17

BDK Haftasonu 2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bir Dolap Kitap Haftasonu 2. Sayısı

Citation preview

Page 1: BDK Haftasonu 2
Page 2: BDK Haftasonu 2

dola

bın

kapa

klar

ı

Bazı çocukların günlük programı beni şaşırtıyor. Çocukların programları anne babalarınınkinden bile daha yoğun olabi-liyor.

Neler oluyor çocukların programların-da? Bir okula gittikleri halde özel dersler, dershaneler; spor etkinlikleri, sanat etkin-likleri ve kim bilir daha neler… Bir çocuk bunca etkinliğin kaçını birden aynı anda isteyebilir? Kaçına katılmaya kendisi karar vermiştir? Bırakın özel dersleri, dershanele-ri, çocuklar okula giderken bile yarım gö-nüllüdür. Peki ya tüm o etkinlikler? Hem bu çocuklar ne zaman sokakta oynuyorlar? Ne zaman kendi başlarına kalıp can sıkın-tısıyla ve can sıkıntısının onları yuvarladı-ğı dipsiz hayal kuyularıyla tanışıyorlar? Bu kadar yönlendirmeden sonra kendi yolları-nı nasıl buluyorlar?

Çocukları “yönlendirmek”, onlara bo-

yama kitabı gibi “hazır” malzemeler ver-mek, canlarının sıkılmasına fırsat verme-mek üzerine düşünüp duruyorum ne za-mandır. Beni bu konuda düşünmeye iten, sevgili Pınar Büyükgüral’ın blogunda ya-yınladığı “Şantiye Çocuk” başlıklı yazı oldu. Pınar, her dakikası programlanmış, o kurs-tan şu etkinliğe sürüklenen çocuklara işa-ret ediyordu. “Kendi kendine bırakılmayan çocuk tek başına nasıl zaman geçireceğini bilemez. Canı sıkılmadığı için yaratıcılığı-nı kullanamaz, kendini oyalayamaz. Çün-kü canının sıkılmasına fırsat yoktur,” diye-rek konunun özüne değiniyordu.

Benzer bir yaklaşıma daha önce ünlü çocuk psikiyatrı Adam Phillips’in yazıların-da da rastlamıştım. Psikiyatri de can sıkın-tısının ne büyük bir nimet olduğuna deği-niyordu. Öyle ya, çocuğun canı sıkılacak ki, kendisini neyin eğlendirdiğini, neyin mut-lu ettiğini; dolayısıyla ilgi alanlarını, nasıl bir kişi olduğunu keşfetmeye başlasın. Ço-cuk başka nasıl inşa edecek kendi kendini? Evet, bunları okumuştum okumasına ama Pınar’ın yazısını okuyana kadar “proje ço-cuk” kavramıyla ilişkilendirememiştim. Bü-tün çocukluğum sokaklarda, ağaç tepele-rinde, çamur diplerinde geçmişti; sokakta arkadaşlarımla ilişkilerimi düzenlemem, karşılaştığım sorunları ya kendi başıma, ya arkadaşlarımla işbirliği yaparak hallet-mem gerekmişti. Canım sıkıldığında hava-

daki kuşlardan yerde buldu-ğumuz bir dal parçasına ka-dar milyonlar-ca farklı “şey” i m d a d ı m ı z a koşmuştu. Tüm bunlar olmuştu ama bir “şantiye çocuk” olduğumu ancak Pınar’ın yazısını okuyunca fark ettim.

Evet, biliyorum, tüm ebeveynler çocukla-rına “iyi bir gelecek” hazırlamak istiyorlar. Bunu başarabilmek için sistemin gerekleri-ni yerine getirmek yetmiyor. Çocukları artık neredeyse anne karnındayken biçimlendir-meye başlamak gerekiyor. Bu benim görü-şüm değil, öyle de yaşamıyorum ama sis-temin ebeveyni nasıl sıkıştırdığını anlaya-biliyorum. Lakin çocuklara bunu yapmaya hakkımız olduğunu sanmıyorum.

Aklınızda bulunsun, ben “şantiye çocuk” taraftarıyım. Eğer günün birinde önüme konan CV’lerden birini seçmem gerekirse, şu kolej, bu kurs yazanı değil sokakta oy-narken çamura bulandığını, bir kedi yav-rusu için karşı mahalleyle kapıştığını yaza-nı tercih edeceğim.

Dolap kapağı Yıldıray

Hamiş: Pınar Büyükgüral’ın yazısını okumak için bu linke tıklayınız.

PROJE ÇOCUK, ŞANTİYE ÇOCUK

Çizen: Pınar Büyükgüral

Page 3: BDK Haftasonu 2

nere

de n

e va

r10 Mart Cumartesi Etkinlikleri

Saat: 10:30-12:30, 13:00-15:00, 15:30-17:30Yaş Grubu: 5-9 YaşBilgi ve Rezervasyon: 0212 362 00 96

Oyun Tarihleri: 10 Mart 2012 Cumartesi

Yaş Grubu: 3 yaş ve üzeri

Atölye Ücreti: 15 TL (Müze giriş ücreti dahildir.)Bilgi ve Rezervasyon: 0 216 359 45 50-51

İbiş Ve Arkadaşları’nın MaceralarıKukla Tiyatrosu - Oyuncak Müzesi

Geleneksel kukla tiyatrosu İbiş kısa bir aradan sonra tekrar İstanbul Oyuncak Müzesi’nde seyirciler ile buluşuyor…

İbiş ve arkadaşları hem çok güldürecek, hem de düşündürecek. Tarihten günümü-ze taşınan bu eğlenceli maceraya hazır mı-sınız?

