2
ei-MUVAFAKAT Kah i re, ts ., Beyrut 1991 ; M. Muhyid- din Abdülham!d, I-IV, Kahire 1969-1970 ; Ebu Ubeyde b. Hasan Alü Selman, Huber 1417/ 1997 ; Halid Abdülfettah HV, Beyrut 1999; Muhammed Abdülkadir I-I V, Beyrut 2000, 2002 ; Sayda- Beyrut 1425/ 2004). alimler ce manzum hale veya ihtisar (el- I, 32-36; Ah- med er-Reys Onf , s. 94). Bunlar Muhammed Mustafa Maülayneyn'in el- (Fas 1324; Ebu Ubeyde b. Hasan Alü Selman, 1- 11 , Demmam 1425/ 2004). Muhammed Yahya el-Vülatl '1- Ba- ba Muhammed Abdullah, HI , Ri yad 1414/ 1993) ve Muhammed b. Hüseyin el -Ciza- nl'nin (Demmam 142 1/ 200 ilir. Günümüzde çok ve olarak dayanmakta ve bu eser lendirmeler içermektedir. Eser Mehmet Türkçe'ye (HV, 1990-199 3) : el-Muvafakat Eb O Ubeyde b. Hasa n Ai ü Selman ), Huber 1417/1997,1, 10- 13 , 27-43, 86-89; lll, 173-175; V, 232; bk. 1, 5-85; a.e.: Me· todolojisi (t re. Me hmet 1990, Musa Carullah ile Abdullah me ve 1, s. XVII-XXIV; 1, 1-12; M. Sey- yid Bey, Usul-i 1333, s. 60; Faz- lurrahman, (tre. Mehmet Mehmet Ay- Ankara 1981 , s. 135, 145; a.mlf.,/slam and Modernity, London 1982, s. 20-21 ; M. Tahir Tunus 1985, s. 8; Hammad! ei-Ubeyd!, ve Beyrut 1412/ 1992; Ahmed er-Rey- sün!, l'lm:ariyyetü Riyad 1412/1992; Muhammed Halid Mesud, Hukuk Teorisi (tre. Muharrem bul 1997, s. 282; a.mlf., "Recent Studies of Sha- tibl's al-Muwafaqat", I S, XIV/1 ( 1 975), s . 65-75; M. Abid Cabir!, Kültürünün Ya- (tre. Burhan 1999, s. 667; Hakan Yücel, Kitap Delili (yü ksek lisan s t ezi, 2002), Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ömer el- Sünnet Delili (yü ksek li s ans te- zi , 2002) , Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ahmet Yaman , ve Bir islam el- Muviifakiit: Türkçe'ye Tercümesi Münasebetiyle Geç Bir Selçuk Üniuersitesi ila- hiyat Fakültesi Dergisi, sy. 7, Konya 1997, s. 399-409; Yunus Savalih!, "el-istiJ5rii' fi menahi- Nemüzec 'el-Muviifakat' li'l- imam sy. 4, Se- langor 1416/1996, s. 59-91. MEHMET ERDOGAN 408 MUV AFAKA L ( ) Te ymiyye 'nin . 728/1328) metodolojisi yle ilgili en temel es eri. _j gerek müellifi gerekse zikredil- bunlar ile Der'ü (Reddü) te'druzi'l- isim- leri (Derü te'aru.Zi'l- I, 4-7) . Eserin, Mo- yeni bir üzerine Teymiyye'nin Kahire'den geçmesin- den sonraki dönemde 713-717 (1313-1317) tahmin edilmek- tedir. üzere ki- tap, Baktilani'den Ehl-i sünnet ve Fah- reddin ile onu izleyenlerce "kanun-i külll" haline getirilen. ile naklin durumunda esas naklin te'vil edilmesi prensibine takdirde ikisi söz konusu olmaya- tezini savunmak kaleme Bununla birlikte müellif, eserlerin- deki hakim telif uygun olarak ko- nuyla ilgisi bulunmayan birçok kelaml ve felsefi da yer ver- Sistematik bir plana ve konu tasnifine sahip olmayan ha- cimleri birbirinden çok bölüm halinde incelemek mümkündür. Birinci bö- lüm ün anlama hususunda önce muhaliflerin üzerinde du- ayet ve hadisleri te'vil ederek ma- yoluna gidenler ve an- ileri sürerek peygamberlere bir nevi bilgisizlik isnat edenler belirlenen iki ana grubun Bölümün büyük bir bu sahiplerinin konuyla istidlallerinin (Derü 8-20, 78-406) . Bu arada usulü'd-din meselelerine dair bir bahiste usulü'd-dinin ma- hiyeti, ve metodu hak- bilgi hem içerik hem yöntem Kitap ve Sün- net'e gerçek usulü'd-dinden uzak- ileri (I, 25-78) Eserin ikinci bölümü olarak Al- fiilierine tahsis olup burada iradi fiillerinin kader, istitaat , olup gibi önemli konularda kelam kay- nakiller red ve tercih yönünden (ll , 2- 344). Üçüncü bölümde alemin hudusu ve var- ele özellikle Fahreddin er-Ra- zi, Seyfeddin el-Amidl ve Razi'nin ilgisi se- bebiyle Sina'dan uzun nakiller rak (II, 344-IV, 18). bundan sonraki bölümünde bahsine burada daha çok cisim gibi tenzlhl ve ulüv, istiva gibi haberi yer ay- akaid ilgili lar (lV, 18-Vll , 352) . be- bölümünün fi- önem akli istidlal (nazar) ile ve nakli delillerin ma- rifetullaha konusu Mu'tezile Gazzall ve Fah reddin er- Razl'nin incelenirken Aristo ve tabilerine da Sabit b. Kurre, Sina , Melka ve ile kurularakyine Razi'- nin bu ara- da ehl-i filozoflardan da- ha ifade edilmektedir. Bolca nakil ve bunlara yönelik içeren bu son bölümde zaman zaman Sührever- dl el -MaktUI ve Naslrüddln-i Tusl de konu burada ispat için hudus delili red- dedilirken buna deliline büyük önem Bilgi, yürütme ve de- lil epistemolojik tahlili sonra kitap alimierin eserle- rinden hareketle ilim, irade, kud- ret , kelam ilgilendiren tenkit ve sona er - mektedir (VII, 352-X, 3 9). ve nakil ekaller metodolajik fakat bir ele alan eser, Teymiyye'nin ya- birçok müellifin bugün elde bulun- mayan teliflerinden nakiller ihtiva etme- si tarihi için önemli bir illet, hikmet, fiil, istitaat gibi konularda müellifin çokça muhalefet ve filo- zoflara ihtiva etmesi ve ba- zan onlara göre akla daha çok yer verilme- si dikkat çekicidir . Eserde filozoflara yöne- lik olarak tabii ve nazari ilimler yerine ken- di girmeyen ilahiyat

