Upload
lekien
View
215
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
2016-2017
Kenan ARSLAN
Teacher of English
DICTIONARY for TEOG 2
Unit 1- 8
A
A lot of: çok fazla
A number of: bir dizi, bir miktar
A part of ourselves: kendimizden bir parça
a.m.: öğleden önce
A: bir, herhangi bir (ünsüzlerden önce)
Abbreviation: kısaltma
Ability: yetenek
About: hakkkında, yaklaşık
Above: yukarıda, yukarıdaki
Abroad: yurtdışı
Absolutely: kesinlikle
Absorb: emmek, içine çekmek
Accept: kabul etmek
Access (Fiil): ulaşmak, bağlanmak, erişmek
Access (İsim): erişim, giriş, ulaşma
Accessory: aksesuar
Accident: kaza
Accidentally: kazara, tesadüfen
Accommodation: konaklama, kalacak yer
According to: -e göre
Account: hesap
Act out: sergilemek, yapmak, uygulamak
Activity: etkinlik, faaliyet
Actually: aslında
Add: eklemek, katmak
Addict: bağımlı, tiryaki
Addicted: bağımlı
Addiction: bağımlılık
Adjective: sıfat
Adrenalin: adrenalin
ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line):
Asimetrik Sayısal Abone Hattı, günümüzde
internet bağlantısı için en çok kullanılan bağlantı
tekniğidir
Adult: yetişkin, erişkin
Advantage: avantaj, olumlu yön
Adventure: macera
Adventurous: maceralı, maceracı
Adverb: zarf
Advertisement: reklam, ilan
Advice: tavsiye
Advise: tavsiye etmek
Aegean: Ege
Affect: etkilemek
Afford: parası yetmek, gücü yetmek
Afraid: korkmuş, korkmak
After that: ondan sonra
After: sonra
Afternoon: öğleden sonra
Again: tekrar, yine
Against: karşı, karşısında
Age: yaş, çağ, devir
Ago: önce
Agree: kabul etmek, aynı fikirde olmak, katılmak
Aim: amaç
Air: hava
All around: her yönden, çepeçevre
All is well: Her şey yolunda
All over the world: tüm dünyada
All right: iyi, tamam
All: bütün, tüm, hepsi
Alley: geçit, dar yol, patika
All-inclusive: her şey dâhil
Allow: izin vermek
Almond: badem
Almost: neredeyse, hemen hemen
Alone: yalnız
Along: boyunca, yanı sıra
Alphabet: Alfabe
Also: aynı zamanda, ayrıca
Always: her zaman
Amazing: inanılmaz, şaşırtıcı, hayret verici
Among: arasında
Amusing: eğlendirici, güldürücü
An: bir, herhangi bir (ünlülerden önce)
Ancient: eski
And: ve
Animated / Animation: animasyon filmi
Animated movie: animasyon filmi, çizgi film
Ankle: ayak bileği
Annoyed: kızgın, sinirlenmiş
Another: başka bir, diğer bir
Answer (Fiil): cevaplamak
Answer (İsim): cevap
Antenna: anten
Anxious: endişeli, kaygılı
Any: hiç, herhangi bir
Anymore: artık
Anyone: hiç kimse, herhangi bir kimse
Anything: hiçbir şey, herhangi bir şey
Anyway: her halükarda, neyse, yine de
Anywhere: hiçbir yer, herhangi bir yer
Apartment block: apartman bloğu
Apologize: özür dilemek
Apology: özür
Appear: görünmek, gözükmek
3
Application: uygulama
Appointment: randevu
Appropriate: uygun
Approximate: yaklaşık, yakın
Approximately: yaklaşık olarak
Arboretum: botanik bahçesi
Architect: mimar
Architectural: mimarî
Architecture: yapı, mimarlık
Are you sure? – Emin misin?
Area: alan, bölge
Argue: tartışmak, atışmak
Arm: kol
Around the world: dünya çapında
Around: civarında, etrafında
Arrangement: düzenleme, plan
Arrive: varmak, ulaşmak
Art: sanat
As … as: kadar
As much as possible: olabildiğince
As soon as: -er –mez, en kısa sürede
As: gibi, olarak, kadar, iken
Asia: Asya
Ask for: istemek
Ask: sormak
Assessment: değerlendirme
At least once a day: en azından günde bir kez
At least: en az
At present: şu anda
At the moment: şu anda
At: -de, -da, -e, -a
Attachment: emaillere eklenen dosya
Attend: katılmak
Attention: dikkat
Attract: çekmek, cezbetmek
Attraction: çekim merkezi
August: Ağustos
Aunt: teyze, hala, yenge
Australia: Avustralya
Available: uygun, müsait
Avenue: cadde, bulvar
Avoid: kaçınmak
Away: uzakta
Awesome: müthiş, harika
B
B4N (Bye for now): şimdilik hoşça kal
Back (someone) up: (birisine) destek olmak,
destek çıkmak
Back: geri
Backgammon: tavla
Backyard: arka bahçe
Bad at: bir şeyde kötü olmak
Bad line: cızırtılı hat, bozuk hat
Bad: kötü
Bag: çanta
Bake: fırında pişirmek
Baking powder: kabartma tozu
Baking sheet: pişirme kâğıdı, fırın kağıdı
Ball: top
Balloon: balon
Banana: muz
Band: müzik grubu, bando, orkestra
Bank: (nehir, göl v.b.) kıyı, kenar
Bank: banka
Barbecue: barbekü, mangal
Barber: berber
BASE jumping: yüksek binalar, kuleler,
köprüler vs. üzerinden paraşütle atlama
aktivitesi / sporu
Basic: temel, esas
Bath: banyo, küvet
Bathroom: banyo
Battery: pil, batarya
Bazaar: çarşı, pazar
BBL (Be back later): sonra ararım, geri
dönerim
Be back: geri dönmek
Be careful: dikkatli ol
Be into something: bir şeyle ilgilenmek
Be physically active: fiziksel olarak aktif olmak
Be: olmak
Beach: plaj, kumsal
Beat: dövmek, yenmek, (yumurta) çırpmak
Beaten: çırpılmış
Beautiful: güzel
Because of: nedeniyle, -den ötürü
Because: çünkü
Become: olmak
Bed and breakfast: pansiyon
Bed: yatak
Bedroom: yatak odası
Bedtime: yatma vakti tumingilizce.com
4
Beef: sığır eti
Before: önce
Begin: başlamak
Beginning: başlangıç
Behave: davranmak
Behavior: davranış
Believe: inanmak
Bell: çan, zil
Belong to: ait olmak
Below: aşağıda, aşağıdaki
Benefit: fayda, yarar
Berry: dut, meyve
Best wishes: En iyi dileklerimle
Best: en iyi
Bestseller: en çok satan kitap
Better: daha iyi
Between: arasında
Bicycle / Bike: bisiklet
Big: büyük
Bike: bisiklet
Bill: fatura
Billion: milyar (1.000.000.000)
Billionaire: milyarder
Bin: çöp kutusu
Bird: kuş
Birthday party: doğum günü partisi
Birthday: doğum günü
Biscuit: bisküvi, kurabiye
Bit: biraz
Blend: karıştırmak, harmanlamak
Blog: blog, teknik bilgi gerektirmeden, kendi
istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan
insanların oluşturabildikleri, günlüğe benzeyen
web siteleridir
Blue Mosque: Sultanahmet Camii
Board game: tahta üzerinde oynanan oyun
Board: tahta
Boat: tekne
Boil: kaynamak, kaynatmak, haşlamak
Bon appetite: afiyet olsun.
Book fair: kitap fuarı
Book: kitap
Bookcase: kitaplık
Booklet: kitapçık, broşür
Bookworm: kitap kurdu
Border: sınır, kenar
Bored: sıkılmış, bıkkın
Boring: sıkıcı
Bosphorus: İstanbul Boğazı
Boss: patron, müdür
Both … and …: hem … hem …
Both: her ikisi de
Bottom: alt, dip
Bowl: kâse, tas, çanak
Bowling alley: bovling pisti
Box: kutu
Bracket: parantez
Brake lever: fren kolu
Brake: fren
Bread: ekmek
Breadcrumb: ufalanmış ekmek
Break (Fiil): kırmak
Break (İsim): ara, mola, teneffüs
Breakfast: kahvaltı
Bridge: köprü
Bring: getirmek
Britain: Britanya
Brochure: broşür, kitapçık
Broken: kırık, kırılmış, bozuk
Brother: erkek kardeş
Browse: göz atmak, taramak
Browser: tarayıcı
Brush teeth: diş fırçalamak
Brush: fırçalamak, fırçayla sürmek
Buddy/ buddies: ahbap, sıkı dost
Budget: bütçe
Bug: böcek
Build: inşa etmek
Building block: lego
Building: bina
Bungee jumping: bireylerin yüksek bir yerden
(örneğin bir köprü) aşağıya atladıkları ve esnek
bir halatla yukarı çekildikleri, heyecan verici bir
etkinliktir.
