Upload
trinhtu
View
231
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
D.15/2012 Yargıtay/Hukuk No: 33/2010 (Lefkoşa Dava no: 4797/2007)
YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.
Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik,Hüseyin Besimoğlu,Ahmet Kalkan.
İstinaf eden: 1. İbrahim Ozan Özgül, Demirhan - Lefkoşa. 2. Mustafa Özgül, Demirhan–Lefkoşa.
3. Musa Özgül n/d Cemil Özgül,Demirhan–Lefkoşa. (Davalılar)
ile
Aleyhine istinaf edilen : 1. Şengül Arı, Demirhan. 2. Topel Arı, Demirhan 3. Topel Arı, Küçük Ilgın Arı’nın yasal vasisi sıfatıyla, Demirhan. 4. Topel Arı, Arkadaş Can Arı’nın yasal vasisi sıfatıyla, Demirhan.
(Davacılar)
A r a s ı n d a.
İstinaf edenler tarafından Avukat Tevfik Mut
Aleyhine istinaf edilenler tarafından Avukat Oktay Feridun ve
Avukat Serhan Çınar.
Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Talat Usar’ın 4797/2007 sayılı
davada 25.2.2010 tarihinde verdiği karara karşı, Davalılar
tarafından yapılan istinaftır.
-------------
H Ü K Ü M
Narin F. Şefik: Bu istinafta, Mahkemenin hükmünü, Sayın Yargıç
Ahmet Kalkan okuyacaktır.
Ahmet Kalkan : İstinaf eden/Davalılar, Lefkoşa Kaza
Mahkemesinin 25.10.2010 tarihli hükmüne karşı, bu istinafı
dosyaladılar.
İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:
İstinafa konu olguları şöyle özetlemek mümkündür.
Aleyhine istinaf edilen/Davacı No.1 ve 2, Demirhan Köyü,
koçan no: A 804, Ada No.137, parsel 4, pafta no: S30C05b4d’de
kâin gayrimenkûlün sahipleridir.
Demirhan Köyü Ada No.137, parsel 5 ve 6, pafta no:
S30C05b4d’de kâin taşınmaz mal ise, İstinaf eden/Davalılara
aittir.
Her iki arazi hemhudut konumunda olup, Değirmenlik
Beldiyesi hudutları içerisinde bulunmaktadır.
Aleyhine istinaf edilen/Davacıların evi, huduttan takriben
13 metre içerde olup (Mavi 249) Aleyhine istinaf edilen/Davacılar, bu evde ikamet etmektedirler.
İstinaf eden/Davalılar veya Davalı No.2, kendilerine ait
arazi içerisinde, takriben 115 m2 toplam alana sahip çok sayıda
kafes veya kümes içerisinde, 500 civarında kuş, 6 adet av
köpeği ve 1 adet at beslemektedir. (Mavi 249)
İstinaf eden/Davalılar, özellikle kuşları, ticaret amaçlı
bulundurup beslemektedirler.
İstinaf eden/Davalıların, kendilerine ait arazide,
Aleyhine istinaf edilen/Davacılar ile sınır olan nokta
2
üzerinde, kanarya beslenen kapalı bir odaları bulunmaktadır.
Diğer kafesler ise, arazinin kuzey-güney istikametinde yer
almaktadır.(Mavi 249)
Aleyhine istinaf edilen/Davacıların evine en yakın kafes
takriben 26 metre mesafede olup, bu mesafe güneye indikçe
artmaktadır. (Mavi 249)
Dava konusu bölge, şehrin kalabalık ve kargaşasından uzak,
huzurlu bir konumda bulunmakla birlikte, gelişmeye açıktır.
(Mavi 247)
Bahse konu kafesler, kümes teli ile örülü olup damları
kapalıdır. Kefes kapıları, büyük oranda doğuya, Aleyhine
istinaf edilen/Davacıların ikametgahına bakmaktadır.
(Mavi 247)
Davalıların kümeslerinde, doğrudan üretim maksatlı bir
faaliyet yürütülmemektedir. (Mavi 248)
Dava konusu yerde, faaliyeti sürdürülen işin yasallığı
veya izinlendirilmesi konusunda herhangi bir sorun yoktur.
Değirmenlik Belediyesi, konu yerde, bu faaliyetlerin
yürütülmesine izin vermiştir.
Dava konusu yerde bulunan hayvanlar, sağlıklı olup, çevre
açısından herhangi bir tehdit oluşturmamaktadırlar. (Mavi 250)
Çevre Koruma Dairesinin 8.1.2008 tarihli, Emare 18
yazısına göre, hayvan sesi sürekli olmadığı için ölçülemez.
Hayvanların sebep olduğu kokunun da ölçülmesi imkânı yoktur.
(Mavi 250)
3
İlk Mahkeme, yukarıdaki olguları tespit ettikten sonra,
yürütülen faaliyetin yasal olup olmadığının değil, rahatsızlığa
sebep olup olmadığının önemli olduğunu, beslenen hayvan
sayısının fazla olduğunu; bu kadar hayvanın dışkısının rahatsız
edici koku ve gürültü yaratmamasının mümkün olmadığını, haftada
iki defa temizlik yapılmasının yeterli olmadığını (Mavi 251), İstinaf eden/Davalıların, arazilerinde 500’ü aşkın kuş
beslemelerinin Aleyhine istinaf edilen/ Davacıları, rahatsız
edecek bir fiil olduğunu, bu nedenle, özel rahatsızlık haksız
fiilinin oluştuğunu karara bağlamıştır. (Mavi 252)
İlk Mahkeme, özel rahatsızlık haksız fiilinin oluştuğuna
bulgu yaptıktan sonra, Aleyhine istinaf edilen/Davacıların
evine yakın bir mesafede, kuş, at, koyun beslenmesinin
yaratacağı ses ve kokunun oldukça rahatsız edici olabileceğini
doğru kabul ederek, İstinaf eden/Davalıların arazilerinde kuş,
at ve koyun beslemekten veya bu faaliyetleri tekrar etmekten
men edilmelerini uygun görerek, bu doğrultuda emir vermiştir.
(Mavi 252,253)
İlk Mahkeme, kararında; Aleyhine istinaf edilen/
Davacıların, İstinaf eden/Davalıların özel rahatsızlık
oluşturan fiillerinden dolayı çok ciddi sıkıntı yaşadıklarını
ve manen yıprandıklarını dikkate alarak, her birine 2.500
TL’den toplam 10.000 TL genel tazminat ödenmesini uygun
görerek, bu doğrultuda hüküm ve emir vermiştir. (Mavi 253)
İstinaf eden/Davalılar, İlk Mahkemenin hükmünden istinaf
dosyalamışlardır.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
4
İstinaf eden/Davalılar Avukatı, İstinaf ihbarnamesinde 15
istinaf sebebi ileri sürmüş olmakla birlikte, istinaf
sebeplerini 5 ana başlık altında incelemeyi uygun gördük.
