554

Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore
Page 2: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

R.A.Salvatore

Avcının Kılıçları Serisi1. Kitap

Unutulmuş Diyarlar

Page 3: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

BAŞLANGIÇ

“Ah, bundan daha sıkı çekmeniz lazım!” diyehaykırdı Tred McKnuckles, iki attan ve üç cücedenoluşan araba ekibine. “Yaz güneşi kelleşen kafamdaparlamadan önce Shallows’a varmayı umuyorum!”

Sesi etrafındaki taşlara çarpıp yankılanıyordu vebu, Tred’in cüssesindeki birine yakışan bir kükreyişti.Cüceler için bile tıknaz sayılırdı. Güçlü darbelerikaldırabilecek bir vücuda ve daha güçlü darbeleratabilecek şişkin kollara sahipti. Sarı sakalı uzundu yeçoğunlukla iri kemerinin ön kısmına sıkıştırırdı. İkiomzunda da savrulmaya hazır bekleyen fırlatmaçekiçleri —ki bunlara çoğunlukla “cüce oku” denilirdi—asılı duruyordu.

“Dier atı arabanın arkasına tünetmemiş olaydınçok daa kolay olurdu, seni salak herif!” diye haykırdıarabayı çeken cücelerden biri.

Tred ise kamçısıyla cücenin kıçına bir şaplakatarak cevap verdi.

Cüce durdu, daha doğrusu durmaya çalıştı, fakatat arabasının yoluna devam etmesi ve arabaya

Page 4: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

boyundurukla bağlı olması sebebiyle, güçlü ve tıknazbacaklarını hareket ettirmeye devam etmesinin iyi birfikir olduğunu düşündü.

“Sana bunu ödetçeemden hiç şüphen olmasın!”diye Tred’e hırladı ama arabayı çeken diğer cüceler vesürücü sırasında, lider cücenin yanında oturan diğer üçüona kahkahalarla güldü.

Grup, Rauvin Dağları’nın batı kısmı boyuncauzanan kuzey yolundan gitme riskini göze aldığı için, ikion gün önce Felbarr Kalesi’nden yola koyulduğundanberi iyi yol kat etmişti. Düz zemine doğru ilerleyen grup,Kara Aslan adındaki barbar kabilesinin büyük yerleşimyerlerinden birinde küçük çaplı bir ticaret yapıp erzakdepolamıştı. Beorunna’nın Kuyusu adındaki o yerleşimyeri, Sundabar, Gümüşay ve Quaervarr ile birlikte,Felbarr Kalesi’nin yedi bin cücesinin gözde ticaretmerkezlerinden biriydi. Genellikle cücelerin kervanıBeorunna’nın Kuyusu’na girip ticaretini yapar, sonra dagüneye, dağlara, yani yuvaya dönerdi. Fakat bu grup,barbar kabilesinin liderlerini şaşırtacak şekilde batı vekuzeybatıya doğru yoluna devam etmişti.

Tred, Shallows ile Surbrin Nehri boyunca,Dünyanın Omurgası’nın batı kıyısında uzanan diğerküçük kasabaları ticarete açmaya kararlıydı.Söylentilere göre Mithril Salonu, bilinmeyen birsebepten dolayı, son zamanlarda nehrin kuzeyindekikasabalarla ticareti ağırdan alıyordu ve her zaman içinfırsatçı olan Tred, bu boşluğu Felbarr’ın doldurmasınıistiyordu. Ne de olsa başka söylentiler, cüce işi olduğudüşünülen son derece muhteşem mücevherlerin ve

Page 5: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

hatta birkaç kadim ziynetin Dünyanın Omurgası’nın batıucundaki sığ madenlerden çekildiğine işaret ediyordu.

Elli millik yol için kış sonu havası epey rahatolmuştu ve at arabası Aykorusu’nun kuzey ucundanhiçbir terslikle karşılaşmadan geçip DünyanınOmurgası’nın eteklerine varmıştı. Fakat cüceler birazfazla kuzeye açılmış olduklarından güneye dönmek vedağı sağ taraflarında tutmak zorunda kalmıştı. Yine dehava nispeten ılıktı ama kar tabakalarının sağlamlığınıbozacak ve patikalara çığlar düşürecek kadar sıcakdeğildi. Fakat aynı sabah, atlardan birinin ayakparmakları arasında çirkin bir apse belirmişti, beceriklicüceler atın ayağına saplanan taşı çıkarıp apseyiboşaltmayı basarsa da, at henüz yüklü arabayı çekecekdurumda değildi. Hatta kendi başına bile rahatyürüyemiyordu, bu sebeple Tred takıma atı iri arabanınarka kısmına kaldırmalarını söylemiş ve diğer altı cüceyiüç kişilik iki çekiş takımına bölmüştü.

Cüceler bu konuda oldukça iyiydi ve uzun birsüre boyunca at arabası önceki hızını korumayı başardıama ikinci takım ikinci vardiyasının sonuna yaklaşırkenhantallaşmaya başladılar.

“Sence o atı ne zaman koşum takımına yenidenbağlayabiliriz?” diye sordu, Tred’in küçük kardeşi olanve sarı sakalı göğsünün yarısına ancak erişen DugganMcKnuckles.

“Pöh, yarın yanımızda yürüyor olur,” diyeyanıtladı Fred kendinden emin bir şekilde ve diğerleribaşlarıyla onayladı.

Page 6: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ne de olsa hiçbiri atları Tred kadar iyitanımıyordu. Felbarr Kalesi’ndeki en iyi demirciustalarından biri olmasının yanında, aynı zamandamekanın en önde gelen seyis başıydı. Her ne zamantüccar kervanları cüce kalesine gelse, atları nallamasıiçin kaçınılmaz olarak Tred çağrılırdı ve bu genelliklebizzat Kral Emerus Warcrown tarafından yapılırdı.“Öyleyse gece için konaklamaya hazırlansak iyi olur,”dedi arabayı çekmekte olan cücelerden biri. “Bir kampkurar güzel bir yahni yer ve yediğimizi de bir fıçı biraylacilalarız!”

“Ho ho!” diye kükredi diğer birkaç cüce onunlahemfikir olarak —ki cüceler bira tüketimi ihtimali sözkonusu olduğunda genellikle bunu yapardı.

“Pöh, hepiniz iyice laçkalaşmasınız!” diyeağzından kaçırdı Tred.

“Sadece Shallows’a Smig’den önce varmakistiyorsun!” diye iddia etti Duggan.

Tred tükürüp ellerini salladı. Bu çok bariz biritirazdı. Oradaki herkes bunun doğru olduğunu biliyordu.Smig, Tred’in en büyük rakibiydi. Onlar, birbirilerindennefret ediyormuş gibi görünen ama aslında sadecebirbirilerini alt etmek için yaşayan iki dosttu. İkisi demedarı iftiharı olan kulesi ve meşhur büyücüsüyle küçükShallows kasabasının kıştan önce —iyi silahlar, zırhlarve at nallarına ihtiyaç duyan hudut adamları tarafından— adeta akına uğradığını biliyordu ve ikisi de KralWarcrown’ın Dünyanın Omurgası sırasındaki ticaretrotalarını bir hale yola koymaktan memnun olacağını

Page 7: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ilan edişini duymuştu. Üç asırdır orkların elinde olankalenin yeniden ele geçirilişinden beri, Felbarr’ınbatısındaki arazi dikkate değer derecedesakinleşmişken doğudaki dağlık bölge hâlâ canavarlarınfaaliyetleriyle doluydu. Mithril Salonu’na açılan birKaranlıkaltı yolu mevcuttu ama Battlehammer Klanı’nınkalesinin kuzeyindeki toprakları açacak bir yol henüzkeşfedilmemişti. Tred’e eşlik eden tüm cüceler —çalışanları; kardeşi Duggan, kunduracı Nikwillig ve diğerFelbarr tüccarları için gerekli mallar (çoğunlukla bira)taşıyan fırsatçı kardeşler Bokkum ile Stokkum dahilolmak üzere— bu işe hevesle gönüllü olmuştu. Oraya ilkvaran kervan en çok kâr eden kervan olacak, sınıradamlarının getirdiği hazinelerden payını alacaktı.Bundan daha da önemlisi, ilk kervan bununlaövünebilecek ve Kral Warcrown’ın gözüne girecekti.

Yola koyulmadan önce Tred, Smiggly “Smig”Stumpin ile iyi niyetli bir içki müsabakasına tutuşmuş,bunu yapmadan önce de Moradin rahiplerinden birinealkolün etkisini alt eden bir iksir için iyi para ödemeyiihmal etmemişti. Tred ekibiyle birlikte FelbarrKalesi’nden çıktığından beri, zavallı Smig dahauyanmadan bir gün ve cüce, kalenin ön kapısındangeçirecek kadar toplayamadan önce başka bir gün dahakazandığını tahmin ediyordu.

Bir at toynağındaki apse gibi küçük bir hadiseningrubu, Smig’in onları yakalamasına fırsat sunacakkadaryavaşlatmasına izin vermeyecekti!

“Üç mil daha tırıs gidin, sonra bugünlük aravereceğiz,” diye önerdi Tred.

Page 8: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Etrafından inlemeler yükseldi. Hatta erken kampkurmakla en büyük zarar edecek olan Bokkum —ziradaha fazla bira tüketilecek ve satılacak daha az birakalacaktı, fakat zaten iddiaya göre, Shallows’da birafalan satmayacak ve geri kalanını dönüş yolculuğununkutlamaları için saklayacaktı— bile itiraz etti. “Üç milolsun!” diye haykırdı Tred. “Bu gece kamp yerini Smigve oğlanlarıyla paylaşmak ister misiniz;”’

“Pöh, Smig daha yola bile çıkmamıştır,” dediStokkum.

“Çıkmışsa bile, ardımızda çökerttiimiz kayayığınıyla epey yavaşlamak zorunda kalmıştır,” diyeekledi Nikwillig. “iki mil daha!” diye kükredi Tred.

Sonra kamçısını tekrar şaklattı ve zavallı Nikwilligdimdik doğrulup kaba sürücüye ters ters bakacak kadarkafasını çevirmeyi başardı.

“Bana bir daa vurursan sana ööle bir pabuçyaparım ki uzun süre unutamazsın!” diye kabadayılandıNikwillig.

Diğerleri yüzünden çekiştirilirken ayakları yerdeküçük hendekler oluşturuyor ve bu da, Tred ilediğerlerinin daha da fazla kahkaha atmasına sebepoluyordu. Nikwillig tekrar huysuzluk yapmayabaşlayamadan evvel, Duggan, Moradin’i bile memnunedecek derin bir madendeki büyük bir kasabanın mitikcüce ütopyasıyla ilgili şarkısını başlattı.“Patikayı tırman!”diye yumuşak bir sesle şarkıya başladı ve diğerleri şarkımı söylediğini, yoksa emir mi verdiğini anlayamadı. “Kır

Page 9: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kapıyı, coş!” diye devam etti ve Stokkum, “Ne kapısı?”diye sordu.

Ama Duggan şarkıya devam etti, “Tüneli bul vebiraz daha koş!”

“Ah, Aşsa Yukarı!” diye haykırdı Stokkum ve tümekip, hatta huysuz Nikwilligjoile, fazla uzundayanamayıp gürültülü, tezahürat benzeri şarkıyabaşladı.

“Patikayı tırman Kır kapıyı, coş. Tüneli bul vebiraz daha koş. “Aşşadan akan dereyi seç, kızılcaparlak köprüyü geç. Gülümse artık, çatma kaşlarıBuldun Aşsa Yukarı Kasabası’m “Aşsa Yukarı! AşsaYukarı, Buldun Aşsa Yukarı Kasabasını. Aşsa Yukarı!Aşsa Yukarı. Gülümse artık, çatma kaşları. “Buradançıkar en iyi bira, kocaman ekmekler peşi sıra. Büyük ŞefŞişkupa ve yahnisi, Üstat Tombul’un kırk kazan içkisi.“Oyuklarda kır dök taşı, arabaya koy ocağa taşı.Eritirsen bir güzel satarsın, Aşsa Yukarıdadır en güzelaltın! “Aşsa Yukarı! Aşsa Yukarı, Buldun Aşsa YukarıKasabası’nı. Aşsa Yukarı! Aşsa Yukarı, Gülümse artık,çatma kaşları.”

Şarkı bu şekilde birçok dörtlük boyunca devametti ve yedi cüce eski şarkının orijinal sözlerinibitirdiğinde, her zaman yaptıkları üzere, doğaçlamayabaşladı ve her biri, Aşsa Yukarı gibi dikkate değer biryer konusundaki kendi beklentilerini sıraladı. Ne de olsacüce şarkısının tüm eğlencesi buradaydı, aynı zamandaalgısı kuvvetli bir cüce için muhtemel dostlarla

Page 10: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

muhtemel düşmanları ayırt etmenin çok ince biryoluydu.

Aynı zamanda şarkı onları oyalamaya yarıyordu,özellikle de, kamburları çıkmış bir şekilde, zorlanarak atarabasını çeken üç cücenin. O dakikalar içinde, kayalıklızeminde hoplaya sıçraya giderek iyi bir ilerlemekaydettiler. Grup patikada güneye doğru ilerlerken,dağlar sağ taraflarında yükseliyordu.

Sürücü makamında oturan Tred sırayla isimlerhaykırıyor ve bir sonraki dizeyi ismini söylediği cüceninuydurmasını istiyordu. Küçük kardeşi Duggan’ın isminisöyleyene kadar bu oyun gayet sorunsuz bir şekildegitti.

Diğer beşi arkaplan müziği oluşturmak içinmırıldanmaya devam etti ama neredeyse büsbütün birdizeyi bitirmişlerdi ve Duggan’dan hâlâ bir cevapçıkmamıştı.

“Pekala,” diye sordu Tred, dönüp küçükkardeşine bakarak ve Duggan’ın yüzünde son dereceşaşkın bir ifade görerek. “Bir küple attırıver, evlat!”

Duggan ona merakla, kafası karışmış bir haldeuzun bir süre baktıktan sonra sessizce konuştu;“Sanırım yaralandım.” Tred o şaşkın ifadenin ötesiniancak o zaman görüp başını ileri uzattı ve Duggan’adaha geniş bir açıdan baktı. Tred, Duggan’ın böğrünesaplanmış bir mızrak olduğunu ancak o zamangörebildi!

Feryat etti ve at arabasının arkasında oturan ikicüce dönüp de yığılan Duggan’a baktığında, arkasından

Page 11: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gelen mırıltılar durdu. Öndekiler de sessizleşti ama tamolarak değil, tabii bu da, iri bir kaya ıslık çalarak gelipşaşkına dönmüş üç cücenin önündeki yola çarpana veüzerlerine doğru yuvarlanıp Nikwillig’in omzunu sıyırıponu bayıltana dek sürdü.

Dehşete kapılan atlar dört nala koşmaya başladıve hem yaralı at, hem de zavallı Stokkum arabanınarkasından kurtuldu, Stokkum taş zemine yuvarlandı.Tred, hayvanları yavaşlatma çabasıyla dizginlere sertçeasıldı, zira öndeki cüce dostları da —özellikle bilinciniyitirmiş görünen Nikwillig—atlarla birlikte çekilipsürükleniyordu.

Hoplaya sıçraya ilerleyen at arabasının yanınabaşka bir kaya çarptı ve bir üçüncüsü ise koşturantakımın tam önüne düştü. Atlar çılgınlar gibi solakırdıktan sonra sağda kalan yola geri dönmeye çalıştıve arabanın iki tekerlek üzerine kalkmasına sebep oldu.

“Sağa gidin!” diye emretti Tred ama daha butalimatı verirken, arabanın sol tekerlekleri büküldü vearaba devrilip yan döndü.

Derken atlar serbest kaldı, koşum takımlarını vebağlı olan üç cüceyi de beraberlerinde sürükleyerekkayalıklı patikada koşturdu.

Tred’in arkasındaki iki cüce arabadan dışarı uçtu— Duggan ise bunun hiç farkında değildi. Tred deatlayacaktı ama bacağı sürücü sırasının atlınasıkışmıştı. At arabası üzerine çöktüğünde kemiklerininçatırdadığını hissetti, sonra kafasına sert bir darbe aldı.At arabası yana doğru yuvarlanmaya devam ederken,

Page 12: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bir anlığına kafasının patlayıp kanlı bir et yığınınadönüştüğünü düşündü ama kısa sürede üzerine dökülensıvının bira olduğunu anladı.

Cüceyi felaketten yalnızca şans kurtardı, ziranasıl olduysa kendini kapağı kırılan o varilin içindebuldu. Hoplayıp sıçrayarak ilerleyen varilin içinde dağyamacından aşağı yuvarlandı. Bir kaya onu anidendurdurup varili paramparça etti ve Tred garip bir şekildedönerek savruldu.

Etrafındaki kayalar kadar sert olan cücedebelenerek ayağa kalktı. Bacaklarından biritutmuyordu, bu sebeple öne doğru kayaların üzerinedevrildi ve inatla dirseklerinin üzerine doğruldu.

İşte o zaman onları gördü: düzinelerce vedüzinelerce ork, mızraklarını ve sopalarını savurarakparçalanmış at arabasının ve devrilmiş cücelerinüzerine üşüşüyordu. Onları yüksek zeminden aşağı birçift dev —Tred’in umacağı üzere tepe devi değil, dahairi, mavi tenli ayaz devleri— takip ediyordu. İşte ozaman bunun sıradan bir akıncı grubu olmadığınıanladı.

Bilincini yitirmekte olan Tred, kendini geriyefırlatıp başka bir yamaçtan aşağı yuvarlanmaya ve birböğürtlen çalısının dibindeki başka bir kayaya sertçeçarpıp duracak kadar aklını başında tutmayı başardı.Tekrar kalkmaya çalıştı ama toz toprakla dolu ağzındakan tadı aldı.

Tred bilincini yitirdi.

Page 13: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Pekala, hayatta mısın, diil misin?” diye uzaktan,boğuk bir ses geldi.

Tred kurumuş kanla ağırlaşan tek gözünü açtı vebulanıklığın arasından, böğürtlenlerin önünde yereçömelmiş ona bakmakta olan Nikwillig’in hırpalanmışsiluetini gördü.

“İyi, demek ki hayattasın,” dedi Nikwillig vekolunu çalılıklara sokarak Tred’e elini uzattı.

“Kıçını aşşada tut yoksa dikenler feci şekildederini yüzer.”

Tred uzanan eli tutup sıkıca kavradı amaçalılıklardan çıkmak için harekette bulunmadı.

“Diğerleri nerede?” diye sordu. “Kardeşimnerede?” “Orklar hepsini savaşta öldürdü,” diye geldi acıcevap, “ve domuzlar pek uzakta diil. Lanet atlar beni birmilden fazla sürükledi.”

Tred eli bırakmadı ama çalılardan çıkmak içinhareket de etmedi.

“Hadi be salak şey,” diye azarladı Nikwillig.“Shallows’a varmalı ve Kral Warcrown’a gitmesi içinhaberi yaymalıyız.”

“Sen git,” diye yanıtladı Tred. “Bacaklarım kırıldı.Seni yavaşlatırım.”

“Pöh, her zaman olduunu bildiim ahmağın takendisi gibi konuşuosun!”

Nikwillig sertçe asılıp Tred’i böğürtlen çalısınıniçinden çekip çıkardı.

Page 14: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Asıl sana pöh!” diye ona hırladı Tred.

“Demek durum tam tersi olsa beni bırakıpgitçektin ööle mi?”

İşte bu soru hedefi on ikiden vurdu. “Bana birsopa bul seni yaşlı, inatçı ahmak!”

Kısa süre sonra iki dayanıklı cüce, kol kola —Tred hem Nikwillig’e, hem de sopaya yaslanıyordu—Shallows’a doğru yola koyulup pusu kuran ork birliğinekarşı intikam planları kurmaya başladılar.

Bilmedikleri şey ise, bunun gibi yüzlerce birliğindağlardaki deliklerinden araziye çıkmış, dolaşmaktaolduğuydu.

Page 15: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

KISIM BİR

BEKLENENDEN UZUN BİR YOLThibbledorf Pwent ile küçük savaş öncüsü

ordusu, Mithril Salonu’nun ilk ve dokuzuncu kralı olanGandalug Battlehammer’ın ölüm haberiyle BuzyeliVadisi’ne vardığında, Bruenor’un atalarının yurdunadönüp tekrar liderlik görevini üstlenmekten başka birseçeneği olmayacağını biliyordum. Klanına karşı olansorumluluğu bundan azını kabul etmezdi ve çoğu cüceiçin olduğu gibi, Bruenor için de kral ve klana karşısorumluluk her şeyden önce gelirdi.

Fakat haberleri duyduğunda Bruenor’un yüzündebeliren hüznü gördüm ve bunun pek az bir kısmınınönceki kral için duyduğu kederden kaynaklandığınıanladım. Gandalug, herhangi bir cücenin umupumabileceğinden çok daha uzun ve muhteşem bir hayatyaşamıştı. Bu sebeple, Bruenor pek tanımadığı atasınıyitirdiğine üzülse de, Bruenor’un o mahzun bakışlarınınkaynağı bu değildi. Hayır, Bruenor’u en çok sıkan şeyin,görevinin onu tekrar yerleşik bir hayata çağırmasıolduğunu biliyordum.

Page 16: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ona eşlik edeceğimi derhal anladım ama aynızamanda Mithril Salonu’nun güvenli sınırları içinde uzunsüre kalmayacağımı da fark ettim. Ben yollara ait,maceracı bir yaratığım. Bunu drowlara karşı yapılansavaştan, Gandalug’un Battlehammer Klanı’na geridöndüğü savaştan sonra anladım. En sonunda küçükarkadaş grubumuz huzura kavuşmuş gibi görünüyorduama bunun kısa bir süre içinde iki kenarı keskin birkılıca dönüşeceğini anlamıştım.

Böylece kendimi Su Perisi’nde, yanımda Cattibrieile, Kaptan Deudermont ve korsan avcısı tayfasıylabirlikte Kılıç Sahili’ne yelken açarken buldum.

Hiçbir yerin beni uzun süre barındırmayacağını,hiçbir “yuvanın” gerçek manada bana yetmeyeceğinianlamak garip ve oldukça rahatsız edici bir şey. Birşeylere doğru mu koştuğumu, yoksa bir şeylerdenuzağa mı kaçtığımı bilmiyorum. Ben de, yanlış yolasapmış olan Entreri ve Ellifain gibi bir arayış içindemiyim yoksa? Bu sorular kalbimde ve ruhumdayankılanıyor. Neden hep hareket halinde olma ihtiyacıhissediyorum? Ne arıyorum? Kabul edilmeyi mi?

Menzoberranzan’ı terk etmekle iyi bir seçimyaptığım konusunda beni daha da emin kılacak büyükbir şöhret mi?

Bu sorular içinde yükselip duruyor ve bazen benirahatsız ediyor ama fazla uzun sürmüyor. Zira busorulara mantıklı bir açıdan bakınca, ne kadar saçmaolduklarını anlıyorum.

Page 17: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Pwent’in Buzyeli Vadisi’ne gelişiyle, MithrilSalonu’nun güvenli ve rahat diyarına yerleşmedüşüncesi bir kez daha karşımıza çıkmıştı ve bu kabuledebileceğimi sandığım bir hayat değildi.

Asıl korkum, Cattibrie ve kurduğumuz ilişkininakıbetiydi. Ne şekilde değişecekti? Cattibrie en sonundakendine ait bir yuva ve aile kurmayı mı isteyecekti?Cüce kalesine geri dönüşü, maceralarla dolu yolununsonuna vardığına dair bir işaret olarak mı görecekti?

Eğer öyleyse bu benim için ne anlama gelecekti?

Böylece hepimiz, Pwent’in getirdiği haberlerikarmaşık duygular ve büyük bir endişeyle karşıladık.

Fakat Bruenor’un kararsız tavrı pek uzunsürmedi. Yıllar önce Mithril Salonu’nu duergarlardantemizleme işinde büyük bir rol oynamış genç, hırslı bircüce, aynı zamanda Mithril Salonu’nun saygıdeğeraskeri kumandanı meşhur General Dagna’nın oğlu olanDagnabbit de Buzyeli Vadisi’ne gelen Pwent’e eşliketmişti. Bruenor Dagnabbit ile yaptığı özel birgörüşmeden, onu hiç görmediğim kadar heyecanlı birşekilde çıktı; yuvaya dönen yola koyulmak için duyduğuhevesle neredeyse içi içine sığmıyordu.

Bruenor herkesi şaşırtacak şekilde derhal özel birbildiri sunmuş —bu dosdoğru bir emir değil ama etkili biröneriydi— Buzyeli Vadisi’ndeki Kelvin Yığını’nıngölgelerine yerleşmiş olan tüm Mithril Salonu cücelerinionunla birlikte yuvaya dönmeye çağırmıştı. Bruenor’abu tavır değişikliğini sorduğumda, bana sadece gözkırparak kısa süre içinde “hayatımın en büyük

Page 18: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

macerasını” yaşayacağım konusunda beni temin etmişti—ki bu hiç de küçük bir vaat sayılmaz!

Bruenor detaylar ve kafasındaki temel amaçkonusunda hiç konuşmuyordu ve Dagnabbit de en azhuysuz dostum kadar ketum biriydi.

Ama aslında, detaylar benim için o kadar daönemli değildi. Önemli olan şey hayatımın macera amaçve hedeflerle dolu olmaya devam edeceğiydi. Sanırımişin sırrı burada. Durmadan daha yükseğe çıkmak içinyaşamak; her zaman daha iyi biri olmaya veetrafımızdaki dünyayı, hem kendi yaşamımızı hem dedostlarımızın hayatını zenginleştirmek için daha iyikılmaya çalışmak, en zor elde edilen o amacın sırrı:başarıya ulaşma hissinin.

Bazıları için bu, güvenli bir düzen oluşturmakveya bir yuva kurmak olabilir. Bazıları için ise —ki bunapek çok cüce dahildir— servet biriktirmek veyamuhteşem bir nesne yaratmaktır.

Benim için ise palalarımı kullanmak.

Böylece, yüzlerce cüceden, homurdanıp duran(ama hiç de sefil halde olmayan) bir buçukluktan,maceracı bir kadından, yanında eşi ve çocuğuyla birliktekudretli bir barbar savaşçıdan ve benden —yanihalinden memnun bir şekilde yolundan sapmış veyanında panter bir yoldaşla gezen bir kara elften—oluşan büyük kervan Buzyeli Vadisi’nden bir kez dahaayrılıp yollara koyulduğunda adımlarım neşe doluydu.fi/ra/r/n fcar kaplasın her yeri, yağmur bardaktan

Page 19: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

boşanırcasına yağsın ve rüzgar pelerinimi uçuştursun.Umurumda değil, zira yürümeye değer bir yolum var!

—Drizzt Do’Urden

İTTİFAKUsta işi plaka zırhını sanki sert derisinin bir

uzantısıymış gibi taşıyordu. İç içe geçmiş kara metalplakaların bir parçası bile düz ve süssüz değildi,üzerlerinde işlemeler ve çıkıntılı bas rölyeflerbulunuyordu. Uçlarında üç keskin sivrili çıkıntı bulunanbir çift kocaman kıvrımlı çivi, iki üst kol levhasındanuzanıyordu. Zırhın kendisi bir silah olarak kullanılabilirdi,fakat Kral Obould BolOk, her zaman sırtına asılı duranbüyük kılıcı tercih ederdi; bu, tek bir emriyle alevalabilen muhteşem bir silahtı.

Evet, güçlü ve zeki ork ateşi, yoluna çıkan herşeyi fark gözetmeksizin yiyip yutmasını severdi.

Başında, her biri kudretli bir alev topu çağırabilendört adet parlak ve tılsımlı yakuta sahip kara demirdenbir taç vardı.

O yürüyen bir silahtı, sert ve güçlüydü, birininyumruk atmaya cesaret edemeyeceği, bunu yapmanınsaldırgana saldırılandan daha fazla hasar getireceğinibileceği cinsten bir yaratıktı. Birçok rakibi, karşısındadurmuş tereddüt eder ve orklar arasında bir kral olan buyaratığa nasıl zarar verebileceklerini kara karadüşünürken Obould tarafından katledilmişti.

Fakat tüm silahları içinde Obould’un en büyüksilahı aklıydı. Bir zayıflığı nasıl kullanacağını biliyordu.

Page 20: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bir savaş alanını nasıl hazırlayacağını biliyordu ama enönemlisi ona hizmet edenlere nasıl ilham vereceğinibiliyordu.

Böylece, ırkının çoğunun aksine Obould, kudretlidişi ayaz devr Gerti Orelsdottr’ın buzdan ve kayadanmağarası olan Parlak Beyaz’a, gözleri dosdoğru ileride,başı dimdik yukarıda girdi. Buraya muhtemel bir ortakolarak gelmişti, ondan daha aşağıda biri olarak değil.

Obould’un en çok gelecek vaat eden oğlu UrlgenÜçyumruk (kafasına taktığı çıkıntılı miğfer sayesindebirine üçüncü bir yumruğu varmış gibi vurabildiği için buismi almıştı) da dahil olmak üzere kralın maiyetindekiler,mağrur ve kendinden emin adımlarla, sanki ParlakBeyaz’ın tavanı rahatsızlık verecek kadar yüksekdurmuyormuş, yanlarından geçtikleri mavi derilimuhafızların çoğu boy olarak iki, ağırlık olarak ise birkaçkatları değilmiş gibi içeri girdiler.

Fakat, ayaz devi refakatçileri onu ve ekibini,kocaman bir çift demir destekli kapıdan geçirip taştançok buzla kaplı olan dondurucu bir mağarayagötürdüğünde, Obould’un boyun eğmez doğası bilebiraz sarsıldı. Kapıların sağ tarafındaki duvarda, karataşlardan oyulup mavi kumaşla örtülmüş ve üzeri buzlakaplanmış bir tahtın önünde dişi dev duruyordu.Görünüşe bakılırsa bu, Reis’in yani DünyanınOmurgası’ndaki ayaz devleri kabilelerinin liderininvarisiydi.

Gerti neredeyse tüm ırkların ölçülerine göregüzeldi. Dört metreden uzun boyluydu, mavi derili

Page 21: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

vücudu biçimli ve kaslıydı. Daha koyu mavi bir tondaolan gözleri, buzu dahi kesebilecek kadar keskin birşekilde odaklanmış gibi, uzun parmaklan ise zarif,hassas ve kayayı paramparça edebilecek kadar güçlügörünüyordu. Altın rengi saçları uzundu —en azObould’un boyu kadar uzun. Gümüş kurt kürkündenyapılmış pelerini, yetişkin bir elfin kemer olarakkullanabileceği kadar geniş, mücevher kopçah birhalkayla tutturulmuştu ve boynunu iri, sivri dişlerdenoluşan bir gerdanlık süslüyordu. Kahverengi, darköseleden elbisesi iri göğüslerini örtüyor, aşağı indikçebir tarafında küçük bir cep halinde açılıp kaslı karnınıgözler önüne seriyor ve şekilli bacaklarında yırtmacadönüşüp dişi deve rahat hareket etme imkanısağlıyordu. Çizmeleri yüksek konçluydu ve üstlerindeaynı gümüşi renkli kürkten vardı —aynı zamanda tümhikayelere göre çizmeleri büyülüydü. Bu çizmelerin, dişidevin uzun adımlarını hızlandırmasını ve dağlık arazide,uçan yaratıklardan gayrı herkesten daha uzunmesafeler kat etmesini sağladığı söyleniyordu.

“Tanıştığımıza memnun oldum Gerti,” dediObould, ayaz devi lisanını neredeyse kusursuz birşekilde konuşarak. “Bana Hatun Orelsdottr diye hitapedeceksin,” diye kısa ve sert bir şekilde yanıtladı dişidev. Sesi gür ve güçlüydü, taş ve buzlardanyankılanıyordu.

“Hatun Orelsdottr,” diye düzeltti Obould bir kezdaha eğilip reverans yaparak. “Baskınımızın başarısınıişittiniz galiba, öyle mi?”

Page 22: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Birkaç cüce öldürmüşsünüz,” dedi Gerti sırıtarakve etrafına toplanmış olan muhafızları da aynı şekildetepki verdi.

“O kayda değer zaferden size bir hediyegetirdim.”

“Kayda değer mi?” dedi dişi dev, sesindenalaycılık damlayarak.

“Katledilen düşmanların sayısıyla değil, bir arayagelmiş halklarımızın ilk başarısı olduğu için kaydadeğer,” diye çabucak açıkladı Obould.

Gerti’nin kaş çatışı, “bir araya gelmiş halklarımız”tabirinin en iyi ihtimalle biraz aceleci olduğunudüşündüğünü gösteriyordu, ki bu Obould’u ne şaşırttı,ne de cesaretini kırdı.

“Taktikler işe yarıyor,” .diye devam etti Obould,hiç istifini bozmadan. Dönüp Urlgen’e işaret verdi.Babasından daha uzun olan ama uzuvlar ve göğüsgenişliği bakımından daha cılız kalan ork öne çıktı vesırtındaki iri bohçayı indirip çevirerek içindeki dehşetverici nesneleri zemine döktü.

Beş cücenin kelleleri bohçadan devrilipyuvarlandı; bunlara Stokkum ve Bokkum kardeşler ileDuggan McKnuckles’m kelleleri de dahildi.

Gerti yüzünü buruşturup kafasını çevirdi. “Benbunlara hediye bile demem,” dedi.

“Zaferin simgeleri,” diye yanıtladı Obould, bubuluşmanın başından beri ilk defa şaşkınlığa uğramışgibi.

Page 23: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Düşük seviyeli ırkların kellelerini duvarlarımdaganimet olarak asmaya hiç ilgi duymuyorum,” diyebelirtti Gerti. “Güzel nesneleri tercih ediyorum ve cücelerbu özelliğe hiç uymuyor.”

Obould bir anlığına ona dik dik baktı, bu sonsözlerine gayet rahat ve samimi bir şekilde orkları dakatabileceğini anlamıştı. Fakat aklını başında tuttu veoğluna kelleleri toplayıp ortadan kaldırması için işaretverdi.

“Bana Felbarr’dan Emerus Warcrown’ın kellesinigetir,” dedi Gerti. “İşte o saklanmaya değer bir ganimetolur.”

Obould gözlerini kıstı ve ağzına kadar gelencevabı yuttu. Gerti onunla oynuyordu, üzerine geliyordu.Kral Obould BolOk bir zamanlar, bundan birkaç yılöncesine kadar Felbarr Kalesi’nin hükümdarıydı.Emerus Warcrown geri dönmüş, Obould ile klanınıkaleden atmıştı. Bu Obould için acı bir kayıptı, en büyükhatası olarak gördüğü bir şeydi, zira o sırada klanıbaşka bir ork kabilesiyle savaş halindeydi, böyleceWarcrown ile cücelerine Felbarr’ı geri alma fırsatısunmuştu.

Obould Felbarr’ı geri almayı çok istiyordu ama şuson birkaç yıl içinde Felbarr’ın gücü gözle görülürderecede artmış, sayıları yaklaşık yedi bin cüceyeçıkmıştı ve bu cüceler savunmaya yönelik tasarlariı ‘taşsurların ardındaydı.

Ork kralı müthiş bir disiplinle hiddetini bastırdı,Gerti’nin keskin sözleriyle yarasına basmış olduğunu

Page 24: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

görmesini istemiyordu.

“Ya da bana Mithril Salonu’nun Kralı’nın kellesinigetir,” diye devam etti Gerti. “Ya GandalugBattlehammer, ya da söylentilere göre tekrar o yabaniBruenor. Veya belki de Mirabar Markisi olabilir —evet, oşişko kafası ve dağınık kızıl sakalları güzel bir ganimetolurdu!

Bana Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı’nı da getir. Çokşirin bir karı değil mi?”

Dişi dev bir anlığına duraksadı ve güzel hatlıyüzüne yayılan gaddar bir sırıtışla eğlenmişsavaşçılarına baktı.

“Hatun Orelsdottr’a uygun bir ganimet migetirmek istiyorsun?” diye sordu kurnazca. “O zamanbana Gümüşay’dan Leydi Alustriel’in o cici kellesinigetir. Evet, Obould—”

“Kral Obould,” diye düzeltti gururlu ork, ayaz deviaskerlerinden sessiz olma emri gelmesine ve kesinliklerakiplerinden düşük olan maiyetinin nefeslerinitutmasına sebep olarak.

Gerti ona sertçe bakıp başıyla onayladı.

Ağız dalaşlarını burada bıraktılar, zira ikisi debunun mantıksız bir seviyeye ulaştığının farkındaydı.Gümüşay’dan Leydi Alustriel ikisinin de çok ötesinde birhedefti. Fakat ikisi de ne onu, ne de büyülü şehrinioldukça kabarık olan potansiyel düşmanlar listesindençıkarabilirdi.

Gümüşay bu yörenin mücevheriydi.

Page 25: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Gerti Orelsdottr da Obould BolOk damücevherlere göz dikerdi.

“Bir sonraki saldırıyı planlıyorum,” dedi Obould,duraksamanın ardından, o garip lisanda yavaşçakonuşup aksanını ve telaffuzunu mükemmel olması içinzorlayarak. “Genişliği nedir?”

Obould omuz silkip başını sağa sola salladı.“Büyük değil. Bir kervan ya da kasaba. Saldırınıngenişliği, bize eşlik eden topçu birliğine bağlı olacak,”diye kurnaz bir sırıtışla ekledi.

“Bir avuç dolusu dev, bin orka bedeldir,” diyeyanıtladı Gerti, bu yemi Obould’un tercih edeceğindendaha öteye götürerek.

Yine de kurnaz ork, devin böbürlenmesine izinverdi.

Devin sergilediği üstünlük tavrının gayetfarkındaydı ve o sırada bu gerçek onun canını peksıkmıyordu. Ayaz devlerinin askerlerinin ardındadurmasına, pratik kazançtan çok diplomatiksebeplerden dolayı ihtiyacı vardı.

“Askerlerim cüceleri kayalarıyla ezmektengerçekten hoşlandı,” diye itiraf etti Certi ve tahtkaidesinin yanındaki dev —baskına katılansavaşçılardan biriydi— başıyla onaylayıp gülümseyerekona katıldı. “Pekala, Kral Obould, bir sonraki savaş içinsana dört dev vereceğim. Onları almak için hazırolduğunda elçini yolla.”

Page 26: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Obould eğilip selam verdi ve bunu yaparkenbaşını da eğdi, zira yüzünde beliren kocaman sırıtışıGerti’nin görmesini, dişi devin onun güçlerine eklediğidesteğin ork kralı ve amacı için ne kadar önemliolduğunu anlamasını istemiyordu.

Tekrar dimdik doğruldu ve sağ çizmesini yerevurarak maiyetindekilere arkasında sıra oluşturmalarıiçin işaret verdikten sonra döndü ve gitti.

“Onlar senin piyonların,” dedi Donnia SoldouGerti’ye, Obould ile ork takımı gittikten kısa bir süresonra.

Baştan ayağa koyu gri ve siyah renklerebürünmüş olan dişi kara elf, ayaz devlerinin arasındarahatça dolaşıyor, her ne zaman ortalıklarda olsabirçoğunun ona attığı kaşları çatık, tehditkar bakışlarahiç aldırış etmiyordu. Donnia kara elflere has özgüvenleve Gerti’ye, Dünyanın Omurgası’nda ona karşı çıkanher canlı yaratığı yok etmek için bir yüzeye bir ordugetirme konusunda savurduğu üstü kapalı tehditleringözden kaçmamış olduğunun bilgisiyle yürüyordu. Karaelflerin çoğunlukla gerçek olan taktikleri ve zevkleri buyöndeydi.

Elbette Donnia’nın bu iddiayı doğrulayacak hiçbirşeyi yoktu. O bir hayduttu, sadece dört üyesi olan birçeteye dahildi. Başlığını başından geriye atıp uzun, gür,beyaz saçlarını her zaman olduğu gibi savurarak,buklelerini sağ gözü dahil olmak üzere yüzünün yarısınıkaplayacak şekilde yüzüne düşürdüğünde, bu hareketi

Page 27: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

eksiksiz bir şekilde kendinden emin bir havaylayapmıştı.

Gerti’nin bunu bilmesine gerek yoktu.

“Onlar ork,” diye yanıtladı Gerti Orelsdottr barizbir küçümsemeyle. “Sadece onları piyon etmeye ihtiyaçduyanlar için piyonlar. Obould’u kayaya çarpıp ezmedürtüsüne direnmek o kadar kolay değil; hem de sadecebu kadar çirkin, bu kadar aptal olduğu… sadece zevkiçin!”

“Obould’un amaçları seninkileri güçlendiriyor,”dedi Donnia. “Tebaası sayısız. Bu yöredeki cüce veinsan toplumlarına zarar ziyan getirecek kadar sayısızama Gümüşay gibi daha büyük şehirlerin lejyonlarıylayüzleşecek kadar değil.”

“Tekrar BolOk Kalesi olarak adlandırabilmek içinFelbarr’ı almak istiyor. Bu kadar verimli bir kaleyi elegeçirip de Leydi Alustriel’in gazabını uyandırmadandurabileceğini mi sanıyorsun?”

“Obould’un halkı Felbarr’ı geçen sefer elegeçirdiğinde Gümüşay bu duruma karıştı mı?” diyenDonnia kıs kıs güldü. “Leydi ile danışmanlarının kendisınırları içinde onları meşgul edecek kadar sorunları varzaten. Felbarr eninde sonunda tecrit edilecek. BelkiMithril Salonu, hatta Adbar kalesi bile yardımgöndermeyi seçebilir ama yöredeki dağlık arazidenveTrolbataklıkları’ndan etrafa kaos saçmayı başarabilirsek,bu yardımlar elle tutulur bir fayda sağlayamaz.”

“Cücelerle o minik tünellerinde savaşmaya hiçniyetim yok,” diye belirtti ayaz devi.

Page 28: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“işte Obould ile binlerce askerine bu yüzdensahipsin.” “Cüceler onları katledecek.”

Donnia gülümsedi ve sanki bu düşünce onun hiçumrunda değilmiş gibi omuz silkti.

Gerti.cevap verecek oldu ama sadece başınısallayıp ona katıldı.

Bu görüşmenin gayet iyi gittiğini düşünen Donniagülümsemesini gizledi. Donnia ile yoldaşları buhadiseye tam olarak doğru zamanda denk gelmişlerdi.Yaşlı Grayhand, yani ayaz devlerinin reisi Orel, tümsöylentilere göre ölüm döşeğindeydi ve kızı ise onunyerine geçmek için sabırsızlanıyordu. Gerti, hem kendisihem de ırkı için büyük bir kibir duyuyordu. Ayaz devleriniFaerun’un en yüce ırkı olarak görüyor ve hükmetmeninkaderlerinde olduğuna inanıyordu. Kibri ve ırkçılığı,Donnia’nın anayurdu olan Ched Nasad’da gördüğümatron analarınkini bile aşıyordu. Bu da Gerti’yihakikaten kolay bir hedef kılıyordu.

“Grayhand’in durumu nasıl?” diye sordu Donnia,Gerti’nin açlığını bilemek istediğinden.

“Konuşamıyor, konuşsa bile mantıklı bir şeylersöyl. emiyor. Hükümdarlığı resmiyet dışında her türlüşekilde sona ermiş durumda.”

“Ama sen hazırsın,” diye zaten kendi kendindenemin olan dişi devi temin etti Donnia. “Sen, Hatun GertiOrelsdottr, kabilelerini ihtişamın doruğuna taşıyacaksın;karşında duracak olanların vay haline!”

Page 29: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Gerti en sonunda oyma tahtına oturup arkasınayaslandı ama çenesini dimdik yukarı kaldırdı ve üstünbir kibir ile öylece durdu.

Donnia gülümsemesini kendine sakladı.

*****

“O lanet devlerden de, en az lanet cücelerdenettiim kadar nefret ediyom,” diye belirtti Urlgen, o vediğerleri Gerti’nin mağaralarından çıktıklarında. “Eğerboyuna yetişebilseydim Gerti’nin yüzüne tükürürdüm!”

“Bu sözleri kendine sakla,” diye azarladı Obould.“O lanet devlerin akınlarda sana yardımcı olduğunukendin söyledin —sıçrayan kayalarından hoşlanmadınmı? O kayaların yardımı olmadan cüce kalelerinesaldırmanın daha kolay olacağını mı sanıyorsun?”

“Öyleyse neden lanet cücelerle savaşıyoz ki?”diye sormaya cüret etti gruptan bir diğeri.

Obould hızla dönüp orkun yüzüne yumruğugömerek yaratığı yere serdi. Bu tartışma buradakalıvermişti.

“Peki, o devlerin ne kadar yardımcı olacağınıgörelim bakalım!” diye üsteledi Urlgen. “Bırakalım hepsibirden akın yapsın ve Mirabar’da yüzeyde olan tümbinaları yerle bir etsin!”

Diğer orklardan ikisi kabadayılanıp başlarınıhevesle sallayarak bu düşünceye katıldı.

“Size seçtiğimiz yolu hatırlatmama gerek var mı?”diye yan taraftan bir ses geldi. Okların gırtlaktan çıkar

Page 30: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

hırıltılarından çok farklı, daha melodik ve daha müzikaldiama sertlik konusunda orklarınkinden aşağı kalmıyordu.Grup dönüp bakınca, Ad’non Kareese’in gölgelerarasından çıktığını gördü ve birçoğu, sadece bir saniyeönce drowun ne kadar eksiksiz bir şekilde gizlenmişolduğunu fark ettikleri için gözlerini kırpıştırmadanedemedi.

“Hoş bulduk, Sinsi,” dedi Obould.

Ad’non reverans yaptı ve bunu bir iltifat olarakaldı. “Koca cadıyla buluştuk,” diye açıklamaya başladıObould.

“Duydum,” dedi drow ve Obould detaya inmeyedahi başlayamadan önce Ad’non, “hepsini duydum,”diye ekledi.

Ork kralı güldü. “Elbette duydun, Sinsi. İstediğinher yere sızabiliyorsun, değil mi?”

“Her yere, her zaman,” diye yanıtladı droweksiksiz bir özgüvenle.

Bir zamanlar Ched Nasad’ın en iyi izcilerindenbiriydi, hızla büyüyen bir şöhrete sahip olan bir hırsız vesuikastçıydı. Elbette ki bu şöhreti onu en sonunda,oldukça güçlü bir rahibeye suikast girişimindebulunmaya kadar götürmüştü ve bunun sonucundaAd’non yollara koyulup şehirden ve Karanlıkaltı’ndanayrılmak zorunda kalmıştı.

Geçen yirmi yıl içinde o ve Ched Nasad’lıortakları — meslektaş suikastçı Donnia Seldou, rahibeKaer’lic Suun Wett ve gruba yeni katılan, Mithril

Page 31: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Salonu’na yapılmış felaket niteliğindekiMenzoberranzan akınında yolunu kaybetmiş olanTos’un Armgo adındaki zeki drow— yüzeyde kendişehirlerinde görüp görebileceklerinden çok daha fazlaeğlence, oyun ve özgürlük bulmuşlardı.

Ched Nasad ve Menzoberranzan’da, dördü dahabüyük güçler için kiralık askerler ve piyonlar olmuşlar.Tabii patlak veren bir felaket yolunu tıkamadan önceÖrümcek Kraliçe’nin rahibeleri arasında büyük birşöhrete doğru ileremekte olan Kaer’lic haricinde.Yüzeyde, daha düşük seviyeli ırklar arasında, yüzeyeçıkıp tüm düşmanlarını ortadan kaldıracak büyük drowordularının öncüleri oldukları tehdidiyle etrafta dolaşandörtlü hiçbir şeyden korkmadan hareket ediyordu. Hattakibirli Obould ve daha da kibirli Gerti Orelsdottr bile, herne zaman bu felakete dair en ufak bir gönderme yapılsaoturdukları yerde rahatsızlıkla kıpırdanıyorlardı.

“Öyleyse o yolu biraz zorlıycaz,” diye drowa karşıçıktı Urlgen. “Seçim senin diil, Sinsi! Seçim Obould’un.”“Tabii Gerti’nin de,” diye hatırlattı drow.

“Pöh, o cadı karıyı kolayca kandırıyoz!” diye ilanetti Urlgen ve diğerleri başlarını sallayıp homurdanarakonunla hemfikir oldu.

“Onu, hem kendisinin, hem de babanıntasarılarını eksiksiz şekilde yok etmek üzerekandırıyorsunuz,” diye sakince yanıtlayıp orklarmneşesini söndürdü drow. Ad’non sözüne devam ederkenObould’a baktı. “Uzun bir süre için sadece küçükçatışmalar. Bana fikrimi sordun, ben de bir saniye’ olsun

Page 32: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

fikrimi değiştirmedim. Küçük baskınlar, hem de sınırlıçapta. Onları ufak ufak dışarı çekiyoruz.”

“Bu yıllar sürebilir!” diye itiraz etti Urlgen. Ad’nonbaşını sallayıp bu fikri doğruladı.

“Yaşayan halklar hesaba katılırsa, küçükçatışmalar bu yörenin kaçınılmaz bir şekilde getireceğiyan etkiler olarak kabul edilir, hatta beklenir,” diye, dahaevvel birçok defa yaptığı gibi açıkladı. “Orada yolukesilen bir kervan, şurada yağmalanan bir köy olursahiçbiri fazlasıyla tedirginleşmez, zira hiçbiri işin çapınınne kadar büyük olduğunu anlamaz. Cücelerin altınkeselerini karıştırabilirsiniz ama mızraklarınızı çokderine saplayıp onları mantıklı bir tepkinin ötesinezorlarsanız, tüm kabileleri birleşmeye sevk edersiniz.”

Obould’a sertçe bakarak devam etti, “Uyuyancanavarı uyandırırsınız. Üç cüce kalesinin bir ittifaklabirleştiğini, bağlantılı tünelleri aracılığıyla birbirilerineerzak, silah ve hatta asker yardımında bulunduklarını birdüşün. Eğer Adbar onlara birkaç bin kalkan cücesiverirse ve Mithril Salonu onları en kaliteli metallerledonatırsa, BolOk Kalesi’ni geri almak için gireceğinsavaşı bir düşün bakalım. Mithril Salonu üçü arasındaen küçük olanı ama Menzoberranzan’ın ordusunupüskürttü!”

Bu ada yaptığı vurgu, şehirden olmayan herkesin—ve oradan olanların birçoğunun— yüreklerine dehşetsalacak olan ismi söylemesi, birkaç orkun gözle görülürşekilde ürpermesine sebep oldu.

Page 33: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Aynı zamanda Leydisi Mithril Salonu’nun birdostu olan Gümüşay’ın gazabını uyandırmamak için deçok dikkatli olmalıyız, ey bilge Obould,” diye devam ettidrow danışman. “Mithril Salonu ile Mirabar arasında birittifak kurulmasına asla izin vermemeliyiz.”

“Pöh, Mirabar dışarlıklılardan nefret eder!”

“Gayet doğru ama dışarılıklı cücelerden tekkorkuları sebeplerdir,” diye açıkladı Ad’non. “Senden veGerti’den hayatları tehlikeye gireceği için korkacaklar vebu gibi korkular beklenmedik ittifaklara yol açar.”

“Benimle Gerti arasındaki gibi mi?”

Ad’non bir süreliğine bunu düşündükten sonrakafasını sağa sola salladı.

“Hayır, sen ve Gerti ittifak kurarak amaçlarınızadaha fazla yaklaşacağınızı anlıyorsunuz. Elbette,korkmuyorsunuz.”

“Tabii ki korkmuyoruz!”

“Korkmanıza da gerek yok. Oyunukararlaştırdığımız, en başından beri planladığımız gibioyna, dostum Obould.” Yaklaşıp sadece ork kralınınduyacağı şekilde fısıldadı. “Neden ırkının diğerlerindendaha yüce olduğunu, neden sadece senin hak ettiğinkaleni geri almak için bir ittifak kurabilecek kadar güçlübir ordu kurabileceğini kanıtla.”

Obould doğrulup başıyla onayladıktan sonrahısımlarına döndü ve Ad’non ona aylar ve aylarboyunca öğrettiği sebat duasını tekrarladı.

Page 34: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sabır…”

“Obould ile görüşmenin nasıl gittiğini sormazahmetine dahi girmeyeceğim,” diye belirtti rahibeKaer’lic Suun Wett, Ad’non en sonunda DünyanınOmurgası’nın en güney çıkıntısının çok derinlerindekibir tünelin ucunda, Parlak Beyaz mağaralarından çokuzakta olmayan ama çok daha derinlerdeki rahat,zengince donatılmış mağaraya girdiğinde.

Kaer’lic, grubun en göze çarpan üyesiydi. Karaelfler için hiç de alışıldık olmayan bir şekilde yapılıydı vegeniş omuzları vardı. Kaer’lic, neredeyse bir asır öncegenç bir rahibeyken sağ gözünü, bir savaştakaybetmişti. Kendine yeniden bir göz yaratmak yerineinatçı Kaer’lic, onu dev bir örümc(ğ’n cesedinden aldığı,kara renkli, çok sayıda bölmeye sahip bir gözledeğiştirmişti. Gözün işe yaradığını ve başkalarınıngöremediği şeyleri görmesini sağladığını iddia ediyorduama üç dostu bu işin aslını biliyordu.

Ad’non ile Donnia birçok defa, sadece onatakılmak için Kaer’lic’in sağ tarafından hiç farkedilmeden, gizlice sokulmuştu.

Yine de iki kiralık katil, ongünler boyunca en yeniyoldaşlarına karşı Kaer’lic’in numarasına uymuşlardı.Ne de olsa örümcekler, Menzoberranzan’dan gelen karaelfleri son derece etkilerdi ve Tos’un Armgo uzun birsüre rahibeden etkilenmişti. Fakat Ad’non en sonundaona bunun bir numara olduğunu açıklamıştı —bunu daancak, uzun süredir dost olan üçlü en sonunda

Page 35: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tos’un’un güvenilir biri olduğuna karar verdiklerindeyapmıştı.

Ad’non, Kaer’lic’in sözlerine cevaben omuz silktive diğer üçüne görüşmenin, her ne zaman bir orkla işyapsalar umacakları gibi gittiğini söyledi. Obouldgerçekten de kendi türündekilerden daha kurnazdı amabu drow standartları için pek bir şey ifade etmiyordu.

“Hatun Gerti de plana uyuyor,” diye eklediDonnia. “Dünyanın Omurgası’nı yönetmenin kaderindeolduğuna inanıyor ve onu o amaca ulaştıracak her türlüyolu izleyecek.”

“Haklı olabilir,” diye belirtti Tos’un. “GertiOrelsdottr zeki biri ve Obould’un güruhları ilebataklıklardan çıkan troller arasında, Gerti’nin sıyrılıpöne çıkabileceği kadar büyük bir kaos yaratılabilir.”

“Sonuç ne olursa olsun, maddi servet ve eğlenceaçısından kâr etmeye hazır olacağız,” dedi Donnia,diğer üç dostunun da yüzlerinde beliren kurnaz birsırıtışla.

“Menzoberranzan’a dönmeyi aklımdan geçirmişolmak bile beni şaşırtıyor,” diye belirtti Tos’un Armgo vediğerleri kahkahayla güldü.

Donnia ile Ad’non, kahkahalar sona erdiğindebirbirlerine manalı bakışlar atmaktaydı. Ne de olsasevgililer günlerdir birbirinden ayrıydı ve ikisi de fetih,kaos ve kâr konusundaki bu konuşmaları baştan çıkarıcıbuluyordu. Neredeyse mağaradan koşarak çıkıp özelodalarına gittiler.

Page 36: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Onlar giderken Kaer’lic yeniden kahkaha atıpkafasını sağa sola salladı. Bu gibi cinsel ihtiyaçlarkonusunda her zaman daha faydacıydı, iki kiralık katilinsıklıkla yaptığı gibi bu dürtüleri kendine üstün gelecekseviyeye düşürmezdi.

“Birbirilerinin kollarında ölecekler,” dedi Tos’un’a,“çiftleşirken ve tehlikeden bihaber bir şekilde.”

“Sanırım, daha kötü ölüm şekilleri vardır,” diyeyanıtladı Barrison Del’Armgo Evi’nin evladı ve Kaer’licyeniden kahkaha attı.

Bu ikisi de arada sırada sevgili olurlardı amasadece arada sırada ve kısa bir süreliğine. Kaer’licesasında bir eşle ilgili değildi, oyuncak olarakkullanabileceği bir köleyi tercih ederdi.

“Şu Aykorusu’na yapılan akınları çoğaltmalıyız,”diye belirtti rahibe şehvetle. “Belki de Obould’u bize birçift genç ay elfi yakalamaya ikna edebiliriz.”

“Bir çift mi?” dedi Tos’un şüpheyle. “Birkaç taneolsa daha eğlenceli olur.”

Kaer’lic yeniden kahkaha attı.

Tos’un divanının kalın kürklerine yaslandı ve birerkek olarak Menzoberranzan’ın karanlık caddelerindehiç sakınamadığı tehlikelere, rahatsızlığa ve boyuneğişe geri dönmeyi nasıl olup da aklındangeçirebildiğine bir kez daha hayret etti.

HOŞ BULMADIK

Page 37: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Rüzgar, kuzeydeki doruklardan, DünyanınOmurgası Dağları’nın kule gibi yükselen karlıtepelerinden uluyarak üzerlerine doğru iniyordu. Sadecebiraz güneyde, Luskan’dan çıkan yollarda bahar hızlayeşermekte ve yaza yaklaşmaktaydı ama yüksekrakımdayken rüzgar pek nadiren sıcak ve yolculuk peknadiren kolay olurdu.

Yine de Bruenor Battlehammer’ın MithrilSalonu’na dönüş için seçtiği rota tam olarak böyleydi,dağların gölgesi altında doğuya ilerlemeyi öngörüyordu.Buzyeli Vadisi’nden olaysız çıkmışlardı, zira hiçbireşkıya grubu veya sıklıkla yollarda yalnız başına gezencanavar, yaklaşık beş yüz cüceden oluşan bir ordununkarşısına çıkamazdı. Dağ geçidinde onları bir fırtınayakalamıştı ama Bruenor’un yürekli halkı azimleyollarına devam etmiş, Drizzt ve olan bitenden bihaberolan diğer dostları kısa süre sonra güneyde Luskan’ınkulelerini görmeyi beklerken doğuya dönmüşlerdi.

Drizzt bu beklenmedik rota değişiminin sebebiniBruenor’a sormuştu, zira bu daha düz bir yol olsa dakesinlikle ne daha hızlı, ne de daha güvenli olacaktı.

Bruenor bu mantıklı soruya cevaben sadece,“Yakında görürsün, elf!” diye homurdanmıştı.

Günler ongünlere karıştı ve çetin grup zorluklarlageçen yüz elli milden fazla bir mesafeyi ardında bıraktı.Günleri cüce yolculuk marşlarıyla, geceleri ise cücelerinparti Şarkılarıyla doluydu.

Drizzt, Cattibrie ve Wulfgar’ı şaşırtacak şekilde,Bruenor yön değiştirip doğuya döndüklerinden kısa bir

Page 38: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

süre sonra Regis’i yanına almıştı. Cüce sürekli olarakbuçukluğa doğru eğilip bir şeyler söylüyor, Regis isecevaben başını sallıyordu.

“Ufaklık bizim bilmediğimiz ne biliyor?” diye sorduCattibrie drowa, kuzey kervanının yanından giderlerken.Arkalarındaki üçüncü at arabasına, yani Bruenor’unarabasına bakıyor ve Bruenor ile Regis’in butartışmalardan birini daha yapışını izliyorlardı.

Regis’in davranışlarını ne şekilde okumasıgerektiğini artık kestiremeyen Drizzt başını sağa solasalladı.

“Bana soracak olursan neler dönüyoröğrenmeliyiz,” diye ekledi Cattibrie, drowun renkvermediğini görünce.

“Bruenor tüm detayları öğrenmemizi isterse, bizeanlatacaktır,” diye onu temin etti Drizzt ama kadınınzoraki gülümsemesi, bu teoriye pabuç bırakmadığınıkesin şekilde gösteriyordu.

“ikisini de birden fazla defa tehlikeli planlardancaydırmışlığımız var,” diye hatırlattı.

“Felaket patlak vermeden hemen önce miöğrenmeyi umuyorsun yani?”

Kadının mantığı yeterince basitti. Ayrıca atarabasındaki ikiliyi gözden geçiren ve pek de zekisayılmayan., kaba saba Thibbledorf Pwent’in deBruenor’a danışman olarak hizmet verdiğini hesabakatan drowun elinden sadece kıs kıs gülmek geldi.

“Peki ne yapacağız?”

Page 39: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kızgın demirlerle Bruenor’un ağzından birdoğum günü sürprizini bile alamazsın,” diye mantıkyürüttü Cattibrie, “ama Regis’in daha dirençsiz olduğunudüşünüyorum.”

“Acıya karşı mı?” diye sordu Drizzt, duyduklarınainanamayarak.

“Ya da hilelere veya içkiye veya işe yarayacakolan herhangi bir şeye karşı,” diye açıkladı kadın. “Eniyisi, Bruenor bu gece başka işler peşinde koşmayagittiğinde, Wulfgar’a söyleyeyim de o küçük sıçanı bizegetirsin.”

Zavallı Regis’i bekleyen tehlikeyi anlayan veBruenor’un sırlarını kendisine değil de buçukluğasöylediğine memnun olan Drizzt çaresizce kahkaha attı.

Çoğu gece olduğu gibi, Drizzt ve Cattibriekamplarını toplaşan cücelerden biraz uzağa kurupgözcülük ettiler. Hatta bundan daha da fazlasını yapıpThibbledorf Pwent’in maskaralıklarından veKarındeşenler’in eğitimlerinden uzakta kalarak akılsağlıklarını bir nebze olsun korudular. Fakat o gecePwent gelip ikiliye katıldı, kamplarına paldır küldür daldıve ateşlerinin yanındaki bir kayanın üzerine pat diyeçöküverdi.

Kafasını kaldırıp Cattibrie’ye baktı, hatta eliniuzatıp kadının uzun, kestane rengi saçlarına dokundu.

“Ah, çok hoş görünüyosun,” dedi ve ayaklarınındibine çamurlu bir karışımla dolu olan bir kese fırlattı,“her gece yatmadan önce bunu yüzüne sıvazliican.”

Page 40: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie önce başını eğip keseye ve içindekibalçık benzeri maddeye, sonra da bir kayaya sırtınıyaslamış, ellerini başının ardında kavuşturmuş, gür,beyaz saçlarını kara tenli yüzünü ve mor gözlerini açığaçıkaracak şekilde geriye atmış olan Drizzt’e baktı.Savaş öncüsünün drowu eğlendirdiği barizdi.

“Yüzüme mi?” diye sordu Cattibrie ve Pwenthevesle başını sallayıp onayladı. “Tahmin edeyim,sakalımın çıkmasını sağlayacak.”

“Hem de iyi ve gür bi sakal,” dedi Pwent. “Saçınauycak şekilde kızıl olcak, yani öyle umuyom. Ah be, neateşli olcan ööle!”

Kahkahasını bastıran Drizzt’e bir kez dahabakarken Cattibrie’nin gözleri kısıldı.

“Ama yanaklarının fazla üst kısmına sıvazliimdeme,” diye devam etti savaş öncüsü ve işte o zamanDrizzt kahkahayı bastı. “Yoksa o lanet olası Harpelkurtadam hayvanatına dönersin!”

Pwent bu cümleyi bitirdiğinde iç geçirip özlemlegözlerini devirdi. Savaş öncüsünün, o vahşi hastalığıkapabilmek üzere, kurtadam Bidderdoo Harpel’ekendisini ısırması için yalvardığı gayet iyi biliniyordu.Şükür ki, Harpel akıllılık edip bunu reddetmişti.

Vahşi cüce sözlerine devam edemeden önce,üçü yandan gelen bir hareket sesi işittiler ve iri bir siluetbeliriverdi. Bu gelen, neredeyse iki buçuk metrelik birboya, geniş ve kaslı bir göğse sahip barbar Wulfgar idi.Sarı saçlarına uyacak şekilde sakal bırakmıştı amasakalları muntazaman şekillendirilmişti. Kendisine

Page 41: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bakıyor olması gerçeği, dostlarına Wulfgar’ın ensonunda içindeki iblisleri alt ettiğine dair umut veriyordu.

Bir omzunda irice bir bohça taşıyordu vebohçanın içinde bir şeyler debelenip duruyordu.

“Hey, bohçada ne taşıyon bakiim, evlat?” diyeuludu Pwent, ayağa sıçrayıp merakla öne eğilerek.

“Akşam yemeği,” diye yanıtladı Wulfgar.Bohçanın içindeki yaratık inledi ve daha da çılgıncadebelenmeye başladı. Pwent hevesle ellerini ovuşturupdudaklarını yaladı.

“Sadece bize yetecek kadar,” dedi Wulfgar ona.“Üzgünüm.”

“Pöh, bana bi but verebilirsiniz!”

“Sadece bize yetecekkadar,” dedi Wulfgaryeniden, elini Pwent’in alnına koyup cüceyi kol mesafesiboyunca iterek. “Ayrıca artanları da karıma veçocuğuma götüreceğim. Korkarım akşam yemeğini gidipkendi halkınla yemek zorunda kalacaksın.”

“Pöh!” diye burnundan soludu savaş öncüsü.“Adam gibi öldürememişin bile!”

Bunu söyledikten sonra ileri atılıp yumruğunusıktı ve ölümcül bir darbe indirmek üzere kolunu geriçekti. “Hayır!” diye hep bir ağızdan haykırdı Drizzt,Wulfgar ve Cattibrie. Kadınla drow ayağa kalkıp cüceyiengellemek için koşturdular. Hızla dönen Wulfgar isekendini savaş öncüsüyle bohçanın arasına siper etti.Fakat bunu yaptığında bohça genişçe savruldu ve

Page 42: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kayalıklı duvara çarpıp sekerek içeriden başka biriniltinin yükselmesine sebep oldu.

“Onu taze taze istiyoruz,” diye açıkladı Cattibrıe,şaşırmış olan savaş öncüsüne.

“Taze mi? Hâlâ depreşiyor ya!”

Cattibrie, Pwent’in az önceki tepkisini taklitederek hevesle ellerini ovuşturup dudaklarını yaladı.

“Gerçekten de öyle!” dedi neşeyle.

Pwent bir adım geriledi ve ellerini sertçe belinekoyup kadına dik dik baktıktan sonra kahkahalaraboğuldu. “Senden mütiş bi cüce olur, kızım!” diye uludu.

Elleriyle kendi kalçalarına vurduktan sonra anakamp yerine doğru paldır küldür, bayır aşağı uzaklaştı.

Cüce gittiği anda Wulfgar bohçayı omzundanindirip eğildi ve içindekini nazikçe boşalttı: Keseniniçinden kaliteli yolculuk kıyafetleri içindeki —kırmızıgömlek, kahverengi yelek ve pantolon—sinirli ve birazkilolu bir buçukluk çıktı.

Regis yerde yuvarlanıp hızla ayağa kalktı veçılgınlar gibi üstünü başını silkeledi.

“Afedersin,” dedi Wulfgar, kahkahasınıbastırmaya çalışırken elinden geldiğince nazik birşekilde.

Regis kafasını kaldırıp ona dik dik baktıktansonra yukarı sıçrayıp barbarın inciğine sert bir tekmeindirdi —tabii ki bu, kudretli barbarı etkilemekten çokRegis’in çıplak avak parmaklarını acıttı.

Page 43: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sakinleş, dostum,” dedi Drizzt ona, öne çıkıpkolunu buçukluğun omzuna dolayarak. “Sadece seninlekonuşmamız gerek, o kadar.”

“Bunu sormak aklınıza gelmedi mi yani?” diyehızla belirtti Regis.

Drizzt omuz silkti. “Gizli olması gerekliydi,” diyeaçıkldı. Bu sözler ağzından çıktığı anda, nelerdöndüğünü çoktan anlamış olan Regis gerilemeyebaşladı.

“Son zamanlarda Bruenor ile birlikte çokkonuşuyorsun,” diye araya girdi Cattibrie ve Regis dahada geri çekildi. “Söylediklerinden bazılarını bizimlepaylaşman gerektiğini düşünüyoruz.”

“Ah, olamaz,” diye yanıtladı Regis, elleriniönünde kaldırıp onları geride tutarak. “Bruenor planlaryapıyor ve bilmenizi istediği zaman size söyleyecek.”

“Öyleyse bir şey var, değil mi?” diye mantıkyürüttü Drizzt.

“Kral olmak için Mithril Salonuma dönüyor,” diyeaçıkladı buçukluk. “Bu gerçekten de bir şey demektir!”

“Bundan fazlası da var,” dedi Drizzt. “Bunu onungözlerinden okuyorum, adımlarmdaki şevktenanlıyorum.” Regis omuz silkti. “Yuvasına dönmektenmemnun.”

“Ah, oraya mı gidiyoruz yani?” diye sorduCattibrie. “Siz gidiyorsunuz. Ben daha da öteyegidiyorum,” diye itiraf etti buçukluk. “MüjdecininKulesi’ne,” diye açıkladı. Sözünü ettiği, Mithril

Page 44: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Salonu’nun kuzeyinde ve Gümüşay’m kuzeybatısındabulunan meşhur bir kütüphane kulesiydi. Dostlar yıllarevvel, Bruenor’un geri alabilmesi için Mithril Salonu’nubulmaya çalışırken bu mekanı ziyaret etmişlerdi.

“Bruenor onun için biraz bilgi toplamamı istedi.”

“Ne konuda?” diye sordu drow.

“Çoğunlukla Gandalug ve Gandalug’un zamanıhakkında,” diye yanıtladı Regis. Diğer üçü, buçukluğundoğru söylediğini bilse de, aynı zamanda gerçekleritamamen anlatmadığını seziyordu.

“Peki Bruenor’un buna neden ihtiyacı olabilir?”diye sordu Cattibrie.

“Sanırım bu soruyu Bruenor’a sormalısınız,” diyetanıdık bir sesten sert bir cevap geldi ve dördü de dönüpbaktıklarında Bruenor’un hışımla ateş ışığına çıktığınıgördü. “Tek yapmanız gereken bana sormakken, kalkıpGümbürgöbek’i kaçırıyorsunuz.”

“Bize söyler miydin?” diye sordu Cattibrie.

“Hayır,” dedi cüce ve üç çift göz anındakısılıverdi.

“Pöh!” diye homurdandı Bruenor. “Üçünüzesürpriz yapmayı ummak, imkansızı ummak gibi bir şey!”

“Bize neyle sürpriz yapmak?” diye sordu Wulfgar.

“Bir macerayla, evlat!” diye uludu cüce. “Şimdiyekadar hiç yaşamadığın kadar büyük bir macera!”

Page 45: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ben birkaç tane yaşadım,” diye uyardı Drizzt veBruenor uludu.

“Çökün bakalım aşağı,” diye onlara buyurducüce, ateşi işaret ederek. Beşi de kamp ateşinin etrafınaoturdu.

Bruenor sırtından şişkin bir torba çıkarttı. Torbayıyere atıp açtı ve bolca yiyecek, şişeler dolusu bira veşarap çıkarttı.

“Tabii siz daha taze yemeği tercih ediyorsunuz,”dedi Cattibrie’ye göz kırparak, “fakat sanırım şimdilikbunlar iş görür.”

Yemeğe koyuldular ve Bruenor hikayesinianlatmaya başlamadan önce onların yemekleriniyemesini beklemedi bile. Bu konuyu üstelemişolduklarına memnun kaldığını söyledi, zira bu onlarlapaylaşmak için yanıp tutuştuğu bir hikaye, bir macerafırsatıydı.

“Yarın Khedrun Vadisi’nin ağzına varacağız,” diyeaçıkladı. “Sonra vadiden güneye, Mirabar Nehri’nedoğru dönüp Mirabar’a gideceğiz.”

“Mirabar mı?” diye sordu Cattibrie ve Drizzt dekadınınkine eşit bir şüpheyle aynı anda tekrarladı.

Madenci Mirabar şehrinin, ticari çıkarlarına tehditoluşturan Mithril Salonu’nun destekçisi olmadığı bir sırdeğildi. “Dagnabbit’i tanır mısınız?” diye sordu Bruenorve dostlar başlarıyla onayladılar. “Onun orada,öğrenmek istediğimiz bilgileri bize verebilecek birkaçdostu var.”

Page 46: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cüce duraksayıp ayağa kalktı ve sankicasuslardan sakınır gibi karanlıkta etrafına baktı.

“Kedin civarlarda mı, elf?” diye sordu kızıl sakallıcüce. Drizzt başını sağa sola salladı.

“O zaman eğer yapabilirsen onu buraya çağır,”dedi Bruenor. “Söyle ona etrafımızda dolaşsın ve kulakmisafiri olabilecek herkesi kapıp buraya sürüklesin.”

Drizzt Cattibrie ile Wulfgar’a baktıktan sonra,kemer kesesine elini atıp panter şeklindeki oniks birheykelciği çıkarttı.

“Guenhwyvar,” diye kısık sesle çağırdı. “Gelyanıma, dostum.”

Heykelciğin etrafında gri bir duman bulutudönmeye başladı. Bulut büyüyüp kesifleşti ve yavaşyavaş heykelciğin şeklini almaya başladı. Duman hızlamaddeleşti ve kocaman kara panter Guenhwyvarkarşılarında sessizce durmuş, Drizzt’in talimatlarınısabırla beklemekteydi.

Drow eğilip panterin kulağına fısıldadı veGuenhwyvar hızla sıçrayıp karanlığa karıştı.

Bruenor başıyla onayladı. “O Mirabarlı oğlanlar,Mithril Salonu’na kafayı takmışlar,” dedi, ki bu hiçbiri içinyeni haber sayılmazdı. “Maden piyasasında avantajıellerine geçirmenin bir yolunu arıyorlar.”

Cüce tekrar etrafına baktıktan sonra ateşe doğrueğildi ve diğerlerinin de sokulmasını işaret etti.

Page 47: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Gauntlgrym’i arıyorlar,” diye fısıldadı. “O ne?”diye sordu Wulfgar.

Cattibrie de eşit derecede kafası karışıkgörünüyordu ama Drizzt sanki bu kusursuz derecedemantıklıymış gibi başıyla onaylamaktaydı.

“Cücelerin kadim kalesi,” diye açıkladı Bruenor.“Mithril Salonu’ndan, Felbarr Kalesi ve AdbarKalesi’nden çok evvel kurulmuştur. Hepimiz tek birklanken, kendimize Delzoun adını verirken.”

“Gauntlgrym asırlar önce kayboldu,” diye belirttiDrizzt.

“Asırlar ve asırlar önce. Yaşayan her cüceninhatırasının ötesinde.”

“Gayet doğru,” dedi Bruenor göz kırparak. “Ziraartık Gandalug da Moradin’in Salonları’na göçtü.”

Drizzt’in gözleri genişleyiverdi —Cattibrie ileWulfgar’ın gözleri de öyle.

“Asla görmemiş, zira kale o doğmadan öncedüşmüştü,” diye açıkladı Bruenor.

“Ama,” diye ekledi çabucak, umut dolugülümsemeler silinmeye başlarken, “o küçük birçocukken Gauntlgrym’in hikayeleri cücelerin ağzındadaha tazeydi.” Dostlarına tek tek baktı ve bilmiş bilmişbaşını salladı. “Mirabarlılar onu güneydeki YalçınKayalıklar’m altında arıyor. Yanlış yerde arıyorlar.”

“Gandalug ne kadar şey biliyordu?” diye sorduCattibrie. “ilk aramaya çıktığımızda, benim Mithril

Page 48: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Salonu hakkında bildiğimden fazlasını değil,” diye itirafetti Bruenor burnundan soluyarak.

“Hatta daha da az. Ama eğer şehri bulabilirsek,buna değecek bir macera olur. Ah o hazineler var ya!Hayatınızda görmediğiniz kadar güzel metaller!”Gauntlgrym cüceleri tarafından yapılmış efsaneviparçaları, her türlü kılıcı engelleyebilen zırhları veejderha ateşini önleyebilen kalkanları anlataraksözlerine devam etti.

Drizzt esasında detayları dinlemiyordu, fakatheyecanlı cücenin her hareketini izliyordu. Drowa görebu macera, Gauntlgrym’i bulsalar da bulmasalar datehlikelere ve zorluklara katlanmaya değerdi. Bruenor’uyıllardır, Mithril Salonu’na yaptıkları ilk seferden beri budenli hayat dolu ve heyecanlı görmemişti.

Diğerlerine baktığında, Cattibrie’nin yeşilgözlerindeki hevesli parıltıyı ve Wulfgar’ın buz mavisigözlerindeki kıvılcımları gördü —bu da barbar dostunun,iblis Errtu’nun pençeli ellerinde altı yıl geçirerek yaşadığıtravmayı atlatma yolunda iyi ilerleme kaydettiğinin birkanıtıydı. Wulfgar’ın bir koca ve baba sorumluluğunuüstlenmiş olması, Delly ile bebeğin şu anki kampta bileasla ondan uzakta bulunmaması daha da huzurvericiydi. Hiç şüphesiz bu hikayeyi yol boyuncadefalarca dinlemiş olan Regis bile öne eğilmiş, cüceninderin zindanlar ve büyülü hazineler hakkındakiöyküsüne kendini kaptırmıştı.

Drizzt, hiç de hoş karşılanmayacakları Mirabar’aneden hep birlikte gittiklerini Bruenor’a sorması

Page 49: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gerektiğini düşündü. Dagnabbit, daha az şüphe çekecekşekilde kendi başına veya küçük bir grupla birliktegidemez miydi? Fakat drow, dostunu gayet iyianladığından düşüncelerini kendine sakladı. Mirabarhusumetinin ilk haberleri Kral Candalug tarafındangönderildiğinde Drizzt, Buzyeli Vadisi’nde Bruenor’unyanında değildi. O ve Cattibrie o sırada Kılıç Sahili’neyelken açıyorlardı ama Buzyeli Vadisi’ne dönüpBruenor’u bulduklarında cüce birçok defa bu konudanbahsetmişti. Bu için için yanan bir öfke kaynağıydı.

Mirabar’ın cücelerden ve insanlardan oluşanyönetici meclisi Parlak Taşlar Konseyi göstermelikolarak Mithril Salonu hakkında iyi konuşuyor,Battlehammer Klanı’ndan kardeşlerini bölgeye tekrarbuyur ediyordu. Fakat Bruenor yıllar içinde Parlak TaşlarKonseyi’ne ve Mirabar Markisi Elastul’a yakınkaynaklardan, gizliden gizliye yapılan aşağılayıcıyorumların haberlerini almıştı.

Gandalug’un başını ağrıtan entrikalardanbazılarının kaynağının Mirabar olduğu ortaya çıkmıştı.

Bruenor’un oraya gitmesinin en büyük sebebiMirabar halkından bazılarının gözlerinin içine dosdoğrubakmak, Mithril Salonu’nun Sekizinci Kralı’nın, OnuncuKral olarak geri döndüğünü ilan etmek ve zalim kuzeytopraklarındaki güncel politikanın hileleri konusundadaha bilgili biri olduğunu belirtmekti.

Drizzt öylece arkasına yaslandı ve bir arayasokulmuş dostlarını izledi. Macera başlamış gibi

Page 50: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

görünüyordu ve bu seferki, drowun gerçekten tadınıçıkaracağına inandığı bir maceraydı.

Acaba öyle miydi?

Zira derken Drizzt’in aklında başka bir şey, hiçbeklemediği bir hatıra canlanıverdi. Yüzeye yaptığı ilkziyareti hatırladı. O da yoldaşları olan kara elflerlebirlikte çıktığı ve büyük bir macera olacağını sandığı biryolculuktu. Katledilen yüzey elflerinin görüntülerizihninde dönüp durdu ve sanki ölümcül bir yara almışgibi göstermek için öz anasının kanına bulanmış küçükbir elf kızının hatırasında doruğa çıktı. O feci günde okızı kurtarmıştı ve bu katliam aslında, Drizzt’in şeytanihalkından uzaklaşmasının ilk gerçek adımı olmuştu.

Yine de onca yılın ardından, aynı elf çocuğunuöldürmüştü. Ellifain’i, o mağara silsilesindeki odanınkarşı tarafında, ölümcül bir yara almış ve kendini fedaederek Drizzt’i de beraberinde götürdüğünü düşündüğüiçin memnun bir halde yeniden gördüğünde yüzünüburuşturmuştu. Mantık çerçevesinde bakınca, o günyaşanan hiçbir şeyin kendi suçu olmadığını, on yıllarönce kurtardığı çocuğun peşini asla bırakmayacak olano azabı önceden bilemeyeceğini kesinlikleanlayabiliyordu.

Ama başka bir açıdan, daha derin bir açıdanbakınca, o ıstırap içindeki Ellifain ile yaptığı kaderdövüşü, Drizzt Do’Urden’in kalbindeki bamtelinebasmıştı. Buzyeli Vadisi’nden açık yolların beklentisiyleçıkmıştı ve hakikaten de dostlarıyla birlikte yabandiyarlarda dolaşırken macera ve heyecanla doluydu.

Page 51: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ama maddesel kazancın, kadim krallıkları vekadim hazineleri bulmanın ötesindeki bir amacın keskinbeklentisi körleşmişti. Drizzt asla kendisini engindünyanın hadiselenndeki büyük bir oyuncu olarakgörmemişti. Hareketlerinin etrafındakileri olumluetkilediğini bilerek halinden memnun °lrnuştu.Menzoberranzan’daki ilk günlerinden beri iyilik ilekötülük arasındaki belli başlı farkları doğuştan gelen bîrkabiliyetle anlayabiliyordu ve her zaman kendisininadalet ve iyiliğin tarafındaki bir oyuncu olduğunainanmıştı.

Peki ya Ellifain?

Etrafındaki heyecanlı konuşmaları dinlemeyedevam ettr ve rıza gösteren gülümsemesini tutupkendine bu en yeni maceranın tadını çıkartacağınısöyledi.

Buna inanmak zorundaydı.

Mirabar’ın açık hava şehri hiç de hoş değildi.Dörtgen şeklindeki taş surların içinde taştan dermeçatma binalar ve birkaç kule bulunuyordu. Mekanhakkındaki her şey çalışkanlık ve kontrole, işlerinihalletmek için mantıksızlığa tahammül göstermeyen biryaklaşıma işaret ediyordu. Bruenor gibi bir cüceninmantığı, Mirabar’ı belli bir noktaya kadar takdire şayankılıyordu ama şehrin kuzey kapılarına yaklaşan Drizztve Cattibrie için Mirabar, ilgi çekmeyen ve gözeçarpmayan süssüz bir leke gibi görünüyordu. ]“Gümüşay’ı tercih ederim,” diye belirtti Drizzt kadına,cüce kervanının sol tarafından ilerlerken.

Page 52: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Menzoberranzan’ın manzarası bile daha hoş, ”diye yanıtladı Cattibrie ve Drizzt ona katılmadanedemedi.

Kuzey kapısındaki muhafızlar, Mirabar’ın suratsıztavrını kusursuz bir şekilde yansıtıyor gibiydi.

Dört insan, çiftler halinde sert metal kapıların ikiyanında duruyordu. Uzun saplı baltalarını yere dayamışve birbirilerine çapraz bir şekilde tutmuşlardı, gümüşzırhları ise sabah güreşinde parlıyordu. Bruenor kulekalkanlarının üzerine işlenmiş armayı, Mirabar’ın kraliyetarmasını tanıdı; kara bir zemin üzerinde duran, koyukırmızı renkli, sivri saplı ve çi ft başlı bir balta.

Gerçek bir ordu olan büyük cüce kervanınınşehre yaklaşması kesinlikle hepsini şaşırttı ama takdirihak edecek şekilde tepkisiz tavırlarını kusursuzcakoruyup duygusuz yüzlerle dosdoğru ileri bakmayadevam ettiler.

Bruenor at arabasını ileri çıkarıp kervanın enönüne ilerledi. Pwent’in Karındeşenleri ise at arabasınıniki yanında muhafızlık görevlerini korumak için aceleyleseğirttiler.

“Arabayı tam karşılarına çek,” diye sürücüsü olanPagnabbit’e talimat verdi Bruenor.

Sarı sakallı genç cüce, kırık dişlerini sergileyengülümsemesini takındı ve atlarını daha hızlı gitmeleriiçin kamçıladı. Fakat Mirabar muhafızları gözlerini dahikırpmadı.

Page 53: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

At arabası kapalı kapıların önünde kayarak durduve Bruenor ayağa kalkıp dimdik durarak (yani lafıngelişi) ellerini beline koydu.

Sağ taraftaki muhafızdan, “işinizi ve adınızısöyleyin,” diye kısa ve öz bir talimat geldi.

“işim sizin şu Parlak Taşlar Konseyiniz ile,” diyeyanıtladı Bruenor. “Sadece onlara anlatırım.”

“Mirabar’ın seçilmiş kapı muhafızına cevapvereceksin, ziyaretçi,” diye buyurdu kapının soltarafında, iç kısımda duran muhafız.

“Öyle mi diyorsun?” diye sordu Bruenor. “ismimimi istiyorsun? Adım Bruenor Battiehammer, seni lanetolası geri zekalı! Kral Bruenor Battiehammer. Şimdikoşarak git ve bu ismi konseyine yetiştir de benimlekonuşacaklar mı, konuşmayacaklar mı görelim bakalım.

Muhafızlar tavırlarını ve soğukkanlı havalarınıkorumaya çalıştılar ama çabucak birbirilerine baktılar.

“Adımı duydunuz mu?” diye onlara sorduBruenor. “Mithril Salonu’nu duydunuz mu?”

Bir saniye sonra, muhafızlardan biri yanındaduran muhafıza doğru dönüp başıyla işaret verdi ve oda kemerinden küçük bir borazan çıkartıp bir dizi kısave keskin nota çaldı, ırkaç saniye sonra, iri kapılarıniçine kurnazca kesilerek rapılrnış küçük bir ağız açıldıve ezikler içindeki tam takım bir plaka zırh giymiş, sertgörünümlü, bol yaralı bir cüce dışarı çıktı. O da şehrinarmasını göğüs levhasının üzerinde taşıyordu, zirakalkanı, yoktu.

Page 54: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ah, işte şimdi bir yerlere varıyoruz,” diye belirttiBruenor. “Patronunuzun bir cüce olduğunu görmek yaşlıkalbimi memnun ediyor. Belki de göründüğünüz kadarahmak olmayabilirsiniz .”

“Hoş geldiniz, Kral Bruenor,” dedi cüce. “TorgarDelzoun Hammerstriker hizmetinizdedir.” Eğilip reveransyaptı ve kara sakalı yerleri süpürdü.

“Hoş bulduk, Torgar,” diye yanıtladı Bruenor,zarafetle eğilip reverans yaparak —ki, yakındaki birkrallığın başı olduğundan bu hareketi yapması şartdeğildi. “Muhafızların burada yolu kapayarak sana iyihizmet ediyor ve yem askeri olmaları daha iyi!”

“Onları kendim eğittim,” diye yanıtladı Torgar.

Bruenor yine reverans yaptı. “Yol yorgunu vekirliyiz — ki son kısım o kadar da kötü sayılmaz—geceleyin konaklayacak bir yer arıyoruz. Kapılarınızıbizim için açar mısınız?” Torgar önce bir yana, sonradiğer yana eğildi ve kervanı iyice bir süzüp başınışüpheyle sağa sola salladı. Sağına baktığında ve birinsan kadının bir drow elfinin yanında durduğunugördüğünde gözleri fal taşı gibi açılan cüce başını dahada şiddetle salladı.

“Bu imkansız!” diye haykırdı cüce, şişkoparmaklarından birini Drizzt’e doğru uzatarak.

“Pöh, onun ismini duydunuz ve duyduğunuzu dabiliyorsunuz,” diye azarladı Bruenor. “Drizzt adı o kalınkafanızda bir çağrışım yapıyor mu?”

Page 55: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yapsın ya da yapmasın, hiçbir şey değiştirmez,”diye karşı çıktı Torgar. “Şehrime hiçbir lanet olası drowelfi giremez. Ben Mirabar’ın Baltası’nın Üst Kumandanıolduğum sürece bu imkansız!”

Bruenor Drizzt’e baktı, drow ise sadecegülümseyip saygıyla reverans yaptı.

“Hiç adil değil ama öyle olsun bakalım, o zamano dışa?Ha kalacak,” diye razı oldu Bruenor. “Peki benve halkım?” “Beş yüz kişiyi nereye yerleştireceğiz?” diyesamimiyetle sordu Torgar, birliğin sayısını doğruhesaplayarak. Ellerini çaresizce iki yana açtı. “Birkısmınızı madenlere gönderebilirdik, tabii eğermadenlere dışarıdan birini sokuyor olsaydık ki bunuyapmıyoruz!”

“Gayet adil,” diye yanıtladı Bruenor. “Kaçtanemizi alabilirsiniz?”

“Siz de dahil yirmi kişi,” diye yanıtladı Torgar.“Öyleyse yirmi olsun.” Bruenor yanında duranThibbledorf Pwent’e bakıp başıyla işaret verdi. “Sizdensadece üç kişi, Dagnabbit ile birlikte beş olduk veGümbürgöbek’i de ekleyeceğiz…” Duraksadı veTorgar’a baktı. “Yanımda bir buçukluk getirmeme de lafetmeyeceksin herhalde?”

Torgar omuz silkip başını sağa sola salladı.“Öyleyse Gümbürgöbek’le birlikte altı ettik,” dediBruenor, Dagnabbit ile Pwent’e. “Diğerlerine ellerindemalı olan on dört tüccar seçmelerini söyleyin.”

“Tüm taburu alsak daa ii olurdu,” diye karşı çıktıPwent ama Bruenor onu dinlemiyordu.

Page 56: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor’un, zaten sallantıda olan bu durumiçinde isteyebileceği en son şey, bir grup Karındeşensavaş öncüsünü Mirabar’ın içine salıvermekti. Otakdirde Mirabar ve Mithril Salonu büyük ihtimalle dahagüneş batmadan savaşa tutuşurdu.

“Seninle birlikte gelecek iki kişiyi seç, tabiigelmeyi düşünüyorsan,” dedi Bruenor Pwent’e, “ve eliniçabuk tut.”

Kısa bir süre sonra, Torgar DelzounHammerstriker, yirmi kişilik grubu Mirabar’ın güçlü önkapılarından geçirdi, oruenor sıranın en önünde,Torgar’m yanında yürüyordu. Livarda bahsi edilen,yolculuk deneyimli, maceralarla güçlenmiş MithrilSalonu Kralı olduğu her halinden belliydi. Bol çentikli,tek ağızlı baltasını sırtına asmıştı ama aynı zamandasırtında duran üzerinde bira köpüklü kupa bulunankalkanını bilhassa sergiliyordu. Tek boynuzu kırıkmiğferini bir cesaret arması gibi taşıyordu. O bir kraldıama bir cüce kralıydı. Faydacılık ve hareket yaratığıydı,insanlar ve elfler arasında yaygın olduğu şekildesüslerle ve cicili bicili elbiselerle dolaşan biri değildi.

“Bugünlerde markiniz kim bakalım?” diye sorduTorgar’a, şehrin içinde ilerlerken.

Torgar’ın gözleri genişledi. “Elastul Raurym,” diyeyanıtladı, “fakat bu, üzerinde kafa yormanız gereken birisim değil.”

“Ona, onunla konuşmak istediğimi söyle,” dediBruenor ve Torgar’ın gözleri daha da genişledi.

Page 57: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kışlık ve yazlık görüşmelerini, ilkbaharda vesonbaharda yapıyor,” diye açıkladı Torgar. “Öylece içeridalıp bir görüşme ayarlayamazsınız…”

Bruenor cüceye güçlü, sert bir bakış attı.“Görüşme ayarlamıyorum,” diye düzeltti. “Görüşmeyapıyorum. Şimdi git ve bana söylemeye değecek birşeyi varsa onunla konuşmak için burada olduğumumarkine söyle.”

Artık kapıları ardında bıraktığı için Bruenor’untavrındaki ani değişim, bariz bir şekilde Torgar’ı rahatsızetmişti. HaziM lıksız yakalandığı şaşkınlık anı hızlayerini sert bir tavra bıraktı ve cüce, gözlerini kısıp dostcüceye sertçe baktı.

, Bruenor bu bakışa karşılık verdi —hatta karşılıkvermekten fazlasını yaptı.

“Git ve ona söyle,” dedi sakince, “ayrıcakonseyine ve o ahmak Asa Taşıyıcısı’na da onasöylemeni istediğim şeyi söyle.”

“Protokol…”

“insanlar, elfler ve gnomlara göre bir şeydir,” diyesertçe sözünü kesti Bruenor. “Ben insan değilim,kesinlikle elf değilim, sakallı bir gnom hiç değilim.Burada cüce cüceye konuşuyoruz. Eğer sen MithrilSalonu’nda bana gelseydin ve görmen gerektiğinisöyleseydin, kesinlikle beni görürdün.”

Sözünü bitirirken başını salladı ve bir eliniTorgar’ın omzuna koydu. Bu küçük hareket, sertsavaşçıyı yatıştırma konusunda daha evvelki her

Page 58: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

şeyden daha fazla işe yaramış gibiydi. Cüce, sanki azönce kendisine çok önemli bir şey hatırlatılmış gibi acıbir ifadeyle başını sallayıp onayladı.

“Ona söyleyeceğim,” diyerek razı oldu, “ya da enazından Çekiçlerine ona söylemelerini söyleyeceğim.”

Bruenor bu sözler karşısında zoraki bir şekildegüldü ve Torgar kıpırdandı. Mithril Salonu’nun cücekralına besbelli ki hoş karşılamadığı bir şekilde, MirabarMarkisi’nin, güvenilir kalkan cücesi kumandanlarındanbiri için ulaşılmaz olması gerçekten de adicegörünüyordu.

“Ona söyleyeceğim,” dedi Torgar yeniden birazdaha kendinden emin bir şekilde.

Yirmi ziyaretçiyi, geceyi geçirebilecekleri bir yere,birkaç tane seyrekçe döşenmiş odaya sahip iri vesıradan bir binaya götürdü.

“At arabalarınızı ve mallarınızı dışarıbırakabilirsiniz,”diye açıkladı Torgar. “Eminim ki sizigörmeye çok kişi gelecek, özellikle de o beyaz incikboncuklardan almak için.”

Ziyaretçilerle birlikte şehre giren ve sert yoldahoplaya sıçraya ilerlerken kalasları bolca süs eşyasıylatangırdayan üç at arabasından birini işaret etti.

“Oyma süsü,” diye açıkladı Bruenor. “Boğumbaşalabaşından yapılır. Bu küçük dostum bu konuda gayetiyidir.” Regis’i işaret etti ve buçukluk kızarıp başıylaonayladı. “At arabasında senin yaptıklarından var mı?”

Page 59: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

diye sordu 0rgar buçukluğa ve cüce son derece ilgiligörünüyordu. “Birkaç tane.”

Sabahleyin bana gösterirsin,” dedi Torgar. “Belkibirkaç tane alırım.”

Bunun ardından başıyla selam verip yanlarındanayrıldı ve Bruenor’un davetini markiye iletmeye gitti.

“Onu gayet iyi yola getirdin,” diye belirtti Regis.Bruenor ona baktı.

“İlk geldiğimizde kavga etmeye hazırdı,” diyegözlemledi buçukluk. “Şimdi ise, sanırım biz gittiğimizzaman bizimle gelecek.”

Bu elbette ki bir abartıydı ama saçmalıkderecesinde değildi.

Bruenor sadece gülümsedi. Mirabar’dan MithrilSalonu’na yağdırılan bolca küfrü ve tehdidiDagnabbit’ten duymuştu ve şaşırtıcı bir şekilde (aslındaüzerinde düşündüğünde petö de şaşırtıcı sayılmazdı)bunların çoğu Mirabar’ın insanlarınj dan değilcücelerinden geliyor gibiydi. Bruenor’un, halkındanbirçok kişinin, cücelerden çok insanların mizacına uyanşartlar altında ve ortamda yaşadığı bu şehre gelmekteısrar etmesinin sebebi de buydu. Gerçek bir cücekralını, halklarının efsanelerinin vücut bulmuş halinigöreceklerdi. Mithril’ Salonu’nun sözlerini ve adetleriniduyacaklardı. İşte o za; man belki de, Mirabarcücelerinin birçoğu Mithril Salonu’na lanetler yağdırmayıkesecekti.

Page 60: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Belki o zaman, Mirabar cüceî leri neredengeldiklerini hatırlayacaktı.

“Seni içeri kabul etmemeleri, seni üzdü,” diyeDrizzt’ej belirtti Cattibrie kısa bir zaman sonra, ikisi gerikalan cücelerin ve kervanın doğusunda, Mirabar’ayüksekten bakan bir tepede dururlarken.

Drizzt dönüp ona merakla baktı ve biricikdostunun yüzünde şefkatli bir bakış gördü.

Cattibrie’nin, onun htfl zünlü ifadesine tepkiverdiğini anladı.

“Hayır,” diye onu temin etti. “Asladeğiştiremeyeceğimi bildiğim bazı şeyler var ve buyüzden onları oldukları gibi kabul ediyorum.”

“Yüzün öyle demiyor.”

Drizzt kendini zorlayıp gülümsedi. “Öyle değil,”dedi gayet inandırıcı olduğunu sandığı bir sesle.

Ama Cattibrie’nin karşılık olarak attığı bakış,kadının buna inanmadığını gösteriyordu. Kadın bir adımgeriledi ve neler olduğunu anlamaya başlayarak başınısalladı.

“Elfi düşünüyorsun,” diye mantık yürüttü.

Drizzt başını çevirip yeniden Mirabar’a baktı ve,“onu kurtarabilmiş olmamızı dilerdim,” dedi.

“Bunu hepimiz dilerdik.”

“iksiri bana değil de ona vermiş olmanı dilerdim.”

Page 61: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ah tabii, Bruenor da beni öldürürdü,” dediCattibrie. Drowu tutup kendisine doğru çevirdi ve güzelyüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. “Umut ettiğinşey bu mu?”

Drizzt kadının büyüsüne ve çok ihtiyaç duyduğubu espriye direnemedi.

“Sadece zor,” diye açıkladı. “Öyle zamanlar varki, bazı şeylerin farklı olmasını, her türlü hikayeyi güzelve kabul edilebilir sonların bulmasını diliyorum.”

“Öyleyse o sonları kabul edilebilir kılmayaçalışmaya devam edeceksin,” dedi Cattibrie ona.

“Yapabileceğin tek şey bu.”

‘Gayet doğru,’ diye kendi kendine itiraf etti Drizzt.Derinden iç geçirdi ve Mirabar’a bakıp tekrar Ellifain’idüşündü.

O günün ikindi vaktinde, güneş batarken veşehrin sokakları soğuğa boğulurken Dagnabbit dışarıçıktı. Şafaktan öncesine kadar dönmedi ve Regis ilediğer tüccarlar dışarıda 3t arabalarına tezgahkurmuşken o bütün günü Bruenor ile birlikte şehrinpolitik entrikalarını ve bunların Mithril Salonu’na etkilerinitartışarak geçirdi.

O tüccar arabalarına pek fazla talep çıkmadı —birkaç cüce ve ondan da az insan— gelip de pazarlığaoturanların çoğu öylesine fakirdi ki, Battlehammer Klanıcüceleri eninde sonunda teklifleri reddediyordu. Tekistisna öğle vaktinden kısa süre sonra geldi.

Page 62: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Pekala, bana işlerini göster bakalım, buçukluk,”dedi Torgar, Regis’e.

Onun ardından bir düzine kafa —hepsi deTorgar’ın dostuydu— hevesle sallandı.

“Regis,” dedi buçukluk, elini uzatarak. Torgar elisertçe ve dostça sıktı.

“Göster bakalım, Regis,” dedi cüce. “Ben vedostlarım içemeyeceğimiz herhangi bir şey içinaltınlarımızı harcamala konusunda bir parça iknaolmaya ihtiyaç duyarız!”

Bu sözler hem Battlehammer cücelerinden, hemMirabarlı cücelerden, hem de Regis’ten bir kahkahayükselmek sine sebep oldu. Buçukluk, tılsımlı yakutkolyesini kullanıp] büyülü güçleriyle cüceleri iyi bir fiyata“ikna” edip etmemeyi düşündü. Fakat bazı cücelerin hertürlü büyü karşısın! da nasıl da inatçı olabileceğinikendisine hatırlatarak bu fikri derhal aklındanuzaklaştırdı. Aynı şekilde Regis, eğer yakal tanırsabunun Mithril Salonu ile Mirabar arasındaki ilişkiyeyapacağı etkiyi de gözden geçirdi.

Yine de kısa süre içinde Regis, yakut süsünetkisine! ihtiyaç duymayacağını fark etti. Cücelersikkelerle yüklü olarak gelmişti ve dostlarının çoğuonlara katılmıştı. At arabalarındaki mallar, Regis’in işlerive diğer eşyalar hızla kaybolmaya başladı.

Düzinelerce ve düzinelerce yeni müşteri —neredeyse tamamı cücelerdi— Torgar’ın izindengitmeye başlarkery; Bruenor ile Dagnabbit evinpenceresinden pazaryerini gitgide artan bir tatminle

Page 63: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

izlemekteydi. Aynı zamanda, endişe ve mutlak karışıkbir hisle, yakınlarda olan diğerlerinin —ki oğunluğuinsanlardı— hevesli ve canlı ticareti seyrederkenIkındıkları sert yüzleri de fark ettiler.

“Düşünüyorum ki, buraya gelerek Mirabar’ınortalık verine büyük bir takoz yerleştirmiş oldun,” diyegözlemledi nagnabbit. “Buradan ayrılıp yolakoyulduğumuzda, cücelerin ağzından bizim için daha azlanet yağacaktır.”

“Ve insanların ağzından ise şimdiye dek olmadığıkadar fazla küfür dökülecek,” diye ekledi Bruenor, bufikirden gayet memnunmuş gibi görünüyordu.

Hakikaten de gayet memnundu.

Kısa bir süre sonra Torgar, satın aldığı eşyalarladolu bir torbayla birlikte kapıyı çaldı.

“Markinin çok meşgul olduğunu söylemeyegeldin,” dedi Bruenor kapıyı sonuna kadar açarak.

“Görünüşe bakılırsa kendine has işleri var,” diyedoğruladı Torgar.

“iddiaya girerim kapısını çaldığında sanaaçmamıştır,” diye belirtti Dagnabbit, Bruenor’unardından.

Torgar çaresizce omuz silkti.

“Peki size ne demeli?” diye sordu Bruenor. “Senve senin oğlanlar? Sizin de kendi işleriniz mi var, yoksaiçeri buyurup biraz kafa çekecek zamanınız var mı?”

“Paramız kalmadı.” “Para istemiyoruz.”

Page 64: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Torgar üst dudağını ısırdı.

“Mirabar adına temsilci olarak konuşamam,” dedi.“Konuşmanı kim istedi ki?” diye derhal cevabı yapıştırdı,‘yi bir cüce ağzından çıkandan çok kursağından geçenletanınır. Eminim ki, benim duymadığım bazı hikayelerinvardlrBu bir parça biranın fiyatından çok dahadeğerlidir.” Böylece Torgar’ın daveti kabul etmesiylebirlikte, Mirabar’ın rüzgar yemiş sokaklarındaki o gözeçarpmayan binada bir parti yaptılar. Yüzden fazlaMirabarlı cüce geldi, çoğu uzun bir süre kaldı ve birçoğuyerde uyudu. Gün doğduğunda, Bruenor evin silahlı vesert yüzlü askerler —bunlar cüceler değil insanlardı—tarafından çevrelenmiş olduğunu gördüğüne hiçşaşırmadı.

Bruenor ile dostlarının gitme zamanı gelmişti.

Hiç şüphesiz bu yüzden Torgar ile dostlarınınbaşı biraz derde girecekti ama Bruenor arkasını dönüpendişeyle ona baktığında, sert ve yaşlı asker sadecegöz kırpıp sırıttı.

“Yolun Mithril Salonu’na düşsün, Torgar DelzounHammerstriker!” diye ona seslendi Bruenor, at arabalarıkapılardan çıkmaya başladığında, “istediğin kadardostunu ve anlatabileceğin tüm hikayelerini de getir! Sizigeğirtmeye yetecek kadar yiy wek ve içecek ve kıçınızıısıtmak istediğiniz sürece sıcak .ataklar buluruz!”

Buzyeli Vadisi kervanından kimse, bu tehlikeliyorumlar karşısında insan muhafızların attığı keskinbakışları gözden kaçırmadı.

Page 65: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sorun çıkartmaya bayılıyorsun, değil mi?” dediRegis Bruenor’a.

“Marki beni göremeyecek kadar meşgulmüş, öylemi!” diye yanıtladı Bruenor sırıtarak. “Hiç şüphenolmasın’i benimle görüşmüş olmayı dileyecek.”

Drizzt, Cattibrie ve Wulfgar Bruenor’un atarabasına katıldı ve diğerleri şehir kapılarının dışındakidaha büyük kervana katıldı.

“İçeride neler oldu?” diye sordu kara elf.

“Biraz entrika, biraz eğlence işte,” diye yanıtladıBruenor, “ve eğer Mirabar Mithril Salonu’na açıktanaçığa savaş açmaya kalkarsa, daha kısa boylu olanaskerlerinden birkaç yüzünü kaybedecekleriningarantisini de aldık!”

ZAFERE GERİ ÇEKİLMEK“Koşmaya devam etmen gerekli!” diye Tred’i

azarladı Nikwillig.

Yaralı cüce bir kayaya yığılıp kalmıştı, alnındanve yanaklarından ter damlıyor ve yarık bacağınınüzerine ağırlık bindirdikçe yüzünü acıylaburuşturuyordu.

“Dizimden yakaladı,” dedi Tred, her hecesindeboğulur gibi konuşarak. “Artık beni taşımıyor. Senkoşmaya devam et, ben de o köpeciklere birazduraksamaları için bir sebep sunayım!”

Nikwillig başıyla onayladı ama bu teklifintamamını kabul etmiyordu, sadece son kısmı

Page 66: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

konusunda kararlıydı.

“Eğer koşamıyorsan, durup savaşırız,” diyecevap verdi. “Pöh!” diye burnundan soludu Tred. “Biravuç dolusu worg!”

“Bir avuç dolusu ölü worg olacak, o zaman,” diyeyanıtladı Nikwillig, Tred’in şimdiye kadar ondangörmediği bir cesaret ve kararlılıkla.

Nikwillig savaşçıdan çok bir tüccardı ama eskitabir yerindeyse, artık “içindeki cüceyi açığa çıkartmıştı.”Bu değişimi gören Tred, çaresiz durumda olmalarınarağmen gülümsemeden edemedi.

Kesinlikle, eğer durum tam tersi olsaydı, yaniNikwillig’in bacağı yaralı olsaydı, Tred onu bırakmayıaklından bile geçirmezdi.

“Öyleyse bir plana ihtiyacımız var,” dedi Tred.

“Ateş kullanalım,” diyerek hemfikir oldu Nikwilligve sözünü bitirirken, çok da uzaktan gelmeyen ulumahavayı yardı ve birkaç defa cevap buldu. Yine de buulumalar arasında iki cüce de biraz umut buldu.

“Hep birlikte gelmiyorlar,” diye mantık yürüttüTred. “Dağılmışlar,” diye hemfikir oldu Nikwillig.

Bir saat sonra, ulumalar çok daha fazlayaklaşmışken, Tred şişkin kollarını önündekavuşturmuş, tek ağızlı, sivri uçlu baltasını kucağınakoymuş bir halde gürleyen bir ateşin yanındaoturuyordu.

Page 67: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bacağı bu moladan memnundu ve worglarınilkinin kendini göstermesini beklerken takındığı sabırlıtavrı yalanlayan tek şey durmadan yere vuran ayağıydı.

Yan taraftan, bir kaya yığının ardındaki gölgelerinarasın, dan arada bir çatırtılar geliyordu.

Tred yüzünü buruşturup’ alt dudağını ısırdı veipin kurumuş, fakat devrilmemiş çam ağacının ağırlığınadayanmasını umdu.

Karşı tarafta ilk kırmızı göz çifti belirdiğinde Tredıslık çalmaya başladı. Yanına uzanıp iri bir kova dolususuyu aldı! ve kendi üzerine boca etti.

“Etinizi ıslak sever misiniz, köpecikler?” diyeworglara seslendi.

İri kurtlar görüntüye girdiğinde, cüce ateşin enyakındaki ucunu tekmeleyip yaratıklara onlara doğrukıvılcımlar ve közler yollayıp onları bir anlığınadurdurdu. Bu hareketi cüceden bir acı feryadıyükselmesine sebep oldu. Sağlam ayağıyla tekmeatarken, yarılmış olan ayağı onu destekleyemedi veTred yana doğru devrildi.

Kesilmiş ölü ağaç da, zeki cücelerin planladığıaçıyla devrilerek geldi. Kurumuş yaşlı çam ağacı gürülgürül yanan ateşin içine düştü, inişinin yarattığı rüzgaretrafa kıvılcımlar ve kuru iğneler saçtı. İğnelerdenbirkaçı zavallı Tred’e battı, kıvılcımlar da sakalını birazalazladı. Ateşleri eliyle vurarak söndürdü, acısınarağmen inatla hırladı ve kendini savunma’k onumunageçmeye zorladı.

Page 68: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Karşı tarafta, sıçrayarak yayılan alevler, açıkalana çıkmış birkaç worgu yakmaya başlamıştı.

Yaratıklar cıyaklayıp kaşıyor alev almış kürkleriniısırıyordu. Daha fazlası geldi, hatta bazılarıyoldaşlarının gözü dönmüş hiddetinden nasibini alarakısırıldı.

Kurumuş çam ağacı, Tred ile kurtların arasındagürleyen alevlere boğuldu ama bundan evvel birkaçkaranlık siluet ondan kaçıp üzerinden atlamayı başardı.

Elleri balta sapının dip kısmında olan Tredbaltasını savurup zıplayan kurtlardan ilkine vurdu veyaratığın döne döne yere yığılmasını sağladı. Hızla yöndeğiştirip öndeki elini baltasının sapında tuttu ve sapıkemerine dayadı, ikinci kurt üzerine atladığında, kendikendini baltanın sivri ucuna şişlemiş oldu. Tred yaratığınhızını yavaşlatmaya çalışmadı bile. Sıçrayan kurdubaltanın ucuyla havaya kaldırıp üzerinden aşırdı.Baltasını hızla geri getirip yukarıdan aşağı şiddetli birkesiş yaparak üçüncü kurdun kafasının tam üstüneindirdi ve yaratığın kafatasını yarıp kırarak ön kısmınıntamamen yere yapışmasına, arka ayaklarının ise ikiyana açılmasına sebep oldu.

Nikwillig, elinde kılıcıyla yanında belirmişti.Sıradaki worg çifti iki ayrı yönden yaklaşırken, cücelersırt sırta verip saldırıları savuşturdular.

Hüsran içindeki worglar etraflarında dairelerçiziyordu. Nikwillig kemerinden bir hançer çıkartıpworglardan birinin böğrüne fırlattı. Yaratık cıyaklayıpgölgelerin arasına kaçtı. Yoldaşı da hızla onu takip etti.

Page 69: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“İlk raunt bizim,” dedi Tred, yanan ağacın ısısıdaha da yoğunlaştığı için geri çekilirken.

“it sürüsü daha fazla savaşmak istemiyor,” diyemantık yürüttü Nikwillig, “ama daha fazlası biziyakalayacaktır, hiç Şüphen olmasın!”

Tred’e destek olarak yürümeye başladı. Fakatdaha açık alandan çıkmadan önce Tred dimdik doğrulduve yol arkadaşını durdurdu.

“Tabii önce biz onları yakalamazsak,” dedi Tred,ken| dişine doğru dönen Nikwillig’in şaşkın yüzüne.“WorglanI orklar yönetiyor,” dedi Tred. “Ork olmazsa,worg da olmaz.” Nikwillig birkaç saniye dostunu süzdüve çoğunlukla] Tred’in yarık bacağına —ikilininpeşlerindekileri atlatmayı! umut dahi edemeyeceğininbariz göstergesine— baktı. Bu] da, onlara sadece ikiseçenek bırakıyordu.

Seçeneklerden ilki, yani Tred’i geride bırakmakise biri seçenek sayılmazdı.

“Haydi gidip biraz ork bulalım,” diye önerdiNikwillig. Yüzündeki gülümseme son derece içtendi.

Tred’inki de öyle.

Ellerinden geldiğince hızla yollarına devam ettiler,karanlık ağaçların ve kayalıklı çıkıntıların arasındandolambaçlı bir rota izlediler ve patika bulamadıklarıyerlerde engebeli zeminde bata çıka ilerlediler —kiçoğunlukla bulamıyorlardı. Nikwillig tam anlamıyla Tred’itaşıyordu ama iki cüce de durumlarından şikayetçideğildi. Worgların sesleri dört bir yanlarında

Page 70: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yankılanıyordu ama görünüşe bakılırsa, takipçilerinönünü şaşırtmak için yanlış yerlere kokular bırakma vehayvanların birçoğunun takibe devam etmeyi iki keredüşünmesini sağlama taktikleri işe yaramıştı.

Bir süre sonra iki cüce, yüksek bir mevkiidenbakarken] uzakta küçük kamp ateşleri tespit ettiler.

Görünüş itibarıyla tek bir büyük kamp yeri değil,birkaç küçük grup mevcuttu.!

“Kendi hataları,” diye belirtti Tred ve Nikwillig onacanı gönülden katıldı.

Cüceler, önlerinde beliren yeni bir amaç ilebirlikte daha da hızlı ilerlemeye başladılar. Tred,bacağının her bükülüşünde sıçrıyordu ve eğer taşzemine düşerse —ki sık sık düşüyordu— cücesertliğiyle yerden kalkıyor, elindeki yeni çizikleritemizlemek için avuçlarına tükürüyor ve yoluna devamediyordu. Açık bir zeminde başka bir kurda rastladılarama daha dişlerini gösterip tehditkar bir şekilde yereinerken, Tred baltasını böğrüne fırlatıp hayvanı yereserdi.

MikwiIing derhal yetişti ve pek uzakta olmayanork kampını harekete geçiremeden önce yaratığın işinibitirip cıyaklamasını engelledi.

Kısa süre sonra, doğu göğü şafağın ilk ışıklarıylaaydınlanırken, küçük bir toprak tümseğe çıkıp bir ağaçgövdesi ile kayanın arasında kalan açıklıktanbakmaktaydı. Ötede küçük bir kamp ateşi yanıyor, üçork ateşin etrafında oturuyor ve diğer birkaç orkyakınlarda uyuyordu. Üçlünün yanında yaralı bir worg

Page 71: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

oturuyor, hırlayıp homurdanıyor, yaralarını yalıyor veorklardan biri her ne zaman worg ile yoldaşlarının kaçancüceleri yakalayamamasına lanetler yağdırsa ona doğrudönüp yaratığa nefretle bakıyordu.

Nikwillig bir parmağını büzdüğü dudaklarınagötürdü ve Tred’e olduğu yerde kalmasını işaret etti.

Kendilerine güvenen orklar kimsenin habersizolarak yaklaşmasını beklemediğinden elindeki avantajısonuna kadar kullanarak yan tarafa doğru ilerledi.

Tred onun ilerleyişini başını sallayıp sırıtarakizledi. Bu sırada Nikwillig kamp yerinin ucuna kadarsürünerek yaklaştı ve bıçağıyla hızla, uyuyan orklardanikisini öldürdü. Fakat gözlemci cüce, worgun kafasınınhızla dikildiğini gördü ve oyunun sona erdiğini anladı.Tred tüm gücünü toplayarak ağaç ile kayanın arasındanayağa kalktı.

“Pekala, beni istiyordunuz ve buldunuz işte!” diyekü kredi.

Üç ork ve worg yerlerinden sıçrayıp haykırdı.Uyuyan üçüncü yoldaşları da aynı şekilde ayağakalkmaya davrandı ama Nikwillig çoktan yanına gelmişve daha bir tepki veremeden yaratığı alaşağı etmişti.

