6
Mart 2011 Hukuk Gündemi 51 Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma S on yıllarda, gelişen teknoloji kullanarak çeşitli suç organizasyonları oluşturmak suretiyle, suçun bir kazanç yolu görülerek önemli kişi veya kurumla işbirliği içinde işlenmesi karşısında, klasik ceza muhakemesi kurumları yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla bu durum, organize suçlulukla mücadelede yeni yöntemleri ve bir kısım sanık haklarından fedakârlığı gündeme getirmektedir. Teknolojik gelişmelere paralel olarak, maddi delillerin önemi gittikçe artmasına rağmen, tanık beyanları ceza muhakemesinde hala en önemli delil olma özelliğini korumaktadır. Soruşturma makamları, çoğunlukla ihbar veya şikâyet yoluyla suçtan haberdar olmaktadır. Birçok suçta, suçun aydınlatılması ve sanığın cezalandırılması tanık açıklamaları ile mümkün olmaktadır. Günümüzde ekonomik çıkar elde etmek amaçlı suçlar ve terör suçlarının oranının artmasıyla, bu olayların tanıklarının etkili bir biçimde koruması önem kazanmıştır. Tehlike altındaki tanıkların korunması temelde iki yolla mümkündür; birincisi önleyici kolluk tedbir- leri, ikincisi ise ceza muhakemesi tedbirleridir. Önleyici kolluk tedbirleri bir taraftan devletin mali ve personel imkânlarıyla, diğer taraftan da tanığın özgürlük alanının sınırlandırılma- sıyla ilgilidir. Tanıkların korunmasına ilişkin ceza muhakemesi tedbirleri ise tanığı korumakla birlikte sanığın adil yargılanma hakkını da sınırlamaktadır. Ceza Muhakemesi tedbirleri, ceza muhakemesinin soruşturma ve kovuş- turma evrelerine göre değişiklik arz eder. Buna rağmen bazı tedbirler hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde uygulanmaktadır. Örneğin, tanıkların kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulması. Sadece kovuşturma evresinde uygulanan tedbirlere örnek ise video teknoloji kullanılarak tanık dinleme ve tanığın dinlenmesi sırasında ses veya görüntüsünün değiştirilmesi gibi tedbirleri sayabiliriz. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu sadece tanıkların korunmasına ilişkin ceza muhakemesi tedbirlerini düzenlemişken, Tanık Koruma Kanunu her iki tedbir çeşidine de yer vermiştir 1. 1 Faruk Turhan, Ceza Muhakemesinde Tehlike İçindeki Tanıkların Korunması Seçkin Yayınları, Ankara 2009, s.19 Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma Stj. Av. Oğuzhan İLHAN

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

  • Upload
    others

  • View
    17

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Mart 2011 Hukuk Gündemi 51

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Son yıllarda, gelişen teknoloji kullanarak çeşitli suç organizasyonları oluşturmak suretiyle, suçun bir kazanç yolu görülerek

önemli kişi veya kurumla işbirliği içinde işlenmesi karşısında, klasik ceza muhakemesi kurumları yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla bu durum, organize suçlulukla mücadelede yeni yöntemleri ve bir kısım sanık haklarından fedakârlığı gündeme getirmektedir.

Teknolojik gelişmelere paralel olarak, maddi delillerin önemi gittikçe artmasına rağmen, tanık beyanları ceza muhakemesinde hala en önemli delil olma özelliğini korumaktadır. Soruşturma makamları, çoğunlukla ihbar veya şikâyet yoluyla suçtan haberdar olmaktadır. Birçok suçta, suçun aydınlatılması ve sanığın cezalandırılması tanık açıklamaları ile mümkün olmaktadır.

Günümüzde ekonomik çıkar elde etmek amaçlı suçlar ve terör suçlarının oranının artmasıyla, bu olayların tanıklarının etkili bir biçimde koruması önem kazanmıştır. Tehlike altındaki tanıkların korunması temelde iki yolla mümkündür; birincisi önleyici kolluk tedbir-leri, ikincisi ise ceza muhakemesi tedbirleridir.

