33
tasavvuf ve Akademik Dergisi Ankara 2003

10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

tasavvuf İlın! ve Akademik Araştırma Dergisi

Ankara 2003

Page 2: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

Eyüp'te Hamniye Tekkesi ve &'Tenşitü1-Muhibbin bi Meniikıb-ı Hiice Hüsiimeddin,,

H ür Mahmut YÜCER

Dr. [email protected]

özet Bu makalemizde birçok kaynakta ismi geçmesine rağmen bugüne ka­

dar hakkında yeterince araştırma yapılmayan Nakşl şeyhi Hoca Hüsamed­din Efendi ve tekkesi üzerinde durulmuş, Elif Efendi tarafından hakkmda yazılan menikıbname yeni yazıya aktanlmıştır.

Hoca Hüsameddin Efendi XIX. yüzyılda İstanbul'da yaşamış, fazla eser verınemesine rağmen dinl-sosyal hayatı derinden etkilemiş, bu nedenle de Mesnevlhan-ı şehir olarak önlenmiştir. Eyüp'teki tekkes i sadece Nakşiben­dl ayinlerine merkezlik etmemiş, bununla birlikte kesintisiz Mesnevl ders­leriyle Mevlevi kültürüne de hizmet etmiştir.

Osmanlı döneminde Eyüp semti, gerek mesire amacıyla, gerekse uhrevl niyet­lerle her zaman tercih edilen bir mekan olmuştur. Denilebilir ki bütün Müslüman­lar için Meöıne neyi ifade ediyorsa İstanbul için Eyüp de o anlamı taşımaktadır.

Başta Hz. Ebu EyyGb Ensiir1 olmak üzere birçok sahabenin yattığı bölgede, on üçü Nakşilere ait o lmak üzere yaklaşık kırk beş civarında tekke kurulmuştur. Si­vasuik kolunun asitanesi olan Abdulmecid Siviisi Hankahı, Nakşi-Müceddidl Ko­lu'na bağlı Mustafa Paşa, Şeyhülislam, Murad Buhar!, Oluklubayır, Nakşi Kasani Kolu'na bağlı Şeyh Mustafa Selamı ve Kaşgarl Tekkesi bunların en meşhurlarıdır.

Yine Eyüp mezarl1ğı da din büyüklerine yakın olmayı isteyen devlet adamlan ve tarikat erbabının vefatlarında tercih ettiği bir mekan olmalı ki, dünyanın en bü­yük mezarlıklarından birisi haline gelmiş, Kaşgarl Tekkesi'nin alt tarafları Nakşf tarlası olarak adlandırılacak kadar tarikat erbabınca tercih edilmiştir.

Tekkeler esas ehemmiyetini, müştemilatından veya bina özelliklerinden do­layı değil, postniş1n olan şeyh in manevi otoritesinden atmaktaydı. Şeyhlerin ilmi, dini, manevi veya beöıi dirayeti dergahlarına rağbeti arurıyordu. XIX. yy' da Bur-

Page 3: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

220 tasavvuf

salı Emin Efendi' ve halifelerinin görev yaptığı tekkeler, takip ettikleri farklı usul nedeniyle her kesimden insanın gözde makaruydı. Aslen Nakşi olmalarına rağ­men Mesnevl'ye özel önem vermeleri ve ömür boyu Mesnevi okutmaları onları

farklı kılıyordu. Nakşi ve M evievi öğelerden oluşan özel bir neşve oluşturmuşlar,

tekkelerin kapanmasına kadar bunu devam ettirmişlerdir. Emin Efendi'nin hep­si de mesnevihan olan İstanbul'daki hallfeleri; Hoca Neş'et Efendi (1222/1807), H:lt:fıniye Tekkesi şeyhi Hoca Selim Efendi (1227/1812), Hoca Büsameddin Efendi, Hoca Mustafa Vahyi Efendi (1285/1868), Selimiye Tekkesi şey hi Hoca Ali Bebçet Efendi (1238/1822) ve Hoca Keşfi Efendidir. Bursa'daki halifeleri de; Eş­refzade Dergahı şeybi Necmeddin Efendi (1304/1886), Ahmed Gazzl Dergabı şeyhi Abdullatif Efendi (1247/1831), Emir Sultan Dergahı şeyhi Hacı Ahmed Efendi (1269/1852), Münzevl Dergahı şeyhi Emin Efendidir.

Bu çalışmamızda birçok kaynakta ismi geçmesine rağmen bu güne kadar hakkında herhangi bir araştırma bulunmayan mesnevlhan-ı şehir Hoca Büsa­meddin Efendi ve tekkesi üzerinde durulacak, hakkında yazılan menakıpname

yeni yazıya aktanlacaktır.

Hatfiniye Tekkesi ve Hoca Hüsruneddin Efendi

XVTII. asrın başlannda Kadirlliğe bağlı olarak kurulan Haruniye Tekkesi,

ı Kerkük eşrafından Seyyid İsmail Efendinin oğlu ve Bursa'da Eminiye Tekkesi'nin kurucusu­dur. Urfa'da bulunan Amcazade!\i Nakşl şeyh iAbdunnebi Efendi'den feyz almışnr. Sonradan sadare­

te gekc.:ek olan amcası ve Urfa Valisi Abdullah Paşa ile beraber önce Halep'te daha sonra Diyarba­

kır'da lıulunmuştur. İstanbul'da yetişmesini ve kemalin i sağlayan :di.t herhangi bir tekkede meşlhatı

olmayan Mevlevl ve Nakşl Şeyhi Mehmed Agah Efendidir. Agah Efendi'nin silsilesi Neccarzade Rıza­eddin Efendi (1 184/1770) vasıtasıyla Yekdest Ahmed Cüryan1 ve imam Rabban'i'ye ulaşmaktadır.

Mürşidinin vefatından sonra 1193/1779 senesinde Bursa'ya gitmiş, inebey Caddesi'nde tekkesi­

ni yaptırmış, kütüphane kurmuştur. Bu arada çeşitli a ral ıklarla istanbul'a gidip gelerek orada bulu­

nan özell ikle saray ve memur muhitin i de genişletmiştir. lll. Selim'in hal'i ve 1222/1807-S'de çıkan karışıkl ıklar esnasında IV. Must::ıfa'nın gönderdiği hatt-ı hüınayun ile Bursa'ya dönmüş, tekkesinde,

vefat ta rihi olan 1228/18I3'e kadar tefs ir, hadis, Mesnevi eğitimi ve ibadede meşgul olmuştur.

Merguba 's-Salikm. adıyla bir eseri olan Şeyh Emin Efendi, günlük kırk bin adet Salat-ı Ommiye çekmek, abdestsiz gezmemek, elli sene beş vakit cemaate devam etmek; Cuma gecelerini sabaha ka­

dar i h ya etmek, sabah usOiilnü bizzat ifa, akabiode biraz ders takriri ve sohbet, İşrak ve Duha'yı ikii­meden sonra halvethaneye çekilmek, Emir Sultan ve Üftade'yi ziyarete gideceği zaman daha or..ı.ya

varmauan atından inip yürüyerek g itmek, edep, alçak gönüllülilk, yolcuları ve yoksulları doyurmak

gibi güzel huylarta meşhur olmuştur.

Mdımed Şemseddin, Ravzarü'l-Müflihun'dan naklen "munresibfnln adedinin meçhul, bulefiısı

pek çok olup Na.kşibendiye'tıin adeta müçtehidi, 1200'ün müceddidt addolunsa seziJdır. "derken, Hüseyin Vassaf da "yetiştirdiği zevatm her bir'irıin tercüme-i balint yazmketı orıurı kudret-i ilmiye ı<e irj'tirıiyesi aklımm ma verilsına çıkmıştır. "diyel'ek manevi makamının büyüklüğilne işiiret ermiş­

tir. Gen~ bilgi için bk. Mehmed Şemseddin (Şemsi), Yadigar-ı Şemsı: hz!. M. Kara-K. Aılansoy, Bur­sa 1997, ss. 225-26; H. Vassaf, Sefine-i EvliyiJ, Sül. Ktp., YB., nr. 2305-2309, ç, V /U, ss. 90-91; El if Efen­

di, Teıışftü 'l-Muhibbfn, İstanbul1342, ss. 1-7.

Page 4: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hur mahmut yiicer/eyüp'te bdtuniye ıekkesi 221

Eyüp İlçesi, Gümüşsuyu Mevkii'nde, Hüsihn Efendi Sokağı ile Gümüşsuyu yolu arasında kalan yerdedir. "Çakmak Hasan Efendi'~ "Selim fi(endt", "Hoca Büsa­meddin Efendi Tekkesi", "Hatuniye, Hatunf, Kanlar Tekkesi" gibi adlanyla bi-linmektedir.2 '

XTX. Asrın başlarında Rodoslu Hoca Emin Efendi'nin halifelerinden Hace Selim Sırrı Efendi (1227/1812) tarafından canlandırılmış, kendisinden sonra gelen Hoca Büsameddin Efendi zamanında esas şöhretine kavuşmuştur.3 Tekke, Hoca Büsa­medelin Efendi döneminde "Mesnevf Okulu" olarak ünlenmiş, tekke mensupları­

nın çoğunun kadınlardan oluşması ve bir tür "huzur evi" fonksiyonu görmesi, ününün yaygınlaşmasına neden olmuştur. İstanbul'un işga!i sırasında Anadolu'ya silah kaçırma faaliyetine merkezlik etmesiyle de bu ün ünü Cumhuriyet dönemine

kadar sürdürmüştür.4 1925'te tekkeler kapatılınca ihmal edilip harap düşen dergah müştemilatı; haiire, harem binası ve minare dışında tarihe karışmıştır.

Tekkenin ikinci postnişlni Hüsameddin Efendi (ö.1280/1864Y XlX. asır İstan­bul toplum hayarında Mesnevfhan-ı şehirünüyle tanınan iki büyük şeyhten son­ra gelenidir.6

2 Baha Tanınan, "Haruniye Tekkesi", Dunden Bııgüne Istanbul Atıstklopedtsi, ç . VIII/ IV, istan­bull994, s. 20.

3 Postnişln silsilesi için bk. Ahmed Münib, Mecmua-i Tekfiy/J, istanbul 1307, s. 9; Zakir Şükri, Mecmua-i Tekdyil, Yay. M. S. Tayşi-K. Kreiser, Berlin 1980, ss. 51-52. Hoca Selim Efendi tarafından 1256/ I840'da yenilenen dergiltı Şeyh Mustafa V ah yi Efendi'nin mensuplarından yeğeni Nafia Nazırı Mustafa Zihni Paşa'nın delaletiyle 1304/1888 senesinde mükemmel surette tamir gönrıüştü r. bk. c. S. Revnakoğlu, "Tarikatlar Tarihine Toplu Bir Bakış III", Tiirib Dunyası, c. 1, S. 3, ı Ekim 1953, s. 138.

4 bk. Kadir Mısı.roğlu, Kurtuluş Savaşmda Sank/ı Mücahid/er, istanbul1969. ss. 292-299; M. Ka­

ra, Tekkeler ve Zdviyeler, İstanbul 1990, ss. 218-223. B. Tanınan, "Hihuniye Tekkesi", s. 20. 5 Hoca Hüsameddin Efendi için bk. Şemsi, Y/idigdr, ss. 226-227; Vassaf, Sefine, c. II, ss. 221-225;

ElifEft'ndi, Tenşitu'l-Mubib&in, İstanbul1342. M. Tahir Bey, Hoca Hüsameddin Efendi'nin tercüme-i hillinin Halet Bey tarafından yazıldığını söylemektedir ki bu ayrı bir çalışma olmalıdır. bk. M. Tahir, Osnımtlı Maellijleri, c. IIV1, İstanbul l338, s. 67.

6 XIX. asırda mesnevihiin-ı şehir olarak ünlenen ilk şeyh Fatih-Çarşamba'da M"esnevıhane Tekke­si'ni kuran Mehmed Murad Efendidir. Fatih'te 1203/1788 tarihinde dünyaya geldi. Devrio medresele­rinde okutulan Arapça, Farsça, Fıkıh, Mantık, Akaid gibi şer'! ilimleri tahsil etti. Çeş.itli hocalardan Tub­fe-i Vebb~ Pend-1 Attar, Gültstan ı'f! Bostan, Hafız Divanı ve Mefalibu 'd-Dürriyye, Dfv/in-ı Şevket,

Mesnw~ Fütuhaıve Füsilsgibi irfanl eserleri okudu. Kürsü şeyhliklerinde bulunmuş, Sultanahmed Ca­mü Kürsü Şeyhliğine kadar yükselmiştir. Önceleri Galata Mevlevlhanesi kütüphanesinde, sonraları

kendi ıekkesinde vefat ettiği 27 Şewal 1264/ 25 Eylül 1848 ıarihine kadar Mesnevl, Arapça ve Farsça tedrisiyle meşgul olmuş, Mesnevl şerhi dahil yedi eser vermiştir. Mustafa Vahyl, Kefevl Dergahı şeyhi Raşld Efendi gibi halifeler yanında, esas ününü yayacak tarihçi ve fıkıh adamı Cevdet Paşa, ilk M. M. Relsi Feyzullah Efendi gibi birçok ıalebe yeıiştirmişrir. Mehmed Murad Efendi, biyografisini Mil-Hazar (Pend-i Attar Şerh i) isimli eserinin sonuna yazmıştır. Ayrıca bk. Cevdet Paşa, Teziikir (Tetimme, 40), IW. C. Baysun, Ankara 1967. ss. 13-17; M. Tahir, age., c. ı, s. 133; Muallim Naci, Osmanlı Şairleri, hzl. Cemal Kurnaz, Ankara 1986, s. 77; Şeınseddin Sami, "Murad Efendi, Şeyh el-I-lik", Kamfisu'l-A 'lam, c. VI, ss. 4248-4249; Vassaf, clge., c. Il , ss. 236-237; ibnülemin, Son Asır Türk Şair/eri. İstanbul l970, c. 1, s. 236: Muzaffer Gökrnan, Murad Molla, Hayatı, Küıüpbarıesi ve Eserleri, istanbul 1943; "Molla .Mu­rad", Türk Dili ve Edebiyatı Atısiklopedtsi, Istanbul 1986, c. VI, s. 398. M. Hüdai Şentürk, "Şeyh Meh­med Murad-ı Nakşibendi ve Vekayi'-Name'si", istanbul Araştırma/an, S. ı, Bahar 1997, ss. 17-41.

Page 5: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

222 ıasavvuf

Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim Efen­di'nin oğlu olan Hüsameddin Efendi, 1184/1770 senesinde İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Dört yaşında iken okumaya başlamış, dokuz yaşında iken hafız olmuş,

Arapça 'yı Kastamonulu Ömer ve Konyalı Ali Efendi'den, tefslri Ahıska b Hoca Se­lim Efendi'den, hadisi Es'ad Efendi'den, bazı fennl dersleri Hattıniye Tekkesi şeyhi Hoca Selim Efendi'den okumuş, daha sonra Bursa'ya giderek Selim Efen­di'nin de şeyhi olan Mehmed Emin Efendi'ye intisab etmiştir.

