44
Sayı / Ausgabe: 44 | issuu.com/berlinturk | berlinturk.com | twitter.com/berlinturk | facebook.com/berlinturk berlintürk Nachrichten Zeitschrift / berlintürk Haber Dergisi kostenlos / ücretsiz Ab Seite 34 Auf deutsch UFUK GÜLDÜ Türk Tiyatrosundaki Yeni Nefes Almanya’da Irkçılık Tırmanıyor Almanya’daki Türkler Seçme Hakkı İstiyor Göçmenlere Sağlık Önerileri

BTHD - Ufuk Güldü #44

Embed Size (px)

DESCRIPTION

berlintürk Haber Dergisi / berlintürk Nachrichten Zeitschrift

Citation preview

Page 1: BTHD - Ufuk Güldü #44

Sayı / Ausgabe: 44 | issuu.com/berlinturk | berlinturk.com | twitter.com/berlinturk | facebook.com/berlinturk

berlintürk Nachrichten Zeitschrift / berlintürk Haber Dergisi

kostenlos / ücretsizAb Seite 34 Auf deutsch

UFUK GÜLDÜTürk Tiyatrosundaki Yeni Nefes

Almanya’da Irkçılık Tırmanıyor

Almanya’daki Türkler Seçme Hakkı İstiyorGöçmenlere Sağlık Önerileri

Page 2: BTHD - Ufuk Güldü #44

İÇİNDEKİLER

04 Almanya’da göçmen karşıtı AfD’ye destek artıyor

PORTRE

08 Ufuk Güldü - Tiyatro 28

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

Dünya’yı Değiştirebilecek 6 etkileyici buluş -Berk Doğuş Koşan31

17

SICAK SİYASET

berlintürk Nachrichten Zeitschrift / berlintürk Haber Dergisi

Sayı / Ausgabe: 44 | berlinturk.com | issuu.com/berlinturk | twitter.com/berlinturk | facebook.com/berlinturk

S A Y F A

12 Diktatör Berlin’de

BERLİN HABER

S A Y F A24 STK Büyükelçilik’te

05S A Y F A

SICAK SİYASET

BERLİN HABER

Burak Bektaş Davası Kör Düğüm

IRKÇILIK

Almanya’daki Türklerseçme hakkı istiyor

S A Y F A

06 DTP’nin Yeni Yıl Galası

BERLİN HABER

SAĞLIK

Dr. Meryam Schouler Ocak

Emine Demirbüken Wegner

2015’te Neler Oldu -Budem Çağıl Büyükpoyraz

28

29

S A Y F A S A Y F A26

S A Y F A

S A Y F A

BERLİN HABER

Akarsu e.V.’da toplu Noel kutlaması30

Page 3: BTHD - Ufuk Güldü #44

3

Sevim Ercan

Almanya iltica yasasını sertleştiriyor. Açıklama başbakan Angela Merkel’den geldi. Koalisyon orta-ğı Sosyal Demokratların onayı durumunda bir dizi katı yasal önlemler alınacak.

Köln’de büyük çoğunluğu Suriyeli ve Afrikalı Müslüman olduğu iddia edilen erkeklerin kadınla-ra saldırısı asla kabul edilemez.

Sorumlu bulunanlar mutlaka hukuk devleti çerçevelerinde adalet önüne çıkarılmalı, yargılanmalı ve de hatalarının cezasını çekmelidir.

Tüm Almanya’ya hatta Avrupa’ya çığ gibi yayılan her Arap kökenli ve de Müslüman erkek, potansiyel ka-dın saldırganıdır algı dayatması ise asla onaylanamaz.

Avrupa ve Almanya şimdilerde yepyeni bir sınava tabii.

Öteden beri tartışmasız ret edilen Müslümanların Avrupa kıtasındaki gözle farkedilir hale gelen varlı-ğı yeni bir oluşum.

Anti Müslüman algısı yaratılırken bunun yansıması da hesap edilebilmeli.

Kimliği henüz tespit edilememiş

İşlenen suçlar şahıslar tarafından henüz itiraf edilmemiş

Sözde bir kaç saldırganın ve cinsi sapığın davranışlarının

göçmenlere ve de sığınmacılara mal edilmesine

kökten itirazımız olmalı.

Demiri tavında mı döveceksiniz.

Hasretimsin nar çiçeği, kekik kokulu bozkırım, limon ağacı hayallerini unutturmanın çağ atlamış Av-rupa yöntemi...

Tamam da neden buğuludur bu gece lambaları sorusunu yöneltmek ceza indirimine tabimiş mi derken...

Ve işte beklenen oldu

“Benden olmayana pembe dünyamda asla yer yok” ağırlıklı medya yorumlarına.

Alıştırıldık.

Duyarsızlaştırıldık.

tek yanlı, cahilane, kendi yörüngesinde düşünenlerin söz sahibi olduğu söz konusu bu yapılanmayı nor-mal karşılar olduk.

Bu kökleşmiş, kokuşmuş, katılaşmış önyargılarla yüklü tek yanlı anlayışın kendi başına bertaraf edil-mesini beklemek yanlış olur.

Keza rakamlar kâle alanlar için ürkütücü boyutta.

Nitekim, resmi devlet daireleri yabancı düşmanlığına karşı kırmızı alarm verdi.

2015 yılı mülteci kamplarına yönelik saldırılar 887.

Haftada 17 kez yabancıların barındığı hanelere başta yakarak kundaklama olmak üzere saldırıların yüz-de 90’ı ise aşırı sağ örgütlerden geliyor. Saldırganların yakalanıp cezalandırılma vakası ise yok denecek kadar az.

Avrupalı Müslüman kökenli siyasiler ise zaten yangına körükle gitmekle meşguller. Onlar ki elbette, Av-rupalı medya organlarının yaklaşımını papağan gibi tekrarlamalı ki “asli siyasi görevleri” yerine gelsin.

Anti islam algısı revaçta, modern. Hani başka bir anlatımla moda.

Günah keçileri siyasilerin imdat simidini kendi karesinde bırakıp, öze dönsek mi?

Çözüm…Açık ve net.

Mültecilere Avrupa kültürü ve yaşam biçimi eğitimi ivedilikle verilmeli.

Almanca dil eğitimine, genel kültür, hukuk sistemi, sosyal bilimler de mutlaka eklenmeli. Söz konu-su kesimin ateş ve kan çemberini yararak ulaştıkları bu topraklarda travmaları ciddiye alınmalı. Teda-vi kanalları açılmalı.

Kadın- erkek ilişkileri, ayrı ayrı kadın ve erkek grupları oluşturularak sunulmalı.

Sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) Başkanı Frauke Petry’nin popülist söylemleri tehlike çanları-nın en belirgin özelliği olarak okunmalı.

Petry’nin başbakan Merkel’e seslenmesi “Seksüel saldırılar ve işlenen cürümlerden sonra Almanya dün-yaya yeterince açık mı“ sorusu düşündürmeli. Aynı şekilde, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Sekreteri Andreas Scheuer’in, “Cinsel taciz ve tecavüzde bulunanlar derhal sınır dışı edilmeli” talebi gibi.

Berlin Ocak 2016’da mülteciler için önemli bir zirveye de ev sahipliği yapıyor. Şimdilerde yaklaşık 1,1 mil-yon olan mülteci akınını kesme gücü olan tek ülke Türkiye.

Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, Türkiye ile Almanya’nın „Yüksek İşbirliği Konseyi“ ‘ndeki beklentisi bu nedenle büyük.

İtirazım var

Page 4: BTHD - Ufuk Güldü #44

4

A lmanya’da göçmen karşıtı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin son anketlerde oy oranını yüzde 9’a çıkarması ve parti liderlerinin artan şekilde aşırı sağcı söylemleri kul-

lanması kaygılara yol açıyor. Irkçı ve aşırı sağ hareketler üzerin-de araştırmalar yapan Prof. Dr. Beate Küpper, 2013 yılında Avro kri-zine tepki olarak bir grup ekonomist tarafından kurulan AfD’nin son dönemde hızlı bir değişimden geçtiğini belirterek, “İktisatçı ve akademisyenlerin ağırlıkta olduğu yapı geçen sene çöktü. Bu aka-demisyenlerin çoğu partiden ayrıldı. AfD hızla aşırı sağcı popülist bir harekete dönüşüyor” dedi. 2013 yılındaki genel seçimde yüz-de 5 barajını aşamayan AfD’nin, mülteci kriziyle birlikte tırmanı-şa geçmesini ve Almanya’daki üçüncü en büyük parti konumuna yaklaşmasını AA’ya değerlendiren Prof. Küpper, AfD’nin önde gelen bazı isimlerinin bilinçli olarak milliyetçi, ırkçı söylemler kullandı-ğını, aşırı sağa göz kırptığını söyledi. AfD ile PEGIDA’nın iş birliği, AfD’nin, İslam karşıtı PEGIDA hareketiyle yakın diyaloğuna işaret eden Prof. Küpper, AfD ve PEGIDA liderlerinin kullandıkları söy-lemlerinin, son dönemde ırkçı şiddet olaylarının artmasında et-kili olduğunu vurguladı. Prof. Küpper, AfD mitinglerine katılanlar ile PEGIDA göstericilerinin büyük benzerlikler gösterdiğini belirtir-ken, “PEGIDA, söylemleriyle şiddetin, saldırıların zeminini hazırla-dı. AfD de PEGIDA’nın doğal müttefiki olduğunu duyurarak bu söy-lemleri üstlenmiş oldu. Sosyal ağlarda, etkinliklerde gerçekten de bazen aynı kişilerin aktif olduklarını görüyoruz” şeklinde konuştu.

Merkel için tehdit mi?Alman uzman, AfD’nin popülist söylemi ve artan oy oranıyla, Baş-bakan Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Birlik Partilerini (CDU/CSU) zorladığı görüşüne katıldığını söylerken, bu partilerin AfD’ye karşı belirledikleri stratejinin ise hatalı olduğunu kaydet-

Almanya’da göçmen karşıtı AfD’ye destek artıyorAlmanya’da göçmen karşıtı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin son anketlerde oy oranı-nı yüzde 9’a çıkarması ve parti liderlerinin artan şekilde aşırı sağcı söylemleri kullanması kay-gılara yol açıyor.

Almanya’ya 2015’te rekor sayıda sığınmacı girdi

Almanya’ya 2015 yılında giren sığınmacı sayısı 1,1 milyon ile re-kor kırarken bunların 476 binden fazlası iltica başvurusunda bulundu. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Almanya’ya geçen yıl 1 milyon 91 bin 894 sığınmacı ayak bastı. Sığınmacıların 428 binden fazlası Suriye’den gelirken bu ülkeyi 154 binle Afganis-tan, 122 binle Irak ve 69 bin sığınmacıyla Arnavutluk takip etti. Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, düzenlediği ba-sın toplantısında, Almanya’da sığınmacı rakamlarının müker-rer kayıtları ya da kayıt olduktan sonra başka bir ülkeye giden-leri de içerdiğini söyledi.

Almanya’ya 2015 yılında giren sığınmacı sayısı 1,1 milyon ile rekor kırarken bunların 476 bin-den fazlası iltica başvurusunda bulundu.

ti. Almanya’da yeni kutuplaşma Almanya’da AfD’nin güç kazan-masının, toplumdaki yeni bir kutuplaşmayı da gösterdiğini kay-deden Prof. Küpper, “Bir tarafta demokratik değerler, çoğulculuk, eşitlikten yana tavır alan, mültecileri kabul eden bir çoğunluk var. Diğer tarafta ise buna karşı duruş sergileyen bir azınlık var. İkinci gruptakilerin sayısı az, ancak son dönemde seslerini çok daha güçlü duyuruyorlar” değerlendirmesini yaptı.

Beyaz adamın sonuYeşiller Partili eski siyasetçi Joschka Fischer’in yaşanan bu süre-ci “Beyaz adamın sonu” sözleriyle ifade ettiğini hatırlatan Prof. Küpper, “Doğru bir noktaya işaret ettiğini düşünüyorum. Yaşadı-ğımız süreç bir kesimin ayrıcalıklı konumlarını müdafaa etmeye çalışma girişimidir. Artan eşitlik ve modernleşme aynı zamanda daha çok insanın mesela kadınların ve göçmen kökenlilerin dış-lanması değil artık oyuna dahil edilmelerini beraberinde getirdi” diye konuştu. Batı Almanya’nın 70 yıldır demokrasiyi geliştirme ve modernleşme çabasında olduğunu, göçmen karşıtlığının güçlü olduğu eski Doğu Almanya eyaletlerinin ise süreçte geriden geldi-ğine dikkat çeken Küpper, “Almanya’nın doğusunda bazı insanlar hala Rusya’ya bir bağ hissediyor ve oradaki anlayışları, toplum-sal modelleri kabul edebiliyor. Şimdi Doğu’da onlara çekici görü-nen ancak demokratik olmayan alternatif modeller var ne yazık ki. Bu çok tehlikeli” şeklinde konuştu.

AfD’nin hızlı yükselişi 2013 yılındaki genel seçimlerde yüzde 4,7’lik oy oranıyla barajı ge-çemeyen ve meclis dışında kalan AfD, son dönemde yürüttüğü sı-ğınmacı karşıtı propagandayla oy oranını yüzde 9’a yükseltme-yi başardı.

Gerçek rakam önümüzdeki aylarda belli olacakMaiziere, ülkeye 2015 yılında giren sığınmacıların gerçek sayısı-nın önümüzdeki aylarda netleşebileceğini, ayrıca sığınmacıların daha etkin şekilde kayıt edilmesine ilişkin gelecek aylarda yeni bir yazılımı devreye sokacaklarını ifade etti.

SICAK SİYASET

Page 5: BTHD - Ufuk Güldü #44

5

Almanya’daki Türkler seçme hakkı istiyorAlmanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde oturumu bulunan Türkler, kendilerine seçme hakkı verilmesi için imza kampanyası başlattı.

A lmanya’nın en kalaba-lık eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’da (NRW) otu-

rumu bulunan Türkler, yerel seçimlerde AB vatandaşlarına tanınan oy kullanma hakkının kendilerine de verilmesi için imza kampanyası başlattı. NRW Yerel Seçimlere Katılma Girişi-mi, haklarını alana dek imza kampanyasına ilaveten yürüyüş ve gösteriler düzenlemeyi plan-lıyor. AA muhabirine konuşan NRW Yerel Seçimlere Katılma Gi-rişimi Sözcüsü Bahattin Gemici, eyalet anayasasının değiştiril-mesinin tartışıldığı bu sürecin kendileri için büyük bir fırsat ol-duğunu ve yerel seçimlere katıl-ma hakkı için mücadele ettikle-

rini söyledi. Gemici, kendilerine destek veren derneklerin de yar-dımıyla 15 Şubat’a kadar 50 bin imza toplamayı hedeflediklerini ve NRW eyalet meclisi önünde gösteri gösteri düzenleyecekle-rini belirtti. Bahattin Demirci, Avrupa Birliği anlaşmalarına göre Almanya’da oturumu bu-lunan AB vatandaşlarına yerel seçimlerde tanınan oy kullan-ma hakkından Türklerin mah-rum bırakılmasını eleştirerek, “Almanya’da 3 ay ikamet eden AB üyesi ülke vatandaşları yerel seçimlerde oy kullanabilirken, 54 yıldır bu ülkeye hizmet eden Türklere bu hakkın verilmemesi büyük haksızlık” dedi.

Almanya İçişleri Bakanı de Maiziere: Türkiye’nin sığınmacı-lar için gösterdiği performans takdir edilmeliAlmanya İçişleri Bakanı de Maiziere, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar konusunda gösterdiği performansın takdir edilmesi gerektiğini belirtti.

A lmanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar konusunda gösterdiği performansın takdir edilmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye, büyük bir uluslararası yardım olmaksızın Suriye’deki iç savaşın başlamasıyla yüz binlerce sığın-macıyı hiçbir konudan da şikayet etmeden kabul etti” dedi. De Maiziere, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun göç, içişleri ve vatan-

daşlıktan sorumlu üyesi Dimitris Avramopoulos ile başkent Berlin’de katıldığı, AB’nin “Sığınmacı krizinde halk diyaloğu” adlı etkinliğin-de konuşma yaptı. Türkiye ve AB’nin sığınmacı krizinin çözümü konusunda anlaşmalarına atıfta bulunan de Maiziere, bu anlaşmayla

Türkiye’deki sığınmacıların durumlarının iyileştirileceğini ve Avrupa’ya sığınmacı akımının azalacağını belirtti. AB’nin Türkiye’ye sığın-macıların koşullarının iyileştirilmesinde kullanılmak üzere 3 milyar avro vereceğini hatırlatan de Maiziere, bu paranın Türkiye bütçesi-ne aktarılmayacağını söyledi. De Maiziere, “Para, sığınmacıların yararına somut tedbirler, sığınmacı merkezleri, sığınmacılara yerleşke-ler için kullanılacak” dedi. Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar konusunda olağanüstü bir performans gösterdiğini dile getiren de Maiziere, şunları söyledi: “Türkiye’yi bir kez daha savunacağım. Türkiye, büyük bir uluslararası yardım olmaksızın Suriye’deki iç savaşın başlama-sıyla yüz binlerce sığınmacıyı hiçbir konudan da şikayet etmeden kabul etti. Türkiye sığınmacılar için çok para harcadı. Bu gerçeği dile getirmek zorundayız.” Dimitris Avramopoulos da AB ile Türkiye’nin sığınmacı krizi dolayısıyla yakın ortak çalışmada bulunmasını sa-vunarak, “Bu bir flört değil, ortak çıkarlardan dolayı birlikte çalışma” değerlendirmesinde bulundu.

Page 6: BTHD - Ufuk Güldü #44

6

berlintürk: Zerif Hanm, DTP 16 yaşına bastı. Hastalarınızla birlikte yaptığınız yıl sonu etkinliğiniz var. Kendinizi nasıl hissedyorsunuz?

Zerif Karabulut: 16 sene önce başlamıştık bu işe ve kendimi çok genç hissediyorum. Sanki günler, yıllar geçmemiş gibi. Umarım bir 16 sene daha götürebilirim bu işi. Çok mutlu hissediyorum kendi-mi.

berlintürk: 16 yıl DTP’ye neler kazandırdı?

Zerif Karabulut: 16 yıl içinde DTP büyüdü. Artık 150 elemanı var. Senede 10 tane öğrenci mezun ediliyor. 300 tane hastaya bakıyor. Ekonomiye katkısı var.

berlintürk: 300 hasta olması oldukça büyük bir rakam. Hastaları-nız sizdeyken kendilerini nasıl hissediyorlar?

Zerif Karabulut: Aslında bunu hastalara sormak lazım. Umarım kendilerini çok iyi hissediyorlardır. Arada şikayetleri de var ama genel olarak mutlular. Ama çoğunlukla memnun olduklarını, ken-di çocuklarından görmedikleri şeyleri bizden gördüklerini dile ge-tiriyorlar.

berlintürk: Siz her yıl sonu bu etkinliği yapıyorsunuz. Bunun ne-denini öğrenebilir miyiz?

Zerif Karabulut: Bu bizim için gelenekselleşmiş bir şey haline geldi. Yeni yıla girerken kendilerini daha iyi hissetsinler istiyoruz. Kendi-lerini yalnız hissediyorlar. Çoğu hastalar aylarca dışarı çıkmıyor-

lar. Belki buna benzer eğlenceleri gençliklerinde yaptılar ama şim-di hasta oldukları için bunu gerçekleştiremiyorlar. Onun için hep birlikte olarak biz de destek oluyoruz.

berlintürk: DTP 2015’i nasıl bitirdi?

Zerif Karabulut: DTP 2015’e çok başarılı girdi. 3. şubesini açmayı düşünüyor. Şu anda çalışan eleman sayısında bir artış var. Öğren-ci yetiştirmek elbette bizim için ağır oluyor ama biz yine de mes-lek eğitimine önem veriyoruz. Mümkün mertebede öğrenci yetiş-tirmek için destek oluyoruz.

berlintürk: 2016’da sizi neler bekliyor?

Zerif Karabulut: 2016 umarım bizim için güzel bir yıl olur. Uma-rım bakıma muhtaç hastalar daha çok azalır. Çünkü eleman ya-tiştiremiyoruz. Bakıcı bulamıyoruz. Bu alanda çalışmak isteyen in-sanların oranı gittikçe azalıyor. Evet ülkemizde göçmenler var ama onları yetiştirmek de 10 yılımızı alıyor. Daha da güzel bir çalışma yürüteceğimizi umuyorum.

berlintürk: Berlin’in bazı yerlerinde sizi daha çok görmek istiyor-lar. İleride bu olacak mı?

Zerif Karabulut: Biz Berlin’in her tarafına gidiyoruz. Süreç geçtikçe trafik sorunu ortaya çıkıyor. Ama biz mümkün mertebede istenilen yerlere ulaşmaya çalışıyoruz.

berlintürk: 2016’da sağlık sektörü sizin açınızdan nasıl bir artı ge-tirebilir?

DTP’nin Yeni Yıl Galası

DTP’nin (Alman Türk Evde Hasta Bakım Servisi) kurucusu Zerif Karabulut yeni yıldan beklentilerini dile getirdi.

Page 7: BTHD - Ufuk Güldü #44

7

Zerif Karabulut’tan Yeni Yıl Dilekleri

Zerif Karabulut: Biz şirket olarak sağlık sektörüne çok önem veriyoruz. Kaliteli eleman yetiştirmek, mesleki eğitim, daha bilinçli ve ted-birli çalışmak bizleri bekliyor. Benim açımdan da kaliteli çalışmak önemlidir. Bu da küçümsenecek bir şey değil. İnsanları daha da bi-linçlendirmek lazım. Sağlık sektörü küçümsenecek bir şey değil. A’dan Z’ya kadar insanın bakımına ilişkin her şeyi bilmeniz gerekiyor. Bakıcıları da bu konuda bilgilendirmek lazım.

berlintürk: Biz başarılar diliyoruz. Çok teşekkür ederiz.

2 016 yılının hepimiz için sağlık-lı ve savaşsız bir yıl olmasını dili-yorum. Bu kadar çok göçmenin ol-

masını hiçbirimiz istemeyiz. Elimizden gelse, hiçbir insanın ülkesinden ayrıl-maması için yardımcı oluruz. Tabii di-ğer insanların da duyarlı olup sesleri-ni çıkarmaları lazım. Savaş hiç güzel bir şey değil. Savaşlar her zaman acı bırakır. Umarım 2016 yılı hepimiz için daha hu-zurlu bir yıl olur.

Page 8: BTHD - Ufuk Güldü #44

8

“Sanatı ve Sanatçısı Olmayan Toplumlar Gelişemezler ”

b erlintürk: Theater 28 ismini uzun zamandır duyuyoruz. Aldığınız ödüllerle Berlin’de çok büyük yankı uyandırdınız. Theater 28’in bu-gününü konuşalım. Konumu nedir ve neler yapıyor?

Ufuk Güldü: Theater 28, kurulduğu ilk günden bu yana, gençlerle iç içe olup tiyatro yapıyor. Bugün de gençlerle iç içe ve tiyatro yapmaya devam ediyor. Sadece 2009 ve 2015 arasında hedeflerimizi biraz büyüttük. Şu an gençler-le projelerimiz devam ediyor. Sadece tiyatro yapmaktan çok; kısa filmler çekiyoruz, radyo programlarımız var. Gelecek hakkında konuşursak, 2016 yılında gençlerle değişik temalarda yaptığımız röportajları youtube kana-lından yayınlayacağız. Ama bunları gençler kendi kendilerine, profesyonel insanlardan destek alarak yapacaklar. Tiyatronun yanında gençlerin için-de bulundukları konuma dayanarak, yani multimedya olayını da kullana-rak, tiyatro dışında kısa filmler, radyo programları, televizyon program-larıyla birlikte gençleri bilgilendiriyoruz, eğitiyoruz, sahneye çıkarıyoruz diyebiliriz.

berlintürk: Biraz önce ben Theater 28’in bir anda adının duyulduğunu ve patlama yaptığını söyledim. Siz buna gerekçe olarak ne gösterebilirsiniz? Sizce neden bu kadar tutulup sevildiniz?

