26
Üniversitesi No: 5019 I S S N 1307-5020 Edebiyat Fakültesi MECMÇASI XVI 2010/1 MECMUASI YILDA KEZ YAYIMLANIR 2011

2010 16 MOSHTAGHMEHRR - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00116/2010_16/2010_16_MOSHTAGHMEHRR.pdfo ruhani hayata geri dönebilmek içindir. Hayat kavramÕ da varlÕk kavramÕna ba÷lÕ

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

İstanbul Üniversitesi Yayın No: 5019 I S S N 1307-5020

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

Edebiyat Fakültesi

ŞARKİYAT MECMÇASI

Sayı XVI 2010/1

ŞAR.IdYAT MECMUASI HAKEMLİ BİR DERGİDİR

YILDA İKİ KEZ YAYIMLANIR

İSTANBUL 2011

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

Rahman MOSHTAGH MEHR Çev. Kadir TURGUT

Özet

Varl k ve hayat kavram , görenin ufkuyla do rudan irtibatl d r. Görme ufku geni olan n varl k ve hayattan anlad da o kadar geni ve yüce olacakt r. S radan insanlar n anlad n n aksine, Mevlânâ’ya göre varl k bu hissedilen dünyadan ibaret de ildir. Bilakis gerçek varl k Mevlânâ’n n “adem” dedi i ‘gayb alemi’ ve ‘mutlak varl k’t r. Gayb âlemi varl k ve hayat n, bütün güzellik ve manevi zevklerin kayna d r. nsan n, dünya hayat ndan önce bir ruhani hayat vard . Dünya hayat nda da bütün gayreti o ruhani hayata geri dönebilmek içindir. Hayat kavram da varl k kavram na ba l olarak geni lemektedir. Mevlânâ’ya göre insan hayat , bu dünyadan önce gaybda ba lam , dünyadan sonra da ayn ekilde gaybda devam edecektir. Bu nedenle ölüm, hayat n son noktas de il, bilakis yeni bir do u ve yeni bir ba lang çt r. K yamet de insan hayat n n devam n n nas l olaca n belirleyecektir.

Allah, varl k ve hayattan tamamen ayr olmayan gizli bir hakikattir ve görünen varl klar onun varl n n bir yans mas ve iradesinin gere idir.

nsan da denizden ayr kalan bir damla gibi Allah’tan uzakta kendini yaln z ve garip hissetmekte, tekrar kendi ilahi asl na dönmeyi arzulamaktad r. Bu nedenle onun Allah’la irtibat korku ve ümitle yap lan kullukla de il, sevgi ve ibadetledir.

Anahtar Kelimeler: Varl k, Hayat, Mevlânâ, nsan, Allah

Abstract The perception of existence and life is directly related to the

observer’s horizons. One who has broader horizons will have a broader

“ ”, Arma ân-i Behâristân c. 1 (Nâme-i Meânî), Tahran, Kitâbhâne-i Meclis,

1383, s. 531-574. Bu makale yazar n katk lar yla çevrilmi tir. Doç. Dr., Azarbaycan Terbiyet Moellim Üniversitesi, ran. Ar . Gör. stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyat ABD.

Rahman MOSHTAGH MEHR

138

and more elevated perception of existence and life. In contrast to the perception of ordinary people, according to Mevlânâ, existence is not limited to the physical world. Real existence is the ‘other world’ or the ‘absolute existence’ named “adem” by Mevlânâ. The Other World is the source of life and existence as well as all grace and spiritual pleasures. Man had a spiritual life prior to material life. All his striving in the material world is for returning to that spiritual life. The perception of life is also broadened in line with the perception of existence. According to Mevlânâ, human life began in the other world before this world and it will likewise continue in there after this world. Because of this, death is a rebirth and a new start rather than the end point of life. Endtime, in turn, is the determinant of human life’s future condition.

God is a concealed reality that is not at all separate from life and existence and all physical entities are a reflection of His existence and the consequence of His authority.

Human being, like a drop of water separated from the sea, feels lonely and desolate and wishes to return to his divine self. For this reason, his relation with God is one of love and worship rather than one of submission with expectation and fear.

Keywords: Existence, Life, Mevlânâ, human, God

Giri

Geçmi yüzy llara ait slami devir ran’ n n geni ve geli meye aç k kültüründen kalan manevi eserler aras nda ince nükteler, ilginç dü ünceler, orijinal hayaller, tasavvufi incelemeler ve tecrübeler içermesi bak m ndan Mevlânâ’n n Mesnevî’si ve Dîvân’ ile yar acak pek az eser bulunur.

Mesnevî, Mevlânâ’dan önceki asr n felsefe, kelam, f k h, hadis, tefsir ve özellikle tasavvuf eserlerinde ele al nan önemli meseleleri içermektedir. Ayr ca muhatab için yepyeni olan yahut daha öncekinden ba ka bir bak aç s yla i lenen konular içermektedir.

Bu bak mdan Mesnevî ve Dîvân- Kebir bamba ka bir eserdir. Okuyucunun tasavvurunun aksine, Mevlânâ’n n gazelleri, musiki, vezin, estetik unsurlar, duygusall art ran ola anüstü duygular ve co kuyla birlikte içerik olarak da oldukça zengin ve çe itlidir. Öyle ki bu konular n fihristini haz rlamak Mevlânâ ara t rmalar alan nda ba l ba na ve gerekli bir i tir.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

139

Bu iki eserde i lenen çe itli konulardan en önemli ve esasl lar ndan biri de ‘varl k’ ve ‘hayat’ kavram ile bunlar n insanlar n gözündeki türlü türlü alg lar d r. Mevlânâ’n n ‘varl k’ ve ‘hayat n hakikati’ hakk ndaki alg s ve izah o kadar ilginç ve a rt c d r ki ara t rmac da ara t rma ve meraka mecal b rakm yor, onu, tasavvufi idrak ve tecrübelerine dair hislerini hissedip ortak olmaya ça r yor.