ei-MUVAFAKAT MUV AFAKA TÜ SAHIHİ'I-MENKÜL J~fM. Abid Cabir!, Arap-İslam Kültürünün Akıl Ya pısı (tre. Burhan Köroğlu v.dğr. ), İstanbul 1999, s. 667; Hakan Yücel, Şatıbf'nin

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ei-MUVAFAKAT MUV AFAKA TÜ SAHIHİ'I-MENKÜL J~fM. Abid Cabir!, Arap-İslam Kültürünün Akıl Ya pısı (tre. Burhan Köroğlu v.dğr. ), İstanbul 1999, s. 667; Hakan Yücel, Şatıbf'nin

ei-MUVAFAKAT

Kah i re, ts ., Beyrut 1991 ; nşr. M. Muhyid­din Abdülham!d, I-IV, Kahire 1969-1970;

nşr. Ebu Ubeyde Meşhur b. Hasan Alü Selman, ı-vı , Huber 1417/ 1997; nş r. Halid Abdülfettah Şibl , HV, Beyrut 1999; nşr.

Muhammed Abdülkadir el-Fadıll , I-IV,

Beyrut 2000, 2002 ; Sayda- Beyrut 1425/

2004).

el-Muvôfa~iit bazı alimlerce manzum hale getirilmiş veya ihtisar edilmiştir (el­Muvafa~at, neş redenin giri ş i, I, 32-36; Ah­med er-ReysOnf, s. 94). Bunlar arasında Muhammed Mustafa Maülayneyn'in el­Merdfı~ 'ale'l-Muvdfı~ (Fas 1324; nşr.

