Upload
others
View
12
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ EĞİTİMİ
ANABİLİM DALI (EĞİTİM TEKNOLOJİSİ DOKTORA PROGRAMI)
HİPERORTAM YAPISININ VE BİLİŞSEL STİLİN FARKLI BİLGİ TÜRLERİNİ ÖĞRENME, BİLİŞSEL YÜKLENME VE GEZİNİM
ÖRÜNTÜSÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
DOKTORA TEZİ
Cengiz Güngör
Ankara Haziran, 2010
ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI
(EĞİTİM TEKNOLOJİSİ DOKTORA PROGRAMI)
HİPERORTAM YAPISININ VE BİLİŞSEL STİLİN FARKLI BİLGİ TÜRLERİNİ ÖĞRENME, BİLİŞSEL YÜKLENME VE GEZİNİM
ÖRÜNTÜSÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
DOKTORA TEZİ
Cengiz Güngör
Danışman: Doç. Dr. Deniz Deryakulu
Ankara Haziran, 2010
iii
ÖNSÖZ
Hiperortam yapısının ve bilişsel stilin farklı bilgi türlerini öğrenme,
bilişsel yüklenme ve gezinim örüntüsü üzerindeki etkisinin incelendiği bu
araştırma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırma
kapsamında ele alanın problem durumu, araştırmanın amacı, önemi,
varsayımları ve temel kavramlara yönelik tanımlar verilmiştir. İkinci bölümde
hiperortam, bilişsel stil, bilişsel yüklenme ve farklı bilgi türlerine yönelik
kuramsal çerçeve ve ilgili araştırmalar yer almaktadır. Üçüncü bölümde
araştırmanın modeli, çalışma grubu, öğretim materyali, veri toplama araçları
ve verilerin analizini içeren yöntem kısmı verilmiştir. Dördüncü bölümde
araştırmanın amacına yönelik bulgular ve yorumlar, beşinci bölümde ise
tartışma, sonuçlar ve önerilere yer verilmiştir.
Tez çalışmam süresince desteğini ve yardımlarını esirgemeyen,
araştırmanın planlanmasında, uygulanmasında ve tamamlanmasında büyük
emekleri olan danışmanım Doç. Dr. Deniz Deryakulu’na sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
Gerek tez izleme komitelerinde gerekse de tezimin değişik
aşamalarında bilgi ve deneyimlerini paylaşarak araştırmanın olgunlaşmasını
sağlayan Prof. Dr. Petek Aşkar’a ve Prof. Dr. Arif Altun’a ayrıca teşekkür
ederim.
Çalışmanın değişik kısımlarına verdiği destek ve yönlendirmelerinden
dolayı Doç. Dr. Şener Büyüköztürk’e, tezimi inceleyerek olumlu yönde
önerilerde bulunan Doç. Dr. Yasemin Koçak Usluel’e teşekkür ederim.
Tezimin uygulanmasına verdikleri desteklerden dolayı Prof. Dr. Sinan
Olkun’a, Doç. Dr. Nurettin Şimşek’e, Ögr. Gör. Dr. Mehmet Kurt’a, ve Ögr.
Gör. Dr. Özlem Çakır’a teşekkür ederim.
Cengiz GÜNGÖR
iv
ÖZET
HİPERORTAM YAPISININ VE BİLİŞSEL STİLİN FARKLI BİLGİ TÜRLERİNİ
ÖĞRENME, BİLİŞSEL YÜKLENME VE GEZİNİM ÖRÜNTÜSÜ ÜZERİNDEKİ
ETKİSİ
Güngör, Cengiz
Doktora, Eğitim Teknolojisi Programı
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Deniz Deryakulu
Haziran 2010, 162 sayfa
Bu araştırmada hiperortam yapılarının ve bilişsel stilin farklı bilgi
türlerinin öğrenilmesi, bilişsel yüklenme ve gezinim örüntüsü üzerindeki
etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. 4 X 2 faktöriyel desenin kullanıldığı
araştırmanın çalışma grubunu 55 üniversite öğrencisi oluşturmuştur.
Araştırmanın bağımsız değişkenlerini hiperortam yapıları (doğrusal,
hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) ve bilişsel stil (alan-bağlımlı ve alan-
bağımsız) oluştururken, bağımlı değişkenlerini bildirimsel ve işlemsel bilgi
düzeyleri, bilişsel yüklenme algı düzeyi ve gezinim örüntüsü oluşturmaktadır.
4 hafta süren çalışmada araştırma grupları (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-
hiyerarşik ve ağ) hiperortamda temel düzey istatistik ve SPSS uygulama
eğitimi almıştır. Araştırma sonunda bildirimsel bilgi düzeyinin belirlenmesi
amacıyla temel düzey istatistik testi, işlemsel bilgi düzeyinin belirlenmesi
amacıyla da bilgisayar başında SPSS uygulama sınavı yapılmıştır.
Araştırma sorularına yönelik yapılan varyans analizi ve t testi
sonuçlarına göre, bildirimsel bilgi düzeyinde hiperortam yapılarına ve bilişsel
stile göre anlamlı bir farklılık olmadığı görülürken, işlemsel bilgi düzeyinde
istatistiksel olarak en etkili grubun çapraz-hiyerarşik hiperortam olduğu ve
alan-bağımsızların alan-bağımlılardan daha başarılı olduğu görülmüştür.
Öğrencilerin bilişsel yüklenme düzeyleri hiperortam yapılarına göre
farklılaşmamakla birlikte işlemsel bilgide alan-bağımlılar alan-bağımsızlara
göre anlamlı düzeyde daha fazla yüklenmişlerdir. Gezinim örüntüsü
açısından ise alan-bağımsızların alan-bağımlılara göre hiperortam içinde
daha fazla süre kaldıkları ve daha fazla düğüm gezdikleri görülmüştür.
v
ABSTRACT
THE EFFECTS OF HYPERMEDIA STRUCTURE AND COGNITIVE STYLE
ON LEARNING DIFFERENT TYPES OF KNOWLEDGE, COGNITIVE LOAD
AND NAVIGATION PATTERNS
Güngör, Cengiz
Doctoral Dissertation, Educational Technology PhD. Program
Adviser: Associate Professor Deniz Deryakulu
Jun, 2010, 162 pages
The aim of this study was to examine the effects of hypermedia
structures and cognitive style on learning different types of knowledge,
cognitive load and navigation patterns. 4 x 2 factorial design was used in the
research. The research group consisted of 55 undergraduate students.
Independent variables were hypermedia structures (linear, hierarchic, cross-
hierarchic and network) and cognitive style (field-dependent and field-
independent), whereas dependent variables were level of declarative and
procedural knowledge, perception level of cognitive loading and navigation
patterns. The research groups (linear, hierarchic, cross-hierarchic and
network) received a training program on the fundamentals of statistics and
SPSS applications for four weeks. In order to determine declarative
knowledge level of the participants, a multiple choice test was given, whereas
an applied SPSS exam was given to determine the procedural knowledge
level of the group. The variance and t-test analysis were conducted for the
study.
According to results, for declarative knowledge level, there was no
significant difference within hypermedia structures types and there was no
significant difference between field-independent and field-dependent
learners. As far as procedural knowledge level was concerned, cross-
hierarchical group was the most effective group. Furthermore, field-
independent student groups were more successful than field-dependent
student groups.
vi
Cognitive load levels did not differ according to hypermedia structures,
however for procedural knowledge; field-dependents were significantly
loaded more than field-independents. Moreover it was observed that field-
independents spent more time in the hypermedia and visited more nodes.
vii
Eşime ve Aileme
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ii
ÖNSÖZ iii
ÖZET iv
İÇİNDEKİLER viii
ÇİZELGELER LİSTESİ xi
ŞEKİLLER LİSTESİ xiii
KISALTMALAR VE SİMGELER LİSTESİ xiv
BÖLÜM 1. GİRİŞ 1 Problem 1 Amaç 12 Araştırmanın Önemi 14 Sınırlılıklar 14 Tanımlar 14
2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 16 Hiperortam 16 Hiperortam Yapıları 24 Hiperortamda Gezinim Örüntüsü 37 Bilişsel Stil 40 Bilişsel Yük Kuramı 48 Bildirimsel ve İşlemsel Bilgi Türleri 61
3. YÖNTEM 68 Araştırma Modeli 68 Çalışma Grubu 69 Öğretim Materyali 71 Öğretim Materyalinin Geliştirilme Süreci 80 Veri Toplama Araçları 82 Temel Düzey İstatistik ve SPSS Bilgi Düzeyi Algılama Anketi 82 Gizlenmiş Şekiller Grup Testi 83
ix
Temel Düzey İstatistik Testi 83 SPSS Uygulama Sınavı 86 Bilişsel Yük Ölçeği 87 Araştırmanın Uygulanma Süreci 88 Verilerin Analizi 91 Araştırmanın İç Geçerliği 92 Araştırmanın Dış Geçerliği 93
4. BULGULAR VE YORUMLAR 95 Gezinim Örüntüsüne İlişkin Bulgular ve Yorumlar 95 Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu 100 Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu 102 İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu 104 İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu 106 İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapısı ve Bilişsel Stil Etkileşimine Göre Farklılaşma Durumu 106 Bildirimsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu 110 Bildirimsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu 111 İşlemsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu 113 İşlemsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu 114 Hiperortam İçinde Geçirilen Sürenin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu 115
5. TARTIŞMA, SONUÇLAR VE ÖNERİLER 117 Tartışma 117 Sonuçlar 127 Öneriler 130
KAYNAKÇA 133
EKLER 144 Ek 1. İçerik Haritası 145 Ek-2. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları
x
Materyali Değerlendirme Anketi 146 Ek 3. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Bilgi Düzeyi Algılama Anketi 147 Ek 4. Temel Düzey İstatistik Testi 149 Ek 5. SPSS Uygulama Sınavı 152 Ek 6. SPSS Uygulama Sınavı – Dereceli Puanlama Anahtarı 153 Ek 7. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları Hiperortam Materyali Ekran Görüntüleri 155
xi
ÇİZELGELER LİSTESİ
Sayfa
Çizelge 1. Hiperortam Yapılarını Temel Alan Araştırmalar ve Sonuçları 35
Çizelge 2. 4X2’lik Faktöryel Desen 69
Çizelge 3. Çalışma Grubundaki Öğrencilerin Hiperortam Yapısı ve Bilişsel Stile Göre Dağılımı 70
Çizelge 4. Test Maddelerinin Ayırt Edicilik İndeksi 84
Çizelge 5. 18 Sorunun Madde Ayırt Edicilik İndeksi 85
Çizelge 6. Araştırmanın Uygulanma Süreci 89
Çizelge 7. Öğrencilerin Hiperortam Sayfalarını Ziyaret Sayıları 96
Çizelge 8. Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA Sonucu 101
Çizelge 9. Araştırma Gruplarının Bildirimsel Bilgi Başarı Ortalamaları 101
Çizelge 10. Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu 102
Çizelge 11. Hiperortam Yapısının ve Bilişsel Stilin Öğrencilerin İşlemsel Bilgileri Öğrenme Düzeyleri Üzerindeki Etkisine Yönelik ANOVA Sonucu 103
Çizelge 12. Araştırma Gruplarının İşlemsel Bilgi Başarı Ortalamaları 103
Çizelge 13. Hiperortam Gruplarının İşlemsel Bilgi Ortalamalarına Göre İkili Karşılaştırmalarını Gösteren Bonferroni Testi 104
Çizelge 14. Öğrencilerin Bildirimsel Bilgi Düzeylerine Göre Hiperortam Gruplarının Bilişsel Yüklenme Durumları Açısından Karşılaştırılması 109
Çizelge 15. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün Hiperortam Yapısına Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA Sonucu 110
xii
Çizelge 16. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Araştırma Gruplarının Algıladıkları Bilişsel Yüklenme Ortalamaları 110
Çizelge 17. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün Bilişsel Stile Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu 111
Çizelge 18. Öğrencilerin İşlemsel Bilgi Düzeylerine Göre Hiperortam Gruplarının Bilişsel Yüklenme Durumları Açısından Karşılaştırılması 112
Çizelge 19. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA Sonucu 113
Çizelge 20. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Araştırma Gruplarının Algıladıkları Bilişsel Yüklenme Ortalamaları 114
Çizelge 21. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün Bilişsel Stile Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu 114
Çizelge 22. Hiperortam İçinde Geçirilen Sürenin Bilişsel Stile Göre Farklılılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu 115
xiii
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1. Doğrusal Hiperortam Yapısı Örneği 25
Şekil 2. Hiyerarşik Hiperortam Yapısı Örneği 26
Şekil 3. Çapraz-Hiyerarşik Hiperortam Yapısı Örneği 26
Şekil 4. Ağ Hiperortam Yapısı Örneği 27
Şekil 5. Hiperortam Yapıları İçin Kullanılan Tasarım 73
Şekil 6. Doğrusal Hiperortam Yapısı 74
Şekil 7. Hiyerarşik Hiperortam Yapısı 75
Şekil 8. Çapraz-hiyerarşik Hiperortam Yapısı 76
Şekil 9. Çapraz-hiyerarşik Hiperortam Yapısı, SPSS Uygulama Konusu 77
Şekil 10. Ağ Hiperortam Yapısı 78
Şekil 11. SPSS Uygulama Dosyalarını İndirme Sayfası 79
Şekil 12. Öğrenci Hareketlerini İzleme Kayıtları (Loglar) 80
Şekil 13. Hiperortam Yapıları ve Bilişsel Stil Etkileşimine Yönelik Grafik 107
xiv
KISALTMALAR VE SİMGELER LİSTESİ
HTML : Hypertext Markup Language (Hipermetin İşaretleme
Dili)
SPSS : Statistical Package for the Social Sciences (Sosyal
Bilimler İçin İstatistik Paketi)
GEFT : Group Embedded Figures Test (Gizlenmiş Şekiller
Grup Testi)
ANOVA : Varyans Analizi
% : Yüzde
f : Frekans
X : Ortalama
S.S. : Standart Sapma
n : Örneklem Büyüklüğü
Ort. Farkı : Ortalama Farkı
Std. Hata : Standart Hata
Sd : Serbestlik Derecesi
p : Olasılık
F : F İstatistiği
t : t İstatistiği
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
Bu bölümde araştırmanın problemi, amacı, önemi, sınırlılıkları ve
araştırmada yer alan kavramların açıklamaları yer almaktadır.
Problem
Bilgisayar ve internet teknolojisinin 2000’li yıllardan sonra hızla
gelişmesi, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da yeni olanakların ve
fırsatların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Özellikle daha önceki dönemlerde
altyapı kısıtlılığı nedeniyle iletilmesi zor olan ses, video, canlandırma ve
simülasyon gibi yüksek kapasiteli içeriklerin öğrenenlere kolaylıkla
iletilebilmesi, daha etkili öğrenme ortamlarının geliştirilebilmesini sağlamıştır.
Bu hızlı gelişim, uzun yıllardır kullanılan bir takım uygulamaların da daha etkili
kullanımı yönünde yeni olanaklar sağlamıştır. Bu uygulamalardan hipermetin
(hypertext) ve hiperortam (hypermedia), öğrenene sunduğu esnek, doğrusal
olmayan öğrenme ortamı ile internet ve çokluortamdaki (multimedia) tek
düzeliği büyük oranda gidermiş, bireysel farklılıkların daha fazla dikkate
alınmasını sağlamıştır.
1945 yılında Vannevar Bush tarafından temelleri atılan ve 1960’larda
Ted Nelson tarafından kavram olarak tanımlanan hipermetin, doğrusal
olmayan metinlerin birbirlerine bağlantılarla (linkler) bağlandığı ve
öğrenenlerin kendi tercih ettikleri yolu izleyerek, bilgiyi yapılandırdığı ortam
olarak tanımlanmıştır (Jonassen, 1988; Jonassen ve Grabinger, 1989).
Jonassen (1988) ise hipermetni kısaca doğrusal olmayan ya da dinamik
metin olarak tanımlamıştır. Her iki tanımın da ortak noktası bilgilerin öğrenen
tarafından araştırılarak elde edilmesi için elektronik bir ortam sağlamasıdır.
2
Alanyazında ortak bir hipermetin ve hiperortam tanımı bulunmamakla
birlikte, ilk başlarda kavramların birbirinin yerine kullanıldığı ancak bilgisayar
ve internet teknolojisinin gelişmesine paralel olarak hiperortam kavramının
hipermetini kapsayacak biçimde tanımlandığı görülmektedir.
Nielsen (1990) hipermetin ile hiperortam kavramlarının birbirinin yerine
kullanılabileceğini belirtmiştir. Landow (1992) da Nielsen gibi hipermetin ve
hiperortam kavramları için benzer tanımı kullanarak, resimlerin, haritaların,
metinlerin, grafiklerin ve seslerin bağlantılarla birbirine bağlandığı, yalnızca
metinsel bir anlatımdan daha öte bir kavram olarak tanımlamıştır. Buna
karşın Shneiderman ve Kearsley (1989), hipermetin için yalnızca metin
tabanlı bir gösterime gönderme yaparken, hiperortam için ses, canlandırma,
video gibi daha gelişmiş içeriklerin kullanıldığı ortamları işaret etmiştir
(Aktaran: Altun, 1999). Benzer biçimde Tolhurst (1995), iki kavramın farklı
anlamları işaret ettiğini ve hiperortamın, hipermetni kapsadığını, bu iki
kavramın üstünde de çokluortamın olduğunu belirmiştir. Tolhurst, hipermetin
ve hiperortam kavramlarının farklı tanımlanmasında, teknolojik gelişmelerin
önemli rol oynadığını ve ilk başlarda bilgisayarların sınırlı işlemleri
yapabilmesi nedeniyle içeriklerin metin tabanlı olduğunu belirtmiştir. Yazar,
bu dönemlerde hipermetin kavramının ön plana çıktığını ancak bilgisayar ve
internet teknolojisinin gelişmesiyle birlikte hiperortam kavramının daha çok
kullanıldığını ve hiperortamın hipermetini kapsayacak bir kavram olduğunu
belirtmiştir.
Alanda yapılan araştırmalarda da hipermetin kavramının daha çok
metin yoğun içeriklere yönelik, hiperortamın ise metin, ses, video,
canlandırma gibi daha gelişmiş içeriklere yönelik kullanıldığı görülmektedir.
Hipermetin ve hiperortam tanımlarında üç önemli noktanın öne çıktığı
görülmektedir. Bunlar; belirli kapasitede bilgi bütününü (metin, ses, grafik,
video vb.) içeren düğümler (node), düğümleri birbirine bağlayan bağlantılar
(link) (Marchionini, 1988) ve bağlantıların oluşturduğu doğrusal olmayan
yapıdır (Jonassen, 1988). Hiperortamların en önemli özelliği olarak gösterilen
doğrusal olmayan yapısı, bu tür ortamların basılı ve doğrusal çevrimiçi
materyallere göre üstünlüğü olarak tanımlanmaktadır. Liao (1999), 1986-1998
yılları arasında yapılan 46 deneysel araştırma üzerinde yaptığı çalışmada,
3
hiperortamların yüzyüze eğitime göre daha etkili olduğunu ancak Bilgisayar
Destekli Öğretim (BDÖ) ile karşılaştırıldığında anlamlı farklılık yaratmadığını
belirlemiştir. Chen ve Dwyer (2003) da hiperortamların etkililiğine yönelik
yaptıkları araştırmada, hiperortamların öğrenme üzerinde ya anlamlı bir
etkisinin olmadığı ya da çok az bir etkisinin olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Hiperortam yapılarının başarı ve diğer öğrenme çıktıları üzerindeki etkisine
yönelik araştırmalar, hiperortamların kullanılmaya başlandığı dönemden bu
yana güncelliğini korumaktadır.
Hiperortamda yapı kavramı düğümlerin bağlantılar yoluyla birbirine
bağlanması sonucunda ortaya çıkan yapı olarak tanımlanmaktadır (Dillon ve
Jobst, 2005). En genel sınıflama doğrusal ve doğrusal olmayan (ağ)
hiperortam yapıları olmasına karşın, yapılan araştırmalarda araştırmanın
amacına uygun olarak doğrusal, hiyerarşik, karma (çapraz-hiyerarşik), ağ
yapısı, yapılandırılmamış, az yapılandırılmış, yapılandırılmış, yüksek düzeyde
yapılandırılmış gibi değişik hiperortam yapılarının kullanıldığı görülmektedir.
Araştırmacılar tarafından genel kabul görmüş hiperortam yapıları
bulunmamakla birlikte, doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyearşik (karma) ve ağ
yapısının daha sık kullanıldığı söylenebilir.
Doğrusal yapı, yalnızca bir önceki ve bir sonraki düğüme (sayfaya)
geçişe olanak sağlarken, hiyerarşik yapı, ağaç yapısına benzer biçimde en
üstten en alta doğru ayrıntılanarak devam eden yapıdır. Çapraz-hiyerarşik,
hiyerarşik yapıya benzemekle birlikte bölümler arası geçişlerin çapraz
bağlantılar yoluyla sağlandığı yapıdır. Ağ yapısı ise diğer yapılar içinde en
çok bağlantı içeren ve hiperortam içinde serbestçe dolaşıma olanak sağlayan
yapıdır (Çalışır ve Gürel, 2003; Dillon ve Jobst, 2005; McDonald ve
Stevenson, 1998). Yapılandırılmamış hiperortamlar, ağ yapısında olduğu gibi
öğrenenlere ortam içinde gezinim serbestliği sağlarken, yapılandırılmış (iyi
yapılandırılmış, yüksek derecede yapılandırılmış) hiperortamlarda bu
serbestlik sınırlı tutulmuştur (Jonassen, 1988; Shapiro, 1998).
Alanyazında hiperortam yapılarının (doğrusal, hiyerarşik, ağ vb.)
başarı, performans gibi öğrenme çıktıları üzerindeki etkilerinin henüz netlik
kazanmadığı (Çalışır, Eryazıcı ve Lehto, 2008; Dillon ve Jobst, 2005) ve
sınırlı sayıda araştırmanın öğrenme açısından okuduğunu kavrama dışındaki
4
daha üst düzey bilgilere yönelik başarıyı ele aldığı görülmektedir (Dillon ve
Jobst, 2005; Paolucci, 1998).
Melara (1996), 40 lisans öğrencisi üzerinde uyguladığı araştırmada
hiyerarşik ve ağ hiperortam yapılarının geometri dersindeki başarıya göre fark
yaratıp yaratmadığını incelemiştir. Tek oturumda (3 saat) uygulanan deneysel
çalışmada öğrencilerden 10 sorunun yanıtını hiperortam içinde bulmaları ve
yanıtlamaları istenmiştir. Araştırma sonunda başarının hiperortam yapılarına
göre farklılaşmadığı görülürken, öğrencilerin hiyerarşik hiperortamı anlamlı
biçimde daha sık kullandıkları gözlenmiştir.
McDonald ve Stevenson (1998) araştırmalarında hiyerarşik, karma
(çapraz-hiyerarşik) ve doğrusal olmayan (ağ) hipermetin yapılarının, düşük ve
yüksek önbilgi düzeyine sahip öğrenenlerin gezinim performansı ve
kaybolmaları üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Gezinim performansı,
hipermetin içinde aranan bilginin bulunması süresi olarak ele alınmıştır.
Araştırmada psikolojinin “insan öğrenmesi” konusuyla ilgili metinsel bir içerik
kullanılmıştır. Yaklaşık 1 saat süren deneysel çalışmada öğrencilere iki
oturumda toplam 20 soru verilerek hipermetin içinde yanıtlarını bulmaları
istenmiştir. Araştırma sonunda gezinim performansı açısından karma
(çapraz-hiyerarşik) yapının daha etkili olduğu saptanmış, bunun temel
nedeninin ise bölümler arası geçişe olanak sağlayan çapraz bağlantılar
olduğu belirtilmiştir.
Potelle ve Rouet (2003) araştırmalarında farklı hipermetin yapılarının
(doğrusal, hiyerarşik ve ağ) ve öğrenenlerin önbilgi düzeylerinin
hipermetindeki bilgileri kavrama üzerindeki etkisini incelemişlerdir. 47 öğrenci
önbilgilerine göre gruplara rastgele dağıtıldıktan sonra her öğrenci 20 dakika
boyunca “sosyal psikoloji” ile ilgili yedi kavrama yönelik metinsel içeriği
çalışmıştır. Uygulamadan sonra hipermetin içeriğine yönelik kavrama testi
uygulanmıştır. Analiz sonucunda, düşük önbilgi düzeyine sahip öğrenciler en
yüksek performansı hiyerarşik ortamda elde ederken, yüksek önbilgi
düzeyine sahip öğrenciler için farklı hipermetin yapıları anlamlı bir farklılık
yaratmamıştır.
5
Çalışır ve Gürel (2003) araştırmalarında doğrusal, hiyerarşik ve karma
(çapraz-hiyerarşik) hipermetin yapılarının ve önbilgi düzeyinin, okuduğunu
kavrama, gezinim ve algılanan denetim üzerindeki etkisini incelemişlerdir.
Araştırma kapsamında bir grup lisans ve yüksek lisans öğrencisinden 40
dakika boyunca “verimlilik” konulu metinsel bir içeriği okumaları istenmiş
ardından okuduğunu kavramaya yönelik çoktan-seçmeli bir test uygulanmış
ve boşluk doldurma soruları sorulmuştur. Araştırma sonunda hipermetin
yapılarına göre başarıda anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Konuya
ilişkin önbilgisi olanların olmayanlara göre daha başarılı olduğu belirlenirken,
önbilgisi olmayan öğrenciler hiyerarşik ve karma yapılarda daha başarılı
olmuşlardır.
Çalışır, Eryazıcı ve Lehto (2008), Çalışır ve Gürel’in (2003)
araştırmasında olduğu gibi farklı hipermetin yapılarının (doğrusal, hiyerarşik,
çapraz-hiyerarşik ve türetimci), okuduğunu kavrama ve algılanan denetim
üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Metinsel içerik kullanılan araştırmada,
deneysel uygulama sonunda okuduğunu kavramaya yönelik çoktan-seçmeli
bir test uygulanmış ve boşluk doldurma soruları sorulmuştur. Araştırma
sonunda önbilgisi olan öğrenciler açısından hiperortam yapılarına göre
anlamlı bir farklılık bulunmazken, önbilgisi olmayan öğrenciler için en etkili
yapının hiyerarşik ve türetimci yapılar olduğu görülmüştür.
Yukarıda özetlenen araştırma sonuçlarına koşut olarak Vries ve
Jong’un 1997 yılında, Spruijt ve Jansen’ın ise 1999 yılında yaptıkları
araştırmalarda hiperortam yapısının ortam içinde yanlış yönlenme ve
kaybolma sorunu ya da bir görevi yerine getirmek için harcanan süre
konusunda etkili olduğu, ancak öğrenme çıktıları üzerinde anlamlı bir farklılık
yaratmadığı görülmüştür (Aktaran: Dillon ve Jobst, 2005).
Alanyazındaki araştırmalar incelendiğinde, hipermetin ya da
hiperortama yönelik deneysel çalışmaların çoğunlukla 30 dakika – 1 saat
arasında sürdüğü ve uygulamadan hemen sonra okuduğunu kavrama, bilgi
arama gibi anımsamaya dönük ölçümlerin yapıldığı görülmektedir. Genellikle
metinsel içerik kullanılan araştırmalarda, hiperortamın öğrenme üzerindeki
etkisinin kullanılan hiperortam yapılarına göre farklılaşmadığı yönündedir.
6
Dillon ve Jobst (2005) yaptıkları analiz sonucunda, hiperortam
araştırmalarının kısa süreli ve sıkı deneysel koşullar altında uygulandığını, bu
durumun çalışmaları gerçek eğitim ortamı koşullarından uzaklaştırdığını ve
genellemelerin sınırlı olduğunu belirtmişlerdir. İnceledikleri deneysel
çalışmaların çoğunda hiperortam içindeki düğüm sayısının 60’ın altında
olduğunu, 11 araştırmada 60’dan daha fazla düğüm kullanıldığını ve yalnızca
6 tanesinde düğüm sayısının 100’den fazla olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca,
araştırmaların %50’sinden fazlasında içerik tamamen metinsel bilgiden
oluşurken, sadece 8 araştırmada birden fazla çokluortam (metin, grafik, ses,
video ve canlandırma) kullanılmıştır. Öğrenme çıktılarının
değerlendirilmesinde ise genellikle okuduğunu anlama ve anımsama testi
uygulandığı, ancak bu türde ölçümlerin üst düzey öğrenmeleri ölçmediği
görülmektedir.
Zumbach (2006), Dillon ve Jobst’un görüşlerini destekler nitelikte
doğrusal ve doğrusal olmayan hiperortamlara yönelik araştırmalarda
materyallerin çok basitleştirildiği ve deneysel uygulamaların 1 saatten fazla
sürmediğini belirtmiştir. Bu tür araştırmalarda okuma süreci bir metnin ya da
bir dergideki metnin okunmasından oldukça farklıdır. Genellikle deneklerden
istenen verilen metnin çok kısa sürede okunması ya da metin içindeki belirli
bilgilerin aranmasıdır. Bu durum, araştırmaların genellenebilirliğini
düşürmektedir.
Paolucci (1998) de hiperortamların kuramsal alt yapıları itibarıyla
Bloom’un ve Gagne’nin belirttikleri üst düzey becerileri geliştirmeye yönelik
uygulamalar olmalarına karşın, alanda yapılan araştırmaların çoğunun
anımsama ve kavrama düzeyindeki bilgileri ölçtüğünü ifade etmektedir.
Hiperortam yapılarının öğrenme üzerindeki etkisinin henüz netlik
kazanmamış olması, öğrenme çıktısı olarak çoğunlukla bilgi arama
performansı, okuduğunu kavrama, anımsama gibi alt düzey bilgi
kazanımlarının ölçülmesi ve uygulamaların sıkı deneysel koşullar altında
yapılması nedeniyle gerçek eğitim ortamı özelliklerini yansıtmaması, bu
araştırmanın yapılmasının temel nedenlerini oluşturmaktadır. Bu çalışmada,
öğrencilere 61 düğümden (html sayfasından) oluşan dört farklı hiperortam
yapısı (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) uygulanmış, öğrenciler
7
gerçek eğitim ortamlarından koparılmamış ve farklı hiperortam yapılarındaki
öğrenciler aynı sınıfta eğitim almışlardır. Ayrıca deneysel uygulama süresi 4
haftaya yayılmış ve öğrencilerin her hafta uygulamaya katılma süreleri kendi
ilerleme hızlarına bırakılmıştır. Öğrenme çıktısı olarak sadece kavrama ve
anımsama gibi alt düzey bilgi kazanımı değil aynı zamanda işlem yapma,
analiz etme, yorumlama gibi üst düzey bilgiler de ölçülmüştür. Bu kapsamda
araştırmanın temel amacı, doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ
hiperortam yapılarının, öğrenenlerin bildirimsel (bilgi, anımsama, kavrama
düzeyi) ve işlemsel (işlem yapma, analiz etme, yorumlama) bilgi türlerine
göre fark yaratıp yaratmadığının incelenmesidir.
Eğitimle kazandırılacak içerik farklı bilgi türlerinden oluşmaktadır. Bu
çalışmada bildirimsel (declarative) ve işlemsel (procedural) bilgiler ele
alınmıştır. Kavramların, olguların, görüşlerin, genellemelerin, kuramların ve
hipotezlerin bilgisi olarak tanımlanan bildirimsel bilgi, Bloom ve Gagne’nin
sınıflamalarına göre en alt düzey bilgi türüdür ve öğrenmenin ilk basamağıdır.
Bildirimsel bilgi, insan öğrenmesinin önemli bir parçasıdır ve üst düzey bilgiler
için ön-koşul oluşturmaktadır (Anderson, 1981; Gagne, Briggs ve Wager,
1992; Smith ve Ragan, 2005). İşlemsel bilgi ise bir sorunun, görevin ya da
sürecin yapılma aşamalarını içeren bilgi türüdür (Anderson, 1976). Bu bilgi
türü, Gagne’nin sınıflamasında zihinsel becerilere (intellectual skills) karşılık
gelirken, Bloom’un bilişsel hedef taksonomisinde uygulama, analiz, sentez ve
değerlendirme düzeylerine karşılık gelmektedir (Driscoll, 1994).
Bu araştırmada, alanyazındaki çalışmalardan farklı olarak öğrenenlerin
bildirimsel ve işlemsel bilgilere ilişkin başarıları ölçülerek, hangi bilgi türünde
hangi hiperortam yapısının daha etkili olduğu incelenmiştir.
Hiperortama yönelik araştırmaların sonuçları, önemli bazı
değişkenlerin öğrenci başarısını ve performansını etkilediğini göstermiştir. Bu
değişkenlerin başında, kaybolma (Conklin,1987; McDonald ve Stevenson
1998), bilişsel yüklenme (Alomyan, 2004; Conklin, 1987; Sweller, 2005a; Zhu,
1999), önbilgi düzeyi (Çalışır, Eryazıcı ve Lehto 2008; McDonald ve
Stevenson, 1998), bilişsel stil (Chen, 2002; Chou ve Lin, 1998; DeStefano ve
LeFevre 2007) ve gezinim örüntüsü (Graff, 2006; Henry, 1995) gelmektedir.
8
Bu değişkenler, hiperortam çalışmalarında kontrol değişkeni ya da deneysel
grupların denkliğini sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.
Hiperortamlarda öğrenmeyi engelleyen ya da zorlaştıran değişkenlerin
başında kaybolma (getting lost) ve aşırı bilişsel yüklenme (cognitive overload)
gelmektedir (Conklin, 1987). Bu çalışmada uygulanan hipeortam yapıları
(doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyearşik ve ağ) araştırmacı tarafından
hazırlanarak öğrencilere sunulduğu için diğer bir ifade ile öğrencilerin
izleyeceği yol büyük oranda önceden belirlendiği ve dört haftalık deneysel
uygulama boyunca her öğrenci aynı hiperortam yapısını kullandığı için
kaybolma durumunun yaşanmayacağı ya da en az düzeyde yaşanacağı
düşünülmüştür. Bu nedenle “kaybolma” araştırmada bir değişken olarak ele
alınmamıştır. Kaybolmadan sonra en fazla yaşanan sorun hiperortam içindeki
bilgi ve bağlantı yoğunluğu nedeniyle öğrenenlerin yaşadığı aşırı bilişsel
yüklenmedir (Conklin, 1987; Marchionini, 1988; Jonassen, 1988). Kısa süreli
bellekte bir kerede gerçekleşen zihinsel etkinliklerin toplamı olarak
tanımlanabilecek ve temelinde Miller’ın “7±2’lik büyülü sayıları”nın yer aldığı
bilişsel yük kuramı, öğrenme sürecinde kısa süreli belleğin rolü üzerinde
odaklanmıştır (Clark, Nguyen ve Sweller, 2006; Cooper, 1998). Miller’a
(1956) göre kısa süreli bellek, bir kerede ancak 7±2 lik yani beş ile dokuz
birimlik bilgiyi depolayabilmektedir. Bu bilgi miktarının üstüne çıkıldığında
öğrenenin aynı anda işleyeceği bilgi kapasitesi artmakta ve kısa süreli bellek
aşırı yüklenmektedir (Aktaran: Clark, Nguyen ve Sweller, 2006).
Son 15-20 yılda bu alanda yapılan çalışmalar, Mayer’in çokluortam
öğrenme kuramının ve Sweller’in bilişsel yüklenme kuramının alanda etkili
olmasını sağlamıştır. Her iki kuramın önerdiği ilkeler, özellikle çokluortam ve
çevrimiçi materyallerin tasarlanması ve geliştirilmesi sürecinde etkili olarak
kullanılmaktadır.
Sweller (2005a) ve Mayer (2005b) çokluortamlardaki öğrenmelerde
aşırı bilişsel yüklenmeyi en aza indirmek için metin yerine ses kullanılmasını,
içeriğin öğrenenin hem görsel hem de işitsel algısına (kanalına) hitap
etmesini, metin ve resim/grafik bütünlüğünün uygun olan her yerde
kullanılmasını önermektedir.
9
Çokluortamlarda olduğu gibi hiperortamların doğrusal olmayan yapısı
ve bağlantı sayısının fazla olması, öğrenende aşırı bilişsel yüklenmeye neden
olabilmektedir. Bilişsel açıdan aşırı yüklenmiş bir öğrencinin başarısı ve
performansı düşebileceği gibi öğrenme süreci tamamen de
engellenebilmektedir (Paas, Renkl ve Sweller, 2004).
Alanyazında farklı hiperortam yapıları ile bilişsel yüklenme ilişkisini
inceleyen herhangi bir araştırmaya rastlanılmamasına karşın, bağlantı ve bilgi
yoğunluğunun öğrenme üzerindeki etkisine yönelik sınırlı sayıdaki
araştırmada, hiperortamlardan öğrenmelerde bilişsel yüklenmenin önemli bir
değişken olduğu görülmektedir.
Zhu (1999) araştırmasında, hiperortamdaki bağlantı sayısı ve bilgi
yoğunluğunun bilgi arama, öğrenme ve tutum üzerindeki etkisini incelemiştir.
Araştırmacı enerji sorunu konusuna yönelik 4 ayrı (büyük düğüm ve az
bağlantı, büyük düğüm ve çok bağlantı, küçük düğüm ve az bağlantı, küçük
düğüm ve çok bağlantı) hiperortam geliştirmiştir. Deneysel çalışma sonunda
ortam içinde bilgi arama görevi ve çoktan-seçmeli test uygulanmıştır. Analiz
sonuçlarına göre bağlantı sayısı ve bilgi yoğunluğu az olan gruptaki
öğrencilerin performansları diğer öğrencilere göre daha yüksek çıkmıştır.
Araştırmacı, bağlantı sayısının ve bilgi yoğunluğunun fazla olmasının
öğrencilerin bilişsel açıdan aşırı yüklenmelerine neden olduğunu ortaya
koymuştur.
Benzer biçimde DeStefano ve LeFevre (2007), PsycInfo ve ERIC
veritabanlarında 1990-2004 yılları arasındaki makalelerden belirledikleri
anahtar sözcüklere (hipermetin gezinimi, hipermetin okuma performansı,
bağlantı, metin yapısı, metin topolijisi) göre arama yapmışlardır. Ölçütlere
uyan 38 araştırma üzerinde yaptıkları analiz sonucunda bağlantı sayısının
fazla olduğu durumlarda öğrenenlerin bilişsel olarak aşırı yüklendikleri ve
okuma başarısının olumsuz etkilendiği sonucuna ulaşmışlardır.
Hiperortamlarda öğrenmeyi etkileyen önemli bireysel farklılıklardan biri
de öğrencilerin bilişsel stilleridir. Bilişsel stil kavramı, genel anlamda sorunlara
yaklaşım biçimi; daha özelde ise bilginin alınması (algılanması), işlenmesi,
düzenlenmesi, depolanması ve kullanılmasında tercih edilen yollar olarak
10
tanımlanmaktadır (Witkin, Moore, Goodenough ve Cox, 1977). Bu açıdan,
doğrusal olmayan, öğretmen yönlendirmesinden bağımsız hiperortamlarda
öğrenenlerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarını ve bunun öğrenme üzerindeki
etkisini bilmek bu tür ortamların daha etkili olmasını sağlayacaktır (Chen,
2002).
Alanda en sık kullanılan bilişsel stil, Witkin ve meslektaşları tarafından
önerilen alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stildir (Witkin ve diğerleri,
1977). Alan-bağımlı bireyler, kendilerine bir materyal sunulduğunda (bir
metin, bir sorun durumu vb.) bu materyali bir bütün olarak algılarlar ve bütüne
ait parçaları ayrı ayrı algılamakta güçlük çekerler. Bütünü algılama eğiliminde
oldukları için o bütünü, kendisini oluşturan parçalara indirgemekte güçlük
çekerler. Öte yandan alan-bağımsız bireyler daha çözümlemecidirler ve
kendilerine sunulan bütünü, onu oluşturan parçalar halinde algılarlar. Bu tür
bireyler, sorun çözerken yapılandırılmamış öğrenme ortamlarından ve tek
başına çalışmaktan hoşlanırlar (Witkin ve diğerleri, 1977).
Hiperortam ve bilişsel stil üzerine yapılan araştırmalar, alan-bağımsız
öğrenenlerin alan-bağımlı öğrenenlerden daha başarılı olduğunu
göstermektedir.
Chou ve Lin (1998) yaptıkları araştırmada hiperortamda eğitim alan
öğrencilerin bilişsel stillerinin bilgi araştırma, bilişsel harita geliştirme ve
tutumları üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırma kapsamında 121
üniversite öğrencisine bilgisayar ağlarına giriş konulu içerik hiperortamda
sunulmuştur. Araştırma sonunda öğrencilerin bilişsel stilleri açısından bilgi
arama performansları ve tutumları arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken,
bilişsel harita geliştirmede (farklı düğümler arasındaki ilişkileri tekrardan inşa
edebilme yeteneği) alan-bağımsızların alan-bağımlılardan anlamlı biçimde
daha başarılı olduğu görülmüştür.
Williams (2001) yaptığı doktora tez çalışmasında, hiperortamlarda
kavramsal model hazırlama ve bilişsel stilin sorun çözme becerisi üzerindeki
etkisini incelemiştir. Araştırma sonunda alan-bağımsızların sorun çözmede
alan-bağımlılardan daha yüksek performans sergiledikleri görülmüştür.
Benzer biçimde Chang (1995) yaptığı doktora tez çalışmasında, internette
11
gezinme yöntem ve araçlarını anlatan bir hiperortam doküman yapısı ile
bilişsel stil arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma sonunda alan-bağımsız
bilişsel stile sahip öğrencilerin bilgi arama görevlerinde alan-bağımlılara göre
anlamlı biçimde daha başarılı oldukları görülmüştür (Aktaran: Chen, 2002).
Bilişsel yüklenme ve bilişsel stil, hiperortamlarda öğrenmeyi etkileyen
değişkenler olarak ele alınırken, gezinim örüntüsü, araştırma sonuçlarını
destekleyici bir değişken olarak kullanılmaktadır. Araştırmanın ve
araştırmacının amacına uygun olarak farklı biçimlerde tanımlanan gezinim
örüntüsü, alanyazında genellikle hiperortamda ulaşılan ve ulaşılamayan
düğüm (sayfa) sayısı, tekrar ziyaret edilen düğüm sayısı, tercih edilen
gezinim stratejisi (derinlemesine ve genişlemesine), hiperortam içinde kalınan
süre, tercih edilen gezinim türü (doğrusal, ağ vb.) ve araçları (indeks, arama,
site haritası) gibi öğrenenlerin hiperortam içindeki tüm hareketleri olarak
tanımlanabilir. Araştırmalarda gezinim örüntüsünün belirlenebilmesi amacıyla
öğrenenlerin hiperortam içindeki hareketleri bilgisayar yazılımları aracılığıyla
kaydedilmekte ve araştırmacılar tarafından analiz edilmektedir.
Alanyazında gezinim örüntüsü konusunda araştırmacılar tarafından
kabul edilmiş bir ortak sonuç ya da hipotez bulunmamakla birlikte genellikle
başarı, kaybolma, önbilgi düzeyi ve bilişsel stil değişkenleri ile ilişkilendirildiği
görülmektedir.
Henry (1995), bir grup üniversite öğrencisi üzerinde yaptığı çalışmada,
öğrencilerin matematiğe yönelik sorun çözme başarılarını incelemesinin yanı
sıra hiperortam (doğrusal ve ağ yapısı) içindeki denetim etkisi ile geçirilen
süre ilişkisini de incelemiştir. Üç haftalık deneysel çalışma sonucuna göre
düşük denetim düzeyindeki öğrenciler yüksek denetim düzeyindeki
öğrencilere göre ortam içinde daha fazla zaman geçirmişlerdir. Ayrıca ağ
hiperortam yapısındaki öğrencilerin çoğunun doğrusal bir yol izlediği
görülmüştür.
McDonald ve Stevenson (1998), farklı hiperortam yapılarının
(hiyerarşik, karma, ağ) öğrenme çıktıları üzerindeki etkisini inceledikleri
araştırmalarında konu ile ilgili bilgisi olan öğrenenler, önbilgisi olmayanlara
göre daha fazla düğüm açarken, karma yapıda bu yönde bir farklılık
12
bulunmamıştır. Chen, Fan ve Macredie (2006), alanyazındaki araştırmalar
üzerinde yaptıkları incelemede deneyimli öğrenenlerin daha çok
derinlemesine, deneyimsizlerin ise yatay bir gezinim yaptığını belirlemişlerdir.
Benzer biçimde Ford ve Chen’in (2001) yaptıkları araştırmada, alan-bağımlı
bilişsel stile sahip öğrenenler en yüksek başarıyı genişlemesine (yatay)
gezinimde elde ederken, alan-bağımsızlar derinlemesine gezinim
yaptıklarında daha başarılı olmuşlardır.
Bilişsel yüklenme, bilişsel stil ve gezinim örüntüsüne yönelik araştırma
sonuçlarında görüldüğü gibi hiperortamlarda öğrenmeyi etkileyecek
değişkenlerin araştırma kapsamında ele alınması, hem değişkenlerin kontrol
edilmesi hem de öğrenme üzerindeki etkilerinin incelenmesi açısından yararlı
olacaktır.
Yukarıdaki bilgiler çerçevesinde bu çalışmada, değişik hiperortam
yapılarının (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) ve bilişsel stilin,
öğrencilerin bildirimsel ve işlemsel bilgileri öğrenme düzeyleri, bilişsel
yüklenme ve gezinim örüntüsü üzerindeki etkisi araştırılmıştır.
