2
Abbas el-Hac Ahmed b. Muhammed et- Tilimsanl, '1-cümani fi'btisa- Vehrani'nin di - ye müellifi Ahmed b. Muhammed b. Ali b. tarihçi. hadis ve alimi Ebu Re's el-Muaskerl. Os- döneminde Muasker'de önemli alimlerdendir . : Bekrl. el-Mugrib, s. 160; rib, s. 83; Hasan el-Vezzan . ll, 26-27; Aziz Samih Afrikada Türk- ler, 1936-37, 1, 109-110; ll, 58, 68; Sa'dullah, Cezayir 1981 , s. 269-271, 293-294, 463; rüddin Dirasat ve fi tarli)i'l-Ce- za'ir: Cezayir 1984, s. 247- 253; A. Berque. Ecrits sur l 'A lgerie, Paris 1986, s. 216; Jamil M. Abun- Nasr. A History of the Maghrib in the Islami c Period, Cambridge 1987, s. 164, 167; Ahmed Kassab .. "L'economie du nord", Histoire genera- le de l'Afrique(ed. A. A. Boahen). Paris 1987, VII, 457; J. Ganiage. Hi stoire contemporaine du Maghreb, Paris 1994, s. 23, 41-42, 104-105, lll, 127, 179, 236; G. Yver. EJ2 (Fr.). VII, 264-265. Iii AHMET KAVAS L MU ASKERi Re' Muhammed b. Ahmed b. Abdilkadir el-Muaskerl el-Cezairl (ö. 1238/1823) Cezayirli tarihçi. _j 1150'de ( Cezayir'in Muasker Kal'atü Beni fakir bir ailenin olarak "Ebu Re's" la- Kal'atü Beni Mettke, Aksa ve Mecace'de geçti. ezberledikten sonra Muasker'e döndü ve dönemin alim- lerinden dini ilimler okudu . ara- Abdülkadir ve Am- mar el-Cezairl'nin 1 204'te 790) hacca giden Mu askeri Cezayir Kostantlne, 'lUn us, Kahi- re ve ulema ile gö- ve fayda- Murtaza ez-Zebldl. el-Emlrü'l-Ke- b'ir ve alimlerden icazet Hac gal ve bu sebeple cihad duyunca 'Aca'ibü'1-esfar bu etkisiyle Muas- ker'e dönüp bir süre görevinde bu- lunduysa da daha sonra ders vermek ve kitap yazmakla geçirdi. 1801 'de giderek Sultan Mevlay ziyaret etti. Fas'a yolundaki teklifini kabul et- medi. O Derkaviyye Os- yönetimine ayaklan- Muas- ker'e döndü. Bu Cezayir'de sebebiyet yokluk ve fakirlik esa- sen fakir olan Muaskerl'yi de etkiledi ve bozuldu; bu durum onun ders ver- mesini engelledi. Ancak ilmi devam etti ve 1226'da ( tekrar hac- ca giderken yerlerdeki birçok alimle Bu arada Vehhabl alim- leriyie ve onlarla ilmi malara girmesi önceden sa- hip olumlu kendilerini sert bir Ha- ri d zihniyeti ileri sürdü . Hac Muasker'e 15 1238'de (27 Nisan vefat etti. muhaddis ve fa- kih olarak da Mu askeri'nin halka derslerine zaman zaman yüz- leri bulan be- lirtilir. çok talebe ara- Muhammed b. Ali Emir Abdülkadir ei-Cezairl en önde gelenlerdir. Birçok ilim kitap ve risale yazmak- la beraber daha çok tarih ve ensaba dair telifleri Gezip yerlerle ve alimlerle ilgili hede ve da kitap haline getir- 130'dan fazla eseri söyle- nirse de Eserleri. Yahya BO Aziz. Muaskerl'nin ölümünden üç hafta önce listesini ma'arifi't -teka- 1if ii esma'i ma en'amellahu bihi'a1ey- na mine't-te'lif bir risale Listedeki eserlerin ancak bir günümüze bilinmektedir. 