Ebu Ubeyde Meşhur b. Hasan Alü Selman, 1-11 , Demmam 1425/ 2004). Muhammed Yahya el-Vülatl eş-Şinkitl'nin Tav:W:ıu '1-müşkildt fi'l.Jtişdri'l-Muvdfa~iit (nş r. Ba­ba Muhammed Abdullah, HI , Riyad 1414/

1993) ve Muhammed b. Hüseyin el-Ciza­nl'nin Teh?:ibü'l-MuvdtaMt'ı (Demmam 142 1/ 200 ı) anıiab ilir. Günümüzde Şatıbl hakkında yapılan çok sayıdaki araştırma ve yayın ağırlıklı olarak el-Muvdfa~iit'a dayanmakta ve bu eser hakkında değer­lendirmeler içermektedir. Eser Mehmet Erdoğan tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir (HV, İstanbu l 1990-1993)

BİBLİYOGRAFYA :

Şatıb!, el-Muvafakat ( nşr. Eb O Ubeyde Meşhur

b. Hasan Ai ü Selman ), Huber 1417/1997,1, 10-13, 27-43, 86-89; lll, 173-175; V, 232; ayrıca bk. neşredenirı girişi , 1, 5-85; a.e.: İslami İlimler Me· todolojisi (t re. Mehmet Erdoğan ), İstanbul 1990, Musa Carullah ile Abdullah Diraz ' ın değerlendir­

me ve tanıtıml arı , 1, s . XVII-XXIV; 1, 1-12; M. Sey­yid Bey, Usul-i Fıkıh, İstanbul 1333, s. 60; Faz­lurrahman, İslam (tre. Mehmet Dağ- Mehmet Ay­dın), Ankara 1981 , s. 135, 145; a.mlf.,/slam and Modernity, London 1982, s. 20-21 ; M. Tahir İbn Aşar, Mal):aşıdü 'ş-şer(ati 'l-İslamiyye, Tunus 1985, s. 8; Hammad! ei-Ubeyd!, eş-Şatıbf ve mal):aşı· dü'ş-şer(a, Beyrut 1412/ 1992; Ahmed er-Rey­sün!, l'lm:ariyyetü '1-mal):aşıd 'inde'l-İmam eş-Şa· tıbi, Riyad 1412/1992; Muhammed Halid Mesud, İslam Hukuk Teorisi (tre. Muharrem Kılı ç), İstan ­bul 1997, s. 282; a.mlf., "Recent Studies of Sha­tibl 's al-Muwafaqat" , IS, XIV/1 ( 1 975), s . 65-75; M. Abid Cabir!, Arap - İslam Kültürünün Akıl Ya­pısı (tre. Burhan Köroğlu v.dğr. ), İstanbul 1999, s. 667; Hakan Yücel, Şatıbf'nin el-Muua{akat 'ında

Kitap Delili (yü ksek lisans tezi, 2002), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ömer Yılmaz. Şatıbf'nin el­Muuafakat'ında Sünnet Delili (yüksek li sans te­zi , 2002) , MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ahmet Yaman, "İmam eş-Şatıbi ve Bir islam Klasiği el­Muviifakiit: Türkçe 'ye Tercümesi Münasebetiyle Geç Kalmış Bir Thnıtun", Selçuk Üniuersitesi ila­hiyat Fakültesi Dergisi, sy. 7, Konya 1997, s. 399-409; Yunus Savalih!, "el-istiJ5rii' fi menahi­ci'n-n~ari' l-isliimi: Nemüzec 'el-Muviifakat' li'l­imam eş-Şa(lbi" , İslamiyyetü'l-ma'rife, sy. 4, Se­langor 1416/1996, s. 59-91.

~ MEHMET ERDOGAN

408

ı ı

MUV AFAKA TÜ SAHIHİ'I-MENKÜL

L

( J~f ~ ~'"" ) İbn Teymiyye 'nin

(ö . 728/1328) düşünce metodolojisiyle ilgili

en temel eseri. _j

Kitabın adı gerek müellifi gerekse baş­kaları tarafından farklı şekillerde zikredil­miş, bunlar arasında Muvdfa~atü şa]J.i­J:ıi'l-men~ul li-şari}J.i'l-ma'~ul ile Der'ü (Reddü) te'druzi'l-'a~l ve'n -na~l isim­leri yaygınlık kazanmıştır (Derü te'aru.Zi'l­'a~l, neşredenin girişi, I, 4-7) . Eserin, Mo­ğollar'ın yeni bir saldırı hazırlığı üzerine İbn Teymiyye'nin Kahire'den Şam'a geçmesin­den sonraki dönemde 713-717 (1313-1317)