1. Muhterem İlk Mahkeme, özel rahatsızlığın tespiti için
bilirkişi tayin etmemekle hata etmiştir.
2. Muhterem İlk Mahkeme, Talep Takririnin 14(c) paragrafı,
soyut, muğlak ve icrası mümkün olmayan bir talebi
içermesine rağmen, bu paragraf altında emir vermekle
hata etmiştir.
3. Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri
hatalı değerlendirerek, özel rahatsızlık oluştuğu
bulgusuna varmıştır.
4. Muhterem İlk Mahkeme, Davalıları, kuş ve küçükbaş
hayvan beslemekten men etmekle hatalı davranmıştır.
5. Muhterem İlk Mahkeme, Davacılar leyhine toplam 10.000 TL
genel zarar ziyan için hüküm vermekle hata etmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:
İstinaf eden/Davalılar Avukatı, istinaftaki hitabında
özetle; İlk Mahkemenin bilirkişi talebini reddetmekle hata
ettiğini, bunun yanısıra Aleyhine istinaf eden/Davacıların
Talep Takririnin 14(c) paragrafı altındaki taleplerinin soyut
ve muğlak olduğunu, Davacıların mallarını huzur içerisinde
kullanmalarına müdahale teşkil eden hareketlerin neler
olduğunun açıkça belirtilmediğini, bu nedenle soyut bir taleple
men edici emir verilemeyeceğini, İlk Mahkemenin talep
takririnde olmayan hayvanları da emre dahil ederek hata
yaptığını, özel rahatsızlık davalarında makûl bir insanın
ölçülerinin alınması gerektiğini, çok hassas, aşırı titiz
insanların ölçü alınamayacağını, kaldı ki İlk Mahkemenin emri
ile Davalıların arazilerinde hiçbir hayvan besleyememeleri
5
durumu ortaya çıkmışken, Davacıların kendi arazilerinde hayvan
beslediklerini, bu durumun adil olmadığını, İstinaf eden/
Davalının Emare 25 ile konu yerde işyeri açma ve çalışma
ruhsatı bulunduğunu, İlk Mahkemenin huzurunda Aleyhine istinaf
edilenlerin iddialarını destekleyecek şahadet olmamasına
rağmen, İlk Mahkeme kanaata dayalı bulgu yaparak hata ettiğini,
ortada herhangi bir zararın olmadığını, Aleyhine istinaf
edilen/Davacıların lehine hükmedilen toplam 10.000 TL
tutarındaki tazminatın hukuki dayanağının bulunmadığını ileri
sürerek, istinafın kabulünü talep etmiştir.
Aleyhine istinaf edilen/Davacılar Avukatı ise hitabında,
özetle, İlk Mahkemeden bilirkişi talebinde bulunulmadığını,
taraf Avukatlarının arasında böyle bir konuşma olduğunu, ancak
mutabakata varılmadığını, talep takririnin 14(c) paragrafının
soyut olmadığını, talep takririnde şikayet edilen hareketlerin
yazıldığını, İlk Mahkemenin de bu konuyu detaylı inceleyerek
karar verdiğini, rahatsızlığa sebep olan hayvanların kararda
konu edilmesinin hata olmadığını, Değirmenlik Belediyesi’nin
izni ile konu yerde hayvan besleme faaliyetlerinin
yürütüldüğünün kesin olduğunu, mevcut iznin oradaki mevcut
kafes ve ağılları kapsamadığını, bir faaliyet, izinli bile olsa
rahatsızlığa sebebiyet verebileceğini, dava konusu yerde
gürültü ve kötü koku oluştuğunu, şahadetin yeterli olduğunu,
İlk Mahkemenin bulgularında hata yapmadığını, kararının doğru
olduğunu ileri sürerek, istinafın reddini talep etti.
İNCELEME:
Tarafların iddia ve argümanlarını bu şekilde özetledikten
sonra, şimdi istinaf sebeplerini daha önce belirttiğimiz
başlıklar altında incelememiz gerekmektedir.
6
1. Muhterem İlk Mahkeme, özel rahatsızlığın tespiti için bilirkişi tayin etmemekle hata etmiştir.
Bizim hukuk sistemimizde dava açan, davasını ispatlamakla
yükümlüdür. Hukuk davalarında, mahkeme münhasır yetkisini
kullanarak, resen, bir konu hakkında bağımsız uzman tanık
(bilirkişi) çağırma yöntemini nadir durumlar dışında kullanmaz.
9/76 sayılı Mahkemeler Yasası’nın 45. maddesi hangi
hallerde hakem veya bilirkişiye havale yapılacağını
düzenlemektedir.
İlgili madde aynen şöyledir:
“45. (1) Bir hukuk işleminde, mahkeme(a) temyiz kudretini haiz tüm ilgili tarafların rıza
gösterdiği hallerde; veya (b) dava veya işlemin, belgelerin uzun boylu
incelenmesini veya herhangi bir bilimsel veya yerel araştırmanın yapılmasını gerektirdiği ve bunların mahkeme huzurunda veya mahkemeye bağlı kamu görevlileri aracılığıyla mahkeme tarafından yapılmasını uygun görmediği hallerde; veya
(c) ihtilaf konusunun tamamen veya kısmen hesap işlerine ilişkin olduğu hallerde, bütün dava
veya işlemin yahut dava veya işlemde ortaya çıkan bir konu veya olgularla ilgili bir sorunun incelenip karara bağlanmasını, tarafların mutabakatı üzerine veya tarafların uyuşmazlığı halinde res’en özel veya resmi bir bilirkişi veya hakem yahut mahkemeye bağlı bir kamu görevlisine havale edebilir.
(2) İşleme ilişkin veya başka uygunsuz bir davranışta bulunması halinde mahkeme bir özel bilirkişi veya hakemi azledebilir ve ek olarak işleme ilişkin olarak verilmiş veya
başka bir biçimde uygunsuz olarak elde edilmiş herhangi bir kararı iptal edebilir.”
Huzurumuzdaki meselede, taraflar arasında, bilirkişiye
havale konusunda herhangi bir uzlaşma sağlanamadığı gibi,
7
tâlimat safhasında Mahkemeden bu yönde bir çare talep
edilmemiştir.
