219
8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 1/219 Aşkın Dünyalar ı Edinmek AŞKIN DÜNYALARI EDİNMEK Manevi Keşfe Giden Yol YAZAN RABBI MICHAEL LAITMAN DÜZENLEYEN BENZION GIERTZ LAITMAN Kabbalah Publishers Yayın Yönetmeni: Benzion Giertz Laitman Kabbalah Yayınevi Websitesi: www.kabbalah.info Laitman Kabbalah Yayınevi Email: [email protected] AŞKIN DÜNYALARI EDİNMEK Copyright _ 2003 by MICHAEL LAITMAN. Tüm haklar ı saklıdır. Laitman Kabbalah Publishers, taraf ından yayınlanmıştır. 299 Mullen Drive #35 Thornhill ONT. L4J 3W3, Canada. Amerika Birle şik Devletleri’nde bas ılmıştır. Makale veya eleştirilerde kullanılan kısa al ıntılar hariç, bu kitabın hiç bir kısmı hiç bir şekilde yayıncının yazılı izni olmadan kullanılamaz ya da basılamaz. ISBN: 0-9731909-0-6 Birinci baskı: Ekim 2002 İkinci baskı: Ekim 2003 İçindekiler Giriş Yazılanlar ı nasıl okumalı 1

Askin-Dunyalari-Edinmek

  • Upload
    fajir

  • View
    216

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 1/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

AŞKIN DÜNYALARI EDİNMEK 

Manevi Keşfe Giden Yol YAZAN RABBI MICHAEL LAITMANDÜZENLEYEN BENZION GIERTZ

LAITMAN Kabbalah Publishers 

Yayın Yönetmeni: Benzion GiertzLaitman Kabbalah Yayınevi Websitesi: www.kabbalah.info Laitman Kabbalah YayıneviEmail: [email protected] AŞKIN DÜNYALARI EDİNMEKCopyright _ 2003 by MICHAEL LAITMAN.Tüm haklar ı saklıdır. Laitman Kabbalah Publishers, taraf ından yayınlanmıştır.

299 Mullen Drive #35 Thornhill ONT. L4J 3W3, Canada. Amerika BirleşikDevletleri’nde basılmıştır. Makale veya eleştirilerde kullanılan kısa alıntılar hariç,bu kitabın hiç bir kısmı hiç bir şekilde yayıncının yazılı izni olmadan kullanılamazya da basılamaz.ISBN: 0-9731909-0-6Birinci baskı: Ekim 2002

İkinci baskı: Ekim 2003 

İçindekiler Giriş 

Yazılanlar ı nasıl okumalı 

1

Page 2: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 2/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

1) Yaratan’ı algılayabilmek Kalbin PenceresiMantık Ötesi İnanç

2) Manevi YolYaratan’ın İlahi TakdiriYaratan’ın Yönetiminin Fark ına Varmak 

3) Yemek Sofrası Sahne 1Sahne 2

4) Kişisel Menfaatleri Etkisiz K ılmak Kabala Rehberin Olsun

5) Kabala Çalışmanın Amacı 6) Manevi İlerleyiş 

İnanç: Yaratan’ın Tekliğine İnanmak 7) Algılar ımız8) Maneviyatın Yapısı 

Sahte Zevkler 9)Yardım İçin Talep

Kabalist Rav Baruch Ashlag’ın Anısına10) Kişisel Haz Arzular ına Kar şı Çıkmak 11) İçsel Hareket ve Gelişim12) Egoizmi Yok Etmek 

Yaratan’ı Arayış 13) Kabala’nın Yolu

Haz Alma Arzusu14) İf şa ve Gizlilik 

Egoizmi Özgeciliğe Çevirmek 15) Aşamalı Manevi Islah16) İçsel Nitelikler ve Dışsal Etkenler 

Manevi Basamaklar 

Dört Temel Bak ı

ş 17) Yaratan’la Bütünleşmek İf şanın Aşamalar ı 

18) Yalnız Kalamayan fakat Her Güce Sahip Sihirbaz: Büyükler İçin Bir Masal19) Manevi Seviyeler 20) Yaratan’a Dönüş 

Manevi Yol21) Egoizmin Islahı 

Manevi Niteliklere Özlem Duymak 22) Manevi Gelişim23) Manevi Çalışma24) Güven ve İnanç25) Yaratan’a Boyun Eğme Süreci

26) Manevi Dünyayı İdrak Etmek Daha Üst Manevi Seviyeleri Anlamak 

27) Islahın Aşamalar ı İnanç Egoizmi Islah Etmenin Tek Çaresidir Islahı Getiren Işık 

28) Kendim İçin DeğilLishma’yı Edinmek 

29) Doğamızın Dönüşümü30) Yaratan Korkusu31) Özgecilik Tohumu32) Yaratan’ın Tekliğini Algılama Savaşı 33) İhsan Etmek İçin Almak 

34) Istırap Mutlak İyilik Olarak Gönderilir 35) Kötü Eğilim

2

Page 3: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 3/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

36) Üç Çizgi Üzerinde Çalışmak 37) Gerçek Doğamızı Anlamak 38) Manevi Alıntılar 39) Rav Michael Laitman’ın Kabalayı Arayışı 

Mutlak özgecilik ve sevgi gibi manevi niteliklerin özünü alg ılamak insano ğ lunun

anlayı şının ötesindedir. Böyle hislerin varl ı ğ ını bile anlamak alg ımı z ın çok ötesindedir; bizlerin bir çe şit ki şisel menfaat sunmayan her hangi bir eylemi

 gerçekle ştirmemiz için bir te şvi ğ e ihtiyacımı z var gibi görünüyor. Bu nedenden dolayı özgecilik gibi bir nitelik bize sadece Yukar ıdan verilebilir, ve sadece bu niteli ğ i

deneyimle ştirenler onu anlayabilir. Rabbi Michael Laitman

Giriş Çok bilinen bir soruyu kalbinizle dinlerseniz eminim Kabala çal ışma

üzerine olan tüm endi şeleriniz bir iz bile bırakmadan kaybolacakt ır. Bu soru dünyada doğ an herkes taraf ından sorulan ac ı fakat adil bir sorudur:“Hayat ımın anlamı nedir?” 

Rabbi Yehuda Ashlag, Talmud Eser Sefirot’a Giri ş 

Öğretmenim, Rabbi Baruch Shalom Halevi Ashlag kullandığı bir çok makale venotlar ın içinden özellikle bir tanesini hep yanında taşırdı. Bu not defteri babası RabbiYehuda Leib Halevi Ashlag, Kudüs Rabbi’si ve bir Kabalist, ile yaptığı sohbetlerinyazılar ını ihtiva ediyordu. Rabbi Yehuda Ashlag, Zohar kitabının 21 ciltlik tefsirininyazar ı ve ayr ıca Kabalist Ari’nin Kabala üzerine çalışmalar ının ve makalelerinin 6ciltlik tefsirinin yazar ıdır.

1991 yılında yeni yılın ilk günü Rav’ım beni yatağının başına çağırdı ve bana notdefterini vererek şöyle dedi: “Bunu al ve ondan öğren”. Bir sonraki sabah öğretmenimkollar ımda vefat etti; ben ve benim gibi bir çok öğrencisini bu dünyada rehbersizbırakmıştı.

Bana şöyle derdi: “Sana, benden ziyade Yaratan’a dönmeyi öğretmek istiyorum,çünkü tüm varoluşun tek gücü, tek Kaynağı, sana yardım edebilecek bir Tek O var,ve O senin yardım dualar ını beklemektedir. Bu dünyanın bağından özgür kalmaarayışında yardım istediğinde, kendini bu dünyanın üzerine yükseltirken, ve kendinibulmakta yardıma ihtiyaç duyduğunda, Yaratan’a dönmelisin, zira seni Kendisinedönmeye zorlamak için tüm bu arzular ı yollayan O’dur.”

Bu kitapta öğretmenimin not defterinden fikirleri toparlamaya çalıştım. Buradayazılanlar ı tamamıyla açıklamak mümkün değil zira her birimiz o anki algımızınlimitleri dahilinde okuduğumuzu anlayabiliriz çünkü her birimiz kişisel ruhlar ımızınnitelikleriyle sınırlıyızdır. Dolayısıyla, Yüce Işıkla kar şılıklı iletişim sürecinde her birimiz bu fikirleri ruhumuzun algıladığı şekliyle tercüme ederiz.

3

Page 4: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 4/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Rabbi Yehuda Ashlag’ın düşünceleri en büyük oğlu Rav’ım aracılığıyla bu dünyayaulaşsın, ve bu dünyadaki yaşamlar ımızın seyrinde Yaratan’la bütünleşmemizisağlasın!

Rabbi Michael Laitman

 Yazılanlar ı Nasıl Okumalı 

Bu kitabın gerekliliği öğrencilerimin sorduğu sorulardan, radyo röportajlar ı ve çeşitliseminerlerde sorulan sorulardan ve tüm dünyadan yağmaya devam eden sorulardanortaya çıktı.

Kabala’nın anlatılmasında ve öğretilmesindeki zorluk manevi dünyanın bu dünyadakar şılığının olmamasından kaynaklanıyor. Çalışmamızın amacı net bile olsa,anlaşılırlığı geçicidir. Öğrendiklerimiz manevi parçamızın algılayışıyla netleşir ki buYukar ıdan sürekli yenilenir.

Dolayısıyla, daha önce anladığımız bir konu sonradan anlaşılmaz hale gelebilir. Ruhhalimize ve manevi koşulumuza göre okuduğumuz yazı son derece derin anlamlar taşıyabilir, ya da tamamen manasız gelebilir.

Eğer dün çok açıkça anladığınız bir şey bugün tümüyle anlaşılmaz bir hale gelirseumutsuzluğa kapılmayın. Yazılar anlaşılmaz, garip veya mantıksız gelse bile pesetmeyin. Kabala teorik bilgi edinmek için çalışılmaz, bizden gizlenmiş olanı görmemiz

ve algılamamız içindir. Manevi gücü anlayıp edindikten sonra görmeye ve algılamayabaşladığımızda sonuç olarak edinilen manevi Işıklar ve seviyeler bize mutlak bilgiyibağışlar.

Üst Işığı kavrayana ve bize sunduklar ını algılayana dek evrenin nasıl inşa edildiğinive çalıştığını anlayamayız çünkü dünyamızda bu kavramlar ı örnekseyecek bir  şeyyoktur. Bu yazılar manevi güçleri algılamamızdaki ilk adımlarda bize yardımcı olabilir.Sonraki safhalarda ise ilerleyişimiz sadece bir öğretmenin yardımıyla olabilir.

Bu kitabı alışılagelmiş bir  şekilde okumanızı önermem. Daha ziyade, bir paragrafakonsantre olmalı, onu düşünmeli, ve bahsedilen konularda yansıma bulan örnekleri

anlamaya çalışmalısınız. Ondan sonra da bu konular ı kendi kişisel deneyimlerinizeuygulayabilirsiniz.

Sabırla, cümlelerin üzerinden tekrar tekrar geçerek ve düşünerek yazar ın hislerininderinliğine girmeye çalışmalısınız. Ayr ıca yavaş yavaş okuyup, yazılanlar ın inceayr ıntılar ını çıkarmaya çalışın, ve gerekirse tekrar her bir cümlenin başına dönün.

Bu yöntem ya yazılara kendi hislerinizle dalmanıza yardımcı olur ya da bir konuylailgili hislerinizin eksikliğini fark ettirebilir. Eğer durum hislerin eksikliği ise, maneviaçıdan ilerlemek bizim için çok önemli bir önkoşuldur.

Bu kitap hızlı okumak için yazılmamıştır. Kitapta anlatılan tek bir konu, “Yaratan’lanasıl bağ kuracağımız” olsa da, konu farklı yönleriyle ele alınmaktadır. Böylece her 

4

Page 5: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 5/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

birimiz yazılanlar ın derinliğine inmemizi sağlayacak belli bir cümle ya da kelimebulabiliriz.

Yazılarda, egoizmin arzular ı ve hareketleri üçüncü kişide tarif edilmektedir, ancakkişisel bilincimizi arzular ımızdan ayırabilme noktasına gelene kadar egoizmin

arzular ı

ve tutkular ı

kendimizinmiş gibi dikkate almalı

z. Kitapta geçen “beden”kelimesi fiziksel gövdemizle ilgili olmayıp, “alma arzumuz” olan egoizmimizdenbahsetmektedir.

Bu kitaptan en iyi şekilde faydalanmak için aynı bölümleri farklı zamanlarda farklı ruhhallerinde okumak gerekir. Böylelikle kendimizi aynı yazıya farklı durumlardaverdiğimiz farklı reaksiyon ve yaklaşımlarla daha yakından ilişkilendirebiliriz.

Yazılanlarla aynı fikirde olmamak, aynı fikirde olmak kadar iyidir. Okurken en önemlinokta yazılanlara bir tepki vermektir. Hem fikir olmamak ilk aşamaya (achoraim, sırt ) gelmektir bu bizi bir sonraki safhanın (panim, yüz ) algılanmasına hazırlar.

Kesinlikle yavaş, mânalı bir  şekilde okumak hislerin ya da “kaplar ın” (kelim)gelişmesini sağlar, ve bunlar manevi hislerin edinilmesi için bir gerekliliktir. Kaplar yerlerine oturunca Üst Işık içlerine girebilir. Kelimin yani kaplar ın oluşmasından önce,Işık sadece etraf ımızdadır. Biz hissetmememize rağmen ruhlar ımızı sarar.

Bu kitap bilginize bilgi eklemek için yazılmadı. Ezberlemeniz için de yazılmadı.Aslında kendimizi asla yazılanlarla sınamamalıyız. Hatta yazılanlar ı unutmak çokdaha iyidir, böylelikle ikinci okumada her  şey taze ve tümüyle farklı gelir. Ayr ıcadaha önce edindiğimiz hislerin içimize sindirilip sonra da kaybolmalar ı daha önceuyandır ılmamış hisler için yer açmalar ı anlamına gelir. Yeni bir his organınıngeliştirilmesi süreci maneviyatta, yani ruhlar ımızın algılayamadığımız yar ısındasürekli yenilenme ve birikimle olur.

Okumamızdaki en önemli olgu, daha sonra değil okuduğumuz andahissettiklerimizdir. Bu hisler yaşandıktan sonra kalpte ve zihinde if şa olurlar ve ruhundevam eden gelişim süreci içinde her ihtiyaç duyulan anda ortaya çıkarlar.

Kitabı bitirmek için acele etmektense size cazip gelen kısımlara odaklanmanıztavsiye edilir. Okuduklar ınız ancak o zaman size yardımcı olabilir ve kişisel maneviyükseliş arayışınıza rehberlik edebilir. Bu kitabın yazılış sebebi hayatın sırlar ınailgimizi çekmektir: “Neden bu dünyada doğduk?”; “Buradan (bu dünyadan) manevidünyalara girebilir miyiz?”; “Yaratılışın amacını anlayabilir miyiz?”; “Yaratan’ı,ebediyeti ve ölümsüzlüğü anlayabilir miyiz?”; “Nasıl manevi olarak gelişmeye

başlayabiliriz?”.

Çok bilinen bir soruyu kalbinizle dinlerseniz eminim Kabala çal ışmaüzerine olan tüm endi şeleriniz bir iz bile bırakmadan kaybolacakt ır. Bu soru dünyada doğ an herkes taraf ından sorulan ac ı fakat adil bir sorudur:“Hayat ımın anlamı nedir?” 

Rabbi Yehuda Ashlag, Talmud Eser Sefirot’a Giri ş 

5

Page 6: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 6/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

1

 Yaratan’ı Algılamak 

Nesiller gelir ve gider, ama her nesil ve her kişi hayatı

n anlamı

yla ilgili aynı

soruyusorar. Bu özellikle savaş ve global acılar zamanında ve kişisel hayatımızın bazı noktalar ında başımıza gelen talihsizlikler zamanında olur. Bize çok pahalıya mal olanbu hayatın amacı nedir? Felaketlerin olmaması mutluluk olarak sayılmamalı mı?

Talmud ’un “Atalar ımızın Etikleri” bölümünde şöyle yazar: “İradene aykır ı doğdun,iradene aykır ı yaşıyorsun ve iradene aykır ı öleceksin”.

Her nesil kendine düşen felaketlerden payını almıştır. Aramızda savaş dönemlerini,ekonomik yokluk zamanını ve savaş sonrası belirsizlik dönemlerini geçirmiş insanlar var. Ama görüyorum ki benim neslim acılar ve sıkıntılarla dolu ve kendisinibulamamakta ve yapılandıramamaktadır. Böyle bir ortamda hayatımızın anlamıyla

ilgili soru apaçık ortaya çıkar. Bazen hayat sanki ölümden daha zor gibi görünür;dolayısıyla atalar ımızın “İradene aykır ı yaşıyorsun...” dediklerine şaşırmamak lazım.

Doğa bizi yarattı ve bize verdiği niteliklerle varolmak zorundayız. Sanki yar ım akıllı varlıklarmış gibiyiz: davranışlar ımızın içimizde doğuştan varolan karakter veözelliklerimizin sonucu olduğuna ve buna kar şı gelemeyeceğimizi anladığımızdereceye kadar zekiyiz. Eğer doğanın merhametindeysek, bu belirsiz, mantıksızdoğanın bizi nereye götürdüğünü tahmin etmek zor.

Doğalar ımız tıpkı vahşi hayvanlar gibi içgüdüsel ve kısırdöngü mücadeleleriyle kişiler arasında ve tüm ülkeler arasında çatışmalarla meşgul olmaktan sorumlular. Bunarağmen yine de bilinçaltımızda, varlığımızı ilkel hayvanlarla kıyaslamayı kabuledemeyiz.

Ama eğer, bizi yaratan İlahi bir güç varsa, O’nu neden algılamıyoruz, neden bizdengizleniyor? Eğer bizden ne talep ettiğini bilseydik yaşamlar ımızda bu hatalar ı yapmazve ıstırap ile cezalandır ılmazdık.

Eğer Yaratan insanoğlundan gizlenmiş olmasaydı, açıkça algılanabilseydi ve her birimiz taraf ından tek tek görülebilseydi hayat ne kadar kolay olurdu! O zaman O’nunvarlığından hiç tereddüt etmezdik. O’nun bizi saran dünya üzerindeki İlahiyönetiminin etkilerini gözlemleyebilir; yaratılışın sebep ve amacını anlayabilir;hareketlerimizin sonuçlar ını ve Yaratan’ın bunlara tepkisini açıkça görebilir; tüm

problemlerimizi O’nunla kar şılıklı diyalog halinde tartışabilir; sorunlar ımızdan dolayı O’na şikayette bulunabilir; O’ndan yardım isteyebilir; O’nun korumasını ve tavsiyesinitalep edebilir ve neden bize bu şekilde davrandığını açıklamasını isteyebilirdik.

Son olarak O’ndan gelecekle ilgili tavsiye isteyebilirdik; O’nunla sürekli iletişimiçerisinde olur ve O’nun nasihatine göre kendimizi ıslah edebilirdik. Sonuç olarak Omutlu olurdu ve biz de bundan fayda görürdük.

Tıpkı bir çocuğun doğar doğmaz annesinden haberdar olması gibi biz de Yaratan’ınvarlığından haberdar olurduk. O’nun bizim davranışlar ımıza ve hatta niyetimize olanreaksiyonunu gözlemleyerek hayatı doğru yaşamayı öğrenirdik. Yaratan’ı tıpkı bir annenin yakınlığı kadar yakın algılardık çünkü O’nu yaratılışımızın kaynağı olarak,ebeveynimiz olarak, şimdiki varlığımızın ve gelecekteki tüm yaşamımızın nedeniolarak görürdük.

6

Page 7: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 7/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer yukar ıdakiler gerçek olsaydı hükümetlere, okullara, öğretmenlere hiç bir ihtiyaçduymazdık. Tüm milletlerin varoluşu herkese bariz olan ortak sebep için sadece iç içevaroluşa odaklanırdı: açıkça görülebilen ve algılanabilen Yaratan ile manevibütünleşme.

Herkesin davranı

şlar ı

na gayet net olan manevi kurallar, “emirler” rehberlik ederdi. Veherkes de bu kurallara itaat ederdi zira etmemek kişinin kendisine zarar vermesianlamına gelirdi tıpkı uçurumdan atlamak ya da ateşin içine atlamak gibi olurdu.

Eğer açıkça Yaratan’ı ve İlahi Takdirini algılayabilseydik en zor işleri bile yapmaktagüçlük çekmezdik, zira bu işlerden elde edilecek kişisel menfaat açıkça görülürdü.Sanki şu anı ya da geleceği hiç düşünmeden tüm varlığımızı bir yabancıya vermekgibi olurdu.

Bu hiç bir problem teşkil etmezdi, zira Yaratan’ın İlahi Takdirinin farkında olmakkişisel menfaatimiz olmadan hareket etmenin faydalar ını görmemizi sağlardı. Bilirdikki Yaratan’ın sonsuz iyilik ve şefkatinin gücü altındayız.

Kendimizi tümüyle Yaratan’a vermenin, tüm arzu ve düşüncelerimizi hiç gizlemedenO’na teslim etmenin ve O’nun bizden olmamızı istediği gibi olmanın ne kadar doğalolabileceğini (ayr ıca şu anki gizli halindeyken bunun ne kadar imkânsız ve doğalolmadığını da) bir düşünelim.

Kendimiz için en ufak bir endişemiz bile olmazdı, kendimizi hiç düşünmezdik.Aslında kendimizi hissetmeyi bile unutur tüm his ve düşüncelerimizi O’na nakleder,O’na yaklaşmaya çalışıp O’nun düşünce ve arzular ı doğrultusunda yaşardık.

Tüm bahsettiklerimizden açıkça görüyoruz ki dünyamızda eksik olan tek şey

Yaratan’ı

n algı

lanması

r.

Böyle bir anlayış ve algıyı edinmek hayatımızın yegâne amacı olmalıdır. Bu hedefeulaşmak için tüm çabamızı ortaya koymalıyız, zira sadece Yaratan’ı algıladığımızdaO’ndan yardım alabiliriz. Bu, bizi dünyadaki felaketlerden ve manevi ölümdenkurtarabilir ve ancak bu şekilde manevi sonsuzluğu edinerek bu dünyaya geri gelmekzorunda kalmayız.

Yaratan’ı algılayabilmeyi öğrenme yöntemi “Kabala” olarak bilinir. Yaratan’ınalgılanmasına “inanç” denir. Bu konudaki genel yanlış, inanca Yaratan’ı görmeden vealgılamadan kafamızı karanlığa gömmek olarak bakılmasıdır. Aslında inançkelimesinin anlamı bunun tam tersidir. Kabala’ya göre, kişiyi dolduran Yaratan’ın

Işığı, Yaratan’la bağ oluşturan Işık, O’nunla bütünleşme hissini (Ohr hassadim-şefkat I şığ ı ) veren Işık, “İnanç Işığı” ya da kısaca “inanç” olarak bilinir.

İnanç, Yaratan’ın Işığı, bize sonsuzlukla bağ hissini verir. Yaratan’ın anlaşılırlığını,O’nunla mutlak bir iletişim, ve buna ek olarak da sarsılmaz bir güvenlik, ölümsüzlük,yücelik ve güç hissini getirir bize.

Açıkça görüyoruz ki bu geçici maddesel varlığımızdan ve ıstırabımızdan (faydasızgeçici heveslerin peşinde koşarak çektiğimiz acılardan) kurtulabilmemiz inanç denilenkavramı edinmekle olabilir ki bu şekilde Yaratan’ı algılayabilelim.

7

Page 8: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 8/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Genel olarak, tüm talihsizliklerimizin, yaşamlar ımızın geçiciliğinin nedeni sadeceYaratan’ı algılayamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Kabala bize öğreterek O’nadoğru götürür: “Gel tat ve Yaratan’ın iyi olduğunu gör”.

Bu kitabın amacı size Yaratan’ı algılama yolundaki ilk adımlarda rehberlik etmektir.

Kalbin Penceresi

Görüyoruz ki dünyanın yaratılışından beri insanoğlu, çoğu zaman ölümden beter olarak tanımlanacak muazzam ıstırap ve acılar çekmiştir. Eğer tüm bu acılar ın sebebiYaratan değilse, kimdir?

Tarih boyunca, kaç kişi kendi isteğiyle acı

lara katlanarak üstün erdemliği vemaneviyatı edinmek için çaba sarf etmiştir? Kaç tanesi bir damla manevi algı veerdemliğini edinmek, Yaratan’ı anlamak ve O’nun gönüllü hizmetkar ı olmak içinkendilerini katlanılmaz acılara bıraktılar?

Buna rağmen hayatlar ını bir tek kar şılık almadan ve gözle görünen hiç bir şey eldeetmeden yaşadılar. Tıpkı bu dünyaya geldikleri gibi, hiç bir şey de elde etmeden terkettiler.

Neden Yaratan onlar ın dualar ını görmemezlikten geldi? Neden onlara sırtını döndüve acılar ını hor gördü?

Tüm bu insanlar bilinçaltında, Evrenin ve vuku bulan her olayın çok daha yüksek bir gayesi olduğunun farkına vardılar. Bu anlayış kişinin Yaratan’la “birleşme damlası”olarak adlandır ılır.

Bencilliğin hat safhasında olmalar ına ve muazzam acılardan geçmelerine rağmen,Yaratan’ın reddini hissettikten sonra aniden o ana dek gerçeğe kapalı olankalplerinde bir pencerenin açıldığını hissettiler. O ana kadar kalpleri kendi arzular ı veacılar ı dışında bir  şey hissedemiyordu. Kalplerindeki bu pencere onlara uzunzamandır özlemle bekledikleri, kalbin yıkılan duvarlar ından içeri nüfuz eden,“Yaratan’la birleşme damlası”nı yaşamaya ve hissetmeye değer olduğunu gösterdi.Böylelikle tüm nitelikleri Yaratan’ın niteliklerine benzeyecek şekilde tersine çevrildi.

Ancak o zaman farkına vardılar ki Yaratan’la bütünleşmek sadece acılar ının en derinnoktasında mümkün oldu. Sadece o zaman Yaratan’ın Tekliğini algılayabildiler,çünkü O’nun varlığı ve O’nunla “birleşmenin damlası” orada mevcuttu. Bu iç anlayışı yaşadıktan sonra, Işık onlara aşikar oldu ve yaralar ını sardı.

Tamamen algılar ımızdaki ve kavramamızdaki yaralardan, ruhlar ına işkence edenkorkunç çelişkilerden dolayı Yaratan onlar ı öyle sınırsız bir mutlulukla doldurdu kidaha mükemmel bir  şey hayal bile edilemezdi. Bunlar ın hepsi onlara sadeceacılar ının ve ıstıraplar ının, bir değeri olduğunu hissettirmek içindi. Onlar ın nihaimükemmelliği hissetmeleri için gerekliydi bunlar ın hepsi.

8

Page 9: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 9/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu koşula ulaştıktan sonra bedenlerindeki her hücre onlar ı bu dünyadaki herkesinhayatlar ında sadece bir kez bile olsa, Yaratan’la bütünleşme hazzını yaşayabilmekiçin inanılmaz işkenceden geçmeye razı olabileceklerine ikna etti.

Peki o zaman Yaratan neden insanlar ın haykır ışlar ına kar şı sessiz? Bunu

açı

klamanı

n tek bir yolu var: İnsanlar Yaratan’ı

yüceltmekten ziyade kendiilerleyişlerini ön planda tutmaktadırlar. Dolayısıyla, gözyaşlar ı boştur ve bu dünyayageldikleri gibi terk ederler; “hiç bir şey” ile.

Her canlının sonu yok olmaktır ve Yaratan’ı algılayamayan kişiler bu anlamdahayvanlar gibidirler. Öteki taraftan, eğer kişi kendisini Yaratan’ın yüceliğine yöneltirseo zaman Yaratan kendisini o kişiye if şa eder.

Yaratılışın amacını gerçekleştiren “birleşmenin damlalar ı”, Yaratan’ın yüceliği vesevgisiyle ilgilenen kişilerin kalplerini doldurur. İlahi kanunun adaletsizliğinden şikayetetmektense kalplerinde Yaratan’ın her  şeyi adil bir  şekilde yönettiğine ve her  şeyionlar ın iyiliği için yaptığına ikna olanlar ın kalplerini doldurur bu damlalar.

Manevi olan bir şey parçalara bölünemez; bütünü ancak parça parça anlayabiliriz taki tümünü anlayana kadar. Bu nedenden dolayı, manevi yolumuzdaki çabalar ımızınbaşar ısı yakar ışlar ımızın saflığına bağlıdır. Manevi Işık sadece kalbimizin egoizmdenar ınmış kısımlar ına girer.

Objektif olarak varlığımızın doğasına ve etraf ımızı saran her  şeye bakarsakyaratılışın mucizesini bütünüyle takdir edebiliriz. Yaratan’la direkt iletişim içerisindeolan Kabalistlere göre, O’nun varlığının bizim için çok önemli gizli anlamlar ı vardır.Eğer Yaratan gerçekten varsa ve hayatımızdaki tüm koşullar ı O düzenliyorsa, ozaman O’nunla olabildiğince yakın iletişim kurmaya çalışmaktan daha mantıklı bir şeyolamaz.

Ancak, çok çaba sarf edip bu amacı gerçekten edinirsek, o zaman, Yaratanalgılar ımızdan gizli olduğu için kendimizi sanki hiç bir destek olmadan havada as ılı duruyormuş gibi hissederiz. Zira görmeden, hissetmeden, duymadan, ve O’ndanduyusal hiçbir şey almadan tek taraflı bir çalışmayla uğraşıp boşluğa haykırmaktanbaşka bir şey yapmıyor oluruz.

Peki Yaratan neden bizi kendisini algılayamayacak şekilde yarattı? Ayr ıca, bizdenneden saklansın ki? Dahası, O’na yalvardığımızda neden bize kar şılık vermiyor vedoğanın ve çevremizin arkasına gizlenerek bizi gizli bir  şekilde etkilemeyi tercihediyor?

Eğer bizi ıslah etmeyi arzulasaydı, yani yaratılanlardaki Kendi “hatasını”, bunu uzunzaman önce dolaylı ya da dolaysız olarak yapabilirdi. Eğer Kendisini bizleregösterseydi, O’nu görür, ve zekâ ve duyular ımızın algıladığı kadar ıyla O’nu takdir ederdik. O zaman elbette, güya bizim için yaratılan bu dünyada, nasıl davranmamızgerektiğini bilirdik.

Daha da ötesi, paradoksal olarak, ne kadar çok O’na ulaşmak, O’nu algılamak, O’nayakınlaşmak için çaba sarf etsek bu yöndeki arzumuzun yok olduğunu hissetmeyebaşlıyoruz. Peki, eğer Yaratan tüm hislerimizi yönlendiriyorsa, neden O’nu algılamakisteyenlerdeki bu çok büyük arzuyu özellikle yok ediyor? Ve sadece bu kadar dadeğil: Neden önümüze mümkün olabilecek her türlü engeli koymakta?

9

Page 10: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 10/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’a yaklaşma çabası içinde olanlar ımız genellikle geri çevriliyoruz. Doğrusu,O’nu arayanlara yıllar süren acılar bile yaşatabilir. Hatta bazen kurtulmamız gerektiğisöylenilen gurur ve kibrin daha çok Yaratan’ın karakteri olduğunu bile hissedebiliriz!Madem Yaratan merhametli, özellikle de O’nu arayanlara, neden haykır ış ve gözyaşlar ımıza bir kar şılık alamıyoruz?

Eğer hayatımızda bir şeyi değiştirebilecek durumdaysak, Yaratan bize özgür seçimhakkı vermiş demektir. Ancak anlamadığımız sebeplerden dolayı, bizlere varlığımızve manevi gelişimimiz sürecinde eşlik eden ıstıraplardan kaçınmak için yeterli bilgiyivermemiştir.

Diğer taraftan da, eğer özgür irade yok ise, o zaman yarattığı bu zalim dünyadabizlere manasızca acı çektirmekten daha insafsız ne olabilir? Bu tür  şikâyetlerinelbette sonu yoktur. Ve eğer durumumuzdan Yaratan sorumlu ise elbette O’nueleştirmek ve suçlamak için çok sebebimiz var, bunu da her acı ve ıstırapçekişimizde yapıyoruz zaten.

Yaratan kalbimizdeki her  şeyi görür. Her hangi bir  şeyden mutsuz olduğumuzdatatminsizlik hissi Yaratan’ı suçlamak olarak da tanımlanabilir, direkt O’na hitapetmiyor hatta Yaratan’ın varlığına hiç inanmıyor olsak bile.

Hepimiz koşullar ımız dahilinde nasıl bir inanç takip ediyorsak, inancın ne olduğunabakmaksızın, haklıyız. Bunun nedeni, o anda gerçek olduğunu hissettiğimiz veaklımızla analiz ettiğimiz şeyi korumamızdır.

Ancak, geniş hayat tecrübesi olanlar ımız, bu görüşlerin yıllar içinde ne kadar büyükçapta değiştiğini biliriz. Daha önce yanlış ve şimdi haklı olduğumuzu söyleyemeyiz;bugünkü görüşümüzün yar ın yanlış olarak kanıtlanabileceğinin de farkında olmalıyız.Dolayısıyla, her hangi bir durumdan çıkardığımız sonuç o durum için doğru olupbaşka koşullarda çıkardığımız sonuçlar ın tam tersi olabilir.

Aynı  şekilde, başka dünyalar ı ya da onlar ın kanunlar ını değerlendiremeyiz, ya daonlar ı bizim dünyamızın kriterlerine göre yargılayamayız. Olağanüstü bir zekâya yada algıya sahip değiliz, hatta kendi dünyamızın sınırlar ı dahiline bile sürekli yanılgıyadüşüyoruz. Dolayısıyla, bilinmeyenle ilgili yorum ve sonuç çıkarmamız, veyargılamamız mümkün değildir.

Sadece gerekli doğaüstü algıya sahip olanlar ımız Yukar ıda ve bize doğal olanınötesinde varolanlarla ilgili doğru yargıda bulunabilir. Hem bizim özelliklerimize hemde doğaüstü özelliklere sahip kişiler bize doğaüstü şeyleri daha yakından

açıklayabilirler. Böyle bir insan Kabalist olarak bilinir – bizim dünyamızdan birisi, her birimizle aynı özelliklerde ve buna ek olarak da Yukar ıdan bazı özellikler verilerekÜst dünyalar ı bize aktarması sağlanmış birisi.

Bu yüzden Yaratan bazı Kabalistlerin bilgilerini geniş kitlelere açmalar ına izin verdi kidiğer insanlar da O’nunla iletişime geçebilsin. Kabalistler manevi alemlerin yapısı veişleyiş mantığının, bizim dünyamızın kanunlar ına kar şıt kanunlar üzerine kuruluolduğunu bizlerin de anlayabileceği bir dilde anlatırlar.

Mantı

k Ötesi İnanç

10

Page 11: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 11/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bizim dünyamızla kutsal manevi dünyalar ı ayıran bir sınır yoktur. Ancak manevidünya özellikleri itibariyle bizim dünyamıza göre bir “anti-dünya”dır ve algılar ımızın okadar üstündedir ki bu dünyada doğduktan sonra geçmiş koşulumuzu tümüyleunuturuz. Doğal olarak da, bu anti-dünyayı algılamamız onun özünü, mantığını veniteliklerini edinerek olabilir. Şimdiki doğamızı, buna tamamen zıt bir doğa edinmeküzere nasıl değiştirebiliriz?

Manevi dünyanın temel kanunu iki kelimede özetlenebilir: mutlak özgecilik (ihsanetmek). Peki bu özelliği nasıl edinebiliriz? Kabalistler kendi içimizde bir değişimdengeçmemiz gerektiğini söylerler. Sadece bu iç hareket manevi dünyayı algılamamızı ve eş zamanlı olarak hem manevi dünyayı hem de bu dünyayı yaşayabilmemizisağlar. Bu iç dönüşüme “mantık ötesi inanç” denir. Manevi alem “ihsan etme”(özgecilik) özelliğine sahiptir. Manevi alemdeki hiç bir arzu ve davranış insan mantığı ya da egoizmiyle yönetilemez, orada sadece inanç işler, yani Yaratan hissi.

Eğer mantığımız davranışlar ımız için önemli bir araç ise, o zaman kendimizi tümüyleaklımızdan bağımsız kılamayız gibi görünüyor. Fakat, akıl Yaratan’ın gizli bir üslupla

önümüze koyduğu koşullardan sıyr ılmaya imkân tanıyamayacağından engelleriaşmamızda bize pek yardımcı olamayacaktır. Bunun yerine, başımıza gelen olaylaramantıklı cevaplar bulamadan hiç desteksiz havada asılı kalacağız. Dünyamızdasadece aklımız bize rehberlik eder. Yaptığımız her  şeyde mantık, yani sadeceegomuz, “makul” bir hesaplama yaparak arzu ve davranışlar ımızın temelini oluşturur.

Mantığımız ne kadar haz beklentimiz olduğunu ve bu hazzı edinmek içinharcayacağımız çabayı (yani ıstırabı) eşleştirerek hesap yapar. Sonra maliyetideğerlendirebilmek için birini diğerinden çıkar ır ız ve sonra bu arzuya doğru mu çabaharcayacağız yoksa sakin sakin oturacak mıyız karar veririz. Bizi saran çevremizekar şı bu mantıklı yaklaşıma “mantık dahilinde inanç” denir. Bu durumda mantık nekadar inanç sarf edeceğimizi (feda edebileceğimizi) tayin eder.

Çoğu zaman faydanın ya da harcanan çabanın hesabını hiç yapmadan hareketederiz, tıpkı radikallerin ya da koşullandır ılmış davranışlar ın durumunda olduğu gibi.Bu tür “kör” davranışlar “mantıksız inanç” olarak adlandır ılır, çünkü bu bir hesaplamayapmaktansa başkasının vermiş olduğu karar ı körü körüne uygulamaktır.

Bunun yanı sıra, davranışlar ımız yetiştiriliş tarzından dolayı öyle bir boyuta kadar ikinci doğamız olmuştur ki sırf bu alışkanlığın gücünün sebep olduğu mekanikdavranışlardan kurtulmak için büyük çaba harcamamız gerekir.

Bu dünyanın kurallar ına göre yaşamaktan manevi dünyanın kurallar ını yaşamaya

geçebilmek için bazı koşullar gerekmektedir. İlk olarak, mantığın hiç bir açıklamasını dikkate almamalı ve aklımızın hareketlerimizi belirlemesinden kurtulmalıyız. Sankihavada desteksiz asılıymışız gibi iki elle Yaratan’a tutunmaya çalışmalıyız, böyleliklehareketlerimizi sadece Yaratan’ın yönlendirmesine bırakmış oluruz. Yani bir benzetme yapacak olursak; kendi aklımızı Yaratan’ınkiyle değiştirmeli ve kendimantığımıza ters davranmalıyız. Yaratan’ın arzusunu bizim arzumuzun üzerinekoymalıyız. Bunu yapabildiğimiz an davranışımız “mantık ötesi inanç” dahilinde olur.

İlk safhayı geçtikten sonra, hem manevi dünyay ı hem de bu dünyay ı hissetmeyebaşlar ız. Daha sonrasında da hem manevi alemin hem de bu dünyanın aynı maneviyasaya yani “mantık ötesi inanç” yasasına göre işlediğini keşfederiz.

Kendi r ızamızla mantığımızı bir tarafa koymak ve sadece kendimizi Yaratan’abırakma arzusu ile idare edilmek, manevi anlayışı içine alacağımız bir kap oluşturur.

11

Page 12: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 12/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu kabın kapasitesi, yani manevi muhakememizin ölçüsü, bastırmaya çalıştığımızdünyevi ve bencil arzular ın miktar ına bağlıdır.

Manevi kabımızın kapasitesini büyütmek için Yaratan manevi yolumuzun önünesürekli daha büyük engeller koyar. Bu bizim egoist arzular ımızı ve Yaratan’a yönelik

tereddütlerimizi körükler.

Ancak zaman içinde aynı engeller onlar ı aşmamızı ve giderek daha güçlü özgecilarzular ın oluşmasını sağlar. Bu şekilde manevi kabımızın gelişmesi için f ırsat veriliriz.

Eğer zihnimizle Yaratan’a tutunabilirsek (yani insan aklının eleştirel yaklaşımını bir kenara bırakıp böyle bir f ırsatın kar şımıza çıkmasından dolayı mutluluk duyarsak), vebu koşula en azından bir anlık bile dayanabilirsek o zaman manevi halin ne kadar harika olduğunu görebiliriz. Bu duruma ancak sonsuz Gerçeği edindiğimizdeulaşabiliriz.

Diğer inanışlar ın tersine bu Gerçek yar ını değiştirmeyecek zira artık Yaratan’la

bütünleştik ve tüm sonsuzluğu Gerçeğin açısından görebilmekteyiz. İlerleyiş sadeceeşzamanlı üç paralel çizgi dahilinde mümkündür. Sağ çizgi inançtır, ve sol çizgi dealgı ve anlayış.

Bu iki çizgi asla kesişmez, zira kar şılıklı birbirlerine terstirler. Dolayısıyla onlar ı dengelemenin tek yolu iki çizgiden birden oluşan orta çizgidir. Bu orta çizgi, aklıninanç derecesine göre kullanıldığı manevi davranış anlamına gelir.

Tüm manevi nesneler, Yaratan’dan doğduklar ı sıralamada, Yaratan’ın üzerine kat katörtülmüş O’nun etraf ında sar ılmış durumdadır. Evrende Yaratan’ın etraf ına kat katörtülü olarak varolan her şey sadece yaratılışa bağıntılı olarak mevcuttur ve “Malchut”  

olarak adlandı

r ı

lan ilk yaratı

lan varlı

ğı

n ürünleridir.

Bu demektir ki, Yaratan hariç tüm dünyalar ve tüm yaratılan varlıklar her şeyin köküya da ilk doğduğu kaynak olan tek bir  Malchut varlıktırlar. Malchut  sonunda kendiiçinde birçok küçük parçaya bölünür. Malchut ’un tüm parçalar ının toplamı  “Shechina” olarak bilinir.

Yaratan’ın Işığı, O’nun varlığı ve Shechina’yı dolduran İlahi şey “Shochen”  olarakbilinir. Shechina’nın her parçasının doldurulmasını sağlayan yeterli süreye “ıslahsüreci” denir. Bu süre içinde yaratılan varlıklar  Malchut’ a tekabül eden parçalar ınınıslahını yerine getirirler. Her bir varlık yaratıldığı parçayı yani kendi ruhunu ıslah eder.

Yaratan tam anlamıyla Kendi yarattığı varlıklarla bütünleşene yani Kendisini tümüyleif şa edene, ya da başka bir deyişle Shochen tümüyle Shechina’yı doldurana kadar geçen zamandaki koşula “Shechina’nın Yaratan’dan sürgünü” (Galut HaShechina)denir.

Bu durumdayken Üst Dünyalar mükemmeliyetten uzaktır. En alt seviye olan bizimdünyamızda bile her yaratılan Yaratan’ı tümüyle algılamalıdır. Ancak çoğu zamandünyamızın karakteristik özelliği olan boş arzular ımızı tatmin etmek, ve bedenimizintaleplerini körü körüne izlemekle meşgulüz.

Ruhun “Shechina toprağ ın içinde”  denilen bir koşulu vardır. Bu halin özelliği saf 

manevi mutluluğun gereksiz ve saçma olduğu kanı

r, ve “Shechina’nı

st ı

rabı

”  olarak tanımlanır.

12

Page 13: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 13/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Çekilen tüm acılar ın nedeni mantığımızı tümüyle reddedip, gözlerimiz kapalı bir şekilde mantık ötesi inançla ilerlememiz için Yukar ıdan gelen zorlamadankaynaklanmaktadır.

Bununla beraber, ne kadar çok sebep ve mantık sahibi olursak, ne kadar güçlenirsek

ve zekileşirsek inanç yolunu takip etmek de o kadar zorlaşı

r. Bunun sonucu olarakda, kendimizi mantığımızı reddetmeye zorladıkça çektiğimiz acıyı da artır ır ız.

Yukar ıda tarif edilen manevi gelişim yolunu seçmiş olanlar ımız Yaratan’la hem fikirdeolmakta başar ısız olur. Kalbimizde böyle bir metodun gerekliliğini kınar ve dolayısıylaYaratan’ı haklı görmekte zorlanır ız. Ancak, Yaratan bize yardım etmeden veyaratılışın tüm resmini bize if şa etmeden bu koşullar altında uzun süre devametmemiz mümkün değildir.

Manevi yükselişte hissettiğimiz an ve tüm arzular ımız Yaratan’a yönelik olduğundadoğru Kabala kitaplar ını çalışıp onlar ın içsel anlamlar ına nüfuz etmeye hazır ızdır.Tüm çabamıza rağmen yazılanlardan hiç bir  şey anlamadığımızı hissetsek bile,

tekrar tekrar bu kitaplar ı çalışmaya dönmeli ve umutsuzluğa kapılmadan devametmeliyiz.

Öyleyse tüm bu çabalardan nasıl fayda sağlayabiliriz? Aslında Kabala ilminingizemini anlamaya yönelik çaba Yaratan’a Kendisini if şa etmesi için yapılan dua ileeşdeğerdir. Bu bağ için özlemimiz Kabala mevhumunu anlamaya çalışmaklagüçlenir.

Dualar ımızın gücü arzu ve özlemimizin gücü ile belirlenir. Bir  şey için çabaharcadığımızda o şeyi edinme arzumuz artar. Arzumuzun gücü arzulananıneksikliğinin yarattığı acıyla ölçülür. Sözlerle anlatılan değil kalpte hissedilen ıstırapbaşlı başına bir duadır.

Yukar ıda anlatılanlar ın doğru olduğunu düşünerek ilerlersek, sadece arzuladığımızşey için yoğun çaba harcayıp başar ısız olduktan sonra arzulanan şey için samimi,içten bir dua edebiliriz ki onu alabilelim. Eğer, kitaplara gömüldüğümüz zamankalbimiz hala alakasız düşüncelerden kurtulamamışsa o zaman zihin kendisinitümüyle çalışmaya veremez, çünkü akıl kalbe hizmet eder.

Yaratan’ın kabul etmesi için dualar ımız kalbimizin derinliklerinden gelmelidir. Yanitüm arzular ımız o duaya odaklanmalıdır. Bu nedenden dolayı, doğru arzuyu –Yaratan taraf ından duyulmak – gerçekleştirmek için hiç anlamasak da kitaplar ın içineyüzlerce kez dalmalıyız.

Gerçek bir arzu başka hiç bir arzuya yer bırakmaz. Kabala çalışırken Yaratan’ındavranışlar ını inceleyeceğiz ve bu şekilde O’na doğru ilerleyeceğiz. Ve zamanlaçalıştığımız şeyleri anlamaya hak kazanacağız.

İnanç, yani Yaratan’ın varlığını hissetmek Evren’in Kralı’nın önünde durmak gibi bir şey olmalı. Bu durumda hiç şüphesiz bir gereklilik olan sevgi ve korku hisleriylesar ılmış olacağız. Böyle bir inancı edinene kadar bu yolda uğraşmalıyız. Zira sadeceinanç manevi dünyadan haz duymamızı sağlayıp, egoizmin derinliğine tekrar düşerekkişisel keyif arayışlar ına engel olabilir.

Yaratan’ı

n varlı

ğı

edinme ihtiyacı

daimi olarak kalacak şekilde kalbimizekazınmalıdır. Sanki onsuz hayat süremeyeceğimiz sevgiliye duyulan bir çekimebenzer bu.

13

Page 14: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 14/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

İnsanlar ı saran her  şey Yaratan’a duyulan ihtiyacı özellikle gölgeler ve dışar ıdanhissettiğimiz haz anında manevi boşluğun acısını azaltır. Dolayısıyla, bu dünyadanalınan hazzın keyfini çıkar ırken, bunlar ın Yaratan’ı algılama ihtiyacımızı yoketmemesi hayati önem taşır, zira bu hazlar bizi manevi hislerden mahrum kılar.

Yaratan’ı

algı

lama arzusu sadece insanlara has bir özelliktir ancak her  insandabulunmaz. Bu arzu, ne olduğumuzu, kendimizi, hayattaki amacımızı ve varlığımızınkökünü anlama ihtiyacından kaynaklanır. Kendimizle ilgili sorular ın cevabını araştırmak bizi hayatın kaynağını aramaya iter. 

2

Manevi Yol

İlahi Gücü algılama ihtiyacı kendi içimizde ve çevremizde, çevrilmemiş hiç bir taş bırakmadan, doğanın tüm gizemlerini çözme yolunda elimizden gelen tüm çabayı harcamamızı sağlar. Ancak, sadece Yaratan’ı algılamaya duyulan özlem gerçek bir özlemdir, zira O her  şeyin kaynağıdır, her  şeyin üstündedir, ve bizlerin deYaratıcısıdır. Dolayısıyla, eğer bu dünyada ya da başka dünyalarda tek bir insanyaşasaydı bile, hiç şüphesiz kişinin kendisini arayışı sonunda onu Yaratan’ı aramayagetirirdi.

Yaratan’ın yaratılanlar üzerindeki nüfuzunu (etkisini) if şa eden iki çizgi vardır. Sağ 

çizgi davranışlar ımız nasıl olursa olsun O’nun hepimizin üzerindeki kişisel İlahitakdirini temsil eder. Sol çizgi hepimizin kişisel davranışlar ımıza göre O’nunüzerimizdeki İlahi takdirini temsil eder. Kötülüklerimiz için cezayı, iyiliklerimiz içinödülü simgeler.

Sağ çizgide ilerlemek için belli bir zaman seçtiğimizde kendimize dünyadaki her şeyYaratan’ın isteği o yönde olduğu için olur demeliyiz. Her  şey Yaratan’ın planladığı şekilde ilerler ve hiç bir şey bizim elimizde değildir. Bu bakış açısından baktığımızdane kötü yanımız ne de iyi yanımız vardır. Davranışlar ımız dışar ıdan aldığımız arzular taraf ından belirlenir.

Dolayı

yla, O’ndan aldı

ğı

z (bize verilen) her şey için Yaratan’a şükran duymalı

z.Dahası, Yaratan’ın ebediyete doğru bize kılavuzluk yaptığını kavrarsak O’na kar şı sevgi hisleri geliştirebiliriz. Sağ ve sol çizgileri, tam orta çizgiyi hedef alarak doğru bir şekilde kaynaştır ırsak ilerleyebiliriz. Yani, sadece bu iki çizginin tam ortasındailerleyebiliriz.

Fakat doğru başlangıç noktasından ilerlemeye başlamış olsak bile eğer kendimizitam olarak nasıl sürekli bir şekilde gözden geçirip düzelteceğimizi bilmezsek, doğruyoldan sapmamız muhakkaktır. Dahası, bu yolda ilerlerken yaptığımız en ufak bir sapma ilerlemeye devam ettikçe her adımda hatamızı daha da büyütür. Sonuçolarak git gide belirlemiş olduğumuz amacımızdan uzaklaşır ız.

14

Page 15: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 15/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ruhlar ımız bu dünyaya inmeden önce Yaratan’ın parçasıydı, O’nun küçük bir öğesiydi. Bu parça “ruhun kökü” olarak bilinir. Yaratan ruhu bedenin içine koydu kiruh yükselip Yaratan’la tekrar bütünleşene kadar bedenin arzular ını da yükseltsin.

Başka bir deyişle, ruh bedenin içine, kişi bir bedende doğduğunda, bedenin arzular ını 

aşması

için konuldu. Ruh, bedenin arzular ı

aşarak yükselip daha önce sahipolduğu manevi seviyeye tekrar döner. Ancak bunu yaparken de daha önce Yaratan’ ınbir parçasıyken bulunduğu noktaya çok daha büyük hazlar edinerek geri yükselir. Bunoktada, o küçücük parça (element, öğe) tümüyle manevi bir beden haline dönüşür ve bu dünyaya inmeden önceki orijinal halinin 620 kat büyüğü olur.

Dolayısıyla tamamlanmış son safhasında, manevi beden 620 parçadan ya daorgandan oluşur. Her bir parça (organ) manevi bir kanun ya da davranış/hareket(mitzvah - sevap) olarak bilinir. Ruhun her parçasını dolduran Yaratan’ın Işığına yada Yaratan’ın Kendisine (ikisi aynı şey) “Torah” (Işık) denir.

Yeni bir manevi seviyeye ulaşmaya “manevi bir yasanın yerine getirilmesi” denir. Bu

yükselişin sonucu olarak yeni özgecil arzular yaratılır ve ruh maneviyatı, Yaratan’ı,O’nun Işığını edinir.

Bu hedefe giden doğru yol orta çizgiden geçer. Bu, üç kavramı bir araya getirmekdemektir: insan, izlenecek yol ve Yaratan. Gerçekten de dünyada üç nesne vardır:Yaratan’a geri dönmek için uğraş veren insan, Yaratan’a ulaşabilmek için izlenecekyol ve Yaratan – insanoğlunun ulaşmaya çalıştığı hedef.

Birçok kere de söylenildiği gibi, Yaratan’dan başka hakikaten varolan bir şey yoktur ve bizler kendi varlığımızın hissi içinde olan yaratılanlar ız. Manevi yükseliş süreciiçinde bunu açık bir şekilde görürüz.

Tüm algılar ımız, ya da kendimize ait olarak gördüğümüz tüm algılar ımız, sadeceYaratan’ın içimizde ürettiği İlahi Hareketlere tepkilerdir. Yani eninde sonundahislerimiz sadece O’nun hissetmemizi istediği şeylerdir.

Bu gerçeği tam anlamıyla kavramadığımız sürece bir değil üç farklı kavram görürüz:kendimiz, Yaratan’a giden yol ve Yaratan’ın Kendisi. Sadece manevi gelişimin sonsafhasına ulaştığımızda, ruhumuzun düştüğü yere tekrar yükseldiğimizde, tümarzular ımız ıslah olmuş durumda Yaratan’ı tümüyle manevi bedenimizin içinealabiliriz.

İşte o zaman Yaratan’ın tüm Işığıyla ve Yaratan’la dolar ız. Bu şekilde, daha önce

algımızda ayr ı varolan üç nesne, kendimiz, manevi yolumuz, ve Yaratan tek bir varl ık – Işıkla dolmuş olan manevi beden, olarak bütünleşir.

Dolayısıyla, doğru ilerleyebilmemiz için manevi yoldaki gelişimimiz sürecinde sürekliüç çizgiyi gözden geçirmeliyiz. Böylelikle bu üç nesne algımızda ayr ı olsalar bile enbaşından itibaren üçü için de aynı güçlü arzuyu hissettiğimizden emin oluruz. İlkbaşlangıçtan itibaren bu üç olguyu birleştirmek için çaba sarf etmeliyiz; yolunsonunda bu açıkça belli olacaktır. Aslında şimdi bile açıkça bariz, ancak kendieksikliğimizden dolayı bunun böyle olduğunu henüz görememekteyiz.

Eğer bu üç nesneden bir tanesi için daha fazla arzu beslersek anında doğru yoldan

çı

kar ı

z. Doğru yolda olup olmadı

ğı

kontrol etmenin en basit yolu Yaratan’labütünleşmek niyetiyle O’nun özelliklerini anlamaya çalışıp çalışmadığımıza karar vermektir.

15

Page 16: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 16/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

“Eğer ben kendim için değilsem, o zaman kim benim için?” Ve “Eğer ben sadecekendimi düşünüyorsam, o zaman ben neyim?” Bu çelişkili ifadeler edinmekistediğimiz kişisel amaca yönelik çabaya yaklaşımımızı yansıtır. Öteki taraftan dayardım için kendimizden başka dönecek bir yer olmadığına inanmalı ve iyidavranışlar ımızın ödüllendirileceği kötü davranışlar ımızın da cezalandır ılacağındanemin bir şekilde hareket etmeliyiz.

Bizler ayr ı bireyler olarak hareketlerimizin bir sonucu olduğuna ve kendi geleceğimiziinşa ettiğimize inanmalıyız. Ama öteki taraftan da kendimize, “Ben kimim ki doğamı kendi başıma yenebileyim? Ancak, bana başka hiç kimse de yardım edemez” diyesormalıyız.

 Yaratan’ın İlahi Takdiri

Eğer her şey Yaratan’ın planına göre yürüyorsa o zaman bizim çaba sarf etmemizinne faydası var ki? Ödül ve ceza prensibine dayalı, kişisel çabamızın sonucu olarak,Yukar ıdan Yaratan’ın yönetiminin anlayışını ediniriz. Ondan sonra üst bilinçseviyesine çıkar ve Yaratan’ın her şeyi yönettiğini ve her şeyin önceden belirlenmiş (planlanmış) olduğunu görürüz.

Ancak öncelikle bu seviyeye gelmemiz gerekir ve gelene kadar da her şeyin Yaratantaraf ından yapıldığını söyleyemeyiz. Ayr ıca, o seviyeye gelene kadar o prensipleregöre de davranıp yaşayamayız çünkü dünyanın işleyişinden anladığımız bu değildir.Dolayısıyla, sadece farkında olduğumuz koşullar (dünyevi koşullar) dahilindeyaşamak zorundayız.

Sadece “ödül ve ceza” prensiplerine dayalı olarak çaba sarf ettiğimiz zamanYaratan’ın tam güvenine layık oluruz. Sadece o zaman dünyanın gerçek resmini veişleyiş mekanizmasını görme hakkını kazanır ız. Ve bu noktaya geldiğimiz ve her şeyin Yaratan’a bağlı olduğunu gördüğümüz zaman O’na özlem duyar ız.

Kişi bencil arzular ını zorla dışar ı atıp kalbini boş bırakamaz. Sadece kalbimizi bencilarzular yerine manevi, özgecil arzularla doldurarak eski özelliklerimizi ve arzular ımızı tersiyle değiştirebilir ve böylelikle egoizmi yok edebiliriz.

Yaratan’ı sevenlerimiz egoizmden mutlaka iğrenir, çünkü kişisel tecrübemiz egoizminne kadar büyük zarar verebileceğini bilir. Ancak, kendimizi bundan kurtarabilecek bir yolumuz olmayabilir, ve sonunda anlar ız ki kendi başımıza onu yenecek güce sahip

değiliz, zira bize, yaratılanlar ına egoizm özelliğini veren zaten Yaratan’dır.

Kendi çabamızla egoizmden kurtulamamamıza rağmen ne kadar çabuk onundüşmanımız ve manevi yanımızın yok edicisi olduğunu anlarsak ondan o kadar nefretederiz. Sonunda, bu nefret düşmanımızdan kurtulmamız için Yaratan’ı bize getirir; buşekilde egoizmimiz bile manevi gelişime hizmet eder.

Talmud'da şöyle der: “Ben dünyayı sadece Haktan yana olanlar ve tam günahkârlar için yarattım.” Dünyanın bütünüyle Haktan yana olanlar için yaratıldığını anlayabiliriz,ama neden biraz Hak tanır ve biraz da günahkâr olanlar için yaratılmadı?

16

Page 17: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 17/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

İlahi Yönetimi bizi etkilediği şekliyle algılıyoruz. Dünyayı nasıl algıladığımıza bağlı olarak, eğer bize uygunsa “iyi” ve “merhametli”, eğer  ıstırap çektirirse de “kötü” ve“zalim” olarak görürüz.

Dolayısıyla, insanın Yaratan’ın dünya üzerindeki İlahi Takdirini algılayabilmesinin iki

yolu vardı

r. Ya Yaratan’ı

algı

lar ı

z ve dünyayı

çok güzel olarak görürüz, ya daYaratan’ın dünya üzerinde bir yönetimi olduğunu inkar eder ve tümüyle “doğanıngüçleri” taraf ından idare edildiğini düşünürüz.

İkinci seçeneğin küçük bir ihtimal olduğunu düşünsek de, dünyaya olan yaklaşımımızmantığımızdan ziyade hislerimizle tayin edilir. Bu nedenle, hislerimiz ve mantığımızarasındaki bu farkı gözlemledikçe kendimizi bir günahkâr olarak görürüz.

Yaratan’ın bizlere yalnızca iyilik ihsan etmek istediğini anladığımızda bunun sadeceO’na daha yakınlaşarak mümkün olabileceğinin farkına var ır ız. Dolayısıyla,Yaratan’dan uzak hissedersek bunu “kötü” olarak algılar ız ve kendimizi günahkâr sayar ız.

Ancak, ne kadar kötülüğümüzü hisseder, ve Yaratan’a if şa olması ve bize egoizminköleliğinden kurtulup manevi dünyaya geçmek için güç vermesini haykır ırsak ozaman Yaratan anında yardıma gelir. Bu dünya ve üst alemler bu tür bir koşulda olaninsan için yaratıldı.

Günahkârlığın hat safhasına ulaştığımızda Yaratan’a haykırabilir ve sonundakesinlikle Haktan yana (erdemli) bir seviyeye ulaşabiliriz. Bu yüzden, Yaratan’ınyüceliğini algılamayı sadece kendi yalanlar ımızdan ar ınıp, arzular ımızın ne kadar ilkel ve bencilce olduğunu anladığımızda hak ederiz.

Yaratan’a yakı

n olmayı

ne kadar çok arzularsak O’nu o kadar çok algı

lar ı

z, ve O’nungünlük hayatımızdaki ince nüanslar ını ve göstergelerini daha iyi ayırt edebiliriz.Yaratan’a kar şı bu derin bakış kalbimizde hislerin ortaya çıkmasına sebep olur vesonuç olarak mutlulukla dolar ız.

Etraf ımızdaki insanlardan daha iyi olmadığımızı görebiliriz, ve aynı zamanda dabizden farklı olarak, etraf ımızdakilerin henüz Yaratan’ın özel ilgisini çekmediğini degörürüz. Dahası, diğer insanlar Yaratan’la iletişim kurabilecekleri olasılığının farkındabile değiller. Hatta Yaratan’ı algılama, hayatın anlamı ve manevi ilerleyişiumursamıyorlar bile.

Öteki taraftan da bizim nasıl böyle özel bir ilişkiyi hak ettiğimiz, ve sadece zaman

zaman bile olsa neden bize hayatın anlamı ve Yaratan’la bağımız konular ıylailgilenme f ırsatı bahşedildiği hakkında pek de net değiliz.

Eğer bu noktada, Yaratan’ın bize olan yaklaşımının değerini takdir edebilirsek ozaman sınırsız bir mutluluk ve minnet duygusu yaşar ız. Kişisel başar ıyı ne kadar çoktakdir edersek o kadar derinden Yaratan’a şükran duyabiliriz. Her bir noktada nekadar çok farklı his ve Yaratan’la bağ (ilişki) yaşarsak bize if şa olan manevidünyalar ın büyüklüğünü ve Kadrimutlak Yaratan’ın yüceliğini o kadar çok takdir edebiliriz. Bunun sonucu olarak O’nunla gelecekteki bütünleşmemize daha güvenlebakabiliriz.

Yaratan ve yaratı

lan varlı

k arası

ndaki özelliklerin büyük farkı

düşündüğümüzdeyaratılan varlığın ancak kesin olan egoist doğasını değiştirirse Yaratan’la uyumlu halegelebileceği sonucuna varabiliriz. Bu ancak yaratılan varlığın kendisini sanki yokmuş 

17

Page 18: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 18/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

gibi etkisizleştirmesi ile mümkün olabilir, böylece onu Yaratan’dan ayıracak bir şeyolmaz.

Sadece manevi hayatı edinmeden kendimizi ölüymüş gibi (tıpkı hayatın bedendenayr ıldığı gibi) hissedersek, ve sadece manevi hayat için itici bir arzu duyarsak

manevi bir soluk almak için manevi yaşama geçme olası

ğı

kazanabiliriz.

 Yaratan’ın Yönetiminin Farkına Varmak

Kendimizle ilgili tüm endişeleri ve menfaatleri bir kenara bırakıp manevi seviyeyenasıl yükselebiliriz? Kendimizi Yaratan’a adama arzusu hayatımızın tek amacı halinenasıl gelebilir, öyle ki bunu edinmeden kendimizi sanki ölü gibi hissedelim?

Bu seviyeye yükselmek yavaş yavaş ve geri dönüşüm vasıtasıyla oluşur. Hemkitaplar ı çalışmak hem de manevi nesnelere benzemeye çalışmak yoluyla ne kadar çok manevi arayış yolunda ilerlemek için çaba sarf edersek bu amaca kendibaşımıza ulaşmanın mümkün olmadığına o kadar ikna oluruz. Manevi gelişimimiz içingerekli kitaplar ı okuyup çalıştıkça yazılanlar giderek daha kafa kar ıştır ıcı gelmeyebaşlar. Eğitmenlerimize ve bizlerle birlikte çalışan dostlar ımıza ne kadar iyidavranmaya gayret edersek edelim, eğer gerçekten manevi olarak ilerliyorsak, tümdavranışlar ımızın egoizmimiz taraf ından yönlendirildiğini açıkça görürüz.

Bu tür sonuçlar  şu prensiple ortaya çıkar: Onu “Evet yapacağım” dedirtene kadar zorla. Egoizmimizin bizi gerçeği anlamaktan ve hazla dolu sonsuz yaşamı bulmaktanalıkoyarak ölümümüze neden olduğunu kavrarsak ancak ondan kurtulabiliriz.Egoizme kar şı nefret geliştirmek zamanla ondan kurtulmamızı sağlar. En önemli şey

Yaratan’ı

n yüceliğinin farkı

na vararak kendimizi tutkuyla O’na vermektir (kişininkendisini Yaratan’a vermesi demek kişinin “ben”inden (benliğinden-egosundan)ayr ılmasıdır.

Bu noktada neyi edinmenin daha yüce bir amaç olduğuna karar vermeliyiz: geçicideğerleri mi yoksa ebedi değerleri mi. Kendi yarattığımız hiç bir şey sonsuza kadar kalmaz: her  şey geçicidir. Sadece özgecil düşünceler, davranışlar ve hisler gibimanevi yapılar ebedidir.

Dolayısıyla, düşüncemizde, arzumuzda ve çabamızda Yaratan’a benzemeyeçalışarak aslında kendi ebediyetimizi inşa ediyoruz. Ancak, kendimizi Yaratan’aadamak sadece O’nun yüceliğini anladığımızda mümkün olabilir.

Bizim dünyamızda da aynıdır: Eğer bir kişinin yüce ve saygın olduğunu düşünürsek okişiye hizmet etmek bize büyük mutluluk verir. Hatta öyle ki, hizmet ettiğimiz kişininhizmetimizi kabul etmekle bize iyilik yaptığını bile düşünebiliriz, bu durumda o kişiyehizmet etmiş gibi değil de sanki o bize bir şeyler vermiş gibi hissederiz.

Bu örnekle görüyoruz ki bir davranış ya da hareketin niyeti  mekanik bir hareketin dış formunu – vermekten ya da almaktan – tersine çevirebilir. Dolayısıyla, Yaratan’ı gözümüzde ne kadar yüce tutarsak O’na o kadar çok düşüncelerimizi, arzumuzu veçabamızı verebiliriz.

18

Page 19: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 19/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Hatta bunu yaparken aslında O’na verdiğimizi değil O’ndan aldığımızı hissederiz.Sanki her bir nesilde seçilmiş birkaç kişiye bahşedilen hizmet etme f ırsatı bizeverilmiş gibi hissederiz. Bu konu aşağıdaki kısa piyesle daha açıklık kazanabilir.

3

 Yemek Sofrası 

Sahne 1

Işıkla aydınlanmış büyük odalar ı olan bir evde, sevimli ve cana yakın bir adammutfakta meşguldür. Uzun zamandır beklediği bir dostuna yemek hazırlamaktadır.Hazırlıklar ına başlarken bir yandan da misafirinin sevdiği yemekleri ve tatlar ı kendisine hatırlatmaktadır.

Ev sahibinin mutluluk ve sabırsızlıkla beklediği çok barizdir. Zarafet içerisinde sankibir dansçının hareketleriyle masayı beş çeşit yemekle donatır. Masanın yanında ikitane rahat sandalye vardır.

Kapı çalar, misafiri eve girer. Ev sahibinin yüzü aydınlanır ve misafirini içeri alıpmasaya davet eder. Misafir masaya geçer ve ev sahibi özlem ve sevgiyle ona bakar.

Misafir önündeki yemeklere bakar ve nazik bir mesafeden kokusunu içine çeker.Gördüklerinden çok memnun olduğu açıktır ancak yemeğin kendisi için yapıldığını fark etmemiş gibi hayranlığını dizginleyerek ifade eder.

Ev sahibi: Gel otur, bunlar ın hepsini özellikle senin için yaptım, bu yemekleri nekadar çok sevdiğini bilirim. Senin yemek zevkini ve alışkanlığını ne kadar iyi bildiğimibilirsin. Aç olduğunu ve ne kadar iştahla yiyebileceğini bildiğimden her  şeyi tıpkı senin sevdiğin gibi ve son kır ıntısına kadar yiyebileceğin miktarda hazırladım.

 Yazar: Eğer sofrada misafir doyduktan sonra yemek kalırsa, hem ev sahibi hem demisafir mutsuz olur . Ev sahibi mutsuz olacaktır çünkü misafirin alabileceğinden dahafazlasını vermek istemektedir, misafir de her  şeyi yiyemezse ev sahibini hayalkır ıklığına uğratmaktan mutsuz olacaktır. Ayr ıca misafir doyar ve özenle yapılmış yemeklerden daha fazla yiyememekten de pişmanlık duyar. Bu, misafirin sunulanhazzın tamamını almak için yeterli arzusu olmadığı anlamına gelecektir.

Misafir  (ağır başlılık ve ciddiyetle): Gerçekten soframda görmek ve yemekisteyeceğim her  şeyi tam istediğim şekilde hazırlamışsın. Miktarlar ı bile doğruayarlamışsın. Hayattan isteyebileceğimin hepsi bu; bunun tadını çıkarmak. Bu benimiçin mutlak ilahi haz olur.

Ev sahibi: E o zaman hepsini ye ve tadını çıkar. Bu bana zevk verir.

Misafir yemeye başlar.

Misafir (haz aldığı açıkça belli ve ağzı dolu olmasına rağmen, yüzünde bir tedirginlik

ifadesi vardır): Neden yemeği yedikçe aldığım haz giderek azalıyor? Aldığım haz

19

Page 20: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 20/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

iştahımı azaltıyor ve git gide daha az zevk alarak yiyorum. Doymaya yaklaştıkçayemeği yemekten daha az haz alıyorum.

Tüm yemeği yedikten sonra sadece hazzın hatırası kalıyor, hazzın kendisi değil. Hazsadece aç olduğum zaman vardı. Açlığım giderildikçe aldığım haz da yok olmaya

başladı

. Çok büyük bir arzuyla almak istediğim bir şeyi aldı

m ve şimdi de içimde nehaz var ne de zevk. Artık canım bir şey istemiyor ve bana haz verecek bir şey deyok.

Ev sahibi (biraz alıngan bir halde): Bunlar ın hepsini seni memnun etmek için yaptım.Arzu ortadan kalktığı için haz almanın kendisinin zevk hissini yok etmesi benimsuçum değil ki. Sonuç itibariyle, artık senin için hazırladığım şeylerle doydun.

Misafir (kendini savunurcasına): Bana hazırladığın tüm bu şeyler için sana teşekkür bile edemiyorum, çünkü bana verdiklerinden aldığım haz ve zevk bitti. Tek hissettiğimsenin bana bir  şeyler verdiğin ve kar şılığında benim sana hiç bir  şey vermediğim.Sonuç olarak, düşüncesizce kendini veren ve beni de alan durumuna sokarak bana

utanç duygusu yaşattın.

Ev sahibi: Ben senin alan benim de veren olduğumu göstermedim sana. Benimdoğam iyiliksever olmasına rağmen, senin kar şılığında bir şey vermeden almış olmangerçeği seni suçlu hissettirdi. Ben senin yemeklerimi kabul etmenden başka bir şeyistemiyorum. Bunu değiştiremem. Örneğin: Balık çiftliğim var. Ve balıklar ımınumurunda değil, kimin onlara bakıp yemlediği. Ayr ıca kedim Minnoş’a da bakıyorum,onun da umurunda değil kimin yemeği önüne koyduğu. Ama köpeğim Fino’nunumurunda ve o herhangi birinden yiyecek almaz.

İnsanlar öyle yaratılmışlardır ki bazılar ı bir başkasının verdiğini hissetmeden alırlar vesadece alırlar. Bazılar ı hiç vicdan azabı bile çekmeden çalarlar! Ancak insanlar benlikhissini geliştirirlerse kendilerine ihsan edeni (vereni) hissedebilirler ve içlerinde “alıcı”olduklar ı hissi uyanır. İşte bu, utanç, vicdan azabı ve acı hissi getirir.

Misafir  (biraz teskin olmuşçasına): Peki bir yandan hazzı alıp diğer yandan dakendimi alan bir varlık olarak hissetmekten nasıl kurtarabilirim? İçimdeki senin verenbenim de alan olduğum hissini nasıl etkisiz kılabilirim? Eğer burada bir – veriş – ve –alış durumu varsa ve bu bana utanç hissi getiriyorsa, bunu engellemek için neyapabilirim?

Belki de benim alıcı olduğum hissini yaşamamam için sen farklı bir tavır sergileyebilirsin! Ama bu sadece ben senin varlığından habersiz olursam olabilir (tıpkı 

balıklar ın gibi) ya da seni hissedip senin verdiğini anlamazsam (tıpkı bir kedi ya dagelişmemiş bir insan gibi).

Ev sahibi (gözlerini kısarak yoğunlaşır ve düşünceli bir  şekilde konuşur): Sanır ımyine de bir çözüm var. Belki içindeki bu alıcıymışsın hissini etkisiz hale getirecek bir yol bulabilirsin?

Misafir (gözleri parlayarak): Tamam, buldum! Her zaman beni misafir etmek istedin.O zaman yar ın buraya geleceğim ve öyle bir  şekilde davranacağım ki sen kendinialıcı olarak hissedeceksin. Elbette hazırladığın yemekleri yiyerek hala alan benolacağım, ama kendimi veren birisi olarak göreceğim.

20

Page 21: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 21/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Sahne 2

Ertesi gün, aynı odada, ev sahibi bir önceki gün gibi leziz yeni yemekler hazırlamıştır.Ev sahibi sofrada oturmaktadır ve misafir yüzünde gizemli, ev sahibinin daha öncehiç görmediği bir ifade ile içeri girer.

Ev sahibi (neyin değiştiğini hissetmeden parlak bir şekilde gülümsemektedir): Senibekliyordum. Seni gördüğüme çok sevindim, gel otur şöyle.

Misafir sofraya oturur ve kibarca yemeğ in kokusunu içine çeker.

Misafir (yemeğe bakarak): Bunlar ın hepsi benim için mi?

Ev sahibi: Elbette! Sadece senin için! Bunlar ın hepsini benim hatır ım için kabuledersen çok mutlu olurum.

Misafir: Teşekkürler, aslında o kadar da aç değilim.

Ev sahibi: Bu doğru olamaz! Aç olduğunu, bu yemekleri ne kadar çok sevdiğini veistediğini biliyorum! Neden yemeyesin ki?

Misafir: Senden bu kadar çok şey kabul edemem. Kendimi rahatsız hissediyorum.

Ev sahibi: Ne demek rahatsız hissediyorum? Senin tüm bunlar ı kabul etmeni çokistiyorum! Bunlar ı kimin için hazırladığımı sanıyorsun? Bunlar ı hepsini yersen banaçok büyük mutluluk vermiş olursun.

Misafir: Belki de haklısın, ama tüm bunlar ı yemek istemiyorum!

Ev sahibi: Ama sadece yemek yemiyorsun ki, benim masamda oturuphazırladıklar ımı kabul ederek bana iyilik yapmış oluyorsun. Bunlar ın hepsini seniniçin değil, benden almanı sevdiğim için hazırladım. Bu yüzden yemeği yemeyi kabuletmen bana iyilik yapmaktır. Bunlar ı hepsini benim hatır ım için yemiş olacaksın. Senalıyor olmayacaksın, daha ziyade bana büyük bir zevk veriyor olacaksın. Bu durumdasen benim yemeğimi almıyorsun, ben senden dolayı zevk alıyor olacağım. Aslındasen bana “vermiş” oluyorsun, ben sana değil.

Ev sahibi yalvar ırcasına güzel kokulu yemeğ i çekingen misafirinin önüne uzat ır.Misafir geri iter. Ev sahibi tekrar tabağ ı misafirin önüne uzat ır ve misafir tekrar geri 

iter. Ev sahibi, tek arzusunun misafirinin yemeğ i yemesi oldu ğ unu aç ı

kça belli ederek iç geçirir.Misafir, ev sahibinin yerine geçer, yani ev sahibine iyilik yapan konumunagelir.

Ev sahibi: Lütfen, rica ediyorum ye ve beni sevindir.

Misafir yemeğ e başlar, sonra durur bir dü şünür. Sonra tekrar yemeğ e devam eder veyine bir durup dü şünür. Her ara veri şinde ev sahibi yemeğ e devam etmesi için onu cesaretlendirir. Misafir sadece ikna edildikten sonra yemeğ e devam eder. Ev sahibi sürekli yeni leziz yemekler getirmeye devam eder, her defasında onu mutlu etmesi için misafirine yalvar ır.

Misafir: Eğer yememin kendi  istediğim için değil sadece seni mutlu etmek içinolduğuna emin olabilirsem o zaman alan sen ve sana mutluluğu veren de ben olmuş 

21

Page 22: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 22/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

olurum. Ama bunun böyle olması için kendim için değil sadece senin hatır ın (r ızan)için yediğimden emin olmak zorundayım.

Ev sahibi: Elbette sadece benim için yiyorsun. Ben sana yemeği yiyerek beni çokmutlu edeceksin diye ısrar edene dek masaya oturup bir tek şeyin tadına bile

bakmadı

n. Sen buraya bana mutluluk vermek için geldin.

Misafir: Ama eğer arzulamadığım bir şeyi kabul etsem bundan haz almam ve sen debenim yemeği bu şekilde kabul etmemden mutlu olmazsın. Sonuç olarak, benimsenin sunduklar ından aldığım haz kadar mutlu olabilirsin.

Ev sahibi: Bu yemekleri ne kadar çok sevdiğini biliyorum, her yemekten ne kadar yiyebileceğini bildiğimden bu beş çeşit yemeği hazırladım. Ne de olsa senin buyemeklere olan arzunu biliyorum.

Bu yemeklerden aldığın hazzı bilmek benim içimde mutluluk uyandır ıyor. Ayr ıcabenim yemeklerimden zevk aldığını da biliyorum. O yüzden senden aldığım

mutluluğun gerçek olduğuna eminim.

Misafir: Bu yemeklerden sadece sen istediğin ve tüm bunlar ı benim içinhazırladığından dolayı zevk aldığımdan nasıl emin olabilirim? Senden almakla senimutlu ettiğim için seni geri çevirmemem gerektiğine nasıl emin olabilirim?

Ev sahibi: Çok basit! Bunu benim için yaptığına emin olana dek tekliflerimi reddettin.Ancak ondan sonra kabul ettin. Aldığın her lokmadan sonra, benim için yediğini vebana verdiğin mutluluğu hissediyorsun.

Misafir: Eğer her aldığımda senin için aldığımı düşünürsem utançtan kurtulup sana

haz vermekten gurur duyabilirim.

Ev sahibi: O zaman hepsini ye! Hepsini istiyorsun, dolayısıyla bana verebileceğinher türlü mutluluğu vermiş olursun.

Misafir  (büyük bir hazla tüm yemekleri son lokmasına kadar bitirir ancak hala bir tatminsizliği vardır): Şimdi ben her  şeyi yedim ve zevk aldım. Artık zevk alınacakyemek kalmadı. Artık karnım doyduğu için aldığım haz da bitti. Artık ikimize de bir mutluluk veremiyorum. Peki, şimdi ne yapmalıyım?

Ev sahibi: Bilmiyorum. Benden alarak bana bir dolu haz verdin. Seni tekrar tekrar mutlu edebilmek için ben ne yapabilirim? Eğer her şeyi yediysen nasıl tekrar yemek

yemeyi isteyebilirsin? Nasıl yeniden iştahın açılacak?

Misafir: Doğru, haz alma arzum, sana ihsan etme (haz verme) arzusuna dönüştü veeğer  şimdi haz duyamazsam sana nasıl haz verebilirim? Ne de olsa içimde tekrar beş çeşit yemeklik bir iştah yaratamam.

Ev sahibi: Senin arzuladığından daha fazlasını hazırlamadım. Seni mutlu etmek içinelimden geleni yaptım. Senin problemin şu: “Daha fazla aldıkça, istemeyi nasıldurdurabilirim?”

Misafir: Ancak haz açlığı tatmin etmezse bunu haz olarak hissedemem. Haz hissi

arzunun tatmininden kaynaklanır. Eğer aç olmasaydım yemekten haz alamazdım ve

22

Page 23: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 23/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

sana ihsan edemezdim. Sürekli arzulama durumunda olabilmek ve sana bunugöstererek ihsan edebilmek için ne yapmalıyım?

Ev sahibi: Bunun için isteğinin farklı bir kaynağı ve haz duymak için farklı bir yolunolmalı. Yemek için olan açlığını ve aldığın zevki bir arada kullandığın zaman ikisi

birbirini ortadan kaldı

r ı

yor.

Misafir: Tamam şimdi anladım! Senin faydalanacağını hissettiğim için kendi hazzımı engelledim. Öyle bir reddettim ki tüm yemekler önüme konulduğu halde utancımdankabul edemedim. Bu utanç o kadar derindi ki sadece alıcı olduğumu hissetmemekiçin açlıktan kıvranmaya hazırdım.

Ev sahibi: Ama sonra, kendin için yemediğine ikna olduktan sonra benim hatır ım içinyemeğe başladın. Bu yüzden hem yemekten haz aldın hem de bana verdiğinmutluluktan. Bu nedenle yediğin yemek arzunla orantılı olmalı. Sonuç itibariyle eğer yemekten haz almazsan bana nasıl mutluluk verebilirsin ki?

Misafir: Ama bunu benim için yaptığını bildiğimden sadece senin için almam (yemeğikabul etmem) yeterli değil. Eğer benim mutluluğum senin mutluluğundan geliyorsa ozaman benim mutluluğumun kaynağı yemek değil sen olursun! Ben senin mutluluğunu hissetmeliyim.

Ev sahibi: Bu kolay olmalı zira ben her şeye açığım.

Misafir: Evet ama benim mutluluğum neye bağlı? Sana bağlı; mutluluğu verdiğimkişiye. Bu demektir ki benim duyduğum haz sana ne kadar vermek istediğime bağlı;yani senin yüceliğini ne kadar hissettiğime.

Ev sahibi: Peki ben ne yapabilirim ki?

Misafir: Eğer seni daha iyi tanısaydım, senin hakkında daha ayr ıntılı bilgim olsaydı,eğer gerçekten harikaysan o zaman yüceliğin bana kendisini gösterirdi. O zaman,kime bu mutluluğu verdiğimi bilerek bundan haz alır ım. Ve o zaman benim hazzımsenin yüceliğini bana ne kadar gösterdiğinle orantılı olur.

Ev sahibi: Bu bana mı bağlı?

Misafir: Bak şimdi, eğer ben vereceksem kime verdiğim ve ne kadar verdiğim benimiçin önemli. Eğer sevdiklerime veriyorsam, mesela çocuklar ıma, onlara olan sevgiminbüyüklüğü kadar vermeye hazır ım, bu bana zevk verir. Ama evime sokaktan biri

gelirse o zaman ona kar şı sempatimden bir  şeyler veririm yani onun acısını hissettiğimden ya da ben de onun koşullar ında olursam bir gün bana da yardım eliuzanır diye.

Ev sahibi: Bu prensip toplumsal refahın temel prensibi. İnsanlar kar şılıklı yardımolmazsa herkesin acı çekeceği kanaatine vardılar. Yani, ihtiyaç duyduklar ındakendileri de acı çekecekti. Egoizm insanlar ı vermeye zorlar ama bu gerçek anlamıylavermek değildir. Bu sadece kişinin geleceğini (hayatta kalmasını) teminat altınaalmaktır.

Misafir: Bu tarz bir ihsanın gerçek olduğunu sanmıyorum. Tüm cömertliğimiz

kendimizi ve sevdiklerimizi tatmin etmek yoluyla haz almaktan başka bir şey değil.

23

Page 24: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 24/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ev sahibi: Peki sana yemekten aldığın hazdan daha fazlasını nasıl verebilirim?

Misafir: Bu sana bağlı değil, tersine bana bağlı. Eğer evime gelen kişi sıradan bir insan değilse, yani benim için çok önemli bir kişiyse, sıradan bir kişiye ihsanetmektense o kişiye ihsan etmekten daha büyük zevk alır ım. Bu demektir ki aldığım

haz yemeğe bağlı

değil, yemeği kimin hazı

rladı

ğı

na bağlı

!

Ev sahibi: Peki bana olan saygınlığını nasıl artırabilirim?

Misafir: Ben senin hatır ın için aldığımdan sana olan saygım ne kadar büyükse, kimeihsan ettiğimi bildiğimden, o kadar büyük haz alır ım.

Ev sahibi: İyi de bana olan saygınlığını nasıl derinleştirip büyütebiliriz?

Misafir: Bana kendinden bahset, bana kim olduğunu göster! O zaman sadeceyemeği yemekten zevk almam, yemeği bana kimin verdiği ve kiminle ilişkim olduğuda bana haz verir. Büyük bir kişiliğin verdiği yemeğin küçük bir lokması bile bana çok

büyük bir zevk verir. Gördün mü aldığım zevk senin yüceliğine orantılı olarak büyür.

Ev sahibi: Bu demektir ki senin aldığın zevkin artması için benim kendimi sanaaçmam ve senin de içinde bana kar şı bir sevgi geliştirmen lazım.

Misafir: Aynen öyle! İçimde yeni bir iştah yaratan şey bu – sana ihsan etme arzumsenin yüceliğine bağlı olarak büyür ve bu utanç hissinden kaçmak için değil çünküutanç haz duymamı ve açlığımı gidermemi engeller.

Ev sahibi: Bu şekilde açlığı değil benim yüceliğimi ve bana mutluluk verme arzunuhissetmeye başlarsın. Öyleyse, açlığını gidermeyi değil benim yüceliğimin tadını 

çıkarmayı ve bana mutluluk vermeyi istediğini mi söylüyorsun?

Misafir: Bunda yanlış olan ne var? Yemekten aldığım haz sadece yemeği yemektenaldığım zevkten kat kat fazla olabilir çünkü açlığımı doyurma arzuma ek bir arzuekliyorum – sana ihsan etme arzusu.

Ev sahibi: Yani bu hazzını da ben tatmin edeceğim.

Misafir: Hayır, hem arzuyu hem doyumu ben içimde yaratıyor olacağım. Bunun içinsadece seni tanımam lazım. Bana kendini aç ve ben içimde sana ihsan etmek için bir arzu yaratayım. Utancım ortadan kalktığı için değil vermekten de ayr ıca hazalacağım.

Ev sahibi: Beni tanımak sana ne kazandıracak, tabi aldığın hazzın artması dışında?

Misafir (tüm amacın bu olduğunu açıkça ima ederek): Bir başka büyük çıkar dahavar: Eğer içimdeki asıl açlığın dışında başka bir arzu yaratırsam, o zaman o arzununsahibi (yöneticisi) ben olurum. Bu arzuyu her zaman artırabilirim ve haz alarak sanaher zaman ihsan edebilirim.

Ev sahibi: Peki tıpkı açlığını doyurduğunda o arzunun yok olduğu gibi, bu arzu dakaybolmaz mı?

24

Page 25: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 25/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Misafir: Hayır, çünkü içimde her zaman seninle ilgili daha büyük bir izlenimyaratabilirim. Sana ihsan etmek için her zaman yeni arzular yaratabilirim, ve sendenalarak bu arzular ı yerine getiririm. Bu işlem hiç bitmeden devam edebilir.

Ev sahibi: Peki bu neye bağlı?

Misafir: Sürekli sendeki yeni özellikleri keşfetmeye ve yüceliğini hissetmeye bağlı.

Ev sahibi: Bu demektir ki, kişisel doyumun sürekliliği için, yani egoistçe haz alırkenbile açlık ortadan kalkmayacak ve aldıkça daha da artacak. O zaman yeni bir açlıkyaratılmalı; ihsan edeni hissetme arzusu.

Misafir: Evet, yemekten alınan hazza ek olarak ihsan edenin yüceliği hissi degeliştirilir. Ev sahibinin keşfiyle sunulan leziz yemekler aynı  şey olur. Bir başkadeyişle, alınan haz verenin farkındalığını yaratır. Veren, yemek ve verenin özellikleritek ve aynı şey haline gelir.

Ev sahibi: Öyleyse, bilinçaltında istediğin aslında ihsan edenin kendisini sanaaçmasıydı. Gerçekte, bu senin bir arzunun doyumundan başka bir şey değil.

Misafir: Başlangıçta bunu istediğimin farkında bile değildim. Sadece yemeği gördümve istediğim şeyin bu olduğunu düşündüm.

Ev sahibi: Özellikle bu şekilde planladım! Böylelikle, yavaş yavaş güya kendibağımsız arzunu yaratıp kendini doyurabilesin diye. Bu durumda aynı anda hem evsahibinin hem de misafirin yerini alıyor olursun.

Misafir: Neden her şey bu şekilde var edildi?

Ev sahibi: Seni bütünlüğe getirebilmek için. Her  şeyi bütünlüğü içinde eksiksizisteyebilmen ve en üst seviyede doyum alabilmen için. Böylece her arzuyu s ınırsızcayaşayabilirsin ve haz sonsuz olur.

Misafir: Peki bundan işin başında neden haberim olmadı? Etraf ımda arzuladığımşeyler dışında hiç bir şey görmemiştim, aslında seninle birlikte olmanın gerçekten tekisteğim olduğunun farkında bile değildim.

Ev sahibi: Her şey özellikle bu koşullar altında oluşur, beni hissetmediğin bir haldenkendi başına bana gelip, içindeki o arzuyu kendin oluşturabil diye.

Misafir (şaşkın bir halde): Ama bu arzuyu kendi içimde ben yaratabiliyorsam, seninbu işteki rolün ne?

Ev sahibi: Senin içindeki o basit egoist alma arzusunu başlangıçta ben yarattım veetraf ını sana zevk veren şeylerle doldurarak bu arzuyu sürekli geliştiriyorum.

Misafir: Peki bunlar ın hepsi ne için?

Ev sahibi: Sadece peşinde koştuğun arzular ın sana asla doyum vermeyeceğinigöstermek için.

Misafir: Bunu şimdi görebiliyorum: İstediğim bir  şeyi edinir edinmez, aldığım hazanında kayboluyor ve tekrar yeni bir  şey istiyorum, ya daha büyük bir  şey ya da

25

Page 26: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 26/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

tümüyle farklı bir şey. Dolayısıyla sürekli zevk avındayım ve aslında tam olarak hiçhaz alamıyorum çünkü elimi attığım an haz ellerimin arasından kayıp gidiyor.

Ev sahibi: Özellikle bu nedenden dolayı kendi benlik hissini geliştirirsin ve bilinçedinip bu tarz bir yaşamın ne kadar beyhude olduğunu anlarsın.

Misafir: Ama olanlar ı görmemi sağlasaydın bütün bunlar ın anlamını ve amacını anlayabilirdim.

Ev sahibi: Bu resim sadece egoist varlığının tümüyle beyhude olduğuna kesin karar verdikten ve yeni bir davranış mekanizmasının gerekliliğini fark ettikten sonra oluşur.Kişi kökünü ve hayatının anlamını bilmelidir.

Misafir: Ama bu oluşum binlerce yıl sürer. Ne zaman bitecek?

Ev sahibi: Hiç bir şey gereksiz yaratılmadı. Varolan her şey yaratılanlara farklı bir varoluş  şeklinin olduğunu göstermek için. Bu gelişim yavaş çünkü her bir arzunun

yüzeye çıkması ve ilk ham halinde kullanılmaya değer olmadığının anlaşılması lazım.

Misafir: Peki çok sayıda arzu var mı?

Ev sahibi: Bir sürü! Ve gelecekte alacağın hazla tamamen doğru orantılı. Amayemekten aldığın haz değişmez. Birden fazla öğle yemeği yiyemezsin. Mideninhacmi değişmez. Dolayısıyla benden sana gelen ve senin de aldığın miktar değişmez.

Ama benim masamda beni mutlu etmek için yediğinde sadece bu düşünce yediğinyemeğin dışında yeni bir arzu ve yeni bir haz yaratır. Bu haz, masamda beni mutlu

etmek için yemekten aldığın hazza göre boyut ve güç olarak ya da miktar ve kaliteolarak ölçülür.

Misafir: Peki senin hatır ın için mutlu olma arzumu nasıl artırabilirim?

Ev sahibi: Bu senin bana olan saygına ve takdirine bağlı. Senin beni ne kadar yücegördüğüne bağlı.

Misafir: Peki sana olan takdirimi nasıl artırabilirim?

Ev sahibi: Bunun için sadece beni daha yakından tanıman gerekir. Yaptığım her hareketi görmen, gözlemlemen ve ne kadar yüce olduğuma ikna olman gerek.Yüceliğimden, merhametimden ve iyiliğimden emin olman gerekir.

Misafir: O zaman göster kendini!

Ev sahibi: Eğer arzun bana ihsan etme arzundan kaynaklanıyorsa, sana kendimigösteririm. Ama beni görmekten duyacağın haz için bunu istiyorsan, sadece kendimisana açmazlık etmem, daha derinlere gizlenirim.

Misafir: Neden? Senden ne şekilde olursa olsun almam değil mi önemli olan?Sonuçta benim mutluluk hissetmemi istiyorsun, o zaman neden kendini saklıyorsun?

Ev sahibi: Eğer kendimi tümüyle sana gösterirsem, sonsuzluğumdan, yüceliğimdenve bütünlüğümden o kadar çok zevk alırsın ki benim hatır ım için bir şey yapamazsın.

26

Page 27: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 27/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Benim için bir şey yapmak aklının ucundan bile geçmez ve tekrar utanç hissedersin.Ayr ıca, aldığın haz daimi olacağından, daha önce de yaşadığın gibi, arzunazalacaktır ve o zaman tekrar arzun tükenmiş boş bir halde kalırsın.

Misafir  (sonunda farkına vararak): O zaman benden gizlenme sebebin bu, bana

yardı

m etmek! Ben de seni tanı

mamı

istemediğini sanmı

ştı

m.

Ev sahibi: Benim en büyük arzum beni görebilmen ve bana yakın olman. Ama ozaman bundan mutluluk duymazsan ne yapabilirim? Bu ölümle aynı şey olmaz mı?

Misafir: Ama senin varlığından haberdar değilsem, nasıl ilerleyebilirim ki? Her şeykendini bana ne kadar gösterdiğine bağlı.

Ev sahibi: Doğrusu, sadece benim varlığımın hissi büyümeni ve almayı istemenisağlayabilir. Bu his olmadan, gördüklerini sadece yutarsın ve aldığın haz sona erer.Bu yüzden kendimi sana gösterdiğim zaman utanç duyarsın, vereni ve vereninözelliklerini edinme arzusu hissedersin.

Misafir: O zaman bana kendini mümkün olduğunca erken göster.

Ev sahibi: Her zaman kendimi sana göstermek istememe rağmen sadece sanafaydası olacağı kadar ıyla göstereceğim. Ne de olsa kendimi senden kasten gizledim,sana özgür seçim yapabileceğin bir koşul bırakmak için. Bu şekilde, benimmevcudiyetimden bağımsız olarak hareket edebilir ve seçebilirsin. Ev sahibitaraf ından her hangi bir baskı hissetmeden.

Misafir: Peki kendini bana nasıl gösterebilirsin?

Ev sahibi: Bu yavaş yavaş ve aşama aşama olur. En gizli seviyeden en açıkseviyeye kadar her basamağa bir “dünya” denir. Son 

Buradan da görüyoruz ki temel amacımız Yaratan’ın önemini kendi gözümüzdeyüceltmek, yani – O’nun yüceliğine ve gücüne inancı edinmek. Bunu yapmakzorundayız zira, ancak bu şekilde kişisel egoistliğimizin hapsinden kurtulup üstdünyalar ı edinebiliriz.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, inancın yolunu takip etmeye ve kendimizle ilgilidüşünceleri bir kenara bırakmak istediğimizde muazzam zorluklar yaşayabiliriz.Ondan sonra da tüm dünyadan koptuğumuzu, akıl, mantık ve geçmiş deneyimlerindesteği olmadan boşluk içerisinde asılı kaldığımızı hissederiz.

Ayr ıca, Yaratan’la bütünleşmek için tüm çevremizi, ailemizi ve arkadaşlar ımızı terketmiş gibi hissederiz. Bu hislerin ortaya çıkmasının nedeni Yaratan’ı, O’nunmevcudiyetini ve tüm yaratılışın üzerindeki hâkimiyetini hissetmekte Yaratan’a olaninancımızın eksikliğidir.

Ancak, Yaratan’ın varlığını hissetmeye başladığımız an kendimizi tümüyle O’nunellerine bırakmaya, körü körüne O’nu izlemeye, kendimizi O’na kar şı tümüyle etkisizkılmaya ve içgüdüsel olarak aklımızı göz ardı etmeye hazır ızdır.

27

Page 28: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 28/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu nedenden dolayı, ne zaman şüpheler ortaya çıksa tüm enerjimizi ve düşüncemiziYaratan’a (O’nun hatır ına-r ızasına-arzusuna) adamaya değer. Varlığımızın her noktasıyla anında Yaratan’a tutunmayı arzulamalıyız. Yaratan’la ilgili bu hisse “inanç”denir!

Bunu önemli bir hedef olarak görürsek süreci hı

zlandı

rabiliriz. Bu bizim için ne kadar önemli olursa o kadar çabuk inanç sahibi oluruz.

Dahası, Yaratan’ı algılamayı ne kadar önemli kılarsak, ta ki benliğimizin daimi bir parçası olana dek, algımız da o denli güçlü olur.

Şans, bizim asla etkileyemeyeceğimiz İlahi Takdirin bir çeşididir. Ve Yukar ıdan tayinedilir, bizler bireyler olarak kendi doğamızı değiştirmeye çalışmakla sorumluyuz.Sonra, Yaratan bu yöndeki çabamızı değerlendirir ve sonunda hem doğamızı değiştirir ve hem de bulunduğumuz dünyanın üzerine çıkar ır.

Dolayısıyla, her hangi bir çaba sarf etmeden önce Üst Güçleri, şansı, ya da

Yukar ıdan gelecek her hangi başka bir hareketi bekleyemeyeceğimizi anlamamızlazım. Daha ziyade anlamamız gereken şey eğer kendimiz harekete geçmezsekarzuladığımız amaca ulaşamayacağımızdır.

Ancak, bir görevi bitirdikten sonra, ya da kitaplar ı okurken, ya da her hangi başka bir çaba sarf ederken varmamız gereken sonuç şu olmalıdır: Emeklerimizin sonucundabaşard ığ ımız her şey hiç bir çaba sarf etmemi ş olsayd ık yine de olacakt ı, zira sonuç Yaratan taraf ından zaten önceden planlanmışt ı. Dolayısıyla, O’nun gerçek İlahiTakdirini tümüyle anlamayı arzulayacaksak öncelikle her girişimde içimizde oluşan butür çelişkileri özümsemeye çalışmalıyız.

Örneğin, Yaratan’ı

n dünya ve onun sakinleri üzerindeki ilahi yönetimine dair tümdüşünceleri bir kenara bırakarak, güne sabah dersi ile başlamalıyız. Her birimiz sankisonuç bizim elimizdeymiş gibi çalışmalıyız.

Ama günün sonunda, başardıklar ımızın hiç bir koşul altında kendi çabamızsayesinde olduğunu hayal bile etmemeliyiz. Tüm gün yataktan çıkmasak bile yine deaynı sonuca ulaşırdık çünkü sonuç Yaratan taraf ından önceden belirlenmiştir.

Dolayısıyla, gerçeği yaşamak için çaba sarf eden bir kişi bir taraftan toplumunkurallar ı ve doğa kanunlar ı dahilinde yaşamak zorunda, ancak öteki taraftan daYaratan’ın evren üzerindeki mutlak yönetimine inanmak zorundadır.

Tüm yaptıklar ımızı iyi, kötü ve nötr olarak üçe ayırabiliriz. Bizim sorumluluğumuz nötr davranışlar ımızı iyi davranışlara çevirmektir.

Bunu, yaptıklar ımız esnasında bile sonunda Yaratan’ın arzusunun yöneteceğininfarkında olarak başarabiliriz. Örneğin, hasta olduğumuzda iyileşmemizin tümüyleYaratan’ın elinde olduğunu bilmemize rağmen doktorumuzun verdiği ilaçlar ı almamızve doktorun bilgi ve becerisinin hastalığı geçireceğine inanmamız lazım. Ancak,ilaçlar ı doktorun tarifi üzerine aldıktan ve iyileştikten sonra, zaten iyeleşeceğimize veYaratan’ın böyle planladığına inanmalıyız. Bu yüzden doktora teşekkür etmektenseYaratan’a teşekkür etmeliyiz. Böylelikle, pasif bir davranışı manevi bir davranışaçevirmiş oluruz, ve bunu tüm nötr davranışlara uygulayarak zaman içinde bütün

davranı

şlar ı

“manevileştirebiliriz”.

28

Page 29: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 29/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yukar ıda verilen örnekler ve açıklamalar önemli çünkü manevi ilerleyişimiz önündegerçekten çok ciddi engeller oluşturabilirler. Hatta bazen problem daha da büyür ziraYaratan’ın yönetimini anladığımızı sanmaya başlar ız. Suni olarak enerjimizi her yerdevarolan Yaratan’a inancımızı güçlendirmeye odaklar ız ve kendi üzerimizde çalışmayı unuturuz.

Sık sık Yaratan’a olan inancımızı sergilemeye ya da tembellikten kendi üzerimizdeçalışmaya gerek olmadığını düşünürüz zira her  şey Yaratan’ın gücü dahilindegerçekleşmektedir. Dahası gerçek inançla ilgili önemli sorulardan kaçarak gözlerimizikapatıp kör inanca güveniriz.

Ancak, bu sorulardan kaçarak manevi ilerleyiş ihtimalinden uzaklaşır ız. Dünyamıziçin şöyle denir, “Ekmeğini alnının teriyle kazanacaksın.” Fakat bir şeyi elde ettiktensonra da bunun kendi çabamız ve becerimiz sayesinde olmadığını, Yaratan’ın işiolduğunu itiraf etmek oldukça zordur.

Kendi çabamızla, alın terimizle Yaratan’ın mutlak yönetimine inancımızı 

güçlendirmeliyiz. Yeni manevi hisler geliştirip yaşamak için İlahi yönetimin çelişkili(sadece bize çelişkili görünür zira henüz körüz) doğasını anlayıp kabul etmek içinçaba sarf etmeliyiz. İşte sadece o zaman bizden tam olarak ne istenildiğini biliriz veyeni manevi hisler yaşamaya başlayabiliriz.

4

Kişisel Menfaatleri Etkisiz Kılmak 

Yaratılıştan önce sadece Yaratan vardı. Yaratılış süreci Yaratan’ın Kendisinin bir parçasını ayır ıp gelecekte bazı farklı özelliklerle donatma arzusuyla başlar. Buparçaya kendi “benlik” hissini vererek Kendisinden “ayırdı”.

O’ndan ayr ılan bu parça bizim “benlik” dediğimiz şeyi oluşturur. Yaratan’dan ayr ılanbu kısmın mesafesi, Yaratan’la o parça arasındaki özelliklerin farkıdır ve “Yaratan’ıngizliliği” olarak algılanır. Bu parça Yaratan’ı hissedemediğinden Yaratan’la kendisiarasında egoist yapısından (benliğinden) kaynaklanan bir boşluk vardır.

Eğer Yaratan Kendisinden ayr ılan bu parçayı yakınlaştırmak isterse o zaman karanlıkboşluk o parçada bir umutsuzluk yaratır. Buna kar şılık, eğer Yaratan o parçayı Kendisine yakınlaştırmak istemezse o zaman boşluk hiç hissedilmez. Algılanmayanşey parça ve Yaratan arasındaki mesafedir. Yaratan’ın Kendisi parça taraf ındanhissedilmez, parçanın yapabileceği tek şey O’nu algılamanın ne hissettireceğini hayaletmektir.

Karanlık olan boşluk bizim taraf ımızdan maddesel zorluklar, hastalıklar ya da aile içiproblemlerin sebep olduğu normal ıstırap olarak algılanır. Her ne kadar, Yaratan oparça için bir ortam (çevre) oluşturmuş olsa da buna hükmedip etkileyebilir.

Yaratan bunu nasıl ve hangi amaçla yaptı? Kendimizi ıstıraptan kurtarmak için tümegoizmimizden kurtulmamız gerektiğini göstermek amacıyla Yaratan bizi çevremiz,

29

Page 30: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 30/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

çocuklar, iş, borçlar, hastalıklar ya da aile problemleri vasıtasıyla tahammül edilmezacılar koşuluna getirir, öyle ki hayat sanki dayanma gücünün ötesinde bir yükmüş gibigelir.

Tüm bu berbat koşullar ın bizim ihtirasımız ve bir  şeyleri elde etme çabamızın

sonucunda geldiğini hissederiz. Sonra, içimizde hiç bir şey istememe arzusu uyanı

r.Yani, artık hiç bir kişisel ilgimiz kalmaz zira bize sadece zarar getirdiğini görürüz.

Sonuç olarak, bizi egoistliğimizden kurtarması için Yaratan’a yalvarmaktan başkaçaremiz kalmaz. Bu bizi tüm sorunlar ımızı aşmaya zorlar ve maalesef daha fazlaıstırap getirir.

Bu yüzden Rav Ashlag “On Işığın Çalışması” adlı kitabın giriş kısmında (paragraf 2)şöyle yazar; “Ancak kalbindeki o çok meşhur soruyu dinlersen eminim ki Kabalaçalışıp çalışmama konusundaki tüm tereddütlerin hiç bir iz bırakmadankaybolacaktır.”

Bunun nedeni, hayatımızın amacı, mutluluklar ımızdan çok daha fazla olanacılar ımızın sebebi, ve çoğunlukla ölümü kurtuluş kılan hayatın güçlükleriyle ilgilikişinin aklından ya da bilgisinden değil tamamen kalbinden gelen bir soru olmasıdır.Ve sonunda, hayattan yorgun ve perişan olmuş bir halde göçene dek bu ıstırapgirdabının bir sonu olmadığı gerçeği vardır.

Peki tüm bunlardan çıkar sağlayan kim, ya da bütün bunlarla kime fayda sağlıyoruz?Bu hayattan başka ne beklemeliyiz?

Hepimiz bilinçaltında hayatımızın anlamıyla ilgili bu soru taraf ından rahatsız edilsekde bazen bizi öyle bir habersiz yakalar ki çıldırtır, yapmamız gereken şeylere olanak

tanı

maz, aklı

dağı

r, umutsuzluğun derin karanlı

ğı

na ve kendi önemsizliğimizinalgısına iter.

Çözümümüz ise fazla derin düşünüp bu soruyu kafaya takmadan hayatın akışıyladevam etmek olur. Bu, kimsenin düşünmek istemediği bir sorudur. Ama yine de tümgücü ve acısıyla birlikte önümüzde durmaktadır.

Zaman zaman arzumuz dışında bu soruya dalar ız, ve o aklımızı dağıtır ve bizi yıkar.Sonra kendimizi tekrar kandırarak hayatın akışıyla eskisi gibi devam ederiz. Ancak,Yaratan bize öyle hisler verir ki yavaş yavaş başımıza gelen tüm talihsiz olaylar ın, vetüm şiddetli ıstırabın hareketlerimizdeki kişisel çıkar ın sonucu olduğu gerçeğindenkaynaklandığını anlar ız.

Bizi “kendi çıkar ımız” için hareket ettiren egoizmimiz, doğamız ve özümüzdür. Vearzular ımız asla tatmin olmadığından acı çekmeye devam edeceğiz. Bununlaberaber, tüm kişisel menfaatlerimizi etkisiz kılarsak anında bedenin zincirlerindenkurtulup ıstırapsız ve sorunsuz bir dünya yaşamaya başlar ız.

