2
AB-I HAYAT Bir is- kender'e benzetilir. Bazan da ile hayat ilgi kurulur. gönlü isken- der'in zulmette gibi da kafirin kalbinde iman arar. bu- lamaz. iskender cihan fatihidir: ve gücü ve bü- tün · dünyaya Bu (veya yazar). belirtmek için kendisini. veya iskender'e. kalemini ·sözünü ve- ya mürekkebini hayata benzetir. Destan ve masallarda hayvanla- hayat içerek motifleri Bunlardan en O. hayat içmekle ebedl hayata At 1 ve hayat divan de , Mehmed. Muhammediye · (haz. Amil istanbul 1\}75, (1 -IV); din Ali Çelebi, Hümayunname, Süleymaniye Ktp .. Halet Efendi. nr. 374. vr. 290'-292': is- mail Bursevi, Bulak 1252, 1, 57, 87; ll, 114, 213; Standart Dictionary of Folklore, New York 1950, ·1, 2, 1167; G. Jobes. Dictionary o{ /VIythology Folklore and Sym- bols, New York 1961, s. 1168; A. Nihat Tarlan. i Tedkik, istanbul 1964; a.mlf .. Fuzulf Divan!' i, Ankara 1985, (1-111 ); f.bdülbaki /VIesnevf istanbul /1973, 1 , 92-95, 190-191 ; Saim 101 Anadolu Efsanesi, istanbul 1976, s. 165-166, 235-238; A. Levend. Divan istanbul 1980, s. hayatla ilgili örnekl er in. Ahmed ömer, Baki, Emrah. Esrar Dede. Erzu ruml u Fuzüli . Ne- di m. Nefi . Nev'i, Pir Su ltan Abd al. Seyrani. Yahya , Yunus Emre ve Zati gibi muhtelif es .erl er da burad a hepsi içi n yer sterilmeye gerek AMiL ABA (,L..ll) Müslüman kavimlerin giyilen önü bir üstlük ve bu kaba L Abae ( ..:L,.J 1 ) veya abaye ( keli- mesinin olan ve genellikle tekil aba . hadis- lerde kaba bir el- bise" olarak tarif edilmektedir. Hz. Pey- gamber'i ziyarete gelen Mudar'dan bir cemaatin üzerlerinde abadan bir 1 "Ze kat" . 69l. Medine cuma na- için geldikleri zaman 4 üzerlerinde aba et- rafa kötü koku cemaati Hz. Peygamber'in onlara kanarak gelmelerini tavsiye bilin- mektedir (Müslim. " Cum'a" , 6!. Huzeyfe. peygamberin. üzerinde namaz bir kendisine hediye söyler (Mü slim. "Cihad ". 99!. Bununla beraber Hz. Peygamber fa- kirlik -atameti ve özellikle bir dini mana ifade Zühd hareketi döneminde dünya ni- metlerinden yüz çeviren zahidlerin vermedikleri bilinmekte- dir. Veysel Karani'nin ll)ezbelelikten eski elbiseleri birbirine yama- yarak örtünme zahid ve sOnler için örnek bir hareket Bu dönemde murakka', sOf. kisa ve mirt gibi elbise de zahidler ve bunlarla aba fazla bir fark bu- Aba giymenin ilk zahid- ler ve sOnler ka- bu bir zühd ve fakr alameti gösteren rivayetter de Mesela. Asamm'a göre aba, zühd alametlerindendiL Bu yüzden. "Kal- binde akçe aba giyme arzusu bulunan bir kimsenin