Upload
lytram
View
228
Download
4
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. ATILIM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI
DÜNYA BANKASI KREDİLERİYLE DESTEKLİ TARIM PROJELERİNİN TÜRK TARIMINA ETKİLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan Cemal DOĞAN
Tez Danışmanı Doç. Dr. Mete TÖRÜNER
Ankara - 2013
T.C. ATILIM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI
DÜNYA BANKASI KREDİLERİYLE DESTEKLİ TARIM PROJELERİNİN TÜRK TARIMINA ETKİLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan Cemal DOĞAN
Tez Danışmanı Doç. Dr. Mete TÖRÜNER
Ankara - 2013
i
ÖNSÖZ
Tarım her ülke için oldukça önemli bir konuma sahiptir. Bu sebeple
birçok araştırmaya konu olmuştur. Tarım destekleme politikaları, ekonomik
nedenlerle değişimlere maruz kalmıştır. Dünya bankası kredileri tarafında
desteklenen Tarım Reformu Uygulama Projesi Türk tarım politikasının
şekillenmesinin en önemli unsuru olmuştur. Bu çalışma, ülkemizdeki tarımsal
destekleme politikalarının Dünya Bankası kredilerinden nasıl etkilendiğini
içermektedir.
Bu çalışmanın hazırlanması sırasında bilgi ve tecrübesiyle bana yol
gösteren ve çalışmanın hazırlanmasında büyük emeği olan değerli hocam
Doç. Dr. Mete Törüner’e teşekkürü bir borç bilirim. Beni bugünlere getiren
merhum annem Elif Doğan’ı saygıyla anıyorum. Ayrıca hayatımın her anında
yanımda olan başta ablam Nazmiye Doğan ve aileme teşekkürlerimi bir borç
bilirim.
Cemal DOĞAN 14.11.2012
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................i İÇİNDEKİLER.................................................................................................ii KISALTMALAR..............................................................................................v TABLOLAR .................................................................................................vııı GRAFİKLER..................................................................................................ıx GİRİŞ ..............................................................................................................1
1. BÖLÜM
1. TÜRKİYE’ DE TARIM SEKTÖRÜ VE TÜRKİYE EKONOMİSİN DEKİ
YERİ..........................................................................................................4
1.1. Türkiye’de Tarım Sektörü ....................................................................5
1.1.1. Cumhuriyet Öncesinde Tarım Sektörü......................................6
1.1.2. Cumhuriyet Döneminde Tarım Sektörü.....................................7
1.1.3. Türkiye Tarımının Güçlü Ve Zayıf Yönleri ...............................13
1.1.3.1. Türkiye Tarımının Güçlü Yönleri ...............................14
1.1.3.2. Türkiye Tarımının Başlıca Zayıf Yönleri....................14
1.2. TARIM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ YERİ ...........15
1.2.1. Tarımın GSMH’daki Yeri .........................................................15
1.2.2. Tarımın İstihdamdaki Yeri .......................................................19
1.2.3. Tarımın Dış Ticaretteki Yeri ....................................................23
1.2.4. Türk Tarım İşletmelerinin Yapısı .............................................26
1.2.5. Türk Tarım Sektörünün Ekonomi İçindeki Yerinin OECD
Üyesi Çeşitli Ülkelerle Karşılaştırılması...................................30
2. BÖLÜM 2. TÜRKİYEDE TARIM DESTEKLEME POLİTİKALARI ...............................34
2.1. Tarım Destekleme Politikalarının Amaçları ........................................38
2.2. Tarım Destekleme Politikalarının Araçları..........................................40
2.3. Türkiye’de Uygulanan Tarım Destekleme Politikaları ........................41
iii
2.3.1. 1980 Öncesi Türkiye’de Uygulanan Tarım Politikaları.............41
2.3.2. 1980- 2000 Yılları Arası Uygulanan Tarım Politikaları.............43
2.3.3. 2000 Yılı ve Sonrası Uygulanan Tarım Politikaları ..................44
3. BÖLÜM 3.1. DÜNYA BANKASI VE İŞLEVİ............................................................46
3.1.1. Dünya Bankasının Kuruluş Amacı ..........................................47
3.1.2. Dünya Bankası Tarafından Sağlanan Kredi Türleri .................49
3.1.2.1. Uyum Kredileri.......................................................................50
3.1.2.2. Yatırım Kredileri.....................................................................51
3.1.2.3. Karma Krediler ......................................................................52
3.1.3. Dünya Bankası Finansman Kaynakları ...................................53
3.2. DÜNYA BANKASI VE IMF İLİŞKİLERİ ..............................................54
3.3. DÜNYA BANKASI VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ.....................................55
3.4. DÜNYA BANKASI KREDİSİ İLE DESTEKLİ TARIM PROJELERİ.....58
3.4.1. Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP)..............................59
3.4.1.1. Doğrudan Gelir Desteği (DGD) Uygulaması .............61
3.4.1.2. Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması
Amaçları...................................................62
3.4.1.3. Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması
Esasları....................................................63
3.4.1.4. DGD Uygulamasından Beklenen
Faydaları..................................................69
3.4.1.5. Doğrudan Gelir Desteği
Uygulamasının Sonuçları.........................69
3.4.1.1.6. DGD Uygulamalarının Olumsuz
Sonuçları..................................................71
3.4.1.2. Çiftçi Geçiş Bileşeni ..................................................73
3.4.1.3. Tarımsal Satış Kooperatifleri ve Tarım Satış
Kooperatif Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması
(TSK ve TSKB)................................................................ 73
iv
3.4.1.4. Destek Hizmetleri......................................................75
3.4.2. TRUP’a Sonradan Eklenen Bileşenler .....................................76
3.4.2.1. Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı (KBKYP) ........76
3.4.2.1.1. Ekonomik Faaliyetlere Yönelik Yatırım
Desteği.....................................................77
3.4.2.1.2 Tarımsal Altyapı Yatırımı Desteği ..............77
3.4.2.2. Çevre Destekleme Projesi (ÇATAK) .........................78
3.4.2.3. Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Yapısının
Güçlendirilmesi (IRFO) .............................................80
3.4.2.4. Tarımsal Araştırma Projesi (TARP) ..........................80
4. BÖLÜM 4.1. DÜNYA BANKASI KREDİ UYGULAMALARININ ETKİLERİ..............82
4.1.1. Dünya Bankası Kredilerinin Genel Etkileri...............................82
4.1.2. Dünya Bankası Kredilerinin Türkiye’nin Tarım Politikaları
Üzerine Etkileri ........................................................................87
4.2. TÜRK TARIMININ GENEL SORUNLARI ÜZERİNE ÇÖZÜM
ÖNERİLERİ .....................................................................................100 SONUÇ.......................................................................................................106 KAYNAKCALAR........................................................................................111 ÖZET ..........................................................................................................121 ABSTRACT ................................................................................................123
v
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Bileşik Devletleri ARIP : İngilizce Agricultural reform implementation ÇATAK : Çevre Amaçlı Tarım Alanlarının Korunması ÇAYKUR : Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü DB : Dünya Bankası DGD : Doğrudan Gelir Desteği DPT : Devlet Planlama Teşkilatınca DSF : Borç Sürdürülebilirlik Çerçevesi DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü EBK : Et Balık Kurumu ERL : Ekonomik Reform Kredisi FSAP : Mali Sektör Değerlendirme Programı GSMH : Gayri Safi Mlli Hasıla GSYİH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
HIPC : Ağır Borç Yükü Altındaki Yoksul Ülkeler Girişimi HKK : Hazine Kontrolörleri Kuruluna IBRD : Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası IDA : Uluslararası Kalkınma Birliği IFC : Uluslararası Finans Kurumu İGSAŞ : İstanbul Gübre Sanayi A.Ş
vi
IMF : Uluslar arası Para Fonu IRFO : Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Yapısının Güçlendirilmesi KBKYP : Bazlı Katılımcı Yatırım Programı KİT : Kamu İktisadi Teşşeküleri
MDRI : Çok Yönlü Borç Hafifletme Girişimi MIGA : Çok Uluslu Yatırım Garanti OECD : Organizatiom For Economic Co- Operation And
Development
OR-KOOP : Türkiye Ormancılık Kooperatifleri PRSP : Yoksulluğu Azaltma Stratejisi Belgesi SEK : Süt Enstitüsü Kurumu SÜR-KOOP : Su Ürünleri Kooperatifleri TAKOG : Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Ortak Girişimi TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TCZB : Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası TEKEL : Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri TİGEM : Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü TKKMB : Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği TMO : Toprak Mahsulleri Ofisi TRUP : Tarım Reformu Uygulama Projesi TSK : Tarım Satış Kooperatifleri
TSKB : Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri TŞFAŞ : Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi
vii
TUS-KOOP : Türkiye Sulama Kooperatifleri TÜGSAŞ : Türkiye Gübre Sanayi A.Ş TZDK : Türkiye Zirai Donatım A.Ş. TZOB : Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ UÇK : Ulusal Çiftçi Kayıt YEMSAN : Yem Sanayi
viii
TABLOLAR
Tablo1: Dönem İçerisinde Tarım Alet ve Makinelerin Sayıları ................10
Tablo 2: Türkiye Nüfusunun Değişimi ......................................................13
Tablo 3: Dönemlere ve Faaliyet Kollarına Göre Gayri Safi Milli
Hasıla .........................................................................................18
Tablo 4: İstihdam Edilenlerin Yıllar ve Cinsiyete Göre İktisadi
Faaliyet Kolları ...........................................................................21
Tablo 5: ABD, AB ve Türkiye’de Bazı Tarımsal Göstergeler ....................22
Tablo 6: Türkiye’nin Dış Ticaretinde Tarımın Payı ...................................25
Tablo 7: Tarım İşletmelerinin Büyüklüklerine Göre Dağılımı ....................27
Tablo 8: OECD Üyesi Çeşitli Ülkeler ile İlgili 2004 Yılına Ait Veriler .........30
Tablo 9: Bazı AB Ülkeleri ile Türkiye’de Tarımın Sektörünün
GSYİH ve İstihdam İçindeki Payı ...............................................32
Tablo 10: OECD Ülkelerin Tarım Sektöründe İstatiksel Profili ...................33
Tablo 11: Destekleme Alımları Tutarları (TrilyonTL). .................................36
Tablo 12: Tarımsal Girdi Sübvansiyonları İçin Yapılan Ödemeler .............37
Tablo 13: Dünya Bankası ile İmzalanan Anlaşmaların Sektörel
Dağılımı, 1950-2012 ..................................................................56
Tablo 14: Doğrudan Gelir Desteğinden Yararlanan İşletmeler ..................66
Tablo 15: Bölgeler İtibariyle DGD’den Yararlanan Çiftçi Sayısı .................68
Tablo 16: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları ....................94
Tablo 17: Yıllık Nüfus Artışları ve Oranları .................................................96
ix
GRAFİKLER
Grafik 1: 1923 Yılı Tarım ve Hizmetler Sektörünün GSMH İçindeki
Payları .........................................................................................17
Grafik 2: İşletme Tipine Göre İşletme Dağılımı ..........................................28
Grafik 3: Yıllara Göre Sektörlerin Payı ......................................................91
Grafik 4: Dış Ticarette Tarım Ürünleri İthalat ve İhracat Payları ................92
Grafik 5: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları .....................95
Grafik 6: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları .....................95
Grafik 7: Yıllık Nüfus ve Tarım Ürünleri Artış Oranlarının
karşılaştırılması ...........................................................................97
1
GİRİŞ
Tarım, yerleşik hayata geçiş ile beraber insanlık tarihinde önemli bir
yer tutmuş ve bu önem insan nüfusunun artışı ile birlikte stratejik bir öneme
sahip olmuştur. Bu önem tarihin her döneminde devam etmiştir.
Tarım, toplumların ihtiyacı olan besin ürünlerini sağlaması yanında
istihdam, ihracat, sanayi sektörü için hammadde temini gibi ekonomiye çeşitli
şekillerde katkıda bulunur. Bu nedenle tarım sektörü bütün ülkeler için
stratejik öneme sahiptir. Tarım sektörünün yapısından kaynaklanan
üretiminin uzun zamana dayanması ve mevsimsel hava şartlarına göre
üretim miktarının değişmesi, ürünleri kısa ömürlü olması gibi çeşitli faktörler,
tarımı diğer sektörlerden farklı kılmakta ve devlet tarafından desteklenmesini
gerektirmektedir. Bu özelliğinden dolayı ülkeler tarım sektörlerini koşullarına
göre desteklemektedirler.
Ancak serbest piyasa ekonomisinde gelişmekte olan ülkeler kendi
tarım sektörlerini desteklemekte çokta başarılı olamamakta, bu nedenle kriz
dönemlerinde bozulan ekonomik dengelerini düzeltebilmek için uluslararası
kuruluşlardan destek alma ihtiyacı duymaktadırlar. Bu desteği uluslararası
finansal kuruluşlar olan Dünya Bankası ve IMF’den yapılacak olan
anlaşmalar çerçevesinde temin edebilmektedirler. Küresel krizin baş
gösterdiği 1980’li yıllarda Dünya Bankası ve IMF oluşturdukları istikrar
programları kapsamında yapısal uyum projelerini, kredi almak isteyen
ülkelere dayatmışlardır. Bu uyum projelerinin önemli bölümü tarım sektörüyle
ilgilidir. Bu bağlamda tarımsal desteklerin kaldırılması, tarımın serbest
piyasaya ekonomisine açılması, tarıma destek veren kamu kuruluşlarının
özelleştirilmesi gibi çeşitli yaptırımlar getirilmiştir. Böylece gelişmiş ülkelerin
tarım ürünleri için yeni pazarların açılmasına engeller kaldırılarak zaten zayıf
ekonomilere sahip gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere bağımlı hale
getirilmeye çalışılmıştır.
2
Türkiye, Dünya Bankası ve IMF’nin kuruluşundan günümüze kadar
yakın ilişkide bulunan ve en çok anlaşma yapan ülkeler arasına girmektedir.
2000 yılından sonra Türkiye’de uygulanan istikrar programında tarım
sektörüne ilişkin düzenlemeler geniş yer almıştır. Dünya bankasından
alınacak olan kredi için IMF ile yapılan stand–by anlaşması tarım reformu ile
ilgili düzenlemelere geniş yer vermiştir. Agricultural Reform İmplementation
(ARIP), Türkçe, Tarım Reform Uygulama Projesi (TRUP) olarak adlandırılan
proje bunların başında gelmektedir.
Dünya Bankası destekli 2001 yılında uygulanan istikrar programları
kapsamındaki tarım projelerinin etkilerini ortaya koymak çalışmamızın ana
hedefidir.
Bu çerçevede yerli ve yabancı literatür taraması yapıldıktan sonra,
gerekli kaynaklar temin edilmiş ve bu kaynaklar baz alınarak bu çalışma
yapılmıştır. Tarım; bitkisel üretim, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık
alanlarını kapsamaktadır. Bu çalışmada tarım bitkisel üretimle
sınırlandırılmıştır. Çalışmamızda tarım politikaları genellikle tarım destekleme
politikası açısından ele alınmıştır. Çalışmamız 1980–20011 dönemini
kapamaktadır. Çalışmada Agricultural Reform İmplementation (ARIP),Tarım
Reformu Uygulama Projesi(TRUP) olarak adlandırılacaktır.
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Türk tarım
sektörünün durumu ve ekonomideki önemi, konusu kapsamında, Türkiye’de
tarım sektörünün durumu ve yapısı incelenmiştir. Bu başlık altında tarımın
Cumhuriyet öncesi durumu ve Cumhuriyet sonrası gelişmeler ele alındıktan
sonra tarımın Türk ekonomisindeki yeri kapsamında tarımın GSMH’daki yeri,
istidamdaki yeri, dış ticaretteki yeri, Türk tarımının yapısı incelenmiş ve
OECD üyesi çeşitli ülkelerle karşılaştırması yapılmıştır.
İkinci bölümde; Türkiye’de Tarım Destekleme Politikaları konu başlığı
altında; tarım destekleme politikalarının amaçları, bu politikaların araçları,
Türkiye’de uygulanan tarım destekleme politika türleri, 1980–2000
3
döneminde Türkiye’de uygulanan tarımsal politikaları, ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde; ilk olarak Dünya Bankası ve İşlevi başlığı altında
Dünya Bankasının kuruluş amacı, Dünya bankası tarafından sağlanan kredi
türleri ve bu kapsamda uyum kredileri, yatırım kredileri, karma krediler ve
Dünya Bankasının Finansman kaynakları incelenmiştir. İkinci alt başlık
altında Dünya Bankası ve IMF ile İlişkiler incelenmiş, üçüncü alt başlık
altında Dünya Bankası ve Türkiye ilişkileri irdelenmiş, bir diğer alt başlıkta da
Dünya Bankası Kredisi ile destekli tarım projeleri ele alınmış ve bu başlık
altında Tarım Reform Uygulama Projesi (TRUP) ve bileşenleri ayrıntılı olarak
incelenmiştir. Bu kapsamda Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması (DGD),
bileşeni ve bu bileşenin, esasları, beklenen faydaları ile sonuçları
incelenmiştir. Diğer bileşenler olan, Çiftçi Geçiş bileşeni, ile diğer sonradan
eklenen birleşenler hakkında bilgi verilmiştir. TRUP programına sonradan
eklenen bileşenler başlığı altında ise, Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı
(KBKYP), Çevre Destekleme Projesi (ÇATAK), Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal
Yapısının Güçlendirilmesi (IRFO), Tarımsal Araştırma Projesi (TARP)
hakkında kısaca bilgi verilmiştir.
Dördüncü bölümde ise Dünya Bankası Kredi Uygulamalarının Genel
Etkileri, incelendikten sonra Dünya Bankası Kredilerinin Türkiye Tarım
Sektörüne Etkileri tablolar ve grafikler yardımıyla ortaya konulmuş ve son
olarakda, Türkiye’de Tarım Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri başlığı
ile çözüm önerileri getirilmiştir.
4
1. BÖLÜM
1. TÜRKİYE’ DE TARIM SEKTÖRÜ VE TÜRKİYE EKONOMİSİN DEKİ YERİ
Tarım sektörü, günümüzde ülkelerin nüfuslarının besin ihtiyaçlarını
karşılama bakımında ve ekonomik açıdan ülkenin dış ticaretine, Gayri Safi
Milli Hâsılaya, iş gücüne yaptığı katkılar nedeniyle, tarım sektörü tüm ülkeler
için stratejik önem taşımaktadır. Bu sektör sanayi ve diğer sektörlere
hammadde ve kaynak sağlamakla hem sektörlerin hem de ülke
ekonomilerinin gelişiminde önemli yer almaktadır. Çoğunlukla insan gücüne
dayalı bir sektör olduğundan istihdamdaki payı yüksektir.
Ülkemizde çalışan nüfusun yaklaşık yarısı tarım sektöründe istihdam
edilmekte olduğundan ülkedeki işsizlik sorununu kolaylaştırmakla beraber
gıda ihtiyacını da karşılamaktadır. Tarım sektörü ülke ekonomisinde önemi
büyük olmasına rağmen son dönemlerde bu öneminde azalma yaşanmıştır.1.
Gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan ülkemizde yaşanılan bu düşüşler
sanayi sektörüne daha fazla önem veren politikalar uygulamaktan
kaynaklanmıştır.
Gelişmekte olan ülkeler ekonomik ve büyüme sorunlarıyla mücadele
ederken ellerinde bulunan ucuz iş gücü ve hammadde gibi ellerindeki
avantajlarında faydalanarak ara mal ihracatı ve montaj sanayi gibi sektörlere
ağırlık vererek gelişmekteki ülkeleri örnek almışlardır. Fakat bu yatırımlara
ihtiyaç duyulan sermayeyi karşılamakta ve bulmakta zorlanmışlardır.2
Ülkemizde de sanayileşme yolunda ilerlerken yaşadığı sıkıntılarda yabancı
1 Ahmet Kamacı, “Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikalarının Etkinliği Ve (Otp)’ ye
Uyum Analizi”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.12
2 Adem Uzun, Alptekin Güney, Selma Duran, “Tarımsal Gelişme Ve Kalkınma Sorunu: Sektörel Politikalar Ve İşsizlikle Mücadele”, “t.y.”, “Erişim” http://iys.inonu.edu.tr/index.php?web=ozal.congress&mw=7908&dil=tr, 4 Temmuz 2012, s. 600
5
sermaye ve dış borçlardan faydalanmaya çalışmıştır. Tarım sektörü’de bu
yolda ikinci plana düşmüştür
1.1. Türkiye’de Tarım Sektörü
“Türkiye, 78 milyon hektar yüzölçümü ile Akdeniz’in doğu kesimi ve
Asya’nın güney-batı bölgesinde yer almaktadır. Bu alanın %26’sını ormanlar,
%16’sını çayır ve mera alanları,%35’ini tarım alanları oluşturmaktadır”.3 Bu
veriler göz önünde bulundurulduğunda tarımsal alanın diğer alanlara oranla
daha çok alan kapsadığı görülmektedir. Bu durum tarım sektörünün ülke
ekonomisinde ve istihdamda önemli bir yer teşkil etmesini sağlamaktadır.
Tarım sektörünün Türkiye toplumunun ve ekonomisinin gelişmesinde
önemli yer alması 1960’lı yıllarda ülke ekonomisinin sanayileşmeye ağırlık
verilmesiyle önemini kaybetmeye başlamış, böylece sanayi ve hizmetler
sektörlerinin ekonomideki payını artmış tarım sektörünün payında azalma
olmuştur.4 Bu durum, 1980’li ve 1990’lı yıllarda da tarım sektörü ülke
ekonomisindeki daralma devam etmesine rağmen rakamsal olarak
ekonomide önemli bir yer teşkil etmeye devam etmiştir. Yaşanan düşüşlere
rağmen Türkiye’de tarım sektörünün ekonomideki bu önemi gelişmiş ülkelere
oranla çok yüksektir.5
1960’lı yıllarda başlayan sanayileşmenin etkisiyle kentlere kırsal
kesimden göçün başlamasına rağmen ülke nüfusunun önemli bir kısmı halen
kırsal kesimde geçimini sağlamakta bulunmaktadır. Ülkemizde tarım sektörü,
milli gelir ve istihdama katkısı, sanayi sektörüne hammadde sağlaması,
3 Yüksel Yalova, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası ve Türkiye, Ankara, Alp
Yayınevi, 2007, s. 46
4 Kerem Aklin, “Tarım Kesiminde Yeniden Yapılanma”, İstanbul Ticaret Odası Dergisi, Yayın No: 2000-52, ISBN-975-512-524-8, Ocak 2001, s.168
5 Ali Rıza Deprem, “Genişleme Sürecinin AB Tarım Ve Tarım Politikalarına (OTP) Etkileri Ve Bunun Türkiye Tarımına Olası Yansımaları”, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, s. 72
6
sanayiye sermaye aktarması ve ihracata doğrudan etki etmesi bakımından
dünyadaki tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de önemini korumaktadır.
Ülkemizin coğrafi konumu ve iklim şartlarının tarıma elverişli olması
gibi avantajlarından dolayı Dünyada tarım da kendi kendine yeterlilik
kıstasları karşılayan az sayıda bulunan ülkeler arasında bulunmaktadır.6
Ancak daha sonraları Türkiye’nin kendine yeterliliği tartışılmaktadır. Bu
bağlamda Türkiye’de tarım sektörünü Cumhuriyet Öncesi ve Cumhuriyet
Sonrası Tarım sektörü olarak ele almak mümkündür.
1.1.1. Cumhuriyet Öncesinde Tarım Sektörü
Osmanlı’da yapılan tarım ülke ihtiyaçlarını karşılayabilmekteydi.
Yapılan bu tarım Tımar Sistemi çerçevesinde, tarımda kullanılan toprakların
üç yıl üst üste sürülmemesi halinde işletme hakkını kayıp etme gibi
önlemlerle üretim ve toprak devlet kontrolü altında tutulmuştur. Osmanlı
devleti kendi imkânları ile sulama yapan çiftçilerden Öşür vergisinin (%5)
yarısını almayarak çiftçileri sulamaya teşvik edip üretimi arttırmaya
çalışmıştır.7
19. yüzyılda batıda gerçekleşen sanayi devrimini gerçekleştiremeyen
Osmanlı Devletinin ekonomisi bu yüzden uzun yıllar tarıma dayalı ekonomi
özelliğini taşımıştır. Bu dönemde milli gelirin %65’ini tarım sektöründen
karşılanmaktaydı. Dış pazarlara satılan sanayi bitkilerine önem verilerek dış
borçların ödenmesine çalışılmış ve bunun için çiftçilerin sanayi bitkileri olan
(pamuk, fındık, tütün, koza, vs.) üretimi için Duyun-u Umumiye tarafından
6 Cihan Bulut, Ekonomik Yapı Ve Politika Analizi, Türkiye Ekonomisi Performans
Değerlendirmesi, , İstanbul, Der Yayınları, 2006, s. 264
7 Ahmet Başer, “Türkiye’de Tarım Destekleme Politikaları Ve Çay Sektörü”, Marmara Üniversitesi S:B:E. İktisat Anabilim Dalı İktisat Tarihi Bilim Dalı, 2006, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 13
7
teşvik edilmiştir.8 Bu sanayiye yönelik tarımsal mallar ileriki safhalarda daha
da çeşitlendirilmiş ve ihracat payının artırılmasına çalışılmıştır.
Osmanlı 19. yüzyılın sonlarında da ihracata yönelik tarımsal ürünleri
üretmiştir. Bu ürünler; tütün, pamuk, ipek, fındık, zeytinyağı, meşe palamudu,
üzüm, incir ve el dokuma halı kilimlerden olmaktaydı.9
1.1.2. Cumhuriyet Döneminde Tarım Sektörü
Cumhuriyetin kurulduktan sonra Osmanlıdan sanayi devrimini
yapamamış savaşlardan yorgun düşmüş alt yapısı olmayan bir enkaz devir
almıştır. Bu koşullar altında tarım sektörü cumhuriyetin ilk dönemlerinde ülke
ekonomisine katkıda bulunan en önemli sektör halindedir. Osmanlı
döneminde başlayan bir takım sanayi bitkileri olan ürünlerin ihracatı bu
dönemde de genişletilerek sürdürülmüş ve elde edilen döviz gelirleri ile alt
yapı ve yatırımlarda kullanılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından önce 1922 yılında Mustafa Kemal Paşa,
TBMM’nin açılış konuşmasında “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi gerçek
üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha fazla refah, mutluluk ve servete
hak kazanmış ve layık olanda köylüdür.” Sözleriyle tarıma ne kadar önem
verdiğini göstererek çiftçi sorunlarına değinmiştir.10 Cumhuriyetin ilanından
hemen sonra Tarımın geliştirilmesine dair kararlar alınmış ve yürürlüğe
konulmuştur.
17.02.1923 tarihinde, İzmir İktisat Kongresinde, tarımla ilgili, aşarın
kaldırılması, sektörün gelişmesi için vergi muafiyeti getirilmesi, yabancıların
toprak mülkiyeti hakkının kaldırılması, tarımsal kredilerin düzenlenmesi,
8 Sadık R. Karluk,(a) Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim Yapısal Ve Sosyal Değişim,
İstanbul, Betaş Yayınları, 1996, s. 157
9 Hüseyin Avni Özcan, “Dünden Bugüne Dış Ticaretimizdeki Gelişmeler”, 1998, “Erişim” http://web.sakarya.edu.tr/~kaymakci/makale/dundenbugune.pdf, 30 Temmuz 2012, s. 2
10 “Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti,Reformlar Ve Atılımlar,Tarım” (t.y), “Erişim” http://www.ataturk.net/cumh/tarim.html, 2 Ağustos 2012, s.1
8
hayvan hastalıklarıyla mücadele, tarım alet ve makinelerinin
standartlaştırılması, tamir atölyelerinin kurulması ve yüksek öğretim
görenlerin bir süreliğine köylere gönderilmesi gibi alınan kararlar ile köylü
köyünde tutulmuştur. 17 Şubat 1925’te bütçe gelirlerinin %22’sini oluşturan
Aşar vergisinin kaldırılması alınan kararların ne denli önemli olduğunu
göstermektedir. 11
Alınan kararlar ne kadar riskli ve külfetli olsa da, Ülke ekonomisinde
büyük pay sahibi olan tarım sektörünün gelişmesi ve büyümesi için alınan
doğru kararlar olmuştur.
Aşarın kalkması çiftçinin faydasına olmuştur. Devlet bu dönemde
örnek çiftliler, tarım okulları kurup buralarda tarım makineleri kullanarak
çiftçilere örnek olmaya çalışmıştır. Yine Ziraat vekâleti aracılığıyla tarım
makineleri ithal etmiş çiftçilere taksitle satmış ve bu makinelerde kullanılan
parçalarının ithalinde gümrük muafiyeti ve akaryakıtında vergi muafiyeti
uygulamıştır. 1926 yılında çıkan 752 sayılı kanunla akaryakıt muafiyeti
sonucu 1926–1930 yılları arasında devlet çiftçiye 6 milyon 652 bin lira
tazminat öderken, 1927 yılında ziraat vekâleti bütçesi 3 milyon 727 liradır.12
1932 yılında Ziraat Bankasına bağlı ve daha sonra 1938 yılında
bağımsız bir kuruluş halini alan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), tarım
alanında atılan önemli adımlardan bir diğeri olmuştur. Başlangıçta buğday
için destekleme fiyatı saptayan ve alım işlemi yapan kuruluşun daha sonraki
yıllarda yetkileri genişletilmiştir.13
11 Zeki Acar, İlknur Ayan, Gökhan Günaydın, Ekim Nöbeti, Samsun, Ondokuz Mayıs Ünv.
Ziraat Fakültesi Ders Kitabı, “yy”, 2009,s. 4
12 Abdullah Aysu, Türkiye’de Tarım Politikaları, Özgün Yayınları, “t.y.”, s. 43
13 Yakup Kepenek, Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, , İstanbul, Remzi Kitapevi,1996, s. 98
9
TMO’nun kurulması ile tarım politikasına fiyat destek uygulamasına
başlanmıştır. Bu uygulama daha sonraki yıllarda genişletilerek devam
ettirilmiştir.
1945 yılında kabul edilen 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
ile toprağı olmayan, yeterince sermayeye ve tarım alet ve makinesi olmayan
çiftçilere destek vermek amacıyla toprak reformu yapılmak istenmiştir.14
Fakat alınan bu kanun uygulanamamış ve toprak reformunun yapılmasında
başarısız olunmuştur. Toprak reformunun yapılmaması verimli ve etkili tarım
yapılamamasından dolayı Türk tarımı açısından büyük bir kayıp olmuş uzun
yıllar bu başarısızlığın etkisi hissedilmiştir.
1950–1953 yıllarında makineleşmeye verilen önem ve “İkinci Dünya
savaşı nimeti” olarak bilinen Marshall Yardımları sonucu traktör sayısında
oluşan artışa bağlı olarak tarım sektörü bu dönem de %10 luk bir büyüme
sağlamıştır. Bu büyüme alt yapı eksiklikleri ve toprak reformunun
yapılamamsı nedenlerinden dolayı uzun sürmemiştir.15
Tablo 1’de görüldüğü gibi 1920’lerin başlarında 500 adet traktör
varken bu sayıyla makineleşmeden çok geride olan Türkiye, 1944 yılında
traktör sayısı 1956’lara ve bu sayı 1955 yılında 20 kat artış göstererek 40.282
adet traktöre ulaşmıştır. Bu da tarım da üretimin ve verimliliğin artmasına
yardımcı olmuştur. 1960’lı yıllarda planlı kalkınma dönemine başlanması ve
tarım politikaları ile verimliliğin artırılması amaçlanması ile tarımda
makineleşmeye hız verilmiştir. Serbest piyasaya girdikten sonra ülkeye tarım
alet ve makinelerin ithalatı, teknoloji transferlerinin kolaylaşması sonucu
2000’li yıllarda traktör sayısı 94.183.5 biçerdöver sayısı 12.578 olmuştur.
2010 yılında yayınlanan en son tarım sayımı sonuçlarına göre bu rakamlar
14 Sadık R. Karluk, (b) Türkiye Ekonomisi, İstanbul, Beştaş Yayınları, 2002, s. 178
15 Acar, a.g.e. , s. 6
10
yaklaşık %16’lık artışla traktör sayısı 109.668.3’lere ulaşarak Avrupa ülkeleri
ile tarım alanında makineleşmede yarışır hale gelmiştir.
Tablo1: Dönem İçerisinde Tarım Alet ve Makinelerin Sayıları
Traktör Biçerdöver
1920 500 -
1938 1.013
1944 1.956 103
1955 40.282 5.618
1960 42.136 5.554
2000* 94.183.5 12.578
2001 94.841.6 12.053
2002 97.008.3 11.539
2003 99.762.0 11.721
2004 100.906.5 11.519
2005 102.236.5 11.811
2006 103.738.3 12.359
2007 105.612.8 12.775
2008 107.074.6 13.084
2009 107.353.8 13.360
2010 109.668.3 13.799
Kaynak: (1920–1960) yılları Mehmet S.Nane, “Geçmişten Günümüze Türk Tarımı ve Akdeniz Bölgesi Tarımının İncelemesi”, Mersin, Eylül 2003, s.3, *(2000–2010) yılları Tüik’ten alınmıştır, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=54&ust, 1Ağustos 2012
Bu artış tarım sektöründe ekilen alanların çoğalmasına ve verimliliğin
artmasına neden olmuştur. 1960’lı yıllarda planlı kalkınma döneminde
yaşanan olumlu hava çok uzun sürmemiştir. Bunun nedeni bu dönemden
sonra 1970’li yıllarda Dünya genelinde yaşanan kriz sonucu Türkiye’de
etkilenmiş ve Türk ekonomisinde tıkanmalar yaşanmıştır.
1970’li yıllarında yaşanan tıkanmışlığın sonucu olarak 1980’li yıllarda
Dünya genelinde uygulanan Keynesci politikalardan vazgeçilerek
Neoliberalizim politikalarına geçilmiş ve bunun sonucu Türkiye’de ithal
11
ikameci Keynesyen politikaları terk edip, ucuz iş gücüne ve orta derecede
teknolojik ürünlerin dış satımına dayalı, açık piyasa düzenine 24 ocak
kararları ile birlikte geçmiştir.16
Türkiye’ye 24 Ocak kararlarını aldıran olumsuz ortam ülke dışından
kaynaklanan bir dış krizin sonucu olmuştur. 24 Ocak kararlarıyla sistemde
radikal değişimlere gidilmiştir.
1980 yılında yaşanan krizin ardından Türkiye’de ekonomik
politikalarında radikal değişimler yapmış; ithal ikameci, piyasa müdahaleci ve
kamu işletmelerinin yaygın kullanıldığı eski düzeni bırakıp, rekabetçi piyasa
düzenine geçilerek üretimde verimliliği arttırarak yerli üreticiyi dış rekabete
sokmayı hedeflemiştir. Kriz sonucu oluşan bütçe açıklarını kapatmak için
kamu sübvansiyonlarını azaltmak ve ticaretin kolay yapılmasını sağlamak
gibi önlemler almıştır.17
Neoliberal politikaların uygulamalarıyla piyasaya devlet müdahalesinin
kısıtlanması ve piyasanın kendi işleyişine bırakılması hedeflenmiştir. Serbest
piyasa koşullarında ihracatın artmasını sağlamakla beraber ithalatında
kolaylaşması sağlanmıştır. Böylece oluşacak olan olumsuzlukları piyasanın
kendi içinde piyasa aktörleri tarafından serbest rekabet koşullarında
düzeltileceğini iddia edilmiştir. Böylece “Türkiye’de 1980’den sonra
uygulamaya başlanan liberal ekonomi politikaları ile ithalatın serbestçe
yapılması henüz serbest rekabete hazır olmayan tarım işletmelerinde
üretimin düşmesine ve ithalatın giderek artmasına yol açmıştır. İçerdeki
fiyatları terbiye etmek amacıyla da sık sık ithalata başvurulmuştur.”.18
Genel ekonomi içinde tarımın yerine bakıldığında, sanayinin kentlerde
gelişmeye başlaması, serbest piyasa sisteminin benimsenmesi, tarım
16 Acar, a.g.e. , s. 6
17 The World Bank, Staff Appraısal Report, Republic Of Turkey Employment And Traıning Project, S.10331-TU, November 1992, s. 1
18 Kamacı, a.g.m. , s. 13
12
alanında yapılan özelleştirmeler ve tarımsal desteklerin azaltılması kırsal
kesimde yaşayan nüfusun daha da yoksullaşmasına neden olmuştur. Bunun
sonucunda kırsal kesimden kentlere doğru yoğun bir göçün başlamasına ve
kentlerde yoksul varoşların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Tarımın Türkiye
ekonomisindeki önemi yıllar itibarıyla tablo 2’de verilmektedir. Elde edilen
veriler ışığında Türkiye’de tarım sektörü, kentlerde sanayinin gelişmesi
doğrultusunda kırsaldan kentlere doğru göçün başlamasına neden olmuş ve
tarımsal nüfusun azalmasını sağlamıştır.
