Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
06
ÇÖZÜMLER
KAMU PERSONELKAMU PERSONELSEÇME SINAVISEÇME SINAVI
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ
TÜRKİYETÜRKİYEGENELİGENELİ
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ
1. D 26. B
2. B 27. A
3. A 28. B
4. C 29. D
5. A 30. C
6. B 31. B
7. D 32. E
8. B 33. B
9. B 34. B
10. C 35. C
11. C 36. A
12. A 37. C
13. D 38. A
14. B 39. E
15. C 40. A
16. D 41. E
17. C 42. B
18. C 43. C
19. B 44. D
20. A 45. C
21. B 46. B
22. B 47. C
23. D 48. C
24. C 49. E
25. B 50. A
1. Her fıkıh şeriattır, ancak her şeriat fıkıh değildir. Şeriat
itikadi ve ahlaki hükümleri içerirken, fıkıh ameli hükümleri ve
bu hükümlerin elde edilmesinde yanılma ihtimali her zaman
var olan müçtehidlerin ictihadlarını da içermektedir. 2. Şeriat
noksansızdır. Ancak fıkıh böyle değildir. 3. Şeriat, fıkhın ak-
sine, tüm insanlığa hitap etmesi bakımından geneldir. 4. Şe-
riat, fıkhın aksine koyduğu hükümlerle bütün insanlığı bağla-
yıcı bir özelliğe sahiptir. Bu bakımdan şeriatın getirdiği inanç
(itikat), ibadet ve ahlakla ilgili hükümler, tüm insanlık için bağ-
layıcı niteliktedir. 5. Şeriatın içerdiği hükümler doğrudur. Fu-
kahanın ictihadları ise bazen isabetli olurken bazen de yan-
lış olabilmektedir. 6. Şeriatın içerdiği hükümler ebedi ve de-
ğişmezdir. Fıkıh hükümleri ise, insan aklının dahli söz konu-
su olduğu için, her zaman tartışmaya açıktır ve değişebilir ni-
teliktedir.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
2. Hanefi lere göre secde ayetini okuyan ve dinleyen kim-
seye tilavet secdesi vacip olur. Aynı secde ayetinin aynı mec-
liste tekrarlanması secdenin tekrarlanmasını gerektirmez.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
3. İslam’da özgür irade görüşünü ilk savunucularından bi-
rinin Ma’bed el-Cühenî olduğunda şüphe yoktur. O, Müslü-
manların kanını akıtıp mallarını gaspeden, sonra da bu yap-
tıklarının Allah’ın bir kaderi olduğunu söyleyen Emevî hali-
felerine karşı çıkmış ve işlerin kendi elimizde olduğunu ifa-
de etmiştir. O, insanın yapıp etmelerinde hür olduğunu, in-
sanların yaptıkları şeyleri Allah’ın belirlediği kadere yükleme-
lerinin yanlış olduğunu savunmuştur. Mabed el-Cühenî’nin,
Mu’tezile’nin ileri sürdüğü “adalet” ilkesini Müslümanlar ara-
sında ilk benimseyen âlim olduğu görülmektedir. Cühenî
Hicrî 80 yılında, savunduğu bu düşüncelerinden dolayı
Emevî yönetimince öldürülmüştür. Sorudaki en önemli ipucu
da Emeviler dönemi olmasıdır.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
4. Din kavramı farklı anlayışlara ve açıklamalara konu ol-
muştur. Her dinin kendi içinde barındırdığı bir din tasavvu-
rundan söz edilebilir, fakat bütün dinleri (ve dinsel oluşum-
ları) içine alacak geniş bir din tanımı yapmak oldukça zor
görünmektedir. Bununla birlikte din konusundaki yaklaşımla-
rı iki temel başlık altında ele almak mümkündür: i. Dini bütü-
nüyle beşerî bir olgu olarak yorumlayan (yani, dinin kayna-
ğının insan olduğunu savunan) tabiatçı yaklaşımlar, ii. Diğer
bütün dinleri kendi bakış açısıyla yorumlayan ve belli bir dinî
gelenek içerisinde gelişen/geliştirilen dinî yaklaşımlar. Tabi-
atçı yaklaşımları dini tamamen beşerî bir zihinsel etkinliğin
bir ürünü olarak gören ve böylece fenomenolojik, psikolo-
jik ve sosyolojik olgulara referansla yorumlayan ‘indirgeme-
ci’ yaklaşımlar olarak yorumlamak yerinde olacaktır. Feuer-
bach, Freud, Durkheim gibi düşünürlerin din anlayışları böy-
le bir din algısının önde gelen örneklerini temsil etmektedir-