Burn: yanmak, yakmak
Bus stop: otobüs durağı
Bus: otobüs
Business class: iş adamı sınıfı (uçakta)
Business: iş
Busy: meşgul
But: fakat, ama, ancak
Butter: tereyağı
Button: düğme
Buy: satın almak
Buyer: alıcı, müşteri
By using: kullanarak
5
By: ile, vasıtasıyla, kenarında, tarafından
Bye: hoşçakal
Byzantine: Bizanslı
C
Cabbage: lahana
Cable modem: kablolu modem
Cable: kablo
Café: kafe
Cake: kek, pasta
Caliphate: halifelik
Call (Fiil): telefon etmek, aramak, demek
Call (İsim): arama, görüşme
Call back later: daha sonra aramak
Call back: geri aramak, dönmek (telefon)
Call on: ziyaret etmek, uğramak
Call: telefon etmek, aramak, seslenmek,
çağırmak
Called: denilir, adında
Caller: arayan kişi
Can: -ebilmek
Can’t help: kendini alamamak
Can’t stand: dayanamamak, katlanamamak
Canadian: Kanadalı
Candidate: aday
Candied chestnut: kestane şekeri
Candied: şekerlenmiş
Canoeing: kano
Canteen: kantin
Capital: başkent
Capitalization: büyük harf kullanma
Car: araba
Care (Fiil): önemsemek, umursamak
Care (İsim): bakım, dikkat, özen
Career: kariyer, meslek hayatı
Careful: dikkatli
Carefully: dikkatli bir şekilde
Caribbean: Karayip, Karayip Denizi
Carpet: halı
Carrot: havuç
Carry: taşımak
Case: durum, vaziyet
Castle: kale
Casual: gündelik, sıradan
Cat: kedi
Catch: yakalamak, kavramak
Cattle: sığır
Cauliflower: karnabahar
Cause: neden olmak, sebep olmak
Cave: mağara
Caving: mağaracılık sporu
Center: merkez
Central: merkezî, orta
Centre: merkez
Century: yüzyıl
Certainly: kesinlikle
Chain: zincir
Chair: sandalye
Challenge: meydan okuma
Challenging: ilgi çekici, kamçılayıcı, zorlayıcı
Chance: şans, fırsat
Change: değişmek, değiştirmek
Charge: şarj etmek
Chart: tablo, grafik, çizelge
Chat (Fiil): sohbet etmek, çene çalmak
Chat (İsim): sohbet, konuşma
Cheap: ucuz
Check out: kontrol etmek
Check sport score: skoru kontrol etmek
Check: işaretlemek, kontrol etmek
Checklist: kontrol listesi
Cheers: hoşça kal
Cheese: peynir
Chess: satranç
Chestnut: kestane
Chicken stock: tavuk suyu
Chicken: tavuk
Children: çocuklar
Chilly: serin, soğuk
Chips: patates kızartması, cips
Chit-chat: geyik muhabbeti, çene çalmak, lak
lak etmek
Chocolate: çikolata
Choice: seçenek, tercih
Choir: koro
Choose: seçmek
Chop: doğramak
Chopped: doğranmış
Chore: günlük ev işi, sıkıcı iş
Christian: Hristiyan
Church: kilise
Circle: daire (içine almak)
City: şehir
Civilization: medeniyet
Clarification: açıklığa kavuş(tur)ma, açıklama
Clarify: açıklamak, aydınlığa kavuşturmak
Class: sınıf, ders tumingilizce.com
6
Classmate: sınıf arkadaşı
Classroom: sınıf
Clean up the house: evi temizlemek
Clean: temizlemek
Clear (Fiil): temizlemek, gidermek
Clear (Sıfat): açık, net, berrak
Clearly: açıkça, anlaşılır biçimde
Climate: iklim
Climb: tırmanmak
Climbing: tırmanış, tırmanma
Clock: saat
Close (Fiil): kapatmak
Close (Sıfat): yakın
Closest friend / Best friend: en iyi, en yakın
arkadaş
Clothes: giysiler, elbise
Clove: sarımsak dişi, karanfil
Club: kulüp
Clue: ipucu
Coach: koç, antrenör
Coast: sahil, kıyı
Coconut: Hindistan cevizi
Coffee: kahve
Cold: soğuk
Collection: koleksiyon
Color (Fiil): boyamak, renklendirmek
Color (İsim): renk
Combination: kombinasyon, birleşim
Come in: içeri girmek
Come over: ziyaret etmek, uğramak
Come: gelmek
Comedy: komedi
Comment (Fiil): yorum yapmak
Comment (İsim): yorum
Common: ortak, genel, yaygın
Communicate: iletişim kurmak
Communication: iletişim
Company: şirket
Compare: karşılaştırmak
Comparison: karşılaştırma
Competition: yarışma, rekabet
Complain: şikâyet etmek
Complete: tamamlamak
Computer game: bilgisayar oyunu
Computer: bilgisayar
Concept: kavram, görüş, fikir
Concern: ilgi, alaka, endişe
Concert: konser
Condition: şart, koşul, durum
Confirm: doğrulamak, onaylamak
Connect: bağlamak, bağlanmak
Connected: bağlı
Connection cable: bağlantı kablosu
Connection sign: bağlantı sinyali
Connection: bağlantı
Connector: bağlaç
Consider: dikkate almak, göz önünde tutmak
Consist of: -den oluşmak, meydana gelmek
Construct: inşa etmek
Construction: inşaat
Contact: ile temasa geçmek, iletişim kurmak
Contain: içermek, kapsamak
Continent: kıta
Continental: karasal
Continuously: devamlı bir şekilde
Convenient: uygun, elverişli, yakın
Conversation: konuşma, sohbet
Convey: iletmek
Cook: pişirmek, yemek yapmak
Cooker: ocak, fırın
Cookie: kurabiye
Cooking: yemek pişirme
Cool (Fiil): soğutmak, serinletmek
Cool (Sıfat): harika, hoş, (hava) serin, soğuk
Cooperate: işbirliği yapmak
Cooperation: işbirliği, dayanışma
Copy (Fiil): kopyalamak, çoğaltmak
Copy (İsim): kopya, nüsha
Corn: mısır
Corner: köşe
Correct (Fiil): düzeltmek
Correct (Sıfat): doğru
Corridor: koridor
Couch: kanepe, divan
Could: -ebilmek
Counseling service: rehberlik servisi
Counseling: danışma, rehberlik
Counselor: danışman, rehber öğretmen
Count on (someone): (birisine) güvenmek
Country: ülke, kırsal kesim
Countryside: kırsal kesim
Coupon: kupon
Course: ders, kurs
Cousin: kuzen
Cover: örtmek, kapatmak
Crash: kaza
7
Crazy about: delisi olmak, çılgınca sevmek
Create: oluşturmak, meydana getirmek,
yaratmak
Crossroad: kavşak, dönüm noktası
Crossword puzzle: bulmaca
Crowded: kalabalık
Crush: ezmek, parçalamak
Cry: ağlamak
Crystal-clear: duru, billur gibi
Cuisine: mutfak
CUL8R (See you later): sonra görüşürüz
Culture: kültür
Cup: fincan
Cupboard: dolap
Curious: meraklı
Currency: para
Current: şu andaki, şimdiki, bugünkü
Custard: krema
Customer: müşteri
Cut: kesmek
Cycle: bisiklete binmek
Cycling: bisiklete binme
D
Dad: baba, babacığım
Daily basis: günlük olarak
Daily routines: günlük sıradan işler
Daily: günlük
Damp: nemli, rutubetli
Danger: tehlike
Dangerous: tehlikeli
Date: tarih
Daughter: kız evlat
Day by day: günden güne
Day: gün
Deaf: sağır
Deal: anlaşma
Dear: sevgili, değerli, kıymetli
Death: ölüm
December: Aralık
Decide: karar vermek
Deep: derin
Definitely: kesinlikle
Definition: tanım, tarif, açıklama
Degree: derece
Delete: silmek
Delicious: lezzetli
Depend on someone: (birisine) güvenmek
Depressed: bunalımlı, karamsar
Depressive: kasvetli, bunaltıcı
Describe: tarif etmek, tanımlamak
Description: tarif, tanım
Deserve: hak etmek, layık olmak
Design: tasarlamak
Designer: tasarımcı
Desk: sıra, çalışma masası
Desktop: masaüstü bilgisayar
Dessert: tatlı (yemeğin sonunda yenilen)
Destination: gidilecek yer, hedef
Destroy: yıkmak, harap etmek
Determine: belirlemek
Device: alet, cihaz, aygıt
Dial: telefon numaralarını çevirmek
Diameter: çap
Diary: günlük, hatıra defter
Dice: küp küp kesmek
Dictionary: sözlük
Difference: fark
Different: farklı
Difficult: zor
Difficulty: zorluk
Dinner: akşam yemeği
Direction: yön, talimat, emir
Dirty: kirli
Disadvantage: dezavantaj, olumsuz yön
Disagree: katılmamak, aynı fikirde olmamak
Disappointing: hayal kırıklığına uğratıcı
Disconnect: bağlantıyı koparmak, çıkarmak
Discover: keşfetmek
Discuss: tartışmak, görüşmek
Disease: hastalık, rahatsızlık
Dish: yemek, tabak
Dishes: bulaşıklar, kaplar
Dishwasher: bulaşık makinesi
Dislike: sevmemek, hoşlanmamak
Disorganized: dağınık, düzensiz