1927 yıllarında kırsal nüfus oranı %75 düzeylerinde iken her 4 kişiden
yalnızca biri kentlerde yaşıyorken, 2000’li yıllarda kentlerde yaşayan nüfus
oranı %65 seviyelerine kadar çıkmıştır. Kır-kent nüfus dengesi 1950’li ve
1980’li yıllarında önemli değişimler yaşamıştır. 1950 yılına kadar sabit bir
seyir izleyen kır nüfusunda bu yıldan itibaren azalma yaşanmıştır. 1980–1985
yılları arasında göç hareketliliği artarak kırsal nüfustaki düşüş kalıcı bir hale
girmiştir.19
1990’lı yıllarda ve daha sonrası dönemlerde Türk ekonomisinde sanayi
üretimi artırmaya yönelik politikaların izlenmesi üzerine tarım sektörünün
önemi azalmıştır. 2000’li yıllarda ise özelleştirmenin hız kazandığı, tarım
sektörüne ait KİT’lerin özeleştirildiği, tarımsal desteklerin daraltıldığı bir
dönem olmuştur. Bu da kırsal kesimden kentlere olan göç’ün artmasını
sağlamıştır. Özellikle 2007 yılında kırsal nüfus oranı %29.5, kentsel nüfus
oranı %70.5 olmuştur. Bu veriler itibarı ile kırsal nüfus oranındaki azalma da
büyük bir kırılma yaşanmıştır. Kırsal kesimde ki bu kan kaybı diğer yıllarda da
devam ettiği görülmektedir. 2011 yılı itibarıyla kırsal nüfus 23.2’lik bir oranla
toplam nüfusun yaklaşık dörtte biri oranına kadar düşmüş tarım sektöründen
büyük bir kopuş olmuştur.
Türkiye ekonomisindeki gelişmeler tarım sektörünü de olumlu yönden
etkilemiş olmasına rağmen ekonomi içerisindeki yeri zamanla gerilemiştir. 19 Gökhan Günaydın, (a) “Türkiye’de Tarım Sektörü”, Tarım ve Mühendislik Dergisi, S.
76-77, 2006, s.13
13
1990’lı yıllara gelindiğinde uygulanan yanlış politikalar 2000’li yıllarda devam
etmesine rağmen tarım sektörü ekonomi içerisinde sanayi sektörü ve
hizmetler sektörünün ardından gelmektedir. Ülke ekonomisinde önemli yeri
olmasına rağmen tarım sektörü diğer ülkelerin tarım sektörlerinin gerisinde
kalmıştır. Geleneksel tarımdan teknolojik tarıma geçişin yavaş olmasından
Türk tarımının rekabet etme olanağı zordur. Buda tarım sektörünün zayıf
noktasıdır. Türkiye’de tarım sektörünün zayıf yanları olduğu kadar güçlü
yanları da bulunmaktadır.
Tablo 2: Türkiye Nüfusunun Değişimi
Sayım Yılları
Kırsal Nüfus Kentsel Nüfus Genel Nüfus
Sayı Oran % Sayı Oran % Sayı Nüfus Artış Oran
1927 10.342.391 75.8 3.305.879 24.2 13.648.270 - 1935 12.355.376 76.5 3.802.642 23.5 16.158.018 2.11 1940 13.474.701 75.6 4.346.249 24.4 17.820.950 1.70 1945 14.103.072 75.1 4.687.102 24.9 18.790.174 1.06 1950 15.702.851 75.0 5.244.337 25.0 20.947.188 2.17 1955 17.137.420 71.2 6.927.343 28.8 24.064.763 2.78 1960 18.895.089 68.1 8.859.731 31.9 27.754.820 2.85 1965 20.585.604 65.6 10.805.817 34,4 31.991.421 2.46 1970 21.914.075 61.6 13.691.101 38.4 35.605.176 2.52 1975 23.478.651 58.2 16.869.068 41.8 40.347.719 2.50 1980 25.091.950 56.1 19.645.007 43.9 44.736.957 2.07 1985 23.798.702 47.0 26.865.757 53.0 50.664.458 2.49 1990 23.146.684 41.0 33.326.351 59.0 56.473.035 1.70 2000 23.735.567 35.0 44.109.336 65.0 67.803.927 1.38 2007 20.838.397 29.5 49.747.859 70.5 70.586.256 1.17 2008 17.905.377 25.0 53.611.723 75.0 71.517.100 1.34 2009 17.754.093 24.4 54.807.219 75.6 72.561.312 1.33 2010 17.500.632 23.7 56.222.356 76.3 73.722.988 1.30 2011 17.338.563 23.2 57.385.706 76.8 74.724.269 1.28
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=39, 4 Ağostos 2012
1.1.3. Türkiye Tarımının Güçlü Ve Zayıf Yönleri
Diğer ülkelerin tarım sektöründe olduğu gibi Türkiye’nin tarım
sektöründe de güçlü ve zayıf yanlar bulunmakta olup, bunlar aşağıda
14
sıralanmıştır.20
1.1.3.1. Türkiye Tarımının Güçlü Yönleri
— Ülkenin coğrafi konumu ve arazi yapısı,
— Mevsimsel koşulların çeşitliliği etkisi ile bazı bölgelerde yılda 2–3
defa hasadın yapılması,
— Tarım alanında oluşmuş kurumsal yapıların varlığı,
— Yenilenebilir enerji (güneş ve rüzgâr ) kaynaklarının varlığı,
—Eğitim seviyesi yüksek genç nüfusun varlığı sayılabilir.
1.1.3.2. Türkiye Tarımının Başlıca Zayıf Yönleri
— Tarım arazilerin parçalı ve tarım işletmelerin küçük ölçekli olması,
— Nüfus artış hızının yüksek ve tarımda çalışan nüfusun fazla olması,
— Fazla mevsim değişikliğine bağlı olarak çiftçilerin zor koşullarda
yaşaması,
— Sektör çalışanlarının eğitim seviyelerinin düşük olması,
— Ücretsiz aile işçiliği nedeniyle iş yasası ve güvencesinden
yararlanılamaması,
— Ürün bazında örgütlenme yetersizliği ve mali yapının zayıflığı,
— Kayıt dışılığın yaygın olması
— Dünya çaplı ürünlerde pazar hâkimiyetinin oluşturulamaması,
— Tarım politikalarının istikrarsızlığı,
— Tarımla ilgili kanuni düzenlemelerin yetersiz olması.
Görüldüğü gibi tarım sektöründeki dezavantajları giderecek uygun
yasalar ve önlemler alınmalıdır. Bunun yolu da ulusal politikalar geliştirip
uygulamaktadır. Elde bulunan avantajları iyi kullanıp hem tarım sektörünün
gelişmesine hem de Sanayi sektörüne sağlanacak kaliteli hammaddeler ile
sanayi sektörünün gelişmesine imkân sağlanmalıdır. Sanayi sektörünü
20 Bulut. a.g.e., s. 266-267
15
geliştirme çabaları verilirken, sanayiye önemli ölçüde hammadde sağlayan
tarım sektörünü gözden çıkarmamak gerekir. Tarım sektörü, sanayi sektörü
paralelinde ele alınmalı ve buna göre özel ulusal politikalar geliştirilmelidir.
1.2. TARIM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ YERİ
Tarım sektörü ülke nüfusunun besin kaynağını tedarik etmesinin
yanında ülkelerin ekonomilerinde istihdama, ihracata katkıda bulunma, gayri
safi milli hâsılaya (GSMH), sanayiye hammadde ve sermaye sağlama, gibi
katkıları göz ardı edilemeyecek derecede olan stratejik bir sektördür.21
Türkiye’de de tarım sektörü ülke insanımızın besin ihtiyacını
karşılamakla beraber ülke nüfusunu önemli bir kısmının bu sektörde istihdam
edilmesi, sanayiye hammadde ve sermaye sağlayarak sanayinin
büyümesinde önemli rol almıştır. Yıllar itibarı ile ekonomik politikaların
değişmesi ile birlikte sanayi ve hizmet sektörlerinin önem kazanmış olması
tarım sektöründe kısmen bir daralmaya sebebiyet vermiştir. “Tarımın Türkiye
ekonomisindeki önemi nispi olarak azalmış olmasına rağmen hala büyük
önem taşımaktadır”.22
1.2.1.Tarımın GSMH’daki Yeri
Bir ekonominin önemli bileşenlerinden biride tarım sektörü olmakla
beraber, tarım sektörünün GSMH’daki payı dikkate alınarak ülkelerin
gelişmişlik düzeyleri hakkında bilgi edinebiliriz.23
“Örnek vermek gerekirse, Çin’de bu değer 1990’da %27 iken 1999’da
%17’ye düşmüştür. Oysa Arnavutluk örneğinde 1990’da %37 iken 1999’a
21 Uzun, a.g.m. ,s. 602
22 Göksel Armağan, “Türkiye’de Tarımın Yapısı Ve Üretim”, “t.y.”, “Erişim” http://web.adu.edu.tr/user/garmagan/courses/tei/uyg00.pdf, 10 Ağustos 2012, s.1
23 Neslihan Yalçınkaya, Hakan Yalçınkaya, Çoşkun Çılbant, “Avrupa Birliğine Yönelik Düzenlemeler Çerçevesinde Türk Tarım Politikaları ve Sektörün Geleceği Üzerine Etkisi”, 2006, “Erişim” http://asosindex.com/journal-article-abstract?id=7865, 18 Ağustos 2012, s.98
16
%57 olması ülke gelişimi açısından iyimser bir gösterge değildir. Buna karşın
neredeyse tek başına dünyayı doyurabilecek büyüklükte tarım sektörüne
sahip ABD’nin GSYİH içinde tarım sektörünün payı %2 gibi ihmal edilecek
düzeylerdedir.”24
Türkiye’de ise tarım sektörü, birden çok işlevlerinin olmasından dolayı
ülke ekonomisinde GSMH’ya, ihracatta ve geniş bir istihdam alanına sahip
olması nedeniyle büyük katkılarda bulunduğundan kırdan kente göçü
azaltarak gizli işgücü deposu işlevi gördüğünden hala önemi büyük bir
sektördür25.
1980 yılında gerçekleştirilen yapısal değişim ile birlikte piyasa
ekonomisine geçiş, Türkiye ekonomi politikasını ihracat ağırlıklı sanayi
sektörüne odaklamıştır. Ekonomik kaynaklarını kamu alt yapımı, sanayi ve
hizmetler sektörüne aktarmış ve bunun sonucu olarak tarım sektörüne oranla
sanayi ve hizmetler sektöründe büyük gelişmeler görülmüştür.26
Grafik 1’de görüldüğü gibi, 1923 yılında hizmetler sektörü %47, tarım
sektörü %40’lık bir oranla birbirine yakın seyir halinde iken sanayi sektörü
%13’lük bir payla bu iki sektörün gerisinde takip etmektedir.
24 C. Yenal Kesbic, Ercan Baldemir, Sibel Doğan,.“Rekabet Gücü Ve Önemi: Türk Tarım
Sektörü İçin Bir Analiz”, “t.y.”, “Erişim”
http://www.kafkas.edu.tr/duyurular/web_katalog/hayvancilik_kat1/tarimiktanaliz.pdf, 4 Ağustos 2012, s. 3
25 Türk Sanayicileri Ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), DTÖ ve AB’deki Gelişmeler Işığında 21 yüzyılda Türkiye Tarımı, İstanbul, Yalkın Yayınları, TÜSİAT-T/2005-06/397, Haziran 2005, s. 45
26 Sadi Uzunoğlu v.d, Tarım Kesiminde Yeniden Yapılanma, Yeni Destekleme Politikaları ve Ürün borsalarının Organizasyonu, İTO Yayınları, S.2000-2052, İstanbul 2001,s.19
17
Tarım40%
Hizmetler
47%
Sanayi
13%
Hizmetler
Tarım
Sanayi
Grafik 1: 1923 Yılı Tarım ve Hizmetler Sektörünün GSMH İçindeki Payları Kaynak: Hüseyin Avni Özcan, “Dünden Bugüne Dış Ticaretimizdeki Gelişmeler”, 1998, (Erişim) http://web.sakarya.edu.tr/~kaymakci/makale/dundenbugune.pdf, 18 Ağustos 2012
Tarım sektöründeki düşüş ve hizmet sektöründeki artış daha sonraki
yıllarda da görülmektedir. Tarım sektörü Tablo 3 de görüldüğü gibi, 1990’da
%17.3’lük orana sahip olurken, sanayi sektörü %25.3’lük orana sahip
olmuştur. Hizmetler sektörü de %51.2 orana sahip olarak ekonomiye katkı
yapan sektörler arasında birinci duruma gelmiştir. Bu oranlar 2000’li yıllar da
yanlış politikalar sonucu ve serbest ekonomiye geçişle, teknoloji ve bilginin
daha kolay bir şekilde transfer edilmesi tarımın önemini gittikçe azaltmış,
bunun sonucu hizmet sektöründe artış devam etmiştir. 2000 yılında tarım
sektörü %14 düşüş kaydetmiş hizmet sektörü ise %57.7’lik artış yaşamıştır.
2000 yılından sonra tarım sektöründe bir düşüş trendi görülmekte, hizmet
sektöründe de artış trendi yaşanmaktadır.
Sanayi ve hizmetler sektöründeki bu artışın nedeni serbest piyasa
ekonomisine geçiş ile birlikte bilginin ve nitelikli emeğin ön plana
çıkmasıdır.27
27 Akman, a.g.m., s.8
1923
18
Tablo 3: Dönemlere ve Faaliyet Kollarına Göre Gayri Safi Milli Hasıla
Yıllar Tarım İmalat Sanayi İnşaat Diğer hizmetler 1990 17.3 25.3 6.2 51.2 1991 15.1 25.7 7.0 52.2 1992 14.8 25.4 6.8 53.0 1993 15.3 24.3 7.3 53.1 1994 15.4 26.2 6.8 51.6 1995 15.5 26.0 5.4 53.1 1996 16.6 24.8 5.7 52.9 1997 14.2 24.8 5.9 55.1 1998 17.0 22.4 5.8 54.8 1999 15.1 23.0 5.6 56.3 2000 14.0 23.1 5.2 57.7 2001 12.2 26.0 5.2 56.6 2002 11.7 25.5 4.1 58.7 2003 11.8 24.9 3.5 59.8 2004 11.3 25.0 3.6 60.1 2005 10.3 25.4 4.4 59.9 2006 9.2 25.6 5.3 59.9 2007 7.4 16.8 4.9 70.9 2008 7.4 16.2 4.7 71.7 2009 8.1 15.2 3.8 72.9 2010 8.3 15.7 4.2 71.8 2011 7.8 16.2 4.4 71.6 2012 5.2 17.1 4.6 73.1
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=25, 20 Ağustos 2012
Yine Tablo 3’de görüldüğü üzere, 2007–2012 yılları arasında GSMH
ve bu yapıyı oluşturan temel sektörlerin payları 1998 GSYH yöntemiyle
gösterilmiştir. Tabloyu incelendiğinde, tarımın GSMH’ya yaptığı katkının
nispeten azaldığı, buna karşın sanayi ve hizmetler sektörünün GSMH
içindeki ağırlığının giderek arttığı görülmektedir. Tarım sektörünün 2008
yılında bir önceki yıla göre GSMH’daki payı değişmez iken, 2009 ve 2010
yıllarında % 1 artış yaşanmış aynı dönemde inşaat sektörü ve sanayi
sektörlerinde gerileme, hizmet sektöründe ise artış gözlenmiştir. Takip eden
2011 yılında, sanayi %17.1, inşaat %4.6, hizmetler %73.1’lik gelişme
hızlarına ulaşırken, tarım kesiminde %7.8’lik payla gerileme görülmüştür.
2012 yılının ilk altı ayı verilerine bakıldığında da hizmet sektörü de aynı
19
dönem içinde %73.1’lik bir oranla tavan yapmış, tarım sektörü ise %5.2’lik bir
oranla dibe vurmuştur. Buna rağmen tarım sektörünün gelişmiş ülkelere
oranla ülkemiz ekonomisindeki payı çok yüksektir.
“Gelişmiş ülkelerde tarımın GSMH içindeki yüzde payı oldukça
düşüktür. Örneğin ABD’de %1.7, AB’de %1.9 olan bu oran, Japonya’da
%4’tür. Türkiye’de bu oranın %12’ler düzeyinde olması, tarımın GSMH’ya
yaptığı katkının önemini ortaya koymaktadır.”28 Bu veriler ışığında
ülkemizdeki tarım sektörünün konumu gelişmekte olan ülkeler özelliğini
taşımaktadır.
1.2.2. Tarımın İstihdamdaki Yeri
Türkiye’deki nüfus %1.5’lik artışla, Dünya nüfus artış standartlarına
göre hızlı büyüyen ülkeler arasındadır. Artan bu nüfusun büyük bir kısmı
tarım sektöründe çalışarak geçimini sürdürmekte olmasına rağmen ekonomik
gelişme süreci içinde tarım sektöründe istihdam edilen nüfusun toplam nüfus
içindeki payının sürekli azaldığı görülmektedir.
Tablo 4’e bakıldığında 1980-1990’lı yıllar da tarım sektöründeki
istihdam oranları eşit seviyede seyrederken 1990’lı yılların sonlarına doğru
düşüş gözlenmektedir. 1998 yılında tarım sektöründeki işgücü toplam
işgücünün %42’sini oluştururken, hizmet sektöründeki iş gücü oranı %35 dir.
2001 yılında ise bu oran tarım sektöründe %37 hizmet sektöründe ise %39
seviyesine gelmiş her iki sektör arasındaki makas iyice daralmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana istihdamda ilk sırada yer alan tarım
sektörü 2001 yılından sonra liderliğini hizmet sektörüne kaptırmıştır.
Gerçekleştirilen yapısal değişim politikası, sanayi ve hizmetler
sektörünün desteklemesi ile birlikte kırsal kesimin ekonomik cazibesini
28 Havva Tunç, “Türk Tarım Sektörünün Yapısı ve Sorunları”, İSO Dergisi, Sayı:430, Ocak
2002, s. 56.
20
kaybetmesi ve kentsel kesindeki daha iyi çalışma ve yaşam koşullarının
yarattığı çekici faktörlerin etkisi ile kentsel alanın büyümesini sağlamıştır. Bu
büyümenin önemli faktörlerinden biriside 2001 yılında uygulanan yapısal
istikrar politikasının etkisi ile sektörler arasındaki geçişlerin hızlanmasıdır.29
“2010 yılında 22 milyon 594 bin kişi olan toplam istihdamın %65’i
kentsel yerlerde, %35’i ise kırsal yerlerde bulunmaktadır. Türkiye’de istihdam
edilen nüfusun %25,2’si tarım sektöründe çalışmaktadır. Tarımdaki
istihdamın %44.2’sini kendi hesabına veya işveren olarak çalışanlar, %46.5’i
ise ücretsiz aile işçisi oluşturmaktadır. Tarım sektöründeki 2 milyon 724 bin
kadının %76’sı ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Tarım dışı istihdam
ise 16 milyon 911 bin kişidir.”30
2001–2010 yılları arasında tarım sektöründeki %2.5 daralma ile sürekli
olarak düşüş eğilimine girmiştir. 2011 yılında ise durum değişmemiş tarım
sektöründeki olumsuz tablo devam etmiştir. Hizmet sektörü liderliğini
kaptırmamıştır. Bu süreç içerisinde inşaat sektörü dalgalı bir seyir izlerken
sanayi sektörü istikrarlı bir şekilde yükseliş seyretmiştir. 2012 yılının son yedi
aylık verilerinin ortalamaları, bu sektörlerin durumunda değişiklik olmadığını
ve tarım sektörü sıkıntılarının devam ettiğini göstermektedir.
Tarım sektörünün istihdam yapısını irdelediğimizde, tarım sektöründe
çalışanların yaklaşık %40'ının işverenler ve kendi işinde çalışanlardan
oluşması sebebiyle bu sektöre verilen emeğin kentlerde işçi olarak verilen
emeğin parasal karşılığına oranla daha düşük olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla tarımda istihdam yıllar itibariyle düşmüştür. Ancak istihdam oranı
düşmekle birlikte tarımsal nüfus yoğunluğunun fazla olması tarım
29 Erdal Tanas Karagöl, Tekin Akgeyik, “Türkiye’de İstihdam Durumu: Genel Eğilimler”, Seta
Analiz Dergisi, sayı 21, Mayıs 2010, s. 8
30, Türkiye İstatistikleri Enstitüsü (TÜİK) , 2010 Yılı Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Temel İşgüçü Göstergeleri, 2011, “Erişim”
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=8401, 3 Eylül 2012, s. 2
21
sektöründeki işgücü verimliliğinin düşük olmasına yol açmaktadır. Bu durum
tarım sektöründeki gizli işsizliğin artmasına da neden olmaktadır.31
Tablo 4: İstihdam Edilenlerin Yıllar ve Cinsiyete Göre İktisadi Faaliyet Kolları
Yıllar Tarım (milyon)
Oran %
İmalat Sanayi (milyon)
Oran%
İnşaat (milyon)
Oran%
Hizmetler (milyon)
Oran %
Toplam istihdam (milyon)
1988 8.249 0.46 2.806 0.15 1.012 5.6 5.687 0.32 17.755 1989 8.596 0.47 2.657 0.14 9.85 5.4 5.714 0.31 18.223 1990 8.735 0.45 3.032 0.16 9.26 4.8 6.337 0.33 19.030 1991 9.078 0.47 2.879 0.15 1.023 5.3 6.229 0.32 19.209 1992 8.690 0.44 3.408 0.17 1.114 5.6 6.345 0.32 19.561 1993 7.606 0.41 3.096 0.16 1.211 6.4 6.764 0.36 18.679 1994 8.416 0.42 3.283 0.16 1.274 6.3 7.053 0.35 20.026 1995 9.205 0.44 3.309 0.15 1.291 6.1 7.106 0.34 20.912 1996 9.526 0.44 3.475 0.16 1.386 6.4 7.162 0.33 21.548 1997 8.321 0.39 3.979 0.19 1.374 6.5 7.408 0.35 21.082 1998 9.388 0.42 5.090 0.22 1.391 6.2 7.856 0.35 22.334 1999 7.894 0.37 3.996 0.18 1.453 6.7 8.164 0.37 21.507 2000 7.769 0.36 3.810 0.17 1.364 6.3 8.637 0.40 21.580 2001 8.089 0.37 3.774 0.17 1.110 5.1 8.551 0.39 21.524 2002 7.458 0.34 3.954 0.18 9.58 4.4 8.984 0.42 21.354 2003 7.165 0.33 3.846 0.18 9.65 4.5 9.171 0.43 21.147 2004 5.713 0.29 3.919 0.20 9.66 4.9 9.033 0.46 19.632 2005 5.154 0.25 4.178 0.20 1.107 5.5 9.628 0.47 20.067 2006 4.907 0.24 4.269 0.21 1.196 5.8 10.051 0.49 20.423 2007 4.867 0.23 4.418 0.21 1.231 5.9 10.327 0.50 20.738 2008 5.016 0.24 4.441 0.20 1.241 5.8 10.495 0.49 21.194 2009 5.254 0.25 4.130 0.19 1.249 5.8 10.644 0.50 21.277 2010 5.683 0.25 4.496 0.20 1.431 6.3 10.985 0.49 22.594 2011 6.143 0.26 4.704 0.20 1.676 6.9 11.587 0.48 24.110 2012 6.023 0.25 4.417 0.18 1.628 6.6 12.432 0.50 24.500
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id, 3 Eylül 2012
Türkiye’de tarım sektöründe gizli işsizliğe ek olarak, hızlı nüfus
artışının olması, sanayi ve hizmetler sektörünün artan nüfusa istihdam
31 Kamacı, a.g.m. , s. 8-9
22
koşulları yaratmasını mecburi kılmıştır. Bu kapsamda Ülkemizin tarım
sektörünün özelliği gelişmekte olan ülkelerin özelliğine benzemektedir.32
Bu özelliği, tablo 5’deki verilerden de görmek mümkün olabilmektedir.
Türkiye’de istihdamın tarımdaki payı ABD ve AB ülkelerinin bir hayli
üstündedir. Ancak bu üstünlük, tarımın istihdamdaki payı göz önünde
bulundurulduğunda, Türkiye’nin GSMH’ya olan etkisi ABD ve AB ülkelerine
oranla çok düşüktür. Bu durum Türkiye’de tarım sektöründe gizli işsizliğin ve
verim düşüklüğünün olduğunu göstermektedir. Bu sebepledir ki, Türk tarım
sektörü gelişmekte olan ülkeler özelliğini taşımaktadır.
Tablo 5: ABD, AB ve Türkiye’de Bazı Tarımsal Göstergeler GÖSTERGELER ABD AB TÜRKİYE
TOPLAM NÜFUS(milyon) 272 374 67
TARIM NÜFUSU(milyon) 6.6 18.5 23
TARIM NÜFUSU TOP. NÜFUSA ORANI% 2.4 4.9 34.9
TARIMSAL DESTEKLERİN GSMH’YE
ORANI %
09 1.4 1.7
TOPLAM DESTEK MİKTARI( milyar $ ) 15 45.5 2.9
İSTİHDAMDA TARIMIN PAYI 2.8 5 45
Kaynak: fao, (Erişim) http://www.fao.org, 8 Eylül 2012 Tarım sektörü istihdamında son dönemdeki görülen azalmaya rağmen
Ülkenin genel istihdamı içerisindeki payı hala çok yüksek seyretmektedir.
Türkiye'nin istihdam politikasının hedefi tarımda çalışan nüfusu azaltmaya
yöneliktir. Bu amaçla, 9. Beş Yıllık Kalkınma Planında 2013 yılı tarım
sektörünün istihdam içindeki payının yüzde 19'a düşmesi hedeflenmiştir.
Bunun sonucunda diğer sektörlerin, oluşacak istihdam fazlasını karşılayacak
32 A.Yılmaz Gündüz, “Türk Tarımı İçin Alternatif Politika Arayışları ve 1980 Sonrası Türk
Tarım Politikası”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 31,Sayı 3,Eylül 1998, s. 133
23
politikalar gerçekleştirememesi halinde ileride ciddi sorunlar yaşanması
kaçınılmazdır.33
Türkiye’de, bölgelerin üretim avantajları dikkate alınarak kalkınma
planları hazırlanmalı ve bu planlar verimliliği arttırmayı ve iç göçü azaltmayı
amaçlayarak, tarımda istihdamın arttırılmasını, kentlerden kırsala ters göçün
yaşanmasını, uluslararası rekabet edebilecek durumun elde edilmesini ve
kendi kendine yeten tarım ülkesi pozisyonunu kazanmasını sağlamalıdır.34
1.2.3. Tarım Sektörünün Dış Ticaretteki Yeri
Gelişen bir ülkede tarımsal sektörün ülke ekonomisine yaptığı bir diğer
katkı da, ihracat yolu ile dış ticareti büyütmesidir. Ülkedeki insanlar için
gerekli olan gıda maddeleri ihtiyaçları karşılandıktan sonra, ihtiyaç fazlası
tarım ürünleri ihraç edilerek döviz geliri elde edilir.
Gelişen bir ekonomide tarım, dışarıdan ithal edilecek yatırım mallarının
finansmanını karşılayacak döviz gelirlerinin en önemli kaynağı olmakla
birlikte ülke ekonomisi geliştikçe tarımın ekonomiye yaptığı katkılarda
azalır.35
Türkiye’de de ekonomi geliştikçe tarımın ekonomiye yaptığı katkı
ekonomiye olan katkı oranı küçülecek, Uzun yılar Türkiye’nin ihraç ettiği
ürünler tarım sektörünün ürettiği ürünlerden oluşmaktaydı. Fakat günümüzde
hizmetler sektörü ve sanayi sektörlerinin ekonomiye katkı oranları daha
büyüktür.
33 Ebru Onurlubaş, “Türkiye’de Bitkisel Yağ Sanayisinde Yapısal Değişmeler Ve İzlenen
Politikalar”, Tokat, Gazi Osman Paşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006, s. 96
34 Uzun, a.g.m., s.616
35 Hüseyin Şahin, Türkiye Ekonomisi, 3.bs., Bursa, Ezgi Kitapevi, 1995,s. 233
24
Cumhuriyetin başından bu yana önemli gelişme gösteren sanayi
sektörü tarıma dayalı sanayi sektörü olduğundan, tarım sektörünün Türkiye
ekonomisindeki yeri kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle tarıma dayalı
sanayiler, imalat sanayi işyerlerinin yaklaşık %50,3’ünü, istihdamın
%53,7’sini, katma değerin %37,7’sini, üretim değerinin %44’ünü, oluşturan bir
paya ve dış ticaret gelirinde ise %22,5’luk bir orana sahiptir.36
Türkiye’de tarım ürünleri ihracatı ve tarıma dayalı sanayilerin
ihracatları toplamının ekonomiye sağladığı katkısı çok büyüktür. Tarım
sektörünün hammadde tedarikçisi olduğu tekstil, deri, gıda sektörleri, Türkiye
ihracatının %65’ini kapsamaktadır. Dolayısıyla tarım sektörünün ihracat
bakımından hayati önemi bulunmakta iken, günümüzde ihracat fazlası veren
konumdan ithalatçı ülke konumuna düşmüştür.37
İzlenen politikaların dış ticaretin liberalleşmesine yönelik olması, tarım
ürünleri üzerinde ithalatın artması şeklinde etki göstermiştir. Gümrük vergileri
ve fonlar indirilerek tarım ürünleri ve gıda maddelerinin ucuz ithalinin, AT’ye
katılmanın ilk ayağını oluşturan Gümrük Birliği Antlaşması çerçevesinde
mümkün olması, tarımın desteklenmesine yönelik tedbirlerin önemli ölçüde
azalmasına sebep olmuştur.38
Tablo 6’da verilen değerlere bakıldığında tarım ürünleri ithalatı 1996
yılında 2.017.936 milyon ABD dolarlarla toplam ithalatın %4,6’sını
oluştururken, aynı tarihte ihracatta ise tarım ürünleri ihracatı 2.147.424 ABD
milyon dolarla genel ihracatın %9,2’sini oluşturarak ithalatın iki katı
durumdaydı. Bu oran 1999 yılına kadar devam ettikten sonra 2000 yılında
tarım ürünlerinin ihracattaki payı yaklaşık %2 oranında düşerek %5,9
olmasına karşılık ithalatta %3.6 oranında çok fazla düşüş yaşamamış ve
36 Onurlubaş, a.g.m., s. 95
37 Uzunoğlu, v.d, a.g.e., s.25
38 Gündüz, a.g.m., s. 132
25
ithalat ile ihracat arasındaki makas kapanmaya başlamıştır. Bu yıldan itibaren
ithalat ve ihracat arasındaki makas açılmamış birbirlerine yakın değerler
izlemiştir. 2012 yılı ilk altı aylık döneminde de bu durum devam etmiştir.
Fakat bu durum ileriki yıllarda ithalatın artacağı görünümü vermektedir.
Tablo 6: Türkiye’nin Dış Ticaretinde Tarımın Payı
Yıllar Genel İthalat (imports)
tarım ürünleri ithalatı
İthalattaki Tarım Payı
(%)
İhracat (exports)
tarım ürünleri ihracatı
İhracattaki Tarım Payı
(%)
1996 43.626.642 2.017.936 4,63 23.224.465 2.147.424 9,25
1997 48.558.721 2.295.114 4,73 26.261.072 2.348.640 8,94
1998 45.921.392 1.980.351 4,31 26.973.952 2.350.866 8,72
1999 40.671.272 1.524.070 3,75 26.587.225 2.049.297 7,71
2000 54.502.821 1.973.810 3,62 27.774.906 1.651.912 5,95
2001 41.399.083 1.321.289 3,19 31.334.216 1.967.606 6,28
2002 51.553.797 1.590.783 3,09 36.059.089 1.743.890 4,84
2003 69.339.692 2.383.736 3,44 47.252.836 2.104.662 4,45
2004 97.539.766 2.527.739 2,59 63.167.153 2.525.828 4,00
2005 116.774.151 2.541.823 2,18 73.476.408 3.314.031 4,51
2006 139.576.174 2.634.345 1,89 85.534.676 3.466.631 4,05
2007 170.062.715 4.352.787 2,56 107.271.750 3.709.447 3,46
2008 201.963.574 6.151.343 3,05 132.027.196 3.923.626 2,97
2009 140.928.421 4.448.084 3,16 102.142.613 4.336.780 4,25
2010 185.544.332 6.261.329 3,37 113.883.219 4.919.250 4,32
2011 240.841.676 8.669.250 3,60 134.906.869 5.148.007 3,82
2012* 176.500.223 5.510.134 3,12 113.022.734 3.507.420 3,10
* 2012 Yılı Verileri Eylül Ayına Kadar Alınmıştır.
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, 10 Eylül 2012
Serbest piyasa koşullarına geçilmesi üzerine, 1981 yılında ilk olarak
pirinç ithali ile başlanan tarım ürünleri ithaline her yıl bir yenisi eklenerek
günümüzde ülkede rahatlıkla yetiştirilmesi mümkün olan tarım ürünlerinin
dahi ithal edildiği bir konuma gelinmiştir. Örneğin Türkiye mercimek
üretiminde dünyanın en büyük üç üreticisinden biriyken şimdi ABD ve
Kanada’dan ithal eder duruma gelmiştir. Bu durum soya, nohut, fasulye,
26
pamuk, tütün üretimi gibi birçok tarım ürünü içinde geçerlidir. Bunun sebebi
olarak uygulanan globalleşme ve AB’ye uyum politikaları gösterilebilir.39
“Ülkemizde iç talebin, artan nüfus nedeniyle sürekli arttığı
düşünülürse, üretimi yeterince artırmadan ihracatı artırmanın olanaksızlığını
dikkate alarak, tüm üretim sürecine yaygınlaşan teşvikleri içeren yeni ihracat
politikaları oluşturulmalıdır.”40
1.2.4. Türk Tarım İşletmelerinin Yapısı
Ülkemizde tarım işletmeleri ekonomik ve doğa şartları kapsamanda
kendine özgü bir konumdadır. Bu işletmeler eski yöntemlere dayalı
geleneksel tarım yöntemleri ile işlemekle beraber yürürlükteki miras hukuku
ve aşırı nüfus baskısı nedeniyle arazilerin parçalanmasına sebebiyetinden
dolayı tarım işletmelerinin küçük arazi yapısına dayalı küçük işletmeler haline
geldiği görülmektedir. Aynı zamanda bu işletmelerde bulunan fazla
işgücünün bulunması ve sermaye yetersizliği tarım sektöründeki verimi
düşürmektedir.41
“İşletmelerde uzmanlaşma yaygın olmayıp, genelde bitkisel ve
hayvansal üretimin birlikte yapıldığı karma işletme tipi ağırlıklı olarak
görülmekte ve bunların da büyük bir çoğunluğunu aile tipi işletmeler
oluşturmaktadır.”42
Türkiye’de tarım sektöründe her on yıl da bir yapılan sayımlar
kapsamında elde edilen veriler tablo 7’de gösterilmiştir. Tablodaki verilere 39 Muradiye Akman, “Türkiye’de 1990 sonrası Uygulanan Tarım Politikalarının Bütçe
Politikaları Çerçevesinde İncelenmesi”, 2006, Dokuz Eylül Üniversitesi S:B:E: Maliye Ana Bilim Dalı Maliye Programı, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, s. 19
40 Gündüz, a.g.m., s. 132
41 Funda Güven, “Türkiye Tarım İşletmelerinin Genel Durumu ve Yeter Gelirli İşletme Büyüklüğünün Tespiti”, Tarım Köy işleri Bakanlığı yayınları, 2010, s.1
42 Yalçınkaya, a.g.m., s.101
27
göre 1963’teki sayım sonuçlarına göre, çoğunluğu küçük işletmelerden
oluşan 31009 tarım işletmesi vardır. Küçük işletmeler 1970’de de
üstünlüğünü korumuştur. Bu dönemde toplam işletme sayısı azda olsa
artarak 30589 olmuştur. 1980'de küçük işletmelerde düşüş yaşanmış orta
ölçekli işletmelerde gelişme görülmüştür. Toplam işletme sayısı bu dönemde
de artarak 35588 olmuştur. 1980–1991 yılları arası geçen süre içerisinde
tarım işletmelerindeki artış oranı yaklaşık %12olmuştur. 1991 yılında büyük
işletmeler %.09’luk oranla tarım alanlarının %17.2 sini işlemiş. Küçük
işletmelerin ise %36.7’lik oranla tarım alanlarının %5.6’sını işlemektedir.
