1
POLEMİK PARİS’te eşzamanlı olarak patlayan ve yüzlerce insanın hayatına mal olan bombalama eylemini, IŞİD, hiç gecikmeden üstlendi. Öyle sıradan bir üstlenme de değil; İngilizce, Fransızca, Arapça ve galiba Türkçe ifadeler kullanarak... Belli ki, Paris’teki terör kadrosu, bombalı ceketlerini giyer, hedef alıp öldürecekleri insanlar üzerinde deneyecekleri silahlarını kuşanırken, onların hazırlıklarından haberdar olan IŞİD’in basınla ilişkiler bürosu da, eylemler sonrasında yapılacak üstlenme açıklamasını kaleme alıyor ve değişik dillere çevirmeye çalışıyormuş... Ankara’da 102 kişinin canını alan eylemden sonra benzer bir titizlikle hazırlanmış bir üstlenme açıklaması yapmamıştı IŞİD... Neden Paris’e saldırdı? Neden çok sayıda insanın canını almayı amaçladı? Cevabım şu: Genel olarak Batı, özel olarak Fransa hedef alınsa bile, IŞİD’in “devlet” olma iddiasını aklınızda tutarsanız, eylemlerin aslında Batı’da yaşayan Müslümanlar düşünülerek planlandığını anlarsınız. IŞİD, bu eylemiyle, kalabalık bir Müslüman nüfusu topraklarında barındıran Fransa’ya “Onları içinde tutmaya devam edersen kendini güvende hissetme” mesajını verirken, bu eylem sonrasında Fransızların güvenini kaybedecek Müslüman nüfusa da “Orada hiç durma, koş, Hilâfet Devleti’ne katıl” dolaylı mesajını iletme çabasında. IŞİD’i fazla önemsemeyen, kılık kıyafetlerine bakıp çağdışı bir grup tespitinde bulunarak “Bunlardan fazla zarar gelmez” sonucunu çıkaranlar, karşılarındaki tehdidi küçümsemekle hata ediyorlar. Kendisine yönelik düşmanlıktan bile beslenen bir örgüt IŞİD... Özellikle şu son cümle üzerinde biraz düşünmenizi isterim. GÜNDEM 17 16 Kasım 2015 PAZARTESİ Editör: Ozan SÜRÜCÜ PROF. DR. YAŞAR GÜRBÜZ: PROF. DR. HASAN KÖNI: DOĞU ERGIL: NASIL yoğun bir haftaydı, tahmin edemezsiniz... Haftalardır Amir Ateş üstadımızın İstanbul için bestelediği eserlerinin icra edileceği konseri beklemekteydim. Amir Hoca’nın başkanı olduğu Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin, şef Yıldırım Bekçi riyasetindeki korosunun birlikte ve içlerinden bazılarının solo olarak seslendireceği şarkılardan oluşan konseri... Sunucu Mustafa Yolaşan’ın “Musikimizin cumhurbaşkanı” diye sunduğu Alaaddin Yavaşça hocamız da CRR salonundaydı o akşam; pek çok başka musikisever ile birlikte... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da beklendiği için Amir Ateş bir sürpriz hazırlamıştı: Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul” şiirinin bestesi... Müthiş bir şarkı çıkmış şiirden... Aynı gün, İstanbul’u bir süreliğine de olsa dünya sanat başkenti konumuna yükselten “Contemporary Istanbul” (CI) etkinliğinin açılışı vardı. 10 yıldır bugün- lerde düzenlenen toplu sergiye dünyanın hemen bütün önemli galerileri port- föylerindeki sanatçıların eserleriyle katılıyor. Kolay üstlenilemeyecek çapta bir organizasyon... Bu yılın konuk ülkesi İran olarak belirlenmişti. Katılımcıların çoğu benim gibi İranlı sanatçıların eserleri karşısında şaşkınlık yaşadı. Gelenekle çağdaş sanatı muazzam harmanlayan çalışmaları var İranlı sanatçıların çünkü. Mihmandarlığımı üstlenen Prof. Hasan Bülent Kahraman’la, önce kendisinin düzenlediği İspanyol fotoğraf sanatçısı Pablo Genoves’in sergisini gezdim, ardından kendimizi çağdaş sanatın en parlak örneklerini sunan koridorlara attık. Tanıdık galeri sahiplerine, açılışı üzerinden henüz birkaç saat geçmiş CI’dan memnun olup olmadıklarını sorduğumda, hepsi mutlu göründü. İlk gün sergilenen eserlerin yüzde 35’i yeni sahiplerini bulmuştu bile... Ertesi gün, Yeni Camii’nin elden geçirilen “Hünkâr Mahfili” girişinde bir sergi açılışına koştum. Bir dönem AK Parti’den milletvekilliği de yapmış “Yeryüzü Doktorları” girişimi üyelerinden Süleyman Gündüz’ün “Kudüs” resimleri sergisine... Süleyman