Biz bu ara t rmam zda bir makale çap nda Mesnevî ve Dîvân- Kebîr’den al nan örneklerle Mevlânâ’n n ‘varl k’ ve ‘hayat’ hakk ndaki kanaatlerini aç klamaya çal aca z.

I. ‘Varl k’ Âlemiyle Bak ve Anlay Aras ndaki li ki

Herkesin dünyas n n geni li i kendi görü ve bilinç düzeyine göredir. Mevlânâ, bu kanaatini, te’vilcileri ‘ay n yar lmas ’ hadisesi konusunda ele tirdi i bir temsilinden sonra ifade ediyor. Bir merkebin idrar içindeki yaprak üstünde yüzen bir sinek, kendini geni çe bir denizde büyük bir gemiyi maharetle yürüten bir kaptan zannediyor. Mevlânâ’n n ho deyi iyle:

Görü ü ne kadarsa dünyas da o kadar; böyle gözün denizi de böyledir

(Mesnevî 1/1087)

Mevlânâ’n n eserlerinde insan n ‘görü ve kavray ’ ile bunun dünya görü ü ve inanca etkisini çokça tekrarlamas Mevlânâ’n n bu konuya verdi i önemi göstermektedir.

Mevlânâ’ya göre “ nsan görü tür, gerisi kabuktur”;1 bu nedenle yaln zca bilinç ve kavray la insan hayvandan ayr labilir ve bir insan bir ba kas ndan üstün say labilir. Hatta meleklerin insanlara üstünlü ü de bilgisi sebebiyledir.2

Zira veliler3 ve peygamberler4 de bundan dolay insanlar ir at etmeye ve rehberli e lay k olmu lard r.

nsanlar n birço unun görü alan duyular yla s n rl d r. Do al olarak bu insanlar duyu ötesindeki alanlardan haber veremezler. Onlar topra görebilirler, ancak topra al p her tarafa saçan rüzgâr göremezler.5

nsan n inançlar görü ve anlay na göre oldu u gibi eylemleri de kavray ve bilgisine göredir:

Rahman MOSHTAGH MEHR

140

üphesiz görü as l ve amel onun fer’idir, öyleyse insan gözbebe inden ba ka bir ey de ildir.

(Mesnevî 1/1679) Mevlânâ’n n ‘varl k’ ve ‘hayat’ hakk ndaki alg s ve yorumu da kendi

deyi iyle derin metafizik “Allâhî”6 kavray ve farkl bak aç s yla ilgilidir.

II. Mevlânâ’ya Göre ‘Varl k’ Kavram

1. Gayb Âlemi (Adem)

Do al olarak s radan insanlar ve fen bilimleri bilginleri, hatta baz filozoflar için gerçek dünya, birçok özelli i bak m ndan maddi dünyad r. Zira insan n do du u yer ve hayat n n be i i olan dünya ilk bak ta kolayca duyularla idrak edilir. Görü ve bili lerinin ço u ya da hepsi de burayla ilgilidir. Fakat bu sorunun cevab n tasavvufi metinlerde, özellikle de Mevlânâ’da arad m zda ba ka bir bak aç s yla ve izahla kar la r z.

Mutasavv f n as l ve yakîn dünyas , gayb dünyas d r. Kuran, buna iman etmeyi salih kimselerin özelliklerinden saymakta,7 bu dünyay “gaybu’s-semâvâti ve’l-arz” (yerin ve göklerin görülmeyen, hissedilmeyen boyutlar )8 olarak ifade etmektedir. ‘Gayb’ kelimesi bazen ço ul olarak kullan lm , Kuran tercüme ve tefsirlerinde ço unlukla s rlar ve gizlilikler olarak aç klanm t r. Ancak bununla birden çok gayb âleminin varl na da i aret edilmi olabilir.

Mevlânâ, bu âlemi, ‘emr’ âlemi, s fat âlemi, can âlemi, gayb âlemi, varl k âlemi ve ba ka isimlerle ifade ediyor; ancak bunun için kulland ilginç tabir ‘adem’dir, ki bu anlamda kullan m kendisine mahsustur. Söz konusu ‘varl k’, Mevlânâ’n n ‘yokluk’ kavram na kar l k aç k bir denizde canlar m z n talihsiz bal klar gibi tak ld klar bir tuzak9 yahut rüzgâr n kuca ndaki bir saman çöpüdür.10 Bu âlem, ölüm, ‘yokluk’ ve karanl k âlemidir, o ise hayat, varl k ve ayd nl k âlemi.11 Bu âlem kavga ve k tl k elinde oyuncak ve ‘ümit ve korku’ diyar d r; o âlem ise huzur ve devaml l k s na d r.12 Gerçekte varl k, gayb ve kifayet âleminin ate inden ç kan bir duman13 ve tertemiz can denizi üzerindeki köpüktür.14 Bu te bih ve temsillerin inceli i, bu âlemin varl n gerçe ini bizden gizlemesine kar l k o âlemin esiri oldu unu göstermektedir. Bu esirlik, airin bak aç s yla co ku ve a ka teslimiyet olarak da tabir edilebilir.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

141

Denizdeki köpü ü dalgalar b rakmaz ki yerinde dursun

(Dîvân 5/2454)

