26
2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

  • Upload
    lekien

  • View
    215

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

2016-2017

Kenan ARSLAN

Teacher of English

DICTIONARY for TEOG 2

Unit 1- 8

Page 2: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

A

A lot of: çok fazla

A number of: bir dizi, bir miktar

A part of ourselves: kendimizden bir parça

a.m.: öğleden önce

A: bir, herhangi bir (ünsüzlerden önce)

Abbreviation: kısaltma

Ability: yetenek

About: hakkkında, yaklaşık

Above: yukarıda, yukarıdaki

Abroad: yurtdışı

Absolutely: kesinlikle

Absorb: emmek, içine çekmek

Accept: kabul etmek

Access (Fiil): ulaşmak, bağlanmak, erişmek

Access (İsim): erişim, giriş, ulaşma

Accessory: aksesuar

Accident: kaza

Accidentally: kazara, tesadüfen

Accommodation: konaklama, kalacak yer

According to: -e göre

Account: hesap

Act out: sergilemek, yapmak, uygulamak

Activity: etkinlik, faaliyet

Actually: aslında

Add: eklemek, katmak

Addict: bağımlı, tiryaki

Addicted: bağımlı

Addiction: bağımlılık

Adjective: sıfat

Adrenalin: adrenalin

ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line):

Asimetrik Sayısal Abone Hattı, günümüzde

internet bağlantısı için en çok kullanılan bağlantı

tekniğidir

Adult: yetişkin, erişkin

Advantage: avantaj, olumlu yön

Adventure: macera

Adventurous: maceralı, maceracı

Adverb: zarf

Advertisement: reklam, ilan

Advice: tavsiye

Advise: tavsiye etmek

Aegean: Ege

Affect: etkilemek

Afford: parası yetmek, gücü yetmek

Afraid: korkmuş, korkmak

After that: ondan sonra

After: sonra

Afternoon: öğleden sonra

Again: tekrar, yine

Against: karşı, karşısında

Age: yaş, çağ, devir

Ago: önce

Agree: kabul etmek, aynı fikirde olmak, katılmak

Aim: amaç

Air: hava

All around: her yönden, çepeçevre

All is well: Her şey yolunda

All over the world: tüm dünyada

All right: iyi, tamam

All: bütün, tüm, hepsi

Alley: geçit, dar yol, patika

All-inclusive: her şey dâhil

Allow: izin vermek

Almond: badem

Almost: neredeyse, hemen hemen

Alone: yalnız

Along: boyunca, yanı sıra

Alphabet: Alfabe

Also: aynı zamanda, ayrıca

Always: her zaman

Amazing: inanılmaz, şaşırtıcı, hayret verici

Among: arasında

Amusing: eğlendirici, güldürücü

An: bir, herhangi bir (ünlülerden önce)

Ancient: eski

And: ve

Animated / Animation: animasyon filmi

Animated movie: animasyon filmi, çizgi film

Ankle: ayak bileği

Annoyed: kızgın, sinirlenmiş

Another: başka bir, diğer bir

Answer (Fiil): cevaplamak

Answer (İsim): cevap

Antenna: anten

Anxious: endişeli, kaygılı

Any: hiç, herhangi bir

Anymore: artık

Anyone: hiç kimse, herhangi bir kimse

Anything: hiçbir şey, herhangi bir şey

Anyway: her halükarda, neyse, yine de

Anywhere: hiçbir yer, herhangi bir yer

Apartment block: apartman bloğu

Apologize: özür dilemek

Apology: özür

Appear: görünmek, gözükmek

Page 3: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

3

Application: uygulama

Appointment: randevu

Appropriate: uygun

Approximate: yaklaşık, yakın

Approximately: yaklaşık olarak

Arboretum: botanik bahçesi

Architect: mimar

Architectural: mimarî

Architecture: yapı, mimarlık

Are you sure? – Emin misin?

Area: alan, bölge

Argue: tartışmak, atışmak

Arm: kol

Around the world: dünya çapında

Around: civarında, etrafında

Arrangement: düzenleme, plan

Arrive: varmak, ulaşmak

Art: sanat

As … as: kadar

As much as possible: olabildiğince

As soon as: -er –mez, en kısa sürede

As: gibi, olarak, kadar, iken

Asia: Asya

Ask for: istemek

Ask: sormak

Assessment: değerlendirme

At least once a day: en azından günde bir kez

At least: en az

At present: şu anda

At the moment: şu anda

At: -de, -da, -e, -a

Attachment: emaillere eklenen dosya

Attend: katılmak

Attention: dikkat

Attract: çekmek, cezbetmek

Attraction: çekim merkezi

August: Ağustos

Aunt: teyze, hala, yenge

Australia: Avustralya

Available: uygun, müsait

Avenue: cadde, bulvar

Avoid: kaçınmak

Away: uzakta

Awesome: müthiş, harika

B

B4N (Bye for now): şimdilik hoşça kal

Back (someone) up: (birisine) destek olmak,

destek çıkmak

Back: geri

Backgammon: tavla

Backyard: arka bahçe

Bad at: bir şeyde kötü olmak

Bad line: cızırtılı hat, bozuk hat

Bad: kötü

Bag: çanta

Bake: fırında pişirmek

Baking powder: kabartma tozu

Baking sheet: pişirme kâğıdı, fırın kağıdı

Ball: top

Balloon: balon

Banana: muz

Band: müzik grubu, bando, orkestra

Bank: (nehir, göl v.b.) kıyı, kenar

Bank: banka

Barbecue: barbekü, mangal

Barber: berber

BASE jumping: yüksek binalar, kuleler,

köprüler vs. üzerinden paraşütle atlama

aktivitesi / sporu

Basic: temel, esas

Bath: banyo, küvet

Bathroom: banyo

Battery: pil, batarya

Bazaar: çarşı, pazar

BBL (Be back later): sonra ararım, geri

dönerim

Be back: geri dönmek

Be careful: dikkatli ol

Be into something: bir şeyle ilgilenmek

Be physically active: fiziksel olarak aktif olmak

Be: olmak

Beach: plaj, kumsal

Beat: dövmek, yenmek, (yumurta) çırpmak

Beaten: çırpılmış

Beautiful: güzel

Because of: nedeniyle, -den ötürü

Because: çünkü

Become: olmak

Bed and breakfast: pansiyon

Bed: yatak

Bedroom: yatak odası

Bedtime: yatma vakti tumingilizce.com

Page 4: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

4

Beef: sığır eti

Before: önce

Begin: başlamak

Beginning: başlangıç

Behave: davranmak

Behavior: davranış

Believe: inanmak

Bell: çan, zil

Belong to: ait olmak

Below: aşağıda, aşağıdaki

Benefit: fayda, yarar

Berry: dut, meyve

Best wishes: En iyi dileklerimle

Best: en iyi

Bestseller: en çok satan kitap

Better: daha iyi

Between: arasında

Bicycle / Bike: bisiklet

Big: büyük

Bike: bisiklet

Bill: fatura

Billion: milyar (1.000.000.000)

Billionaire: milyarder

Bin: çöp kutusu

Bird: kuş

Birthday party: doğum günü partisi

Birthday: doğum günü

Biscuit: bisküvi, kurabiye

Bit: biraz

Blend: karıştırmak, harmanlamak

Blog: blog, teknik bilgi gerektirmeden, kendi

istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan

insanların oluşturabildikleri, günlüğe benzeyen

web siteleridir

Blue Mosque: Sultanahmet Camii

Board game: tahta üzerinde oynanan oyun

Board: tahta

Boat: tekne

Boil: kaynamak, kaynatmak, haşlamak

Bon appetite: afiyet olsun.

Book fair: kitap fuarı

Book: kitap

Bookcase: kitaplık

Booklet: kitapçık, broşür

Bookworm: kitap kurdu

Border: sınır, kenar

Bored: sıkılmış, bıkkın

Boring: sıkıcı

Bosphorus: İstanbul Boğazı

Boss: patron, müdür

Both … and …: hem … hem …

Both: her ikisi de

Bottom: alt, dip

Bowl: kâse, tas, çanak

Bowling alley: bovling pisti

Box: kutu

Bracket: parantez

Brake lever: fren kolu

Brake: fren

Bread: ekmek

Breadcrumb: ufalanmış ekmek

Break (Fiil): kırmak

Break (İsim): ara, mola, teneffüs

Breakfast: kahvaltı

Bridge: köprü

Bring: getirmek

Britain: Britanya

Brochure: broşür, kitapçık

Broken: kırık, kırılmış, bozuk

Brother: erkek kardeş

Browse: göz atmak, taramak

Browser: tarayıcı

Brush teeth: diş fırçalamak

Brush: fırçalamak, fırçayla sürmek

Buddy/ buddies: ahbap, sıkı dost

Budget: bütçe

Bug: böcek

Build: inşa etmek

Building block: lego

Building: bina

Bungee jumping: bireylerin yüksek bir yerden

(örneğin bir köprü) aşağıya atladıkları ve esnek

bir halatla yukarı çekildikleri, heyecan verici bir

etkinliktir.

