29
ADANA (322) 457 66 54 AMASYA (358) 218 20 28 ANKARA (312) 363 52 58 ALANYA (242) 528 37 52 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 643 62 72 G.ANTEP (342) 232 45 53 GÖLCÜK (262) 414 28 82 DENÝZLÝ (258) 372 11 66 ÝSTANBUL (216) 342 18 01 ÝZMÝR (232) 431 06 48 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 222 38 83 K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (344) 415 02 00 KARABÜK (370) 712 13 85 KARAMAN (338) 214 57 04 KONYA (332) 251 83 00 KARAPINAR(332) 755 21 11 ILGIN (332) 882 73 64 MALATYA (422) 324 34 36 MERSÝN (324) 231 30 95 OSMANÝYE(322) 812 78 21 SAKARYA (264) 281 00 26 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝNOP (368) 681 55 19 SÝVAS (346) 224 21 31 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 272 41 82 ZONGULDAK (378) 251 48 31 TEMSÝLCÝLÝKLER ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ A.Þemsettin ATEÞ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ A.Tacettin ATEÞ YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Av. Haki DEMÝR REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Mehmet UÇARALP Yusuf MUTLU - Mehmet ÞEN Ali GENCAL - Yemliha GÖNCÜ Ali AYDOÐAN KAPAK Besmele Bülbülü “Resim-Yazý”:A.Ülker Erke Dia: Hasan Âli Göksoy FOTOÐRAFLAR Bekir SARI TEKNÝK YAPIM AJANS B / Darende Tel:615 17 55 GRAFÝK - TASARIM Aslan TEKTAÞ YAZIÞMA ADRESÝ Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA e.mail: [email protected]. BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMA Somuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti. RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72 BASKI Poyraz Ofset (312) 384 19 42 Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr ISSN:1302-0803 YIL:7 SAYI:29 KASIM - ARALIK 2000 Bülbül elhân-ý seher Söyledi bir hoþca haber Etti ki tut yâr eteðin Bâde için çekme keder Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Baþyazý................................................ 2 Dîvan’dan............................................ 3 Araþtýrma Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi............. 4 Kapak Bülbül..................................................... 6 Edebiyat Ramazaniye........................................... 12 Araþtýrma Mustafa Tâki Efendi............................... 14 Basýndan Basýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi................... 18 Altun Silsile Hâce Alâeddin-i Attâr (K.S).................. 20 Kültür Ramazan Sohbetleri............................... 24 Edebiyat Kemal Ümmi’nin Þeyh Hamid-i Veli Mersiyesi................. 26 Ekonomi Þirket Mimarisi....................................... 30 Sempozyum Sosyal Hayatýmýzda Tasavvuf ve Hacý Hulûsi Efendi........................... 32 Araþtýrma Sadrazam Mehmet Paþa....................... 36 Hatýra Bu Sabah Bir Kitaptan Tefe’ül Ettim..... 38 Hadis Hadisler Iþýðýnda Tasavvuf ................... 41 Saðlýk Çevre Saðlýðý........................................ 42 Araþtýrma Tasavvuf’ta “Nokta”............................. 44 Hatýra Hatýra Fotoðraflarý ............................... 47 Tomurcuklar Ruh Saðlýðýnýn Sigortasý: Sevgi............. 48 Haberler............................................. 51 ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI Somuncu Baba

Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba€¦ · adana (322) 457 66 54 amasya (358) 218 20 28 ankara (312) 363 52 58 alanya (242) 528 37 52 bursa (224) 254 53 26 Çaycuma (372)

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 363 52 58ALANYA (242) 528 37 52BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 643 62 72G.ANTEP (342) 232 45 53GÖLCÜK (262) 414 28 82DENÝZLÝ (258) 372 11 66ÝSTANBUL (216) 342 18 01ÝZMÝR (232) 431 06 48ÝSKENDERUN (326) 615 73 56KAYSERÝ (352) 222 38 83K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (344) 415 02 00

    KARABÜK (370) 712 13 85KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 251 83 00KARAPINAR(332) 755 21 11ILGIN (332) 882 73 64MALATYA (422) 324 34 36MERSÝN (324) 231 30 95OSMANÝYE(322) 812 78 21SAKARYA (264) 281 00 26SAMSUN (362) 431 40 99SÝNOP (368) 681 55 19SÝVAS (346) 224 21 31TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 272 41 82ZONGULDAK (378) 251 48 31

    T E M S Ý L C Ý L Ý K L E R

    ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINAÝMTÝYAZ SAHÝBÝA.Þemsettin ATEÞ

    GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ

    YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR

    REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERMehmet UÇARALP

    Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Yemliha GÖNCÜ

    Ali AYDOÐAN

    KAPAKBesmele Bülbülü

    “Resim-Yazý”:A.Ülker Erke Dia: Hasan Âli GöksoyFOTOÐRAFLAR

    Bekir SARI

    TEKNÝK YAPIMAJANS B / Darende Tel:615 17 55

    GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ

    YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

    44700 Darende / MALATYAe.mail: [email protected].

    BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti.

    RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞBizim Repro (312) 231 26 72

    BASKIPoyraz Ofset (312) 384 19 42

    Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

    KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

    Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

    ISSN:1302-0803

    YIL:7 SAYI:29KASIM - ARALIK 2000

    Bülbül elhân-ý seher

    Söyledi bir hoþca haber

    Etti ki tut yâr eteðin

    Bâde için çekme kederDîvân-ý Hulûsi-i Darendevî

    Baþyazý................................................ 2Dîvan’dan............................................ 3AraþtýrmaSomuncu Baba ve Neseb-i Âlisi............. 4

    KapakBülbül..................................................... 6

    EdebiyatRamazaniye........................................... 12

    AraþtýrmaMustafa Tâki Efendi............................... 14

    BasýndanBasýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi................... 18

    Altun SilsileHâce Alâeddin-i Attâr (K.S).................. 20

    KültürRamazan Sohbetleri............................... 24

    EdebiyatKemal Ümmi’nin

    Þeyh Hamid-i Veli Mersiyesi................. 26

    EkonomiÞirket Mimarisi....................................... 30

    SempozyumSosyal Hayatýmýzda Tasavvuf ve Hacý Hulûsi Efendi........................... 32

    AraþtýrmaSadrazam Mehmet Paþa....................... 36

    HatýraBu Sabah Bir Kitaptan Tefe’ül Ettim..... 38

    HadisHadisler Iþýðýnda Tasavvuf ................... 41

    SaðlýkÇevre Saðlýðý........................................ 42

    AraþtýrmaTasavvuf’ta “Nokta”............................. 44

    HatýraHatýra Fotoðraflarý ............................... 47

    TomurcuklarRuh Saðlýðýnýn Sigortasý: Sevgi............. 48

    Haberler............................................. 51

    ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

    Somuncu Baba

  • Ey dil yürü zâr eyle kim, zârýn nice bir zâr ola, Aç gözünü dîdârý gör, bu uykudan bîdâr ola.

    Ölmeden öndin bul memât, hayy ol içüp âb-ý hayat, Hem ol ki mahv ü mahz-ý zât, cân vâkýf-ý esrâr ola.

    Dil vuslata nâil olup, cânâna cân vâsýl olup,Her matlabýn hâsýl olup, hâr'ýn gülü gül-zâr ola.

    At varlýðý varý niden, ko ârýný ârý niden,Bul yâri aðyâr-i niden, her-dem enîsin yâr ola.

    Âþýksan, özle yârini terkedüp âr u vârýný,Sâ'y eyle bul dildârýný, kim manzârýn dîdâr ola.

    Ey cân u di1 dîdâra bak, hem hâl ü hem ruhsâra bak, Ko gayriyi bu kâre bak, kârýn meðer bir kâr ola.

    Er sâfiyâne bul safâ, senden kamû olsun nümâ, Âyine-i dildâdeni, tâ görünen ol dîdâr ola.

    Sa'yet de ol eh1-i ferâð, arada kalmaya niza', Bu sözleri et istima', hep gizliler ahbâr ola.

    Bul Hakk'a varmaða delîl, görmez gözün olmuþ alîl, Zikret ki Hakk'ý, cân ü dil gencîne-i esrâr ola.

    Geldin bû ile sen garîb, ol bâð-ý dosta andelib,Bu derdine bul bir tabîb, zahm-i dilin tîmâr ola.

    Nâdânla olma yek nefes, bul eh1-i Hakk'ý iþte bes, Bî-keslere ol dâd-ý res, dâd-ý resin Gaffâr ola.

    Bil alleme'l-esmâ nedir, ismi ve müsemmâ nedir? Hem tâc-ý kerremnâ nedir, âný giyen muhtâr ola.

    Hasretle eylerem melâl, gör hâlim ey sâhip-kemâl, HULÛSÎ'ye göster cemâl, þevk ile bî-karâr ola.

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

    “Ramazan, bilerek veya bilmeyerek iþlediðimiz günahlardan yýkanma ayýdýr. Ramazan, kararan ruhlarýmýzý arýtma ayýdýr. Ramazan, katýlaþan kalblerimizi yumuþatma ayýdýr. Ramazan, dargýnlarýn barýþma ayýdýr. Ramazan korkularýmýzdan kurtulma, umduklarýmýza kavuþma ayýdýr. Bu ayda Mü'minler sýrf Allah'ýn rýzasýný kazanabilmek içun, yemelerini, içmeleri-

    ni terk ederek, büyük bir coþkunluk içerisinde her zamankinden daha çok Allah'ayönelir. Gündüzleri oruç tutarak, vakit buldukça Kur'an okuyarak, mukabele dinley-erek, geceleri teravih kýlarak, hep Allah'ý anar, Allah'ý tesbih eder, Allah'a þükür ederler,günahlarýnýn baðýþlanmasýný Allah'tan dilerler.

    Açlýðýn, susuzluðun kalbleri yumuþatmasý, ruhlarý inceltmesi sebebiyle, yok-sullarý, kimsesizleri daha çok düþünür, düþkünlere, fakirlere, hayýr cemiyetlerine olanyardýmýný daha da artýrýrlar. Zenginlerimiz zekat daðýtmalarýný bu aya rast getirir, bi'l-hassa yetim yavrularýn Ramazan bayramýný neþ'e içerisinde, sürûr içerisindegeçirmelerini saðlamýþ olurlar. Mü'minlerle dolup taþan câmilerde gündüzleri okunanmukabeleleri, geceleri kýlýnan teravihler, zarif sülün endamlarýyla göklere yükselenminarelerin pýrýl pýrýl kandilleri, sahurlar, iftarlar...

    Dünya gailesinin bin bir çeþit yükü altýnda ezilen, bunalan ruhlarýmýza ferahlýk,serinlik bahþ ederler.

    Muhterem cema'at, gören gözler, duyan kalbler, Ramazan hilâlinin ufkumuza doð-duðu andan itibaren, kainatta bir deðiþiklik sezerler. Bu þerefli ayýn sahurlarýndabaþka, þafaklarýnda baþka, öðlenlerinde, ikindilerinde baþka, hele iftar zamanýndabaþka bir neþ'e vardýr. O iftar zamaný ki çoluk çocuðuyla bütün aile sofranýn baþýndatoplanýr. Gözler parlar, yüzler neþ'eli. Orucun verdiði hassasiyet içerisinde dudaklardadu'alar ... Duygular saf ... Emeller dilekler yalnýz Allah'ýn rýzasý ... Ýþte bu an, insanruhunun dünyada duyabileceði en büyük neþ'e aný, yaþayabileceði en mes'ud zamandýr.Bu neþ'eyi, mü'min kalbleri saran bu ilahi havayý sadece büyükler deðil, henüz oruçtutma çaðýna gelmemiþ çocuklar bile duyarlar. Onlar, hiçbir günahýn en ufak bir lekesi-ni bile taþýmayan saf, temiz kalblerinde uyanan sýcak, samimi bir duygu ile ana vebabalarýndan sahura kaldýrýlmalarýný, oruç tutmalarýna izin verilmesini yalvarýrlar,dilekleri kabul olunmazsa direnirler, aðlarlar.”

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, bir hutbesinde Ramazaný böyle tarif ediyor. Ýþtebu tür edebi ve dini öneme haiz kýymetli hutbelerden oluþan ve Hulûsi Efendi’ninDîvan ve Mektûbat’ýndan sonra yayýnlamaya muvaffak olduðumuz üçüncü eserini birRamazan neþesi içerisinde sizlere ulaþtýrmayý bizlere nasib eden yüce Mevlâmýza hamdediyoruz...

    Kýymetli okuyucularýmýzý “Þeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler” adlý, mümtazve müstesna eseri okumaya davet ediyoruz. Vakfýmýz yayýnlarý arasýnda neþredilenHutbeler kitabý Somuncu Baba Dergisi temsilcilerinden ve Vakýf Genel Merkezindentemin edilebilir.

    Ramazanýnýz kutlu, bayramýnýz mutlu olsun...

    Somuncu BabaBaþyazý

    Kasým-Aralýk 20002

    “Ramazan ve Yeni Yayýnýmýz”

    Yayýn Heyeti

    D ivân-ý Hulûsi-i Darendevi’den

  • 2- Þeyhzadeoðlu Ailesindeki Þecere

    Bu yazýmýzda önemle üzerinde duracaðýmýz birdiðer belge de, Þeyhzadeoðlu ailesinin özelkütüphanesinde bulunan bir þeceredir. Bu þecere ilealakalý þu bilgiler verilmektedir.

    Belgede özellikle Osman Hulûsi Efendi'nin babasýÞeyh Hasan Feyzi ve oðullarý; onun babasý AhmedHilmi ve oðullarý, onun babasý Þeyh Ali Rýza ve oðullarýhakkýnda doðru ve baþka yerde bulamadýðýmýz bilgilerverilmektedir. Ondan sonraki dedeler hakkýnda kýsabilgi vardýr. Somuncu Baba'dan itibaren verilen bilgilerde doðrudur. Ancak bu ikisi arasýnda kalan kýsýmkanaatimize göre eksiktir. Her ne kadar, ÝstanbulNakib'ül-Eþraf Dairesinden 1233 Hicri tarihinde alýndýðýbelirtilse de, burada bir yanlýþlýk vardýr ve tarih 1333olsa gerektir ki, bu da Miladi 1914 yýlý eder. Belgeyiaynen vermek istiyoruz. Þu neticeyi de ilave etmekgerekmektedir. Bu vesika, o gün için mevcut olan doðrubilgileri ihtiva etmektedir. Ancak bütün bilgileri doðrukabul etmek yerinde deðildir.

    ‘HÜVEL MUÝYN’

    Kadimden beru yedimizde bulunan þecere-i þerifeve tomardan muktebes silsile-i nesebiyemizin suretidir.

    1. Es-Seyyid Eþ-Þeyh Hasan Feyzi bi tarikatil-hal-vetiyye ve hatib-i dergah-ý âli Es-Seyyid Eþ-Þeyh El-Hac Hamid Veli (kuddise sirruhu) Darende.