Mehmed Eınln Efendi'nin 1228/1813'de vefat etmesi üzerine tekrar Haruniye Dergahı'na dönerek Mesnevl okutınaya başlamıştır. IU.Ciltten sonrasını Koca­

mustafapaşa Asitanesi'nde takrir ederek ilk Mesnevi'hatmini 1247/1831 senesin­de tamamlamış, duasını seçkin katılımcıların bulunduğu bir merasirnde Mesne­

vfhtirı -ı şehfr Mehıned Murad Efendi yapmıştır. Aynı sene hac vazifesini ıra etmiş, dönüşte Kale dvannda Sünbüliyye'den

Hacı Evhad Tekkesi'nde Cuma günleri MesnetJf, Pazartesi günleri ikindi nama­

zından sonra Trijsfr-i Kadı Beydtivfve Salı geceleri BuharişeriF okuttuğu gibi Mesc1bfh-i şerf}; Şir'atü'l-isıam, Delailü'l-hayrat gibi eserleri de tedris etmiştir.8

1246/1849'da Mesnevi'yi ikinci defa hatmetıniş, 1267/1850 tarihinde Sultan Abdulmecid'in Hacı Evhad Tekkesine dersleri izleyebilmek için mahfel yaptır­ması üzerine tekrar Hatuniye Tekkesine taşınmıştır. 1270/ 1853'de gözlerini kay­betmesine rağmen kitabı halilesi Şeyh Mustafa Vahyl Efendiye okutmuş, kendi­si de şerh ve açıklamalanna devam etmiştir. 1280/1863 senesinde hastalığı iyice ilerlemiş olmasına rağmen dersleri bırakmayarak üçüncü hatminin sonunda, eği­tiınin her kadernesi ve şekliyle süslü doksan üç yıllık bir hayat, binlerce ınuhib­

ban bwdkarak ebedl aleme intikal etmiştir.9

Ri vayetiere göre ehl-i hadfsin tavrı ve mesleği üzere ami/ olan Hüsameddin Efendi hayatının her safhasında sünnet-i seniyeyi uygulamaya ve mürldlerini ona yönlendirmeye çalışmıştır. Yöneticilere ve siyasilere yüz vermeınesi, 10 hiç

7 Buhari'yi iki defa haunettikten sonra hadisten Suyutl'nin Cam.iu :ç-Sağfr'ine, tefsirden Kadı Beydaı,f'nin üçüncü hatmine başlamıştı r.

8 Elif Efendi, Tenşftü'I-Mubibbfn, ss. 7-9. 9 Elif Efendi, age., ss. 11·15. Revnakoğlu; Mesnevfderslerine katılan şahsiyetler arasında Mithat

Paşa, Cevdet Paşa gibi devletin kaderinde önemli roller üstlenen zevatın isimlerini sayar. bk. C. S. Revn:ıkoğlu, "Tarikatlar Tarihine Toplu Bir Bakış III", Tarih Dünyası, c. ı. S. 3, ı Ekim ı953, s. ı38.

ı o Mehmed Akif, Hoca Hüsameddin Efendi'nin bu tavnnı 25 Şubat 1341'de yazdığı bir şiirle ebe-dileşti rmiştir.

"Nasılsa ismini duymuş ki bendegiinından,

Hilsiim Efendi'yi aldımıak istemiş Sultan

İr·Meler ge/ed ursun, o, i 'ttzlir ederek, Saray civa n na yakiaşmamış, değil gitmek. Bu i= u naz üzerinden epey zanıan geçmiş; Günun birinde, Beşiktaş tarafında bir tşi, Sürüklemiş o havaliye Mesnevfbam

Page 6: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

bur rızabmw ytıcer/eyup'te haıuniye tekkesi 223

evlenmemesi, varlıklı bir aileden gelmesine rağmen tekkclerde ikamet ederek ömrünü geçirmesi, her kesimden insanla görüşüp sohbet etmesi, derslerine da­ha çok kültürlü insanların iştirak etmesi, Nakşl olmasına rağmen Mevlevl sikke­si giymesi, ama imarneyi Mevlevllerin sardığı gibi destar şeklinde değil de, düz dolama yapması, oku nu ğu ve şerh ettiği kitaplada toplum hayatında mümtaz bir mevki edinıniştir.

Hz. Mevlana'dan ruhen feyz alınası ve Mesnev1 okutınası onun Mevlevl meş­rep olduğunu gösteren kanıtlardır. 11 Ancak "Sema" değil de "H atm-i Hacegan" yaptırması, akabinde cehri zikir ayini icra etmesi; daha çok Halidller de görülen hadis ve Beydavi Tefsiri okutması, farklı ve güçlü bir yol takip ettiğini, ayrıca

şer'! ilimlerdeki kudretini göstermektedir. Bu hiiliyle o, bütün bir ömrünü ve me­todunu, toplumun her kademesine göre ayarlamış, yaygın eğitimin hitap ettiği her kesime ulaşınaya çalışmıştır. Huzuruna gelen her seviyede insan, kendi du­nımuna göre izleyebileceği ders çeşidi bulabilmiştir. Bu durumu Müceddidiye ekolünün son dönem Osmanlı uzantıları ve mümessilleri olan şeyhi Mehrned Emin Efendi, plrdaşı Ali Behçet Efendi ve kendi hallfesi Mustafa Vahy1 Efendi'de de görmek mümkündür.

Tenşftü 'l-muhibbfn yazarı Şeyh Elif Efendi, Mustafa Va h yi Efendi'den naklen Hocı Hüsameddin Efendi'nin telife pek önem vermemesine rağmen üç eser bı­raktığını söylemektedir. 12

1. Mesnevi'nin ilk beyrini şerh için yazdığı bir Risdle, 2. Ancak on beş cüz'ü tamamlanabilen Sabfh-·i Bubiiriüzerine yazdığı Arap­

ça bir şerh.

Duyunca va'ayı Abdülmecid'tn erkanı,

"Çağırtayım mı?" demişler, "evet" demiş, Hünkdr;

Takım takım yola çıkmış hemen silahşör/er.

Hü.sdm Efendi henuz Dolmababçe'lerde iken

Gelip yetişmiş adamlar, üçer beşer, geriden.

-Efendimiz bizi gönderdi, çok sel/im ediyor;

"Görüşmek istiyorum, kendi istemez mt?'' diyor

Uzun değil ki sayar, tşte dört adımlık yer;

Hemen dönün, gidelim hiç düşünmeyin btt slij'erl

Dönün rica edettz ....

Dinleyin, sabırlı olun:

Ben elli beş senedir teptiğim yegdne yolun,

Henüz sonundarı uzakken. tükendi gitti ömür;

Tutup da bir geri dötıdüm mil, yarıdığım gündür/n

bk. "Hüsam Efendi Hoca" Safabat, hzl. M. Ertuğrul Düzdağ, İst. 1987, s. 417.

ıl Göl pınarlı, onun Mesnevi okuımasından hareketle Mevlevileştiğini söyler. bk. A. Gölpınarlı,

Mevklnii'dan Sorıra Mev/eıJf/ik, İstanbul 1983. ss. 321-322.

12 ElifEfendi, Terışltü 'I-Muhibbin, ss. 16-17; Aynca bk. M. Tahir, Osmanlı Müellifleri, c. 1, s. 67.

Page 7: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

224 ıasavvuf

3. Tirmizi'nin Şernail-i Şerıje-i Nebevi'sinin tercümesidir. Bu eser Mısır'da ba­sılmışnr. 13

Hüsameddin Efendi'den sonra Harm-i Hacegan ayinini, Mesnevı derslerini ve

tarikat zikirlerini harıfesi ve manevi eviadı Mustafa Vahyl Efendi ay m minval üze­re otuz iki sene devam ettirmiştir. Şeyh Vahyl Efendi'nin Büsameddin Efendi'nin şemailinden bahseden ed-Dürretü'/-aziziyye .fi'ljevaidi'l-kaviyye, '4 tasavvuf ve akaicle dair Sübhatü'z-zakirın ve kırk hadis şerhi olan Hezzü'z-zakirtn adlı

eserleri vardır. 15

Vahyl Efendi'nin 1295/1878 tarihinde Hicaz'da vefat etmesi üzerine yerine oğlu Şeyh Ali Rıza Efendi (ö. 3 Zilhicce 1306/1 Ağustos 1889) geçmiştir. '6 Top­lam on bir sene meşlhatı vardır. 1918'de İstanbul tekke şeylerinin ismini veren ve Şer'iyye Siciller Arşivi'nde bulunan listeye göre Şeyh Agah Efendi tekke post­nişini olarak gözükmektedir. 17

Tenşitü'l-Muhibb1n Yazarı Elif Efendi kimdir?

Mehmed Elif Efendi (ö.1346/1927), Sütlüce Hasirizade (Sa'dl) Tekkesi şeyhi

Ahmed Muhtar Efendi'nin oğludur. Babasının 1297/1879 tarihinde Hacca gitme­siyle tekke postnişinliğini üstlenmiştir. İstanbul tekketerinin son döneminde, de­rin bilgisi, tatlı sohbeti, örnek ahlakı ve sanatsever kişiliğiyle ün yapmıştır. Oku­maya Hoca Hüsameddin Efendi'nin önünde başlamış, Yenikapı Mevlevlhanesi

· postnişini Osman Salahaddin Dede'den (ö.l305/1887) Mevleviyye ve Mesnevl­hanlık idizeti almış, Zeki Dede ile Rakım Efendi'den ra'lik meşk etmiştir. Derga­hını ziyaret eden Şaınlı Yunus eş-Şeybanl'den Sa'diyye, Muhammed Zafir Efen­di'nin halifesi İbrahim ei-Berade'den ŞaziHyye icazeti almıştır. 1325/1907'de Mec­lis-i Meşayih reisliğine getirilen Elif Efendi (M. Elif Efendi'nin resmi terceme-i hal evrakı ŞS Arşivi 326 nolu dosya içerisinde bulunmaktadır)'nin şeyhliği süresince Hasırlzade Tekkesi, parlak bir kültür hayatına sahne olmuş, dönemin tanmmış

13 Elif Efendi bu tercüme hakkında; "Eser-i mezkılr herkesin faydalarıması için açık, betiğ bir

Türkçe ile yazılmış ikieta bir şerhtir. Bir şerh ki erbab-ı vukuf dikkal ederse g6riir ki, kajfe-i şurra­

hın aıwiilini gayet lar.fj ve veciz bir stırette cdmi ve mii}ld bir kilab-ı celfdtr ki bu cemiyet/e bir mis­li daba yazılamaz, terceme olursa da böyle cami ' olamaz" demektedir. bk. El if Efendi, Terışitil '1-Muhihbfn, ss. 16-17.

14 Ru eser müeUifın hadisten seçme olarak meydana getirdiği küçük "Kasıaldnf"Şerhi<lir. 1281

tarihinde istanbul'da basılmışur. C. S. Revnakoğlu, "Ta.rikatlar Tarihine Toplu Bir Bakış 111", Tarih

Dünyası, c. 1, S. 3, ı Ekim 1953, s. 138.

I 5 M. Tahir, Osmanlı Müeltijleri, c. ı, istanbull333, s. 174; Vassaf, Sf!/ine, c. ll, s. 112; C. S. Rev­

nakoğlu, aynı makale. 16 Şükri, Mecmua-i Tektiya, ss. 51-52; M. Tahir, aynı yer, Vasslif, aymyer. Revnakoğlu diğer mü­

elliflerden farkl ı olarak Vahyi Efendinin vefat tarihini 1299/ 1881 olarak vermektedir. bk. C. S. Revna­koğlu, aynı makale.

ı 7 S. Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, c. V, İstanbul 1996, s . 23.

Page 8: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

büı· maimıw yücerleyup'te baıurıiye tekkesi 225

alimleri, mCısik1 üstadları, tarikat .şeyl1leri, devlet adamları, saray mensupları tek­kedeki ayinlere ve Mesnevf derslerine iştirak etmiştir. Hüseyin Vassiif, Sultan V. Mehıned'in Elif Efendi'den feyz aldığını, padişah olunca da dergahını tam1r ve telvln ettirdiğini rivayet etmektedir. ıs

Eserleri: ı. Divan. Şeyhin Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerden meydana gelen bu ese­

ri kütüphane kayıtlarında. görülmemekte, diğer eserlerinde olduğu gibi özel el­lerde olduğu tahmin edilmektedir. Ancak Son Asır Türk Şairleri ve Seflne-i Evli­

yada bu şiirlerden örnekler bulunmaktadır.

Mest-i medbt1ş u ha rab olsam da a!emde, ne gam Kişver-i mananın oldukça gönUl jerzanesi B f..ser ü biin sözlerim mazılr tutulmaz mıElif? Çünki mestim, söyleten belki ezel-peymc'lnesi

beyitlerinde olduğu gibi seviyeli ve coşkun bir dil ile meramını anlattığı görül­mektedir.

2. Tenşftü '1-nıuhibbfn bi menakıb-ı Hace Hüsameddin. EliJ Efendi bu risale­sinde kendisinden feyz aldığı Mesnevlhan Hoca Hüsameddin Efendi ve Osman Salahacldin Dede Cl304/1886)'nin hayatını yazmıştır. Risaleyi ikinci defa bastıran Hasirizade Tekkesi'nin son şeyhi Yusuf Zahir Efendi de bu menakıplara ilaveten dedesi Ahmed Muhtar Efendi'nin biyografisini eklemiştir. (Türkçe, İstanbul1342)

El if Efendi eseri ni, daha çok Mustafa Vahy1 Efendi'nin bugün elimizde o lma­yan risalesinden yararlanarak, kendi babası ve Hüsameddin Efendi'nin talebele­rinden aldığı bilgilerle oluşturmu.ştur. Salahaddin Dede'nin biyografisi ise bizzat kend i tarafından Arapça yazılmış, Elif Efendi tarafından istinsah edilmiş, Yusuf Zahir Efendi tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir .

Bir Sa'dl şeyhinin , ilki Nakş1 diğeri Mevlevl olan iki ınutasavvıfın hatıratını ya­şatmak için gayret göstermesi oldukça önemlidir. Bu durum birçok tarikattan idizet alarak camiutturuk olan kemal ehlinin, bütün bu yolların Hakka götürdü­ğü bnaatinde olduğunu gösterdiği kadar, vefakarlığı ve sadakati de ifade et­mektedir. Ayrıca risale, bir şeyhineğitim ve öğretime verdiği önemi, yaygın eği­

timin şeklini, dönemin tasavvufi hayatını yansıtması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Eserin üçüncü ve en önemli tarafı, herhalde birçok kaynakta ismi geç­mesine rağmen hakkında toplu bir bilgi bulunmayan, Nakşi-Mevlevl arası ayrı

18 Vassaf, Sefine, c. l, s. 354 vd. Elif Efendi'nin hayatı için bkz. ibnülemin, SA TŞ, ss. 291-293, 983-

98Ş, !671-1672; S. Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, c. III, ss . 150-151; R. E. Koçu, "Eiif Efendi", !st. A, c. IX, istanbul 1958-1974, s. 4518; Türk Arısiklopedisi, c. XV, s. 83; N. Azamat, "Eiif Efendi",

DiA, ı:. ll, ss. 37-38.

Page 9: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

226 tasawuf

bir meslek ihdas eden, Hoca Büsameddin Efeneli'nin yolunu tanıtması, günümü­

ze ulaştırması bakımından olmalıdır.

3. el-Kelimatü 'l-mücmele ft tuhfeti'l mürsele. Muhammed el-Burhanpfın

ç 102')/ 1620)'nin Meratib-ü VücıJd babisierini anlatan eserinin şerhidir.'9 (Türkçe,

İstanbul 1342). Varlık mertebelerini "/a-taayyün, ahadiyyet, vabidiyyet, em1.h, mislit. şe h adet ve ·insan-ı kamil" olmak üzere yedi m.eratibde şerh eden müellif,

en fazla yedinci ınertebe üzerinde durmaktadır. Bundan sonra hatınü'l-veHiye,

vüctld, ınevcud, şühUd, a 'raz, kurb-bud, ihata, ayn-ayan, ayan-ı sabite, halk­

Icad, gibi vahdet-i vücudun hemen bütün bahislerini içeren zor kavramlar üze­

rinde durmaktadır. Son olarak vahdet-i vücuda delil olan ayetleri, hadisleri, arif­lerin ve şairlerin sözlerini yorumlayarak eserini t.amamlamaktadır. Bu haliyle ri­

sale, Ft'isusu'l-Hikem'in özeti mahiyetindedir.