Display (Fiil): görüntülemek, göstermek,
sergilemek
Display (İsim): görüntüleme
Distribution: dağıtım
Disturb: rahatsız etmek
Diver: dalgıç
Diving: dalış
Do the dusting: tozunu alma
Do the laundry: çamaşırları yıkamak
Do your best: elinden gelenin en iyisini yapmak
Do: yapmak tumingilizce.com
8
Document: belge
Dog: köpek
Dominant: baskın, hakim
Dominate: baskın olmak, hükmetmek
Don’t mention it!: Önemli değil, Bir şey değil,
Estağfirullah
Done: tamam, yapılmış
Door: kapı
Dossier: dosya, evrak dosyası
Double: çift
Dough: hamur
Download: indirmek
Dream: rüya, hayal
Drink (Fiil): içmek
Drink (İsim): içecek
Drive (Fiil): sürmek, arabayla götürmek
Drive (İsim): sürücü
Drive somebody crazy: birisini çıldırtmak, deli
etmek
Drum: davul
Dry (Fiil): kurutmak, kurulamak
Dry (İsim): kuru, kurak
During: boyunca, sırasında, süresince
Dust: tozunu almak
Duty: görev, yükümlülük
DVD disc: DVD disk
E
e.g. [exempli gratia (for example)]: mesela,
örneğin
e.g.: örneğin
Each other: birbirini
Each: her bir
Early: erken
Earth: yeryüzü, dünya, toprak
Easily: kolay bir şekilde
East: doğu
Easy: kolay
Eat: yemek
Economy: ekonomi
Educational: eğitimsel, eğitsel, eğitici
Effect: etki
Effectively: etkili bir şekilde
Egg yolk: yumurta sarısı
Egg: yumurta
Eggplant: patlıcan
Egyptian: Mısırlı
Else: başka
E-mail: e-posta
Emirate: emirlik
Emperor: imparator
Empire: imparatorluk
Empty (Fiil): boşaltmak
Empty (Sıfat): boş
Encourage: teşvik etmek, cesaretlendirmek
End (Fiil): sona ermek, bitmek
End (İsim): son
Energetic: enerjik
Engaged: telefon hattı meşgul
Engineering: mühendislik
English: İngiliz, İngilizce
English-speaking: İngilizce konuşan
Enjoy it: tadını çıkar, afiyet olsun
Enjoy yourself! – Keyfine bak, Tadını çıkar
Enjoy: zevk almak, tadını çıkarmak
Enjoyable: eğlenceli, zevkli
Enough: yeterli, yeteri kadar
Enter: girmek
Entertain: eğlendirmek
Entertaining: eğlenceli, eğlendirici
Entire: bütün, tamamı, hepsi
Entry: giriş, madde
Envelope: zarf
Equipment: ekipman, araç gereç
Especially: özellikle
Etc. (et cetera): ve benzeri
Europe: Avrupa
Even: hattâ, bile
Evening: akşam
Event: olay
Ever: hiç, şu ana kadar
Every: her
Everyone: herkes
Everything: her şey
Everywhere: her yer
Exact: tam, kesin, doğru
Exactly: tam olarak, kesin olarak
Exam: sınav
Example: örnek
Exceed: aşmak, geçmek
Excellent: mükemmel, kusursuz
Except: haricinde
Exchange information: bilgi alışverişi yapmak
Exchange messages: mesajlaşmak
Exchange: değiştirmek, değiş tokuş etmek
Excited: heyecanlı
Exciting: heyecan verici, ilginç
9
Excuse: mazeret, bahane
Exercise: egzersiz yapmak
Exhibition: sergi, fuar
Expect: beklemek, ümit etmek
Expensive: pahalı
Experience (Fiil): yaşamak, tecrübe etmek
Experience (İsim): deneyim, tecrübe
Experienced: tecrübeli
Expert: uzman
Explain: açıklamak
Explore: hakkında bir şey öğrenmek için bir yeri
gezmek, keşfetmek
Express: ifade etmek
Expression: ifade
Extra: ilave, fazla
Extreme sports: ekstrem sporlar, diğer sporlara
göre daha fazla risk ve zorluk barındıran spor
dallarına verilen genel isim
Extreme: aşırı, uç
Extremely: aşırı derecede
Eye: göz
Eye-catching: göz alıcı, dikkat çekici, alımlı
F
Face to face interaction: yüz yüze etkileşim
Face to face: yüz yüze
Face: yüz
Facility: kolaylık, (özel bir) hizmet
Fair: fuar, panayır
Fairy chimneys: peri bacaları
Fall (Fiil): düşmek
Fall / Waterfall: şelale
False: yanlış
Family member: aile üyesi
Family: aile
Famous: ünlü
Fan: hayran
Fantastic: harika, şahane
Far away: uzak
Far: uzak
Fascinating: çok ilginç, büyüleyici
Fashion: moda, modaya uygun
Fast: hızlı
Fasten: bağlamak, iliklemek, kilitlemek
Father: baba
Favorite: en sevilen, gözde
Fax: faks
Fee: ücret, giriş ücreti
Feed: beslemek
Feel at home: kendini rahat hisset, kendi
evinmiş gibi davran
Feel blue: canı sıkılmak, keyifsiz hissetmek
Feel free: çekinmeyin
Feel like: canı istemek
Feel: hissetmek
Feeling: his, duygu
Feet: ayaklar
Ferris wheel: dönme dolap
Ferry: feribot, araba vapuru
Few: birkaç, az
File: dosya
Fill: doldurmak
Filter: filtre
Finally: nihayet, sonunda, son olarak
Find out: öğrenmek, bulup ortaya çıkarmak
Find: bulmak
Fine: güzel, iyi, zarif
Finger: parmak
Finish: bitmek, bitirmek, tamamlamak
Fire: yangın, ateş
First (Sıfat): ilk, birinci
First (Zarf): ilk olarak, öncelikle
First-aid: ilk yardım
Firstly: ilk olarak, önce
Fish: balık
Fit (Fiil): -e göre olmak, -e uygun olmak
Fit (İsim): zinde
Fix: tamir etmek
Flash drive: flaş bellek
Flat: apartman dairesi
Flight: uçuş
Floor: zemin, kat
Floret: çiçekçik
Flour: un
Floured: unlu
Flower: çiçek
Flu: grip, nezle
Fly: uçmak, uçurmak
Focal point: odak noktası, ilgi merkezi
Focus: odaklanmak
Fold: katlamak
Follow: takip etmek, izlemek, uymak
Following: aşağıdaki
Follow-up question: takip sorusu
Follow-up: tamamlayıcı
Fond of: düşkün olmak
Food: yiyecek, yemek tumingilizce.com
10
Footwear: ayakkabı
For a while: bir süre
For example: örneğin
For instance: örneğin
For: için
Foreign: yabancı
Forest: orman
Forever: sonsuza dek, daima
Forget: unutmak
Forgetful: unutkan
Forgive: affetmek
Formal: resmî
Fortunately: talihli bir şekilde, çok şükür
Found: kurmak
Fountain: çeşme, fıskiye
Frame: bisiklet iskeleti
Free time: boş vakit
Free: boş, serbest, bedava, özgür
Freedom: özgürlük
Freezing: dondurucu, buz gibi
French: Fransızca, Fransız
Frequency: sıklık
Frequently: sık sık
Fresh: taze, temiz
Friday: Cuma
Fridge: buzdolabı
Fried: kızartılmış
Friend: arkadaş
Friendly: samimi, arkadaş canlısı
Friendship: arkadaşlık
Frightened: korkmuş
From: -den, -dan
Front: ön
Fruit juice: meyve suyu
Fruit: meyve
Fry: tavada kızartmak, yağda kızartmak
Frying pan: kızartma tavası
Full: dolu, karnı tok
Fun: eğlenceli, eğlence
Function: işlev, fonksiyon
Funny: komik, eğlendirici, gülünç
Furniture: mobilya
Further: daha fazla
Future: gelecek
G
Gadget: küçük alet, cihaz
Game: oyun
Gap: boşluk, fark, uçurum
Garbage: çöp
Garden: bahçe
Gardener: bahçıvan
Garlic: sarımsak
Gate: kapı
Gather: toplamak, toplanmak
Gear: vites
General: genel
Generally: genellikle
Geographical: coğrafi
Geography: coğrafya
German: Almanca, Alman
Get back: geri dönmek
Get better: iyileşmek
Get home: eve varmak
Get in touch: iletişim kurmak, temas kurmak
Get injured: yaralanmak
Get news: haber almak
Get off: inmek
Get on well with (someone): (biriyle) iyi
anlaşmak, iyi geçinmek
Get ready: hazırlanmak
Get together: buluşmak, toplanmak
Get up: yataktan kalkmak
Get well: iyileşmek
Get: almak, elde etmek
Giant: dev
Gift: hediye
Give thanks: şükretmek
Give: vermek
Given: verilen
Glad: memnun
Glad: mutlu, memnun
Glass: bardak, cam
Global: küresel
Glove: eldiven
Go on: devam etmek
Go online: internete girmek
Go out: dışarı çıkmak
Go over: -i incelemek, -i kontrol etmek, gözden
geçirmek
Go wrong: ters gitmek, istenen sonucu
vermemek
Go: gitmek
God: Allah, Tanrı
Going to: -ecek, -acak
11
Go-karting: go-kart (küçük dört tekerlekli
araçlarla genellikle küçültülmüş pistlerde
yapılan yarış)
Golden: altın
Gone out: dışarı çıktı
Good at: bir şeyde iyi olmak