    Vebnuhu Osman Hulusi.

    2. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Ahmed Hilmi minhulafa-i halvetiyye

    Vebnuhu Ali RýzaVebnuhu Hasan FeyziVebnuhu Osman HulûsiVe bintuhu Zeynep.3. Ýbn-i Es-Seyid Eþ-Þeyh Ali Rýza min hulafa-i

    halvetiyyeVebnuhu Ahmed HilmiVebnuhu Hasan Fehmi

    Vebnuhu Emin Muhammed.4. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Emin Muhammed min

    hulafa-i halvetiyye.5. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Ali Kemaleddin min

    hulafa-i halvetiyye.6. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Hüseyin Karabaþ min

    hulafa-i halvetiyye.7. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh el-Hac Hasan Feryadi

    min hulafa-i halvetiyye.8. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Pîr Muhammed efen-

    di min hulafa-i halvetiyye.9. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh El-Hac Ahmed-i Sanî

    min hulafa-i halvetiyye.10. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-arifin Eþ-Þeyh Halil

    Taybi min hulafa-i halvetiyye.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)11. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Alem ve Gavsul-Azam

    Mürþid-i El-Hac Bayram-ý Veli bi müþtehir SomuncuBaba. (kaddesallahu sýrrehû)

    12. Ýbn-i es-Seyyid mûrþidil-a'zam Eþ-Þeyh MusaÞemseddin El-Kayseri min hulafa-i halvetiyye. (kuddisesýrruhû)

    13. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Aktab Eþ-Þeyh HasanEr-Rumî El- halvetiyye.

    (kuddise sýrruhû)14. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbu-Cihan Eþ-Þeyh

    Ýbrahim'ül-evvel El-Basravî El-halvetî.(kuddise sýrruhû)15. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbu'd-Din Eþ-Þeyh

    Süleyman El-evvel El-halvetî.(kuddise sýrruhû)16. Ýbn-i Es-Seyyid Arif-i Billah Eþ-Þeyh Hasan

    Efendi El-halvet'i (kuddise sýrruhû)17. Ýbn-i Es-Seyyid Mürþid-il Kamiliyn Eþ-Þeyh El-

    Hac Mahmud Efendi El-halvetî.(kuddise sýrruhu)18. Ýbn-i Es-Seyyid Kutb'ul Alem Eþ-Þeyh El-Hac

    Osman Er-Rumi El-halvetî.(kuddise sýrruhu)19. Ýbn'üs-Seyyid Gavs'ül-A'zam Eþ-Þeyh Hacý

    Mahmud El-Kerhi El-halveti(kuddise sýrruhu)

    Kasým-Aralýk 2000 5Kasým-Aralýk 2000

    Somuncu BabaAraþtýrma

    4

    SOMUNCU BABA VE NESEB-Ý ALÝSÝ ÝLE ALAKALI YENÝ ARÞÝV BELGELERÝ

    Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

    20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-ÞeyhSadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî.

    (kuddise sýrruhu)21. Ýbn-i Es-Seyyid bi Gavsul-Azam bi asrihi Eþ-

    Þeyh El-hac Ýshak El-Halvetî.(kuddise sýrruhu)22. Ýbn-i Es-Seyyid El-aktab Eþ-Þeyh Süleyman

    Sânî fil-Buhari El-Halvetî.(kuddise sýrruhu)23. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbuz-Zaman diðer þeyh

    Süleyman Es-Salis ve nakibûl- eþraf fil-Ýsfe-hanî El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

    24. Ýbn'üs-Seyyid Ahmed Horasanî25. Ýbn-i Es-Seyyid Ekmelûl-Evliya Eþ-Þeyh

    Hüseyin bi-Muhacir El-halvetî.(kuddise sýrruhu)26. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul Arifin Musa-i sanî fil

    muhaciriyn min-Bistam.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)27. Ýbn-i Es-Seyyid kutbul-Devran Eþ-Þeyh

    Ýbrahim Sanî bi muhaciriHindistanî halveti.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)28. Ýbn-i Es-Seyyid bi Gavsul-Ekvan min silsile-i

    Alî Haþim Seyyid'ü-sâdâtHazreti Abbas El-Medeni (radiyallahu anhu)29. Ýbn-i Es-Seyyid menba-i ulûmil-hakaik

    mürþid-i Ýmamul-azam kaþifüesrar'id-dekayýk Hazreti Ýmamý Cafer-i Sadýk,

    (radiyallahu anhu)30. Ýbn-i Es-Seyyid min âli-t-tayyib vet-tahir

    cami'u menakýb vel mefahirHazreti Ýmamý Muhammed Bakýr. (radiyallahu

    anhu)31. Ýbn-i Es-Seyyid pîrû-s-sâdat menba-ý-sad3at

    nurul-mübiyn Hazreti ÝmamýZeynel-Abidin. (radiyallahu anhu)32. Ýbni camlus-sadat hazinûl-emanat mazhar-ý

    esrar'il-lahutiye sultanuþ-Þüheda Hazreti Ýmam Hüseyn Abidin. (radiyal-

    lahu anhu)33. Ýbni Cenabý þah-ý velayet kasim'ün-nâr vel-

    cennet saki-î kevser varisü Rasul-i kibriya Hazret-i Ýmam-ý Ali keremellehu

    vechehu vel-mürteza.(radiyallahu anhu)34. Ve seyyidetü hayrûnnisa Þafiatûl-mû'minat

    ümmü cemius-sâdât bintüMuhammed Mustafa zevcetü Alîyyül-mürteza

    bid'atu Cenab-ý Rasul-i kibriya Fatýmet'üz-Zehra(radiyallahu teala anha)

    35. Bintu mahbub-i mevla nurul-ard vel-semaþefi'ul-müznibiyn rahmeten lil-

    Âlemin Muhammed Mustafa Sallallahu teala aley-hi vesellem.

    Der-i Aliyye'de elyevm mevcud Nekabet'ül-Eþrafdaire-i celilesinde mahfuz kuyud-ý kadime ve atiklerdemukayyed ve mestur olan musaddak Þecere-i Silsile-name iþbu suret ayni ve aslýna mutabýk olduðu tasdikolunur.

    Fil yevm'il-ehad min þehr-i Receb'il-Ferd li senetiehad ve selasun ve mieteyn ve elf (1233).

    Devam Edecek

    Somuncu Baba Araþtýrma

  • Somuncu Baba Kapak

    Musa TEKTAÞ

    Somuncu BabaKapak

    debi eserlerin meydana gelmesinde insan ha-yalinin, mecazýn ve sembollerin büyük etkisi vardýr.Osmanlý dönemi Ýslami edebiyat denildiðinde ilk aklagelen tür divan edebiyatýdýr. Türklerin Ýslamiyet ilemüþerref olmasýndan sonra özellikle mutasavvýflar vedin bilginleri tarafýndan ortaya konulan edebiyat ürün-leri divan edebiyatýnda da ilahi aþk üzre bina edilmiþ,gerçek sevgiliyi sembol eden, mecazi sanatlar baþtaolmak üzere hayatýn bütün safhalarýný içine alan birgörüþ ile kaleme alýnmýþtýr. Ýslam dini ölümden öncekihayatý ve sonrasýný bir bütünolarak ele almýþ, bu aradadünyevi ve canlý motifler sem-bol olarak kullanýlmýþtýr.

    Önce Selçuklular ardýn-dan da Osmanlý Devletindehayat nizamý olarak dini esasve onun çerçevesinde mey-dana getirilen efsane vemenkýbeler, edebiyat ve musi-ki gibi her alanda medeniyet-lerin aynasý durumunda olanyazýlý ve sözlü sanat ürün-lerinin temelini din ögesi teþkileder. Ýslami tasavvufdüþüncesinin tekke edebiyatýiçerisinde en çok geliþen vemeydana gelen divan edebi-yatý, daha sonra saray vemedrese çevresinde yayýlmaimkaný bulmuþtur. Asyaiçlerinden kalkýp, Anadolu'yuyurt edinen derviþlerin ve oyolun takipçilerinin edebi-yatýmýza katkýlarý ve Osmanlý-Türk toplumunun hayatdinamiðini oluþturduklarýmuhakkaktýr.

    Türk Edebiyatýndasevgiyi tavsifte en çok iþle-nilen konulardan biri de

    “Bülbül”dür. Besmelenin ve Bülbül’ün ilk harfininalfabenin ikinci harfi olan “b” ile baþlamasý remzen ilahimuhabbeti temsil eder.

    Bülbül; serçe nev'inden, çok güzel küçük olmasý-na raðmen naðmeleriyle etrafý etkileyen cürmü küçükama, sesi çok yüksek bir kuþtur. Onun naðmeleri tüken-mez ve kendine mahsus musikisi vardýr. Mekanýgülzârdýr, gül mevsiminde bir bahçe sahibinin kendibahçesindeki dalýndan gül kopardýðýný görse yine fer-yad eder, yine inler. Asla susuz olmaz, çünkü mîzacý

    ateþ gibi hararet üzereolduðundan su kenarlarýnda,sulu yeþillikli bahçelerdeeðlenir. Çok küçük olduðun-dan, kuvvetli rüzgârlarýn etk-isinden kurtulmak için rüzgarlýhavalarda yuvasýndan çýk-maz. Rivayet olunur ki;Kuþlarla konuþma ilmi veihsaný verilen, Süleyman aley-hisselam, birgün bir aðaçüzerinde bir bülbül'ün yanýn-dan güzâr eylediðini görüncebülbülün bâþýný ve kuyruðunuokþar, onu tahrik edip oynatýr.Yanýndaki ashaba buyurur ki;þu bülbül ne söyler biliyormusunuz. Onlar “bilmiyoruz”derler. Süleyman aleyhisse-lam ceva-býnda “-Bu bülbülsöyler ki, bugün ben yarýmhurma yedim. Dünya isterseharab olsun, isterse toprakolsun.” Burada bülbülün azakanaat ettiðine iþaret vardýr.Zaten Neml suresinin 16.ayetinde "SüleymanDâvud'a varis oldu ve dediki, ey insanlar bize kuþdili öðretildi ve bizeherþeyden nasib verildi.

    6 Kasým-Aralýk 2000

    E

    Kasým-Aralýk 2000 7

    Doðrusu bu apaçýk bir lütufdur" buyurulmaktadýr.(K.K. Neml, 27/16)

    Rüyada bülbül görmek zenginlik ve hafýz erkekevladý ile tabir olunur.

    Folklorculara göre de bülbül, bir bahar kuþudur vegeceleri hiç uyumaz. Dilimizdeki bülbül ile ilgili ben-zetmeler ve sözlerden bazýlarý þunlardýr.

    "Bülbül gibi dem çekmek""Bülbül gibi konuþmak""Bülbül gibi ötmek""Bülbülün kýrk türküsü vardýr, kýrký da gül üze-

    rinedir""Bülbülü altýn kafese koymuþlar, ah vataným, vah

    vataným demiþ""Bülbülün çektiði dili belasýdýr"vs.

    Halk edebiyatýmýzda ve türkülerimizde bülbülünayrý bir yeri vardýr. Hatýrlayabildiklerimizi sýralayacakolursak;

    "Aðlama garip Bülbül""Bülbüle kursam tuzaðý""Bülbüller ötüyor""Bülbülün göðsü""Garip Bülbül""Ýki Bülbül""Konma Bülbül"

    Halk þiirimizde bir çok kuþlar olduðu gibi bülbül'debüyük bir tezyin unsuru olmuþ âþýklarýn sözlerinisüslemiþtir:

    Bülbül gelmiþ gül dalýna aðlýyorDeli idin uslandýn mý yaylalar

    Ruhsati

    Bülbülü koysalar altýn kafeseYine özler, ister vatan demiþler

    Mir'atî

    Bülbül de hasrettir gonca gülüneKavuþur da bir kez ötüþür mü ola

    Yozgatlý Nâzi

    Aþýk Kerem ise, bülbülün ötmesini baharýn gelme-sine baðlamýþ, sevgilisi olan gül de baharda açýlmýþtýr.

    Þaký bülbül þaký, bahar eriþtiÞakýyýp ötmenin zamaný geldiKýrmýzý gül budaðýna eriþtiKoparýp kokmanýn zamaný geldi

    Aþýk Keremdizeleriyle duygularýný ve aþkýný

    ilan ederken, Aþýk'a göre, bülbülün ötüþü garip, gariptir.Buradaki “garip” sözü acýklý, etkili dokunaklý anlamýn-dadýr.

    A bülbülüm garip garip Ötme beni aðlatýrsýnVarýp yâdlar arasýnda Yatma beni aðlatýrsýn

    Aþýk

    Halk edebiyatýnýn en büyük tasavvuf ustasýsayýlan Yunus Emre, bülbülü ve gülü tasavvuftakisimgesel anlamlarýyla kullanýr. Ona göre, aþýk, yalnýzcadost (Allah) baðýnýn bülbülüdür.

    Dost baðýnda bülbül olamÖtem hey dost deyi deyi

    Varam ol dosta kul olamHem açýlýben gül olamHem Ötüp bülbülü olamDuraðým gülistan ola

    Yunus Emre

    Milli þairimiz Mehmed Akif'de bülbül de vatanhasretini sembolleþtirmiþ, büyük ediplerimizdendir.Onun meþhur bülbül þiirinin bazý mýsralarý þöyledir.

    "Eþin var âþiyanýn var baharýn var ki beklerdin Kýyametler koparmak neydi ey bülbül

    nedir derdinO zümrüd tahta kondun bir semâvi saltanat

    kurdunCihanýn yurdu hep çiðnense çiðnenmez senin

    yurdunBugün bir yemyeþil vadi yarýn bir kýpkýzýl gülþenGezersin hanümanýnþen için þen kâinatýn þen"

    Milli mücadele yýllarýn-da vatanýmýzýniçinde bulunduðuelim günlerde bül-

    büle seslenerek, onunneþe içerisinde olduðugibi, bir gün hürriyetbayraðýnýn gölgesindedüþman istilasýndankurtulmuþ aziz vataný

    hayal etmektedir. Asýlaðlayýp, inleyenin bülbül

    deðil, istilaya uðramýþ vatanevlatlarý olmasý gerektiðini

    iþaret etmektedir. Türk Hat Sanatýnda “Besmele Bülbülü”

    “Resim-Yazý” sanatýndan bir örnek, A. Ülker Erke Koleksiyonundan

  • Es-Seyyid Osman Hulûsiefendi'nin babasý Seyyid Hasan FeyziEfendi (Hatip Hasan Efendi) Davûdisesi ile güzel ilahi okuyan bir zattýr. Bazýsohbetlerde bülbül'den mevzugeçerken; "Ben ilahi okurken bülbülgelip, koluma kondu. Ben bülbülükoluma kondurmuþ birisiyim" diyebuyurduklarý bilinmektedir. Aynýzamanda yine çok güzel sesi ile bilinenHulûsi efendi'nin aðabeyi Ahmet NuriEfendi, Hulûsi Efendi'nin gazelleriniyanýk sesiyle derinden ve gayet doku-naklý okuduðu bir çok kez, sohbetesnasýnda ilahi okurken sohbet edilenodanýn camýna bülbüllerin geldiðimüþahede edilmiþtir. Aslýnda bülbül çokkýskanç bir varlýktýr. Güzel sese de mef-tundur. Hem merakýndan hem de ilahiterennümler olan, güzel sözlü ve özlüduygulu gazelleri dinlemek için de soh-betlere iþtirak edebilir.(Ali RýzaKaraaðaç (85) ve Bedrettin Ateþ (78) ileyapýlan röpörtajdan)

    Belki de bülbül bir divanda kendine bu kadar ver-ilen önemi ilk defa bulmuþtur. Çünkü gül ile bülbülünmünasebeti tasavvuf dilinde gerçek aþký sembolizeeder.