yılları arasında yazıldığı tahmin edilmek­tedir. Giriş kısmında belirtildiği üzere ki­tap, Baktilani'den başlayarak Ehl-i sünnet kelamcıları tarafından geliştirilen ve Fah­reddin er-RaZı ile onu izleyenlerce "kanun-i külll" haline getirilen. akıl ile naklin çatış­ması durumunda aklın esas alınıp naklin te'vil edilmesi prensibine karşı, doğruluk­larında şüphe bulunmadığı takdirde ikisi arasında çatışmanın söz konusu olmaya­cağı tezini savunmak amacıyla kaleme alın­mıştır. Bununla birlikte müellif, eserlerin­deki hakim telif tarzına uygun olarak ko­nuyla doğrudan ilgisi bulunmayan birçok kelaml ve felsefi tartışmaya da yer ver­miştir.

Sistematik bir plana ve konu tasnifine sahip olmayan kitabın muhtevasını, ha­cimleri birbirinden çok farklı beş bölüm halinde incelemek mümkündür. Birinci bö­lüm ün başında nasları anlama hususunda önce muhaliflerin yaklaşımı üzerinde du­rulmuş, ayet ve hadisleri te'vil ederek ma­nalarını değiştirme yoluna gidenler ve an­lamlarının bilinemeyeceğini ileri sürerek peygamberlere bir nevi bilgisizlik isnat edenler şeklinde belirlenen iki ana grubun görüşleri verilmiştir. Bölümün büyük bir kısmı bu görüş sahiplerinin konuyla bağ­

lantılı istidlallerinin eleştirisine ayrılmıştır (Derü te'aru.Zi 'l-'a~l, ı. 8-20, 78-406) . Bu arada usulü'd-din meselelerine daimanın

cevazına dair bir bahiste usulü'd-dinin ma­hiyeti, konuları , kaynakları ve metodu hak­kında bilgi aktarılırken kelamcıların hem içerik hem yöntem açısından Kitap ve Sün­net' e dayalı gerçek usulü'd-dinden uzak­laştıkları ileri sürülmüştür (I, 25-78)

Eserin ikinci bölümü ağırlıklı olarak Al­lah'ın fiilierine tahsis edilmiş olup burada

insanların iradi fiillerinin oluşumu , kader, istitaat, Kur'an'ın mah!Cık olup olmadığı gibi önemli konularda başlıca kelam kay­naklarından nakiller yapılmış, bunların red ve tercih yönünden değerlendirilmesine çalışılmıştır (ll , 2-344). Üçüncü bölümde alemin hudusu ve dolayısıyla Allah'ın var­lığı ele alınarak özellikle Fahreddin er-Ra­zi, Seyfeddin el-Amidl ve Razi'nin ilgisi se­bebiyle İbn Sina'dan uzun nakiller yapıla­rak eleştiriler yöneltilmiştir (II, 344-IV, 18).

Kitabın bundan sonraki bölümünde Allah'ın sıfatları bahsine geçilmiş, burada daha çok Allah'ın cisim olmayışı gibi tenzlhl ve ulüv, istiva gibi haberi sıfatıara yer verilmiş, ay­rıca çeşitli akaid konularıyla ilgili açıklama­lar yapılmıştır (lV, 18-Vll , 352) .

Muvdfa~atü şa]J.iJ:ıi'l-men~ul'ün be­şinci bölümünün başında kelamcılarla fi­lozofların önem verdiği akli istidlal (nazar) ile fıtrl ve nakli delillerin ışığı altında ma­rifetullaha ulaşma konusu tartışılmakta­