2. Gayb Âlemi (Adem) le Can ve Gönül Âlemi Aras ndaki li ki Mevlânâ, uyku ve rüyay gayb görme deneyimi olarak telakki ediyor ve

gayb kavram n anlatmak için s k s k rüyay örnek veriyor. Ayn zamanda bu deneyimin veliler ve seçkinler için uyku an na özgü olmay p, onlar n yüre inin sürekli ar nma sonucunda ayna özelli i kazanm olduklar n , gayb âleminin onca enginli i ve hayret verici haliyle buraya yans d n ve bundaki gizli celal ve cemali görmenin onlar için mümkün oldu unu hat rlat yor. Bu var yans ma hali o dereceye var r ki sûfînin gönlü gaybla ayniyet bulur ve enginlikte onu da geçer.15

Bu nedenle Mevlânâ’n n tabiriyle –bütün perdeleri açm olan- gönül gayb n bir ba ka muadilidir. Gönül ve duyu dünyas aras ndaki ili ki, bahsetti imiz gayb ve görünen varl k aras ndaki ili ki gibidir. “Bu dünya bir küp su gibidir, gönülse akarsu gibi”, “bu dünya hücredir, gönül görkemli bir ehir”, “bunca âlem paradan de ersiz bir döküntüdür, iç âlemse maden”.16 Buna

binaen d dünya resim ve hayaldir, “huzur yeri” ise gönüldür.17 Görünü e aldanan kimseler fer’i asl n yerine koymu lard r ve gafilce onunla e lenmektedirler.18 Onlar, ya murun saf suyunu göremeyip saçaklardan akan suyu içenler gibidirler.19

Bazen Mevlânâ gönül yahut can yerine, ak l ya da akl- küll tabirini kullan yor ve tertemiz can ile akl- küllden ayn ekilde bahsediyor.20

!

Akl n sevdas nda ne alemler var, ak l deryas ne kadar engindir Görüntümüz bu tatl denizde yüzmektedir, su üstünde tas gibi

Rahman MOSHTAGH MEHR

142

Ak l sakl d r, insansa a ikâr, görüntümüz onun bir dalgas yahut ondan bir rutubetidir

(Mesnevî 1/1109 ve sonras )

3. Gayb ve Madde Âlemi li kisi

a. Gayb: Varl n Kayna

Ab- hayat, gayb p nar ndan akmakta ve varl n görüntülerine hayat bah ettikten sonra oraya tekrar dönmektedir. Bu süreci genellikle ‘olu -bozulu ’ eklinde tabir edilir ve duyusal örne i insan n do umu ve ölümü, do an n

bahar ve güzüdür. Ancak Mevlânâ’ya göre ‘eski ve yeni’nin s rayla gidi geli i de i im ve yenile mesine hâkim olan h z bak m ndan sürekli ve kesintisiz görünmektedir, zira varl n tezahürü her an yenilenmektedir. Kelam ve tasavvuf temeline dayanan bu inanç, Mevlânâ’n n dü üncesinde ve iirinde co kun ve airane bir hal al r.21

Bir ba ka alemin varl n n ni anesi nedir, ahvalin yenilenmesi, eskilerin

kaybolmas d r Nerden geliyor yeni, eski nereye gider? Yoksa görülenin ötesinde sonsuz

bir alem yok mudur? Alem akarsu gibi bütün görünür ancak, gider gelir yeniden, nerden bu?

(Dîvân 1/462)

Dîvân- ems’teki bahar ve güz üzerine olan iirler, her yönüyle ba l ba na incelemeye de erdir. Bahar ve güz Mevlânâ’da gayb n kayna n hat rlatmak, okuyucunun dikkatini bütün görünenlerin asl olan görünmeyen âleme ve e yan n hakikatini ve künhünü dü ünmeye çekmek için birer bahane oluvermi tir.22

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

143

Gel, göklerin nuru yeri süsledi, gonca Hakk’ n nurudur, a açlar nlar Ye ile bürünen âlem nedir biliyor musun? Topraktan, a açtan f k rtan

hayat suyunu Lâmekân’dan geldi huriler, mekana, yön olmayan yerlerden geldi

ebediyyet her tarafa (Dîvân 1/472)

Mevlânâ’n n bahar anlatan beyitlerindeki canl tasvirlerde güller, Gayb Türkistan ndan gelip toprak su Hindistan na yerle en, bahar n ve yaz n sona ermesiyle yava yava gayb evlerine do ru hareket edecek olan güzellere benzetilmi tir.23 Bu devaml gidi geli , sûfî airi ‘ayn ve gayb’ hakk nda dü ünmeye itmi tir. Mevlânâ varl k âlemini baharda dolup k n bo alan ve gayb ambar ndan tekrar dulduruluncaya kadar bo bekleyen bir ölçek olarak görmektedir. Art k çimen güzellerinin, ba a bahçeye dönmesini beklemez, görülmeyen varl k ve celal ambar n n asl na ula maya çal r.24

Her ne varsa a a da, yukar dan geldi, b rak bunlar gözünü yücelere dik

(Mesnevî 2/1974)

Ey çare arayan, ölü gözünü can na nas l dikerse sen de öyle gözünü lâmekâna dik

Bu dünya yönsüz âlemden var olmu tur, dünyan n mekân lâmekândan gelmi tir

Varl ktan yoklu a do ru dön, Rabb’i ve rabbânîyi ara

Rahman MOSHTAGH MEHR

144

Yokluk varl k hazinesidir, ondan kaçma, bu k s tl varl k ise harcama yeridir

Hakk’ n yaratma yeri ‘yokluk’tur, oradan ba ka yerde de er yoktur (Mesnevî 2/686 ve sonras )

b. Gayb: Can n Semâvî Vatan

Ruhun madde ve his aleminde yabanc l ve gaybla ve dünyadaki hayat n her an nda ya anan insan varl n n iki boyutu, yani ilahi can ve toprak beden aras nda aras ndaki çeki meyle ilgisi Mevlânâ’n n felsefi-tasavvufi dü üncesinin temellerinden say l r. üphesiz Mevlânâ’n n Mesnevî’siyle gazellerinin beyitlerinin be te biri beden ve can n asl n n farkl l n , ruhun ilahi ve gaybi kayna n , maddi dünyada duyulan ruha ni yabanc l ktan kaynaklanan heyecan ve hisleri anlatmaya ayr lm t r.