Egoistliğin köleliliğinden kurtulmanın yolu Kabala’da bulunur. Yaratan, tümsıkıntılar ıyla birlikte, dünyamızı özellikle Kendisiyle bizim aramıza yerleştirdi. Bunuyapmasının sebebi tüm ıstırabımızın kaynağı olan egoizmden kurtulmamızgerektiğini anlatmaktır. Acıdan kurtulmak ve Yaratan’ı, tüm hazzın kaynağını,hissetmek sadece içtenlikle tüm egoizmimizden kurtulmayı arzulamakla mümkün

olur.

30

Page 31: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 31/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Manevi dünyalarda, arzular hareketlere eşittir, zira samimi ve gerçek arzular anındakişinin bu arzular ı yerine getirmesine sebep olur. Genel olarak, Yaratan bizi tümkişisel menfaatlerden kurtulmamız için kesin ve nihai bir karara getirir.

Bunu, bizi muazzam acılardan geçirerek yapar ki sadece tek bir arzumuz kalsın –ı

stı

rabı

durdurmak. Bu da sadece yaşantı

z içindeki günlük olaylar ı

n sonucundakesinlikle hiçbir kişisel çıkar ya da menfaat sağlamadığımız zaman mümkün olur.

Peki, o zaman özgür karar ımız nerede? Hayatta hangi yolu ve neyi seçeceğimizedair özgür seçimimiz nerede? Yaratan bizi belli bir çözüm seçmeye bedbahtlığınortasına atarak iter öyle ki ölüm hayata tercih edilir olur.

Ancak, bize de hayatımızı sona erdirecek gücü verip ıstıraptan kaçmamıza izinvermez. Tam tersine, bize tek çözümün ipucunu verir, tıpkı yoğun bulutlar ınarasındaki bir boşluktan sızan çizgi halindeki güneş ışığı gibi.

Çözüm ölümde değildir, yaşamlar ımızdan kaçmakta da değildir. Çözüm kişinin

günlük hayatında olanlardan kişisel menfaatini çıkarmasındadır. Bize sükûnet vedayanılmaz acılardan kurtuluşu getirebilecek tek çözüm budur.

Bu gelişim sürecinde özgür seçim diye bir şey yoktur; sıkıntılar ında kurtulmak için buyola girmeye zorlanır ız. Özgür seçim daha da ilerleme yolunda kendimizi güçlendiriptüm davranışlar ımızın amacını Yaratan’ın r ızası için yapma karar ındadır. Kendimiziçin yaşamanın ıstıraptan başka bir şey getirmediğini gördük. Kendimizi sürekli olarakdüzeltme ve düşüncelerimizi kontrol etme sürecine “ar ınma dönemi” denir.

Egoist menfaatlerin sebep olduğu ıstırap hissi o kadar keskin olmalıdır ki kişi “ekmekve suyla yaşayıp, yerde yatmaya hazır olmalıdır.” Bu deyim, hayatımızdaki tüm

egoistlik ve menfaatçiliğimizden kurtulmak için her  şeyi yapmaya hazı

r olmamı

zgerektiğini anlatır.

Yukar ıda bahsedilen koşula ulaştıktan ve orada rahat hissettikten sonra “gelecekhayat/dünya” (Olam HaBa) olarak bilinen manevi aleme girebiliriz. Dolayısıyla, ıstırapbizi bencilliğimizden kurtulmanın bize faydalı olacağı karar ına getirir. Çabalar ımızınsonucunda, sürekli geçmiş acılar ı anımsayarak, kalbimizde oluşan karara tutunarakve onu güçlendirerek, tüm davranışlar ımızın Yaratan’ın r ızası için olabileceği bir koşula ulaşabiliriz.

Kendimizle ilgili olarak da gerekli ihtiyaçlar dışında başka kişisel zevkleri vemenfaatleri düşünmeye bile korkar oluruz, zira bencilliğimizin getireceği katlanılmaz

acılar ı tekrar yaşamaktan korkar hale geliriz. Eğer tüm bencil düşünceleri aklımızdançıkarmayı başarabilirsek, hatta en gerekli ihtiyaçlar ımızı bile, o zaman tüm kişiselihtiyaçlar ımızdan kurtulmanın son safhasına ulaşmış oluruz.

Normal hayatımızda kendimiz, kişisel ilişkilerimiz, ailelerimiz, işimiz ve bu dünyadayaptığımız her  şey hakkında hiç düşünmemeyi alışkanlık edinmişiz. Dışar ıdanbakıldığı zaman başkalar ından hiç bir farkımız yokmuş gibi görünür. Ancak alışkanlıkikinci doğamız olduğundan zaman içinde bedenlerimizde kişisel menfaatten hiç bir izkalmaz.

Bu noktadan itibaren manevi hayatımızın ikinci safhasına geçebilir ve Yaratan’a haz

vermekten mutluluk duymaya başlayabiliriz. Ancak bu mutluluk artı

k kendimiz içindeğildir, sadece Yaratan içindir, çünkü içimizdeki tüm kişisel zevkleri“öldürmüşüzdür”.

31

Page 32: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 32/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu yüzden, bu yeni haz zamanda sonsuz ve boyutta da derinliği hayal bile edilemezbir hazdır çünkü kendi ihtiyaçlar ımızla sınırlandır ılmış değildir. Sadece bu noktada,bize bütünleşmedeki sonsuz sevgiyi edinme f ırsatını verdikten sonra, Yaratan’ın nekadar şefkatli ve muhteşem olduğunu görebiliriz.

Kabala Rehberin Olsun

Yaratılışın amacına ulaşabilmemiz için kişinin yolunda ardı arda gelen iki safhavardır. Birincisi, kişi kendisini bencilliğinden kurtarana kadar  ıstırap ve sıkıntılar ı gerektirir. Ancak o ilk aşamayı geçtikten, tüm kişisel arzular ımızdan kurtulduktan vetüm düşüncelerimizi Yaratan’a yönelttikten sonra manevi mutluluklarla dolu sonsuzsükûneti Yaratan taraf ından yaratılışın başında ilk planladığı gibi yaşamayabaşlayabiliriz.

Bedenlerimizi egoizmden vazgeçmeye alıştırmak ister gibi bir parça ekmek, bir 

yudum su ve yerde yatma yolunu seçerek kendimizi tamamen yok sayma boyutunagelmemiz gerekmiyor. Fiziksel arzular ımızı zorla bastıracağımıza, Kabala metodunukullanabiliriz, Kabala’nın Işığı her birimize tüm kötülüklerin kaynağı olan egoizmdensıyr ılmamız için yardım eder.

Kabala’nın Işığı’nın bedensel arzular ımızın üzerine çıkmamızı sağlayan bir gücüvardır. Ancak, Kabala’da bulunan manevi güç sadece buna inanırsak bizi etkileyebilir ve varlığımızı acı çekerek devam ettirip yok olmaktansa yaşamımızın sürekliliğinisağlar. Dolayısıyla, Kabala, çalışarak gerçekten amacımıza ulaşabileceğimizeinanırsak beklediğimiz ödülü almamızda bize yardım eder: egoist arzulardan özgür kılınmak için.

Bunun hayati bir amaç olduğunu hissedenler sürekli kendilerini özgür kılmanın yolunuararlar. Kabala çalışırken kişisel menfaatin zindanından nasıl kurtulacağımızınyollar ını arar ız. Kabala’ya olan inancımızın derinliğini çalışma ve araştırmayaduyduğumuz ihtiyaçla ölçebiliriz.

Eğer düşüncelerimiz sürekli egoizmden özgür kalma arayışıyla meşgulse o zamantam inanç sahibi olduğumuz söylenebilir. Bu sadece kişinin bu koşuldan kaçmayı başaramazsa hayatının ölümden beter olacağına kanaat getirmesiyle mümkün olur,çünkü kişisel bencillikten kaynaklanan ıstırap gerçekten ölçülemeyecek kadar büyüktür.

Sadece gerçekten kararlılıkla kurtuluşu ararsak Kabala’nın Işığı bize yardımcı olabilir.Sadece o zaman kendimizi egomuzdan çekip çıkaracak güç verilir bize. Ve sadece ozaman gerçekten özgür olabiliriz.

Diğer taraftan, bunun önemini acil bir ihtiyaç olarak belirlemeyenler ya da hiç gerekligörmeyenler için Kabala’nın Işığı karanlığa döner. Dolayısıyla, ne kadar çokçalışırlarsa o kadar egolar ının derinliklerine batarlar çünkü Kabala’yı tek gerçekamacı olan ıslah için kullanmamış olurlar.

Rashbi, Ari, Rav Yehuda Ashlag ya da Rav Baruch Ashlag’ın her hangi bir kitabını açtığımızda, Kabala öğrenmeye başladığımız zaman, amacımız Yaratan’dan ödül

almak olmalı

– inancı

n gücü – ki kendimizi değiştirebilmek için bir yol bulmaktabaşar ılı olalım. Egoist koşulumuzdayken bile hala Yukar ı’dan böyle bir armağanın

32

Page 33: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 33/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

verilebileceğine güven edinmeliyiz zira inanç sahibi olmak zıt koşula geçiş için bir köprüdür.

Ve hala tüm kişisel menfaatlerimizden kurtulmak için gerekli acılar ı yaşamamış olsakbile Kabala bize yardımcı olur; ıstırap yerine yolumuzu başka bir tarafa

yönlendirmenin yolunu bulur.

5

Kabala Çalışmanın Amacı 

Büyük Kabalistlerin yazılar ının getirdiği Işık bize iki meydan okuma getirir:inatçılı

ğımız ve bencil inatçılı

ğımızın sebep oldu

ğu ıstırabı unutma meylimiz. Tüm

ıslah dua vasıtasıyla gelir, Yaratan bunu kalplerimizde görür. Gerçek bir duayatutunduğumuzda aradığımız kurtuluş ve talep ettiğimiz ıslah ne olursa olsun buluruz.Ancak, ıslahı gerçekleştirebilmek için bedende, akılda ve ruhta tüm çabamızı bunavermeliyiz. Gerçek dua ve kar şılığı, yani kurtuluş sadece kişi hem miktar hem dedaha da önemlisi kalite olarak en üst çabayı gösterdiğinde gelir.

Sadece Kabala’yı doğru bir  şekilde çalışarak egolar ımızı nasıl kökünden söküpatabileceğimizi öğrenir ve kişisel kurtuluşu başarabiliriz. Kurtuluş özlemi o kadar güçlü olmalı ki kendimizi tamamen çalışmaya vermeli ve Kabala ilminde kendimiziaramaktan bir an bile sapmamalıyız.

Bununla beraber, eğer hala kafes içindeki korku dolu bir hayvan gibi köşeyesıkıştır ılmadıysak ve kalbimizin en derin köşelerinde hala haz alma arzusu varsaegoistliğimizin içimizde yaşadığını anlayamayız. Egoizm yok etmemiz gerekendüşmandır.

Bunu gerçekleştirene, ıstıraplar ımız vasıtasıyla kendi egoizmimizin hapsindenkaçmanın yolunu ve gücünü Kabala’da bulmak için bütün çabam ızı harcayana dekegoizmimizden kurtulmamız mümkün olamayacaktır. İçimizde yaşayan egoyumağlup etmediğimiz sürece özgürlük bizi bulmayacaktır.

Çalışmalara başladığımızda sadece bu amaç için ne kadar kararlı olursak olalımilerleyen zamanlarda bu şevk istemeyerek kaybolabilir. Daha önce de bahsedildiğigibi, arzular ımız düşüncelerimizi belirler ve aklımız bunun için destek mekanizması olarak çalışır. Akıl, kalbin arzular ını yerine getirmek ve hazla doldurmak için yollar bulur.

Kabala çalışmak ile diğer yöntemleri çalışmak arasındaki fark nedir? Cevap çokbasit: sadece Kabala çalışarak kendimizi egoizmin zincirlerinden özgür kılacak gücübulabiliriz. Kabala çalışırken ilk elden Yaratan’ın davranışlar ını, O’nun özelliklerini,kendi özelliklerimizi ve maneviyatla arasındaki farkı inceleyebiliriz. Kabala bizeYaratan’ın yaratılışa yönelik amacını ve egoizmin ıslahını sağlama yollar ını aktar ır.

Sadece Kabala çalışarak Kabala’nın Işığını, egoistliği yenmeye yardım eden o

manevi gücü edinebiliriz. Bu öğretilerin diğer unsurlar ı sadece bizi kendi r ızamızındışında, fiziksel davranış ve kanunlar ın açıklanmasına yöneltir.

33

Page 34: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 34/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bazılar ı Kabalayı sadece bilgilerini genişletmek için çalışırlar, eğer durum bu iseyazılarda açıklananlara sadece hikaye olarak yaklaşırlar. Ve onlar ın bu sayfalardanKabala’nın Işığını çekmeleri mümkün değildir. Kabaladan sadece kendileriniiyileştirmek isteyenler fayda sağlayabilir.

Kabala manevi köklerimizin sisteminin çalı

şı

lması

r. Bu sistem Yukar ı

dan yansı

r. Veçalışma metodu bir araya geldiğinde tek bir mutlak amaca yönlendiren ahenk içindekikesin kurallar ın çalışılmasını kapsar: “Yaratan’ın yüceliğinin if şa edilmesi ve budünyadaki yaratılan varlıklar taraf ından tümüyle idrak edilmesi.”

Kabala, yani Yaratan’ın algılanması, iki bölümden oluşur: Kabalistlerin yani Yaratan’ı algılamış kişilerin yazdıklar ı çalışmalar; ve içerisine manevi hisleri doldurabileceklerimanevi kaplar ve özgecil arzular, ya da Yaratan’ın algısını edinmiş kişiler taraf ındanalgılanmış bilgi kütlesi.

Eğer manevi yükselişe ulaştıktan sonra saf olmayan arzular ın içine düşersek ozaman manevi yükselişte edindiğimiz saf arzular bu kirli arzularla birleşirler. Bu ar ı 

olmayan arzular ın birikimi zamanla azalır ta ki yükselmiş saf arzular ın sınırlar ı içerisinde daimi olarak kalana kadar.

Çalışmalar ımızı tamamlayıp tüm arzular ımızı kendimize if şa ettikten sonraYukar ı’dan o kadar güçlü bir Işık alır ız ki bizi manevi dünyada kalıcı olarak yaşatmaküzere sonsuza dek bu dünyanın kabuklar ından çıkartır. Bununla beraber,etraf ımızdakilerin bundan hiç haberleri bile olmaz.

“Sağ çizgi” Yaratan’ın bizim gözümüzde sürekli haklı olduğu koşulu temsil eder;Yaratan’ı her davranışında haklı görürüz. Bu duruma “inanç” denir. Manevi gelişim veyükselişin ilk çabalar ından itibaren Yaratan’a mutlak inancı edinmiş gibidavranmalıyız.

Tüm benliğimizle Yaratan’ın her  şeyi azami iyilikle yönettiğini ve dünyanın O’ndansadece iyilik gördüğünü hissettiğimizi hayal etmeliyiz. Ancak kendi durumumuzuinceledikten sonra hala tüm arzuladıklar ımızdan yoksun olduğumuzu görebiliriz.Etraf ımıza baktığımızda herkesin farklı  şekilde olmak üzere tüm dünyanın acı çektiğini görebiliriz.

Buna rağmen, kendimize tıpkı egoizmin büyütecinden görüldüğü gibi dünyanın çarpıkbir resmini gördüğümüzü ve gerçek resmin bize sadece mutlak ihsan seviyesineulaştığımız zaman görüneceğini hatırlatmalıyız. Sadece o zaman Yaratan’ın evrenive yaratılanlar ı mükemmel hazza doğru yönlendirme amacıyla dünyayı yönettiğini

görebiliriz.

Böyle bir koşulda, yani Yaratan’ın mutlak iyiliğine olan inancımız, gözlerimizle görüphissettiklerimize üstün geldiğinde “mantık ötesi inanç” koşulunu yaşıyoruz demektir.

6

Manevi İlerleyiş 

Nasıl kendi gerçek konumumuzu doğru olarak tespit edemiyorsak aynı  şekilde

manevi düşüşte ya da yükselişte olup olmadı

ğı

da tespit edemeyiz. Kendimizimanevi olarak düşüşte hissetsek de, bu durum Yaratan’ın bize gerçek konumumuzugösterme isteği olabilir. Bu bize kendi menfaatimiz olmadan hareket edecek durumda

34

Page 35: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 35/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

olmadığımızı ve anında ümitsizliğe düştüğümüzü gösterir. Hatta bazen depresyon vebazen de öfke yaşar ız çünkü bedenlerimiz böyle bir hayattan zevk alamamaktadır.

Ancak bu eksiklik koşulu manevi bir yükseliştir, zira bu durumda gerçeğe öncekinden,bu dünyada mutlu yaşadığımız halimizden daha yakınızdır. Denir ki; “kişi bilgisini

artı

rdı

kça, üzüntüsünü artı

r ı

r” Buna kar şı

k, manevi yükselişte olma hissi sadecekişinin kişisel düşkünlüğü ve kendini beğenmişliğinin yanlış anlaması da olabilir.

Sadece Yaratan’ı ve O’nun tüm yaratılanlar üzerindeki İlahi Takdirini algılayan bir kişiiçinde bulunduğu manevi koşulu doğru tayin edebilir. Yukar ıda bahsettiklerimizüzerine diyebiliriz ki, kişisel gelişim yolunda, egomuzu düzeltmekte ilerledikçe,kendimizi geliştirmek ve çalışmak için ne kadar çok çaba sarf edersek niteliklerimizi okadar daha yakından tanımaya başlar ız.

Her çabada, her geçen gün, her hareketimizde bir şey başarabileceğimizle ilgili kendiyeteneklerimiz bizi giderek daha çok hayal kır ıklığına uğratır. Çabamızda ümitsizliğekapıldıkça, Yaratan’a olan yakınmalar ımız artar. Ondan sonra, bu karanlık

cehennemden, kendimizi içinde bulduğumuz fiziksel arzular zindanından çıkar ılmayı talep ederiz.

Bu şekilde olaylar devam eder ta ki, kendi potansiyelimizden yorgun düşüp,gücümüzün yettiği her  şeyi en son noktasına kadar yaptıktan sonra anlar ız kikendimize yardım edemeyiz. Bütün bunlar, başımıza gelen her  şey, tümyaşadıklar ımız bizi yardım için O’na dönmeye zorlamak ve O’nunla bir bağ oluşturmaarzusu geliştirmemiz içindir.

Ancak bunun olabilmesi için yalvar ışlar ımız kalbimizin derinliklerinden gelmelidir, buda sadece tüm gücümüzü ve olanaklar ımızı tüketip çaresizliğimizi anladıktan sonramümkün olabilir. En büyük düşmanımız olan kendi egolar ımızdan kurtulmanınsadece Yukar ı’dan gelecek bir mucizeyle olabileceğini anlamış olarak ancak tümbenliğimizden gelen ve tek arzumuz olan bir talep Yaratan taraf ından cevap bulur.İşte o zaman Yaratan egoist kalbi manevi bir kalple değiştirir, “taştan bir kalbi ettenbir kalbe” dönüştürür.

Yaratan bizi ıslah edene kadar, ilerledikçe kendimizi daha kötü görmeye başlar ız.Aslında belli bir dereceye kadar hep böyle kötüydük, fakat manevi dünyalar ınözelliklerini anladıktan sonra kişisel arzular ımızın manevi dünyalara ne kadar zıtolduğunu hissetmeye başlar ız.

Ancak, yorgun ve ümitsiz olmamıza rağmen bedenlerimiz üzerinde yeniden hakimiyet

kurabiliriz. Sonra, tüm müzakereleri yapıp da içinde bulunduğumuz koşuldan başkaçıkış yolunun olmadığına kanaat getirdiğimizde hislerimizin gerçek sebebinianlayabilir ve kendimizi ümitsizliğe kapılmadan iyimser olmaya zorlayabiliriz.

Bunu yaparak, dünyanın yönetiminin adil olduğunu, Yaratan’ın merhametini vedünyanın yöneticisi olduğunu doğrulamış oluruz. Ve bundan sonra, Yaratan’ın Işığını almak için manevi açıdan uygun hale geliriz çünkü inancı mantığın üzerine çıkartarakçevremizde olan her şeye bakış açımızı inancımız üzerine kurar ız.

Manevi olarak ilerleyen bir kişinin hayatında tüm gücünün tükendiği, tüm çabanınharcandığı ve hala o çok istediği amacı gerçekleştiremediğini anladığı andan dahadeğerli bir zaman yoktur. Zira ancak böyle bir koşul altında kişi Yaratan’a kalbininderinliklerinden talep edebilir, çünkü artık kendi çabalar ının ona yardım edemeyeceğigayet açıktır.

35

Page 36: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 36/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ancak kişi tüm çabasını tüketene kadar arzuladığı amacı gerçekleştirmek içindışar ıdan yardıma ihtiyaç olmadığına halâ emindir. Ve halâ içtenlikle yardımdileyemediğinden, hedefe ulaşmak için daha yoğun çaba sarf etmesi gerektiğinisöyleyen egosunun kandıran sesine yem olur.

Ancak kişi egosuyla olan mücadelesinde kendisinin daha zayı

f olduğunu gördüktensonra bu düşmanla baş edebilmek için yardıma ihtiyacı olduğunun farkına var ır. Ve ozaman egoyu yenmekte kendisinin önemsizliğini ve başar ısızlığını görür, veYaratan’a boyun eğip O’ndan yardım istemeye hazır hale gelir.

Kişi bu düşük seviyeye ulaşana kadar, sadece Yaratan’a olan gayretli duasınınkendisini doğasının derinliklerinden çıkarabileceğinin farkına varamaz.

İnanç: Yaratan’ın Tekliğine İnanmak

Yaratan’ın tekliğine olan inanç, kendimiz de dahil olmak üzere, tüm dünyayı Yaratan’ın elindeki alıcı kaplar olarak görmesidir. Ve tersi de şöyledir; kendimizinolaylar ı her hangi bir  şekilde etkileyebildiğimizi sanıyorsak, Tek olan Yaratan’ınArzusundan başka dünyada birçok gücün olduğuna inanıyoruzdur.

Dolayısıyla, egomuzu yok ederek kendimizi dünyanın içinde bulunduğu gerçek koşulolan Yaratan’ın Arzusundan başka bir şeyin var olmadığı koşuluna getiririz. Ancak,bu zamana dek Yaratan’ın Tekliğine inanarak hareket etme hakkına layık olamayızdolayısıyla manevi gelişimimiz etkisiz kalır.

Yaratan’ın Tekliğinden emin olmanın tek yolu kendi üzerimizde ve doğru arzular ı 

yetiştirmede çok çalışmaktır. Ancak Yaratan’la tüm algılar ımızla mutlak bütünlüksağladıktan sonra, yani tüm dünyalar ın en üst seviyesine ulaştıktan sonra, O’nunTekliğini anlayabiliriz. Ancak o zaman realitenin kusursuz maksadıyla uyumiçerisinde hareket edebiliriz.

Bu koşula ulaşmadan önce kendi içinde bulunduğumuz seviyenin kurallar ına görehareket etmeliyiz, hayal gücümüzün ürünü olan bir rüya alemine göre değil. Mevcutseviyemizde gerçekten ilerleyebilmek için çalışmanın başında kendi gücümüze olaninanç ile, hiç çaba sarf etmeseydik yine de aynı ilerlemeyi göstereceğimize olaninancı birleştirmeliyiz.

Tüm evrenin Yaratan’ın planı dahilinde ve O’nun yaratılış düşüncesiyle geliştiğini

anlamamız lazım. Her şeyin Yaratan’ın planına göre işlediğini ancak tüm çabamızı sarf ettikten sonra söyleyebiliriz.

Manevi özellikler olan mutlak ihsan ve sevgi koşullar ı insanın idrak kapasitesinin çoküzerinde olan özelliklerdir. Bunun kısaca sebebi, insanoğlunun böyle duygular ın nasılvarolacağını bile anlayamamasıdır, çünkü her hangi bir hareket yapmak için herkesbir kar şılığa ihtiyaç duymaktadır.

İşin aslı, kişisel herhangi bir menfaat dışında insan kendisini hareket ettiremez. Buyüzden ihsan etme gibi bir özellik bize sadece Yukar ı’dan verilebilir ve sadece buözelliği yaşayanlar bunu anlayabilirler. Peki, eğer bu özellik bize cennetten

veriliyorsa, neden bu özelliği edinmek için bu kadar çok çaba harcayalım? Kendi

36

Page 37: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 37/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

emeklerimiz zaten başar ısız olmayacak mı, yani Yaratan bize yardım edip yeniözellikler ve doğa verene kadar?

İşin açıkçası, bizim aşağıdan dua edip Yukar ıya değişim talebinde bulunmamızgerekmektedir. Yaratan’a niteliklerimizi değiştirmesi için çok güçlü bir arzu ifade

etmeliyiz, zira sadece arzu gerçek ve güçlüyse Yaratan bunu kabul eder. Yaratan’ı

nbu duayı kabul etmesi için arzumuzu güçlendirmeye çok büyük gayret sarf etmeliyiz.

Bu amaca ulaşmaya çalışırken, zaman içinde ne kendi arzumuzun ne de gücümüzünolduğunu anlar ız. İşte o zaman Yaratan’dan gerçek bir talepte bulunuruz: bizi eskiözelliklerimizden özgür kılması ve yeni bir özellik – bir ruh vermesi için.

Fakat bu, değişmek için tüm çabamızı, becerimizi ve gücümüzü önce kendimizkullanmadan mümkün olmaz. Tüm bu gayretin hiç bir fayda getirmediğine iknaolduktan sonra kalbin derinliklerinden yardım feryadı ederiz, işte buna Yaratan cevapverir.

Niteliklerimizin değişmesi için bu haykır ışı ancak ne bir arzumuzun ne de bedenimizinher hangi bir uzvunun doğamızın böyle bir değişimine razı gelmediğini gördüktensonra yapabiliriz, böylelikle koşulsuz olarak kendimizi Yaratan’ın ellerine bırakır ız.Aslında, kendi doğamıza esir kalmakla özgeciliğin esiri olma arzumuz eşittir.

Ancak bedenimizin böyle bir değişime asla müsaade etmeyeceğini gördükten sonrakalbimizin derinliklerinden bir talepte bulunabiliriz. Ancak o zaman Yaratan talebimizikabul eder ve tüm egoist özelliklerimizi özgecil olanlarla değiştirerek kar şılık verir kiancak böylelikle Yaratan’a yakınlaşabiliriz.

Eğer bu dünyada kendi r ızamız dışında çalışmak zorunda olduğumuzu düşünecek

olursak o zaman günün sonunda tüm çabamı

n sonucu ne olacak? Bu dünyadaharcadığımız tüm çabanın anlamı ne? Bu sorulara baktığımız zaman kendimizideğiştirmek için çalışmanın o kadar da imkânsız olmadığı sonucuna var ır ız.

Ve değişimi gerçekleştirdiğimizde, değişen özelliklerimiz içsel çabamızın sonucuolarak bize muazzam hazlar if şa eder. Haz ne için çalıştığımızı gördüğümüzde dahada artar. Dolayısıyla, harcadığımız çaba bize artık bir yük değil mutluluk getirendir.Çabamız arttıkça bu yeni nitelikleri edinmekten daha mutlu oluruz zira şimdi sahipolduğumuz bu niteliklerin her biri için anında yüce ve daimi bir ödül alır ız.

Kendi hayatımızda bile heyecan ve hevesin zorluklar ı aşmamızı ne kadar kolaylaştırdığını görebiliriz. Eğer birisine çok saygı duyuyorsak ve o kişi bizim

gözümüzde dünyanın en yüce insanıysa, o zaman bu saygıdeğer kişi içinyapacağımız her şey ve hatta onun için bir  şey yapma f ırsatı bile bize mutluluk veminnettarlık getirir.

En büyük çaba bile zevk verir. Dans etmeyi ya da spor yapmayı çok seven bir insangibi; harcadığı çabayı iş olarak değil haz olarak düşünür. Bu nedenden dolayı,Yaratan’ın yüceliğini hisseden ve fark eden biri O’na mutluluk verme f ırsatındanbüyük zevk alır. Dolayısıyla, daha önce kişiye kölelik gibi gelen şey, sonradanmutluluklarla dolu özgürlüğe dönüşür. Sonuç olarak, eğer manevi arzular bize zor geliyorsa ve maneviyatı edinmek için müthiş bir çaba sarf etmemiz gerekiyorsa ozaman Yaratan henüz bizim gözümüzde ve algımızda yeterince büyük değildir, ve bizdikkatimizi maneviyatı edinmektense başka şeylere yöneltiyoruz demektir.

37

Page 38: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 38/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Başka hedeflerin peşinden koştukça Yaratan’dan hiç bir destek alamayız ve öncelikliamacımızdan gitgide uzaklaşır ız. Yaratan’a doğru çabalarken bile O’nun manevidesteğini hemen alamayız. Zira çabamızdan dolayı hemen zevk almaya başlarsak ozaman egomuz elbette bu zevkten çok mutlu olur ve gayreti s ırf bu zevkihissedebilmek için gösteririz.

O zaman da egoist doğamızın üzerine yükselip saf özgeciliği edinme f ırsatını kaçır ır ız. İdeal olarak, sadece manevi gelişimden alınan hazlarla ilgilenmeliyiz çünkübunlar diğer tüm hazlardan daha büyüktür.

7

Algılar ımız

Bir  şahıs belli bir işi sürekli yaptığında o işle ilgili nesnelerle ve terimlerle ilgili bir anlayış geliştirir. Dolayısıyla, bir insanın alışkanlık sonucu tecrübe edinmeyebaşlayamayacağı hiç bir şey yoktur, önceden o işle ilgili hiç bir bilgisi olmamış olsabile.

Ancak, algılar ımız ve anlayışımız çok önemli bir sınırlama altındadır: bizler kendimizialgıladığımız nesneden ayr ı olarak görüyoruz. Algılayan bir insan var ve algılanan bir nesne var. Buna benzer olarak, anlayan bir insan var ve insandan ayr ı olarak da,anladığı bir nesne var.

Algılamanın ortaya çıkması için nesneyle kişi arasında belli bir temas olması gerekir:

bu bir bağdır, ikisini birleştiren bir şey, algılama esnasında ortak sahip olduklar ı bir şey. Etraf ımızı saran her şeyi sadece algımız vasıtasıyla kavrayabiliriz. Algıladığımızşeyleri gerçek ve güvenilir olarak değerlendiririz.

Bununla beraber, etraf ımızı saran her  şeyi objektif olarak algılayamadığımızdanduyular ımızın bizim için yarattığı resimleri gerçek farz ediyoruz. Ancak,duyular ımızın ötesinde evrenin nasıl bir şey olduğunu, ya da farklı algılar ımız olsaydı her şeyi nasıl algılardık bilmiyoruz. Bunun sebebi gayet açık; çevremizi algıladığımızkadar ıyla realitenin hissini ediniyoruz, duyular ımızın doğru olduğunu varsayıp onlarlaalgıladıklar ımızın realitenin gerçek resmi olduğunu kabul ediyoruz.

Yaratan ve yaratı

lan varlı

k dı

şı

nda hiç bir şeyin olmadı

ğı

varsayı

ndan yola çı

karakdiyebiliriz ki, Yaratan bilincimizde, duyular ımız sayesinde yarattığımız resimler vealgılar ımız vasıtasıyla aşikar olur. Manevi yükselişin her safhasında bu resim giderekgerçeğe daha da yakınlaşır, ta ki sadece Yaratan’ı algıladığımız son safhaya gelenekadar. Dolayısıyla, tüm dünyalar, dışımızda var olduğuna inandığımız her  şey,sadece kişiye ilişkin olarak vardır, yani her şey kişi gerçeği nasıl algılıyorsa o şekildevardır.

Eğer Yaratan’ı, ya da Yaratan’ın şu an üzerimizdeki hakimiyetini algılamıyorsak, ozaman “karanlıkta” kaldığımızı söyleyebiliriz. Buna rağmen, evrende güneşinolmadığını da söyleyemeyiz çünkü algılar ımız özneldir. Realiteyi sadece bu şekildeyorumlayabiliyoruz.

38

Page 39: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 39/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer Yaratan ve O’nun hakimiyetinin eksikliğinin tamamen öznel ve dolayısıyladeğişime meyilli olduğunu anlarsak o zaman arzumuza istinaden gösterdiğimiz çabave belirli kitaplar ın ve hocalar ın yardımıyla manevi olarak yükselmeye başlayabiliriz.Dahası, manevi yükselişe geçmeye başladıktan sonra, Yaratan’ın bizi karanlığıniçinde bırakmasının tek nedeninin Yaratan’a olan bir özlem ve ihtiyaç geliştirmemiziçin, bizi Kendisine yakınlaştırmak için olduğunu anlayabiliriz.

Gerçekten de, Yaratan bu tür koşullar ı özellikle Kendisine yakınlaştırmak istediğikişiler için düzenler. Dolayısıyla, kişinin karanlık koşulundan çıkarak maneviyükselişe geçmesinin Yaratan’a mutluluk getirdiğinin farkına varmak çok önemlidir,zira kişi ne kadar büyük bir karanlıktan çıkarsa Yaratan’ın yüceliğini o kadar berrakgörür, böylelikle edindiği manevi seviye o kadar değer kazanır.

Ancak kişi karanlığı algıladığı, Yaratan’ın yönetimine kar şı kör ve inançsız olduğuzaman bile kendi arzusunun gücünü kullanarak, kitaplar ın ve hocasının yardımıyla bir çıkış yolu bulmaya çalışmalıdır ta ki en azından Işığın küçücük bir huzmesini görüpYaratan’ı çok az da olsa hissedene kadar.

O zaman, sürekli olarak Yaratan düşüncesini geliştirerek bu Işık huzmesini giderekgüçlendirip karanlıktan çıkıp Işığa girebiliriz. Hatta daha da ileri giderek, bu karanlıksafhalar ın manevi yükseliş için gerekli olduğunu ve hatta bu koşulun arzulanır bir durum olduğunu, Yaratan taraf ından gönderildiğini anlarsak o zaman tüm bu koşullar ı hoş kar şılar ız, zira Yaratan gölgeleri algılayabilme hediyesini ya da tamamen karanlıkolmayan bir yerden Işığın kaynağını arama f ırsatını bize bahşetmiştir. Ama Işığageçmek için verilen f ırsatı kullanmazsak, o zaman Yaratan Kendisini bizden tümüylegizler.

Yaratan’ın varlığının ve hükmünün hissedilmediği mutlak karanlık çöker. Bu durumdanasıl olup da manevi bir olaya adım attığımızı anlayamaz oluruz, kendi mantığımızı ve realiteyi nasıl boş verdiğimizi kavrayamayız. Bu mutlak karanlık Yaratan bir dahaküçük bir Işık huzmesi yansıtana kadar devam eder.

8

Maneviyatın Yapısı 

Kişinin arzular ına “alıcılar” (kaplar-Kelim) denir ve içlerinde manevi Işık ya da hazbar ındırabilirler. Ancak özlerinde, bu arzular manevi Işığın özelliklerine benzer olmalıdırlar. Yoksa, Manevi Nesnelerin Form Eşitliği kanununa göre Işık bu arzularagiremez.

Manevi nesnelerin faaliyetleri – yakınlığı ya da mesafeleri, ya da birleşipbütünleşmeleri her zaman özelliklerin benzerliği prensibine bağlıdır. YaratanKendisine dönmek isteyen kişiye ihsan eder. Dolayısıyla, kişinin kalbi ya da kabı benliğinden egoistliğini ar ındırdığı kadar ıyla Yaratan’ı algılayabilir. Bu, Işık ve kabın(alıcının) Özelliklerinin Eşitliği Kanununa uymaktadır.

Aslında, manevi yükselişe içinde bulunduğumuz her hangi bir koşuldan başlayabiliriz.

Anlamamız gereken şey, mümkün olabilecek tüm koşullar içinde bulunduğumuzkoşulun, en iyisinden en kötüsüne kadar, manevi gelişim yoluna girmemiz için

39

Page 40: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 40/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın bizi içine koyduğu en uygun koşul olduğudur. Bu yüzden, şu an içindebulunduğumuz koşullardan başka türlü bir zihinsel düşünce, tavır ya da herhangi dış bir koşul, bize ne kadar ümitsiz ya da kederli gelse de, manevi gelişimimiz için nedaha faydalı ne de daha uygun olamaz. Bunun farkında olarak, Yaratan’a yardım içinseslenebilme f ırsatı bulduğumuzdan dolayı sevinmeli ve O’na teşekkür etmeliyiz, nekadar tahammül edilemez perişan bir durumda olsak bile.

Nihai amaca ulaşıldığında bile sonsuz olan ve evrenden kaybolmayan bir  şeye“manevi” denir. Diğer taraftan ise, egoizm (doğuştan doğamız gereği bulunan tümarzular ve insanın özü), maddesel olarak kabul edilir, çünkü ıslah olduklar ı ankaybolurlar. Sadece özümüz, biçiminin değiştiği ıslahın sonuna kadar kalır. Eğer arzular ımız ıslah olup özgecil olursalar, o zaman doğuştan gelen olumsuz yanlar ımızbile Yaratan’ı anlamamızı sağlar.

Manevi bir yer gerçek bir mekânla ilişkilendirilmemelidir. Manevi özelliklerini ıslahederek bu konuma gelen herkes aynı şeyleri görüp algılar.

Yaratan’ın merdiveninde 125 basamak vardır. Bu basamaklar eşit olarak beş manevidünyaya ayr ılır: Adam Kadmon, Atzilut, Beria, Yetzira ve Assiya dünyalar ı. Belliözeliklerine göre her seviye Yaratan’ın farklı bir algısını sağlar. Dolayısıyla, belli bir seviyenin özelliklerini edinmiş bir kişi Kabala ve Yaratan’ı tümüyle yeni bir  şekildegörür. Aynı manevi seviyeyi edinen kişi o seviyedeki herkesle aynı algılar ı yaşar.

Kabalistler yazılar ında: “İbrahim, İshak’a şöyle dedi”, dediklerinde bu, Kabalistlerinİbrahim’le aynı seviyede bulunduklar ını göstermekteydi. Dolayısıyla, Kabalistler aynı seviyede olduklar ından dolayı İbrahim’in İshak’a nasıl kar şılık verdiğini anlamışlardı.

Yaşamı süresinde, Kabalist Rav Yehuda Ashlag tüm 125 basamağı edindi. Bu yüceseviyeden Kabalayı yazdı ve bizler de bu nesilde çalışabiliyoruz. Bu seviyeden,Kabala’nın temel kitabı olan Zohar kitabının tefsirini yazdı.

125 basamağın her basamağı nesnel olarak mevcuttur; her bir basamağı hissedenkişiler aynı  şeyleri görürler, tıpkı dünyamızda aynı yerde olan kişilerin çevrelerindeaynı şeyleri görmeleri gibi.

En küçük bir özgecil arzuyu edinir edinmez inişleri ve çıkışlar ı olan manevi bir yolculuğa başlar ız: Bir an kendimizi Yaratan’ın önünde tümüyle etkisiz kılmaya hazır oluruz, ama bir sonraki an bunu bir saniyeliğine bile düşünmeyiz. Birden, maneviyatfikri bize tümüyle yabancı gelir ve sanki aklımızdan çıkartılır.

Bu bir annenin çocuğuna yürümeyi öğretmesine benzer. Anne çocuğu ellerindentutar ve çocuk desteği hisseder, ve sonra ellerini birden çeker ve çocuğu bırakır.Çocuk kendisini tümüyle desteksiz ve terkedilmiş hissettiğinde annesine doğru bir adım atmak zorunda kalır. Sadece bu şekilde bağımsız olarak yürümeyi öğrenebilir.

Bu nedenle, Yaratan bizi aniden terk etmiş gibi görünse de aslında O bizim kendibaşımıza bir adım atmamızı beklemektedir.

Üst dünyalar ın mutlak bir durağanlık içinde olduğu söylenir. “Durağan” kelimesiarzularda hiç bir değişimin olmadığı anlamına gelir. Sadece ihsan etme arzusu hiçdeğişmez. Hem içimizdeki egoist dünyanın hem de manevi özgecil dünyanın tüm

hareket ve davranı

şlar ı

bir arzunun başka bir arzuyla değiştirilmesini gerektirir. Eğer böyle bir değişim olmazsa hiç bir hareket olmamış ve ilerleme sağlanmamış demektir. Bu durum, ilk arzu sürekli canlı ve yoğun olsa ve kişiye rahat vermese de

40

Page 41: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 41/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

geçerlidir. Eğer arzu sabit ve sürekliyse o zaman bir hareket yoktur. Dolayısıyla, ÜstIşık mutlak bir hareketsizliktedir denildiği zaman, Yaratan’ın bize fayda sağlamaarzusunun hiç değişmediği ve sabit olduğu anlamına gelir. Işık Denizininortasındayız, ancak içimizde “benliğimiz” dediğimiz parça bencilliğin kabuğuylagiydirilmiştir, bu yüzden içinde yüzdüğümüz Işıktan hiç bir haz almadan sadeceyüzeyinde gitmekteyiz.

Sahte Zevkler  

Toplumun gözüyle bu dünyanın zevkleri olarak kabul edilen hazlar bir kaç kategoriyeayr ılabilir; toplumdaki konum (zenginlik, şan, şöhret), doğal hazlar (aile), suça ait(başkalar ının hayatlar ının bedeliyle elde edilen) hazlar, yasa dışı (başkalar ının malvarlığıyla edinilen) hazlar, aşktan ileri gelen (romantik hazlar) vs. Bunlar ın hepsitoplum taraf ından anlaşılan şeyler, bazılar ı ayıp kar şılanıp cezalandır ılsa dahi.

Ancak belli bir zevk vardır, hiç bir toplumda kabul görmez, her zaman toplumtaraf ından protesto edilir ve bununla mücadele için çok masraf yapılır, buna rağmenbelki de topluma zarar ı en önemsiz olandır.

Örneğin, uyuşturucu bağımlılar ı, genel olarak, yapmacıksız, kendi iç hislerinederinden gömülmüş insanlardır. Peki, o zaman neden topluma çok az bir tehdit olanbu insanlar ın mutluluğuna izin vermiyoruz? Neden bu insanlar ın cezai yaptır ımı olanve başkalar ına zarar vermeyen hazlardan farklı olan gösterişsiz, huzurlumutluluklar ına ulaşmalar ına izin vermiyoruz?

Cevabı çok basit, sahte zevkler bizi gerçek amacımızdan saptır ır. Kendimizi

unutmamı

za, hayatı

  şaşkı

nlı

k içinde bunlar ı

n peşinde koşarak geçirmemizeneden olur. Peki, o zaman bizi çeken tüm nesneler sahte hazlar m ıdır? Gerçek hazzı arayıp maneviyata döneceğimize sürekli değişen moda, hayat tarzımızı iyileştirmekve yeni ürünler üretmekte doyum ar ıyoruz. Sanki hayat bize yeterince mutlulukvermeyecekmiş korkusuyla zevk alacağımız şeylerin tükenmemesi için bir yar ış içerisindeyiz. Peşinden koştuğumuz şeyi edinir edinmez de bir başka amaç edinirizçünkü edindiğimiz şey kısa süre içerisinde cazibesini yitirir. Zira, yeni zevklerin ümidi,aranıp peşinden koşulması olmasa yaşamak için bizi teşvik edecek bir  şeyimizolmazdı. Öyleyse, tüm davranışlar ımız ve hayat tarzımız, sürekli peşindekoştuğumuz şeyler, bunlar da farklı bir tür uyuşturucu değil mi?

Bir uyuşturucu bağımlısının aldığı zevk ile sıradan ve materyal şeylerden alınan zevk

arasında ne fark var? Neden Yaratan, İlahi Yönetim, uyuşturucudan alınan zevklerekar şı? Neden insanlar ın dünyada uyuşturucu yasağı yasalar çıkarmalar ını sağlıyor?Neden aynı yaklaşımı bu dünyanın diğer tüm materyal nesnelerine uygulamıyoruz?

Dünyamızda uyuşturucu yasaktır çünkü bizim gerçeklerden kaçabilmemizi sağlayanbir araçtır. Egoist arzular ımızın eksikliğinden kaynaklanan hayatın acılar ıyla vemutluluklar ıyla yüzleşmemize engel olmaktadır. Aslında bu acılar bizi geliştirmek içinbir araçtır, zira değişmek için maneviyata yönelenlerin sayısı nüfusun çok az bir kısmıdır.

Paradoksal olarak, Yaratan’a hep zorluk anlar ında döneriz, üzüntüyleçalkalandığımız zamanlarda. Acı çektiğimiz zaman Yaratan’a sırt dönmememiz dehayli ilginçtir, çünkü acılar ın hepsi Yaratan’dan gelir.

41

Page 42: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 42/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Uyuşturucu sahte bir zevk kaynağıdır ve dolayısıyla yasaklanmıştır. Uyuşturucununetkisi altında olanlar zevk hayalinin etkisi altındadır ve bu durum kişinin gerçekmanevi mutluluğa giden yolu aramasını engeller. Bu nedenden dolayı, aslındauyuşturucu topluma doğrudan bir zarar vermediği halde bilinçaltında toplumlar taraf ından en tehlikeli alışkanlık olarak görünür.

9

 Yardım İçin Talep

Yaratan’ın içimizde yarattığı tek şey egoizmimizdir. Eğer bencilliğimizin etkilerinihükümsüz kılabilirsek, o zaman tekrardan sadece Yaratan’ı algılar ız ve egoistliközelliğimiz kaybolur, tıpkı yaratılıştan önceki halimiz gibi.

Kendi üzerimizde çalışırken, hem Yaratan’a kıyasla bulunduğumuz alt seviyeninhissini hem de insanın tüm yaratılışın merkezi olarak yaratıldığına dair bir gurur hissini birlikte geliştirmeye çalışmalıyız. Eğer tüm yaratılışın amacını yerine getirirsekbu koşula uyum sağlar ız; aksi taktirde bir hayvandan farkımız olmaz.

Bu iki çelişkili koşulu yaşamanın sonucunda, Yaratan’a yönelik iki kar şılık oluşur:birincisi yardım etmesi için bir talep, ikincisi manevi yükseliş f ırsatı verildiği içinminnettarlığın dile getirilmesi.

Manevi ilerleyişin ana prensibi Yaratan’dan yardım talep etmek ve manevi gelişim

arzumuzu artırmasını istemektir. Bu gücü hediye olarak talep etmek geleceğimizleilgili korkumuzu yenmemizi sağlar. Dahası, bencil eğilimimizin tersine hareket ederekYaratan’ın yüceliğine, gücüne ve bütünlüğüne olan inancımızı artırmalıyız.

Dolayısıyla, sürekli yüzeye çıkan kişisel mantığımızla ilerleme isteğimizibastırabilmek için Yaratan’dan yardım istemeliyiz. Bazılar ımız dualar ımız esnasındadeğişik niyetler (ya da hareketler) içerisinde gezinirler. Ancak Yaratan ağzımızdançıkan kelimeleri duymaz, kalbimizdeki hisleri okur.

Bu yüzden, kalbimizde hissetmediğimiz, içsel anlamı olmayan, ya da Kabalistik duakitaplar ından bir takım sembol ve niyetleri okuyup güzel sözler mır ıldanarakenerjimizi boşa harcamamız son derece mantıksızdır. Bizden istenilen tek şey tümvarlığımızla Yaratan’a doğru çabalamamız, arzular ımızın özünü anlamayaçalışmamız ve Yaratan’dan bunlar ı değiştirmesini istememizdir. En önemlisi, aslaYaratan’la olan bağlantımızı kesmemeliyiz!

Kabalist Rav Baruh Ashlag’ın Anısına

Yaratan dünyamızı oluşturan bir takım şeyleri kullanarak bize etki eder.Yaşadıklar ımızın tümü Yaratan’dan mesajlardır. Eğer Yaratan’ın İlahi hareketlerinedoğru kar şılık verirsek Yaratan’ın bizden ne beklediğini açıkça anlar ve O’nu

hissederiz.

42

Page 43: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 43/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan sadece etraf ımızdaki insanlar ı kullanarak değil, dünyada varolan her  şeyikullanarak bizi etkiler. Dünyamızın yapısı öyledir ki Yaratan bizi kendisine veyaratılışın amacına yakınlaştırmak için yönlendirir.

Genelde günlük hayatımızda kar şılaştığımız durumlarda Yaratan’ın varlığını hiç

hissetmeyiz. Bunun nedeni niteliklerimizin Yaratan’ı

n özelliklerine ters olması

r vebu Yaratan’ı hissedebilmemizi imkânsız kılar. Yaratan’a benzer özellikler edinmeyebaşlar başlamaz Yaratan’ı o oranda hissetmeye başlar ız.

Dolayısıyla, üzerimize zorluklar yağmaya başladığında kendimize sormalıyız: “Buneden başıma geldi?” “Neden Yaratan bana bunu yapıyor?” Kutsal kitaplar ınbirçoğunda bahsedilmesine rağmen ‘cezalandırma’ diye bir şey yoktur.

Bencil hislerimize yönelik zorla yol aldır ıldığımız, sadece “teşvikler” vardır. Olanlarakar şı duyarlılığımız sadece ne hissettiğimizi anlamak için yardımcı bir mekanizmadır.Hayatımızı ne zaman gözden geçirsek, kendimizi büyük bir sınıf ın içerisinde,Yaratan’ı da öğretmen olarak bizlere almak istediğimiz bilgiyi veriyormuş gibi

düşünmeliyiz. Bu, aşama aşama yeni gelişen manevi his organı vasıtasıylaYaratan’ın hissini içimizde uyandır ır.

Yaratan yükselebilmemiz için bir merdiven yaptı. Bu hareket eden bir merdivendir. Bumerdiven Yakup’un rüyasında belirdi ve Baal HaSulam Rav Yehuda Ashlag ile oğluBaruh Ashlag taraf ından tasvir edildi.

Sık sık bu merdiven taraf ından sembolize edilen bilginin kaynağına sırtımızı dönüyoruz ve sadece büyük çabayla tekrar yüzümüzü dönüp Yaratan’a doğruilerleyebiliriz. Bu yüzden Yaratan bizlere öğretmenler, kitaplar ve çalışma arkadaşlar ı gönderir.

Kabala öğretilerini takip eden öğrenciler fiziksel dünyada yaşarlar amabencilliklerinin ağır yüküyle. Bu yüzden kendilerine fiziksel olarak yakın olup aynı zamanda manevi dünyalarda yaşayan erdemli hocalar ı doğru düzgün anlayamazlar.

Kendi mantık ve fikirlerini bir kenara bırakabilen ve kendisini bu erdemliği anlatanhakiki kitaplar ın yazarlar ının yolunu izleyebilenler bilinçsiz olarak manevi dünyaylabağ kurabilir. Yaratan’ı bizim dünyamızda görüp hissetmediğimizden bilincimizi O’nateslim etmemiz mümkün değildir.

Bir öğretmenin ya da ustanın düşünceleri öğrenciye girip inanç oluşturabilir. Buhocasının manevi  AHaP ’ına denktir:  Awzen (kulak), Hotem (burun), Peh (ağız) –

bunlar alıcılar ını (arzular ını) temsil eder, ve aşağı doğru iner, GE   (Galgalta veEinayim), bu alttakinin özgecil alıcılar ını temsil eder (yani öğrencinin). Öğrencininhocasının  AHaP ’ına yükselmesi demek hocasının düşünceleri ve erdemliğiyle bağ kurması demektir. Benzer bir şekilde, eğer bir öğrenci erdemliğin yazılar ının AHaP ’ını çalışmaya başlarsa, geçici olarak yükselir ve maneviyat ona açılır.

Ne zaman Baal HaSulam, Shimon Bar Yochai gibi Kabalistlerin çal ışmalar ını okusakbu yazarlarla saran Işık vasıtasıyla doğrudan bir bağ oluştururuz. Bu şekildeerdemliği ediniriz ve alma arzular ımız (kaplar ımız) ıslah olur.

Okurken, hayatta olsun ya da olmasın yazar ın konumunu göz önünde bulundurmak

çok önemlidir. Kitaplar ı

çalı

şı

rken hislerimiz aracı

ğı

yla her zaman o kişiyle bağ kurabiliriz.

43

Page 44: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 44/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ a giden birçok yol vardır ve O birçok araç kullanarak bize etki eder.Öğrencinin yoluna konulan her hangi bir zorluk ya da engel, özellikle hocas ınınölümü, öğrencinin kendisini kişisel seviyede değiştirmesi için bir f ırsat olarak kabuledilebilir.

10

Kişisel Haz Arzular ına Kar şı Çıkmak 

Duyma duyusuna “inanç” denir, çünkü duyduklar ımızın gerçek olduğunu kabul etmeyiarzularsak o zaman duyduğumuza inanır ız. Görme duyusuna “bilgi” denir, çünkü hiç

bir  şeyi başkasına güvenerek kabul etmek durumunda değiliz, kendi gözlerimizlegörebiliriz. Ancak, Yukar ı’dan ihsan etme özelliğini edinene kadar görmemiz mümkündeğildir, zira gördüğümüz her  şeyi bencil duyular ımızın özellikleriyle algılar ız. Bu,egoistliğimizden sıyr ılmamızı o denli zorlaştır ır. Dolayısıyla, egomuzun bizesöylediklerini fethederken başlangıçta kör yürümek durumundayız. Sonra, inançedinmekle birlikte Yukar ı’nın bilgisini de edinmeye başlar ız.

Egoizmi özgecilikle ve mantığı inançla değiştirebilmek için, maneviyatın yüceliğini vemuhteşemliğini içinde bulunduğumuz materyal, geçici ve acınır halimize kıyaslagerçekten takdir etmeliyiz. Kendimize hizmet etmenin, Yaratan’a hizmet etmeyekıyasla ne kadar önemsiz olduğu anlamamız lazım. Değersiz bir ego olan bedenimizimemnun etmektense Yaratan’a mutluluk vermenin ne kadar büyük bir zevk ve faydagetirdiğinin farkına varmalıyız. Aslında, ego asla tatmin edilemez ve sadece geçicihazlarla bizi ödüllendirerek takdir gösterebilir.

İnsan bedenini Yaratan’la kıyasladığımızda kimin için çalışacağımıza, kimin kölesiolacağımıza karar vermeliyiz. Başka bir seçenek yoktur. Kendi önemsizliğimizin nekadar farkına var ırsak Yaratan’ı seçmemiz o kadar kolaylaşır.

Alma arzusunun dört safhası vardır: cansız, bitkisel, canl ı (hayvansal) ve konu şan.

Doğanın cansız safhasının durumu bütünlüğü simgeler. Mükemmellik hissi, saranIşığın uzaktan yansımasıyla oluşur ve bu uzak Işık, dünyamızdakilerin üzerine

nitelikleri Yaratan’a zıt olmalar ına rağmen yansır.

Aynı şekilde, manevi olarak cansız olan bir kişi de varlığını olduğu gibi devam ettirir.Birey kendisine benzeyenlerle aynı arzulara sahiptir, yani kendi başına manevi bir çaba sarf etmekten acizdir.

Cansız doğanın üzerine organik dünya nasıl inşa edildiyse manevi dünyanın dacansız bir alt yapıya ihtiyacı vardır. Kişinin cansız seviyeden başlamak dışında bir seçimi yoktur.

Maneviyatın cansız seviyesinden yükselmek isteyenler kendilerini daha önce teşvik

eden nedenlerin yerine yenilerini bulmak zorundadı

rlar: alı

şkanlı

ğı

n, yetiştiriliş tarzının ve çevrenin gücü. Gelişimini ilerletmek, manevi olarak canlanmak vebağımsız olarak uzun adımlarla yol almak isteyen bir kişi başkalar ını körü körüne

44

Page 45: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 45/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

takip etmeyi reddeder ve toplumunun eğitimine, alışkanlıklar ına ya da diğerlerininfikirlerine aldırmadan ilerler.

Mekanik davranışlar ı bırakma karar ı almak yeni, yaşayan manevi bir safhanınkökünün oluşmasını sağlar. Tıpkı bir tohumun büyümek için önce toprakta çürümesi

gerektiği gibi, kişi de cansı

z seviyedeki insanlar arası

nda manevi yaşam hissinitümüyle silmelidir. Tersine cansız yaşam ölüm gibi algılanmalıdır. Sadece böyle bir his bile kendi içinde değişim için bir dua yerine geçer.

Yaşamsal seviyeye ulaşıp kişisel manevi gelişimi gerçekleştirebilmek için kendiüzerimizde bazı çalışmalar yapmalıyız ve işe cansız toprağı sürmekle başlamamızgerekir. Manevi ilerleyiş sadece kişisel zevk arzular ımıza kar şı gelmekle mümkünolabilir.

Dolayısıyla, Yaratan’a doğru ilerlemeyi arzuluyorsak sürekli olarak arzular ımızı gözden geçirmeli hangi arzular ı kabul edeceğimize karar vermeliyiz. Yaratan,yaratılan varlıklar ı mutlu etmek istediğinden, belli zevkleri kabul etmeliyiz.

Ancak Yaratan’ın r ızası için olmayan tüm zevkleri ayır ıp dışımızda tutmalıyız. BuKabala dilinde şöyle anlatılabilir; kendi irademiz, aklımızda yer edinen bir  perde,( pehde rosh) Yaratan’a olan sevgimizin miktar ıyla uyumlu olarak, O’nu mutlu edebilmekiçin ne kadar zevk alabileceğimizi hesaplar. Tam olarak bu miktar kadar zevkiyaşar ız. Ancak, Yaratan’ın r ızası için olmayan zevki almak, Yaratan’ı kızdırmakkorkusundan olmamalıdır.

Dolayısıyla, Yaratan’ı memnun etme arzumuz hareketlerimizi belirlemelidir, O’nadoğru yakınlaşma arzusu ya da O’ndan uzaklaştır ılma korkusu değil. Yakın olmaisteği ya da uzaklık korkusu kişisel olmayan kar şılıksız sevgiye nazaran bencileğilimlerdir.

Yaratan’ı mutlu etme arzusu ya da O’nu üzme korkusu, ihsan etme özlemini temsilederler. Mutluluk, üzüntü, zevk ve korku gibi güçlü duygular ı bedenimizin bazı parçalar ıyla değil tümüyle hissederiz. Arzumuzu gözden geçirmek istiyorsak tümbedenimizin düşüncelerimizle hem fikir olup olmadığını tayin etmemiz gerekmektedir.

Örneğin, dua ederken tüm düşüncelerimizin, arzular ımızın, ve bedenimizin tümparçalar ının söylediklerimizle hem fikir olduğundan emin olmalıyız. Ayr ıca,anlamlar ına dikkat etmeden sadece otomatik olarak sözcükler mi söylüyoruz farkındaolmalıyız.

“Mekanik okuma”, ya duanın anlamıyla bedenimiz arasındaki çakışmanınrahatsızlığından kaçınmak ya da mekanik bir  şekilde okuduğumuzda duanın bizenasıl bir fayda sağlayacağını tam olarak idrak edememekten kaynaklanır.

Kalbimize ne için dua etmek istediğimizi sormakta fayda vardır. Dua,dudaklar ımızdan otomatik olarak çıkan kelimeler değildir, tersine bedenimizin veaklımızın tam olarak arzuladığıdır. Dolayısıyla, “dua kalbin çalışmasıdır” denir, yanikalbin dudaklardan çıkanlarla mutlak hem fikir olmasıdır.

Sadece tüm bedenimizle çalışırsak duamızın kar şılığını alır ız, burada belirtmeliyiz kibir tek organ bile egoizminden kurtulmak ya da bunun için Yaratan’dan yard ım talep

etmek istemez. Ancak, sadece böyle bir koşulda Yaratan’a manevi sürgündenkurtulma talebinde bulunabiliriz.

45

Page 46: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 46/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kişi Yaratan’ın isteğini yerine getirme yolunda ilerlerken mekanik olarak yaptığı davranışın arkasında bir neden oluşturmalıdır. Tıpkı bedenin Yaratan’ın isteklerini bir robot gibi idrak etmeden yerine getirmesi ya da yaptıklar ının kar şılığını anındagörmemesi gibi Yaratan’ın isteğini yerine getirmek de böyle olmalı, “çünkü Yaratan’ınarzusu bu şekildedir.”

Kişinin hareketinin arkasındaki motivasyonu gözden geçirmenin kolay bir yolu vardır.Eğer hareket “Yaratan’ın r ızası (arzusu) için (lishma)” ise o zaman kişinin bedeni enufak bir hareketi yapmaktan acizdir. Eğer kişinin hareketi bu dünya ya da sonrakidünyadaki çıkar ı içinse o zaman kişi alacağı ödülü düşündükçe Yaratan’ın r ızasını (arzusunu) yerine getirmek için daha çok güç edinir.

Tüm anlatılanlar motivasyonumuzun (kavana-niyet) çabamızın kalitesini belirlediğiniaçıkça göstermektedir. Çalıştığımız miktar ın artışı yaptıklar ımızın kalitesini artır ır anlamına gelmez. Meydana gelen her şey, her olay üst manevi güçlerin etkisiyle olur.Ve bizler burada, bu dünyada manevi güçlerin sebep ve sonuç ilişkisini yüzlerce yıldır görmekteyiz.

Olaylar ın sonuçlar ını önceden görebilen ve dolayısıyla, istenmeyen olaylar ı kendisinden uzak tutan kişiye, “Kabalist” denir. Bizim dünyamız ruhani güçlerinakıbetlerinin yansımasıdır, bu güçlerin esas birbirleriyle iletişim içerisinde olduklar ı arena bizim algılar ımızın üzerindeki bir dünyada cereyan etmektedir.

Sadece bir Kabalist olaylar bizim dünyamızda vuku bulmadan görebilir ve hatta buoluşumlar ı durdurma olasılığına bile sahip olabilir. Ancak, tüm bu olaylar insanoğlunun gelişip ıslah olması için gönderildiğinden ve yaratılışın nihai amacınaulaşmak için bu ıslah gerekli olduğundan bu yolda bize kendimizden başka hiç kimseyardım edemez.

Yaratan bize ıstırap göndermez, tersine manevi gelişimimizi hızlandırmak içinkoşullar oluşturur. Bir Kabalist mucizeler yaratan bir büyücü değildir. Amacı, genelolarak insanoğluna yardım etmek ve kişisel ıslah sürecini başlatmaya yönelik gereklibilinç seviyesine yükseltmekte bize destek olmaktır. Sonunda da eğer bireyler arzuederlerse Kabalist onlara kişisel olarak yardım etmek için vardır.

Kalbimiz üzerinde hiç bir güce sahip değiliz, ne kadar zeki, iradeli ve becerikli olursakolalım. Dolayısıyla, yapabileceğimiz tek şey mekanik olarak bir takım iyi hareketler yaparak Yaratan’dan yeni bir kalp vermesi için talepte bulunmaktır (“kalp” kelimesikişinin tüm arzular ı anlamındadır).

Bizden istenilen tek şey bir sürü arzu yerine, bir tek büyük arzumuz olmasıdır. Kişininkalbinde hissettiği arzuya dua denir. Dolayısıyla, tüm kalple istenilen bir arzu, başkahiç bir arzuya yer bırakmaz.

Kalbimizde böyle bir arzuyu ısrarlı ve sürekli bir çabayla yaratabiliriz. Bu süreçteilerlerken birçok engeli aşmak zorundayız. Amacımızdan çok uzakta olduğumuzu vebunu Yaratan için değil kişisel menfaatimiz için yaptığımızı açıkça fark etsek deyolumuza devam etmeliyiz.

Aşılması gereken engeller şunlar ı içerir: bedenin yorgunluğu; manevi ve egoist çabaarasındaki zıtlık; Yaratan’ın, tıpkı kişiyi bu koşula getirdiği gibi, doğru zamangeldiğinde kişiye istenilen sonucu vereceği inancı; kişinin edindiklerini sınayıp sonuççıkarma inancı, zira her çalışma test edilmelidir.

46

Page 47: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 47/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu engellere, kişinin Kabala çalışmaya başladığından beri hayatının daha kötügitmeye başladığı inancı ya da tüm dostlar ının çalışmalar ında kendisinden dahabaşar ılı olduklar ı inancı ve tüm bunlara ekleyebileceğiniz kendi bedenimizin veailemizin sürüp giden bahaneleri, suçlamalar ı, yaklaşımlar ı da dahildir.

Kişi sadece bu zorluklar ı

aşarak maneviyat için gerçek bir arzu geliştirebilir. Buengelleri aşmanın tek bir yolu vardır: Kabalistlerin anlattığı reçeteyle “egoistliğişutlamak”, yani egonun taleplerini dikkate almamak, ya da şöyle kar şılık vermek: “Hiçbir açıklama ya da sınama yapmadan devam ediyorum, çünkü bunlar sadeceegomdan kaynaklanmakta ve bunlar ı arkamda bırakmalıyım. Ve şu anda farklı duyulara sahip olmadığımdan seni değil sadece maneviyatı edinmiş ve kişinin nasıldavranması gerektiğini bilen bilgelerin sesine kulak vereceğim. Ve eğer kalbimgiderek daha da bencilleşiyorsa, bu mesafe aldığımı gösterir ve dolayısıyla, gerçekbencilliğimin biraz daha if şa olmasını Yukar ıdan hak etmişim demektir.”

Sonra kar şılık olarak, Yaratan bize Kendisini if şa eder ve öyle ki O’nun yüceliğinigörüp O’na kul oluruz. Bu noktada, bedensel hiç bir arzunun yoldan saptırmasını 

yaşamayız. Bu süreç sadece kendisini hisseden “taştan” kalbin, başkalar ını hisseden“etten” bir kalbe dönüşümüdür.

11

İçsel Hareket ve Gelişim 

Bu dünyada hareket organlar ımız olan bacaklar ımızı kullanarak yol alır ız. Hedefimizeulaştıktan sonra da alma organlar ımız olan ellerimizi kullanır ız. Manevi organlar 

fiziksel organlara terstir: merdivenin basamaklar ından ancak bilinçli olarak mantığındesteğini geri çevirirsek çıkabiliriz. Buna ek olarak, yaratılışın amacını, almaktanziyade sadece ellerimizi yukar ı kaldır ıp vererek edinebiliriz.

Yaratılışın amacı bizlere haz vermektir. Peki, o zaman Yaratan neden bizi böyle çokıstıraplı yollardan geçirerek bu amaca yönlendiriyor? Cevabı bulmaya çalışalım.

Öncelikle, Yaratan, Kendi mükemmelliği içinde insanlar ı yarattı. Mutlakmükemmelliğin bir özelliği durağanlıktır, zira hareket bir eksiklik taraf ından teşvikedilir ya da bir arzuya ulaşmanın çabasıdır. İnsanlar da istirahat etmeyi sever vesadece yaşamsal bir ihtiyacı olursa, yiyecek veya bar ınak gibi, o zaman

istirahatı

ndan taviz verir.

İnsanlar istedikleri şeyin eksikliğini ne kadar çok hissederlerse arzuladıklar ını edinmek için o kadar çok çaba sarf etmeye razıdırlar. Dolayısıyla, eğer Yarataninsanlara manevi eksikliğinden dolayı acı çektiriyorsa, insanlar da maneviyataulaşmak için çaba sarf etmeye zorlanacaklardır.

Yaratılışın amacı olan maneviyatı edindikten sonra insanlar Yaratan’ın kendileri içinhazırladığı mutluluğu, hazzı yaşarlar. Bu yüzden manevi yolda ilerleyenler egonungetirdiği acılar ı ceza olarak görmeyip, bunlar ı onlara yardım etmek için Yaratan’ınihsan etme özelliğinin kanıtı olarak görürler; dolayısıyla ıstıraplar ını bela olarak değilbir kutsama olarak görürler.

47

Page 48: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 48/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

İnsanlar sadece maneviyatı edindikten sonra, bunun ne olduğunu ve nasıl bir mutluluk bar ındırdığını anlayabilirler. Ve o zamana kadar bunun eksikliğinden sadeceacı çekerler.

Materyal ve maneviyat eksiklik arasındaki fark, materyal hazlar ın eksikliğinin bize acı 

çektirmesi, manevi hazlar ı

n azlı

ğı

n ise acı

çektirmemesidir. Bu yüzden, manevizevkleri yaşamaya getirebilmek için, Yaratan bize manevi hissin yetersizliğindenkaynaklanan bir acı verir.

Diğer taraftan da, materyal zevkleri yaşarken, asla tam ve sonsuz hazza, hattamanevi mutluluğun en küçük hazzına bile ulaşamayız. Maneviyata yönelik enküçücük bir tat edinmeye başladığımız an maneviyatı egoist bir arzu olarak algılamatehlikesi vardır ve bu yüzden manevi yoldan uzaklaşabiliriz.

Olaylar ın böyle tersine dönmesi, maneviyatı arayış aşamalar ında tüm geçmiş tatsızyaşamlar ımız boyunca yaşadığımızdan daha çok haz almamızdır. Bu noktadamaneviyatın temeli olan inanca ihtiyacımız olmadığını görürüz çünkü kendi

menfaatimiz için manevi yolda ilerlemeye değer diye düşünürüz. Ancak Yaratan buyaklaşımı sadece maneviyatın yoluna yeni gelen birisine uygular, onlar ı çekip, ıslahetmek için.

Her birimiz kendimiz için neyin iyi olduğunu, ne yapmamız gerektiğini başkalar ındandaha iyi bildiğimizi düşünürüz. Bunun sebebi, egoist bir koşulda kendimizin dışındahiç bir şeyi hissedemememizdir. Dolayısıyla kendisimizi en erdemli, en akıllı olarakgörürüz, zira hayatımızın herhangi bir anında ne arzuladığımızı sadece kendimizbiliriz.

Yaratan, dünyamızı doğanın materyal kanunlar ıyla yönetir. Dolayısıyla, bu kanunlar ı aşabilmenin ya da etkisiz kılmanın hiç bir yolu yoktur: eğer uçurumdan atlarsakölümümüze düşeriz; eğer oksijensiz kalırsak nefes alamayız, vs.

Yaratan bu tür doğa kanunlar ını, hayatta kalabilmenin çaba ve temkinlilikgerektirdiğini anlamamız için oluşturmuştur. Manevi dünyada, olaylar ın sonucunuönceden göremezken ve hayatta kalmanın temel kanunlar ını bilmezken, en azındantemel yasayı anlamamız gerekmektedir. Bu yasadan kaçamayız, tıpkı dünyamızdakidoğa kanunlar ından kaçamadığımız gibi.

Temel yasa haz duygular ıyla yönetilemeyeceğimizi ifade eder, zira manevi hayatınfaydalı mı zararlı mı olduğunu haz değil özgecilik (ihsan etme) belirler.

I şı k – Yaratan’dan kaynaklanır ve bizler taraf ından çok büyük bir haz olarak algılanır.Bu hazzı ya da Yaratan’ı anlamak (bunlar ın ikisi de aslında aynı şeydir, çünkü bizYaratan’ı değil O’ndan bize ulaşan Işığı algılar ız), yaratılışın amacıdır.

İ nanç  – Manevi hayatı edinme ihtimalinin kişide oluşturduğu güvenin gücü, maneviolarak ölümden dirilmektir. Manevi olarak ölü olduğumuzu ne kadar anlarsak inancaolan ihtiyaç hissimiz o kadar artar.

Dua – Kişinin, özellikle kalbindeki çabasıdır, Yaratan’ı algılama ve O’ndan maneviyatı edinebilme ihtimalinin güveni için taleptir.

Herhangi bir çalı

şma, gayret ve dua sadece Yaratan’ı

n insanlardan gizli olduğudurumda olabilir. Gerçek bir dua kapalı gözlerle, yani Yaratan kendisini kişiye

48

Page 49: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 49/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

göstermeden yapılan duadır, zira bu en yüce ödüldür. Yaratan’dan bencilliğiniyenebilmesi için gereken gücü talep etmektir. Manevi seviyemiz bu yolda özgecil(bencil olmadan) ilerleme arzumuzla belirlenir.

Kendi ihsan etme gücümüze güvenimiz arttığında yavaş yavaş Yaratan’ın r ızası için

haz almayı

deneyimleştirebilir ve bu şekilde Yaratan’a mutluluk veririz. Yaratan’ı

narzusu yaratılana mutluluk vermek olduğundan, arzular ın bu uyumu Veren ve alanı birbirini yakınlaştır ır.

Yaratan’ın ışığını hissetme mutluluğunun yanı sıra, Yaratan’ın yüceliğinden yaniMutlak Mükemmellikle bütünleşmekten de sonsuz haz alır ız. Bu mutluluğu edinmekyaratılışın nedenidir.

Egoizmimiz – yani alma arzusu – özümüz olduğundan, doğanın tüm seviyelerinehâkimdir, en ufak molekülden hormonsal olana, hayvan seviyesinden insanmantığının en üst seviyesine, bilinçaltı ve ihsan etme arzular ımıza kadar. Egoizm okadar güçlüdür ki buna bilinçli olarak hiç bir koşulda kar şı koyamayız.

Dolayısıyla, egonun (bencilliğin) gücünden kaçmayı ve maneviyatta ilerlemeyiistiyorsak harcadığımız çabanın kar şılığını göremesek de bedensel arzular ımızın vemantığımızın tümüyle tersine hareket etmek zorundayız. Aksi takdirde bu dünyanınsınırlar ı üzerine asla çıkamayız. Kabala’da bu çalışma prensibine, “İstiyorum diyenekadar zorla” denir.

Yaratan bize Kendi Doğasını vererek yardım ettikten sonra bedenlerimizkendiliğinden manevi alemde işlemeyi ister. Bu koşula “dönüş” – (teshuvah) denir.

Egoist özümüzün özgeciliğe dönüşü şu şekilde olur: Yaratan, “kendini memnun etme”

arzusunu yaratı

p insanlar ı

n içine koydu. Bu arzu bencilliği – egoizmi  temsil eder, yada ‘özün kara noktası’ denir. Kara olmasının nedeni Işığın kısılmasından (tzimtzum)yani Yaratan’ın Işığının bu noktadan ayr ılmasından kaynaklanır.

Egoist özün ıslahı egoistliği özgeciliğe döndüren bir perde (masach) yardımıylagerçekleşir. Bunun ne kadar muazzam bir değişim olduğunu anlamamız kendimizbunu tecrübe edene kadar mümkün değildir. Doğanın genel kanununun değişerekdaha önce gerçekleştiremediğimiz bir hareketi aniden yapabilmemizi sağlaması bizeinanılır gibi gelmez.

Sonunda, davranışlar ımızın değişmediğini ve Yaratan’a verebileceğimiz hiç bir şeyinolmadığını görürüz, çünkü Yaratan mükemmeldir ve tek arzusu insanı bu

mükemmellikle doldurmaktır.

Yaratan’dan aldığımız muazzam hazza kar şılık, yaptığımız hiç bir hareketindeğişmemesine rağmen bunlardan kendimiz haz almak yerine Yaratan’ı mutlu etmekiçin yapma düşüncesi dışında Yaratan’a hiç bir şey verecek konumda değiliz.

Aslında bu düşünce bile Yaratan için değil yine kendimiz içindir, çünkü kar şılıksız bir şey almaktan hissedilen utanç duygusu olmadan almamızı sağlar. Bu şekildeYaratan gibi özgecil oluruz. Bunu gerçekleştirdiğimizde sonsuzca haz duyabiliriz ziraözgecilik kendimiz için olmayandır.

Kendimizi belli bir fiziksel hareketi yapmaya zorlayabiliriz, ama arzumuzu istediğimizgibi değiştiremeyiz çünkü kendimiz için olmayan tek bir davranış bile yapamayız.

49

Page 50: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 50/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kabalistler, doğru niyetle olmayan bir dua ruhsuz bedene benzer derler, çünkühareketler bedene, düşünceler de ruha mahsustur.

Eğer hala düşüncelerimizi (ruhu) hareketi (bedeni) gerçekleştirmek için ıslahetmediysek, o zaman davranışın kendisine manevi olarak ölü denilebilir. Her şey hem

geneli hem de özeli ihtiva eder. Genel, manevi olarak ölü olmak (domem), birçokinsan için sadece genel kitlesel bir davranışı gösterir, belli bir manevi davranışı değil,çünkü içlerinde buna ihtiyaçlar ı yoktur.

Dolayısıyla, özel bireysel bir gelişim yoktur, sadece Yukar ı’dan Takdiri İlahi ile genelbir gelişim vardır. Bu nedenden dolayı, kitleler kendilerini daima haklı ve mükemmelkabul ederler.

Manevi olarak yaşamak (tzomeach) demek her kişinin kendi davranışlar ına vegelişimine ait eşsiz bir dereceye sahip olmak demektir. Bu noktada kişi, kutsalkitaplarda yazdığı gibi İnsan/Adem - “Adem – tarladaki bir ağaç” olarak bilinmeyebaşlar. Manevi gelişim ilerlemeyi gerektirdiğinden ve ilerlemeyi gerektiren hareket

sadece bir şeyin eksikliğinden kaynaklanabileceğinden, “İnsan” kendisine gelişim içinyollar aratan eksikliğinin sürekli farkındadır.

Eğer insan manevi gelişim yolunda her hangi bir seviyede durursa, o zamanalgılar ında aşağı doğru itilir. Bu, durmak yerine hareket etmesini sağlamak içindir.Eğer sonuç olarak tekrar yükselirse, düştüğü noktanın daha üstüne yükselir.

Sonuç olarak, kişi ya yükselir ya da düşer, ama olduğu yerde duramaz, çünkü bukoşul insanın özelliği değildir. Sadece kitlelere ait olanlar olduklar ı yerde durupbulunduklar ı seviyeden düşmezler; dolayısıyla düşüşün tecrübesini asla yaşamazlar.

Aklı

zda boşluğu yatay olarak ikiye ayı

ralı

m. Çizginin üzerinde manevi dünya olsun.Çizginin altında ise egoist dünya olsun. Mantıklar ına kar şı davranmak isteyenler çizginin üzerinde varolabilirler. Bu tür kişiler her şeyi bilme ve görme olanağına sahipolacaklar ını bilseler bile, dünyevi mantığı reddederler. Gözleri kapalı olarak inançyoluyla ilerlemeyi tercih ederler, ve maneviyat yolunu izlerler – bencillik yerine ihsanetmeyi.

Her manevi seviye içindeki ihsan etme ölçüsüyle tanımlanırlar. Manevi özelliklerimizedenk gelen manevi dereceyi kaplar ız. Çizginin üzerinde olanlar Yaratan’ı algılayabilirler. Çizginin ne kadar yükseğinde olursak algımız da o kadar güçlü olur.Ne kadar yüksekte ya da aşağıda olduğumuz sahip olduğumuz perdeye bağlıdır. Buperde, Yaratan’ın Işığından alınabilecek direkt bencil zevki yansıtır. Çizginin

üzerindeki Işığa “Torah” denir. Bizim dünyamızı manevi dünyadan ayıran çizgi ya daperde “bariyer” (machsom) olarak adlandır ılır. Bu bariyeri geçenler bir daha aslamanevi olarak bu seviyenin altına, dünyamızın seviyesine düşmezler. Çizginin altınabencillik alemi çizginin üzerine ise özgecilik alemi denir.

Özgecil Zevklere Doğru İlerlemek

 Atzilut, Yaratan’ın tamamen algılandığı ve O’nunla bütünleşme sağlandığı dünyadır.Kişi kademe kademe özgecil özellikler edinerek  Atzilut dünyasına yükselir.  Atzilut ’a

ulaştı

ktan sonra, kişi en alt basamağı

ndan bile olsa, ihsan etme, “verme” özelliğinitümüyle edindiğinde “Yaratan’ın r ızası için almaya başlar.”

50

Page 51: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 51/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Haz alma arzumuzu yok etmiyoruz sadece zevk almanın nedenini değiştirerek kendiözümüzü değiştiriyoruz. Zaman içinde bencilliği özgecilikle değiştirdikçe, yükselmeyeve ilk başta Atzilut dünyasının son seviyesinin (malchut) parçası olan ruhumuzunköküne (shoresh neshama) göre almayı hak ettiğimiz her  şeyi almaya başlar ız.Kendimizle gerçekleştirdiğimiz ıslahın sonucu olarak ruhlar ımız Yaratan’la tamamenbütünleşme seviyesine ulaşır, ve bu süreçte dünyevi bedene girmeden öncekihalinden 620 kat daha fazla Işık alır.

Yaratan’ın yaratılanlara vermek istediği tüm Işığa ve hazza yaratılanlar ın “ortak ruhu”,Shehina denir. Her birimize paylaştır ılan Işık (her birimizin ruhu) bu ortak ruhun bir parçasıdır. Her birimiz arzular ımızı ıslah ettikçe bu parçayı, Işığı almalıyız.

Yaratan’ı (kendi ruhumuzu), ancak zevk alma arzumuzu ıslah ettikten sonrahissedebiliriz. Bu arzuya “ruhun alıcısı” (kli/kap) denir. Yani, ruh kliden veYaratan’dan gelen Işıktan oluşur.

Egoistik kabımızı özgecil kapla tamamen değiştirdiğimizde bu kap Işıkla tamamen

birleşir çünkü O’nun özelliklerini edinmiştir. Dolayısıyla, Yaratan’a eşdeğer hale gelipIşıkta varolan ve O’nu dolduran her  şeyi O’nun nitelikleriyle tümüyle bütünleşerekyaşayabiliriz.

Bu durumu tarif edecek kelimeler mevcut değildir. Bu yüzden denir ki; bu dünyanıntüm zevkleri, ruhun Yaratan’la bütünleşmekten yaşadığı zevklere kıyasla sonsuz bir ateşten sadece bir kıvılcım kadardır.

Manevi dünyanın basamaklar ından sadece orta çizginin (kav emtzai) kuralıylaçıkabiliriz. Bu prensip kısaca şöyle açıklanabilir; “Kişi sahip olduğu şeylerle mutluysa,o zaman zengin olarak kabul edilir.” Kabala’da çalıştığımızdan anlayabildiğimizkadar ıyla mutlu olmalıyız. En önemlisi, Kabala öğrenerek Yaratan’ın gözünde iyişeyler yapmaya başladığımızın farkına varmamızdır. O’nun r ızasını yerinegetirdiğimizde sanki yapabileceğimizin en iyisini yapmış gibi hissederiz.

Bu his bize sanki dünyanın en büyük hediyesini almış gibi çok büyük mutluluk getirir.Yaratan’ı kendi üzerimizde, tüm Evrenin Kralı olarak tuttuğumuzda bu hissi yaşar ız.Dolayısıyla, Yaratan taraf ından milyarlarca kişi arasından seçilip, kitaplar veöğretmenler vasıtasıyla bizden ne istediğini öğrenmek için seçilmiş olmak bizi çokmutlu eder.

Bu manevi koşula, “ihsan etme özlemi” (hafetz hesed) denir ve içinde kişininözellikleri Bina olarak bilinen manevi nesnenin özelliklerine uyar. Ancak bu durum

kişinin mükemmelliğini temsil etmez, zira bu durumda aklını kişisel ıslah içinkullanmamaktadır, dolayısıyla, “bilgisi zayıf” (ani be da’at) olarak bilinir, çünküdavranışlar ının manevi sonuçlar ını bilmemektedir, yani ne yaptığını bilmeden hareketedip, inancı taraf ından yönlendirilmektedir.

Manevi davranışlar ı bilinçli olarak yapabilmek için, düşüncelerimizin “Yaratan’ın r ızası için” olması gerektiğini anlayabilmemiz için çok çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Bunoktada, manevi olarak yükselmediğimiz hissini almaya başlayabiliriz hatta tamaksine ne zaman bir şeyi gözlemlesek doğru niyeti edinmekten çok uzak olduğumuzu – Yaratan’ın bize vermek istediği hazzı aynı dereceye kadar O’na geri vermekten nekadar uzak olduğumuzu görürüz.

Ancak bu koşulda içinde bulunduğumuz mükemmel koşulun tatminliğinden daha ilerigiderek kendimizi eleştirmemeliyiz. Bu konuma “orta çizgi” denir  (kav emtzai). 

51

Page 52: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 52/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Zamanla, sol çizgi (kav smol) bilgisini inşa ettikçe mutlak mükemmelliğigerçekleştirebiliriz.

Bir kez daha orta çizgide yapılan işleri gözden geçirelim. Manevi yükselişimize,maneviyatta mükemmellik hissini, sahip olduklar ımızla mutluluğu ve kendimizi

düşünmeden, samimiyetle sadece Yaratan’ı

n arzusunu yerine getirme arzumuzutemsil eden sağ çizgiyle başlamalıyız.

Kendimize “Manevi keşiften ne kadar haz alıyorum?” diye sormalıyız. Ne kadar hazalırsak alalım o miktar ın yeterli olduğuna, Yaratan’ın dünyadaki her  şeyi kontrolettiğine ve manevi ilerleyişimizde ne hissedersek hissedelim Yaratan’ın bu şekildearzuladığına kanaat getirmeliyiz.

Koşulumuz ne olursa olsun, Yaratan’dan gelmelidir. Dolayısıyla, sadece İlahi Takdirinve manevi mükemmelliğin anlaşılması bile bizi mutlu etmeye yeter, kendimükemmelliğimizin hissini verir ve bizi Yaratan’a teşekkür etmeye teşvik eder.

Ancak bu koşul kendi konumumuzu (heshbon nefesh) gözden geçirdiğimiz solçizgiden mahrumdur. Bu iç çalışma, sağ çizgide yapılan, Yaratan’ı ve maneviyatı kişinin koşulu ne olursa olsun, yüceltmeye çalışmasının tam tersidir.

Maneviyata yaklaşımımızın ciddiyetini ve mükemmelliğe ne kadar yakın olduğumuzugözden geçirmeye başladığımızda hala ne kadar kişisel bencilliğin içine gömülüolduğumuzu ve ne başkalar ı için ne de Yaratan için kılımızı bile kıpırdatamadığımızı görürüz. Kendi içimizdeki kötülüğü keşfettikçe bu kötülükten kurtulmak için çalışmalı ve bunun için harcayabileceğimiz tüm çabayı sarf etmeliyiz.

Aynı zamanda, kendi çabamızla düzelemediğimizi açıkça görür görmez Yaratan’a

yardı

için dua etmeliyiz. Böylelikle, kişide iki zı

t çizgi oluşur. Sağ çizgide her şeyinYaratan’ın kontrolünde ve dolayısıyla da mükemmel olduğunu hissederiz. Bukoşulda hiç bir şey istemeyiz ve mutluyuzdur.

Sol çizgide ise, maneviyatla hiç bir ilgimizin olmadığını görürüz, hiç bir aşamakaydetmediğimizi hala eskisi gibi egomuzun kabuğunun içinde olduğumuzu ve bukoşuldan çıkmak için Yaratan’dan yardım istemediğimizi görürüz. Kendikötülüğümüzü keşfetmenin üzerine mantığımızı bir kenara itmeye karar veririz, ziraaklımız bizi ümitsiz bir amaç gibi görünen bencilliğimizi ıslah etmekten caydırmayaçalışır.

Ayr ıca, mevcut durumumuzun mükemmel olduğunu hissederek Yaratan’a içinde

bulunduğumuz koşul için şükretmeliyiz. Ve koşulumuzu gözden geçirmeden öncekigibi mutlu olmaya devam etmeliyiz.

Eğer bunu yapmayı başarabilirsek, orta çizgide ilerleriz. Dolayısıyla, sol çizgiyi aşır ı takip edip kendimizi fazla eleştirmemek gerekliliği son derece can alıcı bir noktadır.Bunun yanı sıra, orta çizginin hoşnut koşulunda kalmak çok önemlidir. Ancak ozaman tüm benliğimizle, “iki ayakla” denildiği gibi, manevi dünyaya girebiliriz.

İnsanın gelişiminin iki safhası vardır (Bunlar arzular ın gelişiminin; cansız, bitkiselhayvansal ve konuşan, dört safhasıyla kar ıştır ılmamalıdır): hayvansal ve insan.Hayvanlar ın doğasında da gözlemlediğimiz gibi, hayvan doğduğu durumda yaşar ve

ölür, gelişmez. Bir hayvana doğumunda verilen özellikler tüm hayatı

boyuncavarlığını sürdürebilmesi için yeterlidir.

52

Page 53: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 53/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aynı  şey bu gelişim seviyesine ait bir insan için de söylenebilir yani yetiştirildiğiseviyenin sınırlar ında kalan bir kişi için. Böyle bir insanın hayatında olan tümdeğişimlerin doğası sadece niceldir.

Ancak, aynı koşul “insan türü” için söylenemez. Bu koşulda, kişi egoist olarak

doğmuştur. Kişi hayatı

n bir döneminde egoizmin yönettiğini keşfeder ve kar şı

kolarak bunu düzeltmek ister.

Eğer kişi gerçekten Yaratan’ın if şasını istiyorsa o zaman şöyle olmalıdır:

1) Bu, kişinin en büyük arzusu olmalıdır, öyle ki kişide başka hiç bir arzuvarolmamalıdır. Ek olarak, bu arzu sürekli olmalıdır, çünkü Yaratan ve O’nun ihsanetme arzusu sürekli ve sonsuzdur. Dolayısıyla, Yaratan’a yakınlaşmak isteyen kişi bunitelikte de Yaratan’a benzemelidir yani tüm arzular sürekli olmalıdır. Ve koşullar ındeğişmesiyle değişmemelidir.

2) Kişi özgecil arzular edinmeli ve tüm düşünce ve arzular ını Yaratan’a adamalıdır.

Bu koşula hesed ya da katnut denir. Zamanla kişi inancın Işığına hak kazanır ve buona güven verir.

3) Kişi Yaratan’la ilgili tam ve mutlak bilgiyi kazanmalıdır. Kişinin hareketlerininsonucu manevi seviyesiyle tayin edilir. Ancak, Yaratan’ın Işığı kişiye yansırsa maneviseviyeler arasında bir fark olmaz. Çünkü Yaratan kabı ve ruhun Işığını aynı andakişiye verir ve edinilen bilgi kişi taraf ından mükemmel olarak algılanır.

Normalde bedenlerimizle mutlak uyum içerisindeyizdir: beden arzular ı yönetir vekar şılığında kişiye çabasına istinaden zevk hissi vererek ödeme yapar. Zevk, özündemanevidir, ancak bizim dünyamızda kişinin tecrübe edebilmesi için materyal bir 

taşı

yla (örneğin, yemek, seks, müzik vs) ilişkilendirilmesi gerekir. İçimizde saf haz hissetmemize rağmen bunu materyal bir nesneden tümüyle ayırabilecekbeceriye sahip değiliz.

Farklı insanlar farklı  şeylerden, yani farklı zevk taşıyıcılar ından zevk alırlar. Ancakhazzı, beynimizde elektronik sinyaller olarak hissetmemize rağmen, o kendi içindemanevidir. Teorik olarak, beyne elektrik sinyaller uygulayarak çok geniş bir hazyelpazesini tümüyle uyarabiliriz. Zevkleri materyal taşıyıcılardan almaya alışıkolduğumuzdan, bu saf zevk kişinin haf ızasında belli imajlar ı tekrar yaratır ve kişiaklında müziği duyar, yemeği tadar vs.

Yukar ıda söylediklerimiz açıkça gösteriyor ki biz ve bedenlerimiz birbirlerine hizmet

ediyorlar. Dolayısıyla, bedenlerimiz çalışmaya razı ise, bir zevkle ödüllendirileceğininbeklentisindedir.

İstenilmeyen hislerden kaçmak da bir tür ödül olarak nitelendirilebilir. Yapılan her hangi bir işle alınan haz (ödül) arasındaki ilişki, kişinin davranışı kesin bir egoistamaçla yaptığının göstergesidir.

Öteki taraftan, eğer kişi bedenin kar şı koyup “Neden çalışayım?” diye sorduğunuhissediyorsa; beden gelecek bir zamanda, şu an duyduğu zevkten daha büyük bir zevk alacağını düşünmediğindendir. Ya da en azından çabasına endeksli olarakalacağı zevkin şu an aldığı zevkin üzerine çıkamayacağı kanısında olduğundan

mevcut durağan halinde kalı

r. Bu yüzden, koşulunu başka bir koşulla değiştirmedeher hangi bir kazanç görmez.

53

Page 54: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 54/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ancak kişi bedenin düşüncesini bir kenara bırakıp, ruhunun koşulunu iyileştirmekarar ı alırsa, o zaman doğal olarak beden kişisel bir kazanç görmediğinden en ufakbir hareketi bile yapmayı reddedecektir. Kişi bedeni çalışmaya zorlayamaz durumdaolur. Bu koşulda kişiye sadece tek bir çözüm yolu kalır – Yaratan’dan ilerleyebilmesiiçin kendisine yardım etmesini talep etmek. Yaratan kişinin bedenini ya da doğasını değiştirmez. O doğanın temel kanunlar ını değiştirmek için mucizeler yaratmaz. Ancakgerçek bir duaya cevap olarak, Yaratan kişiye bir ruh – gerçeğin kurallar ıyla hareketedebilme gücünü verir.

Egoist zevkler aldığımızda bu, başkalar ının mutlu olmayacağı anlamına gelir çünküegoist hazlar sadece bizim sahip olduğumuz şeyler etraf ında değil başkalar ının sahipolmadığı şeylerin de içerisindedir, çünkü tüm zevkler birbiriyle izafi olarak kıyaslanır.

Bu yüzden, mantıklı bir bencillik temeli üzerine adil bir toplum inşa etmek mümkündeğildir. Bu tür hatalı ütopyalar tarih boyunca kanıtlanmıştır, özellikle eskimedeniyetlerde, eski Sovyetler Birliğinde ve diğer sosyalist oluşum çabalar ında.

Bencil bir topluluğun her bireyini tatmin etmek imkânsızdır çünkü herkes süreklikendisini diğerlerine kıyaslamaktadır. Bunun en güzel örnekleri küçük topluluklardagörülmektedir.

Dolayısıyla, Yaratan, her zaman herkesi sonsuz zevkle doldurmaya hazır olduğundan tek bir koşul koydu – haz bedenin arzular ıyla sınırlandır ılmamalıdır. Hazsadece bedenin arzular ından bağımsız olan arzulardan alınır, bu arzulara “özgecil”(ashpa’ah) denir.

Kabala, ortak ve tek bir amaca yönelik manevi kökler dizisidir: “Yaratan’ın yüceliğininve dünyalar ın yaratılışının erdemliğinin anlaşılması”, birbirini değişmeyen yasalarlatakip ederler.

Kabalistik dil manevi nesneler ve davranışlarla yakından ilgilidir. Dolayısıyla, sadeceyaratılışın oluşumu sürecini incelerken çalışılabilir. Kabala bazı konulara ışık tutar,bunlar manevi algıyı arayanlar taraf ından keşfedilir: Zaman diye bir kavram yoktur,sadece her sonucun bir sonraki sonucun sebebi olduğu sebep ve sonuç zinciri vardır  – yeni bir nesnenin ya da hareketin yaratılışı.

Prensipte, dünyamızda bile zaman olarak ele aldığımız şey aslında sadece içimizdeoluşan sebep – sonuç ilişkisinin kendimizce algılanmasıdır. Bilim bile zaman ve yer kavramlar ını nispi kavramlar olarak nitelemektedir. Bir yer ya da mekân, zevk içinarzudur. Hareket, bir zevkin ya edinilmesi ya da reddedilmesidir.

"Başlangıçta," yani yaratılıştan önce, Yaratan dışında hiç bir şey yoktu. O başka hiçbir isimle adlandır ılamaz, çünkü herhangi bir isim bir nesnenin algılanışını ifade eder.Ancak O’nun içinde algılayabildiğimiz tek şey bizi yaratmış olduğudur. Dolayısıyla,O’na sadece Yaratan, Yaratıcımız vs şeklinde hitap edebiliriz.

Yaratan Işık iletir. Işık, O’nun bir yaratılış oluşturmasını ve O’nun taraf ından buyaratılışa mutluluk hissi bahşedilmesini temsil etmektedir. Yaratan’dan kaynaklananIşığın sadece bu özelliği, Yaratan’la ilgili bir kanaat edinmemizi sağlamaktadır.

Daha net olmak gerekirse, Işığın algılanması Yaratan’la ilgili yorumlar yapmamıza

imkân vermez, sadece içimizde oluşturmak istediği hislere yönelik imkân tanı

r. Buyüzden O’ndan bizi memnun etmek isteyen Birisi diye bahsederiz.

54

Page 55: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 55/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu mutluluk sadece Işıktan kaynaklanmaz, Işığın etkisiyle içimizdeki “maneviorganlar ın hislerinde” üretilmektedir. Buna benzer olarak, bir et parçası kendi içinde,kişi eti tadana kadar bir haz bar ındırmamaktadır. Bir nesne sadece duyular ımızlatemasa geçtikten sonra içimizde zevk hisleri oluşturabilir.

Manevi ya da fiziksel olsun herhangi bir davranı

ş, bir düşünceden ve düşünceyiiçinde bar ındıran bir hareketten oluşur. Yaratan’ın düşüncesi yaratılanlaramemnunluk vermektir. Sonuç olarak da bizlere mutluluk bağışlar. Bu davranışa“ihsan etmek için vermek” denir. Buna basit bir davranış denir, çünkü davranışınamacı yönüne tekabül eder.

Yaratılan doğası gereği egoist yaratıldı, öyle ki kişinin haz duymak dışında hiç bir amacı yoktur. Şahıs ya alarak ya da vererek arzuladığı nesnenin peşinden gider,ama kişinin mutlak amacı her zaman almaktır, fiziksel olarak bir şey verse bile.

Eğer davranış amaçla aynı yönde olma özelliğini taşıyorsa yani davranışın sonundaalmak varsa ve amacın sonu da almaksa, o zaman böyle bir davranışa “basit bir 

davranış” denir. Öteki taraftan da, eğer yön vermek ve amaç almak ise, o zaman budavranış karmaşıktır, çünkü amaç ve yön niyette birbirlerinden ayr ılırlar.

Arzular ı ve arzular ın etkilerinin boyutlar ını hayal edebilecek kapasitemiz yoktur.Dolayısıyla, Yaratan’ı sadece boşluğu dolduran manevi bir güç olarak hayaledebiliriz. Kabalistler Yaratan’ın insanı sadece basit davranışlar yapmak üzereyarattığını, ancak bizlerin orijinal dizaynı karmaşıklaştırdığımızı yazmaktadırlar.

Manevi merdivenin basamaklar ından tırmandıkça, yaratılışın yasalar ı da o kadar kolaylaşır, çünkü temel, ana kategoriler kar ışık değil basittir. Ancak yaratılışınkaynağını algılayamadığımız ve sadece uç sonuçlar ını gördüğümüzden, yaratılışınkanunlar ını sınırlamalar ve koşullar olarak görürüz, dolayısıyla da zor ve karmaşıkolduğunu görüşündeyizdir.

Otantik Kabala kitaplar ı yazar ın kitap üzerindeki çalışmasından kaynaklanan gizliIşığı içerdiğinden, çalışırken doğru niyeti yani Yaratan’ı algılama isteğini taşımak çokönemlidir. Aynı zamanda, çalışırken yazar ın manevi zekâsını ve anlayışını edinmekiçin dua etmek gerekir. Bu şekilde yazarla bağ kurabilir, ona hitap edebiliriz.

Ayr ıca, başka yazarlar ın, özellikle manevi dünyalarla ilgili kitaplar ını okumaktankaçınmak gerekmektedir. Eğer manevi bilgiyi edinmek istiyorsak kendimizi dış etkilerden, gereksiz haber ve kitaplardan koruyacak günlük özel bir programoluşturmalıyız.

Bunun yanı sıra, iş ve çalışma gibi gerekli nedenler olmadıkça, kasıtlı harekettensakınmak koşuluyla, başka insanlarla iletişim kurmaktan kaçınmalıyız ve her zamandüşüncelerimizi gözden geçirmeliyiz. Gerekli olduğu zamanlarda işimizi düşünmeliyizve geriye kalan zamanımızı hayatımızın amacına yönelik düşüncelere adamalıyız.

Hayatın amacını edinmek çabanın miktar ından çok kalitesine bağlıdır: bir kişi kitaplar ı durmaksızın günlerce çalışabilir ve bir diğeri iş ve ailevi gereksinimler yüzündenmanevi çalışmasına günde sadece bir saat ayırabilir. Kişinin çabası sadece boş vaktine göre ölçülebilir: kişinin maneviyata daha fazla zaman harcamadığı için nekadar ıstırap çektiğine bağlı olarak. Sonuç kişinin niyetinin yoğunluğuna bağlıdır: kişiharcadığı çaba, çalışma ve kişisel-ıslah sonucunda net olarak ne istiyor.

55

Page 56: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 56/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bir çocuğu beslemenin iki yolu vardır. Bir yöntem zorladır. Bu, çocuğa hiç bir hazgetirmez fakat çocuğun büyüyüp güçlenmesi için ihtiyaç duyduğu besin kaynağını sağlar. Kabala’da bu şekilde manevi beslenmeye “Yüksek Olanın adına” denir.Ancak, “çocuk” manevi olarak gelişmeyi, manevi besini kendi r ızasıyla almayı istiyorsa bunun için bir iştah geliştirmiş olması gerekir (bir gereklilik olduğunun farkınavarmış ya da manevi haz hissetmişse) o zaman kişi hem manevi olarak gelişmektenhem de yaşamaktan yani manevi algısını geliştirmekten mutluluk duyar.

İyilik ve kötülüğün farkındalığıyla içimizde uyandır ılan keskin hisse Kabalada“beslemek süreci” denir: bir annenin çocuğunu göğsüne kaldır ıp emzirmesi gibi,Kabaliste de Üst Manevi Seviyenin ihtiva ettiği Işık verilir ki bu şekilde iyi ve kötüarasındaki uçurum açıkça görülsün. Ve sonra, tıpkı annenin çocuğunu göğsündenuzaklaştırması gibi, Kabalist de Üst Kaynakla arasındaki bağı ve dolayısıyla da iyi vekötü arasındaki farkın netliğini kaybeder. Bu süreç, kişinin iyi ve kötüyü algılamak(Kelim) için Üst Kaynağın sahip olduğu aynı yetenekleri edinmemizi sağlayacak olanÜst Kaynağa duaya teşvik için planlanmıştır.

Yukar ıdan hem bencilliği hem de özgeciliği alır ız. Aradaki fark egoist arzular ındoğumda alınması, özgecil arzular için ise insanın sürekli talepte bulunması zorunluluğudur.

Öncelikle, “Yaratan’ı memnun etme” isteği edindiğimiz bir koşula gelmeliyiz, tıpkı tümbencil arzular ımıza rağmen (BYA dünyalar ının basamaklar ından yükseli şte) Yaratan’ın bizi memnun etmesi gibi. Sonra, biz Yaratan’ın neyden memnun olacağını tayin etmeliyiz. Sonunda görürüz ki Yaratan’ı sadece mutlu olarak memnun edebiliriz.Buna “Yaratan’ın r ızası için almak” denir ve Atzilut dünyasına tekabül eder.

Kendimizi düşünmeden Yaratan’a ihsan etme yoğunluğunun derecelerini edinmeyeBYA (Beria, Yetzira, Assiya) dünyalar ının basamaklar ı denir. Yaratan’dan O’nunr ızası için mutlu olma gücünü almaya “ Atzilut dünyasının seviyesine ulaşmak” denir.

Beit midrash (metinler) insanlar ın Yaratan’dan manevi güç talep (lidrosh) etmeyi vemanevi gücü öğrendikleri yerdir. Burada ayr ıca yaratılışın amacını ve Yaratan’ı algılamayı talep etmeyi de öğreniriz.

Bizler (bedenlerimiz, egoizmimiz) doğal olarak daha yüce ve güçlü şeylereyöneldiğimiz için, Yaratan’a Kendisini bize if şa etmesi ve O’nun yüceliğine kar şınkendi önemsizliğimizi görmemiz için dua etmeliyiz. O zaman doğal olarak O’na, enyüce ve güçlü olana doğru hareket edebiliriz.

Bizim için en önemli şey peşinde koştuğumuz şeyin önemidir. Örneğin, zengin kişiler sırf başkalar ı onlar ı kıskansın diye çok çalışabilirler. Ama zenginlik o kadar önemliolmasaydı, o zaman kimse kıskanmazdı ve dolayısıyla çalışmak için bir motivasyonlar ı da olmazdı.

Dolayısıyla, en önemli şey Yaratan’ı algılamanın önemini anlamaktır. Hiç bir dönemde kişinin manevi dünyalara ulaşması çaba harcamadan mümkünolmayacaktır, çünkü harcanan çaba Işığın girebileceği bir kaptır.

Kabalist Ari kendi ıslahını bu dünyaya açana kadar maneviyatı edinmek biraz dahakolaydı. Ancak, Ari’nin maneviyatı anlama yolunu açmasından sonra, bu dünyanınzevklerinden vazgeçmek çok daha zorlaştı. Ari’den önce manevi yollar kapalıydı,Yukar ı’dan yaratılanlara Işığı vermeye yönelik bir hazırlık yoktu. Ari çok hafifçe Işığın

56

Page 57: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 57/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kaynağını araladı. Bu, insanlar ın egoizmleriyle savaşmalar ını zorlaştırdı, hattaegoizm gittikçe daha güçlü ve karmaşık bir hâl aldı.

Bu şematik bir benzetmeyle açıklanabilir. Diyelim ki Ari’nin zamanından önce kişi 100birimlik anlayış edinebilirdi. Harcanan her 1 birimlik çaba 1 birimlik algı edinimine

eşitti. Zamanı

zda ise,ı

slahlar Ari taraf ı

ndan dünyaya tanı

ldı

ktan sonra kişi 100birimlik algıyı 1 birimlik çabayla edinebilir, ancak bu 1 birimlik çabayı sarf etmekkıyaslanamayacak kadar daha zordur.

Rav Yehuda Ashlag (Baal HaSulam) dünyaya öyle ıslahlar açtı ki kişi artıkmükemmel olduğunu düşünerek kendisini kandıramamaktadır, yapması gereken isebilginin ötesinde inancın yolunu izlemektir. Yolun biraz daha netleşmiş olmasına veyeni neslin, kişisel eksiklik algısı eskiye nazaran daha açık olmasına rağmen, onlar eski nesiller gibi gerekli miktar ve kalitede çaba sarf edememektedir.

Açıkçası, bu nesil manevi yükseliş için her  şeyi yapmaya hazır eski nesiller gibimaneviyatı hak ettiği seviyeye yani materyalin üzerine çıkaramamaktadır.

Kabalist Baal Shem-Tov taraf ından önemli ıslahlar dünyaya sunulmuştu. Kitleler biledünyada maneviyatın bir nebze dahi olsa yükseldiğini hissedebilmişlerdi. Bir süre,maneviyatı edinmek isteyenler için edinim bile kolaylaşmıştı.

Baal Shem-Tov Kabalistik grubuna layık öğrenciler seçebilmek için topluluğubölümlere ayırdı ve her topluluğun başına Kabalist bir manevi lider koydu. Liderler (admorim) Kabala çalışmaya layık kişileri sınıflar ından seçip bu bireyleri yeni nesilKabalist ve halklar ına lider olmak üzere yetiştirmeye başladılar. Ancak Baal Shem-Tov taraf ından sunulan ıslah metodu geçti, bu yüzden de bizim neslimizdeki liderlerinçoğu Kabalist değiller ve Yaratan’ı algılayamamaktadırlar. Baal HaSulam’ınayr ılmasından sonra, dünyamız manevi bir iniş sürecine girmiştir ki bu, yaklaşan bir yükselişten önce gelir.

Kendimizi yaratılmış varlıklar olarak algılamamız kendimizi Yaratan’dan ayr ı olarakalgılamak demektir. Egoist doğamız bize acı veren herhangi bir  şeyden içgüdüselolarak uzak durmamıza sebep olduğundan Yaratan bunu kullanarak bizi iyiye doğruyönlendirir. Etraf ımızı saran materyal dünyanın zevklerini alır ve bize ihsan etmeyoluyla alınan hazzı hediye eder. Bu ıstırap yoludur.