Amaç
Bu araştırmanın amacı, hiperortam yapısının ve bilişsel stilin farklı bilgi
türlerini öğrenme, bilişsel yüklenme ve gezinim örüntüsü üzerindeki etkisini
incelemektir. Bu amaca yönelik olarak aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
1. Öğrencilerin hiperortam içindeki gezinim örüntülerine göre,
a. En çok ve en az hangi sayfa/sayfalar gezilmiştir?
b. En çok ve en az hangi bölümler gezilmiştir?
c. Ortalama kaç sayfa gezilmiştir?
d. Ortalama kaç dakika hiperortamda kalınmıştır?
e. Ağ hiperortam yapısındaki öğrencilerin yüzde kaçı ağ yapısına
uygun gezinim yapmıştır?
f. Çapraz-hiyerarşik gruptaki öğrencilerin yüzde kaçı çapraz
bağlantıları kullanmıştır?
13
g. Öğrencilerin erişemediği sayfalar var mıdır? Eğer varsa hangi
hiperortam yapısındaki sayfalardır ve bu sayfalara erişemeyen
öğrenciler hangi bilişse stile sahip öğrencilerdir?
h. Gruplar içerik haritası ve ana sayfayı ne kadar sıklıkla
kullanmışlardır?
2. Bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyi hiperortam yapılarına göre
anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
3. Bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyi öğrencilerin bilişsel stillerine
göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
4. İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi hiperortam yapılarına göre
anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
5. İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi öğrencilerin bilişsel stillerine göre
anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
6. İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi hiperortam yapısı ve bilişsel stil
etkileşimine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
7. Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik içeriği (temel düzey istatistik)
çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyleri
hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
8. Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik içeriği (temel düzey istatistik)
çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyleri bilişsel
stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
9. Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içeriği (SPSS uygulamaları)
çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyleri
hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
10. Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içeriği (SPSS uygulamaları)
çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyleri bilişsel
stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
11. Öğrencilerin hiperortam içinde geçirdikleri süre (dakika olarak)
bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?
14
Araştırmanın Önemi
Hiperortamlara yönelik ilgi internete dayalı teknolojilerin gelişmesiyle
ve yüksek kapasiteli içeriklerin öğrenenlere sunulabilmesiyle birlikte daha da
artmıştır. Önceleri yalnızca metin tabanlı sunulan içerikler günümüzde
canlandırma, video ve simülasyonlar ile sunulabilmektedir. Alandaki
çalışmalar, araştırmacıların genellikle metin tabanlı ya da çok az çokluortam
kullanarak araştırma yaptıklarını gösterse de internete dayalı teknolojilerin
gelişimi ve İnternet alt yapısının hızlanmasıyla video, canlandırma ve
simülasyon gibi gelişmiş içeriklerin hiperortam araştırmalarında daha yoğun
biçimde kullanılacağı söylenebilir. Bu çerçevede metin, grafik, video ve
canlandırmaların kullanıldığı bu çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre
bildirimsel ve işlemsel bilgilerin yoğun olarak yer aldığı içeriklerde hangi
hiperortam yapısının kullanılmasının daha etkili olacağı ve bireysel
farklılıkların bu süreçteki önemi konusunda alana katkı yapacağı
düşünülmektedir.
Sınırlılıklar
Araştırmayla ilgili sınırlılıklar şunlardır:
• Araştırma Ankara Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği ve Sınıf Öğretmenliği Bölümleri öğrencileri ile sınırlıdır.
• Bu araştırmadan elde edilecek sonuçlar aynı eğitimi alacak ve benzer özelliklere sahip öğrenci grubuna genellenebilir.
• Araştırma 55 öğrenci ile sınırlıdır. Araştırmaya 75 öğrenci ile başlanmasına karşın 20 öğrencinin deneysel çalışmaya düzenli katılmaması veya araştırma sonunda yapılan sınavlara katılmaması nedeniyle araştırmadan çıkarılmıştır.
Tanımlar
Hipermetin: Doğrusal olmayan metinlerin birbirlerine bağlantılarla
(linkler) bağlandığı ve okuyucuların kendi tercih ettikleri yolu izleyerek bilgiyi
yapılandırdığı ortamdır.
15
Hiperortam: Hipermetine ek olarak ses, grafik, video, canlandırma ve
simülasyonların kullanıldığı ortamdır. Hiperortam, hipermetini kapsayan daha
geniş bir kavramdır.
Düğüm (Node): İçeriğinde belirli miktarda metin, ses, video, grafik vb.
içerik öğelerini içeren bilgi bütünüdür.
Bilişsel Stil: Bireyin algısal ve bilişsel işlem sürecine yönelik
karakteristik özelliklerini ifade eden ve bireylerin bilgiyi alma, düzenleme,
kullanma ve saklamada tercih ettiği yöntemleri niteleyen özelliğidir.
Bilişsel Yüklenme: Kısa süreli belleğin bir defada işleyebileceği bilgi
miktarı.
Gezinim Örüntüsü: Öğrenenlerin hiperortam içindeki tüm hareketleri
ve izlediği gezinim strateji olarak tanımlanabilir.
16
BÖLÜM II
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Bu bölümde araştırmada ele alınan değişkenlerle ilgili kuramsal
bilgilere ve ilgili araştırmalara yer verilmiştir.
Hiperortam
İlk defa Ted Nelson tarafından kullanılan hipermetin kavramı, doğrusal
olmayan metinlerin birbirlerine bağlantılarla (linkler) bağlandığı ve
okuyucuların kendi tercih ettikleri yolu izleyerek bilgiyi yapılandırdığı ortam
olarak tanımlanmıştır (Jonassen, 1988; Jonassen ve Grabinger, 1989).
Hipermetnin tarihçesi, teknolojinin gelişimiyle yakından ilgilidir.
Hipermetnin başlangıcı 1945 yılında Bush tarafından geliştirilen Memex adlı
makine olarak kabul edilmektedir. Bu sistemde, mikrofilm kütüphanesinde
görüntülenmek istenen film, ilgili bağlantılar kullanılarak izlenebilmiştir.
1960’larda Engelbart’in insan zekâsını ele alan çalışmalarında hipermetin
kullandığı görülmüştür. Aynı yıllarda Ted Nelson, geliştirdiği Xanadu projesi
ile ilk defa hipermetin kavramını kullanmıştır. Bu sistemde veritabanından
istenilen bilgilerin seçilmesini sağlayan bağlantılar ve bilgilerin yer aldığı
pencereler bulunmaktaydı. Geliştirilen ortam doğrusal olmayan bir yapı
sunmaktaydı. 1980’li yıllarda Apple firması tarafından geliştirilen HyperCards
programı hipermetin ortamının geliştirilmesi için bir arayüz sağlamıştır (Alessi
ve Trollip, 2001; Conklin, 1987). 1990’lı yıllara gelindiğinde ise teknolojinin
özellikle de internet alt yapısının hızlı gelişimi ile ses, video, canlandırma gibi
içeriklerin öğrenenlere sunulabilmesi daha etkili hiperortamların
geliştirilmesini sağlamıştır (Alessi ve Trollip, 2001).
Hipermetin ve hiperortam kavramlarının tarihsel gelişimine
bakıldığında üzerinde fikir birliğine varılmış bir tanımı bulunmamaktadır.
17
Araştırmacıların bazıları her iki kavramın birbirinin yerine kullanılabileceğini
belirtirken, bazı araştırmacılar hiperortam kavramının hipermetin kavramını
kapsadığını belirtmektedirler.
Nielsen (1990), hipermetin kavramının yalnızca doğrusal olmayan
metin tabanlı sistemleri belirtmediğini, bunun yanında çokluortam türlerinin
(video, ses, canlandırma vb.) de bu kavram içerisinde yer aldığını belirtmiştir.
Hipermetin ile hiperortam kavramlarını birbirinin yerine kullanan Nielsen, bazı
araştırmacıların günümüzde grafik, ses ve video gibi değişik çokluortam
türlerini içinde barındıran ortamlar için hiperortam tanımını tercih ettiklerini
ancak hipermetin kavramının bütün sistemler için kullanılabilecek temel bir
kavram olduğunu belirtmiştir. Nielsen ayrıca hipermetin kavramını daha iyi
anlamak için geleneksel basılı metinlerle karşılaştırılmasının yararlı olacağını
söylemektedir.
Nielsen gibi Landow, 1992’de hipermetin ve hiperortam kavramları için
benzer tanımı kullanarak, resimlerin, haritaların, metinlerin, grafiklerin ve
seslerin bağlantılarla birbirine bağlandığı, sadece metinsel bir anlatımdan
daha öte bir kavram olarak tanımlamıştır (Aktaran: Altun, 1999).
Jonassen (1988) da hipermetini kısaca doğrusal olmayan ya da
dinamik metin olarak tanımlamıştır. Her iki kavramın asıl amacının bilgilerin
öğrenen tarafından araştırılarak elde edilmesi için elektronik bir ortam
sağlamak olduğunu ifade etmiştir.
Tolhurst (1995) hipermetin ve hiperortam kavramlarının farklı anlamları
işaret ettiğini ve hiperortamın hipermetini kapsadığını belirtmiştir. Hipermetini
doğrusal olmayan biçimde düzenlenmiş ve tabloların, resimlerin, statik
diyagramların ve metnin ekran üzerinden erişildiği yapı olarak tanımlarken;
hiperortamı, bunlara ek olarak ses, video, canlandırma, grafik gibi daha
gelişmiş medyaları içeren, öğrenenlerin içeriklere (düğüm) bağlantılar (link)
yoluyla doğrusal olmayan bir yapı içinde eriştiği bilgisayar tabanlı sistem
olarak tanımlamıştır. Tolhurst ayrıca çokluortamı bu iki kavramı içeren daha
gelişmiş içeriklerin sunulduğu bilgisayar tabanlı etkileşimli ortam olarak
tanımlamaktadır.
18
Marchionini (1988) de benzer biçimde hiperortam kavramını daha
geniş tanımlayarak doğrusal olmayan sunum/gösterim, grafik, ses,
canlandırma, video ve diğer bilgi formlarına erişimin genişletilmiş biçimi
olarak açıklamıştır. Shneiderman ve Kearsley (1989) de hipermetin için
sadece metin tabanlı bir gösterime gönderme yaparken, hiperortam için ses,
canlandırma, video gibi daha gelişmiş içeriklere gönderme yapmıştır
(Aktaran: Altun, 1999)
Hipermetin ve hiperortam kavramlarının farklı tanımlanmasında 1990’lı
yıllardan sonraki teknolojik gelişmelerin de önemli bir rolü olduğu söylenebilir.
Hipermetin ve hiperortam kavramları teknolojinin hızlı gelişimine benzer
tepkiler vermiştir. İlk zamanlardaki bilgisayar sistemleri grafiksel içeriklerin
gösterilmesinde (ya da kaliteli biçimde gösterilmesinde) oldukça yetersizdi ve
dolayısıyla düğüm ve bağlantı arasındaki ilişki metinsel temelde ele
alınmaktaydı. O dönemki koşullar altında hipermetinin, metin tabanlı doğrusal
olmayan ortamlar olarak tanımlanması kaçınılmazdı ve doğaldı. Ancak
özellikle 1990’lı yıllardan sonra bilgisayar ve internet teknolojisinin hızlı
gelişimi, bilgisayar sistemlerinin resim, ses, canlandırma, grafik hatta
simülasyon gibi gelişmiş içeriklerin gösterilmesini ve öğrenene sunulmasını
olanaklı hale getirmiştir. Bu hızlı değişim sürecinde içerikte farklı
çokluortamların gösterilebilmesi, düğümler arasındaki bağlantıların daha etkili
yapılabilmesi gibi etkenler hiperortam kavramının daha sık kullanılmasını ve
alanda yerleşmesini sağladı (Tolhurst, 1995).
Hipermetin ve hiperortam kavramlarına yönelik tanımları arttırmak
olanaklı olmakla birlikte yapılan tanımlardaki üç öğe hipermetin/ortam
kavramlarının temelini oluşturmaktadır. Bunlar; belirli kapasitede bilgi
bütününü içeren düğümler, bu düğümleri birbirine bağlayan bağlantılar
(Marchionini, 1988) ve doğrusal olmayan ortamdır (Jonassen, 1988).
Düğüm, metin, resim, çizim, tablo, ses, video, canlandırma gibi içerik
öğelerini barındıran bilgi birimidir. Düğümlerin kapasitesi küçük bir metin
parçasından büyük bir belgeye kadar değişebilmektedir (Jonassen ve
Grabinger,1989; McAleese, 1989). Bilgisayar ortamı dikkate alındığında
düğüm, küçük bir pencere olabileceği gibi kaydırma çubuğu kullanılmış bir
pencere ya da tüm ekranı kapayacak kapasitede olabilir (Nielsen, 1990).
19
Nielsen (1990), düğümleri çerçeve tabanlı ve pencere tabanlı sistemler
olarak ikiye ayırmıştır. Çerçeve tabanlı düğümler, HyperCard’larda olduğu
gibi içerisine sabit miktarda bilgi konulabilecek kartlar biçimindedir. Çerçeve
tabanlı sistemlerde düğümlerde yer alacak bilgi kapasitesi bilgisayar ekranı
ile sınırlıdır. Bir düğüme sığmayan bilgiler başka bir düğüme konularak
ekranda gösterilir. Pencere tabanlı sistemlerde ise bilgiler pencereler içinde
gösterilir. Pencerelerin aşağı/yukarı kaydırma çubuğu bulunduğundan bir
düğüm içinde verilmesi gereken bilgiler kaydırma çubuğu özelliği ile aynı
düğüm içinde verilebilmektedir. Böylece aynı yerde verilmesi gereken
bilgilerin bölünmemesi sağlanmaktadır. Günümüzde geliştirilen hiperortam
uygulamalarının hemen hepsi bilgisayar ortamında pencereler içinde
sunulmaktadır.
Doğrusal olmayan bir yapılanmada bir düğümün başka bir düğüm ile
ilişkisini bağlantılar sağlamaktadır. Bu bağlantılar sayesinde öğrenen,
hiperortam içinde amacına uygun olarak düğümler arasında
gezinebilmektedir. Genellikle bir metin ya da resme kaynaştırılan bağlantılar,
başka bir düğüme ya da aynı düğüm içinde başka bir noktaya gidilmesini
sağlamaktadır. Bir düğümdeki bağlantıların sayısı düğümün diğer düğümlerle
olan ilişkisine ve düğümün içerik yönünden yoğunluğuna göre değişmektedir
(Conklin, 1987; Leggett, Schnase ve Kacmar, 1989; Nielsen, 1990).
Hiperortamların doğrusal olmayan yapısı, öğrenenlere ortam içinde
denetim olanağı sağlaması, kendi tercihlerine göre bilgiye erişebilmeleri ve
bağlantılar aracılığıyla bir düğümden başka bir düğüme kolaylıkla
gidilebilmesi, kısacası öğrenene esnek bir ortam sunması bir takım
avantajları ve sorunları beraberinde getirmektedir. Bu avantajlar ve sorunlar
aynı zamanda hiperortamların öğrenmeyi kolaylaştırıcı ve zorlaştırıcı yönlerini
oluşturmaktadır.
Hiperortamların sağladığı avantajlar arasında doğrusal olmayan bir
ortam sunmaları (Jonassen, 1988) ve öğrenen denetimine olanak sağlamaları
(Marchionini, 1988; Ambrose, 1991) sayılabilir.
Hiperortamlarda, öğrenen, tasarımcı tarafından oluşturulan ya da
önerilen öğrenme yolunu kullanmak zorunda değildir. Her bireyin bilişsel
20
yapısının farklı olması nedeniyle bireyler önbilgi, deneyim ve tercihlerine göre
kendi öğrenme yollarını oluşturmakta özgürdürler (Jonassen, 1988).
Öğrenenler hiperortam içinde bağlantılar yoluyla bir düğümden diğerine
geçerek diğer bir deyişle bilgiye ulaşmada farklı yollar kullanarak zihinsel
yapılarını sürekli olarak yeniden düzenlemektedir. Böylece biliş, esnek bir
biçimde kullanılabilmektedir. Bu varsayım yapılandırmacı yaklaşımlardan
bilişsel esneklik kuramını (cognitive flexibility) temel almaktadır. Bireyin
değişen durumlar karşısında bilgisini tekrar tekrar yapılandırabilmesi olarak
tanımlanabilecek bilişsel esneklik kuramı, öğrenenlerin bilişsel yapılarını
sürekli olarak yapılandırabilmeleri ve bilgiye değişik yollardan ulaşabilmeleri
için esnek ortamlar önermektedir. Bu nedenle Spiro ve meslektaşları
hipermetin ve hiperortamları, bilişsel esneklik kuramının bir uygulama alanı
olarak görmektedir (Spiro, Feltovich, Jacobson ve Coulson, 1991).
Hiperortamların sağladığı diğer bir önemli avantaj ise denetimdir. Bu
tür ortamların sahip olduğu doğrusal olmayan yapı, öğrenene üst düzeyde
denetim olanağı sağlamaktadır. Öğrenen bu denetim olanağı yoluyla bilişsel
yapısına uygun olarak hiper doküman içinde gezinerek kendi bilgisini yeniden
yapılandırmaktadır. Denetim özelliği genel olarak olumlu olarak görülse de
alanda yapılan araştırmaların bazılarında üst düzeyde denetim olanağı
sağlanmasının yalnızca konuyla ilgili önbilgisi olan ve üst düzey düşünme
becerilerine sahip öğrenenler için yararlı olduğunu göstermektedir. (Eveland
ve Dunwoody, 2001; Marchionini, 1988).
Hiperortamların sağladığı diğer avantajlar ise şöyledir (Alessi ve
Trollip, 2001; Conklin 1987; Jonassen, 1998; Marchionini, 1988; Roselli,
1991):
• Birçok bilgi bütünü içinde istenen bilgilere erişimi sağlamaktadır.
Hiperortamlar çok fazla bilgi içeren bilgi bankaları ve kütüphane
gibi elektronik ortamlardaki bilgilere daha hızlı ve kontrollü şekilde
erişilmesini sağlamaktadır.
• Öğrenenler kendi gereksinimlerine göre istedikleri düzeyde ve
yoğunlukta bilgi alabilmektedirler.
21
• Öğrenenlerin bilgi düzeylerine ve bireysel farklılıklarına göre
değişik yapılarda ve özelliklerde hiperortamlar sunularak
öğrenmenin daha etkili olması sağlanabilmektedir.
• Kitaptan okumalarda bir sayfadan başka bir sayfaya geçişi
gösteren referanslar her zaman için statik olmasına karşın,
hiperortamlarda bu bağlantılar dinamik olup istenilen biçimde
değiştirilebilmektedir. Ayrıca basılı materyallerde içerik yalnızca
metin ve resimlerden oluşurken, hiperortamlarda bunlara ek
olarak ses, grafik, canlandırma ve simülasyon gibi daha gelişmiş
çokluortamlar da kullanılabilmektedir.
Hiperortamların avantajları yanında, öğrenmeyi zorlaştırıcı ya da
engelleyici bir takım sınırlılıkları da vardır. Bu sınırlılıkların başında kaybolma
ve aşırı bilişsel yüklenme gelmektedir. Kaybolma, kısaca kullanıcının tüm
ortam içinde nerede olduğunu, nereye gideceğini ve olduğu yere nasıl
geldiğini bilmemesi olarak tanımlanmaktadır (Conklin, 1987). Kullanıcının,
sistem içinde net bir ilişki algısının olmadığı, bulunduğu yer ve bu yerin
sistem içindeki yeri hakkında bilgisinin olmadığı ya da bir sonraki adımına
karar veremediği durumlardır. Kullanıcılar, bilgi elde etmek amacı ile
hipermetin bağlantıları arasında gezindikleri ortamlarda, ağ (network)
içerisinde nerede olduklarını, bulundukları sayfaya nereden ulaştıklarını ve
nereye gideceklerini bilmek isteyip, kaybolma sorunu yaşayabilmektedirler.
Özellikle günümüzde kullanıcıların bilgiye erişmede tercih ettikleri elektronik
ortamlarda, bu ortamların sağladığı avantajlar yanında bir takım sorunlar da
yaşamaktadırlar. Bu ortamlarda çok fazla miktarda bilgi vardır, ancak bu
bilgilere erişimde hangi yolun seçileceği ve kararsız denemeler sonunda
kaybolma karşılaşılan en büyük sorunlardan biridir. Örneğin, çokluortam
yazılımları ile öğrenmede karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, kullanıcının
yazılım içinde kaybolmasıdır. Kullanıcının önbilgi düzeyi ne olursa olsun
ortamın iyi tasarımlanmadığı durumlarda kaybolma sorununun yaşandığı
görülebilmektedir (Altun, 1999).
Hiperortamlarda yaşanan kaybolma sorununun nedenleri arasında
hiperortam yapısının karmaşıklığı, ortamda sağlanan gezinme araçlarının
yetersizliği, arayüzlerin kullanıcı özelliklerine göre tasarlanmaması ve
22
kullanıcının bilgi yoğunluğu nedeniyle yaşadığı aşırı bilişsel yüklenme
sayılmaktadır (Jonassen, 1988; Marchionini, 1988).
Hiperortam uygulamalarında öğrenmeyi olumsuz yönde etkileyen
değişkenlerden biri de, hiperortam içerisindeki bilginin zorluğu, karmaşıklığı
ve bağlantıların yoğunluğunun öğrenende meydana getirdiği aşırı bilişsel
yüklenmedir. Kısa süreli bellekte bir kerede gerçekleşen zihinsel etkinliklerin
toplamı olarak tanımlanabilecek bilişsel yük (Cooper, 1998), hiperortamların
doğrusal olmayan karmaşık yapısından dolayı öğrenende aşırı yüklenmeye
neden olmaktadır. Alanyazında bilişsel yük ve hiperortam ilişkisi, içeriğin
karmaşık olması, bağlantı sayısının çok fazla olması ya da arayüzlerin etkili
biçimde tasarlanmaması ile ilişkilendirilmektedir. Sweller (2005a) ve Mayer
(2005b) çokluortam öğrenmelerinde bilişsel yüklemeyi en aza indirmek için
metin yerine ses kullanılmasını, içeriğin öğrenenin hem görsel hem de işitsel
algısına (kanalına) hitap etmesini, metin ve resim/grafik kaynaştırmasına
uygun olan her yerde yer verilmesini ve görsel ipuçları ile işaretlemelerin
kullanımını önermektedirler.
Hiperortamların öğrenme üzerindeki etkisinin araştırılması, bu tür
ortamların kullanılmaya başlandığı ilk dönemlerden bu yana önemini
sürdürmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra internetin gelişmesiyle
birlikte, hiperortamların öğrenme üzerindeki etkisini ele alan araştırmaların
sayısının arttığı gözlenmektedir.
Liao (1999), hiperortam ve diğer yöntemlerin (yüz yüze, video, metinle
öğretim, BDÖ vb.) başarı üzerindeki etkisini incelediği meta-analiz
çalışmasında, 1986-1998 yılların arasında yapılan 46 deneysel araştırmayı
incelemiş ve etki büyüklüğünü 0.41 hesaplamıştır. İncelediği araştırmalarda
hiperortamların yüz yüze ve video ile öğretime göre daha etkili olduğunu
ancak, BDÖ ve metinle öğretimle karşılaştırıldığında anlamlı bir fark
yaratmadığını, hatta bazı araştırmalarda BDÖ’nün daha etkili olduğu
sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir. Etki büyüklüğü dikkate alındığında
araştırmacı genel olarak hiperortamların diğer yöntemlere göre daha etkili
olduğunu ancak, bu etkinin ortalama düzeyde olduğunu ifade etmektedir.
Ayrıca hiperortamların başarı üzerindeki etkisinin hangi yöntem ile
karşılaştırıldığına göre değiştiğini de vurgulamıştır. Liao (1998) yaptığı başka
23
bir meta-analiz çalışmasında ise 35 araştırmayı incelemiş ve etki
büyüklüğünü 0.48 hesaplamıştır. Bu meta-analiz çalışmasında
hiperortamların yüz yüze eğitime göre öğrenme üzerinde ortalama düzeyde
olumlu bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir.
Benzer biçimde, Chen ve Dwyer (2003), hiperortamların öğrenme
üzerindeki etkisini ele alan araştırmaları incelemişlerdir. Bu inceleme ile
çalışmaların çoğunun deneysel tasarım yönünden zayıf olduğu, öğrenme
çıktılarının değerlendirilmesinde düşük güvenilirlik düzeyindeki araçların
kullanıldığı, ilgisiz ölçümlerin yapıldığı, öğrenenlerin önbilgi düzeylerinin
dikkate alınmadığı ve öğrenme çıktısı olarak neyin amaçlandığının net bir
biçimde ortaya konulmadığı belirlenmiştir. İncelenen iki araştırmada
hiperortamın öğrenme üzerinde etkili olmadığı, sekiz deneysel araştırmada
ise hiperortamların öğrenme çıktılarını arttırdığı yönünde sonuçlar olduğu
görülmüştür. Chen ve Dwyer, gerçekleştirdikleri inceleme sonunda
hiperortamların öğrenme çıktılarını arttırdığı yönünde sağlam kanıtların
olmadığını, bu tür uygulamaların belki yalnızca ortam içinde aranan bilgilerin
bulunmasına yönelik görevlerde etkili olabileceği yorumunu yapmışlardır.
Ayrıca daha sonra yapılacak araştırmaların öğrenme çıktılarına (bilgiyi alma,
bütünleştirme, başka durumlarda kullanma) daha ayrıntılı bir biçimde
odaklanılması ve daha sağlam deneysel tasarımların yapılması gerektiğini
belirtmişlerdir.
Dillon ve Jobst (2005) da hiperortamlarla ilgili araştırmaları farklı
değişkenler (bilgi yapısı, ön düzenleyiciler, denetim etkisi, önbilgi düzeyi,
bilişsel stil vb.) açısından değerlendirdiklerinde, sınırlı sayıda araştırmanın
öğrenme çıktılarını ele aldığını, çoğu araştırmanın tek oturumluk deneysel
uygulamadan sonra okuduğunu kavrama ya da anımsama testi uyguladığını
belirlemişlerdir. Öğrenme çıktısı açısından bakıldığında sonuçların ele alınan
değişkene göre farklılık gösterdiğini ancak, genel olarak değerlendirildiğinde
hiperortamların öğrenme üzerindeki etkisinin tartışmalı bir konu olduğunu
belirtmişlerdir.
Hiperortamların öğrenme üzerindeki etkisini inceleyen araştırmaların
meta-analizini yapan çalışmalar ve alandaki araştırmaların değerlendirildiği
çalışmalar, hiperortamların öğrenme üzerinde ortalama düzeyde bir etkiye
24
sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Hiperortamların diğer öğretim yöntemleri
ile karşılaştırıldığı çalışmalar ise hiperortamların daha etkili olduğu yönünde
bulgular sunmaktadır. Ancak meta-analiz sonuçları bu etkinin düşük bir
düzeyde kaldığını göstermektedir. Bu durum, hiperortamların öğrenme
üzerindeki etkisinin henüz netleşmediğine, dolayısıyla hiperortamlarda
öğrenmeyi etkileyen değişkenlerin (bireysel farklılıklar, öğretim tasarımı,
hiperortam yapıları, vb.) daha ayrıntılı biçimde incelenmesi gerektiğine işaret
etmektedir.
Hiperortam Yapıları
Hiperortamlarda bağlantıların tasarımı hiperortam yapısını
belirlemektedir. Hiperortamda yapı kavramı, düğümlerin bağlantılarla birbirine
bağlanması sonucunda ortaya çıkan yapı ya da ortam olarak
tanımlanmaktadır (Dillon ve Jobst, 2005). Alanyazında araştırmacılar
tarafından kullanılmış birçok hiperortam yapısı bulunmaktadır. Genel kabul
görmüş standart yapılar bulunmadığından kullanılan yapılar araştırmacıların
amacına göre değişebilmektedir. En sık kullanılan yapılar şunlardır:
• Doğrusal
• Hiyerarşik
• Yapılandırılmış/iyi yapılandırılmış hiperortam
• Az yapılandırılmış hiperortam
• Karma yapı (çapraz-hiyerarşik)
• Ağ yapısı
• Yapılandırılmamış hiperortam
Araştırmalarda bu yapılardan genellikle birkaç tanesi birlikte
incelenmektedir. Örneğin, -doğrusal, hiyerarşik ve ağ yapısı-; -doğrusal, ağ
yapısı-; -doğrusal, yapılandırılmış, yapılandırılmamış-; ya da -doğrusal, karma
(çapraz-hiyerarşik), ağ yapısı- gibi farklı hiperortam yapıları araştırmanın
amacına uygun olarak birlikte ele alınabilmektedir. Diğer yandan bu yapılar
içinde birbirine benzer özellikler gösteren yapılar da vardır. Örneğin
yapılandırılmış/iyi yapılandırılmış ve az yapılandırılmış hiperortamlar ile
25
hiyerarşik yapı özellikleri bakımından birbirine benzemektedir. Genel olarak
iyi yapılandırılmış hiperortamlarda kullanıcının nerede olduğu, nereden
geldiği ve nereye gideceği bir takım yardımcı araçlarla belirtilmektedir. Ayrıca
konu başlığı, sayfa numarası gibi ipuçları sağlanmaktadır. Az yapılandırılmış
ve yapılandırılmamış ortamlarda ise kullanıcıların gezinmeleri temel düzeyde
verilen ipuçları ve araçlar ile sağlanmakta ya da bu tür araçlar
verilmemektedir. Ayrıca sayfa bilgilendirme ipuçları ve bağlantıların
açıklamaları verilmemektedir (Jonassen 1988; Shapiro, 1998; Dillon ve Jobst,
2005).
Alanyazında yapılan araştırmalarda en sık kullanılan hiperortam
yapılarının doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik (karma) ve ağ yapısı
hiperortamlar olduğu görülmektedir.
Doğrusal hiperortam, Şekil 1’de gösterildiği gibi bağlantılar yoluyla
yalnızca bir önceki ve sonraki düğüme (sayfaya/ekrana) geçişe olanak veren
yapıdır. Bu yapıda öğrenen bir düğümden (sayfadan/ekrandan) diğerine
doğrusal olarak ilerleyebilmektedir.
Şekil 1. Doğrusal Hiperortam Yapısı Örneği
Hiyerarşik hiperortam yapısı Şekil 2’de gösterildiği gibi ağaç yapısına
benzer görünümü ile en üstte ana bir düğüm (genellikle ana sayfa ya da giriş
sayfası olarak adlandırılır) ve alta doğru dallanan bir yapı sunar. Yapının alta
doğru kaç düzey olacağı içeriğin yoğunluğuna göre değişmektedir. Bir
bölümdeki (hiyerarşideki) düğümden başka bir bölümdeki düğüme (sayfaya)
geçmek için öncelikle bulunulan bölümün en üst düğümüne gidilmesi ve
oradan ana düğüme geçilmesi, ana düğümden de istenen bölüm ve düğüme
geçilmesi yolu izlenir.
26
Şekil 2. Hiyerarşik Hiperortam Yapısı Örneği (Kaynak: Çalışır, Eryazıcı ve
Lehto, 2008)
Çapraz-hiyerarşik hiperortam, Şekil 3’te gösterildiği gibi hiyerarşik
yapıya benzemekle birlikte, bazı bölümler içinden diğer bölümlere çapraz
bağlantılar verilmektedir. Çapraz bağlantılar genellikle bölümler arasında
verilirken, araştırmalarda aynı bölüm içinde farklı düğümlere verildiği de
görülmektedir. Alanyazında bu tür yapıların karma, referans ya da çapraz
referanslı hiyerarşik ortam olarak adlandırıldığı görülmektedir.
Şekil 3. Çapraz-Hiyerarşik Hiperortam Yapısı Örneği (Kaynak: Çalışır,
Eryazıcı ve Lehto, 2008’den uyarlanarak alınmıştır)
Ağ hiperortam yapısı Şekil 4’te gösterildiği gibi diğer yapılara göre en
karmaşık ve öğrenenin en serbest şekilde gezinebildiği yapıdır. Bu yapıda
öğrenen, sayfalardaki bir önceki konu ve bir sonraki konu bağlantılarını
kullanarak ilerleyebileceği gibi çapraz ve konu içi bağlantıları kullanarak da
gezinebilir. Bu yapı, içerdiği bağlantı sayısı ile diğer üç yapıyı kapsamaktadır,
ancak çok fazla bağlantı içermesi nedeniyle öğrenenlerin kaybolmasına ve
zihinsel olarak yüklenme yaşamasına neden olabilecek bir yapıdır.
27
Şekil 4. Ağ Hiperortam Yapısı Örneği (Kaynak: Çalışır, Eryazıcı ve Lehto,
2008’den uyarlanarak alınmıştır)
Alanyazın incelendiğinde yukarıda sözü edilen hiperortam yapılarının
genellikle öğrenenin/kullanıcının önbilgi düzeyi (Çalışır, Eryazıcı ve Lehto
2008; McDonald ve Stevenson, 1998; Potelle ve Route, 2003), kaybolma
(Karadeniz, 2005; McDonald ve Stevenson, 1998), öğrenen
performansı/başarısı (Çalışır ve Gürel, 2003; McDonald ve Stevenson, 1998;
Paolucci, 1998) ve bilişsel stil (Chen, 2002; Chou ve Lin, 1998) değişkenleri
ile ilişkisinin araştırıldığı görülmektedir.
Farklı hiperortam yapılarının öğrenen performansı ya da başarısı
üzerindeki etkisini ele alan araştırmalar incelendiğinde, araştırmaların
çoğunda metin tabanlı içerik kullanıldığı, uygulamaların tek oturumda
(çoğunlukla 1-2 saat) gerçekleştirildiği ve en fazla kavrama düzeyindeki
öğrenmelerin ölçüldüğü gözlenmektedir.
Melara (1996), hiperortam yapısının ve öğrenme stilinin başarı
üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında, bilgisayar bilimleri, mühendislik
ve matematik bölümlerinden toplam 40 öğrenciyi hiperortam yapısına uygun
olarak hiyerarşik ve ağ yapısı gruplarına ayırmıştır. Her iki hiperortam
yapısında da bilgisayar programcılığı (en kısa yol algoritması) ile ilgili aynı
içerik sunulmuştur. 3 saat süren deneysel uygulamadan sonra öğrencilere 10
sorudan oluşan çoktan-seçmeli test uygulanmıştır. Araştırma sonunda
öğrenci başarılarının hiperortam yapısına göre anlamlı bir farklılık
oluşturmadığı görülmüştür. Ancak hiyerarşik hiperortam yapısındaki
öğrenenlerin daha başarılı olduğu ve verilen görevleri yerine getirirken ağ
28
yapısındaki öğrenenlere göre hiperortamı uzun süre kullandıkları
belirlenmiştir.
McDonald ve Stevenson (1996) doğrusal, hiyerarşik ve ağ hiperortam
yapılarının okuduğunu kavrama (verilen soruların yanıtlarını hiperortam içinde
bulma ve yanıtlama), gezinim performansı (soruların yanıtlarını bulma süresi
ve bu süre içinde fazladan açılan ortalama düğüm sayısı) ve kaybolma
üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırmada içerik olarak psikoloji dersinin
insan öğrenmesi konusu ele alınmıştır. Deneysel çalışma kapsamında 12
öğrenci, doğrusal, hiyerarşik ve ağ yapısı ortamlara dağıtıldıktan sonra
hiperortamı çalışmaları ve sırayla verilen 10 sorunun yanıtını ortam içinde
bulmaları istenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre okuduğunu kavrama
dışındaki tüm değişkenler açısından (gezinim performansı, öğrencilerin
bireysel değerlendirmeleri, kaybolma) doğrusal hiperortam yapısı daha etkili
iken, okuduğunu kavrama açısından hiperortam yapılarına göre anlamlı bir
farklılaşma olmadığı görülmüştür.
Yine McDonald ve Stevenson (1998) tarafından yapılan bir başka
araştırmada hiyerarşik, karma (çapraz-hiyerarşik) ve doğrusal olmayan (ağ)
hiperortam yapısının konu ile ilgili düşük ve yüksek önbilgiye sahip
öğrenenlerin gezinim performansı ve kaybolmaları üzerindeki etkisi
incelenmiştir. Psikolojiyle ilgili tamamen metinsel bir içeriğin kullanıldığı
araştırmada, öğrenenlere 10 soru verilerek hiperortam içinde yanıtlarını
bulmaları istenmiş, ardından anket ve ölçek doldurmak için verilen kısa bir
aradan sonra 10 soru daha verilerek benzer biçimde yanıtlarını hiperortam
içinde bulmaları istenmiştir. Araştırma sonunda gezinim performansı
açısından karma yapı (çapraz-hiyerarşik) diğer gruplara göre daha etkili
olurken, en fazla kaybolma doğrusal olmayan (ağ) grupta yaşanmıştır. Karma
(çapraz-hiyerarşik) yapıyı kullananların en yüksek performansa sahip
olmasında bu yapının hiyerarşiler arası geçişe olanak vermesi ve ağ yapısı
kadar karışık ve serbest olmamasının etkili olduğu belirtilmiştir.
Potelle ve Route (2003), araştırmalarında değişik hipermetin
yapılarının ve öğrenenlerin önbilgi düzeylerinin hipermetindeki içeriği
kavrama üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Sosyal psikoloji konusunda geçen
yedi önemli kavram, araştırmanın amacına uygun olarak ağ yapısı, hiyerarşik
29
yapı ve alfabetik doğrusal yapıya uygun olarak sunulmuştur. Toplam 47
üniversite öğrencisi üzerinde gerçekleştirilen çalışmada, deneysel uygulama
öncesinde konuyla ilgili öntest uygulanarak öğrencilerin önbilgi düzeyleri
belirlenmiştir. Deneysel uygulama sırasında hipermetin yapılarına rastgele
dağıtılan öğrencilerden, 20 dakika boyunca hipermetni çalışmaları istenmiştir.
Uygulamadan sonra öğrencilere okuma becerisi testi ve hipermetindeki içeriği
kavramaya yönelik bir test uygulanmıştır. Ayrıca katılımcılardan içeriğe
yönelik bir sayfalık özet yazılmaları ve kavram haritası çizmeleri istenmiştir.
Araştırma sonuçlarına göre, önbilgi düzeyi yüksek öğrenenler için hipermetin
yapılarına göre anlamlı bir farklılık bulunmazken, düşük önbilgi düzeyine
sahip öğrenenler en yüksek performansı hiyerarşik yapıda elde etmişlerdir.
Sonuçlara göre düşük önbilgiye sahip öğrenenler için kontrollü ve kavramlar
arası ilişkilerin kolay anlaşıldığı ortamların daha uygun olacağı, yüksek
önbilgiye sahip öğrenenler için ise bu düzeyde bir içerik yoğunluğunun
hiperortamda fark yaratmadığı, daha derinlemesine ve karmaşık ortamlarda
fark yaratabileceği belirtilmiştir.
Çalışır ve Gürel (2003) ise araştırmalarında hipermetin yapısının ve
önbilgi düzeyinin okuduğunu anlama, gezinim ve algılanan denetim
üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırmada doğrusal, hiyerarşik ve karma
(çapraz-hiyerarşik) hiperortam yapıları kullanılmıştır. Karma yapıda
hiyerarşikten farklı olarak 15 adet çapraz bağlantı yer almaktadır. Araştırma
kapsamında 30 lisans ve lisansüstü öğrenci hipermetin gruplarına atandıktan
sonra “verimlilik” ile ilgili hazırlanmış metinsel içerik, üç hiperortam grubuna
da uygulanmıştır. Öğrencilerden 40 dakika boyunca olabildiğince fazla
düğüme (sayfaya) girmeleri ve metinleri okumaları istenmiştir. 40 dakikalık
uygulamadan sonra denetim algısı ölçeği uygulanmış, ardından 16 tane
çoktan-seçmeli ve 22 tane boşluk doldurma sorularından oluşan kavrama
testi uygulanmıştır. Araştırma sonucuna göre hipermetin yapılarına göre
başarıda anlamlı bir farklılaşma olmadığı görülmüştür. Konuyla ilgili önbilgisi
olanların olmayanlara göre daha başarılı olduğu belirlenirken, önbilgisi
olmayan öğrenenler en yüksek başarıyı hiyerarşik ve karma yapılarda
göstermişlerdir.
30
Çalışır, Eryazıcı ve Lehto (2008) tarafından gerçekleştirilen bir
araştırmada doğrusal, hiyerarşik, karma (çapraz-hiyerarşik) ve türetimci
(generative) hiperortam yapılarının öğrenenlerin okuduğunu anlama düzeyi,
algılanan denetim etkisi ve açılan-tekrar açılan düğüm sayıları açısından
farklılık yaratıp yaratmadığını incelemişlerdir. Türetimci ortam diğer
yapılardan farklı olarak ortam içerisinde not alınabilmesine olanak
sağlamaktadır. Araştırmada toplam kalite yönetimi ile ilgili hazırlanmış
metinsel içerik, hiperortam yapılarına göre ayrılmış 40 üniversite öğrencisine
uygulanmıştır. Öğrencilerin bir kısmı üniversitede okuduğu bölüm itibari ile
konuyla ilgili önbilgiye sahipken, bir kısmının konuyla ilgili önbilgisi olmadığı
belirtmiştir. Bir saatlik deneysel uygulamadan sonra 16 tane çoktan-seçmeli
ve 23 tane boşluk doldurma sorusu sorularak öğrencilerin metinsel içerikleri
kavrayıp kavrayamadıkları ölçülmeye çalışılmıştır. Araştırma sonuçlarına
göre, önbilgisi olan öğrenenler açısından hiperortam yapılarına göre anlamlı
bir farklılık bulunmazken, önbilgisi olmayan öğrenenler için en etkili yapıların
hiyerarşik ve türetimci olduğu görülmüştür.
Yukarıdaki araştırmalarda hiperortam yapılarının (doğrusal, hiyerarşik,
çapraz-hiyerarşik, ağ) okuduğunu anlama, başarı, kaybolma, gezinim
performansı vb. gibi değişkenler üzerindeki etkisinin incelendiği
görülmektedir. Araştırmalarda ele alınan bilgi düzeyi ve başarının ölçülmesi
için kullanılan ölçme araçları incelendiğinde, hepsinde bildirimsel bilgi
düzeyinde (Bloom’un taksonomisine göre bilgi ve kavrama düzeyi, Gagne’ye
göre ise sözel bilgiler) metinsel içeriklerin kullanıldığı ve başarının ölçülmesi
için çoktan-seçmeli, boşluk doldurma, metin içinde bilgi bulma gibi okuduğunu
kavrama düzeyinde ölçümlerin yapıldığı görülmektedir. Başarı açısından
değerlendirildiğinde ise araştırmaların çoğunda hiperortam yapılarına göre
anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı görülmektedir.
Alanyazın incelendiğinde, daha az sayıdaki araştırmada hem bilgi ve
kavrama düzeyindeki hem de daha üst düzeydeki bilgilerin birlikte ele alındığı
bazı çalışmalar olduğu görülmektedir.
Shapiro (1998) doğrusal, iyi yapılandırılmış (hiyerarşik) ve
yapılandırılmamış (unstructured) hipermetin ortamlarının öğrenme üzerindeki
etkisini incelemiştir. İyi yapılandırılmış hipermetinde, belgeler arası ilişkiler
31
hiyerarşik olarak gösterilmiş, öğrenenin hipermetin içinde nereden geldiğini
ve nerede olduğunu gösteren gezinme araçları kullanılmıştır.
Yapılandırılmamış hipermetinde ise bu gezinme araçları ve ipuçları
kullanılmamıştır. Shapiro, araştırmasında “Amerikanın Altın Devri” adlı
tarihsel hiper dokümanı 2 saatlik bir deneysel çalışma ile 72 lisans
öğrencisine uygulamıştır. Araştırmanın sonunda olgusal bilgilerin ölçülmesi
için kısa cevaplı sorular, daha derinlemesine bilgilerin ölçülmesi için ise yazılı
sorular sorulmuş ve kavram haritası oluşturulması istenmiştir. Analiz
sonuçlarına göre uygulanan kısa cevaplı sorularda ve kavram haritası
hazırlamada herhangi bir farklılık görülmezken, daha derinlemesine bilgilerin
ölçüldüğü yazılı soruların sonuçlarına göre yapılandırılmamış (ağ ya da
çapraz-hiyerarşik olarak tanımlanabilir) hipermetin yapısını kullananların
diğerlerine göre daha başarılı olduğu saptanmıştır. Shapiro (1998),
derinlemesine bilgilerin öğrenilmesinde yapılandırılmamış hipermetinlerin
daha etkili bulunmasını; yapılandırılmamış ortamlarda hiyerarşik (iyi
yapılandırılmış) ortamlardaki gibi öğreneni yönlendirici ve bilgilendirici
etkenlerin bulunmamasını, bunun sonucu olarak da öğrenenlerin daha fazla
çaba harcayarak ve daha fazla gezinerek diğer bir deyişle daha
derinlemesine analizler yaparak üst düzeyde öğrenmeyi gerçekleştirmiş
olabilecekleri savı ile açıklamıştır.