Mesnevî hikâyelerinin büyük bir bölümü can n semavi asl n anlatmaktad r. Can, can denizinden ayr kalm olan bal k yahut ördek veya avc lar n tuza na ve kafese t k lan bir ku veyahut semavi saray ndan sürülüp dünya kuyusuna hapsedilen bir prensestir.25

Bu felsefi-tasavvufi ilkenin b kt racak kadar çok tekrarlanmas , Mevlânâ’n n dü üncesinin di er ilkeleri gibi bilim ve e itim amaçlar na ula lmas içindir. Bu tekrar tekrar hat rlatmalar, insan n kendini bilip vatan n tan mas , kendini bural sanmamas , vuslat ve vatan na kavu maktan geri durmamas içindir.

Bu dünyayla ilgili olan toprak beden, pençelerini yeryüzüne geçirmi , can n yeryüzüne olan ba l l klar n daha da art rmaya ve as l vatan n dü ünmekten al koymaya çal maktad r.26 Bu karga a ya iradi bir ölümle son bulur,27 ya tabii ölüm dalgas beklemekte olan can maddi dünya sahilinden al p çeker, bir gün can beden hapsinden kurtar r. Asl nda ald m z her nefeste özgürlü ümüze bir ad m daha yakla maktay z.28 Ancak ‘arif’in can kula yla dinledi i nidalar onu ‘sergisi gökyüzü olan bir bahçeye ve saraya’ ça rmaktad r.

: :

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

145

Gökten bir nida geldi cana “gel hadi, essalat” diye, Can dedi ki: ey güzel

seslenen, merhabalar, ho geldin Ey benzersiz misafir, can m z yerinde duramaz oldu sayende, beni nereye

ça r yorsun? Dedi ki: can n ve mekan n d na Sen cana can katans n, nihayet bizim memleketimizdensin, gönlünü

gurbete ba lam s n, bu vefaya uyar m ? (Dîvân 1/174)

Bu içli hitap, arifin gönlündeki dünya gurbetinde kal n kederini art r r ve gözünde dünya hapsinin ba lar n çözecek olan ölümü kabul edilebilir gösterir.

Ruhun yukar y istiyor, nihayet oraya döneceksin

(Mesnevî 2/1814)

c. Gayb: Güzelliklerin ve Ruhani Zevklerin Kayna Maddi âlem ve hisler dünyas cismani zevklerin kayna dr ve cisim de

ona ba l l nedeniyle kendi güzelliklerini onda arar. Velilerin tarif edilmez güzelliklerinin kayna da Allah’ n zat na ba l olan gayb ve gaybla var olan enginlik, huzur, sonsuz ferahl k, ebedi hayat ve mutlak mutluluktur. Allah erlerinin dünyaya önem vermeyi lerinin s rr , öbür dünyan n zevklerine al malar ndad r.29

Senin arab n yeter bana, üzüm ezenlere ve onlar n araplar na ihtiyac m

yok (Dîvân, 1/506)

Tasavvufi iirde bir gelenek haline gelen gaybi güzelliklerin badeye benzetilmesi, maddi olmamas sebebiyledir. Zira al lmad k güzellikler de di er tasavvufi kavramlar ve hakikatler gibi ahsi tecrübeyle kavranabilir, rayiç dilin imkân ve yöntemlerinin yard m yla bunu anlatmak yetersiz ve eksik kalacakt r.

Rahman MOSHTAGH MEHR

146

Yukar dan üzerimize yudum yudum o kadar arap döktü ki, topra m z n

her zerresinin naras gö e ç kt Gö üs yar ld , gönül a k dokudu, Hak Teâlâ’n n arab yla yüre imiz cam

gibi tertemiz oldu (Dîvân 1/185)

4. Gayb ile rtibat Yollar

a. Uyku ve Rüya, Herkes çin Gayb Tecrübesi

Gayb yahut –Mevlânâ’n n deyi iyle- yoklu un geni sahas n anlatmak, tasavvufun di er temel kavramlar gibi tasavvufi hakikatlere ve anlamlara a ina olmayan zihinler için oldukça zordur. Mevlânâ bu konuda da ba ka konularda oldu u gibi muhataplar n n bildi i deneyimlerden yararlanm t r.

Toplumun farkl s n flar , rüya görmek deneyiminde ortakt r. Günlük s k nt ve üzüntülerinden uzak, hatta fizik kanunlar ndan ba ms z, rüya âleminin anlat lmaz zevklerine ula amad klar n görmü ve üzülmü lerdir. Mevlânâ, Mesnevî’de çe itli konularda rüyadan ve rüyan n tasavvufi tecrübeyle ili kisinden bahsetmi tir, biz bunlara i aret etmekle yetinece iz.

