Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ġER‟ĠYYE SĠCĠLLERĠNE GÖRE KAYSERĠ‟DE GAYRĠMÜSLĠMLER
(1800–1850)
Sonay KEKEÇOĞLU
Cumhuriyet Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ
Tarihi Bilim Dalı Ġçin Öngördüğü
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Olarak HazırlanmıĢtır.
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. Ömer DEMĠREL
SĠVAS
Eylül 2007
2
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne
Sonay KEKEÇOĞLU‟nun hazırlamıĢ olduğu bu çalıĢma jürimiz tarafından
Tarih Anabilim dalı Yakınçağ Tarihi bilim dalında YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak
kabul edilmiĢtir.
BaĢkan:
Prof. Dr. Ömer DEMĠREL
(DanıĢman)
Üye:
Doç. Dr. Adnan GÜRBÜZ
Üye:
Yrd. Doç. Dr. Galip EKEN
Onay
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
05/09 /2007
Prof. Dr. Zafer CĠRHĠNLĠOĞLU
Enstitü Müdürü
I
ÖZET
Osmanlı Devleti‟nde gayrimüslimlerin durumu uzun zamandır gündemi
meĢgul eden bir konudur. “ġer‟iyye Sicillerine Göre Kayseri‟de Gayrimüslimler
(1800-1850)” adlı tezimizde öncelikli olarak gayrimüslimler hakkında yapılmıĢ
çalıĢmalar hakkında bilgiler verilmiĢ, daha sonra Ġslam hukuku ve Osmanlı
Devleti‟nde ki durumları anlatılmıĢ ve gayrimüslimlerin sahip oldukları haklar
incelenmiĢtir. Ġslam hukukunun gayrimüslimlerin hayatlarına ait kısıtlama gibi
görülebilecek olan bazı hükümlerinin Osmanlı devleti‟nde ne derece uygulandığı
Ģerîyye sicillerinden hareketle incelenmiĢ ve görülmüĢtür ki Osmanlı
gayrimüslimleri hiçbir baskıya maruz kalmadan her türlü hak ve hürriyete sahip
olmuĢtur.
Kayseri Ģehri içerisinde gayrimüslimlerin nüfus sayıları, yerleĢim yerleri
tespit edilerek gayrimüslimlerin oldukça maharetli olduğu, hatta Müslümanları dahi
geride bıraktıkları ekonomik hayattaki yerleri, sosyal yaĢamları, dini hayatları ve
Müslimlerle olan iliĢkileri ayrıntılı olarak değerlendirilmiĢtir. ÇalıĢmamızın bu
konuda yapılacak olan diğer araĢtırmalara örnek teĢkil etmesi ve bir nebzede olsa
katkı sağlamasını ümit ediyoruz.
II
ABSTRACT
Status of non-Muslims in Ottoman State is a subject occupying the agenda
for a long time. In our thesis headed “Non-Muslims in Kayseri According to
Registers under Canonic Legislation (1800-1850)”, information particularly about
studies on non-Muslims was presented, and their status according to Islamic law in
the Ottoman state were explained, and rights owned by non-Muslims were studied.
Level of application of some provisions of the Islamic law that can be regarded as
restrictions were examined under the light of registers under canonic law and it was
seen that the Ottoman non-Muslims had all the rights and freedoms without any
pressure.
Population numbers and locations of settlement of the non-Muslims in
Kayseri city were found, and it was seen that non-Muslims were rather skilful and
even surpassed Muslims; and their social lives, religious lives, and relations with
Muslims were evaluated in detail. We hope that our study with be an example for
other studies on the same subject, and contribute to the literature even to a very
small degree.
III
ĠÇĠNDEKĠLER
ĠÇĠNDEKĠLER……………………………………………………………………..III
TABLO VE ÇĠZĠMLER ÇĠZELGESĠ……………………………………………....V
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………...VIII
KISALTMALAR…………………………………………………………………..IX
GĠRĠġ………………………………………………………………………………..1
A. Konu ve Kaynaklar…………………….…………...…….…………………1
B. Ġslam Hukukunda Gayrimüslimler……...………………….……………….9
C. Osmanlı Devleti‟nde Gayrimüslimlerin Durumu……………………….....11
D. Kayseri ġehir Tarihi……………...……….……………………………..…18
I. BÖLÜM………………………….………………………………………………21
A. Kayseri ve Çevresinde Etnik Yapı…………………….…………….………21
B. Kayseri‟de Demografik Durum…………………………….………..……...25
C. YerleĢim Yerleri ve Mahalleler……………………………….……………..34
II. BÖLÜM: KAYSERĠ GAYRĠMÜSLĠMLERĠNĠN EKONOMĠK
HAYATI.....................................................................................................………..39
A. Ticari Hayat…...…………………………………………………….……….39
B. Meslekler……….…………………………………………….………………47
C. Mal Varlığı…………………………………………………………………...52
D. Borç-Alacak ĠliĢkileri ………………………………………...…………… 58
E. Mülk Alım – Satımı…………...………………………….….……………….65
III. BÖLÜM: KAYSERĠ GAYRĠMÜSLĠMLERĠNĠN SOSYAL
HAYATI…………..…………………………….……………………………...….73
A. Evler………………………………………………….…………….………...73
B. Ev EĢyaları………………………………...………….……………….……..77
C. Giyim-KuĢam ve Ziynet EĢyalar……………………….…………………….80
D. Aile…………………………………………………...………………….…...84
1. Evlenme………………………………………….………………….…...85
2. Çocuk...………………………………………………………………..…89
3. Ailenin Dağılması……………...………………………..……………….91
IV
4. Nafaka………………………………………………….………………...94
5. Miras- Veraset……………………………….……………..…………….95
6. Vasi Tayini (Vesayet)……………………..……………………….…...100
IV.BÖLÜM KAYSERĠ’DE DĠNĠ HAYAT………………………...…………..107
A.Dini Yapılanma ve Din Adamları…………...……………………….………107
B. Ġbadethaneler………………………………….…………………………..…110
C. Suçlu Zimmîlerin Cezalandırılmasında Kilisenin Rolü…………………………….117
D. Kayseri‟de Ġhtida……………………………………………………..……...119
E. Mezarlık – MaĢatlık…………………………………………………………124
V. EĞĠTĠM-KÜLTÜR……………...………………………………...………….125
VI. MÜSLĠM-GAYRĠMÜSLĠM ĠLĠġKĠLERĠ………………………………...127
SONUÇ……………………….…………………………………………………...130
KAYNAKÇA……………………………………………………………………..133
EKLER……………………………………………………………………………147
V
TABLO VE ÇĠZĠMLER ÇĠZELGESĠ
I. TABLOLAR
TABLO I: Ġncelenen Kayseri Kadı Sicilleri…………………………………………6
TABLO II: Kayseri‟de Gayrimüslim Erkek Ġsimleri………………………………...7
TABLO III: Kayseri‟de Gayrimüslim Kadın Ġsimleri……………………………….8
TABLO IV: 1831 Osmanlı Nüfus Sayımının Sonucu……………………………...27
TABLO V: 1831 Sayımı Kayseri Erkek Nüfusu…………………………………...28
TABLO VI: Osmanlı Devleti‟nde Nüfusun Dinlere Göre Dağılımı (1844)………..29
TABLO VII: Osmanlı Devleti‟nin Nüfusu (1884-1897)…………………………...30
TABLO VIII: 1881/82- 1893 Sayımı Kayseri Nüfusu……………………………..31
TABLO IX: 1914 Sayımına Göre Kayseri Vilayeti Nüfusu……………………….33
TABLO X: 1921‟de Kayseri Vilayeti Nüfusu……………………………………...33
TABLO XI: Devlet Salnamesine Göre 1925-1926 Yıllarında Kayseri Vilayetinin
Nüfusu………………………………………………………………………………34
TABLO XII: XIX. Yüzyıl Kayseri‟sinde Ermeni Mahalleleri……………………..37
TABLO XIII: XIX. Yüzyılda Kayseri‟de Karma Mahalleler……………………...38
TABLO XIV: Tarsus‟ta Faaliyet Gösteren Kayserili Tüccarlar……………………42
TABLO XV: Kayseri ġer‟iyye Sicillerinde Tespit Edilen Tüccarlar………………46
TABLO XVI: 1831 Tarihli Nüfus Kayıtlarına Göre Kayseri‟de Hıristiyan (Rum -
Ermeni) Meslekleri…………………………………………………………………48
VI
TABLO XVII: Kayseri Gayrimüslimleri Meslekleri………………………………49
TABLO XVIII: Terekelere Göre Kayseri Gayrimüslimlerinin Mal Varlığı……….54
TABLO XIX: Kayseri Gayrimüslimlerinin Zenginlik Aralığı……………………..55
TABLO XX: Borç-Alacak ĠliĢkileri………………………………………………..64
TABLO XXI: SatıĢı Yapılan Mülk Türleri………………………………………...66
TABLO XXII: Ev SatıĢları…………………………………………………………70
TABLO XXIII: Terekelerde Geçen Gayrimüslim Erkek Kıyafetleri………………81
TABLO XXIV: Gayrimüslim Erkek KiĢisel EĢyaları……………………………...83
TABLO XXV: Kayseri‟de Gayrimüslim Ailelerin Çocuk Sayıları Ve Çocukların
Cinsiyeti…………………………………………………………………………….89
TABLO XXVI: Kayseri‟de Vasi Tayini…………………………………………..104
TABLO XXVII: Kayseri‟de Ġhtida Edenler (1800-1850)……………………...…121
VII
II. GRAFĠKLER
GRAFĠK I: Terekelere Göre Ev Sahipliği………………………………………….56
GRAFĠK II: Evin Bölümleri………………………………………………………..76
GRAFĠK III: Gayrimüslim Ailelerin Çocuk Sayısı………………………………...90
GRAFĠK IV: Çocuk Cinsiyet Dağılımı…………………………………………….90
GRAFĠK V: Vasi Tayini…………………………………………………………..106
GRAFĠK VI: Ġhtida Oranları……………………………………………………...122
III. RESĠMLER
RESĠM I: Talas Rum Kilisesi……………………………………………………..113
RESĠM II: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi………………………………………..115
RESĠM III: Tomarza Kilisesi…………………………………………………...…115
RESĠM IV: Tomarza Manastırı…………………………………………………...116
VIII
ÖNSÖZ
Osmanlı Devleti, çeĢitli dil, din ve mezheplere mensup farklı toplulukları,
yüzyıllar boyunca bünyesinde bulundurmuĢ ve millet sistemi vasıtası ile tüm
tebaasını, sorunsuz bir Ģekilde yönetme gayreti içerisinde olmuĢtur.
Ġslam Hukuku‟nun uygulandığı Osmanlı Devleti topraklarında yaĢamlarını
sürdüren gayrimüslimler XIX. yüzyıla gelindiğinde toplumdaki yerini sorgulamaya
baĢlamıĢtır. Bunu tetikleyen durum ise Fransız Ġhtilali sonrası çok uluslu devletleri
tehdit etmeye baĢlayan milliyetçilik fikirleri ve böyle bir ortamı fırsat bilen dıĢ
ülkelerin, gayrimüslimlerin koruyuculuğuna talip olmasıdır. XIX. yüzyıl Osmanlı
toplum yapısı için bir dönüm noktası haline gelmiĢ ve devlet yaptığı ıslahatlarla
gayrimüslimlere geniĢ hak ve hürriyetler tanımıĢtır.
Osmanlı Devleti‟nin önemli unsurlarından biri olan gayrimüslimlerin XIX.
yüzyılın ilk yarısında Kayseri Ģehrindeki durumlarını, hayatın her yönüyle ilgili
bilgiler ihtiva eden Ģer‟iyye sicilleri aracılığı ile değerlendireceğimiz bu çalıĢmada,
Kayseri gayrimüslimlerinin yaĢantıları, sahip oldukları haklar, ekonomideki yerleri,
aile hayatları, kısaca toplumdaki yerleri irdelenecektir. Böylelikle Osmanlı
Devleti‟nin gayrimüslimlere karĢı izlemiĢ olduğu siyasetin uygulanabilirliği
konusunda Kayseri Ģehri özelinden hareketle bir genellemeye varılması
sağlanacaktır.
Bu çalıĢma esnasında fikirlerinden yararlandığım ve bir hayli zamanını
aldığım saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ömer DEMĠREL‟e teĢekkürü bir borç bilirim.
Ayrıca bu çalıĢmayı vücuda getirmem konusunda teĢvik ve yardımlarını
esirgemeyen değerli hocalarım Prof. Dr. Hasan YÜKSEL‟e, Prof. Dr. Saim
SAVAġ‟a, Doç. Dr. Adnan GÜRBÜZ‟e, Yrd. Doç. Dr. Galip EKEN‟e, Dr. Adem
IġIK‟a, maddi katkılarından dolayı CÜBAP‟a, manevi olarak daima yanımda olan
Hülya AKBULUT‟a ve diğer tüm arkadaĢlarıma, aileme teĢekkür ederim.