1. e1-.lju1e1ü's-sündüsiyye ii Veh- ran ve'1-cezireti'1-Ende1üsiyye lü's-sündüsiyye fi macera bi-Vehran ve ' l- 'udveti'l-Endelüsiyye). G. Faure Bigvet ta- çevrilerek Arapça birlikte ( Les vete- men ts de soie Alger Z. 'Aca'i - bü'1-e siar ve 1eta'ifü'1-al].bar. Eserin bir 1 Ocak 1881 tarihinden itibaren e1- gazetesinde 3. Mü'nisü'1 -a]Jibbe ii al].bari Cerbe . 1884'te tercüme ve daha sonra Muhammed tara- (Tunus Sa- dece ismi bilinen eserleri e1- fi men gaze'1-Magribe MUATAT Mecma'u'1 -ba]Jreyn ve mat- 1a'u '1 - bedreyn bi't-tefrid, e1-Ayatü '1- beyyinat, en-Nurü's-sari, es-Sey1ü'1-ia- Zey- '1-Medarik. e1-Cevherü'n-netis, e1- Kav1ü'1-ekme1, Zehretü ii 'i1mi't-tevaril]., Zey1ü fi müW- ki Beni Vattas, e1-Mes1ekü'1-merum fi al].bdri't-Türk ve'r-Rum, e1-Cevher ve'1- 'araz ii ve'1-arz, en -Nüz- hetü'1-emiriyye fi .ljaririyye yer (eserlerinin tam listesi için bk. Yahya Bu Aziz. lll. 236-244) : Brockelmann, GAL, ll , 654; Suppl., ll, 880; Abdüsselam b. Abdülkadir Delilü mü- Darülbeyza 1960-65, 106, 114, 117, 151 , 154, 155, 179; ll, 299, 349, 383, 439, 441, 455; Adil Nüveyhiz. Mu'cemü a'lami'l-Ceza'ir, Beyrut 1400/1980, s. 306-307; Abdurrahman b. Muhammed el-Cilali. Tarll)u'l- Ceza'iri'l-'am, Beyrut 1400/1980, lll, 569-576; Hifnavi, Ta'rlfü '1-i)alef bi-ricali's-selef, Beyrut 1402/1982, n, 341-342; Abdülhay el -Kettani, Fihrisü 1, 150-152; Mu- hammed Kirru, Müstedrekü'l-fehresi't-tarll) li'l- mü'ellefati't-Tanisiyye, Beyrut 1988, s. 78-80; Sa'dullah. ve ara' fi Ceza' ir, Beyrut 1990, 1, 83 -10 3; ll, 337-340; a.mlf., Beyrut 1998, ll, 376-381; Ahmed Abdüsselam, Tünisiyyün (tre. Ahmed Abdüsselam - Abdür- rezzakel-Huleyvl). Tunus 1993, s. 32 1- 323;Yah- ya B Aziz, A' lamü '1-fikr fi'l-Ceza'i- Beyrut 1995, ll, 234-244; a.mlf .. Ebi Re's el-Mu'askeri", el-Mecelletü 't-Tarli)iy- yetü'l-Magribiyye, XVI/53-54, 1989, s. 245-253. JililliJ RlZA L Divan her onar bendler halinde musammat manzume (bk. MUSAMMIU) . olmak üzere _j fiili mübadele ile veya terimi. L _j Sözlükte "uzanmak, el atmak, almak" atv kökünden türeyen mu- atat "almak vermek" manasma gelir. Te- ati ile olan kelime, terimi olarak sözlü veya söz yerine ka- 329