Ufuk Güldü: Berlin’de alternatif tiyatro sektörü çok büyük. Almanya’da en çok sahne açan şehirlerden birisi Berlin. Profesyonel, amatör, Rus, Alman, Türk her türlü tiyatro var. Biz kurulduğumuzda yalnızca Tiyatrom vardı. Herkes Berlin’de tiyatronun bittiğini, seyirci gelmediğini söylüyordu. Ben buna inanmadım. Bu kadar Türk’ün ve yabancının yaşadığı bir şehirde, bir tiyatro bir alternatif olamaz. Bir alternatif daha olması gerekiyor. Bu başarının sırrı iyi ve profesyonel oyun çıkarmak. Herkes amatör insanlarla yapılan projenin amatörce olması gerektiğini düşünüyor. Ben buna katıl-mıyorum. Amatör insanlarla profesyonel tiyatro da yapılıyor. Amatör ruh-la profesyonel tiyatro çok güzel uyum sağlıyor. Aslında en çok başarıyı da bu getiriyor. Bu durum oyunu seyirciye sevdiriyor. Profesyonel insan zaten maaşını alarak yapıyor. Amatör oyuncu, amatör oyun oynadığında sadece tiyatro oynadığını söyleyebilir ama amatör oyuncu profesyonel oyun oyna-dığında, iyi ve güzel sahnelerde olduğu için sevinir. Bizim 1000-1500 seyirci topladığımız zamanlar oldu. Gençler de o kadar insanın önünde oynayın-ca, tiyatro buymuş dediler. En kral dekorlar yapıldı, Türkiye’den kostüm getirildi. Atatürk oyununda yalnızca kostüme 12 bin euro verdiğimizi ha-tırlıyorum. Berlin’de hiçbir amatör tiyatro, sadece kostüme bu kadar para vermez, vermiyor da. Biz gişeden gelen parayı kiralarımızı karşılamak için de kullanıyoruz ama büyük bir bölümünü yine tiyatroya yatırıyoruz. Gelen paranın çoğunu tiyatroya yatırırsanız başarı da geliyor, seyirci de geliyor. Ben bizim başarımızın buna bağlı olduğunu düşünüyorum. Yani kaliteli oyunları amatör gençlerle çıkarması.

berlintürk: Theater 28 oyunlarını seçerken daha çok nelere dikkat ediyor-sunuz? Ne tür oyunlar seçiyorsunuz?

Ufuk Güldü: Daha çok bizden, bizi anlatan oyunlar olsun istiyoruz. Ken-dimizi sahnede gördüğümüz zaman eleştirebilmemiz gerekiyor. Komedi olsun istiyoruz. Tabii dram da yaptık. Şimdi kadına şiddete karşı güzel bir oyun çıkartıyoruz. O, Berlin’de büyük bir yankı uyandıracak. 2016’nın en güzel oyunlarından biri olacak. Yani hem dram hem komedi ama oyun-da bizden bir şeyler var. Shakespeare’in, Çehov’un oyunlarının en kralını oynayan Almanlar zaten var. Ama biz bizden, bizi anlatan ve kendimizi sahnede gördüğümüzde mutlu olan bir halkız. Bizden olan oyunları seç-memizin bizi başarıya getirdiğine inanıyorum.

berlintürk: Tiyatro oyunları konusunda öteden beri sorulan bir şey var. Kaliteli tiyatro oyunları çıkıyor mu? Çıkmıyorsa sizin bu konuda herhangi bir girişiminiz olacak mı?

Ufuk Güldü: Oyun repertuarı oldukça geniş. Oyun konusunda sıkıntı yok. Önemli olan ekip bulup oyunu çıkarabilmek. Çocuk, genç ve büyük grubu olmak üzere bizim elimizde 50’ye yakın genç var. Ama tabii her oyunda olmuyor. Benim için en önemli nokta cast. Yani oyuncunu role adapte ol-ması. Bazen bir oyuncuda oyunculuk yeteneği olmuyor ama ben o rolü ya-pabileceğine inanıyorsam yapar, yapıyor da. O da bizim bir yeteneğimiz. Ben hiçbir zaman oyun çıkarmak konusunda acele etmedim. Casta uygun oyuncular seçtim. Hiçbir zaman da göze batmadı. Seyirciler de benimsedi, o karakteri kabullendi. O karakter de oyuna zenginlik kattı. Yeterince oyun var. Önemli olan o roller için uygun castı bulabilmek. Yeteneğimiz varmış ki bugüne kadar güzel castlar yaptık.

Ufuk Güldü

Page 9: BTHD - Ufuk Güldü #44

9

berlintürk: Avrupa’ya göç eden Türkler için neredeyse 50 yıl geride kaldı. Bu kadar zaman sonra bile siz buradaki yaşamı anlatan oyun-lar bulabiliyor musunuz?

Ufuk Güldü: Almanya’yı birebir anlatan oyun sayısı çok az. Bir de çok klişeleşmiş oyunlar var. Ben klişelere karşıyım. Türkler hep standart şekilde anlatılıyor. Ama bu insanlar artık entegre oldular. Alman mentalitesini, hukuk kurallarını Almanlardan daha iyi bilen Türkle-rimiz, gençlerimiz var. Bunlarla klişeleşmiş oyunları oynamak, bana doğru gelmiyor. Türkleri iyi gösteren, onların buradaki yaşantılarını anlatan oyunlar var. Onlar oynanabilir. Ama maalesef böyle oyunlar çok az. Ben de Türkiye’deki oyunları Almanya’ya adapte ediyorum. Mesela ‘’Töre’’ oyunu, rahmetli Turgut Özakman’ın yazdığı 1926’da Erzurum’da geçen bir oyundu. Biz Turgut Özal’dan da izin alarak, bu oyunu Berlin’e adapte etmiştik. Metni biraz değiştirdik. 2015’te Berlin’de geçiyor. Şu an kullanılan iPadlerle, akıllı telefonlarla oyna-nan bir oyundu. Böylelikle insanlar kendilerini görmüş oldular. Aile

içindeki şiddeti anlatan, dram türünde bir oyundu. Ben aynı oyunu o dönemde oynamış olsam insanlar yine kabul ederdi ama bir yere kadar. Ama biz oyunumuzda buradaki insanın yaşantısını anlattı-ğımız için rolleri kabullenmeleri daha kolay. Yani oyunları döneme adapte edebilmek mümkün. Yalnızca Berlin’de ya da Almanya’da göçmenler için yazılmış bir oyunu seçmeye gerek yok.

berlintürk: 2015 yılındayız. Ben geçtiğimiz aylarda sizin Çanakkale’yi konu ettiğiniz bir oyunu izleme şansını elde ettim. Pozitif yönde ol-dukça şaşırdım. Çünkü inanılmaz bir ilgi vardı. Bu çok büyük bir ba-şarı. Türkçe bir oyun sahneye koyuyorsunuz. Çanakkale gibi oldukça eski, tarihi bir konuyu ele alıyorsunuz. Berlin gibi bir yerde sahneli-yorsunuz ve böyle de bir ilgiyle karşılaşıyorsunuz. Bu tabii ki oldukça onur verici ve sevindirici bir olay. Bunu nasıl yakalıyorsunuz? Bunun püf noktası nedir?

Ufuk Güldü: Tiyatro yaparken para da kazanmamız gerekiyor ama benim Ufuk olarak bazı hassas olduğum noktalar var. Çanakka-le, Kurtuluş Savaşı, Atatürk. Bunları ben para için yapmıyorum. Bu oyunlar benim için eğitici. Özellikle yurtdışında yaşayan gençlerin bu oyunları izlemesini istiyorum ki hedefimize de ulaşıyoruz. Ge-lip izliyorlar. Vakitleri kısıtlı olduğu için buradaki Türkçe derslerine katılıp her bilgiyi alamıyorlar. O yüzden bu görev bize düşüyor. Bu görevi de ben iyi yaptığımızı düşünüyorum. Hemen hemen her sene tarih konulu bir oyun çıkarmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar Kurtu-luş ve Kuruluş adında Atatürk’ün hayatını anlatan bir oyun çıkardık. Çanakkale Geçilmez, Çanakkale Türküsü, Geride Kalanlar. Biz sadece cepheyi anlatmıyoruz, geride kalanları da anlatıyoruz. Bir annenin ve babanın, sevgilinin oğlunu askere gönderişinden tutun da bekle-yişine, yazılan mektuplara kadar. 2015’te, Çanakkale’nin 100. yılında Yılmaz Arıkan ile ‘’Çanakkale’’ adında bir oyun çıkardık. Bu konuda sayın Büyükelçimiz ve Başkonsolosumuz da desteklerini sundular.

Oyun salonu doldu. Biz dolacağını biliyorduk ama yine de en kaliteli şekilde iş yapmak istedik. Sahnede topları, tankları gidip kiraladık, taşıdık. Silahların hiçbiri plastik değildi, orjinaldi. En profesyonel şekilde oyunlarımızı çıkarıyoruz. Kostümleri de gördünüz. Oraya sa-dece 12 bin euroluk ışıklandırma ve ses sistemi kuruldu ki insanlar birebir yaşayabilsin diye. Bu insanların hoşuna da gitti. ‘’Demek be-nim oğlum, kızım böyle şeyler de yapabiliyormuş.’’ dedikleri zaman zaten kazanmış oluyorsunuz. Gelen insanlar mutlu oluyorlar. Belki Berlin’de bundan birkaç sene önce çok fazla tiyatro seyircisi yoktu ama mesela bizim, bayağı bir tiyatro seyircimiz var. Bizim oyunları-mızı soruyorlar. Bu da bizim için onur verici, gururlandırıcı bir şey.

berlintürk: 2015’in sonlarına geldik. İlk kurulduğunuz günden bugü-ne kadar, Theater 28 konusunda bir bilanço çıkarmak isteseniz neler anlatmak istersiniz?

Page 10: BTHD - Ufuk Güldü #44

10

Ufuk Güldü: Ben Berlinli değilim. Buraya tesadüf eseri geldim. Burada okula yazıldım ve yanında biraz para kazanmak için de oyunculuk yapıyordum. Oyunculuktan çok fazla para kazanamayınca metroya da para veremiyorsun. Biz de yürüyerek gidip geliyorduk. Bu bence utanç verici değil, gurur verici bir şey. Sonra bir tiyatro kurmaya karar ver-dim. Böylelikle yavaş yavaş bir tiyatro ekibim olur diye düşündüm. Bana herkes ‘’Tiyatrom var. Orası zaten seyirci bulamıyor. Burası da dolmaz.’’ diyordu. Ama yine kurdum. El ilanı çıkardım, oyuncu ara-dım. Kurs yeri belirledim. Ama tabii kursa düzenli gelen pek kişi olmu-yordu. En sonunda 4-5 hafta sonra, 5 kişi gelmişti. Ben o 5 kişiyi görün-ce çok sevindim. 1 kişiyle eğitim yapmak zor. Ama 4-5 kişi olunca daha eğlenceli oluyor. Sonraki haftalarda daha da çoğalmaya başladık. Böy-lelikle ekibi kurduk. ‘’Karımdan Nasıl Kurtulurum?’’ diye bir komedi oyunu çıkarttık. Onun peşinden Atatürk’ün Hayatı, Çanakkale, Romeo ve Juliet Neukölln’de derken 2015’e kadar geldik. Ama kuruluş aşama-sında zorluk-lar çekmedim diyemem. Bir de çok tanın-madığımız için sponsor alma-ya giderken de zorluklar yaşa-dım. Hiç kimse seni tanımıyor. Sponsor alma-ya gittiğinde de kimse seni tanımadığ için o yönden de zorluklar yaşı-yorsun. Şimdi gidince tanıyor-lar. “Ufuk geldi.” ya da “Tiyatrocu Ufuk” diyorlar. Admiralspalast’ı kiralamıştım. Orada, 2010 yı-lında, Atatürk oyununu oy-n a y a c a k t ı k . Admiralspalast’ın kirası 2800 euro. Çok büyük bir miktar. 2 gün için kiraladım, kostümleri yaptırdım. Bütün paramı yatırdım. Hiç param kalmadı. Oturduğum yerden Admiralspalast’a kadar yürüyerek gidip geliyordum. Bütün paramı yatırdım. Biletler de az satılmış. Ya bataca-ğım ya da çıkacağım diye düşünüyorum. Cuma ve cumartesi günleri oynadık. Cumartesi de pazar günü için tekrar kiraladık. Allah yolumu-zu açtı. Tiyatrocu olarak az sıkıntılar çekmedik.

berlintürk: Siz sadece tiyatro alanıyla sınırlı kalmadınız, eğitime de adım attınız. Bu konuda da başarılı projeleriniz, çalışmalarınız var. Bunları bir de sizden duyalım.

Ufuk Güldü: Biz 2009’da Theater 28 olarak kurulduk ve 2012 yılında is-mimizi Interkulturell Aktiv e.V. olarak değiştirdik. Aslında Theater 28 bunun bir projesi oldu. Interkulturell Aktiv e.V. bildiğiniz bir okul oldu. Biz burada tiyatro-drama eğitmenleri, theater pädagogik, tv-radyo spi-ker ve sunuculuk, manager of social media gibi bölümler açtık. Bu-rada bu insanlara eğitim veriyoruz. Bu eğitimlerimiz profesyonel. Bu eğitimlerimize öğrencilerimiz isterlerse kendileri ödeyerek ya da dev-letten yardım alarak da katılabiliyorlar. Şimdiki hedefimiz ise okulu-muzu bir üste götürüp üniversite olmak. Bunun için de müracaat ettik.

berlintürk: Medya alanında eğitim, özellikle Türklere yönelik olarak oldukça eksik. Sizce medya alanına ilgi nasıl?

Ufuk Güldü: Medya alanında maalesef Türklere yönelik çok fazla eksik var ama Türk gençlerinin de ilgisi yok. Neden bilmiyorum. Oyunculuk derslerine geliyorlar ama spikerlik ya da seslendirme bölümlerine Türkler çok fazla müracaat etmiyor. Bu da beni şaşır-tıyor. Aslında şu an Almanya’da tüm kanallar yabancı moderatör-ler, sunucular arıyorlar. Bana da bir mail geldi. “Tanıdığınız biri var mı? Önce asistan olarak başlayacak sonra sabit maaşla işe ala-cağız.” diye. Böyle bir boşluk var. Keşke gençlerimiz de biraz daha cesaretlenseler. Ben burada eğitimin en kalitelisini verdiğimize inanıyorum. Bence Türk gençlerinin özellikle medya alanındaki eğitimden faydalanmaları gerekiyor. Çünkü onlara çok ihtiyaç var.

berlintürk: Sizin çocuklarınızla, ürettiklerinizle sohbete başladık. Ama biraz da size dönelim. Bize Ufuk Güldü’yü anlatır mısınız?

Ufuk Güldü: Ben Ufuk Güldü. Almanyalıyım. Almanya’da doğ-dum, büyüdüm. Nürnberg’te Bayern’de yetiştim. 2009’dan beri de

Berlin’de yaşıyo-rum. Bildiğiniz bir standart Türk aile-sinin yetiştirdiği bir gencim. Yani özel pedagoglarla yetiş-medik, sokaklar da yetiştik. Annem ve babam çalışıyorlar-dı. Bizi ellerinden geldiği kadar yetiş-tirip, meslek sahibi yapıp, sokağa bırak-tılar. Biz de kendi yolumuzu çizmeye başladık.

berlintürk: Peki si-zin için Türk kökenli olup buralarda oku-la gitmek nasıl bir duyguydu?

Ufuk Güldü: Memle-ketim aslında Gire-sun. Ben Bayern’de okula gittiğim için, Türk olmamın deza-

vantajını hiç yaşamadım. Bayern eyaleti biraz daha sıkı kontroller altındadır. Ayrımcılığa hiç denk gelmedim. Tamamen Almanlarla büyüdüm. Türk arkadaşlarım da vardı ama daha çok Alman ar-kadaşım vardı. Tamamen buraya entegre olmuş durumdayım. Almanlarla onların bayramını ve zamanı geldiğinde bizim bay-ramlarımızı da kutlayabiliyorum. Böyle büyüdüm. Bir ayrımcılığa uğradığımı söyleyemem. Okullarda da öğretmenlerim tarafından sevilen bir öğrenciydim. Bütün notlarım 1 değildi ama idare edi-yorduk.

berlintürk: Berlin’e geldiğiniz için mutlu musunuz?

Ufuk Güldü: Ben Bayern’i seviyorum. Kendimi orada daha çok evimde gibi hissediyorum. Berlin biraz karışık. Berlin’i kötülemek gibi olmasın ama, insanları da karışık. Elbette burada tanıştığım iyi insanlar da var ama karışık olduğu kadar sorunlu da bir şehir. Bana sorarsanız nerede daha huzurlu olursunuz diye, Bayern’de derim. Nerede para kazanırsın deseniz, Berlin derim.

berlintürk: Berlin’de yaşayan göçmen Türk rakamı oldukça yük-sek. Sokağa çıktığınız zaman gördüğünüz bu resim, Bayern’den gel-miş birisi için nasıl?

Page 11: BTHD - Ufuk Güldü #44

11

Ufuk Güldü: Berlin’in multikulturell olması güzel. Ben burada 400 binin üzerinde Türk’ün yaşadığını düşünüyorum. Sokağa çıktığınız zaman görüyorsunuz. Berlin’i de Berlin yapan bu. Bayern’de belki bu kadar çok görmezsiniz. Akşam 7’den sonra sokaklar boş olur. Pazar günleri 8’den sonra yalnızca kiliseye giden insanları görürsünüz. Ama Berlin yaşıyor, nefes alıyor, susmuyor. Sesli bir şehir. Dediğim gibi Berlin’i Berlin ya-pan bu. Bence bu nüfus 800 binlere ya da 1 milyona dahi çıksa, Berlin’de değişen bir şey olmaz. Berlin yaşayan, ışıkları sönmeyen bir şehir. O konuda zengin. Mesela Bayern’de spätkauf yok. Gece dışarı çıktığında açık market bulamazsın. Bazı şeyler tabii insana güven de veriyor. Ama sakinliği sevenler, ki ben öyleyim, Bayern’i tercih ederler.

berlintürk: Berlin’deki medya, televizyon-radyo, gazete, kültür sanat ya da siyasi hayata baktığınız zaman Türk nüfusunun çokluğunu göremi-yoruz. Bayern’den gelen, önyargısı olmayan, bu ülkenin içinden çıkmış ve pozitif düşünen bir insan olarak bunu neye yoruyorsunuz?

Ufuk Güldü: Maalesef bu tiyatroda da böyle. 300-400 bin Türk yaşıyor diyoruz ama oyuna en fazla 2500-3000 kişi izlemeye geliyor. Salonu 10 kez doldurursanız iyi oluyor. Yüzdeye vurduğunuz zaman bu du-rum %1’lerde. Bu da sanırım değişmeyecek. Böyle kalacak. Sonuçta biz halk olarak duyarsızız. Ben bunu gençlere de söylüyorum. Çocuğunu-zun başına bir şey geldiğinde, kaza geçirdiğinde, hastaneye gittiğinde üzülüyorsunuz ama çocuğunuzla ilgilenmiyorsunuz. Bir tiyatroya ya da bir sinemaya götürmüyorsunuz. Haftasonu zamanlarınızı ayırmı-yorsunuz. Herkes iş, para kazanma peşinde. Ama çocuğunuza zaman ayırmanız gerekiyor. Benim yaptığım araştırmalara göre, bir aile gün-de 3-5 dakika bile olsa gününün nasıl geçtiğine dair konuşmuyor. Ya da öylesine konuşuyorlar. Ama Almanların bir ritüeli var. Oturuyorlar yemek masasına, en az 10-15 dakika günün değerlendirmesini yapıyor-lar. Almanların hepsi de değil ama bazı Almanlar. Bu konularda duyarlı olmamız gerekiyor. Çocuklarımızın yanlış yollara düşmemeleri, iyi ye-tişmeleri, iyi bir tiyatro seyircisi olması, gazete ve kitap okuru, başarılı bir öğrenci ve iyi bir meslek sahibi olmasını istiyorsanız çocuğunuza zaman ayırmanız gerekiyor. Çocuğunuzla bir çocuk ya da ergenmiş gibi değil de büyük bir insanmış gibi konuşmanız gerekiyor. Çocukları alıp müzeye gidip sonra da o müzede gördükleri hakkında konuşmanız ge-rekiyor. Sinemeya, tiyatroya gitmeniz gerekiyor ki çocuk bunları alış-kanlık haline getirsin. Ama bunların hiç birisini yapmadan çocuğum neden kötü yola düştü diyorsunuz. Neden sigara, esrar içip alkol kulla-nıyor? Sen ne verdin de ne istiyorsun? Sen hiçbir şey vermezsen bir şey beklemeye de hakkın yok. O çocuğun sorumluluğu sende ve o çocuğa senin doğruyu öğretmen gerekiyor. Bunu yapmazsan hiçbir şansın yok.

Bizim en büyük sorunumuz, lafa gelince her şeyi yapıyor görünme-miz. Ama aslında hiçbir şey yapmıyoruz. Yapan aileleri ayırıyorum, yapmayanlar için konuşuyorum. Çocuklarına zaman ayırmıyorlar, çocukları da yanlış yola gidince üzülüyorlar. Sonra iş işten geçmiş olu-yor. Ondan sonra da yapılacak bir şey kalmıyor. Önemli olan çocuğuna bunları öğretmen. Zaten çocuğun bu çevrede olursa yanlış arkadaşlık-lar da edinmez, yanlış yola da girmez. Benim elimde 8 yaşında tiyat-roya başlayıp da şu an 13-14 yaşında olanlar var. Aileleri iyi ki tiyatroya yazdırmışım, iyi ki seninle birlikteler diye dua ediyorlar. İlle bana da gelmeleri gerekmez. Berlin’de şu an 3-4 tane daha özel tiyatro kurum-ları var. Tiyatro yapsın, dans etsin, bir enstrüman çalsın, koroya git-sin. Sanatın bir dalıyla uğraşsın. Spor yapsın. Yeter ki bir ekip işinde olsun. O zaman zaten kolay kolay yanlış yola gitmez.

berlintürk: Siz Ufuk Güldü olarak, hayallerinizi yakaladığınıza ina-nıyor musunuz? Nerede bitecek ve asıl yakalamak istediğiniz hedef nedir?

Ufuk Güldü: Asıl yakalamak istediğim hedef bir üniversite olup Al-manya çapında başarılı bir tiyatro olmak. Bunun da zaten yollarını açtık. Kısa bir dönem olmasına rağmen, Almanya çapında tanınır hale geldik. Belki de bir gün Berlinale’de ödül almak. Benim öyle bir hedefim var bakalım. Bir gün bir film çekip oradan ödül almak. O da herhalde bunun üzerine bir bal kaymak olur.

berlintürk: Orada ödül alanlarda sonuç itibarıyla sizin benim gibi nor-mal insanlar. Umarım bir gün olur. Biz başarılarınızın devamını dili-yoruz. Bu kısa sürede, Almanya genelinde aldığınız ödüller de var. Bu inanılmaz bir başarı. Son aldığınız ödülden kısaca bahseder misiniz?

