliyet raporlarına girmiş ve üç aylık bir sürede etüt çalışmaları yapılmış, ihalesi yapılmış, bir

Şekil 3 - Hasankeyf ve Beşli Sistem, Turuncu renk Barajı sebebi

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 33: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 55 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

kısmının inşaatına başlanmış, bir kısmının inşaatı barajların Hakkâri yolunun üzerine düşmesi sebebiyle başlanamamıştır. Bir barajın inşası, bir barajın mevcuda getirilmesi edilmesi için yaklaşık 20-25 yıllık bir süre harcanmıştır. Eğer Türkiye ortalamasına baktı-ğımız zaman Ilısu Barajı 50 yıldır tartışılıyor, en iyi ihtimal. Çünkü akım ölçümü sistemleri kurmanız, akımı ölçmeniz, ona göre bir baraj, ona göre depolama potansiyeli hesapla-manız gerekmektedir.

2007 yılında faaliyet raporlarına giren bu 11 adet baraj, üç aylık bir etüt çalışmaları yapıl-mış ve bunlar daha önceki hiçbir gerek Devlet Su İşleri pratiğine, diğer kamu kuruluşları pratiğine uymayacak bir şekilde işleme konulmuştur, bu da tabi tepki çeken projeler olmuştur. Bu konuyu bağlarken, başından beri bütün konuşmacılarımızın ortaya koy-duğu, yani belli bir nüfus yoğunluğu ve nüfus artışı, su ihtiyacı var, enerji ihtiyacı var ve depolamalı su yapıları yapılması zorunlu. Ancak 150 yıllık baraj pratiği şunu göstermiştir ki, çevreye verilen zarar, çevredeki canlılara verilen zarar, sadece o canlılarla sınırlı kal-mıyor, yine insan varlığına geri dönüyor. O yüzden bu dengeleri gözetecek tasarımların, daha nitelikli mühendis yaklaşımlarıyla ancak mümkün olabilecektir.

Bunları gerçekleştirmek için bile gayret gerektiğini, daha iyi projeler geliştirmek için bile gayret gerektirdiği halde bugün su yapılarına, sınır barajları, başka barajlar, şu baraj-lar diye yeni anlamlar yüklemeye çalışılması çok doğru değildir ve hiçbir şekilde, hiç-bir masada haklılığı olmayan projelerdir. Ne yapılabilir bugün Dicle Havzası için? Dicle Havzası’nda halen çok az gelişme yapıldığı için çok geç olmadan bütünleşik havza yö-netimi uygulanabilir. Yeniden bütün barajların hesapları yapılabilir; çünkü bir tane Ilısu Barajına baktığımızda birtakım değerlerin değiştiğini görüyoruz, diğer barajlara bak-tığımızda onlar da değişecektir. Havza optimizasyonu yapılabilir, talebin kontrol edil-mesi her yerde şart. Yani enerjideki ne zamana kadar bu enerji tüketimini arttıracağız, gelişmiş ülkelerde şu kadar, biz de ona ulaşacağız, ona ulaşmak zorunda mıyız, o kadar enerji tüketmek zorunda mıyız? Bunların çok ciddi gözden geçirilmesi gerekmekte ve ne yaparsak yapalım, suyun kalkınma için değil, yaşam için gerekli olduğu prensibinin önemli olduğunu düşünmekteyim. Teşekkür ederim.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Biz teşekkür ediyoruz. Evet, arkadaşlar şimdi zamanı-mız çok daraldı, hatta aştık, ancak tabii ki bu kadar değerli panelisti bir arada bulmuşken mutlaka sorularınız olacak, konuyu daha detaylı tartışabilmek, kafalardaki sorunları çö-zebilmek için. Süratli bir şekilde eğer soru sormak isteyen arkadaşlarımız varsa, kendile-rini tanıtarak sorularını alalım ve kime yönelttiklerini de ifade ederlerse sevinirim. Evet, var mı sormak isteyen?

