21
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal Of Social Sciences Institute ISSN: 1302-6879 VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE YIL/YEAR: 2017 SAYI/NUMBER: 36 ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİDİR TARAFINDAN TARANMAKTADIR DERGİMİZ Tübitak DergiPark DergiPark AKADEMİK akademik

DergiPark · 2019. 1. 11. · Prof. Dr. Bayram KODAMAN Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Bedri SARICA Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. B. Kemal YEŞİLBURSA Uludağ Üniversitesi

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiThe Journal Of Social Sciences Institute

    ISSN: 1302-6879

    VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

    THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

    YIL/YEAR: 2017 SAYI/NUMBER: 36

    ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİDİR

    TARAFINDAN TARANMAKTADIR

    DERGİMİZ

    Tübitak DergiPark

    DergiParkAKADEMİK

    akademik

  • Hakemli Dergi, Yıl 2017 Sayı:36Peer-Reviewed Journal, Year:2017 Issue: 36

    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiThe Journal Of Social Sciences Institute

    VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

    THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

    Sahibi/OwnerVan Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Sosyal Bilimler Enstitüsü AdınaDoç. Dr. Bekir KOÇLAR

    Editörler/EditorsDoç. Dr. Bekir KOÇLAR

    Öğr. Gör. Kemal TEMİZER

    Tercüme ve Dil Editörleri/Translation and Language EditorsProf. Dr. M. Şirin ÇIKAR (Arapça)Doç. Dr. Cavid QASIMOV (Rusça)

    Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ (İngilizce) Yrd. Doç. Dr. Süleyman ERATALAY (Almanca)

    Yrd. Doç. Dr. Mustafa SOLMAZ (Fransızca)

    Yayın Kurulu/Editorial BoardProf. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH,

    Jadara Üniversitesi, ÜrdünProf. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap EmirlikleriProf. Dr. Alfina SİBGATULLİNA- Russian Academy of Sciences- Rusya

    Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ-Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Bayram KODAMAN-Süleyman Demirel Üniversitesi

    Prof. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin.Prof. Dr. Ivan BALTA-University of Osije- HırvatistanProf. Dr. Hasan ÇİÇEK- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Prof. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia.Prof. Dr. Necmettin ALKAN-Karadeniz Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ-Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-KosovaProf. Dr. Öztürk EMİROĞLU-Varşova Yunus Emre Enstitüsü-Polonya

    Prof. Dr. Recai KARAHAN, Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Salim CÖHCE İnönü Üniversitesi

    Prof. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER-University of Montenegro-Karadağ

    Prof. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV-Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Doç. Dr. Bekir KOÇLAR-Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Tamer BALCI - The University of Texas-ABD

    Doç. Dr. Vitaliy POZNAHİREV, Russian Academy of Sciences- RusyaYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Dr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB-Ezher Üniversitesi-Mısır

  • Danışma Kurulu/Advisory Board Prof. Dr. Alfina SİBGATULLİNA

    Prof. Dr. Ali Fuat DOĞUProf. Dr. Azmi SÜSLÜ

    Prof. Dr. Bayram KODAMANProf. Dr. S. Cem ŞAKTANLIProf. Dr. Cesur PEVLEVANProf. Dr. Hasan BABACAN

    Prof. Dr. Ivan BALTAProf. Dr. Metin AYIŞIĞI

    Prof. Dr. Mehmet AYGÜNProf. Dr. Necdet HAYTA

    Prof. Dr. Nimetullah HAFIZProf. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU

    Prof. Dr. Reha SAYDANProf. Dr. Salim CÖHCE

    Prof. Dr. Serbo RASTODERProf. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV

    Prof. Dr. Zeki TAŞTANDoç. Dr. A. Menaf TURAN

    Doç. Dr. B. Cercis TANRITANIRDoç. Dr. Ferit İZCİ

    Doç. Dr. M. Akif ARVASDoç. Dr. Suvat PARİNDoç. Dr. Tamer BALCI Doç. Dr. Tuncay ÖĞÜN

    Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU

    Sekreterya/Secretary Ahmet KÖKLÜMurat ÇABAZ

    Dizgi-Baskı/Print-CompasitionBaranoğlu Ofset Matbaacılık: (0432)215 94 06 VAN

    Yazışma Adresi/Correspondence AddressYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ

    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü/VANTel: 0432 225 11 17- 0432 225 10 24 /2002- Fax:0432 225 10 52

    İleti Adresi: http://www.yyusbedergisi.com/

    Baskı Yılı/Date of Publication

    2017

  • İÇİNDEKİLER / CONTENTS

    11

    25

    33

    55

    77

    89

    109

    119

    133

    ARKEOLOJİ/ARCHAEOLOGY

    Arş. Gör. Dr. Sabahattin ERDOĞANMinua (Şamram) Kanalı ve Tariria Bahçesi İlişkisi Üzerine Bir DeğerlendirmeAn Evaluation on the Relationship Between Minua (şamram) Canal and Tariria Garden

    DİL VE EDEBİYAT/LANGUAGE AND LITERATURE

    Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZIris Murdoch'ın Kesik Bir Baş'ında ve Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ında YanılsamaIllusion in Iris Murdoch's a Severed Head and Oguz Atay's Tutunamayanlar

    Yrd. Doç. Dr. Metin ERENVan Gölü Havzası Masallarının Estetik Biçimlenmesinde Kalıp, Tekrar ve AnlatıcıFormula, Repetition and Narrator In Aesthetics Forming of Van Lake Basin Folk Tales

    Yrd. Doç. Dr. Soner İŞİMTEKİNFurûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath'ın Şiirlerinde Kullanılan Esenliksiz Kelimeler ÜzerineOn Dysphoric Words Used by Forugh Farrokhzad and Sylvia Plath in Their Poems

    FELSEFE/ PHILOSOPHY

    Prof. Dr. Hasan ÇİÇEKMilliyetçilik Karşıtı Söylem: Mevlana ve HabermasDiscourse Against Nationalism: Rumi and Habermas

    İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER/ ECONOMIC ANDADMINISTRATIVE SCIENCES

    Doç. Dr. M. Akif ARVASArş. Gör. Mustafa TORUSDAĞCausality Relationship Between Imports, Exports and EconomicGrowth: An Evaluation in Terms of Turkey and Five European Countries

    Öğr. Üyesi Serpil SEVİMLİ DENİZDoç. Dr. H. Eray ÇELİKTrb2 Bölgesinde Kümelenme Potansiyeli Olan Sektörlerin BelirlenmesiDetermination of Sectors Which Clustered Potential in Trb2 Region

    Öğr. Gör. Ayhan CESURÖğr. Gör. Mehmet Sadık ÇOBANGerilla PazarlamaGuerrilla Marketing

    İLAHİYAT / TEOLOGIE

    Prof. Dr. M. Şirin ÇIKARModern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi ÖrneğiThe Image of Turkey in Modern Arab Novel: Suphi Fehmavi Example

  • 145

    177

    195

    225

    249

    279

    299

    313

    329

    345

    361

    393

    Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAREyyubi Dönemi Mısır Medreseleri Egyptian Madrasas in Ayyubid EraEgyptian Madrasas in Ayyubid Era

    SANAT TARİH/ HISTORY ART

    Yrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞAlanya Atatürk Evi ve Müzesi'nde Sergilenen Bir Grup Madeni TakıA Group of Metal Jewellery Displayed in Alanya Atatürk House and Museum

    Yrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAKÖğr. Gör. Ahmet BODAKÇİMardin Mezar Taşlarından Lahit Formunda İki ÖrnekTwo Samples in Sarcophagus Form from Mardin Gravestones

    SOSYOLOJİ/ SOCIOLOGY

    Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜNERİGÖKGeç Modern Çağda Dinsel Bireycilik ve KimlikReligious Individualism and Identity in the Late Modern Age

    TARİH/ HISTORY

    Prof. Dr. Serpil SÜRMELİLozan Konferansı Sırasında Türk Gazeteciler ve İzlenimleriTurkish Journalists and Their Impressions During the Lausanne Conference

    Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞCumhuriyet'in İlk Yıllarında Bitlis'teki Eğitim Durumuna Bir BakışIn the Early Years of the Republic a Look at the Educational Situation in Bitlis

    Yrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİNXVII. Yüzyıldamüslim-Gayrimüslim İlişkileri (İstanbul Örneği)XVII. Müslim-gayrimüslim Relations in the Century (İstanbul Sample)

    Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZFikrin Mürekkeple Sınavı: Mahmut Soydan'ın Kaleminden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Cumhuriyet FırkasıExamination With Inkof Idea: From Mahmut Soydan's Pen Progressive Republic Party and Free Republican Party

    Yrd. Doç. Dr. Pelin İSKENDER KILIÇSchneider Efendi: Osmanlı Hizmetinde Bir LevantenSchneider Efendi: A Levantine in Ottoman Service

    Arş. Gör. Vural ÖNTÜRKGaznelilerde Bir Şehzade Düşmanı: Hâcibü'l-Hüccâb Tuğrul BozanAn Princes Enemy of the Ghaznavids: Hâjibu'l-hujjâb Toghril Bozan

    Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİNDr. Öğrencisi Rıdvan SÜSLÜFerit Melen'in Maliye Bakanlığı Günlerine Bir BakışAn Overview of the Office Days of Former Minister Ferit Melen in the Ministry of Finance

    Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları

  • 36. SAYI HAKEMLERİ / REVIEWERS OF THE 36 TH ISSUE

    Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Bekir KOÇLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Hatice KALKAN Namık Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. M. Akif ARVAS Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniversitesi

    Doç. Dr. Gülsen BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Selma BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir GÜMÜŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ayşe ERTUŞ Hakkâri Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ahmet OĞUZ Karabük Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÖKÇEN Muş Alparslan Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Bedrettin BASUĞUY Bingöl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Bilcan GÖKÇE Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Bora YILMAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Emine CİHANGİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Gülşen TORUSDAĞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Haktan SEVİNÇ Iğdır Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Haluk YERGİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Hamit AKTÜRK Namık Kemal Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Metin EREN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Bingöl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ömer TOKUŞ Bingöl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Tahir ZORKUL Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Tahsin KORKUT Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Yunus KAPLAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

  • HAKEMLERİMİZ / REFEREES

    Prof. Dr. Ahmet BURAN Fırat ÜniversitesiProf. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH, Jadara Üniversitesi, ÜrdünProf. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap EmirlikleriProf. Dr. Azmi SÜSLÜ Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Ali Fuat DOĞU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Alfina SİBGATULLİNA Russian Academy of Sciences-RusyaProf. Dr. Bayram KODAMAN Süleyman Demirel ÜniversitesiProf. Dr. Bedri SARICA Pamukkale ÜniversitesiProf. Dr. B. Kemal YEŞİLBURSA Uludağ ÜniversitesiProf. Dr. Cesur PEHLEVAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Erdal AYDOĞAN Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Faruk ALAEDDİNOĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin.Prof. Dr. Ivan BALTA University of Osije- HırvatistanProf. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia.Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-KosovaProf. Dr. Salim CÖHCE İnönü ÜniversitesiProf. Dr. S. Esin DAYI Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Gülay ÖĞÜN BEZER Marmara ÜniversitesiProf. Dr. Hasan BABACAN M. Akif Ersoy ÜniversitesiProf. Dr. İbrahim ÖZCOŞAR Mardin Artuklu ÜniversitesiProf. Dr. İsa YÜCEER Bitlis Eren ÜniversitesiProf. Dr. M. Salih ARI Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. M. Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Mehmet KUBAT İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Necdet HAYTA Gazi ÜniversitesiProf. Dr. Necmettin ALKAN Karadeniz Teknik ÜniversitesiProf. Dr. Nevzat TARTI Akdeniz ÜniversitesiProf. Dr. Öztürk EMİROĞLU Varşova Yunus Emre Enstitüsü-PolonyaProf. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Recai KARAHAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Reha SAYDAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Resul ÖZTÜRK Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER University of Montenegro-KaradağProf. Dr. Serpil SÜRMELİ On Dokuz Mayıs ÜniversitesiProf. Dr. Selahattin SÖNMEZSOY Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Prof. Dr. Şakir GÖZÜTOK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Şenol ÇELİK Balıkesir ÜniversitesiProf. Dr. Yakup CİVELEK Bartın ÜniversitesiProf. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Abdulmecit CANATAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Adnan ÇEVİK Sıtkı Koçman ÜniversitesiDoç. Dr. Bekir KOÇLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

  • HAKEMLERİMİZ / REFEREES

    Doç. Dr. Cem KAHYA Bayburt ÜniversitesiDoç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniversitesi Doç. Dr. Gülsen BAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. İsmail EYYUPOĞLU Atatürk ÜniversitesiDoç. Dr. Menaf TURAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Mehmet DEMİRTAŞ Bitlis Eren ÜniversitesiDoç. Dr. Mehmet PINAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Melih ERZEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. M. Salih MERCAN Bitlis Eren ÜniversitesiDoç. Dr. M. Akif ARVAS Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Murat ÖZTÜRK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Mustafa SARICA Pamukkale ÜniversitesiDoç. Dr. Nihat ŞİMŞEK Gaziantep ÜniversitesiDoç. Dr. Özer KÜPELİ Kâtip Çelebi ÜniversitesiDoç. Dr. Sabri AZGÜN Atatürk ÜniversitesiDoç. Dr. Selma BAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Tamer BALCI The University of Texas-ABDDoç. Dr. Tuncay ÖĞÜN Sıtkı Koçman ÜniversitesiDoç. Dr. Vecihi SÖNMEZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Zekeriya NAS Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdurrahim TUFANTOZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ahmet EYİM Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Aysun YARALI AKKAYA Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Arif GEZER Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Bülent ALAN Mardin Artuklu ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. E. Yaşar DEMİRCİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ercan ÇAĞLAYAN Muş Alparslan ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Erkan AFŞAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Fatih GENCER Bitlis Eren ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ferit İZCİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Mehmet TOP Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Metin YILDIZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. M. Halil ERZEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. M. Nuri KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Nilgün BİLİCİ Atatürk ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Osman AYTEKİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ömer DEMİRBAĞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

  • HAKEMLERİMİZ / REFEREES

    Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÖZMEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Sait EBİNÇ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Sevda ERATALAY Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Yalçın KARACA Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Yasin DOĞAN Kafkas ÜniversitesiDr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB Ezher Üniversitesi-Mısır

  • 77Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, The Journal of Social Sciences Institute

    Sayı/Issue:36 – Sayfa / Page: ISSN: 1302-6879 VAN/TURKEY

    Makale Bilgisi / Article Info

    Geliş/Received: 19.08.2017 Kabul/Accepted: 29.09.2017

    MİLLİYETÇİLİK KARŞITI SÖYLEM: MEVLANA VE

    HABERMAS1

    DISCOURSE AGAINST NATIONALISM: RUMI AND HABERMAS

    Prof. Dr. Hasan ÇİÇEK

    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi [email protected]

    Öz Bütün alanlarda ilerlemeler kaydeden insanlık, günümüzde hala

    barış içinde bir arada yaşamayı bir türlü başaramamıştır. Dünyanın her tarafında önlenemeyen birçok şiddet olayının temelinde zaman zaman milliyetçilik başat bir rol oynamaktadır. Neredeyse bütün toplumlarda kendisinden olmayanı dışlama, hor görme, ötekileştirme temel bir probleme dönüşmekte şiddeti doğurmaktadır. Bu nedenle, şiddetin temel etmenlerinden biri olan milliyetçilik ya da ırkçılıkla ilgili tarihin farklı dönemlerinde hem lehte hem de aleyhte birçok fikir vardır. Bu konuda referans niteliğinde iki düşünürün insanlığın farklılıklarının üstünlük ya da aşağılanma sebebi olmayacağına ilişkin öğretisi ufuk açıcı olabilir. Bunlardan biri Mevlana, diğeri de Jürgen Habermas’tır. Bu çalışmada Mevlana ve Habermas’ın etnik, dilsel, kültürel farklılıkların üstünlük için belirleyici bir unsur olamayacağına ilişkin ırkçılık ya da milliyetçilik karşıtı görüşleri irdelenecektir.

    Anahtar Kelimeler: Mevlana, Habermas, Milliyetçilik, Irkçılık, Şiddet.

