2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri

C) TÜRKİYE’DE MANEVİ TAHRİBATI PLANLI BİR ŞEKİLDE

YÜRÜTEN DIŞ MİHRAKLAR, GAYELERİ VE STRATEJİLERİ

• Aslında bu durum, hak – batıl mücadelesinde açıkça görülür. Kâinat Cenab-ı Hak tarafından yoktan var edilmiştir. Cenab-ı Hakk’ın Kemal sıfatının bir gereği neticesinde insan eşref-i mahlûkat olarak yaratılmıştır. Çünkü insana diğer mahlûkatta olmayan dört önemli vasıf verilmiştir. Bunlar: İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, faydalı ile zararlıyı, adalet ile zulmü ayırt etme kabiliyetidir. İnsana bunların arasında tercih yapma yeteneği irade-i cüz-iye ile verilmiştir. Bundan dolayı da mesuldür. Saadetin yolu insanın yolu, iyiyi, doğruyu, faydalıyı ve adaleti tercih etmesindedir.

i- Kim bunlar?

• Diğer taraftan kötüyü, yanlışı, zararlıyı ve zulmü tercih eden zihniyet ise, insanın felaketine sebep olur. Yaratılıştan beri bazı insanlar bu yolu tercih etmişlerdir. Irkçı emperyalizm Kabala ile, kendilerine indirilen doğru prensipleri değiştirmişlerdir.

• Bizim inancımıza göre, saadetin temeli sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörüdür. Biz bunun için bütün mahlûkatın saadetini isteriz.

i- Kim bunlar?

i- Kim bunlar? Irkçı emperyalizmin görüşüne göre ise, Kabala’da

inançlarının dört temel esası şöyle belirlenmiştir:• Bizim ırkımız üstün ırktır. Diğer insanlar bize köle olsun

diye yaratılmıştır. • Bu nazariyatta kalmayacak, fiiliyatta gerçekleşecektir. • Bunun gerçekleşmesi için bizim üç görevi yerine

getirmemiz lazımdır. 1-Sürgündeki beni İsrail, Filistin’de toplanacak 2-Büyük İsrail kurulacak ve emniyeti sağlanacak 3-Süleyman mabedi yeniden inşa edilecek• Bu görevler ifa edilince kurtarıcı Mesih gelecek, Hz.

Davud’un tahtına oturacak ve böylece ebedi hâkimiyetimiz perçinleşmiş olacak.

Irkçı emperyalizmin görüşüne göre ise, Kabala’da inançlarının dört temel esası şöyle belirlenmiştir:

• Bizim ırkımız üstün ırktır. Diğer insanlar bize köle olsun diye yaratılmıştır.

• Bu nazariyatta kalmayacak, fiiliyatta gerçekleşecektir. • Bunun gerçekleşmesi için bizim üç görevi yerine

getirmemiz lazımdır. 1-Sürgündeki beni İsrail, Filistin’de toplanacak 2-Büyük İsrail kurulacak ve emniyeti sağlanacak 3-Süleyman mabedi yeniden inşa edilecek• Bu görevler ifa edilince kurtarıcı Mesih gelecek, Hz.

Davud’un tahtına oturacak ve böylece ebedi hâkimiyetimiz perçinleşmiş olacak.

Bu inanışa sahip olan ırkçı emperyalizm batı ülkelerini kontrole almış ve çalıştırmaktadır. Bunun için:

• Siz de – biz de aynı Mesih’in yeryüzüne gelmesini istiyoruz

diyerek takiye yapıyorlar. • Sizin elinizdeki kitapta (İncil’de) Mesih’in yeryüzüne gelmesinin

şartları bildirilmemiştir. Bizim elimizdeki kitapta (muharref tevrat’ta) ise Mesih’in yeryüzüne gelmesinin şartları bildirilmiştir. Bizim kitabımızdan istifade edin, bu şartları bir an evvel gerçekleştirelim.

• İşte bu inançlarından dolayı tarih boyunca işleri güçleri yeryüzünü ifsat etmek olmuştur. Gayeleri kendi ırkları dışındaki bütün ırkların esir, tutsak ve dünyanın her tarafındaki insanları Filistin’deki gibi kan ve gözyaşı ile köle haline getirmektir.