Sonay KEKEÇOĞLU
IX
KISALTMALAR
KŞS : Kayseri Şer’iyye Sicili
BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi
İA : İslam Ansiklopedisi
TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
s : sayfa
Bkz : bakınız
KYTSB : Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri
Çev : Çeviren
JESHO : Journal of the Economic and Social History of the Orient
TTK : Türk Tarih Kurumu
v : veled
KAYTAM : Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi
OTAM : Osmanlı Tarih Araştırma Merkezi
TŞS : Tarsus Şer’iyye Sicili
1
GĠRĠġ
A. KONU VE KAYNAKLAR
Tarih boyunca birçok devlet kurmuĢ olan Türkler, yönetim alanında oldukça
usta bir millettir.1 KurulmuĢ Türk devletleri içerisinde de en baĢarılı olan ise hiç
Ģüphesiz ki yine Osmanlı Devleti‟dir. Avrupa‟da dinin insanları kesin çizgilerle
ayırdığı bir dönemde, dinsel veya siyasal nedenlerle ülkelerini terk edenler için bir
sığınma yeri, Katolik Ġspanya‟nın kendi Musevi yurttaĢlarını ülke dıĢına attığı,
Müslümanlara da din değiĢtirme baskısı yaptığı bir dönemde de gerek Yahudilere ve
gerekse Müslümanlara kapılarını açan da Osmanlı Devleti‟dir. 2
Osmanlı Devleti, sadece dıĢardan gelen sığınmacılara değil kendi sınırları
içindeki tüm milletlere de Ġslami kurallar çerçevesinde hoĢgörülü davranmıĢtır. Fetih
politikası doğrultusunda sınırlarını geniĢleten ve böylece onlarca ayrı ırk, din, dil ve
coğrafyadan insanı bir çatı altında toplayan devlet, tüm unsurları uzun yıllar barıĢ
içerisinde yönetmeyi baĢarmıĢtır. Çok uluslu bir devletin 600 yıl gibi bir zaman
tebaa‟sı ile sorunsuz yaĢaması hem devletin hem de mevcut etnik grupların karĢılıklı
olarak hoĢgörü temelli bir siyaset izlemelerinden kaynaklanmaktadır. Osmanlı
bünyesindeki tüm gruplara gerekli hakları tanımıĢ ve huzurlu bir yaĢam sürmeleri
gayreti içerisinde olmuĢtur. Buna karĢılık etnik gruplarda kendilerine tanınan
haklarla yetinmeyi bilmiĢler ve herhangi bir sorun çıkarmadan Osmanlı tebaa‟sı
olarak varlıklarını devam ettirmiĢlerdir.3 Bu bağlamda Osmanlı klasik dönemindeki
Müslim-gayrimüslimler iliĢkileri batılı araĢtırmacıların dahi dikkatinden kaçmamıĢ
1Ramazan Çalık, Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamit Döneminde Ermeni Olayları,
Ankara 2000, s.11 2 Ġsmigül Çetin, “19. Yüzyılda Kayseri Sancağında Türk-Ermeni ĠliĢkilerinin Ekonomik Boyutu”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, II, Kayseri 2007, s.441; Emin Yolalıcı, H. 1267-1277 Yıllarına
Ait Samsun ġer‟iye Sicil Defteri‟ne Göre Gayr-i Müslimlerin Durumu, Birinci Tarih Boyunca
Karadeniz Kongresi (Samsun 13-17 Ekim 1986) Bildirileri, Samsun 1988, s. 455 3Yavuz Ercan, “Osmanlı Devleti‟nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi)”, Osmanlı,
IV, Ankara 1999, s.197; Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,
Ġstanbul 1996, s. 26; Bilal Eryılmaz, “Osmanlı Devleti‟nde Farklılıklara ve HoĢgörüye Kavramsal Bir
YaklaĢım”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s.236; Ziya Kazıcı, “Osmanlılarda HoĢgörü”, Türkler, X,
Ankara 2002, s. 223; Cevdet Küçük, “Osmanlı Devleti‟nde Millet Sistemi”, Osmanlı, IV, Ankara
1999, s. 210
2
ve onlar tarafından bu dönem Pax Ottoman (Osmanlı BarıĢı) olarak
nitelendirilmiĢtir.4
Osmanlı Devleti, Ġslam Hukuku esasına dayalı bir yönetim anlayıĢına sahip
olduğu için hâkimiyeti altındaki insanları sınıflandırırken de Ġslam Hukuku‟nu
kullanmıĢtır. Ġslam Hukukçuları insanları öncelikle Müslümanlar ve gayrimüslimler
olarak ikiye ayırmaktadır. Gayrimüslimler de devletle iliĢkileri bakımından Ehl-i
Harb (Müslümanlara karĢı savaĢ halinde olanlar) ve Ehl-i Ahd (Müslümanlarla
anlaĢma yapmıĢ olanlar) olarak ayrılırken, din ve inanıĢları açısından da Ehl-i Kitap
ve Ehl-i Kitap Olmayanlar olarak sınıflandırılmıĢlardır.5
Ġslam Hukukunda gayrimüslimler, içinde yer aldıkları sınıfa göre farklı
statülerde bulunmaktadırlar. Ancak vatandaĢ olmak fert ile devlet arasında ki
hukuki, siyası bağ anlamına geldiği için Ġslam ülkesinde sürekli olarak yaĢayan
insanların hepsi ister Müslüman ister gayrimüslim olsun bulundukları ülkenin
vatandaĢları sayılmaktadırlar. Ġslam hukuku, Ġslam ülkesi vatandaĢı gayrimüslimleri
ifade etmek üzere “zımmi” kavramını ortaya koymuĢtur. Zımmi kelimesi, and, söz
verme, himaye, koruma anlamlarına gelmektedir ve Müslüman olmadığı halde Ġslam
topraklarında dinlerinin gereğini yerine getirerek, devletin güvencesi altında
hayatlarını serbest bir Ģekilde sürdüren kiĢiler için kullanılmaktadır. Zımmi statüsü
bir gayrimüslimin Ġslam devleti ile zımmet anlaĢması yapması ile mümkün
olabilmektedir. Bu zımmet anlaĢmasını gayrimüslimlerden yalnızca ehl-i kitap
olanlar yapabilmektedir. Zımmi statüsüne giren gayrimüslim artık Ġslam
toplumunda yaĢama hakkını elde etmiĢ ve her konuda devletin güvencesi altına
girmiĢtir. 6
4 Ġlber Ortaylı, Osmanlı BarıĢı, Ġstanbul 2005, s.11; Yavuz Ercan, “Osmanlı Devleti‟nde Müslüman
Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi)”, s.197 5 Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a Kadar Sosyal,
Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara 2001, s. 51; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın
Yönetimi, s.19; Cevdet Küçük, “Osmanlı Devleti‟nde Millet Sistemi”, s.208; Önder Kaya,
Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, Ġstanbul 2005, s. 13-14; Ahmet Hikmet Eroğlu, Osmanlı
Devleti’nde Yahudiler, Ankara 2003, s.3-4; Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara
1990, s.6 6 H. Cin- Gül Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, Konya 2003, s.1-2; Gülnihal Bozkurt, Alman ve
Ġngiliz Belgelerinin ve Siyasi GeliĢmelerin IĢığı Altında Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının
3
Kendi topraklarında baĢka din mensuplarına da geniĢ haklar tanıyan Ġslam
Hukuku‟nun bu temel anlayıĢı tarih boyunca değiĢmeyen bir esas olarak varlığını
Osmanlı Devleti‟ne kadar sürdürmüĢtür. Osmanlı Devleti de çok uluslu toplum
modelinin en iyi örneği olarak bünyesindeki farklı etnik grupları asimile etmeye
çalıĢmadan, onların kendi kültürlerini korumalarını sağlamıĢ ve adaletli bir yönetim
sergilemiĢtir. Bu tespitten hareketle bir nevi milletler federasyonu olarak
değerlendirebileceğimiz Osmanlı Devleti‟nde7 gayrimüslimlerin durumu Ģüphesiz
araĢtırılmaya değer bir konudur. Ancak konu ile ilgili yakın tarihimizde yapılan
çalıĢmalar Yavuz Ercan‟ın söylediği gibi pekte sağlıklı değildir. Çünkü Osmanlı
Ġmparatorluğu‟nda gayrimüslimlerin durumu, genellikle ani geliĢen siyasi olaylara
bağlı olarak incelenmiĢtir. Mesela, Kıbrıs, Batı Trakya Sorunu, Türk- Yunan
AnlaĢmazlığı ve son dönemde de Ermeni Soykırım Ġddiaları gibi sorunlar ortaya
çıktıkça Osmanlı‟da Rum ve Ermenilerin durumu dikkat çekmiĢ ve konuyla ilgili
belli bir plan ve program olmadan çeĢitli çalıĢmalar vücuda getirilmiĢtir.8 Bu
araĢtırmalarda ağırlıklı olarak gayrimüslimlerin toplumdaki hak ve hürriyetleri,
Müslim- gayrimüslim münasebetleri, gayrimüslimlerin sosyal, dini ve kültürel
hayattaki yerleri ve devletle olan iliĢkileri gibi konular üzerinde durulmuĢtur.
Gayrimüslimlerle ilgili çalıĢmaların baĢında Bilal Eryılmaz‟ın “Osmanlı
Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi‟‟, Gülnihal Bozkurt‟un “Alman ve
Ġngiliz Belgelerinin IĢığı Altında Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki
Durumu (1839-1914)‟‟ ve Yavuz Ercan‟ın “Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler
KuruluĢtan Tanzimat‟a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları” adlı eserleri
gelmektedir. Bu üç kaynak aracılığı ile Osmanlı Devleti içerisinde bulunan
gayrimüslim unsurların kimlikleri, nüfus bilgileri, hakları ve yükümlülükleri,
yerleĢim alanları, yaĢam Ģartları gibi konularda yeterli düzeyde bilgi sahibi
olabilmekteyiz. Bu eserlerin dıĢında konuyla alakalı birçok kitap, makale ve tezler
bulunmaktadır. Ġçlerinde baĢarılı çalıĢmalar olsa da mevcut eserlerde gayrimüslimler
Hukuki Durumu: 1839-1914, TTK, Ankara 1996, s.8; Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Ġçtimai
Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı, IV, s.23 7 B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s. 12
8 Y. Ercan, “Osmanlı Devleti‟nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi)”, s.197; Y.
Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s. VI
4
genellikle tek bir pencereden değerlendirilmiĢ ve birinci elden kaynak kullanımına
da baĢvurulmamıĢtır. Böylece birbirinin tekrarı diyebileceğimiz türden çalıĢmalar
meydana getirilmiĢtir. Birinci elden kaynak olarak değerlendirilen arĢiv kayıtları
kullanılarak yapılan tez çalıĢmalarında da yalnızca belgelerin transkripsiyonları
verilmiĢ ve herhangi bir değerlendirme yapılmamıĢtır.
Yüzyıllar boyu, Hıristiyan olan Rumlar ve Ermeniler ile Müslümanlar aynı
Ģehirlerde, aynı köylerde yan yana yaĢamıĢlar ve iyi iliĢkiler kurmuĢlardır. Bu
Ģehirlerden biri de Kayseri‟dir. “ġer‟iyye Sicillerine Göre Kayseri‟de
Gayrimüslimler (1800-1850)‟‟ adlı bu çalıĢmamızda birinci elden kaynak
niteliğindeki Ģer‟iyye sicilleri yanında, Ali Aktan‟ın “Osmanlı Belgelerine Göre
Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu” ve “Kayseri Kadı Sicillerindeki
Tereke Kayıtları Üzerine Bazı Değerlendirmeler” adlı makaleleri, Ömer Demirel‟in
“Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç- Alacak ĠliĢkileri” adlı
çalıĢması ve 1996, 1998, 2000 ve 2003 yıllarında yapılmıĢ olan Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumlarına sunulan Kayseri‟yle ilgili birçok eserden faydalanılmıĢtır.
Ayrıca tezimizi hazırlamaya baĢladığımız dönemde Kayseri‟de gerçekleĢtirilen
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler adlı sempozyuma sunulan bildiriler de en önemli
kaynaklarımızı teĢkil etmektedir. Kayseri örneğinden yola çıkarak Osmanlı
toplumunun mahiyeti, Osmanlı idaresindeki zimmîlerin statüsü, toplumlar arasında
ki iliĢkiler ve Osmanlı Devleti‟nin koyduğu kuralların uygulanabilirliği hakkında bir
sonucu araĢtırmaya çalıĢacağız.
ÇalıĢmamızda dönem olarak gayrimüslimlerin, dıĢ etkiler ve kendilerinden
kaynaklanan bazı durumlar nedeniyle kıpırdanmaya baĢladıkları ve Osmanlı
Devleti‟nde gayrimüslimler için bir dönüm noktası diyebileceğimiz XIX. yüzyıl
seçilmiĢtir. Osmanlı ile çıkar çatıĢmaları olan büyük devletler Osmanlı düzenini
bozabilmenin yolunu gayrimüslimler olarak tespit etmiĢ ve XIX. yüzyılla beraber
her büyük devlet bir gayrimüslim gruba hamilik yapmaya baĢlamıĢtır. Bu zamana
kadar Rum, Rumluğundan, Ermeni, Ermeniliğinden, Yahudi, Yahudiliğinden
memnun Osmanlı bünyesinde hür ve huzurlu bir Ģekilde yaĢarken koruyuculuğa
soyunan milletlerin etkisi ile milliyetçilik ateĢi ile yanmaya baĢlamıĢlardır. XIX.
5
yüzyıl ortalarına doğru yaĢanan bu durumun altında yatan sebepleri daha iyi
anlayabilmek için XIX. yüzyılın ilk yarısı araĢtırma dönemi olarak belirlenmiĢtir.
Osmanlı Devleti‟nin en önemli yargı organı olan Ģer‟i mahkemelerde,
devletin çeĢitli devirlerindeki hukuki, iktisadi, dini, askeri ve idari müesseseleri ile
ilgili bilgileri veren her türden kayıt, Ģer‟iyye sicilleri dediğimiz defterlerde
tutulmuĢtur. Kadıların devlet merkezi ile yapmıĢ oldukları yazıĢmalar, halkın
Ģikâyet ve dilekleri, ferman ve hükümleri, beratlar, buyrulduları, hüccetleri ve daha
birçok belge çeĢidini içeren kadı sicilleri, Osmanlı tarihinin kaynakları arasında
birinci derecede öneme sahip olduğu gibi Ģehir tarihi araĢtırmaları içinde mühim bir
kaynak niteliğindedir.9 Bu yüzden tez çalıĢmamızda ana kaynak olarak Kayseri
ġer‟iyye Sicillerini kullanacağız.
Kayseri ġer‟iyye Sicilleri‟ne Ankara Milli Kütüphane Mikrofilm
bölümünden ulaĢılmıĢ ve 1800-1850 yılları arasındaki 25 defter taranarak
gayrimüslimlerle alakalı kayıtlar tespit edilmiĢ ve kopyaları alınarak günümüz
Türkçesine çevirileri yapılmıĢtır. Ana kaynağımız Ģer‟iyye sicilleri olmasına
rağmen, Osmanlı tarihine birinci elden kaynaklık eden eserlerin yer aldığı Ġstanbul
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟nden de gayrimüslimlerle ilgili kısıtlı sayıda belgeye
ulaĢılmıĢ ve onlarında çevirileri yapılarak kaynak çeĢitliliği sağlanmıĢtır.
9 Ahmet Akgündüz, ġer’iye ġicilleri ve Toplu Kataloğu, I, Ġstanbul 1988, s.11; M. Zeki Pakalın,
Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, Ġstanbul 1983, s.343
6
TABLO I
ĠNCELENEN KAYSERĠ KADI SĠCĠLLERĠ 10
Sır
a N
o
Def
ter N
o
Tarih
Hicri - Miladi
Sayfa Sayısı Belge Sayısı
Tespit
Edilen
Belge
Sayısı
1 176 1213-1215 1800- 244 433 9
2 177 1215-1216 1801 218 322 9
3 178 1216-1217 1802 84 154 4
4 179 1217-1219 1804 280 518 1
5 180 1219-1220 1805 84 145 6
6 181 1220-1222 1805-1807 296 610 73
7 182 1222-1224 1809 164 255 16
8 183 1224-1225 1810 96 136 3
9 184 1225-1228 1813 384 619 6
10 185 1228-1229 1814 152 291 8
11 186 1229-1231 1815 354 784 87
12 188 1232-1234 1818 126 324 49
13 189 1234- 1818 48 109 10
14 190 1234-1237 1818-1821 120 247 6
15 191 1237 1821 74 132 27
16 192 1235-1240 1824 120 140 10
17 193 1239-1242 1826 229 345 5
18 194 1242-1243 1827 200 321 7
19 195 1243-1245 1829 233 335 3
20 196 1245-1247 1831 190 328 4
21 198 1249-1251 1835 196 270 2
22 200 1251-1254 1836 303 494 5
23 204 1256-1258 1842 294 940 4
24 208 1266-1268 1851 180 520 8
25 210 1267-1270 1853 135 338 4
Toplam 4974 9438 366
10
Erciyes Üniversitesi Kayseri ve Yöresi Tarih AraĢtırmaları Merkezi (Kaytam) ArĢivi
7
Kadı sicillerinden tespit edip incelenen belgeler, alım-satım, alacak-verecek,
miras, vergi, vasi tayini, malın zaptı, kilise tamiri, kefalet gibi çeĢitli konulara aittir.
Bunlar arasında çoğunluğu alım-satım anlaĢmaları, miras taksimi, vasi tayini ve
terekeler oluĢturmaktadır. Zimmîlerle ilgili evlenme ve boĢanma konularına ise
kayıtlarda nadir olarak rastlanmaktadır.
Defterlerde Gayrimüslim reayayı ifade etmek için erkeklerde “zımmi”,
kadınlarda “zımmiye” ve “nasraniye” kelimeleri kullanılırken “halik”, “veled”,
“mûrd”, “veledet”, “bint”, “nâpaki zımmi”11
gibi kavramlardan da belgede
geçenlerin gayrimüslim oldukları anlaĢılabilmektedir. Kayıtlarda geçen
gayrimüslimlere has isimlerde belge tespitini kolaylaĢtıran bir etken olmuĢtur.
Kayseri ve çevresinde gayrimüslimlerin Murat, Aslan, Nazlı, Sultan, Akkız12
gibi
Türk isimleri kullandıklarına rastlanmasına rağmen ağırlıklı olarak kullanılan
gayrimüslim isimleri Ģu Ģekildedir;
TABLO II
KAYSERĠ’DE GAYRĠMÜSLĠM ERKEK ĠSĠMLERĠ
Abraham Mihayil Lefter Sihak
Agob Karabet Haçador Nolet
Artin Martoros Ebustol Vasil
Bedros Ġstefan Sava Yorika
Bogos Ohannes Murat Ġlya
Kirkor Serkiz Simon Sefer
Mıgırdıç Yasef Uğurlu Anastas
11
Kayseri ġer’iyye Sicilleri, 191-62-135; 188-12-35; 188-12-37; 185-116-242; 188-71-186; 188-86-
225 12
Kayseri ġer’iyye Sicilleri, 188-14-36; 188-71-186; 188-86-225
8
Kivrik Nikola Kigork Yordan
Asador Ayvaz Mıgdısı Yani
Toros Oseb Haçik Danil
Ovakim Ohan Dimitri Yorki
TABLO III
KAYSERĠ’DE GAYRĠMÜSLĠM KADIN ĠSĠMLERĠ
Maryem Marta Navrız Varna
Nazlı Elena Hursi Taku
Sultan Akgül Gülana Katarina
Sara Hurmüsemmi Serpuhi Agya
Anna Agsabet Torika Despine
Turfende Kıymet Akkız Altun
Sofya Marye Yazgül Gülvaret
Gayrimüslim nüfus yoğunluğuna sahip Osmanlı Ģehirlerinden biri olan
Kayseri‟de, XIX. yüzyılın ilk yarısında kadı sicillerine yansımıĢ olan zimmîlerle
ilgili kayıtlar ve mevcut kaynaklardan hareketle gayrimüslimlerin hukuki,
ekonomik, sosyal ve kültürel yaĢantıları, Müslim- gayrimüslim iliĢkileri, devletle
olan durumları değiĢik açılardan ele alınmaya çalıĢılmıĢtır. Umarız ki çalıĢmamız
daha önce yapılmıĢ olanlar arasında iyi bir yer edinsin ve bu konuda yapılacak
çalıĢmalara da yol göstersin.
