64
BERLİN‘İN HABER DERGİSİ KASIM / NOVEMBER 2012 | AUSGABE 09 www.berlinturk.de AB Türkiye’ye saldırıyı kınadı Yahudi düşmanlığıyla mücadele Nare Yeşilyurt İlklerin öncüsü

berlintürk Kasim / November 2012 #9

Embed Size (px)

DESCRIPTION

"berlinTürk Haber Dergisi" Nare Yeşilyurt

Citation preview

Page 1: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN‘İN HABER DERGİSİ

KASIM / NOVEMBER 2012 | AUSGABE 09 www.berlinturk.de

AB Türkiye’ye saldırıyı kınadıYahudi düşmanlığıyla mücadele

Nare Yeşilyurt İlklerin öncüsü

Page 2: berlintürk Kasim / November 2012 #9

İÇİNDEKİLER

SICAK SİYASET

DİALOG

04

48

Merkel, dayanışma fonu önerdi

Gauck‘un Şehitlik Cami ziyareti

SICAK SİYASET BERLİN HABER

EĞİTİM EKONOMİ

PORTRE

KÜLTÜR-SANAT

09 26

40 44

18

55

5 milyon avro daha Kolat, başörtü kararından memnun

30 ülkede öğretim Anadolu Üniversites

Avrupa otomobil pazarı daraldı

Nare Yeşilyurt

Murat Boz

MECLİS DOSYASI

42

0913

TURGUT ALTUĞParlamento’da ilk yılım

S A Y F A S A Y F A S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F AS A Y F A S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

Türkiye’nin uçakları denetleme hakkı var

Lammert: AB genişlemeye sahip değil

27S A Y F A

TBB Senatör Czaja`yı ziyaret etti

29S A Y F A

57S A Y F A

Seçim tarihi tartışılıyor

Müslüman mezarlığı genişliyor

kostenlos / ücretsiz

Page 3: berlintürk Kasim / November 2012 #9

GİRİŞKÜNYE

3kostenlos / ücretsiz

Hayırlı olsun....Almanya cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un Berlin Türk Şehitlik Cami’yi ziyareti anlam ifa-de ediyor. Gauck, camiye hem hayat arkadaşını götürdü hem de Berlin hükümet eden belediye başkanı Klaus Wowereit’i. Almanya’da yaşa-yan Müslümanların sayısı bazı kaynaklara göre 5 milyon. Hıristiyanlardan sonra ülkede varlık gösteren ikinci büyük inanç grubu İslamiyet. Almanya Cumhurbaşkanı Gauck ise şehitlikte yaptığı açıklamada, ziyaretinin bir ilk olduğu-nu söyledi. Berlin Türk Şehitlik’teki cemaatin hoşnut olduğu bu ziyaret cumhurbaşkanının ilk cami ziyareti. Mart 2012’de cumhurbaşkan-lık andı içen Gauck, aradan geçen sekiz aylık sürede cami ziyareti için ancak vakit ayıra-bildi. Bizler, “Buna da Şükür” demeye alış-tık. Sonuç itibariyle Chritian Wulff’u “İslam Almanya’ya aittir” açıklaması koltuğundan etti belki de? Bu deneyimi yaşayan Gauck’un benzeri bir yaklaşımdan biraz uzak durması daha mı akılcı bir davranış acaba? Bu tarihi cami ziyaretinden toplam sadece yedi gün son-ra, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Berlin’e geliyor. Bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde, Erdoğan’ın ziyaretinin ayrıntıları da netlik kazanmaya başladı. Gauck, Erdoğan’la mutlaka bir araya gelecektir. Gauck, “Caminizi de gezdim” diyebilecek. Öngörüsü güçlü ya da

danışmanları stratejik düşünebilen bir cumhur-başkanımız var. Başbakan Erdoğan Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel’le de gö-rüşecek. Ayrıca Erdoğan, salı günü TC. Berlin Büyükelçiliği’nin yeni binasının açılışını da yapacak. Berlin böylece Almanya tarihinde ilk kez, kendi arsası üzerinde inşaa edilen, insan-larına layık bir büyükelçiliğe de sahip olacak. T.C. Büyükelçiliği hepimize hayırlı olsun.Öte yandan dünyanın en önemli ekonomisi-ne sahip, Avrupa’nın lokomotifi Almanya’nın yoksulluk karnesi şaşırttı. Sosyal adaletin bü-yük harflerle yazıldığı Almanya’da her beş ki-şiden birisinin yoksul olması, “gelecek korku-su” yaşanmayan mekan olmaktan çıkartıyor bu toprakları. Yoksulluk oranının yüzde 20’lerde seyrediyor olması, muhalefet partisinin öteden beri savunduğu asgari ücretin tartışılmasını da cazip hale getiriyor. Kaldı ki Türklerin büyük çoğunluğu ne yazık ki bu yoksulluk grafiginde seyredenler arasında bulunuyor. Ne demiş ünlü şair Orhon Murat Arıburnu, “ Umut fakirin ek-meği, ye memet ye”. Ancak bizim umut çıtamız yüksek olmalı ki o ekmekten ağız tadıyla yeme şansımız olsun. Özel konumumuzdan dolayı elbette ki. İstihdama katkı sağlayan işlerin al-tına imza atmalı mesela. Keza, Berlintürk’ün bu sayısında kendi alanlarında “örnek” olmuş girişimciler ve onların henüz hiç bir yerde ya-yımlanmamış açıklamaları yer alıyor. Bu ve benzeri biyografiler önümüdeki bir yıl-lık süreçte daha da önem kazanacak. Zira 2013 Almanya’nın genel seçim yılı. Bir kaç gün önce Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) kurultayında, Almanya CDU/CSU Mec-lis Grubu Başkanı Volker Kauder Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine değindi. Kauder insan haklarını çiğnendiği, kadın – erkek eşitliğinin olmadığı bir ülkenin AB’ye girmemesi gerek-tiğine dikkat çekti. Bu konuşma 2013 seçim kampanyasının ayak sesleri. Bu seslere karşı durabilmenin tek çaresi, güçlü olabilmek ve de başarılı işlerin altına imza atabilmek. Hadi hayırlısı...

Sevim Ercan

Nükleer enerjiye elveda diyecek Almanya’da enerji tasarrufu konuşulmaya başlandı. Bu inanıl-ması güçte olsa artık bir Almanya gerçeği. Dönü-şümlü enerji üretimi, yenilenebilir enerji üretimi ülkenin gündeminde uzun süredir vardı. Vardı ama 2013 yılındaki enerji tüketiminin, vatandaşa mali yük getirmeye başlamasıyla ciddiyet kazan-maya başladı desek yeridir. Bilir kişilerin ve med-ya organlarının, buzdolabının kapağının uzun süre açık tutulmaması, telefon şarj olduktan sonra fişin prizden hemen çekilmesi gerektiğine dair tavsi-yeleri aldı başınıı gidiyor. Bizleri bitap düşüren “uyum” tartışmalarına tasarruf yöntemleri de ek-lendi. Enerjinin kıymetli olduğu ve enerji tasarru-funun kanıksandığı bir ülke kökenliyiz. Çizgi altı; Almanya’da da enerji tasarruf vakti...

Metin Yılmaz

İmtiyaz Sahibi / Inhaber:Sevim Ercan

berlinturkBundespressekonferenzRaum: 1104Schiffbauerdamm 4010117 BerlinMobil: 0 176 228 505 74Büro: +49(0) 30 / 537 933 90E-Mail: [email protected]: 24/279/61277

Yazı kurulu / Redaktion:Yazı İşleri Müdürü: Metin Yılmaz

Editör:

Özgür ÖzataFotoğraf Editörü /Görsel Yönetmen / Layout:

Mehmet Dedeoğlu

Görsel Yönetmen / Layout:

Çağlar Öztürk

Marketing:

Özlem Hande Özbek

Danışma Kurulu:Tarkan Baran, Dr. Attila Doğan, Eva Herbst, Aras Yüz,Mustafa Öztürk, Burak IşıkdağlıoğluMustafa Yeşilyurt, Seyhan Yiğit

Kapak / Potre Fotos by Mehmet Dedeoğlu

Basım Evi / Druckerei:MOTIV OFFSET DRUCKEREIPrinzessinnenstraße 2610969 BerlinBaskı / Auflage: 10.000 / Aylık / MonatlichFotoğraflar / Fotos:Mehmet DedeoğluAnadolu Ajansı (AA)Cihan Haber Ajansı 123rf.com, fotolia.de, photodune.netReklam için:Mobil: 0 176 228 505 74

Tasarruf vakti...

www.berlinturk.de www.issuu.de/berlinturk

Page 4: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

4

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in günübirlik Atina zi-yareti, Yunanistan’ın başken-

tinde siyasi çevreler ve medyada farklı yorumlara neden olurken, koalisyon hükümeti ortaklarından da bu konuda çelişkili açıklamalar geldi. Başbakanlı-ğa yakın çevreler, Merkel’in ziyaretiyle, Atina’nın, 31,5 milyar avroluk yardım diliminin onaylanması ve Troyka ile he-nüz müzakere aşamasında bulunan tasar-ruf paketinin uygulanma süresinin uza-tılması konusunda önemli bir müttefik kazandığı değerlendirmesinde bulundu. Hükümeti destekleyen iki siyasi parti-den biri olan PASOK da Merkel’in Ati-na ziyaretini ülke için son derece olum-lu bir gelişme olarak değerlendirirken, Demokratik Sol DİMAR ise Almanya başbakanının ziyaretini genel hatlarıy-la olumlu bulmakla birlikte, Merkel’in, “Yunanistan’ın Avro’da kalmasıyla ilgili sadece dilekte bulunmakla yetinmesini’’ derin düşünceyle karşıladığını bildirdi.Yunanistan, Merkel’in Atina ziyaretinin muhasebesini yaparken, devletin işle-yebilirliğinin sürdürülmesi açısından büyük ihtiyaç bulunan ancak koşulların yerine getirilmemesi nedeniyle bir türlü serbest bırakılmayan 31,5 milyar avroluk yardım diliminin hangi aşamada bulun-

duğu konusu da daha bir belirginlik ka-zandı. Atina’da konuya yakın çevreler, geçtiğimiz hafta Lüksemburg’da gerçek-leştirilen Avro Grubu toplantısının ardın-dan Atina’ya gelen Merkel’in ziyareti sırasında olumlu yönde mesajlar verdiği ancak aynı zamanda da bu konudaki ger-çek tabloyu gözler önüne serdiği değer-lendirmesinde bulundu. Uzmanlar, ortaya çıkan son tablonun, Yunanistan’ın büyük ihtiyacı bulunduğu 31,5 milyar avroluk yardımı alması için önünde kısa zamanda yapması gereken çok şeyler bulunduğunu gösterdiği yo-rumunda bulunuyor. Gerek Avro Grubu toplantısında gerekse Merkel’in Atina temasları sırasında Yunanistan’a, yardım taksitinin ödenmesi için, sadece Troyka heyeti ile anlaşmaya varılmasının ye-terli olmayacağını ifade eden uzmanlar, Atina’nın daha önce yerine getirmeyi taahhüt ettiği ancak halen yerine getir-mediği 89 kurumsal önlemle ilgili yasal düzenlemeler yapması gerektiği konu-sunda açık mesaj verildiğini belirtiyor-lar. Edinilen bilgilere göre, Atina’nın yapması gereken reformlar arasında dev-let memurlarının maaşlarının yüzde 12 oranında azaltılması, devlet hastanelerin-deki harcamaların ve tedavi giderlerinin daha çok kısıtlanması, devletin tüm mal varlığının envanteri çıkarılarak Maliye

Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayımlanması, vergi kanunu basitleşti-rilerek, vergi kaçakçılığıyla mücadele-de daha etkin bir duruma getirilmesi ve vergi kaçakçılığıyla ilgili ihbarda bulu-nanların etkin bir şekilde korunması gibi konular bulunuyor. Bu durumda, Yunanistan’ın, büyük ihti-yaç duyduğu 31,5 milyar avroluk yardım diliminin serbest bırakılıp bırakılmaya-cağına kararın verileceği 18 Ekim’de ya-pılacak AB Zirvesi’ne kadar Troyka ile bir türlü anlaşmaya varılamayan 2013-2014 için 11,5 milyar avro tutarındaki tasarruf paketini tamamlaması, söz ko-nusu 89 reformla ilgili yasal düzenleme yapması gerekiyor. Almanya Başbakanı Merkel, dün Atina’da yaptığı açıklama-da, Yunanistan’ın, mali krizle mücadele-de önemli adımlar atmakla birlikte daha yapacak çok şeyi bulunduğunu, herkesin diğer üye ülkelere karşı yükümlülükleri-ni yerine getirmesi gerektiğini bildirmiş-ti.

Merkel’in Atina ziyaretiMerkel’den sonra Atina -Almanya Başbakanı Merkel’in Atina ziyareti, Yunanistan’ın başkentinde siyasi çevreler ve medyada farklı yorumlara neden oldu -Kimi çevreler ziyareti olumlu bulur-ken, kimileri gerçek tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, ekonomik kriz içinde bulu-nan ülkelerdeki belirli projelerin

desteklenmesi amacıyla yeni bir daya-nışma fonu kurulmasını önerdi. Merkel, Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, yeni bir dayanışma fonunun vadeli pro-jeler için kullanılabileceğini, bu fonun mali işlem vergisinden alınacak gelirler-le oluşturulabileceğini söyledi.Sözkonusu dayanışma fonu için, AB’ye üye ülkelerin bağlayıcı olarak reform anlaşmaları imzalamasını ve bunların ulusal parlamentolar tarafından onay-lanmasını şart koşan Merkel, tüm üye ülkelerin, bir yandan bütçelerini sağlam-

laştırırken diğer yandan ekonomik büyü-meyi sağlayamayacağı için bu girişimin gerekli olduğunu vurguladı. Merkel, Avro’nun sadece bir para birimi olma-dığını, Avrupa’nın birliğini sembolize ettiğini, bu nedenle Avro krizinin aşıla-bilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini söyledi. Avrupa’da bankaların denetlenmesi için etkili bir mekanizmanın oluşması gerek-tiğini de yineleyen Merkel, ancak bunun hızlı bir şekilde gerçekleşebileceğini dü-şünmenin de yanlış olacağını kaydetti. Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalması gerektiğini de ifade eden Merkel, mu-halefetteki Sosyal Demokrat Parti’ye

(SPD) ve Yeşiller Partisi’ne de bugüne kadar yardım paketlerini destekledikleri için teşekkür etti. SPD tarafından gele-cek yıl düzenlenecek genel seçimler için başbakan adayı gösterilen eski Maliye Bakanı Peer Steinbrück de Avro’nun korunması için daha fazla çaba harcan-ması gerektiğini belirterek, “Avrupa, Almanya’nın geleceğidir ve bu geleceğe yatırım yapmak zorundayız’’ dedi. Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nde kalma-sı için de her türlü çabanın harcanma-sı gerektiğini vurgulayan Steinbrück, Merkel’den, Yunanistan’a daha fazla yardım yapılması gerektiğini açıkça söy-lemesini istedi.

Merkel, dayanışma fonu önerdiAlmanya Başbakanı Merkel, yeni bir dayanışma fonu kurulmasını önerdi

Page 5: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 6: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

6

Yunanistan’da, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ziyareti protes-to gösterilerine sahne oldu. Yuna-

nistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Yunanistan Kamu Çalışanları Federasyonu (ADEDY) ile Yunanistan Komünist Partisi KKE’ye bağlı Mücade-leci İşçi Kolları’nın (PAME) çağrısıyla Yunan hükümetinin AB ve IMF direk-tifiyle aldığı kemer sıkma politikalarına tepkili onbinlerce kişi, Merkel’in ziyare-tini protesto etti. Merkel’in Başbakan Samaras’la görüş-mesi sırasında Sintagma Meydanı’ndaki gösterilere katılan bir grubun saldırısı ve parlamento yanındaki başbakanlığa gi-den yola koyulan barikatı aşmaya çalış-masının ardından polis ve protestocular arasında çatışma çıktı. Taş, sopa ve mo-tolofkokteylleriyle saldıran eylemcilere polis ses ve gaz bombalarıın yanı sıra göz yaşartıcı gazla karşılık verdi. Sintag-ma Meydanı nefes alınamayacak duruma gelirken, sendika üyelerinin çoğu alanı terk etmek zorunda kaldı. Yüzlerini kapatan protestocular, mey-danda Grande Bretagne Oteli ile Vasilis-sis Sophia’s Caddesi’ni koruyan polise taş ve odun parçalarıyla saldırdı. Gös-teriyi ses ve gaz bombalarıyla dağıtan

polis, protestocuları ara caddelere kadar kovaladı. Meydana çıkan caddelerde de-vam eden olaylarda yüze yakın kişi gö-zaltına alındı. Yaralılara müdahale edile-bilmesi için bölgeye ambulansların sevk edildiği olaylarda, polislerin arasından çıplak geçen bir protestocu dikkati çekti.

-Nazi bayrağı yakıldı- Sabah saatlerinde de göstericilerin dol-durduğu Sintagma Meydanı’na alkışlar eşliğinde askeri bir araçla gelen Nazi kıyafetli bir grup gösterici, parlamento önünde Nazi bayrakları yaktı. Göstericilerin daha sonra elllerinde-ki bayraklarla barikatı aşmak istemesi üzerine polis gaz kullanarak müdahale etti. Muhalefetteki Bağımsız Yunanlar Partisi’nin lideri Panos Kammenos ve beraberindekiler de Almanya’nın Atina Büyükelçiliği’ne Merkel’in ziyaretini protesto ettiklerine dair bildiri astı. Bu arada, Almanya Sol Parti Die Linke’nin başkanı Bernd Riexinger’in de Atina’daki gösterilerde yer aldığı gö-rüldü. Sintagma Meydanı’ndaki Merkel karşıtı gösterilere Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) lideri Aleksis Çipras’la katı-lan Riexinger, Yunanistan’da uygulanan

kemer sıkma programını eleştiren bir de konuşma yaptı.

-Güvenlik önlemleri had saf-hadaydı- Öte yandan, Angela Merkel’in, Atina ziyaretinde, Euro2012’de Almanya-Yu-nanistan maçındaki ceketini giymesi dik-kati çekti. Merkel’in ziyaretinde güven-liği sağlamak üzere şehirde 7 bin kadar polis görev yaptı. Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras ve Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas ile görüşen Merkel’in güvenliğini sağlamak amacıyla Yunan polisi, Atina Havaalanı, havaalanı yolu, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Hilton Oteli ve Almanya’nın Atina Büyükelçi-liği önünde güvenlik önlemlerini en üst düzeyde sağladı. Şehirde merkeze çıkan ana caddeler ve belli merkezler trafiğe kapatılırken bir polis helikopteri ise An-gela Merkel’in konvoyunu ve gösterici-lerin hareketlerini havadan izledi. Atina dışından gelenlerle birlikte 40 çe-vik kuvvet timi parlamento ve çevresini korudu. Yunan polisi önleyici kontroller yaparak, şüpheli kişileri gözaltına aldı. Önlemler kapsamında Sintagma, Pane-pistimio, Omonia ve Evangelismos met-ro istasyonları da hizmete kapatıldı.

Merkel’in ziyareti Atina’yı karıştırdıAlmanya Başbakanı Merkel’in ziyareti Atina’yı karıştırdı -Sintagma Meydanı’ndaki protesto gösterileri sırasında bazı gruplar polisle çatıştı -Olaylarda 100’e yakın kişi gö-zaltına alındı -Olaylarda 100’e yakın kişi gözaltına alındı

Bundeskanzlerin Angela Merkel hält “Orte des Erinnerns” für sehr wichtig. In ihrem neuen Video-

Podcast sagt Merkel, jede Generation müsse sich “immer wieder neu mit der eigenen Geschichte auseinandersetzen”. Dafür müsse es geeignete Orte geben, an denen das möglich sei; Orte, zu man gehen könne, wenn die Zeitzeugen nicht mehr lebten. Ohne Geschichtskenntnis könne man nicht die Zukunft gestalten, erklärt Merkel. Sie plädiert deshalb auch für zeitgemäße Formen der Vermittlung, um junge Leute für Geschichte zu inte-ressieren.

Auf die Frage, warum die Errichtung des Denkmals für die Sinti und Roma so lange gedauert habe, antwortet Merkel, bei jedem Denkmal gebe es sehr viele Diskussionen. Auch beim Denkmal für die ermordeten Juden sei eine “sehr, sehr lange Zeit” vergangen. Mit dem neuen Denkmal sei “noch mal ein ganz beson-derer Punkt gesetzt”, so Merkel. Sinti und Roma hätten in ihrer Geschichte viel Schreckliches erlebt.

Die Bundeskanzlerin plädiert zugle-ich für zeitgemäße Formen von Aufar-beitung. Es gebe viele Gedenkstätten.

Wichtig sei, dass sie “mit den Maßstäben der Vermittlung mithalten, dass sie also auch moderne Formen der Kommunika-tion beinhalten”, betont Merkel. “Heu-te sind es ja junge Menschen gewöhnt, die Dinge ganz anders ufzunehmen, als das vielleicht vor 30 oder 40 Jahren der Fall war.” Gedenkstätten müsse man im-mer wieder “so auf den Stand der Zeit bringen, dass nachwachsende Genera-tionen auch Interesse für unsere eigene Geschichte entwickeln.” Merkel ruft die Jugendlichen dazu auf, sich auch in der eigenen Stadt an Aufarbeitungsprojekten zu beteiligen.

Merkel macht sich stark

Page 7: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

7

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, ülkesindeki nüfusun gittikçe yaşlandığına dikkati çekerek, “50

yıl sonra nerede olacağımıza bakmamız gerekiyor” dedi.Başbakan Merkel, Berlin’de düzenlenen 1. Demografi Zirvesi’nde yaptığı ko-nuşmada, ülkede gittikçe yaşlanan nü-fusa işaret ederek, bu durum karşısında gerekli önlemlerin alınması durumunda olumsuz gidişatın da olumlu bir gelişme-ye dönüştürülebileceğini söyledi.

Demografi Zirvesi çerçevesinde kuru-lan 9 çalışma grubundan gelecevk yılın Mayıs ayına kadar somut teklifler hazır-lanacağını belirten Merkel, günümüzde Almanya’da ortalama yaşam süresinin 80’e yükseldiğini, bunun bir yandan çok iyi bir gelişme olduğunu, diğer yandan da toplum içinde değişime gidilmesi zo-runluluğunu ortaya koyduğunu ifade etti.Genç olsun, yaşlı olsun ülkede yaşayan her insanın potansiyelinden faydalanıla-bileceğini, bunun için sadece hükümetin çabalarının yeterli olmadığını, bireylere ve yerel yönetimlere de bu konuda so-rumluluk düştüğünü kaydeden Merkel, eğitimin de yenilik ve yaratıcılıkla gele-cekteki refah düzeyinin korunması açı-sından önemine vurgu yaptı.Ailelerin kendilerine daha fazla zaman ayırabilmesi için de esnekliğin şart oldu-ğunu belirten Merkel, çocuk yuvalarının sayısının 1 Ağustos 2013 tarihine kadar artırılabilmesi için de 580 milyon avro ek harcama yaptıklarını ifade etti. Mer-kel, ne kadar çaba harcanırsa harcansın, çalışan nüfusun gittikçe azalacağına dik-kati çekerek, bu nedenle ülkeye vasıflı yabancıların gelmesinin de çok önemli olduğunu söyledi. Ülke içindeki potansi-yelden de faydalanılması gerektiğini, bu nedenle Almanya dışında diploma alan

yabancıların diplomalarının tanınması yönünde karar aldıklarını hatırlatan Mer-kel, “Ülkemizde yaşayan göçmenlere eşit eğitim imkanları sunamazsak gele-cekte daha büyük sorunlar yaşayacağız” dedi.

-Bakan Friedrich’in konuşması-Demografi Zirvesi’ni düzenleyen Alman-ya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich de, zirvenin açılışında yaptığı konuşma-da, demografik gelişmenin ülkede yaşa-yan herkesi ilgilendiren bir konu oldu-ğunu belirterek, yaşlanan nüfusa karşı ne gibi önlemler alınabileceğini görüşmek amacıyla 9 çalışma grubunun oluşturul-duğunu söyledi. Bu değişimden olumlu yönde faydalanılabileceğini ifade eden Friedrich, ancak bunun için değişime ha-zır olunması ve ailelerin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Kırsal kesimlerdeki yaşam kalitesinin de artırılması ve in-sanların potansiyelinden faydalanılması gerektiğini belirten Friedrich, yaşlı in-sanların bile gönüllü hizmetlerde bulun-masının önemli olduğunu söyledi. Çalışma gruplarından birinin başkanlığı-nı da yapan Friedrich, zirve çerçevesinde düzenlenen bir panelde, kamu alanında da geleceğin yönetiminin şimdiden be-lirlenmesi gerektiğini kaydetti. Panele çalışma gruplarının başkanlığını yapan Ulaştırma, İnşaat ve Kent Geliştirme Ba-kanı Peter Ramsauer ile Gıda, Tarım ve Tüketicileri Koruma Bakanı Ilse Aigner, diğer bir panele de Sağlık Bakanı Dani-el Bahr ile diğer bir çalışma grubunun başkan yardımcılığını yapan Aşağı Sak-sonya Eyaleti Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı Aygul Özkan da katıldı. Bakan Aigner, demografik geliş-menin olumlu hale getirilebilmesi için insanların kırsal kesimlerden neden git-tikçe daha fazla ayrılmaya başladığının

da araştırılması gerektiğini belirtirken, Bakan Ramsauer de, tüm çalışmaların gelişmeler gözönünde bulundurularak yapılması gerektiğini söyledi.

-Demografi üzerine araştırmaAlman Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan bir araştırma, Almanya’ya yö-nelik göçün, gittikçe yaşlanan Alman nüfusundaki olumsuz gelişmeyi yumu-şatabileceğini ortaya koymuştu. “Göç ve demografik değişim” adlı araştırmada, Almanya’ya gelen göçmen kökenlilerin yaş ortalamasının Alman toplumunun geneline göre çok daha genç olduğu, bu nedenle yaşlanan nüfusun sorunlarını azaltabileceği belirtilerek, “Göç, demog-rafik değişimi yumuşatabilir” denildi. Göçmenlerin özellikle kırsal kesimlerde belirli mesleklerde boş olan iş yerlerini doldurabileceği, böylece nüfusun yaş-lanmasının olumsuz etkilerinin gideril-mesine yardımcı olabileceği ifade edilen araştırmada, hesaplamalara göre her yıl Almanya’ya 100 bin göçmen kökenlinin gelmesi durumunda ülkede 2025 yılında yaklaşık 41,3 milyon çalışan bulunacağı, bunun da olumsuz etkilerin giderilmesi için yeterli olacağı kaydedildi.Sorunların ise, Almanya’ya her yıl sabit şekilde bu kadar göçmenin gelmesinin sağlanamaması ve ülkede çalışan göç-men kökenlilerin oranının da Almanlara göre daha düşük olması olduğu belirtilen araştırmada, ülkede çalışan Alman nüfu-sun oranının yüzde 72,7, göçmen nüfu-sun ise yüzde 60,5 olduğu bildirildi. Göçmenlerin ülkeye çekilebilmesi için eğitim ve iş alanında cazip teklifler su-nulması ve göçmen kuruluşların potan-siyelinden de faydalanılması gerektiğine işaret edilen araştırmada, göçmenlerin ülkeye gelebilmesi için de pragmatik çö-zümler bulunması gerektiği kaydedildi.

Berlin’de 1. Demografi ZirvesiBerlin’de 1. Demografi Zirvesi düzenlendi -Başbakan Merkel: -”50 yıl sonra nerede ola-cağımıza bakmamız gerekiyor” 

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istediklerini söyledi. Merkel, başkent Berlin’de Panama Cumhurbaşkanı Ricardo Martinelli ile yaptığı görüşmeden sonra, Yunanistan’da kontrol edilemeyen süreçlerin meydana geleceğine inanmadığını belirterek, şimdi önemli olanın, dünya ekonomisini şok edebilecek tutumlardan kaçınıl-

ması olduğunu ifade etti. “Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istiyoruz’’ diyen Merkel, bunun için de gelecek haftalarda ve aylarda, yapılması gereken çok önemli işlerin olduğunu kaydetti. Merkel, önemli kararlar öncesinde, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’ndan oluşan troykanın raporunun bekleneceğini tekrarladı.

“Yunanistan’ı istiyoruz’’Merkel: -’’Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istiyoruz”

Page 8: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

8

“Europa ist die Versicherung, dass wir auch in Zukunft in Wohlstand

leben können”, betonte Bundeskanzle-rin Angela Merkel auf dem Deutschen Arbeitgebertag in Berlin. Sie mach-te deutlich, dass die Unternehmen in Deutschland die Voraussetzung für Wirt-schaftswachstum und sichere Arbeits-plätze seien.Zentral bleibe die Frage: Können wir in Zukunft in Europa in Wohlstand leben. Auch der Rest der Welt entwickle sich dynamisch. Nur als Ganzes könne sich Europa behaupten. “Ich bin optimistisch, dass uns die Lösung der Aufgaben ge-lingt”, sagte Merkel. Sie sprach sich für eine stärkere wirtschaftspolitische Koor-dinierung aus. Die Staaten müssten bei der Wettbewerbsfähigkeit zusammenrü-cken. Bei zu großen Unterschieden sei man gegen Schocks von außen nicht re-sistent.

Wachstumsimpulse aus DeutschlandEntscheidend sei die Wettbewerbsfähig-keit innerhalb der EU. Dies werde auch ein Thema des bevorstehenden Europä-ischen Rates sein. Deutschland müsse

Wachstumsimpulse für den Euro-Raum liefern, sagte Merkel. Dies könne insbesondere über eine Steigerung der Binnennachfrage geschehen. Hier seien Lohnstei-gerungen richtig. An die Länder appellierte die Kanzlerin, dem Gesetz gegen die Kalte Progression zu-zustimmen. “Wer es mit den Arbeitneh-merinnen und Arbeitnehmern in diesem Land gut meint, der muss diesem Gesetz-entwurf zustimmen.”Gleichzeitig erteilte Merkel den Forde-rungen nach einer Anhebung der Lohn-stückkosten eine klare Absage: “Das halte ich für einen falschen Ratschlag.” Deutschland würde sonst seine Wettbe-werbs- und Exportfähigkeit verlieren.

Altersarmut verhindernDie Senkung der Beiträge zur Renten-versicherung werde die Binnennachfrage ab 2013 ebenfalls steigern, erklärte die Bundeskanzlerin. Das Rententhema sei in den nächsten Jahren von besonderer Bedeutung. Der Arbeitgeberseite gab sie zu bedenken, dass “Stundenlöhne von unter zehn Euro” bei einem späteren Rentenniveau von deutlich unter 50 Pro-zent trotz langer Erwerbstätigkeit nur zu

einer Rente mit Grundsicherung führen. Sie schloss sich damit ausdrücklich der Argumentation von Bundesarbeitsminis-terin Ursula von der Leyen an, die bereits vor Wochen vor einer wachsenden Al-tersarmut gewarnt hatte. Da das Renten-niveau angesichts des demographischen Wandels auf 43 Prozent absinke, müsse der Staat reagieren, so Merkel.

Keine einheitlichen LohnuntergrenzenEinem flächendeckenden Mindestlohn erteilte die Bundeskanzlerin ebenfalls eine Absage. Stattdessen warb sie für eine regional und nach Branchen dif-ferenzierte Lohnuntergrenze. Zudem müsse ein Weg gefunden werden, dass jemand nach 45 Jahren Beitragszahlun-gen nicht mehr bekomme als jemand, der nicht gearbeitet habe. “Das geht politisch nicht. Und deshalb müssen wir das än-dern”, betonte Merkel.