Paolucci (1998), hiperortamların kuramsal alt yapısı itibarıyla Bloom ve
Gagne’nin belirttiği üst düzey becerileri ve çözümleyici düşünmeyi
geliştirmeye yönelik uygulamalar olmasına karşın, alanda yapılan
araştırmaların çoğunun bu yönde olmadığını belirtmektedir. Paolucci, bu
eksikliği gidermeye yönelik olarak “tamamen serbest (ağ yapısı)”, “ortalama
düzeyde serbest (dallanmalı)” ve “düşük serbestlik (hiyerarşik)” derecelerinde
üç ayrı hiperortam yapısının ve öğrenme stilinin (Kolb’un öğrenme stilleri)
öğrenenlerin düşük ve yüksek bilişsel bilgilere yönelik performansları
üzerindeki etkisini incelenmiştir. Araştırmada, çevre bilimi dersinin “ekoloji”
konusu ele alınarak 2 haftalık bir içerik geliştirilmiştir. Eğitim içeriği metin,
resim, ses ve videolardan oluşmaktadır. Öğrencilerin kavrama ve daha üst
düzeydeki başarılarını ölçmek amacıyla 15 soruluk çoktan-seçmeli test ve 16
soruluk yazılı sınav hazırlanmıştır. Araştırmaya katılan 115 öğrenci,
32
hiperortam yapılarına uygun olarak 3 gruba ayrıldıktan sonra 2 haftalık
deneysel uygulamaya alınmışlardır. Uygulama sırasında farklı hiperortam
gruplarındaki öğrenciler aynı sınıf içinde eğitim almışlardır. Bu durum,
öğrenciler arasındaki önyargıları ve karıştırıcı etkenleri en aza indirdiği gibi
gerçek eğitim ortamından koparılmadıkları için araştırmanın geçerliğini de
arttırmıştır. Araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin performansları açısından
hiperortam yapıları arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Dallanmalı (orta
düzeyde serbest) hiperortamın diğer yapılara göre daha etkili olduğu
görülmüştür. Ayrıca, düşük bilişsel performans (çoktan-seçmeli sorular) ile
hiperortam yapıları arasında ilişki bulunmazken, yüksek bilişsel performansa
(yazılı sorular) sahip öğrenciler en yüksek başarıyı dallanmalı hiperortamda
göstermişlerdir. Paolucci (1998), çıkan sonuçları çok fazla esneklik tanınan
“tamamen serbest hiperortam (ağ)” ile çok sıkı, öğrencilere serbestlik
tanımayan (hiyerarşik) ortamların öğrencilerin öğrenmelerini olumsuz
etkilediği biçiminde yorumlamıştır. Bunun nedenini sıkı hiyerarşik ortamlarda
öğrencilerin çabuk sıkılması, tamamen serbest ağ yapısında ise içeriği tam
olarak kavrayamamaları olarak değerlendirmiştir.
Graff (2002), araştırmasında doğrusal, hiyerarşik ve ilişkisel (ağ)
hiperortam yapılarının ve bilişsel stilin öğrenenlerin performansları üzerindeki
etkisini araştırmıştır. Araştırmada bilişsel stil ölçümü için Allison ve Hayes
tarafından 1991 yılında geliştirilen Bilişsel Stil İndeksi kullanılmıştır.
Hiperortamlarda içerik olarak değişik tarih konularından seçilmiş metinler
kullanılmıştır. Deneysel çalışma kapsamında 53 öğrenci üç hiperortam
yapısına rasgele dağıtıldıktan sonra öğrencilerden hiperortam içindeki bilgileri
çalışmaları istenmiştir. Deneysel uygulamadan hemen sonra,
• Öğrencilerin anımsama (recall) düzeyini ölçmek için 10 soru
sorulmuştur.
• İçerikteki karmaşık/ayrıntı bilgiler ve her öğrencinin bilgileri
bütünleştirebilme derecelerini belirlemek amacıyla yazılı sorular
sorulmuştur.
33
• Her öğrenciden çalıştığı hiperortama göre kavram haritası
çizmeleri istenmiştir. Oluşturulan kavram haritaları, karmaşıklığı
ve yoğunluğu açısından iki ayrı analize tabi tutulmuştur.
Analiz sonuçlarına göre anımsama testi ve yazılı soruların sonuçlarına
göre hiperortam yapıları açısından anlamlı bir farklılık bulunmazken, kavram
haritalarının karmaşıklığı ve yoğunluğu açısından hiperortam yapılarına göre
anlamlı bir farklılık bulunmuştur. İlişkisel (ağ) hiperortam yapısının her iki
değerlendirmede de en etkili ortam olduğu görülmüştür.
Karadeniz’in (2005) hiperortam yapısının, bilişsel esnekliğin ve
gezinme stratejisinin kaybolma ve başarı üzerindeki etkisini incelediği doktora
tezinde, yapılandırılmamış, az yapılandırılmış ve iyi yapılandırılmış
hiperortamların Excel kullanım becerisi üzerindeki etkisini incelemiştir.
Yapılandırılmamış hiperortamda öğrenciye herhangi bir yönlendirme aracı ve
gezinmeyi destekleyici ipucu verilmemiştir. Az yapılandırılmış ortamda orta
düzeyde bir yönlendirme yapılmış ve gezinmeyi destekleyici temel düzeyde
ipuçları verilmiştir. İyi yapılandırılmış hiperortam da ise yüksek düzeyde
yönlendirme yapılmış ve gezinmeyi destekleyici ayrıntılı ipuçları verilmiştir.
108 lisans öğrencisi üzerinde yapılan 6 haftalık deneysel çalışma sonunda
bilgisayar başında Excel uygulama sınavı yapılmıştır. Uygulama sınavı
sonucunda hiçbir hiperortam (yapılandırılmamış, az yapılandırılmış ve iyi
yapılandırılmış) yapısı açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
Çizelge 1’de alanyazında hiperortam yapısını bağımsız değişken
olarak ele alan ve öğrenme çıktıları üzerindeki etkisini inceleyen araştırmalar
içerik, denek sayısı, uygulama süresi ve kullanılan ölçme aracı açısından
listelenmiştir.
Çizelge 1’de görüldüğü gibi araştırmaların hemen hepsinde metinsel
içerik kullandığı ve deneysel uygulamanın tek oturumluk olup, 1 ya da 2 saat
sürdüğü görülmektedir. Yalnızca iki araştırmada metin dışında video, resim
ve ses kullanıldığı, deneysel uygulamanın ise 2 hafta ve 6 hafta sürdüğü
görülmektedir. Bu bilgiler alanyazındaki hiperortam araştırmalarının genellikle
kısa deneysel çalışmalar olarak uygulandığını ve çalışmalarda daha çok
metinsel içeriklerin kullanıldığını göstermektedir.
34
Araştırmalarda kullanılan ölçme araçları incelendiğinde, bilgi ve
kavrama düzeyindeki bilgilerin ölçülmesinde kavrama testi, çoktan-seçmeli
testler ve kısa yanıtlı soruların kullanıldığı, daha üst düzeydeki bilgilerin
ölçülmesi amacıyla da yazılı sınav ve bilgisayar başında gerçekleştirilen
uygulamalı sınavların yapıldığı görülmektedir. Özellikle en fazla 1 saat süren
kısa deneysel çalışmalarda hiperortam içindeki bilgilerin anımsanmasına ve
kavranmasına yönelik çoktan-seçmeli ve kavrama testlerinin uygulandığı
görülmektedir.
Öğrenme çıktıları (başarı, performans vb.) açısından
değerlendirildiğinde genel olarak hiperortam yapılarının fark yaratmadığı
görülmektedir. Ancak istatistiksel olarak fark bulunan sınırlı sayıdaki
araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre karma (çapraz-hiyerarşik) ya
da hiyerarşik hiperortam yapılarının daha etkili olduğu gözlenmektedir.
35
Çizelge 1. Hiperortam Yapılarını Temel Alan Araştırmalar ve Sonuçları
Yazar/Yazarlar ve Yıl
Hiperortam Yapısı İçerik/Konu Denek Sayısı
Uygulama Süresi
Kullanılan Ölçme Aracı
Öğrenme Çıktısı Açısından Sonuçlar
Çalışır, Eryazıcı ve Lehto (2008)
• Doğrusal • Hiyerarşik • Karma (çapraz-
hiyerarşik) • Türetimci
(Generative)
Toplam kalite yönetimi (metinsel içerik)
40
1 saat
• Çoktan-seçmeli test
• Boşluk doldurma soruları
• Önbilgisi olan öğrenenler açısından hiperortam yapılarına göre fark yoktur.
• Önbilgisi olmayan öğrenenler açısından hiperortam yapılarına göre fark var. Hiyerarşik ve türetimci yapılar daha başarılıdır.
Çalışır ve Gürel (2003)
• Doğrusal • Hiyerarşik • Karma (çapraz-
hiyerarşik)
Verimlilik konulu içerik (metinsel içerik)
30
40 dakika
• Çoktan-seçmeli test
• Hiperortam yapılarına göre anlamlı fark yoktur.
• Önbilgisi olanlar olmayanlara göre daha başarılıdır.
• Önbilgisi olmayanlar en fazla başarıyı karma ve hiyerarşik yapıda göstermişlerdir.
Karadeniz (2005)
• Yapılandırılmamış • Az yapılandırılmış • İyi yapılandırılmış
Ms Excel öğretimi (video ve canlandırma)
108
6 hafta
• Bilgisayar başında Excel uygulama sınavı
• Excel başarısına göre hiperortam yapıları açısından farklılık bulunmamıştır.
Potelle ve Route (2003)
• Doğrusal • Hiyerarşik • Ağ
Sosyal psikoloji (metinsel içerik)
47
20 dakika
• Çoktan-seçmeli test
• Özetleme • Kavram haritası
oluşturma
• Bilgi düzeyi yüksek öğrenenler için hiperortam yapılarında anlamlı farklılık yoktur.
• Düşük bilgi düzeyine sahip öğrenenler, en yüksek performansı hiyerarşik yapıda elde etmişlerdir.
Graff (2002)
• Doğrusal • Hiyerarşik • İlişkisel yapı (ağ
yapısı)
Tarihsel içerik (metinsel içerik)
53
Tek oturumluk uygulama
• Anımsama soruları
• Yazılı sorular • Kavram haritası
• Anımsama soruları sonucuna göre fark yoktur.
• Yazılı sorulara göre fark yoktur. • Kavram haritasına göre fark vardır.
Shapiro (1998)
• Doğrusal • İyi yapılandırılmış
(hiyerarşik)
Tarihsel içerik (metinsel içerik)
72
2 saat
• Kısa cevaplı sorular
• Yazılı sorular
• Kısa cevaplı sorularda hiperortam farklılığı yoktur.
• Yazılı sonuçlarına göre
36
Yazar/Yazarlar ve Yıl
Hiperortam Yapısı İçerik/Konu Denek Sayısı
Uygulama Süresi
Kullanılan Ölçme Aracı
Öğrenme Çıktısı Açısından Sonuçlar
• Yapılandırılmamış • Kavram haritası oluşturma
yapılandırılmamış gruptaki öğrenenler diğerlerine göre daha başarılıdır.
• Kavram haritası hazırlamada hiperortam farklılığı yoktur.
McDonald ve Stevenson (1998)
• Hiyerarşik • Karma (çapraz-
hiyerarşik) • Doğrusal olmayan
(ağ)
Psikoloji dersi (metinsel içerik)
30
Yaklaşık 1 saat
• İstenen bilgileri hiperortam içinde bulmaya yönelik kavrama soruları
• En yüksek performans karma yapıda elde edilmiştir.
• Önbilgisi olanlar olmayanlara göre daha başarılıdır.
McDonald ve Stevenson (1996)
• Doğrusal • Hiyerarşik • Ağ
İnsan öğrenmesi (psikoloji) (metinsel içerik)
12
Tek oturumluk uygulama
• Yanıtlarının hiperortam içinde bulunmasına yönelik kavrama soruları
• Doğru yanıt sayısına göre hiperortam yapılarında anlamlı bir farklılık yoktur.
Paolucci (1998)
• Tamamen serbest hiperortam (Ağ)
• Ortalama düzeyde serbest hiperortam (Dallanmalı)
• Düşük serbestlik (Hiyerarşik)
Çevre bilimi (Ekoloji) (metin, resim, ses ve video kullanılmış)
115
2 hafta (her hafta 40-45 dk.)
• Çoktan-seçmeli test
• Yazılı sorular
• Öğrenci performansı açısından dallanmalı hiperortam diğerlerine göre daha başarılıdır.
• Yüksek bilişsel beceri açısından dallanmalı grup daha başarılıdır.
• Düşük bilişsel beceri açısından fark yoktur.
Melara (1996)
• Hiyerarşik • Ağ
Bilgisayar programcılığı (en kısa yol algoritması) (metin ve şekil)
40
3 saat
• Çoktan-seçmeli test
• İki hiperortam arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.
37
Hiperortamda Gezinim Örüntüsü
Gezinim örüntüsü, kısaca öğrenenlerin hiperortam içindeki tüm
hareketleri ve izlediği strateji olarak tanımlanabilir. Alanda yapılan
araştırmalarda gezinim örüntüsü kavramının değişik amaçlar için kullanıldığı
görülmektedir. Bunlar arasında en sık kullanılanları şunlardır:
• Hiperortam içinde ulaşılan ve ulaşılamayan düğüm sayısı
• Ziyaret edilen ve tekrar ziyaret edilen düğüm sayısı
• Hiperortam içinde ve düğümlerde kalınan süre
• Tercih edilen gezinim stratejisi (derinlemesine ya da yatay
gezinim)
• Tercih edilen gezinim türü (doğrusal, hiyerarşik, ağ yapısı vb.)
• Tercih edilen gezinim araçları (harita, içerik listesi, arama vb.)
Hiperortamlara yönelik ilk çalışmalarda öğrenenlerin ortam içindeki
hareketlerini kaydedici programların bulunmaması ya da bu tür programların
geliştirilmesinin çok zor olması nedeniyle araştırmalarda bu değişkenin ele
alınması eksik kalmaktayken, bilgisayar programcılığının gelişmesiyle
öğrenenlerin ortam içindeki hareketlerini kaydetmeye yarayan araçların
yaygınlaşması bu değişkenin de araştırmalarda kullanılmaya başlamasını
sağlamıştır.
Henry (1995), üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmada,
öğrencilerin matematik alanındaki sorun çözme başarıları, hiperortam içindeki
denetimin etkisi ve denetim türü ile ortam içinde geçirilen süre arasındaki
ilişkiyi incelenmiştir. Bilgisayar destekli olarak geliştirilen hiperortam, doğrusal
ve karma yapıda tasarlanmıştır. Karma (ağ) yapıda öğrenciye daha fazla
denetim olanağı verilirken, doğrusal yapıda en az düzeyde denetim
verilmiştir. Üç haftalık deneysel çalışmadan sonra uygulanan matematik
sınavı sonucuna göre ortam içinde geçirilen süre ile denetim türü arasında
anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Düşük denetim olanağına sahip öğrenciler
yüksek denetim olanağına sahip öğrencilere göre ortam içinde daha fazla
zaman geçirmişlerdir. Araştırmadan çıkan diğer bir önemli sonuç ise karma
38
(ağ) yapıdaki öğrencilerin çoğunun doğrusal bir yol izlemesidir. Araştırmacı
bu durumu, öğrencilere yeni bir içerik sunulduğunda daha çok doğrusal yolu
tercih ettiklerini belirterek, doğrusal ilerlemenin öğrencilerce daha güvenli
olarak algılanmış olabileceği biçiminde yorumlamıştır.
McDonald ve Stevenson (1998) yaptıkları araştırmada farklı
hiperortam yapılarının (hiyerarşik, karma, ağ) öğrenme çıktıları üzerindeki
etkisinin yanı sıra öğrenenlerin tarama (browsing) ve gezinim (navigation)
performansını da incelemişlerdir. Tarama, açılan ve tekrar açılan düğüm
sayısı olarak ele alınırken, gezinim verilen soruların yanıtlarının hiperortam
içinde bulunma süresi ve her soru için fazladan açılan düğüm sayısının
ortalaması olarak ele alınmıştır. Psikoloji içerikli bir metnin kullanıldığı
araştırmaya 30 öğrenci katılmış ve uygulama yaklaşık 1 saat sürmüştür.
Araştırma sonuçlarına göre tarama performansı açısından, hiyerarşik ve ağ
yapısı ortamlarda konu ile ilgili önbilgisi olan öğrenenler, önbilgisi
olmayanlara göre daha fazla düğüm açarken, karma yapıda bu yönde bir
farklılık bulunmamıştır. Tekrar açılan düğüm sayısında önbilgisi olanlar
olmayanlara göre daha az tekrarlı düğüm açmıştır. Gezinim performansı
açısından ise karma ve hiyerarşik yapıdaki öğrenenler ağ yapısındaki
öğrenenlere göre soruların yanıtlarını daha çabuk bulmuşlardır.
Graff (2006) da McDonald ve Stevenson gibi tarama ve gezinim
kavramlarını birbirinden ayırmıştır. Taramayı daha çok amaçsız, bir hedefi
gerçekleştirmeye dönük olmayan hareketler, gezinimi ise belirli bir amaç
doğrultusunda yapılan hareketler olarak tanımlamıştır.
Çalışır ve Gürel’in (2003) üç hiperortam yapısının (doğrusal, hiyerarşik,
karma) ve önbilgi düzeyinin okuduğunu anlama, gezinim ve algılanan
denetim üzerindeki etkisini inceledikleri araştırmalarında verimlilik konulu bir
metin, 30 üniversite öğrencisine yaklaşık 40 dakikalık bir deneysel çalışma ile
uygulanmıştır. Araştırma sonunda gezilen düğüm sayısının öğrenenlerin
önbilgisine ve hiperortam yapılarına göre farklılık göstermediği görülmüştür.
Hiperortam yapıları içinde en çok düğüm karma yapıda önbilgisi olmayanlar
tarafından gezilmiştir.
39
Çalışır, Eryazıcı ve Lehto’nun (2008) yaptıkları araştırma sonucunda
ise gezinim performansı açısından en etkili ortamın karma (çapraz-hiyerarşik)
yapı olduğu, en çok düğümün konuyla ilgili önbilgisi olanlar tarafından
hiyerarşik yapıda gezildiği ve karma yapıda gezilen düğüm sayısıyla ilgili bir
farklılığın olmadığı bulunmuştur.
Chen, Fan ve Macredie (2006), hiperortamlarda önbilgi düzeyinin
önemli farklılıklar yarattığını ve deneyimli ve deneyimsiz öğrenenlerin farklı
gezinim desteğine gereksinim duyduklarını belirtmişlerdir. Alanyazındaki
araştırmalar üzerinde yapılan incelemelere göre deneyimli öğrenenlerin daha
çok derinlemesine, deneyimsizlerin ise yatay bir gezinimi tercih ettikleri
görülmüştür. Deneyimliler hiperortam içindeki ana sayfadan, istediği bilgiyi
elde edene kadar derinlemesine ilerlemekte, deneyimsizler ise genellikle
bulunduğu düğümün bir altına gidip geri gelmekte ve daha doğrusal bir yol
izlemektedirler.
Bireysel farklılıkların gezinim örüntüsünü ne yönde etkilediğine yönelik
araştırmalarda genellikle bilişsel stilin ele alındığı görülmektedir.
Williams (2001) yaptığı doktora tezinde, kavramsal model hazırlama ve
bilişsel stilin, hiperortamda sorun çözme becerisi üzerindeki etkisini
incelemiştir. 61 lisans öğrencisi üzerinde yapılan araştırmada, alan-
bağımsızların alan-bağımlılara göre hiperortam içinde daha fazla süre
kaldıkları görülmüştür (Aktaran: Chen, 2002).
Ford ve Chen (2001), gezinim stratejisi (derinlemesine ve
genişlemesine) ve bilişsel stil (alan-bağımlı ve alan-bağımsız) eşleşmesinin
başarı üzerindeki etkisini incelemişlerdir. 73 lisansüstü eğitim alan öğrencinin
bilişsel stilleri belirlendikten ve 4 gruba bölündükten (alan-bağımlı -
genişlemesine gezinim, alan-bağımlı - derinlemesine gezinim, alan- bağımsız
- genişlemesine gezinim, alan-bağımsız - derinlemesine gezinim) sonra
HTML sayfa tasarımı konusuna yönelik geliştirilen hiperortam uygulanmıştır.
Araştırma sonunda uygulanan çoktan-seçmeli sınav sonuçlarına göre alan-
bağımsızlar en yüksek başarıyı derinlemesine gezinim stratejisinde
gösterirken, alan-bağımlılar genişlemesine (yatay) gezinim stratejisinde daha
başarılı olmuşlardır. Bu durum, alan-bağımlıların yatay ilerleyerek daha çok
40
konuyla ilgili genel bilgileri öğrendiklerini, alan-bağımsızların ise konuların
ayrıntı düzeyindeki bilgilerine ulaşana kadar derinlemesine ilerdiklerini
göstermektedir.
Stanton ve Stammers (1990), 60 öğrenci üzerinde uyguladıkları
araştırmalarında yapılandırılmış hiperortam ile bilişsel stil ilişkisini
incelemişlerdir. Araştırma sonuçları alan-bağımlı öğrencilerin ortam içinde
aşağıdan yukarıya doğru bir gezinim yaparken, alan-bağımsız öğrencilerin
yukarıdan aşağı doğru gezinim yaptıklarını göstermiştir. Diğer bir deyişle,
alan-bağımlı öğrenciler daha çok basit bilgilere yönelirken, alan-bağımsız
öğrenciler yukarıdan aşağı doğru öncelikle daha önemli ve ayrıntılı bilgilere
yönelmişlerdir. Ayrıca alan-bağımsız öğrenciler alan-bağımlı öğrencilere göre
hiperortam içinde daha az düğüm gezmişlerdir.
Araştırma sonuçları incelendiğinde, gezinim örüntüsünün
araştırmacılar tarafından farklı amaçlarla tanımlandığı ve çıkan sonuçların
öğrenenlerin önbilgisine, bilişsel stillerine, kullanılan içeriğe, içeriğin zorluk
düzeyine ve sunulan hiperortam yapısına göre değiştiği görülmektedir. Ancak
genel bir sonuç çıkarmak gerekirse, özellikle hiyerarşik hiperortam yapısının
gezinim performansı açısından daha etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca
öğrenenlerin girdikleri düğüm sayısı, kullandıkları gezinim stratejisi ve ortam
içinde kaldıkları süre de önbilgi düzeyleri ve bilişsel stillerine göre
farklılaşmaktadır.
Bu çalışmada gezinim örüntüsü olarak öğrencilerin hiperortam içinde
gezdikleri ve erişemedikleri sayfalar, hiperortamda kalış süreleri, ağ yapısı
gruptaki öğrencilerin ağ yapısına uygun gezinim yapıp yapmadıkları, çapraz
linklerin kullanım yüzdesi ve ana sayfa ile içerik haritasının kullanım durumu
ele alınmıştır.
Bilişsel Stil
Bilişsel stil (cognitive style) kavramı, genel anlamda, sorunlara
yaklaşım biçimi (Witkin ve diğerleri, 1977); daha özelde ise bilginin alınması
(algılanması), düzenlenmesi ve kullanılmasında tercih edilen yollar olarak
bilinmektedir (Knowles, Holton ve Swanson, 1998; Woolfolk, 1990).
41
Bilişsel stil kavramının gelişmesinde özelikle bireylerin dış dünyadan
bilgiyi nasıl aldığı (algıladığı) ve zihinlerinde nasıl düzenlediği üzerine yapılan
araştırmalar etkili olmuştur. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlarda
bireysel farklılıkların sadece zekâ ya da özel yeteneklerle açıklanmaması
gerektiği, onun yerinde farklı bireylerin çevrelerindeki uyarıcılara tepki
verirken bilgiyi almaları (algılamaları), işlemeleri ve düzenlemelerindeki
farklılıkların da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Örneğin iki bireyin
konuyla ilgili bilgi ve başarıları aynı olmasına karşın, biri konu hakkındaki
durumlara daha çabuk yanıt verirken, diğeri daha yavaş ve yansıtıcı bir
biçimde yanıt verebilmektedir (Woolfolk, 1990).
Algılama (perception) bilişsel stillerle ilgili önemli bir boyuttur. Algılama
bilgiyi işlemede ve sorun çözmede ilk adım olarak tanımlanmaktadır.
Algılama, bir materyal sunulduğunda ya da bir materyalle karşılaştığımızda,
ne tür bilgiler üzerinde yoğunlaştığımızı, hangi bilgileri kodladığımızı ve onları
nasıl kullandığımızı etkilemektedir (Çakan, 2002). Bu açıdan algılama, bireyin
zihinsel kuruluşu, geçmiş yaşantıları, önbilgileri, güdülenmişlik düzeyi ve pek
çok iç etmene bağlıdır (Senemoğlu, 1998). Algılardan bahsedildiği zaman
algısal tercihler de devreye girmektedir. Bireylerin bilgiyi almada tercih
ettikleri, hoşlandıkları yol ve yöntemler olarak tanımlanan algısal tercihler
(perceptual preferences), bilişsel stillerin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır
(Çakan, 2002).
Bilişsel stil kavramı son yıllarda özellikle psikoloji ve eğitim alanlarında
büyük ilgi uyandırmaktadır (Witkin ve diğerleri, 1977). Sternberg ve
Grigorenko’e (1997) göre bilişsel stillerin eğitimin hem kuramsal hem de
uygulamalı alanlarında önemli etkilerinin olması bilişsel stillere olan ilginin
nedenini oluşturmaktadır. Bilişsel stiller öğrenci başarısını kestirme amaçlı
olarak günümüze kadar yaygın olarak kullanılmakta olan zekâ testleriyle
yapılan kestirimin geçerliğini arttırmak ve böylesi bir kestirimden kaynaklanan
eksikleri gidermek amacıyla kullanılmaktadır. Bu da bilişsel stile olan ilginin
diğer bir önemli nedenini oluşturmaktadır (Aktaran: Çakan, 2002).
Bilişsel stiller üzerine son 30 – 40 yıldır yoğun kuramsal ve deneysel
araştırmalar yapılmıştır. Farklı kuramsal araştırmalarla, değişik teknikler
kullanılarak yapılan bu araştırmaların bir sonucu olarak, birbirinden farklı
42
birçok bilişsel stil (alan-bağımlı / alan-bağımsız; görsel / uzamsal; atılgan /
yansıtıcı; çeşitlilik / tutarlılık) önerilmiştir. Ancak bunlar arasında en büyük
ilgiyi Witkin ve meslektaşları tarafından önerilen alan-bağımlı ve alan-
bağımsız bilişsel stil görmüştür. Araştırmacılar, bireyleri algılamadaki
eğilimlerine ve tercihlerine göre alan-bağımlı ve alan-bağımsız olmak üzere
iki farklı gruba ayırmıştır (Çakan, 2002). Genel anlamda alan-bağımlılık, alanı
gösterildiği biçimiyle algılama, alan-bağımsızlık ise gerekli unsuru
çözümlemeci yaklaşımla düzenlemek olarak tanımlanabilir.
Witkin ve Googenough (1981) alan-bağımlılık / alan-bağımsızlığın
gelişimine çoklu doğrusal boyutta bakmaktadırlar. Alan-bağımlı ve alan-
bağımsız kişilerin psikoloji alanyazınında işgal ettikleri yerler farklıymış gibi
görünse de gerçekte bireyin gelişimi her iki boyutu da kapsamaktadır. Hiçbir
birey yalnızca tek bir boyut üzerinde yer almamaktadır, ancak bireyin bu
boyutlara katılım miktarında bireysel farklılaşma söz konusudur
Thompson (1988) alan-bağımlı ve alan-bağımsızların özelliklerini şöyle
ifade etmektedir. Alan-bağımsız öğrenciler;
• Yapılandırılmamış bilgi alanlarında bilgiyi seçebilirler.
• Hipotezlerden kavramlara ve kavramların taşıdıkları anlamlara
ulaşabilirler.
• Etkin öğrenme ortamlarını tercih ederler.
• Yeni kavramları öğrenmeleri kuramlar ile daha kolay olur.
• Genelleyebilme becerisine daha yatkındırlar.
• Anımsama ve bellekte tutabilme becerileri için ipuçlarını ve
öğrenme materyallerini kendilerine göre yeniden düzenleyebilirler.
Alan-bağımlı öğrenciler ise;
• Verilen bilgiyi olduğu gibi kabullenirler; dolayısıyla kendilerine
sunulan kavram ve kuramları olduğu gibi öğrenirler.
• Öğrenmede edilgen bir yapıdadırlar.
• Genelleme yapabilmede daha az başarılıdırlar (Aktaran: Altun,
2003).
43
Genel anlamda, alan-bağımsız öğrencileri tanımlamada çözümlemeci,
yarışmacı, bireysel, görev-merkezli, içsel güdülenmesi yüksek, uzamsal
düşünebilen, ayrıntıcı ve görsel bakış açısına sahip sıfatları kullanılmaktadır
(Altun, 2003). Alan-bağımlı öğrencileri tanımlamada ise, grup çalışmasını
seven, toplumsal etkileşime duyarlı, dışsal güdülenme arayan, kendilerine
sunulanı alan edilgen öğrenciler olarak tanımlanmaktadırlar (Riding ve
Cheema, 1991).
Alan-bağımlı bireyler, kendilerine bir materyal sunulduğunda (bir resim,
bir sorun durumu vb.) bu materyali bir bütün olarak algılarlar. O bütüne ait
parçaları ayrı ayrı algılamakta güçlük çekerler. Bütünü algılama eğiliminde
oldukları için o bütünü, kendisini oluşturan parçalara indirgemede güçlük
çekerler. Bu bireyler, toplumsal ya da insanlar arası ilişkilerde farklı tercihlere
ve eğilimlere sahip olmalarının yanında daha sosyaldirler ve bireyler arası
ilişkilere önem verirler. Benzer biçimde grup halinde çalışmaktan hoşlanırlar.
Öte yandan alan-bağımsız bireyler daha çözümlemecidirler ve kendilerine
sunulan bütünü, onu oluşturan parçalar halinde algılarlar. Sunulan bir sorun
durumunda o bütünü kendisini oluşturan parçalarına ayırma eğilimlidirler. Bu
bireyler, sorun çözerken matematik ve fen bilimlerindeki gibi
yapılandırılmamış öğrenme ortamlarından hoşlanırlar. Alan-bağımlı bireylerin
aksine bu bireyler, tek başına çalışmaktan hoşlanırlar ve toplumsal ilişkileri
zayıftır (Çakan, 2002).
Alan-bağımsız bireyler alana, sisteme, sistematik ve çözümlemeci bir
biçimde yaklaşırlar. Alanı, bir bütün olarak görürler ancak bu bütünün içerdiği
tüm parçaların, ayrıntıların farkındadırlar. Bu parçaları çeşitli biçimlerde
birleştirerek farklı sistemler ve yeni alanlar yaratabilirler. Bu yeteneği
sağlayan çözümlemeci yaklaşımlarıdır. Alan-bağımlı bireyler için ise sistem
bir bütündür ve aldığı, alabileceği tek biçim göründüğü biçimdir. Bir başka
söyleyişle, alan-bağımlı bireyler alana bütüncül yaklaşırlar. Alanın parçalarını,
elemanlarını fark ederler, ancak alanı gördükleri biçimin dışında yeni bir
biçimde düzenleme yetenekleri yoktur (Witkin ve diğerleri, 1977).
Alan-bağımlı – alan-bağımsız bilişsel stilin ölçümünde en sık kullanılan
ölçme araçları; Çubuk-Çerçeve Testi ve Gizlenmiş Şekiller Grup Testidir
(GEFT-Group Embeded Figures Test) (Good ve Brophy, 1995).
44
Çubuk-Çerçeve testinde deneklere karanlık bir odada parlak, kare
biçiminde eğik bir çubuk gösterilir. Deneklerin görevi çubuğu gerçek düşey
konuma getirmektir. Görevi zorlaştırmak için çubuğun arkasındaki
çerçeveden parlak ışık yansıtılır. Çubuğu gerçek düşey konuma getirebilen
denekler alan-bağımsız, getiremeyen denekler alan-bağımlı olarak tanımlanır
(Good ve Brophy, 1995). Çevresel (görsel) ipuçlarının etkisinde kalan
bireyler, Çubuk-Çerçeve Testinde alan-bağımlılık yönünden değerlendirilir.
Bedensel (içsel) ipuçlarından yararlanan denekler ise alan-bağımsız olarak
nitelendirilirler (McKenna, 1984).
Gizlenmiş Şekiller Grup Testi, deneklerin karmaşık bir şekil içinden
basit şekli bulmalarını gerektirir. Basit şekli bulabilenler alan-bağımsız,
bulamayanlar alan-bağımlı olarak değerlendirilir. Gizlenmiş Şekiller Grup
Testinde önemli olan zamandan çok doğruluktur. Testin gerektirdiği süre
içinde, çevresel ortamın etkisinden (şekil-zemin ilişkisinden) kurtularak, basit
şekli doğru olarak bulanlar alan-bağımsız, bulamayan ve hata yapanlar ise
alan-bağımlı olarak nitelendirilirler (McKenna, 1984). Bu araştırmada
öğrencilerin bilişsel stillerinin belirlenmesi amacıyla Gizlenmiş Şekiller Grup
Testi kullanılmıştır.
Bilişsel stil ile ilişkili olan değişkenlerin başında akademik başarı
gelmektedir. Akademik başarı ile bilişsel stil arasında ilişki olduğunu
belirleyen birçok araştırma bulunmaktadır (Bertini, Pizzamiglio ve Wapner,
1986; Good ve Brophy, 1995; Garton, Dyer ve King, 2000; Luk, 1998a;
Pithers, 2002; Witkin ve diğerleri, 1977). Genel olarak ders başarısı ve
akademik başarı açısından alan-bağımsız öğrenciler alan-bağımlı
öğrencilerden daha başarılıdır. Alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin
alan-bağımlı öğrencilere göre daha başarılı olmalarında bağımsız çalışma
özelliklerinin olması, içsel güdülenmelerinin daha yüksek olması, dışa bağımlı
olmamaları ve çözümlemeci düşünme becerileri sayesinde araştırma ve
keşfetme yeteneklerinin daha yüksek olması gösterilmektedir. Alan-bağımlı
öğrencilerin güdülenmeyi ve ödüllendirilmeyi dıştan beklemeleri, kendi
çalışma planları ve yönelimleri konusunda dışarıdan birilerinin
yönlendirmesine gereksinim duymaları gibi etkenlerin alan-bağımlı bilişsel
stile sahip öğrencilerin akademik başarı yönünden alan-bağımsız öğrencilere
45
göre daha düşük başarıya sahip olmalarında etkili olduğu söylenmektedir
(Luk, 1998b).
Wieseman ve meslektaşlarının, 1992 yılında bir grup öğrenci üzerinde
yaptıkları araştırmada, okuldaki derslerinde düşük ortalamaya sahip olan
öğrencilerin genellikle alan-bağımlı bilişsel stile sahip oldukları belirlenmiştir.
Wieseman’ın araştırmasını destekler biçimde, Tinajero ve Paramo’nun 1997
yılında yaptıkları araştırmada, Gizlenmiş Şekiller Grup Testi kullanılarak 400
lise öğrencisinin bilişsel stilleri belirlenmiştir. Araştırma sonucuna göre alan-
bağımsız öğrencilerin incelenen tüm derslerde alan-bağımlı öğrencilerden
daha başarılı olduğu görülmüştür (Aktaran: Pithers, 2002).
Garton, Dyer ve King (2000) üniversite birinci sınıf öğrencilerinin
akademik başarıları ile bilişsel stilleri arasındaki ilişkiyi ve akademik başarı ile
anımsama becerisini hangi değişkenlerin daha iyi açıkladığını bulmaya
yönelik araştırmalarında, alan-bağımsız öğrencilerin akademik başarıları
ortalamanın üstünde çıkmıştır. Akademik başarıyı en iyi açıklayan
değişkenler öğrencilerin ACT (American College Testing) puanları ve lise
ortalamaları iken, anımsama becerisini en iyi açıklayan değişkenler bilişsel
stil ve ACT puanı olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar alan-bağımlı ve alan-
bağımsız bilişsel stil ile genel akademik başarı arasında ilişki olduğunu
göstermektedir.
Hiperortam araştırmalarında da bireysel farklılıklar açısından önbilgi
düzeyinden sonra en çok incelenen konunun bilişsel stil olduğu söylenebilir.
Hiperortamların doğrusal olmayan yapısı, bilginin yoğunluğu,
yönlendirmelerdeki eksiklikler ve bağlantı sayısındaki fazlalık özellikle alan-
bağımlı öğrencilerde kaybolma ya da bilişsel yüklenmeye neden olmakta
bunun sonucunda da başarı ve performans düşebilmektedir. Chen (2002),
öğrenenlerin bireysel özelliklerini dikkate alan daha etkili hiperortamların
geliştirilebilmesi için bilişsel stil ile hiperortamın doğrusal olmayan özellikleri
arasındaki ilişkisinin incelenmesi gerektiğini, böylece değişik bireysel
özelliklere sahip öğrenenler için daha etkili bir modelin oluşturulmasına katkı
sağlayacağını belirtmiştir.
46
Alanyazında hiperortam ve bilişsel stil ilişkisini inceleyen
araştırmalarda, alan-bağımsızların alan-bağımlılara göre daha başarılı olduğu
görülmektedir. Ancak bilişsel stil özelliklerini dikkate alarak geliştirilen
hiperortamların öğrenme üzerinde daha etkili olduğu ve böylesi tasarımların
alan-bağımlı ve alan-bağımsız öğrenciler arasında başarı açısından anlamlı
bir farklılık yaratmadığı gözlenmektedir (Chen ve Macredie, 2002).
Chou ve Lin (1998) yaptıkları araştırmada hiperortamda eğitim alan
öğrencilerin, bilişsel stillerinin bilgi araştırma, bilişsel harita geliştirme ve
tutumları üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırma kapsamında 121
üniversite öğrencisine bilgisayar ağlarına giriş konusu hiperortamda
uygulanmıştır. Araştırma sonunda öğrencilerin bilişsel stilleri ile bilgi arama
performansı ve tutumları arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, bilişsel
harita geliştirmede (farklı düğümler arasındaki ilişkileri yeniden inşa edebilme
yeteneği) bilişsel stillere göre anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Alan-bağımsız
öğrenciler alan-bağımlı öğrencilere göre anlamlı biçimde daha başarılı
olmuşlardır.
Williams (2001), hiperortam öğrenme programında kavramsal model
hazırlama ve bilişsel stilin sorun çözme becerisi üzerindeki etkisini
incelemiştir. 61 öğrencinin katıldığı araştırmada, öğrencilerin bilişsel stillerini
belirlemek amacıyla Gizlenmiş Şekiller Grup Testi uygulanmıştır. Araştırma
sonucunda alan-bağımsızların açıklayıcı öğrenme programında (sorun
çözmede) alan-bağımlılardan daha yüksek performans sergilediği
görülmüştür. Ayrıca alan-bağımsızlar hiperortam içinde daha fazla süre
kalmışlardır. Benzer biçimde Chang’ın (1995) gerçekleştirdiği çalışmada,
hiperortam doküman yapısı ile bilişsel stil arasındaki ilişki incelenmiştir.
Araştırma kapsamında internette gezinme yöntem ve araçlarını anlatan bir
hiperortam geliştirilerek öğrencilere uygulanmıştır. Araştırma sonucuna göre
alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin bilgi arama görevlerinde alan-
bağımlılara göre anlamlı biçimde daha başarılı olduğu görülmüştür (Aktaran:
Chen, 2002).
Ford ve Chen (2001), hiperortamda derinlemesine (dikey) ve
genişlemesine (yatay) gezinim stratejisi ile alan-bağımsız ve alan-bağımlı
bilişsel stil eşleşmesinin, HTML bilgisi ve sayfa tasarım performansı
47
üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırmaya katılan 73 lisansüstü öğrenci
dört gruba bölünmüş (alan-bağımlı-genişlemesine gezinim; alan-bağımlı-
derinlemesine gezinim; alan-bağımsız-genişlemesine gezinim; alan-
bağımsız-derinlemesine gezinim) ve her öğrenciye atandığı gruba uygun
hiperortam uygulanmıştır. Deneysel çalışmadan sonra çoktan-seçmeli sınav
(HTML bilgisi için) uygulanmış ve HTML sayfa tasarımı yaptırılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre sayfa tasarım performansı ile gezinim stratejisi-
bilişsel stil eşleşmesi anlamlı çıkmazken, HTML bilgisi (kavramsal bilgi)
açısından anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Alan-bağımlılar, en yüksek başarıyı
kendi özelliklerine uygun olan genişlemesine gezinim stratejisinde
gösterirken, alan-bağımsızlar, en yüksek başarıyı derinlemesine gezinim
stratejinde göstermişlerdir. Her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
fark olmadığı görülmüştür. Bu sonuç, alan-bağımsız ve alan-bağımlı bilişsel
stil özelliklerine uygun geliştirilen hiperortamların daha etkili olduğunu
göstermektedir.
Benzer biçimde Ford ve Chen’in (2000) HTML sayfa tasarımı üzerine
yaptıkları başka bir araştırmada da alan-bağımlı ve alan-bağımsız
öğrencilerin performansları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür.
Ancak alan-bağımlı öğrenciler, HTML sayfalarını var olan örneklere bağlı
kalarak geliştirmeye çalışırken, alan-bağımsızların örneklere bağlı kalmadan
HTML kodlarını kullanarak sayfa geliştirdiği görülmüştür.
Hiperortam ve bilişsel stil ilişkisini ele alan araştırmaların sonuçları
incelendiğinde, alan-bağımsızların bireysel çalışmaya yatkın olmaları, öğretim
materyalindeki ayrıntıları daha kolay görebilmeleri ve daha çözümlemeci
düşünebilmeleri sayesinde Microsoft Office Excel, SPSS gibi bilgi teknolojileri
eğitimlerinde ve sorun çözme, bilişsel harita geliştirme gibi üst düzey bilgi ve
becerilerde alan-bağımlı öğrenenlere göre daha başarılı oldukları
görülmektedir. Ancak, uygulanacak hiperortamın özellikleri (gezinim stratejisi,
yönlendirmeler, bilgi ve bağlantı yoğunluğu, konu özeti yapılması vb.) alan-
bağımlı ve alan-bağımsız öğrenenlerin özelliklerine uygun geliştirildiğinde,
hiperortamların daha etkili olduğu ve bu iki grup öğrenenlerin başarıları
arasındaki farkın en az indiği ya da başarı açısından iki grup arasında bir fark
oluşmadığı görülmektedir.
48
Bilişsel Yük Kuramı
Kısa süreli bellekte bir kerede gerçekleşen zihinsel etkinliklerin toplamı
olarak tanımlanabilecek ve temelinde Miller’in “7±2 lik büyülü sayıları” yer
alan bilişsel yük kuramı (Cooper, 1998), öğrenme sürecinde kısa süreli
belleğin rolü üzerinde odaklanmıştır. Miller’e göre kısa süreli bellek ancak 7±2
lik yani beş ile dokuz birimlik bilgi miktarını depolayabilmektedir. Bu bilgi
miktarının üstüne çıkıldığında öğrenenin aynı anda işleyeceği bilgi miktarı
artmakta ve kısa süreli bellek aşırı yüklenmektedir. Son 15-20 yılda bu alanda
iki kuramın önplana çıktığı görülmektedir. Sweller ve meslektaşlarının
geliştirdiği Bilişsel Yük Kuramı (Chandler ve Sweller, 1991; Clark, Nguyen ve
Sweller, 2006; Sweller, 2005a; Sweller ve Chandler, 1994), materyalin ya da
öğretimin öğrenende bilişsel yüke neden olduğu, diğer bir deyişle kısa süreli
bellekte aşırı yüklenmeye neden olduğu varsayımına dayanmaktadır. Mayer
ve meslektaşları (Mayer, 2005b; Mayer ve Moreno, 2002) tarafından
geliştirilen Çokluortam Öğrenme Kuramı (Cognitive Theory of Multimedia
Learning-CTML) ise ikili kodlama, kısa süreli belleğin sınırlı kapasitesi ve
etkin öğrenme kuramlarına dayanmaktadır.
Bilişsel yük kuramına yönelik çalışmalar bir takım sonuçlar ortaya
koymuştur. Bu sonuçlar şöyle sıralanabilir (Cooper, 1998):
• Bilişsel yük kuramı, öğrenme sürecinde sınırlı kapasiteye sahip
olan kısa süreli belleğin rolü üzerinde odaklanmıştır.
• Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsızdır.
• Öğrenme süreci, öğretim materyalinin kısa süreli bellekte etkin
olarak işlenip uzun süreli bellek içindeki öğrenilmiş bilgilere
kodlandığında gerçekleşir.
• Eğer kısa süreli belleğin kapasitesi aşılmışsa bu durumda
öğrenme etkili olmayacaktır.
Clark, Nguyen ve Sweller (2006) bilişsel yük kuramını, bilişsel
öğrenme süreçlerinin ivmelenmesinin sonucu olarak etkili öğrenme
ortamlarını etkileyen evrensel öğrenme ilkeleri seti olarak tanımlamışlardır.
Buna göre;
49
• Bilişsel yük kuramı evrenseldir: Bilişsel yük kuramı, her türlü
içeriğe, bütün ortamlara ve tüm öğrenenlere uygulanabilir. Bilişsel
yük kuramı, öğretim araçlarının nasıl daha etkili kullanılması
(metinsel, görsel ve işitsel) gerektiğine işaret ettiği için teknik
içeriklerden kişisel gelişim eğitimlerine, basılı materyallerden e-
öğrenmeye tüm iletim platformlarında uygulanabilir. Evrensel
olması nedeniyle ister bir sınıfta öğretmen ya da materyal
geliştirmeci olun bilişsel yük kuramını yaptığınız işe
uygulayabilirsiniz.
