18
MANEvi Hasan Çiftçi* .özet: Kaynaklara göre ünlü sfrfi Ebü'l-Hasan-i Haralearn (351 veya 352-425/962 veya 964-1033) iki feyiz tasavvufi ter- biye Biri bir kadar ondan önce an- ve Üveysi metotla kendisinden manevi terbiye Bilyezid-i Bistfuni (161-234/777-848 veya 188-261/804-875 [?]) ve de Ebu Said-i Ebu'l-Hayr (357-440/967-1049) ile birlikte kendi- sinden tasavvufi terbiye Ebü'l-Abbiis Ahmed b. Muhanuned Kassilb-i Amuli (IV./X. idi. Bu makalede Barakarn'nin Kassab'dan söz edile- cek ve özellikle onun manevi Bilyezid-i Bistfunl ile olan dair belgeler incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Ebü'l-Hasan-i Harakarn, Biiyezid-i Bistfunl, Ebü'l-Abbas Kassilb-i Amuli, Üveysilik, Tayffiriyye, sfrfi, An interesting Spiritual Connection Between Shaykh Kharaqani and Shaykh Abu Y azid According to ancient certificates the Shaykh Abu'l-Hasan Kharaqani (351 or 352-425/962 or 964-1033) received Spiritual guidance from two shaykh. For he received a spiritual transmission from Abu Yazid Bastami (161-234/777-848 or 188-261/804-875 [?])by Uvaysi method who was dead approximately a era before from Kharaqani andhelike Abu Sa'id Abu al-Khayr (357-440/967-1049) received spiritual guidance from Shaykh Abu al- ' Abbas Ahmad ibn Muhanunad 'Abd al-Karim Qassab-e Amuli (IV./X. century). in article, it will be mentioned briefly from his artificial sheik Qassab and a:fter it specially will be investigated and researched that the sagas and histoncal documents connected with Shaykh Kharaqani and his spiritual teaeber Shaykh Abu Y azid Bastarni. Keywords: Abu'l-Hasan Kharaqani, Abu Yazid Bastami, Qassab-e Amuli, Abu Sa'id Abu al-Khayr, sfrfi, Uvaysi order, Tayffiriyya, artificial sheik, spiritual sheik. • Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Anabilim ([email protected]) NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 23

Abdülkenın Amuli - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2003_III_11/2003_III_11_CIFTCIH.pdf · el-Ensôb ve Bayezid'in sözlerini içeren Kitôbu 'n-nur gibi kaynaklar, onun Bayezid-i

Embed Size (px)

Citation preview

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BAYEZİD ARASINDAKİ

İLGiNÇ MANEvi İLİŞKİ

Hasan Çiftçi*

.özet: Kaynaklara göre ünlü sfrfi Şeyh Ebü'l-Hasan-i Haralearn (351 veya 352-425/962 veya 964-1033) iki şeyhten feyiz alıp tasavvufi ter­biye görmüştür. Biri yaklaşık bir asır kadar ondan önce yaşadığı an­laşılan ve Üveysi metotla kendisinden manevi terbiye aldığı Bilyezid-i Bistfuni (161-234/777-848 veya 188-261/804-875 [?]) ve diğeri de çağdaşı Ebu Said-i Ebu'l-Hayr (357-440/967-1049) ile birlikte kendi­sinden tasavvufi terbiye aldığı Ebü'l-Abbiis Ahmed b. Muhanuned Abdülkenın Kassilb-i Amuli (IV./X. yüzyıl) idi. Bu makalede Barakarn'nin ziilıiri şeyhi Kassab'dan kısaca söz edile­cek ve özellikle onun manevi öğreticisi Bilyezid-i Bistfunl ile olan olağandışı ilişkisine dair menkıbelerle belgeler incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Ebü'l-Hasan-i Harakarn, Biiyezid-i Bistfunl, Ebü'l-Abbas Kassilb-i Amuli, Üveysilik, Tayffiriyye, sfrfi, şeyh, mürşid.

An interesting Spiritual Connection Between Shaykh Kharaqani and Shaykh Abu Y azid

Sunıınary: According to ancient certificates the fanıous ınystic Shaykh Abu'l-Hasan Kharaqani (351 or 352-425/962 or 964-1033) received Spiritual guidance from two shaykh. For he received a spiritual transmission from Abu Yazid Bastami (161-234/777-848 or 188-261/804-875 [?])by Uvaysi method who was dead approximately a era before from Kharaqani andhelike Abu Sa'id Abu al-Khayr (357-440/967-1049) received spiritual guidance from Shaykh Abu al­' Abbas Ahmad ibn Muhanunad 'Abd al-Karim Qassab-e Amuli (IV./X. century). Meanwlıile in tlıis article, it will be mentioned briefly from his artificial sheik Qassab and a:fter it specially will be investigated and researched that the sagas and histoncal documents connected with Shaykh Kharaqani and his spiritual teaeber Shaykh Abu Y azi d Bastarni. Keywords: Abu'l-Hasan Kharaqani, Abu Yazid Bastami, Qassab-e Amuli, Abu Sa'id Abu al-Khayr, sfrfi, Uvaysi order, Tayffiriyya, artificial sheik, spiritual sheik.

• Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı ([email protected])

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 23

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEVI İLİŞKİ

Ebü'l-Hasan-i Barakani ve Bayezid-i Bistil.ıni

Süfi çevrelerde Ebü'l-Hasan'ın, biri kendisinden bir asır kadar önce ya­şamış olan Bayezid-i Bistfuni ve diğeri de kendisinden daha yaşlı çağdaşı Şeyh Ebü'l-Abbiis Kassilb-i Amuli olmak üzere iki mürşidi bulunduğu söy­

lenir.1 Onun Bayezid'le manevi bir ilişki yaşadığı hususu, menkıbelerdeki şekliyle tartışmaya açık olsa da, aşırı şekilde Bayezid'in fikirleri tesirinde kalarak onun öğretilerinin ateşli bir savunucusu ve takipçisi olduğu kesindir. Bu makalenin ana konusu da bu iki zatın ilişkisini incelemektir. Asıl konuya geçmeden Şeyh Harakfuıi'nin, zahiri şeyhi Şeyh Kassab ile yaşadığı şeyh­mürit ilişkisine kısaca değinmede fayda vardır.

ı. Ebü'l-Abbil.s Kassilb-i Amuli

Kaynaklara ve muhtelif menkıbelerdeki işaretiere göre Ebü'l-Hasan'ın zahiri mürşidi, Ebü'l-Abbiis Kassilb-i Amuli (Ahmed b. Muhammed b. Abdilikerim N./X. asrın ikinci yarısı) idi. Ancak bu iki zatın ilişkisiyle ilgili günümüze ulaşan bilgiler oldukça sınırlı olup dayanağı Harakfuıi'nin müridi Şeyh Abdullah-i Ensiiri-yi Herevi (396-881/1006-1089) ile kendisiyle sa­mimi ve sırdaş Şeyh EbU Said Ebü'l-Hayr'ın (357-440/967-1049) bazı ifa­delerinden ibarettir. Tasavvu:fla ilgili geç dönemlerde yazılan Nefehdtu '1-uns ve benzeri eserlerdeki malumat da bu ikisine dayamr.2

Söz konusu kaynaklara göre Ebü'l-Hasan-i Harakfuıi kendisi gibi ümmi olan Şeyh Ebü'l-Abbiis Kassab'a mürit olınuş, çağdaşı Şeyhülıneşayih Ebu Abdullah-i Dastfuıi (348-417/959-1026) ve Şeyh Ebu Said Ebü'l-Hayr (357-440/967-1049) ile birlikte ona şakirtlik yapmış ve onun sohbetlerini dinle­

miştir.3 Muhammed b. Abdullah-i Taberi'nin (ö. ?) müridi olan ve hakkında pek bilgi bulunmayan Ebü'l-Abbas Kassab-i Amuli ümm1 alınakla birlikte diİıi ve tasavvufi meselelerdeki derin bilgisiyle İran'ın Amul ve Taberistan bölgelerinde süfilerin kendisine baş vurduğu tek iirifti. Kerametiere sahip

hat ve sıdk ehli alınakla şöhret bulmuştu. 4

Kassab'ın Harakfuıi'ye hırka giydirip giydiriDediği hususunda kaynak­larda herhangi bir bilgiye rastlanılmasa da doğal olarak ondan hırkasını al­mış olduğu düşünülür. Çünkü Kassab'ın onu kendine halife tayin ettiğine dair bazı açık ifadeleri çeşitli eserlerde yer aldığı görülür. Bu iki zatın iliş­kisi konusunda Hace Abdullah-i Ensan ve diğer bazı müellifler şu ifadeleri nakletınişlerdir:

Amul ve Tabaristan'ın şeyhi ... Şeyh Ebü'l-Abbas ... demişti ki: "Bu kü­çük pazarımız Harakan'a düşer." Çünkü (şeyhlik) ondan sonra Barakfull'ye geçti. s

