18

ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · [email protected] Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068
Page 2: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

2

Page 3: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

Remzi Kitabevi

ALEXANDRE DUMAS

Üç Silahsörler

Page 4: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

4

üç silahşörler / Alexandre DumasOrijinal adı: Les trois mousquertaires

© Türkçe çeviri: Remzi Kitabevi, 2011

Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz.

Türkçesi: Erol ErduranResimleyen: Oğan KandemiroğluKapak resmi: Ertuğrul Edirne

ısbn 978-975-14-1838-8

cep boy birinci basım: Şubat 2018

Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbulSertifika no: 10705Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090www.remzi.com.tr [email protected]

Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbulSertifika no: 12068 / Tel (212) 629 0615Cilt: Çifçi Mücellit, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi5. Cad. no: 24-25 Bağcılar-İstanbulTel (212) 629 4783

Page 5: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

5

1

BABA D’ARTAGNAN’IN ÜÇ ARMAĞANI

1 625 yılı Nisan ayının ilk pazartesi günü, Me-ung kasabası olağanüstü bir kaynaşmaya sahne

oldu. Kasaba halkı, kadınların ana cadde yönünde koşuştuklarını, kapıların önünde çocukların ağlaş-tıklarını görünce, hemen silahlarını kuşanıp doğru-ca hana doğru koşmaya başladı. Hanın önündeki kalabalık giderek artıyor, olan bitenleri anlamak isteyenlerin çığlıkları birbirine karışıyordu.

O yıllarda çoğu kez böyle şeyler olurdu. Kasa-ba ve kentlerin çoğunda soylular aralarında kavga çıkarırlardı. Kral ile Kardinalin arası açıktı. Bir de bunlara hırsızların, dilencilerin, dinsizlerin, uşakla-rın da herkese musallat olduklarını ekleyecek olur-sanız durumu daha iyi anlamış olursunuz.

Ama bu kez Kralın silahşörleri ile Kardinalin muhafızları görünürde yoktu. Bütün halk olanca hızıyla hana doğru koşmayı sürdürdü. Oraya ula-şınca olayın nedenini anladılar.

Delikanlının biri… Gözünüzün önünde on se-

Page 6: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

6

kizinde bir Don Kişot canlandırın. Üzerinde soluk mavi bir yün pelerin. Uzun, esmer bir yüz. Çıkık el-macık kemikleri. Çene kemikleri iyice gelişmiş. Tam bir Gaskonyalı. Başındaki tüylü şapkasından da bel-li Gaskonyalı olduğu. Kemer gibi bir burnu, cin gibi bakışları var. Genç bir delikanlı için oldukça büyük, cüsseli bir adam içinse oldukça küçük görünen bu burnuyla, insan sarrafı olmayanların bir çiftlik ırga-tı zannedebilecekleri bir delikanlı…

“Oğlum,” demişti bir gün babası ona “bu at, yaklaşık on üç yıl önce benim evimde doğdu. Bu-güne dek bize hizmet etti büyük bir bağlılıkla. Onu satmayınız. Yaşlılık yıllarında sakin bir ölümü onu-ruyla beklemesini ondan esirgemeyiniz. Onunla yolculuğa çıkacak olursan ona iyi bak. Üstelik, beş yüz yıldır namus ve onuru için yaşamış ailemize la-yık olacak şekilde davran. Kardinal ile Kraldan baş-ka kimsenin seni tartaklamasına izin verme. Soylu bir insan günümüzde sadece cesaretiyle kendine bir yer sağlayabilir. Gençsin, mertçe davranman için iki nedenin var: Önce Gaskonyalı, sonra da benim oğlumsun. Kavgadan ve serüvenden kaçınma. Sana kılıç kullanmasını öğrettim. Her fırsatta dövüş. Oğ-lum, sana on beş altın, bu at ve az önce dinlediğin öğütlerden başka verecek bir şeyim yok. Annen bunlara, bir çingene kadınından öğrendiği, kalp yarası hariç, her türlü yarayı iyi edebilecek özelli-

Page 7: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

7

ği olan bir merhemi ekleyecek. Bunlardan yararlan. Uzun ve mutlu yaşa. Bütün bunlara ekleyeceğim bir söz daha var. Sana hayatta örnek almanı öğüt-leyeceğim birini söylemek istiyorum. Eskiden dos-tum olan Mösyö de Tréville’i. Şimdi silahşörlerin komutanıdır, yani Kralın pek değer verdiği, hiçbir şeyden korkusu olmayan, Kardinalin bile çekindiği silahşörler birliğinin başındadır. O da hayata senin gibi başlamıştı. Git onu gör, bu mektubu ona ver.”