Wachstum sichert Arbeitsplätze

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, doktora tezinde intihal yaptığı iddia edilen Eğitim Bakanı Annet-

te Schavan’a sahip çıktı.Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Merkel’in Schavan için ‘mükemmel ve başarılı’ şeklinde söz ettiğini belirte-rek, Schavan’a güveninin tam olduğunu söyledi. Düsseldorf Üniversite komite-sinin kendi planına göre çalıştığını ve Schavan’ın da konuyla ilgili kendini sa-vunma hakkı olduğunu dile getiren Sei-bert, “Karar açıklanmadan şimdiden yo-rumda bulunmak yanlış olur.” diye ekledi.Düsseldorf Üniversitesi intihal iddiala-rından sonra Annette Schavan hakkında incelemede bulunarak tezin bazı bölüm-lerinde ‘kasıtlı aldatma’ yapıldığını or-taya çıkarmıştı. Üniversitenin bu sonuca varmasından sonra ise Annette Schavan sessizliğini bozarak, “Hakkımda böy-le kararlar verilmesini kabul edemem.” dedi. Rheinischen Post gazetesine konu-şan Eğitim Bakanı Schavan, “Doktora tezimi yazdığım zamanda hile yapmayı denemedim. Tezimi araştıran komite bana fırsatını verdiği anda iddialara ilişkin sa-vunmada bulunacağım.” dedi.

Aynı zamanda üniversiteyi de eleştiren Schavan, üniversite hocalarının elinde-ki raporundan kendisinden önce basının haberdar olmasını da şaşkınlıkla karşıla-dığını belirtti. Schavan, 1980 yılında ka-leme aldığı doktora tezindeki detaylarını hatırlamadığını belirterek, herhangi bir kaynağı bilerek vermemezlik yapmadığı-nı savundu.

YEŞİLLER: GÜVENİRLİĞİNİ ÇOKTAN KAYBETTİYeşiller Federal Meclis Grup Başkanı Re-nate Künast ise Schavan’a olan güvenin intihal iddialarından dolayı şüpheye düş-tüğünü söyledi. “Bilimden sorumlu bir bakan için bilimsel çalışmaların doğrulu-ğu her şeyin üstünde olmalıdır.” şeklinde konuşan Künast, Schavan’ın bakanlık makamı için gerekli güvenirliği kaybet-tiğini öne sürdü. Sol Parti’nin Araştırma Politikaları Sözcüsü Petra Sitte ise ihtiyat-lı davranarak, istifa çağrısı için daha çok erken olduğunu söyledi.

KOMİTE, KARARINI YARIN FAKÜLTEYE SUNACAK

Yarın Düsseldorf Üniversitesi’nden üç profesör, iki bilimsel araştırmacı ve bir de öğrenci temsilcisinden oluşan komite toplanacak. Komite daha sonra aldığı ka-rarı fakülte danışma kuruluna sunacak ve kurul Schavan’ın doktora unvanını elin-den alınıp alınmamasına karar verecek. Schavan, Düsseldorf Üniversitesi’nde eğitim bilimleri, teoloji ve felsefe bö-lümünü okumuş ve üniversite eğitimini doktora teziyle noktalamıştı. Schavan, doktora tezi elinden alındığı takdirde FU Berlin’den de fahri profesörlük unvanını ve üniversite diplomasını kaybetmiş ola-cak ve diplomasız bir eğitim bakanı haline gelecek.

SCHAVAN BUGÜN VE YARIN İSRAİL’DEDiğer yandan Annette Schavan planladığı resmi temalarını sürdürmeye devam edi-yor. Bugün itibariyle İsrail’e gidecek olan Schavan, iki günlük İsrail temaslarından sonra Ürdün’e geçecek. Eğitim Bakanı Schavan’a geçtiğimiz yıl bir İsrail üniver-sitesinden de fahri doktora unvanı veril-mişti.

Merkel Schavan’ı destekliyor

Page 9: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

9

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, İran’a yö-nelik yaptırım baskısının artırılması gerektiğini söyledi. Westerwelle, Berlin’de yaptığı açıklamada, İran’a yöne-

lik AB yaptırımlarının artırılması gerektiğini belirterek, “İran son aylarda hiçbir önemli konuda hareketlenme göstermedi. Bu nedenle yaptırım baskısını artırmalıyız” dedi. Yaptırımları ar-tırmanın müzakerelere hazır olunmadığı anlamına gelmemesi gerektiğini de ifade eden Westerwelle, burada gerekli olanın, İran’ın nükleer silahlanmasını önlemeye yönelik somut görüş-

meler yapılması olduğunu kaydetti. Westerwelle, artık siyasi bir çözüme ulaşılması zamanının geldiğini sözlerine ekledi. AB ül-keleri dışişleri bakanları yarın Lüksemburg’da bir araya gelerek İran’a yönelik yaptırımların artırılması konusunu görüşecek.

İran’a yaptırım artsın

İran’a yaptırımların artırılması çağrısı -Dı-şişleri Bakanı Westerwelle: -”İran son ay-larda hiçbir önemli konuda hareketlenme göstermedi. Bu nedenle yaptırım baskısını artırmalıyız”

Almanya Dışişleri Bakanı Gu-ido Westerwelle, Türkiye’nin Suriye’ye silah taşıdığından şüp-

helendiği uçakları denetleme hakkına sa-hip olduğunu söyledi. AB dışişleri bakan-larının Lüksemburg’daki toplantısında basına konuşan Westerwelle, Suriye’den atılan top mermilerinin Türkiye’ye düş-mesinden büyük endişe duyduğunu belir-

terek, AB’nin bir yandan Ankara’yla da-yanışma gösterirken diğer yandan krizin tırmanmaması ve ölçülü tepki yönünde mesajlar vermesinden yana olduklarını kaydetti. Westerwelle, “Türkiye desteği-mize sahip. Suriye tarafından atılan top mermilerinin Türk vatandaşlarını öldür-mesi kabul edilemez” dedi. “Uluslara-

rası hukuka göre Türkiye’nin, Suriye’ye silah taşıdığından şüphelendiği uçakları denetleme hakkının bulunduğunu” be-lirten Westerwelle, Türk hava sahasının bu amaçla kullanılmasına hoşgörü gös-terilemeyeceğini vurguladı. Westerwelle, “Uçakların nereden geldiği ve hangi ül-keye ait olduğu mesele değil” dedi.

Türkiye’nin uçakları denetleme hakkı varWesterwelle: -”Uluslararası hukuka göre Türkiye’nin şüphelendiği uçakları denetleme hakkı var”

Almanya Dışişleri Bakanı Gu-ido Westerwelle, Esenboğa Havalimanı’na indirilen Su-

riye uçağına ilişkin, “Bu olay mutla-ka tamamen aydınlatılmalıdır” dedi. Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, Westerwelle’nin,

önceki gün Moskova-Şam seferini ya-pan Suriye Havayolları’na ait ticari yolcu uçağının askeri malzeme taşıdı-ğına dair alınan ihbar üzerine Esenboğa Havaalanı’na indirilmesine ilişkin de-ğerlendirmesine yer verildi. Açıklamaya göre, Westerwelle, “Bu olay mutlaka ta-

mamen aydınlatılmalıdır. Kimse yangına körükle gidip varolan gerginliği daha da yükseltmemeli. Özellikle Suriye tara-fı retorikle değil, içerik olarak konuya açıklık getirmeye yardımcı olmalıdır” ifadesini kullandı.

Esenboğa’ya Suriye uçağının indirilmesi -Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle: -”Bu olay mutlaka tamamen aydınlatılmalıdır”

Almanya, Suriyeli sığınmacılara yaptığı insani yardımı 5 milyon avro daha artırma kararı aldı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, yardımın ağır-lıklı olarak tıbbi malzeme ve kışa hazır-lık için gönderilecek battaniye, kıyafet ve soba gibi malzemelerden oluşacağı belirtildi. Kararın, Suriye ve komşu ülke-

lerdeki sığınmacı sayısının gittikçe art-ması sebebiyle alındığı ifade edilen açık-lamada, böylece Almanya’nın Suriyeli sığınmacılara yönelik toplam yardımının 28,3 milyon avroya yükseldiği kayde-dildi. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de Suriyeli sığınmacıların sayısının hızla artmasının kendilerini en-dişeye sevk ettiğini belirterek, yaklaşan

kışın durumu daha da zorlaştıracağına işaret etti. İnsani yardımı artırarak in-sanların acılarının dindirilmesine katkı sağlamak istediklerini ifade eden Wes-terwelle, bu nedenle sığınmacıları hiçbir şey düşünmeden kabul eden ülkelere de tüm güçleriyle yardım etmek zorunda ol-duklarını kaydetti.

5 milyon avro dahaAlmanya, Suriyeli sığınmacılara yaptığı insani yardımı 5 milyon avro daha artırma kararı aldı

Page 10: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

10

Das hat viel mit der deutschen Geschichte zu tun. Es hat aber immer mehr auch mit einer dra-

matisch sich verändernden Welt zu tun. In dieser Welt ist Europa eine Kultur- und Schicksalsgemeinschaft. Die Innovati-on, den Erfi ndungsreichtum, die freien Märkte, die offenen Handelswege, von denen unser Wohlstand abhängt, werden wir nur gemeinsam sichern können. Den großen Gestaltungsaufgaben unserer Zeit sind wir nur gemeinsam gewachsen. Wer glaubt, das auch künftig allein leis-ten zu können, erliegt dem Echo vergan-gener Tage. Allein Indien wird bald dre-imal so viele Einwohner haben wie die ganze Europäische Union. Deutschlands Anteil an der Weltbevölkerung hingegen wird schon in wenigen Jahren unter ein Prozent sinken. Wir mögen in Europa als Deutschland relativ groß scheinen. In der Welt sind wir allein relativ klein. Das sieht für Großbritannien, Frankre-ich oder Finnland nicht anders aus. Die europäische Einigung ist deshalb Funda-ment und Auftrag deutscher Außenpolitik zugleich. Alle Europäer, nicht nur die in der Eurozone, teilen heute ein überra-gendes Interesse an einem starken Eu-ropa und einem gesunden Euro. Deshalb brauchen wir jetzt ein kluges Krisen-management, das an den Wurzeln der Schuldenkrise ansetzt. Mit Fiskalvertrag, dauerhaftem Rettungsschirm und Wach-

stumspakt haben wir den richtigen Weg eingeschlagen.Es geht uns nicht um ein simples „mehr Europa“. Es geht um ein notwendi-ges „besseres Europa“. Dazu gehört auch die konsequente Prüfung des Subsidiaritätsprinzips.Die Welt um uns herum verändert sich in rasantem Tempo. Neue Mächte stei-gen auf und verlangen nach Mitsprache dort, wo internationale Regeln gesetzt werden. Die Welt wird nicht darauf war-ten, dass Europa sein Haus in Ordnung bringt. Deshalb dürfen wir unseren Blick nicht nur nach innen richten. Welches Europa brauchen wir, um unseren Werten und unseren Interessen auf der Weltbüh-ne Gehör zu verschaffen? Der nächste Schritt des europäischen Projekts muss mehr außen- und sicherheitspolitische Kohärenz sein. Wir müssen einen um-fassenden Ansatz entwickeln, der alle Facetten europäischer Außenpolitik zu einem schlüssigen und schlagkräftigen Ganzen bündelt. Vier Punkte sind dabei entscheidend:Schließlich wird Europa in der Gemein-samen Sicherheits- und Verteidigungspo-litik mehr Verantwortung übernehmen. Unser Bündnispartner, die Vereinigten Staaten von Amerika, sind zu Recht der Auffassung, dass die Zeit gekommen ist, in der Europa selbst stärker für seine

Sicherheit sorgen kann. Das ist nicht nur unsere Aufgabe, das ist auch unser urei-genstes Interesse. Das gilt in unserer öst-lichen Nachbarschaft und im Südkauka-sus. Das gilt auf dem Westbalkan und in Moldawien. Das gilt ausdrücklich auch für die Länder südlich des Mittelmeers. Von Mali aus muss man nur eine Staats-grenze überqueren, um ans Mittelmeer zu gelangen. Hier liegt eine Stabilisie-rungsaufgabe in unserer Nachbarschaft, die wir gemeinsam angehen müssen. Deshalb müssen wir die Debatte über Europas Zukunft zielgerichtet, pragma-tisch und ohne ideologische Vorbehalte führen. Alle sind jetzt eingeladen, geme-insam das Europa der Zukunft zu bauen. Und alle sind willkommen, ihre Ideen einzubringen. Sollte aber der eine oder andere zunächst nicht mitgehen können oder wollen, dann darf und wird das die anderen nicht davon abhalten voranzu-gehen. Das galt für die Reisefreiheit im Schengenraum. Das galt für die geme-insame Währung. Das gilt auch für die Gemeinsame Außen- und Sicherheitspo-litik. Dafür sind diese Gestaltungsaufga-ben zu fundamental wichtig für eine star-ke, handlungsfähige Europäische Union. Für uns Deutsche gibt es eine gute Zu-kunft nur im geeinten Europa. Dieses Europa brauchen wir in der Globalisie-rung mehr denn je.

Für Deutschland ist Europa nicht eine Politik-Option - Guido Westerwelle -

Page 11: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASETSICAK SİYASET

11

Bundesinnenminister Hans-Peter Friedrich hat den Hohen Flücht-lingskommissar der Vereinten Na-

tionen Antonió Guterres zu politischen Gesprächen empfangen. Es bestand dabei Einigkeit, dass derzeit nach wie vor die Unterstützung der Flüchtlinge vor Ort vor-rangig ist. Eine Aufnahme von Flüchtlin-gen aus der Krisenregion sei daher, außer bei humanitären Einzelfällen, nicht vor-gesehen. Friedrich und Guterres betonten aber, dass bei einer Verschärfung der Lage vor Ort es zu einer Neubewertung kommen könne.Guterres dankte dem Minister vor allem für die bereits schon erfolgte Unterstüt-zung der Flüchtlinge in den Anrainerstaa-ten von Syrien. „Es ist beachtlich, was das THW im Flüchtlingslager al Za’atari im jordanisch-syrischen Grenzgebiet leistet“, sagte der Hohe Flüchtlingskommissar der Vereinen Nationen Antonió Guterres heu-te im Gespräch mit Bundesinnenminister Hans-Peter Friedrich in Berlin. Am Rande des Treffens im Bundesinnenministerium wurde eine Kooperationsvereinbarung zwischen dem UNHCR und dem THW un-terzeichnet. Mit der heute unterzeichneten Kooperationsvereinbarung soll die bishe-rige gute Zusammenarbeit bekräftigt wer-den. Zukünftig ist es möglich, technische Expertinnen und Experten sowie THW-Unterstützungsmodule noch schneller auf den Weg zu bringen, um beispielsweise Ba-sislager in Flüchtlingscamps aufzubauen, Flüchtlinge mit Wasser zu versorgen und

IT-Infrastruktur einzurichten. „Dadurch setzt Deutschland mit dem THW ein Zeichen für den Flüchtlingsschutz“, sagte Friedrich. Die Schulung von UNHCR-Angehörigen im Notfallmanagement ist ebenfalls Bestandteil der Ko-operation. Während seines Besuches in den Nachbarländern Syriens hatte Guterres Anfang September in Jorda-nien Station gemacht und das Flüchtlings-lager al Za’atari besucht. „Ich habe die In-stallationen, die mit Hilfe des THW gebaut wurden, gesehen und war beeindruckt, in welcher Geschwindigkeit und Qualität die Wasserversorgung und sanitäre Anlagen buchstäblich aus dem Boden gestampft wurden“, berichtete der Hohe Flüchtlings-kommissar dem Bundesinnenminister. „Die Bundesregierung stellt der interna-tionalen Hilfe gerne das THW als Partner an die Seite, denn wir wissen, dass auf das THW immer Verlass ist“, entgegnete Bun-desinnenminister Friedrich. Seit 1990 unterstützt das THW weltweit das Flüchtlingshilfswerk der Vereinten Nationen (UNHCR) und stellt regelmä-ßig technische und logistische Hilfe so-wie Material und Personal zur Verfügung. Das THW ist die Einsatzorganisation der Bundesrepublik Deutschland im Bevöl-kerungsschutz und wird „zu 99 Prozent“ von ehrenamtlichen Kräften getragen. Mit technischem Fachwissen und Spezialgerät

ist das THW wichtiger Partner für Feuer-wehr, Polizei und andere Hilfsorganisatio-nen in Deutschland, Europa und weltweit. Das THW ist Teil des deutschen Beitrags im Europäischen Gemeinschaftsverfah-ren und leistet im internationalen Bereich technisch-humanitäre Hilfe. In den ver-gangenen sechs Jahrzehnten war das THW weltweit in mehr als 130 Ländern bei hu-manitärer Soforthilfe, Projekten und Hilfs-gütertransporten im Einsatz.In der jordanischen Hauptstadt Amman hilft das THW bereits seit April der Deut-schen Botschaft bei der Bewertung der hu-manitären Lage. Nach den anwachsenden Flüchtlingsströmen wurde das THW im Juli auf Ersuchen des Auswärtigen Amtes vom Bundesinnenministerium beauftragt, in Zusammenarbeit mit dem UNHCR, jordanischen Behörden und Hilfsorganisa-tionen den Aufbau des Flüchtlingscamps Za’atari zu unterstützen. THW-Teams kümmern sich im jordanisch-syrischen Grenzgebiet um den Ausbau des Camps und versorgen mittlerweile mehr als 30.000 syrische Flüchtlinge mit Trinkwasser.

Unterstützung der syrischen FlüchtlingeFriedrich: Unterstützung der syrischen Flüchtlinge vor Ort hat Vorrang

Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, Yahudi düş-manlığına karşı yoğun şekilde

mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Friedrich, Federal Meclis’te, hükümetin Ocak ayında açıklanan Yahudi düşmanlı-ğına ilişkin raporuyla ilgili olarak düzen-lenen oturumda, Yahudi düşmanlığına karşı mücadelede vatandaşların bilgilen-dirilmesi gerektiğini belirterek, “Hangi maskeyle gelirse gelsin, Yahudi düşman-lığına karşı mücadele edilmeli” şeklinde konuştu. Rapora göre Yahudi düşmanlığının Al-man toplumunun orta kesimlerinde bile olduğuna dikkat çeken Friedrich, Yahudi

düşmanlığına karşı mücadelede, Yahudi düşmanı insanların gerekçelerinin yalan ve yanlış olduğunu ortaya çıkartarak va-tandaşları aydınlatacak insanlara ihtiyaç-ları olduğunu kaydetti. Muhalefet partileri ise hükümeti, sözko-nusu raporu çok geç tartışmaya açmakla eleştirdi. sonuçlar ortaya çıkardığını be-lirterek, rapora gerekli önemin verilmesi gerektiğini söyledi. Din nedeniyle insanların ayrımcılığa uğramasına karşı sürekli mücadele edil-mesi gerektiğinin altını çizen Thierse, bugüne kadar sadece kısa süreli önlem-lerin alındığını kaydetti. Federal Meclis

Yeşiller Partisi Grubu Genel Sekreteri Volker Beck de, hükümeti bu konuda ye-teri kadar önlem almamakla eleştirerek, bazı yerel yönetimlerin de Yahudi düş-manlığına karşı mücadeleyi daha ciddiye alması gerektiğini ifade etti. Sünnet konusunda yapılan tartışmaların da Yahudi düşmanlığını körüklediğini savunan Beck, Almanya’da eski ön yar-gıların yeniden canlandığını sözlerine ek-ledi. Alman hükümeti tarafından yapılan ve Ocak ayında açıklanan raporda, Ya-hudi düşmanlığının Alman toplumunun orta kesiminde de bulunduğu ve halkın yaklaşık yüzde 20’sinin Yahudi düşmanı görüşlere sahip olduğu bildirilmişti.

Yahudi düşmanlığıyla mücadeleAlmanya İçişleri Bakanı Friedrich: “Yahudi düşmanlığına karşı mücadele edilmeli”

Page 12: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASETSICAK SİYASET

12

Zum Auftakt einer zweitägigen Internationalen Datenschutzkon-ferenz in Berlin sprach sich Bun-

desinnenminister Dr. Hans-Peter Fri-edrich für eine weitere Europäisierung des Datenschutzrechts im Bereich der Wirtschaft aus. „Ein Wirtschaftsraum mit über 500 Millionen Verbrauchern braucht gemeinsame Standards für den Datenschutz. Im Zeitalter des Internets und der Cloud macht das informatio-nelle Selbstbestimmungsrecht nicht an den Ländergrenzen Halt“, erklärte der Bundesinnenminister vor rund 250 Ex-perten aus Wissenschaft, Wirtschaft, EU-Mitgliedstaaten und Datenschutza-ufsichtsbehörden.Friedrich forderte strengere Regelungen für Datenverarbeitungen, die eine hohe Relevanz für die Persönlichkeits- und

Freiheitsrechte haben. Inhalt und Gren-zen von Profilbildungen müssten zentra-le Elemente einer Datenschutz-Grund-verordnung sein. Als Beispiel nannte er Suchmaschinen. Die Vorschläge der Kommission böten eine gute Grundlage und müssten gemeinsam mit allen Mitg-liedstaaten diskutiert werden. Friedrich plädierte dafür, Verantwortungsbereiche festzulegen und die Nutzer von sozia-len Netzwerken nicht mit komplizierten Datenschutzregeln allein zu lassen. „Die Verantwortlichen in der EU und in den Mitgliedstaaten haben hier besondere Schutzpflichten“, betonte der Bundesin-nenminister. Friedrich warnte davor, das Datenschutzrecht im Zuge einer Einhe-itslösung (One-size-fits-all-Modell) auf Sachverhalte zu erstrecken, die geme-inhin nicht als regelungsbedürftig bet-rachtet werden. „Wir müssen uns auf das

konzentrieren, wo die Gefahren für Per-sönlichkeitsrechte lauern“. Er plädierte dafür, klare Verantwortungsbereiche festzulegen und insbesondere zwischen Anbietern und Nutzern zu unterscheiden.Zugleich lobte Friedrich den hohen Stan-dard des deutschen Datenschutzes in allen Bereichen der öffentlichen Verwal-tung von Bund und Ländern: „Die Bür-gerinnen und Bürger können vom Staat zu Recht einen besonders sorgfältigen Umgang mit ihren Daten verlangen. Da-bei ist und bleibt Deutschland mit seinen Datenschutzbeauftragten Vorbild.“Die Konferenz wird am 18. Oktober fort-gesetzt. Hauptredner am ersten Tag war der frühere Bundesverfassungsrichter Dieter Grimm, der sich grundlegend mit den verfassungsrechtlichen Vorgaben ei-nes modernen Datenschutzes befasste.

Europäischer Datenschutzreform„Bundesinnenminister Friedrich fordert Verbesserungen bei Europäischer Datenschutzreform.“

Bundeskanzlerin Angela Merkel, Wirtschaftsminister Philipp Rös-ler, Forschungsministerin Annette

Schavan und Kanzleramtsminister Ro-nald Pofalla haben sich mit Vertretern aus Wirtschaft und Wissenschaft zur vi-erten Sitzung des „Innovationsdialogs“ im Kanzleramt getroffen.Im Fokus der Sitzung stand die internationale Dimen-sion der deutschen Innovationspolitik – am Beispiel Asien.Die Entwicklungsdynamik der letzten Jahre in Asien hat die Rahmenbedin-gungen für Wissenschaft und Wirtschaft in Deutschland entscheidend verändert. Neue Exportchancen und neue Part-ner, aber auch neue Wettbewerber sind in den Forschungseinrichtungen und Unternehmen Asiens erwachsen. Zahlre-iche neue Kooperationen und Kontakte sind mittlerweile zwischen den Akteu-ren beider Regionen geknüpft worden. Deutschland muss sich insgesamt dieser neuen Herausforderung stellen und die darinliegenden Chancen bestmöglich nutzen. Dazu wurden beim Innovations-dialog Vorschläge diskutiert, die unter

anderem fünf verschiedene strategische Handlungsfelder umfassen: Zugang zu wissenschaftlicher Exzellenz in Asi-en, Zugang zu Fachkräften, Normen und Standards, Patente und Gebrauch-smuster, Finanzierung und Investiti-on. Dabei würdigten die Experten aus Wirtschaft und Wissenschaft bestehen-de Maßnahmen der Bundesregierung wie Internationalisierungs-Strategie, Normungspolitisches Konzept, High-tech-Strategie, Nationale Plattform Elektromobilität, Fachkräfteoffensive und das neue Willkommensportal „make-it-in-germany.com“. Der In-novationsdialog wird inhaltlich von einer Geschäftsstelle vorbereitet, die bei acatech – Deutsche Akademie der Technikwissenschaften angesiedelt ist. Vertreter von Wirtschaft und Wissens-chaft im Innovationsdialog: Prof. Dr. Henning Kagermann, Präsident von acatech – Deutsche Akademie der Tech-nikwissenschaften (Vorsitz)Prof. Dr. Dr. Andreas Barner, Sprecher der Unterneh-mensleitung der Boehringer Ingelhe-im Pharma GmbH & Co. KG Dr. Ute Bergner, Unternehmensgründerin und

Geschäftsführerin der VACOM Vakuum Komponenten & Messtechnik GmbH Prof. Dr. Bruno O. Braun, Präsident des Vereins Deutscher Ingenieure Prof. Dr. Hans-Jörg Bullinger, ehemals Präsident der Fraunhofer-Gesellschaft zur Förde-rung der angewandten Forschung Dr. Jürgen Großmann, ehemals Vorsitzender des Vorstands der RWE AG Prof. Dr. Peter Gruss, Präsident der Max-Planck-Gesellschaft Prof. Dr. Jörg Hacker, Präsident der Leopoldina Prof. Dietmar Harhoff, Ph.D., Ludwig-Maximilians-Universität München, Vorstand des Ins-tituts für Innovationsforschung, Techno-logiemanagement und Entrepreneurship Prof. Dr. Stephan A. Jansen, Präsident der Zeppelin Universität GmbH Prof. Dr. Renate Köcher, Geschäftsführerin des Instituts für Demoskopie Allensbach Michael Sommer, Bundesvorsitzender des Deutschen Gewerkschaftsbundes Dr. Peter Terhart, Alleinvorstand der S-REFIT AG Dr. Manfred Wittenstein, Vorsitzender des Vorstands der Wittens-tein AG Dr. Dieter Zetsche, Vorsitzender des Vorstands der Daimler AG

InnovationsdialogInnovationsdialog: Die internationale Dimension der deutschen Innovationspolitik - am Beispiel  Asien

Page 13: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASETSICAK SİYASET

13

Almanya Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, AB’nin yakın bir gelecekte genişleme imkanına sa-hip olmadığına inandığını söyledi. Lammert, “Welt am

Sonntag” gazetesine yaptığı açıklamada, AB’nin sağlamlaştırıl-ması konusunda henüz yapılacak çok iş olduğunu, bu nedenle genişlemeye öncelik verilmemesi gerektiğini savunarak, “Yakın gelecek için AB’nin genişleme yeteneğine sahip olduğunu san-

mıyorum” dedi. Özellikle Hırvatistan’ın şu an üyelik için hazır olmadığını ifade eden Lammert, Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliği konusunda edinilen olumsuz tecrübelerden sonra Hırvatistan’ın üyelik için hazır olduğuna inanmadığını kaydetti. Lammert, Avrupa’nın içindeki entegrasyonun sürdürülmesinin önemli olduğunu, AB üyesi ülkelerle ortak bir bütçe politikası-nın gerçekleştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Lammert: AB genişlemeye sahip değilAlmanya Federal Meclis Başkanı Lammert: -”Yakın gelecek için AB’nin geniş-leme yeteneğine sahip olduğunu sanmıyorum”

Almanların en fazla evlendiği yabancıların başında Türk-lerin geldiği bildirildi. Federal İstatistik Dairesi’nin ve-rilerine göre, yabancılarla evlenen Almanların sayısı her

yıl artıyor ve Alman kadınların evlendiği yabancıların başında Türkler geliyor. Alman kadınların tercihleri arasında daha sonra İngilizler, Amerikalılar, Lübnanlılar, Polonyalılar ve İtalyanlar geliyor. Alman erkekler ise sırasıyla en fazla, Polonyalıları,

Türkleri, Rusları, Taylandlıları ve Ukraynalıları tercih ediyor. Yabancılarla evlenen Almanların sayısının her yıl arttığı ve ge-çen yılki rakamın 2 bin 701’e ulaştığı, bunun da ülkedeki tüm evliliklerin yüzde 21,5’ini oluşturduğu ifade edildi. Almanya’da geçen yıl birbiriyle evlenen yabancıların sayısının ise 270 oldu-ğu bildirildi.

Almanlar Türklerle evleniyorAlman kadınların en fazla evlendiği yabancılar Türkler

AB devlet ve hükümet başkanları, Suriye’den Türkiye’ye top atışları yapılmasını şiddetle kına-

dı.Brüksel’de toplanan AB zirvesinin Suriye ile ilgili ka-rarlarında, “AB liderleri Suriye güçlerinin Türk toprakları-na top atışlarını şiddetle kınar ve Suriye makamlarına tüm komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tam saygı göstermesi ve tüm taraflara da tırmanmayı önleme çağrısı yapar” denildi.Suriye’de kötüleşen insani durumdan “dehşete düştükleri”ni belirten AB liderleri, Birleşmiş Millet-ler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi El-Ahtar el-İbrahimi’nin krize siyasi çözüm bulma çabalarına da tam destek verdi.AB kararlarında, Suriyeli muhaliflere “düzen içinde, barış-çıl ve kapsayıcı bir geçiş süreci için ortak ilkeler üzerinde uzlaşmaları” çağrısı yapıldı.AB liderleri ayrıca, dışişleri bakanlarının 15 Ekim’de Su-riye ve İran’a yönelik aldıkları ilave yaptırımları onayladı.

AB liderleri top atışlarını kınadıAB liderleri Suriye’den Türkiye’ye top atışları yapılmasını şiddetle kınadı

Yunanistan’ın Berlin Askeri Ateşesi’nin aracına piknik tüpleri ile saldırı düzenlendi. Yunanistan’ın Berlin Büyükelçiliği’ne ait diplomatik plakalı araca yapılan saldırının, askeri ateşe Themistoklis Gribiris’in rezidansının olduğu binanın garajında park halindeyken gerçekleştiği, saldırı sonrası aracın tahrip olduğu ve kullanılamaz hale geldiği bildirildi. Olay yerinde 3 adet piknik

tüpünün bulunduğu belirtildi. Berlin polisi de, Yunanistan Büyükelçiliği’nde bir görevlinin arabasının kundaklandığını doğruladı.

Büyükelçilik aracına saldırıBerlin’de Yunanistan Büyükelçiliği aracına saldırı

Page 14: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASETSICAK SİYASET

14

Die EU-Kommission kritisiert zu Recht die Lage der Grund- und Menschenrechte in der Türkei.