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 34: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU
Page 35: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 57 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

TARTIŞMALAR

Prof. Dr. Orhan Baykan (Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü)

- Şimdi Şahnaz Hoca Devlet Su İşlerinin bütün projeleri yeniden gözden geçirmesini, yeni hidrolojik bilgiler ışığında yeniden değerlendirilmesini söyledi. Sayın Devlet Su İş-leri Müdür Yardımcısı da burada. Devlet Su İşlerinin böyle bir düşüncede olduğu inan-cında mı kendisi, böyle bir şey mümkün mü? Çeşitli bakanlıklar, farklı durumlara geliyor günümüzde, Devlet Su İşlerinin kapısına kilit vurulması söz konusu. 1960’larda yapılan projelerin yeniden değerlendirilmesi hiçbir zaman yapılmamış şimdiye kadar ve ısrarla bu projelerin doğruluğu üzerinde konuşulmuş. Yani böyle bir olasılık var mı, bu yeni hidrolojik değerlendirmelerin dikkate alınıp da, bu barajların gözden geçirileceği filan gibi konularda, böyle bir şeye Devlet Su İşlerinin niyeti var mı böyle bir şey de? Teşekkür ederim.

Abdurrahim Kartal (Devlet Su İşleri Bölge Müdür Yardımcısı) - Şimdi tabi Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bu konudaki şeylerimizi yürütüyor. Yani bu su havzasındaki ça-lışmaları yeniden değerlendirmeye tabii ki her zaman açıktır, her kurum olduğu gibi o da açıktır. Bölge olarak zaten biz bu çalışmayı yapmıyoruz, yani bölge olarak biz bu ça-lışmaya yetkili değiliz, genel müdürlük yapıyordur. Varsa o tür şeyler, herhalde masaya yatırılıp, yapılabilir diye düşünüyorum. Çünkü genel müdürlüğümüzün karar vermesi gereken veya yürütmesi gereken bir konu olduğu için çok da fazla bir şey söyleyemiyo-rum işin açıkçası.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Sayın Mekin Tüzün’ün eklemek istediği birtakım şey-ler var sanıyorum, onları da eklesin devam edelim.

Mekin Tüzün (GAP İdaresi Başkanlığı) - Teşekkür ederim, öncelikle çok kısa bir sunuş yaptım, çünkü sekretaryadan fazla irtibatım olmadı, benim hatamdı. Sadece panel sü-resine baktım, katılımcı sayısına baktım, soru-cevaba baktım, böldüm, ancak bu kadarlık bir süre düşebilir diye düşünerek bu kadar kısa biri sunuş yaptım, fazla bilgi veremedim özür dilerim. Bu arada Sayın Meral dedi ki, Ilısu Barajı ya da barajlar yapıldı, bölge kalkın-dı mı diye bir şey sordu. Efendim eğer bölgede biz bir kalkınma şeyi yapamadıysak, biz intihar edelim. Eğer biz GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve diğer kamu kuruluşları ve bu kalkınmayla ilgili çalışma yapanlar, eğer bölgede 20 yıldır bir kalkınmayı sağlaya-madıysak, zaten her şey boşa gitmiş olur.

Biraz önce rakamlarda da vermiştim, sadece enerji faydası 22 Milyar Dolar olmuş ve su-lamaya baktığımızda; sulamayı hepiniz de bilirsiniz, suyu verdiğiniz andan itibaren, gelir üç kat artar. Bizim yapmış olduğumuz hesaplamalarda kuru tarımda yaklaşık olarak 560 Dolar civarında yaklaşık gelir elde edilirken, suyla beraber üç katı arttırmışız, yaklaşık olarak 1600 Dolarlara çıkmış, bu böyle devam ediyor tabi. Yani bölgedeki gelişme, evet baktığınızda ülkenin diğer bölgelerine göre bir hâlâ geride olduğu muhakkak, ama pro-jenin ciddi anlamda bir katkısı bu bölgede yaşanmıştır.