Görülüyor ki bu dönemdeki %12’lik artışın sebebi küçük işletmelerdeki artış
olmuştur.
Tablo 7: Tarım İşletmelerinin Büyüklüklerine Göre Dağılımı
1963 1970 1980 1991 2001 İşletme
Büyüklüğü
(Da)
İşletme
Sayısı
İşletme
Alanı
İşletme
Sayısı
İşletme
Alanı
İşletme
Sayısı
İşletme
Alanı
İşletme
Sayısı
İşletme
Alanı
İşletme
Sayısı
İşletme
Alanı
% % % % % % % % % %
1–20 40.9 6.9 44.2 10.4 28.4 4.1 36.7 5.6 33.3 5.6
21–50 27.9 16.9 28.7 16.8 32.7 15.9 31.1 16.6 31.4 16.0
51–100 18.1 23.3 15.6 21 20.8 21.3 17.5 19.9 18.5 20.6
101–200 9.4 23.2 7.8 21 11.8 23.8 9.4 20.9 10.8 23.8
201–500 3.2 16.6 3.1 19.6 5.5 22.7 4.4 19.8 5.8 22.8
501< 0.5 13.1 0.6 11.2 0.8 12.2 0.9 17.2 0.5 6.8
Toplam
işlet. Ve
Alanları
(Bin-Ha)
31009 17143 30589 17065 35588 22764 39668 23451 30221 18434
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=48, 10 Eylül
2012
2001 tarım sayımı sonuçları ise, tarım işletmesi sayısını 30221 olarak
saptamaktadır. 10 yıllık dönemde tarım işletmeleri sayısındaki yaklaşık 9400
bin azalma, yaşanmıştır. Bu on yıllık dönem içerisinde 1-20 hektar arasındaki
küçük işletme sayısında yaklaşık %3’lük bir düşüş yaşanmış, 21-50 hektar
arasındaki işletmelerde kayda değer bir artış olmazken orta ölçekli
işletmelerde 101-200 hektarlık işletmelerde ve 201-500 hektarlık işletmelerde
28
%1.4’lük bir artış yaşanmıştır. 501< hektardan büyük ölçekli işletmelerde ise
0.04 lük bir düşüş yaşanmıştır.
Türkiye’de yapılan 1991 tarım sayımı sonuçlarına göre ortalama
işletme büyüklüğü, 5.9 hektar iken 2001 yılı sayımında 6.1 hektara çıkmıştır.
Bu oranlar AB ülkeleri ve ABD ile karşılaştırıldığında, AB ülkelerinde 17.4
hektar, ABD’de ise 180 hektar büyüklüğünde olması ile Türkiye’deki tarım
işletmelerinin ne kadar küçük işletmeler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca
ülkedeki tarım işletme sayısının %85’ini 10 hektarlık az araziye sahip küçük
işletmeler oluşturmakta ve bu işletmelerin işlettikleri arazi toplamı toplam
arazinin %42’sini kapsamakla beraber orta ölçekli işletmeler toplam işletme
sayısının %15’ini ve toplam arazinin de %46’sına sahiptirler. Büyük işletmeler
ise 50 hektardan büyük olup %1’lik oranla toplam arazinin %17’sini
işletmektedirler. Mevcut olan 4.091.000 köylü ailesinin 102.000'inin hiç
toprağı bulunmamaktadır.43
Grafik 2: İşletme Tipine Göre İşletme Dağılımı
%37,2%0,5
%62,3
Hem bitkisel üretim hem de hayvan yetiştiriciliği yapanlarYalnız bitkisel üretim yapanlar
Yalnız hayvan yetiştiriciliği yapanlar
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=3977
10 Eylül 2012
43 Günaydın, (a) a.g.m., s.15-16
29
Türkiye’de tarım işletmelerin çoğu hem hayvancılık hem de bitkisel
üretim şeklinde karma tarım işletmeleri olarak çalışmaktadır. Grafik 2’de
görüldüğü gibi, tarımsal işletmelerin %62,3'lük dilimi hem bitki hem de
hayvan yetiştiriciliyi yapan işletmelerden oluşurken, %37’lik dilimi ise yalnız
bitki yetiştiriciliyi yapan işletmelerdir. Yalnız hayvan yetiştiriciliği yapan
işletme oranı ise %0.5’lik dilime sahiptir. Bu “Tarımsal işletmelerin
tasarrufunda bulunan toplam arazinin; %66,41'ini hem bitkisel üretim hem de
hayvan yetiştiriciliği yapan işletmeler, %33,56'sını yalnız bitkisel üretim yapan
işletmeler, %0,03'ünü yalnız hayvan yetiştiriciliği yapan işletmeler
tasarrufunda bulundurmaktadır.”44
Türk tarım işletmelerinin yapısı incelendiğinde tarım sektöründe
karşımıza yapısal ve hukuksal bir takım sorunların varlığını görebilmekteyiz.
Bu sorunlarda bazılarını şöyle sıralayabiliriz.45
—“ Tarım nüfusunun fazlalığı,
— Küçük ve parçalanmış işletmeler,
— Geçimlik ve yarı geçimlik işletmelerin yoğunluğu,
— Üretimde uzmanlaşmanın ve teknoloji kullanımının yetersizliği,
— Ürün standardizasyonunun sağlanamaması ve
— Tarım politikalarındaki istikrarsızlık tarım sektörünün sanayi ile
entegrasyonu ve gelişimi açısından büyük engel teşkil etmiştir.”
Görülmektedir ki, ülkemizde tarım sektörünün çok küçük ve dağınık
olması ve iş gücü fazlalığı gibi sorunlar yüzünden AB ülkeleri ve ABD’ye
oranla çok düşük verimli bir durumda olması, serbest piyasa ekonomisinde
44 Türkiye İstatistikleri Enstitüsü (TÜİK), Tarımsal İşletme Yapı Araştırması, 2006,
“Erişim” http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=3977, 14 Eylül 2012, s.2
45Memet Ali Molay, “Türkiye’de Tarım Ve Gıda: Gelişmeler, Politikalar, Öneriler Raporu Batı Anadolu Bölgesi Toplantısı Açılış Konuşması”, Nisan 2009, (Erişim) http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/2009-04-03-MolayKonusmaTarimSemineriIzmir.pdf, 30 Ağustos 2012, s. 2
30
Türk tarımının rekabet gücünü düşürerek ülke ekonomisine olan katkısını
azaltmaktadır.
1.2.5. Türk Tarım Sektörünün Ekonomi İçindeki Yerinin OECD Üyesi Çeşitli Ülkelerle Karşılaştırılması
Türk tarım sektörünün gelişme seviyesi hakkında daha net bilgi sahibi
olabilmek için bu sektörün durumunu diğer OECD ülkelerinin tarım sektörü ile
karşılaştırmak gerekmektedir.
Tablo 8: OECD Üyesi Çeşitli Ülkeler ile İlgili 2004 Yılına Ait Veriler
Ülkeler Tarımın İstihdam İçindeki
Payı(%)
Tarımın Toplam
İhracattaki
Payı(%)
Tarımın Toplam
İthalattaki
Payı(%)
Avustralya 4 17 (ürünlerin % 65'i) -
Kanada - Toplam üretimin
Neredeyse yarısı
-
İzlanda 4 - -
Japonya 4.6 - Tüketimin %60'ı
Kore 8.8 0.5 2
Meksika 16 - -
Yeni Zelanda 8 43 (Toplam ihracat.) -
Norveç 3.7 - %50 gıda tüketimin
İsviçre 4 - -
Türkiye 33 10 4
ABD 2 7 4
AB 15 3.8 7 -
Kaynak:TİSK,(Erişim)http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=1195&id=6, 13 Eylül 2012
Tablo 8’de verilen veriler ışığında, OECD ülkeleri arasında tarım
sektörünün ihracattaki payının en yüksek olduğu ülke Kanada’dır. Onu Yeni
Zelanda izlemektedir. Bu her iki ülkenin tarımın istihdamdaki payı Türkiye’ye
31
oranla çok düşüktür. Türkiye’nin ise %33’lük tarımın istihdamdaki payı ile en
yüksek olmasına rağmen ihracattaki payı bu ülkelerin gerisinde kalmaktadır.
İthalatta ise ilk sırayı ada ülkesi olmasından dolayı tarım alanlarının kıtlığı
sebebiyle Japonya almıştır. Japonya’dan sonra Kuzey ülkesi olan Norveç
gelmektedir. Yine Türkiye %4’lük oranla tarım sektöründeki ithalatında ilk
sıralarda bulunmaktadır. Tarımdaki işgücü fazlalığının olmasına rağmen
ihracattaki düşüşün ve ithalattaki artışın tarımda verimlilik sorunu ve gizli
işsizlik sorununu yaratmaktadır.
“Türkiye'nin tarımsal işletme yapısı, Bulgaristan ve Romanya ile
benzerlikler taşımaktadır. AB 25'in 13 milyon tarım işletmesine karşılık,
Türkiye'nin 3 milyon tarım işletmesi bulunmakta olup; ortalama işletme
genişliği AB'de 13 hektar iken Türkiye'de 6 hektardır.”46
Tablo 9’da görüldüğü gibi, 2007 ve 2008 verilerine göre Türkiye’de
tarım sektörünün GSYİH içindeki payı %7.6 oranıyla Bulgaristan ve Romanya
ile aynı dilimdedir. Diğer yandan %23.5 tarım sektöründeki istihdam payı ile
Romanya’dan sonra ikinci sıradadır. Bulgaristan ve Romanya ekonomileri
Türkiye ekonomisi ile aynı özellikler gösteren ve her üç ülkenin de gelişmekte
olan ülkeler kategorisinde olduğu göz önünde bulundurulursa tarım
sektörünün bu ülkeler için önemi diğer ülkelere nazaran daha büyüktür. Yine
Türkiye’de tarımın GSYİH’ladaki payı ile istihdamdaki payı
oranlandırıldığında tarım sektöründe yüksek bir iş gücü kaybının diğer
ülkelere oranla var olduğunu görmekteyiz.
OECD verilerine göre tarım sektöründe üretim miktarı karşılaştırıldığında
Türkiye’de üretilen tahıl miktarının OECD ülkelerine oranla çok düşük olduğu
görülür. Türkiye’nin tablo 10’da görüldüğü gibi 2003’ten 2008 yılına kadar
tahıl üretiminde Avustralya, Yeni Zelanda ve Meksika’nın önünde olduğu
görülür. 46 F.Aylan Arı, “Türkiye’de Tarımın Ekonomideki Yeri Ve Güncel Sorunları”, Çalışma ve
Toplum Dergisi, Şubat 2006, s. 70
32
Tablo 9: Bazı AB Ülkeleri ile Türkiye’de Tarımın Sektörünün GSYİH ve
İstihdam İçindeki Payı
ÜLKE ADI Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla
İçinde Tarım Sektörünün
Payı (%) (2008)
Tarım sektöründe
Çalışan
Oranı (%) (2007)
Avusturya 1.9 5.7
Belçika 0.8 1.8
Bulgaristan 7.3 7.6
Almanya 0.9 2.2
İspanya 2.8 4.5
Fransa 2 3.4
İngiltere 0.7 1.4
Yunanistan 3.3 11.5
Macaristan 4.3 4.7
İtalya 2 4
Lüksemburg 0.4 1.8
Hollanda 1.7 3
Polonya 4.5 14.7
Portekiz 2.4 11.6
Romanya 7.1 29.5
İsveç 1.6 2.2
Türkiye 7.6 23.5
Kaynak: TÜİK, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, 13Eylül 2012
Bu veriler ışığında ve tablo 9 ve tablo 10’daki 2007 yıllarına ait verilen
tarım sektöründe çalışan oranı verileri ile oranlanırsa Türkiye’de tarım
sektöründe düşük verim olduğu görülür. Türkiye’de tarım sektöründe 2007
yılında çalışan oran %23.5 ile 140 ton tahıl üretilmişken İtalya %4’lük
istihdam oranıyla 2007’de 247 ton tahıl üretilmiştir. Tarım sektörünün en çok
gizli işsizliğin olduğu sektör olmasından dolayı çalışan sayısı çok
33
görülmektedir. Buda ülke ekonomisinde düşük verime neden olmakla birlikte
tarım sektörünün gelişimi önünde engel oluşturmaktadır.
Tablo 10: OECD Ülkelerin Tarım Sektöründe İstatiksel Profili
Ülkeler 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009
Avustralya 44 49 47 61 64 70
Kanada 156 145 154 172 153 144 141
İtalya 67 233 234 242 247 238
Japonya 1292 1261 1254 1224 1284 1188
Kore 844 939 1057 1280 1386 1381 1313
Yeni Zelanda 87 94 105 108 42 38
Norveç 582 637 662 712 842 848 960
Meksika 70 84 102 123 128
Türkiye 80 94 118 129 140 152 -
Kaynak: OECD, (Erişim) http://www.oecd-ilibrary.org, 13Eylül 2012
34
2. BÖLÜM
2. TÜRKİYEDE TARIM DESTEKLEME POLİTİKALARI
Tarım ürünler, niteliklerinden, fiyatlardaki dalgalanmalardan ve
tarımsal işletmelerin özelliklerinden dolayı tarımsal mamul pazarlarında tarım
dışı mamullere nispeten düşük oranlarda değerlendirilmektedir. Tarım
mamullerinin üretim periyodunun diğer sektörlere oranla daha uzun olması ve
arz talep esnekliğinin düşük olması gibi özellikleri, toplumda sosyal dengenin
korunmasına olan katkıları ve mamullerin pazarlanması imkânının güçlüğü
gibi sebeplerden dolayı piyasa ekonomisinin en radikal uygulandığı ülkeler
dâhil her ülke kendi imkânları ölçüsünde tarım mamullerinin arz talep zincirini
desteklemektedir.47
Ayrıca devletler, toplumun sosyal boyutu açısından tarım sektöründe
çalışanların yaşam standartlarını artırma, kırsal bölgelerin kalkınmasını ve
toplumun yeterli gıda ihtiyaçlarını sağlamak gibi nedenlerden ötürü
destekleme politikaları uygularlar. Tarım sektöründe yaşanan riskler ve
belirsizlikler yanında mevsimlik üretimden dolayı tarımsal ürünlerin ticaretinde
sermaye dolaşımının yavaş ve sermayenin az olması, tarım sektörünün
desteklenmesini ve teşvik edilmesini zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’de tarım sektörünün desteklenmesinde, uzun yıllar taban fiyat
belirleyerek destek alımı politikası uygulanmıştır. Daha sonraki dönemlerde
girdi maliyetlerini destekleme, pirim ödemeleri ile hayvan yetiştiriciliğini teşvik
ve bazı ürünlerin üretimini kısıtlayarak yerine daha ekonomik ve verimli
ürünlerin üretilmesine yönelik destekleme politikaları uygulamıştır.48
Türkiye’de tarımın desteklenmesine ilk olarak 1925’de aşar vergisini
kaldırmış ve 1926 yılında medeni kanunu kabulü sonucu arazi üzerindeki
47 Yalçınkaya, a.g.m., s. 108
48 Kesbic, a.g.m., s.6
35
bireysel mülkiyetin kanun ile tanınması ile başlanmıştır.49 1932 yılına
gelindiğinde tarım da ürün bazında destekleme ilk olarak buğday ve üzüm
piyasasında gerçekleşmiş,1961 yılın da uygulamaya konulan birinci beş yıllık
kalkınma planı gereği desteklenmekte olan mamul sayısı dokuza, 1970
yılında da mamul sayısı otuza çıkmıştır.50
Türkiye’de devlet, 1980 yılına kadar tarım sektörünü üreticiye girdi
sağlama, tarım kredisi verme, tarım ürünü alımında bulunma şeklinde
desteklemiş, bu destekleri; Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM),
Türkiye Gübre Sanayi A:Ş. (TÜGSAŞ), İstanbul Gübre Sanayi A:Ş. (İGSAŞ),
gibi kuruluşlarla üreticiye tarımsal girdi mamulleri üretimi yapılmıştır. Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (TKKMB), Türkiye Zirai Donatım A:Ş.
(TZDK) ve Türkiye Şeker Fabrikaları A:Ş. (TŞFAŞ) kurumları aracılığıyla
üreticiye mamul dağıtımı üstlenmiştir. Ziraat Bankası (TCZB) aracılığıyla
üreticiye ucuz kredi sağlanmıştır. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü
(ÇAYKUR), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Şirketi (TŞFAŞ), Tütün Mamulleri ve Alkol İşletmeleri (TEKEL), Et Balık
Kurumu (EBK), Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TSKB) kurumları aracılığıyla
tarımsal ürünleri piyasadan alım yaparak ve aldıklarını işleyerek, satarak
veya depolayarak tarım piyasasını yönlendirmiştir.51
5 Nisan 1994 Ekonomik İstikrar Kararları çerçevesinde destekleme
alımları ile desteklenen mamul sayısı 1994’te sekize indirilmiş sonraki yıl
içerisinde tütün, şeker pancarı ve hububat ürünleri destekleme kapsamında
tutulmuş bu ürünler dışındaki diğer ürünler destekleme alımları kapsamından
çıkarılmışlardır. Bu kararlar ile yalnızca destekleme alımları ile desteklenen
ürün sayısı azaltılmamış, TSKB tarafından yapılan destekleme alımlarına da
49 M. Necat Ören, “Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası Uygulamaları, Bu
Uygulamalar Sonucu Ortaya Çıkan Üretici Ve Tüketici Transferleri Ve Bunun Çukurova Tarımına Etkileri”, Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Bilimleri Anabilim Dalı, Adana ,Şubat 1994, Yayınlanmamış Doktora Tezi, s. 24
50 “Uçsuz Bucaksız Sorunlar Sektörü Tarım”, Ekonomi Muhabirler Derneği, Mart 1998, “Erişim” http://www.abveteriner.org/dosyalar/ekonomi1.doc, 20 Eylül 2012, s.2
51 Kesbic, a.g.m., s.6
36
son verilmiştir. Destekleme alımları, tütünde TEKEL, şeker pancarında
TŞFAŞ, hububatta TMO kurumları tarafından destekleme alımlarının
yapılmasına izin verilmiştir.52
Tablo 11: Destekleme Alımları Tutarları (TrilyonTL).
KURULUŞLAR 1994 1995 1996 1997 1998 1999* 2000 2001 2002
TMO 7.8 2.4 29.5 190.3 407.3 417 352 345 410
TEKEL 9.4 7.0 6.3 23.8 140.0 206 237 229 147
TŞFAŞ 19.6 37.1 54.2 180.3 319.9 369 525 484 1002
TOPLAM ALIMLARI 36.8 46.5 90.0 394.4 867.2 992 1114 1058 1559
Kaynak: (Erişim) http://ekutup.dpt.gov.tr/tarim/strateji/1.doc, 28 Eylül 2012 *(1999-2002 Yılları) Kaynak: Sinem Yapar, ”Türkiye’de Tarımsal Ekonomi ve Destekleme Politikasının Bir Aracı Olarak Doğrudan Gelir Desteği Sistemi”, KMU.İ.İ.B.F. Dergisi, S.Aralık 2005, S.3171,s29
Tablo 11’de gösterilen destekleme alımları tutarı verilerine göre,
TMO’nun 1994 yılında 7.8 trilyon olan destekleme alımı 1995 yılında 2.4
trilyona düşmüş ise de sonraki yıllarda bu alımlar çok yüksek meblağlarla
gerçekleştirilmiş bu oran 2002 yılında 410 trilyon luk destekleme alımı ile
maksimum seviyeye yükselmiştir. Bu durum TŞFAŞ’ın alımlarında da aynı
yapıda seyrederek, 1994–1995 yıllarındaki alım miktarı düşük, sonraki
yıllarda sürekli artış göstererek 2002 yılında 1002 trilyonluk meblağ ile
maksimum seviyeye yükselmiş, ancak TEKEL alımları yıllara göre dalgalı bir
seyir izlemiştir.
Bu alımlar, 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik kriz sonucu IMF ve
Dünya Bankası (DB) ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde uygulanan
programlar gereği 2002 yılından sonra durdurulmuştur.53 2000 yılında DB ile
yapılan kredi anlaşması gereği Tarım Reform Uygulama Projesinin 52 Osman Z.Orhan, Türkiye’de Tarımsal Destekleme ve Taban Fiyatları Politikası,
İstanbul, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 1999, s.73
53 Mahir Gürbüz, “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine İlişkin TEMA Vakfı Değerlendirilmesi”, TEMA Dergisi, 27.08.2004, “Erişim” http://www.tema.org.tr/Sayfalar/Arsiv.html, 28 Eylül 2012, s. 7
37
Türkiye’de uygulanması kararı alınmıştır. Korumacı politikalar yerine serbest
piyasa şartlarının geçerli olduğu sisteme geçilmiştir.Bu uygulama Türk tarım
sektörüne büyük zararlar vererek bir dönüm noktası olmuştur. Devlet
desteklerinden yoksun kalan Türk çiftçisi serbest piyasa koşullarına
hazırlıksız yakalanarak mağdur edilmiştir.
Tablo 12: Tarımsal Girdi Sübvansiyonları İçin Yapılan Ödemeler
Destek Türleri
Miıyar-TL
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002
Gübre 10 45 84 124 99 95 76 0
Zirai İlaç 1 3 4 9 10 12 18 0
Tohumluk ve Fidan 0 1 2.210 1 3 1 0
TOPLAM 11 48 89 135 110 110 95 0
Kaynak: Yapar, a.g.e, s30
Tablo 12’de görüldüğü gibi tarımsal girdi sübvansiyonlarında da
destek alımlarında olduğu gibi her geçen yıl yüksek oranlarda artış yaşanmış
ama 2002 yılında doğrudan gelir desteği projesi kapsamında bu destekler
kaldırılmıştır.
Türkiye’de tarımsal desteklerin azaltılması IMF ve DB tarafından
uygulamaya sokturulan projeler kapsamında yapılırken, AB bütçesinin
%50’sini tarımı desteklemeye ayırmakta ve 43 milyar Euro tarıma destek
vermektedir. Türkiye’de ise 2001 yılında tarıma verilen destek 6.3 milyar
Dolarla bütçenin %4.3’lük bölümünü ayırmaktadır.54
“ABD ve AB’de tarımın destek düzeyi ülkemize göre daha yüksektir.
Nitekim üretici gelirinin her 100 birimine devlet desteği; ABD’de 22 birim,
AB’de 60 birim iken, Türkiye’de 13 birimdir. ABD’de 1991–2001 arasında
54 H.Naci Bayraç, Füsun Yenilmez, “Tarımsal Sektörünün Yapısal Analizi Ve Avrupa Ortak
Tarım Politikası”, 2006, “Erişim” http://www.econturk.org/Turkiye2006.html, 23 Eylül 2012, s. 17
38
pamuğa verilen devlet desteği kilo başına ortalama 0.710 ABD doları iken,
Türkiye’de 0.226 ABD dolarıdır.”55
Türkiye’ de tarımsal kurum ve kuruluşlardan olan; bankalar,
kooperatifler, kamu iktisadi teşebbüsler, tarıma dayalı sanayi ve ziraat
kuruluşları, birlikler, ile tarımsal merkezi ve yerel kurumlar, cumhuriyetin ilk
yılarında kurulmuş ise de, 1990 sonrası yıllarda Dünya da hâkim olan neo-
liberal politikalar, Türkiye’nin AB’ye üyelik çabaları, DB ve IMF‘ye verilen
niyet mektupları. Çerçevesinde bu kurumların işlevleri değiştirilmiş,
özelleştirilmiş veya kapatılmışlardır.56
2.1. Tarım Destekleme Politikalarının Amaçları
Tarım destekleme politikalarının amacı; verimliliğin arttırılması,
tarımsal sektörün güçlendirilmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, doğal
kaynakların korunması ve kırsal kesimde tarımda çalışanların gelir düzeyinin
yükseltilmesidir. Buna göre, genel olarak kalkınma planlarında yer alan tarım
politikalarının amaçları arasında şunlar sayılabilir:57
— Tarım sektörünü ekonomik dengeyi bozmayacak düzeyde tutmak,
— Tarımda verimliliği artırarak, nüfusun gıda ve sanayi sektörünün
hammadde ihtiyacını temin etmek, ihracatı artırarak ekonomiye
kaynak sağlamak,
— Tarım alanında kendine yeten bir ülke haline gelerek nüfusun
dengeli beslenmesini sağlamak,
— Sektörler arası gelir farklarını azaltarak istihdama yardımcı olmak,
kırsaldan kente göçün önüne geçilerek çarpık kentleşmeyi
55 Mevhibe Albayrak, Bülent Gülçubuk, Erdoğan Güneş, “Uluslar Arası Tarım
Politikalarının Türkiye’de Tarımsal Üretim Ve Pazarlama Sistemlerinde Meydana Getirdiği Değişimler”, Türkiye VI:Tarım Ekonomisi Kongresi, Tokat, ZMO Yayınları,. Eylül 2004, s:26-36
56 Neriman Yörür, “1990 Sonrası Türkiye’de Uygulanan Kırsal Alan Ve Tarım Politikaları Üzerine Genel Bir Değerlendirme”, Planlama Dergisi, TMMO Şehir Plancılar Odası Yayını, Sayı 2010/1, 2010, s. 17
57 Ören, a.g.m., s. 28
39
önlemek,
— Tarımda geleneksel tarım yerine teknolojik gelişmeyi artırarak
kaynakların etkin kullanımını sağlamak,
— Geleneksel ürünler dışında, alternatif ürünler ile hayvancılık
ürünlerinin ihracatını artırmak,
— Tarımsal destekleri etkin ve verimli biçimde kullanmak,
Yukarda yapılan açıklamalardan da görüldüğü üzere, “günümüzde
tarım politikalarının hedefi, hemen her ülkede kırsal kesimde yaşayan
çiftçilerin gelirlerinin artırılması ve dolayısıyla hayat standartlarının
yükseltilmesidir.”58
Uygulanacak olan tarım politikaları, ekonomik gelişmeyi sağlarken,
kırsal çevrenin ve üretim kaynaklarının korunması yanında ekolojik dengenin
de bozulmamasını amaçlamalıdır.59
Türkiye’de tarım politikalarının belirlenmesinde ülke menfaati ön
planda tutularak, serbest piyasada rekabet gücünü arttırmak maksadıyla çok
taraflı ortaklıklar ve stratejiler kurmak günümüzde zorunluluk arz etmiştir. Bu
strateji ve ortaklıkların karar mekanizmalarına demokratik bir şekilde
hükümet, kamu sektörü, iş dünyası, sendikalar, üniversiteler, tüketici
dernekleri, kooperatifler, üretici örgütleri, medya gibi sektör paydaşları içinde
örgütlü tüm kesimler dahil edilerek tarım sektöründe çalışanların etkin bir
şekilde temsil edilmesini sağlamakla tarım politikalarının tarım sektörü ve
çalışanları lehine dönmesini sağlayabilir.60 Görüldüğü gibi kalkınma
planlarında yer alan tarım politikalarının amaçları genel olarak ekonomik ve
sosyal ağırlıklıdır.
58 Başyazı, “Tarımsal Kredi Politikaları”, Karınca Dergisi, Sayı 804, Aralık 2003, s.1
59 Gülcan Erkanat, Tarım Politikası Temelleri Ve Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası, Uzel Yayınları, 2001,s.26
60 Uzun, a.g.m., s.614
40
2.2. Tarım Destekleme Politikalarının Araçları
Devletin destekleme alımları için belirlediği fiyatlar, çiftçiye verilen
sübvansiyonlar, tarımsal üretimde sınırlamalar ve teşvikler, tarımsal
yatırımlar, eğitim, yayım, araştırmalar ve ihracata yönelik düzenlemeler gibi
önlemler, tarım sektörünün desteklenmesinde kullanan araçlardır.61
Tarım politikası araçlarını fiyat müdahaleleri, doğrudan destekler ve
miktar sınırlamaları olarak üç grup altında toplamak mümkündür.62
İlk defa Türkiye’de 1932 yılında Ziraat bankası aracılığıyla uygulanan
sonrada TMO’ya devredilen pazar fiyat desteği uygulaması ülkede yaygın
olarak kullanılmış, 1960’lı yıllarda bu uygulama kapsamında (buğday, çavdar,
tütün, çay, şeker pancarı, arpa) 6 ürüne destek verilmişken 1970 yıllarda bu
uygulama genişletilerek desteklenen ürün sayısı 24’e çıkarılmıştır.63
24 Ocak 1980 yılında Ekonomik İstikrar Programı kapsamında serbest
piyasa ekonomisine geçiş, Türkiye tarım politikasında önemli değişiklikler
meydana getirerek dönüm noktası olmuştur.64 Bu dönemde devlet
desteklerinin önemli bir kısmı kesilmiş ve tarıma destek amaçlı kurulan kamu
kurumlarının özelleştirilmesi başlanmıştır.
2000’li yıllarda IMF ve DB destekli uygulanan tarım politikaları
sonucunda yeni bir dönemece girilmiştir. Bu dönemde Türk tarım politikasını
Doğrudan Gelir Desteği (DGD) uygulaması belirlemektedir.
DGD uygulaması, girdi ve çıktıya dayalı tüm tarımsal destekleri iptal
ederek, üretimden bağımsız üreticinin ürettiği miktar ile pazar fiyatı dikkate
alınmadan, doğrudan devlet tarafından geçmişte belli bir ekim alanı ve
61 Erkanat,a.g.e., s.37
62 Erol Hasan Çakmak, Haluk Kasnakoğlu, Halis Akder, Tarım Politikalarında Yeni Denge Arayışları Ve Türkiye, Ankara,TÜSİAD Yayınları, 1999, s. 33-34
63 Kesbic, a.g.m., s.7
64 Uzun, a.g.m., s.611
41
verimlilik dikkate alınarak, üreticiye ödenmesidir.65
2.3. Türkiye’de Uygulanan Tarım Destekleme Politikaları
AB ve diğer ülkelerde kanunla belirlenmiş tarım politikaları hala
ülkemizde bulunmamaktadır. 2006 yılında kabul edilen tarım kanunu gerekli
uygulama yönetmelikleri çıkarılmadığından bu kanun uygulanamamaktadır.
Türkiye’de bilinen tarım politikaları uygulanan beş yıllık kalkınma planları ve
programlarından ibarettir.66
Bu kalkınma planları ilk ciddi uygulamalar olarak 1963 yılında
başlayarak üreticilere destek alımları, pirim uygulamaları, düşük faizli kredileri
ve girdi destekleri ile desteklenmişlerdir. Fakat daha sonraki yıllarda yaşanan
ekonomik krizler ile iç ve diş dinamiklerin etkisi sonucu yeni tarım politikaları
arayışına girilmiştir.
Türkiye’de kanuni bir tarım politikasının olmaması sonucu her başa
gelen hükümetler kendi parti programları çerçevesin de politikalar üretse bile
aynı hükümet içinde olan farklı bakanlar farklı politikalar uygulamışlardır.
Uygulanan bu politikalar küçük işletmeler yerine büyük işletmelere fayda
sağlamıştır. Bu politikalar çerçevesinde verilen sübvansiyonlar girdi
maliyetlerini kurtaramamaktadır.67
2.3.1. 1980 Öncesi Türkiye’de Uygulanan Tarım Politikaları
1929–1930 ekonomik bunalım Dünya’da ve Türkiye’de tarı ürünleri
fiyatlarını olumsuz yönden etkilemesi sonucu taban fiyat ve destekleme
65 Ahmet Şahinöz, Aylin Özaltan, Işıl Gökduman, “Küreselleşme Sürecinde Türkiye
Tarımı”, “t.y.”, “Erişim”
http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/880067f879409df_ek.pdf?tipi=14&sube, 29 Eylül 2012, s. 16
66 Yalçınkaya, a.g.m., s. 102
67 Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Tarımsal Politikalar Ve Yapısal Düzenlemeler Özel İhtisas Raporu, S.2536-ÖİK.524, Ankara, 2000, s.52
42
alımları, sübvansiyonlar ve ucuz kredi destekleri ile korumacı politikalar
uygulanmıştır.68
1926 yılında Medeni kanun ve Borçlar kanunu ile toprak mülkiyetinin
getirilmesiyle toprak dağıtımı ve iskân çalışmaları yapılarak yeşil devrimin ilk
adımları atılmıştır.69
“1930’lu yıllarda TMO’nun tarım kredi ve satış kooperatifleri
kurulmuştur. 1940’lı yıllarda zirai donatım kurumu faaliyete geçmiş ve çiftçiyi
topraklandırma kanunu yürürlüğe girmiştir. 1950’li yıllarda tarımsal
destekleme politikası yaygınlaştırılarak 1960’lı yılların sonundan itibaren
kimyasal gübre kullanımını ve traktör kullanımını yaygınlaştıracak politikalar
uygulanmıştır. 1970’li yıllarda tarımda destekleme politikası daha da
yaygınlaştırılmış, yeni kuruluşlar ve politikalar gündemden düşmemiştir.”70
1973 yılında çıkarılan Toprak Reformu Kanunu bu dönemde yürürlüğe
giren III. Beş yıllık kalkınma planın sanayi yatırımlarına ağırlık vermesinden
etkisiyle 1978 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal etmesi sonucu
uygulanamamıştır.71
Türkiye’de uzun yıllar iç pazarda üretimi destekleyici dış pazarlarda iç
pazarı koruyucu politikalar uygulanmıştır. Bundan dolayı planlı dönem öncesi
11 tarımsal ürüne destek verilirken 1970 planlı dönem sürecinde desteklenen
ürün sayısı genişletilerek 30’a çıkarılmıştır. 24 Ocak kararları sonucu
desteklenen ürün sayısı düşmüştür.72
Sonuç olarak 1980 yılı öncesi uygulanan korumacı tarım politikaları
sonucu tarımda modernleşme ve bu alanda yapılan yatırımlar tarım 68 Yalçınkaya, a.g.m., s.103
69 Erkanat,a.g.e., s.76
70 A.Gündüz, a.g.m.,s.121
71 Yalova, a.g.e., s.6
72 Mustafa Kaymakcı, “Emperyalizm Kıskacında Türkiye Tarımı”, “t.y.”, “Erişim” http://www.ziraat.ege.edu.tr/~kaymakci/tarim/09.pdf, 30 Eylül 2012, s. 4
43
sektöründe gelişmeler yaşatmış ise de yaşanan dış kaynaklı ekonomik krizler
ve içerde yaşanan olumsuzluklar neticesinde istenen hedefi tutturamamıştır.