Burn: yanmak, yakmak

Bus stop: otobüs durağı

Bus: otobüs

Business class: iş adamı sınıfı (uçakta)

Business: iş

Busy: meşgul

But: fakat, ama, ancak

Butter: tereyağı

Button: düğme

Buy: satın almak

Buyer: alıcı, müşteri

By using: kullanarak

Page 5: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

5

By: ile, vasıtasıyla, kenarında, tarafından

Bye: hoşçakal

Byzantine: Bizanslı

C

Cabbage: lahana

Cable modem: kablolu modem

Cable: kablo

Café: kafe

Cake: kek, pasta

Caliphate: halifelik

Call (Fiil): telefon etmek, aramak, demek

Call (İsim): arama, görüşme

Call back later: daha sonra aramak

Call back: geri aramak, dönmek (telefon)

Call on: ziyaret etmek, uğramak

Call: telefon etmek, aramak, seslenmek,

çağırmak

Called: denilir, adında

Caller: arayan kişi

Can: -ebilmek

Can’t help: kendini alamamak

Can’t stand: dayanamamak, katlanamamak

Canadian: Kanadalı

Candidate: aday

Candied chestnut: kestane şekeri

Candied: şekerlenmiş

Canoeing: kano

Canteen: kantin

Capital: başkent

Capitalization: büyük harf kullanma

Car: araba

Care (Fiil): önemsemek, umursamak

Care (İsim): bakım, dikkat, özen

Career: kariyer, meslek hayatı

Careful: dikkatli

Carefully: dikkatli bir şekilde

Caribbean: Karayip, Karayip Denizi

Carpet: halı

Carrot: havuç

Carry: taşımak

Case: durum, vaziyet

Castle: kale

Casual: gündelik, sıradan

Cat: kedi

Catch: yakalamak, kavramak

Cattle: sığır

Cauliflower: karnabahar

Cause: neden olmak, sebep olmak

Cave: mağara

Caving: mağaracılık sporu

Center: merkez

Central: merkezî, orta

Centre: merkez

Century: yüzyıl

Certainly: kesinlikle

Chain: zincir

Chair: sandalye

Challenge: meydan okuma

Challenging: ilgi çekici, kamçılayıcı, zorlayıcı

Chance: şans, fırsat

Change: değişmek, değiştirmek

Charge: şarj etmek

Chart: tablo, grafik, çizelge

Chat (Fiil): sohbet etmek, çene çalmak

Chat (İsim): sohbet, konuşma

Cheap: ucuz

Check out: kontrol etmek

Check sport score: skoru kontrol etmek

Check: işaretlemek, kontrol etmek

Checklist: kontrol listesi

Cheers: hoşça kal

Cheese: peynir

Chess: satranç

Chestnut: kestane

Chicken stock: tavuk suyu

Chicken: tavuk

Children: çocuklar

Chilly: serin, soğuk

Chips: patates kızartması, cips

Chit-chat: geyik muhabbeti, çene çalmak, lak

lak etmek

Chocolate: çikolata

Choice: seçenek, tercih

Choir: koro

Choose: seçmek

Chop: doğramak

Chopped: doğranmış

Chore: günlük ev işi, sıkıcı iş

Christian: Hristiyan

Church: kilise

Circle: daire (içine almak)

City: şehir

Civilization: medeniyet

Clarification: açıklığa kavuş(tur)ma, açıklama

Clarify: açıklamak, aydınlığa kavuşturmak

Class: sınıf, ders tumingilizce.com

Page 6: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

6

Classmate: sınıf arkadaşı

Classroom: sınıf

Clean up the house: evi temizlemek

Clean: temizlemek

Clear (Fiil): temizlemek, gidermek

Clear (Sıfat): açık, net, berrak

Clearly: açıkça, anlaşılır biçimde

Climate: iklim

Climb: tırmanmak

Climbing: tırmanış, tırmanma

Clock: saat

Close (Fiil): kapatmak

Close (Sıfat): yakın

Closest friend / Best friend: en iyi, en yakın

arkadaş

Clothes: giysiler, elbise

Clove: sarımsak dişi, karanfil

Club: kulüp

Clue: ipucu

Coach: koç, antrenör

Coast: sahil, kıyı

Coconut: Hindistan cevizi

Coffee: kahve

Cold: soğuk

Collection: koleksiyon

Color (Fiil): boyamak, renklendirmek

Color (İsim): renk

Combination: kombinasyon, birleşim

Come in: içeri girmek

Come over: ziyaret etmek, uğramak

Come: gelmek

Comedy: komedi

Comment (Fiil): yorum yapmak

Comment (İsim): yorum

Common: ortak, genel, yaygın

Communicate: iletişim kurmak

Communication: iletişim

Company: şirket

Compare: karşılaştırmak

Comparison: karşılaştırma

Competition: yarışma, rekabet

Complain: şikâyet etmek

Complete: tamamlamak

Computer game: bilgisayar oyunu

Computer: bilgisayar

Concept: kavram, görüş, fikir

Concern: ilgi, alaka, endişe

Concert: konser

Condition: şart, koşul, durum

Confirm: doğrulamak, onaylamak

Connect: bağlamak, bağlanmak

Connected: bağlı

Connection cable: bağlantı kablosu

Connection sign: bağlantı sinyali

Connection: bağlantı

Connector: bağlaç

Consider: dikkate almak, göz önünde tutmak

Consist of: -den oluşmak, meydana gelmek

Construct: inşa etmek

Construction: inşaat

Contact: ile temasa geçmek, iletişim kurmak

Contain: içermek, kapsamak

Continent: kıta

Continental: karasal

Continuously: devamlı bir şekilde

Convenient: uygun, elverişli, yakın

Conversation: konuşma, sohbet

Convey: iletmek

Cook: pişirmek, yemek yapmak

Cooker: ocak, fırın

Cookie: kurabiye

Cooking: yemek pişirme

Cool (Fiil): soğutmak, serinletmek

Cool (Sıfat): harika, hoş, (hava) serin, soğuk

Cooperate: işbirliği yapmak

Cooperation: işbirliği, dayanışma

Copy (Fiil): kopyalamak, çoğaltmak

Copy (İsim): kopya, nüsha

Corn: mısır

Corner: köşe

Correct (Fiil): düzeltmek

Correct (Sıfat): doğru

Corridor: koridor

Couch: kanepe, divan

Could: -ebilmek

Counseling service: rehberlik servisi

Counseling: danışma, rehberlik

Counselor: danışman, rehber öğretmen

Count on (someone): (birisine) güvenmek

Country: ülke, kırsal kesim

Countryside: kırsal kesim

Coupon: kupon

Course: ders, kurs

Cousin: kuzen

Cover: örtmek, kapatmak

Crash: kaza

Page 7: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

7

Crazy about: delisi olmak, çılgınca sevmek

Create: oluşturmak, meydana getirmek,

yaratmak

Crossroad: kavşak, dönüm noktası

Crossword puzzle: bulmaca

Crowded: kalabalık

Crush: ezmek, parçalamak

Cry: ağlamak

Crystal-clear: duru, billur gibi

Cuisine: mutfak

CUL8R (See you later): sonra görüşürüz

Culture: kültür

Cup: fincan

Cupboard: dolap

Curious: meraklı

Currency: para

Current: şu andaki, şimdiki, bugünkü

Custard: krema

Customer: müşteri

Cut: kesmek

Cycle: bisiklete binmek

Cycling: bisiklete binme

D

Dad: baba, babacığım

Daily basis: günlük olarak

Daily routines: günlük sıradan işler

Daily: günlük

Damp: nemli, rutubetli

Danger: tehlike

Dangerous: tehlikeli

Date: tarih

Daughter: kız evlat

Day by day: günden güne

Day: gün

Deaf: sağır

Deal: anlaşma

Dear: sevgili, değerli, kıymetli

Death: ölüm

December: Aralık

Decide: karar vermek

Deep: derin

Definitely: kesinlikle

Definition: tanım, tarif, açıklama

Degree: derece

Delete: silmek

Delicious: lezzetli

Depend on someone: (birisine) güvenmek

Depressed: bunalımlı, karamsar

Depressive: kasvetli, bunaltıcı

Describe: tarif etmek, tanımlamak

Description: tarif, tanım

Deserve: hak etmek, layık olmak

Design: tasarlamak

Designer: tasarımcı

Desk: sıra, çalışma masası

Desktop: masaüstü bilgisayar

Dessert: tatlı (yemeğin sonunda yenilen)

