61
Doğu Suat KALYON Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni

Do u Suat KALYON

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Do u Suat KALYON

Doğu Suat KALYONBeden Eğitimi ve Spor Öğretmeni

Page 2: Do u Suat KALYON

Voleybolun Dünya Tarihçesi

Voleybol 'un atası diyebileceğimiz "Mintonette" adlı oyun ilk olarak 1885 yılında, Amerika Birleşik

Devletleri'nde oynandı. Massachusetts'in Holyoke kentinde, okulu yeni bitirmiş genç bir beden eğitimi

öğretmeni, William G. Morgan, YMCA'de işadamlarına beden eğitimi yaptırmakla görevlendirilmişti. YMCA,

"Young Men's Christina Association" ın kısaltılmışı. Türkçesi : Genç Erkekler Hıristiyan Birliği. Amacı

toplumsal çalışmalarla Hıristiyanlığı yaymak olan bu kuruluş, o yıllarda bütün dünyaya kol sarmış bulunan

çok geniş bir misyoner derneğiydi. William G. Morgan bu derneğin Holyoke kentindeki şubesinde

işadamlarına önceleri kuru kuruya beden eğitimi yaptırırken, bir süre sonra, çalışmaları sıkıcılıktan

kurtarmak, sağlık için katlanılan bir eziyet durumundan uzaklaştırmak gerektiğini gördü. Eğlendirici, oyun

niteliği olan bir çalışma yolu aramaya başladı.

Page 3: Do u Suat KALYON
Page 4: Do u Suat KALYON

Eğlence Voleybolu

1891'de gene bir YMCA öğretmeninin, James Naismith'in bulduğu basketbol oyunundan yararlanabilirdi, ama bu oyun koşuya

dayanan, çarpışmalara yol açan, gençlere yönelik bir oyundu, yaşlılara göre değildi. Tenis vardı, ama ona da, raket, çevresi telli

düzgün bir alan gibi, her zaman, her yerde bulunmayan şeyler gerekliydi. Üstelik de, tenisi iki, en çok dört kişi oynuyordu. William G.

Morgan daha çok sayıda insanı, daha kısa bir sürede, topluca, fazla yorucu olmayan bir hareketliliğe sokmak istiyordu. Yeni bir oyun

düşündü. Tenis ağını yükseltip yerden 1.80-1.90 metreye gerdi. uzun boylu bir insanın başı hizasında. Basket topunun iç lastiğini

çıkarıp top olarak kullandı. (O zamanki basket toplarının dışı deri olur, içlerine lastik kese sokulup şişirilirdi.) Filenin iki yanına geçen iş

adamları bu lastiği kendi alanlarında yere düşürmemeye, filenin öbür yanına atmaya çabalıyor, parmakları, avuçları, yumrukları,

kollarıyla istedikleri gibi vuruyorlardı. İç lastiğin hafif geldiği görülünce, basket topu denendi, ama o da hem çok büyük, hem de ağırdı.

Bunun üzerine bir firmaya özel bir top yaptırıldı. Gene dışı deri, içi lastik keseli, daha küçük, daha hafif bir top. (Ölçüleri bakımından

günümüzdeki voleybol toplarına çok yakın bir topdu bu.) İşadamları filenin iki yanından güle oynaya bu topu öbür yana atmaya, kendi

alanlarında yere düşürmemek için sağa sola koşuşmaya giriştiler. Ne oyun alanı sınırlıydı ne de oyuncu sayısı. gelenler ikiye ayrılıyor,

oyun alanını istedikleri gibi belirliyor, başlıyorlardı oynamaya.

William G. Morgan amacına ulaşmış, çarpışması, itişmesi olmayan, tehlikesi az, çok temiz, yoruculuğu ise, oyuncu sayısını azaltıp

çoğaltarak, oyun alanını küçültüp büyüterek istendiği gibi ayarlanabilen, son derece eğlenceli bir oyun bulmuştu.

Kısa sürede Mintonette'e merak salanların arasında bir doktor (Dr Frank Wood), bir de itfaiye şefi (John Lynch) vardı. bu iki

Mintonette'çi, William G. Morgan'la birlikte, oyuna kurallar koymaya başladılar.

Ertesi yıl, 1896'da, Springfield koleji'nde düzenlenen bir YMCA beden eğitimi öğretmenleri toplantısında, Mintonette'den söz açılınca,

oyunu tanıtmak amacıyla bir gösteri maçı yapılması önerildi. William G. Morgan hemen gidip Holyoke'dan beşer kişilik iki takım

getirerek delegeler önünde oynamalarını sağladı, o güne kadar konan kuralları açıkladı. Takımlardan birinin kaptanı Belediye başkanı

J.J. Curran, öbürünün kaptanı itfaiye şefi John Lynch'di.

Mintonette oyunu, en kısa söyleyişle, "topu yere düşürmeden karşı alana atmak" diye tanımlanabilirdi. Yani topa havadayken vurmak.

Oyunu izleyenlerden Profesör Albert T. Halstead "Mintonette" yerine "volley Ball" adını önerdi. "Volley " tenis ile futbolda kullanılan bir

terimdi. "Topa yere değmeden vurmak" anlamına Mintonette oyununun temel özelliğine çok uygun düştüğü için bu ad hemen

benimsendi. (1952 yılında, yani ellialtı yıl sonra, A.B.D Voleybol birliği bu iki sözcüğü birleştirerek "Volleyball" diye yazılmasına karar

vermiştir.)

Page 5: Do u Suat KALYON

1896'da Springfiald Koleji'nde yapılan gösteriden sonra, istek üzerine, William G. Morgan o güne kadar

geliştirdikleri kuralları yazarak toplantı yöneticilerine sundu. Bunun üzerine bir komite kurulup voleybol

oyununu incelemek, geliştirmek, kurallarını belirlemekle görevlendirildi. YMCA dernekleri voleybolu kısa

sürede bütün Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada'ya yaydıkları gibi, misyonerler aracılığıyla başka

ülkelere de götürdüler. J. Howard Crocker Çin'e, Franklin Brown Japonya'ya Dr. J.H. Gray Burma'ya,

Hindistan'a, daha başkaları Güney Amerika, Avrupa, Afrika Ülkelerine bu eğlenceli oyunu yarışırcasına

yaydılar. 1910 Yılında Filipinlere giden Elwood S. Brown ise orada voleybolu tanıtmakla kalmadı, üç yıl

sonra, 1913'de, yapılmasına öncülük ettiği Manila Uzak Asya Oyunları'nda voleybolunda yer almasını

sağladı.

Page 6: Do u Suat KALYON

İlk Smaç

1913 manila Uzak Asya Oyunları'nın voleybol tarihinde önemli bir yeri vardır. Daha önce parmaklarla, ellerle,

yumruklarla, kollarla, avuçlayarak, okkalayarak topu karşı alana atmaktan başka bir özelliği bulunmayan eğlence

voleyboluna bu tarihte ilk olarak "Smaç" hareketi girmiştir. günümüzün insanı "voleybol" denince her şeyden önce

smaç hareketini düşünür. 1913'e Kadar ise voleybolda böyle bir hareket yoktu. Amerikalılar voleybolu bulmuş,

geliştirmiş, dünyaya yaymış, ama oyuna smaç hareketini Filipinli'ler sokmuştur. Demek ki "Eğlence voleybolu"nun

bulucusu Amerikalılar; günümüzün çok sevilen sporu "Güç voleybol"una geçişi sağlayan "smaç" hareketinin

bulucusu da Filipinlilerdir.

Japonların uçan servisleri dünya voleybolunda ön sıralara geçmelerini sağlayan şaşırtıcı bir uygulamaydı.

1913 Manila Uzak Asya Oyunları'nda voleybol yarışmalarına katılmak üzere içerlerden, ormanlık bölgelerden

gelen bir takım, filenin önüne uzun boylu iri yarı bir oyuncu koyuyor, sonra da öbür oyunculardan biri topu onun

önüne doğru yükseltiyordu. Bu iri yarı adam havaya yükseltilen topu güzel güzel karşıya atacağına, bir iki adımlık

bir koşuyla gelip bütün gücüyle yumrukluyor ya da tokatlıyordu. böyle bir vuruşu kurtarma olanağı yoktu, öte

yandan kurallarda böyle bir vuruşu yasaklayan herhangi bir söz de yoktu. Oyuna bu tür bir hareketin girebileceği

kimsenin aklına gelmemişti anlaşılan. hemen Amerika Birleşik Devletleri'ne, YMCA dernekleri merkezine mektup

yazılıp ilginç durum anlatıldı, ne yapılması gerektiği soruldu. gelen karşılıkta, kurallarca yasaklanmayan her

hareketin geçerli olduğu belirtiliyordu. Böylece voleybola "smaç" hareketinin girişi onaylanıyordu, "eğlence

voleybolundan (Recreation volleyball) "Güç Voleyboluna (Power volleyball) doğru en önemli adım atılmış oluyordu.

Smaç hareketinin voleybol oyununu değiştirmekte ne kadar etkili olduğunu anlamak için, bu konu üzerinde biraz

durmak yeter.

Page 7: Do u Suat KALYON

Teniste fileye yaklaşıp karşıdan gele topa sert bir vole vurma ya da raket tutarak topu kesip file dibine

indirme hareketi vardır. voleybolda da arkadan kurtarılması çok güç olan smaçları engelleyebilmek için bu

yola gidilmiştir. Vurulan topu filenin üzerinden geçerken ellere çarptırıp karşı alana düşürmek, yani blok.

Demek ki günümüzün voleybolunda çok önemli bir yer tutan "blok" hareketini de bu spora "smaç" getirmiştir.

Sıçrama için de aynı şey söylenebilir. Smaç hareketi filenin yükseltilmesine neden olmuştur. smaç ile blok,

sıçrayan iki oyuncunun havada yaptıkları karşılıklı, birbirine bağlı iki hareket olarak voleybol sporunun

gelişmesini, bugünkü durumuna gelmesini sağlamışlardır. Parmaklarla topun karşı alana atılması diye

özetlenebilecek "Eğlence voleybolundan, ağır bir spor olan, üstün yapı, güç, kondisyon isteyen "Güç

voleyboluna smaç hareketiyle geçildiği açıktır.

Öyleyse, 1895'i genel olarak "voleybol "un, 1913'ü ise bugünkü anlamıyla "Voleybol Sporu "nün başlangıcı

diye kabul etmek gerekir.

Page 8: Do u Suat KALYON

Birinci Dünya Savaşı'nda voleybol Amerikan ordusunun önemli bir eğlence sporu durumuna gelmişti.

Dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan Amerika birlikleri oralara voleybol fileleri, voleybol toplarıyla gittiler.

Böylece, voleybolun dünyaya yayılmasına misyonerlerden sonra Amerikan askerlerinin de büyük katkısı oldu.

1916 Yılında Amerika'da ilk Voleybol Kuralları kitabı yayımlandı. Daha önce, bu kurallar, genellikle YMCA

derneklerinin dergilerinde yer alırdı. Ama oyun artık iyice yaygınlaşmıştı. Nitekim YMCA'ciler yıllarca

geliştirilmesine, tanıtılmasına öncülük ettikleri bu sporun bütün ulusa mal edilmesi için, 1928'de, Amerika

Birleşik Devletleri Voleybol Birliği'nin kurulmasına da öncülük ettiler. Amerika'da ulusal turnuvalar yapılmaya

başlandı.

1939'da İkinci Dünya Savaşı patlayınca, voleybol Amerikan askerleriyle birlikte yeniden dünyanın dört bir

yanına yayıldı.

1942'de İse Sovyetler Birliği Washington Elçisi'nin yetkililere başvurarak voleybol oyunu üzerine bilgi topladığı,

Amerika'da uygulanan kuralları alıp memleketine gönderdiği görüldü.

1947'de Paris'de Uluslararası Voleybol Federasyonu kuruldu.

1948'de Amerika Birleşik Devletleri voleybol takımı Avrupa'da bir gösteri turnesine çıktı.