İlk Mahkeme, İstinaf eden/Davalılar Avukatının duruşma
başlamadan önce, Mahkemeye hitaben “müştereken bir bilirkişi çağırmak yönünde daha önce yaptıkları beyana Davacıların sıcak bakmadıklarını” belirtmesi üzerine, Davacı Avukatının kendilerinin uzman tanık çağıracaklarına ilişkin beyanını
dikkate alarak, 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası’nın ilgili hükmü
gereğince tarafların bilirkişi konusunda uzlaşamadıklarını,
dolayısıyla bilirkişiye havale isteminin bulunduğu safha
itibarıyla dikkate alınmasına gerek olmadığı sonucuna vararak,
davayı dinlemeye başlamıştır. (Mavi 30)
İlk Mahkemenin huzurundaki dava, ne karmaşık hesaplara
dayanan bir davadır, ne de özel rahatsızlık oluşturacak fiilin
ne olduğunu Mahkemenin resen tanık çağırmak suretiyle yerine
getirmek görevi vardır.
İlk Mahkeme, doğru olarak, tarafların uzlaşamadıkları
konularda şahadet çağırıp olguları ispatlamalarına fırsat
vermek için duruşmaya başlamış ve huzurundaki davayı karara
bağlamıştır. İlk Mahkeme takdir hakkını bu yönde kullanmakla
hata yapmamıştır.
İstinaf eden/Davalıların 1. istinaf sebebini reddederiz.
2. Muhterem Bidayet Mahkemesi, Talep Takririnin 14(c) paragrafı soyut, muğlak ve icrası mümkün olmayan bir talebi içermesine rağmen, bu paragraf altında emir vermekle hata etmiştir.
İlk Mahkeme kararında bu konuyu ayrıntılı şekilde
incelemiştir.
8
İlk Mahkemenin konu ile ilgili kararı şöyledir.
“Talep takririnin 14(c) paragrafı şöyledir:
14 (c) Davalıların Demirhan Köyü, Ada No: 137, Parsel No: 5 ve 6, pafta No: S30CO5b4d’de kain taşınmazlarında Davacının Lefkoşa’da Demirhan Köyü, Koçan No: A 804, Ada No: 137, parsel No: 4 Pafta No: S30CO5b4d’de kain gayrimenkulünü ve/veya konutunu makul bir biçimde ve makul ölçüde huzur içinde kullanmasına mutat olarak müdahale teşkil eden hareketlerini sonlandırması doğrultusunda emredici bir mahkeme emri ve/veya hükmü”
Bullen & Leak and Jacob’s Precedents of Pleadings isimli kitabın 12. baskısı sayfa 710 ve 711’de koku ve dumandan kaynaklanan özel rahatsızlık davalarında emir ve tazminat başlıklı 411. paragrafta bu tarz davalar için nasıl bir talep takriri gerektiği ve talep kısmında ne isteneceği şöyle izah edilmiştir:
“Claim for Injunction and Damages for Nuisance caused by Smells and Vapours: And the plaintiff claims:(1) An injunction to restrain the defendant by
himself, his servants or agents or otherwise howsoever, from the continuance or repetition of the said nuisance or the commital of any nuisance of a like kind in respect of the same property.
(2) Damages.”
Yani Davacı bu tarz bir davada Davalının, hizmetkarlarının veya ajanlarının rahatsızlığa konu eylemlere devam etmekten veya tekrarlamaktan veya benzeri rahatsızlığa sebep olabilecek herhangi bir rahatsızlık yapmaktan men edilmesini ve zarar ziyanının tazminini talep eder.
Davacıların bu dava altındaki iddiaları çok özet bir şekilde Davalıların beslemekte olduğu hayvanların çıkardığı iddia olunan gürültü ve koku dolayısı ile meydana gelen rahatsızlık olduğuna göre Davacıların bu iddialarını isbat etmeleri ve mahkemenin Davalıların bu hayvan besleme faaliyetinin, Davacıların taşınmazını makul biçimde kullanmasına veya ondan yararlanmasına müdahale teşkil ettiğine dair bulguya varması durumunda bu
9
müdahaleye ne tür faaliyet zemin yaratıyorsa mezkur faaliyetin sonlandırılmasına mahkeme emir verecektir. Dolayısı ile Davacıların iddialarını ispat etmeleri durumunda, Davalıların hangi tür faaliyetlerinin Davacıların taşınmazını makul biçimde kullanmasına müdahale teşkil eden faaliyet olduğu da kararın bütünselliği içerisinde anlaşılabilir duruma gelecektir.”
Görüleceği üzere, İlk Mahkeme doğru prensipler ışığında
hareket ederek, İstinaf eden/Davalıların, iptidai itirazlarını
reddetmiştir.
Özel rahatsızlık davalarında mahkemenin görevi, öncelikle
davanın esasa ilişkin olguları ışığında, özel rahatsızlığın
oluşup oluşmadığını saptamaktır. Bu bulguya varıldıktan sonra,
özel rahatsızlık oluşturan fiillerin, süreli, süresiz veya
şartlı bir şekilde durdurulmasının gerekip gerekmediğine karar
verilecektir. Dolayısıyla talep takririnin 14(c) paragrafı,
talep takririndeki esasa ilişkin olgulardan soyutlanıp ayrı bir
değerlendirmeye tabi tutulamaz. Bu anlamda talep takririnin
14(c) paragrafı, soyut ve muğlak değildir. İlk Mahkeme İstinaf
eden/Davalıların bu doğrultudaki itirazlarını reddetmekle hata
etmedi.
İstinaf eden/Davalıların, 2. istinaf sebeplerini
reddederiz.
3. Muhterem İlk Mahkeme, huzurundaki şahadet ve emareleri hatalı değerlendirerek, özel rahatsızlık oluştuğu bulgusuna varmıştır.
İlk Mahkemenin özel rahatsızlık ile ilgili bulgularını
incelemeden önce, özel rahatsızlık tanımına ve hukuki duruma
değinmeyi uygun gördük.
10
Fasıl 148 Haksız Fiiller Yasası’nın 46, 47 ve 48.
maddelerinde düzenlenen “Özel Rahatsızlık” haksız fiilinin, 46. maddede yer alan tanımının hem orijinal hem de Türkçe metni
aynen şöyledir:
“46. A private nuisance consists of any person so conducting himself or his business or so using any immovable property of which he is the owner or occupier as habitually to interfere with the reasonable use and enjoyment, having regard to the situation and nature thereof, of the immovable property of any other person:
Provided that no plaintiff shall recover compensation in respect of any private nuisance unless he shall have suffered damage thereby:
Provided also that the provisions of this section shall not apply to any interference with daylight.”
“46. Özel rahatsızlık,herhangi bir kişinin, devamlı olarak, başka bir kişinin taşınmaz malının, malın konum ve niteliği göz önünde tutularak, makul biçimde kullanılmasına veya ondan yararlanılmasına müdahale teşkil edecek şekilde davranmasını, işini yürütmesini, veya malik olduğu veya tasarrufunda bulundurduğu herhangi bir taşınmaz malı kullanmasını anlatır :
Ancak, hiç bir kimse, ondan özel surette zarar görmedikçe, herhangi bir özel rahatsızlık olayı ile ilgili olarak tazminat alamaz.