• Bilişsel yük kuramı ilkeler ve öğretimle ilgili kılavuzluk sağlar: Genel
eğitimsel kuramların aksine bilişsel yük kuramı, tüm öğretim
tasarımcılarının ve profesyonellerin uygulayabileceği özel tasarım
ilkeleri önerir.
• Bilişsel yük kuramı deneysel kanıtlamaya dayalıdır: Bilişsel yük
kuramı, deneysel kontroller altında yapılmış onlarca araştırmaya
dayanır. Kuram, özelde öğretim tasarımı sürecinde tasarıma
yöneldiğinden ortaya çıkacak tasarım farklılıklarının geçerliği için
deneysel çalışmalara başvurulur.
• Bilişsel yük kuramı etkili bir öğrenme sağlar: Etkili öğrenme ortamı,
daha hızlı öğrenme, daha iyi öğrenme ya da her ikisini de sağlar.
• Bilişsel yük kuramı insanın bilişsel öğrenme süreçlerini harekete
geçirir: Bilişsel yük kuramına göre tasarlanan öğrenme ortamları
öğrenenlerin zihinsel kaynaklarının boşa harcanmasını en aza
indirir, onun yerine en yüksek düzeyde öğrenmeyi sağlamak için
zihinsel kaynakların etkili kullanılmasını sağlar. Bilişsel yük kuramı
insanın öğrenme sürecini temel aldığından, yalnızca kanıtlanmış
öğretimsel ilkeler sağlamaz, aynı zamanda bu ilkelerin altında
yatan nedenleri ve nasıl işlediğini de anlamamızı sağlar.
Bilişsel yük, öğrenme görevlerinin (hedeflerinin) kendi içsel
doğasından (asıl yük), öğrenme görevlerinin ya da materyalin sunulma
50
biçiminden (konu dışı yük) ya da öğrenenlerin zihinsel şema oluşturmasından
ve otomatikleştirmede kullandıkları bilişsel kaynakların miktarından (etkili yük)
etkilenebilir (Kirschner, 2002; Swelller ve Chandler, 1994; Swelller, Van
Merrienboer ve Pass, 1998). Bilişsel yükü etkileyen bu üç etken aynı
zamanda bilişsel yük çeşitlerini oluşturmaktadır.
Asıl yük (Intrinsic load), materyalin zorluğu, konunun karmaşıklığı gibi
materyalin içsel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bilişsel yük kuramına
göre öğretim tasarımı ve öğretimsel uygulama asıl yükü etkilemez. Çünkü bu
bilişsel yük materyalin doğası ve zorluğu ile ilgilidir (Kirschner, 2002). Asıl
yük, derslerdeki içerik karmaşıklığı tarafından zorlanan zihinsel çalışmadır ve
temelde öğretimsel hedefler tarafından belirlenir. Doğrudan öğretimsel içerik,
asıl yükü değiştirmez ancak, verilen bilgi bütünü küçük parçalar halinde
sıralanarak, karmaşık içerikler daha basite indirgenmiş aşamalı sıralamalar
biçiminde sunularak asıl yük kontrol altına alınabilir (Clark, Nguyen ve
Sweller, 2006).
Konu dışı yük, materyalin içeriğinde gereksiz bir işleme neden
olabilecek, ilgisiz uyaranların oluşturduğu ve kısa süreli bellekte yüklenmeye
neden olan yüktür. İyi tasarlanmış bir materyalde konu dışı bilişsel yük, en
aza indirilmiştir (Mayer, 2001). Asıl yükün aksine konu dışı yük, öğretim
tasarımında ya da materyalde yapılacak değişiklikler ile giderilebilmektedir.
Bunun temel nedeni konu dışı bilişsel yükün öğretim materyalinin sunuş
biçimi ve tasarlanması ile ilgili olmasıdır. Konu dışı bilişsel yük, yetersiz
(güçsüz) sorun çözme yöntemleri, zaman ve fiziksel olarak dağınık bilgilerin
bütünleştirilmesi, öğretim materyallerinde bir öğrenme görevini tamamlamak
için gerekli olan bilgilerin aranması ve benzeri durumlardan etkilenir. Kısa
süreli bellek, bağımsız işleyen görsel ve işitsel kanallara ayrıldığından, kısa
süreli belleğin görsel ya da işitsel alt bileşenlerindeki aşırı yüklenme konu dışı
yükü de artırabilir (Van Merrienboer ve Ayres, 2005).
Etkili yük (Germane/Relevant load), zihinsel yapıların oluşturulması ve
otomatikleşme gibi doğrudan öğrenme ile ilgili süreçlerde etkilidir. Etkili yükün
arttırılması bilişsel yüklenmeyi azaltacağından etkili öğrenmenin ortaya
çıkması sağlanacaktır. Eğer öğretim programı karmaşık ve zor içeriklerden
oluşuyorsa asıl yük yüksek olacaktır. Eğer program aynı zamanda konu dışı
51
bilişsel yükü içeren tasarım öğeleri içeriyorsa, geriye etkili yük için oldukça az
bir kapasite kalmış olabilir. Bu durumda öğretim programı etkili olmayabilir.
Sonuçta, öğrenen istenen bilgi ve beceriye ulaşamayacaktır. Etkili bir öğretim
yaratmak için “etkili yükü en üst düzeye çıkarmak” ve “konu dışı yükü en az
düzeye indirmek” gerekmektedir. Öğrenme hedefleriyle ilgili olan asıl yük
kontrol altına alınamasa bile, içerik küçük parçalara bölünerek, kolaydan zora
doğru bir sıralama yapılarak belirli bir düzeye kadar kontrol edilebilir (Clark,
Nguyen ve Sweller, 2006; Van Merrienboer ve Ayres, 2005).
Bilişsel yük kuramının öğretim tasarımına uygulanması, bir takım
önemli ilkeleri ortaya çıkarmıştır. Bu ilkeler basılı materyallerden e-öğrenme
materyallerine (çokluortam, hiperortam vb.) kadar geniş bir alanda
uygulanmaktadır. Bu ilkeler içerisinde en önemlileri bölünmüş dikkat ilkesi,
gereksizlik ilkesi ve biçem ilkesidir (Mayer, 2001; Sweller, 2005a; Swelller,
Van Merrienboer ve Pass, 1998).
Bölünmüş dikkat ilkesi (split attention principle): Ekranda verilen metin
ve resim/grafik öğelerinin birbirine kaynaştırıldığı durumlar, ayrı verildiği
durumlara göre daha etkili öğrenme sağlar. Swelller, Van Merrienboer ve
Pass (1998) bu durumu bölünmüş dikkat etkisi olarak tanımlarken, Mayer
(2001) uzamsal yakınlık (spatial contiguity) ilkesi olarak tanımlamaktadır.
Swelller, Van Merrienboer ve Pass’a (1998) göre görselin (resim, şekil, grafik,
vb.) ve metnin uzamsal olarak farklı yerlerde verildiği durumlarda öğrenenin
içeriği kavrayabilmesi için her iki öğeyi aynı anda işlemesi diğer bir deyişle
zihinsel olarak bütünleştirmesi gerekmektedir. Bu zihinsel bütünleştirmeyi
gerçekleştirmesi için öğrenenin dikkatini hızlı biçimde görsele ve ayrı yerde
bulunan metne kaydırması gerekmektedir. Bu durum öğrenende kısa süreli
belleğin yüklenmesine neden olmaktadır. Dikkat bölünmesini ortadan
kaldırmak için metnin görsel öğeye en uygun biçimde yerleştirilmesi
gerekmektedir (Ayres ve Sweller, 2005). Alanda yapılan araştırmaların ortaya
koyduğu sonuçlar, metnin uzamsal olarak görsel öğeye uygun biçimde yakın
yerleştirildiği durumların ayrı olarak verildiği durumlara göre daha etkili
öğrenme sağladığı yönündedir.
Mayer (1989) araçların fren sisteminin öğretilmesine yönelik
materyalinde, görsel öğelerin ve bu görsel öğeler üzerindeki etiketlerin
52
(anahtar sözcüklerin) transfer becerisi (sorun çözme becerisi) üzerindeki
etkisini incelemiştir. Araştırma sonucuna göre etiketli görsel öğelerin
bulunduğu metni okuyan öğrencilerin sorun çözme becerisi diğer gruplara
göre daha yüksek çıkmıştır.
Mayer’in (2001) bisiklet pompasının çalışma sistemini anlattığı
materyalinde bir grup, pompanın çalışma sistemini sadece metin olarak
okurken, diğer grup pompa görsellerine kaynaştırılmış metinler üzerinden
öğrenmektedir. Uygulamadan sonra her iki gruba kalıcılık testinin yanı sıra
“pompanın koluna bastırıp kaldırdığınızda havanın çıkmadığını gördüğünüz,
sistemin neresinde bir yanlışlık olabilir? Neden kaynaklanmış olabilir?” gibi
sorun çözmeye dayalı sorular sorulmuştur. Sonuçta, görsel öğelerin ve
metnin kaynaştırıldığı grubun transfer becerisi yönünden daha başarılı olduğu
görülmüştür.
Sweller ve Chandler (1994) ve Cerpa, Chandler ve Sweller’ın (1996)
yaptığı araştırmaların ilkinde, geleneksel bilgisayar öğretim yöntemi
(kılavuzdan okuyup bilgisayarda uygulama) ile bölünmüş dikkat etkisini
düşürmek için ekran görüntüsü ve metnin kaynaştırıldığı basılı materyal
öğretimin etkililiği karşılaştırılmıştır. Geleneksel öğretimde öğrenenlerin
kılavuzda her adımı okuması, ekranda ilgili alanı bulması ve isteneni
uygulaması gerekmektedir. Diğer bir deyişle aynı anda birden fazla bilgiyi
zihinde bütünleştirmeleri gerekmektedir. Kaynaştırılmış materyalde ise ekran
görüntüleri ile metinler tamamen birbirine bütünleştirilmiş biçimde verilmiştir.
Araştırma sonunda bütünleştirilmiş materyal grubu bilgisayar ve kullanım
kılavuzu kullanan gruba göre istenen işlemi bilgisayar başında daha çabuk
gerçekleştirmiştir. Bilgisayar ve kullanım kılavuzu kullanan grubun başarısız
olmasının temel nedeni olarak ayrı yerde bulunan bilgilerin ayna anda kısa
süreli bellekte işlenememesi gösterilmiştir.
Cerpa, Chandler ve Sweller’ın (1996) yaptığı araştırmada ise deney
grubu, tamamen bilgisayar başında ekran görüntüsü ve metin bir arada
verilmiş biçimde uygulamalı (bilgisayar destekli eğitim) eğitim almıştır. Kontrol
grubu ilk araştırmada olduğu gibi kılavuz ve bilgisayarda uygulama materyali
ile eğitim almıştır. Bilgisayar başında yapılan Excel sınavı sonunda basit
uygulamalarda gruplar arasında fark çıkmazken, zor uygulamalarda
53
bilgisayar destekli eğitim grubu anlamlı biçimde kontrol grubundan daha
yüksek performans göstermiştir.
Jamet’in (2000) yaptığı bir araştırmada uzamsal yakınlık etkisini
incelemek amacıyla göz ve kulağın işlevlerinin anlatıldığı iki farklı elektronik
materyal geliştirmiştir. Elektronik materyallerden birinde her iki organın işlevi,
görsel ve metnin uzamsal olarak ayrı yerlerde (görsel yukarıda metin onun
altında) anlatılmış, diğer materyalde ise metin ve görsel kaynaştırılmış olarak
verilmiştir. Organların işlevleri konusunda uygulanan kalıcılık ve kavrama testi
sonucunda görselin ve metnin kaynaştırıldığı grup diğer gruptan anlamlı
biçimde daha başarılı olmuştur (Aktaran: Erhel ve Jamet, 2006).
Uzamsal yakınlık ilkesine yönelik farklı zamanlarda değişik
araştırmacılar tarafından yapılan sekiz deneysel çalışmanın etki büyüklüğü
değerleri incelendiğinde 0.71 ile 2.20 arasında değiştiği görülmektedir. Etki
büyüklükleri ortalamasının 1.11 gibi oldukça yüksek bir değer çıkması
bölünmüş dikkat etkisi dikkate alınarak yapılan öğretimin daha etkili olduğunu
göstermektedir (Mayer, 2005d).
Gereksizlik ilkesi (redundancy principle): Mayer (2005a) bu ilkeyi,
canlandırma (animation) ve sesli anlatımın birlikte sunulduğu ortamların,
canlandırma, sesli anlatım ve yazılı sözcüklerin (ekran metni – on screen
text) birlikte sunulduğu ortamlara göre daha etkili olduğu biçiminde
tanımlamıştır. Sweller (2005b) ise bu ilkeyi daha geniş tanımlayarak, e-
öğrenme materyallerinde gereğinden fazla kullanılan metin ve diğer tüm içerik
öğelerinin gereksizlik etkisine neden olduğunu belirtmiştir.
Moreno ve Mayer (2000) yaptıkları araştırmada seslendirilmiş
(anlatımlı) canlandırmayla eş-zamanlı olarak fazladan verilen metin bilgisinin
öğrenmeyi kolaylaştırıp kolaylaştırmadığını araştırmışlardır. Bu amaca
yönelik olarak coğrafya dersinin şimşek oluşumu konusu ele alınmış ve dört
deneysel grup (1. canlandırma ve ses; 2. canlandırma, ses ve metin; 3. önce
canlandırma sonra ses; 4. önce canlandırma sonra ses ve metin)
oluşturmuştur. Araştırma için 69 üniversite öğrencisi kullanılmıştır. Analiz
sonucunda, gereksiz ekran metni kullanıldığında, kullanılmadığı duruma göre
öğrencilerin yaratıcı kavramsal çözümler üretmede daha başarısız olduğu
54
görülmüştür. Ancak, sunumları (anlatım, ekran metni ve canlandırmayı)
sırasıyla alan gruplar, eş-zamanlı alan gruplara göre transfer testinde daha
fazla yaratıcı kavramsal çözümler üretmişlerdir. Araştırmadan elde edilen en
önemli sonuç, öğrencilerin transfer puanlarına göre ekranda gereksiz metin
kullanımı ile sunumların sıralaması arasında istatistiksel olarak etkileşim
olduğudur (p<.05). Çokluortamlardan öğrenmede ikili kodlama süreciyle
uyumlu olarak, sunumlar sıralı olduğunda, ekranda gereksiz metin alan
öğrenciler, gereksiz metin almayan öğrencilere göre daha üstün bir
performans göstermişlerdir. Canlandırma ve açıklamaların eş-zamanlı olarak
verildiği sunumlarda tam tersi durum doğrudur. Diğer bir deyişle canlandırma
ve ekran yazısı arasında bölünmüş dikkat etkisi oluşmakta ve fazla olan
mesaj, öğrencilerin anlamalarını kolaylaştırmaktan çok zorlaştırmaktadır.
Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, öğrenenler, canlandırma ve
anlatımın birlikte verildiği sunumlarda, canlandırma, anlatım ve ekran
yazısının eş-zamanlı verildiği sunumlara göre daha etkili öğrenmişlerdir.
Chandler ve Sweller (1991) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada
kanın kalpteki dolaşımını gösteren bir diyagram üzerine eklenecek fazladan
metinlerin etkiliği araştırılmıştır. Bu amaçla üç farklı formatta materyal
geliştirilmiştir. Bu materyaller sırasıyla (1) kan akışını oklarla gösteren yalın
diyagram, (2) diyagram üzerine kaynaştırılmış açıklayıcı metinler ve (3)
diyagramın üstte açıklayıcı metinlerin diyagramın altında yer aldığı
materyaldir. Bir lisede uygulanan araştırma sonunda yalnızca diyagramla
çalışan öğrenciler diğer gruplara göre anlamlı biçimde başarılı olmuşlardır. Bu
çalışmada kanın kalpteki dolaşımını gösteren yalın diyagram, içeriğin
öğrenilmesi için yeterli olduğundan eklenen diğer metinler gereksizdir ve
öğrenmeyi engellemişlerdir.
Mayer (2005d) gereksizlik ilkesine yönelik farklı zamanlarda değişik
araştırmacılar tarafından yapılan on deneysel çalışmanın etki büyüklüğünü
hesaplamış ve 0.19 ile 1.38 arasında değiştiğini görmüştür. Ortalama etki
büyüklüğü 0.69 olan araştırma sonuçlarına göre gereksizlik ilkesine uygun
geliştirilen e-öğrenme materyalinde çalışan öğrenenlerin başarıları bu ilkeye
dikkat edilmeden geliştirilen materyallerle çalışan öğrenenlere göre daha
yüksektir.
55
Biçem ilkesi (modality principle): Öğrenenler, grafik (resim, görsel) ve
sesli anlatımın birlikte sunulduğu ortamlarda, grafik ve yazılı sözcüklerin
(ekran metni) birlikte sunulduğu ortamlara göre daha iyi öğrenmektedirler
(Mayer, 2005c). Ayrıca bilgilerin aynı anda hem görsel hem de işitsel kanala
hitap etmesi, bilişsel yükün azalmasını sağladığından görsel bir öğenin metin
yerine sesli anlatım ile desteklenmesi konu dışı bilişsel yükü azaltacağı gibi
etkili öğrenmeyi de destekleyecektir (Low ve Sweller, 2005).
Moreno ve Mayer (2000), biçem ilkesi üzerine yaptıkları araştırmada,
sözel bilgilerin işitsel olarak sunulması ile ekranda yazılı olarak sunulması
arasındaki başarı farkını incelemişlerdir. Araştırma için 137 öğrenci şimşek
oluşumu konusuna yönelik canlandırma, anlatım ve ekran yazısının
sıralanması ve sunuşuna uygun olarak 6 değişik gruba ayrılmıştır.
• grup öğrenci (TT), eş-zamanlı olarak canlandırmayı izlemiş ve
ekrandaki yazıyı okumuştur (canlandırma+ekran yazısı).
• grup öğrenci (NN), eş-zamanlı olarak canlandırmayı izlemiş ve
anlatımı dinlemiştir (canlandırma+anlatım).
• grup öğrenci (NA), önce anlatımı dinlemiş daha sonra
canlandırmayı izlemiştir.
• grup öğrenci (AN), önce canlandırmayı izlemiş daha sonra
anlatımı dinlemiştir.
• grup öğrenci (TA), önce ekran yazısını okumuş daha sonra
canlandırmayı izlemiştir.
• grup öğrenci (AT), önce canlandırmayı izlemiş daha sonra ekran
yazısını okumuştur.
Araştırma sonunda, ekran yazısı okuyan grupların (TT, TA, AT) sorun
çözme-transfer becerisi anlatım yapılan gruplardan (NN, AN, NA) önemli
ölçüde düşük çıkmıştır (p<.001). Bu sonuçlar biçem etkisini göstermektedir.
Her grubun kendi içindeki başarısı anlamlı olarak farklılaşmamıştır. Kısaca
ister aynı anda, isterse de sıralı olarak verilsin sözel bilgiler sesli anlatım
olarak sunulduğunda, ekranda yazılı olarak sunulmasına göre daha kolay
öğrenilmektedir.
56
Kalyuga, Chandler ve Sweller’ın (1999), sesin ve metnin çokluortam
öğrenmesi üzerindeki etkisini inceledikleri araştırmada zor ve teknik bir
grafiğin açıklanmasında yalnızca ses, yalnızca metin ve ses ve metnin birlikte
kullanıldığı durumlardan hangisinin daha etkili olduğu incelenmiştir.
Araştırma, Sidney kentindeki bir şirkette işe yeni başlayan (1. yılında olan) ve
eğitim alan 34 çalışan üzerinde uygulanmıştır. Çalışanlar üç deneysel gruba
rastgele atandıktan sonra verilen süre içinde ilgili materyalleri çalışmışlardır.
Uygulamadan sonra materyalin zorluğu için bilişsel yüklenme ölçeği
doldurtulmuş ve test uygulanmıştır. Araştırma sonucuna göre grafiği
açıklamak için yalnızca ses kullanmak, yalnızca metin ya da metin ve sesin
birlikte kullanılması durumlarına göre anlamlı biçimde daha etkili çıkmıştır.
Clark, Nguyen ve Sweller (2006) biçem ilkesine yönelik
incelemelerinde 2003 yılına kadar yaklaşık 17 araştırmanın doğrudan ya da
dolaylı olarak biçem ilkesini sınadığını ve çoğunda anlamlı bir fark
bulunduğunu belirlemişlerdir. Mayer (2005c) de biçem ilkesine yönelik
incelemesinde etki büyüklüklerini araştırmış ve 21 deneysel çalışma (aynı
araştırmacının aynı konu üzerinde yaptığı farklı deneysel çalışmalar dahildir)
için ortalama etki büyüklüğünü 0.97 olarak bulmuştur. Bu sonuçlar, hem
görsel hem de işitsel kanala hitap eden içeriklerin, diğer bir ifade ile ekran
metni yerine sesli anlatımın kullanılmasının daha etkili bir öğrenme ortamı
yarattığını ve elde edilen performansın daha yüksek olduğunu
göstermektedir.
Alanyazında yapılan araştırmalarda bilişsel yüklenmeyi ölçmek
amacıyla değişik araçlar (analitik yöntem, ikincil görev tekniği,
derecelendirme ölçekleri vb.) (Brünken, Plass ve Leutner, 2003; Sweller, Van
Merrienboer, Pass, 1998) kullanıldığı görülmektedir. Ancak, bu araçlar içinde
en sık kullanılanı öğrenenlerin bireysel ve öznel görüşlerini almaya yönelik
uygulanan derecelendirme ölçekleridir.
Derecelendirme ölçekleri tekniği, öğrenenlerin bir materyali çalışırken
ya da bir görevi yerine getirirken harcadıkları zihinsel çabayı, bir ölçek
aracılığıyla değerlendirmeleri yöntemidir. Dolayısıyla bu yöntem, öğrenenlerin
kendi bilişsel süreçlerini incelemeleri, yaşadıkları zihinsel çabayı (zorluğu)
değerlendirmeleri ve bunu yansıtmalarına dayanmaktadır. Öznel
57
değerlendirme yapılması nedeniyle eleştirilmesine karşın alanyazında yapılan
araştırmaların çoğunda bu yöntemin kullanıldığı ve alanda kabul gördüğü
saptanmıştır (Brünken, Plass ve Leutner, 2003; Clark, Nguyen ve Sweller,
2006; Paas, Tuovinen, Tabbers ve Van Germen, 2003).
Derecelendirme ölçeklerinde öğrenen, genellikle materyalin zorluğunu
ya da harcadığı zihinsel çabayı 1-7’lik ya da 1-9’luk dereceleme puanlarından
birini seçerek belirtmektedir. Bir puanı “çok çok az” bir zihinsel çaba
harcadığını, 7 ya da 9 puanı ise çok fazla zorluk (zihinsel çaba) yaşadığını
belirtmek amacıyla kullanılmaktadır (Clark, Nguyen ve Sweller, 2006).
Öğrenen bu dereceleme puanlarını kullanarak çokluortam, hiperortam ya da
genel olarak e-öğrenme materyallerinde yaşadığı zihinsel çabayı
değerlendirmektedir.
Aşırı bilişsel yüklenme, basılı materyallerde ve çokluortam
uygulamalarında olduğu gibi hiperortamlarda da sık yaşanan sorunlardan
biridir. Conklin (1987), hiperortamların iki dezavantajından birini aşırı bilişsel
yüklenme olarak göstermiştir. Ortam içindeki bağlantı sayısının fazla olması,
öğreneni bu karmaşık durum içinde bir seçim yapmaya yönlendirmektedir.
Öğrenen açısından sunulan tercihlerden hangisinin seçilip hangisinin
bırakılması gerektiğine karar vermek aşırı bilişsel yüklenmeye neden
olmaktadır. Ancak, bilişsel yüklenme yalnızca bağlantı sayısının fazla
olmasından değil düğümlerdeki bilgi yoğunluğundan (Zhu, 1999), içeriğin
zorluk düzeyinden (Zumbach, 2006) ve öğrenenlerin bireysel özelliklerinden
de (Alomyan, 2004) kaynaklanabilmektedir.
Alanyazında aşırı bilişsel yüklenme, kaybolma değişkeni kadar
incelenmese de hiperortamların önemli bir sorunu olarak kabul görmüş
durumdadır.
Zhu (1999), hiperortam içindeki bağlantı sayısı ve düğüm
büyüklüğünün öğrencilerin bilgi arama, öğrenme ve tutumları üzerindeki
etkisini incelemiştir. Araştırmasında enerji sorunu konusuna yönelik 4 ayrı
tasarımda hiperortam geliştirmiştir. Bu hiperortamlar sırasıyla büyük düğüm
ve az bağlantı, büyük düğüm ve çok bağlantı, küçük düğüm ve az bağlantı,
küçük düğüm ve çok bağlantı içeren ortamlardır. Büyük düğümler 360-740
58
sözcükten oluşurken, küçük düğümler 60-312 sözcükten oluşmaktadır. Diğer
bir deyişle bilgi yoğunluğu farkı yaratılmıştır. Toplam 104 öğrenci, her grupta
26 kişi olacak biçimde bölündükten sonra deneysel uygulamaya alınmıştır.
Uygulamadan sonra ortam içinde bilgi bulma görevi, çoktan-seçmeli sınav ve
tutum ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonucuna göre bağlantı sayısı az olan
gruplar (büyük ya da küçük düğüm farkı olmaksızın) diğer gruplara göre
istatistiksel olarak daha başarılı bulunmuştur. Başarı yönünden en zayıf
grubun, büyük düğüm ve çok fazla bağlantı içeren grubun olduğu
görülmüştür. Zhu (1999) çıkan sonuçlara göre bilişsel yüklenme ile bağlantı
sayısının ilişkili olduğunu, ortam içindeki bağlantı sayısı arttıkça bilişsel
yüklenmenin arttığını, bu durumun da öğrenen başarısını düşürdüğünü
belirtmiştir. Bağlantı sayısının fazla olduğu gruplardaki öğrenciler bağlantı
yoğunluğu nedeniyle bilişsel olarak aşırı yüklenmiş ve bunun sonucu olarak
materyalin genelini görememişlerdir.
DeStefano ve LeFevre (2007), PsycInfo ve ERIC veritabanlarında
1990-2004 yılları arasındaki makalelerden belirledikleri anahtar sözcüklere
(hipermetin gezinimi, hipermetin okuma performansı, bağlantı, metin yapısı,
metin topolijisi) göre arama yapmışlardır. Ölçütlere uyan 38 araştırma
üzerinde yaptıkları analiz sonucunda genel olarak bağlantı sayısının fazla
olduğu durumlarda öğrenenlerin bilişsel olarak aşırı yüklendiklerini ve okuma
başarılarının olumsuz etkilendiğini görmüşlerdir. Ancak bu durumun net bir
biçimde belirlenebilmesi için daha fazla araştırmanın yapılması gerektiğini
belirtilmişlerdir. Araştırmacılar ayrıca alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel
stil yönünden de farklılıklar olduğunu, alan-bağımsızların öğretmen ya da
tasarımcının yönlendirmesi olmadan kendi belirlediği yolu takip ettiğinde daha
başarılı olduğunu, alan-bağımlıların ise öğretmenin yönlendirdiği yolu
izlediğinde başarılı olduğunu belirlemişlerdir. İnceledikleri araştırmalar içinde
farklı hiperortam yapısını (doğrusal, hiyerarşik, ağ yapısı gibi) ele alan
araştırmalarda, hiyerarşik hiperortam yapısının daha etkili olduğunu, ağ
yapısının ise özellikle önbilgisi düşük öğrenenlerde aşırı bilişsel yüklenmeye
neden olduğunu belirtmişlerdir.
Zumbach (2006) ise bilişsel yüklenme ve hiperortam ilişkisini eleştirel
bir bakış açısıyla ele almıştır. Araştırmacıya göre kaybolma ve bilişsel
59
yüklenme hiperortamların genel bir sorunu değildir, kötü tasarımlardan
kaynaklanmaktadır. Etkili gezinim ve yönlendirme araçlarının
sunulmamasının öğrenenlerin kaybolmasına ve aşırı bilişsel yüklenmesine
neden olduğunu belirtmiştir.
Zumbach (2006) araştırmasında farklı zorluk düzeyindeki ve farklı
yapılardaki (doğrusal ve doğrusal olmayan) hiperortamların bilişsel yüklenme
ve öğrenme üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırma kapsamında e-
öğrenme ile ilgili bir belge kullanılmış ve bu belge zor metin içeren doğrusal
olmayan yapı, zor metin içeren doğrusal yapı, kolay metin içeren doğrusal
olmayan yapı ve kolay metin içeren doğrusal yapı olmak üzere 4 farklı
formatta geliştirilmiştir. Zor içerikte e-öğrenme ile ilgili metinde hiçbir değişiklik
yapılmadan bilgisayar ortamında öğrenene sunulmuştur. Kolay içerikte ise
metin içindeki edilgen cümleler çıkarılmış, konu içeriği, tema ve özet
eklenmiştir. Doğrusal yapıda öğrenci yalnızca bir önceki ve sonraki sayfaya
geçebilirken, doğrusal olmayan yapıda ileri ve geri düğmeleri kaldırılarak
yerine konu içi bağlantılardan oluşan bir ağ yapısı oluşturulmuştur. 44
üniversite öğrencisi üzerinde uygulanan araştırmada deneysel uygulama
öncesi öntest uygulanmış, ardından öğrenciler gruplara bölünerek metni
okumaları istenmiştir. 40 dakikalık uygulama süresinden sonra sontest ve
yazılı sınav yapılmış, kavram haritası oluşturulmuş ve ortamla ilgili görüşleri
alınmıştır. Araştırma sonuçlarına göre istatistiksel olarak anlamlı olmamakla
birlikte, doğrusal olmayan yapıdaki öğrenciler, hem kolay hem de zor
içeriklerde doğrusal yapıdaki öğrencilere göre daha başarılı olmuşlardır.
Ayrıca kolay içeriktekiler zor içeriktekilere göre daha başarılı olmuştur. Sonuç
olarak bilişsel yüklenme açısından içerik belirli düzeyde zor olsa bile doğrusal
olmayan yapı daha etkili çıkmıştır.
Hiperortam ve bilişsel yüklenme ilişkisini ele alan araştırmalar
incelendiğinde bilişsel yüklenme türlerinin ve bireysel farklılıkların ön plana
çıktığı görülmektedir. Bir hiperortam içinde kaybolma durumu yaşanıyor ise
geliştirilen materyalin konu dışı yükünün yüksek olduğu dolayısıyla öğretim
tasarımcısı tarafından yapılan tasarımın hatalı olduğu söylenebilir. Konu dışı
yükü düşürmek için materyalin yeniden incelenmesi, gerekli yönlendirmelerin
ve gezinim kolaylığının sağlanması gereklidir. Eğer materyalin ele aldığı
60
konu, özelliği bakımından zor ise diğer bir deyişle içerdiği bilgi, kavramların
ya da gerekli bilgilerin ötesinde bir bilgi ve beceri gerektiriyorsa (örneğin
çözümleme, yorumlama) asıl bilişsel yük yüksek olacaktır (Zumbach, 2006).
Bu noktada öğrenenlerin önbilgileri, bilişsel stilleri vb. bireysel farklılıkları
bilişsel yüklenmede önemli rol oynamaktadır. Öğrenenin zor konu ile ilgili
önbilgisi yoksa tasarımcının, aşırı yüklenmeyi engellemek için doğrusal bir
hiperortam yapısını tercih etmesi, bilgi yoğunluğunu ve bağlantı sayısını en
az düzeyde tutması ve gezinime yardımcı araçları etkili biçimde kullanması
gereklidir. Aksi durumda zaten önbilgiye sahip olmayan öğrenen, bağlantı
sayısının yoğunluğu nedeniyle hiperortamda aşırı bilişsel yüklenme
yaşayacaktır.
Benzer durum alan-bağımlı bilişsel stile sahip öğrenenler için de
geçerlidir. Araştırmalar alan-bağımlıların alan-bağımsızlara göre
hiperortamda çok daha fazla yüklendiklerini göstermektedir (Alomyan, 2004;
Chen, 2002; DeStefano ve LeFevre 2007). Alan-bağımlılar hiperortam içinde
genellikle tasarımcı tarafından sunulan gezinim yolunu tercih etmektedir.
Ayrıca bu özellikteki öğrencilerin yapılandırılmış hiperortamda çalışmalarının
diğer bir ifade ile hiperortam içinde çeşitli yönlendirmelerin olduğu ve
öğrenmeyi kolaylaştırıcı araçların kullanıldığı ortamlarda çalışmalarının
bilişsel yüklemelerini düşüreceği ya da dengeleyeceği söylenebilir (Chen ve
Macredie, 2002).
Bilişsel yüklenmeyi azaltmak ya da dengelemek için aşağıdaki
önlemlerin alınması yararlı olacaktır:
• Önemli içerikler renklendirerek öğrencilerin dikkatleri çekilebilir.
• Gerekli yerlerde metni destekleyici görseller kullanılmalıdır.
Özellikle anlaşılması zor konularda resim ve canlandırmaların
kullanılması anlaşılmalarını kolaylaştıracağından bellek etkili
biçimde kullanılmış olacaktır.
• Konuları büyük parçalar halinde değil daha küçük bilgi parçacıkları
halinde sunmak aşırı yüklenmeyi engelleyecektir.
• Bağlantı sayısı, hiperortamı kullanacak hedef grubun özelliklerine
göre ayarlanmalıdır. Örneğin önbilgisi az olan ya da alan-bağımlı
61
bilişsel stile sahip öğrenenler için bağlantı sayısını en az düzeyde
tutmak aşırı bilişsel yüklenmeye dengeleyecektir.
• Konuyla ilgili önbilgisi olmayan öğrenenler için doğrusal ve
hiyerarşik yapının sunulması aşırı bilişsel yüklenmeyi
engelleyebilecektir.
Bildirimsel ve İşlemsel Bilgi Türleri
Bilginin öğrenilecek içerik olarak türü ve özelliği öğrenme ve öğretme
alanyazınında önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim ve öğrenme alanyazınında
karşılaşılan bilgi türlerinin bazıları şunlardır: Alana özgü bilgi, kavramsal bilgi,
bildirimsel bilgi, işlemsel bilgi, somut ve soyut bilgi, formal ve informal bilgi,
koşullu bilgi, yapısal bilgi, ayrıntılandırma ve derleme bilgi, yapılandırılmamış
bilgi, iyi yapılandırılmış bilgi, yargısal bilgi, durumlu bilgi, meta bilgi (de Jong
ve Ferguson-Hessler, 1996). Bu bilgi türleri içinde eğitim alanında en sık
kullanılanları bildirimsel, koşullu, işlemsel, yapısal ve kavramsal bilgiler
olduğu söylenebilir (Anderson, 1976; Anderson, 1981; Gagne, Briggs ve
Grotzer, 2002; Smith ve Ragan, 2005; Wager, 1992):
• Bildirimsel (declarative) bilgi: Belleğin sınıflandırılmasında önemli çalışmalar yapan Anderson (1981), aynı zamanda bildirimsel bilginin alanda yerleşmesini sağlayan kişilerden biridir. Anderson, bildirimsel bilgiyi gerçeklerin, olguların bilgisi olarak tanımlamaktadır. Okulda öğrendiklerimizin büyük bir kısmını oluşturan bu bilgi türü insan öğrenmesinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bildirimsel bilgi, Gagne’nin öğrenme çıktıları sınıflamasında sözel bilgiye karşılık gelirken (Gagne, Briggs ve Wager, 1992), Bloom’un sınıflamasında bilgi ve kavrama düzeyine karşılık gelmektedir (Smith ve Ragan, 2005).
• Koşullu (conditional) bilgi: Koşullu öğrenme “eğer-ise” ya da “koşul-eylem” ifadelerini içerir. Bu ifadeler iki ya da daha fazla kavram arasındaki ilişkiyi tanımlar. “Eğer” ifadesi koşulu; “ise” ifadesi eylemi işaret eder. Koşullu bilgi, önermeler, ilkeler, kanunlar, aksiyomlar, kuramlar ve varsayımlar olabilir. Smith ve Ragan (2005) koşullu bilgiyi değişkenlerden birinin (koşul ya da eylem) değişmesi durumunda ne
62
olacağını öğrenenlerin tahmin etmesini sağlayan bilgi olarak tanımlamaktadır. Koşullu bilgiyi öğrenmek için öğrenen ilk önce durumdaki değişkenleri ve kavramları belirlemeli ardından duruma hangi kuralları uygulayacağına karar vermelidir. Bilinen ve bilinmeyen değişkenler tanımlandığında bilinen değişkenlerin bilinmeyen değişkenler üzerindeki etkisi belirlenebilir.
• İşlemsel (procedural) bilgi: Bilişsel düzey açısından bildirimsel ve koşullu bilgiden daha karmaşık olan işlemsel bilgi, aynı zamanda bu iki bilgi türünü de içermektedir. Anderson (1976), işlemsel bilgi ile bildirimsel bilgiyi ayırırken, işlemsel bilgi için bir şeyin “nasıl” yapıldığını bilmek, bildirimsel bilgi için ise bir şeyin “ne” olduğunu bilmek ifadelerini kullanmıştır. İşlemsel bilgiye en iyi örnek matematiksel ve geometrik sorunların çözümlenmesi gösterilebilir. İşlemsel bilgi Gagne’nin sınıflamasında zihinsel (intellectual) becerilere karşılık gelirken, Bloom’un bilişsel hedef taksonomisinde uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeylerine karşılık gelmektedir.
• Yapısal (structural) bilgi: Jonassen ve diğerleri (1993) tarafından ortaya kullanılan yapısal bilgi, bir alandaki kavramların birbirleriyle ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Bir kısım araştırmacı ise yapısal bilgiyi, bilişsel yapılar ya da kavramların uzun süreli bellekte düzenlenmesi yolu olarak tanımlarken, bir kısmı da bireysel bilgi yapıları olarak tanımlamaktadır. Jonassen ve meslektaşları yapısal bilgiyi bildirimsel ve işlemsel bilgiyi birleştiren ve onların üstünde bir bilgi türü olarak tanımlamaktadır (Aktaran: Grotzer, 2002). Bildirimsel bilgi “ne” sorusunu, işlemsel bilgi “nasıl” sorusunu yanıtlarken, yapısal bilgi “neden” sorusunu yanıtlamaktadır.
• Kavramsal (conceptual) bilgi: Kavramlar arasındaki ilişkileri açıklayan bilgi türüdür. Kavramsal bilgi Gagne’nin öğrenme çıktılarında zihinsel beceriler altında yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında kavramsal bilginin işlemsel bilgi altında yer alması gerektiği düşünülebilir. Ancak Smith ve Ragan (2005) kavramsal bilginin çok daha üst düzeyde bir bilgi olduğunu vurgulayarak bildirimsel ve işlemsel bilgiyi içerdiğini belirtmiştir. Bunun nedeni olarak kavramsal bilginin yalnızca kavramın tanımı olmadığını, aynı zamanda kavramlar arasındaki ilişkileri açıklayan ve bir soruna ya da duruma uygulanan bilgi türü olduğunu
63
belirtmiştir. Gagne ile Smith ve Ragan (2005) kavramsal bilgiyi üst düzey bilgiler arasında göstermelerine karşın de Jong ve Ferguson-Hessler (1996) kavramsal bilginin belirli bir alan içinde uygulanacak olgular, kavramlar ve ilkelerle ilgili durağan bilgi olduğunu, önceleri bildirimsel bilgi olarak tanımlandığını daha sonraları ise kavramsal bilgi ifadesinin tercih edildiğini belirtmişlerdir.
Bilgi türlerinin özellikleri ve düzeyleri dikkate alındığında alanda herkes
tarafından kabul edilen bir sınıflama bulunmamaktadır. Anderson (1976) ve
birçok bilişsel psikolog bilgi türlerini bildirimsel ve işlemsel olarak
ayırmaktadır. Smith ve Ragan (2005) bilgi türü sınıflaması olarak bildirimsel,
koşullu ve işlemsel bilgiyi ele alırken, Anderson ve Krathwohl (2001) olgular
(factual) bilgisi, kavramlar bilgisi, işlemler bilgisi ve meta-bilişsel bilgi olarak
sınıflamıştır (Aktaran: Cruz, 2003). Jonassen (2009) uzun süreli belleğin çok
değişik bilgi türlerini kaydettiğini ancak bunların nasıl yapılandırıldığı ve uzun
süreli bellekte nasıl temsil edildiği konusunun net olmadığını belirtmiştir.
Jonassen, bilgi türlerini ontolojik (ontological), epistemolojik (epistemological)
ve görüngüsel (phenomenological) olmak üzere üç gruba ayırmıştır. Ontolojik
bilgi türleri altında bildirimsel, yapısal ve kavramsal bilgiler; epistemolojik bilgi
türleri altında işlemsel, durumsal (situational) ve stratejik bilgiler; görüngüsel
bilgi türleri altında ise örtük (tacit/implicit), sosyo-kültürel ve deneyimsel
(experiential/episodic) bilgilerin yer aldığını belirtmiştir.
Alandaki değişik araştırmacıların yaptığı sınıflamalar incelendiğinde,
Anderson (1976, 1981) ve birçok bilişsel psikolog tarafından önerilen
bildirimsel ve işlemsel bilginin genel olarak kabul gördüğü ve eğitim
araştırmalarında kullanıldığı görülmektedir. Diğer bilgi türlerinin, bildirimsel ve
işlemsel bilgiyi temel aldığı ve bu iki bilgi türünün değişik alanlara ya da
içeriklere uygulanması sonucunda oluşturulduğu söylenebilir.
Bir şeyin varolduğunu bilmek olarak ifade edilen ve olguların,
kavramları, ilkelerin bilgisi olarak tanımlanan bildirimsel bilgi, insan
öğrenmesinin büyük kısmını oluşturmaktadır. Bildirimsel bilgi, bildirimsel
tümce ve durumlar ile açıklanmakta olup, bu bilginin bazı işlerin yapılmasında
ya da bazı yeteneklerin kullanılması aşamasında uygulanma açısından
zorunlu olmaması nedeniyle genellikle etkisiz kalmaktadır. Bildirimsel bilgi,
64
çoğu formal eğitim için anahtar niteliğindedir çünkü öğrenciler eğitildikten
sonra genellikle bildirimsel bilgi (ne kadar kavramı ya da ilkeyi
anımsayabildikleri) yönünden değerlendirilmektedirler. Bu bilgi türü aynı
zamanda uzun süreli bellekte en fazla işleme sokulan bilgi türüdür (Jonassen,
2009).
Bildirimsel bilgi, nesnelerin özelliklerini ve yapılarını içeren ve alan
bilgisi veren bilgi türüdür. Diğer yandan, işlemsel bilgi ise bildirimsel bilginin
nasıl kullanıldığını belirtir. Bir fizik problemini çözmek için gereksinim duyulan
bilgi ile özet yazmak için kullanılacak bilgi birbirinden farklıdır. İşlemsel bilgi
bir işi yapmak için gereksinim duyulan, doğrudan uygulanabilen ve genellikle
üretim kuralları olarak sunulan bilgilerdir (Anderson, 1981). Cerrahi bir işlem
yapmayı bilmek ile cerrahi işlemler sonucu değiştirilen vücut bölümlerini
bilmek farklı bilgi düzeylerini gerektirmektedir. Çünkü bu bilgi türü bildirimsel
bilgi kadar kolay elde edilen bir bilgi olmamasına karşın insanların bilişsel
yapısı açısından bildirimsel bilgi kadar öneme sahiptir (Jonassen, 2009).
Hiperortamlara yönelik araştırmalarda bilgi türü olarak genellikle
kavramsal, olgusal, tarihsel gibi bildirimsel bilgilerin ya da geometri, Excel
öğretimi gibi işlemsel bilgilerin ele alındığı görülmektedir. Ancak, bildirimsel
ve işlemsel bilgiyi birlikte ele alan araştırma sayısının oldukça az olduğu
görülmektedir. Bununla birlikte, hiperortam yapılarının (doğrusal, hiyerarşik,
ağ vb.) hangi bilgi türünde daha etkili olduğu, diğer bir deyişle hangi bilgi
türünde hangi hiperortam yapısının daha etkili yönünde bir araştırmaya
rastlanmamıştır.
Oughton ve Reed’in (1998) 15 lise öğrencisi üzerinde yaptıkları
araştırmada, öğrencilerin hiperortam geliştirmelerinin onların bilgileri
(bildirimsel ve işlemsel bilgileri) edinmeleri ve sorun çözme becerileri
üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Araştırma, çokluortam dersine kayıt
yaptıran ve genel olarak ortalamanın üstünde bilgi ve beceriye sahip 15
öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Çokluortam dersinde öğrencilerden 8 hafta
boyunca Linkway yazılımını kullanılarak bir hiperortam geliştirmeleri
istenmiştir. Proje çalışmalarının sonunda aileleri ve arkadaşlarıyla ilgili metin,
ses ve resim içeren otobiyografi oluşturmaları beklenmektedir. Araştırmanın
bilgileri edinme sorusu için öğrencilerin doldurdukları loglar (düşük, orta ve
65
yüksek bilgi düzeyi) incelenmiş, kavram haritası oluşturulmuş ve sorun çözme
becerileri bağımsız değerlendirmeciler tarafından değerlendirilmiştir. Bu
değerlendirme her iki haftada bir öğrenciler tarafından doldurulan loglar,
oluşturulan kavram haritası ve sorun çözme formları üzerinden yapılmıştır.