Önleyici kolluk tedbirleri bir taraftan devletin mali ve personel imkânlarıyla, diğer taraftan da tanığın özgürlük alanının sınırlandırılma-sıyla ilgilidir. Tanıkların korunmasına ilişkin ceza muhakemesi tedbirleri ise tanığı korumakla birlikte sanığın adil yargılanma hakkını da sınırlamaktadır. Ceza Muhakemesi tedbirleri, ceza muhakemesinin soruşturma ve kovuş-turma evrelerine göre değişiklik arz eder. Buna rağmen bazı tedbirler hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde uygulanmaktadır. Örneğin, tanıkların kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulması. Sadece kovuşturma evresinde uygulanan tedbirlere örnek ise video teknoloji kullanılarak tanık dinleme ve tanığın dinlenmesi sırasında ses veya görüntüsünün değiştirilmesi gibi tedbirleri sayabiliriz. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu sadece tanıkların korunmasına ilişkin ceza muhakemesi tedbirlerini düzenlemişken, Tanık Koruma Kanunu her iki tedbir çeşidine de yer vermiştir 1.

1 Faruk Turhan, Ceza Muhakemesinde Tehlike İçindeki Tanıkların Korunması Seçkin Yayınları, Ankara 2009, s.19

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma Stj. Av. Oğuzhan İLHAN

Page 2: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

52 Hukuk Gündemi Mart 2011

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Yapılan araştırmalar, özellikle soruşturma evresinde tanık açıklamalarının önemini ortaya koymaktadır. Almanya’da yapılan araştırma-larda, başlangıç şüphesini oluşturan suç habe-rinin alınması, olayların %90’ında bir vatandaşın ihbar veya şikâyeti sonucu gerçekleşmektedir. Olayların %70’nde mağdur tarafından ihbar veya şikâyet yapılmıştır. Yağma, cinsel saldırı, hır-sızlık gibi suçlar hakkında yapılan bir çalışmada incelenen 1414 olaydan sadece 10’unda olay yerindeki iz ve eserlerin incelenmesi sonucunda failin tespitinin yapılabildiği görülmüştür.2

Tehdit ve tehlikelerin tanıklara yönelik olan-larının, özellikle çıkar amaçlı örgütlü suçlar ve terör suçlarıyla bağlantılı olarak arttığı göz-lemlenmektedir. Bu konuda 1976 yılında New York Brooklyn Ceza Mahkemesi’nde yapılan bir araştırmada, tanıkların %26’sının ceza davası sürecinde somut olarak tehdit edildiği ve bu tehditlerin de büyük çoğunluğunun sanık tara-fından gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur.3 Tanığı etkilemeye yönelik davranışların hangi şekilde gerçekleştiğine ilişkin aynı mahkemede 1981 yılında tanıklarla yapılan ankette de şu bilgiler ortaya çıkmıştır: Tehdit edilen tanıkların %64’ü doğrudan sözlü tehdide maruz kalmış, %23’ü ise telefon ile tehdit edilmiştir. Olayların %13’ünde ise tanığın vücut bütünlüğüne yöne-lik saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırının gerçek-leştiği yer ile ilgili olarak %42 oranında tanığın evinde veya komşularında, %15’inde işyerinde ve %15’inde ise mahkeme binasında tehdit yapıldığı bildiriliştir.4

Baskı ve tehditler tanığın, ihbar veya şikâyetten vazgeçmesine, ifadesinde suçlayıcı unsurları kaldırmasına, ifadesini geri almasına veya baştan itibaren yanlış beyanda bulunma-sına, bir şey görmediğini ya da unuttuğunu iddia etmesine ya da tehlike içinde bulundu-ğunu ileri sürerek beyanda bulunmaktan tama-men kaçınmasına neden olmaktadır.5 1992 yılında Almanya’da suç mağdurları üzerinde yapılan bir araştırma sonucu, fiili saldırı veya tehditler nedeniyle mağdurların %56.3’ünün şikayetçi olmaktan vazgeçtiğini göstermek-tedir. Bu oran cinsel saldırı suçlarında %66’ya ulaşmaktadır.