Good: iyi
Got it: anladım
Grade: not
Grade: sınıf, derece
Graduate: mezun olmak
Graduation: mezuniyet
Grammar: dilbilgisi
Grand Bazaar: Kapalı Çarşı (İstanbul)
Grand mum: büyükanne
Grand: büyük, ulu
Grandparents: büyükanne, büyükbaba
Grandson: erkek torun
Greased: yağlanmış
Great Wall: Çin Seddi
Great: harika, büyük
Green: yeşil
Greet: selam vermek, selamlamak, karşılamak
Grill: ızgarada pişirmek
Grocery: bakkal
Ground: yer, zemin
Group: grup
Grow: büyü(t)mek, yetiş(tir)mek
Guess (Fiil): tahmin etmek
Guess (İsim): tahmin
Guest: konuk, misafir, davetli
Guide: rehber
Gym: spor salonu
H
Habit: alışkanlık
Had better: -se daha iyi olur
Hagia Sophia: Ayasofya
Hair: saç
Hairdresser: kuaför
Half past: buçuk
Half: yarım, yarısı
HAND (Have a nice day): iyi günler
Hand: el
Handlebar: bisiklet gidonu
Handwriting: el yazısı
Hang gliding: yelken kanat ya da delta kanat
denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
Hang on a minute: bir dakika bekle
Hang on: beklemek, hatta kalmak
Hang out with friends: arkadaşlarla takılmak
Hang out: takılmak, dolaşmak, asmak
Hang up: telefonu kapatmak
Hang: asmak
Happen: olmak, meydana gelmek
Happiness: mutluluk
Happy: mutlu
Hard disk: sabit disk (bilgisayarda bilgilerin
depolandığı bölüm)
Hard: zor, sıkı, sert
Hardly ever: neredeyse hiç, hemen hemen hiç
Hardware: donanım
Hardworking: çalışkan
Harmful: zararlı
Has to: zorunda olmak
Hat: şapka
Hate: nefret etmek
Have / Has: sahip olmak
Have a conversation: sohbet etmek
Have a party: parti yapmak
Have a rest: dinlenmek
Have a shower: duş almak
Have a sweet tooth: tatlıya düşkün olmak
Have friends over: arkadaşları ağırlamak,
misafir etmek
Have fun: eğlenmek
Have someone over: birisini ağırlamak
Have something in common: ortak noktası
olmak
Have the same interests: aynı çıkarları olmak
Have to: zorunda olmak
Have: sahip olmak
Head: kafa, baş
Headache: baş ağrısı
Headphone: kulaklık
Health: sağlık
Healthy: sağlıklı
Hear: duymak, haber almak, mektup almak
Heart: kalp
Heart-stopping: yürekleri durduran, şok edici
Heat (Fiil): ısıtmak
Heat (İsim): ateş, sıcaklık
Height: yükseklik
Hello: merhaba
Helmet: kask
Help (Fiil): yardım etmek
Help (İsim): yardım tumingilizce.com
12
Helpful: yardımsever
Her (Kadınlar için - Sıfat): onun
Her (Kadınlar için - Zamir): o, onu, ona
Here you are: Buyrun
Here: buraya, burada, işte
Heritage: miras
Herself (Kadınlar): kendisi
Hi: merhaba
High school: lise
High: yüksek
High-quality: yüksek kalite
High-speed: yüksek hızlı
Hiking: dağ veya doğa yürüyüşü
Hill: tepe
Him (Erkekler için - Zamir): o, onu, ona
His (Erkekler için - Sıfat): onun
Historic: tarihî
Historical: tarihî
History: tarih
Hobby: hobi, özel zevk
Hold on: beklemek, hatta kalmak
Hold the line: hatta beklemek
Hold: tutmak, barındırmak
Holiday: tatil
Home (Fiil): ev sahipliği yapmak
Home (İsim): ev, yuva
Homework: ev ödevi
Honest: dürüst
Honey: bal
Hope: ummak, ümit etmek
Horn: boynuz
Hospital: hastane
Hostel: pansiyon, yurt
Hot: sıcak
Hour: saat (60 dakika)
House: ev
Household: ev, eve ait
Housework: ev işi
How about: peki ya, ne dersin
How are things? – İşler nasıl?
How far: ne kadar uzak
How fast: ne kadar hızlı
How is it going? – Nasıl gidiyor?
How long: ne kadar uzun, ne kadar süre
How many: ne kadar, kaç tane
How much: ne kadar
How often: ne sıklıkla
How old: kaç yaşında
How tall: ne kadar uzun, ne kadar yüksek
How well: ne kadar iyi
How: nasıl, ne kadar
However: bununla birlikte, ama, fakat
Hug: kucaklama, sarılma
Huge: kocaman
Human: insan
Humid: nemli, rutubetli
Hungry: aç
Hurry: acele
Hurt: yara, bere, acı, ağrı
Husband: koca, eş
I
I am afraid: korkarım
I can’t help: kendimi alamıyorum
I can’t stand: dayanamıyorum, katlanamıyorum
I expect: bekliyorum, ümit ediyorum
I feel: hissediyorum
I guess: sanırım, tahmin ediyorum
I had better: şu işi yapsam daha iyi olur
I hope: umarım
I know: biliyorum
I mean: demek istiyorum, yani
I need your help: yardımına ihtiyacım var
I see: anlıyorum
I think so: ben de öyle düşünüyorum
I think: bence, sanırım
I want: istiyorum
I’ll get him / her: telefonu ona veriyorum
I’m afraid: korkarım
I’m sorry: üzgünüm
I’m sure: eminim
Ice-climbing: buz tırmanışı
Icon: ikon, sembol, simge
Idea: fikir, düşünce
Identify: tanımlamak, teşhis etmek, belirlemek
Identity: kimlik
If: eğer
illegal: yasadışı
Imagine: düşünmek, hayal etmek
Immediately: hemen, derhal
Important: önemli
Impressive: etkileyici
In front of: önünde
In my opinion: benim düşünceme göre, bence
In order to: -mek için, amacıyla
In other words: diğer bir deyişle
In person: şahsen, bizzat
13
In response to: cevaben, cevap olarak
In time: zamanında, vaktinde
In truth: gerçeği, hakikaten
In turn: sırayla
In: içinde, içeride, -de, -da
Inbox: gelen kutusu (e-posta)
Include: dahil etmek, içermek, kapsamak
Including: dâhil
Increase: artmak, artırmak, yükselmek
Incredible: inanılmaz, olağanüstü
Indeed: aslında, gerçekten
India: Hindistan
Indoor: iç mekânlarda yapılan, kapalı
Inform: bilgilendirmek
Informal: resmî olmayan
Information: bilgi
Ingredients: malzemeler, içindekiler
İnjure: yaralamak, sakatlamak
Injured: yaralı
Inland: iç, denizden uzak
In-line skating: tekerlekli paten
Inserted: koyulmuş, eklenmiş
Insist: ısrar etmek
Instant message: anlık mesaj
Interaction: etkileşim
Interactive: etkileşimli, interaktif
Interest: ilgi, çıkar
Interested in: İlgilenmek, ilgi duymak
Interesting: ilgi çekici, ilginç
Internet connection: internet bağlantısı
Internet: internet
Interview (Fiil): görüşmek, röportaj yapmak
Interview (İsim): görüşme, röportaj
Into: -e, -a, içine
Invitation: davet, davetiye
Invite: davet etmek
Invited: davetli
Involve: içermek, kapsamak
Irish: İrlandalı
Iron: ütülemek
Ironing: ütü, ütüleme
Irresponsible: sorumsuz
Islamic: İslamî
Island: ada
Italian: İtalyan
Item: madde, malzeme
Its (Cansız-Hayvanlar için): onun
J
Jam: reçel
Jealous: kıskanç
Jogging: tempolu ve yavaş koşma
Join a race / tournament: bir yarışa veya
turnuvaya katılmak
Join: katılmak
Joke: şaka (yapmak)
Joystick: joystick, kumanda kolu
Jug: sürahi, testi, çömlek
Jump (Fiil): atlamak, zıplamak
Jump (İsim): atlama, sıçrama
Jumper: atlamacı, atlayıcı
Junction: kavşak, bağlantı noktası
Junk food: abur cubur
Just: sadece, yalnızca, tam, henüz
K
Kayaking: kayak teknesi ile yapılan spor
Keen on: düşkün olmak
Keep fit: formda kalmak, formunu korumak
Keep from: -den korumak
Keep in touch: iletişim kurmak, temas kurmak
Keep secrets: sır saklamak
Keep: tutmak, saklamak
Keyboard: klavye
Kind (İsim): çeşit, tür
Kind (Sıfat): kibar
Kindly: kibar bir şekilde, nazikçe
Kiosk: köşk, büfe, kulübe
Kit: malzeme, alet çantası
Kitchen: mutfak
Knead: yoğurmak
Knife: bıçak
Know: bilmek
Known: bilinen
L
Laid-back: kaygısız, sakin
Lamb: kuzu (eti)
Land (Fiil): inmek
Land (İsim): kara, ülke, vatan, arazi
Landline: sabit telefon hattı (ev telefonu)
Language: dil
Laptop: dizüstü bilgisayar
Large: büyük, geniş
Last: geçen, son
Late: geç
Later: daha sonra
tumingilizce.com
14
Latest: en son
Laugh: gülmek