Geceleri, can ku u ten tuza ndan kurtulur ve zihin defteri günlük çizilerden, sözlerden ar n r. Uykuda, ne esirler ac duyar, mahpusluk hisseder, ne sultanlar padi ahl k yaparlar. Herkes menfaatten, hayalden, hesaptan uzak, e siz bir sahradad rlar, Allah can ku lar n geri ça r p s radan hayata sokuncaya dek.30

Uyku halinin tekrar tekrar hat rlat lmas , genellikle arifin ruhani co ku ve kendinden geçme halini anlatmak içindir. Bu, Mevlânâ’ya kendi deneyim ve bulgular n aktarmak ve muhatab n bu ruhi güce nail olman n ilk basama olan nefis tezkiyesine ça rmak için bir f rsat sunmaktad r.

b. Kendinden Geçme ve Sûfîyane Aray Halleri

Dedi imiz gibi Mevlânâ’da rüyan n ele al nmas , tasavvufi co ku ve tecrübe için zorunludur. Zahiri duyular n esiri olan can kalakalm ken -uykuda oldu u gibi- Hakk Teâlâ’n n iradesine yüklenir, yorgunluk, s k nt , ac bir

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

147

tarafta kal r. u halde veliler, Ashab- Kehf gibidir, Allah nas l isterse öyle yapar onlar . Yaln zca uykuda bu deneyimi ya ayan halk n genelinin aksine “Rüya evliyan n mülküdür”; her ne zaman isterse gayb penceresini kendine açar. Velilerin halleri öyledir:

Ördekler gibi Eyüb’ün içilen ve y kan lan çe mesine benzeyen bal denizine dalm lard r

Bu çe meyle Eyüp ba tan a a dertlerden kurtulmu tu (Mesnevî 1/2096-7)

Bu deneyimleri ya amak, gönül ehlinin ola anüstü olaylar kabulünü kolayla t rmaktad r. Her ikisi de hamile olan Yahya peygamberin annesi ve Hz. Meryem bir birlerinden uzakta, kar nlar nda ta d klar bebeklerin secdelerinden haber veriyorlard . Mevlânâ, böyle bir iddian n, maddi ili kilerle mahpus insanlar için zor oldu unu dü ünerek, muhtemel itiraza öyle cevap veriyor:

Bunu, her ey gözünün önünde haz r olan gönül ehli bilir Gözden rak olan Yahya’n n annesi, Meryem’in gözünün önündeydi Teni göz göz olmu sa, gözleri ba l yken de dostu görür,

(Mesnevî 2/3602 ve sonras ) Benlik zindan ndan ve maddiyata ba l l ktan kurtulma imkân n arif için

peygamberlere iman ve ilahi a ka gönül verme sa lamaktad r. Bunlar da bir hakikatin iki farkl yorumudur, her ikisi de kulu gayba ve Allah’a ba lar.

5. Varl k ve Allah li kisi

a. Varl k Perdesinin Ard ndaki rade

'

Rahman MOSHTAGH MEHR

148

Büyü ün de büyü ü var, nereye kadar bu, lahi son olan Allah’a kadar Ki o uçsuz bucaks z bir okyanus ve bütün denizler onun yan nda sel

gibidir (Mesnevî 3/967-8)

Allah’ n varl k âlemiyle en aç k ili kisi, yarat c l k ili kisidir. Allah, dünyan n ve bütün gizli aç k varl klar n yarat c s d r. Bizler bu apaç k meseleyi izaha ihtiyaç duymayaca m zdan, Mevlânâ’n n ele al p vurgulad di er ili kiler üzerinde duraca z.

Varl k âlemi, kadere ve ilahi iradeye tabidir. A aç yapra ndan gezegenlere kadar hiçbir ey onun irade ve tasarrufu d nda de ildir. Onun gizli eli, yol alan varl k kervan na rehberlik etmekte, tabiat olaylar n ortaya ç karmakta, her birini ilahi hikmetin tayin etti i maksat ve maksuda yöneltmektedir.

Bu ili kinin en bariz temsili ve sembolü rüzgâr ve toprakt r; bu temsil Mevlânâ’n n eserlerinde tekrar tekrar geçmektedir. Varl k âlemi, savrulan toz ve ilahi irade de onda gizli olan rüzgâr gibidir, tozu topra her yana çevirir, döker ve saçar.

Âlemin bayra ne kadar sal nsa da, gözün bayrak görür ama için bunu

sallayan n rüzgâr oldu unu bilir (Dîvân 2/616)

b. Ma’bûd ve Ma’ ûk ili kisi

nsan ve Allah aras ndaki âbid ve â k ili kisi, airane ve arifane bak aç s yla ortaya ç kmakta ve Mevlânâ da bundan en ileri noktada yararlanmaktad r. Gönül ehli arifin gözünden tabiat ba tanba a canl , bilinçli ve kemal pe indedir. Dünyada amaçs z ve hedefsiz hiçbir ey yoktur. Gönül ehli nezdinde gün gibi aç kt r ki yaln zca dile gelen Mescid-i Nebi’deki Hannane sütunu, peygambere ahadet eden Ebu Cehil’in elindeki ta de il, – ki bunlar Hz. Peygamber’in mucizelerinden say l r- bütün varl klar, sesleri s radan kulaklara ula masa da canl , bilinçli ve idrak kapasitesine sahiptirler.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

149

Suyun, topra n, gönlün dile gelmesini, gönül ehli duyar Hannane’nin konu tu unu inkâr eden felsefeci, evliyan n duyular ndan

habersizdir. (Mesnevî 1/3279)

Ve bunlar ayn ekilde mümin ve muvahhit kullar kadar, hatta daha da ileri derecede Allah’a itaat halindedirler; insanlar n Hakk’a itaatteki yetersizli ini ay plarlar:

» «

Toprak, su, rüzgâr ve ate bizi tan maz ama Hakk’ bilir Bizse aksine, ba kalar n biliriz, Hakk’ ve elçilerini bilmeyiz üphesiz hepsi “korktu”, emanet yükünü çekememekten

“Halkla diri, Hakk ile ölü olan bu hayattan usand k” dedi (Mesnevî 2/2370)

A açlar, ye il dilleri ve topraktan uzanan elleriyle s r if a ederler; Guguk ku u, ak amki yiyece ini haz r görmeden Allah’a ükreder. Bülbül, leylek de Allah’ tesbih ve zikir eder.