En yakındaki ork iri bir balta çekti ve dosdoğruTred’e savurdu. Yaratığın bu silahla hiç de acemiolmadığını gösteren °ecerikli, dönen bir manevrayla ileriatıldı. Ama besbelli ki derin düşünceden de yoksunbiriydi, zira Tred elini kaldırıp! ortaya çıktığı anda yerdenalmış olduğu bir taşı atınca, ork tamamen gafil avlanmışve taşı tam yüzünün ortasına yemişti.

Page 72: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Afallayan ork öne doğru yalpaladı ve Tred’insavrulan savaş baltası onu derhal kenara savurdu.

Diğer iki ork etrafına bakındı ve Nikwillig’innumarasına ve ikinci cücenin varlığını ancak o zamanfark edebildi.

“ikiye karşı iki,” dedi onlara Nikwillig OrkLisanı’nda hırlayarak.

“Bisde kurt var!” diye cevap verecek oldu bir orkama hırpalanmış worg görünüşe bakılırsa onakatılmıyordu, zira kamp yerinden hızla koşarak kaçtıvekaranlık patikalar boyunca cıyaklayarak uzaklaştı.

Orklardan biri aynı yolu seçmeye çalışarak yanadoğru atıldı. Tred hiç tereddüt etmeden baltasını kaçanyaratığa saj vurdu. Dönerek uçan silah hedefi kaçırmadıama tam olarak: saplanmadı. Silahın sapı bacaklarınınarasına dolandığında! orkun tökezleyip yavaşlamasınasebep oldu, fakat canını fazla yakamadı.

Bariz bir şekilde yaralı ve görünüşe bakılırsasilahsız olan cücenin orada durduğunu gören ikinci orkuluyup tırtıklı kılıcını kaldırdı ve şiddetle hücum etti.

Nikwillig, Tred’ilkyardımına zamanındayetişemeyeceğini biliyordu, bu yüi Jen ilk olarak yereserilmiş olan orka gitti. Ayağa kalkmaya başlayanyaratığın üzerine sıçrayıp orku ağır çizmelerini altındayere mıhladı. Nikwillig onu ayağının altında ezerekkılıcıyla kesti ve yaratık dönerken mızrağından bir darbealdıysa da kılıcını orkun açılan göğsüne saplamayıbaşardı. Nikwillig’in omzu kesinlikle açılan yaradan

Page 73: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dolayı acıyordu ama kılıcı orku göğsünden,karnınakadar yarmıştı.

Derken Tred’in kardeşine seslendiğini ve herhaykırışının arasında homurdandığını duydu.

Nikwillig, dostunu zor bir durumda görmebeklentisiyle döndü.

Silahı aşağı indi, zira Tred durumu ve orkukontrol altına almıştı Orkun bileklerini kavrayıp kollarınıyükseğe ve iki yana açmıştı. Kaybettiği kardeşi içinattığı her naranın ardından başını öne savuruyor veorkun kollarını daha da açarak alnının yaratığın yüzünesertçe gömülmesine sebep oluyordu. ilk birkaç darbe,kemiğin kemiğe çarpmasıyla yüksek ve tok seslerçıkarttı ama her bir başarılı darbe sanki Tred alnını kurudallardan oluşmuş bir yığına gömüyormuş gibi gitgidedaha da çatırtı dolu bir hal aldı.

“Sanırım artık onu yere bırakabilirsin,” diyetatsızca belirtti Nikwillig birkaç gümbürtüden ve orkunvücudu gevşedikten epey sonra.

Tred hırpalanmış, ölmek üzere olan yaratığı bireliyle gırtlağından tuttu ve diğer elini sertçe orkunkasıklarının arasına attı. Bir asıIış ve çeviriş orkun güçlücücenin kafasının üzerine yükselmesine sebep oldu.Kaybettiği kardeşine bir kez daha seslenen Tred, orkuardındaki bayırdan aşağı fırlattı ve yaratık aşağıdaki birkayaya sertçe çarptı.

“Bolca erzak var,” diye belirtti Nikwillig kampyerini dolaşırken.

Page 74: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Lanet ork beni şişledi,” diye yanıtladı Tred.

Yoldaşı sert cücede açılmış yeni yarayı ancak ozaman fark etti. Tred’in göğsünün yan tarafında parlakbir kan çizgisi vardı. Nikwillig yoldaşına doğru hareketegeçti ama Tred elini savurup onu durdurdu.

“Erzakları topla da yola koyulalım,” dedi. “Yarayıkendim sararım.”

Tred yarasını sardı ve ikili kısa süre içinde tekraryola koyuldu. Tred attığı her adımda homurdanıyor amabundan gayrı en ufak bir şikayet belirtisi göstermiyordu.

Bir kova dolusu kan kaybetmişti ve ayağı her nezamanj gevşek bir kayaya takılıp kayşa, öne doğruyalpalaması en yeni yarasını tekrar açıyor ve böğrünütaze kanla ıslatıyordu. Tred yine de ne şikayet ediyor, nede, Nikwillig’in seri adımlarını yavaşlatıyordu. Geridönüp saldırıda bulunmaları görünüşe bakılırsatakipçilerin cesaretini kırmıştı, zira geca rüzgarlarıylakulaklarına sadece birkaç uluma erişti ve hiçbiriyakınlardan gelmiyordu.

Tred ile Nikwillig yüksek bir çıkıntıyı tırmandılarve uzaktaki bir köyü —esasında bir avuç dolusu evkümesiydi— görüp birbirilerine endişeyle baktılar.

“Oraya gidersek tepelerine bir ork güruhu ve kurtsürüsü çöreklenmesine sebep olabiliriz,” diye mantıkyürüttü Tred “Ama gitmezsek zamanla daha dayavaşlayacaksın,” diya yanıtladı Nikwillig.

“Mihtril Salonu’na yakında varamayacal ğız, tabiio yere giden yolu bulabilirsek.”

Page 75: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sence savaşmayı biliyorlar mıdır?” diye sorduTred, tekrar köye bakarak.

“Vahşi dağlarda yaşıyorlar, öyle değil mi?”

Mantığı gayet basit ve doğruydu. Böylece Tredsadece omuz silkti ve aşağı doğru inen patika boyuncaNikwillig takip etti.

Ev kümesinin etrafını insan boyundaki taşyığınından bin sur çevreliyordu ama ikili çok yaklaşanakadar nöbetçileri olduğunu fark etmedi. En sonundaduvarın üzerinden bakıp da onlara seslenen iki insan —bir erkek ve bir kadın— resmi askere benzemiyordu.Sanki orada geziyormuş da cüceleri fark etmiş gibiydiler.

“Ne işiniz var?” diye seslendi kadın.

“Sanırım birazdan düşüp kalacağız,” diyeyanıtladı Nikwillig. Sözüne vurgu yapmak için Tred’ibiraz doğrulttu. “Yaralı dostum için bir yatağınız ve birkap sıcak yahninia var mı?”

Sanki tüm enerjisini yürüyüş sırasında harcamışve inatçı hni en sonunda vücuduna dinlenme şansıtanımış gibi, Tret’in vücudu gevşedi ve cüce yığıldı.Nikwillig onu elin, ggidiğince yumuşak bir şekilde yerebıraktı. Köyün o tarafında hiç kapı yoktu ama kadın veadam derhal surun üzerinden atlayıp cücelerin yanınakoşturdu, ikisi özellikle de kadın, yaralı cüceyiincelemeye koyuldu ama aynı zamanda sankidüşmanların bu çifti takip etmesini bekliyormuş gibicücenin ardında bakıyorlardı.

Page 76: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

..”Mithril Salonu’ndan mısınız?” diye sordu adam.“Felbarr’dan,” diye yanıtladı Nikwillig.

“Saldırıya uğradığımızda Shallows’a doğrugidiyorduk.” “Shallows mu?” diye tekrarladı kadın. “Uzunbir yol.”

“Uzun bir kovalamaca oldu.”

“Size kim saldırdı? Orklar mı?” diye sordu adam.“Orklar ve devler.”

“Devler mi? Uzun süredir ortalıklarda hiç tepedevi görmedim.”

“Tepe devleri değil. Mavi tenli itler. Güzelgörünüyor ve iyi vuruyorlar. Ayaz devleri.”

Adam ve kadın kafalarını kaldırıp gözleri fal taşıgibi açılarak, endişeyle ona baktılar. Bu yörenin halkıayaz devleri konusundaki belalardan bihaber değildi.Yaşlı Griyumruk Reis Orel, yıllardır kudretli halkınısürekli olarak dağların içinde tutmamış, fakat şükür ki,çok fazla ayaz devi saldırısı yaşanmamıştı. Yine deyörenin herhangi bir yerinde ayaz devlerinin —yani peknadiren görünen ejderhalardan sonra en çetindüşmanların— içinde bulunduğu her savaş kötü haberolmuş, ocak başı hikayelerini ve kabusları süslemişti.

“Haydi onu içeri sokalım,” diye önerdi kadın. “Biryatağa ve sıcak bir yemeğe ihtiyacı var. Hâlâ hayattaolduğuna inanamıyorum.”

“Pöh, Tred ölmeyecek kadar çirkin bir heriftir,”diye belirtti Nikwillig. Tred yorgun gözlerinden birini açıp

Page 77: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sanki ona teşekkür etmek istermişçesine bir elinidostunun yüzüne doğru kaldırdı.

Ama elini yaklaştırdığında işaret parmağını başparmağının altına kıstırıp Nikwillig’in burnunun altınafiske vurdu.: Nikvvillih burnunu tutarak geriye tökezledive Tred sert, solgun yüzünde beliren hafif birgülümsemeyle tekrar yere uzanıp gözlerini kapadı.

Tıkırdayan Ökçeler adındaki küçük köyün halkımuhafızlık görevlerini kat be kat arttırdı ve sert halkınüçte biri, sekizi saatlik vardiyalar halinde nöbetçilik vegözcülük yapmaya başladı. İki günlük dinlenmeninardından Nikwillig de bu görevlere dahil olup saflarıgüçlendirdi ve hatta bazı ek tahkimatın inşasını idareişine yardımcı oldu.

Fakat Tred hiçbir şeye dahil olacak durumdadeğildi. Cüce günler ve geceler boyunca uyuyordu.

Hatta birkaç günün ardından bile, sadeceTıkırdayan Ökçeler’in iyi yürekli hati kının nezaketleikram ettiği kocaman bir yemeği yalayıp yun masınayetecek bir süreliğine uyanmaya başladı. Aynı zamandakasabada bir ruhban vardı ama mesleğinin büyüselkısmı konusunda o kadar yetenekli değildi ve tümbecerilerini Tred’e yoğunlaştırdığı halde diğerlerindendaha faydalı olamadı.

Beşinci gün Tred ayağa kalkmış ve eskidenolduğu üzere huysuz, yaşlı bir cüce gibi görünüpkonuşmaya başlamıştı! Bir ongunun sonunda, hâlâhiçbir takip izine —dev, ork veya worg—

Page 78: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

rastlanmadığında Tred yola koyulmak içinsabırsızlanıyordu.

“Mithril Salonu’na gideceğiz,” diye bildirdiNikwillig bir sabah ve tamamı insanlardan oluşanTıkırdayan Ökçeler ahalisi cücelerin gittiğine üzgüngörüyordu. “Kral Gandalug’un size destek olması içinsavaşçı yollamasını sağlayacağız.”

“Yani Kral Bruenor demek istiyorsun,” diyeyanıtladı köylülerden biri. “Tabii uzaklardaki BuzyeliVadisi’nden halkının yanına döndüyse.”

“Bu doğru mu?” “Öyle duydum.”

Nikwillig başını salladı ve kendisine özgü kararlıtavrını takınmadan önce Gandalug’un kaybı için içgeçirdi.

“Kral Bruenor’a o söyleriz zaman, kendisi şimdiyekadar görülmüş en adil cücelerden biridir.”

“Askerlerini göndermeye razı olacağından ve oaskerlere ihtiyacımız olduğundan emin değilim,” diyedevam etti adam.

“Pekala, ona neler döndüğünü anlatacağız vebırakacağız kendi kararını kendi versin,” diye sözünükesti Tred. “Ne de olsa ona bu yüzden kral diyorlar.”

Aynı sabah Tred ve Nikwillig TıkırdayanÖkçeler’den ayrıldılar. Adımları bir kez daha güçlüydü,çantaları erzakla doluydu —taze, lezzetli yemek veiçkilerle, orklardan çaldıkları bulaşık suyuyla değil.Kasaba halkı onlara Mithril Salonu’nun yönünü detaylıbir şekilde tarif etmişti, bu yüzden cüceler pek yakında

Page 79: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yolculuklarının bu kısmının sonuna ulaşabilecekleriniumuyorlardı.

Mithril Salonu’na gidip Kral Bruenor’u veyasakallı halkı kim yönetiyorsa onu uyarmayı ve FelbarrKalesi’ndeki yurtlarına dönmek için Karanlıkaltı’nın üstkatmanlarındaki tünellerde yolculuk etmek üzereyanlarına destek almaya niyetliydiler.

Bu bile Tred için yolun sonu olmayacaktı, zirasert cüce, bir grup savaşçı toplayıp kardeşinin vediğerlerinin intikamını almak için ava çıkmaya niyetliydi.

Fakat her şeyin bir sırası vardı ve ilk işleri MithrilSalonu’nu bulmaktı. Aldıkları tarife rağmen, cücelerdolambaçlı ve kafa karıştırıcı dağ patikalarında yollarınıbulmanın kolay olmadığını öğrendiler. Kayalararasından ilerleyen dar kanallarda yaptıkları yanlış birdönüş sıklıkla uzun ve zorlu oir geri dönüş manasınageliyordu.

‘Lanet olası yanlış nehir,” diye homurdandı Tredbir sabam İkili tempolu bir şekilde ilerliyor, fakat MithrilSalonu Tıkırdayan Ökçeler’in güneybatısında olduğuhalde güneyi doğuya doğru gidiyorlardı.

“Tekrar doğru yola çıkacak,” diye onu temin ettiNikwillig. “Pöh!” diye burnundan soludu Tred, yolarkadaşına doğru yumruğunu sallayarak.

Kaybolmuşlardı ve o bunu biliyordu, her ne kadaritiraf etmese de Nikwillig de bunun farkındaydı.

Fakat geri dönmediler. Nehir boyunca uzanan yolonları, tırmanılması çok daha zor olacak birkaç

Page 80: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yamaçtan inmek zorunda bırakmıştı. Bu kadarilerledikten sonra geri dönmek ahmakça görünüyordu.

Yollarına devam ettiler ve nehir bir şelaleninüzerinden başka bir beklenmedik dönüş yaptığında Tredhomurdanış söylendi ve yandaki kayalıklardan aşağıindi.

“Öbür tarafa doğru gitmeyi düşünme zamanımızgelmiş olabilir,” diye önerdi Nikwillig.

“Pöh!” inatçı Tred’in tek cevabı oldu ve buhomurtu daha yüksek çıktı, zira Tred elini ‘haydi oradan’dercesine Nikwillig’e doğru sallarken son derece kayganbir kayaya basmıştı.

En azından aşağıya çok daha çabuk vardı.

Bundan sonra sessizce yollarına devam ettiler vekamp kurabilecekleri bir yer ararken kocaman, çatlakkayaların üzerindeki bir çıkıntıya tırmandıklarındaönlerindeki arazinin genişçe aşağı doğru meylettiğinigördüler. Karşılarında doğuya ve batıya doğru uzanankocaman bir vadi duruyordu.

“Büyük geçit,” diye belirtti Nikwillig.

“Kervanların Mithril Salonu’na gitmek içinkullanabileceği bir geçit,” diye fikir yürüttü Tred.

“Batıda!”

Yoldaşının yanına jelen Nikwillig başıylaonayladı, ertesi günün yolculuğunu’ ‘daha kolayolacağından en az Tred kadar memnundu.

Page 81: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tabii ki ikisi de Uğursuz Geçit’in, eskiden büyüksavaşın yaşandığı, mağlup edilen ordunun son derecegerçek ve son derece tehlikeli hayaletlerinin hâlâ büyüksayılarla etrafta gezindiği mekanın en kuzey ucundadurduklarını bilemezdi.

ÇATIŞAN SADAKATLERCüce konsey üyesi Agrathan Hardhammer,

odada etrafında bulunan diğerlerinin —ki hepsi insandı—gerginlikleriyle birlikte sesleri de yükselirkensandalyesinde rahatsızlıkla kıpırdandı.

“Belki de onunla görüşmeyi kabul etmeliydiniz,”dedi şehrin asa taşıyıcısı olan Shoudra Stargleam.

Konuşurken Shoudra’nm parlak mavi gözleriparladı ve kadın her zaman yapar gibi göründüğüşekilde kafasını sağa sola sallayıp koyu renk saçlarınıniki yana uçuşmasını sağladı. Saçları sıklıkla şehirkadınlarının dedikodu malzemesi olurdu, zira Shoudraotuzlu yaşlarında bulunmasına ve türrj hayatınıMirabar’ın sert, rüzgarlı ikliminde geçirmiş olmasanarağmen, saçları onun yarı yaşındaki bir kızın saçları gibirengi, ve parıltısını koruyordu. Asa taşıyıcısı her açıdangülzel bir yaratıktı, uzun boylu ve esnek yapılıydı, fakataldatıcı biçimde zarif hatlara sahipti. Aldatıcıydı çünküson dereci dişi olmasına karşın Shoudra Stargleam,Mirabar’ın en güçl lü erkekleriyle boy ölçüşen bir sertlikve çetinliğe sahipti.

Minderli tahtta oturan şişman adam, yani MirabarMarkisi ona zoraki bir şekilde gülüp bıkkınlıkla elinisallaya!r ak bu düşünceyi geçiştirdi.

Page 82: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Beklenmedik bir ziyaretçinin ihtiyaçlarına icabetetmekten çok daha önemli meselelerim vardı ve hâlâvar,” dedi marki, konuşurken Agathran’a sert bir bakışatarak, “bu ziyaretçi Mithril Salonu’nun Kralı olsa bile.Ayrıca, ticaret anlaşması için görüşme yapmak benimdeğil de senin işin, öyle değil mi?”

«Söylenenlere bakılırsa Kral Bruenor buraya öylebir maçla gelmedi,” diye itiraz etti Shoudra, MarkiElastul’un kalın ellerini bir kez daha savurmasına sebepolarak.

Marki başını sağa sola salladı ve hepsi de yaralı,yaşlı adamlar olan baş yardımcıları Çekiçlerine baktı.

“Yine de Bruenor ile buluşsaydı iyi olurdu,” diyebelirtti erubun lideri olan Djaffar. Markinin omzunudürtükledi. “Shoudra’nın bir cüceyi bile yumuşatacak biriki numarası vardır!”

Diğer üç askerdanışman ve Marki Elastul busözler üzerine kıs kıs güldü. Shoudra Stargleam mavigözlerini kıstı ve meydan okuyan bir tavır takınıpkollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu.

Yan tarafta duran Agrathan yine kıpırdandı.Shoudra’nın kendi başının çaresine bakabileceğinibiliyordu ve Elastul’a bağlantısı olan her Mirabarvatandaşı gibi o da, Çekiçler’in ve Marki’nin protokolkonusundaki özgürlüklerini sık sık kullanmasınaalışkındı. Seçimle gelen konsey üyeleri ve asataşıyıcısının aksine, onun mevkii soydan geliyordu.

“Sizinle görüşmeyi istedi, Marki, benimle veyakonseyle değil,” diye kısa ve öz bir şekilde yanıtladı

Page 83: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra, sırıtışlarına son vererek.

“Peki Bruenor Battlehammer gibi biriyle neyapmam bekleniyor?” diye yanıtladı Elastul. “Yemek miyiyecektim? Onu ağırlayacak ve pek yakında önemsizbiri olacağını ona üstü kapalı bir şekilde açıklayacakmıydım?”

Shoudra sıkkın bir şekilde Agrathan’a baktı vecüce boğazını temizleyip markinin ilgisini üzerine çekti.

“Bruenor’u hafife almakla iyi etmezsiniz,” diyetavsiyede bulundu Agrathan. “Oğlanları işlerinde gayetiyiler.”

“Önemsiz,” dedi Elastul yeniden rahatça arkasınayaslanarak. “O antikalık Gandalug öldü —taşlarkemiklerini eritsin— Bruenor ise düşüşe geçmiş birkrallığı devralıyor.” Shoudra tekrar Agrathan’a baktı vebu sefer yüzünde şüpheli bir sırıtış vardı, zira o ve cüceneyin geldiğini biliyorlardı.

“İki düzine metalurjist ve simyacı,” diye övündüElastul. “Onlara iyi para ödüyorum ve kısa sürede sonuçalmaya başlayacaklar!”

Agrathan, Elastul şüpheli ifadesini görmesin diyegözlerini devirdi. Marki, Mirabar madenlerinden çıkanmetalin güçlendirilmesi için işe aldığı o takımın en yenivaatlerini anlatmaya devam etti.

Metalurjistler geldikleri günden beri; —ki bubirkaç yıl önceydi— dünyada hiç kimseninüretemeyeceği kadar güçlü ve esnek bir metal bileşimi

Page 84: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bulacaklarına söz veriyorlardı. Hepsi de büyük veAgrathan’a göre boş iddialardı.

Agrathan bir asırdır —Dumathoin’in düsturlarınıyayma uğraşına döndüğünden beri— madenlerdeçalışmamıştı ama Dağ Altındaki Sırların Bekçisi olarakbilinen o cüce tanrısının rahibi olan Agrathan’ın, işealınan simyacılar ve metalurjistlerin iddialarının o sırlararasında olmadığına inancı tamdı. Ona göre, metaligüçlendirmenin büyülü yolları Dumathoin’in bildiği sırlararasında değilse, kesinlikle var olamazdı. Kiralanangrup yaptıkları işte çok iyiydi. Agrathan’a göre, yaptıklarıtek şey markiyi altın akışını sürdürmeye —ki akan. tekşey de buydu— yetecek kadar meraklı ve ilgili tutmaktı.

Mirabar’daki cücelerin sayısı MithrilSalonu’ndakilerin yarısı kadardı, yani iki binin birazüzerindeydi, ki o cücelerin birkaç yüz tanesi BaltaBirliği’nde hizmet vermekle ve madenleri canavarlardankorumakla meşguldü. Madenlerde çalışan bin cüce, heryıl Parlak Taşlar Konseyi’nin koyduğu kotayı ucu ucunadoldurabiliyordu, ki bunu da zaten var olan cevherlerleyapmak zorunda kalıyordu. Tehlikelerin ve daha iyi bircevherle daha iyi kalite elde etme ihtimalinin büyükolduğu aşağı seviyelerde pek az keşif yapılıyordu.rerçek şuydu ki, Mirabar daha iyi olan o cevherleribüyütecek süre için üretimden kısmayı gözealamıyordu, bu yüzden marki, metali çok iyi anladıklarınıiddia eden o uzmanların —ki aralarında tek bir cüce bileyoktu—sonuna gelmişti. Ayrıca Agrathan’a göre,markinin inandığı gibi bazı işlemler olsaydı neden asırlaröncesinden uygulanmamıştı? Neden bu metalurjistler ve

Page 85: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

simyacılar, Mithril Salonu cücelerini, hatta tümdünyadaki cüceleri sadece hammadde sağlamak gibidüşük seviyeli bir işe mahkum edememişti? Bruenor’unhalkının üretebileceği her türlü malı gölgede bırakacaksilahlar, zırhlar ve metal eşyalar vaat ediyorlardı, fakateğer böyle sırları biliyor olsalardı —tabii o sırlargerçekten varsa— neden bu çeşit işlemlerin ardındanefsanevi silahlar üretilememişti?

“Uzmanlarınız söz verdikleri şeyleri yerine getirsebile, Kral Bruenor ile Mithril Salonu’nu ‘önemsiz,’kılmaktan çok uzak olacağız,” diye yanıtladı ShoudraStargleam ve Agrathan ipi kadının göğüslemesindenmemnundu. “Üçe iki oranında bizden daha fazla üretimyapıyorlar.”

Marki ona doğru elini salladı. “BruenorBattlehammer’a söyleyecek hiçbir şeyim yoktu zaten.Neden buraya geldi ki? Onu kim davet etti? Ona kimsordu…” diye sordu alayla burnundan soluyarak.

“Belki de içeri girmesine izin vermemeliydik,” diyebelirtti Shoudra.

Agrathan kafasını kaldırıp Elastul’a baktı,markinin tam o anda Shoudra’ya atacağı tehlikeli bakışıdoğru tahmin ederek. Kral Bruenor’un Mirabar’ınkapısına dayandığı haberi geldiğinde, Bruenor’u vediğerlerini içeri almak Elastul’un kararıydı. Konseydekihiç kimse veya asa taşıyıcısı, Battlehammer Klanıcüceleri at arabalarını Mirabar’ın sokaklarındagezdirmeye başlayana kadar bundan haberdaredilmemişti.

Page 86: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Evet, belki de vatandaşlarımın sadakatineduyduğum inancım yanlışmış,” diye karşılık verdi marki.Bu sert sözleri Shoudra’dan çok Agrathan’a yöneltilmiştive cüce bunuJ farkındaydı. “Kral Bruenor’un, şehrinyöneticisi tarafından! reddedilmekten daha fazla utançyaşamasını bekliyordum!

Mirabar halkının, misafirlerimizle ilgilenmeyetenezzül bilj etmeyeceğini umuyordum.”

Agrathan markiye döndüğünde, adamıngerçekten de] konuşurken dosdoğru kendisine baktığınıgördü. Ne de olsa] Battlehammer Klanı’yla iş yapmayahiç insan gitmemiş, saJ dece cüceler tezgahlara ilgigöstermişti. Agrathan şehirdeki en yüksek rütbelicüceydi, ayrıca Mirabar’ın iki bin cücel sinin gayrı resmilideri ve sözcüsü sayılıyordu.

“Üstat Hammerstriker ile konuştun mu?”

“Ona ne dememi istiyorsunuz?” diye sorduAgrathan. İnsan liderler arasında cücelerin kabul görensesi olmal sına rağmen, bu Mirabar cüceleri için herzaman boyla olacak demek değildi.

“Üstat Hammerstriker’a sadakatinin nereye aitolduğunu] hatırlatmanı isterim,” diye yanıtladı marki. “Yada nereye âia olması gerektiğini.”

Agrathan yüz ifadesini sakin tutmak, içindeaniden uyanan fırtınayı gizlemek için kendini zorladı.Torgar Delzoufl Hammerstriker’ın sadakatisorgulanamazdı. Huysuz, yasin savaşçı, şimdikimarkiye ve ondan öncekine ve ondan öncel kine veondan öncekine ve ondan öncekine hizmet etmişti!

Page 87: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Şehirdeki hiçbir insanın, hatta onların uzun süreölmüş ebel veynlerinin uzun süre önce ölmüş atalarınındahi hatırlamayacağı kadar uzun bir süredir hizmetvermekteydi. Markinin Çekiçleri’nin —sözde şeref doludeneyimli savaşçı mevkileri sayesinde bu seçkindanışmanlık görevine getirilen kişiie| rin— hayatlarıboyunca görmedikleri kadar korkunç olan ümKaranlıkaltı canavarlarına karşı, tünellerde yapılansaldırılara öncülük eden askerlerden biriydi. Yüz on yediyıl önce güruhları Mirabar’a saldırdığında, Torgar vediğer birkaç ice doğu surunu saldırıya karşı korumuş,Mirabar’ın savaşları batı surunda düşmanın birmanevrası olduğu ortaya ikan bir birlikle savaşırkengüruhları geri püskürtmüştü.

Torgar Delzoun Hammerstriker, Balta Birliği’ninliderliğini, vara bereleri ve kurnaz zaferleriylekazanmıştı.

Ama Agrathan’a bile markinin sözlerindedoğruluk payı var gibi geliyordu. Agrathan’a sorulacakolursa bu bir sadakat meselesi değil, yargı meselesiydi.Torgar ile dostları, Mithril Salonu’ndan gelen rakipleriyleticaret yapmanın ve bundan sonra onlarla arkadaşlıkkurmanın getireceği sonuçların farkına varmamıştı.

Bunun üzerine Agrathan ile Shoudra, sinirlerikalkmış olan markiyi orada bırakıp sarayın dışkoridorlarında yan yana yürüyerek ikindi vaktinin donukgüneş ışığına çıktılar. Ayaz bir rüzgar esiyorMirabar’daki çifte kışın asla uzakta olmadığınıhatırlatıyordu.

Page 88: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Torgar’a Marki Elastul’un gösterdiğinden birazdaha nazikçe yaklaşacaksın değil mi?” diye sorduShoudra cüceye, yüzünde katıksız eğlencesini yansıtanbir gülümsemeyle.

Shoudra, asa taşıyıcısı olarak ticaretsözleşmelerini imzalamakla görevliydi. MithrilSalonu’nun yükselişiyle o da yara almıştı, ya da enazından işi darbe yemişti. Fakat Shoudra Stargleam budurumu şehirdeki çoğu kişiden —ki buna birçok cüce dedahil— daha olgun bir şekilde karşılamıştı.

Ona göre Mithril Salonumu yenmenin yolu üretimiarttırmak ve daha iyi ürün elde etmek için daha iyicevher bulmaktı. Ona göre, ticaret konusunda bir rakibinortaya çıkışı Mirabar’ı daha güçlü olmaya itecek biretken olmalıydı.

“Torgar ile cücelerine elimden gelenisöyleyeceğim ama onu tanıyorsun ve Torgar’a akılverebilecek pek fazla kişinin olmadığını biliyorsun.”

“O Mirabar’a sadık,” diye belirtti Shoudra veAgrathan başıyla onayladığı halde yüzündeki ifade artıkbundan o kadar da emin olmadığını gösteriyordu.

Shoudra Stargleam bu bakışı yakalayıp durdu veelini Agrathan’ın omzuna koyup cüceyi de durdurdu.

“Şehre mi yoksa ırkına mı sadık?” diye sordu.“Markiyi mi ] yoksa Mithril Salonu’nun Kralı Bruenor’umu esas lideri olarak görüyor?”

“Torgar, daha senin ana baban doğmadan öncebile tüm markiler için savaşmıştır, kızım,” diye ona

Page 89: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

hatırlattı j Agrathan.

Shoudra başıyla onayladı ama tıpkı bir saniyeönce Torgar’ın olduğu gibi, pek de ikna olmuşabenzemiyordu. “Ziyaretçi cücelerle ticaret yapıp içkiiçmemeleri gerekirdi,” diye belirtti Shoudra.

Pelerinini önünde toplayıp yoluna devam etti.

“Oldukça cezbedici şeyler. İyi ticaret, iyi içki vedaha da iyi hikayeler. Halkımın Bekçi Vadisi Savaşı’nınhikayelerini duymak istemediğini mi sanıyorsun? O lanetdrow elfleri ! Mithril Salonu’ndaki savaşı kazanmışolsaydı, dünyanın j daha iyi bir yer olacağını mıdüşünüyorsun?”

“Şey, aslında kara elfler geri püskürtülmedenönce biraz daha fazla hasar vermeyi başarabilseydi…”diye yanıtladı ] Shoudra.

Agrathan ona dik dik baktı ama bu bakış hızla altedildi, zira kadın bu sözleri sarf ederken bile yaramazyaramaz sırıtıyordu.

“Pöh!” diye homurdandı Agrathan.

“Öyleyse sana göre, Mirabar, kara elflere karşıaldıkları zafer yüzünden Mithril Salonu’na borçlu mu?”diye sordu Shoudra.

Agrathan bir süre durup bu konuyu uzunca vederinlemesine düşündü. En bir taahhütte bulunmayaniyetli olmadığından omuz silkti.

Shoudra tekrar sırıttı ve başıyla onayladı, ziracücenin kalbinin başka bir cevap, pragmatik zihninin —

Page 90: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yani Marki ile Mirabar’a sadık olan yanının— başka bircevap rcjjSjni biliyordu. Fakat bu gülünecek bir meseledeğildi. Gerçekten de Parlak Taşlar Konseyi’ndeki güçlüseslerden hri olan Agrathan’ın, Mithril Salonukonusunda görünüşe bakılırsa karmaşık duygularbeslemesi, asa taşıyıcısını epey endişelendiriyordu.Agrathan Mithril Salonu’na olan muhalefetin en güçlüseslerinden biriydi, çoğunlukla Battlehammer Klanı’nakarşı üstü kapalı bir şekilde harekete geçilmesini isteyenseçmenlerinin fikirlerini dile getiriyordu. Agrathan birkeresinde komşu krallığa sızmayı ve ambarlarına dahaaz hararetle yanan kömür koyup eritme ve şekillendirmeişlerini sekteye uğratmayı içeren bir planı açıklamıştı.

Agrathan Hardhammer, konsey toplantılarındabirçok defa bizzat kendisi Battlehammer Klanıcücelerine karşı ileri geri konuşmuştu ama onları yüzyüze gören Shoudra, onun ve halkının kararlılığınınesas derinliklerini görebiliyordu.

“Söyle bakalım, Agrathan, o meşhur drow elfi deKral Bruenor’un kervanına eşlik ediyor muydu?”

“Drizzt Do’Urden mi? Evet, o da oradaydı amaonu şehre sokmadılar.”

Shoudra ona merakla baktı. Drizzt, MithrilSalonu’na saldıran kendi halkına karşı savaşmasındanbile önce Kuzey Diyarı’na epey nam salmıştı. Tümsöylenenlere göre o bir kahramandı.

“Balta Birliği, adı her ne olursa olsun lanet birkara elfin sokaklarda dolaşmasına izin verecek değildi,”dedi Agrathan sertçe, “ama oradaydı. Torgar ile diğer

Page 91: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

birkaçı onun, Bruenor’un kızım dediği o insan kızın veBruenor’un oğlum dediği o insan oğlanın da kenardadurmuş her şeyi izlediğini görmüşler.”

“Dedikleri kadar yakışıklı mıydı?” diye sorduShoudra. Agrathan kaşlarını daha da çatarak ona baktıve ifadesi şüpheye dönüştü.

“O bir drow, seni lanet ahmak!”

Shoudra Stargleam sadece kahkaha attı veAgrathan sakallı kafasını sağa sola salladı.

Derken yürümeyi bıraktılar, zira YeraltıkentiMeydanı’na: gelmişlerdi. Burası üç binanın arasındakiaçık bir alandı. Binalardan biri ise Shoudra’nın yaşadığıyer olan geniş bölmeli bir yapıydı. Üçgen şeklindekialanın merkezinde! aşağı inen bir merdiven vardı ve tümMirabar’da en sıkı korunan odaya, gerçek işlerinyapılmakta olduğu Yeraltı kenti’nin —Agrathan ilehalkına göre gerçek şehir burasıydı— ana girişineiniyordu.

Shoudra cüceye veda ettikten sonra evine girdi.Agrathan, Mirabar’ın iki bin cücesinin sahasınagirmeden evvel şimdiye kadar hiç olmadığı kadarrahatsız bir halde merdivenin başında uzunca bir süredurdu. Gidip markinin mesajını Torgar ile diğerlerineverme görevi ona düşüyordu ama Agrathan halkını okadar iyi tanıyordu ki, bu sözlerini cüceler arasındabüyük bir hiddet ve bölünmeye yol açacağını biliyordu.Mithril Salonu konusundaki hisleri geniş bir yelpazeyesahipti. Mirabarlı cücelerin çoğu, BattlehammerKlanı’nın arazisinin batısında yolculuk eden her türlü

Page 92: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mithril Salonu kervanına el konulmasını dahi önermişti, Iböyle bir hareketin iki şehir arasında açıktan açığasavaş; çıkmasına yol açabileceğini gayet iyi biliyorlardı.Diğerleri sessizce, kendi atalarının Mithril Salonu’ndaBruenor’ura atalarıyla yaşamış olduğunu ve bunun iyibir hayat, bir cücenin isteyebileceği en iyi hayatolduğunu söylüyordu.

Agrathan homurdandı —ki kendisi buna “cüce iççekişi” diyordu— ve ağır ağır merdivenleri inip asansöredoğru ilerlerken üst odadaki birçok insan muhafızınyanından geçtiJ Hizmetliyi eliyle geçiştirip asansör ipinikendisi çalıştırdı ve yüzlerce metre aşağıdaki sıkıkorunan, tüm çıkışları demirli parmaklıklar ve demirdestekli kapılarla kapatılmış ikinci bir odaya indi.Oradaki muhafızların hepsi cüceydi ve Balta Birliği’ninen sert savaşçılarındandı.

“Gidip mağaralarda soyumuzdan olan herkesehaber verin ” diye onlara talimat verdi Agrathan, “aynışekilde yukarıda, surlarda çalışanlara da.Günbatımından sonra Tüm Ateşler Salonu’ndatoplanacağız ve cücelerimin hepsini orada istiyorum.Hepsini!”

Muhafızlar çıkışlardan birini Agrathan için açtı vecüce başını öne eğip kendi kendine mırıldanarak, sonderece hassas olan bu konuyu ele almanın en iyi yolunubulmaya çalışarak yoluna devam etti.i nsanlartarafından yönetilen bir şehirdeki rütbesininkanıtlayacağı biçimde çoğundan daha nazik biri olsabile, Agrahtan yine de bir cüceydi ve incelik asla onungüçlü bir yönü olmamıştı.

Page 93: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mirabar cücelerinden büyük bir kalabalık TümAteşler Salonu’nda her ne zaman toplansa, manzaraasla kontrollü ve sessiz olmazdı ama o gece, şehrin ikibin cücesinin neredeyse tamamı oradayken ve konu budenli hassasken mekana katıksız bir karmaşa hakimdi.

“Yani şimdi çıkıp bana kimin hikayelerini dinleyip,kiminkileri dinleyemeyeceğimi mi söylüyorsun?”diyekükredi Torgar Hammerstriker, Agrathan’a. “Biralarıgayet iyiydi, hikayeleri daha da iyiydi!”

Buzyeli Vadisi’nden gelen cücelerin pazaryerindeve daha sonra Battlehammer Klanı’nın davetindeTorgar’a eşlik etmiş olan cücelerin çoğu haykırarak onakatıldıklarını belirtti. Birkaçı tüccarlardan satın aldıklarıgüzel oyma süs eşyalarını, çok iyi bir fiyata elde ettiklerimuhteşem eşyaları havaya kaldırdı.

“Bunu aldığım fiyatın on katına Nesme’desatabilirim!” diye ilan etti çalışkan, kızıl sakallı bir cüce.Elinde tuttuğu küçük heykelciği —güzel vücut hatlarınasahip bir barbarı kadının tasvir edildiği bir oymasüsüydü bu— havaya kaldırarak herkesin görmesi içinkaranlık ocağa doğru sıçradı.» “Bana iyi alışverişyapamayacağımı mı söylüyorsun, rahip efendi?”

Bu tepkiye hiç şaşırmayan Agrathan’ın omuzlarıbiraz çöktü.

“Marki Elastul’un sözlerini iletmeye geldim.Hepimize Battlehammer Klanı cüceleri’nin Mirabar’ındostu olmadıj ğını hatırlatmak için —ve evet sert birhatırlatma bu. Ticaretimizi sekteye—”

Page 94: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Mithril Salonu’nu yeniden açtıklarından beridaha iyi yaşadığını söyleyebilecek biri var mıaramızda?” diyerek rahibin sözünü kesti başka bir cüce.“O cici heykelciğinle bile, şişko Bullvvhip, söz konusupara kesen olunca iyi bir yıl geçirmeyeceksin, değil mi?”

Birçok cüce buna katıldı ve yaygaracı cüceyetezahürat yaptı.

“O lanet Battlehammerlar dönmeden evvelhayatımız daha iyiydi ve paramız daha fazlaydı! Pekionları kim davet etti?”

“Pöh! Ahmakça konuşuyorsun!” diye çıkıştıTorgar. “Bunu bana söyleyen cüce, diğer konseyüyelerinden borç almış biri!” diye lafı yapıştırdı kızgıncüce. “Paraya mı sıkıştın yoksa, Torgar? KralBruenor’un hikayeleri karnını doyuracak mı?”

Torgar salonun kuzey ucundaki yüksek kaideye,Agrathan’ın yanına çıktı. Uzun bir süre duraksayıp sağasola! baktı ve herkesin ilgisini kendisine yöneltmesinisağladı.

“Burada duyduğum şeyler kıskançlık dolusözlerden ibaret, bu kadar açık ve basit,” dedi çok sakinbir şekilde. “Battlehammer Klanı hakkında sanki bizesavaş açmışlar gibi konuşuyorsunuz, ki yaptıkları tekşey daha evvelden, Mirabar, Mirabar olmadan önce dahiorada ve onların olan madenleri tekrar açmaktı.Anayurtlarına sahip çıkmaya ve alışmaya hakları var.Bence kendimizi nasıl kalkındıracağımız konusundaplanlar yapacağımız yerde, burada oturmuş onlarıbatırmanın yollarını arıyoruz!”

Page 95: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“İşimizi çalıyorlar!” diye haykırdı kalabalıktan biri.“Bu kısmı unutuyor musun?”

“Bizi mağlup ediyorlar,” diye derhal ve vurguyladüzeltti Torgar. “Daha iyi madenleri ve daha iyi metallerivar. Ayrıca tek tek öldürdükleri orklar, duergarlar ve leşkokulu drow elfleriyle gayet güçlü bir nam saldılar. KralBruenor ile cücelerini sıkı çalışıp daha sıkı savaştıklarıiçin suçlayamazsınız!”

Her köşeden haykırışlar yükseldi; bunların birkısmı onay, bir kısmı ise itiraz haykırışıydı. Salonunfarklı köşelerinde birkaç yumruklaşma yaşandı.

Yüksek kaidenin üzerindeki Torgar ve Agrathanbirbirlerine baktılar ve ikisi de bir diğerinin bu konudakibakış açısını sadece birkaç gün öncesinde biletamamıyla kucaklamış olmasa da, ikisinin de görüşleribelirginleşmekteydi.

Kalabalığın bir yerinden bir haykırış geldi: “Heyrahip efendi, yoksa ırkından olan cüceler yerineinsanların tarafını mı tutuyorsun?”

Torgar ile Agrathan aynı anda o yöne döndüler,birçoğu da aynı şekilde oraya dönmüştü.

Büyük toplantı salonu bir anda sessizleşti,cüceler yumruklaşmayı kesti, zira işte bu kadar basit vekonuya doğrudan parmak basacak şekilde dilegetirilmişti.

Torgar için bu bir şaşkınlık ve kendini gözdengeçirme anı oldu. Gerçekten de işler bu raddeye, Mithril

Page 96: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Salonu’ndaki cüce akrabaları ve Mirabar’ın birleşiktoplumu arasında bir seçim yapmaya mı varıyordu?

Parlak Taşlar Konseyi’nin yönetici üyesi olanAgrathan ‘Çin seçim daha belirgindi, zira gerçekten deeğer halkından bazıları olayları bu şekilde görecekse, ozaman bırakacaktı öyle olsun. Agrathan’ın sadakatiMirabar’a ve sadece Mirai bar’aydı. Ama karşısındakicüceye baktığında, markinin! Torgar DelzounHammerstriker hakkında sarf ettiği sözlerin —kiAgrathan bu sözleri hakaret olarak görüyordu— o kadarda faziletsiz olmadığını fark etti.

Agrathan’ın kendi toplumunun bütünlüğüne olaninancı!b ir saniye sonra biraz sarsıldı, zira Tüm AteşlerSalonu’nun kocaman kapıları ardına kadar açıldı veMirabar Balta Birliği’nin büyük bir taburu içeri dalıp birkama şeklinde İlerleyerek karmaşa içindeki kalabalığıyardı. Sonra tabur, kabaB kuvvetle kalabalığı iki yanaaçarak odanın içindeki üçgen alanı hızla boşalttı. Markive daha sert yüzlü olan birkaç konsey üyesi,beraberlerinde asa taşıyıcısıyla birlikte içeri daldı.

“Mirabar’ın insan topluluğunun cüceyoldaşlarından bekr lediği davranış tarzı bu değil,” diyehepsini azarladı Elastul.

Bu kadarını söyleyip konuyu kapamalı, şehrin iççatışmalar olmadan da yeterince düşmana sahipolduğunu sessiz sakin hatırlatmakla yetinmeliydi.

“Fakat Torgar Hammerstriker ve onaBattlehammer Klanı’nın tezgahlarına, ayrıca aynı klanınyalancılarına… şey, yani ozanlarına gitmekte eşlik

Page 97: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

edenler yanlış bir karar vermiş, büyük bir hatayapmıştır,” diye dobra dobra uyardı Elastul. “Dikkatliolun Hammerstriker Efendi, yoksa Balta Birliği’ndekimevkiinizi kaybedersiniz. Geri kalanınıza gelince; siz kibirayla ve Bruenor Battlehammer adındaki o yaratık, osahte efsane tarafından kandırıldınız, kendinizesadakatinizin nereye ait olduğunu hatırlatın. AyrıcaBattlehammer Klanı’nın şehrimize karşı tehditoluşturduğunu da unutmayın.”

Elastul başını yavaşça çevirerek tüm kalabalığısüzdü ve onları sert bakışlarıyla korkutmaya çalıştı.Fakat ne de olsa karşısındakiler cücelerdi ve içlerindensadece birkaç tanesinin gözü korktu ve markiylehemfikir olanların pek azı başlarını sallayıp onay verdi.

Ona katılmayanların çoğu biraz daha dik durduve sahde karşısında duran müzakere rakibine bakanAgrathan, Torgar’ın baltasındaki armayı hemen oracıktasökerek Elastul’un ayağının dibine fırlatıpfırlatmayacağını ciddi ciddi merak etti.

“Dağılın, bu bir emirdir!” diye kükredi MarkiElastul. “İşinize ve hayatlarınıza geri dönün!”

Cüceler bunun ardından dağıldı ve insan askerlerde dahil olmak üzere, marki ile heyeti salonu terk etti.Sadece Shoudra Stargleam, Agrathan ile konuşmak içinorada kalmıştı.

“Bunlar gerçek bir kralın sözleriymiş öyle mi!”diye homurdandı Torgar, Agrathan’ın yanındangeçerken rahibin ayağının dibine tükürerek.

Page 98: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Marki buraya bu şekilde gelmek için kötütavsiyeler almış,” diye Shoudra’ya belirtti Agrathan, ikisiyalnız kaldıklarında.

“Konseydeki pirlerinin çoğu onu hareketegeçmeye zorladı,” diye açıkladı Shoudra. “KralBruenor’un ziyaretinin cüce vatandaşlarımız üzerindekötü bir etkisi olacağından korkuyorlardı.”

“Öyleydi,” dedi Agrathan tatsızlıkla, “hâlâ da öyle.Hatta şimdi daha da fazla.”

Agrathan her sözünde samimiydi. Salondanayrılan veya sıra sıra dizili olan ocakları çalıştırmayagiden cüceleri izledi. Yüzlerindeki ifadeleri, kaşları çatıkbakışları ve hiddetli gözlerini fark etti. Torgar’ın verdiğiyanlış hüküm klanın içinde bir yarık açmış, sağlamtoplumun arasına bir kıskı yerleştirmişti.

Agrathan, markinin az önce bir çekiç alıp da okıskıya sertçe vurduğunu düşünmeden edemiyordu.

HAYALETLERİN GEZDİĞİ YERDEKervan, Mirabar’ın güneyindeki köprüyü geçtikten

sonri şehrin doğusuna doğru on günlük kolay biryolculukla Mira Nehri’ni takip etti. GüneylerindeLurkwood’un, yani bolca ork kabilesi ve bir sürü değişikkomşular barındırmasıyla tanınan ormanın uzunağaçları uzanıyordu.

Kuzeylerinde, Dünyanın Omurgası’nın kule gibiyükselen dağları vardı,zirveleri yaklaşan yaz mevsiminemeydan okurcasına bembeyazdı.

Page 99: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Etraflarındaki çimler uzundu ve KhedrunVadisi’nin geniş otlaklarını karahindiba çiçekleribeneklendiriyordu ama hm zaman tetikte olan cücelerbu huzur dolu mevsim ve manzaraylagevşekleşmemişlerdi. Bu kadar kuzeydeyken, bir şehrindışındaki her yer yaban arazi olarak görülmeliydi. Busebeple her gece muhafız sayılarını ikiye çıkarıyor, atarabalarının etrafında turlar atıyor, Drizzt, Cattibrie veWulfgar’ı kanatları korumakla görevlendiriyorlardı. Drizztkediyi çağırabildiği zamanlarda Guenhwyvar keşifgörevlerinde üçlüye katılıyordu.

Vadinin en doğu ucunda, Mirabar’dan bu yanayaklaşık yüz mil yol kat ettiklerinde, Mirar Nehri kuzeyedoğru kıvrılıp Dünyanın Omurgası’nın eteklerindendökülmeye başladı. Aynı zamanda Lurkwood da, birkaçmil güneyden sanki suyu takip ediyormuş gibi kuzeyedoğru kıvrılarak nehirle bir gidiyordu.

“Zemin zorlaşacak,” diye hepsini uyardı Bruenoro gece kurduklarında. “Yarın öğle vaktinde dağeteklerine ve ormanın gölgelerinin altında sık saflarladöneceğiz ilerleyeceğiz.

Etrafına doluşmuş klanına baktı ve tüm cücelerinsabırla başlarını sallayıp onayladıklarını gördü.

“Sonraki günler daha zorlu olacak,” dedi Bruenoronlara ve bir tanesi bile gözlerini devirmedi.

Toplantıyı dağıtıp görev yerlerine döndüler.

“Bana kalırsa yol o kadar da kötü değil,” dediDelly Curtie Wulfgar’a, barbar ona ve Delly’nin bir at

Page 100: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

arabasının yanına yerleştirdiği ufak kundakta duranküçük kızları Colson’a katıldığında.

“Luskan’ın sokaklarından daha kötü sayılmaz.”

“Şimdiye kadar şansımız yaver gitti,” diyeyanıtladı Wulfgar, Colson’ı almak için kollarını uzatarak.Delly çocuğu memnuniyetle kocasına verdi.

Wulfgar minik kıza, grubu Buzyeli Vadisi’ndençıkaran geçidin hemen batısında, DünyanınOmurgası’nın sırtlarına yerleşmiş küçük bir kasaba olanAuckney’nin Hanımı Meralda Feringal’ın çocuğunabaktı. Wulfgar Colson’ı, Lord Feringal ve tiran ablasının,Colson Feringal’ın kızı olmadığı için piç saydıklarıbebeğe karşı yapacakları adaletsiz yargıdan kurtarmıştı.Auckney Lordu bebeğin babasının Wulfgar olduğunusanmıştı, çünkü Meralda adamın şerefini korumak içinbir yalan uydurmuş, yolda tecavüze uğradığını iddiaetmişti.

Ama Wulfgar çocuğun babası değildi veMeralda’ya asla o şekilde yaklaşmamıştı. FakatColson’a, onun için bu kadar kıymetli olup çıkan buküçücük kıza bakan Wulfgar, onun öz babası olmayıdiliyordu. Başını kaldırıp Delly’nin kendisine sevgiylebaktığını görünce gerçekten de şanslı bir adamolduğunu anladı.

“Bu akşam Drizzt ve Cattibrie ile gidiyor musun?”diye sordu Delly.

Wulfgar kafasını sağa sola salladı. “Lurkwood’açok yakınız. Drizzt ile Cattibrie, ben olmadan da gayetiyi gözcülük yapabilir.”

Page 101: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Benim ve Colson için korktuğundan dolayıyakınlarda kalıyorsun,” diye mantık yürüttü Delly veWulfgar buna karşı çıkmadı.

Kadın bebeği almak için uzandı ama Wulfgar onadoğru sırıtarak kadını engellemek için omzunu çevirdi.

“Benim için görevlerini boş veremezsin,” diyeşikayet etti Delly ve Wulfgar ona güldü.

“Bu,” dedi bebeği uzatarak ve Delly ona doğruuzandı, ğında tekrar göğsüne bastırarak, “benimgörevim, ilk ve en önemli görevim. Drizzt ve Cattibrie debunu biliyor. Artık Lurkwood’a yakınız, bu da orklara daolduğumuz anlamına geliyor. Luskan’ın sokaklarınınyaban araziden daha tehlikeli olduğunu düşünebilirsin,çünkü yaban arazileri gerçelş anlamda hiç görmedin.Eğer orklar büyük sayılarla üzerimize kapanırsa kanakacak. Çoğunlukla ork kanı akacak ama cüce kanı dakarışacak.

Hayatında hiç savaşa tanık olmadın aşkım veumarım bu böyle kalır ama buradayken…”

Sözünü burada kesip kafasını sağa sola salladı.

“Eğer orklar bize saldırırsa, oradayken de onlarıbenden ve Colson’dan uzak tutuyor olacaksın,”diyemantık yürüttü Delly.

Kararlı Wulfgar, kollarında bir melek gibiuyumakta olart Colson’a baktı. Yüzündeki gülümsemebüyüdü.

“Hiçbir ork, hiçbir dev, hiçbir ejderha sana zararveremez,” diye bebeğe söz verdi ve gözlerini kaldırıp bu

Page 102: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sözlere Delly’yi de dahil etti.

Delly cevap verecek oldu ve Wulfgar kadınınalışıldık iğneleyici yorumlarından birini yapacağını sandıama Delly bunu yapmadı. Sözünü başlamadan bitirdi veorada öylece durup ona baktı, hatta başını hafifçesallayıp ondan hiç şüpj he duymadığını belirtti.

Bruenor’un uyardığı gibi, ertesi gün yolculuk çokdaha zorlaşmıştıKırlık araziler yerlerini dağ yamaçlarınatırmanan kayalıklı patikalara bırakmıştı. Zemin güneyedoğru daha düzdü ama oraya dönmek cüceleriLurkwood’un birçok düşman yaratığın yuvası olan gürbitki örtüsüne ve tehlikeli gölgelerine fazlasıylayaklaştırmış olurdu. Kervanda bu kadar çok sert cücevarken, Bruenor onları açık arazide tutmaya, her türlüdüşmanın bu birliğin gücünü görmesini sağlamaya kararverdi.

Cüceler bundan şikayet etmedi ve at arabalarınıgeçemeyeceği bir oluğa veya fazlasıyla çatlaklı birbölgeye gelip çattıklarında, her bir arabanın yanına birgüruh dolusu cüce doluşuyor ve arabaları güçlü elleriylekaldırıp taşıyordu. Bu onların yöntemiydi, sert kayalarısantim santim oyarak uzun tüneller açmalarını sağlayanmantıklı sabırdan ve faydacılıktan doğan bir tavırdı.

Onları yolculuk sırasında izleyen Drizzt, MithrilSalonu gibi güzel ve muhteşem mekanlar yaratmalarınısağlayan kararlılığı ve uzun vadeli düşünme yeteneğiniçok iyi anlıyordu. Bruenor gibi birinin Aegis-fang’iyaratmasını, yanlışlıkla açılacak tek bir çizik bile herşeyi mahvedecekken, çekicin kafasına üç cüce

Page 103: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

tanrısının sembollerini mükemmel bir şekilde kazımasınısağlayan da aynı sabırdı.

Khedrun Geçidi’nden çıktıklarından sonraki ikincigünde, Lurkwood’un ağaçları grubun kuşların dallardaötüşünü duyabileceği kadar yakınken, ön taraftanyükselen bir haykırış Bruenor’un diğer korkularınıdoğruladı.

“Ormandan çıkan orklar!”

“Savaş gruplarınızı kurun!” diye seslendi Bruenor.“Birinci Sol Grup, kama oluşturun!” diye haykırdı^agnabbit. “Birinci Sağ, sıkı saf düzeni kurun!”

Solda, ormandan en uzakta olan Drizzt veCattibrie, deneyimli cüce savaşçılarının eksiksizhareketlerini izledilerj ve ormandan dışarı koşturup enöndeki at arabalarına doğru hücum eden küçük orkgrubunu gördüler.

Görünüşe bakılırsa orklar, saldırmayıamaçladıkları hedefi iyice gözlemlememişti, ziraçalılıkların arasından çıkı» da karşılarında bekleyenordunun büyüklüğünü gördükle] rinde hepsi birdendurup hızla geri çekilirken birbirilerinâ takılıp düşmeyebaşladılar.

Hareketleri o sakin, becerikli cücelerinkinden nekadar; da farklıydı —yani cücelerin çoğununkinden.Bruenor ile Dagnabbit’in seslenişlerine aldırış etmeyenThibbledorfj Pwent ile Karındeşen Taburu kenditaktiklerine özgü olanı savaş saflarını kurmuşlardı. Onlarbuna hücum diyordu ama Drizzt ve Cattibrie’ye dahaçok bir çığı andırıyordu. Pwentj ile oğlanları bağırıp

Page 104: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çağırarak, ilk çalılık hattının içine neşe dolu bir gözüdönmüşlükle dalıp, orkların peşinden ormaragölgelerinin karanlığına paldır küldür girdiler.

“Orkların bir tuzak kurmuş olması mümkündür,”diye uyardı Cattibrie, “bizi ağlarına çekmek içinbirliklerinirj küçük bir kısmını ortaya çıkarmış olabilirler.”

Kervanın hemen güneyinde, ağaç gövdelerininarasından haykırışlar yükseldi. Çiçekler, bitkiler ve orkvücut parçalan; Karındeşenler’in az önce daldığıalandan dışarı uçuşmaya; başladı.

“Ahmak orklar, öyleyse,” diye yanıtladı Drizzt.

Bruenor’a katılmak için, yanında Cattibrie ileberaberi yüksek zeminden aşağı inmeye başladı.

Kralın yanına vardıklarında, onu at arabasınınsürücü sırasının üzerinde, ellerini beline koymuş birşekilde ve muntazaman, sık saflar halinde sıraya girmişcüce grupları tarafından çevrelenmiş bir halde buldular.Kama halini almış bir asker grubu, diğer iki grubunkurduğu.savunmaya yönelik kare şeklindeki saflar»arasından becerikli bir şekilde geçmişti.

“Eğlenceye katılmayacak mısınız?” diye sorduBruenor.

Drizzt ormana ve hayat bulmuş bir volkanıandırırcasına devam eden kargaşaya bakıp başını sağasola salladı.

“Cok tehlikeli,” diye açıkladı drow.

Page 105: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Lanet Pwent tüm disiplini dağıtıyor,” diyedostlarına homurdandı Bruenor.

Derken o, Drizzt, Cattibrie ve Bruenor’un yanındaduran Regis aynı anda yüzlerini buruşturdular, zira birork çalıların arasından uçarak çıkıp açık zemine,cücelerin önüne yüz üstü düşüverdi. Bruenor’uncücelerinden herhangi biri tepki veremeden önce, ağaçgövdelerinin arasından, yüksekten gelen vahşi birkükreme duydular ve bir ağaca tırmanmış olanThibbledorf Pwent’in dalın ucuna kadar koşturup ileriatılışını şaşkınlıkla izlediler.

Ork ayağa kalkmaya başlamıştı ki, Pwentyaratığın sırtına inip onu yere geri mıhladı. Orkmuhtemelen çoktan ölmüştü ama çıkıntılı zırhının dörtbir yanına kırık dallar ve yapraklar takılmış olan gözüdönmüş savaş öncüsü, yıkım niteliğindeki vücut sarsmaişine başladı ve orku kanlı bir et yığınına çevirdi.

Pwent sıçrayarak ayağa kalktı ve hoplayıpzıpladı. “Onnarı tekrar yola çıkarabilirsiniz, kralım!” diyeBruenor’a seslendi. “Burdaki işimiz birazdan bitçek!”

“Ve Lurkwood bir daha asla eskisi gibiolmayacak,” diye homurdandı Drizzt.

“O civarda yaşayan bir sincap olsaydım kendimeyeni bir yuva bakınmaya başlardım,” diyerek hemfikiroldu Cattibrie.

“Ben olsam iri bir kuşa beni uzağa uçurması içinpara öderdim,” diye ekledi Regis.

Page 106: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yerimizi koruyalım mı?” diye Bruenor’a seslendiDagnabbit.

“Hayır, at arabalarını yola çıkartın,” diye yanıtladıcüce kralı elini şöyle bir sallayarak. “Burada kalırsaküstümüz baŞimız kan içinde kalacak.”

Pwent ve cüceleri —bazıları yaralanmıştı ama buumurlarında değildi— kısa bir süre sonra zafer ve savaşşarkıları böğürerek dostlarına katıldılar. Bu gruptaciddiyete dal hiçbir işaret yoktu.

Şarkıları daha çok çocukların oynarkensöyledikleri neşe dolu tekerlemelere benziyordu.

“Pwent’i izlediğimde, tüm gençliğimi o kadareğitimle boşu boşuna harcayıp harcamadığımı merakediyorum,’? dedi Drizzt Cattibrie’ye daha sonra, ikisiGuenhwyvar ile birlikte tekrar kuzey yamaçlarındadevriye gezerken.

“Tabii ya, Pwent ve oğlanlarının yaptığı gibi tüm osaatleri kafanı taş duvara vurarak geçirebilirdin.”

“Miğfersiz mi?”

“Tabii ki,” diye onayladı kadın, ifadesiz bir yüzle.“Fakat sanırım Bruenor ona zavallı duvara tahkimatyapmasını söylemişti. Krallığının yapısal bütünlüğünükorumak için.” , “Ah,” dedi Drizzt başıyla onaylayıpardından kafasını çaresizce sağa sola sallayarak.

O gün ve ondan sonraki birkaç gün boyuncahiçbir ork grubu kervanın karşısına çıkmadı. Yolculukzor ve yavaş geçiyor, yine de tek bir cüce dahi itirazetmiyordu. Hem de; yağmurlu bir günün büyük bir

Page 107: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kısmını eski bir heyelanın kalıntılarını patikadantemizlemekle geçirseler bile.

Fakat günler geçtikçe, at arabalarının arasındadaha fazla söylenti yayılmaya başladı, zira hepsi deBruenor’un pek yal kın bir zamanda güneye dönmeyeniyetli olmadığını bariz bir şekilde anlıyordu.

“Orklar,” diye belirtti Cattibrie, yüksek bir toprakpatikadaki kısmi ayak izini inceleyerek.

Kadın kafasını kaldırdı ve sanki rüzgarla havayıölçüp biçiyormuş gibi etrafına bakini di. “Belki de birkaçgünlük.”

“En azından birkaç günlük,” diye yanıtladı kısa birmesafede olan Drizzt. Ellerini göğsünde kavuşturup birkayaya yaslanmış, sanki Cattibrie’nin bilmediği bir şeybiliyormuş gibi kadını gözlemliyordu.

“Ne?” diye sordu kadın, dile getirilmemiş işaretifark ederek.

“Belki de meseleye daha geniş açıdanbakabiliyorum,”d iye yanıtladı Drizzt.

Cattibrie drowa dik dik bakarken gözlerini kıstı veDrizzt’in yüzündeki yaramaz sırıtışa, dudaklarını sıkıpgülümseyerek karşılık verdi. Hiç de iltifat sayılmayan birşeyler söyleyecek oldu ama aniden belki de drowunsözlerinde kinaye olmadığını fark etti. Ayağa kalkıp geriçekildi ve ayak izinin olduğu bölgeyi daha geniş biraçıyla inceledi. Ork izinin çok daha iri bir çizme izininyanında olduğunu ancak o zaman görebildi. Çok dahairi.

Page 108: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Buradan ilk geçen orkmuş,” diye belirtti hiçtereddüt etmeden.

“Bunu nereden biliyorsun?” Drizzt öğretmenliktaslamıyordu, daha ziyade kadının bu sonuca nasılvardığını gerçekten merak ediyordu.

“Dev orku takip ediyor olabilir ama orkun deviizlediğinden şüpheliyim.”

Cattibrie tekrar izlere baktı. “Bir tepe devi değil,”diye açıkladı, zira tepe devlerinin orklarla sıkça ittifakkurduğu gayet iyi bilinirdi. “Çok büyük.”

“Belki de dağ devidir,” dedi Drizzt. “Aynı yaratığındaha büyüğü yani.”

Cattibrie başını şüpheyle sağa sola salladı. Çoğudağ devi genellikle çizme dahi giymez, ayaklarınıörterlerse deri parçalarıyla sarmalarlardı. Devin topukizinin belirginliği, bu çizmenin gayet iyi yapılmışolduğuna inanmasını sağlıyordu. Üstelik, ayak nispeteninceydi, fakat dağ devlerinin iri ve geniş ayakları olduğubilinirdi.

“Taş devleri de çizme giyebilir,” diye mantıkyürüttü kadın, “ve ayaz devleri her zaman giyer.”

“Öyleyse devin orkun peşinde olduğunu mudüşünüyorsun?”

Kadın dönüp tekrar Drizzt’e baktı ve omuz silkti.Bu kadar açık bir şekilde dile getirildiğinde —görünüşebakılırsa Drizzt onu sorgulamıyordu— teorisinin nekadar dayanaksız olduğunu fark etti.

Page 109: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Olabilir,” dedi, “ya da buradan birbirlerindenbağımsız olarak geçmiş olabilirler. Ya da birlikteçalışıyorlardır.”

“Bir ayaz devi ile bir ork mu?” diye geldi drowunşüpheli sorusu.

“Bir insan kadınla bir drow mu?” diye kurnazcacevabı yapıştırdı kadın ve Drizzt kahkaha attı.

İkili fazla endişe etmeden yollarına devam etti.İzler taze değildi, ayrıca bu bir ork veya bir ork grubuolsa ve yanlarında bir ya da iki dev bulunsa bile, beşyüz cüceden oluşan bir orduya saldırmadan önce iki kezdüşünürlerdi.

Yolculuk yavaş, hava sıcak ve kuruydu amadoğuya doğru inatla yollarına devam eden cücelerinkarşısına başka hiçbir düşman çıkmadı. Sıcak güneşiarkalarına alarak toprak bir patikayı tırmandılar amaçıkıntının en tepesine gelip öbür taraftan aşağı inmeyebaşladıklarında sanki bütün dünya değişmiş gibiydi.

Önlerinde engin, kayalık bir vadi uzanıyordu.Kuzeyde ve güneyde dağlar kule gibi yükseliyordu.

Vadiyi gölgeler beneklendirmişti ve güneş ışığınıönleyecek hiçbir engelin olmadığı yerlerde bile zeminsolgun, soğuk ve oldukça gizemli görünüyordu.Görünürde hiçbir su kaynağı olmasa ve çiğ tutacak pekaz çimen görünse de, vadi boyunca duman tutamlarıyükseliyordu.

Bruenor, Regis, Dagnabbit ve Wulfgar ile ailesi,çıkınnın arka tarafından aşağı indiklerinde Drizzt ile

Page 110: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie’yi onların at arabasını beklerken buldular.

“Gördüğün şeyden hoşlanmıyor musun?” diyesordu Bruenor Drizzt’e, normalde soğukkanlı olandrowun yüzünde endişeli bir bakış görerek.

Drizzt sanki bunu sözlere dökemiyormuş gibibaşını sağa sola salladı.

“Garip bir his,” diye açıkladı, daha doğrusuaçıklamaya çalıştı.

Kasvetli vadiye dönüp baktı ve tekrar başınısalladı.

“Ben de hissediyorum,” diye söze karıştıCattibrie. “Sanki izleniyormuşuz gibi.”

“Muhtemelen izleniyorsunuz,” dedi Bruenor.

Kamçısını şaklattı ve epey huzursuz görünenatlarını patikadan aşağı, indirdi. Cüce kahkaha attı amaetrafındakiler — özellikle de dönüp dönüp Deliy ileColson’a bakan Wulfgar— hiç de rahat görünmüyordu.

“Senin at araban en önde olmamalı,” diyeBruenor’a hatırlattı Drizzt.

“Ben de öyle dedim,” diye hemfikir olduDagnabbit. Bruenor sadece burnundan soludu. Sıradakiat arabalarına ve yanlarındaki askerlere seslenerekarabayı ileri sürdü. “Pöh, hepiniz tereddütediyorsunuz,”d iye şikayet etti Bruenor.

“Hissedemiyor musun?” diye sordu Dagnabbit.“Hissetmek mi? Tam içinde yüzüyorum, seni kısa sakalseni! “Tam orada duracağız,” diye açıkladı, tam

Page 111: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

aşağılarında, çıkıntının kenarından üçte birlik mesafedebulunan düz ve açık bir alanı işaret ederek, “sonraonları bir araya toplayacaksınız ve ben de hikayeyianlatacağım.”

“Hikaye mi?” diye sordu Cattibrie, diğer herkesinaklındaki soruyu dile getirerek.

“Geçidin hikayesini,” diye açıkladı Bruenor.“Uğursuz Geçit’in hikayesi.”

Bu isim, Bruenor’un Buzyeli Vadisi’nden cüceolmayan yoldaşları için hiçbir şey ifade etmiyordu amaDagnabbit’in yüzü bu isim üzerine bembeyaz kesildi —hem de diğerlerinin bir cüceden hiç görmediği kadar.Yine de Dagnabbit kendisine verilen talimatı yerinegetirdi ve alışıldık bir beceriyle at arabalarını çıkıntınıntepesinden Bruenor’un işaret ettiği platoya getirdi.Cüceler itişip kakışmayı, koşum atlarını yerleştiripliderlerinin sözlerini duyabilecekleri noktalar bulma işinibitirdiğinde, Bruenor bir at arabasının üzerine çıkıphepsine seslendi.

“Bu kokusunu duyduğunuz ve içinizi gıdıklayanşey hayaletler,” diye açıkladı. “Hayaletlerin kokusunuduymanız gerek, zira vadi hayalet kaynıyor. Bir savaştaorklar tarafından katledilmiş, uzun süre önce ölmüşDelzoun Cücel leri’nin hayaletleriyle.” Kolunu doğuya veönlerinde uzanan; geniş geçide doğru savurdu. “Ah nesavaştı o öyle! Burada yüzlerce atanız şehit olduçocuklar ve binlerce, binlerce düşman katlettiler. Amaiçiniz rahat olsun. Uğursuz Geçit Savaşı’nı biz kazandık.O yüzden buradan geçerken o hayaletlerden birini

Page 112: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

görürseniz, eğer bir orksa laf atın, bir cüceye eğilipselam verin!”

Buzyeli Vadisi’nden arkadaşları Bruenor’u samimibir hayranlıkla izlediler, klanının ilgisini kesin bir şekildeüzerinde tutmak için sesine nasıl da tam olarak doğruvurguları verdiğine ve anahtar kelimelere vurguyaptığına dikkat ettiler. Söylentilere göre lanetli olan buvadide bazı doğaüstü şeylerin olabileceğini bildiriyordu,fakat Bruenor Battlehammer’ın içinde bir damla olsunkorku vardıysa bile, bunu belli etmiyordu.

“Daha güneye gidebilirdik,” diye devam etti. “TrolBataklıklarının kuzey ucundan geçip Nesme’yegidebilirdik.” Duraksayıp kafasını sağa sola salladıktansonra çok yüksek bir sesle, “Pöh!” diye haykırdı.

Drizzt ile diğerleri toplanmış kalabalığı inceleyipbu horQ (jolu fikri paylaşan birçok sakallı kafanın onaylasallantına dikkat ettiler.

“Ama çocuklarımın eski kahraman şehitlerinarasında vürümekte zorluk çekmeyeceğini biliyordum,”diye sözünü bitirdi Bruenor. “Battlehammer Klanı’nımahcup etmeyeceksiniz. Şimdi arabalarınızı yola koyunbakalım. Arabaları sıkı bir çifte hat halinde geçidesüreceğiz ve eğer kadim bir cüce görürseniz saygılıolmayı sakın unutmayın!”

Ordu kusursuz bir şekilde harekete geçip atarabalarını birbirinden ayırdı ve onları patikadan aşağısürerek geniş geçidin zeminine getirdi. Bruenor’untalimatı doğrultusunda saflarını sıklaştırdılar ve ikişerikişer ilerlediler. En sondaki at arabaları daha hareket

Page 113: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

etmeye başlamadan önce, cücelerden biri bir yürüyüşşarkısına başladı. Uğursuz Geçit’te yaşanandan pekfarklı olmayan kadim bir savaşa ait kahramanlık dolu birhikayenin sarkışıydı bu. Birkaç saniye içinde tüm sıra buşarkıya katıldı ve gür, güçlü sesleri bu lanetli mekanındondurucu atmosferini alt etti.

“Etrafta hayaletler varsa bile,” diye fısıldadı DrizztCattibrie’ye, “dışarı çıkıp bu grubu rahatsız etmeyekorkacaklardır.”

Hemen yanlarında duran Delly de Wulfgar ilebirlikte aynı derecede rahattı.

“Sen de çıkıp bana yolun ne kadar çirkinolabileceğini söyleyip durursun,” diye azarladı. “Ben dekorkuyordum.” Wulfgar ona endişeyle baktı.

“Olabileceğim daha iyi bir yer görmedim,” dediDelly orıa. “Bu hayatı nasıl olur da sefil bir şehirdeyaşamak için bırakabileceğini bir türlü anlamıyorum!”

‘Biz de öyle,” diye hemfikir oldu Cattibrie,barbarın şaşkln bir bakış atmasına sebep olarak.

Wulfgar’ın bakışına, yumuşatıcı birgülümsemeyle karşılık verdi. “Biz de öyle.” Rüzgaruğulduyordu —belki rüzgar, belki de başka bir şeydi—ama bu ses, devam eden şarkıya uygun bir şekilde]eşlik ediyor gibiydi. Alanı birçok beyaz taş kaplamıştı —yani en azından cüceler ilk başta onların taşlarolduğunu; sanmışlardı. Derken içlerinden biri dahadikkatli baktı ve bunların kemikler olduğunu gördü.Bunlar ork kemikleri ve cüce kemikleri, kafatasları vegöğüs kafesleriydi. Bazısı açık alanda, bazısı ise yarı

Page 114: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yarıya gömülmüş bir haldeydi. Onların etrafında paslımetal parçaları, kırık kılıçlar ve çürümüş zırhlaryatıyordu. Hem kemiklerin, hem de zırhların sabıksahipleri hâlâ ortalıklarda gibi görünüyordu, zirayükselen garip duman hareleri arada sırada belirginşekiller al iyon gibiydi —bir cüceye, bazen de bir orkadönüşüyorlardı.

Heyecan veren şarkıya kapılan ve sarsılmazliderini takip eden Battlehammer Klanı, cüce olanlaraselam veriyor ve ork olanlar karşısında sadece daha dayüksek sesle şarkı söyleyip hırlıyor ve seslerini daha dayükseltiyordu.

O gece at arabalarını daire şekline sokup kampkurdular. Tedirgin atlar merkeze yerleştirildi ve sıkı kampalanını etrafına meşalelerden oluşan bir daire kuruldu.Cüceler, yakın, larda gizlenebilecek hayaletleripüskürtmek için hâlâ şarkı söylüyordu.

“Bu gece devriye gezmeyeceksiniz,” diye Drizztile Cattibrie’ye talimat verdi Bruenor, “o salak kedini deçağırayım deme, elf.”

Bu sözler karşısında birkaç şaşkın ifade üzerineyöneldi. “Burada düzlemler arası seyahat olamaz,”d iyeaçıkladı Bruenor. “Senin kedinin yaptığı da bu.”

“Guenhwyvar’ın, davetsiz misafirlerin dekullanabileceği bir boyut kapısı açacağından mıkorkuyorsun?”

“Rahiplerle konuştuk ve bunu deneyip deöğrenmesek daha iyi olacağına karar verdik.”

Page 115: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt başıyla onaylayıp oturdu.

“Drizzt ile benim çıkıp kamp alanının çevresindedevriye gezmemiz için bir sebep daha,” diye mantıkyürüttü Catti “Hiç sanmıyorum. “Nedenmiş?”

“Ne biliyorsun, Bruenor?” diye konuşmaya teşviketti Drizzt.

Drow, Cattibrie ve yakınlarda kulak misafiri olanRegis cüceye sokuldular.

“Burası kesinlikle hayaletli bir geçit,” diyedoğruladı Bruenor, bir saniye etrafına bakındıktansonra. “Atalarınla dolu,” dedi Cattibrie.

“Daha da kötüsüyle dolu,” dedi Bruenor.“Güvende olacağız —tahminimce, sayılarımız ohayaletlerin bile oynamayacağı kadar fazla.”

“Tahminince mi?” diye şüpheyle tekrarladı Regis.Bruenor sadece omuz silkip Drizzt’e döndü.

“Etrafımızdaki arazi hakkında bilgi sahibiolmamız gerekli,” diye açıkladı.

“Gauntlgrym’in yakınlarda olduğunu mudüşünüyorsun?”

Cüce bir kez daha omuz silkti. “Bundanşüpheliyim — zira orası Mirabar’a daha yakın olmalı—ama burada bazı ipuçları bulmamız muhtemeldir. Asırlarönce yapılan o savaş orkların lehine gelişiyordu —atalarımın kötü bir zamanıydı— fakat derken cüceleronlardan daha akıllı çıktı… tabii bu zor bir şey değil! Bugeçit boyunca bir sürü tünel ve derin mağara var.

Page 116: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bazıları doğal, bazıları ise Delzoun cüceleri tarafındanaçılmış. Atalarım hepsini birbirine bağlayıp onları erzakulaşımı yapmak, yaralarını sarmak, silahlarını onarmakiçin kullanıyorlardı —ve tabii sürpriz saldırı için, ziracüceler o ahmak orkları küçük bir grup gibi görünen birbirliğin üzerine çekmişti ve çirkin yaratıklar o çirkinağızlarından sarkan dilleriyle hücum ettiklerinde,Delzoun cüceleri dört bir yandaki gizli geçitlerden çıkıpsaflarının arasına dalmışlardı.

“Yine de haşin bir savaştı. Orklar hiç şüphesizsert vurabiliyordu ve atalarımdan çok kişi burada canverdi ama hakim kazandı. Okların çoğunu öldürdüler vegeri kalanını dağların derinliklerindeki deliklerine gerikaçırdılar. O mağaralar muhtemelen hâlâ yerindeduruyor ve öğrenmeye nil yetli olduğum sırlar ihtivaediyor.”

“Aynı zamanda farklı şekil ve boyutlardaki başbelalarını da,” diye ekledi Cattibrie.

“Birilerinin o baş belalarını ortadan kaldırmasıgerek,” diye hemfikir oldu Bruenor. “Bu ben olabilirim.”

“Yani biz demek istiyorsun,” diye düzeltti Regis.Bruenor ona kurnazca gülümsedi.

“Burada aşağı giden bir yol bulup orduyutünellere indirmeyi mi planlıyorsun?” diye sordu Drizzt.

“Hayır. Dediğim gibi, geçip gitmeyi planlıyorum.Mithril Salonu’na dönüp formaliteleri hallettikten sonra,bir dahaki kış patlamasının ardından yanımızda kaç kişigetirmemiş gerektiğine karar vereceğiz.”

Page 117: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Öyleyse neden şimdi buradan geçiyoruz?”

“Bir düşünsene, elf,” diye yanıtladı Bruenor,bulundukları yere rağmen gayet sakin ve rahat görünenkamp yerine bakarak. “Tehlikenin yüzüne bakıyorsun,en kötü haline — ya da en kötüsü olduğunudüşündüğün haline—onunla dos^ doğru yüzleşiyorsunve böylece artık korkuya gafil avlanmıyorsun.”

Hakikaten de, kurulmuş kampa bakan Drizzt,Bruenor’un ne yapmaya çalıştığını tam olarak anladı.

Gece tam anlamıyla huzurlu sayılmazdı; nöbetçiaskerler birkaç kere “Hayalet!” diye haykırdı ve cücelerlediğerleri çabucak kaçıştılar.

Karanlığın içindeki görülmeyen varlıklardanuğultular ve feryatlar yükseliyordu. Yol yorgunuolmalarına rağmen ki ali üyeleri sıkı bir uykuçekemediler ama sabah olduğunda teföj rar yolakoyulup şarkılarını söylemeye ve yalnızca bir cüceninyapabileceği şekilde korkularını reddetmeye devamettiler “Dehşettepe ve Gökalevi,” dedi dostlarınaBruenor ertesi in kuzeydeki ve güneydeki iki dağı işaretederek. “Geçidin sınırları. Tüm yer şekillerini aklına yaz,elf. Bu mekanı tekrar ziyaret etmeye değer bulursaksenin kolcu burnuna ihtiyacım olacak.”

Ertesi gün olaysız geçti ve grup bir başkarahatsız —ama fazlasıyla değil— gece daha geçiripşafak vaktinden önce tekrar yola koyuldu.

Öğle vaktinde hızlı bir tempoyla ilerleyip arkasaflardan öne doğru şarkılarını söylüyorlardı ve savaş

Page 118: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

öncüleriyle diğer askerler rahatça yanlarındaseğirtiyordu.

Derken Bruenor’unkinin yanındaki at arabasıaniden sarsıldı, arka sağ tekeri düştü ve ön sol tekeriyerden kalktı. Atlar şaha kalkıp kişnedi ve zavallısürücüler arabayı sabit tutmak için büyük bir çabaharcadı. İki yandan cüceler koşturup arabayı tuttu.Bazıları arkadan düşmek üzere olan, zeminde aç birağız gibi bekleyen deliğe doğru kayan erzaklarıyakalamaya çalıştı.

Drizzt, Bruenor’un at arabasının önünden seğirttive at arabasının geri kalan kısmıyla toprağın içine doğruçekilen korkmuş, şaha kalkan atların arkasına geçti.Palaları hızla çıkıp parladı ve koşum takımlarını kesipatları kurtardı.

Cattibrie drowun yanından koşarak geçipsürücülere doğru yöneldi ve Wulfgar Bruenor’un atarabasının üzerinden atlayıp kadına katıldı.

At arabası geriye doğru kayarak oyuğa düştü vedebelenen iki cüceyle onları kurtarmak için koşturupgelen kadını karanlığın içine gömdü.

Wulfgar hiç tereddüt etmeden deliğin kenarınayüz üstü atlayıp elini uzattı ve güçlü elleriyle atlarınkoşum takımlardan artanları yakaladı. Neyse ki atarabası düşmüyordu.

Eğer düşüyor olsaydı Wulfgar da onunla birliktekaybolurdu.

Page 119: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bunun yerine kayalıklı bir hava bacasından aşağıkayıyor ve ağırlığının yeteri kadarı aşağıdandesteklenmişti, böylecç Wulfgar nasıl olduysa onugüvence altına almayı başarabildi.

Küçük bir siluet yanından koşarak geçip oyuğuniçi* atladığında ve Drizzt Regis’e seslendiğinde, hırlayanbarbar neredeyse geçirdiği şokla arabayı bırakacaktı.Derken ikisi de buçukluğun belinden bağlı olduğunu vegüvenle kendi arabasının üzerinde duran Bruenor’unipin öbür ucuna tuttuğunu gördüler.

“Onları yakaladım!” diye bir haykırış geldiaşağıdan. Dagnabbit ile diğer birkaç cüce Bruenor’akatılıp ipi ellerine aldılar ve sıkı sıkıya tuttular.

Bu cankurtaran ipine ilk tırmanan Cattibrie oldu,ondan kısa süre sonra ise sarsılıp berelenmiş ama ciddibir şekilde incinmemiş iki cüce sürücü geldi.

“Gümbürgöbek?” diye seslendi Bruenor diğer üçüçıktıktan sonra buçukluktan bir işaret gelmediğinde.

“Burada bir sürü tünel var!” diye duyuldu Regis’inhaykırışı ve buçukluğun sesi kısa bir feryatla kesildi.

Cüce takımının duyması gereken tek şey buydu.Hepsi birden güçlü kollarıyla asılmaya ve oldukçaürkmüş olan Regis’i delikten dışarı çekmeye başladılar.Wulfgar artık at arabasını tutamayacak hale gelmişti.Araba gürültüyle düşerek görünürden kayboldu Vezemine düştüğünde çıkarttığı gümbürtü çok uzaktangelcij “Ne gördün?” diye haykırdı Bruenor ile diğerleri, oanda bir sonbahar bulutu kadar beyaz olan Regis’e.

Page 120: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Regis kafasını sağa sola salladı, gözleri fal taşıgibi açılmıştı ve onları hiç kırpmıyordu. “Sen olduğunusandım” dedi sürücülerden birine. “S… sana ipiuzatmaya çalıştım. Dosdoğru içinden geçti… yani,değmedi bile… vani.”

“Sakin ol, Gümbürgöbek,” dedi Bruenorbuçukluğun omzunu sıvazlayarak. “Artık buradagüvendesin.”

Regjs başıyla onayladı ama ikna olmuşabenzemiyordu. Yan tarafta duran Delly, Wulfgar’a sıkısıkıya sarılıp onu “iyi iş çıkarttın,” diye ona fısıldadı.“Eğer arabayı yakalamasaydın, hepsi aşağı çakılıpölürdü.”

Wulfgar Delly’nin ötesine, Drizzt’e rahat birşekilde sarılmış olan ama Wulfgar’a bakıp teşekküredercesine başını sallayan Cattibrie’ye baktı.

Manzarayı inceleyen, birçoğunun derindensarsıldığını gören Bruenor Battlehammer deliğinkenarına gitti, ellerini beline dayadı ve aşağı doğruhaykırdı, “Hey, sizi lanet hayaletçikler! Sizde bir tutamdumandan daha fazlası var mı?” Deliğin içinden iniltileryükseldi ve cüceler kaçıştı.

Fakat Bruenor kaçmadı. “Aman aman, şimdikorkudan altıma edeceğim!” diye alay etti. “Eğersöyleyecek bir şeyiniz varsa buraya çıkıp söyleyin.Yoksa çenenizi kapatın!”i niltiler kesildi ve kısa, rahatsızedici bir süre boyunca tek bir cüce bile ne kıpırdadı, nede ses çıkardı. Hepsi de, Bruenor’un bu meydan

Page 121: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

okuyuşuna cevaben bir hayalet dalgasının saldırıpsaldırmayacağını merak ediyordu.

Saniyeler geçip delikten hiçbir meşum yaratıkçıkmayınca cüceler sakinleşti.

“Pwent ile oğlanlarını uzun bir saf halinde en öneal ve yürürken tepinsinler,” diye Dagnabbit’e talimatverdi Bruenor. “Daha fazla at arabası kaybetmekistemiyorum.”

Takım işe koyuldu ve Drizzt cüce dostununyanına yürüdü.

“Ölülere meydan okumak mı?” diye sordu.

“Pöh, öyle öcü böcü yapıp etrafta uçuşmaktanbaşka bir ‘§e yaradıkları yok. Muhtemelen ölüolduklarının farkında bile değillerdir.”

“Gayet doğru.”

“Bu noktayı iyi belle, elf,” diye talimat verdiBruenor. Gauntlgrym’in arayışımız için iyi bir başlangıçnoktası olabileceğini düşünüyorum.”

Bunun ardından, sarsılmaz Bruenor at arabasınagerj döndü, bir kez daha Regis’in sırtını sıvazladı vesanki hiçbjl şey olmamış gibi klana liderlik etti.

“Kim tutar seni, Bruenor Battlehammer,” diyefısıldadı Drizzt.

“Kim tutabilmiş ki?” diye sordu Cattibrie drowunyanına gelip kolunu rahatça beline dolayarak.

Page 122: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Uğursuz Geçit’in kırık dökük zeminini aşmaları üçgünlerini aldı. Her adımlarında etraflarında hayaletleruçuşuyordu ve rüzgar kederli şarkısını bir türlükesmiyordu. Bazı alanlar nispeten temizdi ama bazıyerler uzun zaman önce yaşanmış o savaşınkalıntılarıyla dolup taşıyordu.

İşaretler her zaman fiziksel değildi, çoğunluklakayıp ve acı hissi, birçok kayıp ruhun hapis kaldığıtoprakların kesif, hissedilebilir aurası mevcuttu.

Üçüncü günün geç saatlerinde, bir yükseltinintepesindeyken, Cattibrie uzak bir mesafede çok kutlu birmanzara tespit etti; dev bir yılan gibi doğuya doğru akangümüşi bir nehir.

Kadın ona haber verdiğinde, Bruenorgülümseyerek, “Surbrin,” dedi ve bu ismi tanıyan tümkafalar sallanmaya başladı, zira büyük Surbrin Nehri,Mithril Salonumun sadece birkaç mil doğusundangeçiyordu ve hatta cüceler madenlerden nehrin doğukıyılarına açılan bir kapı yapmışlardı.

“Birkaç gün içinde yuvaya dönmüş oluruz,” dedicüce ve Uğursuz Geçit’i fethetmiş olan Kral Bruenor içinbüyük bir tezahürat koptu.

“Zaten yuvaya dönmeye niyetli idiysen bizi taburaya kadar neden getirdiğini hâlâ anlayamıyorum,”dedi Cattibrie cüceye etraflarındaki heyecan dalgasıdevam ederken.

“Çünkü buraya geri döneceğim, sen de, elf de,Gümbürgöbek ile Wulfgar da —tabii eğer isterse.

Page 123: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Dagnabbit ve e iyi kalkan cücelerimden bazılarınıda alacağım. Artık zernıfz ve bu zemini bir ordununkoruması altında öğrendik aramaya başlayabiliriz.biliyoruz ve Artık “Mithril Salonu’ndaki liderlerin öylecedışarı gitmene vereceğini mi zannediyorsun?” diyesordu Cattibrie.

“0nların kralısın, bunu unutma.”

“İzin vermek mi? Ben onların kralıyım, bunuunutma,” diye lafı yapıştırdı Bruenor. “Herhangi birininiznine ihtiyarın olduğunu sanmıyorum, kızım, izinisteyeceğimi de nereden çıkarttın ki?”

Cattibrie’nin buna karşılık olarak söyleyebileceğipek fazla şey yoktu.

“Drizzt ile gidip avlanmanız falan gerekmiyor musizin?” diye sordu Bruenor.

“Bugün yanına Regis’i aldı,” diye yanıtladıCattibrie ve sanki ikiliyi uzaktaki bir çıkıntıdakoştururken görmeyi bekliyormuş gibi kuzeye baktı.

“Buçukluk gitmemek için uluyup durdu mu?”“Hayır. Gitmeyi o istedi.”

“Gümbürgöbek’e neler olduğunu hâlâ merakediyorum,” diye itiraf etti Bruenor sakallı kafasını sağasola sallayarak. Bir zamanların konfor aşığı olan Regishakikaten de bir değişim geçirmiş gibiydi.

Dünyanın Omurgası’nda buz gibi soğuk kışa hiçşikayet etmeden göğüs germiş, hatta dostlarınayüreklendirici sözler etmişti. Eski Regis gözden ırakgölgeleri bulma konusunda hayret verecek kadar

Page 124: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yetenekliyken, buçukluğun bu yeni hali her türlüharekete dahil olmaya, bir şekilde yardım etmeyeçalışıyordu.

Değişim Bruenor ile diğerleri için epey rahatsızlıkvericiydi, zira bildikleri dünyanın kumları ayaklarınınaltından kayıyordu. En azından olumlu bir yöne doğrukayıyor gibiydi.

*****

Yakınlarda bir yerlerde, Wulfgar Delly’nin yanınageldi ve onu Cattibrie ile Bruenor’un özel sohbetiniizlerken buldu. Barbar, eşinin sanki kadını ölçüpbiçiyormuşçasına neredeyse tamamıyla Cattibrieüzerine odaklandığına dikkat etti. Kadına arkasındansokuldu ve iri kollarını beline doladı. “O iyi bir yoldaş,”dedi barbar.

“Ona neden aşık olduğunu anlayabiliyorum.”

Wulfgar Delly’yi nazikçe kendine doğru çevirdi.“Ona aşık değil…”

“Ah, kesinlikle aşıktın. Hislerimi okşamayaçalışmayı bırak!”

Wulfgar, nasıl yanıtlayacağını bilmediğindenbirkaç cevap kekeledi.

“Yollarda ve savaş alanında bana iyi bir yoldaş…”“Ve hayatında,” diye sözünü tamamladı Delly.

“Hayır,” diye ısrar etti Wulfgar. “Bir zamanlar öylebir birleşmeyi arzuladığımı sanıyordum ama artık

Page 125: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dünyayı değişik bir gözle görüyorum. Artık seni, Colson’ıgörüyor ve eksiksiz olduğumu biliyorum.”

“Olmadığını kim söyledi ki?” “Sen az önce…”

“Ben Cattibrie’nin sana tüm hayatında iyi biryoldaş olduğunu söyledim ve bu doğru ve sen bununiçin şanslısın,” diye düzeltti Delly. “Benim için onukendinden uzaklaştırıp durayım deme sakın!”

“Seni incitmek istemiyorum.” Delly dönüpCattibrie’ye baktı.

“O da istemiyor. O senin dostun ve ben bunu, buşekilde seviyorum.” Wulfgar’ın kollarından ayrıldı amagüzel yüzünde samimi bir gülümsemeyle ona baktı.“Kesinlikle kalbimin bir kısmı, onu dostluktan fazlası içinisteyeceğinden korkuyor. Bu hisse engel olamam amabu korkuya boyun eğecek de değilim. Sana ve beraberkurduğumuz bu ilişkiye güveniyorum ama sakın benikoruma çabasıyla Cattibrie’yi bendinden uzaklaştırma,çünkü o bunu hak etmiyor. Çoğu i/isi onun gibi bir dostuolduğuna memnun olurdu.”

“Ben de memnunum,” diye itiraf etti Wulfgar.Merakla Delly’ye baktı. “Bunu neden şimdisöylüyorsun?” pelly her şeyi açık eden sırıtışınıgizleyemedi.

“Bruenor buraya geri gelmekten söz ediyor.Senin de onlara katılmanı umuyor.”

“Benim yerim senin ve Colson’ın yanı.”Delly dahabarbar bu beklenen cevabı vermeye başladığı andakafasını sağa sola sallamıştı.

Page 126: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Senin yerin, hayatın izin verdiğince benim veColson’ın yanı. Senin yerin yollarda Bruenor, Drizzt,Cattibrie ve Regis’in yanında olmak. Bunu biliyorum vebu yüzden seni daha da çok seviyorum!”

“Onların yolu tehlikeli bir yol,” diye hatırlattıWulfgar. “İşte yanlarında olup onlara yardım etmen içinbir sebep daha.”

“Bunlar cüceler!” diye haykırdı Nikwillig, sesiheyecan ve rahatlamayla çatlayarak.

Dik kayalık yokuşun son kısmını tırmanmamışolan ve bu yüzden güneydeki düz zeminde ilerleyenbüyük orduyu göremeyen Tred bir kayaya yaslanıpbaşını ellerinin arasına koydu. Sol bacağı şişmişti vebükülmüyordu. Küçük köydeki dinlenme sürelerinde,bacağının ne kadar da kötü bir şekilde yarılmışolduğunu fark etmemişti ve düzgün bir şekilde yaraylailgilenilmezse, hatta belki de bir ruhbanın nezaketiylebahşedilen ilahi müdahale olmazsa yola daha fazladevam edemeyeceğini biliyordu.

Elbette ki Tred hiç şikayet etmemiş vekaçışlarında Nikwillig’e ayak uydurmak için tüm gücünükullanmıştı. Uzun ve yiğitçe bir yolculuk olmuştu ama ikicüce de katlandıkları zorlukların sonuna yaklaştıklarınıbiliyordu. Bir molaya ihtiyaçları vardı ve görünüşebakılırsa onu bulmuşalardı.

“Eğer güneydoğuya doğru kıvrılırsak onlarıyakalayabiliriz,” diye açıkladı Nikwillig. “Son bir koşu içingücün var mı?”

Page 127: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Koşmamız gerekiyorsa, koşacağız,” dedi Tred.“Bunca yolu zıbarıp ölmeye gelmedim.”

Nikwillig başıyla onaylayıp döndü ve dik yamacıdikkatle inmeye başladı. Fakat aniden, gözleri karşıyakenetlenmiş, bir halde olduğu yerde donakaldı. Tred bubakışı fark etti vl cücenin gözlerini takip ederek gecegöğü kadar kara renkli, kocaman bir panterin çok dauzak olmayan —hiç de uzak olmayan!— bir çıkıntıyasinmiş olduğunu gördü.

“Sakın kıpırdama,” diye fısıldadı Nikwillig.

Tam olarak aynı şeyi düşünen Tred cevap vermezahmetine bile girmedi, fakat koca kedinin onlarınnerede olduğunu gayet iyi bildiğini fark etmişti. Eğerkedi onun üzerine’ atılırsa ne yapabileceğini merak etti.O kas ve pençe yığınının canını acıtmak için neyapabilirdi ki?

‘Pekala,’ diye karar verdi, ‘eğer saldırırsa kanrevan içinde uzaklaşır.’

Meydan okurcasına hırlayan Tred duvardankendini iterek dimdik ve güçlü bir şekilde ayağa kalktı.

Ağır baltasını kaldırıp hazır etti.

Koca panter ona baktı ama tehditkar değildi.Aslında kedi neredeyse canı sıkılmış gibi görünüyordu.

“Lütfen o baltayı ona fırlatma,” diye bir ses geldiaşağıdan ve iki cüce kafalarını eğip baktıklarında,kahverengi saçlı bir buçukluğun açık, düz kayalarınüzerine çıktığını gördü.

Page 128: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Guenhwyvar oyun oynamaya davet edildiğinde,onu durdurmak epey zordur da.”

“Senin kedin mi?” diye sordu Tred.

“Benim değil, hayır,” diye yanıtladı buçukluk. “Obir dost, efendisi de bir dostum, bilmem anlatabildimmi?” Tred başıyla onayladı. “Peki sen kimsin?”

“Aynı soruyu size ben de sorabilirim,” diyeyanıtladı burukluk“Hatta sanırım soracağım da.”

“Cevabını, ancak biz cevabımızı aldıktan sonraalırsın.” Buçukluk yerlere kadar eğildi. “MithrilSalonu’ndan Regis,” dedi. “Kral BruenorBattlehammer’ın dostu ve şu aşağıda gördüğü kervanınizcisiyim. Buzyeli Vadisi’nden dönüyoruz.”

Tred ve Nikwillig rahatladılar.

“Mithril Salonu Kralı’nın garip dostları varmış,”diye belirtti Tred.

“Sandığından çok daha garipleri var,” diye hızlayanıtladı Regis.

Yan tarafa baktı ve iki cüce de kafalarını çevirincekaranlık bir siluet gördüler. Bu seferki bir kedi değil, birdrow elfiydi.

Tred neredeyse yere yuvarlanacaktı. Yukarıdaduran Nikwillig’in de ayağı biraz kaydı ve kendinisabitleyip yamaçtan düşmekten zor kurtuldu.

“Bana hâlâ isimlerinizi söyletmediniz,” diyehatırlattı Regis, “ve sanırım, eğer Drizzt Do’Urden ve

Page 129: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

panteri Guenhwyvar hakkında bir şeyler duymadıysanızbu civardan değilsiniz.”

“Durun, ben duydum!” dedi Nikwillig Tred’intepesinden ve Tred kafasını kaldırıp ona baktı.

“Bruenor’un dostu olan drow. Evet, bunuduyduk!”

“Peki lütfen bunu duyduğunuzda neredeolduğunuzu da söyler misiniz?” diye teşvik etti Drizzt.

Nikwillig hızla hareket edip Tred’in yanına geldive iki cüce de kendilerini takdim edecek şekilde durdular— Nikwillig yıpranmış tuniğinin üzerindeki toz toprağısilkeledi.

“Adım Tred McKnuckles,” diye bildirdi Tred, “buda dostum Nikwillig, Felbarr Kalesi’nden ve EmerusWarcrown’ın krallığından geldik.”

“Yuvanızdan uzaktasınız,” diye gözlemledi Drizzt.“Sandığından daha da uzakta,” diye yanıtladı Tred.“Oklarla, devlerle ve birbiri ardına yanlış yönlere açılanyanlış| yönlerle dolu bir yoldan geldik.”

“Eminim ki, dinlemeye değer bir hikayedir,” diyeyanıtladı Drizzt, “ama burada ve şimdi değil.

Sizi Bruenor’un ve diğerlerinin yanına götürelim.”

“Bruenor da kervanda mı?” diye sordu Nikwillig.

“Mithril Salonu’nun tahtına yeniden çıkmak içinBuzyeli Vadisi’nden dönüyor, zira kulağımıza GandalugBattlehammer’ın ölüm haberi geldi.”

Page 130: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Moradin ruhunu örsünde görevlendirsin,” dediTred, cüceler arasında yaygın olan bir takdis duasınıdile getirerek.

Drizzt başıyla onayladı. “Hakikaten öyle. AyrıcaMoradin Bruenor’a da yol göstersin.”

“Ayrıca, Moradin veya bizi dinleyen herhangi biriyilik tanrısı, bize de kervana kadar güzelce yolgöstersin,” diye hatırlattı Regis.

Drizzt ile iki cüce buçukluğa baktıklarında, sankiTred ve Nikwillig’in kafalarına taşlar yağdırmayahazırlanan bir dev grubunu da peşlerinden çıkıntıyagetirmiş olmalarını bekliyormuş gibi tedirginlikle etrafınabakındığını gördüler.

“Keşfe devam et, Guenhwyvar,” diye talimat verdiDrizzt ve cücelere doğru ilerlemeye başladı.

Cücelerin ikisi de içgüdüsel olarak kaskatıkesildiler ve algısı yüksek olan drow onlara yaklaşmayıkesti.

“Regis onları Bruenor’a sen götür,” diye kararverdi Drizzt. “Ben Guenhwyvar ile çevreyi kolaçanedeceğim.” Cücelere selam verip uzaklaştı ve Tred ileNikwillig gözle: görülür derecede rahatladılar.

“Drizzt ve Guenhwyvar bizi korurkengüvendeyiz,” diye cüceleri temin etti Regis, onlarayaklaşırken. “Düşünebileceğinizden daha güvende.”

Tred ile Nikwillig birbirilerine baktıktan sonrabuçukluğa dönüp başlarıyla onayladılar, fakat ikisi deRegis’in sözlerine fazlasıyla inanmışa benzemiyordu.

Page 131: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Merak etmeyin,” dedi buçukluk, onları anlarmışgibi göz kırparak. “Ona alışacaksınız.”

BİR ORKUN OLMASI GEREKENDEN DAHAZEKİ

İki cücenin gelişi Tıkırdayan Ökçeler kasabasınabüyük bir heyecan getirmişti ve Dünyanın Omurgası’nınbu denli vahşi bölgelerinde heyecan genellikle iyi karşıanmazdı. iki cüce yollarına gittikten sonra, köylülerinsaldırıya uğrama korkulan geçti ve bu hikayenin tadımçıkarmaya başladılar. Daha geniş bir kozanın içindeyaşanan heyecan her zaman hoş karşılanırdı… Yine deTıkırdayan Okçeler’in köylüleri, kendilerini bu kozanıniçine fazlasıyla kaptırmayacak kadar deneyimliydi.Önlerindeki birkaç gün için kasaba dışına yapılacakyolculukları sınırladılar ve gündüz nöbetini iki katına,gece nöbetini ise üç katına çıkarttılar.

Geceler boyunca nöbetçiler, kısa aralıklarlasıralanmış nöbet yerlerinden sırayla, “Asayiş berkemâl!”diye haykırıyordu Herkes gözlerini kasaba surlarınındışındaki düz zemine, ancak sert bir deneyimleaşılabilecek olan yere odaklamış duruyordu.

Cücelerin gidişinin ardından ilk ongunun sonunayaklaşırken dahi, nöbetçiler güçlü ve hazırdı, surlardakıişlerinden kaytarmıyor, uyumuyor, hatta kestirmiyorlardı.

Nikwillig ile Tred’in ayrılışından yedi gün sonrakio gecede surlardaki askerlerden biri olan CarelmanIkıkuruş çok yorgundu ve uyuyakalacağındankorktuğundan dolayı direğe bile yaslanmaya cüretedemiyordu. Sur boyunca her ne zaman sağından gelen

Page 132: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“asayiş berkemâl” çağrısını duysa, hasım şiddetlesallayıp gözlerini duvarın bu kısmının ötesinde kikaranlık araziye dikiyor ve haykırmak için kendisırasının gelmesine hazırlanıyordu.

Gece yarısından kısa süre sonra, nöbetçilerinseslenişleri sıra halinde devam etmekteydi. Carelmankendi sırası gelince önünde uzanan boş araziye dikkatlebakıyordu ve sesleneceği sözlerin doğru olduğundangayet emindi. Kendi sırası geldiğinde “Asayiş berkemâl!”diye haykırdı, daha doğrusuhaykırmaya çalıştı.

Sözler ağzından çıkmaya başladığı anda üzerinedoğru gelen bir hava akımı hissetti ve bir devin fırlattığıkayanın yolunda duracak kadar bahtsızdı. Böylece“asayiş berkemâl,” haykırışı “asayiş berkem—aah!”olarak çıktı.

Bir anlığına patlamayı hissetti, sonra ölüp gitmiş,ahşap nöbetçi siperliğinin yıkıntıları ile ağır kayanınaltında ölü yatıyordu.

Carelman İkikuruş etrafında yükselen haykırışlarıveya bunun ardından ağır kayalar duvarları ve binalarıyarıp geçerek köylülerin savunmasını zayıflatmayabaşladığında yaşanan patlama seslerini duymadı.Bundan sonra, çoğu vahşi worglara binmiş bir orkgüruhu, yaralı köyü yıkıp dökerek geçtiğinde kopanferyatları da duymadı.

Ailesinin, dostlarının, yuvasının ölümünüduymadı. Marki Elastul parlak kızıl favorileriyleoynuyordu. Bu hareket birçok cüceye göre, kişininsakalıyla hava atmak için kullanılan kibirli bir hareket

Page 133: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olarak görürdü. Elbette Torgar, insan markiin kızılsakalından o kadar da etkilenmemişti, zira hiçbir insanen kötü cüce sakalıyla bile aşık atacak bir sakalbırakamazdı.

“Seninle ne yapacağım ben, TorgarHammerstriker?” diye sordu Elastul.

Onun ardında duran dört muhafızı, yani Çekiçleridiklenip kendi aralarında fısıldaştılar.

“Benime yapacak bir şeyiniz olduğunusanmıyordum, Yüce hazretleri,” diye yanıtladj eüce.“Daha sizin ve babanızın doğumundan öncesinden beriMirabar’da kendi işime bakıyorum. Fazla bir şeyeihtiyacım yok.”

Markinin ekşi bakışı, bu sözlerden ve Torgar’ınuzun, çok uzun bir zamandır Mirabar’ın hizmetindeolduğunun hiç de üstü kapalı olmayan bir şekildehatırlatılmasından o kadar da etkilenmediğinigösteriyordu.

“Beni bü denli mütereddit eden de tam olarak osoy işte,” dedi Elastul.

“Mütereddit mi?” diye sordu Torgar ve kendisakalını kaşıdı. “Aynı zamanda hem kaya hem süt eldeettiğiniz bir yer mi bu?”

Markinin yüzü şaşkınlıkla buruşuverdi. “Birikilem,” diye açıkladı.

“Neymiş?” diye sordu cüce.

Page 134: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Torgar yüzüne yayılacak sırıtışı zapt etmek içinbüyük çaba sarf ediyordu, insanlar hakkında bildiği tekşey, hepsinin içinde bir üstünlük kompleksi olduğuyduve bir cücenin tatsızlığı önlemesinin en kolay yolu aptalıoynamaktı.

“Ne neymiş?” diye karşılık verdi marki.

“Evet, o.”

“Yeter!” diye haykırdı marki. Gözle görülecekşekilde titriyordu ve Torgar bunun karşısında sankihiçbirini anlamıVormıış gibi omuz siikti. “Hareketlerinbeni bir ikileme Sürüklüyor.”

“Nasıl vani?”

“Mirabar halkı senin sözüne güveniyor. BaltaBirliğindeki en güvenilir kumandanlardan birisin, yüksekbir şan ve şerefe sahip bir cücesin.”

“Poh, Marki Elastul, kıllı olan yanaklarımı ve diğeryanakI arımı kızartıyorsunuz.” Sözünü bitirirken geriyedoğru dönerek omzunun üzerinden kıçına baktı. “Fakatsanırım aşağıdakiler de ben yaşlandıkça en az yüzümkadar kıllanıyor.” Elastul sanki cücenin yüzüne tokadıbasmak istercesine baktı ve bu Torgar’ı son derecememnun etti.

Adam derinden iç geçirdi ve cevap verecek oldu,fakat derken taht odasının kapısı güm diye açıldı ve AsaTaşıyıcısı Shoudra Stargleam içeri girdi.

“Marki” diye selamladı ve reverans yaptı.

Page 135: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Torgar’ın zırhındaki Balta sembolünü eritiperitmemen gerektiğini tartışıyorduk,” diye yanıtladımarki, Torgar’ın konuyu dağıtan yorumlarını bir kenaraatarak.

“Öyle miydi?” diye sordu cüce masumca.

“Yeter!” diye azarladı Elastul yeniden. “Bunukonuştuğumuzu biliyorsun ve seni nederi burayaçağırdığımı da gayet iyi biliyorsun. Senin, tüm cücelerin,gidip düşmanlarımızla sürtmesini tartışıyoruz.”

Torgar kısa ve kalın parmaklı ellerini kaldırdı, yüzifadesi aniden sertleşmişti.

“Kimleri düşmanımız olarak addettiğinize dikkatedin,” diye uyardı Elastul.

“Bruenor Battlehammer ile cücelerinin bizdençaldığı hazineleri sana hatırlatmama gerek var mı?”

“Pöh, hiçbir şey çalmadılar! Hatta bana soracakolursanız, ben de birkaç iyi alışveriş yaptım.”

“Kervanlarından söz etmiyorum! Doğudakimadenlerinden bahsediyorum. Mithril Salonu’nunocakları bir kez daha yanmaya başladığından beriişlerimizin nasıl da kesat gittiğini hatırlatmama gerek varmı? Shoudra’ya sor bakalım. Anlaşmaları yenilemekteve yeni müşteriler çekmekte ne kadar da zorlandığınıherkesten iyi o anlatabilir.”

“Gayet doğru,” diye ekledi kadın.“MithrilSalonu’nun dönüşünden beri, işim çok dahazorlaştı.”

Page 136: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Hepimizin işi daha da zorlaştı,” diye hemfikiroldu ‘orgar, “ve bana soracak olursan bu bizi daha iyiyapmalı.”

“Battlehammer Klanı, Mirabar’ın dostu değildir!”diye ilan etti Elastul.

“Düşmanımız da değil,” diye yanıtladı Torgar, “veonları düşman olarak addetmeden önce dikkatlicedüşünmeniz gerekir.”

Marki tahtından öne doğru öyle ani bir şekildeçıktı ki, Torgar refleksif olarak elini sağ omzuna, herzaman sırtında asılı tuttuğu iri baltasının sapma doğruattı ve bu hareket üzerine marki ve dört Çekiç askerihareketlenip gözlerini fal taşı gibi açtılar.

“Kral Bruenor buraya bir dost olarak geldi,” diyebelirtti Torgar ortalık biraz yatıştığında.

“Yoldan geçerken buraya bir dost olarak uğradıve içeri bir dost olarak kabul edildi.”!

“Ya da en büyük rakibini ölçüp tartmak için geldi,”diye belirtti Shoudra ama Torgar bu düşünceyi sadeceomuz silkerek geçiştirdi.

“Şehrinize efsanevi bir cüceyi alırsanız nasıl olurda şehrinizin cücelerinin gidip onunla konuşmamasınıistersiniz?”

“Şehrimin cücelerinin çoğu Kral Bruenor’unMithril Salonu’na karşı casusluk hareketinin en yükseksesli sözcüleri,” diye hatırlattı Elastul. “Onların MithrilSalonu’na casus gönderme ve ocaklarını kapatmanınveya gelecek vaat eden tünellerden bazılarına sel

Page 137: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bastırma, ya da Battlehammer’m pazara çıkarttığızırhlar ve silahlar arasına daha ucuz mallar yerleştirmeönerilerini sen de duydun.”

Torgar ne markinin sözlerindeki gerçeklik payını,ne de geçmişte kendisinin de Mithril Salonu’na karşıbuna benzer lanetler okuduğunu reddedebilirdi. Ama ozaman söyledikleri bu kişisel ziyaretten daha farklıydı,simasız bir rakibe karşı edilen sinirli sözlerdi. TorgarBattlehammer Klanı’na ticaret konusunda iyilik dilemiyorolabilirdi ama Bruenor ile klanının karşısına bir düşmançıkarsa, Torgar onlara yardım etmek için memnuniyetlebir hücuma liderlik edebilirdi.

“Battlehammer Klanı’na karşı yanlış bir yolizlediğimizi hiç düşündünüz mü?” diye sordu cüce.Marki ve Shoudra merakla birbirilerine baktılar.“Hepimizin yararına olacak ekilde onların gücüyle kendigücümüzü birleştirmemiz gerekebileceğini hiçdüşündünüz mü?”

“Ne demek istiyorsun?” diye sordu Elastul.

“Onlarda cevher var —bizim burada yüzlerce milkazsak bile bulabileceğimizden daha iyi cevher hem de— aynı zamanda hiç şüpheniz olmasın usta işçileri devar ama bizim de ustalarımız var. Bizim en iyilerimizle,onların en iyileri, onların cevherini muhteşem mallarüretmek için işleyebilir.

Bu sırada bizim çıraklarımızla onların çırakları, yada doğru dürüst göremeyip çekici doğru düzgünkaldıramayacak kadar yaşlı olanlar, daha kalitesizcevheri işleyip daha düşük seviyeli mallar yapabilirler —

Page 138: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kılıçlar ve göğüs zırhları yerine raylar ve at arabasıtekerlekleri gibi demek istiyorum.”

Markinin gözleri gerçekten de fal taşı gibi aşıldıama işbirliği yapma önerisi biraz olsun ilgisiniçektiğinden değil. Torgar bunu derhal gördü ve haddiniaşmış olduğunu fark etti.

Tahtından aşağı düşmek üzereymiş gibigörünecek kadar çok titreyen Elastul kendisini zorlayıpbüyük bir çaba sarf ederek arkasına yaslandı. Bunaitiraz etmek için konuşamayacak kadar hiddetli görünenmarki kafasını sağa sola salladı.

“Sadece bir fikir,” diye belirtti Torgar.

“Bir fikir mi? Al sana bir fikir —neden Shoudra’yagöğüs levhandaki o baltayı erittirmiyoruz? Neden senialenen sokaklarda sürükletip dövdürtmüyor, hattaMirabar’a ihanet suçundan yargılamıyoruz?

Bunca cüceyi Kral Bruenor Dattlehammer’ın hoşsohbetine çekmeye nasıl cüret edersin!

Baş rakibimizin, bize yığınlar dolusu altınkaybettirmiş bir klanın lideri olan cücenin gönlüne suserpmeye nasıl cüret dersin! Mithril Salonu ile Mirabararasındaki bir dostluk ne cüretle sunar ve bunun gibi birşeyi ne cüretle bana teklif edersin!”

Shoudra Stargleam markının tahtının yanınageldi. Elini Elastul’un koluna koydu. Onu yatıştırmayaçalıştığı barizdi. Bunu yaparken Torgar’a baktı veodanın kapısına doğru başını sallayıp cücenin hızlaorayı terk etmesini .şaret etti.

Page 139: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ama Torgar henüz gitmeye hazır değildi, sonsözü söylemeden olmazdı. .

“Bruenor ile cücelerinden nefret ediyor olabilirsin,bunun için bir sebebin de olabilir,” dedi, “ama ben budurumu Bruenor ile oğlanlarının bize yaptığı bir şeydençok kendi zayıflığımız olarak görüyorum.”

Marki Elastul başka bir “bu ne cüret, tiradı atacakold ama Torgar konuşmaya devam etti.

“Ben böyle düşünüyorum, diye açıkça belirtticüce. “Balta amblemimi almak mı istiyorsun? Al ozaman! Ama eğer beni sokakta dövdürtmeyidüşünüyorsan, benim halkıma daha çok dikkat etmengerekir.”

Bu sözlerin ardından Torgar DelzounHammerstrıker arkasını dönüp hışımla odayı terk etti.

“Kellesini bir mızrağa oturtacağım!