Destination: gidilecek yer, hedef

Destroy: yıkmak, harap etmek

Determine: belirlemek

Device: alet, cihaz, aygıt

Dial: telefon numaralarını çevirmek

Diameter: çap

Diary: günlük, hatıra defter

Dice: küp küp kesmek

Dictionary: sözlük

Difference: fark

Different: farklı

Difficult: zor

Difficulty: zorluk

Dinner: akşam yemeği

Direction: yön, talimat, emir

Dirty: kirli

Disadvantage: dezavantaj, olumsuz yön

Disagree: katılmamak, aynı fikirde olmamak

Disappointing: hayal kırıklığına uğratıcı

Disconnect: bağlantıyı koparmak, çıkarmak

Discover: keşfetmek

Discuss: tartışmak, görüşmek

Disease: hastalık, rahatsızlık

Dish: yemek, tabak

Dishes: bulaşıklar, kaplar

Dishwasher: bulaşık makinesi

Dislike: sevmemek, hoşlanmamak

Disorganized: dağınık, düzensiz

Display (Fiil): görüntülemek, göstermek,

sergilemek

Display (İsim): görüntüleme

Distribution: dağıtım

Disturb: rahatsız etmek

Diver: dalgıç

Diving: dalış

Do the dusting: tozunu alma

Do the laundry: çamaşırları yıkamak

Do your best: elinden gelenin en iyisini yapmak

Do: yapmak tumingilizce.com

Page 8: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

8

Document: belge

Dog: köpek

Dominant: baskın, hakim

Dominate: baskın olmak, hükmetmek

Don’t mention it!: Önemli değil, Bir şey değil,

Estağfirullah

Done: tamam, yapılmış

Door: kapı

Dossier: dosya, evrak dosyası

Double: çift

Dough: hamur

Download: indirmek

Dream: rüya, hayal

Drink (Fiil): içmek

Drink (İsim): içecek

Drive (Fiil): sürmek, arabayla götürmek

Drive (İsim): sürücü

Drive somebody crazy: birisini çıldırtmak, deli

etmek

Drum: davul

Dry (Fiil): kurutmak, kurulamak

Dry (İsim): kuru, kurak

During: boyunca, sırasında, süresince

Dust: tozunu almak

Duty: görev, yükümlülük

DVD disc: DVD disk

E

e.g. [exempli gratia (for example)]: mesela,

örneğin

e.g.: örneğin

Each other: birbirini

Each: her bir

Early: erken

Earth: yeryüzü, dünya, toprak

Easily: kolay bir şekilde

East: doğu

Easy: kolay

Eat: yemek

Economy: ekonomi

Educational: eğitimsel, eğitsel, eğitici

Effect: etki

Effectively: etkili bir şekilde

Egg yolk: yumurta sarısı

Egg: yumurta

Eggplant: patlıcan

Egyptian: Mısırlı

Else: başka

E-mail: e-posta

Emirate: emirlik

Emperor: imparator

Empire: imparatorluk

Empty (Fiil): boşaltmak

Empty (Sıfat): boş

Encourage: teşvik etmek, cesaretlendirmek

End (Fiil): sona ermek, bitmek

End (İsim): son

Energetic: enerjik

Engaged: telefon hattı meşgul

Engineering: mühendislik

English: İngiliz, İngilizce

English-speaking: İngilizce konuşan

Enjoy it: tadını çıkar, afiyet olsun

Enjoy yourself! – Keyfine bak, Tadını çıkar

Enjoy: zevk almak, tadını çıkarmak

Enjoyable: eğlenceli, zevkli

Enough: yeterli, yeteri kadar

Enter: girmek

Entertain: eğlendirmek

Entertaining: eğlenceli, eğlendirici

Entire: bütün, tamamı, hepsi

Entry: giriş, madde

Envelope: zarf

Equipment: ekipman, araç gereç

Especially: özellikle

Etc. (et cetera): ve benzeri

Europe: Avrupa

Even: hattâ, bile

Evening: akşam

Event: olay

Ever: hiç, şu ana kadar

Every: her

Everyone: herkes

Everything: her şey

Everywhere: her yer

Exact: tam, kesin, doğru

Exactly: tam olarak, kesin olarak

Exam: sınav

Example: örnek

Exceed: aşmak, geçmek

Excellent: mükemmel, kusursuz

Except: haricinde

Exchange information: bilgi alışverişi yapmak

Exchange messages: mesajlaşmak

Exchange: değiştirmek, değiş tokuş etmek

Excited: heyecanlı

Exciting: heyecan verici, ilginç

Page 9: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

9

Excuse: mazeret, bahane

Exercise: egzersiz yapmak

Exhibition: sergi, fuar

Expect: beklemek, ümit etmek

Expensive: pahalı

Experience (Fiil): yaşamak, tecrübe etmek

Experience (İsim): deneyim, tecrübe

Experienced: tecrübeli

Expert: uzman

Explain: açıklamak

Explore: hakkında bir şey öğrenmek için bir yeri

gezmek, keşfetmek

Express: ifade etmek

Expression: ifade

Extra: ilave, fazla

Extreme sports: ekstrem sporlar, diğer sporlara

göre daha fazla risk ve zorluk barındıran spor

dallarına verilen genel isim

Extreme: aşırı, uç

Extremely: aşırı derecede

Eye: göz

Eye-catching: göz alıcı, dikkat çekici, alımlı

F

Face to face interaction: yüz yüze etkileşim

Face to face: yüz yüze

Face: yüz

Facility: kolaylık, (özel bir) hizmet

Fair: fuar, panayır

Fairy chimneys: peri bacaları

Fall (Fiil): düşmek

Fall / Waterfall: şelale

False: yanlış

Family member: aile üyesi

Family: aile

Famous: ünlü

Fan: hayran

Fantastic: harika, şahane

Far away: uzak

Far: uzak

Fascinating: çok ilginç, büyüleyici

Fashion: moda, modaya uygun

Fast: hızlı

Fasten: bağlamak, iliklemek, kilitlemek

Father: baba

Favorite: en sevilen, gözde

Fax: faks

Fee: ücret, giriş ücreti

Feed: beslemek

Feel at home: kendini rahat hisset, kendi

evinmiş gibi davran

Feel blue: canı sıkılmak, keyifsiz hissetmek

Feel free: çekinmeyin

Feel like: canı istemek

Feel: hissetmek

Feeling: his, duygu

Feet: ayaklar

Ferris wheel: dönme dolap

Ferry: feribot, araba vapuru

Few: birkaç, az

File: dosya

Fill: doldurmak

Filter: filtre

Finally: nihayet, sonunda, son olarak

Find out: öğrenmek, bulup ortaya çıkarmak

Find: bulmak

Fine: güzel, iyi, zarif

Finger: parmak

Finish: bitmek, bitirmek, tamamlamak

Fire: yangın, ateş

First (Sıfat): ilk, birinci

First (Zarf): ilk olarak, öncelikle

First-aid: ilk yardım

Firstly: ilk olarak, önce

Fish: balık

Fit (Fiil): -e göre olmak, -e uygun olmak

Fit (İsim): zinde

Fix: tamir etmek

Flash drive: flaş bellek

Flat: apartman dairesi

Flight: uçuş

Floor: zemin, kat

Floret: çiçekçik

Flour: un

Floured: unlu

Flower: çiçek

Flu: grip, nezle

Fly: uçmak, uçurmak

Focal point: odak noktası, ilgi merkezi

Focus: odaklanmak

Fold: katlamak

Follow: takip etmek, izlemek, uymak

Following: aşağıdaki

Follow-up question: takip sorusu

Follow-up: tamamlayıcı

Fond of: düşkün olmak

Food: yiyecek, yemek tumingilizce.com

Page 10: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

10

Footwear: ayakkabı

For a while: bir süre

For example: örneğin

For instance: örneğin

For: için

Foreign: yabancı

Forest: orman

Forever: sonsuza dek, daima

Forget: unutmak

Forgetful: unutkan

Forgive: affetmek

Formal: resmî

Fortunately: talihli bir şekilde, çok şükür

Found: kurmak

Fountain: çeşme, fıskiye

Frame: bisiklet iskeleti

Free time: boş vakit

Free: boş, serbest, bedava, özgür

Freedom: özgürlük

Freezing: dondurucu, buz gibi

French: Fransızca, Fransız

Frequency: sıklık

Frequently: sık sık

Fresh: taze, temiz

Friday: Cuma

Fridge: buzdolabı

Fried: kızartılmış

Friend: arkadaş

Friendly: samimi, arkadaş canlısı

Friendship: arkadaşlık

Frightened: korkmuş

From: -den, -dan

Front: ön

Fruit juice: meyve suyu

Fruit: meyve

Fry: tavada kızartmak, yağda kızartmak

Frying pan: kızartma tavası

Full: dolu, karnı tok

Fun: eğlenceli, eğlence

Function: işlev, fonksiyon

Funny: komik, eğlendirici, gülünç

Furniture: mobilya

Further: daha fazla

Future: gelecek

G

Gadget: küçük alet, cihaz

Game: oyun

Gap: boşluk, fark, uçurum

Garbage: çöp

Garden: bahçe

Gardener: bahçıvan

Garlic: sarımsak

Gate: kapı

Gather: toplamak, toplanmak

Gear: vites

General: genel

Generally: genellikle

Geographical: coğrafi

Geography: coğrafya

German: Almanca, Alman

Get back: geri dönmek

Get better: iyileşmek

Get home: eve varmak

Get in touch: iletişim kurmak, temas kurmak

Get injured: yaralanmak

Get news: haber almak

Get off: inmek

Get on well with (someone): (biriyle) iyi

anlaşmak, iyi geçinmek

Get ready: hazırlanmak

Get together: buluşmak, toplanmak

Get up: yataktan kalkmak

Get well: iyileşmek

Get: almak, elde etmek

Giant: dev

Gift: hediye

Give thanks: şükretmek

Give: vermek

Given: verilen

Glad: memnun

Glad: mutlu, memnun

Glass: bardak, cam

Global: küresel

Glove: eldiven

Go on: devam etmek

Go online: internete girmek

Go out: dışarı çıkmak

Go over: -i incelemek, -i kontrol etmek, gözden

geçirmek

Go wrong: ters gitmek, istenen sonucu

vermemek

Go: gitmek

God: Allah, Tanrı

Going to: -ecek, -acak

Page 11: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

11

Go-karting: go-kart (küçük dört tekerlekli

araçlarla genellikle küçültülmüş pistlerde

yapılan yarış)