Die Regierung Erdogan muss dringend zurückfinden zu ihrem vor den Beitritts-verhandlungen angekündigten Weg der Reformen und der Modernisierung. Es ist inakzeptabel, dass türkische Gerichte die Gesetze zunehmend missbrauchen, um die Meinungs- und Pressefreiheit zu beschränken. Im Besonderen gehö-ren die Anti-Terrorgesetzte, die diese Justizwillkür bedienen, dringend auf den Prüfstand.Beitrittsverhandlungen sind aber keine Einbahnstraße. Auch die Europäische Union muss die Verhandlungen wieder mit vollem Ernst betreiben. Gerade Bun-deskanzlerin Merkel ist in der Pflicht. Denn sie hat sich stets hinter dem ab-

surden Vorschlag einer so genannten privilegierten Partnerschaft ihrer Partei versteckt und maßgeblich dazu beigetra-gen, die Verhandlungen zum Erliegen zu bringen. Die Europäische Union würde von einem Beitritt der Türkei mindestens genauso profitieren wie umgekehrt. Die aktuellen Herausforderungen der Eurokrise, die Spannungen im Nahen Osten und der Syrien-Konflikt zeigen einmal mehr, dass eine wirtschaftlich aufstrebende Türkei mit einer europä-isch ausgerichteten Außen- und Sicher-heitspolitik ein wertvolles Mitglied der Europäischen Union sein kann. Nun gilt es wieder an den Verhandlungstisch zu-rückzukehren und der Türkei eine faire Chance auf den EU-Beitritt zu geben, denn in der Türkei bildet der Beitrittspro-zess nach wie vor den wirksamsten Rah-

men, um die Umsetzung EU-bezogener Reformen zu fördern und das Land auf einer modernen, demokratisch-rechts-staatlichen Grundlage weiter zu entwi-ckeln.Wir hoffen, dass die türkische Regierung die nötige Kraft und Glaubwürdigkeit aufbringt, wie angekündigt bis zum Jah-resende eine neue Verfassung auszuar-beiten. Eine Verfassung, die den Schutz von Minderheiten garantiert und Grund- und Menschenrechte nicht nur auf dem Papier schützt. Eine neue demokratische Verfassung könnte ein wichtiges Signal für die Wiederbelebung der Beitrittsver-handlungen sein. Ebenso wichtig ist aber ein klares Bekenntnis zum Beitrittspro-zess seitens der EU, das dem weiteren Demokratisierungsprozess in der Türkei wichtige Impulse verleihen würde.“

Jahresberichts der EU-Kommission zur Türkei 

Der Europaabgeordnete Ismail Er-tug kommentiert den veröffent-lichten Kommissionsfortschritts-

bericht der Türkei. „Viele Fortschritte weist der Bericht nicht auf.Der Reformprozess hat sich im vergleich zu den letzten Jahren verlangsamt“, äußert sich Ertug enttäuscht über den schleppend voranschreiten Reformpro-zess in der Türkei. „Nur mit einer neuen Verfassung, die die freie Meinungsäuße-rung und die Grundrechte der Mehrheit und aller Minderheiten in der Türkei unter Schutz stellt, kann die Kurdenfra-ge, Probleme mit Besitzrechten christ-licher Einrichtungen und alawitischer Gebetshäuser oder die Kopftuchdebatte vernünftig adressiert werden“, kritisiert Ertug den schleppend voranschreitenden Verfassungsreformprozess in der Türkei.Ertug weist aber auch daraufhin, dass die Türkei in diesen Tagen mit großen Turbulenzen zu kämpfen hat. Der Bür-gerkrieg in Syrien und der wiederauf-keimende PKK-Terrorismus lasen wenig Aufmerksamkeit für EUReformen zu. 700 Menschen kamen im vergangen Jahr durch Terrorangriffe ums Leben und 100 000 syrische Flüchtlinge werden in der Türkei versorgt. Die Kapazitäten sind er-schöpft und eine humanitäre Katastrophe droht. Ertug fordert die europäischen Re-gierungen auf die Türkei zu unterstützen. Ertug zu folge, fällt es Politikern schwer die türkische Bevölkerung für die EU

und ihre Reformvorschläge zu begeis-tern. „Für welche EU denn, fragt man sich. Eine EU, die Millionen Türken niemals betreten werden können, weil sie für die Einreise ein mit vielen Strapazen ver-bundenes Visum brauchen. Wie sollen sich die Menschen denn für Europa inte-ressieren und begeistern, wenn sie nicht einmal Europa besuchen dürfen? „, fragt der Europaabgeordnete und verweist auf den Glaubwürdigkeitsverlust der EU in der Türkei. ‚Wir haben alle Instrumente in der Hand, um Reformen in der Türkei Die EU muss die Türkei motivieren! Der Europaabgeordnete Ismail Ertug kommentiert den heute veröffentlichten Kommissionsfortschrittsbericht der Tür-kei. „Viele Fortschritte weist der Bericht nicht auf. Der Reformprozess hat sich im vergleich zu den letzten Jahren ver-langsamt“, äußert sich Ertug enttäuscht über den schleppend voranschreiten Reformprozess in der Türkei. „Nur mit einer neuen Verfassung, die die freie Meinungsäußerung und die Grundrechte der Mehrheit und aller Minderheiten in der Türkei unter Schutz stellt, kann die Kurdenfrage, Probleme mit Besitzrech-ten christlicher Einrichtungen und alewi-tischer Gebetshäuser oder die Kopftuch-debatte vernünftig adressiert werden“, kritisiert Ertug den schleppend voran-schreitenden Verfassungsreformprozess in der Türkei.

Ertug weist aber auch daraufhin, dass die Türkei in diesen Tagen mit großen Turbulenzen zu kämpfen hat. Der Bür-gerkrieg in Syrien und der wiederauf-keimende PKK-Terrorismus lasen wenig Aufmerksamkeit für EUReformen zu. 700 Menschen kamen im vergangen Jahr durch Terrorangriffe ums Leben und 100 000 syrische Flüchtlinge werden in der Türkei versorgt. Die Kapazitäten sind er-schöpft und eine humanitäre Katastrophe droht. Ertug fordert die europäischen Regierun-gen auf die Türkei zu unterstützen. Ertug zu folge, fällt es Politikern schwer die türkische Bevölkerung für die EU und ihre Reformvorschläge zu begeistern. „Für welche EU denn, fragt man sich. Eine EU, die Millionen Türken niemals betreten werden können, weil sie für die Einreise ein mit vielen Strapazen ver-bundenes Visum brauchen. Wie sollen sich die Menschen denn für Europa interessieren und begeistern, wenn sie nicht einmal Europa besuchen dürfen? „, fragt der Europaabgeordnete und verweist auf den Glaubwürdigkeits-verlust der EU in der Türkei. ‚Wir haben alle Instrumente in der Hand, um Refor-men in der Türkei.

Ismail ErtugMitglied des Europäischen Parlaments Stv. SPD-Bezirksvorsitzender Mitglied des Landesvorstands

Die EU muss die Türkei motivieren!

Page 15: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASETSICAK SİYASET

15

Almanya’nın, Avrupa’daki en yaşlı, dünya çapında da en yaşlı nüfusa sahip ikinci ülke olduğu

bildirildi. Federal İstatistik Dairesi Baş-kanı Roderich Egeler, Berlin’de yaptığı açıklamada, Almanya’nın Avrupa çapın-da en yaşlı nüfusa sahip, ayrıca 15 yaşın altındaki gençlerin de an az olduğu ülke olduğunu belirterek, 15 yaşın altındaki çocukların oranının genel nüfusun yüzde 13,5’ini oluşturduğunu, dünya çapında bir tek Japonya’da bu yaştaki çocukların oranının yüzde 13,4 olduğunu söyledi. Almanya’da yaşayan 65 yaşın üzerinde-ki insanların oranının da Avrupa çapında en fazla olduğuna ve bu oranın sadece

Japonya’da daha fazla olduğuna işaret eden Egeler, 1980 yılında ülkede çalışan her 100 insana karşılık sadece 27 kişinin 65 yaşın üzerinde olduğunu, bu sayının 2010 yılında her 100 çalışana karşılık 34’e yükseldiğini ve bu sayının 2030 yılında 53’e yükselmesinin beklendiğini kaydetti. Egeler, Almanya’daki doğum oranının da 50 yıl öncesine göre neredeyse yarı yarıya azaldığına işaret ederek, 1964 yılında ülkede 1,4 milyon çocuk doğar-ken, bu sayının 2011 yılında 663 bin olduğunu belirtti. Doğumların yaklaşık 40 yıldan beri nüfusu dengelemek için yeterli olmadığını ifade eden Egeler, bu

dengenin kurulabilmesi için ülkedeki her kadının ortalama 2,1 çocuk doğurması gerektiğini, şu anda bu ortalama sayının 1,4 olduğunu söyledi. Göçün toplumdaki yaşlanmayı yavaşla-tabileceğini, ancak tümüyle durdurmaya yeterli olmayacağını da belirten Egeler, geçen yıl olduğu gibi yaklaşık 300 bin göçmenin ülkeye gelerek kalmasının bile bu olumsuz gidişatı durdurmak için yeterli olmadığını kaydetti. Egeler, top-lumun gittikçe yaşlanmasının, bakım personelinin yetersizliği nedeniyle yaşlı insanların bakımı gibi bazı çok büyük so-runları da beraberinde getirdiğine dikkati çekti.

Dünyadaki ikinci yaşlı nüfusu

Almanya, dünyadaki en yaşlı nüfusa sahip ikinci ülke

Genau ein Jahr ist der Youtube-Kanal der Bundesregierung jetzt online. 175 Videos, 725.000 Videoaufrufe: Die Bun-desregierung nutzt das Portal als zusätzliche Plattform,

um über die Regierungspolitik zu informieren. Das Fazit nach einem Jahr sei auf jeden Fall positiv, betont Regierungssprecher Steffen Seibert im „3 Fragen 3 Antworten“-Interview. „Wir wussten dass Youtube nicht per se ein politisches Medium ist. Die meisten sind auf YouTube, um Unterhaltung zu suchen“. Dennoch sei der Kanal von den Usern gut angenommen wor-den. Wichtiges Anliegen sei der Dialog mit den Nutzerinnen

und Nutzern. „Wir wünschen uns Kommentare, auch wenn sie kritisch sind“, so der Regierungssprecher. Seibert ruft für den Youtube-Kanal der Bundesregierung ausdrücklich zu Ideen, Anregungen und Kritik auf: „Davon können wir was lernen“, so der Regierungssprecher.Neben Videos zu verschiedenen Themen der Regierungsarbeit gibt es die Formate „Die Woche der Kanzlerin“ und das Inter-viewformat „3 Fragen 3 Antworten“. „Das sind Formate, von denen wir merken, dass sie angenommen werden. Wir wollen sie noch weiter ausbauen“, kündigt Seibert an.

Bundesregierung auf YoutubeEin Jahr Bundesregierung auf Youtube: Regierungssprecher Seibert zieht positives Fazit

“Evsizlere Yardım” adlı Protestan kuruluşun başkanı Jens Rannenberg, Nürnberg’de düzenlenen bir toplantıda,

ülke çapında yaklaşık 250 bin evsiz kişinin bulunduğunu belir-terek, fakirlikten genellikle büyük kentlerdeki gençlerin ya da 50 yaşın üzerindeki yaşlı insanların olumsuz etkilendiğini söy-ledi.Yoğun yerleşim merkezlerinde gittikçe artan kira ücretle-rinin ve maddi imkansızlıkların insanları sefalete sürüklediğini ifade eden Rannenberg, 30 yaşın altındaki evsizlerin genelde yetersiz eğitim aldığını vurguladı.

Yerel yönetimlerin insanların evsiz kalmasını önlemekle yü-kümlü olduğunu belirten Rannenberg, birçok yerel yönetimi ve belediyeyi de bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmemek-le eleştirdi.Söz konusu yardım kuruluşundan yapılan açıklamada da evsiz-lerin sayısının, 2 yıl üst üste azalmasından sonra bu sene yeni-den artmaya başladığı, bu kişilerin çoğu yerde kötü şartlar altın-da yaşadığı kaydedildi.

250 bin kişi evsiz Ülkede yaklaşık 250 bin kişinin evsiz olduğu bildirildi

Page 16: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

16

Deutschland stellt weitere Mittel in Höhe von 5 Millionen Euro für sterben Hilfe in Syrien und Höh-

le Nachbarländern Bereit. Ein Schwer-punkt Liegt NEBEN der Medizinischen Versorgung Auf den Vorbereitungen für Den bevorstehenden Winter. Deutsche Hilfsorganisationen Aber Auch das.

Technische Hilfswerk (THW) Arbeiten Gemeinsam mit DEM UNHCR Daran sterben Flüchtlinge mit warmer Klei-dung, Decken und Öfen zu versorgen. Von Dazu erklärte Bundesaußenminister Westerwelle, der heute AUCH Den Ho-

hen Flüchtlingskommissar der Vereinten

Nationen Guterres trifft: Die Dramatisch

Steigende Zahl von Flüchtlingen in und

um Syrien bereitet UNS allergrößte Sor-

ge. IHNEN fehlt es oft am Nötigsten. Der

nahende Winter-WIRD sterben Situation

verschlimmern.

Mit Den zusätzlichen Mitteln Wollen

Wir Éinen Beitrag zur Linderung der Not

Leisten.Wir Wann & Höhle Flüchtlingen

und Höhle Nachbarländern, sterben SIE

so selbstlos aufnehmen, nach Kräften

beistehen. DAS IST Unsere Pfl icht Ge-

genüber Den Menschen. “ Mit Den zu-

sätzlichen Geldern erhöht Sich sterben

Humanitäre Hilfe der Bundesregierung

in Syrien und Den Nachbarstaaten auf

28,3 millionen Euro.

Die Humanitäre Lage in Syrien und Höh-

le Nachbarländern verschlechtert Sich

weiter. Allein Uber Das UN-Flüchtlings-

hilfswerk (UNHCR) Sind in der Region

bereits mehr bekannt als 340,000 Flücht-

linge Offi ziell registriert. Täglich fl iehen

mehr Menschen vor Höhle Kämpfen in

Syrien.

Hilfe für syrische FlüchtlingeDeutschland erhöht Humanitäre Hilfe für syrische Flüchtlinge

Page 17: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SICAK SİYASET

17

Alman hükümetinin göç ve uyum-dan sorumlu Devlet Bakanı Ma-ria Böhmer, hükümetin belir-

lemek istediği demografi stratejisinin, eğitimli yabancı insanların Almanya’ya entegrasyonunu daha yoğun şekilde gö-zönünde bulundurması gerektiğini be-lirtti. Böhmer, Berlin’de düzenlenen De-mografi Zirvesi ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, Alman nüfusu gittikçe yaşlanırken ülkedeki göçmen kökenli in-sanların sayısının arttığına ve daha şim-diden her 5 kişiden birinin göçmen kö-

kenli bir aileden geldiğine işaret ederek, “Demografi stratejisi, eğitimli yabancı iş gücünün entegrasyonunu daha fazla göz önünde bulundurmalı” görüşüne yer ver-di. Almanya’nın geleceği için yerli insanla-rın yanı sıra göçmenlerin potansiyelin-den de yoğun şekilde istifade edilmesi gerektiğini ifade eden Böhmer, eğitimli insanların yetersizliği sebebiyle şirket-lerdeki birçok yerin doldurulamadığına dikkati çekti. Bu nedenle Almanya’nın, eğitimli yabancı insanlar için daha ca-

zip hale getirilmesinin çok büyük öne-me sahip olduğunu belirten Böhmer, bu bağlamda eğitimli yabancıların Alman toplumuna entegrasyonunun çok önemli olduğunu ve bu konuda kendilerine yar-dımcı olunması gerektiğini kaydetti.Böhmer, göçmenlerin toplumda gittik-çe daha yoğun şekilde zenginlik olarak görülmeye başlandığını, bu bilinçle ha-reket etmeye devam etmesi durumunda Almanya’nın demografik sorunları iyi bir şekilde aşacağını ifade etti.

Demografi stratejisiGöç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Böhmer: -”Demografi stratejisi, eğitimli yabancı iş gücünün entegrasyonunu daha fazla göz önünde bulundurmalı”

Staatsministerin Maria Böhmer hat eindringlich an die Arbeitgeber appelliert, intensiver als bisher

junge Migranten auszubilden. „Der Be-rufsbildungsbericht 2012 belegt: Betrie-be haben zunehmend Probleme, freie Ausbildungsplätze zu besetzen. Durch den demografischen Wandel stehen im-mer weniger Bewerber zur Verfügung. Deshalb fordere ich die Arbeitgeber dringend auf, verstärkt die Ausbildung von jungen Migranten in den Blick zu nehmen. Ihre Ausbildungssituation hat sich zwar leicht verbessert. Von einer Chancengleichheit kann aber noch lange keine Rede sein. Es ist jetzt höchste Zeit, den demografischen Wandel als Rü-ckenwind anzusehen und die Ausbildung

von Migranten voranzutreiben“, betonte Staatsministerin Böhmer heute anlässlich der Bundestagsde-batte über den Berufsbildungsbe-richt 2012.Laut Bericht hat sich die Ausbil-dungssituation von ausländischen Jugendlichen leicht verbessert. Ihre Ausbildungsbeteiligungsquo-te stieg von 31,4 Prozent im Jahr 2009 auf 33,5 Prozent im Jahr 2010. Sie lag aber nur etwa halb so hoch wie die der deutschen Ju-gendlichen (65,4 Prozent). „Wer jetzt die Potenziale von Migranten nutzt, sichert sich die Fachkräfte

für die Zukunft seines Unternehmens! Die Ausbildung von Migranten ist ein mehrfacher Gewinn: Sie stehen für die wachsende Vielfalt in unserem Land und können als Brückenbauer besonders gut neue Kundenkreise ansprechen. Zu-dem ist es angesichts des internationalen Wettbewerbs für Arbeitgeber von gro-ßem Vorteil, dass Migranten häufig in mehreren Sprachen zu Hause sind. Mi-granten auszubilden heißt, in die eigene Zukunft zu investieren. Und gleichzeitig den Migranten selbst eine erfolgreiche Perspektive in unserem Land zu bieten“, erklärte Böhmer.„Für den Zusammenhalt und die Zu-kunftsfähigkeit unseres Landes ist es entscheidend, junge Migranten beim

Übergang von der Schule in den Beruf mit ganzer Kraft zu unterstützen. Politik und Wirtschaft ziehen hierbei an einem Strang. Im Nationalen Ausbildungs-pakt ist die Förderung von Migranten seit 2010 wichtiger Schwerpunkt. Als Mitglied des Ausbildungspaktes führe ich jährliche Ausbildungs- und Eltern-konferenzen durch. Dabei stehen der in-tensive Austausch und die Bildung von Netzwerken am Übergang von der Schu-le in den Beruf im Mittelpunkt. Die Wei-chen für eine größere Chancengleichheit von Migranten auf dem Ausbildungs-markt sind gestellt“, erklärte Böhmer.„Jetzt gilt es, die Anstrengungen ge-meinsam zu verstärken. Notwendig ist beispielsweise eine intensive und frühe Berufsorientierung in den Schulen. Eine entscheidende Rolle kommt auch den El-tern zu. Sie sind wichtige Vorbilder und Ratgeber für ihre Kinder. Für die Verant-wortlichen in Schulen und bei der Be-rufsberatung gilt es, die Eltern intensiv einzubeziehen. Zudem müssen die Eltern in die Lage versetzt werden, ihre Kinder auf ihrem Bildungsweg zu unterstüt-zen, damit die Voraussetzungen für einen erfolgreichen Einstieg ins Berufsleben erfüllt werden. Die Eltern sollen wissen: Das deutsche Ausbildungssystem bietet ihren Kindern hervorragende Aufstiegs-chancen für die Zukunft“, betonte die Integrationsbeauftragte der Bundesregie-rung.

Junge Migranten Staatsministerin Maria Böhmer: “Wer heute junge Migranten ausbildet, sichert sich die Fachkräfte von morgen“

Page 18: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Nare Yeşilyurt

Page 19: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Nare Yeşilyurt

PORTRE

Page 20: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Sayın Nare Yeşilyurt, şu an Evde Hasta Bakım Servisi Deta- Med’in merkezindeyiz. Siz kurdunuz. Berlin tanı-yor, Almanya tanıyor, neredeyse tüm dünya tanıyor. An-cak siz yeni bir proje daha geliştirdiniz. Bu Almanya’da ve Berlin’de bir ilk. Böylece bir ilke daha imza atıyorsu-nuz. Ayrıntıları sizden alalım. Bu nasıl bir proje?

Bu bilge ve bilgenin çiftliği olacak. Berlin’de 18 bin metrekare arsa aldım. Bu arsanın üzerine bir çiftlik yapmak istiyorum. Yaşlı insanla-rın yaşayacağı bir çiftlik. Burada 65 yaş üzeri şahıslar doğa ile başbaşa da olabilecekler. Hayvanlar, her türlü sebzenin yetiştiği geniş bahçeler ve sera bu arazide yer alacak. Hedefim yaşlı insanların huzur evlerine tıkanmamaları. Ağaçlar, çiçekler arasında hayallerindeki en iyi hayatı yaşasınlar istiyorum. Benim bu projemde, sakin hayat yaşamak isteyen yaşlı pek olmayacak gibi. Zira, buradaki yaşlılara sorumluluk yüklemek istiyorum. Günümüzde yaşlı insanlar özellikle büyük şehirlerde, dok-tor ziyaretlerinden hastalık üretmekten ve bunalım geçirmekten başka yapacak iş bulamıyorlar. Daha aktif, canlı ve üretken bir yaşlılık süreci yaşasınlar görüşündeyim. “ Ben nasıl bir yaşlı olmak sitiyorum sorusunu kendime sordum” Ben yaşlandığımda insanlar, benim hayat tecrübem-den faydalansınlar isterim. Mesela etrafımda onun hayat tecrübesinden faydalanacağım yaşlılar olsun çok isterdim. Çiftlik fikri bu temelden yola çıkarak doğdu ve gelişti.

Berlin büyük bir dünya metropolü. Hız ve kısmen de olsa kent yaşamı-na mahsus olan gürültü belirleyici öğeler arasıda. Bu ortamda böyle bir projeyi ayakta tutmak yaşatmak mümkün olabilecek mi?

Etrafımdaki insanlarla bu konuda istişarede bulunduk. Bu proje banka-cılar, yatırımcılar arasında büyük beğeni topladı ve hayranlık uyandır-dı. Bu insanlar projede kendilerini buldular. Kendi kendilerine“ Biz de yaşlanacağız ve bu kadar mesleki tecrübeyi nasıl işe yarar hale getire-ceğiz” sorusunu sorduklarını anlattılar. Günümüzde insanlar bir soruyla karşılaşınca internete giriyor. Sorunun yanıtını alıyor. Ancak empati yok. Oysa, birikim dolu bir insanla konuştuğunuzda birincisi tekrar iletişimin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Diyalog kurmayı unutuyoruz. Onun yerine çok hızlı yaşamayı öğreniyoruz.

Bilgelik ve bilgenin köyü sizin çiftliğe verdiğiniz bir isim. Bize tanımla-yın bilgenin çiftliğini desek nasıl tanımlarsınız?

18 bin metrekare arsa üzerinde dört adet büyük villa inşaa edilecek. Or-tada ufak bir göl, gölün içinde ördekler olacak. Villaların arkasında hay-vanların kalacağı ahırlar, sera ve kümesler olacak. Ayrıca çiftliğin etrafı yürüme yolu olacak. Bir başından öbür başına yürüdükleri zaman bir buçuk kilometrelik bir mesafe tutacak. Ayrıca her 50 metrede bir çeşitli spor aletleri olacak. Bu aletlerle kol, ayak ve beden çalışmaları yapıla-bilecek. Özellikle yaşlılıkta hareketsizlik, eklemlerde kireçlenme başta olmak üzere pek çok hastalığa neden oluyor.

Köyde kalacak bu bilge kişileri nasıl seçeceksiniz?

65 yaşında olmaları gerekiyor. Malülen emekli olanlar da bu gruba dahil. Bunlar 40 yaşında da olabilir. Ancak, bütün ömrünü tembellik yaparak geçirenler, başkalarının sırtından yaşayan kişiler gelemeyecek o çiftliğe. Çiftliğe alacağım kişiler çalışkan, bir şeyler öğretmek isteyen insanlar olacak. Bu arada mesleklerinin ne olduğu hiç önemli değil. Terzi ola-rak çalışmış olabilir, ötekisi üniversitede hoca olmuş olabilir. Başkası 30 yıl temizlik işçiliği yapmış olabilir. Önemli olan bu insanların yaptıkları işten kazandıkları tecrübe. Bize sadece profosörler, üniversiteye giden kişiler lazım değil. Bize çöpçü, temizlikçi, aşçı da lazım. Herkes aka-demiker olmak zorunda değil. O yüzden bizim çiftliğimize alacağımız şahıslarda aradığımız en önemli kriterlerden birisi hem çalışkan hem de çalışmış olmaları.

Bu çiftliğin elbette bir maliyeti var. Bu miktarı sakıncası yok ise öğren-memiz mümkün mü?

Bu çiftlik büyük bir yatırım gerektiriyor. Türkiye’den destekçilerim var. Türkiye’den holding buraya belli bir miktar para yolladı. Bu parayla çift-liğin arsasını aldım. Önümüzdeki dönemlerde hibeden para alacağız.

Page 21: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Ben kendim de bir miktar kredi çekiyorum. Çiftliğin toplam değeri sekiz milyonu geçebilir.

Deta- Med’e gelelim. Nare Yeşilyurt ve Deta – Med bu iki isim bir-biriyle özdeşleşti ve Berlin sınırlarını aştı. Deta- Med deyince ne dü-şünmemiz gerekiyor?

Hiç kimse yokken biz vardık. 14 yıl önce Almanya’da yaşayan Türk-lerin bakıma ihtiyacı olduğunu farkettim. Bir taslak hazırladım. Bu-rada kültüre yönelik bakım nedir sorusuna açıklık getirmeye çalış-tım. Benden önce hiç bir Allah’ın kulu bunu göremedi. O yüzden Deta- Med için “ Hiç kimse yokken biz vardık” tanımını yapıyoruz. Hala varız ve de önümüzdeki senelerde de var olacağız.

Sizi bu denli güvenli kılan ne?

Başarılıyız. Şu an Almanya’da en başarılı Türk Bakım Servisi’yiz. Yılın iş kadını seçildim Almanya’da. Bunun yanısıra yaptığım iş-lerden dolayı Almanya çapında sunucu olarak çağrılıyorum. Konfe-ranslara katılıyorum. “Bir iş yeri nasıl yönetilir” ve “Aileye uygun iş saatleri nasıl uygulanır” bu ve benzeri konularda bilir kişi olarak konferanslarda konuşmalar yapıyorum. Almanya çapında örnek bir iş yeri sahibiyim. O yüzden de yaptığım işten eminim. Aynı zamanda bizde çalışanları eğitiyoruz. Eğitim merkeziyiz. Bunu da Alice Sala-mon yüksek okulu ile ortak yürütüyoruz.

Nare Yeşilyurt kim? Sizi tanıyabilir miyiz?

1967 doğumluyum. 3 yaşında Berlin’e geldim. Burada hemşirelik meslek eğitimini yaptım. Sonra pedegoji okudum. 2 çocuk annesi-yim. Benim asıl mesleğim ev kadınlığı. Günde 6 saat çalışıyorum. Alış veriş, çamaşır ve yemek yapmak çok sevdiğim uğraşlar.

Berlin Nare Yeşilyurt için ne ifade ediyor?

Vazgeçilmeyecek bir şehir. İstanbul ile bire bir tutabileceğim bir yer.

Berlin’in dünya metroplü olması sizi ürkütüyor mu yoksa umut mu veriyor?

Berlin’de iş dünyasının içinde olmak beni cesaretlendiriyor. Üstelik böyle bir metropolde “Yılın İş Kadını” seçilmek beni gururlandırı-yor. Bu kadar Alman ve farklı ülkelerden kadın arasından bu alan-da sıyrılmak ve bir Türk kadını olarak birinci olmak müthiş bir şey. Özetle Berlin’de olduğum için gurur duyuyorum.

Başta Berlin olmak üzere Almanya ya da Almanya dışında konfe-ranslara katılıyorsunuz. Bu denli yoğun çalışan birisi olarak bu kon-feranslarda konuşmacı olmayı neden kabul ediyorsunuz?

Ben konuşmacı olarak katıldığım ve karşılığında yüklü miktarda üc-ret aldığım konferanslarda, cinsel tacize uğramış çocuklar için çalışı-yorum. Kazandığım paraları doğrudan, cinsel tacize uğramış çocuk-lar adına, Wildwasser’a yolluyorum. Hedefim sadece para kazanmak olamaz, topluma faydalı olmak istiyorum. Topluma faydam var. 240 kişi çalıştırıyorum. 33 kişiye meslek yaptırıyorum. Ama bu beni tat-min etmiyor. Ayda 3 veya 4 defa, Berlin dışı Almanya dışı konferans-lara uzman kişi olarak davet ediliyorum. Aynı zamanda kültür mis-yonerliği yapıyorum. Kültüre yönelik bakım nedir? Kültüre yönelik evde hasta bakım servisi nedir? Sorularına yanıt veriyorum.

Hep ilklere imza atıyorsunuz. Deta- Med; Evde Hasta Bakım Servisi bir ilk. 3. Kuşak Emekliler Çiftliği de bir ilk. Bu denli yaratıcı düşü-nebilen bir insanın Nare Yeşilyurt’un siyasete atılma gibi bir düşün-cesi var mı?

İki ayrı ilkimiz daha var. Birisi Türklere yönelik Gündüz Bakım Evi. İkincisi Yoğun Hasta Bakım Evi. Politik çalışmalarım yok. Siyasete girmeyi düşünmüyorum. Bundan böyle kendi çocuklarım büyüyüp evden çıktıktan sonra ki az kaldı, kendimi bakıma muhtaç başka ço-cuklara adamak istiyorum.

Page 22: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 23: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 24: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Işık, Ses, Koku ve Renkler iyilestiriyor Berlin-Wedding'te yeni çocuk doktoru muayenehanesi Berlin-Wedding'te AOK Kuzeydoğu Sağlık Merkezi'nde yeni çocuk doktoru muayenehanesi; fonksiyonelliği, modern tasarımı ve eğitici eğlenceyi bir araya getiriyor. AOK Kuzeydoğu Sağlık Merkezi'ndeki bu muayenehane özel bir mekan psikolojisi taslağına göre düzenlenmiştir. Amaca uygun olarak yerleştirilmiş renkler, ışık, koku aromaları, sesler ve uzak bir galaksiden gelen at, küçük hastaların kendilerini her an iyi hissetmelerini ve doktor korkusunu yenmelerini sağlıyor. Yuvarlak hatlı ve yumuşak maddelerden oluşan mobilyalar sadece huzurlu bir ortamı sağlamıyor, aynı zamanda çocukların yaralanma riskini en aza indiriyor. Bu özel muayenehane fonksiyonelliği, konforu ve yenilikçi tasarımı bir arada bulunduruyor. AOK Kuzeydogu sağlik merkezi AOK üyelerine aynı çati altında çesitli branştan oluşan Doktorlardan en kısa zamanda fazla beklemeden muayene olma imkani sağlıyor . Saglık merkezimizde AOK üyelerine 13 çeşitli branştan gelmekte olan Doktorlarımızla verimli hizmetler sunmaktayız. Daha fazla bilgi icin aşağıdaki internet sitemize başvurabilirsiniz. www.CfG-Berlin.de

Centrum für Gesundheit der AOK Nordost • Müllerstraße 143 • 13353 Berlin

Page 25: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

25

Sri Lanka Büyükelçiliği görevine atanan Berlin Büyükelçiliği Müs-teşarı İskender Okyay ve Nijerya

Büyükelçisi olan Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat için, Berlin-Brandenburg Türk-Alman İşadamları Birliği (TDU) merkezinde bir veda toplantısı düzenlen-di.TDU Genel Başkanı Remzi Kaplan ile TDU yetkililerinin hazır bulunduğu top-lantıya Okyay ve Pulat’ın yanı sıra Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, eşi Gamze Karslıoğlu ve Sri Lanka’nın Ber-lin Büyükelçisi Sarrath Kongahage de katıldı. Büyükelçi Karslıoğlu konuşma-sında, Berlin Büyükelçiliği’nde görevli 2 arkadaşının büyükelçi olmasından büyük

gurur duyduğunu ve bunun Berlin Büyükelçiliği’ne verilen önemi gös-terdiğini söyledi. Okyay ve Pulat da konuşmalarında, kendilerine gös-terilen büyük ilgi ve alakadan dolayı Türk iş adamlarına ve kendilerine des-tek veren herkese teşekkür etti. Büyü-kelçi Kongahage ise, Türk meslektaşını tanımaktan büyük mutluluk duyduğunu belirterek, kendisini Sri Lanka’da ağır-lamaktan büyük mutluluk duyacağını söyledi. TDU Başkanı Kaplan, Okyay

ve Pulat’a fahri onur belgelerini takdim ederken; Erfurt kentinde düzenlenen Dünya Aşçılar Şampiyonası’nda başka ülkeler adına altın, gümüş ve bronz ma-dalya kazanan aşçılar da, şekerden kitap şeklinde yapılmış bir tatlıyı Büyükelçi Karslıoğlu’na hediye etti.