1949'da İlk dünya şampiyonası Çekoslavakya'nın Prag kentinde yapıldı. Birinciliği Çekoslavakya, ikinciliği yedi

yıl önce voleybol konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nden bilgi isteyen Sovyetler Birliği kazandı.

1952'de Moskova'da yapılan kızların birinci, erkeklerin ikinci dünya şampiyonalarına ise Amerika Birleşik

Devletleri katılmadı. Hem erkeklerde, hem de kızlarda Sovyetler Birliği birinci, Çekoslavakya ikinci oldu.

1956'da Paris'de yapılan dünya şampiyonalarında da Amerika Birleşik Devletleri'nin erkeklerde altıncı, kızlarda

dokuzuncu olduğu izlendi.

Page 9: Do u Suat KALYON

Voleybolun artık bir Avrupa oyunu niteliği kazandığı, Amerika'nın gerilerde kaldığı, bu sporun hızlı

gelişmesine ayak uyduramadığı anlaşılıyordu.

1960'da Brezilya'nın Sao Poulo kentinde yapılan dünya şampiyonalarında takımlar şöyle sıralandı:

Erkeklerde birinci, Sovyetler Birliği; ikinci, Çekoslovakya. Amerika Birleşik Devletleri yedinci. Kızlarda birinci,

Sovyetler birliği; ikinci, Japonya. Amerika birleşik Devletleri altıncı.

Voleybolun Amerika'dan Doğu Avrupa'ya kaydığı artık biliniyordu. İlginç olan bir Asya ülkesinin, Japonya'nın

araya girmesiydi. Üstelik, Japonların bu dünya şampiyonasında ilgi çekmeleri yalnız dereceye girmelerinden

gelmiyordu. Oyuna yenilikler katmışlardı. Japon servis diye anılan değişik bir servis atıyor, servisleri parmak

yerine manşetle karşılıyorlardı. Özellikle sert balans servislerin manşetle alınması büyük kolaylık sağlıyordu

oyunculara. Japon erkekleri dereceye giremedilerse de, kızlar uçan servisleriyle hiç beklenmezken ikinci

oldular. Japonların çalışma süreleri de şaşırtıcıydı. Dört ile altı saat arası süren uzun antrenmanlar

yapıyorlardı. Maç günleri de kısaltmıyorlardı çalışma sürelerini. Diyelim maçları 16:00'da, Japon takımı saat

14:00'de gelip çalışmaya başlıyor, sonra oyuncular ellerini yüzlerini yıkayıp maça çıkıyorlardı. Buna karşılık,

Sovyet Birliği, Romanya gibi Doğu Avrupa takımlarının, maç sabahları birer saat süren hafif çalışmalar

yaptıkları görülüyordu.

1962'de Moskova'daki dünya şampiyonalarında Japon kız takımı Sovyet takımını yenerek birinci oldu.

Maçın ilk setinde hakem Japon takımının bloklarına sürekli file çalıyor, Sovyet oyuncular da hep blok aut

arayarak oynuyorlardı. İlk seti verince Japonlar bloksuz oynamaya başladılar, çok başarılı bir yer savunması

yaparak maçı 3-1 aldılar. Erkeklerde Japonya biraz daha göz doldurduysa da, gene dereceye giremedi,

alışılmış sıralama değişmedi : Sovyetler Birliği birinci, Çekoslovakya ikinci.

Page 10: Do u Suat KALYON

1957'de, Sofya'da yapılan bir toplantıda "voleybol"un Olimpiyatlara alınmasına karar verilmişti. Bu karar ilk

olarak 1964 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda uygulandı. Erkeklerde yine birinci, Sovyetler; ikinci,

Çekoslovakya, Kızlarda gene birinci, Japonya; ikinci Sovyetler.

Bir değişiklik olmamıştı. Teknik, taktik yönlerinden de pek bir yenilik yoktu. Ama yarışmalar sırasında

Tokyo'da yapılan toplantıda Uluslararası Voleybol Federasyonu bir kural değişikliği önerisini kabul ederek

blokta ellerin karşı alana geçebileceğini bildirdi.

Voleybolda köklü değişikliklere yol açacak bir karardı bu. Eller karşı alana sokulunca blok yanından geçme

olanağı, bloktan kaçma olanağı çok sınırlanıyordu. En önemlisi de pasların fileye yaklaştırılması

engelleniyordu.

Page 11: Do u Suat KALYON

Smaç ile Blok Dengesi

Başlangıçta, vücudun karşı alana hiçbir şekilde geçmemesi voleybolun kesin bir kuralıydı. Bu gün blokta

eller karşı alana geçebiliyor, hatta daha sonra yapılan değişikliklerle ayaklar da file çizgisine basabiliyor. Bu

gibi kural değişiklikleri smaç ile blok arasında bir denge kurmak için yapılmakta. Kurallar yüzünden smaç ile

bloktan birinin öbürüne üstünlük sağlanması istenmiyor.

Servis karşılamada, yer savunmasında, parmaklar yerine manşetin kullanılmaya başlanması, dünya

voleybolunun görünümünü kısa bir sürede değiştirdi.

Eller kendi alanında tutularak yapılan blok, "pasif blok", yalnız yüksek paslarla voleybol oynandığı sürece

smaçla eşit durumdaydı, smaç karşısında "çaresiz" değildi. Pas yüksek atılıyor, ikili blok vuruş yerine

gidiyor, smaçör sıçrayıp vuruyor, blok da topun geçeceği alanı kapatıyordu. Sonra, file önüne birdenbire

gelip alçak ya da kısa paslarla vurulan smaçlar başlayınca, ikili blok kurulamaz oldu. Tekli blok ise, tam

yerinde, tam zamanında çıkılsa bile, eller kendi alanında tutulacağından, "çaresiz" kalıyordu. Smaçör tekli

bloğun sağından, solundan kolayca geçebiliyordu.

Burada sözünü ettiğimiz "kısa" smaçlar, aşağıda özelliklerini anlatacağımız Asya voleybolunun erken

sıçramayla vurulan kısa smaçları değildir. Bazı antrenörler, Asya voleybolunu küçümsemek, yeni bir şey

olmadığını belirtmek amacıyla, "Biz vurmuyor muyduk, bizde vuruyorduk kısa, hem de ne biçim vuruyorduk

!" gibi sözler ederler. Oysa Asya voleybolunun kısa smaçı ile Avrupa voleybolunun eskiden kullandığı kısa

smaç aynı şey değildir.

Page 12: Do u Suat KALYON

Japonların voleybola getirdikleri yeniliklerden biri de, canlı, hırslı, yere yakın savunma anlayışıydı.

1962'de, Japon kızları, yer savunmasındaki üstün başarılarıyla dünya şampiyonu oldular.

Top filenin üstünden çok yüksek geçmiyor, ama Japon oyuncular ellerini karşı alana sokmadan pasif blok

yapmışlar. 1964'den önce bu uygulama, kurallara göre bir zorunluluktu.

Avrupa voleybolunun eskiden kullandığı kısa smaçta, oyuncu fileye hızla yaklaşır, top pasörün

parmaklarından çıkar çıkmaz sıçrayıp vurur. Vurulduğu anda top ölü noktadadır, yükselişi bitmiş bir an

havada durmuştur. Karşıdaki blokçu da top pasörün parmaklarından çıkar çıkmaz, smaçörle birlikte

sıçrar. Blokçu ellerini kendi alanında tutup eski kurala göre, pasif blok yaparsa, smaçör fileye dik

vurmadığı kadar hep geçecektir. Pas fileye çok yakın atılmamışsa, top fileye değmez bile. İşte eller karşı

alna sokularak yapılan aktif blok smaçörün bu kesin üstünlüğünü ortadan kaldırmıştır. Pasörün elinden

top çıktıktan sonra sıçrayan bir smaçörün, aynı anda sıçrayarak ellerini karşı alana sokan, topa

yaklaştıran bir aktif blokçuyu geçmesi kolay değildir. Bu durumda başarı oyuncuların üstünlüğüne,

ustalığına kalır.

Blokta ellerin karşı alana geçebileceği kuralı, kısa paslardaki gelişmeyle birlikte bozulan smaç ile blok

dengesini yeniden sağlamak için kabul edilmişti. Ama bu kural değişikliğinin voleybol üzerindeki etkileri

inanılmayacak kadar büyük oldu. Dünya voleybolu iki ayrı oyun tarzına yöneldi.

Japon oyuncular yüksek smaça karşı köşeye üçlü blok koymuşlar. 8 ile 10 numara ellerini karşı alana

sokarak aktif blok yapıyorlar. Her durumda bloğa çıkmayan ünlü pasör Nekoda (2) ise, karşı smaçörün

paralele döneceğini anlayınca, genç bir pasif blokla, onlara yardımcı olmuş.

Page 13: Do u Suat KALYON
Page 14: Do u Suat KALYON

Asya Voleybolu

"Aktif Blok" diye adlandırılan bu yeni blok anlayışına karşı ilk akla gelen çözüm, blok üstü smaçlardı.

1965-66 Yıllarında özellikle Doğu Avrupa Takımları, Çekoslovakya, Sovyetler Birliği, Doğu Almanya,

Polonya, Bulgaristan, çok uzun boylu oyunculara kule gibi yüksek paslar atarak blok üstü vurdurma

yolunu seçtiler. Smaçör yukardan vurunca, blok da ister istemez yukarı uzanıyor, elleri karşı alana

sokma kuralından yararlanamıyordu. Bu tarzın üstünlüğü fazla beceri istememesi, hata yapma

olasılığını azaltması, fizik gücüne dayanması, olağanüstü teknik çalışmaları gerektirmemesi

avantajıydı. Buna karşılık, oyun çok yavanlaşıyordu, tek düze, izlenmesi bıkkınlık veren bir aynı

hareketler dizisi haline geliyordu.

Doğu Asya takımları ise, kendi yapılarına daha uygun bir yol aramak zorundaydılar. Asya ülkelerinde

oynanan, kuralları değişik bir voleybol tarzının özelliklerinden esinlenerek, çabuk girişlerle ikili blok

kurulmasını önlemek, file hareketleriyle karşı blokçuları birbirini engeller duruma getirip bloksuz

vurmak, bloğun kıpırdamasına olanak vermeyecek kadar erken sıçramalarla kısa vurmak, file önünde

arka oyuncuları da sıçratarak kimin vuracağını gizlemek gibi yöntemlere başvurdular. İkili girişleri,

örmeleri geliştirdiler.

1970 Dünya Şampiyonası'nda en büyük smaçör seçilen Dimitar Zlanatov'a yüksek toplarda aktif blok

yapmak olanaksızdı. Topa iyice yukardan vuran bu smaçörü Doğu Alman blokçular çok geç pasif blok

çıkarak durdurmaya çalışıyorlar.

Page 15: Do u Suat KALYON

1966'da Çekoslovakya'da yapılan altıncı Erkekler Dünya Şampiyonası'nda Japonlar bu yeni anlayışlarıyla

oynadılar. Üstün teknik isteyen, çok hata yapma olasılığı yaratan, sürekli sıçradığı için son derece yorucu

olan, uzun çalışmaları gerektiren, bu yeni, izlenmesine doyulmayan voleybol, dereceye giremedi.

Beşincilikte kaldı. Çekler hatasız yüksek voleybolları ile birinci olurken, kısa smaçlarla süslenen bir yüksek

voleybol oynayan Rumenler ikinci oldular. Ancak on birinci olabilen Amerika Birleşik Devletleri'nin yetkilileri

ise antrenörlerine Avrupa voleybolunu inceleme görevini vermek gereğini duydular.

Ertesi yıl, 1967'de, Türkiye'de yapılan Avrupa Şampiyonası'nda, Sovyetler Birliği, Polonya, Romanya,

Çekoslovakya, Fransa, Arnavutluk, İsrail, Hollanda takımlarının, azda olsa, Japonları taklit eden hareketler

yaptıkları görüldü. Bir yandan bu hareketler deneniyor, bir yandan da herkes birbirine Japon voleybolunu

anlatıyordu.

Gene 1967'de, Tokyo'da yapılan beşinci Kızlar Dünya Şampiyonası'nda, Japonya'nın arkasından Amerika

Birleşik Devletleri'nin ikinci olduğu görüldüyse de, bu silkinme o kadarla kaldı.