Faber-Castell ile Hayallerim AtölyesiUzayda Yolculuk- Oyuncak Müzesi

(3 boyutlu resim çalışması) Uzayda seyahat etmeye ne dersiniz? Keyif-li  uzay yolculuğu üç boyutlu olarak resme-diliyor.

Çağdaştan Şablona -

Borusan Contemporary Çocuk Atölyesi30 dakika süren rehberli, anlatımlı geziyle yapılacak çalışmaya referans olacak müze bölümleri görülecek. Ardından sünger, ma-kas ve kalıpların kullanıldığı iki boyutlu, renkli bir çalışma gerçekleştirilecek.

Ailelerin Sınavı - Koç Üniversitesi

Koç Üniversitesi’nin, Türk Psikologlar Derne-ği işbirliği ile çocukları sınava girecek aile-lere ve öğretmenlere yönelik başlattığı “Ai-lelerin Sınavı” ücretsiz seminerler dizisi de-vam ediyor.

“Çocuğunuz Sınava Giriyor, Ya Siz?” başlıklı ikinci semi-ner Koç Üniversitesi Anado-lu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde Türk Psikologlar Derneği Üyesi Uzman Klinik Psikolog Aygün Tuçe Ataş tarafından gerçekleştirilecek.Saat: 14:00-17:00Bilgi ve Rezervasyon: 0212 393 60 00

Ritim AtölyesiKoza Çocuk Kitaplığı ve Oyuncak AtölyesiRitim eğitmeni Yavuz Gümüş çocuklara vurmalı çalgıları tanıtacak. Hep birlikte ve solo yapılacak performanslar ile çocuk-lar ritim ve müziği beden hareketleriyle bir-leştirecekler.

Saat: 11:00-13:00Yaş Grubu : 4 -8 YaşAtölye çalışmaları müze ziyaretçilerine ücretsizdir.Müze giriş ücreti; tam bilet 8 TL, indirimli bilet 5 TL’dir.Bilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

Yaş Grubu: 4 - 6 Yaş Süre : 1 saat (16.30 – 17.30) Ücret : 15 TLBilgi ve Rezervasyon: 0216 550 23 00

Page 4: BDK Haftasonu 2

nere

de n

e va

rANKARABremen Mızıkacıları - Meydan Sahnesi Saat:13:00

Aslan ve Dostları - Petits Acteurs AKM Kentpark Sahne

Saat: 14:00 ve 16:00

Buz Devri Müjdat Gezen Sanat Merkezi Saat: 16:15

Dedektif Şakir’in Maceraları Petits Acteurs AKM Kentpark Sahne Saat: 14:00

İZMİRUluslar arası Kukla Günleri - Ayakların İzinde Fransız Kültür MerkeziSaat: 16:00/20:00

Uluslar arası Kukla Günleri - Poşet Hanım Güzelyalı Kültür MerkeziSaat: 20:00

Hansel ve Gratel - Ege Üniversitesi AKM Saat: 13:00

Şirinler - Ege Üniversitesi AKM Saat: 15:00

10 Mart Cumartesi Etkinlikleri

Page 5: BDK Haftasonu 2

nere

de n

e va

r11 Mart Pazar Etkinlikleri

Fosil Keşif Atölyesi - Oyuncak Müzesi

Çocuklar, Paleontolog Doktor Nuran Filo-reau  ile birlikte yaptıkları kazılar sırasın-da  “Fosil nedir?”, “Neye benzer?”, “Nerede bulunur?”, “Fosil bize ne anlatır?” gibi so-ruların cevaplarını öğreniyorlar.

Atölye: Atık Malzmelerle Kukla Yapımı - Tiyatro BerezeBu atölyede, atıkların ve gündelik yaşamda önemsiz görünen birçok malzemenin her çocuğun yapabileceği basitlikte birer kuk-laya dönüşmesi amaçlanıyor.

Saat: 11:00- 12:00Yaş Grubu: 4-11 yaşBilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

Mobil Heykel - Borusan Contemporary Çocuk Atölyesi

Kısa müze gezisinden sonra farklı yaş grupları için zorluk dereceleri ayarlanmış, oyuncak mort, kablo, pil ve farklı üç bo-yutlu materyallerin kullanıldığı mekanik, form, inşa gibi becerilerin geliştirildiği ha-reketli heykellerin yapıldığı eğlenceli bir ça-lışma gerçekleştirilecek.

Saat: 10:30-12:30, 13:00-15:00, 15:30-17:30Yaş Grubu: 8-13 YaşBilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

“Çok Soğuk” Çocuk Oyunu - Tiyatro BerezeYazan&Oynayan: Erkan Uyanıksoy&Elif TemuçinYöneten: Torkild LindebjergKoreografi: Paivi Raninen

Hava çok soğuk. Beş parasız bir sokak mü-zisyeni ve bir sokak ressamı dışarıda nasıl çalışır?

Sıkıcı, kasvetli, gürültülü caddede gizem-li bir yer keşfederler. Ama burası iki kişi için çok küçük?!

Bilgi ve Rezervasyon: 0212 243 50 51 / 0532 255 55 80

Oyun+Atölye: 30 TL Sadece Atölye: 20 TLKatılım 15 kişi ile sınırlıdır.Bilgi ve Rezervasyon: 0212 243 50 51 / 0532 255 55 80

Ahşap  Oyuncak  Atölyesi Koza Çocuk Kitaplığı ve Oyuncak AtölyesiOyuncak tasarımcısı Oğuz Ege ve Zafer Gü-müş çocuklarla birlikte ahşaptan oyuncak yapacaklar.  Çalışma bitiminde her çocuk kendine bir oyuncak üretmiş olacak. 