Yine ancak, bu madde kuralları gün ışığına müdahale konularında uygulanmaz.”
Yasa maddesinin içeriğinden açıklıkla görülebileceği gibi,
özel rahatsızlığın meydana gelebilmesi için bir kişinin;
a. Devamlı olarak;
b. Başka bir kişinin taşınmaz malını (konum ve niteliği)
gözönüne alınarak;
11
c. Makûl bir şekilde kullanılmasına veya ondan
yararlanmasına müdahale teşkil edecek şekilde
davranması veya işini yürütmesi gerekmektedir.
Bir kişinin kendi malını dilediği şekilde
kullanabilmesinin sınırlarını teşkil eden, komşuluk hukukunun
toplumsal yaşamda öne çıkmasını sağlayan özel rahatsızlık ile
ilgili prensipler, içtihat kararlarıyla günümüzde yerleşmiş ve
benimsenmiş durumdadır.
Bu konuda Clerk and Lindsell on Torts 13.th Ed, paragraf
1393’de şöyle denmektedir:
“A private nuisance may be and usually is caused by a person doing on his own land something which he is lawfully entitled to do. His conduct only becomes a nuisance when the consequences of his acts are not confined to his own land but extend to the land of his neighour by (1) Causing an encroachment on his neighbour’s land, when it closely resembles trespass (2) Causing physical damage to his neighbour’s land or buildings or vegatation upon it, or (3) unduly interfering with his neighbour in the comfortable and convenient enjoyment of his land.”
Yukarıdaki alıntıda belirtilen prensipler, Yasa’nın 46.
maddesindeki tarifi gayet iyi ortaya koymaktadır. Buna göre;
bir şahsın kendi arazisindeki davranışları, tamamen yasal olsa
dahi, kendi malının sınırlarını aşar, komşunun malına geçer ve
bunun sonucunda (1) komşusunun malına bir tecavüze dönüşür (2)
kişinin toprağına veya oradaki binalara veya ekine fiziki zarar
verir veya (3) komşusunun malını rahat ve huzur içerisinde
kullanmasını bozacak nitelikte olursa özel rahatsızlık meydana
gelmiş olur.
Özel rahatsızlık davalarında, şikayet edilen rahatsızlığın
veya rahatsızlık olduğu iddia edilen fiilin, geniş bir kesimi
12
rahatsız etmesi veya zarara uğratması gerekmemektedir. Bir
kişinin fiili, başka bir kişinin malını kullanmasını engeller
veya huzurunu bozarsa, rahatsızlık o kişi için meydana gelmiş
olur.
Bu hususta Halsbury’s Laws of England, 3. baskı Vol.28,
sayfa 128, para 158’de şöyle denmektedir.
“158. Private Nuisance. A private nuisance is one which does not cause damage or inconvenience to the public at large, but which does interfere with a person’s use or enjoyment of land or of some right connected with land.”
Fasıl 148 Haksız Filler Yasası’nın özel rahatsızlığı
düzenleyen 46, 47 ve 48. maddeleri İngiliz Common Law’dan
alınmış olup ülkemizdeki uygulanışı temelde mehaz ile aynıdır.
Bu konuda I CLR 1968 sayfa 448-456’da yayımlanan
Chrysothemis Palantzi v Nicolas Aqrotis davasında sayfa 454’de
şöyle denmektedir.
“These actions reproduce the English common law which may be found summarised in Halsbury’s Laws of England 3rd ed.,vol.28, page 136 para 175, et seq. It is the law that every person is entitled as against his neighbour to the comfortable and healthful enjoyment of the premises occupied by him.”
Buna göre; yasal olarak herkesin komşularına karşı,
malını, konforlu ve sağlıklı bir şekilde kullanma hakkı vardır.
Özel rahatsızlık bazen koku, bazen gürültü veya ses, bazen
de dumandan ve kirlilik yaratan çeşitli sebeplerden oluşabilir.
Her mesele incelenirken, tarafların yaşadıkları konum ve
bölge dikkate alınmalıdır. Şikâyet köyde, şehirde veya şehirden
13
uzak bir yerde farklı şekilde oluşabilir. Burada mahkeme,
kararını verirken, hangi kriterlerle bağlı olacaktır? Bunun
belirlenmesi, uyuşmazlığın karara bağlanması açısından büyük
önem arzetmektedir.
Daha önce atıfta bulunduğumuz Chrysothemis Palantzi
v.Nicolas Agrotis davasında sayfa 454’de şöyle denmiştir:
“In deciding whether, in any particular case, his right has been interfered with and a nuisance thereby caused, it is necessary to determine whether the act complained of is an inconvenience materially interfering with the ordinary physical comfort of human existence, not merely according to elegant or dainty modes and habits of living, but according to plain and sober and simple notions obtaining among English people: see Walter v. Selfe (1851), 4 De G.& Sm. 315, at page 322. It is also necessary to take into account the circumstances and character of the locality in which the complainant is living:”
Bu alıntıya göre, herhangi bir meselede rahatsızlığın
oluşup oluşmadığına karar verirken, kişinin haklarına müdahale
edilerek rahatsızlığa sebep olunduğu takdirde, şikâyete sebep
olan fiillerin, bir insanın normal fiziki rahatlığını büyük
oranda ortadan kaldırıp kaldırmadığına, sadece aşırı kibar ve
şık yaşam koşullarında değil, İngiliz halkının sade, ölçülü,
basit fikirleri ışığında bakılmalıdır. Buna bağlı olarak
şikâyetçinin yaşadığı bölgenin çevre ve karakteristik
alışkanlıklarını dikkate almak elzemdir. Bu konuda önemli bir
karar olan Vanderpant v Mayfair Hotel Co (1930) I Ch 138-166’ya
atıfta bulunuruz.
Bu noktadan hareket ettiğimizde, bizim Mahkemelerimizin
dikkate alacağı, yerel alışkanlıklarımız ve şikâyetçinin
yaşadığı yerdeki sade, makul Kıbrıs Türk İnsanı’nın
alışkanlıklarıdır. Şüphesiz bu kavram esnektir ve yerel anlamda
14
bölgesel farklılıklar gösterebilir. Bu hususta Polsue & Alfieri
Ltd v Rushmer, (1907) A.C at sayfa 123’de şöyle denmiştir:
“The law of nuisance undoubtedly is elastic, as was stated by Lord Halsbury in the case of Colls v. Home & Colonial Stores, Ltd. He said: ‘What may be called the uncertainty of the test may also be described as its elasticity. A dweller in towns cannot expect to have as pure air, as free from smoke, smell, and noise as if he lived in the country, and distant from other dwellings, and yet an excess of smoke, smell and noise may give a caouse of action, but in each of such cases it becomes a question of degree, and the question is in each case whether it amounts to a nuisance which will give a right of action’. This is a question of fact.”(Bkz.1973 JSC I sayfa 93 Theofilou v Christo doulu and another)
İktibas edilen metine göre, rahatsızlık hukuku hayli
esnektir. Kesin olmayan herşey esnek olarak tarif edilebilir.