Ufuk Güldü: Bu aldığım ödül Almanya çapında önemli bir ödül oldu ve 3. ödülümüz. Waltraud Netzer Jugendpreis 2015 ödülüne layık gö-rüldük. Bu ödüldeki en önemli şey gençlerle çalışmak, gençlerle sosyal projeler yazmak. Bizim de bütün çalışmalarımızı göz önüne alıp de-ğerlendirdiler. Bizi tanıyan Türk kurumlardan da referanslar almışlar. Sonra bizi Duisburg’a davet ettiler. 6 gençle birlikte Duisburg’a gittik. Orada büyük bir protokolün önünde ödülümüzü takdim ettiler. Walt-raud Netzer Jugendpreis esasında ‘’Gegen Vergessen-Für Demokratie”, “Unutmaya Karşı-Demokrasi İçin” bir ödüldü. Biz de projelerimizde bazı şeyleri unutmamayı göz önüne alıyoruz. Buna bizi layık gördüler, ödüllendirdiler. Bu bizim için gurur verici bir şey. Alman Bakanları ve basınının önünde böyle bir ödül almak bizim için bir zenginlikti. Şimdi bir ödüle daha layık görülmüşüz. Şimdi 2016’da onu da alacağız. Daha tam belli değil kimin alacağı ama ilk üçteyiz. Eğer o da olursa 4. ödülümüz olacak ama olmazsa buna da şükür. Çünkü 2009’dan 2015’e kadar iyi işler başardık.

berlintürk: Bence de öyle. Hem de sanat alanında. Çok kolay bir iş de-ğil. Çok teşekkür ederiz.

Ufuk Güldü: Sağ olun. Ben teşekkür ederim.

Page 12: BTHD - Ufuk Güldü #44

12

berlintürk: Öncelikle tebrik ediyoruz. Çok güzel bir oyundu. İnanıl-maz bir dinamizm vardı. İçerik ve sizin dışarı yansıttığınız enerji inanılmazdı. Seyirciler de çok iyiydi. Berlin’de olup da böyle bir seyir-ci kitlesine bu oyunu oynamak nasıl bir duyguydu?

Barış Atay: Müthiş bir duyguydu. Çünkü Türkiye’de yaşadığımız sı-kıntılardan dolayı yaşadığımız süre boyunca her ne kadar diktatör-lüğün yüzlerce yıllık tarihine atıfta bulunsak da bir diktacı, baskıcı rejimin altında yaşıyor olmanın verdiği bir Türkiye seyircisi profili var. Fakat Almanya’dan ya da diğer Avrupa ülkelerinden de o kadar yoğun gözlemleniyor ki, aynı reaksiyonları alabiliyorsunuz.

berlintürk: Metin çok enteresandı. İnsan psikolojisi, sosyoloji, tarih, coğrafya, her şey var. Tüm bunları bir araya getirirken kafanızda ne vardı?

Barış Atay: Oyunun yazarı ben değilim. Oyunun yazarı, Onur Orhan. Elbette yıllardır yapmış olduğu gözlemlerin etkisi var. Müthiş bir pratik zekaya sahip olmasının çok etkisi var. Kelimelerle çok iyi oy-nayabiliyor olmasının çok büyük etkisi var. Ama en başta da söyle-diğim gibi, gözlem ve bu gözlemleri metin haline getirmek için ge-reken tecrübe ve zeka. Ben Onur’u böyle tanımlıyorum. O yüzden de ortaya, oynarken her sözün mıh gibi saplandığı müthiş bir oyun çık-tı. Hep diyorum. Bu oyunun en güçlü yanı metni. Ben oyunculuğum-la, Caner rejisiyle oyuna sadece katkı yapmaya çalıştık. İyi bir uyum yakaladığımızı düşnüyorum. Seyircide de onu görebiliyorum ki inte-raktif katılımın olmasını beklediğimiz yerlerde de katılım olması, o enerjinin karşı tarafa da geçmiş olduğunu gösterir.

berlintürk: Seyirciyle orada bir bütünlük sağladınız. Ben sizin duy-gularınızı öğrenmek istiyorum. Nasıl hissediyorsunuz? Kendinizi diktatör olarak mı görüyorsunuz ya da insanlara psikolojik olarak ders veren biri olarak mı görmektesiniz?

Barış Atay: Ben aslında bir diktatörün, muhalif olan bizlere baktığın-da ne hissettiğini hissetmeye çalışıyorum. O ağızla seyirciye bunu iletmeye çalışıyorum. Bu açıdan, bu kadar doğru şeyler söylüyor ol-mak benim gibi muhalif biri için oldukça yıpratıcı ve zor. Ama bir

yandan da mücadelenize nasıl katkı yapacağını bilmek için önemli de. O yüzden insanların buradan biraz güçsüzleşmiş ve yumruk ye-miş gibi çıktıklarını biliyorum ama bu mücadeleyi ateşleyecek bir kı-vılcım olması da gerekiyor. Çünkü bu insanları başa getirmemenin ya da indirmenin yolu, halkın vereceği reaksiyondan geçiyor. O yüz-den aracı olma hikayesi benim için mutluluk verici bir olay.

berlintürk: Sahnede çok dekor yok, tek başınızasınız. Tek kişilik bir oyun ve bu her zaman çok zor. Bu oyunu daha nerelere taşımayı dü-şünüyorsunuz?

Barış Atay: Lokasyon olarak soruyorsanız birçok yer var. Mesela he-men önümüzdeki haftasonu Hannover, sonrasında da Essen var. Türkye’de zaten kendi sahnemizde, Emek Sahnesi’nde oynuyoruz. Onun dışında İstanbul’daki farklı sahnelerde oynamaya devam ede-cek. Sonra bir Türkiye turnesi var. Yani Avrupa-Türkiye olarak çok yoğun bir şekilde oynama planımız var. Bu sezonun sonundaki gör-düğü reaksiyona, ilgiye göre önümüzdeki sezon devam etme hayali-miz var. Kısa dönem içinde Türkiye’deki konjonktürün değişmeyece-ğini varsayarsak, metnin güncelliği de kısa dönemde değişmeyecek, aynı kalacak ki umarım konjonktür değişir. Biz de yüzyıllardır başı-mıza neler geldiğini bu oyunla anlatmaya devam ederiz. Zaten Ocak ve Şubat ayı için olan planları da sosyal medyadan paylaşacağız. Önümüzde birçok şehir var.

berlintürk: Seyircilerin tepkisinde bir değişiklik oluyor mu?

Barış Atay: Biz olumsuz bir tepkiyle henüz karşılaşmadık. Belki de vardır, bize söylemiyorlardır. Olabilir. Ama seyircinin yüzünde bunu görebiliyorsunuz. Bir oyuncu olarak benim bu oyunda en büyük avantajım, seyircinin reaksiyonunu oyun sırasında görebiliyor ol-mam. Çünkü aslında onlarla konuşuyorum. O yüzden memnun mu değil mi, memnuniyetsizlik söylenen sözlerle mi ilgili, bunları göre-biliyorum. Şu ana kadar olumsuz bir tepki yaşamadım.

berlintürk: Çok teşekkür ediyoruz. Ağzınıza yüreğinize sağlık.

Barış Atay: Sağ olun.

Barış Atay: ‘‘Diktatör’’ Berlin’de

Barış Atay

Page 13: BTHD - Ufuk Güldü #44

Kreuzberg: Manteuffelstr. 86 / 10969 BerlinReservierung Tel: 030 / 612 77 90

www.adanagrillhaus.de

Yeneroğlu: Yurt dışında yaşa-yan vatandaşlarımıza yönelık dövizle

askerlik bedeli 1000 avro’ya düşürü-lüyor. Dövizle askerlik kanun tasarı-sı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. AK Parti İstanbul millet-vekili ve TBMM İnsan Haklarını İn-celeme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, ‘‘Dövizle askerlik bedeli ko-nusunda yurt dışındaki vatandaşları-mızın ihtiyacı doğrultusunda gerekli adım atıldı. Bedel, vatandaşlarımızın

hukuki şartları ve ekonomik durum-ları dikkate alınarak 1000 avro’ya dü-şürülüyor.’’ açıklamasında bulundu. Mustafa Yeneroğlu yaptığı açıklama-da, ‘’Yurt dışında yaşayan vatandaşla-rımız askerlik yükümlülüğünü, sahip oldukları

hukuki oturum durumları itibarıyla, Askerlik Kanunu kapsamında

belirtilen bedeli ödeyerek yerine getir-mektedirler. Bu kapsamda gündem-de olan dövizle askerlik bedelinin yük-

sekliği konusu çözüm bekleyen sorunların başında yer almaktadır. Buna binaen Başbakanımız tarafından bedelin 6000 Avro’dan 1000 Avro’ya düşürülmesi sözü verilmiş ve bu vaat hükümetimizin son olarak açıkladığı Acil Eylem Planında yer almıştır. Daha önce de kamuoyuyla paylaştığımız gibi dövizle askerlik meselesi, sadece ‘’ödenecek tutar’’ bağlamında değerlendirilmemiştir. Yürürlükteki bedelin yüksek olması, yurt dışındaki vatandaşlarımızın, özellik-le de yurt dışında doğmuş ve büyümüş gençlerimizin Türkiye ile olan aidiyetlerinin geliştirilmesi çabalarını zorlaştırmıştır. Ayrıca 38 yaşından büyük, cezalı pozisyondaki yükümlü vatandaşlarımı-zın Türkiye ile olan sosyal bağlarından koparak ülkemizden uzak-laşmalarına neden olmuştur.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tüm bu hususlar dikkate alı-narak, bedelin 6000 Avro’dan 1000 Avro’ya düşürülmesini içeren önerge kabul edildi. TBMM Genel Kurulunda ele alınacak kanun ta-sarısının yasalaşmasıyla yurt dışındaki yükümlüler üç yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde çalışmış olmak şartıyla 1.000 Avro ödeme-leri hâlinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacaklardır. Yeni düzenlemeyle 39 yaş üzeri ve şu anda cezalı pozisyondaki vatan-daşlarımız da 1000 Avro ödeyerek askerlik hizmetini yerine getir-miş sayılacaklardır.

Kanunun yürürlüğe girmesiyle uzun süredir gündemde olan döviz-le askerlik konusuna yurt dışındaki vatandaşlarımızın toplumsal ve ekonomik durumlarına uygun bir şekilde köklü bir çözüm geti-rilecek, ülkemizle olan bağlarını güçlendirici yönde adım atılmış olacaktır.’’, dedi.

Hükümetin Bedelli Açıklaması

Page 14: BTHD - Ufuk Güldü #44

14

b erlintürk: Teber Bey, kurucusu olduğunuz Evinvia'da yeni yıl resepsiyonu gerçekleştirdiniz. Gördüğümüz kadarıyla hasta-larınız, hasta bakıcılarınız ve gelen insanlar oldukça eğlen-

diler, mutlu bir gün geçirdiler. Bu yıl Evinvia'nın kaçıncı yılı olacak?

Teber Özbey: Aslında firmamızın 10. yılı ama yeni yıl eğlencesi ola-rak 7. defa bir araya geliyoruz. Bunu gelenek haline getirdik. 1 yıl bo-yunca çeşitli sorunlarla uğraştığımız dönemi eğlenceli bir organi-zasyonla geride bırakmaya çalışıyoruz.

berlintürk: Bu iş koluna girmenizdeki sebep neydi? Neyi düşünerek Evinvia'yı kurdunuz?

Teber Özbey: Bu bende bir tutkuydu ya da zamanla tutkuya dönüş-tü. Benim mesleğim sosyal pedagogluk. Yıllarca sağlık danışmanlığı yaptım. Bundan 20 yıl önce, o süreç içerisindeyken bugünlerin ola-bileceğini gördüm. O danışmanlık süreci içerisinde bende bir tutku oluştu. Bundan 10 yıl önce de ciddi bir şekilde sağlık sektörüne yatı-rım yapmayı düşündüm. Hatta bunun kurslarına gittim. Sonra da Evinvia’yı kurdum.

berlintürk: Hastalarınızı görüyorsunuz. Kimileri gelirken kimileri de gidiyor. Geçen yıl aramızda olanlardan bazıları bugün aramızda yok. Bizler de yaşlanıyoruz. Bu biraz hüzünlü bir meslek olsa gerek. Neler düşünüyorsunuz?

Teber Özbey: Evet, sıkça kendini ölçme ve gözden geçirme duru-muyla karşı karşıyasınız. Özellikle kayıp yani ölüm durumlarında acı çekiyoruz. Dolayısıyla insan geçmişiyle yüzleşiyor. Bir hesaplaş-maya girebiliyorsun. İyisiyle kötüsüyle birçok insanı tanıyorsunuz. Bu insanlar, yaşadıkları her ne olursa olsun kendileriyle baş başa kalıp geçmişte yaptıkları hakkında değerlendirme yapıyorlar. Özel-likle toplumdan izole olmuş insanlara hayır ve yardımda bulun-madıklarını söyleyenlerin bu aşamada çok sıkıntı çektiklerini gö-rüyorum.

berlintürk: Okuyucularımıza, bu cümlelerden sonra neler söylemek istersiniz? Daha hepsi gençler. Siz bu işin içindesiniz. O yaşlara he-nüz gelmediniz ama o yaşlara gelenleri gördünüz. Neler diyeceksi-niz?

Teber Özbey: Her anı en iyi şekilde yaşamaya çalışsınlar. Her anın tadını çıkarsınlar. Geçmiş zamanı geri getirmek mümkün değil. Ama tüm bunlar yaşam kalitesiyle ve toplumun varlığıyla alaka-lı bir şey. Şanslı olduğumuz bir nokta var ki, o da Almanya gibi, Avrupa'nın merkezinde olan bir ülkede yaşıyoruz. Bunu değerlen-dirmek ve olanaklarından yararlanmak mümkün. Ama biz yoksul bir ülkeden geldğimiz için, yaşamın kendisine tekrar odaklanmak için zaman gerekiyordu.

Birçok insan da bunu yapamadığı için pişmanlık duyuyor. Kendi hastalarımda en çok bunu yaşıyorum.

berlintürk: Hastalarınızdan muhakkak Türkiye'ye gidenler olmuş-tur. Gidenler sizinle tekrar irtibata geçip, oranın imkanlarıyla bura-yı karşılaştırıyorlar mı?

Teber Özbey: Özellikle bakım durumunda olanlar gitmek istemiyor-lar. Ancak tatile gidip tekrar hızlı bir şekilde buraya tekrar dönüyor-lar. Nadiren de olsa, 1-2 hastamız orada kalabiliyor. Ama onlar da daha fazla duramadan geri döndüler.

berlintürk: Evinvia'yı düşünecek olursak, gelecek 10 yıl içinde neler olacağını öngörüyorsunuz? Neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Teber Özbey: Birinci amacım, burada olan insanları memnun ve mutlu edecek her imkanı elimden geldiğince sağlamak olacaktır. Kendi mesleğimdeki tecrübelerime göre bunu yaptığınızda adım adım büyüyorsunuz. İnsanların dualarını alıyorsunuz. Büyüdükçe de çalışma felsefenizi daha çok insana ulaştırma şansınız oluşuyor. Ben bunu yapmak istiyorum. Yaşım da ilerledi. Bir kızım ve bir oğ-lum var, dilerim ki çocuklarımdan biri, en azından kızım bu işi sa-hiplensin.

berlintürk: Sizi birey olarak da çok iyi tanıyorum. Bu işte öncelik-

li olarak kâra bakmadığınızı çok iyi biliyorum. Çünkü size hasta-larınızla ilgili bir soru sorduğumda gözleriniz buğulanıyor, geçmi-şe gidiyorsunuz. Bunu görebiliyorum. Biz Evinvia'ya uzun ömürler diliyoruz.

Teber Özbey: Teşekkür ederim. Aynı dilekleri ben de size sunuyo-rum. Yaşam, ancak dayanışma ile belli bir kaliteye ulaşabilir. Her-kesin bir çalışma alanı var. Bu çalışma alanları iyi bir şekilde işle-nirse herkes de o çatı altında mutlu olur.

berlintürk: Bizi izleyenler belki biraz önce söylediklerinizi göz ardı edebilirler. Mal biriktiren, istifleyen ve kendini böyle kurtaracağını sanan insanlarımıza neler söylemek istersiniz?

Teber Özbey: Bu bütün dinlerde de vardır. Benim çalıştığım alanda ölümler de oluyor ve bu yüzden cenazelere de gidiyorum. Eskiden üzerinde çok düşünmediğim şeyleri şu anda daha çok düşünebili-yorum. Hep derler, götüreceğin yalnızca birkaç metre bez. Gerçek-ten onun dışında bir şey olmuyor. Vefat eden insanların arkasında kalan malların çocukları tarafından nasıl boşa harcandığını da gö-rüyorum. Bu her zaman böyle olmuyor tabii. Eminim bu insanlar yaşarken, sonradan böyle bir şey yaşanacağını bilselerdi kendileri-ni bu kadar mal için feda etmezlerdi. Biraz daha topluma ya da top-lumda ihtiyacı olan insanlarla, vakıflarla, derneklerle paylaşırlardı.

EVİNVİA - Kuruluşunu KutladıTeber Özbey: ‘‘Yeni yıl ile birlikte yeni hedeflere odaklandık’’

Page 15: BTHD - Ufuk Güldü #44

JOBCOACHING FÜR ZUWANDERERMaßnahmennummer 962/145/15

Unsere KompetenzenFachliches und kompetentes Coaching durch qualifizierte und erfahrene

Dozent*innen

Dauer, Umfang und ZeitenStarttermin individuell*nach Absprache Präsenzzeiten

(Mo-Sa möglich)

Kosten und FörderungEs entstehen Ihnen keine Kosten. Sprechen Sie mit Ihrem persönlichen Berater im Jobcenter

über die Finanzierung. Er wird Sie umfassend beraten.

zertifiziert nach AZAV

AKARSU e.V.Oranienstr. 25 / 10999 Berlin - [email protected] - Tel.: 030 616 769 – 30

Ort

Individuelles Aufnahmegespräch

Deutsch für den BerufUpdate EDV

Sozialberatung

Berufs- und ArbeitsmarktorientierungKlärung/Stabilisierung der familiären Rahmenbedingungen

Mobilität

PraktikumOnline-Bewerbungen und alternative Formate

Erstellen von Bewerbungsunterlagen/ Unterstützung bei Antragstellung zur Anerkennung ausländischer Berufsabschlüsse

Dauer: 380 Stunden

Page 16: BTHD - Ufuk Güldü #44

16 Haberi Sayfa 20’de

Qualitätsprüfung 2015 mit “Sehr Gut“ bestanden!

2015 Kalite Kontrolünden “Pekiyi” aldık!

Sayıları 15 bini geçmiyor. Ancak başta Berlin olmak üzere Kuzey Ren-Vestfalya, Aşağı Saksonya gibi eyaletlerde işledik-

leri suçlarla yıllardır Alman polisini yıldırmış durumdalar. Alman kamuoyu onları Lübnan-lı aşiretler olarak biliniyor. Onlar ise kendile-rini Mahalmi Kürtleri olarak tanıtıyorlar. Şeyh Said İsyanı’nın bastırılması ile Türkiye’den Lübnan’a kaçan bu Kürt aşiretler 1976 yılında Lübnan Savaşı’nın kopmasıyla birlikte soluğu Almanya’da almış ve o gün bugündür soygun-dan kumara, adam öldürmeden uyuşturucu-ya, kara para aklamaya kadar birçok organize suçlarda ilk akla gelen göçmen kesim olmuş. Polis Sendikası’na (GdP) göre Lübnanlı bu aşi-retler en tehlikeli grupların başında geliyor.

AŞİRET İÇİNDE VARLIK BULUYOR-LAR

İslam bilimci Prof. Mathias Rohe’ye göre aşire-tin suç makinesine dönüşmesinin arkasında yanlış göç politikaları yatıyor. Alman yöneti-cilerin göçmenlerin bir süre sonra memleket-lerine döneceklerinden yola çıkarak bu grubu hızlı bir şekilde entegre etmediğini söyleyen Rohe, çok sayıda Kürt ve Lübnanlı diğer göç-menlerin iş ve eğitim dünyasına adım atma imkanından yoksun olduğunu dile getiriyor. Profesörün anlattığına göre bu insanlar bunun yerine aşiret içinde varlık buldu ve çok eski mekanizmalara sahip olan aşiret yapıları Al-manya ortamında tekrardan kurulmuş oldu.

KASITLI POLİTİKALAR DÜŞMAN ÜRETTİ Bir diğer İslam bilimci Ralph Ghadban’a göre Almanya bu aşiretleri kasıtlı olarak toplu-

mun kenarına itti ve bu yolla geri dönmele-rini sağlamayı amaçladı. Ghadban Mahalmi Kürtlerinin bu uygulamalar sonucunda geldik-leri durumu şöyle özetliyor: “Yabancısı olduk-ları her şeye karşı düşmanca bir tutum için-deler. Kanunlarımıza saygı duymak bir yana, Almanya’yı yağmalanacak bir ganimet diyarı olarak görüyorlar.”

13 AŞİRETE KARŞI SORUŞTURMABunun bir sonucu olarak Alman polisi geçti-ğimiz yıl 13 aşirete karşı soruşturma başlattı. Prof. Rohe’ye göre bazı şehir semtlerinde in-sanları ürkütmek için bir aşiretin reisinin is-mini vermek yeterli. Berlin’in yeraltı dünyası-na da 12 Arap aşiretinin hükmettiği ve her dört suçtan birinin bu aşiretler tarafından işlendi-ği söyleniyor.

Yanlış göç politikaları Lübnanlı Kürt aşiretleri mafyaya dönüştürdü

Page 17: BTHD - Ufuk Güldü #44

SOKAĞIN NABZI

17

2015’te neler oldu?Hepimiz acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık. 2015 çok hızlı ve bir o kadar da dolu dolu geçti. 2015’in önemli olaylarından bazılarını da sizin için hazırladık.

6 Ocak 2015 – Almanya Pegida’ya ışıklarını kapadı: Batı’nın İslam-laşmasına karşı geldiğini söyleyen, ancak göçmen karşıtı görüş-leri ile de dikkat çeken Pegida taraftarları, 18 bin kişi ile en güçlü

oldukları Dresden’de yine sokağa çıktı. Tüm Almanya’ya yayılma eğili-mi gösteren Pegida hareketine karşı Almanya ayağa kalktı.

12 Ocak 2015 – Davutoğlu, Almanya’da resmi törenle karşılandı: Al-manya Başbakanı Angela Merkel’in davetlisi olarak Berlin’e resmi zi-yarette bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, mevkidaşı tarafından resmi törenle karşılandı.

---Hitler’in intihar ettiği sığınak, yeniden inşa edilerek müze yapıla-cak: Alman haber sitesi The Local’ın haberine göre, Hitler’in son ay-larını geçirdiği Führerbunker, casusluk müzesi “Çok Gizli” tarafından yeniden inşa edilecek.

16 Ocak 2015 – Merkel: Müslümanları genel zandan korumak benim vazifem: Almanya Başbakanı Angela Merkel, “ülkenin İslamlaşması gibi bir tehlike” olmadığını belirterek, “Müslümanlar ve dinleri İslam, ülkemizin bir parçası. Yaklaşık dört milyon Müslüman ya Alman va-tandaşı ya da hayatlarını uzun yıllardır burada devam ettiren, anaya-saya ve hukuka saygılı vatandaşlar ve ülkemizin bir paçası durumun-dalar.” dedi.

21 Ocak 2015 – Hitler bıyığıyla poz veren Pegida başkanı görevi bıraktı: İslam karşıtı Pegida hareketinin kurucusu Lutz Bachmann, Pegida ile ilişkili tüm görevlerinden istifa ettiğini açıkladı.

31 Ocak 2015 – Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı von Weizsaecker öldü: Almanya’nın 1984-1994 yıllarında Cumhurbaşkanı olan Richard von Weizsaecker (94), başkent Berlin’de hayatını kaybetti.