    Gülzâr-ý hüsne karþý bülbül edende zârýArzusu vasl-ý gülken hicran olur olur ya! (s.3)

    Bülbül þakýyýþýyla aðlayýp inleyen, durmadansevgilisinin güzelliklerini anlatan ve ona aþk sözleri arze-den bir aþýðýn timsalidir. Bazen aþýðýn caný, bazen kendibazen de gönlü olur. Aþk bazen cefa ve aðlamadýr, amaasla vazgeçilmez.

    Gülün güzelliðine karþý bülbül aðlayýp, inleyipsýzlasa da güle ulaþmayý arzular ama, hicrana (ayrýlýða)düþerek istediði bazen yerine gelmez.

    Bülbül eyler nâle-i gülzâr gül-i zârýndan cüdaGül de çâk etmiþ giribânýn nigârýndan cüda (s.6)

    (Bülbül gülden (sevgiliden) ayrý kaldýðý için nâleeyler, gülde açýlmýþtýr ancak, o sevgili bülbülü yanýndayoktur.) Bu satýrlar tasavvufi neþve ile kaleme alýnmýþtýr.Bazen gül "Þeyh" makamýnda sembol olarak kul-lanýldýðý için sevgilinin, þeyhin veyahut HazretiPeygamberi, hatta mutlak aþkýn nihai hedefi "Allah'aulaþmak için gayret göster, ayrýlýða katlanan ve o güzel-

    liklere varabilme duygusunu taþýyanaþýðýn gözyaþlarýný sevgiliden ayrýlýðýnanlatýldýðý beyitlerdir.

    Ötüþen bülbüllerin sesi, lalenin,sümbülün ve yeni açýlmýþ gülünkokusu ve canlýlýðý kadar gönlün inþi-rah bulup, þen safa bir þekildeolmasýný arzulayan Hulûsi EfendiDivaný’nda;

    Þakýyan bülbüller gibi Lâleler sümbüller gibiTâze gonca güller gibiAçýla gönül açýlaÞen ola gönül þen ola (s.13)

    beyitleriyle bunu ifade etmektedir.

    Bahar eyyamýdýr sahn-ý çemende neþ'eden ey gül

    Figaný bülbülü gûþ eyleyüp çâk-i giriban et (s.23)

    Bahar mevsimi tabiatýn can-landýðý çiçeklerin yapraklý, topraklarýn gerçek güzellik-lerden iþler bulunduðu bir mevsimdir. Etrafý yeþillikkaplamasý, sularýn coþmasý gönle de coþkunluk verir,sevgiyi artýrýr. Bahar mevsiminde herþey tazedir. Aþkdatazelenir, kuvvetlenir, baharda gönül bülbülünde ötmezamanýdýr.

    Yeþillikler içerisinde bahar günleri içerisinde gülneþelenir. Bu neþeyi gören bülbül, güle kavuþmak için,yakýnýr, üstünü baþýný yýrtar.

    Bahar olup bezenmezse gülistanDehan-ý bülbülün feryada gelmez (s.83)

    Baharýn huzurlu ortamý gibi güller açýlýp sevgiliyüzü görünmezse, bülbül gibi olan feryad eyler, bül-bülün aðzýndan ses çýkmaz. Bülbül sabahýn erkensaatinden itibaren gül için aðlar, söyler, onu övmeklebitiremez. Onu söyleten aþkýdýr.

    Aþkdýr þem' oduna yandýran pervaneyiAþkdýr gül için bülbül bunca zâr ü zâr eder (s.42)

    Geceleri ýþýðýn etrafýndan dönen küçük kelebeklerimum ýþýðýna (ateþe) yandýran ateþe olan aþklarýdýr.Ateþin etrafýnda can veren kelebekleri örnekle ve bül-bülü misal veren Hulûsi Efendi; sevgilinin uðruna canverebilmek için âþýk olmak gerektiðini, bu yolda fedayýcân edecek derecede sevmenin önemine iþaret etmek-

    8 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 9

    Divan edebiyatý sanatýn dünyasýný seçmiþ bir ede-biyattýr. Divan þairleri için hüner ve marifet ön plan-dadýr. Bu edebiyatta hüner; eþyanýn veya olayýn çeþitliedebî sanatlarla adýný deðiþtirmek ve onun dahamükemmel, daha güzel, daha heyecan verici benzerinibulmaktýr. Divan edebiyatýnda sanat, çeþitli teþbihunsurlarýna yaklaþmak ve onu ifadeye çalýþmaktýr. Þiirsanatýn esprisi, kendi mahiyetinden kaynaklanan herþeyi, kendi özellik ve yapýsýna uygun þekilde kullanýpkullanmadýðýna dayanmaktadýr. Divan þairleri aynýkonuyu ortak benzetmelerle mümkün olduðu kadardeðiþik imajlarla ifade etmeye çalýþmýþlardýr.

    Bülbül þairlerinbir kýsmýnýda asýlvatanýndan uzakdüþmüþ insanoðlu-nun remzi olarak veyayare kavuþmak isteyenbir âþýk olarak iþlen-miþtir. Baharda güzel veyanýk sesiyle kül renginde-ki kuþ, bahar mevsimindegörülür. Yuvasýný gülþende veçemelikte kurar ve "cihana vermez".Türk divan þiiri kuþlarý daha çoksimgesel anlamlý deðerlendirir. Bu yorumla bülbülaðlayan aþýktýr, âþýkýn gönlü de bülbüldür.

    Gonca gülsün gül açýlsýn cuy feryad eylesinSen dur ey bülbül biraz gülþende yârim söylesin

    Nâbi

    Bir tebessüm eylese gonca çemende açýlýrKanlý yaþýndan hezârýn sat-hezâran taze gül

    Hayali

    Sana benzer cihan içinde yok gül Benim tek dahi bîçare bülbül........

    Ümidi vasl eder daim MuhibbiAnýnçün ider hicre tahammül

    Muhibbi

    Vasfý hüsnün her seher gülþende bülbül bir varakOkudukça gonca-vü -güller hicab üstündedir

    Necati Belasýze eser itmez figaný Hamdi'ninGuraba hoþ mu gelir bülbülün ser-âzý

    Devran elinden âhü figan eyleme dururÞâmu seherde bülbülü þeyda negamlarý

    Ârif gerek ese kýla âsarý nevbaharÂþýk gerek ki anlaya bülbül nidasýný

    Hamdullah Hamdi

    Âþýðýn bülbüle teþbihi sevgilinin veya yüzününgoncaya, bulunduðu yerin gülþene(gül bahçesine)teþbihi cihetiyledir.

    Tasavvuf aleminde þiiri irþad vasýtasý kabul edenbüyüklerimizden ve devrin en müstesna divan þair-lerinden birisi de, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'dir.Ayný zamanda bir Nakþi þeyhi olan ve 20. Yüzyýlýn istis-nai divan sahibi þairlerindendir. Bülbül sembolünü

    Divanýnda çok kullanan Hulûsi Efendi, tasavvufiçerçeve içerisinde sevgiden,

    muhabbetten, aþkdan vevuslattan bahsetmiþ,ayrýlýðýn acýsýný dile getir-

    miþtir. 1331 (1914) tari-hinde Darende'nin Hacýlar/Þeyhlimahallesinde dünyaya gelen Hulûsi

    Efendi 24. kuþaktan Þeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba)'nin, 36.

    kuþaktan da Hazreti Muhammed (S.A.V.)'in neslin-dendir. Alemlerin gülü Hazreti Peygamber Efendimizeolan sevgisini ve neseb baðlýlýðýný þiirinin bir beyitindeþöyle dile getirir.

    Gülzâr-ý habibi bülbülüsün yâr-ý HULÛSÝEy zâr-ý HULÛSÝ

    Lutfile açýlmýþ sana þehbâl-ý inâyetCanana seâdet (s.22)

    yukarýdaki beyitlerde gül bahçeleri misali donatýlmýþolan silsile-i sâadât ve cedd-i necibi HazretiPeygambere olan muhabbeti ile onu, yâr kabul ediponun için inleyen bir aþýktýr. Çünkü Hazreti Rasulullah'ýsevmek Allah'ý sevmektir. Kendisine neseben yaratýlýþýn-daki ihsan ve inayeti dile getirmektedir. Bu kutlu sev-dayý, bu yüce silsileyi ve bu güzellikleri, kendisi için enbüyük bir mutluluk olarak kabul etmektedir.

    Hulûsi Efendi'nin dünyaya geldiði Hacýlar Þeyhlimahallesindeki evlerinin bahçesinde özel bir gül bahçe-si vardýr. Burada kýrmýzý ve beyaz güller yetiþtirilmekte-dir. Bülbüllerin hoþ sadasý ile çocukluk yýllarýndanitibaren gülistanýn içinde bulunan Hulûsi Efendi,bülbül-leri çok iyi tanýmaktadýr. Onun için bütün Divan sahibiþairler gibi gazellerinde ve ilahilerinde "Bülbül" sem-bolünü yerli yerince kullanmýþ, onunla gazellerinisüslemiþtir.

    Somuncu Baba KapakSomuncu BabaKapak

  • tedir. Muhakkak ki kendileri osevgiyi en yüksek derecedegöstermiþlerdir. Ve bulunduklarýaþkýn zirvesi sayýlan irþadmakamýna bu vesile ileulaþmýþlardýr.

    Sevgiliye gidebilmek içindikenli yollara katlanmak gerekir.Hatta Hz. Peygamber (S.A.V)Efendimizi kutlu Ýslam davasýndanalýkoymak için eza ve cefa mak-sadýyla ve onu engellemek içingeçtiði yollara dikenler dökmedil-er mi? Bu çirkin davranýþ yüzün-den Allahü Teala Tebbet suresiniEbu Leheb ve onun gibi düþünen-ler için indirmiþtir. Eziyet vermekmaksadýyla Resulullah'ýn yolunagizlice diken koymuþlar ve bu iþehanýmý da yardým etmiþti. Ýlahihitap þöyledir;

    "Ebu Leheb'in iki eli kurusun!Kurudu da.Malý ve kazandýklarý ona fayda vermedi. Oalevli bir ateþte yanacak. Odun taþýyýcý olarak veboynunda bir hurma lifinden bükülmüþ bir ipiolduðu halde karýsý da (ateþe girecek)." (K. Kerim,Tebbet111/1,2,3,4,5)

    Bunun üzerine Ebu Leheb'in elleri kurumuþtur,evinde ölmüþ ve üç gün kimsenin haberi olmamýþ, kok-muþ ve adam tutularak gömülmüþtür. Allahý Azimüþþânkainatýn gülü ve habibi olan Hz. Muhammed (S.A.V)’eel uzatanlara ilahi cezasýný tahakkuk ettirmiþtir.

    Bülbül'de güle kimsenin el uzatmasýný istemez.Ayette geçtiði gibi diken; zahmetin sembolüdür. Belayasabrýn da Allah'ýn emri olduðunu bilen bülbül gülünündikenine katlanýr. Hak yolunda her zaman dikenlerlekarþýlaþmak mümkündür. Onun için sevgiden usan-mak, dâvadan yýlmak yoktur. Bu itibarla Hulûsi Efendiönce gönlüne sonra da bizlere örnekle nasihat vermek-tedir.

    Eðer bülbül isen et hâre minnetGücenüp hâre gülzârdan geçilmez (s.81)

    (Eðer bülbül gibi sevdana sadýk aþkýndan vesevgiliden geçmeyeceksen, dikenlere katlanacaksýn.Dikenlere, zorluklara, eziyetlere güç yetiremeyip buyoldan dönmek yoktur. Gül yüzlü sevgiliden, etrafýnda-ki ve gül bahçesindeki dikenler sebebiyle vazgeçilmez.Bu âþýklýða da yakýþmaz. )

    Analýtýlýr ki, sabahýn sehervaktinde bülbül; gülün goncaþeklinde açýlýþýný seyretmek içingüzel sözler söyleyerek o aný bek-lermiþ. Ancak tam güneþin doð-duðu ve gülün açýldýðý zamantatlý bir uykuya dalarmýþ.Uyanýrmýþ ki, gül açýlmýþ.Bunugören bülbül gülün dikenlerineboynunu sürerek yakasýnýpaçasýný yýrtar bu þekilde canverirmiþ. Bu hikayeyi teyid edenve gül ile bülbülün sevgisininsebeplerini de açýklayan þu gazeliincelemeye çalýþalým. Bu gazeldegül ile bülbülün sembolize ettiðiaþk Peygamber sevgisininizharýdýr. Hz. Muhammad(S.A.V) Efendimize olan muhab-bet ve bu muhabbetin kaynaðý,

    tezahürü bu gazelde sýrlanmýþ, bülbülün sevgisi olarakHulûsi efendi'nin kendi duygularý biraz girift olaraksorulu cevaplý bir þekilde açýklanmýþtýr. Her ne kadarsual biçiminde ise de her beyitin sonunda bülbüle hakveren bir özellik vardýr. Gazel þöyledir;

    Söylekim efgân ü âhýn bülbülü þeydâ nedenGüllere karþý demâdem âhü vâveyladan neden?

    (Ey bülbül söyle bakalým, bu kadar âhý, figaný,aðlamayý, baðýrmayý niçin yapýyorsun. Seni güllerekarþý öttüren, ona baðlayan, onlar için daima çýðlýkattýran nedir)

    Ýþbu feryâdýna neyine hemen güldür sebebAslý nerden hâsýl olupdur gül-i ra'na neden?

    (Anlaþýldý ki, senin bütün feryadýna sebep olangüldür. Ancak senin o gülde bulduðun güzellik nedir.Onun nereden hasýl olduðunu biliyorsun deðil mi?)

    Maksadýn güldür ki eylersin temennayý visalBir gül için kendini âlimlere rüsvâ neden?

    (Sen o sevgiliye kavuþmak için hoþ temenniler,ümitli sözler içeren ötüþlerde bulunursun. Bir gül için bukadar kendini niçin yýpratýyorsun. Yakaný paçaný yýrtý-yorsun. Senin periþan halini gören cümle âlem ne der,bunlarý düþünmüyor musun? Yoksa seni haklý çýkaranbir sebebin mi var? Mutlaka vardýr.)