1966 Dünya Şampiyonası'nda ilgileri üstüne çeken Doğu Almanya erkek takımı, 1972'ye kadar, çok yüksek

blokları, blok üstü smaçları az hatalı voleybolları ile hep söz sahibi göründülerse de, 1968 Meksika

Olimpiyat Oyunları'nda gene Sovyetler Birliği öne çıktı. Japon erkekleri ise ikinci oldular. Çok önemli iki maçı

3-2 veren Japon takımı ilk iki set karşısındakileri şaşkına çeviriyor, ama arkasını getiremiyor, kendi hızına,

insan dayanıklılığını aşan hızlı oyununa yenik düşüyordu.

Kızlarda da ilk iki dereceyi aynı ülkeler aldı : 1. Sovyetler Birliği; 2. Japonya

1970'de, Sofya'da yapılan yedinci Erkekler Dünya Şampiyonası'na Japonya'nın uzun boylu bir takımla

geldiği görüldü. Turnuvanın boy ortalaması en yüksek takımıydılar. Artık yalnız hızlı oynamıyor, araya

yüksek paslar da sokuyorlardı.

Page 16: Do u Suat KALYON

Japonların voleybola getirdikleri erken sıçramalı smaçlar önceleri büyük bir şaşkınlık yaratmış,

blokçuları çaresiz bırakmıştı. Japon oyuncu smaçı vurmak üzere, karşı blok yükselse de geç kalacak.

Daha smaçörle birlikte bloğa sıçramaya alışılmamış.

Japonların 1968'de Meksika Olimpiyat Oyunları'nda oynadıkları voleybolda aldatıcı smaç sıçramaları

önemli bir yer tutuyor, her smaçta vuran vurmayan birkaç kişi tam sıçranma yapıyordu. Bunun takımı

tükettiği, ilk setlerdeki hızın son setlerde sağlanamadığı görülünce, araya yüksek paslar sokmak

gereği duyulmuştu. Yüksek pasta yalnız vuracak olan sıçrıyor, ötekiler boşuna yorulmamış oluyorlardı.

Asya voleybolunda yüksek smaçın kullanılışı da değişiktir. topa tam uzanma ile çok yukardan, bloğa

çaptırarak vurulur. İyice yukardan düz vurulan bir top vuranın alanına yönelirse rahatça alınıp ikinci bir

hücum yapılır. Vuranın yönünden auta giderse, blok aut olur. Karşı alana yönelirse, çıkarılması öbür

takım için sorundur, çünkü bloktan seken topların nereye gideceği belli olmaz. Üstelik de yalnız oyun

alanından değil, gittiği her yeden topu çıkarıp oyuna sokmak gerekir. En azından iyi bir karşı hücum

yapılamaz.

Japonların uzun oyunculara önem vermelerinin bir nedeni de çok yüksek paslarla oynayan karşı

takımlara blok koymakta başarısızlığa düşmüş olmalarıydı. Üstünden vurulabilen bloklarla sayı

toplamak son derece güçtü.

1970 Sofya Dünya Şampiyonası'nda iki, iki buçuk saat süren çok zorlu maçlar oynandı. Asya

voleybolunun en iyi uygulayıcısı Japonya, aldığı bütün önlemlere karşın gene birinci olamadı. Doğu

Almanya yüksek voleybolu ile birinciliği aldı.

Page 17: Do u Suat KALYON

Ama voleybol otoriteleri Japonların üstünlüğünü görmüş, hakem oyunlarına kurban edildiklerini izlemişlerdi.

1972 Münih Olimpiyat Oyunları'nda voleybolun favorisi olarak herkes Japonya'yı gösteriyordu.

Japonlar dayanılmayacak kadar hızlı, aldatıcı sıçramalı oynamaktan vazgeçip kendi kendilerini

tüketmeyince, yenilmesi çok güç bir takım durumuna gelmişlerdi. Doğu Avrupa ülkeleri, yüksek voleybolda

direndikleri kadar, daha çok, daha çeşitli hücum silahları olan Asya voleyboluyla baş edemeyeceklerini

kesinlikle anladılar. Asya voleybolunun getirdiği yenilikleri kendi sistemlerine yerleştirmeye, oyun

anlayışlarını değiştirmeye yönlendiler. Sofya'daki bu şampiyonadan sonra bütün dünya ülkeleri Asya

voleybolunun etki alanına girdi.

1968 Olimpiyat Oyunları'nın şampiyonu Sovyetler Birliği takımı. Voleybola Japonların getirdiği manşet

benimsenmiş, çok güzel bir stille uygulanıyor. Üç metre içini almış olan oyunculardan ikisi de pas atacak

yetenekteler, top ne yana gitse sağlıklı bir yüksek pas çıkacak. Arkadan kaçan 1 numaralı pasör pas atarsa

öndeki 12 numaralı oyuncu bir kısa sıçraması yapacak. Vurmak için köşeleri tekli bloğa bırakmak gibi bir

kaygısı yok. Çünkü köşelere kule pas atılacak. Uzun boylu, uzun kollu, çok güçlü iki dev smaçör, yatay

hızdan yararlanarak iyice yükselmek, bloğun üstünden vurmak için oyun alanının dışına açılmışlar. Doğu

Avrupa voleybol anlayışının en üst düzeyde bir uygulaması.

Hızlı, aldatıcı hareketlerle oynanan voleybol fizik yetersizliğinin, daha doğrusu boy kısalığının yarattığı bir

tarzdır, ama uzun boylular hızlı oynayamaz diye bir kural yoktur. Yukarda da söylediğimiz gibi, 1970'de

Sofya'ya gelen Japon takımı uzun boylu bir takımdı.

1972 Münih Olimpiyat Oyunları'nda, beklendiği gibi, erkekler şampiyonu Japonya oldu. Kızlarda ise

Sovyetler birinci, Japonlar ikinci sırayı aldılar. İşin çok ilginç yanı, üçüncü ile dördüncünün de Asya takımları,

Kuzey Kore ile Güney Kore kız takımları olmasıydı.

Page 18: Do u Suat KALYON

Voleybolda bir "Asya okulu" kurulduğu, ayrıca bu anlayışın bütün dünyayı etkisinde bıraktığı, voleybol

oyununa yepyeni bir görünüm verdiği artık yadsınamazdı. Oysa alışkanlıkları içinde rahat eden,

değişiklikten hoşlanmayan, yeni şeyleri araştırmanın, öğrenmenin yorgunluğuna katlanmak istemeyen

tembel kafalar, "Asya voleybolu" nu gelip geçici bir yenilik saymak, küçümsemek yanılgısına düşmüş, uzun

süre direnmişlerdir.

Page 19: Do u Suat KALYON

Çağdaş Voleybol

1974'de Meksika'da yapılan Erkekler Dünya Şampiyonası'nda takımlar şöyle sıralandı : 1-Polonya; 2-

Sovyetler Birliği ; 3-Japonya ; 4-Doğu Almanya. Bu sıralama ilk bakışta "Asya voleybolu" nun üçüncülüğe

itildiği izlemini verebilir, ama gerçek şudur : Asya voleybolu artık şaşırtıcı bir yenilik değildi, getirdiği

üstünlükler, 1974 yılında, bütün dünyaca biliniyordu. Örnekse, Doğu Avrupa takımları yeniden öne çıkarken,

ilk olarak Japonlarda gördükleri hareketleri de kullanıyorlardı. Yani artık iki anlayış çarpışmıyor, iki anlayışı

da özümleyen çağdaş voleybol, birtakım değişiklikler, çeşitlemelerle, bütün takımlarca oynanıyordu.( Bu

arada Polonyalıların üç metre dışından smaçları gibi ilginç yenilikler de görülmekteydi).

1974 Dünya Şampiyonası'nda kızların sıralaması ise şöyle oldu: 1-Japonya 2-Sovyetler Birliği 3-Güney

Kore. Burada da yanlış bir izlenime kapılmamak, "Kızlarda Asya voleybolu üstünlüğünü sürdürüyordu," diye

düşünmemek gerekir. Anlayışlar arasında artı öylesine bir uzaklık kalmamıştı.

Bugünkü Sovyetler Birliği takımının görünümü ise Doğu Avrupa voleybol anlayışından çok uzak. Sovyetler

ile Brezilya 1982 Dünya Şampiyonası finalini oynuyorlar. Sağda dümdüz yükselmiş olan 3 numaralı oyuncu

uzak kurşuna sıçramış, 7 numara yarmaya giriyor, pas ise 5 numaraya atılmış. Bu bir alçak pas. Topun file

üstüne bir metreden fazla yükselmiş olması, 5 numaralı oyuncunun sıçrama gücünü kullanabilmesi, alçak

pası yukarıdan vurması için Brezilya'nın 6 numarası tekli blok yapacak, 8 ile 9'un yetişme olanakları yok.

Savin'in aldatıcı erken sıçraması ile Moliboga'nın yarma girişi, onları pasın atılacağı yerden uzaklaştırmış.

Bu da Asya voleybol anlayışının en üst düzeyde bir uygulaması.

Page 20: Do u Suat KALYON

Asya voleybolu, ortaya çıkış döneminde, bu tarza yabancı olan ülkeler için şaşırtıcıydı. Japonların birden

bire en üst sıralara fırlamaları biraz da bunun sonucudur. Ama kısa sürede bu şaşkınlık atlatıldı, hızlı

voleybol bütün dünyayı etkiledi, çabuk hareketlerin bütün sistemlerde az ya da çok yer almaya başladığı

görüldü. Çağdaş voleybol izlenmesi zevkli veren bir sporsa, bunu öncelikle file hareketlerine, yani Asya

voleybol anlayışına borçluyuz. Ne var ki bu yaygın etkileme, Asya voleybolunun üstünlüğüne de son vermiş

oldu. Bu gün hızlı voleybol oynamak başarı için yeterli değil. Çünkü herkes her şeyi biliyor. Uygulansın

uygulanmasın, bütün ülkelerde hızlı voleybol çalışılmakta. Hiç değilse, hızlı oynayan takımların nasıl

durdurulacağı öğreniliyor.

Zamanla bu tarzın içinde de değişik sistemler oluştu. İnceleyenler, hepsi hızlı voleybol oynayan ülkelerin

anlayışları arasında önemli ayrılıklar bulunduğunu gördüler.

Japonlar, Koreliler, Çinliler, işin öncüleri olarak çok çeşitlemeli, sayısız giriş değişiklikleriyle, pasörün

üstünlüğüne yaslanarak oynarken, örnekse, Polonya takımı oyuncularının hepsinin topluca uydukları, belli

işaretlerle başlatılan file hareketleri uyguluyor. Polonyalıların bu basitleştirilmiş hızlı voleybol anlayışını

Avrupa takımları daha kolay bulmaktalar. Oyunculara, file hareketi yapma bakımından, yaratıcılık

tanınmıyor, her şey önceden belli. Japonlarda serbest girişler yapılabilir, bunları pasör izlemek,

değerlendirmek zorundadır, onun için de işi çok daha güçtür. Sovyetler ise ortadan bir uzak kurşun pas

üzerine kuruyorlar oyunlarını. Böylece de hep tekli blok karşısında kalabiliyorlar. Buna karşılık Polonyalılar

daha çok iki numaradan ikili sıçramaları kullanıyor, örmeler yapıyorlar.

Page 21: Do u Suat KALYON
Page 22: Do u Suat KALYON

Bu değişik servis bekleyişlerinin arkasında uzun çalışmaların, birtakım deneylerden alınan sonuçların yattığı

bir gerçektir. Asya voleybol anlayışını, bir ülkenin uygulamalarından olduğu gibi kopya etmek söz konusu

değildir günümüzde. Her ülke çağdaş voleybola kendi yenilikleriyle katkıda bulunmaktadır.

Servis bekleyişleri de değişik bu takımların. Japonlar genellikle beşli kırık hat W bekleyişi yapıyorlar.