Hasankeyf’le ilgili olarak da, Başkanlığımızın yapmış olduğu birçok çalışma var. 1992’de başlamış olan arkeolojik kazı çalışması var, 92 yılında biz idare olarak Hasankeyf böl-

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 36: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 58 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

gesinde bir arkeoloji kampı kurduk, oradaki çalışmalarımız devam ediyor. Bunun bir benzerini biz Zeugma’da yaptık, Zeugma’da dünyanın en büyük kazı kurtarma çalışma-larından birisi ve 5 Milyon Dolarla çok hızlı bir şekilde bir kurtarma çalışması yaptık. Bu ona paralel midir, benzer midir, mutlaka farklılıkları vardır, ama çalışmalar devam ediyor. Ayrıca biz Ilısu Barajıyla ilgili olarak, baraj gölü altında kalacak olan yerleşimlerin tamamı çok geniş bir ekiple taradık. Hasankeyf ilçesi hariç, bütün su altında kalacak olan köy, köy altı yerleşimleri, beldelerde ciddi bir sosyal çalışma yürüttük, bunun sonucu olarak taşınmak istedikleri yerler belirlendi, ekonomik faaliyette bulunmak istedikleri yerleri belirledik, haritalandırmasını yaptık, çevre yönetimi plânını hazırladık ve bütün bunları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne teslim ettik. Arkasından Devlet Su İşleri Genel Mü-dürlüğü Hasankeyf İlçe merkezindeki çalışmaları da yürüttü. Evet bunları söyleyeyim.

Serdar Harp (Oturum Başkanı) - Teşekkür ediyoruz. Evet arkadaşlar, evet buyurun Ho-cam.

Fuat Toprak (Dicle Üniversitesi) - Sayın Kartal’a bir soru soracaktım. Silvan Barajının faydaları benim de naçizane araştırmalar neticesinde 245 bin hektar alan yaklaşık su-lanacak, çoğunluğu, yüzde 50 küsuru cazibeyle olacak. Ilısu Barajı ise enerjiye yönelik şüphesiz, baraj belki lokal sulamalar olur, halk sulamaları olur. Fakat Silvan Barajı niye bu kadar geciktirildi veya gecikti, ağırlıklı olarak sulamaya yönelik olmasının bölgeye direkt faydası olabilecek, mesela yüzde 5 şu anda bölgeye katkısı GAP’ın kanaatimce yüzde 5, yan etkileriyle beraber bu yüzde 10’a çıkacak, ama yüzde 80’i tamamlanmış ve yüzde 90 civarında enerji kısmı tamamlanmış. Silvan Barajına daha öncelik verilemez miydi, Ilısu Barajına göre? Teşekkür ediyorum.

Abdurrahim Kartal (Devlet Su İşleri Bölge Müdür Yardımcısı) - Ben teşekkür ediyo-rum. Tabi şimdi şöyle, bu plânlamalar Devlet Plânlama Teşkilatı tarafından, bu projele-rimiz biliyorsunuz 1950’lerde falan bu Fırat Plânlama Amirliği döneminde, aslında tüm projenin fizibilitesi, hatta işte bazılarının kati projeleri yapılmış ve Devlet Plânlama Teşki-latı tarafından ödenek aktarımı suretiyle bu işlere girilmiştir, yani Ilısu da henüz bitmedi, o da tabii ki 54’lerde falan bakıldığı zaman gecikmiş. Bu tamamen ülkenin ekonomik ya-tırımıyla alakalı bir şey olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Ilısu Barajının enerjiden ziyade, işte az öncede bahsettiler, dünyanın üçte ikisi su, ancak tatlı su kaynağı yüzde 3, onu da işte kullanılabilir düzeyde düşündüğümüz zaman binde 3’lere falan denk geliyor. Tatlı su kaynaklarının kullanılması olayı var, bir de 130 bin hektara yakın Ilısu’dan Cizre-İdil Ovası sulamaları da plânlanmış durumda.