Öğrencilerin sorun çözme becerileri ise 61 soruluk sorun çözme aracı
kullanılarak değerlendirilmiştir. Araç, araştırmanın başında ortasında ve
sonunda olmak üzere üç defa öğrencilere uygulanmıştır. Araştırma
sonucunda öğrencilerin Linkway yazılımını öğrendikleri ilk zamanlarda,
yazılımdaki kavramları ve ilişkileri temel düzeyde ele aldıkları için öğrenme
çıktıları da bildirimsel bilgi (bilgi ve kavrama) düzeyinde kaldığı ancak
araştırmanın ilerleyen haftalarında daha derinlemesine bilgiler edinildiğinden
yapılan yorumların da bildirimsel bilgiden işlemsel bilgiye (analiz, sentez)
doğru kaydığı görülmüştür. Sonuç olarak öğrenciler, Linkway yazılımı ile
hiperortam geliştirme konusunda daha fazla bilgi edindikçe bilişsel yapıları da
gelişmekte ve karmaşıklaşmaktadır.
Müller-Kalthoff ve Möller (2003) tarafından yapılan araştırmada ise
grafiksel özetin (genel bakışın), önbilginin ve bilgisayara yönelik algı
düzeyinin kaybolma ve başarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Başarı,
araştırma kapsamında olgusal (factual) ve yapısal (structural) bilgilerin
ölçülmesi olarak ele alınmıştır. Ancak, olgusal bilgi bildirimsel bilgi, yapısal
bilgi ise işlemsel bilgi kategorisinde değerlendirilmiştir. 82 üniversite öğrencisi
üzerinde uygulanan araştırmada, “öğrenme ve bellek” konularını içeren,
hiyerarşik yapıya sahip iki hiperortam (51 düğüm, 11 şekilden oluşmaktadır)
kullanılmıştır. Hiperortamların içerikleri aynı olmakla birlikte birinde grafiksel
özet yer alırken, diğerinde herhangi bir gezinim aracı kullanılmamıştır.
Öğrenciler hiperortamlara rastgele dağıtıldıktan sonra önbilgi testi ve
bilgisayar yönelik algı testi uygulanmış ve hiperortamı tanıtıcı kısa bir bilgi
verilmiştir. Gerekli önbilgiler verildikten sonra 35 dakika boyunca hiperortamı
çalışmaları istenmiştir. Deneysel uygulamadan hemen sonra olgusal bilgileri
ölçmek için olgusal test ve yanıtları doğrudan hiperortam içinde
bulunamayan, daha çok analiz ve yorumsal bilgilerin yer aldığı yapısal bilgi
testi uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre önbilgi düzeyi ve bilgisayara
yönelik algı değişkenlerinin istatistiksel olarak zor içeriklere yönelik başarının
66
(yapısal bilgiye yönelik başarının) önemli açıklayıcıları olduğu görülmüştür.
Önbilgisi ve bilgisayara yönelik algısı yüksek, grafiksel özetin sunulduğu
hiperortamda yer alan öğrenciler, bildirimsel bilgi açısından daha başarılı
olmuştur.
Yıldırım, Özden ve Aksu (2001) araştırmalarında geleneksel eğitimin
ve hiperortamın değişik bilgi türlerinin öğrenilmesi ve kalıcılığı üzerindeki
etkisini incelemişlerdir. Araştırmada bilgi türü olarak bildirimsel, koşullu ve
işlemsel bilgiler ele alınmıştır. İlköğretim 9. sınıfta okuyan 27 öğrenci üzerinde
uygulanan deneysel çalışmada, biyoloji dersi kapsamındaki dolaşım ve
boşaltım sistemi ünitesi ele alınmıştır. Araştırmada kullanılmak üzere
geliştirilen hiyerarşik hiperortamda giriş ekranı, öndüzenleyici ekranlar, menü
ekranları, konu anlatım ekranları, alıştırma ekranları ve geribildirim ekranları
yer almıştır. Öğrencilere hiperortam içinde gezinebilmeleri amacıyla menü ve
kavram haritası araçları sunulmuştur. Ayrıca internet tarayıcı programının
ileri, geri düğmeleri de kullanılmıştır. Öğrencilere deneysel uygulamadan
önce ön-test, uygulamadan hemen sonra son-test ve 1 ay sonra da izleme
testi uygulanmıştır. Toplam 36 çoktan-seçmeli sorudan oluşan test, üç
uygulama da aynı sorulardan oluşturulmuştur. Bu sorulardan 12 tanesi
bildirimsel bilgiyi, 11 tanesi koşullu bilgiyi, 13 tanesi de işlemsel bilgi ölçmek
amacıyla kullanılmıştır. Araştırma sonunda geleneksel eğitim ile hiperortam
arasında farklı bilgi türleri açısından son testte anlamlı bir farklılık
görülmezken, izleme testinde bütün bilgi türlerinde hiperortamda çalışanlar
geleneksel eğitim alan öğrencilerden anlamlı biçimde daha başarılı olmuştur.
Bu sonuç, hiperortamların bilginin kalıcılığında etkili olduğu yönünden
yorumlanmıştır.
Çalışma kapsamında ele alınan değişkenlere yönelik alanyazın
incelendiğinde hiperortam yapılarının öğrenme üzerindeki etkilerinin henüz
netlik kazanmadığı, araştırmaların genellikle bilgi ve kavrama düzeyindeki
içeriklerden oluştuğu, gezinim örüntüsünün ise araştırma sonuçlarını
destekleyici ya da öğrencilerin hiperortam içindeki hareketlerinin izlenmesi
amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel
stil, hiperortamdaki başarıyı ve performansı belirleyen önemli bireysel
farklılıklardan biridir. Bilişsel stile yönelik araştırmalar, hiperortamlarda alan-
67
bağımsızların daha avantajlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun temelinde
alan-bağımsızların içsel güdülenmelerinin yüksek olması, bağımsız
çalışmaya yatkın olmaları ve bir eğitim materyalinin detaylarını daha kolay
görebilmeleri yatmaktadır. Bilişsel yüklenme, hiperortamların önemli
problemlerinden biri olarak gösterilmesine karşın kaybolma kadar
araştırılmadığı, özellikle bilişsel yüklenme ölçeği kullanılarak belirlenen
bilişsel yükün, başarı ile karşılaştırılmasına yönelik sınırlı sayıda araştırma
olduğu görülmektedir. Araştırma sonuçları bilişsel yüklenmenin hem
hiperortam başarısı hem de bilişsel stil ile ilişkili olduğunu göstermektedir.
Çok fazla bağlantı içeren ve bilgi açısından yoğun olan hiperortamlar
öğrenenlerde bilişsel yüklenmeye neden olmaktadır. Ayrıca alan-bağımlı
öğrenciler alan-bağımsızlara göre çok daha fazla yüklenmektedirler.
68
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırma modeli, araştırma grubu, veri toplama araçları,
öğretim materyali ve toplanan verilerin istatistiksel analizi ile ilgili bilgilere yer
verilmiştir.
Araştırma Modeli
Araştırmada 4 X 2 faktöryel desen kullanılmıştır (Çizelge 2). Desenin
birinci faktörünü dört gruptan oluşan hiperortam yapısı oluşturmaktadır. Diğer
faktörü ise bilişsel stil oluşturmaktadır. Birinci bağımsız değişken olan
hiperortam yapıları doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ yapısı olmak
üzere dört gruba ayrılmıştır. İkinci bağımsız değişken olan bilişsel stiller ise
alan-bağımlı ve alan-bağımsız olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Faktörel
desen kullanmanın önemli avantajlarından biri iki değişken arasındaki
etkileşimin istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığının sınanabilmesidir
(Büyüköztürk, 2001). Uygulanan 4 X 2 faktöryel desen ile bağımsız
değişkenlerin ortak etkisinin sınanması sağlanmıştır. Araştırmada bu iki
bağımsız değişkenin farklı bilgi türlerinin öğrenilmesi, bilişsel yüklenme ve
gezinim örüntüsü bağımlı değişkenlerinin üzerindeki etkisi de incelenmiştir.
Farklı bilgi türleri bildirimsel ve işlemsel olarak iki düzeyde ele alınırken,
bilişsel yüklenme öğrencilerin zihinsel olarak yaşadıkları yüklenme düzeyi
olarak ele alınmıştır. Gezinim örüntüleri ise öğrencilerin hiperortamdaki
düğümleri (sayfaların) ziyaret etme sayıları, erişemedikleri düğümler,
ortamdaki kalış süreleri, ağ yapısı gruptaki öğrencilerin yüzde kaçının ağ
yapısına uygun gezinim yaptığı ve hiperortam içinde geçirdikleri toplam süre
(dakika) olarak ele alınmıştır.
69
Çizelge 2. 4X2’lik Faktöryel Desen
Hiperortam yapıları Bilişsel Stil İşlem Sontest
Doğrusal Alan-bağımsız R X1 O1
Alan-bağımlı R X2 O2
Hiyerarşik Alan-bağımsız R X3 O3
Alan-bağımlı R X4 O4
Çapraz-hiyerarşik Alan-bağımsız R X5 O5
Alan-bağımlı R X6 O6
Ağ Alan-bağımsız R X7 O7
Alan-bağımlı R X8 O8
R: Deneklerin eşleştirilerek gruplara seçkisiz (rastgele) atanması X: Doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ yapısı hiperortamın uygulanması O: Deneysel işlem sonunda test ve uygulama sınavının yapılması
Araştırmanın deneysel deseni Çizelge 2’de gösterildiği gibidir.
Deneysel desene göre öğrenciler alan-bağımlı, alan-bağımsız bilişsel
stillerine göre eşleştirildikten sonra doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve
ağ araştırma gruplarına seçkisiz (rastgele) atanmıştır. Grupların
oluşturulmasından sonra araştırmacı tarafından geliştirilen hiperortam (işlem),
araştırma gruplarına uygulanmıştır. Dört haftalık eğitimden sonra sontest
(çoktan seçmeli test ve bilgisayar başında uygulama) uygulanarak grupların
başarıları karşılaştırılmıştır.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Fakültesi’ne bağlı İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği programı 4. sınıf
öğrencileri ile Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü, Bilgisayar
ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği programı 3. ve 4. sınıf öğrencileri
oluşturmuştur. Sınıf öğretmenliği programından 19, Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Öğretmenliği programından ise 36 öğrenci olmak üzere toplam
70
55 öğrenci çalışmaya katılmıştır. Öğrencilerin hiperortam yapılarına ve bilişsel
stillerine göre dağılımları Çizelge 3’de verilmiştir.
Çizelge 3. Çalışma Grubundaki Öğrencilerin Hiperortam Yapısı ve Bilişsel
Stile Göre Dağılımı
Bilişsel Stil
Toplam Alan-Bağımlı Alan-Bağımsız
Hiperortam Yapısı
Doğrusal 7 8 15
Hiyerarşik 5 9 14
Çapraz-Hiyerarşik 8 5 13
Ağ 7 6 13
Toplam 27 28 55
Deneysel uygulamaya 75 öğrenci ile başlanmasına karşın süreç
içerisinde araştırmaya devam etmeyen ya da deneysel uygulamanın sonunda
yapılan uygulama sınavına katılmayan öğrencilerle birlikte toplam 20 öğrenci
araştırmadan çıkarılmıştır.
Araştırma grubunun Sınıf Öğretmenliği programı ve Bilgisayar ve
Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği programı öğrencileri ile sınırlı tutulmasının
temel nedeni bu programların öğrencilerinin istatistik dersi ve bununla
bağlantılı olarak SPSS (Sosyal Bilimler için İstatistik Paketi) programının
kullanımına yönelik ders almamış olmalarıdır. Diğer neden ise bilgisayar
laboratuvarı saatlerinin öğrencilerin materyali çalışmak için uygun olmasıdır.
Uygulanan içerik, öğrencilerin bölüm derslerinden bağımsız olduğundan
katılım gönüllülük esasına dayalı olmuştur, ancak katılımın arttırılması
amacıyla araştırmayı tamamlayan öğrencilere araştırmacı tarafından 2 GB’lık
usb bellek verilmiştir.
Araştırmaya katılan öğrencilerin konuyla ilgili önbilgi düzeylerini
belirlemek amacıyla “temel düzey istatistik ve SPSS bilgi düzeyi algılama
anketi” uygulanmıştır. Anket sonuçlarına göre, öğrencilerin hemen hepsi
internet bilgi ve becerilerinin “iyi” düzeyde olduğunu belirtirken, %80’ininden
fazlası temel istatistik bilgilerinin orta düzeyde olduğunu belirtmişlerdir. SPSS
programının kullanımına yönelik sorulara bir öğrenci dışında herkes daha
önce hiç kullanmadıklarını belirtmişlerdir. Anket sonuçlarının öğrencilerin
71
büyük çoğunluğu için benzer düzeyde çıkması, konu ile ilgili bilgi düzeylerinin
denk olduğunu göstermektedir.
Öğretim Materyali
Araştırmada kullanılan hiperortam (materyal), temel düzey istatistik ve
bu temel düzey konulara yönelik SPSS uygulamalarını içermektedir.
Araştırmacı tarafından geliştirilen hiperortam, içerik olarak aynı olmakla
birlikte doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ yapısı ortamların
özelliklerine uygun olarak gezinim ve bağlantı sayılarında farklılık yapılmıştır.
Temel düzey istatistik ve SPSS konularının içeriği belirlenirken lisans
ve yüksek lisans düzeyindeki istatistik derslerinin ve alandaki istatistik
kitaplarının içerikleri incelenmiştir. İnceleme sonunda lisans düzeyinde bir
istatistik dersinin genel olarak aşağıdaki konuları içerdiği görülmüştür:
• İstatistik ve temel kavramlar
• Verilerin betimlenmesi
• Normal Dağılım ve Standart Puanlar
• Korelasyon
• SPSS’e giriş ve değişken tanımlama
• SPSS’de grafik türleri
• SPSS’de betimsel istatistiklerin hesaplanması
• SPSS’de korelasyon analizi
Oluşturulan içerik listesi uzman görüşü alınması amacıyla Hacettepe
Üniversitesi’nden iki öğretim üyesi ve Ankara Üniversitesi’nden bir öğretim
görevlisine gösterilmiştir. Uzman görüşleri çerçevesinde, belirlenen içeriğin
dört hafta uygulanacak bir eğitim için kapsamlı olduğu düşünülerek bazı
konuların araştırmadan çıkarılmasına karar verilmiştir. Çıkarılan içeriklerden
sonra son durumdaki konu listesi aşağıdaki gibidir (EK 1):
• İstatistik ve temel kavramlar
• Verilerin betimlenmesi
72
• SPSS’e giriş ve değişken tanımlama
• SPSS’de grafik türleri
• SPSS’de betimsel istatistiklerin hesaplanması
Yukarıda belirtilen içerik, araştırmanın amacına uygun olarak
bildirimsel ve işlemsel bilgileri içerecek biçimde ikiye ayrılmıştır:
İçerik listesindeki, “1. İstatistik ve temel kavramlar” ve “2. Verilerin
betimlenmesi” konuları içerdiği bilgiler itibari ile bildirimsel bilgi düzeyinde
olduğundan öğrencilerin bu iki bölümden elde edeceği bilgilerin çoğu da
bildirimsel düzeyde olmuştur. Bu bölümlerde bazı istatistiksel formüllerin
(standart sapma, tekrarlı verilerde ortanca hesaplama vb.) hesaplanması
bildirimsel bilgiye uygun olarak formülün verilmesi düzeyinde bırakılmış,
işlemlerin yapılması ve sonuçların yorumlanması SPSS uygulama bölümünde
verilmiştir.
İçerik listesindeki, “3. SPSS’e giriş ve değişken tanımlama”, “4.
SPSS’de grafik türleri” ve “5. SPSS’de betimsel istatistiklerin hesaplanması”
bölümleri SPSS programının kullanımını, değişik grafik türlerinin SPSS’de
çizilmesini, betimsel istatistiklerin SPSS’de hesaplanmasını ve
yorumlanmasını içerdiğinden diğer bir deyişle bir işin ya da görevin yapılması
sürecindeki adımları, işlemleri gösterdiğinden işlemsel bilgi olarak ele
alınmıştır. Bu bölümdeki içeriklerin çoğu geliştirilen canlandırmalarla adım
adım anlatılmıştır. Bildirimsel bilgiyi içeren bölümlerin (1. ve 2. Bölüm) büyük
bir kısmı istatistik kitaplarından, lisans ve yüksek lisans ders içeriklerinden
yararlanılarak oluşturulmuştur. İşlemsel bilgiyi içeren SPSS uygulama
kısımları (3., 4. ve 5. Bölüm) içerdiği bilgiler ve örneklerle birlikte araştırmacı
tarafından geliştirilmiştir.
Yaklaşık 7 ayda geliştirilen hiperortam, toplam 61 HTML sayfasından
oluşmaktadır. Bu sayfalardan 32 tanesi bildirimsel bilgileri (temel düzey
istatistik konularını), 27 tanesi ise işlemsel bilgileri (SPSS uygulamalarını)
içermektedir. Kalan 2 sayfa tüm bölümlerin listelendiği giriş sayfası (ana
sayfa) ve İçerik Haritasından oluşmaktadır. SPSS kısmını içeren 27 HTML
sayfasının 20 tanesi tamamen canlandırmayla hazırlanmış içeriklerden
oluşmaktadır. Bu canlandırmalarda temel düzey konuların SPSS’de
73
uygulanması anlatılmıştır. Geliştirilen doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik
ve ağ hiperortam yapıları içerik olarak aynı olmakla birlikte gezinim
özelliklerinde farklılıklar bulunmaktadır. Tüm hiperortam yapılarında Şekil 5’te
görülen tasarım kullanılmıştır.
Şekil 5. Hiperortam Yapıları İçin Kullanılan Tasarım
Tasarımdaki İçerik Haritası (EK 7) hiperortam içindeki her sayfadan
ulaşılabilen ve tüm konuların liste halinde görüldüğü yerdir. Konu haritası
alanı öğrencinin hiperortam içinde hangi konuda yer aldığını, o konunun bağlı
olduğu tüm konu hiyerarşisi ile birlikte göstermektedir. Önceki konu ve
sonraki konu düğmeleri ise bir önceki ve bir sonraki konuya gidilmesini
sağlamaktadır.
Doğrusal hiperortam yapısı, (Şekil 6) öğrencilerin hiperortam içerisinde
doğrusal ilerlemesini sağlayacak biçimde geliştirilmiştir. Ortam içinde yalnızca
“önceki konu” ve “sonraki konu” düğmeleri kullanılarak gezilebilmektedir.
Öğrencilerin bu düğmeleri kullanmada herhangi bir kısıtı bulunmamaktadır.
Ortam içinde istediği kadar ileri gidip geri gelebilmektedir. Öğrenci, “konu
haritası” ile Ana Sayfadan itibaren hangi hiyerarşinin altındaki konuda yer
aldığını, “içerik haritası” ile ise tüm konuların listesini görebilmektedir.
74
Doğrusal hiperortamda herhangi bir konu içi bağlantı ya da konu haritası
bağlantısı yer almamaktadır.
Şekil 6. Doğrusal Hiperortam Yapısı
Hiyerarşik hiperortam yapısı (Şekil 7) öğrencinin aynı hiyerarşi
(örneğin 2. Verilerin Betimlenmesi) içinde ileri ve geri gitmesinin yanında
istediği zaman bulunduğu konunun bir üst konusuna gitmesine olanak
sağlayan hiperortam yapısıdır. Örneğin aşağıdaki ekran görüntüsünde
görüldüğü gibi öğrenci “2.2.2. Histogram Grafiği” konusunda iken Konu
Haritasındaki “2.2. Verilerin Grafik ile Gösterilmesi” bağlantısına tıklayarak bir
üst konuya geçebilmektedir. Bir hiyerarşiden diğerine geçebilmek için önce
Ana Sayfaya dönmesi ardından gitmek istediği hiyerarşinin bağlantısına
tıklaması gerekmektedir.
75
Şekil 7. Hiyerarşik Hiperortam Yapısı
Çapraz-hiyerarşik hiperortam yapısı (Şekil 8), hiyerarşik yapıda olduğu
gibi aynı hiyerarşi içinde ileri, geri gidilmesine ve bir üst konuya geçilmesine
olanak vermektedir ancak, bu yapı ile hiyerarşik yapı arasındaki fark, bazı
temel düzey istatistik konularından SPSS uygulama konularına çapraz
bağlantıları içermesidir. Çapraz bağlantılar sayfalarda “SPSS Linki” ya da
“Konu Anlatım Linki” olarak isimlendirilmiştir.
Bir üst konuya geçiş linki
76
Şekil 8. Çapraz-hiyerarşik Hiperortam Yapısı
Örneğin yukarıdaki ekran görüntüsünde olduğu gibi “2.2.2. Histogram
Grafiği” konusunda sayfanın altındaki “SPSS Linkine” tıklandığında,
aşağıdaki ekran görüntüsünde (Şekil 9) gösterildiği gibi histogram grafiğinin
SPSS’de oluşturulmasını anlatan “4.2. Histogram Grafiğinin Oluşturulması”
konusuna geçilmektedir. Bu sayfadaki “Konu Anlatım Linkine” (çapraz
bağlantıya) tıklanarak tekrar “2.2.2. Histogram Grafiği” konusuna geçilebilir.
Bir üst konuya geçiş linki
Çapraz link
77
Şekil 9. Çapraz-hiyerarşik Hiperortam Yapısı, SPSS Uygulama Konusu
Çapraz-hiyerarşik ortam içerisinde 8 tane çapraz bağlantı yer
almaktadır (EK 1). Bu bağlantılar öğrencilerin faklı hiyerarşilerde yer alan
konular arasında geçiş yapmalarını sağlayarak, temel düzey konularda
öğrendikleri bilgileri en kısa yoldan SPSS’de uygulamalarına olanak
sağlamaktadır.
Ağ hiperortam (Şekil 10) yapısı herhangi bir gezinim tekniğine ya da
önceden belirlenmiş bir yapılandırmaya göre tasarlanmayan, öğrencilerin
konular ve hiyerarşiler (bölümler) arasında bağlantılar vasıtasıyla serbestçe
gezinmelerine olanak sağlayan yapıdır. Ağ yapısı doğrusal, hiyerarşik ve
Çapraz link
78
çapraz-hiyerarşik yapıları da içermektedir. Bu yapıdaki “GERİ DÖN” düğmesi
en son gelinen konuya geri dönülmesini sağlamaktadır.
Şekil 10. Ağ Hiperortam Yapısı
Bu yapıdaki öğrenciler “önceki konu” ve “sonraki konu” bağlantılarını
kullanarak ilerleyebilecekleri gibi konu haritası bağlantıları, çapraz bağlantılar
ve konu içi bağlantıları kullanarak da gezinebilmektedir.
Temel düzey istatistiklerin SPSS’de uygulanmasını canlandırmalarla
anlatan konuların son sayfasında (Şekil 11) konu içinde kullanılan SPSS veri
dosyasının bilgisayara yüklenmesine olanak verilmiştir. Bilgisayarlara indirilen
SPSS veri dosyası, laboratuvardaki bilgisayarlarda yüklü olan SPSS 13.0
versiyonu ile açılarak konu anlatımındaki işlemlerin öğrenciler tarafından
Konu içi linkler
GERİ DÖN Düğmesi
79
uygulanmasına olanak sağlanmıştır. Bu uygulama ile öğrencilerin SPSS’de
uygulama deneyimi edinmeleri amaçlanmıştır.
Şekil 11. SPSS Uygulama Dosyalarını İndirme Sayfası
Uygulama sırasında öğrencilerin ziyaret ettiği tüm sayfalar
kaydedilmiştir (Şekil 12). Kayıtlarda öğrencinin hangi tarih ve saatte sisteme
girdiği, sırasıyla hangi sayfalara girip çıktığı, bu sayfalara giriş ve çıkış
saatleri ayrıntılı biçimde kaydedilmiştir. Uygulama sırasında öğrencilerin en
son kaldıkları sayfalar kaydedilerek sonraki hafta sisteme girdiklerinde
kaldıkları yerden devam etmeleri sağlanmıştır.
80
Şekil 12. Öğrenci Hareketlerini İzleme Kayıtları (Loglar)
Öğretim Materyalinin Geliştirilme Süreci
Araştırmada kullanılacak hiperortam yapılarına karar verildikten sonra
materyalin tasarlanmasına geçilmiştir. İlk tasarım kâğıt ortamında yapılmış
ardından hızlı geliştirme (rapid development) sürecine geçilmiştir. Bu süreçte
kâğıt ortamında yapılan tasarım Adobe Dreamweaver programı kullanılarak
elektronik ortamda tasarlanmıştır. Yapılan tasarımda öğrencinin dikkatini
içeriğe ve gezinim araçlarına (içerik haritası, konu haritası, önceki konu ve
sonraki konu düğmeleri) yönlendirmek amacıyla gereksiz canlandırma,
düğme, resim gibi görsel içeriklerden kaçınılmış, yalın bir tasarım tercih
edilmiştir. İlk tasarım Adobe Dreamweaver’da yapıldıktan sonra temel düzey
istatistik bölümünden iki konu, SPSS uygulama bölümünden ise bir konu
seçilerek içerikleri hızla geliştirilmiş ve Adobe Dreamweaver’da yapılan
tasarıma aktarılmıştır. Hızlı geliştirme süreci sonunda hiperortamın küçük bir
modülü geliştirilmiştir. Bu süreç içerisinde hangi yazılım ve araçların
kullanılmasının uygun olacağı, geliştirme sürecinde nelere dikkat edilmesi
81
gerektiği ve materyal bittiğinde nasıl bir ürünün ortaya çıkacağı büyük oranda
görülmüştür. Geliştirilen küçük modül, Hacettepe Üniversitesi’nden iki öğretim
üyesine gösterilerek görüşleri alınmıştır. Alının görüşler sonucunda Şekil
5’teki tasarım netleştirilmiş ve içerik geliştirme sürecine geçilmiştir.
Araştırmada üniversitenin bilgisayar laboratuvarındaki bilgisayarlarda
kurulu olan SPSS 13.0 versiyonu kullanılmıştır. Hiperortamın
tasarlanmasında Adobe Dreamweaver, içeriklerin geliştirilmesinde ise Adobe
Dreamweaver ve Adobe Captivate programları kullanılmıştır. Öğrencilerin ad
ve soyadlarıyla hiperortama giriş yapabilmeleri, ortam içinde gezdikleri
sayfaların kayıtlarının tutulabilmesi ve öğrencilerin son kaldıkları sayfanın
kaydının tutularak bir sonraki derste kaldıkları yerden devam etmelerini
sağlayan programcılık alt yapısı iki bilgisayar mühendisi tarafından Java
programlama dili kullanılarak geliştirilmiştir.
Materyalin geliştirilmesi tamamlandıktan sonra görüşlerinin alınması
amacıyla Hacettepe Üniversitesi’nden iki öğretim üyesi ve Başkent
Üniversitesi’nden bir öğretim üyesine gösterilmiş, gelen önerilere göre
hiperortamda gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Ayrıca 5 öğrenciye CD
ortamında iletilerek materyali kullanmaları ve EK 2’de verilen anketi
doldurarak görüşlerini belirtmeleri istenmiştir.
Anket sonuçlarına göre öğrenciler, 5 puan üzerinden 4.6 ortalama ile
materyalin gezinim ve kullanım kolaylığı yönünden oldukça etkili olduğu, 4.3
ortalama ile de içeriğin ve SPSS canlandırmalarının (animasyonlarının) açık
ve anlaşılır olduğunu, konuların kolay bir şekilde öğrenilebildiğini ve
canlandırmaların anlatım tarzının öğrenmeyi kolaylaştırıcı olduğunu
belirtmişlerdir. Öğrencilerden 3 tanesi bazı canlandırmaların uzun olduğunu,
2 tanesi de canlandırma içi bağlantıların konu akışını bozduğunu belirtmiştir.
Öğrencilerden gelen görüşler doğrultusunda bazı canlandırmaların süreleri
kısaltılmış ve canlandırma içinde kullanılan bağlantıların bir kısmı
kaldırılmıştır.
82
Veri Toplama Araçları
Araştırma kapsamında kullanılan veri toplama araçları ve özellikleri
aşağıda açıklanmıştır.
Temel Düzey İstatistik ve SPSS Bilgi Düzeyi Algılama Anketi
Araştırmacı tarafından geliştirilen anket, öğrencilerin internet, temel
düzey istatistik ve SPSS konularındaki bilgi düzeyi algılarını belirlemek
amacıyla geliştirilmiştir (EK 3).
Anket, toplam beş sorudan oluşmaktadır. Birinci ve ikinci soruda
öğrencilerden bilgisayar ve internet kullanım düzeylerini “çok iyi”, “iyi”, “orta”
ve “zayıf” seçeneklerinden birini işaretleyerek belirtmeleri istenmiştir. Üçüncü
soruda temel düzey istatistik konularının listesi verilerek 1 (hiç bilgim yok) –
10 (mükemmel derecede biliyorum) arasında bir puan vermeleri istenmiştir.
Dördüncü soruda daha önce SPSS programını kullanıp kullanmadıkları
sorulmuştur. Beşinci soruda ise SPSS’deki temel düzey işlemlerin listesi
verilerek 1 (hiç bilgim yok) – 10 (mükemmel derecede biliyorum) arasında bir
puan vermeleri istenmiştir.
Anket hazırlandıktan sonra konuyla ilgili iki uzmanın görüşleri alınmış
ve son haline getirilmiştir.
Temel düzey istatistik ve SPSS bilgi düzeyi algılama anketi öğrencilere
deneysel çalışmadan bir hafta önce uygulanmıştır. Anketten elde edilecek
veriler dikkate alınarak, öğrencilerin önbilgi düzeylerine göre araştırma
gruplarına (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) denk biçimde
dağıtılması düşünülmüştür. Ancak, öğrencilerin büyük çoğunluğunun
(%80’den fazlasının) temel düzey istatistik bilgilerinin orta düzeyde olması ve
SPSS bilgilerinin olmaması diğer bir ifade ile öğrencilerin düzeylerinin
birbirine benzer olması, önbilgi düzeylerine göre gruplara dağıtılmalarını
engellemiştir. Dolayısı ile her grupta benzer önbilgiye sahip öğrencilerin
olduğu varsayılmıştır.
83
Gizlenmiş Şekiller Grup Testi
Gizlenmiş Şekiller Grup Testi (The Group Embeded Figures Test –
GEFT) bir algısal grup testidir. Test, Witkin ve diğerleri (1977) tarafından
alan-bağımlı – alan-bağımsız bilişsel stili ölçmek amacıyla kullanılmıştır.
Testin her maddesi karmaşık bir şekil içine gizlenmiş basit bir şekilden
oluşmaktadır. Maddelerde karmaşık şekil içindeki basit şekil, örnekteki ile
aynı yöne dönük olarak, aynı büyüklükte ve aynı biçimde bulunmaktadır.
Öğrencilerden istenen, karmaşık şeklin içinden basit şekli bulup üzerini
çizmeleridir. Test 7 maddelik bir alıştırma bölümüyle başlamaktadır, ancak bu
bölüm puanlamaya dahil edilmemektedir. Öğrencilere birinci bölümün
puanlamaya dahil edilmediği belirtilmemiştir. Testin ikinci ve üçüncü bölümleri
eş-değer kabul edilmekte ve her biri 9’ar maddeden oluşmaktadır. Testin
birinci bölümü için 2 dakika, ikinci ve üçüncü bölümleri için 5’er dakika
verilmiştir.
Gizlenmiş Şekiller Grup Testinde önemli olan doğruluktur. Öğrenci her
maddeyi doğru yanıtlayarak birer puan kazanmaktadır. Bütün maddeleri
doğru yanıtlayan öğrenci 18 puan kazanmaktadır. Verilen süre içinde 18
sorudan 11 ve daha üstünü doğru yanıtlayan öğrenci alan-bağımsız, 10 ve
daha aşağısını doğru yanıtlayan öğrenci alan-bağımlı olarak
değerlendirilmektedir.
Gizlenmiş Şekiller Grup Testi’nin geçerlik ve güvenirlik çalışmaları,
Cebeciler (1988) tarafından yapılmıştır. Araştırmanın güvenirlik
saptamasında Kuder-Richardson ve test-tekrar test güvenirliği teknikleri
kullanılmıştır. Toplam örneklem için hesaplanan Kuder-Richardson güvenirliği
0.74, test-tekrar test güvenirliği ise üniversite örneklemi için 0.76 olarak
hesaplanmıştır. Ayrıca toplam örneklem için hesaplanan, testin ikinci ve
üçüncü bölümleri arasındaki korelasyon katsayısı (0.77) bir güvenirlik ölçüsü
olarak kabul edilmiştir.
Temel Düzey İstatistik Testi
Araştırmacı tarafından geliştirilen test, öğrencilerin temel düzey
istatistik bölümlerindeki (1. İstatistik ve temel kavramlar ve 2. Verilerin
betimlenmesi) başarılarını belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Konuların
84
kapsamına uygun olarak 15 çoktan-seçmeli soru hazırlanmıştır. Testin
tamamı bildirimsel bilgileri içerecek biçimde bilgi ve kavrama düzeyindeki
sorulardan oluşturulmuştur. Testin asıl amacı öğrencilerin bildirimsel bilgi
düzeylerini belirlemektir (EK 4).
Hazırlanan 15 soruluk test, kapsam geçerliği ve uzman kanısı için
Başkent Üniversitesi’nden bir öğretim üyesine gösterilmiştir. Öneriler
doğrultusunda testteki soru sayısı 20’ye çıkarılmıştır ve soruların bir kısmı
düzeltilmiştir. Testteki her soru 1 puan ile değerlendirilmiştir. Bütün soruları
doğru yanıtlayan bir öğrencinin alabileceği en yüksek puan 20 olarak
belirlenmiştir. Yirmi soruluk test, 4 haftalık deneysel uygulamadan sonra
öğrencilere uygulanmış ve madde ayırt edicilik indeksleri (Çizelge 4)
hesaplanmıştır. Ayrıca 20 soruluk testin KR-20 güvenirlik katsayısı 0.68
olarak hesaplanmıştır.
Çizelge 4. Test Maddelerinin Ayırt Edicilik İndeksi
Sorular Madde Ayırt Edicilik İndeksi
Soru 1 .225 Soru 2 0.08 Soru 3 .331 Soru 4 .134 Soru 5 .350 Soru 6 .266 Soru 7 .223 Soru 8 .221 Soru 9 .211 Soru 10 .236 Soru 11 .468 Soru 12 .362 Soru 13 -0.03 Soru 14 .252 Soru 15 .261 Soru 16 .254 Soru 17 .233 Soru 18 .394 Soru 19 .282 Soru 20 .323
85
Test maddelerinin ayırt edicilik indeksleri incelendiğinde (Çizelge 4),
soruların çoğunun 0.20’nin üzerinde ayırt edicilik indeksine sahip olduğu
görülmektedir. 2. sorunun ayırt edicilik düzeyi (0.08) çok düşük olduğundan,
13. soru da (-0.03) öğrencileri ters yönde ayırt etmesi nedeniyle testten
çıkarılmıştır.
Çıkarılan 2 sorudan sonra tekrar güvenirlik analizi yapılmış ve KR-20
güvenirlik katsayısı 0.70 olarak hesaplanmıştır. Maddelerin ayırt edicilik
indekslerine bakıldığından (Çizelge 5) bir madde dışındakilerin hepsinin 0.20
ve üstünde olduğu görülmektedir.
Çizelge 5. 18 Sorunun Madde Ayırt Edicilik İndeksi
Sorular Madde Ayırt Edicilik İndeksi
Soru 1 .257 Soru 3 .334 Soru 4 .149 Soru 5 .339 Soru 6 .281 Soru 7 .256 Soru 8 .205 Soru 9 .225 Soru 10 .265 Soru 11 .463 Soru 12 .349 Soru 14 .269 Soru 15 .214 Soru 16 .226 Soru 17 .218 Soru 18 .371 Soru 19 .295 Soru 20 .324
Çoktan-seçmeli sorulardan oluşan bir başarı testi geliştirilirken testteki
maddelerin ayırt edicilik indekslerinin en az 0.30 ve üstünde olması, 0.20 -
0.29 arasındaki maddelerin ise teste düzeltilerek alınması gerekmektedir
(Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2009). Ancak bu
çalışmada geliştirilen testin, alanyazında kullanılacak bir temel düzey istatistik
86
başarı testi özelliği taşımayacağı, yalnızca belirlenmiş kapsamı sınamaya
yönelik geliştirildiği düşünüldüğünde, 0.70 güvenirlik düzeyi dikkate alınarak
ve testten başka madde/maddelerin çıkarılmasının testin kapsam geçerliğini
düşüreceği göz önünde bulundurularak testin güvenilir olduğu kanısına
varılmıştır. Çıkan sonuçlar bir öğretim üyesine gösterilmiş ve testin güvenilir
olduğu sonucuna varılmıştır.
SPSS Uygulama Sınavı
SPSS uygulama sınavı (EK 5) öğrencilerin SPSS’deki performanslarını
belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Uygulama
sınavındaki amaç, öğrencilerin temel düzey istatistikleri (grafikler, betimsel
istatistikler vb.) SPSS’de ne düzeyde uygulayabildiklerini sınamaktır. Bir diğer
amacı da araştırmanın amacına uygun olarak işlemsel bilgi düzeylerini
belirlemektedir.
Sınav, içerikteki SPSS uygulama bölümlerini (4. SPSS’de grafik türleri;
5. SPSS’de betimsel istatistiklerin hesaplanması) (EK 1) kapsayacak şekilde
hazırlanmıştır. Hazırlanan uygulama sınavı bir öğretim üyesine incelettirilmiş
ve gelen öneriler doğrultusunda son hali verilmiştir.
Uygulama sınavı genel olarak 2 sorudan oluşmaktadır. Birinci soru
kendi içinde 3 alt sorudan, ikinci soru ise 6 alt sorudan oluşmaktadır.
Soruların yanıtları için öğrencilerden SPSS’i kullanarak verileri analiz etmeleri
ve çıkan sonuçları MsWord programına aktararak yorumlamaları istenmiştir.
Öğrencilere dağıtılan sınav yönergesi de bu yönde bilgiler içerecek biçimde
hazırlanmış ve öğrencilere dağıtılmıştır.
Uygulama sırasında öğrencilerin internete girmelerini ve bilgisayar ağı
üzerinden birbirleriyle iletişim kurmalarını engellemek amacıyla bilgisayar
laboratuvarındaki bütün bilgisayarların ağ kabloları çıkarılmıştır. Ayrıca her
bilgisayarın kasası, yanındaki öğrencinin ekranını görmesini engelleyecek
biçimde yerleştirilmiştir. Uygulama için yaklaşık 40 dakika süre verilmiştir.
SPSS uygulama sınavının değerlendirilmesi araştırmacı tarafından
hazırlanan dereceli puanlama anahtarına (EK 6) göre yapılmıştır.
Değerlendirme yapılırken her bir performansın göstergeleri ayrıntılı bir
87
biçimde belirlendiği, her performans kendi içinde puanlandığı ve öğrencilerin
puanları performansa verilen puanların toplamından elde edildiği için analitik
dereceli puanlama anahtarı (analitik rubrik) kullanılmıştır (Çepni, 2008).
Puanlama anahtarı hazırlanırken ilk önce değerlendirilecek performanslar
sıralanmış, ardından performansın kaç düzeyi olacağı belirlenmiş, son olarak
da en yüksek düzeyden en düşük düzeye doğru performans göstergeleri
belirlenmiştir. Hazırlanan dereceli puanlama anahtarı görüşlerini almak
amacıyla 2 uzmana sunulmuştur. Uzman görüşlerine göre gerekli düzeltmeler
yapıldıktan sonra son haline getirilmiştir. Puanlama anahtarında her
performans 0-3 puan arasında değerlendirilmiştir. Toplam 8 performans
olduğundan bir öğrencinin alabileceği en yüksek puan 24 olarak belirlenmiştir.
SPSS uygulama sınavı araştırmacı ve ikinci bir puanlayıcı (lisansı
psikoloji, yüksek lisansı psikometri, doktorası ise eğitim bilimleri olan bir
uzman) tarafından dereceli puanlama anahtarı kullanılarak değerlendirilmiştir.
İki değerlendirmeci arasındaki tutarlılık için korelasyon ve bağımlı t testi
analizleri yapılmıştır (Büyüköztürk ve diğerleri, 2009). Korelasyon analizi
sonucunda İki değerlendirmeci arasında (r=.93; p<.05) pozitif ve yüksek
düzeyde ilişki olduğu görülmüştür. Ortalamalar arasında fark olup olmadığını
belirlemek için yapılan bağımlı t testi analizine göre (t=1.92; p>.06)
değerlendirmeciler arasında fark olmadığı görülmüştür. Değerlendirmeciler
arasında tutarlılık olduğu için iki değerlendirmecinin puanlarının ortalaması
öğrencilerin performans puanı olarak kullanılmıştır.
Bilişsel Yük Ölçeği
Paas (1992) tarafından geliştirilen bilişsel yük ölçeği, öğrencilerin
verilen bir görevde harcadıkları zihinsel çabayı değerlendirmeleri amacıyla
kullanılmaktadır. Tek sorudan oluşan ölçek, araştırmanın amacına uygun
olarak 7, 9 ya da 11 derecelemeli olarak kullanılabilmektedir. Bu araştırmada
9’lu dereceleme ölçeği kullanılmıştır. En düşük puan 1 (çok çok az), en
yüksek puan 9’dur (çok çok fazla). Beş ve altındaki puanlar bilişsel
yüklenmenin düşük, 5 ve daha üzerindeki puanlar ise bilişsel yüklenmenin
yüksek olduğunu göstermektedir.
88
Paas (1992) tarafından yapılan güvenirlik analizinde Cronbach Alfa iç-
tutarlılık katsayısı 0.90 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin Türkçe’ye uyarlama
çalışması Karadeniz ve Kılıç (2004) tarafından yapılmıştır. Ölçeğin güvenirlik
çalışmasında Cronbach Alfa iç-tutarlılık katsayısı 0.78 ve Spearman-Brown
iki yarı test korelasyonu ise 0.79 olarak bulunmuştur.
Bilişsel yük ölçeği, araştırmalarda genellikle verilen bir görevin hemen
arkasından uygulanmaktadır. Bu araştırmada alanyazından farklı olarak 4
haftalık deneysel uygulamanın sonunda materyalin öğrenilmesi için harcanan
zihinsel çabanın değerlendirilmesi amacıyla kullanılmıştır. Öğrencilerden iki
bilişsel yük ölçeği doldurmaları istenmiştir. Birinci bilişsel yük ölçeği
materyaldeki temel düzey istatistik konularını (1. İstatistik ve temel kavramlar
ve 2. Verilerin betimlenmesi) öğrenmek için harcadıkları zihinsel çabayı
değerlendirmeleri, ikinci ölçek ise SPSS uygulama konularını (3. SPSS’e giriş
ve değişken tanımlama, 4. SPSS’de grafik türleri, 5. SPSS’de betimsel
istatistiklerin hesaplanması) öğrenmek için harcadıkları zihinsel çabayı
değerlendirmeleri amacıyla uygulanmıştır.
Bilişsel yüklenme ölçeğinden elde edilen (sürekli) puanlar araştırma
soruları kapsamında bağımlı değişken olarak ele alınmıştır. Bununla birlikte
araştırmanın bazı sorularına yönelik sonuçları desteklemek ve daha ayrıntılı
analizler yapmak amacıyla sınıflamalı değişkene çevrilerek “bilişsel yüklenme
durumu” olarak isimlendirilmiştir. Bu sınıflama öğrencilerin ölçekten aldığı
puanlar esas alınarak 1 – 4.49 arasında puan alan öğrenciler “yüklenmedi”,
4.50 – 5.50 arasında puan alan öğrenciler “dengeli” ve 5.51 – 9 arasında
puan alan öğrenciler “yüklendi” biçiminde sınıflandırılmıştır (bkz. Kılıç, 2006).
Araştırmanın Uygulanma Süreci
Araştırma 2008-2009 bahar döneminde Ankara Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği (4. sınıf) ve Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Öğretmenliği programı (3. ve 4. sınıf) öğrencileri (toplam 55
öğrenci) üzerinde uygulanmıştır. Deneysel uygulamadan önce hangi
derslerden sonra öğrencilere uygulama yapılacağı ve bilgisayar laboratuvarı
kullanım düzenlemesi yapılmıştır. Bu kapsamda ilgili derslerin öğretim
elemanları ile görüşmeler yapıldıktan sonra bilgisayar laboratuvarlarındaki
89
bilgisayarlarda uygulama öncesi gerekli ayarlamalar yapılmıştır. Deneysel
uygulama 3 ayrı bilgisayar laboratuvarında yürütülmüştür.