Abdurrahman-i Cfuni de Ensan'nin bu sözünü naklederek şöyle yo­rumlar:

24 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Şeyi:). Ebü'l-Abbas Kassab: "Bu küçük pazanmız Harakfuı'a taşınacak." demişti; yani, manevi yolculuk ve ziyaret, onun da dediği gibi, kendisinden sonra Barakfull'ye yapıldı. 6

Keşfu '/-esrar' daki bir kayda göre de, Ebü'l-Abbas Kassab vefat etmeden on gün önce hizmetçisine şöyle demişti:

~ "Barakan'a git, orada zikirle süslü fakat gözden ırak bir adam vardır, kendisine Ebü'l-Hasan-i Barakfull derler; ona selarnımı söyle ve deki: 'Bu davulu ve bayrağı, Yüce Allah'ın izni ve yardımıyla, senin dergahına gön­

derdim. yeryüzü elılini sana teslim ettim ve ben gittim'".7

Şeyh Kassab'ı görmeyi arzulayıp buna muvaffak olamayan8 Ensan, ay­nca Harkfull'nin tasavvufi merhaleleri kat etme hususunda şeylıi Kassab'ı aştığını ve "zamanın efendisi ve gavsı" olduğıınu işaret etmiştir.9

Barakfull'nin kendi sözleri arasında, Şeylıi Kassab'ın onu halife tayin ettiği hususunda herhangi bir işarete rastlanmadı. Ancak Harakfull onun

bazı sözlerini uakletıniştir. 10

ı. ı. Bayezid-i Bistami

Aşağıda ayrıntılı olarak ineeleneceği üzere kayııaklara göre, Şeyh Ebü'l­Basan-i Barakfull Bayezid-i Bistfuni (Ebu Yezid Tajıfür bin İsa b. Adem b. Surfişan Sultanulari.f'an, 161-2341777-848 veya 188-261/804-875 [?]) ile farklı bir yolla, yani nılıani olarak iletişini kurarak kendisine mürit olmuş ve Bayezid de halkın irşadı için Barakfull'yi görevlendirıniştir. Ayrıca

Bayezid'in yaklaşık bir asır önce, Barakfull'nin geleceğinden haber verdiği ve onun nuru hürmetine manevi makamlara ulaştığını itiraf ettiği de kayde­dilmiştir. Ebü'l-Basan'ın zamanında veya ona yakın dönemlerde yazılan ve kendisinden söz eden Ri sale-i Kuşeyriyye, Keşfu 'l-mahct1b, Esroru 't-tevhfd, el-Ensôb ve Bayezid'in sözlerini içeren Kitôbu 'n-nur gibi kaynaklar, onun Bayezid-i Bistfun.l'yle yaşadığı söylenen bu nılıani ilişkisinden söz etme­mişler. Fakat Barakfull'ye çağdaş Bucviri (Keşfu '1-mahciib 'da) onun, Bistfun.l'nin fikirlerini savunan ve Bayezid'den sonra onun adına gönderme ile (Ebu Yezid Tay:ffir bin İsa) müntesipleri tarafından oluşturulan Tayfiiriyye frrkasına mensup olduğıınu zikretıniştir. 11 Dolayısıyla daha geç döneıulerde yazılmış olan tasavvufi eserlerin bu iki zatın söz konusu manevi ilişkisinden söz ettiğini ve ister istemez bazılarmın bu olaya kuşkııyla baktı­ğım belirtmekte fayda vardır. Bununla birlikte Barakfull'nin Bayezid'in ta­savvufi düşüncelerini benimseyip yaydığına dair, Muntahab-i Nuru '/- · 'ulum'daki sözleri başta olmak üzere, elimizde kuvvetli-kanıtlar mevcuttur. Bu esere ek olarak Tezkire/u '1-ev/iyô, Mesnevi-yi ma 'nevf, Nejehôtu '/- 'uns gibi muahhar ve- oruardan sonra geç dönenılerde yazılan eserlerde sözü edi­len Harakfuıi ile Bayezid arasındaki nı1ıfull ilişki çerçevesinde oluşturulan menkıbelere ihtiyatla yaklaşmak lazımdır. Ayrıca günümüze kadar yazılıp

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 25

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEVİ İLİŞKİ

Bayezid ile Harakfuıi'den bahseden hemen bütün tasavvufi eserler de adı ge­çen kaynaklardan istifade ederek iki zatın bu ilişkisine değinmişler ve bu çerçevede menkıbeler nakletmişlerdir .

Elbette telif tarihi ve yazarı bilinmeyen ve Ebü'l-Hasan'ın sözleriyle menkıbelerini içeren Muntahab-i Nftru'l-'ulüm'da da bu ilişkiden söz edil­miştir.12 Tam da bu seçmedeki sözler ve menkıbelere göre Harakfuıi ile

Bayezid arasında şiddetli bir ·manevi ilişki söz konusudur. 13 Özellikle Muntahab-i Nüru '/- 'ulftm, Tezkire/u '1-evliyô. ve sonradan yazılan kaynak­larda, bu düşünceden yola çıkılarak birbirini asla görmemiş olan iki şeyhin arasında, manevi bir ilişkinin varlığına inanıldığı ve Ebü'l-Hasan'll1, Bayezid'le tartışinaya açık söz konusu ruhani bir ilişki yaşadığına inanarak bu inanç çerçevesinde tasavvufi görüşlerini şekillendirdiği anlaşılmaktadır.

Tasavvuf çevrelerinde, iki sfifi ya da şeybin birbirlerini görmedikleri halde yekdiğerinin ruhaniyetinden tasavvufi terbiye almaları inancı ve du­rumunun başka örnekleri de vardır. Genelde böyle bir ilişki tasavvufta Üveysf metot olarak adlandırılmıştır. Çünkü bazısına göre Üveysiliğin bir kolu da, kendisiyle görüşmediği halde Hz Peygamber'in ruhaniyeti veya bü­yük evliyillardan birinin ruhaniyetinden feyiz alan ve görünürde bir şeyh ve mürşidin terbiyesine ihtiyaç duymayan sılfilerden oluşur. Örneğin Hz. Pey­gamber'i görmemiş olan (bazı sfifilere göre de onunla manevi illernde defa­larca görüştüğü iddia edilen) Üveys b. 'Amir b. Malik el-Karani'nin (ö. 37/657), onun nurları membaından terbiye aldığına inanılmıştır. Dolayısıyla bu hususta ona benzeyen ve bu yolla terakki eden diğer sfifiler de onun adına gönderme ile Üveysf olarak kabul edilmiştir. Yine bazı sılfilerin inancına göre Bayezid-i Bistfuni cafer-i Sadık'ın (ö. 148/765) ruhaniyetinden, Şeyh Ebu'I-Hasan-i Harakfuıi, Bayezid'in ruhaniyetinden ve Şeyh Bahaeddin Nakşbend'in (ö. 791/1389) de Abdullıilik-i Gucdevfuıi'nin (ö. 615/1218 [?]) ruhaniyetinden terbiye almıştır. Kimi sfifiler de böyle bir metodu sağlıklı

bulmamışlardır. 14

Hakikaten onun Muntahab-i Nuru 'i- 'ulftm ile Tezkiretu '1-evliya'yadaki sözlerine baktığımızda Ebü'l-Hasan'ın, hem fikri, hem de izlediği tasavvufi yol, hal ve yaşam biçimi itibariyle en çok etkilendiği zatın, kendisinden önce yaşamış olan şatlıiyeleriyle ünlü. büyük sfifi Bayezid-i Bistami (Ebu Yezid Tayffir bin Isa b. Adem b. Surftşan Sultanulfuif'an) olduğu izlenir. Sılfilerin önderlerinden sayılan bu zat, takriben 161-234/777-848 (veya 188-261/804-875 [?])yılları arasında yaşamıştır. Onun şatlıiyelerini yonınılayarak meşru

bir zemine oturtmaya çaba gösteren15 Cüneyd-i Bağdadi'nin. (ö. 297 /909) ifadesiyle, "Bayezact'in sfifiler arasındaki rolü, Cebrail'in melekler arasın­

daki rolüne benzerdi".16 Daha önce de işaret edildiği gibi konuyla ilgili menkıbelereve rivayetlere göre, Ebü'l-Hasan, Bayezid'i, manevi şeyhi ve mürşidi olarak kabul etmiş ve ona ait birçok sözü isim vererek nakletmiştir.