Golden: altın

Gone out: dışarı çıktı

Good at: bir şeyde iyi olmak

Good: iyi

Got it: anladım

Grade: not

Grade: sınıf, derece

Graduate: mezun olmak

Graduation: mezuniyet

Grammar: dilbilgisi

Grand Bazaar: Kapalı Çarşı (İstanbul)

Grand mum: büyükanne

Grand: büyük, ulu

Grandparents: büyükanne, büyükbaba

Grandson: erkek torun

Greased: yağlanmış

Great Wall: Çin Seddi

Great: harika, büyük

Green: yeşil

Greet: selam vermek, selamlamak, karşılamak

Grill: ızgarada pişirmek

Grocery: bakkal

Ground: yer, zemin

Group: grup

Grow: büyü(t)mek, yetiş(tir)mek

Guess (Fiil): tahmin etmek

Guess (İsim): tahmin

Guest: konuk, misafir, davetli

Guide: rehber

Gym: spor salonu

H

Habit: alışkanlık

Had better: -se daha iyi olur

Hagia Sophia: Ayasofya

Hair: saç

Hairdresser: kuaför

Half past: buçuk

Half: yarım, yarısı

HAND (Have a nice day): iyi günler

Hand: el

Handlebar: bisiklet gidonu

Handwriting: el yazısı

Hang gliding: yelken kanat ya da delta kanat

denen kanatlarla yapılan bir hava sporu

Hang on a minute: bir dakika bekle

Hang on: beklemek, hatta kalmak

Hang out with friends: arkadaşlarla takılmak

Hang out: takılmak, dolaşmak, asmak

Hang up: telefonu kapatmak

Hang: asmak

Happen: olmak, meydana gelmek

Happiness: mutluluk

Happy: mutlu

Hard disk: sabit disk (bilgisayarda bilgilerin

depolandığı bölüm)

Hard: zor, sıkı, sert

Hardly ever: neredeyse hiç, hemen hemen hiç

Hardware: donanım

Hardworking: çalışkan

Harmful: zararlı

Has to: zorunda olmak

Hat: şapka

Hate: nefret etmek

Have / Has: sahip olmak

Have a conversation: sohbet etmek

Have a party: parti yapmak

Have a rest: dinlenmek

Have a shower: duş almak

Have a sweet tooth: tatlıya düşkün olmak

Have friends over: arkadaşları ağırlamak,

misafir etmek

Have fun: eğlenmek

Have someone over: birisini ağırlamak

Have something in common: ortak noktası

olmak

Have the same interests: aynı çıkarları olmak

Have to: zorunda olmak

Have: sahip olmak

Head: kafa, baş

Headache: baş ağrısı

Headphone: kulaklık

Health: sağlık

Healthy: sağlıklı

Hear: duymak, haber almak, mektup almak

Heart: kalp

Heart-stopping: yürekleri durduran, şok edici

Heat (Fiil): ısıtmak

Heat (İsim): ateş, sıcaklık

Height: yükseklik

Hello: merhaba

Helmet: kask

Help (Fiil): yardım etmek

Help (İsim): yardım tumingilizce.com

Page 12: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

12

Helpful: yardımsever

Her (Kadınlar için - Sıfat): onun

Her (Kadınlar için - Zamir): o, onu, ona

Here you are: Buyrun

Here: buraya, burada, işte

Heritage: miras

Herself (Kadınlar): kendisi

Hi: merhaba

High school: lise

High: yüksek

High-quality: yüksek kalite

High-speed: yüksek hızlı

Hiking: dağ veya doğa yürüyüşü

Hill: tepe

Him (Erkekler için - Zamir): o, onu, ona

His (Erkekler için - Sıfat): onun

Historic: tarihî

Historical: tarihî

History: tarih

Hobby: hobi, özel zevk

Hold on: beklemek, hatta kalmak

Hold the line: hatta beklemek

Hold: tutmak, barındırmak

Holiday: tatil

Home (Fiil): ev sahipliği yapmak

Home (İsim): ev, yuva

Homework: ev ödevi

Honest: dürüst

Honey: bal

Hope: ummak, ümit etmek

Horn: boynuz

Hospital: hastane

Hostel: pansiyon, yurt

Hot: sıcak

Hour: saat (60 dakika)

House: ev

Household: ev, eve ait

Housework: ev işi

How about: peki ya, ne dersin

How are things? – İşler nasıl?

How far: ne kadar uzak

How fast: ne kadar hızlı

How is it going? – Nasıl gidiyor?

How long: ne kadar uzun, ne kadar süre

How many: ne kadar, kaç tane

How much: ne kadar

How often: ne sıklıkla

How old: kaç yaşında

How tall: ne kadar uzun, ne kadar yüksek

How well: ne kadar iyi

How: nasıl, ne kadar

However: bununla birlikte, ama, fakat

Hug: kucaklama, sarılma

Huge: kocaman

Human: insan

Humid: nemli, rutubetli

Hungry: aç

Hurry: acele

Hurt: yara, bere, acı, ağrı

Husband: koca, eş

I

I am afraid: korkarım

I can’t help: kendimi alamıyorum

I can’t stand: dayanamıyorum, katlanamıyorum

I expect: bekliyorum, ümit ediyorum

I feel: hissediyorum

I guess: sanırım, tahmin ediyorum

I had better: şu işi yapsam daha iyi olur

I hope: umarım

I know: biliyorum

I mean: demek istiyorum, yani

I need your help: yardımına ihtiyacım var

I see: anlıyorum

I think so: ben de öyle düşünüyorum

I think: bence, sanırım

I want: istiyorum

I’ll get him / her: telefonu ona veriyorum

I’m afraid: korkarım

I’m sorry: üzgünüm

I’m sure: eminim

Ice-climbing: buz tırmanışı

Icon: ikon, sembol, simge

Idea: fikir, düşünce

Identify: tanımlamak, teşhis etmek, belirlemek

Identity: kimlik

If: eğer

illegal: yasadışı

Imagine: düşünmek, hayal etmek

Immediately: hemen, derhal

Important: önemli

Impressive: etkileyici

In front of: önünde

In my opinion: benim düşünceme göre, bence

In order to: -mek için, amacıyla

In other words: diğer bir deyişle

In person: şahsen, bizzat

Page 13: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

13

In response to: cevaben, cevap olarak

In time: zamanında, vaktinde

In truth: gerçeği, hakikaten

In turn: sırayla

In: içinde, içeride, -de, -da

Inbox: gelen kutusu (e-posta)

Include: dahil etmek, içermek, kapsamak

Including: dâhil

Increase: artmak, artırmak, yükselmek

Incredible: inanılmaz, olağanüstü

Indeed: aslında, gerçekten

India: Hindistan

Indoor: iç mekânlarda yapılan, kapalı

Inform: bilgilendirmek

Informal: resmî olmayan

Information: bilgi

Ingredients: malzemeler, içindekiler

İnjure: yaralamak, sakatlamak

Injured: yaralı

Inland: iç, denizden uzak

In-line skating: tekerlekli paten

Inserted: koyulmuş, eklenmiş

Insist: ısrar etmek

Instant message: anlık mesaj

Interaction: etkileşim

Interactive: etkileşimli, interaktif

Interest: ilgi, çıkar

Interested in: İlgilenmek, ilgi duymak

Interesting: ilgi çekici, ilginç

Internet connection: internet bağlantısı

Internet: internet

Interview (Fiil): görüşmek, röportaj yapmak

Interview (İsim): görüşme, röportaj

Into: -e, -a, içine

Invitation: davet, davetiye

Invite: davet etmek

Invited: davetli

Involve: içermek, kapsamak

Irish: İrlandalı

Iron: ütülemek

Ironing: ütü, ütüleme

Irresponsible: sorumsuz

Islamic: İslamî

Island: ada

Italian: İtalyan

Item: madde, malzeme

Its (Cansız-Hayvanlar için): onun

J

Jam: reçel

Jealous: kıskanç

Jogging: tempolu ve yavaş koşma

Join a race / tournament: bir yarışa veya

turnuvaya katılmak

Join: katılmak

Joke: şaka (yapmak)

Joystick: joystick, kumanda kolu

Jug: sürahi, testi, çömlek

Jump (Fiil): atlamak, zıplamak

Jump (İsim): atlama, sıçrama

Jumper: atlamacı, atlayıcı

Junction: kavşak, bağlantı noktası

Junk food: abur cubur

Just: sadece, yalnızca, tam, henüz

K

Kayaking: kayak teknesi ile yapılan spor

Keen on: düşkün olmak

Keep fit: formda kalmak, formunu korumak

Keep from: -den korumak

Keep in touch: iletişim kurmak, temas kurmak

Keep secrets: sır saklamak

Keep: tutmak, saklamak

Keyboard: klavye

Kind (İsim): çeşit, tür

Kind (Sıfat): kibar

Kindly: kibar bir şekilde, nazikçe

Kiosk: köşk, büfe, kulübe

Kit: malzeme, alet çantası

Kitchen: mutfak

Knead: yoğurmak

Knife: bıçak

Know: bilmek

Known: bilinen

L

Laid-back: kaygısız, sakin

Lamb: kuzu (eti)

Land (Fiil): inmek

Land (İsim): kara, ülke, vatan, arazi

Landline: sabit telefon hattı (ev telefonu)