Laundry: çamaşır
Lazy: tembel
Leaf: yaprak
Lean: yana yatmak, eğilmek
Learn: öğrenmek
Least: en az
Leave a message: mesaj bırakmak
Leave: ayrılmak, çıkmak, bırakmak
Leek: pırasa
Leg: bacak
Lend: ödünç vermek
Length: uzunluk
Lentil: mercimek
Less: daha az
Lesson: ders
Let me know: beni bilgilendir, bana bildir
Let: izin vermek, -dırmak, -dirmek
Let’s: hadi
Letter: mektup, harf
Lettuce: marul
Liar: yalancı
Liberty: özgürlük
Library: kütüphane
Lie: yalan (söylemek)
Life (çoğul – lives): yaşam, hayat
Lifestyle: yaşam tarzı
Light: ışık
Lightly: hafifçe
Like (Edat): gibi
Like (Fiil): sevmek, hoşlanmak
Line: hat, çizgi, satır
List: liste
Listen: dinlemek
Listener: dinleyici
Little: küçük, az
Live (Fiil): yaşamak
Live (Sıfat): canlı
Live chat: canlı sohbet
Living room: oturma odası
Load: yüklemek, doldurmak
Loaf pan: ekmek kalıbı (fırında pişirmek için)
Local: yerel, yöresel
Located in: -de olmak, -de bulunmak
Location: konum, yer
Log in: oturum açmak, giriş yapmak
Log off: çıkış yapmak, oturumu kapatmak
Log on: oturum açmak, giriş yapmak
Log out: çıkış yapmak, oturumu kapatmak
LOL (Lots of love): kucak dolusu sevgiler
Lonely: yalnız
Look after: bakmak, ilgilenmek
Look for: aramak
Look: bakmak, görünmek
Lose: kaybetmek
Lot: çok
Lots of: çok fazla
Loud: gürültülü
Loudly: yüksek sesli bir şekilde
Love (Fiil): çok sevmek
Love (İsim): aşk, sevda
Lovely: güzel, hoş, sevimli
Lover: hayran, âşık
Low: düşük, alçak
Lucky: şanslı
Lunch: öğle yemeği
M
Made from: -den yapılmış
Madrassa: medrese
Magazine: dergi
Magnet: mıknatıs
Main idea: anafikir
Main: ana, asıl
Mainly: başlıca, esasen
Majestic: görkemli, muhteşem
Majority: çoğunluk
Make an excuse: bahane üretmek, mazeret
göstermek
Make difference: fark yaratmak
Make friends: arkadaş edinmek
Make it clear: açığa çıkarmak
Make sure: emin olmak
Make: yapmak
Mall: alışveriş merkezi
Man-made: insan yapımı
Manufacturer: üretici, imalatçı
Many (sayılabilenlerde): çok, bir hayli, birçoğu
Martial arts: dövüş sanatları
Martial: askeri, savaşa ait
Mashed: püre, ezilmiş
Match (Fiil): eşleştirmek
Match (İsim): maç
Material: malzeme
Matter: problem, sorun
May: -ebilmek
15
Maybe: belki
Me: ben, beni, bana
Meal: yemek
Mean: anlamına gelmek, demek istemek
Meaning: anlam
Meaningful: anlamlı
Meat pie: etli börek
Meat: et
Meatball: köfte
Medical: tıbbî
Mediterranean: Akdeniz
Medium: orta
Meet up: buluşmak
Meet: tanışmak, buluşmak, karşılaşmak
Meeting: toplantı, buluşma, görüşme
Melt: erimek, eritmek
Member: üye
Memo: kısa not
Memorable: unutulmaz, akılda kalıcı
Memory: bellek, hafıza, anı, hatıra
Mention: bahsetmek, anmak
Message: mesaj, ileti
Method: metot, yöntem
Microphone: mikrofon
Microwave: mikrodalga
Middle East: Orta Doğu
Middle school: ortaokul
Middle: orta
Midnight: gece yarısı
Mild: ılıman, yumuşak
Milk: süt
Million: milyon (1.000.000)
Mind: dikkat etmek, -e kulak asmak
Minute: dakika
Miracle: mucize
Miss: kaçırmak, özlemek
Missed call: cevapsız arama
Missing: kayıp, noksan, eksik
Mistake: hata
Mix: karıştırmak
Mixed: karışık
Mixing bowl: karıştırma kasesi
Mixture: karışım
Mobile phone: cep telefonu
Mobile: taşınabilir
Mock phone conversation: alaycı, sahte, taklit
telefon konuşması
Mode: tarz, biçim, yöntem
Modern: çağdaş, modern
Mom: anne
Moment: an, kısa bir süre
Monastery: manastır
Monday: Pazartesi
Monitor: monitör
Month: ay
Mop: paspaslamak
More: daha fazla
Morning: sabah
Mosaic: mozaik
Mosque: cami
Most: en çok, çoğu
Mostly: çoğunlukla
Moth: güve, pervane
Mother: anne
Motor racing: otomobil yarışı, motor yarışı
Motorbike: motosiklet
Mount: dağ
Mountain biking: dağ bisikleti
Mountain: dağ
Mouse: fare
Mouth: ağız
Move: hareket etmek, taşınmak
Movement: hareket
Movie theater: sinema
Movie: film
Mr.: Bay
Mrs.: Bayan
Much (sayılamayanlarda): fazla, çok
Mudguard: çamurluk
Muffin: kek, çörek
Multicultural: çok kültürlü
Mum: anne
Museum: müze
Mushroom: mantar
Music: müzik
Must (İsim): zorunluluk, şart
Must: -meli, -malı
My: benim
Myself: kendim
Mysterious: gizemli, esrarengiz
N
Name (Fiil): isim vermek, ad koymak
Name (İsim): isim, ad
Narrative: hikâye, öykü
National: ulusal, millî
Nature walking: doğa yürüyüşü tumingilizce.com
16
Nature: doğa
Near: yakında, yanında
Nearly: neredeyse, yaklaşık olarak
Neat: temiz, düzenli
Necessary: gerekli, zorunlu
Need: ihtiyacı olmak
Negative: olumsuz
Neighbor: komşu
Neighborhood: çevre, mahalle
Net: internet
Network: ağ
Never mind: boşver, önemli değil, kafaya takma
Never: asla, hiç
New: yeni
News: haberler
Newspaper: gazete
Next (Sıfat): gelecek
Next (Zarf): ardından, daha sonra
Next to: bitişiğinde
Nice: güzel, hoş
Night: gece
No matter: problem değil, sorun değil
No way: asla, kesinlikle olmaz
Nobody: hiç kimse
Noise: gürültü, ses
Noisy: gürültülü
Nonsense: saçma, fasa fiso
Noodle: şehriye, erişte
Noon: öğlen
North: Kuzey
North-west: kuzeybatı
Northwestern: kuzeybatı
Not at all: (Teşekkür edene karşılık) bir şey
değil, (Olumsuz anlamda) hiç öyle değil
Not really: pek sayılmaz, aslında yok
Not: değil, yok
Note: not
Notebook: defter
Nothing special: özel bir şey yok
Nothing: hiçbir şey
Noun: isim
November: Kasım
Now: şimdi
Nowadays: bu günlerde, bu sıralar
Number (Fiil): numaralamak
Number (İsim): sayı, rakam
Nut: kabuklu yemiş
O
Oat: yulaf
Obey: itaat etmek, uymak
Object: nesne, obje, cisim
Obligation: yükümlülük, zorunluluk
Of course: tabii ki
Offer: teklif, öneri
Official: resmî
Officially: resmen, resmî olarak
Offline: çevrimdışı
Off-road racing: arazi yarışı
Off-road: aracınızı, yüzeyi özel olarak binek
otomobil geçişine düzenlenmemiş yol veya
patikada sürmektir
Often: sık sık
Oil: yağ
OK (Okay): tamam, iyi, olur
Okay: tamam, iyi
Old: yaşlı, eski
Old-fashioned: eski moda
Olive: zeytin
On foot: yürüyerek
On the other side: diğer tarafta
On time: vaktinde
On: açık (TV, ışık vb.)
Once: bir defa
One mind in two bodies: iki bedende tek fikir
One moment: bir dakika
Onion: soğan
Online: internetten, çevrim içi
Only: sadece, tek
Open (Fiil): açmak
Open (İsim): açık
Opinion: fikir, düşünce
Or: veya, ya da, yoksa
Orange juice: portakal suyu
Order (Fiil): sipariş vermek, emretmek
Order (İsim): düzen, sıra, sipariş
Organization: organizasyon
Organize: düzenlemek
Organized: düzenli, tertipli
Originally: aslen, orijinal olarak
Orzo: arpa şehriye
Other: diğer, başka
Ottoman: Osmanlı
Our: bizim
Ourselves: kendimiz
Out of order: bozuk, arızalı
17
Out: dışarı, dışarıda
Outdoor: dışarıda, açık havada
Outline: taslak, özet, ana hat
Outside: dışarıda, dışında
Oven: fırın, ocak
Over: üzerinde
Overall: tüm, tam, her şey dahil
Overcome: üstesinden gelmek
Overnight: bir gecelik kalmak
Own: kendi
P
p.m.: öğleden sonra
Pack: paketlemek, paket
Package: paket
Packed: paketlenmiş
Page: sayfa
Pain: ağrı, acı, sızı
Pair: çift, ikili
Palace: saray
Palm: palmiye
Pan: tava
Pancake: krep
Pants: pantolon
Paper: kağıt
Parachute diving: paraşüt dalışı
Parachute: paraşüt
Paragliding: yamaç paraşütü
Paragraph: paragraf
Pardon (Fiil): affetmek, bağışlamak
Pardon (Ünlem): Pardon, Nasıl?