üç buçuk akçelik aba giymesi olmaz. Böyle bir kimsenin aba yerine yeni bir elbise giyerek zühdünü kendisi için daha iyi otur ... Hatem ei-Asamm'a is n at edilen sözü EbO Süleyman ed-Darani'ye atfeden aba yerine süf kelimesini aba ile sOf bir gösterir. Bu sebeple aba daha sOfiyye " ve "cübbe-i tarif SOfiler. muhtemelen Eht-i aba tesiriyte. abaya manevi bir verip onu bir zühd ve fakr sembolü haline · ri- vayetlere göre Hz. Peygamber Ali, Hasan ve Hüseyin'in üzerle- rine örterek Ehl-i beyt • olduk- bundan bu toplananlara Ehl-i aba tir. rivayetlerde ise aba yeri- ne n im re, mirt ve kisa gibi _ keli- meler Bu sebeple Hz. Peygamber'in gerçekten Ehl-i beyt'ini bir örtünün kabul edil- se bile, bu örtüye o zaman aba denildi- kabul etmek oldukça zordur. giydikleri kaba ve siz elbiseye aba gibi, de kaba (kaftan) denilir. EbO Hafs el-Haddad. üzerinde kaba bulunan Kirmanfyi görünce kendisi- · ne büyük ve "Abada kabada buldum" Bu sözüyle o. iyi bir sOn olmak için mutla- ka eski püskü aba giymenin olma- veli ve elbiseler de giyebileceklerini ifa- de etmek Hz. Ali de elbise giyrnekten vazgeçip aba giymeye b. Ziyad'a, "Allah sana dünya nimetlerini helal halde on- lardan faydalanmana göstermeye- mi nimetleri dökmektense onlardan faydalan- maya bak!" Son deviriere kadar aba giymeye de- vam eden bu suretle bir zühd ve fakr sembolü olarak gören tasawun sadakatlerini göstermek beri veliterin ve ahfi - ya) böyle elbiseler içinde kendilerini halktan gizlediklerine Mevlana Celaleddin-i ROmi aba giyenieri " çul içindeki sultanlar" olarak nitelemektedir. Fakat itimat ve teveccühünü kazanmaktan aciz kalan riyakartar. aba giyerek na kolayca için. aba giyrnek zamanda ve bir alameti Nitekim. "Aba içinde nice kaba içinde nice sözü buradan gelmektedir. Bu mesele üzerinde önem- le duran ibn Teymiyye'ye göre gerçekte veli olan. kendisini halk- tan istemez. zaten rnubah olan bir konuda halktan bir da yoktur. Çünkü aba, ve taç gibi ta- sawufun özüyle ilgisi olmayan likten bir islam ülkelerinde giyilen aba- lar birbirinden Suriye ve Ara- bistan'da giyilen aba yelek olup diziere kadar. giyilen aba ise topuklara kadar iner; fakat yelek cübbe biçimindedir. Ku- zey Afrika'da giyilen aba kollu. ka- bir üstlüktür ve cellabe *ye benzer. Cezayir'de genellikle pamuklu. na- dir olarak da yünlü veya ipekli beyaz aba denir. üzerine ve cellabenin giyilir. döneminde alt tabakadaki ilim men- ve medrese talebesi de aba gi- yerdi. Ancak bu zühd ve fakr