Gündüz mazlumlarla ilgilenen bir isim. Mazlumlar coğrafyasını onun kadar yakın tanıyan bir başkası her- halde dünyada da az bulunur. Ara Güler üstadın yakın dostudur ve gittiği her coğrafyadan konuşan fotoğraflarla döner. İstanbul Ticaret Odası himayesindeki “Kudüs” sergisini 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açtı. Contemporary Istanbul dün sona erdi, ama “Kudüs” sergisi bu ayın sonuna kadar gezilebilir. Eşi benzeri bulunmayan bir örgüt IŞİD DÜNYANIN önde gelen gazeteleri dijital çağda ayakta kalmak, hatta teknolojinin imkânlarından yararlanarak güçlenmek için seferber. New York Times birkaç denemeden sonra “Times Insider” diye kendini okurlara açmayı ve “Times Now” adını taşıyan akıllı telefon ve tablet uygulamasıyla her an taze haber sunmayı becerdi. Benzer başka denemeler de söz konusu uluslararası medyada... Sizlerin “böbürlenme” sanmayacağını bilsem, “Habertürk’ün ‘Dokun’ platformu diğer bütün medya-dijital birliktelikleri denemelerini aşan en önemli orijinal proje” diyeceğim. Yalnız haberler ve yazıları okumakla kalmıyorsunuz... İndirdiğiniz Habertürk adlı telefon uygulamasını kullanarak daha fazlasını görsel-işitsel olarak değerlendiriyorsunuz da. Telefonunuz istediğiniz yazıyı size okuyor, sayfada kullanılamayan video gibi malzemelere erişmenizi de sağlıyor. Hiç denemediyseniz, lütfen birazcık zahmete katlanarak gazeteyle dijital evliliğin nasıl olağanüstü bir sonuç verdiğini gözlerinizle görünüz. İşaretli fotoğraf ve haberlere telefonunuzdaki Habertürk uygulamasının açtığı kamerayı tutarak... İleride, yazarınızın ertesi gün gazetede yer alacak yazısına nasıl hazırlandığını, hangi kitaplar ve makaleleri tarayıp kimlerle görüştükten sonra masasına oturduğunu, bilgisayar karşısında nasıl soğuk terler döktüğünü, yazı bittikten sonra bile en son teslim saatine kadar ne gibi değişiklikler yaptığını size canlı olarak sunmak dahi söz konusu olabilir. Ama ileride. Daha şimdiden gününü sizlerle paylaşan yazarlarımız var. Ne hoş... Gazetenize dokunarak teknolojiye de “Merhaba” diyorsunuz... “HATIRLARSIN” dedi dostum, “Ergenekon süreci devam ederken ilk şaşkınlığı İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasıyla birlikte yaşamıştık. O günkü yazında adı geçiyor diye, hiç ilgin olmadığı halde, seni suçlayan da çıkmıştı. Ardından Türkân Saylan’ın evine ve vakfına baskınlar geldi; en sonra da henüz basılmamış bir kitabın yazarı Ahmet Şık ile Hrant Dink suikastını araştıran Nedim Şener içeri alındı”... Elbette hatırladım. “Peki, o günlerde seninle paylaştığım ‘Bunu yapan farklı bir el’ düşüncemi de hatırlıyor musun?” Hatırlıyordum... “Bugün de ‘farklı bir el’ devrede, inan bana” dedi dostum. Yakın geçmişinde 28 Şubat’ı yaşamış bir kesimin, ev ve işyeri basacağını, ellerine kelepçe takılan kadınlarla güç gösterisi yapacağını sanmıyormuş... Kendisini “muhafazakâr ve dindar” olarak tanıtan birilerinin, “intikamcı” tavra bürünüp “Vazgeçtim diyenler de kurtulamaz, hesap verecekler” avâzesiyle ortaya atılmasıymış kendisini kuşkuya düşüren... “Mekke’nin fethinden sonra, Hz. Peygamber, geçmişi sıfırladığını, vaktiyle kendisine ve inançlarına düşmanlık yapanların bağışlandığını ilan etmişti. Evine sığınanları koruması altına aldı. Amcası Hz. Hamza’yı öldürüp kalbini yiyen Vahşi adlı kişiyi bile... Bir parçacık İslam tarihi okumuş veya cuma namazlarına gidip hutbe dinlemiş birinin ‘İntikam da, intikam’ tavrı sergilemesi bu yüzden mümkün değildir.” Dostum şunu da duyurmamı istedi: “Ergenekon olayında devreye giren ‘farklı el’, süreci rayından saptırdı, başlatan ve hassasiyetle sürdürenlerin başına işler açtı; bugün onlar yargılanıyor... Şimdi de ‘farklı el’ devredeyse, bugünkü süreci yürütenlerin başına çorap örülmesi için bu yapılıyor olabilir...” Ne dediyse yazdım. Habertürk’e dokun Amir Ateş konserinden CI’ya ve Kudüs fotoğraf sergisine... Öznur KARSLI-Kurthan DEMİR/İSTANBUL PARIS ’te yaşanan vahşi terör saldırılarının ardın- dan Fransa’nın “Teröre karşı savaşacağız” mesa- jını verip olağanüstü hal ilan etmesi, Batılı ülkelerde güvenlikçi politikaları tekrar gündeme getirdi... 