Yaş Grubu: 3 Yaş ve üstü   Süre : 1 saat (16.30 – 17.30) Ücret : 20 TLBilgi ve Rezervasyon: 0216 550 23 00

Page 6: BDK Haftasonu 2

nere

de n

e va

rMucitler Atölyesi

Mucitler Atölyesi 4-14 yaş arası çocukla-ra bilim ve teknolojiyi sevdirmeye yöne-lik etkinliklerine devam ediyor. Mucitler Atölyesi’nin yeni dönem hafta sonu atöl-ye çalışmaları 11 Mart-27 Mayıs 2012 ta-rihleri arasında Pazar günleri düzen-lenecek. Programda dört farklı atöl-ye çalışması yer alıyor: Deney Atölyesi, Elektrik-Elektronik Atölyesi, Matematik ve Zeka Oyunları, Robot Atölyesi.

Program:

11.00-12.30 Elektrik-Elektronik Atölyesi     (6-12 yaş)

13.00-14.00 Deney Atölyesi                     (4-6 yaş) ve  (7-12 yaş)

14.00-15.00 Matematik ve Zeka Oyunları  (4-6 yaş) ve  (7-12 yaş)

15.00-16.30 Robot Atölyesi                      (9-14 yaş)

Ücret:

Elektrik-Elektronik Atölyesi : 40 TL

Deney Atölyesi: 20 TL

Matematik ve Zeka Oyunları: 20 TL

Robot Atölyesi: 40 TL

Bilgi ve Rezervasyon: 0 216 594 60 67  / 0 505 394 58 44

ANKARAAlaaddin’in Sihirli Lambası Maltepe Park AVM Çağlar Kültür Merkezi Saat: 15:00

Buz Devri Müjdat Gezen Sanat Merkezi Saat: 16:15

Devir Taş Devri Hapşu Meydan Sahnesi Saat: 13:00

İZMİR

Cailluo ve Arkadaşları İsmet İnönü Sanat Merkezi Saat: 12:00/14:00/16:00

Hansel ve Gratel Ege Üniversitesi AKM

Saat: 15:00

Şirinler - Ege Üniversitesi AKM

Saat: 13:00

Tombul Prenses ve Üç Sıska Adam Han Tiyatrosu

Saat: 13:00

11 Mart Pazar Etkinlikleri

Page 7: BDK Haftasonu 2

iyi c

ücel

er’d

e ne

ler

var?

İyi Cüceler’in evsahipliğini devralalı 1,5 ay ol-muş…inanılmaz! Dükkanın kapısından buranın yeni devleri olarak ilk girdiğimizde İstanbul’da karlar yağıyordu…şimdi bahar kendini göster-mek üzere! Ve biz ilk başladığımızdan da daha heyecanlı, hevesli ve keyifliyiz.

Bir çocuk kitabevi sahibi olmak bizim coğrafya-mız için fazla romantik diye düşünenler olabilir; şu 1,5 ay bize gösterdi ki, hiç de öyle değil! Bu kı-sacık zamanda “tükkan” dediğimiz şu mekanda kurduğumuz dostluklar, tanışmaya gelen aileler, ve tabii ki en çok da çocuklar geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.

Bize göre İyi Cüceler herşeyden önce bir “kitabe-vi”. O yüzden okumaya, birlikte okumaya, her türlü yazarı, çizeri tanımaya yönelik okuma et-kinlikleri bizim programımızda en önemli yeri tutuyor. Salı ve Pazar okumalarımızı şimdiden

geleneksel hale getirdik, hatta müdavimlerimiz bile oldu!

Özellikle okul öncesi dönemin beceri geliştirmede ne kadar önemli bir yer oluşturduğunu artık he-pimiz biliyoruz. Ebrudan kil atölyesine, maran-gozluktan origamiye farklı yetenekleri ortaya çı-karmaya yönelik atölyelerimiz de yine hem cüce-ler hem de devler tarafından büyük ilgi görüyor.

Her ne kadar daha çok okul öncesi gruba hi-tap ediyormuş gibi görünsek de, aslında İyi Cüceler’de “büyük çocuk” kitapları da mevcut. Bundan sonra aklımızda olan ilk hedef bu yaş grubunu ve ailelerini de kitabevimizde misafir etmek, onlara yönelik de daha fazla etkinlikler sunmak. Bunların ilki bu hafta sonu düzenleye-ceğimiz “Ergenle Yaşamak” söyleşisi. Bunun yanı sıra, özellikle 10 yaş üstünün çok ilgisini çekece-ğini düşündüğümüz bir Sinema Atölyesi başlatı-

“Bir çocuk kitabevi sahibi olmak bizim coğrafyamız için fazla romantik diye düşünenler olabilir, şu 1,5 bize gösterdi ki, hiç de öyle değil!”

İyi Cüceler’de Neler Oluyor?

Page 8: BDK Haftasonu 2

İyi Cüceler’de Hafta Sonu Etkinlikleri

10 Mart Cumartesi Ebru Atölyesi

Geleneksel Türk el sanatlarından Ebru’ya

keyifli bir başlangıç.

Yaş: 3 yaş üstü Saat: 11:30 Ücret: 40 TL

11 Mart Pazar “Sakar Cadı Vini” Okuması

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın sevilen karakteri Sakar Cadı’nın ilk kitabını okuyoruz. Tüm Viniseverleri ve Vini’yle tanış-mak isteyenleri bekleriz.