ler. Buna karşılık, dinin ‘dinî’ yorumları ise, belli bir dini gele-
nek içerisinden de olsa dini insanı ve dünyayı aşan bir ger-
çeklikten bir şekilde haberdar olmak veya ona bir yanıt şek-
linde görürler. İnsanı ve evreni aşan böyle bir gerçeklik ba-
zen bir ‘kozmik güç’ bazen de teistik dinlerde olduğu gibi zatî
sıfatlara sahip bir varlık olan Tanrı biçiminde tasavvur edil-
miştir. Bütün dinlerin üzerinde ittifak ettiği nihai bir gerçeklik-
ten de bahsetmek mümkün değildir. Bütün dinlerde Tanrı ise
nihai gerçeklik olarak değerlendirilemez. Çünkü bazı dinler-
de tanrı anlayışı yoktur.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
5. Hz. Peygamber’in bazı Sünnetleri de Kur’an’da yer al-
mayan konularda yeni hükümler getirmektedir. Bu Sünnet’e
de yeni hüküm koyan sünnet anlamında “Sünnet-i Münşie”
adı verilmektedir. Altının erkeğe haram olduğunu bildiren ha-
disler, böyledir.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
6. Kur’an’ın, el-Kitâb, Ümmü’l-Kitâb, el-Furkân, el-Mesânî,
en-Nûr, ez- Zikr, el-Hüdâ, eş-Şifâ, Sıdk ve el-Hak gibi 55 is-
minin olduğu bildirilmektedir. Bu isimler arasında en fazla
kullanılan “Kur’an”dır.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
7. Kur’an, Hz. Peygamber’e Kadir gecesinde Cebrail vası-
tasıyla vahiyle indirilmeye başlanmış, tevâtürle nakledilmiş,
mushafl arda yazılmış, tilâvetiyle ibadet edilen, bir sûresinin
–dahi olsa- meydana getirilmesi için meydan okuyan, Fâtiha
sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle sona eren, Allah’ın kelâmıdır.
Kur’an-ı Kerim bir ilahiyat kitabı değil, ilahi vahiydir.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
8. Kırâat, Kur’an’ın kelimelerinin nasıl okunacağını, bütün
vecihleriyle nakledenlere nispet edilerek, ittifak ve ihtilafl arıy-
la beraber nasıl eda edileceğini öğreten ilimdir. Kıraat ilminin
konusu: Telaffuzlarındaki ihtilaf ve edâlarındaki keyfi yet bakı-
mından Kur’an-ı Kerim’in kelimeleridir. Gayesi ise, mütevâtir
kırâatların zabt melekesini elde etmektir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
9. Bakara suresinin 256. ayeti olan “Dinde zorlama yok-
tur.” temel insan haklarından olan inanç/inanma hakkı ile il-
gilidir. Bir kişinin sorumlu olabilmesi için seçimini hür irade-
siyle yapmış olması gerekir. Bu durum kitap, sünnet ve İslam
âlimlerinin ittifakıyla böyledir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
10. Kur’an’da 114 sûre vardır. Bu 114 sûrenin, Übey b.
Ka’b’a göre 87’si Mekkî, 27’si ise Medenîdir. Verilen sureler-
den Yunus ve Hud sûreleri Mekke’de, Nisâ, Bakara ve Âl-i
İmrân ise Medine’de inen sûrelerdendir. Medine’de inen ilk
sûre ise Bakara sûresidir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
11. Hz. Peygamber’e gelen vahiyler çoğu zaman ashab ta-
rafından anlaşıldığı için hiçbir açıklamayı gerektirmezdi. Böy-
lesi durumlarda o, inen ayetleri tebliğ etmekle yetinirdi. An-
cak bazen de bunun tersi olur, açıklama gerekirdi. O zaman
da genellikle Hz. Peygamber ihtiyaç duyulduğu kadar tefsîr
ederdi. Örneğin Yüce Allah namazı, orucu, haccı, zekâtı farz
kılmış; ancak bunların nasıl yapılacağını, şartlarını, miktar-
larını, mânilerini açıklama işini sünnete bırakmıştır. Ayrıca
avlanma, hayvanları boğazlama, nikâh, talak vb. birtakım
hususlar aynı şekilde sünnetle açıklanmıştır. İşte sünnet,
Kur’an-ı Kerim’i açıklamaya yönelik bu görevi gelişi güzel de-
ğil belli bir şekil ve usüllerle gerçekleştirmiştir. Örneğin bun-
lardan biri mücmelin tebyinidir. Mücmel, kendisinden ne kas-
tedildiği anlaşılmayacak derecede kapalı olan ayet demektir.