AB-I HAYAT - cdn.islamansiklopedisi.org.tr - TDV Islam Ansiklopedisi.pdf · AB-I HAYAT Bir başka açıdan Hızır akıldır. kılıç is kender'e benzetilir. Bazan da kılıç ile

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AB-I HAYAT - cdn.islamansiklopedisi.org.tr - TDV Islam Ansiklopedisi.pdf · AB-I HAYAT Bir başka açıdan Hızır akıldır. kılıç is kender'e benzetilir. Bazan da kılıç ile

AB-I HAYAT

Bir başka açıdan Hızır akıldır. kılıç is­kender'e benzetilir. Bazan da kılıç ile ab-ı hayat arasında ilgi kurulur. Kafırin gönlü imansızlıktan kararmıştır. isken­der'in zulmette ab-ı hayatı araması gibi kılıç da kafirin kalbinde iman arar. bu­lamaz. iskender cihan fatihidir: şarkı ve garbı fethetmiş, gücü ve şöhreti bü­tün · dünyaya yayılmıştır. Bu bakımdan şair (veya yazar). şiirinin üstünlüğünü.

şöhretini, meşhurluğunu belirtmek için kendisini. şairliğini veya ilhamını (şiirini) iskender'e. kalemini Hızır'a. ·sözünü ve­ya mürekkebini ab-ı hayata benzetir.

Destan ve masallarda bazı hayvanla­rın ab-ı hayat içerek ölümsüzleşmesi motifleri vardır. Bunlardan en meşhuru Köroğlu 'nun atıdır. O. hayat pınarından içmekle ebedl hayata kavuşmuştur. At

1 ve ab-ı hayat ilişkisine divan şiirinde de , rastlanılmaktadır.

BİBLiYOGRAFYA:

Yazıcıoğlu Mehmed. Muhammediye · (haz. Amil Çelebioğlu) , istanbul 1\}75, (1-IV); Al~ed­din Ali Çelebi, Hümayunname, Süleymaniye Ktp .. Halet Efendi. nr. 374. vr. 290'-292': is­mail Hakkı Bursevi, FeraJ:ıu'r-riıh, Bulak 1252, 1, 57, 87; ll, 114, 213; Standart Dictionary of Folklore, New York 1950, ·1, 2, 1167; G. Jobes. Dictionary o{ /VIythology Folklore and Sym­bols, New York 1961, s. 1168; A. Nihat Tarlan. Şeyh i Divanını Tedkik, istanbul 1964; a.mlf .. Fuzulf Divan!' Şerh i, Ankara 1985, (1-111 ); f.bdülbaki Gölpınarlı. /VIesnevf Şerhi, istanbul /1973, 1, 92-95, 190-191 ; Saim Sakaoğlu. 101 Anadolu Efsanesi, istanbul 1976, s. 165-166, 235-238; A. Sırrı Levend. Divan Edebiyatı

istanbul 1980, s. ı"76-177. iAb-ı hayatla ilgili bazı örnekler için. Ahmed Paşa, Aş ık ömer, Baki, Emrah. Esrar Dede. Erzurumlu İbrah im Hakk ı . Fuzüli . Ne­dim. Nefi. Nev'i, Pir Su ltan Abdal. Seyrani. Şeyhülislam Yahya , Yunus Emre ve Zati d i vanları

gibi muhtelif es.erler taranmışsa da burada hepsi için yer gösterilmeye gerek görü l memiştir. )

~ AMiL ÇELEBİOGLU

ABA (,L..ll)

Müslüman kavimlerin çoğu tarafından giyilen önü açık bir üstlük

ve bu üstlüğün yapıldığı kaba kumaş. L ~

Abae ( ..:L,.J 1) veya abaye ( ~i.,.J') keli­mesinin çoğul şekli olan ve genellikle tekil manasında kullanılan aba. hadis­lerde "yoksulların giydiği kaba bir el­bise" olarak tarif edilmektedir. Hz. Pey­gamber'i ziyarete gelen Mudar'dan bir cemaatin üzerlerinde abadan başka bir şeyleri olmadığı 1 Müslinı. "Zekat" . 69l. Medine dışında oturanların cuma na­mazı kılmak için şehre geldikleri zaman

4

üzerlerinde aba bulunduğu. abanın et­rafa yaydığı kötü koku cemaati rahatsız ettiğinden Hz. Peygamber'in onlara yı­

kanarak gelmelerini tavsiye ettiği bilin­mektedir (Müslim. "Cum'a", 6!. Huzeyfe. peygamberin. üzerinde namaz kıtdığı bir abayı kendisine hediye ettiğini söyler (Müslim. "Cihad". 99!. Bununla beraber Hz. Peygamber zamanında abanın fa­kirlik -atameti olmadığı ve özellikle bir dini mana ifade etmediği muhakkaktır.