2.3.2. 1980- 2000 Yılları Arası Uygulanan Tarım Politikaları
1980 yılında serbest piyasa ekonomisine geçilerek tarım sektörü de
dâhil ekonomide köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu dönemde yaşanan
ekonomik krizlere tarım sektöründeki korumacı yaklaşımlar nedeniyle yapılan
desteklemelerin sebebiyet verdiği düşünülerek devlet desteklerinin ve
müdahalelerinin kısıtlanmasına karar verilmiştir.73
24 Ocak kararları serbest piyasa ekonomisini hedefleyerek, fiyat
denetimlerini kaldırmış, KİT zamanlarını uygulamış, dış ticaretin artmasına
yönelik adımlar atmış, yurt içine yabancı sermaye teşvik edilmiş mevcut
kapasiteler artırmak yerine tam kapasite kullanımına gidilerek fiyat kontrolleri
sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun sonucu olarak iç ticaret hadleri tarım
sektörünün aleyhine olmuş ve çiftçi gelirlerinde azalma yaşanmıştır. Bu
dönemde girdi fiyatlarındaki artış hızı ile ürün fiyatlarındaki artış hızının eşit
olmaması, çiftçinin tarımsal girdi kullanımını diğer yıllara oranla
düşürmüştür.74 Buda üretimde verimliliği düşmesine neden olmuştur.
1980’den sonra uygulamaya giren tarım politikalarının etkisiyle tarım
piyasasını düzenleyici kamu kurumları olan TMO; TKB; TZDK; ZB; TÜGSAŞ
gibi kurumların etkinlikleri azaltılarak veya özelleştirilerek üretim artışı
sağlayarak tarımda kendine yeterlilik politikalarına son verilmiştir. Sanayi ve
hizmetler sektörlerinin serbest piyasa koşullarında dış rekabet gücünü
artırmak için tarım sektörü etkin bir biçimde kullanılmak istenmesi sonucu bu
uygulanan politikalar sanayi kesimini doğrudan etkilemiştir. Bu dönemde
tarımla uğraşan çiftçilerin yoksullaşması artmıştır. Bunun nedeni olarak
uygulanan politikalar gereği tarımsal ürünlerin fiyatları düşük tutularak
sanayiye giren tarımsal hammaddenin maliyetini kısıtlama mücadelesi 73 Yalçınkaya, a.g.m., s.103
74 Akman, a.g.m., s.53
44
olmuştur.75
2.3.3. 2000 Yılı ve Sonrası Uygulanan Tarım Politikaları
2000’li yıllarda yaşanan hayvansal ve yağlı tohum ürünlerindeki arz
açıkları, tütün ve çay gibi mamullerdeki aşırı stokların değerlendirilememesi
gibi olumsuz durumlar tarım sektöründeki dengesizliğin ve uygulanan
programların yetersizliğini açığa çıkarmasını sağlamıştır. Sektörde
desteklerin hedef kitleye ulaştırılamaması, istenen hedefin yakalanamaması
ve devlete getirdiği mali yük nedenlerinden uygulanan politikaların yetersizliği
ve kalkınmanın önünde engel teşkil ettiği düşünülerek etkinliklerini
kaybetmişlerdir.76
Türkiye, 2000’li yıllarda yaşadığı ekonomik kriz sonucu Türk ekonomisi
dar boğaza girmiş bu krizden çıkmak için Uluslararası Para Fonu ve Dünya
Bankası gibi kuruluşlardan kredi almak için bu kuruluşların dayatmış
oldukları, stand by anlaşmaları çerçevesindeki niyet mektupları ve bunlara
bağlı olarak projeler uygulamaya konmuştur. Bu projelerin en önemli
kısımlarını tarım sektörü oluşturmuştur. Türk tarım politikası üzerinde büyük
etkiler yaratarak Türk tarım politikaları üzerinde kapsamlı bir değişim
yaşatmıştır.
Yapılan stand by anlaşmaları kapsamındaki niyet mektuplarında Türk
Tarım politikalarında değişiklik yapılması öngörülen şartnameler, şunlardır.
— “Öncelikle destekleme fiyatlarının "dünya fiyatları" düzeyine
çekilmesi, ardından girdi ve çıktıya dayalı destekleme sisteminin tümüyle
elemine edilerek Doğrudan Gelir Desteği (DGD) sistemine geçilmesi,
— TSKB, TCZB' nın yeniden yapılandırılması, TZDK, İGSAŞ,
TÜGSAŞ, TŞFAŞ, ÇAYKUR, TEKEL' in özelleştirilmesi,
75 Arı, a.g.m.,s.65
76 Yalçınkaya, a.g.m., s.105-106
45
— Şeker, tütün ve TSKB alanlarında kurulların oluşturulması. IMF ile
yapılan Anlaşma hükümleri, kamu bütçesi açıklarından tarımsal
desteklemeleri sorumlu tutan anlayışın bir görünümü niteliğinde
ortaya çıkmış ve sektör el harcamaları kısıtlama amacına
odaklanmıştır”.77
Tarım sektörü politikalarındaki yapısal değişim 2001 yılında hız
kazanmıştır. DGD sistemine geçilmiştir. Bu politikaların uygulanmasında,
gümrük vergileri düşürülerek iç piyasada devlet müdahalelerinin asgari
düzeye çekilmesi ve devlet destekleri olan ucuz kredi ve girdi
sübvansiyonlarının kaldırılması sonucu çiftçi gelirlerindeki azalmayı
giderecek güvenlik sağlamak ile beraber fındık, çay ve tütün gibi arz ve stok
fazlası olan ürünlerden ayçiçeği mısır yem bitkileri gibi alternatif arz açığı
olan ürünlerin teşvik edilmesi hedeflenmiş ise de bu sistemin
anlaşılamaması, yapılması gereken özelleştirmelerin tamamlanamaması ve
ürün ödemelerinin tütün dışındaki ürünlere istenildiği gibi uygulanamaması
değişiklik öngören bu sistemin yeterince faydalı olamayacağı işaretlerini
vermiştir.78
Bu dönemde tarımda uygulamaya konan politikalar, Türkiye’nin sosyal
ekonomik gerçeklerine uygun olmaması, sistemin anlaşılamaması ile
uygulamalarındaki yetersizlikler, devlet desteklerinin düşmesi ile çiftçi
gelirlerinin düşmesi, çiftçilerin kırsaldan kentlere göçün başlamasına
sebebiyet vermesini doğurmuştur. Bu olumsuzluklar Türkiye’yi tarımsal
ürünler alanında ihracatçı iken özellikle son yıllarda ithalatçı duruma
geçmiştir. Türkiye’de tarım işletmeleri devlet desteklerinden yoksun serbest
piyasa koşullarına dayanamayıp zayıflamaya başlamış bunun sonucunda ise
kırdan kentlere göçün önü açılmıştır. Bu göç ile beraber kentlerde işsizlik
oranlarının artmasına neden olmuştur.
77 Günaydın, (a) a.g.m., s.21
78 Erol H.Çakmak, Halis Akder, DTÖ Ve AB’deki Gelişmeler Işığında 21.Yüzyılda Türkiye Tarımı, İstanbul,TÜSİAD Yayınları, 2005,s.47
46
3. BÖLÜM
3.1. DÜNYA BANKASI VE İŞLEVİ
Uluslararası sistemde 1946 yılından 1973 yılına kadar geçerliliğini
sürdüren “Bretton Woods Sistemi”nin önemli bir parçası olarak DB ve IMF
Temmuz 1944 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Para Konferansında
kurulmuş ve 25 Haziran 1946 yılında da faaliyetlerine başlamıştır.79
DB, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ve Uluslararası
Kalkınma Birliği (IDA) olmak üzere iki ana organizasyondan oluşmaktadır.
Buna ek olarak gelişmekte olan ülkelere teknik yardım, bilgi ve kaynak
sağlayan Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Çok Uluslu Yatırım Garanti
Ajansı (MIGA) olmak üzere Dünya Bankası Grubunda yer alan iki örgüt daha
bulunmaktadır.80
ll. Dünya Savaşının küresel ekonomide yarattığı ağır tahribatı
gidermek maksadıyla ilk başlarda Banka faaliyetlerini başta Avrupa olmak
üzere savaştan zarar gören ülkelerin yeniden inşasına odaklamış ise de,
ABD’nin Marshall yardımları ile Avrupa’nın imarını sağlaması neticesinde,
banka amacını değiştirerek gelişmekte olan ülkelerin yatırımlarında ihtiyaç
duydukları kredileri sağlayan bir yatırım ve kalkınma bankası halini almıştır.81
DB, ülkelerin uzun vadeli ekonomik kalkınmasını ve yoksulluğun
azaltılmasını sağlamalarına yardımcı olmak amacıyla, belirli projeleri 79 Ergül Halisçelik, “Dünya Bankası’nın Yapısı Faaliyetleri Ve Türkiye’de Finansmanı Dünya
Bankasınca Sağlanan Kredilerin Ve Etkilerinin Değerlendirilmesi”, Çukurova Üniversitesi S.B.E. İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana 2008, s. 5
80 Devlet Planlama Teşkilatı, Dış Proje Kredisi Kullanan Kamu Yatırımlarının Gelişimi ve Değerlendirilmesi:T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara 1999, s.24
81 Ferhan Dinçer, “Dünya Bankası ve Avrupa Birliği Proje Yaklaşımlarının Proje Döngüsü Yönetimi Çerçevesinde İncelenmesi Ve Türkiye’deki Proje Yaklaşımı İle Karşılaştırılması”, T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara 2010, s.27
47
uygulamalarını (yol, su, elektrik sağlama, sağlık, eğitim ve çevreyi koruma
gibi konularda) ya da belirli sektörlerde reform yapmalarını sağlamak ve
teşvik etmek üzere uzun vadeli teknik ve mali destek sağlamaktadır. DB
teknik desteğini belirli konularda, sektörlerde, teknik alanlarda uzman olan
personeli ile finansman desteğini ise, tahviller basmak ve üye ülkelerin
katkıları ile sürdürmektedir.82
DB, Ana sözleşmesi gereği, sadece üye ülkelerin hükümetine veya
hükümetin garantisini üstlendiği bir kamu kurumuna borç verebilmekte ve
çalışmalarını yürütürken ihtiyaç duyduğu bilgileri çoğunlukla kamu
kesiminden temin edebildiğinden üye ülkelerle ilişkisini kamu kesimi
üzerinden kurmaktadır.83
3.1.1. Dünya Bankasının Kuruluş Amacı
DB’nin kuruluşu, "Articles of Agreement of the IBRD" adı verilen bir
ana sözleşmeye dayanmaktadır. Bu sözleşmeye göre DB’ nin temel amacı,
gelişmekte olan ülkelerin gelişme çabalarına yardımcı olmak için devlet
hazinesine, kurum ve kuruluşlarına krediler sağlayarak gelişmekte olan ülke
nüfusunun yaşam kalitesini artırmaktır.84
İlk başlarda DB’ nin amacı, üretim olanakları kalmamış Batı Avrupa
ülkelerine ve kendisine üye olan ülkelerin imar yapımına yardımda bulunmak
iken, daha sonraları gelişmekte olan ülkelere gelişmiş ülkelerden mali kaynak
aktarımı yaparak o ülkelerin yaşam kalitesinin artırılmasını hedeflemiştir.85
82 “IMF ve Dünya Bankası,” İnternational Monetary Fund Factsheet, “t.y”, “Erişim”
http://www.imf.org/external/np/exr/facts/tur/imfwbt.pdf, 3 Ekim 2012, s. 1
83 Safiye Kaya,(a) “Dünya Bankası Ve Türkiye,” Sayıştay Dergisi, Sayı 46-47, Temmuz Aralık 2002, s. 8
84 Ahmet Polatlı, “Dünya Bankası: Türkiye İlişkisi”, Ekim 2009, “Erişim”
http://www.makaleler.com/bilim-makaleleri, 5 Ekim 2012, s.1
85 Muhammet Karataş, Nursen Vatansever, “Uluslar Arası Ekonomik Ve Mali Kuruluşlar”, Muğla Üniversitesi S.B.E. Dergisi, Sayı.3, Bahar 2001, s. 10
48
DB gelişmekte olan ülkelerin yaşam kalitesini artırmak amacıyla bu
ülkelerin ekonomilerini geliştirerek piyasa ekonomisinin büyümesine yardımcı
olmaktadır.86
DB’ ye üye ülkelerin gelişmişlik seviyeleri bakımından bankaya üyelik
amaçları farklılık göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerin üyelik amacı
ekonomileri için ihtiyaç duydukları finansman kaynaklarını temin edebilmek
iken gelişmiş ülkelerin amaçları ise banka yönetiminde oy gücünü artırarak
dünya siyasetinde söz sahibi olmak ve bankaca yürütülen projelerden kendi
ülkelerindeki firmalara iş imkânı sağlamaktır.87
Dünya bankası, banka olmasına rağmen ticari amaç ve kar etme
amacı taşımamakla birlikte serbest piyasa sisteminin devamlılığını
hedeflemektedir. Ana sözleşmesinde bulunan temel amaçları zaman
içerisinde değişim gösteren bankanın, savaşların verdiği tahribatları giderme,
gelişmekte olan ülkelere mali kaynak sağlama, özel sektör yatırımlarını
destekleme, uluslar arası ticareti geliştirme, acil sorunları belirleyerek kredi
imkânlarını öncelikle bu sorunlara kaydırma, uluslar arası yatırımları
yönlendirme gibi fonksiyonlardır.88
Bugün gelinen noktada, DB, küresel politikaların uygulanmasında aktif
bir rol üstlenirken, yoksulluğun azaltılmasında, kamu sektöründeki
özelleştirme politikalarında, dünya çapında yatırımların artırılması
politikalarında önemli bir aktör haline gelmiştir. 89
86 Volkan Erkan, “Dış Proje Kredisi Kullanan Kamu Yatırımlarının Gelişimi Ve Kullanımı (1988-1997)”,Ankara, İkdisadi Sektörler Ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü Proje Yatırımları Değerlendirme ve Analiz Dairesi, Haziran 1999, s. 23
87 Kaya, (a) a.g.m., s. 8
88 Aslı Yılmaz, “Dünya Bankası Ve Su Politikası”, Toplum ve Hekim Dergisi, Cilt. 23, Sayı.1, Ocak-Şubat 2008, s.21
89 İlhan Öztürk, “Dünya Bankası Politikaları”, Ekim 2006, Munich Personal RePEc Archive (MPRA), “Erişim” http://mpra.ub.uni-muenchen.de/335/, 24 Eylül 2012, s. 40
49
3.1.2. Dünya Bankası Tarafından Sağlanan Kredi Türleri
DB kalkınma ve yardımı hedefleyen mali bir kurum olduğundan
desteklediği projelerin kurumun hem kalkınma hem de yardımı hedefleyen
yönünü tatmin edici olmalıdır. Dolayısıyla, Banka’dan ağırlıklı olarak enerji,
ulaştırma ve tarım sektörleri kredi almaktadır.90 Bunun sebebi de borç alan
ülkenin ekonomik gelişmesine katkıda bulunabilecek güçlü ve üretken
projelerin seçilmesi ile birlikte mali bakımdan kredinin geri ödenme riskinin de
göz önünde tutulmasıdır. Belirtilen gerekçelerle kalkınmayı sağlayarak
ülkelerin gelişmelerine yardımcı olacak bu projeler için krediler gelişmekte
olan ülkelere verilmektedir.91
Banka kredileri arasında ilk sıra tarım sektöründedir. Banka
kredilerinin dünya genelinde ve Türkiye’de %20'lik bölümü tarım sektörüne
verilmektedir. Dünya genelinde ikinci sıra %13'lük pay ile ulaştırma sektörüne
verilmekte iken, Türkiye'ye de ulaştırma sektörüne verilen pay %6 ile altıncı
sırayı almakta, elektrik ve enerji sektörü ise %18 pay ile ikinci sırayı
almaktadır. Finans sektörüne verilen krediler dünya genelinde ilk beş sıranın
dışında iken Türkiye’de %15 pay ile üçüncü sırada yer almaktadır. Sağlık ve
eğitim sektörleri ise, DB kredilerinde %8 ve %4 gibi oldukça kısıtlı bir paya
sahip olup, aynı şekilde Türkiye’de de bu sektörlerin kredi payları %6 ve %2
pay ile sınırlı olarak gerçekleşmiştir.92
Bankanın vermiş olduğu krediler ödeme koşulları da belirlenen ve
taraflar arasında imzalanan bir anlaşma ile belirlenir. Kredi yatırım projeleri,
uyum programları veya bir hükümet adına veriliyor ise bir kredi anlaşması
yapılması mecburidir. Ayrıca mektup ve hibe biçiminde anlaşmalar olduğu 90 Volkan Erkan, a.g.e.,s. 25
91 Recep Ulusoy, “Dünya Bankası Ve Türkiye”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı 12, 2008, s. 75
92 Birgül Güler, “Dünya Bankası Ve Tarım Sektörü Kredileri”, Ocak 2002, Ziraat Mühendisleri Odası Küreselleşme ve Tarım Sempozyumu, Ankara, “Erişim http://80.251.40.59/politics.ankara.edu.tr/bguler/pdf/tarimkredi.pdf, 3 Ekim 2012,s.1
50
gibi Bankanın üye ülkelerin garantisi altında kamu kurum ve kuruluşlarına
sağladığı kredilerde bulunmaktadır. Belirtilen tüm bu kredi anlaşmalarında
kullanılan kredilerin Bankanın program ve hedeflerine uygun kullanılıp
kullanılmadığı bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmektedir.93
DB kredibilitesi yüksek bir kurum olduğundan, uluslararası finans
piyasalarından çeşitlilik arz eden finans piyasası argümanları kullanarak,
vade ve faiz yönünden daha uygun koşullarda ülkelere kredi imkânı
verebilmektedir. Bu sebeple, DB' den borçlanan ülkelerin de, finans
piyasalarından ve ticari bankalardan vade ve faiz yönünden daha uygun
koşullarla fon temin edebilmeleri mümkün olmaktadır.94
DB, gelişmekte olan üye ülkelere farklı şekillerde kredi imkânlarını
uyum kredileri, yatırım kredileri, karma krediler şeklinde sağlamakta olup, bu
kredilerin ağırlıklı olarak ilk 3 veya 5 yılında ödeme yapılmadan 15 veya 20
yıla yayılan uzun dönem kredileridir.DB, vermiş olduğu kredileri, serbest
piyasa şartları göz önünde bulundurularak altı ayda bir revize edilen standart
faiz oranları uygulanmaktadır..95
3.1.2.1. Uyum Kredileri:
Uyum kredileri Bankaya üye olan gelişmekte olan ülkelerin genel
makro ekonomik uygulamalarını ya da belirli sektörlere dair ekonomik
uygulamalarını desteklemek maksadıyla verilen kredilerdir. Bu krediler
verilirken hükümetin bu programı uygulayacağına ilişkin taahhüt niteliği
taşıyan bir mektup vermesi gelenek haline gelmiştir. Ülkenin belirli sektörlere
yönelik yapısal değişikliklerini sağlamak amacıyla verilen kredilere ise,
sektörel uyum kredisi denilmektedir. Bu krediler, uygulanan programın DB
93 Ulusoy, a.g.m., s.76
94 Dinçer, a.g.m., s.29
95 Polatlı,a.g.m., s.1
51
tarafından yapılacak değerlendirmelerin sonuçlarına göre uygulanma
aşamalarının başarısı çerçevesinde dilimler şeklinde verilebileceği gibi
kredinin tamamının bir defa da kullandırılması şeklinde de olabilir.96 .
Banka 1980 yılından sonra yapısal uyum programlarını geliştirerek
Standard hale getirmiştir. Bu sayede gelişmekte olan devletlerin iktisadi
politikalarında önemli etkilerde bulunmuştur. Bu programlar ile IMF, DB, özel
bankalar ve devlete ait borçların düzenli olarak ödenmesi sağlanmakta ve
azgelişmiş ülkelerin ihraç ürün fiyatları daha da düşürülmektedir. Kredilerin
geri ödeme şartları anlaşmaların geri ödeme garantisi kapsamında
belirlenmekte, çoğu zaman kredi verilen işle ilgili olmamakla birlikte yerine
getirilmeyen bu şartlar sebebiyle kredi kullanılamamaktadır.97
Kredi alan ülkelerin gelişmekte olan ülkeler yani ekonomik bakımdan
güçsüz olan ülkeler olduğu dolayısıyla dünya ile entegrasyonlarını sağlamak
zorunda olmaları sebebiyle kendilerine sunulan anlaşma şartlarına itiraz
edememektedirler bu durum ise uyum kredilerine dair anlaşmaların ciddi
biçimde eleştirilmelerine yol açmaktadır.98
3.1.2.2. Yatırım Kredileri
DB, kuruluşundan itibaren ülkelerin kalkınmasına yardım edecek
projeleri desteklemesi için krediler vermiştir. Genellikle bu krediler gelişmekte
olan ülkeleri kapsamaktadır.
DB, yatırım projesinin tamamını finanse etmemekte, genel olarak % 40
ile 60'lık bölümünü finanse etmekte, kalan bölümün finansmanı, projeyi
uygulayacak olan ülke tarafından kendi kaynaklarından ve bütçe gelirlerinden
96 Polatlı,a.g.m., s.1
97 Ulusoy, a.g.m., s.76
98 İlhan, a.g.m., s.52
52
karşılanmaktadır. Bu kredilerin verilmesi, ülkelerin yapacağı yatırım projeleri
için DB’sına başvurması ve banka uzmanlarının bu projeleri inceleyip
değerlendirmeleri çerçevesinde kredi alacak ülke ile bir anlaşmaya varılması
sonrasında DB’ının İcra Direktörleri tarafından projenin ve anlaşma metninin
onaylanması ile mümkün olmaktadır.99
Yatırım kredileri, sanayi sektörünün, sağlık sektörünün ve ülkenin alt
yapısının geliştirilmesine ve eğitim kalitesinin yükseltilmesine kadar çeşitli
sektörlere açılabilmektedir.100
3.1.2.3. Karma Krediler
Özellikle 1990 yılından sonra değişen piyasa ve dünya şartları
Bankanın kredi verme politikasını değiştirmeye zorlanmıştır. 1990 yılı öncesi
kredi politikalarının cazibesini göreceli olarak kaybetmesi üzerine Banka
daha esnek kredi politikaları geliştirmeye başlamıştır.101
Aynı zamanda Bankanın kredilerine başka ülke ve kuruluşlarında
katkısı olabilmekte, bu tür ek kredi en fazla Japonya tarafından verilmektedir.
Banka kredilerine verilen bu tür ek kredi katkıları neticesinde ortaya çıkan
finansmana, ortak finansman (co-financing) denilmektedir. Bankanın
katkısına (A) kredisi (A loan), diğer katkılara ise (B) kredisi (B loan) denir.102
DB'nin üye ülkelere vermekte olduğu her iki kredi biçiminin de yani
uyum kredisi ve yatırım kredisinin niteliklerini birlikte taşıyabilir. Bu tür karma
99 Polatlı,a.g.m., s.1
100 Öztürk İlhan, a.g.e., s.52
101 Ulusoy, a.g.m., s.76
102 Polatlı,a.g.m., s.1
53
(hybrid loans) kredilerle bir veya bir kaç yatırımın yapılması ile birlikte bazı
politika değişikliklerinde yapılması sağlanabilir.103
3.1.3. Dünya Bankası Finansman Kaynakları
Bankanın hem mali kaynak hem de kalkınmayı finanse eden bir kurum
olması bu iki önemli hedefini gerçekleştirebilmesi için güçlü finansman
kaynaklarına sahip olmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, Banka temel
beş kaynaktan yararlanmakta olup, bu kaynaklar üye ülkelerin ödemeleri
gereken sermaye payları, finans piyasalarından yapılan borçlanmalar, borçlu
ülkelerin kredi geri ödemeleri, menkul kıymet satışı ve muhtelif gelirlerdir. Bu
kaynaklar sebebiyle elde edilen fonlar devalüasyon ve revalüasyon gibi bazı
tehlikelere karşı nispeten korunmuştur. Bir ülkenin devalüasyon yapması
halinde, ödediği borçlarda bir azalma çıkacak olursa, bu azalmadan doğacak
açığı kendi ulusal parası ile karşılayacaktır.104
Banka elde ettiği kârları sermaye payı sahibi üye ülkelere ana
sözleşmesindeki hükümler gereği dağıtılamamaktadır. Dağıtılamayan bu
kârlar da finansman kaynağına eklenerek birçok kalkınma faaliyetinin
fonlanmasında kullanabilmesi için mali gücüne katkı sağlamakta ve sonuç
olarak da finans piyasalarında borç alan müşterileri için düşük maliyette ve
uygun koşullarda borçlanabilme imkânı sağlayabilmektedir.
Banka, AAA kredi değerliliği notu ile en üst kredi değerliliğine (rating)
sahip kurum olmakla sermaye piyasalarından rahatlıkla uzun vadeli, uygun
maliyetle çeşitlendirerek borçlanabilmektedir. Kendisine üye ülkelere verdiği
kredilerin %75’ini bu şekilde sağlamaktadır. Bu finansman teminine ilişkin
işlemlerde kurum tek başına davranabildiği gibi çeşitli hükümetlerle veya
onların merkez bankalarıyla birliktede davranabilir. Banka, bu şekilde
103 Polatlı,a.g.m., s.1
104 Ulusoy, a.g.m., s.75
54
borçlanarak temin ettiği finansmanı, üye ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere
piyasadan daha uygun faiz oranları ile vermektedir. Ayrıca, kurum bulduğu
finansmanların maliyetini düşürmek amacıyla faiz veya para takasları
(SWAP), işlemlerinde bulunmaktadır.105
Banka elinde bulunan fon fazlasını hisse senedi, bono ve tahvil
piyasalarında değerlendirerek yada söz konusu piyasalarda yatırımlar
yaparak da gelir elde eder.106
3.2. DÜNYA BANKASI VE IMF İLİŞKİLERİ
Bretton Woods tarafından gerçekleştirilen yeni düzenin kurucusu IMF
ve DB savaşın yarattığı tahribatı gidermek amacıyla uzun vadeli finansman
gereksinimini sağlama görevini, IMF ise, uluslararası ödemelerdeki kısa
vadeli darboğazı finanse etmek ve kambiyo kurlarını stabilize etmek görevini
yerine getirmektedir. IMF, DB’ den kredi alan ülkelerin makroekonomik
istikrarı ve teftişinden sorumlu iken DB ise kalkınmanın yapısal ve sosyal
yönlerinden sorumludur. Bu iki yapı birbiriyle nefes almak vermek gibi bağlılık
arz etmektedir. Ülkeler, IMF’ye üye olduktan sonra DB’sına üye
olabilmektedirler.107 Dünya Bankasına üye olmak isteyen ülkeler, bankanın
ana sözleşmesini parlamentolarında kabul ederek yasallaştırırlar. Ardından
bu sözleşmeyi uluslararası anlaşma şekline getirirler.108
Bu iki kuruluş ilke olarak, makroekonomik istikrar ve yapısal uyum
programlarında IMF, öncelikle ödemeler bilânçosu dengesine ağırlık
vermekte iken, DB ülke ekonomilerinin uzun dönem gelişmesine ağırlık
105 İlhan, a.g.m., s.50
106 World Bank org., World Bank Annual Report 2007 About World Bank, 2007, “Erişim” http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/EXTABOUTUS/EXTANNREP/EXTANNREP2K7/0,,contentMDK:21508266~menuPK:4187938~pagePK:64168445~piPK:64168309~theSitePK:4077916,00.html, 14 Eylül 2012, s. 1
107 Yılmaz, a.g.m., s.3
108 Polatlı, a.g.m., s.1
55
vermektedir. IMF para ve maliye politikaları, döviz kuru yönetimi ve dış
borçlanma ile ilgilenirken, DB yurtiçi kaynakların hareketi, kaynak dağılımının
etkinliği, ekonomideki ve kurumlardaki reformlar gibi ekonominin yapısı ile
ilgilenmektedir. IMF makro ekonominin yönetilmesindeki parasal
değişkenlerle ilgilenmekte iken, DB reel değişkenlerle ilgilenmektedir. IMF’nin
görev alanı ekonominin talep yönü olup, amaç ise, parasal istikrar ve
ödemeler bilânçosundaki geçici açıkların finansmanı ve sağlanan krediler
kısa vadeli iken, DB’ nin görev alanı ekonominin arz yönü olup, amaç ise,
ekonomik gelişmenin teşviki ve sağlanan proje kredileri de uzun vadelidir.109
Kuruluşlarında, IMF’nin görev alanı sanayileşmiş ülkeler, DB’nin görev
alanı ise, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları olarak planlanmış,
ancak 1973 petrol krizi ve Dünyada yaşanan genel ekonomik buhran
sonrasında bu görev dağılımı geçerliliğini yitirmiş, IMF ve DB yapısal uyum
programları adı ile gelişmekte olan ülkelerin serbest piyasa koşullarına
entegrasyonu ile ilgili programları; projelendirme noktasında DB, bu
programların uygulanışını stand-by anlaşmaları ile denetleme noktasında
IMF olmak üzere birlikte sürdürmeye başlamıştır.110
3.3. DÜNYA BANKASI VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Türkiye tarafından 1958 yılında imzalanan stand-by anlaşmasından
2007 yılına kadar 20 stand-by anlaşması imzalanmış ve bu son anlaşma ile
62 yıllık sürenin, 28 yılının IMF ve DB’ nin gözetim ve denetimi altında
geçirildiğini görülmektedir.111
109 Alkan Soyak, Nadir Eroğlu, “The Role Of IMF-World Bank Strauctural Adjustment
Policies İn The Trasformatin Of Turkey’s Development Perception”, Munich Personal RePEc archive (MPRA), March 2008, “Erişim” http://mpra.ub.uni-muenchen.de/11466/, 4 Ekim 2012, s.3
110 Koray Değirmenci, IMF Nedir?, Ankara, Türk İş Eğitim Yayınları, Cilt 53, 2000, s.4
111 Soyak, a.g.m., s.3
56
Türkiye’nin DB’ye olan borcunun toplam dış borç içindeki payı düşük
olup, Banka ile ilişkileri gayet iyi sürdürmekte ve borçlarını düzenli ve istikrarlı
biçimde ödemekte, bu açıdan Bankaya kaynak aktaran iyi bir üye
statüsündedir. Bununla birlikte son yıllarda ekonomik durumu giderek iyileşen
Türkiye uluslararası kuruluşların göz ardı edemeyeceği bir potansiyeli
barındırmakta, bu durum; Banka yetkilileri tarafından da dönem dönem dile
getirilmekte olup, Türkiye lehine ekonomik fırsatlar yaratmaktadır.112
Tablo 13: Dünya Bankası ile İmzalanan Anlaşmaların Sektörel Dağılımı,
1950-2012
Sektör Türkiye % Dünya %
Tarım 31 19,02 2.060 29,97
Elektrik-Enerji-Petrol-Gaz 29 17,79 1.056 10,75
Finansman 25 15,34 636 6,48
Sanayi 15 9,20 301 3,06
Ulaştırma 10 6,13 1.317 13,41
Eğitim 9 5,52 747 7,61
Kentsel Kalkınma 9 5,52 376 3,83
Genel Amaçlı (Sal Erk - Deprem) 9 5,52 659 6,71
Su Ve Atık Su 8 4,91 465 4,73
Çevre 5 3,07 411 4,18
Kamu İşletmeciliği 4 2,45 674 6,86
Sosyal Yardım 4 2,45 285 2,90
Sağlık 3 1,84 391 3,98
Özel Sektör Güçlendirme 2 1,23 165 1,68
Maden - - 87 0,89
Telekomünikasyon - - 188 1,91
Belirsiz - - 4 0,04
Toplam 163 100,00 9.822 100,00
Kaynak:(Erişim)http://www.worldbank.org.tr/WBSITE/EXTERNAL/COUNTRIES/ECAEXT/TURKEYEXTN/0,,menuPK:361718~pagePK:141159~piPK:141110~theSitePK:361712,00.html, 7 Ekim 2012 112 Ulusoy, a.g.m., s.76
57
Tablo 13’de, Banka toplam kredilerinin dünya genelinde %20’sinin
tarım sektörüne ayrıldığı, Türkiye’de de 1950 yılından bu yana DB ile 163
Kredi Anlaşması yapıldığı, bu anlaşmaların 31 adedinin tarım sektörüne ait
olduğu ve kredilerin %19.02 sinin ilk sırada bulunan tarım sektörüne
kullandırıldığı görülmektedir.
Türkiye 1950 yılında biri Kalkınma Bankasının kurulması için mali
sektörde, diğeri ise tahıl depolama sistemi geliştirilmesi için tarım sektöründe
iki anlaşma olmak üzere, DB ile ilk on yılda toplam 6 kredi anlaşması
imzalamışken, izleyen on yıllık dilimlerde anlaşma sayısı sürekli artış
göstermiş, 1960'lı yıllarda kredi anlaşması sayısı ikisi tarım sektöründe olmak
üzere 11'e, 1970'li yıllarda 11’i tarım sektöründe olmak üzere 39'a, 1980'li
yıllarda 10’u tarım sektöründe olmak üzere 60'a yükselmiş iken, 1990'lı
yıllarda 5’i tarım sektörü olmak üzere 33’e, 2000 ve 2001 yıllarında ise, 1’i
tarım sektöründe olmak üzere 7’ye düşmüştür.113
1980 yılından sonra dünyada uygulanmaya başlayan neo-liberal
politikalara entegrasyonun şekillenmesinde IMF-DB yapısal uyum
politikalarının ciddi etkileri olmuş, bu kapsamda, IMF tarafından desteklenen
24 Ocak Kararları ile başlatılan yapısal uyum süreci, bir yandan makro
ekonomik politikalara uyum sağlamak amacıyla düzenlemeler yapma şartıyla
DB tarafından verilen uyum kredileri ile belirli sektörlerin işlevlerini
değiştirmeyi hedefleyen sektör el uyum kredileri ile devam ettirilmiştir.
DB, 2001 yılında Türkiye’de ekonomik krizin patlak vermesi üzerine,
hazırladığı istikrar paketi sonucu Türkiye’ye 2002 yılında PFPSAL I ve
PFPSAL II taahhütlerinde bulunuldu. Aynı yıl içerisinde Tarım Reform
Uygulama Programı (TRUP) ve Sosyal Riski Azaltma Programı (SRMP)
başlıklı iki programı onaylayarak 2002 yılında 3.55 milyar ABD doları
tutarında kredi sağladı. Bu kredinin 2 milyar ABD dolarının üstünde bir
meblağ olduğundan (High Case) kredi olarak adlandırıldı. Buda Türkiye’yi
113 Güler, a.g.m, s.1
58
DB’sının kredi verdiği ülkeler arasında birinci konumuna getirdi.114
Belirtilen bu anlaşmalar ile, yapısal uyum kredileri ile ekonomik istikrar
politikalarının uygulanması için makro düzeyde temel düzenlemeler
neticesinde bir zemin oluşturulmuş, sonrasında ise, DB ile sektörel uyum
kredileri ile ilgili tarım, finans ve enerji alanında sektör el uyum anlaşmaları
imzalanmıştır. Aynı dönemde sektörel uyum kapsamında olmamakla birlikte
eğitim, sağlık ve yerel yönetimler alanlarında da yeniden yapılanma
maksadıyla kredi anlaşmaları yapılmış ve 2000’li yıllarda da yapısal uyum ve
sektörel reform programlarının uygulanması için IMF-DB destekli uyum
kredileri alınarak yapısal uyarlamanın sürdürüleceği görülmektedir.