Dayanağını hukuk devleti ilkesinde bulan tanıkların korunması zorunluluğu ile sanığın,

kendisini savunma ve tanığa soru sorma biçi-minde, anayasal açıdan da güvence altına alınmış olan hakları arasında çatışma olduğu bir gerçektir.6 Tanığın korunması zorunluluğu; bazı ceza muhakemesi ilkelerinin sınırlandırıl-masını, sanığın bazı haklarının kısıtlanmasını ve hatta bazı uygulamalarla ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşılması amacından kısmen vazgeçilmesini gerektirebilmektedir.7 İlkelerin yarıştığı bir ortamda, diğerlerine göre daha öncelikli ilkenin tercih edilmesi gerekmekte-dir.8 Çünkü hukukta her zaman için bir baskın taraf var olmuştur.9 Avrupa İnsan Hakları Söz-leşmesi (AİHS) çerçevesinde oluşan hukukun belirgin özelliği ise, baskın taraf egemenliğin-den uzaklaşmasıdır.

Ceza muhakemesi, bireyin çıkarları ile toplu-mun çıkarlarının karşı karşıya geldiği bir alandır. Bu alanda, delil serbestîsi olmakla birlikte, delil toplama ve değerlendirme faaliyetinde, bire-yin temel haklarına saygılı olmak ve hukuka uygun davranmak gerekir. Maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin, insan onurunun çiğ-nenmesi pahasına gerçekleştirilmesi de kabul edilebilir değildir.10 Çünkü maddi gerçeği bul-mak uğruna, feda edilemeyecek insan hakları bulunmaktadır. Ayrıca suçların hiçbir sınırla-maya bağlı olmaksızın aydınlatılması, çok sayıda toplumsal ve kişisel değerin ihlali tehlikesini de beraberinde getirir. Bu nedenle, gerçeğin araştırılması ceza muhakemesinde mutlak bir değer olarak görülmemektedir.

2 Bu konudaki araştırma ve kaynaklar için bkz.Zacharias s.45-46 3 Graham, Witness Intimidation, s.4, zikreden Zacharias, s.88, Türkiye’de zikreden Turhan, s.27 4 Graham, Witness Intimidation, s.4, zikreden Zacharias, s.88, Türkiye’de zikreden Turhan, s.27 5 Zacharias, s.91.Zikreden Turhan, s.31. 6 Erdem, Tanıkların Korunması, s.59. 7 Şahin, Tanık Koruma Hükümlerinin Değerlendirilmesi, s.157. 8 Yıldız, Delillerin Değerlendirilmesi, s.151-152. 9 İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Adli Yargı Sempozyumu, TBB Yayınları: 72, 26-27 Eylül 2003, Ankara 2004, s.360. 10 İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Adli Yargı Sempozyumu, TBB Yayınları: 72, 26-27 Eylül 2003, Ankara 2004, s.360.

Page 3: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Mart 2011 Hukuk Gündemi 53

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Hukuk devleti ilkesinden, sadece sanığın haklarının adil bir muhakemede korunması değil, aynı zamanda devletin cezalandırma hak-kını yerine getirmesi yükümlülüğü de anlaşıl-maktadır. Tanık korunmasına ilişkin muhakeme hukukuna kuralları, birbiriyle çatışan yararları orantılı bir şekilde korunmalıdır. Bununla bir-likte, tanığın hakları ve korunması, sanığın hak-larının ihlal aracı da olmamalıdır.

Değerler tartımında, suçun ağırlığı, türü, beklenen cezanın yüksekliği, olay hakkındaki diğer delillerin olayı aydınlatma bakımından durumu, fiil, kusur ve cezanın belirlenmesi, sorunun önemi, özel yaşama müdahalenin yoğunluğu gibi faktörler göz önüne alınmak suretiyle sonuca varılmalıdır.11

Delillerin açık duruşmada taraflar önünde tartışılıp değerlendirilmesi gereği, muha-keme hukukunun üç temel ilkesi ile bağlan-tılıdır; gıyapta muhakeme daima bir istisna-dır; ikinci olarak muhakemenin yüz yüzeliği adil muhakemenin temel öğelerinden biridir; nihayet AİHS’nin 6.maddesinde öngörülen açık duruşma hak dağıtımının gizli oyunlara alet olmasını önlemektedir.12