TDU veda toplantısıBüyükelçilik görevlerine atanan İskender Okyay ve Mustafa Pulat için veda toplantısı düzenlendi

Almanya’da bir mahkeme ilk kez başörtüsü yasağının ya-salara aykırı olduğuna karar verdi. Berlin İş Mahkeme-si, Mart ayında aldığı ancak yeni açıklanan bir kararda,

sadece başörtüsü taktığı için bir diş doktorunun yanında asistan olarak çalışmasına izin verilmeyen bir Müslüman kızın şikaye-tini haklı buldu. Mahkeme, adı açıklanmayan genç kızın sadece dininden dolayı ayrımcılığa uğradığına ve bunun Eşit Muamele Yasası’na aykırı olduğuna karar verdi. Başörtüsünün herhangi bir kıyafet parçası olmadığı, kişisel inancın bir ifadesi olduğu

belirtilen kararda, inançlı diğer bazı Müslüman kadınların ba-şörtüsü takmamasının da bu gerçeği değiştirmediği ifade edildi. Söz konusu Müslüman kızın, geçen yıl Berlin’deki Spandau semtinde bir diş doktorunun kliniğinde asistan olarak çalışmak istediği, kendisine bu iş için yeterli bilgi birikimine sahip oldu-ğu, ancak başörtüsünü çıkartması gerektiğinin söylendiği bildi-rildi. Bu öneriyi reddeden kızın şikayet için önce Berlin-Bran-denburg Türkiye Toplumu’na (TBB) başvurduğu, daha sonra da ayrımcılığa uğradığı için dava açtığı kaydedildi.

Başörtüsü yasağı yasalara aykırı

Almanya’nın en güzel Türk kızı Berlinli Damla Bingöl oldu. Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde üçüncüsü düzenlenen “Miss Turkuvaz 2012’’ güzellik yarışmasın-

da 18 aday arasından matematik yüksek okulunda okuyan 22 yaşındaki Damla Bingöl birinci oldu. Damla, tacını geçen yılın güzeli Berna Keklikler’den aldı. Yarışmaya Marl’dan katılan 24 yaşındaki Arzu Akyüz ikinciliği, Hückelhoven’den katılan

21 yaşındaki Gülcan Polat ise üçüncülüğü elde etti. Yarışma-ya Köln’den katılan Betül Ağabeyoğlu ise Miss Continantel ödülüyle taçlandırıldı. Gelecek yıl yapılacak Miss Deutschland yarışmasına katılma hakkı elde eden Damla Bingöl, iki kişilik Dubai tatili de kazandı. Damla, yarışmadan sonra yaptığı açık-lamada çok mutlu olduğunu belirterek birinci gelmesinin kendi-si için sürpriz olduğunu ifade etti.

Berlinli Damla Bingöl birinci“Miss Turkuvaz 2012’’ güzellik yarış-masında Damla Bingöl birinci oldu

Page 26: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

26

Berlin Eyaleti Çalışma, Uyum ve Kadın Bakanı Dilek Kolat, Berlin İş Mahkemesi’nin, başörtü ya-

sağını yasalara aykırı bulan kararından memnuniyet duyduğunu açıkladı. Bakan Kolat, tarihi Brandenburg Kapısı’nın önünde düzenlenen bir etkinlikte, Eşit Muamele Yasası’nın vatandaşları, sadece dinlerinden dolayı ayrımcılığa uğrama-ları karşısında koruduğunu belirterek, “Şimdiki kararın bir sinyal etkisi var. Hiç kimsenin, bir meslek adayını sadece başörtüsünden dolayı reddetmeye hakkı

yok’’ dedi. Kadınların, sadece başörtüsü taktıkları için istihdam piyasasına gire-memelerine ilişkin birçok örneğin bulun-duğuna dikkati çeken Kolat, bu kararın başörtülü kadınların ayrımcılığa uğra-masının kabul edilemeyeceği yönünde önemli bir sinyal olduğunu ifade etti. Söz konusu mahkeme kararının, kadın-ların haklarını daha yoğun bir şekilde aramasına vesile olmasını da dileyen Kolat, “Sadece farklı göründükleri için iyi eğitimli meslek adaylarını reddetme

lüksümüz yok’’ diye konuştu. Kolat, Ber-lin’deki sorunlara ve bazı ırkçı saldırılara da değinerek, bu tür olayların önlenmesi ve şiddetin bir çözüm yolu olmadığının gösterilmesi için çocukların küçük yaş-lardan itibaren demokrasi sevgisiyle ye-tiştirilmesi gerektiğini söyledi. Etkinlikte, Berlin’in dünyaya açık bir kent olduğunun gösterilmesi için daha önce çocuklar tarafından toplanan par-mak izlerinin yer aldığı bir tablo, Bakan Kolat’a takdim edildi.

Kolat, başörtü kararından memnunBerlin Eyaleti Çalışma, Uyum ve Kadın Bakanı Kolat, başörtü yasağının yasalara aykı-rı bulunmasını memnuniyetle karşıladı -Kolat: “Hiç kimsenin, bir meslek adayını sade-ce başörtüsünden dolayı reddetmeye hakkı yok’’

Die Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen hat das Urteil des Ber-liner Arbeitsgerichts begrüßt, in dem die

Ablehnung einer Auszubildenden aufgrund ihres Kopftuchs als rechts-widrig bewertet worden war. Die Senatorin erklärte: „Das Allgemeine Gleichbehandlungsgesetz schützt vor Diskriminierung aufgrund der Reli-gion. Das jetzige Urteil hat Signalwir-kung: niemand hat das Recht, eine

Bewerberin allein aufgrund ihres Kopftuchs abzulehnen.“ Das Berli-ner Arbeitsgericht hatte einer jungen Frau Recht gegeben, die sich um eine Ausbildungsstelle als Zahnarzthel-ferin beworben hatte. Der Zahnarzt hatte ihre grundsätzliche Qualifika-tion anerkannt, ihre Einstellung aber davon abhängig gemacht, dass sie ihr Kopftuch ablegt. Dies hatte die Bewerberin abgelehnt und sich nach Beratung durch das Antidiskriminie-rungsnetzwerk des Türkischen Bun-des Berlin-Brandenburg entschlos-

Kolat begrüßt Kopftuch-UrteilSenatorin Dilek Kolat begrüßt Kopftuch-Urteil des Berliner Arbeitsgerichts

sen, gegen die Zahnarztpraxis zu klagen. Dabei hat sich die Bewerberin auf das 2006 in Kraft getretene Allgemeine Gleichbehandlungsgesetz (AGG) berufen. Die verklagte Zahnarztpraxis hatte nicht geleug-net, die Bewerberin allein aufgrund ihres Kopf-tuchs abgelehnt zu haben und sich auf ihr Recht auf religiöse Neutralität berufen. Diese Begrün-dung ließ das Gericht nicht gelten. Es machte deutlich, dass es sich beim Ausschluss der Be-werberin um einen Verstoß gegen das AGG ge-handelt habe. Die Senatorin weiter: „Ich habe von vielen Fällen gehört, in denen Frauen auf-grund ihres Kopftuchs aus dem Arbeitsmarkt ausgeschlossen werden. Für viele dieser Frauen ist diese Form der Diskriminierung so alltäglich, dass sie sich nicht dagegen wehren. Das Urteil ist ein wichtiges Signal, dass die Diskriminie-rung von Frauen mit Kopftuch nicht akzeptabel ist. Es trägt hoffentlich dazu bei, dass die betroffe-nen Frauen ihre Recht vermehrt einfordern. Wir können es uns einfach nicht leisten, gut quali-fizierte Bewerberinnen und Bewerber abzuleh-nen, nur weil sie anders aussehen.“

Page 27: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

27

Alman istihdam piyasası ve meslek eğitimi hakkında bilgi edinmek amacıyla Berlin’e gelen İsveç

İstihdam Piyasası Bakanı Hillevi Engs-tröm, Nihat Sorgeç’in sahibi ve yönetici-si olduğu Kreuzberg Eğitimi Merkezi’ni (BWK) ziyaret etti. Sorgeç, İsveçli bakana BWK’yı gezdire-rek gençlere yönelik düzenledikleri mes-lek eğitimi konularında bilgi verdi. Ba-kan Engström, BWK’nın kozmetik, dikiş ve dil kurslarını inceleyerek gençlerle bir süre sohbet etti. Bakan Engström, incele-melerinden sonra Türk gazetecilere yap-tığı açıklamada, İsveç ile Almanya’nın göç konularında benzer sorunları oldu-ğunu belirterek, ülkesinin de gelecekte

eğitimli yabancılara ihtiyacı olduğunu, en büyük sorunun, ülkesine gelen in-sanların çoğunun az eğitimli olması ol-duğunu söyledi. Az eğitimli insanların istihdam piyasasına sokulmasında zorluk çektiklerini, bu nedenle gençlerin mes-lek eğitimi görmesinin önemli olduğunu ifade eden Engström, BWK’daki kurs sürelerinin uzun olduğunu fark ettiğini, bunun da çok olumlu olduğunu kaydetti. Engström, ülkesinin Avrupa’daki en li-beral göç ülkesi olduğunu, bir iş yeri gösteren herkese hemen çalışma ve otur-ma izni verildiğini, ancak bunun için

dil öğrenilmesinin de önemli olduğunu belirterek, ülkesine gelen herkesin ken-disini iyi hissetmesini de arzuladığını sözlerine ekledi. Sorgeç ise İsveçli baka-na ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, Almanya’da hala göçmenlere yönelik bir “hoşgeldin kültürü”nün eksikliğinden söz etti. Almanya’nın göçmen kökenli insanların potansiyelinden faydalanma konusunda çok geç kaldığını ifade eden Sorgeç, bu potansiyelden faydalanılma-sı durumunda hem Almanya’nın hem de göçmen kökenli insanların bundan fayda sağlayacağını kaydetti.

Engström, Eğitim Merkezi’ni

ziyaret ettiİsveçli bakan Engström, Berlin’deki Kreuzberg Meslek Eğitimi Merkezi’ni ziyaret etti

Geht es nach Den Grünen, soll das. Tempelhofer Feld Seinen jetzigen Charakter behalten. Im Gegensatz

zu Rot-Schwarz lehnen SIE Eine künst-liche Parklandschaft und Eine massiven Bebauung ab. Auch Ein Planungsmora-torium Bis zum Abschluss der Bürger-beteiligung hat der kleine Parteitag be-schlossen.Die Grünen wollen Den Charakter vom Tempelhofer Feld Dauerhaft erhal-ten. Die rot-schwarzen Flugzeuge für Eine künstliche Parklandschaft mit über-dimensionierten Baufeldern und teuren

Wohnquartieren lehnen SIE ab. Das hat der kleine Landesparteitag gestern Abend einstimmig beschlossen. “Wir FINDEN Das Feld vor Allem gut, so Wie Es Ist. Berlin braucht Keinen Design-Park mit exklusiven Wohnquartieren “, Sagt Daniel Wesener, Vorsitzender von Bündnis 90/Die Grünen Berlin. Be-hutsame Veränderungen sollten mög-lich seins, allerdings erst. Once sterben Berlinerinnen und Berliner endlich An-gemessen An den Planungen beteiligt wurden. “Das Tempelhofer Feld Ist Die Nagelprobe Dafür, Wie ernst der Senat

Bürgerbeteiligung Wirklich nimmt. Hier hat Berlin sterben Chance zu zeigen In, dass es in der Stadt Eine echte Beteili-gungskultur is also “, Sagt der Landes-vorsitzende. Rot-Schwarz dürfe deshalb nicht mit weiteren Masterplänen Vollen-dete Tatsachen schaffen, erst. müssten sterben Berlinerinnen und Berliner DAS WORT haben. “Bis zum Abschluss des Beteiligungsverfahrens, einschließlich Nachnutzungskonzept für das. denkmal-geschützte Flughafengebäude, Fordern Verdrahtung Ein Planungsmoratorium”, so Wesener.

Tempelhofer Feld Tempelhofer Feld ist Nagelprobe für Rot-Schwarz im Umgang mit Bürgerbeteiligung

Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sağlık ve Sosyal İşler Senatörü Mario Czaja ve Sağlık Müsteşarı Emine Demirbüken-Wegner ile bir araya geldi.TBB

adına Sözcüleri Ayşe Demir ve İlker Duyan, Genelsekreter Fuat Şengül ve Proje Elemanı Moritz Schelkes katıldı. Berlin‘de Türkiye kökenli sağlık elamanlarının eksikliğine değinen TBB yetkilileri özelikle Türkiyeli psikologların eksikliğinin büyük sorunlara yol açtığını ve randevu alabilmek için 1-2 sene beklemek zorunda kalındığını bildirdiler. Bakan Cza-

ja ve TBB yetkilileri sağlık sektöründeki eğitim imkanlarının Türkiyeli gençlere daha yoğun şekilde tanıtılması gerektiğini vurguladılar.Türkiyeli göçmenlerin sağlık sisteminden daha et-kin yararlanması için çalışmalar yapılmasının gerektiğini dile getiren TBB yetkilileri bu konuda daha fazla Türkçe bilgilendir-me broşürlerinin hazırlanmasını önerdi. Senatör Czaja yapılan öneriler için teşekkür edip, değinilen konuları dikkate alacağını ve yakından takip edeceğini bildirdi.

TBB Senatör Czaja`yı ziyaret etti

Page 28: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

28

Almanya’nın başkenti Berlin’de 2007 yılından beri faaliyette olan Çocuk Koruma Hattı (Hotline

Kinderschutz), Türkçe ve Arapça olarak da hizmet vermeye başladı. Yeni hizme-tin tanıtımı amacıyla düzenlenen basın toplantısına Berlin Eyaleti Eğitim, Genç-lik ve Bilim Bakanı Sandra Scheeres ile Berlin Eyaleti Sağlık ve Sosyal İşler Ba-kanı Mario Czaja da katıldı. Scheeres, burada yaptığı açıklamada, Berlin’de sorunları olan çocukların daha iyi bir şekilde korunmasını istediklerini, bunun için yetkili makamlar arasındaki çalışmaları da daha iyi koordine etmek

istediklerini belirterek, herkes Almanca konuşamadığı için bu konudaki bir ek-sikliği gidermek amacıyla ilk aşamada Türkçe ve Arapça hizmetlerine başlan-masını desteklediklerini söyledi.

Czaja da Berlin’de yaşayan en büyük yabancı topluluğu olduğu için ilk aşama-da çocuklara yardım hattının Türkçe ve Arapça olarak yapılmasına karar verdik-lerini, Arapça hizmetin pazartesi, Türk-çe hizmetinin de çarşamba günleri yerel saat ile 14.00 - 22.00 arasında verilece-ğini, sponsorlar sayesinde hizmetin fi-nansmanını 31 Mart 2014 tarihine kadar

garanti altına aldıklarını ifade etti. Czaja, girişimi takdir ettiklerini, bu sayede Al-manca konuşamayan insanların da ço-cuklarla ilgili kaygılarını Çocuk Koruma Hattı’na iletebileceğini kaydetti.

Bir proje yetkilisi de 2007 yılından beri 5 bin 600 kişinin yaklaşık 8 bin çocuk için Çocuk Koruma Hattı’nı aradığını belirte-rek, bu yardım hattı konusunda fazla bil-gisi olmayan yabancıları da bu hizmet-ten faydalandırmak istediklerini söyledi. Türkçe hizmetini Hatice Çetin’in verece-ği Çocuk Koruma Hattı’nın telefon nu-marası (0049)-030-610066.

Çocuk Koruma Hattı Türkçe hizmetiBerlin’deki Çocuk Koruma Hattı, Türkçe ve Arapça hizmet başlattı

Almanya’nın başkenti Berlin’de, Almanya’daki Türk-Azerbaycan Birliği (TAVD) tarafından Cum-

huriyet Balosu düzenlendi. Grand Hotel Esplanade’de düzenlenen baloya Azer-baycan Büyükelçisi Perviz Şahbazov ve Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu eşleriyle, ayrıca Nijerya Büyükelçisi olarak atanan Berlin Baş-konsolosu Mustafa Pulat ile Sri Lanka Büyükelçisi olarak atanan Elçi Müsteşar İskender Okyay da katıldı. TAVD Başkanı Hakkı Keskin, balonun açılışında yaptığı konuşmasında, Azer-baycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in 1994 yılında TBMM’de yaptığı konuş-masında Türkiye ile Azerbaycan’ın “iki devlet bir millet” olduğunu belirterek, Türkiye’ye yardımlarından dolayı Azer-baycan halkı adına teşekkür ettiğini ha-tırlattı. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi-nin 21 yıldan beri Ermeni işgali altında bulunduğunu ve Ermenistan’ın bu işgali tüm uyarılara rağmen hala sürdürdüğünü ifade eden Keskin, Ermenistan’ın 1915 olaylarıyla ilgili olarak ortaya attığı iddi-aların da, kendi yaptıklarını gizleme ça-bası olduğunu kaydetti. Keskin, yaşanan olayları ve oynanan bu oyunları bildik-leri için Türk ve Azerbaycan halklarını

güçlendirmek ve çıkarlarını korumak amacıyla TAVD’ı kurduklarını sözlerine ekledi. Büyükelçi Şahbazov da, Türkiye ile Azerbaycan’ın iki dost ve kardeş ülke olarak stratejik açıdan çok önemli ilişki-lere sahip olduklarını belirterek, TAVD’a da faaliyetlerinden dolayı teşekkür etti. Dünyada birbirine bu kadar yakın olan başka iki ülke bilmediğini ifade eden Şahbazov, bu dostluğun ebedi olduğunu ve korunması için de her türlü çabanın harcanması gerektiğini kaydetti.

Dağlık Karabağ bölgesinin işgal altında tutulmasının Azerbaycan’ın en büyük sorunu olduğunu belirten Şahbazov, Türkiye’nin bu konuda da her zaman Azerbaycan’ın yanında olduğunu ve ya-nında olmaya devam edeceğine inandığı-nı sözlerine ekledi. Büyükelçi Karslıoğlu da, kendi kökeninin Kafkaslardan geldi-ğini ifade ederek, Azerbaycan’ın, Türki-ye için bir ilham kaynağı ve kurduğu ilk Cumhuriyet ile bir örnek teşkil ettiğini söyledi.

Cumhuriyet Balosu düzenlendi

Page 29: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

29

Berlin eyaleti Kent Gelişimi ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı Christian Gaebler, Berlin’deki Müslüman mezarlıkların-da yer kalmadığı için yeni yerler bulunması konusunda

önemler alınacağını belirtti. Gaebler, Sol Parti Berlin Eyalet Meclisi üyesi Hakan Taş’ın, kentteki mezarlıkta yer kalmama-sından dolayı Berlin eyalet hükümetine verdiği soru önergesine

yanıt olarak, hükümetin konuya gerekli ilgi ve önemi göster-diğini ifade etti. Gerekli önlemlerin alınacağını belirten Gaeb-ler, şehitlik mezarlığı alanının genişletilmesinin planlandığını, bunun yanı sıra kentteki diğer mezarlıklardan yararlanıp yarar-lanılamayacağı konusunun ilahiyatçılar ve Müslüman kuruluş temsilcileriyle görüşüleceğini kaydetti.

Müslüman mezarlığı genişliyorBerlin’deki Müslüman mezarlığının genişletilmesi için çalışma yapılıyor

SOL PARTİ/DIE LINKE Berlin Parlamentosu milletvekili Hakan Taş Berlin Senatosuna sunduğu bir

yazılı soru önergesine olumlu yanıt aldı. Taş önergesinde, Şehitlik Mezarlığın-da yer kalmamış olması ve Gatow’da-ki mezarlığın kentten çok uzak olması nedeniyle bu konuda ivedi önlemler alınmasını önermişti. Hakan Taş, Berlin hükümetinin bu konuda ne düşündüğünü sormuştu. Berlin Senatosu adına Kent Gelişimi ve Çevre Senatörlüğü müste-şarı Christian Gaebler bu önergeye ver-

diği 14 Eylül 2012 tarihli yazılı cevapta Berlin Senatosunun konuya gerek ilgi ve önemi verdiğini ve gerekli önlemlerin alınacağını belirtmişti. Müsteşar, bu bağ-lamda Şehitliğin alanının genişletilme-sinin planladığını, ayrıca kentte mevcut diğer mezarlıklardan yararlanılıp yarar-lanılamayacağı konusunun ilahiyatçılar ve İslami kuruluş temsilcileri ile görü-şüleceğini bildirmiştir. Çalışma, Uyum ve Kadın Senatörü Dilek Kolat’da aynı doğrultuda açıklama yapmıştı.

SOL PARTİ/DIE LINKE Berlin Parla-mentosu Katılım ve Göçmenler Politi-kaları Sözcüsü Hakan Taş yaptığı açık-lamada şu görüşlere yer verdi: “Katılım ve Uyum Yasasının İslami defin olanağı ve hakkı tanıması ile bundan böyle daha çok insan Berlin’de defin edilmek isteye-cektir. Bu nedenle müsteşar Gaebler’in yanıtı ve Senatör Kolat’ın açıklamaları sevindiricidir. İnsanlarımızın bu yakıcı sorununun çözümü acilen gerçekleştiril-melidir.”

Müslüman mezarlıklarıMüslüman mezarlıkları konusunda olumlu gelişmeler

Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye’nin Ber-lin Büyükelçiliği tarafından

gençlere yönelik “Meslek eğitimiyle entegrasyon’’ inisiyatifi başlatıldı. Türk Evi’nde inisiyatifin tanıtılması amacıyla düzenlenen etkinliğe Türkiye’nin Berlin

Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakan-lığı Müsteşarı Ernst Burgbacher, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Nazif Garibağaoğlu ve çok sayıda genç katıldı. Burgbacher, burada yaptığı konuşmada, bakanlığının ve Türk Büyükelçiliği’nin birlikte düzenlediği bu inisiyatif ile en-tegrasyon ve birlikte yaşam konusunda önemli katkı sağlandığını belirtti. Başta meslek eğitimi olmak üzere toplu-mun her alanında entegrasyon çalışma-larının yapılması gerektiğini ifade eden Burgbacher, Almanya’da 16 milyon göç-men kökenlinin yaşadığına işaret etti.

Burgbacher, Alman meslek eğitimi siste-minin, ülkenin ekonomik başarısının ve gücünün temel taşını oluşturduğunu kay-detti. Alman gençlerin yüzde 64’ünün meslek eğitimi aldığını, yabancı gençler arasında da bu oranın yüzde 31 olduğu-nu belirten Burgbacher, gençlere meslek eğitimi yapmaları ve kendilerine verilen fırsatları değerlendirmeleri çağrısında bulundu. Göçmenler tarafından kurulan şirketlerin de gençlere meslek eğitimi imkanı vermesini isteyen Burgbacher, Almanya’da kalifiye eleman ihtiyacının da bulunduğuna dikkati çekti.Almanya’da gençlerin meslek eğitimi alabilmesi için yeterli yerin bulundu-ğunu ifade eden Burgbacher, göçmen gençlerin de kamu alanında kendilerine sunulan meslek eğitimi fırsatlarından yararlanmasını istedi. Şirketlere de göç-men kökenli gençlere meslek eğitimi yapma fırsatı vermeleri yönünde çağrıda bulunan Burgbacher, bunun hem kendi

şirketlerinin geleceği açısından önemli olduğunu, hem de böylelikle sosyal kat-kı sağlamış olacaklarını kaydetti. Burg-bacher, meslek eğitimi yapan gençlerin gelecekte işsiz kalma riskinin daha az olduğunu sözlerine ekledi. Karslıoğlu da topluma uyum sağlamak için meslek eği-timin ve meslek yaşamının büyük önem taşıdığını ifade etti. Meslek eğitimi yap-mayan ve mesleği olmayanların başkası-nın desteğine muhtaç olduğunu belirten Karslıoğlu, mesleğin insana güven ve iyi bir his verdiğini, öz güveni de artırdığını ve topluma katılım sağladığını kaydetti.Şirketlerin bu konuda sorumluluk üst-lenmesi gerektiğini belirten Karslıoğlu, Almanya’daki 80 binin üzerindeki Türk girişimcinin kendilerini göstererek, eko-nomik krizlerde bile yeni iş olanakları sağladığını ve yüz binlerce kişiyi çalış-tırdığını, bunun yanı sıra Türkiye ile Al-manya arasında bağ kurarak işbirliğine de ivme kazandırdığını söyledi.

“Meslekle entegrasyon’’ inisiyatifiAlmanya -Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği tarafından gençlere yönelik “Meslek eğitimiyle entegrasyon’’ inisiyatifi başlatıldı

Page 30: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Dursun Yiğit Godd Vakfı, Mütevvelli Heyeti Başkanı

Page 31: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Godd Vakfı, Mütevvelli Heyeti Başkanı

Sayın Dursun Yiğit, öncelikle şunu sormak istiyorum „nerelerdesi-niz?“ Ilk özel Türk Televizyon ka-

nalı TD1‘ i devrettikten sonra sizi pek ortalarda görmüyoruz..2007 sonunda televizyon kanalını sattık-tan sonra medya sektöründeki varlığımı-zı biraz daha sakin ve stressiz bir şekilde sürdürerek devam ettirmeye basladık. E tabi 20 yıllık deneyiminiz, televizyoncu-luk hayatınızı silmek isteseniz de müm-kün olmadığı için eliniz mahkum devam ettiriyorsunuz. Bunun yanısıra farklı sektörlerde de faaliyet ve yatırımlar yap-maya başladık. Sanırım televizyonda olduğu gibi yine bir ilki gerçeklestirerek Almanya’daki en büyük Türk kökenli güneş enerjisi santrali yatırımcısı oldu-ğumu söyleyebilirim.Neden enerji sektörü?Tabi enerji sektörü oldukca farklı ve ye-niliğe açık bir sektör. Ayrıca çok da iyi para kazandırıyor.. 2008‘lere baktığımız-da yenilenebilir enerji sektörü çok çabuk gelişen ve heyecan verici bir sektördü. Biz de bu sektörde kendimize yer edin-meye karar verdik ve 2010 yılına kadar yatırımlarımızın yanısıra bir çok güneş enerjisi santralleri projelendirip inşaala-rını gerçekleştirdik. Ayrıca yenilenebilir enerji sektöründe farklı elektrik üretimi-ni gerçekleştiren yatırımlarımız da mev-cut.Yanılmıyorsam bu sektörde fazla Türk yatırımcı yok?Evet biz başadığımızda yok denecek kadar azdı. Ancak geçen süre içinde bir çok yatırımcı ve projeci aktif olarak yer almaya başladılar. Bu sevindirici, çünkü başladığım günden beri bir çok kişiyi yer almaya yönlendirmeye çalıştım. Çünkü enerji sürekli ihtiyaç duyulan bir kaynak ve devletin sağlamış olduğu alım garan-tisi ile hemen hemen risksiz diyebilece-ğimiz bir yatırım şekli. Tabi son zaman-larda özellikle de bu yıla bakıldığında şartlar değişti ancak halen enerji üretimi yatırımcı için çok cazip imkanlar sun-makta.Peki Türkiye’ye yönelik çalışmalarınız var mı? Türkiye’de yasal düzenlemeler ger-çekleşti fakat yatırımcı için yani bizim gibi büyük çaplı yatırımcılar için cazip koşullar malesef oluşmadı. Tabii ki ko-şulların oluşması ile birlikte Türkiye’de yatırım yapmayı istiyoruz. Öyle tahmin ediyorum ki 2013 sonu – 2014 yılı içinde şartlar istediğimiz şekilde olgunlaşmış olacaktır. Bunun yanısıra Türkiye’den de birçok kurum ve kuruluştan gelen talep üzerine yenilenebilir enerji sektöründe edindiğimiz tecrübeleri paylaşıyor ve Türkiye’de daha iyi bir zemin oluşturu-

labilmesi için fikir alışverişinde bulunup katkı sağlamaya çalışıyoruz. Tekrar medyaya dönecek olursak biliyo-ruzki medya şirketiniz çok önemli mar-kalara hizmet vermektedir. Neler yapı-yorsunuz?Bu da televizyondan edindigimiz bir tecrübe. Türkiye’den Almanya’ya gelen şirketler buradaki toplumun beklentile-rini, ihtiyaclarını, hayata bakış ve sosyal hayatlarını iyi bilemedikleri için hatalar yapılmaktaydı. Çünkü buradaki Türk toplumu ya Tür-kiye’deki ile aynı olarak düşünülüyor ya da kafalarda oluşturulan „bizim Ala-mancılar“ tablosu çerçevesinde reklam ve tanıtım çalışmaları yapılıyor ve so-nuçta milyonlarca Euro çöpe gidiyordu. Bugün hala bu yaklaşım ile iş yapmaya calışanlar da mevcut. Almanya ve Avru-pa‘daki Türkleri, Türkiye Türklerini, ve tabi Almanları iyi tanıdıımız için onların anlayabilecekleri dilde konuşup beklen-ti ve ihtiyaçlar doğrultusunda çalışarak, yaptığımız kampanyalardan çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Hem de çok daha uygun bütçelerle. Aynı şey Alman müş-teriler için de geçerli. Yani Alman mec-ralarında yer alan bir ilanı alıp Türkçeye

tercüme edip yayınlamak kadar absürd bir yaklaşım olamaz. İki toplum arasın-daki tüm farklılıkları gözardı eden ve tabi başarısız sonuçlar alınan çalışmalar

Alman reklam vereni de Türk mecra ve ajanslarından soğuttu ve küstürdü.Biz yine burada Alman reklam verenlerle Türk toplumunun kabul edebilecegi, ho-şuna gideceği çalışmalar yaparak Türk mecraları için reklam pastasını büyüt-meye gayret ediyoruz. Size bir örnek vereyim; Önemli bir markanın reklam filminde bir Türk babanın kızını aslında onaylamadığı, kabul etmediği bir erkek-le sırf iyi marka bir araba sahibi olduğu için görüşmesine onay vermesi gibi. Bu tamamiyle Türk toplumunun ahlak ve değerlerine aykırı bir yaklaşımdır. Bu reklam sözkonusu markaya imaj kaybet-tirip boşuna para harcamaktır. Bu sadece şu anda aklıma gelen basit bir örnek bu-nun gibi onlarcası var. Önemli olan ya-pılan çalışmalarda burayı ve Türkiye’den bakışı iyi analiz edebilmek ve tamamen iyiniyet çerçevesinde hareket edebilmek ve sonunda herkes icin tatmin edici bir başarı elde edebilmek.Sayın Yiğit medya demişken üstünden 5 sene geçmesine rağmen biliyoruz ki hala yolunuzu kesip televizyonu ne zaman açacağınızı soran vatandaşlarımız bu anlamda yoğun talepte bulunmaktalar.Buradaki Türkler tarafından TD1 kana-

lalının eksikligi yoğun şekilde hissedil-mektedir. Ufukta TD1‘ in canlandırılma-sı ya da yeni bir tv kanalı var mı?