26 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Aşağıdaki menkıbelerde de götiileceği gibi Ebü'l-Hasan, yıllarca sürekli Baye:zld'in mezannı ziyaret ederek huzurunda saygıyla durup. dua etmiş ve ruhaniyetinden tasavvufi terbiye almıştır. Aynı menkıblere göre Baye:zld-i Bistfuni de kendisinden yaklaşık bir asİr sonra Bistam'a bağlı Harakan kö.:. yünde dünyaya gelecek olan Ebü'l-Hasan'ın gelişinden haber vermiş, onun ahlaki erdemlerini ve hatta fiziki niteliklerini bir bir anlatarak mürltıerine

izah etmiş ve onu kendine halife seçmiştir.17

Ebü'l-Hasan'ın Baye:zld'le ilişkisi, Baye:zld'in onu kendine halife seçe­rek irşatla görevlendirmesi konusundaki menkıbe türü hikaye bazı farklılık­tarla Tezkiretu '1-evliya, Muntahab-i Nuru '1-ulum, Mesnevi-yi Ma 'nevi ve onlardan istifade edilerek geç dönelerden zanıanınııza kadar yazılan birçok eserde de yer almıştır. Söz konusu hikaye Muntahab-i Nuru '1-ulum'da şöyle geçer:

Şeyh Ebü'l-Hasan ilk başta on iki yıl ve bazısına göre on sekiz yıl, sü­rekli şunu görev edinınişti: Yatsı nanıazını cemaatle kıldıktan sonra Sultanulfuifin (Baye:zld)'in türbesine yönelir gider, onu ziyaret eder ve ora­dan geri dönerek sabah nanıazına kadar kendi tekkesinde hazır bulunurdu; (böylece· her gece) üç fersah yol yürünıüş olurdu. Bu süreden sonra Baye:zld'in türbesinden bir ses geldi: "İrşat için otnrma zanıanı geldi."

Ebü'l-Hasan, "Ey Şeyh, benim işinıe hinıınet lütfet ki, ben ünııni bir in­sanım; şeriatı bilnıiyorunı, Kur 'an öğrenmenıişinı, dedim", der.

Yine ses geldi: "Bende olan ve bana verilen şeyin tarnanıı, senin bere­ketinle oldu."

"Ey Şeyh, sen iki yüz küsur yıl18 benden önce yaşadın, (bu nasıl olur?) dedim."

"Bir vakit Harakan'ın yanından geçerken, bir nurun göğe doğru yüksel­diğini gördüm; arzuladığım halde otuz yıl geçmişti yerine gelmeyen bir iste­ğim (hacetinı) vardı; gayıptan bir ses geldi: 'Senin isteğinin yerine gelınesi için o nuru aracı yap' dedi."

"O kimin nurudur?" dedinı.

"Benim özel kullanmdaıı bir kulun sadakat nurudur; adı Ali, künyesi Ebü'l-Hasaıı'', diye cevap verdi. O hacetinıi istedim, maksadım yerine geldi.

Sonra bir ses geldi: "Ey Ebü'l-Hasan, de: 'e 'uzu bil/ah.'"

Ebü'l-Hasan der: "Tekkeye vannca Kur'an'ın taruanuru batınetmiş ol­dum."ı9

Aynı menkıbe Tasavvufun temel kaynaklarından sayılan Artar'ın

Tezkiretu '1-evliya'sında şöyle yer almıştır:

NÜSHA YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 27

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZfD ARASINDAKİ İLGiNÇ MANEVI İLİŞKİ

Naklederler ki, Şeyh Bayezid her yıl bir kez Dihistfuı'da20 şehitlerin me­zarlannın bulunduğu kumlu tepeyi ziyarete gelirdi. Harakfuı' dan geçerken durur ve (havayı koklayıp) nefes alırdı.

Müritler ona: ''Ya Şeyh, biz hiçbir koku hissetmiyoruz, (sen neyin ko­kusunu alıyorsun?)" dediklerinde, dedi ki:

"Evet, ama ben bu hırsızıann köyünden bir erin kokusunu koklamakta­yıın. Bir er gelecek, adı Ali, künyesi Ebü'l-Hasan, benden üç derece önde

olacak, aile sıkıntısı çekecek, çiftçilik yapacak ve ağaç dikecek "21

Naklederler ki, Şeyh başlangıçta on iki yıl boyunca yatsı namazını Harakfuı'da cemaatle kıldıktan sonra Bayezid'in türbesi (toprağı)'ne yönelir ve Bistfun'a gelirdi, durup derdi ki:

"Ey Allah'ım, Bayezid'e ilisan ettiğin hil'atten Ebü'l-Hasan'a bir koku ver! "

Ondan sonra geri döner, sabah vakti Harakan'a varırdı ve yatsı namazı aptesiyle, Harakan'da sabah namazı cemaatine yetişirdi.

Naklederler ki, vaktiyle bir soyguncu, izinin takip edilernemesi ve anla­şılamaması için gerisine geri yürürdü. Şeyh demişti ki:

"Bu hadise peşinde bir soyguncudan daha eksik olamam."

Artık bundarı sonra Bayezid'in türbesinden gerisin geri yürüyerek çı­kardı, onun türbesine sırtım dönmezdi. Böylece on iki yıl sonra onun türbe­sinden ses geldi ki:

"Ey Ebü'l-Hasan, (irşat için) oturma zamanın geldi."

Şeyh: "Ey Bayezid, bir himmet lütfet ki, ben üııı.m1 bir insanım; şeriat­tan bir şeybilmiyorum ve. Kur'an okumamışım," dedi.

Bir ses geldi ve: "Ey Ebü'l-Hasan, bende olan ve bana verilen şey senin bereketiııle verildi," dedi.

Şeyh: "Sen benden yüz otuz küsur yıl önce yaşadın (bu nasıl olur?)" de­yince: "Evet, doğrudur. Fakat ben Harakan'dan geçerken, Harakan'dan (do­ğup) göğe doğru yükselen bir nür gördüm; dilediğim bir hacet otuz yıl ol­muştu hala yerine gelmemişti. Gayıptan sırnma nida geldi ki: 'Ey Bayezid, senin dileğinin yerine gelmesi için o nuru hürmetle şefaatçi yap,' dedi."

"Ey Allah'ım! O kimin nurudur?' deyince, gayıptan bir ses geldi ki: 'Ebü'l-Hasan dedikleri, has bir kuluınun nurudur; senin isteğinin yerine gelmesi için o nuru şefaatçi yap."'

Şeyh diyor ki: "Harakan'a vannca yirmi dördüncü günde Kur'an'ın ta­mamını öğrendim."

28 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Başka bir rivayette, Bayezid, "Fatiha'yı okumaya başla" dedi. Şeyh der:

"Harakan'a vannca Kur'iin'ı hatmettim." şeklindedir.22

Dolayısıyla Muntahab-i Nuru 'l-u/um, Tezkire/u '1-evliyii ve onlardan sonra günümüZe kadar yazılmış olan tasavvufi eserlerde yer alan bu ve ben­zeri meııkıbelerin bilimsel değeri elbette tartışma konusudur. Elimizde on­lan destekleyecek kesin tarihi bilgiler de mevcut değildir. Yukarıda da işaret edildiği gibi Barakfull'nin zamanına yakın dönemlerde yazılıp ondan söz eden kaynaklarda da bu tür bir mainmat yoktur. Bütün bunlara rağmen Attar, Mevlana ve Cfuni gibi ünlüler başta olmak üzere, birçok sfrfi bu men­kıbelere inanarak onlan üstün bir değer ve inanç şeklinde telakki etmişler­dir.

Fakat Şeyh Barakfull'nin fikri ve tasavvufi seyir açısından Bayezld-i ta­kip ettiği kesindir. Bunun kanıtlan Harakfull'nin, Muntahab-i Nuru '/-'u/um ile diğer tasavvufi eserlerdeki sözlerinde açıkça görülür. Nitekim Zerrinkı1b da bu boyuttan hareketle, "Bayezid-i Bistfuni'nin manevi mirasının ... o dö­nemde Bistam ve çevresinde Şeyhülmeşayih Ebfı. Abdullah-i Dastam (348-

417/959-1026) ile Ebü'l-Hasan-i Barakfull'ye intikal ettiğini."23 ifade eder.

Attar'ın verdiği bir menkıbede, aynı zamanda Ebü'l-Hasan'ın arkadaşı olan Şeyhülmeşiiyih lakaplı Ebu Abdullalı-i Dastam (veya Dftstfull, 348-417/959-1026) de kendi ifadesiyle, Bayezid'in türbesini ziyareti hususunda

adeta onunla yanşıp durmakta ve bir türlü ona yetişememektedir. 24

Yine Attar'ın Tezkire/u 'l-evliyii' sında yer alan aşağıdaki meııkıbeden, Ebü'l-Hasan'ın Bayezid'e apayrı bir değer verdiği anlaşılmaktadır:

Nakledilmiştir ki: Şeyh'in vefatı yaklaşınca dedi: " ... Benim mezanmı otuz arşın daha derin kazın; buraııın zemini Bistam'ın zemininden daha yüksek olduğu için, benim mezanmm Bayezid'in mezanndan daha yukanda

olması uygun olınaz, edebe sığmaz."25

2. 2. Şeyh Barakani ile Şeyh Bayezid'in Bazı Ortak Fikirleri

Nitekim Şeyh Harakam, her silik için olmazsa olmaz şartlardan sayılan amel, ilılas ve nefsin arındırılması ile ilgili Şeyh Bayezid'den şunlan nakle­der:

Bayezid demiştir: "İyi knl, iki eli düzgün olan kişidir; yani meleklerin sağ elle yazmalan için, her iki eliyle yaptığı şey iyilik olmalıdır; (amelleri)

meleklerin sol elle yazacaklan şeyler olmamalıdır." 26

Bayezid dedi: "Ey riyakar (adam), varsayalım ki her şeyi ilinıle çözdün, kalbin iradesini ne yaparsm; çünkü Allah'a karşı doğru durmadıkça, sana yaran yoktur.

NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003 29

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEvi İLİŞKİ

Bayezid -Allah ona rahmet etsin- dedi: Vücuda seslenip dedim: "Ey. Rabbimin bütün sırlannın sığınağı, hayır(!) sende yücelik yoktur; (oysa bir vücut) bir gün ve gecede arımr (temizlenir); nihayet on beş gece ve gündüz; ruinılerin görüşleri bundan fazlası değildir; ey kirli vücut, otuz yıl oldu, sen hrua arınmamışsın, yarın senin, Temiz (Allah)'in karşısında, temiz olarak durman gerekecektir."27

Bayezid -Allah ona rahmet etsin- dedi: "Sözünüzün hesabım (cevabım) unutınayımz; kim sözünün hesabım düşünınezse konuştuğırnda pervasızca konuşur. Kıyamet gününün hesabım da unutmayınız; zira kim kıyametin he­sabım yapmazsa nereden toplarsa toplasın mal hususunda cesur olur. Dav­ranış (gitıne)'ın değerini de iyi biliniz; davramşın değerini iyi bilmeyen kişi, arkadaş edinme (sohbet)'de ihtiyatlı olmaz."28

Ve dedi: Şeyh Bayezid'den hikaye etmişler ki: "Yaptığın her erdemli işin peşinden, bir kötülük yapma; çünkü gözün ona ilişince, kötülüğü görür­

sün iyiliği değil." Şeyh dedi: "Sana tavsiyeın, iyiliği de kötülüğü de unut!."29

Harakam'nin ayın manayı ifade eden şu fıkrası Tezkiretu'l-evliyii'da yer alır:

Ve dedi: Öyle olmalı ki, sizi izlemekle görevli melekleri sizden razı ola­rak geri göndermelisin; eğer bu olmuyorsa, öyle olmalı ki, akşam vakti amel defteri onların elinden alıp silinmesi gerekeni silmeli ve yazılması gerekeni yazmalısın; eğer olmuyorsa, öyle olmalı ki (melekler) akşam dönünce: "Ne onun yaptığı bir iyilik vardı ne de kötülük", desinler. O zaman Yüce Allah

der ki: "Ben onların iyiliğini size söylerim".30

Harakanı nefsin arındınlması için benimsediği çile ve riyazet hususunda da şeyhi Bayezid'in bir sözünü naklettikten sonra kendisinin de benzer me­todu benimsediğini söyler:

Bayezid -Allah yüce ruhunu kutsasın- dedi: Bir gece nefse: "ibadet et, dedim." "Ben ölmüşüm", dedi. Elbiseleri çıkardım ve dedim: "Ölüye iyi el­bise yakışmaz"; hasır sardım ve uyudum (uzandım); dedim ki: "Eğer o öl­

müş ise, sabaha kadar işkencede olacak. "31

Şeyh Ebil'l-Hasan-i Harakam dedi: Ben de bir gece dedim: "Ey nefis, namaz kıl." "Kılamam", dedi. Kalktıın, kendimi iple astım ve dedim: "Öl­

müşsün sen." O anda onu mihraba getirince: "Kılarım", dedi.32

Şeyh Bayezid, ayın hususta başka yerde şöyle der:

" ... Nefsimin bir şey yapmasım emrettiın o reddetti. Bir yıl boyunca ona su vermemeyi kararlaştırdım."33 .

"Nefsimden Allah'a itaat etmesini istedim reddetti. Ona bir yıl su ver­medim."34

30 NÜSHA, YIL: III, SAYI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Harakaru de şöyle der:

"Gece olup insanlar uykuya dalınca, sen bu vücudu pranga (kelepçe), ineitici kilim (işkence elbisesi) ve deri kamçı arasına al (işkence yap) ki yüce Allah bu vücuda acıyarak şöyle der: 'Ey kulum bu vücuttan ne istiyorsun?' De ki: 'Allah'ını seni istiyorum.' O zaman der ki: 'Ey kulum, bu çaresizi bı­rak, ben senininı. "'35

• Şeyh Bayezid'in riyazetle ilgili hali hakkında denilir ki " ... Bayezid ulu

ve yüce Allah 'ı zikredince idrar ye].ine kan çıkardı. "36

Şeyh Harakalli de kendi hali ve kamil bir salikin vasıfları hakkında şöyle der:

"Allah'ın adım anan bir kimsenin, şu üç halden boş olmaması gerekir: Ya idrarı kan gibi kızarınası gerekir ya da kömür gibi siyah; yahut ciğeri pare pare kopup önüne dökülınelidir."

Devamla dedi ki: "Çok defa elimi bedenime götürürken beş parınağım kana bulaştığı halde, hala Allah'ı ona yaraşır şekilde anmış değilinı."

Ve dedi: "Üç halden biri, (sende) ortaya çıkmadıkça bu dünyadan gitıne: Ya Allah'a olan mulıabbetinden dolayı, gözyaşının kana dönüştüğünü gör­melisin; ya O'nun korkusuyla kendi idrarının kana dönüştüğünü görmelisin; ya da uyanık olduğıuı halde, kemiklerinin eriyerek inceldiğini görmelisin." 37

Bayezid'in insan severlikle ilgili şu meşhur sözünü (din açısından doğru mu hatalı nu olduğu burada tartışılınayacaktır):

"İlahi! Eğer geçmiş ilminde birine ateşle azap yapmak varsa, onda (ce­hennemde) cesedimi, başkası sığmayacak kadar büyüt." veya "Allah malılu­kat yerine cehennemde bana azap etseydi ... "38

Harakaru çeşitli sözlerinde biraz farklı naklederek yorumladığı gibi kı­yamet gününde kendisinin de aynı rolü üstlenmek istediğini vurgular.

Bayezid bir vakit derdi: "Ey Allah'ım, kıyamette beni kendi hükınün ile . kendi halkın arasında siper yap; onların hesabım benden sor; çünkü onlar zayıftırlar güçleri yetınez."39

Ve dedi: "Hakk Terua bana öyle fikir verdi ki, O'nun bütün malılUkatım onda gördüm; onda kalıp durdum; gece gündüz onun meşguliyet beni sardı, fikir basirete dönüştü; küstalılık ve muhabbete dönüştü; heybet ve vakara dönüştü; o fikirle O'nun birliğini kavradım ve öyle bir mertebeye ulaştım ki fikir hikınete dönüştü, dosdoğru yola ve halka şefkat haline dönüştü; O'nun halkına kendimden daha şefkatlisini görmedim; dedim: Keşke bütün hal­kın yerine ben ölseydim de, halkın ölümü tatması gerekıneseydi; keşke bütün halkın hesabını benden sorsaydı da, halkın kıyamette hesap ver-

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 31

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEVI İLİŞKİ

mesi gereknıeseydi; keşke bütün halkın cezasını (azabı) bana çektir­seydi de onların cehennemİ görmeleri gereknıeseydi."40

Harakiini, Ebu Said Ebü'l-Hayr ile meşhur görüşmesinde de şöyle der:

"Y ann kıyamette, hemen ortaya çıkma çünkü sen tamamen lütufsun, dayanamazsın; bu nedeille ilkin ben gidip kıyametin dehşetini yatıştınnın, ondan sonra sen çık gel..."