A açlardaki dallar yapraklar ükreder, ne güzel yer, ne ferah âlem diye Bülbüller, yumuk goncan n etraf nda, sen ne yiyorsan bize de ver derler

(Mesnevî 5/2561-2)

A k, ibadetten üstündür. Bu nedenle Kuran’da defalarca kainat n zikretti inden bahsedilmi fakat a k olu undan bahsedilmemi tir. Daha önce de

Rahman MOSHTAGH MEHR

150

dedi imiz gibi arif için d dünya, gönül dünyas n n yans mas d r. Mevlânâ’n n bütün varl klar Allah a k yla co mu , sarho , zikir ve sema halinde görmesi beklenmeyen bir ey de ildir.

Zerreden gö e kadar Hakk güne inin a k yla arap içerler, raks ederler. Zerreler, Hakk’ n s rlar na hamiledirler; dönü leri, do um sanc s ndan ötürüdür. “Ene’l-Hakk” diyen bir tek Ba dat pazar n inleten Hallâc de ildi. Bilakis varl klar n, atomlar n “Ene’l-Hakk” ç l klar n n yank s âlemin ufuklar nda ç nlamakta, a ina kulaklara ula maktad r. Gül O’nun a k yla yakas n y rt p â k sûfî sema eylemektedir:

Senin k rm z nar gibi yüzün gelince ba a, senin ate in gülün gönlünü

nas l da yakar Lalelerin duman , senin can renkli ate indendir, menek enin s rt senin

yükünü ta maktan kamburdur Zahitler gibi bütün çimenler kupkuruydu, senin arapç duda nla sarho

ve yemye il oldu (Dîvân 5/2242)

Dünya a kla doludur, ama üzerinde hiçbir â kl k alameti –yüz sar l - görülmüyor. Âlemde yükselen her ses Allah’ n sesidir; zira âlem körkütük a k gibi kendinden geçmi , kendini ma ukunda fani k lm t r; onun iradesinden ba ka i i yoktur:

Bu gökyüzü bizim gibi â k olmasayd , bu dönü ten usanm t çoktan art k

yeter demi ti Âlem ney gibidir, her bir deli inden ç kan nale O’nun dudaklar ndan

ekerlenmi tir

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

151

Bak ki nas l her gönle her topra a üfler, a ka gelir, feryâd ederler (Dîvân 2/532)

c. Tecelli li kisi

Tasavvufi bak aç s yla -özellikle de Mevlânâ’n n- as l ve hakiki olan n mana âlemi oldu unu, görünen âlemin öneminin de bu sakl manadan ne kadar nasip ald na ba l oldu unu söylemi tik. Allah Teâlâ da varl k düzeninin en ba nda bulunur, hatta varl n ve hakikatin kendisidir, görünü kaybolu da onun varl n n par lt s yla olur. Ayn zamanda Allah varl k âleminin yarat c s , yürütücüsü ve e iticisidir; hayat, cemal, nur, güzellik, çekicilik ve ma uklu un da kayna d r. Bu yönüyle âlem ba tanba a Tur da gibi Allah’ n tecelli yeridir. Buna göre maddi dünya, alt yüzlü bir aynad r. Her yüzünde Hakk’ n cemalinin nuru görülür. Her ne tarafa baksan onun varl n n alametleri görünür. Her görüntünün içinde, onun mutlulu unun, güzelli inin ve çekicili inin kayna olan bir mana ve hakikat gizlidir. Bu mana olmadan görünenler soluk ve cans z resimlerden ba ka bir ey de ildir.

Her güzellikten anlayan ve zevk sahibi her insan n gözünden tabiat baharda cennet gibi mutlu, süslü ve çekiciyse de Mevlânâ bu güzelli i ba ka türlü görmektedir. Her yaprak, her a aç yokluktan bize semavi ekinlerden haber veren bir peygamberdir. Servi boylu güzeli ba da k rda seyretmek de varl n parçalar na can vermi , k yametler koparm t r. Böyle arifane bak , arifi varl k âlemine ve cemalin görüntülerine ba lamaktad r.

Notlar:

1- Bkz.

nsan gözdür, kalan et ve deri, gözü neyi görürse varl odur

(Mesnevî 1/1406); ayr ca bkz. Mesnevî 6/148 ve sonras .

2- Bkz.

Rahman MOSHTAGH MEHR

152

Can, tecrübelerle sabittir ki bilmekten ibarettir. Kim, daha fazla haberdarsa daha ziyade canl d r.

Bizim can m z hayvanlar nkinden daha üstündür, neden? Çünkü daha fazla biliyoruz.

Melekler de hiss-i mü terek olmamas hasebiyle bizden üstündür. Gönül ehlinin canlar ysa meleklerin canlar ndan üstündür, a rma

sak n! (Mesnevî 2/3325 ve sonras ) 3- Bkz.