Polonyalılar U bekleyişi denen dörtlü bekleyişi yapıyorlar. Sovyetlerin, çeşitli bekleyişler arasında, L

bekleyişi denen, üç smaçörü sol başta toplayıp birden açılarak fileye saldırmalarını sağlayan bir bekleyişleri

var.

Görüldüğü gibi, günümüzde artık yatık voleybol mu, yüksek voleybol mu bir tartışma yapılamaz. Hızlı

voleybolu, her türlü pasıyla çağdaş voleybolu çeşitli ülkeler nasıl oynuyorlar, bunu araştırıp incelemek

gerekir.

Page 23: Do u Suat KALYON

Voleybolun Yayılışı

1976'daki Montreal Olimpiyatları'nda gene Polonya birinci, Sovyetler Birliği ikinci sırayı aldılar. Japonya

dördüncülüğe indi. Üçüncülüğü ise yeni bir takım, Küba kazandı. Kızlarda sıralama değişmedi : 1-Japonya;

2-Sovyetler Birliği; 3-Güney Kore. Burada üstünde durulması gereken şey, Doğu Avrupa ile Asya

takımlarının arasına bir Amerika takımının girmesidir. Önceleri yalnız Doğu Avrupa'da oynanan yüksek

düzeydeki voleybola, sonradan Doğu Asya ülkeleri katılmıştı, şimdiyse ortaya bir de Amerika takımı

çıkıyordu. Demek ki çağdaş voleybol bir yayılmayı getirmekteydi.

1978'de Roma'da yapılan Erkekler Dünya Şampiyonası bu bakımdan çok ilginç bir görünümle sona erdi:1-

Sovyetler Birliği; 2-İtalya; 3-Küba; 4-Güney Kore. Yörelere göre sıralarsak:1-Doğu Avrupa; 2-Batı Avrupa; 3-

Orta Amerika; 4-Doğu Asya. Oldukça şaşırtıcı bir sonuç.

Gerçi voleybolun çok yaygın bir spor olduğu hep bilinirdi, dünyanın her yanında voleybol oynanmaktaydı,

ama yüksek düzeydeki voleybol belli yörelerin sporuydu. Anlaşılan bu durum artık değişiyordu.

1978'de Sovyetler Birliği'nde yapılan Kızlar Dünya Şampiyonası'nda da değişik bir görünüm çizildi: 1-Küba;

2-Japonya; 3-Sovyetler Birliği;4-Güney Kore; 5-A.B.D 6-Çin.

Kızlar dünya şampiyonalarına daha önce yalnız bir kez, 1974'de, katılıp yedinci olan Küba birinciliği

kazanmış; 1967 yılı ikincisi A.B.D. on birincilik, on ikincilik gibi derecelerde dolaşırken, yeni bir atılımla

beşinciliğe yükselmiş; 1956 yılı altıncısı Çin, 1962'de dokuzunculuk, 1974'de on dördüncülük gibi iki

dereceden sonra yeniden altıncılığa ulaşmıştı.

1980'deki Moskova Olimpiyatları'na bazı ülkeler siyasal nedenlerle sporcularını göndermediler. Bu arada,

A.B.D.'nin uzun emeklerle hazırlanan, ne yapacakları merakla beklenen kız voleybolcuları da yarışmalara

katılamadı.

İlk dereceleri, başlangıç yıllarında olduğu gibi, Doğu Avrupa ülkeleri paylaştılar.

Page 24: Do u Suat KALYON

1980 Olimpiyat Oyunları'na hazırlanırken, 1978 Dünya Şampiyonası'nda beşincilik gibi umut veren bir

dereceye ulaşan A.B.D.'nin kız voleybolcularını Amerikalı sporseverler büyük bir ilgiyle izlediler. dünyanın

en iyi kız takımları, Sovyetler, Japonlar, Kübalılar ile ülkenin çeşitli kentlerinde maçlar yapıldı, turneler,

turnuvalar düzenlendi, başarılı sonuçlar alındı. 1979'da, Minnesota Üniversitesi'nin spor salonunda, Sovyet

kızlarıyla oynanan bu maçı 12.942 kişi izlemişti.

1982'de Arjantin'de yapılan erkekler Dünya Şampiyonası'nda ise beklenmedik takımlar öne çıktı. Çağdaş

voleybolun bütün dünyaya yayıldığı açıkça görülüyordu. Bu yayılışı tam olarak belirlemek için ilk on beş

dereceyi alan takımları sıralayalım :

Page 25: Do u Suat KALYON

1-Sovyetler Birliği

2-Brezilya

3-Arjantin

4-Japonya

5-Bulgaristan

6-Polonya

7-Çin

8-Güney Kore

9-Çekoslovakya

10-Küba

11-Kanada

12-Doğu Almanya

13-A.B.D

14-İtalya

15-Romanya

Gene 1982'de Peru'da yapılan Kızlar Dünya Şampiyonası'nda da ilk on beş sırayı şu takımlar aldı:

Page 26: Do u Suat KALYON

Dünya voleybolunu zorlayan yeniler. 1982 Kızlar Dünya Şampiyonası: Altın Çin'in, Gümüş Peru'nun, Bronz

A.B.D.'nin.

1-Çin

2-Peru

3-A.B.D

4-Japonya

5-Küba

6-Sovyetler Birliği

7-Güney Kore

8-Brezilya

9-Bulgaristan

10-Macaristan

11-Kanada

12-Avustralya

13-Meksika

14-Batı Almanya

15-İtalya

Görüldüğü gibi, ilk on beş dereceye giremeyen, şimdilik, yalnızca Afrika ülkeler.

Bu düzeyde takımlar, gelip geçici çalışmalarla yetiştirilemeyeceğine göre, dünyanın dört bir yanında,

durmadan yaygınlaşan bir "güç voleybolu" etkinliğinin sürdürülmekte olduğunu söyleyebiliriz.

Page 27: Do u Suat KALYON

Voleybolun Türkiye Tarihçesi

Başlangıç Dönemi (1919-1951)

Voleybol Türkiye'ye Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen Mütareke günlerinde geldi. 1919-1925 yılları arasında İstanbul'da

YMCA'in müdürlüğünü yapan Dr. Deaver adlı Amerikalı, derneğin spor salonunda voleybol oynatmaya başlamış, kısa

zamanda beden eğitimi öğretmenlerimizin ilgisini bu yeni spor oyununa çekmeyi başarmıştı.

1919'da voleybol daha Avrupa'ya yayılmış değildi. Bulunalı topu topu yirmi dört yıl olmuş, hele smaçla oynanmaya

başlanışının üstünden daha ancak altı yıl geçmişti.

Calaloğlu'ndaki Erkek Muallim Mektebi'nin beden eğitimi öğretmeni olan ünlü spor adamı Selim Sırrı TARCAN, YMCA'de

görüp oynadığı voleybolu, bedensel yetenekleri geliştiren, temiz bir spor oyunu olarak benimseyip öğrencilerine

öğretmeye başladı. 1920-1924 yılları arasında Erkek Muallim Mektebi'nden çıkan beden eğitimi öğretmenleri de bu sporu

kısa sürede okullarımız yaydılar. Kabataş, Vefa, Pertevniyal, Galatasaray, İstiklal, Haydarpaşa, İstanbul liselerinde

yoğunlaşan çalışmalar, önce okullar arası turnuvalara yol açtı. Voleybol oynayan çocuklar okullardan mezun olmaya

başlayınca da, çalışmalar üniversitelere, kulüplere doğru genişledi. Bu gün bir basketbol yuvası olarak bilinen İstanbul

Teknik Üniversitesi, o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi, 1924-1944 yılları arasında voleybolun beşiğiydi.

Ankara'daki Siyasal Bilgiler Fakültesi, o zamanki adıyla Mülkiye Mektebi de, voleybola öncülük eden bir yüksek okuldu.

Kulüpler arası lig maçlarına geçildiğinde voleybolcu sayısı hayli yükselmişti. Çeşitli kentlerde yapılmaya başlanan

şampiyonaları, 1949'da Türkiye Voleybol Şampiyonası izledi.

Page 28: Do u Suat KALYON

Gene de takım sayısı fazla değildi. Örnekse 1951 yılında İstanbul Voleybol Ligi şu yedi takım arasında

oynanıyordu: Altınordu, Beyoğluspor,Galatasaray, Vefa Kadıköyspor, Kurtuluş, Moda. Bu takımlardan başa

oynayanlar Vefa ile Kadıköyspor idi.

Otuz iki yıl süren bu başlangıç döneminde Türk voleybolu bütünüyle dışa kapalı kaldığından çok ilkel bir

görünümdeydi. Spor Oyunları Federasyonu adı altında kurulmuş bir federasyon basketbol, eltopu,

voleybolu birlikte yönetmeye çabalıyor, yeterince etkin olamıyordu.

Page 29: Do u Suat KALYON

1952'de Mısır'a giden üniversiteli basketbolcularımızla voleybolcularımız General Necip'le. Soldan sağa,

Muammer(Basketbol, Aleksandre Holyafkim (Voleybol), Yiğit Ayaşlıoğlu(V), Selçuk Atamer(V), Erdoğan

Partener(B), Vahit Çolakoğlu(Yönetici), Mısır Fahri Konsolosumuz Kemal Faruki, Yılmaz Gündüz(B),

General Necip, Sacit Seldüz(B), Yalçın Okaya(B), Mısırlı bir subay, Sinan Erdem(V), Mısırlı Binbaşı Behiç,

Cemil Sevin(B), Ayhan Demir(V). Öndekiler: Atilla Erten(B), Ziya Kayacan(V), Orhan Bilgin(V), Turhan

Tezol(B), Nejat Diyarbakırlı(B), Lui Şalabi(V), Seyhan(B), Valentin Holyafkim(V).

Oysa sporcularımızda dışa açılma özlemi büyüktü. Öylesine ki, 1946 yılında ülkemize Yunanistan'dan gelen

bir basketbol takımında voleybolcularında yer aldığı öğrenilince, durum hemen Spor Oyunları Ajanı Turgut

ATAKOL'a iletilmiş, onun aracılığıyla Atina-İstanbul karmaları adıyla bir maç oynanması sağlanmıştı.

Voleybolda ilk yabancı karşılaşmamız olarak anabileceğimiz bu maç, o zamanki kurallara göre üç set

üzerinden oynanmış, 2-0 İstanbul Karması'nın üstünlüğüyle sona ermişti. Bu karmada yer alan o günün

ünlü oyuncuları şunlardı: Güneri ARTUNKAL, Dinçer ASENA, Mehmet Jeba BERKÖK, Ayhan DEMİR,

Payidar DOBRA,Gültekin GÜLER, Aleksandre HOLYAFKİM, Valentin HOLYAFKİM, Uğur KALAFATOĞLU,

Erdoğan KUTKAN, Sacit SELDÜZ, Merih SEREZ.

Bu gerçi uluslararası bir karşılaşmaydı, ama bizim hakemlerimizle ( Yani bizde geçerli kurallarla) üstelik de

öncelikle basketbolcu olan sporculara karşı oynanmış, tam anlamıyla bir "dostluk" maçıydı. 1952 yılında ise

başka bir uluslararası karşılaşma Türk voleybolunun görünümünü bütünüyle değiştiriverdi.

Page 30: Do u Suat KALYON

Dışa Açılma(1952-1957)

O dönemde Türk voleyboluna yalnız oyunculuğu, antrenörlüğüyle değil, girişimci kişiliğinden kaynaklanan

gönüllü yöneticiliğiyle de büyük katkılarda bulunan Ayhan DEMİR, 1952 yılında, ne yapmış ne etmiş,

üniversiteli sporculardan kurulu bir basketbol takımı ile bir voleybol takımını, Mısır'ın çağrılısı olarak

Kahire'ye götürmüştü.

Türk voleybolcuları orada yabancı hakemlerden, bizde uygulanan kuralların çoktan değiştirilmiş olduğunu,

oyunumuzun dizilişlerden vuruşlarımıza kadar pek çok yönüyle uluslararası kurallara uymadığını öğrenince,

büyük bir düş kırıklığına uğradılar. yurda dönüldüğünde Spor Oyunları Federasyonu'na başvurulup durum

ayrıntıları ile anlatıldı : Yıllardır yabancı karşılaşma yapmamak, kuralları izlememek yüzünden, utanç verici

bir duruma düşülmüştü.