12

Egoizmi Yok Etmek 

Kabala’nın yolu diğer yollardan farklıdır. Dünyamızda zevkler olmasına rağmenegoizmden sadece yaratılışın amacına (mantık üstü) inançla kurtulabiliriz. Bu şekildebedenlerimizin ve aklımızın söylediğini dinlemenin ötesine gidebiliriz. Bunuyaptığımızda hem Yaratan’a sevgiyi hem de O’nun bizim için sevgisini yaşamaya

başlar ı

z. Bu huzurun ve mutluluğun yoludur, inancı

n yolu uzun görünmesine rağmenıstırapsız olduğundan aslında daha kısadır. Işığı içimize almayı beceremediğimiz

57

Page 58: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 58/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

zaman – iç Işık (ohr pnimi) – manevi gelişimimiz sadece saran Işığın (ohr makif) etkisiyle olur. Bu tür manevi gelişime “doğal yol” ya da “ıstırabın yolu” ile gelişmedenir. Tüm insanoğlunun ilerlediği yol budur.

Manevi gelişimin bir diğer alternatifi de kişinin üç çizgiyle çalışma olarak

adlandı

rdı

ğı

z oluşum aracı

ğı

yla Yaratan’la bire bir kişisel bağ oluşturması

r. Bumetoda “Kabala’nın yolu” denir. Istırabın yolundan çok daha kısadır. DolayısıylaKabalistler, Yaratan’a gitmek isteyen kişinin ıslah yolunu kısalttığını söylerler.Istıraplar zorlamadan inanç sahibi olmak zor olmasına rağmen alacağımız sonucuntümüyle kendi çabamıza bağlı olduğuna inanmamız gerekir. Yani İlahi Takdire ödülve ceza ile inanmalıyız. Yaratan kişiyi iyi düşünce ve arzularla ödüllendirir. İnancı diğer dostlardan ve kitaplardan edinmeliyiz.

Ancak, inanç sahibi olur olmaz – yani Yaratan’ı algıladıktan sonra, kendimizi bununbize Yaratan taraf ından verildiğine ikna etmeliyiz. Üst Dünyalar ın Manevi Gücüçalışma gücü ve arzusu verirse yaşam şifası olabilir. Ancak, her  şeyin Yukar ıdangeldiğine ve kişisel çabamıza bağlı olmadığına inanırsak zehir olarak değerlendirilir.

En önemli çaba Yukar ı’dan verilen büyük yükseliş arzusunun muhafaza edilmesidir.Öncelikle Yukar ı’dan manevi hisler gönderilir, kişi yükseltilir, ondan sonra kendiçabamızın gücüyle o seviyede sürekli kalmak için zor bir çal ışma dönemi başlar.Manevi yükselişimizin değerini anlama üzerine konsantre olmalıyız.

Edindiğimizi küçümsemeye ya da bundan kişisel sevgi duymaya başladığımız anedindiğimiz manevi seviyeyi kaybetmeye başlar ız. Egoizmin gücü altında yer alan her şey yaratılışın merkezinde (nekuda emtzait) yer almaktadır.

Kişisel sevgiyi temsil etmek istemeyen her  şey de bu noktanın üzerindedir.Dolayısıyla, Işığın inişini temsil eden çizgi (kav) bu merkez noktayla hem temas kurar (yaratılan varlığa hissettirmeden canlılık verir) hem de kurmaz (yaratılan varlığı Yaratan’ın Işığıyla doldurmaz).

Yaratan’ın manevi yolda ilerlemek isteyen bir kişiye kendisine ait bir parça – ruh –Işık vererek yardım ettiği söylenir. Sonuç olarak, kişi Yaratan’ın bir parçası olarakhisseder! Yaratan’ın Işığı Kendisinden zevk alınması hissini nasıl yaratır?

Örneğin, bizim dünyamızda kişiye hiç beklemediği bir saygınlık verilirse ve sonra dabu saygınlık alınırsa, kişi bu saygınlıktan aldığı büyük hazza benzer zevkleriözleyecektir. Kaybedilen zevkleri geri alma arzusuna “kli” (kap) denir. Zamanla Işıkkabı zevkle (Işıkla) doldurmak için büyütür.

Hz. İbrahim Yaratan’a sordu: “Benim neslimden olanlar ı kurtaracağından nasıl eminolabilirim?” Çocuklar ımın Kabala sayesinde bencilliklerinden sıyr ılacaklar ından nasılemin olabilirim? Işığa bir arzular ı yoksa onlara neden veresin ki?”

Yaratan, onlara egolar ının kölesi olduklar ı hissinin verileceği ve buna kar şılık olarakda Işığın hissinin verileceği cevabını verdi. Arzular ımızı aşma çabasındabedenlerimizin zaman kavramını anlamadığını ve dolayısıyla geçmişi ve geleceğideğil sadece bu anı algılayabildiğimizi fark etmeliyiz. Örneğin, sonradandinlenebilmek için beş dakikalık yoğun bir çaba sarf etmek çok önemli ise beden yinede bu çabayı sarf etmeye kar şı koyar, çünkü sonradan gelecek olan faydayı anlamakta zorlanır.

58

Page 59: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 59/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Geçmişte çok çalıştıktan sonra aldığımız zevki hatırlasak bile bedenlerimiz yine de işibitirebilmek için gerekli gücü harcamaya kendisini getiremez. Bunu şu koşulabenzetebiliriz; kişi ücretini işi bitirmeden önce alırsa, işi gerçekten layığıyla yapmakiçin çaba sarf etmek istemez. Bu yüzden bedenle mücadele etmeyi geciktirmeden,daha yüce düşünceler içerisinde kalarak her f ırsatı bedeni etkisizleştirmek içinkullanabiliriz. Hepimiz %100 egoist olduğumuzdan asla Yaratan’la bağ kurmayı gönüllü olarak istemeyiz. Sadece bu bağın bir menfaat getireceğine ikna olursakYaratan’la bağ oluşturmayı arzulayabiliriz.

Dolayısıyla, sadece kendi kötülüğümüzün farkına var ıp, Yaratan’ın bize yardımgönderebileceğini anlamak O’na dönüp yardım etmesini istememiz için yeterlideğildir. Sadece Yaratan’a yaklaşıp O’nunla bağ kurmanın bizi kurtarabileceğinianlamak yardım istemek için teşvik olabilir.

Kabala bizlere acı çekme yolundan gitmektense kendi yolunu sunar. Zamanetraf ımızdaki koşullar ı değiştirir: iki bin yıl önce sadece değerli bir avuç insanınYaratan’la bağı vardı, Rav Shimon’un zamanındaki gibi.

Ari ve Ramchal’ın zamanında çoktan Kabala çalışan bir kaç küçük grup vardı. BaalShem-Tov zamanında, gruplar ın sayısı düzinelerce arttı. Son olarak da BaalHaSulam zamanında sayılar daha da arttı.

Bizim zamanımızda ise kitleleri Kabaladan ayıran bariyer tümüyle yok olmuştur veöğretilere neredeyse hiç bir kar şı koyma yoktur. Eskiden sadece çok güçlü karakteresahip kişiler maneviyatı edinirken, şimdi yeni başlayanlar hatta çocuklar bile doğruyönlendirmeyle çalışarak aynı sonuca ulaşabilirler.

İyi ve kötüyü ayırt edememekteyiz, tıpkı kendimiz için iyi ve ölümcül olanı ayırtedemediğimiz gibi. Sadece Yaratan gözlerimizi açarak bu ayır ımı yapmakta bizeyardım edebilir. Ancak o zaman her şeyi görmeye başlar ız ve buna “hayatı seçmek”denir.

Yaratan’la daimi bir bağımız olması gerekliliğinin farkına varana kadar O gözlerimiziaçmaz, çünkü bu şekilde bizi merhamet talep etmeye teşvik eder.

Bir Kabalistin iç hislerinde, gelecekteki Yüksek koşulun bir parçası bulunur  (AHaP). Kişi daha Yüksek Manevi Seviyeyi Işıkla dolu bir hâl yerine çekici gelmeyen bir boşlukmuş gibi algılar, bunun sebebi kişinin henüz Üst Seviyeden almamasıdır. ÜstSeviye Işıkla dolu olmasına rağmen, alt seviye sadece içinde bar ındırdığı özelliklerinsınırlar ına göre algılar. Şimdiki özellikler Üst Işığı algılamakta yetersiz olduğundan,

kişi algılayamamaktadır.

Yaratan’ın gizliliği her birimizde toplumumuzun genel olarak kabul ettiği şekildevarolabilmemiz için büyük bir çaba harcamamızı gerektirir. Egomuzun sessizf ısıltılar ıyla körü körüne ilerleriz. Bizler egomuzun kör bir  şekilde ilerleyen araçlar ı olarak bize ıstırap çektirmemesi için koşturup dururuz, bizi kendi r ızamıza kar şınonun r ızasını kabul etmeye zorlar, sonuç olarak onun isteklerini ikinci kezdüşünmeden yapar ız.

Egomuz içimizde o kadar derine kök salmıştır ki sanki doğamızın temel bir özelliğiymiş gibi kabul ederiz, sanki gerçek arzumuzun temsilcisiymiş gibi. Tümbedenimizdeki hücrelerin içerisindedir ve tüm gerçeği kendi arzular ı dahilindedeğerlendirmemiz için bizi zorlar. Bu model dahilinde, kendi menfaati için tümdavranışlar ımızı planlamamızı sağlar.

59

Page 60: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 60/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Egoizmin etkisinden ar ınmanın mümkün olabileceğini hayal bile edemeyiz. Ancakbedenin kılığına giren ve içimize işleyip etimizde kendisini bar ındıran bu bencillikbulutunu kovmak mümkündür. Bir kez bencil arzular ımızdan sıyr ıldıktan sonra,Yaratan bizi Kendisine ait özgecil arzularla donatacaktır.

İçimizde bencil arzular kaldı

kça, bunlardan kurtulmanı

n ne fayda sağlayacağı

hayaledemeyiz. Dahası, özgecil düşünce ve arzular bize kabul edilemez olarak, aptalca,gayri ciddi ve tüm evren bir yana sadece kendi toplumumuzun temelini bileoluşturamayacak bir şeymiş gibi gelmektedir.

Ancak, bu şekilde değerlendirmemizin tek nedeni, düşünce ve arzular ımızınbencilliğimizin etkisi altında olmasından kaynaklanır. Durumu tarafsız bir bakış iledeğerlendirebilmek için egoizmi özümüzün dışında bir kavram olarak görmeliyiz,sanki kendisini dost gibi tanıtan bir düşman gibi.

Egoizmi, Yaratan’ın Arzusuyla içimize konulmuş, bize yabancı bir  şey olarakgörmeye çalışmalıyız. Bu tür çabalar içimizdeki kötülüğü görmeye çalışmak olarak

kabul edilir. Ancak, bu sadece Yaratan’ın varlığını ve Işığını hissedebildiğimizdereceye kadar mümkündür, çünkü her şeyin anlaşılması zıt nesnelerin algılanması ile mümkündür.

Dolayısıyla tüm çabayı içimizdeki kötülüğü aramaya yöneltmek yerine Yaratan’ınIşığını algılamaya yönlendirmeliyiz. İnsanlar hariç tüm yaratılanlar ihsan etmeözelliğiyle hareket ederler. Sadece insanoğlu ve bizi saran bu dünya (Olam Azeh) birbirine ters, egoist özellikle yaratılmıştır. Eğer  şans eseri manevi dünyalar ı veYaratan’ın bir görüntüsünü anlık olarak bile yakalayabilmiş olsaydık, dünyamızınmanevi dünyaya kıyasla ne kadar küçük olduğunu anlardık. Dolayısıyla, doğanınegoist yasalar ı sadece küçücük nohut tanesi kadar bir dünyada işlemektedir.

Peki Yaratan Kendisini neden gizledi, bizleri bu dünyaya, karanlığın, güvensizliğin veüzüntünün içerisine kasıtlı olarak neden bıraktı? Yaratan bizi yaratırken, amacı bizlere O’nunla birlikte sonsuz varoluşu bahşetmekti. Dolayısıyla, Yaratan doğasındaKendisine zıt olan bir dünya yarattı, ve bu O’nun özüne zıt özellik olarak yansıdı:kişinin kendisini memnun etme arzusu, ya da egoizm.

Dolayısıyla, O bize bu özelliği verdi. İnsan bu dünyada doğduğu anda bu niteliktaraf ından etkilenir ve anında Yaratan’ı algılamayı bırakır. Yaratan’ın gizliliği bize budünya ile Yaratan’ın dünyası – Üst Dünya – arasında seçim özgürlüğümüz varmış hayalini verir.

Eğer egoistliğimize rağmen, Yaratan’ı görebilseydik o zaman doğal olarak Yaratan’ındünyasını bizim dünyamıza tercih ederdik, zira Yaratan’ın dünyasında sadecemutluluk vardır ve hiç bir ıstırap yoktur.

Ancak, özgür seçim ya da özgür irade sadece Yaratan bizden gizliyken O’nu henüzalgılayamadığımızda mümkündür. Fakat doğduğumuz andan itibaren egomuztaraf ından hükmediliyorsak ve kendimizle egomuz arasında ayır ım yapamıyorsakegomuzdan bağımsız bir karar nasıl verebiliriz ki? Ayr ıca, dünyamız tümüyle acı veölümle doluyken, Yaratan’ın dünyası da tümüyle mutluluk ve ölümsüzlükken nasıl bir seçimimiz olabilir ki? İnsana seçmesi için ne kaldı ki?

Özgür seçimimizin olabilmesi için Yaratan bize iki seçenek verdi:

60

Page 61: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 61/219

Page 62: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 62/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Egoizmin etkisi altında olan bir kişinin en yakın Üst Seviyeyi, yani Yaratan’ı algılayabilmesi için, Üst Seviyeyle bir takım özelliklerini eşitlemesi gerekmektedir,yani Yaratan ile bağı aramak zorundadır.

Yaratan Kendi özgecil özelliklerini egoist özelliklerle birleştirdikten sonra O’nunla bağ 

kurmayı

isteyen kişiyle denge haline gelir. Üst Kı

m malchut-midat hadin’i, O’nun Galgalta Eynaim seviyesine çıkartır. Sonuç olarak O’nun  AHaP’ ı alt kısma (bağ arayan kişinin manevi seviyesi) “iner” ve alt kısmın nitelikleriyle eşitlik koşuluna gelir.

Önceden alt kısım Üst Seviyedeki manevi hali hiç bir  şekilde hissedememekteydi.Ancak Yaratan, en yüce ihsan etme özelliklerini egoist niteliklerin arkasınagizlediğinden kişinin O’nu algılayabilmesi için alt seviyeye inmesi mümkün oldu.

Ancak, üst seviyenin özellikleri bizim taraf ımızdan egoistik olarak algılandığından,tam olarak bu özelliklerin özünü anlayamamaktayız. Bu yüzden maneviyatta sankibize haz, güven, sükûnet ve istek getirecek hiç bir şey görünmemektedir.

İşte tam bu noktada kendi irademizi harekete geçirme f ırsatımız var. Kendimize, hiçbir haz almamamızın ve maneviyatın bir tat vermemesinin Yaratan’ın bizim iyiliğimiziçin Kendisini gizlemesinden kaynaklandığını beyan edebiliriz. Henüz gerekli olanmanevi özellikleri edinmediğimizden Üst manevi hazlar ı hissetmemiz mümkündeğildir, tam tersine tüm dünyevi arzular ımız egoizm taraf ından yönetilmektedir.

Yeni başlayan öğrencilerin kişinin geçirdiği sıkıntı ya da üzüntünün aşması gerekenkoşullar olarak verildiğini anlaması çok önemlidir. Yardım için yakar ışlar ını Yaratan’ayöneltebilirler, yazılar ı çalışabilirler, ya da iyi işler yapabilirler. Bu kişilerin maneviarzulardan haz ya da yaşamsal canlılık hissetmemelerinin sebebi Yukar ı’danverilmektedir.

Aslında bu onlara haz yoksunluğunun doğru özgecil niteliklere sahip olmadıklar ındankaynaklandığı sonucuna özgür iradeleriyle varabilmeleri için verilir. Dolayısıyla ÜstOlan gerçek niteliklerini onlardan gizlemek zorundadır.

Bu nedenden dolayı, maneviyatı ilk algılama safhası maneviyattan tümüylemahrumiyet hissini algılamaktır. Eğer alt kısım, Üst Kısım’la arasındaki özelliklerinfarkından dolayı Üst’ün Kendisini gizlediğini anlayabilir ve kişisel bencilliğindensıyr ılmak için dua yükseltirse (Ma’N), o zaman Üst Kısım Kendisini az da olsagösterir ( AHaP ’ını kaldır ır) ve noktadan önce egoizmin altında gizlemişken şimdigerçek özelliğini sergiler.

Sonuç olarak, manevi mutluluğun anlamı da açıklık kazanır. Dolayısıyla, alt kısım ÜstKısmın yani manevi ihsan etme özelliklerini Bar ındıranın yaşadığı manevi zevklerinyüceliğini yaşamaya başlar.

Üst Kısım’ın özgecil özelliklerini kişinin gözünde yüceltmesiyle, kişiyi de Kendisininbulunduğu halin orta kısmına yükseltir (yani alttakinin GE’ si ile kendi  AHaP ’ını yükseltmiş olur).

Kişinin içinde bulunduğu bu manevi hale “az manevi seviye” denir  (katnut). ÜstKısım, bir nevi, alttakini Kendisinin seviyesine çıkartarak O’nun yüceliğini ve ihsanetmenin mükemmelliğini gösterir. Materyalizme kıyasla maneviyatın yüceliğini

görünce manevi olarak bu dünyanı

n üzerine çı

kar ı

z.

62

Page 63: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 63/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Arzumuzdan etkilenmeksizin maneviyatı algıladığımızda egoist özelliklerimiz ihsanetme özelliklerine dönüşür, yani Yaratan’ın özelliklerine. Alttakinin ilk üst basamağatam olarak sahip olabilmesi için, Üst Kısım Kendisini ve özelliklerini alt kısma tümüylegösterir yani Yüceliğini if şa eder, gadlut yapar.

Bu noktada, kişi Üst Kı

smı

evrendeki her şeyin Tek ve Mutlak Hakimi olarak algı

lar;alt kısım aynı zamanda en üst seviyedeki bilgi olan yaratılışın amacını ve ÜstKısım’ın yönetimini anlar.

Kabala’nın tarif ettiği şeklin dışında davranamayacağı alt kısımdakine barizce belliolur. Dolayısıyla, alt kısmın mantığı artık kişiyi doğru davranmaya zorlar. Yaratan’ınaçıkça algılanmasının sonucunda kişinin bilgi ve inanç arasındaki, yani sağ çizgiylesol çizgi arasındaki çelişkiyle baş etmesi gerekmektedir. İhsan etme özelliklerini(katnut) edindikten sonra kişi sadece Yaratan’a olan inancın gücüyle ilerlemeyi terciheder, zira bu kişinin samimi olarak Yaratan’a yaklaşmak istediğinin göstergesidir.

Ancak O’nun yüceliğinin (gadlut) if şası artık inançla ilerlemekte bir engel oluşturur.

Sonuç olarak, kişi bu noktada edindiği bilgiyi unutmaya razı olmalıdır.

Yaratan’ın muhteşemliğini ve gücünü fark edip görmekten, ve sadece aklını inancıyladoğru orantıda kullanarak ilerlemektense gözü kapalı ve sadece Yaratan’ınmuhteşemliğine inancı ile ilerlemek için yalvar ırsa Yaratan Kendisini if şa etmektesınırlanmaya zorlanır. Böyle bir hareket Yaratan’ı Kendisini ve hükmünü, Işığını (ohr hochma) ve yüceliğini, açmakta azaltmaya zorlarsa buna perde (hirik perdesi) denir.

Bu perde vasıtasıyla Üst aklın (sol çizgi) if şasını, if şanın sağ çizgiyle, inançladengelendiği noktaya kadar azaltabiliriz. İnanç ve bilgi arasındaki doğru ilişkiye“manevi denge” ya da orta çizgi denir.

Bizler, kendimiz hangi koşulda olmak istediğimizi tayin ederiz. İnanç ve bilgiarasındaki uyum yerli yerine oturduğunda artık mükemmelliği edinebiliriz. Buna “ortaçizgi” denir.

Mantık ötesi inançla (orta çizgi) ilerleyerek, sağ çizgiyle orantılı olarak kullandığımızbilginin if şa edilen parçası (sol çizgi) daha önceden sahip olduğumuz maneviözelliklere (katnut) eklenir. Yeni edinilen bu manevi seviyeye Gadlut denir; büyük vebütün anlamındadır.

İlk manevi seviye bütünüyle edinildikten sonra, manevi merdivenin ilk basamağının(en alt seviye) özellikleriyle eşitlik sağlamış oluruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi,

tüm seviyeler ya da merdivenin basamaklar ı birbiriyle kesişir.

İlk basamağı edindikten sonra, bir sonraki manevi seviyenin mevcudiyetini içimizdehissedebiliriz. İlk basamağa doğru ilerlerken kullandığımız prensipleri uygulayarak,teker teker basamaklar ı tırmanarak, yaratılışın amacına – en üst seviyede Yaratan’latüm bütünlüğe ulaşabiliriz.

Manevi yükselişin en temel kısmı kişinin kendi içindeki kötülüğü her seferinde ortayaçıkardığı özel süreçtir ve içimizdeki kötülüğü keşfettiğimizde Yaratan’dan bu kötülüğüaşabilmek için güç isteriz. Ondan sonra da gücü daha yüce manevi Işık olarak alır ız.Bu, ruhlar ımız ulaşması gereken en üst seviyeye ulaşana kadar devam eder: bu

noktada tüm egoistliğimizı

slah olur ve ruh tümüyle Işı

kla doğar.

63

Page 64: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 64/219

Page 65: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 65/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

çevirir, zira bunlar kullanılmaya uygun değillerdir. Kabalada sadece kişinin inancını güçlendirmek için, Yaratan’ın r ızası için aldığı zevkler “gıda” olarak nitelendirilir.

Diğer taraftan da, kişinin kullanmadığı arzular “artık” olarak nitelendirilir. Eğer kişiarzusunda ayır ım yapamıyor ve tüm arzular ı almak istiyorsa (Kabalada buna zevk

sarhoşluğu denir), o zaman kişi her şeyi kaybeder. Kabalada böyle bir insana “fakir”denir.

Hepimize ne yapıp ne yapamayacağımız “reçete” olarak verilir. Eğer bu “reçeteye”aldırmazsak cezalandır ılır ız. Eğer yasanın getireceği acı ve ıstırabın farkındadeğilsek o zaman yasayı çiğnememiz kaçınılmaz olur, zira bundan zevk alacağızdır.Sonuçta cezayı da çekeceğizdir ve bu şekilde gelecekte tekrar böyledavranmamamız gerektiğini anlayacağızdır.

Örneğin, para çalmak yasalara aykır ıdır diye bir kanun vardır, ama eğer insanınparaya doğru güçlü bir çekimi varsa ve buna ek olarak paray ı nereden çalabileceğinide biliyorsa, suç işlenecektir. Kesin olarak hırsızlığı bir cezanın takip edeceği bilinse

bile bu böyledir, muhtemel hırsız bu suçun cezasının ne kadar  ıstırap getireceğinifark edemez.

Dolayısıyla, kişi sahip olacağı paradan aldığı zevkin cezanın getireceği acıdan dahabüyük olduğu kanaatine varacaktır. Ancak ceza gerçekten geldiği zaman kişi çektiğiacının beklentisinin çok üzerinde olduğunu fark eder, ve elbette hırsızlıktan duyduğuzevke nazaran çok daha büyük bir acıdır. Bu noktada kişi yasaya uymaya artık hazır hale gelir.

İnsan özgür hale gelince bir daha suç işlediğinde bir sonraki cezanın daha büyükolacağına dair uyar ılır. Bu, kişiye çektiği acıyı unutmaması için gönderilir. Öyle ki,kişinin tekrar hırsızlık yapma arzusu doğarsa, hem geçmişteki acı hem de bir sonrakicezanın acısının daha fazla olacağı kişiye hatırlatılmalıdır. Böylelikle en azındankişinin kendisini tutup hırsızlık yapmaması için teşvik edici bir unsur doğar.

Yukar ıdaki ve etraf ımızı saran buna benzer birçok örnekten de görebileceğimiz gibikişinin çektiği acı onu bir yola doğru yönlendirmektedir, zira kendi egosunun takipçisiolsaydı o yolu asla seçmezdi çünkü kazanmaktansa çalmak, düşünmekten veçalışmaktansa tembellik etmek, acı çekmektense zevk almak daha kolaydır.

Kabala çalışmaya karar veren bir insan bunun kendi iyiliği için olduğunu bilmelidir.Başka bir deyişle, insan egosunun bundan fayda sağlayacağını anlamalıdır.Hiçbirimiz parasal kazanç, şan, zevk ya da daha iyi bir gelecek ödülü olmadan,

kendimizi düşünmeden bu çalışmanın yükünü üstlenemeyiz.

Dahası, insan sonuç getirmeyecek, meyve vermeyecek bir işi yapmayı beceremez:başkasına hiç bir ihsanı olmayan, başkasına hiç bir menfaat sağlamayan, başkasınahiç bir şey vermeyen, sadece boşlukta anlamsız çaba harcayamaz.

Egoist mantığımızın böyle bir göreve hazır olmaması doğaldır, çünkü Yaratantaraf ından sadece zevk almak için tasarlanmıştır. Günlük hayatımızda yaşadığımızsıkıntılar ve acılardan, hayattan aldığımız zevklerin ve arzular ın tamamenkaybolmasından ve etraf ımızdan en küçük bir mutluluk alamayacağımıza iknaolmamız bizi özgecil davranmaya ve hissetmeye zorlar.

Hayata bu yeni yaklaşım tam anlamıyla özgecilik olmamasına rağmen, zira insanınyaptıklar ı sadece kişisel iyiliği ve kurtuluşu içindir, yine de davranışlar ımızda gizli olan

65

Page 66: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 66/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Işığın etkisiyle yavaş yavaş bireyin istenilen hale gelmesine f ırsat verir. İhsan edicidavranışlarda bulunarak, hala kişisel menfaat dahilinde olmasına rağmen zira almakiçin veriyoruz, kendi davranışlar ımızda gizli olan Işığı (mutluluğu) algılamayabaşlar ız. Bu Işığın yapısı insanın doğasını ıslah eden özelliklerden ibarettir.

Doğada buna benzer olaylar ı

gözlemleyebiliriz. Örneğin, yağmur en verimli olacakyerde yağmayıp fazla faydası olmayacak bir yerde çok yoğun yağabilir. Dolayısıyla,yağmur hasat sağlayacak bir tarlaya az da olsa yağıp ekin vereceğine, çok az etkiyapacağı bir çölde yağabilir.

Benzer  şekilde, bir insan sürekli manevi yazılar ı okumakla meşgul olabilir, ancakbunun meyveleri, çabasının sonucu olması gereken Yaratan’ın manevi olarakanlaşılması zor olabilir. Öteki taraftan ise doğru Kabalistik kitaplar ı daha az bir çabasarf ederek çalışmakla kişi çabasından çok daha fazla hasat toplayabilir.

Aynı mantık Kabala çalışmaya uygulanabilir. Eğer çalışmanın tümü bilgi edinmekdeğil de Yaratan’ı aramaya adanırsa, o zaman Kabalanın tüm hayat verici özelliği

doğru şekilde kullanılmış olur.

Ancak kişi sadece daha çok bilgi edinmek için çalışıyorsa, ya da daha kötüsü,entelektüel bir birikim edinip bununla gururlanmak için çalışıyorsa, o zaman Kabaladoğru sonuç vermez. Fakat bu durumda çalışma kişiye doğru amacı gösterebilir vedolayısıyla kişi çabasını doğru tarafa yönlendirebilir.

Kişinin düşüncelerinin yönünü düzeltme süreci sürekli Kabala çalışarak mümkün olur,zira her insanın amacı kişinin kendisini düşünce ve hareketleriyle doğru yöneyönlendirmektir. Bu şekilde düşünce ve hareketler yaratılışın amacına uygun olurlar,ve maneviyata yaklaşmanın daha güçlü başka bir yolu olmadığından bunu yapmakKabala çalışırken çok önemlidir.

Kutsal kitaplarda, Mısır egoistliğimizin egemenliğini temsil eder, (bu yüzden Mitzraim olarak bilinir, mitz-ra kelimesinden gelir ve kötülüğün yoğun olduğu yer demektir). Amalek , İsrail’e (yisra-yaşar  – “direkt” ve el   – “Yaratan” kelimelerinden gelir, yanikendisini Yaratan’a direkt yönlendirmek isteyenler anlamındadır) savaş açan kabileyitemsil eder. Amalek egoistliğimizi temsil eder ve hiç bir koşul altında onun gücündenözgür olmamızı istemez. Egoizmin saldır ılar ı sadece Mısır’ın tutsaklığından (egoizm)kurtulmak isteyen birisinin arzular ında ortaya çıkar. İnsan henüz yolun başında dahiolsa, Amalek hemen yolunu keser.

Bireyin birden egoistliğini algılayışının artması sadece Yaratan taraf ından ayırt edilip

seçilen insanlara gönderilir. Sadece Yaratan’ı daha yüksek bir seviyeden anlaması gereken seçilmiş insanlara Amalek gönderilir, ancak bu şekilde insanın içinde kişiselözelliklerini geliştirmek yani “iyi insan olmak” yerine gerçekten Yaratan’a doğru bir ihtiyaç oluşur.

Böyle seçilmiş bir kişi gelişiminde büyük engellerle kar şılaşır. Daha önceleri çalışmaarzusu çok güçlüyken şimdi birden kaybolmaya başlar. Beden yapması gerekenhareketler kar şısında ağırlaşmaya başlar. Bedenle olan mücadele (aklımız,“benliğimiz”) Yaratan’ın kim olduğunu anlamaya odaklanır; bedenin nereye ve nedengitmesi gerektiğine ve bedenin bu davranışlardan bir çıkar ı olup olmayacağına.

Aksi takdirde, yani hiç bir menfaat olmadan, ne bedenimiz ne de akl ımız bir  şeyyapabilmek için bize enerji ve motivasyon verebilir. Ve bu konuda hakl ılar da, zirasonucunu önceden bilmeden bir davranışta bulunmak aptalcadır. İnsan doğasının

66

Page 67: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 67/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

sınırlamalar ını aşabilmek ve manevi dünyanın içerisine girmek sadece manevidünyanın ortak zihniyet ve arzular ını edinerek olabilir.

Bu arzular bizim dünyamızın arzular ına terstir, çünkü bizim dünyamızda algıladığımızve hissettiğimiz her şey ve “bizim dünyamızı” oluşturan resim egoistik kalbimizin ve

aklı

n ürünüdür. Dolayı

yla, sadece varolan kavramlar ı

tersleriyle değiştirerek(mantığın inançla değiştirilmesi ve “almanın” “vermekle” değiştirilmesi) manevidünyalara girebiliriz.

Ancak sadece yaratılışımızda doğal olarak bulunan bu araçlara, yani akıl ve egoizmesahip olduğumuzdan, ve akıl da sadece egoistliğimizin menfaatine çalıştığından,insana lazım olan bu yeni mantık ve algı araçlar ı kişinin içinde oluşturulamaz vedışar ıdan yani Yaratan’dan edinilmek zorundadır.

Bu nedenden dolayı Yaratan bizi Kendisine yakınlaştır ır ve bu süreçte bize kendimiziO’nun yardımı olmadan değiştiremeyeceğimizi gösterir. Beden bunu reddetse bileYaratan’la bir bağ aramalı ve bu bağı beslemeliyiz, çünkü sadece bu bağ maneviıslahımızı kolaylaştırabilir.

Bu deneyimin kendimizi aşmakta bize yardım edeceğine, ve kör inançlayürümektense maneviyatın yüceliğini takdir etmemizi sağlayacağına yalancı yollarlainanarak Yaratan’dan mucizeler görmeyi ve yaşamayı beklememeliyiz. Kabala insanı bu tür düşüncelere kar şı Mısır’dan çıkış hikâyelerinde uyar ır.  Amalek  insanlarasaldırdığında, Musa onlar ı sadece ellerini kaldır ıp inancın gücünü isteyerek yendi.

Manevi yükseliş sürecinde giderek artan bir muhakeme vasf ı ediniriz. Sonuç olarakinancımızın gücünü de sürekli olarak artırmamız gerekir ki her zaman aklımızıngücünden daha güçlü olsun aksi takdirde kişi tekrar egoizmin etkisi altına girebilir.

Bu süreç ta ki Yaratan’a tam anlamıyla tutunana kadar devam eder. Son safhadamutlak idrakı edinir, Işığın (ohr hochma) tümünü hiç bir derece ayr ımı olmadan alır ız.Bu, “Yaratılışın ilk gününde insanın tüm dünyayı bir ucundan öteki ucuna gördüğüışık” olarak tarif edilir ve Kabalada şöyle denir: “yaratılışın başında, her  şey enyüksek Işık taraf ından sar ılıydı.”

Başka bir deyişle, Işık hiç bir seviye ayr ımı yapmadan herkesin üzerine yansıyınca,her şey berraklaşır. Bu Işığın ne başı ne de sonu vardır; hiç bir gölge yoktur ve her şey tamamıyla anlaşılır haldedir.

13

Kabala’nın Yolu

Kabalanın yolu uzun ve hayattaki hedeflerin yeniden gözden geçirildiği, kişininkendisini tekrar gözden geçirdiği, arzular ının yönünü açıkça tanımladığı,davranışlar ının motivasyonunu gerçekçi olarak yargıladığı, bunun yanı sıra bedeninarzular ını ve mantığın gerekçelerini aşmaya teşebbüs ettiği, egoizmin tüm gücünükavradığı bir süreçtir. Kabalanın yolu aynı zamanda, kişinin arzuladıklar ını tatminetmenin yolunu aradığı ıstıraplı ve zor bir yoldur: hayal kır ıklıklar ıyla dolu ve kişininarzular ını “odaklayamadığı” bir dönemdir. Bu dönemde kişi ıstırabından kaçmanın

 

67

Page 68: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 68/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

mutlak yolunun egoistik düşüncelerden ihsan etme düşüncesine geçmesi olduğunuanlar ve kendisiyle ilgili hiç bir düşünceye sahip olmaz, giderek tüm düşünceleriYaratan’la ilgili olur. Yaratan’la ilgili düşünceler kişiye o kadar büyük bir sükûnet vememnunluk getirir ki kişi başka bir şey düşünmek istemez.

Sadece ilk manevi gelişim basamaklar ı

n tümünden geçtikten sonra bizi sonundaYaratan’la mutlak bütünleşmeye götüren Üst Işığı-Kabalanın Işığını daha da fazlaalmaya başlar ız. Dolayısıyla, tüm yol iki aşamadan oluşmaktadır: Kabalanın yolu veKabalanın Işığı.

Kabalanın yolu yeni düşünce ve arzular ın hazırlandığı bir süreçtir ve bu dönemdeacı dolu hisler yaşar ız. Ancak Yaratan’ın varolduğu yere götüren bu köprüyü geçer geçmez manevi aleme gireriz, Işığın krallığına. Bu noktada, yaratılışın mutlakamacına – Yaratan’ın tümüyle idrak edilmesi koşuluna ulaşır ız.

‘Sel’in gerçekleştiği nesle “kalbin emeği dönemi” denir, Babil Kulesinin yapıldığı

nesle ise “kişinin aklıyla çalıştığı dönem” denir. Her birimiz doğduğumuz andan

öldüğümüz ana kadar tüm arzular ımızı tatmin etmek isteriz.

Aramızdaki tek fark hangi nesneden haz almak istediğimizdedir, duyulan haz iseher zaman manevidir. Sadece dış kabuk alınan zevkin materyal bir doğası olduğuhayalini yaratır. Bu nedenden dolayı, bilinçaltında, Yaratan’ın çıplak Işığını alabilmeümidiyle zevklerin dış “kılıflar ını” değiştirmeye çalışır ız.

Ancak insanlar arasındaki fark, başka kılıflar içerisinde olan arzular olduğundan,insanlar ı da bu kılıflar ın tanımlar ıyla yargılar ız. Bazı kılıflar toplumda yaygın vekabul edilir şeylerdir, örneğin çocuklara olan sevgi, yemek zevki, sıcaklık, vs. Başka“kılıflar” ise daha az kabul görür; uyuşturucu, cinayet, ya da hırsızlık, bu yüzden butür şeylere olan isteğimizi gizlemek durumunda kalır ız.

Ancak insanlığın tamamı, egoizmin utanç kaynağı olmadığı belli koşullardakullanılabilirliği konusunda hem fikirdir. Dahası, egoizmin kabul edilebileceği sınırlar sürekli değişmektedir, tıpkı modanın hangi sınırlar ın daha iyi olduğunu belirlemesigibi.

Her birimiz, hayatımızın sürecinde yaşımıza endeksli olarak (yani Yaratan’ın genelİlahi Takdiri-doğa dahilinde) kendi haz arzumuzu tatmin etmek için “k ılık”değiştirmekteyiz.

Bir bireyden diğerine, bir kılıktan ötekine geçmek son derece çarpıcıdır. Örmeğin,

bir kız çocuğu oyuncak bebekle oynamaktan zevk alır, ama gerçek bir bebeğebakmaktan zevk alamaz. Öteki taraftan da annesi, oyuncak bir bebekleoynamaktan haz duymaz, tıpkı çocuğunu gerçek bir bebeğe bakarak zevk almayaikna edemediği gibi.

Çocuğun algıladığı kadar ıyla, annesi bebeğe bakmak için çok çaba sarf etmekte vebundan bir zevk almamaktadır. Çocuğun kafasında, gerçek bir bebekten zevkalınamaz, çünkü oyuncak bir bebek değildir. Çocuk, annesinin bebeğibüyütmesinden gelecekte kar şılık alacağına ikna olmasına rağmen, kendisi şimdizevk almak istemektedir ve dolayısıyla oyuncak bebekle oynamayı tercih eder.

Bir çocuk bu şekilde düşünür ve herhangi birisi de çocukla farklı

fikirde olmaz,çünkü henüz bu dünyadaki gerçek nesnelerden zevk duyacak yaşta değildir, buyüzden oyuncaklardan zevk almaktadır – hayal mahsulü, gerçek olmayan

68

Page 69: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 69/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

cisimlerden.

Her birimiz, Yaratıcıdan olduğumuz için, sadece Yaratan’dan kaynaklanan zevkleriarzular ız. Hepimizin sadece O’nun için bir arzusu olabilir ve hayatı sadece buarzuyla algılar ız. Dolayısıyla, ne ruhumuzun beden içinde buraya gelmeden önceki

halinden ne de tüm devirlerden geçip tekrar Yaratan’a dönmüş halinden farklı

z.Yaratılışımız gereği O’nun Işığıyla mutlu olmak arzusundayız ve bu değiştirilemezve zaten değiştirilmemelidir de!

Bizden talep edilen tek şey zevkimizin dış “kılıf ını” değiştirmemizdir, oyuncakbebeği gerçek olanıyla değiştirip, gerçek hazzı edinebilmektir! İnsanoğlu sankibeslenme saatindeki bir bebek gibidir, sadece arzuladığı  şeyleri almak ister. Bizinsanlar eğer çabamızın kar şılığında zevk geleceğine ikna olursak belli bir çabasarf ederiz. Ancak kendimizi geliştirmek için çaba harcayıp Kabala çalışmakistersek o zaman bedenimiz hemen bize sorar: Bunu çalışmak neden gerekli ki?

Bu soruya dört cevap vardır:

1) Başkasına garezi olduğu için. Bu en kötü sebeptir çünkü direkt başkalar ınazarar vermek niyetindedir;

2) İyi bir mevki edinmek, itibar, para ya da kendisine iyi bir eş bulmak için. Builk nedenden daha iyi bir nedendir zira başkalar ına da fayda sağlar. Bu “başkalar ıiçin çalışmak” sayılır, zira çabası kar şılığında ödeme alır.

3) Başkalar ı taraf ından onurlandır ılmayı engellemek için kişinin kendisinigeliştirme çalışmasından ve çabasından sadece Yaratan’ın haberdar olması

zira sadece Yaratan’dan bir ödül beklentisi vardır . Buna Yaratan için çalışmak

denir çünkü tek ödül beklentisi Yaratan’dandı

r.

4) Kişinin hiç bir ödül beklentisi yokken Yaratan’ın onun emeklerinin tümmeyvelerini kabul etmesi için. Sadece bu koşulda egoizm durumu sorgular; “Buemeğine kar şılık ne alacaksın?” Kişinin kendisine vereceği mantıklı bir cevapyoktur, dolayısıyla çözüm kişinin mantık ve hislerine ters hareket edip yolunadevam etmesidir, yani mantığının ve hislerinin üzerinde olmasıdır.

Bu koşulda insanın tüm amacı mantığını ve hissini kişisel analizinden ayır ıpYaratan’a güvenmek için çabasını bütünleştirmek olur. Tüm kişisel çaba,düşünceleri ve hisleri Yaratan’ın ve manevi hayatın yüceliğine odaklamak olmalıdır.Ancak kişinin içindeki mantık sesi yükselip tekrar günlük hayatın ihtiyaçlar ı

konusuna odaklanmada kendisine meydan okursa kişi şöyle cevap vermeli: “Tümgerekenler gerçekten de yerine getiriliyor.”

Aynı zamanda her düşünce ve arzu Yaratan’a yönelik olmalıdır. Dahası, kişi elletutulur hiçbir rasyonel ve zihinsel dayanağı olmadan kendisini sanki havadaasılıymış gibi hissetse bile bu içsel sesin tüm eleştirisini kabul etmeyi reddetmelidir.Bu koşula “mantığın ve hislerin üzerinde olmak” (lema'la me ada'at) denir.

İnsan sahip olduğu bir  şeyden ne kadar büyük zevk alırsa, o şeye o kadar çokdeğer verir ve bir şeye ne kadar çok değer verirse onu kaybetmekten de o kadar çok korkar.

Maneviyatı hiç hissetmemiş bir insan maneviyatın önemini anlayacak duruma nasıl

  69

Page 70: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 70/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

gelebilir? Bu anlayış kişiye tümüyle manevi bir boşluk içerisindeyken gelir, kişininmaneviyatın en küçük bir pır ıltısını bile hissedemediği noktada, yani Yaratan’dançok uzak bir konumda olduğunu hissettiği ve kendisini değiştiremediğini anladığı

zaman.

Bu koşuldaki bir insanı

n “günlük çalı

şma” olarak nitelendirilen çabası

  Sabbathdenilen manevi algının edinilmesine verilen önemin artır ılmasına sebep olur. Busüre kişinin artık kendisi üzerinde çalışma ihtiyacı olmadığı (ki zaten bu yasaktır) vesadece Yaratan’ın armağanını kaybetmemek için Sabbath’ı gözlemlemek zorundaolduğu bir zamandır.

Eğer kişinin bir şeyde çıkar ı varsa o zaman kişi artık o şeyle bağlantılı herhangi bir konuda tarafsız yargıda bulunamaz. Bu nedenden dolayı, eğer bir insana direktolarak davranışının yanlış olduğunu söylerseniz, o kişi sizinle asla hem fikir olmaz,çünkü söz konusu davranış  şekli onun için uygundur ve dolayısıyla doğrudavrandığına emindir.

Ancak, eğer insan başkasından aldığı bir talimatla davranmayı kabul ederse,zamanla gerçeğin eski düşünce ve davranışlarda değil de ona tavsiye edilen şuanki düşünce ve davranışlarda olduğunu görür.

Yaratan’ın amacı yaratılanlara iyilik yapmak (yani bize, zira O’nun taraf ındanyaratılan her  şey yardımcı amaçlıdır) olduğundan, kişi nitelik, seviye vs dekieksiklikleri görmeyi bırakıp haz almanın özünü ayırt etmeye başlayana kadar yaratılışın amacını edinmemiş demektir.

Ancak haz duyabilmek için, ki yaratılışın amacı budur, öncelikle kişinin zevk almaarzusunun düzeltilmesi gerekir. Kişi Yaratan mutlu olmamızı arzuladığı için mutluolmalı.

İnsanın zevk alıp almama konusunda endişe etmesi gerekmez zira ıslah olur olmazmutluluğu anında hissedecektir. Dolayısıyla, insan zevk alma arzusunu-kabını ıslahetme amacına odaklanmalıdır.

Bunu bir apartman dairesi almaya benzetebiliriz. Daireyi nasıl alacağımızkonusunda endişelenmemeliyiz. Asıl sorun nasıl ödeyeceğimiz ve gerekli parayı

nasıl kazanacağımız olmalıdır. İşin finansal yönü düzenlenir düzenlenmez daireyesahip olacağızdır.

Dolayısıyla, tüm çaba daireye değil paraya odaklanmalıdır. Aynı  şey maneviyatı

edinmeye de uygulanabilir. Tüm çaba Işığın alınabileceği ortamın yaratılmasınaharcanmalıdır, Işığın kendisine değil. Kendi içimizde özgecil düşünceleri ve arzular ıgeliştirebilmeye odaklanırsak ondan sonra manevi haz hemen hissedilir.

İnsanoğlu sürekli hatalar yapıp da öğrenmemesine rağmen yine de insanlığınilerlemesine fayda sağlamaktadır, zira bu süreçte ebedi ruhun çektiği ıstıraplar geçici bedenlere nazaran bir birine eklenerek artmaktadır. Bu doğrultuda, bir tek acı

bile kayıplara kar ışmaz ve sonunda bu dünyadaki bir yaşam devrine girer; maneviyükselişin gerekliliğine kendimizi yönlendirmek ve ıstıraplardan kurtulmanın bir yolunu bulmak için.

Manevi dünyalar ı

kendimize kı

yaslarsak bize “ters-dünyalar” olduklar ı

görürüz,zira bizim dünyamızda doğanın tüm kanunlar ı egoizm, kapmak ve anlamak,

  70

Page 71: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 71/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

üzerine inşa edilmiştir.

Manevi dünyalar ın doğası ise tam tersine mutlak özgeciliktir – ihsan etmek ve inançüzerinedir. Maneviyatın temelleri ve materyal doğa birbirlerine o kadar zıttır kiaralar ında hiç bir benzerlik yoktur. Dolayısıyla manevi dünyalarda nelerin

olabileceğine dair en ufak bir şeyi bile hayal etmemiz hiç bir sonuç vermez. Sadecekalpteki arzular ın değişimi “kapmaktan” “ihsan etmeye” dönüştüğü zaman vezihnimizin arzusu “anlamaktan” “inanca” değiştiği zaman, insan maneviyatıalgılamaya başlar.

Almak arzusu kalpte, anlamak arzusu da zihinde olmasına rağmen her iki arzu dabirbiriyle ilişkilidir. Bunun sebebi her ikisinin de temellerinin egoizm olmasıdır.

Kabalada manevi bir nesnenin doğumu “babanın anneyi, bir oğula doğum yapması

için dışar ıya çıkarmasıyla” olur denir; olayın mükemmelliği çevrenin analizini“gereksiz kılar”, daha yüce ve herhangi bir arzudan bağımsız bir edinim sağlar vebu yüzden gerçek anlamıyla objektiftir.

Yaratan’a sadece inanmak yeterli değildir. Bu inanç kişinin menfaati için değil,Yaratan’ın r ızası için varolmalıdır. Dua, Yaratan’ın yüceliğine derin bir saygı

edinebilmesi için Yaratan’da kişiye yardım için bir arzu uyandırmak amacıyla O’nadönmek olarak kabul edilir.

Yaratan, dua eden kimseyi en üst dünyaya yükselterek ve Kendi yüceliğini if şaederek sadece Kendisine bu dönüşe reaksiyon verir. Bu şekilde kişi kendidoğasının üzerine çıkabilecek gücü alabilir.

İnsan kendisinde sadece Yaratan’ın Işığını alarak egoist doğasını yenebilecek gücü

bulabilir ve böylelikle sonsuzluğu ve mutlakı

yeti edindiğini hissedebilir.

Artık kişiyi hiç bir şey değiştiremez. Aslında kişi egoizme asla geri dönmez tersinesonsuza dek manevi dünyada varolur. Bu yüzden böyle bir insan şu anı ve geleceğieşit olarak algılar ve böylece ebediyeti edinmişlik hissine sahip olur.

Haz Alma Arzusu 

Yaratan sürekli sükûnet (hareketsizlik) içerisinde olduğundan, bizler de O’nunyarattıklar ı olarak, arzulanan sükûnete ulaşmak için çaba sarf etmekteyiz. Yaratangelişimimizi sağlamak için iki güç yarattı: bizi arkadan iten bir güç; bizi ilerlemeyezorlayan ve içinde bulunduğumuz dayanılmaz ıstıraptan kaçmak için hareketegeçiren bir güç, ve çekimin gücü; gelecekte beklenen bir zevkin çekim gücü.

Ancak tek bir güç yerine sadece bu iki gücün kombinasyonu bizim ilerlememizisağlayabilir. Dolayısıyla hiç bir koşul altında kişi, tembelliği ve ilerlemekte çektiğigüçlükler konusunda Yaratan’a şikâyette bulunmamalıdır.

Tam tersine, kişinin tembel olma özelliği her arzunun peşinden içgüdüsel vedüşüncesizce gitmediğinin ve kendisini çeken nesnenin çabasına değipdeğmediğine dair incelediğinin göstergesidir. Ve ıstırap çekmekten de hemen

kaçmaya çalışmıyoruz. Öncelikle, acımızın nedenini ve amacını incelemeyeçalışır ız. Bu şekilde gelecekte bu acılardan kaçınmayı öğreniriz çünkü ıstırap kişiyi

  71

Page 72: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 72/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kar şı koymaya çalıştığı şeye yönelik harekete geçirir.

Hayattaki tüm koşullarda kişisel egomuzu kullanmayı tercih ederiz. Ancak,etraf ımızdaki insanlar bu şekilde davranmamıza engel olurlar. Sosyal kurallar ınhepsi kişisel egonun diğerlerine en az zarar verecek şekilde kullanılmasına olanak

tanı

yan bir anlaşmadı

r.

Bu ayarlama toplumsal iletişimden en fazla kâr sağlamayı beklediğimiz içinoluşturulmuştur. Örneğin, kişi satmak istediği maldan ayr ılmadan parayı almayı

tercih eder. Öteki taraftan da, alıcı malı bedavaya almak ister. İşveren ücretsizçalışacak işçiler hayal ederken, işçiler de hiç çalışmadan para kazanmayı hayaleder.

Arzular ımızı sadece arzu edilenin eksikliğinden kaynaklanan acıyla ölçebiliriz.İstenilenin eksikliği ne kadar çok acı verirse o nesneye olan arzumuz o kadar fazlaolur.

Şöyle denir: “Yaratan, alçak seviyedeki yaratılanlar arasında olmayı arzular.”Hayatımızın amacı, aynı  şekilde yaratılışın nedeni, kendi içimizde Yaratan’ınvarolabileceği doğru koşullar ı yaratmaktır.

Putperestlik (avoda zara) bedenin egoistik arzular ına tutunmaktır. Buna kar şılık,manevi çalışma (avodat Hashem, avodat haKodesh) henüz arzular oluşmadıysaözgecil arzulara ya da amaçlara bağlanmakla gelir.

“Manevi bağlanma”, iki manevi nesnenin özellikleri tümüyle aynı olunca mümkünolur. “Manevi sevgi”, iki zıt nitelik olan insan ve Yaratan’ın tamamen birbirineeklenmesidir. Eğer insanın tekrar kendi arzular ını yönetme gücünü geri alma

arzusu yoksa o zaman Yaratan’ı

n hakimiyeti altı

nda olmaktan Yaratan’a yönelikgerçek sevgi seviyesine ulaşmış olur.

Özelliklerin uygunluğu, Yaratan’ın yaratılanlar üzerinde olumlu bir etki yaptığındamutlu olması gibi, insanın da Yaratan’a bir  şeyler vermenin mümkün olduğununfarkına varması anlamına gelir.

Dönüş, teshuva, insanın bu dünyadaki yaşam sürecinde, ruhunun yaratılıp Adem’indüşüşünden önce var olduğu manevi hale dönüşünü ima eder.

İki tane hareket kaynağı ve iki başlangıcımız vardır: akıl ve kalp, düşünce ve arzu.Her ikisi de egoistik temellerini değişimden geçirip özgecil özelliklere çevirmek

durumundalar.

Tüm zevkler kalpten hissedilir. Dolayısıyla, eğer kendi dünyevi zevklerimizi,hazlar ımızı reddedebiliyorsak, o zaman Yukar ıdan gerçek zevkleri tatmayı hakederiz zira artık egoizmimizi kullanmamaktayızdır.

Öteki taraftan da, akıl ne yaptığını anlamaktan herhangi bir zevk almamaktadır.Eğer kişisel anlayışımızdan ziyade sırf inancımızla bir davranışta bulunursak veaklımızın mantıksal açıklamalar ına kar şı hareket edip “mantığımızın ötesine”gidersek o zaman zihnimizdeki egoizmi yok etmişiz demektir. Dolayısıyla, artıkkendi aklımız yerine Yaratan’ın aklıyla ilerleyebiliriz.

Yaratan’ın Işığı, bizim dünyamız da dâhil olmak üzere, bizler hiç bir  şekilde

  72

Page 73: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 73/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

hissetmesek de tüm varlıklara nüfuz eder. Bu Işığa “yaratılışa canlılık veren Işık”denir. Yaratılanlar ın ve yaratılışın varlığının tek sebebi bu Işık’tır. Bu Işık olmadantüm hayat durur ve dünyanın materyal boyutu tümüyle yok olur.

Bu hayat-veren Işığın etkileri çeşitli materyal kılıflar ve gözlerimizin önünde varolan

farklı

oluşumlarla (fenomenlerle) görülmektedir. Bizleri saran, kendimiz veetraf ımızdaki en ilkel canlılar da olmak üzere, her şey Yaratan’ın Işığından başkabir şey değildir.

Bu Işık bizler taraf ından birçok cisim olarak algılanmakta çünkü biz Işığın dışkabuğuna, kılıflar ına tepki gösteriyoruz. Aslında, yaratılanlar ın içerisinde varolan veişleyen tek güç budur – Yaratan’ın Işığı.

İnsanlar ın çoğu Yaratan’ın Işığını algılamamaktalar, sadece dış kıyafetlerigörmekteler. Yaratan’ın Işığını algılayan insanlar da var, fakat sadece Kabalistler.

Diğer taraftan Yaratan’ın Işığını kendilerini saran her  şeyde gören insanlar da

vardır. Bu insanlar bizi saran her şeyi Yaratan’dan yansıyan ve her şeyi kapsayan,dolduran İlahi Işık olarak algılarlar.

Yaratan’ın bu dünyada insanı yaratmasının yegâne amacı, insanın ruhen içindebulunduğu ilk halin derinliklerinden Yaratan’ın seviyesine yükselmesi ve O’nun gibiolmasıdır. Bu yüzden Yaratan egoizm özelliğini yarattı – zevk alma arzusu.

Yaratılışın başında Işık (haz) yaratılan tüm alanı (egoizm/benlik) doldurdu. Işık bugeniş alandaki her türlü arzuyu (doğan egoizmi) tümüyle hazla doldurdu. Bu arzular doğan egoizmin parçası olarak yaratıldılar.

Sonra Yaratan Işı

ğı

n ilerlemesini kı

tladı

ve gizledi. Yaratı

landa, haz almaarzusunda, egoizmde var olan Işığın yerine acı, boşluk, mutsuzluk ve hazeksikliğinde hissedilebilecek en kötü koşullar geldi.

İçlerinde yaşama arzusunu en az derecede hissedebilmeleri ve mutsuzluktanintihar etmemeleri için Yaratan insanlara çok az bir Işığı  (ner dakik) bağışladı, buIşık dünyamızda arzuladığımız nesnelere giydirildi.

Dolayısıyla, bilinçaltında ve otomatik olarak sürekli Yaratan’ın Işığının peşindegitmekteyiz, ve bu doğal arzunun köleleriyiz. Yaratan’ın gizliliğinin ve hazyoksunluğundan kaynaklanan çaresizlik hissinin bize fayda sağlamak için Yaratantaraf ından özellikle verildiğine inanmalıyız.

Eğer Yaratan’ın Işığı egoizmimizi doldursaydı, özgür irademizi kullanma f ırsatını

kaybetmiş olurduk. Bağımsız ve özgür hareket edemez ve bizi dolduran zevkinkölesi olurduk.

Sadece Yaratan’ın Işığından ayr ı kaldığımızda O’nun gizliliğini yaşıyoruz ve bu dabize kendimizi tümüyle bağımsız, kendimize yetebilen ve dolayısıyla kendimizidavranışlar ımızla ilgili kararlar ı tayin edebilen bir varlık olarak algılamamızı

sağlıyor. Ancak bu tür bir bağımsızlık bile kendisini ancak bazı koşullardagösterebilir, çünkü Yaratan Kendisini bizden gizlemesine rağmen, hala tümdüşünce ve hislerimizi yönlendiren egoizme sahibiz.

73

Page 74: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 74/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, gerçek bağımsız irade sadece şu koşullarda doğar:

1) Kişi Yaratan’ın ihsanını yaşamazsa; ve

2) Kişi bedeninin arzular ından bağımsız davranabilirse.

Bağımsız irademizi kullanabilme özgürlüğü sadece dünyevi hayatımızdamümkündür ve burada varolmamızın esas nedeni de budur. Her insan dünyadaYaratan’dan başka hiç bir şeyin olmadığına inanmalıdır.

Kişinin “kendisini” bir derece özgür irade sahibi olarak algılayabilmesinin tek sebebiYaratan’ın kişiye verdiği benliğin (egoizmin) algılanmasındandır. Ancak, kendimizibu özellikten ayırabilirsek, tekrar Yaratan’ın bir parçası olabiliriz.

Yaratan’ın gizliliğinin sadece bizim O’nu algılayamadığımızdan kaynaklandığına vebu gizliliğin bizim iyiliğimiz için olduğuna inanmalıyız. Bu yüzden bizler gerçeğigörmeye hazır olana kadar gerçeğin algıladığımızdan çok farklı olduğuna inanmak

durumundayız.

Gerçek ancak zaman içinde ve sadece bizim mükemmelliği edinme derecemizegöre anlaşılabilir. Dolayısıyla, manevi alemin zevkleri bizden gizli olduğu sürece her türlü manevi çalışma mümkündür. Ancak o zaman kendimize, Yaratan’ınmaneviyata olan isteksizliğimizi kasten gönderdiğini ve aslında maneviyattan dahamükemmel hiç bir şeyin olmadığını söyleyebiliriz.

Eğer bütün karanlık, bunalım ve boşluk hislerine ve mantığın tüm tartışmalar ınakar şın Yaratan’ı algılamaya çalışıp, mantığın üstünde “mantık ötesi inançla” ısrarladevam edersek o zaman Yaratan kendisini bize if şa eder zira varlığımızın her 

safhasında zaten bu if şayı beklemekteyiz.

Yaratan’ı gerçekten algılama isteği içimizde aynen yukar ıda anlatıldığı gibi doğar ve bu Yaratan’ın Kendisini bize if şa etmesi için gerekli koşulu oluşturur. Yaratan’ıalgılayabilmek için gereken inancın gücü manevi düşüşümüzün derinliği ile ölçülür ki buradan Yaratan’a haykırabilelim.

Ancak, Yaratan’ı algılamaya henüz hazır değilsek o zaman kendimiz istemesek debu olağanüstü olgudan egoistik zevk alır ız. Dolayısıyla, Yaratan’a taleptebulunmalıyız:

1) Bizleri daha yüce zevkleri yaşamaya hazırlaması için,

2) Yaratan’ın if şasından sonra bile mantığın üzerinde kalabilecek gerekli gücüvermesi için.

Ar ı olmayan güçlerden (klipot) kaynaklanan ve içimizde işleyen iki çeşit güç vardır:kendini sınırlama (ahizat klipot) ve gıda emme(yenikat klipot). Öğrenmekten vekendimizi geliştirmekten hiç zevk almıyorsak ve çok büyük zorlukla ilerliyorsak ozaman klipa bize manevi varoluşunun bazı eksikliklerini göstermektedir.

Sonuç olarak, maneviyata değer hiç bir şey olmadığını hissederiz. Böylelikle, klipabizi çalışmalar ımızdan ayr ı tutmak için bir f ırsat bulmuş olur, çünkü maneviyatın

yüceliğini görememekteyizdir. Bu duruma “Yaratan’ın küller içinde if şası” (shchinta

  74

Page 75: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 75/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

be afra) denir.

Ama eğer, iradenin gücüyle, ilerlemekte ısrarlı olursak, o zaman kendi üzerimizdeçalışmaktan bir tat almaya başlar ız. Bu noktada, klipa manevi edinimlerimizdenbeslenmeye başlar. Dolayısıyla, klipa çabalar ımızdan dolayı edindiğimiz her  şeyi

(maneviyattan duyulan zevk) kendisine mal etmek ister.

Klipa bu amacı çalışmaya devam etmemizi arzulatarak gerçekleştirir, ancak buçalışmanın arkasındaki motivasyon Yaratan’ın arzusundan değil, alınan kişiselzevkten gelir. Eğer bu eğilime kar şı sessiz kalırsak, aldığımız tüm haz egomuzateslim olmuş olur. Buna “klipot ’un gıdayı emmesi” denir. Böyle bir koşulda, zararlıdüşüncelere kar şı koyabilmek için Yaratan’dan yardım istemeliyiz.

Sonuç olarak, öncelikle Yaratan’dan Kabala çalışmaktan haz duymayı talep etmeli,sonra da bu hazzın benliğimiz (egomuz) taraf ından emilmemesini dilemeliyiz.Bedene hiç bir haz getirmeyen ve gelecekte hiç bir ödül garantisi vermeyenmanevi çalışmaya kar şı bedenin protestosuna “alçak dil” denir.

Bu baştan çıkarmalardan kaçabilmek için bedenin çağr ılar ına kar şı kör ve sağır rolüne girmekle birlikte Yüce bir Işığın varolduğunu, ancak, sadece şu an bizegörünmediğini düşünmeliyiz. Yaratan sadece o zaman O’nun Işığını algılayabilmemiz ve sadece bize söylediklerini duyabilmemiz için kulaklar ımızı vegözlerimizi açabilir.

Maneviyatı algılamak için her çalışmaya ayırdığımız çaba zamanla Yaratan’ınIşığını – manevi ruhlar ımızı – içine alabilecek gerekli kabı  (kli) ya da kıyafeti(levush) oluşturmak için birikir.

14

İf şa ve Gizlilik 

Dünyada Işık (Yaratan) ve Işık taraf ından yaratılandan (ve bu ışığın içerisinde yer alan insan) başka bir  şey yoktur. İnsan, Yaratan’ın özellikleri ve kendi özellikleriarasında bir uyum varsa bu Işığı algılayabilir. Eğer insanla Işığın özellikleri birbirineuymuyorsa, kişi Işığı-Yaratan’ı hiçbir şekilde hissedemez.

Öncelikle, kişi “bizim dünyamız” denilen, açık ve mutlak şekilde benliğinin (egosunun)hâkimiyeti altındadır. Sadece kişisel çabamızla kendi içimizde Yaratan’ı algılayabilmek (Yaratan’ın Işığı için bir  kli  oluşturmak) için bir arzu ve gereklilikgeliştirebiliriz.

Sahip olduğumuz tüm güçle bütün çabamızı kendimizi ıslah etmeye odaklamalıyız taki arzuladığımız amaca yönelik sarf ettiğimiz tüm çabanın boşa olduğunu görenekadar. Ondan sonra benliğimizden (egomuzdan) kurtulmak ve O’nunla bütünleşmekiçin Yaratan’a bir dua ile dönme zamanıdır.

Eğer kişi çabasını Kabalist bir rehberin yönlendirmesiyle gösterirse bu süreç aylar hatta yıllar sürebilir, ya da kişi bu yolda kendi başına ilerlemek istiyorsa defalarcafarklı bedenlerde dirilerek (gilgulim) ıstıraplardan geçerek ulaşabilir.

75

Page 76: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 76/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Sadece doğru yönde doğru çaba harcamak kişinin içerisinde Yaratan’ın Kendisini if şaedebileceği bir kap oluşturabilir. Kabalada, davranışlar ımızın arkasındaki hareketlere“babalar” ve davranışlar ın getirdiği sonuçlara da “oğullar” (doğru manevi davranış)denir.

İ nsan kendi isteğ iyle doğ maz . Kişi manevi olarak doğmaya (bir ruh – Yaratan’ı

nIşığını edinmek) Yaratan taraf ından ıstırap vasıtasıyla zorlanır. Ancak kişinin Kabalavasıtasıyla bağımsız olarak doğma kapasitesi vardır.

İ nsan kendi r ı zası yla yaşamaz . Eğer kişi benliğinin (egosunun) arzusuna göredavranmazsa (yaşamazsa), o zaman sonsuz manevi bir mevcudiyet edinir ve bunagerçek anlamıyla “hayat” denir.

İ nsan kendi r ı zası yla ölmez. Eğer insan ölmek istemezse (manevi olarak) ya damanevi ölüm halinde olmak istemezse (ruhu olmadan; Yaratan’ın Işığı olmadan) ozaman kişi kişisel benliğinin (egosunun) arzusuyla hareket etmemelidir.

Ruhun orta çizgideki çalışması önce sağ çizgide çalışarak başlar: zira kullanımı üzerinde bir yasak (kısıtlama, tzimtzum) olduğundan dolayı erdemlik Işığı  (ohr hochma) benliği (egoyu) kötü (aviyut) olarak gösterir; kişi kendisi için çalışmaktandaha kötü bir hareket olmadığını görür.

Ama kişide hala başkalar ı için çalışmaya, yani vermeye yönelik ne bir arzu ne de güçvardır. Dolayısıyla, ihsan arzusu ve güç veren sol çizgi için bir ihtiyaç vardır.

Manevi algı organlar ı, tıpkı beş duyu organımız gibi (görme, koklama, dokunma, tatalma ve duyma) önceden belirlenmiş bir amaca yönelik işlerler. Erdemlik Işığınınetkisi bize beş duyumuzu kullanarak hareket etmenin yani egomuz için çalışmanın,

kişisel bir fayda sağlamadı

ğı

göstermektir.

Normalde beş duyumuzun işlemesi için ikna edici bir faktör olan kişisel mutlulukarzusunun eksikliğinde artık her hangi bir hareket yapma enerjimizin olmadığını görürüz ki bu uyuşukluk ve hareketsizliğe yol açar. Bu noktada, çabamızın amacının“vermek” olduğunun farkına varmamışızdır, yani davranışlar ımızın özgecil olabileceğikanaatine henüz gelmemişizdir.

Bu nedenden dolayı, başka bir manevi özelliğin etkisine ihtiyacımız vardır, “kırmızı Işık” olarak bilinen, sol çizgi (“malchut memuteket be Bina”). Bu ikinci özellik biziözgecil olarak verme (Bina’nın özellikleri) yönünde çalışmaya ikna etmek içingereklidir. Manevi enerjiyi aldıktan ve ihsan etme hareketi başladıktan sonra her iki

çizginin, hem sağ hem sol, birleşimlerinin özellikleriyle hareket etmeye başlar ız.

Sonuç olarak, Yaratan’ın Işığını yeni arzular ımızın (orta çizgi) içerisine alır ve böylecemükemmelliğin getirdiği hazzı almaya devam ederiz. Eğer inancın ve ihsan etmeningücünü almaya hazırsak o zaman nihayetinde en yüce aklı ediniriz.

Hem dünyanın büyük dinlerinden biri taraf ından kabul edilmiş olan kişisel mutluluğureddetme prensibi hem de diğer bir din taraf ından seçilen kişisel mutluluk edinmeprensibi manevi yükselişin sağ ve sol çizgilerinin ar ı olmayan (bencil) güçlerindenkaynaklanmaktadır. Buna rağmen, Kabalanın kişisel kısıtlamalardan bahsettiği noktakişinin kendi üzerinde çalışmaya başladığı ilk zamanlar ı ima eder: kişinin kendi

iradesini kullanarak kişisel mutluluk fikrini reddetme girişimi olarak nitelendirilir.

76

Page 77: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 77/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Tüm farklı inançlar ın kökleri, tüm manevi eğilimler, tüm gruplar ın ve tüm dinifelsefelerin kökleri farklı  klipot’ lara kadar izlenebilir. Bunlar, tutunma (ahiza) ya daonlardan beslenme sürecinde muhafaza edilen sol ve sağ manevi, ar ı çizgilerikuşatırlar.

Ancak her işin amacı

orta çizgiyi edinmek, sı

rlar ı

olmayan sonsuzluğa yükselmek,böylece Yaratan’ı hiç bir insani özellik ile sınırlanmadan algılayabilmektir.

Manevi deyimler arasında, arzuya “yer” denilir. Arzunun eksikliğine “yer eksikliği”denir. Bu, bir insanın karnında yemek için yer kalmadığını söylemesine benzer, ziraartık yemek yeme arzusu yoktur.

Manevi bir yer, yani kişinin Yaratan’ı algılama arzusu, ruhun kabı (kli) olarak bilinir yada Shechina. Bu kap Yaratan’ın Işığını alır ya da if şasını, aynı zamanda kişinin “ruhu”olarak da bilinir. Yaratan’ın kendisi ise Shochen olarak bilinir.

Tüm arzular ımızın içine benliğimiz (egomuz-alma arzusu) nüfuz ettiğinden Yaratan’ın

Işığı bizden gizlenmiştir. Benliğimiz arzular ımızdan yavaş yavaş ayr ıldıkça, içimizdebüyüyen bir yer oluşur. Islah olmamış bir arzuya “benlik” (egoizm) denir. Islah olmuş bir arzuya da “İsrail” denir.

Bir arzunun ıslahı neticesinde bir “yer” boşalırsa, Yaratan’ın Işığı if şa olur, ancakYaratan yine de bizden gizlice üzerimizde işlemeye devam eder. Arzular ımızı (yerleri,kaplar ı) ıslah edip ar ındırdıktan sonra Yaratan’ın if şası sürecini Işığın görünmesiolarak algılar ız. Ancak gerçekte hiç bir hareket olmaz, daha ziyade, sanki film negatifioluşturuyormuş gibi, Işık zamanla algılar ımızda ortaya çıkar.

Işığın kendisini algılamayıp sadece kabımızın içindeki etkisini algıladığımızdan

Yaratan’a O’nun if şası

yla ilişkilendirilen adla hitap ederiz: Shechina. Ancak, O’nunÖzünü sadece içimizde bıraktığı sezi ve hislerle tayin edebiliriz. Bu nedenden dolayı Yaratan’ın if şası Shechina olarak bilinir.

Eğer Yaratan kendisini örtmüş ise o zaman “Shechina sürgündedir” denir ya da bu“Yaratan gizli” demektir. Ama insan Yaratan’ın if şasını kazanmışsa, buna “sürgündendönüş” denir.

Yaratan’ın kişiye kendisini açtığı farklı derecelere “ruh” (neshama) denir.Arzular ımızdan en az bir tanesini ıslah ederek özgecile çevirir çevirmez hemenYaratan’ı algılar ız. Bu yüzden, ruhun Yaratan’ın bir parçası olduğu söylenir.

Islahın son safhasına ulaştığımızda, Yaratan tüm arzular ımızı dolduracak, yani,Kendisini baştan planladığı mutlak dereceye kadar yaratılanlarda if şa edecek. Tümarzular ımız bu mutlak neden için yaratılışın başında tasarlanmıştı.

Shechina her bir ruhun kökü ve toplamıdır. Her ruh Yaratan’ın genel if şasının bir parçasıdır. Yaratan Kendisini if şa ettiğinde, O yaratılanlar ı mutlu etme arzusunu ifadeetmektedir. Yaratan’ın if şasını edinmiş kişilerin anlayışı budur.

Yaratan’ın bizleri neden yaratıp mutlu etmek istediği sorusuna cevapverememekteyiz, çünkü bu süreç yaratılışın oluşumundan önceydi. Bizler sadecebizlere if şa edilen şeyleri anlayabiliriz, yani yaratılıştan sonra gelişen olaylar ı.

77

Page 78: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 78/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratılışı anlamamızın ilk safhası Yaratan’dan yayılan mutluluğun kavranmasıdır. Bunedenden dolayı, yaratılışın amacı – “Yaratan’ın mutlu etme arzusu” sadece O’nualgılayabilen insanlar için geçerlidir.

Bu seviyenin üzerinde olan konulara yönelik tüm sorular anlayışımızın üzerindedir.

Hepimiz, insana ait tüm anlayı

ş ve bilginin sadece kişisel algı

dan kaynaklandı

ğı

her zaman akılda tutmalıyız.

Varlığımızın tümü sadece mutlu olma arzusundan ibarettir. Bedenimizin ve aklımızıntüm potansiyeli, tüm becerilerimiz ve tüm gelişimimiz sadece tek bir sebep içindir:bulmaya, keşfetmeye devam ettiğimiz gerekli ya da moda, ya da kabul gören çeşitlinesnelerden zevk almak. Tüm bunlar ın hepsi sadece sürekli zevk alabilmek içinyapılır.

Zevk alınacak arzular ın limitsiz bolluğundan şikâyetçi olamayız. Yaratan’ın insanlar ıniçine tek bir arzu vererek, kişisel zevklerini en üst seviyeye çıkarma içgüdüsü ilehareket edebilecek, bağımsız (arzulayan) varlıklar olduklar ını hissetmelerini

sağlamak yeterliydi.

Bu süreç tüm becerilerimizin yardımıyla gerçekleşir: zekâ, bilinçaltı, fiziksel, ahlaki vebir çok yetilerin yanı sıra molekülerden biyolojiye kadar, zekâmızın en üstseviyesindeki haf ızamıza kadar kapsar.

Burada basit bir örnek var: insan parayı sever, ama ölümle tehdit edilince tümservetini bir hırsıza kaptırmaya razıdır. Burada kişi bir zevki (parayı) daha yüce bir zevke değiştirmektedir (hayatta kalmak).

Yaptığımız hareketin sonucunda kendimize daha avantajlı bir konum

sağlayacağı

zdan emin olana kadar herhangi bir eylemde bulunmamı

z mümkündeğildir. Faydanın nasıl sağlanacağı önemli değildir; önemli olan alınacak zevkinşimdiki zevk seviyesinden daha yüksek olup olmayacağıdır. Ancak o zaman hareketederiz.

Peki o zaman, ihsan etmekten (özgecilik) alınan zevkle egoizmden alınan zevkarasında ne fark var? En belirgin fark, kendi benliğimiz (egomuz) için aldığımızzevkin her zaman bir utanç duygusuyla beraber geldiğidir. Ancak bize verenin r ızası için alırsak o zaman utanç hissimiz olmaz ve alınan haz mutlak olur.

“Ortak ruh” ya da “ilk insan” olarak bilinen ilk ruhani varlığın Yaratan’dan aldığı muazzam hazdan sonra bu tür bir düşünce değişiminden geçmesi mümkün değildi ve

bu yüzden 600,000 parçaya (ruha) bölündü.

Her parça, her ruh, ıslah etmesi gereken egoizm yükünün bir parçasını taşır. Tümparçalar  ıslah olduktan sonra tekrar “ıslah olmuş genel ruh” olarak bütünleşecekler.Bu koşula ulaşıldığında ıslah süreci olarak bilinen gmar tikkun tamamlanmış olur.

Örneğin, kişi küçük bir miktarda para çalmayı göze almayabilir çünkü alacağı ceza veduyacağı utanç çaldığı paranın getireceği zevkten daha ağır basar. Ancak, eğer miktar çok büyükse kişisel hazza kar şı koyabilme gücü çok daha azdır. Bu şekildeYaratan egoizmimizin üzerinden gelmek için gerekli özgür seçim koşullar ını oluşturdu.

78

Page 79: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 79/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, ruhu bir çok parçaya ayırdı ve her parçayı birbirini izleyen bir çok ıslahsürecine (her safhanın bir parçayı beden içerisinde yer almaya zorladığı) ayırdı.Ondan sonra da insanın doğasını değiştirme arayışı için gerekli her koşulunu bir diziinişler ve çıkışlara böldü.

Eğer Yaratan’a yönelik sevgi hissediyorsak aynı

zamanda içimizde korku hissini debuna birleştirmeliyiz, böylelikle sevgimizin egoistçe olmadığından emin olabiliriz.Ancak korku ve sevgi aynı anda mevcutsa Yaratan’a yaklaşma arzumuz mükemmelbir formda olabilir.

Manevi algıya yoğun bir arzu yaşayıp da Yaratan’ı hissetmeyenler manevi bir kar ışıklık ve panik içerisindedirler. Yukar ı’dan Yaratan’ı anlayabilmek için bir arzuverilmiş olsalar da sonuca götürecek bağımsız adımı atmaya henüz hazır değildirler.

Bunun yerine, Yukar ı’dan çok güçlü bir arzunun gönderilmesini beklerler. Bu da ileridoğru f ırlayıp ilerlemeyi sağlar ki bu kişiler her hissin ve koşulun Yaratan’ın onlar ındikkatini Kendisine çekme ve onlar ı Kendisine yakınlaştırma arzusunu anlamalar ına

izin verir. Ondan sonra da Yaratan’ın her birimize olan hitabını keşfetmemiz mümkünolabilir.

Bu nedenden dolayı her birimiz dünyayı ve çevremizde gelişen olaylar ı kendi kişiselaçımızla ve kendimize has yorumumuzla görürüz. “Mevcut insan kadar bakış açısı vardır” deyimi her birimizin benzersiz olduğunu göstermektedir. Kendi hislerimize ilgigöstererek “her insan Yaratan’ın gölgesidir” ilkesiyle Yaratan’la aramızda bir diyalogbaşlatabiliriz.

Tıpkı bir gölgenin kişinin hareketiyle hareket etmesi ve gölgenin tüm hareketlerininkişinin hareketlerini izlemesi gibi, benzer şekilde de içsel hareketlerimiz –arzular ımız,isteklerimiz, algılar ımız, manevi özümüz ve hayata bakışımız – Yaratan’ınhareketlerini (arzular ını) taklit etmektedir.

Dolayısıyla, eğer insanda birden bire Yaratan’ı algılama arzusu oluşursa, kişi buarzunun kendi yaptığı özel bir  şeyden dolayı oluşmadığını, aslında Yaratan’ınkendisine doğru bir adım attığını ve kişinin Kendisine yönelik çekim gücühissetmesini sağladığını hemen fark etmelidir.

Yolun başında, Yaratan içimizde manevi algıya yönelik özlem ve ıstırap hisleriuyandırarak bizimle iletişim kurmak için her f ırsatı kullanır. Ancak Yaratan bizi her maneviyata doğru çekme hareketi yaptığında kar şılığında bizim taraf ımızdan da eşitgüçte bir reaksiyon bekler.

Dolayısıyla, eğer Yaratan’ı algılamaya yönelik özlemimizin gücünün, Yaratan’ın biziKendisine yakınlaştırmak için çekme gücüyle aynı olduğunu idrak edersek o zamanbu hisleri içimizde geliştirip güçlendirmeye çalışmalıyız. Bu şekilde, nihayet Yaratan’atüm arzu ve niteliklerimizle tutunana dek O’na doğru ilerleyebiliriz.

Ancak halâ yolun başındayken Yaratan’ı ne hissederiz ne de anlayabiliriz. Yaratan’ayönelik bir kaç başar ısız adım attıktan sonra, aniden Yaratan’ın bize kar şı duyarsızkaldığı kanaatine var ır ız.

Ve kar şılığında arzumuzu O’na tutunmak için gerekli seviyeye çıkarmak yerine bizi

göz ardı

ettiği için kalbimizde Yaratan’ı

suçlamaya başlar ı

z. Yaratan’a kı

zar veYaratan’ın bizi aynı derecede istediğini, bize özlem hissini bu nedenden dolayı verdiğini tamamen unuturuz.

79

Page 80: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 80/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın bütünlüğüne tam inancımız olmadığı sürece kaçınılmaz şekildehatalar ımızı defalarca tekrarlayacağız ta ki Yaratan’a olan tüm özlemimizin bizeO’nun taraf ından verildiğini, ihtiyaç duyduğumuz tüm çabayı kabul edeceğini, ve bizeKendisini if şa ederek ve Kendisinin ve tüm dünyalar ın gerçek resmini göstererekyardım edeceğini anlayana dek.

Kendimizi Yaratan’a ancak tüm arzular ımızı mutluluk içerisinde, yani “kalbimizintamamıyla” O’na yönlendirdiğimizde iliştirebiliriz. Hatta bu, Yaratan’la form eşitliğinegelmemiz için gerekli olmayan arzular ı da kapsar.

Eğer içimizde ortaya çıkan tüm bencil (egoist) arzular ımızı bastırabilir ve aynı zamanda, kalbimizde de mutluluk hissedebilirsek kalbimizi Yaratan’ın Işığıyladoldurmaya yardımcı koşullar ı oluştururuz.

Kendimizi geliştirmedeki en önemli şey Yaratan’ı yüceltmek için yaptığımızhareketlerde neşe bulduğumuz bir noktaya gelmektir. Dolayısıyla, tüm çabamızYaratan’a hitabımızda memnuniyeti gerçekleştirmeye ve O’na yönelik düşünce ve

hislerimizden tat almaya odaklanmalıdır.

Kendimizi boş hissettiğimizde Yaratan’ın yüceliğini aramak ve O’nun desteğinibulmak için iyi bir zamandır. Kendimizi ne kadar düşük, Yaratan’ı da o kadar yücegörürsek o zaman Yaratan’dan bizi bu halden kurtarması ve mevcut koşuluyükseltmesini talep ettiğimiz derece kadar yükseliriz.

Yaratan bu yükselişi, ileri doğru hareket gücünü sunmak için büyüklüğünü if şaettikten sonra gerçekleştirir. Böyle bir koşulda Yaratan’ın yardımına ihtiyacımızvardır, zira kendi mantığımız bizi tümüyle farklı bir yöne doğru çeker. Dolayısıyla,boşluk hissi bilhassa “inanç” denilen Yaratan’ın yüceliğinin algısıyla birliktehissetmemiz için verilir.

Erdemli bir insan, iyi ya da kötü, beden, kalp ve mantık taraf ından yaşanan hisler neolursa olsun hissettiği her şeyde Yaratan’ın tüm hareketlerini haklı görendir. Yaratantaraf ından gönderilen tüm hisleri haklı görerek, kişi sanki Yaratan’a yönelik bir adımatar, buna “sağ” adım atmak denir.

Her ne kadar tatsız olursa olsun hiç bir koşul altında hissettiğimiz gerçek hâl vehisleri göz ardı etmemeliyiz. Çok zor koşullardan geçmemiz gerekse bile hislerimizietkisizleştirmemeliyiz. Bu şekilde davranarak, ileriye doğru “sol” adım atmış oluruz.

Manevi gelişimde mükemmellik yukar ıda anlatılan iki adımı atarak kişinin sürekli

ilerlemesiyle olur. Tümüyle erdemli bir insan Yaratan’ın hem kendisine hem de tümyaratılanlara bütün yaptıklar ını haklı gören kişidir.

Kişisel arzular ın sınırlar ı dışındaki tüm hisleri algılama olasılığını edinmiş bir kişiçoktan bu arzulardan ayr ılmıştır ve sadece ihsan etmekle mutlu olmak ister. Böyle bir koşulda, insan manevi düşüşler geçirmez, zira hiçbir olay kişisel menfaat açısındanincelenmez.

Dolayısıyla, olan her şey iyi bir şey içindir. Ancak, Yaratan’ın yaratılıştaki amacı buolmadığından ve aslında yaratılan varlıklar ın özellikle kendi hislerinde mutluolmalar ını istediğinden erdemli seviyeye gelmek insanın geleceği son hâl değildir.

80

Page 81: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 81/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, kişi erdemli seviyeye geldikten sonra, giderek bu seviyeye gelirken yokettiği benliğini (egoizmini) tekrar yenilemek durumundadır. Erdemli kişinin kendisinegeri eklediği aynı bencil arzu bu kez manevi çalışma sırasında edindiği Yaratan’ı mutlu etme arzusuna eklenebilir.

Bundan dolayı

, kişi sadece ihsan etmekle kalmaz aynı

zamanda Yaratan’a mutlulukverme niyetiyle geri eklediği egoist arzular ından da haz alır. Bu durum bizimdünyamızda başkalar ına iyilik yapma özlemi duyan bir kişinin durumunabenzetilebilir, zira bu niteliklere doğuştan sahiptir.

Aslında, kişi kendisi içindeki çalışmasının sonucu olarak bu nitelikleri Yaratan’dan bir ödül olarak almamıştır. Sanki gerçekten de kendisi için bir şey istememektedir, zirabaşkalar ına iyilik yapmak benliğini (egosunu) doyurmaktadır, ve başka bir  şekildedavranamaz.

Bu koşul arkadaşının evinde misafir olan birisinin halini anımsatır. Kişinin iştahı veyemekten aldığı zevk ne kadar büyükse ev sahibi de o denli tatmin olur. Elbette ki,

eğer misafir aç olmasaydı bu haz alınamazdı.

Ancak misafir zevk aldıkça utanmaya başlayıp kendisine sunulanlar ı geri çevirmeyideneyebilir. Ve eğer yeterince geri çevirirse sonradan kabul ederek ev sahibine iyilikyaptığını hissetmeye başlar. Dolayısıyla, hissettiği tüm utanç duygusu kaybolur vealacağı zevkin sınırlar ı hat safhaya gelmiş olur.

Manevi hislerde kişinin kendisini kandırması söz konusu değildir, mesela erdemli bir insanın kendisi için zevk almayı istemiyor gibi görünmesi. Erdemliği kazanmaseviyelerinde kişi egoist doğamızı özgecil niteliklerle değiştiren Yaratan’ın yardımıylatüm bencil arzular ını gerçekten reddeder ve sadece Yaratan’a fayda sağlamayı arzular.

Fakat erdemli kişi, Yaratan’ın, yaratılan varlıklar ın sadece O’ndan gelen, hiçküçülmeyen ve yok olmayan zevklerle mutlu olduğunda haz aldığını anladığı zamantekrar benliğine (egoizmine) dönmek zorunda kalır, ancak bu sefer farklı bir niyetle:Yaratan’ın r ızası adına mutluluğu hissetmek için.

Sonunda, Yaratan ve yaratılan her birinin diğerini mutlu etmeye çalıştığı ve bundanda haz aldığı tüm düşünce ve davranışlarda tamamen bütünleşir. Bu yolla zevkalmanın hiç bir sınır ı yoktur.

Tam tersine, alınan haz hissi ne kadar büyük ise edinilen manevi seviye o kadar 

yüksektir. Buna ilaveten, kişinin kendisi ile hiçbir kaygısı olmadan, sonsuz güç,kuvvet ve kudretin anlaşılmasından alınan bir haz vardır.

Erdemli bir insanın seviyesi yaratılışın amacını yerine getirebilmek için yeterli değildir.Yaratan’dan yayılan Işıktan alınan haz niyetimizin ıslahı - “haz arayış nedenlerimiz” -için çok can alıcı bir noktadır.

Erdemli bir kişinin seviyesini edinmek sadece Yaratan’dan haz aldığımız zamanduyduğumuz utanç hissinden kurtulmamızı sağlar. Bu dünyadaki doğamız ne kadar egoizmden oluşsa ve ihsan etmek ne kadar ütopik bir nosyon gibi görünse de manevidünyalar ı hissedenler taraf ından bu kavramlar birbirlerine zıt algılanmaktadırlar.

81

Page 82: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 82/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Zorluklar Yaratan’ın gizli olmasından kaynaklanmaktadır. Bizler sadece arzular ımızınyerine gelmesiyle haz duyabiliriz. Ancak Kabala bunun bizim için iyi olmadığını,kötülük olduğunu öğretir. Bizler bunun neden böyle olduğunu anlayamıyoruz, ziraıstıraptan hiç bir haz almamamıza rağmen yine de bunun bizim için iyi olduğunainanmamız gerekiyor. Dolayısıyla, her düşünce ve hareketimiz kendi içinde çoksayıda müzakere üretiyor.

Dahası, manevi dünyanın girişine (machsom) yaklaştıkça durum daha da karmaşıkbir hâl alır. Sadece tek bir gerçek aşikâr olur: “İnsanın kalbinde pek çok düşüncevardır, fakat sadece Yaratan’ın tavsiyesi gerçekleştirilir.”

Manevi yükseliş (yani, Yaratan’ın özelliklerine benzer manevi özellikler edinmek)isteyen bir kişiyle, bir geri ödeme (yani, edindiği bilgi ya da eğitimin sonucu olarak)için Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) yerine getiren kişi arasındaki fark, sonrakinin ödülve cezaya inanması ve bu yüzden Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) yerine getirmesidir.

Böyle bir kişi için Yaratan maaş veren bir işveren gibidir; kişi de işverenini değil

maaşını – bu dünyadaki ya da sonrakindeki ödül ve cezayı – düşünen bir işçidir. Buo “işçiye” kendisine “Neden Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) gerçekleştiriyorum?”sorusunu sormadan dini vecibelerini yerine getirmek için güç verir. Cevap çok basit;çünkü işçi ödüle inanıyor.

Ancak, Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) herhangi bir ödül kar şılığı almadan yerinegetiren bir kişi kendisine sürekli “Neden bunu yapıyorum?” ve “Eğer bu Yaratan’ınArzusu ise, Yaratan’ın buna neden ihtiyacı var? O mükemmellik ve bütünlükiçerisinde, öyleyse bizim yaptıklar ımız O’na ne ekleyebilir ki?” diye sorar.

Görünürde kişinin bu sorular ının hepsi sanki kendisi içindir ve sonra düşünmeyebaşlar: ”Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) yerine getirmekle kendime ne faydasağlayacağım?” Kişi yavaş yavaş Yaratan’ın Rızasını (arzusunu) yerine getirmeninödülünün kendi kişisel ıslahı olduğunu fark etmeye başlar, ta ki Yukar ıdan kendisinebir Neshama (ruh) – Yaratan’ın Işığı bağışlanana kadar.

Kabala bizlere kötü eğilimin (egoizm) günahkârlar için bir saç tutamı kadar (küçük bir engel) erdemli kişi için ise yüksek bir dağ gibi göründüğünü öğretir. Kabala sadecebir kişiye hitap ediyormuş gibi uygulanmalıdır, sanki bu kişinin tipik düşünce vearzular ı dünyamızdan çeşitli isimlerle adlandır ılmış gibi.

Bu yüzden, “günahkâr” ve “erdemli” kategorilerinden bahsederken kişinin içindebulunduğu hallerden bahsedilmektedir. Gizlilik sadece Yaratan’ın gizliliğini değil aynı 

zamanda kişinin kendisinden gizliliğini de anlatır. Aslında bizler kendimizi ya dagerçek karakterimizi tanımıyoruz. Bu özellikler sadece onlar ı  ıslah edebildiğimiznoktaya kadar bize if şa olur. (Bu hususta insan bir çöp kutusuna benzetilebilir: kişikendi içini ne kadar deşerse aldığı koku o kadar kötüleşir)

Bu nedenden dolayı, Yaratan sadece yolun başında olanlara, günahkârlara,benliklerinin (egolar ının) aşılamayacak bir engel olmadığını gösterir ki daha işinbaşında ümitsizliğe kapılıp çalışmalar ını bırakmasınlar.

Ancak yola koyulmuş olanlar için ise; Yaratan onlara kötülüklerini (egoizm) giderekbüyüyen oranda, ıslahın önemini ve edinmiş olduklar ı benliklerine kar şı koymagücünü hissettirmek için gösterir.

82

Page 83: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 83/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Son olarak, erdemli yani Haktan yana olmak isteyenlere, Yaratan kişiselegoizmlerinin tüm büyüklüğünü gösterir. Sonuç olarak bu onlara çok yüce ve aşılmazbir dağmış gibi görünür.

Dolayısıyla, insan ilerledikçe içindeki kötülük ıslah edebileceği bir seviyede artarak

daha çok açı

ğa çı

kar. Bu nedenden dolayı

kişi içinde birden olumsuz yeni bir  şeybulursa, hatırlamalı ki eğer farkına var ırsa bu özelliği ıslah edebilecek imkâna sahiptir ve ümitsizliğe kapılmamalıdır, tersine Yaratan’a ıslah olması için talepte bulunmalıdır.

Örneğin, kendi üzerimizde çalışmaya başladığımızda, dünyadaki tüm zevklerdensadece 10 gramını hissedebiliriz, ve bunlardan da vazgeçebiliriz. Sonra, Yaratankişiye 15 gramlık zevk tattır ır.

Çalışmamızın başında, bu ek tattan dolayı kendimizi daha aşağı (daha önce biziçekmeyen şeylere çekildiğimiz için) ve zayıf (bu dünyanın bizi çeken zevkleriningücüyle, bunlara kar şı koyabilme gücümüz arasındaki farktan dolayı) hissederiz.

Ancak, böyle bir koşulda kendimize şöyle demeliyiz; madem Yaratan etraf ımdakidünyadan aldığım zevklere fazladan 5 gram ekledi ve benim bunu kendi başıma ıslahetme gücüm de yok o zaman Yaratan’dan bana güç vermesini istemeliyim. Fakat, 15gramlık zevki aşabilecek güce sahip olduğumuz zaman, ek olarak 5 gramlık dahazevk eklenir, ve tekrardan kendimizi daha aşağıda ve güçsüz hissederiz ve buşekilde süreç devam eder.

Egoizmi Özgeciliğe Çevirmek

Hayatın gerçek tadını yaşamak isteyen bir kişi, kalbindeki manevi noktaya özel ilgigöstermelidir. Herkesin kalbinde bir nokta vardır, ancak genelde parlamaz ve bir yaşam belirtisi göstermez, bu yüzden de kişi farkında değildir.

Bu durumda ona “kara nokta” denir. Bu nokta ruhun tohumudur ve özelliği özgecilolmasıdır, çünkü gelecekte var olacak ruhun ve Işığın-Yaratan’ın bir parçasıdır.

Ancak başlangıç safhalar ında bizden gizlidir, zira değerini henüz bilmemekteyiz vebu yüzden de bu koşula “Shechina’nın (İlahi Varlık) Galut ” u (sürgünü) denir. Ruhuniçinde bulunduğu bu koşul “nokta” olarak adlandır ılır.

Eğer bu noktanın önemini kendi “benliğimizin”, başlar ımızın üzerine çıkar ırsak ozaman, benzetmek gerekirse, ayaklar ımızın altındaki tozdan ziyade onu kendimizetaç yapmış oluruz. Ondan sonra Işık bedenin merkezinden yayılır ve bu potansiyelmerkezden manevi yükselişte gücümüzün kaynağı olur.

Dolayısıyla, Yaratan’dan sürekli yaptığımız yardım talepleri yerine, tek duamızsadece Yaratan’ın Rızası (arzusu) için kişisel gelişimimize bir vasıta olması amacıylaO’nu algılamanın önemini kavramaya odaklanmalıdır. Özgecil davranışlardabulunabilmek bir araç değil Yaratan gibi olmak isteyen bir insan için ödüldür.

Kişinin egoist doğasından kaçıp manevi dünyaya doğru yönelmesi ile ilgili geçirdiğisıralı süreç Hz. Musa’nın yazılar ından Mısır’dan kaçış hikâyesinde bulunur. Kişinin

içinde beliren ihsan etme kaplar ına “Mısır’dan kaçış” denir.

83

Page 84: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 84/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ancak, özgecil arzular (ihsan etme kaplar ı) demek kişinin bilgiden ziyade inançyolunu tercih etmesi demektir. Egoizmden kurtulmak sadece maneviyatı hissedipYaratan’ı algıladığımız zaman mümkün olur ve Erdemliğin Işığı  Yam Suf ’u (KızılDeniz) ikiye ayır ır. Bu noktada kişi iki dünya arasındaki sınırdan geçer.

Bunu yapabilmek için, Yaratan bir mucize gerçekleştirir. Işı

ğı

alabilmek için uygunkaba sahip olmamamıza rağmen bize Erdemlik Işığını (ohr hochma) verir. Bu Işığınyardımıyla bariyeri (machsom) geçebiliriz. Sonrasında, mucize geçtiğinde manevidünyaya geçen bir kişi tekrar bu dünyanın seviyesine geri dönmez.

Bir sonraki aşamada, Erdemlik Işığını alabileceğimiz bir kap oluşturmamızgerekmektedir, ve bu süreç “Sina Dağına” çıkarak Yaratan’ın Işığını almayı hakedene kadar manevi çöldeki zorlu ilerleyiş yolunda gerçekleştirilir. Bu koşulda, kendidüşünce ve arzular ımızı inancın altına koyarak bilginin üstünde yer alan inançerdemliği ile on emri yerine getiririz.

Daha alt seviye olarak bilinen katnut, yani bu durumda Malchut, bu koşulda merkezi

ya da Keter’ i (taç) ima etmektedir. Kötü egoistik özelliğimizin bu kadar minimalseviyede bulunduğu bir koşulda artık benlik bizi yoldan çıkaramaz, çünkü inancı aklınve algının üstüne koyduk.

Bu daha alt bir seviye olarak görülür çünkü burada egoizmle yüzleşecek gücümüzolmadığından onu dikkate almayız. Kar şılaştıracak olursak tıpkı, küçük bir miktar yiyemeyeceğimiz için porsiyonun tamamını hepten geri çevirme durumuna benzer.

Bununla beraber, Yaratan’ın Işığıyla olan bağ, sadece Işığı kendi içimize alabilirsekortaya çıkabilir; yani kendi egoizmimizle özgecil olarak çalışabilirsek. Egoizmimiziözgeciliğe çevirdikçe değişen kap (kli) Yaratan’ın Işığıyla dolar.

Manevi kabımızın içinde bulunduğu bu hâl (ıslah olmuş egoizm, kli ) “daha büyük hâl,gadlut ” olarak bilinir. Malchut , Keter’ den aşağı iner ve kişisel zevklerin çekimine kar şı koyabileceğimiz fakat kendimiz için olmadan alabileceğimiz bir konuma gelir.

Yaratan’ın Işığını tümüyle alabilmek, O’nu yapabildiğimiz kadar ıyla tamamenalgılayabilmek, O’na bütünüyle tutunabilmek egomuzu tamamıyla özgecil niyetlekullanarak mümkün olur. Bu koşul “ıslahın sonu” olarak bilinir ve yaratılışın amacıdır.

Tüm algıladıklar ımız mutlak surette özneldir, ve bu dünyanın bizlere açık olan resmibütünüyle sadece içsel manevi ve fiziksel durumumuza, ruh halimize vs bağlıdır.Ancak manevi algıda, hisler gerçeğin kendisini oluşturur, zira içinde bulunduğumuz

anı manevi derecemize göre anlar ız.

Dünyamız bizim mevcut hissimiz olarak değerlendirilir. Gelecekteki dünyamız ise bir sonraki an hissedilecek olandır. Zaman boyutu diye bir  şey yoktur, sadece hislerindeğişimi vardır. Eğer insan her şeyi mantık ötesi inançla algılarsa, o zaman tümüylegelecekte yaşar.

Örneğin, günlük hayatımızda iş sahibiysek sistemli bir şekilde işin getirisini ve kâr ını ölçeriz. Eğer harcadığımız çaba ve masraf getiriye değmiyorsa, yani kâr ı yatır ımından az ise işi kapatır ve yeni bir iş açar ız, çünkü kâr beklentimiz gözümüzünönündedir.

84

Page 85: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 85/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Hiç bir koşulda kendimizi kandırmayız ve net bir şekilde kazancımızı para, saygınlık,şan, huzur gibi nosyonlarla, kâr ımızı görmek istediğimiz şekliyle ölçeriz.

Peki neden, mesela yılda bir kez, hayatımızın genel sonucunu toplamıyoruz, ve buyılı ne amaçla yaşadığımızı ve geçirdiğimizi hesaba katmıyoruz? Bununla beraber,

manevi gelişimimizle az biraz bile ilgilenmiş olsak, neden kendimize her an ile ilgilisoru sorma gereksinimi duyuyoruz?

Bizim dünyamız yalan bir dünya ve bu nedenden dolayı, bedenimizcevaplayamayacağı bu tür sorularla kar şı kar şıya kalmak istemiyor. Peki, yıl ya dahayatın kendisi sona yaklaştıkça gerçekte cevabımız ne olabilir?

Her  şey, iyisiyle ve kötüsüyle, geçip sona erdi ve elimizde ne kaldı? Neden kendibedenlerimizin ihtiyaçlar ı için çalıştık? Cevap yok, çünkü hayatın geçmiş kısmı içinmükâfat olmaz. İşte bu yüzden, beden bu tür sorular ın sorulmasına izin vermez.

Öteki taraftan ise, maneviyat gerçek, ve manevi ödül sonsuz olduğundan, bizi

çabalar ımız kar şılığında daha büyük getiri sağlamaya teşvik etmek amacıyla hemenmanevi ödül sorusunu sorar. Bu şekilde, kendimizi daha da ıslah edebilir ve dahayüce sonsuz bir ödül alabiliriz.

Peki, o zaman Yaratan neden bize bu dünyanın hayali uğraşılar ını veriyor? Manevialgının oluşturulması son derece kar ışık ve dolayısıyla uzun bir süreçtir. Bizler,dünyevi egoizmin tüm boyutlar ını yaşamamız, her şeyi denememiz, egoizmin en altseviyelerine kadar tüm sahte hazlar ı tatmamız gerektiğine inanıyoruz.

Çalışmamızın sürecinde, fiziksel ve manevi alemler arasındaki sınıra yaklaştıkça,manevi dünyaya ulaşana dek deneyimler kazanır ız. Bu tecrübe birikimi bu dünyada

sadece tek bir hayat devrinde gerçekleşmez. Tüm bilgi ruhta saklanı

r ve doğruzamanda ortaya çıkar.

Ancak o zamana kadar, bu edinim süreci kişiden gizlidir ve bizler sadece şimdiki anı yaşar ız. Özümüzün tümü sadece zevk almaktan ibaret olduğundan, Yaratan henüzmanevi yükselişe hazır olmayanlara yaşamalar ı için bir güç kaynağı olsun diye“yalan” olarak bilinen bir “hayat” verir.

Arzu kabına küçülme getiren bir Işık vardır, ve bir de bilgi ve haz getiren bir Işıkvardır. Aslında, ikisi de Yaratan’ın aynı ve tek Işığıdır, fakat bizler o Işıktan maneviamacımıza yönelik kullanmak istediğimiz niteliği çıkartır alır ız.

"Kötülüğü terk edin ve iyilik yapın." Islahın ilk aşamasına “kötülüğün farkınavar ılması” denir, zira kişisel egoizmin bizim için en tehlikeli ve ölümcül düşmanolduğuna ikna olduğumuz an bundan nefret edip kurtuluruz. Böyle bir koşul artıktahammül edilemez olur.

Bununla birlikte, kötülükten kaçmak gerekmez, sadece bu kötülüğün ne olduğunuhissetmemiz gerekir, zaten bu safhadan sonra zararlı bir  şeyi içgüdüsel olarakbırakır ız. Kötülüğün farkına varmamız tam olarak iyi şeyler yapmanın etkisialtındayken ortaya çıkar, yani manevi yolda ilerleyip Kabala öğrenirken, çünkübunlar ın pozitif etkisi altındayken manevi mükemmelliğe özlem duymaya ve bizlerimanevi hayatı yaşamaktan neyin uzak tuttuğunu hissetmeye başlar ız.

85

Page 86: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 86/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın gizliliği, ki bu ıstırap olarak hissedilir, İlahi Takdirle ilgili sorgular, Yaratan’ayönelik güvensizlik ve kar ışıklık yaratan düşünceler – bunlar ın hepsine “gece” denir.Yaratan’ın Kendisini kişiye if şa etmesine, ki bu da haz olarak hissedilir, İlahi Takdireyönelik güven, sonsuzlukla bağ hissi, doğanın tüm kanunlar ının Üst Kaynağını anlamak – bunlara da “gündüz” denir.

Yaratan halâ gizlilik durumundayken, bu koşulun bizim iyiliğimize olduğu gerçeğineinanç edinmeye çalışmalıyız, çünkü tüm safhalarda Yaratan bizim için sadece enfaydalı koşullar ı yaratır. Eğer Yaratan’ın Işığını kendimize zarar vermeden alabilecekdurumda olsaydık, şüphesiz Yaratan Kendisini bize if şa ederdi.

Ancak, bizler henüz hissettiğimiz zevklerin kontrolünü ele alamazken, YaratanIşığından kaynaklanan öyle muazzam zevkler vermez, zira bizler buna anında köleoluruz ve egoizmimizin zincirlerinden asla kurtulamayız. Ve bu nedenden dolayı Yaratan’dan daha da uzaklaşır ız.

Güzel olan şeyler ve değerleri, nesneler, olaylar ve kategoriler her nesilde çoğunluk

taraf ından yeniden tanımlanır. Her yeni nesil bir önceki neslin ilkelerini reddeder.Dolayısıyla, mutlak ilkeler yoktur, daha ziyade yeni neslin toplumdaki çoğunluğukendi ilkelerini dikte ederler ki geri kalanlar onlar ı izlesinler. Bu nedenden dolayı, her zaman yeni akımlar ve özenecek yeni örnek insanlar vardır.

Dolayısıyla, çoğunluğun belirlediği şey güzel olarak tayin edilir ve bu değerleriyaşatan insanlar toplumda onurlandır ılır ve saygınlık sahibi olurlar. Sonuç olarak,insan toplumun değer verdiği şeyleri edinmek için büyük çaba sarf etmeye hazırdır.

Bu nedenden dolayı manevi özellikleri edinmek son derece zordur, zira çoğunlukmanevi gelişime mevcut değerler kadar yüksek önem vermez. Peki maneviyatı edinmek (algılamak) gerçekten bu kadar önemli mi? Aslında, son derece önemli.

Madem bu kadar önemli Yaratan neden maneviyatın gizliliğini sürdürüyor? Bununcevabı  şöyle; onu bozmamamız için Yaratan gizlilik denilen özel bir “aldatmaca”düzenlendi. Bu, manevi dünyalar ın muhteşemliğinin görülmesini engeller, çünküinsan zaten, yukar ıda da açıkladığımız gibi, hissettiklerinin kontrolünü ele almayahazır değildir.

Ve şimdi bizden gizli olduğu için Yaratan’ın algılanmasındaki büyük öneme sadeceinançla itimat edebiliriz. Ancak, çoğunluğa göre manevi edinimin değeri olmadığındanhemen hemen herkes taraf ından nefret edilmektedir.

Bu süreç, toplumun önde gelenlerinin sürekli olarak güzelliğin tanımını, öncelikleri,davranış modellerini, toplumun ilkelerini değiştirerek ne kadar özden yoksun,tabansız ve sahte olduklar ını açıkça göstermelerine rağmen devam eder.

15

Aşamalı Manevi Islah

Mantı

k ötesi inanç en büyük düşmanı

(iyiliği edinmekte önümüzde duran)tamamen mantık ile algılamamızı sağlar. Kötülüğü, sadece mantık ötesi manevi

86

Page 87: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 87/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

hazza inandığımız dereceye kadar hissedip algılayabiliriz. Aslında, Yaratan dışındahiç bir şey yoktur, ancak bu algı en yüksek manevi edinimde ortaya çıkar.

O zamana kadar, kendimizi bu dünyada algılıyoruz. Algımızı geliştirme sürecinde; 1)Yaratan’ı, 2) İlk yaratılanı, 3) Yaratılanlar ı, ve 4) Yaratan’ın yaratılanlara vermek

istediği hazzı

anlama noktası

na geliriz. Doğal olarak tüm gelişim zaman süreciyerine, “sebep ve sonuç” ilişki zinciri dahilinde ortaya çıkar. Yaratan vardır. Ve ihsanetmek için bir yaratılış meydana getirmeyi arzulamaktadır. Yaratan vermek istediğimutluluk için haz alma arzusunu tam olarak o zevkle (hem miktar hem görünümolarak) dolacak şekilde oluşturur.

İlk yaratılan varlığa Malchut denir. Yaratan’ın Işığının yaratılan varlık taraf ından ilkalgısına “Sonu Olmayan Dünya” denir. “Sonu Olmayan” olarak adlandır ılmasınınsebebi o koşulda Yaratan’ın Işığını alırken hiç bir sınırlama koymamasındankaynaklanmaktadır.