3.4. DÜNYA BANKASI KREDİSİ İLE DESTEKLİ TARIM PROJELERİ
Banka kuruluşundan beri gelişmekte olan ülkelerin kalkınması için
hazırlanan projelere destek vermek amacıyla Proje Kredileri adı altında
krediler sağlamaktadır. Banka, dikkatlice hazırlanmış, usulüne uygun
onaylanmış, değerlendirilmesi yapılmış ve uygulaması başlamış projelere
kredi vermektedir. Kuruluşundan bu yana Banka, IDA ile birlikte toplam 92
milyar ABD doları tutarında 3,094 projeye kredi vermiştir. Bu projelerin
%90’dan fazlası tarım, ulaşım ve alt yapı gibi alanlarla ilgili projelere
verilmiştir.115 “Türkiye’nin DB’sı ile 1950–2000 yılları arasında imzaladığı 163
kredi anlaşmasının 31’i tarım sektörüne ilişkindir.”116
Türkiye’de tarım sektörü ve tarım politikaları IMF ve DB ile birlikte
114 “Türkiye’de Dünya Bankası, 1993-2004 Ülke Yardım Değerlendirilmesi”, Bağımsız
Değerlendirme Grubu Dergisi, Aralık 2005, “Erişim” http://www.oecd.org/derec/worldbank/36494162.pdf, 7 Ekim 2012, s.10
115 Ulusoy, a.g.m., s.75
116 Tayfun Özkaya, v.d, “Tarım Politikaları Ve Tarımsal Yapıdaki Değişmeler”, 2010, Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi, “Erişim” http://www.karasaban.net/tarim-politikalari-ve-tarimsal-yapidaki-degisimlertayfun-ozkaya/, 9 Ekim 2012, s.7
59
hazırlanan yapısal uyum programlarından ciddi oranda etkilenmiştir. 2000’li
yıllarda yaşanan ekonomik krizden çıkmak için DB’sıyla yapılan Ekonomik
İstikrar Programı anlaşması sonucu IMF’ye verilen niyet mektubunda tarım
sektöründe önemli değişikliklerin yapılacağına dair taahhütler verilmiştir.
Daha sonraki aşamada ise, 2000 yılında Ekonomik Reform Kredisi,
2001 yılında TRUP İngilizce adıyla ARIP anlaşması imzalandı. Bu
anlaşmalardan olan TRUP ile IMF’ye verilen taahhütler sonucu alınan
kredilerin finansmanını karşılamak amacıyla imzalandı.117
DB anlaşmalarının iki belirgin özelliği bulunmaktadır; Bunlardan
birincisi, Ulusal plan ve programların hedef ve stratejilerini yönlendirme,
ikincisi ise, doğrudan kamu sektörü ve kamu yönetiminin örgütlenmesi,
çalışma ilişkileri, istihdam biçimleri ve işlevlerini değiştirme özelliğidir. Banka
ile imzalanan TRUP anlaşması bu özellikleri taşıyarak Doğrudan Gelir
Desteği (DGD), Çiftçi Geçiş Programı (alternatif ürün projesi), Tarım Satış
Kooperatifleri Birliğinin yeniden yapılandırılması ve proje destek olmak üzere
4 alt bileşenden oluşmaktadır;118
3.4.1. Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP)
TRUP proje anlaşması 2001 yılında DB ile yapılan Ekonomik Reform
Kredisi kapsamında imzalanmış ve 2008 yılına kadar uygulaması devam
etmiştir.
TRUP’un öncelikli amacı, devlet sübvansiyonlarını ile suni teşvikleri
büyük oranda azaltmayı ve tarım üreticileri ile Tarımsal sanayi sektörüne
verimliliği arttırmaya yönelik avantajlar sağlayıcı teşvikler vermeyi hedefleyen
destekleme sistemi uygulamaktır. Bununla birlikte kısa vadeli
sübvansiyonların kaldırılması durumunda oluşacak olumsuzlukları gidermeyi
117 Özkaya Ve Diğerleri, a.g.m., s.7
118“TR.5.Batı Anadolu Bölgesi Tarım Master Planı”, T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Yayınları, 2007, s.11
60
ve etkili bir üretim modeline geçişi kolaylaştırmakta projenin hedefleri
arasındadır.119
DB’ den temin edilen 600 milyon dolarlık kredi karşılığında,
Uygulanması istenen TRUP kapsamında yapılan uygulamalar şunlardır.120
— Bu program ile tarımda fiyatı destekleme uygulaması kaldırıldı,
— Tarım sektöründeki girdilere verilen sübvansiyonlar kaldırıldı,
— Verilen bütün desteklerin yerine DGD sistemine geçildi,
— Tarımsal destekleme alımları azaltıldı,
— Destekleme alım fiyatları enflasyonun altında belirlendi,
— Kanuni düzenlemeler ile TSKB, ZB, Tekel ve Şeker Fabrikaları'nın
özelleştirilmelerinin alt yapısı sağlandı.
— Tarım alanındaki KİT'lerin özelleştirilmesi sağlandı.
Ancak, Türkiye’nin tarım sektöründe yapısal sorunlarını giderememiş
ve devlet tarafından desteklenmeden yoluna devam etmeyecek bir ülke
olması TRUP projesi ile geliştirilmesi hedeflenen politikaların, başarılı
olmasına engel teşkil etmektedir.121
Nitekim uygulanan yapısal dönüştürme programı TRUP’ un 2000–
2008 döneminde DGD projesi ile tarım sektöründeki üretimi ve istihdamı
etkileyerek tarım sektöründeki dengeleri bozmuştur. Bu proje kapsamında
Türkiye alt yapısına uygun olarak tarımı girdi teknoloji bakımında
destekleyen, kamu kuruluşları özelleştirilerek tarım sektörü zayıflatılmış ve
işlevsiz hale getirilmiştir. Bunun sonucu çiftçi edilgen hale getirilmiştir.122
119 World Bank org,(2001), a.g.m.,s.1
120 Teyfik Güngör, “Tarım Ve Hayvancılık”, 2008, “Erişim”
http://www.gidasanayii.com/modules.php?name=News&file=print&sid=14740, 12 Ekim 2012, s.1
121 Necdet Oral, “IMF-DB Programının Sonucu Tarım Çözülüyor”, 2006, “Erişim” http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=7141, 12 Ekim2012, s.1
122 Uzun, a.g.m., s.612
61
TRUP projesinin 4 alt bileşeni olan, DGD, Çiftçi Geçiş Programı
(alternatif ürün projesi), TSKB’ nin yeniden yapılandırılması, Proje Destek ve
aşağıda açıklanmaktadır.
3.4.1.1. Doğrudan Gelir Desteği (DGD) Uygulaması
IMF ve DB’nın önerdiği 24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye’de tarım
sektörü, istikrar programları kapsamına dâhil edilmeye başlandı. 24 Ocak
kararları ile; devalüasyon, KİT zamları yapılmış ve fiyatlara devlet
müdahalesinin kaldırılması gündeme gelmiştir. Tarım ürünlerinin
pazarlanmasında ve fiyat istikrarında garantörlük yapan, tarımsal girdi
desteği veren kamu kuruluşları olan KİT’lerin özelleştirilmesi, tarım yönetimini
dağıtmış, destekleme kapsamı sınırlandırılmış, tarım ürünlerinin fiyatları
baskılanmış ve ülke içi ticaret dengeleri görülmemiş ölçüde tarımın aleyhine
dönmüş, bu durum çiftçinin üretimde ciddi sıkıntılar yaşamasına sebebiyet
vermiştir.123
26 Nisan 2000 tarihli, 24031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Tebliğ ile, DGD Programı 72 köyden oluşan dört bölgede pilot olarak
uygulanmaya başlanmıştır. Merkezi veri tabanının oluşturulması için Çiftçi
Kayıt Sistemi ve ürün borsalarının kurulması bu projenin alt yapısını
oluşturmak için planlanmıştır.124
“DGD; ürün çeşidi ve üretim miktarından bağımsız olarak tarımsal
faaliyette bulunan çiftçiye yapılan sabit gelir desteği olarak ifade edilir.”125
DGD reform programı Tarımsal destekleme araçlarından olan fiyat ve
girdi desteği yerine 2000 yılında başlamıştır. DB’ından alınan 600 milyon 123 Orhan Kandemir, “Tarımsal Destekleme Politikalarının Kırsal Kalkınmaya Etkisi”, 2011,
“Erişim”.http://www.sobiad.org/eJOURNALS/dergi_EBD/arsiv/2011_1/09orhan_%20kandemir.pdf, 15 Ekim 2012, s.105
124 Ekrem Candan, (a) “Dünya Bankası Kredi Kullanımlarında ve Tatbikinde Yaşanan Sorunlar”, Sayıştay Dergisi, sayı. 64, 2007,s.73
125 Fahri Yavuz, Türkiye’de Tarım, Ankara,Tarım Köy işleri Bakanlığı Yayın Dairesi, 2006, s.51
62
ABD dolarlık kredi anlaşmasının 20 milyon ABD doları bu projeye mali destek
olunması için alınmıştır. Proje 2004 yılında yapılan orta dönem gözden
geçirme çalışması sonucu uygulaması 2008yılına kadar uztılmıştır.126
“DGD için bütçeden ayrılan pay 2008 yılında 1.140 milyon TL.’ye
kadar düşmüş, 2009 yılında ise bütçeden tamamen kaldırılmıştır."127
3.4.1.2. Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması Amaçları
Türkiye’de DGD uygulamasının amaçları şöyle sıralanabilir;128
— “Üretim faktörleri için gerekli finansmanın doğrudan üreticilere
ulaştırılması,
— Gerçek üreticilere ulaşmayan dolaylı desteklerin zamanla
kaldırılması ve ülke ekonomisine getirdiği aşırı finansman yükünün
azaltılması,
— Devlet tarafından yapılan sübvansiyonların kaldırılması sırasında
üreticilerin bütçe olanakları ile desteklenmesi ve desteklerin bütçe
disiplini içerisine alınması,
— Piyasalara müdahalenin azaltılması ve fiyatların serbest piyasada
gerçekleşmesinin sağlanması,
— Üretici kayıtlarının doğru tutularak bu kayıtların güncellenmesi
neticesinde sağlıklı tarım politikalarının oluşturulması ve AB’ye
uyum için gerekli zeminin hazırlanması,
— Uygulamanın şeffaf yürütülmesi ve adaletli gelir dağılımının
sağlanması.”
126 Nazan Susam, “Ufuk Bakkal, “Türkiye’de Tarım Politikalarındaki Dönüşümün Kamu
Bütçesi ve Ekonomi Üzerindeki Etkileri”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı.1 Cilt. X, Haziran 2008, s. 337
127 Kandemir, a.g.m., s.105
128 Yavuz, a.g.e., s.51-52
63
3.4.1.3. Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması Esasları
DGD uygulamaları esasları şöyle sıralanabilir;129
— “Üreticilere destekleme ödemeleri, Çiftçi Kayıt ve Hayvan Kayıt
Sistemleri esas alınarak yapılacaktır,
— Kalkınma Planları ile Yıllık Programlar ve Bütçe dengeleri esas
alınarak Tarım Köy İşleri Bakanlığının görüşleri yönünde
destekleme ödemeleri yapılacaktır,
— Destekleme ödemelerinin gerekçesi, hedef kitlesi, ödeme biçimi ve
ödeme zamanı mevzuatla belirlenecektir,
— Desteklenecek ürünler ve destekleme miktarının tespitinde kalite
standartları ve hijyen kriterleri esas alınacaktır,
— Bir çiftçinin ve işletmenin alabileceği destekleme miktarının üst
sınırı yıllık olarak belirlenecektir.”
TRUP projesinin DGD bileşeni, hükümetin destek politikalarını kabul
edilebilir durumda tutabilen bir mekanizma olması sebebiyle oldukça
önemlidir. Bu bileşenin hedefi, Ulusal Çiftçi Kayıt (UÇK) sistemi oluşturarak
DGD ödemelerine hak kazanan çiftçilerin belirlenmesi ve bu çiftçilere destek
ödemelerinin ulaştırılmasının sağlanmasıdır. TRUP sosyal ve mali izleme ve
değerlendirme sistemleriyle, programın etkili bir şekilde izlenmesi
hedeflenmektedir. UÇK sistemi, 2001 yılında destek ödemeleri yapılacak
çiftçilerin yarısını, 2002 yılında dörtte üçünü, 2004 yılında ise %90’ından
fazlasını kapsamıştır. UÇK sisteminin kurulması ve böylelikle mevcut arazinin
bilgisayar ortamında kayıt altına alınmasının hızlandırılması için gerekli olan
teknik destek, eğitim, yazılım ve donanım konularında finansman bu bileşen
tarafından sağlanmakta bu bileşen ise, hükümet tarafından kısmen bütçeden
129 Y.P.K. Kararları, “2006-2010 Tarım Stratejisi Belgesi”, 2004, “Erişim”
http://www.mevka.org.tr/Content/ViewArticle/2006-2010_tarim_stratejisi_belgesi?articleID=8pCmliPyn%2Bw%3D, 12 Ekim 2012, s. 5
64
desteklenmektedir.130
DGD sistemin finansmanı vergi gelirlerinin artırılması ile yapılacak
olup, buda doğrudan vergilerin veya dolaylı vergilerin artışıyla mümkün
olabilecektir. Doğrudan vergilerdeki artışla yapılan finansman alt gelir
grubundaki tüketicileri olumlu etkilerken, diğer gelir gruplarını olumsuz
etkileyecek, dolaylı vergilerle yapılan finansmanın ise toplumun tüm
kesimlerini olumsuz etkileyeceği açık olduğundan toplum tarafından dirençle
karşılanması güçlü bir olasılıktır. Çünkü sistemin tamamen bütçe üzerinden,
yani vergi mükelleflerince desteklenmesi gerekmekte, buda bütçenin ve vergi
mükelleflerinin fiyat bazlı desteklere göre yüklerini artırmaktadır.131
DGD ödemeleri çerçevesinde verilen desteklerin personel yetersizliği
ve kayıt sisteminin eksikliklerinden dolayı salt üretici oldukları için verilmesi
ve ne ürettiklerine, ne kadar ürettiklerine bakılmadan ödenmesi aslında 2000
yılından itibaren uygulamakta olan DGD sisteminden dolayı sıkıntı
çekilmemesi gerekirken önemli sorunların ortaya çıkmasına sebep olmakta,
bununla birlikte bu bileşenin gerçek anlamıyla bir destek niteliğinden uzakta
olması ve ödeme yapılırken üretim planlamasına yönelik bir ölçütün
bulunmaması yani üreticinin ürettiği ürünün dış ticaret veya stratejik gerekleri
gibi önemli konular dikkate alınmadan bu desteğin verilmesi sıkıntıları
artırmaktadır.132
Ülkemizde de ilk olarak Polatlı pilot bölge seçilerek uygulanan sistem
temel olarak, 1–199 dönüm tapulu araziye sahip olanlara karşılıksız olarak
parasal yardım yapılmasını ve 199 dönümden fazla araziye sahip olanlara
130 World Bank org.(2001), a.g.e.,s.1
131 Sevinç Demirci, “Doğrudan Gelir Sistemi Ve Uygulamalar Literatür İncelemesi”, Mayıs 2000, “Erişim”.http://www.tepge.gov.tr/Dosyalar/Yayinlar/46953ef90e804a1fb28ad4b68a4bad39.pdf, 12 Ekim 2012, s. 40
132 Ahmet Özçelik, Erdoğan Güneş, M. Metin Artukoğlu, “Türkiye’de Tarımsal Kredi Sözleşmeli Tarım Ve Üretici Örgütleri Üzerinden Kredi Uygulamaları,” “t.y.” “Erişim” http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/157297d1a1ff043_ek.pdf?tipi=14, 29 Eylül 2012, s.93
65
199 dönümü kadar gelir desteğini hedeflemekte olup, bu sistem, önce
Adıyaman, Trabzon, Antalya ve oradan yurt geneline yayılmıştır. DGD
sisteminden önce verilen destek tutarı dekar başına 19 ABD doları iken
OECD ülkelerinde bu tutar 36 ABD doları düzeyindedir. DGD sistemiyle Türk
çiftçisine verilmesi öngörülen destek dekar başına 5 ABD doları olduğu
görülmektedir. DGD’nin kapsamlı uygulanması durumunda bu oranın
verilmesi dahi mümkün görülmemektedir. Çünkü DGD sisteminin tüm
tarımsal ürünleri kapsaması gerekirken mevcut destekleme sadece seçilmiş
ürünlerde yapılmaktadır.133
Pilot ilçelerin tarımsal yapı özelliklerinin farklı olması dikkate
alındığında bu uygulamada esas olarak çiftçi kayıtlarını yaptırmada en uygun
yöntemi bulmak üzere denemeler yapıldığı söylenebilir. Şöyleki;
uygulamadan yararlanacak çiftçilerin tapu kadastro kayıtları, Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB) kayıtları, TZOB’den alınan üretici belgesi ve tarım il ve
ilçe müdürlüklerince gerçekleştirdiği anket sonuçları ile çiftçi kayıtları
yapılmaya çalışılmıştır.134
Tablo 14’de görüldüğü gibi, toplam işletme sayısı, Ankara’da diğer
bölgelere oranla daha fazladır. Pilot bölgeler arasında Adıyaman en az
işletmeye sahip olan ildir. Özellikle Adıyaman ve Karadeniz bölgelerinde bu
desteğin oldukça önemli olduğu gözlenmekle birlikte Karadeniz bölgesinde
çoğu fındık üreticisi olduğu bilinen birçok çiftçinin DGD kapsamında verilen
desteği almamış olduğu düşünülmektedir.
Ankara ilinde diğer bölgelere oranla daha fazla büyük ve orta ölçekli
tarım işletmelerinin bulunması da bu ilimizin DGD’ den daha fazla pay
133 A.Başer Kafaoğlu, Tarım Bolluk İçinde Yoksulluk, 2 baskı, İstanbul, Kaynak Yayınları,
2002, s.48
134 Gülcan Eraktan, Tarım Politikasının Temelleri Ve Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası, İstanbul, Uzel Yayınları, 2001,s.125
66
almasını sağlamıştır. Trabzon ilinin ise daha fazla küçük ölçekli tarım
işletmelerinin bulunması bu ilimizin DGD’ lerinden fazla yararlanmamasına
neden olmuştur.
Tablo 14: Doğrudan Gelir Desteğinden Yararlanan İşletmeler
Trabzon Ankara Antalya Adıyaman Toplam Genişlik
(dekar) Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
< 5 (da) 51 3 68 1 165 11 10 1 294 3
5–9 267 14 286 5 311 21 63 6 927 10
10–19 720 38 695 13 391 26 131 13 1937 20
20–39 671 36 1265 24 362 24 470 46 2768 29
40–59 136 7 728 14 115 8 197 19 1176 12
60–79 32 2 620 12 74 5 68 7 794 8
80–99 5 0 365 7 20 1 24 2 414 4
100–149 4 0 528 10 40 3 39 4 611 6
150–199 0 0 338 6 11 1 22 2 371 4
> 200 0 0 362 7 23 2 4 0 389 4
Toplam 1.886 100 5.255 100 1.512 100 1.028 100 9.681 100
İşletme% 19.5 54.3 15.6 10.6 100
Ödeme% 7.9 74.7 8.7 8.6 100
Ödeme(kişi%) 99 335 135 196 100
Kaynak: Ahmet Kamacı, “ Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikalarının Etkinliği ve (Otp)’ye Uyum Analizi”, Sakarya Üniversitesi S.B.E., 2006, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gözlemlere göre, bazı çiftçilerin çok fazla parsele sahip olduğu ya da
bir parsele birden çok kişinin sahip olduğu, bunlardan hangisinin toprağı
işlettiği göz önüne alınmaksızın ödemeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Tapunun
esas alınmaması halinde yerinde anketler yapmak gerekeceği, tüm bu
işlemler için bilgisayarlara, ziraat mühendislerine, teknisyenlere ve
memurlara ihtiyaç olacağı, pilot uygulamaların neticesinde sistemin önemli bir
bürokrasi ve kırtasiye gereksinimini ortaya çıkaracağı görülmüştür. Nitekim
67
AB ülkelerinden Yunanistan ve İtalya'da da bir süre sonra Tarım Bakanlığı
neredeyse bu işten başka şey yapamaz hale gelmiştir. Ayrıca pamuk ve
gübre pirim ödemelerindeki yolsuzluklar sahte beyanlardan kaynaklandığı
göz önüne alındığında denetim hizmetlerinin askıya alınmasının vereceği
zarar büyük olacağı görülmektedir.135
Pilot bölge olan Polatlı'da başvuruların beklenenin üç katına
çıkmasının nedeninin, çiftçi ya da üretici olmayan tapu sahiplerinin yani arazi
spekülatörleri, avukat, doktor, kuyumcu, tüccar gibi şahısların gelir desteği
talep etmelerindendir. Tarımsal arazi sahipleri veya miras yoluyla arazi sahibi
olanlar, kiracı, ortakçı, arazisini işletmeyen arazi sahiplerinin de sistemden
yararlanabildiği, bölgesel şartlardan dolayı verimlilik farklılıkları olan
bölgelerin aynı miktarda destek alması sistemin amaçlarına aykırıdır. Öte
yandan, meraya dayalı hayvancılık yapanların gelir düzeylerinin birçok
bölgede bitkisel üretim yapanlardan daha düşük olmasına rağmen bu
sistemden yararlanamamaları bu sisteminin olumsuz tarafıdır.136.
Tablo 15’ de görüldüğü üzere, 2001 ve 2002 yılları arasında DGD
sisteminden en fazla yararlanan bölge İç Anadolu Bölgesi olmakla birlikte,
2003 yılında İç Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde DGD’den yararlanan
çiftçi sayılarında düşüş yaşanmıştır. Bunun sebebi, çiftçilerin kayıt
yaptırmamış olması, pilot bölgelere göre denetimlerin sıkılaştırılması olup,
kayıt altında olmayanların bu destekten yararlanmaları engellenmiştir.
Başlarda Karadeniz bölgesinde bu sistemden yaralananlar az iken 2003
yılında başvuran çiftçi sayısında artış olmuş en az başvuru ise Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde olmuştur.
Tarımsal destekleme aracı olarak görülen DGD’nin üretime dayalı
verimliği artırmak yerine mülkiyeti esas alarak daha çok bir sosyal politika
aracı haline gelmiştir. AB’de DGD, ödemeleri üretimde bir fark ödemesi
niteliğinde iken, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde DGD; 135 “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı Üzerine Değerlendirmeler,” İktisat İşletme Ve
Finans Dergisi, Bilgesel Yayıncılık, Cilt 16,Sayı 185, 2001,s.37
136 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı Üzerine Değerlendirmeler, a.g.m., s. 37
68
uluslararası ticarette rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla kullanılan bir
destekleme aracıdır.137
Tablo 15: Bölgeler İtibariyle DGD’den Yararlanan Çiftçi Sayısı
2001 2002 2003 Bölgeler
Sayı % Sayı % Sayı %
İç Anadolu 473.236 21,68 529.602 20,5 432.229 15,64
Ege 408.111 18,7 425.791 16,48 403.516 14,6
Marmara 265.651 12,17 279.140 10.8 422.510 15,29
Akdeniz 278.064 12,74 305.420 11,82 298.732 10,81
Karadeniz 381.263 17,47 518.016 20,05 558.980 20,237
Doğu Anadolu 188.257 8,62 312.935 12,11 440.739 15,95
Güneydoğu
Anadolu
188.185 8,62 212.928 8,24 206.887 7,79
Genel 2.182.767 100 2.583.832 100 2.763.593 100
Kaynak: Kamacı, a.g.e., s.44
Sistemin uygulandığı ABD ve AB ülkelerinde; geleneksel destek
yöntemlerini terk etmişlerse de, piyasa fiyat yapısını bozmayan, ancak tarıma
kaynak aktarımı sağlayan çok önemli yeni destek yöntemleri uygulamaya
koymuşlardır. Dünya pazarına egemen olmaları ve tarımlarını destekleyerek
üstün verim ve üretim sağlamaları sebebiyle ürünlerini kolaylıkla
pazarlamaktadırlar. Bu ülkeler öncelikle sistemi uygularken 1986-1988
dönemi fiyatlarını esas almak yerine, sübvansiyonların çok daha yüksek
oranda olduğu 1989-1991 dönemi ortalamasını esas almışlar böylece yüksek
oranlı sübvansiyonlardan indirimi esas aldıklarından oluşan %36'lık indirim
fazla bir soruna sebebiyet vermemiştir. Bu yöntemle desteklerini toplam
üretim değerinin %10'unun çok üzerinde gösterdiklerinden, bu oranlar 137 Devlet Planlama Teşkilatı Yayınları (DPT), (2007-2013) Dokuzuncu Kalkınma
Planı:Kırsal Kalkınma Politikaları Özel İhtisas Alt Komisyonu Raporu, 2006, “Erişim” http://plan9.dpt.gov.tr/oik16_2_kirsalpolitika/kirsalka.pdf, 29 Eylül 2012, s.36
69
üzerinden yaptıkları indirimler de fazla anlam taşımamıştır. Ancak bu ülkeler
ölçüsünde desteğe sahip olmayan, verimlilikleri bu ülkelerin gerisinde kalan
ve daha yüksek maliyetle üretim yapan gelişmekte ve az gelişmekte olan
ülkelerin, bu ülkelerle rekabet edebilme imkânı bulunmamaktadır.138
3.4.1.4. DGD Uygulamasından Beklenen Faydaları
Uygulamadan beklenen faydalar şunlardır; 139
— Üreticilerin ve tüketicilerin kararlarına her hangi bir etkisi
olmadığından kaynakların kullanımında etkisizliğe ve toplumsal
refah kaybına yol açmamaktadır. Diğer destekleme sistemlerinde
büyük üreticiler faydalanmakta, orta ölçekli ve küçük işletmeler ise
nispeten olumsuz etkilenmekte iken, DGD sistemi hedef kitle
belirlenerek uygulandığında orta veya küçük ölçekli çiftçiler lehine
iyileştirmeler yapılarak gelir dağılımında adalet sağlanabilir,
— Bu sistem ile ürün fiyatları piyasada oluşacağından, üretim
piyasaya göre belirlenecektir.
3.4.1.5. Doğrudan Gelir Desteği Uygulamasının Sonuçları
Türkiye’de 1999 yılında uygulanmaya başlanan politikalar, tarımsal
destekleme politikalarında önemli değişiklikler meydana çıkarmıştır. Bunlar;
.140
— 1999 yılında kamusal tarım desteği, 4.2 milyar dolar düzeyinde
iken 2002 yılında 1.2 milyar ABD doları düzeyine gerilemiş ve
tarımsal destekler tamamen değişmiş,
— 1999- 2002 döneminde %16’lık tarım gelirlerinde düşüş olurken,
tarımsal üretimde yalnızca %4 azalış olmuştur,
138 Mahir Gürbüz, a.g.m.,s. 8
139 Demirci, a.g.m., s.33
140 Şahinöz, a.g.m., s.17
70
— DGD sistemi ile, önceden uygulanan girdi ve ürün desteğine
oranla tüketicinin mali yükü azaltılarak çiftçilerin tarımsal
faaliyetlerinin sürdürülebilirliği sağlanmıştır,
— 1990’lı yılların tarım kredisi faiz oranları %20 iken 2001–2002
yıllarında %30’a çıkmıştır,
— 1999 yılında bütçeden tarım sektörüne ayrılan sübvansiyonlar 7
milyon dolar iken 2002 yılında girdiler ve belirli ürünlere ilişkin
yapay teşvikler önemli ölçüde azalmış ve bütçe sübvansiyonları
1,1 milyon dolar olmuştur,
— 1997–2001 yıllarında tarım sektöründe rekolte %28 azalmış, bu
oran içinde en az düşüş %13 ile bakliyatta, en fazla düşüş %38
oranında tütün, şeker pancarı ve pamukta yaşanmıştır. Reform
döneminde toplam ekili alan %2 azalmıştır.
— 1999–2001 yıllarında tarım ürünleri fiyatları tahmini olarak %40
düşmüştür,
— 2002 yılında bu sistemden tarımla geçimini sağlayan nüfusun 4/3’ü
faydalanmıştır,
— Bu sistemden en çok Orta Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu
Anadolu bölgelerindeki tarım üreticileri yararlanmıştır,
— 2002 yılında kredi ve gübre desteği ile birlikte Tarım Satış
Kooperatifleri Birlikleri’ne olan destek de tümüyle kaldırılmış. 1,1
milyar dolar olan desteğin %53’ü DGD’den sağlanmıştır. Sonraki
yıllarda, destek içinde DGD’nin payı %75’lere ulaşmıştır.
Belirtilen DGD’ nin beklenen faydaları DGD’ nin uygulanması
neticesinde karşılanmadığı gibi ilave olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına
neden olmuştur. DGD’ nin bütün işletmelere aynı oranda verilmesi bir
çelişkidir. Gelir desteği, gelire ihtiyacı olanları desteklemek içindir. Bunlar da
küçük işletmeler olabilir. Öte yandan büyük tarım işletmelerinin problemlerinin
DGD ile karşılanacağının düşünülmesi tutarsızlıktır. DGD, krizden çıkış ve
işletmelerin kayıt altına alınması amacıyla en fazla birkaç yıl daha
sürdürülebilir. Sadece DGD desteğiyle Türkiye’de tarım sektörünün
71
sorunlarına çare bulunamayacağı gibi ileriki yıllarda daha büyük sorunlara yol
açacaktır. Asıl en önemli konu piyasadan tarımın kullanabileceği finansman
ve kredi sağlanmasıdır.
3.4.1.1.6. DGD Uygulamalarının Olumsuz Sonuçları
DB’ nin önerisiyle uygulanan DGD’ den gelir düzeyi düşük çiftçi değil,
zengin çiftçi yararlanmıştır. Bu politikalar ile üretimin desteklenmesi yerine
arazi desteklenmiştir. Kadastro çalışmalarındaki noksanlıklar ve arazilerin
büyüklükleri nedenleriyle DGD sistemi bazı çiftçiler için önemli bir gelir
kaynağı haline gelirken bazı çiftçiler içinse başvuru masraflarını bile
karşılayamayacak kadar gelir sağlamıştır. AB tarafından üretim fazlası
ürünlerin üretimini azaltmak için uygulanan DGD politikaları Türkiye’de birçok
üründe üretimin düşmesine ve çiftçinin tembelleşmesine sebep olmuştur.141
Ayrıca, hayvancılıkla uğraşan tarım üreticileri DGD’ den hiçbir şekilde
yararlanamadığından birçok üretici destekten yoksun kalmıştır.142
Kırsal alanda yoksulluğun artması ve desteklemelerin yetersizliği
çiftçiyi tarımdan uzaklaştırırken, hayvancılığın desteklenmemesi sonucu
hayvan sayısı da azalmış, buna bağlı olarak kırmızı et üretimi düşmüştür.
Örneğin, TÜİK 2009 verilerine göre 2000 yılında 35.693.000 olan küçükbaş
hayvan sayısı 2009 yılında %25 azalarak 26.877.793’e düşmüş, büyükbaş
hayvan sayısında nispeten azalma daha az olmuş, 2000 yılında 10.907.000
olan büyükbaş hayvan sayısı 2009 yılında 10.811.165’e düşmüştür. Bu
dönemde kırmızı et fiyatlarındaki sürekli artışın engellenebilmesi için 2010
yılında Et ve Balık Kurumuna dışarıdan karkas et ithalatı yetkisi verilmiş ve
gümrük vergileri düşürülerek özel sektörün karkas et ithalatı yapması
kolaylaştırılmıştır. 143 Fakat canlı hayvan ithalatı, yapılmasına başlanması bile
141 Ali Ekber Yıldırım, “Çiftciye Yeni Destek 2009 ‘a Kaldı”, 2008, Tarım Dünyasından,
“Erişim” http://www.tarimdunyasi.net/?p=90, 3 Ekim 2012, s.1
142 Dinçer, a.g.m., s.51
143 Kandemir, a.g.m., s.108-109
72
kırmızı et fiyatlarındaki yükselmeyi durdurmamıştır.
DGD sisteminin Türkiye’de yarattığı olumsuz sonuçlardan önemli
olanları aşağıda verildiği gibidir;144
— Yoksulluk gibi sebeplerle elde edilen kazanç tarım dışı konulara
aktarılmaktadır,
— Üretimden bağımsız destek, planlı bir tarımdan uzaklaştırmaktadır,
— Mevcut sistem ile araziyi işleten yerine mülk sahibi
desteklenmektedir,
— Çok arazisi bulunan çiftçi olmayanlar lehine bir uygulamadır,
— Girdilerdeki fiyat artışı ile ödemelerin miktarı paralel artmamaktadır,
— Bir süreli bir proje kapsamı dahilinde uygulandığı için tarım
sektörünü dönemsel yani geçici bir şekilde etkileyecek politika
aracıdır.
Diğer bir görüşe göre DGD’nin olumsuz etkileri şunlardır;145
— DGD ödemeleri tam zamanında yapılamamıştır,
— DGD ile tarım üreticisine yapılan desteklemelerde düşüş olmuştur,
— Pilot bölgelerde görüldüğü üzere bu sistem istenilen başarıyı tam
olarak verememiş, ancak tepkilere rağmen uygulanmıştır,
— Birçok çiftçi arazisi kayıtlı olmadığından bu destekten
yararlanmamıştır,
— Çiftçi Kayıt Sisteminin ve kadastro çalışmalarını tamamlanmadan
bu sisteme geçilmesi aldatıcıdır,
— Bu sistem bürokrasiyi artırmayı gerektirmektedir.
144 Dokuzuncu Kalkınma Planı, a.g.e., s.36
145 Dinçer, a.g.m., s.51
73
3.4.1.2. Çiftçi Geçiş Bileşeni
Çiftçi geçiş bileşeni devletin stoklama maliyetlerini ve iç piyasada
üretim fazlası olan ürünlerini azaltmak amacıyla uygulanan sistemdir. Bu
sistem ile tütün, şeker pancarı, fındık gibi tarımsal ürünler yerine üretilecek
alternatif ürünleri üreten çiftçiler geçiş döneminde desteklenecektir.146
Bu bileşenin hedefi, önceleri büyük oranlarda desteklenen ürünlerin
yerine alternatif ürünler üretilmeye başlanması sonucu ortaya çıkacak ekstra
maliyeti karşılamak kırsal bölgedeki nüfusun gelir kaynaklarını
çeşitlendirmektir. Kırsalda yasayanların, kamu ve özel sektörün yatırımlara
katılımı, çiftçi birliklerinin kurulması veya güçlendirilmesi, arazi konsolidasyon
faaliyetleri ve tarımsal–çevresel önlemleri desteklemektedir.147
Bu bileşen, tütün, fındık, şeker pancarı gibi arz fazlası olan ürünler
yerine alternatif ürünlerin yetiştirilmesini teşvik ederek aşırı arz sorununu
kaldırmak ve bu alternatif ürün üreticilerine telafi edici ödemeler yapmak
amacıyla uygulanması planlanmıştır. Uygulama daha sonraları ürün kapsamı
ve alanı genişletilerek bütçeden tarımsal destekleme oranını %3’den %5’e
çıkarılması hedeflenmektedir.148
3.4.1.3. Tarımsal Satış Kooperatifleri ve Tarım Satış Kooperatif Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması (TSK ve TSKB)
Ekonomik amaçlarla çiftçilerin kurdukları TSKB ve Kooperatifler, yarı
kamusal bir statü içerisinde bulunmalarına rağmen idari bakımdan siyasetin
etkisi altında girmişlerdir. Zamanla devlet adına destekleme alımlarında
bulunmuşlardır. Sonuç olarak, bu kuruluşlar destekleme alımlarında
bulunurken piyasa fiyatlarının üstünde fiyat ödeyerek çiftçileri
146 Akman, a.g.m., s.74
147 WorldBank org,(2001), a.g.m.,s.1
148 Ankara Tarım Master Planı, “İl Tarım ve Kırsal Kalkınma Master Planlarının Hazırlanmasına Destek Projesi”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yayınları, Temmuz 2006, s.16-17
74
desteklemişlerdir.149
Günümüzde ise bu birlikler tarımsal ürünlerin pazarlanmasında ve
tarımsal sanayide büyük görevler üstlenmektedir. Devletin TSK ve birliklere
müdahalesi bu sektörlerin verimsiz işlemesine neden olmuş ve yüksek ücret
maliyetlerinden dolayı bu kuruluşları büyük borç altına girmişlerdir. Verimsiz
ve mali açıdan işleyemez hale gelen bu kuruluşların işleyişini
sürdürebilmeleri için tarım reformu kapsamına alınmışlardır. 2000 yılının
haziran ayında kabul 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri
Hakkında Kanun ile düzenlemelere gidilmiştir. Bu kanun ile artık TSKB’lere
bütçeden pay ayrılması kesilmiş, bu birlikler özerk hale getirilerek üye olan
çiftçilerin mahsullerinin pazarlanması ve işlenmesi gibi hizmetler vermesi
öngörülmüştür.150
1960’lı yıllarda TSK ve birliklerin sayısında artış yaşanmıştır. Örneğin,
1937 yılında 15 adet kooperatif varken, 1950 yılında 131’e, 1960’da 214’e,
1987’de 461’e çıkmıştır. Tarımsal nüfusun azalması ile birlikte bu rakamlar,
2005’te 337, 2009’da 332 düşmüştür. Ayrıca tütün ve bal gibi ürünler
hakkında kurulan 23 adet tarım satış kooperatifleri birliklere bağlı olmayarak
çalışmaktadırlar. 1937–1987 yılları arasında TSKB’lerin sayısı 3’ten 21’e
çıkmış iseler de, 2009 yılında bu sayı 17’e düşmüştür.151”Bu sayı 2012
itibarıyla değişmemiş olup, halen 17 adet TSK bulunmaktadır.”152
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Ülkemizde de çiftçi örgütlenmesinin
bulunduğu ve bu örgütlenmelerin sayı bakımından yeterli olduğu görülse de
149 Hakkı İnan ve Diğerleri, “Türk Tarım Kooperatiflerinin AB Tarım kooperatifine Uyumu Ve
Tarımsal Sanayiye Etkileri,” “t.y.”, “Erşim” http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/a845d4d23b883ac_ek.pdf, 8 Ekim 2012, s.6
150 World Bank org,(2001), a.g.m.,s.1
151 İnan, v.d., a.g.m., s.