Parents: anne baba, ebeveyn
Parkour: bir noktadan başka bir noktaya insan
vücudunun yeteneklerini en verimli şekilde
kullanıp, sınırlarını da zorlayarak, hızlı ve etkili
biçimde hareket etmesini hedefleyen bir beden
eğitimi türü ve yaşam tarzıdır.
Part: parça, bölüm
Partner: ortak, arkadaş, eş
Party: parti
Password: parola, şifre
Pasta: makarna
Pay attention: dikkat etmek, önemsemek
Pay: ödemek
PC (Personal Computer): kişisel bilgisayar
Peace: barış, huzur
Peaceful: huzurlu, sakin
Pedal: bisiklet pedalı
Peel: kabuğunu soymak
Peer: akran, yaşıt
Pen pal: mektup arkadaşı
Pen: kalem, dolma kalem
People: insanlar, halk
Pepper: biber
Per: …başına, her bir …. için
Percent: yüzde
Perfect: mükemmel, kusursuz
Perform: yapmak, yerine getirmek, oynamak
Performer: sanatçı, oyuncu
Period: dönem, süre
Persian: İranlı
Person: kişi
Personal: kişisel
Pet: evcil hayvan
Pharaoh: firavun
Pharmacy: eczane
Phenomenon: olay, olgu, başarı
Phone call: telefon görüşmesi
Phone: telefon
Photo: fotoğraf
Photograp: fotoğraf
Photographer: fotoğrafçı
Phrase: ibare, deyim, tabir
Physical: fiziksel, fiziki
Physically: fiziksel olarak
Pick someone up: birisini arabayla almak
Pick up: toplamak, telefonu açmak, arabayla
almak, yerden kaldırmak
Picnic: piknik
Picture: resim
Piece: parça
Pistachio: fıstık, Antep fıstığı
Place (Fiil): yerleştirmek
Place (İsim): yer
Plain: ova, düzlük
Plan (Fiil): planlamak
Plan (İsim): plan
Plane: uçak
Plant: bitki
Plate: tabak
Play (Fiil): oynamak, (müzik aleti) çalmak
Play (İsim): oyun, sahne oyunu
Player: oyuncu
Please: lütfen
Pleased: memnun
Pocket: cep
Pocket-bike: mini motosiklet tumingilizce.com
18
Poem: şiir
Point (Fiil): göstermek, işaret etmek
Point (isim): puan, sayı, nokta
Polite: kibar
Popcorn: patlamış mısır
Popular: popüler, herkesçe sevilen
Population: nüfus
Portable hard disk drive: Taşınabilir sabit disk
sürücü
Possible: mümkün, olası
Post: postalamak, göndermek
Postcard: kartpostal, kart
Poster: poster
Potato: patates
Potted: saksıya konmuş, saksıdaki
Pour: dökmek, boşaltmak
Practice: -i geliştirmek için pratik yapmak, -de
ilerlemek için egzersiz yapmak
Prefer: tercih etmek
Preference: tercih
Pre-heat: önceden ısıtmak
Prepare: hazırlamak
Present time: şu an
Present: hediye, şimdiki
Press: basmak
Pretend: -mış gibi davranmak, yapar gibi
görünmek
Previous: önceki, geçmiş
Price: fiyat
Print: basmak, yayınlamak, yazdırmak
Printer: yazıcı
Prize: ödül
Probable: muhtemel, olası
Process: işlem, süreç, usul
Processor: işlemci
Produce: üretmek
Product: ürün
Profile: profil, özgeçmiş, yüzün yandan
görünüşü
Programmer: programcı
Project: proje
Promise: söz vermek
Pronounce: telaffuz etmek
Pronunciation: telaffuz
Proper: uygun, doğru
Properly: uygun bir şekilde
Prophet: peygamber, kâhin
Protect: korumak, muhafaza etmek
Protection: koruma
Proverb: atasözü
Province: il, vilayet, eyalet
Public place: halka açık yer
Publishing: yayımcılık
Punctual: dakik
Punctuation: noktalama işaretleri
Purpose: amaç
Push oneself: sınırlarını zorlamak
Push: itmek, zorlamak
Put away: kenara koymak, ortadan kaldırmak
Put on: giymek, kilo almak
Put somebody through: telefonu bağlamak
Put: koymak, yerleştirmek
Puzzle: bulmaca, yapboz
Q
Quality: kalite, nitelik
Quarter past: çeyrek geçiyor
Quarter to: çeyrek var
Quarter: çeyrek
Question: soru
Questionnaire: anket
Quick: hızlı, çabuk
Quickly: hızlı bir şekilde
Quiet voice: kısık ses
Quiet: sessiz
Quite: oldukça
R
Race: yarış
Racer: yarışçı
Racing: yarış
Racket: raket
Radio: radyo
Raffle: piyango
Raft: (suyun üzerinde) salla gitmek
Rafting: raft adı verilen botlarla (sallarla), tepesi
yüksek nehirlerde yapılan bir nehir sporudur.
Rainy: yağmurlu
Raise: kaldırmak, yükseltmek, yetiştirmek
Rarely: nadiren
Reach: ulaşmak
Read out: sesli okumak
Read: okumak
Ready: hazır
Real human voice: gerçek insan sesi
Real in-person: gerçek kişi
Real: gerçek
19
Really: gerçekten, aslında
Reason: neden, sebep
Receive: almak, kabul etmek
Receiver: alıcı
Recent: son, yeni
Recipe: yemek tarifi
Recognize: tanımak, fark etmek
Record (Fiil): kaydetmek
Record (İsim): rekor, kayıt
Recording: kaıt
Recreation: dinlenme, eğlence, hoşça vakit
geçirme
Recreational: eğlence, dinlence
Rectangle: dikdörtgen
Red: kırmızı
Refuse: reddetmek
Region: bölge
Regional: bölgesel
Register: kayıt olmak, kaydetmek
Registered: kayıtlı
Registration: kayıt
Regular: düzenli, normal
Regularly: düzenli bir şekilde
Related to: ile ilgili
Relative: akraba
Relaxed: rahatlamış, gevşemiş
Relaxing: rahatlatıcı, dinlendirici
Reliable: güvenilir
Religion: din
Remember: hatırlamak
Remove: çıkarmak, kaldırmak
Renew: yenilemek, tazelemek
Repair: onarmak, tamir etmek
Repeat: tekrar etmek
Reply: cevap (vermek)
Request: istek, talep, dilek, rica
Research: araştırma
Reset: ayarlamak, baştaki konumuna getirmek
Resort: şehir merkezinden biraz uzak tatil yeri
Respect: saygı göstermek
Respond: yanıtlamak, cevap vermek
Response: yanıt, cevap, tepki
Responsibility: sorumluluk
Responsible for: -den sorumlu
Rest (Fiil): dinlenmek
Rest (İsim): dinlenme, kalan, gerisi
Restart: yeniden başlatmak
Result: sonuç
Rewrite: tekrar yazmak
Rice: pirinç, pilav
Rich: zengin
Ride (Fiil): binmek
Ride (İsim): binme, biniş
Rider: binen, binici
Ridiculous: saçma, gülünç
Right now: derhal, hemen şimdi
Right: doğru, haklı
Rinse: durulamak
Risk: risk, tehlike
River: nehir
Riverside: nehir kenarı
Road: yol
Roast beef: biftek
Roast: fırında ya da ateşte kızartmak
Rock: kaya, taş
Rock-climbing: kaya tırmanışı
Role play: rol yapma
Roll (Fiil): oklava ile açmak, yuvarlamak
Roll (İsim): rulo, silindir
Rolling pin: oklava, merdane
Roman: Roma
Romance: aşk
Room: oda
Roommate: oda arkadaşı
Round: yuvarlak
Rubbish: çöp
Rude: kaba
Ruin: harabe, yıkıntı
Rule: kural
Run: koşmak
Runner: koşucu
Rural: kırsal, taşra
Russian: Rusça, Rus
S
Sad: üzgün
Safari: katılımcıların vahşi hayatı yerinde
görmelerini sağlayan turistik gezi
Safe: güvenli
Safely: güvenli bir şekilde, sağ salim
Safety: güvenlik, emniyet
Sailing: yelkencilik
Salad: salata
Saloon: salon
Salt: tuz
Same as: ile aynı
Same: aynı tumingilizce.com
20
Sandy: kumlu
Saturday: Cumartesi
Sauce: sos
Saucepan: saplı tencere
Save: kurtarmak, tasarruf etmek, korumak
Say good bye: vedalaşmak
Say hello: selam söylemek
Say: söylemek, demek
Scan: taramak, incelemek, göz atmak
Scanner: tarayıcı
Scared: korkmuş
Scene: sahne, olay yeri
Scenery: manzara
School counseling service: okul rehberlik
servisi
School: okul
Schoolmate: okul arkadaşı
Science: bilim, fen
Sci-fi: bilim kurgu
Score: sayı, puan, skor
Scream: çığlık
Screen: ekran
Scuba-diving: tüplü dalış
Sea: deniz
Seafood: deniz ürünleri
Search engine: arama motoru
Search: aramak, araştırmak
Seaside: deniz kenarı, sahil
Season (Fiil): baharatını katmak, tatlandırmak
Seat: koltuk, sele
Second: ikinci, ikinci olarak
Secondary school: ortaokul
Secret code: gizli kod
Secret: sır, gizli
See you: görüşürüz
See: görmek, görüşmek, izlemek, anlamak
Seed: çekirdeğini çıkarmak
Seek: aramak, araştırmak
Seeker: arayan
Seem: görünmek, gibi gelmek
Seldom: nadiren
Self: öz, kendi
Selfie: özçekim
Send: göndermek
Sender: gönderen
Sentence: cümle
Separate: ayrı
Sequencing: sıralama
Serial: dizi film
Serious: ciddi
Serve: servis yapmak, hizmet vermek
Service: hizmet, servis
Set the table: masayı kurmak
Set: ayarlamak, kurmak
Setting: ayar
Settled: yerleşik
Several: birkaç
Shake: sallamak
Shall I? – Yapayım mı?