9
B. ĠSLAM HUKUKUNDA GAYRĠMÜSLĠMLER
Müslümanlarla Gayrimüslimler arasındaki hukuki münasebetlerin baĢlangıcı
622 yılında Hz. Muhammed‟in Medine‟ye göç etmesi ve böylece buradaki Yahudi
topluluğu ile temasa geçilmesi ile baĢlar. Bu andan itibaren baĢlayan süreçte Ġslam
hukuku insanları genelde Müslim ve Gayrimüslim olmak üzere iki sınıfa ayırır.13
Ġslam‟ın, dolayısıyla Ġslam hukukunun esasını oluĢturan Kur‟an-ı Kerim‟in
“Ġnsanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en
güzel tarik (yol) hangisiyse onunla yap” (Nahl 125), “Dinde zorlama yoktur”
(Bakara 253), ve “Rabbin isteseydi yeryüzündekilerin hepsi mutlaka inanırdı. O
halde sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın” (Yunus 99) ayetleri, Ġslam‟ın
ve Müslümanların baĢka din, sistem ve anlayıĢlara sahip olan insanlara karĢı
tutumlarının nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Yine Hz. Peygamber‟in ölüm
döĢeğinde söylediği “Benim Gayrimüslimlere verdiğim emana (himayeye)
ihtimamla riayet edin” sözleri de Ġslam Peygamberi‟nin bu konudaki hassasiyetini
göstermektedir.14
Ġslam hukukuna göre Gayrimüslimler, hâkimiyetini kabul ettikleri Ġslam
devletiyle yaptıkları anlaĢma sonucu “zimmî tebaa” statüsüne kavuĢurlar ve bu
sayede bazı siyasi haklar ve inançla ilgili farklı uygulamalar dıĢında bütün medeni
ve kamu haklarında Müslümanlarla eĢit olurlardı.15
Zimme, himaye, sahip çıkma,
koruma mecburiyeti, birinin emniyetini taahhüt etmek gibi manalara gelir. Zimmet
anlaĢması ile zimmîler, can, mal ve namus dokunulmazlığı, vicdan ve ibadet
hürriyeti ve Ġslam ülkesinde oturma hakkı kazanırlar. DüĢmana karĢı ve her tür
tehlikeye karĢı onu artık Ġslam Halifesi koruyacaktır. Ġcap ederse onların güvenliği
için savaĢa dahi gidecektir. Zimmî, Müslüman idareye bağlılık ve sadakat göstermek
ve cizye ödemekle yükümlüdür.16
Dolayısıyla Gayrimüslimlerin, bu haklardan
13
Ö. Kaya, Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, s.13 14
Z. Kazıcı, “Osmanlılarda HoĢgörü”, s.221; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.21-
23 15
U. Gülsoy, Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni, Ġstanbul 2000, s.13 16
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.8; C. Küçük, “Osmanlı
Devleti‟nde Millet Sistemi”, s.208
10
faydalanabilmeleri yapmıĢ oldukları zimmet anlaĢması hükümlerine uymaları ve her
Ģeyden önce, bu anlaĢmanın en önemli maddesi olan cizyeyi17
muntazaman
ödemelerine bağlıdır.18
Gayrimüslimlerin yaĢayıĢlarını belirleyen bazı hak, kural ve sınırlamaları
kısaca Ģu Ģekilde özetlemek mümkündür:
Zimmîler, özel hukuk alanında, kendi aralarında mensubu bulundukları din
ve toplulukların sosyal hayata ait kurallarına, kamu hukuku alanında ise Ġslam
hukukunun Müslüman olmayanlara iliĢkin kurallarına tabi idiler.19
Ġslam hukukçuları zimmîlerin kamu hizmetinde çalıĢtırmalarında bir sakınca
görmemiĢtir. Devlet baĢkanlığı, ordu komutanlığı ve hâkimlik gibi doğrudan
doğruya egemenlikle ilgili üst düzeydeki görevler hariç Gayrimüslimler herhangi bir
idari göreve tayin edilebilir ve kendilerine Müslüman memurların maaĢlarına
eĢdeğer ücret ödenir. Nazır olarak atanmaları da meĢru görülürdü.20
Gayrimüslimlerin çalıĢma, diledikleri yerde ikamet etme, seyahat etme ve
toplanma hürriyetleri vardır. Ġnanç, ibadet ve öğrenim hürriyetlerine dokunulmaz.
Her türlü sosyal iliĢkilerde ayrım gözetilmez. Bununla beraber özel hukuk alanında
Gayrimüslim topluluklara bazı kısıtlayıcı müeyyideler getirildiği de görülmektedir.
Örneğin; Müslüman kadınların zimmi erkeklerle evlenememesi, zimmilerin ata
binememesi, evlerinin Müslüman evlerinden yüksek olmaması, Müslüman ve
Gayrimüslimlerin giyim kuĢamda birbirlerine benzememesi, Ramazanda göstererek
yiyip içmemeleri, Müslüman mabetleri etrafında yerleĢmemeleri, haç ve domuz
17
Cizye, Gayrimüslim halk içinde belli Ģartları taĢıyan kimselerden, kiĢi baĢına alınan vergi idi.
ġartlar ise, belli bir yaĢta olmak (14-75), hasta, sakat ve iĢsiz olmamak, ehl-i zimmet olmaktı. Bkz.
Halil Ġnalcık, “Cizye” ĠA, VIII, Ġstanbul 1993, s.42; Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde
Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.251; Ahmet Özel, “Gayri Müslim”, TDVĠA, XIII,
Ġstanbul 1996, s. 420-421 18
U. Gülsoy, Osmanlı’da Gayrimüslimlerin Askerlik Serüveni, s.13; G. Bozkurt, Gayrimüslim
Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.8 19
Ö. Kaya, Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, s.15; Ġlber Ortaylı, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda
Millet Sistemi”, Türkler, X, Ankara 2002, 216; Ali Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki
Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, III. Kayseri Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri (06-07
Nisan 2000), Kayseri 2000, s.8 20
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s. 21; U. Gülsoy, “Cizye‟den VatandaĢlığa:
Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni”, s. 82-84
11
göstermemeleri, Müslümanlarla Ģarap ticareti yapmamaları, umuma açık yerlerde
Ģarap içmemeleri, çan çalmamaları gibi.
Bütün bu tavırlar ve kurallar çerçevesinde Ġslam devletlerinin
Gayrimüslimlere haksızlık yapılmaması hususunda mümkün olduğu kadar titiz
davrandığını söyleyebiliriz.21
Osmanlı‟da da Ġslam hukukunun esasları birtakım değiĢikliklerle beraber
büyük ölçüde benimsenmiĢ olmasına rağmen pratikte tam manasıyla uygulama alanı
bulması söz konusu olmamıĢtır. Buna iliĢkin örnekleri çalıĢmamızın değerlendirme
kısmında göreceğiz.
C. OSMANLI DEVLETĠ’NDE GAYRĠMÜSLĠMLERĠN DURUMU
Osmanlı Devleti‟nin Gayrimüslim topluluklara karĢı politikasını ve onlara
tanıdığı statüyü iyi değerlendirmek için, devletin kuruluĢ öncesi Ģartlarını dikkate
almak gerekir.22
Selçuklu Türkleri, Anadolu‟yu kendilerine yurt edinmek maksadıyla bölgeye
akınlar düzenledikleri andan itibaren Anadolu‟da yaĢamakta olan Ermeni azınlık
tarafından olumlu karĢılanmıĢlardı. Özellikle Bizans‟ın Ermenileri OrtodokslaĢtırma
siyaseti izleyerek asimile etmeye çalıĢması ve hatta Romanos Diogenes önderliğinde
belli bölgelerde Ermenileri kıyıma uğratması, Ermenilerin Türk akınlarına bir
ölçüde destek olması sonucunu doğurmuĢtur. Selçuklu da bu durumu iyi
değerlendirmiĢ ve Ermenilerle olan iliĢkilerini her fırsatta geliĢtirme yolunu
tutmuĢtur. Kilise yapımına izin vermesi, çan çalma yasağını dikkate almaması,
Hıristiyan kadınlarla evlenmenin yaygınlaĢtırılması, önemli devlet görevlerine
21
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.173-178; A. Özel, “Gayri Müslim”, s. 421-426 22
B. Eryılmaz, “Osmanlı Devleti‟nde Farklılıklara ve HoĢgörüye Kavramsal Bir YaklaĢım”, s.240
12
getirilmeleri gibi yaklaĢımlar Türklerle Ermenilerin yakın iliĢkiler kurmasını
sağlarken birlikte yaĢama becerilerini de geliĢtirmiĢtir.23
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında da iyi iliĢkiler devam etmiĢtir. Anadolu
Selçuklu Devleti‟nin yıkılması ve bölgedeki Moğol hâkimiyetinin zayıflaması
üzerine Anadolu‟daki siyasi birlik ve bütünlük parçalandığından burada sayıları
yirmiye yaklaĢan beyliklerin dönemi baĢlamıĢtı. Bu dönemde de Gayrimüslimler
için farklı ve olumsuz bir durumun meydana geldiği söylenemez. BaĢlangıçta
Anadolu beyliklerinden biri olan Osmanlı beyliğinde de bu durumun farklı
olmadığını düĢünmek yanlıĢ olmaz. Zira Osmanlıların mensubu bulunduğu din
(Ġslam) onların baĢka türlü hareket etmelerine rıza göstermezdi.24
Osmanlı Ġmparatorluğunda kuruluĢtan itibaren Müslüman-Gayrimüslim
iliĢkileri uyumluluğunu korumuĢ, ancak bu dönemde devlet ile Gayrimüslim reaya
arasındaki iliĢkiler hukuki bir zemine oturtulamamıĢtır. Orhan Bey‟in, Ermenileri
himaye altına alması ve Beyliğin baĢkenti Bursa‟da bulunan Ermeni kilisesi ve
patrikliğini resmen tanımıĢ olmasına rağmen bu konudaki ilk hukuki düzenlemeler
Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmıĢtır. Ġstanbul‟un fethinden hemen sonra
“millet sistemi” genel çizgileriyle doğmuĢ, II. Mehmed, Rum, Yahudi ve
Ermenilere, yani imparatorluğun dini anlamda tanımlanmıĢ topluluklarına (ehl-i
kitap), sırasıyla o zaman hüküm süren Yunan Ortodoks kilisesinin patriği Gennadios
Scholarias, baĢhaham Moses Capsali ve Ermeni kilisesinin piskoposu Joachim
vasıtasıyla özerklik bahĢetmiĢtir. Nitekim Fatih‟in siyaseti ve hedefi, bütün
vatandaĢların din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin hepsinin sevgi ve
teveccühünü kazanmak olmuĢtur. Bu bağlamda Osmanlı‟nın zimmîlerle ilgili
getirdiği en önemli yenilik “millet sistemi” denilen yapı içinde Gayrimüslim teb‟aya
23
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.26; Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde
Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.24; Ömer Demirel, “Sosyo-Ekonomik Açıdan Sivas
Ermenileri”, Osmanlı Dönemi Sivas ġehri Makaleler, Sivas 2006, s.1; A. Hikmet Eroğlu, Osmanlı
Devletinde Yahudiler, s. 3 24
Ö. Kaya, Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, s.23-25; Z. Kazıcı, “Osmanlılarda HoĢgörü”, s.224;
B. Eryılmaz, “Osmanlı Devleti‟nde Farklılıklara ve HoĢgörüye Kavramsal Bir YaklaĢım”, s. 240
13
özel bir konum sağlamıĢ ve adeta bu gurupları her biri kendi içine kapalı
kompartımanlar halinde örgütlemiĢ olmasıdır.25
Kendi içlerinde önemli bir özerklik alanına sahip cemaatler, devletin küçük
bir modeli olarak yapılanmıĢlardı. Bu cemaatsel yapının temel direği millet
sistemidir. Buradaki “millet” kavramı, ırki ve etnik bir toplumu değil, dini bir
aidiyeti ifade etmektedir. Osmanlıda klasik anlamda millet kavramı dini ve sosyal
topluluğu ve bunların idari dini yapısını ifade eder. Batılı düĢünürler bu yapıyı
millet sistemi olarak kavramlaĢtırmıĢlardır. Millet sistemi, esas itibariyle Ġslam‟daki
zimmî hukukuna dayanır.26
Ehl-i kitab veya zimmî statüsü, özel idari-mali
düzenlemelerle idare edilirdi. Ruhani sınıfları ve yöneticileri belliydi, inançları
açıktı ve sadece dini değil dünyevi iĢleri de ruhani liderlerine bırakılmıĢtı.27
Her
milletin baĢında, o cemaatin seçtiği ve Osmanlı devletinin bir beratla onayladığı bir
dinî Ģef bulunmaktaydı. Yüzyıllarca içerikleri hiç değiĢmeyen bu beratlarda Ģefin
dini ve hukuki yetkileri belirtilmiĢtir. Dini Ģefin topluluğun mallarını idare etme,
ayin ve diğer dini iĢleri yürütme, cemaatinden belli miktar vergi toplama yetkileri
vardı. Ayrıca cemaat mensuplarının özel hukuka iliĢkin evlenme, boĢanma, miras
gibi meselelerini çözme yetkisiyle de donatılmıĢtı. Hepsinden önemlisi dini liderler
cemaatleriyle ilgili bütün iĢlerden dolayı hükümete karĢı sorumlu sayılmıĢlar,
devletle cemaatleri arasında aracı ve temsilci görevini yürütmüĢlerdir. Her cemaat
belli bir hiyerarĢi içinde en küçük yerleĢim birimine kadar örgütlenmiĢti.
Gayrimüslimlerin yaĢadığı mahallelerde papaz ve kocabaĢılar mahallenin mülki ve
belediyeye iliĢkin iĢlerinde kadının temsilcisi sayılmıĢlardır. Ayrıca ölüm, doğum
gibi nüfus kayıtlarını da tutmuĢlardır. Her millet eğitim, din, devlet, toplumsal
güvenlik gibi görevleri yerine getirmek için kendi kurumlarını yaratıp idare etmiĢler,
25
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.175; Ġ. Ortaylı, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet
Sistemi”, s.216; Nuri Adıyeke, “Islahat Fermanı Öncesinde Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet
Sistemi ve Gayrimüslimlerin YaĢantılarına Dair”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s.255-256 26
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.173-176 Benjamin Braude, “Millet Sisteminin Ġlginç
Tarihi”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s. 245-246 27
Ġlber Ortaylı, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Ġktisadi ve Sosyal DeğiĢim-Makaleler I, Ankara
2004, s.339
14
bu çerçevede dini liderler hastane, vakıf ve eğitim kurumlarının yönetiminde de
geniĢ yetkilere sahip olmuĢlardır.28
Ġslâm anlayıĢında din, kiĢilerin birbirleriyle iliĢkilerini düzenleyen hukuk
kurallarını da içerdiğinden din ve vicdan hürriyetinin bir uzantısı olarak zimmîlere
kendi hukuklarını uygulama imkânı tanınmıĢtır. Bu anlayıĢ sonucunda özellikle dini
kuralların yakın etkisi altında bulunan Ģahıs, aile ve miras hukuku alanlarında
Gayrimüslimlere kendi hukuk kurallarını yine kendi mahkemelerince uygulama
imkânı getirilmiĢtir ve böylelikle ortaya cemaat mahkemeleri çıkmıĢtır. Öte yandan
Gayrimüslimler dilerlerse Ġslâm mahkemelerine (Ģer‟iyye mahkemesi) baĢvurma
hakkına da sahiptirler ki bu durumda kendilerine Ġslâm hukuku hükümleri
uygulanmıĢtır.29
Millet sistemi içinde zimmîler geniĢ bir din ve vicdan hürriyetine sahiptirler.
Ġslâm hukukunun Gayrimüslimlere tanıdığı ve Osmanlı Devleti‟nin de kabul edip,
uyguladığı din ve vicdan hürriyeti; inanç hürriyeti, dini ayin ve ibadet hürriyeti,
öğretim ve eğitim hürriyeti, hukuki ve kazai muhtariyet Ģeklinde kendini
göstermiĢtir.30
Usul hukuku açısından baktığımızda zimmîlerin kendi aralarındaki
davalarını cemaat mahkemelerine götürme haklarının bulunduğunu biliyoruz.
Ancak taraflardan biri Müslümansa davaya mutlaka Ģer‟iyye mahkemesinde
bakılarak Ģer‟i hükümlerin uygulanması gerekliydi, yani böyle bir durumda cemaat
mahkemesine gitmek söz konusu değildi. Zimmîler Ģer‟iyye mahkemelerindeki
davalarda davacı ve davalı olabilmekteydiler. Ayrıca herhangi bir sınırlama olmadan
Divan-ı Hümayun‟a baĢvurabilmiĢlerdi.
28
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.186; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,
s.44; Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.17 29
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.178; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,
s.44; G.Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.17; Y. Ercan,
Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.244; Ġ. Ortaylı, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet
Sistemi”, , s.217 30
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.178; N. Adıyeke, “Islahat Fermanı Öncesinde Osmanlı
Ġmparatorluğu‟nda Millet Sistemi ve Gayrimüslimlerin YaĢantılarına Dair”, 255-261; B. Eryılmaz,
Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.44; G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının
Hukuki Durumu, s.17; C.Küçük, “Osmanlı Devleti‟nde Millet Sistemi”, s.209
15
Usul hukuku açısından Gayrimüslimlere getirilen en önemli kısıtlama
Müslümanlara karĢı Gayrimüslimlerin Ģahitliğinin kabul edilmemesidir. Eğer bir
davada taraflardan biri Müslüman‟sa Ģahitlerin de Müslüman olması gerekir. Ġki
taraf da zimmî ise Ģahitlikte bir problem yoktur.31
Borçlar ve ticaret hukuku, ceza hukuku ve vergi hukuku alanlarına
baktığımızda zimmîlere Ġslam hukukunun tatbik edildiğini görüyoruz. Bunun
yanında zimmîlerin kendi aralarında yaptıkları sözleĢmelerde Ġslam hukuku
kurallarına bağlı olma zorunluluğu yoktu. Mesela içki ve domuz alıĢveriĢi
yapabilirler, bu malları hibe edebilirlerdi. Fakat bu tip malların ticaretini
Müslümanlarla yapmaları kesinlikle yasaktı.32
Ceza hukuku konusunda, Müslümanlarla zimmîler arasında fark gözetilmez,
aynı suç aynı cezayla karĢılanırdı. Örneğin, kısas ve diyet gibi cezalar her durumda
iki taraf için de geçerliydi.33
Vergilendirme konusunda bilindiği üzere zimmîlerden hukuki ve toplumsal
statülerini belirleyen ve Müslüman reayadan toplanmayan iki ayrı vergi alınırdı ki
bunlar, haraç ve cizye idi. Buna mukabil askerlik hizmetinden ve kamu
görevlerinden muaf tutulurlardı. Tabii ki zimmîler, Müslüman reayanın ödediği
diğer vergileri ödemekle de yükümlü idiler. Dini niteliği bulunan zekât yerine de bir
tür gelir vergisi ödemekteydiler.34
Kamu hizmetlerinde görev alma açısından konuya yaklaĢtığımız zaman,
bilindiği üzere ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, zimmîler cizye vergisi ödemek
suretiyle askerlik hizmetinden muaf tutulmuĢlardır. Bununla birlikte XIV. ve XV.