dır. Ardından Mu'tezile kelamcıları , ayrıca

Eş'arl. Bakıllanl, Gazzall ve Fahreddin er­Razl'nin görüşleri aktantıp incelenirken Aristo ve tabilerine yapılan atıfların yanın­da Sabit b. Kurre, İbn Sina, İbn Melka ve İbn Rüşd ile bağlantı kurularakyine Razi'­nin görüşleri değerlendirilmekte, bu ara­da ehl-i kelamın İslam 'a filozoflardan da­ha yakın olduğu ifade edilmektedir. Bolca nakil ve bunlara yönelik eleştiriler içeren bu son bölümde zaman zaman Sührever­dl el-MaktUI ve Naslrüddln-i Tusl de konu edinilmiştir. Ayrıca burada Allah'ın varlı­ğını ispat için kullanı lan hudus delili red­dedilirken buna karşı fıtrat deliline büyük önem verilmiştir. Bilgi, akıl yürütme ve de­lil konularının epistemolojik tahlili yapıl­

dıktan sonra kitap çeşitli alimierin eserle­rinden hareketle Allah'ın ilim, irade, kud­ret, kelam sıfatiarını ilgilendiren konuların tenkit ve değerlendirilmesiyle sona er­mektedir (VII , 352-X, 3 ı 9).

Akıl ve nakil ilişkisi bağlamında farklı ekaller arasındaki metodolajik yaklaşım­

ları ayrıntılı fakat dağınık bir şekilde ele alan eser, İbn Teymiyye'nin görüşlerinin ya­nı sıra birçok müellifin bugün elde bulun­mayan teliflerinden nakiller ihtiva etme­si bakımından İslam düşünce tarihi için önemli bir kaynaktır. Ayrıca illet, hikmet, fiil , istitaat gibi konularda müellifin çokça eleştirip muhalefet ettiği kelamcı ve filo­zoflara yakın görüşler ihtiva etmesi ve ba­zan onlara göre akla daha çok yer verilme­si dikkat çekicidir. Eserde filozoflara yöne­lik olarak tabii ve nazari ilimler yerine ken­di alanlarına girmeyen ilahiyat konularına

Page 2: ei-MUVAFAKAT MUV AFAKA TÜ SAHIHİ'I-MENKÜL J~fM. Abid Cabir!, Arap-İslam Kültürünün Akıl Ya pısı (tre. Burhan Köroğlu v.dğr. ), İstanbul 1999, s. 667; Hakan Yücel, Şatıbf'nin

dalmaları. kelamcılar için de Kitap ve Sün­net metodunun dışına çıkıp felsefi ve ce­deli meseleleri ele almaları başlıca tenkit noktasını teşkil etmektedir. Kitapta bir sı­ralama düzeninin bulunmaması söz ko­nusu görüş ve eleştiriterin aniaşılmasını güçleştirmektedir. İbn Teymiyye kelamcı ve filozoflara yönelttiği bütün eleştirile­rine rağmen. eserinde Kitap ve Sünnet'e dayalı "gerçek" usulü'd-din ve tefekküre karşı olmadığını açıklamıştır. Nitekim kendisinin de söz konusu eleştirilerini ya­parken istidlal ve tartışma usulünü kita­bında yoğun olarak kullandığı görülmek­tedir. Sonuç olarak eser, İbn Teymiyye'­nin ilmi birikimini ve mütefekkir yönünü yansıtması bakımından özel bir önem taşı­maktadır.

Önce eksik olarak basılan eserin (Min­

hacü's-sünne'nin kenarında, 1-JV, Bulak 1321-1322; nşr. M. Muhyiddin Abdülha­mld- M. Hami d el-Fıki, I-ll, Kah i re I 370/

I951; I-Il, Beyrut I405/ 1985) tamamını

biri kapsamlı indeks olmak üzere on bir cilt halinde Muhammed Reşad Salim Der'ü te'aruzi'l-'a~l ve'n-na~l adıyla ya­yımlamıştır (Riyad ı 399- I403!1979- ı 983)

Muhammed Seyyid el-Celyend tarafından kısmen tahkik edilen kitabın (Kahire ı 988)

başka eksik baskıları da mevcuttur (Bey­rut I405/ 1985) . Eserin 1. cildi Akıl-Nakil Çatışması adıyla Türkçe'ye (İstanbul I 996