21 Nisan 2015 – Nazi savaş suçlusunun mahkemesi başladı: Almanya’nın Ausschwitz toplama kampında görev yaptığı belirlenen 93 yaşındaki Oskar Gröning’in yargılanmasına başlandı. Zanlı hakkın-da eylemiyle Nazi rejimine ekonomik çıkar sağlamak ve sistematik katliama destek vermek suçlamasıyla dava açılmıştı.

24 Nisan 2015 – Alman Meclisi, ‘soykırım’ tasarısını oylamadı: Alman-ya Federal Parlamentosu, 1915 olaylarının ‘soykırım’ olarak tanınma-sını öngören tasarıyı görüştü. Gruplar adına yapılan konuşmalardan sonra iktidar ve muhalefet, ortak bir metinde anlaşmak için önergeyi Dış İlişkiler Komisyonu’na sevk etme kararı aldı.

30 Nisan 2015 – Alman mahkemesinden ülkedeki Türkler için önemli karar: Alman Federal İdare Mahkemesi, Almanya’ya aile birleşimi ve işçi ailesi olarak gelen Türk vatandaşlarından Almanca şartı aranma-ması gerektiğine hükmetti. Bu kararlar Türklerin oturum haklarının ulusal hukukun üstünde olduğunu teyit etti.

2 Mayıs 2015 – Alman gemileri, kaçak göçmenler için yola çıktı: Akdeniz’de kaçak mülteci teknelerini kurtarmak üzere hazırlıklarını tamamlayan Alman gemilerinin Girit’e doğru yola çıktığı açıklandı.

5 Mayıs 2015 – BM’den Almanya’ya “kurumsal ırkçılık” eleştirisi: Bir-leşmiş Milletler Irkçılıkla Mücadele Komisyonu (CERD) tarafından ya-

pılan oturumlarda, Almanya’nın ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile yeterince mücadele edip etmediği tartışıldı.

13 Mayıs 2015 – Almanya, Müslümanlara yeni hakların tanınması-nı tartışıyor: Almanya’nın güneybatısındaki 11 milyon nüfuslu Ba-den Württemberg (BW) eyalet hükümeti, Müslümanlara yeni haklar verilmesi için çalışma başlattı. Federal Anayasa Mahkemesi’nin bu yılın Ocak ayında okullarda başörtüsü yasağını kaldırmasının ar-dından Kuzey Ren Vestfalya’da da bu kuralın nasıl uygulanacağı ile ilgili tartışmalar sürüyor.

2 Haziran 2015 – Alman hükümeti elektrikli otomobil satışlarını teş-vik edecek: Almanya hükümeti 2020 yılına kadar trafiğe çıkan elekt-rikli otomobil sayısının bir milyona ulaşmasını hedefliyor.

7 Haziran 2015 – Almanya ile ABD arasında, meslek eğitiminde ilk transatlantik anlaşma: Almanya ile Amerika Birleşik Devletle-ri (ABD) ikili meslek eğitimi alanında sıkı bir işbirliği anlaşmasına vardı. Anlaşma, iki ülke arasında meslek eğitimi alanında imzala-nan ilk anlaşma olarak tarihe geçti.

12 Haziran 2015 – Merkel’in cep telefonunun dinlenmesi soruştur-ması kapatıldı: Alman federal savcıları, Başbakan Angela Merkel’in telefonlarının Amerikan istihbaratı tarafından dinlendiği iddiaları üzerine başlattıkları soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Savcılar, mahkemeye sunacak delil bulamadıklarını belirtti.

23 Haziran 2015 – Kraliçe Elizabeth Almanya’da top atışıyla karşılan-dı: İngiltere Kralçesi 2. Elizabeth, Cuma gününe kadar devam edecek devlet ziyareti için Almanya’nın başkenti Berlin’e geldi. Kraliçe Eli-zabeth ve eşi Prens Philip, Tegel havaalanının askeri bölümünde 21 pare top atışıyla karşılandı.

3 Temmuz 2015 – Anayasa istihbarat teşkilatlarında yeni dönem başladı: Alman Federal Meclisi, iç istihbarat kurumu Anayasayı Ko-ruma Teşkilatı’nda önemli değişiklikler içeren reform paketini ka-bul etti. Buna göre istihbari bilgi paylaşımında eyaletler ile federal teşkilat arasında işbirliği artacak, suça karışmış kişilerden muhbir (V-Mann) seçilemeyecek.

6 Temmuz 2015 – Almanya için Alternatif partisi aşırı sağcı lider seç-ti: Uzun zamandır yönetim kavgası yaşanan aşırı sağcı popülist par-ti Almanya için Alternatif’de (AfD) seçimi Frauke Petry kazandı. Haf-ta sonu Essen’de yapılan parti kurultayında AfD’nin tanınan yüzü ve eski Başkanı Bernd Lucke, başkanlık seçimini Frauke Petry’ye kar-şı kaybetti.

29 Temmuz 2015 – Neonazi cinayetleri baş sanığının suç duyuru-su haksız bulundu: Neonazi cinayetleri davasının baş sanığı Bea-te Zschaepe, üç avukatı hakkında yaptığı suç duyurusundan istedi-ği neticeyi alamadı.

3 Ağustos 2015 – Almanya’da hava sıcaklığı yeni rekora koşuyor: Almanya’da termometreler 40 dereceyi görerek hava sıcaklığı rekor seviyeye ulaşmış ve ardından gelen yağmurla vatandaşlar serinle-mişti.

Page 18: BTHD - Ufuk Güldü #44

SOKAĞIN NABZI

18

6 Ağustos 2015 – IŞİD Avusturyalı militanı aracılığıyla Almanya’yı tehdit etti: IŞİD Almanya’yı tehdit ettiği bir video yayınladı. Daha önce Avusturya’yı tehditten bu ülkede cezaevinde yatan Mohamed Mahmoud’un yer aldığı klipte, Başbakan Angela Merkel Almanya’nın Afganistan’da savaşı desteklediği ve Peşmergeye silah yardımı yap-tığı için intikamla tehdit edilmişti.

21 Ağustos 2015 – Almanya’daki casusluk davası 9 Eylül’de başlıyor: Almanya’da casusuluk yaptıkları iddiası edilen üç Türk hakkında hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.

25 Ağustos 2015 – SPD merkezi bomba ihbarı nedeniyle boşaltıldı: Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Merkezi Willy- Brandt- Haus, bomba ihbarı nedeniyle boşaltıldı.

30 Ağustos 2015 – Almanya mültecilere yardım için birleşti: Ülke ge-nelinde yabancı düşmanı saldırılara karşı protesto ve mültecilere destek amacıyla düzenlenen gösterilere binlerce kişi katıldı. Doğu eyaletlerin başbakanları yabancı düşmanlığın sadece ‘doğunun so-runu’ olmadığını savundu. SPD ise mültecilere yardımcı olmaya ça-lışan 370 fahri görevliyi Federal Meclis’te ağırladı.

4 Eylül 2015 – Almanya’da Sosyal Demokrat Parti’den anayasa de-ğişikliğine ‘kırmızı ışık’: Sosyal Demokrat Parti (SPD), iktidar orta-ğı Birlik (CDU/CSU) partilerin mülteci konusu çerçevesindeki anaya-sa değişikliği yapma isteğine ‘kırmızı ışık’ yaktı. SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, anayasanın 16 ve 16a maddelerine dokunulamaya-cağını vurguladı. ’

16 Eylül 2015 – Almanya’da ırkçı partiler yükselişe geçti: Aşırı sağcı popülist parti Almanya için Alternatif’in (AfD) Saksonya eyaletinde oy oranının yüzde 13’e ulaştığı belirlendi. Parti, bir önceki seçimde yüzde 9 oranında oy almıştı.

19 Eylül 2015 – Alman donanması Akdeniz’de 400 kişiyi kurtardı: Al-man Donanması, Libya açıklarında ahşap bir teknedeki 400 kaçak göçmeni kurtardı.

29 Eylül 2015 – Almanya’da iktidar partilerine destek düştü: Alman-ya Başbakanı Angela Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratik Birlik’e (CDU) seçmen desteği son bir hafta içinde bir puan düşerek yüzde 38,5’e geriledi. Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) de bir puan düşüşle yüzde 23,5 oranında desteğe sahip durumdaydı.

8 Ekim 2015 – Almanya’da 1 Kasım seçimleri için oy verme işlemi başladı: Türkiye’de 1 Kasım’da yapılacak genel seçimler için yurt dı-şında yaşayan seçmenler bazı ülkelerde oy kullanmaya bugün baş-ladı.

9 Ekim 2015 – Türkiye, IŞİD kampında eğitim aldığı öne sürülen Al-man genci sınır dışı etti: Suriye’de IŞİD kamplarında eğitim aldığı öne sürülen 19 yaşındaki Alman vatandaşı Samy W.’nin Türkiye ta-rafından sınır dışı edildiği bildirildi. Bugün Stuttgart’a gönderilen genç gözaltına alındı.

18 Ekim 2015 – Merkel Türkiye’yi ziyaret etti: Almanya Başbakanı An-gela Merkel, Pazar günü çalışma ziyareti için Türkiye’ye gitti.

19 Ekim 2015 – Yoğun bakımda Köln’ün ilk kadın belediye başkanı oldu: Almanya’nın Köln şehrinde dün yapılan büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini, önceki gün bir ırkçının saldırısına uğrayan

bağımsız aday Henriette Reker kazandı.

22 Ekim 2015 – Merkel’i ölümle tehdide hapis cezası: Almanya’nın Würzburg şehrinde sosyal medya hesabından Başbakan Angela Merkel’i tehdit eden ve halkı kışkırtmaya sebep olacak içerikler payla-şan bir kişiye hapis cezası verildi.

28 Ekim 2015 – Almanya’da mülteci krizi, hükümet ortaklarının arası-nı açtı: Almanya’ya sığınmacı akınının artarak devam etmesi Başba-kan Angela Merkel’in üzerindeki baskıyı artırdı. Merkel’in partisi Hı-ristiyan Demokratik Birlik’in (CDU) oy oranını yüzde 36’lara gerilerken, Bavyera merkezli kardeş parti Hıristiyan Sosyal Birlik’in (CSU) Başkanı Horst Seehofer, başbakana 1 Kasım’a kadar süre verdi.

---Berlin Eyaleti’nde başörtüsü yasağı devam ediyor: Almanya’da ba-şörtüsü yasağının bazı eyaletlerde kaldırılmasından sonra Berlin’de yürürlükte olan Tarafsızlık Yasası’nın yeniden tartışılması gündeme geldi.

1 Kasım - Türkiye’de gerçekleştirilen seçimlerde Ahmet Davutoğlu li-derliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi oyların %49,50’sini alarak bi-rinci parti oldu ve 550 sandalyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 317 sandalye kazandı. Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi ise %25,32 ile ikinci oldu.

10 Kasım 2015 – Eski Almanya başbakanı Helmut Schmidt hayatını kaybetti: Almanya’nın eski başbakanlarından Helmut Schmidt 96 ya-şında hayatını kaybetti.

11 Kasım 2015 – Almanya’daki “Türk ajanlar” davası resmen kapandı: Almanya’da Türk istihbaratı adına Kürtler, Aleviler ve Hizmet Hareke-ti başta olmak üzere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP muhalif-leri hakkında istihbarat topladıkları iddiasıyla yargılanan üç kişinin davası resmen kapandı.

17 Kasım 2015 – Merkel’in partisi bir Türk siyasetçiyi ilk kez birinci sı-radan aday gösterdi: 54 yaşındaki Emine Demirbüken-Wegner bu ba-şarısıyla yine bir ilke imza attı ve CDU’nun tarihinde seçimlerde birin-ci sıradan milletvekili adayı gösterilen ilk göçmen kökenli siyasetçi oldu.

25 Kasım 2015 – Almanya’da Müslümanların idaresindeki ilk mezar-lık açılıyor: Yönetimi tamamen Müslümanlardan oluşacak ilk mezar-lık için tarih belli oldu. 50 adet dini ve bir tanede belediye mezarlığı olan Wuppertal şehrine şimdi birde Müslüman Mezarlığı kurulacak.

30 Kasım 2015 – Almanya, Suriye’ye bin 200 asker gönderiyor: Alman-ya, Fransa’nın çağrısına kulak verdi. Bu yıl bitmeden Suriye’ye Torna-do keşif uçakları, bir fırkateyn, bir yakıt ikmal uçağı ile bin 200 asker gönderilecek. Tornado uçaklarının sayısının 4 ila 6 arasında değişebi-leceği kaydedildi.

1 Aralık 2015 – Alman hükümeti, Suriye operasyonuna onay verdi: Al-man hükümeti, terör örgütü IŞİD’e karşı savaşan uluslararası koalis-yona ve Fransa’ya destek vermek amacıyla Suriye’ye asker gönderme tezkeresine son şekli verdi. Bakanlar kurulu talebinin yarın Federal Parlamento’da yapılacak görüşmelerin ardından onaylanması bekle-niyor.

Page 19: BTHD - Ufuk Güldü #44

SOKAĞIN NABZI

19

4 Aralık 2015 – Merkel’e ‘dinlerin özgürlüğünün garantörü’ ödülü: Al-manya Başbakanı Angela Merkel, Almanya ve Avrupa’da dinlerin özgürlüğü için harcadığı çabalarından dolayı dün ‘Abraham Geiger’ ödülünü aldı. Jüri komitesi, Başbakan Merkel’i ‘modern toplumda dinlerin özgürlüğünün garantörü’ olduğu gerekçesiyle bu ödüle la-yık gördü.

9 Aralık 2015 – NSU’nun baş sanığı ilk kez ifade verdi: Almanya’da se-kizi Türk on kişinin ölümünden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresinin hayattaki tek üyesi Beate Zschäpe, iki buçuk yıllık suskunluğunun ardından bugünkü duruşmada ilk ifa-desini vermeye başladı.

---Almanya’da aşırı sağcı partiye kapatma davası açıldı: Alman-ya Eyalet Temsilciler Meclisi’nin (Bundesrat), 2013 yılı Aralık ayın-da aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) kapatılması için Federal Anayasa Mahkemesine yaptığı hukuki girişim başarıyla so-nuçlandı.

11 Aralık 2015 – Almanya’da sığınmacılara kimlik kartı zorunluluğu getirildi: Almanya Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, ülke-ye gelen sığınmacılara 2016 Şubat ayı ortasından itibaren sığınmacı kimlikleri verileceğini duyurdu.

15 Aralık 2015 – Almanya’da DİTİB binasına kundaklama girişimi: Almanya’nın Stuttgart kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) ait binaya kundaklama girişiminde bulunuldu.

21 Aralık 2015 – Berlin’de bir Taliban şüphelisi yakalandı: Cuma günü Berlin Tegel havaalanından Almanya’ya giriş yaparken bir terör şüp-helisinin yakalandığı açıklandı. 26 yaşındaki Sinan Sefik A. Fede-ral Başsavcılığın 2012 yılında çıkarttığı bir tutuklama kararı ile ara-nıyordu.

23 Aralık 2015 – Almanya’dan sınır dışı edilen mültecilerin sayısı art-tı: Mülteci akınına uğrayan ve 2015 yılı bitmeden mülteci sayısı 1 milyonu bulan Almanya’da sınır dışı edilenlerin sayısında da patla-ma yaşandığı ortaya çıktı.

29 Aralık 2015 – Mülteci yurtlarına saldırılar dörde katlandı: Rakam-lar 2015 yılında mülteci yurt ve evlerine yönelik saldırıların önceki yıla göre dörde katlandıklarını ortaya koyuyor. Söz konusu saldırı-lar ise belli bir eyalet veya bölgeye has değil, ülkenin hemen her ta-rafında yaşanıyor.

Budem Çağıl Büyükpoyraz

Bir yılda 30 binden fazla Türk Almanya’dan kesin dönüş yaptı

A lman Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere (CDU) tarafın-dan tanıtılan 2014 Göç Raporu’na göre Almanya’dan Türkiye’ye 31 bin 941 kişi dönüş yaparken bu ülkede vatandaşlık alan Türk

sayısı ise 22 bin 463 oldu. Türkiye’den 27 bin 805 kişi Almanya’ya ge-lirken Türkiye’ye dönenlerin yüzde 42,5’inin 18 yaşın altında olması dikkat çekti. Almanya’daki göç hareketlerinin detaylı olarak ele alın-dığı 2014 Göç Raporu’nda Türk toplumu ile ilgili ilginç detaylar yer aldı. Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere (CDU) tarafından ta-nıtılan 2014 Göç Raporu’na göre Almanya’da 1,53 milyon Türk vatan-daşı yaşıyor. Almanya’da vatandaşlık alan Türk sayısı ise 22 bin 463 olurken, Türkiye’ye dönenlerin sayısı 31 bin 941 oldu. Türkiye’ye dö-nenlerin 6 bin 793’ü Alman vatandaşlığına sahip kişiler. 2014 yılında Türkiye’den 27 bin 805 kişi Almanya’ya gelirken Türkiye’ye gidenlerin yüzde 42,5’inin 18 yaşın altında olması dikkat çekti. Almanya’ya gelen 1,46 milyon kişinin yüzde 60’ı AB üyesi ülkelerden gelirken Almanya’yı terk edenlerin sayısı 914 bin 241 oldu. Vatandaşlıkta Türkler birinci Almanya’nın nüfusu 81 milyon 197 bin 537 olarak açıklanırken yaban-cıların sayısı 7,5 milyonu aşarak yüzde 9,3’e ulaştı. Rapora göre ülke-de yaşayan yabancıların yüzde 18,5’ini Türkler oluşturuyor. 22 bin 463 Türk vatandaşı ise Alman vatandaşlığına geçti. Vatandaşlığa geçenle-rin 3 bin 830’u Türk vatandaşlıklarını bırakmadan Alman pasaportu aldılar. Türkleri 5 bin 932 kişi ile Polonyalılar takip etti. 2014 yılında Al-man vatandaşlığına geçen yabancı sayısı 108 bin 422 olurken bu kişi-lerin 58 bin 145’i ilk vatandaşlıklarını koruyarak ikinci bir vatandaşlık almış oldular. Ülkede Türklerden sonra en büyük yabancı topluluğu-nu 670 bin kişi ile Polonyalılar oluşturdu. Ülkeye sonradan gelenlerin yüzde 69,9’u 45 yaşın altında iken bu oran Almanlarda yüzde 48,7 sevi-yesinde. Türklerin yüzde 75,6’sı 20 yıldan uzun süredir Almanya’da ya-şıyor. İstatistiklere göre Türklerin yüzde 48,9’u 30 yıl, yüzde 26,7’si ise 20 yıldan daha uzun bir süre Almanya’da yaşıyor. Almanya’dan giden-lerin tercih ettikleri ülkelerde ilk sıraları İsviçre, ABD, Avusturya ve Po-lonya aldı. Yurtdışına göç eden Alman sayısı 122 bin 195 ile 2005’den bu yana en yüksek sayıya ulaştı. Almanya’ya aile birleşimi yoluyla ge-lenlerin sayısı 7 bin 317 olurken, 2 bin 920 kadın, 2 bin 823 erkek evli-lik yoluyla ülkeye geldi. Türk vatandaşları ile evlenen kadın sayısı (bin 718), Alman vatandaşları ile evlenen kadın sayısını (bin 202) geride bı-raktı. 2014 yılında 39 Türk vatandaşına, işadamlarına verilen oturma izni düzenlendi. Yüksek kalifiyeli işçi statüsünde Almanya’dan otur-ma izni (mavi kart) alan Türklerin sayısı 125’te kaldı.

Page 20: BTHD - Ufuk Güldü #44

20

Berlin’de Dev Konser

b erlintürk: Siz Çetin Akdeniz olarak başta Berlin olmak üze-re Avrupa genelinde de tanınan ve beğenilen bir ses ve bağla-ma sanatçısınız. Özellikle de Berlin Saz Evi ile sanatsal bağ-

lantınız güçlü bir şekilde hali hazırda da sürüyor. “ 10. Yıl” konseri için Berlin’de yeniden kentin en önemli sahnelerinden birisine çıka-caksınız. Hayranlarınıza buluşma öncesi neler söylemek istersiniz?

Çetin Akdeniz: Sizinde sorunuzda belirttiğiniz gibi Berlin saz evi ile çok güçlü bir bağ vardır benim aramda. Tabiiki bu bağı kurmamda Halit Çelik ve Ali Rıza Türk kardeşlerimin çok büyük etkisi vardır. Çok eskilere dayanan dostluğumuzun da etkisi çoktur. Berlin’e her geli-şimde bu değerli kardeşlerimin çalışmalarını yakından takip etme şansım oldu. Son derece disiplinli ve muntazam bir eğitim sistemi var Berlin Saz Evi’nde. Bundan önceki son gelişimde birbirinden yete-nekli ve çalışkan öğrenciler ile karşılaştım. Adeta emeklerimin kar-şılığını görmek beni ziyadesiyle mutlu etti. Çünkü ben aynı zamanda Halit Çelik kardeşimin de hocasıyım. İnşallah Berlin Saz Evi’nden ye-tişen yetenekli gençlerimiz de gelecekte bir çok öğrenci yetiştirecek-tir. Bu bakımdan da Berlin Saz Evi’nin 10. yıl etkinliğinde bulunmam gerektiğini düşündüm ve değerli kardeşlerimin davetini hiç düşün-meden kabul ettim.

berlintürk: 2015 bitti ve 2016’daki Urania Berlin konseriniz yurt dışı ilk konseriniz. Bu bağlamda 2016’nın bu ilk aylarında da hareketlisi-niz. Sizce bu hareketlilik Çetin Akdeniz için ne ifade ediyor?

Çetin Akdeniz: Bu hareketlilik benim için tabiki gurur ve mutluluk ifade ediyor. Gerçektende Berlin konseri 2016’daki ilk yurt dışı kon-serim olacak. Ama yurt içi konserlerim oldu tabiki. Eskiden albüm piyasası çok hareketliydi ve ağırlığı oraya veriyorduk. Ama albüm

piyasası şu an çok durgun. Bu da benim eğitmenlik yönümü kullan-mam için fırsat oldu bir yerde. Haliç Üniversitesi konservatuarında 3. yılıma girdim.Pırıl pırıl öğrenciler yetiştirmeye gayret ediyorum. Bunun yanı sıra kendi kurduğum Mavi Nota Halk Türküleri Toplu-luğu ve Küçükçekmece Belediyesi THM korosuna şeflik yapmakta-yım. Küçükçekmece Müzik Akademisinde uzman hoca olarak görev alıyorum. Özel ders verdiğim talebelerim var. Bunların dışında film müziği, reklam, dizi müziği vs. gibi çalışmalarda da katkılarda bulu-nuyorum. Bunların dışında konserlerimde olunca hareketlilikte ka-çınılmaz oluyor benim hayatımda. Ama bu yorgunluklar tatlı yor-gunluktur benim için. Ömrüm ve sağlığım elverdikçe de bağlamaya ve kültürümüze hizmet etmeye devam edeceğim.

berlintürk: Türkiye’den Çetin Akdeniz Berlin’e sevgi ve sanat dolu bir bavulla gelecek. Ancak şimdiden sizi dinleme, size kavuşma adı-na konser bileti arayışına giren hayranlarınıza ne tür mesaj vermek istersiniz?