Yaratılan varlık aldığı Işıktan çok büyük haz aldı. Ancak, hazzı alırken beraberinde

Yaratan’ın Kendisini – O’nun ihsan etme isteğini de hissetti. Ve Malchut O’nun gibiolmaya özlem duyduğundan zamanla Işığı almayı tümüyle reddetti ve O’ndan ayr ıldı.

Malchut ’un bu hareketine “kısıtlama” (Işığın kabulünün kısıtlanması – tzimtzum)denir. Yaratan’ın hiç bir eksikliği olmadığından Malchut  Yaratan’ın kendisine verdiğigibi Yaratan’a veremez.

Malchut  Yaratan’a nasıl “verebilir”? Yaratan’ın arzusuna uymak suretiyle, ki buyaratılanlara iyilik yapmak, ve Yaratan’dan alarak O’nu mutlu etmektir. İşte bunayaratılan varlık açısından “vermek” denir.

Malchut  sadece alma formunu değiştirebilir. Bu değişim ancak alma hareketininüzerine Yaratan’a haz vermek niyetini ekleyerek olabilir.

Bu yeni forma gelebilmek için gerekli ilk safha sınırlamadır, yani Işığın ayr ılmasını sağlamak. Kısıtlanan Malchut  sonradan her birinin kendi egoizmini ıslah etmekdurumunda olduğu birçok parçaya – ruhlara bölündü.

Yaratan’ın Işığından mahrum olan Malchut ’un bu küçük parçalar ı sonra “bizimdünyamız” dediğimiz koşul ve hâlin içerisine koyuldular. Sonra, bu küçük parçalar azar azar kendileri için alma arzusunu geride bırakırlar ve halâ “bizim dünyamızın”koşullar ı içerisinde iken ihsan etme arzusu geliştirirler.

Kişinin ruhunun egoist eğilimlerinden kurtulmasına yardımcı olan güce “kurtar ıcı” güç,yani Mesih denir. Manevi ıslahın aşamalı kademelerine “manevi dünyalar”, ve içselderecelere de sefirot adı verilir.

Islahın amacı, kısıtlamadan önceki koşula, ilk orijinal hâle, hazzın kendimiz için değilYaratan için alındığı noktaya geri dönmektir. Bu koşula “ıslahın sonu” denir.

Yaratılışın ve çabamızın amacı ile ilgili, “Bu gerçekten gerekli mi?” ve “Her halükardaYaratan zaten kendi planına ve arzusuna göre davranacak, neden benden bir  şeyeihtiyacı var ki?” vs. gibi içimizde yüzeye çıkan düşünce ve sorular doğrudan Yaratantaraf ından gönderilmektedir. Öyle ki içimizde bir soru daha yükselsin: “Ne için?”

87

Page 88: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 88/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer Yaratılışla ilgili içimizde ortaya çıkan tüm sorular bizi manevi yolda güçlendirirseo zaman sorular ın cevabı net olur. Ancak bu yola ilk kez çıkanlar için yolunzorluğuyla, çaresizliğiyle ve engelleriyle ilgili sorular sürekli vardır.

Yaratan dışında hiç bir güç ve arzu yoktur ve her şey Yaratan taraf ından yaratılışın

nedenini (amacı

) anlamamı

z ve edinmemiz için hazı

rlanmı

ştı

r, buna O’na doğruilerleyişimizi güçleştiren “yıkıcı” sorgulamalar da dâhildir.

Yaratan’ın yüceliğini algılama amacına hiç ulaşamayacakmış ve hep bu alçakseviyede kalacakmışız korkusu edinelim diye Yaratan, manevi yükselişte izlenmesigereken yolun üzerine birçok engel koydu. Böyle bir anlayış ihsan etme özelliğiniistememiz için kalplerimizi ikna edebilir.

Bizler, sadece Yaratan’ın gözlerimizi ve kalplerimizi maneviyatın yüceliğineaçabileceğini anlamalıyız. Kargaşaya sebep olan sorular ın ortaya çıkması özelliklebu ihtiyacı hissetmemiz içindir.

Yeni başlayanlar ın sorduğu en temel sorulardan biri şu şekilde ifade edilebilir: “Eğer Yaratan isteseydi Kendisini bana if şa ederdi ve bana görünür olsaydı o zaman ben(yani bedenim – egoizmim – şimdiki yöneticim) hemen ve otomatik olarak egoistdavranışlar ımı özgecil olanlarla değiştirirdim ve Yaratan benim yöneticim olurdu.

Kendi davranışlar ımı tayin etmenin özgürlüğünü istemiyorum. Yaratan’ın doğruolduğuna inanıyorum ve benim için en iyi şey kendi menfaatimi düşünmemek. Ancako zaman tümüyle layık olabilirim. Ama kendimi değiştiremem. O zaman, beni O böyleyarattığına ve sadece O yaptığını değiştirip düzeltebileceğine göre Yaratan gelip benideğiştirsin.”

Elbette ki Yaratan kişiye “Yukar ı

’dan uyandı

r ı

lma” diye adlandı

r ı

lan, maneviyatayönelik bir arzu ve his verebilirdi. Ancak, Yaratan böyle bir  şey yapsaydı aslaegoizmin getirdiği kişisel sevginin diktatörlüğünden kurtulamaz ve hiç bir özgür seçimimiz olmadan sadece zevk almak uğruna çalışmak zorunda kalırdık.

Böyle bir çalışma Yaratan için değil kişisel zevk için yapılıyor olurdu. Yaratan’ınamacı bizleri kendi özgür irademizle doğru yolu seçmeye zorlamaktır ki O’nunyaratılıştaki tüm hareketlerini haklı görebilelim. Bunu sadece kişisel zevklere hiçaldırmadan, egoizmden tümüyle ar ındığımız zaman idrak edebiliriz.

Bu nedenden dolayı, Yaratan manevi yükseliş için son derece gerekli bir koşuloluşturdu: O’na ve O’nun idaresinin adilliğine inanmayı kabul etmek. Bu koşul

dahilinde yapmamız gerekenler şu şekilde sıralanabilir:

1. Dünyayı yöneten bir Yöneticinin olduğuna inanmak;

2. İnanç bizim için önemli olmasa da, Yaratan’ın bizim için böyle bir yolu uygungördüğünün bilincinde olmak;

3. “Almanın” değil “ihsan” etmenin yolunu izlememiz gerektiğine inanmak;

4. “Yaratan’ın r ızası için çalışırken”, bizim gözümüzde nasıl görünürse görünsün,O’nun çabamızı kabul ettiğine inanmak;

88

Page 89: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 89/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

5. Kişisel gelişim süreci esnasında “mantık ötesi inancın” iki kategorisinden geçmek:a) başka hiçbir seçenek olmadığından dolayı mantık ötesi inanç ile devam etmek(ilerlemek); b) mantık ötesi inanca ihtiyaç duymadan ilerleyecek bilinci edinmiş olsakbile, mantık ötesi inanç yolunu seçerek devam etmek.

6. Eğer çalı

şmamı

z egoizmin temeli üzerine yapı

rsa, o zaman hayalimizde ulaşmayı

 ümit ettiğimiz tüm başar ının meyvelerinin kendi zevkimize gittiğini bilmek. Ancak kişiYaratan’ı severse tüm faydalar ı O’na ve çabasının tüm meyvelerini de başkalar ınazevkle verilir.

7. Yaratan’a geçmiş için teşekkür etmek; zira gelecek geçmişe bağlıdır, kişi geçmişindeğerini bilip Yaratan’a bunun için teşekkür ettiği ölçüde, Yukar ı’dan kendisineverilenlerin kıymetini görür. Ve ancak ondan sonra Yukar ıdan aldığımız yardımı muhafaza eder ve kaybetmeyiz.

8. Öncelik gerektiren işi yapmak – asıl olarak bu, sağ çizgide bütünlük hissi içerisinde ilerlemektir. Kişi maneviyatla olan en küçük ilişkide bile mutludur.

Kişi kendisine arzu, ve Yaratan’ın önünde maneviyatla ilgili en küçük bir  şeyiyapabilme yetisi verilmeyi hak ettiği için bile mutludur.

9. Sol çizgide ilerlemek. Ancak, kişinin Yaratan’a olan sevgisini kişisel sevgisine nekadar tercih ettiğini incelemesi için günde yar ım saat yeterlidir.

Kişi eksikliğini hissettiği dereceye, bu ölçüye kadar Yaratan’a hisleriyle ilgili duaylatalepte bulunmalı ki bu hisler vasıtasıyla Yaratan kişiyi iki çizgiyi özellikle birleştirengerçek yola yakınlaştırsın.

Çalı

şmanı

n içindeyken düşünce ve arzular ı

belli bir sı

raya koymayaodaklanmalıyız:

1. Yaratan’ın tarzını ve Kabala’nın sırlar ını öğrenmeliyiz ki bu bilgi Yaratan’ınarzusunu yerine getirmekte bize yardımcı olsun. Kişinin esas amacı budur.

2. Kişinin ruhunu tamamen ıslah etmeye özlem duyması ve kökü olan Yaratan’a geridönmesi.

3. Yaratan’ı anlayabilmeyi arzulamak, ve O’nun mükemmelliğini görerek O’natutunmak.

Yaratan mutlak sükûnet içerisindedir. Yaratılışın amacını edinen bir kişi de bu koşulaulaşır. Böyle bir koşulun değerini ancak çok hareketten, çaba ve çalışmadan geçenbir insanın anlayabileceği gayet açıktır. Burada bahsedilen “manevi dinginlik”olduğundan, niyet, kişinin sarf ettiği çaba, hareket ve çalışmanın manevi bir doğayasahip olmasıdır.

Manevi çalışma Yaratan’a mutluluk verme çabasından ibarettir. Tüm işimiz tamanlamıyla bedenimiz (kendimiz için alma arzusu) bu çalışmaya kar şı koyduğu zamanbaşlar, zira bu çalışmada kişisel bir kazanç yoktur çünkü beden (egoizm) ihsanetmek üzerine yapılan bir çabaya anlam veremez ve bu işte bir ödül görmez.

89

Page 90: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 90/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bedenin (prensipte) haklı olan mantıksal şikâyetlerine kar şı koyabilmesi için çokbüyük bir çaba sarf etmesi gerekir. Uzun bir süre boyunca maneviyat ı biraz olsunanlayabilmek için kendimize büyük işkence çektiririz.

Peki kar şılığında ne alır ız? Bu işte ilerlemiş birisini tanıyor musunuz? Yaratan’ın

bizim bu şekilde acı

çekmemizi istemesi mümkün mü?

Kendi tecrübelerinizden öğrenin. Şimdiye kadar ne edindiniz? Mevcut sağlıkdurumunuzda kendinizi daha fazla suiistimal edebilir misiniz? Kendinizi, ailenizi vebüyüyen çocuklar ınızı düşünün.

Eğer Yaratan isterse bizi nasıl Kabala’ya getirdiyse aynı şekilde ilerletecektir, zira Oher şeyi yönetir ve her şeye hâkimdir! Yukar ıda bahsedilen ve buna benzeyen diğer tüm bahaneler (genelde bedensellikle bağı olan akrabalardan duyulur) tümüyledoğrular, ancak bu sorgulara verilebilecek bir cevap yoktur.

Aslında cevaba da ihtiyaç yoktur. Zira bedensel sınırlamalardan kurtulmak istiyorsak,

bu tartışmalar ı kabul etmemeli ve kulak asmayıp kendimize şunu söylemeliyiz:“Bedenim haklı, açıklamalar ı mantıklı ve şikâyeti gerçek; ama ben bedenimden yaniarzular ından çıkmak istiyorum. Dolayısıyla, inancın yolunu izliyorum mantığın yolunudeğil. Muhakemem sadece bu dünyada mantıklı olarak kabul görür.

Ancak manevi dünyada, ki henüz bunu anlamamama, manevi bir görüşüm ve aklımolmamasına ve fiziksel gerçeğin üzerine inşa edilmiş olmamasına rağmen, her nekadar bana şu anda garip gelse de her şey farklı bir yasaya göre işlemektedir.

Her şey Yaratan’ın İlahi İdaresine, ve O’na tam ve gönüllü teslimiyete göre işler, hemzihinde hem de ruhta; başka bir deyişle, bedenin alma arzusu ve protestolar ına

rağmen O’nun yardı

na mutlak inançla.”

Kendi üzerimizde bu şekilde çalışmaya “ihsan etmek için ihsan denir”; yani sağ çizgiyle temsil edilen tümüyle özgecil bir davranış. Vermeyi arzuladığımız için her şeyi veririz. Böyle bir çalışmadan alınan mutluluk Yaratan’a olan benzerliktenkaynaklanır, zira kişi Yaratan gibi sadece vermektedir. Buna “inancın ya damerhametin ışığı” – ohr hassadim denir.

Eğer kişi bu şekilde davranmaya devam ederse, Yaratan kişiye sonsuzluğunmuhteşemliğinin ve Yaratan’ın gücünün hissini açar. İnanç yerini bilgiye bırakır;beden Yaratan’ın önemini hissetmeye başlar ve O’nun adına her  şeyi yapmayahazırdır, çünkü artık Yüce Olanın önemini ve O’nun bizden verdiğimiz her  şeyi

almaya boyun eğmesinin önemini algılamıştır.

Bu, hazzın edinilmesi olarak kabul edilir. Ancak, bu durumda da tekrar bedenimizleilerliyormuş gibi hissederiz. Burada, Yaratan’ın yüceliği değil, Yüce Olanın hatır ı içinyaptığımız çalışmadan alınan güven ve hazzın derecesi hareketlerimizibelirlemektedir. Dolayısıyla, tekrar kişisel egoizm ve menfaatin kucağına düşeriz.

Yaratan’ı tümüyle algılayamamamız özgecil ve manevi olarak Yaratan adınaçalıştığımıza ikna olmamızı sağlar. Sol çizgiyle temsil edilen Yaratan taraf ından if şa“Erdemlik Işığının bilgisi” olarak bilinir.

Bu yüzden, Yaratan’ı

n if şası

, bilginin edinimi, bunun kullanı

ve O’nun yüceliğininalgılanmasında katı sınırlamalar uygulamayı bizim için gerekli kılar. Böylelikle inanç

90

Page 91: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 91/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

ve bilgi arasında bir denge oluşur; Yaratan algısının ve O’ndan alınan hazzın eksikliğiarasındaki denge bizim tekrar egoizmin avı olmamamızı sağlar.

İlk hâline küçük bir parça egoizm ekleyerek,ve eğer hiç bir şey öğrenmemişsek buküçük parçayı kullanarak tıpkı ilk hâlde olduğu gibi ilerleyebiliriz. Sağ çizgiyi sol

çizginin küçük bir parçası

yla dengeleyerek orta çizgiyi yaratı

r ı

z.

Orta çizgide varolan sol çizginin parçası bizim manevi yükselişimizi tayin eder. İçindebulunulan manevi hâl “Yüce Olanın” seviyesi olarak bilinir.

Bu koşul aşama aşama sağ çizginin sonra da sol çizginin artması ile gerçekleşir. İkiçizginin dengelenmesi manevi merdivenin her bir seviyesinde olur. Sağ çizgikoşulunda, hiç sebepsiz, sadece Yaratan dünyamızda varolduğundan dolayı mutluolmalıyız. Mutlu olmak için başka hiçbir koşula ihtiyacımız yok.

Bu koşul “sahip olduğuyla mutlu olma” olarak bilinir. Eğer hiç bir koşul insanı bukoşuldan (hâlden) çıkaramazsa bu durum mükemmel olarak nitelendirilir. Ancak,

manevi durumumuzu sınamaya başlarsak, Yaratan’a hiçbir şekilde yaklaşmadığımızı görürüz. Kendi kendimizi düzeltemediğimizi önceden tecrübe edindiğimiz için bizeyardım etmesi için Yaratan’a talepte bulunuruz. Bedenin egoizminin (alma arzusu)üzerine çıkmamız için bize yardım eden Yaratan’ın Işığı “ruh” olarak bilinir.

Bir davranışın egoistçe ya da özgecil olup olmadığını tayin etmenin en kesin yolu,hareketin getireceği sonucu, bu, kendi çalışmamızın sonunda alacağımız geriödemenin büyük hazzı dahi olsa önemsememektir. Sadece bu koşulda, yani hazzı aldıktan sonra, kendimiz için değil Yaratan için yaptığımız konusunda ısrarcı olabiliriz.

Manevi yükselişin tüm yolu giderek artan zevkleri yavaş yavaş geri çevirmektenibarettir: önce, bu dünyanın zevklerini ve sonra da gerçek manevi zevkleri, özellikleYaratan’ı algılamaktan alınan hazzı.

Yaratan, bizim bu amaca zaman içinde ulaşmamızı mümkün kılabilmek için Kendisinigizledi. Dolayısıyla, Yaratan’ın gizliliği ıslahımızın bir safhası olarak görülmeli, veO’ndan Kendisini bize if şa etmesini talep etmeliyiz, zira bizler kendimize zarar vermeden O’nu algılayabildiğimizde O Kendisini anında bize if şa edecektir.

Eğer Yaratan’ın algılanmasından duyulan zevki içinde bulunduğumuz ilk egoistkonumda hissedebilseydik, kişisel egoizmden kurtulacak yeterli gücü kendimizdeasla bulamaz, Yaratan’dan bize kişisel hazzın çekimine kar şı durabilecek gerekli

iradeyi vermesini talep edemezdik. Tıpkı kendilerini öldüren ışığa hücum eden gecekelebekleri gibi bizler de haz alevleri içinde yokolur ve yine de bu hazza kar şı koyamazdık.

Sadece hayatında çok büyük bir zevkle kar şı kar şıya kalıp da güçsüzlüğü yaşamış kişiler eğer böyle bir zevke dayanacak irade gücü ve kötülüğün farkındalığı yoksakendimizi haz almaktan koruyamayacağımızı anlarlar.

Yaratan bizden, özellikle bizim iyiliğimiz için Kendisini gizlemektedir, böyleliklezevkler taraf ından baştan çıkar ılmayıp inancın yolunda ilerleyebilir ve özgecil kaplar ı edinebiliriz. Eğer kendi menfaatimize olmayan bir şey yapmak istersek, bedenlerimiz

(ego) bu işi yapmaya değip değmeyeceğinin tam muhasebesini ister, çünkü amaçolmadan, haz ödülü olmadan, çaba sarf etmemiz, ve manevi amaç ve hedeflerimizin

91

Page 92: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 92/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

tüm eksikliğini, manevi arzular ı ve hatalar ı araştırmamız mümkün değildir.Bedenlerimiz ilk olarak sorar, “Hangi sebeple bu işe girmem lazım?”

Bu durumdayken bedene “kötü eğilim” denir. Bundan sonraki safhada da başarmayı planladığımız şeyden alı koymak için çaba sarf eder. Bu koşulda bedene “şeytan”

(İbranice’de şeytan kelimesi listot  fiilinden gelir ve yoldan çı

karmak anlamı

ndadı

r)denir, çünkü bizim yoldan çıkmamıza sebep olmaya çalışmaktadır.

Bundan sonra öğrendiklerimizden ve Kabala ile bağlantımızdan tüm manevi hislerialarak maneviyatımızı öldürür ve bize özellikle bu dünyanın kıyafetleriyle süslenmiş zevkler verir – bedenin bu haline de “ölüm meleği” denir.

Bedenin tüm yakınmalar ına tek bir cevap vardır: “Bana söylediklerine rağmenyolumda ilerliyorum, inancın gücüyle, çünkü Yaratan böyle talep ediyor.”

Yaratan’ın bu koşulu, “dünyalar ın ötesinin kanunu” olarak bilinir. Öncelikle bize zarar verdiğine ikna olmadan bizlerin kendimizi zevklerden alıkoyacak gücümüz yoktur.

Yani aklımızı kalbimize kar şı koyar ız.

Ancak, bu koşulda bile bizim için iyi olanı seçmek basit bir hesaptan başka bir şeydeğildir: anlık haz ve akabinde ıstırap, ya da zevkten kaçınmak ve mevcut haldekalmak. Ne zaman zevk almayı reddetsek bedenimize bu arzuyu yerine getirmeninneden kıymete değer olmayacağının kesin hesabını vermek zorundayız.

Dolayısıyla, bedenimize anlayacağı dilde cevap verebiliriz: ya zevk alma diliyle, yanibir sonraki dünyanın zevklerini yaşamak için şimdi arzuladığımız zevklerden ödünvermeye değeceğini, ya da acının diliyle, yani şimdi bu zevklerden haz alıp sonra dacehennem ıstırabı çekmeye değmeyeceğini söyleyebiliriz. Bu şekilde, bedenimize

kar şı

bir savunma mekanizması

inşa etmeliyiz.

Fakat bu koşulda bile zevklere duyulan heves mantıklı bir açıklama getirmeyiengelleyebilir, ve haz ile ıstırap arasındaki ilişkiyi yanlış yansıtabilir. Tek gerçekçözüm bedene kişisel bir çıkar ımız olmadan manevi yolda ilerleyeceğimizisöylemektir, zira bu şekilde bedenimizle hareketleri arasındaki ilişkiyi kesip atmış oluruz ve bedenimiz hesaplamalara, çabalar ına değip değmeyeceğine artıkkar ışamaz. Bu cevaba “kalbin çalışması” denir, zira kalp haz alma özlemindedir.

16

İçsel Nitelikler ve Dışsal Etkenler  

Akıla verilen cevap şu şekilde olmalı: “İnanıyorum ki Yaratan tüm taleplerimi veyardım dualar ımı dinliyor.” Eğer aklımızın ve kalbimizin taleplerine kar şı güçlü bir şekilde ayakta durursak, Yaratan Kendisini bize if şa eder ve böylece bizler sadeceYaratan’ı görür ve hissederiz.

Her birimizin içinde yetmiş temel arzu vardır, bunlara “dünyanın yetmiş ulusu” denir.

Dolayısıyla, ruhlar ımız 70 sefirotu içinde bulunduran  Atzilut dünyasındaki Zer Anpin partzuf’ una tekabül eder. Yaratan’a daha da yakınlaşmaya özlem duydukça ve

92

Page 93: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 93/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kabala’nın Işığını almaya başladıktan sonra bize varolduğunu hayal bileedemeyeceğimiz hisler ve arzular verilir.

İki çizginin, sağ ve sol, kombinasyonu ile ilerlediğimizden yetmiş arzu iki kaynaktançıkar. Kötü (egoist) eğilimlerimiz (kabuk, klipa), sağ çizgiye tekabül eden

hareketlerimize, kalbin çalı

şması

na kar şı

koyar, buna Klipat Yishmael denir.

Akıla kar şı sol çizgide yapılan çalışmaya, kötü güç taraf ından kar şı konulmasına iseKlipat Eisav denir. Ancak, kişi çalışmamızda ilerledikçe, manevi dünyaya girebilmekiçin bu iki klipot’ tan kurtulmamız gerektiğini görürüz, çünkü manevi dünyanınkanunlar ını üstlenmek istememektedirler – tıpkı Hz. Musa’nın beş kitabında yazdığı gibi, Yaratan Torah’ı, maneviyatın kanunlar ını, İsrail’e vermeden önce Eisav veYishmael’e teklif etti, ama onlar almak istemediler. Özgecil manevi kanunlar ı bu ikigüç, sağ ve sol, vasıtasıyla edinmeyi beceremediğimizi görünce ancak, orta çizgidehassasiyetle ilerleriz, buna “yapacağız ve sonra duyacağız” denir yani “ihsan etmekiçin” yapılan ve sonrasına da İ srail denir.

Hepimiz, tüm düşüncelerimizle, niyetlerimizle ve arzular ımızla birlikte tamamenegoizmin içerisine dalmış olduğumuzdan, bağımsız, tarafsız ve egosuzdüşünememekteyiz. Dolayısıyla, kişisel eleştiri yapamıyoruz.

Genelde, kişisel eleştiri yapmamıza gerek yoktur, zira yaptığımız her şey zaten egoistarzular ın üzerine kurulmuştur. Ancak, kendi üzerimizde çalışırken, yani arzular ımızıntersine hareket ederken, manevi özlemler geliştirmek için çaba sarf ederken, içindebulunduğumuz konumu incelemek zorundayız. Yaratan değil bizler kendidurumumuzu dikkatle gözden geçirmeliyiz çünkü O zaten içinde bulunduğumuzkoşulu bilmektedir.

Gerçek manevi durumumuzu sınamanın en kesin yolu, Yaratan’ın r ızası içinçalıştığımızda mutlu olup olmadığımızı görmektir. Eğer öyleyse, kendimizi sınamanınçok yoğun bedensel ve fiziksel çaba harcamaktan ziyade içsel hâlimizin incelenmesiolduğunu görüyoruz. Yaratan’dan bizim için gerekli olduğunu hayal ettiğimiz şeyialsak da almasak da aynı mutluluğu sürdürebiliyor muyuz?

Kabala kişiden sanki tüm dünyaymış gibi bahseder, zira her birimizin içerisindeetraf ımızdaki her şey mevcuttur: evren, ülkeler, insanlar, uluslar ın erdemli insanlar ı,İsrail, tapınak ve hatta Yaratan’ın kendisi – kalbimizdeki nokta – bile.

Öncelikle, Kabala bize iç niteliklerimizi öğretir ve sonrasında dışsal faktörlere devameder ki bunlar içsel niteliklerin sonuçlar ı olarak kabul edilir dolayısıyla buna tekabül

eden isimler alırlar. İlaveten, içsel niteliklerin manevi durumlar ı dışsal faktörlerinmanevi durumlar ına ve onlar ın bizim üzerimizdeki etkilerine tesir eder.

İnsanlar olarak ilk manevi hâlimiz egoizmdir. Yaratan’a yakınlaşma çabasına girişmiş bir kişi “dünya uluslar ının erdemli insanlar ından” olarak bilinir. İnsan gerçekten şuanda bu seviyede olduğunu nasıl tayin edebilir? İnsan sadece egoist arzulara sahipolduğundan egoyu mutlu kılmayan her türlü şey sanki kendisinden alınmış gibialgılar, sanki arzuladığı şeye sahipti ve sonra bu kendisinden çalındı.

Bu his manevi “geçmişimizden” dolayı ortaya çıkmaktadır: önceki manevi seviyelerderuhumuz tümüyle iyilikle doluydu, ancak bu dünyaya manevi düşüşümüzle birliktehepsi kayboldu. Dolayısıyla, bir şeye arzu duyduğumuz an bu – özlem duyduğumuz,bizden alınan ya da hiç verilmemiş şey için Yaratan’a yönelik şikâyette bulunmayaeşdeğerdir.

93

Page 94: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 94/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu yüzden, eğer kalbimizden Yaratan’ın yaptığı her  şey hepimizin iyiliği içindir diyebiliyorsak, ve gerçekten de kendimiz için hayal edebileceğimiz her şeyi O’ndanalmış gibi mutlu, ve Yaratan’a sevgi hissedebiliyorsak, ve O’nun idare ettiği her şeyihaklı çıkarabiliyorsak o zaman niyetimizin (Kavana) tüm sınamalar ını tamamlamış oluruz. Bu şekilde başar ılı olmuş bir kişi “dünya uluslar ının erdemli insanlar ından”olarak bilinir.

Eğer, Yaratan’ın yardımıyla, alma arzumuzun ıslahı yolunda daha öte çalışırsak, ozaman yaptıklar ımızın doğruluğunu düşüncelerimiz değil davranışlar ımız belirler.Yaratan bize tüm arzuladıklar ımızı verir, ancak sadece Yaratan’ın r ızası içinalabileceğimiz kadar ını kabul edip, geri kalan hepsinin kar şılığını vermeye hazır olmalıyız.

Birçok koşulda, bu sınamalar ı sanki iki olasılık arasında seçim yapmak gibi yaşar ız:sanki arzular ımızın yar ısı bizi bir tarafa ve diğer yar ısı da başka bir tarafa çekiyormuş gibi hissederiz. Genel olarak, kendi içimizde bir birine kar şıt iyi ve kötü iki gücünboğuştuğunu hissetmeyiz, çünkü sadece içimizdeki kötü güçler yönetir ve sürekli

önümüze çıkan sorun hangi gücün bize en fazla yarar sağlayacağıdır.

Kar şıt güçler eşit olduğunda, birini diğerine tercih edemeyiz çünkü üzerimizde işleyeniki güç arasında kaldığımızı hissederiz. Bu noktada tek çözüm bizi iyi tarafa çekmesiiçin Yaratan’a dönmektir.

Dolayısıyla, hayatımızda olan her şeyi sanki Yukar ıdan bir sınava tabi tutuluyormuş gibi dikkate almak zorundayız – böylelikle hızlı bir  şekilde yaratılışın amacınayükselebiliriz. Yaratılışı genel kapsamıyla, ve bizlere olanlar ı ayr ıntılar ıylaanlayabilmek için Yaratılışın son amacını anlamamız gerekmektedir. O zamanYaratan’ın aksiyonlar ını anlayabiliriz, zira bu aksiyonlar ın hepsi son amaca bağlı veson amaçtan kaynaklanmaktadır.

Tıpkı dünyamızda olduğu gibi, eğer gelecek sonucu kestiremezsek diğer kişilerinyaptığı herhangi bir hareketi anlayamayız. Denir ki: “Yaptığın işin ortasında her şeyitamamen gösterme.”

Yaratan tüm yaratılışı, Işığı temsil etmektedir. Amacı Işığıyla bizleri mutlu etmektir.Dolayısıyla, Yaratan’ın yaratması gereken tek şey haz alma arzusudur. Varolan her şey Işık ve haz alma arzusunu temsil eder. Bizim dışımızda yaratılan her  şeyinsadece bir tek amacı vardır –yaratılışın son amacına ulaşmakta bize yardımcı olmak.

Bizler Yaratan’ın içinde, her şeyi kendisiyle dolduran bir okyanus Işığının içerisinde

varolmaktayız. Ancak Yaratan’ı sadece niteliklerimizin O’nun niteliklerine benzediğikadar ıyla algılayabiliriz. Işık sadece Yaratan’ın arzular ına benzeyen arzular ımızagirebilir.

Niteliklerimiz Yaratan’ın niteliklerinden ne kadar farklı ise O’nu algılamaktan da okadar uzağızdır, çünkü Yaratan’ın Işığı bize nüfuz etmemektedir. Eğer tümniteliklerimiz O’nun niteliklerinin tersi ise o zaman O’nu hiç alg ılamayız, ve kendimizibu dünyada tekmişiz gibi hayal ederiz.

Yaratan bize niteliği olan “ihsan arzusu” vasıtasıyla mutluluk vermek içinuğraşmaktadır. Bu nedenden dolayı, tüm dünyalar ı ve bu dünyalar ın varlıklar ını zıtözellik olan “alma arzusu” niteliğiyle yarattı.

94

Page 95: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 95/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Tüm egoist vasıflar ımız Yaratan taraf ından oluşturuldu. Dolayısıyla, içindebulunduğumuz alçak seviye bizim suçumuz değil. Ancak Yaratan bizlerin kendimiziıslah edip, O’nun gibi olmamızı arzulamaktadır.

Işık tüm maddelere hayat verir: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. Bizim

dünyamı

zda Işı

k gizlenmiştir ve bu yüzden bizler hissedememekteyiz. Yaratan’ı

nIşığının okyanusunda yüzerken o Işığın bir parçası bize nüfuz ederse buna “ruh”denir.

Işık hayat getirdiğinden yaşamsal enerji ve haz yansıtmaktadır, ancak Işığı alamayan, sadece fiziksel varlığını sürdürebileceği kadar küçük miktarda par ıltı alanlar manevi olarak ölü ve ruhtan yoksun kabul edilirler.

Bu dünyada Kabalistler olarak bilinen (Kabala – lekabbel  – almak kelimesinden –ışığı edinmenin metodunu almak) sadece bir kaç kişi Işığı alabilecek niteliği edinmiş durumdadırlar. Her birimiz, içinde “yüzdüğümüz” Işığı hiç algılayamadığımızkoşuldan, ilk hâlden başlar ız.

Bu yüzden bizler Işığın tekrar dolu şunu edinmek zorundayız. Bu koşul “YARATILIŞINAMACI” ya da “SON ISLAH” olarak bilinir ve bu dünyadaki yaşamlar ımızın birindeulaşılmak zorundadır.

Manevi Basamaklar 

Yavaş yavaş Yaratan’ın Işığıyla doldurulma safhalar ından geçme sürecine “manevibasamaklar” ya da “dünyalar” denir. Hayatın dertleri ve felaketleri bizleri yaratılışın

amacına doğru ilerlemeye zorlar. Eğer ego, zevk almak yerine büyük ıstırap çekerse,bu acıdan kurtulmak için “alma arzusundan” yoksun kalmaya razı olur, zira hiç bir şeyalmamak acı çekmekten iyidir.

Bazı dertler bizi öylesine takip eder ki “alma arzumuzu” tümüyle bırakıp sadece“vermeyi” istemeye başlar ız. İnsanlar arasındaki tek fark ne tür haz almakistedikleridir: hayvansal (hayvanlarda da bulunan bedensel zevkler); insani (ün, itibar,güç); ve bilgiyle ilgili (buluşlar, başar ılar).

Her insanda bu arzular ın her birine yönelik dürtü o kişiye özgü benzersiz miktarlardanoluşmaktadır. İnsan aklı sadece arzular ımızı gerçekleştirmek için bir araçtır. Buarzular değişebildiği müddetçe, akıl farklı amaçlar ı edinmek için yollar aramaya

hizmet eder.

Acı çekmenin etkisiyle, egoizm alma arzusundan ayr ılır ve “verme” eğilimi gösterir.Egoizmin tümüyle yok olması için gerekli sürece “6.000 yıl” denir, elbette bu sürecinbizim dünyamızdaki zaman anlayışıyla bir ilgisi yoktur.

Egoizm, “beden” olarak bilinir. Bedenin etkisi altında olduğumuzda manen ölüolduğumuzu hissederiz. Dolayısıyla, en kolay aşamadan en zoruna doğru beş aşamada egomuzdan ayr ılarak bedenimizi “öldürürüz”.

Kar şı koyabildiğimiz egoist arzulara kar şılık Yaratan’ın Işığını alır ız. Bu yolla,

sırasıyla beş çeşit Işık alır ız: nefesh, ruach, neshama, haya ve yehida. Maneviyükselişimizin safhalar ı şöyledir: 

95

Page 96: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 96/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

1. Bu dünyanın egoist arzular ını kovalamak. Kabala çalışmaya başlamazsakhayatımızı hâla bu seviyede kalarak bitirebiliriz. O zaman ikinci aşamaya geçeriz.

2. Egoizmin bizim için zararlı ve kötü olduğunun fark edilmesi ve kullanımınınreddedilmesi. Egoizmimizin tam merkezinde maneviyatımızın kaynağı, tohumu

vardı

r.

Hayatımızın belli bir döneminde maneviyatı anlamaya yönelik bir özlem ve arzuhissetmeye başlar ız. Eğer bu arzular ı bastırmaktansa onlara yönelik davranıp onlar ı geliştirebilir ve işleyebilirsek, bu arzular büyümeye başlar.

Daha sonra, hocamızın rehberliğinde doğru niyeti ekleyerek daha öncehissetmediğimiz manevi Işığı yeni manevi arzular ımızda hissetmeye başlar ız. Işığınvarlığı egoizmimizi daha ileri seviyede ıslah edebilmemiz için ihtiyacımız olan güvenve gücü sağlar.

3. Her hareketimizde sadece Yaratan’a mutluluk vermeyi arzuladığımız koşulu

edinmek.

4. Yeni edinilen “verme” arzusunun “Yaratan’ın r ızası için almak” arzusunadeğiştirilmesi. Bunu yapmak için haz alma arzular ımızı “Yaratan’ın r ızası için”niyetiyle kullanmalıyız.

Bu sürecin başlamasına “ölüleri diriltme” denir. Ve bu koşulda reddettiğimiz egoistarzular ı tersine çeviririz böylece iki kat kazanır ız. Hem Yaratan’dan hem de O’nabenzemekten haz alır ız. Egoizmin özgeciliğe değiştirilmesi sürecinin neticesine“ıslahın sonu” denir.

Arzular ı

n bir parçası

her ı

slah edişimizde ruhlar ı

n bir kı

smı

geri alı

r ı

z vebu Işık kendimizi tümüyle değiştirene ve ruhumuzu tekrar kazanana dek ilerlememizeizin verir. Işığın miktar ı, Yaratan’ın o parçası, Yaratan taraf ından yaratılmış olanörnek egoizmimize aynen tekabül eder.

Egoizmimizi tümüyle özgeciliğe çevirirken Yaratan’ın Işığını almaya engel her tür bariyeri bütünüyle bertaraf ederiz. Artık, etraf ımızdaki Işık okyanusunun bütününüalgılayıp, zevk alarak Yaratan’la bütünleşip kendimizi O’nunla doldurabiliriz.

Dünyayı anlamaktaki sınırlı potansiyelimiz defalarca aktar ıldı. Öyle ki, kendimizi nekadar az anlarsak Yaratan’ı da o kadar az anlıyoruz. Tüm algılar ımız öznelhislerimizin sonucudur, yani bedenlerimizin dışar ıdan gelen etkilere tepkisidir.

Başka bir deyişle, sadece bize algılama potansiyelimizin miktar ve niteliğine ya daderinliğine göre seçilerek gönderilen bilgi kadar ını alıp algılayabiliyoruz.

Dört Temel Bakış 

Anlaşılması zor daha üst düşüncelerin yapı ve fonksiyonlar ıyla ilgili somut bilgimizolmadığından onlar ı hissedemiyoruz ve dolayısıyla da, onlarla ilgili felsefe yapıp nasıloluşturulduklar ı ve işledikleriyle ilgili varsayımlarda bulunuyoruz. Bu tür yaklaşımlar 

çocuklar ın bilinmeyen bir konuyla ilgili kimin haklı olduğunu tartışmalar ına benziyor.

96

Page 97: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 97/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dini, laik, bilimsel ve sahte bilimsel felsefelerin “ruh” ve “beden”in tanımını yapmaçabalar ı dört temel bakış açısına odaklanmıştır:

DİNİ KESİM 

Tüm nesnelerde “var olan” her  şey onun “ruhu”dur. Her ruh nitelikleriyle bir diğerinden farklıdır, buna “kişinin manevi özellikleri” denir. Ruhlar ın bedenindoğumundan, bedenle giydirilmeden önce ve beden öldükten sonra bedendenbağımsız olarak mevcudiyetleri vardır. Bedenin ölümü tümüyle parçalara ayr ılarakbiyolojik çürüme sürecidir (“İnanç” sahibi olan bir insanın görüşü “dindar” bir kişiningörüşünden farklıdır.)

Dolayısıyla, bedenin fiziksel olarak ölümü ruhu etkilemez, sadece bedenin ruhtanayr ılmasını sağlar. Ruh ebedi bir  şeyi temsil eder çünkü bu dünyaya ait bir materyalden yapılmamıştır. Doğası gereği ruh bölünmüş değildir. Birden fazlaparçadan oluşmaz bu yüzden de bölünüp, parçalara ayr ılıp sonunda ölemez.

Fiziksel, biyolojik beden ruhun dış “kılıf ıdır”. Ruhun kendisini giydirdiği kıyafettir, ruhbeden vasıtasıyla hareket eder ve zihinsel ve manevi niteliklerini sergiler. Bu t ıpkı araba kullandığımızda kendi arzular ımızı, karakterimizi ve aklımızı arabayı kullanmaşeklimize yansıtmak gibidir.

Ayr ıca, ruh bedene hayat ve hareket verir, ve belli bir boyuta kadar korunmasını sağlar çünkü ruh olmadan beden cansız ve hareketsiz kalır. Bedenin kendisi esasenölü bir materyaldir, aynen ruhun ayr ılışından sonra öldüğü koşulda olduğu gibi.

Ölüm anına “ruhun bedenden ayr ılması” denir. Sonuç olarak, tüm canlılık belirtileriruha bağlıdır ve ruhun mevcudiyeti ile tayin edilir.

İKİLİK (DUALİSTİK) 

Bilimsel gelişmelerin sonucu olarak, fiziksel bedene yönelik yeni bir bakış açısı ortayaçıktı: bedenimiz kendisine hayat verecek hiç bir ruhi parça bulunmadan tümüylebağımsız bir şekilde varolabilir.

Aslında, beden ruhtan tamamen bağımsız varolabilir. Bu, biyolojik ve tıbbi deneylerlebedenin ya da parçalar ının tekrar hayata döndürülebilmeleriyle kanıtlanmıştır.

Ancak beden bu koşulda varolduğunda bağımsızca yaşayan biyolojik bir cisimdenbaşka hiç bir  şey değildir, tıpkı proteinden oluşan maddeler gibi. Çeşitli, kişisel

nitelikleri tayin eden faktör ruhtur ve bedene Yukar ıdan iner, tıpkı ilk yaklaşımdaolduğu gibi. Dualistik yaklaşım ile dini görüş arasındaki fark, dini yaklaşımın ruhunbedene hayat verdiği gibi zihinsel ve ruhani nitelikleri de verdiği yaklaşımı üzerineodaklanmasıdır.

Buna kar şılık Dualistik görüş ruhun bedene sadece ruhani özellikler aktardığını savunur, zira deneyler bedenin kendi başına üst bir güç olmadan varolabileceğiniaçıkça göstermektedir. Dolayısıyla, ruhun tek fonksiyonu maddesel niteliklerin değilsadece “ruhani” olan iyi niteliklerin kaynağı olmasıdır.

Dahası, bu yaklaşım bedenin bağımsız yaşayabilmesinin ötesinde, ruhun bir ürünü

olduğu fikrini de muhafaza etmektedir. Ruh öncelikli görülmektedir zira bedenindoğumu ve devamlılığının sebebi ruhtur.

97

Page 98: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 98/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

İNANÇSIZ KESİM 

İnançsız birisi manevi yapılar ın varlığını ve bedende ruhun olduğunu reddeder, vesadece madde ve özelliklerini kabul eder. Dolayısıyla, ruh olmadığından insan aklı,tüm bedensel parçalar ve özellikler gibi onu meydana getiren bedenin ürünüdür, zirabeden, sinir uçlar ı vasıtasıyla elektriksel sinyaller göndererek niteliklerini kontrol eder.(İnançsız bir insanla dindar olmayan kişi aynı değildir).

İnançsız kesim, bedenin tüm hislerinin dış uyar ıcılar ile donatılmış sinir uçlar ınınetkileşiminden kaynaklandığını söyler. Duyular, analiz edilip “acı” ya da “zevk” olaraksınıflandır ıldıklar ı beyne sinir uçlar ı taraf ından iletilirler.

Akıl belli bir organa duyuyu acı ya da zevk olarak algılamasına göre reaksiyon verir.Ayr ıca, her  şeyin beyin aygıtı taraf ından sinyalleri iletilen, işlemden geçirilen veyayılan, duyular ı olan bir mekanizma gibi inşa edildiğine, aynı zamanda geri bildirimvasıtası ile de kontrol edildiklerine inanırlar.

Beyin mekanizması kendisini acıdan uzaklaştır ıp zevk almaya yaklaştıran bir prensiple işlemektedir. Acı zevkin kar şıtıdır sinyalleri kişinin hayata yaklaşımını vebunun sonucu olarak da hareketlerini tayin etmektedir.

Mantığı bedenimizde oluşan fiziksel süreçlerin bir yansıması, bir fotoğraf ı gibialgılamaktayız. İnsan ve hayvan arasındaki en temel fark insan beyninin çok gelişmiş olmasıdır. Aslında, insanlarda meydana gelen tüm işlemler (süreçler) bizimtaraf ımızdan akıl ve mantık olarak algılanan çok geniş kapsamlı bir resmesıkıştır ılmıştır. Ancak tüm zekâmız bedensel algılar ımızın ve farkındalığımızıneseridir.

Hiç tereddütsüz, problemi anlamaya yaklaşımlar içinde bu en mantıklı, bilimsel veanlaşılır olandır, zira “ruh” diye bilinen bir takım geçici nosyon yerine tümüyledeneyime dayanır ve bu yüzden sadece bedenlerimizle ilgilenir. Dolayısıyla, engüvenilir yaklaşımdır.

Bu yaklaşımdaki problem, yetersizliği ve inançsız insanlara bile itici gelmesindedir çünkü insanlar ı kör doğanın elinde robotlar olarak yansıtmaktadır (önceden tayinedilmiş karakter, sosyal gelişimin kanunlar ı, bedenimizin yaşamı için talep ettikleri vemutluluk arayışı, vs.) Tüm bunlar bizleri aklını kullanan varlık tanımının dışınakoymaktadır.

Dolayısıyla, insan sadece önceden hazırlanmış bilgiye göre toplumsal normlar 

dahilinde zorla hareket ettirilen bir mekanizma ise, bu görüş tüm özgür irade vedavranışlar ımızı seçme (objektif düşünce) nosyonunu geçersiz kılmaktadır. İnsanlar doğa taraf ından yaratılmış olmalar ına kar şın kendilerini daha zeki sanmaktalar.

Sonuç olarak, bu görüş Üst Yönetimin olduğuna inanmayanlar taraf ından bile kabuledilemez, çünkü insanlar ın tümüyle kör doğa taraf ından amaçsız ya da plansızolarak, onlarla (akıllı yaratıklarla) sanki oyuncak gibi oynanan, hayatlar ı ya daölümleri için bir sebep vermeden yönetildikleri izlenimini oluşturmaktadır.

Varlığımızın nedeni sorusuna böyle bilimsel olarak mantıklı fakat ruhani açıdan kabuledilemeyen bir yaklaşımı biraz yumuşatmak amacıyla, insanoğlu bizim zamanımızdakendisine yavaş yavaş “modern” bir bakış oluşturmuştur.

MODERN KESİM

98

Page 99: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 99/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu görüş özellikle bu günlerde çok moda oldu (bir önceki tümüyle materyal yaklaşımı bilimsel açıdan en güvenilir ve anlaşılır olarak kabul etmemize rağmen). Ayr ıca,kendisini fiziksel bedenle giydirmiş sonsuz, ölmeyen ve manevi bir  şeyin varlığını kabul etmek de bu aralar bir hayli rağbette. Özellikle, ruh olarak bilinen ve bedeninsadece bir kılıf olduğu manevi özümüz budur.

Hala, bu bakış açısına tutunanlar ruhun bedenin içerisine nasıl giydirildiğini,aralar ındaki ilişkilerini, ruhun kaynağını ve özünü açıklayamamaktalar. Dolayısıyla,gözlerini tüm bu sorulara kapatan insanoğlu eski ve halinden memnun yaşamaüslubunda kalmaya devam etmekte: günlük önemsiz sıkıntılar ın ve mutluluklar ınakıntısında tüm merak ettiklerini bir kenara bırakıp bugünü de dün gibi yaşamakta.

Kim böyle sorular ı anlayabilir ki?: “Beden nedir? Ruh nedir? Aralar ındaki ilişki nedir?Neden kendimizi materyal ve manevi iki parçadan oluşuyormuş gibi hissediyoruz?Bunlar ın hangisinde kendimizi ebedi ‘benliğimizi’ bulabiliriz? Benliğimize doğumdanönce ve ölümden sonra ne olur? Şu an algıladığımız ‘benliğimizle’ aynı mı kalır?Bedenimizin içerisinde ve dışında doğum öncesi ve ölüm sonrası, hissettiğimizle aynı 

mı?

En önemlisi, tüm bu sorular ın ve mümkün olan tüm alternatiflerin analizini yapmakiçin bedensel zekâmızı kullanıyoruz. Ruhlar ın değişimi ve deveranını, vebedenlerimizin nasıl materyal hale geldiklerini bu şekilde değerlendiriyoruz.

Peki bunlar gerçek mi yoksa sadece materyal aklımız taraf ından üretilen hayalürünlerimiz mi? Akıl dünyevi anlayışı ile ve diğer tüm bilgilerden yoksun olarak,ruhani dünyanın, o dünyadan bizim dünyamıza ve bizim dünyamızdan ruhanidünyaya yolun, resmini çizer.

Akıl, sadece edinmiş olduğu izlenim ve bu dünyayı algıladığı kadar ıyla işler ve bununüzerine fantezi ve varsayımlar üretir. Benzer  şekilde, bizden her yönüyle tümüylefarklı ve bedensel yapımıza uymayan uzaylı bir yaratığı tasavvur bile edemeyiz.

Sonra da şu soruyla kar şı kar şıya kalır ız, “Peki, ya hayatın teorilerinin temelinioluşturan, hayal edebileceğimiz her şey aklımızın anlama kapasitesi olmayan bir şeyianlamaya çalışma girişiminden başka bir şey değilse?”

Eğer bu dünyada edindiğimiz tecrübelere dayanan, aklımızın ürettiği nosyonlar ı gerçek olarak kabul edersek, o zaman bu dünyayı algılayabildiğimiz kadar ıyla “Ruhve beden nedir?” sorusuna bir cevap var ise bu soruyu sormalıyız.

Bu kitabın diğer bölümlerinde bahsettiğim gibi sınırlı bir anlayışa sahibiz.Dünyamızda her hangi bir nesneyi gerçek anlamıyla belli bir dereceye kadar görüp,algılayıp, inceleyebildiğimizden, benzer  şekilde ruhu ve hatta bedenimizi degerçekten değerlendirememekteyiz.

Bir nesneyi dört kategoride anlayabiliyoruz – nesnenin maddesi, dış şekli, soyut halive özü –nesnenin ancak bize göründüğü kadar ıyla dış  şeklini, ve onu incelediktensonra hangi maddeden oluştuğunu algılayabiliriz. Fakat, nesnenin ayr ılmış yanimateryal olmayan kısmını (nesnenin özü) anlayamamaktayız.

17

99

Page 100: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 100/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

 Yaratan’la Bütünleşmek

Kabala’ya “gizli ilim” denir çünkü bu ilmi öğrenen kişiye daha önce gizli olan şeyler if şa olur. Yaratılışın gerçek resmi sadece bu ilmi anlayan kişiye açık olur, RavAshlag’ın bir şiirinde şöyle yazar:

Gerçeğ in mucizesi ayd ınlatacak, Ve ağ ızdan sadece gerçek ç ıkacak, Ve sanagüvenle aç ılan her şeyi göreceksin, Ama başka hiç bir şeyi değ il!  

Kabala gizli olanın öğretisidir, ve sıradan okuyucudan gizli olduğundan da sadeceçok özel koşullarda if şa olur. Gizlilik, bu ilmi çalışanlara zaman içinde arzular ına vedüşüncelerine özel olarak rehberlik edilerek öğretilerin kendisinden if şa olur.

Dünyanın yapısı ve sözde “ruh” ve “beden” sadece Kabala’nın kendisine gizli bir ilimolmaktan çıkıp if şa olan kişiler taraf ından görülüp kavranılabilir. Ancak yine de bukişiler yaratılışın gerçeği ile ilgili algıladıklar ını bir başkasına anlatabilecek durumda

değildirler, böyle bir bilgiyi tek bir koşul dı

şı

nda aktarma haklar ı

yoktur: Manevi yükseli şinin ilerleyen safhalar ında ki şi yarat ıl ışın gerçeğ ini anlar – Yaratan’dan başkabir şey yoktur! 

Yaratıldığımız duyu organlar ımızla sadece gerçeğin çok küçük bir parçası olarakbilinen “dünyamızı” algılayabiliyoruz. İcat ettiğimiz tüm mekanizmalar duyuorganlar ımızın algı sınırlar ını genişletmek içindir. Hangi duyu organlar ından mahrumolduğumuzu hayal etmemiz mümkün değildir, çünkü eksikliklerinden bir yoksunlukhissetmemekteyiz.

Bu tıpkı altıncı parmağa ihtiyaç hissetmemeye benzetilebilir. Diğer dünyalar ı algılamaduyusuna sahip olmadığımızdan, onlar ı hissedemiyoruz. Dolayısıyla, çok zengin bir 

ortamla kuşatılmamış olmamıza rağmen bunun sadece çok küçük bir oranını görebiliyoruz. Ayr ıca, algıladığımız bu küçük oranın bile çok minik bir parçasını kavrayabildiğimizden bize son derece bozuk geliyor.

Bununla beraber, algıladığımızı temel olarak kullanarak tüm yaratılış hakkında kendigörüşlerimizi oluşturuyoruz. Tıpkı kişinin sadece X-ışınıyla görmesi gibi, her  şeysadece ışınlar ın geçemediği iskeletsel yapı olarak algılanır, biz de buna benzer olarak evreni çarpık olarak görmekteyiz. Tıpkı sadece X-ışın görüntüsüyle budünyanın görünümünü değerlendiremeyeceğimiz gibi, yaratılışın gerçek görüntüsünüde sınırlı beş duyumuzla idrak edemeyiz.

Hiç bir hayal gücü algı yetersizliğimizi telâfi edemez, zira hayallerimiz bile geçmi

ş 

tecrübelerimizin üzerine inşa edilmiştir. Tüm bunlara rağmen, duyu organlar ımızınsınırlar ının ötesinde, anlayışımızın öteki taraf ında varolan, “di ğ er dünya”   olarakadlandırdığımız olguyu genel anlamda kavramaya çalışalım.

Öncelikle, bir boşluğun içerisinde olduğunuzu farz edin. Önünüzde, bir yol uzanıyor.Yol üzerinde sona kadar belli aralıklarla şu anda bulunduğunuz yerde sıf ırdanbaşlayan işaretler var. Bu işaretler yolu üç parçaya ayırmakta.

Yolda ayaklarla adım atarak değil değişen arzularla hareket ediyoruz. Manevidünyada yer, uzay ya da hareket kavramlar ı bizim aşina olduğumuz gibi değiller.Manevi dünya, fiziksel bedenler âleminin dışında varolan hisler âlemidir.

100

Page 101: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 101/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Nesneler hislerdir. Hareket niteliklerin değişimidir. Yer belli bir niteliktir. Yer, manevidünyada özellikleriyle tanımlanır. Dolayısıyla, “hareket”, “kişinin hislerinin değişmesi”olarak tanımlanır, bizim dünyamızdaki manevi hareket kavramına benzer  şekildefiziksel hareket değil duygular ın hareketidir. Dolayısıyla, anlamaya çalıştığımız yolyavaş yavaş iç özelliklerimizin, arzular ımızın değişimidir.

Manevi nesneler arasındaki mesafe niteliklerin farkıyla tanımlanır ve ölçülür.Özellikler ne kadar birbirine benzerse, nesneler de birbirine o kadar yakın kabul edilir.Nesnelerin yakınlığı ya da uzaklığı özelliklerinin göreceli değişimi ile tanımlanır. Eğer iki nesne birbirlerinin aynısı iseler, o zaman bu iki farklı nesne bir olarak bütünleşirler.Ancak, manevi nesnelerden birinde yeni bir nitelik ortaya çıkarsa o nitelik nesneyidaha önce bütünleştiği nesneden ayır ır ve bu şekilde yeni bir manevi nesne doğar.

Önümüzde yolun öteki ucunda Yaratan’ın kendisi bulunmaktadır. O’nun özelliği –mutlak İhsan Etme Arzusu -- O’nun bizden mesafesini tayin eder.

Bizler bu dünyada sadece egoistik niteliklerle doğduğumuzdan, Yaratan’dan doğuyla

batı arasındaki mesafe kadar uzağız. Ve Yaratan’ın bizim önümüze hedef olarakkoyduğu şey O’nun özelliklerini bu dünyada yaşarken edinmemiz, yani manevi olarakO’nunla bütünleşmek.

Yolumuz, niteliklerimizi aşama aşama ta ki O’nun niteliklerine benzeyene kadar değişimden geçirmekten başka bir  şey değildir. Yaratan’ın özünü tanımlayan teknitelik egoizmin en ufak bir izine bile sahip olmamasıdır.

Bunu, kendimiz ya da içinde bulunduğumuz koşul ve güçle ilgili hiçbir düşünceninolmaması izler, bunlar ın tümünün eksikliği düşüncelerimizin ve arzular ımızın özünüoluşturur. Ancak bizler bu dünyada belli bir kılıf içerisinde var olduğumuzdan,varlığımızı sürdürebilmek için ihtiyaçlar ımızı kar şılamamız egoizm olarak kabuledilmez.

Genelde, bir düşünce ya da arzunun egoistçe olup olmadığını basit bir sınamaylatayin edebiliriz: Eğer bir düşünceden kendimizi özgür kılmak istiyorsak fakatvarlığımızı sürdürmemiz de ona bağlıysa o zaman böyle bir düşünce ya da hareketgönüllü değildir, egoistik değildir ve dolayısıyla insanı Yaratan’dan ayırmaz. Yaratanbizi amacın doğrultusunda şu şekilde ilerletir: Bize “kötü” bir arzu ya da ıstırap verir,bu sol ayakla ilerlemeye benzetilebilir.

Ve eğer kendi içimizde Yaratan’dan yardım isteyecek gücü bulursak, Yaratan bize“iyi” bir arzu ya da mutluluk verir, ve bu da sağ ayakla ilerlemeye benzetilebilir. Ve

sonra Yukar ıdan tekrar fakat bu sefer daha kötü bir arzu ya da Yaratan hakkındatereddüt verilir, ve biz bir kez daha, bu sefer daha büyük bir arzu ve çabaylaYaratan’dan yardım isteriz.

Yaratan bize daha da büyük, iyi bir arzu vererek yardım eder, ve bu şekilde kişiilerler. Geriye doğru hareket yoktur. Arzular ne kadar saf olursa, kişi mutlak egoizmnoktasından o kadar uzak demektir. İleriye yapılan hareket birçok şekilde tarif edilebilir, ama her zaman iyi ve kötü arasında değişen hisler ile ilerlenir.

Manevi bir histen, bilinçaltında Yaratan’ın varlığının hissinden sonra bunu bir güvenarkasından da mutluluk hissi izler. Sonradan bu his kaybolmaya başlar; bu, duyuorganlar ımızın eksikliğinden dolayı tam yaşayamadığımız, henüz tamamenalgılayamadığımız manevi yolumuzda yeni bir seviyeye çıktığımızın göstergesidir. Ve

101

Page 102: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 102/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

bir sonraki seviyeyi henüz acı, çaba ve çalışma sonucu gerçekleştirmediğimizden(uygun kabı oluşturmadığımızdan) bu seviyenin algısı henüz doğmamıştır.

Bir sonraki aşamanın duyu organlar ı (yani zevk alma arzusu, ve bu arzununyoksunluğundan kaynaklanan acı hissi) iki yolla oluşturulabilir:

1) Kabala’nın Yoluyla:  Burada Yaratan’ı algılamaya başlar ız, sonra bağımızkaybolur. Bunun yerini ıstırap alır çünkü artık hazzı hissedemeyiz.

Istırap hissi sonunda haz hissedebilmemiz  için gereklidir. Bu yolla, daha sonraher izleyen aşamada Yaratan’ı algılamak için yeni duyular doğar. Bizimdünyamızda olduğu gibi, bir amaca ya da nesneye arzu duymadan o şeydenzevk almamız mümkün değildir.

İnsanlar arasındaki ve insanlarla hayvanlar arasındaki fark kendilerine hazgetirecek şeylerin seçimidir. Dolayısıyla, bir eksiklik hissetmeden, yaniarzuladığımız şeyin eksikliğinden ıstırap çekmeden maneviyatta ilerlemek

mümkün değildir.

2) Hüzün Yoluyla: Eğer kişi çabasıyla, çalışmasıyla, Yaratan’a olan talebiyle, vedostlar ına Yaratan sevgisine ve korkusuna ulaşmak için samimi isteğiyleyapamıyorsa, eğer kişi yüzeysel düşüncelerdeyse, maneviyata saygısı yoksabasit arzulara çekimi varsa, o zaman kişi kötü güçlerin seviyesine düşer.

Bu durumda kişi kötü (egoist)  ABYA (Azilut, Beria, Yetzira, Assiya) dünyalar ınatekabül ettiği seviyede sol çizgide adım atar. Bununla beraber, ıstırap kişininiçerisinde öyle bir arzu yaratır ki kişi bundan kurtulmak için Yaratan’ı algılayabileceği bir algı (kap) oluşur.

Kabala vasıtasıyla yapılan ilerleme ıstırap yoluyla ilerlemekten Yaratan’ın Işığı, yanidaha sonra kişiden alınan Yaratan’ın mevcudiyeti hissinden dolayı farklıdır.

Bu hazdan yoksun kalınca Işığa özlem duymaya başlar ız. İşte bu özlem kaptır, onlar vasıtasıyla Yaratan’ı algılamaya çalışacağımız yeni duyu organlar ı setidir. Buamaçlar bizi istediğimiz algılar ı edinene kadar ileri doğru çeker.

Istırap yoluyla ilerlediğimizde, Kabala’nın tersine haz arzusu yoluyla ilerlemektenfarklı olarak acı ile arkadan itiliriz. Yaratan bizleri, tüm insanoğlunu bu yaşamda yada gelecek yaşamlarda, Kendi planına göre, Kendisinin yolun sonunda bulunduğunoktaya getirmek ve geçirmek için yönlendirmektedir.

Bu yol, O’nun özelliklerini daha da çok edinerek O’na yak ınlaşmak yolunda attığımızadımlar ı temsil eder. Sadece özelliklerimizi Yaratan’ın özellikleriyle birleştirerekdünyanın yaratılışının gerçek algısını edinebilir ve Yaratan’dan başka bir  şeyinvarolmadığını görebiliriz.

Tüm dünyalar ve kendimiz de dahil olmak üzere, bu dünyalar ın sakinleri sadeceO’nun bir parçasını oluşturmaktayız, daha doğrusu biz O’yuz. Tüm düşünce vehareketlerimiz arzular ımız taraf ından belirlenir. Akıl sadece arzuladığımızı eldeetmemize hizmet eder.

Bizlere arzu geldiğinde bunlar Yukar ı’dan verilmiştir ve sadece Yaratan’ın Kendisibunlar ı değiştirebilir. Yaratan bunu özellikle yaptı ki bizlere geçmişte, şu an ve

102

Page 103: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 103/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

gelecekte olanlar ın hepsinin tümüyle Yaratan’a bağlı olduğunu anlayalım.Durumumuzun iyileşmesi sadece O’na bağlıdır, zira geçmişte olanlar ın, şu anolmakta olanlar ın ve gelecekte olacaklar ın sebebi sadece O’dur.

Tüm bunlar O’nunla bir bağ ihtiyacı hissedip bunu idrak etmemiz için gereklidir. Bu

süreci, yolun başı

nda O’nu tanı

ma arzusunun ilk eksikliğinden ta yolun sonundaO’nunla tümüyle bütünleşme hissine dek izleyebiliriz.

Eğer kişi birden Yaratan’a yakınlaşma arzusu, maneviyata yönelik bir çekim yaşarsa,o zaman bu, Yaratan’ın kişiye bu hisleri vererek Kendisine yaklaştırmasının bir sonucudur. Tam tersi bir durumda da, kişinin başar ısızlıklar ve çaresizlikler vasıtasıyla arzular ına, ya da maddesel, sosyal veya başka bir koşula “düştüğünü”görüyoruz ve Yaratan’ın bunlar ı kasıtlı olarak yaptığını zaman içinde anlamayabaşlıyoruz.

Kişi, bu şekilde, tüm meydana gelenlerin Kaynağına bağımlı hissedebilir ve “sadeceYaratan’ın yardım edebileceği yoksa yok olacağı” anlayışını oluşturur. Yaratan bunu

özellikle içimizde O’na ihtiyaç hissi uyandırmak için yapar ki manevi koşulumuzudeğiştirmesi için O’nu teşvik edelim. Bu yolla, Yaratan’a yakınlaşmaya hasret duyar ızve O arzumuza istinaden bizleri Kendisine yakınlaştır ır.

Buradan gördüğümüz gibi Yaratan bizi (manevi) uykudan ya da içinde bulunduğumuzmevcut hoşnut koşulumuzdan kurtar ır. Yaratan taraf ından tayin edilmiş amacailerleyebilmemiz için O, çevremiz, ailemiz, arkadaşlar ımız, iş arkadaşlar ımız vetanıdıklar ımız vasıtasıyla hem manevi hem fiziksel olarak hüzünler ve başar ısızlıklar gönderir.

Öyle bir şekilde yaratıldık güzel olan her şeyi O’na yaklaşmak olarak algılıyoruz. Aynı zamanda tersini de hissediyoruz, kötü olan her  şey O’ndan uzak olmamızdankaynaklanıyor. Bu nedenden dolayı, bizim dünyamız sağlığa, aileye ve etraf ımızı saran insanlar ın sevgilerine ve saygılar ına bağlı olduğumuz bir yapıda inşa edilmiştir.

Yaratan için bunlar ın hepsi birer haberci görevi yapmaktadır, böylelikle bizleri bubaskıdan çıkmak için çözüm arayışına itecek negatif etkiler kullanabilsin ve bizler desonunda anlayalım ki tüm dünya sadece O’na bağlı. Ondan sonra, yeterli güç vesabır ile hayatta olan her  şeyi bir takım sebeplerle ya da kendimizin geçmiştekidüşünce ve hareketlerimizle ilişkilendireceğimize, Yaratan’ın arzusu ileilişkilendirebilelim. Zaman içinde vuku bulan her  şeyin sebebinin sadece Yaratanolduğu açıkça anlaşılır.

Yukar ıda bahsedilen yol hem her birimizin hem de genel olarak tüm insanoğlununyoludur. Kendimizi, şu anda içinde arzular ımızla birlikte bulunduğumuz (“bizimdünyamız”) bu ilk noktadan başlayarak, istemeyerek de olsa varmamız gereken sonnoktaya (“gelecek dünya”) kadar dört aşama ya da koşula (durum) bölünmüş bir yolda buluruz.

1) Yaratan algısının tümüyle eksik olduğu (mutlak gizlilik) koşulu 

Bu koşulun neticeleri şunlardır: Yaratan’a ve O’nun Yukar ı’dan İlahi Yönetimine inançeksikliği; tersine kişinin kendi gücüne, doğanın gücüne, koşullara ve şansa inanması.

Tüm insanlı

k bu koşuldadı

r (bu manevi seviyede). Ve bu koşulda yaşamı

z bizegönderilen çeşitli ıstıraplarla ruhlar ımızın deneyim biriktirdiği bir süreç haline gelir.

103

Page 104: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 104/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ruh sürekli farklı bedenlerle bu dünyaya gelerek deneyim kazanır, ve yeterlitecrübeyi edindikten sonra ilk manevi seviyeyi algılayabilir.

2) Yaratan’ın belirgin olmayan algısı 

Bu koşulun sonuçlar ı  şöyledir: ödül ve cezaya inanmak, ve hüznün sebebininYaratan’dan uzak olmaktan kaynaklandığı inancı. Mutluluk ise Yaratan’a olanyakınlığın sonucudur.

Bu büyük zorluklar ın etkisiyle, daha önceki bir safhaya geri dönebiliriz. Ancak, busürecin farkında olarak ya da olmayarak, sadece Yaratan’ın yönetimini tam olarakalgılamak bize ilerlememiz için güç verene dek, deneyim kazandıkça öğrenmeyedevam ederiz.

Bu iki durumda, Üst Yönetime inanmayı seçecek konumdayız. Eğer Yukar ı’dangönderilen tüm rahatsızlıklara rağmen inancımızı güçlendirmeye ve O’nunDünyasındaki Yönetimini algılamaya çalışırsak, o zaman belli miktar ve yoğunluktakiçabalar ımızın sonucunda Yaratan Kendisini ve gerçeği if şa ederek bize yardım eder.

3) Yaratan’ın dünyanın yönetimindeki kısmi if şası 

Burada, iyi davranışlar ın ödülünü ve kötü olanlar ın da cezasını görebiliriz. Bu yüzdeniyi şeylerden yapmaktan ve kötülükten uzak kalmaktan başka yapabileceğimiz bir şeyyoktur, tıpkı her birimizin iyi şeyler yapmaktan kaçınamayacağımız ya da kendimize

zarar veremeyeceğimiz gibi.

Ancak, bu manevi gelişim seviyesi son safha değildir, zira ödül ve cezanın farkındaolmamızın sonucu olarak, bu seviyede tüm hareketlerimiz irade dışıdır. Dolayısıyla,manevi gelişim için bir safha daha vardır – her şeyin Yaratan taraf ından, yaratılanlarayönelik mutlak ve sonsuz sevgiyle yapıldığının algısını edinmek.

4) Yaratan’ın dünyanın yönetimindeki tüm if şası 

Bu, Yaratan’ın yönetiminin, kişinin hareketlerine göre ödül ve ceza üzerine değil,tersine O’nun yaratılanlar ına olan sınırsız sevgisinin üzerine kurulduğunun açıkçaalgılanmasıdır. Bu seviyedeki manevi gelişimi, her koşulda, tüm yaratılanlar ın genelolarak ve her kişinin özel olarak, hareketleri iyi ya da kötü yargılamadan sadeceYaratan’ın mutlak ve sınırsız sevgisiyle idare ve rehberlik edildiklerini açıkçagördüğümüz zaman ediniriz.

Bu Üst Manevi seviyeyi hissettiğimizde herkesin gelecekteki koşulunu zaten algılar ız.Henüz bu seviyeye gelmemiş olanlar ın koşulunu, geçmişte ve gelecekte bu koşulaçoktan gelmiş olanlar ın koşullar ını algılayabiliriz; ayr ıca hem kişisel olarak hem debütün olarak, aynı seviyeyi deneyimleştirecek bilgiyi de kavrar ız.

Bu idrak Yaratan’ın, tüm dünyalar ın varoluşlar ından bu yana her nesilde her ruhlailişkisini ve yaratılışın tüm planını göstermesini sonucu gelir. Tüm dünyalar sadece bir 

tek nedenden yaratıldı – O’nun yarattığı varlıklara mutluluk verebilmesi için.Yaratan’ın yarattığı varlıklara yönelik tüm hareketlerini belirleyen tek maksat budur.

104

Page 105: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 105/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratılışın başından sonuna kadar bu prensip devam eder, böylece hepsi birlikte veher biri ayr ı ayr ı O’nunla bütünleşmekten dolayı sınırsız hazzı yaşayabilirler. Bununneticesi olarak, Yaratan’ın davranışlar ının sadece iyilik yapmak ve yarattığı varlıklarafayda sağlamak için olduğunu açıkça gördüğümüzde bizim içimizde de Yaratan’ınyaratılanlara yönelik yaptıklar ı oluşmaya başlar.

Bizler, sonuç olarak Yaratan’a sonsuz sevgi hisleriyle dolup taşar ız, ve hislerinbenzerliğinin sonucunda Yaratan ve insan tek bir varlık olarak bütünleşirler. Bu safhayaratılışın amacını temsil ettiğinden ilk üç aşama dördüncü aşamanın edinilmesi içingerekli basamaklardır.

Sanki insanın tüm arzular ı kalbindeymiş gibidir çünkü orada fiziksel bir formdahissedilirler. Dolayısıyla, kalplerimiz bedenin tüm arzular ının toplamının ve özümüzüntemsilcisi olarak kabul edilir. Kişinin kalbindeki arzular ın değişimi kişinin karakterinindeğişimini gösterir.

Doğumumuzdan, yani bu dünyada ortaya çıkışımızdan itibaren, kalplerimiz sadece

bedeninin endişeleriyle ve bedenin arzular ıyla ilgilenir. Kalp sadece bedeninarzular ıyla doludur ve bunlarla yaşar.

Ancak, kalbin derinliklerinde, arzular ın en derin yerinde, diğer değersiz ve geçiciarzular ın arkasına gizlenmiş ve bizim algılayamadığımız bir nokta vardır. Bu, manevihis için olan ihtiyaçtır. Bu nokta Yaratan’ın Kendisinin bir parçasıdır.

Eğer bilinçli olarak, çabalar ımızın gücüyle bedeninin tembelliğini ve aldırmazlığını aşabilir, Yaratan’ı kendimize yakınlaştırmak için Kabala’nın yöntemini kullanırsak, bunokta zamanla iyi ve saf duygularla dolmaya başlar. Böylece, ilk manevi seviye olan Assiya dünyası seviyesinin algısını ediniriz.

Sonra, Asiya dünyasının tüm algı seviyelerini aştıktan sonra, Yaratan’ı  Yetzira dünyasının seviyesinde algılamaya başlar ız, ve bu şekilde ta Yaratan’ı en üst seviyeolan Atzilut dünyasında algılayana kadar sürer.

Her defasında tüm algılar ımızı kalbimizin aynı iç noktasında algılar ız. Geçmişte,kalplerimiz bedenin arzular ının etkisi altındayken, kalbin bu iç noktası Yaratan’ı hiçalgılamamaktaydı. Sadece bedenin bizi düşünmeye zorladığı arzular ı düşünebiliyor ve sadece arzulamaya zorladığı arzular ı arzulayabiliyorduk.

Şimdi ise, manevi kurtuluşumuz için kalbimizi Yaratana yaptığımız tüm dua, istek vetaleplerle sadece saf ve özgecil arzularla doldurursak Yaratan’ı algılamaya

başlayabiliriz. Ondan sonra da sadece O’nu düşünebilecek konuma gelebiliriz, ziraiçimizde doğan düşünce ve arzular o manevi seviyeye aittir.

Sonuç olarak, her zaman kendimizi içinde bulunduğumuz derecenin manevi etkisitaraf ından zorlandığımız arzular ı arzular ız. Durum böyle olunca, kendimizidüşüncelerimizi değiştirmek için zorlamamalıyız, bunun için Yaratan’a taleptebulunmalıyız, zira tüm düşünce ve arzular ımız aldıklar ımızdan (bize verilenden)kaynaklanmaktadır, daha doğrusu Yaratan’ı algıladığımız dereceye göredir.

Tüm yaratılışla ilgili olarak her  şeyin Yaratan’dan geldiği gayet barizdir, ancakYaratan bizi belli bir özgür iradeyle yarattı. Arzular ı yönlendirebilme yeteneği sadece

 ABYA safhalar ı

na ulaşanlar için mümkün olabilir. Manevi olarak ne kadar yükselirseközgürlük derecemiz o kadar artar.

105

Page 106: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 106/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Açıklık getirmek açısından, manevi gelişim sürecimizi dünyamızın materyaldoğasının gelişimiyle kıyaslayabiliriz. Doğanın ve evrenin tümü sadece bir tekarzuyu, kişisel mutluluk arzusunu temsil eder. Bu her bir kişinin içerisinde değişkenbir derecede vardır, ve bu arzu arttıkça, dünyamıza daha gelişmiş insanlar gelir,çünkü arzu kişinin ihtiyaçlar ının giderilmesi için aklını kullanmaya ve geliştirmeye iter.

Düşüncelerimiz her zaman arzular ımızın sonucudur,  onlar ı izlerler ve sadece buarzular ı yerine getirme yönünde hareket ederler başka hiçbir  şey değil. Bununlabirlikte, düşüncelerin özel bir rolü vardır – onlar ın yardımıyla arzumuzu arttırabiliriz.

Eğer sürekli olarak düşüncelerimizi bir konuya yönelik olarak genişletir vederinleştirirsek ve o düşünceye sürekli geri dönersek, o zaman o arzu diğer arzularakıyasla daha büyük olur. Bu şekilde arzular ın kar şılıklı oranını değiştirebiliriz. Küçükbir arzuyu sürekli düşünerek onu öyle büyük bir arzu haline getirebiliriz ki tüm diğer arzular o arzunun gölgesi altında kalarak özümüzü belirler.

İf şanın Aşamalar ı 

Maneviyatın en alt seviyesi doğanın hareketsiz parçasına benzer, uzaydaki bir bedengibi ya da mineraller gibi. Bu hareketsiz parçaya aynı zamanda “cansız” denir.

Maneviyatta cansız seviye (ya da o seviyede olan bir kişi) bağımsız olarak davranmabecerisine ve bireysel niteliklerini ortaya çıkarma kapasitesine sahip değildir, ziraiçerisindeki haz alma arzusu o kadar azdır ki sadece niteliklerini muhafaza etmedurumunda olduğundan gelişimini devam ettiremez.

Yaratılışın o seviyesinde kişiliksizlik hiç bir bağımsızlığı olmama özelliğindenkaynaklanmaktadır. Kişi kendi görevine körü körüne odaklanır, ve Yaratan’ın

arzular ı

otomatik olarak yerine getirir, zira kişisel arzular ı

olmadı

ğı

ndan başka hiçbir şeyi düşünemez.

Yaratan cansız objelerin tam olarak bu şekilde davranmasını istediğinden ve buobjelerin gelişmesinde herhangi bir gereklilik olmadığından onlara en düşükseviyedeki arzular ı verdi. Dolayısıyla, Yaratan taraf ından kendi içlerine konulan ilkarzu dışında hiç bir arzuya sahip olmadıklar ından, bu objeler kör bir şekilde işleriniyaparlar, çevrelerini hissetmeden sadece cansız manevi seviyenin doğasınınihtiyaçlar ı ile ilgilenirler. Benzer bir şekilde, manevi olarak hareketsiz seviyede olaninsanlarda kişisel arzu eksikliği vardır. Sadece Yaratan’ın arzular ı onlar ı yönlendirir ve doğalar ı gereği Yaratan taraf ından içlerine program olarak yerleştirilmiş buyönlendirmeyi titizlikle, yar ı bilinçli şekilde ve dikkatle takip etmek zorundalar.

Dolayısıyla, Yaratan kişilerin doğalar ını Kendi nedenlerinden dolayı bu şekildeoluşturmasına rağmen, insan bu manevi seviyedeyken kendisinden başka hiç bir şeyialgılayamaz ve sonuç itibariyle başkalar ı için bir şey yapamaz, sadece kendisi içinçalışabilir. Bu yüzden bu seviyede gelişime “hareketsiz/cansız” seviye denir.

Daha yüksek seviyede bir gelişimi bitkilerin doğasında görebiliriz. Yaratan bu grubaait varlıklara hareketsiz seviyedeki objelere nazaran daha büyük zevk alma arzusuverdiğinden, bitkilerde ihtiyaçlar ını kar şılama gerekliliğinden kaynaklanan hareketetme ve büyüme ihtiyacı oluşmaktadır.

Ancak bu büyüme hareketi kişisellikten ziyade grubun özelliğidir. Bitkisel seviyeninarzular ına ait olan kişilerde, Yaratan’ın tayin ettiği programdan bir dereceye kadar bağımsız davranma kapasitesi söz konusudur. Yaratan doğanın tüm yapısını mutlak

106

Page 107: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 107/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

egoizm (kişisel doyum/mutluluk isteği) temeli üzerine kurduğundan bitkisel seviyedekikişiler içlerine önceden işlenmiş programdan kendilerini uzak tutma eğilimigeliştirmeye başlarlar.

Sonuç olarak, başkalar ını düşünmeye yönelik hareketler sergilemeye başlarlar yani

doğalar ı

na ters bir şekilde. Ancak dünyamı

zda bitkilerin her yöne doğru büyümelerineve bir dereceye kadar hareket etme özgürlükleri olmalar ına rağmen, hareketleri halakolektif sayılır zira tek bir bitki gerekli arzudan yoksun olduğu için tek başına hareketetmeyi hayal bile edemez.

Benzer  şekilde, bitkisel seviyeye ait olan bir kişi tek başına toplumsal ve kolektif normlardan ve yetiştiriliş tarzından çıkacak kapasiteye sahip değildir. Tam tersine, bukişi “bitkisel” çevresinin değerlerini korumaya ve kurallar ına itaat etmeyi hedefler. Buçevre gelişiminin “bitkisel” seviyesinde olan benzer kişileri kapsar.

Dolayısıyla, tıpkı bitki gibi, bu seviyedeki kişinin ayr ı bir hayatı yoktur, kendisinebenzeyen diğer kişiler arasında toplumunun bir parçası olarak yaşar. Tüm bitkilerde

ve bu seviyeye ait insanlarda bireysel bir hayattan ziyade ortak bir hayat vard ır.Genel olarak tüm bitkiler tek bir bitkisel organizmaya benzetilebilir, her bitki bubedenin bir dalı gibidir.

“Bitkisel” manevi seviyeye ait olan insanlar da bu örneğe benzetilebilir. Bazen egoistdoğalar ından sapma gösterseler de, her haliyle manevi gelişimleri az olduğundan,çevrelerinin kurallar ı çerçevesinde kalırlar. Bazı durumlarda basit doğalar ına kar şı koyup başkalar ına fayda sağlasalar da kişisel arzular ı yoktur, dolayısıyla topluma veyetiştirilişlerine kar şı koyacak güçleri de.

Manevi gelişim derecelerinde, bitkisel seviyeyi hayvansal seviye izler. Hayvansalseviye Yaratan’ın bu seviyeye verdiği arzulardan dolayı daha üst derece olaraknitelendirilir. Bu seviyeye ait insanlar başkalar ından bağımsız olarak hareketetmekten haz duyarlar ve bitkisel seviyeye göre, arzular ını tatmin etmek içinbağımsız olarak düşünebilirler.

Her hayvanın çevresini dikkate almaksızın bağımsız bir karakteri ve hisleri vardır.Sonuç olarak, bu gelişim seviyesindeki bir kişinin diğer kişilere nazaran egoisteğilimlerine daha fazla kar şı koyup başkalar ına fayda sağlama yeteneği vardır.

Ancak, kolektiften bir derece daha fazla bağımsızlık kazanmasına ve kişisel bir hayattan zevk almasına rağmen, ve toplumun görüşleriyle koşullanmamış olmasınarağmen, hala kendisi için hisleri en üst seviyededir.

Gelişimin insan seviyesinde (konu şan) varolan bir kişi, doğasına ve kolektife aykır ı (bitkisel seviye gibi değil) davranma yeteneğine sahiptir; arzular ının seçimi açısındantümüyle toplumdan bağımsızdır; başka yaratılışlar için hisleri olup onlar ı düşünebilir,acılar ını paylaşarak onlar ı iyileştirmeye yardımcı olabilir; hayvanlar ın tersine, geçmişive geleceği hissedebilir ve dolayısıyla merkezi bir amacı öngördüğünden ona görehareket edebilir.

Tüm dünyalar ve bu dünyalar ın aşamalar ını Yaratan’ı (O’nun Işığını) bizden gizleyenbir dizi perde olarak düşünebiliriz. Kişisel doğamızı yenmek için manevi gücümüzügeliştirdikçe, her güç, her sonraki perde sanki önceden hiç yokmuşçasına kaybolur.

Aşağıdaki hikâye manevi gelişimimizin perdeleri kaldırmaktaki aşamalar ını veYaratan’la bir bütün olarak nasıl yaşayacağımızı açıklamaktadır.

107

Page 108: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 108/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

18

 Yalnız Kalamayan fakat Her Güce Sahip Sihirbaz:Büyükler İ çin Bir Masal  

Neden sadece yaşlılar ın hikâye ve efsaneler anlattığını bilir misiniz? Çünkü efsaneler dünyadaki en dâhice şeylerdir! Dünyadaki her  şey değişir, fakat sadece gerçekefsaneler kalıcıdır. Efsaneler bilgeliktir ve efsaneleri anlatabilmek için kişinin çokbilgisi olması ve başkalar ının göremediklerini görmesi gerekir. Dolayısıyla, kişinin çokyaşamış olması gerekir. Bu yüzden sadece yaşlı insanlar efsaneleri anlatır. Tıpkı enefsanevi ve büyüleyici kitapta yazdığı gibi, “Yaşlı bir insan bilgelik edinmiş bir insandır!”

Çocuklar efsaneleri dinlemeye bayılır çünkü hayal güçleri ve akıllar ı, sadecebaşkalar ının gördüklerini değil, her şeyi canlandırabilir. Eğer bir çocuk büyür ve halaherkesin göremediğini görürse, akıllı ve bilge olur, yani “erdemliği edinir”. Vebaşkalar ının göremediklerini gördüğü için, hayalin gerçek olduğunu bilir. Bir çocukgibi kalır, “erdemli bir çocuk”, tıpkı en eski ve büyüleyici kitap olan “Zohar’da” yazdığı gibi.

Bir zamanlar bir sihirbaz varmış, çok yüce, asil ve iyi kalpli… Tıpkı tüm çocukmasallar ında yer alan o iyi niteliklere sahipmiş… Ancak çok iyi kalpli olduğundan,kiminle paylaşacağını bilememekteymiş… Sevgisini verebileceği hiç kimse yokmuş,

oyun oynayacağı

, zaman geçirebileceği, düşünebileceği… ve aynı

zamandaistenilmek ihtiyacı da varmış, çünkü yalnız olmak çok üzücü bir şeymiş.

Ne yapsın? Bir taş yapmayı düşünmüş, sadece küçük bir tane ama çok güzel bir taş,belki de bu üzüntüsüne cevap olur diye. “Taşı okşar ve sürekli yanımda bir  şeyolduğunu hissederim ve ikimiz de kendimizi iyi hissederiz, çünkü yalnız olmak çoküzücü bir şey.”

Sihirli değneğini salladı ve tam arzuladığı gibi bir taş oluştu. Taşı sevmeye, onasar ılmaya ve onunla konuşmaya başladı, ama taş hiç kar şılık vermedi. Soğukyapısını muhafaza etti ve kar şılığında hiç bir şey yapmadı. Sihirbaz taşa ne yaparsayapsın, aynı hissiz varlık olmaya devam etti. Bu sihirbaza hiç uymadı. Taş nasıl

olurda hiç kar şılık vermez? Biraz daha taş yaratmayı denedi, sonra kayalar ı, tepeleri,dağlar ı, topraklar ı, Dünyayı, Ayı ve Galaksiyi. Ama hepsi aynıydı… hiç bir şey. Halakendisini yalnız ve üzgün hissediyordu.

Üzgünlüğünde, taş yaratmaktansa, güzel açacak bir bitki yaratma fikri geldi aklına.Onu sular, biraz hava verir, biraz güneş, biraz müzik çalar… ve o zaman bitki mutluolur. O zaman ikisi de mutlu olur, çünkü yalnız olmak çok üzücü bir şey.

Sihirli değneğini salladı ve tam istediği gibi bir bitki oluştu. O kadar mutlu oldu kietraf ında dans etmeye başladı, ama bitki hiç kıpırdamadı, onunla dans edip onuizlemedi. Sadece sihirbazın kendisine verdiği basit özellikler dahilinde kar şılık verdi.

Ona su verince büyüdü, vermeyince soldu. Tüm kalbini vermek isteyen bir sihirbaziçin bu yeterli değildi. Bir şeyler daha yapmalıydı, çünkü yalnız olmak çok üzücü bir şey. Sonra bir sürü farklı boylarda, çeşitlerde bitki çeşidi yarattı, ormanlar, kırlar,

108

Page 109: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 109/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

meyve bahçeleri, korular. Ama hepsi tıpkı ilk bitki gibi davrandılar… ve tekrar üzüntüsüyle birlikte yapayalnız kaldı.

Sihirbaz derinden derinden düşündü. Ne yapmalı? Bir hayvan yarat! Ne tür bir hayvan? Bir köpek? Evet, sürekli onunla olacak şirin bir köpek. Onu yürüyüşlere

çı

kartı

r ve oyunlar oynayabilir. Evine geri geldiğinde (aslı

nda kalesine, ne de olsa bir sihirbaz), köpek onu görmekten o kadar mutluluk duyar ki koşarak onu kar şılamayagelir. İkisi de çok mutlu olurlar, çünkü yalnız olmak çok üzücü bir şey.

Sihirli değneğini salladı ve tam istediği gibi bir köpeği oldu. Köpeğine bakmayabaşladı, yedirdi, içirdi ve sevgi gösterdi. Hatta onunla koşturup oyunlar oynadı veyıkadı. Ama bir köpeğin sevgisi sahibinin yanındayken ölçülür. Onunla oynayıp her yere gelmesine rağmen Sihirbaz köpeğinin kar şılık verememesine çok üzülür. Bir köpek onun gerçek dostu olamaz, onun için yaptıklar ının değerini bilemez,düşüncelerini anlayamaz, arzular ını ve onun için nelere katlandığını. Ama sihirbazınistediği buydu. Başka hayvanlar yarattı: balıklar, kuşlar, memeli hayvanlar, ama neçare – hiç birisi onu anlamadı. Yalnız kalmak çok üzücüydü.

Sihirbaz oturup iyice bir düşündü. Sonra gerçek bir dosta sahip olabilmesi için, onunsihirbazı araması gerektiğini fark etti, sihirbazı çok isteyen birisi olmalıydı, sihirbazgibi olan birisi, onu sevebilecek, anlayabilecek… ona benzeyen… ona ortak olacak.Ortak? Gerçek bir dost? Ona yakın olması gereken birisi olmalı, sihirbazın verdikleriniidrak edebilecek birisi, her  şeyi geri verebilen birisi. Sihirbazlar da sevmek vesevilmek isterler. O zaman ikisi de mutlu olur, çünkü yalnız olmak çok üzücü bir şey.

Sihirbaz sonra bir insan yaratmayı düşündü. Ona gerçek bir dost olabilecek!Kendisine benzeyen birisi… sadece kendisine benzemesi için biraz yard ıma ihtiyaçduyacak birisi. O zaman ikisi de kendisini iyi hissedebilir çünkü yaln ız olmak çoküzücü… Ama sonradan ikisinin de iyi hissedebilmesi için, önce insan kendisini yalnızve sihirbaz olmadan mutsuz hissetmeli…

Sihirbaz tekrar sihirli değneğini kullandı ve uzakta bir insan yarattı. İnsan, tümtepelerin, dağlar ın, kırlar ın, bitkilerin ve ayın, yağmurun, rüzgâr ın olduğu dopdolu budünyada, ve hatta bilgisayarlar ın ve futbolun olduğu bu dünyada, kendisini hiçeksiksiz ve iyi hissettiği bu yerin bir sihirbaz taraf ından yaratıldığını hissetmedi. Ötekitaraftan sihirbaz ise, hala yalnız olduğu için üzgündü. İnsan ise kendisini yaratan,seven ve onu bekleyen ve beraberliklerinden mutluluk duyacaklar ını söyleyen, çünküyalnız olmak çok üzücü, bir sihirbazın varlığından habersizdir.

Ama tatminlik duygusu içinde olan, her  şeye sahip, hatta bilgisayar ve futbolu bile

olan bir insan, sihirbazdan habersiz olup da onu aramayı isteyebilir, tanımayabaşlayabilir, onu sevip dostu olup şöyle diyebilir: “Gel, ikimiz de iyi hissedeceğiz,çünkü sensiz yalnız olmak çok üzücü.” Kişi sadece etraf ında olan bitenlerdenhaberdar olup çevresindeki insanlar ın yaptıklar ını yapar, onlar ın konuştuklar ı şeylerden konuşur, onlar ın istediklerini ister, etraf ındakileri gücendirmekten kaçınır veisteklerini kibarca dile getirir, bir bilgisayar, futbol vs. Nasıl olur da yalnızlıktan mutsuzolan bir sihirbazdan haberdar olabilir ki.

Ancak sihirbaz iyi kalpli olduğundan sürekli insana dikkat eder, onu kollar ve zamanı gelince… sihirli değneğini kullanır ve insanın kalbine çok sessizce seslenir. İnsan bir şey aradığını sanır ve sihirbazın kendisini çağırdığını fark etmez, “Gel, ikimiz de iyihissedeceğiz, çünkü sensiz, yalnız olmak çok üzücü.”

109

Page 110: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 110/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Sonra sihirbaz tekrar değneğini sallar ve insan onu hisseder. Sihirbazı düşünmeyebaşlar, beraber olmanın ne kadar iyi olacağını, çünkü sihirbazsız, yalnız olmak çoküzücü. Bir kez daha değneğini sallar ve insan sihirli bir kalenin kulesinin iyiliklerledolu olduğunu ve belki de sihirbazın orada beklediğini ve sadece orada iyihissedeceklerini hisseder, çünkü yalnız olmak çok üzücü…

Peki ama nerede bu kule? Oraya nasıl ulaşabilir? Hangi yönde gitmelidir? Kendisinesormaya başlar, aklı iyice kar ışır, sihirbazla nasıl tanışabilir acaba. Sihirli değneğinetkisini sürekli kalbinde hissetmektedir ve bir türlü gözlerine uyku girmemektedir.Sürekli sihirbazı ve sihirli kuleleri görmektedir ve iştahını bile kaybetmiştir. İnsan,arzuladığı birçok şeyi bulamayınca kendisini böyle hisseder ve yalnız olmak da çoküzücüdür. Ama sihirbaz gibi erdemli, asil, iyi kalpli, sevgi dolu ve yüce bir dostolabilmek için sihirli değneği sallamak yeterli değildir, insan mucizeleri yapmayı kendiöğrenmelidir.

Bu yüzden, sihirbaz gizlice ve çok hafifçe, fark edilmeden, onu en sihirli ve eski kitapolan Zohar ’a getirir… ve ona yüce kulelere giden yolu gösterir. İnsan sihirbazla,

dostuyla buluşabilmek ve ona “Gel, ikimiz de iyi hissedeceğiz çünkü yalnız olmakçok üzücüdür” diyebilmek için elinden geldiğince hızlı çalışır.

Ancak kulenin etraf ında sihirbazla insanı ayıran yüksek bir duvar ve insanı püskürtmek için nöbet tutan bir sürü muhaf ız vardır. İnsan umutsuzluğa kapılır,sihirbaz kilitli kapılar ın arkasında kulede gizlenmektedir, duvarlar yüksektir vemuhaf ızlar kararlılıkla insanı geri püskürtüp, sihirbazla insanın beraber olmalar ınaengel olmaktadırlar, hiçbir şey bu duvarlar ı geçememektedir. Peki şimdi ne olacak?Nasıl beraber olup iyi hissedebilecekler; zira yalnız olmak çok üzücüdür?

İnsan her zayıf düştüğü ve çaresizliğe kapıldığı anda, birden sihirli değneğin etkisinihisseder ve ne olursa olsun tekrar duvara koşup muhaf ızlar ı aşmaya çalışır! Kapılar ı yıkıp geçmek ve kuleye ulaşıp merdivenin basamaklar ından çıkarak sihirbazaulaşmak ister.

Ve her kendini ileri atıp kuleye ve sihirbaza yaklaştığında, muhaf ızlar daha da inatçı,güçlü ve merhametsizce kişiyi geri püskürtürler.

Ancak her defasında insan daha cesur, güçlü ve erdemli olur. Sadece bir sihirbazınyapabileceği birçok hile ve numara geliştirir kendisi için. Her geri itilişinde, sihirbazaulaşmayı daha çok istemektedir, sihirbazın kendisine olan sevgisini daha çokhissetmektedir, ve artık dünyada sihirbazla beraber olmaktan, onun yüzünügörmekten başka hiçbir şey istememektedir; dünyadaki her şey kendisine verilse bile

sihirbaz olmadan kendisini yalnız hissedecektir.

Sonra, artık onsuz olmaya dayanamadığında, kulenin kapılar ı açılır ve sihirbaz, onunsihirbazı, kendisine doğru koşar ve der ki: “Gel, beraber iyi olacağız, çünkü yalnızolmak çok üzücü...”

Ve o andan itibaren, birbirlerine yakın sadık dost olurlar; insanlar arasında bundandaha büyük ve sonsuzluğa açılan bir mutluluk yoktur. Beraber kendilerini o kadar iyihissederler ki, arada sırada bile eski yalnızlıklar ından kaynaklanan hüzünlerinihatırlamazlar…

***

110

Page 111: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 111/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Perdelerin dizisi Yaratan’ı bizden gizler. Bu perdeler kendi içimizde ve ruhumuzdabulunmaktadır. Ancak, kendimiz ve ruhumuzun dışında varolup bizi etkileyen tümetkenler Yaratan’ın Kendisi’dir.

Dışımızda varolanlar ın sadece çok küçük bir kısmını perdemizden süzerek

algı

layabilmekteyiz. Dı

şı

zdan geriye kalan her  şey algı

za girmedenkaybolmaktadır. Aynı  şekilde, bu dünyada da sadece gözümüzün iç yüzeyineyansıyan şeyleri, görüş alanımıza girdiği zaman görmekteyiz.

Manevi dünyalarla ilgili bilgimiz Kabalistlerin ruhlar ının algı ve duyular ı taraf ındanedinilip bizlere aktar ılmasından ibarettir. Ancak, onlar ın edinimleri de maneviöngörüşleriyle sınırlıydı. Dolayısıyla, bildiğimiz tüm mevcut manevi dünyalar ın varlığı sadece ruhlara yöneliktir.

Yukar ıda yazılanlardan sonra diyebiliriz ki, tüm yaratılış üç parçaya ayr ılabilir :

 YARATAN: O’ndan bahsedemeyiz, çünkü sadece manevi öngörüşümüzün alanına

giren ve engelleyici perdelerden sızan olaylar ı yargılayabiliriz.

 YARATILIŞIN AMACI: Bu bizim, Yaratan’ın niyetini inceleyebileceğimiz başlangıçnoktamızdır. Bazılar ı, yaratılışın amacının özünün yaratılanlar ı mutlu etmek olduğunutartışsa da, bilgi eksikliğinden dolayı, Yaratan’ın bizimle ilişkisiyle ilgili başka bir şeysöyleyemeyiz.

Yaratan, etkisinin bizim üzerimizde mutluluk olarak hissedilmesini arzuladı ve buyüzden de duyu alıcılar ımızı öyle bir şekilde yarattı ki O’nun üzerimizdeki etkisini hazolarak hissetmemize izin verebilsinler. Ancak tüm algı ruh taraf ından gerçekleştirildiğiiçin diğer dünyalardan, bu konuyu diğer dünyalar ı algılayanlarla ilişkilendirmeden

bahsetmek son derece mantı

ksı

z olur. Çünkü ruhun algı

lama yetisi yok ise diğer dünyalar zaten yoktur.

Aslında Yaratan’la aramızda olan bu engelleyici perdeler dünyalar ı sunmaktadır.Olam kelimesi alama kelimesinden türemektedir ve “gizlilik” demektir. Dünyalar ınvarolmasının tek sebebi Yaratan’dan yansıyan Işığın ruha küçük bir miktarda da olsaHaz (Işık) verebilmesidir.

RUHLAR: Bunlar, Yaratan taraf ından meydana getirilmiş ancak kendisinin bağımsızolarak varolduğu hissini taşıyan varlıklardır. Bu his tümüyle öznel olup ruha nakledilişiise bizim kendi bireyselliğimizdir, ve bu özellikle Yaratan taraf ından böyletasarlanmıştır. Ancak gerçekte, bizler O’nun önemli bir parçasıyız.

Kişinin tüm gelişim yolu, ilk aşamadan tüm nitelikleriyle tamamen Yaratan’labütünleştiği son aşamaya kadar olan süreç beş aşamaya ayr ılır. Her bir aşama tekrar tekrar beş alt kademeden oluşmuş beş alt kademeye ayr ılır. Böylece toplamda 125aşama mevcuttur.

Her insan belirli bir aşamada, tıpkı o aşamadaki her bir diğer kişi gibi, aynı hisleri veetkileri yaşar. Ve her bir kişi aynı manevi duyu organlar ına sahiptir, dolayısıyla her bir kişi aynı safhada aynı manevi algıyı deneyimler.

Benzer şekilde, bizim dünyamızda varolan herkesin aynı duyu organlar ına sahip olup

aynı

 şekilde algı

layı

p da manevi dünyalar ı

hissetmediği gibi.

111

Page 112: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 112/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, Kabala kitaplar ı sadece yazar ın seviyesine ulaşmış kişiler taraf ındananlaşılabilir, zira o noktada yazar ve okuyan aynı hisleri paylaşacaklardır, tıpkı budünya olaylar ıyla ilgili yazan yazar ve onlar ın okuyucular ı gibi.

Ruh manevi dünyalardan, hem manevi zevk ve O’nunla bütünleşmenin beraberinde

getirdiği aydı

nlanmayı

hem de Yaratan’ı

n yakı

nlı

ğı

n farkı

ndalı

ğı

alı

r. Yaratan’ı

narzular ından ve O’nun Hakimiyetinin yasalar ından edinilen anlayıştan, ruh aynı zamanda “Yaratan’ın Işığını” ya da O’nu algılama yeteneğini kazanır.

Manevi yolumuzda ilerledikçe Yaratan’a daha yakınlaştır ıldığımızı algılar ız.Yolculuğumuzun her safhasında Yaratan’ın İf şası’na yeni bir perspektif kazanmamızın sebebi budur.

Sadece bizim dünyamızı algılayabilenler için, Kutsal Kitaplar sadece bu dünyadakiinsanlar ın davranışlar ını betimleyen bir dizi kural ve tarihsel olaylarmış gibi görünür.Ancak, manevi yolda daha ileri aşamada olan kişiler, nesnelere verilen isimlerde vedünyamızın olaylar ında Yaratan’ın eylemlerini algılarlar.

Tüm bu anlatılanlardan sonra açıkça görüyoruz ki yaratılışta iki katılımcı vardır: Yaratan ve yüce Yaratıcı taraf ından yaratılan insan. İnsanın önünde ortaya çıkan her görünüm, ister bizim dünyamız ya da isterse Üst Dünyalar ın algısı olsun, sadeceYaratan’ın keşfinin ve if şasının, O’nun bize yakınlaşma yolundaki farklı safhalardır.

19

Manevi Seviyeler Yaratılışın tümü dört parametrenin fonksiyonu olarak tanımlanabilir: zaman, ruh,dünya, ve yaratılışın kaynağı. Bunlar Yaratan’ın Arzu ve Niyetiyle içsel olarakdüzenlenirler.

ZAMAN: Her ruh, ve bütünü ile insanlıkta meydana gelen olaylar ın sebep-sonuçilişkisiyle ilerleme sürecidir, bu, insanoğlunun tarihsel gelişimine neden olan olaylarabenzetilebilir.

RUH: Organik (canlı) olan her şeydir, buna insan da dâhildir. 

DÜNYA:  İnorganik (cansız) olan tüm evrendir. Bu, manevi dünyalarda cansızseviyedeki arzulara tekabül eder.

VAROLUŞUN KAYNAĞI: Bu, olaylar ın gelişiminin planıdır. Her birimizde veinsanlığın genelinde ortaya çıkar, ve tüm yaratılışı yönetim planıyla ilk başta tayinedilmiş olan koşula getirme planıdır.

Tüm dünyalar ı ve içinde insanlar ı yaratıp Kendisine yakınlaştırmaya karar verdiğindeYaratan, bizim dünyamızı yaratmak için giderek Işığını zayıflatarak Kendi varlığını azalttı.

Yaratan’ın varlığının dört aşamalı gizliliğine (yukar ıdan aşağı doğru) dünyalar denir.Bunlar:

112

Page 113: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 113/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

ATZİLUT: Bu dünyada varolanlar Yaratan’la tümüyle bütünlük içerisindedir.

BERİA: Bu dünyada varolanlar ın Yaratan’la bağlar ı vardır.

 YETZİRA: Bu dünyada varolanlar Yaratan’ı algılayabilirler.

ASSİ YA: Bu dünyada varolanlar ya neredeyse tamamen ya da hiç Yaratan’ı algılayamaz. Bu seviyenin en alt kısmında bizim dünyamız vardır, en alt veYaratan’dan en uzak yerde.

Yukar ıdaki tüm dünyalar bir birlerinden doğmuştur ve aslında bir nevi bir birlerininkopyalar ıdır. Her alt dünya, yani Yaratan’dan bir aşama daha uzak olan, bir öncekidünyaya göre daha kabadır, ancak onun tam bir kopyasıdır.

Burada ilginç olan bir noktayı vurgulamalıyız, her dünya tüm dört parametrede dekopyalanmıştır: dünya, ruh, zaman ve varoluşun kaynağı. Dolayısıyla, bizimdünyamızdaki her  şey daha önce üst dünyalarda meydana gelmiş süreçlerin

doğrudan sonucudur, ve orada olan her  şey de daha önce meydana gelenlerdenkaynaklanmaktadır, ta ki bu dört faktör – dünya, zaman, ruh ve varoluşun kaynağı –tek bir varoluş kaynağında, Yaratan’da birleşene dek!

Bu “yer”  Atzilut  olarak bilinir. Yaratan’ın  Atzilut , Beria, Yetzira dünyalar ınınkıyafetleriyle örtülmesi (O’nun, bu dünyalar ı zayıflatan perdeden geçerek yansıyanIşık yoluyla bize görünmesi) Kabala olarak bilinir. Yaratan’ın bizim dünyamızdakiörtüsüne, yani Assiya dünyasına, yazılı kutsal kitap denir.

Ancak aslında Kabalayla bu dünyanın kutsal kitaplar ı arasında bir fark yoktur. Her şeyin kaynağı Yaratan’dır. Başka bir deyişle, yazılı kutsal kitaplara göre çalışmak ve

yaşamak, ya da Kabalaya göre çalı

şmak ve yaşamak kişinin bulunduğu manevidereceyle belirlenir. Eğer kişi bu dünyanın seviyesindeyse bu dünyayı görür ve budünyayı algılar.

Ancak, kişi daha yüksek bir seviyeye çıkarsa, o zaman farklı bir resim ortaya çıkar.Bu dünyanın örtüsü yok olur ve geriye Yetzira ve Beria dünyalar ının örtüleri kalır.Sonra kitaplar ve gerçek tümüyle farklı görünür , tıpkı Yetzira dünyası seviyesineulaşan kişilere göründüğü gibi.

Bu noktada, kutsal kitaplarda anlatılan tüm hikâyeler, savaşlar ve bu dünyaya aitnesne ve hayvanlar, Kabalaya dönüşür – yani Yetzira dünyasının tarifine.

Eğer kişi kendisini daha da ileri, hatta Beria ya da  Atzilut  dünyalar ına kadar yükseltirse, o zaman kişinin manevi durumuna göre, dünyanın ve onu yönetenmekanizmanın tamamıyla farklı, yeni bir resmi ortaya çıkar.

Kutsal kitaplardaki ve Kabaladaki olaylar ın arasında hiç bir fark yoktur. Fark,ilgilenen kişilerin edindiği manevi seviyedir. Aslında, aynı kitabı okuyan iki kişiden birikitapta tarihsel hadiselerin anlatımını görür, diğeri ise, dünyalar üzerindeki yönetimindile getirilişini, ki bu da Yaratan’dan algılanılmıştır.

Yaratan’ın tümüyle gizlendiği dünyada varolanlar  Assiya dünyasında bulunmaktadır.Bu yüzden de sonunda her şey bu kişilere iyi değilmiş gibi görünür: dünya ıstırapla

dolu gibi gelir, zira Yaratan’ın gizliliğinden dolayı başka türlü algılayamazlar.

113

Page 114: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 114/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer herhangi bir mutluluk hissederlerse, aslında bu sadece ıstırabı izleyen bir mutluluk olarak ortaya çıkar. Sadece Yetzira seviyesini edindikten sonra YaratanKendisini kişiye kısmen if şa eder, ve kişinin O’nun yönetimini ödül ve cezavasıtasıyla görmesini sağlar; böylece kişide sevgi (ödüle dayalı) ve korku (cezayabağlı) doğar.

Üçüncü basamak – koşulsuz sevgi – kişinin Yaratan’ın kendisine hiç bir zaman zarar vermediğini sadece iyi davrandığını anlamasıyla oluşur. Bu, Beria seviyesine tekabüleder. Yaratan kişiye yaratılışın tüm gerçeğini ve yaratılış üzerindeki tüm yönetiminiif şa ettikten sonra, kişide Yaratan’a yönelik mutlak sevgi oluşur, çünkü Yaratan’ıntüm yaratılanlara yönelik mutlak sevgisini görmeye başlar.

Bu anlayış kişiyi  Atzilut  dünyasının seviyesine yükseltir. Dolayısıyla, Yaratan’ıneylemlerini anlayabilmemiz sadece O’nun Kendisini bize ne kadar açtığına bağlıdır,çünkü yaratılışımız gereği Yaratan’ın eylemleri bizi (düşüncelerimizi, niteliklerimizi,davranışlar ımızı) otomatikman etkilemektedir. Bu yüzden O’ndan sadece bizideğiştirmesini talep edebiliriz.

Yaratan’ın tüm eylemleri doğal olarak iyi olmasına rağmen, yine Yaratan’dankaynaklanan güçler vardır ki bunlar Yaratan’ın arzular ına ters işliyor gibi görünürler.Bu güçler sık sık O’nun eylemlerini eleştirmeye yöneltir ve dolayısıyla “saf olmayangüçler” olarak bilinirler.