    Kasým-Aralýk 2000 11

    Somuncu Baba Kapak

    10 Kasým-Aralýk 2000

    Somuncu BabaKapak

    Gül güzeldir lâkin hiçbir sûrete benzer deðilÂnda aksin gördüðün ol sûret-i zîba neden?

    (Gülün güzelliði zaten ortada. Hatta o diðergüzellere de benzemez. Bu dýþ görünüþün altýnda seninsezdiðin ve gördüðün gülün ayna olduðu o güzelyakýþklý (Hz. Muhammed (S.A.V) için inliyorsundur herhalde)

    Aþk yükünü çekmeðe yoktur vücudun tâkatiBî-karar eden seni baþýndaki sevdâ neden?

    (Aþýk olmana bir þey demiyoruz ama, sen küçükbir kuþsun. Vücudunun cürmü ile sevdanýn büyüklüðüorantýsýz. Üstelik sen hiç sevgiden vazgeçmiyor, vücu-dunun zafiyetine bakmýyor, gönlünün sesine uyuyor-sun)

    Kýymetli okuyucularýmýz; karýncanýn hac yolunda-ki mücadelesini anlatan hikayeyi hepimiz biliriz.Karýncaya nereye gidiyorsun demiþler. O' da; Haccagidiyorum cevabýný vermiþ. Bunun üzerine; demiþler kisenin gücün yetmez oraya varana kadar yolda biri-lerinin ayaðýnýn altýnda kalýrsýn. Karýnca mânidar ce-vabýný vermiþ; "Gidemesem de o yolda ölürüm ya".Tasavvuf âleminde vuslata eriþmek için her sýkýntýyýomuzlamak, her zorluða göðüs germek gerekiyor.Karýnca'nýn da bülbülün de göstermiþ olduðu muhabbetörneði biz insanlara misal olarak yeter. Bülbül küçücükbir kuþ olmasýna raðmen gerçek sevgiyi, gerçek sevgiliyibulmuþ ve o yolda baþýný, canýný ortaya koymuþtur.

    Sen ki gülden bûyini aldýn meðer peygamberinMazhar oldu anan bu devlet-i uzmâ neden ?

    (Sen gülden Peygamber efendimiz hoþ kokusunualdýnda böyle ötüyorsun, onun için neþ'elisin. Seninsevdiðin güle Allahü Teala büyük bir özellik vermiþ,Resulullahýn kokusunu vermiþ, gülü Habibinin terindenyaratmýþ. Onun peygamberimizi temsil etmesi nebüyük bir devlettir. O sebeple senin aþkýnda elbette kigerçek aþktýr ve kýymeti yücedir.)

    Bu Hulûsi'nin suâli mutlaka ister cevapVer haber bu sýrr-ý pünhaný nedir veyâ neden?(s.174)

    (Hulûsi'nin sana sorduklarýnýn cevabýný ver-melisin. Böyle sorular cevapsýz býrakýlmaz. Senin buaþkýnýn da sýrrýný açýklamanýn zamaný gelmiþtir. Dahadoðrusu Hulûsi senin aþkýnýn sýrlarýný iyi bilmektedir.Ona gizli saklý yoktur. Tabiiki bülbülü sorgulayan bubeyitleri yazan biri de muhakkak yüksek bir aþk mer-tebesine ermiþtir.)

    Bir baþka ilahisinin beyitlerinde;Bu pazara giren canlar hayran-ý sergerdan olurDüþer bülbül gibi zâra subhü mesâ nâlan olurYanar aþk oduna can-ý o cânanýn firakýyla

    Þu kim pervaneler gibi aþk o'duna sûzan olur(s.66)

    (Aþk bahçesinde sevgi yarýþýna katýlanlar sevdanýnbaþdöndürücü etkisiyle canýndan geçerler. Bülbül mi-sali sabah akþam gönül sesiyle sevgiliyi anarlar.Ayrýlýðýn acýsýndan dolayý can aþk ateþiyle yanar. Ancakyine de âþýk canýný sevdiðinin civarýnda verebilmek,ona kavuþmak için ölümü bile göze alýr.)

    Hulûsi Efendi bu ifadelerinde tarikata giren salik-lerin halini beyan eder. Tasavvuf yolu öyle bir yoldu ki,bu yolun yolcusu olan müridlerin tek sermayesi candýr.Onunla sevgilinin aþkýný satýn almak, ona kavuþmakister. Sevgilinin âþýktan yüz çevirmesi canýn bedendenayrýlmasý gibidir. Sevgilinin dudaðý can-bahþ (canbaðýþlayan) bir özellik taþýr. Tabii bu dudaktan çýkansözlerde ayný niteliðe bürünür. Âþýk canýný ortaya koyar,onunla oynar ve onu kurban eder. Âþýðýn binlerce canýolsa onu yine sevgilisinin uðrunda fedaya hazýrdýr.

    Yoluna bu can kurban ey þehâEylesem bin caným olsa yine az (s.77)

    (Ey Þâhým, efendim; canýmý yoluna kurban etmekisterim. Deðil bir caným, bin tane caným olsa yinesenden baþkasýna kurban etmem. Hatta sana bin canbile az gelir. Senin sevgin o kadar yüce ki)

    BÝBLÝYOÐRAFYAKur’an-ý Kerim ve Açýklamalý Meali TDV Yay. Ank 1993AKALIN, L.Sami, Türk Folklorunda Kuþlar, s.82, Kültür Bak. Yay. Ankara 1993ALICI Lütfi, Osman Hulûsi Efendi Divanýnda Gül sembolü, Somuncu BabaDergisi Aralýk 1996 Yýl:3, S:11, s:6-11ATEÞ, Osman Hulûsi, Divan-ý Hulûsi-i Darendevi Ýst. 1986 I. Baský.BOLAK A, Aydýn, Sohbetler, Ýst. 1994DEMRÎ Mehmed Kemaleddin, Hayatul Hayvan, (Osm)Amire Matbaasý 1272ERSOY Mehmet Akif, Safahat, Inkýlap ve Aka Yay, Ýst, 1984HALMAN, Talât Sait, Yunus Emre, Kültür Bak. Yay. Ajans Türk Mat. Ank.1993Kaynak Kiþiler:(Ali Rýza Karaaðaç (85) Darende-Zaviye Mahallesinde oturur.Bedrettin Ateþ (78) ile yapýlan röpörtajdan)Darende-Zaviye Mahallesinde otu-rur.MERMER Ahmet, Divan Þiirindi Tuðra Tavsifleri, Bilig-14; Yaz, 2000MEVLEVÝ, Tahir, Edebiyat Lügâtý, Enderun Kit. Ýst.1973.PALA Ýskender, Ansiklopedik Divan Þiiri, Akçað Yay. Ank. 1995--------------------, Ah Minel Aþk Ötüken Neþr. Ýst. 1999--------------------, Divan Þiiri Antolojisi, Ötüken Neþr. Ýst. 1999ÖZYILDIRIM Ali Emre, Hamdullah Hamdi Divaný, s.214-215 Kül. Baka. Yaya,Ank 1999TARLAN A. Nihat, Necati Bey Divaný s.275, M.E. B Yay, 1997 ÝstÜÇER Müjgan, Atalar sözü yerde kalmaz, Sivas 1998

    Bülbül Yuvasý

    Devam Edecek

  • "Asiler ümîdile bekler þifâ-yý maðfiretEy tabîb-i çâre-sâz derd-i isyân merhabaElvedâ ey mazhar-ý tevfik-i Rahmân elvedâElvedâ ey sevgili devletli mihman elvedâ

    Merhaba ey itaatsizlik derdine dermanolan tabib. Senin geliþini isyankar olankullar, baðýþlanarak dertlerinden kurtulmakümidiyle dört gözle beklemektedirler:Elveda ey rahman olan Allah'ýn yardýmýnanail olmuþ mübarek ay, elveda ey sevgili, tal-ihi yüce misafir elvedâ.

    Eyleme bizden þikayet Hâlika lutf eyleyipKýl þefâat cürmümüze yevm-i mîzân elvedâRâzî vü hoþnutluðla kýl azîmet hazreteÝsteyü var mücrimâne afv vü gufrân elvedâ

    Kullarýn amellerinin teraziye konuptartýldýðý o büyük günde, suçlarýmýza þefaatederek lutf eyle de bizleri suçlarýmýzdandolayý yüce yaratýcýya þikayet etme. Uðurlarolsun sana yüce Ramazan. Ey mübarekRamazan ayý, ayrýlýp tekrar Hazret-iZülcelâl'in yanýna giderken bizden hoþnutkaldýðýný ve razý olduðunu ona bildir vebizim gibi günahkâr kullarýnýn suçlu birbiçimde O'nun engin baðýþlamasýndan afdilediklerini iletiver. Sana elveda derken buson dileðimizi yerine getirmeni arzu ediy-oruz.

    Cûd-ý lutfisin Hudâ-yý Zülcelâlin kim kamuMü'minîni feyz-i rahmet ettin ihsân elvedâÂciziz hayfâ ki âl-i kadrini bilmekde kimLeyl-i kadrin yeter kadrine bürhân elvedâ

    Ey mübarek Ramazan, sana elveda. Senyüce yaratýcýnýn lutfettiði cömertliðin açýk birgöstergesisin. Bu yüzden bütün müminlereyaratanýn rahmetinin bolluðunu ihsan ettin.Senin zamanýnda bütün müminler AllahüTeâlâ'nýn rahmetinden bol bol istifade etmeimkanýna sahip oldular. Sana güle güle diyoruz,fakat bizler senin deðerinin yüceliðini bilmektenaciz varlýklarýz. Ancak senin yüceliðine, deðerineait delil gerekiyorsa, senin içinde yer alan KadirGecesi bunun için yeterlidir.

    Gelmen ile þâd edüp gitmenle giryân eyledin

    Firkatin nârýna âlem oldu sûzân elvedâ.

    Kan döker çeþmi Hulûsi'nin firâkýnlamüdam

    Elvedâ der hüznile ey Þehr-i Sultân elvedâ

    Sen gelmekle bizleri mutluluða garketmiþtin; þimdi de gidiyorsun. Gitmekle de biz-leri göz yaþýna boðuyorsun. Sana elveda, fakatsenin aðýrlýðýnýn ateþine sadece bizler deðil,bütün âlem yandý, kül oldu. Senden ayrýlmýþolmanýn acýsýyla Hulûsi'nin gözleri sürekli olarakgözyaþý deðil kan akýtmaktadýr. Ama ne yazýk kine kadar üzgün olursa olsun, aylarýn sultaný olansana, elveda demekten baþka þansý da yoktur.

    Kasým-Aralýk 2000Kasým-Aralýk 200012 13

    Somuncu BabaEdebiyat Somuncu Baba Edebiyat

    Manzume, mübarek Ramazan ayýnýn þere-fine, yüceliðine, ulviyetine ve uhre-viyetine izafeten yazýlmýþ bir med-hiyedir. Yedi dörtlükten oluþan manzume ikibölüme ayrýlmýþtýr. Bu iki bölümlük tasnifte,halk arasýnda raðbet bulmuþ dini telakkilereuygunluk dikkati çekmektedir. Ýlk bölüm baþtakiondört mýsradan oluþmakta ve bu bölümdeRamazanýn geliþi "merhaba" redifi ile karþýlan-maktadýr. Ýkinci bölüm ise, son ondört mýsrayýiçine almakta ve burada da Ramazan ayýnýngidiþi, "elveda" redifi etrafýnda oluþturulanhüzünle tasvir edilmektedir.

    Merhabâ ey rükn-i dîn envâr-ý îmân merhâbaMerhabâ ey munimî eltâf-ý sübhân merhâbaDevlet ile gelmiþ idin þâd edip mü’minleriBize senden müjde geldi þehr-i Þâbân merhâba

    Ey mübarek Ramazan ayý sana merhaba; kisen, dinin temel direðisin ve imanýn nurlarýsenin içinde saklýdýr. Eyyüce Ramazan ayý merha-ba sana. Merhaba; çünküsen Allah'ýn lütuf venimetlerini içindebarýndýran bir aysýn. Senöylesine kutlusun ki,senin varlýðýnda gizli olanve beraberinde getiripsunduðun kut (devlet)bütün mü'minleri sevincegark etmiþtir. Senin geliþi-ni biz önceden haberaldýk. Çünkü Þaban ayýsenin geliþini müjdeleyen

    ve senden hemen önce gelen bir aydýr. Ona da,sana da merhaba.Her yaný envâr-ý feyzinle serâ-ser doldurup

    Makdeminle buldu âlem rûh-ý reyhân merhabâ

    Gayri âmâl-i hubbin sen kim likânýn reh- nümasýn

    Ey saâdetli kerim ve cümle ihsan merhabâ

    Senin feyzinin ýþýklarýyla her yaný baþtanaþaðýya doldurarak tekrar geliþin sayesinde,bütün varlýk bir kez daha tatlý, hoþ bir canlýlýðakavuþtu. Bunun için de sana merhaba. Sen,gören gözlerin ve hisseden gönüllerinrehberisin. Bu yüzden, sen geldikten sonra sevgiümitleri yeniden yeþermiþ, kalpler yenidenaçýlmýþtýr. Ey büyük mutluluk kaynaðý ve iyilik-lerin gözdesi sana merhaba.

    Âyet âyet beyyinât nâzil mübarek þânýnaEy nüzûl-i rahmet âyât-ý fürkân merhabaSeyyidü'þ-þühûr deyü tebþiri kadr etti sanaSeyyidü'l-kevneyni rusûl fahr-i zî-þân merhaba

    Ey rahmetin yeryüzüneinmesine vesile olan, ey; iyiile kötü ve doðru ile yanlýþarasýndaki farkýn anlaþýlmasý-na delil olan, sana merhaba.Senin bu tertemiz, yüce þaný-na, gökten nâzil olan bütünayetler teker teker þahitlikederler. Senin bütün buözelliklerini þereflibüyüðümüz, dünya veahiretin efendisi, mübarekpeygambe-rimiz, sanaaylarýn efendisi sýfatýný ver-erek bizlere müjdelemiþtir.Bu yüzden bir kez daha hoþgeldin, merhaba sana.

    *Mehmet Akif ALKAYA

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

    Kullarýn amel-lerinin teraziye

    konup tartýldýðý obüyük günde,

    suçlarýmýza þefaatederek lutf eyle debizleri suçlarýmýz-dan dolayý yüce

    yaratýcýya þikayetetme.