Saat: 11:00

11 Mart Pazar “Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan”

Okuması

Kitabın yazarı Sara Şahinkanat ile hareketli, interaktif, kostümlü bir okuma…kaçırmayın!

Saat: 16:00

* Okuma etkinliklerimiz her yaştan cüce ve deve açıktır.

11 Mart Pazar “Ergenle Yaşamak” SÖYLEŞİSİ

Uzm. Psikolog-Psikodramatist Ayşe Erçetin ile ergenlik dönemi so-runlarına ve çözümlerine ilişkin, okuma önerileriyle de zengin-leştirilmiş bir sohbet.

Saat: 18:00-19:30 arası

Okuma ve söyleşi etkinliklerimiz ücretsizdir.

Bilgi ve rezervasyon için 0216 385 91 11 ve

[email protected] Facebook: Iyi Cüceler

Twitter: @Iyi_Cuceler

Uzman Psikolog Ayĸe Er­etin

yoruz. Detayları facebook sayfamızdan ve basından ta-kip edebilir ya da bizi arayabilirsiniz.

İyi Cüceler’in enerjisi bizi sürekli yepyeni fikirler geliştir-meye, daha iyi şeyler yapmaya zorluyor. Bize bu enerji-yi veren herkesi, özellikle de bu kapıdan içeri girdiği an mutluluklarını bize yansıtan çocukları sevgiyle selamlı-yoruz.

İyi Cüceler adına,

Biranda ve Zeynepiyi c

ücel

er’d

e ne

ler

var?

Page 9: BDK Haftasonu 2

düşe

vi’n

de n

eler

var?

Bu DÜŞ kendine bir EV bulduğunda, sahiplerinden bi-risi New York’un karışık ara sokaklarında kaybolmuş, kendine bir “çıkış yolu” arıyordu. Karşısına çıkan bir çocuk kitapçısı sadece o sokaklardan değil, hayatının ileriki yıllarda çıkmaz sokağa dönüşen zamanların-dan da çıkış yolu olacağını nereden bilecekti ki! Beş yıl önce bir “New York masalı” olarak başlayan, gi-rince çıkmak istemeyeceği bir çocuk kitapçısının kendi dilindeki kitaplarla kendi ülkesinde var olmasını o ka-dar gönülden istemiş olmalı ki; 3 yıl sonra, İstanbul- Göktürk’te, âşık olduğu beyaz ahşap bir kapının ar-kasında, can dostu “Rapunzel”le beraber DÜŞEVİ Ço-cukların Kitapçısı açılmış oldu!

Güneşli ve sakin bir Haziran sabahı kapılarını açtı-ğında, DÜŞEVİ henüz minik bir bebekti. İçerideki raf-larda kitaplar, her birinin kendini gösterebileceği ka-dar geniş bir alana yayılma özgürlüğüne sahipti. Ge-çen zamanla, kitap sayısı, çalışılan yayınevleri, ürün çeşitliliği ve en önemlisi içeri giren, çıkmak istemeyen, gelince kollarını açıp bizi kucaklamaya koşan çocuk sayısı arttı. Raflara konan her kitabı zamanımız yet-tiğince okuduk ki gelenlere içerik hakkında bilgi vere-bilelim, önce biz sevelim. Yapbozları, kutu oyunları-nı önce biz açıp oynadık (evet evet itiraf ediyoruz, biz hâlâ oyun oynamayı seven ve büyümeyi reddeden yetişkinleriz!), “ev”imize dahil olan her ürünü önce biz benimsedik, sonra satmaya gönüllü olduk. Bak-tık ki anne-babalar kitap bakarken, minikler yerler-de yuvarlanıyor, daha çok eğlensinler diye mini mini tüneller yaptık onlar için. Minik masalarımızın üstü-ne oyuncaklar, duvarımıza kocaman bir beyaz tahta koyduk ki, geldiklerinde o kocaman hayal dünyaları-nı beslemeye birazcık da olsa bir katkımız olabilsin. O miniklerle geçirilen vakit o kadar keyif verdi ki, atölye çalışmaları koyduk hem sanat, hem bilim alanında.

Yakında İngilizce ve küçük yaş grupları için de atölye çalışmaları yapmayı hedefliyoruz, durmak yok!

Düşevi açıldığından beri büyümüş olsa da, daha kat edecek çok yolu var. Bize kalsa hep bir yanımız eksik gibi hissediyoruz, daha çalışılacak yeni yayınevleri, raflarımızı zenginleştirecek yeni kitaplar, “ev”imizde “düş”lerimizi renklendirecek yenilikler olacak. Hep birlikte, çocuklarla ve hep çocuk kalıp büyümeye meydan okuyanlarla!

HAFTASONU ATÖLYE PROGRAMI:

DENEY ATÖLYESİ:

10.Mart Cumartesi (14:00- 15:00)- Hep beraber birbi-rinden renkli tepkimeler yapıyoruz, değişik malzeme-lerin özelliklerini öğreniyoruz.

17.Mart Cumartesi (14:00- 15:00)- Nasıl ve ne kadar nefes aldığımızı biliyor musunuz? Ya başımızın dön-mesinin sebebini? Gelin beraber hem eğlenelim, hem öğrenelim.

TASARIM ATÖLYESİ;

Her Cumartesi saat 15:30- 16:30 arası- İster minya-tür kıyafetler tasarlayın, ister keçeden hayvancıklar, isterseniz de kendiniz için kimsede eşi olmayan çan-talar. Tamamen size özgü bu tasarımlarınızı atölye sonrası götürmeniz ve kullanmanız için öğretmeni-miz portatif dikiş makinesiyle dikecektir.