Her adımda, yolumuzun başındaki ilk noktadan son noktaya kadar, Yaratantaraf ından yaratılan ve bir birine kar şıt olan iki güç vardır: saf ve saf olmayan. Saf olmayan güç içimizde kasten güvensizlik yaratır ve bizi Yaratan’dan uzağa doğru iter.Ama eğer, bu saf olmayan güce aldırmaz ve bize yardım etmesi için Yaratan’ayalvarmaya gayret edersek O’nunla aramızdaki bağı güçlendiririz ve buna kar şılık saf bir güç ediniriz. Ve bu, bizi daha yüksek bir manevi boyuta yükseltir, ve aynı anda dasaf olmayan güç bizi etkilemeyi bırakır, çünkü zaten işlevini yerine getirmiştir.

1. Basamak- Assiya dünyasının saf olmayan gücü: Bu güç oluşumlar ı Yaratan’ınvarlığının inkâr ıyla aşılamaya çalışır.

2. Basamak- Yetzira dünyasının saf olmayan gücü: Bu güç dünyevi oluşumlar ınödül ve ceza mekanizmasıyla değil de rasgele oluştuğuna ikna etmeye çalışır.

3. Basamak- Beria dünyasının saf olmayan gücü: Bu güç,  insanın içerisindeYaratan’ın kişiye yönelik sevgisinin algılanmasını nötrleştirmek ister, buna kar şılıkiçimizde Yaratan’a yönelik sevgi için dua eder.

4. Basamak- Atzilut dünyasının saf olmayan gücü: Bu güç, kişiye Yaratan’ın tümyaratılanlara her zaman mutlak sevgiyle yaklaşmadığını kanıtlamaya çalışır,böylelikle kişinin Yaratan’a olan mutlak sevgisini engellemeye çalışır.

Dolayısıyla, her manevi basamağa yükselişin, Yaratan’ın if şasının ve O’nayakınlaşmaktan duyulan mutluluğun, tekabül eden kar şıt güçleri aşmamızı gerektirdiği çok açıktır. Bu güçler düşünce ve arzu şeklinde yükselirler. Ve sadecebunlar ı aştığımızda bir sonraki seviyeye yükselebilir ve manevi yolda bir adım dahaatabiliriz.

Söylenenlerden anlaşı

ldı

ğı

üzere, manevi güçlerin türü ve bu dört dünyanı

n, Assiya,Yetzira, Beria, Atzilut  hissi, saf olmayan Assiya, Yetzira, Beria, Atzilut dünyalar ından

114

Page 115: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 115/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

bunlara tekabül eden zıt ve paralel güç türleri ve hislerine sahiptir. İlerleyiş, bugüçlerin sırasıyla değişimi sürecinde olur.

Sadece, Yaratan taraf ından bize gönderilen tüm saf olmayan güçleri ve engelleriaştıktan sonra, Yaratan’dan Kendisini if şa etmesini isteyerek, ve böylece bu saf 

olmayan güçlere, düşüncelere ve arzulara kar şı

durmak için gereken gücü bizebahşettiğinde ancak o saf seviyeye gelebiliriz.

Doğuştan itibaren her birimizin içinde bulunduğu durumda Yaratan bizden tümüylegizlenmiş durumdadır. Bahsedilen manevi yolda ilerlemeye başlayabilmek için şukoşullar gereklidir:

1. İçinde bulunduğumuz durumu dayanılmaz olarak hissetmek,2. En azından bir dereceye kadar Yaratan’ın varlığını hissetmek,3. Sadece Yaratan’a bağımlı olduğumuzu hissetmek,4. Sadece Yaratan’ın bize yardımcı olabileceğini anlamak.

Kendisini if şa ederek, Yaratan anında arzular ımızı değiştirebilir ve içimizde yeni bir öz ile akıl oluşturabilir. Yüzeye çıkan bu güçlü arzular, içimizde bunlar ı gerçekleştirecek güçleri uyandır ır.

Bizim özümüzü tanımlayan tek şey arzular ımızın çeşitleri ve kombinasyonudur.Aklımızın olmasının tek nedeni arzular ımızı elde etmek içindir. Doğruyu söylemekgerekirse, aklımız yardımcı bir araçtan başka bir şey değildir.

Yolumuzda aşama aşama ilerleriz, birer birer adımlarla ileriye doğru gideriz; sırasıylasaf olmayan (sol) egoistik güç ve de saf olan (sağ) özgecil güç taraf ından etkilenerek.Sol taraf ın güçlerini Yaratan’ın yardımıyla aşarak sağ taraf ın niteliklerini ediniriz.

Yol böylelikle iki ray gibidir – sol ve sağ, Yaratan’a yaklaştıran ve Yaratan’danuzaklaştıran iki zıt güç gibi, tıpkı iki arzu gibi – egoizm ve özgecilik. İlk başlangıçnoktamızdan ne kadar uzaklaşırsak kar şı koyan taraf o kadar güç kazanır.

Hem arzularda hem de sevgide Yaratan’a benzediğimiz kadar ıyla ilerleyebiliriz,çünkü Yaratan sevgisi bizlere yönelik tek kutsal histir ve diğer tüm hisler bu histendoğarlar. Yaratan’ın bizlere sadece iyilik yapma, bizi ideal noktaya getirme arzusuvardır, ve bu konum ancak Yaratan’a benzer olduğumuz bir konum olabilir.

Bu durum, Yaratan’a yönelik sonsuz sevgiden gelen, sınırsız haz ile dolu ölümsüzlükdurumudur. Bu hali edinmek yaratılışın amacı olduğundan tüm diğer arzular saf 

olmayan arzular olarak değerlendirilirler.

Yaratan’ın amacı bizleri kendisine benzer niteliklerde olma koşuluna getirmektir. Buamaç her birimize ve genel olarak tüm insanoğluna istesek de istemesek dezorunludur. Bizim bu amacı arzulamamız Yaratan’la bütünleşmekten, sadece tümarzular ı algılayabileceğimiz, ve çekilen tüm ıstıraplardan kurtulmanın yolunubulduğumuz için olmamalıdır.

Çekilen ıstıraplar Yaratan taraf ından bizi ileri itmek, içinde bulunduğumuz çevreyi,alışkanlıklar ımızı, davranışlar ımızı, bakış açımızı değiştirmemiz için gönderilir, zirakendimizi ıstıraptan kurtarmak için içgüdüsel olarak hazır ızdır. Dahası, önce ıstırap

çekmeden hazzı

deneyimleştirmemiz mümkün değildir; tı

pkı

bir soru yoksa cevabı

nda olamayacağı; açlık olmazsa doymanın olamayacağı gibi.

115

Page 116: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 116/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Şöyle ki, her hangi bir hissi yaşayabilmek için önce o hissin tersini hissetmek gerekir.Dolayısıyla, Yaratan’ın çekim gücünü ve O’na yönelik sevgiyi hissetmek için, fikir,alışkanlıklar ve arzulardan nefret ve soğuma gibi kesin zıt hisleri yaşamak gereklidir.

Boşluktan hiç bir his doğmaz; o hissi edinmek için gerçek ve kesin bir arzu

gerekmektedir. Örneğin, kişinin önce müziği anlayabilmesi öğretilir ki, böylece onusevsin. Eğitimsiz bir kişi eğitimli bir kişinin mutluluğunu anlayamaz, zira eğitimli kişiyoğun çabalardan sonra uzun zamandır edinmek istediği yeni bir şey keşfetmiştir.

Bir  şeye olan arzu Kabala terminolojisinde “kap” (Kli ) olarak bilinir, zira hazduyabilmek için bir  şeyin eksik olduğu hissi gerekli bir koşuldur. İleri zamandaalınacak zevkin büyüklüğü de elbette kabın büyüklüğüne bağlıdır.

Bizim dünyamızda bile görüyoruz ki, yemekten alınan zevk kişinin midesininbüyüklüğüne değil ne kadar açlık hissettiğine bağlıdır. Yani, arzulanan şeyineksikliğinden kaynaklanan ıstırabın derecesi kabın büyüklüğünü tayin eder, ve budurum daha sonra elde edilecek zevkin büyüklüğünü de belirler.

Arzuyu tatmin eden haz “Işık” olarak bilinir, çünkü kabın doyum ve tatminlik duygusuedinmesini sağlar. Dolayısıyla, kişinin eksikliğinden dolayı ıstırap çektiği çok güçlü bir arzu gereklidir. Ve sadece o zaman kabın, kişinin uzun zamandır almayı beklediğibolluğu almaya hazır olduğu söylenebilir.

Saf olmayan güçlerin (arzular ın), klipot olarak da bilinir, yaratılmasının amacı kişininiçinde sonsuz boyutta bir arzu oluşturmaktır. Eğer  klipot ’un arzular ı olmasaydı, kişiasla bedensel temel ihtiyaçlar dışındaki arzular için bir dürtü yaşamazdı.

Bu şekilde ancak çocuksu bir gelişim seviyesinde kalırdık. Kişiyi yeni zevkler 

aramaya zorlayan klipot’ tur, çünkü sürekli olarak tatmin edilmesi gereken yeni arzular yaratırlar ve bu, kişiyi gelişmeye zorlar.

 Atzilut dünyasına özgü nitelikleri edinmek “ölülerin diriltilmesi” olarak bilinir, zira buşekilde, saf olmayan (ölü) tüm arzular ı saf bir hale dönüştürürüz. Atzilut dünyasındanönce kişi, sanki iki rayda gidiyor gibidir, sadece arzular ını zıt olanlarla değiştirebilir,ancak tüm arzular ını ar ınmış arzulara çeviremez.

 Atzilut  dünyasına girdikten sonra geçmişteki arzular ımızı  ıslah edebilir, böylelikledaha yüksek manevi seviyelere ulaşabiliriz. Bu sürece “ölülerin dirilmesi” (arzular)denir.

Elbette ölülerin dirilmesinden bahsederken fiziksel bedenlerimizden bahsetmiyoruz,Zira bu dünyada yaratılan tüm varlıklar gibi beden de ruh ayr ıldıktan sonra yok olacakve ruhun varlığı olmadan hiç bir değeri olmayacaktır.

Eğer kendi üzerimizde çalışmanın sonucu olarak ar ı olmayan arzular ın kontrolündenkurtulursak, ancak bu arzular taraf ından hala rahatsız ediliyorsak, ve Yaratan’la bağ kuramıyorsak, bu duruma Sabbath (kutsal gün) denir. Fakat düşüncelerimiz veYaratan’a yönelik arzular ımız kendimiz ya da çevremizin düşünceleri taraf ından farklı yönlere çekiliyorsa, ve bu yabancı düşüncelerin ve arzular ın girmesine izin verdiysek(bu koşula kutsallığı kirletmek denir) o zaman bu düşünceleri yabancı düşünceler olarak görmeyip kendimize ait sanır ız. Ve bizler, daha önceden bizleri hiç

tereddütsüz, doğrudan Yaratan’a götüren düşüncelere nazaran, bunlar ı

n doğrudüşünceler olduğunu sanır ız.

116

Page 117: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 117/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer bir konuda çok uzman bir kişi aynı alanda çalışan ancak ikinci dereceden bir grup insanla bir araya gelirse, ve bu grup kişiyi ruhunu vererek gönüldençalışmaktansa daha az çalışmanın iyi olduğuna ikna ederse, o zaman bu büyükuzman yeteneğini zamanla kaybeder.

Ama eğer, böyle uzman bir kişi başka dalda çalı

şan orta seviyeden insanlarlaberaber olursa kendisine bir zarar gelmez, zira kendisiyle diğer çalışanlar arasındabir ilişki yoktur. Dolayısıyla, belli bir alanda gerçekten başar ılı olmak isteyen bir kişi,aynı alanda işlerini bir sanat gibi görüp bu yolda uzman olmak isteyen kişilerdenoluşan bir çevrenin parçası olmak için çaba sarf etmelidir.

Bunun dışında, bir uzmanla sıradan bir çalışan arasındaki en çarpıcı fark, uzmanınkazandığı paradan ziyade yaptığı işten ve edindiği sonuçlardan zevk duymasıdır.Sonuç itibariyle, kendilerini gerçekten manen yüceltmek isteyenler içindebulunduklar ı çevreyi ve bu çevredeki insanlar ı dikkatlice incelemeliler.

Eğer çevre Yaratan’a yönelik inançtan mahrum insanlar ise, o zaman manevi

yükselişi arayanlar, farklı bir dalda ihtisas yapmış kişilerin arasında uzmanlar gibidirler. Uzmanın amacı manen yücelmektir, ve diğer alanda ihtisas sahibi kişilerinamacı ise bu dünyanın en büyük zevklerini edinmektir.

Dolayısıyla, ihtisas sahibi kişilerin görüşleri bir tehdit unsuru değildir. Kişi sadeceanlık bile diğer görüşleri uygulasa, hemen bu görüşün inançsızlardan çıktığını anlar.Bu noktada diğer görüşten sıyr ılır ve asıl hedeflere geri dönülür.

Ancak kişi, inanan fakat emirleri yerine getirirken doğru nedenlere dikkatetmeyenlerden uzak durmalıdır. Bu tür insanlar bir sonraki dünyada gelecek ödülleribeklerler ve emirleri sadece bu sebepten dolayı yerine getirirler. Onlardan titizliklesakınmak gerekir.

Kişi özellikle kendisine “Kabalist” ya da mistik diyenlerden durabildiğince uzakdurmalıdır, zira kişinin girdiği bu alanda yeni edindiği yeteneklerine çok zarar verebilirler.

Kabala yaratılışın iki parçadan oluştuğunu gösterir: Yaratan, ve O’nun taraf ındanyaratılan ve Kendisine yakınlığından mutluluk duyan alma arzusu. Sonsuzluğun vemutlak hazzın kaynağı Yaratan’a yakınlıktan duyulan böyle bir mutluluk arzusu “ruh”olarak bilinir. Ruh tüm arzular ımıza benzemektedir ama fiziksel formu yoktur.

Yaratılışın sebebi ve amacı Yaratan’ın ruhlar ı memnun etme arzusudur. Ruhun

arzusu da Yaratan taraf ından memnun edilmektir. Yaratan’ın arzusu ve yaratılanlar ınarzusu birbirlerine yaklaştıkça çözülürler ve bütünleşirler. Bütünleşmek ve yakınlık,niteliklerin ve arzular ın uyuşmasıyla olur.

Bizim dünyamızda da benzer  şekilde, bazen bir kişinin kendimize yakın olduğunudüşünürüz, bunun nedeni akrabalık ya da mesafe yakınlığından ziyade, “yakınlık”hissinin yaşanmasıdır. Yine dünyamızda, aradaki mesafe başlangıçta ne kadar fazlaise, arzulananın önündeki engel de o kadar fazladır, ve buna müteakip arzuladığımızşeyi elde ettiğimizde aldığımız haz da o kadar büyük olur.

Bu nedenden dolayı, Yaratan ruhu kendisinden en uzak ve en z ıt nitelikler içerisine

yerleştirir: Kendisinin tüm zevklerin kaynağı

olduğunu tümüyle gizler, ve ruhu,etraf ındaki her şeyden zevk alma arzusu ile bir bedene yerleştirir.

117

Page 118: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 118/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın gizliliğine ve bedensel arzular ın engellerine rağmen, içimizde Yaratan’ayakınlaşmak ve O’na tutunmak için bir arzu geliştirebiliriz. Ondan sonra, tamamenbedenin kar şı koymasının sebep olduğu engellerden dolayı, ruhlar ımız Yaratan’dan,bedenlerle örtülmeden önceki halinde duyduğu hazdan çok daha fazla mutlulukduyma arzusu edinir.

Yaratan’a tutunabilmemizi sağlayan yönteme ya da öğretiye Kabala denir ve“lekabel” – (almak) kelimesinden gelir – Yaratan’dan mutluluk almak. Bu dünyanınkelimeleri ve nosyonlar ını ele alarak, Kabala bizlere manevi dünyalar ın deneyimleriniaktar ır.

Kabala’ya göre, kutsal kitaplarda yazılanlar ın tamamı (buna Hz. Musa’nın beş kitabı ve peygamberlerin kitaplar ı da dâhildir) bizlere yaratılışın amacına ulaşmayı öğretirler.

Kabala şu yazılanlarda bu anlamı görüyor: “Başlangıçta” – (kişinin kendi üzerindeçalışmasının başlangıcında, Yaratan’a yakınlaşmasının başlangıcında), “atalar ımız”

(kişinin arzular ının ilk durumu), “putperesttiler” (tüm kişisel arzular haz almayayönelikti), “Ve sonra, Yaratan aralar ından bir tanesini seçti” (tüm arzular ımızınarasından bir tek arzuyu seçeriz, Yaratan’la bütünleşme arzusu), “ve ona bir emir verdi, topraklar ından ve insanlar ından ayr ıl ve başka bir yere yerleş” (Yaratan’ı algılamak için bir arzuyu diğer tüm arzular ın üzerine çıkarmalıyız – Yaratan’ı algılamaarzusu, ve kendimizi diğer arzulardan uzaklaştırma arzusu).

Eğer tüm arzular ımızın arasından sadece bir tane arzuyu seçebilirsek, onu yetiştiripve sadece o arzuyla yaşarsak, yani Yaratan’la bütünleşme arzusunun içindeyaşarsak, o zaman sanki farklı bir hayata, manevi yaşama geçeriz. Bu yoldailerlemeyi arzularsak veya zaten Yaratan’a yönelik yolda isek, o zaman bizlere“yaşar  “ (doğrudan) ve “El”  (Yaratan’a) kelimelerinden gelen, doğrudan Yaratan’aanlamında, “İsrail” denir.

Dünyanın yaratılışı, başlangıcı ve idaresi de dahil olmak üzere, önceden tayinedilmiş bir plana göre dünyanın varolmasını ve yaratılışının amacı olan sona doğruilerlemesini mümkün kılmaktadır.

20

 Yaratan’a Dönüş 

İlahi Takdiri uygulayabilmek, ve böylece insanın eylemlerinde özgür seçime yer verebilmek için, her pozitif, saf gücün kar şısında her zaman negatif, saf olmayan bir gücün bulunduğu iki bir birine zıt yönetim sistemi yaratıldı. Böylelikle “Keduşa’nın”(ar ı/kutsal) pozitif dört  ABYA dünyası ve bunlara kar şıt olarak “Tumah’ın”(kirli/murdar) negatif, saf olmayan dört ABYA dünyası yaratıldı.

Bizim dünyamızda, saf ve saf olmayan güçler arasındaki fark ayırt edilememektedir,tıpkı manevi olarak Yaratan’a doğru yükselen bir insanla, manevi gelişimgöstermeyen birisinin arasındaki farkın gözle görülemediği gibi. Bizler kendi

başımıza, ilerlediğimizin ya da yerimizde saydığımızın doğruluğunu bilme yetisinesahip olmadığımız gibi, üzerimizde pozitif mi negatif mi bir gücün etki ettiğini de tayin

118

Page 119: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 119/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

edemeyiz. Dolayısıyla, doğru bir  şekilde ilerleyip ilerlemediğimiz konusundakibilincimiz ve güvenimiz son derece yanıltıcı olabilir, ve çoğu zaman yanılmış olmaihtimalimiz yüksektir.

Peki ama manevi yolculuğumuzun başında isek, yaratılışın ve varoluşumuzun

amacı

na yönelik nası

l doğru bir şekilde ilerleyebiliriz? Hayali ve geçici hazlar dı

şı

ndaiyi ve kötünün ne olduğunu kesin olarak algılayamadığımız bir koşulda, son var ış noktamız, ve mutlak ve sonsuz iyiliğimiz için, bu dünyada doğru yolu nasılbulabiliriz?

Tüm insanoğlu kayıp bir  şekilde gezinmekte, sanki bir ormanda gibi, ve hayatıngerçek amacına ilişkin yanlış teoriler üretmekte. Hatta doğru yolun başındaolanlar ımızın bile hiçbir kilometre taşı yok, düşüncelerimizin ve arzular ımızın doğruolup olmadığını ölçecek bir konumda bile değiliz.

Yaratan’ın bizleri bu çaresiz ve çözümsüz koşulda yardımsız, ve hiç hazırlamadanbırakması mümkün müdür? Mantık, kesin amacı olan bir şey yaratıp, sonra da bu

süreci bizler gibi zayıf ve kör yaratıklar ın ellerine bırakmanın akla uygun olmadığını söylüyor.

Elbette ki Yaratan bu şekilde davranmazdı. Dolayısıyla varsayımda bulunacakolursak, O, her durumda bizlere doğru yolu bulabilmemiz için bir imkân verdi. Aslındayapılabilecek tek şey mantığın ötesine gitmektir. Tüm yolumuz boyuncabaşar ısızlıklar yaşar ız ve nasıl devam edilmemesi gerektiğini görürüz. Bir şeyde öncetökezlemeden başar ıya ulaşamayız. Çaresizliğe düştüğümüz zaman ise Yaratan’aihtiyaç duyar ız.

Aslında, seçilen yolun doğruluğunu netleştiren çok önemli bir teyit etme unsuruvardır, bu da Yaratan’ın yardımıdır! Ar ı olmayan egoistik  ABYA yolunu seçenler manevi hedefe ulaşamazlar, bu süreçte tüm güçlerini kaybederler ve sonunda mutlakçaresizlik engeline gelirler çünkü Yaratan’dan gelen tüm yaratılışın if şasını edinemezler.

Öteki taraftan ise, ar ı olan  ABYA dünyalar ının yolunu izleyenler Yaratan taraf ındantüm yaratılışın if şası, algılanması ve bilinci ile ödüllendirilirler. Bu insanlar en yücemanevi koşullara gelebilirler.

Dolayısıyla, dünyamızda (içinde bulunduğumuz koşulda) hangi yolu seçeceğimize,nasıl davranacağımıza, ve bizlere saf olan  Assiya ve saf olmayan  Assiya dünyalar ından gelen tüm düşünce ve arzulara bakmaksızın hangi düşünceleri

seçmemiz gerektiğine dair yapabileceğimiz tek sınama budur. Doğru yoldailerleyenler ile hataya düşenler arasındaki fark, Yaratan’ın doğru ilerleyenlereKendisini if şa edip yakınlaştıracağı, diğerlerine ise bunu yapmayacağıdır.

Dolayısıyla, şevkimiz, güçlü kanaatimiz ve hayal gücümüz bize başka bir noktayı işaret etse ve çoktan belli bir manevi dereceye ulaştığımızı gösterse bile eğer Kabala’nın sırlar ı bize açık ve net gelmiyorsa o zaman bu yolun doğru olmadığı sonucuna varmalıyız. Bu tür bir sona, gayri ciddi Kabala öğretileri ve “mistik”felsefeleri çalışanlar arasında çok sık rastlanılır.

 ABYA dünyalar ının evreleri boyunca manevi yükselişimizin tüm safhalar ı, kendimiziherhangi bir anda bulduğumuz o birbirini izleyen evrelerden kaynaklanan, yer değiştiren güçlerin etkisi olarak tarif edilebilir. Bu güçlerin her biri İbrani alfabesininbelli bir harfi ile belirtilmiştir, şöyle ki; her bir harf  ABYA dünyalar ında belli bir evreyi

119

Page 120: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 120/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yöneten manevi bir gücü simgeler. Ancak bizi egoistik arzular ın etkisinden sadecetek bir güç kurtar ıp özgür kılabilir. Bu güç Yaratan’ın r ızasıdır ve “bet ” harfi ile temsiledilir.

Ar ı olmayan ABYA dünyalar ında buna tekabül eden zıt bir güç yoktur, zira Yaratan’ın

r ı

zası

sadece tek olandandı

r ve ar ı

olmayan  ABYA dünyası

ndan hiç bir  şey O’naeşdeğer olamaz. Dolayısıyla, dünya sadece Yaratan’ın r ızası ile varolur ve sadeceO’nun r ızası (arzusu) iyi ve kötü arasındaki farkı aydınlatabilir, daha açık ifade etmekgerekirse, kişiye iyilik getiren ile zarar veren arasındaki fark O’nun if şasıyla ayırtedilir.

Sadece Yaratan’ın lutfu ile kişi saf olan güçleri saf olmayanlardan ayırabilir, veyaratılışın sonuna doğru giden tüm yaşam yolu boyunca saf olmayan güçleri aşabilir.Bu, kişiye kendisini kandır ıp kandırmadığını veya gerçek anlamıyla manevidünyalarda ilerleyip ilerlemediğini açıkça gösterir.

Kötülüğün saf olmayan güçlerinin dünyasındaki her güç sadece kendisine tekabül

eden, ancak saf güçlerin dünyasında varolana zıt bir güçten yaşamsal güç alır.Bunun tek istisnası ise Yaratan’ın lutfundan kaynaklanan güçtür.

Dolayısıyla, bu dünya Yaratan’ın lutfundan yayılan Tek güç dışında hiç bir güçtaraf ından yaratılamazdı. Bu süreç içerisinde Yaratan’dan hiç azalmadan yayılan bugüç tüm dünyalara nüfuz eder, ta ki en alt seviyedeki dünyaya – bizim dünyamıza –gelene kadar.

Bu Güç yaratılanlara, kendilerini düzeltmeleri ve manevi olarak yükselmeyebaşlamalar ı için güç vererek onlar ı düzeltmeye muktedirdir. Bu Gücün yardımıylaevren yaratılmıştır, bu yüzden saf olmayan egoist güçler bu gücü ne azaltabilir ne dekişisel amaçlar ı için kullanabilir, çünkü saf olmayan bu güçler sadece saf olangüçlerin zayıf olduğu koşullarda etki yaratabilirler.

Bu sebepten dolayı, mutlak saf Güç bizim saf ve saf olmayan düşünceler arasındaayır ım yapmamıza yardımcı olur, zira düşüncelerimiz Yaratan’dan uzağa yönlenir yönlenmez bu ilahi Gücün etkisi kaybolur.

Harflerin sesleri (nekudot) Işığın dışar ıya yayılmasını, Yaratan’ın algılanmasını sembolize eder. Yaratan’ın her hangi bir şekilde algılanması, her hangi bir manevi hison Sefirot’ tan oluşur. Bunlar ın en üst noktasından (Keter) başlayarak, sesler  şuaşamalara tekabül eder: 1 - kamatz; 2 - patah; 3 - segol; 4 - tseireh; 5 - shva;6 - holam; 7 - hirek; 8 - kubutz; 9 - shuruk; 10  – sessiz harf ve bu Malkut ’a tekabül

eder – asla doyum alamayan, algılayışın son safhası.

Bazen, Yaratan’a yakınlaşma amacına doğru ilerleme sürecinde, aniden kendimizigüçsüz hissederiz çünkü manevi bilgimiz eksiktir ve egoistçe olmayan hiç bir  şeyyapmak elimizden gelmez. Bunun yerine, düşüncelerimiz sadece dünyevihayatımızdaki başar ılar ımızla ilgilidir.

Ondan sonra da çaresizliğe kapılır ve kendimize, Yaratan’a sadece doğuştan özelgüçleri olan, kalpleri manevi ve kişisel gelişime özlem duyan, bununla birliktenitelikleri, düşünceleri ve arzular ı bu amaca uygun kişilerin yaklaşabileceğini söyleriz.

Ancak sonra başka bir his ortaya çı

kar – her yaratı

lan için Yaratan’ı

n yanı

nda bir yer olduğu, ve herkesin er ya da geç Yaratan’a tutunarak o muazzam manevi hazlar ı edineceği hissi. Bu koşuldan sonra artık çaresizlikten çıkar ız ve Yaratan’ın “Her şeye

120

Page 121: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 121/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kadir” olduğunun, ve herkesin yolunu planladığının, her birimizin hissettiklerinibildiğinin, bizi yönlendirdiğinin ve bizim Kendisine yakınlaşma talebi ile dönmemizibeklediğinin bilincine var ır ız.

Daha sonra da, bu sözleri kendimize daha önce de defalarca söylediğimizi ve buna

rağmen hiç bir  şeyin değişmemiş olduğunu hatı

rlar ı

z. Sonunda, kendi aşağı

kzayıflığımız ve önemsizliğimizin düşünceleri içine saplanıp kalır ız. Ve sonra, bu hissinbize Yaratan taraf ından sadece bunun üzerinden gelebilmemiz için gönderildiğinianlar ız.

Böylece, sahip olduğumuz tüm arzuyu kullanarak kendi kişisel gelişimimiz üzerindeçalışmaya başlar ız. Ve aniden gelecekte içinde var olmak için özlem duyduğumuzmanevi halden ilham alır ız. Bu demektir ki, gelecekteki manevi halin Işığı bizeuzaktan yansıyor, zira arzular ımız hala doğasından dolayı egoist bir niteliğe sahipolduğundan, Işık (manevi haz) kendi içimizden yansıyamaz. Işık (manevi haz), egoistdoğaya sahip arzular ın içerisinde yansıyamaz (yani bize haz veremez). Yaratılanlar olarak bizlerin özü yoğunlaştır ılmış egoist bir arzudur ve bu arzu insan olarak

tanımlanır.

Diğer taraftan Yaratan ise, tümüyle egoizmden ayr ıdır. Dolayısıyla, Yaratan’a geridönmek, O’na tutunmak, ve O’nun varlığının bilincine varmak, sadece Yaratan’laortak bir nitelik edinmenin sonucunda mümkün olur. Yaratan’a böyle bir dönüşe“yükseliş” denir.

Bu nedenden dolayı Yaratan’a dönüş, O’nunla bütünleşmek, O’nun bilincine varmak,O’nunla belli ortak niteliklerin kazanılmasından başka bir  şey değildir. Bu şekildeYaratan’a geri dönüşe tshuva (cevap/gerçeğe gelen) denir.

Kişi böyle bir dönüşe ulaştığını ancak Yaratan’ın Kendisi kişiye tanıklık ederse tayinedebilir. Nedir tanıklık etmek? Bu, kişinin sürekli olarak Yaratan’ın varlığını hissedebildiği, ve tüm düşüncelerde Yaratan ile birlikte olmasının mümkün kılındığı durumdur.

Böylece kişi kendisini bedensel arzulardan sıyırabilir. Bizler sadece bireysel olarakkendimiz gerçekten Yaratan’a dönüp dönmediğimizi hissedebiliriz. Kişinin Yaratan’ı algıladığında edindiği güç, bizim aşama aşama Yaratan’la tamamen bütünleşmemizive tüm egoist arzular ımızı özgecil arzulara dönüştürmemizi sağlar.

Yolumuzun başında ne kadar çok “kötü” arzulara sahipsek, o denli çok kişiselgelişimden geçebilir ve sonuç olarak Yaratan’a daha fazla yakınlaşabiliriz. Bu

nedenden dolayı asla kötü niteliklerimiz için üzülüp feryat etmemeli, sadece bunlar ınıslahı için talepte bulunmalıyız. Değersizlik düşünceleri aklımıza her geldiğinde budüşünce tarzına dönmeliyiz.

Bu düşüncelerin hepsi kendimizi Yaratan’dan uzak hissettiğimiz için gelir, ve Yaratanbu hisleri bizlere gönderir, başkalar ına değil, ancak sadece bu hisleri almayahazırsak. Diğer insanlar kendilerinin kötü olduklar ını düşünmezler ve egoizmlerinialgılamazlar. Tam tersine kendilerinin erdemli olduklar ına ikna olmuşlardır.

Yaratan bizlere bu düşünceleri hüzün, acı ya da çaresizlik hissi vermek içingöndermez, tersine bu koşullar bizleri Yaratan’a çağr ıda bulunmaya teşvik etmekiçindir; benliğimizden ve zayıflıklar ımızdan özgür kılınmayı talep etmemiz içindir.

121

Page 122: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 122/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Her defasında tekrardan zayıf ve değersiz olduğumuzu hissederiz – bu hisleri dahaönce hissetmemize rağmen – tekrar bu yenilgi ve başar ısızlık hislerine dönmememizgerektiğini hatırlamalıyız. Bu süreçten her geçişimizde, yeni ıslahlardan geçtiğimizbize hatırlatılmalıdır, ve bu ıslahlar Yaratan bunlar ı bir araya getirene dek birikirler.

Yaratan’dan uzak olmamı

zdan kaynaklanan tüm bu negatif hislerimiz, maneviyatyolundaki tatminsizliğimiz, bir çok kör düğüm koşuldan şikâyetçi olmamız – bunlar ınhepsini Yaratan’ı hissedene ve O’ndan yayılan hazlara layık olabilmek için gereklidereceye kadar yaşar ız. İşte o zaman “gözyaşlar ının kapılar ı” sonuna kadar açılır, veancak o kapıdan geçerek Yaratan’ın malikânesine girebiliriz.

Egomuzun güçlü tepkisi ve inatçılığı altında boğulsak bile, Yaratan’ın bize egomuzlamücadele edip başa çıkabilmemiz için yeterince güç vermediğine ya da kendimizinyetenekten, sabırdan, ılımlılıktan ve akıldan yoksun olduğumuza inanmamalıyız. Nede Yaratan bize kendimizi ıslah etmek için gerekli koşullar ı vermedi ve bu yüzdenıslah olamadık, ve bizim yerimizde bir başkası olsaydı bunu becerebilirdi diyedüşünüp kederlenmemeliyiz.

Ayr ıca bize gelen tüm bu acılar ın daha önce işlediğimiz günahlardan, ya da dahaönceki hayatımızda yaptıklar ımızdan kaynaklandığını, ya da bunun “bizim kaderimiz”olduğuna inanmamız, böyle bir karara varmamız kesinlikle yanlıştır. Ayr ıca, ümidimiziyitirmek ve hiçbir  şey yapmamak da kesinlikle yanlıştır, zira sahip olduğumuzvasıflar ı asgari seviyede ve minimum gücümüzle doğru bir şekilde kullansak gayetbaşar ılı olabiliriz.

Yaratan’ın bize verdiği her niteliğe, en aşağılık olanlara bile, bugün ya da gelecekteamacımızı gerçekleştirmek için ihtiyacımız olacak: ruhumuzu ıslah etmek için. Busüreç bir tohum ekmeye benzer. Eğer verimli bir toprağa ekilir ve iyi bakılırsa tohumfilizlenir, büyür ve meyvesini verir. Dolayısıyla, hem iyi bir rehbere hem de iyi bir toprağa (çevreye) ihtiyacımız vardır ki tüm niteliklerimiz her bir diğer niteliğimizlebirleşerek uygun bir ilişki yaratmak için gelişip dengelensinler ve böylece temelamacımıza ulaşmamızda bize yardımcı olabilsinler.

İçimizde uyanan tüm sorular Yaratan taraf ından gönderilir ve O bizden doğru cevabı bekler. “Ne için?”, “Bundan bana ne fayda gelecek?” gibi bedenin ve aklın sorduğuegoistçe sorular ın tek bir cevabı vardır, bedenin anlamadığı tek bir cevap: “Yaratan’abu şekilde ulaşmam O’nun Arzusu.”

Kabala’da bahsi geçen tüm dünyalar ve verdiği nasihatler sadece bir tek konuylailgilidir: Yaratan’a nasıl ulaşıp O’nunla nasıl bütünleşeceğimiz. Tüm eksikliklerimiz

Yaratan’ın yüceliğini hissetmek için yeterli olmayışımızdan kaynaklanmaktadır. O’nayakınlaşmayı henüz arzulamaya başlamışken şimdiden O’nu hislerimizde yaşamakistiyoruz.

Ancak bu, Yaratan’ın Işığını geri çevirecek bir perdeye (Masach) sahip olmadanmümkün değildir. İhsan etme kaplar ımız (arzular ımız) olmadığı sürece bu böylegider. Ve ihsan etme niteliklerine sahip olmadığımız sürece, Yaratan’ın hissinisadece çok uzaktan alabiliriz, buna “saran Işık” denir, ve Yaratan’ın niteliklerindenuzak olanlara uzaktan yansır.

Saran Işık her zaman perde vasıtasıyla edinilen iç Işıktan daha fazladır, tabii kişininbelli özgecil niteliklere sahip olduğunu düşünürsek. Saran Işık Yaratan’ın Kendisidir,iç Işık (ruh) ise sadece niteliklerini belli bir ölçüye kadar düzelttikten sonra kişininedinebileceği Yaratan’ın “parçasıdır”.

122

Page 123: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 123/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Peki, henüz kendimizi o ihtiyaç duyulan asgari seviyede düzeltmeden Yaratan’ınIşığını nasıl algılayabiliriz? Bunun cevabı çok basittir: sadece Saran I şığ ın yansımagücünü art ırarak. Başka bir deyişle, Yaratan’ı daima tüm varoluşun ve olanlar ınkaynağı olarak hissetmeyi arzulayarak, O’nun yüceliğini ve önemini gözümüzdeartırarak gerçekleştirebiliriz.

Başımıza gelen her şeyin Allah taraf ından yapıldığını ve öyle ki tüm evrende O’ndanbaşkasının olmadığını anlamalıyız. Tüm çabamız bu yönde yoğunlaşmalı: tümolanlar ın bir tesadüf, şans, kader ya da daha önce yaptığımız bir  şeydenkaynaklandığını veya başkalar ının iradesiyle bir şeyin olabileceğini düşünmemeliyiz.Sadece Yaratan’ı unutmamak için çaba sarf etmeliyiz.

Hiç bir koşul altında kutsal kitaplarda yazılan hiçbir bölüm ya da kelimeyi kendialgıladığımız şekilde yorumlayıp anlatılanlar ı bizim dünyamızdaki olaylarabenzetmemeliyiz.

Örneğin, daha önceki kitaplar ımda yazdığım gibi, Hz Musa’nın kitaplar ında bahsi

geçen “kötü Lavan” Yaratan’ın tüm Işığıyla dolan en üst derecedeki bir ruhu ifadeetmektedir. “Firavun” ise bütünüyle egoizmimizin sembolüdür.

Bu kitaplardan bir başka örnek daha bulabiliriz, şöyle bir hikayeden bahseder;Ptachia adında bir kişi şehre geldi ve etraf ına boş insanlar topladı ve hep beraber çöle gittiler. Ptachia adı “liftoach” (açmak) fiilinden türemiştir – yani insanlar ıngözlerini açan kişi anlamındadır.

Tüm “boş” insanlar ı topladı – “hayatında bir boşluk hisseden insanlar ı”. “Onlar ı şehirden aldı ve çöle götürdü” – hayatlar ındaki kuraklığı onlara gösterdi, şöyleyazdığı gibi; “Lech acharai ba midbar".

Yaratan “Lech” (git) der, “acharai ba midbar” (arkamdan çöle) – şöyle ki, yaşamlar ınıziçsellikten (manevi algıdan) mahrumken bir damla suyu olmayan çöl gibidir veboşluktan kurtuluşun bir damla hissi sizlere “yorgun ruhlar ınız için serin bir pınar” gibigörünecektir.

Bir başka örneği Mısır sürgününde görebiliriz, Firavunun manevi tutsaklığından –egoizmimizden kaçış hikâyesi vardır. “Firavun öldü” – kişi en sonunda egoizminkendisi için iyi olmadığını görür, kendisini öldürdüğünü ve hayatı boyunca egoizminehizmet etmekte olduğunu görür. Şimdi bu “prensip” kişinin gözlerinde “ölür.” Kişiegoizminin tek düşmanı olduğunu görmeden önce, Mısır’da (bedensel arzular ınıniçerisinde yaşadığı hayat) hayatlar ı güzeldi. Hatta daha sonra bile, bazen kişi

(manevi çalışmada düşüş yaşarken) Mısır’da sahip olduğu “tabak dolusu et veekmeği” yani kişisel egoizmine hizmet eden şeyleri ister.

Firavun (kişinin kalbindeki egoizm), Mısır’ın Kralı (kişinin tüm düşünce ve arzular ınınyöneticisi) hayatta olduğu sürece kişinin iradesine kar şı insanın tüm arzular ının veeylemlerinin ne olması gerektiğini o emreder. Böyle bir kişi için “Mısır sürgününde(tutsak)” denir, yani çeşitli egoist arzular ının esiridir (Mısır kelimesi, mitsraim “mitz” ve“ra”  kelimelerinden gelir – kötülüğün yoğun olduğu yer anlamındadır).

Bizi yöneten doğamızın kötü olduğunu anlamamız mümkün değildir. Bu koşulYaratan bizim için iyiliği yaratmadan öncedir, şöyle der; “Firavun öldü!”. Yaratan bizebu hayat tecrübelerini egoizmin düşmanımız olduğunu anlamamız için verir. Ancak ozaman kötülüğün bu sembolü ölür, ve daha önce yaşadığımız, bir hiç için çalıştığımızhayatı, artık yaşayamayacağımızı hissederiz.

123

Page 124: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 124/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ve şöyle yazar; “ve onlar ettikleri hizmetten dolayı  şikâyet edip haykırdılar“ – vebunu, egoistik bir çıkar olmadan en küçük bir  şeyi yapamadıklar ını, henüz maneviedinimleri ve özgecil bir doğalar ı olmadıklar ını gördükten sonra yaptılar.

“Ve çabalar ından haykır ışlar ı Allah’a yükseldi ve Allah seslerini duydu” – kişi sadece

ruhunun en derinliklerinden haykı

r ı

rsa yakar ı

şı

duyulur, ve bu kişi sabr ı

n veıstırabının hat safhasına geldikten sonra mümkün olur. Yaratan ancak o zamanyardım eder, ve bu yardım kişiye en beklenmedik zamanda gelir. Kişi hiçbir zamanhangi gözyaşının son gözyaşı olacağını önceden tahmin edemez; her gözyaşı sankison gözyaşıymış gibi dökülmelidir. Ve, Yaratan’ın yardımına gelince;kişinin hiçbeklemediği bir anda ve her zaman birden olur!

Birçok kişi taraf ından Zohar kitabının Kabala’yı temel almış dünyevi ahlaktanbahsettiği düşünülür, zira kullandığı dil emir dilidir ve kişinin ne yapması gerektiğiniyazar. İnsanlar ın manevi konular ı içeren Zohar kitabına bu şekilde yaklaşmalar ı,kitabın gizemli sırr ının özünü inkâr etmeye teşebbüs etmektir.

Zohar kitabının yazarlar ı bu kitapta sadece manevi dünyalar ın oluşumu ve işleyişiniyazmışlar ve bunu özellikle eğitsel ve hukuki bir dille aktarmışlardır. Bu, okuyucununaklında manevi ilmin, Kabala’nın, amacının ilmin kendisi değil sadece “ilmindağıtıcısı” olduğuna ilişkin hiçbir tereddüt bırakmamak için böyle tasarlanmıştır. Ziramanevi bir ilim olan Kabala’nın ve manevi yasalar ın temel amacı, Yaratanihtiyacımızı oluşturmak ve ruhun nitelikleriyle O’na yakınlaşma arzusunugeliştirmektir.

Manevi aleme girebilmek için Yaratan’a yönelik yolumuzda kar şılaştığımız tümengeller aslında Yaratan’a, manevi kapılara yaklaştığımızın işaretidir. Çünkü,Yaratan’a, manevi âlemin varlığını hiç düşünmediğimiz, veya bunu deneyimleştirmeyiarzulayamadığımız bir koşuldan daha uzak bir mesafe yoktur.

Manevi âlemden uzak olduğumuzu hissettiğimiz zaman, Yaratan aslında içindebulunduğumuz gerçek koşulun bilincine varmamızı sağlamaktadır, bu şekilde O’nayakınlaşmak için içimizde bir arzu oluşturur. Eğer bu, Yaratan’a uzak olduğumuzhisleri içimizde uyandır ılmasaydı, O’na yaklaşabilmek için hiçbir olanağımız olmazdı.

Dolayısıyla, bu uzaklık hissi gerçekte yakınlaşmaya başlamanın işaretidir. Ve kişininYaratan’a doğru ilerlemesi tüm yolu boyunca bu şekilde devam eder: sürekli bir sürüengelle kar şılaşır ız. Gerçekte bu engeller Yaratan’ın bizi, kızgınlık, koşullar ımızdanduyulan tatminsizlik gibi hislerle uyandırarak O’ndan bunlar ı değiştirmesi için yardımtalep etmemizi sağlamaktan başka bir şey değildir.

Yaratan’a yakınlaşma yolunda aştığımız tüm engeller uzaklık hissi içerisindekiyolumuza alışmamız, egoistliğimizi ve O’ndan farklılığımızı görmemiz için gereklidir.Yine de bu hisler yaptıklar ımızı değiştirmemelidir. Tersine, bu yeni if şa olan hisleriniçinde bulunduğumuz gerçek durumu gösterdiğini, ve o anda bilincinde olmamamızarağmen, bir önceki halimizin şu an içinde bulunduğumuz halden daha da iyiolmadığını idrak etmeliyiz.

Ve bu şekilde kişi devam eder, durumumuzla ilgili kişisel endişelerimize odaklanmayı bir tarafa bırakmalı, ve tüm düşüncelerimizi ve arzular ımızı sadece tek bir arzuyla,Yaratan’ın bizlerle nasıl ilgilendiğiyle değiştirmeliyiz.

Bu arzu tüm yaptıklar ımızı ve düşüncelerimizi yönetmelidir. Ve yaratılışın nihaiamacına ulaşmak için manevi kurallar ı uygulayarak Kabala çalışırsak, o zaman

124

Page 125: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 125/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın hepimizin içinde neyi görmek istediği açıklık kazanır. İşte o zaman tümmanevi yasalar Yaratan ile bütünleşmek için bir araç olur.

Tüm yaptıklar ımızı ve düşüncelerimizi Yaratan’ın arzular ıyla ölçmeye başlayana dek,tüm eylemlerimizi kendi iradeleriyle bizi etkileyen diğer insanlara göre ölçüyoruz ve

bu şekilde düşünce ve davranı

şlar ı

tanı

mlı

yoruz. Hiçbir zaman kendi başı

zahareket edecek özgürlüğümüz yok.

Ya eylemlerimizi ve hareketlerimizi belirleyen başkalar ından etkileniriz ya dadüşüncelerimiz ve davranışlar ımız Yaratan’ın iradesiyle yönlendirilir. Asla tamanlamıyla özgür hareket edemeyiz. Yaratan’ın bizlerden gizliliği bizim iyiliğimiz içindir.

Tıpkı dünyada net olarak görüp inceleyemediğimiz her şeyin, net olarak anladığımızbir  şeyden daha çok ilgimizi çektiği gibi, manevi dünyanın örtülü olması da bizi,manevi dünyayı anlamayı edinme arzumuzu artırmaya zorlamak için şarttır.

Gerçek anlamıyla hiçbir zaman Yaratan’ın ve O’nu kısmen if şa eden manevi

dünyalar ın yüceliğini anlayamayız. Ancak tam olarak da bu gizlilik nedeniyle ya daYaratan’ın bize verdiği gizlilik ve mesafe hissinin ölçüsüne göre, içimizde Yaratan’ı hissetme ve buna ek olarak da gizli olanı anlama arzusunun önemi uyanır.

Diğer taraftan, gizliliğin boyutu if şa etmek isteyen kişinin ihtiyacı ile tayin edilir. Yanikişi, özlemle edinmek istediği şeyden uzaklaştır ılmış olduğu hissine varana dek,yavaş yavaş kendisinden gizli olana ulaşmanın ne kadar önemli olduğunun farkınavar ır.

Gizli olanı Kabala vasıtasıyla edinme yolu bu dünyada hiçbir deneyime benzemez.Mesela, kişisel gurur insanın egosunu doldurur ve sonuç itibariyle ruhuna büyük

zarar verir. Bu zarar ı

n boyutu o kadar büyük kabul edilir ki, müritler, edinmiş ve çokbüyük ün kazanmış erdemli kişiler, bu itibar ı Yaratan’dan kendilerine gelen bir cezaolarak kabul ederler.

Öteki taraftan da, manevi seviyelerinin en ufak zerresini bile ceza olarakgörmemeleri için Yaratan’ın korumak istediği büyük kişiler vardır. Yaratan buinsanlara sadece onlar ı dinleyenleri değil kendisinden nefret edenleri, kıskananlar ı,görüşlerine kar şı çıkanlar ı ve her an çamur atmayı bekleyen kişileri de gönderir.Böylece Yaratan bu yüce insanlara verilen itibar ve gururu, düşmanlar ının ellerindençektikleriyle dengeler.

Henüz manevi âleme geçmemiş ve manevi güç ve arzuyu algılamamış bir kişinin,

düşünce ve eylemlerini doğru yönde muhafaza etmesi zordur. Tam tersine, manevigücü almış ve manevi dünyaya girmiş bir kişinin manevi dünyalar ın doğasıyla uyumiçinde hareket etmesi son derece doğal ve kolaydır, dolayısıyla bu kişi daha yüce bir tabiat edinir.

Manevi düşüş anında, önceki manevi edinimler kaybolur. Yaratan’la bütünleşmek veO’na hizmet etmek arzusu, kişinin kendi içindeki savaşı sürdürüp sadece maneviyükselişte kalma arzusu – bunlar ın hepsi birden yok olur. Manevi edinimlerin anısı vehatta manen yükselme arzusunun varolabileceği bilinci bile kaybolur.

Eğer gerçekten bunlar var ise, o zaman kişi bir yandan kendisini bu dünyanın bir çok

değersiz ve fani hazlar ı

na kar şı

korurken bir yandan da manevi arzular ı

n sadeceyüce düşüncelerle sürdürülebileceğini hisseder. Ancak sıradan insanlar ın çoğu, ki

125

Page 126: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 126/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kişi manevi düşüşte onlardanmış gibi hisseder, manevi özlemlerin dışında dünyeviendişeler ve amaçlar içerisindedir.

Ve kişi kendisine sorar; benim gibi basit bir insan, bırakın Yaratan’la bütünleşmeyi,O’nunla bir bağı olabileceğini bile nasıl hayal edilebilir ki? Böyle bir şeyin olasılığı bile

uzak ve saçma gelir.

Böyle anlar için şöyle yazılmıştır: “Yaratan’ın yüceliğini bulduğunuz yerde O’nunmutevâziliğini de bulursunuz,” zira O her bir insana O’nunla bütünleşme f ırsatını verir.Aradan biraz zaman geçtikten sonra, düşüşten kalkıp tekrar hızla yükselişe geçenler,moralinin kötü olduğu bu anı hiç unutmamalı ki Yaratan’la bütünleşmeyi arzulamanıno yüce manevi halin, ve kendisine verilen bu kişisel hediyenin gerçek değerinibilsinler.

Bu durumda, bir daha manevi düşüş geçirmek için bir neden olmaz çünkü kişi kendiüzerinde sürekli çalıştıkça, inancını mantığının üzerine çıkardıkça, öğrendikçe, vesıraya koyduğu hareketlerini ve düşüncelerini gözlemledikçe aşamalı bir manevi

yükseliş için manevi algı geliştirir.

Manevi Yol

Manevi ilerlemenin tercih edilen yolu Kabala yoludur. Istırap yolu sadecemükemmelliğe ulaşmamız için bizi harekete geçirecek başka hiçbir yol kalmamışsakapıda bekler. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Kabala her birimize manevigelişimimize yönelik gerekli arzular ı oluşturmak için Yukar ıdan verilen bir f ırsattır, vemanevi yükseliş ve düşüşlerle Işığın varlığının mutluluk, ve eksikliğinin ise ıstırap

olduğunu gösterir.

Bu şekilde Işığı, manevi yükselişi ve Yaratan’ı algılamayı arzulamaya başlar ız. Üstmanevi Işığı önce hissedip sonra kaybetmeden, Işığa arzu duyamayız.

Yaratan taraf ından bize gönderilen o ilk Işık ne kadar güçlü ise, daha sonra“geri alındığında” tekrar o Işığı alma arzumuz o kadar büyük olur. Bu manevi edinimyoluna Hz. İbrahim’den günümüze kadar gelen, Kabala yöntemi denir, yani Işığınyolu. Ancak buna kar şılık bir de ıstırabın yolu vardır, bu yol kişinin kaybettiği o hazzı tekrar bulmak arzusuyla giriştiği bir arayış değildir, tersine sürekli dayanılmazacılardan kaçmak isteyip de kaçamadığı bir yoldur.

Kabala yöntemi ile kurtuluşun yaşamsal kaynağı olarak o manevi Işıkla tekrar dolmaarzusu uyanır. Her iki yol da aynı kapıya çıkar; ancak bir tanesi önümüzde görünenmutluluk ve mükemmellik ile, diğeri ise acıdan kaçmaya teşvik eden iteklemelerle.

İnsanın dış faktörleri ve içsel hislerini inceleyebilmesi için iki tür algı verilir: kalptaraf ından algılanan acı ve tatlı, ve aklın algıladığı doğru ve yanlış.

Manevi edinim kalp taraf ından değerli bulunmaz zira kalbin gerçek tabiatına tümüylezıttır ve bu nedenden dolayı manevi edinim her zaman acı, kişisel zevkler ise tatlı olarak hissedilir. Bu yüzden kişinin arzular ını yeniden yönlendirmesi kalbin yaptığı çalışma olarak bilinir.

126

Page 127: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 127/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aklımızın çalışma sistemi ise tümüyle farklı bir tabiattır çünkü etraf ımızda olanlar ı incelemekte kendi aklımıza ve mantığımıza güvenemeyiz. Böyle bir koşulda, doğal,egoist aklımıza güvenmek zorunda bırakılır ız.

Bundan kurtulamayız çünkü her birimiz Allah taraf ından böyle yaratılmışız. İşte bu

nedenden dolayı

sadece tek bir yol vardı

r: kişinin çevresinde olanlar ı

anlamayayönelik doğal meylinden tamamen vazgeçmesi ve otantik Kabala kitaplar ında maneviyolu anlatan, o yollardan geçerek maneviyatı edinmiş, manevi bilince ulaşmış hocalar ımızın yazdıklar ı tavsiyelere kulak vermesi gerekmektedir.

Eğer Yaratan’ın yardımıyla mantığımızın yerine, inancımız vasıtasıyla ufacık bir inceleme yapabilirsek ve kalbimizle egoizmin kötülüğünü ayırt edebilirsek, o zamanbize anında, hem manevi Işık hem de o dereceye tekabül eden güçten ( perde)oluşan, edinmiş olduğumuz seviyenin manevi anlayışı gönderilir.

Bundan sonra Yaratan egoizmin bize daha önceden gizlenmiş olan bir alt aşamasını if şa eder, çünkü eğer kendi egoizmimizin tüm derinliğini doğrudan doğruya

kavrasaydık, bunu aşacak gücümüz olmazdı, ve gördüklerimizden dolayı ümitsizliğekapılırdık.

Ancak, devasa egomuzun başından beri zaten içimizde olduğunun farkınavarmalıyız, sadece gizliydi ve Yaratan bize egomuzu ıslah edecek beceriyi ve gücüverdikçe, o aşama aşama if şa olur. Bu nedenden dolayı manevi basamaklardançıkan kişiler, yavaş yavaş “kendi kişisel” mantıklar ını aşarlar, ve Kabalistleri veKabala kitaplar ını anlaşılması güç bulurlar, ve giderek kafalar ının daha da kar ıştığını hissederler.

Ancak “kendi kişisel” anlayışımızın değerini azalttıkça, bize daha da yüce bir anlayış gönderilir. Sonunda, egoistik dünyevi aklımıza sırt dönmekten dolayı aciz kalmakyerine, emsalsiz bir erdemlik sahibi oluruz.

Henüz daha yüce bir anlayışa ulaşmamışsak, ya da analiz şeklimizi değiştirmemiş,egoist olmayan düşüncelerin hoşluğunu hissetmeye başlamamışsak, ya da dünyevidoğamızla kuşatılmış inancın doğruluğunu aklın yalanıyla kıyaslamayabaşlamamışsak, analiz şeklimizi değiştirmek yoluyla kullanacağımız bu yöntemvasıtasıyla, öğretmenlerimizin her alandaki tavsiyelerini de uygulayarak halailerleyebiliriz.

İşte burada bilgelerimizin nasihatleri vardır: Kalbin ve aklın gerçek manevi algısınasahip sadece tek bir Kabalist (gerçek manevi edinimi olan kişi), tüm insanoğlunu

peşinden sürükleyebilir, ve her insan yaratılışın amacına ıstırapla değil rahat veacısız olarak içselliği, ihsan etmeyi çalışarak ulaşabilir ve Kabala yöntemi sadecebunun içindir!

Öteki taraftan da, bu yolda ilerlemesi için ilk seçilenler, Yaratan’ın ilk olarak tümhesaplar ı hallettiği ve en çok talepte bulunduğu kişiler, eğer Yaratan’ın yüce amacını ya da yaratılışı nasıl tasarladığını anlamayanlar ı liderleri olarak seçerlersetalihsizlikler ve sürekli başar ısızlıklar bizimle olur.

Sadece savaşlar, büyük afetler veya talihsizlikler zamanında, problemlerimizçözülemeyecekmiş gibi göründüğü zaman, Yaratan’ın rolünü ve yardımını açıkçagörebiliyoruz. Ancak bu tür koşullar sadece kendimizi kritik olaylar ın içerisindebulduğumuzda olur, zira Yaratan’ın İlahi Takdirini anlamak için manevi bir ilim olanKabala’nın erdemliğini edinmeyi ve onu kullanmayı önceden reddederiz.

127

Page 128: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 128/219

Page 129: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 129/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yönlendiren her hissin ve aklımızla algıladığımız her  şeyin Yaratan taraf ındangönderildiğini fark etmeliyiz.

Ancak yukar ıda anlatılanlar ın hepsinin doğruluğunu kabul ettikten sonra, gelişen tümolaylara kar şı doğru bir yaklaşım edinebilir ve ondan sonra arzu ve düşüncelerimizi

Yaratan’ı

n tasar ı

na uygun bir hale getirmek içinı

slah edebiliriz.

Kabala kendi bütünlüğü içerisinde her yönüyle Yaratan’a ve O’nun yaptıklar ınaodaklanmaktadır. Bu nedenden dolayı Kabala Yaratan’ın isimleriyle adlandır ılır. Tıpkı bir insanın adının tanımıyla ilişkilendirilmesi gibi, Kabala ilminde kullanılan her kelimeYaratan’ın adlar ından biridir, zira Yaratan’ın yaptıklar ını ve her an bizlere gönderdiğişeylere işaret etmektedir.

Kabala ilmi insanın, Yaratan’ın içine egoizm vererek kendisinden uzaklaştırdığı bir parçası olduğundan bahseder. Bu yüzden insanın ruhu iki ayr ı ve birbirine zıtparçadan oluşur. Bunlar ın ilki kutsal olan parçadır ve (bazılar ımızda) Yaratan’ı algılama arzusu olarak kendisini ifade eder, insanlar bu arzuyu hissettiklerinde

kendilerini içsel olarak dolduracak manevi bir şeyin arayışına girerler. Aynı zamandaetraf ımızdakilerin peşlerinden koştuklar ı hazlar manevi doyum arayışındaki kişileritatmin etmemeye başlar.

Ruhun ikinci kısmı ise insanlar ın son noktasına kadar hissettikleri egoist doğalar ıdır:her şeye sahip olmak, her şeyi bilmek, her şeyi yapmak, tüm yaptıklar ının sonucunugörmek, yani kişi etraf ındaki her şeyde “kendisinin” bir parçasını görmek ister. Ruhunegoist olan kısmı yaratılan tek şeydir, zira ihsan eden kısım Yaratan’ın Kendisine aitbir parçadır. Kendi içinden, Kendisine ait bir arzuyu alıp yerine egoizmi verdi veböylelikle O’na ait olan bu parçayı Kendisinden uzaklaştırdı ve bir ruh oluştu, O’ndanayr ı bir varlık.

Yaratılan bir varlık olarak varsayılmasının tek nedeni yeni bir parça bar ındırdığı içindir, yani benliğini (egoizm), daha önce var olmayan bir nitelik, zira Yaratan’daböyle bir niteliğin benzeri bile yoktur. Kabala ilmi, hem Yaratan’ın bir parçasındanhem de “her  şeyi kendi için almak isteyen” bu yeni yaratılmış egoist hissinparçasından oluşan ruh anlayışı ile ilgilenir. Kutsal kitaplarda bedenlerden değilruhtan bahsedilir, çünkü beden et ve kemikten oluşur ve tıpkı bir hayvanın eti vekemiği gibidir ve sonu da dünyevi elementlerin içinde çürümektir.

Bizler kendimizi bir beden olarak hissediyoruz çünkü ruhumuzu algılayamıyoruz.Ancak ruhumuzu algılamaya başladıkça, bedenselliğimizi algılayışımız, onunarzular ının ve acılar ının hissi azalmaya başlar çünkü ruh giderek daha fazla kendisini

baskın kılar. Manevi yolda daha da ilerlediğimiz zaman bedensel arzular ımızı tümdenhissetmemeye başlar ız çünkü sadece ruha önem veririz – yani Yaratan’ın içimizdekiparçasına. Dolayısıyla, “beden” artık et ve kemiğin arzular ından ziyade ruhaniarzular ı temsil etmeye başlar çünkü fiziksel arzular artık neredeyse hissedilmez.

Kutsal kitaplar fiziksel bedenlerimizden bahsetmez, yani et ve kemik yığınından,tersine, bahsedilen ruhun iki arzusudur – Yaratan’ı algılamak ve O’nunlabütünleşmek isteyen ilahi parçanın arzusu, ve kişisel zevk ve doyuma, ve Yaratanyerine kendisini algılamaya yönelik olan egoist parçanın arzusu.

Kabala’da bu iki arzuya da “beden” denir. Şu şekilde anlamlanır: hem egoist hem defiziksel beden yani dünyevi bedenimiz, zira sadece bizim dünyamızda egoizm niteliğivardır; ya da manevi beden çünkü özgecil arzular Yaratan’ ın arzular ıdır ve manevidünyalar ın niteliğidir.

129

Page 130: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 130/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Tüm anlatılanlarda, kutsal kitaplar ruhumuzun farklı koşullar altında ve etkisinde neler yaşadığını anlatmaktadır. Aynı zamanda arzular ımızla da ilgilenir; Yaratan’ınarzular ımızı nasıl değiştirdiğine, ve yolumuz üzerinde her birimizin nasıl arzular ımızı değiştirebileceğine, ya da aslında Yaratan’dan arzular ımızı değiştirmesini nasıl talepedeceğimize odaklanır, zira biz kendi arzular ımızı değiştirebilecek vasıflara sahipdeğiliz.

Manevi çalışmaya yeni gelen bir kişinin esas boy ölçüştüğü şey iradesiyle tutunmak,ve tüm düşünce ve arzular ının çokluğuna rağmen, bunlar ın tamamının Yaratantaraf ından kendisine gönderildiği gerçeğine odaklanmaktır; bunca farklı, ve bazen deaşağılık, bütün bu düşünceler ve arzular Yaratan taraf ından gönderilir.

Yaratan’ın bu şekilde davranmasının nedeni tüm engellere kar şın, bütün bu düşünceve arzular ın Yaratan’dan geldiğine inancını korumak suretiyle kişinin Yaratan’laarasındaki bağı  ısrarla el üstünde tutmaya devam etmesi içindir. Dolayısıyla, budüşünce ve arzularla mücadele etmek her şeyin Yaratan’dan geldiği kavramına olaninancımızı güçlendirir.

Kendi içimizde bu inancı güçlendirdikçe öyle bir seviyeye ulaşır ız ki Yaratantaraf ından gönderilen engellerin giderek artmasına rağmen bu his bizi hiç bırakmaz.Zaten bütün bunlar bu hissiyatı daha da güçlendirmek içindir.

Sonra da, Yaratan’ın aynı anda her yerde olduğuna sabit inancımız O’nun varlığınıniçimizde olduğu hissiyle bütünleşir, ve Yaratan içimizde “giydirilmiş” olur, ve buşekilde tüm düşünce ve arzular ımızı tayin eder. Bu noktada O’nun parçası halinegeliriz.

Yaratan’ı algılayabilmemiz için Yaratan’dan uzaklaştır ıldığımız hissinin tam olarakihtiyacımız olan tek araç olduğunu anlamamız gerekmektedir. Kabala ilminde bu ikihis kap (kli ) ve ı şı k (ohr) olarak bilinir. Bunlar ın birincisi Yaratan’ı edinme arzusudur,bu koşul yaşadığımız engeller (düşünceler ve arzular) vasıtasıyla aşama aşamaiçimizde doğar.

Bu engeller bizi kasıtlı olarak Yaratan’a ve O’nun tekliğine yönelik düşüncelerdenuzaklaştır ır ve irade gücümüzü kullanmak suretiyle Yaratan’ı düşünmemizinancımızın gücünü artır ır.

Işığın kendisi bizim Yaratan’ı algılama arzumuza cevaptır. Yaratan kendisini kişininbu arzusuyla giydirdiği zaman Işık kaba girer, ve manevi gelişimin aşamalar ı kişininmaneviyat arzusu, Yaratan’ı algılama arzusu, kendisini Işığın etkisi altında keşfetme

ihtiyacı, yoğun yaşam hissi, manevi hislere yakınlık duymaktan kaynaklanan ilhamve bütünlük hissinin uyanması ile başlar.

Ancak yine o dönemde kişiye konuyla ilgisi olmayan düşünceler gelir. Bunlar ınetkisiyle kişi edindiği seviyeden tekrar sıradan arzu ve düşüncelerin içine düşer. Vebir süre sonra, kişi tekrar içine düştüğü bu geçici ve önemsiz düşünce ve arzulardanpişmanlık duymaya başlar.

Bu da sonrasında kişinin kendisine ve hatta bazen de Yaratan’a kar şı kızgınlıkduymasına sebep olur, zira kişinin maneviyattan uzaklaşmasına sebep olan odüşünce ve arzular ı Yaratan yollamıştır. Kişi manevi halinden duyduğu acı hissinekar şılık olarak Yukar ıdan Işığı, O’na yakınlaşma hissini alır.

130

Page 131: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 131/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ve sonra o korunma, özgüven, kişinin ebediyete yakınlaştığında hissettiği sonsuzlukve Yaratan’ın kendisine aktardığı mükemmellik hisleri, yani Yaratan hissi, her şeyiterk etme arzusu doğurur. O andan itibaren eski düşüncelerin tüm utancı, ve tümdünyevi korkular yok olur.

Kişi, ruhu Yaratan’ı

n bir parçası

olarak ve de dolayı

yla ölümsüz hissettiğinde;Yaratan’la her konuda hem fikir olup O’nu yaratılanlara yaptığı her  şeyde haklı gördüğünde; ve kendi aklını reddedip Yaratan’ı izlemeye hazır olduğunda Yaratan’ınIşığı ile dolar, ve manevi idrakın gönüllü bir hizmetkâr ı olur.

Ancak belli bir süre sonra kişiye tekrar alakasız düşünceler gelir. Ve böylece kişiyegelen birçok rahatsız edici düşünce ve manevi yükseliş döngüsünden sonra kişininiçinde değişmeyen manevi yükselme ihtiyacı doğar ve sonunda kişi içine Yaratan’ınIşığının sonsuz varoluşunu alır.

Rav Baruch bir gün dedesi olan Baal Shem Tov’a şöyle sordu: “Bilinir ki eskinesillerde ve çağlarda Yaratan’ı hissetmek isteyen insanlar kendilerini sürekli bir çok

şeyden kısıtlıyorlardı ama siz bunu, “her kim kendisini bilerek mahrum k ılarsa manevi yasalar ı alçalt ır ve bundan sorumlu tutulmal ıd ır ” deyişine istinaden kaldırdınız. Peki ozaman manevi çalışmada kişinin kendi üzerinde yapması gereken en önemli şeynedir?” Baal Shem Tov şöyle cevap verir: “Bu dünyaya başka bir yolun olduğunugöstermek için geldim, insan üç şeyi iyice öğrenmek için çaba sarf etmelidir; Allahsevgisi, insan sevgisi ve maneviyat sevgisi. O zaman gönüllü mahrumiyete gerekkalmaz.”

Yaratan’a teşekkür edebilme niteliği Yaratan taraf ından ihsan edilen bir iyiliktir.Yaratan’ın iyilikseverliği bizim O’nu sevebileceğimiz gerçeğindedir. O’nun gücü iseO’ndan korkabileceğimiz gerçeğindedir. Öyleyse hangi nedenden dolayı Yaratan’ayaklaşmak isteyen ve belli bir ölçüde O’na yaklaştığını hisseden bir kişi, kendisinibirden uzak hisseder?

Baal Shem Tov bu soruya şu şekilde cevap vermektedir: “Bu, bir bebeğe yürümeyiöğretmek gibidir; çocuğa destek olunduğunda babasına doğru birkaç adım atar,ancak babası, çocuğunun kendi başına yürümesini arzuladığından çocuk kendibaşına yürümeyi öğrenene kadar uzaklaşır."

Baal Shem Tov şöyle dedi: “Kişinin kendisi üzerinde çalışması egoizmiyle verdiğisürekli bir mücadeledir, kişinin son nefesine kadar defalarca verdiği bu mücadeleYaratan’ı egoizminin yerine yerleştirmesiyle son bulmalıdır.”

“Yaratan, yüce bir Kral gibi sarayının ortasında oturur. Etraf ına bir sürü duvar veengeller inşa etmiştir. Sarayının içerisine de muazzam bir hazine yaymıştır ve her kim bu engelleri aşarsa o kişiye unvanlar ve ayr ıcalıklar verir. Bunlar ı Yaratan’danaldıktan sonra kişi tatmin olur. Ancak tüm bunlar ı geri çevirip sadece Yaratan’laberaber olmak isteyen bir kişi, O’nun yanında varolabilme hakkını kazanır.”

Doğada, tohumla filiz arasında geçici bir dönem vardır; şöyle ki, tohumun topraktatamamen çürümesi ve tümüyle yok olması gerekmektedir. Benzer şekilde, “benliğin”mutlak bir şekilde reddedilmesi safhasına gelmeden yeni manevi doğayı edinemeyiz.

Yaratan insan “benliğini” yoktan varetti ve bu nedenden dolayı Yaratan’labütünleşebilmek için “benlik” durumundan “hiçlik” durumuna geri dönmek zorundadır.

131

Page 132: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 132/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, tamamen çaresizlik durumuna geldiğimiz her seferde görürüz ki her şey“boş ve abesle iştigal.” Tam bu noktadan manevi yükselişimizde yeni bir basamakortaya çıkar, çünkü bu durumda her şeyden vazgeçip, bırakabiliriz.

19. yüz yılın büyük Kabalistlerinden biri olarak bilinen Mezrih’li Magid şu tavsiyeyi

verdi: “Manevi çalı

şmanı

n 10 kuralı

vardı

r. Bunlardan üç tanesi bir çocuktan öğrenilir ve yedi tanesi de bir hırsızdan öğrenilir.”

Çocuk:

1. Nedensiz yere mutlu olabilir,2. Bir anlığına bile rahat durmaz,3. İstediği bir şeyi tüm gücüyle talep eder.

Hırsız:

1. Geceleri çalışır,2. Dün gece edinemediğini bu gece edinmeye çalışır,3. Dostlar ına sadıktır,4. Hayatını hiç değeri olmayan şeyleri elde etmek için bile tehlikeye sokar,5. Çaldığına fazla değer vermez ve birkaç kuruşa satar,6. Cezalandır ılsa da yolundan vazgeçmez,7. Mesleğinin avantajlar ını görür ve değiştirmek istemez.”

Ve şöyle devam eder: “Her kilidin bir anahtar ı vardır, ancak anahtar kilidi açmazsa,cesur bir hırsız kilidi kırar. Yaratan, O’nun evine girmek için kendi kalbini kıranlar ı 

sever.”

Sadece manevi seviyeleri öğrendikten sonra kendimizin bir hiç olduğunu anlar ız, ve ozaman Yaratan’a boyun eğebiliriz zira O’ndan başka hiçbir  şeye ihtiyacımızolmadığını hissederiz: ne manevi kurtuluşa, ne manevi yükselişe ne de sonsuzluğa.

Manevi düşüşler esnasında, Yaratan Kendisini gizliyormuş gibi görünebilir, veYaratan’ın varlığına ve ilahi yönetimine inancımızı korumamız zor olur. Ancakgerçekten Yaratan’ın kendisini gizlediğini hissediyorsak o zaman gerçek anlamıylaO’nun gizliliğini yaşamıyoruz demektir, Yaratan bizden sadece O’na yaklaşmamıziçin bir adım atmamızı beklemektedir.

Yaratan “Yer” (HaMakom) olarak bilinir, zira kişi o mekâna özellikle tüm varlığıylagirmelidir ki Yaratan kişiyi sarsın ve O yer insanın içinde yaşadığı bir yer olsun.(Daha önce belirttiğimiz gibi aslında bizler bir ışık okyanusu içerisinde yaşamaktayızve bu gerçeğin bilincine ulaşmalıyız.)

Dua ettiğimiz zaman, dikkatimizi ve çabamızı neye yönelteceğimizi sürekli kontroletmeliyiz: metinlerin okunması ve okuduğumuz belli bir dua kitabındaki metinlerin katisırasının izlenmesi; isimlerin anlamlar ının ve harf kombinasyonlar ının derindenincelenmesi; kelimelerin doğru telaffuzu; belli bir dua kitabındaki zihinsel niyetlerinsıralamasına uyulması; ya da en önemlisi – kalbimizin Yaratan’a tutunmayayönlendirilmesi, çalışmamız sırasında dikkat etmemiz gereken noktalardır .

132

Page 133: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 133/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

En önemli şey niyetimizdir: Yaratan’ı algılayabilmek için yapılan dua! Dua edenYaratan’ın varlığını kabul edendir, ancak O’nu algılayabilmek için dua edenler Yaratan’ı yaşarlar!

21

Egoizmin Islahı 

Tüm manevi kanunlar ın varoluş nedeni bizlerin egoizmimizi aşmamızı sağlamaktır.

Dolayısıyla, “komşunu kendin gibi sev” manevi kanunu Yaratan’la olan bağın doğalbir sonucudur. Yaratan’dan başka hiçbir şey olmadığından, kişi bu algıyı edindiktensonra, tüm yaratılış, bizim dünyamız dâhil her  şey Tek Olan, Yaratan algısında

bütünleşir.

Şimdi atalar ımızın kutsal kitaplar kendilerine gelmeden çok önce tüm manevikanunlara nasıl uyduklar ını anlayabiliriz. Manevi yükselişin sonucu en kötüdüşmanımızı ve diğer uluslardaki tüm hasımlar ımızı sevmeye başladığımızda ortayaçıkar. Bu yüzden, en büyük manevi çalışma düşmanlar ımız için dua etmeyi gerektirir.

Berdichev’li Rav İshak, Yaratan’a hizmette doğru yaklaşımı öğretmeye çok geniş çaba harcadığından dolayı çoğu kez saldır ıya uğramıştı. Lizhensk’li Rav Elimeleh buhaberi aldığında şöyle dedi: “Bunda şaşıracak ne var ki! Bu her zaman olan bir şey!Eğer bu olmasaydı hiçbir millet bizi esir alamazdı.” Egoistik arzularla mücadelenin ikisafhası vardır: Önce bu arzular ın peşinden koşar ız ve sonra bunlardan kaçmak

isteriz ve görürüz ki şimdi bu arzular bizi kovalıyor.

Yaratan’ın Tekliğini inkâr eden kişiler O’nun ve dünyada olup biten her şeyin, her bir kişinin başına gelenler de dahil, tek ve aynı şey olduğunu henüz algılayamayanlardır.

Geçen yüzyılının büyük hocalar ından Rav Yichiel Michal çok büyük yoksulluk içindeyaşamıştı. Öğrencileri ona şöyle sordu: “Nasıl olur da ihtiyacınız olan her  şeyiverdiğine dair Yaratan’a şükredebilirsiniz?” Kendisi şu cevabı verir: “Bana verdiği her şey için Yaratan’a teşekkür edebilirim çünkü görünüşe bakılırsa beni Kendisineyakınlaştırmak için fakirliğe ihtiyacım vardı, ve bu yüzden de bana bunu verdi.”

Yaratan’ı

n ilahi yönetimini depresyondan daha fazla inkâr eden bir koşul yoktur.Gerçekten de herkes bu koşula farklı bir nedenden dolayı gelir: ıstırap, kişiselçaresizlik hissi, arzulanan bir  şeyin eksikliği vs. Hayatta yaşadığı darbeleringerekliliğini ve onlar ın büyük değerini görmeden, kişinin memnunluk duyması mümkün değildir.

Kişinin tek endişesi endişesinin nedeni olmalıdır. Kovrin’li Rav Musa şöyle yazar:“Kişi çektiği ıstırabı kötü olarak görmemelidir, zira dünyada kötü bir  şey yoktur sadece aldığımız ilaç acı, çünkü ilaç hep acıdır.”

En ciddi çaba depresyon hissini “iyileştirmek” için olmalıdır çünkü inancın sonucundamutluluk doğar ve kişi ancak inancını yükseltirse kendisini kederden kurtarabilir. Bu

nedenden dolayı hocalar ımız şöyle yazar: “Kişi kötülüklere şükretmelidir” ve şu

133

Page 134: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 134/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

sözleri eklerler: “Ve bunlar ı mutlulukla kabul etmelidir, çünkü dünyada kötülük diye bir şey yoktur!”

Bizler dışımızda kalan şeyleri değil, sadece hissettiklerimizi algıladığımızdan dolayı Yaratan’ı sadece bize yaptıklar ının derecesine göre kavrayabiliriz. Dolayısıyla,

hislerimizin Yaratan’ı

n Tekliğini reddetmesi gerekiyor, ve özellikle bu şekildeolmasının nedeni sonunda kişinin Yaratan’ın Tekliğini hissedip if şa edebilmesi içindir.

Son Denizi geçtikten sonra insanlar Yaratan’a inandılar ve şarkı söylediler denir.Sadece inanç kişinin şarkı söylemesine neden olur. Eğer insan kişisel gelişimlekendisini düzeltebileceğini hissediyorsa, Yaratan’ın Tekliğine ve her  şeye gücüyettiğine olan inancını sınamalıdır çünkü insanın içinde bir şeyin değişmesi sadeceYaratan vasıtasıyla, ve değişim için kişisel duası ile mümkün olabilir.

Dünya yaratılanlar ın mutluluğu için yaratıldı denir. Olam (dünya) kelimesi “gizlilik”anlamına gelen he’elem veya ha’alama kelimelerinden gelir. Kişi, ancak gizlilik veif şanın iki zıt koşulunu yaşayarak haz alabilir. Bununla ilgili şöyle yazar, “Sana kar şı 

yardımı yarattım” (ezer ke-negdo).

Egoizm insanoğluna bir yardım olarak yaratıldı. Buna kar şı mücadele ederek, her bir kişi maneviyatı yaşayabilmek için zaman içinde tüm hisleri edinir. Bu nedendendolayı, kişi tüm ıstırabının ve engellerinin hangi amaçla geldiğine tam bir bilinçlebakmalıdır, yani bütün bunlar acıdan kurtulmak için kişiyi Yaratan’dan yardımistemeye zorlamak içindir. O zaman egoizm ve diğer tatsızlıklar yani aslında bizekar şı olan egoizm, “bize kar şı yardım” şeklini alır.

Ayr ıca başka bir alternatif yorum daha sunabiliriz. Yaratan’ın yerine egoizmin“kar şımızda” durduğunu, ve bir perde gibi Yaratan’ı bizden gizlediğini düşünün, sanki“Ben Yaratan’la aranızda duruyorum” der gibi. Yani kişinin “Benliği” ya da “Ben”i, o veYaratan arasında durur.

Bu nedenden dolayı önce uyulması gereken bir emir vardır; “bize  Amalek ’in neyaptığını unutmayın” ve sonra “içinizde O’na ait tüm anılar ı silin”.

İçimizde, engel teşkil edecek düşünceleri aramamalıyız, sadece kalbimizde veaklımızda uyanan ilk şeyi anında Yaratan’la ilişkilendirmeliyiz. “Engeller”düşüncelerimizi Yaratan’a çevirmeye bu şekilde yardım ederler. Bundan anlıyoruz kiolabilecek en kötü şey Yaratan’ı unutmamızdır.

Egoizm bizi günaha ittiği kadar olağanüstü “erdemliğe” de iter, her iki koşulda da bizi

gerçekten ayır ır. Zira başkalar ının önünde erdemli davranabildiğimiz ölçüye kadar,bazen farkında olmadan kişisel yanılgıya düşer gerçekten aynı  şekilde irfan sahibiolduğumuza inanmaya başlar ız.

Lyublin’li Rav Yakup İshak şöyle dedi: “Kendilerinin, günahkâr olduğunu bileninsanlara sevgim erdemli olduğunu bilen insanlardan daha fazladır. Ancak, kendilerinierdemli sanan günahkârlar asla doğru yolu bulamayacaklar, zira cehennemin dibinegetirildiklerinde bile başkalar ını kurtarmak için oraya gönderildiklerini sanırlar.”

Gerçek bir Kabalist öğrencilerinin Yaratan’dan korkmalar ını ve O’na saygı duymalar ını kendisine duyulan saygı ve korkudan daha çok ister. Şöyle ki,

öğrencilerinin Yaratan’a kendisinden daha fazla güvenmelerini ve bağlanmalar ı

 ister.

134

Page 135: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 135/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Geçen yüzyılın hocalar ından Ruzhin’li Rav Nahum öğrencilerini dama oynarken görür ve damanın kurallar ıyla maneviyatın kurallar ı arasındaki benzerliği anlatır: öncelikleaynı anda iki hamle yapamazsınız; ikincisi, geriye değil sadece ileriye hamleyapabilirsiniz; ve üçüncüsü, sona ulaşan kişi arzuladığı gibi hareket edebilir.

Eğer birinin bizim hakkı

zda konuştuğunu düşünürsek söylenenlere ilgi duymayabaşlar ız. Arzulanan ancak gizli olan bir  şeye ”sır” denir. Kutsal kitaplar ı okurkenbizden bahsettiğini düşünüyorsak o zaman Kabala ilminin sırlar ını çalışmayabaşlamış kabul ediliriz, zira henüz kendimizin farkında olmasak da okumaktayızdır.

Manevi yolda ilerledikçe kutsal kitaplar ın bizden bahsettiğini görürüz ve o zamankitaplar gizlilikten if şaya gelir. Kutsal kitaplar ı çalışırken kendileriyle ilgili sorular ortaya atmayanlar kitaplardaki gizli ya da açık olan kısımlar ı ayırt edemezler, böylekişilere kutsal kitaplar sanki tarihi olaylar ya da bir yasal hükümler kitabı gibi gelir.Manevi ilmi çalışanlar için ise kutsal bir kitap sadece içinde bulunulan andanbahseder denilir.

Egoizm açısından bakarsak, ne koşul olursa olsun önceden bilmeden, kişininkendisini Yaratan’a köle olarak “satmasından”, kendisine ait düşünce ve arzular ı silerek O’nun iradesine teslim etmesinden, daha garip ve doğasına aykır ı, ayr ıcagerçek dışı ve saçma bir şey yoktur.

Yaratan’dan uzak bir kişiye tüm manevi talepler eşit derecede anlamsız gelir. Bunakar şılık, kişi manen bir yükseliş hisseder hissetmez, o koşulu hiçbir kar şı koyma veeleştiride bulunmadan kabul eder. Ondan sonra, kişi artık kendisini Yaratan’a teslimeden arzu ve düşüncelerinden utanmaz.

Bu çelişkili durumlar bize özellikle verilir ki egoizmden kurtulmanın doğamızınüstünde olduğunu ve sadece Yaratan’ın İradesiyle ödüllendirilebileceğimizianlayabilelim. Bu zamana dek, tatminsiz bir koşulda yaşar ız ya da şu anki halimizigelecekle ilgili umutlar ımızla kıyaslar ve böylece arzulanan yaşamın yokluğundanıstırap çekeriz.

Eğer sadece Yukar ı’dan alabileceğimiz büyük mutluluklar ı bilseydik ve alamıyor olsaydık şu an çektiğimiz ıstırabın hayli fazlasını çekerdik. Ancak, manevi zevklerinhala farkındalığımızdan gizli olduğu, ve bilinçsiz bir durumda olduğumuz ve onlar ıneksikliğini algılamadığımız açıkça söylenebilir. Dolayısıyla, Yaratan’ın varlığını hissetmek bizim için son derece önemlidir. Eğer bu algıyı sonradan kaybetmiş olsaydık yeniden özlemini hissetmek kaçınılmaz olurdu. Hz. Davut’un yazılar ındageçtiği gibi (sayı 42) “bir ceylanın dereleri özlediği gibi, ruhum da Sana haykır ıyor 

Allah’ım.”

Yaratan’ı hissetme arzusuna “Yaratan’ın varlığını yerden ‘yükseltme’ arzusu” denir;yani dünyamızdaki her  şey bize Yaratan’ı hissetmekten daha önemli göründüğüzaman anlayışımızın en alt noktasından yükseltme arzusudur bu.

Çocukluktan itibaren yetiştirilişlerine göre dini emirleri uygulayan insanlar ın yaptıklar ı (ki bu vecibeler Yaratan’ın arzusunun if şasıdır) aslında Yaratan’ı hissetmeyiarzulayanlar ın yaptıklar ıyla aynıdır. Aradaki fark kişinin algılayışındadır. Bu en önemliunsurdur zira Yaratan’ın isteği yaratılanlar ına Kendi yakınlığının hissini vererek mutluetmektir.

135

Page 136: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 136/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, geleneksel dini alışkanlıklar ımızı geride bırakıp özgürce hareketedebilmek için, toplumdan ve yetiştirilişimizin sonucu eğitim olarak ne aldığımızı veözgür bireyler olarak kendimizin ne arzuladığını net bir şekilde anlamamız gerekir.

Örneğin, bizim dünyamızın bir “hiç” olduğu eğitimini almış bir insan düşünün. Böyle

bir durumda manevi dünya “hiç” tanı

n sadece biraz daha üstünde olarakalgılanır. Öteki taraftan, manevi ilim olan Kabala insana bu dünyanın, algılandığı haliyle, zevklerle dolu olduğunu öğretir. Ancak, manevi dünya, yani Yaratan’ı hissettiğimiz dünya, kıyas kabul etmeyecek kadar daha güzeldir.

Dolayısıyla maneviyat bir “hiç” ten sadece daha fazla değil, ama dünyamızın tümmutluluk ve zevklerinden çok daha büyük olarak ortaya çıkar. Kişinin, Yaratan’ın bizesağladığı fayda kadar Yaratan’a fayda sağlamak için kendisini zorlaması mümkündeğildir, çünkü bu tür nitelikler insanoğlunun tabiatında yoktur.

Ancak, yüce gayemizin “kime” yönelik olduğuna dair net olmalıyız. Yaratan’ayaklaşma arzumuzun arkasındaki gerçeği incelediğimizde şunu aklımızda tutmalıyız;

içtenlikle Yaratan’ı arzuladığımız zaman tüm diğer düşünce ve arzular ımız yok olur,tıpkı güçlü bir fenerin mum ışığını etkisiz hale getirdiği gibi.

Yaratan’ı algılayana dek, her birimiz kendimizi dünyada yalnızmışız gibi hissederiz.Ancak, sadece Yaratan Tek ve Yegane olduğundan, ve sadece O ihsanedebildiğinden, ve tüm dünyayı verdiğinden, ve bizler de O’nun özgecil doğasınıntamamıyla zıttı olduğumuzdan Yaratan’ın varlığını algılar algılamaz, geçici de olsa,aynı nitelikleri ediniriz, tıpkı yukar ıda açıklanan fenerin önündeki mum örneğindeolduğu gibi.

Manevi dünyalar ın yasalar ıyla yaşayarak, ihtiyacımız olan her şeyi hala bu dünyadayaşarken gerçekleştirebiliriz. Kötü olarak yaşadıklar ımız da dahil, her şeyin Yaratantaraf ından gönderildiğine inanırsak sürekli olarak O’na tutunuruz.

Yaratan ve yaratılış vardır; Yaratan’ı algılayamayan yaratılan sadece O’nun varlığınave Tekliğine, ve sadece O’nun varolduğu ve her şeyi yönettiği gerçeğine “inanabilir”,(“inanmak” kelimesi tırnak içine alınmıştır çünkü manevi anlamda “inanç” Yaratan’ı algılamak demektir).

Kişinin arzuladığı tek şey haz duymaktır. Yaratan’ın planı böyleydi. Aslında yaratılışınamacı, Yaratan’ın arzusu da buydu. Ancak, kişi mutluluğu Yaratan’ın hissettiğişekilde yaşamalıdır. Geçmişte olmuş olan her şey, şu anda olmakta olan, ya da her birimize olacak olan, iyi veya kötü her  şey, önceden planlanmış ve bizlere Yaratan

taraf ından gönderilmiştir.

Islahın sonunda, tüm olanlar ın bizlerin menfaati için gerekli olduğu mükemmel bir şekilde açıklığa kavuşacaktır. Ancak düzetilme (ıslah) yolunda iken, bu yol her birimize çok uzun, zorlu, ve tahammül edilmez ıstıraplarla dolu binlerce yıl sürecekbir yol gibi görünür. Bir sonraki darbeye ne kadar hazırlıklı olursak olalım, bu koşulunyaklaştığının titreşimlerini hissetmeye başladığımız an bunun, dünyadaki her  şeyinkaynağı olan Yaratan’dan geldiğini unuturuz.

Yaratan’ın elinde sadece bir araç olduğumuzu unutur ve kendimizin bağımsız hareketeden varlıklar olduğunu hayal etmeye başlar ız. Sonuç olarak olumsuz ve nahoş koşullar ı, Yaratan’ın İradesinin birer aracı olarak değil de başka insanlar taraf ındansebep olunan şeyler olarak kabul ederiz.

136

Page 137: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 137/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Dolayısıyla, anlamamız gereken en önemli kavram her şeyin Yaratan taraf ından tayinedildiğini basitçe kabul etmek değil, bunun çok ötesine gitmektir. Anlayışımız ayr ıca,en zor anlarda bile zararlı his ve düşüncelere yenilmemeye de odaklanmalıdır.

Ne de aniden “bağımsızca” düşünmeye başlamalı ve hayatımızda o an olan olaylar ın

Yaratan değil başka insanlar taraf ı

ndan yapı

ldı

ğı

inancı

na düşmeliyiz, dahası

her hangi bir olayın sonucunun dahi başka insanlar ya da koşullar taraf ından tayinedildiğini bile düşünmemeliyiz, zira sadece Yaratan vardır.

Bunu kendi başımıza sadece yaşadıklar ımız vasıtasıyla öğrenmemiz mümkündür,ancak öğrenirken hayatımızda olaylar ın neden ortaya çıktığını unutmaya eğilimgösteriyoruz. Hayatımızda olan her  şey manevi gelişimimizi artır ıp teşvik etmekiçindir. Eğer bunu unutursak İlahi Yönetimin yetersizliği ve Yaratan’ın bizden tümüylegizlendiği gibi yanlış bir inanç içerisine düşebiliriz.

Bu süreç şu şekilde gerçekleşir: Yaratan bize sadece Yaratan’ın, Kendisinin dünyayı yönettiği bilgisini verir, sonra bizi sonuçlar ı nahoş korkutucu ve talihsiz koşullar ın

ortasına bırakır. Bu kötü hisler bizi öyle güçlü kavrar ki bunlar ın Kim taraf ındangönderildiğini, ve bu acımasız darbelerin hangi nedenle iletildiğini unutuveririz.

Zaman zaman bu “deneysel” süreçte, neden bunlar ın bize olduğu anlayışı yineYaratan taraf ından verilir. Ancak sonra bu korkunç darbeler arttığında anlayışımızı yitiririz. Bazen böyle acılar ı bize Kimin ve neden gönderdiğini birden “hatırlasak da”,bunlar ı Yaratan’la ilişkilendirmeye kendimizi bir türlü ikna edemeyiz ve dolayısıyla dayardım için bir talepte bulunamayız. Hatta, her  şeyin Yaratan’dan kaynaklandığını anlasak bile hala kendi kendimize yardım etmeye çalışır ız.

Yaşanılan bu süreci şöyle hayal edebiliriz:

1) Yaratan’a giden yolda caydır ıcı kötü (ar ı olmayan) bir güç ya da düşünce vardır, vebizi Yaratan’a tutunmak için bu gücü aşmaya zorlar;

2) Yaratan’a yakın olduğumuz zaman, annesi taraf ından tutulan bir çocuk gibiyizdir,ancak dışsal düşünceler/güçler bizi Yaratan’ı ve O’nun yönetimini hissetmektenuzaklaştırmaya çalışır;

3) Sanki, Yaratan düşmanımızdan korumak için bize önemli bir şey verir, ve sonradüşman saldır ır, ve biz kahramanca düşmanımızla mücadele ederiz.

4) Mücadele bittiği zaman, anlayış ve yükselme edinebilmek için Yaratan taraf ından

gönderilen engellerle mücadele ettiğimiz ortaya çıkar.

Sonunda, kendimizle ve Yaratan’ın İlahi Yönetimiyle ilgili bilgi edinir ve Yaratan’ayönelik sevgi geliştiririz, en sonunda da Yaratan’ın tüm bu engelleri bize nedengönderdiğini idrak ederiz.

Yetiştirilişimiz, zorlama veya baskıyla değil, daha ziyade içsel hislerimize vearzular ımıza çözümsel bir bakışı oluşturmak için gerekli becerileri geliştirmekte bizeyardımcı olmaya yönelik olmalıdır. Doğru yetiştiriliş, düşünme ve analiz etmeyeyönelik becerilerin nasıl geliştirileceğiyle ilgili açıklamalar ı içermelidir; gelenekselyetiştiriliş, bunun tersine, gelecekteki hayatımızda başvuracağımız otomatik

davranı

şlar ı

ve reaksiyonlar ı

aşı

lar.

137

Page 138: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 138/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aslında yetiştirilişin tüm amacı, kendi özgür hareketlerimizi sürekli ve bağımsız bir şekilde inceleyebileceğimiz bir alışkanlığı oluşturma üzerine odaklanmalıdır. Bunlar özgürce seçilen hareketlerdir, yoksa dışsal bir güç taraf ından mecbur edildiğimiz yada yetiştiriliş şeklimizle etkilendiğimiz hareketler değildir.

Ego, güveni acı

veı

stı

rap olarak algı

yorsa gerçeğe nası

l ulaşabiliriz ki? Böyleateşten bir gömleği gönüllü giymeye kim hazırdır ki? Zira, hırs, gurur ve kıskançlıktanalıyoruz yaşamsal enerjiyi.

Örneğin, pasaklı bir şekilde giyinmişsek, iyi giyinen insanlar arasında utanır ız. Amadiğerleri bir dilenci gibi giyinmişse, o zaman kendimizi daha az kötü hissederiz. Buyüzden şöyle denir: “paylaşılan talihsizlik tesellinin yar ısıdır”.

Eğer bu üç şeyin (hırs, gurur, kıskançlık) sadece bir tanesinden bile zevk alsak, aslamanevi gelişimde ilerleyemeyiz. Örneğin, eğer itibar değil sadece haz güdüsünesahip olsaydık sıcak havada çıplak dolaşırdık, zira utanç hissetmezdik. Eğer insanlar tıpkı savaş ve olağanüstü durumlarda olduğu gibi, ihtiyaçlar ını azaltsalar o zaman

itibar ve üst seviyede olma özlemleri de azalır.

Ama, zevk alma arzusunda ya da bir başkasının ıstırabını azaltma isteğinde,başkalar ının fikirlerine çok bağımlı değilizdir, tıpkı dişi ağr ıyan bir insanın acısının bir başkasının da dişi ağr ıdığı için azalmadığı gibi. Dolayısıyla, “Yaratan’ın adına”yapılan çalışmanın temeli zevk almak olmalıdır, itibar edinmek ya da gururlanmakdeğil, aksi takdirde kişi tatmin olup yolun yar ısında durabilir.

Şöyle denir, “alimlerin kıskançlığı irfanı arttır ır.” Kişinin itibar sahibi olmak gibi bir arzusu olmasa bile, yine de kendisinin değil de neden bir başkasının itibar sahibiolduğunu merak eder. Bu yüzden insanlar, ilime büyük çaba sarf ederler ki başkalar ı kendilerinden daha fazla itibar sahibi olmasınlar.

Bu tür çabalar bilgiyi arttır ır. Yeni başlayanlar arasında da buna benzer bir oluşumgözlemlenebilir. Kişi arkadaşlar ının sabahın zifiri karanlığında kalkıp manevi kitaplar ı çalıştıklar ını görür, ve böylelikle, kalbinin derinliklerinde bunu yapmamak için güçlübir istek olsa bile, kendisini kalkmaya zorlar.

Ancak, her bir düşüncenin gerçekte bize ait olmadığının, ve dışar ıdan geldiğininfarkına varabilirsek, o zaman bu düşüncelere kar şı koymak daha kolaylaşır. Topluminsanlar ı öylesine etkiler ki, toplumun dayattığı tüm arzular ı ve düşüncelerikendilerine aitmiş gibi kabul ederler. Dolayısıyla, kendimize doğru amaç ve arzularlayönlenmiş uygun bir çevre seçmemiz son derece önemlidir.

Ancak eğer başka bir grup insan taraf ından etkilenmek ve onlar ın düşünceleriniedinmek istiyorsak, bu amacın en etkili yolu kendimizi o grup insanın arasınayerleştirmektir; hatta dahası, onlara hizmet edip yardımcı olmalıyız çünkü bir şeyler edinme süreci üst seviyeden alt seviyeye doğru işler. Bu yüzden çalışma grubundadiğer herkesi kendimizden daha bilgili görmek çok önemli bir noktadır.

Bu koşul “yazarlardan edinmek” olarak bilinir, çünkü başkalar ıyla iletişim vasıtasıylaedinilir. Hatta, iş yerinde ve evde başkalar ı arasındayken, aklımız maneviyatı çalışanarkadaşlar ımızın seviyesinde kalmalıdır. Bu durum dışsal düşüncülerin kurnazcaaklımıza girip iş arkadaşlar ımız, komşular ımız ya da eşlerimiz gibi düşünmemizeengel olur.

138

Page 139: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 139/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Manevi Niteliklere Özlem Duymak

Yeni başlayan bir kişi için gerçek bir Kabalisti sahte olandan ayırmak mümkündeğildir, zira sahte olan da gerçek olan da kişinin egoizmini alt ederek kişiselgelişimin gerekliliği gerçeğini savunmaktadır. Ancak söylenen kelimeler, tıpkı her 

şeyin üzerine yansı

makta olan Yaratan’ı

n Işı

ğı

gibi, kabı

olmayan bir Işı

k ilekıyaslanabilir, yani her hangi bir kişi bu tür derin sözleri ağzıyla söyleyebilir, ancakkişi kelim sahibi değil ise – Işığın hissini algılayan kap – o zaman bu sözlerin içselanlamını algılayamayabilir.

“Kitaplardan” (mi sfarim) diye adlandır ılan süreç, yani bir Kabalistin kitaplar ından fikir ve nosyonlar ı almak, doğrudan öğretmenden bilgi edinmekten çok daha zordur. Eğer kişi yazar ın düşüncelerini öğrenmek istiyorsa, onun büyük bir Kabalist olduğunainanması gerekir.

Kişinin yazara saygısı ne kadar büyük olursa, onun kitaplar ını o kadar çok özünekatabilir. Yaratan’ı algılayan binlerce insandan sadece, Rashbi (Bar Yochai), Ari ve

Baal HaSulam’a, henüz manevi seviyelerin algılar ını edinmemiş insanlar için anlaşılır bir dilde Kabalistik kitaplar yazma izni verilmiştir.

Diğer Kabalistik yazılar ise sadece manevi seviyeleri edinmiş insanlar ınanlayabileceği betimleme kullanarak yazılmıştır ve dolayısıyla yeni başlayanlar taraf ından kullanılmalar ı mümkün değildir.

Kişi seçtiği dostlar ına ve bilgi için okuyacağı kitaplara itimat etmek suretiyle zamaniçinde bağımsız düşünme yetisini edinebilir. Bu safhadan önce kişi, diğer insanlar arasında bu dünyanın ortak paylaşım sahnesinde hayatına devam eder, yani,bağımsız olmayı ister ama olamaz.

Şöyle denir; kıskançlık, zevkler ve itibar sahibi olma arzusu kişiyi bu dünyadançıkartır. Bu sözden çıkartılacak sonuç basitçe, bu üç arzunun insanı hareket etmeyezorlamasıdır. İyi arzular olarak düşünülmese de her halükarda insanı değişmeye,yetişmeye ve daha da fazla şeye sahip olmaya motive ederler, ta ki kişi asıledinilecek şeyin manevi bir şey olduğunu anlayana ve manevi dünyayı bu dünyayatercih edene kadar.

Bu yüzden bu üç arzunun insanı bu dünyadan “alıp” manevi dünyaya getirdiğisöylenir. Bilgi ve akıl birikiminin sonucu olarak, kişi bu dünyada en değerli şeyin neolduğunu ayırt etmeye ve en önemli amaca ulaşması gerektiğini anlamaya başlar. Buşekilde kişi, “kendisine yönelik” arzulardan uzaklaşır ve “Yaratan’a yönelik” arzulara

ulaşır.

Tüm yaratılış, zevk alma arzusu olarak görülebilir, ya da Yaratan’dan gelen hazz ıneksikli ğ inden kaynaklanan ıst ırap olarak düşünülebilir. Zevk hissedebilmek için ikikoşul gereklidir; ilki, zevk ortaya çıkmalı ve kaybolmalıdır, bu geriye bir izlenim, anı (reshimot) bırakır; ve ikinci olarak da kişi, dış kabuğu gerekli bilgi ve gücü edinerekkırmalı ve meyveyi almaya layık olmalıdır.

Bir kaç çeşit ar ı olmayan, kişiyi yoldan çıkarmaya çalışan güç vardır ve bunlara klipot,kabuklar denir. Bu ad amaçlar ını yansıtır. Bu güçler; (1) ar ı manevi güçleri, manevidünyaya zarar veren elementlerden korurlar (kabuğun meyveyi koruması gibi) yanimaneviyatı edindikten sonra hem kendisine hem de başkalar ına zarar verebilecekolan aydınlanmamış kişilerden, ve (2) gerçekten meyveye ulaşmak isteyenler içinengeller oluştururlar.

139

Page 140: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 140/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Sonuç itibariyle, bunlarla boğuşan bir kişi, dış kabuğu kıracak gücü edinir ve meyveyipaylaşmaya layık olur. Kişi hiç bir koşul altında, Yaratan’a, manevi yola, ve inancınakar şı olan düşüncelerin Yaratan’dan başka bir yerden geldiğine inanmamalıdır.

Sadece Yaratan, tek bir Güç olarak insanı sarar, tüm yaratılışı yönlendirir. İnsanın

rolü ise aktif bir gözlemci olmaktı

r, yani insan üzerinde işleyen tüm güçlerin etkisiniyaşamak zorundadır, ve her defasında bu düşüncelerin, güçlerin Yaratan dışında bir kaynaktan geldiği inancına kar şı savaşmak zorundadır. Yaratan, kişinin maneviyat vekişisel gelişim çalışmalar ını engelleyen düşünceler vermediği taktirde insan yolalamaz.

Esas klipot  Mısır olarak bilinen klipat mitzraim ki bu, kişiyi manevi yolda ilerlemearzusundan döndürür, ve klipat noga’ dır, bu da kişiye her  şeyin olduğu haliyleyolunda olduğu ve daha fazla ilerlemeye gerek olmadığı şeklinde sahte bir his verir.Bu durumda kişi, kalbi bu koşul ile hemfikir olmasa da, kendisini uykudaymış gibihisseder (şöyle söylenir; “ben uyuyorum, ama kalbim uyumuyor”).

Gerçek otantik Kabalist yazılar, özellikle Rav Yehuda Ashlag’ın yazılar ı yazılışlar ı itibariyle, yaratılışın amacı açıklık kazanır kazanmaz, bunlar ı inceleyen kişi klipat noga’nın aldatıcı parlaklığından artık haz alamaz.

Yaratan taraf ından Kendisine yakınlaştır ılmak için seçilen insanlara sevginin ıstırabı (isurei ahava) yollanır. Bu ıstırap onlar ı yollar ı üzerindeki engelleri aşmaya zorlamakve Yaratan’a yakınlaşmalar ını sağlamak içindir.

Kişinin kendisine ait olduğunu hissettiği bu içsel çabasına dahaf pnimi – içten gelenbaskı denir. Ve her türlü hareketimiz “if şa edilmiş” olarak kabul edilir, çünkü herkeshareketlerimizi görebilir ve bunlar bir takım felsefi yorumlara neden olmazlar.

Buna kar şılık, düşüncelerimizin ve niyetimizin “gizli olduğu” kabul edilir, zira bunlar başkalar ının algıladığından tümüyle farklı olabilir, hatta kişinin kendi niyetinialgılayışından bile farklı olabilir.

Bazen, bir takım davranışlara bizi neyin teşvik ettiğinin farkına varamayız. Diğer insanlara gizli olduğu gibi bizi motive eden gerçek içsel niyetimiz çoğu zamankendimizden de gizlidir. Bu yüzden Kabala, kutsal kitaplar ın sırlar ı, yani gizli ilimiolarak bilinir, çünkü bizlere niyeti ve bunlar ı nasıl Yaratan’a doğru yönlendireceğimiziöğretir.

Dolayısıyla, bu bilgi herkesten gizlenmelidir hatta bazen kişinin kendisinden bile. Bu

dünyada olan her şeyin Yaratan’ın Arzusuyla olduğuna, her şeyin Yaratan taraf ındanidare edildiğine, her  şeyin O’nun taraf ından gönderildiğine ve O’nun kontrolündeolduğuna inanmak elzemdir.

Bazı insanlar  ıstıraplar ımızın ıstırap değil ödül olduğu görüşündedirler. Bu sadece,tüm koşullar ı ve ortaya çıkan sonuçlar ı Yaratan’ın yasalar ı ile bağdaştırabilen erdemliinsanlar için geçerlidir. İnsanlar ne zaman büyük sınamalar ve acılara rağmenYaratan’ın sonsuz adaletine inanarak yaşayabilirse ancak o zaman lanet etmektenkutsallığa dönebilirler.

Ancak, aklımızın sınırlar ının ötesine geçerek bu sınamalar ı aşamamak bize manevi

düşüş getirir, zira sadece mantı

k ötesi inançta destek bulabiliriz. İnancı

zdan kopupkişisel mantığa bağımlılığa geri döndüğümüz zaman ise kurtar ılmayı beklemeliyiz.

140

Page 141: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 141/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Diğer taraftan, bu sınamalara kar şı direnen kişiler yükselir, çünkü çekilen sıkıntılar vegeçirilen sınamalar kişinin inancının gücünü arttır ır. İşte ancak böyle durumlardasınamalar ve ıstıraplar kutsal olurlar.

Yaratan’a yönelik bir yalvar ış kalbin derinliklerinden gelmelidir, öyle ki kişinin tüm

kalbi Yaratan’dan talep edilenle hem fikir olmalı

r. Bu yalvar ı

ş sözlerle değil hislerleolmalıdır, zira insanın sadece kalbinde olanlar Yaratan taraf ından duyulur. AslındaYaratan kişinin söylemek istediğinden fazlasını duyar, çünkü Kendisinin kişiyegönderdiği tüm olaylar ı ve kişinin içinde oluşturduğu tüm hisleri anlar.

Hiç bir yaratılan önceden tayin edilmiş olan amaçtan – manevi niteliklere özlemduymaya başlamaktan – kaçınamaz. Peki dünyevi zevklerden kendisini ayıracakarzuya sahip olmayan bir kişi ne yapmalıdır? Kişi tüm sevdiklerinden, ailesinden,akrabalar ından, hayat dolu bu dünyadan ve onun küçük zevklerinden, ve aklına çokgüçlü bir  şekilde resmedilmiş tüm egoist arzular ından kopma fikriyle nasıl baş edebilir? Kişi Yaratan’ın yardımını isterken bile, aslında Yaratan’ın bunu duymasını ve kabul etmesini gerçekten istemiyorsa ne yapmalıdır?

Bu pozisyonda olanlar ı desteklemek ve yardım etmek özel bir hazırlık ve ihsan etmeniteliklerini edinmenin ne kadar önemli olduğunun bilincini gerektirir. Böyle bir bilinçinsanın manevi hazlardan ve içsel sükunetten ne kadar uzak olduğunu hissetmesiylebirlikte yavaş yavaş gelişir.

Bu durum ev sahibinin, misafirlerini bekleyen ziyafetten zevk almalar ı için önce iştahaçıcı yiyecekler sunması gerektiğine benzetilebilir. Önce ziyafete hazırlanmazlarsayemek ne kadar güzel ya da çok olursa olsun misafirler asla gerçek zevki alamazlar.Bu yaklaşım, insanın doğasında bulunmayan ve hiç aşina olmadığı özgecil bir nitelikten zevk almasına yönelik istek uyandırmak için de etkilidir.