Şehirde yaşayanlar, şehir dışında yaşayanlar kadar tertemiz
bir hava, duman, koku ve gürültüden uzak bir yaşam beklentisi
içerisinde olmayabilirler; ancak fazla duman, koku ve ses dava
sebebi oluşturabilir. Önemli olan, meselenin, dava sebebi
oluşturacak kadar rahatsızlık meydana getirip getirmediğidir.
Modern zamanlar denen günümüzde, kalabalık şehir hayatının
koşulları ile köy koşulları veya yeni gelişen yerlerdeki
beklentiler farklı olmakla beraber, bizim ülkemizde planlı bir
yerleşim gerçekleştirilmediğinden ve her isteyenin her istediği
işi, dilediği yerde yaptığından ve bunu engelleyecek bir idari
mekanizmanın çalışmadığından, ülkemiz koşulları bakımından özel
rahatsızlık oluşturan fiiller, modern ve büyük sanayi
şehirlerinden farklılıklar arzetmektedir.
Her zaman dikkate alınması gereken ölçü, makûl insan
davranışlarıdır. Bölgenin karakteri, özel rahatsızlık
davalarının belirleyici bir unsurudur. Bu konuda çok bilinen
15
Halsay v ESSO Petroleum Co Ltd (1961) 2 All ER sayfa 145-151’de
yayımlanan davada şöyle denmektedir:
“On the other hand, nuisance by smell or noise is something to which no absolute standard can be applied. It is always a question of degree whether the interference with comfort or convenience is sufficiently serious to constitute a nuisance. The character of the neighbourhood is very relevant and all the relevant circumstances have to be taken into account. What might be a nuisance in one area is by no means necessarily so in another. In an urban area, everyone must put up with a certain amount of discomfort and annoyance from the activities of neighbours, and the law must strike a fair and reasonable balance between the right of the plaintiff on the one hand to the undisturbed enjoyment of his property, and the right of the defendant on the other hand to use his property for his own lawful enjoyment. That is how I approach this case.”
Bu alıntıya göre, koku veya sesten kaynaklanan
rahatsızlıklarda, kesin bir standart bulunmamaktadır. Konfora
yapılan müdahalenin, rahatsızlık oluşturacak derecede ciddi
olup olmadığı her zaman açık değildir. Bölgenin karakteri
mesele ile yakından ilgilidir ve alakalı her olgunun hesaba
katılması gerekir. Bir bölge için rahatsızlık oluşturan
olgular, başka bir yer için rahatsızlık oluşturmayabilir.
Kentsel bölgelerde, herkes komşusunun davranışlarının yarattığı
belli orandaki huzursuzluğa, katlanmak durumundadır. Hukuk,
Davacı ile Davalı arasında adil ve makul bir denge kurmalıdır.
Buna göre, bir taraftan Davacı malını rahatsız edilmeden
kullanabilmeli, diğer taraftan da Davalı kendi malını yasal bir
şekilde kullanabilmelidir.
Bu esaslara göre, huzurumuzdaki meselede sesten ve kokudan
kaynaklanan rahatsızlık ve uygunsuzluk standartı, Davacının
yaşadığı bölge bakımından, normal, makul ve sorumlu bir kişiden
beklenen hassasiyet ölçüsünde dikkate alınmalı ve
değerlendirilmelidir.
16
Bu konuda daha önce temas ettiğimiz, Palantzi v Agrotis
davasında, sayfa 456’da şöyle denmiştir:
“The discomfort must be substantial not merely with reference to the plaintiff; it must be of such a degree that it would be substantial to any person occupying the plaintiff’s premises, irrespective of his position in life, age, or state of health (Walter v.Selfe, supra); but it is not necessary to prove injury to health (Crump v Lambert (1867) L.R. 3 Eq. 409).”
İktibas ettiğimiz bölümde, rahatsızlığın ciddi boyutta
olması ve sadece Davacıya göre değil, Davacının evinde oturacak
herkes için yaşayanın yaşam biçimine, yaşına ve sağlık durumuna
bakılmaksızın rahatsızlığın oluşması gerekmektedir. Ancak,
sağlığın zarar gördüğünü ispatlamak zorunluluğu yoktur.
Benzer olgular içermesi nedeniyle, rahatsızlık ile ilgili
son olarak Leeman v Montagu (1936) 2 All ER 1677’de yer alan
davaya temas etmeyi uygun gördük.
Plantzi v Agrotis davasının 457. sayfasında, bu davadan
şöyle bahsedilmiştir:
“the plaintiff purchased a house in a partly rural, but largely residential district. Adjoining this house was a poultry farm, and about 100 yards from the plaintiff’s house was an orchard in which the poultry farmer kept a large number of cockerels. The plaintiff complained of the noise made by the cockerels in the early mornings, and he broght an action for an in junction. Neither the plaintiff nor his wife could sleep after 2 a.m. and they were compelled to sleep with cotton wool in their ears and the windows closed. The defendant called as a witness a previous owner of the plaintiff’s house who stated that he had suffered no inconvenience from the noise; and another person who spent the summer in a house about 40 feet further from the orchard than the plaintiff’s house who had no recollection of ever having been awakened by the cockerels. A nursery-man, who lived about 200 yards
17
from the orchard, had never been disturbed by the cockerels. Expert evidence was given to the effect that the defendant’s farm was one of the best laid-out in England. It was held that a nuisance had been proved and an injunction should be granted.”
Bu alıntıya göre, Davacı kısmen kırsal sayılan geniş bir
yerleşim yerinde ev aldı. Ev kümes hayvanlarından oluşan bir
çiftlik ile yan yana idi. Ev ile çiftliğin bulunduğu bahçe
arasında yaklaşık 90 metre bulunmakta ve çiftlik içerisinde çok
sayıda genç horoz yetiştirilmekteydi. Davacı horozların
seslerinden şikayet ederek, sabahın erken saatlerinden
itibaren, ne kendisinin ne de eşinin uyuyabildiğini,
pencereleri kapadıklarını, kulaklarına pamuk koyduklarını ileri
sürerek dava açtı. Davalı, önceki mal sahibini tanık olarak
dinletti ve tanık orada oturduğu dönemde herhangi bir
rahatsızlık duymadığını söyledi. Davacının evinden yaklaşık 12
metre mesafedeki başka bir evde yaz aylarını geçiren bir
başkası, horoz seslerinden uyandığını hatırlamadığını söyledi.