152 T.C. Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Resmi Sitesi, Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı, Ekim 2012, “Erişim”
http://www.gumrukticaret.gov.tr/altsayfa/icerik/564/2218/kooperatifcilik-stratejisi-ve-eylem-plani-ni-basbakan-erdogan-ac.html, 24 Ekim 2012
75
bu kuruluşların önemli sorunları olduğu görülmektedir. Bu sorunların başında
kooperatiflerin devletle olan ilişkileri gelmektedir. Bu kuruluşlar genelde
siyasete alet edildiklerinden siyasi partilerle organik veya ideolojik ilişkilerde
bulunmak zorunda bırakılmışlardır. Ayrıca siyasi ilişkilerden dolayı bu
kuruluşlara üye olanlar buraları kamu kurumları gibi görmüşlerdir.
Genel olarak Türkiye’deki kooperatifçilik sektörünün sorunları Yasal ve
Finansman sorunları, Kooperatifler arası işbirliği, Eğitim ve Araştırma
başlıkları altında toplanabilir. Yıllardır Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar
sonucu çok önemli olan eğitimin kooperatifçilikte yeterli olmamasına ve
böylece kooperatifçilikte örgütlenme bilincinin yeteri derecede gelişmesini
engellemiştir. Bunun sonucunda ise güçlü ve etkin kooperatifçiliğin
oluşmamasına neden olmuştur. 153
3.4.1.4. Destek Hizmetleri
Destek hizmetleri bileşeni, Televizyon radyo ve gazete yayınları ile
çiftçilere yapılan reformlar, destekler hakkında zamanında ve doğru bir
şekilde bilgilendirmek amacı güdülmüştür. Bu bileşen sayesinde çiftçilerin ve
tüketicilerin reformlar ve destek sistemlerine ilişkin sorularına Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı personellerinin doğru ve eğitici bir şekilde cevaplamaları ve
bilgilendirmeleri sağlanacaktır. Ayrıca toplumun ilgili görüşlerinin alınması
sağlanacaktır. Bu bileşen sayesinde ürün sigortası, tarımsal istatistikler proje
yönetimi, laboratuar ve gıda testleri gibi alanlarda danışmanlık hizmetleri de
verilecektir.154
Bu kapsamda verilebilecek en büyük hizmet eğitim amaçlı hizmetler
olmalıdır. Tarımdaki okuma yazma oranının büyük bir kısmının ilkokul eğitimi
almış insanlardan oluştuğu düşünüldüğünde, tarım sektöründe eğitimin 153 Erkan Rehber, “Tarımda Örgütlenme Ve Sorunları”, Ekim 2007, “Erişim”
http://www.erekonomi.com/orgut.pdf, 1 Eylül 2012, s. 4
154 World Bank org.,”Tarımsal Reform Uygulama Projesi”, 2001 “Erişim” http://go.worldbank.org/Z8K89Z2JL0, 24 Eylül 2012, s.2
76
önemi daha iyi anlaşılabilmektedir.
3.4.2. TRUP’a Sonradan Eklenen Bileşenler
TRUP projesi uygulama aşamasında 2004yılında yapılan orta dönem
değerlendirmeler sonucu yeni bileşenler eklenmiştir. Bu bileşenler Köy bazlı
Katılımcı Yatırım Program (KBKYB), Çevre Destekleme Projesi (ÇATAK),
Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Yapısının Güçlendirilmesi (İRFO) projeleridir.
3.4.2.1. Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı (KBKYP)
KBKYP ile kırsal kesimde yatırımların projelerle yapılması bilinci
verilerek uluslararası fonlardan faydalanma potansiyelinin geliştirilmesidir. Bu
proje 2005 yılında üç etapta uygulanmak üzere başlamış ve 2008 yılının
sonuna kadar sürmüştür. Sonuçta, Türkiye’de 160 alt yapı ve 343 ekonomik
yatırım projesi olmak üzere toplam 503 proje hibe almaya hak kazanmıştır.155
KBKYP projesi ile kırsal kesimde proje yapma kapasitesi geliştirilerek
AB kırsal kalkınma fonlarının kullanımı kolaylaştırılmıştır. 2005–2007
yıllarında TRUP’a ait kaynaktan 30 milyon ABD doları ile tarımsal ürünlerin
işlenmesi, saklanması, tarım sektöründe kullanılmak için alternatif enerji
kullanımı gibi özel sektör yatırımları ve kamu hizmetlerine ait alt yapı
yatırımlarını içeren bu proje 16 pilot ilde başlatılmıştır.156
Kırsal bölgelerdeki küçük ve orta ölçekteki tarım işletmelerini
kalkındırma ve parçalanmış arazilerin toplulaştırması bu bileşenle yapılmak
istenmiştir. Bu proje, %50 hibe destekli ve ana hedefi doğal kaynakların
korunmasını esas almakla birlikte; kırsal kesimin gelir düzeyini yükseltmeyi
ve yeni gelir kaynaklarını yaratmayı, tarımsal alt yapıyı güçlendirmeyi ve
projeye dayalı yatırım potansiyelini geliştirmeyi hedeflemiştir.
155 Sibel Tan, “Tarım Reformu Uygulama Projesi Kapsamında Kırsal Kalkınma Projeleri
Çanakkale İli Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı Örneği”, 2009, (Erişim) http://asosindex.com/journal-article-abstract?id=13977, 9 Ekim 2012, s.60
156 Dokuzuncu Kalkınma Planı, a.g.m., s.102
77
Programın ekonomik faaliyetlere yönelik yatırım desteği ve tarımsal alt
yapı yatırımı desteği olmak üzere iki bileşeni vardır.
3.4.2.1.1. Ekonomik Faaliyetlere Yönelik Yatırım Desteği
Bu destekten; çiftçiler, tarıma dayalı sanayi işletmeleri için çalışan özel
kişiler ya da Türk Ticaret Kanunu ve Medeni Kanununda tanımlanan ya da
tüzel kişilerin oluşturduğu ortaklıklar, anonim şirketleri ya da girişimler,
sınırsız ya da sınırlı sorumlu şirketler, anonim ortaklıkları, Vakıflar Kanunu
veya Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan vakıflar ve ilgili kanun ve
tüzüklere göre tarım kooperatifleri ve birlikler faydalanabilmektedirler.
Faydalanıcıların, UÇK sistemine veya TKB‘ nin ilgili diğer kayıt sistemlerine
kayıtlı olmaları gerekmektedir. Uygun yatırımlar şunlardır: 157
— Tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması ve
paketlenmesi için yeni tesislerin yapımı,
— Tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması ve
paketlenmesi için faaliyette olan tesislerin kapasitelerini artırılması
veya teknolojilerinin yenilenmesi ve yarım kalmış veya kısmen
yapılmış yatırımların tamamlanması,
— Seraların bireysel veya grup başvuruları üzerine alternatif enerji
kaynaklarını kullanacak şekilde yapılmasının desteklenmesi,
— Ekonomik yatırım desteği, tek bir başvuru sahibi için maksimum
50,000 YTL ve grup başvuruları için 350,000 YTL‘dir.
3.4.2.1.2 Tarımsal Altyapı Yatırımı Desteği
Bu bileşen Ardahan, Artvin, Bolu, Burdur, Çanakkale, Denizli, Hatay,
Tokat, Gümüşhane, Karaman, Konya, Rize ve Niğde’de uygulanmaktadır.
Altyapı yatırımları için toplam proje maliyeti maksimum 400,000 YTL‘dir.
Tarımsal altyapı yatırımı projeleri için kamunun katkısı, proje maliyetlerinin 157 “IPART Programı, “Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı (IPARD)
2007-2013”, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, “Erişim” http://www.zafer.org.tr/downloads/destekler/ipard_program.pdf, 6 Ekim 2012, s.123
78
%75’idir. Proje önce iki etap halinde uygulanmış Nisan 2007’de üçüncü etap
başlatılmıştır. Yatırım konuları uygulanan etaplardaki gelişmelere bakılarak
değiştirilmiştir. Bu etaplarda gerçekleştirilenler;158
1. Etapta, aşağıdaki yatırımlar desteklenmiştir:
— Mısır kurutma ve depolama,
— Süt toplama soğutma işleme,
— Meyve ve sebze depolama, işleme, paketleme,
— Alternatif enerji kaynakları kullanan seraların yapımı,
— Hatay, Malatya, Bolu’da et işleme, Denizli’de bakliyat işleme ve
paketleme, diğer illerde ise arı ürünleri işleme ve ambalajlama, alt
yapı bileşeni olarak köy yolu, köy içme suyu, kanalizasyon
sistemleri ve sulama tesislerinden oluşur.
2. Etapta aşağıdaki yatırımlar desteklenmiştir;
— Tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması, paketlenmesine
yönelik yatırımlar,
— Jeotermal, güneş, rüzgar vb. enerji kaynakları kullanılan seraların
yapımı.
3. Etap; TRUP- KBKYP uygulamasında gerekli makine teçhizatı olan
tarım makinelerinin, balyalama ve silaj makinelerinin, basınçlı sulama
sisteminin ve soğuk hava tesisatlı taşıma araçlarının satın alınmasına yönelik
desteği içermektedir.
3.4.2.2. Çevre Destekleme Projesi (ÇATAK)
Tarımsal alanları ve Çevreyi koruma amaçlı olan ÇATAK projesi, 2005
yılında pilot bölgeler olarak Kayseri, Isparta, Kırşehir, Konya illerinde 5000
hektarlın bir alanda uygulamaya başlanmıştır. Programın dayanağı, 5403
158 IPART Programı, a.g.m., s. 124
79
sayılı Toprak Koruma ve arazi kullanımı Kanunudur. Programın amacı,
tarımsal uygulamalar sebebiyle çevreye verilen olumsuz etkilerin azaltılması,
erozyonun önlenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, hassas
bölgelerdeki doğal örtünün, toprak ve su kalitesinin korunmasıdır.159
“İl proje uygulama komisyonu tarafından uygun görülen alanlar
kategorilere ayrılarak üç yıl süreyle ödeme yapılacaktır bu kategorilerin ilki,
yılda bir defa bitki ekilen minimum toprak işlemeli tarımın yapılması, ikinci
kategoride, erozyonun önlenmesi için setleme, taş toplama, drenaj jibs
uygulaması, maçlama ve toprak su yapısının korunması, ahır veya çiftlik
gübresi, yeşil gübreleme uygulaması, aşırı otlamanın engellenmesi, çok yıllık
buğdaygiller veya yonca hariç baklagiller ile alanı kaplama gibi tedbirlerden
en az ikisinin birlikte yapılması veya bu tedbirlerdin biri ile arazinin boş
bırakılması, üçüncü kategoride ise belirlenen çevre dostu tarım teknikleri ve
kültürel uygulamalardan en az iki veya daha fazlasının tekniğine uygun bir
şekilde tatbik edilmesini içermektedir.”160
Bu kategoriler itibariyle, ÇATAK ödemeleri 2006 yılında başlamış olup,
halen sürdürülmektedir. ÇATAK iklim değişikliği ile mücadelede
kullanılabilecek en önemli proje olmakla birlikte, etkin uygulanabilmesi için
parsellerin yükseklik, toprak, arazi kullanım bilgileri ile birlikte coğrafi bilgi
sistemleri tabanlı programlarla desteklenerek projenin etkinliği
sağlanacaktır.161
159 IPART Programı, a.g.m., s. 120
160 Levent Kırca, “Çok Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması (ÇATAK), Nisan 2011, E Tarım, “Erişim” http://www.etarim.net/tarim-desteklemeleri/cevre-amacli-tarimsal-arazilerin-korunmasi-catak-programi.html, 7 Ekim 2012, s.1
161 Gürsel Küsek, “Tarım Sektörü Mevcut Durum Değerlendirmesi Raporu: Türkiye’nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planın Geliştirilmesi Projesi” Eylül 2010, “Erişim” http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/Tarim_Sektoru_Mevcut_Durum_Degerlendirmesi_Raporu.pdf, 8 Ekim 2012, s.5
80
3.4.2.3. Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Yapısının Güçlendirilmesi (IRFO)
Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Yapısının Güçlendirilmesi Projesi (IRFO),
2005 yılında, çiftçi kuruluşlarının ve seçilen bölgesel kooperatif birliklerinin
oluşturmalarını destekleme amacıyla kurulmuştur.
IRFO, Türkiye’ de farklı alt sektörlerde faaliyet gösteren yaklaşık 400
Üretici Örgütüne kapsamlı bir yönetim ve örgütsel destek vererek ve köy
merkezli 2100 Üretici Örgütünün üyelerine, seçilen memurlarına,
yöneticilerine ve personeline eğitim ve öğretim hizmeti sağlamaktadır.162
“Güçlü ve bağımsız çiftçi örgütlerinin oluşturulması ve bu örgütlerin
tarım işletmeciliği ve hizmetleri sunarak üyelerinin ve ortaklarının hayat
standartlarını yükselterek ulusal ve kırsal kalkınmaya maksimum katkıda
bulunmak amacını taşıyan IRFO projesi, Tarım Kredi kooperatifleri (TK),
Türkiye Ormancılık Kooperatifleri (OR-KOOP), Köy Kalkınma ve Diğer
Tarımsal Amaçlı Kooperatifleri (KÖY-KOOP), Su Ürünleri Kooperatifleri
(SÜR-KOOP), Hayvancılık Kooperatifleri, Türkiye Sulama Kooperatifleri
(TUS-KOOP), Çay Ekicileri Kooperatifleri (ÇAY-KOOP) Merkez Birliği
tarafından yürütülmüştür.”163
3.4.2.4. Tarımsal Araştırma Projesi (TARP)
Tarımın verimliliğini ve rekabet gücünü artırmak, modern teknolojileri
ve üretim biçimlerini kullanarak rekabet edebilecek standartlarda üretim
yapabilmek, çevre-tarım dengesini sağlayan uyumlu teknolojileri geliştirerek
uygulamak, tarıma dayalı sanayileri geliştirerek sorunlara çözüm üretmek,
ormanları koruyarak büyütmek, modern işletme yönetimlerini uygulama
çabalarına bilimsel bir destek ve katkı sağlamak amacıyla DB kredisi 162 IPART Programı, a.g.m., s. 115
163 “Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Güçlendirilmesi Projesi (IRFO)”, Aralık 2008, Tarım Köy İşleri Bakanlığı, “Erişim” http://www.orkoop.org.tr/uploads/files/IRF_FRP.DOC, 8 Ekim 2012, s.2
81
desteğiyle 1992 yılında bu program uygulanmaya başlanmıştır.164
Türkiye genelinde TARP için toplam 77.600.000 US$’ lık finansman
sağlanmış olup, bunun 22.600.000 US$’ lık kısmı Hükümet tarafından
55.000.000 US$’ lık kısmı ise DB’ den kredi olarak karşılanmıştır. Bu proje ile
1994 yılından itibaren yurt içinde yabancı dil eğitimi almış toplam 74
araştırmacı, yurt dışında çeşitli toplantı ve seminerlere katılarak uluslararası
alanda tecrübe, bilgi ve beceri kazanmış 155 araştırmacı vardır, TARP
uygulamakta iken yeni alınan proje sayısı %13 oranında artmış ise de,
sonuçlandırılan proje sayısı değişmemiştir. TARP uygulanırken süren proje
sayısı düşmüş ise de, araştırmacı sayısında %20 oranında bir artış olmuştur.
Bu durum araştırmacı sayısının arttığını ancak performansının proje sayısına
oranla azaldığını göstermektedir. Araştırmacı sayısındaki artış TARP’ ın
araştırmacıların eğitimine olumlu katkıları olduğunu göstermektedir..165
164 İsmet Daşdemir, Muammer Şenyurt, “Tarımsal Araştırma Projensin Ormancılık
Araştırmaları Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi, Z.K.Ü. Bartın Orman Fakültesi Dergisi, Sayı 4, Cilt 4, 2002,s.29-36
165 Daşdemir, a.g.m., s.29-36
82
4. BÖLÜM
4.1. DÜNYA BANKASI KREDİ UYGULAMALARININ ETKİLERİ
4.1.1. Dünya Bankası Kredilerinin Genel Etkileri
Gelişmekte olan ülkeler ile az gelişmiş ülkeler ekonomik büyümelerini
ve iktisadi kalkınmalarını gerçekleştirebilmek, girdikleri ekonomik
darboğazlardan çıkabilmek, büyük finansman kaynağı gerektiren projeleri
hayata geçirebilmek için Uluslararası finansman kaynaklarına ihtiyaç
duymakta ve bu uluslararası kaynaklar arasında güçlü kredibilitesi olan,
düşük faiz ve uzun süreli borçlanma ve geri ödeme imkânları sağlayan DB
kaynaklarına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kapsamda, iç kaynak yetersizlikleri,
tasarrufların düşüklüğü, ulusal finans piyasasının sığ ve yetersiz oluşu, bütçe
ve kamu açıklarından kaynaklanan kamu kesimi borçlanma gereği, dış ticaret
ve ödemeler dengesi açıkları, var olan kaynakların etkin ve verimli alanlarda
kullanılamaması, iç ve dış borçların finansmanı, kamu yatırım projelerinin
finansman ihtiyacı gibi nedenler Türkiye’yi de dış finansman kullanma
hususunda mecbur bırakmakta bu çerçevede DB kredilerinden de büyük
oranda faydalanmaktadır.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin finansman açıklarını
gidermek, ekonomik yapılarını güçlendirmek, gelişme ve kalkınmalarını
sağlamak için uygulanacak projelerini gerçekleştirebilmek amacıyla DB’den
alabildikleri kredilerin düşük faizli ve uzun süreli borçlanma ve geri ödeme
imkânlarına sahip olması, bu kredilerin sadece desteklenmesi öngörülen ilgili
projelerde kullanılabilmesi, kredi anlaşmalarında öngörülen koşullar ile
istenen reformların yapılması, belirli sektörlerin desteklenmesi, yapısal bazı
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve desteklenen projelerin danışmanlık
hizmeti verilerek uygulanabilirliğini sağlamak gibi olumlu yanları bulunmasına
rağmen desteklenen projelerin seçilmesi, sürdürülmesi ve denetlenmesi
süreçlerinde beliren çeşitli sorunlar nedeniyle kredilerin kullanımında
güçlükler yaşanmakta ve bu sorunlar nedeniyle, DB kredileri tarafından
83
desteklenen birçok projeden beklenen faydanın tam anlamıyla sağlanması
mümkün olmamaktadır.
Kredilerin kullanılmasında Bankanın bürokratik yapısı, Hükümetlerin
ve Kamu Kurum ve Kuruluşlarının bürokratik yapısı ve uzman yetersizlikleri
gibi sebepler kredilerin kullanılmasını ciddi oranda güçleştirmektedir.
Bu sorunların en önemlileri aşağıda belirtilmiştir.
— Banka kredileri ile yürütülen projeler üye ülkelerce hazırlanabileceği
gibi talep halinde Banka uzmanları tarafından da hazırlanabilmektedir.
Genellikle kredi talep eden üye ülkelerin uzmanlarının bulunmaması
sebebiyle projeler ağırlıklı olarak Banka uzmanlarının gözetiminde kredi alan
ülkenin ihtiyaçlarını, proje ile ilgili mevcut alt yapısını bilmeyen danışmanlar
tarafından hazırlanmakta ve politik tercihler ihtiyaçlardan daha fazla belirleyici
olmakta buda kredilerin kullanılmasının en önemli sorunlarından birisidir.
— “Projenin “iş tanımı” ile hedefleri, danışmanlarca belirlenirken,
çoğunlukla ülke gerçekleri göz önünde bulundurulmamakta, dolayısıyla
örneğin, uygulama sürecinde çıkabilecek muhtemel sorunlar, sektörel
öncelikler, sektörler arası ilişkiler, projenin hitap edeceği sosyal katmanlar,
çevresel etkiler ve DB satın alma yönteminin yaratacağı sorunlar önceden
öngörülemediğinden, projenin uygulanabilirliği olumsuz yönde etkilenmekte
ve önceden belirlenen süre içinde tamamlanması ihtimali azalmaktadır.”166
— Banka politikaları çerçevesinde kredi verilerek desteklenecek
sektörler Banka tarafından belirlenerek ulusal ekonomiler
yönlendirilmektedir.167
— Belirtildiği üzere, Banka tarafından kredilendirilen büyük projeler 166 Ömer Faruk Cenk, “Türkiye’de Dünya Bankası Kredilerinin Kullanımı Ve Uygulamada
Karşılaşılan Sorunlar,” Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Hazine Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü,1996, s.93–94
167 Ekrem Candan,(b) “ Dünya Bankası Kredilerine İlişkin Genel Esaslar: Proje Kredilerinin Özellikleri Avantaj ve Dezavantajları,” Sayıştay Dergisi, Sayı.58, Eylül 2005, s.56
84
büyük oranda danışmanlar tarafından hazırlandığından uygulama sırasında,
projeyi uygulayacak kurum ya da kuruluşun projenin hedeflerini
benimsemesi, ülkenin şartlarına uyarlaması oldukça güçleşmektedir. Bu
durum projelerin uygulandığı ilk yıllarda kredi anlaşmaları ile belirlenen
miktarların altında harcamaların yapılmasına sebep olmakta, ancak kredi
harcamalarının anlaşmada öngörülen süreden sonra gecikme ile yapılması
halinde Banka taahhüt komisyonu uygulamakta ve bu komisyon tutarı proje
uygulayana hesaplanmayan ciddi ek mali bir külfet getirmektedir.
Örneğin, Türkiye, 1950 yılından 1996 yılına kadar Bankaya toplam
120 milyon dolar taahhüt komisyonu ödemiş, 1995 yılında ödenen komisyon
4 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup, sorunun ciddiyetini göstermiştir.168
— “Kredi kullanımı konusunda yaşanan sıkıntılar, kullanım konusunda
öngörülen koşullar nedeniyle yaşanan gecikmeler, çeşitli gerekçelerle
kullanımların askıya alınması, geciktirilmesi veya iptal edilmesi nedeniyle
projelerin zamanında tamamlanamaması gibi ciddi sorunlar ortaya
çıkabilmektedir.”169
— Banka, kredilerinin uzun vadeli ve düşük faizli olması sebebiyle
uluslararası piyasalardaki diğer kredilerle yapılacak karşılaştırmalarda
maliyeti en düşük kredileri kullandırdığı propagandasını yapmakta ise de, bu
kredilerin ağırlıklı olarak döviz havuzundan Dolar, Mark yada Yen olarak
alınmış olmaları bu para birimlerinin arasındaki kur farklarının ve
dalgalanmalarının zaman zaman kredi alan borçlu ülkelerin borç külfetlerini
öngörülemeyen şekilde artırdığı ve yükümlülüklerinde ciddi değişimlere
neden olduğu gözlenmektedir.
Örneğin Türkiye 1987 yılında Dolar olarak aldığı borçlarının tutarını 4.4
milyar Dolar olarak bilmekte iken Banka bilgisayarı miktarın 6.5 milyar Dolar
olduğunu göstermekteydi. Bu durum borç içindeki ABD Doları payı %9 168 Cenk, a.g.m.,s.94 169 Candan,(b) a.g.m., s:56
85
olduğundan ortaya çıkmıştır. Üstüne üstlük, Banka tarafından uygulanan
havuz sistemi olarak bilinen kur ayarlamaları neticesinde borç miktarında
1984–1993 yılları arasında 10 milyar Dolarlık bir artış olmuştur. Bu artışın
krediler için ödenmesi gereken faizle ilgili olmadığı direk anaparanın artışı
olduğu dikkat edilmesi gereken en önemli husustur.170
— Hazırlama ve uygulama aşamasında projelere yeterli ölçüde önem
verilmemesi, projelerin uygulanmasında kaynakların tam ve zamanında
ayrılmaması, Banka kaynaklarının da zamanında ve etkin kullanılmasını
önlemekte, bu da kullanılamayan kredi bakiyelerine taahhüt komisyonları
ödenmesine ve projenin maliyetini arttırmaya sebep olmaktadır.171
— Banka tarafından proje için gerekli tüm finansmanın sağlanmaması,
geriye kalan finansmanın diğer kredi sağlayıcılarından ya da iç kaynaklardan
sağlanmasını zorunlu kılmakta bu nedenle, ihtiyaç duyulan kaynakların
süresinde sağlanamaması ve buna bağlı olarak işlerin sürünceme de kalması
ve projenin uzayarak beklenmedik problemlerin yaşanmasına sebep
olabilmektedir..172
— Banka kredileri ile uygulanacak projeler çerçevesinde alınan mal ve
hizmet alımları ile danışman hizmetlerinde Bankanın uygulamaları mecburi
kılmıştır.173
— Banka kullandırdığı kredilere, yaptığı anlaşmalarla belli olmayan
oranlarda değişken faiz uygulayacağına dair hüküm koymaktadır. Banka
kredi maliyetlerindeki değişimleri faiz oranlarına yansıtmak istediğinden bu
faiz oranı oluşmaktadır. Bunun için banka her yıl 1 Ocak - 1 Haziran
170 Safiye Kaya,(b) “Dünya Bankası Ve Dünya Bankası Kredilerinin Denetimi”, Eylül 2003,
Araştırma İnceleme Çeviri Dizisi, Sayıştay Yayınları, s. 46–47 171 Figen Güç, “Dünya Bankası Kredilerinin Kamu Yatırımları Üzerindeki Rolü”, Marmara
Üniversitesi S.B.E. Maliye Anabilim Dalı, İstanbul, 2006, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.106
172 Candan,(b) a.g.m., s.57 173 Candan, (a)a.g.m., s.72
86
tarihlerinde LABOR Londra Bankalar arasında uygulanan faiz oranları dikkate
alınarak kendi faiz oranlarını belirleyip uygulamaktadır. Anlaşma yapılırken
alınan kredinin maliyetinin bilinememesi krediyi alan ülkeler için ciddi bir risk
olduğu gibi bu uygulama Banka kredilerinin pahalı olduğunu iddia edenlerin
elini de güçlendirmektedir.174
— Türkiye’de Banka tarafından desteklenen projelerin bağımsız
denetimleri Banka adına Hazine Kontrolörleri Kurulu (HKK) tarafından
gerçekleştirilmektedir. HKK, bu kapsamda krediyi veya hibeyi kullanan kurum
ve kuruluşların harcama ve hesapları ile Merkez Bankası’ndaki Özel Hesap
kullanımlarını her yıl periyodik olarak Uluslararası Denetim Standartları ve
Bankanın esas ve usullerine göre denetlemekte ve neticesini Bağımsız
Denetim raporları ile kayıt altına almaktadır. Bu kapsamda 2006 mali yılında
Banka’nın desteklediği toplam 119,4 milyon TL’lik kredi kullanımı incelenerek
aralarında MEER projesinin de olduğu 23 adet Bağımsız Denetim Raporu
düzenlenmiştir.175
HKK projeleri uygunluk ve mali bakımda denetlemektedir. Ancak
projeleri performans bakımından ise, mevzuat eksikliği ve Banka’nın bu
konuda kapasite yeterliliği olmasına rağmen denetlememektedir. Bu
denetimin eksikliği, Banka’dan temin edilen kredilerin ekonomik, verimli ve
etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı bakımından değerlendirme
yapabilmeye engel teşkil etmektedir.
Aynı sorun Banka için de geçerlidir. Banka mali bakımdan Bağımsız
denetim şirketleri tarafından denetlenirken, temin ettiği kredilerle ilgili bir
performans denetimi bulunmamaktadır. Bu denetim eksikliği de; kredileri
kullananların ve Banka’nın yapılan faaliyet ve uygulamaların döngüsü içinde
Banka’nın sorumluluk ile performansının değerlendirilmesine, bu
değerlendirmelerden çıkarılacak derslerin ve önerilerin takip eden dönemlere 174 Kaya, (b) a.g.m., s.45 175 Hazine Müsteşarlığı Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı, 2006 Yılı Faaliyet Raporu,
Ankara, Nisan 2007, s.56
87
aktarılmasına, netice olarak tarafların performanslarını arttırmaları
hususlarında engel teşkil etmektedir.176
— Bazı projelerde danışmanların önemli katkıları olmakta, ancak
çoğunlukla yabancı olan danışmanların sağladıkları fayda projeye olan
maliyetlerinin altında kalmaktadır. Önemli bir maliyet oluşturduklarından
esaslı bir fayda-maliyet analizi yapıldıktan sonra danışmana ihtiyaç olup,
olmadığı tespiti sonrasında danışman temini sağlanmalıdır. Ancak projelerin
çoğunda fayda-maliyet analizi yapılmamaktadır. Bu analizin yapılması
geçmiş projelerin performansını ölçeceği gibi yeni projelerin hayata
geçirilmesine de yön verecektir.
4.1.2. Dünya Bankası Kredilerinin Türkiye’nin Tarım Politikaları Üzerine Etkileri
Tarım sektörünün tüm Dünyada önemli kılan nedenlerden en önemlisi
toplumların temel gıda ihtiyaçlarını karşılamış olmasıdır. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler tarım sektörünün kendi ülkeleri için stratejik sektör
kapsamına alarak kendi ülke gücü ve kapasitesi çerçevesinde korumaya ve
geliştirmeye çalışarak kendi kendine yeterli dışa daha az bağımlı hale
getirmeye çalışırlar. Aynı zamanda Dünya gıda pazarlarında etkin olmanın
yollarını aramaya çalışmakta ve bu yönde kendi tarım sektörlerini korumaya
çalışmaktadırlar. Tarım sektörü doğal şartları gereği çok hassas konumda
olması nedeniyle bütün ülkelerde yaşandığı gibi Türkiye’de de yaşanan
ekonomik krizler ve olumsuz tablolar karşısında ciddi oranda etkilenmektedir.
Buna rağmen tarım sektörü çoğu ülkelerde göz ardı edilmekte ve gerekli olan
önemi görmemektedir.
Tarım politikaları ve araçlarının belirlenmesinde çeşitli faktörler
etkilidir. Diğer ülkelerde tarım politikaları kanunlarla belirlenirken, ülkemizde
tarım politikaları iktidara gelen hükümetlerin kendi parti programlarına göre
176 Çelik, a.g.m.,s. 123-124
88
belirlenip uygulanmaktadır. Bazen aynı hükümetten bulunan bakanların farklı
politikalar uygulayabilmektedir.177.
Türkiye’de siyasiler ve sorumlular, ekonomide yaşanan krizlerde ve bu
krizlerden çıkış yolu ararken gözden çıkardıkları ilk sektör tarım sektörü
olmuştur. Bütçede tarıma ayrılan pay kesilmiş veya IMF ve DB ile yapılan
kredi anlaşmalarında tarım sektörü pazarlık konusu yapılmıştır.
Türkiye iklimi ve coğrafyası bakımından çeşitli tarım ürünlerinin
üretilmesine uygun bir ülkedir. Ancak uygulanan politikalar sebebiyle çiftçi
üretimden uzaklaşmakta buda ihracatın azalmasına ithalatın ise artmasına
sebep olmaktadır. Son yıllarda tarım arazisi olmaktan çıkan 1 milyon hektarın
üzerinde arazi; 2 milyonun üzerinde tarımdan uzaklaşan çiftçi
bulunmaktadır.178
Türkiye’de, 1960–1980 yıllarında tarımsal girdi sübvansiyonlarına,
yüksek düzeyli destek fiyatlarına ve düşük faizli tarımsal kredilere dayalı
tarım politikası uygulamaları, yaşanan enflasyonun temel nedenlerinden biri
olarak görüldüğünden 24 Ocak 1980 İstikrar Politikaları öncelikle tarım
sektörü için bir dönüm noktası olmuştur. Döviz darboğazını aşmak ve
piyasalara canlılık kazandırmak adına getirilen istikrar tedbirleri, kamu
kesiminin desteklenmesinin en düşük düzeyde tutulmasını hedeflemekteydi.
İstikrar tedbirlerinin tarımla ilgili ilk uygulaması, Ocak 1980’de gübre
fiyatlarında yapılan önemli miktardaki artış, akabinde, diğer girdilere sağlanan
destekler aşamalı olarak kaldırılmış, dışa bağımlı modern girdi fiyatları ise
serbest döviz kuru çerçevesinde piyasalarda dalgalanmaya bırakılmış, tarıma
verilen kredilerin kullanım şartları zorlaştırılmıştır. Aynı zamanda fiyat
desteğinin düşürülmesi ile birlikte desteklenen ürün sayısı da yarıya
177 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, a.g.m.,s. 52 178 Necdet Oral, “Tarımda Rekor Dış Ticaret Açığı”, Şubat 2009, Bianet Bağımsız İletişim
Ağı, “Erişim” http://bianet.org/bianet/bianet/112305-tarimda-rekor-dis-ticaret-acigi, 12 Ekim 2012, s.1
89
indirilmiştir. 179 Bu da tarım sektöründe önemli sayılabilecek istikrarsızlığa yol
açmıştır. Bu istikrasızlığın en büyük nedeni işlemler yapılırken kısa ve orta
vadede meydana gelebilecek olumsuzluklar dikkate alınmamış, doğabilecek
boşluklar önceden hesaplanmamıştır. Eğer ekonomik ve toplumsal refah
açısından yararlı olacaksa tabi ki destekler de kaldırılır, özelleştirme de
yapılır. Fakat bunun temelleri oluşturularak ve ön görülecek olumsuzlukların
önlemleri alınarak yapılmalıdır.