• İşte bizim ecdadımız bundan dolayı onların bu ifsatlarına müsaade etmemiş, 18 haçlı seferini geri püskürtmüştür.

i- Kim bunlar?

• Margaret Theacher’in 1991 yılında İskoçya’daki NATO toplantısında yaptığı konuşma ırkçı emperyalizmin düşünce ve planlarını açıkça ortaya koymaktadır. Gayeleri çok açık ve nettir. O da 1897 Basel Konferansında alınan kararların eksik kalan kısımlarının tamamlanmasıdır. Asırlar boyu yeryüzünün ifsadı hakkındaki planlarının gerçekleşmesine bizim ecdadımız “Selçuklular ve Osmanlılar” müsaade etmemişlerdi. Bunun için yeni atılımlarının esas hedefi Türkiye’dir.

i- Kim bunlar?

• Türkiye’nin Güneydoğusunun parçalanması ve Arz-ı Mev’ud’a katılması suretiyle, Büyük İsrail’in emniyetinin sağlanmasını, yani II. Sevr, ana hedefleridir. Bunun için Lozan’ı bir time-out olarak imzalamışlardır. Hayım Nahum doktrini vasıtasıyla Türkiye’yi yumuşak lokma yapıp yutmak, bütün faaliyetlerinin ana hedefidir ve özünü teşkil etmektedir.

i- Kim bunlar?

• Bu doktrin dört temel esası ihtiva eder:

1- Türkiye’de insanlar işsiz bırakılacak.

2- Türkiye’de insanlar aç bırakılacak.

3--Türkiye borca esir edilecek.

4- İnsanlar dinden uzaklaştırılacak.

i- Kim bunlar?

EMPERYALİSTLERİN İNANCI TAHRİF ETME PROJELERİ

* Emperyalistlerin Stratejileri:

• Euro – İslam

• Ilımlı İslam

• Dinler Arası Diyalog ve Tolerans

Emperyalistlerin Stratejileri

• 1. EURO- İSLAM

• Özellikle Avrupa’daki oryantalist geleneğin ve Amerika’daki güce dayalı toplum mühendisliğinin odaklandığı ortak nokta Müslümanların inançlarının, küresel gücün istediği şekilde ve çıkarlarına hizmet edecek biçimde yeniden anlamlandırılması ve şekillendirilmesidir.


• Oryantalizmin günümüzdeki öncelikli sorunu, Avrupa’da yaşamakta olan 20 milyon Müslüman’dan başlayarak dünya Müslümanlarına batının istediği oranda, batının çıkarlarıyla çatışmayan ve batının biçimlendirdiği şekilde bir Müslümanlığı empoze etmektir.


• Almanya’da faaliyet gösteren Türkiye Araştırmalar Merkezi yöneticisi Prof. Dr. Faruk Şen, Avrupa Birliği sınırları içerisinde yaşayan Müslüman nüfusun Euro-İslam adlı yeni bir ekol yarattığını ve bu ekolün sanayi toplumunun icaplarını özümsediğini, içinde yaşadıkları ülkenin demokratik laik sistemi kabul ettiklerini, yaşadıkları ülkenin anayasasını benimseyen özelliklere sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bu tezini desteklemek üzere de başında bulunduğu kurum tarafından Federal Almanya’da yaşayan iki bin Türk’le görüşülerek hazırlandığı ifade edilen “Euro-İslam ve Almanya’daki Türk Göçmenlerin Dini Eğilimleri” adlı raporda genç göçmenlerin ramazan ayında hem diskoteklerde kız ya da erkek arkadaşlarıyla sabaha kadar eğlenip hem de sahur zamanı yemek yiyerek oruç tuttuklarını belirtmektedir.


Kısacası Euro-İslam projesinin amacı, Müslümanları İslami değerlerden soyutlayıp Batılı yaşam tarzına ve değerlere uyumlu hale getirip asimile etmektir.