YERİMİZ SINIRLI OLDUĞUNDAN, LÜTFEN ÖNCEDEN RE-ZERVASYON İÇİN BİZİ ARAYIN.

DÜŞEVİ ÇOCUKLARIN KİTAPÇISI

www.dusevikitapevi.wordpress.com

Facebook/ düşevi kitapevi

Twitter/ dusevikitapevi TEL: 0212 322 92 12

Page 10: BDK Haftasonu 2

söyl

eşi

 Heykeli nasıl bilirsiniz? Hareketsiz, de-ğil mi? Gerçi bir hareketin dondurulmuş halini de gösterebilir heykeller. Oysa ha-reketli heykeller yapan heykeltıraşlar da var. Eda Taşlı hem heykellerini hareket-li yapan, hem de bu işi çocuklarla birlik-te yürüttüğü bir etkinliğe dönüştüren bir heykeltıraş.

Eda, ben seni düzenlediğin oyuncak atölyeleriyle tanıdım. Doğrusu, bisik-letli olman heykeltıraş olmandan daha çok ilgimi çekmişti en başta. Derken hareketli oyuncaklarını, otomatlarını fark ettim. Neyse bu konuya sonra ge-leceğiz. İlk şu soru: Eda Taşlı kimdir?

İlk önce Kocaeli Üniversitesi GSF’de Fo-toğraf okudum. Okurken, Galatasaray

Dergisi’nde maç fotoğrafçılığı yaptım. Ta-bii bir yandan sürekli bir şeyler çiziyor-dum; ressamları, heykeltıraşları takip edi-yordum. Yaptığım işte mutsuz olduğumu fark eden ailem bana destek verdi ve ne yapmak istiyorsam onu yapmamı söyle-di. Onların bu desteği hemen ertesi gün işten ayrılmama ve yeniden sınava gir-meme sebep oldu. Sonra, 2004 yılında Mi-mar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi heykel bölümüne girdim ve ahşap atölye-

sinde eğitim görmeye başladım.

Peki otomatlara, hareketli oyuncakla-ra ve çocuklarla etkinlik yapmaya na-sıl başladın?

Hareketli işler yapmaya başlamam aslın-da ta fotoğrafla uğraştığım günlere uza-nıyor. O vakitlerde kendim için çektiğim fotoğraflarda hep bir hareket, devinim, sonsuzluk takıntım vardı ama ben o za-manlar bunun pek farkında değildim. Heykel bölümünde 2. sınıftayken bir kitap

geçti elime. Adı “Matematik Sanatı” idi. O kitapla epey haşır neşir oldum. Bir gün Moda’da bir kafede kitabı okuyordum ama anlayamıyordum. İçinde formüller falan vardı. O sırada kafede oturan yaş-lı bir amca geldi ve okuduğum kitabın ne olduğunu sordu bana. Ben de, “Mate-matik üzerine bir kitap ama anlayamıyo-rum,” dedim. Yaşlı amca kitabı elimden aldı ve kitabın anlattıklarını bana açıkla-maya başladı. Şaşırdım ve kim olduğunu sordum. Bana, “Ben, Oktay Sinanoğlu,” dedi. İnanamadım! Dünyanın en önem-li bilim insanlarından biri! Bir buçuk saat kadar muhabbet ettik. Matematiğin sa-natla ilişkisi üzerine konuştuk. Daha doğ-rusu, o anlattı ben de dinledim. Çok özel bir gündü benim için.

Bu karşılaşmanın sana yaradığı orta-da. Peki oyuncak yapmaya nasıl başla-dın?

Heykeller, otomatlar ve çocuklara etkinlikler

“Hareketli işler yapmaya başlamam aslında ta fotoğrafla uğraştığım günlere uzanıyor”

Page 11: BDK Haftasonu 2

söyl

eşi

Oktay Sinanoğlu’yla karşılaşmanın üze-rinden zaman geçti. Mekanik, matematik ve hareket üzerine yoğunlaştım. Bununla ilgili işler tasarlamaya başladım. Sonun-da bir heykel yaptım. Hafif bir malzeme-den, yapboza benzer bir heykel. Leonar-dini Oyuncak Yarışması’na yolladım ve bi-rinci oldum. Bunun üzerine mekanik işler yapma isteğim iyice kabardı. Mekanizma-lı oyuncaklar yapmaya başladım. Ben ta-bii bunlara sadece oyuncak demek istemi-yorum, çünkü bu da sanat, kinetik hey-kel! Yani illaki sadece çocuklara değil bü-yüklere de oyuncak.

İşlerini nerede yapıyorsun? Atölye mi kurdun?

Atölyeyi bizim evin bir odasına kurdum. Bu, yaptığım işe daha da yoğunlaşma-ma olanak sağladı. Neden ben bunla-rı hareketlendirmiyorum diyerek matema-tik ve mekanizma üzerine çalışmaya baş-ladım. Çarklar, makaralar, kayışlar... Bir ağ kurmaya başladım işlerimde ve bu do-ğaçlamaya da açık bir dil oluşturdu. Bir ağı kuruyorsunuz; sonra aklınıza bir şey daha geliyor, bir mekanizmaya başka bir şey ekleyerek sonsuz bir ağ sistemi kura-biliyorsunuz. Tam benlik, sonsuzluk, hare-ket, devinim! :) İşte tamam, ben artık çok mutluydum işimle, kendimi bulma sevin-ciyle hala çalışıyorum. :)

Çocuklarla yaptığın etkinliklerden söz etsene biraz.