Bazı maddi veya hukuki imkânsızlıklar nede-niyle, tanığın duruşmada hazır bulundurulması yahut güvenlik nedeniyle sanıkla yüzleştirilmesi mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda mah-keme, başka ispat araçlarına sahip değilse, tanığın soruşturma evresindeki açıklamalarına dayanarak karar veremez; mahkeme, yüz yüzelik ve savunma hakkının vazgeçilmez gereklerini somut durumun gösterdiği özelliklere göre, çeşitli yollar ve imkânlardan yararlanarak, sanığa sağlamaya çalışmalıdır.13

İnsan hakları ile güvenlik arasında doğal bir ilişki bulunmaktadır. Güvenliğin bozulması, insan haklarının tanınmasını ve uygulanmasını zorlaş-tırmakta ve insan haklarının ciddi ve sistematik şekilde ihlal edilmesine neden olmaktadır.14

11 Erdem Tanıkların Korunması, s.59-60. 12 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009 13 Doorsan/Hollanda Kararı, 26.3.1996, Prg. 54 (Gölcüklü / Gözü-büyük, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve Uygulaması, s. 310). 14 Arslan Gündüz, Hukuk Devletinde Terörle Mücadelede İnsan Hakları ve Güvenlik İkilemi: Bir Milletlerarası Perspektif, Hukuk

Devletinde Terör ve Örgütlü Suçla Mücadele, s. 190 vd.Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nda delil

elde etmeyi düzenleyen birçok düzenleme adeta Anayasa’nın yürürlük hükümleridir.15 Zaten, suçları aydınlatma yükümlülüğü bir anlamda temel haklar ve insan hakları vasıta-sıyla sınırlandırılmıştır.16 Tanık Koruma Kanunu (TKK) ise, bir anlamda CMK’da düzenlenen bir-çok muhakeme hukuku işlemlerine, özellikle savunma bakımından sınırlama getirmektedir. Bu anlamda kanunun, güvenlik tercihi ön planda tutularak hazırlandığı görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne göre mahkemenin görevi, tanıkların ifadeleri-nin, usulüne uygun biçimde delil olarak kabul edilip edilmediğini belirlemek değil, delillerin sunulma şekli de dahil olmak üzere yargılama-nın bir bütün olarak, adil biçimde yürütülüp yürütülmediğini belirlemektir.17

Adil yargılanma hakkında genel kural, sanı-ğın aleyhindeki tanıkları sorgulama ya da sor-gulatma hakkının, tanığın güvenilirliğinin test edilmesi ihtiyacına dayandığıdır.18

15 Gerçekten de, Anayasaya göre aile Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzuru için gerekli tedbirleri alır. Bu korumanın delil elde etme bakımından karşılığını CMK’nın 45. maddesinde görmekteyiz. Buna göre, aile mensupları arasındaki huzur ve güven ilişkisinin bozulmasına neden olunmamak amacıyla, ailenin belli derecede üyesi bulunanlar bakımından tanıklık-tan çekinme hakkı kabul edilmiştir. Aynı şekilde, CMK’nın 48. maddesinde düzenlenen yakınları aley-hine tanıklıktan çekinme kurumunun kabulündeki amaç da aynıdır. 16 Roxin, İspat Hukukunun Esasları, s. 273. 17 Perna/İtalya davası, 25.07.2001, Başvuru no: 48898/99, prg. 26. 18 Tanığın kimliğinin gizli tutulması koruma tedbiri, savunma bakımından vazgeçilmez olan ve tanığın inanırlığını veya bunlar üzerindeki kuşkuyu ortadan kaldırabilecek bilgilerden mahrum kılması sonucunu doğurmaktadır. AİHM, Kostovski kararında savunmanın sorgulamaya çalıştığı tanıkların kimliğini bilmeme-sini, bunların taraflı veya güvenilmez olup olmadıklarına ilişkin sap¬tama yapma, delil toplama ve bunları mahkemeye sunma imkânından yoksun kıldığı anlamına geldiğini kabul etmiştir. Mahkemeye göre, savunma, tanığın güvenirliğini denetlemesine olanak sağlayacak bilgilere sahip olmazsa, bu hususları ispat edemeyecektir.