    1 Bu çalışma, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Urmiye Üniversitesi işbirliği ile Van’da 22-24 Mayıs 2013 tarihinde düzenlenen, II. Uluslararası Mesnevî Sempozyumu’nda tebliğ olarak sunulmuştur.

  • 78 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    Abstract Humanity, showing incredible progress in all areas, cannot still

    achieve to live together in peace today. From time to time, nationalism plays a major role on the basis of numerous forms of unavoidable violence in all over the world. Almost in all societies, non-self-exclusion, contempt, othering turn into a major problem and othering also legitimizes violence. Thus, concerning nationalism or racism, one of the main factors of violence or triggers, in different periods of history there are many ideas which are the pros and the cons. By reference in this regard, the doctrines of two thinkers related to the idea that differences of humanity cannot be the reason for the superiority or humiliation can be seminal. One of them is Rumi and the other is Jürgen Habermas. In this study, the opinions of Rumi and Habermas against racism or nationalism related to the idea that ethnic, linguistic, and cultural differences cannot be a decisive factor for supremacy will be examined.

    Keywords: Rumi, Habermas, Nationalism, Racism, Violence. Giriş

    Milliyetçilik tartışılan ve herkes için geçerli bir tanımının yapılması zor olan bir kavramdır. Ama bu durum onun hiç tanımlanmayacağı anlamına gelmez. Bilakis herkes için ortak çağrışımları olabilir; bazı olay ve benzetmelerle bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği ortaya konabilir ve entelektüellerce dikkate alınarak üzerinde konuşulabilir.

    O halde milliyetçilik nedir? Milliyetçilik var mıdır? Milliyetçilik küreselleşmenin sonu mudur? Gerekli midir? Sorunların çözümüne katkı sunar mı? Ne tür sorunlara yol açar? Türleri var mıdır? Çağdan çağa değişir mi? Her ulusta ortaya çıkar mı? Şiddeti körükler mi? Ulusların gelişmesine veya gerilemesine yol açar mı? vb sorular hep tartışılmıştır. Bu sorulara verdikleri cevaplara göre milliyetçiliği tasvip etmeyenlerin yanında tasvip edenler de olmuştur.

    Farklı kavramlarla ifade edilen milliyetçilik eski toplumlarda olduğu gibi, günümüz modern çağın toplumlarında da var olmaktadır. Nitekim milliyetçilik, 18. ve 19. yüzyıllarda dünyaya yayılmış ve halen egemen olan ideolojilerden biridir (Millas 2012, 107). Milliyetçilik özellikle 1950–60 arasında alevlendiğinde her türlü şiddeti de beraberinde getirmiştir. Zira milliyetçilik milli devletleri zayıflatırken etnik unsurları/azınlıkları güçlendirmiş ve şiddetin tırmanmasına yol açmıştır.

    Zaten insanlar, biyolojik ve kültürel olarak kendinden olmayanı tarih boyunca zaman zaman dışlamış, hor görmüş ve sonunda onu yok etmenin yollarını denemiştir. Milliyetçilik temelli

  • 79Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    Abstract Humanity, showing incredible progress in all areas, cannot still

    achieve to live together in peace today. From time to time, nationalism plays a major role on the basis of numerous forms of unavoidable violence in all over the world. Almost in all societies, non-self-exclusion, contempt, othering turn into a major problem and othering also legitimizes violence. Thus, concerning nationalism or racism, one of the main factors of violence or triggers, in different periods of history there are many ideas which are the pros and the cons. By reference in this regard, the doctrines of two thinkers related to the idea that differences of humanity cannot be the reason for the superiority or humiliation can be seminal. One of them is Rumi and the other is Jürgen Habermas. In this study, the opinions of Rumi and Habermas against racism or nationalism related to the idea that ethnic, linguistic, and cultural differences cannot be a decisive factor for supremacy will be examined.

    Keywords: Rumi, Habermas, Nationalism, Racism, Violence. Giriş

    Milliyetçilik tartışılan ve herkes için geçerli bir tanımının yapılması zor olan bir kavramdır. Ama bu durum onun hiç tanımlanmayacağı anlamına gelmez. Bilakis herkes için ortak çağrışımları olabilir; bazı olay ve benzetmelerle bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği ortaya konabilir ve entelektüellerce dikkate alınarak üzerinde konuşulabilir.

    O halde milliyetçilik nedir? Milliyetçilik var mıdır? Milliyetçilik küreselleşmenin sonu mudur? Gerekli midir? Sorunların çözümüne katkı sunar mı? Ne tür sorunlara yol açar? Türleri var mıdır? Çağdan çağa değişir mi? Her ulusta ortaya çıkar mı? Şiddeti körükler mi? Ulusların gelişmesine veya gerilemesine yol açar mı? vb sorular hep tartışılmıştır. Bu sorulara verdikleri cevaplara göre milliyetçiliği tasvip etmeyenlerin yanında tasvip edenler de olmuştur.

    Farklı kavramlarla ifade edilen milliyetçilik eski toplumlarda olduğu gibi, günümüz modern çağın toplumlarında da var olmaktadır. Nitekim milliyetçilik, 18. ve 19. yüzyıllarda dünyaya yayılmış ve halen egemen olan ideolojilerden biridir (Millas 2012, 107). Milliyetçilik özellikle 1950–60 arasında alevlendiğinde her türlü şiddeti de beraberinde getirmiştir. Zira milliyetçilik milli devletleri zayıflatırken etnik unsurları/azınlıkları güçlendirmiş ve şiddetin tırmanmasına yol açmıştır.

    Zaten insanlar, biyolojik ve kültürel olarak kendinden olmayanı tarih boyunca zaman zaman dışlamış, hor görmüş ve sonunda onu yok etmenin yollarını denemiştir. Milliyetçilik temelli

    şiddet aslında bütün dünyada yayılıyor. Hatta milliyetçilik ateşi Ortadoğu’yu her zamankinden daha çok kasıp kavuruyor.

    Milliyetçilik ateşlerinin arttığı günümüzde Mevlana (1207- 1273) ve Jürgen Habermas (1929- ) gibi düşünürlerin düşünceleri dikkate değer ve anlamlıdır. Çünkü milliyetçilik yanlısı düşünceler bu ateşin körüklenmesinden başka bir işe yaramamaktadırlar. Bu nedenle çalışmamızda milliyetçilik karşıtı bir söylem geliştiren Mevlana ve Habermas’ın düşünceleri ortaya konulacaktır.

    Milliyetçilik Milliyetçiliğin her kes için geçerli bir tanımının zorluğunun yanında kabul edilebilir birkaç tanımdan şöyle söz edilebiliriz:

    Milliyetçilik, “dil, tarih ve kültür birliğine dayalı ulusun ve devletin mutlak ve temel bir değer olduğunu kabul eden anlayış” (Cevizci 1996, 478) olarak tanımlanır. Hannah Arendt’e göre Milliyetçilik, mantıki anlamda, bir halkın Tanrı tarafından seçilmiş olduğunu ve bu halkın da kendi halkı olduğunu vazeden her ulusal dinin içerdiği bir sapkınlık ihtimalidir (Arendt 1998, 213- 214).

    Zaman zaman milliyetçiliğe bilimsel bir kılıf da uydurulmuştur. İnsanların eşit olmadığını kanıtlayan sözde bilimsel kılıf 20. yüzyılda etkili olur. Bu konuya örnek olarak Hitler ve Stalin’in uygulamaları verilebilir: Almanya’da Hitler Psikiyatrları, antropologları ve doktorları, her yurttaş için ayrı bir biyolojik/kalıtımsal belge oluşturmak için seferber etmişti. Bu çalışmalardan, “yaşamayı hak edenler” ve “yaşamayı hak etmeyenler” şeklinde “bilimsel bulgular” bekleniyordu. Stalin de “iyi toplum”, “yeni insan” modelini yaratmak için Lisenko adında bir biyoloğu görevlendirir. Lisenko, genlerin ve kromozomların kalıtımsal aktarımda herhangi bir rol oynayamayacağını, kalıtımın herhangi maddi ve bilimsel bir temelinin olamayacağını ilan eder (Huber 1997, 127 vd.). Bunun aksini savunanların başına gelenler çok vahimdir (Çiçek 2008, 221- 222). Zaman zaman milliyetçilikle ırkçılık arasında paralellikler bulunmaktadır. Irkçılık, “Bir halkın, bir grup insanın diğer halk ya da insanlardan sadece farklı olmakla kalmayıp, aynı zamanda diğerlerinden fiziksel, entelektüel ya da ahlaki bakımdan daha iyi, daha güçlü, daha yüksek ya da daha yaratıcı olduğunu, bu üstünlüğün atalardan miras alınmış olan biyolojik farklılıklardan kaynaklandığını savunan anlayıştır (Cevizci 2011, 219). Milliyetçilik günümüzde etnosentrik bir anlayışı da yansıtır. Etnosentrizm, “genel olarak ele alındığında ırkmerkezcilik anlamına gelir. Buna göre, bir halk ya da

  • 80 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    bir grup insanın, kendi etnisitesinin yani etnik gruplarının üyesi olmak dolayısıyla sahip oldukları sosyal ve kültürel özelliklerin başkalarından daha üstün ve daha değerli olduğunu düşünmesi, onu öne çıkarması durumunu ifade eder. (Cevizci 2011, 167) Herkesin milliyetçi olduğu bir dünyada, farklı halklar nasıl bir arada barış içinde yaşayabilecek? Milliyetçi şunu kendine sormalıdır: Mademki benim milliyetçi olma hakım var, neden başkasının da milliyetçilik hakkı olmasın?

    Mevlana ve Milliyetçilik Nefret suçlarının bütün dünyada hala sorun olduğu bir çağda

    Mevlana’nın çağrısına irdelenmeye değerdir. Onun mensubu olduğu dinin ve kültürün temel referansları genel düşünceleri üzerinde etkili olduğu gibi milliyetçilik konusunda da etkili omuştur.

    Genel olarak milliyetçiliğin temel argümanlarından biri olan dil birliği konusunda Mevlana farklı bir düşünceye sahiptir. O, bütün insanların ve dillerin kaynağının bir olduğu kanısındadır: “Dünyada nice diller var, mana bakımından hepsi de bir. Kapları kırdın mı, su bir olur gider (Mevlana I/1992, LXXIII). Ona göre, bu birliğin anlam derinliğini kavrayanlar aradaki ayrılığın yapay olduğunu anlarlar. Mevlana bu hakikati, “birliğe ulaştın da gönlünü sözden kestin mi can, artık her görüş sahibine haber yollar” (Mevlana I/1992, LXXIII) beytiyle dile getirir.

    Düşünürümüzün öğretisinde toplumda kaynaştıran, bir arada tutan, onların aynı etnik dili konuşmaları değil, aynı gönlü paylaşmalarıdır. Mevlana aynı dili paylaşan insanlardan söz eder ve ona göre buradaki koşul insanların aynı dilden konuşuyor olmaları değil, aynı gönülden olmalarıdır. “Aynı dili konuşma, hısımlık ve bağlılıktır. İnsan yabancılarla kalırsa mahpusa benzer” (Mevlana I/1991, 3). Mevlana için aynı dili kullanma “aynı duyguları paylaşma” anlamına da gelir. Bu nedenle o, asırlar öncesinden şu saptamayı yapar: “Nice Hindli, nice Türk vardır ki, dildeştirler. Nice iki Türk vardır ki, birbirlerine yabancı gibidirler. Şu halde mahremlik dili, bambaşka bir dildir. Gönül birliği, dil birliğinden daha iyidir” (Mevlana I/1991, 97). Başka bir beyitte de “Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir. Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin” (Mevlana I/1991, 3) diyerek, aynı duyguları paylaşmanın ve bunu ifade etmenin önemini belirtir.

    Mevlana farklı millet ve mezhepleri bir arada tutmaya ilişkin hayalini kayda geçirir; bunun yollarını vurgular: “Yetmiş iki millet sırrını bizden dinler; biz ney gibiyiz. İki yüz mezhep ehli ile bir perdede konuşuruz” (Genç 1994, 176). Onun için bu konu ulaşılmaz

  • 81Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    bir grup insanın, kendi etnisitesinin yani etnik gruplarının üyesi olmak dolayısıyla sahip oldukları sosyal ve kültürel özelliklerin başkalarından daha üstün ve daha değerli olduğunu düşünmesi, onu öne çıkarması durumunu ifade eder. (Cevizci 2011, 167) Herkesin milliyetçi olduğu bir dünyada, farklı halklar nasıl bir arada barış içinde yaşayabilecek? Milliyetçi şunu kendine sormalıdır: Mademki benim milliyetçi olma hakım var, neden başkasının da milliyetçilik hakkı olmasın?

    Mevlana ve Milliyetçilik Nefret suçlarının bütün dünyada hala sorun olduğu bir çağda

    Mevlana’nın çağrısına irdelenmeye değerdir. Onun mensubu olduğu dinin ve kültürün temel referansları genel düşünceleri üzerinde etkili olduğu gibi milliyetçilik konusunda da etkili omuştur.

    Genel olarak milliyetçiliğin temel argümanlarından biri olan dil birliği konusunda Mevlana farklı bir düşünceye sahiptir. O, bütün insanların ve dillerin kaynağının bir olduğu kanısındadır: “Dünyada nice diller var, mana bakımından hepsi de bir. Kapları kırdın mı, su bir olur gider (Mevlana I/1992, LXXIII). Ona göre, bu birliğin anlam derinliğini kavrayanlar aradaki ayrılığın yapay olduğunu anlarlar. Mevlana bu hakikati, “birliğe ulaştın da gönlünü sözden kestin mi can, artık her görüş sahibine haber yollar” (Mevlana I/1992, LXXIII) beytiyle dile getirir.

    Düşünürümüzün öğretisinde toplumda kaynaştıran, bir arada tutan, onların aynı etnik dili konuşmaları değil, aynı gönlü paylaşmalarıdır. Mevlana aynı dili paylaşan insanlardan söz eder ve ona göre buradaki koşul insanların aynı dilden konuşuyor olmaları değil, aynı gönülden olmalarıdır. “Aynı dili konuşma, hısımlık ve bağlılıktır. İnsan yabancılarla kalırsa mahpusa benzer” (Mevlana I/1991, 3). Mevlana için aynı dili kullanma “aynı duyguları paylaşma” anlamına da gelir. Bu nedenle o, asırlar öncesinden şu saptamayı yapar: “Nice Hindli, nice Türk vardır ki, dildeştirler. Nice iki Türk vardır ki, birbirlerine yabancı gibidirler. Şu halde mahremlik dili, bambaşka bir dildir. Gönül birliği, dil birliğinden daha iyidir” (Mevlana I/1991, 97). Başka bir beyitte de “Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir. Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin” (Mevlana I/1991, 3) diyerek, aynı duyguları paylaşmanın ve bunu ifade etmenin önemini belirtir.

    Mevlana farklı millet ve mezhepleri bir arada tutmaya ilişkin hayalini kayda geçirir; bunun yollarını vurgular: “Yetmiş iki millet sırrını bizden dinler; biz ney gibiyiz. İki yüz mezhep ehli ile bir perdede konuşuruz” (Genç 1994, 176). Onun için bu konu ulaşılmaz

    değildir. Hoş esintileri olan bir enstrüman gibi, herkesin uzlaşabileceği, anlayabileceği bir dil geliştirmek mümkündür: “Bütün şu âlemi, aşk çengi (müzik aleti) yapacağım. Dilsiz çengten iki yüz dil meydana getireceğim” (Genç 1994, 176). Bütün bu diller aynı kaynaktan olunca 72 türlü de olsa birbirlerini anlayabilirler. Onun için dil, ayrılık aracı değil, sadece iletişim aracıdır. Mevlana ile aynı kulvarda koşan Yunus Emre (1240–1320) de benzer biçimde “Yetmiş iki milleti, bir göz ile görmeyen, şairin evliyasıysa hakikatte asidir” (Genç 1994, 176) demektedir.