Siyasi uyum gerçekleşsin

Page 32: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Evet bu konuda yoğun talepler var. Almanya kökenli bir televizyon ol-duğunuzda bazı sıkıntılar yaşıyor-sunuz. Gerek maddi gerekse de içe-rik bakımından . Yeni bir oluşumda (ki şu anda başlattığımız da budur), daha düşük maliyetli ama daha et-kili bir format hedefliyoruz. Çünkü Avrupalı Türklerin beklentilerine ve onları geliştirebilecek, yönlen-direbilecek ve birleştirebilecek bir platforma ihtiyaçları var. Bugünkü duruma baktığınızda görsel Türk medyasında malesef bunu görebil-mek mümkün olmuyor. Oluştur-duğumuz bu format yine iki dilli. Karşılıklı olarak çoğulcu toplumla azınlık toplumu arasındaki iletişimi sağlayarak önyargıları minimize etmeyi hedefliyoruz. Peki sizi ne zaman tekrar yayında görebilecegiz? Buradaki Türkler sizi gerçekten çok özlediler.Sağ olsunlar 20 yıllık bir birlik-teliğimiz oldu. Şimdi yeni bir sü-reç içinde tekrar birlikte olacağız. Umarım en kısa zamanda gerçekle-şecek. Biz de izleyicilerimizle bir-likte olmayı gerçekten özledik.Sayın Dursun Yigit, sosyal alanda yapmış olduğunuz hizmetlerinize çok önemli bir adım atarak bir Türk vakfı eklediniz. Bu vakfın amacı nedir? Ne gibi hizmetlerde bulu-nur? Ve bu vakfı kurarken sizin amacınız neydi?Vakfımız „Godd Stiftung für Deuts-che Türkische Verständigung“ Yani Türk Alman ilişkilerini geliştirme vakfı da diyebiliriz. Buradaki te-mel amacımız: 50 yılı aşkın süredir yerleşik olarak yaşayan Türk Top-lumunun bugün halen daha uyumu tartışabiliyorsa bunun tek bir sebebi vardır ,Türk Toplumu Almanya’ya sosyal ve ekonomik açıdan uyum sağlamıştır ancak siyasi açıdan uyum gerçekleşmemiştir. Almanya siyasetindeki bu uyum-suzlugun en önemli sebebi ise Al-manya‘daki siyasi yapının Federal sistem dolayısı ile biraz karışık ol-ması. Diğeri de Türk toplumunun yeterince siyasi katılımcı olmama-sı. Almanya’daki seçmen sayısına baktığımızda Türk kökenlilerin %2,4 ünü oluşturduğunu görüyo-ruz. Yani bu orana rakamsal olarak baktığımızda Federal Parlamentoda 18 ile 20 arasında milletvekilimizin olması gerekmektedir. Bugün ise sadece 5 tane milletvekilimiz mev-cut. İşte sorun burada başlıyor.

Page 33: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Aslında bugün siyasi uyum sağlanmış olsa diğer uyum tartışmalarının da bü-yük bölümüne gerek duyulmayacaktır. Biz bu ihtiyacı görerek bu vakfı kurduk ve söylediğim gibi temel ihtiyacımız da Almanya’daki Türk toplumunun siyasi eğitiminin gerçekleştirilmesi ve yeni ku-şaklara birlikte yaşam için vizyon sun-maktadır.Öreneğin 2013 yılında hayata geçirece-ğimiz „Mein Deutschland 2030“ projesi. Bu projede bugün Almanya’da yaşayan 18 -30 yaş arası gençlerin hazırlayacakla-rı çalışmalarda 2030 yılında Almanya’yı nasıl düşündükleri yer alacaktır. Çünkü

buğünün gençleri 2030 yılının yönetici ve liderleri olacaktır. Bu gençler hazırla-yacakları projeler sonucunda birlikte ya-şamı Nasıl daha kolaylaştıracağımız ve demografik yapıya uygun olacak şekilde nasıl bir yönetim ve yaşam biçimi oluştu-racağımız konusunda önemli ipuçları ve-recekler. En iyi projeler ödüllendirilecek ve bu konularda calışma yapmak isteyen gençlere de ceşitli burslar verilecektir. Bu yarışmanın jürisi Almanya’nın siyasi ve toplumsal açıdan önde gelen isimle-rinden oluşacaktır. Bunun yanısıra vakıf bünyesinde birçok eğitim ve benzeri pro-jelerimizin startı da verildi.

Peki vakfin projelerinin gerçekleştiril-mesi için gerekli olan finansman kayna-ğınız nedir?Birincisi kendi grup şirketlerimizin ba-ğışları ve beraberinde de birçok kurum kuruluş ve şahıs bağışları ile gerekli olan finansmanı oluşturuyoruz. Yani anlaya-cağanız mümkün olduğunca, elimizden geldiğince birçok noktada Türk toplumu-nun çoğulcu toplumda etkin ve katılımcı olması için katkı sağlamaya çalışıyoruz. Sayın Yigit, bu konularda ilk kez bize konuştugunuz için ve Türk toplumuna sağladığınız katkılar için teşekkür ederiz.

Page 34: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

34

MÜSİAD Berlin ve BWK nın or-tak çalışması ile “Girişimcilik Semineri’’ MÜSİAD Berlin’de

gerçekleştirildi. Bu seminer çerçevesin-de katılımcılara girişimcilikte gerekli olan temel bilgiler ve önemli ipuçları verilirken, ticaret ve şirket yönetimi ko-nuları ele alınarak bilgilendirme yapıldı. Bu sayede katılımcılar başarılı bir işa-damının hangi karekteristik özelliklere sahip olması gerektiği bilgisini aldılar. Daha sonra hedefl enen işin analitik ola-rak nasıl ele alınması gerektiği konusuna açıklık getirilerek , katılımcılara hedefl e-dikleri iş için fi nansal destek imkanları, bankalar ve devlet kurumları hakkında önemli bilgiler sunuldu. 25 Genç tara-fından ilgi ile izlenen seminer MÜSİAD Berlin üyelerinden Mustafa Ünsal Ya-şaryıldız planlama, organizasyon, bü-

rokrasi, vergi, teşvikler hususunda, Aziz Akseki sigortalar husunda katılımcıla-ra kapsamlı bir sunum yaparken Samet Aras ise iş tecrübelerini katılımcılarla paylaştı. Seminerin bir kısmını IBB ve Senato yetkilileri de izledi. MÜSİAD Berlin Genel Sekreteri Muzaf-fer türk girişimci adaylara, muhakkak girişimcilik konusunda eğitim almaları-nı, aldıkları bu eğitimler doğrultusunda hareket etmelerini tavsiye etti. Bu ko-nuda da MÜSİAD Berlin olarak onlara destek vereceklerini bu tür seminerleri sürekli olarak yapacaklarını belirtti.Genç MÜSİAD Başkanı Sinan İlhan ise MÜSİAD’ın gençlerimize girişimci-lik konusunda eğitim yıllarında cesaret verdiğini, başarılı işadamları ile bir ara-ya gelme imkanı elde ettiklerini belirtti.

Seminere katılan genç girişimci adayları, seminerin çok başarılı ve faydalı geçtiği-ni vurgulayarak, bu şekilde bilinçli ola-rak iş hayatına atılmanın insanlara daha güven vereceğini belirttiler. Seminer katılımcıları Tempelhof Hava-alanında 26-27 Ekim 2012 Tarihlerinde gerçekleştirilecek deGUT “Deutsche Gründer- und Unternehmer Tage’’ adlı fuara giriş biletleri hediye edildi. Burada gerçekleştirlecek olan tören ile IBB ve Ekonomi, teknoloji ve Kadından Sorum-lu Bakanlık yetkilileri tarafından sertifi -kaları verilecektir. Ayrıca bu fuarın ikin-ci gününde girişimcilik konusunda daha ayrıntılı bilgiler verilecektir. MÜSİAD Berlin ayrıca deGUT fuarında stand aça-rak girişimci adaylarını bilgilendirecek-tir.

MÜSİAD BERLİN ve BWK dan GİRİŞİMCİLİK

Page 35: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BERLİN HABER

35

14. MÜSİAD Fuarı İstanbul CNR Expo Fuar Mer-kezinde gerçekleştirildi.

MÜSİAD Üye Kuruluşlarının stantları-nın yer aldığı fuara MÜSİAD Berlin 42 kişilik bir heyetle iştirak etti. Fuarın açılış programına Berlin’den MÜSİAD Berlin Yönetim Kurulu üye-leri, basın mensupları ve iş adamları yer aldığı geniş bir heyetle katıldı. MÜSİAD Berlin Başkanı Veli Karakaya ve berabe-rindeki heyet fuar alanını gezdi. MÜSİ-AD Berlin, 14. MÜSİAD Fuarına geçen dönemlerde olduğu gibi rekor düzeyde katılım gerçekleştirdi. Genel anlamda bakıldığında fuarın her geçen dönem daha ileriye gittiği görül-mekte. Burada yer alanişadamlarımız özellikle İslam ülkelerinden gelen iş adamları ile ticaret yapmak için adım atıyorlar. Aynı zamanda MÜSİAD üye-lerinin kendi arasında ticaret hacminin büyümesinde fuarın önemi büyük. Fuara 200 bin ziyaretçinin gelmesi bek-leniyor. MÜSİAD Berlin Genel Sekreteri Muzaffer Türk fuarın MÜSİAD’ın gel-diği noktanın bir yansıması olduğunu be-lirterek, “14. MÜSİAD Fuarı ülkemizin ekonomik olarak yakaladığı büyümeyi yansıtıyor. MÜSİAD Fuarlarının öne-mi büyük. 86 ülkeden gelen insanların gözlerindeki ifadeye bakınca mutlu ol-mamak mümkün değil. Ekonomide ve siyasette Türkiye’nin son dönemlerde yaptığı atılımlar bu fuarlarda kendisini gösteriyor. Avrupa ülkeleri ticaretlerinin yüzde 75’ini kendi aralarında yapıyor. İslam ül-kelerinin birbiri ile ticareti daha da arttır-

ması lazım. Heyecanımız her geçen gün artıyor, Türkiye’de son 10 yılda ciddi bir değişim yaşandı. Artık üretim ve ticaret kültürünü öğrenmeye başladık ve bu de-ğişim devasa işletmelere sahip olmamı-zı sağladı. Berlin’deki ve Almanya daki Türk fi rmaları da kendilerine belirledik-leri stratejilerle, inovasyonu ar-ge’yi öğ-rendi ve bugün dünya fi rmalarıyla reka-bet etme potansiyeline ulaştı‘‘ şeklinde konuştu. MÜSİAD Berlin ayrıca Genel Merkez Hizmet Sektör Kurulu’nun mi-safi ri oldu. Cumartesi gerçekleştirilen fuar ziyaretinin akabinde, Hizmet Sektör Kurlu tarafından alınan Berlin’li işadam-

ları boğaz turu ile ağırlanarak ardından Fuar ve IBF değerlendirme yemeğinde bir araya geldiler. Yemeğe MÜSİAD Yurtdışı Teşkilatlan-ma Komisyonu Başkanı Eyüp Akbal ve Şevket Can Tülümen de katıldı. Hizmet Sektör Kurulu Başkanı Mehmet Ünal burada yaptığı konuşmada, fuarın başa-rılı geçemesinin yurtdışı katılımın fazla olmasının sebebini yurtdışındaki organi-zasyonlara bağlarken, bu sene içerisinde Berlin’de yaptıkları ziyaret ve panelin önemine vurgu yaptı.

Muzaffer Türk

Müsiad Berlin memnunİstanbul’da fuar ve İBF forumuna katılan Müsiad Berlin heyeti memnun

In Deutschland ist die Zahl der Grund-sicherungs-Empfänger über 65 Jahre auf Rekordniveau. In Berlin stieg die

Anzahl der Rentnerinnen und Rentner, die monatlich rund 680 Euro beziehen, von 31.647 Menschen in 2010 auf 33.195 Menschen in 2011 an. Berlin nimmt mit den Stadtstaaten Bremen und Hamburg den traurigen Spitzenplatz ein. „Wenn jetzt nicht gegengesteuert wird, steigt diese Zahl weiter dramatisch. Denn: Vie-le Niedriglohnbeschäftigte erhalten trotz jahrzehntelanger Beitragszahlungen nur

eine Rente unter Grundsicherungsni-veau“, so Jan Stöß, Landesvorsitzender der Berliner SPD. „Die bisherigen Vor-schläge der Bundesregierung sind völ-lig ungenügend. Die Zuschussrente von Bundesarbeitsministerin von der Leyen soll nur erhalten, wer zusätzlich privat vorgesorgt. In Berlin würden deshalb nur 850 Menschen Frau von der Leyens „Zuschuss“ erhalten. Denn gerade die später auf Grundsicherung Angewiese-nen können sich eine zusätzliche private Vorsorge nicht leisten. Auch ein Ausbau

der privaten Alterssicherung löst das Problem deshalb nicht. Notwendig ist die dauerhafte Abwehr von Armut im Al-ter. Statt den Rentenbeitrag kurzsichtig mit Blick auf 2013 zu senken, muss die gesetzliche Rentenversicherung gestärkt und ein weiteres Absenken des Renten-niveaus auf unter 50 Prozent verhindert werden. Vorschläge dazu wird die Ber-liner SPD bei ihrem Landesparteitag am 27. Oktober diskutieren“, so Stöß weiter.

Altersarmut auf RekordniveauJan Stöß:  Altersarmut in Berlin auf Rekordniveau

Page 36: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 37: berlintürk Kasim / November 2012 #9

M eslek eğitimin önemi Almanya’da da gün-demden düşmüyor. Berlin Kreuzberg il-çesi bu alanda ken-

dini kanıtlamış bir meslek eğitim ve mesleğe hazırlık kursları mer-kezine ev sahipliği yapıyor. Söz-konusu merkez, Berufsbildung-swerk Kreuzberg (BWK), bundan 25 yıl önce Nihat Sorgeç tarafın-dan kuruldu. Kreuzberg Eğitim Merkezi’nin aynı zamanda isim babası da olan Sorgeç, hedefinin eğitim ve meslek alanında sorun yaşamışlara yeni bir alt yapı sağ-lamak olduğunu söylüyor. Bu alt yapının öncelikle Berlin’de mes-lek eğitimine ihtiyacı olanlara ya-nıt vermeyi amaçladığını anlatan Sorgeç, okulun çeyrek asrı geride

bırakan süresi içinde binlerce gen-cin meslek eğitim sahibi olmasına ön ayak olduklarının gururla altını çiziyor. Merkezde, 30 farklı iş da-lında eğitim hizmeti sunuluyor.

Sorgeç, meslek eğitimini bitirme oranının Alman gençlerde yüzde 30’larda, Türkler arasındaysa yüz-de 9 gibi çok düşük bir rakamda seyrettiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, sosyal mağduriyet yaşayan ve iş bulmak için gerekli donanıma sahip olmayan gençlerin, eğitimle kalifi-ye hale gelip, iş sahibi olabilecek-lerinin ise önemle altını çiziyor. Kreuzberg Eğitim Merkezi'nde yü-rütülen eğitim programları olumlu sonuçlar veriyor. Eğitim progra-mına katılan gençlerin yüzde 86’sı da sınavları başarıyla tamamlıyor.

İşte bu gerekçeden de yola çıkarak Sorgeç, „ Eğitim faaliyetlerine hız kesmeden devam edeceğiz“ şeklin-de konuşuyor.

Sorgeç, „ okuldan diploma alma-dan ayrılmak zorunda kalmış, bu süreci tamamlayamamış, ailevi, ekonomik ve sosyal engellerle karşılaşmış her milletten göçmeni eğitim için kazanmak istiyoruz“ diyor. Nihat Sorgeç, Berlin’de 18 yaş altı gençlerin %50’den fazla-sının göçmen kökenli olduğuna dikkat çekiyor ve bu oranın daha da artacağını belirtiyor. Sorgeç, „ Sözkonusu gelişmeden dolayı ku-rumların kendilerini göçmen kö-kenli gençlere açmaları çok önemli bir konu.

Nihat Sorgeç

Page 38: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 39: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Sabahları simit satardı

Antakya doğumlu Sorgeç, ırgat dedeye, Berlin’de fabrika işçisi bir babaya sahip. 54 yaşındaki Sorgeç, aile ve çevre destegiyle sınıf

atlama olanağından uzaktı. Uzaktı ama 14 yaş öncesi sabahın 5’inde kalkıp sattığı simitler, lokantada bula-şıkcılık, terzi yanında çıraklık „ hayatta kalma“ içgü-düsü iliklerine kadar işlemiş oldu. Sorgeç, bugünlerde yaşadığı „başarı“ grafiginde, çocukluk yıllarındaki deneyimlerinin olumlu etkisi olduğundan son derece emin konuşuyor. Almanya’ya ilk geldiği yıllarda yaşa-dığı „eğitim“ hayal kırıklığını lehine çeviriyor. Kendi mücadelesiyle Almanca öğreniyor. Sorgeç’in Berlin macerasının ilk yıllarına, ailesi için yaptığı tercüman-lık ve sosyal danışmanlık damgasını vurmuyor değil. 14 yaşında bulunduğu ülkenin diline henüz hakim olamamış bir çocuğa bu sorumluluk, ilerleyen yıllarda başarı merdivenlerini tırmanmasında yardımcı oluyor.

Daha sonraki yıllarda hem çalışıyor hem de gece oku-luna giderek „lise“yi bitiriyor. Aynı yolla mühendis oluyor. 1997 yılından bu yana BWK’nın genel müdür-lüğü ile, kendi anlatımıyla hayallerini gerçekleştiriyor. Onun hayali eğitime yatırım yapmak. Bu ise toplumda şans eşitliği olmayan göçmen kökenlilere destek de-mek. Onları dışlanmışlıktan çıkarıp, toplumda saygın bir yere oturtmak demek.

Buna bağlı olarak bu gençlerin bazı zorlukla-rını dikkate alacak daha esnek şartlar oluştur-maları gerekiyor” açıklamasını yapıyor. Sorgeç, göçmen kökenlilere yönelik, „ İş Yeri Kurma“ seminerlerinin verilmesine de destek oluyor. Berlin Yatırım Bankası’nda tanıtımı yapılan se-minerler 8 Eylül’de başladı. Berlin Ekonomi, Teknoloji ve Araştırma Bakanlığı himayesin-deki, Berlin Kalkınma Bankası ile Kreuzberg Meslek Okulu’nun işbirliği ile düzenlenen se-minerlere MÜSİAD dahil, göçmen kökenli işve-ren örgütleri de destek verdi.

Berlin’de 2011 yılı itibarıyla yüzde 40’lık bir oranda işletmenin yabancı kökenliler tarafından kurulduğunu kaydeden Sorgeç, bunların sadece yarısının hali hazırda varlık gösterebildiğine işaret etti. Sorgeç, “Yıllardan beri yabancı kö-kenli insanlara destek veren girişimcilik eğitim kurslarını bizim BWK’nın himayesi altında yedi ayrı dernek desteklemektedir. Bunlar değişik kökenlere mensup göçmen kuruluşlarıdır. Ama-cımız iş kurmak isteyenlere bir yön kazandır-maktır” dedi. BWK’da ayrıca polis meslek eği-timine hazırlık kursları da ilgi toplamaya devam ediyor. Bu kurslar ise çok kültürlü Berlin anla-yışını özetler nitelikte, farklı kökenden gençle-rin bir arada başkent Berlin’de polis mesleğine ilk adımın atılmasında önemli bir dama taşı iş-levini gösteriyor.

Page 40: berlintürk Kasim / November 2012 #9

40

EĞİTİM

Avrupalı Türklerin eğitim ve öğre-timine önemli katkılarda bulunan Anadolu Üniversitesi’nin Rektö-

rü Prof. Dr. Davut Aydın; yazarımız Se-vim Ercan’a açıklamalarda bulundu;

Anadolu Üniversitesi Nedir?Diye sorsak ne dersiniz? Sevim Hanım, Anadolu Üniversitesi bir şey değildir. “Çok Şeydir’’ demek isterim. Şöyleki; yarım asrı geçen hizmet süremize ba-kıldığında, eğitim ve öğretimde ilklerin ve yeniliklerin merkezidir. Yükseköğre-timdeki fırsat eşitliğine rasyonel yakla-şımla çözümler üreten tek Üniversitedir. Türkiye’de sağladığı faydayı daha da yaygınlaştırmak üzere çıkılan yolda şim-dilik 30 ülkeye hizmet götürme başarısı-na ulaşmış bir Üniversitedir. Bakın daha şimdiden üç oldu. Tek tek saysam sayfa yetmez, en iyisi; Türkiye’nin 81 ili, il-çeleri ile Türkiye’nin sınırları dışında 12 ülke ve 17 merkezde sınav organizasyo-nunu eş zamanlı yapabilme kabiliyetine sahibiz. Yaklaşık öğrenci sayımız 1,5 milyondur. Bu nedenle Anadolu Üni-versitesi nedir sorunuza , “Çok şeydir’’ diyorum.

Faaliyet gösterdiğiniz ülkeler hangileridir? Sınav Merkezi Bulunan Ülkeler; Al-manya ( Köln-Berlin-Stuttgart-Münih-Frankfurt-Hamburg), Fransa (Paris), İngiltere (Londra), Belçika (Brüksel), Hollanda, (Lahey), İsviçre, (Bern), Avusturya (Viyana), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Lefkoşe), Azerbaycan (Bakü-Gence), Makedonya (Üsküp), Kosova (Prizren), Yunanistan-Batı Trakya (Keşan-TR). Öğrencilerimizin bulunduğu ülkeler ise; İsveç, Norveç, Danimarka, Lüksemburg, Finlandiya, Polonya, İtalya, Monaco, Çek Cumhu-riyeti, Slovakya, Lichtenştayn,Karadağ, Macaristan,Bosna Hersek, Arnavutluk, Bulgaristan, Nahcivan, Gürcistan’dır.

Hangi hizmetleri sunuyorsunuz?Anadolu Üniversitesi, Almanya’nın Köln kentinde; Köln Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü tezsiz yüksek lisans programları dışında tüm ülkelerde, açık yükseköğretim hizmeti sunmaktadır. Yükseköğretim programları dışında Mil-li Eğitim Bakanlığı ile yapılan işbirliği gereği Açık Öğretim Ortaokulu ve Açık Öğretim Lisesi Programlarını da Batı Avrupa ülkeleri genelinde yürütmektedir.

Bu ülkelerdeki öğrenci sayılarınız nelerdir? Yurtdışındaki açık yükseköğretim öğ-rencilerimizin sayısal dağılımına baktı-ğımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri-yeti, Almanya ve Azerbaycan’ın ilk üç sırada yer aldığı görülmektedir. Ana-dolu Üniversitesi’nin 30 değişik ülke-de aktif pasif toplam öğrenci sayısı 10 binin biraz üzerindedir. Bu öğrenciler Batı, Orta, Güney ve Kuzey Avrupa ile Balkanlar, Kıbrıs ve Azerbaycan’daki sınav merkezlerine giderek öğretimle-rini sürdürmektedirler. Bu hizmetlerin büyük bölümü Almanya’nın Köln ken-tinde bulunan Avrupa İrtibat Bürosu ta-rafından yürütülmektedir. Azerbaycan ve Kıbrıs Programları ise Bakü, Lefkoşe ve Üniversite’nin Eskişehir’deki birimle-rince yürütülmektedir.

Öğrenciler Üniversitenize nasıl başvuruyor?Avrupa ülkelerindeki 20-22’ye yakın ülkede ikamet eden öğrenci ve öğrenci adaylarına hizmet doğrudan Köln’deki irtibat bürosu üzerinden verilmektedir. Yine bu ülkelerin bir bölümünde bulu-nan Eğitim Ataşe ve Müşavirlikleri de bu hizmetin yürütülmesinde öğrenci adayla-rına denklik belgesi hazırlama, sınav or-ganizasyonunda Anadolu Üniversitesi ile

işbirliği yapma gibi önemli hizmet kat-kısında bulunmaktadır. Balkan ülkelerin-deki öğrencilerimizin hizmetleri Üsküp ve Prizren’de bulunan Anadolu Üniver-sitesi irtibat büroları üzerinden yürü-tülmektedir. Kıbrıs ve Azerbaycan’da bulunan bürolarda bu ülkelerdeki öğren-cilere doğrudan hizmet sunmaktadır. Bu büroların bir bölümüne şahsen müracaat ederek, büyük bölümünde ise; internet, e-mail ve mektup üzerinden kayıt işlem-leri yürütülmektedir.

Yabancı öğrencilere de hizmet-veriyor musunuz?Anadolu Üniversitesi’nin yurtdışında sürdürdüğü hizmetlerde, öğrenci adayla-rının açık yükseköğretim hizmetlerimiz-den yararlanabilecek düzeyde Türkçe bilmeleri, lise veya dengi okul mezunu olmaları ve öğrenci seçme sınavını ka-zanmaları dışında bir şart bulunmamak-tadır. Öğrencilerimizin hangi ülke vatan-daşlığına sahip oldukları önemli değildir. Buradaki hizmet kriteri, lise mezunu olması, Türkçe bilmesi ve seçme sına-vında başarılı olarak programa yerleşti-rilmesidir.

Gelecekteki hedefleriniz neler?Anadolu Üniversitesi, Türkçe yükseköğ-retim hizmetini talep oluşan her ülkeye götürme gayreti içindedir. Kafkaslar ve Orta Asya ülkelerindeki sınav merkezi sayılarını artırmayı hedefliyoruz. Bal-kan ülkelerinde sınav merkezi sayılarını artırmayı hedefliyoruz. 30 ülkede öğ-rencimiz bulunmakta ancak bugün için 12 ülkede 17 sınav merkezimiz bulun-maktadır. Öğrenci sayılarının belirli bir seviyeye yükseldiği her ülkede bir veya birden fazla sınav merkezi açıyoruz. Hizmetin uzun vadeli hedefi hem ülke sayısının artması hem de, sınırsız öğre-tim hizmetimizden yararlanmak isteyen Türkçe bilen herkese ulaşabilmektir.

30 ülkede öğretim Anadolu Üniversitesi’nden 30 ülkede öğretim hizmetiBakü’den Brüksel’e, Londra’dan Lefkoşe’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılan global kampüsün öğrencileri 10 bine ulaştı.

Page 41: berlintürk Kasim / November 2012 #9

EĞİTİM

41

Page 42: berlintürk Kasim / November 2012 #9

MECLİS DOSYASI

42

Berlin Eyalet Parlamentosu, Al-manya’daki bir çok diğer eyalet parlamentolarından farklı olarak,

milletvekillerinin meclis çalışmalarının dışında kendi mesleklerinde de çalışa-bilmelerine izin veren bir meclistir. Yani meclis “Teilzeit” denen bir çalışma dü-zenindedir. Bu duruma karşın bazı par-tilerin ve özelikle Yeşiller Partisi meclis grubu üyesi milletvekillerinin çoğunluğu çalışma zamanlarının büyük bir bölümü-nü meclis çalışmalarına ayırmaktadırlar. Çünkü meclisin yarım günlük çalışma düzeni yapılması gereken işleri yeri-ne getirmek için yeterli olmamaktadır. Bunun yanı sıra Berlin meclisi üyeleri, yanlarında çalıştırdıkları personel için çok az bir maddi imkana sahiptirler. Fe-deral meclisteki milletvekilleri personel için 30 kat daha fazla bir bütçeye sahip-tirler. Bu durum, son zamanlarda, Berlin Eyalet Meclisi’nin de diğer eyaletlerdeki gibi tam gün çalışması ve milletvekilleri-nin yeterince personel için daha fazla bir bütçeye sahip olması, tartışmalarını gün-deme getirmektedir. Berlin Eyalet Mec-lisi’ndeki CDU dışındaki bütün partiler, meclisin çalışma düzeninin değiştirilme-si ve milletvekili sayısının azaltılması konusundaki girişimleri desteklemekte-dir. 18 Eylül 2011: Friedrichshain-Kreuzberg ilçesinde bulunan üçüncü seçim bölgesi-ni % 36,9 bir oranla kazandım. Berlin eyalet parlamentosunda 27 Ekim 2011 tarihinden beri “resmi” milletvekiliyim. O gün Berlin Eyalet Parlamentosu 17. yasama dönemi çerçevesinde ilk kez bir araya geldi. Seçimler ile kurucu meclis oturumu arasında yer alan bu zaman de-ğişik çalışmalarla geçti. Yeşillerin mec-lis grubu üye sayısı seçim sonucu belirli boyutta artış göstermişti. Kasım 2011’de bizi en başta eyalet parlamento bina-sındaki bürolarımızın düzenlenmesi ve tadilatları meşgul etti. Ayrıca değişik ça-lışma komisyonlarına görev ve sözcülük dağılımı, ne yazık ki yalnızca part-time çalışacak olan 2 elemanımın (göçmen kökenli) işe alınması, internet sayfamın geliştirilmesi, ofis düzenleme ve benzeri

organize işler başlıca halledilmesi gere-kenler arasındaydı. Yeşiller Partisi meclis grubunun doğa ve tüketici haklarını koruma, çevre ve doğa eğitimi sözcüsü olmak benim için yo-ğun ve güzel bir görev. “Şehir planlama ve Çevre” ve “Anayasa ve Hukuk İşle-ri, Tüketici Koruma, Ticari Yönetmelik Kuralları” adlı meclis komisyonlarında üyeyim.Aralık 2011’de o zamanki CDU’lu tüke-tici hakları koruma bakanı, Sayın Braun, senatodan geri çekilmişti. Meclis arka-daşım Dirk Behrendt ile birlikte “Hur-da emlak” olarak adlandırılan emlak sektöründeki sahtekarlıklara karşı tavır göstererek, parlamentoya bu hususta-ki ilk yasa önergesini sunduk. İlk basın açıklamamın konusu tüketici haklarının korunmasıydı. Berlin’li tüketiciler için çeşitli basın açıklamaları, sözlü ve yazılı önergelerde sundum: Senato, Berlin’de satılan yoğun oranda Antibiyotik içeren tavuk etine satış yasağı koyma konusunda bir çaba göstermemiştir. Aynı dönemde “Tarım fabrikalarına” karşı büyük bir eyleme ka-tıldım. 23.000 vatandaş tarım ve hayvan fabrikalarına ve de GDO’lu gıdalara tek ağızdan HAYIR dediler! Yine Ocak 2012’de, hayata geçirdi-ğim “Berlin’de Doğa Koruma Yuvar-lak Masa” toplantısının ilki düzenlendi. Berlin’de doğa ve çevre koruma alanla-rında çalışanlarla etkileşim çok verimli geçti. Seçim bölgem Kreuzberg’te Kottbusser Tor’daki trafiğin yeniden düzenlenmesi hakkında sunduğum bir başka soru öner-gesi ise, vatandaşların trafik uygulamala-rı planlamalarına katılım imkanları veya uygulamalar hakkında bilgi almalarının, ne yazık ki çok kısıtlı olduğu ve hatta se-nato tarafından “öngörülmediğini” açığa çıkarmıştır. Şubat 2012’den itibaren, özellikle Cuma günleri, seçim bölgemdeki değişik sivil toplum kuruluşlarını (göçmen kökenliler ön planda olmakla birlikte) ve vatandaş

inisiyatiflerini ziyaret etmeye başladım. Bunun yanı sıra seçim bölgemi ilgilendi-ren bir çok konuda etkinlikler yapmakta ve değişik protesto gösterilerine de ka-tılmaktayım. Geçtiğimiz son aylardaki en büyük oluşum bir çok kiracının bir araya gelerek oluşturdukları Kottbusser Tor’daki inisiyatiftir. Bir çok partili ar-kadaşım gibi ben de bu inisiyatifi des-tekleyen etkinliklerde yer almaktayım. Yine seçim bölgemde kamp kuran ve mültecilerin hakları için mücadele eden inisiyatifi de desteklemekteyim. Özel-likle göçmen kökenli çocukların yoğun oldukları ilkokullarda okuma günlerine katılmak, yaptığım çalışmalar arasında-dır. Şubat 2012’den itibaren düzenlenen bütçe müzakerelerinde en fazla rapor ta-lepleri, birçok komisyonda olduğu gibi, yine biz Yeşiller tarafından sunulmuştur! Eyalet bütçesine sunduğum önergeler sa-yesinde, Mart 2012’de göçmen kökenli tüketiciler için bilgilendirme çalısmaları-nın bütçe gündemine eklenmesi sağlan-mıştır. Yine yaptığım çalışmalar sonucu olarak Eylül 2012’de ilk kez, öncelikle göçmen kökenli sivil toplum kuruluşları-nın katıldıkları, tüketici koruma ve göç-menler adlı bir çalıştay, senato tarafından düzenlenmiştir. Bütçe müzakerelerinin 2. oturumunda, hükümet koalisyonu bizim Yeşiller ola-rak sunduğumuz değişiklik önergelerinin çoğunu geri çevirmiştir. Göçmenler için çevre ve doğa eğitimi projelerinin des-teklenmesi, cadde ve sokaklardaki ağaç sayısının artırılması, yabani hayvanla-rın bakımı için mali kaynak ayrılması, özellikle çocuklar için doğayı tanıma parklarının oluşturulması, semtlerde or-ganik tarım yapılan alanların artırılma-ları sunduğum başvuruların arasındaydı. Sözüm ona para yokmuş! Fakat 4’üncü kez ertelenen havaalanı için (1,2 Milyar €, bunun 444 Milyonu Berlin Eyaleti’nin bütçesinden ayrılacaktır), yeni kurulması planlanan büyük bir kütüphane için (280 Milyon €) ve A100 Oto yolu (420 Mil-yon €) için, yani BETON için, para var! Berlin hükümetini, senatoyu rahat bırak-mayacağız!