• 2. ILIMLI İSLAM• Körfez krizi ile başlayan süreçle Amerika’nın da

aynı doğrultuda bir İslam inşası arayışına girdiğini görüyoruz. Özellikle devlet destekli finansın gücüne dayanan birçok araştırma kuruluşunun, batı çıkarlarına hizmet edecek bir İslam inşa çalışmalarına hız verdikleri bilinmektedir. Fukiyama , Daniel Pipes , Graham Fuller ve daha bir çok ünlü araştırmacı ve yazarın katkısıyla inşa edilen bu İslam projesine genel olarak “Ilımlı İslam” denilmektedir.


• Aslında bu BOP’un en önemli ayaklarından birini oluşturan projedir. Özelikle ABD Savunma eski Bakan yardımcısı ve şimdi Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowıtz’in “Bir İslam reformasyonuna ihtiyacımız var. Ve ben reform için gerçek bir umut olduğuna inanıyorum” ifadesinin tefsirini Amerikan yönetimine yakınlığı ile bilinen Yahudi asıllı Daniel Pipes şu ifadelerle yapmaktadır “ Terörizmle savaşın nihai hedefi İslam’ın modernleştirilmesi ve yeniden inşasıdır.” Aynı şahıs ılımlı İslam ile militan İslam arasındaki farklar başlığı altında birçok makaleler de yayınlamıştır.


• Tüm bu projelerin ortak amacı İslam’ı reforme etmektir. Bu projede rol alacak aktörler ise Müslümanlardan İslami terminolojiyi bilen ve kavramları asli yerlerinden koparıp farklı ve yeni anlamlar yükleyebilecek olan , oportünist ve revizyonist gruplar olacağa benzer. Hişam Kabbani’nin ABD yönetimine siyaset ve dünya işlerinden uzak bir sufiliği desteklemesini önermesi, Pakistan’dan Ezher’e kadar medrese müfredatını sekilerleştirme çabaları, din adamlarının ABD aracılığıyla ve bizzat ABD’de eğitilmesi , Tevrat , İncil ve Kuran’dan seçilerek “Gerçek Furkan” adıyla yeni bir kitabın yayınlanması , Bassam Tibi ve ekibinin Euro-İslam projesi bunun işaretleridir.


• Bazı Müslüman elitler, siyaset ve din adamları bilerek ya da bilmeyerek bu projede kullanılır hale geldiler. Bu sebeple proje hayli tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Ilımlı İslamcı diye el üstünde tutulan kimi fikir ve siyaset erbabının adeta batı düşüncesinin bire taşeronu gibi tavırlar sergilemesi ve bunların Batılı güç odaklarınca desteklenmeleri herhalde tesadüfle izah edilemez.


• 3. DİNLER ARASI DİYALOG VE TOLERANS• Bazı çevrelerin özenle gündemde tutmaya

çalıştıkları bir başka proje ise diyalog adı altında aslında tamamen siyasi maksatlı ve inancın temel değerlerini tahrife yönelik çabalardır.. Aslında bu çabaların temelinde yeni eklektik bir din oluşturmak için gerekli altyapıyı hazırlamak planı yatmaktadır.


• İslam’ın Allah katında tek ve geçerli din olduğu inancını yontmaya, törpülemeye İslam’ın hak din oluşu tekelini kırmaya yöneliktir. Bu çabanın somut bir örneğini

• Diyanetin hutbelerden ‘ALLAH KATINDA TEK DİN İSLAMDIR’ ayetini çıkarması ile görmüş olduk.


• Diyalogcular -hoşgörücüler- nedense kendi din kardeşlerine karşı hiç de hoşgörülü değiller. Müslümanların kendi dinlerinden olmayanlara karşı esneklik, müsamaha ve sevgi göstermesini sürekli telkin eden bu kimseler ne yazık ki bu sevginin çok azını kendi din kardeşlerine göstermektedirler. Geçmişte yaşanmış ayrılıkları dahi tazelemek eğiliminde oldukları üzücü bir gerçektir.


• Diyalogcu ve hoşgörücü felsefe ve ideoloji İslam dünyasındaki agresif misyonerlere karşı bir tepki göstermiyor, onlara karşı hak din İslam’ı müdafaa etmiyor. Böyle bir savunmanın agresif Evangelistleri üzeceğinden mi korkuyorlar?