Zühd hareketi döneminde dünya ni­metlerinden yüz çeviren zahidlerin kılık kıyafete değer vermedikleri bilinmekte­dir. Veysel Karani'nin ll)ezbelelikten topladığı eski elbiseleri birbirine yama­yarak örtünme ihtiyacını karşılaması,

zahid ve sOnler için örnek bir hareket olmuştur. Bu dönemde murakka', hırka, sOf. kisa ve mirt gibi elbise çeşitleri de zahidler tarafından kullanılmakta ve bunlarla aba arasında fazla bir fark bu­tunmamaktaydı. Aba giymenin ilk zahid­ler ve sOnler zamanında yaygınlık ka­zandığını. bu kıyafetin bir zühd ve fakr alameti sayıldığını gösteren rivayetter de vardır. Mesela. Asamm'a göre aba, zühd alametlerindendiL Bu yüzden. "Kal­binde beş akçe değerinde aba giyme arzusu bulunan bir kimsenin üç buçuk akçelik aba giymesi doğru olmaz. Böyle bir kimsenin aba yerine yeni bir elbise giyerek zühdünü saktaması kendisi için daha iyi otur ... Hatem ei-Asamm'a is n at edilen yukarıdaki sözü EbO Süleyman ed-Darani'ye atfeden . Kuşeyrfnin aba yerine süf kelimesini kullanması. aba ile sOf arasında bir ayırım yapılmadığını gösterir. Bu sebeple aba daha sonraları " hırka-i sOfiyye" ve "cübbe-i peşmine" şeklinde tarif edilmiştir.

SOfiler. muhtemelen Şiilik'teki Eht-i aba anlayışının tesiriyte. abaya manevi bir değer verip onu bir zühd ve fakr sembolü haline · getirmişlerdir. Bazı ri­vayetlere göre Hz. Peygamber abasını Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin'in üzerle­rine örterek bunların Ehl-i beyt• olduk­larını söylemiş, bundan dolayı bu abanın altında toplananlara Ehl-i aba denilmiş­tir. Diğer bazı rivayetlerde ise aba yeri ­ne n im re, mirt ve kisa gibi _ değişik keli­meler kullanılmıştır. Bu sebeple Hz. Peygamber'in gerçekten Ehl-i beyt'ini bir örtünün aıtında topladığı kabul edil­se bile, bu örtüye o zaman aba denildi­ğini kabul etmek oldukça zordur.

Dervişterin giydikleri kaba ve değer­siz elbiseye aba denildiği gibi, değerli

üstlüğe de kaba (kaftan) denilir. EbO Hafs el-Haddad. üzerinde kaba bulunan Şah Şüca·-ı Kirmanfyi görünce kendisi- · ne büyük saygı göstermiş ve "Abada aradığıını kabada buldum" demişti. Bu sözüyle o. iyi bir sOn olmak için mutla­ka eski püskü aba giymenin şart olma­dığını. Allah'ın veli kullarının kıymetli ve pahalı elbiseler de giyebileceklerini ifa­de etmek istemişti. Hz. Ali de değerli elbise giyrnekten vazgeçip aba giymeye başlayan Asım b. Ziyad'a, "Allah sana dünya nimetlerini helal kıldığı halde on­lardan faydalanmana rıza göstermeye­ceğini mi sanıyorsun? Verdiği nimetleri sayıp dökmektense onlardan faydalan­maya bak!" demiştir.

Son deviriere kadar aba giymeye de­vam eden mutasawıflar. bu suretle ~bayı bir zühd ve fakr sembolü olarak gören tasawun geleneğe sadakatlerini göstermek istemişleri:Jir. Başlangıçtan

beri veliterin ve ermişlerin (etkıya, ahfi ­ya) böyle gösterişsiz elbiseler içinde kendilerini halktan gizlediklerine inanıt­mıştır. Mevlana Celaleddin-i ROmi aba giyenieri "çul içindeki sultanlar" olarak nitelemektedir. Fakat halkın itimat ve teveccühünü kazanmaktan aciz kalan bazı riyakartar. aba giyerek maksatları­na kolayca ulaşmaya çalıştıkları için. aba giyrnek aynı zamanda kurnazlığın

ve çıkarcılığın bir alameti sayılmıştır.