Page 4: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

54 Hukuk Gündemi Mart 2011

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Bu nedenle tanığın kimliğinin bilindiği, sanık veya müdafi tarafından duruşmada yüz yüze gelinerek sorgulanma imkânına sahip olunduğu durumlarda, bu hakkın korunduğu hususunda kuşku bulunmayacaktır. Ancak tanığın kimliğinin gizli tutulması suretiyle dinlenmesi yöntemleri-nin uygulandığı durumlarda tanığı sorgulama hakkı nasıl teminat altına alınacaktır? Tanığı sorgulama hakkı hiçbir şekilde kısıtlanmadan, anonim tanığın sahip olduğu bilgi muhakemeye nasıl kazandırılacaktır.19

Muhakemede yüz yüzelik ilkesi, özellikle tanıkların dinlenmesinde çapraz sorgu ile önem kazanmaktadır. Bu suretle genel olarak iddianın dayandığı kanıtların neler olduğunu sanık bilecek ve böylece iddia tarafının delil-leri karşı iddialara açık olarak tartışılacaktır. Öte yandan, hakim tanıkların güvenliğini ancak bu suretle test edebilecektir. Tüm bunlar, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir.20 Hatırlayacağımız üzere silahların eşitliği prensibi de; sanık ve iddia makamı arasında bir fark gözetmeksizin, karşılıklı olarak iddiaların ileri sürebilesi ve savunmanın yapabilmesidir.

Tanıklara etkin ve yeterli koruma sağlama ihtiyacı, olumsuz etkisini, sanığın savunma hakkı üzerinde gösterdiği için, ceza muhakemesi hukukunun temel yapısını da ciddi biçimde sarsmaktadır.21 Anonim tanık kurumunun gereğinden fazla güçlendirilmesi, savunma hakkında kısıtlamayı gündeme getirmektedir. Tanık koruma tedbirlerinden özellikle, tanığın kimliğinin gizli tutulması suretiyle dinlenmesi yöntemleri, başka araç ve yöntemlerle denge-lenmediği takdirde, savunmanın tanığa soru sorma hakkının pratik olarak işlerliğini yitirme-sine neden olabilmekte, sanık ve müdafii, kim-liğini ve adresini bilmediği bir tanığın vereceği ifadeye göre savunmasını hazırlamak zorunlu-luğu ile karşı karşıya kalmaktadır.22

AİHS’nin 6/3. maddesinin (d) bendinin sağ-ladığı imkânın etkili kullanımı, söz konusu tanı-ğın, sanık tarafından bilinmesinden geçmek-tedir. Sanığa, tanıklığın kısmen geçmiş, kısmen kendi içinde ve bu ifadeleri verenle aralarındaki ilişkiye dayalı yönleri hakkında bilgi sunma ve bunu ispat etme imkanı vermek gerekmek-tedir. Geçmiş vakıaların değerlendirilmesinde sanık, tanık ile tanıklık yapılan olaylar hakkındaki

değerlendirmeyi yapabilir durumda olma-lıdır. Tanığın kimliğinin gizli tutulması, sanığı bu olanakları kullanma imkânından yoksun bırakmaktadır.23

Kimliği gizli tutulan tanığın ifadesine daya-nılarak mahkûmiyet hükmü tesis edileme-mesi ilkesinin kabulü, bir anlamda bu tür tanıkların güvenilirlik ve inandırıcılıklarının savunma tarafından yeterli düzeyde değer-lendirme imkânından yoksun bırakılmasının bir sonucudur.24

19 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009 20 Öte yandan, Sözleşmede tanıkların duruşma salonunda fizik olarak hazır bulunup bulunmayacak¬ları konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Doktrinde, tanığın duruşma salonunda fizik ola¬rak hazır bulunmasıyla ilgili olarak, Sözleşmede açık bir hüküm bulunmamasının, tanığın ses ve görüntüsünün aktarılması yöntemiyle alınan beyanının, tanık açıklaması olmayacağı, çünkü, sanık başta olmak üzere tarafların tanığa soru sorma imkânı bulunmadığı gibi tanığın, sanık ve diğerle¬riyle yüz yüze olması da mümkün olmadığından, tanığın açıklamaları sırasında psikolojik durumu, duygu ve tepkilerinin tespitinin mümkün olmadığı belirtilmiştir (“Sözleşme’de “tanık-ların çağrılması ve dinlenmesinden” söz edildiğine göre, bant’a sesi alınmış bir kışının bant aracılığı ile sesinin din¬lenmesi, eğer bant görüntüyü de içeriyorsa görüntüsünün bulunması, burada yapılan beyanları ta¬nık beyanı haline getirmez. Soru sormak olanağının bulunmadığı bir beyana tanık beyanı ismi veri¬lemez”, Bkz. Donay, İnsan Hakları Açısından Sanığın Hakları ve Türk Hukuku, s. 183). 21 Gökhan Kalağan, İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’ye Göre “Adil Yargılama”da Sanığın Hakları, Terazi Hukuk Dergisi, Yıl 2, Sayı 8, Nisan 2007, Ankara 2007. 22 Erdem, Tanıkların Korunması, s. 57. 23 Lammer, Zeugenschutz versus Aufklarungspflicht, s. 290. 24 Calvez, Les dangers du “X” en procedure penale: opinion contre le temoin anonyme, s. 3026.