• Sapmalar ve Sonuçları:– Oportünizm (fırsatçılık)– Revizyonizm (Asra uydurma adı altında dinin değiştirilmesi)

• SAPMALAR• Buraya kadar anlattığımız projeler ve gösterilen

çabalar elbette meyvelerini vermiş ve İslam dünyasında değişik eğilimler gelişmiştir. Bu eğilimler o ülkelerin yararına sonuç doğurmamış, aksine bağımsızlık anlayışlarını darbelemiştir. Kimlik ve aidiyet duygusu kaybolan toplumlar bir süre sonra vatanseverliklerini de yitirirler. Toplumsal kargaşaya sürüklenirler.

• Düşünce ve hareket modelinde meydana gelen sapmalar iki ana başlık altında toplanabilir:


1. OPORTÜNİZM – İLKESİZLİK VE FIRSATÇILIK

• Günlük koşullara ve çıkarlara göre ilkelerden sapma eğilimi. Eski felsefe sözlüklerinde yüksek bir amaca göre değil şimdiki gereklere göre davranmak deyimiyle tanımlanmıştır. Dilimizde aynı anlamda eyyamcılık deyimi de kullanılmaktadır.

• Demek ki oportünizm, ilkelerden yoksunluk, anlık veya kısmi çıkarlar uğruna savunulan temel ilkelerden taviz vermek anlamındadır.

Sapmalar ve Sonuçları

• Müslüman oportünistler ; Yeni Dünya Düzeni sloganı ile insanlığa sunulan siyonist projeyi, uzlaşma adı altında halk kitlelerine kabul ettirme çabası içine girenlere verilen isimdir.


• Özü itibariyle ilkesizliğe dayanan oportünizmin en belirgin sonuçlarından biri pasifizm , bir diğeri ise teslimiyetçiliktir. Karşıdaki gücün yenilmezliği, verilecek mücadelenin başarısızlıkla sonuçlanacağının açık seçik ortada olduğu gibi ön kabullerle işe başlayan oportünistler, kitlelere mücadele yerine uzlaşmayı, saldırıya uğramamak için şirin görünmeyi, aktif eylemler ortaya koyup dikkatleri üzerlerine toplamamak için pasif davranmayı öğütlerler.


• Elbetteki bu tutum sonuç itibariyle hakim güçlerle uzlaşmak değil olsa olsa uzlaşma adı altında mutlak teslimiyet sonucunu doğurur.

• AP, DYP, ANAP ve benzeri sağcı politikaları şer olarak takdim edilen sol karşısında ehven-i şer olarak görme yaklaşımını uzun süre bazı cemaatlerin tercihlerinde görmek mümkündür.


• AKP ise bu yaklaşımın yerine onun günümüzdeki yansıması olan idare-i maslahatçılığı ikame etmiştir. İdare-i maslahatçılıkta diğerinden farklı olarak iddiasından vazgeçme tavrı sergilenmektedir.


• Zor anlarda asıl amaçlarının gerçekleşmesini meçhul bir zamana erteleyerek mevcut duruma ve mevcut sisteme uygun davranmak olarak tanımlanan idare-i maslahatçılık aslında dışardan empoze edilen bir sapma eğilimidir. Bunu gerçekleştirmek için de muhataplar öncelikle psikolojik bir savaşa tabi tutulur, iradeleri zaafa uğratılır, düşünce melekeleri alt üst edilir ve başka bir seçenek olmadığı konusunda ikna edilirler. Karşıdaki gücü çok üstün ve kuvvetli görerek ve göstererek hiçbir şey yapmamayı, mücadelenin gereksizliğini kabul etmiş olurlar.


• ‘Fincancı katırlarını ürkütmemek’ gerektiğini bir iman akidesi halinde algılayan oportünistler hep korktukları gücün yorumlarını önemserler. ‘Onlar ne der’ endişesi korkuyu, korku ise etkilenmeyi beraberinde getirir. Etkilenme ise kendi olmaktan çıkmak, iradesinin ipotek altına alınmasını kabullenmek, bunun doğal sonucu olarak da tutsaklaşmak anlamına gelir. Bu nedenle bütün oportünistler karşı gücün ideolojik savaşının tutsaklarıdırlar.