Bu sözler üzerine d’Artagnan baba kendi kılıcını oğlunun beline taktı, yanaklarından öpüp hayır du-asını esirgemedi. Annesi ise oğlunu uğurlarken çok gözyaşı döktü.

Genç adam aynı gün yola çıktı.Mert Değirmenci hanının önünde atından indiği

zaman, hanın alt katındaki yarı açık bir pencerenin önünde, temiz giyimli boylu boslu bir adamın dur-duğunu gördü. Adam, odanın iç tarafındaki iki kişi-ye bir şeyler söylüyor, diğerleri de onaylayarak onu dinliyorlardı. D’Artagnan konuşmanın konusunun kendisi olduğunu sanıp kulak kabarttı. Genç adam pek de yanılmıyordu. Söz konusu olan kendisi de-ğildi ama, atıydı. Adamların gülmelerinden atıyla alay ettikleri anlaşılıyordu.

Adam ciddi bir tavırla d’Artagnan’ın atının nite-liklerini bir bir sayıyor, ötekiler de onun her söyle-diğine kahkahalarla gülüyorlardı.

Page 8: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

8

D’Artagnan kendisiyle alay eden adamın önce yüzünü görmek istedi. Bu kırk, kırk beş yaşlarında, kara gözlü, beyaz tenli, siyah saçlı bir adamdı. Giy-silerinin iyi bir kumaştan dikildiği anlaşılıyordu. Üzerinde kar beyazı bir gömlek vardı. Üzerindeki pantolon yeniydi ama seyahat nedeniyle uzun süre bir valizde kalmış gibi kırışıktı. D’Artagnan bir ba-kışta bu ayrıntıları fark etmişti.

Delikanlı adama dikkatle baktı. Adam ise atı hakkında bir şeyler daha söyledi. İki arkadaşı gene güldüler. Bu defa adamın kendisi de hafifçe güldü. D’Artagnan’ın kuşkusu kalmamıştı artık, düpedüz hakarete uğramıştı.

Elini kılıcının kabzasına doğru atıp pencereye doğru yürüdü. Ne yazık ki öfkesini bastıramamıştı, önceden hazırlayabileceği güzel sözler söyleyeceği yerde: “Hey, bayım!” diye seslendi. “Evet, size söy-lüyorum. Panjurun ardına gizlenmeye çalışan size söylüyorum! Neden güldüğünüzü söyleyin de bir-likte gülelim!”

Bu sözlerin kendisine yönelik olup olmadığı-nı anlamak istercesine d’Artagnan’a doğru bakan adam, alaylı bir tavırla: “Size bir şey söylemedim, bayım!” diye karşılık verdi.

Bu yarı nazik, yarı hor gören yanıt üzerine daha da kızan d’Artagnan: “Ama ben size söylüyorum!” diye haykırdı.

Page 9: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

9

Adam ona bir kez daha gülümseyerek baktı. Pencereden ayrılıp ağır adımlarla handan çıktı, d’Artagnan’ın iki adım yanına kadar sokuldu, de-likanlının atına doğru döndü. Pencereden bakan arkadaşları giderek daha da gürültüyle gülüyor-lardı.

Adamın kendisine doğru geldiğini gören d’Artagnan kılıcını yavaşça kınından çıkarmaya başladı. Oysa adam hiç oralı olmadan pencerede duran arkadaşlarıyla konuşuyordu. Araya giren d’Artagnan’ı görmemiş gibi davranıyordu.

“Bir zamanlar bu at, gençliğinde sarı düğünçiçe-ği rengindeymiş herhalde. Bu renk bir çiçek için iyi de, yaşlı bir at için hiç de iyi değil.”