Bunların bir kısmı Yüce Allah, bir kısmı da Hz. Peygamber
tarafından açıklanmıştır. Hz. Peygamber’in açıkladığı nasla-
rın başında ahkâm, gayb, yaratılış, kader, kıyâmet vb. ko-
nuları içeren ayetler gelmektedir. Verilen seçenekler içinde
mutlakın takyidi, mücmelin tebyini, mübhemin tafsili, müşkilin
tavzihi ya kapalı bir ayetin açıklanması, ya sınırlandırılması
ya da bir ayetin anlamının belirginleştirilmesidir. Muhkem ise
açık net ayet demektir. Ne anlama geldiği açık olan bir ayeti
tefsire yani açıklamaya gerek yoktur.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
12. Namazın farzlarından biri de kıraat yani Kur’an-ı
Kerim’den yeterince ayet okumaktır. Kur’an-ı Kerim ise ken-
dine özgü okunuş usulü olan ilahi bir kitaptır. Dolayısıyla ki-
şinin namazı sahih olacak kadar Kur’an-ı Kerim’i usulüne uy-
gun (harfl eri doğru telaffuz etmek, doğru harekelendirmek
vb.) bir şekilde okumak önemlidir. Böyle okunmaması duru-
munda ilahi vahyin anlamı bozulabilir. Bunun için pek çok İs-
lam bilgini kişinin namazı sahih olacak kadar usulüne uygun
bir şekilde Kur’an okunmasının hükmünü farz-ı ayn olarak
değerlendirmişlerdir.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
13. Bu antlaşma, 628 yılında Mekke müşrikleriyle Hudeybi-
ye kuyusu civarında yapılmıştır. Hayber ve Mekke fethine ze-
min hazırlayan antlaşma aşağıdaki şartları içeriyordu: 1. Bu
antlaşmanın süresi on yıldır. Bu süre zarfında iki taraf birbi-
riyle savaşmayacak ve birbirlerine hiçbir surette saldırıda bu-
lunmayacaklardır. Bu, iki tarafın müttefi kleri için de geçerli-
dir. 2. Müslümanlar bu yıl Kâbe’yi ziyaret etmeden geri dö-
necekler; ancak gelecek yıl Mekke’ye gelip umre yapabile-
ceklerdir. Kâbe ziyaretleri esnasında üzerlerinde silah ola-
rak sadece kılıç taşıyabilecekler ve ziyaretlerini üç günde ta-
mamlayacaklardır. 3. Sulhün devam ettiği süre zarfında Mek-
ke müşriklerinden İslâm’ı kabul edip velisinin iznini almadan
Medine’ye sığınanlar Mekke’ye geri gönderilecektir. Ancak
müslümanlardan birisi Mekke’ye giderse Mekkeliler onu geri
vermek zorunda değildir. 4. Diğer Arap kabileleri, iki taraftan
biriyle ittifak kurabilecektir.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
14. Tabiatlar, huylar anlamındaki şemail, bir kimsenin dış
görünüşü, fi zyonomisini anlatan terimdir. Özel olarak hem
Hz. Peygamber’in fi ziki görünüşüyle ahlaki özelliklerine hem
de bu konuda yazılan eserlere verilen addır. Şemaili şerifl er-
de veya hilyelerde Hz. Peygamber’in fi zik görünüşü, hilkati,
sureti ayrıntılı şekilde anlatılmıştır.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
15. Verilen seçenekler içinde Hz. Peygamber’in peygam-
berlikten önceki hayatında da zayıf, güçsüz ve mazlumların
yanında yer aldığını gösteren en önemli delil, Hilfu’l-Fudul
yani erdemliler cemiyetine katılmış olmasıdır. Bu cemiyet,
Mekke’ye ticaret için gelen birinin haksızlığa uğraması üze-
rine kurulmuş bir birliktir. Bu harekete “Erdemli insanların
yemini” anlamında Hilfü’l-fudûl adı verildi. Kaynaklara göre
yemin ve antlaşmanın muhtevası genel hatlarıyla şöyledir:
“Allah’a and olsun ki, Mekke şehrinde birisi zülum ve hak-
sızlığa uğradığı zaman hepimiz o kişi ister iyi ister kötü, ister
bizden ister yabancı olsun kendisine hakkı verilinceye kadar
tek bir el gibi hareket edeceğiz; deniz süngeri ıslattığı ve Hira
ile Sebîr dağları yerlerinde kaldığı sürece bu yemine aykı-
rı davranmayacağız ve birbirimize mâlî yardımda bulunaca-
ğız.” Hz. Peygamber, daha sonraları böyle bir harekete katıl-
dığında duyduğu memnuniyeti belirtmiştir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
16. Hz. Peygamber’in tebliğ hayatında göstermiş olduğu yu-
muşak huyluluğuna Hilm, her türlü sıkıntı ve zorluklar karşı-
sında gösterdiği metanetine Sabır ve bunlara katlanması ve
durum ne olursa olsun Yüce Allah’a hamd etmesine ise Şü-
kür denir.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
17. Söz konusu Hadis Muaviye b. Hayde’den rivayet edil-
mektedir. “Ey Allah’ın Rasulü! Komşumun benim üzerimde-
ki hakkı nedir?” diye sordum. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur-
du: “Hastalanırsa ziyaret edersin, ölürse cenazesine katılır-
sın, senden borç isterse verirsin, muhtaç duruma düşerse
açığını örtersin, bir hayra kavuşunca tebrik edersin, başına
bir felaket gelirse teselli edersin. Binanı onun binasından yu-
karıya yükseltip rüzgârını engellemesin (yemekten ona ver-
me durumun hariç) tencerenin kokusuyla rahatsız etmezsin.”