2. REVİZYONİZM• Gözden geçirmek ve yeniden anlamlandırmak anlamına

gelen revizyonizm, Müslümanların gündemine hep reform olarak gelmiştir. Revizyonizm bir düşünce sisteminin temel ilkelerinden, varsayımlarından ve hedeflerinden bir kısmının değiştirilmesinin ve düzeltilmesinin istenmesi, değiştirilmesi ve düzeltilmesi mümkün olmayan değer ve kavramların ise anlamlarının çarpıtılması ve içlerinin boşaltılması anlamını taşımaktadır. Burada asıl olan o düşünce sistemine ilişkin gerçeklerin üstünün örtülmesidir.


• Revizyonizm aslında düşünce metoduna ilişkin bir sapma eğilimidir.

• Euro İslam, ılımlı İslam ve eklektik bir din inşa hedefinde birleşen küresel emperyalizm İslam’ın revize edilmesi gereğini her fırsatta ve her platformda dile getirmektedir


İslam’da revizyon isteyenleri üç ana başlıkta toplamak mümkündür:

• 1.Aslında inançlı olup bilgi noksanlığı nedeniyle düşünme mekanizması kirletilmiş ve yanlış çözümlemelere eğilimli hale gelmiş insanlar.

• 2. İslam’ın samimi taraftarı olmayan fakat Müslüman gibi görünüp İslam’ın ve Müslümanların hayrı için revizyonu savunduklarını iddia edenler.

• 3. İslam düşmanları; küresel emperyalizmin ideologları, stratejistleri, finansörleri, ve kalemşörleri.


• İslam, dinin bir bütün olduğunu, kitabın bir bölümüne inanıp bir bölümüne inanmamanın mümkün olmadığını, ona bir şey ilave edilip bir şey çıkarılamayacağını çok net bir şekilde ifade eder. Kavramların ve anlamların çarpıtılmasına karşı Allah : “Allah’ın dinini Allah’a mı öğreteceksiniz” uyarısıyla karşılık verir.


Genel olarak revizyonistler, özelde de İslam revizyonistleri şu yöntemlere başvururlar,

1…Düşüncenin veya inancın dayandığı temel kaynaklar arasında çelişki iddiası ve bu kaynaklardan birinin tasfiyesi istemi.

2…Bir inanç sistemine o inanç sistemi ile uyuşmayan başka inanç ve düşünce sistemlerinin eklenmesi yani sentezcilik.

3…İnancı simgeleyen anahtar kavramların anlamlarının çarpıtılması.

4…Sulandırma, tahrif .. İnanç ve düşüncenin temel kavramlarının anlamlarının daraltılarak, sulandırılarak anlamsız hale getirilmesidir.

5…İnanç ve değerler sisteminin hafızasının silinmesi ve geçmişle bağların koparılması..


Uygulamalar

• i- Din eğitiminin engellenmesi

• ii- Laikliğin dine baskı olarak uygulanması

• iii- Medyanın silah olarak kullanılması

Uygulamalar

• Ancak bütün bunlar onların projeleridir. Bunların gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği bizim kararlılığımız ve mücadele azmimiz ile ilgilidir. Eğer bizler bu oyunları fark eder, Siyonist projelere karşı uyanık olur, halkımızı bilinçlendirebilirsek, elbette onların muvaffak olabilmesi söz konusu değildir. Çünkü onlar bütün bu projelerini hayata geçirmek, milli ve manevi değerleri tahrip etmek için ülke yönetimlerine değişik kanallardan müdahale etmekte, baskı ve şantajlarla tahribatı gerçekleştirmektedirler.

• İktidarlar bilerek veya bilmeyerek bu oyunların aleti olmaktadır.