D’Artagnan: “Gördüğüm kadarıyla atımla alay ediyorsunuz ama, sıkıysa atın sahibiyle de alay et-senize!” dedi.

Adam: “Ben pek sık gülmem,” diye yanıt verdi. “Yüzümün ifadesinden de anlamışsınızdır ama, ho-şuma giderse kimse engelleyemez gülmemi!”

D’Artagnan: “Ama benim hoşuma gitmediği za-man gülünmesinden hoşlanmam,” diye haykırdı.

Adam, soğukkanlılığını sürdürerek: “Sahi mi, bayım?” diye karşılık verdi. “Pekâlâ! Nasıl isterse-niz!” Arkasını döndü, hana girmek için adımını attı ama, d’Artagnan’da onu bırakacak göz yoktu. Kılı-cını çekip adamın ardından koştu.

Page 10: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

10

“Bana dönün bayım…” diye haykırdı. “Yoksa size arkanızdan vurmak zorunda kalacağım.”

Öteki: “Bana mı vuracaksınız?” dedi. Sonra deli-kanlının gözlerinin içine bakarak: “Hadi canım sen de!” diye konuşmasını sürdürdü. “Aklınızı kaçır-mışsınız siz!”

Sonra mırıldanarak, kendi kendine konuşan bi-risi gibi: “Aksiliğe bak!” dedi. “Soylu Kralımız si-lahşör yetiştirmek için adam arıyor ama, bir türlü bulamıyor.”

Adam daha sözünü bitirmeden d’Artagnan kı-lıcını savurdu. Adam çevik bir hareketle geriye sıçrayıp, d’Artagnan’ın hamlesini savuşturdu. Kı-lıcını çekip selam verdi, vuruşma durumuna geçti. Ancak aynı anda adamın iki arkadaşı ile hancı elle-rine, sopa, kürek ne buldularsa alıp d’Artagnan’ın üzerine çullandılar. Adam arkadaşlarına: “Bu ada-mı sarı atına bindirip uzaklaştırın buradan!” diye haykırdı.

D’Artagnan: “Seni öldürmeden hiçbir yere git-mem!” diye karşılık verdi. Üç hasmına karşı elinden geldiğince kendini savunmaya çalıştı.

Adam: “Bu Gaskonyalılar çok korkunç olurlar!” dedi. “Vurmaya devam edin. Yorulunca işi bitiktir.”

Ama adamlar nasıl bir belaya çattığının farkında değildi. D’Artagnan böylesi durumlarda gürültüye pabuç bırakacak biri değildi.

Page 11: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

11

Sonunda bir sopa darbesi kılıcını ikiye böldü. Başka bir darbe alnına isabet etti. Yere baygın düştü.

İşte o sırada kentin dört bir köşesinden insanlar hana doğru koşuyorlardı. Hancı korkuya kapıldı, uşaklarının yardımıyla yaralıyı mutfağa taşıdı. Hep birlikte yarasını iyileştirmeye çalıştılar.

Adam pencerenin önündeki yerine geçti. Olayı seyretmeye gelen insanları seyrederken hiç de hoş-nut olmadığı anlaşılıyordu.

Odanın kapısı açıldı. Hancı gelmişti. Adam han-cıya dönüp: “O deli ne durumda?” diye sordu.

“Fena sayılmaz ama, uyumadan önce size haka-retler yağdırdı.”

“Sözlerinin arasında bazı kimselerden söz etti mi?”

“Evet, avcunu cebinin üzerine bastırarak, “Ba-kalım Mösyö de Tréville bu hakarete ne diyecek,” dedi.”

Yabancı adam hayretle: “Mösyö de Tréville mi?” diye tekrarladı. “Demek elini cebinin üzerine ko-yup Mösyö de Tréville’den söz etti?… Aziz dostum, bizim delikanlı uyuduğuna göre, siz de o mektuba bir göz atmışsınızdır. Adım gibi biliyorum bunu. Ne yazılıydı bu mektupta? Kralın silahşörlerinin komutanına yazılmış bir mektup demiştiniz, değil mi?”