    *Uþak Eðitim Fak. Türk Dili Okutmaný

  • Kasým-Aralýk 200014 15

    Somuncu Baba AraþtýrmaSomuncu BabaAraþtýrma

    Kasým-Aralýk 2000

    Mustafa Tâki Efendi’deMustafa Tâki Efendi’de

    I) Mustafa Tâki Efendi1873'de Sivas'ta doðdu. Babasý Mehmet Selim

    Bey, annesi Saniye Hatun'dur. Ýlk, orta öðreniminiSivas ibtidaî mektebinde ve Rüþtiyesinde tamam-lamýþtýr. 1887'de sorgu hakim yardýmcýlýðý ile Adliyehizmetine girmiþ, 1891'de Hafik ilçesi sorgu hakimyardýmcýsý olmuþtur. 1894-1913 tarihleri arasýndaSivas Adliyesinde zabýt katibi, baþ katip ve mahkemeüyesi olarak görev yapmýþtýr. Müderris ve dersiamolan Mustafa Tâki Efendi Arapça ve Farsça'yý çok iyibilmekteydi. 1914-1920 tarihleri arasýnda Sivas

    Sultanisinde Arapça öðretmenliði yapmýþtýr.TBMM'nin I. Dönem için yapýlan seçimlerde

    Sivas Milletvekili olarak seçildi. 23 Nisan 1920'de I.TBMM'nin açýlýþýna katýldý. Mecliste pek çok alandagörev yaptý. TBMM'de yedisi gizli oturumda olmaküzere kürsüde kýrküç konuþma yaptý, beþ kanunönerisi verdi. I. Dönem milletvekilliðinden sonra1923'te Sivas'a Hadis ve Arapça öðretmenliðine tayinoldu.1

    Tokatlý Seyyid Mustafa Haki Efendi'ye (1855-1917) müntesiptir. Kendisi çok iyi bir eðitim almýþolduðu için Arapça ve Farsçayý çok iyi bildiði gibi

    fýkýh ve tefsir mürebbiliði de yapmýþtýr. Sýrat-ýMustâkim, Sebilü'r-reþad ve Beynü'l-hak dergilerindebir çok yazýsý yayýnlanmýþtýr.2 Ayný zamandamutasavvýf olan Mustafa Tâki Efendi tasavvuf þairidir.Mustafa Haki (k.s.) Efendinin vefatýnda yazdýðý mer-siye bunun ispatýdýr. Mustafa Tâki Efendinindüþüncesine Osmanlýcýlýk ve Ýslâmcýlýk fikirlerihakimdir.

    1 Aðustos 1925 tarihinde Gürün'de vefat edenMustafa Tâki Efendinin cenaze namazý büyük bir ka-labalýk tarafýndan Sivas Meydan Camii'nde kýlýnmýþ,Abdulvehab Gazi Türbesi yanýna defn olunmuþtur.

    II) I. TBMM'de Seçim Sistemi ve MeclisinDurumu

    Mustafa Kemal Paþa'nýn 19 Mart 1920 tarihligenelgesi ile bütün ülkede seçimler yapýlmýþAnkara'da toplanacak TBMM hazýrlýklarýný tamam-lamýþ, TBMM 23 Nisan 1920'de toplanmýþtýr.Merasim ve dualarla meclis açýlmýþ, halkýn seçmiþolduðu milletin temsilcileri bu mecliste toplanmýþtýr.TBMM 1 numaralý kararý ile kendi kuruluþunudüzenlemiþtir. 23 Temmuz - 7 Aðustos 1919Erzurum kongresi kararýna uygun olarak milli irad-eye dayanan bir meclisin seçimi yapýlmýþ, kapatýlanÝstanbul Meclisi Mebusanýnýn bir kýsým üyeleri deAnadolu'da baþlayan Milli kurtuluþ mücadelesinekatýldýklarýndan veseçimle, yani milliirade ile geldik-lerinden yeni kuru-lan Meclise katýlmayetkisini 1 numaralýkararla kazan-mýþlardýr.3

    Mustafa TâkiEfendi yeni açýlanTBMM'nin I'incidönemi için yapýlanseçimlerde SivasMilletvekili olarak 23Nisan 1920'deTBMM'nin açýlýþýndahazýr bulundu.4

    Millet Vekilliðigörevini üstlendi.

    III) Mustafa TâkiEfendide MebusOlma Anlayýþý

    Mustafa Tâki Efendi Sýrat-ý Mustâkim dergisisayý 182 cilt 7 de milletvekili (mebus) olmanýngerekleri hakkýnda bir yazý kaleme almýþtýr.5 AyrýcaFatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi adlýbir lisans tezi hazýrlamýþtýr. Bu tezde Mustafa TâkiEfendide mebus olma anlayýþýna da yer vermiþtir. BizMustafa Tâki Efendinin bu görüþlerinin deðer-lendirmesini yaparak Mebus olmanýn nitelikleri

    hakkýnda bilgi vereceðiz. Mustafa Tâki Efendi; bilgebir mebus, iþini iyi bilen, devletini ve milletini çokseven, çok çalýþan bu uðurda gerekirse kendisinifeda edebilen bir mebus tiplemesi çizmektedir.

    Mustafa Tâki Efendi mebus olmanýn sýfatlarýnýüç kýsma ayýrmaktadýr. Bunlar; kanunî, ilmî, amelî veahlakî sýfatlardýr. Þimdi bunlarý izaha çalýþalým.

    1) Kanuni SýfatlarKanun-u Esasi ve Ýntihap Kanunnamesinin

    esas alýnmasýnýn ve bunlarýn bilinmesinin zaruretiüzerinde durmuþtur. Yani mebuslarýn mevcutyasalarý, tüzük ve genelgeleri çok iyi bilmesi gerek-tiði üzerinde dururken kendisinin de mevcut olanOsmanlýdaki ilk anayasayý (Kanun-u Esasi) çok iyibildiði anlaþýlmaktadýr.

    Mustafa Tâki Efendi'nin Sýrat-ý Mustâkim'de bil-inmesi gereken kanunlar dediði Kanun-u Esasi'yikýsaca özetleyelim:

    A) Anayasada kiþi özgürlüðü, basýn özgürlüðü,her türlü ortaklýk kurma hakký, öðretim ve öðrenimözgürlüðü, mülkiyet hakký, konut dokunulmazlýðý,dilekçe hakký, yasal eþitlik, vergi eþitliði gibi temelhaklar düzenlenmiþtir.

    B) Yürütme yetkisi, baþýnda padiþahýn bulun-duðu vekiller heyetine (Bakanlar Kurulu'na) aittir.

    C) Yasama yetkisi Ayan ve Mebusan meclisineverilmiþtir.

    D)Mebusan meclisinin üyeleri halkýn seçeceðimilletvekillerinden oluþacaktýr.

    E) Kanun teklifini hükümet yapacak, meclisiaçma ve kapama yetkisi padiþaha ait olacak,

    Mütefekkir Olarak

    Mebus OlmanýnNitelikleri

    Resul KESENCELÝTarih Uzmaný

  • Kasým-Aralýk 2000 17Kasým-Aralýk 200016

    Somuncu BabaAraþtýrma Somuncu Baba Araþtýrma

    hükümet padiþaha karþý sorumlu olacaktýr.

    F) Padiþahýn devlet emniyetini bozduðugerekçesiyle istediðini sürgüne gönderme yetkisivardýr.

    Mustafa Tâki Efendi mevcut kanunlara uyul-masý gerektiðini belirtmiþ, bunun içinde kanunlarýçok iyi bilmenin lazým olduðunu savunmuþtur.

    2) Ýlmi VasýflarA) Bir mebus (milletvekili) bilge bir kiþiliðe

    sahip olmalý, þer'i ilimleri bilhassa Usul'ü Fýkýh'ý(Ýslam Hukuku) çok iyi bilmelidir. Osmanlýdakikanunlarý çok iyi bildiði gibi diðer devletlerin kanun-larýný da tahlil etmelidir. Bu þekilde bilgili olunursagörülmeyen eksikliklerin daha çabuk farkýna varýlýrve giderilir.

    B) Büyük Devletlerin mülki üstünlüklerininolduðunu kabul eden Mustafa Tâki Efendi, medenikanun, adliye ve hukukumuzun kendimize aitolmasý gerektiðini benimseyerek, bunlarýn ÝslamFýkhýnýn (Hukukunun) bir sonucu olmasý gerektiði-ni savunur. Bu ise bir anlamda batýnýn bilim vetekniðinin alýnmasý fakat Türk toplumunun sosyal,kültürel hayatýna Batýnýn girmemesi gerekliliðinisavunur. Çünkü sosyo-kültürel hayata baþkaunsurlar (kültür ve deðerler) girdiði zaman mil-letimizin kendi tarihi ile insanýyla deðerleriylebaðlarý kopar ki, bu da kendi kendinden yabancýlaþ-mayý baþlatýr. Sonu ise kendi benliðini milli özellik-lerini ve kimliðini kaybederek baþka milletlerinhegemonyasý altýna girmeyi baþlatýr.

    C) Mebus tarih ilmine vakýf olmalýdýr, ÝslamTarihini ve Osmanlý Tarihini mükemmel bir þekildebilmeli, yabancý devletlerin tarihlerini genel manadabilmelidir. Eðer tarih ilmine vâkýf olunursa geçmiþteyapýlan hatalar çok iyi bilinip önlemler alýndýðý gibiayný zamanda hatalarda ýsrar önlenir, dünyacoðrafyasýnda ise dost düþman ülkelerin yapýsýnagöre tavýr alýnýp, siyasi arenada nasýl davranýlacaðýbelirlenir.

    D) Mebuslarýn fen bilimlerini bilmeleri gerekir.Özellikle harple ilgili fen bilimleri hakkýnda (bilim veteknik) yeterli bilgilere sahip olunursa bilim veteknikte son geliþmeler takip edilip bu husustaaraþtýrma ve çalýþmaya kurumlarý yönlendirme yapýpkanunlar çýkararak muasýr medeniyetler seviyesiniyakalamada önderlik yapmalýdýrlar. Bilim ve tekniðeönemli ölçüde pay ayýrarak batý medeniyetindekiseviye yakalanmalýdýr.

    E) Mustafa Tâki Efendiye göre mebusuncoðrafya bilgisi geniþ olmalýdýr. Özellikle kendiülkesinin coðrafyasýný çok mükemmel bilmeli;ovalarýný, nehirlerini, ormanlarýný, daðlarýný çok iyibilmeli zorlanmadan yerlerini söylemeli özellik-lerinden bahsedebilmelidir. Mebuslar Osmanlýnýnkültür coðrafyasýný çok iyi bilmelidir ki sahip olduðutebanýn örf, adet, gelenek ve göreneklerine görekanunlar düzenleyip, kanunlarýn iþleyiþini mükem-mel kýlabilsin. Kendi milletine ait kültürel özelliklergöz ardý edilirse kültür dejeneresi baþlar ki budanesiller arasýnda kopmaya kendi milli benliklerini

    kaybetmeye, nesiller arasý iletiþim kurmada zorluk-lara sebep olur. Kültür coðrafyasýndaki bozulmalarise bir milletin kaderini, geleceðini olumsuz etkiler.

    F) Mebus memleketin her köþesini gezipgörmeli, halkýn ne gibi sorunlarý olduðunu iyi tahliletmeli, bu sorunlarýný çözmek için çareler üret-melidir. Halkýn derdiyle dertlenmeli, halkla hem-hâlolmalýdýr. Kendisinin üstesinden gelemediði,çözümlerini bulamadýðý meseleleri meclisegetirmeli, halkýn problemlerine hep birlikte çözüm-ler üretmelidir. Bunun içinde halkýn yapýsýný çok iyibilmelidir ki çözümlerde baþarýlý olunabilsin.

    G) Mebus, dünya üzerinde meydana gelensiyasi olaylarý çok iyi bilmeli ve tahlil edebilmelidir.Osmanlý devletine komþu olan devletlerin özellik-lerini, geliþimini, yapýsýný, coðrafyasýný, siyasetini,ekonomisini çok iyi bilmeli bunlarý Osmanlýdevletiyle mukayese etmeli, Osmanlý devletininyapýsýna vâkýf olmalýdýr. Ayrýca Ýslam alemindekidevletleri çok iyi tanýmalý, kabiliyetlerini bilmeli,dertleriyle, sorunlarýyla ilgilenerek çözümler üret-melidir.

    H) Mebuslarýn bedenlerinde ve duyu organ-larýnda vazifelerini engelleyici bir kusur olmamalý,meramýný güzel bir lisanla anlatacak kabiliyetemalik bulunmalýdýr. Kendisine verilen görevin çokönemli bir görev olduðunun farkýnda olmasýgerekir. Ayrýca millete ait olan meselelerinçözümünde fikir üretebilmeli, hakkýyla halkýný tem-sil edebilmelidir.

    3) Amelî ve Ahlâkî VasýflarA) Mebus, Osmanlý devletinin içerisinde bulu-

    nan ve bilinen dinlerden birisine mensup olmalýdýr.Bu din semavi dinlerden birisi olup, mebus dininebaðlý olmalýdýr. Mustafa Tâki Efendi dinine baðlýolan insanlarda vatan sevgisinin daha fazlaolduðunu, vatan ve milletini daha fazla sevdiklerinisavunmaktadýr.

    B) Mustafa Tâki Efendi fikir olarakOsmanlýcýlýk ve Ýslamcýlýk görüþündedir.Mebuslarýn da bu görüþlere sahip olmalarýný iste-mektedir. Mustafa Tâki Efendi, ýrkýn üstünlüðünedayanan görüþlere karþý olduðunu belirtirkenýrkçýlýðýn insanlarý tefrikaya sürüklediðini belirt-miþtir.

    C) Mebuslarýn güzel ahlâka sahip olmasýnýngerektiðini savunan Mustafa Tâki Efendi, birmebusun, terbiyeli, edepli olmasý gerektiðinibunun yaný sýra kumar, fuhuþ, yalancýlýk, içki â lem-leri yapmak gibi iþlerden uzak durmasýnýn þartolduðunu, katiyen bu gibi iþlerle iþtigal etmemesigerektiðini hassasiyetle savunur.

    D) Mebus, adaletli ve dürüst olmalý, her konu-da kendisine ait bir görüþü ve reyi olmalýdýr. Kendigörüþünü rahatlýkla savunup doðru kararlarýn alýn-masýnda rol oynamalýdýr.

    E) Mebus, vatanýný ve milletini büyük bir aþkve azimle sevmelidir diyen Mustafa Tâki Efendimebuslarýn tembel ve vurdumduymaz olmamasýgerektiðini savunurken yaptýðý iþi severek büyük biristekle yapmasý gerektiðini söylemiþtir.

    SonuçMustafa Tâki Efendinin savunduðu görüþler

    onun hayat tarzýnda olan ilmî, siyasî ve tasavvufîyönünün yansýmasýdýr. Ýnandýðý gibi yaþayanMustafa Tâki Efendi çevresindeki insanlara da aynýþeyi telkin etmiþ bunda da etkili olmuþtur. Sosyalhayat içersinde nasýl davranýlacaðý, nasýl bir çizgitakip edilmesi gerektiðini de kendi görüþüne göreözgün bir þekilde aktarmýþtýr.