Uygulamalar

1-DİN EĞİTİMİNİN ENGELLENMESİ• Dinin toplum üzerindeki birleştirici etkisi

hepimizin malumudur. Doğruyu, iyiyi,güzeli, faydalıyı,adil olanı emreden, anne-baba hakkına riayet edilmesini, aile bağlarının güçlenmesini, barış, kardeşlik ve sevginin yaygınlaşmasını isteyen bir dinin eğitim ve öğretiminin yasaklanması, engellenmesi veya sınırlandırılması sadece insan haklarına saygısızlık değil, aynı zamanda topluma da zulümdür.

UygulamalarManevi Ve Ahlaki Tahribatın Nasıl Yapılıyor

• Her şeyden önce din eğitim ve öğretimi bir insan hakkıdır. Bir insan kendi evladına din eğitiminin verilmesini istemek ve devlet de bunu yerine getirmek zorundadır. Anayasamızın 24. maddesinin 4.fıkrası aynen şöyledir: ‘ Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışında din eğitimi kişilerin kendi isteğiyle verilir.’ Dikkat edilecek olursa Anayasamız din ve ahlak öğretimine o kadar önem vermiştir ki; bunu anayasal ders yapmış, mecburi hale getirmiştir. Türkiye’ de din dersinden başka hiçbir ders anayasa ile mecburi kılınmamıştır.


• Türkiye de bazı çevreler bunca tahribatı göz ardı ederek din eğitim ve öğretiminin önüne engel üzerine engel koymaya çalıştılar. Milli Görüşçü partilerin ( MSP ve RP) iktidar ortaklığı döneminde açılıp yaygınlaşan İmam Hatip Liselerinin kapısına kilit vuruldu. Kur’an kursları bilinçli bir şekilde birer birer kapatıldı. MSP‘nin koalisyon ortağı olduğu dönemde Beş Yıllık Kalkınma planına ‘manevi kalkınma’ maddesi ilave edilmişti ve Anayasanın ikinci maddesine göre manevi kalkınma planı hazırlanmıştı. Ama bu hayırlı hizmetler Güneş Motel projesi harekete geçirilerek MSP’nin iktidardan uzaklaştırılması sağlanmıştı.


• Din eğitim ve öğretimi engelleniyor. İmam Hatip Liseleri kapatıldı. AKP bu konuyu gündeme getirmekten bile ürküyor. Meslek Liselerinin üniversiteye girişleri puanlama sistemi ile adeta imkânsız hale getirildi. Kur’an kursları birer birer kapanıyor. Kur’an öğretenlerin eline kelepçe vuruluyor.

• Ama buna karşılık AKP, AB sevdası ile Ruhban okulunu açma hazırlığı içinde. Her sokakta neredeyse bir kilise ev acılıyor.

UygulamalarŞimdi neler yapılıyor?

• Özel televizyon kanallarının yayın faaliyetine katılmasıyla Müslüman Türk toplumu bir kültür bombardımanına maruz kalmıştır. Hıristiyan’ı batı değerlerinin yer aldığı çeşitli televizyon programları aracılığıyla misyonerlik gizlice evlere girmiş ve zaman içerisinde Müslüman Türk kültürünün savunmacı, koruyucu ve dışlayıcı yapısının direnç noktalarını zedelemiştir. Bu özellikle yetişmekte olan genç nesilde gözlemlenen bir durumdur… Genç nesilde milli ve manevi değerler anlamını yitirmeye başlamış, bu tur değerler vatan- millet- sakarya edebiyatı olarak değerlendirilir olmuştur. Yabancılara televizyon kanalı satışına izin veren yasal düzenlemenin ne sonuçlar doğuracağı ise ortadadır.


• Milli Güvenlik Kurulu raporunda, misyonerlerce 2020 yılına kadar toplumun yüzde 10’nun Hıristiyanlaştırılmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Görüldüğü gibi gencecik evlatlarımız bilmeden bu tuzaklara düşüyorlar. AKP Hükümeti ise önlem alacağı yerde, mecliste kanunlar geçirmek suretiyle bu gidişatı bizzat hızlandırmaktadır.