    Mevlana için ırk da bir ayrılık sebebi olmamalıdır. O ırkı, etnisiteyi aştığını, bunun hiçbir zaman ölçü olamayacağını şöyle anlatıyor: “Hacca gidersen hac yoldaşı ara ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap, onun şekline rengine bakma: azmine ve maksadına bak” (Mevlana I/1991, 232). İnsan tenin renk farklılığının önemsenmemesi gerektiğini şöyle ifade eder: “Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de” (Mevlana I/1991, 232). Ve bu nedenle aradan ayrımı kaldırmamızı istiyor: “Arap da biziz, testi de biziz, padişah da biziz, hepsi biziz. Ezelde mahrum olanlar, bunu anlamaktan mahrum kaldılar” (Mevlana I/1991, 233). Buna göre insanın geçmişinin/tarihinin hakikatini algılayamayanlar, bunun bilincinde olamazlar.

    Mevlana farklılıkları, zenginlik olarak görüyor: “Şimdi yüzlerce renge boyanma, yüzlerce gönül sahibi olma devri” (Mevlana IV/1991, 149), “bir renkli âlem nasıl parıldar?” (Mevlana 2/2004, 355). Her renk farklı bir değere sahip ve yeryüzünü daha değerli hale getirmektedir. Mevlana, inandığı bu hakikati başka beyitlerle de dile getirir:

    “Hintli; Kıpçak; Rum ülkesinin halkı ve Habeş… Hepsi de mezarlarında hoş bir halde aynı renktedir. Buna dikkat et de o rengin, o güzelliğin tamamıyla bir yüz örtüsünden ibaret olduğunu, iğreti bir şey bulunduğunu bil. Bakir renk ancak Tanrı rengidir. Ondan başka renkler, bil ki çan gibi iğreti ve bağlantıdır”

    (Mevlana IV/1991, 375). Mevlana için farklıkların kaynağı Allah’tır, onun için dilin ve

    rengin farklılığı üstünlük vesilesi değildir. O, bu düşüncelerini şu ayete dayandırır: “Allah’ın işaretlerinden biri de sizi topraktan yaratmasıdır, sonra siz zaman içinde yeryüzüne yayılan insan nevi oldunuz. O’nun işaretlerinden biri de gökleri ve yeri yaratması ve sizin dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Bilenler için

  • 82 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    şüphesiz bunlarda büyük işaretler vardır”(Rum: 30/20,22). Buradan da anlaşılıyor ki, insanlar bir kökten geldikleri halde yeryüzüne dağılıp çoğalıyorlar, dilleri ve renkleri farklı “alt neviler”, gruplar oluşturuyorlar. Renk biyolojik farklılıklara, dil ise kültür farklarına işaret eden anahtar kelimelerdir (Karaman 2012, 12 ). Bu nedenle bu özelliklerin üstünlük aracı olarak görülmemesi gerekir.

    Mevlana’ya göre, şayet tarih, insanoğlunun tecrübeleri vb. insanlar arasındaki farklılığın üstünlük olmayacağını bize anlatmıyorsa, bunu bize dayatacak bir hakikat vardır: Ölüm. Bu konudaki düşüncesini şöyle dile getirir düşünürümüz: “Toprağa bak, çeşit çeşit renkte bulunan halkı mezarlarda bir renk yapıyor” (Mevlana 2/2004, 355). Böylece ölüm hepimizi, bütün insanlığı eşitleyen bir hakikate dönüşmektedir. Ona göre bu, iyi bir kanıttır. İnsanın toprakla ilişkisi Mevlana’nın düşünce sisteminde önemli bir yer tutar. Bu düşünce sisteminde insanın “topraktan gelmesi ve yine toprağa dönecek olması” bir insanın veya insanlardan teşekkül eden bir toplumun, diğerine üstünlüğünü bertaraf eder. Çünkü köken de, yeryüzünde varılacak yer de aynıdır. Bu realite, bir varlık olarak insanı insanla hemhal kılıyor veya eşitliyor. Bu nedenle bizi birbirimize karşı daha anlayışlı ve sempatik davranmaya teşvik edecek bir olgu da, topraktan olmuşluğumuz ve yine ona dönecek olmaklığımızdır. Mevlana bunu Mesnevi’deki beyitlerinde uzun uzadıya anlatır:

    “Oğul, bu kebap, bu şarap, bu şeker, bezenmiş, boyanmış topraktır.

    Onları yedin de onlar et ve deri oldu mu et rengine girerler, Fakat onların aslı; topraktır. Hem topraktan türlü türlü şeyler

    yapar, Hem de yine hepsini ufalar, toprak haline sokar” (Mevlana

    IV/1991, 374). Böylece bütün ırklar, toprak için aynıdır. Birinin diğerine

    üstünlüğü yoktur. Bu öğretide toprak, adeta ilahi adaletin tecelli ettiği mekândır. Buna rağmen insan bu gerçekliği göz ardı edip, gök kubbede kendini diğerlerinden üstün görebiliyor.

    Mevlana’ya göre, aslımız aynı olmasına rağmen, “Hepimiz de bir inci” olmamıza rağmen; “aklımız da bir, başımız da; ama şu beli bükülmüş gök kubbenin altında iki görür olmuşuz (Mevlana I/1992, LXXIII). İnsanın görülmesi gereken böyle bir tarafı da vardır. Benlikten vazgeçemiyor insan. Bu özelliğinden dolayı da yeryüzünü veya gök kubbeyi yaşanmaz hale de getirebilmektedir.

    Görüldüğü gibi Mevlana daha 13. yüzyılda milliyetçiliğe karşı bir duruş sergilemiş, insanların farklılıklarının üstünlük veya yergi

  • 83Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    şüphesiz bunlarda büyük işaretler vardır”(Rum: 30/20,22). Buradan da anlaşılıyor ki, insanlar bir kökten geldikleri halde yeryüzüne dağılıp çoğalıyorlar, dilleri ve renkleri farklı “alt neviler”, gruplar oluşturuyorlar. Renk biyolojik farklılıklara, dil ise kültür farklarına işaret eden anahtar kelimelerdir (Karaman 2012, 12 ). Bu nedenle bu özelliklerin üstünlük aracı olarak görülmemesi gerekir.

    Mevlana’ya göre, şayet tarih, insanoğlunun tecrübeleri vb. insanlar arasındaki farklılığın üstünlük olmayacağını bize anlatmıyorsa, bunu bize dayatacak bir hakikat vardır: Ölüm. Bu konudaki düşüncesini şöyle dile getirir düşünürümüz: “Toprağa bak, çeşit çeşit renkte bulunan halkı mezarlarda bir renk yapıyor” (Mevlana 2/2004, 355). Böylece ölüm hepimizi, bütün insanlığı eşitleyen bir hakikate dönüşmektedir. Ona göre bu, iyi bir kanıttır. İnsanın toprakla ilişkisi Mevlana’nın düşünce sisteminde önemli bir yer tutar. Bu düşünce sisteminde insanın “topraktan gelmesi ve yine toprağa dönecek olması” bir insanın veya insanlardan teşekkül eden bir toplumun, diğerine üstünlüğünü bertaraf eder. Çünkü köken de, yeryüzünde varılacak yer de aynıdır. Bu realite, bir varlık olarak insanı insanla hemhal kılıyor veya eşitliyor. Bu nedenle bizi birbirimize karşı daha anlayışlı ve sempatik davranmaya teşvik edecek bir olgu da, topraktan olmuşluğumuz ve yine ona dönecek olmaklığımızdır. Mevlana bunu Mesnevi’deki beyitlerinde uzun uzadıya anlatır:

    “Oğul, bu kebap, bu şarap, bu şeker, bezenmiş, boyanmış topraktır.

    Onları yedin de onlar et ve deri oldu mu et rengine girerler, Fakat onların aslı; topraktır. Hem topraktan türlü türlü şeyler

    yapar, Hem de yine hepsini ufalar, toprak haline sokar” (Mevlana

    IV/1991, 374). Böylece bütün ırklar, toprak için aynıdır. Birinin diğerine

    üstünlüğü yoktur. Bu öğretide toprak, adeta ilahi adaletin tecelli ettiği mekândır. Buna rağmen insan bu gerçekliği göz ardı edip, gök kubbede kendini diğerlerinden üstün görebiliyor.