Silvan Barajının tabii ki direkt bölgemize faydası, şüphesiz ki yadsınamayacak kadar çok fazla. Yani bu projeler dediğim gibi daha önceden de bitirilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar yapılmış olması şüphesiz ki çok daha faydalı bir şey olacaktı. Ancak işte bu yine dediğim gibi ekonomik şeylerle alakalı; çünkü yaklaşık 3-4 Milyar liralık bir ya-tırım gerektiren bir iş, tamamen Türkiye’nin ekonomisiyle alakalı bir şey. Yalnız bu GAP Eylem Plânıyla birlikte 2006 yılından sonra çok ciddi bir ivme kazandı. Yani sadece o değil, bizim yaptığımız Dicle Barajı, Diyarbakır’a içme suyu temin eden Dicle Barajı bile normalde 4 yılda, 5 yılda bitmesi gerekirken, tam 18 yılda bitti. Yani bu nedir? Sunulan işte, yatırılan, verilen, daha doğrusu ödeneklerle alakalıdır. Ancak son dönemde çok cid-di, 2006’dan sonra, hatta iş programına göre ödeneğinden fazla ödenek gönderilmeye başlandı. 2006’dan sonra gerçekten ciddi bir ivme kazandı, yani Silvan projesi de bu ivmeden nasibini alacaktır.

İhsan Kaş - Öncelikle sempozyum yeri olarak su kaynakları açısından çok cennet deni-

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 37: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 59 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

lecek bir bölgeyi seçtiğiniz için teşekkür ediyoruz, Diyarbakır iyi bir seçim. Bir tespitim olacak, katkım, bir de sorum olacak. Tespitim şu; Orhan Hocamın sormuş olduğu soruda Devlet Su İşleri yetkilimizin de söylediği gibi genel müdürlüğümüz 3 yıldan daha eski olan tüm hidrolojik verilerini, mutlaka yıla göre güncelleştirmeden kati projesini asla yapmıyor. Yani işin içerisinde, proje boyutunda olduğum için çok net biliyorum, onu ifade etmekte yarar görüyorum, ama makro düzeydeki havzasal plânlamada ihtiyaç var mıdır, onu irdelemek lazım.

Benim sorum şu şekilde; bölgedeki GAP projesi kapsamında, özellikle mühendislik ya-pıları dediğimiz, Devlet Su İşlerinin sorumluluğunda olan yapıların önemli bir kısmı ta-mamlanmış durumda ve hızla da devam ediyor. Olayın ikinci boyutu olan sosyal dona-tılar ve ticaretin canlanması ve üretilen ürünlerin biran önce pazara sunulması için GAP idaresinin sosyal donatılarıyla birlikteki ek projeleri vardı. Bunların süreçlerin neresinde diye aslında merak edilen konulardan birisi, buna yönelik bir entegre projenin bu bö-lümlerine ait güncel bilgi var mı merak ediyorum?

Serdar Harp - Peki Sayın Taş, buyurun Sayın Tüzün, sanıyorum siz cevaplandırmak is-tersiniz.

Mekin Tüzün - Çok kısa bir sunuş olunca bunlardan bahsedemedim. Efendim Birecik entegre bir proje, sürdürülebilirliği ilkesi dikkate alınmış, insan odaklı. Şimdi bunun için sulamadaki, su depolama yapılarındaki gelişmelerin sonucu olarak üretimin artması, üretimin de pazara ulaşması lazım, pazara ulaşmayan üretimin bir anlamı yok, zama-nında pazara ulaştırabilirsek önemli. Bunun için altyapı önemliydi, ulaşım altyapısında biliyorsunuz şu anda bir sıkıntı gözükmüyor. Bu aynı zamanda hızla bozulabilecek ürün-lerin uluslararası pazara ulaşabilmesi için ülkemizin en büyük kargo havalimanı inşası tamamlandı, bununla beraber bölgemiz bazı özellikle sahip. Bir, denize çok yakınız, İs-kenderun Limanına, Mersin Limanına inebiliyoruz, otobanla bağlandık. Bunun dışında iki tane ülke var yanımızda, Suriye ve Irak ülkeleri, Ortadoğu pazarına açılma şansına sahibiz. Bunun için yapmış olduğumuz husus; sulama projelerinde yeni gelişen stan-dartlar, … organik yapı standardı gibi standartların ihtiyaç duyduğu sulama sistemleri var, tarla içi sulama yöntemlerini, işte bir kısmı kapalı sistem, bir kısmı damla sulama ve yağmurlama sulama vesaire gibi yöntemler. Bunlarla ilgili olarak, ilgili kamu kuruluşla-rıyla ve bankalarla görüşerek, çiftçilerin kredilendirilmesi, özellikle Tarım Bakanlığının uygulamalarıyla desteklenmesini sağlattırıyoruz.