"Allah, bir kiüire öyle bir güç vermişti ki, dört fersahlık bir dağı yerin­den sökmüş ve (Hz.) Musa'mn askerleri üzerine atınaya gitınişti. O ha1de Allah'ın bir mümine, kıyametin dehşetini yatıştıracak kadar güç vermesi,

tuhaf olur mu hiç?41

Şeyh Biiyezid'in Hacla ilgili tartışmaya açık görüşlerinin benzerinin, müridi Şeyh Harakiini'de de mevcut olduğu görülür. Bayezid'inkaynaklarda yer a1an bu husustakibazı sözleri şöyledir:

Ebu Yezid dedi: "Hac yolculuğuna çıktım, yolda bir zenci gördüm. Bana: 'Nereye gidiyorsun?' dedi. 'Mekke'ye' deyince, 'Sen aradığın şeyi Bistiim'da bıraktın, oysaki sen bilmiyorsun. O sana şah damarından daha

yakın olduğu ha1de sen O'nu arayıp durursun. "'42

"İlk kez hac ettiğiinde evi (Ka'be'yi) gördüm; ikincisinde evin sahibini gördüm fakat evi görmedim; üçüncüsünde ne evi ne de evin sahibini gör­düm."43

"Allah'ın Beytu'l-haram'ının etrafını tavaf ediyordum. Ona vannca Beytu'l-haram'ın beni tavaf ettiğini gördüm."44

Nitekim Şeyh Ebu Said, hac yolculuğuna çıkıp Harakan'da Şeyh Ebü'l­Hasan'ı ziyaret ettiği sırada ara1arında şu diya1og geçmişti:

Ebu Said'in müntesibi müellifMuhammed b. Munevver'in ifadesiyle Eu Said, Ebü'l-Hasan'a dedi:

"Sana bir şey damşacağım; mübarek (hac) yolculuğuna çıkıyorum, (bu) cemaati kendiın1e birlikte götürüyorum." Ebü'l-Hasan: "Ya Ebii Said, he­men buradan geri dön ... Seni Mekke'ye bırakmazlar. Sen, seni Mekke'ye götürmelennden daha üstünsün. Seni tavaf etınesi için, Kii'be'yi sana geti­rirler ... Ey Şeyh! Biz, her gece Kii'be'nin senin etrafını tavvaf ettiğini gö­rüyoruz, senin Kii'be'de ne işin vardır? Geri dön; çünkü seni bunun için ge­tirttiler. Haccı yaptın. Ebü'l-Hasan'ın, hüzün çölünü aştın; onun niyazımn lebbeyk (emrine hazınm)'ini duydun; onun tekkesinin Ararat'ına çıktın; onun netisinin şeytan1arımn taşlarunasım şahit oldun ... "45

Ebü'l-Hasan'ın müntesibi Niiru '1- 'ulilm'un müellifinin ifadesiyle Harakiini, Ebu Said'in yukarıdaki sorusunu şöyle cevaplar:

32 NÜSHA YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

"Ey Ebu Said, neden Ka'be'nin sana geleceği gibi (bir mertebede) değil­sin?"

"(Şeyh Ebü Said) dedi: 'Bu mertebe senin içindir.' (Şeyh Ebü'l-Hasan) 'Gecenin ortasında Ka'be'yi görmek için bu gece bizimle birlikte mescitte otur', dedi ... Şeyh (Harakam) dedi: 'Ey Ebi Said, bak!"'

~ "Ebu Said, ev (Ka'be'n)'in iki şeybin başı üzerinde tavaf ettiğini gördü. Ebü'l-Hasan dedi: 'Allah'a sığınırını!' Ebu Said Kabe'nin halkasını tuttu ve

hacet istedi. "46

Barakarn'nin başka bir sözü:

"Hakk'ın dışında her ne varsa hepsini terk ettim; o vakit kendimiandım ve Hak Süphiinehu ve Teiila' dan cevap geldi; halktan ayrıldığııuı anladım; lebek Allahuıuıne lebeyk diyerek iliram giydim, hac yaptını, vahdaniyette tavaf ettim, Beytülma'mür beni ziyaret etti; Ka'be beni tesbih etti; melekler

bana sena etti. "47

Harakanı şeyhi Bayezid'in masiva ile ilgili şöyle dediğini nakleder:

Bayezid -Allah onun aziz ruhunu kııtsasın- dedi:

"Bütün insanları ölü yerine koyınadıkça, kendi arnelimi (işinıi) ihlaslı

görmedim. "48

Barakarn'nin de Tezkire/u '1-ev/iya'da buna benzer şu iki sözü yer al­ıuıştır:

Ve dedi: "Kendimi yalmz başınıa bir malılük olarak görmedikçe kendi

arnelimi ilıliislı görmedim. "49

Ve dedi: "O'nun dışında bir kimsenin var olduğunu gördükçe arnelimi ilılaslı görmedim; her şeyi O olarak görünce ilıliis zuhür etti. O'nun ihtiyaç­SIZlığına bakınca bütün halkın arnelini bir sinek kanadı kadar (değerli) gör­medim. O'nun ralınıetine baktını, bütün halkı bir dan tanesi kadar bile gör­

medim. Böylesi yerde bu ikisinin varlığından hiç söz edilir mi?"50

Harakanı bir yerde de Bayezid'i de aşarcasına veya onun, birçok kesim tarafından tepkiyle karşılanan meşhur miraçla ilgili iddiasına gönderme ile şöyle der:

Ve dedi ki: "Bayezid, 'Ben ne mukim ne de misafirim.' demişti. Ben

ise, O'nun bir tekfiğinde yolculuk yapanını.''51

Ebü'l-Hasan-i Harakam'nin, kendisi için manevi mürşit olarak kabu1 ettiği Bayezid'den ne derece yoğun bir şekilde etkilenerek onu örnek edindi­ğinin ortaya konması için, apayrı bir çalışmanın yapılması gerekir. Dolayı­sıyla muhtelif tasavvufi meselelerde ikisinin ortak görüşlerini ihtiva eden elimizdeki birçok malzemeden burada sadece bazı örnekler verildi.

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 33

ŞEYH HARAKANf İLE ŞEYH BAYEZfD ARASINDAKİ İLGiNÇ MANEvi İLİŞKİ

Haraklini aynca Bayezid'in burada verilen sözleri dışında birçok başka sözünü, onunla ilgili menkıbe ve kerametleri de nakletmiştir. Bunlann bir­çoğu da özellikle Harakiini'nin sözlerini içerenMuntahab-i Nfiru '/- 'ulfim'da yer almaktadır. Dolayısıyla hem bu anılan kitap hem de Barakarn'nin çeşitli kaynaklarda bulunan diğer sözleri şeyhi BayezJ:d'in bazı hususlanyla ilgili olduğu için aynca oldukça önem arz eder. 52

Tasavvufi düşünceleri ve tasavvufi Mli yaşama biçimiyle ilgili kendi­sinden rivayet edilen sözlerde ve mürltıere tavsiyelerde Bayezid'den aşırı şekilde alıntılarda bulunan53

, onu kendine mil.nev1 mürşit olarak kabul eden Ebü'l-Hasan, aşağıdaki sözleriyle tasavvufi merhaleleri kat etmede BayezJ:d'i aştığım işaret eder. Bu da oldukça dikkat çekici olmalıdır:

Ve dedi: ''Eğer insanlar, 'BayezJ:d'in mertebesine ulaştı da saygısızlık etti', demelerinden çekimneseydim, Bayezid'in Allah'a karşı söyleiniş ve düşünmüş olduğu her şeyi size söylerdim."

(Artar devamla der ki)

Daha ilginç olanı, ondan naklettiklerille göre, deıniştir ki: "Bayez1d'in düşünceyle vardığı yere, Ebü'l-Hasan ayakla (yürüyerek) oraya vanmştır."54

Şeyh Haraklini manev1 şeyhi Bayezid hakkında böyle bir sözü sarf etıniş ıni yoksa bir uydurması mıdır(?) bilemiyoruz. Fakat Barakarn'den önce ya­şamış ünlü sı1fi Şibli'nin (ö. 334) de BayezJ:d'le ilgili bir tarizi kaynaklarda yer alır:

" ... Şibli'ye Bayezl:d'in şathiyeleri ve başka hususlan soruldu ... 'Şayet BayezJ:d -Allah ona rahmet etsin- burada olsaydı çocuklannıızdan (mürltle­rimizden) birinin eliyle müslüman olurdu." Yani çağınıızdaki mürltıerden istifade ederdi. 55

Ebu Nasr es-Serrac et-Tfisi'nin (ö. 300/912) yorunıuyla, Şibll'nin, bu sözüyle kendi zamanına kadar tasavvuf ilıninin daha çok mesafe kat ettiğini, şatlıiyeler hususunda kendi mürltıerinin daha ileri derecelere vardığım be­lirtmek istediği kaydedilıniştir.56

es-Serrac'ın bu yorunıu dikkate alımrsa, şayet Haraklini öyle bir söz söyleınişse, muhtemelen kendi zamanında tasavvufıın zirvelere ulaşmış ol­ması sebebiyle kendisinin de daha ileri bir noktaya vardığım ima etmek iste­diği neticesi çıkarılabilir.

Harakiini'nin şeyhi BayezJ:d'in şathiyelerine benzer bir sözü de şöyledir:

Naklederler ki, bir gün bir hırkalı havadan (dışardan) geldi ve Şeyh'in önünde yere ayak vurarak dedi: "Devrin Cüneyd'i benim, devrlu Şibli'si be­nim ve devrlu BayezJ:d'i benim."