Bu - TDV İslam Ansiklopedisi

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Bu - TDV İslam Ansiklopedisi

Abbas el-Hac Ahmed b. Muhammed et­

Tilimsanl, eş-Şagrü '1-cümani fi'btisa­mi'ş-şagri '1-Vehrani'nin İbn Sahnfın di­

ye tanınan müellifi Ahmed b. Muhammed b . Ali b. Sahnfın er-Raşidl. tarihçi. hadis ve fıkıh alimi Ebu Re's el-Muaskerl. Os­manlı döneminde Muasker'de yetişen önemli alimlerdendir.

BİBLİYOGRAFYA :

Bekrl. el-Mugrib, s. 160; İdrisi, Şıfatü'l-Mag­rib, s. 83; Hasan el-Vezzan. Vaşfü ifrii!:ıyye, ll, 26-27; Aziz Samih İlter. Şimali Afrikada Türk­ler, İstanbul 1936-37, 1, 109-110; ll, 58, 68; Ebü'l-Kasım Sa'dullah, Tarll)u 'l-Ceza'iri'ş-şei!:afi,

Cezayir 1981 , s. 269-271, 293-294, 463; Nası­

rüddin SaidCıni. Dirasat ve ebf:ı[ış fi tarli)i'l-Ce­za'ir: el-'Ahdü'l-'Oşmanl, Cezayir 1984, s. 247-253; A. Berque. Ecrits sur l 'A lgerie, Paris 1986, s. 216; Jamil M. Abun- Nasr. A History of the Maghrib in the Islami c Period, Cambridge 1987, s. 164, 167; Ahmed Kassab v.dğr .. "L'economie coıoniaıe : ı· Afrique du nord", Histoire genera­le de l 'Afrique(ed. A. A. Boahen). Paris 1987, VII, 457; J. Ganiage. Histoire contemporaine du Maghreb, Paris 1994, s. 23, 41-42, 104-105, lll, 127, 179, 236; G. Yver. "aı-Mu'askar", EJ2 (Fr.). VII, 264-265. Iii AHMET KAVAS

L

MU ASKERi ( .s_;:.......rı )

EbCı Re' sen-Nasır Muhammed b. Ahmed b. Abdilkadir er-Raşidi

el-Muaskerl el-Cezairl (ö. 1238/1823)

Cezayirli tarihçi. _j

1150'de ( ı737) Cezayir'in Muasker şehri yakınlarındaki Kal'atü Beni Raşid'de fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Kafası­nın büyüklüğünden dolayı "Ebu Re's" la­

kabıyla anılır. Çocuklukyılları Kal'atü Beni Raşid, Mettke, 1\.ınus. Mağrib-i Aksa ve Mecace'de geçti. Kur'an'ı ezberledikten sonra Muasker'e döndü ve dönemin alim­lerinden dini ilimler okudu. Hocaları ara­sında Abdülkadir el-Müşrifi ve İbn Am­mar el-Cezairl'nin adları anılmaktadır.

1 204'te (ı 790) hacca giden Mu askeri Cezayir şehrine. Kostantlne, 'lUn us, Kahi­re ve Dımaşk'a uğrayarak ulema ile gö­rüştü ve onların düşüncelerinden fayda­landı. Murtaza ez-Zebldl. el-Emlrü'l-Ke­b'ir ve diğer bazı alimlerden icazet aldı. Hac dönüşünde İspanyollar'ın Vehran'ı iş­gal ettiğini ve bu sebeple cihad başlatıl­dığını duyunca doğrudan savaşa katıldı. 'Aca'ibü'1-esfar adlı kitabını bu savaşın etkisiyle yazdı . Savaşın ardından Muas­ker'e dönüp bir süre kadılık görevinde bu­lunduysa da daha sonra ayrılıp zamanını

ders vermek ve kitap yazmakla geçirdi. 1801 'de Mağrib'e giderek Sultan Mevlay Süleyman'ı ziyaret etti. Sultanın Fas'a

yerleşmesi yolundaki teklifini kabul et­medi. O sırada Derkaviyye tarikatının Os­manlı yönetimine karşı başlattığı ayaklan­manın bastırılmasının ardından Muas­ker'e döndü. Bu ayaklanmanın Cezayir'de sebebiyet verdiği yokluk ve fakirlik esa­sen fakir olan Muaskerl'yi de etkiledi ve sağlığı bozuldu; bu durum onun ders ver­mesini engelledi. Ancak ilmi çalışmalarına devam etti ve 1226' da ( ısı ı) tekrar hac­ca giderken uğradığı yerlerdeki birçok alimle görüştü. Bu arada Vehhabl alim­leriyie karşılaşması ve onlarla ilmi tartış­malara girmesi haklarında önceden sa­hip olduğu olumlu düşünceyi değiştirdi; kendilerini sert bir şekilde eleştirerek Ha­ri d zihniyeti taşıdıklarını ileri sürdü. Hac dönüşünde Muasker'e yerleşti. 15 Şaban 1238'de (27 Nisan ı823) vefat etti.