Yaratan’a yakınlık ihtiyacımız, manevi kurtuluştan aşır ı derecede uzak hissettiğimizzamanlarda kişisel çabamızın etkisiyle yavaş yavaş doğar. Bunlar, kişisel kurtuluş için Yaratan’a ihtiyacımız olan çok şiddetli çaresizlik ve karanlık zamanlar ıdır, ve buşekilde Yaratan bizi içerisine koyduğu ümitsiz koşullardan çıkar ır.

Eğer gerçekten Yaratan’ın yardımına ihtiyaç duyuyorsak o zaman bu, yardım almayahazır olduğumuzun işareti olarak düşünülebilir, zira Yaratan’ın bizim için hazırladığı tüm hazlar ı kabul etmek için bir “iştah” geliştirmişizdir.

Çektiğimiz ıstırabın derecesi haz alabilme derecemize paralel olacaktır. Ancak, eğer acılardan geçmek zorundaysak ve Yukar ıdan, çektiğimiz ıstırapla aynı derecede

mutluluk alıyorsak o zaman bu yol ıstırabın yoludur Kabala’nın değil.

Burada bir soru daha ortaya çıkıyor; gerçekten Yaratan’dan her hangi bir taleptebulunmaya gerek var mı? Belki de kişi, bedeni bütünüyle kurtar ılmayı istediği noktayagelene dek acı çekmeli ve en sonunda Yaratan’a öyle güçlü haykırmalı ki Yaratan daonu kurtarsın.

Bunun cevabı basittir: Dua! Kişinin kalbinin derinliklerinden gelmese bile, her halükarda insanı kurtuluşuna hazırlar. Dua ile Yaratan’a, manevi gücü aldıktan sonratüm çabamızı  şu an eksik olan manevi arzulara yönelteceğimize söz veririz. İştebunun içerisinde Duanın gerçek gücü vardır.

Yaratan ancak böyle bir talebi kabul eder, ve bu durumda ıstırabın yolu yerinemaneviyatın yoluyla, Kabala’nın yolunda ilerleriz. Bu nedenden dolayı, tüm acılar ın

141

Page 142: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 142/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan taraf ından gönderildiğine emin olsak bile ve hatta O’nun taraf ındangönderilen her şeyin bizim iyiliğimiz için gönderildiğine kati olarak inansak bile aslaıstırap yolunu kabul etmemeliyiz.

Yaratan bizim pasif bir şekilde ıstırabı kabullenmemizi istemiyor. Tam tersine, acıyı,ı

stı

rabı

önlememizi, O’nun biziı

stı

rap yoluyla arkamı

zdan ittiği koşuldan kaçı

nmamı

 arzulamaktadır. Yaratan bizden inancımızı kullanarak kendimizin çabalamasını veilerlemek için f ırsat talep etmemizi istemektedir.

Henüz doğru koşulu edinmek için gerçek bir arzuya sahip olmasak bile yine deYaratan’dan doğru arzuya ve inanca gelmeyi duamız ile talep etmeliyiz. Yani,Yaratan’dan şu an içimizde eksik olan talep etme arzusunu vermesini istemeliyiz.

Ruhlar ımız, yani her birimizin “benliği”, nasıl varolacaklar ına Yaratan taraf ından karar verildiği andan itibaren mükemmellik içerisinde varolmaktadırlar. Bu koşul “mutlaksükunet koşulu” (zira her hareket daha mükemmel bir safhaya ulaşma arzusundankaynaklanır), ve “mutlak mutluluk koşulu” (çünkü Yaratan’ın içimizde yarattığı tüm

arzular hat safhasına kadar doldurulur) olarak tanımlanabilir.

Bu koşula gelebilmek için, bu noktaya ulaşma arzusunu edinmemiz gerekir. Şöyle ki,içinde bulunduğumuz arzular ı mükemmel, özgecil arzulara çevirmeye karar vermeliyiz. Başka hiç bir alternatif yoktur: “Yaratan şöyle der: Eğer kendiniz doğrukarar ı vermezseniz, üzerinize zalim yöneticiler getiririm, ve onlar sizi Bana zorladöndürür.”

Her birey aynı anda iki mükemmel koşul bar ındır ır: şimdiki an ve gelecekteki an. Her hangi bir anda, sadece şimdiki anı yaşar ız, “gelecekteki” koşula ancak egoist vemateryal doğamızı özgecil ve manevi bir hale getirerek geçilebilir.

Yaratan böyle bir mucizeyi her birimizin içinde her an uygulayabilir, çünkü her ikikoşul da eş zamanlı olarak var olmaktadır. Aradaki fark her iki koşulda da eş zamanlı varolmamıza rağmen, koşullardan birini anında algılayabilmemiz ve bu koşula paralelvarolan diğer mükemmel koşulu algılayamamamız gerçeğinde yatar.

Böyle bir koşulun ortaya çıkmasının sebebi bizim niteliklerimizin-arzular ımızınalgılayamadığımız mükemmel koşulun nitelikleriyle uyumlu olmamasıdır. Yaratan’ında bildirdiği gibi, “Benim ve sizlerin aynı yerde varolması mümkün değildir”, çünküarzular ımız bir birine terstir.

Bu nedenden dolayı, her birimizin iki koşulu vardır, ya da Kabala manevi ilminde iki

beden olarak bilinir. Gördüğümüz üzere, Kabala’da “materyal kılıf” olarak bilinen veşu anda işgal etmiş olduğumuz fiziksel bir beden var.

Öteki taraftan da, Yaratan’ın parçası olan, içinde ruhlar ımızın bulunduğu veKabala’da arzular ımız ve niteliklerimiz olarak bilinen beden vardır. Eğer  şimdikihalimizle, bedenimiz tümüyle egoist arzu ve düşünceler bar ındır ıyorsa, o zamanruhumuzun ner dakik denilen sadece mikroskopik bir parçası o büyük Işığın kıvılcımı olarak içimize girebilir ve bize hayat veren budur.

Birinci bedene paralel olarak varolan ikinci beden, henüz hissetmediğimiz manevibedendir, ve gelecekteki  mutlak ruhumuzu oluşturan özgecil arzu ve niteliklerimizi

bar ı

ndı

rmaktadı

r, şöyle ki,ı

slah süreci tamamlandı

ktan sonra gelecekte if şa olacakolan Yaratan’a ait parçadır manevi beden.

142

Page 143: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 143/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Egoist ve özgecil bedenlerimizin nitelikleri, ve ikisine de hayat veren güçler, kalp vezihnimizle algıladığımız hisler ve akıl olarak ikiye ayr ılır. Egoist beden kalple almayı ve akılla bilmeyi arzular; özgecil beden ise kalple ihsan etmeyi ve akılla inanmayı arzular.

Bu bedenlerin ikisini de değiştirmemiz mümkün değildir. Manevi beden değiştirilemezçünkü tümüyle mükemmeldir, ve şimdiki bedenimiz de tamamıyla sabittir vedüzeltilemez çünkü Yaratan taraf ından bu şekilde yaratıldı.

Ancak üçüncü bir beden daha vardır ki diğer ikisi arasında iletişim hizmeti görür.Yukar ıdan yönlendirilen bu orta beden, kendimizin düzeltmeye çalışması ve bunlar ınıslahı için Yaratan’dan talepte bulunmamız gereken, sürekli bir şekilde değişen arzuve düşüncelerden ibarettir. Bu yolla klipat noga denilen orta bedenimizi manevibedenimizle ilişkilendirebiliriz.

Sürekli yüzeye çıkan arzular ı ve düşünceleri manevi bedenimizleilişkilendirebildiğimiz zaman egoist bedenimiz bizden ayr ılır ve manevi bir beden

ediniriz. Bu noktada Yaratan insanın egoist niteliklerini tersine çevirir, ve yaratılıştangelen tüm egoizmimiz tamamıyla özgecil bir form alır.

Hayatta kar şımıza çıkan tüm durumlarda, her  şeyin bize doğrudan Yaratan’dangeldiğini, ve O’nun yaklaşımını kendimizinmiş gibi görmeye çalışmalıyız. Kendimizeşunu hep hatırlatmalıyız; “Benim ve diğer her şeyin arasında O var; kendim dahil budünyadaki herkese O’nun aracılığıyla bakar ım. Benim taraf ımdan algılanan her şeyO’ndan kaynaklanır, ve benden yansıyan her  şey de sadece O’na gider. Bunedenden dolayı bizi saran her şey Yaratan’dır.”

Şöyle denir; “Sen benim hem önümde hem arkamdasın ve elin üzerimde.” Ve kişişunu demelidir; “İçimde olan her  şey, tüm düşündüklerim ve hissettiklerim Sendengelir ve Seninle bir diyalogdur.”

En korkunç his ise o dipsiz kuyuyu algılayışımızdır. Bu his, ayaklar ımızın altındaaniden bir uçurum açılıyormuş gibi çarpar bize; çaresizlik, korku, güvensizlikhislerinin yanı sıra bir sonraki anın, yar ının ve geleceğin hissini veren o saran Işığıntümüyle kaybolduğu hissinin hakim olmasıdır bize.

Bu korkunç negatif hissin tüm türevleri o daha büyük olan temel histen kaynaklanır veaslında onun farklı görünüşleri olarak kabul edilebilir. Hepsi bize aynı kaynaktan,Malchut ’tan, yani Yaratan’ın oluşturduğu o boş ruhtan gönderilir ki her birimiz o ruhunbir parçasını Işıkla dolduralım.

Yaşadığımız tüm karanlık hisler bu boş ruhtan gelir ve ancak Yaratan’ı algılayarak veO’na olan inancımızla aşılabilir. Yaratan taraf ından tüm acılar işte bu nedendendolayı gönderilir.

Hz. Davut (Kral Davut), ruhlar ımızın somut hali olarak, ruhun tüm safhalardanyükselirken geçirdiği izlenimleri ve koşullar ı yazılar ında anlatmaktadır. Doğru yoluanlamaya ve fark etmeye gelene dek ne kadar çok şeye katlanmamız gerektiği çokşaşırtıcıdır. Hiç kimse bize bir sonraki adımın ne olacağını söyleyemez.

Sadece gereklilikten, yani bir önceki basamakta tökezlediğimizden dolayı doğru

hareketi seçebiliriz. Zorluklarla ne kadar çok kar şı

laşı

rsak manevi olarak o kadar hı

zlı

 yükseliriz. Bu yüzden şöyle denir; “Yaratan taraf ından ıstırap verilen kişi mutludur.”

143

Page 144: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 144/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bir sonraki adımımızı ya da geleceğimizi bilmememiz gerekiyor; dinlerde falcılığınyasak olması hafife alınmamalıdır. Manevi gelişim sadece inancın gelişimi sayesindeolur. İnancın gelişimi ise, an be an yaşadıklar ımızın ve bir sonraki anyaşayacaklar ımızın hepsinin Yaratan’dan kaynaklandığı, ve O’na yakınlaşarak bütünbunlar ın üzerinden gelinebileceği gerçeği ile desteklenir. Bu koşul gereklilikten doğar zira doğamız O’nun bize hükmettiğine inanmayı reddeder.

Gelecekteki halimizin bilinmesi, ya da bildiğimize dair güvenimiz, gözlerimizi kapatıp,sessiz kalarak Yaratan’dan gelen her hangi bir olayı adil ve doğru olarak kabullenmeihtimalini ortadan kaldır ır, ki bu koşul ancak Yaratan’a yakınlaştığımızda olabilir.

Manevi yükselişimizin tüm basamaklar ı peygamberlerin kitaplar ında günlük hayatındiliyle anlatılmıştır. Bildiğimiz gibi evrende sadece iki nitelik vardır: özgecilik (ihsanetme yani kar şılıksız verme) ve egoizm; Yaratan’ın niteliği ve yaratılan varlığınniteliği. Kabala’da ise manevi yükselişin basamaklar ı doğrudan hislerin diliyleanlatılır, bu kitapta kısmen olduğu gibi, ya da sefirotlar ın diliyle yani manevinesnelerin fizik-matematiksel tanımlar ıyla.

Bu dil evrensel, pratik ve kesin tanımlardan ibarettir. Dışsal formlar ı yeni başlayanlar taraf ından algılanabilir. Ayr ıca başkalar ını anlamamıza ve bizim de başkalar ı taraf ından anlaşılmamıza yardımcı olur çünkü bir dereceye kadar soyut manevinesneler ve olaylardan bahsetmektedir ki bunlar bizlerden silinmiştir.

Manevi safhalara ulaştığımızda bu “bilimsel” dili kendi duygu ve hareketlerimizitanımlamak için kullanabiliriz çünkü algıladığımız Işık hem hareketin adı hemhareketin kendisi hem de manevi derecesiyle ilgili bilgiyi taşımaktadır. Ancak,maneviyatı edinen bir kişi o dereceye ait duygu ve tecrübelerini sadece o dereceyiyaşamış bir kişiye anlatabilir zira başka bir kişi bu kavramlar ı anlayamaz. Bizimdünyamızda da aynı  şekildedir, belli bir hissi yaşamamış ve bunun safhalar ını hissetmemiş bir kişinin başkasının hislerini anlayabilmesi mümkün değildir.

Egoizmi ıslah etmenin ardışık iki aşaması vardır. Birinci safha egoizmi hiçkullanmamaktır yani kişisel çıkar ı hareketin sonucuna ilişkilendirmeyi düşünmeden,sadece ihsan etme arzusunu düşünerek “vermek” hareketinde bulunmaktır. Buşekilde hareket etmeyi başarabildiğimiz zaman ikinci safhaya geçeriz: egoizmimiziyavaş yavaş, küçük miktarlarda kullanarak özgecil davranış ve düşüncelerimize dahiletmek suretiyle onu ıslah etmeye başlar ız.

Örneğin, kişi hiçbir kar şılık almadan sahip olduğu her  şeyi başkalar ına verir, bugelişiminin ilk safhasıdır. Eğer kişi gerçekten her koşulda bu şekilde davranmayı 

başarabilirse o zaman daha fazla verebilmek için daha fazla kazanır.

Başkalar ına verebilsin diye zenginlik bu kişiden geçmeye başlar. Kazanılan miktar kişinin kazancının bolluğundan etkilenmeden her şeyi vermeye devam edebilmesinebağlıdır. Bu durumda egoizm yüce bir sebep için kullanılmaktadır: kişi daha fazlakazandıkça daha çok vermektedir.

Ancak, kişi her  şeyi vermeyi başarabilecek midir? Kişinin ellerinden geçen miktar onun ıslahını tayin edecektir. Birinci safha “yaratılışın (egoizmin) ıslahı”, ve ikincisafha da “yaratılışın amacı” olarak bilinir, yani egoizmi özgecil hareketler içinkullanabilme durumu. Kabala, bu iki aşamalı manevi gelişimi içermektedir. AncakKabala’da bahsi geçen arzu ve zevkler dünyevi arzular ın toplamının milyarlarcakatından fazladır.

144

Page 145: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 145/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ayr ıca, bu iki seviye sürekli birbirleriyle çatışma içerisindedir, çünkü birinci safhaegoizmin kullanımını ve ıslahını tümüyle reddeder. İkinci safha ise kişinin ıslahı içinegoizmine kar şı koyabilme gücünün belirlediği şekilde egoizmi küçük miktarlardakullanmaya başlar. Dolayısıyla bu iki koşuldaki uygulamalar, her ikisi de ihsanayönelik olmalar ına rağmen birbirlerine zıttır.

Bizim dünyamızda bile, her şeyi veren bir kişi ile vermek için başkalar ından alan bir kişinin yaptığı hareket tümüyle birbirine zıt hareketlerdir. Bu aydınlatmaya göre,kutsal kitaplarda anlatılan çelişkili koşullar ve çatışmalar daha anlaşılabilir olur.Örneğin Saul ile Davut arasındaki çatışma, ve Shamai ile Hilal’in öğretileri arasındakiçelişkiler ve tartışmalar, Yusuf’un oğlu Ari ile Davut’un oğlu ve diğerleri arasındakiçatışmalar, ve neredeyse diğer tüm ihtilaflar ve savaşlar manevi dünyayı hissetmeyen kişiler taraf ından kabile savaşlar ı, ülkeler arası savaşlar, aileler ya daegoist bireyler arasındaki çatışmalar olarak algılanmaktadır.

Kendimiz üzerinde yoğun bir çalışma, öğrenme ve manevi algı için çaba sarf etmedönemi geçirdikten sonra içimizde bir sonuç görmek için arzu doğar. Yaptığımız

tüm çalışmalardan sonra (özellikle de etraf ımızdakilerin çalışmalar ıylakar şılaştır ıldığında) Yaratan’ın if şasını, defalarca çalıştığımız manevi kanunlar ınişleyişini daha net görmeyi ve manevi dünyalar ın hazlar ını algılamayı hakediyormuşuz gibi gelir bize.

Ancak işin gerçeği, beklentilerimizin tam tersidir: maneviyatla ilgilenmeyen kişilerekıyasla, ilerlediğimizi değil daha da geriye gittiğimizi hissetmeye başlayabiliriz.Yaratan’ı algılamaktan ve Yaratan’ın bizi duymasından ziyade O’ndan daha dauzaklaştığımızı hissedebiliriz. Hatta dahası, manevi edinimlerden giderekuzaklaşmak ve maneviyata olan arzumuzun azalması çalışmalar ımızın direktsonucuymuş gibi görünür. Dolayısıyla haklı bir soru ortaya çıkar: kutsal kitaplar ı basitçe dinci olarak çalışan bir kişi kendisini başkalar ından daha üstün görmeye

başlar, ancak Kabala çalışan bizler arzular ımızda ve düşüncelerimizde ne kadar kötüleştiğimizi, ve bizi ilk başta maneviyatı çalışmaya getiren o saf temiz maneviarzulardan ne kadar uzaklaştığımızı görürüz! Belki de hiç Kabala çalışmasak daha iyiolurdu! Belki de içselliğe yönelik yaptığımız tüm çalışma boşa harcanmıştır! Diğer taraftan da sadece bu ilimde gerçeği ve içimizdeki sorular ın cevaplar ını bulduğumuzuhissedebiliriz.

Bu his sadece içteki gerginliğin artmasına neden olur: kendimizi manevi çalışmadanayıramayız çünkü gerçeğin bu olduğunu görürüz, ancak maneviyatla ortak hiçbir noktamız yokmuş gibi gelir ve arzumuzun çalışma içerisinde olan diğer kişilerdendaha az olduğunu algılayarak manevi hislerden giderek uzaklaşır ız.

Bize sanki kendimizin yerinde bir başkası olsaydı, Yaratan o kişiye çoktan cevap verir ve Kendisine yakınlaştır ırdı gibi gelir. Bir başkası, Yaratan’a şikayette de bulunmazve Yaratan kendisini O’na yakınlaştırmadığı ya da yaptıklar ına kar şılık göstermediğiiçin hüzün de hissetmezdi.

Ancak işin özü, bu duygular ın sadece kendi üzerlerinde gerçek manevi çalışmayı gerçekleştiren kişiler taraf ından hissedilmesidir, yani kutsal kitaplar ı çalışıp dinikurallar ı öğrenenler ve fiziksel vecibelerini yerine getirenler taraf ından hissedilmez.

Bunun nedeni, manevi bir varoluş edinmek için çabalayan kişinin bu varoluş içindehiçbir kişisel arzusu, düşüncesi ya da isteğinin olmamasıdır. Bu amaç doğrultusunda

da kişiye özü ve hareket etme güdüsü Yukar ı’dan if şa edilir.

145

Page 146: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 146/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Istıraplardan geçip, kendimizi muazzam egoizmimizin içerisinde bulup, en önemsizmanevi nitelikten bile ne kadar uzak olduğumuzu gördükten sonra ancak sınanmayakatlanabileceğimizi ispatlar ız. Katlandığımız her  şeye rağmen, kalbimizi susturabilir ve çabamız ve ıstıraplar ımızın kar şılığında hiç bir ödül beklemeden Yaratan’a olansevgimizi ifade edebilirsek işte o zaman anlık bile olsa manevi dünyalara bir bakışı hak ettiğimizi kendimize kanıtlar ız, ve elbette tüm katlanılanlara rağmen bu koşullar hayvansal zevklerimizden daha değerliyse!

Tüm bu engeller bize Yukar ıdan bir sınama olarak gönderilir. Kendi egoist doğamızlane kadar çelişkili olursa olsun, kişisel rahatlığımızdan Yaratan için taviz vermek nekadar stresli olursa olsun gerçekten hakikate susuzluğumuz var mı bu engeller taraf ından belirlenir.

Öteki taraftan da, sıradan insanlar sınanmazlar ve alışıla gelmiş hayatlar ıyla her zamanki gibi yaşamaya devam ederler, hatta bir sonraki hayatlar ında cennetin bilekendisi için garanti olduğuna inanırlar zira dini vecibelerini yerine getirmektedirler.

Dolayısıyla böyle kişiler hem bu dünya hem de sonraki dünyanın garanti olduğunusanırlar, ve dini vecibeleriyle Yaratan’ın tüm arzular ını yerine getirdiklerinden dolayı hak ettikleri gelecekteki ödülün düşüncesi ile sevinirler zira hem bu dünyada hem debir sonraki dünyada mükafat alacaklardır. Yani, kar şılaştır ıldığında gözlemci bir kişinin egoizmi manevi dünyada Yaratan’dan bir ödül beklemeyen, gözlemci olmayanbir kişinin egoizminden kat kat fazla artar.

Ancak Yaratan bizlerin maneviyatta nerede durduğunu görmek için sınamaz. Yaratanbunu sınamaya gerek duymadan zaten bilmektedir, zira her bir kişiye geçirdiği tümkoşullar ı veren O’dur. O, bizleri içinde bulunduğumuz manevi koşulun farkındalığınagetirmek için sınar. Yaratan içimizde dünyevi arzular yaratarak, değersiz olanlar ı uzaklaştır ır, ve manevi dünyanın kapılar ına yakınlaşarak Kendisine ulaşmakisteyenlere engelleri aşmalar ı için f ırsat verir.

Kişinin egoizme kar şı nefret duyabilmesi için, Yaratan yavaş yavaş kişinin gözlerinigerçek dü şmanını görmesi için açar ve kişiye manevi dünyaya girmesine engel olangerçek suçluyu gösterir, bu şekilde kişinin içerisindeki egoizme kar şı öyle bir nefretgelişir ki bu niteliğinden tümüyle sıyr ılmayı başar ır.

Kişinin “benliğinin” dışında varolan her  şey Yaratan’ın Kendisidir, zira yaratılanvarlığın yaratılışının temeli her birimizin “benliği” algılamasıdır. Bu kişisel “benliğin”algılanmasındaki yanılsama yaratılışı oluşturur ve sadece bizler taraf ındanalgılanmaktadır. Ancak kişisel “benlik” hissiyatının dışında sadece Yaratan vardır.

Dolayısıyla dünyaya ve etraf ımızda bulunan herkese olan tavr ımız Yaratan’a olantavr ımızı yansıtır. Eğer etraf ımızdaki her  şeye olan yaklaşımımızı bu şekildeayarlarsak o zaman Yaratan’la bağımızı direk olarak inşa ederiz. Peki Yaratan’danbaşkası yok ise, o zaman bu “benlik” nedir? “Benlik” kişinin “ben” olarak hissettiği,kendisinin varolduğu hissidir, ancak, aslında varolan bir şey değildir.

Bununla birlikte, Yaratan’ın isteği doğrultusunda, Yaratan’ın bir parçası olan ruhkişiye varolduğu hissini verir çünkü Yaratan’dan uzaklaştır ılmıştır. Yaratan kendisinibu parçadan yani ruhtan gizlemektedir, ancak Yaratan’ın o parçası (ruh) Yaratan’ı giderek daha fazla hissetmesiyle o “ben” kendisini bağımsız bir varlık yerine giderekdaha çok Yaratan’ın bir parçası olarak hissetmeye başlar.

146

Page 147: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 147/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın aşama aşama algılanması safhalar ına dünyalar  ya da Sefirot  denir.Genellikle hiç bir Yaratan hissi olmadan doğar ız, ve etraf ımızdaki her şeyi “realite”olarak algılar ız. Bu koşul “bizim dünyamız” olarak algılanan formdur.

Eğer Yaratan bizi Kendisine yakınlaştırmak isterse, o zaman çok hafiften Üst Bir Güç

olduğunu hissederiz. Henüz bu gücü kendi içsel duyumuzla göremeyiz, ancakuzaktan hissederiz, dışar ıdan bir şeyler yansır ve bize biraz güven biraz sevinç veilham getirir.

Ancak Yaratan Kendisini tekrardan öyle bir  şekilde uzaklaştırabilir ki o maneviVaroluşun ayr ılışını hissederiz ve sonuçta duyarsızlaşır ız. Bu his Yaratan taraf ındanKendisine daha da yakınlaştırmak istediği kişilere gönderilir, zira kaybettiğimiz omuazzam manevi hissin özlemini duymak bizi o hissi tekrar geri getirmek içinharekete geçirir.

Eğer çaba sarf eder ve manevi ilim olan Kabala’yı çalışırsak ve kendimize gerçek bir öğretmen bulursak o zaman Yaratan Kendisini ya manevi yükselişler vasıtasıyla biraz

daha if şa eder ya da manevi düşüş koşulundan çıkma arayışına motive etmek içinbiraz daha gizler.

Eğer kendi irademizin gücüyle Yaratan’ın gizli olduğu bu tatsız durumdankurtulabilirsek o zaman Yukar ıdan manevi yükseliş veya ilham olarak yardım alır ız.Öteki taraftan da, kişisel çabamızla bu durumdan çıkmaya çalışmazsak, YaratanKendisi bize yaklaşabilir, ya da (bir kaç kez bizi kendi çabamızı uygulamaya yönelikteşvik ettikten sonra) henüz O’nu algılayamasak da Yaratan bizi tamamen terk deedebilir.

22

Manevi Gelişim

Dünyamızla ilgili bilmek istediğimiz her  şey yaratılışın ve Yaratan’ın İlahi yönetimiolarak tanımlanabilir ya da bilim adamlar ının tanımladığı gibi “doğanın kanunlar ı”olarak. İnsanoğlu icatlar ıyla yaratılışın bazı detaylar ını kopyalamaya ve doğanınkanunlar ına ilişkin bilgisini kullanmaya çalışır, şöyle ki Yaratan’ın yaptıklar ını daha altbir seviyede ve daha temel maddelerle kopyalamaya çalışır.

Sınırlar ı giderek büyüse de insanoğlunun doğayı anlayışının derinliği sınırlıdır.Örneğin bugün bile insanın bedeni fiziksel bedeni olarak tanımlanmaktadır. Ancakböyle bir bakış açısı insanlar ı ayıramaz zira her kişinin bireyselliği bedenselşekilleriyle değil kendi manevi güçleri ve nitelikleri taraf ından belirlenir.

Dolayısıyla, yaratılış açısından o devasa çeşitliliğe bakmaksızın tüm bedenler sadece tek bir beden oluştururlar zira aralar ında birini diğerinden ayıracak hiç bir kişisel fark yoktur. Bu perspektiften bakarsak, başkalar ını ve etraf ımızdaki tümdünyayı anlamak, ve kendi bedenlerimizin dışındaki her şeyle doğru ilişki kurabilmekiçin sadece kendi içimize bakmamız ve kendimizi anlamamız yeterlidir.

Aslında davranışımız da zaten böyledir çünkü dışar ıdan içimize gireni kavramak vedışsal güçlere tepki vermek üzere yaratıldık. Dolayısıyla, eğer manevi olarak

147

Page 148: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 148/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

başkalar ından farklı olmazsak, ve tüm davranışlar ımız standart ve bedenlerimizinçeşitli hayvansal nitelikleri çerçevesindeyse, o zaman sanki hiç yaşamıyor gibiyizdir.

Belirgin manevi bir kişisellik yok ise sanki tüm bedenlerimizi temsil eden ortak bir bedenin parçası gibiyizdir. Diğer bir deyişle, birbirimizden farklı olabileceğimiz tek

nokta ruhlar ı

z aracı

ğı

yla olur. Dolayı

yla, ruhumuz yok ise bir birey olarakyaşadığımız söylenemez.

Ne kadar çok manevi farklılıklara sahip olursak o kadar önemli oluruz, ancak bufarklılıklar varolmazsa o zaman bizler de varolamayız. Ancak içimizde en ufakmanevi özellik oluşur oluşmaz o andan itibaren bu koşula manevi doğ um denir,çünkü içimizde ilk kez bizi herkesten ayıran bireysel bir nitelik ortaya çıkmıştır.

Dolayısıyla, kişiselliğimizin doğumu ancak genel kitleden kişisel manevi ayr ılışımızsayesinde gerçekleşir. Tıpkı yeni ekilen bir tohumda iki çelişkili sürecin birbiriniizlemesi gibi: çürüme süreci ve arkasından büyüme süreci. Tohumun daha öncekiformdan yani ilk halinden tümüyle sıyr ılması gerekmektedir. Şu anki hali tümüyle

erimeden, yani fiziksel doğası tümüyle yok olmadan kişi fiziksel bedenden manevigüce geçemez.

Tüm bu safhalardan geçene dek (buna “bir meyvenin yukar ıdan aşağıya doğrubüyümesi” denir) aşağıdan yukar ıya ilk manevi güç içimizde doğamaz, büyümeyedevam edemez, ve bize Hayat Verenin seviyesine ve özelliklerine ulaşamaz.

Buna benzer süreçler farklı formlar alsa da cansız, bitkisel, hayvansal ve insansaldoğalarda da vardır. Kabala “manevi doğ umu”  bireyin içerisinde en alt seviyedekimanevi dünyanın en alt niteliğinin ortaya çıkması olarak tanımlamaktadır – yani bu,kişinin “bizim” dünyamız sınırlar ının dışına, ilk ve en alt manevi seviyelere geçişidir.

Ancak bu dünyada yeni doğan bir bebekten farklı olarak, manevi olarak yeni doğmuş bir kişi ölmez sadece sürekli olarak gelişir. Kişi kendisini sadece kendi farkındalığınınilk-bilinç noktasından itibaren anlamaya başlayabilir, asla daha önce değil. Örneğin,bizler daha önce varolduğumuz formlar ı hatırlamıyoruz, mesela annemizinrahmindeki cenin halimizi, doğum anımızı, hatta doğduktan sonraki erken bebeklikdönemlerimizi bile. Bizler sadece gelişimimizi algılayabiliriz daha önceki formlar ımızı değil.

Bununla beraber, Kabala yaratılışın tüm safhalar ını, sadece Yaratan’ın varolduğudurumdan O’nun ilk genel ruhu – manevi varlığı yaratışına dek aşama aşama en üstmanevi dünyalardan en alt manevi seviyeye, en son ve en alt manevi aleme inişi

anlatmaktadır.

Kabala, bizim dünyamızda bir kişinin en aşağıdan en yukar ıya kadar, maneviseviyeleri nasıl algıladığını ve kişinin yaratılışının amacına nasıl geldiğini anlatmaz.Zira yükseliş inişin kanunlar ından ibarettir ve her kim anlamak isterse manevi doğ umdan en üst manevi geli şime kadar her basamağ ı  şahsen bağ ımsız olarak yaşamak zorundad ır.

Yükselişlerinin en son safhasına yani ruhlar ının niteliklerinin mutlak ıslah olmuş ilkhaline geldikten sonra tüm ruhlar Yaratan’a geri dönecek ve O’nunlabenzerliklerinden dolayı ayr ılmaz bir bütün olacaklar, tıpkı yaratılışlar ından önceYaratan’ın ayr ılmaz bir parçası olduklar ı gibi. Başka bir deyişle, kişi manevidoğumundan Yaratan’la tümüyle bütünleşene dek ruh, en alt seviyeden en üst

148

Page 149: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 149/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

seviyeye kadar, yani Yaratan’ın seviyesinden indiği 125 seviyeden aynen yukar ı çıkmak zorundadır.

Kabala’da en alt basamak “doğum” olarak, en üstteki son basamak da “son ıslah”olarak bilinir ve aradaki tüm basamaklar Kutsal kitaplardaki insanlar ın ya da yerlerin

isimleri olarak ya da Kabalistik semboller, sefirotlar ı

n isimleri veya dünyalar olarakbilinir.

Yukar ıdaki açıklamalardan sonra görüyoruz ki yaratılışın amacını, yaratılışınoluşumunu ve son ıslaha dek yaratılışın tüm aşamalar ını tamamıylagerçekleştirmeden ne yaratılışı ne de kendimizi anlayabilecek kapasiteye sahibiz.Dünyayı sadece kendi içimizden incelediğimiz için yaratılışın yalnızcaalgılayabildiğimiz kısmını keşfedebiliriz. Bu yüzden de kendimizle ilgili bilgiyi tümüyleedinemeyiz.

Dahası, anlayışımız da sınırlıdır zira bir nesneyi anlayabilmek için onun olumsuzözelliklerini keşfetmemiz lazım, ve bizler henüz kendi eksikliklerimizi göremiyoruz.

Tersine bir arzumuz yoksa yani bilinçli olarak kendi negatif özelliklerimizi keşfetmekistemiyorsak, doğamız otomatikman olumsuz niteliklerimizi bilincimizden ayır ır çünkübu niteliklerin içimizde var olduğunu algılamak bize çok büyük bir  ıstırap verir,dolayısıyla doğamız kendisini otomatikman bu tür hislerden uzak tutar.

Sadece Yaratan’ın niteliklerini edinmek için kendi doğalar ının ıslahı üzerine çalışanKabalistler doğalar ının olumsuz niteliklerini ıslah edebildikleri dereceye göre aşamaaşama Yaratan’ı if şa eder. Bu olumsuz nitelikler zaten ıslahtan geçtikleri için henüzıslah olmayan nitelikler sanki kişiye ait değilmiş gibi gelir. Ancak bu koşulda bir Kabalistin aklı ve doğası olumsuz niteliklerini görmesini sağlar.

Önce diğer insanlar ın olumsuz niteliklerini görme eğilimimiz kendimizi analizetmemize yardımcı olmaz. Zira, insan doğası otomatik olarak negatif hislerden uzakdurur, başkalar ında gördüğümüz kötü özellikleri hiç kendi üstümüze alınmayız.Doğamız asla aynı kötü özellikleri kendimizde algılamamıza izin vermez.

Aslında, başkalar ının kötü özelliklerini tespit etmek bize zevk verdiği için bunuyapabiliyoruz! Dolayısıyla, bu dünyada kendisini bilen bir tek kişi bile olmadığını kesinlikle söyleyebiliriz. Diğer taraftan, bir Kabalist kişinin ilk esas formu olan ruhunuanlayarak insanın doğasının tüm boyutunu ve kökenini kavrayabilir.

Yukar ıda yazılanlara göre, yaratılışı tam olarak anlayabilmek için kişi realiteyiyukar ıdan aşağıya, Yaratan’dan bizim dünyamıza doğru, ve sonra da aşağıdan

yukar ıya doğru incelemelidir. Yukar ıdan aşağıya doğru olan yola “ruhun bu dünyayaaşama aşama inişi” denir. Bu süreç, bizim dünyamızla kar şılaştırdığımızda ruhunalgılanması ve gelişimidir, tıpkı babanın tohumu ile ceninin anne rahminde oluşması gibi.

Kişiye tümüyle Yaratan’dan uzak olduğu hissiyatı olan en alt seviye if şa olana dek,tıpkı ebeveynlerinin meyvesi olarak, ilk şeklini tamamen kaybetmiş bir tohum gibi,fiziksel olarak bağımsız bir organizma olamaz. Ancak tıpkı bizim dünyamızda olduğugibi, manevi dünyada da kişi tümüyle Köküne bağımlı olarak gelişir ta ki Kaynağınınyardımıyla tümüyle bağımsız manevi bir varlık haline gelene kadar.

Manevi doğumun gerçekleşmesiyle birlikte kişi kendisini Yaratan’dan daha da uzakbir manevi noktada bulur, ve yavaş yavaş Yaratan’a doğru yükselişin basamaklar ını öğrenir. Manevi alemin kanunlar ına uygun olarak manevi gelişimin seviyelerinde

149

Page 150: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 150/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

aşağıdan yukar ıya doğru giden yol “ki şisel idrak ve yükseli ş” olarak bilinir. Bu, bizimdünyamızda yeni doğan bir bebeğin bu dünyanın kurallar ına göre büyümesiyleparaleldir. Kişinin aşağıdan yukar ıya yükselişinin aşamalar ı ruhunun Yaratan’danayr ılıp bu dünyaya yukar ıdan inişinin basamaklar ının bire bir aynısıdır. Bu nedendendolayı, Kabala ruhun yukar ıdan aşağıya inişine odaklanır; manevi olarak gelişmekiçin ise yükselişin basamaklar ı her bir kişi taraf ından bağımsızca gerçekleştirilmelidir.

Dolayısıyla hiçbir koşulda öğrenciye müdahale edilmemesi gerekir ayr ıca hiçbir manevi harekete de zorlanamaz. Öğrencinin manevi gelişimi çevresinde olanlar ı bilinciyle algılamasıyla tayin edilir. Ancak o zaman kişi ıslah edilmesi gereken tümniteliklerini keşfedip düzeltebilir. Zaten bu nedenden dolayı da Kabalistlerin kişiselmanevi edinim ve düşüşlerini paylaşmalar ı yasaklanmıştır.

Zira iki yol – yukar ıdan aşağı ve aşağıdan yukar ı – bire bir aynıdır, kişi aşağıdanyukar ıya giden yolu anladığında yukar ıdan aşağı olan yolu da anlar. Bu şekilde,kişisel gelişiminde insan yaratılışından önceki halin anlayışına gelir.

Yaratılışın programı bizim dünyamıza yukar ıdan iner; en üst seviye bir sonraki altseviyeyi doğurur ta ki bizim dünyamızda bir bireyin içinde, yaşamlar ımızın birindebelli bir anda doğana kadar. O andan itibaren süreç tersine döner ve en son safhayaulaşana kadar kişiyi manen gelişmeye zorlar.

Ancak manen gelişen kişiler ilerledikçe kendi çabalar ını eklemeliler ve kişiseleylemlerini gelişim ve sonuca gelebilmesi için yaratılışın içerisine dahil etmeliler. Buhareketler yaratılış sürecinin kişi taraf ından tekrar inşa edilmesinden oluşur, çünkükişi ne fiziksel ne manevi doğada olmayan bir  şeyi icat edemez. Aynı  şekilde,yaptığımız her  şey doğadan aldığımız fikirlerden ya da şablonlardan oluşmaktadır.Dolayısıyla, manevi gelişimin tümü manevi doğamıza zaten Yaratan taraf ından ekilenmanevi dünyalar ı tekrar inşa etmeye yönelik bir arzudan ibarettir.

Bu kitabın ilk bölümünde anlatıldığı gibi, bu dünyanın tüm yaratılanlar ı ve onlar ı saranher şey her bir tür için gerekli tüm koşullar ın mükemmel olarak sağlandığı bir ortamdayaratılmışlardır. Bizim dünyamızda da olduğu gibi, doğa bir canlının büyüyebileceğigüvenli ve uygun bir yer sağlar, ve bebeğin doğması anne ve babasında onabakmalar ı için bir ihtiyacı harekete geçirir.

Manevi dünyada da durum buna benzer, kişi manevi olarak doğana kadar her şeykişinin bilgisi ve müdahalesi olmadan doğal bir süreçle olur. Ancak kişi büyür büyümez varlığını sürdürebilmesi için çaba gerektiren hayatın zorluklar ı verahatsızlıklar ı ortaya çıkar. Kişi olgunlaştıkça, giderek daha da olumsuz nitelikler 

ortaya çıkmaya başlar.

Benzer şekilde manevi dünyada da manevi gelişimle beraber kişinin olumsuz yönlerigiderek daha bariz olmaya başlar. Bu yapı Yaratan taraf ından doğayı kullanarak hembizim dünyamızda hem de manevi dünyalarda özellikle yaratılmıştır ki doğru gelişimseviyesine ulaşabilelim zira kişi ancak sonu gelmeyen hayatsal sıkıntılarla “komşunukendin gibi sev” koşuluna gelerek mutluluğu edinebileceğini anlar. Ve ancak o zamankendimizle “doğanın” yukar ıdan aşağı oluşumlar ı arasında yeni bir ilişki keşfedebiliriz.

Dolayısıyla, ne zaman doğada “yanlış uygulamalar” ya da Yaratan’ın “eksikliklerini”görsek bu durumu kendi doğamızı ve etraf ımızdaki dünyaya olan yaklaşımımızı tamamlamak için bir f ırsat olarak değerlendirmeliyiz. Dışımızdaki her şeyi ve herkesimanevi dünyalardan inişine uygun olarak, tıpkı kendimiz gibi sevmeliyiz. Ve ancak buşekilde Yaratan’la tamamen bütünleşebilir ve sonsuz haz ve iyilik olan yaratılışın

150

Page 151: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 151/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

amacına ulaşabiliriz. Bunlar ın hepsi edinebileceğimiz şeylerdir, ve Yaratan aslayaratılışın planından vazgeçmeyecektir, çünkü O bu planı bizlere mutlak haz ve iyilikverme Arzusu ile oluşturdu.

Bizim işimiz sadece manevi dünyalardan bu dünyaya inişi çalışmak ve aşağıdan

yukar ı

ya çı

karken kendi davranı

şlar ı

nası

l düzenleyeceğimiz anlayı

şı

 edinmektir. Yaratan’ın bizlerden talep ettiği tıpkı bizler gibi doğamıza aykır ı görünen otuhaf “başkalar ını kendin gibi sevme” hissi (bize yakın olan aile vs gibi bireylerisevmekten bahsetmiyoruz zira yakınlar ımız zaten kalbimize de yakındır) içimizde“benliğimize” yönelik bir çelişki yaratmaktadır, tıpkı diğer özgecil hisler ya daegoizmin inkar edilmesinin verdiği hisler gibi.

Ancak kişisel isteklerimizden feragat edebilirsek ya da azaltabilirsek (daraltabilirsek),o zaman egoizmden boş kalan alan Üst Işığı almak için kullanılabilir ve Işık doldurupgenişleterek bu boşluğu etkiler. Bu iki harekete “hayat ın nabz ı” ya da “ruh” denir veanında daralıp genişleme hareketlerini yapmaya devam edebilirler.

Sadece bu şekilde kişinin manevi kabı Yaratan’ın Işığını alabilir ve genişleyen ruhyükselir. Daralmaya hem dış bir güç hem de kabın içsel niteliklerinin hareketlerisebep olabilir. Daralma safhasında dış bir etkinin ıstıraplı baskısına kar şı koyabilmekiçin kap doğası gereği kendi içinde genişleme koşulu yaratır ve böylece dış basıncınetkisini kendisinden kaldır ır.

Bu daralma kabın kendisi taraf ından yapılırsa o zaman kap tekrar orijinal halinekendi başına genişleyemez. Ama Yaratan’ın Işığı bu kaba girer ve doldurursa, kap ozaman eski geniş haline gelebilir. Ve bu Işığa “hayat” denir.

Hayatın kendisi varoluşun özünü edinmektir, bu ancak daha önceki daralmalar vasıtasıyla mümkün olabilir, zira kişi yaratıldığı manevi sınırlar ı aşacak kapasiteyesahip değildir. Kişi daralmayı ilk kez sadece dış bir baskının etkisiylegerçekleştirebilir, ya da Yaratan’a daha üst manevi güçlerin yard ımı için dua ederek,çünkü kişi ilk yardımı alana kadar – hayat – ruhunun içerisine girene kadar, kişininruhun bu doğaya aykır ı koşulunu yaratması kendi gücü dahilinde değildir.

Kişi Üst Gücün yardımına bağımlı ve kendi başına “daralma” gerçekleştiremezken,henüz canlı olarak kabul edilmez, zira “hayatta olmak” bağımsız hareket edebilmeyeteneğine sahip olmak demektir.

Yaratılışın tüm safhalar ı ve kavramlar ı anlaşılır bir  şekilde otantik Kabalaöğretilerinde bulunmaktadır. Kabala Yaratılıştaki her şeyi ikiye ayır ır: Işık (ohr) ve kap

(kli). Işık basınçtır ve kap zevk alma arzusudur. Haz, zevk alma arzusuna girince buarzunun içerisine zevk alma isteğini verir. Işığın eksikliğinde, kap neyden zevkalacağını bilemez. Dolayısıyla, kap hiçbir zaman bağımsız değildir, sadece Işık ne tür bir zevk alacağını belirler, yani düşünceleri, arzular ı ve tüm özelliklerini belirleyenIşık’tır. Bu nedenden dolayı, kabın manevi değeri ve önemi kabı dolduran Işıktaraf ından tayin edilir.

Dahası, kabın zevk alma arzusu ne kadar büyük olursa kap da o kadar “bayağı”dır,ve Işığa o denli daha fazla bağımlıdır ve o kadar da bağımsızdır. Diğer taraftan da,kap ne kadar “bayağı” olursa alacağı zevk de o kadar büyük olur. Bu paradoks, Işıklakabın kar şılıklı zıt niteliklerinin sonucu olarak ortaya çıkar. Manevi çalışmamızınödülü Yaratan’ı if şa etmektir, ancak bizim “Ben” imiz Yaratan’ı kendimizden gizleyenbir perdedir.

151

Page 152: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 152/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bireyi belirleyen şey fizyolojik bedeni değil arzusu olduğundan her ortaya çıkan yeniistekle sanki yeni bir kişi doğ mu ş gibidir. Bu şekilde ruhlar ın dolaşımı kavramını anlayabiliriz, yani her yeni düşünce ve arzuyla kişi yeniden doğar, zira arzuyenilenmiştir.

Dolayı

yla, eğer kişinin arzusu hayvansal ise, o zaman kişinin ruhu bir hayvanı

nbedenine girmiştir denir, öteki taraftan da, eğer arzusu yükseltilmişse o zaman kişininerdemli olduğu söylenir. Kişi ruhlar ın dolaşımı sistemini ancak bu şekildeanlamalıdır. Kişi zaman zaman kendi içinde düşünce ve arzular ının ne kadar çeliştiğini açıkça algılayabilir sanki bir değil de birkaç kişiymiş gibi hisseder.

Ancak kişi her seferinde belli arzular ı yaşadıkça, ve eğer bu arzular da gerçektengüçlüyse, o an içinde bulunduğu koşulun tümüyle zıttı başka bir koşulun olabileceğinihayal bile edemez. Bunun nedeni kişinin ruhunun ölümsüz olmasıdır zira Yaratan’ınbir parçasıdır. Bu yüzden kişi herhangi bir koşulda sonsuza dek kalacağını hayaleder.

Ancak Yaratan kişinin ruhunu yukar ıdan değiştirir, ruhlar ın dolaşımı bundan oluşur,bu şekilde önceki koşul ölür ve “yeni bir kişi doğar.” Benzer bir  şekilde maneviyükselişlerimizde, esinlenmelerimizde ve düşüşlerimizde, mutluluk ve hüzünlerimizdebir koşuldan başka bir koşula geçebileceğimizi kavrayamayız, ve manevi yükseliş esnasında da manevi gelişim dışında her hangi bir  şeye ilgi duyabileceğimizi biledüşünemeyiz.

Tıpkı ölü bir adamın hayat gibi bir koşulun varolabileceğini hayal edemeyeceği gibi,yaşayanlar da ölümü düşünmezler. Tüm bunlar sadece Yaratan’ın varoluşundan vedolayısıyla ruhun sonsuzluk doğasından kaynaklanan koşullardır.

Tüm realitemiz özellikle bizi manevi dünyalar ı algılamaktan alıkoymak içinyaratılmıştır. Bin bir düşünce bizi amacımızdan saptır ır, ve odaklanmaya çalıştıkçadaha büyük engeller yaşamaya başlar ız. Bütün bu engellere kar şı tek çareYaratan’dır. Yaratılışın amacında bu vardır bu yüzden kişisel kurtuluşumuz içinYaratan’a döneriz.

Tıpkı yemek yerken çocuklara masallar anlatarak dikkatlerini dağıttığımız gibiYaratan da bizleri iyiliğe yöneltmek için özgecil gerçeği egoist sebeplerle sarar kibizler maneviyatı yaşamak isteyelim. Ancak manevi hayatı tattıktan sonra bununiçerisinde kendimiz yer almayı arzulayabiliriz.

Manevi gelişim yolumuzun tamamı manevi nitelikleri edinmek amacıyla Yaratan’la

birleşmek ve manevi bütünlük sağlamak prensibi üzerine kurulmuştur. Sadecemaneviyatla ilişki içerisindeyken orada rol alabiliriz.

Bu nedenden dolayı, kişinin aynı amaca ulaşmak isteyen bir grup dostu ve bir hocası olması çok önemlidir: kişi kendisi fark etmese de günlük ilişkilerinde bile bedentaraf ından engellenmeye maruz kalmadan manevi arzular edinebilir. Görebiliriz ki,birey ne kadar manevi amaçlar ı yüksek olan kişiler arasında olmaya çalışırsadüşünceleri ve arzular ının da bu çevre taraf ından etkilenme olasılığı o kadar yüksektir.

Gerçek bir çaba, bedenin arzusuna kar şı yapılan bir çabadır, ve eğer bariz bir örnekvarsa ve bir çok kişi de bunu uyguluyorsa doğamıza aykır ı gelse bile çaba sarf etmekdaha kolay olur. (Çoğunluk bilinci tayin eder; herkesin çıplak olduğu bir saunada yada ilkel bir toplumda kişinin elbiselerini çıkarması zor değildir.)

152

Page 153: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 153/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ancak bir grup dost ve öğretmen sadece yardımcı araçlardır. Manevi yükseliş sürecinde Yaratan her zaman kişiyi yardım için Kendisine dönmeye zorladığındanemin olur.

Neden hem yazılı bir Torah (dünyevi kelime anlamı Hz Musa’nın yazdığı Tevrat’tır,

ancak manevi çalı

şmada Torah Işı

k anlamı

na gelen “ohr” kelimesinden gelir veYaratan’ın ıslah eden Işığı olarak adlandır ılır) yani manevi yasalar ın yazılı olduğupeygamberlerin kutsal kitaplar ı gibi bir kitap hem de ayr ıca sözlü olan vardır? Bununcevabı basittir: yazılı olan bizlere yukar ıdan aşağıya oluşan manevi sürecianlatmaktadır. Ve bu anlatım için tarihsel gelişimler, yasal belgeler, peygamberlerindili ve Kabalistik öğretileri kullanmasına rağmen sadece bu süreci anlatır.

Ancak, manevi yasalar ın verilişinin asıl nedeni ki şinin aşağ ıdan yukar ıya manevi yükseli şi ve Yaratan’ ın Kendisine ulaşması içindir , bu yol her birey için kişisel bir yoldur ve o ruhun niteliklerine ve özelliklerine göre manevi yolu tayin edilmiştir.

Dolayısıyla her bir kişi manevi dünyalar ın seviyeleri boyunca her yükselişi kendine

özgü bir şekilde algılar. Manevi yasalar ın kişiye aşağıdan yukar ıya yükseldikçe if şaolmasına “sözlü Torah”  denir, çünkü her bir kişiye tek bir anlatım şekli vermek negereklidir ne de mümkündür. Her birey Yaratan’a dua yükselterek kişisel olarakalgılamalıdır, dua sözeldir (Kabala’da dua kalpteki arzu olarak bilinir, ancak dünyeviyansıması sözler olduğundan sözel kelimesi kullanılmıştır.)

Manevi çalışma ve kişisel gelişim yolunda gösterdiğimiz tüm çaba sadeceçaresizliğimizi fark edip Yaratan’a yardım istemeye dönmemiz içindir. Elbette ki,ihtiyaç duyana kadar kendi hareketlerimizi değerlendirip Yaratan’a yardım çağr ısındabulunamıyoruz. Ne kadar kendi üzerimizde çalışırsak Yaratan’a kar şı kederimiz deartar.

Eninde sonunda yardım Yaratan’dan gelse de bunun için dua etmeden yardımalamayız. Dolayısıyla her kim manevi yükselme sürecinde ilerlemek istiyorsa her tür hareketle çaba sarf etmelidir. Oturup bekleyen kişiye de “akılsız oturup kendikendisini yiyor” denir.

Ne tür bir hareket olursa olsun “çaba” kişinin bedeninin arzusuna kar şı koyarakyaptığı her şey olarak tanımlanır. Örneğin, kişi bedensel arzular ına kar şın uyursa budavranış da çaba sayılır. Ancak esas problem kişinin her zaman gösterdiği çabayakar şılık ödül beklentisinin olmasıdır. Egoizmi aşmak için kişi her hangi bir ödülbeklentisi olmadan çaba göstermeye çalışmalıdır. Dolayısıyla, bunu yapabilmek içinkişi Yaratan'dan güç talebinde bulunmalıdır, zira beden bir ödül olmadan işlemez.

Ancak tıpkı bir sanatkar ın, çalışırken ödülü değil de sadece zanaatını düşündüğügibi, Yaratan’ı seven bir kişi egoizmini zapt edebilmek için Yaratan’dan güç talepeder. Bu şekilde, Yaratan arzuladığı için kişi O’na yakınlaşır, bu yakınlığın sonucuolarak sonsuz haz alacağı için değil.

Kişi ödül için çalışmadığı zaman sürekli mutludur çünkü Yaratan'ın yardımıyla, nekadar çok çaba sarf ederse hem kendisi için hem de Yaratan için mutluluk vardır. Buyolla kişi sanki sürekli ödüllendirilmektedir.

Bu nedenden dolayı, insan eğer kişisel ıslahın çok zor olduğunu ve bundan hiç bir zevk almadığını hissediyorsa hala egoizminden kurtulamadığının bir işaretidir, vehenüz kitlelerden ayr ılıp bu dünyada Yaratan adına çalışan bir kaç kişinin var olduğuinsanlar arasına girememiştir.

153

Page 154: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 154/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ama Yaratan adına olup da kendisi için olmayan bir  şeye en asgari çabayı harcamanın bile ne kadar zor olduğunu hisseden bir insan şimdiden kitlelerleKabalistlerin var olduğu manevi hissin arasında bir yerdedir.

Kitleler doğru eğitilemezler çünkü kişisel ödül olmadan çalışmayı kabullenmeleri

mümkün değildir. Kitleleri eğitmenin temeli egoizmi ödüllendirme üzerine inşaedilmiştir. Bu nedenden dolayı kitlelerin dini vecibelerini yerine getirmeleri zor değildir ve hatta bu kurallar ı daha katı tutabilmek için hayatlar ını daha da zorlaştırmak içinyeni yollar bile ararlar. Ancak ilk basamak olan, sadece bir inanan olmak herkes içingereklidir. 12. yy büyük kabalistlerinden RAMBAM herkesin önce küçük çocuklar gibieğitildiğini yazar, yani kurallara uymanın gelecek dünyada kişisel fayda getireceğianlatılır. Daha sonra aralar ından bir kaç tanesi olgunlaşır ve biraz erdemlik sahibiolurlarsa ve gerçeği bir hocadan öğrenirlerse, egoizmden yavaş yavaş sıyr ılmanınyöntemini öğrenme safhasına gelebilirler.

Genellikle, kişinin çabasının kar şılığında görmek istediği şey ödüldür, yaptığı şeyler bir çok farklı alanda olsa bile. Kişi ödül olmadan hiç bir şey yapamaz, ama almak

istediği ödülü egoist hazlardan özgecil (ihsan eden) hazlara çevirebilir. Örneğin, bir çocuğun oyuncağından aldığı mutlulukla bir yetişkinin maneviyattan aldığı mutlulukarasında bir fark yoktur. Fark sadece hazzın dışsal formunda, kıyafetindedir. Ancakbu formu değiştirebilmek için, tıpkı dünyamızda olduğu gibi, kişinin büyümesigerekmektedir. O zaman, kişinin oyuncak yerine manevi bir arzusu olur, dolayısıylakişinin egoist arzusu da özgecil bir arzuyla yer değişir.

Bu nedenden dolayı Kabalada manevi çalışmanın insana haz duyma isteğindenkaçınmasını öğrettiği tümüyle yanlış bir düşüncedir. Hatta durum bunun tam tersidir;Kabala öğretisinin prensiplerine göre kişi arzular ını bastır ırsa, Yaratan'ın insanlaraverdiklerini kullanmama günahına kar şılık bir fedakarlıkta bulunması gerekir.

Yaratılışın amacı ruhlara sonsuz mutluluk vermektir, ve böyle bir haz ancak ihsanetmekte bulunabilir. Kabalanın bizlere öğretilmesindeki amaç bu öğreti yardımıylaaldığımız hazzın dışsal formunu değiştirmemiz gerektiğine ikna olabilmemiz ki gerçekkişi için şu anki gibi acı olmaktansa tatlı olsun.

Hayatımız boyunca ya yaşımızın ilerleyişi ya da içinde yaşadığımız toplumdan dolayı zevk aldığımız şeylerin dışsal kıyafetlerini değiştirmeye zorlanır ız. Kelimehazinemizde zevki tanımlayacak kelime yoktur. Bunun yerine sadece şekli, kıyafeti,nesneyi tarif eden kelimeler vardır yani zevk alınan nesnelere verilen isimler bulunur:yemek çeşitleri, doğa, oyuncak. Bizler zevk alma çabamızı çeşidine göre tarif ederiz,mesela "ben balık severim" deriz.

Kabala çalışanlar ın tercih ettiği haz şu soru ile tayin edilir; kişi için önemli olan Kabalamıdır yoksa Kabalayı veren mi? Yani kişi için Kabala, Yaratan'dan aktar ıldığı için miönemlidir? Yoksa Yaratan mı daha önemlidir, ya da dini gelenekleri uygulayarakYaratan'dan alma beklentisinde olduğu ödül mü?

Problemin kar ışıklığı aslında manevi koşulu edinmenin kısa ve basit bir yolununolduğu gerçeğindedir, ancak egoizmimiz bu yolda gitmemize izin vermemektedir.Bizler kural olarak, egoizmimiz taraf ından dikte ettirilen zor ve ıstırap dolu yoluseçiyoruz; ve başlangıç noktasına birçok acıdan sonra dönüyor ve ancak o zamandoğru yolu izliyoruz. Kısa ve kolay yol inanç yoludur, uzun ve zor olan yola ise ıst ırap yolu denir. Ancak manevi yolu seçmek kişiye ne kadar zor gelse de, bu yolu seçtikten

sonra izlemesi de o kadar kolaydır.

154

Page 155: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 155/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Alt seviyedeki dünyevi aklımızın önce idrak edip ondan sonra ilerlemeyi talepetmesine “engel” (insanı tökezleten duvar) denir. Herkes bu taşa takılır.

Kabala sadece tek bir ruhtan bahseder, her hangi birimizin ruhundan, ve ruhun sonbasamağa yükselişinden. Hocalar ımız şöyle yazar; Hz. Musa'nın (Musa kelimesi

Aramikçe Moshe olarak okunur ve Limshoch – çekmek fiilinden gelir ve kişininkendisini egoizminden çekmesi anlamındadır) kollar ı (kollar manevi köklerde inanç  anlamındadır) güçsüzleşti, düşmanlar ıyla (düşmanı olarak tanımladığı  şey kendiegoist arzu ve düşünceleridir) olan savaşını kaybetmeye başladı. Sonra yaşlı olanlar (yani erdemli düşünceleri) onu bir taşın (egoizmin) üzerine oturttu (kendi aklını aşağı çekti) ve kollar ını kaldırttılar (yani egoizminin üstüne çıkardılar) ve altına bir taş koydular (inancı sıradan egoist aklın üzerine taşıdılar) ve böylece İsrail (İsrailkelimesi Yaşar (direkt-doğrudan) ve El (Yaratan) kelimelerinden gelir ve Yaratan'adirekt anlamındadır, hangi dinden, ülkeden ve ırktan olursa olsun her kim kendisiniYaratan'a doğru manevi yükselişe yönlendirmişse o kişiye İsrail denir; zira manevi bir arzu her insanda olabilir ve bu arzunun kişide if şa olması sadece Yaratan’a bağlıdır)kazandı.

Ayr ıca, atalar ımızın putperest (yani insanın arzular ının egoist ve sadece kişiselmenfaatine yönelik olması) olduklar ı ve kaçtıklar ı yazılır (Zion kelimesi de bu manevianlatımdan gelir ve kökü yetzira kelimesidir, yetziot  kelimesiyle bizlere anlatmakistediği egoizmden kaçarak Işığı almak anlamındadır).

Yeni başlayan bir Kabalistin dünyasında, sadece iki hâl vardır: ya ıstırap çekmek yada Yaratan'ı algılamak. Kişi egoizmini ıslah edip kişisel düşünce ve arzular ını Yaratan'a yöneltene dek etraf ını saran dünyayı sadece ıstırabın kaynağı olarakhisseder.

Fakat daha sonra kişi Yaratan'ı algıladığında Yaratan'ın tüm dünyayı doldurduğunuve tüm dünyanın ıslah olmuş manevi nesnelerle doldurulmuş olduğunu görür. Ancakbu tür bir görüntü sadece kişi manevi duyuyu edinirse mümkün olur. O noktada,geçmişte yaşanmış tüm sıkıntılar gerekli ve aslında güzel koşullar olarak görülür zirakişi ıslahı geçmişte edindiğini görür.

En önemlisi, kişi kimin Yöneten olduğunu bilmeli, ve bedenin (elbette Yaratan’ınisteği doğrultusunda) sürekli olarak her  şeyin tesadüfen olduğunu iddia etmesinekar şın bu dünyada her  şeyin sadece O’nun isteğiyle meydana geldiğinin farkınavarmalıdır.

Ancak bedene rağmen, birey bu dünyada olan her  şeyi ödül veya cezanın izlediği

inancına sıkıca tutunmalıdır. Örneğin, eğer kişi birden manevi yükseliş için bir istekduyarsa, bunun tesadüf olduğunu düşünebilir. Doğru hareket etmesi için Yaratan'abir talepte bulunmuştur, kendisine derhal bir cevap gelmediğinden geçmiştekiduasına yeterince önem vermemiş ve unutmuştur. Ancak bu arzu geçmişte doğruyaptığı bir  şeyin ödülüdür – doğru hareketi yapmak için Yaratan'a ilettiği talebinkar şılığıdır.

Veya, eğer kişi manen bir yükseliş hissederse ve hayatta bu tür yüce hislerden başkabir  şey olmadığını ifade edebiliyorsa anlamalıdır ki, (1) bu his kendisine Yaratantaraf ından önceki dualar ına gönderilen bir cevap, ve (2) böyle bir ifade ile kişibağımsız olarak çalışabilmesinin Yaratan'dan ziyade kendi gücüne ait olduğunuortaya çıkarmış olur.

155

Page 156: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 156/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu demektir ki, kişinin manevi yükselişi Yaratan’ınkinden ziyade kendi eylemlerinebağlıdır. Dahası, eğer kişi çalışma esnasında aniden öğrenmenin amacını algılamayabaşlarsa, bir kez daha bunun tesadüf olmadığını ve böyle bir durumun Yaratantaraf ından gönderildiği inancını pekiştirmelidir.

Dolayı

yla, çalı

şma sı

rası

nda kendimizi Yaratan’ı

n Takdiri’ne bağı

mlı

olduğumuzpozisyona koymalıyız ki İlahi Takdir’e olan inancımızı güçlendirebilelim. Yaratan’abağımlı olduğumuzda Yaratan’la bağ oluştururuz ve bu koşul sonunda tümüyleYaratan’la bütünleşme koşuluna getirir.

Üzerimizde etki eden bir birine iki zıt güç vardır: Yaratan’ın Arzusu’nu yaşamanın veher  şeyin O’nun hatır ı için yapılmasının hayatın en yüce amacı olması gerektiğinihissettiren özgecil (ihsan eden) güç, ve her şeyin insanoğlu için ve onlar taraf ındanyapıldığını kabul eden egoist güç.

Aslında her koşulda daha üst güç olan özgecil güç üstün gelse de, uzun ve ıstıraplı bir yol mevcuttur. Ancak, kısa bir yol da vardır, buna manevi çalışma yolu olan,

Kabalanın yolu denir. Her birey gönüllü olarak, elinden geldiğince çaba sarf ederekbu yolu ve kişisel ıslah sürecini kısaltmaya çalışmalıdır, aksi takdirde, yaratılışınamacına gelebilmek için gönülsüzce acının yolunu kabullenerek ilerler. Yaratan kişiyieninde sonunda maneviyata getirecektir, yaratılışın amacı budur ve bu kaçınılmazdır.

Kişinin en doğal hissi kendisine olan sevgisidir, bu koşul yeni doğanlarda veçocuklarda daha açık örnek teşkil eder. Ancak kişisel sevginin doğurduğu, ve sayısızşiir ve hikayenin de temasını oluşturan, başka bir kişiye duyulan sevgi de bundandaha az doğal değildir. Sevginin ve bu oluşumun ortaya çıkardığı süreçlerin hiç bir bilimsel açıklaması yoktur.

Hepimiz yaşamlar ımızda kar şılıklı sevgi olan bu doğal olguyla, bu hissin dalga dalgakabarmasıyla ve sonra da garip bir şekilde düşüşüyle kar şılaşmışızdır. Tam olarak dabu kar şılıklı sevgide his ne kadar güçlü olursa, o kadar çabuk geçer.

Tam tersi olarak da, bir kişinin çok hafif bir hissi başka birisine kar şı genellikle çokyoğun ve güçlü bir his doğurur fakat bu ani bir duygu dönüşü ilk sevgi hissini elbetteazaltabilir. Bu çelişki bir kaç sevgi türü örneğinde görülebilir: cinsiyetler arasındakisevgide, ebeveynler ve çocuklar arasındakinde ve benzer sevgi durumlar ında.

Hatta diyebiliriz ki, kişi bir başkasına sevgisini çok gösterirse, diğer kişinin kendisiniözlemesine ve daha yoğun sevmesine olanak vermez. Dolayısıyla gösterilen büyüksevgi, sevilenin sevgisinin büyüklüğünü göstermesine olanak tanımaz, tam tersine

sevgiyi nefrete dönüştürür. Bunun nedeni sevilen kişinin sevdiğini kaybetmekorkusunun kalmamasıdır, zira kar şısındakinin koşulsuz sonsuz sevgisiniyaşamaktadır.

Ancak bizim dünyamızda bir başkasını egoistçe bile sevme olanağımızın olması çokender görünen bir  şeydir, dolayısıyla özgecil sevginin bizlere tümüyle yabancı veedinilemez bir his olarak gelmesi hiç şaşırtıcı değildir. Yaratan taraf ından bizlereihsan edilen şey tümüyle özgecil sevgi olduğundan, Yaratan bize olan bu sevgisinibizler bu sevgiye tam ve sürekli kar şılık verebilecek nitelikler geliştirene kadar gizlitutmaktadır.

Kendimize yönelik sevgi hissetmediğimiz sürece her türlü sevgiyi kabul edebiliriz.Ancak sevgiyi alıp bununla dolar dolmaz, daha seçici olur alışılmamış yoğun hisler arzulamaya başlar ız. Ve tam olarak bu noktada kişinin Yaratan’a yönelik sevgisinin

156

Page 157: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 157/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

gücünü artırmayı sürekli arzulaması f ırsatı bulunabilir. Dalgalanmayan, sabit vekar şılıklı bir sevgi ancak hiçbir şeye bağlı olmazsa mümkün olabilir. İşte bu nedendendolayı Yaratan’ın sevgisi bizlerden gizlidir ve ancak maneviyatı edinen bir kişininbilincinde, kişi kendisini egoizmden ar ındırdığı dereceye kadar if şa olur, zira egoizmbizim dünyamızda kar şılıklı sevginin hissedilmemesinin tek sebebidir.

Egoist olarak yaratılmamızın nedeni hislerimizin sınırlar ını git gide genişletmekapasitesine gelip, Yaratan’ın sevgisini gizleyen örtüleri kaldırarak bu sevgiyi artanşekilde hissedebilmemiz içindir. Sadece Yaratan’ın sevgisini hissederek, O’nunlabütünleşmeyi arzulayarak egoizmimizden sıyr ılmayı isteyebiliriz. Egoizmin yaratılış üçgeninde üçüncü olduğu söylenebilir (Yaratan, biz ve egoizm), ve bu bizlerinYaratan’ı seçebilmesine izin verir.

Dahası, Yaratan’ın tüm yaptıklar ı, yaratılışın mutlak amacı ve O’nun tüm etkisi, bizler nasıl görürsek görelim sadece mutlak ve sonu olmayan bir sevgiden kaynaklanmıştır.Yaratan’dan yansıyan Işık, tüm dünyalar ı ve bizleri yarattı, bu Işığın sadece minicikbir kıvılcımı bedenlerimizde bulunmakta, yaşamımızı teşkil etmekte ve bizlere

ruhumuzun ıslah olduktan sonra ne olacağını hatırlatmaktadır. İşte o Işık O’nunsevgisidir.

Bizlerin yaratılışının nedeni, sadece iyilik yapmak uğruna saf bir arzu, sevme veyüceltme arzusu, özgecil (ihsan etmek isteyen) saf bir istek (özgecil olduğu için debizler taraf ından anlaşılması mümkün değil), öyle ki bizler O’nun sevgisinin sonucuolarak bu sevgiyi tümüyle sonsuzluğuyla yaşamalı, içinde yüceliği bulmalı, ve ayr ıcaO’na yönelik kendi içimizdeki sevgiyi de tamamıyla yaşamalıyız. Bizim dünyamızdakikoşula zıt olarak, sadece bu iki hissin eş zamanlı olarak yaşanması Yaratan’ın amacı olan sonsuz mutluluğu getirebilir.

Tüm doğamızı bir kelimeyle özetleyebiliriz – egoizm. Egoizmin en net kendisinigösterdiği yer kişinin “ben” ini algılamasıdır. İnsan aşağılanmak dışında her  şeyetahammül edebilir. Hatta aşağılanmayı engellemek için ölmeye bile razı olabilir.

Her ne koşul olursa olsun, ister fakirlik, ister kaybetmek, zarara uğramak, ister ihanet,her zaman olaylara neden olan etkenlerin ve sebeplerin kendi kontrolümüz d ışındakifaktörlerden kaynaklandığı bahanesinin arayışı içerisine girer ve maalesef buluruzda. Yoksa kendimizi ne kendi gözümüzde ne de başkalar ının gözünde asla temizeçıkartamayız çünkü bu doğamıza aykır ı.

Doğamız asla kendimizi küçük düşürmemize izin vermez yoksa bizler taraf ından“benlik” şeklinde algılanan ve yaratılışın bir parçası olan doğamız tümüyle yok olur 

ve dünyadan ayr ılır. Bu nedenden dolayı, egoizmimizin kendimiz taraf ından yokedilmesi mümkün değildir, bu sadece Yaratan’ın yardımıyla mümkün olabilir. Egoizmancak kişinin yaratılışın amacını kendi r ızasıyla kendi gözünde diğer her  şeydendaha değerli kılmasıyla yer değiştirebilir.

23

Manevi Çalışma

Yaratan’dan manevi algı talep etmemiz ancak günlük hayatımızdaki problemleriçözmesi için yardım istemememiz gerçeği, Yaratan’ın ilahi yönetimine ve varlığınaolan inancımızın ne kadar zayıf olduğunun bir göstergesidir. Ve yaşadığımız tüm

157

Page 158: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 158/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

olaylar ın bizleri sadece tek bir amaca yönlendirmek için geldiğini anlamadığımızı gösterir: zira problemler onlar ı kendimiz çözmeye çalışalım diye gönderilir.

Fakat aynı zamanda Yaratan’dan çözüm için yardım da talep etmeliyiz, zira her problemin bize O’nun bütünlüğüne ve tekliğine olan inancımızı güçlendirmek için

geldiğine inanmalı

z.

Eğer gerçekten her şeyin Yaratan’a bağlı olduğuna inanırsak, o zaman gerçekten deYaratan’a dönmek zorunda kalır ız, elbette O’nun sorunlar ımızı çözmesi ümidiyledeğil, sadece tüm bu problemleri O’na bağımlı olabilmek için bir f ırsat olarakkullanmalıyız.

Tabii ki kişisel dürtülerimize de ihanet etmemek için, tıpkı etraf ımızdaki diğer insanlar gibi problemlerimizi kendi başımıza çözmeye çalışmalıyız. Manevi bir düşüş içindebulunduğumuz koşulun üstüne çıkıp manevi yükselişe geçebilmemiz için Yaratantaraf ından gönderilir. Ve Yukar ı’dan gönderildiği için de bize anında gelir, bir andaortaya çıkar, ve neredeyse her zaman bizi hazırlıksız yakalar. Fakat o koşuldan

çıkmak, yani manevi yükseliş  yavaş yavaş  olur, tıpkı bir hastalıktan iyileşmek gibi,zira düşüş koşulunu tümüyle algılamalı ve bunu kendimiz aşmaya çalışmalıyız.

Eğer manevi yükseliş esnasında, kötü niteliklerimizi inceleyebilir, sol çizgiyi sağ çizgiyle birleştirebilirsek o zaman bir çok manevi düşüşten kendimizi alıkoyabiliriz,sanki düşüşlerin üzerinden atlıyormuş gibi oluruz. Ancak sadece sağ çizgiyetutunabilenler, yani egoist ıstıraba kar şın Yaratan’ın eylemlerini haklı gören kişiler,doğru yolda kalıp manevi düşüşlerden kaçınabilirler.

Bu kavram kutsal kitaplarda zoraki savaş  (milhemet mitzva) ve gönüllü savaş (milhemet reshut) olarak geçer: egoizme kar şı zoraki savaş, ve eğer kişi kendiçabasıyla ve arzusuyla egoizme kar şı savaşabilirse gönüllü savaş olarak tanımlanır.

Kendi üzerimizde yaptığımız içsel çalışmayı, egoizmi aşmak için sarf ettiğimiz çabayı,Yaratan’ı her şeyin üzerine yükselttiğimizi, O’nun her şeyi yönettiğine dair inancımızı güçlendirişimizi, bu koşullar ın hepsini gizli tutmalıyız, tıpkı geçirdiğimiz tüm diğer manevi koşullar gibi. Ayr ıca, insan bir başkasına nasıl davranması gerektiğikonusunda da nasihat veremez. Eğer bir başkasının egoistlik işaretler verdiğinigörüyorsak, bu işaretleri yorumlayabilecek olan o kişinin kendisidir, zira tüm evrendeYaratan’dan başka kimse yoktur. Bu şunu belirtmektedir; kişinin gördüğü ve hissettiğiher  şey Yaratan’ın o kişinin içinde tüm bu olgular ın farkına var ılmasını sağlamaarzusudur.

Bizi saran her  şey sadece sürekli olarak Yaratan’ı düşünmemizi, Yaratan’danmateryali, fizikseli, sosyal çevreyi ve yaratılışın diğer koşullar ını değiştirmesiniistememiz gerektiğini anlamamız içindir.

Her birimizin, tamamı egoizmimizden ve her koşulda mutluluk ve huzur içerisindeolma arzumuzdan kaynaklanan sonsuz sayıda arzular ı vardır. Hayatımızdaki her ihtar ya da hayatın kulağımızı çekmesi hissettiğimiz her bir eksiklikle başaçıkabilmemiz içindir, ve hayat bunlar ı bize bilimsel olarak açıklamaktadır.

Kabalanın manevi yaklaşımı, yeni başlayan bir kişiye bile, Üst Güçlerin varolduğu bir dünyayı açar, ve kendimizle manevi nesneler arasındaki farkı anlayabilmemizi sağlar.Bu şekilde, kişi kendi içi vasıtasıyla kendisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğiniöğrenir. Dolayısıyla, dünyevi hayatın gerekliliği tamamıyla ortadan kalkar, özellikle dedünyevi hayatın arzulanan sonuçlar ı getirmeyeceği gerçeği ışığından bakarsak.

158

Page 159: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 159/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kendi içimizdeki iki gücün – egoist ve manevi güçlerin çatışmasına şahit oldukça,yavaş yavaş bedenimizi dışardan bir zorlama olmadan, kendi doğamızla manevidoğanın, Yaratan’ın nitelikleriyle kendi niteliklerimizin yer değiştirmesi için zorlar ız.

Kabala, her bir yanlışı  ıslah etmektense tüm kötülüğünün kaynağı olan egoizmimiziı

slah etmemiz gerektiğini önermektedir. Geçmiş, şu an ve geleceği şimdiki zamandahissederiz. Bizim dünyamızda, bu üç zaman da şimdiki zamanda fakat farklı hisler olarak algılanır. Bu farklı hisler, aklımızın bu üç zaman nosyonunu içsel zamançizelgesine göre organize edip insana zaman olgusunun varolduğu hissiyatını vermesinden kaynaklanır.

Kabala dilinde bu koşul “Işık – haz” dan alınan farklı etkiler olarak tanımlanır. Her hangi bir anda hissedilen haz şimdiki zaman olarak nitelendirilir. Eğer içsel ise,hazzın üzerimizdeki etkisi çoktan geçmiş demektir, eğer haz kaybolduysa ya dauzaktan bir yansıma varsa bu bizim taraf ımızdan mesafe olarak hissedilir ve bunu“geçmiş zaman” olarak algılar ız.

Eğer haz bizden ayr ıldığında Işık kesiliyorsa, eğer artık Işığı alamıyorsak o zamanonun varolduğunu tümüyle unuturuz. Ancak uzaktan yansımaya devam ederse ozaman bizler taraf ından unutulup da henüz hatırlanmış geçmiş olur.

Eğer daha önce her hangi bir Işık-haz yaşamadıysak, ve birden duyular ımızdauzaktan ortaya çıkarsa o zaman bu durumu “gelecek” (“güven Işığı”) olarak algılar ız.

Başka bir deyişle, şimdiki zamanı içimizde içsel bir edinim, Işık, bilgi, haz olarakalgılar ız, ama geçmiş ve geleceği uzaktan hatırlanan ya da öngördüğümüz bir hazzınuzak yansıması olarak algılar ız. Ancak her ne koşulda olursa olsun ne geçmişte nede gelecekte yaşıyoruz, sadece şu anda farklı zamanlar olarak yorumlanan Işığınfarklı türlerini algılıyoruz.

Eğer şimdiki zamanda hiç bir haz duymuyorsak, gelecekte bize haz verebilecek bir Kaynağı aramaya başlar ız; bize farklı bir his getirecek olan bir sonraki anı bekleriz.Kişisel durumumuzu iyileştirme alanında harcadığımız çaba uzak ve dışımızda olanIşığı şimdiki algımıza çekmeye yöneliktir.

Üzerimize etki eden iki tane güç vardır: ıstırap bizleri arkadan iter, ve zevk bizi baştançıkar ıp önden çeker. Genellikle, sadece bir gücün işleyişi yeterli değildir; yaniyalnızca gelecekteki bir zevkin beklentisi bizleri ilerletmek için yeterli değildir, zira bubeklentiyi elde etmek için çaba sarf etmek gerektiğinden kişinin tembel doğası ve şuanda elinde olanlar ı kaybetme ihtimali burada işin içine girebilir. Bu nedenden dolayı,

bizi arkadan itecek bir gücün – şimdiki zamanda çekilen ıstırap hissinin devreyegirmesi gerekmektedir. Tüm hatalar tek bir nihai hatadan doğar – haz alma arzusu.

Genellikle, bu hatayı yapan kişiler nefislerine hakim olamadıklar ı ve bu zevke kar şı koyamayan zayıf iradeleri olduğu konusunda övünmezler. Bu insanlar ın sadeceöfkelerinden aldıklar ı haz açıkça gururlar ını ifade etme f ırsatı verir çünkü gurur onlar ın erdemliklerini belirler. İşte bu gurur onlar ı anında yere indirir. Bu yüzden öfkeegoizmin en güçlü ifade şeklidir.

Fiziksel, maddesel, bedensel ya da manevi ıstırap yaşadığımızda, Yaratan’ın biziböyle bir ceza ile ödüllendirdiğinden pişmanlık duymalıyız. Eğer pişmanlıkduymazsak, o zaman bu ceza değildir, zira ceza sağlık olsun, maddesel ihtiyaçlar olsun üstesinden gelemediğimiz bir koşulun ıstırap hissidir.

159

Page 160: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 160/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer içinde bulunduğumuz durumdan ıstırap çekmiyorsak o zaman henüzYaratan’dan ceza almamışız demektir. Zira her ceza kişinin ruhunun ıslah olması içindir, dolayısıyla bunu yaşamayarak ıslah olma f ırsatını kaçır ır ız. Ancak, her kimcezayı yaşar ve ıstırabı hafifletmek için Yaratan’a dua edebilirse sadece acı çekmekoşuluna kıyasla daha da büyük bir kişisel ıslahtan geçer. Bunun nedeni Yaratan’ınbize gönderdiği cezalar ın bizim dünyamızdaki cezalardan çok daha farklı sebeplerden dolayı geldiği gerçeğinde yatar. Ceza bizlere Yaratan’ın r ızasına(arzusuna) kar şı hareket ettiğimizden dolayı gelmemektedir, bizlerin O’na yönelmesive O’nunla bağ kurabilmesi içindir.

Dolayısıyla, eğer Yaratan’a bizi ıstıraptan kurtarması için dua edersek, bu durumkişisel gelişimden alıkonulmayı istiyormuşuz gibi algılanmamalıdır, çünkü dua insanınYaratan’la arasındaki bağ olarak bilinir ve bu basamak acı çekerek ilerlemektenkıyaslanamayacak kadar daha etkilidir.

"Zoraki olarak doğar ız, zoraki yaşar ız ve zoraki ölürüz.” Bizim dünyamızdaki yaşamsüreci budur. Ancak bizim dünyamızda olan her  şey manevi dünyalarda olanlar ın

sonucudur. Yine de, bizim dünyamız ve manevi alem arasında doğrudan bir benzerlikyoktur.

Bu yüzden kişi (bedenin arzular ına kar şın) zorlanarak doğar (manevi doğuş, ilkmanevi hissi edinmektir), şöyle açıklanabilir; beden asla gönüllü olarak razı olmasada, bu his kendi “benliğimizden” ayr ılışın başlangıcıdır. Yukar ıdan alınan manevihareket ve algılama ile duyu organlar ına (kelim) sahip olduktan sonra manevi bir hayat sürmeye ve yeni dünyamızı keşfetmeye başlar ız.

Ancak bu durumda bile, manevi hazlarda olabilmek için bedenin arzular ına kar şı gideriz, ve bu yüzden de “zoraki yaşar ız.” Sonunda “zoraki ölürüz”, yani dünyevihayatımızın günlük boş işleriyle ilgilenmek durumunda olmayı manevi ölüm olaraktanımlar ız.

Her nesilde Kabalistler, çabalar ı ve yazdıklar ı kitaplarla, yaratılışın amacına ulaşmave Yaratan’a yakınlaşma yolunda daha uygun koşullar yaratmak istemişlerdi. BaalShem Tov zamanından önce sadece bir avuç insan bu dereceye ulaşabilmişti,sonrasında ise onun çalışmalar ı sayesinde maneviyatı sadece basit bir  şekildeçalışan kişiler bile yaratılışın mutlak amacını edinebilmişlerdi. Hatta dahası, BaalHaSulam’ın ve Rav Ashlag’ın çalışmalar ı sonucunda, bugün bu dünyada,yaratılışının amacına ulaşmak isteyen her insanın bunu başarabilmesi mümkündür.

Maneviyatın yoluyla ıstırabın yolu arasındaki fark ancak kişi ıstırap yoluna devam

ederken hakikatin yolunda ilerlemenin çok daha hızlı ve kolay olduğunu fark ettiğizaman ortaya çıkar. Kabala yolu, çektiğimiz ıstırabı ve bunun tekrar olabileceğinihatırlama sürecinden oluşur. Bu yüzden, çekilen bir acıyı tekrar yaşamaya gerekyoktur, çünkü daha önce yaşananlardan çekilen ıstırabı hatırlamak ve anlamak doğruhareket yolunu seçmek için yeterlidir.

Erdemlik, olanlar ı analiz edebilmekten, ve çekilen tüm ıstırabın egoizmdenkaynaklandığını anlamaktan geçer. Dolayısıyla, egoizmden kaynaklanan ıstırabınyoluna girmekten sakınacak şekilde hareket etmeliyiz. Gönüllü olarak egoizmireddettikten sonra artık manevi yolu seçmeliyiz.

Kabalistler tüm dünyanın kendileri için yaratıldığı hissindedirler, yani tüm dünyayaratılışın amacına ulaşmakta yardımcı olmak için vardır. Onlara göre dışardan gelen

160

Page 161: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 161/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

tüm arzular sadece manevi yolda ilerleyebilmek içindir, ve bu arzular ı kişiselmenfaatleri için kullanmayı anında reddederler.

Kişinin, etraf ındakilerin olumsuz yanlar ını görmesi, onun henüz kişiseleksikliklerinden kurtulmadığının göstergesidir, sonuç itibariyle hala ıslah olması 

gerektiğini görür. Bu anlayı

şı

şı

ğı

altı

nda, tüm dünya insanoğlunun yükselişinehizmet etmek için yaratılmıştır, zira insanlar ın kendi eksik yanlar ını dünyada kötüolarak tanımladığı şeylerde görmelerini sağlar.

Ancak kendi manevi düşüşümüzün derinliğini, ve şevkle arzuladığımızdan sonsuzuzaklığı hissederek, Yaratan’ın bize verdiği manevi hissin mucizesini bizi budünyanın seviyesinden Kendisine yükselttiği zaman algılayabiliriz.

Yaratan bize ne muazzam bir armağan vermiştir! Sadece içinde bulunduğumuzkoşulun derinliklerinden böyle bir armağanın kıymetini bilebilir ve gerçek sevgi vebütünleşme arzusuyla kar şılık verebiliriz.

Çaba sarf etmeden her hangi bir bilgiyi edinmemiz mümkün değildir. Bu kişininiçerisinde iki koşul doğurur; bilginin gerekliliğini anlamak ki bunu edinmek kişinin sarf ettiği çabaya denk gelir, ve bilgiyi edinme sorumluluğunun bize ait olduğunu anlamak.

Dolayısıyla, çaba kişiye iki ön koşul getirir: kalplerimizdeki ve düşüncelerimizdekiarzu, ya da yeni bir şeyi anlayabilmek için zihinsel hazırlık. Bu nedenden dolayı çabagöstermemiz beklenir, aslında bu bir gerekliliktir.

Gerçekte bize bağlı olan tek şey de budur, çaba; çünkü bilginin edinimi Yukar ıdangelir ve bunun if şası konusunda hiçbir etkimiz yoktur. Dikkat edilecek olursa, manevibilgi ve algı ediniminde, sadece Yukar ıdan talep ettiğimizi ve hazır olduğumuz

kadar ı

alı

r ı

z. Peki Yaratan’dan bir talepte bulunduğumuzda arzular ı

ve kendiegomuzu kullanmıyor muyuz?

Manevi yükselişte böyle talepler Yaratan’dan kar şılık bulur mu? Dahası, daha öncehiç tecrübe etmediğimiz bir şeyi nasıl talep edebiliriz?

Eğer ıstırabın kaynağı olan egoizmden kurtulmayı talep edersek ya da ne olduğunubilmeden bile manevi nitelikleri talep edersek, Yaratan arzuladığımız hediye ile biziödüllendirir.

Eğer Kabala sadece kalpte ve akılda vuku bulan manevi çalışmaya odaklanıyor vemanevi ilerleyişin yalnız bu faktörlere bağlı olduğu üzerinde duruyorsa o zaman dini

vecibeleri yerine getirmekle yaratılışın amacı arasındaki ilişki nedir?

Aslında kutsal kitaplar ın tüm emirleri üst alemlerdeyken Kabalistlerin yaptıklar ı manevi hareketlerin birer tarifidir – dolayısıyla aslında fiziksel olarak yapılan dinivecibelerin hiç biri manevi dünyalar ı etkilememesine rağmen sadece fiziksel olarakYaratan’ın İradesi’ni yerine getirmiş oluyoruz. Şüphesiz Yaratan’ın amacı tüminsanoğlunu manevi olarak Kendi seviyesine çıkarmaktır. Ancak manevi öğretininnesilden nesle aktar ılması, ekilen topraklardan sadece birkaç değerli kişinin çıkması sadece kitlelerin belli görevleri yerine getirmesiyle mümkün olur.

Yukar ıda anlatılanlar bizim dünyamıza benzeyen bir durum. Yetenekli bir bilim

adamı

n ilerleyebilmesi için tüm diğerlerine de ihtiyaç vardı

r. Bilginin nesilden nesleaktar ılması bazı koşullar ın oluşturulmasını gerektirir, ve buna gelecekteki büyük

161

Page 162: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 162/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

insanlar ın yetiştirilip eğitildiği akademik enstitülerin kurulması da dahildir. Böylece,ilim adamının başar ılar ında herkes yer alabilir ve daha sonra o büyük adamınemeğinin meyvelerini paylaşabilirler.

Kabalistler, emsalleri taraf ından emirleri uygulamanın otomatik olarak yapıldığı ve

Yaratan’a inancı

n kolay olduğu bir çevrede yetiştirilmiş olduklar ı

ndan, manevigelişimlerine devam ederler, diğerleri ise manevi gelişimin ilk basamaklar ında kalırlar.Ancak yine de, diğer insanlar gibi bilinçsizce Kabalistin manevi çalışmasında yer alırlar, ve bu nedenden dolayı Kabalistin kazanmış olabileceği her hangi bir manevigelişimden pay alırlar.

Dahası, manevi niteliklerinin bilinçaltındaki parçalar ı da farkında olmadan ıslah olurlar ve böylece birkaç nesil sonra onlar ın da bilinçli manevi gelişimi gerçekleştirmelerimümkün olur.

Kabala çalışmaya gelen öğrenciler (bazılar ı bilgi sahibi olmak, bazılar ı da maneviedinim için) hakkında bile şöyle denilir; “bin kişi dergâha girer, ama bir kişi öğretmeye

çıkar.” Her koşulda herkes o bir kişinin başar ısında yer alır, ve herkes katkısıylakişisel ıslahının bir kısmını edinir.

Manevi aleme girdikten, ve egoist niteliklerini ıslah ettikten sonra bir Kabalist yenidenbaşkalar ına ihtiyaç duyar: bir Kabalist bu dünyada yaşarken başkalar ının egoistarzular ını toplar ve ıslah eder, ve bu şekilde başkalar ının da gelecekte bir zamandabilinçli olarak manevi çalışma ile ilgilenebilmesine yardımcı olur. Eğer sıradan bir kişisadece mekanik bir şeyler yaparak da olsa bir Kabaliste yardımcı olabilirse, Kabalisteyaptığı ıslahta onun arzular ını kendisine dahil etme f ırsatı tanımış olur. Hatta öyle ki,bazı manevi kitaplarda “kişinin hocasına hizmeti ondan öğrenmesinden dahafaydalıdır” diye yazar.

Manevi öğrenim süreci egoizmi gerektirir ve dünyevi anlayışımızı kullanır, ancakkişinin hocasına hizmet etmesi hocasının yüceliğine olan inancından kaynaklanır vebu öğrencinin algısının ötesinde olan bir  şeydir. Bu yüzden, öğrencinin hocasınahizmeti manevi niteliklere daha yakındır ve sonuç olarak da daha tercih edilen bir koşuldur.

Dolayısıyla, hocasına yakın olup da ona hizmet eden kişinin manevi yükseliş açısından daha fazla f ırsatı olur. Bundan dolayı, Kabalistler, “manevi edinim mirasalınmaz hocadan öğrenciye aktar ılır” derler. Ve bu prensip nesiller boyuncagünümüze kadar süregelmiştir.

Ancak, şimdiki nesil manevi açıdan o kadar alt bir seviyeye düştü ki, bu neslinliderliğini yapanlar bile ailedeki bir sonraki kuşağa aktar ıyor çünkü tüm bilgileribedensel seviyede. Öteki taraftan ise, Yaratan’la ve öğrencileriyle manevi bağ oluşturmuş kişiler, erdemliklerini sadece alabileceklere aktar ırlar, yani en yakınöğrencilerine.

Yaratan’a giden yolda ilerlerken engellerle kar şılaştığımızda Yaratan’dan şunlar ı istemeliyiz:

(1) Yaratan’ın Kendisinin gönderdiği tüm engelleri kaldırmasını, ki böylece buengelleri kendi yolumuzla aşabilelim, ve sahip olmadığımız daha büyükmanevi bir gücün ihtiyacında olmayalım.

162

Page 163: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 163/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

(2) Yaratan’ın bize manevi anlayış için daha büyük bir arzu ve manevi yükselişinönemini bağışlamasını. Bundan sonra artık Yaratan’a ilerlediğimiz yoldaengeller bizi durduramaz.

Bizler bireyler olarak hayatımız için her  şeyden vazgeçmeye hazır ızdır, tabii eğer 

yaşam bizim için değerliyse. Bu nedenden dolayı

, Yaratan’dan bize manevi hayatı

ntadını bahşetmesi için talepte bulunmalıyız ki hiçbir engel bizi yoldan çıkarmasın.

Manevi arzu bir başkasına mutluluk verme arzusu anlamındadır, kişinin arzusunusadece başkalar ına mutluluk vermek için kullanmasıdır. Manevi hayatta, kişininkendisini mutlu etmesi gibi bir nosyon yoktur. Materyal dünya manevi aleme bire bir zıttır.

Ancak, maneviyat (ihsan etmek) ile materyalizm (egoizm) arasında ortak bir nokta yada nitelikler yoksa, o zaman kişi egoizmi nasıl ıslah edebilir? Egoizmi ihsan etmeyeçevirebilen manevi Işık, egoist bir arzunun içerisine giremez. Dünyanın Yaratan’ı algılayamamasının nedeni, Yaratan’ın Işığının bir objeye girmesinin ancak o objenin

niteliklerinin Işığın niteliklerine benzerlik derecesine bağlı olmasıdır. SadeceYaratan’ın Işığı egoist bir niteliği manevi bir niteliğe çevirebilir. Bunun dışında başkahiçbir yol yoktur.

Bu nedenden dolayı insan yaratıldı: öncelikle, egoist güçlerin etkisi altında varolmakve bu nitelikler vasıtasıyla manevi hislerden tümüyle kopmak; sonra da manevi gücünetkisi altına girerek, kalbinin merkezinde maneviyatı çalışıp egoist güçlerden aldığı etkileri ıslah etmek için.

24

Güven Ve İnanç

Kutsal kitapta şöyle yazar, Hz. İbrahim, Sarah’ı eşi olarak değil kız kardeşi olaraktanıttı, zira kendisinin öldürülüp eşinin alınacağından korktu. Kabalada tüm dünyakişinin içerisindedir, zira ruh ıslah olmak ve yaratılışın amacına ulaşmak daha kolayolsun diye 600,000 parçaya ayr ılmıştı, bu yüzden İbrahim’e her birimizin içerisindeinancın kişiselleşmesi olarak bakılır.

Bir eş sadece kocası

na aittir, ancak kişinin kı

z kardeşi sadece o kişi için yasaktı

r,başkalar ına değil. İbrahim gördü ki sadece kendisi (inanç) – insana ait tek nitelik –Sarah’ı hayatın temeli yapabilirdi. Ve gördü ki diğer adamlar (kişinin içindeki diğer nitelikler) kendisine (inanca) zarar verebilir, zira Sara (yaratılışın amacı) güzelliğiyleonlar ı baştan çıkarabilir ve onlar da kendi egoist arzular ıyla Sarah’a sonsuza deksahip olmak isteyebilirler. Bu nedenden dolayı, İbrahim Sarah’ı (insanın yaratılışınınamacı) kız kardeşi olarak tanıttı, ve dolayısıyla diğer adamlar (kişinin içindeki diğer nitelikler) için yasak olmadığını ifade etti. Sonuç itibariyle şunu anlamamız gerekir;ıslahı tamamlanana kadar kişi maneviyatı – Kabalayı – kendi kişisel zevki içinkullanma koşulunda olabilir.

Tüm manevi safhalar ile bizim içinde bulunduğumuz dünya arasındaki fark, manevi

dünyalara ait olan her  şeyin Yaratan’ın bir parçası olmasıdır, ve insanın maneviilerleyişini kolaylaştırmak için merdivenin basamaklar ı gibidir. Diğer taraftan, bizim

163

Page 164: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 164/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

egoist dünyamız, asla Yaratan’ın bir parçası değildi, yoktan yaratıldı ve son ruhıslahına gelip manevi aleme yükselince tümüyle ortadan kalkacak. Bu nedendendolayı tüm insan aktiviteleri, ve nesilden nesle geçen maddesel dünyadan yaratılmış her şey yok olmaya mahkumdur.

Soru: İlk yaratı

lan tüm Işı

ğı

aldı

ve reddetti ki utanç hissetmesin; böyle bir koşul nası

lYaratan’a yakın kabul edilebilir, zira hoş olmayan bir his Yaratan’dan uzaklaşmakdemek değil midir?

Cevap: Böyle bir manevi koşulda, geçmiş, şu an, ve gelecek tek bir bütün olur.Yaratılış utanç duygusu hissetmedi çünkü Yaratan’la bütünlüğe kendi arzusuylaulaşmaya karar verdi, dolayısıyla bu karar ını ve karar ının sonucunu aynı andahissetti.

Güven ve tehlike hissinin olmaması saran Işığın (Ohr Makif) etkisinden, ve Yaratan’ı şimdiki anda hissetmekten kaynaklanmaktadır. Ancak kişi henüz düzeltilmiş uygunnitelikler edinmediğinden Yaratan iç Işık (Ohr Pnimi) olarak hissedilmez, sadece

saran Işık (Ohr Makif) olarak hissedilir.

Güven ve inanç benzer nosyonlardır. İnanç, “bir amaç için ıstırap çekmeye psikolojikolarak hazır olmaktır”. Kişinin arzusu için, sarf edilmesi gereken çabanın sabır eksikliği ve yorgunluktan başka hiçbir engel yoktur. Dolayısıyla güçlü kişi, ıstırabı kaldıracak güveni, sabr ı, ve gücü olan kişidir. Zayıf bir kişi ise ıstıraba tahammüledemez ve daha acılar ın baskısı başlar başlamaz pes eder.

Yaratan’ın algılanabilmesi için kişinin akıl ve güce ihtiyacı vardır. Bilinen bir şey vardır ki, kişinin çok değerli bir  şeyi edinebilmesi için bir hayli çaba sarf edip birçoksıkıntıdan geçmesi gerekir. Harcadığımız çaba edinmek istediğimiz şeyin bizimgözümüzdeki değerini belirler.

Sabr ımızın derecesi yaşamdaki gücümüzü ifade eder. Kırk yaşına kadar gücümüzünen üst noktasındayızdır, ancak bundan sonra yaşam gücü kendimize inanmakapasitemizle birlikte erimeye başlar, ta ki güven ve inanç, bu yaşamdan çıkış anımızda tamamen yok olana dek.

Kabala, diğer tüm dünyevi edinimlere kıyasla, en üst manevi ilim ve sonsuz bir edinim olduğundan, doğal olarak çok daha yoğun çaba gerektirir, çünkü bu çabageçici ve kısa vadeli bir  şeyi değil bize dünyayı “edindirir”. Kabala öğretisini tamolarak kavradıktan sonra, tüm bilimlerin kaynağını gerçek ve tamamen if şa olmuş haliyle ediniriz. Bu bile kendi içinde ne kadar yoğun bir çaba sarf etmemiz gerektiğini

gösterir bize, zira sadece o minik çerçevede anladığımız kadar ıyla bile bir ilimdeuzman olabilmenin ne kadar çok çaba gerektirdiğini biliyoruz.

Kabalayı, manevi edinimi, kavramak için gerekli geçek doğaüstü güçleri Yaratan’danalır ız, ve sadece bu güçle manevi yolda kar şılaştığımız tüm sıkıntılara tahammüledebiliriz. Bu aşamada manevi edinimi kendi kendimize anlayacak kişisel güven veyaşam gücünü kazanır ız. Ancak Yaratan’ın yardımı olmadan engelleri aşamayız,(Yaratan’ın örtülü yardımı açıkça görülmektedir, zira her yaratılanda yaşamınsürekliliğini sağlayandır O). Harekete geçmeye ne kadar hazır olduğumuzu belirleyengüç inançtır.

Yolumuzun başında, ihsan etme niteliklerinden mahrum olduğumuzdan Yaratan’ı algılayabilecek duyuya sahip değilizdir. Ancak yine de, tüm dünyayı yöneten Kadri

164

Page 165: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 165/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

mutlak yüce bir olgunun varolduğunu hissetmeye başlar ız ve büsbütün çaresizhissettiğimiz anlarda bu güce döneriz. İçgüdüsel olarak bunu yapar ız.

Yaratan taraf ından öyle özel bir nitelik verilmiş ki bizlere dini olgulara ters yetiştiriliş ve görünüşte olsak bile O’nu mutlak gizlilik durumundan dahi keşfetmeye

başlayabiliriz.

Nesiller boyu bilim adamlar ının doğanın sırlar ını keşfettiklerini görüyoruz. Eğer bunabenzer bir çabayı Yaratan’ı keşfetmek için harcasaydık, doğanın sırlar ının if şası gibiYaratan da bizlere Kendisini açardı. Aslında, insanoğlunun tüm arayışlar ı doğanınsırlar ının if şasına yönlendirilmiştir.

Peki Yaratılışın amacını inceleyen bilim adamlar ı neredeler? Tam tersine, geneldebilim adamlar ı daha yüce bir gücün varlığını inkar edenlerdir.

Bu inkar ın nedeni Yaratan’ın bu kişilere sadece mantıklar ıyla düşünme yeteneği vemaddesel keşif ve yeniliklerle ilgilenme kapasitesi vermiş olması gerçeğinde yatar.

Ancak tam da bu nedenden dolayı, tüm bilimlere rağmen, Yaratan içimize içgüdüselbir inanç yerleştirir. Doğa ve evren sanki daha Yüce bir gücün varlığını reddediyor gibi görünür bize, dolayısıyla da, bilim adamlar ı doğuştan inancın gücüne sahipdeğillerdir.

Buna ek olarak, toplum bilim adamlar ının çalışmalar ından somut sonuçlar beklemektedir, ve bilim adamlar ı da buna içgüdüsel olarak itaat ederler. Budünyadaki en değerli şeyler küçük miktarlarda bulunurlar ve büyük çabayla eldeedilirler, ve Yaratan’ın if şası keşiflerin en zorudur, bir bilim adamı doğal olarakbaşar ısız olmak istemez ve Yaratan’ı keşfetmek gibi bir maceraya atılmaz.

Dolayı

yla, kendimizi Yaratan’ı

algı

lamaya yakı

nlaştı

rmak için tek yol çoğunluğunfikri ne olursa olsun içimizdeki inanç hissini yetiştirmektir. İnancın gücü insandoğasında varolan diğer güçlerden daha büyük değildir, zira hepsi Yaratan’ın Işığınınsonucudur. İnancın gücünü diğer tüm güçlerimizden ayıran özel husus inancın kişiyiYaratan’la iletişime geçirme gücüne sahip olmasıdır.

Yaratan’ı algılama süreci bilgi edinme süreciyle kar şılaştır ılabilir: Öncelikle öğrenir veanlar ız. Bunu edindikten sonra da öğrendiğimizi kullanmaya başlar ız. Her zamanolduğu gibi ilk başlarda zordur, ancak meyveler sadece son amacı, manevi dünyayagirişi, gerçekleştirenler taraf ından toplanır. Bu noktada, Yaratan’ı algılamanın sınırsızhazzını ediniriz ve sonuç olarak da tüm dünyalar ın ve orada varolanlar ın veyaratılışın başından sonuna kadar tüm koşullarda ruhlar ın dolaşımlar ının mutlak

bilgisini kazanır ız.

25

 Yaratan’a Boyun Eğme Süreci 

Yaratılış, özgecil bir hareket olarak, egoizmden ayr ılmaktır. Manevi Işık formundagelen hazza bir sınırlama ya da perde (Masach) çekmekten ibarettir. Bu perde hazzı 

kaynağı

na geri yansı

r. Bunu yapmakla haz alma kapasitemizi gönüllü olaraksınırlar, ve zevki hangi nedenden dolayı alacağımızı tayin ederiz; kendimiz için değilyaratılışın amacı için kabul ederiz hazzı.

165

Page 166: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 166/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan bize haz vermek istiyor; biz de bu hazdan zevk alarak Yaratan’a mutlulukveririz, ve sadece bu nedenden dolayı hazzı kabul ederiz. Bu durumda aldığımızhazzın kendimiz için şöyle olmasına karar veririz: Yaratan’a mutluluk vermek, veböylece doğrudan haz almaya kar şı koyacak irade gücüne sahip olmak.

Böyle bir koşulda, bizim hareketlerimiz ve Yaratan’ı

n yaptı

ğı

n formu birbirine uyar,ve ilk orijinal hazza ek olarak, Yaratan’ın nitelikleriyle ortak nitelikler, O’nun yüceliği,gücü, bilgeliği ve sonsuz varoluşunu paylaştığımız için de muazzam mutlulukduyar ız.

Manevi olgunluğumuzun seviyesi egoist zevklerin önüne koyduğumuz perdeninboyutuyla ölçülür: kişisel menfaatimize kar şı alabileceğimiz önlemlerin gücü ne kadar büyük olursa o kadar yüksek bir seviyeye ulaşır ve “Yaratan’ın r ızası için” o kadar daha fazla Işık alabiliriz.

Tüm duyu organlar ımız şu şekilde işler: ses, görüntü, koku vs. aracılığıyla dışar ıdangelen bilgiyi aldıklar ında bu bilgiyi tercüme edebiliriz. Dışar ıdan gelen sinyal duyu

organlar ımızın engeline çarpmazsa ne bir  şey algılayabiliriz ne de bilgiyi tercümeedebiliriz. Doğal olarak, tüm ölçü cihazlar ımız bu temel prensibe göre işler, zira bizimdünyamızın kanunlar ı manevi kanunlar ın sonucudur. Dolayısıyla, tıpkı dünyamızdayeni fenomenlerin keşfi gibi, Yaratan’ın da ilk if şası ve akabinde O’nu dahaderinlemesine hissetmek, tamamen oluşturabildiğimiz alana bağlıdır.

Manevi alemde, bu alana “kli”  (kap) denir. Algıladığımız şey aslında Işığın kendisideğil sadece onun yayılım hattı üzerinde olan alan ile etkileşimidir, ve bu Işığınkişinin manevi kabı üzerindeki etkisinden kaynaklanır. Benzer  şekilde, biz dedünyamızda fenomenin kendisini algılamıyoruz, sadece fenomenin duyu organımızlaveya duyu organlar ımızın uzuvlar ıyla etkileşiminin sonucunu algılayabiliyoruz.

Yaratan Kendisinden bir parçaya egoistçe haz duyma arzusunu bahşetti; Kendisininyarattığı bir arzu. Ancak, bu varlık Yaratan’ı algılama vasf ını yitirdi ve sadece kendihalini kendi arzusunu algılamaya başladı. Bu parçaya “ruh” denir.

Egoist olan bu parça da Yaratan’ın bir parçası, zira sadece Yaratan vardır ve O’nundoldurmadığı hiçbir boşluk yoktur. Ancak egoizm sadece kendi arzular ını hissettiğinden Yaratan’ı hissetmez. Yaratılışın amacı, bu parçanın kendi karar veiradesiyle Yaratan’a dönmeyi seçmesini sağlamak ve niteliklerini tekrar Yaratan’ınniteliklerine benzer hale getirmektir.

Yaratan, bu egoist parçanın Kendisiyle bütünleşme sürecini tümüyle idare eder.

Ancak bu kontrol dışar ıdan algılanmamaktadır. Yaratan‘ın arzusu kendisini (O’nungizli yardımıyla) o egoist parçanın derinliklerinden gelen O’nunla bütünleşmearzusunda gösterir.

Bu problemi biraz basite indirgeyecek olursak; Yaratan egoizmi 600,000 parçayaböldü. Bu parçalar ın her biri egoizmi aşama aşama reddetme problemini, süreklitekrarlayan egoist nitelikler edinme ve bu niteliklerden acı çekme süreci vasıtasıylayavaş yavaş anlayarak aşar.