Bu arada en önemli husus, bölgede eğitim düzeyi. Eğitim düzeyiyle alakalı olarak GAP eylem plânında, en fazla kaynak aktarılan konulardan bir tanesi Milli Eğitim Bakanlığı oldu. Bununla beraber iş geliştirme amacıyla, ara personel eğitimi sağlamak amacıy-la KOSGEP ve İŞKUR üzerinden ciddi programlar yürütmeye başladık. Bunun yanında kadınlara dönük olarak, kadınlar ve kız çocuklarına dönük olarak programlarımız var. Bunlar hep bize ait olan, kurumumuzca kurulmuş olan ÇATOM isimli merkezlerimizde ve aynı zamanda ilgili kamu kuruluşlarının oluşturmuş oldukları merkezlere eylem plânı kapsamında para aktarılarak yapılması sağlanmaya gayret ediliyor.

Bu arada çok önemsediğimiz bir çalışma yapıyoruz. Bu sene bildiğim kadarıyla böl-ge müdürümüz beni teyit ederse, genç çiftçi eğitimine başladık, çocukları bunun için Diyarbakır’da da bir kamp kurduk, Şanlıurfa’da da bu var. Amacımız genç çiftçilerin far-kındalığını ortaya koyabilmek. Bunun dışında yürütmüş olduğumuz gençlere dönük olarak bir programımız var. Gençlik merkezleri kurduk, hemen hemen 8 tane gençlik merkezimiz var, bölge genelinde. Burada 13-18 yaş grubu galiba emin değilim, bu yaş

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 38: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 60 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

grubundaki gençlerin arzu ederlerse her türlü sosyal faaliyetlere ve eğitimlere katılma-larını ücretsiz olarak sağlıyoruz. Bunun için ayrıca valiliklerle de ortaklaşa yürüttüğümüz programlar var.

Bunun dışında, tabi şu anda aktaramıyorum rakamları, GAP eylem plânı kapsamında ciddi bir kaynak aktarmaya başladık, yaklaşık olarak 2008 tarihinden itibaren aktardığı-mız kaynak, mevcut yatırım programında yürütülen projenin zamanında tamamlanma-sını sağlayabilecek ölçüde. Yani hiçbir şekilde artık kamu kurum ve kuruluşları bize kay-nak gelmiyor deme şansına sahip değiller. Ellerindeki projelerin, kamu kuruluşlarınca bize sunulmuş ve önceliklendirilmiş projelerin ihtiyaç duyduğu mali kaynak şu anda ya-tırım programında kuruluşlara aktarılmaktadır. Yeterli mi bilmiyorum, teşekkür ederim.

Serdar Harp - Evet, arkadan bir arkadaşımız var.

Necati Pirinçoğlu (Mimarlar Odası, Diyarbakır Şubesi) - Öncelikle İnşaat Mühendis-leri Odası Diyarbakır Şubesi ve Genel Merkezlerine teşekkür ediyorum, böyle bir sem-pozyumun düzenlenmesine ve katkı sunan herkese de teşekkür ediyorum. Hem biraz katkı sunacağım, hem de bir-iki sorum olacak.

Özellikle sınır barajları ve örneğin diğer barajların en azından bazı faydalarından bah-sedilebilir –tırnak içinde söylüyorum- ama sınır barajlarının kime faydası var, belki DSİ ya da GAP idaresi bununla ilgili açıklama yapabilirlerse, bunun kurulma amaçlarını bize izah edebilirlerse sevinirim.