Tarihçiliğinin yanında muhaddis ve fa­kih olarak da tanınan Mu askeri'nin halka açık derslerine zaman zaman sayısı yüz­leri bulan öğrenci gruplarının katıldığı be­lirtilir. Yetiştirdiği çok sayıdaki talebe ara­sında Muhammed b. Ali es-Senfıslve Emir Abdülkadir ei-Cezairl en önde gelenlerdir. Birçok ilim dalında kitap ve risale yazmak­la beraber daha çok tarih ve ensaba dair telifleri vardır. Gezip dolaştığı yerlerle ve görüştüğü alimlerle ilgili hatıra, müşa­

hede ve intibalarını da kitap haline getir­miştir. 130'dan fazla eseri olduğu söyle­nirse de bunların çoğu kayıptır.

Eserleri. Yahya BO Aziz. Muaskerl'nin ölümünden üç hafta önce çalışmalarının listesini yaptığı Şemsü ma'arifi't-teka-1if ii esma'i ma en'amellahu bihi'a1ey­na mine't-te'lif adıyla bir risale yayımla­mıştır. Listedeki eserlerin ancak bir kıs­mının günümüze ulaştığı bilinmektedir. 1. e1-.lju1e1ü's-sündüsiyye ii şe'ni Veh­ran ve'1-cezireti'1-Ende1üsiyye (el-'İle­lü's-sündüsiyye fi macera bi-Vehran ve 'l­'udveti'l-Endelüsiyye). G. Faure Bigvet ta­rafından Fransızca'ya çevrilerek Arapça aslıyla birlikte yayımlanmıştır ( Les vete­men ts de soie fıne, Alger ı903). Z. 'Aca'i­bü'1-esiar ve 1eta'ifü'1-al].bar. Eserin bir kısmı 1 Ocak 1881 tarihinden itibaren e1-Mübeşşir gazetesinde neşredilmiştir.

3. Mü'nisü'1-a]Jibbe ii al].bari Cerbe . 1884'te Fransızca'ya tercüme edilmiş ve daha sonra Muhammed el-Merzfıki tara­fından yayımlanmıştır (Tunus ı960). Sa­dece ismi bilinen eserleri arasında e1-İşabe fi men gaze'1-Magribe mine'ş-

MUATAT

şa]Jabe, Mecma'u'1-ba]Jreyn ve mat-1a'u '1-bedreyn bi't-tefrid, e1-Ayatü '1-beyyinat, en-Nurü's-sari, es-Sey1ü'1-ia­şi]J.u '1-cari, en-Neb~etü'1-müni]fa, Zey-1ü '1-Medarik. e1-Cevherü'n-netis, e1-Kav1ü'1-ekme1, Zehretü 'ş -şemaril]. ii 'i1mi't-tevaril]., Zey1ü '1-Kırtas fi müW­ki Beni Vattas, e1-Mes1ekü'1-merum fi al].bdri't-Türk ve'r-Rum, e1-Cevher ve'1-'araz ii vaşfi's-sema'i ve'1-arz, en-Nüz­hetü'1-emiriyye fi şer]Ji'l-Ma]famati'1-.ljaririyye yer alır ( eserlerinin tam listesi için bk. Yahya Bu Aziz. A'lamü'l-fıkr ve 'ş­

şei!:afe, lll. 2 36-244)

BİBLİYOGRAFYA :

Brockelmann, GAL, ll , 654; Suppl., ll, 880; Abdüsselam b. Abdülkadir İbn SCıde. Delilü mü­'erril:ıi'l-Magribi'l-akşa, Darülbeyza 1960-65, ı, 106, 114, 117, 151, 154, 155, 179; ll, 299, 349, 383, 439, 441, 455; Adil Nüveyhiz. Mu'cemü a'lami'l-Ceza'ir, Beyrut 1400/1980, s. 306-307; Abdurrahman b. Muhammed el-Cilali. Tarll)u'l­Ceza'iri'l-'am, Beyrut 1400/1980, lll, 569-576; Hifnavi, Ta'rlfü '1-i)alef bi-ricali's-selef, Beyrut 1402/1982, n, 341-342; Abdülhay el -Kettani, Fihrisü '1-fehtıris, 1, 150-152; Ebü'l-Kasım Mu­hammed Kirru, Müstedrekü'l-fehresi't-tarll) li'l­mü'ellefati't-Tanisiyye, Beyrut 1988, s. 78-80; Ebü'l-Kasım Sa'dullah. Ebf:ı[ış ve ara' fi tariJ:ıi 'l­