Page 31: Do u Suat KALYON

İlk ulusal takımımız. Soldan sağa ayaktakiler: Aleksandre Holyafkim, Marsel Şalabi, Ayhan Demir, Sacit

Seldüz, Saman Bergerden, Sinan Erdem, Lui Şalabi. Oturanlar: Vahit Çolakoğlu, Muammer Pamuk, Haluk

Kanbay(Antr.), Faik Gökay(S.O.F. Başkanı), Tevfik Artun(Hakem). Öndekiler: Ziya Kayacan, Gültekin Gürel,

Selçuk Atamer, Valentin Holyafkim, Yiğit Ayaşlıoğlu.

Bunun üzerine, 1953'de, Yugoslavya ile İstanbul'da bir maç yapılması için harekete geçildi. Bir ulusal takım

seçilip Mısır'da edinilen bilgilerin elverdiğince çalıştırıldı. Takımda yer alan oyuncular şunlardı.

Selçuk ATAMER,

Yiğit AYAŞLIOĞLU,

Saman BERGERDEN,

Ayhan DEMİR,

Sinan ERDEM,

Gültekin GÜREL,

Aleksandre HOLYAFKİM,

Valentin HOLYAFKİM,

Ziya KAYACAN,

Sacit SELDÜZ,

Lui ŞALABİ,

Marsel ŞALABİ

Page 32: Do u Suat KALYON

por ve Sergi Sarayı'nda oynanan bu ilk beş setlik maçımızda ulusal takımımız Yugoslavların yadırgadığı

çekmelerle bir set kapıp 3-1 yenildi.

Yugoslavlar pasör kaçırarak üç oyuncuyla hücum ediyorlardı. Bizim voleybolumuz ise daha üç pasör üç

smaçör anlayışını aşmış değildi. Nerden vuracağı önceden belli tek smaçörle hücum ediyorduk.

Bu maçı bir Türk başhakem yönetmese büsbütün çaresiz kalacaktık. Çünkü daha faullü vuruşlarımızı

düzeltebilmiş değildik.

Spor Oyunları Federasyonu yetkilileri, durmadan gelişen dünya voleybolu karşısındaki durumumuzu

gözleriyle görünce, sporcularımızı, antrenörlerimizi eğitmek üzere, Yugoslavya'dan bir antrenör getirdiler.

Danila POJAR adındaki bu antrenör Türkiye'deki maçları izledi, kurslar açtı, takımlarımızın çağdaş

yöntemlerle çalıştırılmaları için gerekli bilgileri verdi.

Aynı yıl Ankara'da düzenlenen üç üniversite takımı arasındaki uluslararası turnuvayı, Yugoslavya ile

Yunanistan'ı yenen Türkiye kazandı.

Ama, bir yıl sonra, 1945'de, Belgrat'ta yapılan ikinci ulusal maçımızda Yugoslavya'ya gene, hem de 3-0

yenildik. Maç on yedi dakika sürmüş, Türk takımı çözülüp gitmişti. Ama artık faullü çekmelerle oynamıyor,

smaç vuruyorduk.

Page 33: Do u Suat KALYON

Belgrat'ta Yugoslavya ile oynadığımız ikinci ulusal maçımızda görev alan voleybolcularımız soldan sağa:

Sinan Erdem(K), Ayhan Demir, Orhan Bilgin, Şakir Erman, Mahir Aras, Semih Aygıt, Burhan Yamanoğlu, Ali

Rıza Olcayto Cihat Özgenel, Erdoğan Teziç, Lui Şalabi, Valentin Holyafkim.

1955 yılında ulusal takımımız hiç maç yapmadı. Ama yabancılarla oynamanın, iyi takımları görmenin

önemini anlayan sporcular dışa açılmanın başka yollarını aradılar. 1953'den 1957'e kadar sürekli hem

İstanbul, hem Türkiye Şampiyonu olan Galatasaray takımı, ulusal takımın birçok oyuncusunu da içinde

bulunduran kadrosuyla 1955 yılını yabancı karşılaşmalarla geçirdi.

Page 34: Do u Suat KALYON

1954'de, Belgrat'taki ulusal maçımızı açık havada bir sağanak yağmur sonrasında, mazot döküp yakılarak

kurutulan, toprak bir voleybol alanında oynamıştık. Ayhan Demir(4) plase atıyor, Valentin Holyafkim(3) ile

Lui Şalabi dublaja girmişler. Pası Cihat Özgenel yükseltmiş.

En güvenilen oyuncu, Ayhan DEMİR, o günlerin anlayışına uyarak, takımının antrenörlüğünü de

yapmaktaydı. Önce Bulgar takımlarıyla oynandı. Sonra Fransa'da iki Yugoslav, bir İtalyan, bir Fransız

takımının katıldığı beşli bir turnuvaya gidildi. bu turnuvada Galatasaray iki Yugoslav takımının arkasından

üçüncü olmak başarısını gösterdi.

Ertesi yıl, 1956'da, Türkiye Paris'de yapılan üçüncü Erkekler Dünya Şampiyonası'na katıldı. Sovyetlere 3-0,

Kore'ye (2-0 öndeyken) 3-2 yenilerek klasman grubuna kalan takımımız Avusturya ile Luxemburg'u 3-0

yenip Hindistan'a 3-0 yenilerek sıralamada yirmi ikinci oldu.

Takımı maçlara kaptan Ayhan DEMİR hazırlamış, hem oyunculuk, hem koçluk yapmıştı. Oysa bütün

takımların kenarda oturan antrenörleri vardı.

Dünya Şampiyonası'ndan, "Kore maçını kaçırmasaydık çok daha iyi bir derece alacaktık" görüşüyle,

uluslararası maçlara iyice alışılmış olarak dönüldü.

1957'de, İstanbul'da, Fatih Kupası adıyla çok büyük bir turnuva düzenlendi. Sovyetler Birliği, Çekoslovakya,

Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, İran ile Türkiye'nin katıldığı bu turnuvaya takımımız Çekoslovakya'dan

getirilen ünlü bir antrenör, Jiri KOBRLE hazırladı. Türkiye yalnız İran'ı 3-0 yendi, öbür takımlardan set

alamadı, ama artık biz de voleybolu, bu alanda ileri gitmiş dünya ülkelerinin oynadığı gibi oynuyorduk.

Seyircilerimiz, tribünlerdeki genç sporcularımız ise, "güç voleybolu" denilen sporun özelliklerini en yüksek

düzeyde oynayanlardan görmek olanağını elde etmişlerdi. Bu tarihten sonra spor çevrelerinde voleybola

verilen önem birdenbire arttı.

Ulusal takımımız çalıştıran Jiri KOBRLE'den, memleketine dönmeden önce, antrenör kurslarında da

yararlanılarak Doğu Avrupa voleybolunun kurumsal özelliklerinin öğrenilmesi yolunda önemli bir adım

atılmış oldu.

Page 35: Do u Suat KALYON

Doğu Avrupa Voleybolu (1958-1967)

1958'de Voleybol-Eltopu Federasyonu kuruldu. Eltopunun o dönemde yaygın bir spor olmadığı

düşünülürse, bu ayrılmanın voleybol için önemi kolayca anlaşılır. Voleybol artık yüksek düzeydeki

yöneticilerce de önemsenen, atılım yapması beklenen bir spordu.

1958'de, Çekoslovakya'nın Prag kentindeki Avrupa Erkekler Şampiyonası'na takımımızı hazırlaması için

ünlü Rumen antrenör Nicolae SOTIR çağrıldı. Türkiye bu şampiyonada on birinci olurken Avusturya(3-0),

Arnavutluk(3-1),Mısır(3-0),Finlandiya(3-1) gibi takımları yendi. Doğu Avrupa voleybolunu artı başarıyla

uyguluyor, Batı Avrupa takımlarıyla başa baş oynayacak duruma gelmiş görünüyorduk. Tıpkı Kobrle gibi,

Sotir de antrenör kursları yöneterek voleybol adamlarımızın kuramsal yönden gelişmelerine katkıda

bulundu.

Page 36: Do u Suat KALYON

Fatih Kupası maçlarının gördüğü büyük ilgiden güç alan Federasyon, İstanbul'da uluslararası turnuvaları

belli aralarla tekrarlamaya başladı. 1965'e kadar dört İstanbul Enternasyonal Voleybol Turnuvası izlendi.

Dünyanın en güçlü voleybol takımları olarak bilinen Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan,

Yugoslavya, Macaristan, Polonya'nın ünlü oyuncuları, seyircilerimizin, özellikleriyle tanıdıkları sporcular

oldular. Voleybol oynamaya heves eden çocuklarımızın sayısı arttığı gibi, voleybola yeni başlamış olan

küçük yaşlardaki sporcularımızın görgüsü de büyük oranla arttı.

Fatih Kupası maçlarına katılan ulusal takımımız soldan sağa: Ayhan Demir(K) Şakir Erman, İrfan Yener,

Güngör Demirtaş, Burhan Yamanoğlu, Ender Kurt, Sinan Erdem, Erdoğan Teziç, Şevket Güventürk, Atilla

Sesören, Ömer Kuntay, Değer Eraybar, Nasuhi Ünlü, Yiğit Ayaşlıoğlu, Antr. Jiri Kobrle.

Page 37: Do u Suat KALYON

Galatasaray Bulgaristan'daki maçlarından birinde. Soldan sağa: Yiğit Ayaşlıoğlu(K), Ayhan Demir, Değer

Eraybar, Aral Sürek, Sinan Erdem, Pavlo Ditovski, Erdoğan Teziç, Oral Yılmaz, Özer Ödelli, Egemen

Güredin, Güngör Demirtaş, Ertan Pamir.

Bu arada kurslar yönetmek, ulusal takımlarımızı çalıştırmak için, bir Rumen antrenör daha geldi Nicolae

MURAFA.

Bu antrenörün büyüklerin yanı sıra genç erkek takımımızı da çalıştırması, voleybolumuzda yeni bir kuşağın

söz sahibi olmaya başladığı 1966 yılına denk düşmüştü.

Doğu Avrupa voleybol anlayışına bağlı, uzun süreli, programlı çalışmalara yatkın bir antrenör olan Hilmi

TÜKEL'in, kendi yetiştirdiği gençlerden kurulu Fenerbahçe takımı, bu dönemde, tam bir serpilmenin

eşiğindeydi. Daha başlarken Doğu Avrupa voleybol anlayışına göre hazırlanmış olan bu yükselme özlemi

içindeki sporcular, Murafa'nın çalıştırdığı genç ulusal takımda yer alıp uluslararası deneyim kazanınca,

1966-1967 dönemi İstanbul birinciliğini, Galatasaray'ın yılların şampiyonu "Yenilmez Armada"sından

koparmayı başardılar.

1966 yılı Ağustosunda Macaristan'da yapılan Genç Erkekler Voleybol Şampiyonası'nda Türk takımı on ikinci

oldu.

Page 38: Do u Suat KALYON

1966-1967 döneminde İstanbul birinciliğini kazanan Fenerbahçe'nin genç kadrosu, yöneticilerin ilgisizliği

yüzünden dağılıncaya kadar, hep başarılı oldu. 1968'de bir Galatasaray maçına çıkan ilk altı: Özcan

Sarıtürk(9), İbrahim Vuran(10), Mehmet Toydemir(1), Deniz Esinduy(4), İsmail Vuran(3) Ahmet Özkan(11).

Aynı yılın Ekim ayında Çekoslovakya'da yapılan altıncı Erkekler Dünya Şampiyonası na katılan takımımıza

antrenör Murafa bu genç takımdan beş oyuncu aldı. 1956-1968 yılları arasında ulusal takımımızın

değişmez adamı Değer Eraybar takım kaptanıydı. Türk voleybolunun Doğu Avrupa anlayışına geçiş

döneminde yetişmiş en büyük sporculardan biri olan, bu öğrenme, değerlendirme, uygulama gücü yüksek

oyuncu, Murafa'nın yardımcılığını yapıyor, antrenörlüğe dönüm yıllarında, otuz yaşının olgunluğuyla,

voleybolumuzu alttan gelen kuşağa aktarmakta önemli bir rol oynuyordu.