Bir de Meral Hocam kalkınmaya katkısı yok derken, GAP idaresinden Sayın Tüzün “o za-man intihar edelim” demişti, onunla ilgili bir-iki de soru soracağım. Eğer GAP İdaresi bi-raz daha bizi aydınlatırsa, bölgenin ne kadar kalkındığını aydınlatırsa sevinirim. Şu veriyi de vermekte fayda var; Türkiye’de geri kalmış iller sıralamasında Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki ve Doğu Anadolu Bölgesi de dâhil 26 ilin bu bölgede olmasını da biliyorlar mı acaba? En son 26 ilinde sadece bu bölgeden olduğunu bilerek mi söylüyor ya da sa-dece Urfa’ya mı katkısı oldu GAP idaresinin ya da GAP kalkınma projesinin, sadece Urfa nezdinde mi veriler veriyor, onu da öğrenmek istiyorum.

Buna paralel olarak da, sulamadan kaynaklı verimli Harran Ovasının ne kadarının tuz-landığını ve tahrip olduğu verisi kendisinde var mı? Bir de bir son soru da elektrik, bü-tün GAP projelerindeki elektrik üretim tesislerinin yapım, daha doğrusu bitmiş, bölgeye katkı –tırnak içerisinde söylüyorum ne kadar katkı olduğunu bilmiyorum- sulama tesis-lerinin oranlarını bize verirlerse. İkinci bir şey de, doğrudur elektrik tesisi, ben hani GAP idaresindeki verilere dayanarak söylüyorum, yüzde 90-95’i tamamlanmış, ama elektriği tamamen Marmara Bölgesine taşıyor. Bölgedeki bütün Keban’dır, Atatürk’tür, diğer ba-rajların tamamı elektriği Marmara’ya taşıyor, ülkeye çok ciddi bir katkısı olmuştur, ama bölgeye katkısı sulama kısmı ise şu anda yanılıyor olabilirim, yüzde 14 vardı veri, biz geçen sene GAP’la ilgili bir şey de hazırladık, yüzde 20’lerde olduğu söyleniyor, yüzde 90’larda elektrik şeyi ve bu 20 yıl içerisinde de bitirilebileceği tahmin ediliyor. Hani böy-le her hükümet de kendi programlarına alıyor, bölgeyi kalkınma, her bölge sorunları tartışıldığı zaman GAP’ı yeni bir proje olarak sunuyor, her hükümetin programında bu vardır. 2008’de AKP Hükümetinin de kalkınma şeyi yine GAP olmuştur maalesef, ellerin-de başka herhalde bir kalkınma projesi yoktur, turizm bölgedeki, Meral Hocam bahsetti, sadece Hasankeyf’in turizm yapısını gördünüz, o potansiyelini görebildik. Yani o açıdan sulamayla elektrik tesisleşme oranlarını ve sulamadan kaynaklı Harran Ovasının bozul-ma şeylerini bize verirlerse sevinirim. Teşekkür ediyorum.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 39: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 61 -II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

Serdar Harp - Teşekkür ediyoruz katkılarınızdan dolayı. Evet, Sayın Tüzün sanıyorum yine sizde.

Mekin Tüzün- Teşekkür ederim. Yani onu bir şey olarak söyledim, yani intihar ederim derken, yani hem dikkat çekelim istedim olaya, hem de yaptıklarımızı lütfen yadsıma-yınız. Şimdi kıymetli katılımcılar GAP İdaresi Başkanlığı 9 yere hizmet eden bir teşki-lattır, Şanlıurfa’ya değil. En batıda Kilis, en doğuda Şırnak vardır ve her il için ya da biz bölgeyi bir bütün olarak aldık, Güneydoğu Anadolu Projesi bir bütündür, bu bütünlük üzerinden alır. Bölgedeki bütün potansiyelleri geliştirebilecek bir şekilde de plân yaptık, bunun adı da GAP Master Plânı. Ondan sonra bunu takip eden yıllarda bütün plânlarda olduğu gibi -yaşayan bir canlıdır bu da- zaman içerisinde uluslararası ortamda veya ulu-sal anlamdaki değişimleri de yansıttığımız bir bölge plânına geçtik 2000’de ve şu anda da yatırımların hızlıca tamamlanabilmesi için GAP Eylem Plânını yürürlüğe koyduk.