Bahçeden yaklaşık 180 metre uzakta kalan bir çiçekçi, hiçbir
zaman seslerden rahatsız olmadığını söyledi. Davalı tarafından
çağrılan uzman tanık ise, çiftliğin İngiltere’nin en iyi
tasarlanmış çiftliği olduğunu söyledi. Buna rağmen Mahkeme
rahatsızlığın ispatlandığına hükmetti ve faaliyetlerin
durdurulmasına ilişkin emir verdi.
Özel rahatsızlık ile ilgili hukuki durumu yukarıdaki
şekilde izah ettikten ve bu davaya etkili olabilecek örnekleri
verdikten sonra, şimdi İlk Mahkemenin özel rahatsızlık ile
ilgili bulgusunu incelememiz gerekmektedir.
İlk Mahkemenin kararı incelendiğinde, özel rahatsızlık ile
ilgili hukuki değerlendirmeyi İlk Mahkemenin doğru yaptığı ve
doğru prensipleri özet biçiminde kararına aktarıp
değerlendirdiği açıkça görülmektedir.
18
İlk Mahkemenin olgular ile ilgili bulgularına gelince; İlk
Mahkeme bu hususta da doğru yöntemi kullanmış, önce tarafların
arazilerinin konumunu, sonra, her iki tarafın celbettiği
tanıkları ayrı ayrı değerlendirmiş, olumlu ve olumsuz unsurları
dikkate almış, Davalıların ticari maksatlı faaliyetlerini 115
m2’lik kafesler içerisinde, 500’e yakın kuş beslediklerini
belirledikten sonra da tüm şahadeti değerlendirip şu sonuca
varmıştır.
“İzah ettiklerim ışığında Davacı 1 ve 2’nin şahadeti ile Davalı 2’nin şahadetini incelediğim zaman, yukarıda değindiğim sayıda hayvan beslenmesi nedeniyle kötü koku ve gürültüye sebebiyet verildiğini Davacıların ihtimaller dengesi prensibi ışığında isbat ettiğini doğru kabul ederim. Davacılar, gürültü ve koku nedeniyle yazın dahi kapı ve pencerelerini açamadıklarını, bahçeye çıkamadıklarını, gürültü ve kokuya engel olmak için ektikleri çitlerin de çare olmadığını şahadetlerinde söylemişlerdir. Duruşma boyunca yakından gözlemleme şansı bulduğum Davacıların sunmuş olduğu şahadeti samimi ve güvenilir bulduğumu ve Davacıların şahadetine itibar ettiğimi belirtmek isterim. İtibar edilir bulduğum şahadet ışığında Davacıların, Davalıların dava konusu faaliyetleri nedeniyle çok ciddi surette sıkıntı yaşadıklarını, evlerinde huzurlarının kalmadığını, evlerini ve bahçelerini makul ve mutad ölçüde kullanamadıklarını, Davalıların açık alanda sürdürmekte olduğu hayvan besleme faaliyetlerinin sürekli ve kesintisiz olduğunu mezkur faaliyetlerin dava açıldıktan sonra da devam ettiğini ve Davacıların yerinde kim olsa Davalıların bu faaliyetlerinden rahatsız olacağını doğru kabul eder, doğru kabul ettiğim bu olgular ışığında Davalıların kendilerine ait parsel içerisinde çeşitli cinslerde takriben 500 adet kuş ve at beslemesinin her iki tarafın taşınmazlarının da konum ve niteliği gözönünde bulundurulduğu zaman Davacıların taşınmazını makul biçimde ve makul ölçüde huzur içerisinde kullanmasına mutad olarak müdahale teşkil ettiğine ve dolayısı ile özel rahatsızlık haksız fiilini oluşturduğuna dair bulguya varırım.”
İlk Mahkeme özel rahatsızlık bulgusuna varırken, tamamen
doğru kriterleri uygulamış, tüm faktörleri dikkate almış,
sadece Davacıların değil, Davacıların yerinde kim olsa,
19
Davalıların ticari faaliyet olarak yürüttükleri kuş besleme
faaliyetlerinin oluşturduğu koku ve seslerden rahatsız
olacağını belirterek sonuca ulaşmıştır.
İlk Mahkeme, huzurundaki şahadeti değerlendirip, özel
rahatsızlık bulgusuna varmakla herhangi bir hata yapmadı.
İlk Mahkemenin layihalarda bahsedilmeyen ancak şahadetten
çıkan at besleme faaliyetine bulgusunda yer vermesi, özel
rahatsızlık bulgusunda hata yaptığını göstermemektedir. Çünkü
İlk Mahkemenin bulgusundan, rahatsızlığa sebep olan esas
faktörün, çok sayıda kuşun kafeslerde beslenip üretilmesi ve
bunun oluşturduğu gürültü ve kötü koku olduğu açıkça
anlaşılmaktadır.
Tüm yukarıdakiler ışığında 3. istinaf sebebi reddedilir.
4. Muhterem İlk Mahkeme, Davalıları kuş ve küçükbaş hayvan beslemekten men etmekle hatalı davranmıştır:
Bir davanın uyuşmazlık sınırlarını, o davanın layihaları
belirler. Dolayısıyla her mahkeme huzurundaki layihalarla
bağlıdır. Bu nedenle, İlk Mahkemenin İstinaf eden/Davalılar
aleyhine verdiği men edici nitelikteki emrin doğru tahlilini
yapabilmek için, layihalardan yola çıkmayı gerekli gördük.
Talep takririnin 5. paragrafının son kısmı aynen şöyledir.
“5. .......................... Davalıların beslemekte olduğu hayvan ve/veya kuşlar kendi gayrımenkulleri içerisinde olup bahçelerinde genelde kuzeyden güneye sık aralıklarla sıralanmış kafes ve/veya ağıl ve/veya kümeslerden oluşmaktadır. Kuşların ve/veya kümes hayvanlarının ve/veya küçük baş hayvanların ve/veya köpeklerin tutulmakta olduğu yer ile Davacıların ikametgahları arasında 15-20 metre mesafe bulunmaktadır. (Mavi 11)”
20
Davacılar Talep Takririnin 6. paragrafında ise, kuş
ve/veya kümes hayvanlarının çıkardıkları ses ve kötü kokudan
bahsedilmesine rağmen, tâfsilat kısmındaki iddiaları şöyledir:
“6. ...................................................a. Yetkili merciiden izin almaksızın ve/veya izinsiz
olduğu halde 1000’i aşkın kuş ve/veya tavuk ve/veya kümes hayvanı ve/veya onlarca koyun ve/veya köpek beslemek. (Mavi 12)”
Aleyhine istinaf edilen/Davacılar diğer alt paragraflarda
verdikleri tâfsilatta, belirtilen hayvanların çıkardıkları ses
ve yaydıkları kötü kokudan şikayetçi olmuşlardır.