“O takdirde iki bin kalkan cücesini Mırabarsokaklarında isyana sürüklersiniz,” diye açıkladıShoudra. Hâlâ adamın kolunu sıkıca tutuyordu. “MithrilSalonu hakkında söylediğiniz şeylere tamamen karşıçıkmıyorum, iyi vüreklı Elastul ama Torgar ve diğerbirçoğundan gelen tepkiye bakınca açıktan açığahusumet politikamızı sürdürmenin ne kadar akıllıcaolduğunu da merak ediyorum.”

Elastul ona hiddetli ve tehditkar bir bakış attı.Sadece bu bakış bile, Parlak Taşlar Konseyi’ndeki pekaz kişinin onun fikrini paylaşacağını gösteriyorduShoudra onu bırakıp geri çekildi, saygıyla reverans yap

Page 140: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bir yandan da Kral Bruenor’un Mırabar’a yaptığı ziyaretortalığı nasıl da karıştırdığını sessizce düşünüyordu,marki daha da baskıcı bir şekilde üstelemeye devamederse, bunun sonucu kadim madenci şehri için felaketniteliğinde olabilirdi.

Shoudra aynı zamanda, Kral Bruenor’un hoşkarşılanmayacağı ama açıktan açığa geriçevrilmeyeceği bu mekana gelmekle yaptığı kurnazcahamleyi takdir ediyordu. Evet, zekice bir manevraydı veMirabar’ın Asa Taşıyıcısı’na, patronu tam olarakBruenor’un istediği şekilde hareket ediyor gibi geliyordu.

“Esirler?” diye sordu Obould oğluna, ikisiTıkırdayan Ökçeler’in harabesine yüksek bir tepedenbakarlarken.

“Bikaç tanesi kaldı,” dedi Urlgen şeytani birsırıtışla. “Sorguya çekiyor musun?”

Urlgen, sanki bu fikir aklına hiç gelmemiş gibikaskatı kesildi.

Obould ona dik dik baktı ve Urlgen’in ensesinetokadı bastı.

“Ne öörenmek istiyoz?” diye sordu şaşkınadönen Urlgen.

“Bize yardımı dokunacak ne söyleyebilirlerse,”dedi Obould, sanki emekleyen bir bebekle konuşurmuşgibi kelimeleri yavaşça ve üstüne basa basa söyleyerek.

Urlgen hırladı ama hoşnutsuzluğunu dilegetirmedi. Ne de oisa bu hakareti hak etmişti.

Page 141: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Nasıl sorguya çekeceğini biliyor musun?” diyesordu Obould ve oğlu ona sanki bu soru tamamensaçmaymış gibi baktı. “Tıpkı işkence gibi,” diyerek yinede açıkladı Obould, sadece oyun oynarken bir yandanda soru soracaksın.”

Urlgen’in dudakları kusursuz bir gaddarlıklakıvrıldı ve 0rk başıyla onayladıktan sonra,savaşçılarından çoğunun Saldırıda ölmemiş olanbahtsız köylülerle daha şimdiden oynamaya başlamışolduğu köye doğru yollandı.

Bir saat sonra Urlgen babasının yanına geldi veObould’u, saldırıya yardım etmiş olan devlerlemüzakere edip her zaman olduğu gibi politik oyunlaroynarken buldu.

“Onnara saldırdıımızda cücelerin hepsiölmemişti,”diye belirtti Urlgen, Sesi takip için heyecanlaama cüceler kaçtığı için hayal kırıklığıyla doluydu.

“Cüceler mi? o küçük, aptal kasabada cüceler mıvardı?” Urlgen’in kafası karışmış görünüyordu. “Ocüceler dul,”d edi. “Hiçbiri 0 cüce|erden diildi.” Şimdişaşıranlar Obould ile devlerdi.

“Kasabada hiç cüce yoktu,” diye açıkça belirttiUrlgen bu çıkmaz döngüyü Sonlandırma çabasıyla.

“Ongun önce saldırdıımız cücelerden iki tanesikaçtı.”

Bu Obould’u o kadar da şaşırtmamıştı, zira enazından bazı cücelerin bu bölgede dolaştığını biliyordu.Bu kasabadan pek uzak olmayan bir yerde, cücelerin

Page 142: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

pusu taktiklerine işaret edecek şekilde bir ork grubukatledilmişti.

“Yaralanmış bi halde buraya gelmişler,” diyeaçıkladı Urlgen.

“Burada ölmüşler mi?” , , “Hayır, kabaya devametmişler. Mithril Salonu nu arıyolarmış ve saldırmadanönce kaçmışlar.”

“Ne kadar önce?”

“Çok diil.”

Obould’un yüzünde heyecanlı bir ifade belirdi.“Bir eğlence avına ne dersiniz?” diye sordu devlere vemavi tenli canavarlar ayhl anda başlarıyla onayladılar.

Ama Ad’non Kareese’in uyarılarını hatırladığıanda Obould’un ifadesi hızla değişiverdi. “Küçükbaskınlar, hem de sınırlı çapta Onları ufak ufak dışarıçekiyoruz,” demiş drow. Bu cüceleri güneye doğru takipetmek, orduyu M ıtrin Salonu’na tehlikeli bir şekildeyaklaştırabilir ve Obould’u isteyeceğinden çok ötedekibir savaşın patlak vermesine sebep olabilirdi.

“Hayır, bırakın gitsinler,” diye karar verdi ork vedevler bunu kolayca kabul eder gibi göründüğü halde,Urlgen’in eözleri öylesine kocaman açıldı ki sanki oçirkin kafasından düşeceklermiş gibi göründü.

“Buna izin…” diye tartışmaya çalıştı genç ve sonderece düşüncesiz olan ork..

“Buna izin verebilirim,” diye sözünü kesti Obould.“Bırakın salona gidip ölüm ve yıkım hikayelerini

Page 143: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

anlatsınlar. Cüceler olayları araştırmak için bir birlikyollayacaktır. Bu daha iyi ve daha büyük bir savaş olur.”

Urlgen’in gülümsemesi bir kez daha kulaklarınavardı ve Obould sadece ihtiyatlı olmak adınaaçıklamaya devam etti. Ne de olsa Mithril Salonu’nunbahsinin geçmesi genç savaşçıların dosdoğru güneyehücum etmesine sebep olabilirdi. “Çok yaklaşıp dövüşetutuşursak o cücelerden bazıları da kaçıp yuvalarınadönebilirse, o leş kokulu Mithril Salonu’nun tamamıüzerimize saldırır ve böyle bir savaş istemiyoruz!”

Urlgen’in bile katıldığı onay dolu baş sallayışlararağmen Obould eklemeden edemedi, “Henüzistemiyoruz.”

SADAKATİN CİLVELERİ

Bruenor, Thibbledorf Pwent’i, FeibarrKales’i’nden gelen iki cüceyle yapacağı görüşmedenözellikle hariç tutmuştu, zira cücelerin hikayesinin anahatlarını Regis’ten öğrenmişti ve savaş öncüsününbüyük bir ihtimalle, Felbarrlı cüce şehitlerin intikamınıalmak için dosdoğru dağlara koşturacağını biliyordu.Böylece Nikwillig ile Tred hikayelerini, çoğunluğu cüceolmayan kişilerden —Drizzt, Cattibrie, Wulfgar veRegis’ten— oluşan bir gruba anlattı.

“iyi bir kaçışmış,” diye onları tebrik etti Bruenor,ikili sözlerini bitirdiğinde. “Emerus Warcrown’ıgururlandırmışınız.”

Tred ile Nikwillig, cüce kralından gelen bu iltifatlabirlikte biraz şişindiler.

Page 144: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ne düşünüyorsun?” dedi Bruenor, sorusunuDagnabbit’e yönelterek.

Genç cüce bu soruyu uzun bir süre dikkatledüşündükten sonra yanıtladı, “Yanıma, KarındeşenTaburu da dahil olmak üzere bir grup savaşçı alıpkuzeydeki Surbrin rotasını takip edeceğim. Eğerakıncılara rastlarsak onları ezip geçer ve yuvayadöneriz. Rastlayamazsak, nehir boyunca güneye giderve Mithril Salonu’nda size katılırız.”

Bruenor, cüce planını anlatırken başıyla onayladı,zira kelimesi kelimesine bunu bekliyordu.

Dagnabbit iyiydi ama aynı zamanda tahminedilebilir nitelikteydi.

“O katillerle bir kez daha yüzleşmek isterim,” diyesöze karıştı Tred.

Sözleri, bu görüşü paylaşmadığı besbelli olanNikwillig’in epey rahatsız görünmesine neden olmuştu.

“Yaralı bacağını unutuyor musun?” diye belirttiNikwillig. “Pöh, Bruenor’un rahipleri sıcak elleriyle banaşifa verdiler,” diye ısrar etti Tred ve sözünü kanıtlamakiçin ayağa kalkıp sıçrayıp hoplamaya başladı. Hakikatende birkaç kez yüzünü buruşturmasına rağmen, yolaçıkmaya hazır görünüyordu.

Bruenor bir anlığına bu ikiliyi inceledi.

“ikinizin birden ölmenize izin veremeyiz, yoksaEmerus Warcrown’a hikayenizi muntazaman anlatacakkişi kalmaz. Öyleyse, sen bizimle ava gelebilirsin Tred,sen de diğerleriyle Mithril Salonu’na dönersin, Nikwillig.”

Page 145: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kral Bruenor, sözlerinize bakılırsa siz de bizzatava çıkacaksınız,” diye belirtti Dagnabbit, Bruenor’unkendisine sertçe bakmasına sebep olarak.

Bruenor etrafındakilerin, özellikle de hayatınıkralının güvenliğine adamış olan Dagnabbit’inkendisinden beklentilerini biliyordu. Mithril Salonu’nunKralı olarak onun için en uygun yolun, ordusunun anakısmıyla birlikte dosdoğru güneye, krallığının güvenlisınırları içine dönmek olduğunu biliyordu. Yuvayadöndükten sonra bu çapulcu ork ve dev çetesinedüzenlenecek karşı saldırıları yönetebilirdi. Ondan bubekleniyordu ama bunu düşünmek bile Bruenor’unmidesini burkuyordu.

Yalvarırcasına Drizzt’e baktı ve elf cevap olarakhafifçe, halden anlayarak başıyla onayladı.

“Sen ne düşünüyorsun, elf?”

“Canavarları, Pwent ile vahşi grubundan dahakolay bulurum,” diye yanıtladı Drizzt. “Orkları avlamakonusundaki becerisinden hiç şüphe etmesem de,Dagnabbit’in yapabileceğinden bile daha kolaybulurum.”

“Öyleyse benimle gel,” diye önerdi Dagnabbit.

Bu konuşmanın nereye gidebileceğini gördüğünüve bu fikirden hiç de hoşlanmadığını gösterecek birşekilde sesi hafifçe çatladı.

“Geleceğim,” diye hemfikir oldu Drizzt, “amayanımda dostlarım olursa. En çok güvendiğim, tüm

Page 146: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

hareketlerimi en iyi anlayan ve onlara en iyi uyumsağlayan kişilerle birlikte.”

Başıyla Cattibrie’yi, Wulfgar’ı ve Regis’i işaretettikten sonra bir süre duraksayıp Bruenor’a döndü vecüceyi gösterdi. Cüce kralının yüzünde bir gülümsemebelirdi.

“Hayır, hayır, hayır,” dedi Dagnabbit derhal.“Kralımı yaban araziye götüremezsin.”

“Sanırım bunun kararını vermek ne sana ne debana, sadece Bruenor’a düşüyor, dostum,” diyeyanıtladı Drizzt. Bruenor’un minnettar gülümsemesinekarşılık verdi ve cüceye “Son bir av mı?”diye sordu.

“Son olacağını kim söyledi?” diye geldiBruenor’un sert cevabı.

Dostlar kıs kıs güldüler, sonra Dagnabbit ağırçizmesini yere vurup “Kahretsin!” diye haykırdığındadaha da fazla güldüler.

“Pöh, sen de gelebilirsin, seni ahmak cüce,” dediBruenor genç kumandanına. “Sen de,” diye eklediTred’e dönerek. Tred ise başly|a onayladı.

“Yanına biraz savaşçı alacaksın!” diye ısrar ettiDagnabbit.

“Pwent ile adamları,” dedi Bruenor. “Hayır!” diyevurguyla haykırdı Dagnabbit. “Ama az önce kendindedin…”

“Bunu senin geleceğini öğrenmeden öncesöyledim.” Bruenor heyecanlı cüceyi yatıştırmak için

Page 147: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ellerini kaldırdı.

“Pwent olmasın, öyleyse,” dedi, gençkumandanının endişesini anlayarak. Mithril Salonu’nda,Pwent’in yerinde cücelerin ilgisini çekti. “Markinin sanane dediğini bilmiyorum ahbap ama iddiaya varım ki eğerdeden burada olup da sana bir şeyler söyleyecekdurumda olsaydı, onun söyleyeceği türden şeylerdeğildir.”

Torgar ellerini havaya kaldırıp bu sözleri vediğerlerinin bakışlarını savuşturdu.

En azından bunu yapmaya çalıştı, zira diğercücelerin birçoğu yakına gelip sandalyeler çekmiş vebirden fazlası aynı soruyu sormaya başlamıştı:“Mirabar’dan gidecek misin, Torgar?”

Torgar ellerini gür saçlarına daldırdı.

“Elbette ki gitmeyeceğim, sizi lanet olasıcaahmaklar!” dedi, hiç de inandırıcı olmayan bir sesle.

“Babamın babasının babasının babasının babasıburada yaşadı.”

Kabadayılığına rağmen, Torgar bile kendisözlerindeki şüphe kırıntılarını fark edebiliyordu ve budurum, Mirabar’ı terk etmeyi gerçekten düşünüpdüşünmediğini kendisine sormasına sebep oldu.

Elastul’a bir iblis kadar kızgındı ve bu kadarıkesindi ama gerçekten de kalbinin ve zihnininderinliklerinde, Mirabar’daki Hammerstriker hanedanınısona erdirmenin zamanının geldiğini mi hissediyordu?

Page 148: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ellerini tekrar gür saçlarına daldırdı veetrafındakilerin yüzlerine tekrar, “Pöh!” diye bağırdı.

Öyle bir hışımla kalktı ki, sandalyesi arkasındankaydı ve paldır küldür ilerledi. Barın yanından geçerkenbir bira sürahisi kaparak, bariz bir şekilde eğlenmiş olantavernacıya bir sikke fırlattı.i lk Katman’daki —yaniMirabar’ın Yeraltıkenti’nin en yüksek bölümündeki—binaları barındıran mağaraya çıkan Torgar etrafınabakındı. Yapılara ve onları içinde barındıran kayalara,kendisinin ve soyunun bir parçasıymış gibi hissedeceğikadar tanıdık olan kayalara baktı.

“Elastul bir salak,” diye fısıldadı. “Kral Bruenor ilecücelerinin dost olduğunu göremiyorsanız hepinizsalaksınız!”

Son sözlerinin tavernanın penceresine yaklaşanbaşkaLn özellikle de Shingles— tarafındanduyulduğunun farkında olmadan uzaklaştı.

“Gayet ciddi,” diye belirtti başka bir cüce. “Bencegidecek,” dedi bir başkası.

“Pöh! içtiğiniz içkiden başka ne halt bilirsiniz ki?”diye onlara kabadayılandı Shingles. “Tabii içtiğiniz içkiyide biliyorsanız!”

“Ben biliyorum!” diye haykırdı başka bir cücekarşı taraftan. “Öyleyse sanırım içtiğim içkiden yeterinceiçmiyorum!”

Bu sözler, tavernanın dört bir yanından kükreyişdolu kahkahalar yükselmesine sebep oldu.

Page 149: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shingles McRuff sadece hepsine sırıttı, fakat eskidostu ve cephe arkadaşı olan Torgar çoktan görünürdenkaybolduğu halde pencereden dışarı bakmaya devametti.

Bunu yadsımasına ve Torgar’ın inkarına rağmen,Shingles dostunun Mirabar’ı terk etmek konusundaepey ciddi olduğu konusundaki ortak fikri çürütemezdi.Kral Bruenor ile Mithril Salonu’ndan cücelerin ziyareti,daha önceden siması olmayan bir düşmana simakazandırmıştı ve Torgar ile diğer birçoğu o simayı birdost olarak bellemişti. Belki de bir rakipti ama kesinlikledüşman değildi.

Elastul ile çoğunluğu insan olan diğer liderlerinBruenor’a ve onun hikayelerini dinleyip BuzyeliVadisi’nden gelen malları satın almak için kralın yanınagiden cücelere yaptığı muamele Torgar ve diğer bir sürücücenin hiç hoşuna gitmemişti.

O olaydan beri Shingles McRuff sonzamanlardaki hadiseleri ve onların doğurabileceği dahabüyük sonuçları ilk defa ciddi ciddi düşündü.

Düşüncelerinin kendisini aniden ve çoktangötürmüş olduğu yerden hiç hoşlanmamıştı.

“Suçluluk komik bir şey, değil mi?” diye oyuncubir edayla sordu Delly Curtie Wulfgar’a, barbar atarabalarında kadının ve Colson’ın yanına döndüğünde.

“Suçluluk mu?” diye geldi şüpheci yanıt. “Yoksasorumluluklarımı bilmem mi?”

Page 150: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Suçluluk,” diye yanıtladı Delly biraz olsuntereddüt etmeden.

“Bir aile kurarak, o aileyi korumanınsorumluluğunu üstlendim.”

“peki etrafımız iki yüz dost cüceyle sarılıykenbana veya Colson’a ne olacağını sanıyorsun? Biziyaban diyarda bir başımıza bırakmıyorsun, Wulfgar.Güvenli sınırlara doğru gidiyoruz. Tehlikeye doğru gidensensin!”

“Bunda bile sorumluluklarımdan kaçıyor—”

“Ah, bu muhabbete bir daha başlayayım deme,”diye yüksek sesle sözünü kesti Delly, etraftaki birkaçcücenin ilgisini üzerine çekerek. “Ne yapmangerekiyorsa onu yapmalısın. Yaşaman gereken hayatıyaşamalısın.”

“Bunca yolu benimle birlikte geldin…”

“Yaşamayı seçtiğim hayatı yaşadığım için,” diyeaçıkladı Delly. “Seni kaybetmek istemiyorum —hem debir an olsun bile— ama eğer bütün gün benimle veColson’la birlikte oturmak için kalbinin sesine kulakvermezsen, zaten seni kaybetmiş olacağımı biliyorum.Gerçekten yüreğinden geçen buysa, bizimle MithrilSalonuna gel, aşkım ama eğer öyle değilse Bruenor vediğerleriyle yola çık.”

“peki ya orada, senden uzaktanken ölürsem?”

Bu soru korkudan doğmuyordu, zira Wulfgaryollarda ölmekten korkmuyordu. O bir maceracı, birsavaşçıydı ve hayatında doğru yolu izlediğine inancını

Page 151: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

koruyabildiği sürece karşısına çıkacak her şeyi kabuledebilirdi.

Elbette ki yollarda savaş vermeden ölecekdeğildi! “Bunu her zaman düşünüyorum,” diye itiraf ettiDelly, “çünkü gitmen gerektiğini biliyorum. Eğer yollardaölürsen, Colson’ın babasıyla gurur duyacağını bil. İlkbaşta yüreğini değiştirmeyi, seni yanımda kalmaya iknaetmeyi düşündüm ama sen öyle biri değilsin. Bunuyüzünde—üzerine acımasız rüzgarlar eserken çok dahaiçten gülümseyen o yüzünce— görüyorum. Ben veColson, yolunun sonunda her ne akıbeti bulacaksan onukabul edebiliriz, Beornegar oğlu Wulfgar ama kalbininyolunu takip ettiğin sürece.”

Konuşurken ona yaklaştı, yerde oturan Wulfgar’ınyanına diz çöktü ve kollarını omzuna doladı.

“Oklardan birine benim adıma okkalı bir yumrukindir, tamam mı?”

Wulfgar, kadının kıvılcımlar saçan —Luskan’ınarka sokaklarında Arumn’un tavernasında çalışırkenolduğundan çok daha parlak bir şekilde kıvılcımlarsaçan— gözlerine bakarken gülümsüyordu. Yoldaki birşeyler, temiz hava, maceralar ya da çocuk kadının içineişlemişti ve Delly her geçen gün daha güzelleşmiş, dahaeksiksiz, daha sağlıklı olmuştu.

Wulfgar kadını kendine çekip ona sıkıca sarıldı.Robillard’ın onu Luskan’ın merkezine bıraktığı ve ona ikiseçenek sunduğu günü hatırladı: Güneye ve Delly ileColson’ın yanındaki güvenli evine giden yol, ya damaceralarında dostlarına katılması için kuzeye giden

Page 152: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yol. Delly’nin sözlerini, sesindeki sevgi ve takdirle dolusamimiyeti duyan Wulfgar, kuzeye gitmeyi seçtiğine hiçbu kadar memnun kalmamış ve kendisinden hiç bukadar emin olmamıştı.

Ve eşi olan bu kadına daha evvel hiç bu denliaşık olmamıştı.

“Ona senin adına iki tane okkalı yumruk atarım,”diye yanıtladı Wulfgar ve eğilip karısını öpmek için öneeğildi.

“Hayır,” dedi Delly alaycı bir şekilde geriçekilerek. “Bir yumrukta onu uzağa uçurursun.”

Delly artık geri çekilmedi ve adamın dudaklarıonunkileri buldu, nazikçe başlayan sonra daha ateşli birşekilde devam eden uzun bir öpücüktü. Barbar ayağakalktı ve zarif Delly’yi kolayca kaldırıp onu atarabalarının mahremiyetine doğru götürmeye başladı.

Derken Colson uyanıp ağlamaya başladı.

Wulfgar ile Delly’nin elinden sadece kahkahaatmak geldi.

*****

Thibbledorf Pwent sıçrayıp duruyor, hüsran vehayal kırıklığını gayet iyi dile getiren bir dizi sesçıkarıyor; yanından geçtiği her taşı, hatta çok büyükolanlarını bile tekmeliyordu. Sert cüce acı hissediyorsabile bunu göstermiyordu, sadece ardı arkası kesilmeyenküfürler arasında homurdanıyor ve inatçı çıkan kayalarıtekmeledikten sonra birkaç kez tek ayak üzerindesekiyordu.

Page 153: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

En sonunda Pwent, Kral Bruenor’un etrafındadakikalarca küfürler ederek döndükten sonra bir andadurdu ve tıknaz ellerini beline koydu.

“Savaşmaya gidiyosunuz ve savaş benim veoolarilarımın ait olduu yer!”

“Küçük bir ork grubundan ve birkaç devdenintikam alnaya gidiyoruz,” diye düzeltti Bruenor. “Onasavaş bil denmez, hatta eğer Pwent ve oğlanları daorada olursa hiç denmez.”

“Bizim işimiz bu.”

“işinizi çok iyi yapıyorsunuz!” diye haykırdıBruenor. Pwent’in gözleri genişledi.

“Höh?”

“Seni lanet olası salak!” diye azarladı Bruenor.“Bunun benim son seferim olduğunu anlamıyor musun?

Mithril Salonu’na döndüğümüzde tekrar kralolacağım. O ne sıkıcı bir makam öyle!”

“Ne diyosun be? Sen gördüüm en iyi kralsın…”

Bruenor elini kaldırıp abartılı bir bıkkınlıkifadesiyle onu susturdu.

“Yalancı elçilerle konuşmak, cicili bicili ahmaklordlar ve onların daha da cicili bicili ahmak kanlarıylayemekler yemek..Önümüzdeki asırda baltamıkullanabileceğimi mi sanıyorsun sen?

Ancak o lanet drowların başka bir ordusu gelipkapımızı çalarsa! Şimdi elime bir şans, son bir şans

Page 154: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

geçti ve sen de o katil çetenle gelip tüm eğlencemiçalmayı düşünüyorsun. Seni dostum sanıyordum be!”

Bu sözler Pwent’in afallamasına sebep oldu vebu durumu asla aklının ucundan bile geçmemiş bir ışıkaltında değerlendirmesini sağladı.

“Senin dostunum, Kral Bruenor,” dedi Pwentciddiyetle, Bruenor veya herhangi birinin onu hiçgörmediği kadar efendi bir tavırla. “Oolanlarımı MithrilSalonu’na götürcek ve orayı senin gelişin içinhazırlıycam!”

Duraksayıp Bruenor’a kurnazca göz kırptı —yada, en azından kurnazca göz kırpmaya çalıştı, ziraPwent’in bu hareketi sadece abartılı bir göz seğirmesiolarak çıkmıştı.

“Ayrıca umarım yakın bi zamanda dönmezsin,”diye devam etti Pwent, Bruenor’un ondan umduğundançok daha büyük bir anlayışla. “Felbarrlı oolanlarasaldıran tek bi küçük grup olabilir ama burayla oranınarasında başka küçük gruplar da bulabilirsiniz, hattayuvaya dönerken daha fazlasına da rastlayabilirsiniz, iyisavaşlar, Kral Bruenor. Parlak salonlarını görmedenönce baltanı bin defa daha çentesin!”

Bruenor, cücenin sevgili dostları, Dagnabbit, Tredve yirmi beş sert savaşçıdan oluşan grup; yüksektezahüratlar, orklarla devlere ölüm sloganları ve MithrilSalonu ile Felbarr Kalesi arasındaki sonsuz dostluksözleriyle birlikte ana gruptan ayrılıp kuzeye, dağlaradoğru döndü. Cüceler kana susamış bir ırk değildi amasavaşları en nefret ettikleri düşmanları olan goblin türü

Page 155: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ve dev soyu yaratıklara karşı olunca gayet iyi kutlamayaparlardı.

Dostlara gelince, hepsi de (hatta Regis bile!) birkez daha maceralı yollara döküldükleri için kendileriniyenilenmiş ve tazelenmiş hissetmeye başladılar.Böylece o güzel sabah vaktinde, üzgQn olanlar sadecegitmek üzere seçilmemiş olanlardı.

Kara elf içi, es|<i zamanlarla yeni zamanlar biraraya karışmış gibiydi;son yıllarda hayatını bu denlizenginleştirmiş olan eski çetesiyle birlikte yollaradökülmüş, tehlikeli diyarlarda m;ıceraya çıkmıştı. Fakatartık hepsi de birbirlerini dahi jyj anlıyor ve birbirilerininbu dünyada ait oldukları yeri biliyorlardı. Bugüngerçekten de gelecek vaatleriyle doluydu, DrizztDo’Urden’in bilmediği şey ise, hayatının en acı dolugünlerin;, balıklama dalmak üzere olduğuydu.

Page 156: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

KISIM İKİ

FARKINDA OLMADAN BİR DEVE BULAŞMAKÖlmekten korkmuyorum.

İşte söyledim, kendime itiraf ettim. Ölmektenkorkmuyorum, Menzoberranzan’dan çıkıp gittiğimgünden beri bir kez olsun korkmadım. Sadece artık bugerçeği tam anlamıyla takdir etmeye başladım ve bununtek sebebi Bruenor Battlehammer adındaki çok özel birdostum.

Dudaklarımdan böyle sözlerin dökülmesinesebep olan şey boş bir kibir değil. Bir cesaret gösterisiveya kendimi diğerlerinden daha üstün görme hevesi dedeğil. Bu, basit gerçeğin ta kendisi.

Ölmekten korkmuyorum.

Ölmek istemiyorum ve beni öldürmek için yapılanher türlü girişime karşı tüm gücümle savaşacağımainancım tam. Zafer kazanma şansımın hiç olmadığı birdüşman kampına ahmakça saldırmayacağım —kidostlarım sık sık beni bunu yapmakla suçluyor ve henüzhâlâ ölmemiş olmamız gerçeği bile onları bu fikirlerindencaydıramıyor. Hayır, birkaç asır daha yaşamayı

Page 157: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

umuyorum. O sonsuz yolculuğun her adımındaetrafımda biricik dostlarımla birlikte sonsuza dekyaşamayı umuyorum.

Peki öyleyse neden ölümden korkmuyorum?Kendi irademle yürüdüğüm —gerçekten de yürümeyiseçtiğim—yolun tehlikelerle dolu olduğunu ve bir gün,belki de çok yakında, benim ya da arkadaşlarımdanbirinin öldürülebileceği gibi son derece gerçek birolasılık taşıdığını biliyorum. Bariz bir şekilde, öldürülmekbeni öldürecek olsa ve sevgili dostlarımdan birine zarargeldiğini görmek beni daha da kötü öldürecek olsa bile,baş koyduğum bu yoldan dönmeyeceğim. Onlar dadönmeyecek.

Artık nedenini biliyorum. Artık, Bruenorsayesinde, neden ölmekten korkmadığımıanlayabiliyorum.

Daha önceleri, korkusuz oluşumun sebebininyüce bir varlığa, bir ilaha, ölümden sonra yaşamaduyduğum inancımdan kaynaklandığın, sanırdım ve buhuzur verici umut hâlâ kalbimde mevcut. Fakat busadece denklemin bir kısmı. Dualar ile körlemesineinanca dayanan bu kısım, beni gerçekten hayatta tutan,bana yön gösteren, tehlikeli yoldaki her adımımıderinden gelen bir içsel sakinlikle atmamı sağlayankesin bilgjjer gibi değil.

Ölmekten korkmuyorum, çünkü hem ruhen hembedenen benden daha büyük’olan bir şeylerin, bir fikrin,bir inancın parçası olduğumu biliyorum.

Page 158: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mithril Salonu’ndan uzağa giden bu yolu seçmesikonusunda Bruenor ile konuştuğumda sorumu gayetbasit bir şekilde dile getirmiştim: “Eğer yoldaöldürülürsen Mithril Salonu halkının hali ne olacak?”

Bana verdiği c&vap çol< daha oasJt ve barizdi:“Halleri, eve kaçıp saklandığımda olacağından çok dahaiyi olacak!” İşte cücelerin bakış açısı bu —ve tümliderlerinden bekledikleri şey de bu.

Kusursuz muhafız Pwent gibi aşırı derecedekorumacı olanları bile, eğer Bruenor’a eksiksiz birşekilde siper olup onu bir yere kapatırlarsa, MithrilSalonumun Kralı’m çoktan katletmiş olacaklarınıyüreklerinin derinliklerinde biliyorlar. Bruenor birteokrasiyle yönetilen Mithril Salonu’nun aslında, tahtaçıkan cüce her kim olursa olsun, ondan Çok daha büyükve üstü kapalı bir demokrasiye sahip, olduğunu biliyor.Bruenor kendinden önceki kralların savaşlarda trajik birşekilde öldüğünü, kendinden sonrakilerin bu şekildeöleceğini ve arkalarında bıraktıkları cücelerin onungöçüşüne hazırlıksız yakalanacağını biliyordu. Amakaçınılmaz gibi görünen bu gerçeğe karşılık olarak, ensonunda Mithril Salonu adındaki bu vücut, cenazeküllerinin arasından tekrar yükselecekti. Daha evvel herne zaman bir düşman bu mekanı tehditp> etmiş olsaliderlerin yaptığı üzere, Drowlar Mithril Salonu’nasaldırdığında, Bruenor bir kral olarak güçlü ve sağlamdurup saldırıda başı çekmişti. Matron Baenre’yi katledenve o acımasız baltasındaki en iyi çentiği hak eden kişibizzat Bruenor idi, onun adına savaşan bir başkasıdeğil.

Page 159: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bir cüce kralının sorumluluğu budur, zira bir cücekralı, krallığın kraldan daha önemli olduğunu, klanınliderden daha üstün olduğunu, klanın varlığı içinkonulmuş prensiplerin doğru prensipler olduğunu ve kralveya avam fark etmeksizin tüm bireylerden daha yüceolduğunu anlamalıdır.

Eğer Bruenor buna inanıyor olmasaydı, eğerdüşmanlarının gözlerinin içine dürüstçe ve kendigüvenliğinden korkmaksızın bakamasaydı, MithrilSalonu’nun kralı olmaya layık sayılmazdı. Tehlike başgösterdiğinde saklanan bir lider, lider sayılmaz.Kendisinin eşsiz ve paha biçilmez olduğunu sanan birlider ahmağın tekidir.

Ama ben bir lider değilim. Peki öyleyse budurum, bana ve seçtiğim yola nasıl yansıyor? Ziraadaletin, en iyi niyetlerin (bazen o niyetler yanlışyönlendirilse bile) ve benim için dürüstçe olan bir yolseçtiğimi yüreğimde hissediyorum. Yöntemlerimin (enazından benim için) doğru olduğuna inanıyorum veyüreğimde bir an olsun buna inanmazsam, kendimideğiştirmek için büyük çaba sarf etmem gerektiğinibiliyorum.

Bu yolda birçok sınav karşıma çıkıyor. Elbettedüşmanlar ve başka fiziksel engeller var amaberaberinde yürek sancılarını da getiriyor. Umutsuzluktakaybolmuşken, dostlarımı rahat bıraksınlar diye teslimolmak için Menzoberranzan’a geri döndüm ve yaptığımen büyük hatalardan biriydi, zira bu davranışım, benimiçin en kıymetli olan kadının neredeyse hayatına malolacaktı. Kafası karışmış, hayattan bezmiş olan

Page 160: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Wulfgar’ın grubumuzdan ayrılmasını izledim ve aslaiçinden çıkamayacağı bir karanlığa doğru ilerlediğindenkorktum. Fakat o ayrılışın getirdiği ıstıraba rağmen,onun gitmesine izin vermem gerektiğini biliyordum. „Bazen yol üzerinde seçtiğimiz dönemeçlerindoğruluğundan emin olmak zor gelir. Korkarım ki, ölenf//,/a’n”” görüntüsü sonsuza dek peşimi bırakmayacak,fakat hakikaten de farklı bir şey yapmamın imkansızolduğu gerçeğini de aklımdan çıkarmıyorum. Yarım asırönceki o kader günündeki hareketlerimin hazinsonuçlarını biliyor olsaydım dahi, sanırım aynı yoluseçer, kalbimin ve vicdanımın bana yaptırdığı şeyiyapardım. Zira benim veya herhangi birinin yapabileceğitek şey bu.

Zorlu yolculukta, vicdanımızın bize gösterdiğiyönler, gozu kapalı güvenilecek cinsten olmasalar da,bulabileceğimiz en iyi yol tabelalarıdır.

Alabileceğim derin yaraları artık çok iyi bilmemerağmen vicdanımın sesini takip edeceğim.

Zira doğru yolda ilerlediğimi bildiğim sürece,oldurulşem bile, en azından kısa bir zaman için DrizztDo’Urden den daha büyük bir şeyin bir parçasıolduğumu bilerek öleceğim.

Olmam gerektiği gibi olduğumu bilerek.

Hiçbir drow, hiçbir insan, hiçbir cüce bundanfazlasını isteyemez.

Ölmekten korkmuyorum.

—Drizzt Do’Urden

Page 161: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

FELAKETİN EŞİĞİNDE“Kaybolduk!” diye kükredi sarı sakallı cüce.i leri

doğru tehditkar bir adım attı ve az kalsın, salınan, uzunsakalına takılıp düşecekti.

Neredeyse boynu olmayan, geniş omuzlu biryaratıktı. Yüzü abartılı hatlarla doluydu: iri, uzun vegeniş bir burun; sarı bıyıklarının altında daha da belirgingörünen kocaman dişlere sahip bir ağız; geniş gözçukurlarının içinde, her ne zaman sinirli bir tavır takınsadaha da vahşi görünen çılgın, kara gözler. Ağır göğüszırhı uyku tulumunun üzerinde olduğu halde, metaldenve dallı budaklı geyik boynuzlarından yapılmış olankocaman miğferi kafasındaydı.

“Nasıl olur da kayboluruz, seni lanet ahmak?”dedi. “Tüm o kuşlar sana yön göstermiyor muydu?”

Ağabeyi olan diğer cüce omuz silkip acıklı bir,“Oooo,” sesi çıkarttı.

Kafasını eğdi ve bir cüceden beklenecek şekildeçizmeler değil de terlikler geçirmiş olduğu ayaklarınabaktı. Sonra yakınlardaki bir taşı uzaktaki çalılara doğrutekmeledi.

“Beni oraya götürebileceğini söylemiştin!” diyekükremeye devam etti Ivan Bouldershoulder. “Birkestirme mi? Evet, bizi buraya getiren lanet olası birkestirme yoldu. Peki burası Mithril Salonu’na yakın mı?Hayır! Ama herhangi bir yere yakın ve sen haklısın, senigidi aptal duurit, bizi buraya çok hızlı getirdin!”

Page 162: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kabadayılanan cüce dimdik durup ve ezikleriçindeki zincir yeleğini çekiştirip, sol omzundan sağkalçasına kadar uzanan, üzerinde küçük arbalet oklarıbulunan palaskasını düzeltti.

“Tik, tık, tik, bom,” diye onu yüzüncü defa uyardıağabeyi, he’r biri’ patlayıcı yağla dolu ufak bölmeleresahip olan o küçük arbalet oklarını göstererek.

Hiddetli Ivan, cevap olarak bir arbalet tabancasıçıkarttı —Karanlıkaltındaki kara elflerin gözde silahınıntıpatıp kopyasıydı ve onu Pikel’e doğrulttu.

“Bom sana denir, seni gidi aptal duurit!”

Pikel gözlerini devirdi ve hızla bir şeylermırıldandı. Daha Ivan ona sesini kesmesinisöyleyemeden önce, küçük bir ağaç dalı sarı sakallıcücenin ileri uzattığı eline doğru sarkıp bileğine dolandıve Ivan’ı parmak ucuna kaldıracak şekilde yukarı çekti.

“Şu anda bu oyunu oynamak istemezsin,” diyeuyardı Ivan. “ŞinKli olmaz.”

“Bom yok,” dedi Pikel sertçe, çocuğunuazarlayan bir anne gibi parmağını kaldırarak.

Elbette, çoğu zaman olduğu gibi son derecekomik görünüyordu Yeşile boyadığı uzun sakalını ikiyeayırıp koca kulaklarının arkasına atmış ve sırtınınyarısına kadar uzanacak şekilde saçıyla birlikte örgüyapmıştı. Katmanlarla dolu, kalın bir iple belinebağlanmış ve kollarını iki yana açacak olursa aşağıdoğru sarkacak derin ceplere sahip açık yeşil bir Cübbegiymişti.

Page 163: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ivan’ pek yakında suratına bir yumruk yiyeceğiniağabeyine belirtecek şekilde hafifçe güldü.

Pikel onu duymazdan geldi ve küçük kampyerlerinin yan tarafına bir tencere dolusu sebzeyahnisinin ateşin üzerinde kaynamakta olduğu yeredoğru ilerledi. İki Carradoon adındaki küçük kasabanınüzerindeki dağlarda bulunan Yükselen RuhKatedrali’nden ayrıldığından beri on günden uzun birsüre geçmişti.

Cüceler, Mithril Salonu’ndan Kral BruenorBattlehammer’ın resmi taç takma töreninde Cadderly’yieşi Danica’yı ve tüm katedral ahalisini temsil etmegörevini kabul etmişlerdi. Ivan ile Pikel zaten yıllardır,vani Drizzt ile Cattibrie kayıp bir dostlarını bulmaarayışıyla Yükselen Ruh’a uğradığından beri, gidipMithril Salonu’nu ziyaret etmek hakkındakonuşuyorlardı. Kartanesi Dağları’ndaki işler yolunagirdiğine ve Bruenor’un taç takması gibi büyük birhadise yaklaştığına göre, bunu yapmanın tam zamanıgibi görünüyordu.

Kartanesi Dağları’ndan henüz çıkmış veyolculuklarına yeni başlamışlardı ki, teoride ve pratiktebir druid olan Pikel, kardeşine uzun yolculuklarındaonlara çok daha hızlı bir şekilde rehberlik edebileceğinisöylemişti. Ne de olsa, her homurtusunu anlayan Ivandışında kimseyle konuşamasa da hayvanlarlakonuşabiliyordu. Hava değişimlerini yüksek bir başarıylatahmin edebiliyordu ve Tikel’in cübbesinin uzunyenlerinden çıkarabileceği bir numarası daha vardı; bu,druidlerin anladığı bir nakil büyüsüydü ve bir ağaçtan

Page 164: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

girip miller ötedeki başka birinden çıkmak için ağaçlarınbirbirine olan bağını kullanmaya dayalıydı.

Ivan ile Pikel bunu şimdiye kadar sadece bir kereyapmışlardı ve tüm bu yolculuğu son derecen doğadışıbulan Ivan epey söylenmişti. Kendilerini derin vekaranlık bir ormanda bulmuşlardı. İlk başta Ivan,Carradoon’daki Kartanesi Dağları’nın karşısındabulunan elf diyarı Shilimista’ya girdiklerini sanmıştı amakaranlık mekanda dolaşarak geçirdikleri tek bir gününardından, hem Ivan hem de Pikel, bu ormanınhavasının, Elbereth ve raks eden halkı tarafındanyönetilen o büyülü diyardan son derece farklı olduğunufark etmişlerdi. Her neredeyse ve her ne ise, bu ormanShilimista’nın havadar korularından çok daha karanlıkve çok daha meşumdu. Sanki çok kuzeye gitmişler gibi,rüzgarın daha keskin bir ısırığı vardı.

“Beni indirecek misin.?” diye seslendi Ivan,kendisini yakalamış olan ağacın altından. “Hıhı.”

Ivan hafifçe kıkırdadı ve serbest kalan kolunusıkışmış kolunun altından uzatıp arbalet tabancasınıeline düşürdü. Hızla hareket edip silahı yüzüne doğrukaldırdı ve yay kirişini üst dişlerine takarak hazırkonuma gelip klik edene kadar çekti. Sonra silahınkabzasını ısırıp ağzında tutarken aşağı uzanıppalaskasındaki küçük dartlardan birini çıkardı.

“Oooof,” diye uludu Pikel, kardeşinin ne yaptığınıgördüğünde. Ateşin yanından küçük bir ağaç dalı çektive hızla bir şeyler mırıldanıp artık bunun bir “Şalala,”olduğunu ilan ederek kardeşine hücum etti.

Page 165: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ivan sakince ve bilhassa dartı arbalete yerleştirdive silahı kaldırıp kendisini yakalamış olan daladoğrulttu. Fakat uluyan Pikel’in çok yakında olduğunufark eden sarı sakallı cüce, silahı derhal indirip Pikel’edoğrulttu ve ateş etti.

Dart, Pikel’in havaya kaldırdığı tılsımlı sopayaçarpıp hedefi buldu ve patladı. Gözleri kör eden,sersemletici bir patlama Pikel’in saldırısını durdurdu veafallamış cücenin, sağ tarafındaki sakallan ve saçındandumanlar tüterek, kolu hâlâ havada ama tılsımlı bir sopayerine kömürleşmiş bir tahta parçası tutar bir haldeolduğu yerde kalmasına sebep oldu.

“Oooo,” diye inledi druid cüce.

“Evet, sırada ağacın var!” diye söz verdi Ivan vearbaletini tekrar ağzıyla tutup elini başka bir darta attı.

Pikel uçarak onu kıskaca aldı ve bu hareketgerçekten de bir uçan kıskaç oldu; z\ra birbirinedolanmış cüceler geriye doğru yaylanıp güçlü daltarafından yukarı çekilerek, elbette ki, tekrar olduklarıyere geri geldi.

Böylece ileri geri yaylanıp debelenmeye devamettiler. Pikel arbalet tabancasını ve Ivan’ın savrulankolunu yakalamıştı ve gerçek bir basar veremeyeceğikadar birbirilerine dolanmış olmalarına rağmen IvanPikel’e yumruklar savur— uyordu. Bütün bunlar olup biterken güçlü ağaç dalıhâlâ sıkı sıkıya tutuyor ve debelenen iki cüce ileri gerisavrulurlarken sadece hız kazanmalarına yarıyordu.

Page 166: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu yükselişlerden birinin en yüksek noktasınavarmak üzereydiler ki, Pikel’in tılsımı bozuldu ve ağaçdalı, Bouldershoulderlar’dan oluşan bir gülleyi havayayükseltti ve aynı anda çıkan bir “oof!”s esiyle yerekapaklanıp yuvarlanmalarına sebep oldu.

Yuvarlanarak ateşin çok yakınından geçtiler veIvan burnunun ucunu yaktığında cıyakladı. Pikel’in inşaetmiş olduğu küçük çadıra çarparak etrafa ince dallarsaçtılar. Bir ara Pikel başka bir tılsım yapmak içinmırıldanmasına yetecek kadar uzaklaşmayı başardı,fakat Ivan güçlü elini ağabeyinin ağzının üzerine attı.Pikel derhal ısırdı.

Bu boğuşma dakikalar boyunca sürebilirdiBouldershoulder kardeşler söz konusu olduğundaçoğunlukla sürerdi— ama alev çukurunun yanındangelen pes bir bırıltı, yuvarlanan iki cücenin, bir diğeriniyumruklamaya hazır bir şekilde yumruklarını kaldırmışbir halde anında durmasına sebep oldu. Yerde yatankardeşler aynı anda yüzlerini çevirdiklerinde, kocamanbir kara ayının sıcak sebze yahnisini pençelediğinigördüler, Ivan Pikel’i üzerinden ittirip ayağa fırladı.

“Moradin’e şükür!” diye haykırarak etrafınabakınıp kudretli baltasını aradı. “Bana yeni bir kürkçıktı!”

Pikel’in feryadı gece göğünü yaydı ve yüzlercemetre etrafta olan tüm gece kuşlarını susturdu.

“Kapa gaganı!” diye emretti Ivan.

Yana doru koşturup silahına bakındı ve yanındangeçerken ağabeyinin yeniden bir şeyler mırıldandığını

Page 167: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

duydu. Ivan, ağabeyinin yine nispeten zararsız amakesinlikle can sıkıcı bir doğa numarasından nasibinialacağını sandı.

Heyecanlı Ivan baltasını eline aldığında ateşedöndü… ve Pikel’i, halinden gayet memnun olan ayınınönünde, gür kürküne rahatça yaslanmış bir haldeotururken buldu. “Bunu yapamazsın,” diye inledi Ivan.

“Hee, hee, hee.”

Ivan hırlayarak kolunu kaldırdı ve baltasınıçimlere fırlattı.

“Lanet Cadderly,” diye söylendi, zira Ivan’a göre,Pikel’i bir canavara dönüştüren kişi Cadderly idi.

Her şeyden önce, vahşi bir hayvanı —Percivaladını taktığı beyaz bir sincabı— ilk evcilleştirenCadderly idi. Bunu örnek alan Pikel, edindiği dostlarlaYükselen Ruh Katedrali’nde, özellikle de Cadderly ileDanica’nın çocukları arasında şöhret salmıştı —tabiitüm bunların utanç verici olduğunu düşünen Ivan için bukötü bir şöhretti. Bugüne kadar bu dostlar arasında,kocaman bir kartal, bir çift kel kafalı akbaba, bir gelincikailesi, üç tavuk ve Bobo adındaki inatçı bir eşek vardı.

Şimdi de başlarına bir ayı çıkmıştı. Ivan içgeçirdi.

Ayı hafifçe homurdandı ve yana devrilerekzemine rahatça kurulduktan sonra neredeyse anındahorlamaya başladı. Pikel de öyle.

Ivan daha da derinden iç geçirdi.

Page 168: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Övgüye gerek yok, hayır,” dedi gnom Nanfoodle.Küçük kollarını ince göğsünün üzerinde kavuşturmuştuve iri ayaklarından biri tedirginlikle yere vuruyordu, “amaövgüden memnun olurum, evet!”

Bir metre on santimden daha uzun olmayanboyu, uzun, sivri ve çarpık burnu ve kulaklarınınyanından uzanıp ta arkaya kadar giden yarım daireşeklindeki gür beyaz saçları haricinde kel olan kafasıyla,Nanfoodle hiç de heybetli bin değildi. Fakat yine de,Kuzey Diyarı’ndaki en meşhur simyacılardan biriydi veElastul ile Shoudra Stargleam bu gerçeği gayet iyibiliyorlardı.

Mirabar Markisi, yüzünde kocaman ve samimi birgülümsemeyle alkışlamaya başladı, zira Nanfoodle onaözel işlemden geçirilmiş, sadece on gün öncemadenlerden alınan bir cevherin eritilmesi veşekillendirilmesiyle yapılmış bir metal parçası getirmişti.

Usta gnomun icat ettiği formülle kaplanmış olanbu plaka, aynı hammaddeden yapılan diğer mallardandaha güçlüydü.

Yan tarafta duran Asa Taşıyıcısı, farklı metalişlemelerini inceleme işine kendini öyle kaptırmıştı ki,alkışlamadı. Fakat gnoma doğru takdirle başını salladıve Nanfoodle bunu memnuniyetle kabul etti. İkisi çok iyidostlardı ve bu dostlukları Elastul’un (çoğunluklaShoudra’nm tavsiyeleri üzerine) Nanfoodle’ı işe alıpburaya getirmesinden öncesine dayanıyordu.

“Metaller için bulduğun yeni işlemle, yaptığımızmallar Kuzey’in en iyi malları olacak,” dedi Elastul.

Page 169: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Şey…” Gnom tereddüt etti. “Eskidenolduklarından daha iyi olacaklar ama…”

“Ama? Burada ‘ama’ olamaz Nanfoodle. AsaTaşıyıcısı Shoudra’nm güvenceye alması gerekenkontratlar var ve son yıllarda kaybettiğimiz ticaretbağlantılarının çoğunu yeniden kazanmamız için en iyisigerekli —sadece daha iyisi değil, en iyisi!”

“Rakibimizin cevherleri daha kaliteli ve tekniklerikusursuz,” diye açıkladı Nanfoodle. “Benim işlemimmalların gücünü ve dayanıklılığını epey arttıracaktır amaMithril Salonu’nun cevherlerini gölgede bırakacağındanşüpheliyim.”

Elastul tahtına çöküverdi ve elleriyle tahtınkollarını kavradı.

“Ama ilerleme kaydettik!” dedi Nanfoolde büyükbir hevesle, bu hissin markiyi de etkileyeceğini umarak.Ama etkilemedi.

“Bunun, simya işlemleriyle kayda değer birilerlemenin ilk kat edilişi olduğuna inanıyorum,” diyeekledi Shoudra Stargleam ve gizlice Nanfoodle’a gözkırptı. “Çoğu simyacının acayip iddialarına rağmen,doğası itibarıyla büyülü olmayan pek az gelişme oldu —hayır, daha doğrusu hiç gelişme olmadı.

“Ve her türlü gelişmenin faydası olacaktır,” diyedevam etti Shoudra. “Mirabar ile Mithril Salonu arasındabir seçim yapmanın eşiğinde olan birçok eskimüşterimiz var ve eğer fiyatımızı arttırmadan kalitemiziyükseltebilirsek, sanırım birçoğunu bize çekebilirim.”

Page 170: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Elastul bu sözler üzerine biraz neşelenmeyebaşladı, hatta başıyla onaylayacak oldu, fakatNanfoodle, “Şey..” diye söze karıştı.

“Şey mi?” diye şüpheyle sordu marki.

“Bu çözelti için gerekli olan adamantit tabakalarıpek ucuz değil,” diye itiraf etti gnom.

Elastul kafasını ellerinin arasına gömdü. Onunarkasında duran dört Çekiç askeri homurdanarak küfürettiler.

“Adamantit mi kullanıyorsun?” diye sorduShoudra. “Kurşunla deney yaptığını sanıyordum.”

“Öyleydi,” diye yanıtladı gnom. “Ama katkımaddesi olarak ana çözeltiye karışan formül kurşunlaelde ediliyordu.” Omuz silkti. “Ama ne yazık ki, busadece malın kalitesini düşürdü.”

“Dur bakalım,” diye emretti Elastul acı ve bariz biralaycılıkla. Marki tahtında doğruldu ve sanki bir andaher şeyi anlamış gibi parmağını gnoma doğru uzattı.“Metalleri birbirine karıştırmanın bir yolunu buldun yani?Bunu yaparken daha güçlü metal kullanırsan daha iyimal elde ediyorsun ama daha ucuz metal kullanırsandaha zayıf mal elde ediyorsun, öyle mi?”

“Evet, Marki,” diye itiraf etti Nanfoodle, bu sertiğneleme karşısında kocaman kafasını öne eğerek.

“Alaşımları hiç duydun mu, sevgili Nanfoodle?”“Evet, Marki.”

Page 171: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Çünkü bir an onları baştan keşfettin sandım.”“Evet, Marki.”

“Sana ne kadar para ödüyorum?”

“Yeterli,” diye söze karıştı Shoudra Stargleam,markinin yanına gelip adamı yatıştırmak için eliniönkoluna koyarak. “Bu, büyük bir kârın ilk adımı olabilir.Eğer Nanfoodle’ın tekniğinde pahalı olan işlemiazaltırsak, bu durum hiç de kârsız sayılmaz. Her açıdan,kazanç vaat eden bir yoldaki ilk adımımız gibigörünüyor. Ben derim ki, bu iyi bir başlangıç!”

Kadının coşkusu gnomun biraz daha dikdurmasını sağladı ama Marki Elastul buna cevap olarakalayla sırıttı.

“Pekala, ne açıdan bakarsak bakalım, iyi yürekliNanfoodle,” dedi, “bütün bu işlem sırasında benimgönlümü hoş tutmak için zamanımı ve paramı boşunaharcama. İşinin başına dön ve çok büyük bir ilerlemekaydetmeden geri gelme.”

Gnom hafifçe reverans yapıp odayı hızla terk etti.O gittiğinde Marki Elastul hüsran dolu, yüksek bir seslekükredi. “Simya övünülecek bir bilimdir,” dedi Shoudra.

Geçmişte birçok defa tekrarladığı bir tavsiyeydibu.

Elastul simyacı takımına büyük meblağlarödüyordu ve gerçekten de şimdiye kadar tek duyduklarıilerleme belirtisi de buydu.

“Bu böyle olmaz,” dedi marki asık bir suratla,sanki tüm hiddetini kükreyişiyle atmış gibi. “Kral Bruenor

Page 172: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

şehrimize gelip karmaşa çıkarıyor. Bizi hemcevherleriyle, hem de tavırlarıyla alt ediyorlar.

“Bu böyle olmaz.”

“Mithril Salonu’nun kaliteli ve pahalı cevherineihtiyaç duymadan ürettiğimiz tüm mallar için pazarpayımız hâlâ güçlü,” diye hatırlattı Shoudra. “O mallar,yani çapalar ve sabanların, menteşeler ve tekerşeritlerinin sayısı kılıç ve göğüs plakalarından çok dahafazla. Mithril Salonu sadece yaptığımız işin bir kısmınıbaltaladı.”

“Bir madenci şehrini tanımlayan kısmınıbaltaladı.”

“Gayet doğru,” diye hemfikir olmadan edemediShoudra ama sadece omuz silkti.

Komşuları olan cüce kalesinin dönüşükonusunda hiç de o kadar heyecanlanmamış amaBattlehammer Klanı’nın, mekanın kendilerinden öncekisakinleri olan şeytani gri cücelerden daha iyi komşularolduğunu düşünmüştü.

“Güçleri artıyor,” dedi Elastul ve Shoudra’dan çokkendi kendine konuşuyor gibiydi. “Efsane Kral Bruenorşimdi onlara geri dönüyor.”

“Kral Gandalug Battlehammer da epey meşhurbiriydi,” diye alaycı bir şekilde yanıtladı Shoudra.

“Asırlar öncesinden dönmesiyle falan.”

Elastul her sözle birlikte kafasını sağa solasalladı. “Bizim zamanımızda mekanı tekrar ele geçiren

Page 173: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor kadar değil. O garip dostları ve cesur klanıyla,Bruenor kuzey diyarına yeniden şekil verdi ve korkarımki onun dönüşü kayda değer bir olay. Bruenor tekrartahta çıktığında, kalkınmak için ihtiyaç duyduğumuz okontratları imzalatmakta daha da zorlanacaksın.”

“Hiç değil.”

“Bu işi şansa bırakmak istemiyorum,” diye çıkıştıElastul. “Sadece şöhretiyle şehrimizi nasıl sarstığınaşahit oldun. Sadece geçerken şöyle bir uğradı vecücelerin yarısı ona övgüler yağdırıyor. Hayır, bunatahammül edemem.”

Arkasına yaslandı ve parmağını büzdüğüdudaklarının üzerine koydu. Sanki aklında kurnazca birplan oluşuyormuş gibi, yüzünde yavaş yavaş birgülümseme belirdi. Shoudra ona merakla baktı ve,“Bunu düşünüyor olamazsınız…” diye söze başladı.

“Mithril Salonu’nun şöhretinin biraz düşmesininyolları var.”

“Yolları mı?” diye sordu Shoudra duyduklarınainanamayarak.

“Burada Kral Bruenor ile dost olmuş cücelerimizvar, öyle değil mi? Şu anda kendilerini MithrilSalonu’nun Kralı’nın dostu olarak addeden cücelerimizvar ve o da onları dost kabul ediyor.”

“Torgar Mithril Salonu’na sabotaj yapmayı kabuletmeyecektir,” diye mantık yürüttü Shoudra, adamınmantığının nereye gittiğini gayet iyi fark ederek.

Page 174: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Eğer farkında olmadan yaparsa kabul edecektir,”dedi Elastul gizemli bir şekilde ve Nanfoodle’ın yalanyanlış haberlerle ilk gelişinden beri markinin yüzündekigülümseme son derece büyük ve içtendi.

Shoudra Stargleam adama şüpheyle baktı.Markinin kurnazca komplo kuruşuna sıkça tanıkolmuştu, zira tahtının üzerinde zamanının büyük birkısmını bunu yapmakla geçiriyordu. Fakat neredeyseher zaman, bu sadece dileklere dayalı düşüncelerdenibaret oluyordu. Kabadayılığına, dahası her zamanardında duran dört Çekiç askerinin kabadayılıklarınarağmen, Elastul esasında bir hareket adamı değildi.Elinde olanı korumak ve onu güvenli, emin bir yollageliştirmek istiyordu —mesela simyacılar kiralamasıbuna bir örnekti— fakat işi bir adım daha ileri götürüpMithril Salonu’nu sabote etmeye girişmek suretiyle birsavaş başlatmayı göze alması kesinlikle adamın tarzıdeğildi.

Fakat Shoudra bunu izlemenin son dereceeğlendiri olduğunu kabul etmek zorundaydı.

ÇÜNKÜ BU İŞİ BÖYLE YAPARIZ

Tred McKnuckles şimdiye kadar bu kadar acıverici bir manzara görmemişti. Ona göre TıkırdayanÖkçeler Kasabası’nın halkı ona ve Nikwillig’e cömertçedavranıp onlarla ilgilenmiş, hiç ilgileri olmadığı birçatışmaya karışmakla kendi güvenliklerini tehlikeyeatmıştı. Kasabalarına gelmekle bu akıbeti onlar içinhazırlayan kendisi ile Nikwillig olmuştu ve kasabalılaruzaktaki bir kaleden gelen bir çift cücenin

Page 175: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

umabileceğinden çok daha kibar ve açık yüreklidavranmışlardıŞimdi de bunun bedelini ödemişlerdi.

Tred küçük köyün yıkıntıları arasında, harap olupyanmış evlerin ve cesetlerin arasında yürüdü. Bircesedin üzerine üşüşmüş leşçi kuşları kovaladıktansonra acıyla gözlerini kapadı. Onu buraya getiren zorluyolun bitkinliğini dinlenerek üzerinden attıktan sonragözlerini ilk açışında karşısında gördüğü şefkat doluyüzlerden biri olan bu kadını tanımıştı. .

Bruenor Battlehammer, cücenin kederlihareketlerini inceledi ve Tred’in yüzündeki ifadeyi farketti. Daha evvelden yüzünde bir intikam ifadesi vardı —cücenin kervanı saldırıya uğrayıp yok edilmiş ve Treddostlarıyla kardeşini yitirmişti. Cüceler bu çeşittrajedileri, varoluşlarının kaçınılmaz gerçekleri olarakkabul edebilirdi. Genellikle yaban diyarların sınırlarındayaşar ve neredeyse her zaman bir çeşit tehlikeyle karşıkarşıya olurlardı ama Tred’in sert, yaşlı yüzündeki bakışfarklıydı. Boyun eğmiş gibiydi, bir şekilde daha fazla acıduyuyormuş gibi.

Bu karmaşa dolu duygu karışımında büyükmiktarda vicdan azabı vardı. Tred ile Nikwillig, çaresizyolculukları sırasında “fıkırdayan Ökçeler’e gelmişlerdive bunun sonucu olarak kasaba ortadan kalmıştı.

Öylece, vahşi bir şekilde ortadan kalkmıştı.

Tred için için yanan cesetlerin arasında ilerlerkenyüzündeki hüsran ve suçluluk duygusu barizdi, özelliklede bol sayıda ork cesetlerinden birinin yanına her ne

Page 176: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

zaman gelse yüzünün ortasına okkalı bir tekmeindirmesinden belli oluyordu.

“Sence sayıları kaçtır?” diye Drizzt’e sorduBruenor, drow yakındaki kırlarda izleri kontrol etme veTıkırdayan Ökçeler’de neler yaşandığına dair daha iyibir ipucu bulma işinden döndüğünde.

“Bir avuç dolusu dev,” diye açıkladı drow.Uzaktaki çıkıntıyı işaret etti. “İzlere ve geriye kalan taşyığınlarına bakarak yaptığım tahmine göre üç ila beşarası.” “Yığınlar mı?”

“Saldırı için iyi hazırlanmışlar,” diye mantıkyürüttü Drizzt. “Sanırım devler gecenin karanlığındaköyün üzerine kayalar yağdırıp savunmalarınıyumuşatmışlar. Uzun bir süre devam etmiş, en azındansaatler boyunca.”

“Bunu nereden biliyorsun?”

“Surların çabucak tamir edildiği bazı yerler var—tabii bir kez daha yıkılmadan önce,” diye açıkladı drow.Köyün uzak bir noktasını işaret etti. “Şurada bir kadın birkayanın altında ezilmiş, fakat kasaba halkı taşı kaldırıponu çekerek uzaklaştıracak zamanı bulmuş.Bombardıman devam ederken, bir grup çaresizlikleköyü terk etmiş ve devlerin olduğu yere gizlicesokulmaya bile çalışmış.” Dev izlerini ve taş yığıntınıbulduğu çıkıntı şeridinin yamacındaki kaya heyelanını‘Şaret etti. “Pusuya yatmış bir ork güruhu olduğu içinasla devlere yaklaşamamışlar.”

“Kaç tane?” diye sordu Bruenor ona. “Bir avuçdolusu dev diyorsun, peki köye kaç ork saldırdı?”

Page 177: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt enkaza, insan ve ork cesetlerine baktı.

“Yüz,” diye tahmin etti. “Belki daha az, belki dahafazla ama bu sayının civarında. Savaş alanındayalnızca bir düzine kayıp vermişler ve bu da banaköylülerin feci şekilde sayıca az olduğunu gösteriyor.Devlerin fırlattığı kayalar çoğunu öldürüp savunmamevkilerini kesinlikle yıkmış. Köyün savaşan gücününüçte biri çıkıntıdaki devler tarafından katledilmiş veburayı korumak için sadece yirmi kadar güçlü ve cesurköylü kalmış.

Devlerin dövüşe katıl.nak için kasabaya indiğinibile düşünmüyorum.” Dudakları sımsıkı kesildi ve sesiçok daha ciddileşti. “Buna gerek kalmamış.” “Onlarabunu ödetmeliyiz, biliyorsun değil mi?”

Drizzt başıyla onayladı.

“Yüz kadar diyorsun demek?” diye devam ettiBruenor etrafına bakınarak. “Bizden dörde bir oranındasayıca üstünler.”

Cüce dönüp drowa baktığında, Drizzt rahatça,ellerini kemerindeki palalarının kabzalarına dayamış,yüzünde hem sert, hem hevesli bir ifadeyle dururkengördü —Bruenor ve drowu tanıyan diğer herkesin içinehem biraz korku, hem de macera heyecanı salan birbakıştı bu.

“Dörde bir mi?” diye sordu Drizzt. “Birliğimizinyarısını Pwent’e ve Mithril Salonu’na yollamalısın…sadece savaşı biraz daha ilginç kılmak için.”

Page 178: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor’un yıpranmış, yaşlı yüzünde çarpık birgülümseme belirdi. “Ben de öyle düşünüyordum.”

*****

“Sen kralsın, lanet olası! Bunun ne demekolduğunu bilmiyor musun?”

Bruenor’un orkları ve devleri yakalayıp hemkasabaya uern deTred’in kervanına yaptıkları saldırınınöcünü alacaklarını ilan etmesine Dagnabbit’in verdiği,hiç de hevesli olmayan tepki, cüce kralı için sürprizdeğildi. Dagnabbit bütün bu hadiseyi, Bruenor’unatanmış koruyucusu olan mevkinin çerçevesindengörüyordu —ve Bruenor bazı zamanlarda kendikararlarından korunmaya ihtiyacı olduğunu itiraf etmekzorundaydı.

Ama ona sorulacak olursa, bu o zamanlardan birideğildi. Krallığı Tıkırdayan Ökçeler’den birkaç günlükkolay bir yolculuk ötedeydi, ayrıca yöreyi orklar veserseri devlerden temizlemeye yardımcı olmak onunsorumluluğu ve özel zevkiydi.

“Kral olmak demek, aynı zamanda o lanetorkların dağlardan inip krallığımın çevresindeki halkıkatletmesine izin veremeyeceğim anlamına da geliyor!”

“Orklar ve devler,” diye hatırlattı Dagnabbit.“Küçük bir ordu. Buraya bu amaçla gelme—”

“Buraya Tred’in yoldaşlarını öldürenleriöldürmeye geldik,” diyerek sözünü kesti Bruenor. “Banaikisinin de aynı grup olması muhtemel görünüyor.”

Page 179: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yan tarafta duran Tred başıyla onayladı.“Sandığımızdan daha büyük bir grup,” diye karşı çıktıinatçı Dagnabbit. “Tred yirmi ork ve bir iki tane devolduğunu söylemişti ama bu kasabayı yıkanların sayısıdaha fazlaydı! Bırak beni geri dönüp Pwent ileoğlanlarını, ayrıca en iyi dövüşçülerimden yüz tanesinialayım, ondan sonra gidip o lanet orklarla devlerihaklarız.

Bruenor Drizzt’e baktı. “O zamana kadar izlerisoğur mu?” diye sormaktan çok yalvardı.

Drizzt başıyla onaylayıp, “Ayrıca yamaçlarda birordu dolusu cüceyle yürürken baskın yapma avantajıbulamayız.” dedi.

“Sizin şu orklarınızla devlerinizi gebertecek birordu gayet işe yarar,” dedi Dagnabbit.

“Ama onların seçtiği bir savaş alanında,” diyekarşılık verdi Drizzt. Bruenor’a baktı, fakat cüce kralınikna edilmeye ihtiyacının olmadığı barizdi. “Gidip birordu getirirsen belki de düşmanlarımıza gidecek yeni biriz bulabiliriz. Evet, onları mağlup ederiz ama bizimgeldiğimizi görürler. Hücumumuz sırasında kafamızadevlerden taşlar yağar ve tahkimatlı savunmalara karşısaldırmak zorunda kalırız —kaya duvarlarının arkasınaveya daha da kötüsü, zor ulaşılıp kolay korunan uçurumkenarlarına. Eğer şimdi peşlerinden gidip onları kolaycave pusuya düşürerek avlarsak, kendi istediğimiz savaşalanını seçip hazırlayabiliriz. O takdirde uçan kayalar vekorunan çıkıntılar olmaz, tabii onları biz koruyorolmazsak.”

Page 180: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Biraz eğlenmek istiyor gibisin,” diye kurnazcabelirtti Cattibrie ve Drizzt’in gülümsemesi bunu inkaredemeyeceğini gösteriyordu.

Dagnabbit itiraz edecek oldu ve bu konuda itirazetmek onun göreviydi ama Bruenor yeterince dinlemişti.Kral elini kaldırıp kumandanını susturdu.

“Git de izi bul bakalım, elf,” diye buyurdu Drizzt’e.“Dostumuz Tred ork kanı dökmek istiyor. Cüce cüceye!Ona bunu borçluyum.”

Tred’in yüz ifadesi, bu tartışmanın istediği şekildesonuçlanmasına duyduğu takdiri gösteriyordu.

Dagnabbit bile bu kararı kabul etmiş gibiydi vedaha fazla bir şey söylemedi. Drizzt Cattibrie’ye doğrudöndü.

“Gidelim mi?”

“Hiç sormayacaksın sanmıştım. Kedini degetirecek misin?”

“Pek yakında,” diye söz verdi Drizzt.

“Regis ile ben sizinle Bruenor arasındakibağlantıyı kurarız,” diye ekledi Wulfgar.

Drizzt başıyla onayladı. Avdaki görevlerikonusunda herkesin kendi yerini bu kadar iyi anlamasıve grubun ahenk içinde çalışması, Bruenor’un kararıkonusundaki kendine güvenini arttırdı.

Aslında Bruenor bu morale ihtiyaç duyuyordu.Derinlerde bir yerlerde, bunu kendi bencilihtiyaçlarından dolayı yaptığı, dostlarını ve tebaasını,

Page 181: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yolun sonunda kendisini bekleyen devlet adamıhayatından korktuğu, hatta tiksindiği için çaresiz birduruma sokmak üzere olduğu konusunda yakasınıbırakmayan bir his vardı.

Ama hevesle hazırlık yapmaya başlayanyetenekli ve deneyimli dostlarına bakan Bruenor, buşüphelerin çoğunu omzunu silkeleyerek üzerinden attı.Bu işi hallettiklerinde, tüm orklar ve devleröldürüldüğünde veya derin deliklerine kaçırıldığında,gidip Mithril Salonumda tahtına çıkacak, aldıkları zaferiise kim olduğu ve kim olmak istediğinin bir hatırlatıcısıolarak kullanacaktı.

Kesinlikle sıkıcı bürokratik meseleler, ağırlamasıgereken soylu konuklardan oluşmuş uzun bir kuyrukolacaktı ama aynı zamanda macera da olacaktı.Gauntlgrym’in sırlarını düşünen Bruenor kendine enazından bu kadarını söz verdi. Açık yollara koyuluprüzgarı kızıl sakallarında hissetmek için zamanı daolacaktı. Kendine sessizce bu sözü verirken gülümsedi.

Dilediği şeyin gerçek olmasının, belki de herşeyden daha kötü olabileceğinden bihaberdi.

“Her taraf kaya dolu ve sayıları fazla olsa bileizlerini sürmek zor olacak,” diye belirtti Drizzt, Cattibrieile birlikte yıkılmış köyün kuzeyindeki kayalıklı bayırlaraçıktıklarında.

“Ya da olmayacak,” diye yanıtladı kadın, Drizzt’eyanına gelmesini işaret ederek.

Kadının yanına geldiğinde Cattibrie yerdeki koyugri taşı ve pürüzsüz yüzeyindeki kırmızı lekeyi işaret etti.

Page 182: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt bir dizinin üzerine çöküp deri eldivenini çıkarttı veparmağını bastırıp gülümseyen yüzünün önüne kaldırdı.

“Yaralıları var.” … “Yaşamalarına izin veriyorlar,”diye belırtt Cattibrie.

“Görünüşe bakılırsa medeni bir ork grubuymuş.”

“Bizim avantajımıza,” dedi Drizzt. Sozunu bitirdive dönüp baktığında köşeyi dönen iri bir sıluetgordu“Cüceler yola çıkmaya hazır,” diye bildirdi Wulfgar. “Bizde onlara yürüyecekleri bir yol bulduk,” dedi Cattibrie,taşı işaret ederek.

“Ork kanı mı, yoksa esir kanı mı? diye sorduWulfgar. Bu soru Drizzt ile Cattibrie’nin gülümsemeleriniyüzlerinden siliverdi, zira ikisi de böylesine nahoş birihtimali düşünmemişti..

“Tahminimce ork kanıdır,” dedi Drizzt. Köydehiçbir merhamet izine rastlamadım, fakat eğer durumdediğin gibiyse çabucak yola koyulalım.”

Wulfgar başıyla onaylayıp uzaklaştı ve Regıs eişaret verdi. Buçukluk ise bu işareti Bruenor, Dagnabbitve diğerlerine iletti.

“Gayet rahat görünüyor,” diye belirtti Cattibrie,Wulfgar yanlarından ayrılıp cüce taburunun ilerisindekiyerini aldığında. . :

“Yeni ailesi onu mutlu ediyor,” diye yanıtladıDrizzt. “Ahmaklığı için kendini affetmesine yetecekkadar hem de.”

Page 183: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

İlerlemeye başladı ama Cattibrie onu kolundanyakalayıp kendine çevirdi. Drow, kadının yüzünde ciddibir bakış olduğunu gördü.

“Yeni ailesi onu, ikimizin burada beraberavlandığımızı gördüğünde acı duymayacağı kadar mutluediyor.”

“Öyleyse günün birinde Wulfgar’m kaderinipaylaşabileceğimizi umalım,” diye yanıtladı Drizztkurnaz bir sırıtışla. “Pek yakında.” .

Bundan sonra yürümeye başladı ve puruzlu kayayüzeyleri üzerinde öylesine rahat ve zarif bir şekildeilerliyordu ki, Cattibrie ona yetişmeye çalışmadı bile.Avlanma tekniklerini biliyordu. Drizzt yüksek birnoktadan diğerine gidip 0na sürekli olarak yön gösterir,bu sırada kendisi de onun izini dikkâtle takip ederdi.Kadının kendi gözleri önündeki taşlara odaklanmışken,drow onun etrafı kollayan gözleri olurdu.

“Kedini çağırmakta fazla gecikme!” diye onaseslendi kadın ve drow elini sallayarak ona cevap verdi.

Kan izlerini takip etmek gayet kolay olduğundansaatler boyunca hızla ilerlediler ve kanın kaynağını —patikanın yan tarafında yatan ölü bir orktu ve ikiliningönlüne su serpmişti—bulduklarında devam eden izlerbariz bir şekilde önlerinde uzanmaktaydı. Dağlararasından geçen pek fazla patika yoktu ve önlerindeuzanan bu yolun dışındaki zemin, uzun bacaklı ayazdevleri tarafından dahi aşılamayacak derecedeengebeliydi.

Page 184: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ana grupla aralarındaki bağlantıya işaret verdilerve cüceleri bekledikten sonra orada kamp kurdular.

“Eğer patika yakında ayrılmazsa, onlara iki güniçinde yetişiriz,” diye Bruenor’a söz verdi Drizzt, akşamyemeklerini yerlerken. “Ork üç gün önce ölmüş amadüşmanlarımız ne hızlı ilerliyor, ne de belli bir amaçlarıvar. Sandığımızdan daha yakın olabilirler, hatta dahaalçak zeminde başka avlar bulma umuduyla geridönmüş bile olabilirler.”

“işte bu yüzden muhafızları iki katına çıkarttım,elf,” diye yanıtladı Bruenor, ağzı yemekle doluyken.“Yüz ork ve bir avuç dolusu devin beni uykumdayakalamasını istemiyorum!”

Drizzt, yüz ork ve bir avuç dolusu devi tam olarakbu şekilde bulmayı planlıyordu.

Ertesi gün yollarına devam ettiler. Drizzt ileCattibrie, kendilerinden önce geçenlerin bıraktığı bolcaize —mesela alçak, çamurlu bir koyaktaki bol sayıdaayak izi gibi—rastladılar. Onlara yol göstermenin yanısıra, karşılarına çıkan işaretler aynı zamanda Drizzt’indüşman birliğinin sayısı konusunda yaptığı tahmini dedoğruluyordu.

Drow ile Cattibrie arayı hızla kapattıklarının veorklarla devlerin kendilerini gizlemek veya herhangi birtakibe karşı arkalarını kollamak konusunda hiç çaba sarfetmediğinin farkındaydılar.

Bunu neden yapsınlardı ki? Vahşi Sınır’daki diğertüm köyler gibi Tıkırdayan Ökçeler de münzevi bir yerdi.Normal koşullar altında, köyde yaşanan eksiksiz felaket

Page 185: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ve yıkımın haberleri, yolculuğun daha kolay olduğu yazzamanında bile ongünler veya aylar boyunca yörenindiğer sakinlerinin kulağına erişmezdi. Burası, MithrilSalonu gibi yerlerin pazaryerleri dışında ticaretin yoğunolduğu bir yöre değildi, aynı zamanda engebelipatikalarda sıklıkla yolculuk edilmezdi. TıkırdayanÖkçeler ana ticaret yolunun üzerinde değildi. Kendisinebenzeyen bir düzineden fazla yerleşim yerinin olduğugibi, çoğunlukla avcılardan oluşan köy, medeniyetinperçeminde varlığını sürdürür ve herhangi bir haritadanadiren görülürdü —tabii görülürse.

Burası yaban, evcilleşmemiş diyarlardı. Elbette kiorklar ve devler de, Drizzt ile Cattibrie’nin bunu anladığıgibi bütün bunları biliyordu. Bu sebeple ikili,düşmanlarının hiç kimseyi sağ bırakmadan ezipgeçtikleri kasabadan uzaklaşırken arkalarında nöbetçilerbırakıp izlerini korumasının pek muhtemel olduğunudüşünmüyordu.

İkinci akşam, ikili yemek için cücelerekatıldığında, Drizzt bu tahminini Bruenor’a eksiksiz birözgüvenle söylemişti.

“Dostlarına iyi uyumalarını söyle,” diye açıkladı.“Yarın güneş batmadan önce düşmanlarımızı görmüşolacağız.” “Öyleyse ertesi günün gündoğumundan öncedüşmanlarımızın hepsi ölmüş olacak,” diye söz verdiBruenor. Konuşurken, o gece kendisiyle yemek yemesiiçin davet ettiği cüceye baktı.

Tred sertçe, takdir dolu bir şekilde başını salladıve iştahla koyun buduna yumuldu.

Page 186: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Arazi kayalıklı ve kırık döküktü. Çoğunlukla herdem yeşil kalan ağaçlardan oluşmuş tutam tutamkümeler, gitgide daha da yükselen dağların arkaplanında kalan korunaklı vadilerin arasındangörünüyordu. Rüzgar hızla esip deveran ediyor ve bolsayıdaki dağ yamacına çarpıp dönüyordu. Hızla akanderelerin açtığı dolambaçlı yollar bayırlardan aşağıiniyor, gri ve mavi bir arka planın önünde gümüşi şeritlerhalinde görünüyordu. Deneyimsiz kişiler için, bu dağpatikaları son derece yanıltıcı olabilirdi. Gezgini yukarı,aşağı, tekrar yukarı sürükleyip ona daireler çizdirdiktensonra, gitmeyi amaçladığı yerden çok uzaklaragötürebilir veya bir anda iki yüz metrelik bir uçurumunağzıyla son bulan geniş bir yola çıkarabilirdi.

Bu vahşi dağlar, yaban diyarlarda dolaşmayaalışkın olan Drizzt ile dostlarını bile epey zorluyordu.Ork birliğini gayet kolay takip edebiliyorlardı, ziradrowun keskin gözleri doğru yolu seçiyordu ama izlergittikçe daha taze olmaya başladıkça ork birliğininpeşinden gizlice gitmek o kadar kolay olmayacaktı.

Oldukça geniş bir dağın üzerinde, birçokpatikanın birleştiği ve hepsi için bir bulvar görevi görenbir platoda Drizzt işaretler buldu. Bir çamur birikintisininüzerine eğildi ve kenarının oradan yeni geçmiş birçizmeyle ezildiğini gördü.

“iz taze,” dedi Cattibrie, Regis ve Wulfgar’a.Ayağa kalkıp çamurlu parmaklarını ovuşturdu.

“Bir saatten daha az.”

Page 187: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Dostlar etraflarına bakmıp özellikle kuzeydeuzanan yüksek çıkıntılar serisine yoğunlaştılar.

Orada hareket gören ilk kişi Cattibrie oldu; bu,kırık kayalardan oluşmuş bir öbeğin arasında ilerleyenkocaman bir devdi.

“Guenhwyvar’ın zamanı,” diye belirtti Wulfgar.

Drizzt başıyla onaylayıp heykelciği kemerkesesinden çıkarttı ve onu yere bırakıp büyülü panteriyanına çağırdı. “Bruenor’a da haber iletmeliyiz,” diyeekledi barbar.

“Bunu sen yap,” dedi Cattibrie Wulfgar’a. “Uzunbacaklarınla oraya ufaklıktan daha hızlı varırsın.”

Wulfgar başıyla onayladı, zira bu mantıklıydı.

“Sen cüceleri getirirken, biz de düşmanın yerinive sayılarını tespit edelim,” dedi Drizzt.

Regis’e bir bakış attı. Buçukluk çoktan hareketegeçmiş, fakat kuzeye değil, batıya doğru ilerlemeyebaşlamıştı. “Kanattan mı geleceksin?”

“Ben bu yönden gideceğim, sen kuzeyegideceksin ve Cattibrie de doğuya ilerleyecek,” diyeaçıkladı Regis. Üç dostu, eski Regis’in bir kırıntısınıngeri dönmesine memnun bir şekilde gülümsediler, ziragördükleri dev kuzeydoğuya doğru ilerliyordu ve Regisbatıya giderek, iki avcı dostunun ork ve dev grubunukendisinden önce bulmasını neredeyse garantilemişoluyordu.

Page 188: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Guenhwyvar benimle kuzeye gelecek vedüşmana doğru dümdüz bir hat üzerinde ilerleyeceğiz,”dedi Drizzt. “Şüphe çekmeden sadece o koşabilir.Dördümüz gün batımından hemen önce buradabuluşacağız.”

Son kez birbirilerine başlarını sallayıp kararlıbakışlar attılar ve her biri kendi yolunda hızla ilerleyerekayrıldılar.

Drizzt veya diğerlerinden herhangi biri yanındaolup onu korumadan, yalnız başına vahşi arazidegezmek Regis için garip bir duyguydu.OnKasaba’dayken, buçukluk sık sık kendi başınaYalnızorman’a giderdi ama neredeyse her zamantanıdığı patikalardan, özellikle de onu Maer Dualdonkıyılarındaki gözde balık tutma mekanına götürecekolan yoldan ilerlerdi.

Tehlikeli düşmanların pek yakınlarında, vahşitopraklarda gezinmek, onu garip bir şekildedinçleştirmişti. Cjayet gerçek olan korkularına rağmenRegis, küçücük vücuduna yayılan enerji dalgalarınıreddedemezdi. O heyecan patlaması, kayalardan birininardında bir goblinin saklanıyor veya bir devin elindeki irikayayla ona doğru ölümcül bir şekilde nişan alıyorolabileceğini bilmenin verdiği heyecanı yadsıyamazdı…Aslında, Regis’in hayatının ölçüsü olmasını planladığıdeneyim bu değildi ama bunun alınması gerekli bir riskolduğunu, daha büyük bir iyiliğe hizmet ettiğini ve bunukabul etmesi gerektiğini biliyordu.

Page 189: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yine de orklarla, ana hattın gerisinde kalmış birdüzine yaratıkla ilk karşılaşanın kendisi olmamasınıdilerdi. Düşüncelere dalmış, aklı başka yerde olanbuçukluk, neredeyse onların orada olduğunu görmedenevvel dosdoğru aralarına dalacaktı.

Drizzt gördüğü şeyden hiç hoşlanmamıştı.Kayalıklı yüksek bir çıkıntıda yüzükoyun yatmış —tamolarak beklediği üzere— yüze yakın orkun kamp yerinigözetliyordu. Fakat kampın hemen ötesinde dört iriyaratık vardr Bunlar kocaman ayaz devleriydi ve orklarmyanında dolaşması beklenecek tipte pis serserilerdeğildi. Bunlar güzel yaratıklardı. Temiz ve iyigiyimlilerdi; süslü bilezikleri yüzükleri ve ne yeni, ne deyolda aşınmış olan kaliteli kürkleri vardı.

Devler daha büyük ve daha örgütlü bir klanınüyeleriydi —Drizzt ile Mithril Salonu cücelerine hiç deyabancı bir isim olmayan Reis Grayhand’in DünyanınOmurgası’nın bu tarafında kurulmuş çetesinin birparçası oldukları barizdi.

Eğer yaşlı Grayhand kudretli savaşçılarındanbazılarını bir ork klanına ödünç veriyorsa, bunun işaretedebileceği sonuçlar, yerle bir edilmiş bir köy ve pusuyadüşürülmüş bir cüce grubundan çok daha karanlıkolabilirdi.

Drizzt etrafına bakındı ve devlere yaklaşıpkonuşmalarını dinlemesinin bir yolu olup olmadığınımerak etti. Yaratıkların kendisinin anlayabileceği birdilde konuşuyor olmasını sadece umut edebilirdi.

Page 190: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat kendisiyle ork kampı arasındaki alangizlenme konusunda pek gelecek vaat etmiyordu,neredeyse dimdik olan uçurum yamaç da öyle. Onun daötesinde, güneş çoktan gökte aşağı sarkmıştı ve eğerkararlaştırılan yerde, kararlaştırılan vakitte dostlarıylabuluşmayı umuyorduysa fazla zamanı kalmamıştı.

Dakikalar boyunca orada kalıp, devler ve orklararasındaki sınırlı iletişimi uzaktan izledi.

Pislik içindeki grubun arasında en iyi giyimli olan,sırtında kocaman, süslü bir balta asılı duran iri ve güçlübir ork, dev dörtlüsüne yaklaşınca drowun ilgisi arttı. Buork, devlere yemek götüren veya ellerinden geldiğincegöze çarpmadan yanlarından geçip gitmeye çalışandiğerlerinin yaptığı gibi ürkekçe yaklaşmamıştı. Bu ork—ki Drizzt onun lider veya en azından liderlerden biriolduğunu anlamıştı— kararlı adımlarla, hiçbir korkuemaresi sergilemeden devlerin yanına gitti ve oldukçadostane bir tavırla onlarla konuşmaya başladı.

Bir kahkaha patlamasından ibaret olsa bile,duyabileceği her şeyi yakalamak için kulak kabartmışolan Drizzt, arkasından yaklaşan ork gözcüsünü çokgeç fark etti.

Cattibrie, yüksek bir gözetleme noktasındanorklarla devlerin kamplarını kurmak için nerededurduklarına dikkat etti. Seçtikleri yer, onun dahayüksek olan kuzey çıkıntısına girdiği noktanın çokbatısmdaydı. Drizzt’in de muhtemelen çoktan onlarınkampını gözetlemeye başlamış olduğunu fark etti veoraya varabileceğini biliyordu. Fakat tahminine göre

Page 191: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

muhtemelen, kararlaştırdıkları noktada Drizzt’lebuluşmaya ucu ucuna yetişebilirdi, tabii eğer birbirilerinibulabilirlerse. Bu sebeple, zamanını düşman kampınındoğu ucunu koşarak aşmakla, orklarla devlerinmuhtemelen sabahleyin geçecekleri —tabii kamp yerinierken toplayıp gece vakti yola koyulmaya kararvermezlerse, ki bu hiç şüphesiz orkların işine yarar amadevleri memnun etmezdi— zemini incelemekle geçirdi.

Bruenor’un üvey kızı olarak hiç şüphesiz birşekilde edinmiş olduğu deneyimli taktiksel bakışla,avantaj sağlayacak saldırı noktaları aradı; patikanınüzerindeki dar boğazlar, cücelerin düşmanlarınınkafasına kayalar ve çekiçler yağdırabileceği yüksekzeminler… Üzerine düşen çok sayıda göreve rağmen,dört arkadaş arasında randevu noktasına ilk varanCattibrie oldu. Wulfgar ondan kısa süre sonra, yanındaBruenor, Dagnabbit ve Tred McKnuckles ile birlikteçıkageldi.

“Kampları bulunduğumuz noktanın neredeysetam kuzeyinde,” diye açıkladı kadın.

“Sayıları kaç?” diye sordu Bruenor.

Cattibrie omuz silkti. “Bunu Drizzt öğrenecek.Ben yarın nereden ve nasıl saldırabileceğimizikararlaştırmak için zemin incelemesi yaptım.”

“Güzel saldırı noktalan buldun mu bari?”

Cattibrie gaddar bir gülümsemeyle cevap verdive Bruenor hevesle ellerini ovuşturduktan sonra Tred’ebakıp cüceyi dirseğiyle dürterek ona göz kırptı.

Page 192: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“intikamını alacaksın, dostum,” diye söz verdicüce kralı.

Geçmişte sıkça olduğu üzere, Regis’i kurtarantek şey şanstı. Muhtemelen yağmaladıkları köydebuldukları ganimetler konusunda tartışmaya tutuşmuşolan ork grubu tarafından fark edilmeden önce birkayanın arkasına gizlenmeyi başardı.

Orklar birbirileriy!e tartışıyor, itişip kakışıyor vebağırıp çağırıyordu. En sonunda ganimeti kendiaralarında gizlice bölüşmeye karar verip bir andasakinleştiler. Yoldan devam edip ana gruba katılmakyerine, oldukları yere kurulup oturdular ve birkaçtanesini yemek getirmeleri için büyük kampa yolladılar.

Homurtularla çeşitli konularda konuşurken,Regis’e eksiksiz bir şekilde kulak misafiri olacağı birnokta sağlamışlardı. Buçukluğun birçok sorusunukendiliğinden yanıtlamış ve aklında daha birçok sorununbelirmesine sebep olmuşlardı.

Bir kaya yükseltisiyle başka bir kayanın arasındayüzükoyun yatmış, çıkıntının kenarından aşağıbakarken ve arkasından birileri, bir şeyler —muhtemelen bir ork— yaklaşırken, bundan dahadezavantajlı bir konumda olamazdı. Loş ışıkta yaratığınkendisini gözden kaçırması umuduyla başını eğipomzunu silkeleyerek pelerinin başlığını daha da örttü.Fakat ayak sesleri yaklaştığında, drow farklı bir yönizlemesi gerektiğini anladı.

Dizlerinin üzerine kalkıp zarafetle ayağasıçrarken bir yandan da dönüp palalarını çekti ve

Page 193: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

saldırganın hamlesini tahmin etme çabasıyla onlarıelinden geldiğince hızlı bir şekilde savunma konumunagetirdi. Eğer yaratık dosdoğru saldırmış olsaydı, Drizztdövüşe en başından dezavantajlı girmiş olurdu.

Ama ork —bu gerçekten de bir orktu—saldırmamıştı ve saldırmadı. Silahını ayağının dibinebıraktı ve ellerini havaya kaldırıp çılgınlar gibi sallayarakgeri çekildi.

Drizzt’in tam olarak anlayamadığı bir şeylersöyledi, fakat bu lisan, drowun bildiği goblin dilineyeterince yakındı ve Drizzt, yaratığın sözlerinde birtanıma emaresi olduğunu, orkun neredeyse özür dilergibi bir tonda konuştuğunu fark etmişti. Sanki drow elfinitanıyan bu ork, onu rahatsız etmiş olmaktan korkuyordu.

Bu bariz korku Drizzt’i hiç şaşırtmadı, zira goblintarzı yaratıklar —aklı başında olan birçok ırk gibi—çoğunlukla drowlardan korkardı ama Drizzt bunun okorkunun ötesinde bir şey olduğunu seziyordu. Ork,sanki bu ordunun yakınlarda bir drow elfinin varlığıbeklenmedik bir şey değilmiş gibi, onu gördüğüne hiçşaşırmamıştı.

Yaratığı daha fazla sorgulamak istiyordu amaorkun yanında hızla ilerleyen kara bir siluet gördü vefırsatı kaçırdığını anladı.

Guenhwyvar hızla ve şiddetle, orkun göğsünegelecek şekilde yaptığı kocaman bir sıçrayışla saldırdı.

“Guen, hayır!” diye haykırdı Drizzt, kedi uçarakgeçerken.

Page 194: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Orkun gırtlağından kanlar fışkırdr ve yaratık taşzemine çakıldı. Drizzt, gırtlağından akan kanı durdurmadüşüncesiyle yanına koşturup orku çevirdi.

Orkun gırtlağının yerinde yeller estiğini işte ozaman fark etti.

Fırsatı kaçırdığı için hüsran içinde olan amaGuenhwyvar’ın tehlikeyi uzaktan görüp onu kurtarmayagelmesine minnettar kalan Drizzt sadece kafasını sağasola sallayabildi.

Ölü orku kayalar arasındaki bir oyuğa elindengeldiğince gizledikten sonra, yanında Guenhwyvar ilebirlikte, cevap bulmaktan çok sorularla karşılaşmış birhalde randevu noktasına doğru yola koyuldu.

“istediğimiz gibi şekillendireceğimiz bolca noktavar,”d iye hepsini temin etti Cattibrie, düşmanlarınolduğu yerine aşağısında kalan platodatoplandıklarında. “İstediğimiz şekilde dövüşeceğiz.”

Hiçbiri karşı çıkmadı ama Bruenor’un yüzündeendişeli bir ifade vardı.

“Çok dev var,” dedi, diğerleri ilgisini onaçevirdiğinde. “Dördü kendi başlarına gayet iyi bir dövüşçıkarır zaten. Bence onlara sabahtan önce vurupsayılarını azaltmalıyız.”

“Yarın baskın yapmayı planlıyorsak, dediğinibaşarmak kolay olmayacaktır,” diye ekledi Cattibrie.

Hepsi devleri dışarı çekmek ve yabani yaratıklarıana birlikten uzaklarda öldürecekleri yerler bulmakkonusunda muhtemel planlar yaparak birkaç fikir

Page 195: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sundular. Görünüşe bakılırsa bu yerlerin sayısı gayetçoktu ama onları oradan uzaklaştırmak kolayolmayacaktı.

“Bir yolu olabilir…” diye önerdi Drizzt, planlamaişine ilk defa katkıda bulunarak.

Orkla yaşadığı sahneyi ve yaratığın onagösterdiği tepkiyi anlatan Drizzt, soyunun onun işineyarayıp yaramayacağını merak ediyordu.

Bir yer üzerinde hemfikir oldular ve altı dost ileGuenhwyvar, Drizzt’i geride bırakarak uzaklaştılar. Drowise kamp yerine tepeden bakan gözetleme noktasınageri döndü. Orada sadece birkaç saniye kaldı. Geceyiadeta yaran keskin gözleriyle, ana gruptan ayrı durandev kampına yaklaşmak için bir rota belirledi ve birgölge gibi süzülerek yola koyuldu.

“Onları geceleyin buraya getirecektir,” dediBruenor, pusu kurmayı kararlaştırdıkları alanavardıklarında.

Cüce, sağ ve sol tarafından uzanan iki tanekayalıklı, engebeli patikaya sahip yüksek bir uçurumabakıyordu. “Oraya çıkabilir misin, Gümbürgöbek?”

Uçurumun dibinde duran Regis, çoktan işekoyulmuştu bile. Daha şimdiden, varmayı umduğuçıkıntıya gideceği birkaç yol seçmişti ama kendisi kadarçevik olmayan yol arkadaşları için daha kolay bir yolbulmak istiyordu.

“Öldürme işine koyulmak istiyor musun?” diyesordu, yanında duran ve deneyimli yoldaşların çılgınlar

Page 196: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gibi planlar yapıp bu planları uygulayışından epeyetkilenmiş olan Tred Mcknuckles’a.

“Sence?” diye lafı yapıştırdı cüce.

“Öyleyse, sanırım o silahı sırtına takıp beni takipetmelisin,” diye yanıtladı Regis kurnaz bir sırıtışla.Buçukluk daha fazla bir şey söylemeden tırmanmayabaşladı.

“Ben lanet bir örümcek değilim!” diye haykırdıTred. “Öldürmek istiyor musun, istemiyor musun?”

Bu, Regis’in söyleyeceği ve söylemesi gerekenson şeydi, zira Tred, soyulmuş bir cüceyi kıskandıracakşekilde homurdanıp hırlayarak tırmanmaya, Regis’ingeçerken seçtiği el ve ayak koyma yerlerini tamı tamınatakip ederek ilerlemeye başladı. Çıkıntıya varması uzunzamanını aldı ve oraya ulaştığında, Regis çoktan sırtınıduvara dayamış, yerden on metre yüksekte rahatçakurulmuş oturuyordu.

“O kayadan bir parça koparabilecek misin, birdene bakalım,” dedi buçukluk, yan tarafta çıkıntınınüzerinde duran iri bir kayayı kafasıyla işaret ederek.

Tred beş yüz kiloluk granit kayaya şüpheylebaktı.

“Sence onu düşürebilir misiniz?” diye seslendiCattibrie aşağıdan.

bulmaktan çok sorularla karşılaşmış bir halderandevu noktasına doğru yola koyuldu.

Page 197: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“İstediğimiz gibi şekillendireceğimiz bolca noktavar,”d iye hepsini temin etti Cattibrie, düşmanlarınolduğu yerine aşağısında kalan platodatoplandıklarında, “istediğimiz şekilde dövüşeceğiz.”

Hiçbiri karşı çıkmadı ama Bruenor’un yüzündeendişeli bir ifade vardı.

“Çok dev var,” dedi, diğerleri ilgisini onaçevirdiğinde. “Dördü kendi başlarına gayet iyi bir dövüşçıkarır zaten. Bence onlara sabahtan önce vurupsayılarını azaltmalıyız.”

“Yarın baskın yapmayı planlıyorsak, dediğinibaşarmak kolay olmayacaktır,” diye ekledi Cattibrie.

Hepsi devleri dışarı çekmek ve yabani yaratıklarıana birlikten uzaklarda öldürecekleri yerler bulmakkonusunda muhtemel planlar yaparak birkaç fikirsundular. Görünüşe bakılırsa bu yerlerin sayısı gayetçoktu ama onları oradan uzaklaştırmak kolayolmayacaktı.

“Bir yolu olabilir…” diye önerdi Drizzt, planlamaişine ilk defa katkıda bulunarak.

Orkla yaşadığı sahneyi ve yaratığın onagösterdiği tepkiyi anlatan Drizzt, soyunun onun işineyarayıp yaramayacağını merak ediyordu.

Bir yer üzerinde hemfikir oldular ve altı dost ilGuenhwyvar, Drizzt’i geride bırakarak uzaklaştılar. Droise kamp yerine tepeden bakan gözetleme noktasınageri döndü. Orada sadece birkaç saniye kaldı. Geceyiadeta ya ran keskin gözleriyle, ana gruptan ayrı duran

Page 198: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dev kampın yaklaşmak için bir rota belirledi ve bir gölgegibi süzülere yola koyuldu.

“Onları geceleyin buraya getirecektir,” dediBruenor, pusu kurmayı kararlaştırdıkları alanavardıklarında.

Cüce, sağ ve sol tarafından uzanan iki tanekayalıklı, engebeli patikaya sahip yüksek bir uçurumabakıyordu. “Oraya çıkabilir misin, Gümbürgöbek?”

Uçurumun dibinde duran Regis, çoktan işekoyulmuştu bile. Baha şimdiden, varmayı umduğuçıkıntıya gideceği birkaç yol seçmişti ama kendisi kadarçevik olmayan yol arkadaşları için daha kolay bir yolbulmak istiyordu.

“Öldürme işine koyulmak istiyor musun?” diyesordu, yanında duran ve deneyimli yoldaşların çılgınlargibi planlar yapıp bu planlan uygulayışından epeyetkilenmiş olan Tred Mcknuckles’a.

“Sence?” diye lafı yapıştırdı cüce.

“Öyleyse, sanırım o silahı sırtına takıp beni takipetmelisin,” diye yanıtladı Regis kurnaz bir sırıtışla.Buçukluk daha fazla bir şey söylemeden tırmanmayabaşladı.

“Ben lanet bir örümcek değilim!” diye haykırdıTred. “Öldürmek istiyor musun, istemiyor musun?”

Bu, Regis’in söyleyeceği ve söylemesi gerekenson şeydi, zira Tred, soyulmuş bir cüceyi kıskandıracakşekilde homurdanıp hırlayarak tırmanmaya, Regis’ingeçerken seçtiği el ve ayak koyma yerlerini tamı tamına

Page 199: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

takip ederek ilerlemeye başladı. Çıkıntıya varması uzunzamanını aldı ve oraya ulaştığında, Regis çoktan sırtınıduvara dayamış, yerden on metre yüksekte rahatçakurulmuş oturuyordu.

“O kayadan bir parça koparabilecek misin, birdene bakalım,” dedi buçukluk, yan tarafta çıkıntınınüzerinde duran iri bir kayayı kafasıyla işaret ederek.

Tred beş yüz kiloluk granit kayaya şüpheylebaktı.

“Sence onu düşürebilir misiniz?” diye seslendiCattibrie aşağıdan.

Regis, kadını görmek için ileri çıktı ve Tred dahada şüpheli bir şekilde baktı.

Cattibrie bir cevap beklemeden yan tarafa doğruilerleyip Wulfgar’aakıl danıştı. Barbar hızla koşturupuzaklaştı ve birkaç saniye sonra elinde uzun, kalın birkırık dalla geri döndü. Çıkıntının altında yerini aldı veelinden geldiğince yükseğe uzandı, fakat yine de budalla yoldaşlarına erişemeyeceğini anlayınca onu yukarıfırlattı.

Regis dalı yakaladı ve yanına çekti.Gülümseyerek onu hayretler içindeki Tred’e uzattı.

“Göreceksin,” diye söz verdi buçukluk.

Regis ile Tred’in durduğu yere yakın biryükseklikte olan başka bir çıkıntıda bulunanGuenhwyvar pes bir sesle hırladı ve zavallı Tredşimdiye kadar hiç olmadığı kadar tedirgin göründü.

Page 200: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Regis sadece sırıttı ve yerini alıp arka taraftakipatikayı inceleme işine döndü.

Devlerin, Ortak Lisan’a onun anlayabileceğikadar yakın olan bir dilde konuştuklarını duyduğundaDrizzt’in planının başarısı için umutları biraz yükseldi.Kamp yerlerinin kıyısında, gölgelerin arasında, iri birkayanın arkasındaydı. Kazandıkları zaferle, kendilerinibariz bir şekilde güvende hisseden orklar ve devlernöbetçiler dikmemişti.

Devlerin konuşmaları çoğunlukla havadan sudanmuhabbetlerdi ve drowa gerçek bir bilgi vermemişti.

Bu onu fazla endişelendirmiyordu, içlerindenbirine yalnız başına yaklaşma ve bu grubun kara elflerealışkın olduğu tahmini üzerine oynama şansı bulmakladaha çok ilgiliydi.

Şansı neredeyse bir saat sonra yakaladı.Devlerden biri horluyordu ve bu ses bir çığı andırıyordu.

Birdiğeri —dördü arasındaki tek dişi— onunyanında yatıyordu ve henüz uyumadıysa bile uyumaküzereydi. Geri kalan ikisi sohbetlerine devam ediyordu,fakat uykulu oluşlarının verdiği uzun sessizlikleryaşanıyordu. En sonunda ikiliden biri ayağa kalkıpuzaklaştı.

Drizzt derin bir nefes aldı —ayaz devleri kadarçetin yaratıklarla uğraşmak kolay iş değildi. İri cüsseleri,güçleri ve dövüş yeteneklerinin yanı sıra, ayaz devleritepe devi ve ogre kuzenleri gibi salak değildi.Çoğunlukla keskin bir zekaya sahip olurlardı ve onlarıkandırmak kolay değildi.

Page 201: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt ırkına ve ırkının kendisininkinden hızlıyayılan şöhretine güvenmek zorundaydı.

Gölgelerin arasında gizlice ilerleyip, oturan devinbirkaç metre yakınına geldi.

“Bir hazine kaçırdınız,” diye fısıldadı.

Bariz bir şekilde uykulu olan dev biraz ürktü, birdirseğinin üzerine dayanarak dönüp konuşan kişiyebaktı ve “Ne?” diye sordu.

Kara elfi gören dev, daha hızlı bir şekilde hareketedip çabucak dimdik doğrulup oturdu.

“Donnia?” diye sordu. Bu Drizzt’in tanımadığı birisimdi, fakat Drizzt bunun bir isim, hem de bir drow ismiolduğunu fark etti.

“Bir ortağıyım,” diye sessizce yanıtladı. “Büyükbir hazineyi kaçırdınız.”

“Nerede? Ne?”

“Köyde. Yıkılmış binalardan birinin altınagömülüp kalmış iri bir mücevher ve elmas sandığı.”

Dev etrafına bakmdıktan sonra elfe yaklaştı.

“Bunu bana neden söylüyorsun?” diye sorduşüpheyle.

Bir drowun, herhangi bir drowun öylece kendisineyaklaşıp buna benzer bir bilgiyi vermesine ikna olmadığıbarizdi. “O. kadar fazlasını taşıyamam,” diye açıkladıDrizzt.

Page 202: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Orada bulunan ganimetin onda birini dahitaşıyamam. Za^an içinde hazineyi kısım kısımtaşıyabilirim ama yerinden Regis, kadını görmek içinileri çıktı ve Tred daha da şüpheli bir şekilde baktı.

Cattibrie bir cevap beklemeden yan tarafa doğruilerleyip Wulfgar’a’akıl danıştı. Barbar hızla koşturupuzaklaştı ve birkaç saniye sonra elinde uzun, kalın birkırık dalla geri döndü. Çıkıntının altında yerini aldı veelinden geldiğince yükseğe uzandı, fakat yine de budalla yoldaşlarına erişemeyeceğini anlayınca onu yukarıfırlattı.

Regis dalı yakaladı ve yanına çekti.Gülümseyerek onu hayretler içindeki Tred’e uzattı.

“Göreceksin,” diye söz verdi buçukluk.

Regis ile Tred’in durduğu yere yakın biryükseklikte olan başka bir çıkıntıda bulunanGuenhwyvar pes bir sesle hırladı ve zavallı Tredşimdiye kadar hiç olmadığı kadar tedirgin göründü.

Regis sadece sırıttı ve yerini alıp arka taraftakipatikayı inceleme işine döndü.

Devlerin, Ortak Lisan’a onun anlayabileceğikadar yakın olan bir dilde konuştuklarını duyduğundaDrizzt’in planının başarısı için umutları biraz yükseldi.Kamp yerlerinin kıyısında, gölgelerin arasında, iri birkayanın arkasındaydı. Kazandıkları zaferle, kendilerinibariz bir şekilde güvende hisseden orklar ve devlernöbetçiler dikmemişti.

Page 203: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Devlerin konuşmaları çoğunlukla havadan sudanmuhabbetlerdi ve drowa gerçek bir bilgi vermemişti.

Bu onu fazla endişelendirmiyordu. İçlerindenbirine yalnız başına yaklaşma ve bu grubun kara elflerealışkın olduğu tahmini üzerine oynama şansı bulmakladaha çok ilgiliydi.

Şansı neredeyse bir saat sonra yakaladı.Devlerden biri horluyordu ve bu ses bir çığı andırıyordu.

Bir diğeri —dördü arasındaki tek dişi— onunyanında yatıyordu ve henüz uyumadıysa bile uyumaküzereydi. Geri kalan ikisi sohbetlerine devam ediyordu,fakat uykulu oluşlarının verdiği uzun sessizlikleryaşanıyordu. En sonunda ikiliden biri ayağa kalkıpuzaklaştı.

Drizzt derin bir nefes aldı —ayaz devleri kadarçetin yaratıklarla uğraşmak kolay iş değildi. İri cüsseleri,güçleri ve dövüş yeteneklerinin yanı sıra, ayaz devleritepe devi ve ogre kuzenleri gibi salak değildi.Çoğunlukla keskin bir zekaya sahip olurlardı ve onlarıkandırmak kolay değildi. Drizzt ırkına ve ırkınınkendisininkinden hızlı yayılan şöhretine güvenmekzorundaydı.

Gölgelerin arasında gizlice ilerleyip, oturan devinbirkaç metre yakınına geldi.

“Bir hazine kaçırdınız,” diye fısıldadı.

Bariz bir şekilde uykulu olan dev biraz ürktü, birdirseğinin üzerine dayanarak dönüp konuşan kişiyebaktı ve “Ne?” diye sordu.

Page 204: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kara elfi gören dev, daha hızlı bir şekilde hareketedip çabucak dimdik doğrulup oturdu.

“Donnia?” diye sordu. Bu Drizzt’in tanımadığı birisimdi, fakat Drizzt bunun bir isim, hem de bir drow ismiolduğunu fark etti.

“Bir ortağıyım,” diye sessizce yanıtladı. “Büyükbir hazineyi kaçırdınız.”

“Nerede? Ne?”

“Köyde. Yıkılmış binalardan birinin altınagömülüp kalmış iri bir mücevher ve elmas sandığı.”

Dev etrafına bakındıktan sonra elfe yaklaştı.

“Bunu bana neden söylüyorsun?” diye sorduşüpheyle.

Bir drowun, herhangi bir drowun öylece kendisineyaklaşıp buna benzer bir bilgiyi vermesine ikna olmadığıbarizdi.

“O. kadar fazlasını taşıyamam,” diye açıkladıDrizzt. “Orada bulunan ganimetin onda birini dahitaşıyamam. Zaman içinde hazineyi kısım kısımtaşıyabilirim ama yerinden 163p > oynatamadığım kalın bir molozun altında daha fazlasıolduğundan şüpheleniyorum.”

Dev tekrar etrafına bakındı. Hareketleri, bu işinoldukça ilgisini çektiğini gösteriyordu. Pek yakınlardaolan yoldaşlarından biri horlayıp öksürdü ve öbür tarafadoğru döndü. “Seninle veya onlara ihtiyacımız olacağını

Page 205: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

düşünürsen arkadaşlarınla yarı yarıya paylaşırım,” dediDrizzt, “ama orklarla değil.”

Devin yüzünde beliren gaddar bîr gülümseme,Drizzt’in düşman birliği bünyesindeki ırksal ilişkilerkonusunda yaptığı tahminlerin hedeften çok uzaktaolmadığını gösterdi.

“Haydi konuşmamıza devam edelim ama buradadeğil,” dedi Drizzt ve gölgelerin arasına karışmayabaşladı.

Dev bir kez daha etrafına bakındıktan sonra yeresinip onun peşinden gitti. Sarp bir uçurum duvarıtarafından korunan küçük bir açık alana çıkan kayalıklıbir patika boyunca drowu gecenin karanlığında hevesletakip etti.

O duvarın üzerindeki bir çıkıntıdan, heyula gibidevin kafasının üç metre yukarısından, iki çift meraklıgöz izlemekteydi.

“Donnia Seldou bu konuda ne düşünecek?” diyesordu dev.

“Donnia’nın bilmesi gerekmiyor,” diye yanıtladıDrizzt. Devin omuz silkisi ona çok fazla şeyi açık etmişti.Her kim ise Donnia denilen bu d.rovv, herkesin üstündehakimiyet sahibi bir güç değil, daha muhtemelen sadecebir ortaktı. Bu gerçek, kara elfi biraz daha rahatlattı.Orklar ve devlerin bir drow ordusunun hizmetindeolduğu düşüncesinden nefret ediyordu.

“Geletha’yı yanıma alacağım,” diye bildirdi dev.“Konuştuğun arkadaşın mı?”

Page 206: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Dev başıyla onayladı. “Biz iki pay alacağız, senbir pay.” “Bu hiç de adil değil.”

“Molozu kaldıramazsın.”

“Molozu bulamazsın,” diye pazarlığa devam ettidrow, dostları son yerlerini alırlarken devde şüpheuyandırmamak için büyük bir çaba sarf ederek.

Buna uzun bir süre devam etmek zorundakalmayacağını düşünüyordu.

Mavi kuyruklu bir ok arka taraftan gelip ıslıkçalarak yanından geçtikten sonra devin göğsüne sertçesaplandığında drow hiç şaşırtmamıştı.

Dev inledi ama o kadar da kötü yaralanmamıştı.Drizzt palalarını çekip sıçrayarak Cattibrie’nin olduğuyöne doğru döndü. Hâlâ devin müttefikiymiş gibidavranıyordu.

“Nereden geldi?” diye haykırdı. “Beni kaldır dagöreyim.”

“Dosdoğru karşıdan!” diye kükredi yaratık.

Drowu omzuna almak için eğildi ve Drizzt hızladönüp yaratığın ağaç gövdesi gibi kolunun üzerindekoştu. Palaları devin yüzünü sertçe kesip parlak kırmızıçizgiler açtı.

Dev kükreyip drowu yakalamaya çalıştı amaDrizzt çoktan sıçrayıp uzaklaşmış ve başka bir mavikuyruklu ok cızırdayarak gelip tekrar yaratığasaplanmıştı.

Page 207: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu darbeyi silkeleyen canavar Drizzt’e doğruilerlemeye devam etti, derken ikiye ayrılan bir ağaçdalını andıran bir ses duyuldu. Bruenor Battlehammer’ınbol çentikli baltası yaratığın diz kapağının arkasındapatlamıştı.

Dev yarasını tutarak uluyup yalpaladı ve Cattibrieonu tekrar, bu sefer yüzünden vurdu.

Bu darbeye de elinden geldiğince aldırışetmemeye çalışan dev bir ayağını kaldırdı. Bruenor’uezmeye niyetli olduğu barizdi.

Ama Dagnabbit koşturarak gelip savaş çekicinidevin yere sabit duran ayağına indirdiğinde yaratıkolduğu yerde sıçramaya başladı.

Bir “Terppus!” haykırışının ardından ikinci birsavaş çekici geldi; bu seferki havada döne döneuçuyordu.

Aegis-fang yaratığın göğsüne, boynunun tamaltına öyle bir kudretle vurdu ki, dev geri sendeleyipduvara çarptı. Çekicin ardından Wulfgar geldi, silahınıbüyü yoluyla ellerine çağırdı ve dev kendine gelemedenönce saldırıp yaratığın diz kapağına muazzam bir darbeindirdi.

Yabani yaratık nasıl da uludu!

Cattibrie’nin bir sonraki oku yüzünün tamortasında patladı.

Çıkıntının üzerinde, daldan kaldıracı bir omzununüzerine dayamış duran Tred devden kafasını çeviripyüzünde afallamış bir bakışla Regis’e baktı. Daha evvel

Page 208: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

birçok defa devlerle savaşmıştı ama içlerinden birininhiç bu kadar çabuk bir şekilde alaşağı edildiğinigörmemişti.

Bakışlarını Regis’ten Guenhwyvar’a çevirdi. Kocapanter yan taraftaki bir çıkıntıya sinmiş dövüşü izliyor,fakat bundan da fazlası, kulaklarını dikmiş bir haldedoğu yolunu gözetliyordu.

Regis elini çıkıntıya doğru uzatıp hedefledikleridevin yerini atmış olduğunu belirtti.

Tred tatmin olmuş bir şekilde homurdanıpkayanın önüne ilerledi. Kaldıracı daha sıkıca bastırıpittirmeye başladı. Kaya sallanıp yuvarlandı ve aşağıdakizavallı dev, daha yeni kendine gelip drowun, barbarın,kadının ve iki vahşi cücenin hızlı saldırısı karşısında birçeşit savunmaya geçmeye çalışıyordu ki, beş yüzkiloluk graniti tam kafasının üzerine yiyiverdi.Boynundan çıkan çatırtı sesi, sekerek uzaklaşankayanın gürültüsü gibi yankılandı.

Regis bu başarılı atış için Tred’i tebrik etti ama burahatlamaları kısa süreli oldu, zira buçukluk ve cüce,Guenhwyvar’ın ilgisini bu kadar çeken ve kediyidövüşün dışında tutan şeyin ne olduğunu ancak ozaman anladılar.

Patikada başka bir dev, arkasında bir diğer devle—bir dişi devle— beraber koşturuyordu.

Regis Tred’e baktı. “Başka bir kaya bulabiliriz,”diye önerdi, sesine ufak bir korku tınısı karışarak.

Page 209: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Onların ardında, Guenhwyvar patika boyuncapaldır küldür hücum eden devin omzuna atladı. Tred deomuz silkip aynısını yaptı ve kedinin devin ilgisiniçekmiş olmasını kullanarak yaratığın kafasına kudretlibaltasıyla temiz bir darbe indirdi. Bir taşın başka bir taşaçarpıp çatlaması, Tred’in baltasının devin kafatasınıyarışı kadar yüksek bir ses çıkaramazdı.