Murafa'nın gençleştirilmiş takımı, Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'nda on beşinci olma başarısını

gösterdi. Bu başarı sözcüğünün gelişigüzel kullanılmadığını belirtmek için, sıralamada altımızda kalan

takımların adlarını verelim: 16-İtalya; 17-Küba; 18-Fransa; 19-Finlandiya; 20-Batı Almanya 21-Moğolistan;

22-Danimarka.

Ertesi yıl Türkiye çok büyük bir organizasyonu yüklendi: 1967 Avrupa voleybol şampiyonaları. Yirmi erkek,

on yedi kız takımının katıldığı maçlar Ankara, İstanbul, İzmir, Adana'da 26 Ekim günü başladı. Finalleri ise

kızlar İzmir'de erkekler İstanbul'da oynadılar.

İstanbul'da Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Polonya, Romanya, Macaristan, Doğu Almanya, Yugoslavya,

İtalya arasında oynanan, bir hafta süren maçlar, tribünleri dolduran genç sporcularımız için eşsiz bir görgü

eğitimi olduğu gibi, voleybola birtakım yeniliklerin gelmekte olduğunu da açıkça gösterdi.

Page 39: Do u Suat KALYON

1966'da, Çekoslovakya'da yapılan Erkekler Dünya Şampiyonası'nda Japonların sergilediği Asya

voleybolunun hareketleri, Sovyetler Birliği, Çekoslovakya Polonya, Romanya takımlarının oyuncularınca

deneniyor, bir yıl önce Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'na katılmış olan voleybolcularımızın anlata

anlata bitiremedikleri "Japon Voleybolu" tribünlerin başlıca konusu olmayı sürdürüyordu.

1966'da Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'na katılıp on beşinci olan ulusal takımımız. Soldan sağa

ayaktakiler: Bahattin Şençağda, Aşkın Uygur, Abdullah Yaşar, İbrahim Vuran, Mustafa Topaç. Öndekiler:

İlhan Çetinkaya, Deniz Esinduy, Aziz Kalaoğlu, Şakir Tunçkol, Tunç Kurtböke, Değer Eraybar(K).

1958-1967 yılları arasındaki kısa dönemi Türk voleybolunun çok iyi yönetildiği, parlak bir dönem olarak

anmak gerekir.

Voleybolumuzu bu dönemde bilgisizlik batağından kurtarılıp uluslararası turnuvalarda dereceye girecek

düzeye yükseltilmiş, çok başarılı sporcular yetiştirilmiş, antrenör kursları açılmış, dünyanın en büyük

takımları Türk seyircilerinin karşısına tekrar tekrar çıkarılmış, kız ulusal takımı kurularak şampiyonalara

sokulmuş, yapılan yoğun çalışmalarla uluslararası voleybol çevrelerinde saygınlık kazanmamız sağlanmış,

bunun sonucu olarak da Vahit ÇOLAKOĞLU, Sinan ERDEM, Meno ZAMBOĞLU gibi yöneticilerimiz dünya

voleybol kuruluşlarında uzun yıllar sürecek çok önemli görevlere getirilmişlerdir.

Page 40: Do u Suat KALYON

Asya Voleybolu(1968-1975)

1966'da Murafa'nın Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'na götürdüğü ulusal takımımızın beş genç

oyuncusu Deniz ESİNDUY, İlhan ÇETİNKAYA, Aziz KALAOĞLU, Mustafa TOPAÇ, İbrahim VURAN idiler.

"Japon voleybolu"nu genç yaşta, gelişme yıllarında görme olanağı bulan bu voleybolcularımızdan İlhan

ÇETİNKAYA ile İbrahim VURAN, özellikle yeniliklere açık, gelişme, ilerleme özlemi içinde gençlerdi. Her ikisi

de oynadıkları takımlarla Asya voleybol anlayışının hareketlerlerini sokmakta öncülük ettiler. Antrenörlük de

yapan ilhan ÇETİNKAYA çalıştırdığı takımları bütünüyle bu anlayışa yönlendirdi. Ayrıca, 1971 yılında,

genellikle Japon antrenörlerin yaptıklarından kaynaklanan, Asya voleybol anlayışının kurumsal temellerini,

uygulama tekniklerini açıklayan, Voleybol adlı bir kitap da yayımlandı.

1966'da ulusal takımımızın kaptanlığını yapan, sporculuğu bırakıp bütünüyle antrenörlüğe adanma

hazırlıkları içindeyken "Japon voleybolu "nu görme olanağını elde eden Değer ERAYBAR ile dünya

voleybolunu yakından izleyen Ankaralı iki antrenör, Cafer AKSAKAL ile Cengiz GÖLLÜ de, çalıştırdıkları

takımlarda, Asya voleybol anlayışının file hareketlerini uygulamaya başladılar. Örnekse, Cengiz GÖLLÜ'nün

antrenör, İlhan Çetinkaya'nın oyuncu olduğu ODTÜ'de, 1968-1971 yılları arasında, kısa, kurşun, jet, alçak,

çapraz Romen paslarla oynanıyordu.

Page 41: Do u Suat KALYON

Altınyurt'un Deplasmanlı Lig'e yükseldiği yılki kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Dünya Baltacıoğlu, Cabir

Ayçe, Erdan Çokay, Eşref Yıldırımer, Nuri Demirel, Ahmet Ersen. Öndekiler: Selim Çavuşoğlu, Ahmet

Bulgulu(K), Erdal Gürkan, Raffi Tülbentçi, Atıf Tezerten.

Doğu Avrupa voleybol anlayışıyla yetişmiş olan sporcuların Asya voleybol anlayışının kaçınılmaz koşulu

olan erken sıçramaları kolay kolay benimsemedikleri, erken kısayı ölü kısaya, kurşun pası kaydırak pasa

dönüştürerek hep topun pasörün elinden çıkmasını beklemek eğilimi içinde oldukları, ayrıca kurşun jetleri

de bombeli jete dönüştürdükleri bir gerçektir. İlhan ÇETİNKAYA kitabında erken sıçramanın (Flash

hareketinin) önemini açıkça belirtmiş olsa da, bu geçiş döneminde, başka bir voleybol anlayışıyla yetişmiş

oyunculardan, özlenen sonuç alınamamış olabilir.

Nitekim 1970-7971 yıllarında ulusal takımlarımızı çalıştıran Bulgar antrenör Kosta ŞAPOF, erken sıçrama

üzerinde pek durmamış, hızlı voleybolu, Avrupalıların "Quick" dedikleri "çabuk" smaçlarla oynatma yolunu

seçmiş, ölü kısa, kaydırak, bombeli jet paslarla yetinmek zorunda kalmıştır.

Altınyurt'da 1972'ye kadar yapılan hızlı voleybol çalışmaları da bu anlayış çerçevesindeydi. Avrupalıların

çabuk smaçlarıyla bir oyun anlayışını uyguluyorduk.

Page 42: Do u Suat KALYON

Voleybol Federasyonu'nun 1971 yılında başlattığı Asya voleybolu çalışmalarının ilk ürünü olan bu genç

ulusal takım, Ankara'da yapılan, 1972 Balkan Gençler Şampiyonası'nda üçüncü olmayı başardı. Ama

özlenen voleybolu oynayamadı. Araya kısa, alçak paslar sokulduysa da, kendi seyircimiz önünde daha

ilerisi göze alınamadı. Semih Oktay(10), Dünya Baltacıoğlu(1), Harun Akkıvılcım(2), Şükrü Yengi(11), Sedat

Yavuz(12), Selim Çavuşoğlu(3).

1972'de Ankara'da yapılan Balkan Gençler Şampiyonası'nda erken sıçramaları deneyen Bulgar takımını

izleyince, flash hareketinin nasıl yapılması gerektiği konusunda kesin bir görüşe varmış olduk.

Bu tarihten sonra Altınyurt Asya voleybol anlayışına giden yolda büyük bir atılıma girdi. Türk voleyboluna

birbiri ardına yeni file hareketleri getirdi. Önce seyircilerin, giderek bütün genç voleybolcuların ilgisini çeken

bu oyun tarzına "Altınyurt Tarzı" denmeye başlandı.

Asya voleybolu, seçkin sporcuları az olan, yetiştirdiği iyi oyuncularını sürekli başka kulüplere kaptıran

Altınyurt'un, her şeye karşın, önce yükselmesini, sonra da uzun yıllar Deplasmanlı Lig'de kalabilmesini

sağladı. Ama önlerde yer almayan bir takımın getirdiği yenilikler, beğenilse de, öbür takımları yeterince

etkilemedi.

1971 yılında Voleybol Federasyonu Teknik Komitesi, ulusal takımlarımızın başarılı olabilmeleri için, Doğu

Avrupa oyun anlayışından uzaklaşıp Asya oyun anlayışına yönelmemiz gerektiği konusunda bir karar aldı.

Bu yönde bir başlangıç yapılması için de genç ulusal erkek takımının başına antrenör olarak Cafer

AKSAKAL getirildi. İstanbul, Ankara İzmir'de geniş bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmalarda antrenörleri,

oyuncuları (özellikle Asya voleybol anlayışıyla yetiştirilmekte olan pasörleriyle) Altınyurt'lular da görev

aldılar.

Page 43: Do u Suat KALYON

1973 yılında, Adana'da, dört takım arasında yapılan 50.Yıl Turnuvası'nda, Değer Eraybar'ın çalıştırdığı ulusal

takımımız şampiyon oldu. İspanya'yı, İran'ı 3-1'lik sonuçlarla yendik, final maçında ise Batı Almanya setler 1-1

iken oyunu yarım bırakıp alandan çekildi. Final maçının ilk altısı: Erdal Önder(4), Murat Över(8), İbrahim

Vuran(10), Oktay Kökten(2), Semih Oktay(7), Aziz Kalaoğlu(6).

Çeşitli turnuvaları, şampiyonaları içeren, aralıklarla sürdürülen iki yıllık bir çalışma sonucunda, hızlı voleybol

oynayabileceğine inanılan bir takım oluşturuldu.

Cafer AKSAKAL'ın 1973'de Hollanda'da yapılan Avrupa Gençler Şampiyonası'na götürdüğü bu takım orada

beş maç kazandı, üç maç yitirdi, on dördüncü oldu. Ama takımımızın oynadığı voleybol büyük övgülerle

karşılandı.

Hollanda'daki maçları izlemiş olan Nejat ALTAV şöyle yazıyordu: "Yirmi beş yıla yakın voleybolun içinde hakem

ve gazeteci olarak bulunduğum sürede iddia edebilirim ki genç takımımız, ilk defa modern voleybol

oynamıştır.(...) Eski voleybol klasik yüksek pasları yerine fileye paralel gelen topları vurmaya hazır üç

smaçörümüzü bir anda karşılarında gören Macarlar şaşırmış ve blokları çökmüştü."

Almanlara teknik direktörlük yapan ünlü Rumen antrenör Sebastian Mihailescu da şöyle diyordu: "Grubumuzda

Türkleri favori görüyorum. Zira modern voleybolu gerçekten uyguluyorlar."

Evet, Asya voleyboluna artık "Japon voleybolu" değil, "modern voleybol" deniliyordu. Yani herkes bu tarzı

benimseme yolundaydı.

Türkler ise bu voleybolu Mihailescu gibi bir antrenöre bile beğendirecek düzeyde oynayabiliyorlardı.

Bu umut ışığı, ne yazık ki, yaşları dolan oyuncuların takımdan ayrılmaları, Cafer AKSAKAL'ın da ertesi yıl

antrenörlüğü bırakmasıyla sönüverdi.

Ama Asya voleybolunun file hareketleri genç ulusal takımlarımızdaki oyuncular aracılığıyla kulüp takımlarına

yayılmaya başlamıştı.