• Kısacası, her karış toprağı aziz şehitlerimizin kanı ile sulanmış bu vatan topraklarında İslam dininin öğretilmesi engelleniyor ama Hıristiyanlık alabildiğince serbest bir şekilde öğretiliyor, propaganda ediliyor ve yaygınlaştırılıyor.


• Ama elbette bu böyle devam etmeyecek, etmemelidir de…

• Allah’ın izni ile yakın zamanda Saadet Partisi iktidara gelecek ve bu vahim gidişe son verecektir. Temel insan haklarından biri olan din eğitimi ve öğretiminin önündeki bütün engelleri bir bir kaldıracaktır. Biz bunu geçmişte yaptık yarında Allah’ın izni ile yapacağız.


2-LAİKLİĞİN DİNE BASKI OLARAK UYGULANMASI

• Din ve vicdan hürriyetinin teminatı olması gereken laiklik prensibi maalesef bizde dine ve dindar insanlara baskı aracı olarak kullanılmak istenmiştir. Dince kutsal olan birçok değer ve talep ‘irtica’ ile yaftalanarak adeta bir suç gibi gösterilmiş, en masum ve demokratik talepler tehlikeli gibi görülmüş, gösterilmiştir.


• Laiklik adına din ve vicdan hürriyeti zedelenmiş, Müslüman’ca yaşama talepleri takibata uğramış ve yasaklanmıştır. Kamusal alan diye ucu nereye kadar gittiği belli olmayan müphem kavramlar icat edilerek, ‘Din’ insanımızın hayatından uzaklaştırılmak istenmiştir.

• Öyle ki; devletin vatandaşa vermesi gereken temel hizmetlerde ayrımcılık yapılmış, tesettürlü hanımlara hastanelerde tedavi imkanı bile bırakılmak istenmemiştir. Okullarda devam eden eğitim hakkı gaspı ise kanayan yara olarak millet vicdanını sızlatmaktadır.


• Devlet- millet kaynaşmasını tahrip eden, toplumsal barış ve huzuru darbeleyen bu gelişmeler AKP iktidarında katmerleşerek devam etmiş, zulümlere yeni zulümler ilave edilmiştir.

• İçişleri Bakanlığı genelgeler yayımlayarak İslami kelimelerin kullanılması yasaklamış, böylece de milletin hafızası silinmek istenmiştir.


3- MEDYA SİLAH OLARAK KULLANILIYOR• Manevi ve ahlaki tahribatın bazı medya

kuruluşları eli ile sistemli bir şekilde gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Milli, manevi, ahlaki, kültürel ve tarihi değerlerimizi korumak, yüceltmek ve gelecek nesillere anlatmak yerine, ahlak dışı bir hayatın adeta teşvik edildiğini hep görüyoruz.


• Televole programları, Müslüman-Türk aile yapısına ters TV dizileri, içki, uyuşturucu ve fuhuşu özendirici yayınlar, mafya babalarını adeta kahramanlaştıran filmler TV kanallarını istila etmiş vaziyettedir.

• Türkiye de son beş yılda 744 bin boşanma davasının açılmış bulunduğunu hatırlatmak bile olayın vahametini gözler önüne sermeye yeterlidir.


• Sizce bunlar bir tesadüf müdür?• Bir toplumun göz göre göre nasıl uçuruma

sürüklendiğini sadece seyirci olarak izlemek mümkün müdür?

• Yıkılan, dağılan aileler bizim ailelerimizdir.• Uyuşturucu batağına düşen gençler bizim

çocuklarımızdır.• Fuhuşa sürüklenen bizim evlatlarımızdır.• Bu kötü gidişe dur diyecek olanlarda elbette

sizsiniz .


• Devletin kurum ve kuruluşlarını tahrik ederek dindar halk kitlelerinin en masum taleplerini bile birer irtica senaryosuna dönüştürmektedir.

• Böylece de devlet- millet kaynaşmasını engellemektedir.

• Yine aynı medya yalan ve yanlı haberlerle milletin doğru haber alma özgürlüğünü engellemekte, kamuoyunu bilgilendirmeyi bir yana bırakarak kamuoyunu yönlendirme işlevini gerçekleştirmektedir.


Documents

2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri