43
9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ

9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ

Page 2: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

9.1. Altay Dil Ailesinin Ortak Özellikleri

9.2. Altay Dillerinin Tasnifi

9.2.1. Türk Dilleri

9.2.2. Moğol Dilleri

9.2.3. Mançu-Tunguz Dilleri

9.2.4. Diğer Diller

9.3. Altay Dilleri Teorisi

9.4. Türk Dili

9.4.1. Kıpçak / Kuzey Grubu

9.4.2. Karluk / Doğu Grubu

9.4.3. Oğuz / Batı Grubu

9.5. Türk Dilinin Tarihî Dönemleri ve Coğrafyası

9.5.1. Türkçenin / Türk Dillerinin Yaşı

9.5.2. Türk Dilinin Tarihî Dönemleri

9.5.2.1. Altay Dil Birliği Dönemi

9.5.2.2. En Eski Türkçe Dönemi

9.5.2.3. İlk Türkçe Dönemi

9.5.2.4. Eski Türkçe Dönemi

9.5.2.5. Orta Türkçe Dönemi

9.5.2.6. Yeni Türkçe Dönemi

9.5.2.6.1. Kuzey - Doğu Türkçesi

Page 3: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

9.5.2.6.2. Batı Türkçesi

9.5.2.6.2.1. Eski Anadolu (Eski Türkiye) Türkçesi

9.5.2.6.2.2. Osmanlı Türkçesi

9.5.2.6.2.3. Türkiye Türkçesi

9.5.2.6.3. Doğu Türkçesi

9.6. Türkçenin Genel Özellikleri

Page 4: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Türkçe hangi dil ailesi içerisinde yer almaktadır?

2) Altay dil ailesine hangi diller girer?

3) Türk dilinin özellikleri nelerdir?

4) Türkçenin lehçeleri nelerdir? Bunlar hangi coğrafyada kullanılmaktadır?

Page 5: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Türkçenin / Türk Dillerinin

Kaynağı

Türkçenin / Türk dillerinin

kaynağı konusunda bilgi

edinir.

Türkçenin / Türk dillerinin

örneklerle ortaya konur ve

kavratılır.

Altay Dil Ailesi ve

Özellikleri

Altayistiği ve dil

özelliklerini kavrar.

Altay dilleri ve özellikleri

kavratılır.

Türkçenin Tarihî Lehçeleri

ve Yayıldığı Coğrafya

Hangi coğrafyada hangi

tarihî lehçenin

konuşulduğunu kavrar.

Tarihî lehçeler

örneklendirilme yolu ile

kavratılır.

Türkçenin Genel Özellikleri Türkçenin özelliklerini

kavrar.

Bu özellikler

örneklendirilme yolu ile

kavratılır.

Page 6: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Anahtar Kavramlar

� Türk Dili

� Dil Ailesi

� Altay Dilleri

� Türk Lehçeleri

Page 7: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Giriş

Bir dilin dünya dilleri arasındaki yeri ve değeri; dünya çapındaki yaygınlığı,

diplomasi dili, uygarlık dili, geçer bölge dili, resmî dil, ulusal dil ve yazı dili olmasıyla

ölçülür. Bu ölçütlerin yaygınlığı, eskiliği ve geçerliliği bir dilin diğer diller arasındaki

yerini, konumunu, işlevselliğini ve değerini belirler. Türkçe çok eski tarihlerden beri

yukarıda sayılan bütün özelliklere sahip bir dil olarak yaşayagelmiştir. Türkçenin sahip

olduğu bu özelliklerin tümüne birden sahip olan dillerin sayısı oldukça azdır. Dolayısıyla

Türkçe dünya çapında itibarlı, yaygın ve işlevselliği yüksek bir dildir.

Türkçe günümüzde edebiyat ve bilim dili olarak kabul edilen birçok dünya

dilinden daha eskidir ve daha eski yazılı metinlere sahiptir. Yunan - Latin dilleri hariç,

Avrupa’da Türkçeden daha eski yazılı metne sahip herhangi bir dil yoktur. Ural ve Altay

dilleri arasında da en eski yazı dili Türkçedir.

Türkçe başta Köktürk, Uygur, Arap, Latin, Kiril alfabeleri olmak üzere, pek çok

alfabe ile yazıya geçirilmiş, yazılı metinleri dünyanın çok değişik coğrafyalarında çok

sayıda kütüphanede ve müzede saklanan bir dildir. Türkçe yazıya geçirilirken taş, demir,

tunç, altın, bakır, pişirilmiş toprak, seramik, ağaç, kap kacak, deri, kâğıt gibi çok değişik

eşya ve araçlar kullanılmıştır. Kâğıdın kullanılmaya başlamasıyla birlikte, daha çok,

çeşitli türden kâğıtlara yazılan Türkçe, bilgisayarın icadı ve internet kullanımıyla birlikte

sanal ortamda da yerini almıştır.

Bugün yeryüzünde, sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte, en az 3000, en çok

9000 dolayında dil olduğu kabul edilmektedir. Bu diller arasında yapılan art zamanlı ve

eş zamanlı karşılaştırmalar, bazı dillerin kendi aralarında yapı ve köken bakımından

benzerlikler taşıdığını ortaya koymuştur. Dünya dillerini değerlendiren “Nostratik teorisi”

Hami - Sami, Kartvel, Hint - Avrupa, Ural, Altay, Dravid dil ailelerinin aslında aynı

kökten geldiğini ve bu dillerin daha eski bir ana dilden türediklerini, “Avrasyatik Teorisi”

ise, Ural, Altay, Hint - Avrupa, Gilyak, Kore - Japon - Aynu, Çukçi, Eskimo - Aleut

dillerinin aynı kökten geldiğini savunmaktadır.

Page 8: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Nostratik ve Avrasyatik teorilerinden başka, dünya dillerini yapı ve köken

benzerlikleri bakımından tasnif edip daha küçük gruplara ayıran çeşitli çalışmalar da

yapılmıştır.

Yeryüzündeki diller, genellikle köken bakımından ve yapı bakımından olmak

üzere iki şekilde sınıflandırılmışlardır.

Köken bakımından Türkçe, dünya dilleri içinde Altay dilleri arasında

gösterilmiştir. Bu gruba Türkçenin dışında Moğolca ve Mançu - Tunguzca da yer alır.

Bazı araştırmacılara göre Korece ve Japonca da bu gruba dâhil edilebilir.

Yapılarına göre Türkçe, eklemeli diller grubunda yer alır. Bu grupta Türkçe ile

birlikte Macarca, Fince, Moğolca gibi diller de bulunur. Türkçe sondan eklemeli bir

dildir. Eklemeli dillerde yeni kelimeler ve terimler türetmek oldukça kolaydır. Türkçe bu

bakımdan yeni kelimeler türetmeye elverişli bir dildir ve zengin bir ek sistemi mevcuttur.

Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçe, kökleri binlerce yıl önceye

uzanan yeryüzünün sayılı dillerindendir.

Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle sondan eklemeli diller grubunda;

köken bakımından da Ural - Altay dil grubunun Altay dilleri ailesinde yer almaktadır.

Ural - Altay dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile oluşturmazlar. Bu

gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken akrabalığından ziyade yapı yönüyle benzerlik

şeklinde ortaya çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu olarak yapılması

görüşü benimsenmektedir.

Doerfer, Nemeth, Bang, Clauson gibi bilginler, Altay dil ailesine giren dillerin

köken akrabalığından ziyade kültür akrabalığı üzerinde dururken Menges, Poppe,

Räsänen ve Ramstedt gibi bilginler araştırmalarına dayanarak bu diller arasındaki köken

akrabalığını ispatlamaya çalışırlar.

Page 9: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Son yıllarda Altayistik başlı başına bir araştırma alanı olarak değerlendirilmeye

başlanmıştır. Ural - Altay dilleri teorisi ve Altay dilleri teorisi hakkındaki araştırmalar

geliştikçe bu konuda daha detaylı ve tutarlı bilgilere ulaşılacaktır.

Page 10: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

9.1. Altay Dil Ailesinin Ortak Özellikleri

Altay dil ailesinin ortak özellikleri şöyle özetlenebilir:

1. Bu gruptaki dillerin hepsi yapı yönüyle eklemeli dildir.

2. Ön ekler (artikeller) yoktur.

3. Kelime türetme ve çekim son eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz.

Eklerdeki zenginlik ve çeşitlilik dikkat çekicidir.

4. Söz diziminde yardımcı unsurlar (tamlayanlar, belirtenler) önce, asıl unsurlar

(tamlananlar, belirtilenler) sonra gelir: işin doğrusu. Ahmet, şarkı söylerken kendinden geçiyordu.

Sıfatlar isimlerden önce kullanılır. Kırmızı kazak, hatırlı adam, kahraman asker.

Sayı bildiren kelimelerden sonra çokluk eki kullanılmaz: üç adam, üç arkadaş, iki bin at.

Cümleler, cümleyi oluşturan unsurların ilgisi bakımından, gelişmekte olan

düşüncelerin akla geliş sırasına göre değil, tamamlanmış bir düşüncenin düzenli bir

hiyerarşisi şeklinde kurulur.

5. Bu dillerde gramatik cinsiyet yoktur. Bu sebeple cümlelerde cinsiyet farkından

kaynaklanan değişiklik yapılmaz: muallim – muallime, memur – memure, Halit – Halide;

he – she gibi.

6. Soru eki vardır.

7. Aynı şekilden kaynaklandığı saptanan ortak ekler vardır. Türkçe ile Moğolca

arasında bu ortaklık daha belirgindir.

8. Altay dilleri ses özeliklerine göre karşılaştırıldığı zaman birtakım ortaklıklar

görülmektedir. Bunlardan en belirgin olanı, ünlü uyumudur. Kelime başında l, r ve ñ

ünsüzlerinin bulunmaması diğer bir ortaklıktır.

Page 11: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

9. 2. Altay Dillerinin Tasnifi

Türkçenin de içinde bulunduğu Altay dillerinin tasnifi genel olarak aşağıdaki

gibidir.

9.2.1. Türk Dilleri

Tarihî Türk lehçeleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Köktürk, 2. Peçenek, 3. Kuman/Kıpçak, 4. Eski Uygur, 5. Karahanlı, 6.

Harezm, 7. Eski Anadolu Türkçesi, 8. Osmanlı Türkçesi, 9. Çağatay, 10. Bulgar, 11.

Hazar

Çağdaş lehçeleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Türkiye Türkçesi, 2. Azerice, 3. Türkmence, 4. Gagavuzca, 5. Kırım Tatarcası,

6. Karaçay-Balkarca, 7. Kumukca, 8. Nogayca, 9. Karaimce, 10. Tatarca, 11. Başkurtça,

12. Altayca, 13. Şorca, 14. Hakasça, 15.Tuvaca, 16. Yeni Uygurca, 17. Dolganca, 18.

Kazakça, 19. Kırgızca, 20. Özbekçe, 21. Karakalpakça, 22. Yakutça, 23. Çuvaşça

9.2.2. Moğol Dilleri

Moğol dilleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Moğolca, 2. Buryat, 3. Kalmuk

9.2.3. Mançu - Tunguz Dilleri

Mançu - Tunguz dilleri şu şekilde sıralanabilir:

Sibir Kolu: 1. Evenkçe (Tunguzca), 2. Even (Lamut)

Mançur Kolu: 1. Mançur, 2. Çjurçjen

Amur Kolu: 1. Nanayca (Goldca), 2. Udeyce (Udegeyce)

Page 12: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

9.2.4. Diğer Diller

1. Japonca

2. Ryukyus

3. Korece

4. Ayn

9.3. Altay Dilleri Teorisi

Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

kabul gören görüşe göre ise Korece ile Japoncayı da içine alan dil ailesinin genel adıdır.

Altay dil birliğini savunan araştırmacılar Korecenin bu birliğin bir üyesi olduğunu kabul

etmektedirler. Ancak Japoncanın durumu şimdilik şüpheli sayılmaktadır. Orta Asya’daki

Altay Dağları ve çevresi bu dilleri konuşan toplulukların anavatanı olarak kabul edilir ve

Altay dilleri terimi de buradan gelir.

Altay dilleri teriminin içeriği, 19. yüzyıldan bu yana önemli değişiklikler

geçirmiştir. Önceleri Altay dillerinin başka dil aileleriyle akrabalığı üzerinde durulmuş,

karşılaştırmalı çalışmaların ilerlemesiyle bundan vazgeçildiği gibi Altay dillerinin soyca

akrabalığı görüşü de şiddetli eleştirilere uğramıştır. Terim bugün köken birlikleri

kanıtlanmış bir dil ailesini ifade etmekten çok, tarihte birbirleriyle yoğun ilişkide

bulunmuş ve ortak yapısal özellikler taşıyan dillerle ilgili bir çalışma hipotezinin adı

olarak kullanılır.

Elliden fazla alt dile/lehçeye ayrılan Altay dillerinin en büyük kolu Türkçe, en

küçük kolu da Mançu - Tunguzcadır.

Türkçe, Altay dillerinin en büyük koludur. Üç dil içinde en eski yazılı kaynaklara

sahip olanı, aynı zamanda en iyi araştırılmış olanıdır. Özellikle 1893 yılında V. Thomsen

tarafından Eski Türk yazıtlarının okunması, Türkçeyle ilgili araştırmalara büyük bir

canlılık getirmiştir. Türkçe, çok geniş bir alanda, zaman zaman yapı bakımından

Page 13: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

kendisinden çok farklı dillerin üst dil olarak kullanıldığı bölgelerde konuşulmaktadır.

Bilinen tarihi içerisinde birçok dil ile karşı karşıya gelmiş, onları etkilemiş, kendisi de

onlardan etkilenmiştir. Türkçeyi ana dili olarak konuşanların sayısı hakkında, Türkçenin

konuşulduğu bölgelere ait güncel veriler olmadığı için kesin bir şey söylemek mümkün

değildir. Karaimce, Karagasça gibi kimi lehçeleri kaybolmak üzeredir. En son keşfedilen

kolu, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ciddi olarak araştırılan, Orta İran’da konuşulan

Halaççadır. Türkiye Türkçesi ise Türkçenin en fazla konuşanı olan koludur.

Türkçenin alt dilleri/lehçeleriyle ilgili W. Radloff, G. J. Ramstedt, L. Ligeti, N.

Poppe, J. Benzing, K. H. Menges, G. Doerfer, R. Rahmeti Arat gibi bilim adamlarınca

yirminin üzerinde sınıflandırma denemesi yapılmıştır.

G. Doerfer, Türkçenin alt dillerini/lehçelerini; 1. Çuvaş veya Bulgar Grubu, 2.

Güney-Batı veya Oğuz Grubu, 3. Kuzeybatı veya Kıpçak Grubu, 4. Güneydoğu veya

Çağatay Grubu, 5. Kuzey veya Güney Sibirya Grubu, 6. Yakutça veya Halaçça olmak

üzere altı gruba ayırmıştır. Talat Tekin (1989) Türk dillerini altı ölçüte göre 12 alt gruba

ayırmıştır. Ölçütler şunlardır:

1. r/z ve l/ş denklikleri,

2. Söz başındaki h- foneminin durumu,

3. Söz içi ve sonundaki d foneminin durumu,

4. Çok heceli kelimelerin sonundaki –ıġ/-iġ ses gruplarının durumu,

5. Tek heceli kelimelerin sonundaki –aġ ses grubunun durumu,

6. Kelime başındaki ı- foneminin durumu.

Bu ölçütlere göre ortaya çıkan gruplar şunlardır:

1. r-l-grubu: Çuvaşça,

2. hadaḳ- grubu: Halaçça,

Page 14: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

3. ataħ-grubu: Yakutça, Dolganca,

4. adaḳ-grubu: Tuvaca, Karagasça,

5. azaḳ-grubu: Hakasça, Sarı Uygurca,

6. taġlıġ-grubu: Kuzey Altay diyalektleri,

7. tūlu-grubu: Altayca,

8. tōlū-grubu: Kırgızca,

9. taġlıḳ-grubu: Özbekçe, Yeni Uygurca,

10.tawlı-grubu: Tatarca, Başkurtça, Kazakça, Karakalpakça, Nogayca, Kumukça,

Karaçayca-Balkarca, Karaimce, Baraba Tatarcası, Kırım Tatarcası,

11. taġlı-grubu: Salarca,

12. daġlı –grubu: Türkmence, Horasani, Özbekçenin Harezm - Oğuz diyalektleri,

Azeri (Kaşgay-Aynalı, Kerkük, Erbil ağızlarıyla birlikte), Türkçe, Gagavuzca.

9.4. Türk Dili

Türklerin konuştuğu dilin adıdır. Türkçede dil adları, kavim adlarının sonuna

getirilen +cA/+çA ekiyle yapılır. Türkçe, Türk kelimesinin kavram alanı içinde yer alan

bütün boy, soy, oymak ve aşiretlerin konuştukları dilin ortak adıdır. Kimi Türkologlar

aradaki farklılıkları lehçe / uzak lehçe, şive / yakın lehçe ve ağız terimleriyle ifade

etmektedirler. Bunlar bir dilin çeşitli sebeplerle oluşmuş alt kollarıdır. Türk dili kolu

kendi içinde üç ana gruba ayrılır:

1.Kıpçak/Kuzey grubu: Kırgızca, Kazakça, Tatarca, Başkurtça, Nogayca,

Kumukça, Karaçay-Balkarca, Karaimce

2. Karluk/Doğu grubu: Özbekçe ve Yeni Uygurca

Page 15: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

3. Oğuz/Batı grubu: Türkiye Türkçesi, Azerice, Türkmence ve Gagavuzca.

Türk dili, Köktürklerden önce de vardı. Ancak yazı dili olarak Köktürklerden

itibaren günümüze kadar aralıksız kullanılmış ve adı “Türkçe/Türk dili” olmuştur. Bunu

tarihî belgelerden tespit ve takip etmek mümkündür. Köktürklerden sonra, Uygurların da

kendi dillerine Türkçe, “Türk tili / Uygur Türk tili,” dediklerini görüyoruz. Karahanlılar

döneminde yazılan eserlerde de bu adlandırma açıkça görülmektedir. Zira Kutadgu

Bilig’in ön sözünde eserin “Türk dili ile yazıldığı” belirtildiği gibi, Kaşgarlı’nın büyük

lügatinin adı da Dîvânü Lügâti’t-Türk’tür. Selçuklu, Osmanlı, Kıpçak ve Çağatay

sahalarında yazılan eserlerin hemen hepsi, aynı şekilde, dillerinin adına Türkçe / Türk

dili, Türkî demektedirler.

Günümüzde Türkçe sözü yavaş yavaş gerçek ve genel anlamıyla kullanılmakta ise

de, dünyada bu ad yaygın biçimde “Türkiye Türkçesi” karşılığında kullanılmaktadır.

Türkçe terimi ile ifade edilen anlamları, en dar olanından en geniş olanına doğru

şöyle sıralayabiliriz:

1. Türkçe, Türkiye’de yaşayan Türklerin ana dilidir.

2. Türkçe, Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi dili olması nedeniyle, Türk

kökenli olan ve olmayan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak dilidir.

3. Türkçe, Anadolu ve civar sahalarda; Irak, İran, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan,

Bulgaristan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan ve ayrıca

Almanya başta olmak üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin konuştuğu

dildir.

9.5. Türk Dilinin Tarihî Dönemleri ve Coğrafyası

Bir dilin konuşma dili ve yazı dili olmak üzere iki yönü vardır. Özel bir

çalışmayla günlük dile ait konuşma metinleri tespit edilmediği sürece konuşma dilinin

tarihî gelişimi, inceleme alanı dışında kalır. Yazı dilinin tarihî gelişimi ise, ancak o dile ait

yazılı metinlerle takip edilebilir. Metinlerle takip edilemeyen dönemden öncesi için

Page 16: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

birtakım tahminlerde bulunmak mümkün olmakla birlikte kesin bilgi vermek zordur.

Bütün bunlardan dolayı Türkçenin ve Türk dillerinin tarihî seyrini, dönemlerini ve

gelişmesini takip edebilmek yazılı metinlerle söz konusudur. Türkçenin tarihî dönemlerini

iyi bir şekilde ortaya koyabilmek için Türkçenin yaşı ile ilgili zikredilenlere de

değinilmesi faydalı olacaktır.

9.5.1.Türkçenin / Türk Dillerinin Yaşı1

Bilim çevrelerinde genellikle 8. yüzyıldaki yazıtların dili ile ilk dönem İslami

içerikli metinlerin dili, 13. yüzyıla kadarki metinlerin dili “Eski Türkçe” adıyla

adlandırılmaktadır. Kimilerince İslami dönem metinlerin dili “Orta Türkçe” adıyla

ayrılmaktadır. Bugün için Orhon Yazıtları’nın dilinden daha eskiye gidebileceğimiz,

anlam bütünlüğü oluşturan Türkçe bir metin elimizde yoktur. Bunun ötesi şu an hayal

ürünüdür. Daha ötesi bu konuda çalışmalar yürüten filologlara, bu bilim dalına,

arkeologlara haksızlıktır.

Günümüz Türk dillerine ve tarihî dönem metinlerinin verilerine (söz varlığı, söz

yapımı, sesbilgisi) bakarak Türk dillerini (Çuvaşça hariç) daha eski, ortak bir köke

götürmek mümkündür. Bu “kök” dilin adı “Ana Türkçe”dir. Ana Türkçe dönemi tıpkı

ilk Türkçe gibi kuramsal bir dönemdir. Bu dönem ile Eski Türkçe arasında kimi dil

gruplarının “Ana” biçimlerini de düşünebiliriz. Örneğin Eski Türkçe ile örtüşmeyen, kimi

yönlerden Eski Türkçeden daha eski özellikler gösteren Oğuz grubu Türk dilleri, Ana

Türkçe ile Eski Türkçe arasında bir zaman diliminde yer almalıdır; özellikle bu grupta

yer alan Türkmence uzun ünlüleri koruması dolayısıyla Eski Türkçeden daha eskidir. Ana

Türkçede ünlüsü uzun olan ve içerisinde ötümsüz bir ünsüz bulunduran öteki Oğuz dilleri

de (Azerice, Gagauzca, Türkçe) bu ünsüzleri ötümlüleriyle değiştirmeleri dolayısıyla

eskicil özellikler göstermektedirler. Uzun ünlülerin korunması durumu Yakutça için de

geçerlidir. Ana Türkçede var olduğu düşünülen uzun ünlüleri koruması dolayısıyla

Yakutça da Eski Türkçeden daha eski, eskicil bir dildir.

1 Türkçenin Yaşı ile ilgili bölüm hazırlanırken Prof. Dr. Mehmet Ölmez’in “Türkçenin ve Türk

Dillerinin yaşı konusu” makalesinden faydalanılmıştır.

Page 17: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Çuvaşçayla temsil edilen Eski Bulgarcaya gelince, bugün için Ana Bulgarca adını

verdiğimiz bir dile ve döneme gider ki Ana Türkçe ile birlikte ilk Türkçeden çıkmıştır.

Yapılabilecek olan, eldeki dil malzemesinden yola çıkarak daha eski bir

Türkçenin tespiti, tahmini olabilir veya eldeki dil malzemesine dayanarak malzemenin

elde edildiği dönemde bile Türkçenin söz varlığı ve ekler bakımından zengin olduğunu

göstermek olabilir. Ana Türkçe ya da ilk Türkçe gibi soyutlamalar eldeki dil

malzemesinin daha eski bir dile gönderme yapıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Söz

gelimi “Türk dili terimi Çuvaşçayı da içine alacak biçimde kullanılacak olursa bu pek

doğru olmaz. Çünkü Çuvaşça dışındaki bütün Türk dilleri bir *z- ve *ş- dili olan Ana

Türkçeye (*tokuz “9”, *kış “kış”) gittiği hâlde, bir r- ve l- dili olan Çuvaşça (tıhhır “9”,

hil “kış”) yine bir *r- ve *l- dili olduğu anlaşılan Ana Çuvaşçaya ya da Ana Bulgarcaya

(*tokur’ “9”, *kıl’ “kış”) gider. Bu demektir ki Çuvaşça ile Türk dilleri, dilbiliminde

yaygın bir benzetme ile ifade etmek gerekirse, “kardeş” değil “kardeş çocukları”dır. Bu

nedenle biz bu iki ana dilin, Ana Türkçe ile Ana Bulgarcanın, kendisinden çıktığı ve

onlardan daha eski bir ana dil tasarlamak zorundayız. Bu en eski ana dile ilk Türkçe adı

verilebilir.

O hâlde sıralama şöyle yapılabilir:

İlk Türkçe → Ana Bulgarca ve Ana Türkçe

Ana Türkçe → Eski Türkçe ve ötesi

Ana Bulgarca → Tarihî Bulgar dilleri (Tuna Bulgarcası, Kuban Bulgarcası, Volga

Bulgarcası → Çuvaşça.

Moğol dilleri, Mancu-Tungus (veya Mançu-Tunguz) dilleri ile Türk dillerinin (bir

görüşe göre Korece ve Japoncanın da), ilk Türkçe’nin de içinde bulunduğu bir ana dil

dönemi daha vardır ki bunun adı da Ana Altaycadır. Ancak bütün bunlar kuramsal olup

bu diller arasında kendine özgü yazıyla, kendine ait en eski ürünleri bulunan Türkçe,

daha doğrusu Türk Dilleridir. Bunun ötesinde söylenecek bir söz güçlü deliller, kanıtlar

gerektirir. Bunun yanı sıra söz varlığının zenginliği ile anlatım olanaklarının gelişmişliği

Page 18: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

de dilbilimin veri ve yöntemleri ile gösterilebilir. Doğan Aksan’ın Eski Türkçenin

İzlerinde başlıklı çalışmasında ortaya koymaya çalıştığı gibi, Orhon Türkçesi ile Uygurca

arasında biçimbilgisi ve söz varlığı bakımlarından yapılacak bir karşılaştırma, eldeki dil

malzemesi sınırlı olsa da Orhon Türkçesi dönemindeki sözcük sayısı bakımından bir

kestirmede bulunmamıza yardımcı olacaktır. Çünkü aynı eklerin kullanıldığı bu iki

dönemde benzer ya da aynı kökten gelen sözcükler de kullanılmaktadır: Uygurcada var

olan bir türemiş sözcüğün kökünün ve ekinin Orhon Türkçesi metinlerde geçmesi bizi bu

sözcüğün o dönemde de kullanılmış olabileceği yargısına götürür.

Türkçenin yaşı konusunu tam olarak ortaya koyabilmek için şu soruların

cevaplarını aramak gerekir:

1. En eski olarak nerede “Türk”ten ya da Türklerden söz edilmektedir?

2. Türklerin kendilerine ait en eski metin, en eski kayıt nedir?

3. En eski Türkçe metinler nelerdir, nerede, ne zaman ve hangi yazıyla

yazılmıştır?

4. Tarih boyunca Türkler nerede hangi yazıları kullanmışlardır?

5. Bugün Türk soylu halklar nerede, hangi coğrafyada yaşamaktadırlar?

6. Başta değinilmesi gereken konu, Türklerin dili hangi dil ailesine girmektedir?

En eski olarak nerede “Türk”ten veya Türklerden söz edilmektedir?

Türkçenin eskiliğine gelince, kökeni Türkçe, Türk dillerine ait olduğu düşünülen

Hunca birkaç sözcük MÖ 3. yüzyıla değin gider (bak. Boodberg, Pulleyblank ve Tekin).

Talat Tekin konuyla ilgili Hunların Dili başlıklı çalışmasında Çin kaynaklarında geçen

Hunca sözcüklerin bir bölümünü Çincenin sesbilgisi ve Türkçenin ses gelişiminin ışığı

altında değerlendirmektedir. Hunca dil malzemesi Çin kaynaklarında MÖ 3. yüzyıl ile

MS 4. yüzyıl arasındaki dönemlerden kalma bazı Hunca sözcüklerle MS 4. yüzyıl

başlarından kalma çok kısa bir Hunca beyitten ve 4.-6. yüzyıllara ait bazı To-pa ya da

Page 19: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Tabgaç unvanlarından ibarettir. Kuruluşu MÖ 3. yüzyıl olan Hun devletinde konuşulan

dilin eskicil bir Türk dili (Ana Türkçe, hatta ilk Türkçe) olduğunu kabul edecek olursak

Türkçenin atasının, öncülünün MÖ 3. yüzyıla kadar geri götürülebileceğini söyleyebiliriz.

Yine de çoğu özel ad ve anlamları bilinmeyen tek tek sözcükleri bir yana koyar ve metin

ya da metin parçası sayılabilecek kalıntıları değerlendirecek olursak en eski metin olarak

Hunca 10 işaretlik beyiti ele almamız gerekir ki bu parça da MS 4. yüzyıldan kalmadır.

Tekin’in de ayrıntılı bir biçimde açıkladığı üzere bu 10 işaretlik Hunca metin Türkçe,

daha doğrusu Ana Türkçe’nin bir lehçesi olarak okunup açıklanabilir (Tekin, 1993: 46-

54).

Ancak “Türk” (türük veya törük) adıyla milattan öncesine ait herhangi bir

kaynakta karşılaşmayız. Bugünkü bilgilerimize göre Türk adına ilk kez Milattan sonra 5.

yüzyılın sonlarında Çin kaynaklarında (bugünkü yazımı ile) tu-jue /tucue biçiminde

rastlarız (Menges: 21 ile Doerfer, c. II: 483 ve ötesi). Menges’in Türk dilleri ve halkları

üzerine çalışmasında andığı üzere Hunlar ile Moğolların Çin’den uzaklaşmaları ile bu

bölgeye gelen Türklerden ilk olarak Tabgaç yıllıklarında söz edilmektedir. Burada Türk,

doğu ve batıda yer alan iki kabilenin bir arada tanımlanması için kullanılmaktadır

(Menges: 21). Tarih içerisinde kimi Türk şairlerinin Çince olarak şiirler yazdığı da

sanılmaktadır. Ancak bu şiirler Çince ve Çin yazısıyla yazıldıkları için bize herhangi bir

dil verisi sunmamaktadırlar. Bu tür metinlerde kullanılan söz dizimi, Çinceye yabancı

yapılar yazarının Çinli olmadığını göstermektedir, Aynı sorun tarihte Çinceyi yazı dili

olarak kullanan öteki diller için de bir ölçüde geçerlidir, Korece, Japonca gibi. Ancak

onların eski metinlerinin araştırılmasında bugün bir hayli ilerleme kaydedilmiştir. Bu

durumu, Japonca ve Korecenin Çinceyle yazımını ilk dönem İslami Türk kültür

çevresinde Arapçanın, Farsçanın kullanılmasıyla karşılaştırabiliriz, örneğin Mevlana’yı

bu duruma örnek gösterebiliriz.

Semih Tezcan türk sözcüğünün geçtiği yerleri belirleyip bunlar üzerinden

sözcüğün anlamını tartışmaya açmaktadır. 1987 yılında hazırlanmış ve birçok yeni

tartışmayı da çoktan başlatmış olması beklenecek bu çalışma ne yazık ki bugüne kadar

Türkçe olarak yayımlanmamış, belki de bunun için ülkemizde gereken ilgiyi görmemiştir.

Page 20: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Söz konusu çalışmada Tezcan “türk” sözcüğünün bir topluluk adı olmaktan çok

topluluğun belli bir bölümünü, daha çok bir kağana bağlı olan seçkinleri ya da

yöneticileri belirttiği ileri sürmektedir. Tezcan yazısında en eski Türk yazıtlarında “türk”

sözcüğünün kullanımlarını dörde ayırmaktadır. Daha sonra da buradan çıkardığı

anlamların Uygurca metinlerle de koşutluk gösterdiğini sergilemektedir. Her ne kadar

tartışmaya açık kimi kullanımlar bulunsa da sözcük karşıt ya da eş anlamlı çiftler

oluşturmaktadır, bu çiftlerde de “seçkinler/yöneticiler” anlamında kullanılmaktadır ya da

niteleyen olarak kullanılmaktadır ve seçkinlerden gelen anlamı taşımaktadır.

Türklerin kendilerinden kalan ilk yazılı belge ise Türkçe olmayıp çoğunluğu

Soğutça, bir bölümü ise Sanskritçe olan, 1956’da Moğolistan’da ortaya çıkarılan “Bugut

Yazıtı”dır. Bu yazıtın çözümü 1971 ve 1972 yıllarında yapılmış, Türkçe özetini de içeren

bir tanıtımı 1976’da yapılmıştır. Yine 1972’deki yayının tam Türkçe bir çevirisi 1992’de

yayımlanmıştır. Yazıtı yerinde inceleyen ve yeni baştan ele alan Japonyalı İpek Yolu

bilginleri ise kimi eski okuyuşları (Taspar Kagan yerine Tatpar Kagan gibi) düzelterek

çalışmalarının bir özetini yayımlamışlardır.

Türklere ait en eski Türkçe metinler, daha doğrusu yazıtlar ise bugün

Moğolistan’da bulunan Kül Tegin, Bilge Kağan ve Tunyukuk Yazıtları’dır. Kimi görüşe

göre Çoyr Yazıtı bunlardan daha eski olup yirmi yıl daha geriye gitmektedir. Bu yazıtta

yer alan altı satırlık metin, 680-745 yılları arasındaki ikinci Köktürk Kağanlığı

döneminden kalmıştır.

Çoyr Yazıtı’nı bir yana bırakıp öteki yazıtların dikilişiyle ilgili tartışmalara

gelirsek, Çince olarak elimizde aşağıdaki tarih vardır:

da tang kai yuan ru nian sui ci ren shen. shi er yue xin chou shuo qi ri ding wei jian

Yukarıdaki Çince metin Kül Tegin Yazıtı’nın Çince yüzüne aittir. Metinde yazıtın

dikildiği tarih yer almaktadır. 12 hayvanlı tarihlendirme sistemine göre olan bu bilgi hiç

de televizyonlarda yer verildiği türden değildir. Burada söz konusu olan Tang döneminin

Page 21: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

başlangıcı 618 yılıdır. Bütün bu bilgiler göz önünde bulundurulursa, türk, ya da türük

sözcüğü en eski olarak Türkçe metinlerde 8. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkmaktadır.

9.5.2. Türk Dilinin Tarihi Dönemleri

Dil tarihi uzmanları, Türk dilinin tarihî gelişimini dönemlere ayırırken metinlerle

takip edilen dönemden öncesi için birbirinden az çok farklı ayrımlar ve adlandırmalar

yaparlar. Bu farklılıkları bir kenara bırakarak Türk dilinin tarihî dönemleri aşağıdaki gibi

özetleyebiliriz.

9.5.2.1. Altay Dil Birliği Dönemi

Türkçenin Altay dillerinden (Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece, Japonca)

henüz ayrılmadığı karanlık bir dönem olarak değerlendirilir.

9.5.2.2. En Eski Türkçe Dönemi

Türkçenin bağımsız bir dil olarak ana Altaycadan ayrıldığı dönem olarak kabul

edilmektedir.

9.5.2.3. İlk Türkçe Dönemi

Hun, Avar, Hazar, Bulgar dillerinin Türkçeden henüz ayrılmadığı dönem olarak

gösterilir.

Türkçenin karanlık çağlarına ait dönemleri ana hatlarıyla bu şekildedir. Bundan

sonraki dönemlere ait metinler, yazılı kaynaklar olduğu için dilimizin tarihî gelişimi

sağlıklı bir şekilde izlenebilmektedir.

9.5.2.4. Eski Türkçe Dönemi

Dîvânü Lûgati’t-Türk’te anlatıldığına göre İskender’in Türkistan seferi sırasında

(MÖ 330’lar) Türklerin bir kısmı, hükümdarları Şu yönetiminde Hocent civarında, yani

Seyhun’un yukarı havzalarında idiler. İskender’in gelişiyle Şu ve idaresindeki Türkler

Altaylara çekildiler; Oğuzlar ise Hocent civarında kaldılar.

Page 22: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Çin kaynaklarındaki ilk bilgilere göre Türkler Çin’in kuzeyindeki bozkırlarda

yaşıyorlardı. MÖ 220’lerde ortaya çıkan Tuman (Teoman) Yabgu ve MÖ 209’da

hükümdar olan oğlu Motun (Mete) Yabgu, Hunların büyük hükümdarları idiler ve

merkezleri bugünkü Moğolistan’da bulunan Orhun Vadisi’nde idi. Hunlardan sonra da

Topalar, Avarlar, Köktürkler, Uygurlar dönemlerinde, MS 840’a kadar Türklerin merkezi

Orhun vadisinde olmuştur. MÖ 220 - MS 840 arasındaki 1000 küsur yıllık dönemde

Türkler kudretli zamanlarında Okyanus kıyılarından Hazar’a, hatta bazen Karadeniz’in

kuzeyine kadar uzanan topraklara hükmediyorlardı. Türklerin bir kısmı MS 370’lerde

İdil’i geçmiş ve Kafkaslarla Karadeniz’in kuzeyine ulaşmıştı. Batı Hunları, Bulgarlar,

Avarlar, Peçenekler ve Kıpçaklar 370’ten başlayarak yüzyıllar boyunca Doğu Avrupa ve

Balkanları yönetimleri altında bulundurmuşlardır.

Asya ve Avrupa Hunlarına ait herhangi bir Türkçe metin elimizde

bulunmamaktadır. Ancak Çin ve Bizans kaynaklarına geçen bazı özel adlar ve kelimeler

onlara ait Türkçe veriler olarak kabul edilmektedir. Çin kaynaklarında geçen te�ri, kut,

yabgu, ordu, temir gibi sözlerin Çinceleşmiş biçimleri, milât yıllarına ait Türkçe

verilerdir. Attila’nın babasının adı olan Muncuk (Boncuk) ve oğullarının adları De� izik,

İrnek, İlek Türkçeyle açıklanabilmektedir. 6.-9. yüzyıllardaki Tuna Bulgarlarından yıl ve

ay adları ile birkaç kelimelik bazı küçük metinler kalmıştır. Yıllar hayvan adlarıyla

adlandırıldığı için yıl adları aynı zamanda çeşitli hayvanların adlarını gösteriyordu. Aylar

sıra sayılarıyla ifade edildiği için Bulgar Türkçesindeki sayıların adlarını da böylece

öğrenmiş oluyorduk.

Moğolistan’da bulunmuş olan 6 satırlık Çoyr Yazıtı tarihi bilinen en eski

metindir. İlteriş Kağan’a katılan bir askeri anlatan metin 687-692 arasında yazılmış

olmalıdır. Orhun anıtları olarak bilinen İşbara Tamgan Tarkan (Ongin), Köl İç Çor

(İhe-Huşotu), Tonyukuk, Köl Tigin, Bilge Kağan anıtları 719-735 yılları arasında

yazılmışlardır. Uygurların ikinci kağanı Moyun Çor Kağan’a ait Taryat, Tes ve Şine-

Usu anıtları 753-760 arasında dikilmiştir. Moğolistan’da, Yenisey Vadisi’nde,

Kazakistan’da, Talas’ta (Kırgızistan), Kuzey Kafkasya’da, İdil-Ural bölgesinde,

Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Polonya’da Köktürk harfleriyle yazılmış daha

Page 23: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

yüzlerce yazıt bulunmuştur. Bu küçük yazıtların 7.-10. yüzyıllar arasında yazıldığı

tahmin edilmektedir. Demek ki bu yüzyıllarda Doğu Avrupa ve Balkanlardan, hatta

Macaristan’dan Güney Sibirya’ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan sahada Türkçe,

Köktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmaktaydı.

9. yüzyıldan itibaren Türkçenin yazılı ürünlerini daha güneyde, Tarım havzasında

da görmeye başlıyoruz. 840’ta bugün Çin’de yer alan Tarım havzasında ve Gansu

bölgesinde devletler kuran Uygurlar; Köktürk, Uygur, Soğud ve Brahmi alfabeleriyle

kâğıt üzerine yüzlerce eser yazdılar, yüzlerce belge bıraktılar. Hatta bunların bir kısmı

yazma değil, basma eserlerdi. Uygur yazılı eserleri, Gansu bölgesinde 17. yüzyıla kadar

devam etmiştir.

Çin’in Şincan Özerk Bölgesi’ndeki kazılarda ortaya çıkarılan yüzlerce sandık

eserin çoğu, dinî nitelikli olmakla beraber aralarında tıp, falcılık, astronomi ve şiirle ilgili

olanlar da vardır. En önemlileri şunlardır: Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın), Altun Yaruk (Altın

Işık), Irk Bitig (Fal Kitabı), Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli

Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade), Daśakarmapathāvadānamālā (On Günahın

Zincirleme Hikâyesi), Dantipali Bey hikâyesi, Çaştani Bey Hikâyesi, Altı Dişli Fil

Hikâyesi.

9.5.2.5. Orta Türkçe Dönemi

11. yüzyılda Kaşgar ve Balasagun çevresi de bir Türk kültür çevresi olarak ortaya

çıkar. 1069 tarihli Kutadgu Bilig, Balasagun’da yazılmaya başlanmış, Kaşgar’da

Karahanlı hükümdarına sunulmuştur. 1070’lerde Bağdat’ta kaleme alınan Dîvânü

Lûgati’t-Türk de aslında Kaşgar muhitinin eseridir. Türkler 10. yüzyılda Müslüman

oldukları hâlde 11. yüzyılda Arap yazısı henüz Türklerin yazısı hâline gelmemişti.

Kaşgarlı Mahmud, 1070’li yıllarda Türk yazısının Uygur yazısı olduğunu kesin şekilde

kaydeder.

Kaşgarlı Mahmud, Türklerin 20 boy olduğunu yazar ve onları batıdan doğuya

doğru şöyle sıralar: 1. Beçenek, 2. Kıfçak, 3. Oğuz, 4. Yemek, 5. Başgırt, 6. Basmıl, 7.

Page 24: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Kay, 8. Yabaku, 9. Tatar, 10. Kırkız, 11. Çigil, 12. Tohsı, 13. Yağma, 14. Uğrak, 15. Çaruk, 16. Çomul, 17. Uygur, 18. Tangut, 19. Hıtay. Listedeki Hıtay’ı Kaşgarlı’nın

ifadesiyle “Çin ülkesi” olarak ayırmak gerekir. Bu sıralamadan az sonra Kaşgarlı

Beçeneklerle Kıfçaklar arasına Suvarlarla Bulgarları yerleştirir. Kaşgarlı’nın iki dilli

oldukları için dillerini bozuk saydığı Soğdak, Kençek, Argu ve Tangutlardan Arguları da

Türk boyları arasında saymalıyız. Demek ki 11. yüzyılda Balkanlardaki Bizans sınırından

Çin ve Moğolistan içlerine kadar Türkçe konuşuluyordu.

9.5.2.6. Yeni Türkçe Dönemi

9.5.2.6.1. Kuzey - Doğu Türkçesi

13. yüzyılda Türk yazı dilinin merkezîleştiği bölge Aral’ın güneyindeki Harezm

bölgesidir. 13.-14. yüzyıllarda Altınordu’nun merkezi olan Hazar’ın kuzey kıyısındaki

Saray’dan hatta daha batıdaki Kırım’dan Tarım havzasının doğusundaki Gansu’ya kadar

Türk yazı dili kesintisiz olarak kullanılıyordu. Tarım havzasıyla Gansu’da kullanılan dile

Türkoloji literatüründe Uygur Türkçesi, Altınordu ve Türkistan sahasında kullanılan dile

ise Harezm Türkçesi denmektedir. Ancak ikisi arasında ses ve gramer yönünden hemen

hemen hiç fark yoktur. Yazıları ise farklıdır. Birincisi Uygur, ikincisi Arap yazısını

kullanır.

13. ve 14. yüzyıllarda Türk yazı dili, bu ana sahadan başka üç coğrafyada daha

kullanılıyordu. Bunlardan biri Yukarı İdil (bugünkü Tataristan) sahasıdır. Burada bulunan

mezar kitabelerinin dili İdil Bulgarcası idi. İkincisi Mısır ve kısmen Suriye idi. Buradaki

yazı dili Harezm Türkçesine çok yakındı ve Kıpçak Türkçesi adını taşıyordu. Üçüncü

saha Azerbaycan ve Anadolu sahasıydı. 13. yüzyılda bu alanda Oğuz ağzına dayanan

yeni bir yazı dili doğmuştu. Bu yazı dili Balkanlara doğru sahasını genişleterek kesintisiz

şekilde bugüne dek sürmüştür. Sadece mezar kitabelerinde gördüğümüz İdil Bulgarcası

14. yüzyıldan sonra yerini Kıpçakçaya bırakır. Mısır ve Suriye’de ise 15. yüzyıldan sonra

Kıpçak Türkçesi kullanılmaz olur.

Karahanlı Türkçesinden Çağatay Türkçesine geçiş olarak değerlendirilen bu

dönemde, dil tarihi bakımından önemli eserler yazılmıştır. Bu dönemin dil yadigârlarını

Page 25: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Harezm Türkçesi ve Kıpçak Türkçesi olmak üzere iki grupta değerlendirmek de

mümkündür. Bunlardan başlıcaları aşağıda kısaca anılmıştır:

Harezm Türkçesinin yadigârları: Mukaddimetü’l – Edeb, Kısasü’l – Enbiyâ, Muînü’l – Mürid, Muhabbetnâme, Nehcü’l – Ferâdis

Kıpçak Türkçesinin yadigârları: Kodeks Kumanikus (Codex Cumanicus), Tercümanü Türkî ve Arabî, Kitâbü’l-İdrâk li Lisânü’l-Etrâk, Husrev ü Şirin, Gülistan Tercümesi, Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lûgati’t-Türkiyye, El-Kavaninü’l-Külliye li Zabti’l-Lûgati’t-Türkiyye

9.5.2.6.2. Batı Türkçesi

Moğol yayılması sonunda Oğuz ve Türkmen boylarının Anadolu’ya göç etmesi,

eski gelenek ve göreneklerin güçlenmesine, Türk dilinin de yeni bir canlılıkla halk

arasında yayılmasına yol açmıştır. Böylece, 13 yüzyılda Türk dilinin yazı dili olarak

Anadolu’da işlenmeye, Türk edebiyatının önemli eserler vermeye başladığını görüyoruz.

Bu eserler de Fars edebiyatının etkisi altında kaleme alınmış olmakla birlikte, dil

bakımından çok sadedir.

Selçuklularda uç beyi olarak sınırlara yerleştirilmekte olan Oğuz ve Türkmen boy

beyleri, 13I. yüzyılın ikinci yarısında Moğolların baskısıyla zayıflayan İmparatorluğun

durumundan yararlanarak, kendi adlarına hükümet sürmeye başlamışlardır.

Bunlardan Karamanoğulları kültür tarihimizde mutlu bir çığırı açmış olmaları

bakımından büyük bir onura hak kazanmışlardır. 1261’de tahta geçen oğlu Mehmet Bey,

hem Selçuklulara, hem de İlhanlılara karşı cephe almış, bu sıralarda Memlüklerin

Anadolu’ya geçip Moğol ordularını yenmesinden yararlanarak, 4 Mayıs 1278 (10 zilhicce

676)’de Türkçeyi resmî dil olarak ilan etmiştir.

Karadeniz, Kafkaslar, Hazar Denizi ve İran, Kuzey-Doğu Türkçesi ile Batı

Türkçesini ayıran tabii sınırlardır. 11. yüzyıldan itibaren Oğuzlar İran’ı aşarak

Azerbaycan ve Anadolu’ya gelmişler ve Batı Türklüğünü oluşturmuşlardır. Batı Türklüğü

14. yüzyılda Balkanlara taşmış, daha sonra Macaristan sınırına dayanmıştır. Bugünkü

Page 26: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Irak ve Suriye’nin kuzey bölgeleri de Batı Türklerinin 11. yüzyıldan itibaren yerleştikleri

yerlerdi ve buralardaki nüfus Anadolu Türklüğünün tabii uzantısıydı. Öte yandan Kuzey

Afrika ve Arap ülkelerine de önemli miktarda Osmanlı Türkü yerleşmişti. Bütün bu

sahalarda Batı Türkçesi ortak bir yazı dili olarak kullanılmıştır. 13. ve 14. yüzyıllarda

Anadolu ve Azerbaycan’da yazılan eserleri, yazı dili olarak birbirinden ayırmak kolay

değildir. Bu yüzyıllarda yazı dili henüz standartlaşmamıştır; esasen Azerbaycan, Anadolu

ve Balkanlarda henüz siyasî birlik de yoktur; bölgede çeşitli Türk beylik ve devletleri

hüküm sürmektedir. 15. yüzyılda Osmanlılar güçlenerek birliği kurmaya yönelirler ve

yeni oluşmaya başlayan İstanbul ağzı esasında Osmanlı Türkçesi standart hâle gelir. 16.

yüzyılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile birlikte Suriye ve Irak da Osmanlı topraklarına

dâhil olur; böylece bu bölgeler de Osmanlı Türkçesi alanı içine girerler. Kuzey ve Güney

Azerbaycan, İran’la birlikte bir başka Türk devletinin, Safevîlerin yönetiminde kalır.

Ancak yine de 16. yüzyılda Azerbaycan ve Osmanlı yazı dillerinin kesin şekilde

ayrıldığını söylemek doğru değildir. Hatayî ve Fuzulî her iki çevrenin de şairidir. 17.

yüzyıldan sonra iki yazı dilinin ayrıldığını söylemek mümkündür; ancak aralarındaki fark

yok denecek kadar azdır.

Kuzey ve doğu Türklerinde Harezm Türkçesinin devamı niteliğindeki Çağatay

Türkçesi tek ve ortak yazı dili olarak 15. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar devam

etmiştir. Bunun bir tek istisnası vardır: Kırım Hanlığı. Osmanlı idaresinde bulunduğu için

Kırım Hanlığında kullanılan yazı dili Osmanlı Türkçesi idi.

Hazar’ın güneyinden batıya uzanan ve Azerbaycan (Kuzey Azerbaycan ve Güney

Azerbaycan), Anadolu, Adalar, Rumeli, Irak ve Suriye’de konuşulan Türkçeye Batı

Türkçesi denmektedir. Bugünkü yazı dillerinin sınıflandırılmasında Türkiye Türkçesi,

Gagavuz Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve Türkmen Türkçesi Batı Türkçesi grubunda

yer almaktadır. Türk yazı dilinin bu kolu Oğuz lehçesine dayandığı için Oğuz grubu

olarak da adlandırılır.

12. yüzyılın sonlarıyla 13. yüzyılın başlarından günümüze kadar kesintisiz olarak

devam eden ve Eski Türkçeden sonra oluşan Türkçenin iki büyük kolundan biri olan bu

Page 27: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

yazı dili, Türklüğün en büyük ve en verimli yazı dilidir. Türkçenin diğer yazı dillerine

göre en çok gelişme gösteren koludur.

Bugün Batı Türkçesi; Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Gagavuz

Türkçesi ve Türkmen Türkçesi olmak üzere varlığını dört kolda devam ettirmektedir.

Türkmen Türkçesi, yüzyıllarca Doğu Türkçesinin etkisi altında kaldığından Türkiye

Türkçesine yakınlığı Azerbaycan Türkçesi kadar değildir. Gagavuz Türkçesi de Sovyetler

Birliği’nin dağılmasından sonra edebî dil olma yolunda büyük gelişmeler göstermektedir.

Türkiye Türkçesi, Batı Türkçesinin ana kolunu oluşturur ve tarihî süreçte kendi

içinde üç döneme ayrılır:

9.5.2.6.2.1. Eski Anadolu (Eski Türkiye) Türkçesi

13. yüzyılın başlarından 15. yüzyılın sonlarına kadar Anadolu ve Rumeli’de

kullanılan, Oğuz temelindeki Türkçe olup Batı Türkçesinin ilk dönemini oluşturur.

Eski Anadolu Türkçesi, gramer şekilleri bakımından kısmen Eski Türkçeye bağlı

olmakla birlikte, Kuzey ve Doğu Türkçelerine göre hızlı bir gelişme gösterdiği için bu

dönemde yeni gramer şekilleri ortaya çıkmaya başlamıştır.

Eski Anadolu Türkçesini Anadolu’daki siyasî ve sosyal gelişmelere bağlı olarak

kendi içinde Selçuklu Dönemi Türkçesi, Beylikler Dönemi Türkçesi ve Osmanlı

Türkçesine Geçiş Dönemi Türkçesi olmak üzere üç döneme ayırmak mümkündür.

Anadolu Selçukluları döneminde bilim dili Arapça, resmî dil Farsça olduğu için

Türkçeyle dinî, ahlâkî özellikler taşıyan ve daha çok halka seslenen eserler yazılmıştır.

Bu eserlerin yazılmasında beylerin; kendi millî dil ve kültürlerine önem veren, Türkçe

yazan bilim adamlarını ve şairlerini koruyup destekleyen tutumları oldukça etkili

olmuştur. Bilhassa, Karamanoğlu Mehmet Bey’in 15 Mayıs 1277’de tellal çağırtarak

yaydığı “Şimden gerü dîvânda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden

başka dil kullanılmayacaktır.” fermanı oldukça önemlidir.

Page 28: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Selçuklu devletinin parçalanmasından sonra ortaya çıkan Anadolu Beyliklerinde

ise beylerin de millî geleneklere ve Türkçeye önem vermeleri sonucunda dil ve edebiyat

açısından verimli bir dönem başlamıştır. Bu devirde Selçuklu döneminin az sayıdaki

eserlerine karşılık yüzlerce eser meydana getirilmiştir.

Arapça ve Farsça unsurların henüz fazla olmadığı bu dönemin Eski Türkçeden

ayrılan özellikleri olmakla birlikte bugünkü Türkiye Türkçesinin de temelini oluşturur.

9.5.2.6.2.2. Osmanlı Türkçesi

Pratikte kısaca Osmanlıca diye de adlandırılan Osmanlı Türkçesi, 15. yüzyılın

sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devletinin sınırları içinde kullanılan

yazı dilidir.

Bu dönemin en belirgin özelliği, Arapça, Farsça gibi yabancı dillerden oldukça

fazla kelime ve gramer şeklinin Türkçeye girmiş olmasıdır. Klâsik bir edebiyat oluşturma

ve sanat yapma anlayışıyla Türk yazı dili âdeta Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden

oluşan üçüz bir dil hâline getirilmiştir. Konuşma diliyle yazı dili arasındaki farklar her

geçen gün artarken bir tarafta konuşulan fakat yazılmayan bir dil; diğer tarafta yazılan

fakat konuşulmayan bir dil ortaya çıkmıştır.

Halka, halkın diliyle seslenen halk şairlerinin yalın Türkçesi yanında sanat yapma

endişesiyle sadece belli bir zümrenin anlayabildiği, halkın anlamadığı, konuşmadığı

unsurlar divan şairleri aracılığıyla dile girmiştir. Bu durum 17. yüzyılda doruğa çıkmıştır.

Dilde ortaya çıkan bu ikilikten kaynaklanan anlaşılmazlık sorunu, 17. yüzyılda

mahallîleşme hareketiyle yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır. Bu çözülme 18. yüzyıl

boyunca ve Tanzimat’a kadar devam ettiyse de Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir

dil olarak varlığını Batı Türkçesinin üçüncü dönemini oluşturan Türkiye Türkçesine

kadar sürdürmüştür.

Medresenin yarattığı skolastik anlayış ve inanışla beslenen klâsik Türk edebiyatı,

saray ve medrese çevrelerinde yayılıp gelişirken, geniş halk yığınları arasında da, daha

Page 29: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

açık bir dille yazılmış kendi zevkine ve anlayışına seslenen canlı bir edebiyat meydana

geliyordu. Sonradan çeşitli kollara ayrılan bu edebiyatın da, İslâm dünyasının meydana

getirdiği yeni inanışların izlerini taşıyacağı şüphesizdi.

Bunların başında, yeni dinin yarattığı kahramanların hayatı etrafında toplanan

hikâyeler gelir. Türlü çağlarda birçok kişi tarafından kaleme alınan Ebu Müslim, Seyyid

Battal Gazî, Danişment Gazi hikâyeleri, Hz. Ali ile büyük din erlerinin kâfirler ve

devlerle çarpışmalarını tasvir eden eserler. Dede Korkut ve Köroğlu hikâyeleri bunları

izler.

Daha sonra da halk destanları gelir ki, bunlar ilk destanların kalıntılarını taşımakla

birlikte, sonradan kaleme alındıkları için, İslâm dininin inançlarıyla gelenek ve

göreneklerinin etkisi altında meydana gelmiştir. Bunların çoğu, yazarları bilinmeyen

anonim eserlerdir.

Lirik halk şiirleri de, dil özelliği bakımından bu kümeye girer. Başka bir küme de,

yine halka seslenmekle birlikte, medrese eğitimi görmüş, ya da o çevrelerde yetişmiş

belirli kişilerin meydana getirdikleri hikmetler, ilahiler, devriyeler, nefesler, ağıtlar, ünlü

şeyhlerle erenlere ait “menakıp” kitaplarıdır.

Kur’an ve hadis çevirileriyle bazı dinî risaleleri de bu kümeye bağlayabiliriz.

Gerçi bunlar anlayış ve inanış bakımından ötekilerden çok başkadır. Birincilerde öğretme

ve “telkin” amacıyla birlikte lirizm de vardır. İkincilerde ise, daha çok “züht ve takva”

büyük bir yer tutar. Her ikisi de halka seslendiğinden, dil bakımından aynı sadeliği taşır.

Daha ilk çağlardan başlayarak, Orta Asya’da halkla birlikte yaşayan türlü tarikat

şeyhleriyle dervişleri, ülkülerini halk yığınlarına yaymak amacıyla, ana dilden geniş

ölçüde yararlanmışlardır.

Ahmet Yesevi ile halifelerinin basit ve sade bir dille kaleme aldıkları hikmetler,

halk arasında geniş yankılar uyandırmıştır.

Page 30: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Daha sonra Anadolu’da Yunus Emre ve Nesimî gibi şairler, Türk dilini kendi

yönlerinden işlemişler ve ona bir canlılık, ruhları titreten dokunaklık, kıvraklık

vermişlerdir. Yunus Emre’nin ilahilerinin bugün de büyük bir zevk ve heyecanla

okunmasındaki sır, ondaki sanat kudretindendir.

9.5.2.6.2.3. Türkiye Türkçesi

Batı Türkçesinin bugün içinde bulunduğumuz üçüncü dönemidir. Türkiye

Türkçesi teriminden, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili olan ve bugün çok geniş bir

alanda kullanılan Türk yazı dili anlaşılır.

Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının (Z. Gökalp, A. C. Yöntem, A. Koyuncu)

konuşma dilinden yeni bir yazı dili yaratma amacıyla Genç Kalemler dergisinde

başlattıkları Yeni Lisan hareketi bu dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. Yeni Lisan

makalesinde bu hareketin amacı, “Millî bir edebiyat meydana getirmek için önce millî bir

dile ihtiyaç vardır. Bu dil konuşulan dil, İstanbul Türkçesidir. Yazı diliyle konuşma dili

birleştirilirse millî bir edebiyat ancak o zaman dirilecektir. Bunun için de yapılacak tek

şey dilde Türkçenin kurallarını geçerli kılmak olacaktır.” şeklinde özetlenmektedir.

9.5.2.6.3. Doğu Türkçesi

13. yüzyıldan itibaren iki ayrı yazı dili hâlinde gelişen Doğu ve Batı Türkçeleri

sürekli olarak birbirleriyle temasta olmuşlardır. Çağatay sahası eserleri, özellikle Nevayî

Osmanlı ve Azerbaycan Türklerince hep okunmuştur. Buna karşılık Osmanlı eserleri de

özellikle İdil-Ural bölgesinde sürekli okunmuştur. Osmanlı ve Azerbaycan sahasında

Nevayî’ye Çağatayca olarak nazireler yazılmış ve bu 19. yüzyıla kadar sürmüştür.

15. yüzyılda Sekkâkî, Lûtfi, Mir Haydar gibi şairlerle gelişmeye başlayan bu

edebiyat, Mir Ali Şir Nevaî ile olgunluk çağına erişmiştir. Baykara-Nevaî devrinde

Herat’ın parlak bir fikir ve sanat merkezi hâline gelmesi, Fatih zamanında İstanbul’un

kültür hayatının kıblesi olarak bilim ve sanat adamlarını kendine çektiği döneme rastlar.