4. Mubtaru'l-enbii, fi'l-burCıf ve'z-zurCıf ve ba'zı'l-esma. Türkçedir. Arap-ça'd: ı ki harf, zarf ve bazı isimlere dairdir.20

5. el-Mebde.ıı

6. ed-Dürrü'l-mensı2r fi bizaneti esrarl'n-nur.zz

7. Def'ul-vecel bi cün.neti'l-ece/.23

R ei-BariktttN

9. et-Tenbfb.2"

10. en-Nehcil 'l-kavfm li men erade en yestekfm.26

1 ı. Semeratı'i. '1-bads fi ma 'rifeti'n-nefs.21

l2. Tasn"bı'i'l-ü.mme hi ıavzfbi hükmi's-salat bi't-terceme. (1345/1925)ıx

1 ;s. İrşadü 'l-gavfrı bi reddi rıazariyyeti Darvirı.29

J.i. en-NU.nt 'l-Fü.rktmji şerbi lügati'I-Kur'an.~

1') BurhanpOrl'nin Tuhfetü 'I-Mürsele ' :ı.dlı eseri ElifEfendi'den önce Şeyh Molla İbrahim ei-Kür­di eş-Selıra ni e.I·Meden'i tarafından ithiifü 'z-Zekf bi-şerh-i 7'uhfetü 'I-Müt~ele 1/e 'n-Neb~yyi (s.a.v.)

adıyl:ı ~erh edilmiştir.

20 Vassaf, Sejfne, c. ı, s. 356. 21 lsagocf adlı manuk kitabının şerh idir. (telifi 1310/ 1892) 22 S. Ktp. , YB, nr. 2038'. en-Nür ayetinin Arapça Tefslridir.

2.~ s . Ktp. , Tahir Ağa, nr. 477. 2·i S. Krp. , YB, 2035. Arapça'dır. Elif Efendi'nin özdeyişlerini ihtiva etmektedir. ıs s. Ktp ., YB, 2035, vr. 37-49. Zikir ve adaba d;ıirdir. 26 S. Ktp. , YB, nr. 2035, vr. 51-81. Al<iiide dain.lir. 27 S. Ktp., YB, nr. 2036. Hz Ali Efendimizin nefısle ilgili sonılan sorulara verdiği cevaplardan

oluşnı;ıkı:ıdır.

ııı Namazda sürelerin Türkçe okunmasının di~ olmadığına dair bir eserdir. 2? Vefaundan kısa bir süre önce kaleme almış ve Darvin nazariyesini tenkit etmiştir.

30 Kaynaklarda geçmesi.ne rağmen yeri tespit edilememişlir.

Page 10: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

bür mahmut yücer/eyüp're bdtfiniye rekkesi 227

Tenşitu'l-Mubibbin bi Menllkıb-ı Hoca Büsameddin

(Yazan Şeyh Mehmed EJif Efendi)

Fi medb-i sllbibü 'l-menltkıb

Hısô:mü '/-hakkı ve 'd-dfn. Şemsü 't-tan"ka

İmamü '1-asri ft muaddalôti'ş-şerfa Huve'r-rasihü '1-ceifl, ft kü/Ji şu 'be

Mine'l-ı/mi ve'l-iifant bi'l-ekmeliyye

Hüve'ş-şeyhü min külli'l-vucübi ft vaktihf

Bednt'l-beyan ji ulii.mi'l-hakfkati

Huve'l-arifü 'l-maksüd li külli kilsidin

Mecdun fi talebi'l-muiUf el-celfleti

Hi.i-ve '1-haziku li '1- mUşkilati j'f Milibii

Bi kasdi'l-kalbi ve bi'l-akvali'l-bedu

Lekad kiine bi enfilsibi ve bimmetibf

TeıuJ.Iü men fi hidmetibi'l-ilmiyyeti

Fe yerdel-an min rii.bıbf ınde kab.ribi'l-tılf

MÜ11C/JVerun kül le ma ku/na .fi kasfdetin Li men zare bi hüsni 'l ·i'tikadi btbf

Kemtl kdne fl hayatihf'd-dünyeviyyeti (Elf/) ed-dafjü yestemiddü min rii.hthf

li külti mühimm.in .fi's-subhi ve'l-aşiyyi

(fe kaddesa//abu sirrabU. ve niarrıebu

ve ekrim bi na'nwibi's-sermediyyetiY'

Sırf fazi u kereminden, arif velilerinin ve bazı salih kullarının nefesleriyle biz­leri bereketlendiren ve şereflendirene hamd olsun. Beni onlara ulaştu·dı, duala­rının hereketine nail eyledi, kalplerinin himmetiyle destekledi. Her hayrıo başı, her fcyzin menbaı, her saldin dilindeki türlü hamd ve övgülerle övülen Muham-

3 ı Hoca Hilsameddin efendi, tarikat güneşi , din ve hakikatın keskin kılıcı gibidir. O şeraltin zor ıor mt:se lelerine vakıf olan, asrın ın büyük imamıdır.

Yine O, ilim ve irftinırı her sahasında tam mtin&s~yla gerçek bir alimdir. Yaşadığı dönemde, her bakımdan ktimll biı· şeyh olup bakikat ilimlerinde söz siihibidir. O, her isteği olanın maksadını anladığıgibi, yüksek mertebeleri ıalapıe de çok gayrer-

lidlr. GÜZel sözleri ve temiz kalbiyle, her meseleyi balietmede oldukça mabirdir.

Btmdan dolayı onun nefesi ve himme/i sayesinde en güzel derecelere ulaşıt-sın.

Yazdığımız kasfdede de söylediğimiz gibi, ı~(dt etmiş ofrnasımz rağmen nurlu kabrin-den rahmet umulmaktadır.

Himmetini umarak ziyaretine gelenler, sağlığında olduğu gibi, öldükten sonra da ay­nı ba=ı duyarlar.

Acfz bir şair olan E/if'de, sahab-akşam her sıkıntıda rı1haniyetinden istimddd eder. Allalı onun sırrını takdfs edip, rı1burıu konısun, yiice nimetlerini ibsan etsin.

(to::rcüme için ~yrıca bk. Vassaf, Sefine, c. II, hzl. M.Ak.kuş-A.Yılmaz, İstanbul l999, s . 224.

Page 11: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

228 rasavvuf

med (sav.)'e salat ü selam olsun. Bütün övgüler ve yücelikler onda nihayet bu­lur. Onun aline, evladına, zevcelerine temiz zürriyetine ve bütün temiz nesiinin üzerine olsun. Kıyamete kadar onu seven sahabenin ve tabiinin üzerine olsun.

Bundan sonra bu abd-i fakir, muh~rrir- i fakir, Hasirizade Mehmed Ellf b. Eş­

şeyh Ahmed Muhtar (afellahü anhüma) tahdls-i nimet olan üstad-ı evvelinin bazı menfıkıb ve tarihini yazmakla, berekat-ı himem-i ruhaniyesinden müstefid olmak ricasıyladır ki Hz. Müşarun ileyh sıgar-ı sinnimde ibtida telkin-i besmele-i şerif ve talim-i hurt1f-ı hece buyurmak itibariyle üstad-ı evvelim ve ulum-ı maarif-i ba.tı­niyye ve hakayık-ı dlniyye itibariyle üstad-ı üstadım ve üstad-ı evvelim olan alim-i dana-dil-i kamil ve arif-i muhakkık zü'l-fezail, mütecerrid ez kuy(ıd, ve avaik- ı dünyeviyye ve meşgul bi-muhabbeti hak ez-fevaid-i ve tezaiz ve niami'l­ahar. Ve hem talib-i rıza-ı rabbi'l-a'la. Ve rağıb u sal ve müşahede-i cemal-i mev­Ja. El-kutbu 'l-ınübln ve mürşidü'l -müsteiddin. Mevlana üstadüş'şeyh el-hac Ha­ce Hasan Büsameddin b hasen eş-şehir beyne'l-enam Hoca Hasan Hüs:am Efen­di (ks.) ve nevvera darlhahu veeade aleyna min berekat-i enfasihl ve himem-i ruhaniyyetih'i hazretleridir.

Hazret-i üstadın tarih-i veladetleriyle tahsll-i ilm u sair bazı vekayi ve ahvali tarihlerini, hizmet-i hususiye-i aliyesinde otuz sene mütena'im olan tilmiz-i mümtazı Eyüp'de vaki HiltOniye Dergahı şeyhi mesnevihan ve vaiz-i şehir Mus­tafa Vahyl Efendi ınerhumun aklb-i rihlet-i üstadda yazdığı bir eser-i muhtasarın­

dan iktibas ediyorum. Zira merhum bunları Hz. Üstadın kendisinden işitmiş ol­makla doğru haherlerdir.

Müşarunileyh hazretleri şehriyyü'l-asl olup Hacegan Divan- ı Hümayü­mı'ndan ve erbab-ı fazi ve'l-kemalden, dahiliye kalemi ser halifesi Seyyid Meh­med Fehim Efendi'nin mahduın-ı mükerremleridir. Yeladetleri İstanbul'da Aksa­ray civarında Ebe Kadın Mahallesi'nde vaki hane-i peclerde 1184/1770 senesi Re­cep :ı yının ilk Cuma gecesi ki -Regaib gecesi demek olur-seher vakti vaki olmuş­

tur. Ve 1188/1774 senesi dört yaşında bed-i besmele-i şerifle mektebe devama başbmış, teallüm-i kıraat-i Kur'an-ı Kerim [4) ve tecvldi, fıtr1 olan zeka ve fetane­ti sebebiyle az zamanda tahsil ederek hıfz-ı Kur'an- ı Kerim'e ibtida ve 1193/1779 senesinde ikmal-i hıfz ile dokuz yaşında iken o vakitte Şeyhümeşayihü'l- Kurra Yusufzade el-Hac Hafı:ı: Salih Efendi huzurunda ve yedi saatte tamam-ı Kur'an-ı

Kerim i kıraatle hatim ederek hafızu'I-Kur'an olmuştur. Bu pek az kimselerele vu­ku bıılan havarıktandır.

Bundan sonra taalli.im-i ulGma rağbetle Fatih Sultan Camii'nde tedr!s-i uiOm eden fuzela-yı asırdan ders vekili Kastamonulu Ömer Efendi'den ilm-i sarfa baş­layarak ulum-ı aliyetahsiliyle meşgul olduğu esnada, peder-i allleri irtihal-i dar-ı

bekfı etmiştir. Hz. Üstad cibilleten tecerrüd ve zühde mail, tahsil-i mealiele sa'ye ınani ve Mil olabilecek alayık ve avanikten müçtenib olunciuğu cihetle, perleri­nin enıval-i metrOkesinden kendisine isabet edecek hisse-i mirası, verese-i saire-

Page 12: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hür mahmut yııcer/eyap 'ıe hiitı1n~ye tekkesi 229

ye terk ile terekeyi vad-ı yed etmeyip medrese ~ileminde mütevekkilen aleilah

tahsilele devam buyurmuştur.

H:ıde ikmal-i tahsilele zühden sülCık-i müderrisin-i muvazzafaya girmeyip,

Eyüp civarında bulunan Zal Mahmud Paşa Medresesi'nde bir hücrede ikamet

buyurmuş ve bu müddet zarfında meşahir-i ulema-i hadisten KoneVı Ali Efen­

di'den ilm-i usul-i hadis okumuş, ve Sahihü'l-Buhan·yi istima etmiş, ve fuzeJa­

yı zamandan meşhur Kurusbılı [51 Es' ad Efendi'den ilm-i tefsir ve bilhassa Kadı

Beyzfıvl'nin Envant't-Tenzfl ve Esraru't-Te'vffini okumuş ve o asırda Eyüp civa­

rında bulunan İdris Köşkü nam ınahalde vaki mHılniye Tekkesi şeyhi tarikat-i

aliyyc-i Nakşibendiye'den cami-i ilm u irfan, zühdetü'l-ulemai'l-arifin Ahıshav1 Hoca Selim Efendi hazrederinden bazı furO-ı ilm u fünün-ı aliyeyi ahz ve telakki

lle bi'l-istikmal idizet almıştır.

Bundan sonra Bursa'ya azimetle Hoca Selim Efendi hazretlerinin tarikaten

şeyhi olan varis-i UlUm-ı zahire VÜ bihıne ve vasıl-ı maarif-i hakayık-ı ledünni

Bursevi' Hoca Muhammed Emin Efendi hazretlerinin hizmet-i daire-i icadetlerine

girmişlerdir. (Bu, müşarunileyh Hoca Selim Efendi hazretlerinin tavsiye ve dela­

letleriyle olsa gerektir.) Hayli müddet şeyh-i müşarunileyhin hizmet ve sohbet­

lerinde bulunup dergahta imarnet vazifesini tni etmiştir.

Hoca Büsameddin Efendi hazretleri havace-i müşarunileyh ile ibtida-i rnüla­

katındn ismini sorduğu zaman "Hasan· b . Mehmed b. Hasan" cevabını vermesi

üzerine Hoca Emin Efendi Hazretleri "Ani'l-Haseni an ebi'I-Haseni an ceddi'l­Hasan; inne absene'l-Haseni el-huluku '/-hasen "hadis-i şerlfini okuyara k "mab­lasın Hüsameddin oJsun"buyurduklarını bizzat hikaye buyurmuşlardır.[6)

İ~ıe bu hizmet esnasında tarikat-ı Nakşibendiye üzere sü!Ok ederek usul ve

furu-ı tarik-ı Haceganı ahz ve ulum u maarif-i batıneyi telakki etmişlerdir.

1226/ 1811 senesinde Bursevl Mehmed Emin Efendi hazretlerinin irtihal-i dar-ı

bekil buyurmaları üzerine İstanbul'a avdetle, müşarun ileyhin emri ve işareti

veçhile Eyüp'de HatOniye Tekkesi Şeyhi Hoca Selim Efendi hazretlerinin sohbet­

lerine dahil olarak dergah-ı mezkOrda ikametle, müşarun ileyhden lisan- ı Fari­

si'yi taallüm ve hazret-i Şeyh-i-Ekber'in Fususu'I-Hikem'ini okumuşlar ve Mesne­

vi Şerif okumakta iken 1227/1812 senesinde Hoca Selim Efendi hazretleri de

alem-i bekaya rihlet buyurmuşlardır.

Müşarun ileyhin irtihalini rnütaakip bir mübeşşerede sahib-i kitab-ı Mesnevi

ve serir-arayı cihan- ı manevi Hazreti Hüdavendigar (ks.) taraf-ı ai1Jerinden Mes­nevi Şerif okutınaları emir ve o babda izin ve icazet buyunılması üzerine Yeni­

kapı haricinde Kutbu'l-arifin HazretiMerkez Efendi Dergah-ı şerfjihe naki.l bu­

yurarak dergah-ı mezkı1rda Mesnev-i Şerifkıraaline başlamışlar, bir ve ikinci cilt­

leri ha tim edilmiş ve bu vesilelerle ziyafetler tertip edilerek dualar olunmuşnır.

ı 239/ 1823 senesinde dergah-ı şerif Şeyh i Mesud Efendi'nin vefatı üzerine Ho-

Page 13: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

230 tasavvuf

ca Hüsam Efendi Kocamustafapaşa [7} Dergah-ı Şer1fine nakl ederek üçüncü cil­

de başlamışlardır. Cuma günleri, Cuma'dan önce cakr1r buyurarak 1247/1831 se­

nesinde kitab-ı eelili itmam u ikmal etmişler ve adetleri veçhile tertib-i ziyafetle

uleın5 u meşayih vesair med'übun huzurlarıyla Murad Molla Dergahı şerifı şey­

hi Mcsnevlhan-ı Şehir Şeyh Muhammed Murad Efendi dua etmişlerdir. Bu, üsta­

dın Mesnevl Şerifi birinci hatınidir.