    Mevlana’ya göre, aslımız aynı olmasına rağmen, “Hepimiz de bir inci” olmamıza rağmen; “aklımız da bir, başımız da; ama şu beli bükülmüş gök kubbenin altında iki görür olmuşuz (Mevlana I/1992, LXXIII). İnsanın görülmesi gereken böyle bir tarafı da vardır. Benlikten vazgeçemiyor insan. Bu özelliğinden dolayı da yeryüzünü veya gök kubbeyi yaşanmaz hale de getirebilmektedir.

    Görüldüğü gibi Mevlana daha 13. yüzyılda milliyetçiliğe karşı bir duruş sergilemiş, insanların farklılıklarının üstünlük veya yergi

    vesilesi olmayacağını birçok eserinde ileri sürmüştür. Batı dünyasında da birçok filozof, Mevlana gibi milliyetçiliğe karşı tavır almıştır. Özellikle 20. yüzyıldaki milliyetçilik kaynaklı savaşlar veya mücadeleler onların böyle düşünmesini zorunlu kılmıştır. Örneğin bunlardan biri olan Alman filozof Jürgen Habermas milliyetçilik düşüncesinin özelde Avrupa, genelde dünya için taşıdığı tehlikeleri bizzat yaşamış ve gözlemlemiş olduğundan Mevlana’ya benzer görüşler sergilemiştir.

    Habermas ve Milliyetçilik Alman filozof Habermas 1922’de Frankfurt’ta kurulan Sosyal

    Araştırma Enstitüsü çerçevesinde oluşan “Frankfurt Okulu”nun son temsilcisi olarak hala hayatını sürdürmektedir. Bu nedenle o, kendisinden önceki bütün arkadaşları ve gönüldeşlerinden daha fazla olaya ve milliyetçilik sorunlarına tanıklık etmiştir. O, bireye özgür bir insan profili kazandırmak ve ideolojilerin ürettiği sorunları, önyargıları, yanılgıları, yanılsamaları ortadan kaldırmak için eleştirel kuramı önemsiyordu. Bu nedenle onun anahtar kavramlarından birisi “felaketlerden ders çıkarma”dır. Habermas, milliyetçiliğe antipati ile baktı ve kendi deneyimlerinde kök salmış insan yanlışları olarak gördü. Çünkü ona göre milliyetçilik, toplulukla suni ya da duygusal kimlik saptama ilişkileridir. Bu bağlar ona göre tutarsızdır, akla açık değildir (Finlayson 2007, 177).

    Habermas milliyetçiliğin tehlikelerinin farkındalığını hem bizzat yaşamış hem de gözlemlemiştir. Onun, Eski Yugoslavya ve başka yerlerdeki politik olaylardan, milliyetçiliğin ortaya koyduğu bütün tehlikelerin de farkında olduğunu hesaba katmalıyız (Finlayson 2007, 179). Milliyetçilik ateşini yakmak onu söndürmekten daha kolaydır ve bir kez yeniden yakıldığında içteki azınlıklara baskıya, ırkçılığa ve en sonunda etnik temizliğe ve soykırıma yol açabilir (Finlayson 2007, 179- 180). Bu anlamda milliyetçiliğin tehlikelerini görmek için 2.Dünya savaşına bakmak yeterlidir.

    Habermas’ın belirttiği gibi, günümüz çoğulcu toplumlarında artık bizler, kültürel açıdan homojen bir ulus-devlet modelinden gittikçe uzaklaşan güncel gerçeklerle iç içe yaşıyoruz (Habermas 2010, 26). Yani modern çok kültürlü toplumlar tek bir halk ya da bir camia topluluğu değildir (Finlayson 2007, 192). O halde “aynı toplum içerisinde, kültürel, etnik ve dinsel açıdan farklı yaşam biçimleri diğerleriyle –ve birbirleriyle- eşit olarak var olma hakkına” (Habermas 2010, 26) sahip olmalıdır. Ona göre, eşit haklı bir arada varoluşun yegâne önkoşulu, korunan inançların ve uygulamaların, (her bir siyasi kültürün yorumlanması çerçevesinde) geçerli anayasa

  • 84 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    ilkeleriyle çelişmemesidir” (Habermas 2010, 26). Oysa bundan sapmayı milliyetçilik sağlamakta ve milliyetçilik bir tehdit, dışlama, ötekileştirme ve başkasını olduğu gibi kabul etmemeyi beraberinde getirmektedir.

    Habermas’a göre milliyetçilik dışta tutma mekanizmasıdır. Avrupalı egemen ulus devletlerin tehlikelerini idrak etmek için 20.yüzyıl yakın tarihine, iki dünya savaşı felaketine sadece dönüp bakmak gerekir. O, Avrupalıların, “milliyetçi ve dışta tutma” mekanizmalarını besleyen akıl kurgularını terk etmek zorunda olduğunu savunur (Finlayson 2007, 187). Avrupa ancak bu anlayışa barışçıl birlikteliğini sürdürebilir. Milliyetçiliğe karşı antipatiye sahip (Finlayson 2007, 175) olan Habermas, ulus devletin toplumsal başarılarını kabul ederken, bu düşüncenin tehlikeli olduğunu düşünür. Çünkü ona göre bir ‘etnik ulus düşüncesi’ doğal olarak dışta bırakmaktır. Ait olanlar, olmayanların ataları ya da dil tarafından sürekli bir yana ayrılır. Düşünce halk arasında iyice yerleştiğinde, iç azınlıklar baskısına ve iç azınlıklar yaratmaya öncülük edebilir (Finlayson 2007,177). Bu tehlikeler, ‘belli bir yaşam biçimini paylaşan ‘topluluk’ ya da ‘Volksgemeinshaft’ kavramının ayrılmaz parçasıdır ancak eşit ve özgür vatandaşların yasal topluluğu (Rechtsgemeinshaft) idealinde içkin değildir (Finlayson 2007, 177). Yani her topluluğun kendini diğerlerine üstün gördüğü ya da ayrıştırdığı durumlarda, ortak bir toplumsal yaşam kültürü gelişmez. Bu durum toplumsal parçalanmayı teşvik eder.

    Habermas’a göre, milliyetçilik, ulus tehdit altındayken ortaya çıkmaya meyillidir. Ona göre üçüncü binin başında ulus devlet, çok kültürlülük ve küreselleşme tehdidi altındadır (Finlayson 2007, 178). Oysa küresel politik sorunlar uluslar-üstü politik çözümler gerektirir. Sorunlar daha da kötüleşmiştir çünkü tek devletin hareket etme kabiliyeti azalmıştır (Finlayson 2007, 178). Bunun için uluslar üstü mekanizmalara ihtiyaç vardır.

    Habermas’a göre, milliyetçilik, heyecan verici olduğu için ilgi çekici ancak oldukça tehlikeli bir cevap verir. Aynı zamanda milliyetçilik, modernleşme sürecinin içkin kaynaklarını -ahlaki söylem ve meşru yasa- işe yarar hale getirmenin bir yolu değil, süreci tersine döndürmek için boşuna bir girişimdir ve gericidir de (Finlayson 2007, 178). Habermas kültürel bir gruba ait olmayı istemenin kendi içinde gerici olduğunu dile getirmez. Tersine, çoğulcu koşullar altında vatandaşların kendilerini gelenekler içine yerleştirmeleri ve kültürleriyle özdeşleşmeleri gerektiğini bilir (Finlayson 2007, 179). Habermas’a göre, milliyetçiliğin gerici yanları

  • 85Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    ilkeleriyle çelişmemesidir” (Habermas 2010, 26). Oysa bundan sapmayı milliyetçilik sağlamakta ve milliyetçilik bir tehdit, dışlama, ötekileştirme ve başkasını olduğu gibi kabul etmemeyi beraberinde getirmektedir.