11 Eylül saldırılarının ardından güvenlik önlemlerini zirveye çıkaran ABD gibi Fransa da aynı yönteme mi başvuracak? Sert güvenlik önlemleri, küresel terörü engeller mi? Yoksa en çok özgürlükleri ve Avrupa’nın kapısına dayanan göçmenleri mi etkiler? Uzmanlar, özgürlükler konusunda ayrılsa da mültecileri daha zor günlerin beklediği konusunda hemfikir... 11 Eylül sonrası ABD tarzı güvenlik önlemlerinin yeniden alınması, küresel terörü bitirir mi? Avrupa yeni dönemde özgürlük-güvenlik dengesini kurabilecek mi? ‘İnsan haklarını kısıtlayacak’ ‘Mülteciler için çok daha zor olacak’ BATILI ülkeler Ortadoğu’daki bu savaşın hem üretici hem de yaratıcısı. Batı’nın emriyle Suudi Arabistan üzerinden cihatçılara para ve destek gidiyor. Silah satışları çok kârlı devam ediyor. Bütün bunlar sona erdirilmedikçe sertleştirilen güvenlik önlemleri, istihbarat dinlemeleri, ceza artırmaları ile terör önlenemez. Mülteci sorunu da çözülemez. Batı, insan hakları nutukları atıyor. Güvenlikçi tedbirler aldıkça kendi söyledikleri insan haklarını ve özgürlükleri kısıtlayacaklar. Güvenlik nereye kadar sürecek? MÜLTECILERIN sorununu bir mülteciler açısından bir de onları kabul eden ülkeler açısından değerlendirmek lazım. Bundan sonraki süreç çok daha zor olacak. Daha ince eleyip sık dokuyacaklar ve daha az insan alacaklar. Durum kötüleşiyor; öncelikle kapılar, sonra da gönüller kapanıyor. Terörizmin karşısında toplumlar ve yönetimler kendini korumak için aşırılıklara başvurup bazı özgürlükleri kısıtlayabiliyorlar. Fakat bunların hepsini geçici olarak yapıyorlar, zaten kalıcı olsa bu önlem değil faşizm olur. ‘Özgürlüklere kolay kolay dokunulmaz’ ‘Aşırı sağ hareketi güçlendirecek’ FRANSA’nın alacağı sert güvenlik önlemleri ülke içinde olacak. Küresel terörü bitirmek için değil. Tabii önlemler mültecilerin Fransa’ya girişini zorlaştı- racaktır. Terör olayları arttıkça mülteci- lere korku ve panikle bakacaklar. Her türlü yabancı düşmanlığına dönüşüyor. Bundan sonraki süreçte Fransa’da mil- liyetçi akımlar daha da güçlenecek. Vize almak, Fran- sa’ya gitmek kolay olmayacaktır. Fransa dünyadaki tek özgürlükler ülkesidir, devlet insan haklarıyla oynaya- maz. Yaparsa kıyamet kopar. Yabancılara yönelik kısıtla- malar yapabilir ancak Fransız vatandaşına yapamaz. CHARLIE Hebdo saldı- rısından sonra Fransa’da güvenlik tedbirleri tartışılı- yordu. Özellikle mülteci akı- mının başlamasıyla birlikte, “Özgürlük-güvenlik dengesi nasıl sağlanacak?” diye kafa yoruluyordu. Güvenlikçi poli- tikalar, mültecileri olumsuz etkileyecekken, ülkede aşırı sağ hareketin de yükselmesine neden olacaktır. Fran- sa’da sosyalist hükümet çok kültürlülüğü, özgürlükçü- lüğü savunuyor. Dolayısıyla bu tedbirler söylemlerinin tersi olacak. Bu durum da sağ partilerin işine yarayacak. PROF. DR. ÇAĞRI ERHAN: ‘Farklı bir el’ devredeyse... İspanya Başbakanı Adana’da Patriot denetledi G20 Liderler Zirvesi için Antalya’da bulunan Ispanya Başbakanı Mariano Rajoy, dün Ada- na’ya geçti. Ispanyol Patriot füze bataryası- nın konuşlu olduğu Seyhan Ilçe Jandarma Komutanlığı Korgeneral Recai Engin Kış- lası’na giden Rajoy, birlik komutanı Yarbay Juan Carlos Castilla’dan bilgi aldı. Rajoy, burada askerlere hitaben yaptığı konuş- mada, “Hiç kimsenin terör tehdidinin dışında olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Terörizm, savunmasız, masum, sivil halkı tehdit eden ve barbarca vuran bir bela” dedi. n AA