AİHM birçok kararında, anonim tanıklığa başvurmanın hukukiliğini değerlendirmiştir. Mahkeme genel olarak, tanıkların üzerindeki baskının belirleyici olduğu durumlarda, tanık-lar arasında bir derecelendirme yapsa ve tanı-ğın polis olduğu durumlarda böyle bir yola başvurmayı daha dar çerçevede izin vermekle birlikte, ceza muhakemesinde anonim tanığın kullanılmasına izin vermiş, ancak hafife alınma-yacak bazı çekince ve şartlar da öngörmüştür.25

Page 5: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Mart 2011 Hukuk Gündemi 55

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Mahkeme Sözleşmenin soruşturma evresinde kimliği gizli tutulan tanık beyanlarına baş-vurulması suretiyle delil toplamayı bertaraf etmediğini, anonim tanıklardan elde edilen delillerin muhakemede kullanılmasının her durumda sözleşmeyi ihlal etmediğini26, ancak, bu beyanların da mahkûmiyete esas alınama-yacağını, aksi takdirde bir kısım muhakeme hukuku sorunlarıyla karşı karşıya kalınacağını değerlendirmiştir.27

AİHM, Doorson/Hollanda kararında, her ne kadar başvurucu tanıklarla yüzleşememiş ise de, tanıklara avukatı tarafından soru sorma ola-nağının verilmiş olmasını, tanığın sorgulanma hakkının yerine getirilmesini sağlayan bir yön-tem olduğunu kabul etmiştir.28

TKK’da yer alan ve savunma bakımından önemli bulunan koruma tedbirleri; tanığın kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi ile tanığın duruşmada hazır bulunma hakkı olanlar olma-dan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek dinlenmesi tedbirleridir.

TKK’da, kimliği gizli tutulan tanığın bilgisinin muhakemeye kazandırılması bakımından iki temel yöntem öngörülmüştür. Bunlar, duruş-mada hazır bulunma hakkına sahip bulunanların olmadığı bir ortamda tanığın dinlenmesi ve bu dinlemeye ilişkin ses ve görüntülerin belirsizleş-tirmek suretiyle duruşma salonuna eş zamanlı olarak aktarılması ile tanığın duruşma salonunda özel ortamda dinlenmesidir. Bu yöntemler ara-sında, CMK’nın 58/3.maddesinde tanınan yön-tem, savunma tarafının tanığa soru sorma hakkı-nın kullanımını engellemekle birlikte (TKK md.9/son)29, bu yöntemin savunma hakkının kullanı-mına bir ölçüde sınırlama getirdiği, bununla bir-likte de bu yöntemin uygulanmasının, savunma hakkının kullanılmasını tahammül edilemez derecede de ihlal etmediği düşüncesindeyiz.30

25 Zana, Dicle ve Doğan/Türkiye davasında, adı geçenler kendi-lerinin sorgulamak yahut sorgulat-mak olanağına sahip bulun-madıkları tanıkların beyanı sonucu hüküm giydiklerini; bunun da Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. ve 3. fıkrasının (d) bendine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkeme mahkûmiyet hükmünün savcılıkta ifade veren fakat sonradan açık duruşmada vicahi olarak dinlenilmeyen ve sorgulanmayan tanıkların ifadesine