İlk Mahkeme yaptığı değerlendirme sonucunda, köpekler ile
ilgili iddiaları reddettikten sonra, men edici emir ile ilgili
bulgusunu şöyle yapmıştır.
“Davalıların arazisi içerisinde halen koyun beslenmediği ise ihtilâflı değildir. Ancak daha önceleri bahse konu yerde koyun da beslenmiş olduğunu Davalı 2 şahadetinde kabul etmiştir. Keza Emare 21 fotoğraftan da daha önceleri dava konusu yerde koyun beslenmiş olduğu açıkça görülmektedir. Koyunların bulundurulduğu ağıl da halen Davalılara ait arazi içindedir. Davacıların evine oldukça yakın bir mesafede bulunan ağılda koyun beslenmesi nedeniyle oluşacak ses ve özellikle kokunun oldukça rahatsız edici olabileceğini doğru kabul eder, Davalıların ileride de mezkur yerde koyun beslemekten men edilmesinin uygun olacağı kanaatine varırım. İzah ettiklerim ışığında Davalıların haksız fiil teşkil ettiğine ikna olduğum kuş ve at besleme faaliyetlerine devam etmekten keza koyun besleme faaliyetini tekrar etmekten men edilmeleri yönünde emir verilmesinin uygun ve adil olacağına dair bulguya varırım.”(Mavi 252)
İlk Mahkemenin bu bulgusuna bağlı olarak verdiği men edici
emir, aynen şöyledir:
21
“Davalıların Demirhan Köy’ü, Ada No: 137, Parsel no:5 ve 6, Pafta no: S30C05b4d’de kain gayrimenkullerin de, Davacıların Demirhan Köy’ü, koçan no: A 804, Ada No: 137, parsel no: 4, Pafta no: S30C05b4d’de kain gayrimenkullerini ve/veya konutlarını makul bir biçimde ve makul ölçüde huzur içinde kullanmasına mutat olarak müdahale teşkil eden hareketlerine yani kuş ve/veya kümes hayvanı ve at besleme faaliyetlerine son vermelerine ve keza bahse konu yerde tekrardan küçük baş hayvan ve/veya koyun beslemekten men edilmelerine Emir ve Hüküm verilir.”
Görülebileceği gibi, arazi içerisinde halen koyun
beslenmediği konusunda ihtilâf olmadığı halde, İlk Mahkeme
geleceğe yönelik emir vererek, fiilen mevcut olmayan bir
rahatsızlığı, gelecekte meydana gelecekmiş gibi yasaklamıştır.
Fiilen rahatsızlık oluşturmayan bir eylemi, gelecekte meydana
gelecek diye yasaklamak, özel rahatsızlık prensipleri ile
bağdaşmamaktadır.
Bunun yanısıra, Aleyhine istinaf edilen/Davacılar, talep
takririnin talep kısmının 14(c) paragrafında küçükbaş hayvan
beslenmesini yasaklamasını özellikle talep etmediler. Bu
paragrafta talep edilen, rahatsızlık teşkil eden eylemlerin
sonlandırılmasıdır.
İlk Mahkemenin küçükbaş hayvan barındırılmasından
kaynaklanan özel rahatsızlık bulgusu yoktur.
Bu durumdan hareketle, İlk Mahkeme, küçükbaş hayvan
barındırılması ile ilgili geleceğe yönelik emir vermekle,
şahadetin dışına çıkarak hatalı davranmıştır.
Yine İlk Mahkeme, men edici emrin içerisine ‘at’
beslenmesini dahil etmiştir. Talep takririnin hiçbir yerinde at
beslenmesinden bir şikayet ileri sürülmediği gibi, at, küçükbaş
hayvan sınıfına dahil bir hayvan değildir. İlk Mahkemenin at
22
beslenmesi ile ilgili men edici emri, huzurundaki layihalarla
bağdaşmadığından hatalıdır.
Bu safhada incelenmesi gereken, kuş ve kümes hayvanları
beslenmesi ile ilgili verilen men edici nitelikteki emrin,
doğru olup olmadığıdır.
İlk Mahkeme, emrinde, “kümes hayvanları” gibi genel
kapsamlı bir terim kullanmıştır. Bu meselede özel rahatsızlığa
sebep olan, çok sayıda ve her türden ticari amaçlı kuş
beslenmesidir. Men edici emrin, davadaki özel rahatsızlık
konusuna yönelik olması gerektiğinden, genel kapsamlı “kümes
hayvanları” ibaresinin emirden çıkması gerekmektedir.
Huzurumuzdaki uyuşmazlık, evde ikamet edenler ile komşu
arazide çok sayıda kuş cinsinden hayvan beslemek suretiyle
ticari faaliyet yürütenler arasındaki ihtilâftan
kaynaklanmaktadır.
3 All ER 1968 de rapor edilen Hampstead and Suburban
Properties Ltd v Diomendous davasında, sayfa 545’te şöyle
denmiştir:
“In a case of irrenconciliable conflict between the peace and quiet of a man in his home and business activities of his neighbour, we think that it is the home that should be preferred.”
Bu alıntıya göre, Mahkeme şöyle demiştir; eğer
uzlaşılamayan ihtilâf, bir kişinin evindeki huzur ve barışı ile
komşusunun iş faaliyetleri arasında ise, evdeki huzur ve barış
tercih edilmelidir.
23
Bu haklı ve pozitif bir tercih olup, kişinin evindeki
huzuru bozacak bir müdahalenin doğal olarak sonlandırılması
adil ve elzemdir.
İlk Mahkeme, 500’ün üzerinde kuşun çıkardığı seslerin ve
kötü kokunun, Aleyhine istinaf edilen/Davacıların, huzurunu ve
evlerini makul şekilde kullanmalarına müdahale teşkil ettiğine
dair bulgu yaptıktan sonra, devamlılık arzeden rahatsızlığı
sonlandırıcı emir vermesi doğrudur ve İlk Mahkeme bu yönde hata
etmemiştir.
Yukarıdakiler ışığında 4. istinaf sebebi kısmen kabul
edilir ve İlk Mahkemenin emrinden at besleme, küçükbaş hayvan
besleme ve kümes hayvanları ile ilgili yasaklama çıkarılır.