denetledi AA Eşi benzeri bulunmayan bir örgüt IŞİDim.haberturk.com/images/others/2015/11/16/htgzt_20151116_17.pdfGÜNDEM GÜNDEM Editör: Ozan SÜRÜCÜ 16 Kasım 2015 PAZARTES

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: denetledi AA Eşi benzeri bulunmayan bir örgüt IŞİDim.haberturk.com/images/others/2015/11/16/htgzt_20151116_17.pdfGÜNDEM GÜNDEM Editör: Ozan SÜRÜCÜ 16 Kasım 2015 PAZARTES

POLEMİK

POLEMİK

PARİS’te eşzamanlı olarak patlayan ve yüzlerce insanın hayatına mal olan bombalama eylemini, IŞİD, hiç gecikmeden üstlendi. Öyle sıradan bir üstlenme de değil; İngilizce, Fransızca, Arapça ve galiba Türkçe ifadeler kullanarak...

Belli ki, Paris’teki terör kadrosu, bombalı ceketlerini giyer, hedef alıp öldürecekleri insanlar üzerinde deneyecekleri silahlarını kuşanırken, onların hazırlıklarından haberdar olan IŞİD’in basınla ilişkiler bürosu da, eylemler sonrasında yapılacak üstlenme açıklamasını kaleme alıyor ve değişik dillere çevirmeye çalışıyormuş...

Ankara’da 102 kişinin canını alan eylemden sonra benzer bir titizlikle hazırlanmış bir üstlenme açıklaması yapmamıştı IŞİD...

Neden Paris’e saldırdı? Neden çok sayıda insanın canını almayı amaçladı?

Cevabım şu: Genel olarak Batı, özel olarak Fransa hedef alınsa bile, IŞİD’in “devlet” olma iddiasını aklınızda tutarsanız, eylemlerin aslında Batı’da yaşayan Müslümanlar düşünülerek planlandığını anlarsınız.

IŞİD, bu eylemiyle, kalabalık bir Müslüman nüfusu topraklarında barındıran Fransa’ya “Onları içinde tutmaya devam edersen

kendini güvende hissetme” mesajını verirken, bu eylem sonrasında Fransızların güvenini kaybedecek Müslüman nüfusa da “Orada hiç durma, koş, Hilâfet Devleti’ne katıl” dolaylı mesajını iletme çabasında.

IŞİD’i fazla önemsemeyen, kılık kıyafetlerine bakıp çağdışı bir grup tespitinde bulunarak “Bunlardan fazla zarar gelmez” sonucunu çıkaranlar, karşılarındaki tehdidi küçümsemekle hata ediyorlar.