Senin akl n deveci gibidir, sen de deve. stedi i yere çeker götürür Velîler, ak llar n akl d r, ak llar da develer gibidir zincirin son halkas na

dek B rak deveyi deveciyi, güne i gören gözü bul da ona bak! Mesnevî 1/2496 4- Bkz.

Her peygamber ümmetini böyle bir kurtulu a davet etti Her ne kadar görünü te küçükse de felekten kurtulu yolu gözdü nsanlar gözbebe ini küçük gördüler, ama büyüklükte kimse gözbebe ini geçemedi.

Mesnevî 1/1002 ve sonras

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

153

5- Bkz.

Topra rüzgâr n elindeki bir alet gibi, rüzgâr da yüce bil Topraktan olan göz topa a bakar, rüzgâr gören göz ba ka türlüdür Mesnevî 2/1283-4 6- Bkz.

» « Ruha etki eden uurdur, bu kimde fazlaysa ‘Allahî’ olur Mesnevî 6/150 7- Bkz. Bu, kendisinde üphe olmayan kitapt r. Allah’a kar gelmekten

sak nanlar için yol göstericidir. Onlar gaybe inan rlar, namaz dosdo ru k larlar, kendilerine r z k olarak verdi imizden de Allah yolunda harcarlar.

(Bakara/2-3)

8- Bkz. Allah öyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunlar n isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onlar n isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gayb n üphesiz ki ben bilirim, yine aç a vurduklar n z da, gizli tuttuklar n z da ben bilirim demedim mi?” dedi. (Bakara/33)

9- Bkz.

Yokluk deniz, biz bal k, varl k da tuzak. Denizin zevkini nas l tats n tuza a

dü en?

Dîvân 2/734 10- Bkz. (7)

Varl k da yokluk rüzgar n n önünde saman gibidir, … Dîvân 2/950

Rahman MOSHTAGH MEHR

154

11- Bkz.

» «

Mûsâ dedi ki “Bu dünya ölümlü dünya, sen onu o dünyada dirilt oras daha ayd nl k! Bu fena dünyas varl k yeri de il, o zaman ödünç dönü ün faydas ne?”

Mesnevî 3/3392-3

O alemin her zerresi diridir, her bir zerresi sözden anlar söz dinler. Ölümlü dünyada kalmazlar onlar, bu otlar hayvana lay kt r ancak Mesnevî 5/3591 ve sonras

12- Bkz.

... Dünyan n hallerini de böyle bil, k tl k, kusur, sava , bar Bu dünya bu iki kanatla havalan r, bu iki can yeri korku ve ümittir Bu dünya tuzla gibidir, oraya giren her ey kaybolur Mesnevî 6/1852 ve sonras 13- Bkz.

Varl k yokluktan bitmi , gayb n önüne perde olmu tur. O gayb da sis

perdesinin ard ndaki ate tir. Dîvân 6/2949

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

155

14- Bkz.

Can âlemi safa denizidir, suret ve kal p da onun zemini. Safa denizine

bak, elini ne vurursun zeminine? Dîvân 5/2454 15- Bkz.

!

O temiz ruhun sahas kar s nda yedi kat gök darac k kald . Peygamber dedi ki “Hak, ben a a ya yukar ya, yere gö e, hatta ar a

s mam” Bil aziz, “Mü’minin gönlüne s ar m, beni ararsan orda ara” Mesnevî 1/2652 ve sonras

Bir kutsi hadise i arettir. Bkz. Bedîuzzemân Furûzanfer, Ehâdîs-i Mesnevî, 3. bs. Tahran, Emir Kebîr, 1363, s. 26. Hadisin Farsça tasavvufi metinlerde geçen di er ekilleri için bkz. Bâk r Sadrniyâ, Ferheng-i Me’sûrât-i Mutûn-i rfânî, Tahran, Surû , 1380, s. 415-431.

16- Bkz. Dîvân 4/1940.

17- Bkz.

Bu bahar ve d bahçe, içteki bahçenin resmidir. Dîvân 4/1940.

Rahman MOSHTAGH MEHR

156

Gönül ovas na ayak basmak gerek, toprak sahras nda ferahl k yok. Dostlar, gönül emniyet yeridir, p narlar vard r orda güllük gülistanl kt r.

Mesnevî 3/515-6.

Nas l bir gelin var candaki dünya yüzünün aksiyle Dîvân 1/ Gazel 166. 18- Bkz.

Bahçeler ve meyveler gönüldedir, onlar n aksi vurmu tur suya topra a Aldananlar cennet sanarak buraya gelmi lerdir As l ba lardan kaç p buraya gelip hayalle e lenirler Mesnevî 4/1365.

19- Bkz.

Gönlün dam gibidir, duyular da saçak, sen saçak olu u gibi görünen

damdan su içiyorsun sen Dîvân 2/7729. 20- Bkz.

Bütün âlem, akl- küllün suretidir.

Mesnevî 4/32059. 21- Bkz.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

157

... Suret, suretsizlikten ç kt ve tekrar oraya döndü. Zira “biz ona

dönece iz”. Sen her an ölüp dirilmedesin, Mustafa dünya bir saattir buyurmu tur. Her neferse dünya ve biz yenileniriz, fakat biz durdu umuz yerde bundan

habersiziz Mesnevî 1/1441 ve sonras .

Allah kör sa r yokluklara efsun okuyunca co arak gelirler O’nun efsunuyla varl a do ru çarçabuk takla atarak gelirler Sonra varl a bir efsun okuyunca varl çift atla yoklu a sürer Mesnevî 1/1448.

22- Buna ilaveten, tabiatin k yametinden ilhamla k yametin anlat lmas da Mevlânâ’n n bahar anlatan iirlerinde tekrarlanan mazmunlardand r.