Böylece İstanbul ve Herat, Türk - Müslüman kültürünün iki büyük merkezi olarak

karşılıklı yer almış bulunur.

Page 31: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Klâsik devir Çağatay edebiyatının olduğu kadar, bütün Türk edebiyatının da en

önemli şahsiyetlerinden biri olan Ali Şir Nevâyî, Azeri ve Anadolu sahasında da

okunmuş, Osmanlı şairlerince üstat olarak tanınmış ve 15. yüzyıldan bu yana şiirlerine

pek çok nazire yazılmıştır. Meydana getirdiği divan, mesnevi, tezkire, hâl tercümesi, tarih

vb. gibi değişik türlerde; musiki, aruz, dil, din vb. farklı konularda kaleme aldığı otuza

yakın eser, klâsik Çağatay edebiyatının teşekkülünde ve gelişmesinde büyük hizmet

görmüştür.

Ali Şir Nevâyî’nin Türkçeyle Farsçayı karşılaştırarak Türkçenin Farsçadan üstün

olduğunu anlatan Muhâkemetü’l- Lûgateyn (İki Dilin Muhakemesi) adlı eseri dil tarihi

bakımından özellikle anılmaya değer niteliktedir.

Bugünkü Pakistan, Hindistan ve Afganistan topraklarında 16. yüzyılın başlarında

büyük bir Türk devleti kuran Babür Şah, Çağatay şiirinin ve nesrinin güzel örneklerini

vermiştir. Babür Şah’ın Vekayi adlı eseri ise, dünya hatıra edebiyatının önemli

kaynaklarındandır.

17. yüzyılda Çağatay Türkçesini temsil eden Ebü’l-Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i

Türkî ve Şecere-i Terâkime adlı eserleri meşhurdur.

Doğu Türkçesi günümüzde, Doğu ve Batı Türkistan’daki Modern Özbek

Türkçesiyle ve Yeni Uygur Türkçesiyle temsil edilmektedir.

1552’de Kazan’ın düşmesiyle başlayan Rus yayılması 1885’te Batı Türkistan’ın

işgaliyle tamamlanmıştır. Doğu Türkistan 1760’larda Çin işgaline uğramıştır. 19. yüzyılın

sonuna gelindiğinde bağımsız olan Türkler sadece Osmanlı Türkleridir.

19. yüzyılın ortalarında Türk yazı dilleri için yeni bir süreç başlar. Kazan

Üniversitesinde hocalık yapan müsteşrik ve papaz İlminski, her Türk boyunun konuşma

dilinin ayrı bir yazı dili hâline gelmesi gerektiği görüşünü ortaya koyar ve bunun için

çalışmaya başlar. Özellikle Tatar aydınlarıyla Kazan’da okuyan Kazak aydınları üzerinde

etkili olur. Bu iki Türk boyunun bazı yazar ve şairleri, ortak olan Çağatay yazı dili yerine

kendi konuşma dillerini yazı dili hâline getirmeye çalışırlar. Yüzyılın sonlarına doğru

Page 32: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Tatar ve Kazak yazı dillerinin ilk eserleri verilmeye başlar. İlminski’ye karşılık Gaspıralı

İsmail, 1884’te Bahçesaray’da (Kırım) çıkarmaya başladığı Tercüman gazetesi ve Türk

dünyasının her tarafında açtırdığı usûl-i cedit okulları vasıtasıyla ortak yazı dilini

savunur; bütün Türk dünyasının sadeleştirilmiş İstanbul Türkçesinde birleştirilmesini

ister. Rusya’da Meşrutiyetin ilan edildiği 1905 yılından itibaren Kırım, İdil-Ural,

Azerbaycan ve Türkistan bölgelerinde Türk yazı dili konusu sıkı bir şekilde tartışılır.

Gaspıralı İsmail’in tesirinde kalan Türk aydınları yazı dilinde birlik fikrini savunurlar ve

buna uygun eserler verirler. İlminski’nin fikirleri ise başka müsteşrikler ve Çarlık

memurları tarafından yayılmaya çalışılır. İlminski gibi bir papaz ve müsteşrik olan

Nikolay Ostroumov 1870’ten 1918’e kadar Türkistan Vilâyetinin Geziti’ni çıkararak bu

gazete vasıtasıyla İrancalaşmış Özbek ağızlarını yazı dili hâline getirmeye çalışır. 1888-

1902 arasında çıkarılan Dala Vilâyeti gazetesi Kazakçayı, 1905-1908 arasında çıkarılan

Mecmûa-yı Mâverâyı Bahr-ı Hazar Türkmenceyi yazı dili yapmaya uğraşır. Her üç

gazete de Çar idaresince çıkarılmaktadır. Yüzyılın başındaki bu tartışma ve uygulamalar

kaynaklara ulaşmanın zorluğu yüzünden bugüne kadar ciddî şekilde araştırılmış değildir.

Ancak 1917’deki Bolşevik ihtilâlinden sonra serbest tartışma ortamı yok edilmiş,

İlminski ve Ostroumov’un fikirleri zorla uygulanarak her Türk boyunun konuşma dili

ayrı yazı dili hâline getirilmiştir. Bu süreç Sovyetler Birliği’nde 1930’larda

tamamlanmıştır. Çin idaresindeki Doğu Türkistan’da ise Uygurca, Çağatay yazı dilinin

devamı olarak sürerken 1949’daki komünist idareden sonra mahallîleştirilmiştir. Alfabe

değişiklikleriyle bu süreç hızlandırılmış, her Türk yazı dili için ayrı alfabeler

oluşturularak farklılık artırılmaya çalışılmıştır. Bütün bu çalışmalar sonunda bugün 20

Türk yazı dili ortaya çıkmış bulunmaktadır.

9.6. Türkçenin Genel Özellikleri2

1. Türkçede kalınlık-incelik uyumu vardır: Gerçekte ses benzeşmelerinin bir

sonucudur. Benzeşme ise, bir sesin komşusu olan sesi kendisine benzetmesidir. Önceki

ses sonraki sesi kendisine benzetebilir. Bu duruma ilerleyici benzeşme denir. Tam tersi

2 http://www.isa-sari.com/ders-notlari/TT_1.pdf

Page 33: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

durumda ise yani sonraki ses önceki sesi kendisine benzetirse buna da gerileyici

benzeşme denir. Türkçede ilerleyici benzeşmeler daha yaygındır. Örneğin: -ca, -ce eki bir

kelimeye eklenince: korkak+ca > korkakça olur. korkakçe olmaz. Kalın sese kalın ek

gelir. Uygun olan seçilir.

a a, ı baba ı ı, a kışlık

e e, i bebek i i, e bilge

o u, a koyun u u, a kucak

ö ü,e önce ü ü, e ülkü

Hangi ünlüden sonra hangi ünlünün geleceği yandaki tabloda gösterilmiştir.

• Türkçe oldukları hâlde kalınlık-incelik uyumuna uymayanlar (Uyum dışı):

kardeş – anne – elma

• Bazı ünsüzlerin inceltici etkisi vardır: ınan- > inan- / kangı > hani

• Bazı alıntı kelimeler kalın ünlüyle bittiği hâlde ince ünlülü ek alabilir: dikkat+li

> dikkatli / gol+u > golü

• Uzun zaman önce dilimize girmiş yabancı kelimeler benzeşme sonucu kurala

uymuştur: çehar +yek > çeyrek / dûr+bin > dürbün

2. Türkçe kelimelerde ilk heceden sonra /o/ ve /ö/ bulunmaz:

• Bir kelimenin ilk hecesinden sonra /o/ ve /ö/ bulunmaz. Böyle olursa, o kelime

yabancıdır: terörist / motor

• “-yor” eki istisnadır; çünkü bağımsız bir fiilin ekleşmesidir.

Page 34: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

• Kalınlık-incelik uyumunda da olduğu gibi, birleşik sözcükler de bu kuralın

istisnaları arasındadır.

3. Türkçede düzlük-yuvarlaklık uyumu vardır:

• a, e, ı, i ünlülerinden sonra yine a, e, ı, i ünlüleri gelir.

• o, ö, u, ü ünlülerinden sonra ise o, ö, u, ü ve a, e ünlüleri gelir.

• Dudak uyumu da denmektedir.

• 15. yüzyıldan sonra şekillenmeye başlamıştır.

• Türkçe kökenli bütün kök/gövde ya da çekimli sözcükler bu kurala uyar.

• avuç, çamur, kabuk… gibi sözcükler, yanlarındaki ünlüleri yuvarlaklaştırıcı

etkisi olan /b, m, v/ dudak ünsüzlerinin etkisiyle bu uyumun dışında kalır. Ancak bu

sözcükler Anadolu ağızlarının çoğunda dar ünlüyle söylenir.

• baraj, enerji, şişe… gibi yabancı sözcüklerin bir bölümü rastlantısal olarak bu

kurala uymaktadır. Çok uzun süre önce Türkçeye giren yabancı kökenli sözcükler,

sonradan düzlük yuvarlaklık uyumuna girebilir: zeytun >> zeytin, durbin >> dürbün…

gibi

• Dudak sesleri, yanlarındaki düz sesleri yuvarlaklaştırır. Örn: sav-ur > savurmak

• “-yor” eki istisnadır. Örn: gel-e-yor > geliyor olur.

4. Türkiye Türkçesinde kelimelerde aslî uzun ünlü bulunmaz:

• Aslî uzun ünlüler, ses olayları sonucu meydana gelmeyen ünlülerdir.

• “var” tek başına normal okunur; fakat “var+ol” “vâr ol” şeklinde okunur. Bu

durum bir istisnadır ve bu durumda aslî uzun ünlü açığa çıkar.

• Bir kelimede uzun ünlü varsa bu kelime Türkçe değildir. Örneğin: dâvâ, mânâ

Page 35: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

5. Türkçede kelime başında şu ünsüzler bulunmaz: “c, f, ğ, h, j, l, m, n, p, r, s, s, ş,

v, z, ŋ”: İstisnaları:

• k- > h- kangı > hangi gibi değişen kelimeler.

• şırıl veya hırıl gibi yansıma kelimeler.

• ne ve türevleri (niçin, neden, nasıl).