Çetin Akdeniz: Hayranlarıma öncelikle sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Daha önceki verdiğim Berlin konserlerimde öyle bir kitle olduki karşımda, adeta sahnede daha bir çoşmak geliyor içim-den. O kadar güzel bir iletişim olduki seyirci ile aramda, sahnede za-ten rahatımdır ama daha da rahat olmamı sağladı hep. İnanılmaz samimi bir kitle ve aynı zamanda da dinlemesini çok iyi biliyorlar. Biz sanatçılar için de çok önemlidir bu. Bu bakımdan Berlinli hayran-larım ile bir kez daha buluşuyor olmak beni hem heyecanlandırıyor hem de mutlu ediyor. Canım hayranlarımın konser bitiminde ora-dan mutlu ayrılabilmesi içinde elimden geleni yapacağım. İnşallah hep birlikte çok keyifli bir akşam yaşayacağız..

Çetin Akdeniz

Page 21: BTHD - Ufuk Güldü #44

21 2121

Hüseyin Albayrak & Ali Riza Albayrak

b erlintürk: Halk müziğini ve sanat müziğini icra ediyorsunuz. Bu alanda Berlinlilerle bir araya gelip, onlar için sahneye çıka-caksınız. Bu konudaki duygularınız neler?

Hüseyin Albayrak & Ali Rıza Albayrak: Daha önceleride Berlinde kon-serlerimiz olmuştu. O yüzden kendi evimizde çalıp söylemiş gibi ola-cağız. Ama tabiki her konser ayrı bir heyecan. Ayrıca bu konser çok büyük bir salonda yapılacağı için heyacanı da büyük olacak sanırım.

berlintürk: Berlin Saz Evi öncülüğündeki “10. Yıl” Konseri sizin 2016 yılı yurt dışı ilk konseriniz. Bu pencereden bakınca 2016 sizlerde ve sana-tınızda nasıl yer edinecek?

Hüseyin Albayrak & Ali Rıza Albayrak: Aslında Ocak ayında Kana-da’daki etkinliğimizden sonra Berlin bu yılın ikinci konseri olacak.

Kötümser değil ama gerçekçi olmak gerekirse deyim yerindeyse çivi-si çıkmış bu dünyada müzik icrâ etmek, çıkan çivilerin ardında bırak-mış olduğu paslı yuvalara çiçek tohumu ekmek gibi naif bir çabadır. Olsun. Çiçeksi umut tohumu ekmeye devam. Umarım söylediğimiz türküler daha iyi bir dünya için umut olur.

berlintürk: Türk Halk Müziği, yurt dışında da hak ettiği yeri edindi. Sizce bağlama ve halk müziğine olan ilgi bu şekliyle devam edecek mi? Sanatçı olarak bu durumu nasıl yorumlarsınız?

Hüseyin Albayrak & Ali Rıza Albayrak: Müziğin kendisi “Hakk” olduğundan onu icrâ edenlerin de bu hakikati Hakk etmesi gerekir. Müziğin yurdu içimizde yani gönül içindedir. Genelleme yapmayalım ama Halk müziği, ‘‘müzik çalar’’ olan bizleri pek Hakk etmiyor sanki. Ama biz yine de mızrabı karartmayalım. Zirâ ak üstünde akı okuyan âşıklar düsturumuzdur.

b erlintürk: Halk müziğini ve sanat müziğini icra ediyorsunuz. Bu alanda Berlinlilerle bir araya gelip, onlar için sahneye çıka-caksınız. Bu konudaki duygularınız neler?

Neslihan Devrim Gürenç: Bizler hüzünlerimizi, sevinçlerimizi, umut-larımızı tüm insani duygularımızı eşsiz güzellikte olan türkülerimiz-le, şarkılarımızla ifade ederiz. Her birimizi farklı şekillerde etkilese de duygu dillerimiz ortaktır. Bu duygu alışverişi gurbetçi dinleyicile-rimizle çok daha farklı oluyor. Onların duymuş oldukları vatan has-reti kültürel değerlerini daha bir sevgi ve istekle yaşatmalarına sebep oluyor. Dolayısıyla bu kadar eşsiz güzellikte bir kitleyle yapılacak olan duygu alışverişi paha biçilemez güzellikte oluyor.

berlintürk: Berlin Saz Evi öncülüğündeki “10. Yıl” Konseri sizin 2016 yılı yurt dışı ilk konseriniz. Bu pencereden bakınca 2016 sizlerde ve sanatınızda nasıl yer edinecek?

Neslihan Devrim Gürenç: Bu kadar heyecanlı ve güzel bir kitleye yeni yılın başlangıç aylarında konser vermek benim için de heyecan verici ve çok güzel bir duygu. Heyecan duyuyorum. Çünkü yaptığım işi çok seviyorum ve önemsiyorum. Bizler duygu insanları olarak türküleri-mizi ve şarkılarımızı icra ederken yer almış olduğumuz platformda-ki dinleyici kitlesi sanatı ne kadar önemsiyorsa bizlerin performan-sını o kadar etkilemekte. İşte bu yüzden böylesine anlamlı bir projede yer alıp müziği bu kadar önemseyen bir kitlenin karşısında müziği-mi icra etmemin uzun soluklu müzikal yolculuğuma büyük güzellik-ler katacağı kanaatindeyim.

berlintürk: Türk Halk Müziği, yurt dışında da hak ettiği yeri edindi. Sizce bağlama ve halk müziğine olan ilgi bu şekliyle devam edecek mi? Sanatçı olarak bu durumu nasıl yorumlarsınız?

Neslihan Devrim Gürenç: Benim naçizane gözlemlerim daha önce de belirtmiş olduğum üzere yabancı bir kültürde (her ne kadar o kültü-rün büyük bir parçası da olunsa) hayatını idame ettiren vatandaşla-rımızın kendi değerlerine duymuş olduğu hasret ve özlemin çok daha uzun yıllar mevcudiyetini koruyacağı kanaatindeyim. Çünkü bizi biz-lere en güzel şekilde anlatan türkülerimiz dolayısıyla onları ifade ederken kullanmış olduğumuz enstrümanımız olan bağlama gurbet-çi kardeşlerimizin hayatının adeta bir uzvu gibi hiç ayrılmayan bir parçası olacaktır.

Neslihan Devrim Gürenç

Page 22: BTHD - Ufuk Güldü #44

22

b erlintürk: Sayın Türk, Berlin’de dev bir konser organizasyo-nu içindesiniz. 6 Şubat 2016’da Urania Berlin’de tüm Türk Halk Müziği severleri sizi de bu nedenle onurlandıracak. Zira kon-

sere başta Emre Saltık, Çetin Akdeniz gibi dev isimler geliyor. Konser ön hazırlığında sizin için ne önemliydi?

Ali Rıza Türk: Herşeyden önce Berlin Saz Evi olarak 10. kuruluş yılı-mızı kutluyor olmak, büyük bir mutluluk kaynağı ve onur verici. Zira bu 10 yıllık çabayı, emeği ve gelişimi sergilerken, konserimizdeki ana kriter tabii ki ögrencilerimiz oldu. 60 kişilik dev bir ekiple sahneye çı-kacağız. Buna ilaveten değerli sanatçılarımızı bu konsere çağırmak, onların bilgilerinden ve yeteneklerinden yararlanmak bizim icin çok önemliydi. Yaptığı sanata ve müziğe hakim, ayrıca uzun zamandır toplumda önemli bir şekilde yer almış sanatçılar olması bu konse-ri tabii ki daha da değerli hale getiriyor. Hazırlık aşamasındaki koro çalışmalarını görmenizi isterdim. Sıcak, sevgi dolu ve türkü tadinda. Umarım bu güzelliği sizlere konser akşamı da yansıtabiliriz.

berlintürk: Urania Berlin kentin en kıdemli ve seçkin konser salon-

ları arasında yerini alıyor. Hem sanatçı kadrosu, hem de mekan ka-lite açısından gurur verici. Sizce bizleri ne tür bir sanat şöleni bek-liyor?

Ali Rıza Türk: Evet çok haklısınız, Urania Berlin önemli bir konser salonu. Biz konserimizi hazırlarken sanatçılarımızın renkli sesler ve karakterlerden oluşmasına dikkat ettik. Her sanatçımızın ayrı bir çalma ve söyleme tavrı var. Bu sebeble türkülerle dolu ama sıkılma-dan izleyeceğiniz bir konser akşamı olacak diye düşünüyorum. Özel-likle bayan sanatçımız Devrim Hanım´ın sesi herkesi büyüleyecek güzellikte. Umuyorum ki çok güzel bir konser akşamı olacak. Türkü-lere ve müziğe doyacağız.

berlintürk: Siz, Berlin Saz Evi olarak hem camiada hem de sanat se-verler için daha önceki Türk Halk Müziği konserlerinizle de hafıza-larda kaldınız. Bu kez farklı olan bir durum mevcut mu?

Ali Rıza Türk: Aslında biz her yaptığımız çalışma ve organizasyon-da farklı konseptler kullandık. Bu konserimizin farklılğı 60 kişilik çok büyük bir ekiple sahneye çıkıyor olmak, ayrıca konserimizi ma-

Ali Rıza Türk

nevi yönden, son 100 yıl içerisinde yaşamış, toplumumuza değer ve anlam katmiş ve şu an itibari ile hayatını kaybetmiş aşık ve ozan-larımıza armağan edeceğiz. Bu sanatçılarımızın büyük boy posterle-ri asılacak konser salonumuza. Hali hazırda ekmeğini yediğimiz bu

büyük insanlari bir nebze de olsa anmak ve onları onurlandırmak boynumuzun borcu olsa gerek. Ayrıca Berlin’de yaşayan değerli ya-zarımız sayın Vehbi Bardakçı’nın kitaplarının da sergilendiği bir ak-şam olacak.

Page 23: BTHD - Ufuk Güldü #44

23

Page 24: BTHD - Ufuk Güldü #44

24

b erlintürk: Bir kez daha sivil toplum örgütündeki bayanları bir araya getirdiniz. Projelerini tanıttılar. Toplantı sizin açı-nızdan nasıl geçti?

Gamze Karslıoğlu: Öncelikle Berlintürk ailesine bizi hiç yalnız bı-rakmadığı için teşekkür ediyorum. Ben kendi adıma çok mutlu oluyorum. Çünkü Berlin sivil toplum kadın başkanları çok seyrek bir araya geliyorlar. Elbette ortak projeler geliştirmeye başladılar. Bunun haberleri de geliyor ve kimisine de katılıyorum. Tabii çok mutlu oluyorum. Ama ortak projeleri geliştirirken fon ihtiyaçları oluyor. Gerek Almanya’dan gerek AB fonlarından nasıl yararlan-maları gerektiği, nasıl projelendirdiği konusunda bugün çok kıy-metli bir uzmanımız olan Şebnem hanımla birlikte onları bilgilen-dirmeye çalıştık. Bir panel ortamı hazırladık. Eminim ki onlara bir katkı sağlamışızdır. Gelecekte de onların daha nitelikli projelerle Avrupa Birliği fonlarından yararlanabileceklerini düşünüyorum. Bugün çorbada bir nebze de olsa tuzumuz bulundu. İnşallah sene-ye daha gelişmiş bir projeyle karşılarına çıkarız. Bu yıl, sivil toplum örgütlerinin toplantısının 4.sünü gerçekleştirdik. Umarım devamı da gelecek. Geleneksel ve daha resmi bir formatta olması için bu yıl Büyükelçiliğimizin çatısı altında gerçekleştirdik.

berlintürk: Bugün sadece bayanlarla bir aradayız. Aslında çok da dinamik bir toplantıydı. Türkiye-Almanya, Avrupa Birliği ayağı çok sık ele alındı. Peki neden sadece bayanları bir araya getirdiniz? Ba-yanlar sizce sivil toplum kuruluşlarında önem arz ediyorlar mı?

Gamze Karslıoğlu: Öncelikle ben bir kadın olduğum için, kadın derneklerine ve kadın sivil toplum kuruluşlarına daha yakınım. Elbette Başkonsolosluğumuz bu konuda Berlin bazında çok güzel hizmetler vermekte. Onları destekleyici ve birleştirici bir yaklaşım-ları var. Ama kadınların zor durumlar karşısında almış oldukla-rı tek yürek olma cesaretleri ve olgusunu ben de içimde hissediyo-rum. Kadınların birlik oldukları takdirde daha başarılı olduklarına inanıyorum. Hatta kendimce de, Avrupa’da pek çok ülke kapıları-nı mültecilere kapadığını ama Almanya’nın henüz kapamadığını ve bunun nedenini acaba devlet başkanı kadın olduğu için mi diye düşünüyorum. Bu naçizane bir tespit. Kadınların belki de duygu-sal düşünebildikleri için sivil toplumda daha başarılı olduklarına inanıyorum. O yüzden şimdilik konumuz kadın dernekleri üzerin-den gidiyor.

berlintürk: Çok teşekkür ediyoruz. Kolay gelsin.

Gamze Karslıoğlu: Ben teşekkür ediyorum. İyi günler.

Sivil Toplum Kuruluşları Büyükelçilik‘teSivil Toplum Kuruluşları Kadın Temsilcileri, Gamze Karslıoğlu’nun düzenlediği geleneksel toplantıda buluştu.

Gamze KarslıoğluT.C. Berlin

Büyükelçiliği Sefiresi

Şebnem Feriver Gezer

Page 25: BTHD - Ufuk Güldü #44

25

berlintürk: Sizi çok kısa tanımak istiyoruz. Türkiye’den geldiniz. T.C Berlin Büyükelçiliği çatısı altındayız. Yaklaşık 50 bayana proje-lendirme, proje ve sivil toplum kuruluşlarının önemi konusunda bilgiler verdiniz. Toplantının yöneticiliğini yaptınız. Size göre nasıl geçti? Bunun dışında elbette bize kendinizden de bahsedin.

Şebnem Feriver Gezer: Ben Berlin’e eşimin görevi dolayısıyla gel-dim. Kendisi şu anda Berlin Büyükelçiliği’nde görev yapıyor. Güzel de oldu. Çünkü burada ciddi anlamda bir vatandaş kitlesi var. Va-tandaşların hizmet için kurduğu çok güzel sivil toplum kuruluşları var. Benim de profesyonel alanım sivil toplum kuruluşları ve proje yazma, yürütme, değerlendirme. Bugün bu birikimimi paylaşma-ya çalıştım. Güzel bir ağ oluştu diye düşünüyorum. Birlikte bir öğ-renenler topluluğu oluşturduk. Güzel geçtiğini düşünüyorum.

berlintürk: Demokratik toplumlarda sivil toplum kuruluşları çok önemli yer tutuyor. Bu nedenle buraya gelen bayanlar ve sivil top-lum kuruluşları da çok önemli. Fakat hayatta kalmak, mali kay-nak, destek konusunda da profesyonel iş yapmak adına projeler çok önemli. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Şebnem Feriver Gezer: Türkiye ya da Almanya farketmeksizin tüm

sivil toplum kuruluşları için mali kaynak önemlidir. Çünkü yapa-cakları hizmeti bir şekilde finanse edip ayakta tutmaları gerekir. Bir de bu alanın amatör bir alandan profesyonel bir alana kayma-sı gerekir ki gerçekten etkisi yüksek ve kaliteli işler üretilebilsin. O yüzden bugün biraz da fon meselelerini konuştuk. Nasıl fon yara-tabiliriz? Nerelere bakıp nerelerden yararlanabiliriz? Hangi ortak-lıkları birlikte oluşturabiliriz? Bugün tartıştığımız konular bunlar oldu. Zannediyorum biraz da olsa ufuk açmayı başardık.

berlintürk: Bu kadar dinamik, iş üretmek isteyen, çalışmak iste-yen, fahri çalışan bayana ve bunun dışında gelemeyen bayanlara da vereceğiniz mesaj ne olabilir?

Şebnem Feriver Gezer: Büyük düşünsünler derim. Kısıtlı kalma-sınlar. Yapmaya çalıştıkları şeyi fahri yapmaları elbette çok güzel bir şey. Ama bunu daha da ileriye, geleceğe taşısınlar. Bunun için bugün yatırım yapsınlar. Karşılığını da gelecekte hem kendileri hem de diğer Türk SSK’lılar olumlu bir şekilde görecektir.

berlintürk: Çok teşekkür ediyoruz.

Şebnem Feriver Gezer: Ben teşekkür ediyorum. Sağ olun.

Haber: Afrim Disha

Page 26: BTHD - Ufuk Güldü #44

IRKÇILIK

Burak Bektaş Cinayeti Kör Düğüm

B urak Bektaş cinayetinin dört dılı aşkın bir süredir halen çözülmemiş olması ailesi için büyük bir acı. Bektaş’ın ailesi ve avukatları cinayetin federal başsavcılık tarafın-

dan üstlenilmesi talep ediliyor. Anne Melek Bektaş ve baba Gülahmet Bektaş 5 Nisan 2012’de işlenen cinayetin üzerinden geçen zamanın endişe ve üzüntülerini daha da derinleştirdiği inancında.Anne Melek Bektaş da “Oğlumun katili dolaşıyor. Benim iki çocuğum daha var. Huzurlu uyuyamıyorum” dedi. Sık sık ağlayan ve gözyaşlarına hakim olamayan anne Bektaş “Ka-til bulunsa da acım dinmeyecek ama oğlumun katilinin eli-ni kolunu sallayarak dolaşması kahrediyor. Devletten olayın aydınlatılmasını bekliyoruz. İlk iki yıl polis iyi çalıştı, son iki yılda ise hiçbir adım atılmadı. Katilin yakalanmaması bizi tedirgin ediyor. İki çocuğum daha var. Endişe ediyorum. Ge-celeri huzurlu yatamıyorum. Oğlumun katili sadece Berlin’de değil tüm Almanya’da aransın” dedi.Baba Ahmet Bektaş dört yıldır cinayetin aydınlığa kavuşması yönünde henüz bir yol alınamadığını kayderek sözlerine şöyle devam etti. Bektaş, “ Katil hâlâ bulunamadı. Biz polis ve savcı-lığın cinayet dosyasını kapatmamasını istiyoruz. Olay bir an önce aydınlatılmalı. Polis ve savcılık iki yıldır bilgi vermiyor. Dosyanın kapatılacağından endişe duyuyoruz.” dedi.

İP UCU YOKCinayetin üzerinden yaklaşık dört yıl geçmesine rağmen kati-lin kimliğini ortaya çıkarabilecek bir ip ucuna da ulaşılmadı.Geçtiğimiz Eylül ayında ise İngiliz avukat Luke Holland öldü-rüldü. Her iki cinayetinde Berlin Neukölln’de işlenmesi cina-yetler arası bağlantının olduğu inancını güçlendirdi.

İngiliz avukat Holland’ın katil zanlısı kısa süre sonra yakalandı. Katil zanlısının evin de Hitler posteri ve aşırı sağcılara ait semboller bulundu. Burak Bektaş ve Luke Holland’ın ailelerinin avukatları iki cinayetin birbiriyle bağlantıları olduğu yönündeki şüphelerinden söz edi-yor.Konuyu basın toplantısıyla gündeme getiren avukatlar Dr. Mehmet Daimagüler, Ogün Parlayan ve Onur Öza-ta, Burak’ın annesi Melek ve babası Gülahmet Bektaş’ın yanısıra Holland’ın annesi Rita ve babası Philip Holland açıklamada bulundu ve soruları yanıtladı.Avukatlar ve aileler her iki cinayetin birbiriyle olan bağlantılarını örneklerle ele aldı.

Burak Bektaş ailesinin video ropörtaj’ı için

Melek BektaşGülahmet Bektaş

Page 27: BTHD - Ufuk Güldü #44

IRKÇILIK

Rita ve Philip Holland basın toplantısında oğulları Luke Holland’ın fotoğrafını ellerinden hiç düşürmedi. Çocukları-nın iyi bir eğitim aldığını anlatan İngiliz anne ve baba, Burak Bektaş ile oğullarının cinayeti arasında bağ olduğuna inan-dıklarını söyledi.Avukat Ogün Parlayan konuşmasında Burak Bektaş dosyası-na Federal Savcılık’ın el koyması gerektiğini savundu. Par-layan, „Bektaş cinayetinin aşırı sağcılar tarafından işlediği ihtimali yüksek. Katil Bektaş ve yanındakilerin üzerine ateş edip ortadan kayboluyor. Soruşturmayı yürüten savcı dosya-ya hakim değil. Soru sorduğumuzda ise dosyayla bağlantı-lı olmayan bilgileri veriyor. Dosyada olan bilgilerden ise hiç haberdar değil. Bektaş cinayetinin göçmen kökenli birisine karşı işlenmiş olması ve siyasi siyasi motifli cinayet olma ihtimali oldukça yüksek. Bu cinayete Federal Savcılık el koy-malı” dedi. Avukat Onur Özata da, Luke Holland cinayetin-de yakalanan katil zanlısı Rolf Z.’in Burak Bektaş cinayetiy-le bağlantılı olabileceği konusunda bazı bulgular olduğuna işaret etti. Özata “Burak’ın ölümünden takriben bir yıl sonra seks filmleri oynatan sinemanın sahibi ifadesinde, Rolf Z’nin eşkalına uygun bilgiler veriyor. Silah atış eğitimi aldığı bi-liniyor ve Bektaş ailesine beş yüz metre uzakta bir kardeşi oturuyor. Ancak bunu ne polis, ne de savcılık bu bilgileri in-celemeye değer bulmuyor” açıklamasında bulundu.NSU kurbanlarının avukatlığını yapan Mehmet Daimagüler de NSU cinayetleri sonrasında polisin ve savcılığın yabancı-lara yönelik işlenen cinayetlerde aşırı sağ hassasiyeti olması gerektiğini kaydetti. Burak Bektaş’ın normal hayatı olan bir genç olduğunu, herhangi bir illegal hesaplaşmaya kurban gitmediğini söyleyen Daimagüler, cinayetin aşırı sağcılar ta-rafından işlenmiş olabileceği ihtimalini yüksek gördüğünü kaydetti.

LUKE HOLLAND –BEKTAŞ CİNAYETİ BAĞLANTILI

Daimagüler “Burak Bektaş cinayeti NSU çetesi ortaya çıktıktan altı ay gibi bir süre sonra işlen-di. Bu cinayeti NSU’nun bir hücresi ve bağlantılı bir grup tarafından işlemiş olabilir. Biz sadece araştırılmasını istiyoruz. NSU cinayetlerinde kullanılan silahın da daha para kaynağı ortaya çıkmadı. Ceska marka silahın parasının kay-nağı belli değil. Devletin ajanı Tino Brandt mı bu parayı verdi daha ortaya çıkmadı” dedi.

Ogün Parlayan’ın video ropörtaj’ı için

Yazı: Berk Doğuş Koşan

Rita Holland

Philip Holland

Onur Özata

Page 28: BTHD - Ufuk Güldü #44

28

Göçmenler İçin Sağlık ÇözümleriEmine Demirbüken - Wegner - CDUBerlin Eyaleti Sağlık Müsteşarı

Emine Demirbüken - Wegner

berlintürk: Sayın Emine Demirbüken Wegner, şu an Eyalet Sağlık Kongresi’ndeyiz. Bu yıl 12.’si düzenleniyor. Bu yıl “Göçmenler ve Sağ-lık” ana başlığını taşıyor. Bize bu konuda özet olarak neler söylemek istersiniz?