Yüzyıllarda Osmanlı Devletinde Hıristiyan tımarlı sipahilerin bulunduğu
bilinmektedir. Ayrıca zimmîler doğrudan askere alınmasalar bile askeri inzibat
31
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.181 32
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.181,182,186; G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı
VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.16-17 33
Cin-Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.182; G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının
Hukuki Durumu, s. 25 34
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.186; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,
s.51; Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.251-272;
Ahmet Turan Alkan, “Sivaslı Ermenilere Dair”, Revak 98, Sivas 1998, s.7
16
görevi yapan voynuk, martolos, eflak, derbentçi gibi zimmî guruplar olduğu,
donanmada kürekçilik yaptıkları, baruthanenin korunmasının zimmî ailelere
verildiği de malumdur. Özellikle Ermeniler ve Fenerli Rumlar resmi ya da yarı
resmi pozisyonlarda devlete hizmet vermiĢlerdir. Ermeni Amire sınıfı, darphane ve
baruthane sorumluluğunu taĢırken, Fenerli Rumlar, Divan-ı Hümayun tercümanlığı
yaparak dıĢ politikaya etki edebilmiĢlerdir. Bu durum, devletle Gayrimüslimler
arasında herhangi bir güven probleminin olmadığını göstermektedir.35
Son olarak, sistem içinde Gayrimüslimlere ikametgâh, giyim, binit ve silah
taĢıma konusunda getirilen kısıtlamalara göz atalım. Ġslâm hukuku genel olarak
Müslümanlarla zimmîlerin mahallelerini birbirinden ayırmamıĢtır. Fakat
uygulamada karĢımıza çıkan sonuç zimmîlerin Ģehirlerin belirli mahallerine
yerleĢtirilmeleri olmuĢtur. Ancak bu durum kesinlikle Ģehrin diğer kesimlerinden
kopuk gettolar Ģeklinde değildir. Üstelik çalıĢmamızda pek çok örneğini
göreceğimiz üzere her iki taraf da sıklıkla aynı mahallelerde oturmayı tercih
etmiĢlerdir.
Zimmîler esas itibariyle seyahat ve ikâmet hürriyetine sahip olmakla birlikte
Müslümanlarca kutsal sayılan bazı bölgelere yerleĢmeleri de yasaktı.36
Zimmîlerin evlerinin Müslümanlarınkinden yükseklik ve renk olarak farklı
olması gerektiğine dair birtakım kurallar Osmanlı Devleti‟nde uygulanmıĢ, zaman
zaman bu konuda fermanlar çıkartılmıĢtır. Bu fermanlardan III. Selim‟in fermanı
dikkate değerdir. III. Selim zimmîlerin evlerinin siyaha boyanmasını,
Müslümanlarınsa evlerini siyaha boyamamalarını böylece zimmîlerin evlerinin ayırt
edilmesini istemiĢtir. Hatt–ı Hümayuna göre bu evlerin Müslümanların evlerine
bakan pencereleri de olmayacaktır.37
35
Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.186; Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler
KuruluĢtan Tanzimat’a, s.283-286; G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki
Durumu, s.153-154 36
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.18 37
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.19
17
Zimmîlerin kıyafetleri açısından Osmanlı toplumunda Ġslâm hukukuna
uygun olarak çeĢitli kısıtlamalar getirilmiĢtir. Bu düzenlemelerle zimmîlerin
Müslümanlara benzemesi önlenmek istenmiĢtir. Osmanlı‟da çeĢitli zimmî
topluluklar farklı renkte elbise giyip baĢlık takmıĢlardır. Müslümanların kavuk ve
ayakkabıları sarı, Ermenilerin Ģapka ve ayakkabıları kırmızı, Rumların siyah,
Yahudilerin ise mavidir. Ubicini de zimmî kadınların feracelerinin kahverengi, gri
gibi koyu renk kumaĢtan olduğunu, Müslüman kadınlar sarı pabuçlar giyerken,
Ermeni ve Yahudi kadınların siyah ve kahverengi pabuçlar giydiğinden
bahsetmektedir. 1630 tarihli bir fermanla da zimmî kadınların ferace ve yaĢmak
takmaları yasaklanmıĢtır. Hamamda bile Müslümanlarla zimmîleri ayırt edebilmek
için zimmîler farklı havlu almıĢ ve takunya giymemiĢlerdir. 38
Bu tür sınırlamalar daha çok simgesel nitelikte olup, kendilerine teklif
edildiği halde hak dinini kabul etmeyen zimmîlerin, Müslüman bir devletteki ikincil
nitelikteki konumlarını vurgulamak üzere getirilmiĢ sınırlamalardır.39
Netice olarak diyebiliriz ki, bütün imparatorluk tarz-ı siyasi düzenler gibi
Osmanlı gündelik hayatı da farklılıkların ahengini temin eden bir hukuk üzerine
bina edilmiĢ ve bu hukuk zamanla görgüye, insanlık tecrübesine dönüĢerek tabii ve
sıradan bir ayrıntı haline gelmiĢti. Gayrimüslim topluluklar, vaktiyle Anadolu‟nun
beĢeri coğrafyasını zenginleĢtirdi. Gayrimüslimler, sanat ve zanaatlarıyla,
kendilerine mahsus içtimai kurumları ile lisanları, musikileri, gelenekleri ve
hepsinden önemlisi inançları ile Osmanlı‟nın Müslüman ahalisi için farklılıklara
hürmet pratiği veren unsurlardı.40
Bu bağlamda Osmanlı milletleri, bir
gökkuĢağındaki renkler kadar faklı, fakat bir o kadar da ahenkli ve daima yan yana
idi.
38
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.181-182; B.
Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.54-55, G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı
VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.19-20 39
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.54-56; Yavuz Ercan, “Osmanlı
Ġmparatorluğunda Gayrimüslimlerin Giyim, Mesken ve DavranıĢ Hukuku”, OTAM, 1-1, Ankara
1990, 117-125; Cin, Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, s.188 40
A. Turan Alkan, “Sivaslı Ermenilere Dair”, s.6-8
18
D. KAYSERĠ ġEHĠR TARĠHĠ
Kayseri ili 16.917 kilometrekarelik yüzölçümü, bir milyonun üzerindeki
nüfusu ile dünyanın en eski Ģehirlerindendir ve M.Ö. 3500 ile M.S. 2000 arasında
olmak üzere 5500 yıllık uzun bir geçmiĢe sahiptir.41
Kayseri klasik çağlarda Kapadokya adı verilen ve Kızılırmak‟ın güneyinde
bulunan bölgede, Erciyes Dağı‟nın kuzey etekleri ile kuzeyindeki ova üzerinde yer
almıĢtır.42
Kayseri Ģehrini ilk adı, antik dönemde Eusebiya ve Mazak olarak
bilinmektedir. Mazak bugün bilinen Kayseri değildir. Burası eski Ģehir olup
günümüz Kayseri‟sinin iki kilometre kadar batısında Erciyes Dağı‟na doğru
yükselen tepe üzerindedir. Eski Ģehrin bugünkü yerine taĢınması olayının ne zaman
olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. Kayseri, Roma döneminde Roma
Ġmparatoru Caiser Augustus‟un adına itafen “Kaisaria‟‟ adını almıĢtır. Türk
hâkimiyetine girince ise Kaysariye, Kayseriye olarak isimlendirilmiĢ ve Cumhuriyet
dönemiyle birliktede bugünkü hali olan Kayseri Ģeklini almıĢtır.43
Kayseri ve çevresinde bilinen en eski yerleĢim yeri, bugün Ģehre 20
kilometrelik bir mesafede olan Kültepe Höyüğü‟dür. Bu höyük, Ġç Anadolu‟da ki en
büyük höyüklerden biri olup, yalnız Kayseri‟nin değil tüm Anadolu‟nun geçmiĢini
aydınlatması bakımından çok önemli bir yerleĢmedir. Tarihi boyunca bazı göçler ve
savaĢlar sonucu kesintiler olmakla beraber höyükte sürekli olarak bir yerleĢmenin
olduğu Ģüphe götürmez. Tarihi seyri içerisinde birçok kavime beĢiklik etmesi de
bunu destekler mahiyettedir.
Anadolu‟nun en eski yerleĢim merkezlerinden olan Kayseri; coğrafi
bakımdan orta Anadolu‟yu Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟ya, Batı Anadolu‟yu
Mezopotamya ve Mısır gibi tarihi ve kültürel bakımdan çok önemli medeniyet
muhitlerine bağlayan güzergâhta bir kapı konumundadır. Tarihin en eski
41
Mustafa Keskin- M. Metin Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, Kayseri, s.2 42
M. Keskin- M. M. Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.2 43
Mehmet ĠpĢirli, “Kayseri‟‟, TDVĠA, XXV, Ankara 2002, s. 96
19
zamanlarından bu yana hem dini hem de ticari merkez durumunda olan Ģehir, askeri
ve ticari yolların kavĢağında yer alması dolayısıyla her zaman önemini
korumuĢtur.44
Hatta bu özelliğinden dolayı da birçok kavimin ele geçirmek istediği
bir yer olmuĢ ve eski çağlardan itibaren sayısız milletlere ev sahipliği yapmıĢtır.
ġehir, tarihi boyunca Hitit, Asur, Lidya, Pers, Kapadokya Krallığı, Roma
Ġmparatorluğu, Sasaniler ve Bizans‟ın hâkimiyetinde bulunmuĢtur. Bizans
hâkimiyeti sırasında bir ara VII. yüzyılda Araplar tarafından zapt edilmiĢtir.45
Ardından 1071 Malazgirt Zaferi ile Türkler Anadolu‟ya girmeye baĢlamıĢlar ve
Kayseri‟ye de o dönemde Selçuklulara tabi olan DaniĢmentliler hakim olmuĢlardır.
Hatta Kayseri, DaniĢment Melik Mehmet döneminde, beyliğin baĢkentliğini dahi
yapmıĢtır. DaniĢment Beyliği‟nin askeri ve idari zafiyet içerisine düĢmesiyle Ģehir el
değiĢtirmiĢ ve Sultan II. Kılıçarslan zamanında Selçuklu idaresine geçmiĢtir.
Selçuklu hâkimiyeti zamanında konumu dolayısıyla önemli bir ticaret merkezi
haline gelmiĢ ve diğer Anadolu Ģehirleri gibi kısa sürede tam bir Türk Ģehri
görüntüsünü kazanmıĢtır.46
Kayseri, 1243 Kösedağ SavaĢı ile beraber Moğollar tarafından ele geçirilmiĢ
ve büyük ölçüde tahribata maruz kalmıĢtır. ġehir Moğol istilası sonrası, önceleri
Ġlhanlıların genel valisi iken sonraları Sivas merkezli müstakil bir devlet kuran Emir
Eretna‟nın hâkimiyetine geçmiĢtir. Kısa süre sonra Eretna Beyliği ile
Karamanoğulları mücadele içerisine girmiĢler ve Ģehirde bu dönemde yeniden el
değiĢtirerek Kadı Burhaneddin‟in hükümranlığı altına girmiĢtir. Kadı
Burhaneddin‟in ölümü sonrası Kayseri Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı
idaresine alınmıĢtır. Ancak Yıldırım Bayezid‟in 1402 Ankara SavaĢı‟nda Timur‟a
yenilmesi ve Anadolu Türk Birliği‟nin bozulmasıyla serbest kalan Karamanoğulları
44
Mehmet Karagöz, “ XVI.-XVIII. Yüzyıllarda Kayseri ġehrinin Fiziki Görünümü ve Mahallelerin
Durumu”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (16-17 Nisan 1998 ), Kayseri
1998, s.246 45
M. Keskin- M. M. Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.2; Kemal Göde, “Kayseri ve
Yöresindeki Tarihi Mekânların DüĢündürdükleri”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu
Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.166-167; Besim Darkot, “Kayseri”, ĠA, VI, Ġstanbul
1993, s.484-486; Hamiyet Sezer, “ġer‟iyye Sicillerine Göre III. Selim Dönemi Kayseri ġehri”, IV.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 10-11 Nisan 2003 ), Kayseri 2003, s.463 46
M. ĠpĢirli, “ Kayseri”, s.96
20
yeniden Kayseri‟ye hakim olmuĢlardır. Dulkadiroğulları, Akkoyunlular,
Ramazanoğulları ve Karamanoğulları arasında XV. yüzyıl boyunca mücadele sahası
olan Kayseri Gedik Ahmet PaĢa tarafından Osmanlı Devleti hâkimiyetine alınmıĢ ve
yeni oluĢturulan Karaman Eyaleti‟ne bir liva olarak bağlanmıĢtır.47
XVI. yüzyıl boyunca sakin bir hayat süren Kayseri, XVII. yüzyılda Celali
Ġsyanlarına sahne olurken, XVIII. yüzyılda da bazı kötü idarecilerin zulmüne maruz
kalmıĢlardır. Özellikle Kalaycıoğlu, Emir Ağaoğulları, Zennecioğulları ve
Çapanoğulları XVIII. Yüzyılda Ģehrin mütesellimlik ve ayanlığını ele geçirme
mücadelesi dolayısıyla halkı oldukça rahatsız etmiĢlerdir.48
Osmanlı idari yapılanması eyalet, sancak, kaza, nahiye ve köy
teĢkilatlanması özerine kuruluydu. Kayseri ġehri bu idari yapılanmada XVI.
yüzyıldan XIX. Yüzyıla kadar Karaman Eyaleti‟ne bağlı bir sancak olarak yer
almıĢtır. 1856-1857 yıllarında ise Bozok Eyaleti‟ne bağlanmıĢ, ardından da 1860‟lı
yıllarda Ankara, Yozgat, KırĢehir sancaklarından oluĢan Ankara Vilayetine
bağlanmıĢtır.49
Ġkinci MeĢrutiyet‟in ilanı sonrası 1909 tarihinde müstakil vilayet
haline getirilen Kayseri, 1923 de il olmuĢ, 1988‟de de Büyük ġehir statüsüne
kavuĢmuĢtur.50
Kayseri ve çevresi siyasi, ilmi, askeri, ticari yönden eski Anadolu ve Türkiye
Tarihi‟nin en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden biri olma özelliğini daima
korumuĢ ve tarihin en eski Ģehirlerinden biri olarak kendisine Eski Anadolu ve
Türkiye Tarihi içerisinde değiĢmez bir yer bulmuĢtur.
47
M. ĠpĢirli, “Kayseri”, s.96 ; M. Keskin- M. M. Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.3 48
M. Keskin- M. M. Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.3 49
Galip Eken, “Kayseri ġehir Yönetimine Ait Bazı Bilgiler”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.142 50
M. Keskin-M. M. Hülagü, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.11
21
I. BÖLÜM
A. KAYSERĠ VE ÇEVRESĠNDE ETNĠK YAPI
Müslüman Türkler Anadolu‟ya geldiklerinde burası farklı kavim ve
mezheplerden oluĢan bir Hıristiyan ülkesi idi. Anadolu çeĢitli din ve etnik kökene
sahip insanların bir arada yaĢadığı bir coğrafya haline gelmiĢ olmasına rağmen
Türkler, adaletli ve hoĢgörülü siyasetleri neticesinde bu karıĢık unsurları bir bütün
olarak tutmayı baĢarmıĢlardır.51
Bilindiği gibi, Osmanlı Devletinde gayrimüslim unsurların sayısı yirmi ikiyi
bulmaktadır. Bunlardan Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler hem sayı bakımından hem
de devlet protokolündeki statüleri bakımından en önemli unsurlardır.52
Osmanlı
Devleti‟nin bir sancağı konumunda olan Kayseri‟de de birbirinden farklı etnik
köken ve kültüre sahip insan toplulukları bir arada yaĢamaktaydılar. Kayseri‟de
gayrimüslim nüfus içerisinde Osmanlı‟daki durumun bir yansıması olarak Rumlar
ve Ermeniler ön planda bulunmaktadır. Osmanlı bünyesinde yoğunluk olarak
Rumeli‟de bulundukları tespit edilen Yahudilere ise Kayseri‟de rastlanılmamıĢtır.