Kendisine yönelik düşmanlıktan bile beslenen bir örgüt IŞİD...

Özellikle şu son cümle üzerinde biraz düşünmenizi isterim.

GÜNDEM

GÜNDEM

1716 Kasım 2015 PAZARTESİEditör: Ozan SÜRÜCÜ

PROF. DR. YAŞAR GÜRBÜZ:

PROF. DR. HASAN KÖNI: DOĞU ERGIL:

NASIL yoğun bir haftaydı, tahmin edemezsiniz...

Haftalardır Amir Ateş üstadımızın İstanbul için bestelediği eserlerinin icra edileceği konseri beklemekteydim. Amir Hoca’nın başkanı olduğu Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin, şef Yıldırım Bekçi riyasetindeki korosunun birlikte ve içlerinden bazılarının solo olarak seslendireceği şarkılardan oluşan konseri...

Sunucu Mustafa Yolaşan’ın “Musikimizin cumhurbaşkanı” diye sunduğu Alaaddin Yavaşça hocamız da CRR salonundaydı o akşam; pek çok başka musikisever ile birlikte...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da beklendiği için Amir Ateş bir sürpriz hazırlamıştı: Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul” şiirinin bestesi... Müthiş bir şarkı çıkmış şiirden...

Aynı gün, İstanbul’u bir süreliğine de olsa dünya sanat başkenti konumuna yükselten “Contemporary Istanbul” (CI) etkinliğinin açılışı vardı. 10 yıldır bugün-

lerde düzenlenen toplu sergiye dünyanın hemen bütün önemli galerileri port-föylerindeki sanatçıların eserleriyle katılıyor.

Kolay üstlenilemeyecek

çapta bir organizasyon... Bu yılın konuk ülkesi İran olarak

belirlenmişti. Katılımcıların çoğu benim gibi

İranlı sanatçıların eserleri karşısında şaşkınlık yaşadı. Gelenekle çağdaş sanatı muazzam harmanlayan çalışmaları var İranlı sanatçıların çünkü.

Mihmandarlığımı üstlenen Prof. Hasan Bülent Kahraman’la, önce kendisinin düzenlediği İspanyol fotoğraf sanatçısı Pablo Genoves’in sergisini gezdim, ardından kendimizi çağdaş sanatın en parlak örneklerini sunan koridorlara attık.

Tanıdık galeri sahiplerine, açılışı üzerinden henüz birkaç saat geçmiş CI’dan memnun olup olmadıklarını sorduğumda, hepsi mutlu göründü. İlk

gün sergilenen eserlerin yüzde 35’i yeni sahiplerini bulmuştu bile...

Ertesi gün, Yeni Camii’nin elden geçirilen “Hünkâr Mahfili” girişinde bir sergi açılışına koştum. Bir dönem AK Parti’den milletvekilliği de yapmış “Yeryüzü Doktorları” girişimi üyelerinden Süleyman Gündüz’ün “Kudüs” resimleri sergisine...

Süleyman Gündüz mazlumlarla

ilgilenen bir isim. Mazlumlar coğrafyasını onun kadar yakın tanıyan bir başkası her-halde dünyada da az bulunur. Ara Güler üstadın yakın dostudur ve gittiği her coğrafyadan konuşan fotoğraflarla döner.

İstanbul Ticaret Odası himayesindeki “Kudüs” sergisini 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açtı. Contemporary Istanbul dün sona erdi, ama “Kudüs” sergisi bu ayın sonuna kadar gezilebilir.

Eşi benzeri bulunmayan bir örgüt IŞİDDÜNYANIN önde gelen gazeteleri

dijital çağda ayakta kalmak, hatta teknolojinin imkânlarından yararlanarak güçlenmek için seferber. New York Times birkaç denemeden sonra “Times Insider” diye kendini okurlara açmayı ve “Times Now” adını taşıyan akıllı telefon ve tablet uygulamasıyla her an taze haber sunmayı becerdi.

Benzer başka denemeler de söz konusu uluslararası medyada...

Sizlerin “böbürlenme” sanmayacağını bilsem, “Habertürk’ün ‘Dokun’ platformu diğer bütün medya-dijital birliktelikleri denemelerini aşan en önemli orijinal proje” diyeceğim.