1247/1831 tarihinde sütale-i hazret-i Abdulkadir'den ve kendi terbiye kerdesi

olan ınuhibbanından tüccarbaşı Hacı Mahmud Efendi ile Hicaz'a azimetle Hac va­

zifesini ifa etti. İstanbul'a dönüşte kendi telamizinden ve tarikat-i Sünbüliyye'den

Şeyh Mehmed Süfi Efendi'nin meşlhat ettiği Kale civarında vaki Hacı Evhadüddin

Dergahı 'na nüzul ile dergah-ı ınezkurda bir zaman itikaf buyurmuş olan Şeyhüla­

rifin Niyazi Mısri'nin ikaınet huyurdukları hücre-i şerifede sakin olarak 1248/1832

senesi Şevva\'in dokuzuncu günü adetleri vecihle Cuma namazından önce Mes­

neVı Şerif takririne başlamıştır. Pazartesi günleri ikindi namazından sonra Tejsfr-i

Kadı Beydiivfve Sal ı geceleri Bubilrf Şerifkıraat buyurduktan gibi [8) Mesabfh-i

Şerfj; Şir'atü'/-İslam, Delailü '1-Hayrat gibi eserleri de tedris buyururlarmış. 1266/1849 senesinde Mesnevi şerifi ikinci defa olarak hatim buyurmuşlar,

aderleri üzere cemiyetle dua olunmuş ve dergah-1 mezkôrda ikamederi esnasın­

da Tefsfr-i Kadı Beydavfve Mesahfh-i şenjhatimJere de vaki olmuştur.

1267/ 1850 senesinde Harfiniye Dergahı'na nakil buyurarak ahir örnr-i şerifle­

rine kadar dergahta ikamet buyunnuşlar, itiyatları üzere tekrar Cuma günleri na­

mazclan önce Mesnev1 kıraatine başlamışlardır. Salı gecesi Buhari şerif, Çarşam­

ba ve Perşembe geceleri tefsir dersine devam huyurulmuş ve Tefsfr-i Kadı Bey­

zavfve Buhari Şerifiki defa hatim edilmiştir. Buhar! hatminden sonra imam Su­

yütl'nin Camiu :)-Sağfr'ıne ve tekra.ren Beydiivf Tejsin'ne başlanılmtştır.

Hatuniye DergaJwıa Sebeb-i Nakilleri

Bu babda fa"kirin môtemedi aleyh bazı zevattan mesmôum olduğuna göre,

Hacı Evhad Tekkesinden Hatüniye dergahına sebeb-i nakilleri Hazret-i Üstadın

celalet, şan, salah, i.lm u irfaru şayl [9} olup nihayet Sulcan Abdulmecid Han haz­

retlerinin de sem'ine vasıl olmakla, medisinde bulunup teberrük etmek arzu bu­

yunnuşlar ise de Hacı Evhadüddin Tekkesi Camii'nde Mahfel-i Hümayün olma­

dığı arz edilmesi üzerine, Dergah-ı Şerif ile caminin tamiri ve Mahfel-i Hüınayün

ilave edilmesine irade-i seniyye sudür etmiş. Ancak bunlar hazret-i üstatta n giz­

li ttıltılarak camiinin tamire muhtaç olması sebebiyle tamir-i istida edilmesi için

dergahın şeyh i Hacı Süfı Efendi istida etmiş, müşarun il ey h de müsaade etmiş ve

başlanmış. Tamir ve inşaatın sonlarında bir gün Hoca hazretleri Hacı Sufi Efen­

di'ye: "Sufi bu tamfr ne kadar uzadı? Hata bitmedi mi?" deyince Süfi Efendi de

Page 14: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

har mahmut yücer!eyüp'te hdtuniye ıek.kesi 231

"tam ir tamam oldu efendim, boyandı "demiş. Hadi gidelim bakalım nasıl olmuş

diyerek Camii'ye gitmişler. Beğenmiş lakin Mahfel-i Hürnayun nazarına tesadüf

etmesi üzerine istiğrabla : "Bu nedir?" Efendi demiş. SGfl Efendi şaşırmış "~fen­

dim tamir olunan camilere Mahfel-i Humayan inşası, irade-i seniyye iktizası imiş de Evkaf-ı Hümayıın Nilzın burada mahfel yapılmasını emretmiş. Onun için yaptılar" demiş. Hazret-i Üstaci "Ha anlaşıldı" diyerek hücresine dönüp

hizmetinde olan Mustafa Efendi'ye "Mustafa şu pılı- pırtıyı topla" emrini vererek

hemen Haruniye Tekkesi'ne nakil ile şu bela-yı maneviden fırar etmiş.(lOJ

L:lkin Şeyh Mustafa Vahyi' Efendi eserinde Şeyh Efendi'nin mıtuniye Derga­

hına nakillerini şu şekilde anlatıyor.

"Dergah- ı mezkOnı 1256/1840 senesinde mücedcleclen aba u ihya ve bu mu­

harrir-i fakire tevdh ve ihsan buyurmuş olduklanndan 1267/ 1850 senesinde lüt­

fen ve keremen dergah-ı şefıfin cami-i şerifinde üçüncü defa olarak Cuma gün­

leri s<ıbah Mesnevı: derslerine mübaşeret i.a." diyerek sebebini zikretmeden bıra­

kıyor. Bu belki bir ihtiraza mebnldir.

İsmi geçen asan okudukları 1270/1853 senesi Muharrem'in on'unda zahiren

gözlerinde hiçbir arıza yok iken, kuvve-i basıraları müşahede-i suver-i ekvandan

kalmış, Allahü Teala şöyle buyunıyor: "İza abaztü kerfmetey abdinfi'd-dürıya, tem. yekün lehü cüz'ürı ındf il/e'I-Omne"(ku lumun Dünya da gözlerini aldığım­

da, karımdaki karşılığı ancak cennettir.) hadis-i kudslsi ile ınübeşşerinden oldu­

ğu tahakkuk etmiş. Iyadetine gelen asciika-i müntesibin ve muhibbanı, tedavi

için müsaadelerini rica ettiklerinde hacet yok buyurınuşlarmış. Ve hiçbir gün de

teessür asan kendilerinden his olunmamış.[l l} Bilakis kavlen ve fiilen tahelis-i

rumete delalet eder haHit görülmüş. Bu cümleden pederiın müşanın ileyhin pek

metin bir muhlb ve ınGtekıd- i sadık-ı olmakla bu ihtila l arını işittiği anda bir ay

ıyadec-i ziyaretlerine koşmuş, huzunına girip ellerini öptükten sonra müsaadele­

riyle oturmuş. Sohbet esnasında pederim merhumtın bedi-yı tesliyet vaki olan

sözlerinden müteessir ve mükedder olduğunu anlaınışlar "Ha Muhtar yok yok!

Müteessir olma! Ayol doksan yıldır görüy01~ artık kör olur ya, yorulmaz mı?" buyurduklarını merhumdan işitmiştim.

Cümle-i kemalat ve ktıvve-i kudsiyelerine bürhan-ı cetll ve celld.ir ki ber ınü­t.ad okunan dersler tatile, hiç olmazsa biraz zaman bile te'hlre uğramamış, keına

fi's-subık eyyam ve teyali-i mahsüsalarında takrlr buyurulınuştur. Ancak ibaratı

hadiın -i has ve tilınizi salifü'z-zikr Şeyh Mustafa Vahyi Efendi kıraat eder ve haz­

reti üstad okunan ibaratı kemal-i selaset ve vuzuhla mufassalan ve mükeınınelen

takrlr buyururların ış. Belki kable'l ibtila daha mükemmel ve daha güzel. Böylece

on sl'ne müddet neşr-i ilim ve marifetle talibin-i ınüsta 'dlni feyz- ü zülal ilm u ir­

fanlanndan seyr-yab ederek hakayık-ı ki tab u sünnet ve dakayık-ı alıkam-ı şeri­

at u :ldab-ı ubGcliyeti ta'llm ile tarlk-i hakka delalet buyurmuşlardır.

Page 15: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

232 r.asavvuf

Böylece 1280/1863 senesine kadar muaınmer olarak sene-i ınezkurede ml­

zaç- ı şeriflerine inhiraf tari olmuş ise de, bir müddet metanet ve azlınet tarikını

iltizamla derslere devam buyurmuşlardır. Validem merhumdan mesmuumdur

ki; hastalıkları esnasında ve son zamanlannda bir Salı gecesi -ki Camiu 's-Sağfr

dersine mahsus idi- hazreti üstadda zuuf ve ızdırabı artmış olduğu cihetle der­

gah-ı şerlfin camiine çıkamadılar. Bi 'z-zarfıre dairedeki büyük meydan odasına

seecadeler serilmesiyle namaz orada kılındı. Ba'des-saHit, hazreti üstadı koltuk­

larına girerek rahle-i şerifesine getirip oturt~lar. Müşarun ileyh ızdırabından iki

kolbrını rahlenin üzerinde, iki kollarını birbiri üzerine koyup mübarek başlarını

da kolları üzerine koydular. Ve hafif hafif inledikleri his olunuyordu. Ber mutad

aşr- ı şerif tilavet edildi. Hitamında başlarını kaldırarak kemal-i kuvvet ve metanet

ile ve hal-i sıhhatlerindeki gibi ınuh!b sesleriyle istiaze u besınele-i şerlfe ve harrı­

deleden sonra kiiriye; "oku "buyurdular. Kiiri de hadls-i şerlfi kıraat etti. Kema-kan

takrlre başladı ki sıhhat ve afıyetleri zamanında da öyle idi. Nihayet ders-i şerif ta­

mam oldu. Ber mu'tat Satat-ı ümmiyeye başladı. Başlarını yine kolları üstünde

rablenin üzerine koydular ve inlemeye başladılar. İşte b u ders, hadisten son ders

oldu.[l3J Bu derste son hadls-i şer1fte "selasün min kül/i şehrin ve Ramazanü

ila Ramazane fehaza sıyamu 'd-dehri küllih ';Müslüm, Ebu Davud, N esai an ebi

Katiide hadls-i Nebevisi idi. Tefslr- i şeriften Süre-i Mü'minln'de kavluhü teaiii

"Em tes 'elhüm haracen, fe haracü rabbtke hayrnn ve hüve hayrn 'r-Razıkfn- ve inneke ieted 'uhüm ila sıratın- müstekfm" ayetleri de son takı'ir ve tefsir huyur­

dukları ayetlerdir. Mesnevl şeriften de üçüncü defasında son dersin altıncı cildin

evailinde "Temsil harls ber dünya be mGr1" ilh.

Mesnev'i Müşteri gerçi kiset u biir dost, da'vet-i dm kon ki da'vet var dost

Baz püran kon hamam-ı rı1h kfr, dürere d.a 'vet-i tank nuh kfr,

Hidmetı mf kon ber ay-i gerd kii-1·, bô. kabul-i ıird halakannet çe kô.r.

Beyt~i şer!tleri son dersin ahiri vaki olmuştur. Bundan sonra hastalığı şiddet­

lenmiş ve bedeni zayıflarruş olmakla pek az bir zaman dersler okunaınaınıştır.

Şeyh Mustafa Vahy'i Efendi mezkur eser-i muhtasarında diyor ki; "Dar-ı beka­

ya te::;riflerinden bir kaç gün evvel (utlubü'l-ilme mine'I-mehdi ila'l-labd) hadls-i

şerifini kıraat buyurup (doksan altı yaşına kadar ta 'llm ve taallüm ile meşgul ve

iş bu hadls-i şerlfin sırrına mazhar olundu. İnşaallahü Teala diye buyurdular)

(ks.) Bu suretle 1280/1863 sene-i hicriyesi şehr-i Ramazan-ı gufran nihayere erdi.

Leyle-i mübareke-i id-i fıtırda ba'de'l-gurub saat dörtte mürg-u kudsi rfıhu pür-fü­

ruh şerifleri üç asman pervaz eyledi. Leyle-i Id-i fıtı r zat-ı şerifleri için rfız-ı rfışen

Id-i visale inkılab etti. Ve derhal İstanbul'un her tarafına yayıldı.

Page 16: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hür mabmııt yüçer/eyüp'ıe hamniye tekkesl 233

Ertesi gün ki Ramazan bayramının ilk günü idi- gasl ve tektinden sonra uzak yakın her taraftan nasın kibihı ve sıgarı fevc fevc gelerek binlerce halkın huzu­ruyhı. naaş-i mübareği başlar üzerinde Eyüp Camii'ne nakl olunup ikindi nama­zından sonra müvacehe-i Hazrer-i Halid'de dua ve tezkiye edildiği esnada halk ağiaya ağiaya an samimi'I-kalp cehren evliyaullahtan olduğuna şehadet edilir ve sonradan gelenlerle cemaat bir misli daha arttığından hasıl olan izdiham sebe­biyle camiden ta dergah-ı şerlfe kadar o lan yollar dolmuştu . Validem merhum "izdihamdan tabut-ı şerifi hami/ olanlar yürüyemiyordu. Binaenaleyb naaş-i şerifi camiden dergaha kadar elden ele verilerek nakl olundu" demişti. U mO­men nınık-u aliye meşayih ve dervişanı ve muhibbanı fevc fevc zikr u tehl11 edi- ·

yor, ınünacaat, nuut ve kasaid okunuyor ve huzzar ağlaşıyor. Cenaze böylece ancak gurub-ı şemse [15) bir saat kala medfen-i allleri bulunan dergah-ı şer1fe

lsal o lunabildi. Ye tedrls ile tenvlr ü ihya buyurduktan cami-i şerlfin şarkında va­ki minaresi ittisalinde hazırlanan lahd-işerife -ki hoca ve üstad- ı muhteremi Ho­ca Sel im Efendi hazretlerinin kabr-i şerifleri kurbündedir- defn olundu.

Definden sonra Eyüp civarında bulunan Şeyh Murad Buhati DergiHu şer1fi

şeyh i tılema-yı a'lamdan Buharthan-ı Şehir ve şeyhü'l- meşayih Feyzullah Efendi dua t:tti. Ve hazreti Hoca rnüşarunileyhin şakird-i hassı ve mümtazı Yenikapı Mevlevlhanesi seccadenişin-i üstad-ı ekremiın Şeyh Osman Salahaddin Efendi hazretleri de meşayih-i sfıfiyenin adab-ı haseneleri üzere kabr-i şerif etrafında bi­raz zikir ederek gülbank-ı evliyaullahı ref u asınan u can buyurup müşaruniley­hi rahmet-i kerim-i müteale tevdi ettiler. Rahmetullahi aleyh (ks.) Veeade aley­na nzin berekat-ı himem-i rnhaniyyetibi. Amfn.

Te'Ilf-i asara pek rağbet buyurrnamışlardı. Binaenaleyh üç adet eserleri oldu­ğumı Mustafa Vahyi Efendi eser-i muhtasarında beyan ile "bunlar rrıüşat-utz.i/ey­

hin b attı dest-i al~yeleriyle nezdirrıde mahfuzdur" diyor. Biz o nüshaları görme­dik, hjlemiyonım ki el-an dergah-ı şerlfte mahfOzan mevcut mudur?. Bunlardan biri Mesnevf şerifin beyt-i evveli yani (bişnev ez-ney çün şikayet ml koneel - Ez cüdftlıa hikayet ml koned) beyti üzerine bazı hakayık u ciakayıkı muhtevi bir ri­sale-i şerlfe ile Sahfh-i Bubitti şetifüzerine yazdık ları gayet vazıh, şerh- i latfj:i Arabfc!ir. Ancak itınam edilemeyip on beş cüzü yazılcıbilmiştir. Zannederim ki gözlerine tari olan arıza sebebiyle ikmal olunamarnıştır. Diğeri de İmam Tirmi­zi'nin cem ettiği Şernail-i Şerife-i Nebeqyetercümesidir. Bu eser iki defa Mısır'da

tab olunmuştur.

Eser-i mezkfır herkesin faydalanması için açık ve beüğ bir Türkçe ile yazılmış ader5 bir şerhdir. Bir şerh ki erbab-ı vukuf dikkat ederse görür ki, kaffe-i şürra­

hm :ıkvalini gayet latif ve vedz bir surette cami' ve müfid bir kitab-ı celldiJ· ki bu cemiyetre bir misli daha yazılamaz. Terceme olursa da böyle cami' olamaz.