Shall we …? – Yapalım mı?
Shame: utanç, ayıp
Shape: -e şekil vermek, biçimlendirmek
Share: paylaşmak
Sheep: koyun
Shelf: raf
Shirt: gömlek
Shocked: sarsılmış, şaşkına dönmüş
Shocking: şok edici, sarsıcı
Shoe: ayakkabı
Shop (İsim): mağaza dükkân
Shopping mall: alışveriş merkezi
Shopping: alışveriş
Short: kısa
Should: -meli, -malı
Shout: bağırmak
Show (Fiil): göstermek
Show (İsim): gösteri, şov
Shy: utangaç
Sibling: kardeş
Sick: hasta, rahatsız
Side: taraf, yön
Sight: manzara
Sightseeing: bir yerdeki turistik mekanları
gezme
Sign in: oturum açmak
Sign language: işaret dili
Sign on: oturum açmak
Sign up: üye olmak, kaydolmak
Sign: işaret, sinyal
Signal: sinyal, işaret
Significance: önem
Silence: sessizlik
Silk: ipek
Silver: gümüş (renginde)
Similar likes and dislikes: benzer zevkler,
beğeniler
21
Similar: benzer
Simple: basit
Singer: şarkıcı
Single: tek, tek kişilik
Sir: bayım, beyefendi
Sister: kız kardeş
Sit: oturmak
Site: yer, mevki, mekân, yerleşim yeri
Situation: durum
Size: boyut, boy, büyüklük
Skateboarding: kaykay
Skating: paten yapmak
Ski: kayak
Skill: beceri, yetenek
Skillful: becerikli, marifetli, yetenekli
Sky: gökyüzü, hava
Skydiving: paraşütü hemen açmadan atlama
Skyscraper: gökdelen
Sleep over: yatıya kalmak
Sleep: uyumak
Sleepy: uykulu
Slice (Fiil): dilimlemek
Slice (İsim): dilim
Sliced: dilimlenmiş
Slow: yavaş
Slumber party: pijama partisi
Small: küçük
Smart phone: akıllı telefon
Smart: akıllı
Smell: koklamak
Smile: gülümsemek, tebessüm etmek
Smoke: duman
SMS (Short Message Service): Kısa Mesaj
Hizmeti
Snack: atıştırmalık (tatlı, çerez, meyve v.b.)
Snowboard: kar kayağı
Snowshoeing: kar ayakkabısı ile yürüme
Snowy: karlı
So (Bağlaç): bu yüzden
So (Cümle başında): öyleyse, o zaman
So (Sıfattan önce): çok, o kadar
So (Zarf): öyle, böyle
Soccer match: futbol maçı
Soccer: futbol
Sociable: sosyal
Social network: sosyal ağ (facebook gibi)
Social networking site: sosyal ağ sitesi
(facebook gibi)
Social: sosyal, toplumsal
Socialize: sosyalleşmek, sohbet etmek
Sock: çorap
Soft: yumuşak
Soften: yumuşamak
Software: yazılım
Software: yazılım, bilgisayar programı
Solve: çözmek
Some: biraz, bir miktar, bazı
Someone: birisi
Something: bir şey
Sometimes: bazen
Somewhere: bir yer
Son: erkek evlat
Song: şarkı
Soon: yakında, çok geçmeden, kısa zamanda
Sorry: üzgün
Sound (Fiil): kulağa gelmek
Sound (İsim): ses
Sounds fun: kulağa eğlenceli geliyor
Soup: çorba
Source: kaynak
South: güney
South-central: orta güney
Southeastern: güneydoğu
Southern: güney, güneyli
South-west: güneybatı
Souvenir: hatıra, hediyelik eşya
Spa: kaplıca, spa
Space: boşluk
Spam: gereksiz
Span: kemer veya köprünün ayakları arasındaki
açıklık
Speak up: yüksek sesle konuşmak
Speak: konuşmak
Speaker: konuşmacı, hoparlör
Speakers: hoparlör
Special: özel
Speciality: özellik, uzmanlık
Specification: şartname, özellik
Spectacular: muhteşem, olağanüstü
Speed: hız
Spell: hecelemek
Spelling: yazım, imlâ
Spend money: para harcamak
Spend time: vakit geçirmek
Spend: vakit geçirmek, para harcamak
Spoon: kaşık tumingilizce.com
22
Sport: spor
Spread: yaymak, (ekmeğe) sürmek
Spring: bahar, kaynak
Sprinkle: serpiştirmek, serpmek
Square: meydan, kare
Stadium: stadyum, stat
Stairs: merdivenler
Stand for: anlamına gelmek
Star: yıldız
Start: başlamak
State (Fiil): belirtmek
State (İsim): durum, vaziyet, hal, eyalet, devlet
Statement: ifade, demeç
Station: istasyon
Statue: heykel
Status: durum, hal
Stay (Fiil): kalmak
Stay (İsim): kalma, ziyaret
Stay in touch: irtibatta kalmak
Stay up late: geç saatlere kadar uyumamak,
geç saatlere kadar uyanık kalmak
Stay: kalmak
Steak: biftek
Steam: buharda pişirmek, buğulamak
Steamed: buharda pişirilmiş, buğulama
Step: adım
Stick (Fiil): yapıştırmak
Stick (İsim): sopa, çubuk
Sticky: yapışkan
Still: yine, hâlâ
Stir: karıştırmak
Stone: taş, taştan
Stop (Fiil): durmak, durdurmak
Stop (İsim): durak
Storage: depolama
Store (Fiil): depolamak
Store (İsim): mağaza
Story: hikaye
Stove: ocak, soba
Stranger: yabancı
Strawberry: çilek
Street: cadde, sokak
Stretch: uzanmak, boyunca devam etmek
Strong: güçlü
Structure: yapı, bina
Student: öğrenci
Study together: birlikte ders çalışmak
Study: ders çalışmak, incelemek, öğrenim
görmek
Style: stil, tarz
Subject: ders, konu
Such as: gibi
Such: öyle, çok
Suddenly: aniden
Sugar: şeker
Suggestion: öneri, teklif
Suitable: uygun
Summer: yaz
Sunbathing: güneşlenme
Sunday: Pazar
Sunny: güneşli
Supportive: destekleyici
Suppose: farz etmek, varsaymak, zannetmek
Supposed to: gerekmek
Sure: tabii ki
Surely: kesinlikle, muhakkak
Surf: gezinmek
Surface: yüzey
Surname: soyadı
Surprise (Fiil): şaşırtmak
Surprise (İsim): sürpriz, şaşkınlık
Surprised: şaşırmış
Survey: anket, inceleme
Swear: yemin etmek
Sweep: süpürnek
Swim: yüzmek
Symbol: sembol
Sympathy: anlayış, halden anlama
System unit: bilgisayar kasası
T
Table: masa
Tablespoon: yemek kaşığı, çorba kaşığı
Take care of: ilgilenmek, bakmak, dikkat etmek
Take care: kendine iyi bak, dikkat et
Take note: not almak
Take off: çıkarmak, alıp götürmek
Take out: dışarı çıkarmak
Take part in: -e iştirak etmek, -e katılmak
Take photos: fotoğraf çekmek
Take place: meydana gelmek
Take the bus: otobüse binmek
Take the train: trene binmek
Take turns: sırayla yapmak
Take: almak, götürmek
Taken: alınan
23
Talk: konuşmak
Tall: uzun, yüksek
Task: görev, iş
Taste: tatmak, tadına bakmak
Tasty: lezzetli
Tea pot: çaydanlık
Tea: çay
Teach: öğretmek
Teacher: öğretmen
Team: takım
Teaspoon: çay kaşığı
Technical specification: teknik özellik
Technical: teknik
Technology: teknoloji
Teen: genç, ergen
Teenager: 13-19 yaş arası, genç, ergen
Teeth: dişler
Tell: söylemek, anlatmak, bahsetmek
Temperature: sıcaklık
Tender: yumuşak, gevrek
Tent: çadır
Term: dönem, terim
Terrible: berbat, çok kötü
Terrific: harika, müthiş, olağanüstü
Test: denemek, sınamak
Text (Fiil): yazmak (klavye ile)
Text (İsim): metin, parça
Text message: yazılı mesaj, kısa mesaj
Than: -den, -dan, göre
Thanks to: sayesinde
Thanks: teşekkürler
That sounds fun /great: Kulağa eğlenceli /
harika geliyor
That: o, şu
That’s it! – İşte budur, Bu kadar
That’s right: doğru
That’s why: bu yüzden
The UK: Birleşik Krallık
Theatre: tiyatro
Their: onların
Them: onlar, onları, onlara
Themselves: kendileri