Yalnız haberler ve yazıları okumakla kalmıyorsunuz... İndirdiğiniz Habertürk adlı telefon uygulamasını kullanarak daha fazlasını görsel-işitsel olarak değerlendiriyorsunuz da. Telefonunuz istediğiniz yazıyı size okuyor, sayfada kullanılamayan video gibi malzemelere erişmenizi de sağlıyor. Hiç denemediyseniz, lütfen birazcık zahmete katlanarak gazeteyle dijital evliliğin nasıl olağanüstü bir sonuç verdiğini gözlerinizle görünüz. İşaretli fotoğraf ve haberlere telefonunuzdaki Habertürk uygulamasının açtığı kamerayı tutarak...

İleride, yazarınızın ertesi gün gazetede yer alacak yazısına nasıl hazırlandığını, hangi kitaplar ve makaleleri tarayıp kimlerle görüştükten sonra masasına oturduğunu, bilgisayar karşısında nasıl soğuk terler döktüğünü, yazı bittikten sonra bile en son teslim saatine kadar ne gibi değişiklikler yaptığını size canlı olarak sunmak dahi söz konusu olabilir.

Ama ileride. Daha şimdiden gününü sizlerle

paylaşan yazarlarımız var. Ne hoş... Gazetenize dokunarak teknolojiye de

“Merhaba” diyorsunuz...

“HATIRLARSIN” dedi dostum, “Ergenekon süreci devam ederken ilk şaşkınlığı İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasıyla birlikte yaşamıştık. O günkü yazında adı geçiyor diye, hiç ilgin olmadığı halde, seni suçlayan da çıkmıştı. Ardından Türkân Saylan’ın evine ve vakfına baskınlar geldi; en sonra da henüz basılmamış bir kitabın yazarı Ahmet Şık ile Hrant Dink suikastını araştıran Nedim Şener içeri alındı”...

Elbette hatırladım. “Peki, o günlerde seninle

paylaştığım ‘Bunu yapan farklı bir el’ düşüncemi de hatırlıyor musun?”

Hatırlıyordum... “Bugün de ‘farklı bir el’ devrede,

inan bana” dedi dostum. Yakın geçmişinde 28 Şubat’ı yaşamış

bir kesimin, ev ve işyeri basacağını, ellerine kelepçe takılan kadınlarla güç gösterisi yapacağını sanmıyormuş... Kendisini “muhafazakâr ve dindar” olarak tanıtan birilerinin, “intikamcı” tavra bürünüp “Vazgeçtim diyenler de kurtulamaz, hesap verecekler” avâzesiyle ortaya atılmasıymış

kendisini kuşkuya düşüren... “Mekke’nin fethinden sonra,

Hz. Peygamber, geçmişi sıfırladığını, vaktiyle kendisine ve inançlarına düşmanlık yapanların bağışlandığını ilan etmişti. Evine sığınanları koruması altına aldı. Amcası Hz. Hamza’yı öldürüp kalbini yiyen Vahşi adlı kişiyi bile... Bir parçacık İslam tarihi okumuş veya cuma namazlarına gidip hutbe dinlemiş birinin ‘İntikam da, intikam’ tavrı sergilemesi

bu yüzden mümkün değildir.” Dostum şunu da duyurmamı istedi:

“Ergenekon olayında devreye giren ‘farklı el’, süreci rayından saptırdı, başlatan ve hassasiyetle sürdürenlerin başına işler açtı; bugün onlar yargılanıyor... Şimdi de ‘farklı el’ devredeyse, bugünkü süreci yürütenlerin başına çorap örülmesi için bu yapılıyor olabilir...”

Ne dediyse yazdım.

Habertürk’e dokun

Amir Ateş konserinden CI’ya ve Kudüs fotoğraf sergisine...

Öznur KARSLI-Kurthan DEMİR/İSTANBUL

PARIS’te yaşanan vahşi terör saldırılarının ardın-dan Fransa’nın “Teröre karşı savaşacağız” mesa-jını verip olağanüstü hal ilan etmesi, Batılı ülkelerde güvenlikçi politikaları tekrar gündeme getirdi... 11 Eylül saldırılarının ardından güvenlik önlemlerini zirveye çıkaran ABD gibi Fransa da aynı yönteme mi başvuracak? Sert güvenlik önlemleri, küresel terörü engeller mi? Yoksa en çok özgürlükleri ve Avrupa’nın kapısına dayanan göçmenleri mi etkiler? Uzmanlar, özgürlükler konusunda ayrılsa da mültecileri daha zor günlerin beklediği konusunda hemfikir...