Ben çocuklara oyuncak yaptırmaya İyi

Cüceler’de başladım. Ardından Santral İstanbul’da otomat yaptırma işi geldi. Çocuklara hareketin nasıl oluştuğunu, bir makinenin nasıl çalıştığını tezgâhlı mat-kabın üst kapağını açarak anlatmaya ça-lışıyorum. Bir makine sisteminden oyun-cak yapma yollarını gösteriyorum. İlk önce onlara oyun oynatıyorum, kendi be-denlerini bir hareket ağına döndürmele-rini istiyorum. Mesela bir tren oldukları-nı hayal etmelerini ve tekerleklerinin na-sıl döndüğünü vücutlarıyla algılamalarını sağlıyorum. Sonrasında benim önceden hazırladığım parçaları bir araya getirerek bir otomatı, hareketli oyuncağı nasıl yap-maları gerektiğini kendi elleriyle yaparak algılıyorlar.

Çocuklarla yaptığın etkinlikler sana, işine ne katıyor?

Çocukların önlerine koyulan oyuncağa dair fikirleri benim için önemli. O fikir-ler doğrultusunda ben de tasarladığım oyuncaklarda değişiklikler yapıyorum.

Çocuklarla yeni etkinlikler tasarlıyor musun? Neler yapacaksın?

Şu anda da hala İyi Cüceler de aktif ola-rak çocuklara oyuncak yaptırıyorum. Et-kinliklerim hakkında bilgi almak isteyen-ler “Eddlook” adlı web siteme ya da Facebook sayfama bakabilirler.

“Çocukların önlerine koyulan oyuncağa dair fikirleri benim için önemli. O fikirler doğrultusunda oyuncaklarda değişiklikler yapıyorum“

Page 12: BDK Haftasonu 2

serb

est a

töly

eÖzgür Çocuk kimdir? sorusu ile bir şeyleri anlamaya başlamıştım. Bazen cevaplar değil de, sorular anlamamızı sağlar ya, çok basit gibi görünür bu sorular ama basit değildir hani, çünkü sorunun kendisi kadar basit bir cevap bulmak çok güç-tür, bu nedenle cevabı ağzımızda geveler dururuz ama bir türlü veremeyiz. Tam öyle bir soruydu. “Mmm, hımm” gibi bir mı-rıldanma oldu kocaman salonda ama cevap yoktu. Ben de cevap veremedim ama gözümün önünde elini kolunu alabildiğine sallayarak dolanan, zıplayan bir çocuk belirdi itiraf edeyim.

İzmir’de, büyükçe bir konferans salonunda, “Reggio Emilia Yaklaşımını” öğrenmek üzere toplanmıştık. Konferans,”Reggio Emilia bir bakış açısıdır, bir sistem veya teknik değildir, bire bir uyarlanamaz” denilerek baş-ladığı için sadece bakış açısına odaklanmaya çalıştım. Bilirsiniz, bakış açısı göze görünen bir şey değildir, neyse ki, ben kendimi bildim bileli böyle görünmeyen şeyleri pek severim.

Uzun uzun anlatmayacağım ‘Reggio Emilia’ yaklaşımını, tarihçesini. “Hangi kasabada ne zaman nasıl kimler tarafınca başlatılmış, kaç okul olmuş, kaç sergi yapmış,” gibi internette birkaç tıklama ile kolayca ulaşılabilir bilgiler yerine, yaklaşımın şimdiye kadar çocuklar ve onların eğitimine dair ezberlerimizi bozan, “Tüm bildikleri-ni unut,” diyen cümlelerine yer vereceğim yazımda.

“Çocukların yüz dili vardır” diyor Reggio Emilia yaklaşımı. “Bizim bir, bilemedin iki ya da üç dilimiz var ama ço-cukların öyle mi?” diyor. “Haydi, kıralım kafamızdaki geleneksel çocuk imajını ve çocukları doldurulacak boş sayfalar olarak görmeyelim artık,” diyor. “’Özgür çocuk’, topluluk içinde kendi olarak var olabilen çocuktur,” di-yor. “Çocukları özgürleştirmek, onları bir boşluğa bırakmak değil, kendilerini var edecekleri bir çevre sağlamak-tır,” diyor.

Reggio Emilia’da çocuk, çevresindeki her şeye dokunuyor. Toprağa, yaprağa dokunuyor, onları kokluyor; o her-kesin olan ama aslında kimsenin olmayan kamusal mekanlarda dokuna dokuna ilerliyor (belki elini kolunu tam da benim hayalimdeki gibi sallıyordur, kim bilir), hisleriyle buluyor, keşfederek öğreniyor.

Kendi kendine öğreniyor da diyebiliriz belki ama ardından, “Peki öğretmenler? Onlar öğretmiyorsa ne yapıyorlar? Öğretmen yok mu?” soruları-na cevap vermemiz gerekir böyle dersek. Öğretmen var tabii ki; hatta bir tane değil birçok öğretmen var Reggio Emilia’da. “Öğretmenlerden biri çevre.,Sosyal ve fiziksel çevre öğretmendir,” deniliyor ve defalarca tekrarlanıyor bu cümle.