    Habermas’a göre milliyetçilik dışta tutma mekanizmasıdır. Avrupalı egemen ulus devletlerin tehlikelerini idrak etmek için 20.yüzyıl yakın tarihine, iki dünya savaşı felaketine sadece dönüp bakmak gerekir. O, Avrupalıların, “milliyetçi ve dışta tutma” mekanizmalarını besleyen akıl kurgularını terk etmek zorunda olduğunu savunur (Finlayson 2007, 187). Avrupa ancak bu anlayışa barışçıl birlikteliğini sürdürebilir. Milliyetçiliğe karşı antipatiye sahip (Finlayson 2007, 175) olan Habermas, ulus devletin toplumsal başarılarını kabul ederken, bu düşüncenin tehlikeli olduğunu düşünür. Çünkü ona göre bir ‘etnik ulus düşüncesi’ doğal olarak dışta bırakmaktır. Ait olanlar, olmayanların ataları ya da dil tarafından sürekli bir yana ayrılır. Düşünce halk arasında iyice yerleştiğinde, iç azınlıklar baskısına ve iç azınlıklar yaratmaya öncülük edebilir (Finlayson 2007,177). Bu tehlikeler, ‘belli bir yaşam biçimini paylaşan ‘topluluk’ ya da ‘Volksgemeinshaft’ kavramının ayrılmaz parçasıdır ancak eşit ve özgür vatandaşların yasal topluluğu (Rechtsgemeinshaft) idealinde içkin değildir (Finlayson 2007, 177). Yani her topluluğun kendini diğerlerine üstün gördüğü ya da ayrıştırdığı durumlarda, ortak bir toplumsal yaşam kültürü gelişmez. Bu durum toplumsal parçalanmayı teşvik eder.

    Habermas’a göre, milliyetçilik, ulus tehdit altındayken ortaya çıkmaya meyillidir. Ona göre üçüncü binin başında ulus devlet, çok kültürlülük ve küreselleşme tehdidi altındadır (Finlayson 2007, 178). Oysa küresel politik sorunlar uluslar-üstü politik çözümler gerektirir. Sorunlar daha da kötüleşmiştir çünkü tek devletin hareket etme kabiliyeti azalmıştır (Finlayson 2007, 178). Bunun için uluslar üstü mekanizmalara ihtiyaç vardır.

    Habermas’a göre, milliyetçilik, heyecan verici olduğu için ilgi çekici ancak oldukça tehlikeli bir cevap verir. Aynı zamanda milliyetçilik, modernleşme sürecinin içkin kaynaklarını -ahlaki söylem ve meşru yasa- işe yarar hale getirmenin bir yolu değil, süreci tersine döndürmek için boşuna bir girişimdir ve gericidir de (Finlayson 2007, 178). Habermas kültürel bir gruba ait olmayı istemenin kendi içinde gerici olduğunu dile getirmez. Tersine, çoğulcu koşullar altında vatandaşların kendilerini gelenekler içine yerleştirmeleri ve kültürleriyle özdeşleşmeleri gerektiğini bilir (Finlayson 2007, 179). Habermas’a göre, milliyetçiliğin gerici yanları

    amacına ulaşmamış girişimlerdir. Bu nedenle o, şu üç özelliğinden dolayı milliyetçiliği gerici ve tehlikeli bulur:

    1.Sosyal bütünleşmenin modern biçimlerini –iletişim, söylem ve meşru yasa- akrabalığın sunî bağlarıyla söküp atmak.

    2. Politik toplulukta üyeliğin ön politik ve doğal bir kriterini bulmak.

    3. Politik süreçten iletişim ve söylemin etkisini çıkarmak (Finlayson 2007, 179).

    Habermas, ünlü Amerikalı psikolog Lawrence Kohlberg (1927-1987)’in “Ahlaki Gelişim Kuramı” çerçevesinde de milliyetçiliğin açmazlarını anlatmaya çalışır. Kuramında üç ahlaki gelişim aşaması kaydeden Kohlberg, bunları “gelenek öncesi”, “geleneksel” ve “gelenek sonrası” şeklinde sıralar. Kohlberg’in kuramında, normal çocukların yukarıya doğru 6 seviye aracılığıyla geliştiğini hatırlayalım. Onlar süreçleri geriye doğru yaşamaz. Bu sadece öğrenmezlerse doğru olabilirdi. Habermas’a göre, benzer biçimde milliyetçiliğin çağdaş biçimleri, toplumun “geleneksel” ve “gelenek sonrası” biçimlerinden uzaklaşma işareti verir. Yani onlar ahlaki gelişimin ilk aşamasıyla yetinmek niyetindeler. Bu tavır milliyetçiliğn bir tür sosyal çarpıklık (Finlayson 2007, 178) olmasını beraberinde getirir.

    Habermas’ın ünlü İletişimsel Eylem Kuramı, Ahlak ve hukuk kuramında farklılıklara karşı daha duyarlı bir evrenselcilik anlamına gelmektedir ( Habermas 2010, 9). Buradan da anlaşılıyor ki, onun kuramı da ayrımcılığı dışlamakta, evrensel bakışı ikame etmektedir. Ona göre bu kuram, Herkese eş saygı, soydaşlara değil, ötekine, yani farklı oluşu nedeniyle diğerine gösterilme koşulunu temel alır. Ötekine karşı, bizlerden biri olarak dayanışma göstermek de, tözsel olan her şeye direnen ve gözenekli sınırlarını sürekli daha da öteye taşıyan bir topluluğa ait esnek bizi “Biz”i kapsar. Bu ahlaksal topluluk, ayrımcılığın ve haksızlığın kaldırılmasıyla birlikte marjinalleri, karşılıklı saygı temelinde benimseme düşüncesi üzerine kurulmuştur (Habermas 2010, 9). Habermas, bir kişinin kendi gelenekleriyle özdeşleşmesinin tek biçiminin modern koşullara uygun anayasal vatanseverlik olduğunu savunur (Finlayson 2007, 180). Anayasal vatanseverlik nedir? Onun cevabı şudur: “Bizim için diğer politik şeylerin yanında, kalıcı olarak faşizmi alt etmeyi, adil politik bir düzen oluşturmayı ve onu adil liberal politik kültüre bağlamayı başardığımız gerçeğiyle gurur duymak anlamına gelir” (Finlayson 2007, 181). Adil politik düzen Habermas için, insanın diğer varlıklardan farklı olarak akıllı olmasının bir gereğidir.

  • 86 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    Ona göre birliğimizin temelinde, ortak insanlığımızın kaynağında, rasyonel varlıklar olmamız bulunmaktadır. İnsanın akla sahip olması onun temel özelliği ve ortak paydasıdır. Bu nedenle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Onun için o, eşit özgür vatandaşların yasal topluluğunu önerir.

    Sonuç Her iki düşünür de her türlü milliyetçiliğe olumsuz yaklaşma

    konusunda benzeşirler. Ama dayanakları farklılaşabilmektedir. Mevlana İslam’ın temel referanslarını da hesaba katarak bir tavır alır. Habermas ise insanın rasyonel bir varlık olmasını ölçü olarak kabul etmektedir. Mevlana’nın milliyetçiliğe bakışı dinsel referanslıdır ama Habermas insanın akıllı bir varlık olması yanında, bizzat yaşadığı çağın realitesinden hareket eder. Mevlana farklı kimliklerin üstünlüğünün savunulmasının nasıl bir kargaşaya yol açacağının farkındaydı. Habermas bir etnik kimliği üstün tutmanın toplumları veya dünyayı nereye sürüklediğini hem yaşamış hem de gözlemlemiştir. Zaten 20 yüzyıl milliyetçilik ateşlerinin yakıldığı ve bu ateşin uzun süre söndürülemediği bu tür olayların yüzyılıdır.

    Dünyanın her tarafında önlenemeyen bin bir türlü şiddet, insan hakları ihlalleri, dışlamalar, hor görmeler, ötekileştirmeler alıp başını gitmiştir. İşte bu nedenle, şiddetin temel etmenlerinden ya da tetikleyicilerinden biri olan milliyetçiliğin yol açtığı problemlerin ve körüklediği olayların rasyonel olmadığının insanlık tarafından anlaşılması gerekiyor. Barış içinde yaşamanın bir yolu da heterojenliği kabul ederek; farklılıkları, ötekileştirmenin, dışlamanın ve hor görmenin gerekçesine dönüştürmeden, başkalarını olduğu gibi kabul ederek, milliyetçiliği bir rasyonalite olarak görmekten kaçınmaktan geçer. Bu nedenle Mevlana’nın ve Habermas’ın çağrısının bu günü de kapsadığını söyleyebiliriz.