Cenab-ı üstaci büzürk-varın irtihal-i dar-ı beka buyurdukları Cennetmekan Sultan Abdulazlz Han'ın ınesmuu olduk ta müşarunileyhe hüsn-ü teveccühe ve

Page 17: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

234 lcısavvuf

irikad ına mebni kabr-i şer'ifi etrafına bir menner çerçeveli sed ve üzerine baş ve ayak mraflarına iki menner sütun ve güzel bir şebeke vaz olunup baş sütununa:

" )a bu; La iJahe il/allah, Muhammedü'r-Rasatüllah, haza kahri Mesnevf­hiin l-lace Hasan Hilsameddin es-Sıddfkf (ks.) el-iılf 1280/1863 fi" yazılmış­

tı r.[l 7} Ve hala kabr-i şeriflerinde bir heybet-i nuraniyyeti meşhurdur. Zairin kal­binele bir neşve-i maneviyye ve inşi.rah südGr ve inbisat-ı rGhaniyye lhdas eder.

Hazretin irtihalinclen sonra Mesnevl dersini rilmlzi ve oruz iki sene mütema­cliyen hizmetinde ömrünü bezJetmiş olan salifü'z-zikr Şeyh Mustafa Vahyl Efen­di ber-ınGtad Cuma günleri okunarak idame ettirdiği gibi özel gecelerde dahi tef­slr ve hadis derslerine devam ederdi. Bu ciherle ınüşarunileyh de Hoca Mustafa Vahyl Efendi namını alarak umumun teveccüh ve ihtiranuna nail olmuştu . Yak­ta ki haccı Hicaz'a azlınetinde Medine-i Münevvere'de irtiha l ile Baki-i şer'ifte kubbc-i ehJ-i beytin ayağı ucunda defnolundu. Dergah'ta da rahle-i havace-i muhtcrem-i mukarrerden hall kaldı . Rahmetullahi aley, rahmeten vasia .

Fasl Hazret-i üstad-ı azam orta boylu, kaviyyü'l bünye, ra's-i şerifleri büyücek, ha­

fifçe kımuzıya meyyill buğday renkli ve ak sakallı, sevimli olmakla beraber mü­hlb, omuzlan arası genişçe olmakla beraber kemiklice olup vücudundasemen olmadığı halde zalf ve nahlf ve narinde değildi. Hasılı bedeni de batını gibi ka­vi ve metin bir racül-ü k1mildi. Bilen bilmeyen her kim görürse b ila ihtiyar ta 'zlm

eder. seve seve elini öperdi. Yaşlı olduğu halde ama. olduktan sonra b ile eline asa alrnazdı. Uzak yalan her nereye giderse yürüyerek gider, arabaya hiç bin­mez, hayvana da binmezdi. Hacı Evhad Tekyesi'nde ikaınet buyurduğu esnada Hoc:ısı Selim Efendi'yi sık sık ziyaret eder, Yedikule.'den Eyüb'e ve Gümüşsu­

yu'na kadar yürüyerek gelir ve avdet ederdi. O zaman da yetmiş yaşını ınüteca­vizdi. Bu kuvvet kendilerinde sünen-i seniyye-i Muhammediye'ye tevflkan hıf­zu's-sıhhaya riayet ettiğinden asla şüphe yoktur.

Muteclil yer, içer, her gün et yemez, haftada bir, nihayet iki defa et yer, sair za­manlar da sebze ve başka şeylerle iktifa edermiş. "istidrat"- Et yemek haklanda (Et gıda olduğu gibi devadır da! .. Zaman olm· ki, tabip hasta bit· kimseye ilaç

olarcık et yemeyi t,avsiye eder, belki o zaman onun yerine kaim olacak başka bir deve? yoktur. Ancak ettir. Halbuki hasta daima et yemekle ona tabfat-ı saniye ol­

muş nlduğundan oun için etten muntazar olan fa ide biisıl olmaz. Binaenaleyh eti seyrek yemeli, adet etmemeli.) huyurdukları bazı havass-ı mensublninden işi­tilmi~lir. İşte sünnet-i Nebeviye ve sünnet-i Sahabe de buydu. Nitekim Kütüb-ü Hadis'te görülür bu surette geçimieri sebebiyle ınlzaçları daima i'tidal üzere {191 bulunduğundan vücutlarında hastalık pek seyrek belki nadiren vaki olurdu.

(MeşhGd-ı fakiri): Ahir vakitlerinde idi. Bir gün Eyüp çarşısında bulunmuş­tum. Hazret-i havace dergahtan Eyüp Camii şerifine azlınet buyuruyorlardı ve sı-

Page 18: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

bür mahmut yucer/eyüp'te biltaniye tekkesi 235

cak hir gündü. Cübbesini çıkarmış, hizmetinde can-sipare olup, daima yanından ayrılmayan bende-i sadık-ı hassı Derviş Muhammed'in koluna ve destarh sikke-i şerlfi de eline vermiş , başında beyaz bir takye, etekleri mesm1n olduğu halde ya­rısına kadar bir beyaz entiiri ile, kollan sıvalı, sol elini derviş mfıma ileyhin sağ kolu üzerine koymuş ağırağır fakat metin adımlarla, cami-i şerife doğnı mühlb bir halde yürüyorlardı. Herkes hürmetle çekilip, ihtiram-kariine yol veriyordt. Küçük olduğum için yaklaşarak ellerini öpmeye cesaret edemedim. Ancak tüy­lerim ürpermiş olduğum halde gözümden gaib olurKaya kadar samimi bir his, muhabbet ve ta'zlm ile nazarımı o heykel-i kudsi-i nuraniden ayıraınadım. Hu­zunında bed-i besınele-i şerif ve ni'metine nailiyetim gününden sonra bu ikinci görüşüındür. Bu esnada sinn-i şerifleri doksan beş olduğu halde kadern-i müba­reklerinde inhina yoktu. Ancak omuzuncia pek az bir şey görülüyordu. (ks.) [20]

Fas I Hazret-i ınüşanın ileyh zühd, veril ve takvada zamanının ferldi ve asrının va­

hidi olduğu, yetişme dönemi ve ilim tahslli bölümünde işaret olunduğu üzere, peder-i allleri Bab-ı allele 1180/1766 tarihlerinde dahiliye kalemi ser-hal1fe liği gi­bi o vaktin Bab-ı alke mühim bir mevkiini ihrazetmiş ridllden olduğu halde, ha­ne-i pederde rahatça otunıp tahsil-i ilmi mümkün iken, garlbü'd-diyar talebe-i ulum gibi medrese hayatını şefkat-i pedere te~cih etmesiyle sabit olur. Bundan sonra whsil esnasında pederlerinin inihaliyle Missa-i mirasını verese-i saireye bı­mkar:ık, terekeye vad-ı yed etınemesi, her zahide asan olan bir halet değildir. Husfısan h~H-i şebabında farz edelim ki pederinin nakdi ferevan olmasın. Rical-i devletin o zamanki debdebe ve ihtişaını nazar-ı itibaı'a alınırsa eşya ve emtia-ı beytiye oldukça rnühim bir yekGna baliğ olacağı varesre-i iştibahtır.

Bu bidayetinde ve gençliğinde ve o an-ı tahsilindeki halidir. İkınal-i tahsil ile izn-i idizetten sonra da emsili gibi talib-i ruus olup süluk-ü müderrislne dahil ola­mk t:ıri'k-i ilmiyede sa'y ile yükselerek bir mevki-i mühim sahibi olmak pek kolay iken ona da ı"ağbet etmeyip, meiil-i kemalit-ı ins:lniyye ve hakayık-ı ulüm-ı diniye­ye işriyaktan, ilm-i usul-i tefslr ve hadiste ihtisas emeliyi e an-karn-ı rahsilde i karnet ettiği Fatib Medresesfni izdiham sebebiyle firağ-ı tam-ı harıra mani olacağı müla­hazasıyla terk edip Eyüp'te vaki Zal Mahmud Paşa Medresesı'nde bir hücreye nakl ile garibiine ihtiyar-ı uzlet etmesi, zühd ve takviicia sıdk u sebiit ve metaneti­ne bir bürhan-ı celldir. İşte bu hengamda ilm-i usul-i hadlste bir mütehassıs-ı mü­tebalıhir olan Konevi Ali Efendi hazretlerinden ilm-i Usul-i Hadfs okumakta be­raber Sabfh-i Ruharı'yi istima ve telakkl etmiş ve ilm-i tefslrde mümtazü'l-enam olan Eldıl Kurusbılı Es' ad Efendi hazrederinden de ilm-i tefSır ve bilhassa Tefsir-i Kadı Beydavfyi kemal-i tedklk ve ta'ınlk ile okumuş ve bu arada bir taraftan da sabiku'z-zikr Hituniye şeyhi Hoca Selim Efendi hazretlerinden ulum-ı aliye ve ali­yeden bazı furfı-ı mühimmeyi ahz ve telakki ile bi'l-istikmaJ tekrar ahz ve icazet-

Page 19: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

236 tasavvuf

le tekeınmül etmiştir. Bu anda taayyüş ve imrar-ı hayatları son derece sabır ve ka­naatk pek müdibedane olmuştur. Düşünülürse küberadan bir zatın sulbünden gelerek naz ve naim içinde doğup büyümüş bir gencin bu hali bi'l-ihtiyar iltizam etmesi fıtrl olan ulviyyet u nezahet ve kudsiyerinden başka bir şey ifade etmez. İş­te müşarunileyh doksan altı seneye baliğ olan ömrünü bu suretle ya bir medrese odasında, yahut bir dergah hücresinde mücerred olarak geçirmiştir. [22}

Uhdesine hiçbir cihet ve vazifeli ders ve va'z u tezkir u ıneşlhat, adem-i rağ­

bet tl kabulüne ınebnl tevcih olunmamış, binaenaleyh nam-ı allleri devair-i dev­let vt: daire-i evkaf defatirinden hiçbir deftere, her ne suretle olursa olsun yazıl­mamış, ahirömrünekadar bütün tedrls ve mevaiz ll irşadatından dolayı bir kim­seden ücret ve vaZife atmayıp hemen hasbeten Iiilah okumuş ve akutmuş ve hal­kı dinen ve ahhlken ve arnelen tarlk-i hakusalah ve istikamete li veehillahi te­ala delaletine irşad etmiştir. Bazı ıneşiHıir gibi velev maslahaten olsun umôr-ı

dünyeviye ve siyasiye içirıde de bir lahza bile bulunmamıştır. (ks.)

Fasl Ahlak u adat, muaınelat, mecalis-i sohbet ve muaşereti de tekellüfsüz olup ta­

sannudan hall ve hiçbir muamelesi yapmacık olaınayıp ciddi, riya ve müdar-lt­tan ari idi. Şöyle ki:

Ekser evkatı, beytôtet ettiği hücresinde geçirmekle beraber vakt-i meydan odasına da rağbetle herkesle görüşür, tekellüfsüzce sohbet ve herkese ınüsavat üzere muamele eder, meclisinde hazretin hiçbir halinden huzzar sıkılmaz , her­kes mi.inşerih ve münbasit olarak sohbetinden telezzüzle müstefid olurlardı. Ba­zen kendilerinden latlfe ve hudôd-ı sünnet dahilinde mlzah da görülürdü. Ser­best söyler, kimseden çekinmezlerdi. Hatta bu halin bazen [23) ve husf.ısan Mes­nevl dersinde de vaki olduğunu pederiınden vesair mevsf.ıku'l-kelim zevanan işitmişimdir. Ez-an bir Cuma günü Mesnevf şerifdersinde bazı huzzinn pek ci­midfıne ve kesaletle istimaları üzerine hadim-i hassı Derviş Mehmed ber-mu'rad hazreti üstadın tam muvacehesinde bulunduğu cihetle ınuına ileyhe hitaben "Dert 1i.Ş Mehmed bilit-im anlamazsın, lakin böyle cemad gibi durmal Nutkum.

tutuluyor, herif anlamıyorsan da hiç olmazsa başını sallayıver" buyurınuşlar,

huzzclrda kendilerini toplayıvermiş . Bu böylece !arife ve mizah tarzında renblh olup bazen de sarahaten tekdirler dahi vaki olurmuş. Bu muamelede sığar u ki­bar ınüsavi imiş. Misal "Muhibban-ı haliselerinden ve her Cuma günü Mesnevf

şerij'dersine devam eden ismi ve şahsı fakirce ınalüm olup tasribe lüzum görme­diği m kudema-yı vüzera-yı devlet-i aliyeden bir paşa her nedense biraz geç kal­mış, ders-i şerif takrlri esnasında gelmiş, Cuma girdiği zaman yine her vakit Otur­

duğu yere geçmek üzere halkın omuzlarından adamağa başlamış, Hazret-i üsta­dın ınühib bir sa da ile: "Be adam. bu gün de oraya otunıver ölmezsin ya!" bu­yurdukları mütevatirdir. Ancak dikkat edilecek şey, üstad-ı azaının ğıllu-ğış ve

Page 20: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

h ür mahmııt yücer/eyıip'te hiitiiııiye tekkes i 237

her gCıne garezden ari olan halidir ki bu muamelelerinden ki bar u sı ğar hiç kim­se ineinmez ve müteessir olup ta [24] hazret hakkıpda perverele ettiği ih!as u mu­habbetine hale! gelmezdi. Nitekim Paşa-yı müşarun ileyh kema kan Mesnevf şe­

rif dersine bir hafta bile fasıla vermeyerek devam etmişlerdir.

Bazen Hazreti üstadın bu gune muamelelerinden keşf-i zaınair huyurdukları

da anlaşılıyor. Bu babda müşarun ileyh, en mümtaz ekmel telarnizinden üstad-ı

ekrem ve şeyh-i muhtereıniın Yenikapı Mevlevlhanesi alim, arif-i agah-ı dil Şeyh Osman Selahaddin Efendi hazretlerinden bizzat !isan- ı alllerinden mesmuum olan bir vaka yı burada yazıyorum. Şöyle ki:

Müşarun ileyh hazretleri huzurunda bulunduğum bir gece esna-yı sohbette hazret-i üstadın ilm u irfanından husGsan Mesnevf şerifteki fehim ve hazakat ve kemalinden bahs huyurdukları sırada buyurdular ki; Mesnevf şerifdersine deva­mtın esnada bir Cuma gecesi ertesi günkü derse bakıyordum. Bir beyti makabii­ne raht edemedim. Pek çok it'ab-ı zihn ettim. Ve her ne tank ve surette düşün­düruse de hiç bir veçhe rabt u münasebet bulamadım. Aciz olarak; yarın Hoca Efendi Hazretleri bakalım nasıl rabt edecekler diye kitabı kapadım. Ertesi günü derse gittim. Esna-yı derste nihayet o beyt-i şerlfin takri'rine sıra geldi. Ben de gön­lümelen şunu dikkatlice dinleyerek zabr edeyim de Mesnevl okuttuğum vakit ben de [25) öyle rabt edeyim diyordum. Beyt okunclu. Hazret-i üstaci mGciz bir suret­te ve laüf ta'birat ile pek kolay ve pek münasip bir veçhe ile beyti makabiine rabt ile takrir buyurdu. Ben de mutmain oldum ve kalben bunu zabt ederek unutma­sam diyordum. Takrlr tamamında bana teveccüh ederek "bak artık düşün sen ya­pabilir misin?" buyurdular, sıkıldım dediler (ks.) Bu keşf-i zamlr değil de nedir?

Meclisinde tevklr ve ihtirama hale! vermeyerek herkes serbest söyler ve bazı hikayiit-ı latife nakliyle Hazret-i Üstadı eğlendirirler hatta güldürürler imiş . Bu suretle Hazret-i müşarun ileyh biraz gönlünü ve zihnini dinJendirir iseirahat bu­yunırlarmış.

Gayet seh1 ve kerlmü'l-hulk, indinde sım u zer u hak müsaVı, hiçbir vakit ati' için bir ihtiyat etmez, hakkından başka bir şey düşünmez, her manasıyla bir abd­

u ma hz-ı mütevekkil oldukları kaffe-i ahval u et'al u akvalinden zahir ve nüma­yandır.

Hiçbir halinde bir gune tekellüf yoktu. Ve hiçbir suretle velev mukteza-yı mevki olsun şeyhane ve zahidane bir tavrı görülmemiştir. Ahad-ı nastan bir kim­se imiş gibi görünür, hiçbir haliyle terneyyüz etmezlerdi.