Regis yüzünü buruşturup kafasını çevirdi ve, “Yada böyle yapabiliriz,” diye belirtti, cüce kendisiniduyamadığı halde. ‘ Tred, devin kafasının arkasınasaplanmış duran baltasının sapına büyük bir çaba sarfederek asıldı.

Tökezleyen devi dizlerinin üzerine çökertip yereyığdı.

Tred ölü canavarın sırtından kalktı ve öbüryaratığa karşı girişilen arbedeye katılmak için döndü —daha doğrusu dönmeye çalıştı, zira yaratığın kafasınasertçe gömülmüş olan baltası yüzünden geri çekildi.

Aşağı çaprazdan bir inilti duyduğundaDagnabbit’in, dev yere yığılırken bahtsız bir konumdabulunduğunu ve yaratığın muazzam ağırlığı altındaezilip kaldığını ancak o zaman anlayabildi —ki grupiçinde bunu fark eden tek kişi kendisiydi.

Karşı saldırıyı Drizzt başlattı ve patikadakihiddetli dişi ayaz devine hücuma geçti. Devin elindetuttuğu iri bir taşı fırlatmak için kolunu kaldırdığını gördüve doğuştan gelen drow yeteneğini kullanıp yaratığınyüzünün önünde bir karanlık küresi oluşturarak tepkiverdi. Bunun ardından drow çılgınlar gibi yana dalış

Page 210: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yaptı ve fırlatılan kaya, az önce durmakta olduğuyerdeki kayalara çarpıp geçti. Taşın sekişi, hızlayuvarlanmasına, Cattibrie’yi kıl payıyla sıyırıp Taulmaril’iellerinden ayırmasına ve parmaklarını kan revan içindebırakmasına sebep oldu. Kadın, yüzünü acıylaburuşturarak dizlerinin üzerine çöküp ellerini tuttu.

Bundan sonra Bruenor sertçe saldırdı ve devindiğer uyluğuna baltasıyla saldırdı. Dev şiddetli birtokatla onu kenara savurdu ama cüce kayalarınarasında hoplaya sıçraya yuvarlanmayı kabul etti, tekrarayağa kalktı, tek boynuzlu miğferini düzeltti ve birparmağını kaldırıp deve doğru salladı.

“Bak şimdi tepemi attırıyorsun, aşırı semirmiş orkseni!” Dev tekrar tekrar Drizzt’e tekmeler savurdu amadrow bunun için fazlasıyla hızlıydı. Her defasındakenara sıçrıyor ve her ne zaman bir açıklık bulsa gaddarbir kesik atmak üzere dönüyordu.

Görünüşe bakılırsa, düşmanlarının kendisindengüçlü olduğunu fark eden dev son bir tekme attı, drowavurmak yerine onu zapt etmek için darbesini kısa tuttu.Dişi dev, geldiği patika yerine güneye döndü ve uzunbacaklarının kendisine avantaj sağlayacağı kırık dökükzemin üzerinde kaçmaya başladı.

Daha doğrusu kaçmaya çalıştı.

Aegis-fang ıslık çalarak geldi ve dişi devinarkadaki ayağının bileğinde patlayıp o ayağı öndekiayağının olduğu yere itip devin tökezlemesine sebepoldu.

Page 211: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu darbeyle nefesi kesilmiş olan dişi dev sertçeyere yığıldı.

Ayağa kalkmaya çalıştı ama hiç şansı yoktu.Drizzt hemen oraya varmış yaratığın sırtına çıkmıştı.Guenhwyvar da oradaydı ve dişi devin omuzlarınasıçrayıp ensesini sertçe ısırmıştı. Aynı şekilde Cattibriede yaralı elinde Khazid’hea’yı yani son derece keskinolan kılıcını dikkatle tutarak yetişmişti. Bruenor dabaltasıyla oraya gelmişti ve onun hemen ardındakudretli savaş çekici ellerine dönmüş olan Wulfgar vardı.

Tred de, sarsılmış ama kötü yaralanmamış olanDagnabbit’e eşlik ederek koşturmuştu.

Onların gerisinde, çıkıntının üzerinde olan Regisolan biteni izleyip tezahürat yapıyordu. Yere yığılan ilkdevin biraz sersemlemiş bir halde olsa da tekrar hareketettiğini ve ayağa kalkmak için debelendiğini görünceseslendi. Wulfgar hızla geri koşturup Aegis-fang iledevin kafasında hızlı ve ölümcül çalışmalar yaptı.

“Bunun gibi bir şeyi asla görmedim,” diye itirafetti Tred, grup onları bekleyen ana cüce birliğine geridönüş yolundayken.

“Tüm mesele savaş alanını şekillendirmekte,”diye açıkladı Bruenor.

“Ve bunu kimse Kral Bruenor’dan iyi yapamaz!”diye ekledi Dagnabbit.

“Onun haricinde kimse,” diye yanıtladı Bruenor,bir yandan yürürlerken bir yandan Cattibrie’nin yaralıeliyle ilgilenmekte olan Drizzt’i çenesiyle işaret ederek.

Page 212: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kadının en azından bir parmağı kırılmıştı amayola devam etmeye son derece hazırdı.

O gece grup için dinlence olmayacaktı. Daha dabüyük bir savaş için muntazaman şekillendirmelerigereken bir savaş alanı daha vardı.

HOŞ KARŞILANMAMAK“lııh,” dedi Pikel inatla, iri meşe ağacının önünde

durup Ivan’ın büyülü geçide giriş yolunu kesmiş, ayağınısertçe yere vuruyordu.

“Ne diyorsun be?” diye bağırdı Ivan. “O kapıyıönünde durmak için mi açtın yani, seni salak şey?”

Pikel kardeşinin ötesini, mahzun bir ifadeyleoturmuş onları izleyen ayıyı gösterdi.”Ayıyı yanımızaalmayacaksın!” diye kükredi Ivan ve ileri çıktı.

“lııh,” dedi Pikel tekrar parmağını sallayıp geçiditamamen kapamak için hareketlenerek.

Ivan burun buruna geldiği ağabeyine dik dikbakıyordu ama kısa süre sonra arkalarındaki ayınınhırladığını anladı ve bir sonraki dövüşünün hiç de adilolmayacağını anladı. “Onu alamazsın,”d iyerek mantıklıbir sebep aradı sarı sakallı cüce. “Zavallıcığın ayıcıkailesini ayırabilirsin ve bunu yapmak istemezsin!”

“Oooo,” dedi Pikel. Sadece bir anlığına gafilavlanmış gibi göründükten sonra yüzü tekrar ışıldadı.ileri çıkıp Ivan’ın kulağına bir şeyler fısıldadı.

“Ailesi olmadığını nereden biliyorsun?” diye itiraziçinde kükredi Ivan ve Pikel bir şeyler daha fısıldadı.

Page 213: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sana o mu söyledi?” diye böğürdü Ivanduyduklarına inanamayarak. “Sana o salak ayı mısöyledi? Sen de ona inanıyorsun, öyle mi? Sana yalansöylüyor olabileceğini hiç düşündün mü? Bunu sanasadece ineğinin, ceylanının ya da işte… kız ayısınınveya dişi ayılara her ne deniyorsa onun çenesindenkurtulmak için söylemiş olabileceğini düşündün mü?”

“Kız ayı, hee hee hee,” dedi Pikel kıs kıs gülerekbir şeyler daha fısıldadı.

“O bir… dişi ayı mı?” diye sordu Ivan ve dönüpayıya baktı. “Bunu nereden biliyor… boş ver, sakın banaanlatma. Zaten bir önemi yok. Erkek ayı veya dişi ayıfark etmez, o bizle gelmiyor.”

Pikel’in yüzü asılıverdi, alt dudağı son dereceacıklı bir şekilde büzülerek kıvrıldı ama Ivan kararlılığınıkorudu. En iyi şartlar altında bile tedirgin edici olan buağaç yürüyüşü işini, yanında vahşi bir ayı varkenyapacak değildi.

“Hayır, gelmeyecek,” dedi sakince. “Bruenor’untaş giyme törenini kaçırdığımızda, Cadderly’ye bununsebebini sen açıklayabilirsin. Kış bizi burada yakalarsave dostun zıbarıp uykuya dalarsa, sıcacık battaniyeleryapmak için onun derisini yüzerim, bilmiş ol! Sonrada…”

Pikel’in kısık sesli iniltisi hiddetli kardeşinintiradını yarıda kesti, zira Ivan Pikel’in ses tonundayenilgi tınısı olduğunu kesinlikle fark etmişti.

Yeşil sakallı Bouldershoulder lvan’ın yanındangeçip ayıya doğru ilerledi. Uysal hayvanın kulaklarının

Page 214: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

arkasını okşayıp kaşıyarak ve kenelerini kopartıpböcekleri nazikçe yere bırakarak uzunca bir zamangeçirdi.

Birkaç saniye sonra Pikel’in ayısı ağır ağıruzaklaştı, Pikel yaratığın son derece üzgün olduğunudüşündüğünü belirttiği halde Ivan hiçbir farkgÖremiyordu. Ayı kendi yoluna gidiyordu ve ayı için heryol muhtemelen gayet iyi olurdu.

Pikel tekrar lvan’ın yanından geçti. En yeniyürüyüş sopasını kaldırdı ve onu üç defa ağacıngövdesine vurduktan sonra yerlere kadar eğilip saygıylaağaçtan giriş izni istedi. Ivan tabii ki hiçbir şey duymadıama görünüşle bakılırsa ağabeyi duymuştu, zira Pikelhafifçe yana çekilip kolunu Ivan’a doğru uzatarak sarısakallı kardeşini başı çekmeye davet etti.

Ivan saygıyla Pikel’in önden gitmesini işaret etti.Pikel tekrar eğilip Ivan’ı buyur etti.

Ivan yine saygıyla, daha ısrarlı bir şekilde işaretetti.

Pikel bir kez daha, eksiksiz bir sakinlikle Ivan’ıbuyur etti. Ivan tekrar işaret edecek oldu ama anidenfikrini değiştirdi ve ağabeyini ağaca itti, sonra dönüp ileriatıldı. Sert ağaç gövdesine yüz üstü çarpıp kaldı.

Solgun, neredeyse yarısaydam teni veetrafındaki renkleri yansıtıyormuş gibi görünecek kadarparlak mavi gözleriyle eif Tarathiel, ufak tefek bir yaratıkgibi görünüyordu. Çok uzun boylu olmamasına rağmenincecikti, dik açılı yüz hatları ve sivri kulaklarıyla dahada ince görünüyordu. Fakat bu görünüş yanıltıcıydı, zira

Page 215: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

elf savaşçısı gerçekten de çetin biriydi ve feci şekildekeskin, zarif kılıcının ısırığını tadan hiçbir düşman onukesinlikle küçük bir yaratık olarak görmezdi.

Aykorusu’ndaki yuvasından bir günlük mesafedebulunan yüksek, rüzgarlı bir geçitte sinmiş duranTarathiel işaretleri açık seçik fark etti. Buradan orklargeçmişti. Sayıları boldu ve onlar geceli çok uzun zamanolmamıştı. Normalde bu Tarathiel’in canını pek fazlasıkmazdı —orklar Dünyanın Omurgası ile RauvinDağları arasındaki vahşi diyarlarda yaygın olarakgörülen baş belalarıydı— ama Tarathiel bu grubun izinisürmüş ve nereden geldiklerini anlamıştı.Aykosuru’ndan, onun biricik orman yuvasından,ellerinde devirdikleri bol sayıda ağacı taşıyarakçıkmışlardı.

Tarathiel dişlerini sıktı. O ve klanı, ormandakiyurtlarını koruma konusunda berbat bir şekilde başarısızolmuşlardı, zira orkları kovalayacak kadar çabuk tespitdahi edememişlerdi. Tarathiel bunun yakın gelecektedoğurabileceği sonuçlardan korkuyordu. Savunmaeksikliği, o çirkin yabanileri geri gelmeye teşvik edermiydi?

“Eğer gelirlerse, onları katlederiz,” diye belirtti ayelfi, kenarda otlamakta olan bineğine doğru dönüpkonuşarak. Pegasus, sanki neredeyse anlamışçasınacevap olarak homurdandı. Kafasını savurdu ve beyaztüylü kanatlarını daha sıkı bir şekilde sırtında topladı.

Tarathiel güzeller güzeli yaratığa gülümsedi.Birkaç yıl önce bu hayvana ikiziyle birlikte bu dağlarda,

Page 216: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

anne ve babası devler tarafından öldürüldükten sonrarastlamıştı. Tarathiel ölü ikiliyi, kayalıklı bir vadide,fırlatılmış kayalarla öldürülmüş bir halde bulmuştu. Ölükısrağın meme uçlarına baktığında onun daha yenidoğum yaptığını anlamış, bu yüzden bir ongun boyuncaetrafı araştırdıktan sonra tayları bulmuştu. İki pegasus,Aykorusu’nda iyileşmiş, Tarathiel’in küçük klanınıngözcülüğünde —sahipliğinde değil— güçlenipkuvvetlenmişti. Uzun, parlak yelesi boyunca kırmızıyaçalan akıtmalara sahip olduğundan Günbatımı olarakadlandırdığı bu erkek pegasus, onu kendisine biniciolarak kabul etmişti. Tarathiel, Günbatımı’nın ikizineGündoğumu adını takmıştı, çünkü dişi pegasusunparlak beyaz yelesi daha güçlü bir kızıl akıtmayla,sarıya doğru açılan pembemsi bir renkle süslenmişti, ikipegasus da yaklaşık aynı boydaydı —on altı karış kadar— ayrıca ikisi de güçlü, kalın bacaklara ve geniş, serttoynaklara sahip, kaslı yaratıklardı.

“Haydi şu orkları bulalım da onlara biraz günlerinigösterelim,” dedi elf kurnazca, bineğine göz kırparak.Günbatımı, sanki yine anlamış gibi zemini toynakladı.Kısa süre sonra havaya yükselmişlerdi. Günbatımı’nın kocaman, güçlü kanatları ya sertçe çırpılıyor, ya dadağ yamaçlarından esen rüzgar akımlarını yakalamakiçin ardına kadar açılıyordu. Kısa zamanda ork grubunutespit ettiler. Bir düzine yaratık, dağların yükseklerindekibir patikada ilerliyordu.

Binek ve binicisi o kadar ahenk içindeydi ki,Tarathiel, Günbatımı’nı sadece bacaklarını kullanarakkolayca yönlendirebiliyordu. Pegasusu yükseklerden,

Page 217: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

orkların elli metre tepesinden parlayan bir zıpkın gibidalışa geçirdi. Elfin yayı öfkeyle işe koyuldu ve orklarınüzerine ok üstüne ok yağdırdı.

Yaratıklar kaçışıp haykırarak küfür etti veTarathiel, çoğunun çılgınlar gibi kayaların arkasınakaçışmaktan, attığı oklardan daha fazla yaralandığınıtahmin etti. Yükselip köşeyi döndü ve Günbatımı’nıçevirmeden önce belli bir mesafe boyunca uçtu. Orklarabir araya toplanmaları, tehlikenin geçtiğini sanmalari içinbiraz zaman tanımak istiyordu. Bu sefer daha hızlısaldırmak istiyordu. Çok daha hızlı.

Pegasus daha da yükseldi, sonra keskin birdönüş yapıp güçlü bir şekilde dalışa geçerek kanatlarınıhızla çırptı. Köşeyi çok daha aşağıdan, orklardan biriuzun saplı baltalar veya mızraklar taşıyor olsaydıerişebilecekleri bir mesafeden döndüler. Bu yüksekliktenuçarken, hızlı geçmelerine rağmen Tarathiel’in yayıisabetli bir şekilde çalışıp bahtsız bir orku tamgöğsünden vurarak geriyeıdoğru uçurup yere yığdı.

Günbatımı, ardından havaya fırlatılannesnelerden zarar görmeden, kükreyerek geçti.

Tarathiel üçüncü bir geçiş yapmak için şansınızorlamadı. Güneydoğuya doğru kırdı ve dağlardanuzaklaşıp hızla yuvasına doğru uçtu.

O salak büyünün bittiğini nereden bilecektim?”diye böğürdü Ivan, ağabeyinin bitmek bilmeyenkahkahası karşısında. Sarı sakallı cüce, çizilmişburnundan bir damla kan sildi. “Orada bir kapı olduğunusöylediğin zaman bile o salak kapıyı göremezken, zaten

Page 218: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

orada olmayan bir kapının ortadan kaybolduğunu nasılbilebilirim!”’

Pikel uluyarak kahkaha attı.

Ivan öne atılıp yumruk attı ama Pikel elbette kibunun geleceğini biliyordu ve kafasını öne doğru eğipbir miğfer olarak kullandığı tavayı bekleyen, darbeyiengelleyen eline düşürdü.

‘Bong!’ diye bir ses çıktı ve Ivan bir kez dahaacıyla hoplamaya başladı.

“Hee hee hee.”

Ivan birkaç saniye içinde kendine gelip sertçeağabeyine saldırdı ama Pikel ağacın içine adımını atıportadan kayboldu.

Ivan durup sinirini yatıştırdı ve ağabeyininpeşinden atla, di. Zavallı cücenin dünyası tepe taklakoluverdi.

Tam manasıyla.

Pikel’in ağaç nakli büyüsü kolay bir yolculukdeğildi, düz ve dikey de değildi. Kardeşler, ağaçlarabüyülü bir yoldan bağlanarak kökleri arasında seyahatediyor, birinin köklerinden diğerinin birleşen köklerineakıyorlardı. Hızla yukarı yükselip aniden düşüşe geçtiler—Pikel, “Weee!” diye uludu ve Ivan midesinin ağzındançıkmasını engellemek için büyük mücadele verdi.

Dolambaçlı bir yolda sarmallar çizerekilerledikten sonra Ivan’ın yanaklarını ısırmasına sebepolacak kadar şiddetli ve keskin dönüşler yaptılar.

Page 219: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu yolculuk dakikalar boyunca devam ettiktensonra, en sonunda, şükür ki, kardeşler dışarı çıktılar. Birşekilde Pikel’e yetişip onu geçmiş olan Ivan yüz üstütoprağa düşüverdi. Pikel onun peşinden hızla ve sertçegelip kardeşinin tam tepesine devrildi.

Her seferinde tamı tamına böyle oluyor gibigörünüyordu.

Ivan tüm gücüyle ittirerek ağabeyini üzerindenattı ama itişi bile Pikel’in devam eden kahkahasınıbastırmaya yetmedi.

Ivan onu gırtlaklamak için ayağa sıçradı. Dahadoğrusu bunu yapmaya çalıştı, zira fazlasıyla afallamış,başı dönmüştü ve midesi çok fazla çalkalanıyordu. İleridoğru yalpalayarak bir adım attı, sonraki iki adımındayana sendeledi ve biraz duraksadıktan sonra attığıüçüncü ve dördüncü adımla öbür yana doğru gidip birağaca çarptı. Neredeyse dengesini sağlayacaktı ama birköke takıldı ve dizlerinin üzerine çöküverdi.

Ivan başını kaldırıp ayağa kalkmaya davrandıama baş dönmesi dalgası, çalkalanan midesini tutarakolduğu yerde kalmasına sebep oldu.

Pikel’in de başı dönüyordu ama o bununlasavaşm|yordu. Cadderly’nin küçük çocuklarından birigibi ayağa kalkmış kahkahalar atıyor, dümdüz bir çizgiüzerinde yürümeye çalışıyor, kaçınılmaz bir şekilde yeredüşüyor ve bunun her saniyesinden zevk alıyordu.

“Salak duurit,” diye homurdandı Ivan kusmadanhemen önce.

Page 220: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tarathiei, Günbatımı’yia Gündoğumu’nun oyunoynayışını izledi. Pegasuslarm yeniden bir arayagelmekten meninun olduğu barizdi. Küçük merada,kişneyip oyuncu bir Şekilde birbirilerine burun ataraktırıs gidiyorlardı.

“Onları izlemekten asla sıkılmayacaksın,” diyedaha tiz, güzel bir melodiye sahip bir ses geldiarkasından.

Dönüp baktığında, en yakın dostu ve sevgilisiolan Innovindil’in meraya doğru yürüdüğünü gördü. Dişien ondan daha ufak tefekti. Onun saçları ne kadarkaraysa, kadmınkiler de o kadar sarıydı ve gözleri en azonunkiler kadar göz alıcı bir şekilde maviydi. YüzündeTarathiel’i büyüleyen bir ifade, sol dudağını hafifçekıvırarak takındığı bir gülümseme ve ona “senden dahaiyi biliyorum,” der gibi bir tavır veren keskin yüz hatlarıvardı.

Tarathiel’in yanına gelip uzattığı elini tuttu. “Çokuzun süredir yoksun,” diye azarladı kadın.

Serbest olan elini kaldırdı, Tarathiel’in saçınıkarıştırdıktan sonra aşağı kaydırıp adamın zarif, güçlügöğsünü nazikçe okşadı.

Pegasusların oyununu izlerken yumuşak veneşeli olan, Innovindil’in gelmesiyle çok daha keyifli birhal alan yüz ifadesi bir anda karardı.

“Onları buldun mu?” diye sordu kadın.

Tarathiel başıyla evetledi. “Şüphelendiğimiz gibi,bir ork grubu. Günbatımı ile onlara kuzeydeki dağlarda

Page 221: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

rastladık. Aykorusu’nda devirdikleri ağaçlarısürüklüyorlardı.”

“Kaç tane?” “Yirmi.”

Innovindil kurnazca gülümsedi. “Peki şu andakaçı hayatta?”

“En azından bir tanesini öldürdüm,” dediTarathiel, “ve diğerlerinin kaçışmasına sebep oldum.”

“Geri dönmenin iyi bir fikir olup olmadığınısorgulamalarına yetecek kadar mı?”

Elf tekrar başıyla evetledi.

“ikimiz gidip onları yeniden bulabiliriz,” diyeönerdi Tarathiel, kadının gülümsemesine karşılıkvererek. “Onlara yetişmemiz en az bir günümüzü alırama eğer hepsini öldürürse k geri dönmeyeceklerindenemin olabiliriz.”

“Önümüzdeki birkaç günü geçirmenin daha iyiyollarını biliyorum,” diye yanıtladı Innovindil. Adamayaklaştı ve kocasını nazikçe dudaklarından öptü.“Döndüğüne sevindim,” dedi, sesi daha boğuklaşıpciddileşerek.

“Ben de öyle,” diye tüm kalbiyle hemfikir olduTarathiel. İkili, pegasusları oyunlarıyla baş başabırakarak meradan uzaklaştılar. Kendilerinin veklanlarının yuvası olan küçük Aysarmaşıkları köyünedoğru ilerlediler.

Fakat meradan henüz ayrılmışlardı ki, bir kampateşi fark ettiler.

Page 222: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Aykorusu’nda bir kamp ateşi!

Tarathiel yayını Innovindil’e uzatıp zarif kılıcınıçekti.

İkili derhal yola koyulup karanlık ağaçlarınarasında eksiksiz bir sessizlikle ilerlemeye başladı.

Uzaktaki ateşe yaklaşamadan önce, aynı şekildeihtiyata geçip savaşa hazırlanmış olan diğer klanüyeleriyle karşılaştılar.

“Yine mi türlü yaptın?” diye böğürdü Ivan. “Sonzamanlarda karnımın bana sürekli olarak hırlayıpdurmasına şaşmamalı! Hiç et yememe izin vermiyorsunki!”

“lıh,” dedi Pikel parmağını sallayarak. Bu hareketIvan’a gittikçe daha da sinir bozucu geliyor ve o parmağıen üst boğumundan ısırıp koparmak konusundafanteziler kurmasına sebep oluyordu. ‘En azından ozaman biraz et yemiş olurum,’ diye düşündü Ivan.

“Pekala, ben kendime gerçek yemek bulacağım!”diye kükredi Ivan, ayağa sıçrayıp ağır baltasınıkaldırarak. “Ayrıca hayvanı temiz bir şekildeöldürebileyim diye büyünü kullanırsan, bu iş geyik için—veya ne tür bir hayvan bulursam onun için— çok dahakolay olur.”

Pikel tiksintiyle burnunu kırıştırdı ve kollarınıgöğsünün üzerinde kavuşturup bir ayağını sabırsızcayere vurarak öylece durdu.

“Pöh!” diye ona söylenip yola koyulmayadavrandı Ivan. Önündeki bir ağaç dalına tüneyip yayını

Page 223: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

germiş bir elf görünce duruverdi.

“Pikel,” dedi cüce sessizce, hiç hareket etmedenve dudaklarını hiç kıpırdatmadan. “Sence önümdeki buağaçla konuşabilir misin?”

“lıh,” diye geldi Pikel’in cevabı.

Ivan arkasını dönüp baktığında ağabeyininkıpırtısızca, teslim olma işareti göstermek için ellerinihavaya kaldırmış bir halde durduğunu gördü. Etrafındabirkaç sert yüzlü elf vardı ve hepsinin yayı öldürmek içinhazır duruyordu.

Kardeşlerin etrafında, orman bir andacanlanıverdi. Tüm gölgeler arasından ve her ağacınarkasından elfler çıkmaya başladı.

Ivan omuz silkerek ağır baltasını omzununüzerinden yere bıraktı.

KENDİ SEÇTİKLERİ BİR SAVAŞ ALANINDAPatikada ilerlerken tedirgin görünüyorlardı.

Güruhun arasında sadece tek bir dev vardı ve diğer üçüaçıklanamaz bir şekilde ortadan kaybolmuştu.

Her dem yeşil bir ağacın dalları arasından, devinboyundan biraz yüksekte gizlenmiş izleyen DrizztDo’Urden grubun tetikte olduğunu açıkça fark etti vedostlarıyla kendisinin çok daha kusursuz bir şekildesaldırmaları gerektiğini anladı. Drow tüm işin sırrınındevde olduğunu biliyordu ve birliklerini hazırlarken bunuDagnabbit ile Bruenor’a da açıklamıştı. Bu inanca sıkısıkıya sarılan Drizzt, biraz inisiyatif kullanmış vegizlenen cücelerden ileri çıkmıştı. Amansız panter

Page 224: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

müttefikiyle birlikte, kesin bir ilk saldırı olacağını umduğuşekilde harekete geçmeye hazırdı.

Küçük korunaklı bir koyaktaki ağaç kümeleriarasından ilerleyen’yol açık bir şekilde belirgindi.

Orklar akıllıca davranıp alanı incelemeleri içinöncüler yolladığında, Drizzt nefesini tutup ağaca dahasıkı sarıldı. Bruenor ile Dagnabbit’i, pusuyu bu alanınhemen ötesine kurmaya ikna ettiğine memnundu…Orklar, gölgelerin arasına girip çıkarak, yapraköbeklerini tekmeleyerek aşağıda gezindiler, iki tanesisavunma konumuna geçerken, diğer ikisi geldikleri yönedoğru ilerleyip ana gruba yaklaşmalarını işaret ettiler.

Ork kervanı, rahatça ve fazla endişeligörünmeyerek ilerledi.

En öndeki orklar Drizzt’in olduğu yerin altındangeçtiler. Patikanın öbür tarafındaki Guenhwyvar’a baktıve kediye sakin ama hazırlıklı olmasını işaret etti.

Aşağıdan gitgide daha fazla ork geçti, bundansonra, yüzünde kaşları son derece çatık bir ifadeyleyalnız başına yürüyen dev geldi.

Drizzt özellikle seçmiş olduğu dala kendiniyerleştirip palalarını yavaşça çekti. Parlak metallerininve büyülü parıltılarının kendisini ele vermemesi içinsilahları pelerinin kenarlarının altında tuttu.

Dev, gözlerini dosdoğru ileri dikmiş bir halde,uzun adımlar atarak geçip gitti.

Drizzt ileri atılıp devin iri omuzlarına bindi.Palaları hızla kesti ve dev onu yakalamak için ellerini

Page 225: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kaldırdığında drow yan taraftaki diğer çam ağacınasıçradı. Drow kolcu fazla hasar vermemişti —zatenniyeti de bu değildi— ama devi yeterince kendisineçevirmiş, kollarını, gözlerini ve çenesini yukarıkaldırmasını sağlamıştı.

Guenhwyvar diğer taraftan sıçradığında, devingırtlağı açıktaydı ve panter oraya sıkıca kenetlenerekısırıp kopardı.

Dev uludu, daha doğrusu ulumaya çalıştı ve iriellerini kedinin üzerine attı. Guenhwyvar amanvermeden daha derine indi, daha sert ısırdı, yaratığınnefes borusunu yarıp parçaladı ve atardamarlarını açtı.

Aşağıdaki orklar, yeri döven çizmelerin ve kırılandalların önünden kaçışmaya çalışıyordu.

“Nedir bu?” diye haykırdı orklardan biri.

“Lanet bir dağ kedisi!” diye uludu bir diğeri.“Kocaman siyah bir şey!”

Dev en sonunda inatçı Guenhwyvar’ı boynundanayırmayı başardı ve bunu yaparken kediyle birlikteboynunun büyük bir bölümünü de ayırdığının farkınavarmadı. Yine büyük bir çaba sarf eden dev, kediyi irikollarının arasında göğsüne bastırıp onu ezmeyebaşladı.

Guenhwyvar yüksek sesle, acınacak şekildeinledi.

Bu ses karşısında yüzünü buruşturan Drizztkediyi azat edip astral yuvasına yolladı. Sıkıp ezmekte

Page 226: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olduğu panter bir duman bulutuna dönüşmeyebaşladığında dev kendi kendine sarılmış oldu.

Yaratık elini boynuna atıp fışkıran kanıdurdurmak için vahşice, çılgınlar gibi uğraştı durdu, ilerigeri tökezleyip dehşet içindeki orkları hallaç pamuğugibi dağıttıktan sonra, en sonunda dizlerinin üzerineçöktü ve nefesi kesilerek toprağa yığıldı.

“Kediyi gebertti!” diye haykırdı orklardan biri.Lanet şeyi altında ezdi!”

Birkaç ork devin yardımına koştu amadebelenen, dehşet içindeki yaratık onlara vurarak orklarısavurdu. Onlarca orkun ilgisi tamamen yerde yatandeve çevrilmişti ve hepsi de bir daha ayağa kalkıpkalkmayacağını merak ediyordu.

İşte bu yüzden, ağaçtan aşağı süzülüp yerini alankara elfi fark etmediler.

İşte bu yüzden, çekiçlerini fırlatmaya hazır birşekilde kaldırmış, arbede silahlarını ulaşabileceklerikadar yakında tutan cücelerin daha da yaklaştığını farketmediler.

İçlerinden biri dönüp üzerlerine gelen birliğigördüğünde, şaşkına dönmüş orklardan haykırışlar,çığlıklar, öneriler ve yakarışlar yükseldi. Yaratığın gözlerifal taşı gibi genişledi, işaret etmek için parmağınıkaldırdı ve haykırmak için ağzını açtı.

Bu haykırış bir anda dört bir yana hakim oldu,zira yirmiden fazla cüce savaş naraları atarak anidenhücuma geçti, ilk misil yağmurlarını başlattı, sonra

Page 227: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

baltaları, çekiçleri, kılıçları ve kazmalarıyla hızlı, ölümcülbir işe giriştiler.

Arka taraftaki bir ork karşı saldırıya öncülüketmeye çalıştı —fakat bir pala sırtından giripciğerlerinden birini yardı. Van taraftaki başka bir ork başıçekecek oldu —fakat bir ok havayı yararak gelipkafasının yanındaki bir ağaca saplandı. Cücelerkarşısında dostlarını harekete geçirmekten çok kendican güvenliğiyle ilgilenen lider adayı kafasını eğdi vekaçtı.

Cücelere en yakın olan orklar, savunmadenilebilecek bir konuma geçmeye başlamıştı ki, savaşçekicini çılgınlar gibi savurup orklara ikişer ikişerdarbeler indiren Wulfgar sahneye çıktı.

Birkaç yara aldı ama ne yavaşladı, ne de savaştanrısı Tempus’a yürekten söylediği şarkısını kesti.

Savaş alanının yan tarafında bulunan Cattibriehem acı hem de neşe içindeydi. Yayını kaldırıp hüsraniçinde geri indiriyordu. Yaralı parmakları, dostlarınınyakınlarında bir yerlere atış yapmaya cesaret edecekkadar kesin nişan almasını engelliyordu. AyrıcaDrizzt’in, kaçışan ve çığlıklar atan ork bataklığının içindenerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Savaşın dışında olmak ona büyük bir acıveriyordu ama savaşın umdukları kadar iyi gittiğinigörüyordu. Orkları tamamen gafil avlamışlardı ve vahşicüceler bu avantajı öyle kolay kolay ellerindenbırakmayacaktı.

Page 228: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie için çok daha harika ve ilham verici olanşey ise Wulfgar’ın hareketleriydi. Barbar kendinegüvenerek, muazzam bir şiddetle ve her ölümcüldarbesinde kesin bir başarıyla ilerliyordu.

Bu karşısındaki, onun nişanlandığı adam, şüpheiçindeki, korku dolu, aşırı korumacı adam değildi. KristalParçası’nı yok etmek için yola koyulduklarında onlarayüz çeviren adam değildi.

Bu karşısındaki, Buzyeli Vadisi’nde tanıdığı,Drizzt ile birlikte Biggrin’in inine memnuniyetle saldıranWulfgar idi.

Barbarların o donmuş diyarda Akar Kessel’intebaasına yaptığı karşı saldırıda başı çeken Wulfgar idi.Bu, Beornegar’ın oğluydu, Errtu’nun pençelerindenkurtulup büsbütün onlara geri dönmüştü.

Cattibrie onun düşmanların arasında ilerleyişiniizlerken yüzünde beliren gülümsemeyi saklayamadı,zira her nasılsa biliyordu ki, bugün onu hiçbir kılıç veyasopa yaralayamayacaktı, bir şekilde diğer hepsininüzerinde gibiydi. Aegis-fang orkları sanki sadeceçocuklarmış, sadece ufak engellermiş gibi kenarasavuruyordu. Bir ork ince bir ağacın arkasına kaçıştı,Wulfgar ise daha yüksek sesle hırladı, daha yükseksesle haykırdı ve çekicini daha güçlü bir şekilde savuruphem ağacı, hem de arkasına gizlenen yaratığı alaşağıetti.

Cattibrie bakışlarını adamdan ayırmayıbaşardığında, geriye kalan orkların cücelerden hâlâ enaz üçe bir oranında sayıca üstün olmasına rağmen

Page 229: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dövüş sona ermişti. Yaratıklar dört bir yana kaçışıyor,birçoğu koşarken bir yandan da silahlarını atıyordu.

Bruenor ile Dagnabbit, mümkün olduğuncafazlasının yolunu kesmek üzere askerlerini hızlı ve kesinbir şekilde harekete geçirdiler ve Wulfgar yakınlarındaolan tüm orklara yetişip hepsini alaşağı etti.

Cattibrie yan tarafta ağaçların arasına kaçan birüçlü gördü ve yayını kaldırdı ama onları bir oklayakalamak için fazla geç kalmıştı.

Ağaç kümesinin arasındaki gölgeler daha dakesinleşip büyülü bir karanlığa gömüldü, bununardından yükselen çığlıklar kadına Drizzt’in oradaolduğunu ve durumu kontrol altına aldığını söyledi.

Orklardan biri dosdoğru üzerine koşturarak geldive kadın onu alaşağı etmek için Taulmaril’i kaldırdı.

Fakat derken ayağının dibinde beliriveren birçıkıntıya takılıp aniden ve sertçe yere yığıldı.

Cattibrie, Regis’in küçük vücudunun ayağakalktığını görünce sadece kafasını sağa sola salladı.Buçukluk ileri atılıp gürzünü iki kere savurdu ve havayasaçılan kırmızı sıvı karşısında yüzünde beliren ekşi birifadeyle geri çekildi. Kafasını kaldırıp Cattibrie’yi gördüve omuz silkmekle yetinip tekrar çimlerin arasına karıştı.

Cattibrie, eğer ihtiyaç duyarsa yayını kullanmayahazır bir şekilde etrafına bakındı ama silahını indirdi veokunu her zaman dolu olan, büyülü sadağına koydu.

Kısa ve vahşi savaş bitmişti.

Page 230: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tüm Faerûn’da cücelerden daha dayanıklı bir ırkyoktu ve cüceler arasında pek azı BattlehammerKlanı’nın — özellikle de haşin Buzyeli Vadisi’nde hayattakalmayı başaranlarının— dayanıklılığıyla boyölçüşebilirdi. Böylece savaş çoktan bitmiş ve cüceler,içlerinden birçoğu daha savaş sırasında yaralandıklarınıdahi anlamadan bir araya toplanmıştı.

O yaraların bazıları derin ve ciddiydi; en azındaniki tanesi, eğer grubun içinde şifa büyüleri, merhemlerve bandajlarla donanmış ruhbanlar bulunmasaydıölümcül nitelikte olurdu.

Wulfgar da o yaralılar arasındaydı. Mağrur vegüçlü barbar, ork silahlarıyla bir çok yerinden yaraalmıştı. Cücelerden biri yaralarını temizlemek içinüzerlerine can yakan bir çözelti dökerken refleksif birşekilde homurdanmak haricinde hiçbir şikayettebulunmuyordu.

“iyi misin bakalım?” diye sordu Cattibrie barbara,adamı bir kayanın üzerinde sabırla oturmuş, işleribaşından aşkın ruhbanların sırasının kendisinegelmesini beklerken bulduğunda.

“Birkaç yara aldım,” diye yanıtladı, bariz olanı dilegetirerek. “Hiçbiri ilk tanıştığımızda Bruenor’un banaindirdiği darbe kadar can yakmadı tabii ama…”

Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sözünübitirdi ve Cattibrie tüm hayatında şimdiye kadar hiç bukadar güzel bir şey görmediğini düşündü.

Drizzt, bir eli yaralanmış bir halde onlara katıldı.

Page 231: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bir orkun kabzası çizdi,” diye açıkladı ve elinisallayarak bu yarayı geçiştirdi.

“Gümbürgöbek nerede?” diye sordu Cattibrie.

Drow, Cattibrie’nin Regis’in bir orka çelmetakışma şahit olduğu yeri başıyla işaret etti.

“Cesetlerin üzerini aramadan bir savaşıbitirmeyecekmiş,” diye açıkladı Drizzt. “işin. raconununböyle olduğunu söylüyor.”

Oturup bir süre daha konuştular, derken yantaraftan yükselen bir tartışma ilgilerini çekti.

“Bruenor ile Dagnabbit,” diye belirtti Cattibrie. “Nekonuda olduğunu nereden biliyorum acaba?”

Kadın ve Drizzt gitmek üzere ayağa kalktılar.Wulfgar onları takip etmedi ve dönüp ona soracakolduklarında elini sallayıp onları gönderdi.

“Canı söylediğinden biraz daha fazla yanıyor,”diye Drizzt’e belirtti Cattibrie.

“Ama o yaraların yüz katını daha alsa bile yine deayakta kalır,” diye onu temin etti drow.

Gürültünün yükseldiği yere vardıklarında,tartışmanın sebebini çoktan anlamışlardı ve tam daCattibrie’nin tahmin ettiği gibiydi.

“Sana Mithril Salonu’na döneceğimi söylediğimzaman Mithril Salonu’na dönüyorumdur!” diye kükrediBruenor, parmağını Dagnabbit’in göğsüne bastırarak.

Page 232: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yaralılarımız var,” diye yanıtladı Dagnabbit,inatçı kralı koruma görevine sıkı sıkıya tutunarak.

Bruenor dönüp Drizzt’e baktı. “Nedüşünüyorsun?” diye sordu. “Ben diyorum ki, birkasabadan diğerine geçerek ta Shallows’a kadargidelim. Onları uyarmadan saldırıya uğramalarına izinvermek olmaz.”

“Orklar öldü ve dağıldı,” diye belirtti Dagnabbit,“ve tüm dev dostları da öldü.”

Drizzt bu kanıya katıldığından hiç de emindeğildi. Devlerin elbiseleri ve tertemiz oluşları ona, buyaratıkların başına buyruk serseriler değil, daha büyükbir klanın üyeleri olduğunu söylemişti.

Yine de daha fazla bilgi edinene kadar,muhtemelen yıkım niteliğinde olacak bu haberlerikendine saklamaya karar verdi.

“Bu orklar ve bu devler öldü!” diye böğürdüBruenor, daha drow cevap veremeden önce. “Dört biryanda sürüler halinde koşturup duran daha fazlasıolabilir!”

“işte geri dönüp yaralarımızı sarmak ve Pwent ileoğlanlarını da yanımıza katmak için başka bir sebepdaha!” diye yanıtladı Dagnabbit.

“Pwent ile oğlanlarını Shallows’a götürürsek,zavallıcıkların endişeleneceği son şey o salak orklarolacaktır,” dedi Bruenor.

.Drizzt de dahil olmak üzere etrafındaki birçoğubu espriyi anladı ve gerginliği azaltan bu sözleri takdirle

Page 233: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

karşıladı. Kaşları şimdiye kadar hiç olmadığı kadarçatılan Dagnabbit ise espriyi anlamış görünmüyordu.

“Pekala, söylediklerinde biraz mantık payı var,”diye kabul etti Bruenor birkaç saniye sonra. “Banasoracak olursan, bu durumda birkaç tanesorumluluğumuz var ve hiçbirini görmezden gelmeyeniyetli değilim. Yaralılarımızı geri götürmek zorundayız.Yöredeki halkları tehlikeden haberdar ediphazırlanmalarını sağlamalıyız ve Mithril Salonu’nunyakınlarında savaşa tutuşmaya hazırlanmalıyız.”

Dagnabbit cevap verecek oldu ama Bruenor birelini kaldırıp onu durdurarak sözüne devam etti,“Öyleyse yaralılarla birlikte bir grubu geri yollayalım,onlar da Pwent ile takımına yanlarına yüz kişi katıpBekçi Vadisi’nin kuzeyine bir karargah kurmalarınısöylesinler. Ayrıca Mithril Salonu’nun kuzeyinde, Surbrinkıyısındaki alçak zemini kapatmaları için iki yüz askeryollayabilirler. Biz de devriyemizi tamamladıktan sonradöneriz.”

“İyi bir plan ve buna hemfikirim,” dedi Dagnabbit.“İyi bir plan ve başka seçeneğin yok,” diye düzelttiBruenor.

“Ama…” diye söze karıştı Dagnabbit, BruenorDrizzt ile Cattibrie’ye döndüğünde.

Cüce kralı hışımla kumandanına döndü.

“Ama yaralıları Mithril Salonu’na götürecek grubasen de dahil olursan,” diyerek şart koştu Dagnabbit.

Page 234: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt, bu sözler üzerine Bruenor’unkulaklarından duman tüttüğünü gördüğüne emindi veönlerindeki birkaç dakikayı Bruenor’u Dagnabbit’insakalından ayırmakla uğraşarak geçireceklerinden deşüphesi yoktu.

“Bana kaçıp saklanmamı mı söylüyorsun yani?”diye sordu Bruenor, öbür cücenin karşısına gelipburnunu Dagnabbit’inkine bastıracak kadar yaklaşarak.

“Sana, görevimin seni korumak olduğunusöylüyorum!” “Sana bu görevi kim verdi?”

“Gandalug.”

“Peki Gandalug şimdi nerede?”

“Bir höyük dolusu kayanın altında.” “Peki onunyerine kim geçecek?” “Evet, bu sen oluyorsun.”

Bruenor düşünceli bir ifade takınıp ellerini belinedayadı ve sanki bu sözlerden çıkacak mantığın gün gibiaşikar olduğunu belirtircesine Dagnabbit’e zoraki birşekilde sırıttı.

“Evet ve Gandalug bana bunları söyleyeceğini desöyledi,” diye belirtti Dagnabbit, mağlup olmuşgörünerek. “Peki bunu söylediğimde bana ne söylemenisöyledi?” Diğer cüce omuz silkti ve, “Sadece banagüldü,” dedi.

Bruenor cücenin omzuna yumruğu bastı. “Gidipsana söylediğim şeyleri yap bakalım,” diye emretti.

“Oğlum, kızım, buçukluk ve drow haricinde bizeon beş kişi bırak.”

Page 235: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yaralılarla birlikte en az bir rahibi geriyollamalıyız.” Bruenor başıyla onayladı. “Ama diğeribizde kalacak.”

Bu konuda uzlaşmaya varıldığında, BruenorCattibrie ile Drizzt’e katıldı.

“Wulfgar da yaralılar arasında,” diye ona bilgiverdi Cattibrie.

Onu Wulfgar’m hâlâ bir kayanın üzerindeoturduğu ve bacaklarından birine sıkıca bir bandajsarmakta olduğu yere götürdü.

“Geri gönderdiğim grupla gitmek istiyor musun?”diye sordu Bruenor, adamın bol sayıdaki yarasını dahaiyi incelemek için yaklaşarak.

“Sen ne kadar istiyorsan, o kadar,” diye yanıtladıWulfgar.

Bruenor gülümsedi ve bu konuyu kapattı.

Daha sonra, yedisi yaralı ve içlerinden biri iğretibir sedyede taşınan on bir cüce güneydeki alçak zemineve onları yuvaya götürecek olan patikalara doğru yolakoyuldu. Bruenor, Tred ve Dagnabbit’in önderliğinde,Drizzt, Cattibrie, Regis ve Wulfgar’m kanatlarınıkoruduğu on beş cüce ise kuzeybatıya doğru ilerlemeyebaşladı.

ENTRİKA“Eer kaçmasalardı biz kazanırdık,” diye ısrar etti

Urlgen, sinirden köpüren babasına. “Gerti’nin devlerikoboldlar gibi kaçtı!”

Page 236: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kral Obould kaşlarını çattı ve yüzükoyun yatanölü bir orku tekmeleyip yaratığı yarı yarıya çevirdiktensonra yüzünde katıksız bir küçümsemeyle yere bıraktı.

“Kaç cüce vardı?” diye sordu.

“Bi ordu!” diye haykırdı Urlgen, kollarını vurguylaiki yana açıp sallayarak. “Yüzlerce ve yüzlerce!”

Genç kumandanın yan tarafında duran bir ork,şaşkınlık içinde yüzünü buruşturdu ve bir şeysöyleyecek oldu ama Urlgen sersemleyen yaratığa öylegaddar bir bakış attı ki, savaşçı çenesini kapayıverdi.

Obould bütün bunları bilmiş bilmiş izledi veoğlunun inceliksiz abartısını fark etti. “Yüzlerce veyüzlerce demek?” diye tekrarladı. “Öyleyse Gerti’ninkaçan üçlüsünün size bir faydası olmazdı, değil mi?”

Urlgen bir cevap kekeledi ve en sonunda,cücelerin sayısı ne olursa olsun kendi birliğinin çok dahaüstün olduğu ve o üç dev de yanlarında bulunsa,taktiksel geri çekilme planını büyük bir zaferedönüştürmüş olacağı gibi kulağa komik gelen biraçıklama yaptı.

Obould oğlunun orada ve mağara kompleksineilk gelişinde “yenilgi” veya “kaçış” sözlerini asla ağzınaalmamış olmasına dikkat etti “Kaçışınızı merak ettim,”diye belirtti ork kralı. “Savaş çıkmaza mı girmişti?”

“Çok, çok uzun bi süre devam etti,” diye iddia ettiUrlgen.

“Peki cüceler yine de etrafınızı sarmadı vekaçmayı başardınız mı?”

Page 237: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yolumuzu savaşarak açtık!”

Obould bilmiş bilmiş başıyla onayladı. Urlgen ilesavaşçılarının kuyruklarını kıstırıp kaçtığını ve büyükihtimalle karşılarındaki birliğin oğlunun belirttiğinden çokdaha küçük olduğunu —muhtemelen kendilerininkinebile denk gelmeyecek sayıdaki bir grup olduğunu—gayet iyi anlamıştı. Fakat ork kralı bu konuya takılıpkalmadı. Bu felaketi, Gerti ile aralarındaki sallantıda veson derece önemli olan ittifak açısından nasıltoparlayacağı konusunda daha çok endişeliydi.

Kibrine ve birliklerine —yani ona sadakatlerinisunan ork kabilelerine— duyduğu saygıya rağmen,kurnaz ork lideri, Gerti olmadan bu yöredekikazançlarının hep Vahşi Sınır’ın en ıssız bölgeleriylekısıtlı kalacağını biliyordu. BolOk Kalesi’ndeki fiyaskoyubir kez daha yaşamak zorunda kalacaktı.

Obould aynı şekilde, Gerti’nin devlerininöldüğünü, bir çayır dolusu katledilmiş orkun arasındayattığını duymaktan memnun olmayacağını da biliyordu.Obould, aklında bu rahatsız edici düşünceyle birlikte ölüdevin başına gitti. Yaratık, gırtlağının neredeysetamamen kopartılmış olması dışında pek az yarataşıyordu.

Yüzünde şaşkın bir ifadeyle Urlgen’e baktı veonu açıklamaya teşvik ederek omuz silkti.

“izcilerim onun iri bi kedi olduunu söylüyor,” diyeaçıkladı oğlu. “Kocaman kara bi kedi. O aaçtan atlayıpdevin gırtlaana yapışmış. Devi öldürmüş. Dev de onuöldürmüş.”

Page 238: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Peki nerede?”

Urlgen’in ağzı kıvrıldı ve korkunç sivri dişleri altdudağını ısırdı. Etrafındaki diğer orklara baktı ve onlarda derhal soru dolu gözlerle kendi yoldaşlarınadönmeye başladı.

“Cüceler almış olmalı. Heralde derisini yüzmekiçin.” Obould’un ifadesi hiç de ikna olmuşgörünmüyordu.

Aniden hırlayıp ölü devi sertçe tekmeledi ve herzaman için çatık olan kaşlarını daha da çatarak hışımlauzaklaştı. Bir yandan da bu felaketi nasıl Gerti’ye karşıbir avantaja çevirebileceğini bulmak için kafapatlatıyordu. Belki de suçu üç kaçak deve atabilir,gelecekte devlerinin bunun gibi akınlarda eşlikedecekleri orklara niyetlerini daha dürüst bir şekildeaçıklaması gerekeceğini söyleyebilirdi.

‘Evet, bu işe yarayabilir,’ diye düşündü amaderken etrafa yolladıkları bol sayıdaki gözcülerdenbirinden bir haykırış geldi. Bu haykırış kısa süre içinde,hüsran içinde ve hiddetli olan ork kralının fikirlerini başlıbaşına değiştirmesine sebep oldu.

Kısa süre sonra ikinci savaş sahnesine, üç devin— Certi’nin yakın dostlarından biri de dahil olmak üzerekayıp devler— katledilmiş bir halde yattığı yere bakanObould, kaşlarını daha da derin bir şekilde çattı.Urlgen’in felaket niteliğindeki savaştan önce kampkurduğu yerden çok uzakta değillerdi ve bu üçününorklara katılmamasının sebebinin, son yürüyüşbaşlamadan evvel öldürülmüş olmaları olduğu barizdi.

Page 239: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Eğer bu konuyu üsteler ve yaşanan facianın kendiorklarından çok onun devlerinin suçu olduğu konusundaısrar ederse, olayı soruşturup inceleyecek olan Gerti debunu bariz bir şekilde anlayacaktı.

“Bu nasıl olmuş?” diye sordu Urlgen’e.

Oğlu hemen cevap vermediğinde, sinirdenköpüren Obould hışımla dönüp orkun yüzüne yumruğubasarak yere devirdi.

“Obould korktu,” diye bildirdi Ad’non Kareese üçortağına.

Ad’non, Obould’un birliklerini takip edip iki savaşalanına birden gitmiş, bundan kısa süre sonra orkkralıyla buluşmuş ve her zaman olduğu gibi ona sabırlıolmasını tavsiye etmişti.

“Korkmalı,” dedi Kaer’lic Suun Wett ve hafifçe kıskıs güldü. “Gerti onu top yapıp dağın tepesindentekmeleyecektir.”

Tos’un rahibenin kahkahasına katıldı ama neAd’non ne de Donnia Seldou eğlenmiş görünüyordu.

“Bu, ittifakı bozabilir,” diye belirtti Donnia.

Kaer’lic, sanki bu önemli değilmiş gibi omuz silktive Donnia ona kızgın bir bakış attı.

“Deliğimizde can sıkan bir lüks içinde oturmaklayetinecek misin?” diye sordu Donnia.

“Daha kötü kaderler var.”

Page 240: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Daha iyileri de var,” diye derhal söze karıştıAd’non Kareese. “Karşımızda büyük bir kazanç vebüyük bir eğlence fırsatı var, ayrıca risk oranı çok az. Buyolu izlemeyi ve bu ittifakı korumayı tercih ederim.”

“Ben de öyle,” diye arka çıktı Donnia.

Kaer’lic, sanki bütün bunlardan sıkılmış vehiçbirinin bir önemi yokmuş gibi omuz silkti.

“Sen ne diyorsun?” diye sordu Donnia, yantarafta oturmuş besbelli ki hepsini dinleyen, besbellieğlenmiş olan ama bunun ötesinde hiç renk vermeyenTos’un’a doğru dönerek.

“Cüceleri küçümsemezsek iyi etmiş olacağımızıdüşünüyorum,” diye belirtti Menzoberranzanlı savaşçı.“Benim şehrim bir kez bu hatayı yapmıştı.”

“Gayet doğru,” diyerek hemfikir oldu Ad’non,“ayrıca, savaş alanına bakılacak olursa, Urlgen’in cücebirliğinin büyüklüğü konusundaki saporunun son dereceabartılı olduğunu size söylemeliyim. Daha muhtemelolanı, cücelerin feci şekilde sayıca az olduğu ve yine deorkları bozguna uğrattığı —ayrıca dört dev öldürdüğü.Büyüleri epey çetin olmalı.”

“Büyü mü?” diye sordu Kaer’lic. “Tümsöylenilenlere göre, cüceler pek az büyü kullanır.”

“Anlayabildiğim kadarıyla, burada biraz büyükullanmışlar,” diye ısrar etti Ad’non. “Orklar devlerdenbirini alaşağı eden ve cinayetini tamamladıktan sonraortadan kaybolan kocaman bir kediden söz ediyor.”

Page 241: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kenarda duran Tos’un bir anda kulak kabarttı.“Kara bir kedi mi?”

Diğer üçü Menzoberranzanlı mülteciye baktı.

“Evet,” diyerek doğruladı Ad’non ve Tos’un bilmişbilmiş başını salladı.

“Drizzt Do’Urden’in kedisi,” diye açıkladı.

“Hain drow mu?” diye sordu Kaer’lic, aniden epeyilgili görünmeye başlayarak.

“Evet, Menzoberranzan’dan çaldığı büyülü birpanteri var. Son derece zorludur.”

“Panter mi?”

“Evet, Drizzt Do’Urden de öyle,” diye açıkladıTos’un. “Hafife alınacak bir düşman değildir ve savaşalanında sadece orklaria devlere karşı bir tehditoluşturmakla kalmaz, orklaria devlerin arkasındasessizce işler çevirenlere de tehdit oluşturur.”

“Müthişmiş,” dedi Kaer’lic iğneleyici bir sesle.

“MeleeMagthere mezunlarının en iyilerindenbiriydi,” diye açıkladı Tos’un, “ayrıca şehirdeki gelmişgeçmiş en iyi silah ustası olarak görülen Zaknafeintarafından eğitildi. Eğer o savaşta Drizzt de bulunduysa,orklarm nasıl bu kadar kolay mağlup edildiği belli.”

“Bu drow kendi başına bir ork güruhu ve dört devkarşısında yapılan bir savaşın akışını mı değiştirdiyani;”’ diye şüpheyle sordu Ad’non.

Page 242: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Hayır,” diye kabul etti Tos’un, “ama eğer Drizztoradaysa, o zaman—”

“Kral Bruenor da oradadır,” diye mantık yürüttüDonnia. “Hain drow, Bruenor’un en yakın dostu vedanışmanı, öyle değil mi?”

“Evet,” diyerek doğruladı Tos’un. “Muhtemelenikilinin yanında başka kudretli dostları da vardı.”

“Demek Bruenor Mithril Salonu’ndan çıkmış veyanında küçük bir birlikle sınır bölgelerinde dolaşıyor,öyle mi?” diye sordu Donnia, güzel yüzünde çarpık birgülümseme belirirken. “Bu ne kadar da iyi bir fırsat!”

“Mithril Salonu’na acımasız bir darbe indirmekiçin mi?” diye sordu Ad’non, dişi drowun mantığını takipederek.

“Ayrıca Gerti’yi mevcut rotamızı izlemekonusunda ilgili tutmak için,” dedi Donnia.

“Ya da elimizi gereğinden fazla açık edipüzerimize kudretli düşmanlar çekmek için,” dedi, herzaman şüpheci olan Kaer’lic.

“Ah rahibe, korkarım ki rahata çok alıştın vekaosun getireceği zevkleri unutmaya başladın,” dediAd’non, yüzündeki gülümseme en az Donnia’nınki kadargenişlerken. “Bu eğlence ve kâr fırsatının bu kadarkolay geçip gitmesine izin vermeye hazır mısın yani?”

Kaer’lic birkaç kez cevap yetiştirmeye çalıştı amadile getirmeden evvel tüm cevaplarını kendine sakladı.

Page 243: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Leş kokulu orklarla iş yapmaktan hiçhoşlanmıyorum,” dedi rahibe, “kendilerini bizden bileüstün gören Gerti ve takımıyla iş yapmaktan da. EğerObould ile Gerti’yi birbirilerine düşürüp devlerle orklarınbirbirilerini katletmesine sebep olursak daha fazla zevkduyarım. Ondan sonra dördümüz, hayatta kalanlarınhepsini katledebiliriz.”

“Ve burada yalnız .başımıza sefil bir cansıkıntısıyla baş başa kalırız.”

“Gayet doğru,” diye itiraf etti Kaer’lic. “Öyle olsun.O zaman cüceler ve müttefiklerimiz arasındaki busavaşı körükleyelim bakalım. Kral Bruenor deliğindençıktığına göre, hakikaten de önümüzde açılmış ilginç biryol bulabiliriz. Ama dikkatli olmak kaydıyla!Karanlıkaltı’nı, bir cüce baltasına veya hain bir drowunkılıcına kurban gitmek için terk etmedim.”

Diğerleri, özellikle de birçok yoldaşının MithrilSalonu orduları karşısında düşüşüne şahit olmuş olanTos’un, rahibenin duygularını paylaşarak başlarıylaonayladılar.

“Gerti’nin yanına gidecek ve yaşanan felaketinetkisini yumuşatacağım,” dedi Donnia.

“Ben ise Obould’un yanına döneceğim,” dediAd’non. “Ork kralını dev ile konuşmaya yollamadanönce senin işaretini bekleyeceğim.”

Kaer’lic ile Tos’un’u yalnız bırakarak derhal vehevesle yola koyuldular.

Page 244: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Derin bir yarığın dibine doğru gidiyoruz,” diyegözlemde bulundu rahibe. “Eğer müttefiklerimiz bizecüce mızraklarının ucunda ihanet ederse, zorunlukaçışımız uzun ve süratli olacak demektir.”

Tos’un başıyla onayladı. Daha evvel bunuyaşamıştı. Gerti’nin mağara kompleksinde ilerlerkenObould her adımını kendini zorlayarak atıyordu. Ayazdevi nöbetçilerinin ona attığı kaşları çatık bakışlarıngayet farkındaydı. Ad’non’un ona verdiği teminatlararağmen Obould, devlerin verdikleri kayıplardanhaberdar edildiğini biliyordu. Ork kralı, bu yaratıklarınonun ırkına benzemediğini anlamıştı. Kendiklanlarından, kendi türlerinden olan her bireye değerveriyorlardı. Ayaz devleri kendi halklarından birininölümünü kolay kolay bir kenara atmazdı.

Ork kralı, Certi’nin odasına girdiğinde, dişi devitahtının üzerinde, bir dirseğini dizine, zarif çenesiniavucuna dayamış, mavi gözlerini hiç kırpmadandosdoğru ileri bakar bir halde buldu.

Ork ilerledi ve Gerti’nin elini uzatıp gırtlağınayapışacağından korktuğu için devin eriminden uzaktadurdu. Felaketi anlatma dürtüsüne direndi ve konuşmayıCerti’nin başlatmasının daha iyi olacağına karar verdi.

Uzun, çok uzun bir süre bekledi.

“Cesetleri nerede?” diye sordu Gerti en sonunda.“Öldükleri yerde.”

Gerti kafasını kaldırıp ona baktı ve gözleri, sankitüm hiddeti köpürüp oradan dışarı fışkırıyormuş gibidaha da genişledi.

Page 245: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Savaşçılarım onları taşıyamaz,” diye çabucakaçıkladı Obould. “Eğer dilersen, onların öldükleri yerdehöyüklere gömülmelerini sağlarım. Onları burayagetirmek isteyeceğini düşündüm.”

Bu açıklama Gerti’yi gözle görülür derecedesakinleştirmiş gibiydi. Hatta tahtında arkasına yaslandıve ork kralı sözlerini bitirirken ona doğru çenesinisallayarak işaret verdi.

“Askerlerin, benim seçtiğim devleri onlaragötürecek.” “Elbette,” dedi Obould.

“Bana, gruba karşı güçlü düşmanları getirenşeyin senin oğlunun ihtiyatsız hareketleri olabileceğisöylendi,” diye belirtti Gerti.

Obould omuz silkti. “Mümkündür. Oradadeğildim.” “Oğlun kurtuldu mu?”

Obould başıyla onayladı.

“Irkından birçoğuyla birlikte savaştan kaçtı.”

Gerti’nin sesinde beliren suçlayıcı tondan şüpheedilemezdi. , “Savaş başladığında senin halkındanyalnızca biri yanlarındaydı ve o dev de çabuk alaşağıedildi,” diye derhal yanıtladı Obould, eğer burayı kellesihâlâ omuzlarının üzerinde durarak terk etmekistiyorduysa Gerti’nin kendisine karşı bu tartışmayısürdürmemesi gerektiğini bilerek. “Diğer üçü, kimseyesöylemeden gece vakti kampı terk etti.”

Ork kralı doğru sözlerle cümle kurmuş olduğunu,devlere açıktan açığa herhangi bir başarısızlık

Page 246: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yüklemeksizin felaketin suçunu dağıtmayı başardığınıGerti’nin yüz ifadesinden anladı.

“Cücelerin savaştan sonra nereye gittiğini biliyormuyuz?”

“Dosdoğru Mithril Salonu’na yönelmediklerinibiliyoruz,” dedi Obould. “İzcilerim güneye veya doğuyadoğru giden hiçbir ize rastlamadı.”

“Hâlâ bizim dağlarımızda mı geziyorlar?”“Sanırım öyle,” dedi ork.

“Öyleyse bulun onları!” diye emretti Gerti.“Alınacak bir intikamım var ve her zamandüşmanlarımdan öcümü tam olarak almamla tanınırım.”

Obould yüzünde genişleyecek olan sırıtışa izinverme arzusuna karşı direndi, zira Gerti’nin bukonuşmanın saygılı ve ciddi geçmesine ihtiyaçduyduğunu anlıyordu. Yine de içinde yükselen heyecandalgasını zapt etmek kolay iş değildi. Gerti’ningözlerindeki bakıştan ve ses tonundan, bu mağlubiyetinuzun sürmeyeceğini, onun ve devlerinin kendilerinisavaşa daha fazla adayacaklarını anlayabiliyordu.

Kral Obould, cüce rakibinin kafasına çökmeküzere olan facia konusunda bir fikri olup olmadığınımerak etti.”

İŞTE, SONUNDA SÖYLEDİM…Torgar, kafasının hafif bir hareketiyle ağır

yumruğun yanından geçmesini sağladı ve cüce hiçgecikmeden dönüp saldırganın önkolunu ısırdı. Rakibiolan başka bir cüce, bir yandan ışınlan kolunu çılgınlar

Page 247: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gibi sallarken, bir yandan da diğer eliyle sert yumruklaratıyordu. Fakat Torgar aldığı darbeleri kabul edip dahada sert ısırdı ve yumrukların gücünü azaltmak içinrakibine yaklaştı.

İtip dönen ve güçlü bacaklarıyla rakibine abananTorgar, rakibini bir masanın ve sandalyenin üzerinedevirdi. İki cüce etrafa tahta parçaları uçuşturarak sertçeyere kapaklandı.

Tavernada yalnızca onlar dövüşmüyordu.Yumruklar ve şişeler çılgınlar gibi havalarda uçuşuyor,alınlar başka alınlara çarpıyor ve birden fazla masaveya sandalye havaya yükselip başka bir rakibinkafasında patlıyordu.

Arbede sürdükçe sürüyordu. Hüsran içinde olan,Toivo Foamblovver adındaki zavallı hancı çabalamayıbırakıp bir duvara yaslandı ve kalın kollarını göğsününüzerinde kavuşturdu. Yüzünde eğlenceden pesetmişliğe kadar uzanan birçok ifade vardı ve dükkanınınalacağı hasar için o kadar da endişeli değildi, zirakavgaya karışan cücelerin derhal onarım işinekoyulacağını biliyordu.

Konu tavernalar olunca her zaman onarırlardı.Dövüşçüler, çoğunlukla birinden tekme yiyerek veyauzun süre önce paramparça olmuş pencerelerden tepetaklak bir halde uçarak, birer birer barı terk etmeyebaşladı. .

Kalabalık, azalırken, bu kavgayı başlatmış olanTorgar HammerstriKer’ın hâlâ hışımla dövüşmekteolduğunu görünce Toivo’nun sırıtışı daha da genişledi.

Page 248: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Toivo’nun en başından beri tahmini bu yönde olmuştu.SertTorgar, rakip sayısının ezici üstünlükte olmadığı barkavgalarından neredeyse hiçbirini kaybetmemişti,özellikle de Shingles onun yanında dövüşüyorsa.

Yumruk atma konusunda diğerleri kadar hızlıolmasa bile, huysuz ve yaşlı Shingles nasılsavaşacağını, düşmanlarını nasıl gafil avlayacağını çokiyi biliyordu. Hiddetten köpürmüş bir cüce, havayakaldırdığı bir şişeyle Shingles’a hücum ettiğinde Toivokahkahayı bastı.

Shingles bir parmağını kaldırdı ve saldırganıdurduracak kadar hayret dolu bir bakış attı. Bununardından Shingles havaya yükselmiş şişeyi işaret etti vesaldıran cüce şişenin içinde hâlâ bir miktar biraolduğunu görünce parmağını salladı.

Shingles cüceye durup içkisini bitirmesini işaretetti.

Cüce bunu yaparken, Shingles ağzına kadar doluolan kendi şişesini aldı ve sanki derin bir yudumalacakmış gibi kaldırdı. Derken şişeyi öbür cüceninyüzüne gömüp bir yumruk atarak rakibini devirdi.

Toivo, dövüş en sonunda bittiğinde Torgar,Shingles ve ayakta kalmış olan bir çift cüceye, ”’Pekala,o zaman hepsini dışarı atın!” diye haykırdı.

Dördü tavernanın içinde dolaşarak, rakip veyamüttefik farkı gözetmeksizin, yarı yarıya baygın olancüceleri yerden kaldırıp incelikten uzak bir şekilde kırıkkapıdan dışarı fırlatmaya başladılar.

Page 249: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bunun ardından, ayakta kalan dört dövüşçütavernayı terk etmeye davrandı ama Toivo, Torgar ileShingles’a seslendi ve onları içki dizmekte olduğu baraçağırdı.

“Gösteri için bir ödül mü?” diye sordu Torgarşişmiş dudaklarının arasından.

“içkileri ve daha fazlasını sen ödeyeceksin,” diyeonu temin etti Toivo. “Seni lanet ahmak. Tüm şehirdesorun çıkarmak mı istiyorsunî”’

“Sorun falan çıkarttığım yok. Bana kalırsa sadeceçıkmış soruna dahil oluyorum!”

“Pöh!” diye homurdandı hancı, kırık camlardanoluşmuş bir yığını bar tezgahının üzerinden silerek.

“Bruenor’un Mirabar’dan nasıl bir karşılamagöreceğini umuyordun ki? Herifin salonları bizim işimizisekteye uğratıyor.”

“Çünkü bizden daha iyiler!” diye haykırdı Torgar.Duraksayıp bir elini acıyan dudaklarına götürdü.

“Daha iyi zırhlar ve daha iyi silahlar yapıyorlar,”dedi, biraz peltekçe olsa da daha kontrollü bir şekildekonuşarak. “Onları mağlup etmenin yolu, kendi işimizidaha iyi yapmak veya malları satacak yeni yerlerbulmak. Onları mağlup etmenin yolu—”

“Senin düşüncene karşı çıkmıyorum, hatta sanakarşı çıkmıyorum,” diye sözünü kesti Toivo, “ama deligibi ortalıklarda dolaşıp tüm sinirini kasabadahaykırıyorsun. Seni lanet ahmak, şu anda yaşadığındandaha azını umabilir misin? Tüm cüceleri marki ve

Page 250: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

konseye karşı ayağa kaldırmayı mı düşünüyorsun?Mirabar’da iç savaş çıkartmayı mı istiyorsun?”

“Elbette ki hayır.”

“O zaman o salak çeneni kapat!” diye azarladıToivo. “Bu gece buraya girip sinirini boşaltmayabaşladın. Seni lanet ahmak! Buradaki cücelerinyarısının altın sandıklarının boşalışını izlediğinibiliyorsun, bunun en büyük sebebinin de MithrilSalonu’nun yeniden açılması olduğunu da gayet iyibiliyorsun. Sözlerinin açık fikirli kulaklara hitapetmediğinin farkında değil misin?”

Torgar başından savarcasına elini salladı veToivo’nun akıllıca gözlemlerine cevap veremeyişinigösterecek şekilde fiziksel olarak kendi içine gömülüpiçkisinin üzerine eğildi.

“Haklilik payı var,” dedi yanında duran Shinglesve Torgar ona dik dik baktı.

“Dövüşmekten bıktığım falan yok,” diye derhalekledi Shingles. “Fakat bu gece bolca iyi birayımahvettik ve bu hiç de iyi bir şey değil.”

“Tepemi attırdılar, hepsi bu,” dedi Torgar, sestonu aniden pişman ve biraz mağlup olmuş gibi çıkmayabaşlayarak. “Bruenor düşman değil. Onu ve MithrilSalonu’ndaki halkını hakkıyla mağlup etmeye çalışmakyerine onu düşman bellemek tam bir ahmaklık.”

“Ama sen üst düzeydeki takımdan hiçhoşlanmamışsındır zaten. Ne markiden, ne de onunpeşinde dolaşıp sanki büyük savaşçılarmış gibi havalar

Page 251: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

takınan o dört ahmaktan da,” dedi Toivo, cücenin buduygusunu paylaştığını gösterecek şekilde. “Bu doğrudeğil mi?”

“Eğer Mithril Salonu bir insan kasabası olsaydı,sence marki ve oğlanları onları mağlup etmeye bu kadarkararlı olurlar mıydı?”

“Bence olurlardı,” diye yanıtladı Toivo hiçtereddüt etmeden. “Sadece o zaman TorgarHammerstriker’ın bunu bu kadar umursayacağınısanmıyorum.”

Torgar başını, tezgaha dayadığı kollarınınüzerine gömdü. Bu sözlerde gerçeklik payı olduğunukabul etmek zorundaydı. Derinlerinde bir yerde, Bruenorile Mithril Salonu’ndaki halkının onun kanındanolduğunun bilinci vardı. Hepsi en yaşlı cücelerinhatıralarının bile öncesinde var olmuş DelzounKlanı’ndan geliyordu. Mithril Salonu, Mirabar, Felbarr…hepsi tarih ve kan bağıyla bağlıydı. Cüce cüceye. Entemel seviyede, darkafalı tartışmaların ve ticaretin, herşeyden önemli olan kan bağından önce geldiğinidüşünmek Torgar’ı öfkeden köpürtüyordu.

Ayrıca, Mithril Salonu’ndan gelen ziyaretçilerlegeçirdiği geceyi düşündükçe, Torgar onlardan gerçektenhoşlandığını fark etmişti.

“Umarım bağırıp çağırmayı kesersin de biz dekavgaya tutuşmayı keseriz,” dedi Shingles en sonunda.

Torgar’ı dirsekledi ve kafasını kaldırıp baktığındaelebaşına göz kırptı. “Ya da en azından biraz ağırdan al.

Page 252: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Artık genç değilim. Bunlar sabahleyin epey canımıyakacak!”

Toivo Torgar’ın omzuna hafifçe vurdu ve ortalığıtemizleme işine koyuldu.

Torgar tüm gece boyunca kafasını tezgahadayamış bir halde, orada öylece kaldı ve düşündü.

Kendi kendini şaşırtacak şekilde, Mirabar’ı terketme zamanın gelip gelmediğini düşünüyordu.

“Umarım elf onları bu gece yakalayıp daöldürmez,” diye homurdandı Bruenor. “Tüm eğlenceyikendisine saklayacak.”

Dagnabbit kralına meraklı bir bakış attı veokunması imkansız olan ifadesini okumak için büyükçaba sarf etti. Ne de olsa, sadece bir çift ize rastlanmıştıve bunlar bozgundan korkup kaçan bahtsız orklardı.Son birkaç gün hep aynı şekilde, dağ patikalarında,çoğunlukla bir iki orktan oluşan küçük grupları takipederek geçmişti. Bruenor’un sık sık şikayet ettiği üzere,çoğunlukla kaçan yaratıklara ilk rastlayan Drizzt,Cattibrie, Wulfgar ve Regis oluyor, yaratıklar ise anagrup onlara yetişemeden çok önce ölüp gidiyordu.“Yakalanacak pek fazla ork kalmadı,” dedi Dagnabbit.

“Pöh!” diye homurdandı cüce kralı, boşalmışyahni kabını yere koyarak. “Yüz yaratığın yarısındanfazlası kaçtı ve biz daha bir düzine bile yakalamadık!”

“Ama her geçen gün, geri kalanların daha fazlasıderin deliklere kaçışıyor. Onları oraya kadar takipetmeyeceğiz herhalde.”

Page 253: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Neden etmeyecekmişiz?”

Bu basit soru elbette ki oldukça fazla şeyi açıkediyordu, zira Bruenor bunu vahşi gözlerinin ardındayanan alevlerle ve yadsınamayacak bir heveslesöylemişti.

“Neden buradasın, kralım?” diye sessizce sorduDagnabbit. “Kara elf dostun ve küçük çetesi geri kalantüm işi kendi başlarına halledebilir ve bunu sen debiliyorsun!”

“Shallows’a ve diğer kasabalara gidip onlarıuyarmalıyız.”

“Drizzt bu görevi daha iyi ve biz olmadan dahahızlı bir şekilde başarabilir.”

“Olmaz, eğer onları kendi başına uyarmayaçalışırsa kasaba insanları lanet elfi kovalar.”

Dagnabbit kafasını sağa sola salladı. “Etraftakiçoğu halk Drizzt Do’Urden’i biliyor ve eğer bilmiyorsabile onları uyarması için Cattibrie, Wulfgar veya ufaklığıyollar. Yarısından fazlası kaçmış olsa bile, akıncı çeteninortadan kalktığının farkındasın. Çil yavrusu gibi dağılıpderin deliklere kaçtıklarını ve yakın zamanda hiçkimseye tehdit oluşturmayacaklarını da biliyorsun.”

“Ortalıktaki tek tehdidin bu akıncı çetesi olduğunusanıyorsun,” diye tartışmayı sürdürdü Bruenor.

“Eğer bundan daha fazlası varsa, bu, MithrilSalonu’na dönmen için başka bir sebep demektir,” dediDagnabbit, “bunun da farkındasın. Peki nedenburadasın, kralım? Burada olmanın gerçek sebebi ne?”

Page 254: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor kendine oturak olarak aldığı kütüğünüzerinde daha da dik oturdu ve Dagnabbit’e ciddi,kararlı bir şekilde baktı.

“Sakalında rüzgar, elinde baltan ve karşındakesip biçeceğin bir orkla birlikte burada olmayı mı tercihederdin, yoksa Mithril Salonu’nda, Gümüşay veyaSundabar’dan gelen cicili bicili elçilerle konuşmayı, yada Mirabarlı bir tüccarla ticaret hakları konusundatartışmayı mı tercih ederdin?

Hangisini tercih ederdin, Dagnabbit?”

Diğer cüce bu beklenmedik ve dosdoğru sorukarşısında yutkundu. Elbette ki verebileceği muhtemelbir cevap vardı ama Bruenor’un da, Dagnabbit’in dekesin bir yalan olacağını bildiğinin farkındaydı.

“Kralımın yanında olurdum, çünkü benim görevimbu…” diye sorudan kaçmaya çalıştı genç cüce amaBruenor bunu dinlemiyordu bile.

“Tercih ederdin, diye sordum. Hangisini tercihederdin? Hiçbir tercihin yok mu yani?”

“Görevim—”

“Görevini falan sormuyorum!” diyip elinisallayarak onu geçiştirdi Bruenor. “Karşıma, dürüstçekonuşmak istediğinde çık,” diye kabadayılandı. “Ozamana kadar ise git bana daha taze bir yahni getir, zirabu tas çok yavanmış. Görevini yapsana, seni lanetgolem!”

Bruenor boş tası kaldırıp Dagnabbit’e uzattı vegenç cüce, kısa bir duraksamanın ardından onu aldı.

Page 255: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat derhal ayağa kalkmadı.

“Burada olmayı tercih ederdim,” diye itiraf ettiDagnabbit, “ve bir orkla dövüşmeyi ocaklarda çalışmayayeğlerdim.”

Bruenor’un gülümsemesi alev kızılı sakallarınınarşından adeta fışkırdı.

“O zaman bana sorduğun o şeyi nedensoruyorsun?”d edi. “Sana benzemediğimi midüşünüyorsun? Kral olmam demek, diğerBattlehammerlar’dan farklı bir şey istediğim anlamınagelmez.”

“Yuvaya dönmekten korkuyorsun,” demeye cüretetti Dagnabbit. “Buna sanki yolunun sonuymuş gibibakıyorsun.”

Bruenor rahatça kurulup omuz silkti, derken yantaraftaki çalıların arasından kendisine bakan mor gözlerifark etti.

“Ayrıca hâlâ biraz daha yahni istediğimidüşünüyorum,” dedi.

Dagnabbit ona birkaç dakika boyunca dikkatlebaktı ve dudağını ısırıp başıyla onayladı.

“Ben de umarım ki, o lanet elf bu gece hepsinigebertmez,” deyip sırıttı ve gitmek için ayağa kalktı.

Dagnabbit uzaklaştığı anda Drizzt Do’Urdençalıların arasından çıkıp Bruenor’un yanına oturdu.

“Hepsi çoktan öldü, değil mi?” diye sorduBruenor. “Cattibrie çok iyi bir okçu,” diye yanıtladı drow.

Page 256: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Gidip daha fazlasını bulacağız.”

“Her zaman daha fazlası olacaktır,” diye yanıtladıdrow. “Tüm hayatımızı bu dağlarda ork avlayarakgeçirebiliriz.” Cüce dönüp ona bakana kadar Bruenor’uçarpık bir gülümsemeyle süzdü. “Ama elbette ki bununfarkındasın.”

“Önce Dagnabbit, şimdi de başıma sen miçıktın?” dedi cüce. “Ne dememi istiyorsun elf?”

“Kalbinden geçenden fazlasını değil. Yola ilkçıkışımızda büyük bir beklentiye sahiptin ve adımlarınşevk doluydu. O zaman Gauntlgrym’i arıyordun, ya daen azından büyük bir maceranın, en büyük maceranınvaadini arıyordun.

“Hâlâ arıyorum.”

“Hayır,” diye gözlemledi Drizzt. “Uğursuz Geçit’tegördüğümüz şeyler, planını yakın zaman içindesorunlarla karşılaşacağını gösterdi. Mithril Salonu’nageri döndüğünde, tekrar orayı terk etmektezorlanacağını biliyorsun. Seni orada tutmayaçalışacaklarını biliyorsun.”

“Tahmin mi yürütüyorsun, elf?” dediBruenor elinisallayarak. “Yoksa bildiğinden fazlasını’bildiğini misanıyorsun?”

“Tahmin değil, gözlem,” diye yanıtladı Drizzt.“Buzyeli Vadisi’nden çıktığımızdan beri BruenorBattlehaınmer’ın attığı her adım bir öncekinden dahaağır oldu —tabii, Mirabar’a yolculuğumuz ve dağlardaki

Page 257: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kovalamaca gibi, kısa bir süreliğine ana varışnoktamızdan yön değiştirdiğimiz zamanlar haricinde.”

Bruenor öne eğilip Dagnabbit’in boş kasesini aldı.Kaseyi sallayıp, neredeyse boşalmış olan yahnikazanına daldırdıktan sonra çıkardı ve tıknazparmaklarındaki kıvamlı et suyunu yaladı.

“Elbette ki Mithril Salonu’nda yahnim daha iyikaplarda, daha kaliteli tabaklarda ve güzel peçetelerlebirlikte servis edilir.”

“Peçetelerden asla hoşlanmamışsındır.”

Bruenor omuz silkti. Yüz ifadesi drowun konuyunereye getirmek istediğini kesin bir şekilde anladığınıgösteriyordu. “Öyleyse döner dönmez kendine birvekilharç ata,” diye önerdi drow. “Yollarda gezen,halkının şanını yayan ve daha kadim, daha büyük birkayıp krallığı arayan bir kral ol. Mithril Salonu kendibaşının çaresine bakabilir. Buna inanıyor olmasaydın,asla kalkıp da Buzyeli Vadisi’ne dönmezdin.”

“Dediğin kolay iş değil.”

“Kral sensin. Bir kralın ne olduğunu sentanımlarsın. Bu görev seni dört duvar arasına tıkacak vekorktuğun şey de bu ama bunu sadece seni dört duvararasına tıkmasına izin verirsen yapabilir.

Eninde sonunda, Bruenor Battlehammer’ınkaderine karar verecek tek kişi yalnızca BruenorBattlehammer’dır.”

“Bence bunu olduğundan daha kolaymış gibisöylüyorsun, elf,” diye yanıtladı cüce, “ama yanıldığını

Page 258: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

söylemiyorum.”

Sözünü bitirdiğinde iç geçirdi ve yahnidenkocaman bir lokma aldı.

“Ne istediğini biliyor musun?” diye sordu Drizzt.“Yoksa biraz kafan mı karışık, dostum?”

“Mithril Salonu’nu aramaya çıktığımız zamanıhatırlıyor musun?” diye sordu Bruenor. “Ölüm döşeğindeolduğumu sanmanı sağlayarak seni kandırışımıhatırlıyor musun?” Drizzt hafifçe güldü —bu, aslaunutmayacağı bir sahneydi. OnKasaba halkına öncülükeden yol arkadaşları, Kristal Parçası’nı eline geçirmişolan Akar Kessell’in tebaasına karşı dahjl yeni zaferkazanmıştı. Drizzt’i, ölüm döşeğinde gibi görünen —fakat bunu sadece drowu kandırıp Mithril Salonu’nubulma işine yardım etmesini sağlamak için yapan—Bruenor’un yanına götürmüşlerdi.

“Pek fazla ikna edilmeye ihtiyaç daduymuyordum hani,” diye itiraf etti Drizzt.

“Mekanı bulduğumuzda iki şey düşündüm,” dediBruenor. “Ah, kalbim nasıl da gümbür gümbürçarpıyordu! Yurdumu tekrar görmek… atalarımınintikamını almak. Sana söyleyeyim elf, o ejderhanınsırtında karanlığa gömüldüğüm an, hayatımın en büyükanıydı, fakat o anda bunun hayatımın en son anıolduğunu sanıyordum!”

Drizzt başıyla onayladı ve bunun ardından negeleceğini anladı.

Page 259: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Mithril Salonu’nu bulduğunda düşündüğün diğerşey neydi peki?” diye teşvik etti, zira Bruenor’un bunuyüksek sesle söyleyip açıkça itiraf etmesi gerektiğinibiliyordu.

“Gerçekten de heyecanlanmıştım! Ama başka birşey daha vardı…” Kafasını sağa sola sallayıp tekrar içgeçirdi. “Güney diyarından döndüğümüzde ve klanımyurdumuzu fethettiğinde, yüreğimde biraz hüzün vardı.”

“Çünkü asıl önemli olanın amaçtan çok yollar vemacera olduğunu anladın.”

“Bunu sen de biliyorsun!” deyiverdi Bruenor.

“Cattibrie ile benim, drow savaşından sonraneden çabucak Mithril Salonu’nu terk ettiğimizisanıyorsun? Korkarım birbirimize benziyoruz vemuhtemelen bu hepimizin sonu olacak.”

“Ama ne yollar aşarız, değil mi, elf?”

Drizzt kahkaha attı ve Bruenor çabucak onakatıldı. Drizzt’e sanki cücenin omuzlarından büyük biryük kalkmış gibi geldi. Ama Bruenor’un kahkahasıaniden kesiliverdi ve yüzünü ciddi bir ifade gölgeledi.

“Peki ya kızım?” diye sordu. “Eğer yollarda ölüpgiderse ne yaparsın? Kendini sonsuza kadar suçlamazmısın?”

“Bu, sık sık düşündüğüm bir şey,” diye itiraf ettiDrizzt. “Bunun Wulfgar’a ne yaptığını gördün,”d ediBruenor.

Page 260: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Görevini unutup tüm zamanını onu korumayaayırmasına sebep oldu.”

“Ve bu bir hataydı.”

“Öyleyse, umursamadığını mı söylüyorsun?”Drizzt yüksek sesle kahkaha attı.

“Beni gitmek istemediğim yerlere götürmeyeçalışma,” dedi. “Elbette ki umursuyorum, fakat banaşunu söyle bakalım, Bruenor Battlehammer, bu dünyadaCattibrie ile Wulfgar’ı senden fazla seven biri var mıdır?Peki, o zaman sen onları Mithril Salonu’na tıkıp güvenleorada tutar mısın?

“Elbette ki bunu yapmazsın,” diye devam ettiDrizzt. “Ona güvenir ve onu kendi haline bırakırsın.

Onun dövüştüğünü ve yaralandığını gördün —hem de kısa zaman önce. Bana soracak olursan, birbabaya hiç yakışmıyor.”

“Sana kim sordu ki?” “Soracak olursan dedim…”

“Eğer sorsaydım ve bana bunu söyleseydin, ominnacık elf kıçına tekmeyi basardım!”

“Eğer sorsaydın ve sana bunu söyleseydim,ancak havayı tekmeler ve o kalın kafana inen yüzdarbenin nereden geldiğini merak ederdin.”

Bruenor alayla güldü ve kasesini yere fırlattı. Tekboynuzlu miğferini çıkardıktan sonra sertçe kendikafasına vurmaya başladı.

“Pöh! Bu kafatasını aşman için yüzden fazla kezvurman gerek, elf!”

Page 261: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt gülümsedi ve buna karşı çıkmadı.

Derken Dagnabbit geri döndü ve kralının keyfininyerinde olduğunu gördü. Genç cüce, Drizzt’e baktı amadrow sadece başını salladı ve daha da fazla sırıttı.

“Öyleyse artık ojk peşinde koşmak yok,” dediDrizzt. Dagnabbit başıyla onayladı ama ne şaşırmış nede üzülmüştü.

“Beni hâlâ eve götürmeye çalışıyorsunuz,” dediBruenor kafasını sallayıp sakallarından etrafa et sularısaçarak. Bir elini kaldırıp sakalını siliverdi.

“Shallows’u ön karargah olarak kullanabiliriz,”diye önerdi Dagnabbit. “Mithril Salonu’nun dışındaki ikikampta bulunan Pwent ile oğlanlarıyla aramızda iletişimhattı kurarız ve yaz zamanını Shallows’un yakınlarındakidağlan temizlemekle geçiririz. Sanırım yöre halkıbundan memnun olacaktır.”

Bruenor’un yüzünde beliren şaşkınlık ifadesiyerini bir gülümsemeye bıraktı.

“Düşünce tarzını beğenmeye başladım,” dedi,üçüncü porsiyonunu yemek için kaseyi alarak. “Burayageldiği zaman Cümbürgöbek’e fazla kalmasın diyeyiyorum ha,” dedi Bruenor lokmalarının arasından.

“Dağ yollarında yürüyeceksek herifin tekrarşişmanlamasına izin veremeyiz, değil mi?”

Drizzt rahatça arkasına yaslandı ve cüce dostuiçin memnuniyet duydu. Kalbindekini bilmek ve onu itirafetmek ayrı şeylerdi.

Page 262: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kalbinin sesini izlemek için kendine izin vermekise apayrı bir şeydi.

Torgar, Mirabar’ın kuzey surundaki görev yerindevolta atıyordu. Evvelki gecenin vurdu kırdısmdan kalanşişmiş bacağı yüzünden yürüyüşü hafif bir şekildeaksıyordu. Bugün rüzgar güçlüydü ve cücenin üzerinetoz toprak üfürüyordu ama hava, Torgar’a göğüs zırhınıçıkarttıracak kadar sıcaktı.

Diğer nöbetçilerden gelen bakışların —çoğukaşları çatık bakışlardı— gayet farkındaydı. Bruenor’unyanına gitmiş olması aşağı doğru inen bir sarmalbaşlatmış, tüm şehirde tartışmaların çıkmasına ve bolcayumruğun havaya yükselmesine sebep olmuştu. Torgarbütün bunlardan usanmıştı. Tek istediği görevleriyleyalnız bırakılmak, hiçbir konuşmaya katılmadan, hiçbirsoruna karışmadan surda volta atmaktı.

Parlak bir cübbe giymiş, saçı sakalı muntazamantaranmış bir cücenin kendisine yaklaştığını fark edince,dileğinin gerçek olmayacağını anladı.

“Torgar Hammerstriker!” diye seslendi KonseyÜyesi Agrathan Hardhammer.

Sipere çıkan merdivenin altına geldi, cübbesinitopladı ve tırmanmaya başladı.

Torgar öbür tarafa doğru ilerleyip duvarınüzerinden öteye bakmaya ve duymamış gibi yapmayadevam etti ama Agrathan tekrar, daha yüksek bir seslebağırdığında, bu işi ertelemenin ona sadece daha fazlasinir bozukluğu yaşatacağını anladı.

Page 263: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Duraksadı ve güçlü, çürükler içindeki ellerini surayaslayıp önündeki boş, açık araziye baktı.

Agrathan onun yanına geldi ve aynı şekilde surayaslandı. “Dün gece bir kavga daha çıkmış,” diye belirttikonsey üyesi.

“Yumruk yemek için kaşınırlarsa, yumruğuyerler,” diye yanıtladı Torgar.

“Peki kaç kişiyle savaşmaya niyetlisin;”’ “Kaç kişisıkı bir tekme için kaşınıyor?”

Agrathan’a baktı ve konsey üyesinin hiç deeğlenmediğini gördü.

“Hareketlerin Mirabar’ı bölüyor. Yapmayıamaçladığın şey bu mu?”

“Hiçbir Şey yapmayı amaçlamıyorum,” diyedürüstçe ısrar etti Torgar. Gözleri kısılarak Agrathan’adöndü. “Eğer fikrimi söylemem o dediğin şeye sebepoluyorsa, o zaman sorun ben fikrimi söylemeden öncede mevcut demektir.”

Agrathan sura daha da rahatça yaslandı, sankionun düşüncesine karşı çıkmıyormuş gibi daha sakingörünüyordu. ,11

“Çoğumuz Mithril Salonu sorunu karşısındakaşlarımızı çatıyoruz. Bunu biliyorsun. Hepimiz enbüyük rakibimizin Battlehammer cüceleri olmamasınıdilerdik! Ama öyleler. Durum böyle ve bunu biliyorsun.

Bu konuyu herkesin burnuna sokmaya devamedersen, o burunların şeklini bozmak zorunda kalırsın.”

Page 264: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Rekabet ve tartışmalar, Battlehammerlar inolduğu kadar bizim de suçumu^,” diye hatırlattı Torgar.

“İki tarafında kârına olacak bir anlaşma yapılabilirama bîri bunu denemeden işe yarayıp yaramayacağınınasıl bilebiliriz?”

“Sözlerin faziletsiz değil,” diye hemfikir oldukonsey üyesi. “Parlak Taşlar Konseyi’nde gündemegetirilip tartışıldı.”

“Yani konsey üyelerinin çoğunluğunun cüceolmadığı yerde,” diye belirtti Torgar ve Agrathan onasoğuk bir bakış attı. , . , , , “Cüceler temsil ediliyor vedüşünceleri konsey tarafından dinleniliyor.”

Torgar, cücenin bakışından ve buz gibi sestonundan, mağrur ve uzun süredir hizmet veren konseyüyesi Agrathan’m bamte line basmış olduğunu anladı.Cüretkar ve acımasız yorumunu geri almayı, ya da enazından sözünü meclisten dışarı ithaf etmeyi düşündüama bunu yapmadı. Sağduyusundan bağımsız olmayabaşlamış, içsel bir ses tarafından dürtüld üğünühissediyordu.

“Mirabar’ın Ba ita Birliği’ne katıldığında yeminetmiştin, dedi Agrathan. ” Ettiğin yemini hatırlıyormusun, Torgar Hammerstriker?”

Şimdi dönüp soğuk bir bakış atma sırasıTorgar’daydı. “Mirabar’ın Markisi’ne hizmet etmek içinyemin ettin, Mithril Salonu’nun Kralı’na hizmet etmekiçin değil. Bu konuyu biraz düşünmekle akıllılık edersin.”

Page 265: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Son Konsey üyesi Torgar’ın omzuna hafifçevurdu zamanlarda birçok kişi bunu yapıyor gibiydi— vegitti anki Torgar ettiği yemini hatırladı ve bu yemini oMirabar’ın gerçekleriyle kefeye koyup tarttı.

EN KÖTÜSÜNÜ GÖRDÜKLERİNİSANIYORLARDI

“işte dolaba kilitlenmiş bir bira fıçısı gibi kaldık,”diye homurdandı Ivan.

Elflerin, davetsiz misafirler için geçici birhapishane olarak kullandıkları küçük merada voltaatıyordu. Ivan’ın anlayamadığı bazı büyüler kullanan ayelfleri, meranın etrafındaki ağaçları yakına getirmiş vetüm çıkışları neredeyse ağaç gövdelerinden oluşmuş birduvarla kapamışlardı.

Elbette ki Ivan bundan hiç hoşnut değildi. Pikelmeranın ortasında uzanmış, sırtüstü yatarken ellerinirahat başının altında kavuşturmuş, yıldızlara bakıyordu.Keyfi yerinde olan cüce, terliklerini çıkarmıştı ve neşeyleşişko ayak parmaklarını oynatıyordu.

“Eğer baltamı almış olmasalardı, kendime birkaçyol açardım!” diye kabadayılandı Ivan.

Pikel kıs kıs gülüp ayak parmaklarını oynatmayadevam etti.

“Kapa çeneni,” diye patladı Ivan, ellerini belineatıp meydan okurcasına ağaç duvarına bakarken.

Bir saniye sonra, ağaçlardan biri kenara doğrusüzülüp yolu açtığında şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırıpovuşturdu. Açılan yerden elflerin içeri dalmasını

Page 266: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bekleyen Ivan duraksadı ama saniyeler geçti vekendilerini esir alan elfler gelmedi Cüce hoplayıp sıçradıve açık yere doğru atıldı, derken ağabeyinin kıs kısgüldüğünü duyduğunda kayarak durup hışımla döndü.

“Bunu sen yaptın,” diye suçladı Ivan. “Hee heehee.”

“Eğer bunu yapabiliyorsan, neden iki gündürburada oturuyoruz?”

Pikel dirseklerinin üzerine doğrulup omuz silkti.“Haydi gidelim!”

“lıh,” dedi Pikel.

Ivan duyduklarına inanamayarak ona bakakaldı.“Nedenmiş?”

Pikel ayağa sıçradı ve hoplayıp sıçramayabaşladı. Büzdüğü dudaklarının üzerine bir parmağınıkoyup, “Şşşşşşt!” dedi.

“Kime şiş diyorsun bakayım?” diye sordu Ivan,yüz ifadesi hiddetten şaşkınlığa değişerek. “Lanetağaçlarla konuşuyorsun!”

Pikel ona bakıp omuz silkti.

“Eğer buradan gidersek, şu lanet ağaçlar o lanetelflere bizim gittiğimizi söyler mi demek istiyorsun yani?”

Pikel hevesle başını sallayıp evetledi.

“Pekala, seslerini kes o zaman!” Pikel çaresizceomuz silkti.

Page 267: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Onları yerinden oynatabiliyorsun, içlerindengeçip gidebiliyorsun ama seslerini kesemiyor musun?”

Pikel tekrar omuz silkti.

Ivan bir çizmesiyle sertçe yere vurdu. “Peki ozaman, gidip elflere söylesinler! O eifler de beniyakalamaya çalışsın bakalım!”

Pikel ellerini beline koydu ve yüzünde şüpheli birifadeyle kafasını yana yatırdı.

“Tamam, tamam,” diye ona seslendi Ivan.Kafasını sağa sola salladı, zira artık tek kelime bileduymak istemiyordu.

Elbette ki hiç silahı yoktu. Elbette ki zırhı yoktu.Elbette ki nerede olduğu ve buradan nasılçıkabileceğine dair hiçbiri fikri yoktu. Elbette ki yenidenyakalanmadan —hem de muhtemelen acı verecek birşekilde— ormanda on beş metre bile ilerleyemezdi.

Ama hiddetten köpüren cüce için bunlarınhiçbirinin bir önemi yoktu. Sadece bir şeyler, herhangibir şeyler yapmak, mesela parmaklarını elflerin gözünesokmak istiyordu. Ne de olsa cücelerin ve az konuşanırkın normlarının dahi ötesinde olan Ivan’ın huyuböyleydi. Tam siperlikli ve hatta sivri demirli bir miğfertakmış olsa bile, düşmanına kafa atmak, karşısındaçaresizce durmaktan daha iyiydi.

Kararlı olan Ivan, Pikel’in açtığı yerden geçiporman patikasında ilerlemeye başladı.

Pikel iç çekti ve terliklerini almak içinhareketlendi. Meranın ötesinde patlayan bir gürültü

Page 268: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

patırtı duydu ve tekrar omuz silkip çimlere uzanıpyıldızlara bakmaya devam etti. Halinden son derecememnundu.

“Bir cücenin, balta kullanmadan bir ağacıyerinden oynatabileceğine asla inanmazdım,” diyebelirtti Innovindil.

Meraya tepeden bakan alçak bir ağaç dalındaTarathiel’in yanında durmuş iki kardeşi inceliyordu.“Gerçekten de druid büyüsüne sahip,” diyerek hemfikiroldu Tarathiel. “Bu nasıl mümkün olabilir?”

Innovindil kıs kıs güldü. “Belki de cüceler dahayüksek bir bilinç seviyesine doğru evrim geçiriyordur,fakat bunun kaynağı olarak şu cüceyi düşünecekolursan buna inanmak biraz zor.”

Pikel’e ve oynatıp durduğu ayak parmaklarınabakan Tarathiel, kadının yorumunun son kısmınahemfikir olmadan edemedi.

Elf çifti, Ivan’ın hışımla açık alandan çıkışını izledive üç elf onu sürükleyerek geri götürürken geçen birkaçdakika içinde kaba kuvvetle tekrar kardeşine katılmasınısabırla bekledi.

“Tehlikeli olabilir,” diye belirtti Innovindil.

“Hâlâ niyetlerinden emin olamıyoruz,” diyeyanıtladı Tarathiel.

Kadın bütün gündür, cücelerle olan meseleyihalletmesi için ona baskı yapıyor, onlara Aykorusu’nunsınırına kadar eşlik edip onları serbest bırakma fikrinişiddetle savunuyordu.

Page 269: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Öyleyse onu sına,” dedi Innovindil. Ses birçözüm bulduğunu gösteriyordu. “Eğer göründüğü gibibir druidse, bunu kanıtlamanın bir yolu var. PikelBouldershoulder, kendisini yargılayacak olan hakimiMontolio’nun Korusu nda bulsun bakalım.”

Bu sözleri düşünürken yüzünde bir gülümsemebeliren Tarathiel çenesini kaşıdı. Belki de Innovindil birçözüm yolu bulmuştu, ki üzerinde düşündüğünde buTarathiel’i hiç de şaşırtmadı. Innovindil her zamanondan daha ileri görüşlü olmuş, en karanlık ikilemlerdençıkış yollan bulmuştu.

Ona takdirle baktı ama kadın, yüzünde gitgidebüyüyen bir endişeyle merayı izlemekteydi. Tarathiel’ebaşıyla kendisini izlemesini işaret ettikten sonra ağaçtanaşağı atladı ve meraya doğru ilerledi. Sarı sakallıBouldershoulder ile üç elf arasındaki sürtüşme patlamasınırında gibi görünüyordu.

“Sakin ol, Ivan Bouldershoulder,” diye seslendi vebeşinin de ilgisini kendi üzerine çekti.

“Hiddetinde haksızsın.”

“Pöh!” diye burnundan soludu cüce, son derecebeklenen bir şekilde. “Beni buraya tıkıyorsunuz, elf!Bunu nasıl karşılayacağımı sanıyorsunuz?”

“Eminim ki, içimizden biri sizin yurdunuzagidecek olsaydı, kendini karşılayan açık kucaklarbulurdu,” diye iğneleme dolu bir cevap geldi kadından.

“Muhtemelen bulurdu,” diye lafı yapıştırdı Ivan,kıs kıs gülen Pikel’e burnundan soluyarak.

Page 270: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Cadderly her zaman yufka yürekli biri olmuştur,hatta bir insan için bile.”

Muhtemelen acı verecek bir şekilde— ormandaon beş metre bile ilerleyemezdi.

Ama hiddetten köpüren cüce için bunlarınhiçbirinin bir önemi yoktu. Sadece bir şeyler, herhangibir şeyler yapmak, mesela parmaklarını elflerin gözünesokmak istiyordu. Ne de olsa cücelerin ve az konuşanırkın normlarının dahi ötesinde olan Ivan’ın huyuböyleydi. Tam si peri iki i ve hatta sivri demirli bir miğfertakmış olsa bile, düşmanına kafa atmak, karşısındaçaresizce durmaktan daha iyiydi.

Kararlı olan Ivan, Pikel’in açtığı yerden geçiporman patikasında ilerlemeye başladı.

Pikel iç çekti ve terliklerini almak içinhareketlendi. Meranın ötesinde patlayan bir gürültüpatırtı duydu ve tekrar omuz silkip çimlere uzanıpyıldızlara bakmaya devam etti. Halinden son derecememnundu.

“Bir cücenin, balta kullanmadan bir ağacıyerinden oynatabileceğine asla inanmazdım,” diyebelirtti Innovindil.

Meraya tepeden bakan alçak bir ağaç dalındaTarathiel’in yanında durmuş iki kardeşi inceliyordu.“Gerçekten de druid büyüsüne sahip,” diyerek hemfikiroldu Tarathiel. “Bu nasıl mümkün olabilir?”

Innovindil kıs kıs güldü. “Belki de cüceler dahayüksek bir bilinç seviyesine doğru evrim geçiriyordur,

Page 271: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

fakat bunun kaynağı olarak şu cüceyi düşünecekolursan buna inanmak biraz zor.”

Pikel’e ve oynatıp durduğu ayak parmaklarınabakan Tarathiel, kadının yorumunun son kısmınahemfikir olmadan edemedi.

Elf çifti, Ivan’ın hışımla açık alandan çıkışını izledive üç elf onu sürükleyerek geri götürürken geçen birkaçdakika içinde kaba kuvvetle tekrar kardeşine katılmasınısabırla bekledi.

“Tehlikeli olabilir,” diye belirtti Innovindil.

“Hâlâ niyetlerinden emin olamıyoruz,” diyeyanıtladı Tarathiel.

Kadın bütün gündür, cücelerle olan meseleyihalletmesi için ona baskı yapıyor, onlara Aykorusu’nunsınırına kadar eşlik edip onları serbest bırakma fikrinişiddetle savunuyordu.

“Öyleyse onu sına,” dedi Innovindil. Ses birçözüm bulduğunu gösteriyordu. “Eğer göründüğü gibibir druidse, bunu kanıtlamanın bir yolu var. PikelBouldershoulder, kendisini yargılayacak olan hakimiMontolio’nun Korusu’nda bulsun bakalım.”

Bu sözleri düşünürken yüzünde bir gülümsemebeliren Tarathiel çenesini kaşıdı. Belki de Innovindil birçözüm yolu bulmuştu, ki üzerinde düşündüğünde buTârathiel’i hiç de şaşırtmadı. Innovindil her zamanondan daha ileri görüşlü olmuş, en karanlık ikilemlerdençıkış yolları bulmuştu.

Page 272: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ona takdirle baktı ama kadın, yüzünde gitgidebüyüyen bir endişeyle merayı izlemekteydi. Tarathiel’ebaşıyla kendisini izlemesini işaret ettikten sonra ağaçtanaşağı atladı ve meraya doğru ilerledi. Sarı sakallıBouldershoulder ile üç elf arasındaki sürtüşme patlamasınırında gibi görünüyordu.

“Sakin ol, Ivan Bouldershoulder,” diye seslendi vebeşinin de ilgisini kendi üzerine çekti.

“Hiddetinde haksızsın.”

“Pöh!” diye burnundan soludu cüce, son derecebeklenen bir şekilde. “Beni buraya tıkıyorsunuz, elf!Bunu nasıl karşılayacağımı sanıyorsunuz?”

“Eminim ki, içimizden biri sizin yurdunuzagidecek olsaydı, kendini karşılayan açık kucaklarbulurdu,” diye iğneleme dolu bir cevap geldi kadından.

“Muhtemelen bulurdu,” diye lafı yapıştırdı Ivan,kıs kıs gülen Pikel’e burnundan soluyarak.

“Cadderly her zaman yufka yürekli biri olmuştur,hatta bir insan için bile.”

“Cüce yurdunuzdan bahsediyorum,” diye sözüneaçıklık getirdi, laf yarışında iyi olan Innovindil.

“Pöh!” İvan kabul etmeden edemezdi. “Peki bir elfneden oraya gitsin ki?”

“Bir çift cüce neden bir ağacın içinden çıksın?”diye geldi cevabı.

İvan laf yetiştirecek oldu ama bunun beyhudeolduğunu anladı.

Page 273: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sana bir puan,” diye hemfikir oldu.

“Bir cüce nasıl olur da bir ağacı yerindenoynamaya ikna edebilir?” diye sordu elf, Pikel’ebakarak.

“Duurit,” diye geldi Pikel’in cevabı. Bunusöylerken kıkırdıyor ve başparmağını göğsünebastırıyordu.

“Tabii, bu çok yaygın bir şeydir,” dedi Tarathielalaycı bir şekilde.

“Hiç de yaygın falan değil,” diyerek kadınlahemfikir oldu İvan.

“Öyleyse kafamızın karışmasını mazur görün,”dedi Innovindil. “Sizi esir etmek istemiyoruz, İvanBouldershoulder ama seni ve hayrete şayan kardeşiniçabucak salıveremeyiz. Bizim yurdumuza izinsiz girmişolduğunuzu ve bu yurdun güvenliğinin her şeydenönemli olduğunu takdir etmelisin.”

“Bu konuda bir puan daha aldın,” diye yanıtladıcüce, “ama sizin de, burada oturup yıldızları izlemektenbaşka yapılacak işlerimin olduğunu takdir etmenizgerek. Lanet şeyler kıpırdamıyor bile!”

“Ah ama kıpırdıyorlar,” diye hevesle yanıtladıInnovindil, ortak bir payda, buzları kıramasa da birazeritmenin yolunu bulduğunu düşünerek.

Pikel ayağa sıçrayıp kadına katılırcasınacıyakladığında elfin umutları yükseldi.

“En azından bazıları kıpırdıyor,” diye açıkladı elf.

Page 274: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ivan’a yaklaştı ve ufuk çizgisinin tepsinde, ağaçsırasının hemen üzerinde duran parlak bir yıldızı işaretetti. Bir saniye daha devam ettikten sonra Ivan’a döndüve cücenin ellerini beline koymuş, yüzünde şaşkınlıkdolu bir ifadeyle ona baktığını gördü.

“Sanırım ne demek istediğimi anlamadın,” dedicüce sevimsizce.

“Gayet doğru,” diye kabul etti elf.

“Daha evvel elflerle takılmışlığımız yok değil,”diye açıkladı İvan. “Shilimista Ormanı’nda koca bir elfsürüsüyle birlikte savaşıp orkları ve goblinleri kovaladık.Benden ve kardeşimden gayet memnunlardı!”

“Kardaşım!” diye hemfikir oldu Pikel.

“Belki biz de sizden memnun olacağız,” dediInnovindil. “Aslında, tam olarak böyle olacağını tahminediyorum ama yalvarırım sabırlı ol. Aceleci bir seçimyapamayacağımız kadar önemli bir mesele bu.”

“Ah işte, tam bir elf,” diye yanıtladı İvan, pesetmiş ama kesinlikle razı olan bir tavırla iç geçirerek.“Carradoon’da bir dişi elf gördüm, şarap almak içinpazara çıkmıştı, acele etmeden mahzenin başındansonuna, sonra da sonundan başına kadar yürüdü, ennihayetinde tabii ki gördüğü ilk şişeyi aldı.”

“İşte o elf, alışverişin tadını çıkartmış, bizim Pikelve İvan Bouldershoulder’ın nasıl kişiler olduğunuöğrenmenin tadını çıkartmak istememiz gibi,” diyeaçıkladı Innovindil.

Page 275: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bizi bu salak meradan çıkarırsanız daha fazlaşey öğrenirsiniz.”

“Muhtemelen ve belki de çok yakında.”

Inovvindil sözünü bitirirken, kadının cömertdüşüncelerini paylaştığı bariz olan Tarathiel’e baktı.Kadın, elfin kaburgalarını sertçe dürttü.

“Göreceğiz bakalım,” Tarathiel’in kabul edeceğitek şey oldu ve bunu da sertçe söyledi.

Thibbledorf Pwent bir taşı tekmeleyip metrelerceöteye fırlattı.

“Bruenor senden daha iyisini bekliyor,” diye onuazarladı yaralılara Mithril Salonu’na kadar eşlik etmişolan ruhban Cordio Muffinhead.

Pwent ile Karındeşen Taburunu, Bekçi Vadisi’ninkuzeyindeki yüksek zeminde kamp kurmuş bir haldebulmuşlardı, zira savaş öncüsü, ana birliğe MithrilSalonu’na kadar eşlik ettikten sonra buraya yönelmişti.

Bu karşılaşmanın nasıl da bir manzarası olmuştu,zira Cordio ile diğerleri, Pwent ile oğlanlarının vahşihücumunu yavaşlatmak için çılgınlar gibi ellerini sallayıpdurmuşlardı. Cordio en sonunda Bruenor ile diğerlerininiyi olduğunu ve Mithril Salonu’na başka, dahadolambaçlı bir yoldan geleceklerini, iyi bir kralınyapması gerektiği üzere bazı yerleşim yerlerineuğrayacaklarını söylediğinde yaşanılan rahatlamabarizdi.

“Eeer beni tanıyosa, o salak adamı aramak içinyola koyulcaamı da biliyodur!” diye karşı çıktı Pwent.

Page 276: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Senin, sana yapmanı söylenilen şeyi yapacaksadık bir savaşçı olduğunu biliyor.”

Pwent yana sıçrayıp üç adım attıktan sonrabaşka bir taşa tüm gücüyle tekme attı. Fakat bu seferkiçok daha büyüktü ve yerden o kadar da ayrıdurmuyordu bu yüzden yerinden pek kıpırdamadı.

Pwentyeni edindiği topallamayı saklamak içinçaba sarf etti.

“Organize etmen gereken iki kamp yerin var,”dedi Cordio sertçe. “Ayak parmaklarını kırmayı bırak daulaklarını Mithril Salonu’na yolla. Burada bir kampkuracak ve bir tanesini de madenlerin kuzeyinde Surbrinkıyısına yerleştireceksin.”

Pwent tükürüp homurdandı ama başıylaonaylayıp işe koyuldu ve Karındeşenler’in etraftaaceleyle koşturmasına sebep olacak emirler haykırmayabaşladı.

Aynı gün içinde, Bruenor’un dönüşünü bekleyensıradan bir kamp yeri olan mekan, Bekçi Vadisi’ninkuzeyindeki dağ yamacında yığılmış kayalardan oluşanküçük bir kaleye dönüştürüldü.

Ertesi sabah Mithril Salonu’ndan iki yüz askerayrılıp Karındeşenler’e katılmak için kuzeye giderken,diğer bir yüz elli savaşçı ise, ikinci ön garnizonu kurmakiçin gerekli malzemelerle donatılmış bir halde MithrilSalonu’nun doğu kapısından çıkıp Surbrin kıyılarıboyunca güneye doğru ilerledi.

Page 277: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Thibbledorf Pwent derhal Karındeşenleri’ni ikikamp arasındaki bağlantı durumuna getirdi ve onlarıkamplar arasındaki dosdoğru patikalarda devriyegezdirmeye başladı.

Bu kadar güneyde durup beklemek Pwent’eişkence gibi geliyordu ama ortalıklarda olmayan, biricikkralından bir ize rastlama çabasıyla sürekli olarakkuzeye ve kuzeydoğuya keşif birlikleri yollasa dagörevini yaptı. Aklında en ön planda tuttuğu düşünce,eğer ihtiyaç duyulacağına inanmasaydı, Bruenor’un butip ileri düzeydeki kamp yerlerinin kurulmasını emretmişolmayacağıydı.

Ki bu da bekleyişi çok daha huzursuz kılıyordu.

“O gerçekten bir druid mi?” diye sordu Tarathiel.Klanından bazıları Pikel’in büyülerinin bir çeşit numaraolmadığını, cücenin gerçekten de druid büyüsünesahipmiş gibi göründüğü haberlerini ona getirdiğinde, elfduyduklarına inanmakta güçlük çekiyordu.

Onun yanında duran Innovindil yüzündeki sırıtışızapt etmekte güçlük çekiyordu. Bu beklenmedikmisafirlerin gelişinin tadını çıkarıyordu ve hakikaten de,şimdiye kadar gördüğü tüm cücelerden daha eksiksiz birşekilde cüce mizacına sahip, kardeşler arasında huysuzolan Ivan ile epey zaman geçirmişti. O ve Ivan sonbirkaç gün içinde birbirilerine birçok hikaye anlatmışlardıve orada bir esir olarak kalmasına rağmen, Innovindil’inIvan ile iletişim kurması sert cücenin moralini düzeltmişve yol açtığı sorunları azaltmıştı.

Page 278: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat Tarathiel hâlâ, onun bu zahmetekatlanmakla ahmaklık ettiğini düşünüyordu.

“Mielikki’ye samimiyetle dua ediyor,” dedigözlemcilerden biri, “ayrıca büyü yeteneklerinden hiçşüphe edilemez, ki bu büyü güçlerinin çoğu bir cücetanrısının ruhbanları tarafından uygulanamaz.”

“Hiç mantıklı gelmiyor,” diye belirtti Tarathiel.

“Pikel Bouldershoulder mantık çerçevesindeki birideğil,” dedi diğeri, “ama anlayabildiğimiz kadarıyla,göründüğü gibi biri. O bir orman rahibi, kendi tabiriyle bir‘duurit.’ “ “Büyüsü ne kadar güçlü?” diye sordu herzaman için druidlere büyük saygı göstermiş olanTarathiel.i ki gözlemci elf birbirilerine baktılar ve yüzifadeleri, duymaktan korktukları sorunun bu olduğunugösteriyordu.

“Bunu kestirmek güç,” dedi ilki. “Pikel’in büyüsü…seyrek.”

Tarathiel ona merakla baktı.

“ihtiyacı olduğu zaman yapıyor gibi görünüyor,”diye açıklamaya çalıştı diğeri. “Çoğunlukla küçüktılsımlar, fakat arada sırada sadece üst düzey birdruidden, yani onların tarikatındaki bir yüce rahiptenbeklenecek bir büyüye sahipmiş gibi görünüyor.”

“Sanki neredeyse tanrıçanın beğenisini kazanmışgibi,” dedi ilki. “Sanki Mielikki, ya da onun tebaasındanbiri, onunla fazlasıyla ilgileniyor ve ona göz kulakoluyormuş g«bi.”