34 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Şeyh (Harakam) de ayağa kalktı ve yere ayağım vurarak: "Devrin Mus­tafa'sı benim ve devrin Tanrı'sı benim, dedi."57

Bayezid'in sözlerini içeren Kitiibu 'n-nür'da.ki bir rivayete göre Bayezid bir şehre gider. Etrafında kalabalık bir halk kitlesini toplanınca şehirden çı­kar ve kalabalığın kendisini takip ettiğini görünce, "nedir bunlar?" der. "S.ana arkadaşlık yapmak istiyorlar'' denilir. "Allah'ıın! Halkın seninle sen­den perde ve senden bana perde olmaınalarım dilerim!" der. Sonra onlarla sabah namazım kılar ve onlara yönelerek şöyle der:

"Benden başka ilah yoktur; öyle ise sadece bana ibadet ediniz." O halk

"Bayezid delirmiş" dedi, onu terk etti. 58

Şeyh Harakam'yi Nakşibendi tarikatı silsilesine dahil eden müellifler başta olmak üzere, sı1filerden bazısı yukarıda üzerinde durulan söz konusu manevi ilişkiyi rahatlıkla kabul ederek savunurken, bir kısım sfrfi müellifler bu tür tasavvufi bir ilişkiyi temelde reddetınemekle birlikte, doğru bulma­mışlardır. Onların naklettiklerille bakılırsa, irfan ve tasavvuf ebiinin çoğuna göre, bu iki zatın arasındaki söz konusu şeyh-mürit ilişkisi sağlıklı değildir ve onun asıl şeyhi yukarıda adı geçen Ebü'l-Abbas Kassab-i Amuli'dir. Çünkü tasavvuf ehli ıstılahına göre, bir sfrfinin bir mürşide mürit olabilmesi için, başkasımn aracılığı olınaksızın o mürşitle birebir görüşmesi, sözlerini duyması ve onun önerilerini dikkate alması gerekir. Hatta salikin cismani bir mürşide uymasımn vacip olduğunu ve manevi terbiye ile bir mürşide mü­rit olınanın tasavvuf otoriterlerinin kanıt ve görüşlerine aykırı olduğunu sa­vunanlar da vardır. Bazısı da Harakilıll'nin, bir mürşide ihtiyacı olınayacak

kadar üstün bir mertebeye vardığım ifade eder.59

Dolayısıyla dikkat çeken hususlardan bir de Harakam'nin Bayezid'den manevi terbiye aldığım zikreden yazarlar, genellikle onun birebir kendisiyle görüştüğü ve kaynakların da şahitlik ettiği yukarıda adı geçen Şeyh Kassab'ı anmaktan da geri durmanıış olınalarıdır. Bu durum her halükarda onun için başka bir mürşidin kabulleurnesi ve SÖZ konusu manevi ilişkinin yeterli bu­lunmaması veya mevsı1k görülınemesi anlamına gelebilir.

1 Bk. Muhammed bin Munevver, Esranı 't-tevhfd .fi makômiiti 'ş-Şeyh Ebi's-Sa 'fd (nşr. Muhammed Rıza Şefi'i-yi Kedkeni), Muessese-i İntişariit-i Agalı, Tahran 1321 lış., I muk., 23-43, 70 vd.; Tefezzull, A-Mehln, F. Ceviin, Ferheng-i Bozorgan-i İs/dm ve friin, Meşhed 1372 hş., s. 420-421; Yazıcı, Tahsin, "EbO. Said Ebü'l-Hayr", DİA, X, 220-222. Müritleriıı şeyhlere bağlılığı, şeyhin elinden hırka giyrnek, onun telkin ettiği zikri yapmak veya şeyhin sohbetini dinleyerek hizmetinde bulunup ondan terbiye almak şeklindeki üç yolla gerçekleştiği kabul edilmiştir. Hırka giyrnek de iki şekilde olur: Biri rnüritliğin göstergesi olan iriide hırkası, diğeri kutsama amacıyla giyilen teberrük hırkasıdır. Birincisi birden fazla rnürşidden giyrnek doğru olmaz, ikincisi ise birçok şeyhten giyilebilir. Bk. Riizl, Necrnuddln, Mirsiidu 'I- 'ibiid (nşr. Muhammed Eı:nln-i Riyiihl), Tahran 1374 hş., muk., s. 32; krş. Kiişiinl,

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 35

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGiNÇ MANEVİ İLİŞKİ

'İzzuddin Mahmud b. Ali, Misbdlıu '1-lıidaye ve miftalıu '1-kifdye, nşr. Celaleddin-i Humayi, Taran 1367 hş., s. 21 ve dipnot 5; Uludağ, Süleyman, "Hırka", DİA, XVII, 373-374) Hakilcaten o dönemin sılfilerinin biyografilerine baktığımızda Ebu Said Ebü'l-Hayr'ın örneğinde olduğu gibi, bazı ünlü sô.filerin bir iki ve hatta üç mürşitten hırka giydiği görülür. (Bk. Esranı 't-tevhfd, I muk., 23-43, 70 vd.) 2 Cfuni, Abdurrahman, Nefelıdtu '1- 'uns min hazarali '1-laıds (nşr. Mehdi-yi Tevhldi Pfır), İntişarat-i Kitabfurı1şi-yi Mahınüdi, Tahran 1336 hş., s. 286, 298; Zeynu'l­'Abidln-i Şirvarn, Riyazıı 's-siyaha (nşr. Asgar Hamid Rabbfuıi), Tahran 1982, s. 520; Hakim, Muhammed Takl Han, Genc-i Daniş: coğrafya-yi tarihi-yi irdn (nşr. Abdulhuseyn-i Nevi'i), Tahran 1366 hş., s. 211; Server Lahorl, Hazfnetu'l-esfiya', Lahor 1994, III, 21. 3 Bk. Esranı 't-tevhfd, (tal1k:at) II, 660. 4 el-Hucvirl, Ebu'I-Hasan Ali b. Osman, Keşfu'l-mahcab (nşr. Valentine A. Zhukovski, muk. K.iisun-i Ensan), Kitabhdne-i Tahüri, Tahran 1358 hş./1979, s. 202-203; Nefehatıı'l- 'uns, s. 286 vd.; Dehhuda, Ali Ekber, Lugatname, Tahran 1337-1346 hş., III, 578; Kaynaklan için bk. Ferheng-i Bozorgan-i İslam ve !ran, s. 62; Hakikat, Abdurrefi', Tarih-i 'İ1jan ve Arifan-i Iran, İntişariit-i Kumiş, Tahran 1372 hş., s. 352-53. 5 Mlnovi, Muctebii, Ahval ve aleval-i Şeyh Ebii '1-Hasan-i Harakdnf be Denızme-i Muntahab-i Nfını'l- 'ulı1m, Kitabhdne-i Tahüri, Tahran 1372 hş., s. 12; Herevi, Hace Abdullah, Tabakdtu 's-siifiyye (nşr. Abdulhay Habibi), Kiibul 1341 hş., s. 308; krş. Nefelıdtu '1- 'zms, s. 298; İsfi.zfui, Mu'inuddln Muhammed, Ravzatu'l-cennat fl evsafi medfneti Herat (nşr. Seyyid Muhammed K1lzıı:n İmiim) Tahran 1338 hş., I, 305; Genc-i Daniş, s. 590. 6 NefeJıatu '1- 'uns, s. 286, 298. 7 Meybedi, Ebfr'l-Fazl Reşiduddln, Keşfıı '[-esrar ve 'uddetu 'l-ebrar (nşr. Ali Asgar-i Hikmet), İntişariit-i İbn-i Sina, Tahran 1339 hş., VIII, 327. 8 Esranı't-tevhfd, (talikiit) II, 660. 9 Tabakdtu's-sufiyye, 510. 10 Bk. Şeyh Ebu '1-Hasan-i Harakanf, s. 132. ıı Bk. Keşfu '1-malıcftb, s. 228-240, 235 vd. . 12 Muhtemelen Harakarn'nin, adı bilinmeyen bir müridi onun menkıbeleri ve sözleriyle ilgili gürtümÜZe ulaşmamış Nfını'l'ulfım adında bir eser yazmış ve yine kimliği belirsiz başka bir müntesibi, bu kitaptan, bilinmeyen bir tarihte Mııntahab-i Nfını 'l- 'ulılm adıyla bir seçme yapmıştır. Bu seçmenin gürtümÜZe gelen tek nüshası ise hicrl VIl. asrın sonunda istinsah edilmiştir. Hem asıl kitabın hem de seçmenin ne zaman yazıldığı belli olmadığı için onların Harakiin!'den ne kadar zaman soma yazıldığı bilinmemektedir. 13 Şahinoğlu, M. Nazif, "Bayezid-i Bistfurıl, Düşünceleri ve Tasavvufi Görüşleri" Fen-Edebiyat Fakiiltesi Edebiyat Bilimleri Araştımza Dergisi, Erzurum 1992, sa. 20, s. 177; Muderris-i Tebriz!, Mirza Muhaınıned Ali, Reyhdnetu 'l-edeb fl teracfmi 'l­ma 'rlıfln bi 'i-lama ve '1-elkdb, Tahran 1363-1373/1944-1953, IL 124. 14 Bk. İsfi.zfui, Mu'inuddlıı Muhaınıned, Ravzatıı 'l-cennat fl evsafi medfneti Herat (nşr. Seyyid Muhaınıned K1lzıı:n İmam) Tahran 1338 hş., L 304 Haririzade Muhanuned Kemiileddin, Tibyanıı '1-vesail fl beyani selasili 't-taraik (Süleymaniye