    DÝPNOTLAR1-Fahri Çoker, Türk Parlâmento Tarihi, Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem(1919-1923) Ankara 1995, C. III, s. 889,890. (Türkiye Büyük Millet MeclisiVakfý Yayýnlarý) 2-Fatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi, 1947 Ýstanbul(Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi)3-Hamza Eroðlu, Türk Ýnkýlap Tarihi, Ýstanbul 1982, s. 2024-Fatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi, 1947 Ýstanbul(Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi)5-Mustafa Tâki, "Mebus Nasýl Olmalý" Sirat-ý Mustâkim, C. 7, S. 182, Y. 1327,s. 412-415

  • 18 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 19

    Somuncu BabaBasýndan Somuncu Baba Basýndan

    Darende’nin Sesi

  • HÂCE ALÂEDDÝN-ÝATTÂR (K.S)

    Kasým-Aralýk 200020

    Somuncu Baba

    âce Alâeddin-i Attâr hazretleri, orta boylu, esmerbenizli, oldukça güzel yüzlü büyükçe sakallýydý.Buhara'nýn Cefanyan muhitindendir. Ýnsanlarý Hakkadavet eden onlara doðru yolu gösterip hakiki saadetekavuþturan ve kendilerine "silsile-i âliyye" denilen büyükâlim ve velîlerin onaltýncýsýdýr. Ýsmi, Muhammed binMuhammed Buhârî'dir. Muhammed Behaeddin-iBuhari Hazretlerinin dâmadý ve talebesidir. Zamanýnkutb-i irþadý idi. Zamanýnda herkese rüþd ve îman onunvasýtasý ile gelir, Ýslamiyeti korurdu. Onun varlýðý ile,Din-i Ýslam baþý boþ kalmadý, din düþmanlarý pervasýzcadini yýkmaða ve deðiþtirmeye kalkýþamadý. Hakkýnda,Seyyid Þerif Cürcani; "Alaeddini Attar Hazretlerinin soh-betlerine kavuþunca, Rabbimi tanýyabildim" dedi.Künyeleri; Muhammed oðlu Muhammed AlaaddinAttar'dýr. Aileleri zengin olmakla beraber; kendileri fakremeyilli, ilme ve takvaya talip idi. Hatta dünyaya meyiliolmadýðýna babalarýnýn vefatýndan sonra miras talepetmemeleri delil gösterilir. Nakþibendi hulefasýnýn ulu-larýndandýr. Þah-ý Nakþibend Hazretlerinin terbiyesindeyetiþmiþ ve onun damatlýk þerefine nail olmuþtur. Baþtada bahsedildiði gibi Alâeddin Hazretleri çocuk yaþlardaiken Buhara medreselerinden birisinde ilim tahsilinebaþlamýþtý. Kendilerindeki masumiyet ve Allah (c.c)'ýnikramý olan bir takým erdemleri keþfeden Þah-ýNakþibend Hazretleri bir gün medreseye gelerek,Alâeddin-i Attâr'ýn odasýna gitti. Bu sýrada Alâeddin-iAttâr, eski bir hasýr üzerinde bir kitap mütâlaa ediyordu.

    Odasýnda, baþýnýn altýna koymak için bir de tuðlasývardý. Baþka bir þeyi yoktu. Behaeddin-i BuhârîHazretleri'yi karþýsýnda görünce, hemen ayaða kalktý.Behaeddin-i Buhârî Hazretleri buyurdu ki: "Eðer kabuledersen, evimde yeni buluða gelmiþ bir kýzým var.Seninle evlendireyim." Alâeddin-i Attâr, edeble duru-munu arz etti: "Hakkýmda büyük bir lütûf ve saadetbuyurdunuz. Fakat görüyorsunuz ki, yanýmda dünyalýkolarak hiçbir þeyim yoktur." Behaeddin-i BuhârîHazretleri ise; "Benim kýzým sana müyesser ve mukad-derdir. Rýzkýnýzýn da, Allahü Teâlanýn gayb hazinesindengönderileceði bildirilmektedir. Bunun için “hiç üzülme”buyurdu. Böylece iffet ve ismet sahibi, temiz ve edeblibir kýzla evlenmiþ oldu. Bu hanýmýndan; Hâce Hasen,Hâce Þehabeddin, Hâce Mübarek, Hâce Alâeddin isim-lerinde oðullarý dünyaya geldi.

    Nihayet o hüküm ferma nazarýyla Alâeddin AttârHazretlerine baktýlar ve medreseden alarak, yetiþtirmeküzere terbiye ve himmet dairelerine dahil ettiler. Dahasonra müridânýndan bir kýsmýný Attâr Hazretlerinehavale eden Þâh-ý Nakþibend Hazretleri, onu baþlangýç-ta bazý çetin imtihanlara tâbi tutmuþtur. AlaaddinAttâr'ýn babasý Buhara'nýn zengin eþrafýndan idi. Üç oðluvardý. Bunlardan büyük oðularýnýn isimleri; Þehabeddinve Hace Mübarek'tir. Alâeddin en küçükleri idi. Babasývefat edince oðullarýna çok fazla mal kaldý. FakatAlâeddin, mirastan hiç kabul etmeyip, Þâh-ý NakþibendMuhammed Bahaeddini Buhari'ye talebe olmayý tercih

    Mevlüt SARIOÐLUNecmettin SARIOÐLU

    etti. Huzurlarýna varýp halini arz etti ve talebeliðe kabulbuyurulmasýný istirham eyledi. O'da; "Bugün bir tepsielma alýp, kardeþlerinin mahallesinde sat" buyurdu.Alâeddin, soylu ve tanýnmýþ bir aileye mensup olmasýnaraðmen, kibirlenmeyerek kardeþlerinin mahallesinde,hiçkimsenin sözlerine aldýrýþ etmeden elmayý sattý. Ertesigün Þâh-ý Nakþibend'in huzuruna gelerek; "Emirleriniziyerine getirmeye çalýþtým efendim" dedi. BahaeddiniBuhari; "Bugün de kardeþlerinin dükkaný önünde sata-caksýn" buyurdu. Alâeddin; "Peki Efendim!" diyerekaðbeylerinin dükkaný önünde baðýrarak elma satmayabaþladý. Aðabeyleri yanýna gelip; "Bizi elaleme reziletme, para lazým ise, istediðin kadar verelim" dediler.Fakat o, aðabeylerinin sözlerine hiç aldýrýþ etmedensatýþa devam etti. Aðabeyleri onun aldýrýþ etmediðinigörünce bu defada; “Dükkanýmýzýn önünde bari satma”diye rica ettiler. Alaeddin-i Attar, bunlarýn sözlerine yinealdýrýþ etmeyerek akþama kadar elma satmaya devametti. Ertesi günü Bahaeddin-i Buhârî, onu talebeliðekabul buyurdu. Alâeddin Attar (ks) anlatýr "Þâh-ýNakþibend Hazretleri beni kabul edince onu o kadarsevdim ki, sohbetlerinden ayrýlamayacak hale geldim.Bu halde iken bir gün bana dönüp; 'sen mi beni sevdinben mi seni sevdim.' buyurdu. 'Ýkram sahibi zatýnýz, acizhizmetçisine iltifat etmelisiniz, hizmetçiniz de sizi sevme-lidir' diyerek cevap verdim. Bunun üzerine; 'Bir müddetbekle, iþi anlarsýn' buyurdu. Bir müddet sonra kalbimdeonlara karþý muhabbetten eser kalmadý. O zaman;'Gördün mü, sevgi benden midir senden midir?' buyur-du."

    Öyle bir noktaya gelinmiþtir ki, "Alâeddin bizimyükümüzü hafifletti" diye buyurmuþlardýr. Kendilerineekseri "Alâ" diye hitap ederler ve meclislerde muvace-helerine oturturlardý. Sebebini soran derviþlere"Emniyetime alýyorum. Nefis onu bir kurt gibi kapmakiçin pusu kurmuþtur. Nazarýmýz ve himmetimizle obadirelerden atlatmak için yakýnýmýzda oturtuyoruz"diye buyurmuþlardýr. Behaeddin-i Buhârî Hazretleri birgün talebeliri ile kýra çýkmýþtý. Yolda bir nehrin üzerindengeçerlerken, Behaeddin-i Buhârî Hazretleri; "Alâeddinatla!" buyurdu. Alâeddin Attâr Hazretleri kendini hemennehrin azgýn sularýna attý, Nehir çok kabarmýþ, bir çokaðaçlarý kökünden sötüp götürüyordu. Behaeddin-iBuhârî Hazretleri, talebeleriyle yoluna devam etti.Akþam üzeri geri dönerken, köprünün yanýna gelincekaç kiþiydik “bir eksiðimiz var mý?” diye sordu.Talebelerde; "Bir kiþi eksiðimiz var. Oda sabahleyinburadan geçerken nehre atlamýþtý" dediler. Behaeddin-iBuhârî Hazretleri elini nehre uzatarak; "Alaeddin çýk"buyurdu. Alâeddin Attar nehirden çýktý. Elbiseleri hiçýslanmamýþtý. Behaeddin-i Buhârî Hazretleri talebelerinebuyurdu ki; "Görüyorsunuz nehir kökleri saðlam

    olmayan bütün aðaçlarý söküp götürüyor fakatAlâeddin'in kökü saðlam olduðundan söküp götüreme-di" buyurdular.

    Alâeddin-i Attâr (k.s.) anlatýr "Derviþlerden biri,birgün bana, kalbin nasýl olduðunu sordu. "Nasýlolduðunu bilmiyorum" dedim. O; "Ben kalbi, üç günlükay gibi görüyorum" dedi. Bunu üstadým ve efendimÞâh-ý Nakþibend hazretlerine anlattým. "Bu, onunkalbine göredir" buyurdu. Ayakta duruyorduk, ayaðýnýayaðýmýn üzerine koydu. Birden kendimden geçtim.Bütün mevcudâtý Arþ-ý â'layý kalbimde bir aradagördüm. Kendime gelince; "Gördüklerini anlat" buyur-du. Anlattým. Bunun üzerine, "Gönül budur. O derviþinsandýðý gibi deðil. Allahü Teâlâya, kalbin yakýn olduðukadar hiçbir þey yakýn deðildir. Mahluklarýn en üstünü,en þereflisi kalbdir. Kalb, bilinmeyen sýrlarla dolu birâlemdir, her þeyi kendinde bulundurur. Görüldüðü gibikalb, her þeyden geniþ bir latifedir. Böyle olunca, onu birkimse nasýl anlayabilir. Bunun için hadis-i kudsideAllahü Teâla; "Yere ve göðe sýðmam, mü'min kulumunkalbine sýðarým" buyurdu. Bu, “derin sýrlardandýr"buyurdu.

    Alâeddîn-i Attâr hazretleri þöyle anlattý: "Birgün,hocam Behâeddîn-i Buhâri'nin huzurunda bulunuyor-dum. O gün hava kapalý idi. Bana; "Öðle namazý vaktigirdi mi?" dedi. "Hayýr" dedim. "Semâya bir bak" buyur-du. Gökyüzüne bir baktým ki, melekler toplanmýþ, öðlenamazý ile meþgul oluyorlardý. Gözlerimdeki perdekalkýp bu hali görünce, bana; "Sen, hâlâ öðle vaktiolmamýþ diyorsun" buyurdu. Hocama verdiðim cevap-tan çok utandým, bir müddet bu hâdisenin ezikliðiniduydum."

    Alâeddin Attar Hazretleri, Þah-ý Nakþibend gibi birüstadýn terbiyesinden çýktýklarý için kerametleri, keþiflerive harikulâde hâlleri sayýlamayacak kadar çoktur.

    Bir gün Buhara alimlerinden bir heyet Allah (c.c)'ýngörünüp görülmeyeceði hakkýnda ihtilafa düþtüler.Müþküllerini çözmek için Hace Alâeddin AttârHazretlerine müracaat ettiler. Buyurdular ki:

    - Üç gün müddetle temiz ve abdestli olarak dünye-vi bir kelam konuþmadan meclisimizde oturun, bunasonra karar verelim.

    Söylendiði gibi emir yerine getirilmiþ, ulema üçgün sessiz ve temiz olarak oturmuþlar, son günü kendi-lerine öyle bir hal galip gelmiþki hepsi kendilerindengeçmiþler, ayýldýklarýnda da Alâeddin Attâr Hazretlerininayaklarýna kapanarak rü'yet; yani görme olayýnýn vukubulduðunu itiraf etmiþlerdir. Kendilerinin buna benzermenakýbý ve veciz ifadeleri Hâce Muhammed ParisaHazretleri tarafýndan toplanmýþ ve Þah-ý NakþibendHazretlerinin "Makamatý"na ilave etmiþlerdir.

    Alâeddin Attâr Hazretleri buyurdu ki:

    Kasým-Aralýk 2000 21

    Altun Silsile

    H

    Somuncu BabaAltun Silsile

    HÂCE ALÂEDDÝN-ÝATTÂR (K.S)

  • Kasým-Aralýk 200022

    Somuncu Baba Altun SilsileSomuncu BabaAltun Silsile

    "-Hakikat, zenginliðin gösteriþinden korkmak vetitremek gerektirir. Zenginlik taslamamalý, AllahuTealanýn verdiðine þükretmelidir.

    - Evliyanýn mezarlarýný ziyaret eden, kabirdekizatýn büyüklüðünü ne kadar anlamýþ ise ve o veliye nedüþünce ile teveccüh etmiþ, yani kalbini ona baðlamýþise, ondan o kadar feyz alabilir. Kabir ziyaretinin faydasýçok olmakla beraber, evliyanýn ruhlarýna teveccüh ede-bilen kimse için uzaklýk zarar vermez.

    - Bu yola taklit ederek girenin, bir gün hakikatekavuþacaðýna kefil olurum.

    - Nefsi terbiye etmekten maksat, bedenî baðlýlýklar-dan geçip, ruhlar ve hakikatler âlemine yönelmektir.Kul, kendi istek ve arzularýndan vazgeçip, Hakk'ýn yolu-na mani olan baðlýlýklarý terk etmelidir. Bunun çaresiþöyledir: Kendisini dünyaya baðlayan þeylerin hangisin-den istediði an vazgeçebiliyorsa, bunun maksada maniolmadýðýný anlamalýdýr. Hangisini terk edemiyorsa vegönlünü ona baðlý tutuyorsa, onun Hakk yoluna maniolduðunu anlamalý ve o baðlýlýðýn kesilmesine çalýþ-malýdýr.

    - Aradaki mesafe nekadar çok olursa olsun,talebe, hocasýna durumunumanevi yol ile arz etmelidirki, gafletten kurtulabilsin.

    - Bir alimi ve evliyayýziyaret etmekten maksat,Allahu Teâlaya yönelmektir.O büyüklerin ruh-u þeriflerinitam bir yönelme ile ziyaret,Cenab-ý Hakk'ýn rýzasýnakavuþmaya vesiledir.Nitekim görünüþte halkatevâzu, hakikatte Hakk'atevâzudur. Çünkü insanlaratevazu göstermek, AllahuTealanýn rýzasý için ise mak-buldür.