Parlamento’da ilk yılımBir milletvekilinin gündeminden

MECLİS DOSYASI

TURGUT ALTUĞ

Page 43: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 44: berlintürk Kasim / November 2012 #9

EKONOMİ

44

Avrupa otomobil pazarı, yılın ocak-eylül döneminde yüz-de 7,2 daraldı.Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA)

eylül ayı verilerine ilişkin yapılan açıklamaya göre, Avrupa Bir-liği (AB) ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkelerin-de otomobil pazarı 2012’nin 9 ayında 2011 yılı aynı dönemine oranla yüzde 7,2 küçüldü ve 9 milyon 724 bin 423 adet satış gerçekleşti. 2011 yılı 9 ayında toplam 10 milyon 473 bin 838 adet otomobil satılmıştı. 2011 yılı Avrupa otomobil pazarında 4. çeyrekte başlayan da-ralma, 2012 yılında da aylar itibariyle devam etti. Yılın 9 ayın-da en yüksek satış, yüzde 1,8 düşüş ve 2 milyon 358 bin 798 adet ile Almanya’da gerçekleşirken, diğer önemli pazarlar olan İtalya’da yüzde 20,5, Fransa’da yüzde 13,8, İspanya’da yüzde 11 oranında düşüş kaydedildi.AB ve EFTA ülkeleri toplamına göre 2012 ocak-eylül dönemin-de geçen senenin aynı dönemine göre en sert düşüş yüzde 42,5 ile Yunanistan’da ve yüzde 39,7 ile Portekiz’de görüldü. Daral-ma yaşayan diğer ülkeler arasında Slovenya, İrlanda, Belçika, Finlandiya, İsveç ve Romanya yer aldı.2012 yılının 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre satışlarını en çok artıran ilk üç pazar sırasıyla yüzde 56,1 ile İzlanda, yüz-de 16,7 ile Estonya ve yüzde 16,3 ile Macaristan oldu.

Eylül’de en sert düşüş Yunanistan’da, en çok artış İzlanda’daAB ve EFTA ülkeleri toplamına göre eylül ayında otomobil pa-zarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 küçüldü ve 1 milyon 132 bin 34 adet seviyesinde satış gerçekleşti. 2011 yılı eylül ayında ise 1 milyon 271 bin 339 adet satış gerçekleşmişti.AB ve EFTA ülkeleri toplamında geçen ay, 2011 eylül ayına göre en sert düşüş yüzde 48,5 ile Yunanistan’da, yüzde 36,8 ile İspanya’da yaşandı.Eylül ayında daralma yaşayan ülkeler arasında Romanya, Por-tekiz, Slovenya, Finlandiya, İtalya, Belçika, Hollanda, İsveç ve Fransa da yer aldı.2012 yılının eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre satışlarını en çok artıran ilk üç pazar, sırasıyla yüzde 66,1 ile İzlanda, yüz-de 46,6 ile Slovakya ve yüzde 8,2 ile İngiltere oldu.

Türkiye 5. sıradaTürkiye’de otomobil pazarı ise eylül ayında önceki yılın aynı ayıyla karşılaştırıldığında yüzde 23,5 oranında büyürken, ocak-eylül döneminde ise önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,8 oranında daraldı.Geçen ay Türkiye’de 49 bin 360 adet otomobil satıldı. Önceki yılın aynı ayında satılan 39 bin 964 otomobil ile karşılaştırıldı-ğında eylül ayında pazarda yüzde 23,5 oranında artış kaydedil-di.2012 yılının ocak-eylül döneminde ise Türkiye’de otomobil sa-tışları 379 bin 617 adette kalırken, 412 bin 103 olarak gerçekle-şen önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında pazarda yüzde 7,88’lik gerileme oldu.

Türkiye, Avrupa otomobil satışları sıralamasında 2012 eylül ayında 5. sırada, 2012 Ocak-Eylül döneminde ise yine 8. sırada yer aldı.

Ocak-eylül otomobil satışlarıACEA verilerine göre ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla otomobil satışları ve değişim oranları şöyle: Ocak-Eylül Ocak-Eylül Değişim Ülke 2012 2011 % Almanya 2.358.798 2.401.736 -1,8 İngiltere 1.620.609 1.553.094 4,3 Fransa 1.431.509 1.661.271 -13,8 İtalya 1.090.627 1.371.117 -20,5 İspanya 555.362 623.921 -11,0 Hollanda 428.191 453.882 -5,7 Belçika 386.733 440.546 -12,2 Avusturya 266.890 273.539 -2,4 İsviçre 245.526 232.738 5,5 Polonya 207.063 202.544 2,2 İsveç 203.711 227.636 -10,5 Çek Cumhuri-yeti 131.059 127.485 2,8

Danimarka 128.493 27.230 1,0 Norveç 104.199 102.895 1,3 Finlandiya 88.926 100.109 -11,2 İrlanda 76.630 87.163 -12,1 Portekiz 74.461 123.464 -39,7 Slovakya 53.845 49.954 7,8 Romanya 49.128 55.881 -12,1 Yunanistan 45.535 79.231 -42,5 Macaristan 39.317 33.815 16,3 Lüksemburg 39.090 39.609 -1,3 Slovenya 38.707 46.378 -16,5 Bulgaristan 14.252 14.354 -0,7 Estonya 13.314 11.405 16,7Litvanya 9.190 9.956 -7,7Kıbrıs 8.892 11.026 -19,4 Letonya 7.995 7.777 2,8 İzlanda 6.371 4.082 56,1 Toplam 9.724.423 10.473.838 -7,2

Ocak-Eylül Ocak-Eylül Değişim Ülke 2012 2011 % Türkiye 379.617 412.103 -7,88

Avrupa otomobil pazarı daraldı

Avrupa otomobil pazarı 9 ayda yüzde 7,2 daraldı

Page 45: berlintürk Kasim / November 2012 #9

EKONOMİ

45

Alman Sendikalar Birliği (DGB) federal hükümeti “mini job” olarak bilinen ek işlerin

artırılmasının yol açabileceği muhtemel olumsuz etkiler hakkında uyardı.Saarbrücker Zeitung gazetesinin verdiği habere göre DGB koalisyon hükümeti-nin ek işler için hazırladığı yasa tasarısı hakkında, “Ek işlerin yaygınlaştırılması işverenler açısından tam gün işleri azaltmayı cazip kıldığı gibi, sosy-al güvence ve adil ücretlendirmenin yok olmasına yol açıyor.” şeklinde değerlendirmede bulundu.Hıristiyan Birlik partileri ile Hür Demo-krat Parti yeni yasa tasarısıyla ek işlerde üst gelir sınırını 400 eurodan 450 euro-

ya yükseltmeyi hedefliyor. Yeni “mini job tasarısı” hakkında uzman görüşleri gelecek hafta pazartesi günü Federal Meclis’te dinlenecek. DGB tasarıda öngörülen hedefleri, “Devlet ve sosyal sigortalar yeni düzen-lemeler nedeniyle ciddi miktarda kayba uğrayacak. Sosyal güvenceler eskisine kıyasla daha da zayıflayacak.” şeklinde eleştirdi. DGB ayrıca 2010 yılında ek işlerde çalışanların yarıdan fazlasının 7 euronun altında saat ücreti aldığını hatırlatarak, bu grupta yer alanların dörtte birinin ise 5 eurodan az ücret aldığına dikkat çekti. Alman Sendikalar Birliği bütün çalışanların “kazanılan ilk eurodan itibaren” tam sosyal güvence kapsamında istihdam edilmesini istiyor.

“Mini job” uyarısıSendikalardan hükümete “mini job” uyarısı

Buz eritici sistemler, ray geçişi bağlantılarını ısıtma cihazları, kaloriferler ve kar temizleme hiz-

metine çift basamaklı milyon Eurolar harcayan Deutsche Bahn’ın (DB, Alman Demiryolları) kış hazırlıklarını tamamla-dığı bildirildi.DB CEO’su Rüdiger Grube, en çok tren istasyonlarının ve trenlerin kirli olma-sına, seyahatlerde gecikmelere ve yol-cuların yeterince bilgilendirilmemesine kızdığını ve bu alanda daha yapacak çok şeyleri olduğunu ifade etti. Yolcuların-dan her gün bin ila 3 bin arasında mektup ve elektronik posta aldıklarını söyleyen Grube, yolcuların özellikle gecikmelere

ve verilen bilgilerin yanlış olmasına kız-dığını, fakat çoğu müşterinin de DB’nin servisinden memnun kaldıklarını yaz-dıklarını ifade etti. 2009 yılından beri DB’yi yöneten Grube, bu yılın sonuna kadar Siemens’ten alacakları sekiz adet ICE 3 trenini filolarına katacaklarını ve daha sonra 10 adet yeni hızlı treni daha alacaklarını söyledi. 2014 yılı ortasına kadar 27 adet çift katlı treni teslim alacaklarını ve 770 trenlerini modernleştireceklerini dillendiren CEO, 2016 yılından itibaren de yeni nesil İCx trenlerinin, İC filosunun ve İCE trenleri-nin ilk neslinin yerini almaya başlayaca-ğını kaydetti.

Bir şirketin başarılı olabilmesi için çalı-şanlarının motivasyonun yerinde olması gerektiğini savunan DB yöneticisi, 15 Ekimden itibaren 100 ülkede 300 bin çalışanına sorular yönelteceklerini ve bu şekilde onların beklentilerini ortaya çıkaracaklarını anlattı. Bu yıl 4 bin 100 gence meslek eğitim fırsatı sundukları-nı hatırlatan Grube, önceki yıl da 11 bin kişiye istihdam sağladıklarını belirtti. Deutsche Bahn’ın sektörde dünya lideri olması için ne yapacağı sorusuna başarılı yönetici, ilk olarak 17 milyar euro olan borçlarını azaltacaklarını ve ondan sonra yeni yatırımları göze alacaklarını ifade etti.

Demiryollarında kışAlman demiryolları kış hazırlıklarını tamamladı

İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (INE) açıkladığı ra-kamlara göre, 2012’nin 9 ayında 54 bin 912 İspanyol yaşa-mak için başka ülkelere göç etti.İşsizliğin yüzde 25 düzeyin-

de olduğu İspanya’da, ekonomik krizin yarattığı sosyal etkiler büyüyor.INE’nin verdiği istatistikler, 2011’in aynı dönemine göre 2012’de İspanya’dan göç eden İspanyolların oranında yüz-de 21,6’lık artış olduğunu gösterdi. Geçen yılın aynı döneminde ülkeyi terk eden İspanyolların sayısı 45 bin idi. Bu yılın Ocak-Eylül ayları arasında İspanya’dan göç eden toplam kişi sayısı

ise 2011’in aynı dönemine oranla 37 bin 539 artışla 420 bin 150 olarak verildi. Ayrıca İspanya’nın tüm özerk yönetimlerinde ilk defa, göç eden İspanyolların sayısı, gelenlerin sayısının üzerine çıktı. Ocak 2011-Eylül 2012 arasında İspanya’yı terk edenlerin toplam sayısı 927 bin 890 olurken, son iki yılda İspanyol nü-fusundaki toplam kayıp 36 bin 146 olarak verildi. 2011’de 46 milyon 152 bin 925 olan nüfus, Eylül 2012’de 46 milyon 116 bin 779’a düştü.

İspanya’dan göç arttıEkonomik kriz, İspanya’dan göç eden İspanyolların sayısını artırdı

Page 46: berlintürk Kasim / November 2012 #9

EKONOMİ

46

Almanya’nın önde gelen ekonomik araştırma enstitüleri, 2013 yılı için öngördükleri ekonomik büyüme beklentisini yarı ya-rıya düşürdü. Ülkenin en önemli ekonomik araştırma kuruluşları Ifo, IfW, IW ve RWI’nin hazırladığı sonbahar raporunda, ekonomik büyümenin gelecek yıl yüzde 1 civarında olmasının beklendiği belirtildi. İlkbahar raporunda, ülke ekonomisinin

gelecek yıl yüzde 2 büyüyeceği tahmininde bulunulmuştu. Raporda, bu yıla ilişkin ekonomik büyüme beklentisi de yüzde 0,9’dan yüzde 0,8’e çekildi.

Ekonomik büyüme azaldıAlman enstitüler, ekonomik büyüme beklentisini yarı yarıya azalttı

Avro Bölgesi maliye bakanları, Yunanistan’ın acil ihtiyaç duydu-ğu kurtarma paketinden 31,5 mil-

yar avroluk taksidi serbest bırakmazken Atina’ya kararlılığını göstermesi için 10 gün süre tanıdı.Avro Grubu Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker, maliye bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Fonlar serbest bırakılma-dan önce Yunanistan’ın en geç 18 Ekim’e kadar taahhüt ettiği reformları uygulaya-

rak kararlılığını göstermesi gerektiğini vurguladık’’ dedi.AB ve IMF heyetleriyle gelecek 2 yıl-da hayata geçirilmesi talep edilen 13,5 milyar avroluk kemer sıkma önlemlerini müzakere eden Yunan Hükümeti, zor-daki bankalara sermaye enjeksiyonu ve borç servisi için beklediği taksidi en geç 18 Ekim’de toplanacak AB zirvesinde al-mayı planlıyor.Avro Bölgesi maliye bakanları, kemer sıkma programında başarıyla ilerleyen

Portekiz’e 4,3 milyar avroluk kredi dili-minden 800 milyon avroyu onaylarken kalan 2 milyar avro Avrupa Finansal İs-tikrar Fonu ile 1,5 milyar avro IMF tara-fından bu ay içinde serbest bırakılacak.Maliye bakanları, Moody’s tarafından kredi notu 3 basamak düşürülen Kıbrıs Rum kesimine kredi paketinin hızlandı-rılmasını kararlaştırırken, İspanya’nın mali programının yolunda ilerlediği ve bu aşamada yardıma ihtiyaç olmadığı görüşünde birleşti.

Avro Bölgesinden süreAvro Bölgesi Yunanistan’a para yerine süre verdi

Almanya’da 2010 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 12,8 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı bildirildi. Wiesbaden kentin-deki Federal İstatistik Dairesi tarafından yapılan açıklamada, 2010 yılında 12,8 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı, bunun da toplam nüfusun yüzde 15,8’ini oluşturduğu belirtildi.Yoksulluk sınırında yaşayan kadınların oranının erkeklerden

biraz daha fazla olduğu ifade edilen açıklamada, yoksulluk sınırında yaşayanların oranının 2009 yılında yüzde 15,6, 2008 yılında da yüzde 15,5 olduğu kaydedildi. Araştırma için 24220 kişiye soru sorulduğu bildirildi. Almanya’da 2010 yılında, kira yardımı aldıktan sonra kendisine yaşantısı için yılda 11.426 avrodan daha az para kalan bir kişi, yoksulluk sınırında yaşamış kabul ediliyordu.

Almanya’da yoksulluk sınırıAlmanya’da 2010 sonu itibarıyla yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı 12,8 milyon

Almanya’da yapılan bir araştırma-da, Yunanistan’ın iflasını dünya ekonomisinin kaldırabileceği,

ancak Portekiz, İspanya ve İtalya’ya gü-veni sarsarak, bunların da iflasına sebep olabileceği öne sürüldü.Almanya’nın önde gelen kuruluşlarından Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan ve sonuçları açıklanan araştırmaya göre, Yunanistan’ın Avro bölgesinden çıkma-sının doğuracağı sonuçların dünya eko-

nomisini sarsabileceği belirtildi.Araştırmada, Yunanistan’ın iflas etmesi-nin ve Avro bölgesinden çıkmasını, dün-ya ekonomisinin aslında kaldırabileceği, ancak böyle bir durumda sermaye piya-salarının Portekiz, İspanya ve İtalya’ya da güvenmeyeceği ve bu nedenle bu ül-kelerin de iflas edebileceği kaydedilerek, bunun da dünya ekonomisi için çok ağır bir darbe olacağına işaret edildi.Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanı

Philipp Rösler de, Alman ekonomisinin fırtınalı bir dönemden geçtiğini belirte-rek, Alman hükümetinin 2013 yılı eko-nomik büyüme öngörüsünü yüzde 1’den yüzde 0,8’e düşürdüğünü söyledi.Rösler, ancak Almanya’nın bu fırtınalı dönemde bile büyüme kaydetmesinin memnuniyet verici olduğunu, birçok verinin 2013 yılında dünya ekonomisi-nin yeniden canlanacağına işaret ettiğini sözlerine ekledi.

Yunanistan’ın iflasıAlmanya’da yapılan bir araştırmanın sonucu: -’’Yunanistan’ın iflas etmesi, Portekiz, İspanya ve İtalya’nın iflasını da getirebilir’’

Page 47: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 48: berlintürk Kasim / November 2012 #9

DİALOG

48

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Berlin Türk Şehitlik Ca-mi’sini ziyaret etti.

Eşi Daniela Schadt ve Berlin eyaletinin Başbakanı Klaus Wowereit ile camiye gelen Gauck, burada cami derneği Baş-kanı Ender Çetin, yönetim kurulu üyesi Yasemin Bağcı ve Türkiye’nin Berlin Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Hayrı Yaşar tarafından karşılandı. Daha sonra camiyi gezerek yetkililerden bilgi alan Gauck’a kendi isminin hat yazısıyla yazılı olduğu bir levha hediye edildi. Ziyaret sırasında imam Dursun Atak’ın okuduğu İhlas suresini dinleyen Gauck’a birlikte yaşama vurgu yapılan ve Almanya’da Müslümanların siyasi ve toplumsal durumunun anlatıldığı 60 say-falık bir metin verildi. Gauck yaptığı ko-nuşmada, “Kültürel olarak yabancı ola-biliriz, ancak bizi birbirimize bağlayan çok şeyler de var’’ dedi. Gauck ardından basına kapalı bölümde cami cemaati ve gençlerle bir araya geldi.Daha sonra gazetecilere açıklama yapan Gauck, cumhurbaşkanı olarak ilk kez bir camiyi ziyaret ettiğini ve farklı izlenim-ler edindiğini belirtti. Buradaki caminin geleneksel, mimari olarak Berlin’e ait olmayan bir yapı olduğunu ifade eden

Gauck, ancak içeride, buradan olan ken-dine güvenen genç kuşak Berlinliler ile sohbet ettiğini belirtti. Gençlerin (Burası bizim ülkemiz, bizim Almanyamız) ifa-desini kullandıklarını söyleyen Gauck, bunu duymanın kendisi için güzel oldu-ğunu kaydetti. Gauk, tüm farklılıklara rağmen insani değerlerin güvence altına alınması konusunda ortak bir platforma ihtiyaç duyulduğunu da ifade etti. Cumhurbaşkanı olarak cami ziyaretinin neden önemli olduğu yönündeki bir soru üzerine de Gauck, kendisi ile ilgili olarak Müslüman vatandaşlara yönelik tutumu-nun sorgulandığı durumlar yaşandığını hatırlatarak, “Daha önceki Cumhurbaş-kanı Christian Wulff’un ve diğer bazı kişilerin çizgisini tümüyle anladığım yönünde herhangi bir şüphe bırakmadım.Yüreğimle buradayım. Başka kişilerin ifade ettiği kelimelerle değil ama yüre-ğimle. Bu mesajım alındı’’ diye konuştu. Cami derneği Başkanı Ender Çetin de Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, Müslüman toplumunun bazı sorunları olduğunu ve bunları dile getirdikleri-ni belirterek, Alman toplumunda İslam düşmanlığının da olduğunu, buna karşı dinler arası diyalog ve bazı faaliyetler yaptıklarını Cumhurbaşkanı’na ilettikle-rini belirtti. Müslümanların bu toplumun parçası olduklarını vurguladıklarını ifade

eden Çetin, Gauck’un, İslam’ın dini ce-maat statüsünü alması için Müslümanlar arasındaki iç diyaloğun gelişmesini iste-diğini ve bunun bir süreç olduğunu, bu konuda zamana ihtiyaç duyulduğunu ifa-de ettiğini kaydetti. Gauck’un daha ön-ceki Cumhurbaşkanı Wulff gibi “İslam Almanya’nın parçası’’ olduğu yönünde bir ifade kullanmadığını ifade eden Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Gauck, (Bun-dan önceki Cumhurbaşkanı’nın cümle-sini kullanmıyorum, ancak hissiyatım olarak sizler elbette ki bu toplumun par-çasısınız. Elbette ayrılık noktalarımız da muhakkak vardır. Bunlar konuşulmalı ve giderilmeli) dedi. Bu bizi bir taraftan se-vindiriyor. Tabii ki biz Müslüman olarak Alman top-lumunun bir parçası olduğumuzu ondan da duyduk ve değer gördük. Aynı za-manda Cumhurbaşkanımızdan İslam’ın Almanya’nın parçası olduğunu duymak da isteriz’’ Gauck, daha sonra camiye gelen kişilerle fotoğraf çektirdi ve bir ço-cuğu sevdi. Çeşitli eyaletleri ziyaret eden ve Berlin eyaletine de ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gauck, ziyareti çerçeve-sinde Şehitlik Cami’sinin yanı sıra tarihi Brandenburg Kapısı’nı, bazı derneklerde yapılan projeleri ve Berlin Belediyesi’ni ziyaret ederek, Berlin eyaletinin altın defterini imzalamıştı.

Gauck‘un Şehitlik Cami ziyaretiCumhurbaşkanı Gauck, Berlin Türk Şehitlik Cami’sini ziyaret etti

Page 49: berlintürk Kasim / November 2012 #9

DİALOG

49

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Meh-met Görmez, Alman yetkililere, bu ülkedeki İslam dini derslerinin

hem yaygınlaştırılması hem de müfredat ve programına Türkiye’nin tecrübesinin aktarılması konusunda hazır olduklarını bildirdiğini kaydetti.Görmez, Almanya temasları kapsamında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann ve Almanya Protestan Kilisesi Başkanı Nicolaus Schneider ile ayrı ayrı görüştü.Görmez’in, Löhrman ile Çalışma, Uyum ve Eğitim Bakanlığı’nda yaptığı görüşmeye, Bakanlık Müsteşarı Zülfiye Kaykın da katıldı.Görüşmeden sonra açıklamada bulunan Mehmet Görmez, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde 50 yıl gecikmeli de olsa Türki-ye kökenli Müslüman çocuklara için İslam dini derslerinin başlatılmış olmasından duyduğu memnuniyeti ilgililerle paylaştığını belirterek, tecrübe alışverişinin hem Almanya hem de Avrupa’da yaşayan diğer Müslümanlar için örnek teşkil edebileceğini ifade etti.Din derslerinin yaygınlaştırılması konu-sunda bir talep olup olmadığı yönünde-ki bir soruya Görmez, “Din derslerinin hem yaygınlaştırılması hem de müfredat ve programına Türkiye’nin tecrübesini katmaya hazır olduğumuzu, öğretmen yetiştirilmesi konusunu ve daha önce Türkiye’de başlayan uluslararası ilahiyat öğrencilerinin öğretmen olarak bu pro-

gramda yer almalarının faydalı olacağını yönündeki görüşlerimizi ifade ettik. Çok olumlu görüş alışverişlerimiz oldu. Bu konularda ayrıca bir enstitü marifetiyle ortak bir komisyonla bu çalışmaların de-vam etmesi yönünde Sayın Bakan bir irade beyanında bulundu, biz de buna da hazır olduğumuzu ifade ettik” yanıtını verdi. Almanya’da yöneticilerin yüksek ses-le “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” şeklinde açıklamalar yaptıklarına işaret eden Görmez, “Bunu duymaktan büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek is-tiyorum. Ayrıca burada yaşayan bütün Müslümanların da gerçekten bu çağrıya uygun olarak bu toplumun, bu ülkenin bir parçası olma yönünde her türlü olumlu çabayı ortaya koymaları gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum” diye konuştu.wwAlman İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı, üzerinde 4 Müslüman gencin fotoğrafları bulunan ve altında ailelerinin ağzından bu gençlerin radikalleşmeye başladığı şeklindeki endişelerini dile getiren ifade-lerin yer aldığı afiş kampanyasına da değinen Görmez, Berlin’de yaptığı tüm görüşmelerde bu konu üzerinde de durduğunu ifade etti. Görmez, şunları kay-detti:“Her düşüncenin içinde, her inancın içe-risinde bir takım aşırı düşünceler ortaya çıkabiliyor. Bunları genelleştirmek onların varlığını bütün toplum varlığı ile ilgili güvenlik sorunu haline getirmek ve hiç-bir ayırım yapmadan herkesi zan altında bırakacak kampanyalarla bu işi önlemek

mümkün değildir. Bunun doğru olmadığını her yerde yüksek sesle ifade ettim. Dün Katolik Kilisesi ve Protestan Kilisesi yö-neticileri ile görüşmelerde bunun üze-rinde durdum. Onların da bunun son de-rece yakışıksız bulduklarını ifade etmiş olmalarından dolayı büyük bir memnuni-yet duydum. Zaten (afişin kullanılması) ertelendi ancak ben ayrıca tamamen teda-vülden kalkacağına olan inancımı taze tu-tuyorum.”

-”Müslümanlar Almanya’nın bir parçası”-Löhrmann ve Kaykın da, eyalet hüküme-ti için Müslümanlarla olan diyaloğun çok önemli olduğunu ifade etti.Müslümanların fark edilmelerini ve inançlarını yaşamalarını çok önem-li bulduklarını belirten Löhrmann, Almanya’da İslam dini dersini düzenli ders olarak okutan ilk eyalet olduklarına dikkati çekerek, bunun Müslüman öğrenciler için onlara değer verilmesi ve entegrasyona katkı açısından önemli bir sinyal olduğunu kaydetti.Löhrmann, eyaletteki herkesin eşitlik ve uyum konusunda kendini vatanında gibi hissettiğini kaydetti.Uyum Bakanlığı Müsteşarı Zülfiye Kaykın da, Kuzey Ren Vestfalya eyaleti olarak afiş kampanyasını kınadıklarını belirterek, “Burada yaşayan 1,5 milyon Müslüman’ın buraya ait olduklarını ve Almanya’nın bir parçası olduklarını her fırsatta vur-guluyoruz. Bizim insanlarımız bizim vatandaşlarımız” dedi.Kaykın, Müslümanlarla işbirliğini daha da geliştirmek için 2013 yılı başında “İslam Diyalog Forumu” oluşturulacağını, bunun Müslüman temsilciler ile eyalet temsilciler arasında yapılan ilk kurumsal diyalog plat-formu olacağını belirtti.Foruma Çalışma, Uyum ve Sosyal İşler Bakanı Guntram Schneider’in başkanlık edeceğini ifade eden Kaykın, dini çeşitliliği gelecekte anayasa temelinde tüm dini gru-plarla ortak bir şekilde şekillendirmek iste-diklerini kaydetti.Kaykın, Almanya’da yaşayan 4,3 milyon Müslüman’ın üçte birinin Kuzey Ren Vest-falya eyaletinde ikamet ettiğini ve bunların da üçte ikisinin Türk olduğunu bildirdi.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Meh-met Görmez daha sonra Protestan Kilise-si Başkanı Nicolaus Schneider’ii evinde ziyaret etti. Schneider’in sağlık durumu nedeniyle ziyaretin evde gerçekleştiği ifa-de edildi.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez Almanya’da Görmez -”Almanya’daki yöneticilerin ‘İslam Almanya’nın bir parçasıdır’ şeklindeki açıklamalarından büyük mutluluk duyuyorum”

Page 50: berlintürk Kasim / November 2012 #9

HUKUK

50

Almanya Müslümanlar Koor-dinasyon Kurulu, Berlin İş Mahkemesi’nin bir Müslüman

kızın davasıyla ilgili olarak başörtüsü yasağını yasalara aykırı bulmasını memnuniyetle karşıladı.Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, Müslü-manlar Merkez Konseyi, Almanya İslam Konseyi ve İslami Kültür Merkezleri Birliği’nin oluşturduğu kurul tarafından yapılan açıklamada, mahkemenin, başörtüsünü dini inancın bir ifadesi ola-rak gördüğü, bu nedenle sadece başörtüsü taktığı için bir insanın işe alınmamasını yasalara aykırı ve ayrımcılık olarak gördüğü hatırlatıldı.Kurul sözcüsü Erol Pürlü, sözkonusu mahkeme kararının, yön belirleyici ve bir kadının sadece dini inançlarından dolayı ayrımcılığa uğramasının yasa-lara aykırı olduğunu tespit etmesinden memnuniyet duyduklarını belirterek, “Başörtüsüyle ilgili yasaklar sadece ente-

grasyonu engellemekle kalmıyor, aynı zamanda özellikle Müslüman kadınları dışlıyor. Müslüman kadın öğretmenlere başörtüsü yasağı getiren eyaletlerin de bu kararlarını gözden geçirmelerini ümit ediyoruz” dedi.Pürlü, başörtüsü yasağıyla ilgili karar gö-zden geçirilirken, Müslüman kadınlarla ilgili olarak meslek eğitiminde ve istih-dam piyasasında cinsiyetler arasındaki eşitlik ilkesine de özen gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

”Ayrımcılığın ortadan kalkmasına zemin hazırladı”Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı İhsan Öner de „Bu kararın em-sal teşkil etmesini ümit ediyoruz’’ diye konuştu.Öner, inancından dolayı başörtüsü bağlayan Müslüman kadınlar aleyhine verilen mahkeme kararları kadar, ka-

muoyuna empoze edilen yaygın kanaatin de başörtüsünü, “dini sembol” olarak gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:“Başörtülülerin mağduriyetine se-bep olanlar, hep bu bahanenin arkasına sığınmışlardı. Şimdi Berlin İş Mahkemesi’nin; başörtüsünün herhan-gi bir kıyafet olmayıp, bireysel inancın bir ifadesi olduğuna karar vermesi, yıllardan beri Müslüman kadına yapılan ayrımcılığın ve adaletsizliğin ortadan kalkmasına zemin hazırlamıştır. Berlin İş Mahkemesi’nin verdiği bu kararı, doğru yolda atılmış ilk adım ola-rak görüyor ve Almanya geneli için emsal teşkil etmesini ümit ediyoruz. Bu karar aynı zamanda, yıllardan beri başörtüsü üzerinden sürdürülen, “Müslüman’ı ötekileştirme” kampanyasına ve İslam’ı Almanya’nın bir parçası görmek iste-meyenlere karşı verilebilecek en hukuki cevaptır.”