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
18. Metinde İslam ahlakının en önemli özelliklerinden biri
olan, bireyin ne kendisinin ne de bir başkasının zarar görme-
mesi ilkesi vurgulanmaktadır. İslam ahlakında önemli olan ki-
şinin kendisiyle beraber diğerlerinin de menfaatinin korunma-
sı önemlidir. İslam hiç kimsenin zarara uğramasını istemez.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
19. İslâm Mezhepleri Tarihi edebiyatının en tanınmış eserle-
ri olan el-Fark beyne’l-Fırak’ın yazarı Abdülkâhir Bağdâdî (v.
429/1037)’dir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
20. Mâtürîdîlere göre Müslüman bir insan işlediği büyük gü-
nah sebebiyle imandan çıkmaz ve küfre de girmez. O bu
dünyada hakiki mümindir, ona mümin muamelesi yapılır. Fa-
kat işlediği günah sebebiyle de ayıplanır ve günahkâr Müs-
lüman anlamında fasık olarak nitelendirilir. Bir kimse Müslü-
man olduktan sonra Allah’ı inkâr etmedikçe veya Allah’a or-
tak koşmadıkça ya da Allah’ın açıkça haram kıldığı bir şeyi
helal veya helal kıldığı bir şeyi haram saymadıkça İslam Di-
ninin dışına çıkmaz, küfre girmez. Yalnız şu var ki Müslüman
kimse işlediği günah dolayısıyla Allah’ın cezalandırma tehdi-
dinin muhatabıdır. Allah dilerse onun günahlarını bağışlar ve
cennetine girdirir, dilerse de günahının karşılığı olarak onu
cezalandırır. Büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahla-
rın bağışlanmasına vesile olur. Tövbe etmekle de her türlü
günah affolunabilir.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
21. Bütün Müslümanlara göre Allah adildir, adâlet sahibidir;
zalim değildir, zulüm işlemez ve zulmü asla sevmez. Ancak
Mu‘tezile, tevhîd ilkesinde olduğu gibi adalet kavramına fark-
lı manalar yüklemekte, bununla diğer ekollerden ayrışmakta
ve şunları anlamaktadır: a. Allah’ın adil olması, kullara ait fi -
illeri yaratmaması anlamına gelir. Kul işlediği fi ili bizzat ken-
disi varlık alanına çıkarır. Eğer böyle olmayıp da kulların fi ille-
rini Allah yaratmış olsaydı sonrada bu fi illerinden dolayı insan-
ları cezalandırsaydı bu takdirde Allah’ın adaletinden söz edile-
mezdi. b. Allah, adaleti gereği yapmış olduğu fi illerinde ve ya-
ratmasında mutlaka bir takım hikmet ve maslahatları gözetir,
boşu boşuna hiçbir iş yapmaz. O, yaptığı her şeyi bir sebep
ve gayeye bağlı dolayı yapar. Mu‘tezile’ye göre Allah Teâlâ’nın
bazı yüce ve iyi prensiplere göre hareket etmesi zaruridir. c.
Mu‘tezile’nin adâlet anlayışına göre kulun menfaatine en uy-
gun olanı Allah’ın yaratması O’nun üzerine vaciptir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
22. el-Latif: En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, kullarına
iyilikler ulaştıran; el-Habir: Her şeyin iç yüzünden gizli tarafl a-
rından haberdar; el-Halim: Suçlara karşı hemen ceza verme-
yen yumuşak davranan, süre veren; el-Azim: Çok Azametli
ve el-Gâfûr: Affı ve mağfi reti pek çok anlamına gelir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
23. Seçeneklerde verilen bütün isimlerin Maturidiliğin ge-
lişmesi ve ekolleşmesinde önemli katkıları olmuştur. İşte
Mâtürîdîliğin gelişmesinde ve ekolleşmesinde önemli kat-
kıları olan isimlerden biri de Ebû’l-Yüsr el-Pezdevî’dir (ö.