    Kaynakça Arendt, Hannah (1998). Totalitarizmin Kaynakları II

    Emperyalizm, çev. Bahadır Sina Şener. İstanbul: İ. Y. Aristoteles (1998). Nikomakhos’a Etik, çev. Saffet Babür.

    Ankara: Ayraç y. Cevizci, Ahmet (2010). Felsefeye Giriş. Ankara: Nobel y. ------------------- (2011). Felsefe Sözlüğü, İstanbul,: Say y. Crespıgny, A.De- Mınogue, K. R. (1994). Çağdaş Siyaset

    Felsefecileri, çev. Mete Tunçay. İstanbul: Remzi K. Çiçek, Hasan (2004). “Mevlana ve Karl Jaspers’in Benzeşen

    İnsan Anlayışı”. Felsefe Dünyası (39): 159- 169.

  • 87Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    Ona göre birliğimizin temelinde, ortak insanlığımızın kaynağında, rasyonel varlıklar olmamız bulunmaktadır. İnsanın akla sahip olması onun temel özelliği ve ortak paydasıdır. Bu nedenle kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Onun için o, eşit özgür vatandaşların yasal topluluğunu önerir.

    Sonuç Her iki düşünür de her türlü milliyetçiliğe olumsuz yaklaşma

    konusunda benzeşirler. Ama dayanakları farklılaşabilmektedir. Mevlana İslam’ın temel referanslarını da hesaba katarak bir tavır alır. Habermas ise insanın rasyonel bir varlık olmasını ölçü olarak kabul etmektedir. Mevlana’nın milliyetçiliğe bakışı dinsel referanslıdır ama Habermas insanın akıllı bir varlık olması yanında, bizzat yaşadığı çağın realitesinden hareket eder. Mevlana farklı kimliklerin üstünlüğünün savunulmasının nasıl bir kargaşaya yol açacağının farkındaydı. Habermas bir etnik kimliği üstün tutmanın toplumları veya dünyayı nereye sürüklediğini hem yaşamış hem de gözlemlemiştir. Zaten 20 yüzyıl milliyetçilik ateşlerinin yakıldığı ve bu ateşin uzun süre söndürülemediği bu tür olayların yüzyılıdır.

    Dünyanın her tarafında önlenemeyen bin bir türlü şiddet, insan hakları ihlalleri, dışlamalar, hor görmeler, ötekileştirmeler alıp başını gitmiştir. İşte bu nedenle, şiddetin temel etmenlerinden ya da tetikleyicilerinden biri olan milliyetçiliğin yol açtığı problemlerin ve körüklediği olayların rasyonel olmadığının insanlık tarafından anlaşılması gerekiyor. Barış içinde yaşamanın bir yolu da heterojenliği kabul ederek; farklılıkları, ötekileştirmenin, dışlamanın ve hor görmenin gerekçesine dönüştürmeden, başkalarını olduğu gibi kabul ederek, milliyetçiliği bir rasyonalite olarak görmekten kaçınmaktan geçer. Bu nedenle Mevlana’nın ve Habermas’ın çağrısının bu günü de kapsadığını söyleyebiliriz.

    Kaynakça Arendt, Hannah (1998). Totalitarizmin Kaynakları II

    Emperyalizm, çev. Bahadır Sina Şener. İstanbul: İ. Y. Aristoteles (1998). Nikomakhos’a Etik, çev. Saffet Babür.

    Ankara: Ayraç y. Cevizci, Ahmet (2010). Felsefeye Giriş. Ankara: Nobel y. ------------------- (2011). Felsefe Sözlüğü, İstanbul,: Say y. Crespıgny, A.De- Mınogue, K. R. (1994). Çağdaş Siyaset

    Felsefecileri, çev. Mete Tunçay. İstanbul: Remzi K. Çiçek, Hasan (2004). “Mevlana ve Karl Jaspers’in Benzeşen

    İnsan Anlayışı”. Felsefe Dünyası (39): 159- 169.

    ---------------- (2008). Karl Jaspers’in Siyaset Felsefesi, İstanbul, Dergah Y.

    ---------------- (2009). Hannah Arendt: Şiddet Karşıtı Söylem, Van: Bilge A. Y.

    Çongar, Yasemin, “Anlamak, Hatırlamaktan Daha Önemlidir”, Taraf, 12 Mayıs 2012,s.16.

    Finlayson, James Gordon (2007). Habermas, çev. Talat Kılıç. Ankara: Dost Kitabevi y.

    Genç, Vedat (1994). Mevlana İle İlgili Yazılardan Seçmeler. İstanbul: MEB y.

    Habermas, Jürgen (2007). Bölünmüş Batı, İstanbul: YKY. ---------------------- (2010). Öteki Olmak Ötekiyle Yaşamak,

    5.baskı, çev. İlknur Aka. İstanbul: YKY. --------------------- (2012). Doğalcılık ve Din Arasında Felsefi

    Denemeler, İstanbul: YKY. ---------------------, (). Sivil İtaatsizlik, Huber, Gerard (1997) “İdeolojik Sapma Ve Etik

    Koruma”,Federico Mayor-Augusto Forti, Bilim ve İktidar, çev. Mehmet Küçük, 3.Baskı, Ankara: Tübitak Y.

    Jaspers, Karl (1979). Die Geistige Situation Der Zeit, 5.auflage. Berlin-Newyork.

    --------------- (1981). Felsefeye Giriş, çev. Mehmet Akalın, 2.Baskı. İstanbul: Dergah y.

    --------------- (1985). Kleine Schule Des Philosophischen Denkens, 10.Auflage. München-Zürich.

    --------------- (1995). Felsefi Düşünüşün Küçük Okulu, çev. Sedat Umran. İstanbul: Birleşik y.

    Karaman, Hayrettin (2012). “Müslümanlık ve Türklük”, Yeni Şafak, …….., s.2.

    Konfüçyüs (1981). Sarsılmaz Eksen. Çev. Ahmet Yücel, Ezra Pound, Konfüçyüs, içinde. İstanbul: Bürde Y.

    Konfüçyüs (1981). Özdüşünü, çev. Ahmet Yücel, Ezra Pound, Konfüçyüs, içinde. İstanbul: Bürde.

    Kranz, Walther (1984). Antik Felsefe, çev. S.Y.Baydur. İstanbul: Sosyal y.

    Kymlicka, Will (2006). Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş, çev. Ebru Kılıç. İstanbul: Bilgi Ü. Y.

    Mayer Frederick (tarihsiz). Yirminci Asırda Felsefe, çev.Vahap Mutal, İstanbul: Dergah Y.

    Mevlana (1965). Mecalis-i Sab’a, çev. ve haz. Abdülbaki Gölpınarlı. Konya: K. Turizm Derneği y.

  • 88 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

    ----------- (1990). Fihi Mafih, çev. M.Ü. Anbarcıoğlu. İstanbul: MEB

    ----------- (1991). Mesnevi C.I- VI, Çev. Veled İzbudak. İstanbul: MEB.

    ----------- (1992). Dîvân-ı Kebîr C.I- VII, Haz. Abdülbaki Gölpınarlı. Ankara: Kültür Bakanlığı y.

    ----------- (2004). Mesnevi C.1- 2, Haz. Adnan Karaismailoğlu. Ankara: Y.Ş. Y.

    Milas, Herkül (2012). “Edebiyat ve Milliyetçi Kalıpyargılar”, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar, Der: Kenan Çayır- Müge Ayan Ceyhan, İstanbul:Bilgi Ü. Y.

    Platon (2010). Mektuplar, çev. Furkan Akderin. İstanbul: Say Y.

    Sarlo, Beatriz (2012). Geçmiş Zaman, çev. Peral Beyaz Charum- Deniz Ekinci, İstanbul: Metis Y.

    Scheler, Max, (1998). İnsanın Kosmostaki Yeri, Çev.Harun Tepe, İstanbul: Ayraç Y.

    Weber, Alfred (1993). Felsefe Tarihi, çev. H. Vehbi Eralp, 5.Basım. İstanbul: Sosyal Y.

    içindekiler.pdfPage 1Page 2Page 3Page 4Page 5Page 6Page 7Page 8Page 9