Language: dil

Laptop: dizüstü bilgisayar

Large: büyük, geniş

Last: geçen, son

Late: geç

Later: daha sonra

tumingilizce.com

Page 14: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

14

Latest: en son

Laugh: gülmek

Laundry: çamaşır

Lazy: tembel

Leaf: yaprak

Lean: yana yatmak, eğilmek

Learn: öğrenmek

Least: en az

Leave a message: mesaj bırakmak

Leave: ayrılmak, çıkmak, bırakmak

Leek: pırasa

Leg: bacak

Lend: ödünç vermek

Length: uzunluk

Lentil: mercimek

Less: daha az

Lesson: ders

Let me know: beni bilgilendir, bana bildir

Let: izin vermek, -dırmak, -dirmek

Let’s: hadi

Letter: mektup, harf

Lettuce: marul

Liar: yalancı

Liberty: özgürlük

Library: kütüphane

Lie: yalan (söylemek)

Life (çoğul – lives): yaşam, hayat

Lifestyle: yaşam tarzı

Light: ışık

Lightly: hafifçe

Like (Edat): gibi

Like (Fiil): sevmek, hoşlanmak

Line: hat, çizgi, satır

List: liste

Listen: dinlemek

Listener: dinleyici

Little: küçük, az

Live (Fiil): yaşamak

Live (Sıfat): canlı

Live chat: canlı sohbet

Living room: oturma odası

Load: yüklemek, doldurmak

Loaf pan: ekmek kalıbı (fırında pişirmek için)

Local: yerel, yöresel

Located in: -de olmak, -de bulunmak

Location: konum, yer

Log in: oturum açmak, giriş yapmak

Log off: çıkış yapmak, oturumu kapatmak

Log on: oturum açmak, giriş yapmak

Log out: çıkış yapmak, oturumu kapatmak

LOL (Lots of love): kucak dolusu sevgiler

Lonely: yalnız

Look after: bakmak, ilgilenmek

Look for: aramak

Look: bakmak, görünmek

Lose: kaybetmek

Lot: çok

Lots of: çok fazla

Loud: gürültülü

Loudly: yüksek sesli bir şekilde

Love (Fiil): çok sevmek

Love (İsim): aşk, sevda

Lovely: güzel, hoş, sevimli

Lover: hayran, âşık

Low: düşük, alçak

Lucky: şanslı

Lunch: öğle yemeği

M

Made from: -den yapılmış

Madrassa: medrese

Magazine: dergi

Magnet: mıknatıs

Main idea: anafikir

Main: ana, asıl

Mainly: başlıca, esasen

Majestic: görkemli, muhteşem

Majority: çoğunluk

Make an excuse: bahane üretmek, mazeret

göstermek

Make difference: fark yaratmak

Make friends: arkadaş edinmek

Make it clear: açığa çıkarmak

Make sure: emin olmak

Make: yapmak

Mall: alışveriş merkezi

Man-made: insan yapımı

Manufacturer: üretici, imalatçı

Many (sayılabilenlerde): çok, bir hayli, birçoğu

Martial arts: dövüş sanatları

Martial: askeri, savaşa ait

Mashed: püre, ezilmiş

Match (Fiil): eşleştirmek

Match (İsim): maç

Material: malzeme

Matter: problem, sorun

May: -ebilmek

Page 15: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

15

Maybe: belki

Me: ben, beni, bana

Meal: yemek

Mean: anlamına gelmek, demek istemek

Meaning: anlam

Meaningful: anlamlı

Meat pie: etli börek

Meat: et

Meatball: köfte

Medical: tıbbî

Mediterranean: Akdeniz

Medium: orta

Meet up: buluşmak

Meet: tanışmak, buluşmak, karşılaşmak

Meeting: toplantı, buluşma, görüşme

Melt: erimek, eritmek

Member: üye

Memo: kısa not

Memorable: unutulmaz, akılda kalıcı

Memory: bellek, hafıza, anı, hatıra

Mention: bahsetmek, anmak

Message: mesaj, ileti

Method: metot, yöntem

Microphone: mikrofon

Microwave: mikrodalga

Middle East: Orta Doğu

Middle school: ortaokul

Middle: orta

Midnight: gece yarısı

Mild: ılıman, yumuşak

Milk: süt

Million: milyon (1.000.000)

Mind: dikkat etmek, -e kulak asmak

Minute: dakika

Miracle: mucize

Miss: kaçırmak, özlemek

Missed call: cevapsız arama

Missing: kayıp, noksan, eksik

Mistake: hata

Mix: karıştırmak

Mixed: karışık

Mixing bowl: karıştırma kasesi

Mixture: karışım

Mobile phone: cep telefonu

Mobile: taşınabilir

Mock phone conversation: alaycı, sahte, taklit

telefon konuşması

Mode: tarz, biçim, yöntem

Modern: çağdaş, modern

Mom: anne

Moment: an, kısa bir süre

Monastery: manastır

Monday: Pazartesi

Monitor: monitör

Month: ay

Mop: paspaslamak

More: daha fazla

Morning: sabah

Mosaic: mozaik

Mosque: cami

Most: en çok, çoğu

Mostly: çoğunlukla

Moth: güve, pervane

Mother: anne

Motor racing: otomobil yarışı, motor yarışı

Motorbike: motosiklet

Mount: dağ

Mountain biking: dağ bisikleti

Mountain: dağ

Mouse: fare

Mouth: ağız

Move: hareket etmek, taşınmak

Movement: hareket

Movie theater: sinema

Movie: film

Mr.: Bay

Mrs.: Bayan

Much (sayılamayanlarda): fazla, çok

Mudguard: çamurluk

Muffin: kek, çörek

Multicultural: çok kültürlü

Mum: anne

Museum: müze

Mushroom: mantar

Music: müzik

Must (İsim): zorunluluk, şart

Must: -meli, -malı

My: benim

Myself: kendim

Mysterious: gizemli, esrarengiz

N

Name (Fiil): isim vermek, ad koymak

Name (İsim): isim, ad

Narrative: hikâye, öykü

National: ulusal, millî

Nature walking: doğa yürüyüşü tumingilizce.com

Page 16: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

16

Nature: doğa

Near: yakında, yanında

Nearly: neredeyse, yaklaşık olarak

Neat: temiz, düzenli

Necessary: gerekli, zorunlu

Need: ihtiyacı olmak

Negative: olumsuz

Neighbor: komşu

Neighborhood: çevre, mahalle

Net: internet

Network: ağ

Never mind: boşver, önemli değil, kafaya takma

Never: asla, hiç

New: yeni

News: haberler

Newspaper: gazete

Next (Sıfat): gelecek

Next (Zarf): ardından, daha sonra

Next to: bitişiğinde

Nice: güzel, hoş

Night: gece

No matter: problem değil, sorun değil

No way: asla, kesinlikle olmaz

Nobody: hiç kimse

Noise: gürültü, ses

Noisy: gürültülü

Nonsense: saçma, fasa fiso

Noodle: şehriye, erişte

Noon: öğlen

North: Kuzey

North-west: kuzeybatı

Northwestern: kuzeybatı

Not at all: (Teşekkür edene karşılık) bir şey

değil, (Olumsuz anlamda) hiç öyle değil

Not really: pek sayılmaz, aslında yok

Not: değil, yok

Note: not

Notebook: defter

Nothing special: özel bir şey yok

Nothing: hiçbir şey

Noun: isim

November: Kasım

Now: şimdi

Nowadays: bu günlerde, bu sıralar

Number (Fiil): numaralamak

Number (İsim): sayı, rakam

Nut: kabuklu yemiş

O

Oat: yulaf

Obey: itaat etmek, uymak

Object: nesne, obje, cisim

Obligation: yükümlülük, zorunluluk

Of course: tabii ki

Offer: teklif, öneri

Official: resmî

Officially: resmen, resmî olarak

Offline: çevrimdışı

Off-road racing: arazi yarışı

Off-road: aracınızı, yüzeyi özel olarak binek

otomobil geçişine düzenlenmemiş yol veya

patikada sürmektir

Often: sık sık

Oil: yağ

OK (Okay): tamam, iyi, olur

Okay: tamam, iyi

Old: yaşlı, eski

Old-fashioned: eski moda

Olive: zeytin

On foot: yürüyerek

On the other side: diğer tarafta

On time: vaktinde

On: açık (TV, ışık vb.)

Once: bir defa

One mind in two bodies: iki bedende tek fikir

One moment: bir dakika

Onion: soğan

Online: internetten, çevrim içi

Only: sadece, tek

Open (Fiil): açmak

Open (İsim): açık

Opinion: fikir, düşünce

Or: veya, ya da, yoksa

Orange juice: portakal suyu

Order (Fiil): sipariş vermek, emretmek

Order (İsim): düzen, sıra, sipariş

Organization: organizasyon

Organize: düzenlemek

Organized: düzenli, tertipli

Originally: aslen, orijinal olarak

Orzo: arpa şehriye

Other: diğer, başka

Ottoman: Osmanlı

Our: bizim

Ourselves: kendimiz

Out of order: bozuk, arızalı

Page 17: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

17

Out: dışarı, dışarıda

Outdoor: dışarıda, açık havada

Outline: taslak, özet, ana hat

Outside: dışarıda, dışında

Oven: fırın, ocak

Over: üzerinde

Overall: tüm, tam, her şey dahil

Overcome: üstesinden gelmek

Overnight: bir gecelik kalmak

Own: kendi

P

p.m.: öğleden sonra

Pack: paketlemek, paket

Package: paket

Packed: paketlenmiş

Page: sayfa

Pain: ağrı, acı, sızı

Pair: çift, ikili

Palace: saray

Palm: palmiye

Pan: tava

Pancake: krep

Pants: pantolon

Paper: kağıt

Parachute diving: paraşüt dalışı

Parachute: paraşüt

Paragliding: yamaç paraşütü

Paragraph: paragraf

Pardon (Fiil): affetmek, bağışlamak

Pardon (Ünlem): Pardon, Nasıl?