“Evet, öyle.”

Page 12: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

12

Hancı yabancının bakışını fark etmedi. Adam kalktı, pencerenin önünden ayrıldı, birkaç dakika hiç konuşmadan durdu, sonra: “Bu delinin işini bi-tirelim,” dedi. “Nerede o şimdi?”

“Birinci katta, karımın odasında. Yaralarını teda-vi ediyorlar.”

“Çantasıyla giysileri yanında mı? Ceketini çıkar-madı mı?”

“Bütün eşyaları mutfakta. Ama bu adam sizi te-dirgin ediyorsa şayet…”

“Hiç kuşkun olmasın. Soylu insanlar böyle bir deliyle aynı handa kalamazlar. Siz odanıza çıkın. Hemen hesabımı çıkarıp uşaklarımı çağırın. İste-diklerim hazırlandı mı?”

“Evet, soylu efendim, atınızın ana kapının altın-da harekete hazır beklediğini görmüşsünüzdür.”

“Güzel. Şimdi de ne söylediysem onu yap.”Hancı: “Hayret!” diye geçirdi içinden. “Yoksa

bu küçük çocuktan korktu mu?”Ancak yabancının bir bakışı gülümsemesini en-

gelledi. Selam verip çıktı.Yabancı: “Bu delikanlı Mileydi ile karşılaşma-

malı.” diye konuşmasını sürdürdü. “Mileydi şim-diye kadar gelmiş olmalıydı. En iyisi ata binip onu karşılamaya gitmek… Ama gitmeden önce Mösyö de Tréville’e yazılmış olan mektupta neler bulun-duğunu bir öğrenseydim!”

Page 13: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

13

Yabancı adam konuşa konuşa mutfağa indi. Bu sırada hancı, delikanlının hana gelişi nedeniyle soy-lu yabancının ayrıldığını anlamıştı. Karısının oda-sına çıktığında, d’Artagnan’ın kendine gelip ayağa kalktığını gördü. Polisin onu yakalayabileceğini söyledi. Soylu bir kişiye saldırması cezasız bırakıla-mazdı.

D’Artagnan yarı kördü. Kafası sarılırken gözleri de yarı yarıya örtülmüştü. Üzerinde ceketi yoktu. Ne yapacağını bilmeden mutfağa indi. Pencereden bakınca, kendisini kışkırtan adamın bir kadınla ko-nuştuğunu gördü.

Kadın yirmi, yirmi iki yaşlarında görünüyordu. D’Artagnan ilk bakışta kadının genç ve güzel ol-duğunu fark etmişti. Uzun, bukleli saçları omuzla-rına dökülüyordu. Tatlı bakışları, iri mavi gözleri vardı.

Kadın: “Demek, Kardinal hazretlerinin(1) bana buyrukları var,” dedi.

“Evet, hemen İngiltere’ye dönmenizi, şayet Dük(2) Londra’dan ayrılacak olursa kendisine haber iletmenizi buyuruyorlar.”

Güzel kadın: “Peki, yapacağım başka bir şey yok mu?” diye sordu.

“Var. Yapmanız gereken şey bu kutunun içinde-

(1) Kardinal de Richelieu(2) Buckhingam Dükü, İngiltere Kralı I. Charles’ın başbakanı.

Page 14: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

14

ki kâğıtta yazılı. Ancak Manş Denizinin öteki yaka-sına geçince açacaksınız.”

“Peki. Ya siz ne yapacaksınız?”“Ben Paris’e döneceğim.”D’Artagnan konuşulanların hepsini duymuştu.

Dışarı fırlayıp haykırdı: “Bu kez elimden kaçama-yacaksınız.”

Yabancı adam: “Ne kaçması?” diye sordu.“Sanırım bu kez, bu hanımın önünde, başkaları-

nın arkasına gizlenemeyeceksiniz.”Yabancı adam elini kılıcına attı.Mileydi: “Yapmayın bunu,” diye haykırdı. En

ufak bir gecikme bize her şeyi kaybettirebilir.”Adam: “Haklısınız,” dedi. “Siz de ben de yolları-

mıza devam edelim.”Başını eğerek genç kadını selamlayan adam atı-

na atlayıp, arabanın gidiş istikametinin ters yönün-de dörtnala uzaklaştı.