5. Muhterem İlk Mahkeme, Davacılar leyhine toplam 10.000 TL genel zarar ziyan için hüküm vermekle hata etmiştir.
İlk Mahkeme, kararında; Aleyhine istinaf edilenlerin, çok
ciddi sıkıntı yaşadığını ve özellikle manen yıprandıklarını
dikkate alarak, Davacılara ödenecek genel zarar ziyanı tümü
için 10.000 TL olarak saptamıştır.
Fasıl 148 Haksız Filler Yasası’nın 46. maddesinin ikinci
paragrafına göre; hiç kimse özel surette zarar görmedikçe,
herhangi bir özel rahatsızlıktan dolayı tazminat alamayacağı
hükmünü içermektedir.
Hukuk İstinaf 29/73’te “zarar” (damage) kelimesinin yalnız
maddi (pecuniary) zararı kapsamadığını, mala, şöhrete,
rahatlığa v.s yapılan zararı da ihtiva ettiği belirtilmiştir.
24
Bu hususta aynı prensip Vine Industries Ltd v. Spyros
G.Pavlides and Another, 19 CLR sayfa 1’de, aşağıdaki gibi
belirtilmiştir:
“They would be entitled to compensation if they proved damage in the sense in which that word is defined in section 2 of the Civil Wrongs Law; that is to say, if they proved that they had suffered ‘loss of or detriment to any property, comfort, bodily welfare, or other similar detriment.’”
İlk Mahkeme, doğru prensipleri kararına aktararak
değerlendirme yapmıştır. İlk Mahkemenin değerlendirmesi
şöyledir:
“Böyle bir davadaki zarar taşınmaz sahibinin rahatsızlığından ve huzurunun bozulmasından ibarettir. (Bak. Clerk & Lindsell On Torts 12. baskı sayfa 646 paragraf 1225, 1226). Bu gibi davalarda yani davanın duman, koku ve benzeri sebeplerle huzur ve rahatın bozulmasına dayandığı hallerde maddi anlamda gerçek zarar ziyanın meydana gelmesinin gerekmediği, Davacının makul ve mutat huzurunun bozulduğunu ortaya koymasının yeterli olduğu keza aynı eserin 147. sayfasında paragraf 292 şöyle ifade edilmiştir.
“In nuisance where the claim is laid for loss of amenity, as by noxious fumes, noise and like, it is necessary to show substantial, such as the sensible diminution of comfort according to the modern nations of ordinary comfort of existence.”
İlk Mahkeme, Aleyhine istinaf edilen/Davacılar lehine
10 000 TL genel zarar ziyana hükmederken, Davacıların çok ciddi
sıkıntı yaşadıklarını ve özellikle manen yıprandıklarını
dikkate almıştır. (Mavi 253)
Özellikle küçüklerin mevcut rahatsızlıktan ne derece
olumsuz etkilendiklerine ilişkin şahadet olmadığı gibi, İlk
Mahkemenin de çocuklarla ilgili ayrı bir bulgusu yoktur. Bu
25
nedenle, verilen rahatsızlığın ailenin bütününe olduğunu kabul
etmek gerekmektedir.
İlk Mahkemenin kabul ettiği şahadete göre, Davacılar yaz
aylarında bile evlerinin içerisinde oturmak zorunda kaldılar,
uykusuz ve huzursuz geceler geçirdiler.
Benzeri davalarda ne kadar tazminat verildiğini dikkate
alarak, adil ve makûl bir tazminat tayin etmek mümkündür.
Daha önce bahsini ettiğimiz Vine Industries Ltd v. Spyros
G.Pavlides davasında, 1950 yılında 50 KL’sı tazminata
hükmedilirken şöyle denmiştir:
“a doctor suffered great discomfort and some temporary loss of health as a result of smell and had to keep the house shut up during hot weather and could only work with difficulty at the practice of his profession and ceased to sleep in the house though his wife and children remained in the house, but he took them away at week-ends. These conditions lasted for approximately four months. The District Court of Limassol assessed the diminution of comfort and bodily welfare of the Plaintiff and his family at £50 and the Supreme Court had this to say:-
It is impossible for us to say that they were wrong.”
Görülebileceği gibi, benzeri sonuçlara yol açan
rahatsızlığın ölçü alındığı bu davada, Davacı ve ailesi için 50
KL’sı tazminata hükmedilmiştir.
1950’den bugüne kadar uzun zaman geçtiğini dikkate
aldığımızda, günümüz koşullarında bu rakamın 1000 stg. veya o
civarda bir rakama denk geldiğini kabul etmemiz gerekir.
Huzurumuzdaki istinafa, konu davada, Davacıların geçici
sağlık sorunları yaşadıklarına ilişkin kabul edilebilir şahadet
olmadığı gibi, İlk Mahkemenin, bu yönde bulgusu da yoktur.
26
Mevcut olgulara göre; İlk Mahkemenin, her Davacı için 2500
TL genel tazminata hükmetmesi, alenen fahiştir ve bu miktarın
azaltılması gerekmektedir.
Mevcut olgular ve benzeri kararlar ışığında, Aleyhine
istinaf edilen/Davacı ve ailesi için toplam 2500 TL genel
tazminatın yeterli olacağı sonucuna varmış bulunuyoruz.
Buna göre 5. istinaf sebebini kısmen kabul ederiz.
SONUÇ:
Tüm yukarıdakiler ışığında, İstinaf edenler sadece 4 ve 5.
istinaf sebeplerinde kısmen başarılı olmuşlardır. Diğer tüm
istinaf sebepleri reddedilir.
Buna göre; İlk Mahkemenin kararı, 2 ve 3. paragraflarında
yer alan men edici emir ve tazminat miktarı, aşağıdaki şekilde
değiştirildikten sonra tümüyle onaylanır.
a. Davalıların Demirhan Köy’ü, Ada No: 137, parsel no.5 ve
6, pafta no: S30C05b4d’de kain gayrimenkullerinde,
Davacıların Demirhan Köy’ü koçan no: A 804, Ada no:
137, parsel no.4, pafta no: S30C05b4d’de kain
gayrimenkullerini ve/veya konutlarını makul bir biçimde
ve makul ölçüde huzur içinde kullanmasına mutat olarak
müdahale teşkil eden hareketlerine yani kuş besleme
faaliyetlerine son vermelerine Hüküm ve Emir verilir.
b. Davalıların müştereken ve münferiden, Davacılara toplam
2500 TL genel tazminat;
c. Yasal faiz; için
Hüküm ve Emir verilir.
27
İstinaf edenlerin kısmen başarılı olduklarını dikkate
alarak, Aleyhine istinaf edilen/Davacıların 1.500 TL istinaf
masrafı ödemelerine Emir verilir.
Narin F.Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç
12 Nisan, 2012
28