    - Sülûktan murat;müridin kendi irade ve gayretiyle Hakk yoluna maniolan alâkalardan kurtulmasýdýr. Mürþide rabýta ve alâkahakikatta gayri ve neticede lüzumsuz olmasýna raðmenesasta eriþme (vuslat) sebebidir.

    - Bu yolun yüksek þahsiyetleri, muvaffakiyetlerinçalýþmayla mümkün olacaðýný kabul ederler. Bu doðrul-tuda salikin mürþidinden feyz talebi çalýþmasýyla oran-týlýdýr. Biz de bundan dolayý Nakþibend Hazretlerininterbiyelerinde günümüzü çalýþmayla geçirdik. Müridinçalýþmasý elzemdir. Eðer çalýþma esnasýnda bir haletzuhur eder, mürid de onu görürse hayrete düþer. Salikbu durumlarda kendi rýzasýný sevgilinin rýzasýna feda

    ederek ciddi çalýþmasýyla o hali muhafaza eder. Bu yolailk girenlere lazým olan bütün varlýklardan sýyrýlmaktýr.Bu bir nevi ifnadýr. Talibin fena bulmasý da mürþidinebaðlanmasý ve onun inayeti ile mümkündür. Bununlaberaber dünya ve ahirete ait ufak ve büyük her iþte,iradeyi terk ederek mürþide teslim etmek icab eder. Buhep böyle olmuþtur."

    Yine veciz ifadelerinin birinde: "Sadýk talip; cismiyle þeriatta, ruhuyla tarikatta ve

    sýrrýyla vuslatta olmalýdýr." buyurmuþlardýr. Burada dikkat edilmesi icab eden ifadenin üç

    bölümdeki tavsiyesi ve tanýmý üzerine bir hükme var-maktýr. Þöyle ki; þeriat bir zahir ilmidir. Yaþanýlmasýayetlerle iletilen ve hadis-i þeriflerle teyid edilen evamiriilahiyenin tamamýdýr. Zahire hükmettiðinin delili"Nahnü nahkumü bizzahiri" (Biz zahire hükmederiz.)Hadis-i Þerifinde mevcuttur. Bundan anlaþýlýr ki; kul-luðun zahir, yani görünen tarafýyla icra edilmesi hük-münü getirir ve kanun koyar. Tarikatta ruhuyla olmanýnsýrrýnda insanýn malik olduðu fýtri güzelliklerden ve bumanzumeye baðlý yeteneklerden oluþan hissiyatýn ve

    duyumun icra safhasýna kon-masýdýr. Ruh bedenin tamam-layýcýsýdýr. Kýlýçtýr, beden kýnýn-da mahfuzdur. Tarikatmefküresinin bihakkýn yaþan-masý; iþte o kýlýcýn nefse karþýicra-ý cihat etmesini teminolayýdýr. Çaðdaþ deyimle;insaný baðlayýcý olumsuzluklar-dan görünen veya görün-meyen sebeplerden temiz-leyen, huzura, esenliðe ve tat-minkârlýða taþýyan ilahi birmeditasyondur. Ýnanýþ biçi-minde hafýzasý bir takýmarýzalarla veya felsefi hezeyan-larla iþgal edilmiþ özellikle ilimesiri kiþilerin baþvurmasýlüzumlu olan bir meditasyon...

    Sýr ve vuslat iliþkisine gelince; bu olay her iki haldede yani hem zahirde, hem bâtýnda kayýtsýz þartsýz tes-limiyet, özleyiþ ve hüzünle mümkündür. Tarikat zarfýiçinde mevcuttur. Zira hüzün, özleyiþ ve teslimiyettarikatýn deðiþmez anlayýþlarýdýr. Yine þer'i ile iç içedir.Zira "Vedhakû kalilen, vebkû kesira" (Az gülün, çokaðlayýn) nazm-ý celilesi en iyi tarikat erbabý tarafýndananlaþýlýr. Bunun içindir ki Hace Alâeddin Attâr Hazretleribu ifadesiyle þüpheye muhatab mevzularý açýklýðakavuþturmuþ ve yok etmiþtir. Baþka bir ifadelerinde:

    "Sohbet tekidi sünnetlerdendir. Allah ehli ile soh-bet etmek insanlarý üstün akýl sahibi yapar. Tasavvuf

    Muhammed Alâed-ddîn anýn ol nûru feyzindenItýrlar saçtý canlâra verüben derde dermaný

    ehlinin sohbetine katýlanlara dikkate deðer tavsiye:Onlara katýlýrken, onlara karþý takýnacaðýn edeb tavrýnýda unutmayasýn. Onlarla sohbet edeceðin zaman önce,onlara karþý edebi öðren, ondan sonra onlarýn sohbe-tine gir. Onlardan ancak bu þekilde faydalanýrsýn. Aksihalde edepsizliðin zararý yine kendine olur, dikkat et!"

    Bizler Hace Alâeddin Attâr Hazretlerinin bu yük-sek tavsiyelerini yorumlayamayýz. Ancak onlarý bireriksir olarak kabul ederiz ve sonuna kadar da öyle deðer-lendirilmesini isteriz.

    Alâeddin Attâr Hazretleri, hanefi mezhebindenolup pek çok insanýn sapýk fikirlerinden kurtulmalarýnavesile olmuþtur. Kendisi çok güçlü ikna kabiliyetinesahiptir. Sohbet konusunda titizdi; "Birbirinize sýðýnýnher iþte yolunuz, ölçünüz Ýslam olsun. Ölçüleri yerinegetirmek azminden geri dönmeyiniz. Sohbet, önemli birsünnettir. Bu sünnete uyunuz, genel ve özel olarak soh-bete devam ediniz. Eðer bu yolda sebat ve istikametgöstererseniz, bir anda büyük derecelere kavuþursunuz.Halinizin sürekli yükseliþ üzere olmasý lazýmdýr."

    Feyz konusunda da þöyle buyururlar; "Mürþidinemri ile mürþidin sevgisinin dýþýnda kalp herþeydensýyrýlýrsa ve mürþidi sevmeye engel teþkil edecek þeyler-den kurtulursa kýsaca mürþidin sevgisi, müridinkalbinde yer tutarsa, iþte o zaman müridin kalbi ilahifeyzi almaya uygun hale gelir. Þunu unutmamakgerekir ki kusur, feyizlerde deðildir. Kusur, feyze talipolan, onu isteyen müriddedir. Mürþid ile mürid arasýn-daki engeller kalktýðý zaman, mürþidin himmeti öyle birhale ulaþýr ki müridin onu anlatmasý, anlamasý mümkündeðildir."

    O son zamanlarýnda da sohbetlerini; rýza, vecd,aþk, þevk ve dostluk üzerine gâh hikmet ve gâh da duaolarak insanlýða sundular.

    Alaeddin Attar Hazretleri: "Hedefe, sadecemürþidin muhabbeti ve rýzasý ile ulaþýlabilir. Bu nedenlemüridin ilk görevi, mürþidini memnun etmesidir. Ziramürid için mürþid kapýsýndan baþka bütün kapýlarkapalýdýr. O halde mürþide teslim olmaktan baþka çýkaryol yoktur. Zaten mürid, iradesini mürþidine ve Hakk'ateslim edendir." Düþüncesine sahip olduðu için Þah-ýNakþibend Hazretlerine tam anlamýyla baðlanarak tes-

    lim olmuþtur.Son anlarýnda Þah-ý Nakþibend Hazretlerinin

    ruhaniyetiyle epeyce söyleþerek, irtihallerinin iþaretinivermiþlerdir. Buhara yakýnlarýnda ki Çaganiyan (veyaNevçaganiyan) köyünde topraða verildi.

    Seyid Þerif Cürcani, Muhammet Parisa, Yakub-iÇerhî gibi alimler ve veliler Alâeddin Attâr Hazretleri'nintalebesidir. Bunlardan baþka pek çok kimseler onunvasýtasýyla hidayete kavuþtu, baþkalarýný yetiþtirecekirþad makamlarýna yükseldi.

    Vefatlarýndan evvel, talebelerinden biri þöyle birrüya gördü "Büyük bir otað kurulmuþ. Otaðda peygam-ber efendimiz de bulunuyordu. Alaeddin AttarHazretleri ile hocasý Bahaeddin-i Buhari hazretleri deotaðýn yanýnda duruyor ve içeri girip PeygamberEfendimizi görmek istiyorlardý bir ara Bahaeddin-iBuhari içeri girdi ve bir müddet sonra sevinç ile çýkarakbuyurdu ki: "Bize, kabrimizin yüz fersah mesafesinedefnedilecek her müslümana þefaat etmemiz ihsan edil-di. Alâeddin Attâr'ada kýrk fersah mesafedekilere þefaatihsan edildi. Bizi sevenlere ve ihlas ile baðlýlýk gösteren-lere de, bir fersah mesafede olanlar ihsan edildi." (1 fer-sah 6 kilometredir)

    Hicretin 802/Miladi 1399 senesinin receb ayýndaRahmet-i Rahman'a nail olmuþtur. Silsilelerinde;"Piþuva-i Hakk Þeyh Alâeddin Attar-ül Buharý Rû Peri"diye anýlmýþlardýr.

    Þah-ý Nakþibend Hazretleri kendilerinin kabr-iâlilerine yüz fersah mesafedekilere, Alâeddin AttârHazretlerinin de kýrk fersah mesafedekilere þefaatemuktedir olduklarýný beyan etmiþlerdir. Cenab-ý Hakkcümle ümmet-i Muhammedi ve ihvan-ý kiramý þefaat-lerine nail eylesin. Amin.

    KAYNAKLAR- TDV Ýslâm Ansiklopedisi, c. 2, s.319-320.- Ýslâm Alimleri Ansiklopedisi, c.11, s.265-271- Evliyalar Ansiklopedisi s. 438- Nefahat'ül Üns s. 428- Hadikat'ül Evliya s. 70- Rehber Ansiklopedisi c. 1, s. 166- Sahabeden Günümüze Allah Dostlarý c. 7, s. 293-299- Adab, Muhammed b. Abdullah Hânî, s. 84

    Kasým-Aralýk 2000 23

    "Hakikat, zenginliðin

    gösteriþinden korkmak

    ve titremek gerektirir.

    Zenginlik taslamamalý,

    Allahu tealanýn

    verdiðine þükret-

    melidir.”

  • mercimekli çorbayý götürüp, "Teyzeciðim!.. Annem tat-manýz için gönderdi.." diye taþýdýðýmý hatýrlarým. Bütünaileler birbirlerine, piþirdiklerinden ikram ederlerdi,"birazda bizimkinden tadýnýz" diye... Ve böylece bütünbir mahalle hep beraber Ramazan idraki içinde olurlar,onu birlikte kutlarlardý.

    Ramazan hazýrlýklarý, sabrýn, sükunetin, feragatin,açlýðýn ne demek olduðunu anlayýþýn, bir büyük emreuymanýn hazýrlýðý olduðu için fevkalade mühimdirinsanlýðýn yapýsýnda.

    Türk töresinde Türk ailesi, Ramazan ayýna daimaözenle hazýrlanmýþ ve Ramazan'ý "bereket ayý" olarakgörmüþtür. Ramazan sofralarý gerçekten bereketlisofralardýr, Ramazan ikramlarý da bereketli ikramlardýr.Hepinize hayýrlý Ramazanlar ve bereketli sofralar diliyo-rum...

    ORUÇ GÜNLERÝBugün, Ramazan ayýnýn arefesi... Yarýn, bir aylýk

    oruç günleri baþlayacak. Ay takvimi'ne göre Ramazan,Recep ve Þaban aylarýndan sonra gelen ve Þevvalayýnýn birinci günü biten bir takvim süresidir.

    Bu ayda tutulan oruç, Ýslamda ki beþ þarttan birisiolarak kabul edilir. Ama Ýslam'la baþlamýþ bir adetdeðildir. Ýslam'dan evvel de oruç, insanlýk için çeþitli tarzve sürelerde vardý. Hýristiyanlýkta vardý, Museviliktevardý, Budizmde vardý... Deðiþik þekillerde hep vardý.Bütün oruçlarýn hepsinde hedef, elbette ibadet gayesidaima baþta olmak üzere, "insanýn kendi nefsini terbiyeetmesi", isteklerini kendi iradesiyle frenlemesi; yemeðekarþý arzusu olduðu halde yememesi, susadýðý halde suiçmemesi; Velhasýlý, vücudunun ve nefsinin bütün arzu-larýný tahdit etmesidir.

    Bu tahditten maksat, insanýn; kendisi gibi diðerinsanlarý da idrak edebilmesidir. Bütün hayatý boyuncaservet içinde yüzmüþ ve açlýðýn ne demek olduðunubilmemiþ bir insanýn ancak oruç tuttuðu zaman açlýðýanlamasý mümkündür. Ekmek fýrýný önünden geçerkenekmeðin o mis gibi kokusu burnuna gelen zengin,fukaranýn bütün bir sene o kokuyu nasýl duyduðunu,ancak oruçluysa anlayabilir. Bütün sene boyuncasofrasýnda kuþsütü bile eksik olmayan insanýn bir aysureyle kendi nefsine sýnýr koyarak o nimetlerdenmahrum kalabilmesi oruç sayesindedir. Ayný zamandaoruç, insanýn bütün vücudunun en baþta da hazýmcihazýnýn dinlenmesi demektir. Bütün bu sebeplerle ruhisükuneti bulan insan, oruç ayýný ibadetlerle süslemekte-dir. Orucun manevi fazileti; insanýn insaný sevmesine,

    insanýn insana dost olmasýna ve karþýsýndakinin sýkýn-týlarýný anlayarak ona yaklaþabilmesine imkan ver-mesindedir. Oruçlunun her davranýþý diðer bir oruçlutarafýndan anlaþýlabilir, çünkü ikisi de ayný halet-iruhiye içindedirler.

    Türk töresinde oruçla beraber geliþtirilmiþ çokgüzel fýkralar da vardýr. Oruç, Türk sosyal hayatýnýnayrýlmaz bir unsurudur. Hatýrýma gelen bir "BabaErenler" fýkrasýný anlatayým:

    Baba Erenler oruca niyetlenmiþ. Fakat bir müddetsonra çok susamýþ. Su küpünün baþýna geçerek maþra-payla içerken, yeniçeri aðasý dikilmiþ tepesine:

    "Ramazan geldi, neredeyse gidiyor. Yapýlýr mý buseninki?.." demiþ. Baba Erenler aðanýn yüzüne dikkatlebakmýþ ve cevap vermiþ:

    "Ramazan bu sene gider, seneye yine gelir. BabaErenler giderse bir daha gelmez!.."