Parents: anne baba, ebeveyn

Parkour: bir noktadan başka bir noktaya insan

vücudunun yeteneklerini en verimli şekilde

kullanıp, sınırlarını da zorlayarak, hızlı ve etkili

biçimde hareket etmesini hedefleyen bir beden

eğitimi türü ve yaşam tarzıdır.

Part: parça, bölüm

Partner: ortak, arkadaş, eş

Party: parti

Password: parola, şifre

Pasta: makarna

Pay attention: dikkat etmek, önemsemek

Pay: ödemek

PC (Personal Computer): kişisel bilgisayar

Peace: barış, huzur

Peaceful: huzurlu, sakin

Pedal: bisiklet pedalı

Peel: kabuğunu soymak

Peer: akran, yaşıt

Pen pal: mektup arkadaşı

Pen: kalem, dolma kalem

People: insanlar, halk

Pepper: biber

Per: …başına, her bir …. için

Percent: yüzde

Perfect: mükemmel, kusursuz

Perform: yapmak, yerine getirmek, oynamak

Performer: sanatçı, oyuncu

Period: dönem, süre

Persian: İranlı

Person: kişi

Personal: kişisel

Pet: evcil hayvan

Pharaoh: firavun

Pharmacy: eczane

Phenomenon: olay, olgu, başarı

Phone call: telefon görüşmesi

Phone: telefon

Photo: fotoğraf

Photograp: fotoğraf

Photographer: fotoğrafçı

Phrase: ibare, deyim, tabir

Physical: fiziksel, fiziki

Physically: fiziksel olarak

Pick someone up: birisini arabayla almak

Pick up: toplamak, telefonu açmak, arabayla

almak, yerden kaldırmak

Picnic: piknik

Picture: resim

Piece: parça

Pistachio: fıstık, Antep fıstığı

Place (Fiil): yerleştirmek

Place (İsim): yer

Plain: ova, düzlük

Plan (Fiil): planlamak

Plan (İsim): plan

Plane: uçak

Plant: bitki

Plate: tabak

Play (Fiil): oynamak, (müzik aleti) çalmak

Play (İsim): oyun, sahne oyunu

Player: oyuncu

Please: lütfen

Pleased: memnun

Pocket: cep

Pocket-bike: mini motosiklet tumingilizce.com

Page 18: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

18

Poem: şiir

Point (Fiil): göstermek, işaret etmek

Point (isim): puan, sayı, nokta

Polite: kibar

Popcorn: patlamış mısır

Popular: popüler, herkesçe sevilen

Population: nüfus

Portable hard disk drive: Taşınabilir sabit disk

sürücü

Possible: mümkün, olası

Post: postalamak, göndermek

Postcard: kartpostal, kart

Poster: poster

Potato: patates

Potted: saksıya konmuş, saksıdaki

Pour: dökmek, boşaltmak

Practice: -i geliştirmek için pratik yapmak, -de

ilerlemek için egzersiz yapmak

Prefer: tercih etmek

Preference: tercih

Pre-heat: önceden ısıtmak

Prepare: hazırlamak

Present time: şu an

Present: hediye, şimdiki

Press: basmak

Pretend: -mış gibi davranmak, yapar gibi

görünmek

Previous: önceki, geçmiş

Price: fiyat

Print: basmak, yayınlamak, yazdırmak

Printer: yazıcı

Prize: ödül

Probable: muhtemel, olası

Process: işlem, süreç, usul

Processor: işlemci

Produce: üretmek

Product: ürün

Profile: profil, özgeçmiş, yüzün yandan

görünüşü

Programmer: programcı

Project: proje

Promise: söz vermek

Pronounce: telaffuz etmek

Pronunciation: telaffuz

Proper: uygun, doğru

Properly: uygun bir şekilde

Prophet: peygamber, kâhin

Protect: korumak, muhafaza etmek

Protection: koruma

Proverb: atasözü

Province: il, vilayet, eyalet

Public place: halka açık yer

Publishing: yayımcılık

Punctual: dakik

Punctuation: noktalama işaretleri

Purpose: amaç

Push oneself: sınırlarını zorlamak

Push: itmek, zorlamak

Put away: kenara koymak, ortadan kaldırmak

Put on: giymek, kilo almak

Put somebody through: telefonu bağlamak

Put: koymak, yerleştirmek

Puzzle: bulmaca, yapboz

Q

Quality: kalite, nitelik

Quarter past: çeyrek geçiyor

Quarter to: çeyrek var

Quarter: çeyrek

Question: soru

Questionnaire: anket

Quick: hızlı, çabuk

Quickly: hızlı bir şekilde

Quiet voice: kısık ses

Quiet: sessiz

Quite: oldukça

R

Race: yarış

Racer: yarışçı

Racing: yarış

Racket: raket

Radio: radyo

Raffle: piyango

Raft: (suyun üzerinde) salla gitmek

Rafting: raft adı verilen botlarla (sallarla), tepesi

yüksek nehirlerde yapılan bir nehir sporudur.

Rainy: yağmurlu

Raise: kaldırmak, yükseltmek, yetiştirmek

Rarely: nadiren

Reach: ulaşmak

Read out: sesli okumak

Read: okumak

Ready: hazır

Real human voice: gerçek insan sesi

Real in-person: gerçek kişi

Real: gerçek

Page 19: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

19

Really: gerçekten, aslında

Reason: neden, sebep

Receive: almak, kabul etmek

Receiver: alıcı

Recent: son, yeni

Recipe: yemek tarifi

Recognize: tanımak, fark etmek

Record (Fiil): kaydetmek

Record (İsim): rekor, kayıt

Recording: kaıt

Recreation: dinlenme, eğlence, hoşça vakit

geçirme

Recreational: eğlence, dinlence

Rectangle: dikdörtgen

Red: kırmızı

Refuse: reddetmek

Region: bölge

Regional: bölgesel

Register: kayıt olmak, kaydetmek

Registered: kayıtlı

Registration: kayıt

Regular: düzenli, normal

Regularly: düzenli bir şekilde

Related to: ile ilgili

Relative: akraba

Relaxed: rahatlamış, gevşemiş

Relaxing: rahatlatıcı, dinlendirici

Reliable: güvenilir

Religion: din

Remember: hatırlamak

Remove: çıkarmak, kaldırmak

Renew: yenilemek, tazelemek

Repair: onarmak, tamir etmek

Repeat: tekrar etmek

Reply: cevap (vermek)

Request: istek, talep, dilek, rica

Research: araştırma

Reset: ayarlamak, baştaki konumuna getirmek

Resort: şehir merkezinden biraz uzak tatil yeri

Respect: saygı göstermek

Respond: yanıtlamak, cevap vermek

Response: yanıt, cevap, tepki

Responsibility: sorumluluk

Responsible for: -den sorumlu

Rest (Fiil): dinlenmek

Rest (İsim): dinlenme, kalan, gerisi

Restart: yeniden başlatmak

Result: sonuç

Rewrite: tekrar yazmak

Rice: pirinç, pilav

Rich: zengin

Ride (Fiil): binmek

Ride (İsim): binme, biniş

Rider: binen, binici

Ridiculous: saçma, gülünç

Right now: derhal, hemen şimdi

Right: doğru, haklı

Rinse: durulamak

Risk: risk, tehlike

River: nehir

Riverside: nehir kenarı

Road: yol

Roast beef: biftek

Roast: fırında ya da ateşte kızartmak

Rock: kaya, taş

Rock-climbing: kaya tırmanışı

Role play: rol yapma

Roll (Fiil): oklava ile açmak, yuvarlamak

Roll (İsim): rulo, silindir

Rolling pin: oklava, merdane

Roman: Roma

Romance: aşk

Room: oda

Roommate: oda arkadaşı

Round: yuvarlak

Rubbish: çöp

Rude: kaba

Ruin: harabe, yıkıntı

Rule: kural

Run: koşmak

Runner: koşucu

Rural: kırsal, taşra

Russian: Rusça, Rus

S

Sad: üzgün

Safari: katılımcıların vahşi hayatı yerinde

görmelerini sağlayan turistik gezi

Safe: güvenli

Safely: güvenli bir şekilde, sağ salim

Safety: güvenlik, emniyet

Sailing: yelkencilik

Salad: salata

Saloon: salon

Salt: tuz

Same as: ile aynı

Same: aynı tumingilizce.com

Page 20: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

20

Sandy: kumlu

Saturday: Cumartesi

Sauce: sos

Saucepan: saplı tencere

Save: kurtarmak, tasarruf etmek, korumak

Say good bye: vedalaşmak

Say hello: selam söylemek

Say: söylemek, demek

Scan: taramak, incelemek, göz atmak

Scanner: tarayıcı

Scared: korkmuş

Scene: sahne, olay yeri

Scenery: manzara

School counseling service: okul rehberlik

servisi

School: okul

Schoolmate: okul arkadaşı

Science: bilim, fen

Sci-fi: bilim kurgu

Score: sayı, puan, skor

Scream: çığlık

Screen: ekran

Scuba-diving: tüplü dalış

Sea: deniz

Seafood: deniz ürünleri

Search engine: arama motoru

Search: aramak, araştırmak

Seaside: deniz kenarı, sahil

Season (Fiil): baharatını katmak, tatlandırmak

Seat: koltuk, sele

Second: ikinci, ikinci olarak

Secondary school: ortaokul

Secret code: gizli kod

Secret: sır, gizli

See you: görüşürüz

See: görmek, görüşmek, izlemek, anlamak

Seed: çekirdeğini çıkarmak

Seek: aramak, araştırmak

Seeker: arayan

Seem: görünmek, gibi gelmek

Seldom: nadiren

Self: öz, kendi

Selfie: özçekim

Send: göndermek

Sender: gönderen

Sentence: cümle

Separate: ayrı

Sequencing: sıralama

Serial: dizi film

Serious: ciddi

Serve: servis yapmak, hizmet vermek

Service: hizmet, servis

Set the table: masayı kurmak

Set: ayarlamak, kurmak

Setting: ayar

Settled: yerleşik

Several: birkaç

Shake: sallamak

Shall I? – Yapayım mı?