11 Eylül sonrası ABD tarzı güvenlik önlemlerinin yeniden alınması, küresel terörü bitirir mi?

Avrupa yeni dönemde özgürlük-güvenlik dengesini kurabilecek mi? ‘İnsan haklarını

kısıtlayacak’‘Mülteciler için çok daha zor olacak’

BATILI ülkeler Ortadoğu’daki bu savaşın hem üretici hem de yaratıcısı. Batı’nın emriyle Suudi Arabistan üzerinden cihatçılara para ve destek gidiyor. Silah satışları çok kârlı devam ediyor. Bütün bunlar sona erdirilmedikçe sertleştirilen güvenlik önlemleri, istihbarat dinlemeleri, ceza artırmaları ile terör önlenemez. Mülteci sorunu da çözülemez. Batı, insan hakları nutukları atıyor. Güvenlikçi tedbirler aldıkça kendi söyledikleri insan haklarını ve özgürlükleri kısıtlayacaklar. Güvenlik nereye kadar sürecek?

MÜLTECILERIN sorununu bir mülteciler açısından bir de onları kabul eden ülkeler açısından değerlendirmek lazım. Bundan sonraki süreç çok daha zor olacak. Daha ince eleyip

sık dokuyacaklar ve daha az insan alacaklar. Durum kötüleşiyor; öncelikle kapılar, sonra da gönüller kapanıyor. Terörizmin karşısında toplumlar ve yönetimler kendini korumak için aşırılıklara başvurup bazı özgürlükleri kısıtlayabiliyorlar. Fakat bunların hepsini geçici olarak yapıyorlar, zaten kalıcı olsa bu önlem değil faşizm olur.

‘Özgürlüklere kolay kolay dokunulmaz’

‘Aşırı sağ hareketi güçlendirecek’

FRANSA’nın alacağı sert güvenlik önlemleri ülke içinde olacak. Küresel terörü bitirmek için değil. Tabii önlemler mültecilerin Fransa’ya girişini zorlaştı-racaktır. Terör olayları arttıkça mülteci-lere korku ve panikle bakacaklar. Her türlü yabancı düşmanlığına dönüşüyor. Bundan sonraki süreçte Fransa’da mil-liyetçi akımlar daha da güçlenecek. Vize almak, Fran-sa’ya gitmek kolay olmayacaktır. Fransa dünyadaki tek özgürlükler ülkesidir, devlet insan haklarıyla oynaya-maz. Yaparsa kıyamet kopar. Yabancılara yönelik kısıtla-malar yapabilir ancak Fransız vatandaşına yapamaz.

CHARLIE Hebdo saldı-rısından sonra Fransa’da güvenlik tedbirleri tartışılı-yordu. Özellikle mülteci akı-mının başlamasıyla birlikte, “Özgürlük-güvenlik dengesi nasıl sağlanacak?” diye kafa yoruluyordu. Güvenlikçi poli-

tikalar, mültecileri olumsuz etkileyecekken, ülkede aşırı sağ hareketin de yükselmesine neden olacaktır. Fran-sa’da sosyalist hükümet çok kültürlülüğü, özgürlükçü-lüğü savunuyor. Dolayısıyla bu tedbirler söylemlerinin tersi olacak. Bu durum da sağ partilerin işine yarayacak.

PROF. DR. ÇAĞRI ERHAN:

‘Farklı bir el’ devredeyse...

İspanya Başbakanı Adana’da Patriot denetledi

G20 Liderler Zirvesi için Antalya’da bulunan Ispanya Başbakanı Mariano Rajoy, dün Ada-na’ya geçti. Ispanyol Patriot füze bataryası-nın konuşlu olduğu Seyhan Ilçe Jandarma Komutanlığı Korgeneral Recai Engin Kış-lası’na giden Rajoy, birlik komutanı Yarbay

Juan Carlos Castilla’dan bilgi aldı. Rajoy, burada askerlere hitaben yaptığı konuş-mada, “Hiç kimsenin terör tehdidinin dışında olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Terörizm, savunmasız, masum, sivil halkı tehdit eden ve barbarca vuran bir bela” dedi. n AA