Bu dönemde uygulanan IMF istikrar programları ile, Et ve Balık
Kurumu (EBK) ve Kuruma ait kombinalar 1995–2000 yılları arasında, Süt
Enstitüsü Kurumu (SEK) ve Kuruma ait işletmeler 1993–1998 yılları arasında,
Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK), Yem Sanayi (YEMSAN) arsa
bedellerinin bile altında olan çok düşük fiyatlarla özelleştirilmiştir. EBK ve
SEK’e ait kombinaların özelleştirilmesi sonucunda, besi hayvanı ve süt
üreticileri için pazar güvencesi ortadan kalkmış, piyasada fiyat istikrarsızlığı
oluşmuş, et ve süt ürünleri arzında dalgalanmalar meydana gelmiştir. Bu
durum hayvan yetiştiriciliğinde dolayısıyla hayvansal ürünlerde azalmaya ve
yoksullaşmaya sebebiyet vermiştir. Banka’nın araştırmasına göre, Türkiye
1980–2000 yıllarında dünyada kentleşme oranı en yüksek olan üçüncü ülke
olmuştur. Ancak, bu durum sanayi sektörünün tarım sektöründen iş gücü
transferi şeklinde olmamış, uygulanan politikalar sonucu çiftçinin üretimden
uzaklaşması ve iş bulurum umuduyla şehre göç etmesi ile ortaya çıkmış,
buda şehirlerde varoşların doğmasına sebep olmuştur.180
IMF ile Aralık 1999’da imzalanan anlaşma ile tarımda yeni bir
dönüşüm amaçlanmıştır. Kısaca, IMF ve Dünya Bankası’na verilen Niyet
Mektuplarında Devletin tarımsal alandan çekilerek tarımsal KİT’leri
özelleştirilmesi ve TSKB’ lerin de bu bağlamda özerk hale getirilmesi
Türkiye’nin tarımına ilişkin taahhütleri arasında yer almıştır. Bu taahhütle 179 Ahmet Şahinöz ,(b) Türkiye Ekonomisi, Ankara , İmaj Yayıncılık, 2001,s.162-163 180 Gökhan Günaydın, (b) “Türkiye Tarımı Ve Değişme Eğilimleri”, 2008, “Erişim”
http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=8875&tipi=38&sube, 13 Ekim 2012, s. 6
90
mevcut destekleme politikaları tasfiye edilerek Tarım Reformu Uygulama
Projesi hayata geçirilmiştir. Bu proje ile, ihtiyaç duyulan tarım reformu
çerçevesinde ülkelerin ekonomilerinde önemli yer alan tarım ürünlerinde
kendi kendine yetebilen, geleneksel ürünler yerine yüksek verim elde
edebilecek ve rekabet edebilecek ürünlerin üretilmesini sağlamak, üretimin
piyasa fiyatlarından etkilenmeyeceği politikalar geliştirmek hedeflenmiştir.
Uruguay Sözleşmesinin tarım ürünleri ile ilgili düzenlemesinde, tarım
ürünleri piyasalarında liberalizasyonuna geçişin adımları atılarak DGD
politikaları geleneksel destekleme politikalarının yerini almıştır. Ülkemizde,
TRUP kapsamında DGD politikalarına geçiş, tarım sektöründe uygulana
politikaların kapsamlı bir değişimin yapıldığı sürecin ilk basamaklarıdır.181
TRUP, 2000–2008 döneminde yürütülen yapısal dönüştürme programı
olarak iktidara gelen hükümetler tarafından kararlı bir şekilde uygulanmıştır.
Uygulanan bu projenin en önemli bileşeni olan DGD sistemi, Türkiye’de tarım
sektörüne ait dengeleri (Tarımsal üretim-İstihdam) bozmuştur. Bunun sonucu
olarak güçsüz ve edilgen bir çiftçi kesiminin varlığına sebebiyet vererek tarım
dışına itmiştir. DGD bileşeni çerçevesinde ülkemizde tarımı destekleyen
kamu kurum ve kuruluşların özelleştirilmesi, TSK ve TSKB’lerin eski güçlerini
kaybetmesini sağlanarak tasfiye edilmelerinin yolu açılmıştır.182
“Türkiye’de 2006’da çıkarılan Tarım Kanunu, çiftçiye verilecek
desteklerin milli gelire oranının %1′den az olamayacağını söylemekte iken
çiftçinin milli gelire yaptığı pay %10 civarında aldığı pay ise %0,5’tir; %1 bile
değildir. Avrupa’da ise çiftçi, hemen hemen milli gelire yaptığı katkı kadar
destek almaktadır.”183
181 Uzun, a.g.m. ,s. 612 182 Oral, a.g.m., 183 Ahmet Atalık, “Köylü Milletin Efendisiydi Ya Şimdi?”, Mart 2011,”Erişim”
http://ekolojikureticiler.org/index.php/ahmet-atalk/287-koeylue-milletin-efendisiydi-ya-imdi, 12 Eylül 2011
91
DGD sisteminin işlevinin bitmesi ve sistemden çıkması üzerine 2010
yılında yeni politika olan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli’nin
uygulamasına başlanmıştır. Bu model çerçevesinde ülkenin yeryüzü, toprak
yapısı ve iklim şartlarına bakılarak 30 ayrı havzaya ayırmış ayrılan bu
havzalar için ayrı ayrı belirlenmiş ürünlere pirim desteği vermeyi
hedeflemiştir. Bu model her ne kadar ürünlere prim verse de arazideki
verimlilik yerine beyan edilen ürün miktarı baz alınacaktır. DGD sistemi
mantığı bu modelde de sürdürülmektedir. Bu durum ise çiftçinin tarımdan
kopmasına sebep olmuş, 2000 yılında ülkede 7,8 milyon çiftçi var iken, 2011
yılı içerisindeki çiftçi sayısı 6,1 milyona gerileyerek tarım sektöründe 1,7
milyon çiftçi kopuşu olmuştur. 184
Yıllara Göre Sektörlerin Payı
8.321 8.089
3.979
6.1435.6835254
5016486749075154
5713
7.1657.4587.769
7.89482498596
8735
90788.690
7.606
8.4169.205 9.526 9.388
6.3805.927
4.130
4.4414.4184.269
41783919
3.8463.954
3.7743.810
3.996
5.090
3.4753.3093.283
3.0963.408
2.8793.032
2.6572.806
1.238
1.23912491241
12311196
1107966
965958
1.1101.364
1.4531.391
1.3741.386
1.2911.274
1.2111.114
1023926985
1012
11.587
10.98510.644
10.49510.32710.051
96289033
9.171
8.9848.5518.637
7.8567.4087.162
7.1067.053
6.7646.345
6229
63375714
5687
8.164
0
2000
4000
6000
8000
10000
12000
14000
19881989
19901991
19921993
19941995
19961997
19981999
20002001
20022003
20042005
20062007
20082009
20102011
Yıllar
Sekt
ör D
eğer
leri
(kiş
i)
Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler
Grafik 3: Yıllara Göre Sektörlerin Payı
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=25gov.tr, 12 Eylül 2012
Grafik 3’de görüldüğü gibi, 1988–2001 yılları aralığında tarım
sektörünün istihdama katkısı dalgalı bir seyir izlerken, 2001 yılında DGD
uygulamaları ile tarım sektöründe sert düşüşler yaşanmaya başlamıştır. 2001
184 Oral, a.g.m.
92
yılında tarım sektörünün istihdamdaki payı %36 iken, 2011 yılında bu oran
%12’lik bir düşüşle % 24 seviyelerine gerilemiştir. Yine aynı bu dönemlerde
hizmet sektörünün istihdama katkısı 1988–2001 yılları arası sabit bir artış
seyri izlemiş, 2001- 2011 yılları arasında ise bu artış hız kazanmıştır. Bu
dönemde hizmet sektörünün istihdama katkısı 2001 yılında %39
seviyesindeyken 2011 yılında %46 olmuştur. Yine bu aynı dönemlerde
sanayi sektöründe de artış yaşanmıştır. Avrupa ülkelerinde tarım sektörünün
istihdama katkısı ortalama %5-%6 civarında seyretmektedir. Bu da
Türkiye’de ki tarımın istihdama olan katkısının halen çok yüksek olduğunu
göstermektedir.
DGD uygulamaları ile desteklerin üretim yerine arazi büyüklüğüne
göre verilmesi, küçük arazi sahiplerinin bu uygulamadan faydalanmalarını
sınırlı veya yetersiz kılmıştır. Devlet desteğine ihtiyaç duyan küçük tarım
işletmeleri yeteri destek alamadıklarında ve serbest piyasa koşulları altında
rekabet yapma özelliği az olduklarından zarar etmeleri kaçınılmaz olmuştur.
DIŞ TİCARETTE TARIM ÜRÜNLERİ İTHALAT VE İHRACAT PAYLARI
3,62 3,44
2,59
1,89
9,258,72
7,71
6,28
4,454,00
4,514,05
2,18
3,09
3,193,75
4,314,73
4,63
3,373,16
2,563,05 3,12
3,60
4,845,95
8,94
4,25
3,462,97 3,10
3,824,32
0,00
1,00
2,00
3,00
4,00
5,00
6,00
7,00
8,00
9,00
10,00
1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012
YILLAR
PAY
OR
AN
I (%
)
İthalattaki Tarım Payı (%) İhracattaki Tarım Payı (%) Grafik 4: Dış Ticarette Tarım Ürünleri İthalat ve İhracat Payları
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt 12 Eylül 2012
93
Ayrıca, 2010 yılında 12 aylık ortalamalara göre TÜFE yüzde 8,6 arttı.
Buna karşılık kırsal mazot, sığır yemi ve kompoze (20.20.0) gübredeki artış
oranı yüzde 20'yi buldu. Çiftçinin eline geçen fiyatlar çeltik, arpa, kuru fasulye
ve mercimekte geriledi; buğday, mısır, ayçiçeği ve şekerpancarında ise
enflasyon artışının gerisinde kaldı. Yani tahıl ve baklagil üreticileri maliyetleri
karşılayamadılar.185
Grafik 4’de görüldüğü gibi, tarım ürünlerindeki ihracat payı, 1996
yılında %9.25 iken, bu oran 2000 yılına kadar sürekli düşüş izlemiş ise de,
2001 yılında %6.28’lik bir oranla hafif bir artış seyretmiştir. 2008 yılına kadar
dalgalı bir seyir izlemekle beraber sürekli bir düşüş yaşanmış ve 2008 yılında
tarım ürünleri ithalatı ve ihracatı payları başa baş noktasına gelmiştir. İhracat
payı 2012 yılına kadar dalgalı bir seyir izlerken tarım ürünleri ithalat payı
2006 yılından itibarı ile artan bir seyir izleyerek 2012 yılı itibariyle ihracat payı
oranlarına eşit duruma gelmiştir. Tarım ürünleri ihracat payı ithalat payından
yüksek bir seyir izlerken bu durum ihracat payı aleyhine değişim göstermeye
başlayarak tarım ürünlerinin dış ticaret dengesi olumsuz olarak değişmiştir.
Dış ticaret dengesinde oluşan olumsuz yansımanın önemli
sebeplerinden birisi temel gıda ve sanayi ürünlerinin üretiminde yaşanan
düşüştür. Tablo 16’da görüldüğü gibi, buğday üretiminde 1996 yılında 18.500
milyon ton üretilirken bu üretim miktarı yıllara göre çok fazla bir değişim
göstermemekle birlikte dalgalı bir seyir izlemiş, 2011 yılında da 21.800 milyon
ton üretilmiştir. Fasulye üretimin de ise 1996 yılın da 230 bin ton üretilmişken
yıllar bazında üretimde sürekli düşüş olmakla birlikte 2007 yılında sert bir
düşüşle 154 bin ton üretilmiş, 2011 yılında ise üretim miktarı 200 bin ton
olarak gerçekleşmiştir. Nohut üretiminde 1996 yılında 732 bin ton üretim
yapılmışken bu oranda yıllar bazında sürekli düşüş yaşanmış ve 2011 yılında
487 bin ton ile en düşük üretim gerçekleşmiştir. Mercimek üretiminde 1996
yılında 520 bin ton üretilirken bu üretim sonraki yıllarda dalgalı bir seyir
izlerken, 2011 yılı itibarıyla 380 bin ton üretilmiştir. Sanayi sektöründe 185 Oral, a.g.m.,
94
kullanılan şeker pancarı üretimi 1996 yılında 14.543 milyon ton üretilirken
1998 yılında 22.282 milyon tonla en yüksek üretim seviyesine ulaşmış,
sonraki yıllarda sürekli düşüş yaşanmış ve 2016 yılında 16.126 milyon ton
seviyesine gerilemiştir. Tütün üretiminde ise, en fazla üretim 1997 yılında 286
bin ton olarak gerçekleşmiş sonraki yıllarda sürekli üretim miktarında düşüş
yaşanmış ve 2011 yılında 55 bin ton üretim gerçekleşmiştir.
Tablo 16: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları
Yıl
Üretim
Buğday
(Mil.
Ton)
%
Fasulye
(Bin
Ton)
%
Nohut
(Bin
Ton)
%
Mercimek
(Bin
Ton)
%
Şeker
Pancarı
(Mil
Ton)
%
Tütün
(Bin
Ton)
%
1996 18.500 0.97 230 0.92 732 1.22 520 1.07 14.543 1.15 225 2.00
1997 18.650 0.98 235 0.94 720 1.20 410 0.84 18400 1.45 286 2.55
1998 21.000 1.10 236 0.94 625 1.04 440 0.90 22.282 1.76 251 2.2.3
1999 18.000 0.94 237 0.94 560 0.93 300 0.61 17102 1.35 243 2.17
2000 21.000 1.10 230 0.92 548 0.91 280 0.57 18821 1.49 200 1.78
2001 19.000 1.00 225 0.90 535 0.89 460 0.94 12632 1.00 144 1.29
2002 19.500 1.02 250 1.00 650 1.08 500 1.03 16523 1.30 152 1.36
2003 19.000 1.00 250 1.00 600 1.00 485 1.00 12622 1.00 112 1.00
2004 21.000 1.10 250 1.00 620 1.03 480 0.98 13517 1.07 133 1.19
2005 21.500 1.13 210 084 600 1.00 520 1.07 15181 1.20 135 1.20
2006 20.010 1.05 195 078 551 0.91 580 1.19 14452 1.14 98 0.87
2007 17.234 0.90 154 061 505 0.84 508 1.04 12414 0.98 74 0.66
2008 17.782 0.93 154 061 518 0.86 106 0.21 15488 1.22 93 0.83
2009 20.600 1.08 181 072 562 0.93 275 0.56 17274 1.36 81 0.72
2010 19.674 1.03 212 085 531 0.88 422 0.87 17942 1.42 53 0.47
2011 21.800 1.14 200 080 487 0.81 380 0.78 16126 1.27 55 0.49
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt, 12 Eylül 2012
Tablo 16’de üretim miktarları verilen tarım ürünlerinin 1996 yılında ülke
nüfusu yaklaşık 61 milyon iken üretilen ürün miktarları ile 2011 yılında ülke
95
nüfusu yaklaşık 74 milyon iken üretilen ürün miktarları bu geçen süre
içerisinde ya değişim göstermemiş ya da giderek ciddi oranlarda düşüş
göstermiştir.
Yıllara Göre Hububat Üretimi
0
100 000
200 000
300 000
400 000
500 000
600 000
700 000
800 000
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012
Yıllar
Üre
tim(t
on)
FasulyeNohutMercimekTütün
Grafik 5: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_,13 Eylül 2012
Yıllara Göre Buğday Şeker Dağılımı
0
5 000 000
10 000 000
15 000 000
20 000 000
25 000 000
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012
Yıllar
Mik
tar
(ton
)
BuğdayŞekerPancarı
Grafik 6: Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları
Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları
Tarım Ürünlerinin Yıllık Üretim Miktarı ve Oranları
96
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_, 13 Eylül 2012
Tablo 16’de verilen başlıca tarım ürünlerinden buğday, fasulye, nohut,
mercimek, şeker pancarı ve tütünü yıllık üretim miktarları ve oranları Grafik 5
ve Grafik 6 üzerinde gösterilmiştir. Bu grafiklerde gösterilen ürünlerin
üretiminde dalgalı veya düşüş şeklinde bir seyir izlenmiştir. Bu istikrarsız
üretim şekli yıllar itibarıyla artış gösteren nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzaktır. Tablo 17’de verilen yıllara göre nüfus artış oranlarından Türkiye
nüfusunun her yıl artış gösterdiği görülmektedir. Türkiye nüfusu 1996–2011
yılları arasın da geçen 16 yıllık sürede yaklaşık 14 milyon artış göstermiştir.
Tablo 17: Yıllık Nüfus Artışları ve Oranları
Yıllar Yıl Ortası Nüfus
(Milyon)
Nüfus Artış
Oranı (binde)
1996 60.671 15,0
1997 61.582 14,7
1998 62.464 14,4
1999 63.364 14,1
2000 64.252 13,8
2001 65.133 13,5
2002 66.008 13,2
2003 66.873 12,8
2004 67.723 12,4
2005 68.566 12,2
2006 69.395 11,9
2007 70.215 11,7
2008 71.095 13,4
2009 72.050 13,3
2010 73.003 13,0
2011 73.950 12,8
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt, 13 Eylül 2012
97
Grafik 7’de görüldüğü gibi, üretilen ürün miktarları nüfus artış oranıyla
karşılaştırıldığında bu ürün miktarları nüfus artış oranının altında kalmıştır.
Dolayısıyla nüfus artış oranı ile üretim miktarı arasında ters bir orantı
oluşmuş bu durum göstermektedir ki, ülke nüfusunun ihtiyacı olan tarım
ürünlerinin dışardan temin edilmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu da ithalatın
artmasına ve ülkenin kaynaklarının dışarıya aktarılmasına sebebiyet
vermiştir.
Yıllık Nufus ve Tarım Ürünleri Artış Oranlarının Karşılaştırılması
0
0,3
0,6
0,9
1,2
1,5
1,8
2,1
2,4
2,7
3
1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012
Yıllar
Yıllı
k A
rtış
Değ
eri(%
)
Buğday Fasulye Nohut Mercimek Şeker Pancarı Tütün Nufus Artış
Grafik 7: Yıllık Nüfus ve Tarım Ürünleri Artış Oranlarının karşılaştırılması
Kaynak: Tüik, (Erişim) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_, 13 Eylül 2012
Ülkemizde ithalatın artmasını en büyük etkenlerinden biri DB, IMF ile
yapılan kredi anlaşmaları çerçevesinde verilmiş olan taahhütlerdir. Türkiye’de
tarım sektörünü oluşturan işletmelerin çoğu küçük işletmelerdir. Bu işletmeler
genelde geleneksel tarım yapan aile işletmeleri olup sermayeleri ve
kapasiteleri küçük işletmeler olduğundan serbest piyasada rekabet güçleri
düşüktür. Ayrıca oluşabilecek olumsuzluklardan etkilenen korunmaya ihtiyaç
98
duyan işletmelerdir. DB’nın 2008 yılında yayınladığı Kalkınma için Tarım
raporunda küçük tarım işletmelerinin ve çiftçilerin korunup desteklenmesi
durumunda ülkelerin ekonomik krizlerden çıkabileceğini söylemiştir.
Türkiye’de tarım sektörünün çoğunluğu küçük işletmelerden
oluştuğundan girdi sübvansiyonlarının bu işletmeler yerine büyük işletmelere
katkısı olmaktadır. Sübvanse edilen girdilerden olan gürenin toplam maliyet
içindeki payı %15, tohumun payı %8 altındadır. Bu da tohum ve gübrenin
finanse edilmesi halinde dahi üreticinin maliyet düşüşü %18’dir.186 DGD
sisteminden faydalanmak için yapılan işlemlerin maliyeti küçük işletmeler ve
çiftçilere masraflı gelmekte ve elde edecekleri destekleme yardımlarından
düşük olacağından küçük çiftçiler ve işletmeler sisteme uzak durmakta aslan
payı yine bu sistemde de büyük işletmeler almaktadır.
Türkiye’de tarımsal destekleme politikalarında değişiklik bir ihtiyaç
olarak kendini dayatmış ise de, sadece IMF ve DB istediği için bu
değişiklikleri gerçekleştirmek son derece yanlış olmuştur. Halbuki bu konuda
ciddi çalışmalar yapıldıktan sonra, TRUP projesi ile birlikte uygulanabilecek
bir ulusal reform paketi hazırlanarak proje uygulansaydı, uygulanan reform
politikasının etkinliğini artırabilirdi. TRUP projesi kapsamındaki DGD
uygulaması Türkiye’de çiftçiyi fakirleştirip çiftçilikten uzaklaştırmış sadece
büyük tarım işletmelerine fayda sağlamıştır. Küçük İşletmeler zamanla
edilgen hale gelmişlerdir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu destek sistemi tek
başına uygulanmamaktadır. Türkiye’de çoğu arazinin kayıt altına
alınamadığı, tarımsal arazilerin genellikle küçük işletmelerden oluştuğu
dikkate alındığında bu destek sisteminin tarımın problemlerine bir çözüm
olamayacağı anlaşılmaktadır.
186 Oral, a.g.m.
99
Dünya Bankası tarafından tarım reformu raporu incelendiğinde başlıca
şu sonuçlar belirtilmektedir.187
—“2002 ve 2003 döneminde suni güre ve kimyasal ilaç kullanımı
%25–30 düşmüştür,
—Çiftçilerin bu dönemde net zararı 4 milyar ABD doları olmuştur,
—Tarım kredilerinin faiz oranları artarak negatiften pozitife dönmüştür,
—1999–2001 arası, üretilen tarım ürünlerin brüt değeri %16 azalmıştır,
— Çiftçiler kredi borlarını gelirlerindeki düşüş, yüksek faiz oranları ve
bazı çiftçi borçlarının af edilmesinden dolayı ödememişlerdir,
— 1997–2002 döneminde ithalat/ihracat artmışsa da tarımsal ürünlerin
ithalat/ihracattaki payı düşmüştür,
— 1999–2001 döneminde bütün tarım ürünlerinde hektar başına
üretim dolar bazında %28 düşmüş, bu düşüş %13’le bakliyatta,%38’le
pamuk, şeker pancarı, tütün gibi ürünlerde meydana gelmiş. Meyve
değerinde hektar başına %29 düşüş yaşanırken, hububatta %22, sebzede
%23 değer kaybı olmuştur. Aynı dönemde hektar başına %40 dolar bazında
katma değerde düşüş olmuştur. Bu dönemde hektar başına katma değer
dolar bazında yaklaşık %40 düşmüştür.”
Raporda da görüldüğü gibi uygulanan projeler, zaten zor durumdaki
tarım sektörünü iyice zora sokmuştur. TRUP projesi ile geleneksel
destekleme sistemi değiştirilerek DGD sistemine geçilmiş, bunun alt yapısını
oluşturmak için de çiftçi kayıt sisteminin getirilmesi ve TSK’lerin ve birliklerinin
yeniden yapılandırılması hedeflenmiş ancak, bunlardan çiftçi kayıt sisteminin
oluşturulmasında nispeten başarı sağlanabilmiş ise de, DGD sistemi çiftçinin
tarımdan uzaklaşmasına ve tarım sektörü üzerinde tahribatlara yol açmıştır. 187 Yalçınkaya, a.g.m., s.111-112
100
Türkiye tarımının içine girdiği sorunları kısaca özetlersek, 188
— Tarımda arzın esnek olmaması tarımsal ürün fiyatlarının enflasyona
rağmen artmamasına, buna karşılık girdi fiyatları düşmediğinden kırsal
kesimin yoksullaşmasına sebep oldu.
—Tarımsal üretimdeki artış nüfus artış hızının altında kaldığından
tarımsal ürün ithalatı arttı.
— Tarımda yoksullaşan çiftçilerin kentlere göçü hızlandı kentlerde de
sanayi gelişmediğinden bu nüfus işsiz kaldı, bu da varoşları oluşturdu.
— Türkiye tarımsal dış pazarlarını kaybetmeye başladığı gibi kendi iç
pazarını da denetleyemez ve koruyamaz hale geldi.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; DGD
sisteminin Türkiye’de uygulanması tarımda üretimi ve verimliliği arttırıcı bir
etkisi olmadığı gibi tarımı teşvik edici özelliği de yoktur. DGD uygulamasının
planlaması aşamasında gelir düzeyi düşük çiftçileri desteklemek hedeflenmiş
ise de, projenin uygulanması aşamasında gelir düzeyi düşük çiftçiden ziyade
büyük tarım işletmeleri ve çiftçileri daha fazla faydalanmışlardır.
4.2. TÜRK TARIMININ GENEL SORUNLARI ÜZERİNE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Osmanlı İmparatorluğundan büyük oranda kendi imkânları ile
verimlilikten uzak tarım yapan büyük bir nüfus devralan Cumhuriyetten bu
yana ülkemizde tarımın önemini korumaya devam ettiğini ve nüfusun büyük
bir oranını istihdam ettiğini bu nedenle de önemli bir yere sahip olduğu
görülmektedir. Sanayileşme ile birlikte tarımda istihdam edilen nüfusu
azaltmaya yönelik yapılan birçok çabaya rağmen halen nüfusumuzun büyük
bir kısmı tarımda istihdam edilmektedir.
188 Kaymakcı, a.g.e., s.6
101
Tarım ve gıda sektörü ekonomik ve sosyal boyutları bakımından
sadece Türkiye’de değil Dünyada da önemli ve sorun arz eden ana
sektörlerdendir. Türkiye’nin belirtilen sektörlerdeki sorunları; yapısal
sorunların çözülmemiş olması, sanayi ve tarım dengesi sağlanamamış
olması sebebiyle kronik bir hal almıştır.
Son yıllarda uygulanan tarım politikaları üreticileri memnun etmemekle
birlikte üretimi de teşvik etmemektedir. Tam tersine üretimden vazgeçmeye
yöneltmektedir. Bu tablonun oluşmasına eldeki kaynakların yetersizliği ve DB
destekli IMF reçeteleri neden olmuştur. Amaçsız politikalar, yetersiz
kaynaklar bu noktaya gelmekte önemli bir nedendir. Ülkemiz koşullarında
tarımsal işletmeler genelde toprağı az olan küçük işletmelerdir. Bu işletmeler,
pazar için üretemediğinden sermaye birikimleri yetersizdir. Küçük işletmeler
yapısından dolayı destekleme yardımlarından yararlanamamaktadır. Bu gibi
nedenlerden dolayı tarım üreticilerinin gelir düzeyi düşüktür. Ayrıca, tarımda
kullanılan teknolojinin yetersizliği, kalitenin ve verimliliğin düşmesine yol
açmış, bu da uluslararası arenada mallarımızın rekabet gücünü azaltmıştır.
Tarımsal politikalara göre en çok uyulması gereken ilkeler, uygun
teknoloji ve politika araçlarını kapsayarak ve çiftçileri cesaretlendirerek
pazarlama gücünü arttırmak, gıda sektöründe araştırmalar yaparak çevresel
bilinci sağlayıp üretici ve tüketicilerle tarımsal gelişmeyi sağlamaktır.189 Ancak
ülkemizde teknoloji düzeyinin düşük olması ve yaşanan krizlerden çiftçilerin
büyük yara alması ve pazarlama sorunlarının hâlâ ciddi boyutlarda
olmasından dolayı tarımsal gelişme sağlanamamıştır.
Tüm bu sorunlara rağmen, yapılacak pek çok çözüm önerileri
bulunabilir.
— Uygulamaya konulacak olan politikalar günlük kısa dönemli sorunlar
189 “Future of Agriculture In The World And In Turkey”, State Planning Organization,
General Directorate Of Economic Sectors And Coordination Department Of Agriculture And Food (SPO), June 1999, s. 5
102
çerçevesinde oluşturulmamalıdır. Bu politikalar bilimsel araştırmalara dayalı
politik çıkarlardan uzak uzun süreli politikalar olmalıdır,
— Uygulanacak politikalar tek elden bir kurum veya organizasyon
tarafından yönetilmelidir,
— Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları tarım politikalarını özellikle ihracat
sübvansiyonları ile ithalat kotaları hakkındaki politikalar takip edilmelidir,
— Tarım bölgelerine tarımsal sanayiler kurarak kırsaldan kentlere
göçün azaltılması engellenmelidir,
— Tarım sektörünün ekonomiye olan katkısı belirlenerek, ekonomik
veriler istatiksel olarak toplanmalı ve bu veriler ışığında politikalar
oluşturulmalıdır,
— DGD sistemi kapsamında verilen destekler yanında çiftçilerin
serbest piyasa koşullarında rekabet gücünü korumak amacıyla, taban fiyatı,
destekleme alımları, ihracat teşvikleri, girdi sübvansiyonları ve kredi ayrıcalığı
gibi desteklerden uygun olanların devreye sokulması,
— Sulama problemleri çözülmeli ve sulama için elektrik fiyatları
düşürülmelidir,
— Tarım işletmelerinin en önemli maliyet girdileri olan mazot ve gübre
fiyatlarını enflasyon karşısında koruyarak destekleme politikalardan
yararlanamayan küçük işletmelere dolaylı destek sağlanmalıdır,
— Düşük fiyatlı ürünlerin ülkeye girişi kesinlikle önlenmeli, yerli üretici
korunmalıdır,
— Türk Çiftçisinin eğitim seviyesini yükselterek geleneksel tarımdan
çıkarıp modern tarım yapmalarını sağlamalıdır,
— Serbest piyasada koşullarından küçük tarım işletmelerini korumak
103
amacıyla örgütlemek ve kooperatif kurmaları yönünde teşviklerde
bulunmalıdır.
Bu önerilerin bazılarını Faruk Yücel şöyle sıralamıştır.190
— “Çiftçiye verilen kredilerin vadesi uzatılmalı, özellikle yetiştirilen
ürünün hasat zamanı sonuna denk getirilmelidir.
— Çiftçilerden katma değer vergisi alınmamalı, daha evvel alınanlar
ise iade edilmelidir. Çünkü katma değeri zaten tüketici ödemektedir.
— DGD’ den küçük üreticiler de tam olarak yararlanmalı ve özellikle
ürünün ekiminden önce bu destek sağlanmalıdır. DGD’den faydalanmak
isteyen çiftçiler, arazilerini tapulaştırmalıdır. Çiftçilerden tapu intikallerinde
alınan vergi, resim ve harçlar alınmamalı ya da daha sonraya ertelenmelidir.
— Çiftçilerin durumu iç açıcı olmadığından çoğu emeklilik primini ya da
Bağ–Kur primini ödeyememektedir. Bu primler devlet tarafından
karşılanmalıdır.
— Sınır ticaretinde güvenlik önlemleri sıkılaştırılmalı, çiftçilerimiz
haksız rekabete karşı korunmalıdır.
— Devlet tarafından üretim artışını sağlayan girdilerin ve teknolojinin
kullanımı teşvik edilmelidir.
— Destek uygulamasının daha etkili ve daha verimli hale gelebilmesi
için, kaynak kullanımına tahsis edilen kaynakların azaltılması, buna karşılık
nakit desteklerin arttırılması gereklidir.”
— Gülcan Eraktanın önerilerinden biri de, “hangi tür tarım politikası
önlemi uygulanırsa uygulansın, önemli olan politikalardan yararlananların
seçiminde ve denetlenmesinde hata yapılmamasıdır. Devlet desteklerinde
190 Faruk Yücel, Anlatamadım, Ankara, Özyurt Matbaacılık, yayın no 205, 2001, s.125
104
kaçaklara ve yanlış uygulamalara imkân vermeyecek şekilde, desteklerden
yararlananlara kadar, desteklemede çalışanların da denetimi amacıyla, Tarım
Köyişleri Bakanlığı içinde iyi yetişmiş, yetkili, sorumlu ve konusunda uzman
çok geniş ve güçlü bir denetleyici kadronun oluşturulması zorunluluğu vardır.
Buda, önce bu denetici kadroları eğitecek eğiticilerin yetiştirilmesini gerektirir.
Eğitim, yetki ve sorumluluk sorunları aşılmadıkça yeni destekleme modelleri
arayışı fazla bir anlam taşımamaktadır.”191
Okan Gaytancıoğlu’nun çözüm önerileri de şunlardır.192
— “Makro düzeyde her bir üründe üretim ve ticaret politikaları ülkesel
düzeyde belirlenmelidir. Bu yapılırken konu ile ilgili olarak çalışan birçok kişi
ve kurumdan yararlanılmalıdır.
— Çevre sorumluluğu yüksek bir tarım politikası izlenmelidir.
Sürdürülebilir kalkınma kavramı özellikle tarıma dayalı sanayi sektöründe
geliştirilmeli, üreticilerin toprağın ve bitkinin ihtiyacı olan gübre ve ilaç
dışındaki girdileri bilinçsizce kullanmaları önlenmelidir.
— Tarımsal desteklemede, sanayisi hammadde sıkıntısı çeken, üretim
açığı olan ve birçok sektörle bağlantılı olan bazı ürünlerde “teşvik primleri”
ödenmelidir.
— DGD’ ye devam edilmelidir. Ancak hiçbir zaman bu uygulama tarımı
desteklemede kullanılabilen tek bir tarım politikası aracı olarak
düşünülmemelidir.
— Miras hukuku yeniden düzenleyerek tarım arazilerinin parçalanması
önlenmelidir. Arazi toplulaştırma çalışmaları da yasayla düzenlemelidir.
191 Eraktan, a.g.e., s.173 192 Okan Gaytancıoğlu, “Türkiye Tarımının Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Şubat
2009, “Erişim” http://www.tarimsalbilgi.org/forums/tarihte-tarim/turkiye-tariminin-temel-sorunlari-ve-cozum-onerileri/, 25Ekim 2012, s.2
105
— Politikalarda başta Üniversiteler olmak üzere sivil toplum
örgütlerinin görüşleri alınmalıdır.”
— Son olarak, Ali Eşiyok’un çözüm önerisi şudur, “Türkiye tarımının
sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın temel bileşeni olabilmesi için yatırım
planlaması ile sulanabilir alanların artırılması, arazi kullanım planlamasından
üretim deseni seçimine kadar rasyonel tercihlerin ortaya konması, üretici
örgütlenmesinden girdi temini ve ürün pazarlamasına kadar sürecin tüm
aşamalarında üretim ekseni olan, bilgi ve teknolojik gelişmeleri tarımsal
yapılara uygulayan, üretim maliyetlerini düşürerek verim değerlerini
yükselten, bunun sonucunda rekabet gücüne ulaşmış bir tarım sektörü hedefi
en temel, en kalıcı çözüm olacaktır.”193
193 Ali Eşiyok, “Kalkınma Sürecinde Tarım Sektörü Gelişmeler Sorunlar Tespitler Ve
Tarımsal Politika Önerileri”, , Türkiye Kalkınma Bankası A:Ş. Genel Araştırmalar Yayınları, Ankara, Cilt .2 Aralık 2004, s.65
106
SONUÇ
Tarım canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan
temel besin maddelerini üreten bir sektördür. Bu bakımdan ister gelişmiş,
ister az gelişmiş olsun, tüm ülkeler tarımsal faaliyette bulunmak
durumundadırlar. Tarım, sadece gıda maddeleri üretmekle kalmaz, aynı
zamanda istihdam, ihracat, sanayi sektörüne hammadde temini gibi
ekonomiye çeşitli katkılar da sağlar. İktisadi büyüme ve gelişme ile beraber
tarım sektörünün nispi önemi azalmakla birlikte, bu sektörün mutlak
öneminde herhangi bir azalma görülmemektedir.
Tarımsal üretim doğal şartlara bağlıdır. Üretim için uzun bir zaman
sürecine ihtiyaç duyulmakta ve bu dönemde bulaşıcı hastalık, sel felaketi,
don gibi olumsuzlukların görülmesi durumunda da üreticinin gelirinin bir kısmı
veya tamamı yok olabilmektedir. Dolayısıyla bu sektörde risk ve belirsizlikler
son derece fazladır. Tarımda sürekli üretim imkânı yoktur. Ayrıca bu ürünlerin
arz ve talep esneklikleri düşüktür. Tarımsal ürünlerin dayanıksız olması,
çabuk bozulması ve nakliye problemleri nedeniyle, bunların pazarlanmasında
çeşitli problemler yaşanmaktadır. Tarımın bu ve bunlara benzeyen özellikleri,
ayrıca bu sektörün stratejik ve vazgeçilmez bir öneme sahip olması nedeniyle
tüm ülkeler, çeşitli tarımsal destekleme politikaları uygulama ihtiyacı
duymaktadırlar.
Ülkeler ekonomik nedenlerden dolayı ve imkânlarının kısıtlı olması
sebebiyle kendi tarım sektörlerini destekleyecek finansmana veya kendi
ekonomik sorunlarından kurtulmak için dışarıdan desteğe ihtiyaç
duymaktadırlar. Bu sebepten dolayı ülkeler kendi ulusal tarım programlarını
oluştururken uluslararası ekonomik güçlerin etkisi altında kalabilmektedirler.
Bu uluslararası ekonomik güçlerin başlıcaları DB, IMF olarak sıralanabilir.