390/1000). Pezdevî her ne kadar Mâtürîdî’nin eserlerinde
kullandığı üslup ve ifade biçimine yönelik eleştirilerde bulun-
muş olsa da Usûlü’d-dîn adlı eseri ile Mâtürîdî ekolünün ge-
lişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
24. Ayetten anlaşıldığı üzere inanmayan kimselerin çetin
azabı gördüklerinde gerçeği anlamaları üzerine iman etme-
leri geçerli olmayacaktır. İslam anlayışında bu duruma ye’s
ümitsizlik durumu olarak değerlendirilmiş ve imanın geçersiz
olma nedenlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
25. Materyalizm, maddeyi değişmez, aktif ve dinamik bir
prensip olarak kabul eden, ruh ve düşünce gibi cevherlerin
bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden ya da bunla-
rı inkâr eden düşünce akımı olarak tanımlanır. Materyalistler,
tabiatı esas aldıkları ve insanı da tabiatın bir parçası olarak
gördükleri için tabiatçılar olarak da anılırlar.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
26. Câsiye suresi 24. ayetinde aktarılan sözün sahipleri Ahi-
ret hayatını inkâr etmektedirler. Çünkü “hayat ancak bu dün-
yada yaşadığımızdır” ifadeleri onların ahireti inkâr ettiklerini
göstermektedir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
27. Kelamın varlık tasnifi nde, kadîm varlık tarafını Allah’ın
zatı ve sıfatları oluşturur. Allah’ın zatı kendiliğinden kadîm
(lizâtihî kadîm) iken sıfatları, zatına bağlı olarak kadîm
(ligayrihî kadîm) olma özelliği kazanırlar. Aslında Allah ile sı-
fatlarını ayrı düşünmek bile doğru değildir. Çünkü bir varlı-
ğın sıfatları o varlığın tamamını oluşturur veya ifade eder.
Allah’ın sıfatları da onun varlığının tamamının ifadesidir. Bu
yüzden Mu‘tezile mezhebi bilginleri, Allah’ın sıfatlarını onun
zatının aynı kabul etmişlerdir. Sünnî kelamcılar ise Allah’ın
sıfatları ne onun kendisi ne de ondan bağımsızdır diyerek
ilahî sıfatların Allah’ın zatından tamamıyla ayrı ve bağımsız
olmadığını ifade etmişlerdir.Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
28. Rıdvan, İslam inancında cenneti bekleyen melektir. Aynı
görev ile cehennemde görevli melek ise Malik’tir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
29. Ahlak, bir taraftan ahlakiliğin “varlığını”, diğer taraftan da
ahlaki terim ve kavramlar ile ahlaki önermelerin anlamı ve
birbiri ile irtibatını, bunların nasıl temellendirildiğini söz ko-
nusu eder ki, buna da “ahlak felsefesi” denilir. Batı dillerinde
bunlar için genellikle “moral” terimi kullanılsa da, “etik” denil-
mesi de oldukça yaygındır.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
30. Meşşâîlik’in kelime anlamı “yürüyücülük” demektir. Bilin-
diği gibi, Aristo derslerini talebelerine onların önünde yürü-
yerek verirdi. Bunun için onun talebelerine “yürüyenler” veya
“yürüyücüler” anlamına Batı’da “Peripataticiens” denmek-
tedir. Bir ıstılah olarak, “İslam Aristoculuğu” anlamına ge-
lir. Aristo felsefesini benimseyen ve onun yolunda giden İs-
lam fi lozofl arına da “Meşşâ’iyyûn” denir. Bu ekole İslam dün-
yasında, genelde; Kindî (ö.866), Fârâbî (ö.950), İbn Sînâ
(ö.1037), İbn Bâcce (ö.1138) ve İbn Rüşd (ö.1198) gibi bü-
yük fi lozofl ar ile onların takipçileri ve öğrencileri dâhil edilir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
31. Soru kökünde bazı görüşleri verilen fi lozof, Endülüs fel-
sefesinin üç önemli isminden (İbn Tufeyl, İbn Rüşd) biri olan
İbn Bacce’dir. Tedbîrül-mütevahhid adlı eser İbn Bacce’ye
aittir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
32. Dinin etkili olduğu toplumsal değişim-din ilişkisi, kendi
içinde üç tipte ele alınabilir: Birincisi, dinin toplumsal değişi-
mi yavaşlatıcı, hatta bazen engelleyici bir etken olarak etkili
ve işlevsel olduğu din-toplumsal değişim ilişkisi; ikincisi, dinin
toplumsal değişimi takviye edici bir etken olarak işlev gördü-
ğü ilişki biçimi; üçüncüsü ise dinin toplumsal değişimin temel
faktörü olduğu ilişki biçimidir. Hz. Peygamber’in önce Medine
daha sonra tüm Arap yarımadasında toplumsal değişimi ger-
çekleştirmesi dinin toplumsal değişimin temel faktörü olduğu
toplumsal değişime örnek oluşturur. Çünkü söz konusu top-
lumsal değişim İslam dininin getirdiği öğretilerle olmuştur.