Nitekim. "Aba içinde nice zındık. kaba içinde nice sıddlk vardır" sözü buradan gelmektedir. Bu mesele üzerinde önem­le duran ibn Teymiyye'ye göre gerçekte veli olan. kılık kıyafetiyle kendisini halk­tan ayırmak istemez. zaten yapılması rnubah olan bir konuda halktan farklı bir tavır takınınanın anlamı da yoktur. Çünkü aba, hırka ve taç gibi şeyler ta­sawufun özüyle ilgisi olmayan şekilci­

likten başka bir şey değildir.

Çeşitli islam ülkelerinde giyilen aba­lar birbirinden farklıdır. Suriye ve Ara­bistan'da giyilen aba yelek şeklinde

olup diziere kadar. Mısır'da giyilen aba ise topuklara kadar iner; fakat yelek şeklinde değil, cübbe biçimindedir. Ku­zey Afrika'da giyilen aba kısa kollu. ka­lın bir üstlüktür ve cellabe*ye benzer. Batı Cezayir'de genellikle pamuklu. na­dir olarak da yünlü veya ipekli beyaz gömleğe aba denir. iç gömteğin üzerine ve cellabenin altına giyilir. Osmanlılar

döneminde alt tabakadaki ilim men­supları ve medrese talebesi de aba gi­yerdi. Ancak bu abaların zühd ve fakr

Page 2: AB-I HAYAT - cdn.islamansiklopedisi.org.tr - TDV Islam Ansiklopedisi.pdf · AB-I HAYAT Bir başka açıdan Hızır akıldır. kılıç is kender'e benzetilir. Bazan da kılıç ile

alameti olan abalardan farklı olduğu

muhakkaktır. ilmiye sınıfının ve medre­se talebesinin giydiği palto şeklindeki

aba. devetüyü renginde, bazan da kur­şuni olurdu. Çeşitli islam ülkelerinde farklılıklar göstermekle birlikte aba de­nilen kumaş, hemen her yerde kalın

yünden dokunurdu. Eskiden cübbe. po­tur. çakşır, ' hırka, kalçın ve terlik gibi çeşitli giyim eşyaları yapılan aba, bazı

bölgelerimizde bugün de kullanılmak­

tadır. Siyah renkli abaya kebe denir. ince abadan heybe ve hurç yapılır. Kalı­nı eyer örtüsü olarak kullanılır. Türki­ye'de asıl aba bütün vücudu örtecek kadar geniş, yakasız ve kolsuz. ayaklara kadar uzanan. önü açık. üste giyilen bir elbisedir. Örme yünden yapılan ve ince olanına aba. dövme yünden olanlarına

kepenek denir. Bunu çobanlar giyer. istanbul Kapalıçarşı esnafı arasında önemli bir yeri bulunan abacılar. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Zindankapısı

ile Odunkapısı arasındaki bölgede top­lanmışlardı. Buradaki Abacılar caddesi de adını bu esnaftan almıştır.

Aba kelimesi dilimize bazı deyimler kazandırmıştır. Mesela abacı (hazıra ko­nan), abah (yoksul), abası kırk yerinden yamalı (derv iş, fakir kimse). alaca abah (fakir kişi, derviş), abası yanık (aşık) ,

abayı yakmak (aşık olmak). aba altın­

dan değnek göstermek (derviş geçindiği halde dervişliğe yakışmayan işlerde bulun­mak). Aba dolayısıyla tasawuftan Türk­çe'ye girmiş bazı atasözleri de vardır:

Aba vakti yaba, yaba vakti aba olmaz (her şeyin bir vakti olduğunu anlatmak için söylenir); abanın kadri yağmurda bilinir (abanın insanı korumasından kina­yedir) ; bir aba m var atarım. nerde olsa yatarım (genellikle gezici dervişler için kullanılır).