23- Bkz.

O dünyan n Türkistan’ ndan güzel yüzlü Türkler, sultan n emriyle toprak su Hindistan’ na geldi

Bak, u konu an leylek minbere ç kt ve “ey o i i bekleyen dostlar, i in vakti geldi” diye sala verdi.

Dîvân 2/580. Ayr ca bkz. Dîvân 2/579, 3/1386. 33- Bkz.

Rahman MOSHTAGH MEHR

158

Deli güz geldi, ç plak bahçeyi gör, çimen güzelleri bahçeden eve gittiler Hiç bu mestler bostana ne zaman gelir, hayran, kendinden geçip

dansederek Ambarlar bo al r ve ölçekler dolar, o dünya ambard r bu âlem ölçek Ölçek bo al nca ambar aramal , tah l n saklanmad gizli ambar Dîvân 5/2320.

...

Bilki yoklukta güne ler vard r, buradaki güne orda y ld zd r Yokluk Hakk’ n sanat n n deposudur, ondan her an ihsanlar ç kar r Mesnevî 5/1017. Ayr ca bkz. (Mesnevî 1/1894, 1/2034-42, 2/1941-60.)

25. Can m gayb kayna na dair Mevlânâ’n n eserlerindeki temsiller say s zd r. Burada birini nakletmekle yetiniyoruz:

Birden o saraydan dü tüm böyle bir çukura nasipsiz bir halde Dîvân 5/2303.

Ben ahinim, can avlar m, viranedeki bayku tan ba ka bir ey de ilim Ben bir felek tohumu, biraz bu topraktay m, bahar n adaleti gelince bu

tohum ye erecek Dîvân 5/2319.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

159

26- Bkz.

Senin can n da ar n ayr l yüzünden s k nt da, teninse diken sevdas yla deveye dönmü . Can yükseklere kanatlanmakta, beden elleriyle yere yap makta.

Mesnevî 4/1545. Ayr ca bkz. Mesnevî 3/4434 ve sonras

27- Bkz.

...

...

Çok can çeki tin ama hala perdelisin, as l olan ölümdü yapmad n. Ölmeden bitmez can çeki me, merdiveni bitirmeden dama ç kamazs n.

Ölmedi in müddetçe uzar bu can çeki me, ey T raz mumu, sabah vakti sön, öl.

Y ld zlar m z gizlenmedikçe can güne i, bil ki sakl kalacak. Ferasetli, perdesiz olmak gerektir ey ölümü seç, y rt perdeyi. Fakat mezara gidece in ölümü de il, nura gidece in ölümü. Mesnevî 6/723 ve sonras .

28- Bkz.

Rahman MOSHTAGH MEHR

160

Bu nefes canlar m z böyle yava yava dünya hapishanesinden kaç r r Sözlerin temizleri, bizden ç karak ona, kimsenin bilmedi i yere kadar

yükselir Mesnevî 1/881 ve sonras . 29- Bkz.

Peygamberler bu yüzden o güzellikten ç kt lar, Hakk’ n güzelli inde bir macun gibiydiler. Canlar o güzelli i gördü ünden bu güzellikler yanlar nda oyun gibi kald

Mesnevî 5/3588-9. Ayr ca bkz. Mesnevî 2/2454 ve sonras ; Dîvân 6/2949. 30- Mesnevî 1/388 ve sonras .

Kaynakça

Furûzanfer, Bedîuzzemân, Ehâdîs-i Mesnevî, 3. bs. Tahran, Emir Kebîr, 1363.

Furûzanfer, Bediuzzemân, erh-i Mesnevi-yi erîf, 1. Defter 2. Cüz, 7. bs., Tahran, nti ârât-i lmî ve Ferhengî, 1373.

Halîfe Abdulkerîm, rfân-i Movlevî, çev. Ahmed Muhammedî ve Ahmed Mîr Alâyî, 4. bs. Tahran, nti ârât-i lmî ve Ferhengî, 1375.

Halîfe Abdulkerîm, Mevlânâ Celâluddîn-i Rûmî, çev. Abdulhuseyn Âzereng, Tahran, Merkez-i Ne r-i Dâni gâhî, 1365.

Humâyî, Celâluddîn, Movlevî Çî Mî-gûyed, c. 2, 7. bs, Tahran, Ne r-i Humâ, 1369.

Movlevî (Mevlânâ), Celâleddîn Muhammed Belhî, Kulliyât-i ems yâ Dîvân-i Kebîr, haz. Bediuzzemân Furûzanfer, 3. bs. Tahran, nti ârât-i Emîr Kebîr, 1363.

MEVLÂNÂ’YA GÖRE VARLIK VE NSAN HAYATI KAVRAMI I

161

Movlevî (Mevlânâ), Celâleddîn Muhammed Belhî, Mesnevi-yi Ma’nevî, haz. R. Nicholson ve Nasrullah Purcevâdî, Tahran, nti ârât-i Emîr Kebîr, 1363.

Sadrniyâ, Bâk r, Ferheng-i Me’sûrât-i Mutûn-i rfânî, Tahran, Surû , 1380.

Schimmel, Annemarie, ukûh-i ems: Seyrî der Âsâr ve Efkâr-i Mevlânâ, çev. Hasan Lâhûtî, Tahran, nti ârât-i lmî ve Ferhengî, 1367.

Seccâdî, Seyyid Ca’fer, Ferheng-i Lugat, Ist lâhât ve Tâ’birât-i rfânî, Tahran, nti ârât-i Tuhûrî, 1370.