36 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

Ktp. İbriihim Efendi, nr. 432), L vr. 104-108; krş. Şir§zl, M, Masfun, Tarti'iku'l­hakti'ik (nşr. M. Ca'fer Mahcüb), Tahran 1339-45 hş., II, 11, 48-49; Massignon, Louis-Yazıcı, Tahsin, "Tarikat", İA, XII/1, 16; Kufralı, Kasım, "Hırka" ve "Hırka"i Şerif', İA, V/1, 449-452; Uludağ, "Harakaru", DİA, XVI, 93; Atasoy, Nurhan, "Hırka-i Saadet", DİA, XVII, 374-377; el-Hadtiiku'l-verdiyye, s. 9-10; Ahmed Rıfat, Lugtit-i Ttinniyye ve Coğrtifiyye, İstanbul 1299, I, 54-55; Tedeyyin, 'Ataullah, Cilvehti-yi Tasavvuf ve 'İiftin der frtin ve cihan, İntişiiriit-i Tehriin, Tahran ts., s. 394. Elbette sonradan yazılan bazı sUfi kaynaklardaki bir görüşe göre de Uveys el­Karani Hz. ömer ve Hz. Ali'den lurkasını almış, o ikisi de bırkalarını Hz Peygamber'den, o da vahiy meleği Cebrail'in aracılığıyla Allah'tan almıştır. Söz konusu zattan tasavvufi terbiye alanlara Üveysi denilir. Bu normal yolun dışında milnevi olarak birbirinden tasavvufi terbiye alanlara da Üveysi denilıniştir. Bazı müellifler ise, Nakşbendilerin Uveys el-Karani'den geldiğini söyledikleri silsilelerini sıhhatli bulmanuşlardır. Onlara göre, ondan herhangi bir tarikat silsilesi yayılınamıştır. Dolayısıyla onlara göre Uveysilik tablinden sayılan Üveys el­Karani'ye sun'! bir isnatla nisbet edilen bir tarikattır. Bk. Tarti 'iku 'lhaktiyik, Il, 11, 48-49; Massignon, Louis-Yazıcı, Tahsin, "Tarikat", İA, XII/1, 16. 15 es-Selılekl, Ebu'I-Fazi Muhammed, Kittibu'n-nur fi kelimtiti İbn Tayfılr (eser Abdurrahman Bedevi tarafından "Şatahatu's-sılfiyye" adıyla neşredilıniştir), Kahire 1946, s. 28, 32-33. 16 Kaynaklan ve biyografisi için bk. Nicholson, R A-Ritter, H., "Biiyazid", İA, II, 398-400; Şahinoğlu, M. Nazif, a.g.mak., s. 175-189; Zeryiib, 'Abbas, "Biiyezid-i Bistiiıni", Dtinişntime-i Cihan-i İslami, B II, s. 176-184; Ttiri/ı-i 'İiftin ve Ariftin-i lrtin, s. 291-321; Uludağ, "Biiyezid-i Bistiiıni", DİA, V, 238-241; Bolat, Ali, Meltimetilik, İnsan Yayınları, İstanbul2003, s. 99-1 14; Ferheng-i Bozorgtin-i İsitim ve lrtin, s. 254. 17 Cilveha-yi Tasavvıif ve 'İiftin der lrtin ve Cihtin, s. 47; el-Kevseri, M. Ziihid, İrgtimu 'l-mena fişer/ı i en-Nazmi '/- 'atid, , İstanbul I 977, s. 46. 18 İki yüz kılsur yıl ifadesi bir yanılgı olınalı. Çünkü daha önce geçtiği gibi Biiyezid takriben hicri 234 (848) veya 261 (875) yılında vefat etmiş ve Ebu'l- Hasan ise 351-354 (962-965) yıllan arasında doğup 425 (1033) yılında vefat etmiş olduğuna bakılırsa, aralarında iki yüz küsur değil, yüze yakın (90) veya yüz küsur (120) yıl gibi bir zaman söz konusudur. 19 Şey/ı Ebı'i '!-Hasan-i Haraletin i, s. 14 I. Mevlana Celiileddin-i Rüml de Mesnevi' de Ebü'l-Hasan ile Biiyezid-i Bistiiıni arasındaki bu miinev1 ilişkiyi aşağıdaki başlık ve beyitlerde kendi üslübuyla şöyle anlatmıştır: Bayezid'in -Allah ruhiarım takdis etsin- yıllarca önce Ebü'l-Hasan-i Barakani'nin geleceğini müjdelemesi; kılığını, kıyMetini, huyunu-hususunu bir bir anlatması ... tarihçilerin onaylaması Biiyezid'in önceden Ebü'l-Hasan'ın halini nasıl gördüğü hikayesini duyınuşsun. O takvii sultanı bir gün müritlerle çöl ve ovadan geçip giderken, Rey mıntıkasında, Harakan tarafından, birden ona güzel bir koku geldi. Hem orada iştiyakla bir inledi, hem de havadan gelen o kokuyu içine çeke çeke bir kokladı.

O güzel kok.ııyu iişıkçasına içine çekti; sanki canı yelden şarap tadıyordu ... Onda mestlik belirtileri açığa çıkınca, tam da o anda bir müridi ona vardı.

NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003 37

ŞEYH HARAKANİ İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEVI İLİŞKİ

Sonra ona sordu ki: "Şu beş (duyu) ve altı (yön)'nın dışında olan bu güzel haller de nedir? Yüzün bir kızanr, bir saranr, bir ağarır, nedir bu hal, nedir bu (hoş) haber? ... O testiden bir yudumu bize de dök; o gül bahçeden bir nebzeyi bize de koklat. .. Ey sırrı söyleyellin sır kutusu, lütufbuyur da, senin akdağanın (kalbin) avladığı şeyi anlat, haydi anlat ... " Dedi: "Peygamber' e Yemen' den gelmiş olan koku gibi, bana acayip bir ko ku geliyor ... " (Bk. Mesnevi-yi ma 'nevf, s. 634-35; Mesnevi ve Şerhi, IV, 261 vd.; Şeyh Ebu 'i-Hasan-i Haraktinf, s. 1 Ol) Dedi: "Şu taraftan bana, bir dostun kokusu geliyor, zira bu köyde bir şehriyar çıkıp gelir. Bunca yıl sonra bir şah doğar, göklere bir büyük çadır kurar. YÜZÜ Hakk'ın gül bahçesinden güle dönüşür, makamı benden de üstün olur." "Nedir adı?" dedi: "Adı Bfi'l-Hasan." Kaşının ve çenesinin şeklini söyledi; Boyunu, rengini ve şeklini; saçını ytlZünü bir bir anlattı. Onun rfihl hi! yelerini de söyledi; niteliklerini, yolunu, yerini ve varını da ... O zamanı tarihe geçirdiler, o cağı kebapla süslediler. O vakit ve o tarihin tam zamanı gelince, doğdu o şah, zarla mülkü kazandı. Bayez!d'in vefatından yıllarca sonra, Ebü'l-Hasan doğdu. O padişahın, tutumluluktan, cömertlikten onun huylan hakkında ne söylediyse, öyle çıktı ... (Bk. Mevlana Celaleddin Muhammed, Mesnevi-yi ma 'nevi, (nşr. Nicholson, Reyuold A), Tahran 1376 hş., s. 634-636; Gölpınarlı, Abdülbiiki, Mesnevi ve Şerhi, M. E. B. İstanbul1985, IV, 261-265; krş. Şeyh Ebı1 'i-Hasan-i Haraktinf, s. 101) Ebü'l-Hasan'm -Allah ondan ran olsun- Bayezid'in kendisinden, hallerinden haber vermesini duyması: Bayez!d'in buyurduğu gibi, Ebü'l-Hasan doğdu ve lıall.i.an da bunu duydu. Bayez!d, "Hasan benim müridim ve ümmetim olur, her sabah gelir türbemden ders alır", dedi. Ebü'l-Hasan, "Ben de rtlyasını gördüm, şeybin ruhundan bunu duydum" dedi. Her sabah, kabrine giderdi; kuşluğa dek huzurda dururdu. Ya şeybin misiili karşısında durur, ya da söyler söylemez müşkülü hallolurdu. Derken yene bir gün, kutluluklarla mezarlığa girdi; mezarlan kar yeni sarmıştı. Kar, kat kat yığılıruş, bayrak gibi boy atıruştı; kubbe kubbe olan kan gürüllee canı sıkıldı.