BİBLİYOGRAFY A :

Müslim. "Zekat", 69, "Cum'a", 6, "Cihad", 99; Ta beri, Cami' u '/-beyan, Bu la k 1323·29 ~ Beyrut 1398/ 1978, XXII, 6 ; Sülemi, Tabaka· tü ·ş:ş u{iyye, Kah i re 1389/ 1969, s. 97; Kuşeyri, er-Risa/e, Kah i re 1966, s. 294; Hucviri, Keş{ü .,_ mahcQb, Hakikat Bilgisi Itre Süleyman Ulu­dağ), istanbul 1982, s. 235; Gazzali, -ihya', Ka· hi re 1939, lll, 217; Attar. Te?kiretü 'l·evliya', Tahran 1345, s. 337; Mevlana. Mesnevi Itre Veled izbudak), istanbul 1942, ı, 8; ibn Tey­miyye, e/Fur~an, Kah i re 1387, s. 25; ibnü'I­Cevzi, Telbisü iblis, Kahire 1368, s. 161 ; Kamil Mustafa eş-Şeybi, eş·Şıla beyne't·taşavvuf

ve 't·teşeyyu', Bağda d 1964, 1, 115; Pakalı n. 1, 1 ; W. Marçais, "Aba", iA, ı , 1·2; V. K. Stillma n­T. Majda. "Libas", E/2 (ing. ı . V, 740, 752; H. Algar, "'Aba'", Elr., ı , 50-51.

~ SÜLEYMAN ULUDAG

Kur'an-ı Kerim'de daha çok müşriklerin, atalarının dinine bağlılığını

tenkit için kullanılan \>ir tAbir. L _j

Arapça eb (baba) kelimesinin çoğul

şekli olan aba. "öncekiler. bir iş veya mesleğin kurucuları ve ileri gelenleri" anlamına da gelir. Kelime sabit ve ge­zegen gök cisimleri için de kullanılır.

Kur'an-ı Kerim'de altmış üç defa ge­çen aba kelimesiyle belirtilen "babalar silsilesi" , islam'ın getirdiği mesaj açısın­dan önemli bir konudur. Çünkü islam dini yeni bir inanç, düşünce ve hayat tarzı getiriyor. insanlara dünyada ve ölüm ötesinde mutluluk vaad ediyordu. Buna karşı direnenterin ileri sürdükleri hususlardan biri de atalarının yolundan ayrıimamaktı; bunu bir çeşit vefa borcu olarak görüyorlardı. islam dini aslında anaya, babaya ve dolayısıyla atalara saygı. sevgi ve itaati emretmiş, bunu Allah'ı bir bildikten sonra en önemli va­zife kabul etmiştir (b k. en-N isa 4/ 36 ; el­isra ı 7 / 23-24). Ancak. yaratana asi ol­mak söz konusu ise bu durumda yara­tığa itaat etmeye, ataların yanlış inanç ve geleneklerine körü körüne bağlanıp kalmaya izin verilmemiştir. Nitekim ta­rihte bazı ilkel topluluklar arasında ,ata­lara tapınmaya kadar varan bir "atalar kültü"nün bulunuşu, İslam'ın bu konu­daki uyarısının haklılığını göstermekte­dir. Atalara bağlılık iddiasıyla istam'a karşı çıkan Asr-ı saadet müşrikleri de Allah'ın birliğini, Hz. Peygamber'in ri­saletini. ahiretin varlığını inkar etmiş, İslamiyet'in getirdiği · ahlak kaidelerine ve ictimai adalete karşı çıkmışlardır.

Onlar, atalarının geleneğini sürdürmek görüntüsü altında tahakküm ve istis­mar üzerine kurdukları nizarnı bozma­mak, menfaatlerine hale\ getirmernek istiyorlardı (b k. en-Nemi 271 ı 4 ; el-Kasa s 28/57!. Kur'an-ı Kerim, atalara bağlılık

görüntüsünün ardındaki temel faktörü ortaya çıkardıktan başka, iyi niyetle de olsa körü körüne taklitçiliği mahkum etmiş, gerçeğin vahiy ile desteklenen akıl yoluyla bulunabileceğini beyan et­miştir. Ayrıca geçmiş peygamberlerin de benzer muhalefetlerle karşıtaştığını haber vermiştir (b k el-Bakara 2/ ı 70; en­Na hi 16/ 35).