Doğru yanıt “E” seçeneğidir.
33. Gerek genel anlamda küreselleşme, gerekse küre-
selleşmenin politik boyutunda modern ulus-devlet merkezi
önemdedir. Çünkü bu süreçte modern ulus devlet, hem tek
bir milliyet hem de sınırları olan bir toprak parçası içerisin-
de homojenliği (aynılığı) vurgulamaktadır. Küreselleşme ise,
hem bu sınırları dünyanın en geniş sınırlarına kadar geniş-
letmesi, hem farklı kültür ve etnisitelere meşruiyet vermesi,
hem de farklılıkları görünür kılmasıyla ulus devlet anlayışı ile
gerilim içindedir.Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
34. Hâris el-Muhâsibi (öl. 243/857) İslam dünyasında psiko-
lojik bakış açısıyla insanın iç hayatını inceleyen ilk bilgindir.
Eserlerinde derin psikolojik tahliller ve ruhsal haller ve süreç-
lerle ilgili kavramlaştırmalar dikkat çekicidir. Bunların başında
Nefs kelimesinin salt psikolojik anlamda en tutarlı kullanımı-
na yer verdiği görülmektedir. Dini/ahlaki hakikatlerle uyumlu
bir hayat tarzı için kişinin öncelikle kendisini iç açıdan anla-
maya çalışmasını ısrarla vurgulamıştır. Bireyin kendisini “iç
gözlem”e dayalı olarak araştırması ve kendisi hakkında “iç
görü” elde etmesini bir araştırma ve eğitim yöntemi olarak ilk
defa dile getirmiştir. Bu konuda da kendinden sonraki birçok
araştırmacıyı etkilemiştir. er-Riâye li Hukuk’ı-llah derin psiko-
lojik tahlillerinin yer aldığı en önemli eseridir.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
35. Dindarlığın boyutları, inanç, ibadet ve uygulama, tecrü-
be, bilgi ve etki boyutlarıdır. Dini duygu ve heyecanlar dindar-
lığın tecrübe boyutunu oluşturur.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
36. Günümüze kadar gelen örneklere dayanarak Osmanlı
mimarisinin klasik döneme ait: 1. Araziyi kullanmak: Arazi-
yi kıbleye göre en uygun şekilde kullanmak, 2. Sadelik: Ye-
rine göre yeterince süsleme yapmak, aşırıya kaçmamak, 3.
Malzeme kullanımı: Malzemeyi yerli yerince ekonomik ola-
rak kullanmayı tercih etmek, 4. Işık ve renk: Camilerde yere
kadar inen pencerelerle ışığı yeterince ve iyi bir şekilde kul-
lanmak, kasvetli bir atmosfer yaratmamak, 5. Proporsiyon-
tenasüp: Kütle, mekân, kubbe, avlu ve minarenin birbirine
oranı ve uyumu, yuvarlak ve dik ve yatay çizgilerin armonisi,
orijinal (pençli, teğet) sivri ve Bursa kemer biçimlerini ve bel-
li pencere ve kapı nisbetlerini kullanmak, 6. Mukarnas ve sil-
meler: Bir düzlemden veya bir objeden diğerine geçişte sil-
me, mukarnas gibi geçiş elemanı kullanmak, 7. Simetriyi ye-
rinde kullanmak, gibi bazı özellikleri sayılabilir.Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
37. Musahiplik, bu, Bektaşîlik’teki “ikrar cemi”ne tekabül
eder. Temelde evli iki çiftin birbiriyle yol kardeşliği kurması
ve bu suretle yol mensubu olmaları amacıyla düzenlenen
erkândır. Bunun eski Türk inanç ve âdetleriyle ilişkili arka pla-
nı bulunmakla birlikte aynı zamanda İslamî bir boyuta da sa-
hiptir. Söz konusu kesimler geçmişte göçebe ve yayla kültü-
rünün bir gereği olarak uyguladıkları “kardeşliği” İslâmî dö-
nemde Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti son-
rasında göç eden her Mekke’liyi yerli bir Medine’li Müslüman-
la kardeş yapması uygulamasına dayandırmışlardır.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
38. Hz. İsa’nın, tebliğini yaparken en sık başvurduğu konu-
lardan birisi mucizedir. Onun hayatı adeta mucizelerle öz-
deşleşmiştir. İncilleri bu açıdan taradığımızda onun kırka ya-
kın mucizesinden bahsedildiğini görürüz. Hz. İsa bu mucize-
lerle havariler üzerinde büyük bir etki göstermiş, aynı zaman-
da birçok kimseyi inandırarak kendine çekmiştir. İlk mucize-
sini Kana’da düzenlenen bir evlenme merasiminde ev sahi-
binin bardağında şarabı tükenince suyu şarap yaparak gös-
termiştir (Yuhanna 2: 9). Diğer mucizeleri şunlardır: Beş ek-
mek ve iki balığı 5000 kadar kadın, erkek ve çocuk arasın-
da paylaştırmış ve bu insanların hepsi açlıklarını gidermişler-
dir (Markos 6:38- 42). Şeytan ve cinlere hükmedip insanla-
rın içinden onları çıkarması (Matta 8: 32), hastaları, kötürüm-
leri iyileştirmesi (Matta 15:30-31), körlerin görmesini sağla-
ması (Matta 11: 5), ölü kızı diriltmesi (Matta 9: 25), rüzgâra
ve göle emrederek göldeki fırtınayı durdurması (Luka 8: 23),
Petrus’u su üzerinde yürütmesi (Matta 14: 29) İnciller’de söz
konusu edilen mucizelerindendir.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
39. Fitre olarak Hz. Peygamber zamanında verilen madde-
ler arasında buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzüm öne
çıkar. Hanefî mezhebine göre fi tre miktarının tespitinde bu
maddeler esas alınır. Diğer görüşe göre ise bu maddeler, o
günün Medine toplumunun temel gıda maddeleridir ve her
bölgede orasının temel gıda maddesi esas alınabilir.