Page 279: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tarathiel bu bilgiyi hazmetmek için bir süreduraksadıktan sonra, “Hâlâ soruma cevap vermediniz.”diye belirtti.

“Kardeşi kadar tehlikeli değil,” diye yanıtladı ilki.“Yani bize ve Aykorusu’na karşı kesinlikle bir tehditoluşturmuyor.”

“Emin misiniz?” “Eminiz,” dedi ikincisi.

“Belki de cücelerle konuşma zamanın gelmiştir,”diye önerdi Innovindil.

Tarathiel tekrar duraksayıp düşündü. “SizceGündoğumu onu taşır mı?” diye sordu.

“Montolio’nun Korusu’na mı?”

Tarathiel başıyla onayladı. “Bakalım, Mielikki’ninsembolü şu ‘Duurit’ cücenin üzerinde nasıl duracak.”

Page 280: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

KISIM ÜÇ

BİR YOLUN BİTTİĞİ YERDEHayat yolculuğumu, üç yolun bir noktada

birleşmesi olarak görmeye başladım. Birincisi, Do’UrdenEvi’nde, drowların savaşçı okulu MeleeMagthere’de vebabam Zaknafein’in gözetimindeki fiziksel eğitimim.Beni zorlu sınavlara hazırlayan, drow savaş sanatınıntemellerini aşmamı sağlayacak hareketleri banagösteren ve her türlü savaşta yaratıcı düşünmeyiöğreten babamdı. Zaknafein’in tekniği daha çok kaslarıçabucak ve kusursuz bir uyum içinde zihnin ve daha daönemlisi hayal gücünün çağrılarına tepki vermeyeeğitmek üzerine kurulmuştu.

Bir savaşçıyla bir silah ustasını birbirinden ayıranözellik, ezberci karşılıklar değil, doğaçlama yeteneğidir.

Menzoberranzan’dan çıkıp Karanlıkaltı’nın vahşidiyarında gezindikten sonra beni Montolio’ya getirendağ patikalarından geçişim ve en sonunda şu andasevdiğim dostlarımı bulduğum Buzyeli Vadisi’neyaptığım bu fiziksel yolcuk, sık sık ikinci yolla iç içegeçmiş durumda. Kaçınılmaz bir şekilde birbirilerinebağlılar.

Page 281: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Zira ikincisi duygusal yoldu: Sadece ne olmak vene elde etmek istediğimi değil, aynı zamandabaşkalarının ihtiyaçlarını da anlamayı ve onların dünyagörüşünün benimkine uymayabileceğini takdir etmeyiöğrenip olgunlaştığım yolculuktu, ikinci yolculuğum,Menzoberranzan dünyasının gerçeği gözlerimin önündeaşikar olduğunda ve bu dünyanın benim görüşlerime hiçuymadığını anladığımda yaşadığım şaşkınlıklabaşlamıştı. Bu yolun başlangıç adımlarını benim içinbelirgin/eştiren yine Zaknafein olmuş, kalbimde bildiğim—ama belki de zihnimde itiraf edemediğim— ogerçeklerin hakikaten de doğru olduğunu banagöstermişti. Bu yolda bana yardım edenler arasında enüst basamakta Cattibrie’yi tutuyorum. En başından beriırkımın kötü şöhretinin ötesine bakmayı, benihareketlerim ve yüreğimle yargılamayı bildi. Bu benimiçin öylesine özgür kılıcı bir deneyimdi ki, bu felsefeyikabul edip ona kucak açmadan edemezdim. Bunuyaparak birçok ırktan, birçok kültürden ve birçok bakışaçısına sahip türlü türlü kişileri takdir etmeyi öğrendim.Hepsinden bir şeyler öğreniyorum ve açık fikirlilikleöğrendiğim bu şeylerle gelişiyorum.

Şimdi, onca macera dolu yılın ardından,gerçekten üçüncü bir yolun olduğunu fark ettim. Uzunbir süre boyunca bunun ikinci yolun bir uzantısıolduğunu sanmıştım ama artık onun diğerindenbağımsız bir şey olduğunu biliyorum. Belki de ince birayırımları var ama önem bakımından hiç de küçük değil.

Bu üçüncü yolculuk, diğer tüm bilinç sahibivarlıklarda olduğu üzere doğduğum gün başladı. Yıllar

Page 282: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

boyunca içimde hareketsiz kaldı, Menzoberranzan’ıntaleplerinin altında gömüldü ve doğuştan gelen birşekilde, bu yolun kapısının gerçekten açılabilmesi içinöncelikle diğer iki yolu anlamam gerektiği bilinciyletarafımdan bastırıldı.

Bu yolun kapısını, Montolio deBrouchee’ninyuvasında, Mooshie’nin Korusu’nda, Mielikki’yibulduğumda, yüreğimde ve ruhumda yatan gerçeğikeşfettiğimde açmış oldum. Ruhani yolculuğumdaki,deneyimden çok gizemlerle, cevaptan çok sorularla veidrakten çok inanç ve umutla dolu olan bir yoldaki ilkadımım buydu. Bu patika, ancak diğer ikisinde atılmasıgerekli olan adımlar atıldığı zaman bize açılıyor. Belkide en kısa ama kesinlikle —en azından ilk başlarda—en zor adımları gerektiriyor. Eğer bu üç yol dahabaşlangıçtan ve ilerleyen safhalarda birbirinden ayrılıpfarklı yönlere saparsa fiziksel olanını belirleyençoğunlukla ihtiyaç, duygusal olanı belirleyen isteklerdir,peki ya ruhani olanı belirleyen ne?

Bu hiç de net bir yol değil ve korkarım birçoğuiçin asla netleşmiyor.

Kendi adıma, doğru yolda olduğumu biliyorum,fakat henüz tüm cevapları bulduğumdan değil. Yolumundoğru olduğunu biliyorum zira soracağım sorularıbuldum, özellikle ‘nasıl/ ‘neden,’ ve ‘nereye,’sorularını.

Buraya nasıl geldim, ya da başkaları nasıl geldi?Bir doğal hadiseler silsilesinin sonucunda mı, biryaratanın veya yaratanların tasarımıyla mı var oldum,yoksa aslında ikisi de aynı şey mi?

Page 283: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Her iki seçenekte de, neden buradayım?Gerçekten bir sebebi var mı, yoksa tamamen bir şansve tesadüf eseri mi? Son olarak da, bilinçli bir varlık içinbelki de en önemli soru; bu ölümlü bedendenayrıldığımda yolculuğum beni nereye götürecek?

Bu sonuncu ve en önemli olan yolun nihai birşekilde kişiye özel olduğuna inanıyorum. Bu soruları,benim için benden başkası cevaplayamaz. Birçok kişininkendi “cevaplarını” başkalarının vaazlarında bulduğunugörüyorum. Kendi ruhani yolculuklarına mutlu sonlaryazıp, gerçekten de kafa kurcalayan sorulara cevaplargetiren yazarların ilerleyen yaşı veya algıya göredeğişen bilgelikleri tarafından kutsallık kazanan sözlerbunlar. Hayır, aslında bir son değil, bir duraksama, bizimbildiğimiz bu hayat sona erdiğinde yenisinin devametmesini beklemek.

Belki de birçok cemaate haksızlık ediyorum. Belkide içlerinden birçoğu kendilerine gerekli soruları sormuşve kişisel yanıtlarını, sonra da ruhani doğrularınırahatlıkla paylaşacak başka kimseler bulmuştur. Eğerhal böyleyse, yani inançları kulaktan dolma bilgileredayanmıyorsa, ruhani yolculuklarında benden dahafazla ilerlemiş olanlara gıpta duyuyor ve onları takdirediyorum.

Bana gelince, Mielikki’yi buldum, fakat hâlâaklımdaki bu isim için belirgin bir fiziksel suret oluşmuşdeğil. Bir duraksama veya yolculuğumun sonundan daötede, Mielikki’yi bulmuş olmam sadece bana en baştasormam gereken o sorulara doğru yön gösterdi. Mielikkibana huzur veriyor, fakat nihai olarak cevapları ancak

Page 284: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

içimde, Montolio’nun bana öğrettiği şekilde Mielikki’ninprensipleriyle örtüşen hislere sahip yönümdebulabiliyorum.

Hayatımın en büyük ruhani tezahürünü, bu ensonuncu ve en önemli yolculukta yaşadım: geriye kalanher şeyin — duygusal, fiziksel ve maddesel unsurların—bunun için bir zeminden ibaret olduğunu anladım.Afakta edindiğimiz tüm başarılar, eğer enfüseyönelmemize hizmet etmiyorsa değerleri kat be katazalır. Zira benliğimizin manası orada ve ancak oradamevcuttur. Aslında bu üç soruyu yanıtlamanın büyük birkısmı öncelikle onları sormaya, hatta daha da fazlası,mantıklı düşünceyle bunların önemini anlamayadayanır.

Sanırım, ruhani yolculuğumuzda bize yolgösteren işaretler pek nadiren açıkça karşımızdaolacaktır, zira yolda edindiğimiz kendimize özgü sorularsürekli değişir ve bazen cevaplanması imkansız gibigörünür. Şimdi, yani her şey yolundaymış gibigörünürken dahi, Ellifain ve onun kaybınınmuammasıyla yüz yüzeyim. Kendimi, Cattibrie ile birliktehayatımın en büyük macerasına çıkmış gibi hissetsemde, hâlâ ilişkimiz konusunda aklımda bir çok sorumevcut. Onunla beraber anı yaşamaya çalışıyorum,fakat bir an gelecek ki paylaştığımız bu yolculukta dahaileri bakmamız gerekecek. Sanırım ikimiz degöreceğimiz şeyden korkuyoruz.

Her şeyin berraklaşacağına, ihtiyacım olancevapları bulacağıma dair inancımı korumalıyım.

Page 285: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Şafak vaktini her zaman sevmişimdir. Hâlâ, eğerdurumum el veriyorsa oturur ve her şafağı izlerim.

Artık güneş gözlerimi daha az yakıyor ve her gündoğumunda bu daha da azalıyor. Belki de bu, ruhanihakikatin yüreğimde, ruhumda daha derinden akmayabaşladığına ve hepsine olan idrakimin arttığına dair birişarettir. Tabii ki benim umudum bu.

Drizzt Do’Urden

HOŞGÖRÜSÜZLÜK

“Bunu gerçekten yapmaya niyetli misin?” diyesordu Sbingles Torgar’a, dostunu daha nöbetinden yeniazat olmuş ve Mirabar Yeraltıkenti’ndeki mütevazıyuvasında, en değerli eşyalarını iri bir bohçayatıkıştırırken bulduğunda. “Yapacağımı biliyordun.”

“Bu konuda konuştuğunu biliyordum,” diyedüzeltti Shingles. “Bunu gerçekten yapmaya kalkacakkadar kafayı yediğini sanmıyordum.”

“Pöh!” diye burnundan homurdandı Torgar,eşyalarını toplama işini bırakıp dostunun gözlerinin içinebakarak. “Bana başka ne seçenek bırakıyorlar?Agrathan surlara gelip bana çenemi kapamamısöylüyor… çenemi kapamamı! Üç yüz yıldır Mirabar’ınMarkisi için savaşıyorum. Agrathan, Elastul ve onun dörtözel muhafızının toplamından daha fazla yara izim var.O yara izlerinin hepsini bileğimin hakkıyla kazandım veşimdi Agrathan’ın gelip beni azarlamasına ve bunu danöbetim sırasında, diğer bütün nöbetçiler bakıpdinlerken yapmasına izin verip sessiz sedasız oturmambekleniyor, öyle mi?”

Page 286: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Peki nereye gideceksin?” diye sordu Shingles.“Mithril Salonu’na mı?” “Evet.”

“Seni orada karşılayacak açık kucaklar ve bir şişebira mı var yani?” diye geldi iğneleyici cevap.

“Kral Bruenor benim düşmanım değil.”

“Ayrıca sandığın gibi bir dost da değil,” diyetartıştı Shingles. “Seni oraya neyin götürdüğünü merakedecektir, senin bir casus olduğunu düşünecektir.”

Bu mantıklı bir fikirdi ama Torgar dostununsöylediği her sözle birlikte kafasını sağa sola sallıyordu.Shingles bu konuda haklı çıkarsa bile, bunun muhtemelsonuçları Torgar’a, şu anda içinde bulunduğu,müsamaha gösterilemeyecek durumdan çok daha yeğgörünüyordu. Yaşlanıyordu ve Hammerstriker soyundangelen son kişiydi, bu durumu pek yakında düzeltmeyiumuyordu. Şu son birkaç ongünde Kral Bruenor vedaha da önemlisi sevgili Mirabar’ı hakkındaöğrendiklerini hesaba katınca, sahip olacağı çocuklarınBattlehammer Klanı arasında büyümesinin daha hayırlıolacağını düşünüyordu.

Belki de Torgar’m Bruenor’un halkının güveninikazanması aylar, hatta yıllar alacaktı ama varsın öyleolsun diyordu.

Eşyalarının sonuncularını da bohçasınatıkıştırdıktan sonra şişkin bohçayı omzuna atıp kapıyayöneldi. Shingles, onu şaşırtacak şekilde ona bir birakupası uzattı ve kendi kupasını havaya kaldırdı.

Page 287: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Öldürebileceğin canavarlarla dolu bir yolculuğa!”dedi yaşlı cüce.

Torgar bira kupasını diğerine vurdu. “Yolu seniniçin açacağım,” diye belirtti. Shingles hafifçe güldü vederin bir yudum aldı.

Torgar, cücenin bu tepkisinin sadece kibarlıktanileri geldiğini biliyordu. Shingles’ın Mirabar’daki konumukendisininkinden çok farklıydı. Yaşlı cüce, geniş birklanın atasıydı. Onları Mithril Salonu na yolculuk etmekiçin yuvalarından kopartmak hiç kolay bir iş olmazdı.

“Burada özleneceksin, Torgar Hammerstriker,”diye yanıtladı yaşlı cüce. “Kap kaçakçılar ve camustaları kesinlikle büyük zarar edecek, zira kasabadakiher tavernada kırıp döktüğün kavanoz ve kupalarınyenilerini yapmaları gerekmeyecek.”

Torgar kahkahayı bastı ve bir yudum dahaaldıktan sonra kupayı Shingles’a uzatıp kapıya doğruyoluna devam etti. Sadece bir kez duraksayıp dostunasamimi bir minnettarlıkla baktı ve serbest olan eliyleShingles’ın omzunu içtenlikle sıvazladı.

Dışarı çıktı ve Yeraltıkent’in işlek caddelerindenbirinde yürüyüp düzinelerce ve düzinelerce cüceninyanından geçerken üzerine birçok bakış çekti. Ogeçerken demirci ocaklarında çınlayan çekiçler durdu.Mirabar’ın tüm cüceleri Torgar’ın son zamanlardaotoritelerle yaşadığı sorunları, çıkardığı bolca kavgayı,Kral Bruenor’un ziyaretine kötü niyetli bir yaklaşımsergilendiği konusunda inatla ısrar ettiğini biliyordu.

Page 288: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Onu sırtında iri bir bohçayla Üstşehir’e çıkanmerdivenlere doğru kararlılıkla yürürken görmeleri…Torgar hiçbirine dönüp bakmadı. Bu onun seçimi veonun yolculuğuydu. Az önce Shingles’a yaptığı imadışında, hiç kimseden kendisine katılmasını istememişve kimseden aleni bir destek beklememişti. Bununöneminin gayet net bir şekilde farkındaydı. Mirabar’aasırlarca hizmet etmiş iyi ve şanlı bir aileden gelen bircüceydi ve şehri terk ediyordu. Hiçbir cüce böyle birhareketin sorumluluğunu kolayca üstlenemezdi. Sakallıhalk için, demirci ocağı ve yuvaları varoluşlarının temeltaşıydı.

Asansörlere vardığında, Torgar’ın ardındaShingles da dahil olmak üzere birkaç cüce vardı.

Fısıltılarını duyabiliyordu —bazıları ona destekçıkıyor, bazıları ona deli diyordu— ama hiçbirine karşılıkvermedi.

İkindi güneşi donuk bir şekilde parlarkenÜstşehir’e çıktığında, yürüyüşünün haberinin görünüşebakılırsa ondan hızlı ilerlediğini fark etti, zira cüce veinsanlardan oluşan hatırı sayılır bir kalabalıktoplanmıştı. Ayaklarıyla olmasa da gözleriyle onu doğukapısına kadar takip ettiler. Yüzeyde cüce hakkındayapılan yorumların çoğu övgüden uzaktı. Torgar birçokdefa “hain” ve “ahmak” kelimelerini duydu.

Tepki vermedi. Daha ilk giysisini bohçasınatıkıştırmadan evvel bunların hepsini zihnindecanlandırmıştı ve olan.her şey beklediği gibiydi.

Page 289: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kendine bunun bir öneminin olmadığını hatırlattı,zira doğu kapısından çıktıktan sonra, muhtemelen bukişilerden hiçbirini bir daha görmeyecek ve onlarlakonuşmayacaktı. Bu düşünce neredeyse onudurduruyordu.

Neredeyse.

Cüce, Agrathan ile aralarında geçen konuşmayıtekrar tekrar zihninde canlandırdı ve onu kararlılığınıgüçlendirmek için, hakikaten doğru şeyi yaptığını,Mirabar’dan yüz çevirmediğini, Kral Bruenor’a kötüniyetli yaklaşarak ve ziyarete gelen cüce lideriyle dostolmaya cüret etmiş kişileri azarlayarak Mirabar’m ondanyüz çevirdiğini kendine hatırlatmak için kullandı. Torgarburasının artık, atalarının yaşadığı güçlü ve mağrurşehir olmadığına karar kılmıştı. Burası başkalarınaörnek olmaya kararlı bir şehir değildi. Burası çöküşegeçmiş bir şehirdi. Kendilerine ticaret konusunda rakipolanlardan yükseğe çıkmaya uğraşacağına, rakiplerinihile ve sabotajla alaşağı etmeye kararlı bir şehirdi.

Bir çift cüce muhafızın gözlerine inanamayarakve bir çift insan muhafızın çatık kaşlarla ona baktığıkapılara varmadan az önce, Torgar kendisine seslenentanıdık bir ses duydu.

“Bunu yapma,” diye tavsiye etti Agrathan, sertyüzlü cücenin yanına gelerek.

“Beni durdurmaya kalkma.”

“Burada taşınmaya karar veren cüceden dahafazlası söz konusu,” diye açıklamaya çalıştı meclisüyesi. “Bunun farkındasın, değil mi? Tüm halkının seni

Page 290: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

izlediğini ve hareketlerinin halkımız arasında tehlikelifısıltılara yol açtığını biliyorsun, değil mi?”

Torgar aniden durdu ve başını çılgınlar gibipeşinden gelen Agrathan’a çevirdi. Cücenin,cücelerinkinden çok insanlarınkine meyleden aksanıüzerinde yorum yapmak istedi. Arabulucu, temsilciAgrahtan’ın iki farklı sesle konuşur gibi görünmesinigarip bir şekilde uygun buluyordu.

“Mirabar cücelerinin senin o korktuğun sorularısormaya başlama zamanı gelmiş de geçiyor olabilir.”

Agrathan şüpheyle başını sağa sola salladı veomuz silkip pes edercesine iç geçirdi.

Torgar bakışını bir süre daha koruduktan sonradöndü ve kapıya doğru sert adımlarla ilerledi. Oradaduran dört muhafızın veya onu takip edip kapılarınönüne kadar gelen ve aynı anda duran insan vecücelerden oluşmuş kalabalığın yüz ifadelerine bakmakiçin duraksamadı bile.

Kalabalığın arasından cesur bir cüce, “Moradin’inlütfü seninle olsun, Torgar Hammerstriker!” diyehaykırdı.

Diğer birkaç tanesi hiç de övgü niteliğindeolmayan şeyler söyledi.

Torgar batan güneşi ardına alarak yürümeyedevam etti. “Tahmin edilebilir ahmak,” dedi Çekiçler’denbici olan Djaffar yanındaki askerlerden birine. Hepsi deağır zırhlı atların sırtında duruyordu.

Page 291: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mirabar’ın doğu kapısının kuzeydoğusundakiyüksek bir uçurumun üzerindeki bol sayıda kayanınarkasına gizlenmişlerdi. Kapıdan çıkıp yolda gururla vekararlılıkla yürüyen yalnız silueti izliyorlardı.

Djaffar ile taburu hiç şaşırmamıştı. Bu göçünhaberini Yeraltıkent’in merdivenlerini tırmanmasındansadece birkaç saniye önce almış olmalarına rağmen,bunun gibi bir olasılığa uzun süre önce kendilerinihazırlamışlardı. Böylece, diğer tüm gözler doğukapısına doğru ilerleyen cüceye çevrilmişken, onlarsessizce kuzey kapısından dışarı çıkmışlardı.Dolambaçlı bir yol izleyip bu noktaya gelmiş ve oturupbeklemeye başlamışlardı.

“Bana kalsaydı, onu yolda gebertir ve çürüyenetlerini akbabalara bırakırdım,” dedi Djaffar diğerlerine.“Haine bu müstahaktır! Ama Elastul yufka yürekli biri —tek gerçek zayıflığı da bu zaten— öyleyse buradakirolünüzü anlıyorsunuz, değil mi?”

Diğer üç atlı cevap olarak, elinde güçlü bir ağtutan dördüncüye baktı.

“Ona teslim olması için bir şans vereceksiniz.Sadece bir şans,” dedi Djaffar.

Dördü başlarıyla onayladılar.

“Ne zaman, Çekiç Djaffar?” diye sordu içlerindenbiri. “Sabırlı olun,” diye tavsiye verdi deneyimli lider.

“Kapılardan uzaklaşıp diğerlerinin görüş ve duyuşeriminden çıksın. Buraya bir isyan başlatmaya

Page 292: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gelmedik, sadece bir hainin tüm sırlarımızıdüşmanlarımıza açık etmesini önlemek için buradayız.”

Djaffar’a bakan sert yüzler, elle seçilmiş olan busavaşçıların üzerlerine düşen rolü ve bunun öneminianladığını gösteriyordu.

Kısa bir süre sonra, diyara alacakaranlıkçökerken Torgar’a yetiştiler. Dört atlı hızla yaklaşırken,cüce bir taşın üzerine oturmuş, ağrıyan ayaklarınıovuşturuyor ve çizmelerindeki taşları silkeliyordu. Ayağasıçradı, hatta kocaman baltasına uzandı, fakat derkengörünüşe bakılırsa atlıları tanıyarak yerine oturdu vemeydan okurcasına bir poz takındı.

Dört savaşçı hızla gelip etrafını kuşattı, deneyimlibinekleri ise hevesle kıpırdanıyordu.

Birkaç saniye sonra Djaffar geldi. Hiç şaşırmamışgörünen Torgar burnundan soludu.

“Torgar Hammerstriker,” dedi Djaffar. “MarkiElastul Raurym fermanına göre, seni Mirabar’dansürülmüş ilan ediyorum.”

“Bunu zaten kendim yaptım,” diye karşılık verdicüce. “Doğu yolunda ilerleyip Mithril Salonu’na ve KralBruenor Battlehammer’ın sarayına gitmeye miniyetlisin?” “Kral Bruenor’un benimle görüşecek zamanıolduğunu sanrrayorum ama eğer isterse gidip onugörürüm, evet.” Bunu son derece rahat ve içten birşekilde söylemişti ki, beş adamın yüzleri de sinirlegerildi ve bu Torgar’ı daha da çok memnun etti.

“Öyleyse, tacımıza karşı ihanetten suçlusun.”

Page 293: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“İhanet mi?” diye pufladı Torgar. “MithrilSalonu’na savaş açmıyorsunuz, değil mi?”

“Onlar bizim baş rakibimiz.”

“Bu, oraya gitmemi ihanet kılmaz.”

“Öyleyse casusluk!” diye haykırdı Djaffar. “Şimditeslim ol!”

Torgar bir saniyeliğine onu dikkatle inceledi ve azsonra ne olacağına dair hiçbir duygu veya işaretsergilemedi. Yanında uzanmış duran koca baltasınabaktı.

Mirabarlı muhafızların ihtiyaç duyduğu tekmazeret de buydu. Torgar’ın solundaki ikili ağlarınıaralarında açıp atlarını mahmuzladı ve cücenin ikiyanından geçip onu oturduğu yerden sökerek güçlü ağatakılarak yere devrilmesine sebep oldu.

Torgar çılgına dönmüşçesine ipleri koparmaya,kendisini ağdan kurtarmaya çalıştı ama diğer iki muhafızoraya gelip sert sopalar çıkarmış ve bineklerindeninmişti. Torgar debelenip tekmeledi, hatta içlerindenbirini ısırmayı başardı ama imkansız bir şekildedezavantajlıydı.

Askerler çabucak cücenin bilincini yarı yarıyakarartacak kadar onu dövdüler ve kısa süre sonra onuağdan kurtarıp kaliteli göğüs zırhını çıkarmayıbaşardılar.

“Bırakalım da biz dönmeden önce şehir uykuyadalsın,” dedi onlara Djaffar. “Balta Birliği’nde, bu akşamsurlarda hiçbir cücenin görev almamasını ayarladım.”

Page 294: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra Stargleam, o gece yaşanan hadiseninüzerinde düşündüğünde o kadar şaşırmamıştı amagerçekten de dehşete düşmüştü. Asa Taşıyıcısı evininbalkonunda durmuş gecenin tadını çıkartıyor ve uzun,esmer saçlarını tarıyordu ki, balkonundan gayet iyi birşekilde görebildiği şehrin doğu kapısında bir kargaşanınpatlak verdiğine dikkat etti.

Kapılar sonuna kadar açıldı ve içeri at sırtındabirkaç kişi girdi. Shoudra Çekiçler’den Djaffar’ı,kocaman bir kuş tüyüne sahip miğferinden tanıdı. Pekaz detay seçebilmesine rağmen, atlıların ardında,sadece pantolonu ve yırtık gömleğiyle bırakılmış, elleriönünde zincirlenmiş bir halde yürüyen ufak tefek siluetinkim olduğunu anlamak Asa Taşıyıcısı için zor olmadı.

Sessizliğini korudu arna esir konvoyu balkonununtam altından geçerken kendisini gizlemek için hiçbirçaba sarf etmedi.

Dördünün arkasında, beşincisi tarafındansürüklenerek ilerleyen zincirlenmiş ve bariz bir şekildetartaklanmış olan Torgar Hammerstriker geliyordu.

Zavallı cücenin çizmelerini giymesine bile izinvermemişlerdi.

“Ah, Elastul, sen ne yaptın böyle?” diye sessizcesordu Shoudra ve ses tonunda büyük bir korku vardı,zira markinin feci bir hata yapmış olabileceğininfarkındaydı.

Kapının çalmışı, bir büyücünün yıldırım oku gibigümbürdeyip Shoudra’yı huzursuz uykusundansilkeleyerek uyandırdı. Yatağından fırladı ve nerede

Page 295: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olduğunun tam olarak farkında bile olmadan kapıyıyanıtlamak için ilerledi.

Kapıyı ardına kadar açtı ve Djaffar’ı, evinindışındaki duvara yaslanmış bir halde gördüğündedonakaldı. Adamın gözlerinin onu baştan ayağasüzdüğünü gördü ve aniden, bu sıcak yaz gecesindeüzerinde giysi namına pek az şey — sadece üzerini hiçde örtmeyen ipek bir gecelik— olduğunu fark etti.

Shoudra kapıyı biraz kapatıp iffetli bir şekildearkasına geçti ve kendisine yan gözle bakıp sırıtanÇekiç’e kapı aralığından baktı.

“Leydim,” dedi Djaffar, meşale ışığında parlayan,yüz kısmı açık miğferini hafifçe eğerek.

“Saat kaç?” diye sordu. “Şafağa birkaç saat var.”

“Öyleyse ne istiyorsun?” diye sordu Shoudra.

“Uykuya çekilmenize şaşırdım, leydim,” dediDjaffar masumane bir tavırla. “Kısa bir süre önce sizigayet uyanık bir halde balkonunuzda dururkengörmüştüm.”

İşte o zaman Shoudra neler döndüğünüanlamaya başladı, zira tamamen uyanmıştı ve bu gece,sıradan bir geceden ayrı olarak gördüğü şeylerihatırladı.

“Kısa süre sonra yattım.”

“Hiç şüphesiz, o güzel kafanızda birçok soruylabirlikte.” “Bu bana kalmış, Djaffar.” Kendisine fazlasıylagüvenen bu adamı savunmaya çekilmeye itmek isteyen

Page 296: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra, ses tonuna bir hiddet tınısı verdi. “Beniuykumdan uyandırmanın bir sebebi var mı? Marki ileilgili acil bir durum mu var? Çünkü eğer yoksa…”

“Balkonunuzdan tanık olduğunuz şeyikonuşmamız gerekli, leydim,” dedi Djaffarsoğukkanlılıkla ve Shoudra’nın güçlü ses tonukarşısında gözü biraz olsun korktuysa bile bunu bellietmedi.

“Herhangi bir şeye tanık olduğumu kim bilebilir?”“Kesinlikle ve bunu hatırlamakla iyi edersiniz.”

Shoudra’nın mavi gözleri genişledi. “SevgiliDjaffar, Mirabar’ın Asa Taşıyıcısı’nı tehdit miediyorsun?”

“Sizden doğru olanı yapmanızı istiyorum,” diyeyanıtladı Çekiç, hiç geri çekilmeden. “Hain Torgar’ıntutuklanması bizzat markinin emriydi.”

“Kaba kuvvetle…”

“Hiç değil. Adil otoriteye, karşı koymadan teslimoldu,” diye karşı çıktı Djaffar.

Shoudra bunun tek kelimesine inanmıyordu.Djaffar ve diğer dört Çekiç’i gayet iyi tanıyor ve koşullarkendi avantajlarına olduğunda dövüşe girmeyi çoksevdiklerini biliyordu.

“Mirabar’a gecenin örtüsü altında getirilmesininbir sebebi var, leydim. Kesinlikle bunun hassas birmesele olduğunu anlar ve takdir edersiniz..”

Page 297: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Zira Mirabar cüceleri, hatta Torgar’ın fikirlerinekatılmayanlar bile, onun şehre zincirlerle sürüklenerekgetirildiğini öğrenirlerse bundan memnun olmayacaktır,”diye yanıtladı Shoudra.

Kadının ses tonunda bariz bir iğneleme olduğuhalde, Djaffar bunu tamamen duymazdan geldi vesadece, “Kesinlikle,” diye yanıtladı.

Çekiç çarpık bir gülümseme takındı.

“Onu yaban arazide öldürüp, kimseninbulamayacağı bir yere gömebilirdik. Bunu elbette kianlıyorsunuz, tıpkı bu konuda sessiz kalmanızın sonderece önemli olduğunu anladığınız gibi, değil mi?”

“Bütün o dediklerini yapabilir miydiniz? Bunavicdanınız el verir miydi?”

“Ben bir savaşçıyım, leydim ve markiyi korumayaant içtim,” diye yanıtladı Djaffar, aynı sırıtışla. “Bukonuda sessiz kalacağınıza güveniyorum.”

Shoudra sadece ona dik dik baktı. En sonunda,bundan daha ötede bir yanıt alamayacağını anlayanDjaffar tekrar miğferiyle selam verdi ve koridordailerleyip uzaklaştı.

Shoudra Stargleam kapısını kapattıktan sonradönüp kapıya sırtını yasladı. Gözlerini ovuşturdu ve sonderece sıradışı olan bu geceyi düşündü.

“Ne yapıyorsun sen, Elastul?” diye sordu kendikendine.

Page 298: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra’nm dairesinin yanındaki odada, başkabiri daha bu soruyu kendisine soruyordu. SimyacıNanfoodie, yıllardır Mirabar’da olmasına rağmen,mekanın politik olaylarından uzak durmak için büyükçaba sarf etmişti. O bir simyacıdan, bir bilginden vegözbağı büyüsü konusunda biraz yeteneği olan birgnomdan ibaretti. Yine de Mithril Salonu’nun efsanevikralının —ki Nanfoodie gidip onunla tanışmayı çokistemişti— ziyareti konusunda çıkan bu en son fikirayrılıkları onu epey endişelendiriyordu.

Kapının yüksek sesle çalmışını duymuş ve bununkendi kapısı olduğunu sanıp derhal yatağındanfırlamıştı. Fakat kapının önüne geldiğinde Shoudra ileDjaffar’m seslerini duymuş ve adamın kendisiyle değilde Shoudra’yla konuşmaya geldiğini anlamıştı.

Nanfoodie konuşulanları kelimesi kelimesineduymuştu. Mirabar’daki en saygın cücelerden biri olan,asırlardır birçok markiye hizmet etmiş bir aileden gelenTorgar Hammerstriker, yolda tartaklanıp, gizlice,zincirlere vurulmuş bir halde şehre sürüklenmişti.

Nanfoodle’ın sırtından yukarı bir ürperti yükseldi.Bruenor Battlehammer’ın kapılarını çaldığınıöğrendikleri andan beri gelişen tüm bu olaylar, kafasınıallak bullak etmişti.

Bunun sonunun iyi olmadığını biliyordu.

Gnom, politikayla ilgili her konuda tarafsızkalmaya ve deneylerini yapıp parasını almaya uzunsüre önce karar vermiş olduğu halde, kendisini ertesigün bir dostunun evinde buluverdi.

Page 299: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Konsey Üyesi Agrathan Hardhammer, gnomunverdiği haberlerden memnun kalmadı. Hem de hiç.“Biliyorum,” dedi Agrathan Shoudra’ya, kadın ertesisabah kapısını açar açmaz. Cüce, Nanfoodle ilegörüşmesinin ardından dosdoğru Asa Taşıyıcısı’nındairesine gitmişti. “Ne biliyorsun?”

“Küskün bir cücenin gördüğü kötü muamele veşehre geri getirilişi hakkında sen ne biliyorsan onu.

Torgar dün gece zincirlere bağlı bir haldeÇekiçler tarafından şehre sokulmuş.”

“En az bir Çekiç tarafından.”

“Djaffar, adına lanet olsun!” dedi Agrathan.

Cücenin Djaffar’a duyduğu nefret, Shoudra’yışaşırttı, zira daha evvel Agrathan’ın Çekiçler’denherhangi biri hakkında konuştuğunu hiç duymamıştı.

“Bu kararın kaynağı Djaffar veya diğerÇekiçler’den biri değil, Elastul Raurym,” diye hatırlattı.

Agrathan kafasını kapının eşiğine vurdu. “Barutladolu bir odada ateşle oynuyor,” dedi cüce.

Shoudra buna karşı çıkmadı —bir noktaya kadar.Agrathan’ın hüsranının ve korkularının farkındaydı amaaynı zamanda Elastul’un cücenin gitmesine izinvermekteki tereddüdünü de anlıyordu. AgrathanMirabar’ın savunmalarını, aynı zamanda üretimkapasitesini ve çeşitli cevher damarlarının durumunuherkesten daha iyi biliyordu. Asa Taşıyıcısı, hadiseninMithril Salonu’yla savaşmaya varacağına hiçinanmıyordu ama eğer varırsa… “Sanırım Elastul başka

Page 300: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

seçeneğinin olmadığına inanıyordu,” diye yanıtladıShoudra. “En azından yalnız cüceyi yolda öldürmediler.”

Bu sözler Shoudra’nın umduğu etkiyi yaratmadı.

Agrathan’ı sakinlealuva.ştirmek yerine, bu feciihtimalden söz edilmesi bile cücenin gözlerinin fal taşıgibi açılıp çenesinin sımsıkı kenetlenmesine sebep oldu.Fakat çabucak sakinleşti ve metin olmak için derin birnefes aldı.

“Öyle yapsaydı daha zekice davranmış olabilirdi,”dedi sessizce ve bu sefer gözlerinin genişleme sırasıShoudra’daydı. “Mirabar cüceleri Torgar’ın kendişehrinde bir esir olduğunu öğrenince hiç de mutluolmayacaklar —ve hiç şüphen olmasın, bunuöğrenecekler.”

“Onu nerede tuttuklarını biliyor musun?” “Banabunu senin söylemeni umuyordum.” Shoudra omuzsilkti.

“Gidip Elastul ile görüşme zamanımız gelmişolabilir.” Shoudra Stargleam buna karşı çıkmadı, fakatgörünüşe bakılırsa, yapacakları bu görüşmenin mevcutsorunu aluca.çözmeye pek bir faydası olmayacağınıAgrathan’dan daha iyi anlıyordu. Elastul’un bakışaçısına göre, Torgar Hammetstriker ihanet, hatta hainliksayılacak bir harekette •bulunmuştu ve Shoudra,bahtsız cücenin yakın zaman içinde hücresinin dışındakidünyayı görebileceğinden şüpheliydi.

Fakat Agrathan ile birlikte markinin sarayına gittive ikisi derhal Elastul’un taht odasına götürüldüler.Shoudra, markinin arkasında alışıldık şekilde duran dört’

Page 301: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Çekiç haricinde, odada resmi muhafızlar ve hizmetlilerinbulunmadığına dikkat etti. Aynı şekilde Djaffar’ınkendisine attığı bakışa da dikkat etti. Müstehcen verahatsız edici bir bakıştı ve kadının cübbesiylevücudunu daha da örtmek istemesine sebep oluyordu.

“Bu acelenizin sebebi nedir?” diye derhal sordumarki, herhangi bir resmi selamlamayı beklemeden.

“Bugün yapılacak çok işim var.”

“Bu acelemizin sebebi, Torgar Hammerstriker’ıhapse atmış olmanız, Marki,” diye dobralıkla yanıtladıAgrathan ve üstüne basa basa ekledi, “Torgar DelzounHammerstriker’ı.”

“Kötü muamele görmüyor,” diye yanıtladı Elastulve Shoudra’nın şüpheci bakışını gördüğünde,“direnmediği sürece.” diye ekledi.

“Bu konuda sağduyu istiyor ve bekliyorum,” diyedevam etti marki, bariz bir şekilde bunları Shoudra’yasöyleyerek. “Bana söyleyen o değildi,” diye yanıtladıAgrathan.

“Peki kim söyledi?”

“Önemi yok,” diye yanıtladı cüce. “Eğer bukonuda konuşacak herkesi yakalamaya niyetliyseniz,parmaklarınızın arasından akan suyu yakalamayaçalışsanız daha iyi.”

Elastul bu yorumdan hiç memnun kalmışgörünmüyordu ve Djaffar’a dönüp kaşlarını çattı, adamise sadece omuz silkti.

Page 302: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bu önemli bir şey, Marki,” dedi Agrathan. “Torgarsıradan bir vatandaş değil.”

“Torgar bir vatandaş değil,” diye düzeltti Elastul.“Artık değil ve buna kendisi sebep oldu. Ben Mirabar’ınsavunmasıyla yükümlüyüm ve bu yönde gerekli adımlarıattım. O hapse atıldı. Bu konudaki tavrından toplumungözlerinin önünde cayana ve Mithrii Salonu’na gitmekgibi saçma sapan fikirlerinden vazgeçene kadar dahapiste kalacak.” Agrathan cevap verecek oldu amaElastul onu susturdu.

“Bu konu kapanmıştır, Konsey Üyesi.”

Agrathan destek bulmak için Shoudra’ya baktıama kadın omuz silkip başını sağa sola salladı.i şte bukadardı. Marki Elastul bariz bir şekilde Mithrii Salonu’nubir düşman olarak görüyor ve attığı her adım bugörüşünün gerçek olmasını daha da fazla garantiliyorgibiydi.

Agrathan ile Shoudra, Elastul’un bu sonhareketinin sonuçlarını bildiğini umuyordu, zira Torgar’mesir edilişinin ardındaki gerçekler şehirde yaygın birhaber olursa ortaya çıkacak tepkiden korkuyorlardı.

Cücenin, barutla dolu bir odada ateşle oynamakkonusundaki yorumu, o anda Shoudra Stargleam’egayet yerinde görünüyordu.

KAHRAMANCattibrie kayalıklı çıkıntının kenarına doğru

sessizce süzü’üp gizlice baktı. Tıpkı umduğu gibi, orkunkamp yeri tam aşağısında, etrafına kırık taşlar

Page 303: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

serpiştirilmiş düz bir kaya parçasının üzerindeydi. Fazlaateş yoktu, sadece parıldayan közlerle dolu bir alevçukuru mevcuttu. Ork ateşe yaklaşmış, parıltının büyükbir kısmını engelliyordu.

Cattibrie gözlerinin ışık tayfından ısı görüşünegeçmesine izin verip alanı taradı ve pek yakınlarda biryerlerde, kırık bir dalı yontmakta olan başka bir orkunhafif parıltısını gördüğünde büyülü tacını yanınaaldığına memnun oldu. Alanı hızla taradıktan sonragörüşünün normale dönmesini sağladı. Tacı gerçektende muhteşem bir nesneydi; karanlıkta görmesineyardımcı oluyordu ama sınırları yok değildi. Aksitakdirde hiçbir şeyi göremeyeceği yeraltında, gecegöğünde olduğundan çok daha iyi işine yarıyordu.Gökte yıldızlar veya yakında yanan bir ateşin parıltısıvarken, büyülü taç sıklıkla kadının kafasını daha dafazla karıştırıyor, mesafeleri çarpıtıyordu, özellikle de ısıkonusunda nötr olan kırık kayalar üzerinde.

Cattibrie duraksadı ve gözleri loş ışığa uyumsağlarken onları hiç kırpmadan kıpırtısız durdu.

Çoktan orka ulaşabileceği bir yol belirlemiş ve buyolu büyülü tacıyla doğrulamıştı. Oraya inip yaratığıyakalamaya veya onu öldürmeye niyetliydi.

Ama artık iki tane olduklarını biliyordu.

Cattibrie değişen sayıları düşününce içgüdüselolarak Taulmaril’e uzandı ama eli sırtına asılı duran yayıkavramadan önce duruverdi. Parmakları hâlâ şiş veçürük içindeydi, içlerinden en az bir tanesi kırılmıştı. Ogünün erken saatlerinde antrenman yaptığı için, bu

Page 304: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

mesafeden orkları vurmayı umut edemeyeceğinibiliyordu.

Bunun yerine Khazid’hea’ya uzandı. Keskin veölümcül demiri yüzünden Kesici adını almış olan, birzırhı sanki kumaşı kesiyormuşçasına kolayca yarabilenmuhteşem kılıcını aldı. Eli kabzasını kavradığı anda,bilinçli ve kana susamış kılıcın enerjisini, hevesinihissetti. Khazid’hea bu savaşı çok istiyordu, diğersavaşları istediği gibi.

Kadın kılıcı kınından yavaşça çıkartırken enerjiçekimi daha da güçlendi. Cattibrie silahı kayalıklıbarikatın arkasında, aşağıda tuttu, zira keskin kenarı enufak bir parıltıyı dahi yakalayıp net bir şekildeyansıtabilirdi.

Kılıç açlıkla ona çağrıda bulunuyor, ilk kurbanınadoğru patikada ilerlemeye başlamasını söylüyordu.

Cattibrie neredeyse harekete geçecekti amaduraksadı ve omzunun üzerinden geriye baktı. Gidipdiğerlerinden yardım alabileceğini fark etti. Drizzt dahaerken vakitte dolaşmaya çıkmıştı ama diğer dostları pekuzaklarda olamazdı.

‘Ne de olsa sadece bir çift ork, ilk olarak ve hızlısaldırırsan bire bir kalırsın,’ diye düşündü —ya da belkide bu düşünceyi zihnine kılıcı sokmuştu.

Hangisi olursa olsun, bu düşünce Cattibrie’ye çokmantıklı geldi. Kılıç oyununda onunla boy ölçüşebilecekbir orka hiç rastlamamıştı.

Page 305: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kendisini “daha fazla sorgulayamadan öncekayanın arkasından çıktı ve onu düz taştaki kamp yerinegötürecek en yakındaki patikadan aşağı sessizce veyavaşça ilerlemeye başladı.

Kısa süre içinde orkla aynı seviyeye ve ondansadece üç metre uzağa geldi. Tehlikeden habersiz olanyaratık ateşin korlarına eğilmiş duruyor, arada bir közleridürtüyor, bu sırada aynı derecede habersiz olan yoldaşıuzak köşede tahta yontmaya devam ediyordu. Yarımadım, sonra bir yarım adım daha atarak yaklaştı.Derken orktan bir buçuk metre uzağa geldi. Görünüşebakılırsa onun varlığının farkına varan ork kafasınıkaldırdı ve haykırdı——ve Cattibrie ona art arda ikidarbe indirdiğinde geriye düşüp yuvarlandı, debelendive hücuma geçmiş olan yoldaşına doğru dönmekzorunda kaldı.

Khazid’hea kusursuz bir dengeyle, parlayarakönünde yükseldiğinde, ikinci ork kayarak durdu. Orkkaba mızrağıyla şiddetli bir saplama yaptı ama Cattibriekolayca silahı savuşturdu. Tekrar saldırdı ve yine hiçetkili olamadı, sonra öne çıkıp aniden geri çekilerektekrar saplama yaptı. Bu sefer beklenilen tarafa doğruhamle yapmıştı.

Yanlış tarafa doğru.

Cattibrie bu ikinci hamleden kaçarak kurtulduktansonra üçüncünün yolundan da çekilmeye davrandı amaork silahını geriye savurduğunda durdu ve mızrakdosdoğru ileri çıkarken kenara sıçradı.

Page 306: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bir şans yakalamıştı ve bunu kaçırtmadı.Khazid’hea savruldu ve muhteşem kılıç orkunmızrağının yarım metre kadarını temiz bir şekilde kesti.Yaratık uluyup geri sıçradı, bunu yaparken elinde kalansopayı kadına fırlattı ama Cattibrie bileğini hafifçe kıvırıpmızrağın sapını döne döne karanlığa gönderdi.

Kadın kılıcıyla yolunu açarak, silahı orkungöğsüne saplamaya hazır bir şekilde ileri çıktı.

Bir taş ıslık çalarak tam önünden geçtiğindeaniden duruverdi.

En yeni saldırganla yüzleşmek için döndüğünde,sertçe fırlatılmış ikinci bir taşla isabet aldı.

Üçüncü bir taş ise yakın bir yere çarpıp sekti,dördüncüsü ise tam omzuna çarptı ve aniden uyuşankolu sarkıverdi. Orklar kamp yerinin dört bir köşesindekikayaların arkasından çıkıp silahlarını sallamaya vekadını dengesini yitirmiş bir halde tutmak için daha fazlataş fırlatmaya başladılar.

Cattibrie’nin zihni karmaşa içindeydi. Bir tuzağabu kadar ahmakça daldığına inanmakta zorlukçekiyordu. Khazid’hea’nın ona sürekli olarak savaşakarışıp hepsini öldürmesi için yaptığı ısrarları hissetti vebir an için, her zaman kana susamış olan bu kılıçüzerinde ne kadar kontrolü olduğunu merak etti.

Ama bunun kılıcın değil kendisinin kabahatiolduğunu fark etti. Normalde bu durumdaykensavunmaya yönelik davranır, düşmanın üzerinegelmesine izin verirdi ama orklar saldırıya geçmeye hiç

Page 307: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

de hevesli görünmüyorlardı. Bunun yerine yere eğilipdaha fazla taş alıyor ve üzerine fırlatıyorlardı.

Sağa sola sıçrayıp çekilerek taşlardan kaçıyorduve bazıları epey can yakan birkaç isabet aldı.

Çemberin en zayıf noktası olduğunu düşündüğüyeri seçti ve çılgınlar gibi parlayan kılıcıyla orayasaldırdı.

Artık Cattibrie için savaş sadece içgüdülerdenibaretti, kasları bilinçli düşünceleriyle takipedebileceğinden daha hızlı hareket ediyordu. Kadınharika denilebilecek bir şekilde bir kılıcı, bir baltayı vebaşka bir mızrağı —arka arkaya— savuşturdu ve yinede aniden yan tarafa adım atıp onun ileri gitmesinibekleyen bir orku şişlemeyi başardı. Yaratık karnınıtutarak devrildi.i kinci bir ork savaşa katıldı ve yeredevrilip yarılan boynundan fışkıran kanı durdurmaçabasıyla çılgınlar gibi debelenmeye başladı.

Cattibrie bileğini bükerek üçüncü orkun silahınınucunu aşağı eğdi ve bu ona ölümcül bir darbe için kolaybir açıklık sağladı ama Khazid’hea ileri doğruatıldığında, kadının yaralı olan eline bir taş çarptı vekolundan yukarı içini kavuran bir acı dalgası yaydı.Daha ne olduğunu anlayamadan, Khazid’hea’nın düşüptaşların üzerinde sektiğini dehşete duydu.

Üzerine bir mızrak geldi ama çevik kadın hızladönüp çekildi ve yanından geçen mızrağı kavradı.

Fakat derken kürek kemiklerinin arasına bir sopaçarptı ve Cattibrie’nin kolları zayıfladı. Mızrağı tutan orksilahını geri çekip kurtardıktan sonra ileri saplayıp

Page 308: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kadının kalçasını yardı. Cattibrie öne doğru sendeleyipuzaklaştı ve her nasılsa elini kaldırıp üzerine doğrusavrulan bir kılıcı iki defa engellemeyi başardı, fakatikinci savuşturması avucunun yumuşak derisiningenişçe yarılmasına sebep oldu.

Bundan sonra her an çaresizlikle doluydu,Cattibrie şimdiye kadar hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı.

Dönüp duran düşüncelerinin derinlerinde biryerde, kendisinin ve dostlarının uzun süredir felaketineşiğine ne kadar da yakın oldukları fikri vardı. Kamp yeriboyunca koşturup gecenin karanlığına kaçmayaçalışırken, sopa ona tekrar vurup kadını dizlerininüzerine çökertmeden bir saniye önce zihninde net birşekilde parlayan bir düşünceyle, tek bir hatanın nasıl bukadar çabuk felakete dönüşebileceğini fark etti.

Sertçe yere yığıldı ve Khazid’hea”nın pek uzaktaolmadığına dikkat etti. Ama eriminin ötesindeydi veorklar üzerine kapanırken, kadın silah dünyanın öbürucunda olsaydı da aynı olacağını fark etti.

Çaresizce yuvarlanıp sırtüstü döndü ve tekmeleratmaya, silahlarını uzakta tutmak için elinden geleniyapmaya başladı.

“Ne oldu, Guen?” diye sordu Drizzt sessizce.

Kulaklarını yatırmış bir halde kıpırtısız duran vekaranlık geceye bakan panterin yanına geldi.

Drow kedinin yanına diz çöktü ve o da etrafıtaradı. Etrafta’herhangi bir düşman bulmayıbeklemiyordu, zira ne o gün ne de geçe vaktinde hiçbir

Page 309: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ork izine rastlamamıştı.Ama bir şeyler yanlıştı. Panterde Drizzt de bunu biliyordu. Bir şeyler ters gidiyordu.Dağ yamacından aşağıya, Bruenor’un kamp yerininuzaktaki ışıltısına baktı, orada her şey yolunda gibigörünüyordu.

“Ne seziyorsun?” diye pantere sordu drow.Guenhwyvar neredeyse ağlamaklı olan pes bir seslehırladı. Drizzt içinin kalktığını hissetti ve çaresizceetrafına bakındı. İkindi vaktinde kendi başına yola çıkıp,Shallows Kasabası’nı belirleyen kuleyi tespit etmeçabasıyla dağlarda daha da uzaklaşarak dostlarını çokgeride bırakmış olduğu için kendisini azarladı.

Orkları uzun bir süre boyunca üzerinden uzaktutmakta iyi bir iş çıkarttı ama açısı çok elverişsizdi vebüyük çaba sarf etmek zorunda kalıyordu. Bu yüzdenCattibrie’nin tekmeleri azar azar yavaşlayıp etkisiz halegeldi. Kaburgalarına sert bir tekme yedi ve kıvrılıpacıyan yerini tutmaktan başka bir seçeneği kalmadı.Kadın hatasını ve bunun sonuçlarını anladığındagözünden yaşlar aktı.

Dostlarını bir daha asla göremeyecekti. Bir dahaDrizzt ile kahkahalar atamayacak, Regis’etakılamayacak veya babasının Mithril Salonu’nun Kralıolarak tahta çıkışını göremeyecekti.

Asla çocuk sahibi olamayacaktı. Kızının büyüyüpbir kadın, veya oğlunun büyüyüp bir adam olduğunugöremeyecekti. Bir daha Colson’ı kucağına alamayacakve Wulfgar’ın yüzüne yeni dönmüş olan ogülümsemeyle cesaret bulamayacaktı.

Page 310: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Etrafındaki her şey bir anlığına donup kalmışgibiydi ve kafasını kaldırıp baktığında, ork grubu içindekien iri yaratığın tepesine dikildiğini, iki güçlü eliyle birdenağır bir baltayı kaldırdığını ve diğerlerinin ona tezahüratyaptığını gördü.

Savunmasızdı. Sadece canının çok yanmamasıiçin dua ediyordu.

Balta havaya yükseldi ve orkun başı aşağı çöktü.Aşağıya, bir savaş çekicinin parlak mithril kafasınınaltında omuzlarını arasına çöktü. Ork hafifçe sekti amataş zemine devrilmedi, zira Wulfgar güçlü omzuyla onavurdu ve yaratığı yerdeki kadının üzerinden uçurdu.

Beornegar’ın oğlu kükreyerek ileri adım attı veCattibrie’yi korumacı bir şekilde güçlü bacaklarınınarasına aldı. Kudretli kollan güçlü bir şekilde çalışıpAegis-fang’i ileri geri, sağa sola savuruyor ve şaşkınadönen orkları püskürtüyordu. Bir tanesine darbe indiripböğrünü ezdi, sonra başka bir yaratığın bacaklarınadoğru bir savuruş yapıp yaratığın ayaklarını yerdenkesecek ve uluyarak yere yığılmasına sebep olacakkadar ileri çıktı. Cattibrie’nin şimdiye kadar hiçgörmediği bir hiddet, orkların şimdiye kadar hiçkarşılaşmadıkları bir savaş öfkesiyle dövüşen barbar,eğilip döndü ve Aegis-fang’i en yakındaki orkungöğsüne fırlatıp yaratığı havaya uçurdu.

Fakat orkların hiçbiri bu canavarımsı insanın,biraz önce Cattibrie’nin olduğu gibi silahsız olduğunudüşünmüyordu. Wulfgar dosdoğru üzerlerine hücum etti,yaratıkların gönülsüz darbelerinin verdiği küçük acıları

Page 311: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

duymazdan geldi ve orkları hallaç pamuğu gibi dağıtanyumruklarla karşılık verdi.

Cattibrie düşürdüğü kılıcına doğru yanayuvarlanmayı akıl edecek kadar kendine gelmeyibaşardı.

Silahı aldı ve ayağa kalkmaya davrandı amakendinde bu gücü bulamıyordu. Tekrar devrildi ve bir orkhızla yanından geçerken, bu girişiminin hayatına malolup Wulfgar’ın çaresiz kurtarışını boşa çıkaracağınıdüşündü. Fakat yarım saniye sonra orkun onasaldırmaya çalışmadığını, sadece kaçmaya çabaladığınıfark etti.

Dönüp Wulfgar’a baktığında, ‘Nasıl kaçmasın ki?’diye düşündü. Başka bir ork havaya uçarak geceninkaranlığına karıştı ve bir diğeri sıkıca gırtlağınakenetlenen bir elin ucunda havaya yükseldi.

Ork kocamandı, neredeyse Wulfgar kadar iriydiama barbar onu kolayca havada tutuyordu. Çırpınanyaratık, Wulfgar’ın demirden kavrayışını kıramıyordu.

Wulfgar serbest olan eliyle hantal orklardan birdiğerini uzaklaştırdı. Aegis-fang eline geri döndü vebarbar onu savunmaya yönelik bir şekilde savurduktansonra ilgisini havada tuttuğu orka çevirdi. Vahşi birhırıltıyla damarlı kasları güçlü bir şekilde gerildi.

Orkun boynu kırıldı ve yaratığın vücudugevşeyince Wulfgar onu kenara fırlattı.

Hiddeti hiç dinmemiş olan barbar ileri çıktı veAegis-fang ile orklara vurup onları gecenin karanlığına

Page 312: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kaçıştırdı. Safları arasında, buğday tarlasındaki birharmancı gibi ilerlerken kudretli darbelerinin altındakemikler paramparça oldu.

Bir anda bitivermişti ve Wulfgar’ın kolu aşağı indi.Gözle görülebilecek şekilde titreyerek, bu yetersiz ışıktabile solgunluğu belli olan yüzüyle Cattibrie’nin yanınagelip ona elini uzattı.

Kadın adamın elini kavradı ve hızlı bir çekiş onu,onu hiç desteklemeyecek olan bacaklarının üzerinedoğrulttu.

Fakat bunun bir önemi yoktu, zira kadınWulfgar’ın onu bekleyen kollarına yığıldı. Barbar, kadınıkollarının üzerine kaldırıp ona sıkıca sarıldı.

Cattibrie yüzünü adamın güçlü omzuna gömdüve hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı, Wulfgar ise onasıkıca sarıldı ve kendi yüzü kadının gür, kestane rengisaçlarına gömülmüş bir halde kulağına sakinleştiricisözler fısıldadı.

Etraflarında, savaşın karmaşasından rahatsızolmuş olan gece yaratıkları, yavaş yavaş sakinleştiler,orklar karanlıkta kaçıştı ve gece geçip gitti.

MIELIKKI’NİN ONAYITarathiel ilk başlarda, Pikel Bouldershoulder’ın

bitmek bilmeyen “wu\\” sesini rahatsız edici bulsa da,Günbatımı’nı ormana indirip de cücenin pegasusunsırtından inmesine yardım ettiğinde, bu yeşil sakallıadamdan gayet hoşlanmaya başlamış olduğunu farketti.

Page 313: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Hee hee hee,” dedi Pikel, Tarathiel’i takipederken birçok defa dönüp pegasusa bakarak.

Günün büyük bir kısmını gökyüzünde uçarakgeçirmişlerdi ve ikindi ışığı sönükleşmeye başlıyordu.

“Günbatımı’ndan hoşlandın mı?” diye sorduTarathiel. “Hee hee hee,” diye yanıtladı Pikel.

“Pekala, seni aynı derecede memnun edeceğiniumduğum başka bir şey daha var,” dedi elf.

Pikel ona merakla baktı.

“Şimdi ölü olan büyük bir kolcunun yuvasınayaklaşıyoruz,” diye açıkladı Tarathiel. “Mooshie’ninKorusu olarak bilinen tılsımlı ve kutsal bir yer.”

Pikel’in gözleri öyle bir genişledi ki kafasındanfırlayıp düşecekmişgibi göründü.

“Bunu hiç duydun mu?” “lııh.”

Tarathiel gülümsedi ve dört bir yanlarında çamağaçlarıyla, üzerlerinden esip geçen rüzgarla birliktedolambaçlı dağ patikasında başı çekmeye devam etti.Elmas şeklinde bir ağaç korusuna ve bundan kısa süresonra yığın, halinde dizilmiş taşlardan oluşan duvarlarageldiler. Mekan sanki Montolio hâlâ hayattaymış vekoruyla ilgileniyormuş gibi görünüyordu.

Tarathiel’in tek umudu buranın en son sakinininhâlâ koruda olmasıydı. Birkaç yıl önce Drizzt Do’Urden’iburaya getirmişti, zira sıradışı elfi sınamak istemişti veInnovindil ile birlikte buna benzer bir sınavın PikelBouldershoulder için de gayet münasip olacağına karar

Page 314: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

vermişlerdi.i kisi koruya girip içinde gezinmeyebaşladılar. Asma yürüyüş yollarının ve kulübelerin basitama güzel tasarımlarını hayranlıkla izlediler.

“Demek sen ve kardeşin Kral BruenorBattlehammer’ın taç giyme törenine gidiyordunuz?” diyesordu elf zaman geçirmek için. Innovindil’in de aynışekilde diğer cüceyi Aykorusu’nda sorgulamaktaolduğunu biliyordu.

“Hıhı,” dedi Pikel ama aklının başka yerde olduğubarizdi. Seke seke yürüyor, kafasını kaşıyor ve neşeylebaşını sallıyordu.

“Kral Bruenor’u iyi tanıyorsunuz öyleyse?” “Hıhı,”diye yanıtladı Pikel.

Aniden durup elfe baktı ve birkaç kez gözünükırpıştırdı. “lııh,” diye düzeltti ve omuz silkti.

“Bruenor’u iyi tanımıyorsunuz demek?” “Yok.”

“Ama şu adamı…adı neydi, Cadderly’yi temsiledecek kadar iyi tanıyorsunuz.”

“Hıhı.”

“Anladım. Söyle bakalım Pikel,” dedi Tarathiel,“hasıl oldu da böyle druidlere özgü bir…”

Sesi kısıldı zira Pikel’in aniden dikkatinin başkabir yere çekildiğine ve gözlerinin genişlediğine dikkatetti. Cücenin bakışlarını takip eden Tarathiel kısa süreiçinde bu sorusunun kendisini duymayan kulaklarayöneltildiğini anladı, zira orada, hemen korunun dışında,tüm dünyadaki tüm atçıl yaratıkların en muhteşemi

Page 315: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

duruyordu. Bir devin kafatasını parçalayabilecekbacaklara ve sırt sırta duran iki adamı birden şişleyecekkadar uzun bir boynuza sahip olan iri ve güçlütekboynuz, tedirginlikle yeri toynaklıyor, Pikel’inkendisine baktığı kadar dikkatli bir şekilde cüceyiizliyordu.

Pikel kolunu kaldırıp alnının üzerine koydu vesanki kendi tek boynuzunu yapar gibi parmağını ileriuzatıp hoplayıp sıçramaya başladı.

“Rahat dur, cüce,” diye uyardı Tarathiel, bumuhteşem ve son derece tehlikeli olan yaratığın nasılkarşılık vereceğinden emin olmadığı için.

Fakat Pikel hiç de tedirgin görünmüyordu.Neşeyle çığlık atan cüce yol boyunca hoplayıpsıçrayarak ilerledi, korunun kenarında sıra halindeuzanan taş duvarın üzerinden yuvarlandı ve hayvanadoğru koşturdu.

Tekboynuz yeri toynakladı ve muazzam bir seslekişnedi ama Pikel bunu hiç fark etmemiş görünerekyoluna devam etti.

Cüceyi koruya getirmekle ahmaklık ettiğinidüşünen Tarathiel yüzünü buruşturdu. Cücenin peşinedüştü ve Pikel’e durması için seslendi.

Ama duvarın üzerinden aşarken durup kalan kişiTarathiel oldu. Küçük meranın ilerisinde, Pikeltekboynuzun yanında durmuş, yüzünde huşu dolu birifadeyle hayvanın kaslı boynunu okşuyordu. Tekboynuzbiraz kararsız görünüyor ve zemini toynaklamaya

Page 316: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

devam ediyordu ama ne Pikel’i uzaklaştırdı, ne dekaçmak için herhangi bir harekette bulundu.

Tarathiel gülümseyerek, başıyla onaylayarak vebundan son derece memnun olarak duvarın üzerineoturdu.

Pikel muhteşem tekboynuzun yanında biraz dahakaldı ve yaratık en sonunda dönüp dört nala koşarakuzaklaştı. Büyülenmiş cüce mera boyunca süzüldü, öylehafif adımlar atıyordu ki, ayakları sanki yeredeğmiyordu.

“Memnun musun?” “Hıhı!”

“Sanırım senden hoşlandı.” “Hıhı!”

“Mielikki’yi biliyor musun?”

Pikel’in gülümsemesi neredeyse koca kulaklarınakadar yayıldı. Tuniğinin ön kısmından elini soktu vedoğa tanrıçasının sembolü olan bir tekboynuz başıpendantifi çıkarttı.

Tarathiel başka birinin de buna benzer birpendantif taşıdığını görmüştü, fakat Pikel’inki tahtadanyontulmuştu, diğeri ise Buzyeli Vadisi’nin boğumbaşalabalığının kemiklerinden yapılan bir oyma süsüydü.

“Kral Bruenor, tanrıçaya hizmet eden birinin kendisarayında bulunmasından hoşlanır mı?” diye sorduTarathiel, sohbeti birçok şeyi açık edebileceğinidüşündüğü bir konuya yönlendirerek.

Pikel ona merakla baktı.

Page 317: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ne de olsa o bir cüce ve cücelerin çoğuMielikki’ye hizmete eğilimli değildir.”

“Pffft,” diye burnundan soludu Pikel, bir elini elfigeçiştirircesine sallayarak.

“Yanıldığımı mı düşünüyorsun?” “Hıhı.”

“Onun saray erkanında, Mielikki’ye hizmetetmeye çok hevesli olan başka birinin dahabulunduğunu duydum,” diye belirtti Tarathiel. “Tamburada, Kolcu Montolio tarafından eğitilmiş biri. Çoksıradışı bir yaratık, tıpkı Pikel Bouldershoulder gibi.”

“Drizzit Dudden!” diye haykırdı Pikel veTarathiel’in kötü telaffuz edilmiş olan bu ismi anlamasıbirkaç saniyesini aldı, fakat elf bunu anlayınca başıylaonayladı.

Tekboynuz yeterli kanıt sayılmayacak olsaydıbile, Pikel’in Drizzt’i tanıması kesinlikle yeterliydi.

“Drizzt, evet,” dedi elf. “Tekboynuzu ilk buluşum,onu buraya getirdiğim zamandı. Tekboynuz ondan dahoşlanmıştr.”

“Hee hee hee.”

“Bu geceyi burada geçirelim,” dedi elf. “Güneşdoğar doğmaz kardeşine dönmek üzere yolakoyulacağız.”

Bu düşünce Pikel Boudlershoulder’a gayetmakul, hatta memnuniyet verici görünüyordu. Cüce’hoplaya sıçraya korunun dört bir yanını araştırdı ve ensonunda ağaçlara asabileceği bir çift hamak buldu.

Page 318: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mooshiç’nin Korusu’nu kuşatan büyülü auranınİçinde, hakikaten de çok rahat bir gece geçirdiler.

“Drizzt Do’Urden’i tanıyor,” dedi TarathlelInnovindil’e, ikisi ertesi akşam garip cüce kardeşlerleolan görüşmelerini tartışmak için buluştuklarında.

“Ivan da öyle,” diyerek doğruladı Innovindil.”Aslında Drizzt Do’Urden ve Bruenor’un üvey kızıCattibrie, rahip Cadderly ile Mithril Salonu arasındakiesas bağlantıymış. Ivan, Pikel ve Cadderly, Bruenprhakkında bildikleri her şeyi bu ikiliden öğrenmiş.”

“Pikel Drizzt’in Bruenor ile birlikte olacağınainanıyor,” dedi Jarathiel ciddiyetle.

”Eğer yöreye dönerse, Elllifain’in hem fizikselhem de zihinsel durumunu öğrenebiliriz.”

Tarathiel’in gözleri buğulandı..ve elf başını öneeğdi. Ellifain Tuuşerail’in hayatı Aykorusu’ndakf enhüzünlü ve en karanlık hikayelerden b.inydi. Yarım asırönceki o kader gecesinde, kara elfler tünellerinden çıkıpda geceyi kutlamak için bir araya toplanmış, olan bir ayelfi grubuna saldırdığında, o henüz küçük bir çocuktu.Ellifain haricinde tüm elfler katledilmişti ve eğeralışılmadık bir şekilde merhametli davranan özel birdrowun, yani Drizzt Do’Urden’in çabaları olmasaydı oküçük kız da aynı akıbeti paylaşacaktı. Çocuğu ölüannesinin altına gömmüş ve Ellifain’in de ölümcül biryara almış gibi görünmesini sağlamak için onuannesinin kanına bulamıştı.

Tarathiel, Innovindil ve Aykorusu klanının gerikalanları, Drizzt’in hareketlerindeki merhameti anlamış

Page 319: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ve Drizzt’in o feci gecede yaptıkları konusunda anlattığıhikayeye inanmış olsalar da, Ellifain o dehşet sahnesiniasla atlatamamıştı. Ruhbanlar ve büyücülerinçabalarına rağmen, o gece yaşanan katliam, elfi akılsağlığını etkileyecek kadar çok yaralamıştı ve onuyetişkin hayatı boyunca tek bir amaca yöneltmişti: Tümdrow elflerini ve Drizzt Do’Urden’i öldürmek.

Drizzt Aykorusu’ndan geçtiği zaman ikisi yüzyüze gelmişlerdi ve Tarathiel ile diğerlerinin Ellifain’i zaptedebilmek, Drizzt’in gırtlağına yapışmasına engelolabilmek ve daha büyük ihtimalle, onu drowunpalalarının ucundaki ölümden kurtarabilmek için büyükçaba sarf etmeleri gerekmişti.

“Sence onu öldürmek için kendini açık eder mi?”diye sordu Innovindil. “Eğer öyleyse Drizzt Do’Urden ileKral Bruenor’u, Mithril Salonu’na kabul edecekleri elfleredikkat etmeleri konusunda uyarmak bizimsorumluluğumuz mu olur?”

Tarathiel ilk soruya cevaben omuz silkti. Birkaç yılönce, Ellifain hiçbir açıklama yapmadan Aykorusu’ndankaybolmuştu. Drowlar arasında yaygın olan çift kılıçlıdövüş konusunda uzman olması kaydıyla, dövüşpartneri olarak kullanmak için bir kılıççı kiralamak üzeregittiği Gümüşay’a kadar izini sürmüşlerdi.i kili birkaçdefa Ellifain’i yakalamaya çok yaklaşmıştı ama herzaman onlardan bir adım önde görünüyordu. Derkenortadan kaybolmuş, öylece yok olmuş ve izleri kısasoğumuştu. Elfler büyüsel müdahaleden, muhtemelenbir nakil büyüsünden şüphelenmiş ama tüm çabalarınave önerdikleri büyük meblağlarda altınlara rağmen böyle

Page 320: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bir büyüyü yaptığını, hatta Ellifain ile görüştüğünü dahiitiraf edecek birine rastlamamışlardı.

İzler kaybolmuştu ve elfler Ellifain’in Drizzt’i bulupöldürme konusundaki hayat amacından vazgeçtiğiniumut etmişlerdi —ki hâlâ da umut ediyorlardı— FakatTarathiel ile Innovindil durumun böyle olacağındanşüpheliydi. Ellifain’in silah tutan elini yönlendiren mantıkdeğil, sadece hiddet ve elflerin daha evvel hiç görmediğibir intikam ateşiydi.

“Bir komşu olarak Kral Bruenor’u uyarmak bizimsorumluluğumuzdur,” diye yanıtladı Ellifain.

“Cücelere karşı sorumlu muyuz?”

“Ellifain’in seçtiği yolun ahlaki bir temeledayanmaması yüzünden, tabii eğer hâlâ o yoluizliyorsa.”

Innovindil birkaç saniye eltin sözlerinidüşündükten sonra başını sallayıp onayladı. “EğerDrizzt’i öldürürse, attığı her adımda onu takip eden oanıları da yok edeceğine inanıyor. Drizzt’i öldürmekletüm drowlara saldırıp ailesinin intikamını alacağınıdüşünüyor.”

“Ama eğer drow uyarılırsave Ellifain kendini veniyetini açık ederse, Drizzt muhtemelen onukatledecektir,” dedi Tarathiel ve Innovindil budüşünceyle irkildi.

“Belki de en merhametli yol bu olacaktır,” dedidişi elf sessizce ve kafasını kaldırıp yüzü sımsıkı

Page 321: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kesilmiş, gözleri tehlikeli bir şekilde kısılmış olanTarathiel’e baktı.

Ama bu yüz ifadesi Innovindil’in basit mantığıylave Ellifain’in —esas Ellifain’in—uzun yıllar önceki ogecede, ay ışığıyla aydınlanmış o koruda öldüğü vedönüştüğü bu yaratığın onarılmaz bir şekilde hatalıolduğu düşüncesiyle yumuşadı.

“Böyle bir mesajı Kral Brueıor’a iletecek kişilerinIvan ve Pikel Bouldershoulder olduğunudüşünmüyorum,” diye belirtti Innovindil ve Tarathiel’inkaranlık yüz ifadesi biraz aydınlandı, hatta yüzündenhafif bir sırıtış geçti.

“Muhtemelen mesajı bozup çarpıtır ve MithrilSalonu ile Aykorusu arasında bir savaşa sebep olurlar,”dedi zoraki bir kahkahayla.

“Buum!” diye ekledi Innovindil, elinden geldiğincePikeJ’i taklit ederek ve iki elf de kahkaha attı.

Fakat Tarathiel’in gözleri, batan güneşin bulutkümelerine pembe ışıklar göndermekte olduğu batıgöğüne yöneldi ve neşesi kaçıverdi. Ellifain oralarda biryerdeydi veya ölmüştü. İki seçenekte de, onu kurtarmakiçin yapabileceği hiçbir şey yoktu.

İTİBAR GÖREN BİR VATANDAŞ

Gnomun kafasını karıştırmak hiç de zor değildiama bu, kaldıramayacağı kadar fazlaydı. Mirabarsokaklarında hızla yürüyor, Yeraltıkent’e açılan geçitleredoğru ilerliyor ama dosdoğru bir yol izlemiyordu.

Page 322: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Nanfoodle göze çarpmamak için büyük —çok büyük—bir çaba sarf ediyordu.

Bu gerçeğin farkındaydı ve bu yüzden rotasınıdüzleştirmeye ve adımlarını normal bir ritme sokmayaçalıştı. Hem neden Yeraltıkent’e gitmesindi ki? O,markinin Baş Simyacısı’ydı, sık sık taze cevherle çalışırve cüceleri ziyaret ederdi. Peki öyleyse neden gideceğiyeri gizlemeye çalışıyordu?

Nanfoodle kafasını sağa sola sallayıp kendisinidefalarca azarladıktan sonra durdu, derin bir nefes aldıve yüzünde zoraki bir sakinlik, adımlarında daha normalbir tempoyla tekrar yürümeye başladı.

Bu sakin yüz ifadesi, izlemeyi seçtiği yolu tekrardüşünene kadar sürdü. Konsey Üyesi Agrathan’aTorgar’m esir edilmesinden bahsetmiş ve kazaraedindiği bu bilgiyi burada bırakmayı düşünmüş,cücelerin bir dostu olarak görevini yaptığına kanaatgetirmişti —ve gerçekten de bir dost olduğunuhissediyordu. Yine de, üzerinden bu kadar zaman geçipde Torgar’m lehinde hiçbir girişimde bulunulmadığında,Nanfoodle, Agrathan’ın bu meseleyi markiden dahafazla umursamamış olduğunu düşünmüştü.

Mirabar’ın cüceleri hâlâ Torgar’m yollardaolduğunu, hatta belki de Mithril Salonu’na vardığınısanıyordu. Gnom, günlerdir bu konuda vicdanıylasavaşıyordu. Yeterince çaba sarf etmiş miydi? Cücelere,en azından Torgar Hammerstriker’ın en yakın dostu olanShingles McRuff’a bunu anlatmak onun görevi miydi?Yoksa işvereni ve onu Mirabar’a getirmiş kişi olan

Page 323: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

markiye karşı görevi, çenesini kapalı tutup kendi işinebakmak mıydı?

Bu düşünceler zavallı Nanfoodle’ındüşüncelerinde bir kez daha dönüp dururken, gnomunadımları çok daha kararlı ve dolambaçlı olmaya başladıve ellerini önünde havaya kaldırıp baş parmaklarınıbirbiri üzerinde çevirmeye başladı. Çevresine ilgigösterdiği kadar yüreğine ve ruhunu incelemekte olangnomun gözleri yarı yarıya açıktı ve dar bir arka sokağadöndüğünde karşısına uzun boylu, heybetli biri çıkıncaçok şaşırdı.

Nanfoodle aniden durdu, bakışları yavaş yavaşyükselerek önündeki cübbeli kişiyi süzdü ve en sonundaShoudra Stargleam’in yoğun gözlerine kenetlenip durdu.

“Ah, merhaba Asa Taşıyıcısı,” diye tedirginlikleselamladı gnom. “Yürüyüş için ne güzel bir gün, değilmi?”

“Yerin üstünde gayet güzel bir gün, evet,” diyeyanıtladı Shoudra. “Yeraltıkent’in de aynı şekilde hoşolduğundan emin misin?”

“Yeraltıkent mi? Şey, Yeraltıkent hakkında hiçbirşey bilmiyorum… ongünlerdir orada cücelerin yanındabulunmadım!”

“Hiç şüphesiz bu durumu bugün telafi etmeyiplanlıyorsun.”

“Yyok, hayır,” diye kekeledi gnom. “Sadeceyürüyüşe çıktım. Evet, evet… aklımda bir formülüçözmeye çalışıyorum. Metali daha dayanıklı yapmak…”

Page 324: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kaçamak konuşmaya çalışma,” dedi Shoudra.“Artık Agrathan’ın kulağına kimin fısıldadığını biliyorumdemektir.”

“Agrathan mı? Konsey Üyesi Hardhammerdemek istiyorsunuz galiba?”

Nanfoodle hiç de inandırıcı olmadığını fark etti vebu, onun zeki Shoudra’ya çok daha tedirgingörünmesine sebep oldu.

“Torgar Hammerstriker’m Mirabar’a geri getirildiğigece, Djaffar koridorda biraz fazla yüksek seslekonuştu,” diye belirtti Shoudra.

“Djaffar mı? Yüksek ses mi? Şey, genellikle öylekonuşur, sanırım,” diye blöf yaptı Nanfoodle, kendinigayet zeki görerek. “Sanırım her türlü koridorda sesiöyle çıkar, fakat onu herhangi bir koridorda gördüğümüveya duyduğumu hatırlamıyorum.”

“Gerçekten mi?” dedi Shoudra, güzel yüzündeçarpık bir gülümsemeyle. “Yine de TorgarHammerstriker’m Mirabar’a getirildiğini duyduğunda hiçşaşırr/ıadın. Peki bu senin için nasıl olur da yeni birhaber olmaz?”

“Şey!., şey…”

Küçük gnom pes ederek ellerini kaldırdı.

“O gece kapımın dışında konuşurken onuduydun.” “Duydum.”

“Ve Agrathan’a söyledin.”

Page 325: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Nanfoodle derinden iç geçirip, “Bilmesi gerekmezmiydi? Cüceler markilerinin hareketlerinden bihaber mikalmalı?”d iye sordu.

“Bunu onlara söylemek sana mı düşer?”

“Şey…” Nanfoodle iki kere burnundan soluyupayağını yere vurdu. “Bilmiyorum!”

Birkaç saniye boyunca dişlerini sıktıktan sonrakafasını kaldırıp Shoudra’ya baktı ve kadının yüzündeson derece duygudaş bir ifade gördüğünde epeyşaşırdı.

“Sen de en az benim kadar ihanete uğramışhissediyorsun,” diye belirtti gnom.

“Markinin bana ve sana hiçbir borcu yok,” diyeçabucak yanıtladı kadın. “Bir açıklama borcu bile yok.”

“Fakat bizim ona bir şeyler borçlu olduğumuzudüşünüyor gibisin.”

Shoudra’nın gözleri genişledi ve kadın, küçükgnomun önünde don derece uzun ve heybetli göründü.

“Ona borçlusun çünkü o Mirabar’ın ta kendisi]”diye azarladı. “Saygını gerektiren şey mevkiidir, omevkiide bulunan adam değil, Ahmak Nanfobdle.”

“Ben Mirabarlı değilim!” diye hiç beklenmedik birhiddetle lafı yapıştırdı gnom. “Buraya uzmanlık alanımsebebiyle getirildim ve alanımda en iyisi olduğum içinbana iyi para ödeniyor.”

“Alanın mı? Sen aynı anda hem gözbağının, hemde bariz olan şeylerin ustasısın,” diye karşılık verdi

Page 326: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra. “Sen bir karnaval palyaçosusun, birdüzenbazsın ve—”

“Bu ne cüret?” diye haykırdı Nanfoodle. “Simyasanatların en büyüğüdür, sırlarını henüz çözemediğimizbir sanattır. Kendi kişisel çıkarı için büyük sırlarsaklayan Shoudra ve onun gibi seçilmiş birkaç kişi içindeğil, herkes için güç vaat eden bir sanattır!”

“Simya düşük seviyeli büyüyle birkaç iksir veçoğunlukla amaçlanan hedeften çok kendi yaratıcısınıhavaya uçuran birkaç tutam barut yapmaya yarayan biruğraştır. Bunun ötesinde bir numaradan, kurnazlarınaçgözlüler üzerinde kullandığı bir yalandan ibaret. Çeliğialtına çeviremeyeceğin gibi, Mirabar’ın madenlerindençıkan metali de güçlendiremezsin.”

“Sert toprakta, seni yutacak aç bir çamur deryasıyaratabilirim!” diye kükredi Nanfoodle.

“Suyla mı?” diye sakince sordu Shoudra, bu basitcevapla, heyecanlı gnomun kabadayılığını büyük ölçüdesilip götürerek ve gözle görülebilecek şekilde onahaddini bildirerek.

Gnom cevap verecek oldu ve anlaşılmaz birşeyler kekeledi.

“Agrathan mı? Konsey Üyesi Hardhammerdemek istiyorsunuz galiba?”

Nanfoodle hiç de inandırıcı olmadığını fark etti vebu, onun zeki Shoudra’ya çok daha tedirgingörünmesine sebep oldu.

Page 327: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Torgar Hammerstriker’ın Mirabar’a geri getirildiğigece, Djaffar koridorda biraz fazla yüksek seslekonuştu,” diye belirtti Shoudra.

“Djaffar mı? Yüksek ses mi? Şey, genellikle öylekonuşur, sanırım,” diye blöf yaptı Nanfoodle, kendinigayet zeki görerek. “Sanırım her türlü koridorda sesiöyle çıkar, fakat onu herhangi bir koridorda gördüğümüveya duyduğumu hatırlamıyorum.”

“Gerçekten mi?” dedi Shoudra, güzel yüzündeçarpık bir gülümsemeyle. “Yine de TorgarHammerstriker’ın Mirabar’a getirildiğini duyduğunda hiçşaşırıjıadın. Peki bu senin için nasıl olur da yeni birhaber olmaz?”

“Şey!., şey…”

Küçük gnom pes ederek ellerini kaldırdı.

“O gece kapımın dışında konuşurken onuduydun.” “Duydum.”

“Ve Agrathan’a söyledin.”

Nanfoodle derinden iç geçirip, “Bilmesi gerekmezmiydi? Cüceler markilerinin hareketlerinden bihaber mikalmalı?” diye sordu.

“Bunu onlara söylemek sana mı düşer?”

“Şey…” Nanfoodle iki kere burnundan soluyupayağını yere vurdu. “Bilmiyorum!”

Birkaç saniye boyunca dişlerini sıktıktan sonrakafasını kaldırıp Shoudra’ya baktı ve kadının yüzünde

Page 328: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

son derece duygudaş bir ifade gördüğünde epeyşaşırdı.

“Sen de en az benim kadar ihanete uğramışhissediyorsun,” diye belirtti gnom.

“Markinin bana ve sana hiçbir borcu yok,” diyeçabucak yanıtladı kadın. “Bir açıklama borcu bile yok.”

“Fakat bizim ona bir şeyler borçlu olduğumuzudüşünüyor gibisin.”

Shoudra’nın gözleri genişledi ve kadın, küçükgnomun önünde don derece uzun ve heybetli göründü.

“Ona borçlusun çünkü o Mirabar’ın ta kendisil”diye azarladı. “Saygını gerektiren şey mevkiidir, omevkiide bulunan adam değil, Ahmak Nanfobdle.”

“Ben Mirabarlı değilim!” diye hiç beklenmedik birhiddetle lafı yapıştırdı gnom. “Buraya uzmanlık alanımsebebiyle getirildim ve alanımda en iyisi olduğum içinbana iyi para ödeniyor.”

“Alanın mı? Sen aynı anda hem gözbağının, hemde bariz olan şeylerin ustasısın,” diye karşılık verdiShoudra. “Sen bir karnaval palyaçosusun, birdüzenbazsın ve—”

“Bu ne cüret?” diye haykırdı Nanfoodle. “Simyasanatların en büyüğüdür, sırlarını henüz çözemediğimizbir sanattır. Kendi kişisel çıkarı için büyük sırlarsaklayan Shoudra ve onun gibi seçilmiş birkaç kişi içindeğil, herkes için güç vaat eden bir sanattır!”

Page 329: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Simya düşük seviyeli büyüyle birkaç iksir veçoğunlukla amaçlanan hedeften çok kendi yaratıcısınıhavaya uçuran birkaç tutam barut yapmaya yarayan biruğraştır. Bunun ötesinde bir numaradan, kurnazlarınaçgözlüler üzerinde kullandığı bir yalandan ibaret. Çeliğialtına çeviremeyeceğin gibi, Mirabar’ın madenlerindençıkan metali de güçlendiremezsin.”

“Sert toprakta, seni yutacak aç bir çamur deryasıyaratabilirim!” diye kükredi Nanfoodle.

“Suyla mı?” diye sakince sordu Shoudra, bu basitcevapla, heyecanlı gnomun kabadayılığını büyük ölçüdesilip götürerek ve gözle görülebilecek şekilde onahaddini bildirerek.

Gnom cevap verecek oldu ve anlaşılmaz birşeyler kekeledi. Sonra sadece burnundan soludu ve,“Simyanın değeri konusunda senin görüşüne herkeskatılmıyor.” dedi.

“Hakikaten de öyle, bazıları onun sunduğu asılsızvaatlere iyi para ödüyor.”

Nanfoodle yine burnundan soludu. “Markinebenim işverenim olmasından öte hiçbir borcum olmadığıkonusunda hâlâ haklıyım,” dedi, “ve sadece şu andaki işverenim olarak, zira ben Kuzey Diyarı’ndaki birçok iyipara ödeyen halka hizmet etmiş, serbest çalışan birsimyacıyım. Yarın Derinsu’ya gitsem neredeyse aynıparaya iş bulabilirim.”

“Gayet doğru,” diye yanıtladı Shoudra, “amasenden Elastul’a karşı bir sadakat istemedim, sadeceMirabar’a, yani yuvam dediğin bu yere sadık olmanı

Page 330: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

talep ettim. Konsey Üyesi Agrathan bana Torgar’ın esiredil işiyle ilgili bilgiyle birlikte geldiğinden beri senidikkatle izliyordum, Nanfoodle. Djaffar’la olankonuşmamızı defalarca zihnimde canlandırdım vekapımın tam karşısında kimin kapısı olduğunu biliyorum.Bugün dışarı çıkmış, tedirgin adımlarla yürüyor, yolunuuzatıyorsun ve hiç şüphesiz madenlere, cücelerinyanına gidiyorsun. Hüsranını paylaşıyorum ve yüreğinikemiren şeyi gayet iyi anlıyorum, bu yüzden, KonseyÜyesi Agrathan hiçbir girişimde bulunmadığı içinhaberleri diğerlerine söylemeye karar verdin.Muhtemelen, markinin hareketlerine karşı toplu birtalepte bulunup Torgar’ı hücresinden —artık her neredeise— kurtarma çabasıyla Torgar’ın dostlarınaanlatacaksın.”

“Torgar’ın dostlarına sadece gerçekleri bilsinlerdiye söylemeye karar verdim,” diye itiraf etti ve düzelttiNanfoodle. “Ne şekilde hareket edecekleri onlara kalmışbir şey.”

“Ne kadar da demokratik,” diye geldi iğneleyicicevap. “Az önce benim hüsranımı paylaştığını söyledin,”diye karşılık verdi Nanfoodle.

“Ama görünüşe bakılırsa ahmaklığınıpaylaşmıyorum,” diye derhal yanıtladı Shoudra. “Bunundoğuracağı sonuçları gerçekten anlıyor musun? Bir cücenin başka bircüceye olan kardeşliğinin gerçekten farkında mısın?

Şehri bölme, insanlarla cüceleri karşı karşıyagetirme riskini göze alıyorsun. Mirabar’a ne borcun var,

Page 331: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cözbağcı Nanfoodle? Marki Elastul’a, yani işvereninene borcun var?”

“Peki dostlarım olarak gördüğüm cücelere neborcum var?” diye masumca sordu küçük gnom, busözleri Shoudra’yı bir adım geriletmiş gibiydi.

“Bilmem,” diye itiraf etti iç geçirerek. Bu hareketi,az önce sözünü ettiği hüsranı net bir şekildegösteriyordu. “Ben de bilmiyorum,” diye hemfikir olduNanfoodle.

Shoudra dimdik doğruldu ama artık Nanfoodle’ao kadar da heybetli görünmüyordu, daha ziyadehalinden anlayan biri gibiydi. Etrafında, onun kontrolüdışında gelişip duran olaylarla aklı karışmıştı ve bundanmemnun değildi.

Kadın bir elini gnomun omzuna koydu —bu birduygudaşlık ve arkadaşlık ifadesiydi— ve sessizcekonuştu; “Dikkatli ol, dostum. Hareketlerinin sonuçlarınıfark et. Mirabar cüceleri bir sağa bir sola gidip gelen birhançerin sırtında duruyor. Şu andaki markiye, diğerbütün vatandaşlar arasında en az sevgi ve en çoksadakat duyan onlar. Vereceğin haberler onları ne halesokacaktır?”

Nanfoodle başıyla onayladı, kadının mantığınakarşı çıkmıyordu ama, “Eğer bu şehir iddia ettiğin tüm omeziyetlere sahipse, eğer Mirabar’daki bu muhteşemuyum havası öyle bir sadakate ilham veriyorsa, TorgarHammerstriker’ı hapse atmak gibi adaletsiz birdavranışa göz yumabilir mi?”

Page 332: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Gnomun sözleri yine Shoudra’yı geri çekilmekzorunda bırakmış, ona her türlü tokattan daha sertçarpmış gibiydi. Kadın durup gözlerini kapadı ve ensonunda başıyla onaylamaya başladı.

“Ne yapacaksan yap, Nanfoodle, ShoudraStargleam seni yargılamayacak. Seçimi senin yüreğinebırakacağım. Bu konuşmadan, hatta Torgar meselesinibildiğinden —en azından benim tarafımdan— kimseninhaberi olmayacak.” Küçük gnoma içten bir şekildegülümseyip tekrar omzunu sıvazladı ve arkasını dönüpuzaklaştı.

Nanfoodle orada kalıp kadının gidişini izledi vehangi yolu izlerse daha iyi olacağını düşündü.

Dairesine ve atölyesine geri dönüp Torgar’ı,cüceler ile marki arasında gitgide büyüyen sorunlarıunutmalı mıydı? Yoksa amaçladığı gibi, elindeki bilgininpatlamaya hazır olduğunu bildiği halde yoluna devamedip cücelere markinin hapishanesindeki esirin haberinivermeli miydi?

En cilveli bilim dalı olan simyanın hiçbir sorunudahi, şimdiye dek gnomun aklını bu konu kadarkarıştırmamıştı. Bir şamata, hatta belki de bir isyançıkartmak onun haddine düşer miydi? Peki hiçbir şeyyapmadan böyle bir adaletsizliğe göz yummak dostluğasığar mıydı?

Peki ya Agrathan’a ne demeliydi? Eğer marki,bariz bir şekilde görüldüğü üzere cüce konsey üyesinisessiz kalmaya ikna ettiyse, Nanfoodle dürüst bir ahmakrolü mü oynuyor demekti? Ne de olsa Agrathan onun

Page 333: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bildiğinden daha fazlasını biliyor olmalıydı. Agrathan’ınhalkına olan sadakati sorgulanamazdı ve yine deAgrathan Torgar’ın akıbeti hakkında hiçbir şeysöylememişti.

Peki bu, Nanfoodle’ı ne durumda bırakıyordu?

Küçük gnom iç geçirerek arkasını döndü ve evinedoğru yöneldi. Böyle bir yolu izlemeye kalkıştığı için birahmak olduğunu düşünüyordu. Fakat daha onatmamıştı ki, önünden tanıdık biri geçti ve duraksayıpselam verdi.

“Sana da selamlar, Shingles McRuff,” diyeyanıtladı Nanfoodle ve midesinin burkulup dizlerininbağının çözüldüğünü hissetti.

Konsey Üyesi Agrathan, kısa bacakları birbirinedolaşarak Marki Elastul’un taht odasına, takdimedilmeden ve peşinde birkaç kapı muhafızıyla birliktedalıverdi.

“Biliyorlar!” diye haykırdı cüce, şaşkına dönenmarki bu davetsiz girişi sorgulamaya ve Elastul’unardında duran dört Çekiç izinsiz girdiği için onuazarlamaya başlayamadan önce.

“Kim?” diye yanıtladı Elastul, fakat Agrathan’ınkimden bahsettiğini bildiğini herkes bariz bir şekildeanlamıştı.

“Torgar’ın haberleri,” diye açıkladı Agrathan.“Cüceler ne yaptığını biliyor ve bundan hiç memnundeğiller!”

Page 334: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sahiden mi?” diye yanıtladı Elastul, tahtınakurularak. “Peki halkın bunu nasıl öğrendi, KonseyÜyesi?”

Ses tonundaki itham dolu ifadeyi gözdenkaçırmak imkansızdı.

“Benden değil!” diye itiraz etti cüce. “Bugelişmeden memnun olduğumu mu sanıyorsunuz?Mirabar cücelerinin birbirilerine bağırıp çağırmasını,laflar ve yumruklar atmas.nı izlemek şu yaşlı kalbime iyimi geliyor sanıyorsunuz? Ama bunu pek yakındaöğreneceklerini biliyor olmanız gerekirdi. Böyle bir sırrısaklayamazsınız, Marki, hele Torgar DelzounHammerstriker kadar önemli biri hakkındaki bir sırrıasla.”

Cücenin orta ismini, Mirabar cüceleri arasındagerçekten de çok saygın olanbu ismi söylerken yaptığıvurgu karşısında Elastul’un gözleri tehditkar bir şekildekısıldı. Ne de olsa Elastul’un orta ismi Delzoun değildive olamazdı. Hepsi insan olan Mirabar’ın gelmiş geçmiştüm markileri için Delzoun ırkının mirası hem bir lütuf,hem de bir lanet niteliğindeydi. Delzoun ırkı, bu ülkenincücelerini birbirine bağlıyor ve bu ülke de onları markiyebağlıyordu. Ama Delzoun soyu aynı zamanda onlarıkendi ırklarının bütünlüğüne bağlıyor ve markidenayırıyordu. Yoksa neden Agrathan her ne zamanElastul’un hain Torgar’ı esir etme kararının ağırlığıkonusunda konuşsa, o orta ismi büyük bir vurguyla kullanacaktı ki?

Page 335: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Demek biliyorlar,” diye belirtti Elastul. “Belki debu, eninde sonunda münasip bir şeydir.

Kesinlikle Mirabar cücelerinin birçoğu TorgarHammerstriker’ın bir hain olduğunu biliyordur vekesinlikle o cücelerin birçoğu —ki aralarında tüccarlarda var— eğer en çok nefret ettiğimiz düşmanlarımızınyanına gitmesine izin verilseydi bu hainin bize ne gibizararlar getirebileceğini takdir edecektir.”“Düşmanlarımız mı?”

“Rakiplerimiz olsun öyleyse,” diye kabul ettimarki. “Sence Mithril Salonu, hainin onlara sunacağıbilgileri seve seve kabul etmez miydi?”

“Torgar’ın Mithril Salonu’na dostluktan başka birşey sunacağını hiç sanmıyorum,” diye yanıtladıAgrathan. “Bu bile onu asmaya yeter,” diye karşılık verdiElastul.

Çekiçler kahkaha atıp ona katıldılar ve beti benziatan Agrathan’ın gözleri genişledi. “Bunu düşünüyorolamazsı…”

“Hayır, hayır, Konsey Üyesi,” diye onu temin ettiElastul. “Hain cüce için bir darağacı yaptırtmadım. Enazından henüz yaptırtmadım. Yaptırmaya da niyetlideğilim. Sana daha evvel söylediğim gibi. TorgarHammerstriker, işlerin aslını anlayıp da aklını başınatoplayana dek hapis kalacak. Kötü muamelegörmeyecek ama esir tutulacak. Mirabar’m servetinionun yargılarına izin vererek, riske atmayacağım.”

Agrathan bunun üzerine biraz rahatlamışgöründü ama yumuşak yüz hatlarındaki (yani, en

Page 336: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

azından bir cüce için) kara bulut kaybolmadı. Uzun,beyaz sakalını okşadı ve derin düşünceler içinde birazduraksadı.

“Söylediğiniz her şey doğru,” diye kabul etti,sakinleştikçe dile olan hakimiyeti de artarak, “bunureddetmiyorum, Marki ama tüm değerine rağmensebepleriniz, tam bu odanın altında gürül gürül yananateşleri yatıştırmaya pek yaramıyor. Cüce tebaanızınyüreklerinde yanan ateşleri —ki içlerinden büyük birkısmı Torgar Delzoun Hammerstriker’ı dostları olarakaddediyordu.”

“Akılları başlarına gelecektir,” diye yanıtladıElastul. “Sevgili konsey üyemiz Agrathan’ın onları,hareketlerimin gerekliliği konusunda ikna edeceğineinancım tam.”

Agrathan Elastul’a uzun bir süre baktı ve yüzifadesi değişerek pes etmişliğe dönüştü. Bu mantığı enbaşından beri anlamıştı. Torgar’ın çıkmaya niyetlendiğiyolundan neden alıkonulduğunu ve neden hapseatıldığını biliyordu. Elastul’un neden cüceleri yatıştırmaişini onun görevi olarak gördüğünü anlıyordu.

Fakat bu, Agrathan’ın başarılı olacağına dair enufak bir şansı olduğuna inandığı anlamına gelmiyordu.

“Ben diyorum ki, ona müstahaktır,” diye haykırdıcücelerden biri ve yumruğunu duvara vurdu.

“Ahmak herif gidip onlara bizim sırlarımızıanlatacaktı. Eğer Mithril Salonu’nun dostu olacaksa, ozaman onu bir deliğe tıkın ve bırakm orada kalsın!”

Page 337: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bunlar duyduğum en ahmakça sözler,” diyehaykırdı bir diğeri.

“Sen kime ahmak diyorsun bakayım?” “Sanadiyorum, ahmak herif!”i lk cüce ileri koşturupyumruklarını savurdu. Etraflarındakiler onu durdurmayaçalışmak yerine, cücenin yanında hücuma geçtiler.Hakaret eden cüce ve onunla aynı fikirde olanlarlaçarpıştılar.

Toivo Foamblovver, etrafında kavga patlakverirken duvara yaslandı. Bugün tavernasında yaşananbeşinci kavgaydı ve görünüşe bakılırsa en büyüğü ve enkanlısı olacaktı.

Sokaklarda, hemen penceresinin ötesinde birdüzine cüce, diğer yirmi cüceyle kavga ediyor,yumruklar atıp yuvarlanıyor, ısırıp tekmeliyordu.

“Torgar, sen ahmak bir herifsin,” diye mırıldandıToivo. “Elastul, sen daha da ahmaksın,” diye ekledi,üzerine doğru uçan canlı bir misilden kaçarken. Uçancüce duvara çarptı ve önündeki hatırı sayılır büyüklüktemalı yerlere devirerek inleyip sızlandı.

Bu, Yeraltıkent’te uzun bir gece olacaktı.Hakikaten de çok uzun bir gece.

Bu sahne Yeraltıkent’teki her barda yaşanıyordu.Torgar Hammerstriker’ın esir ediliş haberleri Mirabarcüceleri arasında bir yangın gibi süratle yayılırken,madenciler diğer madencilere girişiyor, bazen kazmalarhavaya yükseliyordu; Cüce yerleşim yerlerinin dört biryanından, “Aferin Elastul’a!” haykırışları yükseliyor vekaçınılmaz bir şekilde, ‘Lanet olsun markiye!” nidalarıyla

Page 338: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yanıt buluyordu. Yükselen sesler, tahmirVedHdiği gibikalkan yumruklarla sonuçlanıyordu.

Toivo’nun tavernasının dışında, Shingles McRuffile bir grup dostu, bir güruh dolusu karşıt görüştekicüceyle yüz yüzeydi. Bu ikinci grup, “Mirabar’a ihanetedip Mithril Salonu’na gitmeden evvel haini durduran,”adama övgüler yağdırmaktaydı.

“Elastul’un içinizden birini hapse tıkmasındanbiraz fazla memnun olmuş gibisiniz,” dedi Shingles.

“Bir cücenin bir insan hücresinde çürümesi sizceiyi bir şey mi?”

“Mirabar’a ihanet etmiş birinin bir Mirabarhücresinde çürümesi iyi bir şey!” diye lafı yapıştırdı diğercüce. Kara sakallı ve neredeyse gözlerini örtecek kadargür, çalı gibi kaşları olan, sert görünüşlü bir cüceydi bu.“En azından it herife muntazam bir darağacı hazırlayanakadar!”

Bu sözleri onun ardındaki cücelerdentezahüratlar, Shingles’ın ardmdakilerden hiddet dolukükreyişler yükselmesine sebep oldu. Yaşlı Shingles iseitirazını daha dosdoğru bir şekilde belirterek iyinişanlanmış bir yumruk savurdu.

Kara sakallı cüce, yumruğun etkisiyle geritökezledi ama yol arkadaşlarının onu yakalayan kollarısayesinde yere düşmekten kurtulmakla kalmadı, aynızamanda hızla Shingles’ın üzerine atıldı.

Yaşlı cüce hazırdan da öteydi. Saldırıyıyüksekten durduracakmış gibi yumruğunu kaldırdıktan

Page 339: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sonra, en son anda dizlerinin üzerine çöktü ve omzunukara sakallı cücenin bel kemiğine gömüverdi.

Shingles yukarı yükselip, hiddetten köpürmüşcücenin ayaklarını yerden kesti ve onu dostlarınınüzerine fırlattı ve hemen ardından yumruk ve tekmeylegruba girişti.

Savaşan cüceler sokaklarda yuvarlanıyor ve bukargaşa birçok kapının ardına kadar açılmasına sebepoluyordu. Bu sahneyi gören cüceler, aslında hangitarafa katıldıkları konusunda hiçbir fikirleri olmadığıhalde dosdoğru kavgaya katılıp yumruklar savurmayabaşlamakta hiç zaman kaybetmiyordu.

Bu hengame sokaktan sokağa yayılıyor veevlerin çoğuna sızıyordu. Evlerin birden fazlasında alevçukurları darmadağın edildi, alevler mobilyalara veduvar halılarına sıçradı.

Bütün bunların arasında, Mirabar’ın Balta birliği—bu isyan tüm Yeraltıkent’i felakete götürmeden öncehızla olaya müdahale etme çabasıyla bazılarıasansörlerden, diğerleri ise aşağı sarkıttıkları iplerdenaşağı iniyordu— aceleyle hücum ederken yüzlerce boruötüyordu.

Cüceler cücelere ve insanlara karşı savaşıyordu.Savaşa insanlar katılıp da bazıları silahlarını çekince, ilkbaşta Shingles ile aynı fikri paylaşan yoldaşlarına karşıçıkmış olan cücelerin çoğu taraf değiştirdiler. Torgar’ıntutuklanması konusunda iki arada bir derede kalmışolanların çoğu için, bundan sonra olay bir sadakatsorununa dönüştü: soya veya ülkeye olan sadakat.

Page 340: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cücelerin neredeyse yarısı Balta Birliğiminyanında savaştığı ve çok sayıda insan asker isyanıbastırmak için yeryüzünden aşağı inmeye devam ettiğihalde, Torgar’ın destekçilerini kontrol altına almaksaatler aldı. Ondan sonra bile, markinin askerleriyüzden fazla esiri zapt etmek gibi hiç de gıptaedilmeyecek bir görev üstlenmek zorunda kaldılar.

Yüzlercesinin onları izlediğini ve esirleregösterdikleri en ufak bir kötü muameleyle muhtemelendaha da büyük bir isyanın patlak vereceğini biliyorlardı.

Sokaklardaki yıkım, halkından birçoğunun kanrevan içindeki yüzleri ve bundan da ötesi birçoğununyüzündeki katıksız hiddet ifadesi, olay mahaline geçvarmış olan Agrathan’a, markiyi hakkında uyarmışolduğu tehlikenin patlak vermiş olduğunu gösterdi. Tektek Balta Birliği kumandanlarının yanına gitti, onlarınazik davranmaya, esirleri götürme konusunda akıllıseçimler yapmaya teşvik etti ve her defasında,kaynayan suların çaydanlığın üzerinde olmasınarağmen, onu kaynatan alevlerin hâlâ aşağıda yanmaktaolduğu konusundaki sert uyarısını ekledi.

“Elinizden geldiğince asayişi sağlayın ama fazlaileri gitmeyin,” diye her kumandanı tek tek uyardıAgrathan.

Bu konuşmayı defalarca yaptıktan ve hiddetlimuhafızları esirlerin yakasından ayırdıktan sonra, bitkindüşen konsey üyesi bir caddenin yan tarafına ilerledi vetaştan bir banka çöküverdi.

Page 341: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Torgar ellerinde!” diyen, duymazdangelemeyeceği bir ses duydu.

Kafasını kaldırdığında yara bere içinde ama onututan iki adamın elinden kurtulup bütün karmaşayı enbaşından başlatmaya hazır gibi görünen Shingles’ıgördü.

“Onu yolda sürükleyip pataklamışlar!”

Agrathan yaşlı cüceye ciddiyetle baktı veShingles’ı yatıştırmak için nazikçe elini kaldırdı.

“Bunu biliyordun!” diye kükredi Shingles. “Bunuen başından beri biliyordun ve umurunda değil!”

“Umurumda,” diye karşılık verdi Agrathan,banktan ayağa sıçrayarak.

“Pöh! Sen kısa boylu bir insandan başka bir şeydeğilsin!” Bu hakareti savururken, Shingles’ı tutan ikiinsan ona sertçe asıldılar ve bir tanesi ellerinden biriniserbest bırakıp yaşlı cücenin yüzüne sert bir tokatindirdi.

Cücenin ihtiyaç duyduğu tek açık da buydu.Tokadı yüzünde genişleyen bir sırıtışla kabul ettiktensonra sıçrayarak dönüp adamın elinden tamamenkurtuldu. Bunun ardından, hiç tereddüt etmeden,serbest olan yumruğunu onu hâlâ tutan askerin karnınagömüp adamı iki büklüm ederek kavrayışını gevşetti.Shingles, ilk adamın kendisini yakalamasını engellemekiçin kıvrılıp yumruk savurarak kendini tamamen kurtardı.

Asker geri çekilip yardım çağırdı ama Shinglesçok hızlı davranıp adamın inciğine tekme attı, alnını ileri

Page 342: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ve aşağı doğru savurup sertçe —fazlasıyla sertçe—adamın bacaklarının arasına kafa attı. Gözleri kayanasker iki büklüm olup dizlerinin üzerine çöktü. Shinglesvahşice dönüp ikinci askere saldırdı.

Ama asker kenara çekildiğinde, cüce onunpeşinden gitmek yerine dosdoğru ilerleyip esas hedefineyöneldi: zavallı Konsey Üyesi Agrathan’a.

Agrathan asla Shingles ile boy ölçüşecek birsavaşçı olmamıştı, yumrukları da, huysuzmadencininkilerin olduğu gibi, yeni yapılan savaşlarlasertleşmemişti. Agrathan için daha da kötüsü, kendisinisavunma dürtüsü, Shingles’in hiddetinin yakınından bilegeçmemesiydi.

Konsey üyesi ilk birkaç darbeyi keskin bir şekildehissetti; sol dirsek, sağ yumruk, birkaç hızlı darbe veonu yere düşüren sert bir kroşe. Cüce, peşinden gelenbir çift muhafız tarafından yerden kaldırılırken son birtekme savurduğunda Agrathan, Shingles’m çizmesinintabanını hissetti. Agrathan bir insanın onu omzununaltından kavrayıp ayağa kalkmasına yardım ettiğinihissetti ve cüce bu yardımı sertçe iterek reddetti.

Dişlerini sıkan, fiziksel olarak yaslanabileceğininçok daha ötesinde yüreğinden yaralanmış olan KonseyÜyesi Agrathan hışımla asansörlere doğru ilerledi.

Markinin huzuruna çıkması gerektiğini biliyordu.Ne söyleyeceği, hatta markiden ne yapmasını beklediğiveya istediği konusunda hiçbir fikri yoktu ama adamladaha güçlü bir şekilde yüzleşme zamanının geldiğinibiliyordu.

Page 343: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ÖLÜMCÜL RÜZGARLAR ESİYOR“Hayatımda kendimi hiç bu kadar ölümlü

hissetmemiştim,” dedi Cattibrie fısıldayan rüzgaradoğru.

Onun gerisinde ve aşağısında bulunan cüceler,Regis ve Wulfgar akşam yemeğini hazırlama, en sonkamp’yerini kurma işlerine koyulmuşlardı ama kadın,hislerini çözümlemek üzere yalnız kalabilmesi içingörevlerinden muaf tutulmuştu.

Ve Cattibrie’nin içinde şimdiye dek hiçyaşamadığı bir duygu karmaşası vardı. Kesinlikle enson savaşı, kadının ölümcül tehlikeyle yüz yüze geldiğiilk savaşı değildi, hatta nefret ettiği bir düşmankarşısında ilk çaresiz kalışı da değildi. Bir keresindekiralık katil Artemis Entreri tarafından esir edilmiş veadamın Regis’i takibi boyunca alıkonulmuştu ama ozaman bile, kendisini ne kadar çaresiz hissetmiş olursaolsun, Cattibrie öleceğini sanmamıştı.

Etrafını saran vahşi orkların ayaklarının dibinde,çaresizlik içinde yerde yatarken olduğu gibi hiçhissetmemişti. O feci anda Cattibrie kendi ölümünükaçınılmaz ve net bir şekilde görmüştü. O feci anda,hayatındaki tüm hayalleri ve umutları bir dalgaylasavrulup gitmişti… Peki ne dalgasıyla? Pişmanlık mı?

Gerçekten de herhangi birinin yapabileceğindendaha dolu dolu yaşamış, vahşi maceralarda dünyayıdolaşmış, ejderhalar ve iblislere karşı dostlarına yardımetmiş, Mithril Salonu’nu üvey babası ve klanı için geri

Page 344: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

almak üzere savaşmış, engin denizlerde korsanavlamıştı.

Aşkın ne olduğunu öğrenmişti.

Bunu düşünürken omzunun üzerinden geriye,Wulfgar’a baktı.

Hüzün nedir öğrenmişti ve belki de aşkı yenidenbulmuştu. Yoksa kendini mi kandırıyordu? Etrafı,herhangi birinin tanımayı umup umabileceği en iyidostlarla, kendisini onun onları sevdiği kadar çok sevensıradışı bir grupla çevriliydi. Yol arkadaşlarıyla vedostlarla. Bir zamanlar Wulfgar’la ondan da ötesiolmuştu, yani öyle olduğunu sanmıştı. Ve şimdi Drizztile… Ne?

Bunu bilmiyordu. Onu çok seviyordu ve onunyanındayken kendini daha iyi hissediyordu ama ikisi karıkoca olarak yaşamak için mi yaratılmıştı? Drizzt onunçocuklarının babası mı olacaktı? Bu mümkün müydü?

Kadın bu düşünceyle irkildi. Yüreğinin bir kısmıbu düşünceyle neşe doluyor ve bunun muhteşem, güzelbir şey olacağına inanıyordu. Ama yüreğinin diğer, dahafaydacı yaklaşan kısmı bu düşünceden çekiniyor, oçocukların sadece ırksal özellikleri yüzünden, DrizztDo’Urden’in gerçekte nasıl biri olduğunu bilen pek azkişi dışında herkes için toplum dışı olarak kalacağınıbiliyordu.

Cattibrie gözlerini yumdu ve başını kıvırdığıdizlerinin arasına koydu. Orada, yüksek bir kayadakıvrılıp top olmuş bir şekilde oturdu. Kendini çok dahaaz heybetli ve kesinlikle halkının neredeyse sonsuz

Page 345: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gençliğiyle kutsanmış olan Drizzt Do’Urden’in yanındadağ patikalarında koşamayacak durumdaki yaşlı birkadın olarak hayal etti. Onu her gün, maceranın tadınıçıkarırken yüzünde kocaman bir gülümsemeylepatikalarda dolaşırken aklında canlandırdı. Ne de olsabu, kadının doğasında olduğu gibi drowun doğasında davardı. Ama yüreğinde biliyordu ki, bu isteğin onundoğasında ancak birkaç yıl daha kalacak ve bir çocukyaparsa bu süre daha da kısalacaktı.

Bütün bunlar çok kafa karıştırıcı ve çok acıvericiydi. Etrafını kuşatan o orklar ona daha evvel hiçfark etmediği bir şeyi göstermişti. Her ne kadareğlenceli, çılgın maceralarla dolu olsa bile, şu andakihayatının (eğer yaban diyarlarda öldürülmezse) birazdaha farklı bir şeye başlangıç teşkil etmesi gerektiğinianlamasını sağlamıştı. O bir anne mi olacaktı? Belki debabası Kral Bruenor’un erkanında hizmet veren bir elçi?Bu, onun yabani diyarlardaki son yolculuğu, son büyükmacerası mıydı?

“Öyle bir mağlubiyetin arkasından şüphe duymandoğal,” diye yumuşak ve tanıdık bir ses geldiarkasından.

Kadın gözlerini açıp döndüğünde Wulfgar’ınorada, hemen aşağıda, kollarını önde duran büktüğübacağının üzerinde kavuşturmuş bir halde durduğunugördü.

Cattibrie ona merakla baktı.

“Ne hissettiğini biliyorum,” dedi barbar sessizce,samimiyet ve şefkat dolu bir tonla. “Ölümle yüzleştin ve

Page 346: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

önünde yükselen o hayalet seni uyardı.”

“Beni uyardı mı?”

“Ölümlü olduğun konusunda,” diye açıkladıWulfgar. Cattibrie’nin yüzünde duyduklarına inanamazbir ifade belirdi. Wulfgar bariz olanı dile getirmiyormuydu? “Yochlol ile birlikte düştüğümde…” diye başladıbarbar ve gözleri bu hatırayla birlikte bariz bir acıylakapandı. Duraksayıp sakinleşti ve gözlerini kocamanaçıp kendini zorlayarak konuşmaya devam etti.“Errtu’nun ininde, umutsuzluğun ne olduğunu öğrendim.Hiç hayal dahi etmediğim bir şekilde mağlubiyetin veşüpheyle pişmanlığın ne demek olduğunu öğrendim.Yaşadığım yıllarda başardığım onca şeye rağmen;halkımı bir araya getirmeme, OnKasaba’yla uyum içindeyaşamalarını sağlamış olmama, sizin, yani dostlarımınyanında Regis’i kurtarmak için savaşmama, MithrilSalonu’nu geri almak için…”

“Beni yochloldan kurtarmana,” diye eklediCattibrie ve Wulfgar gülümseyip bu nazik iltifatı hafifçebaşını sallayarak kabul etti.

“Bütün bunlara rağmen, Errtu’nun ininde, o anakadar varlığından bile haberdar olmadığım bir boşluğuniçinde buldum kendimi,” diye açıkladı barbar. “Hayatımınson anları olduğunu sandığım şeye bakarken, kendimigarip bir şekilde üşümüş ve hayatta hiçbir şeybaşaramamış olduğum için memnuniyetsiz hissettim.”

“Bütün o başardığın şeylerden sonra mı?” diyesordu kadın şüpheyle.

Page 347: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Wulfgar başıyla onayladı. “Çünkü diğer birçokaçıdan başarısız olduğum için,” diye yanıtladı Wulfgar,kafasını kaldırıp kadına bakarak. “Sana olan aşkımkonusunda başarısız oldum. Kim olduğumu, kim olmakistediğimi ve rüzgarlı patikaların artık yuvam olmayacağızaman geldiğinde hayatım için ne isteyip neye ihtiyaçduyduğumu anlamak konusunda… başarısız oldum.”

Cattibrie duyduğu şeylere inanmakta güçlükçekiyordu. Sanki Wulfgar onun içini görüyor ve kadınınkendi sözlerini içinden çekip çıkarıyor gibiydi.