1 I 998?j), kısa bir bölümü de Yahya Michot tarafından Fransızca'ya (bk. bibl.) çevril­miştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Takıyyüddin İbn Teymiyye, Der'ü te'aruzi'l-'al5:1 ue'n-nal5:1 (nşr. M. Reşad Salim). Riyad 1399-1403/1979-83; I-Xl ; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 4-7; İbn Kayyim ei-Cevziyye, Esma'ü mü'el­lefati Şeyl]ilislam İbn Teymiyye (nşr. Selahaddin el-Müneccid). Beyrut 1403/1983, s. 19; M. EbO Zehre, İbn Teymiyye: Hayatühu ue 'aşruh ara'u­h u ue fıl5:hüh, Kahire, ts. (Darü'l-fikri'l-Arab1). s . 513; Selahaddin el-Müneccid, Şeyi]Cılislam İbn Teymiyye: SiretühCı ue al]barühCı 'inde'l-mü­'erril]in, Beyrut 1976, s. 37, 63, 146; N. Heer, "The Priority of Reason in the Interpretation of Scripture: Ibn Taymiyah and the Mutakallimun", Literary H eritage of Classicallslam: Arabic and Islamic Studies in Honor of James A. Beliamy (ed. Mustansir Mir), Princeton 1993, s. 181-195; Abdurrahman b. Salih b. Salih el-Mahmud, Meu­~5:ıfü İbn Teymiyye mine'l-Eşa'ire, Riyad 1415/ 1995, I, 206-207; Binyarnin Abrahamov, "Ibn Taymiyya on the Agreement of Reason with 'Il:adition", MW, LXXXII/3-4 (1992). s. 256-272; Mustafa Çağncı, "İbn Teymiyye 'nin Bakışıyla Gazzall-ibn Rüşd Tartışması", İTED, IX (1995), s. 77 -126; Yahya Michot, "Vanites intellectuel­les: L'impasse des rationalisms seları le rejet de la contradiction d'Ibn Tayrniyyah", OM, XIX/3 (2000), s. 597-617. r:;g,:ı ..

ıımı M. SAiT ÜZERVARLI

MUVAFAT ( ~L3ı,...ıı )

İlahi ilimle kulun ölüm anında iman- küfür açısından

değişiklik arzeden durumu arasındaki ilişkiyi ifade eden kelam terimi.

L ~

Sözlükte "tam olmak: sözünü yerine ge­tirmek" anlamındaki vefa (vefy) kökünden türeyen muvafat "sözünde durmak, biri­ne hakkını tam ödemek; benzemek, misli olmak" manalarma gelir (Lisanü'l-'Arab,

"vfY" md). Terim olarak Allah'ın ilmiyle kulun ölüm anında iman- küfür açısından durumu arasındaki ilişkiyi, bunun dünya hayatında ilahi rıza ve gazapla münase­betini anlatır. Muvafat terimi İslam coğ­rafyasının hızlı bir şekilde genişlediği, fark­lı inanç, düşünce ve gelenekiere sahip in­sanların İslamiyet'i benimsediği ve dini etkileşimierin güçlendiği lll. (IX.) yüzyılın başlarındaki kelam tartışmaları sırasın­da ortaya çıkmıştır. Ehl-i sünnet ketam­cıları içinde ilk defa İbn Küliab el-Basrl'­nin muvafat görüşünü benimsediği kabul edilir. Arnelierin değer kazanmasının ki­şinin son haliyle ilgili olduğunu ifade eden "hatime" tabiriyle benzerlik arzeden mu­vafat problemi şu şekilde ortaya konmuş­tur: Hayatı boyunca mürnin olarak yaşa­yıp ölümünden önce irtidad edenle haya­tı boyunca kafir olup ömrünün son günle­rinde ölümle karşı karşıya gelmeden önce iman eden kimselerin hayatları boyunca rıza ve gazap açısından Allah nezdindeki durumları nedir? Sözü edilen iki kişinin ölümden sonraki konumları hakkında bir tereddüdün bulunmaması, dünyadaki du­rumlarının da başkalarını ilgilendirmeme­sine rağmen mesele teorik bir problem olarak gündeme getirilmiştir. Genellikle Allah'ın ilim sıfatıyla insanların fiilieri ara­sındaki ilişki bağlamında ele alınan konu­ya dair görüşleri iki noktada özetlemek mümkündür.