Doğru yanıt “E” seçeneğidir.
40. Tercüme faaliyetinin ilk safhası olan ve Me’mun’un hali-
feliğine kadar olan dönemde (750-813), oldukça önemli sayı-
da eserin çoğunluğu yeni Müslüman olmuş mütercimler tara-
fından Arapçaya tercüme edildiğini göstermektedir. Me’mun
ve onu takip eden halifeler döneminde ise tercüme faaliyet-
leri Bağdat’taki Beytü’l-Hikme’de devam etmiştir. Beytü’l-
Hikme’nin daha önceki halifeler tarafından kurulduğu kabul
edilirse de Halife Me’mun (813-833) tarafından 830 yılında
geliştirilip teşkilâtının tamamlandığı yeni araştırmalarla or-
taya konmuş bulunmaktadır. Burası bir fen ilimleri üniversi-
tesi, bir rasathane ve bir kütüphaneden meydana gelmek-
teydi. Burada, maaşları devlet tarafından ödenen mütercim-
ler kurulu vardı. Çeşitli ilim sahalarındaki eski Yunan, Mısır
ve Hint bilim ve kültürüne ait eserler Arapçaya çevriliyordu.
İslâm coğrafyasındaki ilmî faaliyetler, bu müessesedeki ça-
lışmalarla gelişerek çok canlı bir hal almıştır.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.
41. Organ nakline olumsuz bakanlar, bu işlemi verici açısın-
dan insanın kendi bedeni üzerinde zararlı ve haksız bir ta-
sarrufta bulunması olarak değerlendirirler. Alıcı açısından ise
başkasının hayat hakkına tecavüz, haram maddeyle tedavi
ve yaratılışı bozma olarak görürler. Bu yaklaşıma sahip olan-
lar, ileride insanın her organından yararlanmanın bir şekilde
meşru görülmesinden, dolayısıyla insan bedeninin defnedil-
meden parçalara ayrılarak her bir parçasından faydalanma
yoluna gidilmesinden endişe duyarlar ve bu durumun insa-
nın saygınlığı ilkesi ile bağdaşmadığını dile getirirler. Bu bil-
ginler cismanî haşir ve organların şahitliği inancı ile asli yara-
tılışı (hilkat) bozmanın caiz olmamasını da kendi görüşlerine
destek olarak sunarlar.
Doğru yanıt “E” seçeneğidir.
42. Günümüz İslam âlimleri amacı, aracı ve konuları meş-
ru olan müsabakaların mubah olduğuna yönelik genel bir ka-
naat belirtirler. Ancak ödüllü ya da ödülsüz müsâbakaların ve
sportif faaliyetlerin meşruiyetini kaybetmemesi için aşağıdaki
hususların gerçekleşmesi gerektiğini söylerler: Kumara alet
edilmemesi. Bireylere, topluma ve çevreye zarar vermemesi.
Bu hüküm, “zarar vermenin yasak olduğu” yönündeki genel
ilkenin bir gereğidir. Kişinin yapması gereken görevlerini en-
gellememesi. Yasak olan şeylere aracı kılınmaması.
Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
43. İlâhî dinlerde-tevhit geleneğinde resim ve heykel ya-
pımına olumsuz yaklaşımın, putperestliği engelleme ile ya-
kın bağlantısı vardır. Hz. İbrahim’in putçulukla mücadelesi
Kur’an’da anlatılmaktadır (el-Enbiyâ, 21/52). Yahudilikteki on
emirden ikincisi put ve resim yasağıdır. Hıristiyanlığın tarihin-
de de resim ve heykel yapımına karşı hareketler ve yasaklar
görülmektedir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
44. Hz. Peygamber Medine’ye hicretten sonra siyasî bir or-
ganizasyon gerçekleştirmiştir. Bu siyasi organizasyonun en
temel amaçları İslam dinini daha iyi yaymak, Mekkeli Müslü-
manları baskılardan kurtarmak, Medine’de Müslümanları bir-
leştirmek ve Medine’yi Arap Yarımadası’nın siyasi merkezi
haline getirmektir.
Doğru yanıt “D” seçeneğidir.
45. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programında-
ki öğrenme alanları, bir ya da birden fazla akademik disipli-
nin ilgi alanına girmektedir. Örneğin; “İnanç”, Kelâm, Psiko-
loji, Sosyoloji, Dinler Tarihi ve Mezhepler Tarihi’nin; “İbadet”,
İslam Fıkhı’nın; “Hz. Muhammed (s.a.v.)”, İslam Tarihi, Siyer,
Megâzî, Hadis ve Edebiyat’ın; “Vahiy ve Akıl”, Kelâm, Tefsir,
İslam Mezhepleri Tarihi, Tasavvuf Tarihi, İslam Felsefesi ve
Din Felsefesi’nin ; “Ahlak ve Değerler”, Ahlak, Felsefe, Hukuk
ve Din Felsefesi’nin; “Din ve Laiklik”, İnkılap Tarihi, Felsefe,
Din Sosyolojisi ve Vatandaşlık Bilgisi’nin; “Din, Kültür ve Me-
deniyet”, Edebiyat, Dinler Tarihi, Tarih, Antropoloji ve Medeni-
yet Tarihi’nin ilgi alanına girmektedir. “Din, Kültür ve Medeni-
yet” öğrenme alanı aslında disiplinler arası bir alandır.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
46. Öğretmenlerin hazırladığı planlar içerisinde en genel
plan, yıllık planlardır. Eğer hazırlanıyorsa yıllık plana göre
daha ayrıntılı olanı da ünite planıdır. En ayrıntılı olanları ise
günlük planlardır. Bu da ders, deney ve gezi-gözlem planları
olarak üç çeşittir. Soru kökünden deney ve gezi-gözlem planı
olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Seda öğretmenin ha-
zırladığı plan, ders planıdır. Doğru yanıt “B” seçeneğidir.
47. Bir öğretmenin derslerinde emir kalıplarını kullanarak
sürekli öğüt ve nasihatlerde bulunması ve onlara yapmaları
gerekenleri söylemesi, öğrencilerinin kendilerini yetersiz ve
bağımlı hissetmelerine yol açabilir. Aslında bu durum, ileti-
şim engellerine de yol açtığı için bir öğretmenin mümkün ol-
duğunca kaçınması gereken bir tutum ve davranıştır.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
48. Cemal Öğretmen’in kullandığı teknik altı şapkalı düşün-
medir. Bu teknik bir olayın ya da durumun farklı yönlerini gör-
mek amacıyla kullanılır. Bu teknikle bir olaya objektif, iyimser,
duygusal, karamsar, yaratıcı bakılır ve son aşamada olay-
la ilgili karar verilir. Din dersi öğretmeni sınıfa sorduğu so-
ruyla öğrencilerini düşünmeye yönlendirmiş ve öğrenciler de
altı şapkalı düşünme tekniğine uygun olarak sırayla taktıkla-
rı şapkaya uygun olarak düşünmüşlerdir.
Doğru yanıt “C” seçeneğidir.
49. Hatice Öğretmen’in öğrencileri yansıtıcı öğrenme stiline
sahiptirler. Kolb’un yaşantısal öğrenme modelinde yansıtıcı
gözlem stiline sahip kişiler, düşünce ve olayları ayrıntılı göz-
leyerek farklı açılardan değerlendirir, uygulama yapmak ye-
rine olayın özünü kavrama, gerçek nedir? nasıl oluşur? gibi
sorulara yanıt ararlar. Düşünce ve olayları sezgi yoluyla öğ-
renirler. İçe dönük kişilerdir.
Doğru yanıt “E” seçeneğidir.
50. Recep Öğretmen gündemdeki bir programdan yola çı-
karak öğretim yaparken güncellik ilkesini dikkate almaktadır.
Güncellik veya aktüalite ilkesi derste işlenen konu ya da ve-
rilen örneklerin aktüel (güncel) olay ve sorunlarla ilişki kurul-
ması anlamına gelir. Örneğin bir öğretmenin dersiyle ilgili öğ-
rencilerin izledikleri, okudukları haberleri sorması aktüalite il-
kesini uyguladığının bir göstergesidir.
Doğru yanıt “A” seçeneğidir.