Sadece Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde Kayseri‟de bir Havra‟nın
varlığından bahsetmektedir. Ancak Evliya Çelebi Ġle aynı dönemde yaĢamıĢ olan
diğer müelliflerin bunu kabul etmemesi, zaman zaman Ģüpheli rivayetler nakleden
Evliya Çelebi‟nin Kayseri‟de ki havra rivayetini de bu anlayıĢ içerisinde
değerlendirmemize sebep olmuĢtur.53
Hâlbuki Kayseri, Yahudiler için önemli bir
yer olmalıdır. Çünkü Kayseri ticari yollar üzerinde bir yerdir ve ticari hayatta son
51
Ramazan Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler‟‟, IV.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s. 1 52
Ali Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum (1831-1914)”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.201 53
Ahmet AkĢit, “Selçuklular Devrinde Kayseri ġehrinin Nüfus ve Etnik Durumu”, I. Kayseri ve
Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 1996, s. 9
22
derece canlıdır. Ama Yahudiler anlaĢılamayan bir sebeple, Kayseri yerine ticaret
için Konya ve Ankara‟yı tercih etmiĢlerdir.54
ġemseddin Sami ünlü eseri Kamusü‟l-A‟lam‟da Kayseri‟nin etnik yapısını
Ģöyle açıklamaktadır; “Kayseri nüfusu Müslim, Ermeni, Ermeni Katolik, Ermeni
Protestan ve Rumlardan oluĢmaktadır. Bunların hepsinin dili Türkçe‟dir ve sima,
ahlak ve adetçe bir farkları yoktur”.55
Jennigns‟e göre Kayseri‟de Rum olarak
belirtilen unsurlar Grek Ortodoks Hıristiyanlarıdır. Ermeniler ise Gregoryen
Hıristiyanlardır. Kayseri zımmilerinin Türkçe konuĢtukları farz edilmektedir.
Polonyalı seyyah Simeon, 1608‟de Kayseri Ermenilerinin Ermenice bilmediklerini
seyahatnamesinde belirtmektedir.56
Kayseri ve civarı, Ġç Anadolu‟nun en eski Ġskân sahalarından biridir.57
Kayserinin Türkler tarafından fethediliĢi 1067 yılına rastlamakla ise de, buradaki
Türk hâkimiyetinin tesisi, esasen 1071 Malazgirt Zaferi‟nden sonra olmuĢtur.58
Bu
tarihten önce Kayseri, yoğun bir Ermeni nüfusuna sahipti ve Hıristiyanlığın da en
önemli merkezlerinden biriydi. ġimdi Kayseri‟de uzunca bir müddet sorunsuz olarak
yaĢayan gayrimüslim grupların (Rum, Ermeni), ne Ģekilde buraya geldiklerini
mevcut kaynaklar çerçevesinde kısaca açıklamaya çalıĢacağız.
Antik çağda, Kayseri ve Yöresine Kapadokya adı verilmekteydi ve burada
ortak bir dil ve dini paylaĢan Kapadokyalılar yaĢamaktaydı. M.Ö. IV. yüzyılda
Büyük Ġskender, Kapadokya‟yı ele geçirerek burada Helen kültürünü yaymaya
baĢlamıĢtır. M.Ö. II. yüzyılda da ülkeye Grekler gelmiĢlerdir. Ardından da
Kapadokya‟da Bizans hâkimiyeti baĢlamıĢ ve buradaki halk baskılar neticesinde
Ortodoks Hıristiyanlığın etkisinde kalmıĢtır. Zamanla da kendi özelliklerini
tamamen kaybederek HıristiyanlaĢmıĢlardır. Greklerin ve Bizans‟ın etkisinde kalıp
değiĢen Kapadokyalılar, Türklerin Anadolu‟yu fethi sonrası “Rum” olarak
54
M. Akif Erdoğru, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, I. Kayseri ve Yöresi Tarihi
Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996 ), Kayseri 1996, s.73-74 55
ġemseddin Sami, Kamusü’l A’lam, Ġstanbul 1896, , s.3803 56
M. Akif Erdoğru, “XVI-XVII. yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri” s.72 57
Besim Darkot, “Kayseri”, s.485 58
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s. 204
23
isimlendirilmiĢlerdir. Rumların içerisinde Bizans topraklarını korumak amacıyla,
balkanlardan Anadolu‟ya getirilen Hıristiyan Türkler (Karamanlılar)‟inde olduğu
söylenmektedir. Bunlar Rum cemaati içinde Türkçe adlarını, gelenek ve
göreneklerini sürdürmelerine rağmen din olarak Ortodoks Hıristiyanlığı kabul
etmiĢler ve Rum milletinin bir parçası olmuĢlardır.59
Özetle Kayseri‟de Rum olarak
adlandırılan milletin, Kapadokyalılar, Grekler ve Karamanlılardan oluĢtuklarını
söyleyebiliriz.
Kayseri ve çevresinde bulunan ve önemli derecede nüfusa sahip olan ikinci
etnik grubun Ermeniler olduğunu daha önce belirtmiĢtik. Ermenilerin ana yurtları
olan bugünkü Ermenistan‟dan, Anadolu‟ya ilk geliĢleri Bizans Ġmparatorluğu
zamanındadır. Ermeniler Anadolu‟da iç kısımlara doğru dağılmıĢlar60
ve Kayseri‟ye
de X. ve XI. yüzyıllarda gelebilmiĢlerdir. Daha sonra Bizans Ġmparatoru olan II.
Basilius zamanında da önemli bir Ermeni nüfusu Orta Anadolu‟ya nakledilmiĢtir.
Ayrıca Anadolu‟da Türk hâkimiyeti yerleĢtikten sonrada Kayseri‟ye zaman zaman
Ermeni göçleri olmuĢtur. Örneğin, XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyıl baĢlarında
Safevi Devleti‟nin baskıları nedeniyle Doğu Anadolu ve Kafkasya‟dan 80 hane
kadar Ermeni Talas‟a gelerek yerleĢmiĢlerdir.61
Kayseri‟de Müslüman nüfusla bir bütün halinde yaĢayan Rum ve Ermeniler
Hıristiyan olmalarına rağmen Hıristiyanlığın farklı mezheplerini benimsemiĢlerdir.
Rumların büyük çoğunluğu Ortodoks olmasına karĢın Protestan olanları da vardır.
Ermeniler arasında ise IX. yüzyılda Gregoryenlik, XIX. yüzyıl ortalarından itibaren
de Katoliklik ve Protestanlık kabul görmüĢtür.
Hıristiyan iki grup, Rum ve Ermeni milletlerinin farklı mezhepleri kabul
etmeleri dolayısıyla bazen birbirleri ile mücadele içerisinde dahi oldukları
görülmüĢtür. Mesela, Bizans döneminde Kayseri Metropoliti Markos “Ermenilere
59
R. Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.2-3;
Zübeyir Kars, “ Kayseri Ortodoksları‟nın Türklüğü Üzerine Bir Deneme”, II. Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumu Bildirileri ((16-17 Nisan 1998 ), Kayseri 1998, s. 273 60
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.88 61
R. Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.4
24
karĢı sürekli küfrediyor ve köpeğine Armen diye sesleniyordu”.62
Bu da Rumların
Ermenilere karĢı nasıl bir kin duyduklarının göstergesidir. Ermeniler, ancak
Kayseri‟nin Türkler tarafından fethi ile baskılardan kurtulabilmiĢler ve dini
özgürlüğe kavuĢmuĢlardır. Hatta Kayseri, Ermeniler için baĢpiskoposluk çevresi
olmuĢtur. Kayseri çevresinin piskoposluk merkezi, Kayseri‟nin 18 km
kuzeydoğusunda bulunan Efkere yakınlarında ki Sırp Garabet Manastırı (Efkere
Höyük Manastırı)‟dır. Kayseri baĢpiskoposluk çevresine ait 35 köy ve Ģehrin aĢağı
yukarı hepsinin birer kilisesi, XIX. yüzyıldan baĢlayarak da okulları mevcuttu.63
Bu veriler gösteriyor ki bütün Osmanlı Ģehirlerinde olduğu gibi Kayseri‟de
de mevcut etnik ve dini gruplar aralarındaki farklılıklara rağmen huzur ve ahenk
içerisinde yaĢamayı baĢarmıĢlar ve Osmanlı Devleti‟nin tebaası olarak, hür vatandaĢ
muamelesi görmüĢlerdir. Çünkü Osmanlı Devleti hepsinin devletiydi.64
Aralarındaki her tür farklılığa rağmen insanlar bir arada yaĢamak
zorundadır. Bir arada yaĢaman da Ġki farklı modeli vardır. Ya güçlünün zayıfı ezdiği
ve yaĢam hakkı tanımayan “medeniyetler çatıĢması” modeli ya da her türlü farka
rağmen huzur içinde barıĢçı bir toplum oluĢturan “birlikte yaĢama” modeli. Türkler
daima “birlikte yaĢama” modelini benimsemiĢler ve bunun uygulamasında da
baĢarılı olmuĢlardır.65
Zira uzun yıllar hiçbir sorun çıkmadan yirmi iki farklı etnik
grubun bir arada yaĢaması mümkün olabilirimiydi?
62
A. AkĢit, “Selçuklular Devrinde Kayseri ġehrinin Nüfus ve Etnik Durumu”, s. 10 63
R. Adıbelli, ; “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.5 64
Mustafa Keskin, “Osmanlı Toplumsal Hayatına Ait Tespitler: Kayseri ve Yöresi Örneği”,
GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, s.25 65
R. Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.16
25
B. KAYSERĠ’DE DEMOGRAFĠK DURUM
Nüfus, sosyal yapıyı oluĢturan önemli faktörlerden biridir. Ġnsan nüfusunun
olmadığı bir yerde toplumdan ve onun temel öğelerinden bahsetmek mümkün
değildir. Toplumun iktisadi, sosyal ve kültürel yönünün bütüncül ve gerçekçi olarak
izah edilebilmesi için o toplumun nüfusu hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.66
Bu
bakımdan XIX. yüzyılın ilk yarısında Kayseri gayrimüslimlerini incelediğimiz bu
çalıĢmada, Osmanlı Devleti‟nde ve Kayseri‟de gayrimüslimlerin nüfuslarını tespit
etmek yararlı olacaktır.
Osmanlı Devleti baĢta yeni fethedilen yerler olmak üzere, imparatorluk
toprakları üzerinde yaĢayan halkın sayım ve yazımını yaptırdı.67
Kayseri Ģehrinde
gayrimüslim grupları ve nüfuslarını tespit ederken de bu sayımlardan, devlet
salnamelerinden ve mevcut kaynaklardan yararlanılacaktır.
Bugün elimizde olan Osmanlı nüfus yapısı ile ilgili verileri doğrudan
yansıtan en erken tarihli kaynaklar XV. yüzyılın ortalarından kalmadır. Bu
kaynaklardan hareketle Osmanlı Ģehir ve kırsal bölgelerinin vergiye tabi yetiĢkin
erkek nüfusunu tespit etmek mümkündür. XVI. yüzyıla gelindiğinde periyodik
sayımlar yapılmaya baĢlanmıĢ ve nüfus düzenli bir Ģekilde takip edilebilmiĢtir.68
Bu
verilere göre XVI. yüzyılda Osmanlı ülkesinde nüfus artıĢı yaĢanmıĢ ve Kayseri
Ģehri de XVI. yüzyıl baĢlarından itibaren nüfusu çok hızlı büyüyen Anadolu
Ģehirlerinden biri olmuĢtur.
Osmanlı tarihçisi Ronald C. Jennings‟in araĢtırmalarına göre Kayseri‟nin
Müslüman ve gayrimüslim nüfusu vergi hanesi rakamı olarak 1500 yılında 2.287
iken 1584‟de bu rakam 8.251‟e çıkmıĢtır. Jennings‟in yapmıĢ olduğu nüfus
tahminine göre Ģehirli nüfus, etraf, kaza ve köylerin nüfusu hariç tutulmak Ģartıyla,
66
Hayri Erten, Konya ġer’iyye Sicilleri IĢığında Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı
(XVIII. Y.Y. Ġlk Yarısı), Kültür Bakanlığı yay. , Ankara 2001. s.29 67
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.76 68
Yunus Koç, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Nüfus Yapısı (1300-1900)‟‟, Osmanlı, IV, s.537
26
1500-1584 yıları arasında 8.000 kiĢiden 29.000 kiĢiye yükseltmiĢtir. Suraiya
Faroqhi, ise bu rakamı 35.000 kiĢi olarak açıklamaktadır. 69
XVI. yüzyıl sonlarında Kayseri, Konya, BeyĢehir, Ġçel, Tarsus, Niğde,
Aksaray, KırĢehir ve AkĢehir‟den oluĢan Karaman vilayeti içinde sayısal olarak en
fazla zimmî nüfusu barındıran bir sancaktı. Bunun sebebi Karaman vilayetinin diğer
kaza merkezlerinde ĠslamlaĢma ve TürkleĢmenin tamamlanmasına rağmen
Kayseri‟de hala devam ediyor olmasıydı. 1522‟de kayseri livasında 11.637 Müslim
ve 3.070 gayrimüslim olmak üzere 14.707 hane yaĢıyordu. 1584‟de ise nüfusun
%78‟i Müslüman Türk olmasına karĢın geri kalan %22‟si halen gayrimüslim idi.
Diğer Karaman vilayeti Ģehirlerinde ise bu oran %9 ile %1 arasında
önemsenmeyecek kadar düĢüktü. Kayseri‟de ĠslamlaĢmanın gecikmesi muhtemelen
Doğu Anadolu‟dan Kayseri‟ye gelen gayrimüslim nüfusun etkisiyle olmuĢtur. 70
XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti derin bir bunalım içerisine girmiĢ,
Celali Ġsyanları, Tımar sisteminin yozlaĢması gibi olaylardan dolayı tahrirler düzenli
olarak yapılamamıĢtır. Bu dönemle ilgili nüfus bilgilerine çeĢitli seyahatnameler,
kronikler gibi kaynaklardan ulaĢılabilmesine rağmen ciddi tahminlerde bulunmak da
mümkün değildir.71
Ancak XVII. yüzyılda, tüm Anadolu Ģehirlerinde olduğu gibi
Kayseri‟de de Ġhtida hadiselerinin devam etmesi bir yüzyılda gayrimüslim nüfusun
giderek azaldığının bir göstergesi olabilir. Bu dönemde ihtidaların ne kadar fazla
olduğunun anlaĢılması bakımından Ģu örneği verebiliriz; Kayseri‟nin Ardamsun
karyesinden Lazaroz adlı bir rahip Develü kadısına gelerek, karyesinde ki tüm
zımmi reayanın Müslüman olduğunu ve kendisinin yalnız kaldığını söylemiĢ, kendi
ekip biçebileceği toprağı olmadığı içinde baĢka bir yere gitmek istediğini
bildirmiĢtir.72
69
M. Akif Erdoğru, “XVI-XVII. yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, s.71 70
M. Akif Erdoğru, “XVI-XVII. yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, s.72 71
Tevfik Çavdar, “Osmanlı Döneminde Nüfus Bilgileri”, Osmanlı, IV, s.551; Mutullah Sungur, “
XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Nüfus ve Nüfus Sayımları”, Osmanlı, IV, s.559 72
Selahattin DöğüĢ, “Kayseri‟nin 25 No. lu ġer‟iye Sicili IĢığında ġehrin Nüfus Yapısı (1624-
1625)”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000,
s.127
27
XVII. yüzyıl Kayseri‟sinde gayrimüslim nüfus hakkında ulaĢabildiğimiz tek
veri bu yüzyıl baĢlarında Anadolu‟ya gelen Polonyalı seyyah Simeon‟un verdiği
bilgilerdir. Simeon, iki kat surla çevrili Ģehrin merkezinde yeraltında ve karanlık
yerlerde, tahta merdivenlerle inilen iki Ermeni kilisesi olduğunu, Ģehirde 500 hane
Ermeni‟nin yaĢadığını belirtmektedir. 73
XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren yenileĢme dönemine giren Osmanlı
Devleti, XIX. yüzyılın baĢlarında yeni bir vergi, askerlik ve yönetim düzeni için bir
takım verilere ihtiyaç duymuĢ ve sayımlar bir zorunluluk olarak belirmiĢtir. Bu
anlamda ilk sayım için 1830‟da özel bir meclis oluĢturulmuĢtur. Ancak sayım iĢlemi
ülkenin sadece belli bir bölümünde gerçekleĢtirilebilmiĢ ve bu sayımda yalnızca
erkek nüfus sayılmıĢtır. Bu nüfusun, din esasına dayalı olarak kabaca etnik
özellikleri ve iĢ güç durumları da belirlenmiĢtir. Buna göre Anadolu ve Rumeli‟de
erkek nüfusun toplamı 7,5 milyon olarak gözükmektedir. Cizye ve bedel-i
askeriyeye tabi gayrimüslim erkek nüfus reayaya, Ermeni, Yahudi ve Kıpti olarak
tasnif edilmiĢtir. 74
TABLO IV
1831 OSMANLI NÜFUS SAYIMININ SONUCU75
MĠLLET RUMELĠ ANADOLU TOPLAM
Nüfusu %’si Nüfusu %’si Nüfus %
Ġslam 513.428 37.48 1.995.215 83.70 2.508.643 66.33
Reaya 811.546 59.25 359.379 15.07 1.170.925 31.19
Kıpti 29.530 2.16 7.143 0.30 36.673 0.98
Yahudi 11.674 0.85 5.396 0.23 17.070 0.46
Ermeni 3.566 0.26 16.743 0.70 20.309 0.54
Toplam 1.369.744 100 2.383.876 100 3.753.620 100
73
Mustafa Keskin- Hüseyin Cömert, “XIX. Yüzyıl Sonlarında ve XX. Yüzyıl BaĢlarında Türk-
Ermeni ĠliĢkileri: Kayseri Örneği”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, III, Kayseri 2007, s.284 74
Y. Koç, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Nüfus Yapısı (1300-1900)‟‟, s.547; M.Sungur,
“ XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Nüfus ve Nüfus Sayımları”, s.559-560; Abdullah Saydam,
“YenileĢme Döneminde Osmanlı Toplumu”, Türkler, XIII, s.879 75
Enver Ziya Karal, Osmanlı Ġmparatorluğunda Ġlk Nüfus Sayımı 1831, BaĢvekâlet Ġstatistik
Umum Müdürlüğü, Ankara 1943, s.215
28
1831 sayımında Karaman eyaletine bağlı yedi Ģehirden biri olan Kayseri‟nin
toplam nüfusu ise 36.906 idi. Bunun 21.005‟i Müslüman (%56.91), 15.901‟i reaya
(%43.09) idi. Kayseri sancağının nüfusu da tamamı Müslüman toplam 13.466
kiĢiden oluĢmaktaydı. Kayseri Ģehir nüfusu ise Müslüman 5.014 kiĢiydi.76
TABLO V
1831 SAYIMI KAYSERĠ ERKEK NÜFUSU77
Müslüman Reaya Kıpti Yahudi Ermeni Toplam
Kayseriyye(Ģehir) 5.014 - - - - 5.014
Kayseriyye(sancak) 13.466 - - - - 13.466
Kayseriyye(vilayet) 21.005 15.901 - - - 36.906
Karaman Eyaleti 229.242 34.461 - - - 263.703
Avrupa 487.971 783.333 33.905 10.133 2.099 1.317.441
Anadolu 2.002.921 297.130 1.802 5.164 16.643 2.332.660
Osmanlı
D.Toplamı
2.490.892 1.080.463 35.707 15.297 18.742 3.641.101
Tanzimat‟tan sonra Osmanlı Devleti‟nde yeni bir nüfus sayımı yapılması
gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Orduyu yeniden düzenlemek amacıyla Müslüman
erkeklerle, cizye mükellefi olan gayrimüslimlerin tespiti karalaĢtırılmıĢ ve Harbiye
Nazırı Rıza PaĢa baĢkanlığında 1844‟te yeni bir nüfus sayımı yapılmıĢtır. Ancak
sayım baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtirilmesi mümkün olmamıĢtır. Çünkü halk
kendilerine ağır vergiler yükleneceğini düĢünmüĢ ve bu sayıma tepki göstermiĢtir.