Page 44: Do u Suat KALYON

Umut Ulusal Takımı'nın, ne yapılmak istendiğini çok iyi bilen, çağdaş voleybola gönül vermiş, birbirine bağlı

gençlerden kurulu bir kadrosu vardı. Soldan sağa: Selim Çavuşoğlu, Serap Gençsu(K), Yusuf Hakim, Şakir

Kayhan, Antr. Mehmet Bengü, Dünya Baltacıoğlu, Eşref Yıldırımer, Serdar Çağan, Cumhur Tezesen,

Gökhan Esentan, Ahmet Özçam, Secaattin Yetiştiren, Mehmet Gündüz.

1975 yılında, Altıyurt Kulübü'nde, federasyon Teknik Direktörü Ayhan DEMİR'in başkanlığında yapılan,

Mehmet BENGÜ, Enver GÖÇENER, Cahit ER Doğuş'un katıldıkları bir toplantıda, 1971'den bu yana genç

ulusal takımlarda çalıştırılan oyuncularla bir Umut Ulusal Takımı oluşturmak düşüncesi ortaya atıldı. Asya

voleybol anlayışıyla oynatılacak olan bu takım dört yıldır verilen emeklerin ürününü toplayacaktı.

Teknik, taktik antrenörlüğünü Mehmet Bengü'nün, kondisyon antrenörlüğünü Enver GÖÇENER'in üstlendiği

Umut Ulusal Takımı'na şu oyuncular seçildi: Selim ÇAVUŞOĞLU, Serap GENÇSU, Dünya BALTACIOĞLU,

Serdar ÇAĞAN, Yusuf HAKİM, Ahmet ÖZÇAM, Mehmet GÜNDÜZ, Secaattin YETİŞTİREN, Şakir KAYHAN,

Cumhur TEZESEN, Eşref YILDIRIMER, Gökhan ESENTAN.

Page 45: Do u Suat KALYON

Asya voleybol anlayışının üstünlüğünü kanıtlama özleminin yarattığı büyük bir coşkuyla hazırlanan

takımımız, 1975 yılı Temmuz ayında, Batı Almanya'nın Mannheim kentinde, Romanya, İtalya, Batı Almanya

genç ulusal takımlarının katıldığı dörtlü bir turnuvaya götürüldü.

İlk maçımızda Batı Almanya'yı şaşkına çevirerek 3-0 yendik.(Aslında çok iyi hazırlanmış olan Alman takımı

ertesi gün İtalya'yla 3-2 lik bir maç oynadı, son gün ise Romanya'yı 3-2 yenmeyi başardı.) İkinci maçımızda,

büyük bir çekişmeden sonra, Rumenlere 3-2 yenildik. Hem Romanya'yı, hem de Batı Almanya'yı yenen

İtalya'yla oynayacağımız üçüncü maç şampiyonluk maçıydı. Prof. Anderlini nin antrenörlüğünü, sonraki

yılların ünlü oyuncusu Lanfranco'nun kaptanlığını yaptığı, büyük umutlarla bakılan güçlü İtalyan genç

takımı, Türkiye karşısında 3-0 lık umulmadık bir yenilgiye uğradı. Romanya ile İtalya gibi iki voleybol ülkesini

geride bırakarak şampiyon olduk.

Page 46: Do u Suat KALYON

1979-1980 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nın Ankara'da oynanan final maçlarında Eczacıbaşı,

Finlandiya'nın Pieksamaky takımını yenerek, İtalyan Clippan Torino ile Çekoslovak Bratislava takımlarının

arkasından Avrupa üçüncüsü oldu. Soldan sağa: Oktay Kökden(K), Ata Onar, Uğur Acar, Serdar Çağan,

Brunko İliev, Kurtaran Mumcu, Paidar Demir, İvan Seferinov, Faruk Saran, Selim Öztreves, Fatih Toptaş,

Zeki Uslu.

Asya voleybol anlayışı ikinci umut ışığını yakmıştı.

Yurda dönüldüğünde Umut Ulusal Takımı na yeni bir görev çıktı. Mart ayında Fransa'da yapılan Batı Avrupa

Kupası maçlarında yöneticilerle aralarında geçen bazı tatsız olaylar yüzünden Erkek Ulusal Takımımızın

oyuncuları, Akdeniz Oyunları için yapılan çağrıya gelmemişlerdi. Mannheim'daki başarının sağladığı

güvenle Federasyon, Cezayir'deki Akdeniz Oyunları'na umut Ulusal Takımı'nı göndermeye karar verdi.

Cezayir'de yaptığımız üç maçtan ilkinde Fas'ı 3-0 yendik, ikincisinde İtalya'ya 3-0 yenildik, klasmanda

Mısır'la oynadığımız maçı 3-1 kazanarak sıralamada beşinci olduk. Ülkemizdeki Asya voleybolu

çalışmalarının en üst düzeye ulaştığı 1975 yılından sonra ise bir geri dönüş yaşandı. İkinci umut ışığı da

sönmüştü. Eski voleybolcularla yeni voleybolcuların bir arada yer aldıkları ulusal takımımız, iki anlayış

arasında bocalamaya başladı. Maçlar oyuncuların becerilerine, alışkanlıklarına göre düzenlenen, eski mi

yeni mi anlaşılmaz bir sistemle oynanır oldu.

Page 47: Do u Suat KALYON

Çağdaş Voleybol(1976-»»»»)

1979-1980 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nın Çekoslovakya'da oynanan final maçlarında Eczacıbaşı

Çekoslovak Buda Hvizda, Macar Nim-Se, Arnavut Dinamo Tiran takımları arasındaki zorlu çekişmede

başarıyla sıyrılıp Avrupa ikincisi oldu. Soldan sağa ayaktakiler: Nurdan Ayçelik, Selcan Teoman, Lilia

Venkova, Antr. Cengiz Göllü, Hülya Erçin, Arzu Bağdatlıoğlu, Sibel Bileke, Öndekiler: Aylin Üstündağ,

Çiğdem Erman, Meral Kalfaoğlu, Yrd. Antr. Özden Şahsuvaroğlu, Hülya Odabaşı, Meral Özdemir. Violet

Kostende.

Asya voleybol anlayışı aşağı yukarı on yıl içinde bütün ileri gitmiş voleybol ülkelerini etki alanına almıştı. Her

ülke kendi voleybol anlayışını gözden geçirip köklü değişikliklere uğratmış, kısa sürede dünya voleybolu

bambaşka bir görünüm kazanmıştı. Artık her şey ortaklaşa kullanılıyordu. "Asya voleybolu", "Japon

voleybolu" demenin de bir anlamı kalmamıştı; "Çağdaş voleybol" deniyordu.

Türkiye ise iki anlayışı birlikte sürdürmekte en fazla direnen ülkelerden biri oldu. Çünkü en seçkin oyuncular

kurum kulüplerinde toplanmışlardı. ODTÜ, Altınyurt gibi amatör kulüplerdeki, ulusal takımlardaki çalışmalar,

amacı yalnızca şampiyonluk olan kurum kulüplerini etkilemiyor, "Riskli voleybol" diye adlandırılan çağdaş

voleybol bu takımlara bir türlü giremiyordu. Genç oyuncuların ulusal takımlardan götürdükleri hareketler,

başarılı olabildikleri sürece, oyunu süslemek için kullanılıyor, böyle "fantezi" hareketlere genellikle kolay

maçlarda göz yumuluyordu.

Page 48: Do u Suat KALYON

Bu yanlış tutumu kıran kulüp Eczacıbaşı oldu. Kuruluşunda, Deplasmanlı Lig'e yükselişinde Ayhan Demir'in

büyük emeği olan bu kulübün, "Başarıya hangi tarz götürüyorsa o tarz iyidir" görüşünü savunan yöneticileri,

içerdeki başarılarla yetinmeyerek Avrupa Kupalarında başarı aramaya başlayınca, hem erkeklerde, hem

kızlarda çağdaş voleybola yönelmek gereği duydular.

Ayhan Demir'den sonra teknik direktörlüğe getirilen Cengiz GÖLLÜ, aslında , Türkiye'de Asya voleybol

anlayışının file hareketlerini ilk uygulatan antrenörlerden biriydi. Ayrıca, 1971 yılında, ulusal takımlarımızın

Asya voleybol anlayışına yönelmeleri gerektiği konusunda karar alan Voleybol Federasyonu Teknik

Komitesi'nin de bir üyesiydi.

İçerde, kolay, hataları en aza indiren Doğu Avrupa voleybolu ile sonuca gidilebiliyordu, ama dışarıya

açılınca, artık herkesin oynadığı çağdaş voleybola geçmek, başarılı olabilmenin tek yoluydu.

Liglerde Eczacıbaşı'nın çağdaş voleybol oynamaya başlaması, İtfaiye (Değer ERBAY), Galatasaray (Cahit

ERDOĞUŞ), Vinylex gibi güçlü takımların bu yoldaki çabalarıyla birleşince, birtakım inatçı direnmelere

karşın, Türk voleybolunun görünümü de değişiverdi. Bunun sonucu olarak da, kulüp takımlarımız Avrupa

kupalarında finallere yükselmeye, dereceye girmeye başladılar.

Gene Cengiz Göllü'nün Eczacıbaşı'nda yürüttüğü "Çağdaş voleybol" çalışmalarının ürünü olan çok büyük

bir başarı da, 1977 yılında, İtalya'da, Genç Kızlar Avrupa Şampiyonası Elemelerinde elde edildi. Genç Kız

Ulusal Takımımız dörtlü turnuvada Belçika'yı 3-0, İtalya'yı 3-2, İspanya'yı 3-0 yenerek birinci oldu.

Page 49: Do u Suat KALYON

1977 Avrupa Şampiyonası Elemelerinde şampiyon olan Genç Kız Ulusal Takımımız. Soldan sağa,

ayaktakiler: Violet Kostende, Arzu Bağdatlıoğlu, Antr. Cengiz Göllü, Deniz Dosdoğru, Selcan Teoman.

Öndekiler: Yasemin Varış, Gülnaz Ensü, Meral Babalı(Kalafatoğlu), Hülya Babalı(Erçin), Dilek Erülker.

Türkiye, Asya voleybol anlayışının etki alanında, Doğu Avrupa'nın yüksek voleybolundan uzaklaşıp çağdaş

bir anlayışa yönelirken, hem erkeklerde, hem kızlarda, teknik, taktik yönünden yabancı ülkelerdekine denk

hatta çoğuna üstün bir voleybol oynar duruma geldi. Bu arada, Asya voleybol anlayışının birçok hareketi

benimsendiyse de, bu sistemin temeli olan flash hareketi bir türlü yaygınlaştırılamadı. Böylece de bizim

"Çağdaş voleybol "umumda "erken sıçrama" pek yer almadı.

Antrenörlerimizin, son yıllarda, özellikle bloktaki yetersizliğimiz üzerinde durdukları, boy, yapı, güç

sorunlarına eğildikleri gözleniyor.

Page 50: Do u Suat KALYON

Voleybol oyun kuralları, nasıl oynanır, saha ölçüleri

Voleybolda her oyuncunun güçlü olduğu yönleri geliştirilmeye çalışılmalıdır. Her oyuncunun güçlü olduğu

yönleri vardır. Doğal olarak öncelikle oyuncuların zayıf oldukları taraflar giderilmeye çalışılmalıdır. Ancak

bununla yetinilmemeli, oyuncuların başarılı oldukları teknik, taktik, moral ve hatta sosyal yönlerini de

geliştirerek, takımın başarısına katkıları artırılmalıdır.

Voleybol nasıl oynanır?

Voleybol altı kişiden kurulu iki takım arasında oynanır. Amaç, sahayı ikiye bölen filenin üzerinden topu karşı

tarafınsahasına düşürerek Oyuncular sahada sabit yerlerde dururlar üç kişi fileye yakın üç kişi de savunma

pozisyonunda geride durur. Bir takım topa arka arkaya en fazla üç kere vurabilir. Topa vücudun herhangi bir

yeri ile vurmak serbesttir. Oyuncular saat yönünde olmak üzere sürekli değişerek oynarlar. Topu karşı

tarafın sahasına düşüren takım puan kazanır. Maç 5 setten oluşur. 25 puana, en az iki farkla olmak üzere ilk

ulaşan seti kazanır. Beşinci set 15 puan üzerinden oynanır. En az iki farklı sonuç burada da

gereklidir."Libero" defansif bir oyuncudur. Defansta istediği yerde oynayabilir. Ön tarafa geçemez, blok

yapamaz, servis atamaz. Forması takım arkadaşlarından farklı renktedir. Takım koçları saha kenarından

takımlarına direktifler vermekte serbesttir. Her sette altı değişiklik yapma hakkı vardır. Sadece ön alanda

oynayan oyuncular bloğa çıkabilir. Blok, top fileyi geçmeden yapılmalıdır. Blok sayı olarak sayılamaz.