Kıssa: "Taşradan gelmiş meşayih-i Halidiye'den bir zat [26] Hazret-i üstadın şöhretine mebnl bir gün ziyaretine gelmiş . Selam ve musafahadan sonra Hoca Hazrctleri'nin karşısına oturmuş. Merhaba ve istifsar-i hal ü hanrdan sonra zeva­hir-i hal ve kale bakmış, gönlünden "s6ylenilen gibi değilmiş bayağı bir adem, kavsara sepeti gibi bom boş" demiş bir de kalben batının ı teftiş etmek, yahut bir tasarruf-u kalbi ile Hazret-i üstada kendini göstem1ek istemiş olmalı ki gözleıinl

Page 21: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

238 lasawıif

kapayıp başını önüne eğerek teveccüh-ü kalblye başlamış. Hoca Hazretleri bila teğayyür huzzar-ı mecliste musahabe ve müHitafeye devam etmişler. Şeyh Müma ileylı birkaç hamle etmiş hiç bir tesir göımeyince zorlamağa başladığı bazı aza­sından anlaşılır bir haİe gelmiş . Artık hazretinde canısıkılmış olacak ki muma ileyhe dönüp gözlerini kapar kapamaz biçare adamcağız, canhıraş bir nara ile yerinden sıçramış, başından imamesi düşmüş, pür ızdırap titreyerek gözlerini aç­mış, Hoca Hazretlerinin yüzüne bakmış, müşan.ın ileyh "n.e zannederdin ya iş­te Ka vsara sepeti gibi bir her[f' buyurmuş. Adamcağız kalkmış "es-Selamü aley­küm" demiş gitmiş.

Böyle bir hal Hazret-i Müşanın ileyhten nadir görülür halettendir. Evkat ve ahv~11-i adiyede avam suretinde görünürlerdi. Daha pek çok ahval ve vekayi, ak­val-i Jatlfesi şayi ise de fakir [27} bu muhtasar da yalnız kendi meşhudat ve pe­derim ile üstadım Şeyh Osman Selahaddin Efendi Hazretleri ve şayan-ı itimad di­ğer mi.intesibin müşariin ileyhden istima edilenlerle iktifa ettim. (ks.)

Fasl Hazret-i üstadın şeriaten ve tarikaten mezheb ve meşrehine gelince; furuda si­

racü' l -üınme Hz. imam Ebu Hanife (ra.)'nin mezhebine tabi olmakla beraber, ken­dileri kamil bir muhaddis oldukları cihetle ehl-i hadisin tavrı ve meslekleri üzere amil idiler. Her hususta sünen-i seniyyeye ittiba ve temessül-ü mübalağa ile ilci­zam ederler ve müntesiplerine de onu emrederlerdi. Zat-ı şerifleri gerek sünen-i hüd:l gerek sünen-i zevaide o kadar mütemessik idiler ki guya sünen-i seniyye-i Muhaınmedi'nin timsali idi. NevMil-i amal-i ubüdiyyeti mübalağa ile iltizam et­mekle beraber, enzar-ı ıttıla-ı nasdan ihfada da ihtimam u ihtiyatı elden bırakmaz­lardı. Halk arasında elde tesbih ve tahrik-i şefeteyn ile vird okuyarak gezer bir ta­vır kendilerinden hiç görülmemiştir. Evrada ve ezkara ale'd-devam iltizam buyur­dtıkiarı sair nevatil ü vezaife-i ubGdiyyeti hücre-i mahsusalarında icr5. buyunır ve herkes kendisini hücresinde istirahata çekildi zannederdi. Yalnız kuwe-i basımia­rına zaaftari olduktan sonra ekser geceleri vesair evkatta Kur'an-ı Kerim buyurduk­ları [28] zamanlar salifü'z-zikr hadimü'l-Hiissı Derviş Mehmed elinden Mushaf-ı şe­rif di n ler, şayet bir takdim u te'hlr ve tevkif vaki olursa ihtar ve feth edermiş.

Tasavvufta tarikatiarına gelince, risalenin ewelinde de müşan.ın ileyh hazret­lerinin bidayet emirleri zikr olunduğu sırada mufassalan beyan eylediği veçhe ile inabd leri tarikat-ı aliye-i Nakşibendiye ekabir-i meşayihinden asrının ferldi Bur­sevi Seyyid Mehıned Emin Efendi hazrederinden olmakla Nakşibendidirler.

Lakin ba'de'l-istikm~ili ekser esiaf-ı kiraında olduğu gibi zat-ı şerifleri de er­vab-kudsiye-i evliyaullahtan hassaten ruhiiniyyet-i kudsiye-i Hazret-i Hüdaven­digar Mevlana Celaleddin Rumi (ks.) bazretlerinden istifade ve iktihas envar u esrar eylemekle Mevleviyyü'l- Meşrep idiler. Ve bu meşrepleri kisve vesair ahva­liyle zahiren dahi ıneşhGd idi.

Page 22: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

b ür mahmur yücer/eyüp'te htituniye tekkesi 239

Hazreti müşanın ileyh tarikat-ı aliyye-i Nakşibendl'de bir meslek-i mahsusa sahip idi. Nakşl oldukları halde, sikke-i şerlfe-i Mevleviyye iktisa buyurup üzeri­ne siyadetleriyle beraber beyaz imame sararlardı. Ve bu imame ıneşayih-i Mev­leviyye'nin sardıkları başlığı destar şeklinde değil, düz dolama idi. Hulefasına da bu şekilde sikke-i şerlfe iksa buyururlardı. Ve münlb u ınuhlb ve mensubiyyeti­ne dill-ı sikke iksa buyururdu.(29)

Bunlardan ri.i'yetleriyle müşerref olduğum zevat ki biri meşahir-i telaınizin­

den siilifü'z-zikr Haruniye Dergahı şeyhi MesneVıhan Mustafa Vahyl Efendi ile Kefeli Dergahı Şeyhive imaını ve mükettibi Şeyh Raşid Efendi merhumlarıdır. Sikkt'-i şerltleri üzerine yeşil imame sararlardı. Terbiye ve tesilk müntesiblncle de beyan olunciuğu üzere o meslek-i mahsuslan muktezasınca hareket buyunırlar­dı. Kendilerine intisab edenlere ba'de'l-inabe, vakti muayyen ve külle yevm de­vam şart etmeyerek kolay geldiği şekilde Hatın-i Hacegan kıraatine izin verip, cehren kelime-i tevhlcl telkin eder ve istiğfar ve salat u seH\m ile aded taayyün ederek devam emir ederler ve zikr-i hafi kalbinden bahs olunsa (onu herkes ya­pamaz ) buyururlardı. Ve evkat-i haliyede dahi salar u selamı iksar mümkün ol­duğu kadar mübalağa ile iksar terglb buyurup her hayr u bereket ve feyz u sa­adet-i clünyevl ve uhrevl bununlahasıl olur. Eslem ve akreb turuk bu olduğunu beyan ile vahi mülahaza-i gayri makbule üzerine salat u selam ityanını taklll ve adeden takbld eden bazı meşayibe darılırlar ve bu yolu inkar buyururlarmış.

Tezyll: "fi'l- haklka bir mü'min için böyle bir fikr-i sek!ın büyük bir felaket, belki alarnet-i şekavettir. Bir mü'min ömrii boyunca {30} bila ifate her nefesinde on s: ıliit u selam getirse, Peygamber-i ali şanımızm kendi üzerinde olan huku­kundan binde birinin şükrünü ifa edemez. Ruh-ı akdes-i Muhammediye'ye inti­sab ve takrlb için yegane veslle saliitu selamdır. Acaba necat u saadet ve neyl-i meraıib-i kurbet için Ruh-ı akdes risiilet-penahlye intisab ve rekarrübden başka bir yol mu vardır?. Eğer v-arsa Allahü TeaHi hazretleri bi'l -cüınle mü'minlne o t..1.­

rlki sa kim ve mühlike süluktan esirgesi n. Ve Tarlk-ı muhabbet-i RasUlüllah hida­yet buyursun. Amin.

ı-ı~ızret-i üstadın ınecilis zikri, daima ya tefslr yahut hadis dersi, akabinde ini­kad ederdi. Evvela alel-usül Hatm-i Hacegan tilavet olunur. Hitamında cümle ce­miyeı le cehren ve savt-ı bülend ile ağır ağır üç kere salat-ı ümıniye okunup ondan sonra cehren kelime-i Tevhld ve ism-i Celal okunup İsm-i HG ile nihayet buyı.ırur­lardı. Ve esna-yı zikirde neşldelcr inşad u kasaid ve nuOt-ı nebeviyye edilir, ilahiler okunurdu. Ve halka-i zikd gayet balavetli ve hararetli olup kullıb-u huzzan mün­şerih ve münbesit olur ve tenvlr ederdi. Ve bu meclislerde bazı kere kıyamen de zikir ve sema vaki olurdu . Ve bu usfıl irtihal buyurduklanndan sonrada dergah-ı şe­rif-i nıezkOr da tilmiz ve halife-i mükerremleri Şeyh Mustafa Valıyl Efendi merhG­nıun Hicaz'a azimetine kadar tamamen muhafaza ettiler. Ancak merhumtın Medi­ne-i Mi.inevvere'de vefatıyla mu'rad (31} olan Mesnevf şerijvesair dersleri tatil ot-

Page 23: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

240 tasavvuf

du. Ancak halka-i Hatm-i Hacegan zikri de'b-i sabık üzere halefi ve mahdümu Şeyh Rıza Efendi merhum tarafından idame olundu. El-an devam· etmektedir.

Ha time H:.ızretin fazilet, kemaHit u sair menakıb-ı aliye ve halat-ı adbe~i mahmude­

sinden bu muhtasarcia beyan olunan ancak bir nebzedir. Hizmet ve sohbet-i se­niyelerinde hayatında müşerref olanlardan görüşebildiğim zevatın hikaye ettik­lerini tamamen yazmak mümkün değildir. Erbab-ı fehm ve iz'ana bu kadar kafi. Yalnız şunu arz edeyim ki Hz. Hoca eğer bin tarihlerinde yani hakkıyla kadri ve kıymeti bilinir bir zamanda neş'et buyurmuş olsaydı , kendileri de bir pfr-i tan­

kat ittihaz olunıtrdıt. Ne çare ki her bir kemal in hakkıyla takdir olunamadığı bit zamana tesadüf buyurmuşlardı. Nefs-i kudsiyelerinden iktisab-ı feyz ve berekat edili r, bir pir-i üstadım oldukları güneşten daha açıktır.

Kimya-yı nazarı, nakısı kamil eyler;

Mürdeyi zinde ederdi, nefesi hakf de zer.

Tahdls-i ni'met:

Ccnab-ı vahibu'l-ataya hazretlerinin bu abd-i acizi valid-i macidim Şeyh Ah­

med Muhtar Efendi merhumun hazrete olan nisbet-i maneviye ve hüsn-ü ltikad ve muhabbeti saikasıyla beni mektebe başlataeağı zaman yani 1271/1854 tarihin­de ba'de'l-isti'zan bizzat alıp hazrete götürerek ibtida taraf-ı aliyelerinden fem-i muhsin ve nefes-i hayat-ı bahş kudsiyeleriyle besınele-i şerif telkin ve hurGf- ı he­ceyi ı :.ı ll m ve akabinde "rabbi zidnf il men'' ayetini kıraatle birkaç kelime dua bu­yurmaları şerefine nailiyerimdir. Felillahi'l-Hamd. Her surette berekat- ı celilesini gördüm. Cenab-ı Hak sırnnı takdls ve berekat-ı himem-i ruhaniyesini üzerimde daim buyursun. Pederim Hazretleri'nin de bi'l-cümle hukuk-ı übüvvetinden bu büyük hakkını hiçbir şeyle ödeyemem. "Cezahülllahi annf bi ahseni'l -ceza" ·

Tezyll:

Bu menakıbı Hazret-i üstadın rarlkat-ı aliyye-i Nakşibendiye üzerine silsile-i nisbetlerini buraya derç ile ikmalini ahiM için faydalı gördüğümden reis-i tarikat müş:1ı·un ileyha Kutbü' I-Muhakkıkln Şah-ı Havace Bahaeddln Muhammed Nak­şıbend (ks.) Hazrederine kadar tesbi't eyledim. Bir icazetnameden alınmıştır.

Ba'de'l-Hutbe:32

Bundan sonra ma'rifet-i Rabmandan aciz, eksiklikte mükemmel olan fakir Hasa n b. Muhammed b. Hasan b. Muhammed eş-Şehir bi Büsameddin Mesnevl­han der ki: {331

32 Müellifin Arapça olarak kaleme aldığı idizetname tarafımızdan Türkçe'ye çevrilmiştir. (H. M.

Yücer l

Page 24: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hür mahmut yüC1;!1/eyup'ıe hdlilniye tekkesi 241

Bu yüce Nakşibendl rankatını, güvendiğim ve dayandığım efendim, salikie­rin elelll i, vuslata erenlerin çekirdeği, ka millerin varisi Hoca Muhammed Emin b. İsma i l b. Mahmud Nakşibendi (ks.) 'den aldım. O da şeyhi, ilmiyle amel eden, vuslaw eren Hoca Mehmed Ag-lh Nakşibendi (ks.) 'dan, o da Hoca Mustafa Rı­zaeddin eş-Şehir bi b Necdir ks'dan, o da şeyhlerin şeyhi Ilmi Hoca Mehmed Efendi eş-Şehir Arapzade (ks.) den, o da el-alimü 'r-rabbanl Ebu Abdullah es-Sey­yid Muhammed Nakşibendi es-Semerkandl (ks.)'den , o da şey hi Yekdest diye bi­linen Ebu'I-Berekar Hoca Ahmed Cüryanl (ks.)'den, o da şeyhi imam Ma'sum olarak tanınan Hoca Muhammed Sirbindi ks'den, o da şeyhi ve babast müced­did-i elf-isani Hoca Ahmed Faruki (ks.) 'dan, o da şeyhi Hoca Muhammed Baki (ks.) 'dan, o da Hoca Emkineg1 (ks.)'den, o da Hoca Derviş Emkinegl (ks.)'den, o da Hoca Muhammed Zahid (ks.)'den, o daahyar ve ebrarın reisi, sırlar hazine­si en büyük kutup Mevlana Hoca Ubeydullah ei-Ahdir (ks.)'dan, o da şeyh i Mev­lana Ya'kub Çerhi ks'dan, o da şeyhi, evliyalar seyyidi, peygamberler ve nebller ilminin varisi bu tadkatın imam ı Hoca Bahauddin Muhammed b. Muhammed el­Buhar! (ks.) 'dan almıştır.

İş bu silsile-i cel1lenin bundan Herisi cümlenin malumu olmak cihetiyle zikre lüzuın görülmediğinden bu ka darla iktifa edildi. Hz. Şah-ı Nakşibend (ks.) Haz­retleri 'nin bilinen sHsileleri ile beraber bir de eimme-i ehJ-i beyt tarikiyle nisbet-i ulviyderi olduğu bilinmektedir ki bu ikinciye meşayih-ı Nakşibendiye arasında Silsik:tü 'z-Zeheb tesmiye olunur. Bu cihetle Hz. Pir, zü'l-cenaheyni'l-kamileyn­dir. Üveysiyetleri de başh bir faziletleridir (ra). Allah onlardan, yüce seletleri ve haletlerinden razı olsun, cümlesinin esrarından bizleri faydalandırsın. Amin.

Bunu fakir Muhammed Ellf eş-Şehir bi Hasirizade - AJ:ah evvelini ve ahirini artırs ın-başından sonuna Allah'ın yardımıyla 29 Cumadiyelevvel 1342/7 Ocak 1924 Cuma günü namazdan sonra yazdı. Eksikler için ABah'tan mağfiret dile­rim.[35}

Zeylü'l·Menatob (Tercümetü'ş-Şeyh es-Seyyid Osman Salahaddin Efendi)

Kutbü'l-arifin Hoca Büsameddin Efendi'nin menakıb-ı al11erine ilaveten , ke­malat-ı arifanelerinin bir bürhan-ı müşahhası ve tilmiz-i hissı ve mümtazları olup ism-i şeritleri menakıpta geçen Yenikapı Mevlevlhanesi şeyhi Şeyh Seyyid Os- · man Selahaddin Efendi hazretlerinin tercüme ve menakıptarım tezyil eyliyoruz.