Emine Demirbüken Wegner: “Göç ve Sağlık” konusunu ele aldık. Bu konuda yapılan çalışmalar çok fazla olmakla beraber bir araya ge-len aktörlerin sayısı çok az. Yani uzmanların bir araya gelmesi ge-rekiyor. Almanya’daki sağlık sistemi buradaki insanlarımıza hitap ediyor mu? Doğru yanıtları veriyor mu? Bu insanlara erişilebiliyor mu ve bu insanlar sağlık sistemi içerisinde kendilerini rahat his-sediyorlar mı? İnsanlarımız derken tüm göç kökenli insanlardan bahsediyorum. Kongrenin daha başındayız ama yapılan konuşma-lar doğrultsunda ortaya çıkan tablo şudur ki, elimizde göçmen asıllı insanlarla ilgili sağlık verisi hemen hemen hiç yok. Yani araştırma yok. Araştırma verisi olmayınca bu insanlara ihtiyaç doğrultusunda sağlık verisini adapte etmek, uyarlayabilmek çok çok zor. İnsanla-rın kültürleriyle ve dilleriyle birlikte verilen sağlık hizmetleri yeter-siz. Sağlık sektöründe çalışanlar, hastanaler, bakım evleri , doktor-lar acaba bu çok kültrülü sistem içerisinde bunu karşı tarafa nasıl açıklar? Yani onlardaki mekanizmalar insanlara hitap eden meka-nizmalar mı? Ortaya çıkan tablo yeterli değil. Daha çok şey yapılma-sı gerekiyor. Bir taraftan insanlara yönelik hizmetler sunulur iken hala eksikliklerin olduğu ortaya çıktı. Bu eksikliklerin nasıl gideril-mesi konusundaki cevapları da bu kongrede alacağız.

berlintürk: Eminim sizin kafanızda da bu soruya yanıt vardır. Uzun süredir bu işin içindesiniz. Ne tür çözüm yolları düşünüyorsunuz?

Emine Demirbüken Wegner: Bir tek çözüm yolu yok. Birçok çözüm yolu var. Ama ilk önce yapılması gereken şey, Alman sektörü sistemi içerisindeki araç gereçleri çok kültürlü topluma adapte etmektir. Bu adaptasyon sağlık sektörü içinde çalışanların iş anlaşması çerçeve-sinde yapılacak olan bir anlamda olmalıdır. Bir diğer şey, bu insan-lara hitap edecek olan dil ve kültürel özelliklere sahip uzman tercü-manlarımız var mı? Bu sektörde tercüman olmak, birebir tercüme etmek de yeterli değil. Aynı zamanda o kişilerin örf, adet ve gelenek-lerini de taşıyan tercümanlara ihtiyacımız var. Bir de düşünmemiz gereken bu tür kurumlarda ne kadar uzmanın çalıştığıdır. Uzman psikolog, pedagog. Bunlar çok önemli. Yoksa bu insanların da sektö-re alınması gerekiyor. Eğer bu da olmazsa bu sektördeki insanların

kendilerine Berlin’deki %20’lik göç asıllı insanlara biz ne kadar hi-tap edebiliyoruz diye sorması lazım. Şu an Berlin’de her 3 gençten 1’i göçmen asıllıysa, göçmen kökenine, tarihine, kültürüne sahipse o zaman bu insanlara sunulan himetlerin gözden geçirilmesi gere-kiyor. En önemlisi de tüm bunlar yapılıyor mu yapılmıyor mu diye düşünmek yerine, bir kontrol mekanizması geliştirilmesi gereki-yor. Bu kontrol mekanizmasında bu alanda yapılan çalışmalar ye-rini buldu mu, hangi ihtyaçlar ortaya çıktı, ihtiyaçlar doğrultusun-da yapılan sunumlar yerini buldu mu diye düşünülmesi gerekiyor. Bütün bunlar kontrol mekanizmasıyla ele alınabilirse daha sağlık-lı yol alabileceğiz.

berlintürk: Tüm bu konulara ek olan bir başka durum ise toplu-mun alt katmanından gelen mülteciler. Kısa bir süre sonra onlara da göçmenler diyebileceğiz. Zamanla daha da büyük bir dinamizm haline gelecek. Bu anlattığınız konular bağlamında nasıl bir itici güç haline gelebilir?

Emine Demirbüken Wegner: Biz bu kongreyi 1.5 yıldan beri hazır-lıyoruz. 3 yıldan beri tartışıyoruz. Dolayısıyla konumuz mülteciler değildi. Biz bunu 3 yıldan beri ele alıyoruz. Son 1.5 yılda da hızlı bir şekilde geliştirdik. Kongreye gelenler de sağlık sektöründen ge-len uzman elemanlar ya da bilim adamları ya da kadınları. O za-manlar mülteciler konu bile değildi. Bize motor gerekmiyordu. Bizi iten bir güce de ihtiyacımız yoktu. Bu gücü biz zaten hissediyorduk. Sağlık sisteminde göçmen asıllı insanların konumunun yeteri ka-dar göz önünde bulundurulmadığını ve sunulan hizmetlerde eksik-likler olabileceğini saptamış durumdaydık. Şimdi müteciler de var. Onlar da işin içine giriyorlar. Dolayısıyla yapacağımız çalışmanın penceresi bir konu ile ilgili daha da gelişti. Bu gelişmişlik sistemi içerisinde mültecilerin ne tür sağlık sistemleri içerisinde yer ala-bileceğini, ne tür hizmetlerin sunulması gerektiğini tartıştığımız bir sağlık kongresi daha yaptık. Konumuz sadece mültecilerdi. Ora-da da birçok sonuçlar elde ettik. Buradaki sonuçlarla birlikte o kü-çük kongrenin sonuçlarını birleştirip ortaya bambaşka sonuçlar çı-karacağız.

berlintürk: Konuşmanızın başında göçmenler ve sağlıkla ilgili bi-limsel verilerin azlığından bahsettiniz. Bu açığı kapatmak için si-vil toplumlarla ne tür bir çalışma olabilir? Kafanızda böyle bir şey var mı?

Emine Demirbüken Wegner: Zaten biz sağlık senatörülüğü olarak sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışıyoruz. Bu kongreyi de bir sivil oplum örgütüyle birlikte organize ettik. Bilimsel açığı da kapatmak için profesörler davet ettik. Aynı zamanda olay sadece bilimsellik-te kalmasın diye, bu bilimsel verilerin bir ilçe nezdindeki sonuçları ne olabilir diye bir ilçenin proje yetkilisini de davet ettik. Biz bu ağın içerisinde çalışıyoruz. Yalnızca bu ağı gözden geçirmek ve genişlet-mek lazım. Ağırıklı çalışmaları ileriye yönelik sistemi nasıl gelişti-rebileceğimizi düşünerek yapmalıyız.

berlintürk: Şimdiye kadar daha çok senatörlükle bağlantılı olarak neler yapılabilir diye konuştuk. Peki tabandan beklentileriniz ne-dir? Tabanda neler yapılabilir ki daha iyi yerlere gelinebilsin?

Emine Demirbüken Wegner: Sağlığı sadece siyasi gündem madde-sine oturtmak yetmiyor. Siyasi arenada biz bunu zaten yapıyoruz. Sivil örgütler de kendi nezdinde bu çalışmanın içerisine girebilir-ler. Bu kongrede bugün sağlıkla ilgilenen birçok sivil örgüt de ka-tıldı. Ama göçmen asıllı sağlık örgütler de var mı derseniz cevabım yetersiz olduğunu söylemek olacaktır. Maalesef çok az var. Orada daha fazla ses çıkması gerekiyor. Sonuç itibariyle tabanın da bizi yönlendirmesi gerekiyor. Çünkü tabandaki güncel sorunlar sürek-li ele alınıyor. Orada sesin yükselmesi hepimize iyi geecektir diye düşünüyorum.

Page 29: BTHD - Ufuk Güldü #44

Kurfürstendamm 96, 10709 Berlin Tel. 030 - 323 40 27 | Fax 030 - 324 21 93

[email protected] | www.restaurant-tugra.de

das Tugra entführt Sie in die Welt der SultaneTürkische Spezialitäten und Köstlichkeiten

PD Dr. med. - Meryam Schouler - Ocak

Meryam Schouler - Ocak

berlintürk: Bu sene 12.’si yapılan “Güç ve Sağlık” konulu bir kongrede-yiz. Katılım olduça fazla ve burada inanılmaz bir enerji var. Siz sağlık ve göç konusunda uzman biri olarak bize göçmenler ve sağlık konusun-da neler söylemek istersiniz?

Meryem Schouler-Ocak: İlk önce göçmen derken kimi kastettiğimizi anlamamız gerekiyor. Yeni gelenlerden mi yoksa dil bilmeyen, yol bil-meyen ya da 50 yıldır Almanya’da yaşayan birinci nesil göçmenlerden mi, onların çocukları olan ikinci, üçüncü kuşaktan mı bahsediyoruz? Göçmen dediğimiz zaman detaylı bakmamız lazım. Bizim ana konu-muz kim? Genel olarak bakarsak, göçmenlerin gerçekten de sağlık sis-temine çok fazla adım atamadıklarını görüyoruz. Mesela herhangi bir terapi alanında çok fazla istek ve talep var ama anadil bilen terapist yok. Anadil olmasa da tecümanla terapi elbette mümkün. Buna başvu-ran da yok. Çünkü tercümanın masrafını karşılayacak bir kuruluş da yok. Bunu sigortalar kabul etmiyorlar. Kanunen de herhangi bir boşluk yok. Bu terapiye ait bir konu. Başka alanlara bakarsak, örneğin şeker hastalığını ele aldığımızda, Türklerde Almanlara göre neredeyse 2 kat daha fazla karşımıza çıktığını görüyoruz. Ama bunun sebeplerini bil-miyoruz. Bu bizim eğitimimizden mi, kültürümüzden mi yoksa yeme içme alışkanlıklarımızdan mı gelen bir şey bilemiyoruz. Burada şeker hastalığını tespit ettikten sonra, ona uygun diyet programı, spor ya da gerekli olan şeyleri toparlamak daha zor. Diğer hastalık verilerine bak-tığımız zaman da göçmenlerin bu tür sağlık fırsatlarından yararlan-madıklarını görüyoruz. Araştırmalara daha az katılıyorlar. Sağlık ko-nusundaki tavsiyelere daha az başvuruyorlar ya da projelerde daha az yer alıyorlar. Yani biz şu anda bir yoldayız, evet. Ama mümkün olan tüm sağlık fırsatlarından yararlanmış olmak için daha çok yolumuz var. Hedefimiz elbette verilen tüm imkanlara ulaşabilmek.

berlintürk: Hastalıkların bulaşmaması, önlem alınması ve halkın ay-dınlatılması çok önemli. Biz buna ön bilgilendirme diyelim. Bu konuyu nasıl hallediyorsunuz?

Meryem Schouler-Ocak: Biz sağlık kuruluşları olarak bunu tek başımı-za yapabileceğimizi düşünmüyorum. Yapsak da yeterli olacağını san-mıyorum. Ama belirli toplum kuruluşları var. Diyelim ki Türk kökenli göçmenlerden bahsedersek, sağlık sistemi olarak onlara ulaşabilme-miz çok zor. Türk kökenli organizasyonlar var. Sivil toplum örgütleri

olabilir. Bunların desteğiyle anahtar kişilerle iletişime geçilip halka bi-lim transferi yapmak çok önemli. Bilgilendirme, yöntem gösterimi, te-davi yollarının öğrenilmesi gibi eylemleri hep beraber bir hedef belirle-yip başarmalıyız.

berlintürk: Biraz önce sağlık müsteşarıyla konuşurken, sağlık konu-sunda eksik olan temel ögelerden bir tanesinin göçmenlerle ilgili bi-limsel araştırmalarının eksik olduğunu söyledik. Bunun hakkında ne-ler söylemek istersiniz?

Meryem Schouler-Ocak: Sorunuzu cevaplayabilmem için, bilimsel araştırmalar ve anketler lazım. Depresyona, tansiyon hastalarına yö-nelik bilgi toparlanıp; toplumun hareketini, sağlık durumunu, tedaviye başvuru şeklinin bilgilerinin bir araya getirilip ona göre yöntemler ha-zırlanılması gerektiği düşünülüyor. Bu proje, 200-250 milyonluk bir pro-je. Dil bilmeyenlere ulaşmak, onlara soru sormak ve bu verileri toparla-mak zor olduğu için onlar katılmıyor. Yani göçmenlerin bir kısmı yine de dışarıda kalmış oluyorlar. Dili iyi olan katılıyor ama diğerleri kendi-lerini geri çekiyorlar. Burada büyük bir araştırma problemi var. Araştır-mada büyük br yetersizlik var.

berlintürk: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. Göçmenler hak-kında başka eklemek istediğiniz bir bilgi var mı?

Meryem Schouler-Ocak: Biz göçmenler olarak kendimize çok iyi bak-mıyoruz. Kendimizi bilgilendirmiyoruz. Yani sistem bize gelmiyorsa biz neden sisteme gitmiyoruz? Herkesin bunu kendisine sorması gerekir. Eğer bilmiyorlarsa öğrenebilirler de. Okuyup yazarak olsun başkalarına sorarak olsun. Yani ilk başta herkes kendisi yola çıksın ki sağlık duru-mumuz daha iyi olabilsin.

Page 30: BTHD - Ufuk Güldü #44

30

Akarsu Noel KutlamasıAkarsu e.V. , TD-Platform ve DeuKische Generation e.V.’nun beraber organize ettikleri etkinlikteNoel coşku ile kutlandı.

SEVGİ KALAYCI

ZEKİ GENÇ

Toplantılarınız çok fazlaydı. Bize 2015 yılını TD-Plattform ola-rak özetleyecek olsanız neler söylerdiniz?

Sevgi Kalaycı: Özetlemeye kalkarsak, gerçekten birçok şey yap-tığımızı söyleyebilirim. Önce yılın ilk yarısında Plattino ödül törenimiz oluyor. Christian Wullf ve Nursel Köse'ye iki ödül ver-dik. Yılın sonlarına doğru da Dışişleri Bakanlığı'nda yıl sonu re-sepsiyonumuzu düzenledik. Devlet Bakanı Michael Roth, Büyü-kelçimiz, Başkonsolosumuz, eski Başkonsoloslarımızla ve üç yüze yakın davetli ile birlikte çok güzel bir davet oldu. Onun arasında da birçok projelermiz var. Eğitim alanında "İsteyen Yapar" projemiz var. "TD Career" adında iş hayatıyla ilgili bir projemiz var. "Politische Partizipation" yani siyasete katılımla ilgili projemizde, birçok gence, gönüllü ve fahri çalışmanın ne kadar önemli olduğunu, Almanya çapında bütün bölge temsil-ciliklerimizle birlikte onlara gösterdik, seminerler verdik. "Stu-dienreise" vardı. Almanya'da temsilciliğimiz olan yerlerden genç arkadaşlarımızı buraya otobüsle getirdik. Haftasonu ağır-ladık, Berlin'i gezdirdik. Dışişleri Bakanlığı'nda da verdiğimiz resepsiyonla ağırladık. "İsteyen Yapar" projesini Berlin'de ger-çekleştirdik. Abitur yapan gençlerle meclisi ziyaret ettik. İftar akşamları düzenledik. Sizinle birlikte burada mültecilere ye-mek verdik. Birlikte yemek pişirdik, yedik. Akarsu ile, Berlin-türk ile kaynaştık. Berlintürk, Akarsu ve Deukisch ile birlikte ikinci etkinliğimiz. Umarım bunun devamı gelir. Biraz önce de bunu konuştuk. Ben devam edeceğini düşünüyorum. İnsa-nın kalbi nerede atıyorsa oraya gitmeli diye düşünüyorum. Bu da şu an bizde var. Görüyorum, seziyorum. Bu açıdan da daha çok güzel işler başaracağımızı düşünüyorum. 2015 yılında Ber-lin çok gelişti. TD-Plattform açısından Berlin'deki ayağımız ba-yağı bir güçlendi. Bunu da bu şekilde tutmak istiyoruz. Elimiz-den geleni yapacağız.

berlintürk: Çok teşekkür ediyoruz. Başarılar.

Sevgi Kalaycı: Rica ediyorum. Çok sağ olun. Ben de size başarı-lar diliyorum.

b erlintürk: Şu an Akar-su Derneği'ndeyiz. 4 ayrı kuruluş bir araya gelip

bu geceyi organize etti. Bugün Noel'in ilk günü. Misafirler ara-sında da Dr. Turgut Altuğ gibi çok önemli isimler var. Önce-likle bize neden böyle bir orga-nizasyon düşündüğünüzü anla-tır mısınız?

Sevgi Kalaycı: Biz Almanya'da yaşayan, Türk kökenli üniver-siteli ve akademisyenler ola-rak; burda doğmuş, büyümüş, çocukluğunu burada geçirmiş, Alman kültürüyle yoğurulmuş insanlarız. O yüzden bizim de burada yaşayanlar olarak Noel'i kutlama hakkımız olduğunu düşünüyorum. Biz bunu Türk tarzında bildiğimiz gibi kutla-mak istedik. Ben çocukluğumda

ailemle kutlamak isterdim ama bana nasıl kutlandığını bilme-diklerini söylerlerdi. Biz yeni bir tarz oluşturup Almanya'nın dı-şarıya yansıttığı resme uygun bir noel kutlaması yapmak iste-dik. Çok da güzel olduğunu dü-şünüyorum. Sağ olsun, Akarsu Derneği, Berlintürk ve DeuKisc-he Generation ile birlikte oturup bunu bir konsepte döküp birlik-te düşündük ve hayata geçire-lim dedik. O yüzden burdayız ve Akarsu'ya da bize bu güzel me-kanı sunduğu için çok teşekkür ediyorum. Çok da güzel bir gece olacağını düşünüyorum.

berlintürk: 2015'in sonuna geli-yoruz. Noel demek bir yerde de yılın kapanışı anlamına geli-yor. Siz TD-Plattform olarak bu yıl daha canlı, daha etkindiniz.

mizin ismi de Museum der Deutschen Migrationsgeschichte. Yani Almanya'nın göç tarihi müzesi. Böyle bir müze şu ana kadar yoktu. Bunu da biz tamamladık.

berlintürk: Müze elbette önemli bir olgu. Aynı zamanda işlevi de çok önemli. 54 yılı sizin de söylediğiniz gibi geride bıraktık. Yani Almanya'daki göçmenler yarım asrı devirdi. İlgi nasıl ve siz neler bekliyorsunuz?

Zeki Genç: Burada yaşayan göçmenlerden büyük bir ilgi var. Biz in-sanların yaşadıklarını video ile kayıt altına alıyoruz. Nasıl ki bura-da bunu yapıyorsak, orada da insanların yaşamlarını kayıt altına alıyoruz. Belki 8, 10 hatta 20 saat hayatını anlatan var. Bu müthiş bir şey. Bu çok ilginç bir şey. İnsanlar gelip bize hayatlarını anla-tıyorlar, pasaportlarını veriyorlar, tarihlerini bırakıyorlar. Çünkü bu tarih artık Almanya'da yaşayan bir tarih oldu. İnanmayacaksı-nız ama biz tarih olduk. 50 yıl geçti. Müzemizin hedefi de gelecek 100 yılı tartışmak, düşünmek. Geçmişi geride bırakmıyoruz. Gele-cek 100 yılı beraber nasıl yaşayacağımızı düşünmeliyiz. İnsanlar, topluluklar değişiyor. Farklı kültürlerden yeni insanlar buraya geli-yor. Bunu biz gün be gün yaşıyoruz. Tüm bunları kayıt altına almak ama gelecek yıllar içinde bunlarla bir şeyler tasarlamak çok önem-li. Biz bunu iki yönden yapıyoruz. Birincisi göç olayından, ikinci-si de Alman Türkler olarak burada kim ve ne olmak istediğimizin cevaplarını bularak. Çok basit. Biz Alman Türküz ve biz burada ka-lacağız. Şu anda da gelecek 50 yılı tasarlıyoruz. Eğitim, kültür, dil ile burada sizin gibi derneklerle birleşmek ve birbirimizi tanımak.

berlintürk: Çok teşekkür ediyoruz. Çalışmalarınızda başarılar di-liyoruz.

b erlintürk: Zeki Bey, Münih'ten geldiniz. Bir kuruluş için çalışıyorsu-

nuz. Aynı zamanda Göç Müze-si kurduğunuzu söylediniz. Bize kendinizi kısaca tanıtın ve ne-ler yaptığınızı anlatır mısınız?

Zeki Genç: Benim adım Zeki Genç. Bu akşam buraya da-vetliydim ve Münih'ten kal-kıp geldim. Çünkü bu çok özel bir akşam. Berlin'de 3 derneğin birleşip böyle bir kutlama yap-ması beni çok heyecanlandır-dı. Bu kadar yolu sizlerle tanış-mak için seve seve geldim. Bize gelince, 2012 yılında Münih'teki

gençlerle toplandık ve dedik ki, "Biz neyiz? Gelecekte ne olmak istiyoruz?" Bunun cevabını ara-dık. Biz bunun cevabını bulduk. 2014 yılında derneğimizi, De-utsch-Türken Verband'ı kurduk. Burada artık geleceğimiz bizim ellerimizde olacak. Burada ya-şadığımız deneyimleri, genç-lerimizi ve diğer ileri zaman-lara nasıl aktarabiliriz, bunun için ne yapmalıyız gibi konu-lar üzerinde duruyoruz. Çünkü bizim burada 50 yıllık kökleri-miz var. Kökten bahsedersek, bizim burada bir tarihimiz ol-duğunu da söyleyebiliriz. Biz de bu yüzden müze kurduk. Müze-

Page 31: BTHD - Ufuk Güldü #44

3131

1. Hidrojen ile çalışan araba ve yakıt ikmal istasyonlarıKimyasal reaksiyon ile ateşlenen hidrojen gazı ile çalışan Toyota Mi-rai, yakın zamanda satışa sunulacak. Ancak hidrojen gazının paha-lı olması öngörülüyor. Çünkü güvenlik nedenlerinden dolayı yüksek basınçlı tanklar ile saklanması gerekiyor. Bu nedenle, İngiltere'nin Bilim ve Teknoloji Tesisleri (STFC) bilim adamları amonyak hidrojen gibi düşük maliyetli bir yöntem geliştiriyor. STFC araştırma grubu-nun başı olan Profesör Bill David’e göre, "küçük bir miktar amonyak ile karışık hidrojen, geleneksel bir araç motorunda yanmanın sağ-lanması için yeterlidir."

David basın açıklamasında, "Bizim süreç henüz optimize edilmemiş-tir, biz 2 litrelik şişe amonyak ayrıştırma reaktörü ile bir orta sınıf aile otomobilini çalıştırmak için yeterli olacak hidrojeni sağlayaca-ğını tahmin ediyoruz" dedi.

2. Neredeyse süpersonik trenlerBir vakum tüp içine basınçlı hava ve indüksiyon motorları tarafın-dan hareket ettirilen, Elon Musk hyperloop yolcu tren konsepti 760 mph seyahat için tasarlanmıştır. Japonya'nın yeni maglev treninden (374 mph) çok daha hızlı.

3. Herkes için internetWashington Post’a göre Elon Musk, dünya yörüngesine 4000 küçük uydu göndermek için hükümet onayı bekliyor. Uydular, internet eri-şimi olmayan uzak bölgeler de dahil gezegendeki herkese hızlı inter-net erişimi sağlayacak.

4. Taşınabilir su arıtma sistemleriBM’ye göre, dünya üzerinde 780 milyon kişinin temiz suya erişimi yok ve 2 milyar üzeri kişi yeterli sağlıklı koşullarda yaşamıyor. Bu durumu düzeltmek için İngiliz araştırmacılar taşınabilir su arıtma sistemi geliştirdi. Araştırma ekibi lideri profesör Darren Reynolds, “Projemizin ilk aşamasında 12 günlük bir süre içinde 2 metreküp içme suyu arıtma kapasite ile sonuçlandı” dedi

5. Kendinden sürüşlü dorselerLüks otomobil şirketi Mercedes-Benz ve otomatik araç teknoloji şir-keti Peleton, sürücüsüz kamyonlar için çalışmalarını sürdürüyor.

BBC Science Focus bilgisayarların yorulmadığını, genel ihtiyaçları ol-madığı ve konfor sorunları mola vermediklerini belirtiyor. Sürücü-süz kamyonlar daha pürüzsüz çalışacağı için daha az yakıt harcaya-cak. Bu yılın başlarında Daimler Trucks, yollarda sürmek için lisanslı ilk kendinden giden yarı romörk aracını tanıtmıştı.