Bizim “öğretmen “ tanımımızın tam karşılığı olan öğretmenler ise öncelikle çocuğun özgürce keşifler yapacağı ortamı oluşturmakla görevli. Ayrıca gözlemlemekte ve bu gözlemleri somut hale getirmek de görevleri arasında. “Sadece bitmiş bir ürüne bakarsak hiç bir şey göremeyiz, sürece bakar-sak çocuğun stratejisini görürüz, hangi sorunları görüyor ve nasıl çözmeye çalışıyor anlayabiliriz, sadece ne olduğunu değil nasıl olduğunu da görü-rüz,” deniliyor. Bu kadarla bitmiyor görevler. Öğretmenin görevleri arasında öyle bir şey var ki, bence en zor kısmı da bu: Çocuğun keşfetmeye devam etmesini sağlayacak sorular sormak. Sorular, çok önemli, tek bir kelime ile, “evet” ya da “hayır” diye yanıtlanmayacak sorular sormak zorunda öğret-men. Diğer bir deyişle çocukların, “Eveeeeeeet “ ya da “Hayıııııır” şeklindeki o çok bildiğimiz bağırışlarıyla cevap vermelerini engelleyecek, sorular ol-malı bunlar. Bir de sakıncalı sorular var. “Ne yaptın?”sorusu mesela, meğer ne tehlikeli bir soruymuş bu. Çocuğun bitirip bitirmediğini bilmeden bu soru sorulduğunda, çocuğun yaratma süreci sonlanabilirmiş.

Page 13: BDK Haftasonu 2

serb

est a

töly

eNe yapacağı baştan söylenmiyor çocuklara ama bir başlangıç malzemesi, objesi, mekanı, cümlesi, sesi var genellikle;sonrası tamamen çocukta. Öğret-men süreci, not tutarak, sesleri, görüntüleri kaydederek somutlaştırıyor ve diğer öğretmenlerle gözlemlerini hemen her an paylaşıyor.

Gelelim okulun mimarisine; mimari, bahsettiğimiz bu paylaşım ortamını destekliyor. Bu eğitim yaşamdan besleniyor, bulunduğu coğrafyanın topra-ğı ve suyu ile biçimleniyor deniliyor ya, okulun mimarisinde bunu apaçık gö-rüyoruz.

İtalya’nın büyük küçük tüm kentlerindeki meydanları “piazzaları” hatırlaya-lım. İtalyan kültüründe var olan toplanma, bir araya gelme, laflayarak eğ-lenme geleneklerinin etkisiyle oluşmuş mekanlardır meydanlar. Okulda da büyük, küçük herkesin bir araya geldiği, sınıfların, atölyelerin açıldığı mey-dancıklar var. Bir şekilde yeşil, okulun ortasına kadar giriyor. Yaşantı, boyut, ışık ve yeşil bu meydanı boşluktan mekana çeviriyor.

Atölyeler rengarenk. Malzemeler ve öğrencilerin yaptığı çalışmalarla tıka basa dolu hatta biraz karışık. Bu karmaşaya projeksiyon makinesinden yan-sıyan görüntüler eşlik ediyor. Atölyenin duvarında bir kaplanın dolandığını görmek şaşırtıcı değil Reggio Emilia okullarında.Çocukların tek başlarına ya da birkaç kişilik gruplar halinde çalışmasına im-kan veren oturma ya da oturmama düzeni dikkatimi çekiyor. Özgür çocuk tanımı tekrar aklıma geliyor. Çocuğun grup içinde kendisi olabilmesine im-kan verecek şekilde biçimlenmiş her şey bu okulda sahiden de.

Konferans sonlanırken küçük bir atölye yönetimi denemesi yaptık hep birlikte. Reggio Emilia Öğ-retmenleri kısa bir tarif verdiler ne yapacağımı-za dair, ama bu azacık bilgi yeterli gelmedi bize. “Eee, ne yapacağız?” diyerek merakla yüzlerine baktık.

Ne yapacağımızı keşfetmemiz gerekiyordu ama ha-zır bilgiye öyle bir alışmışız ki başlamamız biraz za-man aldı. Ne yaptığımızla değil, yaparken ve ya-pamazken ne hissettiğimizle ilgilendiler neyse ki. Sonra sorular sormaya başladık, onlar da bize so-rular sordular, onlar sordukça biz anladık, anla-dıkça daha başka sorular sorduk.

Bu heyecan dolu deneyimi paylaşmak istedim bu yazıyla ama yazarken çok daha güzel ve paylaş-tıkça çoğalacak bir fikir geldi aklıma. Çocukla-rın yaratıcılığına imkan sağlayacak, onların ken-di kendilerine keşfetmelerini destekleyecek bir ta-kım etkinlikleri hep birlikte deneyebiliriz diye dü-şündüm. Bu köşenin adı gibi serbest atölyeler ya-parız hep birlikte. Ben yemek tarifi verir gibi atöl-ye kapsamlarını anlatırım, sizler evde, işte, sokak-ta çocuklarla bulunduğunuz her mekanda uygu-larsınız bunları. Hep birlikte soracağımız sorula-rı düşünürüz. Sorular sorarız, sorarken öğreniriz. Ne dersiniz?

Beyhan İslam

Page 14: BDK Haftasonu 2

xxx

12

Evet, Sevgili Okur, neden olmasın! Bir düşünün ço-cuklar her zaman soru sormaya ve cevaplar almaya meraklı değiller mi? Alışveriş zamanları ve mekanla-rı hem bu amaca uygun, hem de ihtiyaçlarınızı kar-şıladığınız anlara dönüşebilir. Her şeyden önce alışve-rişe çıkarken özellikle çocukları evde bırakmak yerine, onları da bu etkinliğe dahil etmeniz çocukların kendi-lerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Aşağıda-ki öneriler, çocuklarınızla birlikte alışveriş deneyimini-zi eğlenceye dönüştürebilir. Üstelik çocuklarınız “çöpü çıkarmak, markete gitmek” gibi büyüdükçe karşıla-şacakları istekleriniz için de alıştırma yapmış olurlar. Unutmadan, çocuklarınıza alışverişle ilgili öğreteceği-niz ilk kural her zaman alınması unutulan bir şeyin kalacağıdır.