“Sonra Colson ile Delly’yi buldun,” dedi.

“Belki de iyi bir başlangıçtı,” diye yanıtladıWulfgar. Gülümsemesi çok içten görünüyordu, Cattibrieadamın gülümsemesine karşılık verdi ve birkaçsaniyeliğine sessiz kaldılar.

“Onu seviyor musun?” diye aniden, beklenmedikbir şekilde sordu Wulfgar.

Cattibne bu soruya soruyla yanıt verecek olduama adamın sözlerini gerçekten düşündüğünde cevabıbariz görünüyordu.

“Peki sen?” diye sordu bunun yerine.

“O benim kardeşim, herhangi birininolabileceğinden çok daha gerçek bir şekilde hem de,”diye yanıtladı Wulfgar en ufak bir tereddüt göstermeden.

“Eğer Drizzt’in göğsüne doğru bir mızrakyönelmiş olsaydı, kendi hayatıma mal olacak olsa bileönüne atlardım ve huzurlu bir şekilde ölürclüm. Evet onuseviyorum, Bruenor’u da, Regis’i de, ve…”

Page 348: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Orada durdu ve sadece omuz silkti.

“Ben de onları seviyorum,” diye yanıtladıCattibrie. “Demek istediğim bu değildi,” diye yanıtladıWulfgar, kadının konuyu dağıtmasına izin vermeyerek.“Onu seviyor musun? Onu yollarda ve yuvanda eşinolarak görüyor musun?”

Cattibrie Wulfgar’a ciddiyetle bakıp adamınniyetini çözmeye çalıştı. Hiçbir kıskançlık, hiddet veyaher ne şekilde olursa olsun herhangi bir umut işaretigörmedi. Gördüğü kişi Wulfgar, gerçek Wulfgar,Beornegar’ın oğlu, önem veren ve seven bir yolarkadaşıydı.

“Bilmiyorum,” dediğini duydu kadın kendi sesinin,daha soruyu gerçek manasıyla düşünmeden önce.

Busözler onu şaşırttı ve hem havada hem dedüşüncelerinde a*Sılı kaldı, zira bunun gerçek olduğunubiliyordu.

“Hissettiğin acıyı ve şüpheleri yaşadım,” dediWulfgar, sesi daha da yumuşayarak. Kadına doğruilerleyip elini uzatarak omuzlarını dikleştirdi ve alnınıeğip onunkine dayadı. “Senin için hepimiz buradayız,bize ne şekilde ihtiyaç duyarsan duy. Biz, Drizzt de dahilolmak üzere hepimiz ilk başta senin dostlarınız.”

Cattibrie gözlerini kapadı ve kendini o huzur doluana bıraktı, Wulfgar’ın sağlam desteğiyle, acısını derinbir şekilde bildiği gerçeği ve kadının hayal dahiedemeyeceği derinliklerden tırmanmış olduğu bilgisiylekendini salıverdi. Wulfgar’ın cehennemden dönmüş ve

Page 349: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yolunu bulmuş olması, ya da en azından daha doğru biryolda yürüyor olması gerçeğiyle huzur buluyordu.

O da kendi yolunu bulacaktı, artık onu her nereyegötürecekse.

“Bruenor bana anlattı,” dedi Drizzt Wulfgar’a,kuzeydoğuda bulunan dağlardaki geniş çaplı keşifgörevinden döndüğünde.

Drow bir elini omzuna koydu ve başını salladı.“Drizzt Do’Urden’in mükemmel bir şekildegerçekleştireceğinden farklı bir kurtarış değildi,” diyeyanıtladı Wulfgar ve başını çevirdi. “Sana teşekkürederim.” “Bunu senin için yapmadım.”

Açık bir kötü niyet veya hiddetle söylenmemiş,basitçe sarf edilmiş olan bu açıklama Drizzt’in morgözlerinin genişlemesine sebep oldu.

“Elbette ki,” diye hemfikir oldu.

Kara elf geri çekilip Wulfgar’a dikkatle baktı vebarbarın düşüncelerinin ne yönde olduğuna dair biripucu bulmaya çalıştı.

Sadece kendisine doğru çevrilmiş, ifadesiz biryüz gördü. “içimizden birine doğrultulmuş düşmansilahını her önleyişimizde birbirimize teşekküredeceksek, günlerimizi bundan başka pek az şeyyaparak geçireceğiz demektir,”d edi Wulfgar.“Cattibrie’nin başı dertteydi ve şansım vardı —hepimizinşansı vardı ki— ona zamanında yetişebildim. DrizztDo’Urden’in o durumda yapacağından azını veyafazlasını mı yaptım?”

Page 350: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kafası karışan Drizzt, “Hayır,” dedi.

“Kızını öyle ölümcül bir tehlike içinde görseBruenor Battlehammer’ın yapacağından fazlasını mıyaptım?” “Hayır.”

“Regis’in yapacağından, ya da en azındanyapmaya çalışacağından fazlasını mı yaptım?”

“Ne demek istediğini anladım,” dedi Drizzt.

“Öyleyse bunu iyice belle,” dedi Wulfgar ve birkez daha kafasını çevirdi.

Neler olduğunu en sonunda anlaması Drizzt’inbirkaç saniyesini aldı. Wulfgar sanki bir şekilde,yoldaşların birbirinden bekleyeceğinin ötesinde bir şeyyapmış gibi ona teşekkür etmesini küçük düşürücübulmuştu. Bu düşünce iri adama hiç de hoş gelmemişti.

“Teşekkürümü geri alıyorum,” dedi Drizzt. Wulfgarsadece kıs kıs güldü.

“Belki de bunun yerine, sana aramıza tekrar hoşgeldin demeliyim,” diye ekledi Drizzt.

Bu sözler Wulfgar’ın dönüp onunla yüzleşmesineve drowa şaşkın bir ifadeyle bakmasına sebep oldu.

Drizzt başıyla onayladı ve Wulfgar’ı bu sözleridüşünmesi için yalnız bırakarak uzaklaştı. Drowbakışlarını kamp yerinin güneyine, bir siluetin yalnızbaşına oturmakta olduğu kayalıklı bir çıkıntıya çevirdi.

“Bütün gün orada oturdu,” diye belirtti Bruenor,drowun yanına gelerek. “Çocuk onu geri getirdiğindenberi.”

Page 351: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Hiddetli orkların ayaklarının dibinde yatıp kalmakrahatsız edici bir deneyim olabilir.”

“Öyle mi dersin?”

Drizzt sakallı dostuna baktı.

“Yanına gidecek misin, elf?” diye sordu Bruenor.

Drizzt bundan emin değildi ve kararsızlığıyüzünden net bir şekilde okunuyordu.

“Evet, belki de biraz kendi başına kalmayaihtiyacı vardır,” diye belirtti Bruenor. Kafasını çeviripWulfgar’a baktı ve drowun bakışlarını da o tarafayöneltti. “Sanırım kendisini kurtarmasını beklediğikahraman o değildi.”

Bu sözler Drizzt’e sert bir tokat gibi indi, bununbüyük bir sebebi cücenin imasının onu gitmekistemediği duygusal yerlere gitmeye zorlamasıydı. Asılmesele neydi? kendi eski ve Drizzt’in şu andaki aşkınıkurtarması mı? Yoksa, uzun ve zorlu yollarında birçoksefer olduğu üzere yoldaşlardan birinin diğerinikurtarması mı?

Drizzt ikincisinin olduğuna karar verdi. İkincisigeçerli olmak zorundaydı ve bunun ötesindeki her şeyaralarında yer bulamayacak olan duygusal meselelerdi.Her bir kayanın ardında onları öldürmeye hazır bir orkunveya devin gizlenir gibi göründüğü bu vahşi diyardabunların yeri olamazdı. Bu şekilde dikkat dağıtanduygular inanılmaz bir felakete yol açabilecekkenolamazdı. Drizzt içinde kıvranıp duran düşüncelergirdabını —ki Wulfgar gençken aynısı yaptığı için

Page 352: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Wulfgar’ı azarlamış olduğu, Cattibrie’ye karşı beslediğikorumacı hisler de dahildi— fark ettiğinde neredeysekahkahayı basacaktı.

Derken bu hadisenin olumlu yönüne, Cattibrie’ninciddi bir yara almadan kurtulmuş olmasına, Wulfgar’ıncesaret, güç ve kahramanlıkla attığı bu büyük adımınErrtu’nun cehenneminin derinliklerinden uzaklaşmayolunda daha fazla yol kat etmesini sağladığınaodaklandı. Gerçekten de o anda, cücelerin arasındaözgüven, zarafet ve yüzünde sakin bir ifadeyle dolaşanbarbara baktığında, Drizzt’e sanki Cehennemdumanının son kırıntıları da adamın yüzünden silinipgitmiş gibi geldi. ‘Evet,’ diye karar verdi Drizzt, ‘bu iyi birgün.’

“Öğle vaktinde Shallows’un kulesini gördüm,”dedi drow Bruenor’a, “Ama onu, hatta üzerinde yürüyenaskerlerin siluetlerini net bir şekilde görebilecek kadaryakınlaşmış olmama rağmen, önümüzde birkaç günlükyolculuk olduğuna inanıyorum. Oraya baktığımda,etrafından dolaşmamızın günler alacağı uzun birkoyağın kıyısında duruyordum.” “Ama kasaba hâlâayaktaydı, değil mi?” diye sordu cüce.

“Flamaları yaz meltemiyle dalgalanırken, gayetsakin bir yer gibi görünüyordu.”

“Olması gerektiği gibi, elf. Olması gerektiği gibi,”diye belirtti Bruenor. “Pekala gidip onlara olan bitenlerianlatacağız, hatta eğer yardıma ihtiyaçları varsayanlarına birkaç cüce de bırakırım, sonra da—”

Page 353: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sonra da yuvaya döneceğiz,” dedi Drizzt,konuşurken Bruenor’u inceleyerek ve cücenin bu sözlerihiç de iyi bir şeymiş gibi karşılamadığına dikkat ederek.

“Gidip kontrol etmemiz gereken başka kasabalarda olabilir,” diyerek ofladı Bruenor.

“Eğer dikkatle arayıp tararsak birkaç tanebulacağımızdan eminim.”

Bruenor ya Drizzt’in yüzündeki alaycı sırıtışıgözden kaçırmış, ya da bunu görmezden gelmeyi tercihetmişti. “Evet,” dedi cüce kralı ve yürüyüp uzaklaştı.

Drizzt onu gidişini izledi ama bakışları kaçınılmazbir şekilde tekrar kayalıklı yükseltiye, yalnız başınaoturan Cattibrie’ye yöneldi.

Kadının yanına gitmeyi, ona kollarını dolayıp herşeyin yolunda olduğunu söylemeyi deli gibi istiyordu.

Fakat Drizzt, bir sebepten dolayı bunun sonderece adaletsiz olacağını düşündü. Kadının ondan vediğer her şeyden biraz uzak kalmaya, ölümlü olduğugerçeğiyle yaptığı yakın yüzleşmenin içinde doğurduğu,fokur fokur kaynayan o duyguları çözümlemeye ihtiyacıolduğunu seziyordu.

Eğer ona ihtiyacı olduğu zamanı tanımazsakendisini nasıl bir dost sayabilirdi?

Ertesi gün yola koyulduklarında, Wulfgar anacüce grubuyla birlikte kalıp erzakları çekme işine yardımetti. Regis grubun dışında kalıp yüksek patikalardaDrizzt ve Cattibrie ile birlikte yolculuk etti. Fakatdüşmanlar için yolu gözlemekle pek az zaman

Page 354: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

geçiriyordu, zira iki dostunu gözlemekle meşguldü veikisinin üzerine gelen değişikliğe kesin bir şekilde dikkatetmişti.

Drizzt her zaman olduğu gibi işine odaklanmıştı,geriye doğru yön işaretleri veriyor ve o gün oradaolmayan Guenhwyvar dışında grubun diğer hiçbirüyesinin yetişmeyi umut dahi edemeyeceği bir kesinlikve hızla yol alıyordu. Regis, drowun sanki hiçbir şeyolmamış gibi davrandığını açık bir şekilde görüyorduama drowun sadece rol yaptığını da biliyordu.

Buçukluk, drowun zikzak çizen rotasıyla kendisiniCattibrie’ye daha yakın tuttuğuna, sürekli olarak kadınıdoğrudan görebileceği, yüksek bir gözetleme yerineçıktığına dikkat etti. Drowun hareketleri Regis’i şaşırttı,zira Drizzt’in bu kadar korumacı davrandığını hiçgörmemişti.

Buçukluk, bunun korumacılık mı yoksa başka birşey mi olduğunu düşünmeden edemedi.

Cattibrie’deki değişim daha da belirgindi. Üzerinesoğuk bir hava gelmişti, özellikle de Drizzt’e karşı.Açıktan açığa kaba davranmıyordu, sadece o günnormalde olduğundan daha az konuşuyor, drowungösterdiği yönlere basitçe başıyla onaylayarak veyaomuz silkerek cevap veriyordu. Regis, kadının orklarlayaşadığı olayın zihnini kurcaladığını düşündü.

Arkasını dönüp cüce kervanına göz attıktansonra etrafına bakındı ve o an için güvendeolduklarından emin oldu —ne de olsa o gün hiçbir orkveya dev izine rastlamamışlardı— ve patika boyunca

Page 355: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ilerleyip Cattibrie’ye yetişti. “Bu sabah rüzgar birazserin,” dedi kadına.

Kadın başıyla onayladı ve dosdoğru ileribakmaya devam etti. Aklı, önünde uzanan yolda değildüşüncelerindeydi.

“Sanırım soğuk, omzunu kötü etkiledi,” diyebelirtmeye cüret etti Regis.

Cattibrie tekrar başıyla onayladı ama durdu veağır ağır dönüp ona baktı. Her ne kadar bariz bir şekildeonun aleyhinde bir yorumda bulunmuş olsa bile, kadınınsert yüz ifadesi, buçukluğun masumiyet dolu, çocuksuyüzüne karşı fazla dayanamadı.

“Afedersin,” dedi kadın. “Kafam biraz meşgul de.”“Nehirde, Cadderly’ye giderken o goblin mızrağıomzuma saplandığında ben de aynı şekildehissetmiştim,” diye yanıtladı Regis, “çaresizdim veyolumun sonuna geldiğimi sanıyordum.”

“O günden bu yana Regis’te yaşanan değişimibirçok kişi fark etti.”

Omuz silkme sırası Regis’teydi.

“Öyle anlarda çoğunlukla her şeyimizikaybettiğimizi sanırız,” dedi, “birçok şey… öncelikverdiğimiz şeyler… bize daha net görünür. Bazen, nelerolduğunu çözümlememiz için hadisenin üzerinden birazzaman geçmesi gerekir.” Cattibrie’nin gülümsemesi,buçukluğa hedefi tutturmuş olduğunu gösterdi.

“Seçtiğimiz şu yaşam ne garip,” dedi Regisdüşünceli düşünceli. “Şartların bize hiç şüphesiz bir gün

Page 356: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

vahşi diyarlarda öldürüleceğimizi söylediğininfarkındayız ama kendimize bunun en azından bugünolmayacağını söyleyip duruyor ve aynı yol üzerindedaha da fazla ilerliyoruz.”

“Peki öyleyse neden yolları hiç sevmeyen Regisbu yolda ilerlemeyi seçiyor?” diye sordu Cattibrie.

“Çünkü dostlarımın yanında yürümeyiseçiyorum,” diye açıkladı buçukluk. “Çünkü biz birbütünüz ve senin ölüm haberini rahat koltuğumdaotururken duymaktansa burada senin yanında ölmeyitercih ederim —özellikle de böyle bir haber, beraberindeeğer yanında olsaydım belki de öldürülmemiş olacağınhissini de getirecekken.”

“Öyleyse suçluluk duygusu mu?”

“Hem o, hem de heyecanı kaçırmama isteği,”diye yanıtladı Regis kahkahayla. “Hikayeler,deneyimlerden daha büyük olabilir mi hiç? Bunu daBruenor ile halkının attıkları her yumruğu abartıp birkalenin duvarlarını yıkacak bir koç başınadönüştürmelerinden biliyorum ama yine de bunubildiğim halde, dahil olmadığım o hadiseler hakkındaanlattıkları hikayeleri dinlemek bende hayret vepişmanlık uyandırıyor.”

“Yani maceracı yanını kabul etmeye başladın,öyle mi?” “Belki de.”

“Daha fazlasına ihtiyacın olmayacağını mıdüşünüyorsun?”

Page 357: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Regis kadına, “daha fazlası” demekle neyikastettiğinden emin olmadığını gösterecek bir ifadeylebaktı.

“Kendi türünden diğerleriyle bir hayat yaşamakisteyeceğini düşünmüyor musun? Yani bir eş ve birkaçtane…”

Cattibrie sanki bu sözleri dudaklarındandökülmeye zorlayamıyormuş gibi duraksadığında Regis,“Çocuk mu?” diyerek onun cümlesini tamamladı.

“Evet.”

“Diğer buçukluklar arasında yaşamayalı yıllargeçti,” dedi Regis, “Ki … pekala, o da pek dostanebitmemişti.” “Hiç anlatmadığın bir hikaye bu.”

“Bu yolculuk için fazlasıyla uzun bir hikaye,” diyeyanıtladı Regis. “Sana nasıl cevap vereceğimibilmiyorum. Gerçekten. Şimdilik dostlarım yanımda vebu bana yeterli görünüyor.”

“Şimdilik mi?”

Regis omuz silkti. “Canını sıkan şey bu mu?Orklar etrafını sardığında ve hayatının sona ereceğinidüşündüğünde, beklediğinden daha fazla mı pişmanlıkduydun?”

Cattibrie başını çevirdi ve buçukluğa ihtiyaçduyduğu tüm yanıtı vermiş oldu. Algısı kuvvetli olanRegis sorusuna verilecek dosdoğru bir cevaptan çokdaha fazlasını görmüştü. O pişmanlıkların çoğununkaynağını anlıyordu.

Page 358: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie’nin Drizzt ile ilişkisinin son birkaç ayiçinde gelişmesini izlemişti ve onları bu şekilde görmekkalbinin romantik yönüne hoş gelse de, böyle birbirleşmenin —tabii eğer gerçekleşirse— sorundanarınmış olmayacağını biliyordu. Orklar üzerinekapandığında Cattibrie’nin ne düşündüğünü debiliyordu. Çocukları, kendi çocuklarını düşünüyordu ve oçocukların, Cattibrie’ye Drizzt Do’Urden’inveremeyeceği bir şey olduğu Regis’e barizgörünüyordu.

Bir drow ile bir insanın çocuğu olabilir miydi?insanlar ve elflerde olabildiği ve olduğu üzere belki de bumümkündü ama öyle bir çocuğun kaderi ne olacaktı?Cattibrie öyle bir kaderi kabul edebilir miydi?

“Ne yapacaksın?” diye sordu buçukluk ona,kadının kendisine meraklı bir bakış atmasına sebepolarak.

Regis patikanın ilerisine, onlara doğru yürümekteolan Drizzt’i işaret etti. Cattibrie ona bakıp derin birnefes aldı. “Grubumuza izcilik etmek için bu patikalardayürüyeceğim,” diye soğukkanlılıkla cevap verdi kadın.“TaulmariPi sıkça omzumdan çekip keskin nişanalacağım ve savaş patlak verdiğinde ise, Cesc/’ninparlayan kenarıyla düşmanlarımın üzerine atılacağım.”

“Ne kastettiğimi biliyorsun.”

“Hayır, bilmiyorum,” diye yanıtladı Cattibrie.

Regis tartışacak oldu ama Drizzt o andayanlarına vardığı için buçukluk vereceği karşılığıyutuverdi.

Page 359: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Yolda ork izi yok,” diye belirtti drow, yavaş yavaşkonuşarak ve sanki bariz bir şekilde bölmekte olduğusohbetin içeriğinden şüphelenirmişçesine Regis veCattibrie’ye bakarak.

“Öyleyse gece çökmeden evvel koyağavaracağız demektir,” diye yanıtladı Cattibrie.

“Çok daha önce varacağız ve kuzeye döneceğiz.”

Kadın başıyla onayladı ve Regis hüsranla bir,“Üfffff!” koyverip uzaklaştı.

“Küçük dostumuzun derdi ne?” diye sordu Drizzt.“Önünde uzanan yol,” diye yanıtladı kadın.

“Ah, belki de içinde hâlâ biraz eski Regis kırıntısıvardır,” dedi Drizzt, kadının sözlerindeki esas anlamıkaçırıp gülümseyerek.

Cattibrie de sadece gülümsedi ve yürümeyedevam etti.

*****

Kısa süre sonra koyağa vardılar ve Shallowskasabasını belirten parlak kuleyi —fazla büyük birşöhrete sahip olmayan bir büyücünün, WithegrooSeian’Doo’nun kulesini— gördüler. Grup, hiçduraklamadan yola devam edip güneş battıktan uzunsüre sonrasına kadar koyağın batı ucundan ilerledi.. Ogece kurt ulumaları duydular ama sesler uzaktangeliyordu ve yol arkadaşları bunların herhangi birşekilde orklarla bağlantılı olup olmadığınıkestiremiyordu.

Page 360: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ertesi gün koyaktan çıkıp tekrar güneydoğuyadöndüler ve moralleri yerine geldi, zira hâlâ orklardanhiçbir iz yoktu. Görünüşe bakılırsa “Fıkırdayan Ökçeler’esaldıran grup başına buyruk bir çeteydi ve intikamcıcüceler karşısında hayatını kaybetmemiş olanlar isemuhtemelen karanlık dağ deliklerine çekilmişti.

Yine günbatımından uzun süre sonrasına kadaryola devam ettiler ve kamplarını Shallows’unsurlarındaki gözcü ateşlerinin görüş hizasına kurdular.Kendi kamp ateşlerinin, kasabadan net bir şekildegörülebildiğini biliyorlardı.

Drizzt, gecenin karanlığında onlara doğruyürüyen bir çift gözcü tespit ettiğinde buna hiçşaşırmadı. Drow civarı son bir kez gözden geçirmek içindevriyeye çıkmıştı ki, ayak sesleri duydu ve kısa süresonra gizlice yaklaşan adamları gördü. Adamlar bariz birşekilde sessiz olmaya çalışıyor ve neredeyse devamlıağaç köklerine veya taşlara takıldıkları için şansları pekyaver gitmiyordu.

Drow, iki adamın arkasındaki bir ağacın yanınageçti ve seslendi, “Durun da sizi sayalım!”

Bu vahşi diyarlarda yaygın olarak kullanılan birtabirdi. iki adam yine tökezlediler ve yere siniptedirginlikle etraflarına bakınmaya başladılar.

“Kral Bruenor Battlehammer’ın kamp yerine bumünasip olmayan şekilde yaklaşan kim?” diye haykırdıDrizzt.i ki adam aynı anda ve birbirilerine hitaben, “KralBruenor!” diye haykırdı.

Page 361: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Evet, Mithril Salonu’nun Kralı, eskiden kral olanCandalug’un ölüm haberi üzerine yurduna döndü.”

“Bana kalırsa biraz fazla kuzeye gelmiş,” demeyecüret etti adamlardan biri.

İkili etrafa bakınıp konuşanın yerini tespit etmeyeçalışıyordu.

“Güneybatıdaki bir kasabayı yağmalayan bir orkve dev grubunun peşindeyiz,” diye açıkladı Drizzt.

“Shallows’a, güzel Shallows’a yolculuğumuzunsebebi, eğer herhangi bir canavar onlara saldıracakolursa halkın güvenliğini ve iyi korunmasını sağlamak.”

Adamlardan biri burnundan soludu ve diğericevaben haykırdı, “Pöh! Hiçbir ork Shallows’un surlarınatırmanamaz ve hiçbir dev surları yıkamaz!”

“iyi dedin,” dedi Drizzt ve adam dimdik durupkollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak meydanokurcasına bir poz takındı. “Öyleyse, anladığımkadarıyla siz Shallows’un gözcülerisiniz, öyle mi?”

“Surlarımızın karşısında kimin kamp kurduğunuöğrenmek istiyoruz,” diye seslendi adam.

“Size onun kim olduğunu söyledim ama lütfenyolunuza devam edin. Kral Bruenor’a takdimedileceksiniz. Bu gece sofrasını sizinle paylaşmaktanmemnun olacağına eminim.”

Adam rahatlayıp meydan okuma tavrını bıraktı vepek emin görünmeyen dostuna baktı.

“Yola devam edin!” diye seslendi Drizzt.

Page 362: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Sonra ortadan kaybolup gece karanlığına karıştı.Engebeli arazide rahatça koştu ve adamlarla arayıçabucak açtı. Öyle ki, gözcüler kamp yerine vardığında,Bruenor ile diğerleri, sofrada tepeleme doldurulmuşfazladan iki tabakla birlikte onları bekliyordu.

“Dostum bana sizin geleceğinizi söyledi,” dediBruenor ikiliye.

Yan tarafa baktı ve gözcüler de bakışlarını o yöneçevirdi. Drizzt pelerininin başlığını açıp karanlık ırkınıgözler önüne serdi.

Bu görüntü karşısında iki adamın da gözlerigenişledi ama içlerinden biri hiç beklenmedik bir şekildehaykırıverdi; “Drizzt Do’Urden! Tanrılar adına, seninletanışıp tanışamayacağımı hep merak ediyordum!”

Drizzt gülümsedi —yüzey sakinlerinden böylesıcak selamlar duymaya hiç alışık olmadığı için bunaengel olamadı. Bruenor’a baktı ve cücenin yanındadurup kendisini izleyen Cattibrie’nin yüzünde meraklı,biraz şaşkın ve biraz da büyülenmiş bir ifade olduğunugördü.

Drizzt, o bakışın ardında dönüp duran hislerisadece tahmin edebilirdi.

YOLDAKİ KESKİN BİR DÖNÜŞGrup Aykorusu’nun patikalarında ilerliyor,

Günbatımı’nın üzerinde oturan Tarathiel ise başıçekiyordu. Eyerindeki çanlar neşeyle çınlıyor veInnovindil hemen onun ardından cüce kardeşlerlebirlikte yürüyordu. Gökyüzü gri, hava ise boğucu ve

Page 363: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

biraz fazla sıcaktı ama elflerin ve dolambaçlı patikayahayranlıkla bakan Pikel’in keyifleri yerinde görünüyordu.Sürekli olarak çıkmaz yol gibi görünen yerlere gelipçatıyorlardı, fakat Aykorusu’nun batı kısmını yaşayanherkesten daha iyi bilen Tarathiel, hafif bir ayarlamayapıyor ve önlerinde açık, davetkar bir patikabeliriveriyordu. Sanki neredeyse Tarathiel ağaçlardangeçiş izni istiyor ve onlar da razı oluyor gibiydi.

Pikel buna bayılıyordu.

Dördü içinde huysuz bir ruh halinde olan tek kişiİvan idi. Cüce evvelsi gece iyi uyuyamamış, sürekliolarak elflerin şarkısıyla uyanıp durmuştu. İvan güzel birkafa çekme şarkısına veya herhangi bir cüce tanrısınasöylenen bir ilahiye (ki ikisi de birbirine çok yakınşeylerdi) veya eski kahramanlara ya da kaybedilipbulunan hazinelere düzülmüş methiyelere seve sevekatılacağı halde, elflerin şarkı söyleme tarzını aya veyıldızlara doğru inleyip ulumak olarak değerlendiriyordu.

Aslına bakılacak olursa, şu son birkaç gün içindeIvan’a elflerden gına gelmişti ve sadece MithrilSalonu’na giden ana yola çıkmayı istiyordu. Aslaincelikli biri olarak tanınmayan sarı sakallı cüce, buhislerini sık sık ve sürekli olarak Tarathiel ile Innovindil’ebelirtiyordu.

Dördü, Aykorusu Elfleri’nin ana yerleşimbölgelerini kurdukları yörenin batısına ve daha yüksekbir zemin bulunduğundan, yılankavi Surbrin Nehri’nitespit etmelerinin daha muhtemel olacağı kuzeye doğruilerliyordu. Ondan sonra cüceler güneye, Mithril

Page 364: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Salonu’na doğru dönüş yaparak nehri bir kılavuz olarakkullanabilirdi. Tarathiel önlerinde yaklaşık on günlük —tabii nehrin üzerinde bir çeşit salla, geceleri deilerleyerek giderlerse daha da kısa— bir yolculukolduğunu açıklamıştı.

Pikel ile Innovindil yol boyunca neredeysedurmaksızın sohbet ediyor, yanından geçtikleri bitkilerve hayvanlar konusunda bilgi ve düşüncelerinipaylaşıyorlardı. Pikel bir ya da iki kez, ağaçların birindenbir kuş çağırdı ve hayvana bir şeyler fısıldadı. Görünüşebakılırsa ne dediğini anlayan kuş uçup gitti veberaberinde birçok kuşla birlikte dönüp dörtlününetrafındaki ağaç dallarına sıra halinde.konarak havayıcıvıl cıvıl bir şarkıyla şenlendirdi. Innovindil el çırptı vePikel’e büyülenmiş bir gülümsemeyle baktı. İki elfarasında çok daha ciddi olan Tarathiel bile son derecememnun görünüyordu. Fakat rap rap yürüyen ve kendikendine, “aptal periler,” diye homurdanan Ivan bütünbunları kaçırdı. Bu, eli ;tte ki elfleri daha da memnun etti—özellikle de Pike! kuşları, hayret verecek derecedebaşarılı bir bombardımanla kardeşinin üzerindengeçmeye ikna ettiği zaman. “Bana şu cici yayını ödünçverir misin?”d iye Tarathiel’e sordu tepesi atan Ivan.Cüce bir yandan konuşurken, bir yandan ağaç dallarınabaktı. “Biraz akşam yemeği bulabilirim de.”

Tarathiel’in cevabı neşeli bir gülümsemeydi, kiPikel, “Hee hee hee,” diye eklediğinde bu gülümsemesidaha da genişledi.

“Size Mithril Salonu’na kadar refakatedemeyeceğiz,” dedi Tarathiel.

Page 365: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kim istedi ki?” diye cevap olarak homurdandıIvan ama elfler ona şaşkın ve biraz da kırgın bakışlaratınca, cüce sözünü geri alacak gibi oldu. “Pöh! Hemneden gidip bir avuç dolusu cüceyle beraber kalmakisteyeceksiniz ki? Tabii ki eğer isterseniz kalabilirsiniz vekardeşimle ben, sizin bize bu leş kokulu… yani şey,güzel ormanınızda iyi davrandığınız gibi orada size iyidavranılmasını sağlarız.”

“İltifatların donmuş bir nehir gibi gürül gürülakıyor, Ivan Bouldershoulder,” dedi Innovindil, yanıltıcıbir şekilde övgü dolu bir sesle.

Dişi elf, Tarathiel’e ve kıkırdayan Pikel’e gözkırptı. “Evet,” dedi Ivan, görünüşe bakılırsa imayıanlamayarak. Zoraki bir şekilde gülüp elfe dik dik baktı.

“Fakat Kral Bruenor ile konuşacak çok şeyimizvar,” diye belirtti Tarathiel, sohbeti tekrar ana konuyadöndürerek.

“Belki de ondan Aykorusu’na bir elçi yollamasınıisteyebilirsiniz. Drizzt Do’Urden olursa seviniriz.”

“Kara elf mi?” Ivan şaşırmıştı. “Sizin gibi bir çiftay elfi, benden bir drowa onu yuvanıza davet ettiğinizisöylememi mi istiyor yani? Dikkatli olsan iyi edersin,Tarathiel. Cüceler ve kara elflere karşımisafirperverliğinin şöhreti, halkının pek hoşunagitmeyebilir!”

“Seni temin ederim ki kara elflere karşı değil,”diye düzeltti elf, “ama o kara elfe karşı, evet.

Page 366: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Onu dostumuz addetmesek de, DrizztDo’Urden’e kapımız açıktır. Onu ilgilendiren önemli birbilgi var —hem onun, hem de bizim için önemli olan birbilgi.”

“Ne gibi?”

“Şu anda ancak bu kadarını söylemeye yetkimvar,” diye yanıtladı Tarathiel. “Kral Bruenor’a iletmeniziçin bu kadar uzun ve detaylı bir hikayeyle sırtınıza yükbindiremem. Meselenin evveliyatını bilmediğiniz için,size vereceğimiz haberleri münasip bir şekildeiletemezsiniz.”

“Kral Bruenor’un resmi elçisinin gelmesinibeklememizin sebebi size güvenmememiz değil,” diyederhal ekledi Innovindil, zira Ivan’ın kaşlarıçatılmaktaydı. “Bu, izlememiz gereken bir protokolsadece, iletmenizi istediğimiz mesaj büyük önem taşıyorve sadece sözlerimizi Kral Bruenor’a aktarmaklakalmayıp, aynı zamanda bu haberin ivediliğini aklınızdatutacağınıza canı gönülden inanarak sizi salıveriyoruz.”

“Oy, oy!” diye hemfikir oldu Pikel, bir yumruğunuhavaya kaldırarak.

Tarathiel de buna destek çıkacak oldu amaaniden durdu ve yüz ifadesi son derece ciddi bir hal aldı.Önce etrafına, sonra Innovindil’e baktı ve kanatlıbineğinin sırtından aşağı indi.

“Ne gördü?” diye sordu İvan.

Yüz ifadesi aynı derecede sertleşen Innovindil,bakışlarını Tarathiel’e kenetledi.

Page 367: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tarathiel, Ivan’a sessiz olmasını işaret ettiktensonra sessizce patikanın yan tarafına ilerleyip yereçömeldi ve sanki bir şey duymak için kulakkabartıyormuş gibi başını yana eğdi. İvan tekrar bir şeydiyecek oldu ama Tarathiel bir elini kaldırıp onususturdu.

“Oooo,” dedi Pikel, endişeyle etrafına bakınarak.

İvan hoplayıp sıçradı ama endişe içindeki üç yolarkadaşından başka hiçbir şey göremedi.

“Ne oluyor be?” diye sordu Tarathiel’e amadüşüncelere dalmış olan elf cevap vermedi.

İvan hızla Pikel’in yanına gelip sordu, “Neoluyor?” Pikel yüzünü buruşturdu ve kendi burnunuçimdikledi.

“Orklar mı?” diye haykırdı İvan. “Hıhıı.”

İvan tek bir hareketle sırtından baltasını çekti vedöndü. Ayaklarını sağlam bir dengeyle iki yana açtı,baltasını hazır bir şekilde önünde tuttu ve gözlerini kısıptüm gölgeleri dikkatle taramaya başladı.

“Haydi gelsinler, öyleyse. Bir diğer uzun ve sıkıcıyoldan evvel biraz kesip biçmeye hevesliyim!”

“Onları ben de seziyorum,” dedi Innovindil birsaniye sonra.

“Ooda,” diye ekledi Pikel, kuzeyi işaret ederek.

İki elf, cücenin parmağını takip ettikten sonradönüp ona baktılar ve başlarıyla onayladılar.

Page 368: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sınırlarımız son zamanlarda ork baskınlarınamaruz kalıyor,” diye açıkladı Innovindil. “Bu akın da,diğerleri gibi püskürtülecek. Bu yaratıklarla canınızısıkmayın. Sizin yolunuz güneybatıya uzanıyor ve hızla oyöne gitmelisiniz. Aykorusu’nu lekelemeye cüret edenbu yaratıklarla biz ilgileneceğiz.”

“lııh,” diye karşı çıktı Pikel, iri ve kıllı kollarınıgöğsünün üzerinde kavuşturarak.

“Pöh!” diye burnundan soludu İvan. “Eğlencebaşlamadan evvel bizi dışarı atamazsınız! Kendinize iyiev sahibi diyorsunuz da, ortalıkta gebertilecek orklarvarken bizi dışarı mı kışkışlıyorsunuz yani?”

İki elf samimi bir şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

“Evet, biliyorum, ayrıca hayır, sizden hoşlandığımfalan yok,” diye açıkladı İvan, “ama düşmanlarınızdannefret ediyorum ve bu gayet iyi bir şey. Şimdi, bircüceyle dost olup onun bir ya da elli orku kesmesine izinmi vereceksiniz? Yoksa bizi gönderip Kral Bruenor’ailetmemizi istediğiniz haberleri hatırlamamızı mı umutedeceksiniz?”

Elfler hâlâ şüpheli gözlerle bakışıyordu. Innovindilhafifçe omuz silkip kararı Tarathiel’e bıraktı.

“Haydi gelin öyleyse,” dedi elf cüce kardeşlere.“Halkımı tehdit karşısında seferber etmeden evvel neleröğrenebileceğimizi bir görelim bakalım. Lütfen sessizolmaya çalışın.”

“Pöh, eğer çok sessiz olursak orklar öylece geçipgidebilir, bunun neresi iyi?”

Page 369: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kısa bir mesafe ilerledikten sonra Tarathiel onlaradurmalarını işaret etti ve beklemelerini söyledi.Pegasusun sırtına bindi, Günbatımı’na koşarak kalkışageçebileceği bir yer bulup havalandı. Dikkatle, ufakyarım daireler çizerek ve kuzeye doğru yönelerekyükseldi.

Neredeyse derhal geri dönüp üçünün önünekondu ve onlara sessiz olup kendisini takip etmeleriniişaret etti. Kuzeye doğru kısa bir mesafe ilerlediler ve elfonları bir çıkıntının tepesine götürdü. Ivan durduklarıyüksek mevkiiden bakınca, dostunun ağaçlarla uyumiçindeki gizemli sezilerinin onları yanıltmamış olduğunugördü.

Orada, kendi elleriyle yarattıkları açık bir alanda,bir ork grubu duruyordu. En az bir düzine vemuhtemelen yirmi kadar ork, ağaçların gölgelerininarasına girip girip çıkıyordu. Ellerinde, uzun ağaçlarıkesmek için kusursuz olan iri baltalar vardı. Daha daönemlisi, orklar için hiç de alışılmadık (ve Tarathiel’inneden Günbatımı’yla bu kadar çabuk geri döndüğünüaçıklayacak) bir şekilde, hepsinin omzunda uzun, güçlübir yay bulunuyordu.

“Onları uzaktan gördüm,” diye açıkladı Tarathieldiğer üçüne, çıkıntının kenarında yere sinmişbakarlarken. “Beni gördüklerini sanmıyorum.”

“Gidip klana haber ulaştırmalıyız,” dedi Innovindil.Tarathiel şüpheyle etrafına bakındı. Birkaç gündüryolculuk etmekteydiler. Yanlarında onları yavaşlatan birçift cüce yokken, bunun gibi kötü haberler ve

Page 370: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

topraklarında ork çapulcuları varken halkının çok dahahızlı hareket edeceğini bilse de, onların Aykorusu’ndakiorkları yakalamak için zamanında yetişebileceğinisanmıyordu.

“Kaçmamalılar,” dedi elf sertçe, zira dağlaraçekilen son grubun düşünceleri hâlâ zihninde tazeydi.

“Öyleyse haydi onları gebertelim,” dedi Ivan.

“Üçe karşı bir,” diye belirtti Innovindil.. “Belki debeşe karşı bir.”

“Öyleyse, çabuk bitecek demektir,” diye yanıtladıIvan. Ağır baltasını kaldırdı. Onun yanında duran Pikelbohçasına elini daldırdı, tavasını çıkartıp kafasına taktıve, “Oy, oy!” diyerek kardeşine katıldı.

Elfler bariz bir şaşkınlık ve hayretle birbirilerinebaktılar. “Oy, oy!” diye tekrarladı Pikel.

Tarathiel bir cevap bekleyerek Innovindil’e baktı.

“Uzun süredir iyi bir dövüşe girmemiştim,” dedidişi elf kurnaz bir sırıtışla.

“Sadece bir düzine —gerçek bir dövüş için dahabeklemen gerekecek,” dedi Ivan huysuzca ama elfleronun bu yorumuna pek aldırış etmiş gibi görünmüyordu.

Tarathiel Ivan’a baktı ve, “Bize nasıl uyacaksın?”diye sordu.

“Tam ortalarına sıçrayacağım,” diye yanıtladıcüce, uzaktaki orkları işaret ederek. “Baltamın da şuorkların gözlerinin tam ortasına gayet güzel uyacağınıdüşünüyorum.”

Page 371: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu gayet basit görünüyordu ve Tarathiel ileInnovindil Pikel’e dönüp baktılar. Yeşil sakallı cücesadece, “Hee hee hee,” diye kıkırdadı.

“Ağabeyim konusunda endişelenmeyin,” dediIvan. “Üzerine düşeni yapmanın bir yolunu bulacaktır.

Nasıl olduğunu bilmiyorum —genellikle dövüşbittikten sonra bile bunu nasıl yaptığını anlayamıyorum— ama yapıyor ve yapacak.”

“Gayet iyi , öyleyse,” dedi Tarathiel. “Haydisaldırımız için en iyi noktayı bulalım.”

Günbatımı’nın yanına gidip pegasusun kulağınabir şeyler fısıldadıktan sonra yürümeye başladı.Günbatımı ise aksi istikamete doğru ilerledi. Onunardından Innovindil gitti ve elf partneri kadar sessiz birşekilde ilerledi. Onların ardından, tüm kurumuşyapraklara ve dallara basıp çatırtılar çıkartan Ivan ilePikel yola koyuldu.

“Saldırı noktasıymış,” diye homurdandı Ivanağabeyine.

“Öylece aralarına dalıp, n’aber falan deyipöldürmeye başlasak ya!”

“Hee hee hee,” diye güldü Pikel.

Innovindil de bu yorum üzerine sırıttı amagülümsemesi bir parça endişeyle gölgelenmişti.Özgüven ayrı bir şeydi, dikkatsizlik ayrı bir şey.

Elfler başı çekerken ve cücelerin çıkarttığıgürültülere rağmen, dörtlü grup kayalıklı bir açık alanın

Page 372: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kenarına geldi. Karşı tarafta, orklar işlerine bakıyor,bazıları ağacın birine sert darbeler indiriyor, diğerleri isedaha yüksek dallara bağlanmış iplerle ağaç gövdesineyön veriyordu.

“Onlara dinlenmeye çekildiklerinde saldıracağız,”diye sessizce açıkladı Tarathiel. “Güneş yüksek.

Fazla uzun sürmeyecektir.”

Fakat Pikel’in yüzü sımsıkı kesildi ve cüce başınısağa sola salladı.

“Onların bir ağacı kesmesini izlemeyecekmiş,”diye açıkladı Ivan ve elfler şüpheyle birbirilerine baktılar.

Pikel bir kese açıp parlak kırmızı, küçükmeyveleri gözler önüne serdi. Yüz ifadesi son derececiddi ve sert bir hal aldı. Diğerlerine sertçe başıyla işaretverdikten sonra yakında duran ve etraftaki en büyükağaç olan bir meşenin yanına gidip alnını ağacın kalıngövdesine dayadı.

Gözlerini kapayıp sessizce bir şeylermırıldanmaya başladı.

Mırıldanmaya devam ederek ağacın içine adımınıattı ve tamamen ortadan kayboldu.

“Evet, ne hissettiğinizi biliyorum,” diye fısıldadıIvan, şaşırıp kalmış, ağızları bir karış açılmış bir haldeduran iki elfe. “Bunu hep yapıyor.”

Ivan’ın bakışları yüksekteki dallara yöneldi vecüce orayı işaret edip, “işte orada,” dedi.

Page 373: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Pikel, altı metre yukarıda ağaç gövdesindendışarı adımını atıp, kayalıklı alanın üzerine doğru sarkanbir dalın üzerinde ilerledi.

“Ağabeyin garip biri,” diye fısıldadı Innovindil.“Birçok numarası var.”

“O numaralara ihtiyacımız olabilir,” diye eklediTarathiel.

Sırtlarında asılı veya erişebilecekleri kadaryakında tuttukları yaylarıyla duran bir düzineden fazlaorka şüpheyle bakıyordu. Fakat kafasını kaldırıp Pikel’ebaktığında, kendisi her ne tavsiyede bulunursabulunsun, cücelerin büyük ihtimalle beklemeyeceğinianladı. Böylece yere sindi ve savaş alanını incelemeyebaşladı. Sonra da Innovindil’e yana doğru açılmasınıişaret etti.

Ivan dosdoğru ikisinin arasından geçip çatırtılarçıkartarak ağaçların arasından yürüdü ve elindebaltasıyla açık alanın kenarına çıktı.

“Hareket eden her şeyi vuramazsınız, değil mi?”diye yüksek sesle alay etti.

Ağaç kesme işi derhal duruverdi. Açık alanınöbür tarafından gelen tüm sesler kesildi ve tüm orklar,sarımsı, kan çanağı gözleri genişleyerek aynı andadöndü.

“Pekala?” diye seslendi Kan onlara. “Daha evvelölümle göz göze gelmediniz mi hiç?”

Orklar saldırmadılar. Yavaşça, maksatlı birşekilde hareket etmeye başladılar. İçlerinden birkaçı

Page 374: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

emirler yağdırdı.

“Onlar liderler,” diye fısıldadı Ivan, gizlenmiş olanelflere. “Atışlarınızı iyi seçin.”

Orklar gözlerini dahi kırpmıyor, bakışlarınısadece yedi metre ötelerinde yalnız başına karşılarındaduran cüceden hiç ayırmıyordu. Yavaşça yaylarınısırtlarından indirip germeye ve kaldırıp hazır etmeyebaşladılar.

Liderleri diğerleriyle konuşmaya devam ediyorduve işbirliği içinde yaylım atışı yapmaları, atış için çoktanhazır olanların beklemesi için haykırdıkları barizdi.ilkatış elflerdendi. Bir çift ok çalıların arasından uçarakgeldi. Tarathiel’in oku liderlerden birinin gırtlağınasaplandı, Innovindil’inki ise diğerinin karnına gömülüpyaratığın yere düşerek kıvranmasına sebep oldu.

Aynı anda Ivan’ın önündeki hava, sanki bir subirikintisindeki hareler gibi hareket etmeye başladı veorklar atışlarını yaptıklarında bu hava dalgası açık alanadoğru hızla ilerledi.

Oklar daha yaylarından çıkar çıkmaz şekildeğiştirip bir söğüt ağacının dallan gibi kıvrıldı vedosdoğru gitmek yerine dört bir yana saçıldı. Yantaraftaki ağaçlardan Ivan’ın üzerine doğru süzülen tekbir ok dışında.

Fakat cüce bunu zamanında gördü, aşağı eğilipbaltasını yanına çekti ve şansına, silahını okun tamönüne getirdi. Baltanın metal kısmını ve Ivan’ın zırhlıkolunu sıyıran ork, cücenin yana doğru sendelemesine

Page 375: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sebep olduysa da, giydiği zırha karşı gerçek bir hasarveremedi.

“Hepsini hakla, seni lanet ahmak!” diye ağabeyiniazarladı Ivan. Pikel ise yukarıdaki dalların arasından kıskıs güldü.

Karşı tarafta duran orklar sanki ihaneteuğramışçasına yaylarına baktılar ve yaylarının çoğununda tıpkı oklar gibi druid büyü dalgasıyla şekil değiştirmişolduğunu gördüler. Bu sebeple onları yere atıp kılıçlarınıve mızraklarını çekerek vahşice hücuma geçtiler.

İki tanesi daha koşmaya başlayamadan önce elfokları tarafından alaşağı edildi.

Ivan Bouldershoulder buna kendi hücumuylakarşılık verme ve kafasını kaldırıp aklı bir karış havadaolan ağabeyinin hâlâ savaşla ilgilenip ilgilenmediğinebakma dürtüsüne karşı direndi.

Bir çift elf oku daha uçtu ve Tarathiel ile Innovindilçalıların arasından dışarı sıçrayıp Ivan’ın yanına geldi,ikisi de zarif bir kılıç ve uzun bir kama çekti.

Orklar taşların üzerinden atlayıp kayalarınüzerinden yuvarlanarak ve gırtlaktan yükselen savaşnaralarını haykırarak yaklaştılar.

Ivan ile elflerin üzerinden avuçlar dolusu parlakkırmızı yemiş uçtu. Bu büyülü nesneler, çarptıkları yerdeyüksek sesle patlayıp acı verecek şekilde kıvılcımlarsaçıyordu. Hücum eden orkların etrafında düzinelerceküçük patlama oldu. Tılsımlı patlangaçlar pek az hasar

Page 376: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

verdi ama büyük bir kargaşa çıkardı ve ne Ivan’ın, ne deelflerin gözden kaçırabileceği bir açıklık yarattı.

Ivan kemerinden bir el baltası çekip en yakındakiorkun yüzüne savurdu. Sonra ikinci bir balta çıkarıpyanındaki orku kesti. Kükreyerek hücuma kalktı, iribaltası derhal işe koyulup tökezleyen bir canavarıngöğsüne saplanarak hücumunu kesti. Sonra Ivan onunyanından geçip hızla döndüğünde balta genişçesavrulup sertçe indi ve yaratığın ense köküne gömüldü.

Ama yukarıdaki Ivan’dan içten bir takdirle dolubir, “Oooo,” sesinin yükselmesini sağlayan şey, gözüdönmüş Ivan’ın değil, elflerin hareketleriydi.

Yan yana duran Tarathiel ile Innovindil, silahlarınıakıcı bir hareketle göğüslerinin önünde tutup yüzlerininüzerine yükselterek çaprazladılar ve hazır bir şekilde ikiyana doğru açıldılar; böylece Tarathiel’in sağ koluInnovindil’in sol kolunun üzerinden geçti ve ikisi dirsekdirseğe kenetlendi. Saldıran düşmanlara karşı hareketegeçerken bu kenetlenmeyi korudular ve tek vücutmuşgibi hareket ettiler; ileri geri süzülüp duruyor veilerlerken dönüyorlardı. Tarathiel Innovindil’in arkasınageçip dişi elfin sağına geliyordu, böylece sağ kolu onunsağ koluna, sağ ayağı sağ ayağına topuktan burunagelecek şekilde değiyordu.

Bu birleşimin seviyesini anlamayan bir ork,Tarathiel’in görünüş itibarıyla açık olan sırtına saldırdı veInnovindil’in kılıcını, mızrağını rahatça yanasavuşturmak üzere beklerken buldu. Fakat Innovindil buhareketi tamamlamak yerine, hâlâ Pikel’in patlangaç

Page 377: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yağmuruyla kaybettiği dengesini sağlayamamış olan birorka yöneldi. Elf kılıcını, yanında tökezleyerek geçenorkun kaburgalarından içeri rahatça kaydırdı. Buhareketi de tamamlaması gerekmiyordu, zira Tarathielsanki bu hareketi kendisi yapmışçasına, kadının busavuşturmayla neler başardığını anlamıştı. Spl elindeduran kamasının tutuş yönünü değiştirdi ve hâlâkırıcıyla savaşmakta olduğu önündeki orkusavuştururken, diğer silahını sertçe geri saplayıpmızraklı saldırganın göğsüne batırdr.

Tarathiel tek bir akıcı hareketle hançerini geriçekti ve havada döndürüp ucundan yakaladı, sonrasanki kamayı fırlatmaya niyetliymiş gibi kolunu önündekiorka doğru kaldırdı.

Ork ürküp çekildi ve Tarathiel dönerek yerdeğiştirdi. Innovindil turunu tamamlayıp geldi ve uzunkılıcıyla afallamış orkun gırtlağını yardı.i lk olarakdönüşü Tarathiel durdurdu ve kılıç tutan kolunu aşağıindirip çevirerek, hâlâ hareket eden partnerinin belininetrafına doladı. Sertçe asılıp Innovindil’i yerden kaldırıpbelinin etrafından döndürerek önünde savurdu. Dişi elfinayağı ileri uzandı ve Tarathiel’e saldıran orka bir tekmesavurdu.

Dişi elf orka isabet etmedi —zaten bunuyapmaya çalışmıyordu— ama savrulan ayağı, yaratığınkısa, kancalı kılıcıyla tepki verip ona art arda vebeyhude yere hamleler yapmasına sebep oldu.

Innovindil, partnerinin göğsünün etrafındadönerken, Tarathiel sol eliyle ileri uzandı ve dişi elf sağ

Page 378: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dirseğini onun üzerinden kanca gibi geçirdi. Erkek elf, okolu haricinde dönüşünü tamamen durdurdu veInnovindil’in devinimini değiştirerek, kadının dönereksoluna geçmesini sağladı.

Aynı anda, kadın yolu açar açmaz, erkek elf, kılıçtutan sağ koluyla öne çıktı. Hâlâ Innovindil’e yetişmeyeçalışan zavallı ork, üzerine gelen kılıcı göremedi bile.

Innovindil hafifçe yere kondu. Devinimi vedönüşü onu başka bir orkun önüne getirmişti. Dişi elfinsilahları alçaktan saplanarak geldi.

O tek bir saldırı ve dönüşle, elfler beş orku ölüveya ölmek üzere yere sermişti.

“Oooo,” dedi Pikel ve elindeki büyülü yemişlereşüpheyle,.baktı.

Derken yan tarafta, çalıların arasında bir harekettespit etti ve bir çift orkun yaylarını kaldırdığını gördü.

Yaratıklar daha atışlarını yapamadan, Pikelelindeki yemişleri fırlattı; iki düzine küçük patlama,orklarm canını yakıp gözlerini kör ederek sıçramalarınave geri çekilmelerine sebep oldu.

Pikel’in kollan o yöne doğru uzandı ve parmaklarıkıpırdayarak ork çiftinin etrafındaki çalılıklara seslendi.Sarmaşıklar ve fundalıklar yaratıklara dolandı; Pikel kıskıs gülerek aynı zamanda bir üçüncüsünün deyakalandığını fark etti, zira görünmeyen bir orkun sıkışıpkalan yoldaşlarının atından hırladığını duydu.

Ivan, savaşçı elfierin zarafetine ve eşgüdümünesahip değildi. Aslında elfierin ölümcül dansları cüceyi

Page 379: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

etkilemişti. Komik görünüyordu ama yine deetkileyiciydi.

Fakat sarı sakallı cüce, zarafet konusundakiaçığını, katıksız şiddetiyle fazlasıyla kapatıyordu.

Kesip biçtiği orkun yanından hızla geçerek birdiğerinin saldırısıyla —sertçe— yüzleşti, bir kalkanhücumunu kabul ederek bacaklarını güçtü bir şekildeyere sabitledi. Yerinden kıpırdamadı bile. Ork geri sekti.

Ivan öndeki kalkan tutan kolu sertçe kesti; baltasıkalkanı ezip büzdü, hatta altında bağlı duran kola dasaplandı. Silahını derhal sertçe asılarak serbest bıraktı,orkun ayağını yerden kesip yaratığı hafifçe döndürdü vedengesini yeniden sağlamak zorunda bıraktı. Cücetekrar saldırdı; bu sefer baltasının kafasını engelleyicikalkanın üzerinden aşırıp orkun omzuna gömdü.

Yaralı yaratık geri tökezledi ama yanından başkabiri, onun ardından ise bir başkası koşturdu.

Ivan çoktan harekete geçmiş, geriye doğru biradım atmış ve yere çömelmişti. Bir kaya parçasını kaptıve ayağa kalkarken savurarak en yakındaki orkungöğsüne isabet ettirip yaratığın geri yalpalamasınasebep oldu. Yoldaşı sol tarafından geçip geldiğinde,Ivan da sağa kaçtı. Baltası afallayan orkunbağırsaklarına saplanıp yaratığın ayağını yerden kestive sırtüstü yere çakılmasına neden oldu.

İkinci ork kayarak durdu ve dönmeye çalıştı —veIvan’ın boylu boyunca dönerek uçan baltasını tamgöğsünün ortasına yedi.

Page 380: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ivan, peşinde orklarla dosdoğru saldırdı, ikibüklüm olmuş orka çullanıp onu devirdi ve bu sıradabaltasını çekerek aldı. Yakındaki bir kayaya doğrukoşturdu ve sıçrayıp üzerinden yuvarlanarak ayaklarınınüzerine konup kayanın arkasına geçmiş oldu.

Saldırıya devam eden orklar, Ivan’ın diğertarafından kaçmakta olduğunu zannederek ikiye ayrılıpkayanın etrafından dolaştılar.

Baltası soldan gelen ilk yaratığı yakaladıktansonra dosdoğru sağa yöneldi ve o taraftaki ilk orka daçarptı.

Ivan dosdoğru savaşmaya hazır bir şekilde dışarısıçradı ama elflerin çoktan ork kanıyla ıslanmış olansilahlarının, peşindeki canavarlara yetiştiğini görüncesavaşın hızla sona ermekte olduğunu gördü.

Orada, Tarathiel ile Innovindil, kayanın ikitarafında durmuş cüceye bakıyordu. O anda üçüarasında bir çok şey geçti, hiçbirinin beklemediği birsaygı hissi doğdu.

Bu bakışı bozup etrafına bakman ilk Ivan oldu.Cüce, etrafta ölü ve ölmek üzere olanlardan başka orkolmadığını fark etti. Geri kalan yaratıkların uzaktakiağaçların arasından kaçarken çıkarttıkları gürültüpatırtıyı duydu.

“Sekiz tane hakladım,” diye bildirdi Ivan.

Elinin tersiyle, baltasının kör kısmıyla vurmuşolduğu orka baktı. Yaratık yaralanmış, afallanmıştı veayağa kalkmaya çalışıyordu ama cüce ona doğru bir

Page 381: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

harekette bulunamadan önce Tarathiel’in kılıcı yaratığıngırtlağını yarıverdi. Cüce omuz silkti. “Pekala, yedibuçuk,” dedi.

“Yine de, aramızda en az ork öldüren kişinin, bukolay zaferi kazanmamızda en büyük rolü oynadığınısöylemem gerekir,” dedi Innovindil.

Kafasını kaldırdı ve Pikel’in az önce oturmaktaolduğu ağaca baktı.Yan taraftan gelen bir hareket,kadının, Ivan’ın ve Tarathiel’in aynı anda dönüp, Pikel’inelinde kanlı sopası ve yüzünde kocaman bir sırıtışlaiçinden çıkmakta olduğu çalılıklara bakmasına sebepoldu.

“Shalala,” diye açıkladı cüce, tılsımlı sopasınıgöstererek. Üç tıknaz parmağını kaldırıp “Uç!” diyebildirdi. Arkasından bir hareket geldi.

Pikel’in gülümsemesi kayboldu ve cüce hızladönüp sopasını indirdi.

Karşısında duran üç yoldaş kemiğin kırılma sesikarşısında irkildiler ama derken Pikel yüzüne dönengülümsemesiyle birlikte geri geldi.

“Pek becerememişsin galiba?” diye sordu Ivantatsızca. “Uç!” diye hevesle yanıtladı Pikel, üç parmağınıhavaya kaldırarak.

Dört yoldaş, Aykorusu’nun kuzeybatı ucunageldiğinde gün sıcak ve güneşliydi. Bir çıkıntınınüzerindeki yüksek bir noktadan bakan Tarathiel, batıdakiDünyanın Omurgası’nın alçaktaki yamaçlarınınarasından yılan gibi kıvrılarak ilerleyen ve kuzeyden

Page 382: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

güneye doğru akan Surbrin Nehri’nin parlak çizgisiniişaret etti.

“Nehir sizi Mithril Salonu’nun doğu kapılarınagötürecektir,” diye açıkladı Tarathiel. “Yani en azından,yakınlarına götürecektir. Sanırım cüce salonlarına gidenyolu kolayca bulacaksınız.”

“Ayrıca mesajımızı Kral Bruenor ile kara elf DrizztDo’Urden’e ileteceğinize güvenimiz tam,” diye eklediInnovindil.

“Eet,” dedi Pikel.

“Onlara söyleyeceğiz,” dedi Ivan.

Elfler birbirilerine baktı, ikisinin de yüz ifadesindehiçbir şüphe yoktu. Dördü dost olarak ve birbirilerineummuş olduklarından çok daha fazla saygı duyarak —özellikle de Ivan ve Tarathiel arasında— yollarınıayırdılar.

Page 383: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

KISIM DÖRT

YOLDAKİ DÖNEMEÇHayatımızı yaşamamız ve ilişkilerimizi içinde

bulunduğumuz ana göre değerlendirmemiz gereklidir.

Cattibrie ile olan hayatımın gerçeği ve aynızamanda bu hayata dair duyduğum korkuların temeli debu. İçinde bulunduğum yer ve zamanda yaşamak,rüzgar yemiş patikalarda yürümek ve karşımıza çıkacakher türlü düşmanla savaşmak. Bu dava her ne kadarmacera peşinde koşmaktan ileri gitmese de, davamızıamacımızı tanımlamak ve bu amacı tüm yüreğimiz veruhumuzla takip etmek. Bunu yaptığımız zamanlarda,Cattibrie ile ben, birbirinden ayrı ırksal özelliklerimizingetirdiği can sıkıcı gerçeklerden özgür kalıyoruz. Bunuyaptığımız sürece hayatlarımızı bir arada, gerçek birdostluk ve sevgiyle, bilinç sahibi varlıkların birbirineolabileceği kadar yakın bir şekilde yaşayabiliyoruz.

Sadece yolun ötesine, geleceğimizebaktığımızda sorunlarla karşılaşıyoruz.

Mithril Salonu’nun kuzeyindeki dağ patikalarında,Cattibrie ölümle ve daha da önemlisi ölümlü oluşuyla

Page 384: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

burun buruna gelmişti. Hayatının sonuna çok ani veacımasız bir şekilde bakmıştı.

Öleceğini düşünmüş ve o feci an içinde, asla biranne olamayacağını, asla bir çocuk doğuramayacağını,hayatını ve yürüdüğü yolu belirleyen o değerlerievlatlarına asla açılayamayacağını sanmıştı. Ölümlüolduğunu, gerçekten ölümlü olduğunu ve mirasınıtaşıyacak kimsesinin olmadığını görmüştü.

Gördüğü şeyden hiç hoşlanmamıştı.

Sıklıkla yaptığı üzere —benim ve hepimizinsıklıkla yaptığımız üzere— ölümden kurtulmayıbaşarmıştı. Wulfgar, içimizden herhangi birinikurtaracağı ve içimizden herhangi birinin onukurtaracağı gibi Cattibrie’nin yardımına koşup orklarıdağıtmıştı. Böylece Cattibrie, ölümlü oluşunu tammanasıyla idrak etmemişti.

Ama bunun düşüncesi hâlâ zihninde.

İşte sıkıntı, başardığımız her şeyi ölümcülkayalarla dolu bir uçurumdan aşaği itmekle tehdit edenyoldaki keskin dönemeç, Cattibrie’nin geleceğinin vebizim geleceğimizin getirebileceği ihtimalleri daha net birşekilde anlayışında yatıyor.

İkimiz için ne gibi bir gelecek var? İlişkimizigünbegün gözden geçirdikçe, sadece neşe, macera veheyecan buluyoruz; yolun ötesine baktığımızda ise,reddedemeyeceğimiz, özellikle de Cattibrie’ninreddedemeyeceği sınırlamalar görüyoruz. Çocukyapabilecek mi? Benim çocuklarımı doğurabilir mi?Dünyada, insan ve elf ırkının birleşiminden doğan birçok

Page 385: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

melez yarı elf var ama bir yarı drow? Böyle bir şeyi hiçduymadım —Barrison Del’Armgo Evi’nin, savaşçıerkeklerinin gücünü ve cüssesini arttırmak için bu tipbirleşimleri desteklediğine dair söylentiler duymuştumama bunun bir söylentiden öteye geçip geçmediğinibilmiyorum. Kesinlikle bu doğruysa bile, sonuçları pekde iç açıcı değil!

Bu yüzden, Cattibrie’nin çocuklarının babası olupolamayacağımı bilmiyorum ve işin gerçeği, bumümkünse bile, pek de hoş bir düşünce getirmiyor,ayrıca acı verici yan etkileri yok değil. Kendiçocuklarımın, Cattibrie’nin muhteşem değerlerininçoğuna —onun algısı kuvvetli doğasına, cesaretine,şefkatine, dönmez bir şekilde doğru bildiği yola sadıkkalışına ve elbette ki güzelliğine— sahip olmasınıkesinlikle isterim. Her türlü ebeveyn, Cattibrie’ninözelliklerini taşıyan bir evlatla gurur duymaktan başkabir şey yapamaz.

Ama o çocuk, drow elflerini kabul etmeyen birdünyada bir yarı drow olacak. Şöhretimin benden önceulaştığı kasabalarda, artık bir nebze hoşgörüylekarşılanıyorum, fakat hayatına bu dünyada başlayan birçocuğun şansı ne olabilir? Öyle bir çocuk, kendişöhretini yayacak yaşa gelinceye kadar, kesinlikle eşsizırksal özellikleriyle yaralanacaktı.

Belki de bir çocuk yapabilir ve onu büyüyenekadar Mithril Salonu’nda tutabiliriz.

Ama bu da bir sınırlama ve Cattibrie bunu gayetiyi biliyor.

Page 386: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Çok kafa karıştırıcı ve acı verici bir şey.Cattibrie’ye aşığım —bunu artık biliyorum— ve onun dabana aşık olduğunu biliyorum. Her şeyin ötesinde bizdostuz ve ilişkimizin güzelliği de buradan geliyor. İçindebulunduğum zaman ve yerde, yollarda yürürken, rüzgarıyüzümde hissederken, düşmanlarımızla savaşırken,kendime ondan daha iyi bir yoldaş, olduğum kişiyi dahaiyi tamamlayan birini isteyemem.

Ama yolun daha ilerisine, on veya yirmi yılsonrasına baktığımda, daha keskin dönemeçler ve dahaderin uçurumlar görüyorum. Cattibrie’yi öleceği günekadar severim, ben hâlâ gençliğimin çiçek açandönemindeyken o gün onu yaşlı ve halsiz bir haldebulsa bile. Benim için hiçbir yük olmaz, yollara dökülüpdaha fazla macera aramaya özlem duymam, kendimefiziksel açıdan daha çok uyan bir yoldaş —bir elf veyabir drow— bulma ihtiyacı hissetmem.

Cattibrie bir keresinde beni en çok kısıtlayanşeyin dışarıdan mı yoksa içeriden mi geldiğini sormuştu.İnsanların bana bir kara elf olarak bakış açısından mıdaha çok kısıtlanıyordum, yoksa insanların bana bakışaçısına kendi bakış açımdan mı? Sanırım şu anda daaynı şey geçerli ama onun için. Zira ben birlikteyürüdüğümüz yolda kaçınılmaz olarak karşımızaçıkacak dönemeçleri anlayıp tamamen kabullenirken,sanırım Cattibrie onlardan korkuyor ve bu korkuyu kendiiçin duymaktan çok benim adıma duyuyor. Otuz yıliçinde, o altmış yaşına yaklaştığında insanstandartlarına göre yaşlı biri olacak. Ben yüz yaşıma, ilkasrımın sonuna yakın olacağım ve yine de, drowların

Page 387: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bakış açılarına göre çocukluktan daha yeni çıkmış,gayet genç bir yetişkin olarak görüleceğim. Sanırımölümlü olduğu gerçeğiyle yaşadığı karşılaşma, onu onoktaya bakmaya zorluyor ve bu olasılıklardan pekhoşlanmıyor —kendinden çok benim için.

Ayrıca öbür mesele, yani çocuklar meselesi dehâlâ mevcut. İkimiz bir aile kurarsak, çocuklarımızinanılmaz baskılarla, önyargılarla yüzleşecek veanneleri bu diyardan göçtüğünde genç, çok gençolacaklar.

Çok kafa karıştırıcı.

Şimdilik, içinde bulunduğum anda olmayı tercihediyorum.

Evet, korkumdan dolayı böyle yapıyorum.

—Drizzt Do’Urden

KRAL OLMANIN ETKİSİShallows’dan gönderilen muhafızların dostane

karşılamasının ardından bile, ertesi sabah Mithril SalonuKralı ile maiyetindekiler surlu şehrin ön kapısından içerigirdiklerinde karşılaştıkları tepkiyle afalladılar.

Siperliklerden ve küçük kasabanın kuzeysurunun üzerinde bulunan tek kuleden trompet sesleriyükseldi. Trompetçilerin hiçbiri o kadar iyi çalmasa veGümüşay gibi daha büyük bir şehrin bandolarındanbeklenecek şekilde parlak zırhlar kuşanmış olmasa da,Bruenor daha evvel hiç bu kadar yürekten çalan birtakım görmediğinden emindi.

Page 388: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tüm kasaba halkı —yüz kişiden biraz fazlaydılar— kapının ardındaki alanda çember oluşturmuş alkıştutup ellerini sallıyor ve gül yaprakları serpiyordu.Bruenor’un bir sınır kasabasından beklediğinden dahafazla kadın ve birkaç bebek de dahil olmak üzere birkaççocuk vardı. Bruenor belki de Mithril Salonu’nun dışındaepey bir süre geçirip bu gelişen kasabalara göz kulakolabileceğini düşündü. Buraya baktığında Shallows’un,cücenin Vahşi Sınır’daki tüm kasabaların olduğunusandığı üzere bir haydut ve kaçak yuvası değil, tam birkasaba, sabit bir yerleşim yeri olmak için büyük çabasarf ettiğini görüyordu. Derken önceki yuvası olanOnKasaba’yı düşündü ve o on kentin, asırlar önceBuzyeli Vadisi’ne vardığındaki hallerinden evrim geçiripnasıl da çok daha sağlam şehirler haline geldiğinihatırladı.

.. Grubun başını çeken cüce duraksayıp etrafına,tezahürat yapan bolca insanın ötesindeki kaba sabaevlerine baktı. Evlerin çoğu taştan yapılmış, ahşapsütunlarla desteklenmişti ve hepsi de, sanki sakinleriorada uzun bir süre kalmayı planlıyormuş gibi sağlamyapılmıştı. Bruenor başını sallayıp sessizce onları takdiretti. Bakışları ise yavaş yavaş kasabayı net bir şekildebelirten tek kuleye yöneldi. On metrelik gri bir silindirşeklindeydi; sancağında ise, kızıl bir zemin üzerinde,etrafında altın renkli yıldızlar bulunan bir çift el vardı.Bariz bir şekilde bir büyücünün işaretiydi ve karşısındakikalabalık ikiye ayrılıp da uzun, sivri şapkalı, altınyıldızlarla süslü parlak kızıl bir cübbe giymiş ak sakallı,yaşlı bir adam çıkageldiğinde, aradaki bağlantıyı kurmakcüceye zor gelmedi.

Page 389: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Fakir kasabama hoş geldiniz, Mithril SalonuKralı Bruenor,” dedi adam, yürüyüp tam Bruenor’unkarşısında durararak. Şapkasını çıkartıp yerlere kadareğilerek reverans yaptı. “Ben Withegroo Seian’Doo,Shallows’un kurucusu ve şu andaki hükümdarıyım. Bizişereflendirmeniz beklenmedik bir şey ama kesinlikle hoşkarşılanmayan bir şey değil.” “Sana da selam olsun,Withe…”

“Withegroo.”

“Withegroo,” diye bitirdi Bruenor. “Ayrıca henüzKral Bruenor değilim —yani henüz yeniden kral değilim,ne demek istediğimi anlatabildim mi?”

“Atanız Gandalug’un vefat haberini duymak banave kasaba halkına büyük bir hüzün verdi.”

“Evet ama yaşlı adam gayet güzel birkaç asıryaşadı ve sanırım hiçbirimiz bundan fazlasınıisteyemeyiz,” diye yanıtladı Bruenor.

Etrafına bakıp da kasaba halkının neşeli, samimigülümsemelerini gördüğünde burada rahat olabileceğini,kendisinin ve dostlarının —hatta tam yanında durmaktaolan Drizzt’in bile—gerçekten de Shallows’da hoşkarşılanan konuklar olduğunu fark etti.

“Batıdayken haberi aldık,” diye açıkladı cüce.“Ben ve dostlarımdan bazıları Buzyeli Vadisi’ndeyaşıyorduk.”

“Mithril Salonu’na dönüş yolculuğunda yolunuzumu kaybettiniz?”

Bruenor başını sağa sola salladı.

Page 390: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Felbarr’dan bir çift dosta rastladık,” diye açıkladıve dönüp Tred’i işaret etti. Tred ise pek rahat olmadığıhalde gayet nazikçe reverans yaptı. “Başları birkaç orklabelaya girmiş de.”

Cüce, Withegroo’nun kırışıklarla dolu yaşlıyüzünden ve uzun, atmaca gagasını andıran burnundanbir gölge geçtiğini fark etti. Adamın kocaman kulakları,kırmızı şapkasının kıvrılmış gölgeliğinin altından dört biryana doğru adeta fışkıran gür, beyaz saçlarının atlındakıpırdayıp durdu. Bruenor bu bakışa sert bir ifadeylekarşılık verdi.

“Tıkırdayan Ökçeler Kasabası’nı biliyormusunuz?” diye sordu ciddiyetle.

Withegroo etrafına bakındı ve kasaba halkındanbirkaç kişinin başıyla onayladığını gördü.

“Artık o kasaba yok,” dedi Bruenor açık açık.“Orklar ve devler kasabayı yerle bir etti. Hepsiniöldürdü.”

Avlunun dört bir yanından iniltiler, kesilen nefessesleri ve fısıltılar yükseldi.

“O itlerin peşine düştük ve birçoğunu geberttik,”diye derhal sözüne devam etti Bruenor, trajediye dahaolumlu bir hava katmak için. “Dağlarda bir avuç dolusudevi, yaklaşık yüz ork leşiyle birlikte bıraktık, fakatburaya gelip Shallows’un hâlâ ayakta ve sağlam olupolmadığını görmekle iyi edeceğimizi düşündük.”

“Tahmin edebileceğinizden daha sağlam,” diyeyanıtladı Withegroo.

Page 391: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Dimdik doğrulup durdu —ki gerçekten uzun biradamdı, iki metreye yakındı ve Wulfgar’ın gözlerininiçine başını arkaya yatırmadan bakabilirdi. FakatWulfgar’ın aksine, adam çok cılızdı ve yüz elli kilolukbarbarın yarısı kadar bile ağır sayılmazdı.

“Ork ve dev türleriyle birçok kez karşılaştık,” diyedevam etti büyücü, “ama bir kez olsun içlerinden birigüçlü sur hattımızı aşamadı.”

“Yaşlı Withegroo onları yıldırımıyla öldürüyor!”diye haykırdı bir adam kenardan ve diğerleri derhalbüyücü için tezahürat yapmaya başladı.

Withegroo biraz utangaç, biraz gururlu bir şekildegülümsedi ve onlara doğru dönüp gitgide büyüyentezahüratı yatıştırmak için alçakgönüllülükle elini salladı.

“Elimden geleni yapıyorum,” dedi büyücü,Bruenor’a dönerek. “Savaş konusunda acemi değilim;şöhretimi ve servetimi envai çeşit yaratıkla dolu karanlıkmağaralarda maceralara çıkarak kazandım.”

“Ve kendine bir kasaba satın aldın,” diye belirttiBruenor, ses tonunda hiçbir iğneleyici ifade olmaksızın.

“Kendime bir kule inşa ettim,” diye düzelttibüyücü. “Burasının hayatımın sonuna kadar yaşamak,irfan peşinde koşmak ve geçmişteki maceralarımı yadetmek için iyi bir yer olduğunu düşündüm. Bu iyi yüreklihalk”—dönüp elini savurarak kalabalığı işaret etti—”tektek, aile aile beni buldu.

Sanırım yerleşmeye niyetli oldukları yerde benimkulem gibi göz alıcı bir işaretin bulunmasının değerini

Page 392: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

fark ettiler —gördüğünüz gibi, kasabamıza cücetüccarları çekiyor.” Sözünü abartılı bir göz kırpışla bitirdive bu, Bruenor’un yüzüne bir gülümseme getirdi.

“Sanırım onlara göz kulak olacak, çok yakınagelen canavarların üzerine bir yıldırım oku yollayacakbir büyücünün varlığından da hiç rahatsız olmamışlardı,”dedi cüce Withegroo’ya. Büyücü ise bu iltifatıalçakgönüllülükle kabul etti.

“Elimden geleni yapıyorum.” “Eminimyapıyorsundur.”

“Pekala,” dedi büyücü derin bir nefes alıpsohbetin yönünü beklenmedik bir şekilde değiştirerek,“iyi olup olmadığımızı görmeye geldiniz ve bu bizim içinbir şereftir Kral —ya da yakında Kral olacak olan—Bruenor Battlehammer. Güvende ve güçlü olduğumuzugörebilirsiniz ama size yalvarırım bizi terk etmekteçabuk davranmayın. Shallows’un surları ve evleri taştanyapılmış olduğu için soğuk görünebilir —tabii bir cüceiçin değil!— ama içlerinde sıcacık şömineler ve bolcahikaye paylaşacak sesler barındırıyorlar.” Bir adımgerileyip kafasını kaldırdı ve tüm gruba seslendi.“Başımızın üzerinde yeriniz var, hepinizin. Shallows’ahoş geldiniz!”

Bununla birlikte tüm kasaba halkından birtezahürat yükseldi ve Bruenor yol yorgunu grubuna safıbozup rahat konuma geçmelerini işaret etti.

“Mirabar’dan gördüğümüzden biraz daha hoş birkarşılaşma,” diye belirtti Drizzt Bruenor, Cattibrie, Regis

Page 393: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ve Wulfgar’a, cüce kralı Withegroo’dan uzaklaşıp enyakın dostlarının yanına geldiğinde.

“Evet, Mirabar,” diye homurdandı Bruenor. “Birara hatırlatın da orayı yerle bir edeyim.”

“Etrafta tek bir ork izi bile yok,” dedi Cattibrie,“güçlü surlara, daha da güçlü bir halka ve onları koruyanbir büyücüye sahip bir kasaba…”

Başını sallayıp onları takdir etti.

“Ve bizi bekleyen güneye doğru bir yol,” diyebelirtti Wulfgar.

“Ama henüz değil,” dedi Cattibrie. “Bence bir süreburada kalmalıyız, güvenliklerinden emin olmak için.”“içinde bir his var, değil mi?” diye sordu Bruenor.

Cattibrie etrafına bakındı. Şenliklere, kahkahalarave görünüş itibarıyla normal manzaraya rağmenyüzünden bir bulut geçiverdi.

“Evet ben de hissediyorum,” dedi Bruenor. “Amaendişeye mahal yok. Diyarı kolaçan edecek ve doğudakiSurbrin’e doğru ilerleyeceğiz. Tred bana o yönde birkaçkasabanın daha olduğunu söyledi. Bakalım yöredekikasaba halklarının kaçı Kral Bruenor ile dostlarını bukadar dostane bir şekilde karşılayacak.”

Drizzt’e baktı ve üzerine basa basa ekledi, “Tümdostlarını.” Drow sanki bunun bir önemi yokmuş gibiomuz silkti ve aslında bunun hiç önemi yoktu.

*****

Page 394: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Karanlık deliklerde, daha büyük bir başarı eldeedeceklerine inanırlarsa yönetilebilecek on bin ork dahavar,” dedi Ad’non Kareese, üç yoldaşına.

Kara elflerin gizlenme yeri ile Gerti’nin karargahıarasındaki yöreyi keşif görevinden yeni dönmüştü; ki bugöreve daha düşük seviyeli canavar krallarına —Obould’u tanıyan bir ork ve son derece sefil bir goblinlideri— yaptığı ziyaretler de dahildi.

“Yirmi bin,” diye düzeltti Donnia, “en az bu kadar.Dağlardaki mağaralar o küçük yaratıklarla dolu ve onlarıorada tutan tek şey ya ahmaklıkları, ya da korkuları.Eğer Obould ile Gerti büyük ödülü, yani cüce kalesininkralının kellesini ele geçirirse, eminim ki büyük birkısmını davaya katılmaya ikna edebileceğiz.”

“Ne amaçla?” diye şüpheyle söze karıştı Kaer’lic.“Ondan sonra bize, sadece yüzeyde dolaşıp duran oyaratıkları izlemek kalacak.”

“Kaos ile huzur buluruz,” diye belirtti Tos’unkurnaz bir sırıtışla.

“Menzoberranzan’dan gelen bir ahmağa yaraşansözler,” dedi Kaer’lic ve bu sadece Tos’un daha dagenişçe gülümsemesine sebep oldu.

“Öyleyse senin değer ölçütlerine görekonuşayım,” diye yanıtladı Tos’un. “Kaos ile zenginlikbuluruz. Kaos ile neşe buluruz.”

Kaer’lic omuz silkti ve tartışmadı.

“Çeşitli goblin ve ork kabilelerinin liderleriyleçoktan irtibata geçtim ve güneydeki Troll Bataklıklarında

Page 395: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yaşayan o çetin canavarlarla büyük bir bağlantıya dairbazı imalar duydum,” diye belirtti Ad’non.

“Goblinlerin böbürlenmelerine dikkat et,” dediDonnia. “Eğer seni etkileyeceklerini düşünürlerse,önlerinde dağ devlerinin eğildiğini bile söylerler.”

“Tünelleri çok uzun,” diye yanıtladı Ad’non.

“Bunu yapabileceğimize inanmaya gönüllüyüm,”dedi Tos’un, “ve tabii bundan büyük zevk alacağımızainanmaya da. Obould ile Gerti’yi birbirine bağlamaya ilkçalıştığımız zamanda en çok şüphe duyan bendim vedişi devin, halkından bazılarının ölümünü duyduğunda osefil orkun gırtlağına yapışacağından emindim amabakın şimdi neredeyiz. Obould’un kaşifleri dört biryanda, dağlarda geziniyor ve aralarında bizzat KralBruenor’un bulunduğunu düşündüğümüz bu grubun izinisürüyor.

Onu bulduğumuzda ve Gerti intikamınıaldığında…”

“Binlercesini Obould’un yanına çekebiliriz,” dediAd’non. “Yöreyi millerce kaplayacak karanlık bir güruholuşturabiliriz!”

“Ve?” diye sordu Kaer’lic tatsızca.

“Ve onların cüceleri, insanları ve birbirileriniöldürmelerini izleriz,” diye yanıtladı Ad’non.

“Her zaman orada, bir adım geride ve aslında biradım ileride olacak, her adımda payımıza düşenialacağız.”

Page 396: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ayrıca bütün bu hadiselerin tadını daçıkaracağız,” diye ekledi Donnia gaddar bir sırıtışla.

Kaer’lic bu mantığı kabul edip başıyla onay verdi.

”Müttefiklerimizin, bir dost olmayan o drowunvarlığından haberdar edildiğinden emin olun,” diyetavsiyede bulundu rahibe.

Bu düşünceler arasında Drizzt Do’Urdenkesinlikle birden fazla defa zihinlerde yer buluyordu, zirao, Feci Kaer’lic’in yüzleştiği, Lolth’a ve drow âdetlerineihanet etmiş ilk kara elf değildi.

Elbette ki Drizzt’e karşı kişisel bir nefret veya kandavası gütmüyordu —Tos’un’un bunun gibi hisleribeslemesinin daha muhtemel olduğunu düşünüyordu—ama aralıksız olarak entrika kuran rahibe, bütün bumeselenin nasıl ilerleyeceğini düşünmeden edemedi.Eski borçları ödemek için beklenmedik fırsatlarbulabilecek miydi? Tek bir kaçak drowun şöhretiÖrümcek Kraliçe’ye hizmet etmekte iyi bir şekildekullanılabilir ve daha da önemlisi tanrıçanın gözündendüşmüş olan bir rahibenin işine yarayabilir miydi?

Gülümseyip etrafındaki üç yoldaşına baktı. Hepside bu konuda kendisinden çok daha hevesligörünüyordu.

Feci Kaer’lic, her zaman için sabırlıydı.

Trompetleri duydular ve oldukça kıt zekalıolmalarına rağmen, ork takımından biri, haber veren buses ile peşlerinde oldukları grup arasındaki bağlantıyıkurmayı başardı.

Page 397: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yarığın öbür tarafında duran orklar, Drizzt iledostlarının sadece bir gün önce gördüğü şekiJdeWithegroo’nun kulesine bakmaktaydı.

Şekli bozuk, sivri dişli ağızlarında gaddar sırıtışlarbeliren ork devriye birliği hızla yola koyulup, Obouldoğlu Urlgen’in beklemekte olduğu dağ yamaçlarınayöneldi.

“Bruenor kasabada,” diye bilgi verdi devriye lideri,uzun boylu, gaddar ork kumandanına.

Bu bilgiyi neşeyle karşılayan Urlgen’in yarıkdudağı kıvrıldı. Orkun kendisini affettirmesi gerekliydi veBruenor Battlehammer’ın ölümünden aşağısı yeterliolmazdı.

Obould ile Gerti onu suçluyordu ve DünyanınOmurgası’nın soğuk dağlarında yaşayan hiçbir canlıiçin, o ikisinin hiddetini üzerine çekmek iyi bir şeydeğildi.

Ama Kral Bruenor avuçlarının içindeydi, uzak birkasabada, üzerlerine çökecek olan felaketten habersiz,rahatça dinleniyordu.

Urlgen ulaklarını tüm hızlarıyla yola çıkardıveObould’a daha hızlı bir şekilde hareket etmesiniiletmelerini emretti. Sıçanı kapana kıstırmışlardı veUrlgen onun kaçmasını istemiyordu.

Günlerini davasına daha fazlasını katmaçabasıyla geçirmiş olan ork bitkin düşmüştü. Yine deKral Obould, bu yolculuğu tek başına yapması ve

Page 398: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor’un bulunmuş olduğu haberini iletmeyi herhangibir ulağa bırakmaması gerektiğinin farkındaydı.

Gerti’yi tahtının tam ucunda, mavi gözleri tehlikelibir şekilde kısılmış halde, ileri atılmaya hevesli bir avcıhayvan edasıyla otururken buldu.

“Kral Bruenor’u ve halkımı katleden diğerlerininyerini tespit mi ettin?” diye sordu, daha ork kralımünasip bir selam veremeden önce.

“Küçük bir kasabada,” diye yanıtladı Obould. “Tekkulesi olan kasaba.”

Gerti kasabayı tanıyarak başıyla onayladı. Tekkulesiyle Shallows, bu yöredeki terk edilmiş, basit köylerve yeraltındaki cüce veya goblin türü yaratıklarınkalelerinden belirgin bir şekilde ayrılıyordu.

“Peki birliklerini hazırladın mı?”

“Çoktan bir ordu yola çıktı bile,” diye yanıtladıObould. Gerti’nin gözleri genişledi ve dişi dev patlamaküzereymiş gibi göründü.

“Sadece güneye doğru kuşatmak için,” diye hızlaaçıkladı ork. “Zemin orada düz ve kolay aşılabilirnitelikte, ayrıca Kral Bruenor’un kasabadan kaçmasınaizin verilmemeli.”

“Sadece yolu kapamaktan başka bir şeyyapmayacaklar yani?”

“Evet.”

Gerti hizmetkarlarından birine işaret etti. Bu, sonderece iri, kaslı bir ayaz deviydi. Parlak metal bir zırh

Page 399: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

giymişti ve Obould’un şimdiye kadar gördüğü en büyük,en gaddar mızrağı taşıyordu.

Savaşçı reverans yaparak derhal bu işaretecevap verdi ve odanın dışına doğru yöneldi.

“Benim birliklerime Yerki liderlik edecek,” diyeaçıkladı Gerti. “Derhal yola çıkacaklar.”

“Kaç tane?” diye sormadan edemedi ork. “On,”diye yanıtladı Gerti.

“Ve bin ork,” diye ekledi Obould.

“Öyleyse Kral Bruenor Battlehammer’ın çöküşüiçin yaptığımız katkılar eşit seviyede demektir,” diyebelirtti kendisini üstün gören dişi dev.

Obould neredeyse iğneleyici bir cevapyapıştıracaktı ama nerede bulunduğunu ve Gerti’ninyardımcılarından herhangi birinin onu ezmesinin nekadar kolay olduğunu hatırlayınca sadece kıs kıs güldü.

Gözleri hâlâ keskin şekilde odaklanmış, tekrarkısılmış ve ölümcül bir hal almış olan Gerti, orkunneşesini paylaşmadı. “Derhal yola koyulmalıyız,” dediObould, konuyu biraz değiştirerek. “Kasabaya üç günlükyolculuk var.” “iki gün olsun,” dedi Gerti.

Obould başıyla onaylayıp reverans yaptı vearkasını dönüp hızla dişi devin yanından uzaklaştı, fakattam mağaradan çıkmak üzereyken Gerti isminiseslenerek onu durdu.

Ork döndü ve adi Gerti olan güç timsaliyleyüzleşti. “Beni hayal kırıklığına uğratma… bir daha,”diye

Page 400: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

uyardı dişi dev, son sözlerine vurgu yaparak.

Ama Obould doğrulup dimdik durdu ve Gerti’ninheybetli bakışı karşısında hiç ürküp sinmedi. Emrindeon dev vardı. On dev!

Ve bin ork!

ÇOK AÇIK BİR UYARI

Ivan ilk başlarda, Pikel’in Mithril Salonu’nun doğukapılarına varmak için Surbrin Nehri’nin akıntısındailerleme önerisine burun bükmüştü. Ama Aykorusu’ndançıktıklarından sonra üçüncü gece nehrin hemenkenarında kamp kurduklarında, Pikel kardeşini şaşırtıpkırık kütükler toplamak için karanlığa karıştı. Ivan’ınhorlamaları sabahın kükreyen esnemelerinedönüştüğünde, yeşil sakallı ağabeyi, çıkıntılı,sarmaşıklar ve iplerle bağlanmış, iç içe geçmişdallardan oluşan irice bir sal yapmıştı.

Ivan’ın ilk tepkisi elbette ki şüphe dolu olmuştu.

“Seni ahmak, ikimizin de boğulup ölmesinesebep olacaksın!” dedi, sanki Pikel’in bu hakaretialışıldık nezaketiyle kabul edip derhal üzerinesıçramasını bekliyormuş gibi ellerini beline koyupayaklarını iki yana açmış bir halde.

Pikel sadece kahkaha attı ve salı suya itti. Salnehrin kenarındaki sığ bir havuzcuğa inip kusursuz birdengeyle durdu ve Pikel üzerine atladığında biraz olsunsuya batmadı.

Bolca tatlı dilli ikna yöntemi ve acıyan ayaklarınınhatırlatılmasıyla birlikte, Ivan en sonunda, “sadece

Page 401: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sınamak için!” diyerek salın üzerinde ağabeyine katıldı.Ivan son kararını açıklayamadan önce Pikel kürekçekerek salı ana akıntıya götürdü ve sal ondan sonrakolayca ilerlemeye başladı.

Ivan’ın itirazları, rahatça süzülürken yaptıklarıyolculuğun katıksız rahatlığıyla kaybolup gitti. Pikel salıgüzel bir şekilde tasarlamış, hayret verecek derecederahat iki oturak oluşturmuş, hatta bir köşesine küçük birhamak bile asmıştı.

Ivan, ağabeyinin böyle şeyleri yapmayı neredenöğrendiğini sorma ihtiyacı duymuyordu. Pikel’in o garipdruid büyüsünün işin içinde olduğunu biliyordu —bukadarı barizdi! Ahşabın bazı yerleri —mesela kendisineyapmış olduğu oturak— oyulmuş değil, şekillendirilmişgibi görünüyordu, ayrıca Pikel’in kullandığı küreğin üzeriyaprak ve ağaç desenleriyle o kadar detaylı bir şekildesüslenmişti ki, yetenekli bir ahşap oymacısının bunubaşarması en az on gününü alırdı. Pikel ise bunusadece tek bir gecede yapmıştı. Surbrin Nehri’ndeki ilkgünlerinde çok iyi yol kat ettiler ve Pikel’in önerisineuyarak gece vakti de yolculuğa devam ettiler. Parlakyıldızların örtüsü altında hafif akıntıyla birlikte süzülüpgitmek çok hoş bir deneyimdi, özellikle de Pikel için.Tam aniamıyla bir cüce olan Ivan bile, o hayrete şayanyaz göğünün altında elflere biraz daha fazla saygı duyaroldu, ya da en azından, elflerin yıldızlara düşkünlüğünübiraz anladığını itiraf etti (tabii ki kendi kendine!).i kincigün nehir, Dünyanın Omurgası’nın doğu kıyısı boyuncaakarak, kule gibi yükselen dağlara daha da yaklaştı.Nehir kayalıklı arazide kıvrılarak ilerlerken, sağ

Page 402: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kıyısında ve bazen iki tarafında birden, etraflarına yeşilçalılıklar ve beyaz tonlar; serpiştirilmiş, gri taşlardanoluşan parlak duvarlar hakimdi. Bu durum Pikel’i birazolsun rahatsız etmiyor ama Ivan’ı daha da tetikteolmaya itiyordu. Ne de olsa yakın zaman önce orklarlasavaşmışlardı ve bu arazi bir pusu için muhteşem biryer sayılırdı.

Ivan’ın ısrarları üzerine, salı ikinci gece nehirkıyısına çektiler ve aslında, nehir karanlıkta yolculukedilemeyecek kadar fazla sağı solu belirsiz ve hızlı birhal almaya başlamıştı. Ayrıca cücelerin tedariklerinitazelemeleri gerekliydi. Ertesi gün yağmura yakalandılarama onları sırılsıklam edip sefil bir hale sokmuş olsa daçoğunlukla hafif bir yağmurdu. En azından nehrin doğukıyısı uzaklaşmış, dağlar biraz geri çekilmiş ve batıdakidağ bayırları daha yumuşak bir şekilde yukarı doğrumeyillenmeye başlamıştı.

“Sence onları bugün bulur muyuz?” diye sorduIvan. “Hıhıı,” diye yanıtladı Pikel.i ki cüce de YükselenRuh Katedrali’nden yaptıkları yolculuğun esas sebebiüzerinde düşüncelere daldılar. Mithril Salonu’nu, KralBruenor’un taç giyme törenini görmeye gelmişlerdi. Birasırdan uzun süre öncesinden, yani en küçükyaşlarından beri ikisinin de hiç görmemiş olduğu birşeyi, büyük cüce salonlarını görme düşüncesi Ivan’ıniçinde büyük bir neşe uyandırıyordu. Zihni en uzakgeçmişindeki anılara, metal üzerinde çınlayan çekiçseslerine, kömür, sülfür ve hepsinden de çok bal likörükokusuna yöneldi. Kendi yurdunun en büyük odalarınıdestekleyen güçlü, uzun sütunları tekrar görebiliyor ve

Page 403: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

efsanevi Mithril Salonu’nun sütunlarının muhtemelen omuhteşem işçiliği bile büyük ölçüde gölgedebırakacağını düşünüyordu.

Evet, Ivan’ın görüşüne göre, Cadderly, Danica veçocukları ne kadar çok severse sevsin, bir kez dahakendi ırkının arasında, cücelerin zevklerine göretasarlanmış bir mekanda bulunmak müthiş olacaktı.

Bu heyecanlı beklentisini gözden geçirirkenPikel’e baktı ve belki de Mithril Salonu gibi bir yerin şu“duurit” cüceyi kendi özüne döndürmekte son derece işeyarayabileceğini düşündü ve bunun böyle olmasınıumdu. Pikel ahşap üzerinde çalışarak bu sal gibi işlerçıkarabiliyorsa, Ivan, onun taş ve metal gibi gerçek cücehammaddeleriyle çalışırsa zanaatında nasıl damuhteşem olacağını merak etmeden edemedi.

Elbette ki, eğer Pikel kardeşinin düşüncelerinintam orta yerinde, gökten kocaman, inanılmaz derecedeçirkin bir kuşu kaldırdığı koluna çağırıp da yaratıklauzun ve görünüşe bakılırsa detaylı bir sohbete girmemişolsaydı, Ivan’ın gittikçe büyüyen bu hayali çok dahainandırıcı olabilirdi.

“Kendi seviyendekilerle mi konuşuyorsun?” diyetatsızca sordu Ivan, akbaba uçup uzaklaştığında.

Pikel şaşırtıcı derecede ciddi bir ifadeylekardeşine doğru döndükten sonra batı kıyısını işaret ettive salı o yöne doğru yöneltmeye başladı.

Ivan tartışmazsa daha iyi olacağını biliyordu.Çoğunlukla ahmaklıklar yapan ağabeyi, hayvanlardantoplayabildiği bilgilerin hayati önem taşıyabileceğini

Page 404: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

birçok defa kanıtlamıştı. Ayrıca, nehir biraz daha fazlacoşkun bir hal almıştı ve Ivan sert zemine ayakbasmaya özlem duyuyordu.

Salı kıyıya yanaştırdıkları anda, Pikel kocamanerzak bohçasını kapıp tavasını kafasına geçirip karayasıçradı ve nehir kıyısından yüksek zemine doğrukoşturmaya başladı. Ivan ona kısa bir süre sonrakayalıklı bir çıkıntının üzerinde yetişmeyi başardı.

Pikel güneybatıyı, gri dağ zeminin önündehareket eden noktacıkları işaret etti.

“Cüceler,” diye belirtti Ivan.

Gözlerini kıstı ve parlayan güneşten korumak içinelini üzerlerine siper etti. Başıyla onaylayıp kendigözlemini doğruladı. Bunlar hakikaten de cücelerdi veMithril Salonu’ndan olmalılardı.

Hepsi de etrafta koşturuyor, görünüşe bakılırsasavunmaya yönelik tahkimat hazırlıkları yapıyordu.

Ağabeyine doğru döndü ama Pikel’in çoktanharekete geçmiş, dosdoğru bir şekilde inşaat alanınayönelmiş olduğunu gördü, iki kardeş, önce aşağı doğruhafifçe meyleden, sonra dik bir şekilde yükselenzeminde yan yana koşturdu.

Kısa bir süre sonra kükreyen bir komut geldi.“Durun ve kendinizi tanıtın! Ya beğenilirsiniz, ya daşişlenirsiniz!”

Bu ses tonunun ciddiyetini anlayan kardeşler,taştan surların önüne yerleştirilmiş kapalı demirkapıların önünde duruverdiler.

Page 405: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

O kapıların ardından tam takım savaş zırhıiçindeki tıknaz, kızıl sakallı bir cüce çıkıverdi.

“Pekala, ork gibi görünmüyor ve onlar gibikokmuyorsunuz,” dedi. “Fakat senin ne gibi görünüp negibi koktuğundan pek emin değilim,” diye ekledi, Pikel’idikkatle incelerken.

“Duurit,” diye belirtti Pikel.

“Ivan Bouldershoulder hizmetinizdedir, sanırımsiz de Kral Bruenor’un hizmetindesiniz. Bu benimağabeyim Pikel. Carradoon’daki Kartanesi Dağları’ndangeliyoruz, Yüce Rahip Cadderly Bonaduce tarafındanyeni kralın taç takma törenine şahit olma göreviylegönderildik.”

Asker başıyla onayladı. Yüz ifadesi, Ivan’ın azönce söylediklerinin hepsini anlamamış olsa da,meselenin özünü kavradığını ve bunu kulağa gayetmantıklı gelen bir açıklama olarak düşündüğünügösteriyordu.

“Cadderly, müstakbel kralınızla birlikte dolaşandrow elfinin bir dostudur,” diye açıkladı Ivan.

Asker bunu da başıyla onayladı. “Hâlâ müstakbelkral, değil mi?”

Askerin yüz ifadesi sadece bir anlığına ekşidi,sert yüz hatları gerildi, fakat sonra ne denildiğinianladığında rahatladı.

“Henüz taç takmadık, zira Buzyeli Vadisi’ndenhenüz dönmedi.”

Page 406: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Onu kaçıracağımızdan korkuyorduk,” dedi Ivan.

“Eğer dosdoğru salonlara dönseydi kaçırırdınız,”diye açıkladı asker, “ama o ve grubu yolda bir ork grububuldular ve onları o leş kokulu deliklerine tıkmak içinkovalıyorlar.”

Ivan samimi bir takdirle başını sallayıp onayladı,“iyi kral işte,” dedi ve askerin yüzü güldü.

“Küçük bir gruptan başka bir şey değil, bu yüzdenpek uzun sürmez” dedi asker. Yana doğru döndü vekardeşlere onu takip etmelerini işaret etti. “Burada birazbira kıtlığı çekiyoruz,” diye açıkladı.

“Kamp kurmak için salonlardan alelacele çıktık,bu sırada kardeşlerimiz de batıda başka bir kampkuruyor.”

“Sadece küçük bir grup mu?” diye şüpheylesordu İvan. “İşimizi şansa bırakmayacağız, İvanBouldershoulder,”d edi asker. “Son zamanlarda çoksavaş gördük geçirdik ve o derin deliklerinden çıkıpgelen drowların hatırası çok geride kalmış değil. Sözünüettiğiniz şu Carradoon veya Kartanesi Dağları’nıbilmiyorum ama burası vahşi bir diyardır.”

“Biz de pek yakın zamanda birkaç orklaboğuştuk,” diye yanıtladı İvan. Nehre doğru döndü vesakallı çenesiyle doğuyu işaret etti. “Aykorusu’nda.Ağabeyim bize biraz yolumuzu şaşırttı da.”

“Ooo,” dedi Pikel, bu ithamı hiç de kabuletmeyerek.

Page 407: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Evet, evet, bizi buraya çok hızlı getirdin, tabii bizibir elf tüneğine sokmuş olsan bile!” diye itiraf etti İvan veaskere doğru döndü. “Orklar dört bir yanda cirit atıyor,değil mi? Öyleyse, sanırım doğru yere geldik demektir!”

Gerçek bir cüce gibi konuşmuştu ve asker onunbu düşüncesini öyle takdir etti ki, Ivan’ın omzunusıvazladı.

“Bakalım ne inşa ediyorsunuz,” diye önerdi İvan.“Buralarda duymadığınız birkaç güneyli numarasınasahip olabilirim.”

“Dışarı mı çıkıyorsun?” diye hafif bir ses geldi.Bu, Drizzt Do’Urden’e kesinlikle hoş gelen bir sesti.

Yol için hazırlamakta olduğu küçük kesedenbaşını kaldırdı ve Cattibrie’nin kendisine yaklaştığınıgördü. İkisi son birkaç gündür pek az konuşmuşlardı.Cattibrie kendi içine kapanmış, Drizzt’in anladığındanpek emin olamadığı bazı özel düşüncelere dalıp dalıpgider olmuştu.

“Sadece, orkların gerçekten de kaçırıldığındanemin olacağım,” diye yanıtladı drow.

“Withegroo’nun devriyeleri dışarıda.” Drizztşüpheyle, zoraki bir şekilde sırıttı.

“Evet, ben de aynı şeyi düşünüyordum. Enazından yöreyi tanıyorlar.”

“Yakında benim de tanıyacağım gibi.”

“Gidip yayımı alayım da seninle geleyim,” diyeönerdi kadın.

Page 408: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt başını kaldırıp baktı. “Karanlık bir gece,”dedi.

Bir tokat yemiş gibi görünen Cattibrie’ninbakışları biraz etrafta dolaştıktan sonra Drizzt’e döndü.

“Böyle durumlar için bir tacım var,” diye belirttikadın. Kemerindeki kesesinden, sıklıkla taktığı, çok loşışıkta büyüsel bir yolla görüş yeteneğini arttıran kedigözü tacını çıkarttı.

“Bir drowun gözleri kadar keskin değil,” diyebelirtti Drizzt. “Zemin kayalıklı ve muhtemelen tehlikeli.”

Cattibrie karşı çıkacak oldu. Ona tacın,Karanlıkaltı’nda bile işine yaramış olduğunu ve bundanönce bunun aralarında asla bir mesele olmadığınıhatırlatacaktı. Fakat Drizzt, daha kadın ağzınıaçamadan sözünü kesti.

“Deudermont’un evinin önündeki kayalıklıuçurumu hatırlıyor musun?” diye sordu. “Zar zortırmanabildin. Yağmurdan sonra, hiç şüphesiz kayalaraynı şekilde kaygandır.”

Cattibrie yine sanki bir tokat yemiş gibigörünüyordu. Drowun sözleri gayet doğruydu. Gecekaranlığı bir yana dursun, gün ışığında bile ona ayakuyduramıyordu. Peki Drizzt kadına, onu yavaşlatacağınımı söylüyordu? Ahmakça verdiği Menzoberranzan’adönme kararından beri ilk defa, dostlarının yardımınıreddetmeyi mi seçiyordu?

Drow başıyla onayladı, çok hafif bir şekildegülümsedi, bohçasını sırtına attı ve ayağa kalkıp

Page 409: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

arkasını döndü.

Cattibrie onu kolundan yakalayıp zorla kendisinedoğru çevirdi.

“Bunu yapabileceğimi biliyorsun,” dedi.

Drizzt ona sertçe ve uzun süre baktı. Sert yüzifadesi eriyiverdi ve drow başıyla onayladı.

“Tüm dünyada benim için daha iyi bir partnerolamaz,” diye itiraf etti.

“Ama bu gece yalnız başına gitmek istiyorsun,”diye sormaktan çok belirtti Cattibrie.

Drow yine başıyla onayladı.

Cattibrie onu kendisine doğru çekip drowa sarıldı;biraz hüzünlü olsa da, sıcak ve sevgi dolu bir sarılmaydıbu.

Drizzt kısa süre sonra Shallows’dan çıktı.Guenhwyvar onunla birlikte değildi ama heykelciği kolayerişebileceği bir yerde tutuyordu ve eğer ona ihtiyacıolursa, kedinin çağrısına cevap verebileceğini biliyordu.Meşale ışığıyla aydınlanmış kapılardan taş çatlasa ellimetre uzaklaşan drow, gölgelere karıştı ve geceninkaranlığıyla bir oldu.

Karanlıkta Shallows devriyelerinin birkaçını gördüve görüntüye girmelerinden çok önce seslerini duymayabaşladı. Drizzt her defasında onlardan kolaycasakınmayı başardı. Refakatçi istemediği halde, yaşadığıiçsel karmaşa dikkatini hiç dağıtmıyordu. Burada,karanlıktayken, sadece hünerli bir drowun yapabileceği

Page 410: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

şekilde iz sürüyor, patikalarda ve korularda bir gölgekadar sessiz bir şekilde dolaşıyordu. Hiçbir şey bulmayıummuyordu ama bu dürüst beklentilerin, eğer onlaragereğinden fazla sıkı bir şekilde sarılırsa kendisinifelaketin eşiğine götüreceğini bilecek kadardeneyimliydi.

Bu sebeple, ork izine rastladığında hiç şaşırmadı.Ayak izleri, oturak olarak kullanılmış bir taşlarçemberinin ortasında Drizzt’in keskin drow gözlerine netbir şekilde görünüyordu. İzler tazeydi, yenibırakılmışlardı ama ne kamp ateşine dair bir işaret, nede bir meşaleden kalan kalıntılar mevcuttu. Gece epeyilerlemişti, ayrıca Shallows’dan çıkan devriyelerinsanlardan oluşuyor ve hepsi de yanlarında meşalelertaşıyordu.

Ama insan boyutlarında veya buna yakıncüssedeki birileri buralarda bulunmuştu; geceninkaranlığında görünüşe bakılırsa hiçbir ışık kaynağıolmadan gezinen birileri. Son günlerde yaşanan tümhadiseler göz önünde bulundurulunca, bu izlerin —kidrow onlardan iki tane olduğu sonucuna varmıştı—orklara ait olduğunu kestirmek hiç güç değildi.

Patikayı bulmak da öyle. Yaratıklar hızla vearkalarında bıraktıkları izlere pek aldırış etmedenilerliyordu. Yarım saat geçmemişti ki, Drizzt arayıdikkate değecek derecede kapattığını anladı.

Bir an olsun Cattibrie’nin veya diğerlerindenbirinin yanında olmasını dilemedi. Düşüncelerini bir an

Page 411: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olsun önünde bekleyen görevden, o anın getirdiğitehlike ve ihtiyaçlardan ayırmadı.

Alçak bir ağaç dalının arkasına gizlenen drowonları tespit etti. Yakındaki bir çıkıntının üzerinde yeresinmiş olan bir ork çifti, leylak çalılarının arasındanuzaktaki, iyi aydınlanmış Shallows kasabasınıdikizliyordu.

Drow adım adım, ayağını dikkatle ötekinin önüneyerleştirerek yaklaştı.

Palaları dışarı çıktı ve orklar dönüp kıvrımlısilahların uçlarının gırtlaklarına doğru savrulduğunugördüklerinde neredeyse çizmelerinden dışarızıplayacaktı. Bir tanesi ellerini kaldırdı ama diğeri,ahmakça hareket edip kısa ve kalın kılıcına davrandı.

Kılıcı çıkarttı, hatta hızla saplama yapmayı bilebaşardı ama Drizzt’in sol eli silahın üzerinden bir daireçizip kılıcı genişçe aşağı doğru açtı. Bu sırada sağ eliylediğer palasını öbür orku öldürmeye hazır bir şekildetutuyordu.

Saldıran orku o anda kolayca öldürebilirdi —savuşturma hamlesinden sonra, yaratığın göğsünetemiz bir darbe indirecek açıklık yakalamıştı— amacesetlerden çok esirlerle ilgileniyordu, bu sebeplepalasını yaratığın kaburgalarına dayadı ve bu tehdidindövüşü sonlandırmaya yeteceğini umdu.

Ama sonuna kadar inatçı olan ork gen sıçradı —çıkıntının kuzey kenarından, on metrelik bir uçurumunağzından aşağıya atladı.

Page 412: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Palasını ikinci yaratığın üzerinde sıkıca tutanDrizzt, uçurumun kenarına yaklaştı. Orkun kayalıklı birçıkıntıya çarpıp , sektiğini, kısa bir takla attığını veaşağıdaki taşlara sertçe çakıldığını gördü.

Diğer ork fişek gibi fırladı.

Drizzt şimdi de onu öldürebilirdi ama eline hakimoldu ve hızla peşine düştü.

Ork ağaçlara kaçıp etrafa yayılmış kayalarınetrafından dolandı, aşağı meyilli bir bayırdan yuvarlandıve öbür tarafından debelenerek yukarı çıktı. Çılgınkaçışı sırasında, kara elfi çok geride bırakmış olduğunuumarak birçok defa arkasını dönüp baktı.

Ama Drizzt sadece birkaç adım geride ve yanda,yaratığa kolayca yetişmişti. Ork, bir ağacın etrafındandöndüğünde —ki bu Drizzt’in birkaç dakika önce orkçiftini izlemek için kullandığı ağacın ta kendisiydi— drowdaha düz bir yön izledi. Alçak bir dalın üzerine sıçrayanDrizzt, dalın üzerinde kusursuz bir denge ve son derecehafif adımlarla koştu. Ağacın gövdesinden diğer tarafadoğru uzanan başka bir dala atlayıp onu da aynı şekildeaştı ve ucuna vardığında bir takla atarak yere indi. Karaelf bir dizinin üzerine çöktü; iki palası da, artık dümdüzüzerine koşturan orka doğru çevrilmişti.

Ork cıyaklayıp aniden yana saptı ve Drizzt çiftesaplama hamlesi sergileyecek gibi yaparak yaratığındengesiz bir şekilde dönmesine sebep oldu.

Drizzt hızla palalarını geri çekip döndü, arkadakiayağını, tökezleyen orkun arkada kalan ayağına

Page 413: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

savurup bacaklarını çaprazladı ve yaratığın kayalıklızemine yüzükoyun düşmesine sebep oldu.

Yaralanmamış olan ork ellerini zemine koyupkendini iterek ayağa kalkmaya çalıştı ama kafatasınınaltına yerleşen bir çift pala yaratığı, kıpırtısız yatarsaonun için daha hayırlı olacağına ikna etti.

Uzaktan gelen meşale alevi ve sesler, Drizzt’e bugürültü patırtının devriyelerden birinin dikkatini çekmişolduğunu belirtti. Devriye grubuna seslenip onlarıyanına çağırdı ve kendisi arazinin geri kalan kısmınıkolaçan ederken, onların esiri Kral Bruenor ileWithegroo’ya götürmelerini söyledi.

Birkaç saat sonra Drizzt Shallows’a döndüğündeBruenor’un yüzünde gördüğü bakış onu şaşırttı.

Drizzt, eğer ork konuşmazsa cücenin yüzündehüsran ifadesi olacağını, ya da daha muhtemelenTıkırdayan Okçeier’deki trajedinin hâlâ devam edenhiddetini göreceğini sanmıştı.

Kızıl sakallı dostunun yüzünde gördüğü şey ikiside değildi. Bruenor’un bakışı daha çok şüphe doluyduve teni kül rengine dönmüştü.

“Ne biliyorsun?” diye dostuna sordu drow,Shallows halkının onlara kullanmaları için tahsis ettiğievin alev alev yanan şöminesinin önüne, Bruenor’unyanındaki sandalyeye yavaşça süzülerek.

“Çayırlarda bin tanesinin olduğunu söylüyor,” diyetatsızlıkla açıkladı Bruenor. “Oklarla devlerin dört bir

Page 414: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yanımızı sardığını ve bizi ezip püre yapmaya hazırolduklarını söylüyor.”

“Bizden iyi muamele görmek için yapılmış birnumaradır,” diye mantık yürüttü Drizzt.

Bruenor ikna olmuşa benzemiyordu. “Ne kadaruzağa gittin, elf?”

“Pek uzağa değil,” diye itiraf etti Drizzt. “Sadecekasabanın çevresinde dolaştım ve sorun çıkarabilecekküçük gruplara bakındım.”

“Ork, buranın güneyindeki toprakların onun pishalkıyla dolu olduğunu söylüyor.”

“Yine kurnazca bir yalan, tabii bir yalansa.”

“Hayır,” dedi Bruenor. “Öyle olsaydı ork, kuzeydebulunduklarını söylerdi. Bu çok daha inanılır olur vebundan emin olmamız zorlaşırdı. Güneydeki düzzeminde olduklarını söylüyor, bunun doğru olduğunuanlamamız tek bir devriye birliğimizi alır. Ayrıcacıyaklayan domuz, ağzından çıkan sözlerden dahaötesini düşünebilecek halde değildi, bilmem ne dediğimianlatabildim mi?”

Drizzt cücenin ne dediğini gerçekten anladığındasırtından aşağı bir ürperti yayıldı.

“Gayet çabuk öttü zaten,” dedi Bruenor. Cüce,koltuğunun alçak kolunun altına uzanıp bir biramaşrapasını kaldırdı ve onu hevesle bekleyendudaklarına götürdü. “Görünüşe bakılırsa MithrilSalonu’na dönmeden önce biraz daha dövüşbulacağız.”

Page 415: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bu senin canını mı sıkıyor?”

“Elbette ki hayır!” diye çabucak karşılık verdiBruenor. “Ama bin ork epey fazla!”

Drizzt rahatlatıcı bir şekilde kahkaha attı, ileriuzandı ve Bruenor’un koluna hafifçe vurdu.

“Sevgili cüce dostum,” dedi, “ikimiz de biliyoruzki, orklar sayı saymayı bilmez!”

Drow sandalyesinde arkasına yaslandı vemuhtemelen yıkım,niteliğinde olan bu haberleridüşündü.

“Belki de derhal tekrar keşfe çıkmalıyım,” dedi.“Gümbürgöbek, Wulfgar ve Cattibrie çoktan yolakoyuldu bile,” diye açıkladı Bruenor. “Kasaba da kendidevriyelerini gönderdi, ayrıca yaşlı Withegroo büyülügözler kullanmaya söz verdi. Orkun doğruyu mucıyakladığını yoksa yalan mı söylediğini gece çökmedenöğreneceğiz.”

Drizzt bunun doğru olduğunu fark etti ve böylecetekrar arkasına yaslandı. Lavanta renkli gözlerininkapanmasına izin verdi. Bu kadar becerikli dostlarınarasında olduğundan memnundu, özellikle de orkuntehlikeli hikayesinde herhangi bir gerçeklik payı varsa.

“Ayrıca Dagnabbit’i, eğer orkların sayısı çokfazlaysa buradan kaçmamızı, yok eğer sayıları fazladeğilse üzerimize saldıracak olan her neyse onu geripüskürtmemizi sağlayacak planlar üzerindeçalıştırıyorum,” diye konuşmaya devam etti Bruenor,dostunun derin, çok derin bir dinlenceye çekilmekte

Page 416: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olduğundan bihaberdi. “Kendimize biraz eğlencebulabiliriz! Onların beni dosdoğru yuvaya dönmeye iknaetmesine izin vermediğim için ne kadar memnunolduğumu tahmin dahi edemezsin, elf!