Bu menakıp dahi valielim ve üstad-ı ekremirn Şeyh Muhammed Eli'f Efendi ta­

rafından yazılmışttr.

Ancak Arapça olan aslı üsti.d-ı ekremleri Şeyh Osman Selahaddin Efendi haz­retlerinin müellefatından olup el-yevm bir nüshası Yenikapı Mevlevlhanesi'nde

· ve diğer nüshası Hz. Valid nezdinde mahffız olup, her ikisi de müellif hazretle-

Page 25: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

242 tasavvuf

rinin hattı ile muharrer bulunan "el-Lisanü. 'l Mubammediyye ftrna dalle bihi'l­

lsevi;ı~ye" narnındaki eser-i güzinin salifü'z-zikr nüshaları üzerine, müellifin itti­

halleri akabinde pederim hazretleri tarafından kendi hatlarıyla yazılmış ve bu ke­re taraf- ı faktranemce tercüme olunmuştur.

Rı'de'l-hamdele: e!-Li.sanü'l Mubarnrnediyye ftrna dal/e bibi'l -lseuiyye na­mındaki risale-i nefise müellif-i allsi şeyhiın, üstadım, methari'l-uleına ve hatime­tü'l-urefa, menbau'l-ilın ve'l-hikme, Şeyh Seyyid Osman Selahaddin Efendi b. Şeyh es-Seyyid Nasır Abdulbakl el-Mevlevl b. Es-Seyyid Ebu Bekir el-Mevlevl b. eş-Şeyh Seyyid Ahmed el-Halvet'i (ks.) hazretleri dekayık-ı ulu m u irfanı alim, se­rair-i Kuran ve ulUın-ı evliyanın hakayıkını arif, vasiu'l-akl, kaınilü 'l -ihata , s~ıhl­

hü'l-fehm, ser!u 'l-intikal, ilm u ··irfanda mufısırı olan erbab-ı kemalin cümlesine faik idi. Şeref- bahş olduğu Yenikapı Mevlevihanesi'nde ulüm-ı eliye ve aliye tedrls ederek ma'kCıl ve ınenkCılde öğrencilerine icazetler vermiştir.

Perşembe günleri dergahta Mesnevl Şerlfi gayet latlf ve muhakkıkane tahir buyurduklan gibi Hz. Şeyhü'l-Ekber (ra)'in "fususu 'l-Hikern''ı ile Devvanl'nin "ez-Zevra"ve Irak!' nin "el-Lemeat" naınındaki risalelerini ve uslıl-i tasavvuf [37} ve hakayıktan daha bazı kitapları da taliplerine okutmuşlardır. Müşanın ileyhin iki k tta eser-i müfidleri vardır ki biri "el-Lisanü '1 Muhammediyye ftma d all e bi­

bi'J-lset/iyye tesmiye buyurduktan Arapça risale ve diğeri asırları ulemasından bir zfir için mesail-i vahdet-i vücüdun tahkik ve hall-i müşkilatı zımnında yazdık­

ları Türkçe bir risale-i ınüfidedir. ibtida-yı ömürlerinden itibaren tahsil-i keınalat husüsunda ve amal-i salihaya

muv:ıtfakiyette bezl-i cühüd eder, sahib-i azlınet bir salih zac idi Müderrisln-i kirarndan Hoca Evli ya Efendi, ve Kürdl f JMız Efendi (r. aleyhi­

rna) gibi kemalat-ı sOriye ve maneviyye sahibi ashabından olan ekabir-i ulema­dan ahz-i feyz u ilm buyurmuşlardır. Ve bütünüstadlan bunlar gibi mazanna-i kirnından olup en ekmel ve a 'rat1arı da Şeyh Hoca Büsameddin Efendi hazretle­ndir ki Mesnevihanlık ta şöhret-i az'lme sahibi olan bu şeyh·-i ldlmilden telem­müzle Mesnevl Şerif icazeti almıştır. Başlangıçta tarikat aldıklan şeyhi , valid-i macidleri hulefasından olup küçüklüklerinde kendilerine vckalet eden Ser-tab­bah ( :ışçıbaşı) Seyyid Muhammed Sadık Dede (rh.) dır. Kendileri yetişip bizzat {38] meşlhata kaim oluncaya kadar şeyh mGma ileyhin taht-ı terbiyelerinde de­vam ve sebat buyurmuşlardır.

B ilahere Konya 'da büyük ceddi suJtanü'l-muhakkıkln Hz. Hüdavendigar (ks.) asitanc-i aliyesinde mesned-nişin olan Şeyh Mehmed Said Hemdem Çelebi (ks.) ahir ömürlerinde kendilerine bazı emanet tevdi etmek üzere Konya'ya davet bu­yurmakla Hz. Şeyh Konya'ya azlınet ve Hz. Hüdavendigarı ziyaret, Çelebi müşa­run ileyh hazretleriyle mülaki ve sohbet-i aliyeleriyle müşerref olarak ahz-i tari­kar ve hilafetle karn-yab olup istanbul'a avcietle ahir ömr-ü arifanelerine kadar dergah- ı şeritlerinde makam-ı irşad da kaim olmuşlardır.

Page 26: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hür mahmu.t yücer/eyiip'ıe biiluniye tekkes i 243

Hz. Üstad daha bir çok meşayih-i kira m ile de sohbet buyurmuşlardır. Onlar­dan biri de Şeyh İbrahim Beradetü'l-Medenl eş-Şazili (ks.) dir. Hz. Üstad, bu ve­li arifi gördüğü zaman kemalat-ı kudsiyesini teslim ile kendtlerinden tankat-ı ali­ye-i ~aziliye üzere "ism-i müjred" telekkun ettikleri gibi Beriide Hazretleri de Hz. Şeyh'in kemalini tasdiken kendilerinden tarikat-ı Mevleviye üzere "ism-i ce­

tal"telekkun [39] huyurmakla aralannda teat'l ve tebayi' vaki olmuştur. Hz. Şeyh KabDI-i amıneye mazhar ve küçük büyük pek çok zevatın ve ulema-yı üm m et ve erkan-ı devletten hayli ekabir kendilerine intisilb ile füyCızat-ı arifaneleriiıden is­tifazc etmişlerdir. Enfas-ı aliyelerinden ve ınecilis-i kudsiyelerinden iktisilb-ı

feyz eden meşahir- i hulefası Hz. Şems Şeyhi Konevi Şeyh Ahmed, muahharen asitane-i aliye-i hazret-i pir meşihatıyla müşerref olan Hemdem Çelebizade Şeyh Safvet Çelebi ve Şeyh Abdulvahid Çelebi ve Eskişehir meşlhatıyla bekam olan Hasan Efendiler ile hulefa-yı müşarun ileyhin en fak1ri muharrir-i menakıb Mu­hammed Eüf'dir.

Hz.Üstad, nahlfü'l-beden, .sürekli hastalıklara mübtela lakin kalb-i envarları metin ve şiddetli acı ve hastalıklarasabir-i Eyyubl'l-meşhed ve halinden şakir, in­sanl:ırın sakil ve ezasını mütehammildi. mil-i sıhhat ve marazında, inşirah ve in­kıba7.da da olsa mecalis ve sohbet-i aliyesinden istifade olunur ve hiçbir kimse huzlırunda ulum-ı maarif vesiiire den sCıri, ma'nevl fiiide-i adi'de istishab etmek­sizin çıkamazdı.

Ez-an cümle, hazretin 1301/1883 senesinde hastalıkları esnasında son gördü­ğüm mideyi üstad-ı müşarun ileyhin kemaline delalet ettiği için burada zikr edi­yonıın . Şöyle ki:

Şeyh Hazretleri mezkilr hastalıktan damadının postnişl'n bulunduğu Bahari­ye Mcvlevlhanesi'nde esir-i firaş idi. Ve zuufları son dereceyi bulmuş, ve hasta­lıkları daha bir takım emraz ile ihtiliit etmiş, öyle bir halde ki cisın~i şerifinde ese­ri görünmeyen bir cmraz kalmamıştı. Hatta hafif bir felç dahi görülüyordu. Bir gün ziyaretlerine gittim. Bazı ihvanla huzurlarına dahil olup ellerini öptük, bizi ralt'lf buyurduktan sonra kelama şunı' ile buyurdular ki: "Meşayih-i kiramın ki­taplarında yazdıkları gibi bu gece bende i.nsilah viiki oldu. Şöyle ki; yatağımda

yattığıın halde yarağın etrafında dolaşıp tedavi için ilaç irasında vesiiir lazım ge­len tı:.:dabiri icrada ailemden hizmet edenlere refakat ediyordum. Bu hal yakaza­ten vaki oldu. Ri.iya değildir" buyurdular. Ve bu münasebetle gayet latif ve vazıh olarak alem-imisalin ve alem-i berzahın alıviiline dair bazı hakayık ve leraif tak­ririne şuru buyurdular. Bu esnada zuut1arı pek ziyade artmış olduğundan alela­de ifadeye muktedir olamayamk ve her kelimede teneffüs için durarak takrirle­rini kelime, kelime itmam ve hayli fevaid beyan buyurdular. Bu dereceye baliğ olan zuufları gerek ihata-i ilmiyelerine, gerek kuvve-i Mfızalarına hiçbir gGne te'sir etınemişti. [4IJ Akıl ve fikirlerinde de ednii ınertebe bir teşevvüş yoktu. Ta­mamen sthhat ve iifiyetleri halinde olduğu gibi ifade buyurdular. Bu hal ancak

Page 27: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

244 lasa"'~-'Uf

Cenfıb-ı Hakkın kendilerine bağışladığı bir keramettir. Çünki evliyaullahtan eka­bir-i :1rifine vakl olan bir Mlettir. Mallımdur ki bir muhtasarda vuklıu imkan ha­ricindedir, mutasawer de değildir. İşte biz de son defa Hz. Üstadın huzurundan bu takrirlerden Msıl olan büyük bir faide-i ilmiyeyi müsteshaben çıktık . (ks.)

Bundan sonra üç gün daha muaınmer oldular. 1304 sene-i hicriyesi Cemazi­yel cvveli'nin 18. Cuma gecesi (12 Şubat 1887) Bahariye Mevlevihanesi'nde irti­hal buyurdular. Cenaze namazı Hz. Hiilid (Eyüp) Camii Şerifi'nde Cuma namazın­dan sonra cemaat-i keslre ile eda olunduktan sonra, telamlz, muhibban ve men­subanından bir cemm-i gafirin eyadi-i ihtiriimında Yenikapı Mevlev1hanesi'ne nakl ile türbe-i şerlfe de lahd-i mahsusunda rahmer-i Rahmiina tevcll olunclular.

Şu kıt'a-i Farisiyye müşarun ileyh.in muhib ve musah.ibi valid-i macidim tara­fından ittihalleri tarihi olmak üzere inşa olunmuştur.

Kıt'a

Mü'minerı nerii Iii yemuıune köft peyrrıeber yii ahf Belki ez dünya be ııkM nakl fermayend ve tay

Girye-em (Mu h tat'} ne ez merkesr il/d ez firiik Şod be hakk-ı pir büzak-var Salabuddfn hay

Fakir dahi şu tatib-i Parisiyi inşa eyledim. En deriıı giryeşerıfd ez gayb-ı taribaş $lif)

Ruh-ı batmü'l-tiri.fin dır bizim canCin mün basit (1304)

Yeladet-i aliyeleri peder-i mükerremlerinin hattı desriyle görülen tarihle sabit olduğu üzere 1235/1819 senesi Reblülahiri'nin onuncu günüd\.ir. Buna binaen müddet-i ömürleri atmış sene, bir ay sekiz gün olur. Cks.) [431

Bu yazdığım Hz. Şeyh'in menakıb-ı aliyelerinden bir nebzedir ki denizden katre kabilindendir. Saik-i tahrlr, hazretin yadı ve kendilerine müteallık her bah­sin beni medilis-i aliyesinde telezzüz ettiğim gibi mütelezziz kılmasıdır. Bina­enaleyil bununla kendimi müteselll kıldım.

Rihlet-i aliyelerinden sonra makam-ı alllerine, efadıl Şeyh Seyyid Mehmed Celaleddin Efendi ehliyet-i tamme ile kaim olup Mesnevfşeriftedr!sine devam ve biriideri Seyyid el-Hac Kemaleddin Dede Efendi'yi makanı-ı riyaset-i tabbabine ikame ile kendilerine niyabeten terbiye-i fukara ve ınübtedlne tayin buyurdular. Sellernehümüllahü teala ve eclame fütuhahüma . Amın.

Bunu öğrencilerinin en ahkarı ve halifelerinin en zayıfı , Muhammed Elif b eş­

Şeyh Ahmed Muhtar Şeyh-i Tekke-i Sütlüce tedihü beldetü Halid b Zeyd Ebi Ey­yu b el-Ensarl (ra.) yazdı.[44J

Tercümetü'ş-şeyh Ahmed Muhtar Efendi (ks.) Üstad-ı ekrem, kutbu'l~rifin, Hoca Efendimiz hazretlerinin menakıb-ı aliye-

Page 28: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

hiir mabmuı yıicer/eyup'te hattın~ve tekkesi 245

leri hakkında bazı ifadat ve akvali sebebiyle ism-i allleri esna-yı menakıbda sebk eden , Hoca müşarun ileyhin asdika-yı mOrekıdin ve müstefidlninden Şeyh Ah­med Muhtar Efendi hazretleri muharrir-i menakıb- ı eellle-i şeyh u üstadun ve pe­derim hazretlerinin validi, şeyh u mürşidi ve faktr-i acizin ceddimdir. Hoca Efen­dimi7. Hazretlerinin medilis-i feyz ve irfanında iktibiis-ı füyOzat ederek tekern­mül etmiş olmalarıyla tercüme-i hallerini menakıb-ı aliyesine tezyil etmek, Ho­ca-yı nıüşarun ileyh (ks.) Efendimizin kudret-i terbiye vü te's1r ve irşadat u vela­yetpenahilerine delil olacağından menakıb-ı aliyelerinin neşrini iltimas buyuran ihvan-ı kiramın rensipleri üzerine muhtasaran tahrlr ediyorum.

Sfıhib-i terceme-i Hasirizide Şeyh Ahmed Muhrar Efendi (ks.) Hazretleri Bel­

de-i Ebu EyyGb Ensari karşısında vaki Sütlüce'de kain Hasirizade Dergah-ı Şeri­

fi denilmekle bilinen Sa' di Dergah-ı şer1fi banisi mürşidü's-saliki'n eş-Şeyh Mus­tafa İ7.zl (ks.) hazretlerinin hatidi ve dergah-ı şerlfin dördüncü şeyhidi r. Peder-i mükerremleri şeyh Sülün Efendi denınekle marGf Şeyh Süleyman Sıdki b. eş­Şeyh Mustafa İzzl b. Eş-Şeyh Halil Demenhüri'dir.

Kendilerine Hasirizade denilmesi ceddi a 'laları Şeyh Halil (ks.) hazretlerinin diğer mahdGmu hasır taeiri ve hasırcıbaşı el-Hac Emin Ağa'run ticaretgahında imrar- ı vakit ettiğinden Hasırcı Şeyh namıyla iştiharına mebnidir. Müşarun ileyh Mısır'ın Demeobur şehrinde mütevellid olup ala tarlki't-ticare İstanbul'a gelerek tavamın etmiştir.