• şimdi, vur kelimeleri. Bu seslerden bazıları aslî Türkçe seslerden değildir. Yani

eski Türkçe devresinde yoktur. Bunlar: c, f, g, h, j, ve v’dir.

6. Türkçede kelime sonunda şu ünsüzler bulunmaz: “b, c, d, g, ġ”:

• Bu kelimeler yabancı kökenlidir.

• Örn: psikolog, katalog, lig… gibi

• ad, od, sac, yed- kelimeleri bu kuralın dışındadır.

7. Türkçede kelimelerde boşluk yoktur. Bir kelimede iki ünlü yan yana yazılmaz:

Örn: saat, şiir, şair… gibi

• Bazı durumlarda iki ünlü bir araya gelebilir. Bu durumda yardımcı ses yani

kaynaştırma harfi kullanılır. Örn: sıra + a = sıraya

8. Türkçede aslî olarak ikiz ünlü yoktur.

• İkiz ünlü, tek ses olarak kabul edilen ve tek hecede bulunabilen ikiz ünlülerdir.

• Türkçe kelimelerde birincil (aslî) ikiz ünlü yoktur.

• Alçalan ve yükselen olmak üzere iki örneğini görürüz.

9. Türkçede kelime kökünde ikiz ünsüz yoktur:

Page 36: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

• Vurgulamaya ve tarihsel gelişime dayalı birkaç kelime dışında (assı, anne, elli…

gibi) sözcük kökünde ikiz ünsüz bulunmaz.

• Yabancı dillerden alınan kelimelerin bir bölümünde ikiz ünsüzler korunur. Örn:

millet, cennet, pizza… gibi.

• Arapça kökenli kimi kelimelerin sonunda ikiz ünsüz bulunur, bu ünsüzler

Türkçe söyleyişte tekleşir; fakat bu ek aldıklarında özgün biçimleri ortaya çıkar.

• Örn: ret >reddi, his > hisset… gibi

10. Türkçede ünsüz uyumu vardır:

• Tonluluk, tonsuzluk bakımından incelenir. Tonludan sonra tonlu, tonsuzdan

sonra tonsuz ünsüz gelir. Örn: sınıfta, kolda… gibi.

11. Türkçede ünlü-ünsüz uyumu vardır:

• Türkçe bir hece ağzın ön veya arka bölgesinde oluşan ünlüler veya ünsüzler aynı

hecede kullanılır.

• Ünlü-ünsüz uyumu bulunmayan kelimeler yabancı kökenlidir.

12. Türkçede hece sonunda belli ünsüz çiftleri bulunabilir:

• l, n, r, s ve bunlardan sonra ç, t, p, k, s ünsüzleri gelir. Örn: alt, ölç, örs… gibi.

• Yabancı dillerden alınan kelimelerle, söz sonunda bulunabilen ünsüz çiftlerinin

sayısı artmıştır. Örn: aşk, film, nötr… gibi.

• Kimi yabancı kökenli kelimelerdeki ünsüz çiftleri arasında ünlü türemesi

görülür. Örn: ilm > ilim, film > film… gibi.

13. Türkçede aslî olarak c, f, v, ğ ünsüzleri ilk hecede bulunmaz.

14. Türkçede kelime kökünde veya hece sonunda yan yana üç ünsüz bulunmaz:

Page 37: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

• Bu kelimeler yabancı kökenlidir.

• Örn: kontr, sfenks… gibi.

15. Türkçede söz başında iki ünsüz bulunmaz:

• İlk hecedeki /I kimi kelimelerde çok zayıflamış, adeta kaybolmuştur.

• Örn: tren, spor, traş… gibi.

16. /ğ/ ilk hece sonunda bulunabilir:

• Örn: ağ, dağ, oğ… gibi

Page 38: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Uygulamalar

1) Türkçenin tarihî coğrafyası hakkında araştırma yapınız.

Page 39: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Uygulama Soruları

1) Altay dil ailesi hakkında bilgi veriniz?

2) Türkçenin tarihî lehçeleri hakkında neler söylenebilir?

Page 40: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçe, kökleri binlerce yıl önceye

uzanan yeryüzünün sayılı dillerindendir. Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle

sondan eklemeli diller grubunda; köken bakımından da Ural - Altay dil grubunun Altay

dilleri ailesinde yer almaktadır. Ural - Altay dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile

oluşturmazlar. Bu gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken akrabalığından ziyade yapı

yönüyle benzerlik şeklinde ortaya çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu

olarak yapılması görüşü benimsenmektedir. Türklerin konuştuğu dilin adıdır. Türkçe,

Türk kelimesinin kavram alanı içinde yer alan bütün boy, soy, oymak ve aşiretlerin

konuştukları dilin ortak adıdır. Kimi Türkologlar aradaki farklılıkları lehçe / uzak lehçe,

şive / yakın lehçe ve ağız terimleriyle ifade etmektedirler. Bunlar bir dilin çeşitli

sebeplerle oluşmuş alt kollarıdır. Türk dili kolu kendi içinde üç ana gruba ayrılır. Bugün

20 Türk dilinin yazı dili vardır.

Page 41: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Kaynakça

Akar, Ali, Türk Dili Tarihi, Ötüken Yay., İstanbul 2006

Aktaş, Prof. Dr. Şerif- Gündüz, Yard. Doç. Dr. Osman, Yazılı ve Sözlü Anlatım,

Akçağ Yay., Ankara, 2005.

Aksan, Doğan, En Eski Türkçenin İzlerinde, Simurg, İstanbul, 2000.

Aksan, Doğan, Türkçenin Sözvarlığı, Engin Yayınevi, Ankara, 2000.

Aksan, Doğan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Bilgi Yayınevi,

Ankara, 2001.

Aksan, Doğan, Anadilimizin Söz Denizinde, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002.

Aksan, Doğan, Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri, Bilgi Yayınevi, Ankara,

2005.

Aksan, Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim 3, Türk Dil Kurumu

Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1982, sayfa 22–23.

Boeschoten, H. “The Speaker of Turkic Languages”, The Turkic Languages,

Lars Johanson/Eva Csato, 1998, s. 1-5.

Buran, Ahmet, Tulum, Mehmet Mahur, Çağdaş Türk Yazı Dilleri I, Anadolu

Üniv. Yay., Eskişehir, 2011.

Caferoğlu, Ahmet, Türk Dili Tarihi, Enderun Kitabevi, (3. baskı), İstanbul 1984.

Demir, Nurettin, Yılmaz, Emine, Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yay., Ankara

2003

Ercilasun, Ahmet B., “Tarihten Geleceğe Türk Dili”, Türk Dili, 569, Mayıs 1999,

s. 355-362.

Page 42: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Ercilasun, Ahmet B., “Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri”, Dil

Araştırmaları, 12, Bahar 2013, s. 17-22.

Ercilasun, Ahmet B., “Tarihi Akışı İçinde ve Cumhuriyet Döneminde Türk Dili”,

BAL-TAM Türklük Bilgisi, 1/1, Eylül 2004, s. 11-23.

Ercilasun, Ahmet B., Başlangıçtan Yürminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ

Yay., Ankara 2004.

Ergin, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, 19. bs., İstanbul, Bayrak Yayınları, 1992.

Göğüş, Beşir, Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Gül Yay,

Ankara, 1978

Gülensoy, Tuncer, Türkçe El Kitabı, Akçağ Yay., Ankara 2000.

Johanson, Lars, Éva Á. Csató (Eds.), The Turkic Languages, 1998.

Johanson, Lars, “The History of Turkic”, The Turkic Languages, Lars

Johanson/Éva Á. Csató (Eds.), 1998, 81-125.

Karaağaç, Günay, Türkçe Verintiler Sözlüğü, Ankara, TDK Yayınları, 2008.

Karaağaç, Günay, “Alıntı Kelimeler Üzerine Düşünceler” Dil Tarih ve İnsan,

Kesit Yayınları, İstanbul, s. 137-146.

Karaağaç, Günay, Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi 29-30 Nisan 2004, Akçağ

Yayınları, 2004 Ankara.

Komisyon, Türk Dili, Anadolu Üniv. Yay., Eskişehir, 2009.

Komisyon, Türkçe Öğretimi (İlke-Yöntem-Teknikler), Maya Akademi Yay.,

Ankara, 2008.

Ölmez, Mehmet, “Türkçenin ve Türk Dillerinin Yaşı Konusu”, Toplum ve Bilim

96, Bahar 2003, s. 62-74.

Page 43: 9. TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ3. Korece 4. Ayn 9.3. Altay Dilleri Teorisi Altay dilleri genel görüşe göre Türkçe, Moğolca ve Mançu - Tunguzcayı, daha az

Özkan, Mustafa, Tarih İçinde Türk Dili, Filiz Kitabevi, İstanbul.

Özkan, Mustafa, Tören, Hatice, Esin, Osman, Yüksek Öğretimde Türk Dili,

Filiz Kitabevi, 2001 İstanbul.

Özyetgin, Melek, Tarihten Bugüne Türk Dili Alanı, www.eurasianhistory,

Chinese Academy of Social Science, Sino-Foreign Relationship Department of Institute

of History, 2006.

Sinan, Ahmet Turan; “Demir, Sezgin, Dil Bilimini Sevdiren Adam: Prof. Dr.

Doğan Aksan (1929-2010)”, Turkish Studies, 5/4, 2010, s. 639-662.

Sır, Ayşe Nur, “Türkçede Batı Kaynaklı Kelimeler ve Unsurlar Sorunu”, The

Journal of Academic Social Science Studies, 6/8, s. 969-982, 2013.

Tezcan, Semih, “En Eski Türk Dili ve Yazını”, Bilim, Kültür ve Öğretim Dili

Olarak Türkçe, TTK yayınları, Ankara 1978, 271-383.

Tekin, Talat, Ölmez, Mehmet, Türk Dilleri, Simurg Yay., İstanbul 1999.

Uysal, Selçuk, Üniversiteler için Türk Dili, Doğu Kütüphanesi Yay., 2006

İstanbul.

Uzun, N. Engin, “Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri Üzerine”, Ankara

Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 19, 2, 2012, s. 115-

134.

http://www.dilimiz.com/dil/TurkDili/trkdili1.htm.

http://www.humanity.ankara.edu.tr/turklehceleri/hakkimizda.htm