Shall we …? – Yapalım mı?

Shame: utanç, ayıp

Shape: -e şekil vermek, biçimlendirmek

Share: paylaşmak

Sheep: koyun

Shelf: raf

Shirt: gömlek

Shocked: sarsılmış, şaşkına dönmüş

Shocking: şok edici, sarsıcı

Shoe: ayakkabı

Shop (İsim): mağaza dükkân

Shopping mall: alışveriş merkezi

Shopping: alışveriş

Short: kısa

Should: -meli, -malı

Shout: bağırmak

Show (Fiil): göstermek

Show (İsim): gösteri, şov

Shy: utangaç

Sibling: kardeş

Sick: hasta, rahatsız

Side: taraf, yön

Sight: manzara

Sightseeing: bir yerdeki turistik mekanları

gezme

Sign in: oturum açmak

Sign language: işaret dili

Sign on: oturum açmak

Sign up: üye olmak, kaydolmak

Sign: işaret, sinyal

Signal: sinyal, işaret

Significance: önem

Silence: sessizlik

Silk: ipek

Silver: gümüş (renginde)

Similar likes and dislikes: benzer zevkler,

beğeniler

Page 21: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

21

Similar: benzer

Simple: basit

Singer: şarkıcı

Single: tek, tek kişilik

Sir: bayım, beyefendi

Sister: kız kardeş

Sit: oturmak

Site: yer, mevki, mekân, yerleşim yeri

Situation: durum

Size: boyut, boy, büyüklük

Skateboarding: kaykay

Skating: paten yapmak

Ski: kayak

Skill: beceri, yetenek

Skillful: becerikli, marifetli, yetenekli

Sky: gökyüzü, hava

Skydiving: paraşütü hemen açmadan atlama

Skyscraper: gökdelen

Sleep over: yatıya kalmak

Sleep: uyumak

Sleepy: uykulu

Slice (Fiil): dilimlemek

Slice (İsim): dilim

Sliced: dilimlenmiş

Slow: yavaş

Slumber party: pijama partisi

Small: küçük

Smart phone: akıllı telefon

Smart: akıllı

Smell: koklamak

Smile: gülümsemek, tebessüm etmek

Smoke: duman

SMS (Short Message Service): Kısa Mesaj

Hizmeti

Snack: atıştırmalık (tatlı, çerez, meyve v.b.)

Snowboard: kar kayağı

Snowshoeing: kar ayakkabısı ile yürüme

Snowy: karlı

So (Bağlaç): bu yüzden

So (Cümle başında): öyleyse, o zaman

So (Sıfattan önce): çok, o kadar

So (Zarf): öyle, böyle

Soccer match: futbol maçı

Soccer: futbol

Sociable: sosyal

Social network: sosyal ağ (facebook gibi)

Social networking site: sosyal ağ sitesi

(facebook gibi)

Social: sosyal, toplumsal

Socialize: sosyalleşmek, sohbet etmek

Sock: çorap

Soft: yumuşak

Soften: yumuşamak

Software: yazılım

Software: yazılım, bilgisayar programı

Solve: çözmek

Some: biraz, bir miktar, bazı

Someone: birisi

Something: bir şey

Sometimes: bazen

Somewhere: bir yer

Son: erkek evlat

Song: şarkı

Soon: yakında, çok geçmeden, kısa zamanda

Sorry: üzgün

Sound (Fiil): kulağa gelmek

Sound (İsim): ses

Sounds fun: kulağa eğlenceli geliyor

Soup: çorba

Source: kaynak

South: güney

South-central: orta güney

Southeastern: güneydoğu

Southern: güney, güneyli

South-west: güneybatı

Souvenir: hatıra, hediyelik eşya

Spa: kaplıca, spa

Space: boşluk

Spam: gereksiz

Span: kemer veya köprünün ayakları arasındaki

açıklık

Speak up: yüksek sesle konuşmak

Speak: konuşmak

Speaker: konuşmacı, hoparlör

Speakers: hoparlör

Special: özel

Speciality: özellik, uzmanlık

Specification: şartname, özellik

Spectacular: muhteşem, olağanüstü

Speed: hız

Spell: hecelemek

Spelling: yazım, imlâ

Spend money: para harcamak

Spend time: vakit geçirmek

Spend: vakit geçirmek, para harcamak

Spoon: kaşık tumingilizce.com

Page 22: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

22

Sport: spor

Spread: yaymak, (ekmeğe) sürmek

Spring: bahar, kaynak

Sprinkle: serpiştirmek, serpmek

Square: meydan, kare

Stadium: stadyum, stat

Stairs: merdivenler

Stand for: anlamına gelmek

Star: yıldız

Start: başlamak

State (Fiil): belirtmek

State (İsim): durum, vaziyet, hal, eyalet, devlet

Statement: ifade, demeç

Station: istasyon

Statue: heykel

Status: durum, hal

Stay (Fiil): kalmak

Stay (İsim): kalma, ziyaret

Stay in touch: irtibatta kalmak

Stay up late: geç saatlere kadar uyumamak,

geç saatlere kadar uyanık kalmak

Stay: kalmak

Steak: biftek

Steam: buharda pişirmek, buğulamak

Steamed: buharda pişirilmiş, buğulama

Step: adım

Stick (Fiil): yapıştırmak

Stick (İsim): sopa, çubuk

Sticky: yapışkan

Still: yine, hâlâ

Stir: karıştırmak

Stone: taş, taştan

Stop (Fiil): durmak, durdurmak

Stop (İsim): durak

Storage: depolama

Store (Fiil): depolamak

Store (İsim): mağaza

Story: hikaye

Stove: ocak, soba

Stranger: yabancı

Strawberry: çilek

Street: cadde, sokak

Stretch: uzanmak, boyunca devam etmek

Strong: güçlü

Structure: yapı, bina

Student: öğrenci

Study together: birlikte ders çalışmak

Study: ders çalışmak, incelemek, öğrenim

görmek

Style: stil, tarz

Subject: ders, konu

Such as: gibi

Such: öyle, çok

Suddenly: aniden

Sugar: şeker

Suggestion: öneri, teklif

Suitable: uygun

Summer: yaz

Sunbathing: güneşlenme

Sunday: Pazar

Sunny: güneşli

Supportive: destekleyici

Suppose: farz etmek, varsaymak, zannetmek

Supposed to: gerekmek

Sure: tabii ki

Surely: kesinlikle, muhakkak

Surf: gezinmek

Surface: yüzey

Surname: soyadı

Surprise (Fiil): şaşırtmak

Surprise (İsim): sürpriz, şaşkınlık

Surprised: şaşırmış

Survey: anket, inceleme

Swear: yemin etmek

Sweep: süpürnek

Swim: yüzmek

Symbol: sembol

Sympathy: anlayış, halden anlama

System unit: bilgisayar kasası

T

Table: masa

Tablespoon: yemek kaşığı, çorba kaşığı

Take care of: ilgilenmek, bakmak, dikkat etmek

Take care: kendine iyi bak, dikkat et

Take note: not almak

Take off: çıkarmak, alıp götürmek

Take out: dışarı çıkarmak

Take part in: -e iştirak etmek, -e katılmak

Take photos: fotoğraf çekmek

Take place: meydana gelmek

Take the bus: otobüse binmek

Take the train: trene binmek

Take turns: sırayla yapmak

Take: almak, götürmek

Taken: alınan

Page 23: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

23

Talk: konuşmak

Tall: uzun, yüksek

Task: görev, iş

Taste: tatmak, tadına bakmak

Tasty: lezzetli

Tea pot: çaydanlık

Tea: çay

Teach: öğretmek

Teacher: öğretmen

Team: takım

Teaspoon: çay kaşığı

Technical specification: teknik özellik

Technical: teknik

Technology: teknoloji

Teen: genç, ergen

Teenager: 13-19 yaş arası, genç, ergen

Teeth: dişler

Tell: söylemek, anlatmak, bahsetmek

Temperature: sıcaklık

Tender: yumuşak, gevrek

Tent: çadır

Term: dönem, terim

Terrible: berbat, çok kötü

Terrific: harika, müthiş, olağanüstü

Test: denemek, sınamak

Text (Fiil): yazmak (klavye ile)