76
A.Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s.206 77
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s.210
29
Bu yüzden kesin verilere de ulaĢılamamıĢtır. Resmi olmamakla beraber bu sayımın
sonuçlarını Fransız diplomat Ubicini yayınlamıĢtır.78
Buna göre Osmanlı genelinde
nüfusun dinlere göre dağılımı Ģu Ģekildedir:
TABLO VI
OSMANLI DEVLETĠ’NDE NÜFUSUN DĠNLERE GÖRE DAĞILIMI (1844)79
Avrupa Asya Afrika Toplam %
Müslümanlar 3.800.000 12.950.000 3.800.000 20.550.000 58.13
Rum -
Ortodokslar
11.370.000 2.360.000 - 13.730.000 38.84
Katolikler 260.000 640.000 - 900.000 2.55
Yahudiler 70.000 100.000 - 170.000 0.48
Toplam 15.500.000 16.050.000 3.800.000 35.350.000 100.00
Ubicini‟nin yapmıĢ olduğu 1844 sayımı dökümlerine göre nüfusun
%58.13‟ünü Müslümanlar oluĢtururken, gayrimüslimlerin oranı ise %41.87‟dir.Bu
bilgiler, Osmanlıların, Rumeli ve Anadolu‟da TürkleĢme ve ĠslamlaĢma yolunda
izledikleri siyaset doğrultusunda mesafe elde ettiklerini göstermesi bakımından son
derece önemlidir. 1844 sayımına göre Kayseri‟de nüfus ve etnik yapıyı tespit
edebilecek bilgiler yetersiz olduğu için herhangi bir tahminde bulunmamızda
mümkün olmamıĢtır.
78
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.79; A. Saydam, “YenileĢme Döneminde
Osmanlı Toplumu”, s.879; M. Sungur, “ XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Nüfus ve Nüfus
Sayımları”, s.561, Galip Eken, “Tanzimat Dönemi Osmanlı TaĢrasında Rum Cemaatinin Sosyo-
Ekonomik Durumuna Dair Bir Deneme: Tokat Örneği”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s. 352 79
M.A. Ubicini, Türkiye 1850, I, s.48-49; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.81
30
Modern anlamda kadın- erkek tüm nüfusun kaydedildiği ilk sayım 1882 „de
yapılmaya baĢlayan ve 1890‟da tamamlanan nüfus sayımıdır. Ġstatistik Umumi
Ġdaresi 1884-1897 aralığındaki dönemde Osmanlı Devleti‟nin toplam nüfusunu ve
bunların cemaatlere göre dağılımını Ģöyle vermektedir;80
TABLO VII
OSMANLI DEVLETĠ’NĠN NÜFUSU (1884-1897)
Yıllar Müslüman
lar
Gayrimüsli
mler
Toplam
1884 12.590.352 4.553.507 17.143.859
1885 12.707.638 4.578.774 17.286.412
1886 12.824.924 4.603.041 17.427.965
1887 12.942.210 4.637.308 17.579.518
1888 13.059.496 4.661.579 17.721.071
1889 13.176.782 4.685.842 17.862.624
1890 13.294.068 4.701.109 18.400.177
1891 13.411.354 4.734.376 18.145.730
1892 13.411.361 4.763.381 18.174.742
1893 13.578.647 4.776.737 18.316.295
1894 13.645.933 4.804.640 18.457.845
1895 13.763.219 4.832.543 18.599.398
1896 13.890.910 4.848.849 18.739.759
1897 14.111.945 4.938.362 19.050.307
Bu sayımda Kayseri‟nin nüfus yapısı ile ilgili bilgiler ayrıntılı olarak ilk kez
ortaya çıkmakta ve hem kayseri sancağı‟nın bütünü hem de bağlı Ģehirlerin nüfusu,
80
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.85
31
dini cemaatler ve cinsler (kadın- erkek) dağılımı olarak öğrenilebilmektedir. Kayseri
Sancağı‟nın toplam nüfusu 90.482‟si kadın, 92.857‟si erkek olmak üzere 183.339
idi. Dini gruplara göre dağılım ise Ģu Ģekildedir; 120.357 Müslüman, 24.895 Rum,
35.819 Ermeni bulunmaktadır. Ayrıca 2.268 Katolik ve Protestan vardır.
Gayrimüslim toplam nüfus 62.982‟dir. Katoliklerin tamamı merkez kazada,
Protestanlar ise merkez kaza ve Develi‟dedir. Rumlar ve Ermeniler ise merkez kaza,
Develi ve Ġncesu‟da bulunuyorlardı. Osmanlı geneline bakıldığında gayrimüslim
unsurlardan Rumların, Ermenilere göre daha fazla oldukları tespit edilmesine karĢın
Kayseri sancağı‟nda bu durumun aksine Ermenilerin, Rumlardan sayıca fazla
oldukları gözlenmektedir. 81
TABLO VIII
1881/82- 1893 SAYIMI KAYSERĠ NÜFUSU
Kayseri
Sancağı
Müslüman Rum Ermeni Katolik Yahudi Protestan Toplam
Kayseri
Merkez
Kaza
85.163 18.406 24.950 715 - 1.314 130.549
Develi 21.778 1.821 10.846 - - 238 34.683
Ġncesu 13.411 4.668 23 - - - 18.107
Toplam
Kayseri
Sancağı
120.357 24.895 35.819 715 - 1.553 183.339
Toplam
Ankara
Vilayeti
735.766 35.005 67.490 6.303 415 2.240 847.132
81
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum”, s.207
32
Ali Cevat, Memalik-i Osmaniyye‟nin Tarih ve Coğrafya Lügati adlı eserinde
1897/98‟de Ankara Vilayeti‟ne bağlı bir sancak olan Kayseri‟nin toplam nüfusunu
210.000 olarak vermektedir. Bunun 136.590‟ı Müslüman, 73.410‟u gayrimüslimdir.
Yine Ali Cevat‟a göre Kayseri Kazası‟nın toplam nüfusu da 72.000‟dir. Bunun
45.000‟i Müslüman, 27.000‟i de gayrimüslimlerden meydana gelmektedir. 82
XX. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı Devleti genelinde 1906 ve1914 nüfus
sayımlarına göre Ģöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Buna göre 1906‟da
15.518.478‟i Müslüman, 5.3759.139‟u gayrimüslim olmak üzere toplam nüfus
20.897.617‟dir. 1914‟de ise nüfusta önemli ölçüde bir azalma olmuĢ ve toplam
nüfus 18.520.016‟ya düĢmüĢtür. Buradaki azalma esasen Rum nüfustaki azalmadan
kaynaklanmaktadır. Çünkü I. Dünya SavaĢı öncesi Batı Anadolu, Marmara civarı ve
Ġstanbul‟dan Yunanistan‟a, Karadeniz‟den de Rusya‟ya büyük göçler olmuĢtur. Bu
sayıma göre nüfusun 15.044.846‟sını Müslümanlar, 3.475.170‟ini de gayrimüslimler
oluĢturuyordu.83
1906‟da Kayseri sancağında toplam nüfus 208.584‟idi. Bunun 138.273‟ü
Müslüman, 24.012‟si Rum, 44.200‟ü Ermeni ve 1.951‟i de Protestan‟dı.84
1914‟de
ise yapılan sayıma göre Kayseri merkez kaza ile Develi, Bünyan ve Ġncesu
kazalarında oluĢan Kayseri Vilayeti‟nde nüfus dağılımı Ģu Ģekildedir:85
82
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s.207 83
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s.208; B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın
Yönetimi, s.94, 84
A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum ”, s.208 85
R. Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.8
33
TABLO IX
1914 SAYIMINA GÖRE KAYSERĠ VĠLAYETĠ NÜFUSU
Müslüman Rum Ermeni K. Ermeni Protestan
184.292 26.590 48.659 1.515 2.018
1921 yılında bağımsız hale gelen Kayseri Ġncesu, Bünyan ve Develi
kazalarından oluĢmaktaydı ve merkeze bağlı Erkilet, Talas, Gesi ve Muncusun
olmak üzere de dört nahiyesi vardı. Kayseri Nüfus Müdürlüğü‟nün yaptırmıĢ olduğu
1921‟de ki bir araĢtırmaya göre Kayseri Vilayeti‟nin nüfusu 189.014 Müslüman,
26.975 Rum, 542 Protestan Rum, 5.239 Ermeni, 416 Katolik Ermeni ve 216
Protestan Ermeni‟den oluĢmaktaydı.86
TABLO X
1921’DE KAYSERĠ VĠLAYETĠ NÜFUSU
Müslüman Rum P.Rum Ermeni K. Ermeni P. Ermeni
189.014 26.975 542 5.239 416 261261
%‟si 85.00 12.20 0.20 2.30 0.20 0.10
1921 Kayseri‟siyle ilgili verilere bakıldığında Müslüman ve Rum nüfusunda
küçük bir artıĢ olmasına karĢın Ermeni nüfusunda büyük oranda bir azalmanın
olduğu gözlenmektedir. Bunun sebebi, Osmanlı topraklarına göz diken dıĢ güçlerin
desteği ile XIX. asrın sonu ile XX. Asrın baĢlarında azınlıkların baĢkaldırması ve
bunun sonucunda da Millet-i Ermeniyan‟dan olanların bir kısmının 14 Mayıs
1915‟de tehcire tabi tutulmasıdır.
Millet-i Rumiyan ise Lozan BarıĢ AntlaĢması gereğince 30 Ocak 1923‟de
imzalanan Türk ve Rum Nüfus Mübadelesine iliĢkin sözleĢme ve protokol
hükümlerine göre zorunlu mübadeleye tabi tutulmuĢtur. Gerek tehcir kanunu ve
86
R. Adıbelli, , “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.9
34
gerekse mübadele Kayseri‟de nüfusa iliĢkin tüm rakamları tamamen değiĢtirmiĢtir.
Mübadeleden sonra Rumların Yunanistan‟a nakledilmesi ve bunların yerine
Balkanlar‟dan getirilen Türklerin yerleĢtirilmesi neticesinde Rum nüfus büyük
oranda yok olmuĢ, bunun yanında Müslüman nüfusta da belli bir artıĢ olmuĢtur. Bu
durumu 1925-1926 yılları Devlet Salnamesi‟nin verdiği rakamlar vasıtasıyla daha
iyi anlayabilmekteyiz:87
TABLO XI
DEVLET SALNAMESĠNE GÖRE 1925-1926 YILLARINDA KAYSERĠ
VĠLAYETĠNĠN NÜFUSU
Müslüman Ermeni Ermeni
Katolik
Ermeni
Protestan
Nüfus Sayısı 196.082 1.813 146 66
%’si 98.97 0.91 0.07 0.003
C. YERLEġĠM YERLERĠ VE MAHALLELER
Osmanlı Ģehirlerinde mahalle, birbirini tanıyan bir ölçüde birbirlerinin
davranıĢlarından sorumlu, sosyal dayanıĢma içerisinde olan kiĢilerin meydana
getirdiği topluluğun yaĢadığı yerdir. Aynı zamanda mahalle sosyo-kültürel, iktisadi
ve idari anlamda iliĢkilerin düzenlendiği Ģehrin en küçük birimidir. 88
ġehirde mahalleler, iç kale ile dıĢ kale arasında ve surların dıĢında olmak
üzere kurulmuĢlardır. Osmanlı devletinde zimmîler genellikle Ģehrin kenar
semtlerinde, Rum, Ermeni, Yahudi mahallelerinde gruplar halinde yaĢarlardı.
ġehirlerde kendi mahallelerinde, kırsal kesimde ise kendi köylerinde yaĢayan
zimmîlerin Müslümanlarca kutsal sayılan bazı bölgelerde yerleĢmeleri ise
87
R.Adıbelli, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar Arasındaki ĠliĢkiler”, s.9-10 88
Ömer Demirel, “ KuruluĢundan Günümüze ÇeĢitli Yönleriyle Bir Osmanlı Mahallesi: Sivas Küçük
Minare Mahallesi”, XIII. Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim Ankara 1999, s.140
35
fermanlarla yasaklanmıĢtı.89
Çünkü Osmanlı Devleti hâkimiyeti altındaki
toplulukları etnik özelliklerine göre millet sistemi içinde değerlendirmekte ve Ġslam
hukukuna göre yönetmekteydi. Bu durum Müslim ve gayrimüslimlerin yerleĢim yeri
olarak farklı mekânlarda yaĢamaları sonucunu doğurmaktaydı.90
Ancak Müslüman
mahallelerinde Yahudi ve Hıristiyanların da yaĢamaları konusunda merkez
tarafından uygulanan bir yasaklamada mevcut değildi. Böylece Müslimlerle
gayrimüslimler pek çok Osmanlı Ģehrinde bir arada komĢu olarak da
yaĢayabilmiĢlerdir.
Bir Osmanlı Ģehri olan Kayseri‟de de Osmanlı Devleti‟nde ki durumun
yansımasını görmek mümkündür. BaĢlangıçta aynı dinden, hatta aynı meslekten
insanların beraber oturdukları farklı mahalleler bulunmaktaydı.91
Ancak zaman
içerisinde ortaklaĢa yaĢanılan karıĢık mahallelerde meydana gelmiĢtir. Özellikle
XVI. yüzyıla gelindiğinde karma mahalleler büyük oranda artmıĢ, gayrimüslimler
cemaat, taife ve zimmî adı altında Müslümanlarla beraber aynı mahallede
oturmuĢlardır.92
Kayseri‟de ortaklaĢa yaĢanılan mahalle ve köylerdeki huzur ve
güvenlikten karĢılıklı olarak Ģikâyette bulunulmamıĢ ve farklı inanç sahipleri
birbirinin sevinç ve üzüntülerini paylaĢabilmiĢlerdir. Evleri, mabetleri hatta iĢyerleri
iç içe olabilmiĢtir.93
Mahallelerde ki etnik yapıyı belirlemenin en kolay yolu Ģehirdeki mimari
eserlerin dağılımına bakmaktır. Çünkü mimari eserler bir mahallenin Müslim
Mahallesi mi yoksa gayrimüslim mahallesi mi olduğunu net bir Ģekilde
göstermektedir. Bu eserler eski saray, çarĢı, han, tekke, camii, kilise gibi yapılardır.