dayandırıldığı gerekçesiyle söz konusu fıkra hükmünün (md. 6/1 ve 3-d) ihlal edildiğine karar vermiştir (Aynı yönde bkz. Unter-pertinger/Avusturya, 24.11.1986, A 110, 31-33 15 (Gölcüklü/Gözübüyük, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, s. 307); Öte yandan AİHM Hulki Güneş/Türkiye kararın¬da, işin esasını çözen mahkemenin önünde tanıkların hazır bulunmaması ve bunların istinabe yoluyla dinlenmesi yönteminin, hâkimlerin, tanıkların ifadelerinin alınması sırasındaki davranışlarını gözleme olanağından mahrum kılacağını belirtmiştir (Durmuş Tezcan/Mustafa Ruhan Er¬dem/Oğuz Sancaktar, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Baş-kanlığı, Ankara 2004, s. 215). 26 Calvez, Les dangers du “X” en procedure penale: opinion contre le temoin anonyme, s. 3026. 27 Örneğin, Doorson/Hollanda davası. 28 Bkz. Doorson/Hollanda kararı, GÜHF, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı Hakkında Görüş, s. 421. 29 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009 30 Adem Sözüer/M. Kenan Tekdağ, Ceza Muhakemesi Kanunu Neler Getiriyor, Hukukî Perspektifler Dergisi, S. 3, Nisan 2005, s. 51. TKK’da ve CMK’da bir açıklık bulunmamakla birlikte, bu hakkın kullanımının kısıtlanmış olmaması bakımından, tanığa savunmanın soru sorma hakkının teminat altına alınması gereklidir. Böylelikle, sanığın savunma hakkı kısıtlanmadan, hem tanığın korunması hem de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması temi-nat altına alınmış olacaktır.31

31 Aynı görüş için bkz. Erdem, Tanığın Korunması, s. 86; Farklı görüş için bkz. “Van Mechelen davasının en büyük anlamı, hangi koşullarda bir sanığın, tanığın sorgusuna yeterince katıldığı sorusu açısından ortaya çıkmaktadır. İlk önce AİHS 6/3. madde-sinin (d) bendi tanığın duruşmada dinlenmesini istememektedir. Eğer sanık katılmışsa, hazırlık soruşturması ya da ara soruşturma muhakemesindeki delil ikamesi yeterlidir. Lüdi davasında Mahkeme, sanık tarafından teşhis edilemeyen tanığın dinlenmesi usulünü yeterli görmüştür. Bunun nasıl gerçekleşmesi gerektiği ayrıntılı biçimde ortaya konulmamıştır. Muhtemelen hâkimler, bir görüntü engelleyici ve ses bozucunun kullanılmasını düşündüler. Mahkeme sesin bir diğer odaya aktarılması ve yazılı soru sorma olanağını artık reddetmektedir. Buna göre iddia tanıklarının sorgulanması, sanığa Anglo Sakson ceza muhakemesinde garanti edildiği gibi, “yüz yüze karşılaşma” olarak yorumlanmaktadır. Bu, inanılırlığını kontrol etmek için, savunmanın bu suretle tanığın reaksiyonlarını doğrudan sorularla gözlemlerine bağlıdır”, (Renzi-kovvski, Anonim Tanık, s. 278).

Page 6: Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

56 Hukuk Gündemi Mart 2011

Eleştirel Bir Bakışla Tanık Koruma

Ceza muhakemesi hukukunda maddi ger-çeğe ulaşma amacı bakımından ise, geliştirilen içtihatlar; maddi gerçeğin mümkün olduğunca kapsamlı olarak ortaya çıkarılmasının anaya-sal bir menfaat olduğuna işaret etmektedir. Alman Yüksek Mahkemesine göre, olayın aydın-latılması hukuk devletinin görevidir ve adil bir kararın temelini oluşturur. Ayrıca, olayın aydın-latılmasında kamu menfaati bulunmaktadır.32