D’Artagnan: “Alçak! Sefil!” diye haykırdı ardın-dan.

Yanına sokulan hancıya: “Kadın güzeldi ama…” dedi mırıldanırcasına.

“Hangi kadın?”“Mileydi.”Yarasının etkisiyle bitkin düşen d’Artagnan

ikinci kez bayılarak yere yığıldı.Hancı gülümseyerek ellerini ovuşturdu.

Page 15: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

15

Page 16: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

16

“İkisi gitti! Bu da bana kaldı. Nasıl olsa onun bu-rada epeyce kalacağından eminim. Sonunda on bir altın kazanacağım demektir.”

On bir altın d’Artagnan’ın cebinde kalan son pa-rasıydı. Hancı bu parayı onun cebinde görmüştü.

Hancı, d’Artagnan’ın on bir günden önce iyile-şemeyeceğini, günde bir altından on bir altını kaza-nabileceğini hesaplıyordu ama ertesi gün sabahın beşinde d’Artagnan ayaktaydı. Hemen mutfağa inip şarapla sıvı yağ ve yanında bazı şeyler iste-miş, annesinin merhemini hazırlamıştı. Kafasında-ki, omzundaki birçok yaraya bu merhemi sürmüş, doktora görünmek istememişti. Aynı akşam ayağa kalkmış, ertesi gün iyice kendine gelmişti.

Oda parası ile merhemi için istediklerinin karşı-lığını öderken hancı, sarı atın öteki atların yediğinin üç katını yediğini söyledi ama d’Artagnan hancının sözlerine pek aldırmadı. Elini cebine attığı zaman on bir altınının yerinde durduğunu gördü. Ancak mektubun yerinde yeller esiyordu.

Delikanlı mektubunu tekrar tekrar aradı. Cep-lerini belki yirmi kez ters yüz etti. Bir o kadar çan-tasını açıp kapadı. Sonunda mektubun çalınmış ol-duğunu anladı. Birden tepesi attı. Hanın içinde ne varsa hepsini kırıp dökmek istiyordu.

“Mektubum nerede?” diye haykırdı. “Çabuk mektubumu verin bana, yoksa hepinizi öldürürüm!”

Page 17: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068

17

Kılıçsız kaldığını unutmuştu. Ama hancı işin far-kındaydı. Gülümsedi, sakin bir sesle: “Nerede ola-bilir bu mektup?” diye sordu.

D’Artagnan: “Evet, nerede olabilir?” diye sordu. “Haberiniz olsun, bu mektup Mösyö de Tréville’e yazılmıştı. Onu hemen bulmalısınız. Bulmayacak olursanız, Mösyö de Tréville nasıl bulunacağını bi-lir.”

O zaman hancı durumun ciddiyetini anladı.“Bu mektup kaybolmadı,” dedi. “Cebinizden

çaldılar onu.”“Çaldılar mı? Kim?”“Dünkü yabancı adam vardı ya, işte o. Ceketiniz

mutfaktaydı. O da oraya indi. Bir ara yalnızdı. Mek-tubu o çalmış olacak.”

D’Artagnan: “Yani mektubu o adamın mı aldığı-nı söylemek istiyorsunuz?” diye sordu.

“Size söylediğim gibi. Eminim o almıştır. Ona, sizin cebinizde Mösyö de Tréville’e yazılmış bir mektup olduğunu söylediğim zaman, hemen mut-fağa indi. Ceketinizin orada olduğunu biliyordu.”

“Demek hırsız o. Gidip onu Mösyö de Tréville’e şikâyet edeceğim. Mösyö de Tréville de onu Krala şikâyet edecek.”

Sonra cebinden iki altın çıkarıp hancıya uzat-tı. Hancı, saygılı bir tavırla şapkasını çıkarıp d’Artagnan’ı kapıya kadar uğurladı.

Page 18: ALEXANDRE DUMAS - Remzi Kitabevi · 2018. 2. 21. · post@remzi.com.tr Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 4. Cad. no: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 12068