Evet, işte hakkıyla cüceyim diyen herkes iştebunun için yaşar —bir orkun yüzünü parçalama şansıyakalamak için! Evet, ayrıca hiç şüphen olmasın kendipayıma düşenleri haklayacağım. Bundan bir an olsunşüphen olmasın! Senin, kızımın ve oğlumuntoplamınızdan daha fazla öldüreceğim.”

Kupasını kendi şerefine kaldırdı.

“Baltamda daha yüz çentiklik yer var, elf! O dasadece keskin kısmında!”

KILIÇ KILICAOnlar hudut insanlarıydı, avcılardı ve yaşadıkları

vahşi deneyimler sayesinde savaşçılardı.

Shallows’da tek bir erkek veya tek bir kadın bilekılıç kullanmaya yabancı veya öldürmek konusundadeneyimsiz değildi. Orklar ve goblinler bu yabandiyarlarda çok yaygındı.

Shallows halkı, karanlık dağ deliklerinde ikameteden yaratıkların huylarını, sefil ork soyunun eğilimlerinive hilelerini iyi biliyordu.

Gayet iyi.

Shallows’dan çıkan keşif birliği, Kral Bruenor iledostlarının uyarılarına ve “Fıkırdayan Ökçeler’deyaşanan felaketin haberine rağmen o gece pek fazla

Page 417: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ihtiyatlı değildi. Drizzt yakalanan orkla geri dönerken, birdüzine güçlü savaşçıdan oluşan bir birlik Shallows’ungüney kapısından çıkmakta ve rahat bir şekildetanıdıkları zeminde hızla ilerlemekteydi.

Kısa süre sonra ork izlerine rastladılar veyaratıklardan iki, en fazla üç tanesinin bulunduğukonusunda hemfikir oldular. Biraz eğlence bulmayahevesli olan grup, bilgi toplama işini bir kenara bırakıpbunun yerine orkları avlamaya girişti. Hatırı sayılırderecede sarp bir patikadan aşağı inip kayalarla dolu birkoyağa çıktılar. Yaklaştıklarını biliyorlardı. Her bir kılıç,balta ve mızrak hazırda bekliyordu.

En öndeki kadın, ardına dönüp ana grubayerlerini korumalarını işaret ettikten sonra yüzükoyunyere yatıp bir çift kayanın arasından sürünmeye başladı.Yüzünde geniş bir sırıtış vardı, zira ork ikilisini veyaüçlüsünü o kayanın ardında, az sonra ölüpgideceklerinden habersiz bir şekilde beklerken bulmayıumuyordu.

Kayanın öteki tarafından dönüp çıkıncakarşısında iki değil, üç değil, kılıçlarını çekmiş, hazırdabekleyen yirmi tane insansı yaratık gördüğündeyüzündeki sırıtış birden kayboluverdi.

Kendisinin görülmediğinden emin olan amagrubunun çok uzun zaman önce —muhtemelen dahakoyağa inerlerken— tespit edildiğini gayet iyi bilenkadın, kayaların etrafından sürünerek geri çekildi vedönüp oturdu.

Page 418: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Dostlarını uzaklaştırmayı, ya da en azındanonları bir çeşit savunma durumuna sokmayıdüşünüyordu.

Onlara bunu yapmaları için işaret etmek üzerekollunu kaldırıp arka taraftaki çıkıntıya doğru sallamayabaşladı.

Donup kaldı. Daha önceki gülümsemesi kaybolupsertleşmiş olan yüzünde katıksız bir dehşet ifadesibelirdi. Kadın orada, dostlarının arkasındaki çıkıntıda,hataya yer bırakmayacak kadar belirgin bir şekildeduran çok sayıda düşman gördü.

Oradan, artçı insan kaşiften gelen bir haykırış,kadının dehşetini doğruladı ve grubun diğer üyeleri hızladöndü. Bir ork güruhu, attıkları her adımda uluyarakhızla aşağı hücum etti. Kadın gidip yoldaşlarına katılmaamacıyla ayağa kalkmaya davrandı ama etraftakoşturan ve kayaların arasından geçen ayak sesleriniduyduğunda tekrar yere sindi. Yirmi kişilik ork grubuyanından koşarak geçip avlarının üzerine kapandı vekadın, dostlarının birer birer katledileceğini anladı.

Çok fazla düşman olduğunu biliyordu. Çok fazla.

Yere sindi ve kanlı savaş alanından yükselmeyebaşlayan feci ıstırap haykırışları karşısında içgüdüselolarak irkildi. Bir adamın üç ork mızrağının uçundabirkaç metre havaya yükseldiğini gördü. Uluyuptekmeler atan adam her nasılsa ayaklarının üzerinedüşmeyi ve dengesini korumayı başardı, fakat ölümcülyaralar almıştı.

Page 419: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kararlılıkla durdu —ta ki bir ork grubu üzerineatılıp onu alaşağı edene kadar.

Kadın tekrar geceye karışıp iki taşın arasındansüzüldü ve dışarı çıkıp aşağı sarkan yerlerininarasındaki karanlık bir yere sıkışarak girdi. Nefesinikontrol etmeye, içinden yükselen çığlıkları bastırmayaçalıştı. Taşların altından savaş alanım göremiyordu amasesleri gayet net duyabiliyordu. Fazlasıyla net.

Karanlıkta, dehşete düşmüş bir halde çığlıklardindikten çok sonrasına kadar öylece yattı. En az biradamın esir edilip sürüklenerek götürüldüğünü biliyordu.

Ama yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Uzun gece ilerlerken, her geçen dakika, bir orkunonu görmemesi için dua ederek ve gözyaşlarını tutarakorada öylece yattı. ‘ Katıksız yorgunluğu, dehşetineyenik düşen ve titreyen kadına üstün geldi.

Ertesi sabah onu kuş sesleri uyandırdı. Hâlâdehşet içinde olan kadının o küçük kuytu delikten dışarısürünmeyi başarmak için tüm irade gücünü kullanmasıgerekti. İçeri girdiği yoldan ama ters bir şekilde dışarıçıkmak ne fiziksel ne de duygusal olarak kolay bir işti.Dışarı doğru ilerlediği her santimle kendini daha dasavunmasız hissetti ve neredeyse her an karnına birmızrağın saplanmasını bekliyordu.

Gözlerini kırpıştırıp parlak gün ışığına uyumsağladığında yavaş yavaş doğrulup oturmayı başardı.

Yoldaşlarının paramparça olmuş cesetlerini gördü— şurada bir kol, orada duran kopmuş bir baş.

Page 420: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Orklar onları katletmiş, cesetlerinin şeklinibozmuştu.

Nefes almaya uğraşan kadın yana doğru dönüpayağa kalkmaya çalıştı ama yarı yolda durup geri düştüve dizleriyle ellerinin üzerine çöküp kustu.

Ayağa kalkmayı başarması ve bir zamanlaryoldaşları, avcılık partnerleri, dostları olan cesetlerinkatliam sahnesinden.geçip gitmesi uzun zamanını aldı.Cesetlerin hiçbirini bir araya toplamak, kayıp uzuvlarıveya kafaları aramak, cesetleri sayıp kaç tanesinin esiralındığını —tabii içlerinden esir alınan varsa— bulmakiçin duraksamadı.

O anda bunun önemi yok gibiydi, zirasürüklenerek götürülen biri varsa onun şimdiye kadarçoktan ölmüş olduğunu biliyordu.

Ya da ölmüş olmayı dilediğini.

Koyaktan yavaşça, ihtiyatla çıktı ama ork pusugrubundan hiçbir iz yoktu. Koyağın ağzından dışarıattığı ilk iki adım ona çok zor geldi ama bunun ardındangelen tüm adımları giderek daha hızlı, daha kararlı birhal aldı. Derken yuvasına dönmesi için kat etmesigereken bir millik zeminde son sürat koşmaktaydı.

*****

“Sana söylüyorum, bu doğru değil!” diye haykırdıbal likörünü biraz fazla kaçırmış olan cücelerden biri.Huysuz cüce, sandalyesinden kalktı ve yumruğunuöfkeyle masaya indirdi. “Bütün o yılları unutamazsın!

Page 421: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tüm o lanet yılları! İçinizden birinin bilebileceğindendaha fazla!”

Sözünü bitirirken, kalabalık tavernadayakınlardaki bir masada oturan bir grup insanaparmağını suçlayıcı bir şekilde salladı.

Bar tezgahında duran Shingles, bu hadiseyi pesetmiş bir tavırla izledi, hatta insanlardan biri parmağınısarhoş cüceye doğru sallayıp da ona, “oturduğu yerdeoturup kıllı çenesini kapamasını,” söylediğinde az sonraneyin patlak vereceğini anladığından bilmiş bilmiş başınısallamakla yetindi.

Mirabar’da yakın zamanda karıştığı bir kavgadandolayı yumrukları berelenmemiş biri var mıydı acaba?

“Dua ederim ki bir kavga daha çıkmaz,” diye hafifbir ses geldi yan taraftan. Shingles kafasını çevirip,yanındaki taburede oturan cüceye baktı. Yaşlı cücebaşıyla onayladı ve bu düşünceye katıldığını belirtmekiçin kupasını kaldıracak oldu ama daha kupasıtezgahtan yükselmeden önce duruverdi. “Agrathan?”diye şaşkınlık içinde sordu Shingles.

Pis kıyafetler giyip kılık değiştirmiş olan KonseyÜyesi Agrathan, bir parmağını büzdüğü dudaklarınınüzerine götürdüğe yaşlı Shingles’a sakin olmasını işaretetti.

“Evet,” dedi sessizce, kimsenin onlarıizlemediğinden emin olmak için etrafına bakınarak.

“Sokaklarda sorunların baş göstermekteolduğunu duydum.”

Page 422: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Sorunlar, senin şu salak markinin, TorgarHammerstriker’ı yoldan alıkoyup buraya sürüklediğindenberi baş gösteriyor,” diye belirtti Shingles. “Her gün veher gece düzinelerce kavga çıkıyor ve şimdi de o ahmakinsanlar buraya geliyor. Sorun çıkartmaktan başka birişe de yaramıyorlar.”

“Yukarı şehirdekiler bunu bir sadakat sınavıolarak görmeye başladı,” diye açıkladı konsey üyesi.

“Kan bağına mı, ülkeye mi?”

“Onlar için en önemli olanı ülkeye sadakat.”

“Yine bir insan gibi konuşmaya başladın,” diyeuyardı Shingles.

“Sadece doğruyu söylüyorum,” diye itiraz ettiAgrathan. “Eğer bu doğruyu duymak istemiyorsan, ozaman sorma!”

“Pöh!” diye burnundan soludu Shingles. Yüzünükupasına gömdü ve tek bir koca yudumda yarısınımideye indiriverdi. “Peki ya markinin Mirabar halkınaolan sadakatine ne demeli? Bunun hiçbir önemi yokmuymuş?”

“Elastul, Torgar’ın Mithril Salonu’na gidipsırlarımızı da beraberinde götürmesini engellemekleMirabar halkına iyilik yaptığını düşünüyor,” diye yanıtladıAgrathan. Torgar esir edildiğinden beri Shingles ilediğerlerinin duyduğu tek açıklama buydu.

“Analarınızın rahmine düşüp de doğmanızdanberi bilemeyeceğiniz kadar çok yıl var!” diye haykırdı

Page 423: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

masadaki sarhoş cüce, daha yüksek ve daha hararetlibir sesle.

Artık adamlara parmağını değil, yumruğunusallıyordu. Sandalyesini geriye fırlatıp adamlara doğruyalpalayarak ilerledi. Adamlar aynı anda ayağa kalktı,binada bulunan diğer birçok insan da öyle —tabii sarhoşcüceyi tutmak için aceleyle seğirten yoldaşları da dahilolmak üzere, bol sayıda cüce de öyle.

“Ayrıca Marki’nin, ondan önce gelen on markininve ondan sonra gelecek birçok markinin hüküm sürüpyaşayacağı süreden daha fazla yıl,” diye ekledi Shinglesözel olarak Agrathan’a. “Torgar ile ailesi, MirabarMirabar olduğundan beri hizmet vermekte. Öyle biradamı hapse tıkıp da bunun halkı rahatsız etmemesinibekleyemezsiniz.”

“Elastul doğru olanı yaptığı konusunda kararlı,”diye yanıtladı Agrathan.

Shingles bir anlığına, konsey üyesinin yüzündebir pişmanlık belirtisi gördüğünü sandı.

“Öyleyse, umarım ona bir ahmak olduğunusöylüyorsundur,” diye dobra dobra yanıtladı Shingles.

Agrathan’ın yüz ifadesi değişip sert bir bakışhalini aldı.

“Liderimiz hakkında sözlerine dikkat etmelisin,”diye uyardı konsey üyesi. “Parlak Taşlar Konseyi’ninmasasında yerimi aldığımda Mirabar’a ve Elastul’asadakat yemini ettim.”

Page 424: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Beni tehdit mi ediyorsun, Agrahtan?” diyesessizce ve sakin bir tavırla sordu Shingles.

“Sana tavsiye ediyorum,” diye düzeltti Agrathan.“Şüphen olmasın ki, yerin kulağı vardır. Marki Elastul,sorun çıkabileceğinin gayet farkında.”

“TorgarT kendi haline bırakmış olsaydı çıkacakolandan çok daha fazla sorun çıkacak,” diyehomurdandı Shingles.

Agrathan derinden iç geçirdi. “Buraya, ortalığıbiraz, yatıştırmama yardım etmeni istemek için geldim.Mekan yıkımın eşiğinde. Kokusunu alabiliyorum.”

Daha sözlerini yeni bitirmişti ki, sarhoş cüce,yoldaşlarının elinden kurtulup kendisini insanlarınüzerine savurdu ve hızla tüm tavernaya yayılan birkavga başlattı.

“Pekala?” diye Shingles’a haykırdı Agrathan,ortalık karışmaya başladığında. “Yanımda mısın yoksakarşımda mı?”

Shingles, dört bir yanında patlak veren hiddetkasırgasına rağmen sakince oturdu. İşte bu kadardı,sakince söylenmişti; bir aydır kara kara düşünüpdurduğu bir seçim gelip çatmıştı. Etrafında büyüyenarbedeye baktı: insana karşı cüce ve cüceye karşı cüce.Son zamanlarda Shingles, her gece yaşanan bukavgalarda sakinleştirici unsur olmuş, Elastul’un Torgar’ıesir edişinin geçici bir şey olmasını, belki de Elastul’unTorgar’ı esir etmekle bir hata yaptığını anlayacağınıumduğundan dolayı diplomatik bir yol seçmişti.

Page 425: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Elastul’un gerçekten de Torgar’ı yakın zamandasalıvereceğini söylersen seninleyim,” diye yanıtladı.”

“Durum değişmedi,” diye yanıtladı Agrathan.“Torgar yolundan vazgeçerse serbest kalacak.”

“Bunu yapmaz.”

“Öyleyse serbest kalamaz. Elastul bu konuda hiçtaviz vermiyor.”

Bir vücut uçarak geldi ve ikilinin arasındantezgaha çarpıp o kadar hızlı bir şekilde öbür tarafadüştü ki, ikisi de bunun bir insan mı yoksa cüce miolduğunu kestiremedi.

“Yanımda mısın, yoksa karşımda mı?” diye tekrarsordu Agrathan, zira dövüş, bariz bir şekilde kritik birana gelmişti ve kontrolden çıkmak üzereydi.

“Sana cevabımı on gün evvel verdiğimisanıyordum,” diye yanıtladı Shingles.

O zamanı hatırlatmak için yumruğunu sıktı ve tekbir ağır yumrukla Agrathan’ı yere serdi.

O gece tavernada bulunan ve onunla aynı fikirde,yani sadakatleri konusunda ikiye bölünmüş olan cüceleriçin, Shingles’ın bu hareketi dövüşe başlama işaretiniteliğindeydi. Karşı fikirdeki insan ve cüceler için ise,Torgar’m destekçilerinin lideri tarafından atılan buyumruk silah başı çağrısı gibiydi.

Saniyeler içinde, tavernanın içindeki herkeskavgaya karıştı ve arbede sokaklara taşmaya başladı.

Page 426: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Elbette ki dışarıda, çoğunlukla cüceler ve karşıtgörüştekilerden çok Shingles’ın tarafını tutanlar olmaküzere daha fazlası kavgaya katıldı.

Dövüş Shingles’ın lehine dönerken, Mirabar’ınBalta Birliği olay mahaline geldi ve silahlarını gösteripcücelere dağılmalarını söyledi. Bu sefer, öncekininaksine, Torgar Hammerstriker’ın cüce destekçilerimeramlarını daha yüksek bir otoriteye anlatmayahazırdı.

Birçoğu Balta Birliği’ni gördükleri anda koşarakuzaklaşıp savaş için tam takım kuşanmış bir halde geridöndü. Zırh giyip silahlarını çekmişlerdi ve olayı denetimaltına almaya çalışan Balta Birliği’nden sayıca çoküstünlerdi. Bunun ardından gelen duraklamadakikalarında, Shingles’ın müttefiklerinden gitgide dahafazlası kendi savaş malzemelerini almak içinkoşturmaya ve Shingles’a karşı olan cücelerin çoğuküfürler yağdırıp onları bunu yapmamaları konusundauyarmaya başladı.

Ama şaşkınlık verecek şekilde, içlerinden pekazı, işi o boyuta getirerek silah kuşanıp kendi ırklarınakarşı savaşa girmeye hevesliydi.

Duraklama uzun bir süre devam etti amacücelerin sayıları artarken —yüz, iki yüz, üç yüz, dörtyüz—Balta Birliği’nin çoğunlukla insanlardan oluşansavaşçıları, onları üst şehre çıkaracak olan asansörleredoğru çekilmeye başladı.

“Bu savaşı istemezsiniz,” diye onlara seslendiShingles.

Page 427: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cüce güruhunun ön merkezindeki yerini almıştı.“Hapse tıktığınız o tek cüce için savaş çıkmasınıistemezsiniz.”

“Markinin emri…” diye haykırdı Balta Birliğitaburunun lideri.

“Eğer hepiniz ölürseniz pek bir işe yaramayacak,değil mi?” diye sözünü kesti Shingles.

Bu sözleri yüksek sesle sarf ettiğine, kendisininve onu takip edenlerin bu yolu seçtiğine inanmaktagüçlük çekiyordu. Bu, kesinlikle onları üst şehre vemuhtemelen şehrin dışına götürecek bir yoldu. Bu,yalnızca yaşanılan şoka ve hissedilen katıksızduygulara dayanan önceki başkaldırıya benzemiyordu.Bu başkaldırıdan çok bir ayaklanmaydı.

“Görünüşe bakılırsa seçim sizin, çocuklar,” diyeböğürdü Shingles. “Bizimle savaşmak istiyorsanızsavaşın ama öyle ya da böyle Torgar’ı ait olduğu yeregeri getireceğiz!”

Shingles sözlerini bitirirken, kan revan içindekalmış olan Agrathan’ın kenarda durduğunu ve dargınbir şekilde kendisine baktığını gördü. Cücenin yüzündeson derece tehlikeli olan bu yolu bir kez daha gözdengeçirmesi için ona yalvaran bir ifade vardı.

Shingles sözünü bitirdiğinde, ardında duranyüzlerce cüce çılgınlar gibi bir tezahürat kopardı vekocaman, engellenemez bir dalga gibi yılmaz bir tavırlailerlemeye başladı. Mirabarlı askerFerin yüzündekişüphe, Shingles’ın ardında yürüyen her cücenin sert

Page 428: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yüzüne kazınmış kararlı ifade kadar net bir şekildegörülebiliyordu.

Yeraltıkent’te, asansör alanının hemen önündekibüyük koridorda yaşanana savaş denilemezdi.

Bazıları ciddi olmak üzere birkaç darbe indirildiama Balta Birliği geri çekildi ve asansör platformlarınınbulunduğu odaya kaçıp kapıları sürgüledi. Shingles’ıncüceleri bir süreliğine kapıları zorladı ama düzenli birşekilde liderlerini başka bir yan koridora doğru takipettiler. Bu koridor onları dolambaçlı, yukarı meyleden birtünelden geçirip yüzeye çıkaracaktı.

Yüzü kan revan ve çürük içinde kalmış olanAgrathan tek başına önlerinde durdu.

“Yolumuzdan çekil, Agrathan,” dedi ona Shingles,sertçe ama bir parça saygı göstererek. “Torgar’ı dışarıçıkartmak için kendi yolunu denedin —bunu yaptığınıbiliyorum— ama Elastul seni dinlemiyor.

Pekala, bizi dinleyecek!”

Shingles’ın ardından yükselen tezahüratlarAgrathan’ın cevaplarını boğdu ve konsey üyesine,cücelerin yollarından vazgeçmeyeceğini hiç şüphesiz birşekilde belirtmiş oldu. Arkasını döndü ve düzenliadımlarla yürüyen, son bin yıldır Mirabar’ın surlarındanbirçok defa çınlamış olan kadim bir savaş şarkısısöylemeye başlamış olan kalabalığın önünde tüneldekoşturdu.

Bu ses, Agrathan’ın kalbini diğer her şeydendaha fazla kırdı.

Page 429: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Konsey üyesi, üst şehirdeki tünel çıkışındabulunan Balta Birliği savaşçılarının görev yerininyanından koşarak geçti ve kumandanlarına birliklerinisağduyulu bir şekilde yönetmelerini emretti.

Agrathan sokaklarda, Elastul’un sarayına doğrukoşmaya devam etti.

“Ne oluyor?” diye bir çığlık geldi arkasından vekenardan.

Cüce yavaşlamadı ama bir bulvardan çıkıp onadoğru koşan ve kendisini beklemesi için elini sallayanAsa Taşıyıcısı Shoudra Stargleam’i görmeye yetecekkadar başını çevirdi. Koşmaya devam etti ve kadınakendisine yetişmesini işaret etti.

“Ayaklandılar,” dedi ona Agrathan.

Yaşadığı ilk şokun ardından Shoudra’nınyüzünde beliren ifade, bu habere o kadar da fazlaşaşırmamış olduğunu gösteriyordu.

“Ne kadar ciddiler?” diye sordu Agrathan’ınyanında koştururken.

“Eğer Elastul Torgar Hammerstriker’ısalıvermezse, Mirabar’da savaş çıkacak!” diye onutemin etti cüce.i kili Elastul’un sarayına vardıklarındaDjaffar onları beklemekteydi. Kapı eşiğine yaslanmış,neredeyse canı sıkılmış gibi duruyordu.

“Haberler buraya sizden önce geldi,” dedi.

“Harekete geçmeliyiz, hem de çabucak!” diyehaykırdı Agrathan. “Konseyi toplayın. Kaybedecek vakit

Page 430: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

yok.” “Konseyi bu işe karıştırmaya gerek yok,” diyebaşladı Djaffar.

“Marki salıvermeyi kabul mü etti?” diye söze daldıShoudra.

“Bu Balta Birliği’nin işi, konseyin değil,” diyedevam etti Djaffar, kendinden son derece emingörünerek. “Cüceler zapt edilecek.”

Agrathan sanki patlayacakmış gibi titriyordu —vepatladı da. Çekiç’in üzerine sıçrayıp adamın gırtlağınayapıştı ve Djaffar’ı yere devirdi.

Parlak bir ışık patlaması buna son verdi ve ikirakibi de kör etti. Çekiç, o şaşkınlık anı içinde kendinikurtarmayı başardı. İkisi de büyünün kaynağı olanShoudra Stargleam’e baktı.

“Bütün şehir de aynısını yapacak,” dedi kadıntatsızlıkla. Daha sözünü bitirmeden savaş gürültüleri,metalin metale vurma sesleri havaya yükseldi.

“Bu tam bir ahmaklık!” diye haykırdı Agrathan.“Şehir kendi kendini parçalayacak, hem de sadece—”

“Bir cücenin hareketleri yüzünden!” diye sözünükesti Djaffar.

“Elastul’un inadı yüzünden!” diye düzelttiAgrathan.

“Bizi ona götür. Mirabar etrafında yanıp yıkılırken,o evinde sessiz sakin oturacak mı yani?”

Djaffar cevap verecek oldu, yüz ifadesi sert, ekşihalini koruyordu. Fakat Shoudra araya girdi, adamın

Page 431: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

önünde dikildi ve ona ödün vermez bir şekilde dik dikbaktı. Adamın yanından geçip binaya girdi.

“Elastul!” diye yüksek sesle haykırdı Shoudra.“Marki!” Yan taraftaki bir kapı sertçe açıldı ve Marki,etrafında diğer Çekiçle birlikte antreye girdi.

“Onları kontrol etmeni söylemiştim!” diyeAgrathan’a haykırdı Elastul.

“Onları artık hiçbir şey kontrol edemez,” diye lafıyapıştırdı cüce.

“Balta Birliği dışında hiçbir şey,” diye düzelttiDjaffar. “Sizin Balta Birliğiniz bile edemez!”d iye haykırdıAgrathan, ses tonu belirgin bir şekilde cüce aksanınadönerek. “Torgar da o Balta Birliği’nin bir parçası, yoksabunu unuttun mu? Ayrıca benim… benim halkımdan beşyüz kişi de sizin iki bin kişilik saflarınız arasında. Eğerşansiıysanız çeyreğiniz sizinle birlikte savaşmayacak veeğer şanslı değilseniz çeyreğiniz düşmanınızakatılacak.”

“Dışarı çık,” dedi Elastul Agrathan’a, “ve onlarlakonuş. Halkın feci şekilde sayıca az, iyi yürekli cüce.Onların katledilmesini ister misin?”

Agrathan gözle görülebilir şekilde titriyordu,dudakları ağzından çıkarçjayan kelimeleri kemiripduruyordu. Dönüp evden dışarı koşturdu ve tahminedildiği gibi kasabanın hapishanesine doğru gidensavaş gürültüsünü takip etti.

“Cüceler sandığınızdan daha çetindir,” dediShoudra Stargleam Elastul’a. “Onları mağlup edeceğiz.”

Page 432: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Peki ya sonuç?” diye sordu Asa Taşıyıcısı. Böylebir konuda Elastul’u kararından, askerlerinikaybedeceğini söyleyerek döndürmek zordu, zira kendicanı tehlikedeymiş gibi görünmüyordu ama kadınkonuyu hiç de önemsiz olmayan kâr meselesineçevirerek çabucak markinin ilgisini çekmişti. “Cücelerbizim madencilerimiz, doğru düzgün cevher çıkarmayıbaşarabilen yegane madenciler de onlar.”

“Daha fazlasını alırız,” diye çıkıştı marki. ‘Shoudra ona şüpheyle baktı.

“Ne yapmamı isterdin?”

“Torgar Hammerstriker’ı salıverin,” diye yanıtladıAsa Taşıyıcısı.

Elastul yüzünü buruşturdu.

“Seçeneğiniz yok. Onu salıverin ve bırakınyoluna gitsin. Yalnız başına gitmeyeceğini ve Mirabar’ınkaybının ağır olacağını biliyorum ama tüm cüceler biziterk etmeyecektir Belki de şöhretiniz diğer cücelerinşehre gelmesini engellemeyecektir. Diğer yol ise,kimsenin kazanmayacağı vP ardında paramparça birMirabar’dan başka bir şey bırakmayacak olan kanlı birsavaş.”

“Bir cücenin diğer cüceye olan sadakatini fazljbüyütüyorsun.”

“Asıl siz onu küçümsüyorsunuz. Bir cüce,herhangi bir cüce için, altından ve mücevherlerden dahadeğerli tek bir şey varsa o da soydur. Ve hepsi tek birsoydan geliyor Elastul, çekirdeklerinde Delzoun ailesi

Page 433: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

var. Bunu danışmanı, nız ve dostunuz olaraksöylüyorum. Torgar’ı salıverin v<, elinizi çabuk tutun.Tüm mantığın ortadan kalkacağı şekilde bu savaş tambir ayaklanmaya dönmeden evvel yapın bunu.”

Elastul düşünceler içinde bakışlarını öne eğdi veyüzüncü hiddetten korkuya uzanan bir hisleryelpazesiyle kara karı düşündü. Kafasını kaldırıpShoudra’ya, sonra da Djaffar’tl baktı.

“Dediğini yapın,” diye emretti.

“Marki!” diye itiraz edecek oldu Djaffar amasözler, Elastul’un aman vermez tavrı ve ifadesiylekesiliverdi. “Hemen yapın!” diye emretti Elastul. “GidipTorgar Hammerstriker’ı serbest bırakın ve ona bu şehrisonsuza de^ terk etmesini söyleyin.”

“Bu cömert davranışınızı burada kalmak için birsebep olarak görebilir,” diye mantık yürütecek olduShoudra, bütün bu yaşananların Elastul ile cücelerarasında daha derin ve daha iyi bir ilişki kurmak içinkullanılıp kullanılamayacağını gerçekten de merakediyordu.

“Burada kalamaz ve geri dönemez, kellesipahasına.”

“Bu, cücelerin birçoğu için kabul edilecek bir şeyolmayabilir,” diye belirtti Shoudra.

“Öyleyse bırakın hainle hemfikir olanlar onunlabirlikte gitsin,” diye adeta tükürdü Elastul.

“Bırakalım gidip Mithril Salonu yolunda telefolsunlar veya Mithril Salonu’na gitsinler ve orayı da

Page 434: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Mirabar’ı uzun süredir bir veba gibi kemiren busadakatten uzak zayıf inançlarıyla zehirlesinler!”

Shoudra Stargleam, Elastul’a şöyle bir baktıktansonra Çekiçlere katıldı.

Üçü olay mahalline vardığında, hapishaneninetrafındaki dövüş, patlak vermiş bir savaştan çok birsokak kavgası silsilesi şeklindeydi. Ama, Agrathan’ıncüceleri sakinleştirmek için yalvar yakar sarf ettiğiçabalara rağmen durum hızla kötüye gidiyor gibiydi.

Birkaç yüz cüce Shingles ve Torgar’a destekolmak için oraya gelmiş, sayılarının belki de iki katı olanBalta Birliği savaşçılarına meydan okuyordu. Mirabargarnizonunun saflarında hiçbir cücenin olmaması dikkatçekiyordu, fakat Balta’nın cüce savaşçılarının birçoğukollarını göğüslerinde kavuşturmuş bir halde, tatsız vesert yüzleriyle kenarda duruyordu.

Shoudra, Djaffar’a baktı. Adam ise, dövüşekarışmayan cücelere açık bir küçümsemeyle gözgezdiriyordu.

“Sakın markinin emirlerine karşı gelmeyidüşüneyim deme,” diye inatçı Çekiç’i uyardı Shoudra,“ve savaşın bizden önce patlak vermesi umuduylaTorgar’ı salıverme işini geciktirmeyi aklından dahigeçirme.”

Djaffar, yüzünde çarpık ve gaddar birgülümsemeyle kadına döndü.

“Hazırda büyülerim var,” diye uyardı Shoudra.

Page 435: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu bir blöftü ama adamın karşısında bir santimolsun gerilemedi.

Bu da işe yaramadığında kadın adama hatırlatmayaptı; “Mirabar’daki kimsenin kazanamayacağı bir savaşbu. Onlara bak, Djaffar. Senin kendi Balta Birliği’ninüyeleri, sadakatleri ikiye bölünmüş bir halde duruyor.”

Derken Konsey Üyesi Agrathan, telaş içinde,cübbesi, sanki biri onu kaliteli kumaştan tutup kaldırmışve sağa sola sallamış gibi ki aynen böyle olmuştu)buruş kırış bir halde çıkageldi.

“Onlarla konuşmak imkansız!” diye kükredihüsran içindeki cüce.

“Djaffar onlarla konuşabilir,” diye açıkladıShoudra, “zira Torgar’ın salıverileceği haberini getirdi.”Gözleri kısılmış olan Çekiç’e baktı. “Markinin emriylederhal salıverilecek. Torgar, şimdi ve buradaMirabar’dan dışarı çıkarılacak ve tüm kişisel mallarıkendisine geri verilecek.”

“Dumathoin’e şükür olsun,” dedi Agrathan,rahatlayıp derinden iç geçirerek.

Haberi yaymak için koşturdu ve en sonunda,yükselen arbedelerin birçoğunu durdurmaya yarayansözleri kullanmayı başardı.

“O pis Torgar’la olan işi hallet öyleyse,” dediDjaffar Shoudra’ya tükürürcesine. Bu, yenilgiyi kabuledişiydi. “Onun da bizimle işi bitsin. Tüm o leş kokulu,bodur ırkı da onunla birlikte defolup gitsin, umurumdadeğil!”

Page 436: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra bu öfke nöbetini olduğu gibi kabul etti,zira Çekiç üyesi Djaffar’dan asla bundan başka bir şeybeklememişti.

Shoudra merkeze gelip sahneyi aldı ve kafasınınüzerine büyülü bir parıltı göndererek herkesin ilgisiniüzerine çekti. Tüm gözler üzerine çevrildiğinde, Mirabarcücelerinin birçoğunun duymayı çılgınlar gibi istediğibildiriyi yaptı.

Torgar Hammerstriker, kısa süre sonra Mirabarhapishanesinden, Shingles ile destekçilerinin gökgürültüsünü andıran tezahüratları, bol sayıdaki insandanyükselen küfürler ve alaylarla —ayrıca hâlâ kenardaduran Balta cücelerinden gelen birkaç inilti ve değişikseslerle— karışmış olarak dışarı çıktı.

Shoudra Torgar’ın yanına gitti ve Agrathan’ın daorada olduğunu gördü.

“Yol seçiminde tamamen özgür değilsin,” diyecüceye açıkladı Asa Taşıyıcısı, sözlerine rağmen vücutdili ve ses tonuyla bir düşman olmadığını göstererek.“Şehri derhal terk etmen emredildi.”

“Zaten buna karar vermiştim,” dedi Torgar.

“Ona en azından bir gece tanıyın,” diye talep ettiAgrathan. “Geride bırakacağı kişilere veda etmesine izinverin.”

“Veda etmeye değecek pek fazla kişiyi geridebırakacağını sanmıyorum,” diye sert bir ses geldi ve üçüdönüp baktıklarında, yolculuk kıyafetini giyip kocaman

Page 437: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bir bohçayı sırtına asmış olan Shingles’ın onlara doğrugeldiğini gördüler.

Yaşlı cücenin ardına baktıklarında, aynı şekildegiyinip kuşanmış başka cüceler ve büyük meydanboyunca, erzaklarıyla yolculuk eşyalarını taşıyantaşıyıcılarla buluşmakta olan diğerlerini gördüler.

“Bunu yapamazsınız!” diye itiraz etti KonseyÜyesi Agrathan ama tek itiraz eden kendisiydi, ziradönüp Shoudra’ya baktığında, kadının pes etmiş birşekilde açı acı başıyla onayladığını gördü.

Kısa süre sonra Torgar Hammerstriker Mirabar’ıson kez olmak üzere terk etti. Yanında yaklaşık dört yüzcüceyi, yani Mirabar cücelerinin neredeyse beşte birinide götürdü. Giden cücelerin birçoğu bir asırdan uzunsüredir şehirde yaşamaktaydı ve yine birçoğu şehrinkurulduğu günden beri Mirabar’a hizmet verenailelerden geliyordu. Hepsi de başlarını dimdik tutarak,Mithril Salonu Kralı tarafından kötü muamelegörmeyeceklerinden ve geri çevrilmeyeceklerinden eminbir şekilde yürüyordu.

“Bunun mümkün olabileceğini sanmıyordurn’”dedi Agrathan Shoudra’ya, ikisi, yanlarında Djaffar ”ebirlikte cücelerin ayrılışını izlerken.

“Gemi su alınca sıçanlar onu terk eder,” dıYehatırlattı Djaffar. “Mithril Salonu’nda daha fazla servetgörüyorlar, açgözlü itler.”

“Gördükleri şey, kendi ırklarının arasındaykenMarki Elastul’un şehrinde bizim onlara sunduğumuzdandaha büyük bir yer bulabilme fırsatı,” diye düzeltti

Page 438: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shoudra. “En büyük servet saygıdır, Djaffar veFaerûn’da pek azı bunu Mirabar’ın cücelerinden dahafazla hak edebilir.”

Agrathan neredeyse iğneleyici bir şekilde, “YaniMithril Salonu cücelerinden demek istiyorsun,”diyecektiama sözlerini yuttu ve hâlâ liderlik etmesi için —özellikle’ de karmaşayla dolu olan bu zamanda—kendisine bel bağlayan on altı bin cüce seçmeninolduğunu kendine hatırlattı. Agrathan, Mirabar’ın şu sonyaşanan hadiselerin pis kokusunu üzerinden atması içinuzun bir zaman geçmesi gerekeceğini biliyordu.

Çok uzun bir zaman.

HAYRET VEREN BİR BECERİYLE

Drizzt, Cattibrie, Wulfgar ve Regis, buçukluğunçizdiği, kasaba ile civarını betimleyen ve Drizzt’indetaylar konusunda eklemelerde bulunduğu kabataslakbir haritanın etrafında oturmaktaydı. Ruh halleri sıkıntılıve korkuluydu — kendi adlarına değil, kasaba halkıadına korkuyorlardı. İlk başta ork esir, kasabayı kuşatanbüyük bir ordudan söz etmiş, sonra da devriyegörevindeki bir kadın, yara bere içinde, dehşete düşmüşbir halde geri dönmüş ve diğer hepsinin güçlü bir yabanibirliği tarafından yok edildiğini rapor etmişti.

Bariz bir şekilde korku içinde olduğu halde,sözleri eşgüdümlü bir gruba, alışıldık beklentilerinötesindeki bir düşmana işaret ediyordu.

O sabah dostlardan hiçbiri “FıkırdayanÖkçeler’den bahsetmedi ama yerle bir edilmiş okasabanın görüntüleri kesinlikle hepsinin zihninde

Page 439: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dönüp duruyordu. Shallows, Tıkırdayan Ökçeler’denbüyüktü ve çok daha iyi korunuyordu, ayrıca savunmayayardımcı olan bir büyücüleri vardı. Ama işaretler gitgidekötüleşiyordu.

Bruenor kısa süre sonra, yüzünde kaşları çatıkbir ifadeyle geldi.

“inatçı keçiler,” diye belirtti cüce, Regis ileWulfgar’ın arasına gelip onay veren bir homurtuylaharitayı inceleyerek.

“Withegroo, hayatta kalan tek kişinin iddialarınıgöz ardı edemez,” dedi Drizzt. “Bu sabah neredeyseonda birini kaybettiler.”

“Ah, kadına inanıyor elbette,” diye açıkladıBruenor, “ama onun ve diğerlerinin, halklarınıkatledenlerden intikam alacaklarını düşünüyorlar.Shallows halkı savaşmaya hevesli.”

“Mağlup edemeyecekleri bir düşmana karşı olsabile mi?” diye sordu Cattibrie.

“Etrafta öyle bir düşmanın olduğunudüşündüklerini sanmıyorum,” diye geldi Bruenor’uncevabı.

Daha sözjer dudaklarından yeni çıkmıştı ki Drizztile Cattibrie ayağa kalktı. Kadın yayına, Drizzt isepelerinine uzandı.

“Ben de gideceğim,” diye önerdi Regis. Wulfgarayağa kalkıp Aegis-fang’i aldı.

Page 440: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Siz ikiniz yakın çevreyi dolaşın,” dedi Cattibrie.“Ben de oradan bir halka dışarıyı kolaçan edeceğim veDrizzt de derin keşif görevini yapacak.”

“Gecenin örtüsünü beklemeli miyiz?” diye sorduRegis. “Oklar gece vaktinde gündüzden olduklarındaniyidir,”d iye belirtti Cattibrie.

“Ayrıca o kadar zamanımız olmayabilir,” diyeekledi Drizzt. Bruenor’a baktı ve, “kasaba halkı, enazından yaşlı ve zayıfların gitmesine razı olmakzorunda.” dedi.

“Dagnabbit’e şu anda kaçış planlarıhazırlattırıyorum,” diye doğruladı Bruenor, “amaShallows halkının pek fazlasının gitmeyi isteyeceğinisanmıyorum. Burası onların mekanı elf, onların yurdu veyıllardır bildikleri tek güvenlikli yer. Withegroo’yagüveniyorlar ve onun güvenilir biri olduğundan şüphemyok.”

“Bu sefer yanılıyor olmasından korkuyorum,” diyeyanıtladı Drizzt. “Her işaret ihtimalleri daha da karanlıkkılıyor. Eğer Shallows’a karşı birleşen birlik, işaretedildiği kadar güçlüyse, kasaba halkı çok uzun zamanönce burayı terk etmiş olmayı dileyebilir.”

“Git ve gör bakalım,” dedi ona Bruenor. “Sendışarıdayken onlara söz dinletmeye çalışacağım.

Atları hazırlatıp at arabalarını yükleyeceğim.Cücelerimi düzenli sıraya sokacak ve arabalarlakasabadan çıkmaya hazır tutacağım. Tekrar ve hemenWithegroo ile konuşacağım. Şimdi onu, orada burada

Page 441: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

intikam için anırıp duran ahmaklar olmadan yalnızbaşına yakalayabilirim.”

“Seni dinleyecek mi dersin?” diye sordu Cattibrie.Bruenor omuz silkip abartılı bir şekilde göz kırptı ve,“Kral benim, öyle değil mi?” dedi.

Bu ılımlı sözler üzerine, dört izci de hızla binadanve kasabadan çıktı. Wulfgar ile Regis, kasaba surlarınınyakınlarındaki yüksek zemine doğru ilerlediler. Cattibrieyüz metre ileride buna benzer ama daha korunaklı birgözetleme yeri buldu ve Drizzt daha da uzağa açıldı.Shallows’dan başka izci birlikleri de çıktı ama hiçbiridostlar kadar uyumlu ve onlar kadar sessiz değildi.

Yedi kişiden oluşan bir grup, kasabanın güneykapısının hemen dışında Wulfgar ile Regis’in yanındangeçti.

“Tekrar hoş bulduk,” diye selamladı kasabalılar,bir anlığına duraksayarak.

“Eğer surların içinde kalıp, beklenen saldırıgelirse diye savunmaları hazırlarsanız—kendikasabanız için—daha iyi edersiniz,” dedi Wulfgargörünüş itibarıyla lider olan kişiye. Kuvvetli kollara veesmer, güçlü yüzünde sert, hiddetli bir bakışa sahip olangenç bir adamdı bu.

Adam durdu, altı yoldaşı onun ardında duraksadıve barbara meraklı, biraz hiddetli bir bakış attı.

“Ortak düşmanımızın gücünü biz tespitedeceğiz,” diye açıkladı Wulfgar, “ve kasaba liderlerine

Page 442: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

eksiksiz rapor vereceğiz. Hiç kimse patikalarda DrizztDo’Urden’den daha iyi iz süremez.”

Adamın bakışları yumuşamadı. NeredeyseWulfgar’ın yorumlarını kişisel olarak alıyor gibiydi.

“Buradaki her insan tehlikede,” diye devam ettiWulfgar, biraz olsun geri çekilmeden. “5hallows’un yeditane daha eli silah tutan savaşçısını kaybetmesi kasabaiçin iyi olmayacaktır.”

Adam burun deliklerinden adeta alevler saçtı,gözleri genişledi ve yüz ifadesi çok yoğun bir hal aldı.

Regis ona işaret etti ve kenara çekilmesinisöyledi.

“Göz önünde bulundurulması gereken başkaşeyler var,” diye belirtti buçukluk ve konuşurkengözünün kenarıyla Wulfgar’a baktı, hatta iri dostunahafifçe göz kırpmayı bile başardı. İzci adam, buçukluğaşüpheyle baktı ama Regis sadece masumcagülümseyip arkasını döndü ve adama kendisini takipetmesi için başıyla işaret verdi. Kenarda kısa süren özelbir görüşme yaptılar ve Shallowslu adam geri gelirkenbaşıyla onaylayıp gülümsüyordu.

“Kasabaya geri döneceğiz,” cf iye yoldaşlarınaemretti ve yanlarından hızla geçip onları da beraberindegötürdü. “Dostlarımız haklı, kısa süre sonrasavaşacağımız şeyin daha ne olduğunu bile bilmedengüçlerimizi ayırıyoruz.”

Görüş anlaşmazlığından ve şaşkınlıktan doğanbazı mırıltılar duyuldu ama sözcü adam tayin edilip

Page 443: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kabul görmüş olan liderleriydi ve böylece grup geldikleriyöne doğru gitmeye başladı.

“Büyülü yakutunu kullandığında biraz olsunvicdan azabı duymuyor musun?” diye sordu* WulfgarRegis’e, diğerleri uzaklaştığında.

“Onların iyiliği için olduğunda, hayır,” diyeyanıtladı Regis, gülümsemesi bir kulağıncdan diğerineyayılmış bir halde. “İkimiz de bu grubun geldiğini on beşmetre öteden duyduk. Bence orklar olsa, onlar daduyardı.” Dönüp güneye baktı. “Ayrıca eğer bizesöyledikleri kadar çok ork varsa, muhtemelen o yediinsanı bugürı ölmekten kurtardım demektir.”

“Geçici bir kurtarış mı?” diye sordu Wulfgar, içburkan bu soru Regis’i hazırlıksız yakaladı ve çocuksuyüzündeki gülümsemeyi alıp götürüverdi.

Buçukluk ve barbar bakıştılar ama derkenWulfgar onun ardına baktı ve mavi gözleri genişledi.

Regis hızla dönüp bir kez daha güneye baktı veCattibrie’nin son sürat onlara doğru koştuğunu, yayınıhavaya kaldırmış bir halde kollarını sallamakta olduğunugördü.

Regis yüzünü buruşturdu. Kadın anidentökezleyip omzunu tuttuğunda Wulfgar ileri atıldı. Regisile Wulfgar, kadının okçular tarafından kovalandığınıancak o zaman fark edebildiler.

Regis hızla döndü ve Shallowslu yedi izcinin onadoğru koşturmakta olduğunu gördü.

Page 444: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kasabaya!” diye haykırdı onlara. “Kasabayadönün ve surlara dizilin. Kapıları biz gelince açılmaküzere hazırlayın!”

Buçukluk tekrar geri döndüğünde, Cattibrie ileWulfgar çoktan birleşmiş, ona doğru koşturmaktaydı;Wulfgar yaralı kadına destek oluyordu.

Onların ardında, çalıların arasından fırlayıpkayaların yanlarından çıkan bir ork güruhu koşmaktaydı.

Regis duraksayıp izledi, uzaklığı ölçtü ve eğeronu da beraberlerinde sürüklemek zorunda kalırlarsaWulfgar ile Cattibrie’ye pek yardımınındokunmayacağını ancak o zaman anladı.

Dönüp koşmaya başladı ve kapılara diğer ikidostuyla neredeyse aynı zamanda vardı. Aceleyle içerigirdiler ve kapılar onların ardından kapanıp sürgülendi.Cattibrie’nin önemsiz derecedeki yarasına üstünkörübaktıktan sonra, üçü merdivenlere ve surlardakiparmaklıklı siperlere doğru koşturdu.

Orklar geliyordu, sayıları gerçekten dekalabalıktı. Kasabada dört bir yanda borular çalındı vekasaba halkı etrafta koşuşturmaya başladı.

Fakat ork dalgası yaklaşmadı, bunun yerinevahşi saldırıları sırasında hızla dönüp, daha da yükseksesle uluyarak güneye doğru geri koşturmayabaşladılar.

“Bu Drizzt olmalı,” diye belirtti Regis.

“Bize zaman kazandırıyor,” diye onayladıCattibrie. Konuşurken Wulfgar’a baktı, barbar da kadına

Page 445: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bakıyordu; ikisinin de yüzünde sert ve endişeli bir ifadevardı. Fırlatılan ilk kaya, günbatımından birkaç dakikasonra kayalıklı zemine çarpıp sekerek geldi ve kasabasuruna çarptı. Şaşkınlık verecek şekilde, kayakuzeyden, o dar koyağın karşısından gelmişti.

Borular çalındı ve Shallows milisleri savunmayerlerine doğru koşturdu; Dagnabbit’in cüceleri, KralBruenor ve dostları da öyle.i kinci bir kaya sekerekgeldi, bu sefer daha yakından fırlatılmıştı.

“Onları göremiyorum bile!” diye üç dostunahırladı Bruenor, kuzey surunda durmuş karanlığın içinedikkatle bakarlarken.

“Orada!” diye haykırdı Regis, bir kaya yığınınıişaret ederek.

Diğerleri gözlerini kısıp baktılar ve karşı taraftakidevlerin siluetlerini hayal meyal görebildiler.

Cattibrie derhal yayını kaldırıp nişan aldı, sonraaradaki uzun mesafeyi telafi etmek için açısını arttırdı.Atışını yaptı, oku gitgide kararan gökyüzünde bir şimşekçizgisi çizerek uçtu.

Hiçbir devi vuramadı ama okun çarptığındaçıkardığı kıvılcımlar, en azından genel alana atış yapmışolduğunu gösterdi. Yayını kaldırdı, parmaklarındaki vebir ork okuyla yaralanmış olan omzundaki acıya karşıdişini sıktı. Fakat atışını yapamadan önce durupWulfgar’a tutunması gerekti, zira o anda sur, fırlatılan birkayayla sarsılmaya başladı.

Page 446: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Siper alın!” diye bir haykırış geldi en öndekinöbetçi askerden.

Cattibrie yayını tekrar kaldırıp ikinci atışını yaptıama bunun ardından, bir kaya arkalarındaki avluyadüştüğünde ve bir diğeri duvara kısa düştüğü haldesertçe çarpıp sektiğinde o ve tüm dostları kaçışmayabaşladılar. Bir başka kaya sura net bir şekilde isabet ettive bir diğeri kuzeydoğu köşesine vurduktan sonra doğusuru boyunca yuvarlanıp, kayalara ve askerlere çarptı.

“Orada kaç tane lanet olası dev var öyle?” diyesordu Bruenor, diğerleriyle birlikte siper almak içinseğirtirken. “Çok fazla,” diye geldi Regis’in cevabı.

“Onlara karşı koymanın bir yolunu bulmalıyız,”diye mantık yürütmeye başladı cüce kralı. Fakat dahabu düşüncesine herhangi bir ivme kazandıramadanönce, güney surundan yükselen bir haykırış, onun vedostlarının çok daha acil, başka meseleleri olduğunugösterdi.

Bruenor, Wulfgar, Regis ve Cattibrie güneysuruna varıp Dagnnabit ve diğer cücelerekatıldıklarında, orklar tüm süratleriyle hücumageçmişlerdi. Şehrin önündeki arazi, hücum edengüruhla birlikte kapkara olmuş gibiydi ve yaratıkların tizçığlıkları yankılanıyordu. Shallows’un güçlü surlarındanilk yaylım atışı başlamış olduğu halde hiç yavaşlamayanyüzlerce ve yüzlerce ork geliyordu.

“Bu iş can yakacak,” diye belirtti Bruenor,dostlarına ve Dagnabbit’e bakarak.

Page 447: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“O orkların canını yakacak,” diye düzelttiDagnabbit, sertçe başını sallayarak. “Merkezi bizalıyoruz!” diye haykırdı on beş savaşçısına. “Hiçbirikapıdan içeri girmeyecek! Hiçbiri surun üzerindenaşmayacak!”

“Dagnabbit’in iyi eğitimli savaşçıları, “MithrilSalonu!”v e “Kral Bruenor!” haykırışlarıyla birliktekendilerine tayin edilen mevkide, yani Shallows’ungüney surundaki en savunmasız noktada konuşlandılar.Aynı anda cüce oklarını ve iyi dengelenmiş fırlatmaçekiçlerini kaldırıp yere sinerek siper aldılar. Orklar damızrak ve ok attılar. Cüceler en son ana kadar surunüzerindeki yerlerini koruduktan sonra bir anda ayağasıçrayıp çekiçlerini ork güruhunun en öndeki saflarınafırlatmak suretiyle hücumu böldüler.

Shallows okçuları surun üzerinden bir yaylımatışı başlattılar ve Cattibrie Yürek Avcısı’nı ölümcül birbaşarıyla kullanmaya başladı. Fırlattığı okların gümüşkuyrukları, düşman safları arasında şimşek gibi çizgileraçıyordu.

Arkalarından gelen ıstırap dolu bir feryat onlara,kasaba . halkından birinin devlerin fırlattığı bir kayatarafından vurulduğunu söyledi ve bunun ardındangelen patlama sesleriyle zemin sarsıntısı, devlerin taşyağmurunu biraz olsun hafifletmediğini net bir şekildegösterdi.

Dagnabbit’in cüceleri ikinci bir yaylım atışıaçtıktan sonra, kapının savunmasına destek olması içinsurdan avluya atladılar ve Kral Bruenor da onlara

Page 448: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

katıldı. Okçular ve Cattibrie, kara dalga kasabanınüzerine kapanırken ork safları arasına atış yapmayadevam ettiler.

İpler ve tırmanma kancaları surlara fırlatılıptutunacak yerler buldu. Yukarıdan yağan ölümdenbihabermiş gibi görünen orklar yukarı tırmanmayabaşladılar. Bu sırada aşağıda kalmış olanları kendilerinikapıların üzerine fırlatıyor, güçlerinin katıksız ağırlığıağır sürgü demirlerini eğiyordu.

“Keşke Drizzt burada olsaydı!” diye haykırdıdehşete kapılmış olan Regis.

“Ama burada değil,” diye karşılık verdi Wulfgar veikisi birbirilerine baktılar.

Wulfgar kararlı bir şekilde hırlayıp başınısallayarak buçukluğa kendisini takip etmesini işaret ettive ikisi parmaklıklı siper üzerinde koşmaya başladılar.Kudretli barbar ipleri ve tutunma kancalarını kavramaya,diğer taraftan tırmanmakta olan orkların ağırlığıyla dahada sıkı kenetlenmiş olmalarına rağmen muazzamgücünü kullanarak onları yerlerinden sökmeye başladı.

Bir tanesinde, Wulfgar kancaya uzandığı sıradaorkun teki surun kenarına çıkıverdi. Barbar uluyarakdöndü. Ork kükredi ve ağır sopasını savurmaya başladı.

Derken gümüş kuyruklu bir ok, yaratığınkoltukaltına saplanarak orku yana, aşağı savurdu.

Wulfgar sadece bir saniyeliğine Cattibrie’yebaktıktan sonra kancayı çekip serbest bıraktı.

Page 449: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Barbar ipi aşağı fırlattığı sırada, orkun tekiduvarın kenarına tutundu ve kendini çekerek çıkmayabaşladı.

Regis’in gürzü yaratığın yüzüne art arda iki keregömülüverdi.

“Doğuda daha fazlası var!” diye haykırdı Wulfgar.Birkaç orkun surun üzerine tırmanıp Shallowsokçularıyla yakın dövüşe girişmek üzere olduğu birgediği güvence altına almak üzere koşturdu.

Regis onu takip edecek oldu ama başka bir orkunileri uzanan eli tam önünde surun üzerinde beliriverdi.Gürzünü kaldırdı ama fikrini değiştirdi ve orku gözkamaştırarak dönüp duran bir yakut süsle karşıladı.

Dönüp duran, tılsımıyla ona vaatler ve sıcakhisler vererek uzanan mücevherle gerçektenbüyülenmiş olan ork olduğu yerde kaldı. Yarım saniyeiçinde, elinde bu muhteşem yakut süsü tutanbuçukluğun en yakın dostu olduğundan orkun hiçbirşüphesi kalmamıştı.

“Ne kadar güçlüsün?” diye sordu Regis ama orkanlamış gibi görünmüyordu.

“Güçlü?” diye sordu buçukluk daha vurgulu birşekilde ve bir kolunu kaldırıp kaslarını sıktı —kasnamına pek fazla bir şey yoktu ama yine de pazularınıgösterdi. Ork gülümseyip homurdandı.

Regis ona, sadece birazcık aşağı doğru kaykılıpipi tekrar tutmasını işaret etti. Yaratık itaat etti.

Page 450: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Derken buçukluk vurgulu bir şekilde iki elinihavaya kaldırıp yaratığa orada durup yerini korumasınıişaret etti. Yaratık tekrar itaat etti ve en azından bu ip oan için engellenmiş oldu.

Regis sağına döndüğünde Cattibrie’nin kendisinegördüklerine inanamamışçasına baktığını gördü.

Omuz silkip sola döndüğünde, Wulfgar’ın bir orkukafasının üzerine kaldırdığını ve surun üzerine çıkmayaçalışan diğer iki yaratığa doğru savurduğunu gördü.Orkların üçü de aşağı düştü.

Diğer noktalarda surların güvenliği o kadar eminolmadığından orklar içeri doluşup avluya atlamaktaydı.

Orada, savunma hattının merkezinde, on yeditane sert cüce durmaktaydı —ki Dagnabbit ile Bruenorda onlara dahildi. Orklar aşağı indiğinde cüceler,baltaları ve çekiçleriyle kesip darbeler indirereküzerlerine çullandılar.

O saldırıda başı Bruenor çekti ve ilk ork henüzsıçrayışını bitirip avluya inemeden yaratığa darbeyiindirdi. Orkun bacaklarına vurdu ve yaratığın havadadönüp yüzükoyun yere kapaklanmasına sebep oldu.Darbesini tamamlayıp yaratığı öldürme zahmetinegirmeyen cüce, yoluna devam etti ve yere inen bir orkakalkanıyla bindirdi. İkisi, Bruenor’un dişlerinitakırdatmaya yetecek bir şiddetle çarpıştılar.

Cüce geri sıçrayıp çılgınlar gibi, dudaklarısallanacak şekilde kafasını sağa sola salladı. Orkun oanda dahi üzerine atılmakta olabileceğini düşünerekbaltasını refleksif olarak önüne doğru savurdu.

Page 451: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat sadece havaya vurdu. Biraz kendinegeldiğinde orkun bu çarpışmayı kendisinin atlattığıkadar iyi atlatamamış olduğunu gördü. Yaratık yereçöküp kalmış, kaskatı kesilen kollarının üzerinde geriyedoğru eğilmişti ve başı yana sarkmaktaydı.

Bu, Bruenor’a hiç de adil gelmiyordu ama savaşadil bir şey değildi. İleri atılıp orkun yanından geçti vegeçerken sadece ağır baltasıyla yaratığın kellesiniuçuracak kadar yavaşladı.

Saldırının katıksız şiddeti Drizzt’i hazırlıksızyakalamıştı.

Kasabaya geri yolladığı gruptan sadece birazöteye gitmiş olan drow, saldıran ork güruhunu, birbayırdan aşağı hızla inerken görmüştü. Onlardansaklanmak gayet kolay olmuştu ama Drizzt saklandığıoyuktan dışarı çıkıp Shallows’a gittiğinde, saldırıbirliğinin en öndeki safları çok ilerisindeydi. Uzakmesafede, kasabaya geri kaçmakta olan dostlarınıgördü. Cattibrie’yi sıyıran oku da gördü ve kadın,Wulfgar ile Regis’in refakatinde kasabanın güçlüsurlarının arkasına geçtiğinde rahatlayarak nefes verdi.

Drow, bir ağacın gölgelerinin arasındanorkgüruhunun yanından koşarak geçişini izledi.Kasabaya, dostlarının yanında savaşmak vemuhtemelen ölmek üzere geri dönemeyeceğinibiliyordu.

Bir grup ork altından geçti ve Drizzt üzerlerineatılıp onları kesip biçmeyi düşündü.

Page 452: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat ağacın üzerindeki yerini korudu ve dalasıkıca tutundu. Gizlenmeyi tercih ettiği bu orkların,dostlarından birini öldürecek yaratıklar olabileceğinidüşündü ama dikkatinin dağılmasına izin verecekzamanı olmadığını bildiğinden bu yıkım niteliğindekidüşünceyi derhal aklından uzaklaştırdı. Seçeneklerönünde bariz bir şekilde duruyordu; savaşa katılıpgüruhun arasına dalabilir veya savaşın karmaşasınıdüşmanlarının aslını öğrenmek için kullanabilirdi.

Drow, dosdoğru Shallows’a hücum eden orksaflarını gözden geçirdi. Dövüşe katılsa ne kadar faydalıolabilirdi? Kaç tane ork öldürebilirdi ve birkaç orkuneksilmesinin bu savaşa ne gibi bir etkisi olurdu?

Hayır, Drizzt dostlarının ve kasaba halkınındayanacağına inanmak zorundaydı. Bunun savunmahatlarını sınamak için yapılan, deneme niteliğindeki ilksaldırı olduğuna inanmak zorundaydı.

Düşmanlarının gerçek boyutlarını ve gücünü, orkkamplarının yerini ve savunmalarını öğrenirlerse, bu, ilksaldırıdan sonra Shallows için daha hayırlı olurdu.

Güruhun en son ucu da altından geçip gittiğinde,Drizzt ağaçtan aşağı hafifçe atladı ve hızla yola koyuldu.Kuzeye, yani kasabaya doğru değil, doğuya doğruilerledi ve düşman ordusunun ana gövdesininarkasından dolaşmaya başladı.

Wulfgar, öyle çok darbe almış, öyle çok orkusurdan aşağı fırlatmıştı ki, artık kollarını zar zorkaldırabiliyordu ama toplayabildiği tüm gücüyle

Page 453: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

mücadeleye devam etti ve güney surunun tepesineçıkan tüm yaratıkların üzerine atıldı.

Wulfgar’ın bir düzine yarasından kan akıyordu.Daha az etkili olsa da yiğitçe savaşıp gürzü vemücevherini kullanan Regis de aynı şekilde yaralıydı.Dörtlü bir ork grubu aynı anda surun üzerine çıktığında,Wulfgar sağma dönüp baktı ve Cattibrie’ye sessizceyalvardı ama kadın orada değildi. Panikleyen barbar,surun üzerinden baktı ve orklar yaklaşırken dikkatinindağılması neredeyse ona pahalıya patlayacaktı.

Neredeyse —fakat derken yukarıdan gelen bir okcızlayarak yanından geçti, orkun tekini sıyırdı ve gözlerikör eden bir ışık patlamasıyla taşa çarptı.

Wulfgar omzunun üzerinden yukarı baktı veCattibrie’nin Shallows’un belirleyici özelliği olan tekkulesinin üzerinde, yeni mevkiinde konuşlanmışolduğunu görünce rahatlayıverdi.

Kadın bir ok daha attı ve başını sertçe sallayıpWulfgar’a işaret verdi.

Barbar hücuma devam eden yaratıklarıkarşılamak için döndü ve orklardan birini çekiciyle yanasavurdu. Bunun ardından, üzerine saldıran diğeryabanilerden birine karşı buçukluğa yardım etmek içinRegis’e doğru döndü. Ork aniden duruverdi ve dönüpduran yakut taşa bakakaldı.

Wulfgar ileri çıkıp en yakındaki orka omuz atarakonu yaratığın üzerinden aşağı düşürdü, fakat diğeryaratığın sopasından acı veren bir darbe yedi.Homurdanıp acıyı uzaklaştıran Wulfgar, önkoluna inen

Page 454: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

sert bir darbe daha aldı ama kolunu silahın etrafınadolayıp onu kendisine doğru çekerek kolunun altınasıkıştırdı ve sefil orkla burun buruna geldi.

Yaratık onu ısırmaya davrandı, daha doğrusubunu denedi ama Wulfgar alnını orkun yüzüne gömüpburnunu dümdüz ederek yabaniyi geriye itipuzaklaştıracak kadar sersemletmeyi başardı. Yaratığınafalladığını bilen barbar sopanın üzerindeki kıskacınıbıraktı ve orkun kirli deri zırhının önünü kavradı. Hızlı birdönüş ve savuruş, orkun kasabadan dışarı uçmasınaneden oldu.

Regis’in büyülediği orka arkasını dönen Wulfgartekrar kafasını kaldırıp kuleye, Cattibrie ile kasabanınbirkaç okçusunun, surun ardındaki güruha ok üstüne okyağdırmasını izledi.

Yukarıda başka birinin daha varlığını görenWulfgar duraksadı. Bu, yaşlı büyücü Withegroo idi.

Adam büyülü sözler söyleyip ellerini sallıyordu.

“Kırılmak üzere!” diye bir haykırış geldi, aşağıdakiavlu364 r da bulunan cücelerin birinden.

Wulfgar bakışlarını o yöne çevirdiğinde, Bruenorile halkının avludaki orkları ezerek geçtiğini ve kapıyadestek olmak için aceleyle seğirttiğini gördü.

Fakat gözünün ucuyla, yukarıdan gelen ufak birparıltı, surun üzerinden zarafetle kavis çizen küçük biralev topu gördü.

Withegroo’nun ateş topu infilak ettiğindeyükselen ısı patlamasını hissetti.

Page 455: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bu patlamanın şoku, Regis’in önünde duran orkubüyünün etkisinden uyandırdı ve daha buçukluk bir tepkiveremeden, yaratık silahıyla dosdoğru ileri atılıp onukesti. Regis cıyaklayarak avluya düştü.

Wulfgar orkun üzerine atılıp onu altına alarakyere çökertti. Yüzüstü yerde olan ork kendini iterekdirseklerinin üzerine doğrulmayı başardı ama Wulfgaryaratığın kellesini iki eliyle kavramıştı. Hiddetlekükreyen barbar, yaratığın kafasını taştan siperinzeminine üst üste vurdu ve sert kafatası şekli bozulupezilmeye, kan revan içinde kalmaya başladıktan sonrabile devam etti.

Hâlâ orkun kafasını yere vurmaktaydı ki, güçlü birel omzunu kavradı.

Wulfgar çılgınlar gibi, hiddetle döndü amaBruenor’un önünde dikilmiş, ona baktığını görüncedurdu.

“Kaçtılar, evladım,” diye açıkladı cüce, “ayrıca,sanırım o elindeki ork artık başımıza bela açamayacak.”

Wulfgar ayağa kalktı ve orku son kez yere çaldı.“Regis?” diye sordu nefes nefese.

Bruenor başıyla avluyu işaret etti. Buçukluk yerdeoturuyor, fakat etrafındaki hadiselerin farkındaymış gibigörünmüyordu. Böğründe kan vardı ve birkaç cüceçılgınlar gibi onunla ilgileniyordu.

“iddiaya varım canı yanmıştır,” dedi Bruenor acıacı.

KORUNAN BUÇUKLUK

Page 456: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kendini, bir rüyadan, bir kabustan uyanıyormuşgibi hissetti. Böğründe bir gerginlik duyumsuyordu amaorasından gelen ve göbeğine yayılan hissi düşünenRegis, canının bundan çok daha fazla yanmadığına pekşaşırmıştı.

Savaşın son sahneleri —orkun kılıcını karnınasaplayışı— zihninde net bir şekilde canlanınca,buçukluğun gözleri birden fal taşı gibi açıhverdi. Geriyesıçramaya çalışmış ve neredeyse derhal dengesinikaybedip surdan aşağı düşmüştü.

Regis refleksif olarak başının arkasını ovuşturdu—o düşüş canını acıtmıştı! Fakat tekrar düşününce,aynı zamanda hayatını da kurtarmıştı. Eğer sırtınıduvara dayamış bir halde yukarıda kalsaydı, hiçşüphesiz delik deşik edilmiş olurdu. Dirseklerininüzerine doğruldu ve Shallows’da onlara ayrılankulübenin küçük yan odacığını tanıdı. İçerisi loştu,muhtemelen gece tamamen çökmüştü.

Hayattaydı, rahat bir yataktaydı ve yaralarıylailgilenilmişti. Ork güruhunu püskürtmüşlerdi.

Bir devin fırlattığı kayanın gök gürültüsünebenzer sesi, yakınlardaki bir binaya gümbürtüyleçarptığında, Regis’in umutları —tabii vücudu da—aniden sarsılıverdi.

“Başka bir gün savaşabilmek için bugün hayattakal,” diye homurdandı buçukluk.

Her hareketiyle yüzünü buruşturarak yataktankalkmaya davrandı ama küçük odasının dışından gelentanıdık sesler duyunca durdu.

Page 457: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“En az bin tane,” dedi Drizzt sessiz ve sertçe.Başka bir kaya kasabayı salladı.

“Onları yarıp geçebiliriz,” diye yanıtladı Bruenor.Regis, bunun ardından yaşanan sessizlik sırasında,Drizzt’in başını olumsuz anlamda sal (ayışını gözününönüne getirebiliyordu. Buçukluk güçlükle yatağındankalktı ve sadece hafifçe aralanmış olan kapıya doğruilerledi. Kapı aralığından diğer odaya baktı ve dörtyoldaşının küçük masanın etrafında oturduğunu,ortalarında ise tek bir mumun yanmakta olduğunugördü. Buçukluğu en çok şaşırtan şey ise, Wulfgar’müzerindeki bandajların sayışıydı. Adam suru korurkenepey yara almıştı.

“Koyak yüzünden kuzeye gidemeyiz,” diye ensonunda yanıtladı Drizzt.

“Ayrıca orada devler var,” diye ekledi Cattibrie.

“En azından birkaç tane,” diye hemfikir oldu drow.“Tahminimce daha da fazladır, zira kaya bombardımanısaatlerdir kesintisiz sürüyor. Devler bile yorulur, ayrıcabazılarının gidip daha fazla kaya getirmesi gerekmiştir.”

“Pöh, fazla hasar veremiyorlar,” diye homurdandıBruenor.

“Sandığından daha fazla,” diye yanıtladıCattibrie. “Artık özellikle Withegroo’nun kulesine nişanalıyorlar. Duyduğum kadarıyla son bir saat içinde kuleyibir düzine kez vurdular.”

“Büyücü en son savaşta bir ateş topu atarakkendisini gösterdi,” diye belirtti Drizzt. “Artık ona

Page 458: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

odaklanacaklar.”

“Pekala, umarım fırlatmak için tek bir ateştopundan daha fazla şeyi vardır,” dedi Cattibrie.

“Umarım hepimizin yapabileceği daha çok şeyvardır!” diye belirtti Wulfgar.

Hepsi de, yüzlerinde sert ifadelerle birkaç saniyeboyunca sessizce oturdu.

Regis arkasını döndü ve dermansız bir haldeduvara yaslandı. Wulfgar’ı sağ ve görünüşe bakılırsaçok ciddi yaralanmamış bir halde görmek onu gerçektenrahatlamıştı. Barbarın, muhtemelen onu korumayaçalışırken öldürülmüş olmasından korkmuştu.

‘Elbette iş buraya vardı,’ diye düşündü buçukluk.Buzyeli Vadisi’ndeki yollarda haydutlarla savaştıklarızamandan beri, Regis gruba ayak uydurmaya, sadecetehlikeden kaçmakla kalmayıp dostlarına yardımcıolabileceği bir yol bulmaya çalışıyordu.

İçlerinden hiçbirinin ummadığı kadar başarıkaydetmişti; özellikle de Dünyanın Omurgası’nda,ogreler tarafından istila edilmiş bir halde buldukları omuhafız kulesinde.

Aslında Regis son zamanlarda kazandığıbaşarılar konusunda kendisiyle gurur duyuyordu.Dostlar Kristal Parçası’nı Cadderly’ye götürürkengeçtikleri nehirde o mızrağı omzuna yediğinden beriRegis, dünyadaki yerine farklı bir gözle bakmayabaşlamıştı. Ondan önce, buçukluk hep kolay yolu arardıve aslında şu anda bile en çok istediği şey buydu. Ama

Page 459: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

duyduğu suçluluk duygusu buna izin vermiyordu. O günnehirde dostları tarafından kurtarılmıştı. Yine aynıdostlar, onu Pook Paşa’nm pençelerinden kurtarmakiçin tüm dünyayı dolaşmış ve yıllardır onu yanlarındataşımışlardı —hem de çoğunlukla kelimenin tammanasıyla.

Bu yüzden son zamanlarda, onlara daha fazlafayda sağlamak, kendisi için yaptıkları onca şeyinkarşılığını ödeyebilmek için tüm gücüyle uğraşıyordu.

Ama Regis bir kez olsun şansının yavergideceğine inanmamıştı. Çok batıda, DünyanınOmurgası’nda bulunan o ogre kulesinde ölmüşolmalıydı, aynı şekilde Shallows surlarında da ölmüşolmalıydı.

Bunu düşünürken eli, yaralı karnına doğru kaydı.

Tekrar döndü ve kapı aralığından yine dörtdostuna, gerçek kahramanlara baktı. Evet, AkarKessell’in mağlubiyetinin ardından OnKasaba halkıtarafından omuzlarda taşınan kişi kendisi olmuştu. Evet,fırsatı çok çabuk kaybetmiş olmasına rağmen, Pook’unölümünün ardından güç mevkiine yükselen kendisiolmuştu. Evet, Kuzey halkı onun yoldaşların bir üyesiolduğu söylüyordu ama o kapı aralığından gizlicedördüne bakarken gerçeği anladı.

Yüreğinde, bu gerçeği reddedemezdi.

Gerçek kahramanlar onlardı, kendisi değil. O, iyidostlarının başarılarından kâr eden biriydi sadece.

Page 460: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tekrar konuşulanlara odaklandığında, dostlarınınbaşka dövüş yöntemleri, köylüleri gizlice kaçırma veyagüneyden yardım isteme planları üzerinde tartıştıklarınıfark etti.

Buçukluk derin bir nefes alıp kendinitoparladıktan sonra odadan dışarı çıktı. Tam o sıradaBruenor Drizzt’e, “Senin kılıçlarından mahrumkalamayız, elf.

Kedinden de. Pwent’e ulaşmak için çok uzun biryol var. Oraya gidebilsen bile, buraya cesetleritoplamaktan başka bir şey yapmak üzere zamanındavaramazsınız.” dedi.

“Ama yüz köylüyü Shallows’dan çıkarıp güneyekaçırmanın hiçbir yolunu göremiyorum,” diye yanıtladıdrow. Sözünü kesip Regis’e baktı, diğerleri de öyle.

“Kalkmışsın!” diye haykırdı Bruenor.

Cattibrie sandalyesinden kalkıp Regis’i orayaoturmak üzere ilerledi ama böğrü kaskatı kesilip gerilmişolan buçukluk, vücudunu hiç bükmek istemiyordu.Ayakta durmak, oturmaya yeğ görünüyordu.

“En azından yarı yarıya kalktım,” diye Bruenor’acevap verdi buçukluk.

Konuşurken yüzünü buruşturdu ama elini sallayıpCattibrie’yi uzaklaştırdı ve ona yerini korumasını işaretetti. “Göründüğünden daha sert bir maddedenyapılmışsın, 369

Yalnızormanlı Regis,” diye ilan etti Wulfgar. Onunşerefine bira kupasını kaldırdı.

Page 461: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ve göründüğünden daha hızlı ayaklarla,” diyeyanıtladı Regis, bilmiş bilmiş sırıtarak. “Surdan aşağıinişimin kasıtlı olduğunu biliyorsunuz, öyle değil mi?”

“Zekice bir manevra!” diye hemfikir oldu Wulfgarve dostlar kahkaha attılar.

Fakat bu, kısa süreli oldu, zira içinde bulunduklarıdurumun acı gerçeği hâlâ mevcuttu.

“Zaten Shallows halkını bizimle birlikte gelmeyeikna edemeyiz,” diye belirtti Cattibrie, sohbet tekrarönlerindeki soruna odaklandığında. “Karşılarına her neçıkarsa çıksın yerlerini korumayı düşünüyorlar.Kendilerine, kasabalarına ve hepsinden fazlasıbüyücülerine büyük bir güven duyuyorlar.”

“Korkarım gereğinden fazla,” dedi Drizzt.“Karşımızda dikkate değer bir birlik var, ayrıca devbombardımanı günlerce sürebilir —Shallows’unkuzeyindeki dağlarda hiç taş kıtlığı yok.”

“Pöh, fazla hasar vermiyorlar,” diye karşı çıktıBruenor. “Onarılamayacak bir şey değil.”

“Bugün kasabadan biri fırlatılan kayalardanisabet alıp öldü,” diye yanıtladı Drizzt. “iki kişi deyaralandı. Bu işe ayıracak fazla kişi yok.”

Regis biraz geri çekildi ve dördünü savunmahazırlıkları hakkında konuşmaya bıraktı. Bruenor’un dilegetirdiği şekilde, “kafanı eğ, baltanı kaldır,” fikri, gününemriydi ama ilk saldırının şiddetinin ardından, buçuklukbuna katıldığından pek emin değildi.

Page 462: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Devler koyağı geçmemiş olduğu halde orklarneredeyse suru aşmayı başaracaktı ve güney kapılarıdüşman baskılarıyla zayıflatılmıştı. İnsanlarla cüceleryaralandıkça Shallows’un birlikleri azalacak, bunakarşın orkların sayısı muhtemelen artacaktı. Regisyaratıkları iyi tanıyor, eğer zaferin yakın olduğuna veganimetin bölüştürüleceğine inanırlarsa, diğerlerinin deyardıma çağrılabileceğini biliyordu.

Neredeyse o anda, gönüllü olup Shallows’dangüneye gitmek üzere ayrılacağını, Pwent ile diğerlerineulaşıp yanında bir cüce ordusuyla döneceğinibildirecekti. En azından dostlarına bu kadarınıborçluydu.

Bunu neredeyse söyleyecekti ama söylemedi,zira aslında, bir ordu dolusu kana susamış orkunarasından gizlice süzülüp güneye gitme fikri Regis’iniçine ürpertiler salıyordu. Dışarıda ölmektense,dostlarının yanında ölmeyi tercih ederdi ve ölmektençok daha kötüsü, orklar tarafından esir edilmek olurdu.O yaratıklar kim bilir ne işkence yöntemleri bilirdi!

Regis gözle görülecek şekilde titredi ve Cattibriebu hareketi görüp ona merakla baktı.

“Biraz üşüdüm de,” diye açıkladı Regis.

“Muhtemelen çok kan kaybettiğindendir,” dediDrizzt. “Haydi yatağına dön bakalım, Gümbürgöbek,”dedi Bruenor. “Biz seni korumakla ilgileniriz!”

‘Evet,’ diye düşündü Regis ve bu düşünceyüzünü buruşturmasına sebep oldu. Onukoruyacaklardı.

Page 463: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Onu her zaman koruyorlardı.

İkinci saldırının gün batınımdan kısa bir süresonra geleceğini biliyorlardı.

“Çok sessizler,” dedi Bruenor Drizzt’e. ikisi, kuzeysurunun üzerinde durmuş, devlerin mevzilendiği koyağabakmaktaydı. “Hiç şüphesiz, tekrar saldırmak içindinleniyorlardı.”

“Devler yaklaşmayacak,” diye mantık yürüttüDrizzt. “Savunmalar hâlâ yerli yerindeyken bunuyapmazlar. Uzak mesafeden tam bir güvenlik içinde atışyapabilecekken, yaklaşıp da bir büyücünün alev topunakurban gitme riskini almazlar.”

“Tam bir güvenlik mi?” diye kurnazca sorduBruenor, zira Drizzt ile o, az önce tam olarak bu konuyutartışmış ve Drizzt’in dışarı çıkıp dövüşü devlerin yanınataşıması, ya da en azından onları yıkım niteliğindekibombardımanlarından alıkoyması gerektiği konusundauzlaşmışlardı.

Drow tereddüt içindeydi ve Bruenor bununsebebini biliyordu.

“Hiç şüphen olmasın ki, burada kılıçlarınaihtiyacımız olacaktır,” dedi cüce.

Drizzt ona merakla baktı.

“Ama sen olmadan da dayanacağız,” diye eklediBruenor. “Bundan da şüphen olmasın. Gidip onları haklabakalım, elf. O lanet kayaların kafamıza yağmasınıengelle ve küçük orkları bize bırak.”

Page 464: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt tekrar kuzeye baktı ve derin bir nefes aldı.

“Şimdi yine aklının içinde tüm o soruları sorupduruyorsun, değil mi?” diye belirtti Bruenor.

“Cattibrie’ye gelmemesini söylemekle belki deyanlış yaptığını düşünüyorsun. Belki dışarı çıkmayıdüşünmekle bile yanlış yaptığını düşünüyorsun.Yaptığın her şeyin yanlış olduğunu düşünüyorsun. Amabunun böyle olmadığını biliyorsun, elf. Nerededurduğumuzu biliyorsun ve orası gökten yağankayaların tam altı. Sen ne kadar dostlarındanuzaklaşmak istemiyorsan, dostların da senin onlardanuzaklaşmanı istemiyor.” Drizzt ona gülümsedi.

“Fakat yine de tartıştığımız üzere gitmemgerektiğine inanıyorsun,” diye cücenin sözlerini bitirdidrow.

“Eğer o devleri durdurmaz veya yavaşlatmazsak,ortada savunulacak Shallows diye bir şey kalmayacak,”diye yanıtladı cüce. “Olay benim baktığım yerden gayetbasit görünüyor. Senin gitmen gerektiği konusundakarara vardığımızda kızımın itirazlarına rağmen, okoyağı bir fark yaratabilecek kadar hızlı bir şekildeaşabilecek tek kişi sensin.” Cattibrie’nin bahsi geçince,Drizzt biraz döndü ve omzunun üzerinden yukarıya,Withegroo’nun hasar görmüş kulesinin tepesinde, elindeyayıyla siperliklerden dışarıyı gözleyen kadına baktı.Kadın da gözlerini Drizzt’e çevirdi ve drowun kendisinebaktığını görüp ona el salladı. “Dışarıda fazla uzunkalmayacağım,” diye Bruenor’a söz verdi Drizzt,

Page 465: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie’nin el sallayışına kendi selamıyla karşflıkvererek.

“Ne kadar kalman gerekiyorsa o kadarkalacaksın,” diye düzeltti Bruenor. “Sanırım eğer odevleri bir sonraki savaş süresince zapt etmeyibaşarabilirsen, biz de dayanacağız ve eğer yerimizikorursak o orklar pes edebilir veya onları yarıp güneyekaçmamıza yetecek kadar gevşeyebilir.”

“Ya da en azından Thibbledorf Pwent’e haberlerigötürecek ulakların geçeceği kadar,” diye ekledi Drizzt.

“Dagnabbit o konuyla meşgul zaten,” diye onutemin etti Bruenor göz kırpıp, başını sallayarak.

Cücenin daha fazla bir şey demesine gerekyoktu, ikisi de işin aslını biliyordu. Güneye toptankaçmak veya düşmanlarını tamamen pes ettirmek içinShallows’un, önlerindeki birkaç savaş boyuncadayanması gerekiyordu.

Güneşin en alt ucu batı ufkuyla sevişmeyebaşladığında, Drizzt, gözetlendiğinden şüphe ettiği içinShallows’un kuzey kapısından sakınarak surunüzerinden dışarı çıktı. Kasabanın kuzeybatı köşesindekidaha iri gözcü kulesinin yanından aşağı indi. Elindengeldiğince gizlice; kayadan kayaya, çalıdan çalıyasıvışarak ve açık alanlarda sürünerek ilerlemeyebaşladı. Koyağın kıyısına geldi ve orada bekledi.

Etrafına alacakaranlık çöktü. Güneydehareketlenmeye başlayan orkların ve bulunduğu yerdenyüz metre yukarıda, koyağın öteki tarafında devlerinyığın ettiği kayaların sürtünme seslerini duyabiliyordu.

Page 466: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drow pelerinine sıkıca sarınarak meditasyon durumunageçti ve kendisini katıksız savaşçı olmaya zorladı.Devlerin dikkatini nasıl dağıtacağı konusunda hiçbir fikriyoktu, fakat dostlarının onun başarmasına çaresizceihtiyaç duyduğu amaç buydu.

Ceride bıraktığı yol arkadaşlarının sadece tek birdüşüncesi bile Drizzt’in meditasyonunu bozdu vedrowun omzunun üzerinden hırpalanmış kasabayabakmasına sebep oldu. Cattibrie’yi sert yüzlü, razıolmuş bir halde son gördüğü an zihninde art ardacanlanıyordu.

“Git,” demişti kadın ona günün erken saatlerinde,drow seçtikleri yola, sadece bencil sebeplerden dolayıkarşı çıktığında.

Kadının tek dediği bu olmuştu ama Drizzt dahakaranlık olan, başka düşüncelerin —tıpkı zihnindengeçtiği gibi— kadının zihninden geçtiğini biliyordu.Vahim şartlara rağmen kasabayı korumayaçalışacaklardı ve Drizzt ile dostları birbirilerindenayrılmak zorunda kalmıştı.

Dostlarından herhangi birini bir daha canlı görüpgöremeyeceğini merak etmekten kendini alamıyordu.

Drow alnını toprağa dayadı ve tekrar gözlerinikapadı. Korkmuyordu —en azından, kendi adınakorkmuyordu— ama ork ordusunu görmüştü ve tamkarşısında birkaç devin bulunduğunu biliyordu. Bu birlikdüzenliydi, kararlıydı ve onlardan feci şekilde sayıcaüstündü. Sevgili grubunun sonu mu olacaktı bu?

Page 467: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt kafasını kaldırdı ve inatla sallayarak busoruyu, üstesinden geldikleri diğer düşmanlarınhatıralarıyla birlikte aklından silkeleyip attı: Wulfgar veGuenhwyvar ile birlikte girdikleri verbeeg inini düşündü.Mithril Salonu’nu geri almak için yapılan savaşıdüşündü. Regis’i kurtarmak için Calimport sokaklarındayaptıkları çılgın takibi düşündü. Hepsinden önemlisi,Menzoberranzan ordusuyla yapılan savaşı, MithrilSalonu’nu feci bir düşmana karşı koruyuşlarını düşündü.

Fakat kara elf geçmişteki zaferlerine belbağlayamazdı, hiçbir şeye bel bağlayamazdı. Bilincinikasıtlı olarak uzuvları ve göğsünün üzerineyoğunlaştırdı, kendini vücut ve zihin olarak tek birsavaşçı varlığa dönüştürdü.

Güneş batı ufkunun altına indi.

Avcı, koyağın kenarından çıkıp kaya yüzeylerininüzerinden adeta ölümün gölgesi gibi süzüldü.

Neredeyse bir önceki gece yapılan saldırı gibibaşladı. Bir yandan devler kasabaya kayalaryağdırırken, diğer yandan gözü dönmüş bir ork güruhugüneyden saldırıya geçti. Savunma hatları da aynıyöntemleri izledi, Wulfgar siperliklerin savunmasındabaşrol oynarken Bruenor’un cüceleri kapıya destek oldu.

Fakat bu sefer Bruenor barbar dostuyla vedostlarının dinlenmesi gerektiği konusundakitavsiyelerine rağmen geride bırakılmayı kabul etmeyenRegis’le beraberdi.

Ork hücumuna ilk cevabı surun gerisindekikulede duran Cattibrie, güneydeki çayırlara yağan

Page 468: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

parlak bir ok yağmuruyla birlikte verdi. Herhangi bir şeyivurmayı umduğu kadar, orayı aydınlatmayı vedüşmanların ilerleyişini gözler önüne sermeyi de umutediyordu.

Orklar sura on beş metre yaklaştıklarında, diğerokçular da atışa başladı. Bu, Withegroo’nun alevtoplarından biriyle birlikte daha da yok edici bir nitelikkazanan bir yaylım atışı oldu.

O anda birçok ork öldü ama geri kalanlarıhücuma devam ederek surun altına geldiler ve kancalıiplerini fırlatıp merdivenlerini dayamaya başladılar, ikiork safının arasında şahmerdan taşıyan bir grupdosdoğru kapılara yöneldi, ilk darbeleriyle neredeysekapıyı kıracaklardı.

Bruenor, Regis ve Wulfgar, surun üzerine ilkçıkanlarla yüzleştiler. Bir çift ork siperliklerin üzerinetırmandı ve Wulfgar daha duvarın kenarından döndüğüanda birini yakalayıp havaya kaldırarak dışarı fırlattı —bunu yaparken, arkasından gelen yoldaşlarından birinidaha düşürmüş oldu. Bruenor farklı bir taktik izledi veayağa kalkmakta olan ikinci orka sertçe saldırdı. Cüceyüksekten vuracakmış gibi yapıp eğildi ve orkundizlerine omuz atarak onu iki büklüm etti. Cüce büküpiterek orku düşürdü —Wulfgar’ın dışarı fırlattığınakatılması için dışarı değil, Dagnabbit ile diğer cücelerinbeklemekte olduğu avluya.

Ork uçarak gider gitmez Bruenor sıçrayarakayağa kalktı. Başka bir ork surun tepesine çıktığındaRegis yanından koşarak geçti, daha doğrusu geçmeye

Page 469: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çalıştı. Fakat cüce, buçukluğu omzundan yakalayıpkorumacı bir edayla geri çekerek ileri çıktı. Bruenor’unbaltasını savuruşu ikinci orku da alaşağı etti ve cüceninköpüklü bira kupasıyla süslü kalkanı, yukarı çıkmayaçalışan bir üçüncüsünün tam kafasında patlayıverdi.

Onun arkasında duran Regis yardımcı olmayaçalıştı ama aslında buçukluk kendisini, orklarınsavurduğu silahlardan çok, Bruenor’un durmadan kesipbiçen baltasından sakınmak üzere eğilirken buldu.Regis bunun yerine Wulfgar’a döndü ve barbarın dasavaş çılgınlığı konusunda cüceden aşağı kalmadığınıgördü; gözü dönmüş bir halde Aegis-fang’i ileri gerisavuruyor, orklara omuz atıp yaratıkları aşağıfırlatıyordu.

Gitgide daha fazla ork sura çıkmaya çalıştıkçaRegis ileri geri sıçrayıp durdu ama şiddetle dövüşendostlarının, arasında veya yanlarında durup onlarauyum sağlayamıyordu.

Bir ork hızlı bir şekilde surun tepesine çıktı.Çekiciyle sağındaki başka bir yaratığa vurmuş olanWulfgar, sol elini silahından ayırdı ve yanındangeçerken yaratığa tokadı bastı. Ork tökezledi amakendine geldi ve dönüp barbara saldırmak üzereydi ki,Regis aşağıdan dalışa geçip yaratığın ayak bileklerinevurarak ona çelme taktı.

Fakat zeki buçukluk bunun karşılığınıumduğundan daha kötü bir şekilde aldı, zira ork onuayaklarının arasına dolayıp beraberinde aşağı sürükledi.Tekrar düşmek istemeyen —özellikle de kapıların, gök

Page 470: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gürültüsünü andıran bir diğer darbeyle birlikte itiraziçinde inlediğini duyduğu için— Regis küçük gürzünübıraktı ve çaresizce surun kenarına tutundu.

Bruenor’un: “Gümbürgöbek!” diye haykırdığınıduydu ve en feci korkusu o anda gerçek oluverdi.

Dostları için —muhtemelen ölümcül bir şekilde—dikkat dağıtıcı bir etken olacağını biliyordu.

“Dövüşmene bak!” diye haykırdı buçukluk.

Kendini bıraktı ve üç metre aşağıya düştü. Yeredeğdiği anda çarpışmanın etkisini azaltmak içinyuvarlandı ama yaralı tarafının üzerine dönünceneredeyse acıdan bayılacaktı. Güney kapısının hemenbatısındaydı ve kapının içeri doğru kırılmak üzereolduğunu gördü. Düşürdüğü gürzünü aldı ve yantaraftaki sert yüzlü cücelere baktı.

Onlara bir yardımının dokunamayacağınınfarkındaydı.

Ne yapması gerektiğini biliyordu. Dostlarının,kasabanın savunması konusunda Drizzt’in kılıçlarındanyoksun kalmaya tahammül edemeyecekleri konusundakonuştuklarını duyduğu andan beri bunu biliyordu.

Regis arkasını dönüp batı suruna doğrukoşturdu. Dagnabbit’in ona “Dur!” diye haykırdığınıduydu ama bunu duymazdan gelip surun yanına geldive kuzeye döndü.

Kısa süre sonra kasabanın kuzeybatıköşesindeki parmaklıklı siperlere gelmişti. Burası, ondanevvel Drizzt’in dışarı çıktığı noktaydı. Regis derin bir

Page 471: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

nefes alıp tekrar kafasını kaldırdı ve Cattibrie’ninkendisine gözlerine inanamayarak baktığını gördü.

Ona selam verdi ve bacaklarını kendisini surunüzerinde taşımaya zorladı.

“Ben zuhur büyücüsü değilim,” diye hayıflandıWithegroo, alevtopunu fırlattıktan sonra.

Birkaç ork ölmüştü ama ne yazık ki, paslanmışbüyücü patlamayı istediği yere yöneltememiş vesaldırıyı bir anlığına geciktirmekten başka bir işeyaramamıştı.

Cattibrie ve üç okçunun yanında, kulenin entepesinin güney kenarına yaslandı ve savaşı izledi.

Fırlatacak çok sayıda etkili büyüsü yoktu, busebeple yapacağı büyüleri iyi seçmesi gerektiğinibiliyordu.

Kasabanın güneybatı köşesinde düşman sızıntısıgördü; orklar surun üzerinden aşıyor ve aşağıdakiavluya atlıyordu. Büyücü neredeyse hazırladığı bir çiftyıldırım okundan birini salıverecekti.

Fakat, Mithril Salonu cücelerinin o noktayakoşturup orklara avluya indikleri anda üstün geldiklerinigörünce kendisini tuttu.

Yaşlı büyücü tam rahat bir nefes alacakken, ikincibir sızıntının açıldığını gördü; bir çift ork, kasabanıngüneybatı köşesindeki parmaklıklı siperlere tırmanmıştı.Bu yaratıklar aşağı atlamak yerine ağır yaylarınıkaldırdılar.

Page 472: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Withegroo bir tanesinden önce davranıpparmaklarını salladı ve yaratığın üzerine bir seri büyülüok yollayarak orkun yanıp tökezlemesine ve en sonundataş zemine düşüp kalmasına sebep oldu.

Yaratığın yoldaşı, yayını kulenin tepesine doğrukaldırıp gelişigüzel bir atış yaparak cevap verdi.

Withegroo ikinci bir büyüyle karşılık veremedenönce, Cattibrie orka nişan alıp atışını yaptı ve büyülü okyaratığı taş zemine mıhladı.

Büyücü, kadının omzunu sıvazladı ama Cattibriebu takım çalışmasının farkına varabilecek kadarduraksama fırsatı bulamadı. Daha şimdiden çok fazlahedef güney surunda kendini göstermeye başlamıştı.

Derken, ikinci sel dalgası kasabaya hücumederken doğu ve batıdan onlarca ve onlarca worgbinicisi orktan ulumalar yükseldi.

Bunun ardından, her seferinde kasabanınüzerine ağır bir şekilde onar onar düşermiş gibi görünendaha ağır bir kaya yağmuru başladı.

Shallows, güney kapısına inen bir diğer darbeningücüyle sarsıldı. Kapının menteşelerinden biri kırıldı veçifte kapılar içeri doğru göçüverdi.

Bir taştan diğerine atlayarak, bazen ise ellerininve dizlerinin üzerinde sürünerek, dik yamaçlı, kayalıklıkoyağı elinden geldiğince hızlı bir şekilde aştı. Kuzeyyamacına geldiğinde duraksayıp Shallows’a baktı vedevler konusundaki tahmininin doğru olduğunu anladı.Sayıları beşten fazlaydı —muhtemelen en az bunun iki

Page 473: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

katı kadardı. İlk saldırının başından beri, ikili veya üçlügruplar halinde kayaları sırayla fırlatıyor, güçlerinisaklıyorlardı.

Ama saldırının şiddeti arttıkça tüm güçleriyleyüklenmeye başladılar. Drizzt Do’Urden’in arkasındayankılanan bombardıman muazzam ve yıkıcıydı.

Dostlarının o kasabada olduğunu düşünmekDrizzt’e derin bir acı veriyordu.

Bu rahatsız edici düşünceyi zihninden silkeledi veyoluna devam etti. Karanlıkaltı’nda onca yıl boyuncayolunu bulmasını sağlayan dengeli ayağına çevikliğiylekayalıklı yüzeyde ilerledi.

Zihninde ihtimaller dönüp duruyordu ama kendinitoplayıp ihtiyaç duyduğu meditasyon konumunageçmeyi başardı. Eğer orada bir düzine dev varsa,onlarla nasıl savaşa tutuşabilirdi? Dostlarına veShallows’u savunan diğer yiğit savaşçılara, ork güruhlarını geri püskürtürlerken enazından bir soluklanma süresi tanımak için, canavarlarıilgilerini dağıtacak şekilde nasıl meşgul edebilirdi?

Drizzt koyağın ucuna varır varmaz kaya yığınınıve devleri gördü —sayabildiği kadarıyla dokuz tanevardı. Drow büyülü heykelciği kesesinden çıkarttı vekedigil yoldaşını çağırdı.

Guenhwyvar’ı, işaretini beklemek üzere süratlekuzeye gönderdi.

Drizzt palalarına uzandı, sonra tekrar Shallows’abaktı. Dostlarını oradan çıkarmanın bir yolu olup

Page 474: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

olmadığını merak etti ama Bruenor, Wulfgar, Cattibrie veRegis yanında olsa bile, bu düşmanın onlarınbecerilerinin dahi ötesinde olduğunu derhal fark etti.Dokuz tane dev vardı, ayrıca daha çok rastlanan vedaha az çetin olan tepe devleri değil, dokuz adet zeki vekudretli ayaz devi.

“Drizzt başka bir yaratığın, içi kayalarla dolu olanşişkin bir bohçayla gruba doğru yaklaştığını görünceyanlış saydığını anladı.

Dostlarını ve Bruenor’un cücelerinden hayattakalanları buradan kaçırabilir miydi? Dagnabbit, Tred vediğerleri yanlarındayken, devleri mağlup edebilecekleribir savaş alanı hazırlayabilirlerdi.

Ama az önce içinden çıktığı dar koyağıdüşününce, bu yönde düşünmenin ahmaklığa eş değerolduğunu fark etti. Kısa bir süre içinde ve tespitedilmeden grubu koyağın öbür tarafına geçiremezlerdi—on tane dev kafalarına kayalar yağdırırken, aşağıdakisarp, keskin kayalıklar üzerinde nasıl da savunmasızolurlardı!

Drizzt derin bir nefes aldı ve kendini önündekigöreve odaklanmaya zorladı. Refleksif olarak palalarınauzandı, fakat sonra ellerini çekip silahlarını kınlarındabıraktı. Ayaz devlerini daha önce bir kez kandırmıştı…“Durun!” diye haykırdı, yaratıkların olduğu yerinkenarına ilerleyerek. “Kuzeybatıda, buradan çok uzakolmayan bir yerde başka bir düşman baş gösterdi!”

Devler ona gözlerine inanamayarak baktılar.Bazıları birbirine bakış attı ve Drizzt yüzlerindeki

Page 475: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

şüpheyi net bir şekilde gördü.

“İkinci bir cüce grubu!” diye haykırdı Drizzt,kuzeybatıyı işaret ederek. “Daha büyük bir kuvvet.

Takviye birliği olarak Shallows’a doğru gidiyorlarve sizin buradaki konumunuzdan henüz haberdarolmadıklarından eminim.”

“Kaç tane?” diye sordu bir dişi dev.

Drizzt diğer devlerden bazılarının taşlarauzandığına dikkat etti.

“Kırk!” diye doğaçlama yaptı Drizzt, ses tonunaacil bir tını katmak, şüphe içinde oldukları bariz görünendevleri harekete geçirmek için büyük bir çaba sarfederek.

“Kırk,” diye tekrarladı diğer devlerden biri veDrizzt yaratığın ses tonundaki nahoş havayı net birşekilde fark etti.

İşte o anda, numarasının işe yaramayacağınıhiçbir şüphe duymaksızın anladı. Bu sefer ve bu grupüzerinde işe yaramayacaktı.

Drizzt, daha kaya yağmuru üzerine yağmayabaşlamadan önce harekete geçti ve tam oracıkta ezilippüre olmaktan onu sadece savaşçı refleksleri kurtardı.Arkasında bir karanlık küresi oluşturup kaya kümelerininarasından hızla çıktı ve dosdoğru daha kayalıklı, dahafazla kırığa sahip zemine doğru koşturdu.

Devlerin yarısı peşine takıldı.

Page 476: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Kümenin dışına doğru attığı ilk birkaç adımda,devleri kandırma konusundaki tüm umutlan uçup gitmişolan Drizzt kendi içine, içindeki savaşçıya, Avcı’yaulaştı. Katıksız bir şekilde içgüdüleriyle hareket ediyor,etrafındaki devlerin hareketlerini daha onları görmedenseziyor, düşmanını hissedip ne yapacaklarını tahminediyordu.

Aniden sola yöneldi ve yanından bir kaya geçti —çekilmemiş olsaydı, onu ezip hayatına son vereceknitelikte bir kayaydı bu.

Tekrar sağa yönelerek iki kaya duvarınınarasındaki dar bir kanala girdi, başka bir karanlık küresidaha çağırdı, sonra sağ tarafında kalan duvarın üzerinesıçrayıp yukarı tırmanarak bir kaya çıkıntısının arkasınayuvarlandı.

Oturup bekleyemeyeceğini biliyordu. Mesele,kendini korumak için takipten kaçmak değildi. Amacı,devlerden olabildiğince fazlasını bombardımandanalıkoymaktı. Böylece, kendisini izleyen beşlininsonuncusu da yanından geçince, Drizzt öbür tarafadoğru atıldı ve bu hareketi sırasında, yanından geçenyabaniye bir kesik atmayı başardı. Dev uludu veyoldaşları dönerek onu takip etti.

Drizzt Guenhwyvar’a seslendi.

Kayalıklı dağ yamacında, bütün gece boyuncasürecek olan çılgın kovalamaca başlamıştı.

Orklar, hararetli bir savaşa katılma arzusuyla,kırılan kapıdan içeri sel suları gibi doluşup her açık alanıdoldurdular ve birbirileri ardına saldırdılar.

Page 477: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Ya da en azından bunu yapacak oldular.i lk ve ençok hasar veren tepki yukarıdan geldi; şaşkına dönenCattibrie’nin yanından gözleri kör eden bir yıldırım çıktı,afallayıp kalan Mithril Salonu cücelerinin hemenönünden geçti ve mavi renkli çatallara ayrılarak metalkapıların üzerinde patlayıverdi.

Withegroo’nun darbesine birçok ork kurban gitti.Birçoğu öldü, diğerleri afallayıp kaldı ve geri kalanlarınıngözleri ise kör oldu. Dagnabbit ile Tred kapıyı güvencealtına almak için yapılan hücumda başı çektiklerinde,dengelerini yitirmiş, afallayıp kalmış olan orklar onlariçin kolay av oldu.

Çekiçler gümbürdedi ve baltalar kesip biçti.Orklar cıyakladı ve kemikler kırıldı.

Ama orklar hâlâ kapıları açık tutuyor ve giderekdaha fazlası, cücelere ulaşabilmek için çılgınlar gibidebeleniyor, üzerinden dumanlar tüten yoldaşlarınıitekleyerek içeri doluşuyordu.

Cattibrie, kulenin tepesinden, kırılmış kapılara veyaklaşan orklara bir seri atış yaptı ama bu sadece kısabir süre devam etti. Öncelikli hedefi hâlâ surun üzeri,yani Wulfgar, Eîruenor ve birkaç Shallows’lunun, kanasusamış saldırgan güruhunu geri püskürtmek içinsavaşmakta olduğu yerdi.

Cüce ile barbar, sırt sırta dövüşerek hızla kırıkkapıların üzerinde yollarını açtılar. Döndüler ve Wulfgarsurdan dışarıya, Bruenor ise kasabanın avlusundayükselen savaşa baktı.

Page 478: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie onları merakla izledi, derken BruenorWulfgar’ın geniş sırtına vurduğunda neler döndüğünüanladı. Battlehammer Klanı’nın adını haykıran, MithrilSalonu’nun müstakbel Onuncu Kralı yüksekten sıçradıve dosdoğru ork güruhunun arasına daldı.

“Bruenor!” dedi Cattibrie sessizce, çaresizce, ziracüce, sanki bir girdabın ağzına atlamışçasına, dönüpduran kalabalığın arasında derhal kayboluverdi.

Kadın bu feci görüntüyü derhal aklındanuzaklaştırıp ilgisini tekrar surun üzerine orada düşmanakarşı koyan tek kişi olan Wulfgar’a çevirdi Cattibriebarbarın önce soluna sonra sağına atış yaptı, iki ok dasurun üzerine çıkmaya çalışan bir orku öldürdü. Eli fecişekilde ağrıyordu, yayı zorlukla çekebiliyordu ama tıpkıtüm yaraları ve bitkinliğine rağmen ayakta kalıp surukorumak zorunda olan Wulfgar gibi devam etmekzorundaydı.

Bir atış daha yaptı, acıyla yüzünü buruşturduama yine isabet kaydetti. Fakat bu konuda kendisini hiçtebrik edemedi, zira sura ve orkların sayılarına bakanCattibrie, herhangi bir atışı kaçırma ihtimalinin olupolmadığını acı içinde sorguladı.

Orkların onun surdan aşağı inişini farkedemeyecekleri kadar kasabayla meşgul olmaları içindua ederek bir kayanın arkasına sıçrayıverdi. Worgbinicisi orklar sol ve sağ yanından, bazıları isesaklandığı kayanın —tabii onun da— üzerindensıçrayarak geçerken dehşetle titreyerek daha da fazlayere sindi.

Page 479: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tek umudu, düşmanlar durmak zorundakaldığında gizlice sıvışıp geçebileceği kadar surdanuzaklaşmış olmaktı.

Görünüşe bakılırsa uzaklaşmıştı, zira worgbinicileri sura yaklaştıklarında sağa ve sola ayrılıpyaylarını çektiler ve surun üzerinden içeri gelişigüzel okyağdırdılar.

Regis ayaklarını yere sabitleyip yavaşça ayağakalkmaya başladı.

Bir hırıltı duydu ve donup kaldı. Yavaşça döndüve yüzünden bir metre ötede duran bir worgun çıkardığısivri dişlerini gördü. Yaratığın tepesinde oturan orkyayını germiş, Regis’in kafasına nişan almıştı.

“Bunu getirdim,” diye nefes nefese haykırdı Regisçaresizce, yakut süsünü havaya kaldırıp döndürerek.

Worg’un kapanan çenesi yüzüne doğru dalışageçtiğinde, buçukluk onu engellemek için serbest olankolunu kaldırdı.

“Onları surun üzerinden temizleyeceğim!” diyeilan etti Withegroo hiddetle, Wulfgar çok solunda başkabir kasabalı düşman baskısına yenik düştüğünde.

Büyücü parmaklarını kıpırdatıp kollarınısavurarak ikinci bir yıkım niteliğindeki yıldırım okunuatmaya hazırlandı. O çaresiz an içinde, Shallows biryıldırım okuna kesinlikle ihti384 w yaç duyuyor gibigörünüyordu.

Bir kaya kulenin tepesine çarpıp üzerindeyuvarlandı ve Withegroo’nun bacaklarına vurarak adamı

Page 480: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kulenin yükseltili kenarına mıhladı.

Gözleri yukarı doğru kayan adam, acıyla yüzünüburuşturup yere çökerken Cattibrie ile diğer okçularonun yardımına koşturdular.

Görünüşe bakılırsa devler fırlatma menzilinibulmuşlardı; kuleye daha fazla kaya çarptı ve binatekrar sarsıldı. Bir başkası en tepesinden yuvarlanarak,yere yığılmış olan büyücünün yanındaki duvara çarptı.

“Kuleyi tutamıyoruz!” diye haykırdı kasabaokçularından biri.

O ve yoldaşları, sevgili Withegroolarını kayanınaltından çıkartıp onu nazikçe kaldırdılar.

“Haydi gel!” diye haykırdı adam Cattibrie’ye.

Kadın onu duymazdan gelip yerini korudu.İlgisini, o anda kendisine feci şekilde ihtiyaç duyanWulfgar ve surun üzerinde tuttu. Tek umabileceği, başkabir kayanın arkasından sekerek gelip onu da aynışekilde aşağı düşürmemesiydi.

Mithril Salonu ve Battlehammer Klanı içinhaykıran — tabii kayıp kardeşi ve Felbarr Kalesi içinnaralar atan tek ve güçlü bir ses de mevcuttu— cüceler,kapılardan içeri doluşan ve surlardan aşağı inen orklarıçılgın bir gözü dönmüşlükle karşıladılar. En azındanböyle gibi görünüyordu, fakat aslında cüceler, bukargaşanın ortasındayken bile savunma konumlarınıgüçlü bir şekilde koruyorlardı.

Bruenor’un yüksekten atlayışını gördüler. Kamaşeklindeki cüce saflarının en ucunda olan Dagnabbit,

Page 481: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

dövüşe tutuşan krallarına ulaşmak üzere grubudöndürdü.

Bruenor’un bol çentikli baltası sağa solasavruluyordu. Surdan aşağı atladıktan sonraki ilk birkaçsaniye içinde bir düzine darbe aldı ama bunun iki katıkadar darbe indirdi. Orkların silahları hiçbir etkiyaratamadan üzerinden sekiyormuş gibi görünürken,onun balta hamleleri uzuvları ve kafaları koparıyor ya daart arda saldırganların ayağını yerden kesiyordu.

Orklar üzerine çullandılar ve o, klanının isminikükreyerek, kan tükürerek, yüzünde bir gülümsemeyledarbeleri kabul ederek ve her defasında ona vuran orkaölümcül bir karşılık vererek savaşmaya devam etti. Kısasüre sonra, cücenin etrafında ölü orklardan oluşmuş biryığın oluştuğunda, pek az düşman ona yanaşmayacüret edebiliyordu ve Bruenor’un dövüşmek için hücumageçmesi gerekti. O zaman bile, orklar bu kanabulanmış, gözü dönmüş cüceden kaçarak ona yoluaçmaya başladılar.

Diğer cüceler onun yanına geldiler ve Bruenor’unmarifetleri onlara daha da şiddetli savaşmak için ilhamverdi. Hiçbir kılıç veya sopa onları yavaşlatamıyor, hiçbirork karşılarında duramıyordu.

Ork dalgası, kırılmış ve sallanmakta olankapılardan içeri akmayı kesti. Koyu kırmızı bir pusyağmurunun ve acı dolu feryatların ortasında, gelgitdalgası geri çekilmeye başladı.

Fakat eğer Wulfgar surun üzerinde yerini güçlübir şekilde koruyamamış olsaydı, avluda yaşanan

Page 482: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gelişmenin hiçbir değeri olmazdı. Barbar, yorulmakbilmeyen bir gnom makinesi gibi Aegis-fang’i önündesavuruyordu. Orklar surun üzerine atlıyor ve gerisingeriaşağı uçuyordu.

Bir ork omuz atarak sertçe ileri çıktı, Wulfgar’ıgeri püskürtüp avluya düşürmeyi amaçlamıştı. Amaayaklarını yere sabitlemiş olan barbara çarptığı andaorkun saldırısı son buldu. Yaratık, Shallows’un taşduvarına omuz atmaya çalışsaydı da aynı sonuçlakarşılaşırdı.

Bir adım geri sekti ve Wulfgar ona kısa bir sağkroşe atarak yaratığın tökezlemesine sebep oldu.

Bir el tarafından gırtlağından tutulan ork havayayükseldi. Wulfgar görünüşe bakılırsa hiç çabaharcamadan yaratığı aşağı fırlattı.

Fakat barbar, fırlattığı yaratığın arkasında başkabir ork gördü; bu seferkinin elinde ona doğrulttuğu biryay vardı. Hiçbir savunmasının olmadığını bilen Wulfgarkükredi ve dönmeye çalıştı.

Gümüş kuyruklu bir ok bir kamçı gibi gelipyaratığın göğsüne gömüldüğünde ork geriye doğru uçtu.

Wulfgar kafasını kaldırıp bakacak ve başınısallayıp Cattibrie’ye teşekkür edecek zamanı bilebulamadı. Kadının hâlâ orada durduğu, ona göz kulakolduğu ve ölümcül yayıyla kanatları koruduğu bilgisiylecesareti artan barbar şiddetle bastırdı. Surdan aşağı birork daha fırlattı ve sonra bir tane daha.

Page 483: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Savaş alanından aniden yükselen bol sayıdaborunun sesi, cücelerin gözü dönmüş hiddetini birazolsun dindirmedi. Boruların daha fazla düşmanın, hattamüttefiklerin gelişine mi işaret ettiğini bilmiyor, bunuumursamıyorlardı. Aslında, klanları için, aralarında ençok öne çıkan kişi olan krallarının hayatta kalması içinsavaşan cüceler, herhangi bir dürtüye ihtiyaçduymuyorlardı ve kaygıya kapılacak zamanları yoktu.

Düşmanlarının geri çekilmekte olduğunu vekasabanın ikinci saldırıya da dayandığını ancakdakikalar geçip de ork güruhu hatırı sayılır derecedeazaldığında anlayabildiler.

Bruenor kırılan kapıların hemen ardındaki safınmerkezindeydi, hepsi nefes nefese kalmış, kanabulanmıştı ve hepsi de etraflarına bakmıyordu.

Yerlerini korumuşlardı, düzinelerce ork avluda vesurun etrafında ölü veya ölmek üzere yatıyordu amahiçbir cüce, kasabanın hiçbir savunucusu bu savaşı birzafer olarak görmüyordu. Kapılar kırılmakla kalmamış,surlar da feci şekilde hasar almıştı. Birçok yerde, ölüorklarla karışık bir halde kasaba halkından kişilerincesetleri yatıyordu; bunlar Shallows’un kaybetmeyetahammül edemeyeceği savaşçılardı.

“Geri gelecekler,” dedi Tred acı acı.

“Biz de onları tekrar püskürteceğiz!” diye onutemin etti Dagnabbit ve bu sözleri için bir onaybekleyerek kralına baktı.

Bruenor bu bakışa, sert ve yaşlı cüce kralınyoğun yüzünde görülmeye alışık olmayan bir şaşkınlık

Page 484: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ifadesiyle karşılık verdi. Bir hareket yapacak oldu —omuz silkecek gibi görünüyordu— ve yere yığıldı.

Savaş sona erdiğinde, Kral Bruenor artık aldığıyaraları’ duymazdan gelemiyordu; ki bu yaralarayüksekten sıçradığında kaliteli zırhındaki bir dikişyerinden içeri kayıp ciğerini bulan bir kılıç kesiği dedahildi.

Yere yıkılan cücenin yükseğindeki surda, Wulfgarda katıksız bir bitkinlikle yığıldı. O da birden fazla kötüyara almıştı ve avludaki arkadaşının yere düşüşündenhabersizdi —tabii Cattibrie’nin feryadını duyana kadar.Kafasını kaldırınca kadının kuleden aşağıya, avluyabaktığını gördü; fal taşı gibi açılmış gözleri ve dehşetiçindeki yüz ifadesi barbara çok şeyi açık etti.

FİKİR ve KARŞI FİKİR

Shallows’un güneyindeki savaş mahalline gelipde cesetle dolup taşan alana bakan Kral Obould: “Çokölü var!” diye oğlunu azarladı—fakat fazla yüksek birsesle değil.

Şu zamana kadar savaşın gidişatı ve Shallowssavunucularının metaneti karşısındaki bariz hiddeti vehayal kırıklığına rağmen, Obould beraberinde birkaç yüzork daha getirmişti. Dünyanın Omurgası’ndakimağaralarda Mithril Salonu kralının kasabada kapanakısıldığı haberiyle birlikte dolaştığında, birçok kabileyapılacak katliamın ihtişamına katılmaya hevesliolmuştu.

“Kasaba yumuşadı ve bizimkiler arasında bolcaölüleri var,” diye tartıştı Urlgen sesini yükselterek.

Page 485: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Obould Urlgen’e tehditkar bir bakış attıktan sonraoğlunun bakışlarını yan tarafta birlikte duran üç iri orkadoğru yöneltti; bunların her biri kendi kabilesinin şefiydi.

“Büyücünün öldüünü düşünüyoz,” diye devam ettiUrlgen. “Bi kaya kulesinin tepesine çarptı ve savaşınsonunda hiçbişii yapamadı.”

“Öyleyse neden geri çekildiniz?”

“Çok ölü var,” diye iğneleyici bir sesle babasınınsözlerini tekrarladı Urlgen.

Obould’un gözleri kısıldı ve ork kralına has obakışı aldı; bu, yanında duran herkese kaçıpsaklanmalarını söyleyen bir bakıştı. Fakat Urlgen böylebir şey yapmadı. Genç, güçlü ve zıpçıktı ork göğsünüşişirdi.