Ceza muhakemesinin, gerçeğin kapsamlı olarak araştırılması ve aydınlatılması amacına ulaşılmasının, hukuk devletine uygun usul hükümleriyle sınırlanabileceği kabul edilmek-tedir.33 Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ceza muhakemesinin temel amacı ise de; olayın aydınlatılması yükümlülüğü en uygun şekilde kullanılması gereken, başka ilkelerle rekabet halinde ve sınırlanmalara katlanmak duru-munda olan bir ilke olarak ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca olayın aydınlatılması açısından bilgi kaynaklarının sayı ve kapsamı yanında, bu bilgilerin elde ediliş şeklide önemlidir. Tanık koruma önlemleri, bilgiye ulaşma tarzını engel-lemekte veya değiştirmektedir.34 Bu önlemler, delil toplamanın duruşma dışına nakledilme-sine, delil toplayıp değerlendirme işlemlerinin karar vermekle görevli hâkimlerden alınarak başkalarına devredilmesine yol açmakta; sanı-ğın maddi gerçeğin ortaya çıkarılması sürecine etki etme imkânını sınırlayarak, konumunun zayıflamasına sebep olmaktadır.Tüm bunlarla birlikte, organize suçluluk ile mücadelede baş-vurulması kabul edilen iletişim özgürlüğüne müdahale, teknik izleme, gizli soruşturmacı kullanma gibi ceza muhakemesi tedbirleri de iyi kullanılmadığı takdirde, özgürlükler aleyhine gelişme olacağı kuşkusuzdur.35 Ayrıca iyi kulla-nılmadığında ceza muhakemesi hukukunun en eski ve geleneksel; gözaltına alma, yakalama, tutuklama ve adli kontrol gibi kurumlarının da özgürlükler bakımından tehlike yaratabile-ceği açıktır. Tanık koruma yöntemlerinin sanı-ğın konumunu güçsüzleştirdiği; tanık koruma-nın sanık aleyhine icra edildiği, çünkü sanığın aleyhine ifadeleri çürütme imkânının tanıkların gizlenmesi suretiyle azaltıldığı da bir gerçektir. Ayrıca tanığın korunmasına ilişkin hükümler, olayın aydınlatılması yükümlülüğü açısından bakıldığında, soruşturma aşamasındaki bilgi

ve değerlendirmelerin aynen kabulü halinde, kararın doğru olmayan bir temele dayanması tehlikesini de beraberinde barındırmaktadır.

Bu nedenlerle burada temel sorun, örgütlü suçlarla mücadelede tanık koruma program-larından yararlanma yöntemi değil, bu yön-temden yararlanırken, aynı zamanda kişi hak ve hürriyetlerinin korunması zorunluluğunu dengeli yürütebilmektir. Kabul edilmelidir ki, çıkar amaçlı örgüt suçları ile mücadele çalışma-ları ve bu çalışmalar kapsamında tanık koruma programları dolaylı da olsa aynı zamanda kişi özgürlüklerinin de güvencesini oluşturmak-tadır.36 Çünkü çıkar amaçlı örgütlerin egemen olduğu toplumlarda, ifade hürriyeti, siyasi faa-liyette bulunma özgürlüğü, serbestçe ticari faaliyette bulunma hürriyeti, hareket edebilme hürriyeti, sağlıklı bir ortamda yaşama ve çalışma özgürlüğü gibi özgürlüklerin kullanılması sınırlanmaktadır.37

Bu sebeplerle AİHM uygulamaları, bu ted-birlerin belirlenmesinde ve icrasında bir takım ön koşullar getirmiştir. Buna göre; tanık koruma kararı mahkeme tarafından verilmeli, mah-keme tehdidin varlığını etraflıca ve objektif olarak belirlemeli ve tanığın hukuken koru-nan değerlerinin ne derecede tehdit edildi-ğini değerlendirmeli ve tanık koruma kararını gerekçelendirmeli, doğrudan veya mahke-meye sorular yöneltmek suretiyle savunmaya tanığı sorgulama imkânı verilmeli, mahkeme hakkında koruma kararı verilen tanığın ifa-desinin güvenilirliği hakkındaki değerlendir-mesini gerekçelendirmeli ve hüküm sadece veya belirgin ölçüde bu tanığın ifadesine dayandırılmamalıdır.

32 Recep Gülsen, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ve Teknoloji, Hukukî Persektifler Dergisi, S. 7, Temmuz 2006, s. 153. 33 Ayrıntılı bilgi içn bkz. Lammer, Zeugenschutz versus Aufkla-rungspflicht, s. 291. 34 Ayrıntılı bilgi içn bkz. Lammer, Zeugenschutz versus Aufkla-rungspflicht, s. 292. 35 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009 36 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009 37 Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009