Şimdi bölgenin bilmiyorum kıymetli büyüklerimiz buradalar, onlar şey yapabilirler, 1990 yılındaki GAP bölgesiyle, 2011 yılındaki GAP bölgesi arasındaki farkı lütfen bir gözünü-zün önüne getirin. Bunlar yapılmasaydı olmaz mıydı? Olurdu muhakkak, ama önemli olan ivmedir, burada katalizör görevi görmüştür GAP. Daha hızlı olarak kalkınmasını da sağlamıştır. Bakınız yaşamız olduğumuz coğrafya ciddi bir coğrafyadır, nasıldır? Hiç bak-tınız mı bilmiyorum istatistiklere; bir, sulanabilir alan; iki, su miktarı; üç, buğday üretimi; dört nüfus artış hızı. Biz bu çalışmayı yaptık, bu çalışmayı İkarda diye Suriye’de bulunan bir merkezle yaptık. Kuzey Afrika, Batı Asya grubu denilen bir bölgeyi aldık, bu bölge-deki tüm bu verileri toplayarak baktık, nereye gidiyor bu bölge, geleceğimiz nereye gi-diyor? Sonuçta gördük ki, sulanabilir alanlarda sınıra ulaşılmış, su problem, nüfus artışı çok yüksek, buğday yönetiminde de yeteri kadar şeye ulaşılamıyor, o zaman bir kıtlıkla karşılaştık. 2025 yılları civarında bir gıda açığı ortaya çıktı. Bundan kurtulmalarının bir ümidi neresi olabilir diye baktık, bir tek Mısır’da bir gelişme bölgesi var, orada bir ça-lışma yapıyorlar, bir de Türkiye öne çıktı. Türkiye’de neresi öne çıktı biliyor musunuz? Birinci olarak GAP bölgesi çıktı, Güneydoğu Anadolu Projesi çıktı, ikinci olarak da Konya Ovası projesi çıktı.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu iki projeyi zamanında tamamlayabilir, sulanması gereken alanları sulamaya çevirir, tekniğine uygun olarak buraları sulayıp ürün yetiş-tirebilirse, sadece kendisine değil, yakın civardaki ülkelerin de gıda açığını kapatmaya yardımcı olabilir, insanlara bunu sağlayabilir.

Şimdi GAP sulamalarına baktığımız zaman, hepimiz tabloda, yansıda görüldüğü gibi 308 bin hektar civarında sulanıyor. Bunun önemli bir kısmı Şanlıurfa’da, niye Şanlıurfa’da? Atatürk Barajı ve Şanlıurfa tünellerinin yapılması ilk başta oradan geldi, ondan sonra da cazibeyle sulanan bir bölge ve Harran ovası 160 bin hektarla oradan başladı. Daha sonra Devlet Su İşlerindeki arkadaşlarla konuştuk, öğretim üyelerimiz Çukurova, Anka-ra’daki öğretim üyelerimizle beraber, ODTÜ’deki arkadaşlarımızla, öğretim üyelerimizle beraber konuşuldu ve tarla içi sulama yöntemini değiştirdik. Açık sulama yönteminden, kapalı sisteme geçtik. Türkiye’nin en modern sulaması şu anda Şanlıurfa’daki iki kapalı sistemdir. Bunu o dönemde tesislerden sonra, şimdi Devlet Su İşleri bildiğim kadarıyla GAP’ın tamamındaki sulamalarda kapalı sisteme geçildi.