    Bunun gibi nice güzel fýkralar, nice güzel fýkralarýnsohbetleri;iftardan sonra verilen "diþkirasý" hikayeleri,hepsi de Türk töresinin getirdiði zarafet ve zekapýrýltýlarýdýr. Sözlerimi Yahya Kemal Beyatlý'nýn"Atikvalide'den Ýnen Sokakta" isimli þiiriyle bitirmekistiyorum:

    Ýftardan önce gittim Atikvalide semtine,Kaç defa geçtiðim bu sokaklar bugün yine,Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti"Bir tatlý intizâra çevirmiþ sükuneti;Semtin oruçlu halký, süzülmüþ benizliler,Sessizce çarþýdan dönüyorlar birer birer;Bakkalda bekleþen fukarâ kýzcaðýzlarýAz çok yakýnda sezdiriyor top ve iftarý.Meydanda kimse kalmadý artýk bütün bütün;Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün.Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,Bir nurlu neþ'e kapladý kerpiçten evleri.Yârab nasýl ferahtý bu âlem, nasýl temiz!Tenhâ sokakta kaldým oruçsuz ve neþ'esizYurdun bu iftarýndan uzak kalmanýn gamýHadsiz yaþattý rûhumu bir gurbet akþamý.Bir tek düþünce oldu tesellî bu derdime;Az çok ferahladým ve dedim kendi kendime:Onlardan ayrýlýþ bana her an üzüntüdür;Mâdem ki böyle duygularým kaldý, çok þükür."

    Sevgili Okuyucular;Mübarek Ramazan ayýnýzýn neþ'e dolu ve

    sofralarýnýzýn bereketli olmasýný niyaz eder, hepinizesaygýlar sunarým.

    24 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 25

    Somuncu Baba Kültür

    RAhmed Aydýn BOLAK

    amazan, takvimin ayýn hareketine göre ter-tiplenmesi suretiyle bulunan aylardan dokuzuncusununismidir. Bu ay, Ýslamiyette "Oruç Ayý" diye anýlýr.Ramazan ayýna girerken ailelerin hazýrlýklarý...

    Evlerimizde buzdolabýnýn, elektrik fýrýnýnýn, petrolgazýyla çalýþan fýrýnýn veya elektrikle çalýþan diðer alet-lerin olmadýðý zamanlarda ramazanlarý yaþadýðým için,deðiþik hatýralardan söz etmek istiyorum:

    Meselâ; yaz ramazanlarýnda bizim için en kullanýþlýyer, yemeklerimizin, sularýmýzýn ve meyvelerimizinsoðuk tutulduðu kuyumuzdu. Kuyuya iple sallandýrýlanyiyecekler ve meyveler iftar zamanýna doðru oradançekilir ve kuyunun saðladýðý serinlikten istifade edilirdi.Yahut; daðlardaki karlarý batýrarak bir hayvanýn üzerineyükleyen ve testereyle kesip sokak sokak satan

    "karcý"dan alýnmýþ kar ile yapýlmýþ haþlama su, yaz gün-leri ramazanýnda sofranýn serinleticisi olurdu.

    Kýþ ramazanlarýna ise evler baþka türlü hazýr-lanýrdý. Tabii, kýþ ramazanlarýnýn yiyecekleri de, giye-cekleri de, içecekleri de deðiþikti. Kýþ ramazanlarýndahâkim yemek, et, kavurma ve böreklerdi. Biraz evvelsöylediðim gibi, fýrýn olmadýðý için, analarýmýz gecesahurda kalkarak bize ve ev halkýna börekleri mangalüzerinde piþirip, sýcak sýcak verirlerdi. Þimdiki hanýme-fendilerin rahatý onlarda yoktu!.. Turþularý, reçelleri,tarhanalarý, bulgurlarý, kuskuslarý evde hazýrlarlardý.

    Ramazan yaklaþýrken ev kâmilen temizlenir,"Ramazan temizliði" yapýlýrdý. Ayrýca Ramazan, "misafirdavet etme ayý" olduðu için, her aile, hâl ü vaktine göremutlaka bir baþka aileyi iftara davet ederdi. Çocuk-luðumda, Ramazan'ýn ilk günü evde piþen çorbanýnelime bakýr tasla verildiðini ve komþularýmýza hamurlu

    Somuncu BabaKültür

  • Kasým-Aralýk 200026

    Somuncu BabaEdebiyat

    18. Anun ol pend-i irþâdý biliþ kýldý kamû yâdýKi her ubbâd u zühhâdý tapusunda püser kýldý

    Onun irþad edici öðütleri bize yabancý olan herþeyi dost haline getirdi. O bütün âbit va zâhitlerikapýsýnda hizmetçi kýldý.

    19. Anun evsâfý eltâfý tutubdur kamû etrâfýCihâd u adl u insâfý cihâna ser-teser kýldý

    Onun özellikleri en güzel en hoþ en latif yönleri hertarafa mâlum olmuþtur. Her yerde bilinmektedir. Onundoðruluðu adalete dayanan gayreti dünyaya hakimolmuþtur. (Her yerde baþtan baþa onun çabalarýhissedilir olmuþtur).

    20. Meþâyih-i dünyerde boldur velî þeyhü'þ-þüyûh oldur

    O gösterdüði hak yoldur ki fark-ý hayr u þer kýldý

    Dünyada þeyhler çoktur, lakin þeyhlerin þeyhiodur. Onun gösterdiði Hak yolu hayýr ile þerri ayýrdý.

    21. Mubassýrlar o dildârý görüben kýldý ikrârýMeger kim þekk ü inkârý ana key bî-basar kýldý

    Hal ehli olanlar Allah dostunu görünce onunbüyüklüðüne þüphe gözüyle bakmayý mümküngörmediler.

    22. Þuna kim hak fehm virmez bu sýrra aklý hiç irmez

    Ýþitmez hakký vü görmez kimi kim kör ü ker kýldý

    Allah'ýn anlayýþ vermediði insanýn bu sýrra aklýermez. Zira Allah'ýn kör eþek kýldýðý kimsenin hakkýgörmesi ve iþitmesi beklenemez.

    23. Tutuben Hâlika yüzin Rasûlün izledi izinAmel baðýnda kendözin dýraht-ý bâ-semer kýldý

    Yüzünü, yönünü yaratana yönelterekRasulullah'ýn yolunu izledi. Allah'ýn rýzasýný gayeedinerek Allah Rasûlünün sünnetinden ayrýlmadý.Kendisini ibadet bahçesinde meyveli bir aðaç halinegetirdi.

    24. Baþýnda taç idüp ahdi geyüben hýrka-i cehdiRidâ-ý hizmet ü zühdi beline hem-kemer kýldý

    Sözü (Kur'ân'ý) baþýnda taç edip gayret hýrkasýnýgiyerek, hizmeti omzuna hýrka, takvayý da beline kemerkýldý.

    25. Koyuben bahs ü akvâli kazandý hayr-ý ef'âli Melekler gibi âmâli cihanda ol beþer kýldý

    Sözlerin geçici büyüsünü terk edip iþlerin hayýr-lýsýný kazandý. Ancak meleklerin yapabileceði o muaz-zam iþleri bu dünyada onun gibi bir insan baþardý.

    26. Çü dört erkân-ý beþ hissi kodu ol ilm ü hilm issi

    Dürüþdi aklýna nefsi zebûn ol þîr-i ner kýldý

    O ilim ve hilm sahibi zat dört erkaný beþ duyuyuterk edince aklýyla sebat ederek aziz nefsini bir erkekaslan haline getirdi.

    27. Þu sözin sýrrýný anla anun ahvâlini tanlaKi ol her ahþamý tanla kamû þâmý seher kýldý

    Þu sözün sýrrýný anla, onun derinliðini idrak et. Zirao söz her karanlýðý aydýnlatarak, bütün akþamlarý saba-ha ulaþtýrdý.

    28. Hemîþe gündüzin sâim olurdý gîceler kâ'imBu resme tâati dâ'im müdâm ol gerçek er kýldý

    Daima gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle meþgulolurdu. Bu adet üzere (bu usulle) daim ibadet etmeyi(bu ibadeti devamlý kýlmayý) gerçek bir mana eri olan ozat yapabildi.

    29. Helâlden kesb edip yerdi kamû vakfa haram dirdi

    Yimedi aguyu yerdi gýdasýn çün þükür kýldý

    Rýzkýný helalinden ayýrýp yerken her türlü vakýfmalý yemeyi kendine haram kabul ederdi. Þüpheliþeylerden kaçýnýrdý. Vakýf malý yemektense zehiryemeyi tercih ederdi. Yiyecek bir þey bulamayýnca"þükrü" kendine gýda edinirdi.

    30. Kaný ol kâni ü sâbir azîz ü þâkir ü zâkir Zehî key assýlu tâcir ki her yükin güher kýldý

    Hani o kanaatkar, sabýrlý, aziz, þükreden ve daimaAllah'ý zikreden zat nerede? O her yükünü mücevherkýlan güzel tüccar nerede?

    31. Tevekkül kýldý ol hoþ-hû yimedi rýzkiçün kaygu

    Tama' hýrs okýna karþý kanâatdan siper kýldý

    Allah'a tevekkül kýldý, o güzel kokulu zat rýzk içinkaygýlanmadý. Tamah ve hýrs ateþine karþý kanaattankendine siper kýldý (perde çekti).

    32. Harâma bakmadý hergîz azabýn fikr idüben tiz

    Helâlden eyledi perhîz hesâbýndan hazer kýldý

    Haramdan doðacak azabýn (kederin-acýnýn)endiþesinden dolayý asla harama bakmadý. Helaldenbile ölçülü bir þekilde yararlandý. Hesabýndan sakýndý,ölçüsüzlükten ve aþýrýlýktan kaçýndý.

    33. Ne mâl ü milkeke kaldý ne zevk ü þöhrete daldý

    Ne begler bahþiþin aldý ne meyl-i sîm ü zer kýldý

    Ne dünya malýna mülküne meyletti ne de zevk veþöhret endiþesine daldý. Ne makam sahiplerinin ihsan-larýna tenezzül etti. Ne de gümüþ ile altýna ulaþmaarzusuna kapýldý.

    34. Kodý mahlûký ol âþýk gözetdi çehre-i HâlikNe dünya sevdi ol sâdýk ne ukbâya nazar kýldý

    O Hak aþýðý dünyaya ait her þeyi terk etti ve ancakHakk'ýn rýzasýný gözetti. O sadýk dost ne dünyayý sevdine de ahirete gözünü dikti. O'nun cemalini görmektenbaþka her þeyi bir kenara itti.

    35. Kani ol vâiz ü nâsih hamîd ü hâce vü sâlih Anýn þerhini bu þârih bilin key muhtasar kýldý

    Hani o nasihat eden, hamd eden üstad ve salihkiþi nerede? Onun þerhini bu þarih muhtasar kýldý. Ozatýn hayatýný þerh eden bu kiþi bilesiniz ki bu þerhioldukça kýsa yazdý.

    36. Kemâl Ümmî okur aðlar anun mersiyyesin her bâr

    Ne kim biz dedük ol dildâr hezâran ol kadarkýldý

    Kemal Ümmî her zaman onun mersiyesini okur,aðlar. Öyle ki bizim baþtan beri söylediðimiz binlercehususu o gönül ehli zat gerçekleþtirdi.

    37. Ne var tolundýsa hurþîd bi-hamdi'llâh kim ol mürþîd

    Muzaffer hazretin tecdîd makâmýnda kamerkýldý

    Allâh'a þükrolsun ki güneþin doðmasý gibi (Allâh'ýnyardýmý ile) o mürþid, o muzaffer zâtýný tecdîdmakamýndaki ay kýldý, zamanýn sahibi oldu.

    38. Nebînün hicretinden bil sekizyüz onbeþinci yýl

    Berâat dûninde ol fâzýl bu menzilden sefer kýldý

    O erdemli, faziletli insan bilin ki bu dünyadan hicrî815 yýlýnýn Berât gecesinde Hakk'a ulaþtý.

    39. Hiç öldü sanman ol pîri bilün kim diridür diri

    Zihî merhûm yol þîri ki meydânda hüner kýldý

    O mübarek pîri sakýn öldü sanmayýn, bilin ki odiridir. Allah'ýn rahmeti üzerine olsun. O ne güzel biryoldaþtý. Yol aslaný bu meydanda nice hünerler göster-di.

    *Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSERENGeçen Sayýdan Devam

    *Kocatepe Ünv. Uþak Eðitim Fak. Dekan Yardýmcýsý

    BibliyoðrafyaARMAÐAN Mustafa, Ýstanbul Armaðaný, Fetih va Fatih Yay., BüyükþehirBelediyesi, Ýst. 1995. Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söðüt C. III, Ýst. 1986, s. 39GÜLSEREN Mehmet,CENGÝZ M. Ali,ADIGÜZEL Yüksel, Somuncu Baba,ÞeyhHamîd-i Velî, Ank. 1965KARAHAN Abdulkadir, Ýslâmî Türk Edebiyatýnda Kýrk Hadis, Ýstanbul Üniv.Edeb. Fak. Yay. No: 587, Ýst. 1954KOCATÜRK Vasfi Mahir, Tekke Þiiri Antolojisi, 2. basým, Ank. 1968KÖPRÜLÜ M. Fuat, Türk Edebiyatý Tarihi, 2. basým, Ýst. 1981PALA, Ýskender, "Kemal Ümmî" Türk Dili ve Edebiyatý Ansiklopedisi C V, Ýst. 1982SARIÇÝÇEK Ramazan, Kemal Ümmî: Hayatý, Sanatý ve Divaný(Ýnceleme-Metin),Ýnönü Üniv. Sos. Bilm. Enst. (Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi), Malatya 1997

    Somuncu Baba Edebiyat

    27Kasým-Aralýk 2000

  • Fotoðraf: Aslan Tektaþ/Darende-2000

  • Kasým-Aralýk 200030 Kasým-Aralýk 2000 31

    Somuncu Baba EkonomiSomuncu BabaEkonomi

    Mustafa ÖZELEkonomist-Yazar

    Batý dünyasýnda hýzlageliþmekte olan sanayiler-den birinin "liderlik sanayii"olduðunu söylemek yanlýþ olmaz.Adam baþý "liderlik sanatý" ile alâkalýkitap ve dergiler görüyoruz. Herkeskendine göre liderlik kurallarýsýralýyor. Bu iþ için Atilla, CengizHan, Napolyon ve daha nice tarihiþahsiyet iþportaya dökülüyor.Acaba gerçekten iþe yarar bir sonuçelde ediliyor mu?

    Ünlü iþ idaresi hocasý PeterDrucker'a sorarsanýz, bütün bu li-derlik masallarý beyhudedir. "Buyüzyýlda üç büyük liderimiz oldu,"diyor, "Hitler, Stalin ve Mao. Yolaçtýklarý tahribatý hepiniz biliyor-sunuz!" (Fortune, 21 Þubat 1994)

    London Business Shool iktisatprofes