Kayseri‟de Selçuklu Devleti zamanında gayrimüslimler Sivas Kapısı ile Kiçi Kapı
arasındaki alanda ikamet etmiĢlerdir. Zira bu alanda hiçbir Türk eserine
89
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.18 90
Mehmed Karagöz, “XVI.- XVIII. Yüzyıllarda Kayseri ġehrinin Fiziki Görünümü ve Mahallelerin
Durumu”, s.250-257 91
Nurcan Abacı, Bursa ġehrinde Osmanlı Hukukunun Uygulanması (17.yy), Ankara 2001, s.199 92
M. Akif Erdoğru, “ XVI-XVII. Yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, s.72 93
M. Keskin – H. Cömert, “XIX. Yüzyıl Sonlarında ve XX. Yüzyıl BaĢlarında Türk-Ermeni
ĠliĢkileri: Kayseri Örneği”, s.283
36
rastlanılmaması da bunu doğrular niteliktedir. Bu devirde tespit edilen tek Hıristiyan
mabedi olan Ayavasıl Kilisesi‟de burada bulunmaktaydı.94
Osmanlı ülkesinde Müslümanlar ile zimmî unsurları oluĢturan Rum, Ermeni,
Yahudi ve diğer bazı azınlıklar arasındaki münasebetler baĢta Dersaadet olmak
üzere, taĢrada da iyi komĢuluk iliĢkileri Ģeklinde devam etmiĢtir. Buna en iyi örnek
Müslim ve gayrimüslim toplulukların zamanla ortak mahalleleri paylaĢmalarıdır
diyebiliriz. Kayseri Ģehrinde de diğer Osmanlı ġehirlerinde olduğu gibi durum
böyledir. Örneğin 1543‟te Kayseri‟de Hacet, Hasünlü, Hacı Mansur Mescidi,
Samur, Neseb Hatun, Emir Sultan, Hacı Ġvaz mahallerinde, 1583‟te ise Hacı
Mansur, Sasuk, Nesibe Hanım, DerviĢ Bey, Gürcü, Ġslim PaĢa ve Deveci
mahallerinde Müslümanların yanında gayrimüslim varlığına da rastlanmaktadır. 95
XVI. yüzyıl ve XVIII. yüzyıl arasında ise Kayseri‟de Müslümanlarla
gayrimüslimlerin birlikte yaĢadıkları mahalleler Silaldı, Oduncu, Mermerli,
Rumyan, Kiçikapı Sayacı, Karabet, Hacet, Tavukçu, Andronik, Enderlük, Vekse,
Ġstefana ve Tomarza mahalleleridir. Bu durumu yalnızca mahalleyle de sınırlamak
mümkün değildir. Çünkü Kayseri‟ye bağlı Talas, Erkilat, BektaĢ gibi karyelerde de
Müslümanlarla beraber yaĢayan zimmîlerin yoğun olarak bulundukları kadıya
intikal eden davalardan anlaĢılmaktadır.
Türklerin Anadolu‟ya girmesiyle beraber buraların TürkleĢtirilmesi için
Ģehirlere büyük gruplar halinde Türkler iskân edilmiĢtir. Kayseri‟de de iskân
faaliyetleri ile Hıristiyan çoğunluğun yerini Türklerin alması sağlamıĢ ve Kayseri
tam anlamıyla bir Türk Ģehri olmuĢtur. Ancak Kayseri TürkleĢirken kesinlikle
mevcut gayrimüslimler dıĢlanmamıĢ, hatta onların yerleĢim yerlerine vermiĢ
oldukları isimlere dahi saygılı davranılmıĢtır. Kayseri Ģehri kapsamında mahallelerin
isimlerine baktığımızda bu durumu daha net olarak anlaĢılabilir. Rumyan, Andronik,
Arkilat, Vekse, Sasun, Efkere, Enderlük, Gesi gibi yerleĢim yerlerinin halen eski
isimlerini muhafaza etmektedirler.
94
A. AkĢit, “ Selçuklular Devrinde Kayseri ġehrinin Nüfus ve Etnik Durumu”, s.11 95
M. Akif Erdoğru, “ XVI-XVII. Yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, s.72
37
Kayseri Müfredat Defteri‟ne göre Kayseri‟de XIX. yüzyılda 75 mahalle
bulunduğu tespit edilmektedir. Bu mahallelerin 36‟sı Müslüman, 2‟si Rum, 17‟si
Ermeni mahallesiydi. Karma olan mahallelerin 8‟inde Müslümanlarla Ermeniler, 3
mahallede Müslümanlarla Rumlar, 8 mahallede Rumlar ile Ermeniler ve sadece 1
mahallede de Müslüman, Rum ve Ermeniler beraber yaĢamaktaydı. XIX. yüzyılda
Kayseri‟de Rum, Ermeni ve Müslimlerle gayrimüslimlerin beraber oturdukları
karma mahallelerin isimleri Ģöyledir:96
TABLO XII
XIX. YÜZYIL KAYSERĠ’SĠNDE ERMENĠ MAHALLELERĠ
Batman Karabet Sınıkcı Genlik
Dader Karakiçi Süleyman Harput
Emirsultan Köyyıkan Tavukcu PuĢegan
Fıruncu Mürekebci Tutak Sayacı
Konaklar
96
Mustafa Keskin, “1247-1277 Tarihli (Kayseri) Müfredat Defterine Göre Kayseri ve Tabi YerleĢim
Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)” , II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri
(16-17 Nisan 1998), Kayseri 1998, s.291-298
38
TABLO XIII
XIX. YÜZYILDA KAYSERĠ’DE KARMA MAHALLELER
Mahalle Müslüman Rum Ermeni
Baldöktü X X
BektaĢ X X
ĠslimpaĢa X X
Güllüki X X
Gürcü X X
Hacı Kasım X X X
Hacı Mansur X X
Hasan Fakih X X
Hasinli X X
Hisayünlü X X
Kiçikapı X X
Oduncu X X
Rumiyan X X
Sasık X X
Selaldı X X
Sisliyan X X
Sultan X X
ġarkiyan X X
Tus X X
Varsak X X
39
Kayseri‟de bu dönemde iki Rum mahallesi olduğunu daha önce belirtmiĢtik.
Bu iki mahallenin adları Ahi Ġsa Mahallesi ve Mermerlü Mahallesi‟dir. Her üç
grubun ortaklaĢa yaĢadığı tek mahalle ise Hacı Kasım Mahallesi‟dir. XIX. yüzyılda
Kayseri‟ye bağlı köyler ile bu köyleri oluĢturan mahallelere bakıldığında ise toplam
112 köy ve 114 mahalleden 109 köy ve mahallede Müslümanlar, 66 köy ve
mahallede Rumlar, 23 köy ve mahallede ise Ermeniler yaĢıyordu. 7 Mahallede
Müslümanlarla Rumlar, 5‟inde Müslümanlarla Ermeniler, 15 köy ve mahallede
Rumlarla Ermeniler, 1 mahallede ise Müslüman, Rum ve Ermeniler beraber
yaĢamaktaydılar.97
Kayseri‟de yerleĢim yerlerinin etnik özelliklerine bakıldığında Ermenilerin
genellikle Kayseri‟nin merkez mahallelerinde, Rumların ise Kayseri‟ye bağlı
Enderlük, Germir, Talas, Zincidere gibi karyelerde yoğun olarak yaĢadıklarını
görmekteyiz. YerleĢim yerleri hakkında yine dikkat çeken bir durumda Müslim ve
gayrimüslimlerin birçok mahallede karma olarak yaĢamalarına rağmen yalnızca
birer mahallede Müslüman, Rum ve Ermenilere bir arada rastlanılmasıdır.98
II. BÖLÜM: EKONOMĠK HAYAT
A. TĠCARĠ HAYAT
18. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devletinin içine düĢtüğü siyasi bunalım
ve komĢularıyla olan savaĢları, Balkanlardaki ayaklanmalar, içerdeki eĢkıyalık
eylemleri, ayanların devlete kafa tutarak bölgelerinde özerk bir yönetim kurmaları
Osmanlı ekonomisini ve dolayısıyla ticaretini de etkilemiĢtir. 19. yüzyıl ortalarına
kadar devam eden iç isyanlar devleti içte ve dıĢta bazı ödünler vermeye zorlamıĢ
böylece siyasi ve ekonomik bunalımlar ortaya çıkmıĢtır. Osmanlı Devleti‟nde bu
geliĢmeler olurken Avrupa da baĢlayan Sanayi Devrimi ve fabrikasyon üretimi de
97
M. Keskin, “1247-1277 Tarihli (Kayseri) Müfredat Defterine Göre Kayseri ve Tabi YerleĢim
Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)” s.291-298 98
M. Keskin, “1247-1277 Tarihli (Kayseri) Müfredat Defterine Göre Kayseri ve Tabi YerleĢim
Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)” , s.291-298
40
Osmanlı‟yı kötü yönde etkilemiĢ ve el tezgâhları yoluyla üretim yapan Osmanlı
esnafı oldukça zor günler geçirmeye baĢlamıĢtır.99
Böylesi bir ortamda memleketin maddi gücü ve insan gücü tükenmiĢtir.
Türkler genel olarak ordu ve yönetimden sorumlu oldukları için ekonomik alanda,
özellikle ticarette, gayrimüslim Osmanlı tebaası etkili olmaya baĢlamıĢtır.100
Gayrimüslimlerin yabancı dil bilmeleri de onlara avantaj sağlamıĢ ve kısa sürede
Osmanlı ekonomik hayatının vazgeçilmez öğesi olmuĢlardır.
Osmanlı Devleti genelinde ekonominin lokomotiflerinden olan
gayrimüslimler Osmanlı Ģehirleri bazında da oldukça etkili olmuĢlardır.
Gayrimüslimlerin ekonomik hayatta ileri oldukları Ģehirlerden biri de Kayseri‟dir.
Kayseri bölgesi eski çağlardan beri ticaretin canlı olarak sürdüğü önemli
merkezlerden biridir. Suriye ve Mezopotamya‟dan baĢka Anadolu‟nun her yeri ile
ticari iliĢkisi olan bir Ģehirdir. Bunda ipek yolu üzerinde kurulmuĢ olması da büyük
oranda etkilidir.101
Kervan ticaretinin önemli uğrak yerlerinden birisi olan Kayseri
de büyük çaplı pazarlar, hanlar ve çarĢılar bulunmaktadır. ġehrin iki büyük çarĢısı
Kapalı ÇarĢı ve Bedesten‟dir.102
Osmanlı Devleti‟nin yaĢamıĢ olduğu ekonomik bunalım Kayserili
tüccarlarını da etkilemiĢtir. Ancak Kayseri tüccar ve esnafı bu durumdan
kurtulmanın yolunu kısa sürede bulmayı baĢarmıĢtır. Bu doğrultuda Kayserili tüccar
19. yüzyılda yabancı ülkelerle olan ticaretini büyük oranda artırmıĢtır. Ayrıca daha
önceden kara ticareti ve kervan yollarının merkezi konumunda olan Kayseri,
99
Ali Tuzcu, “19.yy‟ın BaĢlarından- 20.yy‟ın Ġlk Çeyreğine Seyyahların Gözüyle ve Konsolosluk
Raporlarında Kayseri‟nin Ġktisadi Yapısı”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri
(6-7 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.540 100
Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı,
Ankara1991, s.9 101
Halil Ġnalcık, “Bursa: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Osmanlı
Ġmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, Ġstanbul 1993, s.204; Sebahattin Bayram, “Koloni Çağında
Kayseri‟nin Ticari Hayatı”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan
1996), Kayseri 1996, s.36; Hamiyet Sezer, “ ġer‟iyye Sicillerine Göre III. Selim Dönemi Kayseri
ġehri”, s. 463-464; Mehmet ĠnbaĢı, “XVI. Yüzyılda Kayseri‟nin Ġktisadi Yapısı ve Esnaf TeĢkilatı”,
I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 1996, s.129 102
M. ĠnbaĢı, “XVI. Yüzyılda Kayseri‟nin Ġktisadi Yapısı ve Esnaf TeĢkilatı”, s.132
41
ticaretin deniz yollarına kaymasıyla kaybettiği önemini de Samsun, Tarsus ve
Mersin limanları aracılığıyla tekrar kazanmıĢtır.103
19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde Kayserili tüccarlar Ġstanbul, Ġzmir gibi
liman Ģehirlerinde Avrupalı iĢadamları ile temas kurmuĢlar ve onlarla ortaklıklar
kurarak bayilikler almıĢlardır. Böylece Kayseri‟de büyük mağazalar açarak
getirdikleri malları satmaya baĢlamıĢlardır. Yabancı tüccar ve devletlerin
himayesine giren bu tüccarlar, dıĢarıdan ithal edilen mallara çok düĢük gümrük
vergisi konduğu için kısa sürede zenginleĢmiĢlerdir. Avrupalılar ile ortaklık kuran
bu Kayserili tüccarların büyük çoğunluğunu Rum ve Ermeni milletinden
Kayserililer oluĢturmaktadır. Onların ticarette ilerlemesi Müslüman tüccarların da
ikinci plana düĢmesine sebep olmuĢtur.
Liman ticareti alanında etkili olan Tarsus Ģehrinde 19. yüzyıla ait Ģer‟iyye
sicillerine yansıyan kayıtlarda pek çok Kayserili tüccarın ismi geçmektedir.104
Kayseri, baĢka Ģehirlere açılarak sekteye uğrayan ekonomisini toparlamaya çalıĢmıĢ
ve bunda da baĢarılı olmuĢtur. Hatta Kayseri‟nin 19. yüzyıldaki durumu hakkında
bilgiler veren ünlü seyyah Halil Abbasizade, ticari hayatın zenginliği ve canlılığı
karĢısında Kayseri‟yi “ikinci Ġzmir” ve bir “iskele” olarak nitelendirmektedir.105
103
ġaban Bayrak, “18-19. yüzyılda Kayseri‟nin Ticari Hinterlandı”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.73-74 104
Tarsus ġer‟iyye Sicilleri, 292-2-1, 292-15-1, 293-17-1, 287-9-1, 295-11-2, 290-8-1 105
Üçler Bulduk, “ Halil Abbasizade‟ye Göre XIX. yy‟da Kayseri”, II. Kayseri ve Yöresi Tarihi
Sempozyumu Bildirileri ( 16-17 Nisan 1998), Kayseri 1998, s.97
42
TABLO XIV
TARSUS’TA FAALĠYET GÖSTEREN KAYSERĠLĠ TÜCCARLAR
Sayı Ġsim Geldiği Yer YerleĢtiği Yer Defter
No
Sayfa
No
1 Artin Kayseri 292 2
2 Terzi Artin Kayseri Günhanı(Tüccar) 292 15
3 Yorki Kayseri ġabanağa Hanı 293 17
4 Sihak v. Meledos Kayseri - 293 16
5 Agob v. Bogos Kayseri - 293 5
6 Bedros v. ġeref Kayseri - 291 4
7 Talaslı Manos Talas 287 9
8 Semetoğlu Bedros Kayseri 287 1
9 Toros v. Artin Kayseri Devecizadehan 295 11
10 Ağız b. Hanım Kayseri Zimmiyan 295 11
11 Yovan v. Abraham Talas - 290 8
12 Arslan Talas Kefre Karyesi 297 17
Kayserili Gayrimüslim tüccarların ticari aktivitede bulundukları yerler
yukarıda da bahsedildiği üzere ağırlıklı olarak liman Ģehirleridir. Ancak bu durum
sadece Ġstanbul, Samsun, Ġzmir, Tarsus gibi Ģehirler ile ticaret yapıldığı anlamına da
gelmez. Anadolu‟nun ortasında yer alan Çankırı, Çorum, Tokat, Erzurum,
Kastamonu, Karaman, Yozgat gibi yerler ile de Kayseri‟nin yoğun bir ticari iliĢkisi
bulunmaktadır. Ömer Demirel‟in Çorum tüccar ve esnafının borç-alacak iliĢkilerini
incelediği makalesinde tespit ettiği üzere 11 tüccarın 5‟i Çorum‟da ticari faaliyette
43
bulunan Kayserili tüccarlardır. Bu kiĢilerden sadece tüccar Ġbrahim Ağa
Müslümandır. Diğerleri ise gayrimüslim Kayserili tüccarlardır. Çorum‟da ticaret
yapan Kayserili tüccar Mihail veled Yasef ve ortağı Kayserili Bedros‟un 50.906
kuruĢ, Talaslı tüccar Hacı Abraham‟ın 40.006,20 kuruĢluk malvarlıkları olması da
bu kiĢilerin ticari güçlerinin ileri düzeyde olduğunu göstermesi bakımından son
derece önemlidir.106
Ġncelenen Ģer‟iyye sicilleri içerisinde mesleği belli olan Kayserili
gayrimüslim sayısı 57 kiĢidir. Bunlardan 16 kiĢi ticaretle meĢgul olmaktadır.
Tüccarların 12‟si aslen Kayserili, 4‟ü ise Tokat, Erzurum, Diyarbakır ve Acem
Ernenisi olan tüccarlardır. Kayseri Ģer‟iyye sicillerinde tespit edilen tüccarlara
Tarsus ve Çorum‟da ticaret yapan Kayserilileri de katarsak bu sayı 33‟e
ulaĢmaktadır.
Kayseri tüccar ve esnafının veya genelde Kayserililerin tarihi geçmiĢlerine
bağlı olarak, geniĢ bir coğrafya ile yoğun bir iktisadi iliĢkiye girdikleri kaynaklara
yansımıĢtır. Bu durum tüccar ve esnafın farklı Ģehirlerde bizzat kendileri veya
ortakları aracılığı ile kurmuĢ oldukları ticari iliĢkiler Ģeklinde olmaktadır.
Kayserili tüccarlardan Talas karyesinde ikamet eden Gülabi veled Gülbeg,
Kayseri merkez olmak üzere Ġzmir, Erzurum, Gürün, Yozgat, Sivas, Karahisar-i
Ģarki gibi merkezler baĢta olmak üzere birçok köy ve Ģehirle ticaret yapmaktadır.