6. Ses ile yangın söndürmeYangınlar yıllar boyunca insanların korkulu rüyası olmuştur ve çı-kan yangınları en kısa sürede söndürmek için teknoloji alanında çalışmalar devam ediyor. Yangın ile mücadele için yeni teknoloji-ler icat ediliyor ve George Mason Üniversitesi'nde iki öğrencinin ica-dı ön plandadır.

Öğrenciler, Seth Robertson ve Viet Tran, alevlere karşı yüksek ses-ler gönderen bir cihaz icat etti. Bu şekilde yangını basitçe söndüre-biliyorlar. Cihazdan gelen basınç dalgaları yangına oksijen kaynağı-nı kesti. Onların buluş henüz büyük yangınlar üzerinde test edilmedi ama, öğrencilerin teknoloji çalışmaları etkili gibi görünüyor.

Dünyayı değiştirebilecek en etkileyici 6 buluş!Her geçen gün teknoloji biraz daha değişiyor ve gelişiyor. Her geçen gün hayatımızı daha kolay yapmak ve bizi daha rahat bir yaşama götürmek için çalışılıyor. Birazdan bahsedeceğimiz 6 bu-luş, bizi ileride çok farklı bir hayata götürebilir. Bu arada BBC’nin Science Focus dergisinde geçtiğimiz aylarda dünyayı değiştirebilecek 39 fikir yayınlanmıştı. Bizde bu fikirler arasından en etkileyici 6 tanesini seçtik..

Berk Doğuş Koşan

Page 32: BTHD - Ufuk Güldü #44

32

3234S E I T E

S E I T E

35S E I T E

36S E I T E

NACHRICHTEN IN DEUTSCH

38S E I T E

berlintürk zu Gast im Sıraltı von Michael GroysBurak Bektaş muss neu aufgerollt werden

Neujahrsansprache von Bundeskanzlerin Angela Merkel

Lehrer entdecken das Thema Integration

Die Arbeitslosigkeit in Berlin ist im Dezember 2015 gegenüber dem November leicht angestiegen, bleibt auf dem nied-rigsten Stand seit fast 25 Jahren. Im vergangenen Dezem-

ber waren 184.267 Berlinerinnen und Berliner arbeitslos gemeldet, das sind 10,1 Prozent. Im Dezember 2014 hatte die Arbeitslosenquote noch 10,5 Prozent betragen. Die Jugendarbeitslosigkeit ist gegen den saisonalen Trend leicht gesunken und liegt mit 9,5 noch unter dem allgemeinen Durchschnitt. Der Anteil der Langzeitarbeitslosen an der Arbeitslosigkeit insgesamt blieb mit 32,4 Prozent gleich und liegt deutlich unter dem Bundesdurchschnitt.

Die Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen Dilek Kolat erklärt dazu: „Der Berliner Arbeitsmarkt ist stabil und aufnahmefähig. Wir bauen Langzeit- und Jugendarbeitslosigkeit weiter ab. Zudem wirkt unsere aktive Arbeitsmarktpolitik mit dem Programm BerlinArbeit. Unsere Ziele, die Zahl der Arbeitslosen unter 200.000 zu senken, die Jugendarbeitslosigkeit unter 10 Prozent zu bringen und die Langzeit-arbeitslosigkeit verringern, sind nachhaltig erreicht.“

Kolat weiter: „Im vor uns liegenden Jahr stehen wir vor der gewal-tigen Aufgabe, die vielen zu uns Geflüchteten in Arbeit zu bringen und zu integrieren. Ich will aus Geflüchteten Steuerzahler machen. Sie wollen nicht von staatlichen Transferleistungen leben, sondern arbeiten. Die gute und stabile Entwicklung des Berliner Arbeits-markts hilft uns dabei. Sehr wichtig für die Geflüchteten sind deut-sche Sprachkenntnisse und frühe Kontakte zu Unternehmen. Unse-re Initiative zur Berufsintegration Arrivo findet große Resonanz, und wir bieten außerdem Tausenden Geflüchteten in Sprachkursen die Chance Deutsch zu lernen, die sie sonst nicht hätten.“

Arbeitsmarkt in Berlin bleibt stabil und aufnahmefähig – Integration Geflüchteter wird große Herausforderung

Arbeitsmarkt in Berlin bleibt stabil

Dilek Kolat

Page 33: BTHD - Ufuk Güldü #44

33 33

L eiden Sie gelegentlich unter Brustscherz, oder Luftnot? Diese Symptome können die Vorboten einer koronaren Herzerkrankung sein. In der Klinik für Kardiologie im Alexianer St. Hedwig-Krankenhaus in Berlin Mitte und auch im Alexianer Krankenhaus Hedwigs-höhe in Berlin Treptow-Köpenick werden diese Beschwerden nach modernsten kardiologischen Methoden diagnostiziert und be-

handelt.

Die Alexianer St. Hedwig Klinken haben ihre kardiologischen Abteilungen ausgebaut und sowohl im St. Hedwig-Krankenhaus als auch im Krankenhaus Hedwigshöhe intensiv in den Bereich Kardiologie investiert. Mit dem am Standort Hedwigshöhe seit letztem Jahr verfügba-ren Linksherzkathetermess-platz bieten die St. Hedwig Kliniken jetzt eine interventionelle Herz-Diagnostik und Therapie auf dem Stand der Technik an. Für Infarktpatienten aus dem Umland und dem Südosten Berlins verkürzt der Herzkathetermessplatz die Zeit bis zur Be-handlung im Durchschnitt um 30 Minuten. Wie wichtig das ist, lässt sich an der Faustformel ablesen, die für einige Formen des Herz-infarktes gilt: „Zeit ist Herzmuskel“. Seit dem 1. Juli 2015 leitet der Chefarzt der Klinik für Kardiologie im Krankenhaus Hedwigshöhe, Dr. med. Malte Schröder, auch die Klinik für Kardiologie im St. Hedwig-Krankenhaus. Dazu wurde das Team im St. Hedwig-Krankenhaus neu zusammengestellt und erheblich in die technische Ausstattung der neuen Klinik investiert. Die Funktionsräume wurden optimiert und eine hochmoderne neue Ultraschalldiagnostik speziell für kardiologische Untersuchungen wurde angeschafft.

Die Schwerpunkte der Kardiologie in den St. Hedwig Kliniken:* EKG, Langzeit-EKG, Langzeitblutdruckmessung, Ergometrie

* Herzultraschall einschließlich 3D Echokardiographie

* Herzschrittmacherkontrolle

* Linksherzkatheteruntersuchung mit Implantation von medikamentenbeschichteten

Ballons und Stents bei koronarer Herzerkrankung

* Akutversorgung von Herzinfarkten

Die Notaufnahme steht 24-Stunden für die Akutversorgung von Patienten zur Verfügung.

Haben Sie Fragen?In den Sprechstunden der Klinik für Kardiologie werden Ihre Fragen zu allen Formen der kardiovaskulären Erkrankungen und Herzrhyth-musstörungen wie auch zur interventionellen Versorgung von einer chronischen koronaren Herzerkrankung beantwortet.

Ein Herz für Patienten – Hilfe bei Herzerkrankungen

Foto: Ärztemagazin Dr. med. Malte Schröder

Sprechstunden nach telefonischer Absprache:Alexianer St. Hedwig-Krankenhaus

Große Hamburger Str. 5-11, 10115 Berlin

Chefarztsekretariat: (030) 23 11 – 22 20

Alexianer Krankenhaus Hedwighöhe

Höhensteig 1, 12526 Berlin

Chefarztsekretariat: (030) 67 41 – 50 22

Page 34: BTHD - Ufuk Güldü #44

34

L iebe Mitbürgerinnen und Mitbürger,

schon vor einem Jahr, am Silvester-abend 2014, mussten wir auf ein Jahr

zurückblicken, das zu viele Kriege und Kri-sen bereithielt.

Manches wie die Ebola-Katastrophe in Afri-ka ist inzwischen aus den Schlagzeilen ver-schwunden. Anderes, was uns bereits 2014 bewegte, hat auch in diesem Jahr nichts an Aktualität verloren. Leider. Dazu gehö-ren der Krieg in Syrien und das bestialische Morden der Terrororganisation IS.

Am Silvesterabend vor einem Jahr habe ich gesagt: Eine Folge dieser Kriege und Krisen ist, dass es weltweit so viele Flüchtlinge gibt wie noch nie seit dem Zweiten Weltkrieg. Viele sind buchstäblich dem Tod entron-nen. Es ist selbstverständlich, dass wir ih-nen helfen und Menschen aufnehmen, die bei uns Zuflucht suchen.

Heute Abend wiederhole ich diesen Gedan-ken, weil es selten ein Jahr gegeben hat, in dem wir so sehr herausgefordert waren, Worten Taten folgen zu lassen. 2015 war so ein Jahr.

Und deshalb möchte ich am heutigen Sil-vesterabend vor allem ein Wort sagen: Dan-ke.

Danke für die überwältigende und tatsäch-lich bewegende Welle spontaner Hilfsbe-reitschaft, die wir in diesem Jahr erlebt haben, als so viele Menschen oft lebensge-fährliche Wege auf sich genommen haben, um bei uns Zuflucht zu suchen.

Ich danke den unzähligen freiwilligen Hel-fern für ihre Herzenswärme und ihre Ein-satzbereitschaft, die immer mit diesem Jahr 2015 verbunden sein werden.

Ich danke allen hauptamtlichen Helfern, ich danke allen Polizisten und Soldaten für ihren Dienst, ich danke den Mitarbeitern der Behörden im Bund, in den Ländern, in den Kommunen. Sie alle tun weit, weit mehr als das, was ihre Pflicht ist.

Sie alle, Ehrenamtliche wie Hauptamtliche, haben miteinander Herausragendes geleis-tet – und sie leisten es weiter, auch genau

zu dieser Stunde. Es steht völlig außer Fra-ge, dass der Zuzug so vieler Menschen uns noch Einiges abverlangen wird. Das wird Zeit, Kraft und Geld kosten – gerade mit Blick auf die so wichtige Aufgabe der Inte-gration derer, die dauerhaft hier bleiben werden.

Dabei wollen und müssen wir aus Fehlern der Vergangenheit lernen. Unsere Werte, unsere Traditionen, unser Rechtsverständ-nis, unsere Sprache, unsere Gesetze, unse-re Regeln – sie tragen unsere Gesellschaft, und sie sind Grundvoraussetzung für ein gutes, ein von gegenseitigem Respekt ge-prägtes Zusammenleben aller in unserem Land. Das gilt für jeden, der hier leben will. Von gelungener Einwanderung aber hat ein Land noch immer profitiert – wirtschaftlich wie gesellschaftlich.

Ebenso steht völlig außer Frage, dass unser Land schon so viele große Herausforderun-gen gemeistert hat und noch immer an ih-nen gewachsen ist.

Am 3. Oktober haben wir den 25. Jahrestag der Wiedervereinigung Deutschlands gefei-ert. Ist es nicht großartig, wo wir heute, 25 Jahre später, stehen?

Wir sind als Nation zusammengewachsen. Wir haben die niedrigste Arbeitslosigkeit und die höchste Erwerbstätigkeit des geein-ten Deutschlands. Der Bund hat schon zwei Jahre nacheinander keine neuen Schulden gemacht. Die Reallöhne wachsen, die Wirt-schaft ist robust und innovativ.

Ich bin überzeugt: Richtig angepackt ist auch die heutige große Aufgabe des Zuzugs und der Integration so vieler Menschen eine Chance von morgen. Denn wir haben ein großartiges bürgerschaftliches Engage-ment und ein umfassendes Konzept politi-scher Maßnahmen.

National, in Europa und international ar-beiten wir daran, den Schutz der europäi-schen Außengrenzen zu verbessern, aus il-legaler Migration legale zu machen, die Fluchtursachen zu bekämpfen und so die Zahl der Flüchtlinge nachhaltig und dauer-haft spürbar zu verringern.

Auch im Kampf gegen den Terror des IS leis-tet Deutschland einen wichtigen Beitrag. Unsere Soldatinnen und Soldaten stehen mit Leib und Leben für unsere Werte, unse-re Sicherheit und unsere Freiheit ein. Dafür danke ich Ihnen von Herzen.

Auch im nächsten Jahr kommt es ganz be-sonders auf eines an: auf unseren Zusam-menhalt. Es kommt darauf an, dass wir immer auch den Argumenten des anderen zuhören, auch wenn er Sorgen und Chan-cen anders gewichtet, als man selbst es tut.

Es kommt darauf an, dass wir uns nicht spalten lassen. Nicht in Generationen. Auch nicht sozial und nicht in Alteingesessene und Neubürger.

Es kommt darauf an, denen nicht zu folgen, die mit Kälte oder gar Hass in ihren Herzen ein Deutschsein allein für sich reklamieren und andere ausgrenzen wollen.

Es kommt darauf an, auch in Zukunft ein Land sein zu wollen, in dem wir selbstbe-wusst und frei, mitmenschlich und weltof-fen sind – mit der Freude am Gelingen, mit der Freude, die es machen kann, wenn wir unser Bestes geben.

Die Wirtschaft, Arbeitnehmer und Arbeit-geber, damit sich die Kräfte der sozialen Marktwirtschaft weiter entfalten können, auch die Wissenschaft, Kunst und Kultur. Einfach jeder in seinem eigenen Leben.

Und natürlich auch der Sport, wenn un-sere Athleten nächstes Jahr bei den olym-pischen und paralympischen Spielen um Medaillen und persönliche Bestleistungen kämpfen oder unsere Fußballweltmeister in Frankreich auch Europameister werden wollen.

Liebe Mitbürgerinnen und Mitbürger,

es stimmt: Es ist eine besonders herausfor-dernde Zeit, in der wir leben. Aber es stimmt auch: Wir schaffen das, denn Deutschland ist ein starkes Land.

In diesem Sinne wünsche ich uns allen ge-meinsam Gesundheit, Kraft, Zuversicht und Gottes Segen für das neue Jahr 2016.

Neujahrsansprache von Bundeskanzlerin Angela Merkel zum Jahreswechsel.

Page 35: BTHD - Ufuk Güldü #44
Page 36: BTHD - Ufuk Güldü #44

36

BURAK BEKTAŞ MUSS NEU AUFGEROLLT WERDEN

Initiative kritisiert Staatsanwalt Horstmann für Falschaussage und fordert die Einsetzung neuer Ermittler

Am Montag, den 11. Januar 2016 richteten sich die Familien der beiden in Berlin-Neukölln ermordeten Burak Bektaş und Luke Hol-land gemeinsam mit ihren Anwälten Ogün Parlayan, Mehmet Dai-magüler und Onur Özata mit einer Pressekonferenz an die Öffent-lichkeit. Die „Initiative für die Aufklärung des Mordes an Burak“ unterstützt die dort gestellten Forderungen nach bundesweiten Er-mittlungen und der Übertragung des Falls an die Generalbundes-anwaltschaft.

Die Initiative übt zudem scharfe Kritik an Staatsanwalt Horstmann und den zuständigen Polizeistellen bezüglich der bisherigen Er-mittlungen:

• Umgang mit der Operativen Fallanalyse (OFA)

In einem Schreiben vom 23.07.2014 an die Anwälte erklärte der zu-ständige Staatsanwalt und Leiter der Ermittlungen im Fall Burak, Dieter Horstmann, auf Anfrage, dass keine Operative Fallanalyse durchgeführt wurde, da der Fall dafür „nicht geeignet“ scheine. In dem Teil der Akten, der den Anwälten erst später zugänglich ge-macht wurde, befindet sich jedoch eine OFA, die bereits wenige Mo-nate nach der Tat und damit lange Zeit vor der Anfrage der Anwälte erstellt wurde. In dieser wird ein rechtsextremes Motiv als mögli-che Tatversion benannt.

Dazu Ulrike Schmidt, Sprecherin der Initiative:

„Wir fragen uns, wie es zu dieser Falschaussage des Staatsanwalts Horstmann kommen konnte. Entweder hat er schlicht keine Ah-nung, was in der Akte steht, oder er leugnet aktiv die Existenz der Operativen Fallanalyse. In beiden Fällen handelt es sich um einen Skandal sondergleichen, der eine Eignung des Staatsanwalts für diesen Fall mehr als fraglich erscheinen lässt.“

Auch in den Ermittlungen zu den Morden des NSU wurde eine Ope-rative Fallanalyse, die einen rechtsextremen Hintergrund der Ta-ten als These formulierte, von den ermittelnden Behörden igno-riert. Der Umgang mit der OFA im Fall Burak zeigt damit nicht nur klare Parallelen zu den Ermittlungen bezüglich der NSU-Morde. Er verdeutlicht zudem, dass die

Ermittlungsbehörden keine Konsequenzen aus ihrem Versagen be-züglich des NSU gezogen haben.

Im Zwischenbericht der Berliner Polizei vom 12.09.2014 zur Umset-zung der parlamentarischen Empfehlungen zum „NSU-Komplex“ heißt es:

„Der Senat stellt organisatorisch sicher, dass in Fällen von Gewalt-

kriminalität, die wegen der Person des Opfers einen rassistisch oder anderweitig politisch motivierten Hintergrund haben könn-ten, diese eingehend geprüft und diese Prüfung nachvollziehbar dokumentiert werden muss, wenn sich nicht aus Zeugenaussagen, Tatortspuren und ersten Ermittlungen ein hinreichend konkreter Tatverdacht in eine andere Richtung ergibt.“

Diese Vorgabe fand im Fall Burak offensichtlich keine Berücksich-tigung.

• Verweigerung einer Gegenüberstellung mit Rolf Z.

Einer der Freunde Buraks, der die Tat schwer verletzt überlebt hat-te, verlangte von der Berliner Polizei vor mehreren Wochen eine Gegenüberstellung mit dem im Fall Luke H. festgenommenen Ver-dächtigen Rolf Z., nachdem bekannt geworden war, dass dieser auch in der Akte zum Fall Burak auftaucht. Diese Gegenüberstel-lung wurde von der Polizei mit der Begründung abgelehnt, dass in den Zeugenaussagen im Fall Burak der Täter keinen Bart getragen hätte. Diese skandalöse Begründung wiederholte die Berliner Poli-zei auch gegenüber den Anwälten.

Dies ist nicht nur ein Schlag ins Gesicht der Überlebenden und der Angehörigen des ermordeten Burak Bektaş, sondern verdeutlicht auch den Unwillen der Berliner Ermittlungsbehörden.

Dazu Ulrike Schmidt, Sprecherin der Initiative:

„Es ist unerträglich zynisch, mit welchen augenscheinlichen Vor-wänden hier die Überprüfung eines möglichen Zusammenhangs der beiden Morde von Seiten der ermittelnden Behörden blockiert wird. Und das, obwohl sie stets betonen, keinerlei Ansatzpunkte zu haben. Dass sie im Fall Burak ‚jeden Stein umdrehen würden‘, wie der zuständige Kriminalhauptkommissar Hübner gern behauptet, ist hier absolut nicht erkennbar.“

Die Ermittlungen im Fall Burak scheinen seit geraumer Zeit mehr oder weniger zum Erliegen gekommen zu sein. Im bereits oben erwähnten Zwischenbericht der Berliner Polizei wird als weitere Konsequenz genannt:

„Laufende, aber erfolglos bleibende Ermittlungen zu herausragend schweren Straftaten sollen nach einer bestimmten Zeit von Grund auf nochmals durch bisher nicht mit dem Fall befasste erfahrene Ermittler überprüft werden.“

Deswegen unterstützen wir die Forderungen der Familie Bektaş nach einer Übertragung des Falls an die Generalbundesanwalt-schaft.

Dazu Ulrike Schmidt, Sprecherin der Initiative:

„Das Abtun der berechtigten Kritik von Familie Bektaş und ihren

Page 37: BTHD - Ufuk Güldü #44

37 37

Anwälten an der ermittelnden Staatsan-waltschaft mit den Worten, diese Kritik sei „grob unfair“ (taz, 12.01.2016) bewerten wir als grob fahrlässig. Staatsanwalt Horst-mann ist für diesen Fall nicht mehr trag-bar!“

Nächste Termine:

- Am Freitag, 5. Februar wird um 10 Uhr eine Pressekonferenz der Initiative zu einer neu-en kleinen Anfrage zum Fall Burak im Ber-liner Innenausschuss stattfinden. Der Ort wird noch bekanntgegeben.

- Ebenfalls am Freitag, 5. Februar wird um 12 Uhr eine Mahnwache vor dem Gebäu-de der Berliner Staatsanwaltschaft in der Turmstr. 91 stattfinden.

Onur Özata sagte: " Heute haben wir mit den Eltern von Burak Bektaş und Luke Hol-land ein Pressegespräch geführt. Uns war wichtig, sie zu Wort kommen zu lassen und ihren Schmerz zum Ausdruck zu brin-gen. Es herrscht eine Unzufriedenheit mit den Ermittlungsbehörden, die insbeson-dere im Falle Burak Bektaş' zu passiv agie-ren. Seit fast 4 Jahren ist der Mord unaufge-klärt. Nicht nur die Familie, sondern auch viele türkischstämmige Mitbürger sind vor dem Hintergrund der NSU-Morde verunsi-chert. Wir fordern daher u. a. die Übernah-me der Ermittlungen durch den General-bundesanwalt"

Bundesanwaltschaft soll "Fall Burak" über-nehmen

Im April 2012 wurde der 22-jährige Burak in Berlin-Neukölln auf offener Straße er-schossen. Der Täter wurde nie gefasst, der Fall ist bis heute ein Mysterium. Die Fami-lie von Burak will jetzt die Bundesanwalt-schaft einschalten: Ihrer Meinung nach ist ein rechtsextremer Hintergrund nicht aus-geschlossen.

Fast vier Jahre nach dem nicht aufgeklär-ten Mord an Burak Bektas in Berlin haben die Anwälte der Familie verlangt, dass die Bundesanwaltschaft den Fall übernimmt. Zur Begründung sagte Rechtsanwalt Ogün Parlayan am Montag, ein rechtsextremer

Hintergrund sei bei der Tat nicht ausge-schlossen. Der Fall habe daher eine große Bedeutung, die über Berlin hinausreiche. Zudem seien Teile der türkischstämmigen Bevölkerung in Neukölln weiterhin verun-sichert. Außerdem stelle sich die Frage, ob es sich nicht um eine Nachahmungs-Tat der NSU-Morde gehandelt habe.

"Das Schlimmste ist die Ungewissheit"

Im April 2012 ist Burak Bektas mit Freunden in Berlin-Neukölln unterwegs, als er auf of-fener Straße getötet wird. Der Täter bleibt unerkannt, die Hintergründe sind bis heu-te rätselhaft. Für den rbb begibt sich Autor Philip Meinhold in einer Podcast-Serie auf Spurensuche: Wer hat Burak erschossen?

Die Bundesanwaltschaft ist zuständig für besonders schwere Straftaten gegen die in-nere oder äußere Sicherheit des Staates. Die Mutter von Burak B. zeigte ein großes Foto ihres Sohnes und sagte: "Wir als Familie wollen, dass in dem Fall nicht nur in Ber-lin sondern auch bundesweit nach dem Tä-ter gesucht wird. (...) Wir empfinden, dass die Polizei nicht mehr ordnungsgemäß er-mittelt."

Die Anwälte der Familie kritisieren schon lange, dass nicht genug in Richtung eines rechtsextremen Tathintergrunds ermittelt wurde.