“Kasaba bi sonraki saldırıya dayanamıycak,” diyeısrar etti Urlgen. “Şimdi yanımızda daa fazla savaşıvarken işlerini kolayca bitirebiliriz.”

Obould, bariz gibi görünen bu yorumun herkelimesiyle başını sallayıp onaylıyordu ama: “Şimdideğil,” diye cevapladı.

“Kıvama geldiler!”

“Çok ölü var,” dedi Obould. “Surlarını kayalarlaparçalamak için devleri kullanacağız. Kuleyi yıkmak içindevleri kullanacağız. Ya onları dışarı çıkaracak ya daarkasına saklanacakları hiçbir şey bırakmayacağız.”

“Devlerin yarısı gitti,” diye babasına bilgi verdiUrlgen. Obould’un kan bürümüş gözleri genişledi ve

Page 486: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çenesi sarsılan bir hiddetle kapandı.

“Kasabadan çıkan bi izcinin peşine düştüler,” diyederhal ekledi Urlgen.

“Yarısı!”

“Tehlikeli bi izciymiş,” dedi Urlgen. “Yanında yolarkadaşı olarak bi kara panter taşıyomuş.”

Obould’un yüz hatları neredeyse derhalrahatlayıverdi. Ad’non onları Drizzt Do’Urdenkonusunda uyarmıştı, tıpkı Donnia’nın devleri uyardığıgibi. Drowun ork kralına bu sıradışı kara elf hakkındasöylediği şeylere bakılırsa, devlerin yarısının onunpeşine takılması kötü bir pazarlık sayılmayabilirdi.

“Geri kalan devlere taşları fırlatmalarını söyle,”diye talimat verdi Obould. “Büyük taşlar fırlatsınlar.Ayrıca kasabaya alevli oklar yollayın. Yakın ve yıkın!Dümdüz edin! Düşmanın etrafındaki safları sıklaştırın!Kaçış yok!”

Urlgen’in domuz yüzünü andıran gülümsemesi,bu konuda onunla büsbütün hemfikir olduğunugösteriyordu. İki ork da kafalarını çevirip hırpalanmışkasabaya, Shallows’un düşeceğine ve pek kısa süredeiçindeki herkesin ölmüş olacağına duydukları üstün birgüvenle baktılar.

*****

Fırlatılan bir kaya, üzerindeki taşa çarpıp çılgıncayanından sekti ve üzerine kırık taş parçalarından biryağmur yağdırdı.

Page 487: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt can yakan bu yağmur karşısında başınıeğdi ve inatla işine geri dönüp burktuğu ayak bileğininetrafına kemerini sıkıca sardı. Bu işi hallettikten sonradikkatle ayağa kalktı ve ağırlığını incinmiş ayağınaverdi; hâlâ onu desteklediğini görünce acı acı başınısalladı.

Yine de, nereye gidecekti?

İnatçı bir takip olmuştu, bir avuç dolusu dev uzungece boyunca peşini bırakmamıştı. Bildiği her türlünumarayı kullanmış —geldiği yoldan geri gidip stratejiknoktalara karanlık küreleri yerleştirmiş, bir ağacatırmanıp dallarından başka bir ağaca geçmiş, çokuzaklaşarak aşağı inip tamamen farklı bir yöne doğrukoşturmuştu— ama devler hâlâ peşindeydi.

Drizzt’e, biri onları yönlendiriyormuş gibigeliyordu, ilk dev kampında kendisine yapılankarşılamayı, yani devlerin kendisini kim olduğubilinmeyen bir drowun müttefiki sanmış olmasınıdüşününce, söz konusu olan o kişinin kim —ya da enazından ne— olduğuna dair bir tahmin yürütebiliyordu.

Doğu ufkunda şafak sökerken ve hatasıztakipçiler hâlâ peşini bırakmamışken, Drizzt en büyükavantajının hızla yok olmakta olduğunu fark etti.Yoldaşının da dinlenmek üzere azat edilmek zorundaolduğunu biliyordu.

“Guen,” diye hafifçe seslendi.

Bir saniye sonra koca panter, Drizzt’in üzerindekidar kanaldan atladı ve birkaç metre ötede, drowunomuz hizasındaki bir kayanın üzerine indi.

Page 488: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Git dinlen ve çabuk ol,” dedi Drizzt pantere, onuazat ederek. “Sana tekrar ihtiyacım olacak, hem dekorkarım çok yakında.”

Kedi pes bir sesle hırladıktan sonra rüzgarakarıştı, Guenhwyvar çözülüp havayla bir oluyormuş gibigöründü, gitgide maddeselliğini yitirdi ve en sonundaelle tutulamayacak gri bir duman bulutuna dönüştü.

Çok uzak olmayan bir yerden gelen yükseksesler Drizzt’e harekete geçmekle iyi edeceğini söyledi.Shallows savaşından bu kadar fazla devi uzaklaştırmışolduğu gerçeğiyle teselli buldu. Hakikaten de onlarıkuzeybatıya, daha engebeli ve daha yüksek bir kayalıklıaraziye doğru epey uzaklaştırmıştı. Drow arada biruzaktaki, hasar almış kasabayı görmesine olanak verenyüksek bir çıkıntıya geliyor ve her defasında, dostlarınıniyi olduğunu, yerlerini koruduklarını, ya da belki dekasabadan sıvışıp güneye doğru kaçmanın bir yolunubulmuş olduklarını umut ediyordu.

Derken dar kanalın içine bir kaya düşüverdi,bunun ardından devlerin kükreyişleri duyuldu veDrizzt’in artık düşünmeye zamanı kalmadı, incinmişayak bileğinin izin verdiği kadar hızlı bir şekilde hareketegeçti ve bazen ellerinin ve ayaklarının üzerinde giderekdik meyilli yerleri tırmandı.

Fakat yoruluyordu ve bunun farkındaydı, aynızamanda devlerin, daha küçük ırklar kadar çabukyorulmayacağım da biliyordu. Eğer takip inatla devamederse, bu kovalamacayı daha fazla sürdüremez, ayrıcadönüp de peşindekilerle yüzleşmeyi umut edemezdi.

Page 489: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Karşısında bir, hatta belki de iki dev olsaydı bunudeneyebilirdi ama bu kadar fazlasına karşı değil. Tümsavaşçılık becerileri dahi onu beş adet kudretli ayazdevine karşı koruyamazdı.

Başka bir çözüme, farklı bir kaçış yoluna ihtiyacıvardı ve bunu, kayalıklı bir uçurum yamacınınüzerindeki göçük kayalardan oluşmuş bir yığında buldu,ilk başta mağaranın, kayalar tarafından oluşturulmuşkorunaklı ve karanlık bir delikten ibaret olduğunusandıysa da, oyuğun arka tarafında daha derin biraçıklık olduğunu, zeminde ancak onun içine girebileceğigenişlikte bir çatlak bulunduğunu fark etti. Yüzükoyunyatıp içeri baktı ve kokladı.

Karanlıkaltı’nda geliştirdiği sezileri ona bununyerdeki küçük bir delikten ibaret olmadığını, geniş vederin bir mağara olduğunu söyledi.

Drizzt dışarı çıkıp etrafı taradı. Takibi orada ve oanda bitirmek istiyor muydu? Onun peşini bırakanyabaniler dosdoğru kaya fırlatma işlerine geridönecekken, dostları, onun devleri uğraşlarından azatetmesini kaldırabilir miydi?

Ama esasında başka ne seçeneği vardı? Butakibin her iki şekilde de kısa süre sonra biteceğinibiliyordu.

Drow isteksiz bir iç çekişle mağaraya girdi vekaranlıkta biraz daha derine indi. Bundan sonra oturdu,dinledi ve gözlerinin ani ışık değişimine uyumsağlamasına izin verdi.

Page 490: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Birkaç dakika sonra, devlerin etrafta gezindiğiniduydu ve yaratıkların homurtuları, onun nereyegittiklerini kesin bir şekilde bildiklerini gösteriyordu.Dışarıdaki kaya yığını kenara savrulurken, mağaranıniçindeki ışık biraz arttı. Daha fazla hiddetli homurtugeldi. İçlerinden biri gidip biraz ork veya Donniaadındaki —ki Drizzt bunun bir drow adı olduğunu farketti— birini getirmelerini önerdi ve bunun ardındanmağaranın girişi bir devin yüzüyle kapandı. Drizzt,Cattibrie’nin yayının yanında olmasını nasıl da isterdi!

Bunun ardından daha fazla itiraz kükreyişleri vehomurtuları duyuldu, fakat bu çok kısa sürdü ve mağaratamamen kapkaranlık oldu. Drizzt’in altındaki zeminsallandı, zira devler mağaranın girişine taşlar yığıyor veonu içeri kapatıyorlardı.

“Muhteşem,” diye söylendi Drizzt.

Fakat aslında kendisi için endişelenmiyordu, zirahavanın kokusuna bakarak bu mağaradan dışarıçıkmanın başka bir yolunu bulabileceğini kestiriyordu.Ama bunun ne kadar süreceğini tahmin edemiyordu.

Dışarı çıkıp Shallows’a geri döndüğünde,ortalıkta bir kasabanın kalmamış olacağındankorkuyordu.

Sol kolu işe yaramıyordu. Worgun muazzamısırığının gücüyle kemiğinin kırılmış olduğunu biliyorduve yarılmış derisi, ölümcül bir mikroplanmanın hastalıklırengine dönmeye başlamıştı, fakat bu konudaendişelenemezdi.

Page 491: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Regis, büyülediği orka, bitkin bineği daha da hızlıgötürmesi için baskı yaptı, fakat hiddeti bariz olan worguzorlayarak şansını da zorlamakta olduğundankorkuyordu. Ortak kelime hazneleri sınırlı olmasınarağmen, buçukluk orku büyük bir hazine ve diğer orklariçin bol sayıda silah bulabilecekleri bir yer bildiğine iknaetmeyi başarmıştı, böylece sığ zekalı yaratık, worgunukamçılayarak dize getirmiş ve Regis’in kolunubırakmıştı. Bunun ardından hırlayıp ısırmaya çalışanyaratığı, sırtına ikinci bir yük almaya zorlamıştı.

Regis için kesinlikle hiç de rahat veya huzurverici bir yolculuk olmamıştı. İri, leş kokulu orkunönünde oturuyor ve bu durum, ayaklarının worgunboynunun iki yanından sarkmasına neden oluyordu —ve buçukluk, iri kurt ne zaman yaklaşsa ayaklarınınyaratığın ısırabileceği bir mesafede olduğuna dikkat etti.

O gece savaş alanını çok gerilerde bırakıp sabahboyunca yollarına devam ederlerken, buçukluk, orkunbüyüye direnişinin arttığını fark etti. Tılsımlı, büyüleyiciyakutunu sürekli olarak orkun üzerinde kullanıyordu.Kurnaz buçukluk, yıllar önce Calimport sokaklarındamükemmelleştirdiği teknikleri kullanıyor, orka emirvermek yerine onu durmaksızın cezbediyordu.

Ama mücevher elindeyken bile, Regis felaketineşiğinde olduğunu biliyordu. Worgu aynı şekildecezbedemiyordu kesinlikle buçukluk etinin tadının öylebir yaratığı edeceği kadar değil— ve ork sabırlı bir tipdeğildi. Daha da kötüsü, buçukluk birçok defasındakendisini bayılıp bineğin üzerinden düşecek gibi hissetti,zira parçalanmış kolu, bedenine seri halde, baskın bir

Page 492: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

şekilde yakan ve aklını bulandıran acı dalgalarıyayıyordu.

Tüm dostlarını düşündü ve hata yapmayatahammülü olmayacağını anladı, ne kendisi ne dedostları için.

Regis’in düşünebildiği tek şey, yaratıkları güneyedoğru koşturmaya devam etmek ve ikiliyi öldürme ya daen azından kaçıp kurtulabilme fırsatını yakalamayıummaktı. Fakat buçukluk, endişelerine rağmen, yayaolarak gitseydi wç>rgun üzerinde kat ettiği kadar yoluasla kat edemeyeceğini gayet iyi biliyordu. Ertesi sabahşafak diyarı aydınlattığında, güneylerindeki dağların,yani Lanetli Geçit’in doğu uzantılarının, geridebıraktıkları dağlardan daha yakında olduğunu gördüler.

Ork uyumak istiyordu ve Regis bunu yapmasınaizin veremeyeceğini biliyordu. Yabani yaratık gözleriniyumduğu anda, worgun onu afiyetle yiyeceğindenemindi.

“Dağlara,” dedi yaratığa, duraksayarakkonuştuğu Ork lisanında. “Burda kamp kurarsak cücelerbizi bulur.”

Homurdanan ork, sırtında fazlasıyla yük olanworgu mahmuzladı.

Dağ eteklerine geldiklerinde, Regis herdönemece ve her çıkıntıya dikkat etti ve kaçabileceği biryer bulmak için çaresizce bakındı. Belki sessizcekendini bırakıp aşağıdaki çalılıklara karışabileceği küçükbir uçurum yüzeyi veya onu bu iki sefil yoldaşındanyeterince uzağa sürükleyebilecek bir nehir… Bir iki tane

Page 493: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gelecek vaat eden nokta gördü ama hareketegeçmekten fazlasıyla korktuğu için bu fırsatları tepti.Kuzeydeki dostlarının içinde bulundukları zor durumukendisine hatırlatarak kararlılığını korumaya çalıştı amayine de kendisine sunulan o küçük umut parıltısındanbaşka hiçbir şey göremiyordu.

Fakat Regıs, orkun şikayetlerinden, kısa süreiçinde bir şeyler yapması gerekeceğini anladı.

“Kamp yapçaz,” diye ilan etti ork.

Bir çıkış yolu bulmak için çaresizce etrafınabakından Regis’in gözleri fal taşı gibi açıldı. Sağa solabakınıp duran gözleri kemerinde duran küçük gürzünegitti.

Gürzünü hemen oracıkta çekip worgun kafasınıntepesine indirmeyi düşündü. Fakat mantığı ne olursaolsun, onu yerinden çıkartmak için elini kıpırdatamadı,zira kusursuz hareket etmesi ve atacağı o darbeninyaratığı öldürmesi gerektiğini —ki öldürebileceğindenşüpheliydi— kuşkusuz bir şekilde biliyordu. Kolundakiyara olmasaydı bile, Regis bir worgla boy öiçüşemezdive bunun farkındaydı. Kapan gibi dişleri gırtlağınıbulmadan önce yaratığın canını bile yakmayıbaşaramazdı.

Onun hayatta kalmasının tek sebebi, worgunefendisi olan orktu.

Ork bineğini dağ yamacındaki küçük ve düz birçıkıntıda aniden durdurduğunda buçukluk neredeyseaşağı düşecekti. Regis, worgun sırtından aşağıatlamayı, ancak yaratık dönüp de ayağını ısırmaya

Page 494: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çalıştığında akıl edebildi. Buçukluk yana doğru kaçtı veworg dönüp üzerine atıldı ama ork araya girip yaratığıazarladı ve dönerken kıçına tekmeyi bastı.

Worg uzağa çekildi ve Regis’e nefret dolugözlerle baktı. Bu bakış, ork uykuya dalar dalmaz irikurdun onu öldüreceğini söylüyordu.

Buçukluk çözüm yolunu, durdukları bu çıkıntınınetrafının ağaçlarla dolu olmasında buldu. Ölü gibi bitkin,korku içinde ve atlattığı zorlu badirelerin ardından fecişekilde yaralı olan Regis uygun bir ağaca tırmanmayabaşladı. “Nereye gidiyon?” diye sordu ork.

“İlk nöbet benim,” diye yanıtladı Regis.

“Köpek nöbet tutçak.” Ork, Regis’e bakıp pisdişlerini gösteren worgu işaret etti.

“Ben de öyle!” diye ısrar etti buçukluk.

Kırık kolunun elverdiği kadar hızlı bir şekildeağaca tırmandı ve elinden geldiğince çabuk davranarakworgun erişebileceğinden daha uzağa çıktı.

Bir kovuk buldu ve sırtını ağaç gövdesineyaslayıp bacaklarını bir dalın üzerine uzatıp kendinimümkün olduğunca sabitlemeye çalıştı. Aşağı inip orkayola devam etme konusunda baskı yapmayı düşündüama gerçekten de hepsinin, özellikle de worgundinlenmeye ihtiyaç duyduğunu biliyordu —fakat eğer opis yaratık düşüp de yorgunluktan ölseydi bile buçuklukhiç göz yaşı dökmeyecekti.

Regis birkaç saniyede bir kuzeye, uzaklardakiShallows’a doğru baktı ve dostlarını düşündü.

Page 495: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Sadece hâlâ hayatta olduklarını umut edebilirdi.

“Üç bina çayı cayır yanıyor,” diye, Bruenor’unyatağının başında nöbet tutan Cattibrie ile Wulfgar’abilgi verdi Dagnabbit. Revir bölümünü, Withegroo’nunkulesinin altında bulunan, kuleyi destekleyen temellerarasında anahtar noktaları denetlemek için bağlantısağlayan işçi tünellerine kurmuşlardı. Burası kasabanınen güçlü bölümüydü, hatta tepesindeki kuleden biledaha sağlamdı. Withegroo’nun kulesini inşa etmeleri içinkiraladığı cüceler öncelikle bu tünelleri tasarlamış, onlarıhava şartlarına ve düşmanlara karşı tahkim etmişlerdi,zira kulenin inşası sırasında geçen aylar boyuncasadece bu tüneller onlara sığmak olmuştu.

Yine de bu dar tüneller, eğreti bir yeraltı sığınağıolarak gördükleri görev için hiç de uygun değillerdi.Dostlar en geniş odada —yani hakkıyla odadenilebilecek tek bölmede—toplanmışlardı ve Wulfgardimdik doğrulamıyordu bile. içeri girmek için üç metrelikbir geçit boyunca sürünmek zorunda kalmıştı.

“Binalar taştan yapılmış,” dedi Cattibrie.

“Bolca ahşap desteğe sahipler,” dedi cüce.Bruenor’un yanına gidip oturdu. “Devler birkaç alevkazanı fırlattı ve şu anda kayalar hızla düşmekte.”

“Düzenli bir grup,” dedi Wulfgar.

“Evet,” diye hemfikir oldu Dagnabbit, “ayrıcagüney yolunu tamamen kesmişler. Dışarı çıkış yok.”

Beti benzi atmış, zayıf düşmüş, aldığı her nefesteiri göğsü zar zor şişen Bruenor’a baktı. “Bunu böyle

Page 496: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kabul edeceğiz.”

O sırada Bruenor hepsini şaşırttı. Tek gözünüaçtı, hatta başını Dagnabbit’e doğru çevirmeyi bilebaşardı.

“Öyleyse o leş kokulu orklardan birkaçını daberaberinizde götürün,” dedi cüce ve tekrar yatağınayığıldı.

Cattibrie anında cücenin başucuna gitti veüzerine eğildi ama hızla göz gezdirdikten sonra, cüceninbir kez daha yarı baygın durumuna dönmüş olduğunufark etti.

“Rockbottom nerede?” diye sordu, keşif birliğiikiye ayrıldığında onların cüce grubuyla birlikte kalmışolan rahibi kastederek.

“Withegroo’ya bakıyor ama sanırım yaşlıbüyücüyle işi bitmek üzere,” diye yanıtladı Dagnabbit.

“Rockbottom, şimdilik Bruenor için elinden gelenher şeyi yaptığını söylüyor ve o da tıpkı benimdüşündüğüm gibi* buradan çıkmak şansımız olsunistiyorsak büyücüye ihtiyaç duyacağımızı düşünüyor.”

Cattibrie, zavallı Dagnabbit’e haykırma dürtüsünüzapt etti, zira Bruenor’a karşı görünüş itibarıyladuygusuzca olan tavrına rağmen, cüce kralının zordurumu konusunda onun da en az kendisi kadarikilemde kaldığını farketti. Fakat Dagnabbit, her şey biryana pragmatik biriydi. Mithril Salonu’nun ordularınınkumandanıydı ve her zaman, duygusal yükleri ne olursaolsun, müspet bir sonuç için en iyi şansı sunan yolu

Page 497: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

izliyordu. Cattibrie, onun da çaresizlikleri, orada öyleceoturup Bruenor’un hayat parıltısının solup gidişiniizlemek zorunda olmaları karşısında en az kendisi kadarhiddet ve hüsran duyduğunu biliyordu.

Dagnabbit Bruenor’un yatağının kenarına gitti vecüce kralının alameti farikası olan tek boynuzlu miğferininazikçe başından alıp ellerinin arasında yuvarladı.

“Buradan çıkış yolunu bulsak bile, onu yanımızdagötürebileceğimizden emin değilim,” dedi cüce sessizce.

Wulfgar derhal ayağa kalktı ve eğilmek zorundakalsa da Dagnabbit’in tepesinde kule gibi yükseldi.

“Onu bırakacak mısın?” diye kükrediduyduklarına inanamayarak.

Dagnabbit, barbarın çılgın bakışı karşısındaürküp sinmedi. Bruenor’dan Wulfgar’a baktı, sonrabakışlarını tekrar biricik kralına çevirdi.

“Eğer onu yanımıza almak, onları yarıp aşmaşansımızı yok edecekse, evet,” diye kabul etti.

“Bruenor eğer bizimle gelmesinin, sevdiklerininkatledilmesi demek olduğunu bilseydi bizimle gelmekistemezdi ve bunu sen de biliyorsun.”

“Ona bakması için Rockbottom’ı buraya getir.”“Rockbottom onun için hiçbir şey yapamaz ve o en sonburadayken bunu sen de duydun,” dedi Dagnabbit.“Lanet ork onu iyi şişledi. Rockbottom’dan daha büyükbir rahibe, hatta belki de koca bir rahip takımına ihtiyacıolacak.”

Page 498: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Wulfgar Dagnabbit’in üzerine yürümeye davrandıama Cattibrie onu kollarından kavradı ve durupkendisine bakmaya zorladı. Barbar, kadının yüzündesadece duygudaşlık, hüsranını tamamen anlayan ve buhissinde ona katılan bir bakış gördü.

“Seçimlerimizi önümüze çıktıkları zamanyapacağız,” dedi kadın hafifçe.

“Eğer güneye kaçacaksak Bruenor’u ta MithrilSalonu’na kadar ben taşıyacağım,” dedi Wulfgar,Dagnabbit’e sert bir bakış atarak.

Cüce kumandan hiç istifini bozmadı ama birsaniye sonra başıyla onay verdi.

“Eğer onu taşırsan bil ki, ben ve benim çocuklar,koşmaya devam etmeni sağlamak ve o lanet orklarısenden uzak tutmak için elimizden geleni yapacağız.”

Bu sözler Wulfgar’ı sakinieştirdi, fakat kendisi,Cattibrie ve Dagnabbit de biliyordu ki, bunlar kalptengelen sözlerdi, zihinden değil. Esasında, üçü için de budurum gayet muğlak görünüyordu.

İkinci savaşın sonundan beri birkaç izciShallows’dan dışarı sızmaya cüret edebilmişti veorkların çemberi daralttıklarına dair getirdikleri haberler,büyük çaplı bir kaçış için hiç şans bırakmıyordu.

Kapana kısılıp kalmışlardı, Bruenor ölmeküzereydi, Drizzt ve Regis kayıptı ve bu konudayapabilecekleri hiçbir şey yoktu.

Bu rahatsız edici düşüncenin altınıçizermişçesine, başka bir dev kayası yukarılarındaki

Page 499: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kuleye çarptı ve “Yangın! Yangın!” haykırışları, küçük,dumanlı odaya açılan tünellerde yankılandı.

“Kasaba savaşta otuz kişi kaybetti,” diye onlarıbilgilendirdi Dagnabbit. “ilk geceden evvel öldürülen oniki kişiyi de sayacak olursak.”

“Neredeyse üçte biri,” dedi Cattibrie.

“Ayrıca çoğu erkekti —bazıları da en iyisavaşçılarıydı,” dedi cüce. “Benim çocuklardan ikisiöldü, geri kalan beşi ise savaşamayacak kadar yaralı.Eğer tekrar saldırırlarsa onlara karşı dayanmakta epeyzorlanacağız.”

“Dayanacağız,” dedi Wulfgar acı acı.

“Seni o surun tepesinde gördükten sonraneredeyse sana inanasım geliyor,” diye yanıtladı cüce.

“Neredeyse mi?” diye sordu Cattibrie.

Yukarıdaki tahkimata verilen hasarın boyutlarınıgörmüş olan Dagnabbit, cevap olarak sadece omuzsilkebildi.

“Ya dayanacağız ya da öleceğiz,” dedi Cattibrie.“Dışarı çıkmalıyız,” diye belirtti Dagnabbit.

“Ya da dışarıdan yardım getirmeliyiz,” dediCattibrie. “Regis surun üzerinden aştı ama dışarıdakiçayırlarda öldü mü, yoksa yardım çağırmak için kaçtı mıkestiremiyorum.” Bunu söylerken Wulfgar’a baktı.“Surun üzerinden atladıktan’hemen sonra, orklar veworglar hücuma geçmişti.”

Page 500: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

İlk savaşın ardından dostlar, Shallows’unbatısında kalan araziyi ellerinden geldiğince araştırmışama Regis’in hiçbir izine rastlamamışlardı. Bu onlara enazından biraz umut vaat etmişti ama aslında ikisi debuçukluğun yakalanmış veya öldürülmüş olmasındankorkuyordu.

“Kaçtıysa bile, kendinden başka birine faydasıolabileceğini pek sanmıyorum,” dedi Dagnabbit.

“Pwent’i bulması ne kadar zamanını alır? Banasoracak olursanız, orkları yarıp bize ulaşmak için kocabir ordu gerek ve sadece o Karmdeşenler yetmez. Pekionların bizim yardımımıza koşmak için bir ordutoplaması ne kadar zaman alır?”

“Ne kadar alacaksa o kadar,” dedi Wulfgar. “Ozamana kadar dayanmalıyız.”

Dagnabbit cevap verecek oldu, sanki budüşünceye karşı çıkacak gibiydi, fakat derken derindeniç geçirdi.

“Kral Bruenor i!.e kal,” dedi Cattibrie’ye. “Kalbininhâlâ atmasını sağlayacak tek kişi varsa o da sensin.Onu sıcak tut ve eğer öteki tarafa doğru yolculuğunabaşlarsa benim ve çocuklarım adına ona iyi şans dile.”

Wulfgar’a baktı.

“Bana ve çocuklara elimizden geldiğincesavunmaları onarmakta yardım edecek misin?” diyesordu adama.

Barbar başıyla onaylayıp Cattibrie’ye kararlı birbakış attıktan sonra, kan revan içinde kalmış vücudunu

Page 501: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kaldırıp küçük tünelden dışarı süründü ve savunmalarıgüçlendirme işine koyuldu.

Artık ne kadar savunmaları kaldıysa.

*****

Kendini daldan aşağı düşmek üzere bulan venerede olduğunun farkına varan buçukluğun, kalbinegöğsünden dışarı fırlamamasını tembihleyerek uzun birsüre geçirmesi gerekti. Düşüş muhtemelen o kadar kötüolmazdı ve bunu birkaç morluk ve sıyrıkla atlatabilirdiama Regis yerde onu neyin beklediğini gayet iyibiliyordu; hırlayıp duran vahşi bir worg.

Hızla yerini sağlama aldıktan sonra iğreti kampyerine baktı. Ork, gölge yapan bir çift kayanın arasındamemnuniyetle horluyordu, worg ise Regis’in ağacınıntam dibine kıvrılmış yatıyordu.

‘Muhteşem,’ diye düşündü buçukluk.

Güneş yükselmişti, sıcak bir gündü ve Regis’inkalbi ona bunun tek ve son şansı olduğunu, buradankaçmanın bir yolunu bulması gerektiğini söylüyordu. Orkuyandığında hâlâ onu bir dost olarak görecek miydi?Mücevherle güçlendirilen hazine ve yeni silah vaatlerihâlâ sığ zekalı yaratığın düşüncelerine hakim olabilecekmiydi? Eğer olmazsa, bir kez daha yakutunu nasılkullanabilirdi? Onu yemekten başka hiçbir şeyistemeyen aç worg etraftayken, saldırgan orkayaklaşmayı dahi nasıl başaracaktı?

Regis başını önüne eğdi ve hıçkırıklarını tutmakiçin büyük çaba sarf etti, zira ona her şey boşunaymış

Page 502: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

gibi geliyordu. Dostlarıyla birlikte Shallows’da olmayı,eğer ölecekse —ki kesinlikle öleceğine inanıyordu—bunun Bruenor ile diğerlerinin, kendisiyle aynı yoluyürümüş arkadaşlarının yanında olmasını diliyordu.

Bu şekilde olmamalıydı. Issız bir dağ geçidindevahşi bir worg tarafından öldürülmemeliydi.

“Kes şunu!” diye kendini azarladı Regis,niyetlendiğinden daha yüksek bir sesle.

Aşağıdaki worg kafasını kaldırıp baktı ve pes birsesle uzunca hırladıktan sonra başını tekrarpençelerinin üzerine koydu.

“Kendine acıyacak vaktin yok,” diye fısıldadıbuçukluk.

“Dostlarının sana ihtiyacı var, Regis, peki senonlar için ne yapacaksın? Burada oturup zırlayacakmısın?”

‘Hayır,’ diye karar verdi, doğrulup daha dik oturduve kararlılıkla başını sağa sola salladı. Bu hareketi bilekırık kolunun daha fazla zonklamasına sebep oldu. Orkuuyandırmanın zamanı gelmişti.

Yaratığın hâlâ tılsımlı yakutun etkisi altındaolduğunu ummak veya eğer değilse başka bir yolbulmak zorundaydı. Hem ork hem de worgla savaşmakzorunda kalırsa bile savaşacaktı ve bu iş b’itecekti.Kendilerini defalarca tehlikeye atmış olan dostlarıylaarasındaki bağ bundan daha azını kabul etmezdi.

Daha heybetli duran ve kendisini daha heybetlihisseden Regis, dalın yanından sarkıp aşağıda ayağını

Page 503: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

koyacak bir yer bularak ağacın üzerinde, orkuuyandırabileceği ve yaratığın tavrını okuyabileceği dahaiyi bir noktaya geçti.

Fakat seke seke kampın ortalık yerine gelen birşey yüzünden aniden durdu ve kafasını çevirdi.

Eski püskü bir çizmeydi bu.

Worg çizmenin üzerine atılıp kapan gibi çenesiyleonu ısırdı”—ve çizmenin içinde bir dizi küçük patlamameydana geldiğinde yaratığın çenesi gerçekten deçatırdadı.

Worg cıyaklayıp uludu ve havaya sıçrayıp tam birtakla attı.

Regis’in şimdiye kadar gördüğü en garip yaratıkaceleyle kamp yerine dalıp eğlenceye katıldı: Açık yeşilcübbe giymiş, kirli ayaklarına parmak arası sandaletgeçirmiş ve kafasına bir tencere takmış olan yeşil sakallıbir cüceydi bu. Cüce, dosdoğru worgun yanına koşturupparmaklarını salladı ve dudaklarını kıpırdattı. Koca kurtsızlanıp sıçramayı keserek dona kaldı, kulakları geriyeyatırdı ve gözlerini kocaman açtı.

Sadece bir feryat olarak tanımlanabilecek bir sesçıkaran worg, kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıpkaçtı.

“Hee hee hee,” dedi cüce.

“Ne?” diye kükredi uyanan ork ama itiraz çığlığıyarıda kesildi —ki, bir savaş baltası konuşmak üzereolan bir kişinin kafatasını paramparça ederse bununolması doğaldır.

Page 504: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yere yığılan orkun arkasından ikinci bir cüceçıkageldi. Bu seferkinin parlak sarı sakalı vardı vecüceler arasında daha yaygın olan bir tarzda giyinmişti—tabii yetişkin bir geyiğin iri boynuzlarıyla süslenmişmuazzam miğferi haricinde.

“O lanet iti de gebermeliydin,” diye kükredi sarısakallı cüce. “Karnım aç!”

Yeşil sakallı yaratık azarlarcasına parmağınısallamaya başladığında, Regis ağrıyan kolunun izinverdiğince çabuk bir şekilde ağaçtan aşağı indi.

“Kimsiniz?” diye seslendi.

İki cüce de hızla ona doğru döndü —ve sarısakallı olanı neredeyse ölümcül baltasını Regis’esavuracaktı.

“Okların dostu değiliz… yani senin olduğun gibi!”diye kükredi sarı sakallı cüce.

“Hayır, hayır, hayır!” diye ısrar etti Regis yereinerek. Boş elini teslim olurcasma sallıyordu, diğerkolunu ise sıkı bir şekilde kıvırıp kendine çekmişti.“Shallows kasabasından geliyorum.”

“Bilmiyorum,” dedi sarı sakallı cüce.

Diğer cüceye baktı ve o da “Yoo,” diyerekdiğeriyle hemfikir oldu.

“Peki Kral Bruenor Battlehammer,” diye devametti Regis. “Ah, işte şimdi dilimiz konuştun!” dedi sarısakallı cüce.

Page 505: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ivan Bouldershoulder hizmetindedir, ufaklık. Buda ağabeyim—”

“Pike!!” diye haykırdı Regis.

Drizzt ve Cattibrie’den bu ikisi hakkında çok şeyduymuştu ve işin doğrusu, Pikel Bouldershoulder’ıngörünüşünü sözler hakkıyla anlatmaya yeterli değildi.

“Evet,” dedi Ivan, “söyle bakalım ufaklık, bununereden biliyorsun ve az önceki o ikiliyle ne işin var?”

“Acele etmemiz gerek,” diye yanıtladı Regis,telaş tınısı sestonuna aniden geri dönmüştü.

“Bruenor’un başı dertte — hepsinin başı dertte!—Mithril Salonu’na… yok, hayır, Thibbledorf Pwent’insalonun kuzeyinde kurduğu kamp yerine ulaşmamgerek.”

“Evet, biz de oraya gidiyoruz,” dedi Ivan.“Pwent’in yanına. Dolambaçlı bir yol izledik ama bir kuşağabeyime nerede olduklarını söyledi. Tam o tarafagitmek için yola koyuluyorduk ki, başka bir kuşağabeyime bu ork ve köpeğinden bahsetti.”

“Birçok kuşla konuşuyor, değil mi?” diye sorduRegis huzursuzca.

“Evet, aynı zamanda ağaçlarla da. Bizimle gelbakalım, sen daha bana nasıl olduğunu soramadanönce bizi oraya götürecektir.”

“Zaman yok,” dedi Regis. Mithril Salonu’nun anagirişini barındıran koyak olan Bekçi Vadisi’nin engebeli,kayalıklı zemini üzerinde yirmi mil kuzeye kurulmuş

Page 506: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

ikinci cüce garnizonuna vardıklarında, Bouldershoulderkardeşler, Thibbledorf Pwent ve diğer liderlerlekonuşuyordu.

“Bruenor ile diğerleri dört güne, yani ulaklarınorduyu toplayıp buraya getirmesi için geçmesi gerekenzamana sahip değil.”

“Pöh, bunu üç günde yaparlar!” diye ısrar ettigarnizon komutanlarından biri. Runabout Kickastoneadındaki huysuz, minik bir cüceydi bu. “Hiddettenköpürmüş bir cücenin nasıl koştuğunu hiç görmedinmi?”

“Üç gün de fazla!” diye kükredi Pwent. Regis ileBouldershoulder kardeşler, Shallows’un içindebulunduğu zor durumun vahim haberiyle birliktegeldiklerinden beri gözü kuzeydeydi.

Aslında Thibbledorf Pwent’in gözü, Bruenorondan ayrılıp onu güneye yolladığı andan beridirkuzeydeydi.

“Sadece yüz kişi var!” dedi Runabaout. “Ufaklığındediğine bakılırsa, o yüz kişi pek işe yaramayacakdemektir!”

“Karındeşenler var!” diye kükredi Pwent. “Oorklar sayıca az olduklarını düşüncek, hiç şüpheetmeyesin!”

“Ayrıca ruhbanlarınız da var,” diye ekledi Regis.Bir an önce yola koyulmaları gerektiğinin farkındaydı vedostlarının büyük ihtimalle bazı şifa büyülerine

Page 507: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çaresizce ihtiyaç duyduklarını kolayca tahminedebiliyordu.

Runabout iç geçirip etrafına baktı ve ellerinibeline dayadı.

“Eğer kasabaya varabilirsek biraz işeyarayabiliriz,” diye itiraf etti. “Savunmaları güçlendirir,yaralıları iyileştiririz, falan filan. Ama oraya kolaycavarabileceğimizi sanmayın sakın.”

Yan tarafta duran Pikel hoplayarak Ivan’ın yanınageldi ve heyecanla kardeşinin kulağına bir şeylerfısıldamaya başladı. Diğerleri dönüp izlediler vedinlediler, fakat net bir söz veya mana yakalayamadılar.

“Ağabeyimde daha hızlı ve daha uzun süreyürümenizi sağlayacak bazı meyveler varmış,” diyeaçıkladı Ivan. “Durup dinlenme veya yeme içmeihtiyacınızı alacaklarmış. Bu da, kısa kamplarla orayadaha hızlı varmamızı sağlayabilir.”

“Oraya varmak işin kolay kısmı gibi görünüyor,”diye yanıtladı her zaman şüpheci olan Runabout vedaha o sözlerini bitiremeden önce Pikel tekrar Ivan’ınüzerine atılıp kulağına doğru eğildi.

Ivan’ın yüz hatları ekşidi, yüzü şüpheyle doldu vekafası sağa sola sallanmaya başladı ama Pikel daha daheyecanlı bir şekilde devam ettikçe, cüce yavaş yavaşsakinleşti ve daha dikkatle dinlemeye başladı.

En sonunda Pikel geri çekildi ve Ivanduyduklarına inanamaz bir halde ona doğru dönüp,“Emin misin?” diye sordu.

Page 508: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Hee hee hee.”

‘?Ne?” diye sordular hep bir ağızdan ThibbledorfPwent, Regis ve Runabout.

“Pekala, kardeşimin bir planı varmış,” diyeaçıkladı Ivan tereddütle. “Çılgınca bir plan…”

“Heyt be!” diye haykırdı Pwent, yumruğunuhavaya kaldırarak.

“Ama en azından plan plandır,” diye devam ettiIvan. Pikel’e bakıp yine, “Emin misin?” diye sordu.

“Hee hee hee.”

“Eee?” diye teşvik etti Runabout.

“Pekala, burada çene mi çalacağız yoksa işe mikoyulacağız?” diye karşılık verdi Ivan. “Büyük, güçlü birat arabanız var mı bakalım?”

“Evet,” diye yanıtladı Runabout/ “Bol miktardaodununuz var mı? Özellikle de taş surlara destekyapmak için kullandığınız o iri kalaslardan?”

Runabaout etrafına bakınıp yavaşça başınısallayarak onayladı.

“Öyleyse tüm odunlarınızı, en büyük, en güçlüarabalarınızı alın ve tüm cücelerinizi kuzey yolundasıraya dizin,” dedi Ivan.

“Ağabeyinin planına ne oldu?” diye sorduRunabout. “Sanırım en iyisi bunu sana yoldasöylemem,” diye yanıtladı Ivan. “Bunun bir sebebi,kralınızın başı dertteyken burada durup çene

Page 509: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çalamayacak olmamız, diğer ise…” Duraksadı ve kıs kısgülen Pikel’e baktıktan sonra baklayı ağzından çıkardı,“planı duyduğunuzda, sanırım orduyu beklemenin dahaiyi bir fikir olduğunu düşünecek olmanız.” “Hee heehee,” dedi Pikel.

Bir saat içinde, yüz cüce ile Regis, tonlarca güçlüodunla yüklü olan iri arabaları çekerek garnizonu terketti. Pikel araba çekme işine dahil değildi ve hattayürümüyordu bile. Cüce, bunun yerine bir arabadandiğerine ilerliyor, ahşabı druid büyüsüyle işliyor, herparçayı ölçüp tartıyor ve sonunda ortaya çıkaracağıtasarımın neresine oturacağını hesaplıyor ve tümbunları yaparken kıs kıs gülüyordu. Durumun ciddiyetineve bariz bir şekilde umutsuz görünen bir savaşa doğruilerliyor olmalarına rağmen, Pikel sürekli kıs kısgülüyordu.

UMUT TÜKENDİĞİNDECattibrie, tek bir mumun loş aydınlığında

oturmuş, karyolanın üzerinde yatan sevgili babasıBruenor’a bakıyordu. Cücenin yüzü kül gibi solgundu vegenç kadın bunun ışığın bir oyunu olmadığını biliyordu.Cücenin göğsü zar zor kıpırdıyordu ve kadının henüzdeğiştirmiş olduğu sargı bezleri yine kan içindeydi.

Dışarıda başka bir kaya çok yakına çarpıp zeminisalladı ama Cattibrie’yi bir az olsun ürkütmedi, zira bupatlamalar art arda takip etmekteydi. Bombardımanıntemposu ve şiddeti artmıştı. Yirmi misilden biri, kayayerine etrafa yıkım saçan, çoğunlukla kasabanın içindeküçük yangınlar çıkaran alevler içindeki bir ateş kazanı

Page 510: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

oluyordu. Büyücünün kulesinde şimdiye kadar üçyangın çıkmıştı ve Dagnabbit binanın sağlamlığınınbozulmuş olduğu konusunda onları uyarmıştı.

Fakat Bruenor’u yerinden kıpırdatmadılar, ziragidebilecekleri başka bir yer yoktu.

Cattibrie öylece oturup babasına baktı. Geçentüm mutlu zamanlan, babasının onun için yaptığı oncaşeyi, birlikte yaşadıkları maceraları hatırladı. Zihnibunun son olduğunu söylüyordu, fakat yüreği bu sonucavarmayı kesinlikle reddediyordu, ı Aslında hepsiBruenor’un ölmesini bekliyordu, zira cüce en sonnefesini verdiğinde, hepsi —sağ kalanların hepsi—deliklerinden çıkıp kırık dökük surların üzerindenatlayacak ve güneye doğru çaresiz kaçışlarınabaşlayacaklardı. Ne kadar zayıf olsa bile, bu onların tekumuduydu.

Ama Cattibrie, orada öylece oturmuş Bruenor’unölmesini beklediğine inanmakta zorluk çekiyordu.

Sert ve yaşlı cücenin göğsünün pek yakında hiçkıpırdamayacağı ve artık nefes almayacağı düşüncesinikabullenemiyordu. Her zaman babasının kendisindenuzun yaşayacağını düşünmüştü.

Onun düşüşüne daha evvel bir kez, MithrilSalonu’nda gölge ejderhasıyla birlikte yarığın içinedaldığında tanık olmuş ve öldüğünü sanmıştı. O zamanyaşadığı kalp kırıklığını, yüreğinde hissettiği inanılmazboşluğu, çaresizlik hissini ve bütün bunların ne kadargerçeküstü göründüğünü hatırlıyordu.

Page 511: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yine bunları, hepsini hissediyordu. Sadece busefer babasının sonu gözlerinin önünde gelecekti, bunureddetmesi imkansız olacak ve hiçbir umut ışığıkalmayacaktı.

Kadın omzunda güçlü bir el hissetti ve dönüpbaktığında Wulfgar’m yanına yanaştığını gördü. İri adamkolunu omzuna doladı ve kadın başını adamın güçlügöğsüne dayadı.

“Keşke Drizzt dönseydi,” dedi Wulfgar sessizceve Cattibrie ona baktı, “ve Regis de yanında olsaydı,”dedi barbar. “Bunun için keşke hep bir arada olsaydık.”

“Bruenor’un hayatının sonu için mi?”

“Her şey için,” diye açıkladı Wulfgar. “Güneyekaçış veya orada yapacağımız son çatışma için.

Bu, uygun olurdu.”

Daha fazla konuşmadılar. Konuşmalarıgerekmiyordu, ikisi de tam olarak aynı şeylerihissediyor, ikisi de aynı şeyleri hatırlıyordu.

Tepelerinde, kaya yağmuru devam etmekteydi.“Kaç ork var?” diye sordu Innovindil, Tarathiel’e.

İki elf, Aykorusu’ndan çok uzakta, kanatlı atlarıylagecenin içinde uçmaktaydı. Kadının sesini duyurmasıiçin bağırması gerekiyordu ve o zaman bile sesi geceninesintileriyle hafifçe taşınıyordu.

“Yurdumuzun güvenliğini tehdit etmeye yetecekkadar fazla,” diye yanıtladı Tarathiel, kendinden sonderece emin bir şekilde.

Page 512: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Shallows Kasabası’nın kuzeyindeki dağlarıneteklerinde durmuş, arkalarındaki ork kamplarındabulunan yüzlerce ateşin ışığına ve kasabanın bellibölümlerini —en belirgin olarak da mekanda net birşekilde göze çarpan tek kuleyi— kuşatmış olan alevlerebakıyorlardı.

İkili daha rahat konuşabilmek için yüksek birçıkıntıya kondu.

“Onlara yardım edemeyiz,” dedi Tarathielkendisinden daha müşfik olan yoldaşına, yerekondukları ve kadının güzel yüzündeki bakışı daha iyigörebildiği anda. “Aykorusu’na ulaşıp tüm klanı hareketegeçirmeyi basarsak bile, bu savaşın gidişatınıdeğiştirmek için zamanında geri dönemeyiz. Bunudenememeliyiz de,” diye ekledi, kadının yüzündekişüpheci bakışı gördüğünde. “İlk sorumluluğumuz,yurdumuz dediğimiz ormana karşıdır, eğer bu karadalgalar doğuya döner ve Surbrin’i geçerse, pekyakında savaşa karışacağız demektir.”

“Sözlerinde haklılık payı var,” diye kabul ettiInnovindil. “Fakatoraya gidebileceğimizi ve üzerlerinekaranlık kapanmadan önce bazılarını felaketinellerinden çekip alabileceğimizi düşünüyorum.”

Tarathiel kafasını sağa sola salladı ve yüzünetartışmaya mahal bırakmayan bir ifade yerleştirdi.

“Ork okları her saniye peşimizde olacaktır,” diyekarşı çıktı, “eğer Gündoğumu ve Günbatımı’nı alaşağıederlerse, kime ne yararımız dokunabilir ki? Kim doğuyagidip halkımızı uyarabilir?”

Page 513: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tartışmayı üsteledi, fakat Innovindil’in bunuduymaya ihtiyacı yoktu. Sorumluluklarını ve aynıderecede önemlisi, becerilerinin sınırlarını biliyordu.

Güneydeki felaketin onun, dostunun ve tümklanının yeteneklerinin çok ötesinde olduğunu biliyordu.

Shallows kasabasının yıkımını izlemek ikisine deacı veriyordu, zira Aykorusu elfleri yöredeki hiçbir insanhalkıyla dost olmasalar bile, onlarla düşman dadeğillerdi. Ellerinden sadece izlemek geliyordu.

Zorlu bir tırmanıştı, burktuğu ayak bileğindekişişme ve ağrı sebebiyle daha da zorlaşıyordu.

Drizzt, yukarıdan gelen ve gitgide azalan son günışıklarının pırıltısını takip ederek elleriyle kendini çekiyorve doğal oluşumlu dar bacaya tırmanıyordu.

Gittikçe azalan gün ışıkları.

Yüz metrelik tırmanışın yarısından fazlasını katetmiş olan drow duraksadı. Solmakta olan ikindi ışığı ileilgili en kötü şey, Drizzt’in mağaraya girmesinden bir günsonrası değil ondan da bir gün sonrası olduğunubilmesiydi. Mağaraların büyüklüğü onu gerçektenşaşırtmıştı. Engin bir yer altı ağıydı ve neredeyse ikigününü mağaralarda dolanıp yüzeye çıkmanın biryolunu bulmaya çalışarak geçirmişti.

Daha temiz olan havayı takip eden drow birçokçıkmaz yola ve oluğa girmiş veya geçip çıkamayacağıkadar küçük açıklıklara denk gelmişti.

Bir başka çıkmaz yol bulmuş olduğundanşüpheleniyordu ama yine de tırmanmaya devam etti.

Page 514: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yine de ileri doğru attığıher adım ona bunun da birçıkmaz yol olduğunu kesin bir şekilde söylüyordu. İlkgördüğünde yukarıdan gelen ışık parlaktı ve bu,mağaraların karanlığına karşı gayet hoş karşıladığı birtezat oluşturmuştu ama drow bunun, açıklığıngenişliğinden değil de güneşin açısından kaynaklanmışolduğunu şimdi şimdi fark ediyordu.

Bir otuz metre daha tırmandıktan sonra, geldiğiyoldan geri dönmesi gerektiğini, bacadaki açıklıktanyalnızca bir elini veya belki de kafasını geçirebileceğinikesin bir şekilde anladı.

Dostlarının ona ihtiyaç duyduğunu sessizcekendisine hatırlatan Drizzt Do’urden, aşağı inmeyekoyuldu.

Bir saat sonra, “ağrıyan ayak bileğinin ve katıksızbir şekilde yorgun olan vücudunun el verdiğince hızlayürümekteydi. Geldiği yerden geri gidip tünellere ilkgirdiği yere dönmeyi ve devlerin oraya yığdığı taşbariyeri yerinden oynatmaya çalışmayı düşündüyse debu fikri hemen aklından uzaklaştırdı.

Drow bir sonraki açıklığı bulduğunda güneşdoğalı çok olmuştu ve bu sefer çıkış yeterince genişti.

Drizzt gün ışığına çıktı ve yakıcı parlaklıkkarşısında gözlerini kırpıştırarak gözlerinin mümkünolduğunca uyum sağlamasına izin verdi. Bundan sonra,ona Shallows’a doğru yön gösterebilecek tanıdık bir yerşekli bulma çabasıyla etrafındaki dağlara göz gezdirdi.Fakat bulunduğu yerin görüş açısı çok farklıydı. Yine degüneş konusunda yaptığı gözlemlef—sayesinde doğuyu

Page 515: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

batıdan, kuzeyi güneyden ayırt edebiliyordu, böylecegüneye doğru yola koyuldu. Uğursuz Geçit’e varmayı vezemin bir nebze olsun düzeldiğinde yönünü bulmayıumut ediyordu.

Gömleğinin bir kolunu yırtıp ayak bileğininüzerine yerleştirdiği tahta parçasını sıkı [aştırdıktansonra acıyı duymazdan gelerek hızla yürümeye başladı.Güneşin doruk noktasını aşmasını ve sonra batı ufkunadoğru ilerleyip ufkun arkasına geçişini izledi.

Saatler sonra Uğursuz Geçit’i buldu ve zeminitanıdı. Telaşı her adımıyla daha da artarken dağ etekleriboyunca doğuya koştu. Kısa süre sonra, güneydoğudaaydınlanmakta olan gökyüzüne zıtlık yaratacak birşekilde uzak mesafede parlayan bir ışık gördü. Birtepeyi hızla tırmanıp daha iyi görebileceği bir noktayaçıktı ve uzak mesafede, gece göğüne doğru yükselenalevler gördü.

Bu Withegroo’nun kulesiydi.

Kalbi, harcadığı çabadan çok korkuyla güm gümatan Drizzt koşmaya devam etti. Parlak bir küreningökyüzünde kuzeyden güneye doğru uçtuğunu gördü.Bu küre kırık dökük kasabanın içine çarptığında alevlersaçtı.

Drizzt güneye doğru yön değiştirmek yerinedosdoğru devlerin olduğu yere ilerledi. Onları bir kezdaha alıkoymaya kararlıydı. Elleri oniks heykelciğe gitti,fakat panteri hemen yanına çağırmadı.

“Hazır ol Guenhwyvar,” dedi sessizce. “Kısa süresonra savaşa karışacağız.”

Page 516: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt gece vakti görünen ateş ışığının mesafelerinasıl çarpıttığını biliyordu, bu sebeple kasabaya vesaldıran devlere ulaşmasının bu kadar uzun zamanalmış olması onu şaşırtmamıştı.

Shallows’u açık bir şekilde gözünün önündetutarak dar vadinin kuzey ucuna ilerledi. Kasabasavunucularının etrafta koşturduğunu görebiliyordu.Kule yanıyordu ama eskisi kadar harlı değildi vekoşturmacanm çoğu binanın etrafında yaşanıyordu.

Devler de özellikle bu hedefe yoğunlaşıyorgibiydi.

Drizzt oniks heykelciği alıp yere bıraktı.Guenhwyvar’ı çağırmaya ve devlerin kamp yerinedosdoğru saldırmaya kararlıydı. Fakat yanan kulenintepesinde tanıdık bir siluet gördüğünde duraksadı.

Drizzt fazla iyi seçemese de tek bir şeyi netolarak gördü: Çok iyi tanıdığı tek boynuzlu bir miğfer.

“Hepsine meydan oku, Bruenor,” diye fısıldadıdrow, yüzünde acı bir gülümsemeyle.

Neredeyse drowa cevap verircesine, kuleye birdizi misil çarptı, içlerinden biri en parlak yanan alevlerinyakınına çarptı ve gece göğüne kıvılcımlar saçtı.

Cüce hâlâ oradaydı, binanın tepesinde durmuşyerdeki birliklere komutlar veriyordu.

Drizzt’in gülümsemesi genişledi, daha doğrusugenişlemeye başladı. Fakat derken güneyde yüksek birgümbürtü ve sürtünme sesi geldi Gözleri dehşetle faltaşı gibi açılan Drizzt kulenin yana yatışını, üzerinde

Page 517: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

duran cücenin kenara kadar yuvarlanıp çaresizce yantarafa tutunmak için ileri atılışını izledi.

Kule güneye doğru devrildi ve yarı yarıya yıkılıpyarı yarıya yerle bir oldu. Sonu gelen zavallı cüce,çöken tonlarca kayanın altında kaldı.

Drizzt kendi hareketlerini fark etmedi, bu fecigörüntü karşısında bacaklarının ağırlığınıtaşıyamadığını ve birdenbire taş zemine çöküp kalmışolduğunu anlayamadı.

Bu dünyada kimsenin bu yıkımdan sağkurtulamayacağını hiç şüphesiz biliyordu.i çini bir ürpertisardı. Elleri titremeye başladı ve menekşe renkli gözleriyaşlarla doldu.

“Bruehor,” diye fısıldadı üst üste.

Elleri tutunacak hiçbir şey bulamadan güneye,boş havaya doğru uzandı.

YANLIŞ TANRININ ÖNÜNDE EĞİLMEKHiçbir şey göremiyor, sadece kollarıyla

omuzlarının etrafındaki acı verici çizikleri ve molozyığmıyla beraber havaya yükselen toz toprağısolumanın rahatsızlığını hissedebiliyordu. Kısmençökmüş olan tünelin karanlığında el yordamıyla etrafınıyokladı ve çaresizce babasını bulmaya çalıştı.

Şansı yaver gitmişti, zira Bruenor’un yatmaktaolduğu alanın etrafı bu yıkımı neredeyse büsbütünatlatmıştı. Cattibrie, babasının yanında ayağa kalktı veellerini nazikçe cücenin yüzünde gezdirdi. Bundan sonra

Page 518: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kulağını cücenin ağzına yaklaştırdı ve babasının zar zorolsa bile hâlâ nefes aldığını duydu.

Kadın yönünü tespit etme, yüzeye çıkmanın enkısa yolunu kestirme çabasıyla etrafında döndü, fakatyüzeye çıkıp çıkmaması gerektiğinden emin değildi.Withegroo’nun kulesinin yıkımından sonra orklar tümgüçleriyle kasabaya doluşmuş olabilirler miydi? Eğerdurum böyleyse, güneye doğru yönelmek üzerekasabadan dışarı çıkmayı denemeden önce elindengeldiğince burada, karanlıkta kalsa daha iyi olupolmayacağını merak etti.

Bu belki de daha güvenli bir yol gibi görünüyorduama Wulfgar yukarıda bir yerlerdeydi, Dagnabbit,diğerleri ve kasaba halkı da öyle. Eğer orklar gerçektende kasabaya doluşmuşsa, savaş umutsuz olacaktı.

Cattibrie küçük odacığın kenarına süründü vetaşı kazmaya başladı, birkaç kaya ve toprak parçasıçekti. Parmakları kan içinde kaldı ama kazmaya devametti. Üzerindeki zemin meşum bir sesle inledi amadakikalar geçtikçe vücuduna yayılan bitkinliğe aldırışetmeden kazmaya devam etti.

Yerinden kıpırdatamayacağı kadar iri bir kayayaçattı. Bana mısın demeyen kadın taşın kenarlarınıoymaya başladı ve kaya aniden yerinden kıpırdadığındageriye sıçradı.

Kaya, Wulfgar’ın güçlü kolları tarafından kaldırılıpkenara atılırken, içeri sabahın ışıkları doluştu.

Adam ileri doğru uzandı, kadın elini verdi vebarbar, kadını küçük tünelin içinden çekip aldı.

Page 519: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bruenor?” diye sordu Wulfgar çaresizce.

“Hâlâ aynı,” diye yanıtladı Cattibrie. “Çöküntüonun odasını etkilemedi. Cüceler orayı iyi inşa etmiş.”

Sözlerini bitirdiğinde etrafındaki yıkım sahnesinebaktı. Kulenin yarısı devrilmiş, yarısı kendi üzerineçökmüştü ve çökerken de birkaç binayı da beraberindegötürüp moloz yığınından uzun bir sıra oluşturmuştu.Kadın kimlerin hayatta kalıp kimlerin öldüğüne dairbirçok soru sormak istedi ama ağzı bir karış açılıpkaldığından dolayı söyleyecek söz bulamıyordu.

“Dagnnabit öldü,” diye bilgilendirdi Wulfgar.“Onunla birlikte üç cüce ve en az beş kasabalıyı dahakaybettik.”

Kasabanın başına gelen yıkıma inanmaktagüçlük çeken Cattibrie etrafı taramaya devam etti.

Binaların çoğu ya yıkılmış, ya da feci şekildehasar görmüştü ve surdan geriye pek az bir şeykalmıştı. Orklar saldırdığında —ki güneyde borularınınöttüğünü ve davullarının çalındığını duymasına pek azkalmış olduğunu biliyordu— kasabada düzenli birsavunmanın olmayacak, sadece acı sondan öncesokaklar ve tüneller arasında arbedeler yaşanacaktı.

Wulfgar’a bakıp adamın sabırlı yüz ifadesi ve iriomuzlarıyla güç buldu. Cattibrie, orklar onun işinibitirmeden önce adamın epey fazla cana kıyacağınıbiliyordu ve kendisi de aynı şeyi yapmaya karar verdi.Yüzünde acı bir tebessüm belirdi ve Wulfgar meraklaona baktı.

Page 520: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Pekala, eğer bitecekse, yiğitçe bir cenklebitmeli!” dedi, başını sallayıp sırıtarak.

Ya bunu yapacaktı ya da yere çöküp ağlayacaktı.YVulfgar’ın omzuna elini koydu ve barbar da kendi elinikadının omzuna attı.

“Geliyorlar,” diye bir ses duyuldu arkalarından.Dönüp baktıklarında, yara bere ve kan revan içindekalmış ama savaş için fazlasıyla hazır duran Tred’igördüler. Cüce, bir elini sırtının arkasına saklamış,diğeriyle çift başlı baltasını tutmuş bir halde yanduruyordu.

Wulfgar, Bruenor’un odasına giden mağaranınrgirişinin etrafındaki bazı yerleri kaba bir daire şeklindeişaret etti.

“Bu dört mevkii koruyacağız,” diye açıkladı, “vemoloz yığınlarının ardına çekilip yukarıda birleşeceğiz.”

“Ya ondan sonra?” diye sordu Tred.

“Mağaralara çekileceğiz, daha doğrusu onlardanarta kalana,” dedi barbar. “Bırakalım orklar, bizsaldıramayacak kadar bitkin düşene dek tünellerdesürünsün ve öldürülsün.”

Tred etrafına bakındıktan sonra, diğer herkes gibibütün bunların ne kadar da beyhude olduğunu anladığıhalde başıyla onayladı. Kana susamış bazı orklarkesinlikle ahmaklık edip onların peşinden tünelleregirecekti ama gaddar yaratıklar zamanın kendi lehlerineişlediğini, savunucuların dışarı çıkmasınıbekleyebileceklerini, daha da kötüsü onları

Page 521: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

mağaralardan dışarı çıkarmak için yangınlar çıkarıpiçeriyi dumana boğabileceklerini kısa süre içinde farkedeceklerdi.

“Kral Bruenor ve kralın bu iyi evlatlarının yanındaölmek benim için bir şeref olacak. Dagnabbit de iyi vecesur biriydi,” dedi Tred kasvetli bir sesle, molozyığınlarından oluşmuş uzun çizgiye bakarak. “FelbarrKalesi onu kendinden biri olarak adlandırmaktan şerefduyardı. Keşke onu göçük altından çıkaracakzamanımız olsaydı.”

“Orası iyi bir mezar,” diye yanıtladı Wulfgar.“Dagnabbit yerini korudu ve onlara meydan okudu,düşerken cüce tanrılarına sesleniyordu, iyi bir işyaptığını, halkını ve ırkının şerefine layık olduğunubiliyordu.”

Ciddi ve sessiz bir süre geçti. Üçü de başlarınıDagnnabit’e duydukları saygıyla öne eğdiler.

“Kesecek birkaç ork var,” diye bildirdi Tred.i kiliyeselam verdikten sonra harekete geçti ve belirlenenmevziilerin üçünü savunmak için geri kalan birkaç kişiyiorganize etme işine koyuldu.

Kısa süre sonra bombardıman yine yoğunlaştıama etraflarında bu kadar fazla moloz yığını bulunurkenve yıkılacak pek az şey kalmışken, siper olarakkullanabilecekleri bolca yer mevcuttu.

Devlerin yaptığı başlangıç onlara sadece bir cansıkıntısı gibi geliyordu. Çoğu worglara binmiş olan orklarsavaş naralarını uluyarak hücuma kalktığında kayayağmuru sona erdi.

Page 522: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Savunucular adına savaşı başlatan Cattibrieoldu. Moloz yığının ardından ayağa kalkıp bir worguntam kafasında patlayan yaratığı aniden durduran vebinicisini havaya fırlatan gümüş kuyruklu bir ok yolladı.Kadın yana dönerek bir atış daha yaptı, zira yıkılmışsurların üzerinden içeri doluşan orklar ona hedef kıtlığıçektirmiyordu. Oklarını düşman saflarının arasınayolladı ve her bir atışıyla en az bir, bazen de iki yaratığıalaşağı etti.

Ama yine de gelmeye devam ettiler.

“Yayınla devam et,” diye ona talimat verdiWulfgar. Güçlü ve dimdik bir şekilde ayağa kalkıporklarm hücumuyla yüzleşti. Aegis-fang en öndekiorkları havaya yükselterek hallaç pamuğu gibi dağıttı.

İkilinin dört bir yanında olan Shallowssavunucuları saldırıyla yüzleşmek için yerlerinden çıktı,insanlar ve cüceler kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamışbir halde yan yana savaşıyordu. Bir süreliğine sankihiçbir ork darbesi onlara ilişemeyecekmiş, sanki aldıklarıherhangi bir yara, etkisinden kurtuldukları ve derhal,şiddetle karşılık verdikleri küçük bir darbeymiş gibigöründü. Savunulan dört mevziin etrafında cesetyığınları oluşmaya başladı ve ilk başlarda neredeysehepsi orklar ve worglardan oluşuyordu.

Fakat bu devinim ve savunmanın direnci fazlasüremezdi. Savunucular gözleri dönmüş bir haldeykenbile bunu biliyorlardı.

Wulfgar baltasını yorulmak bilmeden^savuruyor,onun önünde durmaya çalışan orkların oluşturduğu tüm

Page 523: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

savunmaları yarıyordu. Arada sırada yaratıklardan biridarbeden kaçmayı veya eğilerek kurtulmayı başarıyorduama ork bunun ardından saldıramadan önce gümüşkuyruklu bir ok onu yere indiriyordu.

Tılsımlı sadağındaki okları asla tükenmeyen,Cattibrie Taulmaririn kirişini tekrar tekrar geriyordu.Hırlayan kurtların daha tehlikeli düşmanlar olduğunudüşündüğünden, ne zaman fırsatını bulsa bir ork yerinebir worga nişan alıyordu.

Fakat çoğunlukla nişan alma zahmetine girmiyor,zaten buna ihtiyaç da duymuyordu.

Yıkım niteliğindeki bu ok yağmuruna veYVulfgar’ın kadının şimdiye dek hiç görmediği kadarmuhteşem ve şiddetli bir şekilde savaşmasına rağmen,orklar, çekilip gelen bir gelgit dalgası gibi üzerlerinekapanmaya, her türlü delikten içeri doluşmayabaşlamıştı.

Cattibrie bir atış yaptıktan sonra kirişe başka birok yerleştirip hızla döndü ve bir orku vurup havayauçurdu. Fakat hemen yanında bir başkası vardı vekadın, yayını bir asa gibi kaldırıp yaratığı geripüskürtmek zorunda kaldı.

Bir diğeri ona katıldı ve kadın neredeyseWulfgar’dan yardım isteyecekti. Neredeyse bunuyapacaktı ama adamın dikkatini biraz olsun dağıtırsaonun sonunu kesin ve hızlı bir şekilde getireceğini farkedince sözlerini yuttu. Kadın Taulmaril’i şiddetle, ilerigeri kamçı gibi savurarak iki orku geri çekilmeye zorladı.

Page 524: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Yayını yere bıraktı ve aynı akıcı hareketle keskin kılıcıKhazid’hea’yı çekti.

Orklar bastırdı, saplanan bir mızrak sertçekadının böğrüne doğru yöneldi. Aşağı doğru yaptığı birkarşılama hamlesi mızrağın ucunu temiz bir şekildekesti ve bu karşı hamle sırasında gerçek bir çarpışmaolmamasına şaşıp kalan ork birazcık dengesini kaybetti.

Bu süre, Cattibrie’nin kılıcının üzerindeki elini tersçevirip hızla savurmasına ve yaratığın göğsünesaplamasına yetti.

Khazid’hea tam zamanında geri gelip ikinci birorkun ağır kılıcına çarparak çınladı. Teke tekken buyaratık Cattibrie’ye rakip olamazdı.

Ama iki taraftan iki ork daha katıldı ve Cattibriebu üçlüyü zapt etmek için büyük çaba sarf etmekzorunda kaldı. Arkasında bir çarpışma sesi duydu vebunun ardından Wulfgar’dan bir homurtu geldi.

Ama ne o adama, ne de adam ona yardımedebilirdi.

Cattibrie kılıcını daha da şiddetli bir şekildesavurmaya başladı, saplama, kesme ve batırmahamlelerini savuşturup durdu, içinde bir hüsran duygusubüyüyordu, zira hiçbir ilerleme kaydedemiyordu ve butempoyu koruyamayacak kadar çok çaba sarf ediyordu.

Önündeki ve sağındaki ork aniden, tahminedemeyeceği bir yöne doğru hareket etti. İlk baştayaratığın kendisine saldırdığını sandı ama sadeceyanından uçarak geçtiğini ağır bir cüce baltasının

Page 525: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

darbesiyle havaya yükselmiş olduğunu derhal anladı.Tred yaratığın arkasından öne çıktı ve üçlünün ikinciüyesini, yani Cattibrie’nin tam önünde duran orku ikibüklüm eden ters elli bir darbe savurdu. Kadın derhaltepki verdi ve tüm ilgisini soldaki orka çevirdi. Anidenileri çıkıp Khazid’hea ‘yi orkun kılıcının üzerinden geçiripaşağı ittirdi, iki silah da aşağı eğildiğinde ork, kadınıyere yığma çabasıyla ileri çullandı ama kadın çevikçeyana adım atıp hücumdan kaçtıktan sonra orkun hemenarkasında bitiverdi. Kılıçlar birbirinden ayrıldığında,Khazid’hea’run sapındaki tutuş açısını değiştirdi vegeriye doğru saplama yaparak yaratığın omuriliğinideşti.

“Savunmalar yarılıyor!” diye haykırdı Tred, yarabere içinde kalmış olan Wulfgar’a katılmak içinkoştururken. Neredeyse kafası Aegis-fang’in çılgınsavuruşlarıyla paramparça olacaktı. “Deliğe geriçekiliyoruz!”

Wulfgar homurdanarak onayladıktan ve bir orkudaha havaya uçurduktan sonra moloz barikatmarkasınaatladı.

Bir worg barikatın üzerinden aşıp adamınboğazına doğru sıçradı.

Yayını geri almış olan Cattibrie, kurdu böğründenvurdu ve güçlü bir büyüye sahip olan ok yaratığı ölü birhalde kenara fırlattı.

Fakat kadın kafasını kaldırıp bakınca koca birgüruhun saldırdığını gördü ve kısa süre içindedüşmanın onlara baskın geleceğini düşündü.

Page 526: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Arkasındaki zeminden gelen bir gürültü duydu ve dönüpbaktığında, cılız ve gergin yüz hatlarıyla yaşlıWithegroo’yu gördü. Dik durmak için dahi sarf ettiğiçabayla vücudu tir tir titreyen adam zar zor ayaktadurabiliyordu ama gözlerindeki bakış donuk değildi vedudaklarını katıksız bir öfkenin getirdiği kararlılıklahareket ettirdi.

Büyücünün alev topu worglar ile orklarınsaldırısını durdurup savunuculara birazcık daha zamankazandı ama bu çabası Withegroo’ya pahalıyapatlamıştı. Yıkım niteliğindeki büyüsünü fırlattığındagülümsemeyi başardı ve Cattibrie’ye bakıp göz kırptı.

Adam yere yığıldı ve kadın onun yanınavaramadan önce dahi büyücünün ölmüş olduğunubiliyordu.

Withegroo’nun büyüsü düşman saflarındanbirinin saldırısını altetmişti ama orklar bu büyülü gösterikarşısında sıralarını bozmadılar. Sayıları azalansavunucular azar azar gerilediler ve güneyden gelenborazan seslerini duyduklarında, bunun, daha şimdidenkendilerinden üstün olan düşmana katılan daha fazlaorka işaret ettiğini anladılar. Baskı aniden azaldığında,savunucular bu borazanların başka bir şeyin işareti olupolmadığını düşünmeden edemediler. O sırada tamanlamıyla savunma hattının sonuna gelmişlerdi vebirkaçı çoktan dar tünellere inmek zorunda kalmıştı.

Shallows savunucuları sıkı bir halka halindetekrar bir araya gelip savaşmaya devam ettiler. Çokgeçmeden Cattibrie ile Wulfgar ilk savunma mevziilerine

Page 527: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

geri dönmüşlerdi ve bu sefer önlerinde bekleyen birkaçork vardı.

Güneyde borazanlar çalmaya devam ediyordu vesavaş sakinleştiğinde Wulfgar bulabildiği en yüksek yereçıkıp o yöne bakmaya cüret edebildi.

“Dokuz Cehennem adına!” diye bağırdı.

Tred, Cattibrie ve diğer birkaç kişi ona katıldı, kionlar da en az barbar kadar gördüklerine inanamamıştı.Karşılarında kuzeye doğru ağır ağır ilerleyen veyirmiden fazla garip görünümlü, dağınık katır tarafındançekilen iri bir ahşap totem duruyordu. Devasa bir orkyüzü heykeliydi ama sadece tek bir grotesk gözesahipti.

“Gruumsh,” dedi Tred McKnukles. Sanki orktanrısının ismini anması bile ağzında kötü bir tatbırakmışçasına yere tükürdü. “Ruhbanlarını getiriyorlar,”diye mantık yürüttü. “Sanırım nihai zaferleri için birmerasim yapacaklar.”

Az önce savaşmakta olan orklar, kasabanıngüneyindeki araziye doluştular. Hepsi de totemi işaretedip tezahürat yapıyor, birçoğu saygı ve korkuduydukları tanrılarının sureti karşısında dizlerininüzerine çöküyorlardı.

Yarığın karşı tarafında olan Drizzt borazanlarıduydu, fakat devlerin mevziine gizlice yaklaşmak içingeçtiği alçak zeminden, bu gürültü patırtının neolduğunu göremiyordu. Hemen yukarısında durandevler bile heyecanlı seslerle konuşuyor ve şaşkın birşekilde güneyi işaret ediyorlardı.

Page 528: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Drizzt saldırmak için yerini alan Guenhwyvar’ıgördü.

Elini sallayarak kedinin dikkatini çekti ve onayerini korumasını işaret etti. Etrafına fakındı ve devlertarafından görülmeden nasıl daha iyi birgözlem noktasıbulabileceğini düşündü. Harekete geçti ama neredeysederhal durdu. Artık o kadar da şaşkın olmayan devlersinirli bir muhabbet içindeydi. Ne dediklerini pek iyianlayamıyordu ama orklara epey sinirlendiklerini farketti —ork rahiplerin tüm ihtişamı onlardan çaldığıkonusunda bir şeyler yakalayabilmişti.

Drizzt, belki de düşmanlarının saflarını ayırmaküzere olduğuna dair bir umut parıltısı gördü, fakatbunun, büyük ihtimalle herhangi bir farkyaratmayacağını biliyordu.

Ağır cübbesinin altına sığınmış olan sürücü, uzunyük binekleri sırasının üzerinde kamçısını şaklattı vekirli, sert kıllı yaratıklar daha da sıkı asılıp iri yükarabasıyla orkların tanrısı olan TekGöz Gruumsh’unbüstünü meyilli ve kayalıklı zeminde çekmeye devamettiler.

Tüm orklar, ilgilerini Shallows ve umutsuzderecede sayıca az olan savunucular grubundan ayırıpyeni gelen yük arabasına çevirmişlerdi. Arabanıngüzergahı boyunca, sürüler halinde dizlerinin üzerineçöküp secdelere kapanıyorlardı.

Ork kumandanlarından biri, ordunun lideri olanObould oğlu Urlgen’e, “Bu da ne?” diye sordu.

Page 529: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Urlgen bu garip sahneyi son derece şaşkın birifadeyle, domuzumsu dişleriyle dudaklarını kemirerekizliyordu.

Tek söyleyebildiği ve tek düşünebildiği, “Obouldbirçok müttefik getirdi,” oldu.

Babası bunu, saldırının görkemini arttırmak içinmi yapmıştı? Saldırıyı dosdoğru ork tanrılarınıniradesine mi bağlıyordu?

Urlgen bunu kestiremiyordu ve ordusunun gerikalan kısmına olduğu gibi, onun hareketleri de kendisini,ağır ağır ilerleyen iri büste doğru götürüyordu. Fakatdiğer birçoğunun aksine, Urlgen sadece putun üzerineodaklanmadı.

Garip binek takımını gözden geçirdi, muhtemelenşimdiye kadar gördüğü en bakımsız ve hırpanigörünüşlü… bu hayvanlar neydi? Urlgen yaratıkların neolduğunu dahi bilmiyordu. Katır mı? Sığır mı? Belki deKaranlıkaltı’nın koridorlarından getirilmiş rotheler?

Alışılmadık şekilde zeki olan ork, bineklerdensonra sürücüleri inceledi. Bir tanesi diğerinden dahauzunca ve daha geniş omuzluydu, fakat ikisi de orkstandartlarına göre kısa boylu sayılırdı.

Belki de ikincisi —ki sürücüden çok yolcuyabenziyordu— bir çocuktu ama Urlgen bunukestiremiyordu, zira ikisi de ağır cübbeler kuşanmış vebaşlıklarını iyice aşağı çekmişlerdi.

Yük arabası kasabadan otuz metre uzakta durdu,ki Urlgen bunun son derece ahmakça olduğunu

Page 530: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

düşündü, zira bu hareket ahşap büstü o feci insan kadınile acımasız yayının menzilinde bırakıyordu. Ork lideri oyöne doğru bakış attı ve tıpkı kendi tebaası gibi,savunucuların birçoğunun da olayı izlediğini gördü.

Daha iri olan sürücü ayağa kalktı ve kollarınıbaşının üzerine kaldırdı. Cübbesinin yenleri aşağı doğrukaydı ve hiç de orku andırmayan boğumlu ellerle kıllıönkolları gözler önüne serdi.

Fakat sürücü, diğerlerinden herhangi biri bunadikkat edemeden önce, büstün önünde, domuzumsudişlerle dolu ağzın hemen altında bulunan birmanivelayı kavradı.

Kulağa, “Hee hee hee,” gibi gelen bir şeylersöyledikten sonra manivelayı aşağı indirdi.

“Pekala, o kahrolası Gruumsh’un bir rahibieksilecek,” dedi Cattibrie acı bir kararlılıkla.

Taulmaril’i kaldırdı ve sürücüye nişan aldı, fakatTred kadının kolunu kavradı ve atış yapmasınıengelledi.

“Bir tanesinin eksilmesi bir şeyi değiştirmez,”dedi, “Ayrıca burada ters olan bir şeyler var.”

Cattibrie cücenin ne demek istediğini soracakoldu ama aslında bunu kendisi de sezmişti. Çekicihayvanlar ve sürücülerde, bunca mesafeden dahi onagarip gelen bir şey vardı.

Ork samanının gözleri manivelayı indirdiktensonra ortaya çıkan gıcırtıyla birlikte genişledi ve büstönce irileşip sonra dört bir tarafı ortadan kırılarak dört iri

Page 531: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kalastan aşağı düştüğünde kadının gözleri daha dagenişleyip fal taşı gibi açıldı.

Büstün içindeki oyuktan çıkıp o kalaslarınüzerinden aşağı inenler cücelerdi —bol sayıda cüce.

Hepsi de Karındeşenler’in kolayca tanınan tamaksam savaş zırhlarına sahipti!

Kara, tırtıklı bir zırh kuşanmış ve kendi boyununyarısı uzunluğunda demir bir sivriye sahip bir miğfertakmış olan cüce başı çekiyordu.

“Bu Pwent!” diye haykırdı Cattibrie.

Daha kadın sözünü bitirmeden, ThibbledorfPwent, kükreyip vücudunu savurarak dışarı atladı. Birorkun üzerine inip yaratığı yere devirirken, kusursuz birzamanlamayla kafasını eğip başka bir orku şişledi.Bundan sonra cüce, Cattibrie’nin görüş sahasından çıktıama kadın yine de yüzünü buruşturdu, zira savaşöncüsünün tekniğini gayet iyi biliyordu. Orkun üzerindeçılgınlar gibi tepindiğinin ve keskin çıkıntılarla doluzırhının yaratığı paramparça etmekte olduğununfarkındaydı.

Page 532: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Pwent’in cüceleri de en az onun kadar gözüdönmüş bir şekilde kalaslardan birinin ucuna kadarkoşturup vahşice ork güruhunun arasına dalmaksuretiyle liderlerini takip ettiler. Art arda dövüşekatıldılar, cücelerden oluşan mancınık misilleri göktenölüm yağdırıyordu. Birkaç saniye sonra daha fazla cücebeliriverdi. Bu cüceler, katır sürüsü olarak görünmelerinisağlamak için birisi tarafından tılsımlanmış olankamuflaj örtülerini üzerlerinden silkeleyipboyunduruklarını kenara fırlatarak saldırıya geçtiler.Düşmanın kafasını karıştıran o ilk birkaç saniye içinde,orkların birçoğu yere diz çökmüş ve öne doğrueğilmişken ne de çok hedef buldular.

Bu katliam kısa süre sonra bir arbedeye dönüştüama o zaman dahi orklar karşılarındaki birlikle boyölçüşemezdi. Birçoğu gafil avlanmış halde kaçışmayabaşladı ve tüm goblin türü ırklardan bekleneceği şekilde,ilk geri çekilme belirtisiyle birlikte saflar dağılıverdi.

Cüce safları sık ve güçlü bir şekilde yerlerinikoruyarak kasabaya doğru yolunu açtı. Gruplar en ufakbir geri çekilme belirtisi gördüğünde ana birlikten ayrılıporkları geri püskürtüyordu.

“Siz Battlehammerlar hep zamanlamanızla namsalmışsınızdır!” diye haykırdı Tred McKnuckles, derkeniri bir kaya yanına çarpıp sekerek geçtiğinde haykırıpferyat ederek kenara sıçradı.

“Yine o lanet devler!” diye bağırdı cüce.

Cattibrie kuzey surundan arta kalan molozyığınına koşturdu ve yayını kaldırdı.

Page 533: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Ateş ederken hareket halinde kal!” diye uyardıWulfgar ve hakikaten de daha ilk ok yarığın öbürtarafına uçtuğu anda, okun atıldığı mekana iri taşlardanoluşan bir yaylım atışı başlatıldı.

Sahibinin alameti farikası olan o okların yarıkboyunca uçtuğunu görmek Drizzt Do’Urden’in kalbinebir ferahlık getirdi ama bu iyi haber—Cattibrie’ningörünüşe bakılırsa hâlâ savaşmakta olduğu haberi—bile onu amacından alıkoymadı. Devler yine tümgüçleriyle bombardımana başlamıştı ve Drizzt buna izinveremeyeceğini biliyordu. Guenhwyvar’ı hareketegeçirdikten sonra devlerin bulunduğu yerin kenarınatırmanarak, iri yabanilerin gözüne ilişmeden yüksek birkaya yığınının üzerine çıktı.

Drow hiç ses çıkarmadan yaklaştı ve ileri atılıp birdevin arkasına geçerek palalarıyla sertçe kesti. Yeredeğdiği anda koşmaya başladı, bir diğer devin dizkirişine kusursuz bir çifte kesme hamlesi yaptıktansonra yoluna devam ederek kayaların etrafındandolanıp öbür tarafa geçti.

Devler peşine düşmek üzere döndüler veiçlerinden biri kaçan drowa bir kaya fırlatmak içinkollarını kaldırdı.

Dev fırlatışını yapamadan önce, havada süzülenbir panter —tırmalayıp deşen üç yüz kilo gücündeki tümpençeleriyle birlikte— yaratığın yüzüne yapıştı.Guenhwyvar yabaninin gözlerine odaklandı, onuöldürmeye değil. Kenara atlayıp kaçmadan önceyaratığın gözlerini derince deşip onu kör etti.

Page 534: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tüm devler koşuşturmaya başlamıştı ama Drizzt,Guenhwyvar ile birlikte onları uzun süre meşgul etmekgibi bir hayale bel bağlamamıştı. Aynı şekilde, büyükihtimalle fazla dev öldürebileceğini sanmıyordu —tabiiherhangi birini öldürebilirse. Fakat belki de o ve panteri,birkaç tanesini kör edebilir ya da peşlerine takıp oradanuzaklaştırabilirlerdi.i çeri girdiği tarafa doğru yönelipkayaların etrafından dolaştı, hakikaten de en yakındakidevi gafil avladı ve diğer yana kaçmadan önce birkaçacı verici kesik atmayı başardı. Fakat bu seferki takipdaha iyiydi —çok daha iyi— devler iki tarafınısarmışlardı ve bir diğer çift de dosdoğru takipteydi.

Drizzt sırtını bir duvara vermek ve en son,çaresiz mücadelesine başlamak üzere harekete geçti.

En yakındaki dev hücuma geçti.

Fakat iri yaratık, Drizzt’e ulaşamadan önceyüzünü buruşturdu ve ensesini kavradı. Yabani hızladöndüğünde, kara elf, devin ensesine derincegömülmüş bir çift okun tüylü kısmını net bir şekildegördü. Yabani yaratık birazcık yana çekildiğinde,Drizzt’in ağzı bir karış açılıverdi.

Karşısında, kuzeye doğru yukarıda, bir çift elfuçan atların sırtına binmiş oturmaktaydı.

Devler kaçışmaya başladılar.

Drizzt yana doğru depara kalkıp başka bir devişişledikten sonra koşmaya devam etti ve birkaç kayanınüzerinden atladı. Fakat devlerin pek azı ona ilgigösterdi. Kenardaki bir çift yabani, hâlâ etraflarındasıçrayıp duran Guenhwyvar’la başa çıkmaya

Page 535: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çabalıyordu. Diğerlerinin birçoğu aceleyle daha fazlakaya bulmak —bariz bir şekilde elflere fırlatmak için—üzere harekete geçmişti.

Drizzt onların örgütlenmesine izin veremezdi.Batıdaki kaya yığınına yöneldi. Devlerden biri aşağıeğilip bir kayaya doğru uzandığında, drow dışarı sıçradıve yabaninin parmaklarına sert bir darbe indirdi. Develini geri çekti ve bir yoldaşıyla birlikte drowun peşinedüştü.

Bu sefer Drizzt ne arkasını döndü, ne deyavaşladı.

Devleri uzaklaştırıyor ve Guenhwyvar’a daaynısını yapması için sesleniyordu. Drow kolcu, havayabir kayanın yükseldiğini gördü ve birkaç saniye sonra birpegasustan gelen çığlığı duydu, fakat kuzey göğünebaktığında iki elf de hâlâ yerlerindeydi, ileri geri uçuyorve ok atıyorlardı.

Drizzt açık bir zeminde depara kalktı, sık sıkarkasına dönüp yok edilmiş kasabaya bakıyor vedostlarından bir ize rastlamayı umuyordu.

Belirgin bir şey seçemiyor, sadece kasabayasaldıran bir ork güruhu görebiliyordu. Hemeneteklerinde bir çift dev varken, Drizzt’in artık yöndeğiştirmesi ve kuzeye doğru koşması gerekti.

“Hiç zaman yok!” diye haykırdı ThibbledorfPwent, Shallows’a doğru koştururken. “Pilinizi pırtınızıtopliip yaralıları alın ve benle arabalara gelin!”

Page 536: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bir ruhbana ihtiyacımız var!” diye ona haykırdıWulfgar. “Derhal! Kıpırdayamayacak kadar kötüyaralılarımız var!”

“Ööleyse onnarı bırakmanız gerekebilir!” diyeçıkıştı Pwent.

“İçlerinden biri de Bruenor Battlehammer!” diyebağırdı Wulfgar.

“Ruhban!” diye haykırdı Pwent. “O arabanıntepesindeki yeşil sakallıyı da getirin,” diye seslendisavaş öncüsü, başka bir cüceye. “Bi mağara dolususarroş büücüden daha fazla numarası var.”

“Haydi onları kaldırın!” diye haykırdı bir başkacüce. “Yaralıları yük arabasına taşıyın vetoplayabildiğiniz tüm ölü cüceleri de onların yanınagetirin. Ork akbabaları için geride hiç Battlehammerbırakmayacağız!”

“Bizi nasıl bu kadar çabuk bulabildiniz?” diyePwent’e soracak oldu Cattibrie ama bu cüretkarkurtarma operasyonunun kaynağını gördüğünde durupgülümsedi. Bunu sağlayan, daha ufak tefek olan ikincisürücüydü ve başlığını geriye attığında kadın onuaçıkça tanımıştı. “Regis,” dedi kadın.

Kalbi göğsünden dışarı fırlayacakmış gibi atankadın onu kucaklamak için ileri atıldı ama koluna ağırlıkverdiği zaman buçukluğun yüzünü buruşturduğunugörünce hızla geri çekildi.

“Birinin kurdu beslemesi gerekiyordu,” dedibuçukluk, utangaç bir şekilde omuz silkerek.

Page 537: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Cattibrie eğilip buçukluğu alnından öptü ve Regiskıpkırmızı kesildi.

Derken harekete geçmişlerdi; bitkin düşmüş vedağınık bir grup halini almış Shailovvs savunucularınınetrafında hiddeili bir arı sürüsü gibi dönüp duran, orayaburaya koşturan cüce savaşçılarından oluşmuş birgirdap gibilerdi adeta. Kasabayı savunmaya başlamışolan yüz insan ve yirmi altı cüce arasından, mekanıkendi ayaklarının üzerinde terk edenlerin sayısıyirmiden azdı ve sadece bir on kişi daha —ki Bruenorda bunlara dahildi— hâlâ nefes alıyordu. Bu bir zafersayılmazdı.

YOLLARIN KESİŞTİĞİ ve AYRILDIĞI YERDESaflar halinde ana yük arabalarının sağına ve

soluna geçmiş koşuyorlardı. Diğerleri de en iri olan veKral Bruenor Battlehammer da dahil olmak üzereyaralıları taşıyan yük arabasını çekiyordu —yaniparçalara ayrılmış ork tanrısı büstünü. Başka bir şeyyapamayacak kadar yaralı olan Regis de arabanınüzerinde onunla beraberdi. Aynı şekilde duurit PikelBouldershoulder da onlarla birlikte yolculuk ediyor vetılsımlı meyveleriyle bitki köklerini Bruenor’un yaralarınınüzerinde kullanıyordu.

“Hastalığı ondan alacaktır,” diye Wulfgar ile Tred’itemin etti Ivan, üçü o arabanın arkasındankoştururlarken. “Ağabeyimde ne numaralar vardır.”

Wulfgar acı içinde başını salladı ve bu sözlerlecesaret buldu, zira Cattibrie kısa bir süre önce ona

Page 538: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bruenor’un biraz daha rahat uyur gibi göründüğünüsöylemişti.

“Beni endişelendiren bu değil,” diye belirtti Tred.“Her yerde ork izlerine rastlıyoruz ve eğer şimdisaldırırlarsa…” “Yarığın öbür tarafında kalan devdostlarından mahrum olacaklar,” diye ısrar etti Wulfgar.

“Gayet doğru,” diye kabul etti Tred ama asık yüzifadesi yumuşamadı, “fakat Mithril Salonu’ndan gelencücelerinize rağmen, o orklarla sandığınızdan dahaçetin bir savaş olacağını düşünüyorum, özellikle deorklar artık Mithril Salonu’ndan gelen cücelerinizikarşılarında görmeye şaşırmadığı zaman!”

Wulfgar’ın bu mantığa karşı verebileceği pekfazla yanıt yoktu.

Ork ordusunu görmüştü ve birçoğu dağıtılmış,Shallows’un dışında katledilmiş olsa bile, o lejyonlarınbir meydan savaşında ezici bir grup olacağını biliyordu.Önceki gün kaçışa başladıklarında, ellerindeki tekgerçek umudun, orkların, onlar Mithril Salonu’nungüvenli sınırlarına sığınmadan, ya da en azından okaleden dışarı çıkan cüce ordusuyla birleşmeden önceörgütlenmeyi başaramayacak kadar kötü bir şekildedağılmış olması olduğunu hepsi biliyordu.

Ama bu umutlarının boş olduğuna dair işaretlerçoktan belirmeye başlamıştı. Tüm gece boyunca —kiPikel’in muhteşem meyvelerini kullanan cüceleryollarına devam ediyordu— sağlarından ve sollarındangelen, peşlerini hiç bırakmayan worg ulumalarınıduymuşlardı, ikinci günün erken saatlerinde, kuzeyde,

Page 539: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kendilerinden çok uzak olmayan bir mesafede havayayükselen bir toz bulutu görmüş ve takip edildiklerinianlamışlardı.

Pwent o sabah onlara muhtemel bir senaryokurmuştu. Savaş öncüsünün tahminlerine göre,worglarla binicisi orklar, cüceleri yanlardan sarıpetraflarını kuşatacak, kaçış hızlarını yavaşlatmayaçalışacak ve böylece takipteki ana orduya onlarıyakalayıp ezme fırsatı sunacaklardı. Cüceler, eğerkarşılarında böyle bir engel oluşturulursa, başlarını öneeğip yollarını yararak açma kararı almışlardı.

Wulfgar’ın elinden gelen tek şey işin o raddeyevarmamasını ummaktı. Yaralıları taşıyan arabayıvardiyalar halinde çekmeye yetecek kadar kişi ancakçıkıyordu ve Pwent ile cüceleri tahammül sınırlarınınsonuna yaklaşmaktaydı. Pikel’in yemişleri gerçekten dehayret vericiydi ama büyülü güç sağlamıyor, sadecevücudun derinlerinde kalmış gizli enerjisini kullanmasınayarıyorlardı.

Kuzeye yolculuğun, çaresiz savaşın ve güneyekaçışın başlangıcının ardından, Wulfgar o enerjistoklarının sonuna yaklaşmakta olduğunu açıkçagörebiliyordu. Daha da kötüsü, Shallows’un gitgideuzayan savunmasından sağ çıkanların hepsi —ki bunakendisi de dahildi— ağır yaralar taşıyordu.

Başka bir savaş muhtemelen hepsinin sonu olur,en azından Wulfgar’ın sevgili babasını Mithril Salonu’nasağ götürme umudunu yok ederdi.

Page 540: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Böylece, o ikindi vaktinde kaşifler batıda gittikçebüyüyen bir toz bulutunu haber verdiklerinde barbar,Cattibrie, Regis ve Bruenor’a katılmak için yükarabasına gitti.

“Bu, sonumuz olacak,” diye belirtti Cattibrie, tozbulutuna bakarken.

Kadının, Wulfgar’ın bildiği sonsuz iyimsermizacından çok uzakta olan bu tavrı onu hazırlıksızyakaladı ve aynı şekilde Regis’i de şaşırttı.

“Onlarla savaşacağız ve onları yeneceğiz!” diyeyanıtladı Regis. “Daha fazlası bizi yakarsa, onlarla dasavaşacağız!” “Doğru,” diye hemfikir oldu Wulfgar.

“Aegis-fang’i bir orkun ellerine teslim etmem, bu,kuzeydeki tüm orkları katletmem manasına gelse bile.Ayrıca Bruenor’un, gücünü toplaması ve hakkıylakendisine ait olan tahta çıkması için Mithril Salonu’nageri götürüldüğünü kendi gözlerimle göreceğim.”

Bu sözler Regis ile Cattibrie’ye güç verdi veWulfgar’a attıkları takdir dolu bakış, önce bir sırıtışa,Pikel Bouldershoulder heyecanla, “Ay oy!” diyeöttüğünde ise bir kahkahaya dönüştü.

Cüceler yük arabaların etrafındaki saflarısıklaştırmalarına rağmen hızlı tempolarını korudular.

Pwent emrindekilere talimatlar vermeye, endeneyimli savaşçılarını hayati savunma alanlarınayerleştirmeye ve oğlanlarına hazır olmalarını söylemeyebaşladı. Bir noktada, yük arabasının yanına geldi.

Page 541: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Kaşiflerimin gördüüne bakılırsa bikaç yüz kelleolcaklar,” diye açıkladı savaş öncüsü. Abartılı bir şekildegöz kırptıktan sonra ekledi, “Benim ve oolanlarımınhailedemiiceği bişii diil.”

Wulfgar başıyla onayladı ve diğerleri de öyleyaptı ama hepsi de bu meselenin aslını biliyordu.

Birkaç yüz ork tarafından yollarının kesilmesizaten yeterince kötü bir şeydi, fakat bu sayılara karşısavaşı kazansalar bile, yaşanılan kaçınılmaz gecikmesebebiyle, kendilerini arkalarından gelen ayrrı sayıdaki,ya da daha büyük bir birlikle yüz yüze bulacaklardı.

“Yayını al,” dedi Wulfgar Cattibrie’ye, kadınaTaulmaril’i uzatırken. “İyi atış yap.”

“Belki de barış bayrağıyla gidip onlarlakonuşabilirim,” diye önerdi Regis, tılsımlı yakut süsünügömleğinin yakasından dışarı doğru anlamlı bir şekildeçekerek.

“Yalanlarınla içlerinden birkaç tanesinikandırmayı basarsan bile seni öldürürler,” diye belirttiCattibrie. “Yalanlar değil, vaatler,” diye düzeltti Regis.

Çaresizce omuz silkip başını eğerek yakutabaktıktan sonra onu gömleğinin içine geri soktu.

Cüce safları daha da sıklaştı. Yollarını kesenbirlik tarafından tespit edildikleri barizdi ve pek azseçenekleri vardı. Doğuya dönmeleri muhtemelen onlarıbaşka bir ork güruhuyla burun buruna getirecekti, durupbir savunma kurmaya çalışmak ise peşlerindeki orklarmonlara yetişmesine sebep olabilirdi.

Page 542: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Bir elleriyle silahlarını, diğer elleriyle yükarabalarının boyunduruklarını kavrayarak yollarınadevam ettiler.

“O çıkıntıya onnardan önce varmalıyız!” diyedostlarına haykırdı Thibbledorf Pwent, ilerideki yüksekbir zemini işaret ederek.

Cüceler buna cevaben ağrıyan omuzlarını dahada fazla öne eğip hızlandılar. Çıkıntının başına varıp hiçyavaşlamadan bayırı tırmanmaya başladılar.

Ama oraya ilk olarak varamadılar.

“Kanat kırık değil ama kötü şekilde incinmiş veCünbatımı’nı uzak bir mesafeye taşıyacak durumdadeğil,” dedi Innovindil Tarathiel’e, elf ile Gündoğumu,devlerle savaştıkları yerin birkaç mil kuzeydoğusundakibir dağ yamacında bulunan mağaraya dönüp onlarakatıldıklarında.

Fırlatılan kaya yalayıp geçtiği halde, peşlerindekidevleri atlatmayı başarmışlardı ve şansları o an içinsığınabilecekleri bir mağara bulacak kadar yavergitmişti.

“Sanırım, devler takibi bıraktı,” diye yanıtladıTarathiel. “Bizi bulamayacaklar.”

“Ama yakın zamanda Aykorusu’navaramayacağız,” diye mantık yürüttü Innovindil, “ya daen azından, ikimiz birden varamayacağız.”

Sözlerini bitirirken yüzünde beliren ifade,Tarathiel’in Gündoğumu’na binip yuvaya uçmasını

Page 543: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

istediğini, sanki bunları dile getirmişçesine net birşekilde belirten bir işaret niteliğindeydi.

“Halkımıza vereceğimiz haberlerin, onları gelecekmusibete karşı doğru düzgün hazırlamayacak kadareksiksiz olacağından emin değilim,” dedi kasvetle.

“Ne gördün?”

Tarathiel’in yüz ifadesinde sert bir hava vardı.“Deliklerinden dışarı çıkıyorlar,” dedi dişi elfe, “tümkuzey ve batı diyarında. Orklar ve goblinler tek vücuthalinde ayağa kalkıyor, ayrıca onlarla birlikte devler degördük. Shallows kasabasını yıkıp geçen birliğin,yakında keşfedeceğimiz ordunun küçük bir bölümüolduğunu düşünüyorum.”

“Senin uçup halkımıza haber götürmen için dahaiyi bir sebep işte.”

Tarathiel bineğine baktı ve sadece bir anlığına oyöne gider gibi oldu ama sonra yoldaşına baktı vekararlı bir şekilde duruverdi.

“Seni bırakmayacağım,” dedi. “Ben uçsam dauçmasam da, Aykorusu elfleri gafil avlanmayacak.”

Innovindil tartışacak oldu ama neredeyse derhalfikrini değiştirdi. Ne kadar cesurca konuşsa da, oradayalnız başına bırakılmak istemiyordu. Bu yöreyiTarathiel kadar iyi bilmiyordu ve gerçekten deGündoğumu için endişeleniyordu. Pegasus bu yarayıatlatacak olsa da, acısına ve yaşadığı şoka rağmendevlerin üzerinde uçarken yerini korumak için öyleyiğitçe davranmıştı ki, elfin Gündoğumu’na iyileşmesi

Page 544: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

için dinlenmekten başka hiçbir şey yaptırmaya niyetiyoktu, hatta bu, pegasusu kendi canı pahasına korumakanlamına gelse bile. Tarathiel’in de kendisi gibihissettiğini biliyordu.

“Ayrıca öğrenmemiz gereken bir şey daha var veşimdi bunu öğrenmek için tek şansımız olabilir,”d iyeekledi Tarathiel kısa bir duraksamadan sonra.

“Kara elfin devlerle olan savaştan kaçmayıbaşardığını düşünüyorsun,” diye mantık yürüttüInnovindil. “Ellifain’in de orada olması muhtemel.”

“Ellifain’in ölmüş olması muhtemel,” dediInnovindil ve Tarathiel sadece başını sallayıponaylamakla yetindi. Yaşanan ilk şok ve hızla yakalaşançaresiz bir savaşın verdiği adrenalin, yerini, savaşöncüleri ve kaçan kervandaki diğerleri arasında hızlaşaşkınlığa bırakıverdi, zira karşılarındaki yüksekçıkıntının üzerinde cüceler —koca bir cüce güruhu—duruyordu ve bu cüceler Mithril Salonu’na ait renklerdekuşanmamış olup Mirabar’ın balta sembolünütaşımaktaydı.

“Kimsiniz ve ne işiniz var?” diye haykırdı enöndeki cüce ve miğferini başından çekerek çıkardı.

“Torgar!” diye haykırdı Regis, bu cüceyi anidentanıyarak.

“Kanat kırık değil ama kötü şekilde incinmiş veGünbatımı’nı uzak bir mesafeye taşıyacak durumdadeğil,” dedi Innovindil Tarathiel’e, elf ile Gündoğumu,devlerle savaştıkları yerin birkaç mil kuzeydoğusundaki

Page 545: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

bir dağ yamacında bulunan mağaraya dönüp onlarakatıldıklarında.

Fırlatılan kaya yalayıp geçtiği halde, peşlerindekidevleri atlatmayı başarmışlardı ve şansları o an içinsığınabilecekleri bir mağara bulacak kadar yavergitmişti.

“Sanırım, devler takibi bıraktı,” diye yanıtladıTarathiel. “Bizi bulamayacaklar.”

“Ama yakın zamanda Aykorusu’navaramayacağız,” diye mantık yürüttü Innovindil, “ya daen azından, ikimiz birden varamayacağız.”

Sözlerini bitirirken yüzünde beliren ifade,Tarathiel’in Gündoğumu’na binip yuvaya uçmasınıistediğini, sanki bunları dile getirmişçesine net birşekilde belirten bir işaret niteliğindeydi.

“Halkımıza vereceğimiz haberlerin, onları gelecekmusibete karşı doğru düzgün hazırlamayacak kadareksiksiz olacağından emin değilim,” dedi kasvetle.

“Ne gördün?”

Tarathiel’in yüz ifadesinde sert bir hava vardı.“Deliklerinden dışarı çıkıyorlar,” dedi dişi elfe, “tümkuzey ve batı diyarında. Orklar ve goblinler tek vücuthalinde ayağa kalkıyor, ayrıca onlarla birlikte devler degördük. Shallows kasabasını yıkıp geçen birliğin,yakında keşfedeceğimiz ordunun küçük bir bölümüolduğunu düşünüyorum.”

“Senin uçup halkımıza haber götürmen için dahaiyi bir sebep işte.”

Page 546: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Tarathiel bineğine baktı ve sadece bir anlığına oyöne gider gibi oldu ama sonra yoldaşına baktı vekararlı bir sekiIde duruverdi.

“Seni bırakmayacağım,” dedi. “Ben uçsam dauçmasam da, Aykorusu elfleri gafil avlanmayacak.”

Innovindil tartışacak oldu ama neredeyse derhalfikrini değiştirdi. Ne kadar cesurca konuşsa da, oradayalnız başına bırakılmak istemiyordu. Bu yöreyiTarathiel kadar iyi bilmiyordu ve gerçekten deGündoğumu için endişeleniyordu. Pegasus bu yarayıatlatacak olsa da, acısına ve yaşadığı şoka rağmendevlerin üzerinde uçarken yerini korumak için öyleyiğitçe davranmıştı ki, elfin Gündoğumu’na iyileşmesiiçin dinlenmekten başka hiçbir şey yaptırmaya niyetiyoktu, hatta bu, pegasusu kendi canı pahasına korumakanlamına gelse bile. Tarathiel’in de kendisi gibihissettiğini biliyordu.

“Ayrıca öğrenmemiz gereken bir şey daha var veşimdi bunu öğrenmek için tek şansımız olabilir,”d iyeekledi Tarathiel kısa bir duraksamadan sonra.

“Kara elfin devlerle olan savaştan kaçmayıbaşardığını düşünüyorsun,” diye mantık yürüttüInnovindil. “Ellifain’in de orada olması muhtemel.”

“Ellifain’in ölmüş olması muhtemel,” dediInnovindil ve Tarathiel sadece başını sallayıponaylamakla yetindi. Yaşanan ilk şok ve hızla yakalaşançaresiz bir savaşın verdiği adrenalin, yerini, savaşöncüleri ve kaçan kervandaki diğerleri arasında hızlaşaşkınlığa bırakıverdi, zira karşılarındaki yüksek

Page 547: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

çıkıntının üzerinde cüceler —koca bir cüce güruhu—duruyordu ve bu cüceler Mithril Salonu’na ait renklerdekuşanmamış olup Mirabar’ın balta sembolünütaşımaktaydı.

“Kimsiniz ve ne işiniz var?” diye haykırdı enöndeki cüce ve miğferini başından çekerek çıkardı.

“Torgar!” diye haykırdı Regis, bu cüceyi anidentanıyarak.

Yüzünde şaşkın bir ifade beliren lider cüce,arkadaşlarına sağa ve sola doğru genişçe açılmalarınıişaret etti. Yanında birkaç kişiyle birlikte, dağınık grubunyanına geldi.

“Pekala, silahlarımız Kralınız Bruenor ve MithrilSalonu’nun emrine amadedir,” diye ilan etti Torgar,Wulfgar ile diğerleri onlara verdikleri çaresiz savaşı veMithril Salonu’na geri çekilişlerini anlattığında. “KralBruenor’dan dostluğunu istemek üzere geliyorduk,sanırım şimdi kendi dostluğumuzu ona ve halkınakanıtlayabileceğiz. Siz yolunuza devam edin, ben veekibim sizi yakından takip edeceğiz.” “Bırak da ben vebenim takım senle gelsin, Mirabarlı Torgar,” diye sözedaldı Thibbledorf Pwent, ileri çıkıp kana bulanmış zırhınıtüm vahşi ihtişamıyla sergileyerek. “O orklara kaçmalarıiçin bi sebep vercez!”

“Şans yüzümüze güldü,” diye fısıldadı Wulfgar,Cattibrie’ye birkaç saniye sonra, beş yüz kişilik takviyebirliği, kaçış halindeki kervanın etrafındaki yerini alırken.

Bruenor’a, hâlâ yorulmak nedir bilmeden cücekralıyla ilgilenen Pikel’e ve diğer yaralılara baktılar.

Page 548: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Görünüşe göre, kendisine baktıklarını sezen Pikel,onlara doğru döndü ve göz kırpıp umutla başını salladı.

Cattibrie gülümsemeden edemedi, fakat bununardından kuzeye bakmadan da edemedi.

“Drizzt’i düşünüyorsun,” diye gözlemledi Wulfgar.“Bruenor’u Mihtril Salonu’na götürdüğümüz anda onubulmak için yola çıkacağız,” dedi Regis, konuşmayadahil olarak.

Cattibrie kafasını daha büyük bir kararlılıkla sağasola salladı. “O kendi başının çaresine bakacak ve bizimMithril Salonu’nun güvenli sınırlarına varmak için kendibaşımızın çaresine bakacağımıza güvenecek. Oradakiişi bittiğinde yuvaya dönecektir.”

Wulfgar ile Regis ona şaşkınlıkla baktılar amaikisi de kaçınılmaz bir şekilde kadınla hemfikir oldular.Aksini ispat eden bir bilgi olmadan, Drizzt’e güvenmelerigerektiğini biliyorlardı, hem ayrıca orklarla dolu KuzeyDiyarı’nın vahşi topraklarında hayatta kalmaya ondandaha uygun biri var mıydı? Ayrıca, daha belirgin birgerçek ise, hiçbirinin tekrar yola koyulacak durumdaolmadığıydı. Regis kesinlikle yakın zamanda tehlikeliyollarda yürüyecek halde değildi.

Cattibrie kuzeye bakmaya devam etti ve neyaptığının farkına varmadan, tedirginlikle alt dudağınıkemirmeye başladı. Wulfgar kadının kolunu kavradı venazikçe, teskin edercesine sıktı.

“Elastul sana söyledi mi?” diye sordu Nanfoodle,Shoudra’ya birkaç gece sonra, ikisi yaşadıkları binanınkoridorunda buluştuklarında.

Page 549: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

“Bana seninle gelmemi söyledi,” diye yanıtladıShoudra, ses tonu bu emirden hiç memnun kalmadığınınet bir şekilde belirtiyordu.

“Hata yaptı ve hâlâ yapıyor,” dedi küçük gnom.“İlk başta Bruenor’u evinden kovdu, sonra Torgar’ıhapsetti ve şimdi de…”

“Bu aynı şey sayılmaz,” dedi Shoudra.

“Çok farklı mı yani? Mirabar’da kalan cüceler,Mithril Salonu’nda çevireceğimiz entrikaları öğrenincebundan memnun olacak mı? Dört yüzden fazla Mirabarcücesinin bizden önce oraya varacağını düşünürsek,orada başarı sağlama umudumuz var mı?”

“Elastul sadece Bruenor ve halkının güveninikazanmamıza bel bağlıyor.”

“Ne amaçla? ihanet için mi?” diye sordu asıksuratlı gnom.

Shoudra cevap verecek oldu ama sadece omuzsilkti. “Mithril Salonu’na vardığımızda ne bulacağımızabakarız,” dedi birkaç saniye düşündükten sonra.

Nanfoodle’ın yüzü, bir anlığına kadının sözlerinive tavrını gözden geçirdikten sonra aydınlanıverdi.

“Battlehammer Klanı’nın mağarasında seninliderliğini takip edeceğim,” dedi, “bu liderlik, MarkiElastul’un buyruklarına ters düşse bile.”

Shoudra ihtiyatla etrafına baktı ve yüz ifadesignoma daha fazla ahmakça söz sarf etmemesini belirtti.

Page 550: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Fakat asa taşıyıcısı, yüreğinde buna karşıçıkmıyordu. Elastul’un buyruğu dosdoğru ve basitolmuştu; Mithril Salonu’na git ve hain cüceleri kontrol et,ayrıca oradayken rakibin faaliyetlerine ciddi bir hasarver.

Shoudra, Mithril Salonu’na gidip Kral Bruenor’a,Torgar Hammerstriker ve diğerleri üzerinden ulaşmanındaha iyi olacağını düşündü. Mirabar’da yaşananfelaketten sonra, dost madenci şehirle yeni ve dahagüçlü bir ittifak kurabilirlerdi; herkesin kârına olacak birittifak.

Fakat elinden sadece iç geçirip durumun farklıolmasını dilemek geliyordu, zira Elastul’u iyi tanıyor veböyle bir sonucu gerçekleştirmeyi ummanın bile saçmaolduğunu biliyordu.

SON DEYİŞ

Drizzt Do’Urden, ters yüz ettiği her bir kayaylabirlikte, altında dostlarından birini bulmanın korkusuylanefesini tutuyordu. Fikrine göre, Shallows’un yıkımıeksiksizdi. Kasabanın hemen güneyindekişekillendirilmiş ahşap yığının ne olduğuna dair hiçbirfikri yoktu ama orkların en son saldırıda beraberlerindebüyük kuşatma aletleri getirdiğini düşünüyordu.

Devlerin kasabaya verdiği hasar düşünülecekolursa, buna ihtiyaçları da yoktu gerçi.

Savaş alanına yayılmış olan bol sayıdaki ölü orkve worg ile teselli buldu ama çoğunun altyapıtünellerinin girişinde, yani mantıken son savunma

Page 551: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

hattında ölmüş olduğu gerçeği ona sonun kesinlikle acıolduğunu söylüyordu.

En azından o tünellerde hiçbir cesede rastlamadıve dostlarının öldürülmemiş, sadece esir alınmışolduğuna dair umut besledi.

Derken tanıdık, tek boynuzlu bir miğfer buldu.

Yere devrilmeden eğilecek gücü kendisinde zorbulan drow, Bruenor Battlehammer’m tacına dokunduve nazikçe onu yerden kaldırıp ellerinde çevirdi. Yarığınöbür tarafındayken, alevler içindeki kule çöktüğünde,gözlerinin kendisini yanıltmış olmasını umut etmişti.Bruenor’un bir şekilde sıçrayıp bu felaketten kurtulmuşolmasını ummuştu.

Drow kendisini etrafa bakmaya ve miğferinyanındaki moloz yığınını eşelemeye zorladı. Orada,tonlarca kayanın altında, ezilmiş bir elin, boğumlu bircüce elinin ucunu buldu.

Bruenor’un mezarını bulduğunu sandı. Wulfgarile Regis de burada gömülü müydü? Peki ya Cattibrie?

Dönüp duran düşüncelerine doluşan görüntülerDrizzt Do’urden’in kalbine ağır geliyordu. Açık yollardamaceraya koşmanın —kendi hayatına, hattaCattibrie’nin hayatına mal olsa bile— güvenli bir yerdehayat sürmekten daha iyi olduğunu düşündüğü zamanıhatırladı.

O feci anda, bu düşünceler ona ne kadar da boşgörünüyordu.

Page 552: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

Garip bir şekilde o anda Zaknafein’i, kendiailesini, Menzoberranzan’daki günlerini ve hayatınınerken dönemine damgasını vuran trajedileri düşündü.Ellifain’i, o gece yıldızların altında onun için yapmayaçalıştığı onca şeyi ve en sonunda elfin ölüp gidişini dedüşündü.

Bazıları kesinlikle yitip gitmiş ve muhtemelenhepsi ölmüş olan dostlarını düşündü ve bütün bunlarınbeyhudeliği ona bir bıçak gibi saplandı. Zaknafein ilebirlikte geçirdiği günlerden, Menzoberranzan’danayrılışından, Montolio ve hepsinden fazla sevdiğiBuzyeli Vadili dostlarıyla tanıştığı günlerden beri tümyaşamı boyunca, Drizzt Do’Urden disipline ve kesin biriyimserliğe dayanan prensipleri takip etmişti. Daha iyi birdünya için savaşmış, çünkü daha iyi bir dünyanınyaratılabileceğine ve yaratılacağına inanmıştı.

Tüm dünyayı, hatta elle tutulur bir kısmınıdeğiştirmek gibi hayallere asla kapılmamıştı elbette amaher zaman dünyanın kendi çevresinde olduğu kadarınıdaha iyiye götürmek için savaşmayı değerli bir yololarak görmüştü.

Ve işte Ellifain’e olanlar, işte Bruenor’a olanlar.Miğfere baktı ve onu ellerinin arasında çevirdi.

Büyük bir ihtimalle, tanıdığı tüm yakın dostlarınıyitirmişti.

‘Biri dışında,’ diye düşündü drow, Guenhwyvaryanında kıpırdandığında.

Üç gün sonra, Drizzt Do’Urden, bir dağın kayalıklıyamacında oturmakta, etrafındaki borazanların

Page 553: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore

kakofonisini dinlemekte ve neredeyse tüm dağpatikalarından ilerleyen meşale ışığı sıralarınıizlemekteydi. Bütün bu yaşananların sadece birbaşlangıç olduğunu işte o zaman anlamıştı. Orklartoplanıyordu, beraberlerinde hatırı sayılır bir goblinsürüsü getirmiş ve daha da beteri, kimsenin tahminedemeyeceği kadar çok sayıda ayaz deviyle ittifakkurmuşlardı.

Felbarr Kalesi’nden gelen bir kervana yapılanbaskınla başlayan bu olay, gitgide büyüyüp ikikasabanın yıkımına ve Kuzey’deki herkesin hayatınakarşı bir tehdit oluşturmaya kadar varmıştı.

Orduların ilerleyişini izleyen Drizzt, MithrilSalonu’nun da kısa süre içinde tehdit altında olacağınıgörebiliyordu.

Ayrıca, Mithril Salonu’nun o anda lidersiz bir yerolduğunu sanıyordu.

Fakat aslında, o dağ bayırındaki karanlık gecedebu düşüncelerden hiçbiri Drizzt Do’Urden’indüşüncelerine ve kalbine derince gömülmedi ve yığınlarhalinde toplanan yaratık birliğinden biraz uzaktaki küçükbir grubun kamp ateşini gördüğünde, o andaki durumdışındaki tüm düşünceler aklından uçuverdi.

Drow oniks heykelciğini çıkarıp Guenhwyvar’ıçağırdı ve palalarını çekip kamp yerine doğru ağır ağıryürümeye başladı. Gözlerini hiç kırpmadı; yüzündehiçbir duygu belirtisi yoktu.i şe koyulma vakti gelmişti.

SON

Page 554: Avc±n±n K±l±§lar± Serisi - 1 - Bin Ork - R. A. Salvatore