Sfıhib-i tercüme ceddiın eş-Şeyh Ahmed Muhtar Efendi (ks.), Sütlüce Derga­hı şerltlnde 1236/1820 senesinde tevellüt ermişler ve sinn-i tahsile büluğlarında

raallüıne şurG ile bir hayli ashab- ı ifazadan teallüm ve tederrüsle beraber tarika­ten de peder-i alilerinden terbiye görerek iktisilb-ı kemalat u ma'neviyye buyur­maktalar iken 1253/1837 tarihindepeder-i mükerremleri irtihal-i dar-ı beka bu­yurmakla dergah-ı mezkGr meşlhatı uhdelerine büyük biraderleri Şeyh Hasan Rı­za Efendi ile müştereken tevdh olunup, makam-ı meşthata muma ileyh Şeyh Ha­san Efendi kaim olmuşlar ise de 1280/1863 senesine kadar ıneşlhat etmiş ve ba'dehG müncezip olarak uzleti ihtiyar etmekle, ceddim hazretleri bi'l- fiil hiz­met-i ıneşlhata kıyaın ile terbiye-i sillikine ihtimam [46} buyurınaktalar iken 1289/ 1872 senesinde mahdGm- ı mükerreınleri pederiın Şeyh Muhammed Elif Efendi hazretlerini seecade-i meşlhata iclas ile lfa-yı fariza-i hacca, niyyet-i meb­n1resi ile Hicaz'a azlınet buyurmuşlar. Avdetlerinde de meşlhata rağbet buyur­mayarak evkat-ı kıymetdarlarını tefekküre ve enfas-ı aliyelerini zikre tahsis ile ih­tiyar-ı uzlet etmişler.

T~ırlkat-ı Aliye-i Sa'diye'de nisbet ve hilafetleri bila vasıta valid-i ekremleri Şeyh Süleyman Sıdkı Efendi (ks.)'den olup bırkaları halazadeleri eş-Şeyh el-Hac Ataullah Efendi (ra.) vasıtasıyla yine pederlerindendir. Müşarun ileyh hazretleri dahi ceddi ve pederleri gibi kutbu'l-a'zam İmam Ebu'I-Hasan eş-Şazill (ra.) Efen­dimiz hazretleriyle sultanü'l-arifin ve imamü'l-aşık1n Mevlana Celalü'l-Hak ve'l-

Page 29: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

246 tasawuf

milleti ve' d-din (ra.) hazrederine de müntesip idiler. Tarikat-ı Aliye-i Mevleviye'ye nisbetleri, salifü't-tercüme Şeyh Osman Salahaddin Efendi (ks.) hazretleri vasıta­sıyladır. Tarikat-ı Aliye-i Şaziliye'de bichlyet-i nisbet ve hilafetleri Eyup civarında Alibeyköy'de kain Şeyh Muhammed Emin Efendi (ra). olup muahharan İsranbul'a teşrif eden Medtne-i Münevvere ahali-i kiramından arif-billah, vasıl-ilallah, arif-i üm ml Muhammed Şeyh İbdihini Beradetü'l-Medenl eş-Şazill (ks.) el-aziz (47} haz­retlerinin hizmet-i aliye ve sohbet-i seniyeleriyle müşerref olarak kendilerinden de nail-i hilafet ve Hz. Şeyh müşarun ileyhin İstanbul'daki mensuöınin emr-i ter­biyekrinde, kendilerine niyabet vazifesiyle tekrlm buyurmuşlardır.

S5hib-i tercüme hazretleri, bu şeyh-i ümml ali-i himmetin hizmet ve sohbet-i

aliyesi berekatıyla gaye-i kemale ermiştir.(ks.)

Asıl kitapta yani Hoca Efendimizin ınenakıb-ı aliyelerinde görüldüğü üzere Hoca-i ınüşanın ileyhin de havassı ashabından ve füy(lzat-ı enfas-ı aliyelerinden müstd1d olan telaınlz-i kiriiınındandırlar. Kendilerinin Hoca Efendimiz hazretle­ri hakkında pek samimi hüsn-ü itikatları olduğu gibi müşarun ileyh de kendini sever ve her an taltlfat-ı seniyeleriyle tesrlr buyunırlarmış. Bunlardan maadil son vakitlerinde İmam Abdulvehhab Şa'riin'l'nin ruhaniyyet-i aliyelerine dahi intisap etmi:; oldukları , validim, macidim hazretlerinin mesmuu kernteranem olduğu

üzere "İmam Şa'rarıi şeyhim LetiUjil'!-Mirıen mürşidimdir" buyurduklarından münfehim olur. Fi'l-vaki dalına İmam Şa'ranl Hazretleri'nin 'Zetaifü 'l-Minen."

nam kitab-ı celilelerini mütalaa buyurduklarını fakir de idn1k ettim. E~laf-ı sG.tlye-i kirama tab'an mülakl oldukları, erbab- ı kemalden [48] teber­

rük ve ahz etmeyi şiar ittihaz ettiklerinden Maveraünnehir meşayihinden mefha­nı's-suleha Sahibzade Hoca Fazı Kadir Nakşibendl'den Tarikat-ı AJiye-i Nakşi­bencliye-i Farukiye'yi ahz etmiş oldukları gibi sülale-i tahireden Hamevi Şeyh Ömcrü'I-Harirl'den Tartkat-ı Aliye-i Rifaiye'yi ahz etmişlerdi r. Ve şuGb-ı Tarikat-ı Aliye-i Halveriye'den Sayda meşayih inden bir zat vasıtasıyla nisbetleri vardı. Ru­haniyet-i kudsiyelerinden istifade tarikıyla da kuthü'l-efham Seyyid Ahmed el­Bedcvl (ra.) ve sultanu'l-evliya Abdulkadir Geylani (rh .a) hazrederine nisbet-i milneviyesi vardı.

Evliyaullah-ı kirarndan müntesib bulunduklan akc1b-ı arif'In hazeratıyla ken­dilerinin ahval ve meslek-i altlerinin zübdesini şu manzumelerde bizzat beyan buyurmuş olduklarından buraya dercediyorum.

Nazım

Şeyh Sa 'duddin biidi-i tatfkattır bana, Hem tarik-ı Şiizil~ akva-yı nisbettit· bana. Mevleviyem, Kadirlyem, Ahmedf'ntn çakerf

Nakşibendi'den de abz-ı feyz ve bimmettir bana. Halvetfyim jarlğu 'l-btıt ede Hak bu kemterl,

Page 30: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

h ür mabmut yücer/eyüp'te biiluniye tekkesi 247

Üns-ü biltab ile matiab-ı sıır-ı vabdettiı· bana. Kıldı Hak "Envar-ı Kudsiye"eyle zulmetren ha/as, Şeyh-i Şirvani Veli nur-ı basfrettir bana . Yoktur is'idad u ihtihkiikım eh/ul/aha ben, Eylemek da 'va-yı nisbet, ayn-u töhmettir bana .

Men neyim layık-ı bi dergah-ı selatin-i ızam, Murlenk gibi bu yolda olma minnettir bana. Bir hasisü '1-maye ahkar bendeyim dermandeytm, Maksadım da'va değil, tahdfs-i ni'meltir bana. Ttic U tesbib U asa VÜ h ırkayı terk ey/edim, Bezm-u fakr içre kalenderlik meziyyettir bana. Hacc-ı beytu/lahı teysir eyledi bu a.bdtne, Hamd-u /illah, sümme hamden bu ne devlettir bana. Ravza-i pak-ı Habfbullahiı yüz göz sürdüğüm,

Hak taa/a canibinden mahz-ı rahmettir bana.

Bab-ı Sa'dedfn'e çeşmim halka çeşmim iısitan, Pay-ı ayende tJe ravende ba.ssa rlj'attir bana. Taht-ı akdam.-ı. ricalullaha serdim çeşmimi, Bu Hasfrizôdelik (Muhtar) şöhrettir bana.

Bu manzOrne-i aliyelerinde müsteban olduğu üzere meşreb-i al11erinde tecnd ve tevekkül ü inziva ve hamul galip idi.

fXlima zikr ve fikir ile "Kii.tü 'l-Kulub ·: "Risfile-i Kuşeyrf", [50) ve Hz. Şeyh-i Ekber (rh.a)'in "Risaletü '1-Kuds /f mina sıhhatü 'n-nefs" nam kitab-ı alllerini ve İmam Şa 'ranl'nin el-Erıvarn'l-Kudsiyye /f adabi'l-ubudiyye" ve ale'l-ekser "Letfi­ifü 'l-minen 'i mütalaa i le meşgul olur ve münzeviyane imrar-ı hayat eder, nadi­ren dergiihtan harice çıkar ahbab u ihvanı ziyaretine geldikçe onlarla sohbet ederkr idi

Her bir hal ü harekatında sünen-i seniyyeye ittiba ve etvar u reftannı esiaf- ı

sGfiyye-i kiramın etvan ve reftarına tevfikan i'tina ederdi. Bade'l Hac, zıy u kıya­

fette de ulema-yı kir:1ma muvafakatla fes üzerine mlıtedil bir imame ittihaz bu­yunıp meşayih-ı Şazi liyye adabı üzere kisve ile terneyyüz etmezler idi.

Müşarun ileyh orta boylu, buğday renkli, geniş omuzlu büyük ela gözlü, al­ıu geniş , sünnet-i seniyyeye muvafık rGI u arzda az siyahı bulunan beyaz sakal­lı, melihü'l-veçh, mütebessim, hıfz u va kar ile beraber mütevazi, muhafaza-i hu­kuk-u hak ve halkda şedid, hakkı söylemekte hiçbir şeyden korkmaz, hilın ve gadaptı mutedil, kerlın , seh!, sıga r, kibar, avam, has her sınıf halk beyninde muhtereın ve mahbub idi.

Ulema ve urefayı sever ve cümlesine ziyade hünnet eder, misafirlerin hizme­tini bizzat lfaya bezl-i himmet buyurur, fukara-perver intakı i'tiyadından dolayı meta- ı dünyadan muhtaç olduğu [5 l ]libastan maada hiçbir şeye malik olmadığı

gibi fakirin idrak ettiğim zamanlarında k!sesi ve bir paresi dahi yoktu.

Page 31: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

248 tasawuf

Tc'llfatı yoktur. Ancak tabiat-ı şi'riyyeleri olup zühd ve tevhide ve nuOt-u Ne­beviyeye dair eş'ar u asan ve bazı mebanl üzerinde kasaid-i tarihiyesi vardır. Derg:lh- ı şerifin semahanesi ve sahrlç üzerindeki tarihler o cümledendir. ·

Müddet-i ömürle ri bu arz ettiğim vecihle güzeran eden müşarunileyh hazret­leri iıtihilinden tahminen yirmi sene mukaddem bir sabah kendilerinin seksen dört yaşında irtihal edeceklerini haber vermişlerdi . Fi'l-haklka, ihbarları gibi 1319/ 1901 senesi Muharremü'l-haramın 22. Pazar gecesi sabaha karşı 84 yaşın­

da olduklan halde zu'f-u plrl-ye inzimam eden zatü'l-külliye-i müzmine sebeb-i vefat l arı olmuştur. Naaşı mağfiret-i nakşları ertesi gün ale's-sabah gasl u techlz ve tekfı'n ile vasiyyetleri mOcibince taburu omuza kaldırılmayıp, tahte's-ser altında tutularak dergah-ı şerifte meşiiyih, ulemi, fukara-yı tarikat-ı aliye ve kendilerinin muhib ve mfıtekıdlerinden bir cemm-i gafı'rin huzuru ve ekabir-i meşayih-i Sün­büliye'den Şah Sulran Dergih-ı ŞeriPi şeyhi Ebü'l-Feyz Efendi imametiyle salat-ı cen;1ze ba'de'l-eda fevç fevç rneşayih-i tunık-ı aliye tehlll-han olduklan halde kendilerinin asar-ı şi'riyelerinclen olan:

Usta~ı ümmetten ber zelflim YaRasulel/ab Sada-yı cünn tle gayet aif/im Ya Rasulellah Heva-yı nefsle ömrüm geçirdim e:yledim zayi ' Redi-yı ajve yüzüm yok hacilim ra Rasulel/ah Gider benden bıt gajlet zulmelin nür-! bidayetle Elim tut düşmil.şüm rahm et s~(i/im Ya Rasule/lab Vüdidım a/emfne bais-i gufrti.n-ı rahmettir Meded, asfler içre bf mesfliın ya Rasate/lah Bağışla Hazret-i Zehril ile sebtfne (Muhtarı)

Der-i al-i aba-ya ben dahuem ya Rasatel/ah

Tevessül-i şerlti kabri başında inşa d edilerek dergah-ı şerif türbe-i rnünifesinde pederleri Şeyh Süleyman Sıdkı Efendi ile biraderleri Şeyh Hasan Rıza Efendi'nin kabirieri yanındaki lahd-ı mahsusa defn oh.ındular. Defnden sonra sünnet-i meşa­

y.ih üzere Yenikapı Mevlevlhanesi postnlşin i arif-i dana-dil Şeyh Mehmed Cela­k.~ddin Efendi hazretleri tarafından ism-i Celal ve gülbank-ı evliyaullah kıraat edi­lerek ved'la-i rahmer-i Rabman kılınmıştır.

irtihallerine mahdurn-u mükerrernleri valielim hazretleri şu tarihi inşa buyur­muşlardır. [53}

Tarih Hazine-i kemal ve pfr-i reşfd DelU-i bak ve der zamane jerfd Cenab-ı pft·-i ma Ahmed-i Muhtar Sellk-i pak baz-ı rab-ı sedfd Hu.lük-u merd ve zinde dfl-i arif

Page 32: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

Tevazueş çenan ki kesi nedfd Dahfl-i şod be penç-i al-i abti Esabebullabu sevabe'ş-şebfd

1319

h ür mabmut yücer/eyııp 'te hii.tantye tekkesi 249

Muhibbanından Bahriye MektGb-i esbak-ı Hasan Tevfik Efendi dahi bir tarih inşad etmişlerdir ki tarih mısraı şudur:

Kıldı Cennette karar nür-u rı"tb-ı Şeyh Mubıar

(ene ı nde zanni abdi bi) Hadi's-i Kuds!si hükmünce ınd-i ihihldeki menziletine de­

laletine mebni merhum-ı müşarun ileyhin güftar- ı alilerinden olan şu kıta ile ter­cüme lerini hatm ediyorum.

Kıt'a

Barigab-ı bazrete currrıümden ettim arzubal Ayet-i "LiJ taknetü" buyruğun im/ii eyledi Hükm-ü takdfr-i Hüda (Mubtan) ibya eyleyip Ajvim, i 'lamırıda hak "Caffar" imza eyledi. (ks) aliye ve ğaferahü ve livalideybi Amin)

Harrarahu'l-Fakiru hafidü'l-mütercim Jehfı derviş Yusuf Zahir b. eş-Şeyhü'l­üstacl Mehmed Elif Efendi el-Es' adi eş-Şazill el-Mevlevl.

Afallahu anhüma fi sene 1342/1923.*

A.bstract

This study dwells on Naqshbandi Sheikh Khoja Husameddin Effendi (d.1280/1864) and his tekke, about whom there have not been any serious studies, although there are numerous references to him in sources. And the Turkish version of the menakipname penned about him by Elif Effendi is cited.

Khoja Husameddin Effendi lived in Istanbul in 19ıh century. Although he did not come up with many works, he had a deep impact on religious­social life, and thus he eamecl himself a re putation as Mesneviban-i Sebi1·.

His tekke hosted not only Naqshbandi rituals (Ha tm-i Hacegan) bur also Masnawi courses for a very long period.

• Hu makaleyi gözden geçirerek tashihte yardımcı olan mesai arkadaşını Ş iieli !smail KARA'ya şükrıı nlarınıı arz ediyorum.

Page 33: 10 EYÜP'TE HÂTUNİYE TEKKESİktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02193/2003_IV_10/2003_IV_10_YUCERHM.pdf · 222 ıasavvuf Babıali Dahiliye kısmı Ser-halifelerinden Seyyid Muhammed Fehim

Cüneyd

bakanlar bana gövdemi görürler

ben başka yerdeyim

gömenler beni gövdemi gömerler

ben başka yerdeyim

aç cübbeni cüneyd ne görüyorsun

görünmeyen i

cüneyd nerede cüneyd ne oldu

sana bana olan ona da oldu

kendi cübbesi altında cüneyd yok oldu•

Asaf HaJet Çelebi

(Om Man i Padme Hum, iswnbtıl 1993, s. 7)