Laboratuvarlarda gerekli ayarlamalar yapıldıktan sonra deneysel
uygulama sürecine geçilmiştir. Uygulanma süreci Çizelge 6’da gösterildiği
gibidir:
Çizelge 6. Araştırmanın Uygulanma Süreci
Eğitimden Bir Hafta Önce
Araştırma Grupları
4 Haftalık Deneysel Uygulama (Eğitim)
Deneysel Uygulamadan Sonra
• Temel düzey istatistik ve SPSS bilgi düzeyi algılama anketi
• Gizlenmiş Şekiller Grup Testi (bilişsel stil belirleme testi)
Doğrusal Grup
Doğrusal hiperortamda temel düzey istatistik ve SPSS uygulama eğitimi • Bilişsel yük ölçeği
• Temel düzey istatistik testi (bildirimsel bilgi düzeyini belirleme testi)
• SPSS uygulama sınavı (işlemsel bilgi düzeyini belirleme sınavı)
Hiyerarşik Grup
Hiyerarşik hiperortamda temel düzey istatistik ve SPSS uygulama eğitimi
Çapraz-Hiyerarşik Grup
Çapraz-hiyerarşik hiperortamda temel düzey istatistik ve SPSS uygulama eğitimi
Ağ grubu Ağ yapısı hiperortamda temel düzey istatistik ve SPSS uygulama eğitimi
Deneysel uygulamadan 1 hafta önce öğrencilere deneysel çalışma ile
ilgili açıklama yapılmış, uygulamanın gönüllülük esasına dayalı olacağı ancak
deneysel çalışmaya katılan öğrencilere 2 GB’lık usb bellek verileceği
bildirilmiştir. Gerekli açıklamalardan sonra 75 öğrenciye “temel düzey istatistik
ve SPSS bilgi düzeyi algılama anketi” ve “gizlenmiş şekiller grup testi”
uygulanmıştır. Öğrencilerin temel düzey istatistik ve SPSS bilgi düzeyi
algılama anketine verdikleri yanıtlara göre çoğunun temel düzeyde istatistiği
orta düzeyde bildiği ve SPSS’i daha önce hiç kullanmamış oldukları
görülmüştür. Bu da öğrencilerin hemen hepsinin bilgi düzeyi yönünden
benzer özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Gizlenmiş şekiller grup
testi sonucuna göre öğrenciler alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stile
göre eşlendikten sonra dört grupta da (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik
ve ağ) denk sayıda alan-bağımlı ve alan-bağımsız öğrenci olacak biçimde
90
rastgele dağıtılmıştır. Böylece grupların benzer özelliklere sahip olmaları
sağlanmaya çalışılmıştır.
Öğrencilerin gruplara atanmasından sonra deneysel uygulamaya
geçilmiştir. Deneysel uygulamada Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri
Öğretmenliği programı 3. sınıf ve 4. sınıf ile Sınıf Öğretmenliği programı 4.
sınıf öğrencileri farklı zamanlarda ve farklı bilgisayar laboratuvarlarında
uygulamaya alınmıştır. Uygulamanın birinci haftasının ilk 30 dakikasında
öğrencilere hiperortama nasıl giriş yapacakları ve hiperortamın özellikleri
genel olarak anlatılmıştır. Uygulamada farklı gruptaki öğrenciler aynı
laboratuvarda eğitim almışlardır. Öğrencilere dört grubun içeriklerinin aynı
olduğu yalnızca bağlantı sayısı açısından bazı farklılıkların olduğu
belirtilmiştir. Bu açıklamanın yapılması deneysel uygulamalar sırasında
öğrencilerin birbirleriyle olan etkileşimlerini en az düzeye indirmiştir. Ayrıca
öğrencilere her hafta son girdikleri sayfanın kaydının sistem tarafından
tutulduğu ve sonraki hafta sisteme giriş yapıldığında kalınan yerden devam
edecekleri bilgisi verilmiştir.
Dört haftalık uygulama süresince öğrenciler, araştırmacı gözetiminde
atandıkları hiperortam üzerinden eğitim almışlardır. Bazı öğrencilerin hangi
sayfadan ya da konudan başlamaları gerektiği yönündeki sorularına, bunun
tamamen kendi tercihlerine bırakıldığı, istedikleri sayfadan ya da konudan
başlayabilecekleri belirtilmiştir. Uygulamalar sırasında öğrencilerin zaman
zaman internete girmelerine ya da ara vermelerine engel olunmamıştır.
Ancak sistemin her hafta 80 dakika boyunca açık kalacağı özellikle
belirtilmiştir.
Dört haftalık uygulamadan sonra öğrencilere bilişsel yük ölçeği
uygulanmıştır. Ölçek uygulandıktan sonra temel düzey istatistik testi
uygulanmış, ardından bilgisayar başında SPSS uygulama sınavı yapılmıştır.
Test için 20 dakika, SPSS uygulaması için ise 40 dakika süre verilmiştir.
Sınavlar araştırmacı ve bir araştırma görevlisi gözetiminde uygulanmıştır.
SPSS uygulama sınavında her öğrenci uygulama sonuçlarını bilgisayarda
istenen yere kaydetmiş, uygulamadan sonra araştırmacı tarafından
toplanmıştır. Test ve SPSS uygulama sınavına 4 öğrenci katılmamıştır.
Çıkarılan 4 kişi ile birlikte araştırmayı 55 öğrenci tamamlamıştır.
91
Verilerin Analizi
Verilerin analiz edilmesinde araştırmanın amacına uygun olarak
frekans, yüzde, ortalama, t testi, tek ve çok yönlü karşılaştırılmalarda ANOVA
testi kullanılmıştır. Temel düzey istatistik testinin güvenirlik katsayısının
hesaplanmasında KR-20 yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sorularının analiz
edilmesinde hata payı (anlamlılık düzeyi) .05 olarak alınmıştır. Analizler
SPSS 13.0 versiyonu kullanılarak yapılmıştır.
Araştırmanın birinci sorusunda betimsel istatistiklerden ortalama,
frekans ve yüzde istatistikleri kullanılmıştır.
Araştırmanın ikinci ve üçüncü sorularında sırasıyla tek yönlü ANOVA
ve t testi kullanılmıştır. Her iki testin temel varsayımı bağımlı değişkene ilişkin
ölçümlerin dağılımının bağımsız değişkenin her alt düzeyinde normal
dağılmasıdır (Büyüköztürk, 2005). İkinci ve üçüncü sorularda bağımsız
değişkenlerin her bir alt düzeyi için (alan-bağımlı, alan-bağımsız, doğrusal,
hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik, ağ) Kolmogorov-Smirnov normallik testi
sonucuna (p>0.05) göre dağılımlar normaldir. ANOVA testinin diğer varsayımı
varyansların eşitliğidir. Yapılan Levene istatistiğine göre p>0.05 olduğundan
varyansların eşit olduğu varsayılmıştır.
Araştırmanın 4., 5. ve 6. sorularında iki bağımsız değişkenin teker
teker ve ortak etkilerinin bağımlı değişken üzerindeki etkisi test edildiğinden
iki yönlü ANOVA kullanılmıştır. Kolmogorov-Smirnov normallik testi ve
Levene istatistiğine göre dağılımın normal (p>0.05) ve varyansların eşit
olduğu (p>0.05) varsayılmıştır.
Araştırmanın 7. ve 8. sorularında bağımsız değişkenin üç alt düzeyi
olduğundan tek yönlü ANOVA, 9., 10. ve 11. sorularında bir bağımsız
değişkenin (iki alt düzey) bir bağımlı değişken üzerindeki etkisi sınandığından
t testi kullanılmıştır.
Araştırmanın uygulanması sürecinde karşılaşılan ve araştırmanın
iç/dış geçerlilik kanıtı olarak gösterilecek veya iç/dış geçerliğini tehdit
edebilecek durumlar aşağıdaki başlıklar altında verilmiştir:
92
Araştırmanın İç Geçerliği
Araştırma desenlerinin önemli bir sorunu, bağımlı değişkende
gözlenen değişmelerin etkisinin ele alınan bağımsız değişken ya da
değişkenlerle açıklanma derecesine ilişkin iç geçerlik sorunudur
(Büyüköztürk, 2001).
Temel iç geçerlik tehdidi deneklerin seçimi ve özellikleridir. Bu
araştırmada hiperortam yapılarına (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve
ağ) atanan öğrenciler benzer özelliklere sahiptir. Öğrencilerin hepsi 3. ve 4.
sınıfta okumakta ve bilgisayar bilgi düzeyi ile temel düzey istatistik ve SPSS
bilgisi yönünden benzer özelliklere sahiptir. Öğrenciler araştırma gruplarına
yansız bir biçimde (rastgele) atanmıştır. Gruplardaki öğrenci sayısı ile alan-
bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrenci sayısı hemen hemen
denktir (bkz. Çizelge 3). Bu nedenle deneklerin özellikleri ve seçimi bu
araştırma için iç geçerlik tehdidi oluşturmamaktadır.
Araştırmada öğrencilere, temel düzey istatistik ve SPSS’e yönelik
öntest uygulanmamıştır. Öntestin uygulanmamasının nedeni, sonteste benzer
bir öntestin hazırlanmasının zor olması ve eğitim süresinin 4 hafta ile
sınırlandırılmasıdır. Eğitim süresinin 4 hafta olması, öğrencilerin önteste
aşina olmalarına ve sontest puanlarını etkilemelerine neden olabilmektedir.
Bu nedenle grupları denklemek amacıyla temel düzey istatistik ve SPSS bilgi
düzeyi algılama anketi ve bilişsel stil ölçeği kullanılmıştır. Temel düzey
istatistik ve SPSS bilgi düzeyi algılama anketi sonuçlarının öğrencilerin büyük
çoğunluğu için benzer çıkması nedeniyle, anketten elde edilen verilere
dayanılarak öğrencilerin benzer bilgi düzeyine sahip olduklarına karar
verilmiştir. Dolayısı ile öğrenciler araştırma gruplarına bilişsel stil özelliklerine
(alan-bağımsız, alan-bağımlı) göre denk sayıda dağıtılmışlardır.
Araştırmada kullanılan veri toplama araçları (anket, ölçek ve testler)
tüm öğrencilere aynı yerde ve zamanda araştırmacı ve araştırma görevlisi
kontrolünde uygulanmıştır. Uygulama sırasında anket ve ölçeklerin
yönergeleri öğrencilere okutulmuş, daha sonra gerekli açıklamalar yapılmıştır.
SPSS uygulama sınavı dışındaki anket, ölçek ve testlerin değerlendirilmesi
araştırmacı tarafından yapılmıştır. SPSS uygulama sınavının
93
değerlendirilmesi amacıyla dereceli puanlama anahtarı hazırlanmış ve
araştırmacı dışında bir uzman tarafından da değerlendirilmiştir. Bu durum
değerlendirmeciler arası tutarlılığı sağlamıştır.
Araştırmaya 75 öğrenci ile başlanmasına karşın süreç içerisinde
araştırmaya devam etmeyen ya da deneysel çalışmanın sonunda uygulanan
sınavlara katılmayan öğrencilerle birlikte toplam 20 kişi araştırmadan
çıkarılmıştır. Araştırmadan çıkarılan denekler, grupların örneklem denkliğini
bozacak düzeyde olmadığından iç geçerlik yönünden tehdit oluşturmadığı
söylenebilir.
Araştırma süresince öğrencilerden anket ve ölçeklerin üzerine
isimlerini yazmaları istenmiş ve bu isimler toplanmıştır. Ancak bu yalnızca
uygulanan anket ve ölçekler ile öğrenci isimlerinin eşleştirilmesi amacıyla
kullanılmıştır. Ayrıca öğrencilere aralıklı olarak, sonuçların kimseye
gösterilmeyeceği hatırlatılmıştır.
Araştırmaya yönelik iç tehdit unsuru olarak öğrencilerin eğitime
katıldıkları süre gösterilebilir. Dört haftalık deneysel uygulama süresince
hiperortam her hafta 80 dakika açık tutulmuştur ve bu konuda öğrencilere
gerekli açıklamalar yapılmıştır. Uygulamalar sırasında öğrencilerin bazıları
hiperortama geç girmiş ve/veya erken çıkmışlardır. Ayrıca zaman zaman ara
verip tekrar devam etmişlerdir. Öğrencilerin hiperortamdaki kalış süreleri
kendi isteklerine bırakılmasına karşın, bu durum bazı öğrencilerin hiperortamı
daha fazla kullanmasını sağlarken, bazılarının daha az kullanmasına neden
olmuştur. Bu durum iç tehdit unsuru olarak görülebilir.
Araştırmanın Dış Geçerliği
Araştırma desenlerinin önemli bir sorunu da araştırma sonuçlarının
büyük gruplara ve evrene genellenebilirlik derecesine ilişkin dış geçerlik
sorunudur (Büyüköztürk, 2001). Dış geçerlik, örnek bir grup üzerindeki ve
araştırma (deney) koşulları içinde varılan bir sonucun, evrene, gerçek
yaşama genellenebilirliğidir (Karasar, 1999).
Araştırmadan elde edilen sonuçlar sınırlı bir genellemeye sahiptir.
Sonuçlar, temel düzey istatistik ve bunların SPSS’de uygulanmasını öğreten
94
bir çevrim içi ya da hiperortam eğitimi alan benzer özelliklere sahip (üniversite
3. ve 4. sınıfta eğitim alan) öğrencilere genellenebilir.
Araştırmanın deneysel tasarımına uygun olarak farklı araştırma
gruplarındaki (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) öğrenciler aynı
sınıfta eğitim almışlardır. Araştırma gruplarının aldığı eğitim, içerik yönünden
farklı olmadığından bir gruptaki öğrencilerin diğer gruplardaki öğrencilerden
daha şanslı ya da şansız olduğu yönündeki kanıları en az düzeye indirmiştir.
İlk hafta 3 veya 4 öğrencinin “bölüm sonundan diğer bölüme geçemiyorum
ancak yanımdaki arkadaş geçebiliyor” veya “ben ana sayfadan hiçbir yere
gidemiyorum” şeklindeki sorulara içeriklerin tamamen aynı olduğu yalnızca
bağlantı sayısı yönünden ufak farklılıklar olduğu yönünde açıklama
yapılmıştır. Ayrıca “grupları neye göre böldünüz” yönündeki sorulara herhangi
bir ölçüte göre bölünmediği, rastgele yöntemle oluşturulduğu özellikle
belirtilmiştir.
95
BÖLÜM IV
BULGULAR VE YORUMLAR
Bu bölümde araştırmada ele alınan soruların çözümü için toplanan
verilerin istatistiksel analizi sonucunda elde edilen bulgular, bu bulgulara
ilişkin sonuçlar ve yorumlar yer almaktadır.
Gezinim Örüntüsüne İlişkin Bulgular ve Yorumlar
Araştırmanın birinci sorusunda öğrencilerin hiperortam içindeki gezinim
örüntüleri açısından aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:
a. En çok ve en az hangi sayfa/sayfalar gezilmiştir?
b. En çok ve en az hangi bölümler gezilmiştir?
c. Ortalama kaç sayfa gezilmiştir?
d. Ortalama kaç dakika hiperortamda kalınmıştır?
e. Ağ hiperortam yapısındaki öğrencilerin yüzde kaçı ağ yapısına
uygun gezinim yapmıştır?
f. Çapraz-hiyerarşik gruptaki öğrencilerin yüzde kaçı çapraz
bağlantıları kullanmıştır?
g. Öğrencilerin erişemediği sayfalar var mıdır? Eğer varsa hangi
hiperortam yapısında yer almaktadır ve hangi bilişsel stile sahip
öğrencilerce erişilmemiştir?
h. Gruplar içerik haritası ve ana sayfayı ne kadar sıklıkla
kullanmışlardır?
biçiminde ifade edilmiştir. Birinci sorunun a, b ve c seçenekleri için
yanıtlar Çizelge 7’de sunulmuştur.
96
Çizelge 7, araştırmaya katılan 55 öğrencinin hiperortamdaki sayfalarda
kaç defa bulunduklarına göre oluşturulmuştur. Bunun için öğrencilerin
hiperortam içindeki hareketlerinin kaydedildiği loglar incelenmiş ve sayfalara
kaç defa girip çıktıkları belirlenmiştir.
Çizelge 7. Öğrencilerin Hiperortam Sayfalarını Ziyaret Sayıları
Hiperortam İçindeki Sayfaların (Konuların) Listesi Ziyaret Sayısı
Bölüm Ortalamaları
Ana Sayfa 337 İçerik Haritası 397 1. İstatistik ve Temel Kavramlar 136 102 1.1. İstatistik Nedir? 93 1.2. İstatistik ve Araştırma 86 1.3. Temel Kavramlar 104 1.3.1. Evren 82 1.3.2. Örneklem 88 1.3.3. Betimsel ve Anlam Çıkartıcı İstatistik 94 1.3.4. Değişken 98 1.3.4.1. Nicel ve Nitel Değişkenler 103 1.3.4.2. Süreksiz (Kesikli) Değişkenler 109 1.3.4.3. Sürekli Değişkenler 108 1.3.4.4. Bağımsız ve Bağımlı Değişkenler 97 1.3.5. Ölçme ve Ölçek Türleri 122 1.3.5.1. Sınıflama (Nominal) Ölçeği 107 1.3.5.2. Sıralama (Ordinal) Ölçeği 109 1.3.5.3. Eşit Aralık (Interval) Ölçeği 103 1.3.5.4. Oran (Ratio) Ölçeği 96 1.3.5.5. Ölçeklerin Karşılaştırılması 96 2. Verilerin Betimlenmesi 166 115 2.1. Frekans Dağılımı 127 2.2. Verilerin Grafik ile Gösterilmesi 111 2.2.1. Bar (Çubuk) Grafik 121 2.2.2. Histogram Grafiği 123 2.2.3. Çizgi Grafiği 110 2.2.4. Daire (pasta) Grafiği 103 2.3. Merkezi Eğilim Ölçüleri 107 2.3.1. Ortalama, Ortanca ve Mod 102 2.3.2. Ortalama, Ortanca ve Modun Karşılaştırılması 101 2.3.3. Yüzdelikler 110
97
Hiperortam İçindeki Sayfaların (Konuların) Listesi Ziyaret Sayısı
Bölüm Ortalamaları
2.4. Değişim Ölçüleri 115 2.4.1. Ranj ve Standart Sapma 106 2.4.2. Ölçümlerin Dağılımı ve Standart Sapma İlişkisi 105 3. SPSS’e Giriş ve Değişken Tanımlama 149 91 3.1. SPSS programının amacı ve özellikleri 92 3.2. SPSS’e giriş ve SPSS arayüzü 92 3.2.1. Veri Editörü 85 3.2.2. SPSS Menüleri 82 3.2.3. Çıktı Penceresi (SPSS Viewer) 83 3.2.4. SPSS Dosya Uzantıları 83 3.3. Verilerin Analize Hazırlanması 84 3.3.1. Ön Çalışma (Analiz) Yapılması 81 3.3.2. SPSS’de Değişkenlerin Tanımlanması 88 3.3.3. Verilerin Girilmesi 88 3.4. Microsoft Excel’den Veri Alınması 79 4. SPSS’de Grafik Türleri 157 135 4.1. Bar Grafiği Oluşturulması 136 4.2. Histogram Grafiğinin Oluşturulması 131 4.3. Çizgi Grafiğinin Oluşturulması 136 4.4. Pasta Grafiğinin Oluşturulması 117 5. SPSS’de Betimsel İstatistiklerin Hesaplanması 161 117 5.1. SPSS’de Betimsel İstatistikler 112 5.2. Frekans Tablosunun Oluşturulması 129 5.3. Merkezi Eğilim Ölçüleri 112 5.3.1. Ortalama, ortanca ve modun hesaplanması 118 5.3.2. Yüzdelikler hesaplanması 118 5.4. Değişim Ölçüleri 104 5.4.1. Ranjın ve standart sapmanın hesaplanması 118 5.5. Betimsel İstatistiklerin Birlikte Hesaplanması 120 5.6. Analiz Sonuçlarının Microsoft Worde Aktarılması 82
Ortalama 116,05
a. Araştırmaya katılan öğrenciler tarafından en fazla ziyaret edilen
sayfalar 166 kez ile “2. Verilerin Betimlenmesi” ve 161 defa ile “5.
SPSS’de Betimsel İstatistiklerin Hesaplanması” konularıdır. En az
ziyaret edilen sayfalar ise 81 defa ile “3.3.1. Ön Çalışma (Analiz)
Yapılması” ve 82 defa ile “5.6. Analiz Sonuçlarının Microsoft Word’e
98
Aktarılması” ve “3.2.2. SPSS Menüleri” konularıdır. Hiperortam
içerisinde en fazla ziyaret edilen sayfaların, bölümlerin ilk
sayfalarının olduğu görülmektedir. Bölümlerin ilk sayfası bilgi
içermemekte, bölüm içerisinde yer alan konuların listesini
göstermektedir. En çok ziyaret edilen sayfaların bu sayfalar
olmasında bölüm içinde bir konuya geçmek için hiyerarşi gereği
öncelikle bölümün ilk sayfasına gidilmesi, ardından istenen sayfaya
ulaşılması gösterilebilir. Diğer bir neden ise bölümlerin ilk
sayfalarının konu listesini içermesinden dolayı öğrencilerin konu
örüntüsünü bu sayfada daha rahat görmeleridir.
b. Çizelge 7’deki bölüm ortalamalarına göre 1. Bölüm 101 defa, 2.
Bölüm 115 defa, 3. Bölüm 91 defa, 4. Bölüm 135 defa ve 5. Bölüm
117 defa ziyaret edilmiştir. Sonuçlara göre en çok 4. Bölüm en az ise
3. Bölüm ziyaret edilmiştir. 3. Bölümün en az ziyaret edilen bölüm
olmasında, bu bölümdeki konuların (ön analiz yapılması ve
değişkenlerin tanımlanması) öğrenciler açısından zor ve karmaşık
olarak değerlendirilmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Ayrıca,
konuları anlatmak için kullanılan canlandırmaların uzun olması da bu
bölümün daha az ziyaret edilmesine neden olarak gösterilebilir.
c. Öğrencilerin hiperortam içinde gezdikleri sayfa sayısı 62 ile 330
arasında değişmekte olup ortalama gezilen sayfa sayısı 116’dır.
Hiperortam içinde 61 sayfa olduğu düşünüldüğünde, öğrencilerin
çoğu her sayfaya en az bir defa girip çıkmıştır.
d. Öğrencilerin hiperortam içindeki kalış süreleri 86 dakika ile 286
dakika arasında değişmektedir. Öğrenciler hiperortamda ortalama
191 dakika kalmışlardır. Deneysel uygulamalar sırasında materyal
her hafta 80 dakika, dört hafta boyunca da toplam 320 dakika
öğrencilerin kullanımına açılmıştır. Hiperortamda ortalama 191
dakika eğitim alan öğrencilerin her hafta ortalama 48 dakika
hiperortamda kaldıkları söylenebilir.
e. Ağ yapısı grubunda yer alan öğrencilerin büyük kısmının doğrusal bir
ilerlemeyi tercih ettikleri gözlenmiştir. Ağ yapısı grubundaki 13
99
öğrenciden 10’u (%76’sı) en fazla 4 ya da 5 tane konu içi bağlantı
kullanarak bir konudan başka bir konuya ya da başka bir hiyerarşiye
geçiş yapmıştır. Ağ yapısı hiperortamında toplam 108 konu içi
bağlantı olduğu düşünüldüğünde bu gruptaki öğrencilerin çoğunun
ağ yapısına uygun gezinim yapmadıkları söylenebilir.
f. Çapraz-hiyerarşik grupta yer alan öğrencilerin hepsi çapraz
bağlantıları kullanmıştır. İçerikte yer alan 8 çapraz bağlantı, çapraz-
hiyerarşik ve ağ yapısı hiperortam gruplarında yer almaktadır.
Çapraz-hiyerarşik grupta yer alan 13 öğrenciden 1’i 2 tane, 2’si 3
tane, 3’ü 4 tane, 4’ü 5 tane, 2’si 6 tane ve 1’i 7 tane çapraz bağlantı
kullanmıştır. Çapraz-hiyerarşik gruptaki çapraz bağlantı kullanım
ortalaması 4,50 olurken ağ grubunda bu kullanım 1,38’e
düşmektedir. Bu gruptaki 5 öğrencinin hiçbiri çapraz bağlantı
kullanmamıştır. Bu durumun nedeni olarak ağ yapısı hiperortamda
100’den fazla bağlantı bulunması ve bu bağlantı yoğunluğu içinde
çapraz bağlantıların farkedilmemesi gösterilebilir.
g. Genel olarak öğrencilerin çoğu 61 sayfadan oluşan hiperortamın
bütün sayfalarına erişmiştir. Bu öğrencilerden 6 tanesi 5. bölümün
sayfalarına, 4 tanesi ise değişik bölümlerin sayfalarına
erişememişlerdir. 5. bölümden erişilemeyen sayfaların çoğu
hiperortamın son 4 – 5 konusunu içermektedir. Bu konular özellikle
betimsel istatistiklerin SPSS’de uygulanmasını içermektedir.
Sayfalara erişemeyen öğrencilerin gruplarına ve özelliklerine
bakıldığında, 1 öğrencinin hiyerarşik grupta, 3 öğrencinin doğrusal
grupta, 6 öğrencinin ise ağ yapısı grupta yer aldığı, ayrıca bu 10
öğrencinin hepsinin alan-bağımlı bilişsel stile sahip olduğu
görülmektedir. Özellikle 5. bölümdeki sayfalara erişemeyen
öğrencilerin SPSS uygulamalarını içeren işlemsel bilgi puanlarının
ortalamanın altında (düşük) olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre
alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin alan-bağımlı
öğrencilere göre verilen süreyi daha etkili kullanarak tüm içeriği
tamamladıkları ancak, alan-bağımlı öğrencilerin süreyi etkili
kullanamama, verilen bir materyalde yalnızca bütünü algılama,
100
ayrıntıları görememe gibi nedenlerden dolayı eğitimin hepsini
tamamlayamadıkları söylenebilir. Ayrıca, alan-bağımlı bilişsel stile
sahip öğrencilerin çoğunun, ağ yapısı gibi bağlantı sayısının en
yoğun olduğu grupta yer almaları da içeriği tamamlayıp
tamamlayamadıklarının farkında olamamalarına neden olduğu
söylenebilir.
h. Hiperortam gruplarının ana sayfa kullanım ortalamalarına
bakıldığında ağ grubu 10.85, çapraz-hiyerarşik grup 7.31, hiyerarşik
grup 6.21 ve doğrusal grup 0.93 ortalama ile ana sayfayı
kullanmıştır. İçerik haritası kullanım ortalamalarına bakıldığında ise
ağ grubu 2.69, çapraz-hiyerarşik grup 10.62, hiyerarşik grup 8 ve
doğrusal grup 7.47 ortalama ile içerik haritasını kullanmıştır. Ağ
grubu içerik haritasını çok az kullanırken ana sayfayı diğer gruplara
göre çok daha fazla kullanmıştır. Ağ yapısı hiperortamda herhangi
bir sayfadan ana sayfaya ulaşılabilmesi ve bir hiyerarşiden başka bir
hiyerarşiye geçişte çoğunlukla ana sayfanın kullanılması, bu gruptaki
öğrencilerin konu içi bağlantıları çok az kullanmalarının nedeni
olarak da gösterilebilir. Doğrusal grup, gezinim özelliği itibari ile ana
sayfayı çok az kullanırken, içerik haritasını daha sık kullandığı
görülmektedir.
Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın ikinci sorusu “Bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır” biçiminde
ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik tek yönlü varyans analiz sonucu Çizelge
8’de verilmiştir.
101
Çizelge 8. Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına
Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA Sonucu
Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı
sd Kareler Ortalaması
F p
Gruplararası 7.87 3 2.62 .213 0.887 Gruplariçi 626.86 51 12.29 Toplam 634.73 54
Çizelge 8’de görüldüğü gibi farklı hiperortam yapıları açısından
incelendiğinde öğrencilerin temel düzey istatistik konularındaki başarılarını
diğer bir deyişle bildirimsel bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla uygulanan
başarı testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılaşma söz konusu
değildir [F(3,51)=.213; p>0.05]. Araştırma gruplarının bildirimsel bilgi başarı
ortalamalarına bakıldığında (Çizelge 9), 18 puan üzerinden en yüksek
ortalama hiyerarşik hiperortam yapısı grubuna aittir. Ancak genel olarak
bütün grupların ortalamaları birbirine oldukça yakındır.
Çizelge 9. Araştırma Gruplarının Bildirimsel Bilgi Başarı Ortalamaları
Araştırma Grupları n X SS
Doğrusal Grup 15 10.53 3.34 Hiyerarşik Grup 14 11.21 4.35 Çapraz-hiyerarşik Grup 13 10.15 3.36 Ağ Grubu 13 10.62 2.73 Genel 55 10.64 3.43
Grupların standart sapma değerlerine bakıldığında ağ grubundaki
öğrencilerin puanlarının standart sapması (2.73) diğerlerine göre daha
düşükken, hiyerarşik grubun standart sapmasının (4.35) daha yüksek olduğu
görülmektedir. Bu durumun temel nedeni hiyerarşik gruptaki puanların
ranjının yüksek olmasıdır. Hiyerarşik grubun en yüksek ortalamaya sahip
olmasına karşın ranjının geniş olması puanların homojen olmadığını
göstermektedir. Yüksek olasılıkla bu gruptaki birkaç öğrencinin çok yüksek ya
102
da çok düşük puanlar alması grubun ortalamasının daha yüksek olmasını
sağlamıştır.
Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, bildirimsel bilgilerin
öğrenilmesinde farklı hiperortam yapıları anlamlı bir farklılaşmaya neden
olmamıştır. Diğer bir deyişle, bildirimsel bilgilerin hiperortam yapılarından
(doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ) herhangi biriyle sunulması
başarıda anlamlı bir farklılık yaratmamaktadır.
Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın üçüncü sorusu “Bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
öğrencilerin bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?”
biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik t testi sonucu Çizelge 10’da
verilmiştir.
Çizelge 10. Bildirimsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre
Farklılaşıp Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu
Bilişsel Stil n X SS sd t p
Alan-Bağımlı 27 9.85 3.39 53 1.70 0.096 Alan-Bağımsız 28 11.39 3.34
Çizelge 10’a görüldüğü gibi bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
bilişsel stile göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır [t(53)=1.70; p>0.05].
Alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin ortalamasının (11.39), alan-
bağımlı öğrencilerin ortalamasından (9.85) daha yüksek olmasına karşın, iki
grubun ortalamaları arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.
103
İşlemsel ve bildirimsel bilgilerin öğrenilme düzeyinin hiperortam yapısı
ve bilişsel stilin bağımsız ve ortak etkilerine göre farklılaşıp farklılaşmadığına
(4., 5. ve 6. sorulara) ilişkin 4X2’lik ANOVA sonuçları Çizelge 11’de, ANOVA
sonucuna göre araştırma gruplarının işlemsel bilgi başarı ortalamaları ise
Çizelge 12’de verilmiştir.
Çizelge 11. Hiperortam Yapısının ve Bilişsel Stilin Öğrencilerin İşlemsel
Bilgileri Öğrenme Düzeyleri Üzerindeki Etkisine Yönelik ANOVA Sonucu
Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı sd Kareler
Ortalaması F p
Hiperortam Yapısı (4 grup) 101.75 3 33.92 3.65 0.019*
Bilişsel Stil (2 grup) 120.30 1 120.30 12.95 0.001*
Hiperortam Yapısı*Bilişsel Stil 19.87 3 6.62 0.71 0.55
Hata 436.76 47 9.29
Toplam 682.84 54
* p < 0.05
Çizelge 12. Araştırma Gruplarının İşlemsel Bilgi Başarı Ortalamaları
Hiperortam Yapıları Bilişsel Stil n X SS
Doğrusal
Alan-bağımlı 7 11.36 2.82
Alan-bağımsız 8 14.06 3.17
Doğrusal Ortalama 15 12.80 3.22
Hiyerarşik
Alan-bağımlı 5 13 2.62
Alan-bağımsız 9 16.67 2.66
Hiyerarşik Ortalama 14 15.36 3.13
Çapraz-hiyerarşik
Alan-bağımlı 8 15.94 3.84
Alan-bağımsız 5 17.10 2.63
Çapraz-hiyerarşik Ortalama 13 16.38 3.36
Ağ
Alan-bağımlı 7 11.79 3.52
Alan-bağımsız 6 16.33 2.42
Ağ Ortalama 13 13.88 3.77
Bilişsel Stil Genel Alan-bağımlı 27 13.13 3.67 Alan-bağımsız 28 15.93 2.88 Ortalama 55 14.55 3.56
104
İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın dördüncü sorusu “İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?” biçiminde
ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik analiz sonucu Çizelge 11’de verilmiştir.
Varyans analizi sonuçlarına göre öğrencilerin işlemsel bilgi düzeyleri
kullandıkları hiperortamın yapısına (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik,
ağ) göre farklılaşmaktadır [F(3,47)=3.65; p<0.05].
Bu farkın hangi hiperortam yapıları arasında (doğrusal, hiyerarşik,
çapraz-hiyerarşik, ağ) olduğunu belirlemek amacıyla Post Hoc testlerinden
Bonferroni testi uygulanmıştır (Çizelge 13).
Çizelge 13. Hiperortam Gruplarının İşlemsel Bilgi Ortalamalarına Göre İkili
Karşılaştırmalarını Gösteren Bonferroni Testi
Hiperortam Yapıları Hiperortam Yapıları Ort. Farkı Std. Hata p
Doğrusal
Hiyerarşik -2.56 1.13 0.172
Çapraz-hiyerarşik -3.58 1.15 0.019*
Ağ -1.08 1.15 1.00
Hiyerarşik
Doğrusal 2.56 1.13 0.172
Çapraz-hiyerarşik -1.03 1.17 1.00
Ağ 1.47 1.17 1.00
Çapraz-hiyerarşik
Doğrusal 3.58 1.15 0.019*
Hiyerarşik 1.03 1.17 1.00
Ağ 2.50 1.20 0.25
Ağ
Doğrusal 1.08 1.15 1.00
Hiyerarşik -1.47 1.17 1.00
Çapraz-hiyerarşik -2.50 1.20 0.25
* p<0.05
Bonferroni testi sonucuna göre, işlemsel bilgi düzeyi açısından çapraz-
hiyerarşik gruptaki öğrenciler ile doğrusal gruptaki öğrenciler arasında anlamlı
bir farklılık vardır (p<0.05).
Grupların ortalamalarına bakıldığında (Çizelge 12’de) 24 puan
üzerinden çapraz-hiyerarşik grubun ortalaması 16.38 iken doğrusal grubun
105
ortalaması 12.80’dir. Buna göre, çapraz-hiyerarşik gruptaki öğrenciler
doğrusal gruptaki öğrencilere göre işlemsel bilgileri daha çok öğrenmişlerdir.
Çapraz-hiyerarşik hiperortamın gezinim özelliği açısından ağ yapısı
kadar serbest (esnek), doğrusal yapı kadar da katı olmaması, öğrencilerin
öğrenmelerini olumlu yönde etkilediği söylenebilir. Bir diğer neden ise temel
düzey istatistik konularında öğrenilen bilgilerin çapraz bağlantılar sayesinde
SPSS’de hemen uygulanabilmesi, öğrencilerin temel bilgi ve uygulama
ilişkisini daha kolay kurmalarını sağladığı söylenebilir. Araştırmanın birinci
sorusunun “f” alt maddesinde belirtildiği gibi çapraz-hiyerarşik grupta yer alan
öğrenciler 8 adet çapraz bağlantıyı 4.5 ortalama ile kullanmışlardır. Bu
gruptaki öğrencilerin çapraz bağlantıları etkili biçimde kullanmaları hem
gezinim hem de SPSS performanslarını olumlu yönde etkilediği
görülmektedir.
Doğrusal ve ağ yapısı grupların başarılarının düşük olması (Çizelge
12), gezinim özellikleri ve hiperortam içindeki erişilemeyen sayfalar ile ilişkili
olduğu söylenebilir. Doğrusal hiperortam yapısının yalnızca bir önceki ve bir
sonraki sayfaya geçişe izin vermesi, öğrencilerin gezinim yönünden
kısıtlanmasına ve temel düzey konulardan hemen sonra SPSS
uygulamalarını öğrenmelerine engel olmuştur. Ağ yapısı hiperortamda,
doğrusal gruptakinin aksine çok fazla bağlantı bulunması nedeniyle
öğrencilerin gezinim açısından bir yerden başka bir yere gitmesini
kolaylaştırdığı ancak, öğrenme açısından zihinsel karışıklığa neden olduğu
söylenebilir. Ayrıca, doğrusal ve ağ yapısındaki öğrencilerin bazılarının süreyi
etkili kullanamaması nedeniyle SPSS uygulamaları bölümünde bazı konulara
erişemedikleri görülmüştür (1. soru, h maddesi). Erişilemeyen konuların
çoğunun betimsel istatistiklerin SPSS’de uygulanmasını içermesi her iki grup
öğrencilerinin başarı ortalamasını düşürdüğü söylenebilir.
Doğrusal ve çapraz-hiyerarşik gruplarının işlemsel bilgi düzeylerine
yönelik etki büyüklüğü 1.11’dir. Bu değer iki biçimde yorumlanabilir:
• Doğrusal grupta Z = 0 standart puanına sahip bir öğrenci, çapraz-
hiyerarşik grupta olsaydı, standart puanı 1.11 olacaktı.
106
• Puan açısından değerlendirildiğinde, doğrusal grupta 100
üzerinden 50 puana sahip bir öğrenci, çapraz-hiyerarşik grupta
olsaydı, puanı 84’e yükselecekti. SPSS uygulama sınavının 24
puan üzerinden yapıldığı düşünüldüğünde, doğrusal grupta 12
puana sahip olan bir öğrenci çapraz-hiyerarşik grupta olsaydı
puanı 20.16’ya yükselecekti.
İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın beşinci sorusu “İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
öğrencilerin bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta mıdır?”
biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik analiz sonucu Çizelge 11’de
verilmiştir. Analiz sonucuna göre öğrencilerin işlemsel bilgi düzeyleri bilişsel
stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmaktadır [F(1,47)=12.95; p<0.05].
Alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin işlemsel
bilgi puan ortalamalarına bakıldığında (Çizelge 12’de) alan-bağımsızların
(15.93), alan-bağımlılardan (13.13) daha yüksek bir ortalamaya sahip
oldukları görülmektedir. Ayrıca standart sapmanın küçük olması da puanların
daha homojen olduğunu göstermektedir.
Bildirimsel bilgi başarısında farklılaşmalara neden olmayan (Çizelge
10) bilişsel stilin performansa dayalı işlemsel bilgi türünde farklılaşmalara
neden olması, bu değişkenin üst düzey bilgi ve beceri gerektiren durumlarda
daha etkili bir değişken olduğu yönünde yorumlanabilir.
İşlemsel Bilgilerin Öğrenilme Düzeyinin Hiperortam Yapısı ve Bilişsel Stil Etkileşimine Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın altıncı sorusu “İşlemsel bilgilerin öğrenilme düzeyi
hiperortam yapısı ve bilişsel stil etkileşimine göre anlamlı biçimde
farklılaşmakta mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik analiz
sonucu Çizelge 11’de verilmiştir. Analiz sonucuna göre hiperortam yapısı ve
bilişsel stil etkileşimi öğrencilerin işlemsel bilgi başarıları üzerinde anlamlı bir
etki oluşturmamıştır [F(3,47)=0.71; p>0.05].
107
Şekil 13. Hiperortam Yapıları ve Bilişsel Stil Etkileşimine Yönelik Grafik
Şekil 13’te görüldüğü gibi tüm gruplarda alan-bağımsız bilişsel stile
sahip öğrenciler alan-bağımlı öğrencilere göre daha başarılıdır. Doğrusal,
hiyerarşik ve ağ yapısı gruplarda alan-bağımlılar ile alan-bağımsızlar
arasındaki puan farkı yüksek iken, çapraz-hiyerarşik gruptaki alan-bağımlı
(15.94) ve alan-bağımsızlar (17.10) arasındaki puan farkı diğer gruplara göre
oldukça azdır. Bu gruptaki alan-bağımlıların puanlarının yüksek olmasının
grubun özelliğinden kaynaklandığı söylenebilir. Doğrusal ve ağ yapısı
gruplardaki alan-bağımlı öğrencilerin başarılarının ortalamanın altında
olmasının alan-bağımlı bilişsel stile sahip öğrencilerin özelliğinden
kaynaklandığı, ayrıca bu gruptaki öğrencilerin bir kısmının SPSS uygulama
konularına erişememiş olmasının da puanların düşük çıkmasında etkili
olduğu düşünülebilir. Sonuç olarak, alan-bağımsız bilişsel stile sahip
öğrenciler alan-bağımlı öğrencilere göre işlemsel bilgi düzeyinde daha
108
başarılıdır ancak, hiperortam yapısı değişkeni ile birlikte ele alındığında
etkileşimler anlamlı değildir.
Araştırmanın 7., 8., 9. ve 10. soruları bilişsel yüklenme düzeyinin
hiperortam ve bilişsel stile göre farklılaşıp farklılaşmadığı yönündedir.
Bu kapsamda araştırmanın 7. ve 8. sorusu bildirimsel bilgiye yönelik
içerikte (temel düzey istatistik), 9. ve 10. sorusu ise işlemsel bilgiye yönelik
(SPSS uygulamaları) içerikte algılanan bilişsel yüklenme düzeyinin
hiperortam ve bilişsel stil etkileşiminden etkilenmesini sınamaya yöneliktir.
Bilişsel yüklenme değişkeni araştırmanın amacına uygun olarak hem
sürekli hem de sınıflamalı değişken olarak ele alınmıştır. Araştırmanın 7., 8.,
9. ve 10. soruları sürekli değişken olarak ele alınarak istatistiksel analizlerde
kullanılmıştır. Ancak her hiperortam grubunun kendi içindeki bilişsel yüklenme
düzeyinin bildirimsel ve işlemsel bilgi başarısına göre karşılaştırılması
amacıyla sınıflamalı değişken olarak ele alınmıştır. Araştırmanın yöntem
kısmında da açıklandığı gibi öğrencilerin bilişsel yüklenme düzeyleri
“yüklenmedi”, “dengeli” ve “yüklendi” olarak üç gruba ayrılmış ve elde edilen
bu yeni değişken “bilişsel yüklenme durumu” olarak adlandırılmıştır.
Çizelge 14’te araştırma gruplarının bilişsel yüklenme durumlarının
bildirimsel bilgi başarısına göre karşılaştırılması verilmiştir.
109
Çizelge 14. Öğrencilerin Bildirimsel Bilgi Düzeylerine Göre Hiperortam
Gruplarının Bilişsel Yüklenme Durumları Açısından Karşılaştırılması
Hiperortam Yapısı Bilişsel Yüklenme Durumu Sayı Başarı Ortalaması
Doğrusal
Yüklenmedi 6 12.67
Dengeli 5 10.20
Yüklendi 4 7.75
Doğrusal Ortalama 15 10.53
Hiyerarşik
Yüklenmedi 4 12.00
Dengeli 3 11.67
Yüklendi 7 10.57
Hiyerarşik Ortalama 14 11.21
Çapraz-hiyerarşik
Yüklenmedi 2 11.00
Dengeli 6 11.17
Yüklendi 5 8.60
Çapraz-hiyerarşik Ortalama 13 10.15
Ağ
Yüklenmedi 2 13.00
Dengeli 5 12.20
Yüklendi 6 8.50
Ağ Ortalama 13 10.62
Genel
Yüklenmedi 14 12.29
Dengeli 19 11.26
Yüklendi 22 9.05
Genel Ortalama 55 10.64
Çizelge 14’teki her araştırma grubunun bilişsel yüklenme durumlarının
(yüklenmedi, dengeli ve yüklendi) bildirimsel bilgi başarısı ile karşılaştırılması
incelendiğinde tüm gruplarda bilişsel olarak yüklenmeyen öğrencilerin
başarılarının dengeli ve yüklenen öğrencilere göre daha yüksek olduğu
görülmektedir. Genel ortalamaya bakıldığında da tüm gruplar içinde
yüklenmeyen öğrencilerin bildirimsel bilgi ortalaması 18 puan üzerinden
12.29 iken, dengeli öğrencilerin 11.26 ve bilişsel olarak yüklenen öğrencilerin
ise 9.05’tir. Bu sonuçlar, bilişsel olarak yüklenmeyen öğrencilerin bildirimsel
bilgi başarılarının diğer öğrencilere göre daha yüksek olduğunu
göstermektedir.
110
Bildirimsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın yedinci sorusu “Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik
içeriği (temel düzey istatistik) çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel
yüklenme düzeyleri hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta
mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik tek yönlü varyans analizi
sonucu Çizelge 15’te verilmiştir.
Çizelge 15. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün
Hiperortam Yapısına Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA
Sonucu
Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı
sd Kareler Ortalaması
F p
Gruplararası 5.75 3 1.91 0.86 0.468 Gruplariçi 113.64 51 2.22 Toplam 119.38 54
Çizelge 15’e göre öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik içeriği (temel
düzey istatistik bölümlerini) öğrenmek için algıladıkları bilişsel yüklenme
düzeyleri hiperortam yapılarına göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır
[F(3,51)=0.86; p>0.05].
Çizelge 16. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Araştırma Gruplarının
Algıladıkları Bilişsel Yüklenme Ortalamaları
Araştırma Grupları n X SS
Doğrusal Grup 15 4.73 1.62 Hiyerarşik Grup 14 5.29 1.68 Çapraz-hiyerarşik Grup 13 5.31 1.11 Ağ Grubu 13 5.62 1.45 Genel 55 5.22 1.49
Grupların bilişsel yüklenme ortalamaları incelendiğinde (Çizelge 16)
bilişsel yüklenme ortalamaları ile hiperortam yapılarının içerdiği bağlantı
111
sayılarının koşutluk gösterdiği görülmektedir. Doğrusal yapının yalnızca bir
önceki ve sonraki konu düğmelerini içermesi, buna karşılık ağ yapısında çok
fazla bağlantı bulunması doğrusal grubun en az, ağ grubunun ise en fazla
yüklenen grup olmasının nedeni olarak gösterilebilir. Ancak grup
ortalamalarının birbirine yakın olması ve genel ortalamanın 5.22 olması temel
düzey istatistik konularındaki bilişsel yüklenmenin genel olarak ortalama
düzeyde (dengeli) olduğunu göstermektedir.
Bildirimsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın sekizinci sorusu “Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik
içeriği (temel düzey istatistik) çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel
yüklenme düzeyleri bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta
mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik t testi sonucu Çizelge
17’de verilmiştir.
Çizelge 17. Bildirimsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün
Bilişsel Stile Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu
Bilişsel Stil n X SS sd t p
Alan-Bağımlı 27 5.37 1.33 53 0.74 0.461 Alan-Bağımsız 28 5.07 1.63
Çizelge 17’deki t testi sonucuna göre bildirimsel bilgiye yönelik içerikte
bilişsel yüklenme düzeyi alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stile göre
anlamlı biçimde farklılaşmamaktadır [t(53)=0.74; p>0.05]. Alan-bağımsızların
bilişsel yüklenme ortalamaları (5.07) alan-bağımlılara (5.37) göre daha düşük
olmasına karşın bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.
Araştırmanın 9. ve 10. sorularına yönelik analiz sonuçlarına
geçilmeden önce işlemsel bilgiye yönelik içerikte (SPSS uygulamaları)
algılanan bilişsel yüklenme durumunun (yüklenmedi, dengeli ve yüklendi)
işlemsel bilgi başarısı ile karşılaştırılması yorumların daha sağlam
yapılmasını sağlayacaktır. Çizelge 18’de bu amaca yönelik olarak araştırma
112
gruplarının bilişsel yüklenme durumlarının işlemsel bilgi başarısına göre
karşılaştırılması verilmiştir.
Çizelge 18. Öğrencilerin İşlemsel Bilgi Düzeylerine Göre Hiperortam
Gruplarının Bilişsel Yüklenme Durumları Açısından Karşılaştırılması
Hiperortam Yapısı Bilişsel Yüklenme Durumu Sayı Başarı Ortalaması
Doğrusal
Yüklenmedi 4 15.63
Dengeli 2 9.25
Yüklendi 9 12.33
Doğrusal Ortalama 15 12.80
Hiyerarşik
Yüklenmedi 0 0
Dengeli 5 17.20
Yüklendi 9 14.33
Hiyerarşik Ortalama 14 15.36
Çapraz-hiyerarşik
Yüklenmedi 3 18.83
Dengeli 4 17.13
Yüklendi 6 14.67
Çapraz-hiyerarşik Ortalama 13 16.38
Ağ
Yüklenmedi 1 17
Dengeli 3 14.33
Yüklendi 9 13.39
Ağ Ortalama 13 13.88
Genel
Yüklenmedi 8 17
Dengeli 14 15.43
Yüklendi 33 13.59
Genel Ortalama 55 14.55
Çizelge 18’de görüldüğü gibi araştırma gruplarında bilişsel olarak
yüklenmeyen öğrencilerin sayısının az olduğu, sadece 8 tane öğrencinin
bilişsel olarak yüklenmediği görülmektedir. Bu durum bildirimsel bilgi
sonuçları ile karşılaştırıldığında öğrencilerin SPSS uygulamaları bölümünde
(işlemsel bilgi) bilişsel olarak çok daha fazla yüklendiklerini göstermektedir.
Genel olarak öğrencilerin yüklenme durumları (yüklenmedi, dengeli, yüklendi)
bildirimsel bilgide olduğu gibi başarıları ile koşutluk göstermektedir. Diğer bir
113
ifade ile bilişsel olarak yüklenmeyen öğrencilerin başarıları, dengeli ve
yüklenen öğrencilere göre daha yüksektir.
Araştırma grupları içinde bilişsel olarak yüklenen öğrenci sayısının en
az çapraz-hiyerarşik grupta yer aldığı görülmektedir. Bu durum çapraz-
hiyerarşik grubun başarısının diğer gruplara göre daha yüksek olmasının
nedenlerinden biri olarak gösterilebilir. Tüm grupların sonuçlarını özetleyen
genel değerlendirme incelendiğinde, öğrencilerin çoğunun (55 öğrenciden
33’ü) işlemsel bilgiye yönelik içerikte (SPSS uygulamaları) bilişsel olarak
yüklendiğini göstermektedir.
İşlemsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın dokuzuncu sorusu “Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik
içeriği (SPSS uygulamaları) çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel
yüklenme düzeyleri hiperortam yapılarına göre anlamlı biçimde farklılaşmakta
mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik tek yönlü varyans analizi
sonucu Çizelge 19’da verilmiştir.
Çizelge 19. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün
Hiperortam Yapılarına Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin ANOVA
Sonucu
Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı
sd Kareler Ortalaması
F p
Gruplararası 7.29 3 2.43 1.40 0.255 Gruplariçi 88.82 51 1.74 Toplam 96.11 54
Çizelge 19’a göre öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içeriği (SPSS
Uygulamaları Bölümlerini) öğrenmek için algıladıkları bilişsel yüklenme
düzeyleri hiperortam yapılarına göre anlamlı olarak farklılaşmamaktadır
[F(3,51)=1.40; p>0.05].
Grupların bilişsel yüklenme ortalamaları incelendiğinde (Çizelge 20),
ağ yapısı grubun diğer gruplara göre (6.38) bilişsel yönden daha fazla
114
yüklendiği görülmektedir. Bu durumun ağ yapısı ortam içindeki bağlantı
fazlalığından kaynaklandığı söylenebilir. Ağ yapısı gruptan sonra en fazla
bağlantı çapraz-hiyerarşik grupta olmasına karşın, bilişsel yüklenme
ortalamasının ağ yapısı ve hiyerarşik gruptan daha düşük olduğu
görülmektedir. Çapraz-hiyerarşik grupta yer alan çapraz bağlantıların
öğrencilere, temel düzey istatistik bölümlerinde öğrenilen bilgilerin hemen
SPSS’de uygulanmasına olanak vermesinin bilişsel yönden öğrencilerin
yüklenmesini engellediği söylenebilir.
Çizelge 20. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Araştırma Gruplarının
Algıladıkları Bilişsel Yüklenme Ortalamaları
Araştırma Grupları n X SS
Doğrusal Grup 15 5.47 1.24 Hiyerarşik Grup 14 6.07 1.00 Çapraz-hiyerarşik Grup 13 5.62 1.56 Ağ Grubu 13 6.38 1.45 Genel 55 5.87 1.33
İşlemsel Bilgiye Yönelik Bilişsel Yüklenme Düzeyinin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın onuncu sorusu “Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik
içeriği (SPSS uygulamaları) çalışmaları sırasında algıladıkları bilişsel
yüklenme düzeyleri bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde farklılaşmakta
mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik t testi sonucu Çizelge
21’de verilmiştir.
Çizelge 21. İşlemsel Bilgiye Yönelik İçerikte Algılanan Bilişsel Yükün Bilişsel
Stile Göre Farklılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu
Bilişsel Stil n X S. Sapma sd t p
Alan-Bağımlı 27 6.37 1.31 53 2.90 0.005* Alan-Bağımsız 28 5.39 1.20
* p<0.05
115
Çizelge 21’deki t testi sonucuna göre işlemsel bilgiye yönelik içerikte
bilişsel yüklenme düzeyi alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stile göre
anlamlı olarak farklılaşmamaktadır [t(53)=2.90; p<0.05]. Ortalamalar
karşılaştırıldığında alan-bağımlı bilişsel stile (6.37) sahip öğrencilerin alan-
bağımsızlara (5.39) göre çok daha fazla yüklendiği görülmektedir. Alan-
bağımsız öğrencilerin çözümlemeci düşünme, bağımsız çalışabilme özellikleri
çevrimiçi ortamlardaki içerikleri alan-bağımlılara göre daha kolay
algılamalarını sağladığı, bu durumun da bilişsel yüklenmeyi düşürdüğü
söylenebilir.
Hiperortam İçinde Geçirilen Sürenin Bilişsel Stile Göre Farklılaşma Durumu
Araştırmanın onbirinci sorusu “Öğrencilerin hiperortam içinde
geçirdikleri süre (dakika olarak) bilişsel stillerine göre anlamlı biçimde
farklılaşmakta mıdır?” biçiminde ifade edilmiştir. Bu soruya yönelik t testi
sonucu Çizelge 22’de verilmiştir.
Çizelge 22. Hiperortam İçinde Geçirilen Sürenin Bilişsel Stile Göre
Farklılılaşıp-Farklılaşmadığına İlişkin t Testi Sonucu
Bilişsel Stil N X S. Sapma sd t p
Alan-Bağımlı 27 180 dk. 49.20 53 1.76 0.085 Alan-Bağımsız 28 201 dk. 38.94
Çizelge 22’deki t testi sonucuna göre alan-bağımlı ve alan-bağımsız
bilişsel stile sahip öğrencilerin hiperortam içinde geçirdikleri süreler arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark yoktur [t(53)=1.76; p>0.05]. Ortalamalara
bakıldığında istatistiksel olarak fark çıkmamış olmasına karşın, alan-bağımsız
öğrenciler hiperortam içinde daha fazla süre kalmışlardır. Dört haftalık
deneysel uygulama süresince hiperortam, her hafta 80 dakika, toplamda ise
yaklaşık 320 dakika öğrencilerin kullanımı için açık tutulmuştur. Bu süre ile
karşılaştırıldığında alan-bağımsızlar toplam sürenin %63’ünde hiperortamda
kalırken, alan-bağımlılar toplam sürenin %56’sını hiperortamda geçirmişlerdir.
116
Hiperortamda kalınan ortalama süre ile gezilen ortalama sayfa sayısı
karşılaştırıldığında alan-bağımsızlar 201 dakika hiperortamda kalırken, 135
sayfa gezmişlerdir. Alan-bağımlılar ise 180 dakika hiperortamda kalırken, 123
sayfa gezmişlerdir. Bu sonuçlara göre alan-bağımsızların tekrar ettikleri sayfa
sayısı alan-bağımlılara göre daha fazladır, ayrıca hiperortam içinde daha
fazla süre kalarak konuları daha ayrıntılı inceledikleri söylenebilir.
117
BÖLÜM V
TARTIŞMA, SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu bölümde araştırmanın bulgularına dayalı olarak ortaya çıkan
sonuçlar, bu sonuçların alanyazındaki araştırmalar ile tartışılması ve bundan
sonraki araştırmalara yönelik önerilere yer verilmiştir.
Tartışma
Bu araştırmanın temel amacı, farklı hiperortam yapılarının (doğrusal,
hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik ve ağ yapısının) bildirimsel ve işlemsel bilgilerin
öğrenilmesinde etkili olup olmadığının incelenmesidir. Araştırmanın ortaya
koyduğu bulgulara göre bildirimsel bilgilerin öğrenilmesinde hiperortam yapısı
anlamlı farklılaşmalara neden olmamıştır. Alanyazında bu sonucu destekler
araştırmalara rastlanmaktadır (Çalışır ve Gürel, 2003; McDonald ve
Stevenson, 1996; Melara, 1996). Melara (1996) araştırmasında hiyerarşik ve
ağ yapısı hiperortamlarını incelerken, McDonald ve Stevenson (1996)
doğrusal, hiyerarşik ve ağ yapısını, Çalışır ve Gürel (2003) ise doğrusal,
hiyerarşik ve karma (çapraz-hiyerarşik) hiperortam yapılarını incelemişlerdir.
Yukarıda anılan araştırmalarda içerik yoğun olarak metinlerden oluşturulmuş
ve deneysel çalışma sonunda öğrenenlere hiperortam içinde belirli bazı
bilgilerin bulunması ya da okuduğunu kavramaya yönelik çoktan-seçmeli
sorular sorulmuştur. Araştırmaların sonuçlarına göre bilgi ve kavrama
düzeyindeki bildirimsel bilgilere yönelik başarının hiperortam yapılarına göre
anlamlı biçimde farklılaşmadığı belirlenmiştir. Araştırmalarda genellikle farklı
hiperortam yapılarının bildirimsel bilgilerin öğrenilmesinde anlamlı
farklılaşmalara neden olmaması, bildirimsel bilgilerin özellikleri bakımından
açıklanabilir. Bildirimsel bilgiler, kavram, ilke, genelleme ve hipotezlerin
bilgisini içerdiğinden ve ayrıca Bloom’un taksonomisinde bilgi ve kavrama
118
düzeyine, Gagne’nin sınıflamasında ise en alt düzey bilgilere karşılık
geldiğinden, bu tür bilgilerin daha kolay öğrenilebildiği söylenebilir.
Dolayısıyla daha üst düzey bilgilere göre anlaşılmaları ya da öğrenilmeleri
görece kolay olan bu tür bilgiler, öğrenenlerin zihinlerini çok fazla
zorlamayacağından herhangi bir hiperortam yapısı ile sunulmalarının öğrenci
başarısında anlamlı bir farklılık yaratmadığı söylenebilir.
Araştırma öncesinde öğrencilere uygulanan “temel düzey istatistik ve
SPSS bilgi düzeyi” anketi sonuçlarına göre öğrencilerin, SPSS kullanımı
konusunda önbilgilerinin olmadığı, bununla birlikte, temel düzey istatistik
konusunda ortalama düzeyde bilgiye sahip oldukları saptanmıştır. Bunun
anlamı, öğrencilerin bildirimsel bilgileri içeren içerikle ilgili önbilgilerinin
olduğu, işlemsel bilgileri içeren içerikle ilgili önbilgilerinin ise olmadığıdır.
Alanyazında Potelle ve Route (2003) ile Çalışır, Eryazıcı ve Lehto’nun (2008)
yaptıkları araştırmalarda öğrencilerin önbilgi düzeylerine göre bir
karşılaştırma yapıldığında, farklı hiperortam yapılarının başarıda anlamlı
farklılaşmalara neden olduğu görülmüştür. Konuyla ilgili önbilgisi olan
öğrenenlerin başarıları hiperortam yapılarına göre farklılaşmazken, önbilgisi
olmayan öğrenenlerin başarılarında anlamlı bir farklılaşma olduğu ve
hiyerarşik ortamın diğerlerine göre daha etkili olduğu görülmüştür. Bu
araştırmada öğrenenlerin temel düzey istatistik konusunda önbilgiye sahip
oldukları düşünüldüğünde, araştırmanın bildirimsel bilgilerin öğrenilmesinde
farklı hiperortam yapılarının anlamlı farklılaşmalara neden olmadığı
yönündeki bulgusunun Potelle ve Route (2003) ile Çalışır, Eryazıcı ve
Lehto’nun (2008) önbilgisi olan öğrenenlerin başarılarının hiperortam
yapılarına göre farklılaşmadığı sonucu ile tutarlı olduğu görülmektedir.
Araştırmanın ortaya koyduğu bulgulara göre bildirimsel bilgilerin
öğrenilmesinde hiperortam yapılarına göre anlamlı farklılaşmalar
gözlenmezken, işlemsel bilgilerin öğrenilmesinde hiperortam yapılarına göre
istatistiksel açıdan anlamlı farklılaşmaların olduğu ve çapraz-hiyerarşik
(karma) yapının anlamlı biçimde diğer yapılardan daha etkili olduğu
görülmüştür. Çapraz-hiyerarşik yapı, hiyerarşik yapının gerekli yerlerde temel
düzey istatistik konularından SPSS uygulamalarına, benzer biçimde SPSS
uygulamalarından da temel düzey istatistik konularına geçişi sağlamak
119
amacıyla eklenen bağlantılar yoluyla elde edilen yapıdır. Çapraz-hiyerarşik
yapı sayesinde öğrenilen bir istatistiğin SPSS’de nasıl uygulandığı,
hiperortam içinde Ana Sayfaya geçip, SPSS uygulamaları bölümü gitmeye
gerek kalmadan çapraz bağlantılar yoluyla kolaylıkla görülebilmektedir.
Alanyazında işlemsel bilgi içeren içeriklerin çapraz-hiyerarşik yapıda
daha etkili öğrenildiği yönünde bulgular ortaya koyan bir araştırmaya
rastlanılmamıştır. Ancak Shapiro (1998) ve Paolucci (1998) araştırmalarında
üst düzey bilgilerin (analiz yapma, yorumlama gibi) öğrenilmesinde farklı
hiperortam yapılarının etkili olduğunu belirlemişlerdir. Shapiro (1998)
doğrusal, iyi yapılandırılmış (hiyerarşik) ve yapılandırılmamış (ağ)
hiperortamların başarı üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında, bilgi ve
kavrama düzeyindeki bilgilere yönelik başarıda hiperortam yapıları fark
yaratmazken, yazılı sınav soruları ile ölçülen analiz yapma ve yorumlama
başarılarında yapılandırılmamış hiperortamın anlamlı biçimde daha etkili
olduğunu ortaya koymuştur. Paolucci (1998) ise araştırmasında “tamamen
serbest (ağ yapısı)”, “ortalama düzeyde serbest (dallanmalı)” ve “düşük
serbestlik” derecelerinde üç ayrı hiperortam yapısının başarı üzerindeki
etkisini incelediği araştırmasında, yüksek bilişsel beceriler açısından en etkili
ortamın orta düzeyde serbestlik (dallanmalı) sağlayan yapı olduğunu
belirlemiştir. Shapiro (1998), ağ ya da yapılandırılmamış ortamların daha etkili
olmasını, bu tür ortamlarda öğreneni yönlendirici ya da kısıtlayıcı etkenlerin
bulunmaması nedeniyle öğrenenlerin daha fazla çaba harcamak durumunda
kalmaları ve bunun sonucu olarak da daha yüksek performans sergilemeleri
yönünde yorumlamıştır. Diğer yandan Paolucci (1998) ise tamamen serbest
(ağ yapısı) ortamlarda hiçbir yönlendirme olmaması ve bu ortamların çok
fazla bağlantı içermesi nedeniyle öğrenmenin engellenebildiğini, bu nedenle
çok serbest (ağ yapısı gibi) ve çok katı ortamların öğrenme açısından uygun
olmadığını, en etkili ortamın ortalama düzeyde serbestlik sağlayan hiperortam
yapıları olduğunu belirtmektedir. Görüldüğü gibi üst düzey bilgilerin
öğrenilmesi konusunda alanyazında yeterli sayıda araştırma olmaması
nedeniyle bu tür bilgilerin öğrenilmesinde hangi hiperortam yapısının daha
etkili olduğu konusu henüz netlik kazanmamıştır. Bu çalışmayla elde edilen
sonuçların bir kısmının Paolucci’nin (1998) araştırmasının sonuçları ile
120
tutarlık gösterdiği söylenebilir. Çapraz-hiyerarşik grubun diğer hiperortam
yapılarına göre daha etkili olması, birkaç nedenle açıklanabilir. Bu grupta yer
alan öğrenciler çapraz bağlantıları kullanarak temel düzey istatistik
konularında öğrendikleri bilgilerin SPSS’de nasıl uygulandığını hemen
görebilmişlerdir. Bu durum, kuramsal bilgilerin uygulamaya geçirilmesi ile
daha etkili öğrenmeyi sağlamış olabilir. Çapraz-hiyerarşik yapının diğer bir
yararı ise gezinimde sağladığı kolaylıktır. Doğrusal hiperortam yapısı
öğrenenlere yalnızca ileri ve geri hareket etme olanağı sağlarken, diğer bir
deyişle çok katı bir gezinim yolu sunarken, ağ yapısı hiperortam çapraz
bağlantılar, konu içi bağlantılar, her sayfadaki geri düğmeleri (toplamda
100’ün üzerinde bağlantı) ile öğrenene karmaşık bir ortam sunmuştur.
Çapraz-hiyerarşik yapının, doğrusal hiperortamın katı yapısı ile ağ
hiperortamın çok fazla serbestlik tanıyan yapısı arasında ortalama bir
serbestlik derecesine sahip olması ve gerekli durumlarda öğreneni
kısıtlaması ancak, gerekli durumlarda da çapraz bağlantılar ile öğrenmeyi
desteklemesi bu hiperortam yapısının diğer yapılara göre daha etkili olmasını
sağlamış olabilir.
Bu çalışmada ağ yapısı hiperortamının etkili olmamasına Paolucci’nin
(1998) de belirttiği gibi bu yapının çok fazla bağlantı içermesi neden olmuş
olabilir. Ancak, öğrencilerin hiperortam içindeki hareketlerinin tutulduğu loglar
incelendiğinde, aslında ağ yapısı hiperortamındaki öğrenenlerin çoğunun ağ
yapısı bir gezinimi tercih etmediği görülmüştür. Dolayısıyla, ağ yapısı
grubundaki öğrenenlerin daha düşük bir başarı göstermiş olmalarının ağ
yapısı hiperortamının özellikleri ile açıklanması eksik bir yorum olacaktır. Bu
noktada asıl belirleyici değişkenin, öğrenenlerin bilişsel stili olduğu
söylenebilir. Öğrenci logları incelendiğinde ağ yapısı grubundaki alan-bağımlı
öğrencilerin özellikle SPSS uygulamaları bölümlerinde önemli bazı konulara
hiç erişemedikleri, ayrıca ortam içinde kalınan süre açısından alan-
bağımsızlara göre daha az süre çalıştıkları görülmektedir. SPSS
uygulamaları bölümünde erişilemeyen sayfaların çoğunun betimsel
istatistiklerin SPSS’de uygulanmasını gösteren konuları içermesi nedeniyle
bu konulara yönelik performansın oldukça düşük olduğu görülmüştür. Bu
sonuçlar, ağ yapısı grubunun daha düşük performansa sahip olmasında,
121
alan-bağımlı bilişsel stile sahip öğrencilerin çözümlemeci düşünme
becerilerinin düşük olması, bağımsız çalışma özelliklerinin zayıf olması ve bir
bütünün parçalarını ayrıntılı biçimde görememeleri nedeniyle hiperortam
içinde hangi konuları bitirip bitiremediklerini fark edememeleri gösterilebilir.
Bilişsel stil ve çevrimiçi öğrenmelerdeki başarıyı inceleyen
araştırmaların çoğu alan-bağımsız bilişsel stile sahip öğrencilerin alan-
bağımlı öğrencilere göre daha başarılı olduğu yönündedir. Ancak bu
araştırmalar içinde bildirimsel ve işlemsel bilgi ile bilişsel stil ilişkisini
inceleyen araştırmaya rastlanılmaması nedeniyle elde edilen sonuç
çerçevesinde bildirimsel bilgi gibi anlamanın en alt düzeyindeki içeriklerin
öğrenilmesinde bilişsel stil açısından farklılaşmaların olmadığı,
farklılaşmaların işlemsel ya da benzer üst düzeydeki bilgilerde ortaya çıktığı
söylenebilir. Bu konuda daha ayrıntılı araştırmaların yapılması gerektiği
görülmekle birlikte, öğrencinin yalnızca metin okuyarak öğrendiği bilgiler ile
performansa dayalı olarak bizzat kendisinin yaptığı, uyguladığı, sonuçlarını
gördüğü ve yorumladığı bilgiler arasında bilişsel stil açısından farklılaşmaların
olduğu ve bu farkın performansa dayalı bilgilerde alan-bağımsız öğrenciler
lehine olduğu yönündedir. Elde edilen sonuçlar, Chou (2001), Güngör ve
Aşkar (2004) ve Chou ve Lin’in (1998) araştırma sonuçlarını
desteklemektedir. Chou (2001), internet sayfa tasarımında farklı yöntemlerin
ve bilişsel stilin başarı üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında, öğrenciler
üç hafta boyunca farklı yöntemlerle internet sayfa tasarımı eğitimi almıştır.
Araştırma sonunda alan-bağımsızların alan-bağımlılara göre istatisiksel
açıdan anlamlı olarak daha başarılı olduğu görülmüştür. Benzer biçimde,
Güngör ve Aşkar’ın (2004) yüzyüze ve e-öğrenmeye dayalı MsExcel
öğretiminin ve bilişsel stilin başarı üzerindeki etkisine yönelik
araştırmalarında, başarı açısından öğretim yöntemlerine göre anlamlı farklılık
bulunmazken, bilişsel stil açısından alan-bağımsızların alan-bağımlılardan
daha başarılı olduğu görülmüştür. Chou ve Lin’in (1998) yaptıkları
araştırmada ise hiperortamda bilgisayar ağlarına giriş eğitim alan
öğrencilerin, bilişsel stillerinin bilgi araştırma, bilişsel harita geliştirme ve
tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma sonucunda alan-bağımlı ve
alan-bağımsız bilişsel stil bakımından hiperortam içinde bilgi arama
122
performansında anlamlı fark bulunmazken, bilişsel harita geliştirmede alan-
bağımsızlar alan-bağımlılara göre anlamlı biçimde daha başarılı olmuştur.
Sonuçlar topluca değerlendirildiğinde, iki önemli noktanın ön plana
çıktığı görülmektedir. Alan-bağımsızlar, internet sayfası tasarımı, MsExcel,
SPSS gibi bilgi teknolojileri eğitimlerinde alan-bağımlılara göre daha
başarılıdır. Bu tür programların öğrenilmesinde yoğun olarak işlemsel bilgi
kullanıldığı ve bireysel çalışılarak öğrenildiği için alan-bağımsızların daha
başarılı olduğu söylenebilir. Diğer bir önemli nokta ise öğrenenin bizzat
kendisinin yaptığı, uyguladığı, sonuçlarını gördüğü ve yorumladığı
durumlarda, diğer bir deyişle üst düzey düşünme becerilerini kullandığı
durumlarda alan-bağımsızlar alan-bağımlılara göre daha başarılıdır.
Araştırmanın ortaya koyduğu diğer bir önemli sonuç, öğrenenlerin
bildirimsel ve işlemsel bilgiye yönelik bilişsel yüklenmeleri arttıkça
başarılarının düşmesidir. Bu sonuç, bilişsel yüklenme ile başarı arasındaki
ilişkiyi ortaya koymaktadır. Hiperortam yapıları (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-
hiyerarşik ve ağ) açısından incelendiğinde ise istatistiksel olarak anlamlı
olmamasına karşın hiperortam içindeki bağlantı sayısı arttıkça bilişsel
yüklenme de artmaktadır. Diğer bir deyişle her iki bilgi türünde de en az
yüklenen grup doğrusal, en fazla yüklenen grup ağ yapısıdır. Bu sonuçlara
göre hiperortam içindeki bağlantı sayısı arttıkça öğrenenlerin bilişsel
yüklenmeleri artmakta ve öğrenci başarısı olumsuz etkilenmektedir. Ulaşılan
bu sonuçlar, alanyazındaki bu konuya yönelik yapılmış az sayıdaki araştırma
ile benzerlik göstermektedir. Zhu’nun (1999) bağlantı ve içerik yoğunluğunun
başarı üzerindeki etkisini incelediği araştırmasında dört farklı hiperortam
geliştirilmiş ve başarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma sonunda en
yüksek performansı bağlantı sayısı az olan gruptaki öğrenciler göstermiştir.
İstatistiksel olarak da anlamlı olan bu sonuç, bağlantı sayısının az olduğu
durumlarda, öğrencilerin bilişsel açıdan yüklenme yaşamadıkları ya da çok az
yaşadıkları, böylece kısa süreli belleğin daha etkili kullanıldığı belirtilmiştir.
Bağlantı sayısının fazla olduğu gruplardaki öğrenciler bağlantı yoğunluğu
nedeniyle aşırı bilişsel yüklenmiş ve bunun sonucu olarak da materyalin
genelini görememişlerdir. Benzer biçimde DeStefano ve LeFevre’nin (2007)
38 araştırma üzerinde yaptıkları incelemede çok sayıda bağlantının
123
kullanıldığı hiperortam araştırmalarında öğrenenlerin karar verme
aşamasında bilişsel açıdan yüklendiklerini ve bu durumun da öğrenmeyi
olumsuz etkilediği belirlenmiştir.
Alanyazında aşırı bilişsel yüklenmeyi engellemek için hiperortam
içindeki bağlantı sayısının ve bilgi yoğunluğunun azaltılması, doğrusal
hiperortam yapısının tercih edilmesi ve yönlendirmelerin etkili biçimde
kullanılması gerektiği belirtilmektedir (Alomyan, 2004; Zhu, 1999). Ancak
Zumbach (2006), öğrenenlerin üst düzey bilgi ve becerileri kazanması için
içeriğin belirli bir zorluk düzeyinde tutulması gerektiğini, çok basitleştirilmiş
içeriklerin, tamamen doğrusal sunulan yapıların ve çok kısa süren
uygulamaların hiperortam potansiyelinin yeterli oranda kullanılmasını
engellediğini ifade etmiştir. Ancak hiperortamların yapılandırmacı yaklaşımı
temel alan uygulamalar olduğu, sağladığı doğrusal olmayan esnek çalışma
ortamları ile öğrenenlerin çözümlemeci ve üst düzey düşünme becerilerini
geliştirmeyi amaçladığı düşünüldüğünde, içeriğin çok basite indirgenmesinin
ve tamamen doğrusal bir yapı sunulmasının hiperortamın amacını gerçek
anlamda karşılamayacağı söylenebilir. Bu çalışmada, öğrenenlerin işlemsel
bilgiye yönelik bilişsel yüklenmelerinin bildirimsel bilgiye yönelik yüklenmeden
yüksek olmasına karşın, her iki bilgi türüne ilişkin başarıların birbirine yakın
olduğu, hatta işlemsel bilgi başarılarının çok az bir farkla daha yüksek olduğu
görülmüştür. Buna göre, üst düzey bilgilerin öğrenilmesinde bilişsel
yüklenmenin bellirli oranda yüksek olmasının öğrenenlerin daha iyi
performans sergilemesi için yararlı olduğu söylenebilir. Ancak, bu yorumun
alanyazında yapılacak araştırmalar ile sınanması gerektiği ve ayrıca
öğrenenlerin önbilgileri, bilişsel stilleri gibi bireysel farklılıklarının da dikkate
alınması gerektiği ortadadır.
Bilişsel yüklenme ile ilişkili olduğu görülen diğer bir değişken alan-
bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stillerdir. Sonuçlara göre bildirimsel bilgide
alan-bağımlılar (5.37), alan-bağımsızlara (5.07) göre bilişsel açıdan daha
fazla yüklenmelerine karşın, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.
Öte yandan, işlemsel bilgide de alan-bağımlılar (6.37) alan-bağımsızlara
(5.39) göre bilişsel açıdan daha fazla yüklenmelerine karşın aradaki fark
istatistiksel olarak anlamlıdır. Her iki bilgi türünde de alan-bağımsızların
124
başarılarının alan-bağımlılara göre daha yüksek olmasına karşın bilişsel
yüklenme düzeyleri daha düşüktür. Bu sonuçlar alan-bağımlı ve alan-
bağımsız bilişsel stile sahip öğrenenlerin özellikleri ile açıklanabilir. Alomyan
(2004) gerçekleştirdiği alanyazın incelemesi sonunda hiperortamlarda
gözlemlenen önemli sorunlardan birisinin bilişsel yüklenme olduğunu ve bu
durumun alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stillere göre farklılık
gösterdiğini belirlemiştir. Alomyan incelemesinde bilişsel yüklenme açısından
alan-bağımsızların alan-bağımlılara göre daha avantajlı olduğunu, diğer bir
ifade ile alan-bağımsızların daha az yüklendiklerini saptamıştır. Bunun
temelinde, alan-bağımsızların bağımsız çalışmaya yatkın olmaları, ayrıntıları
daha kolay görebilmeleri ve çözümlemeci düşünme becerilerinin yüksek
olması yer almaktadır. Benzer biçimde DeStefano ve LeFevre (2007)
inceledikleri araştırmalar sonunda alan-bağımlıların öğretmen ya da tasarımcı
yönlendirmesinin olmadığı durumlarda aşırı bilişsel yüklendiklerini, buna
karşın alan-bağımsızların herhangi bir yönlendirme olmaksızın kendi
öğrenme yollarını belirlediklerini ve daha başarılı olduklarını ortaya
koymuşlardır.
Chen (2002) ve Ford ve Chen (2000) de araştırmalarında doğrudan
bilişsel stil ile bilişsel yüklenmeyi incelememiş olmalarına karşın,
hiperortamların doğrusal olmayan yapısına alan-bağımsızların daha kolay
uyum sağladıklarını, buna karşılık alan-bağımlıların zihinsel olarak zorluk
yaşadıklarını ve öğrenme çıktılarının düşük olduğunu belirlemişlerdir.
Alan-bağımsızlar ile alan-bağımlılar arasındaki bilişsel yüklenme
farkının özellikle işlemsel bilgide çok daha fazla olduğu ve bu farkın
istatistiksel olarak da anlamlı olduğu görülmektedir. Alan-bağımlıların bilgi ve
kavrama (bildirimsel bilgi) düzeyindeki içeriklerde bilişsel yüklenmelerinin
daha düşük olması, buna karşılık işlemsel bilgide çok daha yüksek olması
bilgi türlerinin öğrenende yarattığı bilişsel yüklenmenin de farklı olduğunu
göstermektedir. Zumbach (2006) da benzer bir sonucu işaret ederek,
hiperortamlardaki öğrenme görevinin kavramların ya da gerekli bilgilerin
öğrenilmesinden öte bir bilgi ve beceri (örneğin analiz etme, yorumlama vb.)
gerektiriyorsa, bu durumda konunun kendi zorluğundan kaynaklanan asıl
yükün yüksek çıkacağını belirtmiştir. Dolayısıyla bu araştırmadaki işlemsel
125
bilgiye yönelik içeriklerin işlem yapma, analiz etme ve yorumlama gibi üst
düzey bilgileri gerektirmesi, alan-bağımlı öğrencilerin bilişsel yüklenme
düzeylerinin daha yüksek olmasına neden olmuş olabilir. Öğrencilerin
hiperortam içindeki hareketlerinin tutulduğu loglar incelendiğinde erişilemeyen
konuların hemen hepsini işlemsel bilgiyi içeren SPSS uygulama bölümlerinin
oluşturduğu ve bu konulara erişemeyen öğrencilerin hepsinin alan-bağımlı
bilişsel stile sahip olduğu görülmektedir. Bu durum, alan-bağımlıların SPSS
uygulamaları konularında bilişsel olarak aşırı yüklenmelerinin bir sonucu
olarak yorumlanmıştır.
Bu araştırmada gezinim örüntüsü, öğrenenlerin hiperortam içinde
gezdikleri ve erişemedikleri düğüm (sayfa) sayısı, ağ yapısı hiperortamdaki
öğrencilerin ne kadarının ağ yapısına uygun gezinim yaptıkları ve hiperortam
içinde geçirilen sürenin bilişsel stile göre farklılaşıp farklılaşmadığı biçiminde
ele alınmıştır.
Araştırma grupları içinde, ağ hiperortam yapısındaki öğrenenlerin çoğu
doğrusal ilerlemeyi tercih etmişlerdir. Bu sonuç, Henry’nin (1995) araştırma
sonucunu destekler niteliktedir. Henry, araştırmasında doğrusal ve ağ yapısı
hiperortamları kullanmıştır. Araştırma sonunda ağ yapısı hiperortamdaki
öğrencilerin çoğunun doğrusal yolu tercih ettiğini gözlemlemiştir. Henry, bu
durumu içeriğin öğrenciler için yeni olması nedeniyle ağ yapısı gibi karmaşık
yapı yerine kendilerini daha güvende hissedecekleri doğrusal yolu tercih
ettikleri biçiminde açıklamıştır. Bu çalışmada da sunulan içeriğin büyük
kısmının öğrenciler açısından yeni olduğu düşünüldüğünde, çok fazla
bağlantı içeren ağ yapısı hiperortamının zihinsel karışıklığa neden olması ya
da bağlantılar arasında kaybolacakları endişesiyle öğrenciler tarafından tercih
edilmediği söylenebilir.
Gezinim örüntüsüyle ilgili diğer bir önemli soru, hiperortam içinde
kalınan sürenin ve gezilen düğüm sayısının alan-bağımlı ve alan-bağımsız
bilişsel stile göre farklılaşıp farklılaşmadığıdır. Gerçekleştirilen analiz
sonuçlarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmasa da alan-
bağımsız öğrencilerin (201 dakika) alan-bağımlılara (180 dakika) göre
hiperortamda daha fazla süre kaldıkları görülmüştür. Alanyazında, ulaşılan bu
sonucu destekler nitelikte yalnızca bir araştırmanın olduğu belirlenmiştir.
126
Williams’ın (2001) gerçekleştirdiği çalışmada da alan-bağımsızların
hiperortam içinde alan-bağımlılara göre daha fazla süre kaldıkları görülmüştür
(Aktaran: Chen, 2002). Gezilen ve erişilemeyen düğüm sayısı açısından da
bilişsel stile göre farklılık bulunmaktadır. Alan-bağımsızlar, hiperortam
içindeki sayfaları en az bir kere gezerken, alan-bağımlılar özellikle SPSS
uygulama bölümündeki bazı konulara erişememişlerdir. Bu sonuçlar, alan-
bağımsızların ortam içindeki sayfaları alan-bağımlılara göre daha ayrıntılı
incelediklerini ve bu durumun alan-bağımsızların başarılarını olumlu yönde
etkilediğini göstermektedir.
Sonuçlar topluca değerlendirildiğinde, üç önemli noktanın ortaya çıktığı
söylenebilir:
• Hiperortam yapıları içinde en etkili yapı çapraz-hiyerarşiktir.
Alanyazındaki araştırmalar da genel olarak hiyerarşik ve çapraz-
hiyerarşik (karma) yapıların daha etkili olduğunu göstermektedir.
Özellikle temel düzey istatistik ve SPSS uygulamasında olduğu
gibi kuramsal bilgi ve bilgisayar uygulamasının yapıldığı
eğitimlerde çapraz-hiyerarşik yapının kullanılması başarıyı
arttırmaktadır.
• Araştırmanın temel amacı hiperortam yapısının farklı bilgi türlerini
öğrenme üzerindeki etkisi olmasına karşın sonuçlar
incelendiğinde asıl belirleyici değişkenin bilişsel stil olduğu
görülmektedir. Alan-bağımsız ve alan-bağımlı bilişsel stil, başarı,
bilişsel yüklenme ve gezinim örüntüsü açısından önemli
farklılaşmaları ortaya koymuştur. Dolayısıyla bilişsel stil,
hiperortam öğrenmelerinde dikkat edilmesi gereken önemli
bireysel farklılıklardan biridir.
• Bilişsel yüklenme, alanyazındaki çalışmaların hemen hepsinde
kısa süreli deneysel uygulamalardan hemen sonra ölçülmesine
karşın, bu çalışmada 4 haftalık deneysel çalışmadan sonra
ölçülmüştür. Elde edilen sonuçların bazı değişkenler açısından
anlamlı olması bilişsel yüklenmenin daha uzun süreli deneysel
çalışmalardan sonra da ölçülebileceğini göstermektedir. Araştırma
127
sonuçları aşırı bilişsel yüklenmenin başarıyı olumsuz etkilediğini,
yüklenme arttıkça başarının düştüğünü göstermektedir. Ayrıca
alan-bağımlı öğrencilerin daha fazla yüklendikleri görülmüştür. Bu
sonuçlar, bilişsel yüklenmenin hiperortamların önemli bir sorunu
olduğunu, özellikle öğrenenlerin önbilgisi ve bilişsel stillerine göre
ortam içinde gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini
göstermektedir.
Sonuçlar
1. Araştırmaya katılan öğrencilerin gezinim örüntülerine göre, en fazla
ziyaret edilen bölümler 4. ve 5. bölümlerde yer alan SPSS uygulama
kısımlarıdır. Öğrenciler kendilerine zor ve uzun gelen konuları daha
az ziyaret etmişlerdir.
2. Öğrencilerin hiperortam içinde gezdikleri sayfa sayısı 62 ile 330
arasında değişmektedir. Toplamda 61 sayfa olduğu
düşünüldüğünde, öğrencilerin hemen hepsi sayfaları en az bir defa
ziyaret etmişlerdir.
3. Öğrencilerin hiperortam içindeki kalış süreleri 86 dakika ile 286
dakika arasında değişmektedir. Dört haftalık deneysel uygulama
boyunca sistemin yaklaşık 320 dakika açık kaldığı düşünüldüğünde,
hiperortamda ortalama 191 dakika kalan öğrencilerin toplam sürenin
%60’ını bu yapıda kullanmışlardır.
4. Ağ yapısı grubunda yer alan öğrencilerin çoğu doğrusal bir yol
izlemişlerdir. Ağ yapısı ve çapraz-hiyerarşik grupta yer alan çapraz
bağlantılar ağ yapısı grubundakiler tarafından hemen hemen hiç
kullanılmazken, çapraz-hiyerarşik grupta 8 üzerinden 4.50 ortalama
ile kullanılmıştır. Bu bulgu çapraz-hiyerarşik grubun diğer gruplara
göre daha başarılı olmasının nedenlerinden biri olarak
yorumlanmıştır.
5. Hiperortam içindeki erişilemeyen sayfaların çoğunu 5. bölümdeki
“betimsel istatistiklerin SPSS’de uygulanması” konuları içermektedir.
Bu bölümdeki sayfalara erişemeyen öğrencilerin hemen hepsini
128
doğrusal ya da ağ yapısı grubundaki alan-bağımlı öğrenciler
oluşturmaktadır. Bu bulgu alan-bağımlı öğrencilerin işlemsel bilgilerin
öğrenilmesi açısından alan-bağımsız öğrencilere göre daha
başarısız olmalarının nedenlerinden biri olarak yorumlanmıştır.
6. Hiperortam yapısı, bildirimsel bilgilerin öğrenilmesinde istatistiksel
açıdan anlamlı bir fark yaratmamaktadır. Hiyerarşik grup diğer
gruplara göre daha başarılı olmasına karşın bütün grupların
ortalamaları birbirine yakındır. Bu sonuca göre bildirimsel bilgi
türündeki bir içeriğin öğrenilmesinde farklı hiperortam yapılarının bir
etkisi olmadığı söylenebilir.
7. Bildirimsel bilgilerin öğrenilmesinde öğrencilerin bilişsel stillerine göre
anlamlı bir farklılaşma gözlemlenmemiştir. Bildirimsel bilgilerin
öğrenilmesinde bilişsel stile göre fark çıkmaması bilişsel stilin alt
düzey bilgilerde etkili olmadığı yönünde yorumlanmıştır.
8. Hiperortam yapısı, işlemsel bilgilerin öğrenilmesinde anlamlı bir fark
yaratmaktadır. Bu fark çapraz-hiyerarşik grup lehinedir. Çapraz-
hiyerarşik hiperortamın gezinim özelliğinin, doğrusal yapı kadar katı,
ağ yapısı kadar da esnek olmaması ve bu gruptaki öğrencilerin
hepsinin çapraz bağlantıları kullanarak temel düzey istatistikleri
SPSS’de hemen uygulayabilmeleri nedeniyle diğer gruplara göre
daha başarılı oldukları düşünülmektedir.
9. İşlemsel bilgilerin öğrenilmesinde öğrencilerin bilişsel stillerine göre
anlamlı bir farklılaşma saptanmıştır. Alan-bağımsız bilişsel stile sahip
öğrenciler alan-bağımlı öğrencilere göre daha başarılıdır. Bilişsel
stilin, bildirimsel bilgi başarısında fark yaratmayıp, işlemsel bilgide
fark yaratması alan-bağımlı ve alan-bağımsız bilişsel stilin işlemsel
bilgi gibi üst düzey bilgi ve becerilerde etkili olduğu, diğer bir ifade ile
üst düzey bilgi ve becerilerin öğrenilmesi ile bilişsel stil arasında ilişki
olduğu biçiminde yorumlanmıştır.
10. Tüm araştırma gruplarının (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik,
ağ) bilişsel yüklenme durumları (yüklenmeyen, dengeli ve yüklenen)
ile bildirimsel bilgi başarıları arasında ters yönlü ilişki vardır.
129
Öğrencilerin bilişsel yüklenme durumları arttıkça başarıları
düşmektedir. Gruplardan bağımsız olarak değerlendirildiğinde,
bilişsel olarak “yüklenmeyen” öğrencilerin başarısı “dengeli” ve
“yüklenen” öğrencilere göre daha yüksektir.
11. Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik içerikte (temel düzey istatistik)
algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyi hipeortam yapılarına göre
anlamlı biçimde farklılaşmamaktadır. İstatistiksel olarak fark
çıkmamasına karşın hiperortam yapılarının içerdiği bağlantı sayısı
(yoğunluğu) ile bilişsel yükleme puanları arasında koşutluk
bulunmaktadır. Hiperortam gruplarındaki bağlantı sayısı arttıkça
bilişsel yüklenmenin arttığı saptanmıştır.
12. Öğrencilerin bildirimsel bilgiye yönelik içerikte (temel düzey istatistik)
algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyi bilişsel stile göre anlamlı
biçimde farklılaşmamaktadır. Bu bulgu, bildirimsel bilgi türündeki
içeriklerde bilişsel yüklenme ile bilişsel stil arasında anlamlı bir ilişki
olmadığı biçiminde yorumlanmıştır
13. Tüm araştırma gruplarının (doğrusal, hiyerarşik, çapraz-hiyerarşik,
ağ) bilişsel yüklenme durumları (yüklenmeyen, dengeli ve yüklenen)
ile işlemsel bilgi başarıları arasında ters yönlü bir ilişki vardır.
Bildirimsel bilgide olduğu gibi işlemsel bilgide de öğrencilerin bilişsel
yüklenme durumları arttıkça başarıları düşmektedir. Ancak
öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içeriklerde (SPSS uygulamaları),
bildirimsel bilgiye yönelik içeriklere (temel düzey istatistik) oranla çok
daha fazla yüklendiği görülmüştür. Bu bulgu üst düzey bilgilerin
bilişsel olarak daha fazla yüklenmeye neden olduğu biçiminde
yorumlanmıştır.
14. Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içerikte (SPSS uygulamaları)
algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyi hiperortam yapılarına göre
anlamlı biçimde farklılaşmamaktadır. Araştırma grupları içinde en
fazla yüklenme ağ grubunda olurken çapraz-hiyerarşik grup,
doğrusal gruptan sonra en az yüklenmeye sahip olan gruptur.
130
15. Öğrencilerin işlemsel bilgiye yönelik içerikte (SPSS uygulamaları)
algıladıkları bilişsel yüklenme düzeyi, bilişsel stile göre anlamlı bir
farklılaşma yaratmaktadır. Alan-bağımlı bilişsel stile sahip öğrenciler
alan-bağımsız öğrencilere göre daha fazla yüklenmişlerdir. Bu bulgu,
işlemsel bilgi başarısında alan-bağımsızların alan-bağımlılara göre
daha başarılı olmalarının nedenlerinden biri olarak yorumlanmıştır.
16. Öğrencilerin hiperortam içinde kaldıkları süre bilişsel stillerine göre
anlamlı biçimde farklılaşmamıştır. Alan-bağımsızlar toplam sürenin
%63’ü oranında hiperortamda kalırken, alan-bağımlılar %56’sı
oranında kalmışlardır. Bu bulgu, alan-bağımsız öğrencilerin
hiperortam içinde daha fazla kaldıklarını ve konuları daha ayrıntılı
incelediklerini göstermektedir.
Öneriler
Öğretim tasarımına yönelik öneriler:
1. Bu çalışmada alan-bağımlı bilişsel stile sahip öğrencilerin
hiperortam gibi daha fazla analitik düşünmeyi gerektiren ortamlarda
alan-bağımsızlara göre düşük başarıya sahip oldukları göz önüne
alındığında, bu tür öğrenciler için ortam içi yönlendirmelerin ve
açıklayıcı bilgilerin bulunması gerektiği açıktır. Örneğin içeriğe
nereden başlayacağı, konu sonu özetleri, SPSS konularının
sonundaki uygulama dosyalarının nasıl daha etkili kullanacağı gibi
yönlendirici etkenler kullanılabilir.
2. Alan-bağımlı öğrencilerin bilişsel açıdan aşırı yüklenmeleri
uygulanan materyalin (hiperortamın) tasarımında bazı değişiklikleri
gerektirmektedir. Materyal içindeki SPSS canlandırmalarının ve
temel düzey istatistik konularının bilişsel yüklenme ilkeleri dikkate
alınarak tekrardan tasarlanması (sesli anlatım, bölünmüş dikkat
etkisi, gereksizlik ilkesi vb.) alan-bağımlı öğrencilerin bilişsel açıdan
aşırı yüklenmelerini engelleyebilir.
3. Çapraz-hiyerarşik hiperortamın Excel, SPSS, Eviews gibi temel ve
uygulamalı konuların birlikte ele alındığı içeriklerde kullanılması
131
öğrenme düzeyini artırmaktadır. Ayrıca bu hiperortam yapısının
özellikle işlemsel bilgilerde kullanılması performansı artıracağı gibi
bilişsel yüklenmeyi de azaltacaktır.
4. Araştırmanın uygulanma sürecinde, canlandırma içi bağlantılardan
başka konulara geçildiğinde ve tekrar geri dönüldüğünde
canlandırmanın baştan başlamasının öğrencilerin güdülenmelerini
düşürdüğü gözlemlenmiştir. Bu durumun giderilmesi için tüm içerik
flash tabanlı hazırlanabilir ya da geri dönüldüğünde canlandırmada
kalınan yerden devam edilmesine olanak sağlayacak bir tasarım
yapılabilir.
İleride yapılacak araştırmalara yönelik öneriler:
1. Bu çalışmadaki deneysel tasarım öğrencilerin ön bilgi düzeyleri
benzer olduğu düşünülerek yapılmıştır. Konuyla ilgili farklı ön
bilgilere sahip öğrenciler üzerinde uygulanacak başka bir
araştırmada hangi hiperortam yapısının daha etkili olacağı ve
bilişsel yüklenme ile bilişsel stil sonuçlarının nasıl etkileneceği
araştırılabilir.
2. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara dayalı olarak,
hiperortamların doğrusal olmayan yapısı ve daha fazla çözümleyici
düşünmeyi gerektirmesi nedeniyle alan-bağımsız öğrencilere
avantaj sağladığı söylenebilir. Bu durumda, hiperortamların alan-
bağımlıların özellikleri dikkate alınarak geliştirildiğinde, örneğin
sosyal etkileşimi ön plana çıkaracak forum, wiki, blog, google buzz,
twitter vb. Web 2 araçları kullanıldığında farklı bilişsel stile sahip
öğrencilerin farklı bilgi türlerini öğrenmelerinin ne yönde etkileneceği
araştırılabilir.
3. Alanyazındaki pek çok çalışmada bilişsel yüklenmenin tek oturumluk
uygulamaların sonunda ölçüldüğü görülmektedir. İleride
gerçekleştirilecek benzer araştırmalarda bilişsel yüklenme her bir
oturumun sonunda ölçülerek etkisi incelenebilir.
132
4. Araştırmada bireysel farklılık olarak bilişsel stil ele alınmıştır. Bilişsel
stil değişkeni ile birlikte denetim etkisi, güdülenme, tutum vb. gibi
bireysel farklılıklar araştırma kapsamında ele alınarak
hiperortamlarda bireysel farklılıkların etkisine yönelik bir model
geliştirilebilir.
5. Bu çalışmada hiperortam yapılarının farklı bilgi türlerinin (bildirimsel
ve işlemsel) öğrenilmesi üzerindeki etkisi incelendi. İleride yapılacak
araştırmalarda farklı hiperortam yapılarının farklı bilgi türlerinin
öğrenilmesinin yanı sıra kalıcılığı üzerindeki etkisi de incelenebilir.
6. Eğitimde bildirimsel ve işlemsel bilgi türleri dışında yapısal, koşullu
gibi farklı bilgi türlerinin kullanıldığı düşünüldüğünde, diğer bilgi
türlerine yönelik içeriklerin hiperortam araştırmalarında kullanılması
başarı, kalıcılık vb. gibi değişkenler üzerinde ne yönde etkili olacağı
incelenebilir.
7. Bilişsel yüklenme kuramına göre yazılı anlatım yerine sesli anlatım
yapılması ve canlandırmaların sesli anlatımla desteklenmesi daha
etkili bir öğrenme sağladığından, araştırma kapsamında kullanılan
içeriğin sesli anlatımla desteklenmesinin başarı üzerinde etkili olup
olmayacağı araştırılabilir.
8. Hiperortam araştırmalarında kullanılan içeriklerin genellikle eğitim ve
psikoloji konularından seçildiği görülmektedir. Tıp, mühendislik,
sanat gibi farklı alanlara yönelik içeriklerin hiperortam
araştırmalarında kullanılmasının başarı ve diğer değişkenler
(bireysel farklılıklar vb.) açısından bir farklılaşma yaratıp
yaratmadığı incelenebilir.
133
KAYNAKÇA
Alessi, S.M., and Trollip, S.R. (2001). Multimedia for Learning: Methods and
Development. Needham Heights, MA: Allyn & Bacon.
Alomyan, H. (2004). Individual Differences: Implications for Web-Based
Learning Design. International Education Journal, 4(4), 188-196.
Altun, A. (1999). Socio–Cognitive Aspects in Advanced Undergraduate ESL
Readers’ Hypertext Use in an Academic Reading Classroom: A Case
Study. Yayımlanmamış Doktora Tezi. University of Cincinnatti.
Altun, A. (2003). Öğretmen Adaylarının Bilişsel Stilleri İle Bilgisayara Yönelik
Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. The Turkish Online Journal of
Educational Technology, 2(1). <http://www.tojet.net/articles/219.pdf>
Ambrose, D.W. (1991). The Effects of Hypermedia on Learning: A Literature
Review. Educational Technology, 31(12), 51-55
Anderson, J.R. (1976). Language, Memory and Thought. Hillsdale, NJ:
Lawrence Erlbaum.
Anderson, J.R. (1981). Cognitive Skills and Their Acquisition. Hillsdale, NJ:
Lawrence Erlbaum.
Ayres, P., and Sweller, J. (2005). The Split-Attention Principle in Multimedia
Learning. In R. E. Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia
Learning (pp.135–146). Cambridge: Cambridge University Press.
Bertini, M., Pizzamiglio, L., and Wapner, S. (1986). Field Dependence in
Psychological Theory, Research, and Application, Two Symposia in
Memory of Herman A. Witkin. Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum.
Brünken, R., Plass, J.L., and Leutner, D. (2003). Direct Measurement of
Cognitive Load in Multimedia Learning. Educational Psychologist, 38(1),
53-61.
134
Büyüköztürk, Ş. (2001). Deneysel Desenler. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Büyüköztürk, Ş. (2005). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. Ankara:
Pegem A Yayıncılık.
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E., Akgün, Ö., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2009).
Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Cebeciler, F. (1988). Gizlenmiş Şekiller Testinin Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü. İzmir.
Cerpa, N., Chandler, P., and Sweller, J. (1996). Some Conditions Under
Which Integrated Computer-Based Training Software Can Facilitate
Learning. Journal of Educational Computing Research, 15, 345-367.
Chandler, P., and Sweller, J. (1991). Cognitive Load Theory and the Format
of Instruction. Cognitive and Instruction, 8(4), 293-332.
Chen, S.Y. (2002). A Cognitive Model for Non-Linear Learning in Hypermedia
Programmers. British Journal of Educational Technology, 33(4), 449-
460.
Chen, S.Y., Fan, J.P., and Macredie, R.D. (2006). Navigation in Hypermedia
Learning Systems: Experts vs. Novices. Computers in Human Behavior,
22, 251–266
Chen, S.Y., and Macredie, R.D. (2002). Cognitive Styles and Hypermedia
Navigation: Development of a Learning Model. Journal of the American
Society for Information Science and Technology, 53(1), 3-15.
Chen, W., and Dwyer, F. (2003). Hypermedia Research: Present and Future.
International Journal of Instructional Media, 33(2), 143-148.
Chou, C., and Lin, H. (1998) The Effect of Navigation Map Types and
Cognitive Styles on Learners’ Performance in a Computer-Networked
135
Hypertext Learning System. Journal of Educational Multimedia and
Hypermedia, 7 (2/3), 151-176.
Chou, H. W. (2001). Influences of Cognitive Style and Training Method on
Training Effectiveness. Computers & Education, 37, 11-25.
Clark, R.C., Nguyen, F., and Sweller, J. (2006). Efficiency in Learning:
Evidence-Based Guidelines to Manage Cognitive Load. San Francisco,
CA: Pfeiffer.
Conklin, J. (1987). Hypertext: An Introduction and Survey. IEEE Computer,
20 (9), 17 – 41.
Cooper, G. (1998). Research into Cognitive Load Theory and Instructional
Design at UNSW.
http://paedpsych.jk.uni-linz.ac.at:4711/LEHRTEXTE/Cooper98.html
Cruz, E. (2003). Bloom's Revised Taxonomy. In B. Hoffman (Ed.),
Encyclopedia of Educational Technology. Retrieved April 28, 2010, from
http://edweb.sdsu.edu/eet/articles/bloomrev/start.htm
Çalışır, F., ve Gürel, Z. (2003). Influence of Text Structure and Prior
Knowledge of the Learner on Reading Comprehension, Browsing and
Perceived Control. Computers in Human Behavior, 19, 135–145.
Çalışır, F., Eryazıcı, M., ve Lehto, M.R. (2008). The Effects of Text Structure
and Prior Knowledge of the Learner on Computer-Based Learning.
Computers in Human Behavior, 24, 439-450
Çakan, M. (2002). Bilişsel Stil ile Zeka Kavramlarının Öğrenci Başarısı
Açısından İrdelenmesi ve Taşıdıkları Önem. Eğitim Araştırmaları
Dergisi, 7, 86-95.
Çepni, S. (2008). Performansların Değerlendirilmesi. (Editör: Emin Karip).
Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: Pegem A Yayıncılık
136
de Jong, T., and Ferguson-Hessler, M.G.M. (1996). Types and Qualities of
Knowledge. Educational Psychologist, 31(2), 105-113.
DeStefano, D., and LeFevre, J.A. (2007). Cognitive Load in Hypertext
Reading: A Review. Computers in Human Behavior, 23, 1616-1641.
Dillon, A., Jobst, J. (2005). Multimedia Learning with Hypermedia. In R. E.
Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia Learning (pp.569-
588). Cambridge: Cambridge University Press.
Driscoll, M.P. (1994). Psychology of Learning for Instruction. Boston: Allyn &
Bacon.
Erhel, S., and Jamet, E. (2006). Using Pop-Up Windows to Improve
Multimedia Learning. Journal of Computer Assisted Learning, 22, 137-
147.
Eveland, W.P., and Dunwoody, S. (2001). User Control and Structural
Isomorphism or Disorientation and Cognitive Load?: Learning From the
Web Versus Print. Communication Research, 28(1), 48-78
Ford, N., and Chen, S.Y. (2001). Matching/Mismatching Revisited: An
Empirical Study of Learning and Teaching Styles. British Journal of
Educational Technology, 32(1), 5–22.
Ford, N., and Chen, S.Y. (2000). Individual Differences, Hypermedia
Navigation, and Learning: An Empirical Study. Journal of Educational
Multimedia and Hypermedia, 9(4), 281-311.
Gagne, R.M., Briggs L.J., and Wager, W.W. (1992). Principles of
Instructional Design. Harcourt Brace Jovanovich College Publisher.
Garton, B.L., Dyer, J.E., and King, B.O. (2000). The Use of Learning Styles
and Admission Criteria in Predicting Academic Performance and
Retention of College Freshmen. Journal of Agricultural Education, 42(2)
46-53.
137
Good, T.L., and Brophy, J. (1995). Contemporary Educational Psychology.
USA: Longman Publishers.
Graff, M. (2002). Learning From Hypertext and the Analyst-Intuition
Dimension of Cognitive Style. In M. Driscoll and T. Reeves (Ed.),
Proceedings of World Conference on E-Learning in Corporate,
Government, Healthcare, and Higher Education. 2002 (pp. 361-368).
Chesapeake, VA: AACE.
Graff, M. (2006). Constructing and Maintaining an Effective Hypertext-Based
Learning Environment: Web-Based Learning and Cognitive Style.
Education + Training, 48(2/3), 143-155.
Grotzer, T. A. (2002). Expanding Our Vision for Educational Technology:
Procedural, Conceptual, and Structural Knowledge. Educational
Psychologist, 42(2), 52-59.
Güngör, C., ve Aşkar, P. (2004). E-öğrenmenin ve Bilişsel Stilin Başarı ve
İnternet Öz Yeterlik Algısı Üzerindeki Etkisi. Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 116-125.
Henry, M.J. (1995). Remedial Math Students’ Navigation Patterns Through
Hypermedia Software. Computers in Human Behavior, 11(3-4), 481-493.
Jonassen, D.H. (1988). Designing Structured Hypertext and Structuring
Access to Hypertext. Educational Technology, 28 (11), 13-16.
Jonassen, D.H., and Grabinger, R.S. (1989). Problems and Issues in
Designing Hypertext/Hypermedia for Learning. In Jonassen, D.H., and
Mandl, H. (Eds.), Designing Hypertext/Hypermedia for Learning (pp.3–
25). NATO ASI Series: Computer and System Sciences, Vol: 67.
Jonassen, D.H. (2009). Reconciling a Human Cognitive Architecture. In
Tobias, S., and Duffy, T.M. (Eds.), Constructivist Instruction: Success or
Failure? (pp.13–33). New York: Routledge.
138
Kalyuga, S., Chandler, P., and Sweller, J. (1999). Managing Split-Attention
and Redundancy in Multimedia Instruction. Applied Cognitive
Psychology, 13, 351-371.
Karadeniz, Ş. (2005). Hiper Ortam Yapısı ve Bilişsel Esnekliğin Gezinim
Stratejisi, Kaybolma ve Başarıya Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Karadeniz, Ş., ve Kılıç, E. (2004). Hiper Ortamlarda Kaybolma Ölçeğinin
Uyarlama Çalışması. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 3, 420-
429.
Karasar, N. (1999). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Kılıç, E. (2006). Çoklu Ortamlara Dayalı Öğretimde Paralel Tasarım ve Görev
Zorluğunun Üniversite Öğrencilerinin Başarılarına ve Bilişsel
Yüklenmelerine Etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Kirschner, P. A. (2002). Cognitive Load Theory: Implications of Cognitive
Load Theory on The Design of Learning. Learning and Instrcution, 12, 1-
10.
Knowles, M.S., Holton, F.E., and Swanson, A.R. (1998). The Adult Learner:
The Definitive Classic in Adult Education and Human Resource
Development. Houston-Texas: Gulf Publishing Company.
Leggett, J.J., Schnase, J.L., and Kacmar C.J. (1989). Hypertext for Learning.
In Jonassen, D.H., Mandl, H. (Ed.). Designing Hypertext/Hypermedia for
Learning (pp. 27-37). NATO ASI Series: Computer and System
Sciences, Vol. 67.
Liao, Y.C. (1998). Effects of Hypermedia Versus Traditional Instruction on
Students’ Achievement: A Meta-Analysis. Journal of Research on
Computing in Education, 30(4), 341-359.
139
Liao, Y.C. (1999). Effects of Hypermedia on Students’ Achievement: A Meta-
Analysis. Journal of Educational Multimedia and Hypermedia, 8(3), 255-
277.
Low, R., and Sweller, J. (2005). The Modality Principle in Multimedia
Learning. In R.E. Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia
Learning (pp.147–158). Cambridge: Cambridge University Press.
Luk, S.C. (1998a). The Relationship Between Cognitive Style and Academic
Achievement. British Journal of Educational Technology, 29(2), 137-148.
Luk, S.C. (1998b). The Influence of a Distance-Learning Environment on
Students’ Field Dependence/Independence. Journal of Experimental
Education, 66(2), 149-161.
Marchionini, G. (1988). Evaluating Hypermedia-Based Learning. In Jonassen,
D.H., Mandl, H. (Ed.), Designing Hypertext/Hypermedia for Learning
(pp.355-373). NATO ASI Series: Computer and System Sciences, Vol:
67.
Mayer R.E. (1989). Systematic Thinking Fostered by Illustrations in Scientific
Text. Journal of Educational Psychology, 81, 240-246.
Mayer R.E. (2001). Multimedia Learning. New York: Cambridge University
Press.
Mayer, R.E. (2005a). Introduction to Multimedia Learning. In R.E. Mayer
(Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia Learning (pp.1–16).
Cambridge: Cambridge University Press.
Mayer, R.E. (2005b). Cognitive Theory of Multimedia Learning. In R.E. Mayer
(Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia Learning (pp.31–48).
Cambridge: Cambridge University Press.
Mayer, R.E. (2005c). Principles for Managing Essential Processing in
Multimedia Learning: Segmenting, Pretraining, and Modality Principles.
140
In R.E. Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia Learning
(pp.169–182). Cambridge: Cambridge University Press.
Mayer, R.E. (2005d). Principles for Reducing Extraneous Processing in
Multimedia Learning: Coherence, Signaling, Redundancy, Spatial
Contiguity, and Temporal Contiguity Principles. In R.E. Mayer (Ed.), The
Cambridge Handbook of Multimedia Learning (pp.183–200). Cambridge:
Cambridge University Press.
Mayer, R.E., and Moreno, R. (2002). Aids to Computer-Based Multimedia
Learning. Learning and Instruction, 12, 107-119.
McAleese, R. (1989). Concepts as Hypertext Nodes: The Ability to Learn
While Navigating Through Hypertext Nets. In Jonassen, D.H., Mandl, H.
(Ed.), Designing Hypertext/Hypermedia for Learning (pp. 97-115). NATO
ASI Series: Computer and System Sciences, Vol. 67.
McDonald, S., Stevenson, R.J. (1996). Disorientation in Hypertext: The
Effects of Three Text Structures on Navigation Performance. Applied
Ergonomics, 27 (1), 61–68.
McDonald, S., and Stevenson, R.J. (1998). Effects of Text Structure and Prior
Knowledge of the Learner on Navigation in Hypertext. Human Factors,
40(1), 18-27.
McKenna, F.P. (1984). Measures of Field Dependence: Cognitive Style or
Cognitive Ability. Journal of Personality and Social Psychology, 47(3),
593-603.
Melara, G. (1996). Investigating Learning Style on Different Hypertext
Environments: Hierarchical-Like and Network-Like Structures. Journal of
Educational Computing Research, 14 (4), 313-328.
Moreno, R., and Mayer, R.E. (2000). A Learner-Centered Approach to
Multimedia Explanations: Deriving Instructional Desing Principles from
141
Cognitive Theory. Interactive Multimedia Electronic Journal of
Computer-Enhanced Learning, 2 (2).
http://imej.wfu.edu/articles/2000/2/05/index.asp
Müller-Kalthoff, T., and Möller, J. (2003). The Effects of Graphical Overviews,
Prior Knowledge, and Self-Concept on Hypertext Disorientation and
Learning Achievement. Journal of Educational Multimedia and
Hypermedia, 12(2), 117-134.
Nielsen, J. (1990). Hypertext&Hypermedia. San Diego, CA: Academic Press.
Oughton, J.M., and Reed, W.M. (1998). The Effect of Hypermedia
Development on High School Students’ Knowledge Acquisition, General
Problem-Solving Skills, and General Design Skills. Journal of
Educational Multimedia and Hypermedia, 7(4), 333-63.
Paas, F. (1992). Training Strategies for Attaining Transfer of Problem-Solving
Skill in Statistics: A Cognitive-Load Approach. Journal of Educational
Psychology, 84, 429-434.
Paas, F., Renkl, A. and Sweller, J. (2004). Cognitive Load Theory:
Instructional Implications of the Interaction Between Information
Structures and Cognitive Architecture. Instructional Science, 32, 1-8.
Paas, F., Tuovinen, J.E., Tabbers, H., and Van Germen, P.W.M. (2003).
Cognitive Load Measurement as a Means to Advance Cognitive Load
Theory. Educational Psychologist, 38(1), 63-71.
Paolucci, R. (1998). The Effects of Cognitive Style and Knowledge Structure
on Performance Using a Hypermedia Learning System.
Journal of Educational Multimedia and Hypermedia, 7(2-3), 123-50
Pithers, R.T. (2002). Cognitive Learning Style: A Review of the Field
Dependent-Field Independent Approach. Journal of Vocational
Education and Training, 54(1), 117-132.
142
Potelle, H., and Rouet, J.F. (2003). Effects of Content Representation and
Readers’ Prior Knowledge on the Comprehension of Hypertext.
International Journal of Human-Computer Studies, 58, 327-345.
Riding, R., and Cheema, I. (1991). Cognitive Style: An Overview and
Integration. Educational Psychology, 11(3/4), 193-215.
Roselli, T. (1991). Control of User Disorientation in Hypertext System.
Educational Technology, 31(12), 42-46.
Senemoğlu, N. (1998). Gelişim Öğrenme ve Öğretim, Kuramdan
Uygulamaya. Ankara: Özsen Matbaası.
Shapiro, A. (1998). Promoting Active Learning: The Role of System Structure
in Learning From Hypertext. Human-Computer Interaction, 13, 1-35.
Smith, P.L., and Ragan, T.J. (2005). Instructional Design. (3rd Ed.) Hoboken,
NJ: Wiley, Jossey-Bass.
Spiro, R.J., Feltovich P.J., Jacobson, M.J, and Coulson, R.L. (1991).
Cognitive Flexibility, Constructivism, and Hypertext: Random Access
Instruction for Advanced Knowledge Acquisition in Ill-Structured
Domains. Educational Technology, 31 (5), 24-33.
Stanton, N.A., and Stammers, R.B. (1990). Learning Styles in a Non-Linear
Training Environment. In McAleese, R., and Green, C. (Eds.), Hypertext:
State of the Art (pp.114-20). Norwood, NJ: Ablex.
Sweller, J. (2005a). Implications of Cognitive Load Theory for Multimedia
Learning. In R. E. Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia
Learning (pp.19–30). Cambridge: Cambridge University Press.
Sweller, J. (2005b). Redundancy Principle in Multimedia Learning. In R. E.
Mayer (Ed.), The Cambridge Handbook of Multimedia Learning (pp.159–
167). Cambridge: Cambridge University Press.
143
Sweller, J., and Chandler, P. (1994). Why Some Material is Difficult to Learn.
Cognitive And Instruction, 12(3), 185-233.
Sweller, J., Van Merrienboer, J.J.G., and Pass, F.G.W.C. (1998). Cognitive
Architecture and Instructional Design. Educational Psychology Review,
10(3), 251-296.
Tolhurst, D. (1995). Hypertext, Hypermedia, Multimedia Defined? Educational
Technology, 35 (2), 21–26.
Van Merrienboer, J.J.G., and Ayres, P. (2005). Research on Cognitive Load
Theory and Its Desing Implications for E-Learning. Educational
Technology Research and Development, 53(3), 5-13.
Witkin, H.A., and Goodenough, D.R. (1981). Field Dependent-Independent.
Journal of Educational Psychology, 75(5), 608-670.
Witkin, H.A., Moore, C.A., Goodenough, D.R., and Cox, R.W. (1977). Field
Dependent and Field Independent Cognitive Styles and Their
Educational Implication. Review of Educational Research, 47(1), 1-64.
Woolfolk, A.E. (1990). Educational Psychology. Massachusetts: Printice-Hall.
Yıldırım, Z., Özden, M.Y., ve Aksu, M. (2001). Comparison of Hypermedia
Learning and Traditional Instruction on Knowledge Acquisition and
Retention. The Journal of Educational Research, 94 (4), 207-214.
Zhu, E. (1999). Hypermedia Interface Design: The Effects of Number of Links
and Granularity of Nodes. Journal of Educational Multimedia and
Hypermedia, 8(3), 31-58.
Zumbach, J. (2006). Cognitive Overhead in Hypertext Learning Reexamined:
Overcoming the Myths. Journal of Educational Multimedia and
Hypermedia, 15(4), 411-432.
144
EKLER
1. İçerik Haritası
2. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları Materyali Değerlendirme
Anketi
3. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Bilgi Düzeyi Algılama Anketi
4. Temel Düzey İstatistik Testi
5. SPSS Uygulama Sınavı
6. SPSS Uygulama Sınavı-Dereceli Puanlama Anahtarı
7. Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları Hiperortam Materyali
Ekran Görüntüleri
145
EK 1. İÇERİK HARİTASI
146
EK 2. TEMEL DÜZEY İSTATİSTİK VE SPSS UYGULAMALARI MATERYALİ DEĞERLENDİRME ANKETİ
CD İçerisinde Verilen Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları materyalini aşağıdaki ankete göre değerlendiriniz. Puanlama (1 – 5)
1. En düşük puan 5. En yüksek puan
Gezinim ve Kullanım Kolaylığı 1. Materyalin kullanımı kolaydır. 2. Materyal içinde kolay gezilebilmektedir. 3. İçerik haritası tüm eğitim içinde nerde olduğumu kolaylıkla görmemi sağlamaktadır
4. Aradığım bilgiye kolay erişebildim. 5. Konu haritası materyal içinde hangi konu/konular altında olduğumu net bir şekilde göstermektedir.
İçerik 6. İstatistik ve SPSS konuları açık ve anlaşılır bir şekilde sunulmuş
7. İçerik kolay öğrenilebilmektedir. 8. SPSS animasyonları analizlerin nasıl yapılacağını detaylı şekilde göstermektedir.
9. SPSS animasyonlarının uzunlukları (süre olarak) yeterlidir.
10. SPSS animasyonlarının anlatım şekli öğrenmeyi kolaylaştırıcı niteliktedir.
11. Konular içindeki linkler bir konunun öğrenilmesini kolaylaştıracak diğer konulara
12. Konu içindeki linklerin sayısı (yoğunluğu) yeterli düzeydedir.
13. Sizce eğitim içeriğinde öğrenilmesi en zor konu/konular hangileridir: 14. Eğer varsa Temel Düzey İstatistik ve SPSS Uygulamaları materyali ile ilgili diğer görüşlerinizi belirtiniz. İletişim: Cengiz Güngör Cep Telefonu: ….. e-posta: [email protected]
147
EK 3. TEMEL DÜZEY İSTATİSTİK VE SPSS BİLGİ DÜZEYİ ALGILAMA ANKETİ
Bu anket, sizin temel düzey istatistik ve SPSS bilgi düzeyinizi belirlemek
amacıyla hazırlanmıştır. Vereceğiniz cevaplar daha sonra kullanılacağından
gerçek bilgilerinizi yansıtmanız çok önemlidir. Lütfen hiçbir anket sorusunu
boş bırakmayınız.
Adınız Soyadınız:
1. Bilgisayar kullanımınıza yönelik bilgi ve beceri düzeyinizi belirtiniz
( ) Çok iyi ( ) İyi ( ) Orta ( ) Zayıf
2. İnternet kullanımınıza yönelik bilgi ve beceri düzeyinizi belirtiniz
( ) Çok iyi ( ) İyi ( ) Orta ( ) Zayıf
3. Temel düzey istatistik konularına yönelik bilgi düzeyinizi aşağıdaki maddelere 1 ile
10 arasında bir puan vererek belirtiniz. 1, hiç bilgi sahibi olmadığınız; 10, bu konuda
mükemmel olduğunuz anlamına gelmektedir.
1
Hiç bilgim yok
2 3 4 5 6 7 8 9 10
Orta düzeyde bilgim var
Mükemmel
Konular Puan (1.......10)
İstatistik ve araştırma
Evren, örneklem kavramları
Değişkenler (nicel ve nitel; sürekli ve süreksiz; bağımsız ve bağımlı)
Ölçme ve ölçek türleri (sınıflama, sıralama, eşit aralık ve oran ölçekleri)
Verilerin grafikle (bar, histogram, çizgi ve daire) gösterilmesi
Merkezi eğilim ölçüleri (ortalama, ortanca, mod ve yüzdelikler)
Değişim ölçüleri (ranj ve standart sapma)
148
4. Daha önce SPSS programını kullandınız mı?
( ) Evet ( ) Hayır (Eğer yanıtınız hayır ise anketi sonlandırınız)
5. SPSS’e yönelik bilgi ve kullanım düzeyinizi aşağıdaki maddelere 1 ile 10 arasında
bir puan vererek belirtiniz. 1, hiç bilgi sahibi olmadığınız; 10, bu konuda mükemmel
olduğunuz anlamına gelmektedir.
1
Hiç bilgim yok
2 3 4 5 6 7 8 9 10
Orta düzeyde bilgim var
Mükemmel
Kriter Puan (1.......10)
SPSS arayüzünde bulunan pencereler, menüler ve editörler
Değişkenlerin SPSS’de tanımlanması ve verilerin girilmesi
Microsoft Excel’den veri alınması
SPSS’de bar, histogram, çizgi ve daire grafiklerinin oluşturulması
SPSS’de frekans tablosunun oluşturulması
SPSS’de merkezi eğilim ölçülerinin (ortalama, ortanca, mod ve yüzdelikler) hesaplanması
SPSS’de değişim ölçülerinin (ranj ve standart sapma) hesaplanması
Analiz sonuçlarının Microsoft Word’e aktarılması
149
EK 4. TEMEL DÜZEY İSTATİSTİK TESTİ
Ad Soyad:
SORULAR 1. Ortalama ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
a) Daha çok eşit aralık ve oran ölçeği düzeyindeki değişkenler için hesaplanır b) Veriler içindeki aşırı düşük ve yüksek değerlerden çok fazla etkilenmez. c) Ortancaya ve moda göre daha çok bilgiye dayanır. d) Hesaplanırken tüm veriler kullanıldığından istikrarlı ve güvenilir bir ölçü
birimidir. 2. Aşağıdakilerden hangisi istatistiğin tanımı olamaz?
a) Birey ya da objelerin özelliklerinin gözlenerek gözlem sonuçlarının sayı ya da sembollerlerle gösterilmesidir.
b) Objelere, bireylere, gruplara ya da durumlara ait verilerin sayısal özetidir. c) Belirli bir amaç için verilerin toplanması, sınıflandırılması, çözümlenmesi
ve sonuçların yorumlanması ile ilgili yöntem ve teknikleri içeren bilim dalıdır.
d) Verileri inceleme işiyle uğraşan bilim dalıdır. 3. Bir arabanın hızı ne tür bir değişkendir?
a) Sürekli c) Nitel b) Süreksiz d) Bağımsız 4. Bir dağılımın en büyük ile en küçük değeri arasındaki farka ne ad verilir? a) Mod c) Ranj b) Standart sapma d) Ortanca 5.
Yandaki dağılımla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
a) Zor bir sınavdan elde edilen puanların dağılımıdır. b) Bireysel puanlar birbirine oldukça yakındır. c) Dağılım normaldir. d) Grubun çoğu ortalamadan yüksek puan almıştır.
6. Üniversitelerdeki akademik ünvanlar, değişken ve ölçek türü olarak aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir? Değişken Ölçek
a) Süreksiz Sınıflama b) Sürekli Eşit Aralık c) Süreksiz Sıralama d) Sürekli Oran
150
7. Normal dağılım gösteren bir dizi ölçümün gösterdiği değişimin en güvenilir ölçüsü hangisidir?
a) Standart sapma b) Çeyrek sapma c) Ortanca d) Ranj
8. Günlük ders çalışma süresi değişkeni hangi ölçek düzeyindedir? a) Oran c) Sınıflama b) Sıralama d) Eşit aralık 9. Eşit aralık ölçeğini sınıflama ve sıralama ölçeklerinden ayıran temel özellik aşağıdakilerden hangisidir?
a) Gerçek sınıf noktasının kullanılmasıdır. b) Eşit birimlere sahip olmasıdır. c) Nicel değişkenler için kullanılmasıdır. d) Dört işleme dayalı tüm matematiksel işlemlerin yapılabilmesidir.
10. Süreksiz değişkenlerin grafiksel gösteriminde kullanılan grafikler aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir.
a) Bar ve daire grafikleri c) Histogram ve çizgi grafikleri b) Bar ve çizgi grafikleri d) Daire ve histogram grafikleri
11.
Bir sınavdan elde edilen puanlara yönelik olarak yanda verilen histogram grafiği ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Dağılımın modu 5-15 aralığında bir puandır.
b) Dağılımın ortalaması ortancadan büyüktür.
c) Dağılım sola çarpıktır. d) Puanlar birbirinden oldukça
farklıdır.
12. İllere göre plaka numaraları ne tür bir değişkendir? a) Nicel-Süreksiz c) Nitel-Sürekli b) Nicel-Sürekli d) Nitel Süreksiz 13. Örneklemden hesaplanan istatistiklere dayalı olarak evren değerlerine ilişkin doğru tahminler yapılmasını sağlayan yöntem ve tekniklere ne ad verilir?
a) Betimsel istatistik c) Değişim Ölçüleri b) Merkezi Eğilim Ölçüleri d) Anlam Çıkartıcı İstatistik
14. Aşağıdakilerden hangisi bar grafiğinin özelliklerinden biri değildir?
a) Süreksiz değişkenler için uygun olan bir grafiktir. b) Dikey eksen frekansları yatay eksen ölçümleri gösterir. c) Dikey eksen her zaman 0’dan başlar. d) Grafiğin barları birbirine bitişiktir.
151
15. Bir araştırmacı Ankaradaki ortaöğretim öğrencilerinin sınav kaygılarını incelemek amacıyla bir araştırma yapmayı planlamıştır. Bu araştırmanın evreni ve örneklemi aşağıdakilerden hangisi olabilir?
a) Evren: Ankara ilinde bulunan genel liselerdeki öğrenciler ; Örneklem: Bu evreni temsilen seçilen okullardaki öğrenciler
b) Evren: Ankara ilinde bulunan ortaöğretim okullarındaki öğrenciler ; Örneklem: Bu evreni temsilen seçilen okullardaki öğrenciler
c) Evren: Türkiye’deki ortaöğretim okullarına devam eden öğrenciler ; Örneklem: Ankara İlindeki ortaöğretim okullarına devam eden öğrenciler.
d) Evren: Türkiye’deki ortaöğretim okullarında devam eden öğrenciler; Örneklem: Bu evreni temsilen seçilen okullardaki öğrenciler.
16.
Yandaki A ve B puan dağılımlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) A grubunun standart sapması B grubundan daha küçüktür.
b) A grubu ile B grubunun ortalamaları birine eşittir.
c) A grubunun ranjı B grubundan daha küçüktür.
d) B grubunun puanları birbirine daha yakındır.
17. Yapılan bir sınavda 30. yüzdeliğin 60 puan olarak hesaplanması ne anlama gelmektedir? a) Sınava girenlerin %30’u 60 puan almıştır. b) Sınava girenlerin %30’u 60 ve üstünde puan almıştır. c) Sınava girenlerin %30’u 60 puanın altında kalmıştır. d) Sınava girenlerin %30’unun başarı ortalaması 60 puandır. 18. Aşağıdakilerden hangisi merkezi eğilim ölçüsü değildir? a) Ortanca c) Mod b) Ranj d) Ortalama
152
EK 5. SPSS UYGULAMA SINAVI
Bir bilgisayar öğretmeni görev yaptığı okulun A ve B şubelerine dönem sonunda bilgisayar sınavı uygulamış, sınavın sonunda da tek soruluk internet kullanım sıklığı sorusu
doldurtmuştur. Öğrencilere uyguladığı internet kullanım sıklığı sorusu aşağıdaki şekildedir:
Bilgisayar öğretmeni, öğrencilerin bilgisayar sınavından 100 üzerinden aldıkları puanları ve internet kullanım sıklığı sorusuna verdikleri yanıtları SPSS’e girmiştir. Verilerin girildiği SPSS Dosyası, bilgisayarın masaüstünde “veriler.sav” dosya ismiyle yer almaktadır. Bu dosyayı kullanarak aşağıdaki işlemleri yapınız. SORULAR: 1. internet kullanım sıklığı sorusu için
a. Frekans tablosu oluşturunuz. b. Bar grafiği oluşturunuz. Oluşturulacak bar grafiğinin barlarında frekans sayısı görülecek Grafiğin düşey (y) eksenindeki “Frequency” ifadesi “Frekans” olarak
değiştirilecek c. Frekans tablosunu ve bar grafiğini Word’e aktarıp sonuçlarla ilgili kısa
yorum yapınız. 2. A ve B Gruplarının bilgisayar dersi sınav sonuçları için,
a. Her grup için ortalama (mean) ortanca (median) mod (mode) ranj (range) standart sapma (std. deviation) ve 60. yüzdeliği (percentile) hesaplayınız?
b. Her iki grup için uygun grafiği oluşturunuz c. Sonuçları Word’e aktarınız. d. A grubunun puan dağılımı hakkında kısa yorum yapınız? e. B grubunun puan dağılımı hakkında kısa yorum yapınız? f. Her iki grubun istatistiksel sonuçları ve grafikleri karşılaştırıldığında
grupların başarıları ve puan dağılımları ile ilgili yorum yapınız. NOT: Uygulamanın sonunda SPSS Çıktı dosyasına ve word dosyasına kendi isminizi (adınızı ve soyadınızı) vererek bilgisayarda masaüstüne kaydediniz. Her soru için ayrı Word belgesi kullanabileceğiniz gibi aynı word belgesini de kullanabilirsiniz. Lütfen bilgisayarınızı kapatmayınız veya tekrardan başlatmayınız. Uygulama Süresi: 40 dakika
İnterneti hangi sıklıkla kullanıyorsunuz? 1. her gün 2. haftada birkaç gün 3. ayda birkaç gün 4. kullanmıyorum
153
EK 6. SPSS UYGULAMA SINAVI – DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
1. Soruya Yönelik Dereceli Puanlama Anahtarı:
KRİTERLER P U A N L A M A
1. soru 0 1 2 3
1.a. Frekans tablosunun oluşturulması
Frekans tablosu oluşturulamadı
Frekans tablosu oluşturuldu
1.b. Bar grafiğinin oluşturulması Barlar üzerinde frekans
sayılarının gösterilmesi “frequency” yazısının frekans
olarak değiştirilmesi
Bar grafiği oluşturulamadı
Bar grafiği oluşturuldu ancak • Barlarda frekans sayısı
gösterilmedi ve • “frequency” yazısı frekans
olarak değiştirilmedi
Bar grafiği oluşturuldu ve • Barlarda frekans sayısının
gösterilmesi, • “frequency” yazısının frekans
olarak değiştirilmesi görevlerinden biri yapıldı
• Bar grafiği oluşturuldu • Barlarda frekans sayısı
gösterildi • “frequency” yazısı frekans
olarak değiştirildi görevlerinin hepsi yapıldı
1.c. Grafik ve tabloya göre yorum yapmak
Hiçbir yorum yapılmadı
bar değerlerinin (veya yüzdeliklerinin) bir kısmının belirtilmesi (sadece en yüksek ve en düşük değerlerin belirtilmesi de bu duruma dahildir)
• bar değerlerinin (veya yüzdeliklerinin) bir kısmının belirtilmesi
ile birlikte • araştırmaya katılanların
çoğunun (%44’ünün) interneti “haftada birkaç kez” kullandığının belirtilmesi
• bar değerlerinin (veya yüzdeliklerinin) tamamının belirtilmesi ve
• araştırmaya katılanların çoğunun (%44’ünün) interneti “haftada birkaç kez” kullandığının belirtilmesi
154
2. Soruya Yönelik Dereceli Puanlama Anahtarı:
KRİTERLER P U A N L A M A 2. soru 0 1 2 3 2.a. A ve B grupları için ortalama,
ortanca, mod, standart sapma, ranj ve 60. yüzdeliğin bulunması
Hiçbir istatistiksel değer hesaplanamadı
İstenen istatistiksel değerlerden 1 veya 2 tanesi hesaplandı
İstenen istatistiksel değerlerden 3, 4 veya 5 tanesi hesaplandı
İstenen istatistiksel değerlerin hepsi (6 tanesi) hesaplandı
2.b. A ve B grupları için uygun grafiklerin çizilmesi
Hiçbir grafik çizilemedi
Her iki grup için histogram grafiği yerine bar grafiği oluşturuldu ya da sadece bir grup için histogram grafiği oluşturuldu
Her iki grup için histogram grafiği oluşturuldu ancak normal dağılım eğrileri gösterilmedi
Her iki grup için normal dağılım eğrisi ile birlikte histogramlar oluşturuldu
2.c. Sonuçların Word’e aktarılması: İçerikle direk ilişkisi olmadığı için değerlendirme kriteri olarak ele alınmamıştır 2.d. A grubunun puan dağılımı
hakkında kısa yorum yapılması
Hiçbir yorum yapılmadı veya tamamen yanlış yorum yapıldı
• Dağılımın simetrik olduğu • Ranjın düşük olması dolayısı
ile homojen bir dağılıma sahip olması
• puanların daha çok 50-70 aralığında toplandığı
yorumlarından biri yapıldı
• Dağılımın simetrik olduğu • Ranjın düşük olması dolayısı
ile homojen bir dağılıma sahip olması
• puanların daha çok 50-70 aralığında toplandığı
yorumlarından ikisi yapıldı
• Dağılımın simetrik olduğu • Ranjın düşük olması dolayısı
ile homojen bir dağılıma sahip olması
• puanların daha çok 50-70 aralığında toplandığı veya dengeli dağıldığı
yorumlarının hepsi yapıldı
2.e. B grubunun puan dağılımı hakkında kısa yorum yapılması
Hiçbir yorum yapılmadı veya tamamen yanlış yorum yapıldı
Dağılımın sola çarpık olduğu Ranjın yüksek olması dolayısı
ile heterojen bir yapıya sahip olması
puanların daha çok 80-100 arasında olması (yüksek ortalama)
yorumlarından biri yapıldı
Dağılımın sola çarpık olduğu Ranjın yüksek olması dolayısı
ile heterojen bir yapıya sahip olması
puanların daha çok 80-100 arasında olması (yüksek ortalama)
yorumlarından ikisi yapıldı
Dağılımın sola çarpık olduğu Ranjın yüksek olması dolayısı
ile heterojen bir yapıya sahip olması
puanların daha çok 80-100 arasında olması (yüksek ortalama)
yorumlarının hepsi yapıldı
2.f. Her iki grubun istatistiksel sonuçları ve grafikleri karşılaştırılarak grupların başarıları ve puan dağılımları hakkında yorum yapılması
Hiçbir yorum yapılmadı veya tamamen yanlış yorum yapıldı
B grubunun A grubundan daha başarılı olduğu belirtildi
A grubunun puanlarının B grubunun puanlarına göre daha homojen olduğu belirtildi
A grubunun puanlarının B grubunun puanlarına göre daha homojen olduğu ve
B grubunun A grubundan daha başarılı olduğu belirtildi.
155
EK 7. TEMEL DÜZEY İSTATİSTİK ve SPSS UYGULAMALARI HİPERORTAM MATERYALİ EKRAN GÖRÜNTÜLERİ
Ana Sayfa:
156
İçerik Haritası:
157
Bölüm İçeriğini Gösteren Sayfa Örneği:
158
Çapraz Bağlantı İçeren Sayfa Örneği:
159
SPSS’e Girişi Anlatan Animasyon:
160
SPSS’de Betimsel İstatistik Analizini Anlatan Animasyon Örneği:
161
SPSS’de Analiz Sonuçlarını Açıklayan Animasyon Örneği
162
Uygulama Dosyasının Bilgisayara İndirilme Sayfası Örneği