Alışverişe başlamadan önce...

Çocuğunuzun ihtiyaçlarına karşı hazırlıklı olun.

Çocuklar yorulabilir, acıkabilir, sıkılabilir, kalabalık ve gürültü yüzünden huzursuzlaşabilir. Alışverişe karnı aç giden çocuk, raflarda gördüğü her tür şeyi isteme eğilimindedir. Alışverişe gitmeden yemek yiyin. Yanı-nızda da acıkma riskine karşı kuruyemiş, meyve, mey-ve suyu gibi atıştırmalıklar bulundurun.

Bebekle alışveriş...

Bebeğinizle markete gidecekseniz, ufaklığın tok ve uykusunu almış olduğundan emin olun. Bebeklerin çoğu kucakta daha mutlu olur. Kanguru ya da sling

hem bebek için güvenli ve huzurlu; hem de sizin için pratik olabilir.

Küçük çocukları oyalamak için...

Yanınızda çocuğunuzun sevdiği bir oyuncağı ya da kitap olsun. Böylece alışveriş arabasının içi keyifli bir oyun alanına dönüşebilir.

Kalabalık saatlere dikkat!

Marketler hafta sonları ve akşam yemeği öncesi saatlerde daha kalabalık (yani yorucu ve stresli) olur. Alışverişi hafta içi gündüz ya da akşam yemeğinden sonra yapın.

Çocuğunuzu alışveriş eylemine dahil edin.

Alışveriş listenizi çocuğunuzla birlikte oluşturun. Çocuğunuz okuma yazma bilmiyorsa, listesini resim çizerek yapabilir. Resmi market broşürlerinden kestiğiniz fotoğraflarla süsleyebilirsiniz. Markette listeyi kontrol etme işi çocuğunuzun olsun.

Çocuklarla market alışverişini eğlenceye dönüştü-recek 7 öneri

1. “Nesi var?” oyunu oynayın. Market arabasında ya da raflarda bulunan bir ürünü aklınızdan tutun. Ço-cuğunuz size “Nesi var?” diye sorduğunda, bir ipucu verin. Çocuğunuz ürünü tahmin etmeye çalışsın.

2. Kişilikli sebze-meyveler. Alacağınız sebze ve meyve-lerle ilgili öyküler uydurun. Her sebze/meyveye çeşit-li kişilik özellikleri atfedin. Enginar caz müzik dinler; hafta sonları bile kıravat takar. Domates şımarıktır; çünkü...gibi.

3. Alfabe oyunu. Birlikte alfabeyi sayın. Harfleri sa-

ÇOCUKLARLA ALIŞVERİŞ EĞLENCELİ OLABİLİR Mİ?ev

edi

törü

Page 15: BDK Haftasonu 2

yarken, her harfle başlayan 5 nesne/ürün bulmaya çalışın.

4. Sen olsan ne pişirirdin? Aldığınız yenilebilir ürünlerin ne yapımında kullanıldığını konuşun. Yumurtayla sucuklu yu-murta yapılır, omlet yapılır, kek yapılır...vs.

5. Çocuğunuza seçme şansı verin. Ürünler arasında tercih yapmak gerekiyorsa, çocuğunuza da danışın. Hangi elma-lardan alalım? Burgu makarna mı istersin, çubuk makar-na mı? Market içinde tek başına dolaşabilecek kadar bü-yükse, işbölümü yapın. Kendinize belirli buluşma noktala-rı belirleyin ve bazı ürünleri onun bulup getirmesini isteyin.

6. Ürün etiketlerini okuyun. Hem farklı bir okuma etkinliği olur, hem de kullandığımız ürünlerin içeriğine dair bir yak-laşım geliştirmiş olursunuz. “Organik gıda”, “ekolojik ta-rım”, “katkı maddesi”, “pastörize”, “vitamin”, “yağ”, “pro-tein”, “GDO” ve daha onlarca kavram üzerine sohbet edebi-lirsiniz. (Yeri gelmişken, Fikir Sahibi Damaklar’ın “Etiket Ha-fiyesi” kampanyasına da bir göz atın.)

7. Matematik egzersizi yapın. Okuma yazma biliyorsa, çocu-ğunuza fiyat analizi yapmayı öğretin. Kaç kilo? Kaç gram? Toplama, çıkarma, sayı sayma, fiyat hesaplama, birim fi-yat, para üstü...vs. Market bir matematik cennetine dönü-şebilir.

“Çocuklarla alışverişi daha da eğlenceli hale getirmek isti-yorsanız, sonraki sayfadaki, Pino tasarımı parmak kukla-larıyla tanışın!”

ev e

ditö

rüK

eepo

n / fl

ickr

.com

Page 16: BDK Haftasonu 2

pino

’nun

köş

esi

“Sayfayı indir, çıkış al, keserek yapıştır.”

Page 17: BDK Haftasonu 2

pino

’nun

köş

esi

Yayıncı: Bir Dolap Kitap

Editör: Umut Kaan Özdemir

Grafik Tasarım: Gökay Cesur

Uygulama: Cihan Mutlu

Katkıda bulunanlar: Beyhan İslam, Pınar Büyükgüral, M. Banu Aksoy, Yıldıray Karakiya

COPYRIGHT/TÜM HAKLARI SAKLIDIR.©

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan doğan tüm tüm haklarımız saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, Bir Dol-ap Kitabın ve yazarının önceden yazılı izni olmaksızın me-kanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde kopyalanamaz,çoğaltılamaz; başka bir imzayla ve kaynak göster-meden yayınlanamaz.

Yayımlanan yazılardan yazarları sorumludur.