Voleybol sahası 18mt x 9mt boyutlarındadır. Tam ortasından bir ağ ile ikiye bölünmüştür. Fileden 3 metre

geriye olan kısım atak alanıdır.

Page 51: Do u Suat KALYON

Manşet

Manşet tekniği çok iyi olan oyuncular bile, sert ve uzun servislerde, manşet için kollarını vucütlarından öne

doğru ayırıp iyi bir manşet alabilmek için zorlanırlar. Bu durumlarda vücudunuzu mümkün olduğunca

yükseltmeye ve hatta parmak uçlarında kalkmaya çalışın. Ancak en iyisi böyle bir duruma düşmemek için

gerekli tedbirleri önceden almaktır. Bunun için vücudunuz topa tam dönük olsun ve ayak hareketleri ile

manşet alma yüksekliğini ayarlamaya çalışın. Yeni kurallara göre artık servisler parmakla da

karşılanabilmektedir. Bu güzel bir görüntü vermezse de çoğu kez tek çözümdür ve top tutulup atmadıkça

parmak pası kötü olsa dahi hakem genellikle faul çalmaz.

Servis

Servis atmaya hazırlanırken filenin arasından rakip oyunculara bakarak hedefinizi belirleyin . Manşeti zayıf

olan oyunculara veya manşet alanlar arasındaki koridorlara veya yanlara atmaya çalışın. Özellikle pasörün

ön sırada olduğu durumlarda, geçerli bir diğer taktik de sol taraftaki smaçöre kısa servis atmaktır. Bu

durumda hücum yapacak oyuncu sayısı bire iner. Atacağınız yere karar verdikten sonra, iyi bir servis için

konsantre olmaya çalışın. Etkin bir servis için en önemli husus, topun havaya iyi atılmasıdır. Bu durumda

top (vurmaz iseniz) tam ayaklarınızın önüne düşmelidir.

Blok

Blok yaparken, ne kadar iyi blok tutarsanız tutun, hücum eden daima avantajlıdır. Topu yakalama ihtimaliniz

çok yüksek değildir, o nedenle moraliniz bozulmasın. Siz işinize devam edin ve mümkün olduğunca ellerinizi

karşı alana uzatmaya çalışın. Bazı oyuncuların moralleri, mesela blokta top ellerinin arasından geçip sayı

olduğunda çok bozulur ve kendilerini suçlu hissederler. Bir sonraki bloğa daha hırslı fakat bilinçsiz olarak

çıkar ve hata yaparlar. Bunun yerine bir önceki hücumda rakibin şanslı olduğunu düşünün. Unutmayın ki iyi

kurulmuş bir blokta bile, doğal olarak birçok zayıf nokta vardır. Blok başarılı olmasa da antremanda

öğrendiğiniz temel teknikleri sabırla ve konsantre şekilde uygulamaya devam edin.

Page 52: Do u Suat KALYON

Savunma

İyi bir savunma için rakibin ön sıra oyuncularının belirlenmesi çok önemlidir. Bütün blok yapacaklar

smaçörlerin kimler olduğunu ve pasörün ön veya arka oyuncu olduğunu bilmelidirler. Pasör ön oyuncu ise

plase atabilir veya ikinci topa vurabilir. Ön sıra ve arka sıra savunmacıları buna hazır olmalıdırlar. Pasör

arka oyuncu ise onu dikkate alıp savunma yapmaya gerek kalmaz.

Smaç

Smaç vurulan topun hız kazanması için, tüm vucudunuzun ağırlığını kullanmalısınız. Bazı oyuncular

sadece kollarının hareketiyle smaç vurmaya çalışırlar. Güçlü bir smaç topu önünüze alarak ve tüm vücut

kaslarınızın kuvvetini ona aktararak vurulabilir.

Top bazen file üstünde ve her iki takımın arasında kalır. Yani iki rakip oyuncu aynı anda topa temas ederler

ve daha mücadeleci olan ve topla daha dengeli temas kuran kazanır. Bu durumda sıçrayabildiğiniz kadar

yükseğe sıçrayın ve dirseklerinizi kilitleyerek ellerinizi güçlü bir şekilde ileri uzatın. Tüm ağırlığınız topun

arkasında olsun. Çift elle temas etmeniz mümkün değilse, tek elle temas etmek hiç müdahale etmemekten

daha iyidir. Topu kısa süre tutup atsanız dahi hakem genellikle faul çalmayacaktır.

Smaçta temas yüksekliği

Bir oyuncunu smaç vurma kapasitesi boyunun uzunluğuna ve sıçrama yüksekliğine bağlıdır. Ancak

bunların dışında genellikle gözardı edilen en önemli nokta, topla temas ettiği anda oyuncunun kolunun ne

kadar açık olduğudur. Temas noktasının yüksekliği smaçta çok önemlidir, fakat bazı oyuncular smaç

sırasında kollarını tam açmazlar. Başarılı bir smaç için, smaç vurmadığınız omzunuzu iyice düşürün ve

topun arkasında kalarak topa sıçrayabildiğiniz en yüksek noktada temas etmeye çalışın.

Page 53: Do u Suat KALYON

Serviste eller

Servis atılırken ön oyuncu iseniz, file önünde ve elleriniz yukarda bekleyin. Aksi halde hızlı bir hücumda geç

kalabilirsiniz. Elleri yukarıda tutmanın bir diğer yararı da rakibin görüşünü kısmen engellemektir. Elleri

hareket ettirerek rakibin görüşünü kapamak kural dışıdır, ancak vucudun hafifce sağa sola eğilmesi ile

yapılan engellemelere hakemler genellikle tolerans gösterirler.

Blok yaparken

Blok yapanların çoğu topa vurulduğu anda gözlerini kaparlar. Hücum eden oyuncu, smaçtan vazgeçip

plaseyi tercih edebilir ve bu duruma reaksiyon göstermekte geç kalabilirsiniz. Bu nedenle gözlerinizi

mümkün olduğu kadar uzun açık tutun (yani kapamayın!).

Molalar

Molalarda bazı oyuncular ilgisiz davranırlar ve koçlarını dinlemezler. İyi bir takım oyuncusu kesinlikle böyle

davranmaz. Molalarda her zaman koç ile göz temasında olun ve verilen talimatları başınızla onaylayın.

Takımın iyiliği için kesinlikle uyumsuzluk ifade eden veya itiraz belirten hareketler yapmayın, veya sözler

söylemeyin. Bu tartışmaları maçtan sonraya veya antremana saklayın. Kazanmak için oyuncular ve koçun

uyum içinde olması en önemli koşuldur.

Oyun alanı, 18x9 m ölçülerinde bir dikdörtgendir ve her yönde en az 3 m genişliğinde olan bir serbest bölge

ile çevrilmiştir.Oyun sahasının üzerinde bulunan serbest oyun boşluğu, her türlü engelden arındırılmış

olmalıdır. Serbest oyun boşluğu, oyun sahası yüzeyinden ölçüldüğünde en az 7 m yüksekliğinde olmalıdır.

Page 54: Do u Suat KALYON

Oyun Sahasının Yüzeyi: Sahanın yüzeyi düz, yatay ve yeknesak olmalıdır. Oyuncular için sakatlanmaya yol

açacak herhangi bir tehlike teşkil etmemelidir. Pürüzlü ve kaygan yüzeylerde oynanması yasaktır.FIVB

Dünya ve Resmi Müsabakalarında sadece tahta veya sentetik bir yüzeyin kullanılmasına izin verilir. Bu

yüzey daha önce FIVB tarafından onaylanmış olmalıdır. Kapalı salonlarda oyun alanının yüzeyi açık renkte

olmalıdır. FIVB Dünya ve Resmi Müsabakalarında çizgiler için beyaz, oyun alanı ve serbest bölge için farklı

renkler kullanılmalıdır. Açık hava sahalarında drenaj amacıyla her metre için 5 mm lik bir eğime müsaade

edilir. Saha çizgilerinin sert bir maddeden oluşturulması yasaktır.

Oyun Alanının Üzerindeki Çizgiler: Bütün çizgiler 5 cm genişliğindedir. Çizgiler, zeminin ve diğer çizgilerin

renklerinden farklı ve açık renkte olmalıdır.

Sınır çizgileri: İki yan ve iki dip çizgi oyun alanını belirler. Yan ve dip çizgilerin her ikisi de oyun alanının

boyutlarına dahil olarak çizilir.

Orta çizgi: Orta çizginin tam ortası oyun alanını 9x9 m boyutlarında iki eşit alana böler ; bununla beraber

orta çizgi kalınlığının, bütünüyle, her iki oyun alanının da sınırları içerisinde olduğu kabul edilir. Bu çizgi

filenin altından iki yan çizgi arasında uzanır.

hücum çizgisi: Her oyun alanında, arka kenarı, orta çizginin tam ortasından 3 m geride çizilmiş bir hücum

çizgisi, ön bölgeyi belirler.

Page 55: Do u Suat KALYON

Bölgeler

Page 56: Do u Suat KALYON

ön bölge: Her oyun alanında ön bölge orta çizginin tam ortası ve hücum çizgisinin arka kenarıyla sınırlıdır.

Ön bölgenin yan çizgiler dışında serbest bölgenin sonuna kadar uzandığı varsayılır.

servis bölgesi: Servis bölgesi, her dip çizginin gerisinde 9 m genişliğindeki sahadır. Bu bölgenin yan

sınırları, dip çizgilerden 20 cm geriye, yan çizgilerin uzantısı olarak çizilen 15 cm uzunluğunda iki kısa

çizgiyle belirlenir. Her iki kısa çizgi de servis bölgesinin genişliğine dahildir. Servis bölgesinin derinliği

serbest bölgenin sonuna kadar devam eder.

oyuncu değiştirme bölgesi: Oyuncu değiştirme bölgesi, her iki hücum çizgisinin yazı hakemi masasına

kadar olan uzantısı ile sınırlıdır.

libero değişim bölgesi: Libero değişim bölgesi, serbest bölgenin, takım sıraları tarafındaki bir bölümü olup,

hücum çizgisi uzantısından dip çizgiye kadar olan alanla sınırlandırılmıştır.

ısınma sahası: FIVB Dünya ve Resmi Müsabakalarında ısınma sahaları yaklaşık 3x3m boyutlarında,

serbest bölgenin dışında ve oturma sıralarının bulunduğu taraftaki köşelerde yer alır.

ceza sahası: Yaklaşık 1x1 m boyutlarında olan ve 2 sandalye bulundurulan bir ceza sahası, her bir dip çizgi

uzantısının dışında olacak şekilde, kontrol sahası içinde yer alır. Bu sahalar 5 cm genişliğinde kırmızı bir

çizgiyle sınırlandırılabilirler.

File: File, düşey olarak orta çizginin üstünde yer alır ve erkekler için 2.43 m, bayanlar için 2.24 m

yüksekliğindedir. File, 1 m genişliğinde, 9.50 ila 10 m uzunluğundadır ve 10 cm lik karelerden oluşan siyah

iplerden yapılmıştır. Anten, 1.80 m uzunluğunda ve 10 mm çapındadır. Antenlerin her birinin 80 cm lik üst

kısımları filenin üzerinde devam eder. Antenler filenin bir parçası sayılır ve geçiş boşluğunun yan sınırlarını

belirler.

Page 57: Do u Suat KALYON
Page 58: Do u Suat KALYON
Page 59: Do u Suat KALYON
Page 60: Do u Suat KALYON
Page 61: Do u Suat KALYON

Doğu Suat KALYONBeden Eğitimi ve Spor Öğretmeni

2015