Ceza'ir, Beyrut 1990, 1, 83 -103; ll, 337-340; a.mlf., Tarli)u'l-Ceza'iri'ş-şekafi, Beyrut 1998, ll, 376-381; Ahmed Abdüsselam, el-Mü'errif:ıüne't­Tünisiyyün (tre. Ahmed Abdüsselam - Abdür­rezzakel-Huleyvl). Tunus 1993, s. 32 1-323;Yah­ya B Cı Aziz, A' lamü '1-fikr ve'ş-şekafe fi'l-Ceza'i­ri'l-maf:ırüse, Beyrut 1995, ll, 234-244; a.mlf .. "eı-intacü'ı-fıkri ve·ı-edebi li'ş-şeyb Ebi Re's en-Naşır el-Mu'askeri", el-Mecelletü 't-Tarli)iy­yetü'l-Magribiyye, XVI/53-54, Zağvan 1989, s. 245-253. ı-.:1

JililliJ RlZA KURTULUŞ

L

MUAŞŞER

()~ )

Divan şiirinde her kıtası onar mısradan oluşan

bendler halinde yazılmış musammat nazım şeklindeki manzume

(bk. MUSAMMIU).

Başta satım olmak üzere bazı sözleşmelerin

_j

fiili mübadele ile gerçekleşmesi veya bozulması anlamında fıkıh terimi.

L _j

Sözlükte "uzanmak, el atmak, almak" anlamındaki atv kökünden türeyen mu­atat "almak vermek" manasma gelir. Te­ati ile eş anlamlı olan kelime, fıkıh terimi olarak sözlü veya söz yerine geçtiği ka-

329

Page 2: Bu - TDV İslam Ansiklopedisi

MUATAT

bul edilen bir yolla beyanda bulunmaksı­

zın mal ve bedelin değiş tokuş edilerek bir satım akdinin kuruluş ve ifasının eş zamanlı gerçekleştirilmesini anlatır. Alıcı

adeten satıma sunulduğu anlaşılan bir nesneyi, mesela fırından ekmeği alıp pa­rasını bırakınca muatatyoluyla bir sözleş­me gerçekleşmiş olur. Sözlü alım teklifi üzerine satı cının hiç konuşmadan malı paketleyip teslim etmesi gibi akdin kuru­luşunataraflardan birinin sözle, diğerinin fiille katılması durumunun muatat sa­yılıp sayılmayacağı tartışılmış, Hanefiler karşı çıkınakla beraber Maliki ve Hanbe­liler bu durumu da muatat olarak nitele­mişlerdir.

Mal mübadelesinin karşılıklı rızaya da­yalı olmasını öngören ayet (en-Nisil. 4/29)

ve hadisler (Müsned, II. 536; İbn Mace, "Ticil.rat", I 8) fakihleri rıza kavramını bü­yük bir titizlikle ele almaya yöneltmiş ,

akidlerin kuruluşunda tarafların irade­sinin dışarıya yansıtılması, yansıtılma bi­çimleri ve iç irade ile beyan arasındaki uyum gibi hususlar ayrıntılı incelemelere konu yapılmıştır. Bu çerçevede muatatın akid kurmaya yeten bir irade beyanı sa­yılıp sayılmayacağı, bu yolla akid yapma­nıncevaz ve sınırları tartışılmıştır (ayrıca

bk. İRADE BEYANI).