1. Allah, mürnin olarak öleceğini bildiği insanlardan ilminin taallukettiği (ezel) an­dan itibaren razıdır. Buna karşılık kafir ola­rak öleceğini bildiği insanlara ezelden be­ri gazapta bulunur. Çünkü Allah nezdin­de gerçek mürnin imanlı öleceğini ezell il­miyle bildiği kişidir, gerçek kafir de küfür üzere öleceğini ezen ilmiyle bildiği kimse­dir. Allah'ın va'd ve valdi, rıza ve gazabı sa­dece insanın mürnin veya kafir olarak öle­cek olmasıyla irtibatlıdır. Bu durumu dik­kate alıp insanlar hakkında "mümin billah" (Ailah'a inanan) ve "mümin indellah" (Allah nezdinde mürnin olan) diye iki tabirin kulla-

MUVAFAT

n ılarak ayırım yapılması gerekir. Bir insa­nın gerçek mürnin veya hükmen mürnin olması da bu bakış açısıyla ilişkilidir. Bu noktada kişinin ölümden önceki son hali göz önünde bulundurulur. Dil bilimi de bu kanaati teyit eder. "Şüphesiz sen ölüsün, onlar da ölüdürler" mealindeki ayette (ez­Zümer 39/30) olduğu gibi Kur'an'da da ben­zer kullanımla yer almıştır. Bu ayette in­san hakkında neticede ölü haline gelece­ği için henüz diri iken ölü kelimesi kulla­nılmıştır. Hariciler'den Necde b. Amir, ay­rıca Mükremiyye ve Hazimiyye fırkaları ile Mu'tezile'den Hişam b. Amr, İbn Küliab el-Basri ve Eş'ariyye'nin çoğunluğu bu gö­rüştedir (Eş'arl, s. 96, 1 00; İbn FO re k, s. 35, 161, 256; İbn Hazm , IV, 101)

z. imanın dünya hayatında geçerli ol­ması müminin ölüm anındaki durumuyla irtibatlı değildir. iman, Hz. Muhammed'in Allah'tan getirdiği vahyi tasdik etmekten ibaret olduğuna göre bunu gerçekleştiren herkes tasdik anından itibaren m üm i ndir. Şu andaki gerçeğin bir gün değişeceğini bilmek onu realite olmaktan çıkarmaz. Allah, her ne kadar öleceğini bilse de diri olan kişiyi şu anda ölü değil diri olarak bilir. Allah'ın kafir vefasıktan o haliyle ra­zı olmadığını, buna karşılık mürninden de taşıdığı iman vasfı dolayısıyla razı oldu­ğunu kabul etmek gerekir. Zira Allah'ın ilmi ezell olmakla birlikte malumatı de­ğişir. Nitekim Allah'ın, insanlar hakkında yazdığı yazının dilediği kısmını sileceğini

ve kişinin iman etmesi halinde kötü dav­ranışlarını iyiliğe dönüştüreceğini açıkla­

ması da (er-Ra'd 13/39; ei-Furkan 25/70)

bu görüşü teyit eder. Ayrıca Allah'ın, ya­sak meyveden yiyen Adem ile kavminin küfürde ısrar etmesi üzerine daveti bıra­kan Yunus'a gazap etmesi ve tövbelerinin ardından onlardan razı olması konuyla il­gili önemli bir delildir. Zahiriyye alimlerin­den İ bn Hazm'ın yanı sıra Matürldiyye ve Mu'tezile kelamcıları bu görüştedir (İbn Hazm, IV, 101-103 ; Nesef!, ll , 813). Bu iki görüşten ilki insan iradesini göz ardı etti­ği için hatalı görünmekte, ikincisi naslara ve akli bilgilere daha uygun bir nitelik ta­şımaktadır (ayrıca bk. HATiME).

BİBLİYOGRAFYA :

Lisanü'l-'Arab, "vfy" md.; Eş'ar1. Makalat [Ritter), s. 96, 100, 547; İbn FOrek, Mücerredü'l­Makalat, s. 34-35, lll, 161-162, 256; İbn Hazm, el-Faşl (Umeyre), IV, 101-103; Ebu Ya'Ia ei-Ferra, el-Mu'temed {f uşCıli'd-din (nşr. Ved1' Zeydan Haddad), Beyrut 1974, s. 190; Nesefi, Tebşıra­tü'l-edille (Selame), Il, 813; Sem\h Dügaym. Meu­sCı'atü muştalal)ati 'ilmi'l-kelami'l-İslami, Bey­rut 1998, ll, 1346-1347.

Gil YUSUF ŞEVKi YAVUZ

409