Then (Bağlaç): daha sonra
Then (Zarf): o zaman
Theory: teori
There are: var
There is: var
There was: vardı
There were: vardı
There: oraya, orada
Thermal water: termal su, kaplıca
These: bunlar
Thick: kalın
Thing: şey
Things: eşyalar, giysiler, işler
Think: düşünmek
Third: üçüncü
Thirsty: susamış
This: bu
Those: onlar, şunlar
Thought: düşünce
Thoughtful: düşünceli
Thousand: bin
Three times: üç defa
Thriller: gerilim
Through: -den, aracılığıyla, sayesinde,
vasıtasıyla
Throughout: boyunca, süresince
Throw: atmak
Thursday: Perşembe
Ticket: bilet
Tidy (Fiil): düzenlemek, toparlamak
Tidy (Sıfat): düzenli
Time: zaman, vakit, süre, sefer
Times: kez, kere, defa
Timetable: program, zaman çizelgesi
Tiny: küçücük, minik
Tip: tavsiye
Tire: tekerlek
Tired: yorgun
Tiring: yorucu
Title: başlık, isim
Titled: başlıklı
To be honest: dürüst olmak gerekirse
To me: bana göre
To: -e, -a, göre, -mek için
Toast (Fiil): kızartmak
Toast (İsim): kızarmış ekmek, tost
Toaster: ekmek kızartma makinesi
Today: bugün
Together: beraber, birlikte
Tomato: domates
Tomb: türbe, mezar, lahit
Tomorrow: yarın
Tone: ton, ses
Tonight (2NITE): bu gece tumingilizce.com
24
Too (Cümle sonunda): de, da
Too (Sıfattan önce): çok
Toothache: diş ağrısı
Top (Fiil): üstünü kapamak
Top (Sıfat): üst
Topic: konu, tema
Total: toplam
Touch screen: dokunmatik ekran
Touch: dokunmak
Tour: tur
Tourism: turizm
Tourist attraction: turistik yer
Tourist destination: turistik yer
Tourist: turist
Tournament: turnuva
Towel: havlu
Tower: kule
Town: kasaba
Tracking: izcilik, iz sürme, sürek avı
Trade: ticaret
Trader: tüccar
Tradition: gelenek
Traditional: geleneksel
Train: antrenman yapmak
Trainers: spor ayakkabılar
Training: antrenman, eğitim
Translate: çevirmek, tercüme etmek
Translator: çevirmen, tercüman
Travel (Fiil): seyahat etmek
Travel (İsim): seyahat, yolculuk
Treatment: tedavi
Tree: ağaç
Trekking: uzun ve zorlu yürüyüş (dağlarda)
Trendy: modaya uygun, modaya izleyen
Trip: kısa yolculuk, gezinti
Tropical: tropik, Ekvator'un 23° 27' kuzey ve
güneyinden geçtiği varsayılan iki enlemden her
biri. Bu iki enlem arasındaki bölgeye tropikal
kuşak denir
Troubleshoot: sorunları gidermek
True friend: gerçek arkadaş
True: doğru, gerçek
Truly: gerçekten, hakikaten, tam olarak
Trust: güvenmek, inanmak
Truth: doğru
Try: denemek, çabalamak, uğraşmak
Tuesday: Salı
Tunnel: tünel
Turkey: Türkiye
Turn (Fiil): dönmek, dönüşmek
Turn (İsim): dönüş, sıra
Turn down: kısmak
Turn into: dönüşmek, dönüştürmek
Turn off: kapatmak
Turn on: açmak
Tutor: öğretmen, özel öğretmen
Twice: iki kere
Type: çeşit, tür, tip
Typical: tipik, kendine özgü
U
Unbearable: dayanılamaz, katlanılamaz
Uncle: amca, dayı, enişte
Uncomfortable: rahatsız, rahatsız edici
Under: altında, altına
Underground: yeraltı, metro
Understand: anlamak
Unfortunately: maalesef
Unhappy: mutsuz
Unique: eşsiz, benzersiz
United: birleşik
Universal: evrensel
Unknown: bilinmeyen
Unlucky: şanssız
Unsafe: emniyetsiz, güvenli olmayan
Untidy: dağınık düzensiz
Until: kadar
Unusual: alışılmadık, sıra dışı
Unusually: alışılmadık şekilde
Update: güncellemek
Upload: yüklemek
Upper: üst, yukarı
Upset: üzgün
Urban: kentsel, şehre ait
Urgently: acilen
US (United States): Birleşik Devletler
Us: biz, bizi, bize
USA (The United States of America): ABD
Usage: kullanım
Use: kullanmak
Useful: faydalı
Useless: yararsız, faydasız
User: kullanıcı
Username: kullanıcı adı
Usually: genellikle
25
V
Vacation: tatil
Vacuum: elektrikli süpürge ile süpürmek
Valley: vadi
Variation: çeşitlilik
Various: çeşitli, birçok, türlü
Vegetable: sebze
Vehicle: araç, taşıt, vasıta
Verb: fiil
Very: çok
Via: yolu ile, üzerinden
View: görüş, fikir, düşünce, manzara
Virgin: bakire
Virtual: sanal, gerçek olmayan
Visible: gözle görülür, görünür
Visit: ziyaret etmek
Visited: ziyaret edilen
Visitor: ziyaretçi
Voice call: sesli arama
Voice: ses, ses tonu
Voicemail: sesli mesaj
W
Wait: beklemek
Wake up: uyanmak
Walk (Fiil): yürümek
Walk (İsim): yürüyüş
Walk the dog: köpeği gezdirmek
Wall: duvar
Want: istemek
Warm: ılık, sıcak
Warn: uyarmak
Wash the dishes: bulaşıkları yıkamak
Wash: yıkamak
Washing: çamaşır, yıkama
Watch: izlemek
Water (Fiil): sulamak
Water (İsim): su
Waterfall: şelale
Way of communication: iletişim yolu
Way: yol, yöntem, tarz
Wear: giymek, takmak
Weather: hava
Web browser: internet tarayıcısı
Web site: internet sitesi
Webcam: web kamerası
Website: web sitesi
Wednesday: Çarşamba
Weed: yabani otları temizlemek
Week: hafta
Weekday: hafta içi
Weekend: hafta sonu
Weekly: haftalık
Weight: ağırlık
Well: iyi, iyi bir şekilde
Well-known: tanınmış, meşhur
West: batı
Wet: ıslak, nemli
What a shame: Ne ayıp
What a surprise: Çok şaşırdım!, Hayret!
What about: peki ya, ne dersin
What do you mean? - Ne demek istiyorsun?
What is it like? – O nasıldır?
What kind of: ne çeşit
What time: saat kaçta, ne zaman
What type of: ne çeşit
What: ne, hangi
Whatever: her ne
Wheel: tekerlek, çark
When (Bağlaç): -dığı zaman, -dığında, iken
When (Soru): ne zaman
Whenever: her ne zaman
Where: nereye, nerede
Wherever: her nereye
Which: hangi
While (Bağlaç): iken
While (İsim): süre, vakit
White water rafting: azgın sulu ırmaklarda
yapılan rafting sporu
Whitewater: akarsu
Who: kim
Whole: bütün, tüm
Whose: kimin
Why not? – Neden olmasın?, Neden öyle değil?
Why: niçin, neden
Wide: geniş
Wife: eş, hanım
Wi-Fi (Wireless Fidelity): kablosuz bağlantı
alanı
Will: -ecek, -acak
Window: pencere, cam
Windsurfing: rüzgâr sörfü
Winner: kazanan, galip
Winter: kış
Wire: (metal) tel
Wire-free: kablosuz tumingilizce.com
26
Wireless: kablosuz
With: ile, birlikte, -lı, -li
Without: olmadan, olmaksızın
Wonder: harika
Wonderful: harika, muhteşem
Wood: odun, orman, koru
Word: kelime, sözcük
Work (Fiil): çalışmak
Work (İsim): iş, eser
Worker: işçi
World: dünya
Worn out: yıpranmış, yorgun
Worried: endişeli
Worry about: … hakkında endişelenmek
Worst: en kötü
Would like: istemek
Would love: çok istemek
Would rather: tercih etmek
Write down: not almak
Write: yazmak
Wrong: yanlış, hatalı
Y
Yeah: evet, tamam
Year: yıl
Yeast: maya
Yesterday: dün
Yolk: yumurta sarısı
You are right: Haklısın
Young: genç, küçük
Your: senin, sizin
Yourself: kendin
Youth: gençlik
Z
Zorbing: küreyle yuvarlanma
Zucchinis: kabak