O diri şeyhinden, mezarından bir ses geldi: "Buradayım ben, bana gel." diyordu. "Bu yana gel, sesime doğru koş; alem kar gibi geçicidir, benden yüz çevirme." İşte Ebü'l-Hasan'ın hali o günden beri iyileşti ve önceden duyduğu şaşılacak şeyleri gördü. Bk. Mesnevi-yi ma 'nevi, s. 640 vd.; krş. Mesnevi ve Şerhi, IV, 275-76; Şey/ı Ebıl 'i­Hasan-i Haraktini, s. 102. 20 Birkaç köyün bulunduğu mıntıka. Bk., Lııgatmime, XXIV, 455. 21 Ayrıca bk. el- Hfull, Abdulmecid b. Muhammed, ei-Hadtiikıı 'l-verdiyye fi lıakti 'iki ecillti 'i Nakşibendiyye (nşr. Abdu'l-Vekü ed-Derfıni), Dimaşk ts., s. 106. 22 Tezkiretıı 'i-evliyti (nşr. R. Nicholson, Dunya-yi K.itab, Tahran 1370 hş., ll, 201-202. 23 Zerıink:fib, Abdulhuseyn, Cııstııcı1 der Tasavvııf-i lrtin, Emir Kebir Tahran, 1369 hş., s. 56

38 NÜSHA, YIL: lll, SAYI: 11, GÜZ 2003

HASAN ÇİFTÇİ

24 Tezkiretu 'i-eviiyô., II, 202-203. Naklederler ki, Şeyhülmeşiiyih şöyle dedi: "Otuz yıldır Şeyh Ebü'l-Hasan'ın korkusundan gözilme uyku girmemiştir; ayağımı attığını her yerde onun oraya benden evvel adım attığını gördüm; öyle ki, iki yıldır

Bistiim'da, ondan önce Biiyezid'in türbesine varmak istiyorunı yapanuyorum; çünkü o Harakan'dan üç fersah yol kat eder, benden önce oraya varır." 25~Tezkiretu 'i-evliyô., II, 254. 26 Şeyh EbU 'i-Hasan-i Harakim i, s. 131. 27 Şeyh Ebu 'i-Hasan-i Haraktini, s. 132. Harak:full'nin ıniinevi mürşidi Biiyezid'in aynı içerikteki sözü kaynaklarda şu şekilde de yer almıştır: O nefisine öğüt vererek şöyle. derdi: "Ey bütün kötülüklerin odağı! Bir kadın dahi aybaşı olduğu zaman üç veya en fazla

on günde temizlenir; sen ey nefis yirmi ve otuz yıldır (pislik içinde) oturmuşsun ve hala temizlenmedin! Ne zanıan temizleneceksin? Senin Temiz (Allah)'ın elleri arasında durman için temiz olman gerekir." (bk. Kitô.bu'n-nur, s. 125). 28 Şeyh Ebu 'i-Hasan-i Haraktini, s. 123. 29 Tezkiretu'i-evliyô., II, 243-44. 30 Tezkiretu 'i-evliyô., II, 233. 31 Şeyh Ebıl'i-Hasan-i Haraktinf, s. 125. Burada da Harak:full'rıin, ıniinevi mürşidi Biiyezid'i örnek aldığı anlaşılır. Çünkü Kuşeyri, Tercume-i Risô.ie-i Kuşeyriyye (nşr. Bediuzzanıiin Frilziiııfer, Tahran 1967.s. 39)'de Biiyezid'e ait şu söz nakledilmiştir: "Ona Yüce Allah'ın yolunda en ağır şey olarak neyi gördün, dediklerinde, dedi: 'Bu anlatılmaz.' En kolay olanı neydi, diye sorduklarında, 'bu söylenebilir' dedi. Devamla dedi: 'Kendi vücudunın itaate çağırdım., dinlemedi; bir yıl ona su vermedinı. "'(ayrıca bk. Kitô.bu'n-nılr, s. 127, 210) 32 Şeyh Ebıl'i-Hasan-i Haraktini, s. 125. 33 Kitô.bu'n-nur, s. 127. 34 Kitô.bu'n-nur, s. 210. 35 Şeyh Ebu 'i-Hasan-i Haraktini, s. 122-123. 36 Kitô.bu 'n-nılr, s. 161. 37 Şeyh Ebıl'i-Hasan-i Haraktini, s. 120-121. 38 Kitô.bu 'n-nılr, s. 31 krş. aynı eser, s. 102, 147. 39 Şeyh Ebıi 'i-Hasan-i Haraktini, s. 129. Harak:full'nin manevi mürşidi Biiyezid'in, benzer sözleri için bk. Kitô.bu 'n-nur, s. 31, 102, 147. 40 Tezkiretu'i-evliyd, II, 217. 41 Tezkiretu'i-evliyô., II, 206. 42 Kitô.bu 'n-nur, s. 108. Bir rivayettedaşöyle der: "Ebil Yezid dedi: Hac yolculuğuna çıktım, yolda bir adam karşuna çıktı ... Bana: 'Nereye gidiyorsun?' dedi. 'Mekke'ye' deyince, 'ne kadar paran var?' dedi. 'Yanımda iki yüz dirhem var' dedim. 'Etrafımı yedi kez tavaf et, iki yüz dirheıni de bana ver, çünkü çocuklarım vardır' dedi. Onun etrafinı tavafettim ve iki yüz dirheıni de ona verdim." Aynı eser s. 164 43 Kitô.bu 'n-nur, s. 102. 44 Kitô.bu 'n-nur, s. 129. 45 Bk. Esrô.ru 't-tevhid, (tiilikt) L 138. 46Şeyh EbU'i-Hasan-i Haraktini, s. 137-138.

NÜSHA, YIL: ili, SA YI: 11, GÜZ 2003 39

ŞEYH HARAKANf İLE ŞEYH BA YEZİD ARASINDAKİ İLGİNÇ MANEVi İLİŞKİ

47 Mııcnıei-i Fasflıf, ll, 150. Söz konusu dÜŞünce sadece bu zata ait değildi. Harakfuıi'nin gençliği yıllannda kaleme alınmış olan Kfıtıı 'i-kııifıb'da bazızatlarm şöyle dediği kaydedilmiştir: "Nice kişiler Horasan'da ikamet ettikleri halde, Ka'be'yi tavaf edenlerden daha çok Kii'be'ye yakmdırlar.""Şüphesiz Allah'ın öyle kulları vardır ki, Üstün ve Yüce Allah'a yaklaşmak için Kii'be de onları tavaf eder." Eb il Tilib el-Mekki, Kı/tu 'i-kııifıb ft mu 'ameieti 'i-malıbub, Mısır 1381/1961, ll, 248. 48 Şeyh Ebı'i 'i-Hasan-i Harakdnf, s. 125. 49 Tezkiretıı'i-eviiya, ll, 213. 50 Tezkiretıı 'i-evliya, ll, 221. 51 Tezkiretıı 'i-evliya, ll, 223. 52 Ayrıca bk. Şeyh Ebıl 'i-Hasan-i Harakdnf, s. 112, 123, 126, 127-129, 132-134, 14L Ayrıca bk. Tezkiretıı 'i-evliya, n, 207-208, 210-211, 222-223, 229-230, 234-235, 250,254. 53 Mımtahab-i Nfını 'i- 'ıılıim'da Harakaru Bayezid'den birçok söz nakleder. 54 Tezkiretu 'l-evliya, ll, 223. 55 Kitabıı 'n-mir, muk. s. 40; krş. es-Serrac, Ebil Nasr et-Tilsi, el-Lııma ', (nşr. A. Malımud-A Surilr), Mısır 1380/1960, s. 480; krş. Serrac, Ebil Nasr-i Tilsi, ei-Lunıa ': İsldm Tasavvııfıı, çev. K1imil, H. Yılmazİstanbul1996, s. 387. 56 Kitabıı 'n-mir, muk. s. 40; krş. el-Lımıa ', s. 480; krş. el-Luma' (çeviri) s. 387. Fakat Kitabu 'n-mir'un naşiri. Abdurrahman Bedevi, Serrac'ın yorumunun hatalı olduğunu, daha önce can korkusuyla Hallac-ı ziihiren teldir etmek zorunda kalan Şibli'nin, Hallac'la durumu aynı olan Bayezid'i de ziihiren teldir ettiğini beyan etmek istediğini kaydeder. Çünkü Hallac'ın başına gelen korkunç hadise hiila tazeliğini koruyordu. Bk. Kitdbıı 'n-nıir, muk. s. 40. 51 Tezkiretıı'i-evliyd, ll, 211. Yazar 'Attiir der ki: Bunun anlamı, Hüseyin Mansur'un "Enellıak" sözünü açıklarken söylediğimiz gibi, mahıv halinde bulunmaktır. Ve derler ki, sünnete uymamak veliler için kusur sayılmaz; nitekim [Peygamber] aleyhisselam, "Şüphesiz ben Ralıman'ın nefesini Yemen tarafindan kokluyorum." demiştir. 58 Kitdbıı 'n-nfır, s. 133, 157. 59 Bk. Tard'ikıı'i-lıakd'ik, n, 11, 49-51; Ndme-i Ddnişverdn-i Ndsın', Çaphane-i Dfuıı'l-'ilm, Kum ts., I, 281.

40 NÜSHA, YIL: III, SA YI: 11, GÜZ 2003