Ruhun 600,000 parçasının her biri insanın “ruhu” olarak bilinir. Egoizmle birleşmedönemine insanın “yaşamı”  denir. Egoizmle kısa süreli bir kopukluk üst manevidünyalarda “varolmak” olarak bilinir. Ruhun egoist nitelikler edindiği âna bir insanındünyamızda “doğ ması” denir.

166

Page 167: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 167/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kolektif ruha ait 600,000 parçanın her biri egoizm ile kaynaşma süreçlerindengeçtikten sonra egoizmin hâla ruhun içerisinde ve ruhun da hala insan bedenininiçerisinde (kıyafetlenmiş) olmasına rağmen, Yaratan’la bütünleşmeyi seçer veegoizmi reddeder.

Yaratan’ı

n nitelikleriyle uyum sağlama sürecine yani ruhun Yaratan’ı

n niteliklerinesistemli olarak yakınlaşmasına “manevi yükseli ş” denir. Manevi yükseliş, sefirot adı verilen seviyeler veya derecelerden geçerek gerçekleşir. İlk basamaktan Yaratan’labütünleşme derecesine gelene kadar toplamda 125 basamak ya da sefirot  vardır.Her 25 sefirot  bitirilen bir safhayı oluşturur, ve dünya ya da âlem olarak bilinir.Dolayısıyla, “bizim “dünyamız” olarak bilinen, kendi içinde bulunduğumuz koşuldışında beş tane dünya vardır.

Görebiliyoruz ki, egoist parçanın amacı bizim dünyamızda varolurken Yaratan’ınniteliklerine ulaşmaktır ki böylece egoizmimize rağmen Yaratan’ı etraf ımızdaki veiçimizdeki her şeyde hissedebilelim.

Bütünleşme arzusu hepimizin içinde doğal bir arzudur. Bu arzu, her hangi bir önkoşulveya müdahale taraf ından etkilenmemiştir, sadece Yaratan’la bütünleşmegereksiniminin derin bilgisidir. Yaratan’da bu arzu özgür bir istek olarak vardır, amayaratılışta doğal olarak işleyen kalıcı bir kanun olarak etki eder. Yaratan doğayı Kendiplanına göre yarattığından, tüm doğal kanunlar O’nun bu düzeni yerli yerinde görmearzusunu temsil eder.

Bu nedenden dolayı, tüm “doğal” güdü ve arzular ımız doğrudan Yaratan’dankaynaklanır, fakat hesap kitap yapmayı ve önbilgiyi gerektiren tüm girişimler kendieylemlerimizin meyveleridir. Eğer Yaratan’la tamamen bütünleşmeye ulaşmakistiyorsak bu arzuyu içgüdüsel bilgi seviyesine getirmeliyiz, sanki kendi doğamızlaYaratan’dan almışız gibi.

Manevi arzular ın kanunlar ında şüpheye ya da alakasız isteklere yol açan, bütünolmayan veya parçalı arzulara yer yoktur. Bu nedenden dolayı, Yaratan sadece enderinlerimizden çıkan yakar ışa, varolduğumuz seviyedeki manevi kabımızın bütünolan arzusuna kar şılık verir.

Ancak böyle bir arzunun kalbimizde doğması yavaş yavaş ve bizler farkınavarmadan, insan aklının algısının üzerinde bir seviyede olur. Yaratan tüm küçükdualar ımızı tek bir duada birleştirir, ve gerekli büyüklüğe gelen son talebi aldığındabize yardım eder.

Yine benzer  şekilde, Yaratan’ın Işığının etki alanına girdiğimizde, her  şeyi anidenalır ız, zira İhsan Eden Yaratan sonsuzdur ve insanlar ın hayatlar ının deveranına vezamana göre hesap yapmaz. Bundan dolayı da en alt manevi seviye bilesonsuzluğun bütünlük hissiyatını tümüyle oluşturur. Ancak ilk manevi seviyeyiedindikten sonra bile bir dizi manevi yükseliş ve düşüşler yaşadığımızdan bu dünya,yıl, ruh gibi koşullarda varolmaya devam ediyoruz.

Henüz ıslahını tamamlamamış olan devinimsel ruh, hareket edecek alana ihtiyaçduyar; bu alana “dünya” denir. Ruhun tüm hareketlerinin toplamı zaman olarakalgılanır, ve “yıl” olarak bilinir.

En alt manevi seviye bile belli bir dereceye kadar tam mükemmellik hissiyatına sebepolur, ve yeni bir manevi seviyeye yükselmenin sadece mantık ötesi inancı sayesinde,daha üst manevi seviyenin “ruhsal inkar ının” üstesinden gelmesinden başka bir şey

167

Page 168: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 168/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

olmadığını anlar ız. Sadece bu olguyu algılayarak kişi varolduğuna inandığı, kendimükemmellik anlayışının üzerindeki manevi seviyeye yükselebilir.

Bedenlerimiz egoist doğa ve alışkanlıklar ına göre otomatik olarak fonksiyon gösterir.Eğer kendimize sürekli olarak sadece manevi yükselişi arzuladığımızı tekrarlarsak

sonunda bunu gerçekten arzular ı

z, çünkü beden fası

lası

z tekrarlamalar ı

n etkisiyle buarzuyu doğal bir arzu olarak kabul eder. Hatta sık sık şöyle denilir; alışkanlık ikincidoğamız olur.

Manevi düşüş esnasında “Yaratan her zaman yanımda” düşüncesine sıkı sıkı sar ılmalıyız. Kayıtsızlık ve çaresizlik içerisinde olduğumuz zaman, manevi dünyalar bile çekici gelmez bize, çünkü o an her şey hissettiğimiz seviyede varolmaktadır. Buyüzden, hissettiklerimizin tümünün kişisel algımızdan başka bir  şey olmadığınainanmalıyız, zira henüz manevi sürgünde olduğumuzdan, aynı zamanda bizimfarkındalığımızın sürgününde olan, Yaratan’ın varlığının farkında değiliz.

Yaratan’dan yansıyan Işık egoizm yaratılmadan önce dört safhadan geçer (sıf ır 

bazen kök olarak da bilinir, 1, 2, 3 ve 4). Sadece en son safha olan beşinci safha(Malchut) yaratılan tanımını alır, çünkü egoist arzular ını Yaratan’ın Işığıyla tatminedebileceğini algılar. Dolayısıyla ilk dört safhanın tümü Yaratan’ın bizi yarattığı Işığınkendi nitelikleridir. İlk safhanın en yüce niteliğini ya da gelecekte varolacak yaratılanvarlığı mutlu etme arzusunu, Yaratan’ın Kendi niteliği olarak kabul ederiz. Tayf ın ensonunda, kendi egoist doğasına kar şı koyan ve ilk safhaya benzemek isteyen,gelişimin beşinci safhası ya da egoist yaratılış vardır. Ve bu yolda çaba sarf etmesinerağmen sadece kısmen başar ılı olur.

Kendisine tümüyle kar şı koyabilen, egoizmin ilk safhası  Olam Adam Kadmon (Adem’in Dünyası) olarak bilinir.

Egoizmin ikinci safhası Olam Atzilut (Atzilut Dünyası) dır.

Beşinci safhanın parçasını oluşturan ve artık birinci ve ikinci safhalarlakar şılaştır ılamayan, egoizmin üçüncü safhası Olam Beria (Beria Dünyası)dır.

Beşinci safhanın bir kısmını oluşturan, egoizmin dördüncü safhasının, birinci, ikinci,ya da üçüncü safhalarla kar şılaştırmak gerekirse, kendisine kar şı koyacak gücüyoktur, ve sadece Işığın gelişiminin dördüncü safhasına benzeyebilir. Bu safha OlamYetzira (Yetzira Dünyası) olarak bilinir.

Beşinci safhanın geriye kalan kısmı, daha önceki safhalara benzemeyi arzulayacak

hiçbir güce sahip değildir. Sadece kendisini haz almaktan alıkoyarak pasif bir şekildeegoizme kar şı koyabilir (bu durum beşinci safhaya tümüyle zıttır). Bu, Olam Assiya (Asiya Dünyası) olarak bilinir.

Her dünyanın  partzufim denilen beş alt safhası vardır: Keter, Hochma, Bina, Zer  Anpin, ve Malchut.  Zer Anpin altı alt sefirottan oluşur: Hesed, Gevura, Tifferet,Netzah, Hod ve Yesod.

Beş dünyanın yaratılışından sonra, Assiya dünyasının altında, bizim materyal dünyamız, ve içinde de bir insan yaratıldı. İnsanın içine beşinci safhanın egoizmindenufak bir miktar verildi. Eğer insan manevi gelişim sürecinde, manevi dünyalarda

aşağı

dan yukar ı

ya yükselirse, yükseliş esnası

nda kullandı

ğı

egoizm ve o dünyalar ı

ntüm parçalar ı ilk safhaya, yani Yaratan’ın ihsan etme niteliğine benzeyebilir. Beşinci

168

Page 169: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 169/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

safhanın tümü ilk safhaya yükselince, o zaman tüm dünyalar  yarat ıl ışın amac ınagelir.

Yer ve zaman nosyonlar ının manevi sebebi kolektif ruhta Işığın eksikliğidir, maneviyükseliş ve düşüşler zaman nosyonunun hissedilmesine neden olur, ve Yaratan’ın

Işı

ğı

n gelecekte varolacağı

yer bizim dünyamı

zda yer ve mekan izlenimi verir.

Dünyamız, etkilerinin değişimi vasıtasıyla bizlere zaman hissi veren manevi güçler taraf ından etkilenir. Nitelikleri farklı olan iki manevi cisim bir olamayacaklar ından,birbirlerinin ardı sıra etkilerini uyguladıkça (önce yüksek manevi cisim sonra alçakmanevi cisim ve böylece devam eder) bu bizim dünyamızda zaman hissiyatı yaratır.

Egoizmimizi doğru bir  şekilde düzeltebilmek için üç tane araca sahibiz: hislerimiz,aklımız ve hayal gücümüz. Manevi madde ve biçim açısından bakarsak; maddeegoizmdir, biçim ise bizim dünyamızla  ilgili bahsettiğimiz o iki zıt güç taraf ındanbelirlenir.

Zevk ve ıstıraplar ı iyi ve kötü olarak tanımlar ız. Ancak manevi ıstırap insanoğlunungelişmesi ve ilerlemesine hizmet eden tek kaynaktır. Manevi kurtuluş mükemmelliktir ancak kaynağı güçlü negatif hisler olan hoş bir mükemmellik hissidir.

Sol çizgi sağ çizgiye geri döndüğünden, tüm talihsizlikler, ıstıraplar ve baskılar mutluluğa, hazza ve manevi özgürlüğe dönüşür. Bunun nedeni her cisimde kar şılıklı iki gücün var olmasıdır: egoizm ve özgecilik, ve bu iki koşul Yaratan’a yakınlık ya dauzaklık olarak yaşanır. Bununla ilgili kutsal kitaplarda çok örnek vardır: İshak’ınkurban edilmesi, Tapınaktaki kurbanlar vs. gibi. (İbranice’de kurban etmek Türkçe ile aynı anlamda kullanılır ve  kökü karov  kelimesinden gelir – bir  şeye doğruyakınlaşmak demektir).

Sağ çizgi manevi nesnenin özünü temsil eder, sol çizgi ise kişinin özgecil niyetiylebirleştirerek kullanabileceği egoist kısmın parçasıdır.

26

Manevi Dünyayı İdrak Etmek 

Felsefecilerin, Yaratan’ı

n algı

lanması

n imkansı

z olduğuna dair çok kağı

tharcamalar ına rağmen Kabalistler şöyle açıklamaktadır: Yaratan’ı algılamadan önceO’nu algılamanın mümkün olup olmadığından ciddi ve ayr ıntılı bir  şekilde nasılbahsedebiliriz?

Her hangi kesin bir açıklama belli bir algılamayı gerektirir. Dolayısıyla, önce“Yaratan’ı ya da sonsuzluğu algılamak mümkün değildir” söylevinin ne anlamageldiğini tanımlamamız gerekmektedir. Bu kavramlar ı anlayıp anlamadığımızı hangitemellere dayandırabiliriz?

Yaratan’ı anlamaktan bahsederken böyle bir algılamanın duyu organlar ımızla veaklımızla yapılmasından bahsettiği gayet açıktır, tıpkı bu dünyadaki tüm

araştırmalarda olduğu gibi. Bunun da ötesinde, tüm kavramlar dünyamızda herkestaraf ından anlaşılmalıdır, tıpkı araştır ılan diğer kavramlar gibi; dolayısıyla, bu

169

Page 170: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 170/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kavramlar duyu organlar ımızın algılayabileceği somut ve gerçek bir  şeylerleaktar ılmalıdır.

Nesnenin dışsal sınır ıyla doğrudan temasa geçtiğimizde en yakın algı sınır ı dokunmaorganlar ında bulunur. Duyma organımızı kullanmaya gelince, artık cismin kendisiyle

direkt olarak teması

z yoktur; bunun yerine cismi bize aktaran onun dı

şsal sı

r ı

iledoğrudan temasa geçmiş belli bir araç ile (hava gibi) iletişime geçmişizdir, bu yainsan sesi, ya da ses dalgalar ı yayan titreşimli bir yüzeydir.

Yaratılan varlığın dışsal sınır ıyla temas hissi (tıpkı dokunma hissine benzer bir şekilde) “  peygamberlere özgü önsezi” olarak bilinir. Diğer taraftan da, yaratılanvarlığın kesintisiz olan belli bir iletişim aracı kullanarak dış sınır ıyla temasa geçmesi(duyma hissine benzer) “ peygamberlere özgü i şitme” olarak bilinir . 

“Peygamberlere özgü önsezi” en bariz if şa olarak bilinir (tıpkı dünyamızda bir cismigörüp bunu nesnenin tamamını algıladığımızı farzetmemiz gibi) çünkü Yaratan’ınKendisinden yansıyan Işıkla doğrudan iletişime geçiyoruzdur.

Diğer yandan, “peygamberlere özgü duyu” (Yaratan’ın sesi) Kabalistler taraf ındanpeygambersel görüye kıyasla akıl taraf ından anlaşılmaz olarak tanımlanır. Bu, sesdalgalar ını duymamıza benzer, zira gerçekte duyduğumuz Yaratan’ın dışsal sınır ı iletemasın sebep olduğu aracılık eden manevi nesnenin işaretleridir. Tıpkı önsezidurumunda olduğu gibi, bu dalgalar ı ses dalgalar ı olarak algılar ız.

Yaratan’ı peygambersel algıyla edinmiş gerçek Kabalistler O’nu önce görme veduyma duyular ımızın manevi kar şılıklar ıyla algılarlar. Daha sonra algıladıklar ını yorumlarlar. Dikkat edilecek olursa, görülebilen bir fenomeni anlamak Kabalistleremutlak bir idrak sağlar, buna kar şılık sadece duyulabilen bir fenomenin doğasınınanlaşılması mümkün değildir.

Ancak tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi, sadece duymak bile bir cismin niteliklerinikavramamız için yeterlidir (doğuştan kör olan bir kişi bile yakınındaki insanlar ınniteliklerini algılayabilir), dolayısıyla duyma aracılığıyla edinilen manevi idrak dayeterlidir. Bunun nedeni manevi duyuşta kişiye ulaşan bilginin tüm diğer gizlinitelikleri içinde dahil etmesi gerçeğinden kaynaklanır.

Yaratan’ı anlamak, O’nu manevi görüş ve duyuş aracılığıyla öyle bir dereceye kadar algılamaktır ki O’nunla “yüz yüze” olmak denilen tam görsel ve işitsel temasınfarkında olduğumuzdan eminizdir.

Yaratılış ve yaratılan varlıklar ın idaresi iki kar şıt fenomen vasıtasıyla ortaya çıkar:Yaratan’ın ilahi yönetiminin gizliliği ve O’nun ilahi yönetiminin aşama aşama if şası; kibu if şa yaratılan varlıklar ın ıslah olmuş nitelikleriyle algılanabilir.

Bu nedenden dolayı, Yaratan’a verilen isimlerden bir tanesi Maatzil ’dir, ve “gölge”anlamına gelen tzel  kelimesinden gelir. Bir başka isim de Bo-Re’eh kelimesindengelen ve “gel ve gör” anlamındaki Boreh’dir. Netice olarak,  Atzilut  ve Beria dünyalar ının isimleri bu kelimelerden türemiştir.

Yaratılışın gerçek koşulunu anlayabilecek durumda değiliz, ancak materyal ya damanevi duyular ımızın algıladığı kadar ını anlayabiliriz. Bilincimiz dünyada varolan her 

şeyi boşluk ya da yeterlilik olarak ayr ı

ştı

r ı

r. Bu, “öğrenmiş kişilerin” tümüyle boşlukdiye bir  şeyin olmadığı konusunda ısrar etmelerine rağmen böyledir. Bu kavramgerçekten de idrak kapasitemizin sınırlar ı ötesindedir zira bir  şeyin eksikliğini bile

170

Page 171: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 171/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

duyular ımız ile anlar ız. Ancak, boşluk ya da yokluk denilen kavramlar ı bu dünyadavarolanlar ile ölümümüzden sonraki koşulu kar şılaştır ırsak hissedebiliriz.

Bununla beraber, bu dünyada yaşarken bile bedenimizin dışında varolan her  şeyieksik ya da gerçekten mevcut değilmiş gibi bir hisse sahibizdir. İşin gerçeği ise bunun

tam tersidir: dı

şı

zda varolan şey sonsuz bir mevcudiyettir, bizler ise birer hiçiz vebu yüzden yok oluruz.

Bu iki kavram tümüyle yetersizdir çünkü duyular ımız bizi varolan her  şeyin bizimleilişkili olduğuna ve bu çerçevede varolduğuna inanmaya yönlendirir: ve sankidışımızda varolan hiç bir  şeyin değeri yokmuş gibidir. Ancak mantık bize tersinisöyler; aslında hiçbir değeri olmayan şey bizleriz dışımızdaki her şey sonsuzdur.

Daha Üst Manevi Seviyeleri Anlamak

Cansız ve canlı doğada varolan her şeyin varlığını belirleyen Üst Işığın o en küçükmiktar ına “küçük Işık” (Nehiro Dakik) denir.

Kabala ilminin sırlar ını açığa çıkarmanın yasaklanması bu ilmin küçük görülmesiendişesinden kaynaklanır. Zira bilinmeyen her şeye daha çok saygı duyulur ve o şeydeğerli olur. İnsan doğası böyledir: Fakir bir kişi bir kuruşa değer verir, ama milyoner olduktan sonra o milyona değer vermez artık iki milyon gözünde değerlidir ve böylecegider durur.

Aynı şablon bilimde de gözlemlenebilir: hala bilinmeyen fenomenlere saygı gösterilir ve değerli kabul edilir, ancak bilinip anlaşıldıktan sonra hiçbir değeri kalmaz. Ondan

sonra da yeni bilinmeyen kavramlar eskilerinin yerini alı

rlar ve gerçekleştirilecek yeniodak noktalar ı olurlar.

Bu nedenden dolayı, Kabala ilmi kitlelere açılamaz, zira konular ı kavradıklar ı zaman,maneviyata verdikleri önem de yok olur. Kabala’nın sırlar ı ancak bir Kabalisteaçılabilir, zira maneviyatı edinen bir kişi erdemliğini ve bilgisini daha da arttırmakister, tıpkı bu dünyadaki bilim adamlar ının yaptığı gibi. Kabalistlerin bilgiye önemvermemeleri onlar ı “henüz bilinmeyeni” anlama yolunda teşvik eder. Dolayısıyla,tüm dünya Yaratan’ın gizemini keşfetmek isteyenler için yaratılmıştır. Yaratan’danyansıyan Üst Işığı  (ohr Hochma) hisseden ve anlayan kişiler bu süreçte yine deYaratan’ı kavrayamaz, ya da O’nun özünü idrak edemezler.

Ancak daha yüksek manevi dereceleri kavramış kişiler için böyle söylenemez.Manevi seviyeleri ve o derecelere özgü Işığı algılayan insanlar sadece Işığı değilYaratan’ı da idrak edebilirler, zira bir Kabalist en alt manevi seviyede bile, Yaratan’ı ve O’nun, Kabalistin içinde bulunduğu manevi seviyeye mahsus niteliklerinin bizimleolan ilişkisini anlamadan maneviyatı edinemez.

Dünyamızda arkadaşlar ımızı bize ve başkalar ına olan tutumlar ıyla anlar ız. Bir insanın iyiliği, kıskançlığı, kızgınlığı, uzlaşma arzusu vs. gibi nitelikleriyle aşinaolduktan sonra ancak o kişiyi “tanıyoruz” diyebiliriz. Aynen buna benzer şekilde, bir Kabalist Yaratan’ın yaptıklar ını ve yapılanlardaki İlahi tezahürü idrak ettikçe YaratanIşığı vasıtasıyla tümüyle anlaşılır bir şekilde Kabaliste if şa olur.

171

Page 172: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 172/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Eğer manevi seviyeler ve o seviyelerden yansıyan Işık Yaratan’ın “Kendisinin”algılanma f ırsatını beraberinde getirmezse o zaman, onlar ı “ar ı olmayan” olarakadlandır ır ız (Tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi, “Kendisi” kelimesi bir insanı yaptıklar ıyla tanır ız olgusunu ima ediyor, ve daha fazlasını bilmek gibi bir dürtümüzyoktur, zira algı sınırlar ımız ötesinde olanlar içimizde her hangi bir ilgi veya algılanmaihtiyacı yaratmaz).

Klipa ve Sitra Achra gibi  ar ı olmayan güçler, yaşadığımız azıcık hazla tatmin olup,hissettiğimiz her hazdan zevk almamızı engelleyen ve tamamen bize hükmedengüçlerdir. Başka bir deyişle, bu güçler bizi mevcut bilgimizle, yani kabukla (klipa) tatmin olup “meyvenin” aslını bir kenara bırakmaya yöneltirler. Dolayısıyla, ar ı olmayan güçlerin yaratmış olduğu ve Işığın sırlar ını anlamamızı engelleyenmüdahaleler yüzünden aklımız Yaratan için çalışmanın ne olduğunu anlayamaz.

Manevi bir nesnede, Rosh’dan (Baş) Tabur’a (Göbek) kadar olan üst yar ıyı dolduranIşığa – “geçmi ş” ; alt yar ıyı dolduran Işığa ise “ şimdiki zaman” denir. Objeye henüzgirmemiş ancak hâla if şa olmayı bekleyen saran ışığa “gelecek” denir.

Eğer kişi manevi düşüşteyse ve egoist arzular ı arttıysa, o zaman maneviyatın önemikişinin gözünde azalır. Ancak manevi düşüş Yaratan’dan belli bir amaçla gönderilir:kişiye hâla manevi sürgünde olduğunu göstermek içindir, ki bu durum kişiyi duadenilen bir koşula getirsin. Bununla beraber, gerçek sükuneti önceden tayin edilmiş olan amaç seviyesine yükselmeden bulamayacağız, yani her  şeyin üzerinde,kendimizin ve tüm insanoğlunun manevi özgürlüğe gelmesi gerekmektedir. Sürgün,manevi bir kavramdır.

Galut (sürgün) bir çok milletin tarihinin bir noktasında yaşadığı fiziksel kölelik değildir.Galut, her birimizin en kötü düşmanı olan egoizmin kölesi olma hâlidir. Dahası, bukölelik o kadar aldatıcıdır ki sürekli ona hizmet ettiğimizin farkında bile değilizdir;bize hükmeden dış bir güç şimdi bizi kendi isteklerine hizmet ettiriyor.

Bizler de tıpkı delirmiş insanlar gibi bunun farkında değiliz ve tüm gücümüzle egonunbütün taleplerini yerine getirmeye çabalıyoruz. Gerçekten de, hayali sesleri emirler gibi, ya da daha kötüsü, gerçekten kendisine ait arzularmış gibi algılayan ve bunagöre hareket eden bir kişinin durumuna benzetilebilir hâlimiz.

Bizlerin gerçek galut  koşulu maneviyatı yaşamamamızdır, Yaratan’la bir ilişkimizinolmaması ve sadece O’nun için bir  şey yapamamamızdır. Sürgün denilen budurumda olduğumuzu bilmek ondan kurtuluş için gerekli bir ön koşuldur.

İlk başta ego maneviyatı çalışmaya ve bunun için çaba sarf etmeye eğilimlidir çünkümanevi bilgiye sahip olmakta belli bir menfaat görür. Ancak, gerçek maneviçalışmanın gerekliliğinin “Yaratan’ın r ızası için” olduğunu anladığımızda, vekurtuluşumuzu talep etmeye zorlandığımızda bu çalışmayı elimizin tersiyle iter vekendimizi böyle bir çalışmada başar ılı olmanın mümkün olmadığına ikna ederiz.Dolayısıyla bir kez daha kendi mantığımızın kölesi olur, ve materyal hayatınideallerine döneriz. Böyle bir durumdan kurtuluş sadece mantığımızın üzerineçıkmakla olabilir.

Manevi düşüş inanç kaybı anlamına gelmez. Egoizmimizin daha çok if şası ileYaratan bize ek bir çaba harcayacak alan oluşturur, ve böylece inancımızı büyütecekbir f ırsat vermiş olur. Daha önceki inanç seviyesi kaybolmamıştır, ancak önümüzdekiçalışmayla kıyasladığımızda, manevi bir düşüş olarak hissederiz.

172

Page 173: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 173/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bizim dünyamız manevi dünyaya benzer olarak yaratılmıştır, ancak fark bizimdünyamızın maddesinin egoist olmasıdır. Etraf ımızdaki dünyadan, manevi nesnelerinnitelikleriyle ilgili olmasa da en azından bizim dünyamızla aralar ındaki ilişki hakkındakıyaslama yaparak kayda değer bilgi edinebiliriz.

Manevi dünya da bizim dünyamı

z gibi kavramlar bar ı

ndı

r ı

r; çöl, yerleşim, ülkeler vs.Her hangi bir manevi seviyede sevgi ve korku dışında tüm manevi hareketler muhafaza edilebilir. Bu kavramlar sadece İsrail Topraklar ı  (Eretz  İ srail) adı verilen“manevi edinim seviyesi” ni edinmiş kişilere if şa edilir.

Eretz Yisrail seviyesinin alt seviyesinde Kudüs (Yerushalayim) adı verilen manevi bir basamak vardır, bu elime yir’ah (korku) ve shalem (bütün) kelimelerindenoluşturulmuştur: Yaratan’ın önünde korku yaşamak kendimizi egoizmdenkurtarmamıza yardımcı olur.

27

Islahın Aşamalar ı 

İnsan istemeyerek de olsa bedeninde fiziksel yaşamı sürdürebilmek için her  şeyiyapmak zorundadır. Örneğin, hastayken iştahımız olmasa bile kendimizi yemekyemeye zorlar ız, çünkü yemezsek iyileşemeyeceğimizi biliriz. Bunun nedeni bizimdünyamızda ödül ve cezanın herkese açıkça görünmesidir; dolayısıyla tüm insanlar doğanın kanunlar ına uyarlar.

Ancak ruhumuzun hasta olduğu ve sadece ihsan etme yönünde bir çalı

şmaylaiyileşebileceği gerçeğini dikkate almaksızın alacağımız ödül ve cezayı açıkçagöremediğimiz zaman kendimizi iyileşme sürecine girmeye zorlayamayız.Dolayısıyla, ruhumuzun iyileşmesi sadece inancımıza bağlıdır.

Bir üst seviyedeki manevi nesnenin alt yar ısı, bir basamak aşağı seviyenin üstyar ısının içerisindedir. Alt seviyede perde (Masach) gözlerin olduğu yerdedir. Buna“manevi körlük” denir, çünkü böyle bir durumda üst derecenin sadece alt yar ısı bizegörünür durumdadır zira bir alt manevi derecenin perdesi üst derecenin bir k ısmını gizlemektedir.

Üst manevi nesne kendi perdesini alt seviyeye aktar ırsa, o zaman alt seviyeye

kendisini gösterir, bundan sonra artık alt seviye üst dereceyi o derecenin kendisinigördüğü gibi görebilir. Sonuç olarak, alt derece tümüyle doyum alır (gadlut ). O zamanalt derece üst dereceyi “yüce” bir koşul olarak görür ve üst seviyenin önceki gizlihalinin ve şimdiki if şasının “önemsiz” (katnut ) bir koşul gibi kılınması özellikle altderecenin iyiliği için yapılmıştır. Bu şekilde alt seviyedeki manevi nesne daha üstseviyedeki manevi nesnenin öneminin farkına varabilir.

Yolumuz üzerinde yaşadığımız ve birbirini izleyen tüm safhalar Yaratan’ın insana bir hastalık vermesi ve sonunda da bu hastalığı Kendisinin iyileştirmesi gibi görülebilir.Bu hastalığı (örneğin; çaresizlik, zayıflık ve ümitsizlik) Yaratan’ın isteği olarakalgılamamız bu koşullar ı  ıslah aşamalar ına çevirir ve aşama aşama Yaratan’labütünleşmeye doğru ilerlememizi sağlar.

173

Page 174: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 174/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın Işığı egoist bir arzuya girer girmez, bu arzu Işığa teslim olur ve ihsanetmek uğruna değişmeye hazırdır. (Bir çok kere Işığın egoist bir arzuya giremediğinisöyledik, ancak iki çeşit Işık vardır: arzuyu ıslah etmek için gelen Işık, ve haz verenIşık; bu durumda ıslah eden Işıktan bahsediyoruz.)

Dolayı

yla, Işı

k bu arzulara girdiğinde arzular tersine çevrilirler. Bu şekilde, en büyükgünahlar bile sevaba çevrilirler. Fakat bu durum sadece Yaratan sevgisi içinyönelirsek olur, yani Yaratan’ın tüm Işığını kendi adımıza almadığımız zaman.Sadece o zaman geçmiş eylemlerimiz (arzular ımız) Işığı alabilecek bir kabadönüşebilir.

Ancak böyle bir durum son ıslah seviyesine gelmeden olmaz. O ana kadar,Yaratan’ın Işığının sadece bir miktar ını kendi adımıza olmadan, orta çizgininprensibine göre alabiliriz.

Almanın birkaç yolu vardır: bağış, hediye veya zorla (kişinin hakkı olan şeylerdenbahsediyoruz). Kişi sadaka aldığı zaman bundan utanır, ancak gereklilikten dolayı 

yine de ister. Diğer taraftan, kişi kimseden hediye istemez, hediye sevilen bir kişiyeverilir. Zorla talep eden bir kişi de sadaka veya hediye aldığını değil hakkı olduğunudüşünür.

Bu son örnek Yaratan’dan talep eden erdemli, haktan yana olan insanlar ın özelliğidir,zira onlar yaratılışın planının başından beri onlar için hazırlanmış bir  şeye haklar ı olduğunu düşünürler. Bu yüzden şöyle denir: “Haktan yana olanlar zorla alırlar”.

Hz. İbrahim (sağ çizgi olarak bilinir: mantık ötesi inanç) sürekli sağ çizgide kalabilmekiçin İshak’ı (İshak sol çizgidir: kişinin manevi durumunu mantığıyla kontrol etmesi)kurban etmeye hazırdı. Netice olarak, sağ ve sol çizginin kombinasyonu olan ortaçizgiye geldi.

Salt inanç kontrolsüz bir inançtır ve genelde “kör inanç/mant ık alt ı inanç”  olarakbilinir. Aklın kontrol ettiği inanca ise “mant ıkl ı /mant ık dahilinde inanç  denir. Ancakmant ık üstü/ötesi inanç  sadece kişinin içinde bulunduğu koşulu analiz etmesiylemümkün olabilir. Dolayısıyla, hiçbir  şey başaramadığımızı görüp, buna rağmeninancımızı sanki her  şey zaten edinilmiş gibi muhafaza eder ve yolumuza o kritiknoktaya gelene kadar devam etmeyi seçersek, o zaman bu “mantık ötesi inanç”olarak kabul edilir, çünkü mantığımıza aldırmamışızdır. Ve ancak o zaman ortaçizgiye layık olabiliriz.

Manevi davranışın üç çizgisi vardır: sağ çizgi, sol çizgi, ve ikisinin kombinasyonu olan

orta çizgi. Eğer kişinin sadece bir çizgisi varsa, ne sağ ne de sol olarak bir tanımalamaz, zira sadece iki zıt koşul hangi çizgide olunduğunu belirleyebilir.

Aynı zamanda mükemmellik olarak bilinen, her inanç sahibinin yürüdüğü, kurallar ınagöre yetiştirildiği ve hayatı boyunca yol aldığı bir de düz çizgi vardır. Bu yoldailerleyen herkes tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini hissedebilmek için kendi adınatam olarak ne kadar çaba sarf etmesi gerektiğini bilir. Dolayısıyla yaptığı çalışmadantatminlik hissi alır. Dahası, her geçen günün daha fazla fayda ve iyilik getirdiğinihisseder, zira işlediği sevaplara eklemiştir.

Bu hareket çizgisine “düz çizgi” denir; ve gençliği boyunca bu yolda kendilerinerehberlik edilmiş insanlar bu çizgiden uzaklaşamazlar çünkü kendilerineçocukluklar ından beri verilen dini eğitim onlar ı kişisel kontrol ve özeleştiri

174

Page 175: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 175/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yapmalar ına gerek kalmadan belli bir çerçevede tutar. Böylelikle hayatlar ı boyuncadüz çizgide ilerlerler, ve her gün erdemliklerine eklerler.

Her kim sağ çizgide gidiyorsa düz çizgide giden gibi davranmalıdır. Aralar ındaki tekfark düz çizgide giden bir insan maneviyatına yönelik kişisel eleştiri kapasitesine

sahip değildir. Sağ çizgide gidenler her adı

zorlukla atarlar çünkü sol çizgi sağ çizgiyi nötrleştirerek manevi susuzluğu artır ır, ve böylece edinilen manevi koşuldanhiçbir haz duyulmaz.

Düz çizgide ilerlediğimizde içinde bulunduğumuz manevi koşulu eleştirel incelemeyiz,sadece her gün geçmişteki erdemliğimize ekleriz zira aldığımız temel eğitimegüveniriz. Ancak sol çizgi önceki tüm çabayı siler.

İnanç Egoizmi Islah Etmenin Tek Çaresidir  Hazzın algılanmasındaki en önemli etken hazza olan açlıktır; Kabala ilminde bunakap (kli) denir. Kabın boyutu kişinin hazza olan ihtiyacının derecesiyle tayin edilir. Buyüzden, aynı haz iki farklı kap (kişi) taraf ından alındığında birisi tümüyle doyumhissederken diğerinde hiç etki yaratmayabilir ve kişiyi depresyona bile sokabilir.

Dolayısıyla, her insan önceki yaşadıklar ının bilgisini taşıyarak, anı yaşamayaçalışmalıdır; ve şimdiki anda mantık ötesi inançla geleceğe ihtiyacımız yoktur.

Eretz Yisrael  ("İsrail Topraklar ı") adı verilen manevi seviyeyi algılamak ve sonuçolarak Yaratan’ın if şasını edinmek bu seviyeye ulaşan insanlara bahşedilir. Buseviyeye ulaşmak için kişi egosunun manevi sünneti anlamına gelen, üç ar ı olmayan

güçten kendisini ar ı

ndı

rmalı

ve Işı

ğı

n egoizmine girmesine engel olmak için gönüllüolarak kısıtlama (tzimtzum) koşulunu üstlenmelidir.

Eğer Kabalada bir şey için “yasak” denilirse, bu aslında kişi arzulasa bile imkansızolduğunu belirtir. Ancak, amaç istemek değildir. Mesela, kişi bir işte günde bir saatçalışıyorsa, ve o işi yaparak kar şılığında ödeme almış başka insanlar tanımıyorsa, buiş için ödeme alıp almayacağı konusunda endişe duyar, ancak aynı koşulda gündeon saat çalışan bir kişi kadar değil. Günde on saat çalışan kişi patronuna daha fazlagüvenmelidir, ancak başkalar ının ödeme alıp almadığını bilmediğinden endişesi çokdaha fazladır, çünkü söz verilen kar şılığı sonunda alıp almayacağını bilme ihtiyacı çok daha fazladır.

Ancak, mant ık ötesi inançla gidenler içlerinde Yaratan’ın if şası için muazzam bir ihtiyaç geliştirirler ve bununla beraber Yaratan’ın if şasıyla yüzleşebilecek yeteneğiedinirler; ve tam bu noktada Yaratan tüm yaratılışı insanın önüne serer.

Egoist arzular ı kullanmaktan kaçınmanın tek yolu inanç yoluyla ilerlemektir. Sadeceihsan etme niteliğinde çalışma gücümüzü kaybetme korkusundan dolayı bilmeyi vegörmeyi reddedersek ancak o zaman inanç yolunda ilerlemeye engel teşkiletmeyecek derecede güçlü hisler ve bilgi almaya devam ederiz.

Dolayısıyla, manevi çalışmanın temeli olan kendin için çal ışmama noktası  sınırlı egoist haz alma olasılığından kurtulma gerekliliğinden doğar. Bunun yerine, kişi

bedenin dar sı

rlar ı

n dı

şı

nda sı

rsı

z haz alma olası

ğı

edinmeye çalı

şmalı

r.Bu tür bir “algı/duyu organına” bilgi ötesi inanç  denir.

175

Page 176: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 176/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Kişisel egoizmi için ödül almadan çalışabildikleri manevi gelişim seviyesine ulaşanlar Yaratan’la benzer nitelikler edinirler (bu durum elbette Yaratan’a yakınlaşmayı başarmaktır, çünkü manevi dünyalarda nesneleri ayıran tek şey sadece farklı niteliklere sahip olmalar ıdır zira maneviyatta yer, zaman ve hareket nosyonlar ı yoktur).

Aynı zamanda, sadaka alan birisinin duyduğu utanç hissini yaşamadan muazzamhaz edinilir.

Her şeyi içinde bar ındıran, tüm evrene nüfuz eden ve her şeyi yöneten Üst İdrak’ıngörünmeyen varlığını algıladığımızda en gerçek destek ve güven hissini ediniriz.Dolayısıyla, inanç egoizme kar şı koymanın tek yoludur.

İnsanlar doğalar ı gereği sadece anlayıp hissettikleri şeyleri yapabilme gücünesahiptirler. Bu koşula “mant ık dahilinde inanç”  denir. İnanç, eylemlerinin özünüanlayıp kavramasa da kişiyi harekete geçiren, yüzleştirici bir üst güçtür; yani inançinsanın kişisel çıkar ına, egoizmine bağlı olmayan bir güçtür.

Baal teshuvah’ ın (Yaratan’a dönmek ve O’na yakınlaşmak isteyen kişiye verilen isim)olduğu yerde, tümüyle haktan yana olan (erdemli) bir kişi duramaz denir. Kişi yeni bir arzuyu ıslah ettiğinde tümüyle haktan yana kabul edilir. Kişi ıslah yapamıyorsa ona“günahkar” denir.

Ancak kişi kendi benliğini aşarsa, o zaman ona “geri dönen” denir. Tüm yolumuzhepimizi yaratılışın amacına doğru götürdüğü için, her yeni safha önceki safhanınüstündedir. Ve “geri dönen” kişinin yeni safhası “haktan yana olan” kişinin öncekiseviyesinden daha yücedir.

Yaratan’ı

haz Işı

ğı

olarak algı

lar ı

z. Kendi ihsan etme kabı

n (manevi Işı

ğı

 algılama organımız) ar ılık seviyesine ve niteliklerine göre Yaratan’ın Işığını farklı şekillerde algılar ız. Bu açıdan bakıldığında, sadece tek bir Işık olmasına rağmen,algılar ımıza ve üzerimizdeki etkisine göre Işığa farklı isimler veririz.

Yaratan’ın iki çeşit Işığı vardır: Ohr Hochma adı verilen bilgi, ak ıl ve erdemlik ışığ ı, vemerhamet, güven ve bütünlük ad ı verilen Ohr Hassadim ışığı. Ohr Hochma,üzerimizdeki etkisine göre  bize iki şekilde gelir; önce Işık geldiğinde kendikötülüğümüzü keşfederiz, ve sonrasında, kötülüğümüzü görmüş olduğumuzdanegoizmin kullanılmaması gerektiğini farkederiz, ve bu aynı Işık egoist arzular ımızagüç kazandır ır ki bunlarla çalışabilelim (haz duyabilelim), ancak elbette kendimiz içindeğil. Sonunda, egoizmimizin üstüne çıkacak gücü edinince aynı Işık önceden egoist

olan ancak ıslah olmuş arzular ın şimdi artık ihsan ederek hazla dolmasını sağlar.

Öteki taraftan, Ohr Hassadim bize “zevk almaktansa” “ihsan etme” arzusubahşeder. Bu nedenden dolayı, Ohr Hochma’ nın  hareketleri ruhun 320 bozukarzusundan (ki bunlar aşama aşama manevi derecelerde yükseldikçe hissedilir, zirakişi zamanla tüm kötülüğünün derinliğini anlamaya başlar ve kendi özünü tanıdıkçaürperir) Malchut ’un 32 parçasını yani kişisel zevk alma arzular ını ayır ır zira artıkegoizmin en kötü düşmanımız olduğunu görürüz.

Geriye kalan 288 arzu ne egoist ne de özgecil yöndedir, bunlar sadece (tıpkı duyma,görme vs. gibi) kendimiz ya da başkalar ı için istediğimiz yönde kullanabileceğimizhislerdir. Ohr Hassadim Işığı altında, tüm bu 288 arzuyla özgecil olarak çalışma isteğigeliştiririz. Bu, Ohr Hochma’nın 32 egoist arzuyu 32 ihsan etme arzusuyladeğiştirmesinden sonra olur.

176

Page 177: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 177/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Işığın etkisi altında olan bir  ıslah, hiçbir haz hissiyatı olmadan gerçekleşir. Kişisadece kendi egoizmiyle Işığın ihtişamı arasındaki niteliklerin farkını görür. Sadecebu bile bedensel arzulardan kurtulmak için yeterlidir. Bundan dolayı şöyle bir deyimvardır, “içinizdeki bencil eğilimi Ben yarattım, ve Işığı size şifa olarak verdim.”

Ancak daha sonra, arzular ı

 ı

slah ettikten sonra, kişi Işı

ğı

Yaratan’a memnunlukverebilmek için alır. Yaratan’ın Işığına Torah da  denir (Türkçe kar şılığı Tevratolmasına rağmen manevi çalışmada Kabalistler Hz. Musa’nın kitabına Işık derler, ziramaneviyata yönelik bu kitapta anlatılan her şey “sadece” insan ve Yaratan arasındakiilişkiden bahsetmektedir tarihsel olaylardan değil) ve Yaratan’ın İsimleri olarak bilinir,çünkü kişi ıslah oldukça kendinin ve Yaratan’ın parçası olan ruhunun içine Işığı alır,ve Işıktan aldığı o hissiyata ve hazzın izlenimine kar şılık Yaratan’a isimler verir.

Manevi dünyaya sadece her  şeyi verebilme (Hafetz Hesed) niteliğini edinincegirebiliriz. Bu durum, egoist arzular ın kişiyi asla baştan çıkar ıp zarar vermemesi içingerekli en asgari önkoşuldur, zira bu koşulda kendimiz için bir şey istemeyiz.

Özgecil eğilimlerin Ohr Hassadim nitelikleri taraf ından korunması olmasa, Üst Işıktansınırsız hazzı almaya başladığımızda bunu kendi kişisel zevkimiz için almayı arzular ız, ve bu durum da kişisel çöküşü beraberinde getirir; ve asla egoizmdenkurtulup ihsan etme niteliğine varamayız. Tüm varlığımız ulaşamayacağımız buegoist arzular ın peşinde koşmaktan ibaret olur.

Ancak, bize özgeciliğe yönlenme isteği veren Ohr Hassadim Işığını egoistarzular ımızın içine yansıtamaz. Egoist arzular, manevi doğaya kar şı direnmemiz içinYaratan taraf ından zorla içimize yerleştirilen küçük bir kıvılcım taraf ından ayaktatutulurlar. Ve bu hayatımızı sürdürmemizi sağlar çünkü insan hiçbir haz almadanyaşayamaz.

Eğer Üst Işığa ait bu küçük kıvılcım yok olursa, biz de anında yok oluruz. Zira bizeumutsuzluk ve keder getiren egoizmden ve hazla dolmak isteyen doyumsuzarzumuzdan ancak bu şekilde kurtulabiliriz.

Ohr Hassadim’in egoizme girememe nedeni nedir? Daha önce de aktar ıldığı gibi,Işığın kendisi Ohr Hassadim veya Ohr Hochma arasında bir fark gözetmemektedir,sadece kişi aradaki farkı tayin eder. Işığın kaynağı ne olursa olsun egoist bir arzuIşıktan haz almaya başlayabilir yani Ohr Hassadimden kendisi için zevk alabilir.Sadece özgecil davranışlar için hazırlanmış bir arzu, ihsan etmekten haz duyabilmekiçin Işığı alabilir, yani Işığı Ohr Hassadim olarak alır.

Kişi üç çeşit histen zevk alır: geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek hissinden. En büyükhaz gelecekteki hislerden alınır çünkü kişi bir şeyden gelecekte alacağı hazzı şimdikizamanda hissetmeye çalışır, yani hazzı  şimdiden hissetmeye başlar. Bu yüzden,yapacağı uygunsuz bir davranıştan alacağı hazzı önceden düşünmesi yapmasındandaha da kötüdür, çünkü bu beklenti hazzı sürdürür ve kişinin aklını uzun zamanmeşgul eder.

Şimdiki anın hazzı genellikle zaman açısından çok kısadır, zira arzular ımız genelliklebasit şeylerden ibarettir ve kolayca tatmin edilir. Geçmişteki hazzı ise kişi süreklihatırlayarak zevk alabilir. Dolayısıyla, iyi bir  şey yapmaya başlamadan öncedüşünmeye ve hazırlık yapmaya epey zaman ayırmak gereklidir. Böylelikle mümkünolan birçok farklı hazzı alabilir ve bunlar ı daha sonra hatırlayarak maneviyata doğruarzumuzu tekrar tekrar uyandır ılabiliriz.

177

Page 178: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 178/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Egoizm doğamızın özü olduğundan hayattan zevk almak isteriz. Eğer Yukar ıdanarzular ımızın içine ruhun küçücük bir tohumu verildiyse, ve bu tohum doğası gereğiegoist olmayan hazlarla varolmayı istiyor ve bunun için uğraşıyorsa, egoizm budavranışlar ı harekete geçiremez, ve kişi artık böyle bir hayattan haz duyamaz. Çünküruhumuz artık bizi rahat bırakmaz, sürekli dolu dolu bir hayat yaşamadığımızı vesadece varolduğumuzu hatırlatır.

Sonuç olarak, hayatımızı dayanılmaz ve ıstırapla dolu hissetmeye başlar ız, zira neyaparsak yapalım bir türlü hayattan tat alamayız, ya da en kötü ihtimalle bir tatminlikduygusu bile yaşayamayız çünkü insanın ruhu tatmin olmasına izin vermez. Koşullar böylece devam eder ta ki sonunda egoizm ruhun sesini dinlemekten ve onun isteğiniizlemekten başka bir çaresi olmadığına karar verene dek. Aksi takdirde asla sükunetbulamayız.

Bu durum, “Yaratan’ın kişiyi isteğine rağmen Kendisine geri getirmesi” olarak tarif edilebilir. Kişinin bir  şeye yönelik eksiklik hissetmeden en ufak bir haz alması mümkün değildir. Arzulanan hazzın hissedilememesi de “ıstırap” olarak tanımlanır.

Ve Yaratan’ın Işığının alınabilmesi için de önceden bir arzu olması gerekmektedir. Bunedenden dolayı, kişi öğrenirken ve diğer tüm eylemleri süresince Üst Işık için bir ihtiyaç hissedebilmeyi talep etmelidir.

"O’ndan başkası yok": Olan her şey Yaratan’ın arzusudur ve tüm yaratılan varlıklar O’nun arzusunu gerçekleştirirler. Tek fark küçük bir grup insanın, O’nun r ızasını gönüllü olarak yerine getirmesidir. Yaratan’la bütünleşmenin yaşanabilmesi sadeceYaratan ve kişinin arzular ının ortak olduğu noktada mümkün olabilir.

Yaratan’ın lutfu merhamet Işığının (Ohr Hassadim) Yukar ıdan akıp taşmasıdır, ve buancak ihsan etme eylemlerinde bulunduğumuz zaman mümkün olur.

Kabalistler şöyle der: "Halkının ihtiyaçlar ı çoktur, ama erdemlikleri azdır.” Gerçektende ihtiyaçlar çok büyüktür çünkü bilgelik azdır.

Rav Yehuda Ashlag şöyle dedi: "Halimiz Kral’ın oğlunun durumuna benzer. Şöyle kibabası taraf ından çeşit çeşit hazinelerle dolu ancak tüm bunlar ı görecek ışığı olmayanbir saraya kapatılan oğlun durumu gibi. Ve oğul öylece tüm hazinenin içerisindekaranlıkta oturmaktadır ama hazineye sahip olamamaktadır. Hatta yanında bir mumbile vardır (Yaratan kişiye Kendisine doğru ilerleyebilmesi için f ırsat verir), ve şöyledenir: “İnsanın ruhu Rabb’in mumudur”. Kişinin bunu sadece arzusuyla yakması gerekmektedir.

Rav Yehuda Ashlag şöyle dedi: "Yaratılışın amacını anlamak imkansızdır denilmesinerağmen, erdemli bir adamın anlayışı ile basit bir adamın kayıtsızlığı arasında çokbüyük fark vardır."

Rav Yehuda Ashlag şöyle dedi: "Kök ve dal yasasına göre en alt seviyedeki en üstseviyeye ulaşmalıdır, ancak en üst seviyedeki en alt seviyedeki gibi olmak zorundadeğildir."

Manevi çalışmamızın tümü sadece Işığı alabilmeye hazırlanmaktır. Rav YehudaAshlag’ın dediği gibi: “Işık olmayan bir kap ruhsuz bir beden kadar cansız olmasınarağmen, en önemli olan şey kap (kli) dır. Dolayısıyla, kabımızı önceden hazırlamalıyız

ki Işı

ğı

aldı

ğı

zaman doğru işlesin. Bu durum elektrikle çalı

şan insan icadı

bir aletgibidir. Cihazı prize takmazsanız çalışmaz, ama cihazın yapacağı iş de o aletin

178

Page 179: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 179/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yapılma şekline bağlıdır.”

Manevi dünyada tüm kanunlar ve arzular bizim dünyamızınkine tamamen zıttır; bizimdünyamızda nasıl bilgi ve anlayış sahibi olmadan ilerlemek çok zor ise, maneviyattada bilgi ile ilerlemek o denli zordur. Rav Yehuda Ashlag’ın dediği gibi: “Tapınakta

herkes dua için ayakta durduğunda çok kalabalık görünür, ama herkes yerekapandığında çok yer olur. Ayakta durmak partzuf  durumunun “yüceliğini” (Işığı alma) temsil eder. Yere kapanmak ise küçüklüğü yani Işığın azlığını sembolize eder.Alttaki koşulda daha çok alan, boşluk vardır ve kişinin özgürlük hissi daha fazladır.Ancak, Yaratan’ın gizli olduğu durumda manevi yükselişteki kişiler mantık ötesiilerleme potansiyeline sahiptir ve kişinin manevi çalışmadan aldığı tadın kaynağı budur.

Rav Yehuda Ashlag 19. yüz yılın en büyük kabalistlerinden biri hakkında bir hikayeanlatırdı; Korits köyünden olan Rav Pinchas o kadar fakirmiş ki, Ari ’nin Hayat Ağ ac ı adlı kitabını bile alacak parası yokmuş, ve bu kitabı alabilmek için küçük çocuklaraaltı ay boyunca öğretmenlik yapmış. Bedenlerimiz manevi yükselişimize birer engel

gibi görünse de bu şekilde algılamamızın sebebi Yaratan’ın onlara ne görev tayinettiğinin farkında olmayışımızdır.

Rav Yehuda Ashlag, “Bedenimiz saatin hareketini sağlayan bir tekerlek gibidir, butekerlek saati durdurmasına rağmen saat de bu parça olmadan çalışmaz.”

Rav Ashlag bir başka örneğinde de şöyle demişti: “Uzun namlulu bir tüfeğinnamlusunda özel bir sargı vardır, bu sargı aslında kur şunun çıkmasını zorlaştırmasına rağmen tam olarak da bu sargı sayesinde kur şun daha uzağa vehedefe daha doğru gider.” Kabalada böyle bir koşula kishui denir.

Rav Yehuda Ashlag: "İnsanoğlu kutsal kitaplar ı dünyevi koşullara göre yorumlamayaöyle alışık ki, kitaplarda ‘Ruhlar ınızı koruyun’ dediği zaman bile insanlar halabedenlerinin sağlığını korumaktan bahsediliyor gibi anlıyorlar” der.

Rav Yehuda Ashlag: "Kişi egoistik arzular ının aslında ne kadar kötü (saf olmayan)güçler olduğunu fark ettiği noktaya kadar manevi koşuldadır” der.

Rav Yehuda Ashlag: "Maneviyatın en alt seviyeleri, maneviyatın kişi için en önemlişey olduğu ve materyalden önce geldiği zaman edinilir" der.

Rav Yehuda Ashlag: "İnsan sadece bir tek konuda gurur ve kibirlik gösterebilir; o daYaratan’ı kendisinden başka hiç kimsenin memnun edemeyeceğini öne sürmesidir"der.

Rav Yehuda Ashlag: "Bir Emri yerine getirmenin ödülü, Emreden’i algılamayı kazanmaktadır” der.

Rav Yehuda Ashlag: "Bu dünyanın endişeleri manevi yükselişle ilgilenenlerinumurunda olmaz, tıpkı ölümcül bir hastalığı olan bir kişinin maaşını almayı değilsadece iyileşmeyi düşünmesi gibi” der.

Rav Yehuda Ashlag: "Maneviyatta, tıpkı fiziksel dünyamızda olduğu gibi kontrolümüzdışındaki koşullardan dolayı bir şey olursa, bu gerçek bizi kurtarmaz. Örneğin, bir kişi

dikkatsizlik yüzünden uçurumdan düşerse, düşmek istememesine rağmen bu, kişiyiölümden kurtarmaz. Aynı şey maneviyatta da geçerlidir” der.

179

Page 180: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 180/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Rav Yehuda Ashlag hasta olduğu bir dönemde, kendisini muayene etmesi için bir doktor çağır ıldı. Doktor kendisine dinlenmesini ve sinirlerinin sakinleştirilmesigerektiğini önerdi, ve ille de bir şeyler okuyacaksa komplike olmayan kutsal kitaplar gibi şeyler okumasını söyledi.

Doktor ayr ı

ldı

ktan sonra, Rav Ashlag şöyle eleştirdi: “Doktor her halde kutsalkitaplar ın içsel anlamını aramadan yüzeysel bir  şekilde okunmasının mümkünolduğunu sanıyor.”

Rav Yehuda Ashlag: "Kar şılıksız vermek, ‘ihsan etmek’ olan maneviyatla, egoistik vemateryal alma arasında bir yer yoktur. Eğer kişi her an maneviyata tutunmuyorsaveya maneviyatı tümüyle unutuyorsa, o zaman kirli (saf olmayan) fiziksel koşuliçerisinde kalır” der.

Hakuzari kitabında, Kral Kuzari halkı için din seçme zamanı geldiğinde bir Hristiyan,bir Müslüman ve son olarak da bir Yahudiye döndü. Hristiyan ve Müslüman Kral’aöldükten sonraki yaşamda yani bir sonraki dünyada sonsuz cenneti vaat ettiler. Diğer 

taraftan Yahudi ise Emirlerin Yerine Getirilmesinin bu dünyadaki ödülleri vecezasından bahsetti. Ancak Kral bu dünyada hayatını nasıl yaşayacağından ziyadeöldükten sonra gelecek yaşamda alacaklar ıyla ilgilendi. Yahudi, daha sonra şöyleaçıkladı; gelecek yaşamdaki ödülleri vaat edenler bu şekilde kendilerini yanlıştanuzaklaştırmak, yalanı kelimelerin anlamını gizlemek için yaptıklar ını söyler. Benzer bir şekilde Rav Yehuda Ashlag AGRA’nın yazılar ını açıklarken “yahudi” (yehudi:Jew)olgusunu manevi dünyanın tamamını, yani gelecek dünyay ı bu dünyada yaşarkenedinmi ş kişilere verilen isim olarak açıkladı.

Rav Yehuda Ashlag: “Kişi kirli (saf olmayan, kötü) güçlerin, egoist arzular ınınkendisine baskı yaptığını hissediyorsa bu onun manevi kurtuluşunun başlangıcıdır”,“Her şey Yaratan’ın elindedir, Yaratan korkusu hariç” der.

Rav Yehuda Ashlag, Kabala ilmine değinerek “Allah korkusu dışında her şey Allah’ınelindedir” der. İnsan Yaratanından ne isterse istesin, sonuçta isteğine kar şılık veripvermeyeceğine Yaratan karar verir. Ancak, Yaratan’dan Allah korkusunu talep etmek“Yaratan taraf ından verilen bir karar değildir, kişi gerçekten Allah korkusuna sahipolmayı arzularsa, Yaratan kişinin bu arzusunu yerine getirir."

28

Kendim İçin Değil

Hayat, alarak ya da vererek bir arzuyu yerine getirip haz duyma olarak algılanandurumdur. Eğer haz alma arzusu kaybolursa, o zaman bilinçsizlik, baygınlık ya daölüm olarak bilinen yeni bir koşul olur.

Eğer kişi net bir  şekilde artık hiçbir  şeyden haz duymadığını görür ve hissederse,örneğin geçmişte yaptıklar ından duyduğu utanç hissinden dolayı; eğer kişiıstırabından dolayı hayatından az da olsa aldığı o mutluluğun kaybolduğunu görürse,o zaman kişi yaşadığını hissetmez. Dolayısıyla, manevi bak ımdan yükselen ki şiler 

çevrenin etkileri, dü şmanlar, iflas, ya da i şte başar ısızl ık vasıtasıyla umutsuzluk,keder, ve varolu şunun anlamsızl ığ ını deneyimler.

180

Page 181: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 181/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu yüzden, tüm çabamızı Yaratan’ın gözünde iyi addedilen eylemlerden haz almayoluna harcamalıyız, ve bu şekilde O’na mutluluk vermeliyiz. Bu tür düşünceler veeylemler o kadar inanılmaz haz içerirler ki bu dünyadaki en büyük acılar ı yok ederler.

Halihazırda özgecil eylemleri sergileyebildiğimiz bir safhada olabiliriz. Ne tür bir 

eylemde bulunuyorsak bulunalı

m hiçbir şekilde kişisel çı

kar hesabı

yapmayı

p sadeceeylemi adına yaptığımız Yaratan’ın iyiliğini düşünürüz.

Ancak, özgecil eylemlerimizden haz almıyorsak o zaman bu hareketler sadece‘vermek’ olarak nitelendirilirler. Mesela, Yaratan’ın emirlerini sadece Yaratan adınayerine getirmek bize her bir emre (sevaba) tekabül eden Yaratan’ın Işığını (haz)getirmeyecektir. Bunun sebebi kişisel gelişim sürecinin (ruhun ıslahı) henüztamamlanmamış olmasıdır.

Yaratan’ın Işığını hiç engel olmadan alsaydık kişi egoizmini uyandırma riskindeolurdu ve o zaman egoizm kendi mutluluğu için haz alma talebinde bulunurdu. Bunoktada kişinin bu hazzı reddetmesi mümkün olmazdı, ve hazzı Yaratan’ı memnun

etmek için değil sırf haz alma arzusunun gücüyle alırdı.

Özgecil eylemleri uyguladığımız Kelim (kaplar), “ihsan etme kaplar ı” olarak bilinir.Manevi bir nesne fiziksel bedene benzer bir yapıya sahiptir, ve 613 organdan oluşur.Genellikle, manevi güçlerin taslağı bedenlerimizin fiziksel yapısına benzer. Busebepten dolayı, 248 ihsan etme kabı manevi nesnenin üst bedeninin üzerinde yer alır, ve her bir kişinin uygulamak zorunda olduğu pozitif manevi eylemlere tekabüleder.

Üst manevi eylemleri uygulayan kişinin aldığı Işığa “Merhamet Işığı” (Ohr Hassadim) ya da “Gizli Merhamet” (Hassadim mehusim) denir. Erdemlik Işığı  (Ohr Hochma) alıcıdan henüz gizlenmiştir.

Kişi güçlü arzusuyla hislerini öyle bir boyuta kadar  ıslah edebilir ki hem özgecileylemlerde bulunup hem de bundan Yaratan adına haz alabilir, yani geçmiştekiegoist arzular ı hazla doldurur. Bu süreç “İhsan etmek için Almak” olarak adlandır ılır.

Sonuç olarak, bu kişi her manevi hareketin ihtiva ettiği Işığı alabilir. (Kutsalkitaplardaki emirler aslında manevi eylemlerdir. Dünyamızdaki her bir kişi manevisafhalar ı ne olursa olsun, bu emirleri yerine getirmek zorunda olduğundan bu emirler birincil amaçlar ı (yani Yaratan’a haz vermek) ile uyum içinde olan zorunlu başlangıçsafhalar ıdır.)

Yaratılışın amacını anlamaya çalıştığımız ilk safha (Yaratan adına değil) kendi kişiselçıkar ımız içindir, zira haz almanın bir çok yolu vardır – yemek yemek, oyun oynamak,saygı görmek, şan şöhret sahibi olmak vs. ancak bu yöntemler bize sadece küçük vegeçici hazlar verir. Bu eylemlerin arkasındaki motivasyon “kendimiz için” olmalar ıdır.

Yaratan’a inanarak, O’nun her  şeye kadir olduğu gerçeğine; O’nun tüm dünyayı yönetmekte, her birimize olan her  şey de dahil olmak üzere, Tek olduğuna; her birimizi ilgilendiren her şeyin üzerinde hakimiyeti olduğuna; dualar ımızı duyduğundabize yardım etme isteğine, ve bunlar ın hepsine inancımız olmasıyla çok dahamuazzam hazlar edinebiliriz.

Sadece bu ilk hazı

rlı

k safhası

tamamladı

ktan sonra üst manevi koşulun çok farklı

 ve özel hislerini alabiliriz. Sonuç olarak, yaptıklar ımızdan kişisel bir çıkar sağlayıpsağlamadığımız umurumuzda olmaz. Tam tersine, düşüncelerimiz ve niyetimiz

181

Page 182: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 182/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yaratılışın gerçek kanunlar ının özünü anlamaya, sadece Yaratan’ın Arzusunualgılayıp gerçekleştirmeye odaklanır ki bu durum ancak Yaratan’ın yüceliğini vegücünü algıladıktan sonra olabilir.

Ondan sonra, geçmişteki tüm motivasyonlar ımızı unutur ve görürüz ki kendimizi

düşünüp endişelenecek en ufak bir eğilimimiz bile yok. Tümüyle Yaratan’ı

n yüceliğive O’nun Yüksek İlahi Yönetimine kendimizi bırakır ve kişisel mantığımızın sesini hiçduymayız. Bu durumda tek endişemiz Yaratan’ı nasıl mutlu edebileceğimiz ve O’nahoş gelen şeyleri nasıl yapabileceğimiz olur. Böyle bir koşula “kendim için değil”denir.

İnancın temeli Yaratan’ı algılayıp, O’nunla dolmaktan daha büyük bir haz olmadığı gerçeğidir. Ancak böyle bir hazzı kendimizi düşünmeden alabilmemiz için Yaratan’ıngizli olması gerekmektedir; gizlilik durumu manevi çalışmayı kişisel hiç bir beklentiolmadan yapma f ırsatı verir. Bu tür bir içsel çalışmaya “ödül için değil” denir.

Bu safhaya geldiğimiz ve böyle bir manevi kap yarattığımızda, Yaratan’ı anında tüm

var oluşumuzla görür ve algılar ız. Bizi ilk başta manevi çalışmayı kişisel tatminimiziçin yapmaya yönelten neden ortadan kalkar, hatta bu kişisel neden ölüm gibi gelir,zira gerçek yaşam (yani Yaratan’ın if şasının gerçekleşmesi) başlamış, ve bu hisinanç erdemliği ile edinilmiştir.

Ama ıslah olmuş durumdayken mantık ötesi inanç edinme üzerine çalışırsak, ozaman ruhumuzu, Yaratan’ın Işığını alır ız.

“Lishma” yı (O’nun adına yapmak) Edinmek

Kabalistik tanımlar dünyamızdan alınmış olmalar ına rağmen bu dünyayla hiç ilgisiolmayan, manevi dünyada tümüyle farklı nesne ve eylemleri tanımlarlar. Bizimdünyamızda varolan nesnelerin asıl köklerinin manevi dünyada olduğu bir gerçektir (bakınız birinci bölüm “Kabala’nın Dili” ve üçüncü bölüm “Yaratan’ın Adlar ı”).

Bu uyumsuzluktan, ve manevi sebep ve dünyamızdaki sonucunun farklılığındanmanevi nesnelerin bizim egoistik kavramlar ımızdan ne kadar uzak olduğunugörebiliriz.

Manevi dünyada, bir isim Yaratan’ın Işığının bir aksiyon vasıtasıyla insana belli bir if şasını ifade etmektedir. Benzer olarak bizim dünyamızda da her kelime bir şey if şa

eder, ancak nesneyi değil o nesneyi algılayışımızı ifade eder. Fenomen ya danesnenin kendisi tümüyle algı dünyamızın dışındadır; bizlerin kesinlikleanlayamayacağı başlı başına bir oluşumdur.

Şüphesiz, nesnenin duyular ımızın algısının ötesinde formu ve nitelikleri vardır. Bunosyonun teyidini nesneyi gözümüzle görmenin x-ray ışınlar ı ya da ısı frekanslar ıylagörmeye ne kadar zıt olduğu ile kanıtlayabiliriz.

Her halükarda, nesne ve o nesnenin algılanışı ayr ı ayr ı mevcuttur. Algılamak nesneyialgılayan kişinin nitelikleriyle ilgilidir. Dolayısıyla, nesnenin gerçek nitelikleri venesneyi algılayanın nitelikleri (algılayan), üçüncü bir varoluş oluşturur: algılayanın

algı

nda nesnenin izlenimi. Bu, tamamen nesnenin kendisinin ve algı

layanı

n genelniteliklerine bağlıdır.

182

Page 183: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 183/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Manevi Işıkla çalışma sürecinde, Işığı almak isteyen ve Işığı alan kişinin iki belirginhali vardır: kişinin Işığı almadan önceki ve aldıktan sonraki algı ve nitelikleri.

Aynı zamanda, kişinin kabını-arzusunu dolduran Işığın da iki hali vardır: Işığın kişininhis ve arzular ıyla temasa geçmeden önceki hali, ve algılayanla iletişim kurduktan

sonraki hali. Işı

ğı

n henüz algı

layanla iletişimi olmadı

ğı

koşula Saf Işı

k denir, çünküIşığı alanla hiçbir ilişkisi yoktur. Zira tüm nesneler, Yaratan’ın Işığı hariç, Işığı almakve Işık taraf ından hazla doldurulmayı isterler; dışımızda olan Işığı algılamak,incelemek, hissetmek ya da hayal bile etmek mümkün değildir.

Dolayısıyla, eğer Yaratan’a ‘Güçlü Olan’ olarak hitap edersek, o an O’nun Gücünügerçekten hissettiğimizdendir (bu durum sadece Yaratan’ı gerçekten algılayan birisiiçin geçerlidir!) Ancak Yaratan’ın hiçbir niteliğini algılamadan, O’nu her hangi bir şekilde adlandırmak mümkün değildir, çünkü “Yaratan” kelimesi bile aslında kişininIşığın belli bir niteliğini algıladığının ifadesidir.

Ancak, kişi Yaratan’ın niteliklerini duyular ından hissetmeden telaffuz ederse (yani

birer birer O’nun niteliklerini saysa), o zaman bu davranış kişinin Işığa, henüz Işığı algılamadan isimler vermesini ifade eder, ve bu da yalan söylemekle aynı şeydir zirasaf bir Işığın adı yoktur.

Manevi olarak yükselmek isteyenlerimiz d ışsal etkilerden sakınmalı, ve henüzolgunlaşmamış olan bu kişisel inancını bizi destekleyecek gerekli algıyı edinenekadar kollamalıdır. Kişinin kendisini manevi gelişime uzak kişilerden korumasınagerek yoktur çünkü bu kişiler zaten konuyla alakasızlardır ve en kötü ihtimalle manevigelişimle ilgili negatif konuşabilirler. Esasen kişi kendisini “sanki” maneviyatayakınmış gibi görünen kişilerden (dinci kesim) korumalıdır. Zira dışardan, kişi sankigerçeğin içerisindeymiş gibi, sanki kendisini tümüyle Yaratan’a adıyormuş ve tümsevaplar ı işliyormuş gibi görünebilir, ancak kişinin “haktan yana” (erdemli) olupolmadığı dışardan kimseye belli olmaz, ve bu hareketleri kişisel menfaati içinyapılıyor olabilir.

Bu tür kişiler veya gruplar maneviyatta gelişmeyi arzulayanlar için çok büyük tehditoluşturmaktadır, çünkü yeni başlayan bir kişi başkalar ının yaptıklar ını görüp buinsanlar ın Yaratan’a bağlı olduğunu gözleriyle görse de, gerçekten Yaratan’ı algılamak ve anlamak uğruna çalışıp çalışmadıklar ını veya çocukluğundan beriyetiştirilişinden kaynaklanan hayat tarzı olup olmadığını, hatta daha da kötüsübaşkalar ının saygınlığını edinmek ya da başkalar ından menfaat sağlamak için yapıpyapmadığını tayin edemez.

Aynı zamanda, manevi yoluna yeni başlama safhasında olan bir kişi bu tür “haktanyana” olan kişilerin kendilerine yapabilecekleri yardım gücünden de etkilenmetehlikesi içerisindedir; ve bu tür yardımlar ın arkasında egoist bir niyet olup olmadığını da anlaması mümkün değildir. Dahası, egoizm ve kendilerinin haklı olduklar ını kanıtlama arzusu, bu insanlara güç vermektedir, ancak gerçek Kabala kişininYaratan’a yönelik bir arzu duyması için onu iyice zayıflatır.

Eğer insan bu tür “haktan yana” (erdemli) insanlar ın dışsal hareketlerinden etkilenirsebuna Kutsal kitaplarda bahsedilen Firavun’un kölesi olur denir, zira M ısır sürgünüyleilgili şöyle yazar, İsrail için Firavun’a kölelik yapmak güzeldi. Kutsal kitaplar sadecekişinin geçirdiği manevi koşullar ı anlattığı için, burada kölelik manevi kölelikanlamındadır ve yeni başlayan bir kişinin içine düşebileceği durumu yansıtmaktadır,

sonuç itibariyle kişi egoizmine kar şı koyma yolunda harcadığı tüm çabadan pişmanolma durumuna gelebilir.

183

Page 184: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 184/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Diğer taraftan da, manevi yoluna yeni başlayan bir kişinin Kabala konusuna uzakolanlara yönelik endişe duyması gereksizdir, zira maneviyata uzak kişilerden bir şeyöğrenmesi söz konusu olmadığından, manevi köleliğe girmesine sebep olacak bir tehdit unsuru da oluşturmazlar. Egoizmimiz sadece korku hissettiği zamanilerlememize izin verir. Ancak o zaman, bu hissi nötrleştirmemiz için bizi her türlühareketi yapmaya iter. Dolayısıyla, kişi Allah korkusunu hissedebilirse manevi yoldaçalışmak için yeterli gücü ve arzuyu geliştirebilir.

İki çeşit korku vardır: günah işleme korkusu, ve Yaratan korkusu. İnsanı günahişlemekten alıkoyan bir korku vardır, yoksa kişi günah işler. Bununla beraber, kişigünah işlemekten korkmuyorsa zira tüm yaptıklar ını zaten Yaratan adına (Yaratan’ı memnun etmek için) yapmaktadır o zaman tüm emirleri korkudan değil, Yaratan’ınarzusu bu olduğu için yerine getirir.

Günah i şleme korkusu egoistik bir korkudur, çünkü kişinin kendisine zarar vereceğiendişesi vardır.  Allah korkusu ise özgecil bir korkudur, çünkü Yaratan’ın arzusunuyerine getirememeye yönelik bir endişeden yani sevgi hissinden doğmaktadır.

Ancak, kişi Yaratan’a mutluluk vermek için büyük bir istek duysa bile yine deYaratan’ın isteklerini (Yaratan’ın bizlerden yapmamızı beklediği davranışlar) yerinegetirmek çok zordur zira kişi bunlar ı yerine getirmenin gerekliliğini görememektedir.

Sevgiden kaynaklanan korku egoist korkudan daha güçlü olmalıdır. Örneğin, kişi her hangi bir suç ya da günah işlerken başkasının görebileceğini düşündüğünden dolayı utanç ve ıstırap hissi içerisine girer. Benzer  şekilde, bir Kabalist Yaratan içinyeterince bir şeyler yapamadığı için, kendi içerisinde bir gerginlik hissiyatı oluşturur.Bu his, bir egoistin işlediği açık bir günah için cezalandır ılma korkusu kadar büyüktür.

"Kişi sadece arzuladığını öğrenir." ("İnsan sadece kalbinin arzuladığı yerde öğrenir.")Bu varsayımdan başlayarak, kişinin arzusu olmadan bir takım kurallar ı ve normlar ı öğrenmesi mümkün değildir diyebiliriz. Fakat ne tür bir insan çoğu zaman kendikusurlar ını bile algılayamazken oturup ahlaki değerleri dinlemek ister ki? O zaman,kim, hatta kendisini düzeltmeyi arzulayan bir kişi bile, nasıl amaca ulaşabilir?

İnsan sadece kendisini memnun etmek arzusuyla yaratılmıştır. Dolayısıyla, sadecekendi arzular ını tatmin edebilecek yollar ı öğrenir, ve kendisini yüceltmeyecek, mutluetmeyecek bir şeyi öğrenmez, çünkü insanın gerçek doğası budur.

Dolayısıyla, her kim Yaratan’a yakın olmak istiyorsa, “Yaratan’ın r ızası için”davranmayı öğrenebilmek için Yaratan’dan kendisine yeni bir kalp vermesini talep

etmelidir ki egoist olan arzular ı özgecil arzularla değişsin. Eğer Yaratan kişinin buarzusunu kabul ederse o zaman insan nerede öğrenirse öğrensin, Yaratan’ı memnunetme yollar ını her zaman bulabilir.

Ancak ister egoistçe ister özgecil olsun hiçbir zaman kalbimize ters (z ıt) olan bir şeyialgılamayız. Bu yüzden de asla kalbimizi memnun kılmayan bir  şeyi yapmakzorunda hissetmeyiz. Ancak Yaratan kalbimizi egoist kalpten özgecil bir kalbeçevirdiği zaman, yeni edinilmiş özelliklerimizle kendimizi düzeltmek için ne yapmamızgerektiğini hemen o an anlar ız, dahası bu dünyada Yaratan’a memnunluk vermektendaha önemli hiçbir şeyin olmadığını keşfederiz.

Ek olarak, kusur olarak gördüğümüz niteliklerimiz ve eksikliklerimiz erdemliğedönüşür çünkü bunlar ı  ıslah ederek Yaratan’a mutluluk getiririz. Ancak kendisini

184

Page 185: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 185/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

düzeltmeye hazır olmayan kişiler kendi kusurlar ını göremezler, zira insanın kusurlar ı ancak kendisini düzeltebileceği dereceye kadar if şa olur.

İnsanın kişisel mutluluğuna yönelik tüm davranışlar ı, buna “kendisi için yaptığı manevi çalışma” da dahil, bu dünyadan ayr ıldığı zaman kaybolur. Kişinin umurunda

olan veı

stı

rap çektiği her şey bir anda ortadan kalkar.

Dolayısıyla, eğer bu dünyadaki bir şey için çalışmaya değer olduğunu ve sonra dauğruna çalıştığımız her  şeyi hayatımızın bir anında ölerek kaybedeceğimizidüşünecek olursak, belki de o zaman “Yaratan’ın r ızası için” çalışmayı tercih etmesonucuna varabiliriz. Yaratan’ın r ızası için çalışma karar ı almak Yaratan’ınyardımının gerekliliğini fark etmemizi sağlar, özellikle de kişisel kazanım sağlamabeklentisiyle manevi çalışmasında çok çaba sarf etmişse.

Maneviyata çok fazla çaba harcamayan bir kişi yaptıklar ını “Yaratan’ın r ızası için”değiştirmeye fazla arzulu değildir çünkü bu durumda kaybedecek fazla bir  şeyiyoktur, ancak kişisel manevi değişim için çok büyük bir çaba gerekmektedir.

Bu nedenden dolayı, kişi elindeki tüm koşullar ı kullanarak çabasını  lishma,“Yaratan’ın r ızası için değil” çalışmasına yoğunlaştırmalıdır ki bu Yaratan’a dönmearzusunu geliştirsin, ve kişi daha sonra O’nun r ızası için çalışabilsin.

29

Doğamızın Dönüşümü

Tüm hislerimizi Yukar ıdan alır ız. Eğer bir istek, bir aşk, ve Yaratan’a doğru bir çekimhissediyorsak, o zaman bu Yaratan’ın da aynı hisleri bize yönelik hissettiğine dair bir işarettir (zira bir kural vardır; “insan Yaratan’ın gölgesidir”). Yaratan’a yönelik nehissediyorsak, Yaratan’da bize yönelik aynısını hisseder.

Hz. Adem’in günah işleyip manevi düşüşünün sonucu olarak (bu durum ilk yaratılanruhun Atzilut dünyasından “bu dünyaya” ya da “bizim dünyamıza” düşüşünüsembolize eder), ruhu 600,000 farklı parçaya ayr ıldı. Bu parçalar bedenlerebürünerek bu dünyada doğdular. Her bir parça ıslahını tümüyle gerçekleştirmesinisağlayacak süre kadar bedenlerle kıyafetlenerek geri gelecek. Tüm parçalar bireyselıslah süreçlerini bağımsız olarak tamamladıktan sonra tekrar “Adem” olarak bilinen

tek bir ruh halinde kolektif olarak bütünleşeceklerdir.

Nesillerin birbirini izlemesinde “babalar”  olarak bilinen bir etki ve “oğ ullar”  olarakbilinen bir sonuç vardır. Oğullar ın ortaya çıkmasının nedeni babalar ın henüz ıslaholmamış koşullar ının ıslahını devam ettirmeleri içindir, yani önceki re-enkarnasyonlardaki ruhlar ın ıslahını devam ettirirler.

Yaratan bizi, iyi niteliklerimizden dolayı değil kendimizi kötü hissettiğimizden ve“kirliliğimizden” sıyr ılıp düzelmeyi arzulamamızdan dolayı Kendisine yaklaştır ır. Eğer manevi yükselişten dolayı kendimizi mutlu, neşeli hissedersek sırf bu hisler içinYaratan adına çalışmanın iyi olduğuna kanaat getirebiliriz. Dolayısıyla, Yaratan

genellikle bu manevi hazzı

kişinin üzerinden kaldı

r ı

r ki insan neden manevi yükselişiistediğini anlasın; ya aldığı bu mutluluk hazzından dolayı Yaratan’a hizmet etmek

185

Page 186: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 186/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

istediğinden ya da Yaratan’a olan inancından dolayıdır. Bu durumda, insana hazuğruna hareket etmemesi için bir f ırsat verilir.

Manevi hazzın alınması insanı anında depresyona ve çaresizliğe sürükler ki kişimanevi çalışmaya yönelik en ufak bir istek hissetmez. İşte tam olarak bu durumlarda

insan mantı

k ötesi inançla Yaratan’a yakı

nlaşmak için gerçek bir  şansa sahiptir.Çaresizlik hissi, halihazırda maneviyata yönelik ne kadar az çekim hissettiğinininsanın kişisel algısından başka bir şey olmadığının farkına varması için verilir; ziratüm yaratılışta Yaratan’dan daha yüce bir şey yoktur.

Yukar ıda yazılanlardan, manevi bir düşüşün kişiyi daha yüksek bir manevi seviyeyehazırlamak için özellikle Yaratan taraf ından gönderildiğini söyleyebiliriz. Bu, insanıninancını arttırması için verilmiş bir f ırsattır. Dolayısıyla şöyle denir: “Yaratanhastalıktan önce şifayı hazırlar” ve ayr ıca “Yaratan insana neyle vurduysa, onunlaiyileştirir.”

Yaşam gücümüzü ya da yaşam ilgimizi ortadan kaldıracak her deneme, her çaba

insanın tüm varlığını titretir, eğer gerçekten manevi olarak yükselişi arzuluyorsakmantık ötesi inançla daha da yükselme f ırsatını hoş kar şılar, ve bununla da kişiselzevklerimizden kendimizi özgür kılma arzumuzu gerçekten tasdiklemiş oluruz.

İnsan genellikle kendisiyle ilgilenir, kişisel ıstırap ve hazzın his ve düşüncelerineodaklanır. Ancak, manevi algı edinme yönünde çaba sarf ederken, odak noktamız ı ki şisel olmayan konulara, d ışımızda Yaratan’ın doldurduğu mekana yönlendirmeliyiz ki böylelikle Yaratan’ın arzusu ve varoluşu tüm yaşam odağımız olabilsin. Meydanagelen her şeyi Yaratan’ın planı olarak değerlendirmeli ve benliğimizi O’na çevirmeliyizki sadece fiziksel beden olan kabuğumuz fiziksel çerçevede kalsın. Bununla beraber,iç hislerimiz, benliğimizin özü, yani ruh olarak tayin edilen her  şey bedenin “dışına”aktar ılmalıdır. Sadece o zaman yaratılışın içine nüfuz eden iyiliğin gücünü sürekliolarak hissedebiliriz. Bu his, mantık ötesi inanca yakın bir histir, çünkü tüm içselhislerimizi dışar ıya, bedenin sınırlar ı dışına aktarmaya çabalamaktayız.

Yaratan’a inancı edindikten sonra Yaratan taraf ından ne engel gönderilirsegönderilsin bu durumda kalmalıyız ki Yaratan’a olan inancımızı sürekli artır ıp inançsayesinde oluşturulan kabımızın içine O’nun Işığını yavaş yavaş almaya başlayalım.

Tüm yaratılış iki kar şıt gücün arasındaki iletişim üzerine kurulmuştur: egoizm (zevkalma arzusu) ve ihsan etme (başkasına memnunluk verme arzusu). Aşamalı olarakıslah olmanın yolu egoist olan arzular ı tersine çevirmektir, ve bu yol iki koşulu bir araya getirerek inşa edilir. Zaman içinde küçük küçük egoist arzular özgecil arzularla

birleşir ve böylece ıslah olurlar. Doğamızın bu yöntemle değişimini sağlamaya “üç çizgiyle çal ışmak”  denir. Sağ çizgiye beyaz çizgi denir, çünkü hiç bir hata ya daeksikliği yoktur.

Sağ çizgiye sahip olduktan sonra, egoizmimizi bar ındıran sol çizginin de (aynı zamanda kırmızı çizgi de denir) büyük bir kısmını elde edebiliriz. Manevidavranışlarda egoizmin kullanılması üzerinde bir kısıtlama vardır, çünkü egoizminetkisi altına girmemiz mümkündür.

Ar ı olmayan güçler/arzular Yaratan’ı algılamak, kendini mutlu etmekle uğraşmak, vebu algılar ı kişisel haz almakta kullanmak için erdemlik Işığını, Ohr Hochma, almak,Yaratan’ı egoist arzular ı içerisinde kendi zevkleri için hissetmek isterler. Eğer mantıkötesi inanç niteliğiyle, (almak ama egoistik arzular ımız için değil) Yaratan’ı, O’nunyaptıklar ını, O’nun hakimiyetini algılama ihtimalini reddeder, O’nun Işığından alınan

186

Page 187: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 187/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

mutluluğu reddeder; ve her şeyi öğrenmek ve yaşamak, tüm olanlar ı önceden bilmek,hareketlerimizin kar şılığında ne ödül alacağımızı bilmek gibi doğal arzular ımızınötesine gitme karar ını alırsak; o zaman sol çizgiyi kısıtlı kullanma koşuluna bağlı olmayız. Bu karara “gölgeyi yaratmak” denir, çünkü kendimizi Yaratan’ın Işığındanayırmaktayız.

Bu durumda, sol taraftaki arzular ımızın küçük bir kısmını alıp sağ taraflailişkilendirme seçeneğine sahip oluruz. Güçler ve arzular ın birleşmesindenkaynaklanan sonuca “orta çizgi “denir. Yaratan tam olarak bu çizgide Kendisini if şaeder. Aynı koşul kendisini her üst manevi derecede tekrarlar, ta ki insan maneviyolunu tamamlayana kadar.

Bir köleyle ücretli çalışan adam arasındaki fark çalışma esnasında ücretli çalışanınyaptığı iş için alacağı ödülü, parayı düşünmesidir; alacağı ödül bellidir, ve kişinin buişi yapmasının nedenidir. Ancak bir köle, her hangi bir ödül almaz, yaşamı içinsadece ihtiyaç duyduğu şeyleri alır. Bir kölenin sahip olduğu hiçbir şey yoktur, her şey sahibine aittir. Dolayısıyla, eğer bir köle çok çalışıyorsa, sahibini mutlu etme,

onun için iyi bir şeyler yapma arzusu olduğuna dair bir işarettir.

Bizim amacımız, manevi çalışmaya yönelik, hiç bir ödül için çalışmayan bir köleninyaklaşımına sahip olmaktır. Manevi seyahatimiz, her hangi bir ceza ya da ödülbeklentisinden etkilenmemelidir, sadece Yaratan’ın arzusunu yerine getirmek içinözgecil bir arzu olmalıdır.

Hatta, bunun ötesinde çalışmamızın sonucu olarak Yaratan’ı algılamayı bilebeklememeliyiz, zira bu da bir nevi ödüldür. Yaptıklar ımızı, O’nun adınayaptığımızdan Yaratan’ın haberi yokmuş gibi, hatta O’nun adına özel bir  şeyyaptığımızı bile düşünmeden, çalışmamızın sonucunu görmeden, ama sadeceYaratan’ın yaptıklar ımızdan mutlu olduğuna inanarak yapmalıyız.

Eğer manevi çalışmamız gerçekten yukar ıda anlatıldığı şekilde olursa, o zaman ödülve ceza kavramlar ını tümüyle aklımızdan çıkartmalıyız. Bunu anlayabilmek için, ödülve cezanın maneviyatta ve Kabalada ne anlama geldiğini anlamamız gerekir.

Arzuladığımız bir şeyi elde etmek için belli miktar çaba harcadığımızda bir ödül alır ız.Bu çabalar ın kar şılığında arzuladığımız şeyi alır ya da buluruz. Ödül, dünyamızdasonsuz bollukta ve herkese açık olan bir şey değildir. Çalışma, belli bir ödülü almayayönelik çabaya dönüşür ki bu çaba olmadan da ödülü alamayız.

Örneğin, eğer etraf taş doluysa kişi tesadüfen bulduğu bir taş için çalıştım ve buldum

diyemez. Bu durumda ne yapılan bir iş vardır ne de ödül. Öteki taraftan ise, küçükdeğerli bir taşı edinebilmek için, kişi çok yoğun bir çaba sarf etmelidir, çünkü bulması çok zordur. Böyle bir durumda, gerçek çaba harcandığı için ödül kazanılır.

30

 Yaratan Korkusu

Yaratan’ı

n Işı

ğı

tüm yaratı

şı

doldurur. Aslı

nda bu Işı

ğı

n içerisinde yüzmemizerağmen algılayamıyoruz. Hissettiğimiz zevkler Yaratan’ın merhametiyle bizeyansıyan sadece küçücük yansılardır, zira hiç bir şeyden zevk almasaydık varlığımızı 

187

Page 188: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 188/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

sona erdirirdik. Bu yansılar ı bizleri, içlerine giren yansımalardan dolayı belli nesnelereçeken güçler olarak hissederiz. Nesnelerin kendileri aslında bir sonuç değildir, zirabelli bir noktada daha önce çok ilgimizi çeken bir şeyle hiç ilgilenmemeye başlar ız.

Yaratan’ın tüm Işığını almak yerine küçücük bir yansımasını almamızın nedeni

egoizmimizin bir engel teşkil etmesinden kaynaklanı

r. Eğer egoistik arzular ı

zvarsa, Işık form eşitliği (benzerlik) kanununa dayalı olarak bizler taraf ındanalgılanamaz. İki cisim birbirlerini sadece niteliklerinin benzerlik derecesine kadar algılayabilirler. Bizim dünyamızda bile, tümüyle farklı düşünce ve arzulara sahip ikikişinin birbirlerini anlayamadıklar ını görürüz. Dolayısıyla, Yaratan’ın niteliklerine sahipbir birey tümüyle sonu olmayan bir haz ve bilgelik okyanusu içerisine dalmış olur.

Ama eğer Yaratan her şeyi tümüyle kendisiyle dolduruyorsa, ve Yaratan’ı değerli bir taşı ararcasına aramamıza gerek yoksa o zaman açıkçası ödül diye bir kavramınolmadığı da barizdir. Bu yüzden aramak olarak tanımlanan çaba sarf etme işi deYaratan’la ilişkilendirilemez, çünkü Yaratan hem her tarafta hem de içimizdedir.Yaratan’ı algılayamayabiliriz, ancak O etraf ımızda ve içimizdedir.

Evet, O’nu algılayamayabiliriz ama O içimizde, inancımızın içindedir. Ama aynı zamanda, O’nu algıladığımız zaman, ve O’ndan mutluluk hissettiğimiz zaman,ödüllendirildiğimizi de söyleyemeyiz, zira eğer çaba denilen bir iş yapmadıysak vearzulanan şey dünyada bolluk içerisinde mevcutsa o zaman ödüllendirildik diyemeyiz.

O zaman şu soru hâla gündemde, peki egoist doğamıza kar şı koymak için yaptığımızçalışmanın ödülü nedir?

Öncelikle Yaratan’ın neden form eşitliği kanununu (benzerlik kanunu) oluşturduğunuanlamamız gerekir, zira sonuç olarak, Yaratan tüm evreni doldurmasına rağmenbizler O’nu algılayamıyoruz çünkü bu kanunun uygulanmasından dolayı YaratanKendisini bizlerden gizliyor. Bunun cevabı şöyledir: Yaratan’ın form eşitliği kanununuoluşturmasıyla, sadece bizlerle aynı manevi seviyede olan nesneleri algılayabiliyoruz.Böylece, O’ndan haz aldığımızda yaratılışın doğası olarak egoizmimizdenkaynaklanan en korkunç hisleri yaşamaktan korunuyoruz, zira hazla birlikte utanç veaşağılanma hisleri de ortaya çıkıyor.

Egoizm böyle bir hisse tahammül edemez. Eğer kendimize ya da başkasına kar şı yaptığımız kötü davranışlar ı bir  şekilde haklı çıkaramazsak; eğer isteğimize kar şınyaptığımız kötü bir  şey için kendimize dışsal bir neden bulamıyorsak; o zaman“benliğimizin” aşağılanması dışında her türlü cezayı kaldırabiliriz, çünkü “benlik”kişinin var oluşunun temel taşıdır, ve bir kez aşağılandığında manen kaybolur; sanki

bu kişi yer yüzünden buharlaşıp kaybolmuş gibi olur.

Ancak tüm arzumuzun her  şeyi sadece Yaratan’a vermek olduğu bir anlayış seviyesine geldiğimizde, ve sürekli Yaratan adına başka ne yapabilirim düşüncesiylemeşgul olduğumuzda o zaman Yaratan’dan haz almak için yaratıldığımızı keşfederiz,ve Yaratan’ın bundan başka bir isteği yoktur. Bu noktada, mümkün olan tüm zevklerialır ız çünkü Yaratan’ın arzusunu yerine getirmek istiyoruzdur.

Böyle bir durumda, içimizde utanç hislerine hiç yer yoktur, çünkü Yaratan bizemutluluk vermek istediğini göstermekte ve bizim de bunu kabul etmemiziistemektedir. Dolayısıyla, kabul ederek kendi egoist arzumuzu değil Yaratan’ınArzusunu yerine getiriyoruz. Sonuç olarak, Yaratan’ın niteliklerine benzeriz vearamızdaki sınır kalkar. Bütün bunlar birbirini izler zira, tıpkı Yaratan gibi, hazverebilecek manevi seviyeye ulaşmışızdır.

188

Page 189: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 189/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yukar ıda anlatılanlardan görebiliriz ki, çabamızın kar şılığında edindiğimiz ödül yeni,özgecil nitelikler kazanmaktır – “ihsan etme” arzular ı, haz verme arzular ı – Yaratan’ınbize yönelik arzular ı gibi. Bu manevi seviye ve bu nitelikler “Yaratan korkusu” olarakbilinir.

Manevi, ihsansal korku, tı

pkı

manevi nesnelerin diğer egoist olmayan nitelikleri gibi,bütün niteliklerimizden ve algılar ımızdan tamamıyla farklıdır. “Yaratan korkusu”,Yaratan’dan uzağ a itilme korkusudur. Ancak bu korku kişisel bir çıkar hesabından yada egoizmle baş başa kalmak, veya Yaratan’a benzemek korkusundankaynaklanmaz. Bütün bunlar kişisel menfaat hesaplar ıdır ve sadece kişinin içerisindebulunduğu koşulu hesaba katmaktadır.

Yaratan korkusu, kişinin kendisini hiç düşünmeden Yaratan adına yapılabilecek bir şey olup da acaba yapmadım mı endişesidir. Bu tür bir düşünce, kendi ihtiyaçlar ımızı tatmin edememe olan egoist korkumuzun tersine manevi bir nesnenin özgecilniteliğidir.

Yaratan korkusu niteliğini edinmek çabamızın sebebi ve amacı olmalıdır. Tümgücümüzü bu çabaya adamalıyız. Ondan sonra, edinilen niteliklerin yardımıyla,kendimiz için hazırlanan tüm zevkleri alabiliriz. Bu durum, “ıslahı tamamlamak” (gmar tikkun) olarak bilinir.

Yaratan korkusu, Yaratan sevgisinden önce gelmelidir. Bunun nedeni şöyledir:vecibelerimizi sevgi hissiyle yapabilmek; Yaratan’ın “emirleri” olarak bilinen manevihareketlerdeki hazzı kavramak; ve bu hazlar ın sevgi hissini uyandırması (zira bizimdünyamızda sevdiğimiz şeyler bize haz veren şeylerdir, ıstırap getiren şeylerden denefret ederiz) için öncelikle Yaratan korkusunu edinmeliyiz.

Eğer Yaratan’ın emirlerini sevgiden haz almak için değil de korku hissiyle yerinegetiriyorsak o zaman vecibelerin uygulanmasındaki hazzı algılamıyoruz veYaratan’ın emirlerini cezadan korktuğumuz için yerine getiriyoruz demektir. Bedenelbette bu duruma kar şı koymaz zira beden de cezadan korkar, ancak sürekli bugörevi neden yerine getirdiğini sorar.

Bu durum korkumuzu ve Yaratan’ın Hakimiyetindeki ödül ve ceza kanunlar ına olaninancımızı yükseltmek için bize bir sebep verir, ta ki Yaratan’ın varlığını süreklialgılamaya başlayana dek. Yaratan’ın varlığının hissini edindikten sonra, yaniYaratan’a inancı edindikten sonra, Yaratan’ın arzusunu sevgi hissiyle yerinegetirebiliriz, zira şimdi Yaratan’ın r ızasını yerine getirmenin tadını almışızdır.

Diğer taraftan, eğer Yaratan emirlerini sevgiyle yerine getirmenin tadını en baştanverseydi, yani Yaratan korkusu denilen safhayı atlayarak sadece yaptığımızdanmutluluk alsaydık, o zaman asla Yaratan’a inancı geliştiremezdik. Bu durum hayatını sadece dünyevi arzular peşinde koşarak geçiren kişilerin durumuna benzetilebilir,öyle ki bu insanlar ın doğalar ının gereği olan Yaratan’ın emirlerini, kanunlar ını yerinegetirme inancına ihtiyaçlar ı yoktur çünkü doğalar ı onlar ı ödül peşinde koşmayazorlamaktadır.

Dolayısıyla, eğer bir Kabalist Yaratan’ın manevi kanunlar ının tadını ilk baştanalgılasaydı, onlar ı gönülsüz yerine getirmiş olurdu, tıpkı Yaratan’dan ödüller almabeklentisiyle O’nun için bir şeyler yapan insanlar gibi olurdu. Böyle bir durumda hiçkimse Yaratan’a yakınlaşamazdı.

189

Page 190: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 190/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu nedenden dolayı manevi çalışmada alınan zevkler üzerinde gizlilik vardır (Işık her manevi kanunda gizlidir; Yaratan’ın Işığı tüm manevi kanunlar ın toplamıdır). Buhazlar kişi ancak Yaratan’a daimi inancı edindiğinde if şa olur.

31

Özgecilik Tohumu

Mutlak egoist nitelikleriyle yaratılan insan, sadece kendi bedeninin kendisinehükmettiği arzular ı hisseden, kendi algılar ı dışında hiçbir şey hayal bile edemeyen bir varlık, nasıl olur da bedensel arzular ının ve doğal duyular ının ötesinde varolan bir şeyi algılayabilir?

Yaratılışımız gereği egoist olan arzular ımızı zevkle tatmin etme özlemiyle doğduk.

Böyle bir koşulda, kendimizi değiştirebilecek ve egoist niteliklerimizi tersineçevirebilecek hiçbir imkana sahip değiliz. Egoizmi özgeciliğe dönüştürme olanağı yaratabilmek için Yaratan, egoizmi yaratırken içine bir ihsan tohumu yerleştirdi vebizler bu tohumu maneviyatı çalışarak ve buna uygun hareket ederek geliştirebiliriz.

Bedensel arzular ımızın hükmettiğini hissettikçe bunlara kar şı koyamayız. Dolayısıyla,tüm düşüncelerimiz bedenin arzular ını yerine getirmeye yönelir. Bu tür bir durumda,hareket etme özgürlüğümüz, hatta kişisel arzumuzu tatmin etmek dışında düşünmeözgürlüğümüz bile yoktur.

Öteki taraftan, manevi yükseliş esnasında manen gelişmeyi ve bizi aşağı çeken

fiziksel arzulardan sı

yr ı

lmayı

arzulamaya başlar ı

z. Böyle zamanlarda, bedenselarzular ımızı algılamayız bile, ve dolayısıyla maneviyatla fiziksellik arasında özgür bir seçim yapmaya ihtiyaç bile duymayız.

Sonuç olarak, egoizm içerisinde kalarak ihsan etmeyi seçecek güce sahip olamayız.Ancak bir kez maneviyatın yüceliğini algıladığımızda artık kar şımızda bir seçimkoşulu yoktur çünkü maneviyat zaten arzuladığımız şeydir. Dolayısıyla, tüm özgür irade nosyonu bir seçimden ibarettir: Hangi güç bizi kontrol edecek, egoizm mi yoksaihsan etmek mi? Peki hangi koşulda bu seçimi özgürce yapabileceğimiz nötr bir durum ortaya çıkar?

İşte bu nedenden dolayı, kendimizi bir rehbere teslim etmekten, otantik kitaplar ı 

çalışmaktan, aynı amaca ulaşmak için çalışan bir grup insanın arasına girmekten,düşüncelerimizi ihsan etmeye ve manevi güce açmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Bu çalışmanın sonucu olarak içimizdeki ihsan tohumu uyanacaktır, butohum her birimizin içinde mevcuttur ancak bazen bir çok hayatlar boyuncauyanmadan kalır.

İnsanın özgür iradesinin özü bu tohumdur. İçimizde özgecil arzular ın uyandığını hissettikçe, maneviyatı fazla çaba sarf etmeden algılamaya başlar ız. Manevidüşünceler ve davranışlar içerisinde olmayı arzulayan ancak hâla belli bir kişiselinanca sıkıca bağlı olmayan bir insan sürekli egoist düşünceleri içerisinde yaşayaninsanlardan kendisini kollamalıdır. Bu özellikle mantık ötesi inanç ile yaşamayı arzulayanlar için geçerlidir. Bu nedenden dolayı kişi kendisini hayatını kişisel aklınınsınırlar ı içerisinde yaşayanlara kar şı kollamalıdır çünkü mantık dahilinde

190

Page 191: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 191/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

yaşayanlar ın hayat felsefeleri manevi düşünceye tümüyle terstir. Kabala kitaplar ındaşöyle yazar “cahillerin aklı manevi aklın zıttıdır.”

Kendi aklımızın sınırlar ı içerisinde düşünmek öncelikle yaptıklar ımızdan ne menfaatsağlayacağımızı düşündüğümüzü ima eder. Öteki taraftan da Kabalada, yani

mantı

ğı

n ötesinde inançta, yaptı

klar ı

n hiçbir şekilde egoist bir hesap ve mantı

ğadahil olmayacağı ön koşulu vardır, ya da yapılanlardan sonuç olarak bir menfaatsağlamama koşulu olmalıdır.

Başkalar ının yardımına muhtaç bir kişi fakir olarak kabul edilir. Sahip olduğuyla mutluolan bir kişi ise zengin kabul edilir. Ancak, tüm yaptıklar ımızın egoistik arzu (libba) vedüşüncelerin (moha) sonucu olduğunu anlamaya başlarsak, o zaman gerçek manevikoşulumuzu, egoizmimizin ve kötülüğün içimizdeki gücünü anlamaya başlar ız.

İçinde bulunduğumuz gerçek manevi koşulun farkına varmakla hissettiğimiz acı hisler kendimizi düzeltme arzusunu uyandır ır. Bu arzu yeterli yoğunluk derecesinegeldiğinde Yaratan kişinin ruhuna (kabına/kli’sine) ıslah eden Işığını gönderir. Bu

durumda manevi basamaklardan yükselmeye başlar ız.

İnsanlar genellikle egoist doğalar ına uyumlu yetiştirilirler, bu duruma dindar bir yetiştiriliş de dahildir, ve dini vecibelerle yetiştirildiyseler bunlar ı otomatik olarakuygularlar. Dini bir yaşam bu insanlar ın Yaratan’la kurduklar ı böyle bir seviyedekibağı koparmamalar ını sağlar. Dolayısıyla, bedenimiz (alma arzusu) neden dinivecibeleri uyguluyorsun diye sorduğunda kendi kendimize böyle yetiştirildiğimdendolayı diyoruz, bizim ve toplum için kabul edilen yaşam tarzı bu. Yetiştiriliş tarzı temeli oluşturur ve alışkanlık ikinci doğamız oluverir böylece doğal hareketlerimiziuygulamak için çaba gerekmez çünkü hem beden hem de ak ıl taraf ındanemredilmekteyizdir.

Dolayısıyla, en doğal ve aşina gelen şeyden dönme riski yoktur. Ancakyetiştirilişimize aykır ı hareket etmek istersek o zaman en önemsiz hareket bilebedenimiz taraf ından sorgulanır: Neden bu hareketi yapıyoruz ve bizi içindebulunduğumuz sükuneti terk etmeye ne zorluyor?

Bu durumda bir sınama ve seçimle kar şı kar şıya kalır ız, çünkü ne biz ne de içindebulunduğumuz toplum yapmayı planladığımız hareketi yapmaktadır. Örnek teşkiledecek ve niyetimizi destekleyecek hiç kimse yoktur. Başkalar ı da benim gibidüşünüyordur diye aklımızdan geçirmek bile bize huzur vermez. Dolayısıyla neyetiştirildiğimiz çevremizden ne de toplumdan bir örnek bulamadığımız için, bu yenidüşünce ve davranış  şeklinde davranıp düşünmemizin Yaratan korkusu olduğu

sonucuna gelmek durumundayız. Bu durumda, destek ve anlayış için Yaratan’danbaşka döneceğimiz kimse yoktur.

Yaratan Tek olduğundan ve bizim tek desteğimiz O olduğundan kendimizi emsalsizkabul eder ve içinde doğduğumuz toplumun ve kitlenin bir parçası olmadığımızı düşünürüz. Kitleler arasında kendimize destek bulamadığımızdan ve tümüyleYaratan’ın merhametine bağlı olduğumuzdan Yaratan’ın Işığını alabilecek bir değeresahip oluruz ve bu Işık bize yolumuzda rehberlik eder.

Yeni başlayan herkesin ortak bir sorusu vardır: Yolun yönüne kim karar verir, insanmı yoksa Yaratan mı? Başka bir deyişle, kim kimi seçer: Ki şi mi Yaratan’ ı seçer,yoksa Yaratan mı ki şiyi seçer? 

191

Page 192: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 192/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bir bakış açısına göre insan, Yaratan özellikle beni seçti demelidir ve bu “ki şisel Takdiri  İ lahi” olarak bilinir. Dolayısıyla insan kendisine yakınlaştırdığı ve O’nun içinbir şey yapabilme f ırsatı verdiği için Yaratan’a şükretmelidir. Ancak insan Yaratan’ınneden özellikle kendisini seçtiğini ve böyle eşsiz bir f ırsat verdiğini düşündüğündebir soru doğar: neden manevi emirleri uygulayalım? Bunun sebebi nedir?

Sonra, bu f ırsatın Yaratan için bir  şey yapmayı teşvik etmek için verildiği, çabanınkendisinin ödül olduğu ve bu çalışmadan uzaklaşmanın ceza olduğu sonucuna var ır.Artık bu çalışmayı üslenmek, Yaratan’a hizmet etmek insanın özgür seçimidir,dolayısıyla kişi tüm hareketlerinin Yaratan’a fayda getirmesi niyetini güçlendirmek içinO’ndan yardım talep etmeye hazırdır. Kişinin hayatında yaptığı özgür seçim budur.

32 Yaratan’ın Tekliğini Algılama Savaşı 

Kabala’da kitlelere “ev sahibi” (ba’al bait ) denir, zira kendi evlerini (egoist kap-kli)yapma ve hazla doldurmayı arzularlar. Manevi yükselişte olan bir insanın arzular ı Yaratan’ın Işığından gelir ve O’nun Işığıyla doldurmak için kalbinde Yaratan için bir ev inşa etme işine odaklanır.

Tüm kavramlar ı ve olaylar ı kendi algılayışımıza göre değerlendiririz. Duyular ımızınreaksiyonuna göre olaylar ı tanımlar ve isimler veririz. Dolayısıyla, her hangi bir nesne

veya olaydan bahsederken kişisel olarak nası

l algı

ladı

ğı

ifade etmekteyizdir.

Bir şeyin kötülük derecesini o nesnenin arzulanan zevke ne kadar engel olduğunagöre tayin ederiz. Bazı koşullarda, belli bir nesneye yakın olmaya tahammüledemeyiz. Dolayısıyla, manevi çalışmanın ve bu çalışmanın kanunlar ının öneminianlama seviyesi kişinin manevi kanunlar ı yerine getirme yolunda nelerin kendisineengel teşkil ettiğini görmesini sağlar. Bu yüzden de, eğer tüm kötülüğe kar şı nefretetme seviyesine gelmek istiyorsak o zaman aklımızda maneviyatın ve Yaratan’ınönemini artırmak için çaba sarf etmeliyiz. Böylelikle, içimizde Yaratan’a yönelik sevgive aynı zamanda da egoizmimize kar şı nefret geliştirmeye başlar ız.

Eski bir hikayede dört oğlun adı geçer, ve her biri kişinin manevi çalışmasına yönelik

bir soru sorar. Bu dört niteliğin her birimizin içinde mevcut olmasına, ve Kabaladainsanın Yaratan’la ilişkisinden tek bir birleşik olgu olarak bahsedilmesine rağmen yinede bu dört nitelik dört farklı kişilik olarak incelenebilir.

Kabala öğretisi egoizmimizle mücadeleye odaklanabilmemiz için gönderilmiştir. Eğer kendi doğamızla ilgili hiçbir sorumuz yoksa, henüz kişisel kötülüğümüzü keşf etmemişiz demektir dolayısıyla da Kabala’ya ihtiyacımız yoktur. Bu durumda, eğer ödül ve cezaya inanıyorsak manevi kanunlar ı yerine getirerek bir ödül alacağımızinancı bizi teşvik edebilir.