Başörtüsü yasağının yasalara aykırılığı Almanya’da başörtüsü yasağının yasalara aykırı bulunması -Müslümanlar Koordinasyon Kuru-lu, mahkeme kararını memnuniyetle karşıladı -ATİB Genel Başkanı İhsan Öner: „Bu kararın emsal teşkil etmesini ümit ediyoruz’’

Almanya’da yaşayan Yahudi ve Müslüman ailelerin çocuklarını yasal olarak sünnet ettirebilmesi

için hazırlanan yeni yasal düzenleme ka-bul edildi.Almanya Adalet Bakanı Sabine Leut-heusser-Schnarrenberger, kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, sünnetin doktorlar tarafından tıbbi kural-lara uygun olarak yapılmasını öngören yeni yasal düzenlemenin kabul edildiğini belirterek, “Yeni yasal düzenlemeyle Ya-hudiler ve Müslümanlar çocuklarını sün-net ettirmeye devam edebilecek” dedi.Eyalet yönetimleriyle de yoğun şekilde görüşmeler yaparak sünnet konusuna kısa zamanda bir çözüm bulmak amacıyla yeni bir yasal düzenlemeye gittiklerini ifade eden Leutheusser-Schnarrenberger,

yasal düzenlemeye göre, yetişkin olma-yan çocukların ailelerinin sünnete onay vermesi gerektiğini ve çocukların en az şekilde acı çekerek sünnet olmasının öngörüldüğünü söyledi.Alman Bakan, yeni yasal düzenlemenin çocukların haklarını da olabildiğince dikkate aldığını belirtirken, doktor ol-mayan, ancak sünnet konusunda ihtisas sahibi olan sertifikalı kişilerin de sünneti yapabilmesinin planlandığını kaydetti.Almanya’daki sünnet konusunun yurt dışından da büyük bir ilgiyle izlendiğine işaret eden Leutheusser-Schnarrenber-ger, yeni yasal düzenlemeyle, ülkede yaşayan farklı dine mensup insanların da dini inançlarını istedikleri gibi yaşayabileceğini göstermek istediklerini sözlerine ekledi.

Yeni yasal düzenleme ayrıca, aile-lerin sünnetin riskleri konusunda aydınlatılmasını ve çocuğun sağlığının sünnetle tehlikeye sokulmaması gerektiğini öngörüyor. Düzenlemeye göre, 6 aydan daha büyük bebek ve ço-cuklar fenni sünnetçiler tarafından sün-net edilemeyecek.Kabine tarafından kabul edilen yasal dü-zenleme doğrudan Medeni Kanuna dahil edilecek.Köln Eyalet Mahkemesi’nin, bir kararında sünneti “adam yaralama” suçu kapsamına alması sonucun-da Almanya’da sünnet konusunda tartışmalar yaşanmış, Federal Meclis, büyük çoğunlukla aldığı kararla Alman hükümetinden bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapmasını istemişti.

Sünnet ile ilgili yasal düzenlemeye onay Almanya’da kabine, sünnet ile ilgili yeni yasal düzenlemeyi kabul etti

Page 51: berlintürk Kasim / November 2012 #9

HUKUK

51

Wer eine GmbH gegründet hat, kennt sich aus. Nachdem der Notar den Gesellschaftsvertrag

beurkundet und die Gesellschaft zum Handelsregister angemeldet hat, geht es los. Die ersten Rechnungen kommen und wollen bezahlt werden. Der Notar stellt seine Kosten, das Handelsregister fordert ebenfalls die Kosten für die Eintragung an, das Gewerbeamt möchte die Gebüh-ren für die Gewerbeanmeldung usw. Hier kann man schnell den Überblick verlie-ren! Genau das machen sich einige „Ge-schäftsleute“ zu nutze.

Mit den Informationen der Gesellschaft, die ohne weiteres im Handelsregister und im Internet für jedermann einzu-sehen sind, werden die Gesellschaften angeschrieben. Die Schreiben haben äu-ßerlich den Anschein, als handele es sich um eine Rechnung zu deren Begleichung man Verpflichtet sei. hierbei werden die Schreiben bewusst so Gestaltet, dass sie

den Behördlichen Schreiben und Rech-nungen, wie etwa dem Handelsregister ähneln. Hierbei wird gezielt ein Wappen und der Begriff „Register“ verwendet um den irreführenden Eindruck eines behördlichen Schreibens und damit der Zahlungsverpflichtung zu erwecken. Es wird aufgefordert, die vorhandenen Da-ten zu prüfen und dann zu bestätigen. Wer jetzt nicht genauer hinsieht merkt nicht, dass es sich um ein Angebot zum Abschluss eines Vertrages handelt. Wer das Schreiben unterzeichnet und zurück-sendet erhält kurz darauf Rechnungen und Mahnungen. Wer meint, mit Zah-lung das Problem losgeworden zu sein, der Irrt, da der Vertrag oftmals über meh-rere Jahre abgeschlossen worden ist, so dass spätestens nach einem Jahr erneut die Zahlungsaufforderung erfolgt. In den Fällen, in den der Eindruck er-weckt wird, es handele sich um ein be-hördliches Schreiben und zugleich der

äußere Anschein einer Rechnung erweckt werden soll, kann geht die Staatsanwalt-schaft in Einzelfällen von systemati-schem Betrug aus und leitet Ermittlun-gen ein. Sollten Sie daher Opfer dieser Machenschaften geworden sein, sollten Sie frühzeitig rechtliche Hilfe in An-spruch nehmen. Noch wichtiger jedoch ist es, kein Schreiben zu unterzeichnen oder eine vermeintliche Rechnung zu be-gleichen, bevor nicht der Inhalt sorgfäl-tig geprüft wird. Derzeit gehen mehrere Firmen in der beschriebenen Form vor. Wenn Sie Post mit der Bezeichnung:

„Gewerberegister-Zentrale.de“ „All-gemeines Datenverzeichnis Industrie und Handelsveröffentlichungen“ oder der „WERKASS Handelsregisterveröf-fentlichung 2012“ erhalten, sollten Sie vorsichtig sein. Dies gilt nicht nur für Neugründungen, sondern für alle Einträ-ge die im Handelsregister veröffentlicht werden.

GmbH-Gründung mit Folgen !

Bilinç IspartaRechtsanwalt

Page 52: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SAĞLIK

52

IRKÇILIK

52

Almanya’da 8 Türk, 1 Yunanlı ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı „Nasyonalsosyalist Yeraltı’’

(NSU) adlı terör hücresinin işlediği ci-nayetlerin araştırılması çerçevesinde Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın, Anayasayı Koruma Dairesi muhbirleri-nin isimlerinin yer aldığı bazı gizli belge-leri, isimleri karartmadan Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na göndermesi tepki yarattı.Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, „Die Welt’’ gazetesine yaptığı açıklamada, gizli belgelerde muhbirlerin isimlerinin karatılmamasını eleştirerek, „Gelecekte de muhbirlere ihtiyacımız

olacak ve bu da sadece, kimliklerinin gizleneceğine güvenmeleri ve isimleri-nin açığa çıkmayacağını bilmeleri duru-munda mümkün olacaktır’’ diye konuştu.Friedrich, isimlerin açıklanmaması ko-nusunda uyarıda bulunarak, muhbirlerin radikal çevrelerden bilgi alabilmek için önemli bir kaynak oluşturduğuna dikkati çekti.Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach da Thü-ringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın tutumunu eleştirerek, radikal çev-relerin içindeki kaynakların tümüy-le kapanma tehlikesinin bulunduğunu söyledi. Bosbach, muhbirlerin isimleri-

nin gizlenmemesinin güvenlik birim-lerinin çalışmalarını da zorlaştıracağı için eyalet bakanlığının bu tutumunun anayasayı koruma daireleri tarafından da eleştirildiğini kaydetti. Federal Başsavcı Rainer Griesbaum da muhbirlerin gö-revlerinin soruşturmalarda çok önemli olduğuna dikkat çekerek, isimlerinin ortaya çıkmasının görevlerini tehlikeye sokacağını söyledi.Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, muhbirlerin isimlerinin karartılmadığı 778 dosyayı Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na iletmiş, yaklaşık 1000 dosya daha göndereceğini açıklamıştı.

Belgelerin komisyonuna iletilmesine tepki Anayasayı Koruma Dairesi muhbirlerinin isimlerinin karalanmadan yer aldığı belgelerin araştırma komisyonuna iletilmesi tepki yarattı

Almanya Türk Toplumu (TGD), 8 Alman, 1 Yunanlı ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı “Nasy-

onalsosyalist Yeraltı” (NSU) adlı terör hücresinin cinayetlerini araştıran Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na, içinde Anayasayı Koruma Dairesi muhbirleri-nin isimlerinin karartılmadan yer aldığı gizli dosyaları ileten Thüringen Eyale-ti İçişleri Bakanı Jörg Gelbert’e destek verdi.TGD Genel Başkanı Kenan Kolat, yazılı açıklamasında, “Önceden bir seçim yapmadan tüm dosyaları Fede-ral Meclis Araştırma Komisyonu’na ileten Gelbert’in bu tutumunu deste-

kliyor ve buna büyük saygı duyuyoruz. Diğer içişleri bakanları da, dosyaların imha edilmesine seyirci kalmak yerine bu örneği izlemeli” ifadesine yer verdi. Gelbert’in tutumunun, Federal Alma-nya Cumhuriyeti tarihindeki en büyük güvenlik skandalının aydınlatılmasında yeni bir güven ortamı yarattığını ifa-de eden Kolat, Gelbert’in, söz konusu dosyaları Anayasayı Koruma Dairesi’nde kopyalattırmak istememesinin de bu ku-ruma duyduğu güvensizliği gösterdiğini kaydetti.Almanya’daki güvenlik makamlarında sadece yöneticilerin değişmesinin ye-terli olmadığını, bu kurumlarda ayrıntılı

bir yapısal değişikliğe de gidilmesi gerektiğini belirten Kolat, parlamentola-ra demokratik kontrol yetkisi verilmesi gerektiğini de ifade etti.Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, muhbirlerin isimlerinin karartılmadığı 778 dosyayı Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na iletmiş, yaklaşık 1000 dosya daha göndereceğini açıklamış, Al-manya İçişleri Bakanı Hans-Peter Fried-rich, Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach ve Federal Başsavcı Rainer Griesbaum, muhbirlerin isimlerinin açığa çıkacağı endişesiyle bu tutuma karşı çıkmıştı.

Almanya Türk Toplumu’ndan, Gelbert’e destekAlmanya Türk Toplumu’ndan, “karartma”ya direnen Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanı Gelbert’e destek

Almanya‘nın Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, 8 Türk, 1 Yunan ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı „Nasyonalsos-yalist Yeraltı“ (NSU) adlı terör hücresi-nin cinayetlerinin araştırılması için Fe-deral Meclis Araştırma Komisyonu‘na, Anayasayı Koruma Dairesi muhbirleri-nin isimlerinin de açık bir şekilde yer aldığı dosyaları iletmeyi sürdüreceğini açıkladı.Bakanlığın bir sözcüsü, Erfurt kent-inde yaptığı açıklamada, çizgileri-ne bağlı kalacaklarını ve Araştırma Komisyonu‘nun istediği her dosyayı

göndereceklerini söyledi.Sözcü, sonuçta bu dosyaların gizli olduğunu ve Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘nun gizli dosyaların açıklanmamasıyla ilgili genelgeye bağlı kalacağına inandıklarını ifade etti.Ekim sonunda ya da Kasım başında Thüringen eyaletindeki güvenlik makamlarından aldıkları yaklaşık 1000 dosyayı daha Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘na göndereceklerini be-lirten sözcü, bu dosyaların 2003 ve 2012 yıllarına kadar yaşanan aşırı sağcı olayları içerdiğini kaydetti.

Sol Parti Thüringen Eyalet Meclisi Üyesi Martina Renner de eyalet içişleri bakanlığının tutumunu destekleyerek, bazı güvenlik birimlerinin hala parla-menter kontrolden kaçmaya çalışmasını anlayamadığını söyledi. „Der Spie-gel“ dergisi, Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı‘nın, istenilen bazı gizli belgelerin Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘na, belgelerin içinde yer alan isimlerin karartılmadan gönderme-sinin, Anayasayı Koruma Dairesi yet-kilileri tarafından, muhbirlerinin isim-lerinin ortaya çıkabileceği endişesiyle eleştirildiğini yazmıştı.

Dosyalar Komisyonu‘na iletilecek

Page 53: berlintürk Kasim / November 2012 #9

IRKÇILIK

53

Neonazi Nasyonal Sosyalist Yeral-tı (NSU) terör hücresi soruştur-masını yürüten Federal Meclis

Araştırma Komisyonu Devlet Müsteşarı Klaus-Dieter Fritsche’yi sorguladı. Giriş konuşmasını uzun tutan Fritsche, istihbarat birimlerinin çalışma tarzından ve muhbirlerin kimliklerinin gizli tutul-masının öneminden bahsetti. “Tahammü-lün de bir sınırı vardır.” diyen Komisyon

Başkanı Sebastian Edathy, komisyonun ‘devlet düzeni dersi’ dinlemeye ihtiyacı olmadığını belirtti.Aşırı sağcı çevrelerdeki muhbirlerin ger-çek kimliklerinin araştırma komisyonuna bildirilmemesinden yana olduğunu belir-ten Fritsche, bunu yasal zorunluluklarla açıkladı. Edathy’nin “10 kişinin ölümü, onlarca kişinin yaralandığı bombalı sal-dırı söz konusu olduğu olayda da mı?”

sorusuna Fritsche’nin verdiği cevapta bürokratik tavrı dikkat çekti. Fritsche ay-rıca Federal Meclis Komisyonu ile pay-laşıldığı kadar diğer komisyonlarla bilgi paylaşılmadığını dile getirdi. Edathy’nin “Komisyonun gizli bilgi sızdırdığı yönde bulgular mı var?” sorusuna ‘hayır’ diye cevaplayan Fritsche, genel itibariyle is-tihbaratın muhbirlerinin kimliğini ko-rumak zorunda olduğunu dile getirmek istediğini belirtti.

“devlet sırrı” savunmasına tepkiNeonazi soruşturma komisyonundan “devlet sırrı” savunmasına tepki

Sosyal paylaşım sitesi Twitter, Almanya’da aşırı sağcı bir grubun hesabını kapattı. Ülkede faaliyetleri yasaklanan “Daha İyi Hannover’’ adlı aşırı sağcı grubun hesabının kapatıldığı, Twitter’in böylelikle ilk kez bir ülkede aşırı bir grubun hesabını en-gellediği kaydedildi. Hesabı Almanya’da engellenen söz konusu grubun Twitter mesajlarının diğer ülkelerde ise görülebildiği

belirtildi. Söz konusu aşırı sağcı grubun faaliyetleri, eylül ayı sonunda halkı kışkırttığı ve Neonazi propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Twitter aşırı sağcıların hesabını kapattıTwitter Almanya’da aşırı sağcı grubun hesabını kapattı

Baumdienst Uzun GmbHIhr Partner rund um den Baum

Notdienstin allen Bezirken

Kohlmeisenweg 312351 Berlin

BaumpflegePflanzen und VerpflanzenSeilklettertechnikschwierigste Baumfällung

seit 1984

Baum- u. Wurzelschutz auf BaustellenSturmschadenbeseitigungStubbenfräsenGutachten

FAX: 030 / 602 20 42

www.bdu-gmbh.de [email protected]

Page 54: berlintürk Kasim / November 2012 #9

KÜLTÜR-SANAT

54

2012 Nobel Barış Ödülüne bu yıl Avrupa Birliği layık görüldü.1904’ten bu yana Nobel Barış Ödülü’ne

layık görülen kurumlar şöyle: 1904: Uluslararası Hukuk Enstitüsü 1910: Uluslararası Daimi Barış Bürosu 1917: Uluslararası Kızılhaç Komitesi 1938: Uluslararası Nansen Mülteciler Ofisi 1944: Uluslararası Kızılhaç Komitesi 1947: The Friends Service Council (Kuakerlar mezhebi-İn-giltere) ve The American Friends Service Committee (Kua-kerlar mezhebi-ABD) 1954: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 1963: Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Kızılhaç Dernekle-ri Birliği (Cenevre) 1965: BM Çocuklara Yardım Fonu UNİCEF 1969: Ulus-lararası Çalışma Örgütü 1977: Uluslararası Af Örgütü 1981: BM Mülteciler Yük-sek Komiserliği 1985: Sovyetler Birliği’nden Yevgeny Chazov ve ABD’den Bernard Lown’un başkanlığındaki Nükleer Savaşı Önle-mede Hekimler örgütü 1988: BM Barış Gücü 1995: Nükleer silah karşıtı Joseph Rotblat ve başkanı oldu-ğu Bilim ve Dünya İlişkileri üzerine Pugwash Konferansı

1997: Uluslararası Kara Mayınlarının Yasaklanması Kam-panyası ve kampanyanın koordinatörü Jody Williams 1999: Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) 2001: BM ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan 2005: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Baş-kanı Muhammed El Baradei 2006: Muhammad Yunus (Bangladeş) ve Grameen Bankası 2007: Amerikalı eski politikacı Al Gore ve GIEC (Hükü-metlerarası İklim Evrimleri İzleme Uzmanları Grubu).

2003’ten bu yana bu ödüle layık görülen isimler ise şöyle:      2003: Şirin Ebadi (İran) 2004: Wangari Maathai (Kenya) 2008: Martti Ahtisaari (Finlandiya) 2009: Barack Obama (ABD) 2010: Liu Şiaobo (Çin) 2011: Ellen Johnson Sirleaf ve Leymah Gbowee (Liberya), ve Tavakkol Karman (Yemen).”

-Norveç’ten AB’ye kutlama-       Bu arada Norveç, 2012 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen AB’yi kutladı. Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, AB’yi kut-layarak ülkesinin AB’ye üyeliğinin gündemde olmadığını be-lirtti.

Barış Ödülü Avrupa Birliği’ne

Nobel Barış Ödülü’ne Avrupa Birliği layık görüldü

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Nobel Barış

Ödülü’ne bu yıl AB’nin layık görülme-sini yorumlarken “Sabah kalktığımda böyle güzel bir gün beklemediğimi be-lirtmek zorundayım” dedi. Basın toplan-tısı düzenleyen Barroso, ödülün, AB’nin vatandaşlarının ve dünyanın iyiliği için çalışan emsalsiz bir proje olduğunun te-

yidi anlamına geldiğini söyledi. Barroso, II. Dünya Savaşı’nın tahribatından çıkan barış projesinin 6 ülkeyle başlayıp bu-gün neredeyse tüm kıtaya genişlediğini ve ülkeleri insan onuruna, özgürlüklere, demokrasiye, adalete, hukukun üstün-lüğüne ve insan haklarına saygı ilkeleri ekseninde birleştirdiğini anlattı. Bu ara-da NATO Genel Sekreteri Anders Fogh

Rasmussen, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen AB’yi tebrik ederek “Başlan-gıcından itibaren NATO ve AB ortak değerleri paylaşıp, yeni Avrupa’nın şe-killenmesine yardımcı oldu. AB, NATO için eşsiz ve mühim bir ortaktır. Daha önce uzlaşıldığı gibi barış, istikrar ve gü-venliği teşvik için stratejik ortaklığımızı daha da güçlendirmeye bakıyorum” dedi.

Barroso, Nobel Barış Ödülü’nü yorumladıAB Komisyonu Başkanı Barroso, Nobel Barış Ödülü’nü yorumladı: -”Sabah kalktığım-da böyle güzel bir gün beklemiyordum” 

KÜLTÜR-SANAT

Page 55: berlintürk Kasim / November 2012 #9

KÜLTÜR-SANAT

55

Berlin’de müziksever hay-ranlarının çokluğuy-la tanınan ses sanatçısı Murat Boz konserinde ke-limenin gerçek anlamıyla kenti salladı. “AYHAN

AYDIN Management & Entertainment” organizasyonuyla Berlin’e gelen Murat Boz’un kentin tanınmış konser salonu Tempodrum’da ağırlandı. Yaklaşık 4 bin kişiye müzik dolu saatler ve sahne per-formansıyla Murat Boz, unutulmaz bir akşam yaşattı!!! Konser öncesi Berlin‘li gençler Murat Boz‘u saatler öncesin-den sabısızlıkla Tempodrom‘un önünde beklediler. Sahneye, „Murat size kurban olsun“ sözleriyle çıkan ve büyük bir coş-ku yaşanmasına neden olan Murat Boz, dinamik ve kıvrak dansçılarıyla nefes kesen bir konsere daha imza attı. Murat Boz, konser öncesi ünlü starla Berlin-türk muhabiri Özlem Hande Özbek özel bir söyleşi yaptı. Merhaba Murat bey. Öncelikle Berlin‘e hoşgeldiniz. Berlin sizi bundan 4 yıl önce 2008‘de yine konser amaçlı ağırla-mıştı. O günden bu yana sizin gözünüzle Berlin’de değişim olmuş mu? Berlin‘i nasıl buluyorsunuz ve gezme vaktiniz oldu mu?

Berlin‘e turist olarak hiç gele-medim ama ilk gelişim 1998 yı-lındaydı. Bu süre zarfında ina-nılmaz değişmiş bir kentle karşı karşıya kaldım. Gerçekten çok değişmiş ve gelişmiş. Kafamda-ki Berlin imaji açıkcası dürüst olmak gerekirse şehir olarak biraz kötüydü, ama zamanla Berlin gerçekten Avrupa‘nın en önemli şehirlerinden birisi olmuş. Bu değişimi hemen her alanda gözlemlemek mümkün. Her açıdan yani ulaşımı, in-sanları, restoranları çok farklı, çok de-ğisik, çok modern. Özetle Berlin benim için artık güzel bir şehir. Buraya gelmek beni mutlu kılıyor. Birkaç gün kalıp Berlin‘i gezmeyi düşü-nüyor musunuz peki? Malesef yarın dönüyorum ama iki gün önceden geldim. Bugün de misal gez-dim biraz. Açık söylemek gerekiyorsa konserler sırasında pek gezmeye, yani turistik anlamda fırsatım olmuyor. Bak mesela ayrıca odamdan çıktım aşağa kadar indim ve kahvaltımı yaptım. Bunun sebebi hayranlarınız mı peki? Yok hayır, biraz grip olmuşumda ondan

dolayı. Ben hayranlarımı çok seviyo-rum. Onların yoğun ilğisi beni daraltmı-yor. Hasta olmasaydım daha çok dışar-da olurdum tabii ki. Bu sefer böyle oldu malesef. Peki bu akşam eski repertuarınızdan şar-kı söyleyecek misiniz? Bizi sürprizler bekliyor mu? Tabiki, bu aksamki konserde ilk albüm-den son albüme kadar hepsinden şarkı-lar olacak. Berlintürk ve okur-larımız adına geçmis olsun diliyoruz ve bize zaman ayırdığı-nız için çok teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.

Murat Boz Berlin’i salladı

Özlem Hande Özbek

Es ging alles zu schnell, doch die Gefühle in mir sind echt. Es lodert in mir ganz hell. Ich bin nun mal so. Gib

mir die Zeit und meine Taten wirst du sammeln und sehen. Du hast natürlich Recht, wenn du sagst, jeder kann reden.

Deine Art macht mich an, so war das schon von Anfang an. Doch nach 7 Monaten wirst du es vielleicht mer-

ken, dass das, was ich sage, echt ist und nicht bla, bla, bla. Ich bin so wie ich bin, klar und wahr.

Mein Herz und mein Geist sind nun auf dich geeicht. Bedenke, durch meine Sprache habe ich dich zuerst

erreicht. Erst kommt der Laut und dann die Tat. Die Liebe ist leider nur ein kleiner Pfad.

Gehst du zu weit nach rechts oder links, steckst du im Wald und hast dich verlaufen? Es geht sehr schnell

und du kannst es nicht mal glauben. Gerade lief alles noch sehr gut, doch dann erlischt die Glut. Was ist Liebe und was ist Glück? Auf der Suche hab ich viele gesehen, sie wurden verrückt.

Lieber sag ich gleich was mich ab jetzt stört, doch Wör-ter sind nutzlos werden sie nicht gehört. Immer, immer

wieder die Liebe zelebrieren, um nicht den Anschluss zur Liebe zu verlieren.

Immer wieder das Licht hoch halten, um nicht im dunklen Wald zu landen. Jeder Schritt muss mit Bedacht gesetzt

werden. Die Liebe ist eine zarte Blume in lockeren Erden.

Ein Wind, der zu stark weht, kann sie rausreißen. Die Blume fliegt und es ist wie ein Herz rauszureißen. Ich

wünsche mir nichts mehr als das Glück. Ich nehme dich an der Hand und führe dich. Nimm mich an der Hand und führe mich. Ich lass mich führen. Will dich spüren. Will dich im-mer bei mir haben, doch auch kalte Tage ohne dich lassen mich nicht mehr verza-gen. Ich denke an die kommenden Tage, die noch vor uns sind. Das Vertrauen wächst wie ein kleines Kind. Özgür Özata

Es ging zu schnell

Page 56: berlintürk Kasim / November 2012 #9

FELSEFE Felsefece...

56

Latin şairi Horatius`un (İ.Ö: 65-8) dizelerinde geçen bir deyim za-manla yaşam felsefesinden tutun da

psikolojiden edebiyata uzanan bir alanın önemli deyişlerinden biri haline geldi. Ünlü „carpe diem“ sözü. Herkesin kendi dünya görüşüne göre çevirdiği bu deyim, „gününü gün et“, „yaşamaya bak“, “gü-nün meyvelerini topla“ biçimde çevri-lebiliyor. İlk bakışta öyle gibi görünse de Horatius`un kastettiği biraz farklı; „yaşama bir anlam kat“, „yaşamına an-lam ver“ gibi önemli ve oldukça değişik bir zihinsel canlılığı vurgulamış olması. Bu da birkaç yüzyıl önceden Sokrates`in kendine özen göster ya da yaşamını sor-gula felsefesinin Latin dünyasında deva-mı sayılır.Anlamı olmayan dünyaya anlam kata-nın insanın kendisi olduğu düşüncesi Ortacağ`da uzun bir aradan sonra Ay-dınlanma döneminden geçip 19.yüzyıl felsefesinde daha da önem kazanıp 20. yüzyılın varoluşçu düşüncesinin temel kanonu olmakla kalmıyor, bugünün mo-dern toplumununda gittikçe bireysel-leşen ( bireyci değil !) yaşamın ruhsal sorunlarını çözmede vurgulanan psiko-lojik temeli de oluşturuyor. Ama yine de insanoğlu ve insan kızı anlamı dışarıdan almaya daha yatkın gibi görünüyor; ide-olojiler, dinler ve her çeşit ahlakçı norm-larla yetinmek dün olduğu gibi bugünün modern insanı için daha kolay.Ama dışardan alınan anlam da yaraya ilaç olamıyor; sıkıntı, depresyon, bu-naltı ve korku gibi bugünün varoluşsal huzursuzluklarını gidermede yetersiz kalıyor. Birçok felsefeci ve düşünürün sözünü ettiği „içsel özgürlük“ ya da „iç dünya“nın kurulamaması, dışarıya karşı sağlıklı bir mesafenin olanak dışı kalma-sı Horatius`un kasettiği „zihinsel fali-yet“ gibi bir çabayı da olanak dışı kılı-yor. Bu uzun ince yolda zihinsel faliyete karşı en büyük engel, günlük yaşamın yoğunluğunun yanı sıra medyanın baştan çıkarıcılığı oluyor. Medyanın rengarenk fantazi dünyası bize bağımsız bir iç dün-yanın gerekliliğini bile unutturabiliyor. Ama ruhsal sorunlar başgösterdiğinde o fantazi dünyasının bir faydasını da göre-miyor modern insan.Galiba hepimizin asıl sorunu böyle bir iç özgürlüğü oluşturacak iç dünyanın ku-rulmasına dair zihinsel merak: Düşünce ve duygu dünyasını canlı tutacak zihinsel merak. İnsana dair dünyada olup bitene merak duymayan bireyin bunu başarması elbette güç, hatta imkansız. Dış dünyayla kurulacak sağlıklı bir mesafenin, düşün-sel ve estetik iç dünyanın yaratılmasında, insanın nefes alması, yaşadığını hisset-mesi, kuvvet toplaması ve ruhsal sorun-lar karşısında dirençli olması için elzem

yegane kaynak olduğuna inanıyorum. Bu temel bilgiden çıkarak; a) Düşünceyi ve beyin hücrelerini canlı tutacak düşünsel faliyete gereksinim var. b) Duyguları canlı tutacak; anı ve şimdiyi yoğun ya-şatacak bir yaşam anlayışına gereksinim var. Ancak bu donanıma sahip olunursa gün-lük yaşamın ve medyanın aklı ve duygu-ları yıpratan zoruna karşı kendimizi ko-ruyabiliriz ve bütün olan bitenle arama bir mesafe koyarak kendime yaşama ala-nı açabilirim. Aksi durumda sıradanlığın derin sularında ya da akıntısında sürük-lenmekten kurtulmak ve yaşamı intensiv hissetmek bir ham hayalden başka bir şey değildir.Yukarıda sözünü ettiğim iki tür canlılı-ğı ele alalım: a) İlki düşüncede canlı-lık. Akıl dünyamda böyle bir devinimin olabilmesi bazı koşullara bağlı; zihinsel merakın doğurduğu ilgi, bilgi ve şaşır-ma. İlginin doğuracağı bilgi ve onun da beni şaşırtması. Her bilgi bir riziko taşır, tehlike taşır; bugüne dek bildiklerimi tehlikeye sokan, bana yeni şeyler öğreten ve bu nedenle de şaşırtandır. Ayrıca nöro-lojiden biliyoruz; tüm düşünsel canlılık, beyindeki nöronlar arasındaki bağlantıyı kuran sinapsların sayısında oluşan art-mayla gerçekleşir. Bu bağlantı artışını, beyin merak ve şaşırma mekanizmasıyla kazandığı yeni bilgilerle sağlayabiliyor. Bilgi artışının durdurulması beynin, yeni bağlantıların azalması ve zihnin donuk-laşmasını doğurur. Böyle bir zihin kendi anlamını yaratamadığından dışardan al-dığı şablonlarla bütün iç dünyasını dışa-rıya teslim ederek yaşamını sürdürür.b) İkinci tür canlılık ise duygu dünyası-nın canlılığıdır: Bu, şu anın ve şimdinin yoğun yaşanması anlamını taşıyor. İşte bu da yaşadığımız toplumda o kadar ko-lay değil. Çünkü modern toplum, bire-yi ya gelecek planlarıyla ya da geçmişi yorumlamaktan şimdiyi yaşayamaz hale getirdi. Oysa duygu dünyasının canlılığı da şimdiyi hedef alan ilgi, hissetme ve şaşırma temeline dayanırsa gerçekleşebi-liyor. Görüleceği gibi burada da tehlike ve riziko var. Özellikle duygu dünyası kesinliği ve garantiyi hiç sevmeyen bir alem. Çünkü kesinlik bitmişliği, garanti donukluğu beraberinde getiren ve duy-guları giderek öldüren alanlardır. Duy-guların intensiv yaşanması geleceğin ke-sin çizgilerle belirlenmediği, garantinin olmadığı yerde gerçekleşebiliyor. Korku ve riziko duyguyu sürekli canlı tutan unsurlardır. Akıl ve mantığın yaratacağı garantili, hesaplı-planlı ortam geleceğe yönelik ağırlığını hep hissettirir. Oysa duygular yaşamak için anın ve şimdinin algılanmasına yoğunlaşmak ister. Bu al-

gılama bütün duyguları faliyete geçire-ceğinden ana ve şimdiye yoğunlaşacak, ertelenmeyecek zamana ihtiyaç duyar. Yaşamı planlarla ertelemek, duygu dün-yasındaki canlılığın baş düşmanıdır. Bu durumda duygular alır bavulunu çeker gider, geriye can sıkıcı alışkanlıklar kalır. Bu durumda da giderek bunalım ve dep-resyona yeşil ışık yakılmış olması ender görünen bir şey değildir.Tekrar başa dönersek; gereksinim du-yacağımız bu içsel özgürlüğü (herkesin bu gereksinimi hissetmesi ne kültürel bir zorunluluk ne de insan doğasının mut-laklığıdır ) ya da iç dünyayı; önce yaşa-mımıza kendimiz anlam vermemiz için, sonra da dış dünyanın her türden zorla-masına karşı sağlıklı bir ruhsal yapıya sa-hip olmak için düşünmek bile ilk adımı atmak anlamını taşır.Yaşamımızın anlamını ancak kendi-miz keşfedebiliriz. Bunun için özellikle geçmişten ve çevremizden getidiğimiz normları ve hakikatı bütünüyle inkar etmeden içeriye bir göz atma cesaretini göstermek, kendi varoluşumuzun özgün-lüğünü farketmek, akıldan çok sezgilerin işi gibi görülüyor. İşte varoluşumuzdaki sezgiler, bize insanı (dolayısıyla ken-dimizi) akıl ve mantıkla açıklama yolu-na gitmeden duygularımızla anlamayı öneriyor. Ancak bu sezgi ya da ses bize iç özgürlüğümüzü kazandırabilir ka-nısındayım. Düşünce ve felsefe de bize bu sesi duymamızda katkı saglayabilir; burada Bergson`un bir sözünün tam yeri: „Felsefe bir sistem inşası değildir, kişi-nin kendisine ve çevresine naif biçimde bakma kararını almasıdır.“ Yine meraklı olanlar için felsefenin kavramlarla boğuşma olmadığı, tersine dinsel olmayan bir „ruhani alıştırma“ ol-duğu düşüncesini Antikçağ`dan bugüne taşımayı hedef edinmiş bir düşünürün kitabını tavsiye ederek bitirelim:Pierre Hadot : „Yaşam İçin Felsefe“ Aynı kitabın Almanca çevirisi : „Philo-sophie als Lebesform“ (Pierre Hadot)

  İÇSEL ÖZGÜRLÜK ya da “carpe diem“

Dr. Ufuk Yaltraklı

Page 57: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SEÇİM 2013

57

Felsefece...