Bu uluslararası ekonomik güçler kendilerinden kredi talebin de
bulunan ülkelerle yaptıkları kredi anlaşmalarında bir takım programların
uygulanmasını şart koşmaktadır. İstikrar programları olarak da bilinen bu
107
anlaşmalarda yapısal uyum programları önemli bir yer tutmaktadır.. Bu
yapısal uyum programlarında tarım sektörü ile ilgili yapılması şart koşulan
birçok düzenlemelere geniş yer verilmektedir. Bu düzenlemelerin en
önemlileri; tarımsal desteklerin kaldırılması, tarımın piyasa ekonomisine
açılması ve tarıma destek sağlayan devlet kurumlarının özelleştirilmesi olarak
sıralanabilir.
DB ve IMF ile kredi anlaşması yapan bu ülkeler şart koşulan yapısal
uyum programları sonucu kendi tarım sektörlerinin serbest piyasa
ekonomisine açılması ve desteklerin kaldırılması ile zaten zayıf olan tarım
sektörlerini daha da zayıf hale getirmiştir. Tarım sektörlerini serbest piyasaya
zayıf bir konumda ve hazırlıksız olarak açan ülkeler çok geçmeden gelişmiş
ülkelerin tarım sektörleri ile rekabet edemez duruma gelmiş ve ihracat ettikleri
tarım ürünlerini dahi ithal eder duruma gelmişlerdir.
Türkiye’de 1980’li ve 2000’li yıllarda çıkan ekonomik sorunlar
yüzünden bu uluslararası ekonomik güçlerden destek almıştır. Bu nedenle
Türkiye, DB ile yapılan kredi anlaşmaları sonrası IMF ile stand-by anlaşması
imzalamıştır. Bu anlaşmalar sonucunda Türkiye’de yapısal uyum
programlarını uygulamak zorunda bırakılmıştır.
Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomi tarıma dayalı iken tarım
sektörünün GSMH’daki payı %40 olarak belirlenmiştir. 1960’lı yıllarda ülke
ekonomisinin sanayi sektörüne kayması üzerine tarım sektörünün
ekonomideki payı azalmaya başlamıştır. 24 Ocak 1980 yılında serbest piyasa
ekonomisine geçilmesi ile tarım sektörü rekabetten etkilenmeye başlamış, bu
durum 2000’li yıllarda tarım sektörünün GSMH’ da ki payını %14’lere kadar
geriletmiştir. 2000 yılında DGD uygulanmasına geçilmesiyle de tarım
sektöründeki kan kaybı artmış ve 2012 yılında tarım sektörünün GSMH’ daki
payı %5,2’lik seviyelerine düşmüştür.
Bu sert düşüşlerin yaşanmasına rağmen Türkiye’deki tarım sektörü
OECD ülkeleri içerisinde hala yüksek paya sahip durumdadır. OECD
108
tarafından en son yayımlanan 2008 verilerinde OECD ülkeleri arasında
bulunan Avustralya’nın tarım sektörü GSMH’daki payı%1,9 Belçika %0,8,
Fransa %2, Almanya %0,9, Yunanistan %3,3Polonya %4,5, Bulgaristan
%7,3, Romanya %7,1 iken Türkiye %7,6’lık payla ilk sırayı almaktadır. Bu
durum Türkiye ekonomisinin hala tarım sektörüne bağlı olduğunu
göstermektedir.
Türkiye’de tarım kesiminin istikrar programları kapsamına doğrudan
girmesi, 24 Ocak 1980 kararları ile IMF ve DB’ nin önerdiği politikalar
çerçevesinde olmuş, AB’ye tam üyelik sürecinde 1996 yılında uygulamaya
giren Gümrük Birliği çerçevesinde, Türk tarım politikalarının OTP’ ye uyumu
zorunluluğu ortaya çıkmış, bu amaçla devalüasyon yapılarak fiyat
denetimlerinin kaldırılması gündeme gelmiş, 1999 yılı sonunda IMF ile
imzalanan Stand by Anlaşması çerçevesinde uygulanan “istikrar programı”
kapsamında, tarımsal destekleme politikalarında DGD, radikal bir değişiklik
olarak gündeme gelmiş, DB ile imzalanan TRUP çerçevesinde uygulamaya
sokulmuştur.
TRUP’ un öncelikli amacı, suni teşvikleri ve devlet sübvansiyonlarını
önemli ölçüde azaltmak ve tarımsal üreticilerle tarım sanayisine gerçek
anlamda avantaj sağlayarak verimliliği arttıracak teşvikler sunmak, tarımsal
desteklerde fiyat ve girdi desteği yerine DGD uygulamasına geçişi öngören
bir destek sistemi getirmek, aynı zamanda sübvansiyonların kaldırılmasından
kaynaklanan kısa vadeli olumsuz etkileri azaltarak etkin üretim modellerine
geçişi kolaylaştırmak olarak belirlenmiş ve tarıma destek veren KİT’ler
özelleştirilmiş, sonrasında reform programı 2000 yılında DB’ den sağlanan 20
milyon ABD doları program kredisi olmak üzere 600 milyon ABD doları
tutarında kredi ile uygulamaya başlamıştır. Projenin 2004 yılında yapılan orta
dönem gözden geçirme çalışmaları sonucunda projeye yeni bileşenler
eklenmiş ve 2008 yılı sonuna kadar uzatılmasına karar verilmiştir. DGD için
bütçeden ayrılan pay 2008 yılında 1.140 milyon TL.’ye kadar düşmüş, 2009
yılında ise bütçeden tamamen kaldırılmıştır.
109
DGD; ürün çeşidi ve üretim miktarından bağımsız olarak tarımsal
faaliyette bulunana çiftçiye yapılan sabit gelir desteği olarak ifade
edilmektedir. Diğer destekleme sistemlerinde nispi gelir dağılımının küçük ve
orta büyüklükteki üreticiler aleyhine bozulduğu ve bu desteklerden büyük
üreticilerin yararlandığı, doğrudan gelir sisteminde ise, gelir dağılımı küçük
veya orta çiftçiler lehine iyileştirmelerin yapılabileceği ve bu çiftçilerin rekabet
etme gücünün ve verimliliklerinin artırılacağı iddiası ile DB uzmanlarınca
planlanmış ve bir reçete olarak sunulmuş ise de, uygulamada tam aksine
büyük üreticilerin desteklendiği bir sisteme dönüşmüş, dolayısıyla DGD
beklenen fayda gerçekleşmemiştir.
Türkiye 1996 yılında 185 milyon ton buğday,145 milyon ton şeker
pancarı, 230 bin ton fasulye, 732 bin ton nohut, 520 bin ton mercimek 225 bin
ton tütün üretirken; 2011 yılında 218 milyon ton buğday, 161 milyon ton şeker
pancarı, 200 bin ton fasulye, 487 bin ton nohut, 380 bin ton mercimek, 55 bin
ton tütün üreterek artan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaktadır.
Bunun için dışarıdan tarım ürünleri ithal etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye’deki tarım sektörü işletmeleri ortalama büyüklükleri 21-50
hektar arasında ki küçük işletmelerdir. İşletmelerin küçük işletmeler olması bu
işletmelerin teknolojik gelişmelerden yeterli şekilde faydalanamamaları ve
işletme sahiplerinin eğitim açısından yetersiz olmaları tarım sektöründe
verimsizliğe yol açmasına sebep olurken Dünya Bankasında alınan krediler
karşılığında uygulanan yapısal uyum programları bu olumsuz tabloyu daha
da zorlaştırmıştır.
Görüldüğü üzere, toplumsal gerçekliğe dayanmayan, yabancı
uzmanlarca planlanmış bir reçete gibi sunulan programların uygulanması
sonucunda beklenen faydanın tam aksine sonuçlar doğabileceği, alınan
kredinin amacına uygun olarak kullanılmaması, aynı zamanda düşük gibi
görülen kredi maliyetinin kur farkları ve değişken faiz oranları sebebiyle
artması ve uygulama sürecinde verdiği tahribat nedeniyle zamanla ülke
ekonomisine ciddi bir yük getireceği, dolayısıyla tarım sektörünü uzun vade
110
de olumsuz etkileyeceği açıktır.
Bu nedenle, stratejik öneme sahip olan tarım sektörünün dış
faktörlerden korunması, uygulanacak olan tarımsal reform programlarının
toplumsal gerçekliğe uygun ulusal çıkarları gözetecek şekilde yerli uzmanlar
tarafından hazırlanıp, uygulamaya sokulması gerekmektedir.
Ayrıca, küçük işletmelerden oluşan Türk tarım sektörünün serbest
piyasa koşullarında rekabet gücünün artırılması için destekleme programları
yanı sıra fiyat ve girdi desteği gibi desteklerle de desteklenmesi
gerekmektedir.
Tarım sektörü ile uğraşan çiftçilerin geleneksel tarım yerine eğitim
düzeyleri artırılarak yeni teknolojik gelişmelere uygun üretim yapmalarını
sağlayarak verimliliğin artırılması sonucunda rekabet etme kabiliyetinin
geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Netice itibarıyla, tarım sektöründe uygulanan tarım politikalarında asıl
önemli riskin, çeşitli kaynaklar ve uluslar arası kuruluşlar tarafından
uygulanmak için önerilen bir takım önlemlerin ne getirip ne götüreceğini
hesap etmeden, bu kaynak ve kuruluşların alt yapı çalışmalarına veya
formüllerine güvenerek uygun görüş beyan etmek kolaycılığı; alınan
önlemlerin başarısız olmasına, bu önlemlerle birlikte yeni sorunların
gelişmesine ve asıl sorunu çözmediği gibi daha da karmaşık hale getirmesine
sebep olacak bu da kaynak israfına yol açacaktır. Alınan yanlış kararlar en az
kararsız olmak kadar zarar verecektir. Bu nedenle hangi önlem ve reform
çalışması olursa olsun öncelikle uygulandığı sistemde yaratacakları etkiler
tüm yönleriyle incelendikten sonra kabul edilip uygulamaya konulmalıdır.
111
KAYNAKCALAR Kitaplar Acar Zeki, Ayan İlknur ve Günaydın Gökhan, (2009), Ekim Nöbeti, Samsun, Ondokuz Mayıs Ünv. Ziraat Fakültesi Ders Kitabı Albayrak Mevhibe, Gülçubuk Bülent ve Güneş Erdoğan, (2004), Uluslar Arası Tarım Politikalarının Türkiye’de Tarımsal Üretim Ve Pazarlama Sistemlerinde Meydana Getirdiği Değişimler, Türkiye VI:Tarım Ekonomisi Kongresi Tokat: ZMO Yayınları Ankara Tarım Master Planı, İl Tarım ve Kırsal Kalkınma Master Planlarının Hazırlanmasına Destek Projesi, (2006),Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yayınları Aysu Abdullah, (t.y.), Türkiye’de Tarım Politikaları, Özgün Yayınları Bulut Cihan, (2006), Ekonomik Yapı Ve Politika Analizi, Türkiye Ekonomisi Performans Değerlendirmesi, İstanbul: Der Yayınları Çakmak H. Erol, Kasnakoğlu Haluk ve Akder Halis, (1999), Tarım Politikalarında Yeni Denge Arayışları Ve Türkiye, Ankara:TÜSİAD Yayınları Çakmak H. Erol, Akder Halis, (2005), DTÖ Ve AB’deki Gelişmeler Işığında 21.Yüzyılda Türkiye Tarımı, İstanbul: TÜSİAD Yayınları Değirmenci Koray, (2000), İMF Nedir?, Cilt 53, Ankara: Türk İş Eğitim Yayınları Erkanat Gülcan, (2001), Tarım Politikası Temelleri Ve Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası, Uzel Yayınları Eşiyok Ali, (2004), Kalkınma Sürecinde Tarım Sektörü Gelişmeler Sorunlar Tespitler Ve Tarımsal Politika Önerileri, Cilt 2, Ankara, Türkiye Kalkınma Bankası A:Ş. Genel Araştırmalar Yayınları Güven Funda, (2010),Türkiye Tarım İşletmelerinin Genel Durumu ve Yeter Gelirli İşletme Büyüklüğünün Tespiti, Tarım Köy işleri Bakanlığı Yayınları Kafaoğlu A.Başer, (2002),Tarım Bolluk İçinde Yoksulluk, 2.bs, İstanbul: Kaynak Yayınları Karluk R. Sadık, (1996), Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim Yapısal Ve Sosyal Değişim, İstanbul: Betaş Yayınları Karluk Rıdvan, (2002),Türkiye Ekonomisi, Bursa: Beta Basımevi
112
Kazgan Gülten, (2003), Tarım Ve Gelişme, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları Kepenek Yakup ve Yentürk Nurhan, (1996), Türkiye Ekonomisi, , İstanbul: Remzi Kitapevi Orhan Z. Osman, (1999), Türkiye’de Tarımsal Destekleme ve Taban Fiyatları Politikası, İstanbul, İstanbul Ticaret Odası Yayınları Şahinöz Ahmet, (2001), Türkiye Ekonomisi, Ankara: İmaj Yayıncılık Şahin Hüseyin, (1995),Türkiye Ekonomisi, 3.bs, Bursa: Ezgi Kitapevi T.C. Köy İşleri Bakanlığı, (2007),TR.5.Batı Anadolu Bölgesi Tarım master Planı, T.C. Köy İşleri Bakanlığı Yayınları Türk Sanayicileri Ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), (2005) ,DTÖ ve AB’deki Gelişmeler Işığında 21 yüzyılda Türkiye Tarımı, İstanbul: Yalkın Yayınları Uzunoğlu Sadi v.d, 2001, Tarım Kesiminde Yeniden Yapılanma, Yeni Destekleme Politikaları ve Ürün borsalarının Organizasyonu, İstanbul: İTO Yayınları Yalova Yüksel, (2007), Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası ve Türkiye, Ankara: Alp Yayınevi Yavuz Fahri, (2006), Türkiye’de Tarım, Ankara: Tarım Köy işleri Bakanlığı Yayınları Yücel Faruk, (2001), Anlatamadım, yayın no 205, Ankara: Özyurt Matbacılık Yayınlanmamış Tezler Akman Muradiye, (2006), Türkiye’de 1990 sonrası Uygulanan Tarım Politikalarının Bütçe Politikaları Çerçevesinde İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi S:B:E: Mliye Ana BİLİM Dalı Maliye Programı, İzmir Başer Ahmet, (2006), Türkiye’de Tarım Destekleme Politikaları Ve Çay Sektörü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi S:B:E. İktisat Anabilim Dalı İktisat Tarihi Bilim Dalı, İstanbul Cenk F Ömer, (1996), Türkiye’de Dünya Bankası Kredilerinin Kullanımı Ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Hazine Müsteşarlığı. Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü
113
Deprem R. Ali, (2006), Genişleme Sürecinin AB Tarım Ve Tarım Politikalarına (OTP) Etkileri Ve Bunun Türkiye Tarımına Olası Yansımaları, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Estitüsü, Adana Dinçer Ferhan, (2010), Dünya Bankası ve Avrupa Birliği Proje Yaklaşımlarının proje Döngüsü Yönetimi Çerçevesinde İncelenmesi Ve Türkiye’deki Proje Yaklaşımı İle Karşılaştırılması, T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara Güç Figen, (2006), Dünya Bankası Kredilerinin Kamu Yatırımları Üzerindeki Rolü, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, Marmara Üniversitesi S.B.E. Maliye Anabilim Dalı, İstanbul Halisçelik Ergül, (2008), Dünya Bankası’nın Yapısı Faaliyetleri Ve Türkiye’de Finansmanı Dünya Bankasınca Sağlanan Kredilerin Ve Etkilerinin Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi S.B.E. İktisat Anabilim Dalı, Adana Kamacı Ahmet, (2006), Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikalarının Etkinliği Ve (Otp)’ ye Uyum Analizi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi sosyal Bilimler Enstitüsü Ören M. Necat, (1994), Türkiye’de Tarımsal Destekleme Politikası Uygulamaları, Bu Uygulamalar Sonucu Ortaya Çıkan Üretici Ve Tüketici Transferleri Ve Bunun Çukurova Tarımına Etkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Bilimleri Anabilim Dalı, Adana Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 1999, Dış Proje Kredisi Kullanan Kamu Yatırımlarının Gelişimi ve değerlendirilmesi: T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Uzmanlık Tezi, Ankara Makaleler Arı F.Aylan, (Şubat 2006), Türkiye’de Tarımın Ekonomideki Yeri Ve Güncel Sorunları, Çalışma ve Toplum Dergisi Aklin Kerem, (Ocak 2001),Tarım Kesiminde Yeniden Yapılanma, İstanbul Ticaret Odası Dergisi, Yayın No: 2000–52, ISBN–975–512–524–8 Candan Ekrem, (Eylül 2005), Dünya bankası Kredilerine İlişkin Genel Esaslar Proje Kredilerinin Özellikleri Avantaj ve Dezavantajları, Sayıştay Dergisi, Sayı 58, Candan Ekrem, (2007), Dünya Bankası Kredi Kullanımlarında Ve Tatbikinde Yaşanan Sorunlar, Sayıştay Dergisi, Sayı. 64,
114
Erkan Volkan, Haziran 1999, Dış proje Kredisi Kullanan Kamu Yatırımlarının Gelişimi Ve Kullanımı (1988-1997), İktisadi Sektörler Ve koordinasyon Genel Müdürlüğü Proje yatırımları Değerlendirme ve Analiz Dairesi, Ankara Günaydın Gökhan, (2006),Türkiye’de Tarım Sektörü, Tarım ve Mühendislik Dergisi, Sayı. 76-77 Gündüz A.Yılmaz, (Eylül 1998),Türk Tarımı İçin Alternatif Politika Arayışları ve 1980 Sonrası Türk Tarım Politikası, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 31,Sayı 3, Karagöl T. Erdal ve Akgeyik Tekin, (Mayıs 2010), Türkiye’de istihdam Durumu: genel Eğilimler, Seta Analiz Dergisi, sayı 21 Karataş Muhammet ve Vatansever Nurşen, (Bahar 2001), Uluslar Arası Ekonomik Ve Mali Kuruluşlar, Muğla Üniversitesi S.B.E. Dergisi, Sayı.3 Kaya Safiye, (Temmuz Aralık 2002), Dünya Bankası Ve Türkiye, Sayıştay Dergisi, Sayı 46–47, Kaya Safiye, (Eylül 2003), Dünya Bankası Ve Dünya Bankası Kredilerinin Denetimi, Araştırma İnceleme Çeviri Dizisi, Sayıştay Yayınları Onurlubaş Ebru, (2006),Türkiye’de Bitkisel Yağ Sanayisinde Yapısal Değişmeler Ve İzlenen Politikalar, Gazi Osman Paşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Tokat Susam Nazan ve Bakkal Ufuk, (Haziran 2008),Türkiye’de Tarım Politikalarındaki Dönüşümün Kamu Bütçesi ve Ekonomi Üzerindeki Etkileri, Afyon Kocatepe üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı.1 Cilt. X Tunç Havva, Ocak 2002,Türk Tarım Sektörünün Yapısı ve Sorunları, İSO Dergisi, Sayı:430 Ulusoy Recep, (2008), Dünya Bankası Ve Türkiye, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı 12 Yapar Sinem, (Aralık2005), Türkiye’de tarımsal Ekonomi Ve Destekleme Politikasının Bir Aracı Olarak Doğrudan Gelir Desteği sistemi, KMU İ.İ.B.F. Dergisi Yılmaz Aslı, (Ocak-Şubat 2008), Dünya Bankası Ve Su Politikası, Toplum ve Hekim Dergisi, Cilt. 23, Sayı.1
Yörür Neriman, (2010), 1990 Sonrası Türkiye’de Uygulanan Kırsal Alan Ve Tarım Politikaları Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Planlama Dergisi, TMMO Şehir Plancılar Odası Yayını, Sayı 2010/1
115
Başyazı, Tarımsal Kredi Politikaları, Aralık 2003, Karınca Dergisi, Sayı 804 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı üzerine Değerlendirmeler, (2001), İktisat İşletme Ve Finans Dergisi, Bilgesel Yayıncılık, Cilt 16, Sayı 185 Elektronik Medya Kaynakları Ahmet Atalık, (Mart 2011), Köylü Milletin Efendisiydi Ya Şimdi?, 12 Eylül 2011, tarihinde http://ekolojikureticiler.org/index.php/ahmet-atalk/287-koeylue-milletin-efendisiydi-ya-imdi, adresinden alınmıştır. Armağan Göksel, (t.y.), Türkiye’de Tarımın Yapısı Ve Üretim, 10 Ağostos 2012, tarihinde
http://web.adu.edu.tr/user/garmagan/courses/tei/uyg00.pdf, adresinden alınmıştır. Ay Ahmet ve Yapar Sinem, (t.y.), Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması Ve Türkiye, Eylül 2012, tarihinde http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler/Ahmet%20AY-%20Sinem%20, adresinde alınmıştır. Bayraç H.Naci ve Yenilmez Füsun, (2006), Tarımsal Sektörünün Yapısal Analizi Ve Avrupa Ortak Tarım Politikası, 23 Eylül 2012, tarihinde http://www.econturk.org/Turkiye2006.html, adresinden alınmıştır. Demirci Sevinç, (Mayıs 2000), Doğrudan Gelir Sistemi Ve Uygulamalar Literatür İncelemesi, 12 Ekim 2012, tarihinde http://www.tepge.gov.tr/Dosyalar/Yayinlar/46953ef90e804a1fb28ad4b68a4bad39.pdfadresinden alınmıştır. GaytancıoğluOkan, (Şubat 2009), Türkiye Tarımının Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri, 25Ekim 2012, tarihinde ,http://www.tarimsalbilgi.org/forums/tarihte-tarim/turkiye-tariminin-temel-sorunlari-ve-cozum-onerileri/, adresinden alınmıştır. Güler Birgül, (Ocak 2002), Dünya Bankası Ve Tarım Sektörü Kredileri: Ziraat Mühendisleri Odası Küreselleşme ve Tarım Sempozyumu, Ankara, 3 Ekim 2012, tarihinde http://80.251.40.59/politics.ankara.edu.tr/bguler/pdf/tarimkredi.pdf, adresinden alınmıştır. Günaydın Gökhan, (2008), Türkiye Tarımı Ve Değişme eğilimleri, 13 Ekim2012, tarihinde
116
http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=8875&tipi=38&sube=0, adresinden alınmıştır. Güngör Teyfik, (2008), Tarım Ve Hayvancılık, 12 Ekim 2012, tarihinde http://www.gidasanayii.com/modules.php?name=News&file=print&sid=14740, adresinden alınmıştır. Gürbüz Mahir, (27.08.2004), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine İlişkin TEMA Vakfı Değerlendirilmesi, TEMA Dergisi, 28 Eylül 2012, tarihinde http://www.tema.org.tr/Sayfalar/Arsiv.html, adresinden alınmıştır. İnan Hakkı vd, (t.y.), Türk Tarım Kooperatiflerinin AB Tarım Kooperatiflerine Uyumu Ve Tarımsal Sanayiye Etkileri, 8 Ekim 2012, tarihinde http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/a845d4d23b883ac_ek.pdf, adresinden alınmıştır Kandemir Orhan, (2011),Tarımsal Destekleme Politikalarının Kırsal Kalkınmaya Etkisi, 15 Ekim 2012, tarihinde http://www.sobiad.org/eJOURNALS/dergi_EBD/arsiv/2011_1/09orhan_%20kandemir.pdf, adresinden alınmıştır. Kaymakcı Mustafa, (t.y.), Emperyalizm Kıskacında Türkiye Tarımı, 30 Eylül 2012, tarihinde http://www.ziraat.ege.edu.tr/~kaymakci/tarim/09.pdf, adresinde alınmıştır. Kesbic. C Yenal, Baldemir Ercan, Doğan ve Sibel, (t.y.), Rekabet Gücü Ve Önemi: Türk Tarım Sektörü İçin Bir Analiz, 4 Ağostos 2012, tarihinde http://www.kafkas.edu.tr/duyurular/web_katalog/hayvancilik_kat1/tarimiktanaliz.pdf, adresinden alınmıştır. Küsek Gürsel, (Eylül 2010), Tarım Sektörü Mevcut Durum Değerlendirmesi Raporu: Türkiye’nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planın Geliştirilmesi Projesi, 8 Ekim 2012, tarihinde http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/Tarim_Sektoru_Mevcut_Durum_Degerlendirmesi_Raporu.pdf, adresinden alınmıştır. Levent Kırca, (2011), Çok Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması (ÇATAK):E Tarım,7 Ekim 2012, tarihinde http://www.etarim.net/tarim-desteklemeleri/cevre-amacli-tarimsal-arazilerin-korunmasi-catak-programi.html, adresinden alınmıştır.
117
Molay A. Mehmet, (Nisan 2009), Türkiye’de Tarım Ve gıda: Gelişmeler, Politikalar, Öneriler Raporu Batı Anadolu Bölgesi Toplantısı Açılış Konuşması, 30 Ağustos 2012, tarihinde http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/2009-04-03 MolayKonusmaTarimSemineriIzmir.pdf, adresinden alınmıştır. Oral Necdet, (2006), IMF-DB Programının Sonucu Tarım Çözülüyor, 12 Ekim2012, tarihinde http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=7141, adresinden alınmıştır. Oral Necdet, (2009), Tarımda Rekor Dış Ticaret Açığı, 12 Ekim 2012, tarihinde http://bianet.org/bianet/bianet/112305-tarimda-rekor-dis-ticaret-acigi, adresinden alınmıştır. Özcan A. Hüseyin, (1998), Dünden Bugüne Dış Ticaretimizdeki Gelişmeler, 30 Temmuz 2012, tarihinde http://web.sakarya.edu.tr/~kaymakci/makale/dundenbugune.pdf, adresinden alınmıştır. Özçelik Ahmet, Güneş Erdoğan ve M. Metin Artukoğlu, (t.y.), Türkiyede “Tarımsal Kredi Sözleşmeli Tarım Ve Üretici Örgütleri Üzerinden Kredi Uygulamaları, 29 Eylül 2012, tarihinde http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/157297d1a1ff043_ek.pdf?tipi=14, adresinden alınmıştır. Özkaya Tayfun, v.d, (2010),Tarım Politikaları Ve Tarımsal Yapıdaki Değişmeler, Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi, 9 Ekim 2012, tarihinde http://www.karasaban.net/tarim-politikalari-ve-tarimsal-yapidaki-degisimlertayfun-o, adresinden alınmıştır. Öztürk İlhan, (Ekim 2006), Dünya Bankası Politikaları, Munich Personal RePEc archive (MPRA), 24 Eylül 2012, tarihinde http://mpra.ub.uni-muenchen.de/335/, adresinden alınmıştır. Polatlı Ahmet, (Ekim 2009), Dünya Bankası–Türkiye İlişkisi, 5 Ekim 2012, tarihinde http://www.makaleler.com/bilim-makaleleri, adresinden alınmıştır. Rehber Erkan, (Ekim 2007), Tarımda Örgütlenme Ve Sorunları, 1 Eylül 2012, tarihinde http://www.erekonomi.com/orgut.pdf, adresinden alınmıştır.
118
Soyak Alkan ve Eroğlu Nadir, (March 2008), The Role Of IMF-World Bank Strauctural Adjustment Policies İn The Trasformatin Of Turkey’s Development Perception”, Munich Personal RePEc archive (MPRA), 4 Ekim 2012, tarihinde http://mpra.ub.uni-muenchen.de/11466/, adresinden alınmıştır. Şahinöz Ahmet, Özaltan Aylin, ve Gökduman Işıl, (t.y.), Küreselleşme Sürecinde Türkiye Tarımı, 29 Eylül 2012, tarihinde http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/880067f879409df_ek.pdf?tipi=14&sube, adresinden alınmıştır. Tan Sibel, (2009), Tarım Reformu Uygulama Projesi Kapsamında kırsal kalkınma Projeleri Çanakkale İli Köy Bazlı Katılımcı Yatırm Programı Örneği, 9 Ekim 2012, tarihinde http://asosindex.com/journal-article-abstract?id=13977, adresinden alınmıştır. Uzun Adem, Güney Alptekin ve Duran Selma, (t.y.), Tarımsal Gelişme Ve kalkınma Sorunu: Sektörel Politikalar Ve İşsizlikle Mücadele, 4Temmuz 2012, tarihinde http://iys.inonu.edu.tr/index.php?web=ozal.congress&mw=7908&dil=tr, Yalçınkaya Neslihan, Yalçınkaya Hakan ve Çılbant Çoşkun, (2006), Avrupa Birliğine Yönelik Düzenlemeler Çerçevesinde Türk Tarım Politikaları ve sektörün Geleceği Üzerine etkisi, 18 Ağostos 2012, tarihinde http://asosindex.com/journal-article-abstract?id=7865, adresinden alınmıştır. Yıldırım E. Ali, (2008), Çiftciye Yeni Destek 2009 ‘a Kaldı, Tarım Dünyasından, 3 Ekim 2012, tarihinde http://www.tarimdunyasi.net/?p=90, adresinden alınmıştır. Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti,Reformlar Ve Atılımlar,Tarım (t.y), 2 Ağustos 2012,tarihinde http://www.ataturk.net/cumh/tarim.html, adresinden alınmıştır. Uçsuz Bucaksız Sorunlar Sektörü Tarım, Ekonomi Muhabirler Derneği, (Mart 1998), tarihinde http://www.abveteriner.org/dosyalar/ekonomi1.doc, adresinden alınmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı Yayınları (DPT), (2006), Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013): Kırsal kalkınma Politikaları Özel İhtisas Alt Komisyonu Raporu, 29 Eylül 2012, tarihinde http://plan9.dpt.gov.tr/oik16_2_kirsalpolitika/kirsalka.pdf, adresinden alınmıştır. İnternational Monetary Fund Factsheet, (t.y.), İMF ve Dünya Bankası, 3 Ekim 2012, tarihinde http://www.imf.org/external/np/exr/facts/tur/imfwbt.pdf, adresinden alınmıştır.
119
Türkiye İstatistik Ensitüsü (TÜİK), 2010 Yılı Mevsimsel Etkilerden Arıdırılmış Temel İşgüçü Göstergeleri, (3 Eylül 2012), tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=8401, adresinden alınmıştır. Küreselleşme Sürecinde Türkiye Tarımı, (t.y.), (18 Ekim 2012), http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/880067f879409df_ek.pdf?tipi=14&sube, adresinden alınmıştır. Türkiye İstatistik Ensitüsü (TÜİK), (2006),Tarımsal İşletme Yapı Araştırması, 14 Eylül 2012, tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=3977, adresinden alınmıştır. Türkiye’de Dünya bankası,1993-2004 Ülke Yardım Değerlendirmesi, (Aralık 2005), Bağımsız Değerlendirme Grubu Dergisi, 7 Ekim 2012, tarihinde http://www.oecd.org/derec/worldbank/36494162.pdf, adresinden alınmıştır. T.C. Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı, (Ekim 2012), Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı, 24 Ekim 2012, tarihinde http://www.gumrukticaret.gov.tr/altsayfa/icerik/564/2218/kooperatifcilik-stratejisi-ve-eylem-plani-ni-basbakan-erdogan-ac.html, adresinden alınmıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, IPART Programı, “Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma programı (IPARD) 2007-2013, 6 Ekim 2012,tarihinde http://www.zafer.org.tr/downloads/destekler/ipard_program.pdf, adresinden alınmıştır. Tarım Köy işleri Bakanlığı, (Aralık 2008), Çiftçi Örgütlerinin Kurumsal Güçlendirilmesi Projesi (IRFO), 8 Ekim 2012, tarihinde http://www.orkoop.org.tr/uploads/files/IRF_FRP.DOC, adresinden alınmıştır. The World Bank, (November 1992), Staff Appraısal Report, Republic Of Turkey Employment And Traıning Project, No:10331-TU Y.P.K. Kararları, 2006-2010 Tarım Stratejisi Belgesi, (2004), 12 Ekim 2012, tarihinde http://www.mevka.org.tr/Content/ViewArticle/2006-2010_tarim_stratejisi_belgesi?articleID=8pCmliPyn%2Bw%3D, adresinden alınmıştır. World Bank org., (2001), Tarımsal Reform Uygulama Projesi, 24 Eylül 2012, tarihinde http://go.worldbank.org/Z8K89Z2JL0, adresinden alınmıştır. World Bank org., (2007), World Bank Annual Report 2007 About world Bank, 14 Eylül 2012, tarihinde http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/EXTABOUTUS/EXTANNREP/EXTANNREP2K7/0,,contentMDK:21508266~menuPK:4187938~pagePK:64168445~piPK:64168309~theSitePK:4077916,00.html, adresinden alınmıştır.
120
World Bank, (2003), Dünya Bankası Hakkında Bildiğiniz On Husus, 2 Ekim 2012, tarihinde http://go.worldbank.org/0O51UNBU10, adresinden alınmıştır. Hazine Müsteşarlığı Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı, (Nisan 2007), 2006 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara State Planning Organization, General Directorate Of Economic Sectors And Coordination Department Of Agriculture And Food (SPO), (June 1999), Future of Agriculture In The World And In Turkey
121
ÖZET
DOĞAN Cemal, Dünya Bankası Kredileriyle Destekli Tarım Projelerinin Türk
Tarımına Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2013
Bu çalışmada Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tarım
sektörü ve sektörde yapılması gerekenlerle 1980 sonrası Dünya Bankası
kredileri ve bu krediler çerçevesinde uygulanan tarım projeleri incelenmiştir.
Bu tez dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümünde, Türkiye’de
tarım sektörünün önemi, Cumhuriyetten önce tarım ve Cumhuriyetten sonraki
tarımın durumu incelenmiş. Tarım sektörünün Türkiye ekonomisindeki yeri ve
önemi konusuna değinilmiştir.
İkinci bölümünde, Türkiye’de uygulanan tarım destekleme politikaları
incelenmiş ve tarım sektörünün durumuna değinilmiştir.
Üçüncü bölümde, Dünya bankası hakkında bilgi verilmiş, Dünya
Bankası kredi türleri incelenmiştir. Dünya Bankasının, IMF ve Türkiye ile olan
ilişkisi irdelenmiştir.
Son bölümde, Dünya Bankası kredilerinin genel etkileri ile Türkiye’de
olan etkileri incelenmiştir. Tarım sektörünün Türkiye’deki sorunları ve bu
sorunlara sunulan çözüm önerileri araştırılmıştır.
Bu çalışmada, Dünya Bankası kredileri çerçevesinde uygulanan tarım
projeleri sonucu, tarıma verilen desteğin azaldığı ve tarım sektörünün ihmal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
122
Anahtar Kelimeler: 1. Tarım Sektörü
2. Türkiye Ekonomisi
3. Tarım Destekleme Politikaları
4. Dünya Bankası
5. Dünya bankası Kredileri
6. IMF
7. Tarım Projeleri
123
ABSTRACT
DOĞAN Cemal, The Effect of World Bank Loans İmplemented Project, on
the Turkish Agricultural Sector, Master Thesis, Ankara 2013
In this research, agricultural sector, very important for Turkish
economy, has been examined in terms of given World Bank loans and
implemented projects.
This thesis consists of four chapters.
In the first chapter, the importance of the agriculture sector in Turkey,
agriculture before republic and agriculture after republic analyzed. The
Importance of agricultural sector and the place of agricuture in the Turkey’s
economy is mentioned in the topic.
İn the second chapter, supported and implemented agricultural
policies in Turkey are examined and the state of the agricultural sector
discussed.
İn the third chapter, information about the world bank provided, types
of the World Bank loans are examined. Relationship of the World Bank with
IMF and Turkey were discussed.
İn the last chapter, the overall impact of World Bank loans in Turkey
are investigated. Problems in the Turkish agricultural sector and solutions to
these problems are investigated.
İn this reasearch, as a result of this implemented agricultural projects
within the framework of World Bank loans decreased the given support for
agricultural sector. Therefore, it has been reached the conclusion that the
agricultural sector has been neglected.
124
The Key words 1. Agricultural Sector 2. Turkey’s Economy 3. Agricultural Support Policies 4. World Bank 5. World Bank Loans 6. IMF 7. Agricultural Projects