Han efi, Maliki ve tercih edilen görüşle­rinde Hanbeliler'e göre tarafların rızasını tam olarak gösterir nitelikte bir teati ile satım akdi meydana gelir. Muvaffakud­din İbn Kudame, bu hükmün meşruiye­tini izah ederken dinin ticari muamelele­re dair getirdiği sınırlama ve yasaklar dı­şında alım satım biçimini örfe bıraktığı­

nı, teati yoluyla alışverişin de bu kapsa­ma girdiğini ve ResCılullah zamanından beri uygulanagelen bu usule cşimdi buna karşı çıkanlardan önce- kimse itiraz et­mediğine göre artık cevazı yönünde icma oluşmuş sayılması gerektiğini belirtir (el­Mugnf, nı , 561, 562). Hanefi fakihlerin­den Kerhl'nin teati yoluyla satırnın sadece değeri düşük mallarda geçerli kabul edi­leceği yönündeki görüşü mezhep içinde fazla destek bulmamıştır. Bu görüş, mua­tatı ilke olarak benimseyen diğer mez­heplere mensup-Hanbelller'den Kadi Ebu Ya'Ia ve Ebü'I-Ferec İbnü'I-Cevzl gibi- bazı fakihler tarafından da savunulmuştur. İl­gili naslarda yer alan karşılıklı rıza kavra­mını daha dar bir yoruma tabi tutarak icap ve kabulün sözlü beyanla veya bazı durumlarda söz yerine geçebilecek yazı ve işaret gibi bir yolla olmasını şart ko­şan Şafiiler ise muatat yoluyla satışın ge-

330

çerli sayılmayacağını ileri sürmüşlerdir.

Sosyal olgu karşısında zaman içinde mez­hebin bu görüşünde bir yumuşama ol­muş, bazı Şafii fakihleri muatata mutlak şekilde cevaz verirken bazıları sadece dü­şük değerdeki malların veya hakkında ti­cari örf bulunanların bu yolla mübadele­sini caiz saymıştır.

Öncelikle satım akdinde ele alınan tea­tinin diğer akidlerde de geçerli bir yol sa­yılıp sayılmadığı tartışılmıştır. Trampa ve sarf birer satım türü olduğu için bunla­rın da teati yoluyla yapılabileceği genel­likle kabul edilir. Şafiiler dışında kalan üç mezhep satım gibi icarenin de teati ile gerçekleştirilebileceği kanaatindedir (M u­hammed b. Ahmed ed-Desüki, lll, 3) Ha­nefi müellifleri bu hükmü istihsan deliline dayandırırlar; nitekim ücret konuşmak­sızın gemiye binen, kan aldırtan veya pa­rayla satılan sudan içen ve daha sonra ödeme yapan kimselerin hükmü sorul­duğunda Ebu Yusuf bunun istihsana gö­re caiz sayıldığını ve bu durumlarda önce­den sözleşme yapmaya gerek bulunma­dığını söylemiştir. Klasik fıkıh literatürün­de icarenin kira ile sınırlı olmayıp iş, hiz­met ve menfaati konu edinen pek çok akdin ortak adı olarak kullanıldığı dikkate alındığında muatatın uygulama alanının oldukça geniş tutulduğu görülür. Özetle, yapısı teatiye elverişli olmayanlar dışında borçlar hukuku akidlerinin teati yoluyla gerçekleştirilebileceği ve bunların aynı yolla bozulabileceği (ikale) ilke olarak ka­bul edilir. Buna karşılık mahiyeti gereği nikah akdinin muatat yoluyla meydana gelmeyeceği hususunda ittifak vardır (Osman b. Ali ez-Zeyla1', II, 9 I) .