Niye geçtik? Çünkü biraz önce DİSKİ Genel Müdürümüz gösterdi, ben tabi kısa oldu-ğu için şey yapamadım, Türkiye su yoksunu bir ülke, sulayacağız diye suyu da heba edemeyiz. Dediniz ki Harran Ovasında tuzlanma var. Bilmiyorum elinizde dokümanlar şeyler var mı? Orada bir tuzlanma gerçekleşti, doğru, ama şunu unutmayınız, öğretim

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları

Page 40: 1. Panel Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları · II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır - 27 - DSİ 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ, GÜNEYDOĞU ANADOLU

- 62 - II. Su Yapıları Sempozyumu - 16-18 Eylül 2011, Diyarbakır

üyelerimiz, herkes, az çok bu konuyla ilgilenenler bilirler, bir damla su tarlaya düştüğü andan itibaren tuzlanma riski başlar. Harran Ovasında bir başka sıkıntımız vardı, drenaj çıkış ağzında sorunumuz vardı, yani drene edemedik suyu ovadan. Onu çözene kadar da yapmış olduğumuz açık drenaj kanallarında şişme oldu. Kapalı drenaj sistemlerini de döşeyemedik, çünkü şişen drenaj kanallarındaki su, eğer kapalı drenajları yapmış olsaydık ters çalışacaktı. Suyu uzaklaştırmak yerine, drenaj suyunu tarlaların altına gö-türmek zorunda kalacaktır. O yüzden o dönemde kısa bir süre tuz konsantrasyonu arttı, ama drenaj çıkış ağzı sorunu çözüldü, arkasından tarla içi drenaj sistemleri yapıldı, şu anda Harran Ovasında tuzlanma çok kısmi bir alanda var, niye var? Bir kere Harran Ovası genel bölge olarak baktığımızda, iklimde buharlaşma hızı çok yüksek, 2 metreye yakın yıllık buharlaşması var, bu ciddi bir rakamdır. İki, Harran Ovası kirli bir yapıya sahiptir; üç, Harran Ovasındaki sulama sistemimiz açık kanal panel sistemidir ve 24 saat esasına dayalıdır. Yani kullansanız da kullanmasanız da su gider.

Şimdi bunların olduğu bir ortamda tuzlanmanın olması muhakkak, ama bunun ted-birleri var, teknik tedbirleri var. Teknik tedbirleri alınmıştır, gereken yıkama vesaire ted-birleri de yapılmaktadır. Harran Ovasında şu anda ciddi bir tuzlanma problemi yoktur, ama bu olmayacak demek değildir, uyanık olmalıyız. Bu Harran’da vardır, yarın burada da olabilir. O yüzden gereken tedbirleri almalıyız, drenaj sulama sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır, bazı yerlerde bu tartışıldı maalesef, drenaj kanalları olmadan sulama sistemi, su dağıtım sistemi olmaz, sulama sistemi ilkesi drenaj ve dağıtımıyla bir bütündür.

Serdar Harp - Teşekkür ederim. Arkadaşlar başka soru alamayacağım, maalesef 35 daki-ka süremizi aşmış durumdayız. Gerçekten çok güzel gidiyor tartışma keyif alıyoruz, ama program aksıyor, dolayısıyla da almayacağım.

Tabi şimdi su yapıları –kısaca bir-iki şey söyleyeceğim- hem kalkınmamıza, enerji ve ta-rımsal alanları sulaması anlamında, hem de insan sağlığı ve ihtiyacı olan suyun kullanı-mı anlamında katkısı olan yapılar, dolayısıyla zorunlu yapılar. Ancak doğayı, eko sistemi, tarihi kültürü, sosyal dokuyu da en çok yıpratan yapılar. İkisini de engelleyerek, özellikle doğayı, ekolojik sistemi ve tarihi koruyarak yapıların, ihtiyaçlarımızı görebilecek yön-temleri bulup çıkartmak zorundayız. Bilim insanlarının, mühendislerin, akademisyenle-rin görevi bu, bizlerin yani görevi bu, dolayısıyla da bu tartışmaların sürmesi gerektiğine inanıyorum.

Ben katılımcı arkadaşlarım Abdürrahim Kartal ve Mekin Tüzün ve Fahrettin Çağdaş ve Sayın Halifeoğlu’na, Sayın Tiğrek’e çok çok teşekkür ediyorum. Tartışmaların ayaküstü devam etmesini diliyorum. Katılımınızdan dolayı da teşekkür ediyorum, sağ olun.

1. Panel - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mevcut Su Yapıları