Başbakan Angela Merkel ve Sosyal Demokrat Parti’nin 2013 seçim-lerindeki başbakan adayı Peer

Steinbrück arasında ilk atışma mecliste gerçekleşti.Brüksel’deki AB zirvesinden önce Fede-ral Meclis’te Euro krizi ile ilgili hükümet açıklaması yapan Merkel, Euro bölge-sinde daha yakın işbirliği için önerilerde bulundu. “Krizde daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var.” diye konuşan Merkel, Euro’nun sadece para birimi olmadığı-nı, Avrupa’nın ekonomik, sosyal ve si-yasi birliğinin sembolü olduğuna dikkat çekti. Krizle mücadelede adımların sık-laştırılmasını isteyen Merkel, bunun için demokratik meşrulaştırmaların ve kont-rollerin “Ele ele daha fazla uyum” içinde bulunması için AB üyesi ülkelerin finan-sal, mali ve ekonomi politikasının daha da bir araya getirilmesi gerektiğini söy-ledi.Euro kriziyle mücadelede ve ekono-mik büyümenin güçlendirilmesi yolunda

yeni araçlara ihtiyaç duyulduğunu kay-deden Merkel, krizdeki AB ülkelerinde reformların desteklenmesi için yeni bir dayanışma fonu oluşturma önerisinde bulundu. Bu fonun mali işlemler vergi-sinden gelen gelirlerle finanse edilebile-ceğini belirten Merkel, fondan vadeli ve proje bazlı olarak para çekilebileceğini kaydetti. Merkel ayrıca, Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin krizdeki ülkelerin bütçelerine müdahale ve veto hakkı öngören tartışmalı önerisine de destek çıktı. Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalma-sını istediğini belirten Merkel, bunun tüm Euro Bölgesi ve AB’nin çıkarına olduğunu vurguladı. Yunanistan’ın üze-rinde, anlaşılan önlemleri hayata geçir-me taahhüdünü yerine getirmek zorunda olduğunu dile getiren Almanya başbaka-nı, yapısal değişikliklerin kaplumbağa hızında ilerlediğini kaydetti.Merkel’den sonra söz alan eski Maliye

Bakanı Peer Steinbrück, Merkel’i Euro krizinin çözümünde ‘ikili oynamakla’ ve koalisyon hükümeti üzerinden yaz ayla-rında Yunanistan’a yapılan ‘mobbing’e göz yummakla suçladı. Hiçbir kurtarma şemsiyesinin Avrupa’yı kurtarmak için yeterli gelmeyeceği iddiasında bulu-nan Steinbrück, “Başbakan vatandaşa Yunanistan’ın ek yardıma ihtiyaç duy-duğunu dürüstçe anlatsın bakalım.” dedi. Merkel’in tek taraflı Avrupa politikası yürüttüğünü öne süren Steinbrück, Fe-deral Hükümeti daha çok dayanışmaya davet etti. SPD’li politikacıyı eleştiren Hür Demok-rat Parti Federal Meclis Grup Başkanı Rainer Brüderle ise Steinbrück’ün Euro krizinde net bir çizgiyi temsil etmediğini öne sürdü. Brüderle, Steinbrück’ün yan gelir tartışmalarına da değinerek, “Ko-nuşmanızdan sonra size başbakanlığın ek bir iş olmadığını söylemeliyim.” ifa-desini kullandı.

Merkel-Steinbrück düellosuMerkel-Steinbrück düellosu mecliste başladı

Almanya’da gelecek yıl yapılacak genel seçimlerin tarihi hükümet ortakları ile muhalefet arasında

tartışmalara sebep oldu. Ana muhalefet parti Sosyaş Demokratlar (SPD), hükü-met ortaklarının dile getirdiği 29 Eylül tarihine karşı çıkıyor.SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel Süd-deutsche Zeitung’a yaptığı açıklamada, “Anlaşılan Peer Steinbrück’ün SPD’nin başbakan adayı olarak belirlenmesi hü-kümette telaşa sebep oldu. Genel seçim tarihini SPD’nin yönettiği 3 eyalette ta-til olduğu zamanda teklif edilmesi başka türlü izah edilemez.” dedi. Gabriel, Hı-ristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) ortak bir tarih üzerine uzlaşmak isteme-diğini dile getirdi.Almanya’nın Berlin, Hamburg ve Brandenburg Eyaletleri’nde gelecek sene 28 Eylül’de okullarda son-bahar tatili başlıyor. Federal hükümet ise suçlamaları geri çe-virdi. Berlin’deki basın evinde seçim gü-nünün tarihini belirleyen Federal İçişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü konuyla ilgili yaptığı açıklamada ‘seçim günü izin dö-nemine denk gelmemeli’ diye ne yasal ve ne de anayasal zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Sözcü, 1994 yılındaki ge-

nel seçimlerin 6 eyalette okullar tatildeyken yapıldığını vurgula-yarak, “Ancak bakanlık tatillere denk gelmeyen bir belirlemeyi hedefliyor.” dedi. Seçim günü-nün tarihinin belirlenmesi için henüz erken olduğunu ifade eden sözcü, normalde Fede-ral Bakanlar Kabinesi’nin 7 ay önce seçim gününü belirlediği-ni, bu teklifi Cumhurbaşkanı’na sunduğunu, ayrıca bu tarihin belirlenme-sinde eyaletlerin de tekliflerinin dikkate alındığını belirtti.Alman Anayasası’na göre Federal Mec-lis ‘yasama dönemi başlamasından sonra en erken 46 ve en geç 48 hafta içinde’ yeniden seçilmek zorunda. Eğer gelecek sene erken seçim söz konusu olmazsa 2013 Genel Seçimleri’nin 28 Ağustos ile 27 Ekim arasındaki bir pazar veya bir resmi tatil günü yapılması gerekiyor. Devlet geleneğine göre bu seçim gününü önce Federal İçişleri Bakanlığı seçiyor ve Federal Kabine’ye bildiriyor. Federal hükümetin teklifini alan cumhurbaşkanı, seçim tarihini belirliyor. 2009 yılında yapılan seçimlerde döne-min Federal İçişleri Bakanı Wolfgang

Schaeuble eyaletlerin İçişleri Bakanları, Federal Seçim Başkanı ve Federal Mec-lis Grupları’nın başkanlarına danışmıştı. O görüşmelerde çoğunluk 27 Eylül 2009 tarihini teklif etmiş, bu tarih üzerinde uzlaşma sağlanmıştı. Federal Hükümet ve cumhurbaşkanı bu tarihe yeşil ışık yakmıştı. Şimdiye kadarki seçimlerin günleri okul tatiline denk getirilmemeye çalışılmıştı. Ancak bu yılki seçimlerde SPD endişeli. Çünkü seçim gününün be-lirlenmesinde büyük rol oynayan Federal İçişleri Bakanlığı’nın başında CSU’lu Hans-Peter Friedrich bulunuyor. CSU ise Bavyera seçimlerinden iki hafta son-ra genel seçimlerin yapılmasından yana. Bavyera’da 2013 Eyalet Seçimleri 15 Eylül’de yapılacak.

Seçim tarihi tartışılıyorSeçim tarihi Almanya’da da tartışma konusu

Page 58: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SAĞLIK

58

N. Serpil Öcal Fachärztin für Physikalische und Rehabilitative Medizin Akupunktur - Naturheilkunde - ChirotherapieFerdinandstr. 27, 12209 Berlin - Email: [email protected]

SAĞLIK

Nedir? Müslümanların en kutsal bayramlarından birini sev-diklerimizle kutluyoruz her sene. Aslında çoğumuz anlamını az biliyoruz. İşte bu nedenle küçük bir hatırlatmada fayda var-dır diye, kısaca bir özetini yazıyorum. Hz. İbrahim’in Allah’a sonsuz sevgisi ve saygısı sonucu oğlu İsmail’i kurban etmek isteğinin Allah tarafından engellenip bir koyun gönderilmesi-nin yıldönümüdür Kurban bayramı.

Neden? Kurban kesebilecek varlıklı ailelerin sosyal gö-revlerini hatırlamaları ve kurbanın yarısının fakir ailelere da-ğıtılması en önemli kurallardan biridir. Akrabalar, tanıdıklar ve büyükler ziyaret edilir. Özellikle memleketleri dışında ya-şayanlar böyle dini bayramlarda birbirlerine daha da yakınla-şırlar. Vatanımızdan, kültürümüzden getirdiğimiz değerli ha-zinelerimizden birisidir Kurban Bayramımız. Dini görevlerin yerine getirilmesinin önemli hedeflerinden birisi sosyal hayatı zenginleştirip, insanları daha çok birbirine bağlamasıdır.

Nasıl? Çocuklara yeni giysiler alınır, harçlıklar verilir. Eş dost ziyaret edilir, hal hatır sorulur. Küsler barışır. Çok yenilir, içilir. Özellikle kurban etinden hazırlanmış kavurmalar, sar-malar, yufkalı yahniler, baklavalar, tulumba tatlıları v.s. Tanrı misafiri kim kapı zilini çalarsa memnuniyetle haneye kabul görür Müslüman ailelerde.

Kim? Küçük büyük herkes için geçerli bazı kuralları unut-mayalım. Kurban bayramına tıbbi açıdan bakacak olursak, bu günlerde beslenmemize herzamanki gibi özen göstermeliyiz. Çok tatlı, yağlı kızartmalardan, kırmızı etten kaçınmalıyız. Se-nede bir istisna da olsa, özellikle unutmamak gerekirki kırmızı yağlı et sağlığımızın baş düşmanlarındandır.

Was? Eine der wichtigsten religiösen Feste ist das Opferfest, das wir mit unseren Lieben jedes Jahr feiern. Viele werden die Bedeutung wissen, aber eine kurze Erinnerung ist sinnvoll, denke ich und schreibe eine kleine Zusammenfassung: Abra-ham beabsichtigte in seiner grenzenlosen Liebe und Ehrfurcht zu Gott seinen einzigen Sohn Ismael zu opfern, der durch ein Schaf, der von Gott geschickt wurde verschont wird. Dies wird jedes Jahr gefeiert.

Warum? Familien, die wohlhabend genug sind, ein Tier zu opfern, werden jährlich an ihre soziale Rolle erinnert, indem sie armen Familien vom Fleisch spenden. Verwandte, Bekann-te und ältere werden besucht. Insbesondre die in der Fremde Lebenden rücken näher. Das Opferfest, von der Heimat von der ursprünglichen Kultur mitgebracht, wird zum wertvollen Schatz. Die Erfüllung der religiösen Pflichten hat die Funk-tion das Leben reicher zu gestalten und die Menschen näher zusammenzubringen.

Wie? Kinder bekommen neue Kleidung und Geldgeschen-ke. Bekannte, Freunde werden besucht, nach dem Befinden gefragt. Die Streitigkeiten werden geschlichtet. Es wird viel gegessen und getrunken. Besonders Fleischgerichte vom Op-fertier, gerollte Weinblätter, Blätterteig mit Fleisch, Baklava, süße Backwaren usw. Wer als Gottes Gast an der Tür klin-gelt, wird in muslimischen Familien herzlich willkommen geheißen.

Wer? Ob Klein oder Groß, sollten bestimmte Regeln nicht vergessen werden: Wenn das Opferfest aus medizinischer Sicht betrachtet wird, dann sollte auf die Ernährung , wie im-mer Wert gelegt werden. Sehr süßes, fettes, gebratenes und rotes Fleisch sollte vermieden werden. Auch wenn einmal im Jahr eine Ausnahme ist, sollte nicht vergessen werden, dass ro-tes fettes Fleisch eine der Hauptfeinde unserer Gesundheit ist.

OpferfestKurban Bayramı

Hepimizin kurban bayramı kutlu ve mutlu olsun!

Allen ein wunderschönes Opferfest!

Page 59: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SAĞLIK

59

Berlin empfängt 1.400 Experten aus rund 100 Nationen zum World Health Summit. Internationale

Forscher treffen auf Entscheidungsträger aus Forschung, Gesundheitswesen, Wirt-schaft und Politik. Viele der prominenten Teilnehmer werden durch die M8-Allianz gewonnen.„Die internationale Elite der Medizin trifft sich in diesen Tagen in Berlin. Vertreter internationaler Top-Universitäten, Nobel-preisträger und Gesundheitspolitiker sind zu Gast in der deutschen Hauptstadt“, sagt Burkhard Kieker, Geschäftsführer von vi-sitBerlin. „Berlin ist eine Stadt mit höchs-ter Medizinkompetenz und -ballung. Für den extrem hochrangigen Weltgesund-heitsgipfel, der hier zum vierten Mal statt-findet, bietet Berlin das richtige Forum. Der World Health Summit stärkt Berlins Rolle als führender Standort für Medizin-kongresse in Europa.“ Rund 20 Prozent aller Tagungen und Veranstaltungen in der Hauptstadt sind bereits jetzt der Medizinbranche zuzu-ordnen. So etabliert sich Berlin als Health Capital. Die Strahlkraft des Kongresses macht Berlin als Wissenschaftsstandort in der Welt bekannter. Um den Gipfel enger an die deutsche Hauptstadt zu bin-den, setzt sich visitBerlin für den Kon-gress ein. Hierzuhaben sich Ende Juni

2012 die Messe Berlin und visitBerlin als Gesellschafter an der World Health Sum-mit Foundation GmbH beteiligt. Auch Prof. Dr. Detlev Ganten, Grün-dungspräsident des Summits, betont die gute und enge Verbindung zur Hauptstadt: „Berlin ist eine moderne Weltstadt mit großer medizinischer Tradition und damit ein idealer Ort, um Führungspersönlich-keiten aus allen Bereichen des Gesund-heitssektors zusammenzubringen. Der Austausch in einem internationalen Kreis ist notwendige Voraussetzung, damit der rasante medizinische Fortschritt auch bei den Patienten ankommt. Genau diesen Austausch ermöglichen der World Health Summit und die Gesundheitsmetropole Berlin.“

Nobelpreisträger, Gesundheits-politiker und Spitzenmediziner zu Gast in Berlin Die Vision des World Health Summit in Berlin: die globale Gesundheitsversor-gung zu verbessern. Das internationale Gipfeltreffen steht 2012 unter dem Mot-to „Research for Health and Sustainable Development“. Wie sieht die globale Ge-sundheitsversorgung im 21. Jahrhundert aus? Vor welchen Herausforderungen steht die medizinische Forschung? Zu diesen und anderen Fragen werden

in Berlin über 200 hochkarätige Spre-cher aus aller Welt erwartet: Deutschlands Gesundheitsminister Daniel Bahr disku-tiert unter anderem mit seinen Pendants aus Singapur (Gan Kim Yong) und Bo-tswana (John G. N. Seakgosing). Nobel-preisträger wie Peter Agre aus den USA (Chemie), Gerd Binnig aus Deutschland (Physik) sowie Sima Samar, afghanische Menschenrechtlerin und Trägerin des Al-ternativen Nobelpreises, treffen auf Ex-perten der internationalen Wissenschafts- und Universitätslandschaft. Viele sind darüber hinaus Teil der M8-Allianz. Die „M8 Alliance of Academic Health Cen-ters and Medical Universities“ ist ein glo-bales Netzwerk medizinischer Fakultäten – unter anderem der Johns Hopkins Uni-versity in Baltimore, dem Londoner Im-perial College, der Sorbonne Paris Cité, der Kyoto University Graduate School of Medicine in Japan, der Russian Academy of Medical Sciences in Moskau und der Charité – Universitätsmedizin Berlin. Jo-sef Ackermann in seiner Rolle als Verwal-tungsratspräsident der Zurich Insurance Group tritt in den Dialog mit Medizinern aus aller Welt wie Peter Seeberger, Ma-laria-Experte vom Max-Planck-Institut Potsdam, und Peter Piot, Mitentdecker des Ebola-Virus, sowie der amerikani-schen Pulitzer-Preisträgerin und Biologin Laurie Garrett.

Das „Who is Who“ der Medizin trifft sich in BerlinWorld Health Summit: Weltgesundheitsgipfel bringt die Elite der internationalenMedizin in die deutsche Hauptstadt  

Hipertansiyon hastalarını ilaca bağımlılıktan büyük oranda kurtaracak yeni yöntem, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde uygulanmaya başlanacak.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Keleş, ya-zılı açıklamasında, hipertansiyon hastalarının yaklaşık yüzde 20’sinde çoklu ilaç tedavisine rağmen tansiyonun normale dönmesinin sağlanamadığına işaret etti. Keleş, en zor grup olan bu grupta “renal denervasyon’’un, “en uygun’’ tedavi olduğunu belirtti.Bu işlemin, böbreğin santral sinir sistemi ile ilişkisini kes-meye dayandığını kaydeden Keleş, tedavide radyofrekans dalgaları kullanılarak böbrek arterinin çevresindeki sempatik sinirlerin devre dışı bırakıldığını ifade etti.Prof.Dr. Keleş, işlemin anjiyoya benzer bir yöntemle yapıl-dığını, 30 dakika civarında sürdüğünü ve hastaların 1-2 gün sonra taburcu edildiğini anlattı. Türkiye’de az sayıda merkez-de uygulanan bu yöntemin, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde de uygulanması için Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Keleş öncülüğünde çalışmalara başlandığı bildirildi.

Hipertansiyon tedavisinde yeni yöntem

Page 60: berlintürk Kasim / November 2012 #9
Page 61: berlintürk Kasim / November 2012 #9

BİLİM VE TEKNİK

61

Wie schon in der letzten Ausgabe RAM & ROM ist das BIOS ein ROM (EEPROM).Das BIOS (Basic Input Output System) gehört zu den wichtigsten Bestandtei-

len des PC. Es ist die Schnittstelle zwischen Hardware und der Software. Aufgaben, die das BIOS erfüllen muss, sind unter anderem der Selbsttest und die Initialisierung des Computer-systems. Das BIOS muss so programmiert sein, dass es mit der Hardware konfliktfrei zusammenarbeitet. Beim Start erfolgt der POST (Deutsche Post? Nein!) (Post=Power On Self Test), die System-Identifizierung und die Boot-Routine (Boot=Startfolge). Der Test beginnt immer bei der CPU. Wenn dieser Test nicht erfolg-reich ist, wird das System normalerweise angehalten. Dann wird eine Checksumme über das BIOS gebildet und mit der im BIOS gespeicherten verglichen. Danach wird DMA-Controller (Direct-Musik-Award? Nein!) (Direct-Memory-Access=Direkter-Speicher-Baustein Zugriffsart), Tastatur-Con-troller, die ersten 64 KB (Kit & Buggy? Nein! 1 Kilobyte=1000 Byte[Maßeinheit für Datenmenge]) des RAMs, Interrupt-Cont-roller (Verwaltung von Schaltkreisen und Weiterleitung an den CPU), Cache-Controller (franz. Versteckt, Puffer-Speicher um neu Berechnung zu vermeiden, schneller Zugriff) und andere Hardware- Erweiterungen genauestens überprüft um unterbre-chungsfreies Arbeiten zu gewährleisten. Wenn der POST erfolgreich beendet ist erlaubt das BIOS den Zugriff auf die Hardware, mit ihr Daten auszutauschen und sie zu steuern. Der Umfang der Funktionen ist abhängig von den vorhandenen BIOS-Erweiterungen. Die Standard-Einstellung (vom Werk aus) reicht aber aus um die notwendigsten Fähigkei-ten des PCs zu nutzen. Etwaige BIOS-Einstellungen sollten von

Laien nicht verändert werden, sondern sind allein dem Fach-mann zu überlassen.

TIPP! Bei ungewollter Verstellung der BIOS – Einstellung sind diese unter default setup wieder zur Werksein-stellung zurückzusetzen. In der nächsten Ausgabe: SpeichermedienEmail: [email protected]

Liebe Leser, liebe Leserinnen,herzlich willkommen in der kleinen Computerecke. Sachlich und fachlich.Heute: BIOS

Avrupa Birliği (AB), internet ara-ma motoru Google’ın yeni giz-lilik ilkelerinin, “AB’nin kişisel

verilerin korunmasıyla ilgili kurallarına aykırı düştüğü” uyarısında bulundu. AB, Google’dan söz konusu yeni gizlilik il-kelerinde değişikliklere gitmesini iste-yerek, toplanan verilerle ilgili daha açık ve kapsamlı bilgiler sunmasını talep etti. AB ülkelerinin verdiği yetki üzerine ko-nuyla ilgili yaptığı araştırma sonuçlarını

yine AB adına açıklayan Fransız Ulusal Bilişim Özgürlüklükleri Komisyonu, Google’ın yeni ilkelerinin, AB’nin ki-şisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzü-ğüne aykırı olduğuna hükmetti. Komis-yon Başkanı Isabelle Falque-Pierrotin, Paris’te düzenlediği basın toplantısında Google’a gönderdikleri soruların yanıt-larının kendileri için tam olarak tatmin edici olmadığını ifade etti. Google’ın

verdiği yanıtları tam anlamıyla açık ve kesin bulmadıkları belirten Falgue-Pier-rotin, ara motorunu hizmet sunduğu kişi ve kuruluşların kişisel verilerinin değer-lendirilmesi konusunda yeterli bilgi ver-memekle eleştirdi. Fransız Komisyon Başkanı, Google’a gerekli düzenlemeler için 3-4 ay verdiklerini, aksi takdirde ge-rekli yasal işlemleri başlatacakları uyarı-sında bulundu.

AB’den Google’a “gizlilik” uyarısı

Bilim adamları, küresel ısınmanın kasırgaların sıklığının ve tah-ribat gücünün artmasına neden

olduğunu belirledi. Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisi PNAS’ta yayım-lanan ve deniz seviyesinde fırtına dal-galarının neden olduğu hızlı değişimin incelendiği araştırma, tropik kasırgaların sıklığı ve tahribat gücünün artması ile

hava sıcaklığındaki yıllık artış arasında önemli bir bağ olduğunu ortaya çıkardı.Hava sıcaklığının ortalama 0,7 dere-ce arttığı son 90 yılda, 2005’te New Orleans’ı vuran Katrina Kasırgası’na benzer büyük kasırgaların oluşma ihti-malinin sıcak geçen yıllarda soğuk ge-çenlere göre iki kat daha fazla olduğu

belirtildi.Kopenhag Üniversitesi Niels Bohr Enstitüsü’nden Aslak Grinsted, ABD’nin güneydoğu kıyısındaki kurulan gel-git ölçeği ağı sayesinde tropik kasırgaların neden olduğu fırtına dalgalarının deniz seviyesindeki hızlı değişimlere yol açtı-ğını gözlediklerini söyledi.

Küresel ısınma kasırgaları artırıyor

Ateş Saygı

Page 62: berlintürk Kasim / November 2012 #9

SPOR

62

Almanya Birinci Futbol Ligi’nin (Bundesliga) 8. haftasında Borussia Dortmund ile Schalke 04 takımları arasında oyna-nacak Ruhr derbisinde, sarı-siyahlı ekipte Mario Götze’nin

forma giyemeyeceği bildirildi.Borussia Dortmund kulübünden ya-pılan açıklamada, milli takımdan dönen Götze’nin bacağında kas sertleşmesi olduğu ve Schalke 04’e karşı forma giyemeyeceği be-lirtildi.Açıklamada ayrıca, derbide Jakub Blaszczykowski’nin de oynayamayacağı, İlkay Gündoğan ve Marcel Schmelzer’in forma

giyip giyemeyeceklerinin maç saatinde belli olacağı kaydedildi.Borussia Dortmund’un teknik direktörü Jürgen Klopp, Götze’yi gelecek hafta Şampiyonlar Ligi’ndeki Real Madrid’e karşı oyna-yacakları maça yetiştirmeye çalıştıklarını belirtti.Schalke’ye karşı oynanan maçların olağanüstü maçlar olduğunu ifade eden Klopp, bunların iki kaliteli takım arasında özel atmosferde yapılan özel maçlar olduğunu kaydetti. Borussia Dortmund ile Schalke 04 ara-sında 141. derbi oynanacak.

Mario Götze, forma giyemeyecekBorussia Dortmundlu Mario Götze, Ruhr derbisinde Schalke 04’e karşı forma giyemeyecek

“Turkcell Europe Cup 2012’’ futbol tur-nuvasının fi nalleri yapıldı. vAlmanya’nın başkenti Berlin’de “Turkcell Europe Cup 2012’’ futbol turnuvasının fi nalleri dü-zenlendi. Almanya Olimpiyat Sporları Birliği’nin “Spor Yoluyla Uyum’’ proje-si kapsamında düzenlenen ve daha önce Almanya’nın değişik bölgelerinde yapı-lan turnuvalarda başarılı olup Berlin’deki fi nallere katılmaya hak kazanan takımlar Alexander Platz adlı meydanda kurulan küçük sahalarda birbiriyle mücadele etti. Kazanılan maçların ardından alınan puan-ların yanı sıra takımların “fair play’’ dav-ranışlarının da değerlendirildiği turnuvada,

14-16 yaş ve 17 yaş üstü kategorilerinde iki ayrı grupta müsabakalar oynandı. Fark-lı kökenden gençlerin katıldığı turnuva-da gençler arasında hoşgörü ve karşılıklı saygının oluşması amaçlanıyor. Turkcell Europe Genel Müdürü Ekrem Özorbeyi, turnuvanın açılışında yaptığı konuşmada, iletişim olduğu yerde insanların birbirleri-nin anlamasının daha kolay olduğunu be-lirterek, “Bizim işimiz iletişim. İletişimin olduğu yerde insanların birbirini anlaması daha kolay. İletişimin olduğu yerde ön yar-gılar ortadan kalkar’’ dedi Özorbeyi, Turk-cell olarak sosyal sorumluluk projelerine önem verdiklerini, böylelikle insanların

uyumuna ve bir arada yaşama istemine kat-kı sağlamak istediklerini kaydetti. Turnu-vada 14-16 yaş grubunda “TV Spektakel’’ adlı takım birinci, “FC Süderelbe’’ ikinci ve “HNT Kids’’ adlı takım da üçüncü oldu. 17 yaş üstü grubunda ise “Midnightsoc-cers’’ birinci, “Holzbein Köln’’ takımı ikin-ci olurken “Team Brandenburg’’ da üçüncü sırayı elde etti. Turnuvaya katılan tüm ta-kımlara kupa ve sertifi ka verilirken, kendi yaş grubunda birinci olan takımda yer alan oyunculara ayrıca birer “ipad’’ hediye edil-di.

“Turkcell Europe Cup 2012’’

Page 63: berlintürk Kasim / November 2012 #9

Name / Vorname_____________________________________________________

Firma:_____________________________________________________

Strasse: PLZ / Ort:_____________________________________________________

Telefon: Telefax:_____________________________________________________

1 Jahr per Bankeinzug für 59,- € inkl. Porto

Einzugsermächtigung

__________________________________Datum / Unterschrift des Kontoinhabers oder Bevollmächtigten

Name, Vorname des Kontoinhabers__________________________________

Geldinstitut:__________________________________

BLZ:__________________________________

Konto-Nr.: __________________________________

ABONNEMENTSBESTELLUNG hiermit bestelle ich BERLINTURK:

Ausschneiden und senden an: Bundespressekonferenz - BerlinTürk - Schiff bauerdamm 40, 10117 Berlin

DERGİMİZE ABONE OLUNHER AY EVİNİZE YOLLAYALIMHER AY EVİNİZE YOLLAYALIM

Page 64: berlintürk Kasim / November 2012 #9