Ancak, zaten ödül almak için bir  şeyler yapıyorsak ve egoizmimizi hâla

hissetmiyorsak kendimiziı

slah edemeyiz, zira kişisel bozukluklar ı

n farkı

ndadeğilizdir. Bu durumda kendimizi hesaba katmadan emirleri yerine getirmeyiöğrenmemiz gerekmektedir. Bunun sonucu olarak egoizm su yüzüne ç ıkmaya başlar,

192

Page 193: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 193/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

ve kendine sorar: “Bunlar ı neden yapıyorum ki?”; “Bu yaptıklar ımın bana ne faydası olacak?”; “Ya benim isteğimin dışında sonuçlar doğarsa?" İşte bu noktada kendikötülüğümüzü hissetmeye başladığımız an Kabaladan faydalanabilir ve egoizmimizekar şı çalışmaya başlayabiliriz.

Özel bir manevi güç vardı

r – bir “melek” – ve kişinin egoizmini tatmin ederek aslamutlu olamayacağını anlayabilmesi için insana ıstırap getirmekten sorumludur. Buıstırap sonsuza kadar köle olarak kalmaması için insanı egoizmin sınırlar ındançıkmaya zorlar.

Eski kitaplarda şöyle denir Yaratan Torah’ı  İsrail’e vermeden önce dünyadaki tümuluslara sundu ama hiç biri almak istemedi. Bu yazıda geçen manevi bir tanımdır;‘insan “uluslar” adı verilen binlerce arzudan oluşmuş küçük bir dünyadır’ denir. Şunubilmeliyiz ki Yaratan’a yakınlaşma arzusu dışındaki diğer bütün arzular ın hiçbirimanevi yükseliş için uygun değildir. Yaratan’a yakınlaşma arzusuna “İsrail” denir (buisim kişinin içindeki manen yükselme arzusuna verilen isimdir, ve dünyevi tanımlarlahiçbir alakası yoktur. İbranice’de İsrail kelimesi ‘yaşar’   – doğrudan, direkt; ve ‘El’  –

Allah kelimelerinden oluşur ve anlamı “Allah’a direkt” demektir). Kişi diğer tümarzular ın arasından sadece bu arzuyu seçerek manevi ilmin derinlikleri olanKabalayı çalışabilir.

Kişinin manevi seviyesinin gizliliği başar ılı bir manevi yükselişin en zorunlu ve önemlikoşullar ından biridir. Bu gizlilik durumu, kişinin manevi hareketlerinin başkalar ı taraf ından fark edilmemesi içindir. En önemli neden ise, kişinin düşünce vearzular ının gizli olmasıdır. Eğer bir Kabalistin içsel bir koşulu ifade etme gereğidoğarsa, konuyu ancak üstü kapalı ve çok genel olarak ifade etmelidir.

Örneğin, bir insan Kabala öğretileri için büyük bir bağış yaptı diyelim ve bağışınakar şılık olarak adının ve bağış miktar ının gazetede yayınlanması koşulunu koydu,böylelikle toplumdan saygı ve itibar görerek zevk alacaktır. Ancak, bu davranışınitibar edinmek için olduğu açıkça görünse de asıl gizli nedeni bu manevi ilminmakalenin bir çok kişi taraf ından okunması vasıtasıyla daha da fazla halkaaktar ılmasını sağlama isteği olabilir. Dolayısıyla gizlilik daha ziyade niyette olur yapılan harekette değil.

Eğer Yaratan’ın bir Kabaliste manevi düşüş hissiyatı vermesi gerekiyorsa öncelikleKabalistin kendisinden daha yüce olan Kabalistlere inancını alır. Aksi takdirde kişibaşka Kabalistlerden güç alabilir ve asla manevi bir düşüşü yaşamayabilir.

Dini vecibelerle ilgilenen kitleler sadece yaptıklar ıyla ilgilenirler, niyetleriyle değil. Bu

yaptıklar ının kar şılığında bu hayatta ya da sonrakinde bir ödül alacaklar ı kendileri içinbarizdir. Her zaman yaptıklar ını haklı çıkaracak bir şey bulurlar ve kendilerini Hak’tanyanaymış gibi algılarlar.

Öteki taraftan da bir Kabalist yaratılıştan gelen egoizmini ıslah etmek için çalışırkenniyetini sürekli kontrol altında tutmaya çalışır. Arzusu, Yaratan’ın isteğini kendinidüşünmeden yerine getirmek olsa da bedeni engel teşkil edecek bir sürü düşünce ilebuna sürekli kar şı koyar. Sonuç olarak da Kabalist kendisini günahkar hisseder.

Bunlar ın hepsinin bir tek nedeni vardır. Yaratan, Kabalisti düşünce ve niyetini ıslahetmesi için sürekli teşvik eder ki egoizmin esiri olup kitleler gibi kendisi için almayayönelik çalışmasın ve Yaratan’ın arzusunu yerine getirmenin O’nun r ızası adınaçalışmaktan başka bir yolu olmadığını anlasın.

193

Page 194: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 194/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bu süreçten geçerken Kabalist kendisinin kitlelerden çok daha kötü olduğunun yoğunbir izlenimi içerisindedir. Kitlelerin dini vecibeleri fiziksel hareketler olarakuygulamalar ının nedeni gerçek manevi koşulu algılayamamalar ından kaynaklanır.Ancak manevi if şaya sahip olan bir Kabalist egoist niyetini ihsan etmeyedeğiştirmekle yükümlüdür, yoksa kendisini asla ıslah edip Yaratan’ın arzusunu yerinegetiremez. Bu nedenden dolayı da Kabalist kendisini kitlelerden çok daha kötü olarakalgılar.

İnsan sürekli arzular ına uyum sağlamak için bir savaş içerisindedir. Ancak daha farklı bir doğaya sahip savaş vardır; kişinin kalbinin tümünü Yaratan’a açmak içinkendisiyle yaptığı savaş, kişinin kalbini en doğal düşmanı olan ihsan etmekledoldurması. Bu savaşın amacı Yaratan’ın insanın tüm benliğini doldurmasını sağlamaktır, ancak sadece Yaratan’ın arzusu olduğu için değil, insan taraf ından daarzulandığı için; dolayısıyla biz talep ettiğimiz için Yaratan bizi yönlendirmeli veyönetmeli.

Böyle bir savaşta, insan kendisini sürekli bedeniyle ilişkilendirmeyi bırakıp, bedenin,

akıl ve düşüncelerin, duygular ın – tüm bu dışsal niteliklerin insana Yaratantaraf ından, Yaratan’dan yardım istemesi; bu nitelikleri aşabilme talebinde bulunması;Yaratan’ın Tek’liği nosyonunu güçlendirmesi; tüm düşüncelerin Yaratan taraf ındangönderildiğinin farkına varabilmesi; Yaratan’ın varlığını ve ilahi yönetimini hissedipinanması ve dua etmesi için gönderilir.

Bu şekilde tüm zıt düşünceler susar. Artık her şeyin kişiye bağlı olduğuna ya da budünyada Yaratan’dan başka bir güç ve irade olduğuna inanmayız.

Örneğin, her şeyi Yaratan’ın yarattığını ve O’nun kontrol ettiğini bilmemize rağmen(sağ çizgi), hala bir başkasının bize kötülük yaptığını veya yapabileceğinidüşünebiliriz (sol çizgi). Bir taraftan, her  şeyin tek bir güçten kaynaklandığına iknaolmamıza rağmen (sağ çizgi) öteki taraftan da hala bir başkasının bizi etkilediği, yada bir olayın sonucunun Yaratan dışında bir  şeye bağlı olabileceği düşüncesini bir türlü bastıramayız (sol çizgi).

Kar şıt algılamadan kaynaklanan bu tür içsel çatışmalar, kişinin sosyal bağlar ına bağlı olarak ta ki Yaratan’ın yardımıyla orta çizgiyi edinene kadar birkaç nedenden dolayı olur. Savaş, Yaratan’ın Tek’liğinin algılanması içindir ve kişiye engel teşkil edendüşünceler sırf bunun için gönderilir. Yaratan’ın yardımıyla kazanmak, O’nunyönetimini algılamak ve inancı daha fazla edinmek için savaşır ız.

Tıpkı dünyamızdaki tüm savaşlar ın nedeni gibi, bizim doğal savaşımız egoizmimizi

yüceltmek ve daha fazla çıkar sağlamaya odaklanır. Ancak, doğamıza zıt olan savaş “düşmanımız” olan – Yaratan’ın kontrolüne teslim olmaktır. Bu içsel savaş tüm aklı vekalbi Yaratan’ın kontrolüne teslim etmek içindir; Yaratan tüm bu alanı doldursun diye,tüm dünyayı fethetsin, hem kişinin küçük dünyasını hem de bir bütün olarak dünyayı;ve böylelikle yaratılanlar ın isteği doğrultusunda hepsini Kendi nitelikleriyledoldurabilsin diye.

Kişinin tüm düşüncelerini Yaratan’ın arzu ve nitelikleriyle doldurması durumuna“özgecil” ya da “ihsan etme koşulu” denir. Bu durum, “vermek” koşulunu, kişininfiziksel ruhunu Yaratan’a teslim etmesi koşulunu, ruhani dönüş  (teshuva) koşulunukapsar. Tüm bu koşullar Yaratan’ın merhamet Işığı  (Ohr Hassadim) etkisi altındaolur, ve bu Işık bize bedensel engellere kar şı koyacak gücü verir.

194

Page 195: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 195/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yukar ıdaki koşul sürekli olmayabilir. Bazı engelleri düşüncelerimizde aşabiliriz, ancakyeni bir düşünce dalgası bizi geri götürebilir. Tekrar düşüncelerin etkisi altına giripYaratan’ın Tek’liğiyle ilgili şüpheye düşebiliriz; tekrardan bu düşüncelerle başaçıkmak ve Yaratan’ın Işığını almak için O’na dönme ihtiyacı hissetmemiz ve budüşünceleri yeniden O’nun yönetimine teslim etmemiz gerekmektedir.

Yaratan adına, O’nun için, zevk alma koşulu, yani sadece “düşmanımıza” –Yaratan’a, teslim olmak değil aynı zamanda O’nun taraf ına geçme koşulu “Yaratan’ınr ızası için almak” olarak bilinir. Doğal olarak yaptığımız hareketlerin ve düşüncelerinseçimi, bilinçli ya da bilinçaltı olsun, her zaman kendimiz için daha büyük ödülgetirecek yöndedir. İnsan küçük hazlar ı büyük olanlara kıyasla hiç dikkate bile almaz.

Bu süreçte özgür irade veya seçim söz konusu değildir. Seçme hakkı ve karar vermeözgürlüğü sadece kendi mutluluğumuz yerine gerçek kriterler üzerine temellenmiş kararlar vermek istediğimizde ortaya çıkar.

Bu koşul, ıstırap dolu anlar getirse de sadece gerçeğin yoluyla ilerleme karar ı 

aldığımızda mümkün olabilir. Ancak, bedenin doğal içgüdüsü ıstıraptan kaçmak venasıl olursa olsun haz almaktır. Bu eğilim “gerçek” prensibine dayalı karar vermemizeengel olur. Yaratan adına bir  şey yapmak isteyen bir insanın tüm kişisel arzular ı Yaratan’ın arzusunun altında yer almalıdır.

Kişi kendi arzusunu yerine getirmektense Yaratan’ın arzusunu yerine getirebilecekyeterli güce sahip olmak için sürekli Yaratan’ın yüceliğini algılayabilmeyle ilgilenipbunu düşünmelidir. Yaratan’ın yüceliği ve gücüne inancımızın derecesi O’nunarzular ını doldurma yeteneğimizi belirler. Dolayısıyla, tüm çabamızı O’nun görkeminikavramaya odaklamalıyız. Yaratan bizim mutlu olmamızı istediği için içimizde mutluolma arzusunu yarattı. İçimizde bu arzunun dışında hiçbir nitelik yoktur. Tümdüşünce ve hareketlerimizi bu arzu yönlendirir, ve varoluşumuzu programlar.

Egoizm kötü bir melek olarak bilinir, kötü bir güç, çünkü Yukar ıdan hazlar göndererekbizi kontrol eder, ve bizler bilinçsizce kölesi oluruz. Bu koşula boyun eğerekkabullenmeye kölelik ya da manevi sürgün (galut) denir.

Eğer bu kötü meleğin vereceği hiçbir şey olmasaydı, insanı kontrol edemezdi. Aynı zamanda, eğer egoizmin sunduğu hazlardan vazgeçebilseydik, bu zevklerin kölesiolmazdık. Dolayısıyla, kölelik koşulundan çıkabilecek bir durumda değiliz; ancakbunu denersek ki buna özgür seçim diyoruz, o zaman Yaratan Yukar ıdan egoizminesir tutan zevklerini bizden ayırarak yardım eder. Sonuçta, egoizmin kontrolündençıkarak özgür kalabiliriz. Dahası, ar ı manevi güçlerin etkisi altına girerek özgecil

eylemlerden haz duymaya başlar ız ve özgeciliğin hizmetçisi olur.

Sonuç: Biz insanlar zevklerin kölesiyiz. Eğer hazzı ‘almaktan’ alıyorsak o zamanegoizmin kölesiyiz (kutsal kitaplarda geçtiği gibi Firavun’un, kötü meleğin vs kölesi).Eğer özgeciliğin (ihsan etmenin) kölesi olursak o zaman Yaratan’ın (ihsan etmenin)hizmetçisiyiz. Ancak biraz da olsa haz hissetmeden yaşayamayız. İnsanın özü budur;Yaratan bizi bu şekilde yarattı ve bu durum değiştirilemez. Yapabileceğimiz tek şeyYaratan’ın bize ihsan etme arzusu vermesini istemektir. Özgür irademizin veduamızın özü budur.

195

Page 196: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 196/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

33

İhsan Etmek İçin Almak

Yaratan’a doğru (etkili) hitap etmenin iki safhası

vardı

r. Öncelikle insan Yaratan’ı

ntüm varlıklara yönelik iyi olduğunu anlamalıdır, istisnasız, dışar ıdan ne kadar kötügörünse de O’nun tüm eylemleri iyilikle doludur. Dolayısıyla, Yaratan sadece bizimiçin ne iyiyse onu gönderir, ve bizim için en gerekli olan şeyle bizi doldurur.

Bu yüzden Yaratan’dan talep edecek bir şeyimiz yoktur. Durumumuz ne kadar kötüolursa olsun Yaratan’dan aldığımızla tatmin olmalıyız. Aynı zamanda Yaratan’aşükretmeli ve O’nu yüceltmeliyiz: Kişisel halimize, içinde bulunduğumuz durumaekleyebileceğimiz hiçbir şey yoktur ve insan kaderiyle mutlu olmalıdır. 

Öncelikle, her zaman Yaratan’a geçmişimiz için teşekkür etmeliyiz. Ancak o zamangelecek için bir talepte bulunabiliriz. Ama hayatımızda bir eksiklik hissediyorsak, o

zaman hissettiğimiz bu eksikliğin derecesine kadar Yaratan’dan uzaklaşır ız. Bununnedeni Yaratan’ın tümüyle mükemmel olmasıdır, ve bu duruma kar şılık biz kendimizimutsuz algılamaktayız.

Dolayısıyla, sahip olduğumuzun bizim için en ideal durum olduğunu hissetmeyebaşladığımızda, ki bu zaten Yaratan’ın bize gönderdiği tüm koşullardır, o zamanYaratan’a yakınlaşabilir ve gelecek için bir talepte bulunabiliriz.

Kişinin “yazgısından mutlu olma” koşulu hayatımızda tüm olanlar ın Yaratantaraf ından gönderildiği, ve kendi yaptıklar ımızın bir sonucu olmadığını fark etmemizlegerçekleşebilir. Bu koşul, aynı zamanda Yaratan ile ilgili bir kitap okuduğumuzdan dakaynaklanabilir; ölümsüzlük, hayatın yüce amacı. Yaratan’dan yaşamımızı değiştirmeyi nasıl talep edeceğimizin yöntemiyle ilgilenmek ve dünyadakimilyonlarca insanın bunu gerçekleştirme f ırsatına sahip olmadıklar ını görmek deinsanı “yazgısından mutlu olma” koşuluna getirebilir. Dolayısıyla, Yaratanı algılamakisteyen ama bu sonuca henüz gelemeyenler, koşullar ıyla mutlu olmalıdır, zira bukoşul Yaratan’dan gelmektedir.

Bu insanlar ın hala hazla dolmamış arzular ı olduğundan (Yaratan’ın kendilerineverdikleriyle mutlu olmalar ına ve bu yüzden O’na yakın olmalar ına rağmen)Yaratan’ın Işığını almaya layıktırlar, ve bu durum kendilerine mutlak bilgi, anlayış vehaz getirecektir.

Kendimizi manen egoizmden ayırabilmek için, kendi değersizliğimizi, ilgiduyduğumuz şeylerin gereksizliğini, arzu ve zevklerimizin, hazlar ımızın ilkelliğinianlamamız lazım. Ayr ıca, hangi boyuta kadar her şeyi sadece kişisel başar ımız içinyaptığımızı ve tüm düşüncelerimizde sadece kendi menfaatimizin peşindekoştuğumuzun farkına varmamız gerekmektedir.

Kendi alçaklığımızın farkına vardığımız zaman, önemli olan şey gerçeği anlamaktır:yani kişisel hazlar ımızı tatmin etmek Yaratan’dan daha önemlidir, ve yaptıklar ımızdaen küçük bir kişisel menfaat görmezsek, ne düşüncelerimizde ne de hareketlerimizdeen ufak bir kıpırtı bile olmaz.

Yaratan bize haz vermekten mutlu olur. Eğer Yaratan’a bizi mutlu etme f ırsatı verdiğimiz gerçeğinden zevk alırsak, o zaman insan ve Yaratan arzu ve niteliklerindebenzer olurlar zira ikisi de “verme sürecinden” mutludur: Yaratan mutluluk verir, ve

196

Page 197: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 197/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

biz de bunu alabilecek koşullar ı yaratır ız. Her biri diğerini düşünür, kendisini değil, vetüm yaptıklar ını belirleyen şey bu olur.

Ancak insanlar egoist olarak doğduklar ından, başkalar ını düşünecek kapasiteleriyoktur, sadece kendilerini düşünürler. Sadece verdiğimizden daha fazla bir menfaat

edeceğimizi, ya da anı

nda bir geri ödeme alacağı

gördüğümüz zaman verebiliriz(tıpkı iş hayatında olduğu gibi). Bu niteliğinden dolayı insan tümüyle Yaratan’danuzaktır, ve O’nu algılayamamaktadır.

Yaratan’la insan arasındaki bu mutlak ayır ım egoizmimizden – tüm hazzınkaynağından – kaynaklanıyor, ve çekti ğ imiz tüm ıst ırabın kaynağ ı budur. Bununfarkına varmak “kötülüğün farkına var ılması” olarak bilinir, zira mükemmellik, haz veölümsüzlüğü edinmek ile aramızda duran, en ölümcül ve tek düşmanımız egoizmdennefret ederek onu reddetmenin yolu kendimizin kötülüğünü tümüyle hissetmek veanlamakla mümkün olur.

Dolayısıyla, tüm yaptıklar ımızda, bu Kabala çalışmak ya da dini vecibelerimizi yerine

getirmek olsun, manevi çalışmamızın amacını egoizmden kurtulmak ve Yaratan’ınihsan etme niteliğini edinerek O’na yakınlaşmak olarak belirlemeliyiz. Ancak o zamanözgecil hareketlerden aldığımız haz egoist hazlardan aldığımız zevk gibi olabilir.

Eğer, elbette Yukar ıdan yardımla, özgecil davranışlardan haz almaya başlarsak, vemutluluğu ve hazzı bunda bulursak, bu koşula “ihsan etmek için ihsan etmek” denir.Mutluluğumuz sadece Yaratan için bir şeyler yapabilmekten gelir.

Bir kez o manevi dereceyi edinip Yaratan’a bir  şey vermek istediğimiz zaman,Yaratan’ın sadece bir tek şey istediğini açıkça görürüz: insana mutluluk vermek. Ozaman, zevk almaya hazır ızdır zira Yaratan’ın isteği budur. Bu doğaylagerçekleştirilen bir davranışa “ihsan etmek için almak” denir.

Manevi durumlarda, kişinin akıl, mantık ve bilgisi erdemlik ışığına (Ohr Hochma) tekabül eder. Kişinin kalbi, arzular ı ve hisleri ise merhamet ışığına (Ohr Hassadim) tekabül eder. Sadece kalplerimiz dinlemeye hazır olduğu zaman, mantığımız bizietkileyebilir. Ohr hochma sadece Ohr Hassadim’in olduğu yerde yansıyabilir. Eğer Ohr Hassadim mevcut değilse o zaman Ohr Hochma yansımaz. Böyle bir duruma“karanlık” ya da “gece” denir.

Ama bizim dünyamızda, yani hâla egoizmin köleliğinde kalan bir kişide mantık aslakalbi yönetemez çünkü kalp tüm arzular ın kaynağıdır. Kalp tek başına insanınefendisidir, akıl ise kalbin arzular ını aşacak güce sahip değildir.

Örneğin, hırsızlık yapmak isteyen bir kişi bunu nasıl yapacağıyla ilgili aklındantavsiye alır ve planını nasıl uygulayacağına karar verir. Dolayısıyla, akıl kalbinarzular ının uygulayıcısıdır. Öteki taraftan ise, eğer kişi iyi bir şey yapmak istiyorsa,akıl ona tekrar yardımcı olur, tıpkı bedenin tüm diğer parçalar ı gibi. Bu yüzden, kalbiegoistik arzulardan ar ındırmaktan başka hiçbir çare yoktur.

Yaratan Kendisinin kişiye zevk vermek isteğini özellikle gösterir ki insan almakoşulunun utanç hissinden kurtulma f ırsatını yakalayabilsin. İnsan “Yaratan’ın r ızası için” haz aldığı zaman öyle güçlü bir izlenim oluşturur ki O’nu gerçekten mutlu eder,yani Yaratan’dan haz almayı değil sadece Yaratan’ı yüceltir.

Kabala metoduyla manevi bir çalışmaya girildiği zaman kişi taraf ından yapılan üççeşit çalışma vardır. Her birinde hem iyi hem de kötü arzular bulunmaktadır:

197

Page 198: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 198/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

1. Kişi içselliği kendi için çalışır, örneğin çok bilgili ve ünlü bir hoca olabilmek, Yaratandışında kendisini saran insanlardan saygı görmek ya da insanlar hocalığı için paraödedikleri için. Bu nedenden dolayı, manevi ilimi her kesin önünde çalışır yoksakendisini tatmin edecek bir ödül alamaz.

2. Kişi maneviyatı

Yaratan’ı

n r ı

zası

için fakat hem bu dünyada hem de bir sonrakidünyada ödül alabilmek için çalışır. Böyle bir durumda kişi yaptığı manevi çalışmayı toplumun içinde yapmaz zira tüm ödülünü toplumdan değil Yaratan’dan almayı istemektedir. Böyle bir öğrenci, etraf ındaki insanlar kendisini ödüllendirmeye başlarsasadece Yaratan taraf ından ödüllendirilmek niyetinde zaafa uğrayabileceğindenkorkar.

Kişinin manevi çalışmasındaki bu tür niyetler “Yaratan’ın r ızası için çalışmak” olarakbilinir, çünkü kişi O’nun için çalışmaktadır, ve O’nun tüm emirlerini sadece O’ndanödül almak için yapar. Bu durum da yukar ıdaki birinci maddeye benzer, kişininhalktan göreceği saygınlık ya da para için yaptığı bir çalışma gibidir.

Her iki koşulda da hakim olan ortak yön yapılan çalışma için bir ödül talep etmektir.Birinci koşulda kişi halk adına çalıştı ve yaptığı çalışma için ödül bekledi. İkincikoşulda da Yaratan için çalıştı ve Yaratan’dan bir ödül bekliyor.

3. Yukar ıdaki iki safhadan sonra ancak kişi egoizmin köleliği altında olduğununfarkına var ır. Beden (alma arzusu), sorgulamaya başlar: “Bu ne tür bir çalışmadır?Nerede bunun kar şılığı? ” Ancak kişi bu sorular ına cevap alamaz.

Birinci aşamada, egoizm fazla soru sormaz, zira başkalar ı adına yaptığı bu çalışmaiçin etraf ındakilerden ödül almaktadır. İkinci safhada ise, insan egoizmineetraf ındakilerden alabileceğinden çok daha fazla ödül alacağını söyler, yani hem budünyada hem de sonraki dünyada manevi zevklerle dolu bir hayat arzulamaktadır.

Ancak üçüncü safhada, Yaratan insana ihsan etmek istediği zaman, kişi içindebulunduğu köleliğin farkına varmaya başlar, egoizmin pençesinde olduğunu görür, vebedenine verebilecek hiçbir cevabı yoktur. Ve Yaratan’ın insana sadece ihsan etmekistemesi gerçeği, insana da ihsan etme isteğ ini getirir, ve sonunda, ihsan edebilmeyaptıklar ının ödülü olur.

“Ödül” insanın yaptığı çalışma kar şılığında ‘arzuladığını almak’ olarak bilinir. Bizbunu genellikle “haz” olarak tanımlıyoruz. “Çalışma” ise bedenin akıl ile, fizikselolarak ya da ahlaki bir çaba uygulamasıdır. Ödül aynı zamanda, itibar, para, şöhretvs. olarak da gelebilir.

Bedenimize kar şı koyacak güçten mahrum olduğumuzu, en ufak bir işi bile yapacakgücü bulamadığımızı hissettiğimizde bunun nedeni bedenin ödül görmezse hareketetmeyeceğidir, ve bu durumda yardım için Yaratan’a dönmekten başka çare yoktur.Doğa üstü bir gücün, insanın doğasına ve aklına kar şın çalışabilmesini sağlaması için dua etmeliyiz.

Bu yüzden, aslında en önemli problem, doğ al kanunlar ın tersine  gibi görünse de, Yaratan’ın insana yardım edeceği gerçeğine inanmaktır, aslında Yaratan böyletalepleri, dualar ı beklemektedir. Ancak, kişi bu tür bir duaya elinden gelen tüm çabay ı gösterip de sonunda kendi beceriksizliğinin hayal kır ıklığını yaşadığı zaman gelebilir.Yaratan her insanın kendisinin doğruyu seçip, yanlıştan uzaklaşmasını ister. Yoksainsanı baştan Kendi nitelikleriyle yaratırdı, ya da egoizmi yarattıktan sonra, Kendisi

198

Page 199: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 199/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

insanı ‘Üst Mükemmellik’ koşulundan sürgüne göndermeyip, hiçbir sıkıntı yaşatmadan ihsan etme niteliğine ve mükemmelliğe getirirdi.

34Istırap Mutlak İyilik Olarak Gönderilir  

Özgür irade insanın bağımsız olarak Firavun’un (Firavun’un tanımı egoizmdir, insanbir kral anlamında değildir) yerine Yaratan’ın kendisini yönetmesini seçebilmesidir.Firavun’un (egoizmin) gücü alabileceğimiz ödülleri göstermekten ibarettir. Egoisteylemlerimizden elde edeceğimiz çıkar ı net bir şekilde algılar ız; bu ödülleri aklımızlaidrak eder gözümüzle görürüz. Sonuç baştan bellidir; ve toplum, aile, çocuklar,ebeveynler vs. taraf ından da onaylanmaktadır.

Bu yüzden beden Firavun’a, yani insanın egoizmine sorar; “Yaratan kim ki ben O’nunsöylediğini dinleyeceğim?” (Çıkış 5,2) ve bunun anlamı da şudur: “Yaptığım maneviçalışmadan ne kazancım olacak ki?”

Dolayısıyla, kendi doğamıza kar şı ilerlemenin mümkün olmadığını görmekte haklıyız.Ancak ilerlemenin kendisi nihai amaç değildir, sadece Yaratan’ın kişiyideğiştirebileceğine inanma eylemidir.

Yaratan’ın Işığı, O’nun insana if şa olması, “hayat” olarak bilinir. Yaratan’ın ilk kez vekalıcı olarak kişiye if şası insanın manevi doğum anı olarak bilinir. Ancak tıpkı bizimdünyamızda insanın doğal yaşama arzusu olduğu gibi, kişi kendisi için manevi

dünyada da aynı

arzuyu geliştirmek zorundadı

r.

Eğer kişi, “arzu için çekilen ıstırap alınan hazzı belirler” prensibine göre gerçektenmanevi doğumu arzuluyorsa o zaman manevi dünyada da bu arzuyu geliştirmekleyükümlüdür.

Dolayısıyla, insan manevi edinim için Kabala çalışmalıdır, yani sadece Yaratan’ın veO’nun Işığının if şası için. Eğer kişi bunu amaç edinmezse muazzam acı ve ıstıraphisseder. Bu koşul “ıstırap dolu bir yaşam” olarak bilinir. Ancak insan ne olursa olsunçabasına devam etmelidir. İnsanın Yaratan’ın if şasına gelmemiş olması sadeceçabasını Yaratan if şa olana kadar artırmasını sağlamalıdır.

Çok bariz olan bir şey var ki o da kişinin çektiği ıstırabın, Yaratan’ın if şası için gerçekbir arzuyu doğurduğudur. Çekilen bu acıya “sevginin acısı” denir. Ve bu tür bir ıstırapherkes taraf ından kıskanılmaya layıktır! Kap bu tür bir  ıstırapla yeteri kadar dolduğunda Yaratan kendisini bu arzuyu edinmiş kişilere if şa eder.

Genellikle, bir iş sözleşmesini tamamlayabilmek için aracı kişiye ihtiyaç duyulur, yanisatışa çıkan malın değerinin aslında satıldığı fiyattan daha fazla ettiğini aktaracak bir kişi gibi. Başka bir deyişle, mal sahibi fiyatı şişirmemektedir.

Aslında “nasihat alma” (mussar kitabı olarak bilinir) tümüyle bu prensip üzerine inşaedilmiştir, yani insanı materyal varlıklar ı bir kenara bırak ve bunlar ı manevi olanlarla

değiştir diyerek ikna etmeye çalı

şı

r. Tüm mussar  kitaplar ı

insana dünyevi zevklerin

199

Page 200: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 200/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

sahte olduğunu ve hiçbir değerlerinin olmadığını söylerler. Dolayısıyla, birey manevihazlar almak istediği zaman aslında hayatından hiç de önemli bir taviz vermiyor.

Rav Baal Shem-Tov’un yöntemi biraz farklıdır. Satın alınan mala daha fazla önemverilmektedir. İnsana manevi edinimin sonsuz değeri ve yüceliği gösterilmektedir.

Dünyevi hazlarda elbette bir değer olduğu gerçektir, ancak tercih edilen kişininbunlardan vazgeçmesidir zira manevi hazlar dünyevi hazlarla kıyaslanamayacakkadar büyüktür.

Eğer birey egoizm içerisinde kalabilseydi ve aynı zamanda manevi zevkleri materyalzevklerle beraber yaşayabilseydi, insanın arzular ı sürekli artardı. Sonuç olarak kişiYaratan’ı algılayabilmekten giderek daha fazla uzaklaşırdı zira Yaratan’la arasındakiniteliklerin farkı artardı. Kişi Yaratan’ı algılayamadığı için de haz alma eylemindenutanç hissedemezdi.

Kişi Yaratan’dan ancak O’nun niteliklerine benzeyerek haz alabilir, ancak beden buduruma anında kar şı çıkar. Bu kar şı koyuş sorular şeklinde ortaya çıkar:

“Bu kadar çaba sarf etmeme rağmen bu çalışmadan ne elde ettim?”; “Geceleri nedenbu kadar fazla çalışayım ki?”; “Gerçekten Kabalistlerin anlattığı gibi maneviyatı edinebilir ve Yaratan’ı bu denli algılayabilir miyim?”; “Bu benim gibi sıradan bir kişitaraf ından becerilebilir mi?”

Egoizmimizin bu önerilerinin hepsi doğrudur: insan manevi derecelerin en küçüğünübile kendi başına edinecek güce sahip değildir. Ancak, insan Yaratan’ın yardımıylabunu yapabilir. En zor durum, Yaratan insana yardım edene kadar O’nun yardımedeceğine inanabilmektir. Egoizmle yüzleşirken, Yaratan’ın yardımı kişiye O’nunyüceliği ve gücünün if şası olarak gelir.

Eğer Yaratan’ın yüceliği dünyadaki herkese if şa olsaydı, her bir kişi Yaratan’ı mutluetmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmazdı, ödül bile almadan, zira O’nun için bir şey yapabilme f ırsatı başlı başına bir ödül kabul edilirdi ve kimse bir ödül talebindebulunmazdı. Hatta ek her hangi bir ödülü bile geri çevirirlerdi.

Ancak Yaratan’ın yüceliği gözlerimizden ve duyular ımızdan gizli olduğu için Yaratanadına her hangi bir şey yapacak durumda değiliz. Bedenimiz (mantığımız) kendisiniYaratan’dan daha önemli görmektedir, zira sadece kendisini algılamaktadır. Buyüzden de beden, mantıklı olarak, Yaratan’dan daha önemli ise ödül almak için kendiadına çalışması gerekir der.

Ancak insan yaptığı çalışmadan bir menfaat sağlayacağını düşünmüyorsa buçalışmayı yapmamalıdır. Bununla beraber görüyoruz ki bizim dünyamızda sadeceçocuklar oyun oynarken, ya da duygusal olarak dengesiz insanlar, ödül beklentisiolmadan bir  şey yapabilirler. Her iki koşulda da, bu duruma doğalar ı gereğizorlanıyorlar: çocuklar gelişimleri gereği ve duygusal dengesizlik yaşayan insanlar daruhlar ını ıslah etmenin bir gereği olarak.

Zevk, daha önceden oluşan bir arzunun türevidir: acıkmak, ihtiras, ıstırap ve iştah.Her şeye sahip olan bir insan mutsuzdur zira haz almak için arayışa girebileceği bir şey yoktur ve dolayısıyla depresyona girer. Eğer insanın sahip olduklar ını mutluluğunalgılanmasıyla ölçseydik, o zaman fakir insanlar en zenginler olurdu, çünkü en küçükşeyler bile onlar ı mutlu eder.

200

Page 201: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 201/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

İnsanın gerçek ve doğru bir arzu geliştirebilmesi için Yaratan Kendisini hemen vetamamen if şa etmez. Aslında tam olarak bu nedenden dolayı Yaratan Kendisini gizler ki kişi Yaratan’ın if şasına acil ihtiyaç duysun. İnsan Yaratana yakınlaşma karar ı aldığında, verdiği karardan mutluluk ve manevi edinimden haz duyacağına, bir sürüproblemler ve sıkıntılar içine düşer.

Bunun amacı, kendi düşünce ve hislerimizin üzerinde Yaratan’ın iyiliğine olaninancımızı geliştirmek içindir. Aniden üzerimize yağan ıstıraba rağmen içselçabamızla çektiğimiz acıyla ilgili düşünceleri aşmalıyız ve kendimizi yaratılışınamacını düşünmeye zorlamalıyız. Ayr ıca, kendimizin olaylar ın neresinde yer aldığımızı, kalbimiz ve aklımız bunlar ı düşünmeye meyilli olmasa bile dikkatealmalıyız.

Kendimize yalan söyleyip ıstırap çekmiyorum dememeliyiz. Ama çektiğimiz sıkıntıylabirlikte, hislerimiz ne kadar tersine olsa da Yaratan’a inanmalıyız. Bu, O’nu ve O’nunif şasını algılamayı, ve bize yolladığı ıstırabın sebebiyle ilgili düşüncelerini, yaptıklar ını ve planlar ını net olarak bilmemizi gerektirmez. Zira bu bir rüşvet gibi olur, yani

çektiğimiz acıya kar şı alınan bir ödül gibi.

Hiçbir yaptığımız ya da düşüncemiz kendimize ya da benliğimize yönelik olmamalıdır,yaşadığımız acı hislere ya da bu ıstıraptan nasıl kurtulurum düşüncelerineodaklanmamalıyız. Bunun yerine, algımızı bedenimizin dışına yönlendirmeliyiz, sankiiçimizi dışına çeviriyormuşuz gibi. Yaratan’ı ve O’nun planını kalbimizle değildışar ıdan algılamaya çalışmalıyız, benliğimizi ıstırap sürecinden uzaklaştır ıpkendimizi Yaratan’ın yerine koyup, bu ıstırabı Yüce Hakimiyete inancımızı güçlendirmek için gerekli bir ön koşul olarak kabul etmeye çalışmalıyız ki her  şeyiO’nun adına yapabilelim.

Yukar ıda anlatılan koşulu gerçekleştirmekle Yaratan’ın if şasını, O’nun İlahi Işığınınve gerçek hakimiyetinin algısını kazanabiliriz. Bunun nedeni Yaratan’ın Kendisinisadece özgecil arzulara if şa etmesidir; çünkü sadece kendimizin ve kişiselproblemlerimizin ‘dışındaki’ düşüncelerde Yaratan’ın nitelikleriyle bizlerin nitelikleriarasında bir benzeme, bir uyum olabilir.

Ancak kalbimizde Yaratan’dan ıstırap çekmemeyi ya da bizi ıstıraptan kurtarmasını talep edersek, o zaman bir dilenci, bir egoist durumunda oluruz. Bu nedenden dolay ı Yaratan’a yönelik olumlu hisler keşfetmeliyiz. Ancak o zaman Yaratan’ı if şa edebiliriz.

Yaratan’ın gizliği ve çektiğimiz tüm ıstıraplar ın bizlerin egoistik niteliklere sahipolmamızdan kaynaklandığını hatırlamamız gerekmektedir, çünkü Yaratan sadece

haz ve berraklık yansıtmaktadır.

Ancak bunu görmenin koşulu “benliğimizi” ve “ben” olgusunu tümüyle reddederekegoist doğamızdan tamamen vazgeçip içimizde özgecil arzular yaratmaktır. Sonuçitibariyle, sürekli ıstırap çekeriz çünkü yer ayaklar ımızın altından çekiliyormuş gibihissederiz.

Manevi ve kişisel gelişimimiz için harcadığımız bunca çabaya kar şılık, doğal olarak,iyi bir ödül bekleriz. Ama bunun yerine sadece çaresizlik, acı hisleri ve kritikdurumlarla kar şılaşır ız. Özgecil eylemlerden alınan hazlara kar şı koymak egoisteylemlerden alınan hazlara kar şı koymaktan daha zordur, zira ikisinin arasındaki hazfarkı kıyaslanamayacak kadar büyüktür.

201

Page 202: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 202/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aklımızla bir an bile olsa bunun Yaratan’ın yardımı olduğunu kabullenmek çokzordur. Beden, tüm mantığına kar şı koyarak, bu koşuldan sıyr ılmak ister. SadeceYaratan’ın yardımı insanı ortaya birden çıkıveren problemlerden kurtarabilir, ancakelbette ki çözüm talep ederek değil.

Cevap, bedenin taleplerine kar şı

n, bir f ı

rsat için dua etmek, mantı

k ötesi inanç sahibiolmak Yaratan’ın yaptıklar ıyla hem fikir olarak ilerlemektir çünkü her  şeyi yönetensadece O’dur, ve sadece O nihai manevi iyiliğimizi sağlamak için tüm koşullar ı yaratır.

Tüm dünyevi azaplar, manevi ıstıraplar, utanç, ve azarlanmalar bir KabalistinYaratan’la bütünleşmek adına ilerlediği yolda tahammül etmesi gereken şeylerdir.Kabalistler tarihi örneklerle doludur: Rashbi, Rambam, Ramchal, Ari, vs.

Ancak kendi algımıza kar şın, mantık ötesi inanç sahibi olur olmaz, çektiğimiz tümsıkıntılar ı Yaratan’ın mutlak iyiliği ve O’nun bizi Kendisine yakınlaştırma isteği olarakalgılar algılamaz; içinde bulunduğumuz koşulu kabullenip bu koşulu egoist hazlarla

doldurmak için değiştirmeye çalışmadığımız an, bütün bu koşullar bir arayageldiğinde, Yaratan Kendisini bize tüm yüceliğiyle if şa eder. 

35

Kötü Eğilim

Kabalaya göre bedenimiz, Yukar ıdan inen ve sonsuz varolan bir ruhu geçici olarakkıyafetlendiren bir kılıftır, ve yaşam ve ölüm bizim dünyamızda insanın kıyafetdeğiştirmesine benzetilen bir durumdur. Ruh bir bedenden diğerine tıpkı bizlerin budünyada kıyafet değiştirmesi gibi kolaylıkla geçer.

Yaratan’ın arzusunun hiçbir kişisel doyum olmadan yapılmasının ve hem düşüncedehem harekette ihsan edebilmenin tanımı; Yaratan taraf ından özellikle gönderilen, nekadar tatsız olay, his ve koşuldan geçiyor olursak olalım kişisel değerlendirmesürecini kapsar. Kişisel değerlendirme, kişinin kendisinin gerçekte ne kadar alçakolduğunu kişiye göstermeli, ve aynı zamanda kişinin kendisini hala Yaratan’ınarzusuna adamaya ve “kişisel” çıkarlar ının tersine doğru ve adil olan manevidünyanın kanunlar ını uygulamaya yönelik arzusuna bağlı tutmalıdır.

İnsanın Yaratan’ın niteliklerine benzeme arzusu kişinin yaşadığı sınama ve acılardankaynaklanabilir; ya da aynı zamanda Yaratan’ın yüceliğinin algılanmasından olabilir.

Bu noktada insanın seçimi Yaratan’ın kişiyi manevi yolla ilerletmesine yönelikolmalıdır. Niyetimizle harekete geçirilmiş olarak yaptığımız her  şey Yaratan’ınyüceliğini algılayabilmek için olmalıdır ki bu olguyu algılama ve gerçekleştirme insanı ar ındırarak daha manevi olmasını sağlasın.

Manen ilerleyebilmek için, her basamakta Yaratan’ın yüceliğini algılamanın içimizdekigelişimiyle yakından ilgilenmeliyiz. Manevi mükemmelliği edinmek ya da içindebulunduğumuz manevi seviyede kalabilmemiz için Yaratan’ın yüceliğini daha daderinden anlama yolunda kendimizi geliştirmeliyiz.

Bir hediyenin değeri, onu verenin önemiyle ölçülür. Bu büyük ölçüde gerçek bir olgudur. Örneğin, toplumda ünlü ve önemli bir kişiye ait olan bir eşyanın değerimilyonlarla ölçülmektedir.

202

Page 203: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 203/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Maneviyatın değeri de bize bunu edinme f ırsatını Sağlayanın yüceliğiyle tayin edilir.Eğer insan Yaratan’a inanmıyorsa, o zaman Kabala bu kişi için hiç değeri olmayantarihsel ya da her hangi bir literatür değerindedir. Ancak kişi, Yaratan’a (Üst Güç)inandığı için Kabala çalışmanın gücüne ve kendisine faydasına inanırsa, o zamanKabalanın değeri ölçülemeyecek kadar büyüktür.

Yaratan’a ne kadar inanırsak, Kabala da bizim için o kadar değerli olur. Dolayısıyla,Yaratan’a inancımızın boyutu kadar, O’nun ilahi yönetimine kendimizi bıraktığımızzaman, Kabalanın önemini ve içsel anlamını kavrar ız. Bu bağlamda diyebiliriz ki her yeni manevi basamağa yükseldiğimizde yeni bir Işık alır ız ve Yaratan’ı tümüyle farklı algılar ız.

Yukar ıdaki süreç sadece, manevi basamaklardan çıktıkça Yaratan’ın Işığının yeni bir if şasını edinen kişi için geçerlidir. Bu nedenden dolayı şöyle denir; “Haktan yana olankişi inancıyla yaşar”- kişinin inancının boyutu algıladığı Işığın miktar ını tayin eder.Kabalist kitaplarda, “Her yeni gün yeni bir Işığın ödülüdür” yazar; bir Kabalist için, her “gün” (Yaratan’ın Işığının yansıdığı ‘zaman’) yeni bir Işıktır.

Dini vecibelere uygun yetiştirilmiş olabiliriz ancak hareketlerimize gerekli özgecilniyeti uygulama gerekliliği öğretilemez, çünkü böyle bir niyet fiziksel ihtiyaçlar ımızı kar şılamak için yaptığımız hareketler gibi otomatikman yapılamaz.

Eğer egoizme kar şı yaşadığımız savaşı karanlık güçlere, Yaratan’ın niteliklerine zıtniteliklere kar şı yaptığımız hissi ile dolarsak o zaman, bu güçleri kendimizdenayırabilir, kendimizle ilişkilendirmez; ve onlardan sanki bedensel arzulardansıyr ılıyormuş gibi düşüncelerimizde uzak dururuz.

Bu duygular ı hissetmeye devam ettikçe bunlardan nefret etmeye başlar ız, tıpkı düşmanımızdan nefret ettiğimiz gibi. Ancak bu şekilde, egoizmi aşabilir, aynı zamanda da çektiğimiz sıkıntılarda sükunet bulabiliriz. Bu tür bir savaşa, “Yaratanadına intikam almak” (nikmat hashem) denir. Zamanla doğru hedefleri, düşüncelerive niyetleri, bedenimizin arzu ve egoist taleplerine rağmen görmeye alışır ız.

Eğer çalışırken, kendimiz için hiçbir menfaat görmezsek, ve bu kişisel menfaatialgılayamamak bize acı veriyorsa, bu duruma kötü eğilim (yetzer ra) denir. Kötülüğünderecesi, şayet bunda kişisel bir menfaat algılamıyorsak, kötülüğü ne kadar algıladığımıza ve maneviyata çekim eksikliğinden kaynaklanan ıstırabın derecesinebağlıdır.

Değişmeyen koşulumuzdan ne kadar çok ıstırap çekersek, kötülüğü algılayışımızın

derecesi o kadar fazladır. Eğer aklımızla manen ilerleyemediğimizi anlayabiliyorsakve bu bizi üzmüyorsa henüz kötü eğilimimiz yok demektir, çünkü kötülüğümüzdenıstırap duymamaktayızdır. Ve eğer kötü eğilimi hissetmiyorsak o zaman Kabalaçalışmalıyız. Ancak, kendimizdeki kötülüğü algılıyorsak bundan mantık ötesi inançlakurtulmalıyız.

Yukar ıda verilen tanımlar açıklanmalıdır. Kabala kitaplar ında şöyle yazar: “Kötüeğilimi (güç, arzu) Ben yarattım ve Torah’ı da (Torah, Türkçe’de dini tanımıyla Tevratolarak bilinir ama aslında bu yanlış bir tanımdır, manevi ilimde Yaratan’ ın I şığ ı demektir) şifa (tavlin) olarak verdim.” Tavlin (baharat – çeşni), ilave ya da ekanlamındadır, yemeğe tat verir ve yenmeye daha hazır bir hale getirir.

Görüyoruz ki temel yaratılışımız egoizmdir – kötülük. Kabala buna sadece bir ilavedir,yani kötülüğün tadına varmamızı ve ıslah yolunda kullanabilmemizi sağlar. Bu biraz

203

Page 204: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 204/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

tuhaftır, çünkü Yaratan’ın emirleri ruhu ar ındırmak için verilmiştir diye belirtilir. Buşunu anlatır; kişi ar ındıktan sonra, Yaratan’ın emirlerine (ıslah olmak için yapılanmanevi hareketler) artık ihtiyaç duymaz.

Yaratılışın gerçek amacı Yaratan’ın yaratılanlara haz vermesidir. Bu nedenden

dolayı

, yaratı

lan varlı

klar ı

n zevk alma isteği Allah vergisidir. Yaratı

lanlar ı

nYaratan’dan haz aldıklar ında utanç hissetmemesi ve dolayısıyla aldıklar ı zevkibozmamalar ı için yaratılan varlığa bu utanç duygusunu ıslah edebilmek üzere bir f ırsat verildi.

Bu ancak yaratılan varlıklar ın kendileri için bir  şey istemeyip sadece Yaratan’amutluluk vermek uğrunda almalar ıyla mümkün olabilir. Ancak o zaman haz almaktanutanç hissetmezler, zira kendilerini hazla doldurmak için değil Yaratan’ı mutlu etmekiçin alırlar.

Peki ama Yaratan’ı mutlu etmek için O’na ne verilebilir ki? Yaratan bunun için bizeKabala ilmini ve manevi kanunlar ı verdi, onlar ı O’nun adına öğrenebilelim diye. O

zaman bize, utanç ve sadaka alıyormuş hisleriyle yok edilmeyen ve alabileceğimizhazlar gönderir.

Eğer manevi kanunlara göre davranırsak, yani Yaratan için (O’nun adına),yaptıklar ımızda Yaratan’ın insanoğluna mutluluk vermeye yönelik hareketlerinebenziyoruz denir. Arzular ımız, yaptıklar ımız ve niteliklerimiz Yaratan’ın yaptıklar ınabenzedikçe biz ve Yaratan giderek birbirimize yakınlaşır ız. Yaratan, aldığımız hazlar utancın gölgesinde kalmasın ve sadaka gibi hissedilmesin diye Kendisinin bizeyaptığı gibi bizim de O’na ihsan etmemizi istemektedir.

Manevi arzu, yani Işığı tümüyle almak için gerekli tüm koşullara sahip bir arzu,alınacak hazzın boyutunu ve çeşidini tayin eder, çünkü Yaratan’ın Işığı içerisinde her şeyi bar ındır ır, yani her arzumuza tekabül eden bir haz vardır. Tüm Işıktan bizimarzuladığımızı ayır ır.

Yaratan içimizdeki kötülüğün iyiliğe çevrilmesi için tam olarak 613 emir vermiştir,çünkü bizim haz alma arzumuzu tam olarak 613 parçadan yarattı, ve her bir emir bir arzu ya da niteliğin ıslahını gerçekleştirir. Bu nedenden dolayı  şöyle yazar, “Kötüeğilimi Ben yarattım ve Torah’ı da ıslahı için verdim.”

Ancak, ıslah olduktan sonra Torah’ı (manevi kanunlar ı) yerine getirmenin anlamı nedir? Manevi kanunlar ın bizlere verilme nedenleri:

1. Yaratan’la aramızdaki niteliklerin farklılığından dolayı Yaratan’dan uzağız ve haladoğamızın kölesi olduğumuzdan Yaratan adına hiçbir şey yapamamaktayız. 613 emir egoizmden sıyr ılmamız için bize güç verir.

2. Islahın sonunda, Yaratan’la niteliklerimiz ve arzular ımızda bütünleştikten sonra,Torah’ın Işığını almaya layık oluruz. 613 manevi emir, manevi bedenimizin bir parçası olur, ruhumuzun kabı olur ve bu 613 arzuyu Işıkla doldurarak haz alabiliriz.

Görüyoruz ki bu safhada manevi emirler  ıslahın aracı olmaktan hazzınhissedilebileceği bir “yer” (kap) halini alıyorlar.

204

Page 205: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 205/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

36

Üç Çizgi Üzerinde Çalışmak 

İnsana arzuladı

ğı

ndan mahrum olduğu içinı

stı

rap getiren sol çizgide Yaratan'ı

nyardımı için bir ihtiyaç uyanır ve bu yardım ruha yansıyan Işık olarak gelir. Sağ çizgide, insanın kendisi için hiç bir  şey istemediği koşulda, sadece Merhamet Işığı (Ohr Hassadim), manevi niteliklerin benzerliğinden duyulan haz mevcuttur.

Ancak bu koşul mükemmel değildir, zira erdemlikten ve içsel anlayıştan mahrumdur.Sol çizgide mükemmellik yoktur çünkü alınan Erdemlik Işığı ile uyum, ve nitelikler ileIşık arasında benzerlik varsa yansıyabilir.

Niteliklerin benzerliği Ohr Hassadim ile sonuçlanır ki o da sağ çizgide bulunur.Manevi kazançlar sadece arzu sahibi olarak edinilir. Ancak sağ çizginin hiç bir şeyearzusu yoktur. Tüm arzular sol çizgide odaklanmıştır fakat arzulanan Işık egoist

arzular ın içerisine giremez.

Dolayısıyla, bu iki niteliği birleştirme gerekliliği vardır, böylece Erdemlik Işığı ve solçizgiden alınan haz sağ çizginin özgecil niteliklerine girebilir ve orta çizginin Işığı yaratılan varlığı aydınlatabilir. Sağ çizginin Işığı olmadan, sol çizginin Işığı if şa olmazve sadece karanlık olarak algılanır.

Hâla egoizmin kölesi olduğumuzda bile, sağ ve sol çizgideki çalışma devam eder.Ancak, henüz arzular ımızı kontrol edecek güce sahip değilizdir. Tersine, arzular ımızdüşünce ve davranışlar ımızı kontrol eder, ve Yaratan'a benzerlik Işığı olan Ohr  Hassadim Işığıyla ve sonsuz Bilgelik Işığı olan Ohr Hochma ile dolmamızı engeller.

Bu durumda sadece dünyalar ın, sefirotlar ın ve kelimin (kli/kap kelimesinin çoğulu)adını söyleyebiliriz. Böyle bir durumda manevi âlemlerin yapılar ını ve etkileriniçalışmak, yani Kabala kitaplar ını çalışmak, Yaratan'a yakınlaşma arzusunugeliştirmek açısından özellikle çok faydalıdır. Bu süreç içerisinde o manevi arzularabenzeme isteği başlar ve manevi duyular ın eksikliğinden dolayı henüz sürecialgılayamasak da üzerimize Üst Dünyalar ın inayetini çekeriz.

Ancak manevi güçler sadece manevi niteliklere yakınlaşmak amacıyla maneviyatı çalışıyorsak bizi etkiler. Sadece bu koşulda Saran Işığın ar ılaştıran etkisini üzerimizeçekebiliriz. Geçmişte bir çok koşulda da görüldüğü gibi, Kabala doğru bir rehber eşliğinde çalışılmazsa konuyla ilgili bilgiyi alıp "anlamlı" yorumlar yapabilsek de asla

öğretinin içsel özünü kavrayamayız.

Ancak, manevi seviyeleri kendi çalışmalar ıyla edinenler en önemsiz olanlar ı bileedinseler bu dünyanın içinde değil kabuğunda varolurlar ve bu dünyaya geliş nedenleriyle ilgilenirler.

Öteki taraftan ise, haf ızası ve bilgisi güçlü olan "akıllılar" genellikle egoizmlerini vetereddütlerini artır ırlar ve bu onlar ı amaçlar ından uzaklaştır ır. Bu yüzden şöyle denir;Kabala çalışan bir kişiye gelen Işık ya hayat veren bir  şifa (sam hachaim) ya daölümcül bir zehir (sam hamavet ) olur.

Yeni başlayan bir kişi kimin gerçekten maneviyatı

algı

ladı

ğı

, bir Kabalist olduğunuveya Kabalayı sosyal bir ilim gibi çalışıp çalışmadığını ayırt edemez. Yenibaşlayanlar için üç çizgi üzerinde yapılan çalışma maneviyatı zaten edinmiş olan

205

Page 206: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 206/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

kişilerin Üst Işığı edinmeye odaklanmalar ı gibi değil kendi içinde bulunduklar ı koşuluanaliz etmeye odaklanmalar ıyla olur. Zira Üst Işık'la üç çizgide çalışmak maneviedinimi olan bir kişi içindir.

Sağ çizgide, aynı zamanda "ihsan etmek" (hesed) ya da mantık ötesi inanç olarak da

bilinir, Yaratan'ı

n bize verdiği kaderden mutluyuzdur ve bunu bize verilen en büyükhediye olarak kabul ederiz. Bu durum, henüz içsel anlamını algılamadan Yaratan'ınemirlerini yerine getirmemiz gerçeğine bakmadan, çalışmayı yetiştiriliş tarzımız, belligörevleri kabullenmemiz ya da kişisel gelişimimiz için yapmaktır.

Elbette bu koşul sağ çizgi olarak kabul edilmez çünkü henüz sol çizgi yoktur. Ancakzıt koşul ortaya çıktığı zaman çizgilerin her hangi birinden bahsedebiliriz. Dolayısıyla,sadece kendimize yönelik eleştirel bir incelemeye meylettikten, kendi başar ılar ımızı takdir ettikten ve çabamızın sonuçlar ına eleştirel yaklaşımda bulunduktan sonra,ancak o zaman sol çizgiyi ediniriz.

Burada önemli olan şey yaratılışın amacıdır. Bunu saptıyoruz, işin özü aslında

Yaratan'dan haz almaktır. Aynı zamanda, böyle bir  şeyi daha önce hiçyaşamadığımızı hissederiz.

Çalışmamız sürecinde bu durumun sadece bizimle Yaratan'ın nitelikleri arasında bir benzerlik olursa ortaya çıkabileceğini öğreniyoruz. Dolayısıyla, arzular ımızı veeğilimlerimizi incelemek, onlar ı mümkün olduğunca tarafsız yargılamak, her  şeyikontrol ve analiz etmek zorundayız ki gerçekten egoizmden vazgeçip insan sevgisinedoğru ilerliyor muyuz tayin edebilelim.

Eğer manevi konular ı çalışan öğrenciler olarak egoist arzular ımız içerisindekaldığımızı ve daha iyi bir koşula doğru ilerlemediğimizi görürsek genellikle çaresizlikve kayıtsızlık hissederiz. Hatta dahası, sadece egoistik arzular ın içinde kalmanınötesinde, egoizmimizin daha da arttığını, daha önce basit, değersiz ve ilkel olarakgördüğümüz zevklerden tat almak için arzu duymaya başladığımızı görürüz.

Böyle bir koşulda emirleri yerine getirmek ve manevi çalışmaya aynı istekle devametmek elbette zorlaşır. Daha ziyade, çaresizlik hisseder hayal kır ıklığına uğrar ız,kaybettiğimiz zamana, harcadığımız çabaya ve mahrum kaldığımız bir çok şeydendolayı çektiğimiz ıstıraptan pişmanlık duyar ız. Böylece yaratılışının amacına isyanederiz.

Bu koşula “sol çizgi” denir, çünkü ıslaha ihtiyacı vardır. Artık kendi boşluğumuzualgılamışızdır ve bu durumda sağ çizgiye dönmeliyizdir; bütünlük hissine, tatminliğe

ve kaderimizle mutlu olmaya.

Daha önce sağ çizgide olduğumuz söylenemezdi zira sadece tek bir çizgideydik,ikinci bir çizgi olmadığından da hiç bir kişisel eleştiri mevcut değildi.

Ancak, ikinci çizgideki kişisel bozukluğumuzun gerçekten farkına varabilirsek, birinciçizgiye döneriz, yani mükemmellik hissine (gerçek hislerimiz ve koşulumuzuntersine), o zaman sadece birinci ya da ikinci çizgide değil iki çizgi boyunca ilerliyor sayılır ız, iki zıt çizgiyle; hem sağ hem de sol çizgiyle ilerliyor oluruz.

Egoizmi reddetmek ve kişisel menfaatin dar sınırlar ından kurtulmanın tek yolu sağ 

çizgi temeline dayanı

r. Bedenimizin geçici, değersiz ve sürekli değişen arzular ı

olan"kişisel menfaatimizden" kopmamız gerektiği söylenir. Bu arzular bize Yukar ı’danhayatımızın amacı olarak kabul etmemiz için verilmedi; bunlardan, sonsuz, yüce ve

206

Page 207: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 207/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

mutlak manevi hazlar ı edinme ve evrendeki İlahi Güç olan Yaratan’la bütünleşmeyolunda vazgeçmemiz için verildi.

Ancak, kişisel düşüncelerden ve arzulardan kendimizi koparmamız mümkün değildir,zira kendimizden başka hiçbir  şeyi algılayamamaktayız. İçinde bulunduğumuz

durumda mümkün olan bir  şey vardı

r, Yaratan’ı

n varolduğuna, O’nun mutlakhakimiyetine, yaratılanlar için hazırladığı amaca, ve bedenimiz isyan etse bile buamaca ulaşmamız gerektiğine inanmak!

Algılayamadığımız bir şeye inanca – anlayabileceğimizin üzerinde varolan bir  şeyeinanca – “mantık ötesi inanç” denir. Tam olarak sol çizgiden sonra, bizim için artıkyukar ıda bahsi geçen realiteyi algılama zamanıdır. Egoist arzular ımızın sonucuolarak, bize zevk ve mutluluk vermese de Yaratan’ın arzusunu yerine getirmeye layıkgörüldüğümüz için yine de mutluyuz. Bu hislerimizin yanı sıra, Yaratan’dan özel bir hediye aldığımıza inanır ız.

Dolayısıyla, hissen bu durumda olsak bile, yaptıklar ı mekanik hareketlerin bilincinde

bile olmadan, haz almak için ya da yetiştiriliş tarzlar ından, eğitimlerinden dolayı Yaratan’ın arzusunu yerine getiren bir çok insana göre Yaratan’ın arzusunu yerinegetirebiliriz.

Ayr ıca, bedenimize ters (zıt) davrandığımızı fark ederiz, yani içsel olarakbedenimizden yana değil Yaratan’ın taraf ındayızdır. Her şeyin bize özel bir bağ ileYukar ıdan, Yaratan’dan yansıdığına inanır ız. Dolayısıyla, Yaratan’dan gelen böylebir hediyeye çok değer verir, sanki en yüksek manevi algı ile ödüllendirilmiş gibibundan ilham alır ız.

Sadece böyle bir durumda ilk çizgi sağ çizgi olarak, mükemmellik olarak bilinir,çünkü mutluluk bize kendi koşulumuzdan değil, Yaratan’la aramızdaki ilişkininsonucu olarak, bizim egoist arzular ımızın sınırlar ı dışında davranmamıza f ırsatverildiğinden dolayı gelir. Böyle bir durumda, egoizmin köleliğinden henüz tam olarakkurtulmamış olmamıza rağmen Yukar ı’dan manevi yansıma alabiliriz.

Henüz Üst Yansıma bize girememesine rağmen, zira Işık egoist arzulara giremez, buIşık yine de bizi sarar  (Ohr Makif) ve bizim maneviyatla bağımızı kurar. Ayr ıca,Yaratan’la en ufak bir bağın bile büyük bir ödül ve haz olduğunu anlamamızı sağlar.Işığın algılanması açısından ise kendimize Işığın gerçek değerini takdir edecek gücesahip olmadığımızı söylemeliyiz.

Sağ çizgiye aynı zamanda “gerçek” de denir, zira net bir  şekilde manevi seviyeyi

edinemediğimizi görürüz, ve kendimize yalan söyleyemeyiz. Gelen koşul, her nekadar tatsız da olsa, Yaratan’dan bize geliyor deriz. Dolayısıyla, mantık ötesi inanççok değerli bir şeydir, çünkü Yaratan’la bir bağ vardır.

O zaman görebiliriz ki sağ çizgi manevi algının eksikliğinin farkına var ılması ve kişiseldeğersizliğin kendimizi kötü hissettirmesi üzerine inşa ediliyor. Bunu da egoisthesaplamalardan sıyr ılarak, “ben ne elde edeceğim değil Yaratan ne arzuluyor”prensibiyle hareket etme izler.

Eğer Yaratan’dan özel bir ilgi aldığımızı fark edersek ve maneviyata ve maneviçalışmaya yönelik özel bir bağa sahipsek, kitleler hayatın gereksiz işleriyleilgilenirken, bizim yaptığımız bir takım hesaplar gayet makuldür. Yine de bu hesaplar hâla aklın ürünüdür. Mantık ötesi değildir. İçinde bulunduğumuz durumda mutlu olsak

207

Page 208: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 208/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

bile, kendimize mantık ötesi inançla ilerlememiz gerektiğini söylemeliyiz, böyleliklealdığımız haz inancımızın üzerine inşa edilebilir.

Sol çizgi ise diğer insanlara olan gerçek sevgimizi doğrulamak; ihsan edebilipedemediğimizi ve kendimizi düşünmeden hareket edip edemediğimizi tayin etmek;

ayr ı

ca gerçekten çabamı

z için bir ödül istemediğimizi gözden geçirmek üzerine inşaedilmiştir.

Eğer hâla, tüm bu hesaplamalardan sonra bile, kişisel ilgilerimizden az da olsavazgeçemediğimizi görürsek, o zaman Yaratan’a kurtar ılmamız için yalvarmaktanbaşka çaremiz yoktur. Bu nedenden dolayı, sol çizgi bizi Yaratan’a getirir.

Sağ çizgi bize mükemmelliğinden dolayı Yaratan’a teşekkür etme f ırsatı verir. Ancakbu bize içinde bulunduğumuz koşulun gerçek algısını sağlamaz – mutlak bilgisizlik,ve maneviyatla tümüyle bağsızlık nitelikleriyle tanımlanmış bir koşul. Dolayısıyla dasağ çizgi bizi duaya getirmez,ve gerçek bir dua olmadan manevi Işığı anlamakmümkün değildir.

Ancak sol çizgide, gerçek koşulumuzu kendi irademizle aşmaya çalışır ız ve böyle bir şeyi yapacak yeterli güce sahip olmadığımızı görürüz. Ve sadece o zaman Yukar ıdanyardım almaya ihtiyacımız olduğunu idrak etmeye başlar ız, zira sadece doğa üstügüçlerin bize yardım edebileceğini görürüz. Sadece sol çizgi vasıtasıyla arzulanansonucu edinebiliriz.

Ancak şu çok iyi anlaşılmalıdır; iki çizginin öyle bir dengelenmesi lazım ki ikisi de eşitşekilde kullanılabilsin. Sol ve sağ taraf ı tek bir çizgide birleştiren orta çizgi sadece ozaman oluşabilir. Eğer bir çizgi diğerinden daha büyükse bu iki çizginin bütünleşmesimümkün olmaz, zira her hangi bir koşulda büyük çizginin kendisine yönelik menfaatidaha ağır basar. Dolayısıyla, iki çizgi tümüyle eşit olmalıdır.

İki çizgiyi eşit olarak kullanmadaki fayda, iki çizginin üzerine kurulu temel ile insanorta çizgiyi yani Üst Işığı edinir, Üst Işık özellikle iki çizginin deneyimleştirilmesiyleif şa olur ve algılanır.

Sağ taraf mükemmelliği verir çünkü insan Yaratan’ın mükemmelliğine inanır. SadeceO, Yaratan dünyayı yönettiğinden, eğer egoizm hesaba katılmaz ise o zaman kişimükemmellikte olur.

Sol çizgi insana içinde bulunduğu durumun eleştirel değerlendirmesini verir ve kişinineksikliğini hissettirir. Sol çizginin hiçbir koşul altında sağ çizgiden daha büyük

olmaması çok önemli bir durumdur. (Pratik olarak bir örnek verecek olursak, kişigünün 23,5 saatini sağ çizgide geçirmeli ve sadece günün yar ım saatinde egoizminiaktiviteye geçirebilmelidir).

Sağ çizginin etkisi öyle olmalıdır ki mutlak mutluluğu hissetmek için başka hiçbir niteliğe ihtiyaç duyulmamalıdır. Bu süreç kişisel egoist eğilimlerden kontrollü olarakayr ılmayı temsil etmektedir. Dolayısıyla, mükemmelliği ifade eder, zira mutluluğuhissetmek için başka bir şeye ihtiyaç yoktur.

Böyle olmasının nedeni tüm düşüncelerin bedenin kendi arzular ıyla değil bedenindışındaki diğer  şeylerle, yani Yaratan’la birlikte olan her  şeyle ilgili olmasıdır. Sol

çizgiye değişim, sağ çizgiden sol çizgiye geçiş ve geri dönüşü gerektirir. Bunu içindebulunduğumuz ruh haline göre değil, bilinçli olarak önceden belirlenmiş bir zamandave koşulda gerçekleştirmeliyiz.

208

Page 209: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 209/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aksi takdirde manevi algımızda ve anlayışımızda hiçbir mesafe alamadığımızı vedahası günlük dünyevi hayatımızın da öncekine göre daha kötü olduğunu görürüz.Bu durumda ileri gitmek yerine egoizmimize daha da çekiliriz.

Böyle bir koşulda durumumuzu ıslah etmek için hemen bir duaya dönmeliyiz.

Bununla ilgili Mı

r sürgünü hikayesinde, M ı

r ’dan (egoizmden) kaçı

şı

n en son, yanikırk dokuzuncu kirli (saf olmayan) arzunun içindeyken olduğu yazılmıştır. Sadeceegoizmimizin tüm kötülüğünü ve derinliğini keşfettiğimizde yardım için haykır ırsak ozaman Yaratan bizi yükseltir, orta çizgiyi verir ve bir ruh bağışlar, Yaratan’ın Işığı. BuIşık bize Yukar ıdan yansımaya başlar ve özgeciliğe yönelecek ve manevi dünyadadoğacak güçleri verir.

37

Gerçek Doğamızı Anlamak 

Yaratılışın amacına ulaşabilmek için buna bir “açlık” hissetmemiz gerekmektedir,böyle bir açlık olmadan Yaratan’ın bize sunduğu tüm zevklerin derinliğini tatmamız vebu zevkleri tatmadan da Yaratan’a mutluluk vermemiz mümkün olmaz. Bu nedendendolayı, egoizmi ıslah etmek çok önemlidir, ancak bu şekilde Yaratan uğruna tümzevkleri hissedebiliriz.

Korku hissettiğimiz zamanlarda neden Yaratan taraf ından bu hislerin gönderildiğinianlamalıyız. Dünyada Yaratan’dan başka hükmeden hiç bir güç yoktur, ne karanlıkgüçler ne düşmanlar. Ancak, Yaratan bize başka güçler varmış hissini verir ki nedenbirden bu şekilde hissettiğimizi düşünebilelim.

Ondan sonra da arayışımız sayesinde, inanca yönelik çabamızla, Yaratan’ın buhisleri gönderdiğini kendimize söyleyebilelim.

Ancak, tüm çabamıza rağmen, hala korku hissi geçmediyse bunu Yaratan’ınyüceliğini ve gücünü ne denli hissetmemiz gerektiğine dair bir örnek olarakyorumlamalıyız. Bu hayali dünyadaki korkunun kaynağı bedenimizi nasıl titretiyorsa,Yaratan korkusuyla da o denli titremeliyiz.

Tam anlamıyla hangi manevi koşulda olduğumuzu nasıl tespit edebiliriz?Kendimizden emin ve mutlu hissettiğimiz zaman; bu durum genelde kişisel

gücümüze olan inancımızın sonucudur ve bu durumda Yaratan’a ihtiyaç hissi olmaz.Aslında bu koşul kendi egoizmimizin en derinlerine gömüldüğümüze ve Yaratan’dantümüyle uzak olduğumuza işaret eder.

Öteki taraftan da, kendimizi çaresiz ve kaybolmuş hissettiğimiz zamanlarda,Yaratan’ın desteğine güçlü bir ihtiyaç duyar ız. Böyle bir durumda kişisel gelişimimizve iyiliğimize yönelik çok daha iyi bir safhaya geliriz.

Eğer çaba sarf ettikten sonra ve bize “iyi” görünen bir eylem gerçekleştirdiysek vesonuç olarak bundan memnuniyetlik duyuyorsak, anında egoizmimizin tuzağınadüşeriz. Yaratan’ın bize iyi bir  şey yapma f ırsatı verdiğinin farkına varmayız;

dolayı

yla yaptı

klar ı

zla kendimizi iyi hissediyorsak sadece egoizmimizi arttı

r ı

r ı

z.

209

Page 210: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 210/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Ancak gün be gün manevi çalışmamıza çaba sarf edip, düşüncelerimizde yaratılışınamacına yönelmeye çalışıp, yine de hiç bir şey anlamadığımızı ve belli bir dereceyekadar kendimizi ıslah edemediğimizi hissediyorsak, ve eğer içinde bulunduğumuzdurumdan dolayı Yaratan’a sitem ediyorsak, o zaman “gerçek”ten daha dauzaklaşır ız.

Özgeciliğe geçmeye teşebbüs eder etmez, bedenimiz ve mantığımız hemen bu tür düşüncelere kar şı çıkar ve her türlü kurnazlıkla bizi yolumuzdan çıkarmaya çalışır.Yüzlerce düşünce, bahane ve acilen yapılması gereken şeyler ortaya çıkıverir, ziraözgecilik yani bedene menfaat sağlamayan her  şey, insan taraf ından nefret edilir.İhsan etmek gibi bir kavrama aklımızın bir saniye bile tahammül etmesi mümkünolmadığından bu tür arzular anında bastır ılır.

Dolayısıyla, egoizmle ilgili düşünceleri etkisiz hale getirmek son derece zor ve insanüstü güç gerektiriyormuş gibi görünür. Ancak eğer bu düşünceler böylealgılanmayacak olurlarsa bu, belli bir tavırda düşünüp hareket etmemizi sağlayacak,düşüncelerimizin ve yaptıklar ımızın özgecil olduğuna dair bizi aldatan, derinlerde bir 

yerde beden için bir menfaatin gizli olduğuna işarettir.

Belli bir düşünce ya da hareketin ihsan etme veya egoizm kaynaklı olup olmadığını sınamanın en iyi yolu şudur: Kalp ve akıl bu düşüncenin bir  şekilde sürekliliğinisağlıyor mu ya da buna dayanarak bir hareket yap ıyor mu? Eğer kalp ve akıl hemfikir ise o zaman bu kişisel kandırmadır gerçek ihsan etmek değildir.

Bedenimizin menfaati olmayan düşüncelere odaklandığımızda anında sorular belirir:“Buna neden ihtiyacım var ki?” ve “Bu yaptığımın kime menfaati var?” Böyledurumlarda, engellerin bedenden geldiğini hissetsek de (kişisel zevk alma arzusu),eninde sonunda keşfetmemiz gereken en önemli faktör bedenin bu sorular ı sorupkendi ilgi sınırlar ının (menfaatinin) ötesinde şeylerle ilgilenmemizi sınırlamamasıdır.

Bu aslında Yaratan’ın Kendisinin yaptığı bir aksiyondur. Yaratan içimizde bu düşünceve arzular ı oluşturur, ve bedenin arzular ından kendimizi koparmamıza izin vermez,ve Yaratan’dan başka hiç bir şey yoktur. Nasıl bizi Kendisine yakınlaştır ıyorsa, aynı şekilde O’na giden yolun üzerine engeller koyan da yine Yaratan’dır. Böylelikle kendidoğamızı öğrenebilir ve kurtulma isteğiyle bedenin her düşünce ve arzusuna kar şılıkverebiliriz.

Şüphesiz, böyle durumlar sadece Yaratan’ın niteliklerini edinmek ve “manevidünyaya geçmek” isteyen kişilerin başına gelebilir –Yaratan her bir kişiye çeşitliengeller gönderir ve kişi bunlar ı kendisini maneviyattan uzaklaştıran bedenin

düşünce ve arzular ı olarak hisseder.

Bunlar ın hepsi kişinin içinde bulunduğu gerçek manevi seviyeyi ve Yaratan’la ilişkisinikeşfedebilmesi içindir. Aklımızın itirazlar ına kar şın Yaratan’ı ne kadar haklı çıkarabildiğimizi ve özgecil niteliklerden bir gramlık bile zevk alamayan bedenin,hayatımız mutluluk ve zevklerle doluyken birden bizden tüm zevkleri alan ve biziçaresizliğin en karanlık noktasına iten Yaratan’dan ne kadar nefret ettiğimizigörebilmemiz için gelir bütün engeller.

Bize sanki olumlu ve olumsuz olarak algılanan düşünce ve hisleri vererek aklımız veduyular ımıza etki eden Yaratan değil de kendi bedenimiz kar şı koyuyormuş gibi gelir.Yaratan kalbimizde ve aklımızda belirli reaksiyonlar oluşturarak öğrenmemizi vekendimizle tanışmamızı sağlar.

210

Page 211: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 211/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bebeğine bir şey öğreten anne önce bir şeyi gösterir, sonra tadına bakmasına izinverir ve hemen ardından açıklama getirir. Benzer şekilde Yaratan da bize maneviyataolan gerçek tavr ımızı ve bağımsız davranma kapasitemizin olmadığını gösterir vesonra açıklar.

Manevi yükselişin en zor kı

smı

kendi içimizde iki fikrin, iki gücün, iki amacı

n, ikiarzunun sürekli çatışması gerçeğidir. Durum yaratılışın amacına yönelik bile olsaaynıdır: bir taraftan Yaratan’ın nitelikleriyle bütünleşmeyi sağlamak zorundayız, ötekitaraftan da Yaratan r ızası için yaptığımız her  şeyi kenara itecek bir arzuya sahipolmaya razıyızdır.

Ancak Yaratan tümüyle ihsan edendir ve hiç bir şeye ihtiyacı yoktur; tek isteği sonsuzve mutlak mutluluğa gelmemizdir. Yaratan’ın yaratılışı yaratmasındaki amaç budur.Ancak, bu amaç çelişkili gibi gelir; bir kere her şeyden Yaratan için vazgeçerken aynı anda da memnun olmak ve mutlak mutluluğu edinmek zorundayız.

Görünen bu çelişki için bir cevap vardır; bu koşullardan bir tanesi amaç değildir,

amaca ulaşmak için bir araçtır. Öncelikle, tüm düşüncelerin, arzular ın ve hareketlerinegoizmin sınırlar ı dışında yer aldığı koşula ulaşmak zorundayız ki tümüyle özgecil vesadece “Yaratan’ın r ızası için” koşulunda olsunlar. Ancak tüm evrende insan veYaratan dışında hiç bir şey olmadığından beş duyumuzun sınırlar ı dışında varolanher şey Yaratan’ın sınırlar ı içerisindedir.

Yaratılışın ıslahını edindikten sonra, yani kendi kişisel niteliklerimiz Yaratan’ın ihsanetme nitelikleriyle uyumlu hâle geldikten sonra, yaratılışın amacını idrak etmeyeegoizmimizin limitleriyle sınırlanmamış sonsuz mutluluğu Yaratan’dan almayabaşlar ız.

Islah olmadan önce, sadece kişisel mutluluk arzusu vardır. Kendimizi düzeltmeyolunda ilerledikçe, her şeyi verme arzusunu kendimiz için haz almaya tercih etmeyebaşlar ız. Ancak bu seviyede hâla Yaratan’dan haz alamamaktayız. Sadece kişiselıslah sürecini tamamladıktan sonra sonsuz haz almaya başlayabiliriz, bu da elbette kikendi egomuzun doyumu adına değil yaratılışın amacı adına olur.

Kendi egoist doyumumuz için haz almamamız bizde utanç duygusu yaratmaz, çünküalırken, anlarken ve Yaratan’ı algılarken yaptıklar ımızın kar şısında Yaratan’ın aldığı hazdan mutluluk duyar ız. Dolayısıyla, Yaratan’dan ne kadar alır ve O’ndan mutlulukduyarsak, Yaratan’ın mutluluk duymasından da o denli mutlu oluruz.

Manevi Işık ve karanlığın (gün ve gece) algısıyla dünyamızdaki aydınlık ve karanlık

arasında bir benzetme yapabiliriz. Bu, Yaratan’ın varlığının ya da yokluğunun; O’nunilahi yönetiminin varlığının ya da yokluğunun; ya da “Yaratan’ın içimizdeki varlığınınveya yokluğunun” hissiyatıdır.

Başka bir deyişle, eğer Yaratan’dan bir talepte bulunursak ve anında istediğimizialırsak, bu Işık, gündüz olarak tanımlanır. Ancak Yaratan’ın varlığından ve tümevrenin İlahi yönetiminden tereddüt duyuyorsak, o zaman bu duruma karanlık, ya dagece denir. Daha açık bir  şekilde ifade edecek olursak, Yaratan’ın gizli olması karanlıktır, zira bu durumda insanın içerisinde Yaratan’la ilgili gerçek olmayandüşünceler ve tereddütler oluşur ki bu hisler insan taraf ından gecenin karanlığı olarakhissedilir.

211

Page 212: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 212/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Gerçek isteğimiz Yaratan’ı algılamak ve yaptıklar ını anlamak olmamalıdır, çünkü butamamıyla egoist bir durumdur. İnsan duyduğu muazzam zevklerden kendisinialıkoyamaz ve tekrar egoistik arzular ının kontrolüne düşer.

Gerçek istek Yaratan’dan, bedenin arzular ına ve aklın düşüncelerine kar şı koymaya

devam edecek gücü talep etmektir, yani insan aklı

n bedeni arzular ı

n üzerineçıkacak inancı edinmek olmalı arzumuz. Yaratan’ı ve O’nun sevgi dolu ilahiyönetimini, ve tüm yaratılıştaki gücünü algılayıp anladıktan sonra Yaratan’ı tümyüceliğiyle görmemeyi tercih etmeliyiz, zira bu inancımızı hafife almak olur.

Bunun yerine inancın erdemliği ile, bedensel ve zihinsel ihtiraslar ımıza kar şı koyarakilerlemeliyiz. Tüm arzulayabileceğimiz O’na ve O’nun tüm evreni yönettiğine inanmagücü olmalıdır. Böyle bir manevi inanç seviyesine gelmek “ışık” veya “gündüz” olarakbilinir çünkü bu koşulda bedenin arzular ından, bedensel ve zihinsel ihtiraslar ınköleliğinden tümüyle kurtulmuş olarak korkusuzca haz alabiliriz.

Bu yeni doğayı edindiğimizde, yani bedensel arzulardan tümüyle bağımsız

davranabildiğimizde, Yaratan bize Işığından hazlar verir. Eğer üzerimize karanlıkçökerse, ve manevi edinim yolunda ilerlemekten ya da Yaratan’la özel bir bağ kurabilmekten haz almıyorsak, Yaratan korkusu ve O’na kar şı sevgi hissetmiyorsak ozaman tek bir çaremiz vardır; ruhun yakar ışı.

Yaratan’a bize merhamet gösterip O’nu kalbimizden ve gözlerimizden gizleyen tümhis ve düşüncelerimiz üzerindeki karanlık bulutlar ı kaldırması için dua etmeliyiz.Çünkü, kalbin çığlığı en güçlü duadır.

Hiç bir  şey fayda sağlamadığında, elinden gelen tüm çaba, bilgi, tecrübe, fizikselhareketler ve faaliyetlerin Üst Manevi Dünya’ya girmekte yetersiz kaldığından eminolduğumuzda, mümkün olan tüm yollar ı bütün benliğimizle denediğimizde, iştesadece o zaman bir tek Yaratan’ın bize yardım edebileceğini anlar ız; sadece ozaman Yaratan’a tüm kalbimizle haykır ır ve O’nun bizi kurtarması için gerçek bir duaya edebiliriz.

Ancak bu âna kadar, hiç bir zorluk bizi kalbimizin derinliğinden Yaratan’a gerçek bir haykır ış noktasına getiremez. Sadece önümüzdeki tüm seçeneklerin kapalı olduğunuhissettiğimizde “gözyaşlar ının kapısı” açılır ve biz bu kapıdan geçerek Üst ManeviDünyaya, Yaratan’ın varolduğu yere girebiliriz.

Bu nedenden dolayı, manevi edinim için kendi başımıza tüm yollar ı denediktensonra, üzerimize zifiri karanlık koşulu çöker. Sadece tek bir kaçış yolu vardır; ancak

Yaratan bize yardım edebilir. Ancak yine de egoistik “benliğimizin” kır ılmasındahenüz bizi yöneten ve rehberlik eden Gücün algısına gelemediysek, henüz bu gerçektaraf ından ıslah olmadıysak ve bu koşulu algılayamıyorsak, bedenimiz Yaratan’ahaykırmamıza izin vermez.

Bu nedenden dolayı manevi yolda ilerlerken, Yukar ı’dan bir mucize beklemeyip,elimizden gelen, gücümüzün yettiği kadar ıyla, her şeyi yapmakla yükümlüyüz.

Bu koşul Yaratan’ın bize merhamet etmek istemediğinden ya da “kır ılma noktamızı”beklediğinden dolayı gerekli değildir. Zira çaba sarf ettikçe kendi doğamızı tecrübeeder, anlayış ve algı kazanmaya başlar ız. Geçirdiğimiz hisler gereklidir, çünkü buhisler içerisinde alır ız, ve bu hislerle Yaratan’ın Işığını ve Üst Zekayı if şa ederiz.

212

Page 213: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 213/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

38

Manevi Alıntılar Kişisel gelişimin en önemli koşulu, kişinin Yaratan’ın önündeki alçak gönüllülüğüdür.Bu elbette suni bir hareket olmamalı, kişinin çabasının amacı olmalıdır. Kişi kendiüzerinde yaptığı çalışma sonucunda, bu niteliği geliştirmeye başlarsa o zaman doğruyönde yol alıyor demektir.

İnsan mutlak bir egoist olarak doğar, ve bu niteliği o kadar kurnazdır ki kendisinizaten Haktan yana (erdemli) olduğuna ve egoizminden tümüyle kurtulduğunainandırabilir.

Manevi kitaba Yaratan’ı

n Işı

ğı

denir ve ancak bu Işı

ğı

alabilen birisine maneviyatı

 çalışıyor denir, zira kitaplar ı dünyevi arzular ını tatmin etmek için çalışanlar da vardır.

Yaratan’ın Işığı gizlidir. O’nun Işığı sadece Haktan yana olanlara (erdemlik seviyesiniedinmişlere) if şa olur.

Kişi, manevi çalışması sayesinde manevi yükseliş dışında hiç bir  şey istememeseviyesine geldiği zaman, yani kişisel zevklerinin değil sadece fiziksel varoluşunungerekliliklerini kabul ettiği zaman, manevi dünyaya yükselişin ilk adımını atmış olur.

Kişi kendisinin alçaklığını hissettikçe, gerçek koşuluna ve Yaratan’a yaklaşır. Kişininmaneviyatı Yaratan’la bütünleşmek dışında bir amaç için çalışması yasaktır.

Kişinin yükselebileceği en yüksek manevi potansiyel “yönetme eylemi”dir. Kişikendisini öyle bir safhaya kadar ıslah etmiştir ki dünya üzerindeki İlahi Yönetim o kişivasıtasıyla yürütülebilir.

Manevi yükseliş için gerekli olan bir koşul, sürekli Yaratan’la bütünleşme arayışı içerisinde olmaktır.

Yola girdikten sonra ümitsizliğe kapılmayın, zira eğer kişinin arzusunun yönü doğruolursa Yaratan kişinin başar ıyla amaca ulaşacağının kefilidir.

Kişinin en önemli vasf ı başardıklar ı değil arzusudur çünkü başar ıyı sadece egoizmtalep eder.

Kişi doğuştan aldığı niteliklerin önemsizliklerini hissetmeye çabaladığı kadar maneviçalışmasının ve amacının önemini de o kadar yüce görmeye çalışmalıdır.

Yaratan’a ulaşmaya çalışan bir kişi O’nun çocuğu olarak bilinir, ancak çalışmalar ınakar şı bir ödül (saygı, bilgi, para) beklentisi içinde olanlara bu sıfat verilmez.

Yaratan’a tutunun. Kabala ilmi sırlar ın (nistar) öğretisi olarak bilinir çünkü ancakkişinin iç niteliklerini değiştirme seviyesine göre algılanabilir. Dolayısıyla, kişialgıladıklar ını bir başkasına aktaramaz, ancak aynı yolu aşmalar ı için diğerlerineyardım etmelidir.

213

Page 214: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 214/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Yaratan’ın doldurmadığı bir dünyayı kim hayal edebilir ki? Kişi bu dünyada Yaratan’layalnız olduğunu düşünmelidir. Kutsal kitaplarda yazılan hikayeler ve karakterler bir insanın ve tüm insanlar ın farklı niteliklerine ve manevi yollar ında geçirdikleri farklı safhalara işaret ederler. Yazılan her şey, nitelikler ve geçirilen safhalar insan adlar ı,onlar ın yaptıklar ı ve coğrafi yerler olarak anlatılır.

Kişi manevi yükseliş yolunda çalışıp kişisel niteliklerini değiştirmeye çaba sarf ederken durumunu maneviyatı çalışmaya başlamadan önceki halinden daha kötügörüp asla ümitsizliğe kapılmamalıdır. İnsanın egoizminin gerçek doğası kişiyemanevi olarak diğerlerinden daha da yükseldikçe if şa olur, bu nedenden dolayı kişiaslında daha iyileşmiş olmasına rağmen, kendisini kendi gözünde daha kötü görür.

Tüm dünya sürekli dünyevi zevkler peşinde koşarken sadece bir kaç kişininYaratan’a yükseldiği konusuyla kafanızı meşgul etmeyin.

Kişinin manevi ilerleyişinin en önemli noktası Yaratan’a yönelttiği taleptir. Egoizminen kötü şekilde if şası kibir, kendini beğenmişlik ve gururdur.

Kişi, tüm dünyanın kaçınılmaz değişimini ve bütün insanoğluna gelecek olan huzuruönceden kutlayarak yaratılışın amacını anlayışından güç almalıdır.

İnanç kurtuluşun tek yoludur. Diğer tüm kavramlarda kişinin kafası egoizmi taraf ındankar ıştır ılabilir, ancak inanç manevi âleme yükseliş için gereken tek temeldir.

İnanç, kişinin içerisinde korku hissi olmadan kendini göstermez çünkü egoizm sadecekorkuya boyun eğer. Kişi hiç bir  şey yapmıyor olsa bile egoizmi bir çok kötülükyapması için kendisini dürter. Dolayısıyla, günah işlemeyen bir kişi sevap işlemiş bir kişiye benzer.

İnsanın Yaratan’la bütünleşmesi sadece niteliklerinin benzerliğiyle mümkün olur.

39

Rav Michael Laitman’ın Kabalayı Arayışı 

Bir çok derste ve röportajda Kabalaya nasıl geldiğim bana sürekli sorulan bir sorudur.Kabaladan uzak bir takım konular ın içerisinde olsaydım muhtemelen bu sorunungeçerliliğini anlayabilirdim. Ancak Kabala hayatımızın amacının öğretisidir; hepimizeçok yakın ve her birimizi ilgilendiren bir konu! Dolayısıyla bence daha uygun bir soru,Kabalanın kişinin kendisi ve hayat ile ilgili sorular ı içinde bar ındırdığını nasılbulduğum olmalı. Yani soru, “Kabalayı nasıl keşfettiniz?” değil, “Neden Kabalaylailgileniyorsunuz?” olmalı.

Hâla çocukluk çağındayken, tıpkı bir çok insan gibi, neden varolduğum sorusunusordum. Bu soru, dünyevi zevklerin peşinde koşarak bu soruyu bastırmadığımanlarda sürekli beni rahatsız ediyordu. Bununla beraber, bu soruyu defalarca sunişeylerle, örneğin ilginç bir meslek edinip kendimi yıllarca işime adayarak ya da uzunyıllar peşinde koştuğum, kendi ülkeme göç etmekle bastırmaya çalıştım.

214

Page 215: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 215/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

1974 yılında İsrail’e geldiğimde de hayatın mânası nedir sorusuyla hâlaboğuşuyordum; yaşamaya değecek bir neden bulmaya çalıştım. Elimdeki imkanlar ı kullanarak eski konular ı (politika, iş hayatı vs) farklı yorumlarla ele alıp herkes gibiolmaya çalışsam da hâla bu ısrarlı soruyu silip atamıyordum: Hangi nedenden dolayı tüm bu şeyleri yapmaya devam ediyorum? Diğer herkese benzeyerek ne eldeediyorum?

Maddi ve manevi zorluklar ın etkisiyle beraber realiteyle başa çıkamayacağımınfarkına varmam 1976 yılında beni dindar bir hayat yaşamaya getirdi, ümidim bu hayattarzının bana daha uygun düşünceler ve fikirler getireceği ve yapıma daha uygunolacağı inancıydı.

Hiçbir zaman insanlığa özel bir meylim olmadı, sosyal bilimler, psikoloji yadaDostoyevski’nin derinliğinin değerini ölçecek bir ilgiye sahip değildim. Sosyalbilimlerdeki tüm ilgim hep alelâde seviyedeydi. Belli bir düşünce ya da hissinderinliğinden kaynaklanmıyordu.

Buna rağmen, çocukluğumun erken dönemlerinden beri bilime güçlü bir çekimhissediyordum ve sanır ım bu bana çok faydalı oldu.

1978 yılında tesadüfen Kabala dersleri için bir reklam gördüm. Hemen gidip kayıtyaptırdım ve doğamın geleneksel heyecanıyla Kabalaya daldım. Bir çok kitap aldımve bazen haftalar ımı bile alsa cevaplar bulabilmek için bu kitaplar ı derindençalışmaya başladım.

Hayatımda ilk kez böylesine derinden, özümden etkilenmiştim ve anladım ki benimilgi alanım buydu çünkü yıllardır kafamı kar ıştıran konular ın hepsiyle ilgileniyordu.

Gerçek bir öğretmen aramaya başladı

m, tüm ülkeyi dolandı

m, ve bir çok yerdederslere katıldım. Ama içimden bir ses sürekli esas Kabalanın bu olmadığını söylüyordu, çünkü benden değil soyut ve uzak şeylerden bahsediyordu.

Tüm bulduğum hocalar ı terk ettikten sonra, bana yakın bir arkadaşımın da Kabalayailgi duymasını sağladım. Akşamlar ımızı birlikte, bulabildiğimiz tüm Kabala kitaplar ını çalışarak geçirirdik. Bu aylarca sürdü.

1980 yılında soğuk, yağmurlu bir kış gecesi, Pardes Rimonim ve Tal Orot kitaplar ını çalışmak yerine, çaresizlikten, kendimi de şaşırtacak şekilde arkadaşıma Bnei-Brakşehrine gidip bir hoca arayalım dedim.

Orada bir hoca bulursak derslere katılmak bizim için uygun olur diye de teklifimi haklı çıkarmaya çalıştım. O güne kadar Bnei-Brak şehrini sadece birkaç kere, Kabalakitaplar ı ararken ziyaret etmiştim.

O gece Bnei-Brak soğuk, rüzgarlı ve yağmurluydu. Rav Akiva ve Hazon-Ish dörtyoluna geldiğimizde camı indirip sokağın öteki taraf ında uzun siyah palto giymiş bir adama seslendim: “Buralarda nerede Kabala çalışırlar bana söyler misin?” Dinci bir mahallenin ne tür bir atmosferi olduğunu bilmeyenler için bu sorunun kulağa çokgarip geleceğini söyleyebilirim. Kabala hiçbir dini eğitim okulunda öğretilmiyordu.Hatta Kabalaya ilgi duyduğunu başkasına söyleyecek kişiler bile bulmak mümkündeğildi. Ancak sokağın kar şı taraf ında duran bu yabancı, sanki hiç şaşırmamışçasına

bana cevap verdi: “Sola dön ve turunçgil bahçelerine gelene kadar devam et, oradabir bina var. Orada Kabala öğretiyorlar.”

215

Page 216: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 216/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Tarif edilen yere geldiğimizde karanlık bir bina bulduk. İçeriye girdiğimizde yan bir odada uzun bir masa gördük. Masada dört beş tane uzun ak sakallı adam vardı.Kendimi tanıttım ve Rehovot’tan geldiğimizi söyleyip Kabala çalışmak istediğimiziekledim. Masanın başında oturan yaşlı adam bizi katılmaya davet etti ve dersbittikten sonra konuşuruz dedi.

Sonra ders Zohar kitabından Sulam tefsiriyle bir bölüm okuyarak, yar ı Eskenazi dilimır ıldanarak ve sadece yar ı bakışlarla insanlar ın birbirlerini anladığı bir ortamdadevam etti.

Bu insanlar ı görüp dinledikten sonra sadece yaşlılıklar ını geçirmek için bir arayagelen bir grup adam sandım, henüz akşam fazla geç değildi ve Kabalaçalışabileceğimiz bir yer daha bulmak için zamanımız vardı. Ama arkadaşım benidurdurdu ve bu kadar kaba davranmamın uygun olmadığını söyledi. Birkaç dakikasonrada ders sona ermişti, ve yaşlı adam kim olduğumuzu öğrendikten sonra telefonnumaralar ımızı istedi. Bizim için uygun bir hocanın kim olabileceğini düşünüp haber vereceğini söyledi. Bunun da çabamızı daha önceleri gibi boşa harcamaktan başka

bir  şey olmayacağını düşündüğümden telefon numaramı vermekte birazçekingendim. Benim tereddütümü hisseden arkadaşım kendi numarasını verdi. Ve iyiakşamlar diyerek oradan ayr ıldık.

Ertesi akşam arkadaşım evime geldi ve yaşlı adamın kendisini arayıp bize bir hocaayarladığını ve hatta ilk dersin o akşam olduğunu söyledi. Bir geceyi tekrar boşageçirmek istemiyordum ama arkadaşımın arzusuna boyun eğdim.

Tekrar oraya gittik. Yaşlı adam bir başkasını çağırdı, kendisinden biraz daha gençfakat onun gibi beyaz sakallı biri; genç adama Eskenazi dilinde birkaç kelime söyledive ayr ılarak bizi yalnız bıraktı. Hocamız hemen oturup çalışmaya başlayalım dedi. Bir makale ile başlamayı tavsiye etti “Kabalaya Giriş”; ben ve arkadaşım bu makaleyidaha önce defalarca anlamaya çalışmıştık.

Boş odadaki masalardan birine oturduk. Bizlere her paragraf ı açıklayarak tek tekokumaya başladı. O anı hatırlamak benim için her zaman çok zordur; yıllarca arayıpda hiçbir yerde bulamadıktan sonra sonunda aradığımı bulduğuma dair keskin bir hisvardı içimde. Dersin sonunda bir sonraki gün için ders ayarladık.

Ertesi gün bir kayıt cihazıyla geldim. Esas derslerin her sabah saat 3 ile 6 arasındaolduğunu öğrendikten sonra, her gece gelmeye başladık. Ayr ıca her ay yeni ayı kutlama yemeklerine de katılmaya başladık, ve herkes gibi merkezin masraflar ınakatkıda bulunup aylık ödemelerimizi yapmaya başladık.

Her şeyi ille de kendim keşfedeceğim arzusuyla genellikle de biraz agresif olarak sıksık tartışmalara girdim. Ve bizlerle olan tüm olaylar grubun hocasına hep gidiyordu,ve o da bizler hakkında sürekli soru soruyormuş. Bir gün bizim hocamız sabahdersinden sonra saat 7 gibi grubun büyük hocasının benimle “Zohar Kitabına Giriş”kitabını çalışabileceğini söyledi. Ancak, birkaç ders sonra benim bu derslerden hiçbir şey anlamadığımı görünce, kendi hocam aracılığıyla bu derslerin durdurulacağını söyledi.

Hiçbir şey anlamamama rağmen onunla çalışmaya devam etmeye razıydım. İçselanlamlar ına inebilme ihtiyacının dürtüsüyle, sadece mekanik olarak okumaya bilehazırdım. Çok alınmama rağmen zamanımın gelmediğini bilmiş olsa gerek ki derslerisona erdirdi.

216

Page 217: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 217/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Aradan altı yedi ay geçti ve bizim hocamız vasıtasıyla büyük hocamız onu arabamladoktora götürüp götüremeyeceğimi sormuş. Elbette hemen kabul ettim. Yolda banabir çok konudan bahsetti. Ben ise ona Kabala ile ilgili sorular sormaya çal ışıyordum.Ve o yolculukta bana, şu an ben hiçbir  şey anlamıyorken benimle her  şeydenkonuşabileceğini ama gelecekte anlamaya başladıkça benimle bu kadar açıkkonuşmayacağını söyledi.

Ve aynen söylediği gibi oldu. Yıllarca sorular ıma cevap vermedi bana şöyle derdi“Kimden talep edeceğini biliyorsun” yani Yaratan’dan bahsediyordu, “talep et, sor,yalvar, iste, ne istiyorsan yap, her şeyi O’na yönlendir, ve her şeyi O’ndan talep et!”

Doktor ziyaretlerimiz pek bir işe yaramadı ve kendisini kulak iltihabından koca bir ayhastaneye yatırmak zorunda kaldık. Bu zamana kadar hocamı bir çok kez doktoragötürdüm; ve hastaneye alındığı gün geceyi onun yanında geçirmeye karar verdim.Tüm bir ay boyunca hastaneye sabah 4’de gelir, telleri tırmanır, görünmeden binayagirerdim ve çalışmaya başlardık. Tüm bir ay boyunca! O zamandan sonra RavBaruch Shalom Halevi Ashlag, Baal HaSulam’ın en büyük oğlu benim hocam oldu.

Hastaneden ayr ıldıktan sonra, sık sık parklara uzun yürüyüşlere gittik. Buyürüyüşlerden döndükten sonra duyduğum her  şeyi har ıl har ıl yazardım. Bu sıkyürüyüşler her gün üç dört saat sürerdi, ve zaman içinde alışkanlık oldu.

İlk iki yıl boyunca hocama sürekli daha yakına taşınabilir miyim diye sordum, amayakında oturmamın bir gereklilik olmadığını hatta Rehovot’a gidiş gelişlerimin maneviçalışma açısından çaba olduğunu söyledi. Ancak, iki yıl sonra hocam yakınataşınmamı ve Bnei-Brak’ta yaşamamı kendisi tavsiye etti ve nedendir bilinmez pek bir acelem yoktu. O kadar yavaş hareket ediyordum ki bu konuda hocam gidip benimiçin kendisine yakın bir apartman dairesi buldu ve taşınmamı söyledi.

Hala Rehovot’ta yaşarken hocama daha önce katıldığım bir merkezde Kabalaçalışmaya teşebbüs eden birkaç kişiye ders verebilir miyim diye sordum. Bu haberifazla heyecanlı kar şılamasa da daha sonralar ı derslerimin nasıl gittiğini sordu.Kendisine Bnei-Brak’taki grubumuza yeni kişileri davet edebileceğimi söylediğimzaman kabul etti.

Sonuç olarak bir çok genç erkek grubumuza katıldı ve birden tüm merkez cıvıl cıvılhayat dolu bir yer oldu. İlk altı ayda yaklaşık on kadar düğün oldu. Hocamın hayatı vegünleri sanki yeni bir anlam kazanmıştı. Birçok insanın Kabala çalışmak istediğinigörmesi kendisini çok memnun etmişti.

Günümüz genellikle sabah saat 3’de başlardı ve sabah saat 6’ya kadar çalışırdık, veakabinde 7’ye kadar dua edilirdi. Her gün sabah saat 9’dan 12’ye kadar parkayürüyüşe ya da denize giderdik.

Döndükten sonra ben evime çalışmaya giderdim. Daha sonra akşam saat 5’den 8’ekadar sadece dua için ara vererek çalışmaya devam ederdik. Sonra tekrar evegiderdim ve sabah saat 3’de tekrar derse katılırdım. Bu şekilde yıllarca devam ettik.Tüm dersleri kasete kayıt ederdim, derslerin kayıtlar ı bini geçti.

Son beş yılımızda, 1987’den itibaren, hocam beraber Tiberias’a yolculuk etmemiziniyi olacağını söyledi ve her iki haftada bir iki günlüğüne Tiberias’a giderdik. Biziherkesten ayıran bu geziler aramızda bir yakınlaşmaya sebep oldu. Ama zamanlaaramızdaki manevi algılayışın farkından kaynaklanan mesafe içimde giderekbüyümeye başladı ve bu mesafeyi nasıl kapatacağımı bir türlü bilemedim. Bu

217

Page 218: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 218/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

mesafeyi, o yaşlı adamın her defasında fiziksel bir ihtiyacı nasıl geri çevirerek mutluolduğunu net olarak algılayabildiğimde görebiliyordum.

Onun için sonucun net olduğu bir şey kanundu, ister yorgun olsun ister hasta günlükçalışma programı son derece disiplinli uygulanıyordu. Yorgunluktan yığılacak bile

olsa günün gerekli olan tüm planı

her detayı

yla eksiksiz yerine getirirdi ve üstlendiğihiçbir  şeyi tam halletmeden bırakmazdı. Yorgunluktan nefessiz kalıp, nefes darlığı çekmesine rağmen bir dersini bile atlatmaz sorumluluğunu hiçbir zaman bir başkasına devretmezdi.

Onun bu olağanüstü gücünün, amacının yüceliğinden ve Yaratan’dan geldiğinibilmeme rağmen, onu sürekli böyle gördüğümde kendime olan güvenim sarsılır vebaşar ılı olma ihtimalimin olmadığını düşünürdüm.

Onunla T’veria ve Meron dağına yaptığımızın gezilerin bir anını bile unutmammümkün değil. Uzun geceler onun kar şısında oturur, bakışlar ını, sözlerini vemır ıldandığı şarkılar ı içime alırdım. Bu hatıralar içimde hala yaşıyor, ve bugün bile

benim yolumu belirleyip rehberlik ediyorlar. On iki yıl boyunca her gün bire bir çalışmamızdan içimde kalan tüm bilgi, bağımsız olarak yaşıyor ve işliyor.

Sık sık hocam bir konuşmasından sonra çok alakasız bir cümle söylerdi, ve bunu bucümlelerin dünyaya girip yaşaması ve işlevlerini yerine getirdiğinden emin olmak içinyaptığını söyledi.

Grup çalışması Kabalistler taraf ından çok eski zamanlardan beri yapılmaktadır veben de hocamdan yeni gelenlerden böyle gruplar oluşturmasını ve bu gruplar ın bir araya gelmelerini düzenleyecek yazılı bir plan talep ettim. Bu şekilde haftalık makaleyazmaya başladı, ve hayatının son günlerine kadar da devam etti.

Sonuç olarak bizlere kendisinden sonra bir araya getirdiğimiz bir çok ciltlik muazzammateryal kaldı, ve yıllar boyunca biriktirdiğim kayıtlarla birlikte, Kabala ilmi üzerineçok geniş kapsamlı anlatımlar oluşturduk.

Yeni yıl kutlamalar ı esnasında, hocam aniden göğsündeki bir baskıdan dolayı rahatsızlandı. Ancak çok yoğun ısrardan sonra tıbbi bakıma girdi. Doktorlar kendisinde hiçbir hastalık ya da rahatsızlık bulamadılar, ama Tishrei ayının beşincigününde 5752 (1991) yılında vefat etti.

Son yıllarda gruba katılan bir çok öğrenci hâla Kabala çalışmaya devam etmekte veyaratılışın içsel anlamını araştırmaktadır. Öğreti yaşamaya devam etmektedir, tıpkı 

geçmiş yüz yıllarda olduğu gibi. Rav Yehuda Ashlag ve onun büyük oğlu, hocam RavBaruch Ashlag, çabalar ıyla bu öğretiyi bizim neslimizin ve zamanımızda dünyamızainen ruhlar ın ihtiyacına göre uyarladılar.

Manevi bilgi Kabaliste Yukar ıdan kelimeler olmadan aktar ılır, ve tüm duyu organlar ı ve akıl taraf ından eş zamanlı algılanır. Dolayısıyla, bütünüyle anında algılanır.

Bu bilgi sadece bir Kabalistten, ya aynı ya da daha üst seviyedeki bir başkaKabaliste aktar ılabilir. Aynı bilgiyi henüz o manevi seviyeye ya da manevi âlemegelmemiş bir insana aktarmak mümkün değildir, çünkü bu kişi gerekli algıdanyoksundur.

218

Page 219: Askin-Dunyalari-Edinmek

8/3/2019 Askin-Dunyalari-Edinmek

http://slidepdf.com/reader/full/askin-dunyalari-edinmek 219/219

Aşkın Dünyalar ı Edinmek

Bazen bir hoca kendi perdesiyle (masach) öğrencisini geçici olarak kendi bulunduğumanevi seviyeye çekebilir. Bu durumda, öğrenci manevi güçlerin ve hareketlerinözüyle ilgili bir nosyon edinebilir.

Manevi âleme henüz geçmemiş bir kişi için standart bilgi aktar ım yöntemleri

uygulanı

r: yazı

lar, sözlü anlatı

m, direkt iletişim, kişisel örnek vs.

“Yaratan’ın İsimleri” adlı makaleden de bildiğimiz gibi harflerin tarifi anlamınınötesinde bir  şey, yani içsel manevi mesajı aktarmak için kullanılabilir. Ancak kişimanevi anlamlar ına tekabül eden algılar ı edinmediği sürece, kelimeleri okumakmasaya boş tabaklar koymak ve yanlar ına güzel yemeklerin isimlerini yazmak gibidir.

Müzik daha soyut bir şekilde bilgi aktarmaktadır. Bizim dünyamızı yöneten ve yedikısımdan ya da sefirot’ tan oluşan manevi varlık “partzuf Zer Anpin de Atzilut” gerçeğinin ışığı altında, tıpkı görünebilen bir ışık gibi, yedi temel güç-nitelik-tondadır.