Text (İsim): metin, parça

Text message: yazılı mesaj, kısa mesaj

Than: -den, -dan, göre

Thanks to: sayesinde

Thanks: teşekkürler

That sounds fun /great: Kulağa eğlenceli /

harika geliyor

That: o, şu

That’s it! – İşte budur, Bu kadar

That’s right: doğru

That’s why: bu yüzden

The UK: Birleşik Krallık

Theatre: tiyatro

Their: onların

Them: onlar, onları, onlara

Themselves: kendileri

Then (Bağlaç): daha sonra

Then (Zarf): o zaman

Theory: teori

There are: var

There is: var

There was: vardı

There were: vardı

There: oraya, orada

Thermal water: termal su, kaplıca

These: bunlar

Thick: kalın

Thing: şey

Things: eşyalar, giysiler, işler

Think: düşünmek

Third: üçüncü

Thirsty: susamış

This: bu

Those: onlar, şunlar

Thought: düşünce

Thoughtful: düşünceli

Thousand: bin

Three times: üç defa

Thriller: gerilim

Through: -den, aracılığıyla, sayesinde,

vasıtasıyla

Throughout: boyunca, süresince

Throw: atmak

Thursday: Perşembe

Ticket: bilet

Tidy (Fiil): düzenlemek, toparlamak

Tidy (Sıfat): düzenli

Time: zaman, vakit, süre, sefer

Times: kez, kere, defa

Timetable: program, zaman çizelgesi

Tiny: küçücük, minik

Tip: tavsiye

Tire: tekerlek

Tired: yorgun

Tiring: yorucu

Title: başlık, isim

Titled: başlıklı

To be honest: dürüst olmak gerekirse

To me: bana göre

To: -e, -a, göre, -mek için

Toast (Fiil): kızartmak

Toast (İsim): kızarmış ekmek, tost

Toaster: ekmek kızartma makinesi

Today: bugün

Together: beraber, birlikte

Tomato: domates

Tomb: türbe, mezar, lahit

Tomorrow: yarın

Tone: ton, ses

Tonight (2NITE): bu gece tumingilizce.com

Page 24: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

24

Too (Cümle sonunda): de, da

Too (Sıfattan önce): çok

Toothache: diş ağrısı

Top (Fiil): üstünü kapamak

Top (Sıfat): üst

Topic: konu, tema

Total: toplam

Touch screen: dokunmatik ekran

Touch: dokunmak

Tour: tur

Tourism: turizm

Tourist attraction: turistik yer

Tourist destination: turistik yer

Tourist: turist

Tournament: turnuva

Towel: havlu

Tower: kule

Town: kasaba

Tracking: izcilik, iz sürme, sürek avı

Trade: ticaret

Trader: tüccar

Tradition: gelenek

Traditional: geleneksel

Train: antrenman yapmak

Trainers: spor ayakkabılar

Training: antrenman, eğitim

Translate: çevirmek, tercüme etmek

Translator: çevirmen, tercüman

Travel (Fiil): seyahat etmek

Travel (İsim): seyahat, yolculuk

Treatment: tedavi

Tree: ağaç

Trekking: uzun ve zorlu yürüyüş (dağlarda)

Trendy: modaya uygun, modaya izleyen

Trip: kısa yolculuk, gezinti

Tropical: tropik, Ekvator'un 23° 27' kuzey ve

güneyinden geçtiği varsayılan iki enlemden her

biri. Bu iki enlem arasındaki bölgeye tropikal

kuşak denir

Troubleshoot: sorunları gidermek

True friend: gerçek arkadaş

True: doğru, gerçek

Truly: gerçekten, hakikaten, tam olarak

Trust: güvenmek, inanmak

Truth: doğru

Try: denemek, çabalamak, uğraşmak

Tuesday: Salı

Tunnel: tünel

Turkey: Türkiye

Turn (Fiil): dönmek, dönüşmek

Turn (İsim): dönüş, sıra

Turn down: kısmak

Turn into: dönüşmek, dönüştürmek

Turn off: kapatmak

Turn on: açmak

Tutor: öğretmen, özel öğretmen

Twice: iki kere

Type: çeşit, tür, tip

Typical: tipik, kendine özgü

U

Unbearable: dayanılamaz, katlanılamaz

Uncle: amca, dayı, enişte

Uncomfortable: rahatsız, rahatsız edici

Under: altında, altına

Underground: yeraltı, metro

Understand: anlamak

Unfortunately: maalesef

Unhappy: mutsuz

Unique: eşsiz, benzersiz

United: birleşik

Universal: evrensel

Unknown: bilinmeyen

Unlucky: şanssız

Unsafe: emniyetsiz, güvenli olmayan

Untidy: dağınık düzensiz

Until: kadar

Unusual: alışılmadık, sıra dışı

Unusually: alışılmadık şekilde

Update: güncellemek

Upload: yüklemek

Upper: üst, yukarı

Upset: üzgün

Urban: kentsel, şehre ait

Urgently: acilen

US (United States): Birleşik Devletler

Us: biz, bizi, bize

USA (The United States of America): ABD

Usage: kullanım

Use: kullanmak

Useful: faydalı

Useless: yararsız, faydasız

User: kullanıcı

Username: kullanıcı adı

Usually: genellikle

Page 25: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

25

V

Vacation: tatil

Vacuum: elektrikli süpürge ile süpürmek

Valley: vadi

Variation: çeşitlilik

Various: çeşitli, birçok, türlü

Vegetable: sebze

Vehicle: araç, taşıt, vasıta

Verb: fiil

Very: çok

Via: yolu ile, üzerinden

View: görüş, fikir, düşünce, manzara

Virgin: bakire

Virtual: sanal, gerçek olmayan

Visible: gözle görülür, görünür

Visit: ziyaret etmek

Visited: ziyaret edilen

Visitor: ziyaretçi

Voice call: sesli arama

Voice: ses, ses tonu

Voicemail: sesli mesaj

W

Wait: beklemek

Wake up: uyanmak

Walk (Fiil): yürümek

Walk (İsim): yürüyüş

Walk the dog: köpeği gezdirmek

Wall: duvar

Want: istemek

Warm: ılık, sıcak

Warn: uyarmak

Wash the dishes: bulaşıkları yıkamak

Wash: yıkamak

Washing: çamaşır, yıkama

Watch: izlemek

Water (Fiil): sulamak

Water (İsim): su

Waterfall: şelale

Way of communication: iletişim yolu

Way: yol, yöntem, tarz

Wear: giymek, takmak

Weather: hava

Web browser: internet tarayıcısı

Web site: internet sitesi

Webcam: web kamerası

Website: web sitesi

Wednesday: Çarşamba

Weed: yabani otları temizlemek

Week: hafta

Weekday: hafta içi

Weekend: hafta sonu

Weekly: haftalık

Weight: ağırlık

Well: iyi, iyi bir şekilde

Well-known: tanınmış, meşhur

West: batı

Wet: ıslak, nemli

What a shame: Ne ayıp

What a surprise: Çok şaşırdım!, Hayret!

What about: peki ya, ne dersin

What do you mean? - Ne demek istiyorsun?

What is it like? – O nasıldır?

What kind of: ne çeşit

What time: saat kaçta, ne zaman

What type of: ne çeşit

What: ne, hangi

Whatever: her ne

Wheel: tekerlek, çark

When (Bağlaç): -dığı zaman, -dığında, iken

When (Soru): ne zaman

Whenever: her ne zaman

Where: nereye, nerede

Wherever: her nereye

Which: hangi

While (Bağlaç): iken

While (İsim): süre, vakit

White water rafting: azgın sulu ırmaklarda

yapılan rafting sporu

Whitewater: akarsu

Who: kim

Whole: bütün, tüm

Whose: kimin

Why not? – Neden olmasın?, Neden öyle değil?

Why: niçin, neden

Wide: geniş

Wife: eş, hanım

Wi-Fi (Wireless Fidelity): kablosuz bağlantı

alanı

Will: -ecek, -acak

Window: pencere, cam

Windsurfing: rüzgâr sörfü

Winner: kazanan, galip

Winter: kış

Wire: (metal) tel

Wire-free: kablosuz tumingilizce.com

Page 26: DICTIONARY for TEOG 2 - tumingilizce.com · 2016-2017 Kenan ARSLAN Teacher of English DICTIONARY for TEOG 2 Unit 1- 8

26

Wireless: kablosuz

With: ile, birlikte, -lı, -li

Without: olmadan, olmaksızın

Wonder: harika

Wonderful: harika, muhteşem

Wood: odun, orman, koru

Word: kelime, sözcük

Work (Fiil): çalışmak

Work (İsim): iş, eser

Worker: işçi

World: dünya

Worn out: yıpranmış, yorgun

Worried: endişeli

Worry about: … hakkında endişelenmek

Worst: en kötü

Would like: istemek

Would love: çok istemek

Would rather: tercih etmek

Write down: not almak

Write: yazmak

Wrong: yanlış, hatalı

Y

Yeah: evet, tamam

Year: yıl

Yeast: maya

Yesterday: dün

Yolk: yumurta sarısı

You are right: Haklısın

Young: genç, küçük

Your: senin, sizin

Yourself: kendin

Youth: gençlik

Z

Zorbing: küreyle yuvarlanma

Zucchinis: kabak