AM-i Ulviyye: Yıldızlardan ahkam çı­karanlar tarafından sabit ve gezegen gök cisimlerini ifade etmek için kulla-

ABA

nılmış bir terimdir. Maddi varlıkların il­kesi sayılan ve yer küresini oluşturan dört unsura ümmehat-ı süfliyye, yer­yüzündeki olayların oluşmasında etken olan gök cisimlerine de aba-i ulviyye denilmiştir. Tarih boyunca yıldızlardan

ahkam çıkaranlar. cineilik ve üfürükçü­lükle uğraşanlar daima aba-i ulviyyeden yardım ummuşlardır (bk. iLM-i AHKAM-ı

NÜCÜM).

Aba-i Nasraniyye: Eski literatürü­müzde. hıristiyan kilisesince saygı gö­ren ve büyük çoğunluğu aziz kabul edi­len ruhani reislerle kilisenin inanç pren­siplerini savunan ve doktrinlerinin de­ğerliliğiyle tanınan kimseler için kulla­nılmıştır (bk. RABBANİYYÜN).

Aba-i Nasraniyye üçe ayrılır : 1) Aba-i Resuliyyln (apostolic fathers. peres apos­toliques). Havarilere katılmış, onların

arasında bulunmuş. Hıristiyanlığı yay­makta rol oynamış babalar. Romalı Cle­ment (ö I O I). Hermas (ll yüzy ıl). lgnati­us (ö . ı ı Ol bunlardandır. Havarilere ha­lef olan babalar. kilisenin iç hayatıyla

ilgili ahlak, edep, disiplin gibi mesele­lerle meşgul olmuşlardır. 2) Aba-i Ke­nlse (church fathers. peres de ı·eg lise) .

Katolikler'e göre ll. yüzyıldan XIII. yüzyı­la. Protestanlar'a göre de ll. yüzyıldan VI. yüzyıla kadar ortaya çıkıp kutsal metinlere. yazılı ve sözlü geleneğe da­yanarak kilise tarafından makbul gö­rülen doktrinleri vazeden babalar. 3) Aba-i Müdaf(ln (apologists. peres apolo­gistes). Kilisenin doktrinlerini diğer din mensuplarına. filozoflara, dinsizlere. ki­lisenin görüşüne muhalefet · edenlere karşı savunan babalar.

Kilise babalarının ittifak ettikleri ko­nular bir yana. tek başlarına sahip ol­dukları kanaatler bile geleneğin en önemli delili sayılır. Kilise dogma ve doktrinlerinin konulmasında kilise ba­balarının önemli bir yeri vardır. Onlar yazıları. vaaz ve telkinleri, konsillerdeki ağırlıklarıyla sonrakilere kaynak olmuş, Hıristiyanlığın bugünkü şeklini almasın­da Pavlus ve Ahd-i Cedid yazarlarından sonra en önemli tesiri onlar icra etmiş­lerdir. "Kilise babaları " deyimi yer be­lirtmeden kullanıldığı gibi, İskenderiye­li, Suriyeli. Kapadokyalı. Kuzey Afrikalı. Romalı babalar şeklinde de kullanılır.

BİBLİYOGRAFY A :

Tehanevi, Keşşa{, ı, 90, 99; Pakalı n. ı , 3; M. Fuad Abdülbakl. Mu'cem, "Aba'", md.; ö. Rıza Doğrul. "Aba", iTA, 1, 31·36; T.W. Crafer. "Apo­Jogetics", ERE, 1, 612; M. H. Shepherd, Jr. "Apostolic Fathers", /DB, 1, 174 ; QCR, s. 93.

Iii GüNAY TÜMER

5