Verbindung mit anderem Mord prüfen

Die Anwälte und die Eltern von Burak Bek-tas forderten außerdem Polizei und Staats-anwaltschaft auf, einen Zusammenhang zu dem Mord an einem 31-jährigen Eng-länder im September in Neukölln genau-er zu prüfen. Dieser wurde in der Nacht zum 20. September mit einer Schrotflinte auf der Straße erschossen. Ein 62-jähriger Mann sitzt als Verdächtiger in der Untersu-chungshaft. Auch die Familie des getöteten Luke H. war am Montag auf der Pressekon-ferenz. Die Mutter von Luke H. zeigte eben-falls ein Bild ihres ermordeten Sohnes und sprach von einer möglichen Verbindung zwischen den beiden Morden. Sie und ihr Mann würden verstehen wollen, was ge-

schehen sei.

Rechtsanwalt Parlayan kritisierte: "Wir sind der Auffassung, dass die Staatsan-waltschaft dem Mord an Burak B. keine große Bedeutung zumisst." Die zuständi-gen Staatsanwälte hätten große Wissenslü-cken, wenn es um Operative Fallanalysen und den Ablauf der Tat ginge. Obwohl eine ausländerfeindliche oder rechtsextreme Motivation des Täters nicht ausgeschlossen werde, habe es keine Anfragen beim Verfas-sungsschutz und keinen bundesweiten Ab-gleich mit anderen Landeskriminalämtern gegeben.

Staatsanwaltschaft: nur "gewisse Ver-gleichbarkeiten"

Rechtsanwalt Onur Özata forderte Polizei und Staatsanwaltschaft auf, den mutmaß-lichen Mörder von Luke H. auch im zurück-liegenden Fall Burak B. stärker ins Visier zu nehmen. Dies gelte insbesondere, weil der Name des jetzt Verdächtigen schon in dem ersten Fall von einem Hinweisgeber genannt worden war. Und weil dieser Ver-dächtige als Waffennarr und Rechtsextre-mer gelte.

Die Berliner Staatsanwaltschaft hat keine Verbindungen zwischen beiden Taten fest-stellen können. Nach dem bisherigen Er-kenntnisstand ist der 62-Jährige nicht der Mörder von Burak Bektas, wie Sprecher Martin Steltner dem rbb sagte. Der Tatver-dächtige schweigt zu den Vorwürfen.

Bis heute keine Spur des Täters

Burak Bektas stand in der Nacht zum 5. Ap-ril 2012 mit Freunden vor einem Haus in der Rudower Straße und unterhielt sich. Plötz-lich kam ein Mann auf die Gruppe zu und schoss ohne Vorwarnung mit einem Ge-wehr auf die jungen Leute. Burak Bektas starb, zwei seiner Freunde wurden schwer verletzt. Der Täter entfernte sich und wur-de nicht gefasst.

Bis heute gibt es keine Hinweise auf einen Täter. Polizei und Staatsanwaltschaft sind auch noch nicht auf Verbindungen zu dem anderen Mord gestoßen.

Onur Özata

Page 38: BTHD - Ufuk Güldü #44

Michael Groys

38

Michael Groys ist ausgestattet von “Amerano“ by “Pahl & Bauer”

(Jackett, Hemd maßangefertigt & Einstecktuch)

www.amerano.de www.pahlundbauer.com

Wer hätte geglaubt, dass im Zentrum von Neukölln sich ein West-Östlicher Rosengarten befindet? Im Res-taurant Alte Welt Siralti erlebt man eine Atmosphäre

scheinbar längst vergangener Tage. Tage in der Poesie, Kunst und Musik noch eine sehr wichtige Rolle gespielt haben. SIRALTI bedeu-tet übersetzt aus dem Türkischen ,,Unter dem Geheimnis“. Es ist eine in der Tat eine geheimnisvolle Welt eines einzigartigen Kul-turrestaurant in Berlin. Kulturrestaurant ist eine Verbindung von gastronomischer und kultureller Institution sowie vor allem Tradi-tionen. Darauf wird ein großer Wert gelegt und auch sehr viel Res-sourcen verwendet. Bilder, Kunstwerke, die ganze Ambiente ist ge-fühlt von Objekten der Kultur und zwar der türkischen.

Um die historische Korrektheit des Restaurants und vor allem des großen Rosengartens beizubehalten wurden Turkologen, Floristen und Kunsthistoriker eingesetzt. Die Auslegung des Gartens, die Far-ben der Decken oder das ständig laufende Wasser im Hintergrund schaffen einen wirklich besonderen Ort der Kultur und des Friedens. Psychologen bestätigen, dass das Geräusch von Wasser sehr beruhi-gend wirkt und dementsprechend auch die übliche Aufregung der Stadt in Vergessenheit gerät.Das Restaurant bietet eine Viezahl von Kulturveranstaltungen und Lesungen. Was mich besonders bewegt hat, war das Spielen traditioneller türkischer Musik.

zu Gast Im Sıraltı | von Michael Groys

Ich habe an diesem Tag ein sehr breites Buffet genießen können, was die Vielfalt der türkischen Küche umfasste. Die kreativen Sa-late und das sehr zarte Hühnchen mit Spinatfüllung waren wirk-lich lecker. Das Essen ist im Kern einfach und sehr häuslich, was durchaus aus positiv zu bewerten ist, da heute nur wenige Restau-rants eine einfache Küche darbieten. Es ist sehr empfehlenswert für größere Gruppen oder ein Mokka am Abend. Hier haben die Be-treiber von Alte Welt SIRALTI jahrelange Erfahrung, vor allem mit einem schon weltbekannten Stand beim Karneval der Kulturen im benachbarten Kreuzberg. Wer guten Mokka probieren möchte, ist in diesem Restaurant richtig. Die Zubereitung ist deutlich schwieri-ger als heißes Wasser und zwei Löffel türkischen Mokka. Die Kunst liegt im langsamen Kochen und verteilen von dem Schaum oben. Die Intensivität und die Kraft dieses Getränkes sind wirklich ein-zigartig und wirken magisch. Der Ursprung aus Afrika und Arabi-en unterstreicht nochmal den exotischen Charakter des Getränkes. Meine Begeisterung für Mokka habe ich als passionierter Teetrinker nicht vor langer Zeit entwickelt.

Nach wirklich leckeren Essen und köstlichen Mokka wurde tradi-tionelle türkische Musik gespielt. Diese Musik in Kombination mit der Ambiente und den tollen Gesprächen sind für alle Kulturliebha-ber dringend zu empfehlen. Mit jeder Minute lernt man etwas Neu-es über die Traditionen und Geschichten aus Anatolien.

Besonders empfehle ich allen Bierhaber den wunderbaren und sehr geräumigen Biergarten, wo sich ebenfalls eine Mokkabar und ein Grill befinden. Also nichts wie hin!

Page 39: BTHD - Ufuk Güldü #44

* ungenügend ** mangelhaft *** befriedigend **** sehr gut ***** hervorragend

Essen **** Service *** Atmosphäre ***** Preis/Leistung ***

Page 40: BTHD - Ufuk Güldü #44

40

Tercübeli bir ekip tarafından yürütülen geni kapsamlı bir tedavi veya psikiyatrik yardıma ihtiyacıınız varmı?

Zamanında kriz önleme ile hastanede yatarak tedavı görmenin önüne geçmekmi istiyorsunuz?

Görüşme saatleri:

O halde Psikiyatri Polikliniğimize başvurunuz.Doktorlar, psikologlar, uzman hemşiriler, sosyal hizmet uzmaları ve ergotherapistlerden oluşan ekibimiz sizler için göreve hazır.

Psychiatrische Universitätsklinik der Charité im St. Hedwig-KrankenhausPsychiatrische Institutsambulanz (Josefshaus, 5. Etage; mit Aufzug)Ärztliche Leitung: PD Dr. med. Meryam Schouler-OcakGroße Hamburger Straße 5–11, 10115 BerlinE-Mail: [email protected] Internet: www.alexianer-berlin-hedwigkliniken.de

/// Pazartesi: 10.00 – 18.00/// Salı: 08.00 – 19.00/// Carşamba: 10.00 – 14.30/// Perşembe: 08.00 – 19.00/// Cuma: 08.00 – 16.00

Tedavi kapsamımıza giren hastalıklar: şizofreni, duygudurum ve şizoafektif bozukluklar, ağır kişilik bozuklukları, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılıkları ile psikotraumalar. Göçmen kökenli hastaların tedavisi sunduğumuz tedaviler arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Telefon: (030) 23 11 - 21 20

Anzeige PIA_2013_tuerkisch.indd 1 10.01.2014 10:42:09

Das Bundeskabinett hat den vom Bundesamt für Migration und Flüchtlinge erarbeiteten Migrati-

onsbericht 2014 verabschiedet. Der Bericht, der auf Wunsch des Bundestages jährlich erstellt wird, gibt auf der Grundlage der vor-handenen Daten einen Überblick über das Migrationsgeschehen in Deutschland und beinhaltet neben den allgemeinen Wan-derungsdaten zu Deutschland und der de-taillierten Darstellung der verschiedenen Zuwanderergruppen einen europäischen Vergleich zum Migrationsgeschehen und zur Asylzuwanderung.

Die Zahl der Zuzüge nach Deutschland ist danach im Jahr 2014 gegenüber 2013 wei-ter gestiegen. Mehr als 1,46 Mio. Personen sind zugezogen (Vorjahr 1,2 Mio.). Eine der-art hohe Zahl war zuletzt 1992 zu verzeich-nen. Gleichzeitig stieg die Zahl der Fortzüge auf mehr als 900 000 Personen (Vorjahr 800 000), so dass sich für 2014 ein Wanderungs-gewinn von rund 550 000 Personen ergab (Vorjahr 430 000).

Rund 880 000 Menschen kamen aus der Eu-ropäischen Union zu uns, 200 000 aus ei-nem weiteren europäischen Land, 220 000 aus Asien, 75 000 aus Afrika und ebenfalls 75 000 aus Amerika, Australien und Ozea-nien. Etwa 122 000 der Zugezogenen hatten die deutsche Staatsangehörigkeit.

Betrachtet man Drittstaatsangehörige, so

gab es gegenüber dem Vorjahr einen An-stieg beim Familiennachzug (+ 13,6 Prozent), der Zuwanderung zum Zweck des Studiums (+13,4 Prozent) und zur Erwerbstätigkeit (+10,8 Prozent). Im Jahr 2014 kamen 27 000 Fachkräfte bzw. Hochqualifizierte neu nach Deutschland, mit einer Blauen Karte kamen 2014 5 378 Personen (Vorjahr 4 651).

Weiter stark gestiegen ist im Jahr 2014 die Zuwanderung aus humanitären Gründen (+201,4 Prozent) und die Zahl der ausgestell-ten Aufenthaltsgestattungen (+71,6 Prozent).

Auch wenn für das Gesamtjahr 2015 noch keine abschließenden Aussagen getrof-fen werden können, ist davon auszugehen, dass für 2015 mit der höchsten Zuwande-rung seit Beginn der Registrierung im Jahr 1950 zu rechnen sein wird. Nach Angaben des Ausländerzentralregisters (AZR) stieg die Zahl der Zuzüge im ersten Halbjahr 2015 im Vergleich zum Vorjahreszeitraum um ein Drittel auf insgesamt 668 000 Zuzüge (1. Halbjahr 2014: 501 000 Zuzüge).

Die Zahl der Asylantragsteller lag im Jahr 2015 bei gut 476 000 Personen. Dies bedeu-tet eine Erhöhung um 135 Prozent im Ver-gleich zum Vorjahr. Der tatsächliche Zu-gang von Asylsuchenden liegt jedoch höher, da die formale Asylantragstellung derzeit zum Teil erst mit einer zeitlichen Verzöge-rung möglich ist.

Hierzu erklärt Bundesinnenminister Dr.

Thomas de Maizière:

„Die Zuwanderung nach Deutschland hat auch jenseits von Flüchtlingszuzügen 2014 weiter zugenommen. Für 2015 wer-den wir die höchsten Zuwanderungszah-len seit 1950 verzeichnen. Es ist nötig, zwi-schen Asylsuchenden, Arbeitsmigration, Familiennachzug und EU-Binnenwande-rung zu unterscheiden. Politisch Verfolg-te und Kriegsflüchtlinge sollen weiter bei uns Schutz finden - das bedeutet unter un-serem gemeinsamen europäischen Dach. Staat, Wirtschaft und Gesellschaft sind gleichermaßen gefordert, um dieses Wan-derungsgeschehen zu bewältigen. Die Zah-len der Menschen, die als Erwerbstätige zu uns kommen zeigen: wir sind ein attrak-tives Land mit stabiler Wirtschaft, das Ar-beitsmigration in vielen Bereichen möglich macht.

Ob es uns gelingt, aus der Zuwanderung am Ende etwas zu machen, das alle weiter-bringt, wird aber entscheidend davon ab-hängen, wie und wie schnell wir ohne Kon-flikte mit denen zusammenzuwachsen, die zu Recht in Deutschland bleiben und uns von denen zu trennen, die kein Bleiberecht bei uns haben.“

Migrationsbericht 2014 verabschiedet

Page 41: BTHD - Ufuk Güldü #44

41

WIBUSteuerberatungsgesellschaft mbHWIBUSteuerberatungsgesellschaft mbH

m Íirketkurulmas⁄ndan‚irket kapat⁄lmas⁄nakadarhertürlü dan⁄‚manl⁄khizmetlerindem Íirket ‚eklinin seçimindenm Malimuhasebeyem Maa‚ bodrolar⁄n⁄n düzenlenmesindenm Gelir-giderbeyannamesi yap⁄lmas⁄nam Bilanço haz⁄rlanmas⁄ndanm Vergibeyannamelerinin verilmesinedekgerekenhertürlü mü‚avirlikhizmetleriiçin

Ayr⁄cam Mali denetimlerde ve maliye mahkemelerindem Yurtiçiveyurtd⁄‚⁄hertürlü mü‚avirlikhizmetlerinderefakat

Kurfürstendamm 175/176 · 10707 BerlinTel.: 030 / 690 04 11-0 · Fax: 030 / 690 04 11-22E-Mail: [email protected]

Ticari sorunlarınız dolayısıyla hukuksal sorunlarınız için yanınızdayız.

A nfang des Jahres hat das neu ausgerichtete Kompetenzzen-trum Kultur- und Kreativwirtschaft in Berlin seine Arbeit aufgenommen. Es wird mit seinen vielfältigen Angeboten

künftig seine Impulsfunktion für die Leitthemen der Kultur- und Kreativwirtschaft weiter ausbauen. Im Mittelpunkt der Arbeit steht dabei die Förderung von Kooperationen zwischen der Kreativwirt-schaft und anderen Branchen, das Werben für das Innovationspo-tenzial der Kreativwirtschaft sowie das Bereitstellen von Vernet-zungsplattformen. Das Kompetenzzentrum soll wesentlich dazu beitragen, die Bedeutung der Kultur- und Kreativwirtschaft als ei-genständige Wirtschaftsbranche und Innovationsmotor stärker sichtbar zu machen.

Monika Grütters, Staatsministerin für Kultur und Medien, beton-te: „Die Kultur- und Kreativwirtschaft mit ihren über eine Milli-on Beschäftigten bereitet den Boden für die Innovationsfähig-keit und Wettbewerbsfähigkeit unserer Unternehmen. Es sind die Künstler und Kreativen, die mit ihrem Gespür für Neues und ih-rer Schaffenskraft unsere Gesellschaft voranbringen. Die Stärkung und Förderung dieser Branche ist daher für die Bundesregierung von zentraler Bedeutung. Das neu ausgerichtete Kompetenzzent-rum Kultur- und Kreativwirtschaft mit seinen erfahrenen und en-gagierten Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern ist ein wichtiger zen-traler Anlaufpunkt, um Kreative noch stärker zu fördern und sie dabei zu unterstützen, mit ihren Ideen auch ökonomisch erfolg-reich zu sein.“

Brigitte Zypries, Parlamentarische Staatssekretärin beim Bundes-minister für Wirtschaft und Energie, erklärte: „Das neue Kompe-tenzzentrum wird die Innovationsleistungen der Kreativwirtschaft herausstellen. Wir wollen Kooperationen zwischen der Kreativ-wirtschaft und anderen Wirtschaftsbranchen fördern und damit

das Potential der Kreativwirtschaft als Innovationsmotor verstär-ken. Denn die Kultur- und Kreativwirtschaft ist als Impulsgeber für den Wirtschaftsstandort Deutschland wichtiger denn je. Sie ist aber auch Treiber von gesellschaftlichen Veränderungen - das zeigt sich nicht zuletzt an dem engagierten Einsatz von Kreativen zum Woh-le von Geflüchteten.“

Das Kompetenzzentrum ist ein wesentlicher Bestandteil der Initi-ative Kultur- und Kreativwirtschaft der Bundesregierung, die vom Bundesministerium für Wirtschaft und Energie und der Beauftrag-ten der Bundesregierung für Kultur und Medien umgesetzt wird.

Die Arbeitsschwerpunkte des Kompetenzzentrums sind die wissen-schaftliche Analyse, Transfer und Impuls sowie Kommunikation und Veranstaltungen. Im Kompetenzzentrum gibt es Ansprechpart-ner für bestimmte Themenbereiche wie beispielsweise Gründung und Wachstum, Innovation und Impulse, Internationalisierung und Export. Die thematische Erweiterung der Arbeit des Kompe-tenzzentrums bietet einen Mehrwert unter anderem für die Unter-nehmerinnen und Unternehmer in der Kreativwirtschaft und für die Länder. Geplant ist zudem ein bundesweites Community-Ma-nagement mit Scouts und Multiplikatoren, die Trends, Entwicklun-gen und Best-Practice-Beispiele aufspüren.

Schwerpunkt der Veranstaltungsplanung ist das bundesweite An-gebot von Vernetzungsplattformen mit dem Ziel, die Marktchan-cen von Klein- und Kleinstunternehmen zu verbessern. Dazu wer-den neue, auf die jeweiligen Zielgruppen zugeschnittene Formate angeboten. Der Bund wird sich auch künftig bei seinen Planungen eng mit den Ländern abstimmen.

Das neue Kompetenzzentrum wird von der Arbeitsgemeinschaft aus Backes und Hustedt GbR, u-institut e.V. und Michael Sönder-mann, Büro für Kulturwirtschaftsforschung betrieben.

Start des neuen Kompetenzzentrums Kultur- und Kreativwirtschaft des Bundes in Berlin

Page 42: BTHD - Ufuk Güldü #44

Künye / Impressum

Basım Evi / Druckerei:MOTIV OFFSET DRUCKEREIPrinzessinnenstraße 2610969 Berlin

İmtiyaz Sahibi / Inhaberin:Werbung / Reklam:Sevim Ercan

eMail: [email protected]

Mobil: +49 176 228 505 74berlinturk Mobil: +49 0176 228 505 74Büro: +49(0) 30 / 537 933 90eMail:[email protected] der BundespressekonferenzRaum: 5315Schiffbauerdamm 4010117 Berlinwww.berlinturk.com Steuernummer: 24/279/61277

Danışma Kurulu:Dr. Attila Doğan, PD Dr. med. Meryam Schouler-Ocak, Mustafa Öztürk, Gökay Sofuoğlu, Kenan Kolat, Mehmet Can Özer, Michael Groys, Mike Samuel Delberg, İrfan Taşkıran, Umut Çorlu, Berk Doğuş Koşan, Budem Çağıl Büyükpoyraz,

Abdullahi Abu Bakar, Afrim Disha ve Cathrin Ebner Baskı / Auflage:

10.000 / SonderausgabeFotoğraflar / Fotos:123rf.com, fotolia.de, photodune.net, Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Metin Yılmaz

Yazı İşleri Müdürü / verantwortlicher Redakteur:

Kapak / Portre Fotos by Metin YılmazMobil: 0176 228 505 73eMail: [email protected]

Bütün DergilerAlle Zeitschriften

Berlinturk.com

Facebook

Twitter

Görsel Yönetmen / Layout: Berk Doğuş KoşaneMail: [email protected]

442.000 formelle Asylerstanträge wurden im Jahr 2015 beim Bundesamt für Migra-tion und Flüchtlinge gestellt – ein Rekord,

aber auch ein deutlicher Hinweis auf das Ausmaß der globalen Krisen, die Menschen zur Flucht trei-ben. Unklarheiten darüber, wie viele Asylsuchen-de sich tatsächlich in Deutschland aufhalten, bleiben. Die Unschärfe bewegt sich im sechsstelli-gen Bereich. Fast 1,1 Millionen sind im Jahr 2015 in Deutschland im sogenannten EASY-System neu registriert worden. Gerade im letzten Quartal 2015 dürften jedoch sehr viele die Weiterflucht in Rich-tung Skandinavien und einiger anderer Länder unternommen haben. Auf absehbare Zeit bleibt deshalb offen, wie groß die Zahl derer ist, die als im Laufe des Jahres 2015 Angekommene letztend-lich in den Kommunen unterzubringen sind.

Von den 1,1 Millionen in EASY registrierten Asylsu-chenden kamen etwa zwei Drittel allein aus drei Staaten: Syrien, dem Irak und Afghanistan. Die-se drei Staaten machen zusammen mit Eritrea auch 50 Prozent der registrierten Asylerstanträge 2015 aus. Es handelt sich hier um Herkunftsstaa-ten, bei denen die Schutzquote sehr hoch liegt. Die Balkanstaaten, die im Jahresdurchschnitt noch etwa 30 Prozent aller Asylsuchenden ausmach-ten, spielten gegen Ende des Jahres 2015 kaum noch eine Rolle.

Dass es dem Bundesamt im Jahre 2015 gelungen ist, die Zahl der getroffenen Asylentscheidungen im Vergleich zum Vorjahr um knapp 120 Prozent zu übertreffen, erklärt sich vor allem an dem ho-hen Anteil der Schnellverfahren – im Regelfall mit dem Ergebnis einer Anerkennung für syri-

sche Flüchtlinge und summarischen Ablehnun-gen für Asylsuchende aus den Balkanstaaten.

Zwei Entwicklungen allerdings werden es für das Bundesamt schwierig machen, zu der an-gestrebten generellen Verkürzung der Verfah-rensdauer zu kommen: Balkanstaaten spielen als Herkunftsstaaten von Flüchtlingen eine im-mer geringere Rolle. Für Asylsuchende aus Syrien, dem Irak und Eritrea werden wieder umfassende Einzelfallprüfungen durchgeführt, Ergebnis einer politischen Entscheidung der Bundesregierung. Auch dadurch, dass die sogenannten Dublin-Ver-fahren für syrische Staatsangehörige wieder auf-genommen werden – geprüft wird die eventuelle Zuständigkeit eines anderen EU-Mitgliedstaates – ist mit mehr Bürokratie und längeren Verfah-rensdauern zu rechnen.

Zudem müssen jetzt viele Asylverfahren zu Her-kunftsländern, die oft lange liegen gelassen wur-den, endlich durchgeführt werden. Dies werden keine Schnellverfahren sein können. Erheblicher Prüfungsaufwand im Einzelfall ist nötig. Dies wird einen erheblichen Teil der Arbeitskapazi-tät der für 2016 bewilligten Personalstellen beim Bundesamt aufzehren. In diesem Zusammen-hang warnt PRO ASYL vor einer Kultur der “Stan-dard-Husch-Husch-Verfahren”. Es ist ein Unding, dass Asylentscheider inzwischen nach sechswö-chiger Einarbeitungszeit Entscheidungen treffen dürfen zu Sachverhalten, bei denen es in vielen Fällen am Ende um Rechtsgüter wie Freiheit, Leib und Leben geht.

PRO ASYL: Wiedereinführung von Einzelfall-prüfungen für bestimmte Herkunftsländer ist kontraproduktiv

Baş Editör/HerausgeberÖzgür ÖzataMobil: +49 151 455 040 88

Page 43: BTHD - Ufuk Güldü #44

43

Page 44: BTHD - Ufuk Güldü #44