BİBLİYOGRAFYA : Lisanü'l-'Arab, •«ata" md.; Firilzabact!, el-Ka­

müsü'l-mu/:ıi(, "cata" md.; Müsned, Il, 302,305, 328,409, 536; V, 5; Buhar!, "Hibe", 7; Müslim. "Zekat", 175; İbn Ma ce, "Ticarat", 18; Nesa!. "Zekat", 98; Serahs!, el-Mebsüt, XII, 139; XIV, 141; XV, 169; XVI, 132; İbn Kudame, el-Mugni (Herras). lll, 561, 562; IV, 137; Osman b. Ali ez­Zeyla!, Tebyinü'l-/:ıaf!:a'if!:, Bulak 1314, ll, 91; IV, 2-4; Feyyilm!, el-Mişba/:ıu'l-münir, Bulak 1324, ll, 523; Şirb!n!, Mugni'l-mu/:ıtac, ll, 3; Şemsed­din er-Reml!, Nihiiyetü'l-mu/:ıtac, Beyrut 1404/ 1984, III, 37.5; Buhilt!, Keşşafü 'l-f!:ına', lll, 148; Muhammed b. Ahmed ed-Desilki, ijaşiye 'ale'ş­Şer/:ıi'l-kebir, Kahire, ts., lll, 2-3; IV, 24-25; İbn Abid!n, Reddü'l-mu/:ıtar (Kahire). IV, 513-514; Mecelle, md. 175;Ali Haydar, Dürerü'l-hükkam, İstanbul 1330, I, 266-270; AbdürrezzakAhmed es-Senhilr!, Meşadirü '1-/:ıaf!: fi'l-fıf!:hi'l-İslami, Kahire 1954, I, 1 08-125; Vehbe ez-Zühayl!, el­Ft}f:hü'l-İslami ve edilletüh, Dımaşk 1405/ 1985, IV, 99,161,350, 501; VII , 40; "Tecat[", Mv.F, XII, 198-200. r:;ı

ıı®iı HAMDİ DöNDÜREN

r

L

MU ATTILA ( 4.ıi.....JI )

Allah' ın zatını sıfatianndan tecrit edenlere verilen isim.

_j

Muattıla kelimesi, sözlükte "boş ve ha­li olmak" anlamındaki ati (utül) kökünün tef'll kahbından türeyen muattıl ın (boş

ve hali kılan) isim şeklidir. İlk dönemler­de Allah'ın zatını sıfatlarından soyutla­yanları ifade eden muattıla sonraları Al­lah'ın varlığını tanımayan , tabiatın yara­tıcının tasarrufundan bağ ımsız varlığını

sürdürdüğünü ileri sürenler için de kul­lanılmıştır (bk. DEHRİYYE) Kaynaklarda muattıla yerine ehl-i ta'til tabiri de geç­mektedir.

Ta'tll görüşünün ilk defa II. (VIII.) yüz­yılın başlarında Ca'd b. Dirhem tarafın­dan ileri sürüldüğü kabul edilir. Bu sebep­le Ahmed b. Hanbel, Buhar( ve Osman b. Said ed-Darimi gibi erken dönem alimleri ta'tll anlayışını reddeden eserler kaleme almışlardır. Zamanla alimler kainatı yara­tıcı dan, Allah'ın zatını sıfatlarından veya sadece mana sıfatlarından yahut te'vile giderek Kitap ve Sünnet'in delalet ettiği manalardan soyutlama şeklinde farklı türlerdeki ta'tll görüşlerinden bahset­mişlerdir (Şehristan1', Nihayetü '1-il):dam, s. I 23- ı 30; İbn Kayyim el-Cevziyye, II, 268).

Şehristani. Allah ve ahiret inancına sahip olamamış. duyulur nesnelerden akledilir aleme geçiş yapamamış ve metafiziğe ke­sin biçimde sırtın ı dönmüş maddeciler diye nitelendirdiği Dehriyye'yi "muattıla­

tü'l-Arab" şeklinde adlandırmıştır (el-Mi­lel, ll, 3-5, 235). Bunun yanında tenzih il­kesine fazla yer veren ve bunun sonucun­da bazı isimlerle manevi sıfatları kabul etmeyen Mu'tezile'nin yaklaşımı kısmi ta'tll, Berahime'nin nübüweti inkarı da bir tür ta'tll olarak değerlendirilmiştir (Muhammed b. Hallfe b. Ali et-Tem1'm1', S. 16-20).

İslam tarihinde zat-sıfat münasebeti konusunda ilk defa ortaya çıkan fikri ha­reketler, Allah'a sıfatlar isnat edilmesi ve tevhidin korunması noktalarında belirgin­Ieşiyordu. Bunlardan ilkine göreevreneve içindeki bütün nesne ve olaylara hakim olan yaratıcının bilinmesi, dolayısıyla bazı

sıfatlarla nitelendirilmesi kaçınılmazdır. Bu sıfatlar hem zihinde hem zihnin dışın­da (hariçte) zat ve mahiyet çerçevesinde gerçek bir varlığa sahiptir (krş. et-Ta'rifat, "Mil.hiyyet" md.). Cenab-ı Hakk'ın sonra­dan sıfat kazanmış olması mümkün de-