Aynı zamanda tüccar ve esnafın da en zengini olan Gülabi veled Gülbeg, 200.000
kuruĢluk mal varlığına sahiptir. Kitre, yapağı ve penbe ticareti yanında tefecilikte
yapmaktadır.107
Ticari iliĢkileri dolayısıyla gittikleri Ģehirlerde vefat eden tüccarlar dahi
bulunmaktadır. Talaslı Serkiz Karamandaki odasında vefat etmiĢtir.108
Yine
106
Ömer Demirel, “Çorum Esnaf ve Tüccarının Mal Varlıkları ve Borç-Alacak ĠliĢkileri”, Osmanlı
Dönemi Çorum Sempozyumu (28 Eylül- 3 Ekim 2004), s.101 Bkz. Tablo I 107
Ömer Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003,
s.140,145; KġS, 208, s.60-61 108
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.146
44
Kayserili Toros veled Artin, Devecizadehanı‟nda109
ve Yorki adlı zimmî110
de
Tarsus‟ta, Tücar Emirhan Edirne‟de111
, Agya v. Sava Kastamonu‟da112
, Dülger
Karabet v. Murat Ġstanbul‟da vefat eden bazı Kayserili tüccarlardır. Ayrıca Kayserili
tüccarların baĢka Ģehirlerde tüccarlık yaparken ölmelerine karĢın aynı Ģekilde Tokat,
Erzurum gibi yerlerden gelerek Kayseri‟de hanlarda kalarak tüccarlık yapan ve
buralarda ölen gayrimüslimlerde vardır. Ancak bu kiĢiler çok zengin olmayıp
yalnızca kendi geçimleri için çalıĢanlardır. Örneğin aslen Tokatlı olan Ayvaz nam
zimmî Kayseri‟de vefat etmiĢ ve 17 kuruĢluk mal varlığı da Beytü‟l-mala
kalmıĢtır.113
Kayserili tüccarlar, Ģehrin konumu dolayısıyla Anadolu‟nun birçok yeri ile
bağlantı içerisindedir. Kayserili tüccarların satın alıp getirdikleri veya yabancı
tüccarların Kayseri‟ye getirip sattıkları mallar, üretim merkezleri açısından
incelendiğinde de geniĢ bir coğrafya ile bağlantıları ortaya çıkmaktadır. Ġngiltere,
Fransa, Rusya, Amerika, Venedik, Trablus, Mısır, Kıbrıs, Girit, Sakız, ġam,
Diyarbakır vb. ülke ve merkezlerde üretilen mallar Kayseri‟de satılmak suretiyle
kullanılmaktadır.114
DıĢ ülkeler ile Kayseri arasındaki ticari iliĢkilere bir örnek verirsek, 1269
Kayserili Boyacı Karabet, Erzurum‟a yerleĢerek buradan Rusya ile ticarette
bulunmaktadır. Aynı zamanda Rusyalı Kirko ile de müĢtereken ticari faaliyetlerini
gerçekleĢmektedirler.115
Tespit edilen belgelere bakıldığında Kayserili gayrimüslimlerden mesleği
tüccarlık olanların zaman zaman ticari ortaklıklar kurma yoluyla da faaliyetlerde
bulundukları anlaĢılmaktadır. Talas Karyesi‟nden Hendioğulları Agob ve Mardolos
veladan Toros adlı zimmî kardeĢler ortak olarak kumaĢ ticareti yapmaktadırlar.
Ayrıca yatırımlarını da yine kardeĢ olmaları hasebiyle beraber
109
Tarsus ġer‟iyye Sicili 295-11-2 110
TġS 293-17 111
KġS 181-100-201 112
KġS 186-289-635 113
KġS 191-13-42 114
Ö. Demirel ,“Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.146 115
ġ. Bayrak, “18-19. yüzyılda Kayseri‟nin Ticari Hinterlandı”, s. 74; BOA. HR.MKT.60/78
45
gerçekleĢtirmektedirler. Ancak daha sonra ortaklıklarının bozulmasından dolayı
malların ayrımı amacı ile mahkemeye baĢvurmuĢlar, çoğunluğunu ev ve bağların
oluĢturduğu gayrimenkuller kadı mahkemesi tarafından paylaĢtırılmıĢtır.116
Yine bu
belgenin devamında yer alan ikinci bir kayda göre Agob, kardeĢini Ģirket malından
olan 830 kuruĢ değerinde Halep alacası, setari gibi çeĢitli mallar ve Ģirket parasını
zapt ettiği için de dava etmiĢtir. Ama bunu ispat edemediği için mahkeme tarafından
reddedilmiĢtir.117
ĠĢ ortaklıklarında bazen farklı bir ortaklık uygulamasının olduğunu
görmekteyiz. Buna göre bir taraf sermayeyi ortaya koymakta, diğer taraf ise iĢleri
yürütmektedir. Emek- sermaye ortaklığı anlamındaki bu tür iliĢkilere mudarabe adı
verilmektedir. Bu Ģekilde iĢ yapan kiĢiler elde ettikleri karlarını da aralarında
belirledikleri orana göre paylaĢırlardı.118
Sınıkçı mahallesinden Bodos ile Ebustol
zimmîler tüfek ticareti konusunda ortak olmuĢlardır. Bodos gerekli olan parayı
sağlamıĢ, Ebustol ise tüfeklerin Ġzmir‟e gönderilmesini ve satılmasını sağlamıĢtır.
Ancak satıĢta zarara uğradığını iddia eden Bodos, Ebustol‟dan zararının telafisini
istemiĢtir. Ancak mahkeme Ģahitlere baĢvurmuĢ ve durumu tespit ederek Bodos‟un
haksızlığına karar vermiĢtir.119
Bu belge aracılığı ile ilginç bir durumda ortaya
çıkmaktadır. Ġslam hukuku gereği gayrimüslimlerin silah bulundurmaları bazı özel
durumlar dıĢında yasak olmasına rağmen, tüfek ticaretinde bulundukları ve bunu
meslek edindiklerini dahi görmekteyiz.
116
KġS 186-486-221 117
KġS 186-486-222 118
Kenan Ġnan, “Trabzon ġer‟iye Sicillerine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Borç- Alacak ĠliĢkileri”,
Ġslamiyat, II, Sayı 4, Ekim-Kasım 1999, s.97 119
KġS 191-55-123
46
TABLO XV
KAYSERĠ ġER’ĠYYE SĠCĠLLERĠNDE TESPĠT EDĠLEN TÜCCARLAR
Sıra Ġsim YerleĢim Yeri Defter No Sayfa No Belge No
1 Bogos ve Ģeriki
Ebustol zimmîler
Sınıkçı
Mahallesi
191 55 123
2 Aslen Diyarbakırlı
bir zimmî Artin
--- 188 118 298
3 Fermanoğlu Orabil
veled Yorki
Oduncu 186 80 184
4 Agob veled Malagor Süleyman 178 21 28
5 Barsıh oğlu Barsıh --- 176 54 120
6 Emirhan Sayacı 181 100 201
7 Ohannis veled
Karabet ve Ģeriki Ġsa
veled Bedros
Tavukçu 176 20 48
8 Gülabi veled Gülbeg --- 208 10-11 60
9 Serkiz veled Kiferok --- 208 113
10 Agob veled Toros
ve Ģeriki Mardos
veled Toros
Talas 186 486 222
11 Manik Oduncu 186 251 543
12 Karabet v. Murat Efkere 183 28–29 40
13 Ağya v. Suzek ġerefyan 186 289 635
19. yüzyılda Kayseri bölgesinde ileri olunan üretim dalları, deri ve sahtiyan
iĢlemesi, kilim ve cicim dokumacılığı, yazma ve yemeni yapımı, ipekten halı ve
seccade dokumacılığı, pastırmacılık, cehri120
ve güherçiledir121
. 1850‟lerde ayakkabı
yapımında kullanılan sarı Kayseri sahtiyanı, debbağhanelerde iĢlenen deriler,
120
Cehri: Boya yapımının ana maddesi. 1841‟de 200.000 okka, 1842‟de 350.000, 1843‟de 500.000,
1849‟da 400.000 ve 1850‟de 560.000 okka cehri Kayseri‟den Avrupa‟ya ihraç edilmiĢtir. 121
Güherçile: Barut ve patlayıcı madde yapımında kullanılan potasyum nitrat.
47
Erzurum Öküzü olarak bilinen büyük baĢ hayvanların kesildiği salhanelerden elde
edilen etlerden yapılan pastırma, eyer, basmahanelerde iĢlenen bez ve kumaĢlar her
tarafa gönderilen Kayseri‟nin ihraç malları olmuĢtur.122
Kayseri‟de imal edilen
ayakkabı derileri Romanya‟ya dahi ihraç edilmiĢtir.123
Tereke kayıtlarında geçen Diyarbakır alacası, Kuveyt bezi, Tokat havlusu,
Musul pamuğu, Tosya kuĢağı, Halep kuĢağı gibi tabirlerden Kayseri‟ ye birçok
yerden ticari malların geldiğini de anlamaktayız.124
B. MESLEKLER
Ġnsanlar, ihtiyaçlarının tamamını tek baĢlarına karĢılama gücünden yoksun
olduklarından bu ihtiyaçlarını gidermek için baĢka bireylerin üretimine bağlı
durumdadırlar. Bu durumda toplumda iĢ bölümü zorunlu hale gelmektedir. Ġnsanlar
böylece farklı Ģeyleri üreterek çok farklı Ģeyleri de tüketebilmektedir. Dolayısıyla
kiĢiler ürettiklerine ve üstlendikleri sosyal rollere nispetle çeĢitli meslekler
edinmiĢlerdir.125
Müslüman olmayan halk Osmanlı Devleti‟nde ve Kayseri de özellikle ticari
hayata egemen olmuĢtur. Bunda gayrimüslimlerin ticari yetenekleri ve gelenekleri
ön planda olmakla beraber Müslümanların sanat ve ticareti pek makbul iĢlerden
saymaması da etkili olmuĢtur.126
Zimmîlerin en çok rağbet ettikleri meslekler hekimlik, kuyumculuk,
tüccarlık, mimarlık ve diğer el sanatlarıyla ilgili iĢlerdi.127
Bu mesleklerin dıĢında
122
Ü. Bulduk, “ Halil Abbasizade‟ye Göre XIX. yy‟da Kayseri”, s.97; Bruce McGowan, “Tüccar ve
Zanaatkârlar”, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, II 1600-1914, Ġstanbul
2004, s.828, 855 123
Donald Quataert, “19. Yüzyıla Genel Bir BakıĢ”, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi, II 1600–1914, Ġstanbul 2004, s.893 124
Kayseri ġer‟iyye Sicilleri 191–110–229; 188–118–298; 176–34–75 125
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.28 126
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.217 127
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s. 227
48
gayrimüslimler Müslümanların yaptığı hemen hemen tüm iĢlerde de
çalıĢmıĢlardır.128
XIX. yüzyılın ilk yarısında Kayseri‟de gayrimüslimlerin icra ettikleri zanaat
ve ticaret dallarını incelediğimizde kuyumculuk, kalaycılık, pastırmacılık, tüccarlık,
dökmeci gibi iĢlerde daha etkili oldukları görülmektedir. Seyyah Halil Abbasizade
ise Kayserili gayrimüslimlerin sarraflık, pastırmacılık, kereste iĢleri ve
değirmencilik yapmakta meĢhur oldukları bilgisini vermektedir.129
TABLO XVI
1831 TARĠHLĠ NÜFUS KAYITLARINA GÖRE KAYSERĠ’DE HIRĠSTĠYAN
(RUM - ERMENĠ) MESLEKLERĠ
Abacı Amele Astarcı Atar Bağcı Bakırcı Bakkal
Balıkçı Baltacı Basmacı Berber Bezzaz Bezirgân Bıçakcı
Bohçacı Boyacı Çadırcı Çakıcı Çalgıcı Çerçi Çilingir
Çizmeci Çölmekçi Çubukçu Çulhacı Değirmenci Dellal Demirci
Dikici Doğramacı Dökmeci Duhancı Dülger Eğerci Ekici
Gazar Gazaz Haffaf Hamamcı Hekim Hizmetkâr Hurdacı
Ġmameci Ġplikçi Ġğneci Kahveci Kalaycı Kaltakçı Kasap
Kavcı Kavukçu Kazancı Kelleci Keresteci Kundakçı Kuyumcu
Külahçı Kürkçü Manav Muallim-
i sıbyan
Muytapçı Mübayacı Müstecir
NakkaĢ Nalband Nalçacı Oymacı Palancı Papaz Papuçcu
Pastırmacı Pekmezci Pençeci Postalcı Sandalcı Sarraf Savakçı
Semerci Simsar Sirkeci Sıvacı Tacir Tarakçı TaĢçı
Tellak Terzi Tutkalcı Tüccar Tüfekçi Urgancı Yağlıkçı
Yapıcı Yemenici Zanbıkçı Ziraatçı
128
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s. 224-225 129
Ü. Bulduk, “ Halil Abbasizade‟ye Göre XIX. yy‟da Kayseri”, s.97
49
1800–1850 yıllarına ait Kayseri Ģer‟iyye sicillerine yansımıĢ olan davalardan
tespit edebildiğimiz mesleği belli olan gayrimüslim sayısı 57‟dir Farklı meslek
gruplarından olan bu kiĢilere bakıldığında 27 değiĢik meslek bulunmaktadır.
Bunlardan bazıları kuyumculuk, kasaplık, abacılık, pastırmacılık, tüccarlık ve
tütüncülükdür.
TABLO XVII
KAYSERĠ GAYRĠMÜSLĠMLERĠ MESLEKLERĠ
Sayı Defter No Meslek KiĢi Adı Mahallesi
1 186/486/222 Tüccar(ortak) Agob v. Toros,
Mardos v. Toros
Talas
2 186/226/502 Kalpakçı Kirok v. Vasil Oduncu
3 188/14/36 Çerçi Bali v. Havnur ġerefyan
4 191/110/229/ Kuyumcu Garabet
5 191/62/135 Papuçcu Bedros v.Toros Karabet
6 191/62/136 Kasap Karabet Germir
7 191/53/123 Çömlekçi Yasef Sınıkçı
8 191/55/123 Tüfek Tüccarı Bogos
Ebustol (ortak)
Sınıkçı
9 178/70/124 Basmacı Garabet Caferbey
10 188/71/186 Kasap Garabet Sınıkçı
11 188/76/1198 Dökmeci Horobil v. Kumru ĠslimpaĢa
12 188/76/198 Terzi Kaplan oğlu
Kaplan
ĠslimpaĢa
13 188/76/198 Tütüncü Garabet ĠslimpaĢa
14 188/85/222 Dökmeci Belayan Talas
15 188/86/223 Kazaz _____ Kiril
16 188/86/225 Dökmeci Ġsa Oduncu
17 188/86/226 Kürekçi Vasıl Germir
50
18 188/87/227 Pastırmacı Ağya v. Manuk Hacıkasım
19 188/94/243 Kürkçü Marat v. Anastas ġerefyan
20 188/94/243 Düvenci Gumru v. Guyabil ġerefyan
21 188/118/298 Tüccar - An-asl
Diyarbakır
22 186/80/184 Tüfekçi(ortak) Fermanoğlu Orabil
v. Yorki
Oduncu
23 186/352/780 Abacı Bodos Karaca
24 181/86/171 Abacı Danil Tos
25 181/100/201 Tüccar Emirhan Sayacı
26 176/54/120 Tüccar Barsıh oğlu Barsıh ___
27 176/20/48 Tüccar(ortak) Ohannis v.
Garabet, Ġsa
v.Bedros
Tavukçu
28 178/20-21/28 Tüccar Abob v. Malagor Süleyman
29 189/34/73 Keresteci Yorgi
30 189/34/73 Kuyumcu Yumak
31 186/255/552 Kuyumcu Acı Halik Tolcan
32 186/255/552 Kuyumcu Garabet
33 186/160/361 Terzi Acı v. Abraham Emir
Sultan
34 186/142/320 Kalaycı Ohannis
35 186/136/306 Külhancı Artin v. Kaspar Rumyan
36 186/73/128 Abacı Yusan v.Sefer Germir
37 183/28-29/40 Dülger Garabet v. Marat Efkere
38 192/47/1 Tütüncü Agob
39 192/47/1 NakkaĢ Makaryos
40 180/40/1 Kalpakçı Agob v. Acı
Garabet
Tavukçu
41 189/14/31 Pastırmacı Kirkor Salman
51
42 189/37/83 Tütüncü Vasıl
43 186/75/175 Kuyumcu Salman v. ArĢon Ahi Ġsa
44 204/70-71 Bezzaz(ortak) Danyel v. Agob
Kirkor v. Artin
-
45 208/10-11/60- Tüccar Gülabi v. Gülbeg
46 191/110/229 Çırak Artin
47 196/184-186 NakkaĢ Yakop v. Avorik ĠslimpaĢa
48 208/113 Tüccar Serkiz v. Kiferok
49 186/250/543 Tüccar Manik
50 191/18/54 Terzi Serkis v. Barsık Tavukçu
51 191/18/54 Terzi Çırağı Karabet v. Uğurlu Tavukçu
52 188/75/196 Tüccar
Kigork v. Kirkor Sekikuyu
53 191/19/57 Sarraf Serkiz v. Kivrik Tekkeönü
Rum ve Ermeniler daha öncede belirttiğimiz gibi tüccarlıkta oldukça
maharetli ve ön planda idiler. Bu yüzden tüccarlık yapanların çoğunlukta olması da
beklenen bir sonuçtur. Kuyumculuk ise daha çok Ermeniler arasında yaygın bir
meslektir. Buda o alandaki yetenek ve geleneklerinin bir uzantısıdır. Bunun dıĢında
birçok meslekte gayrimüslimler faaliyetlerde bulunmuĢlardır.
Kayseri gayrimüslimleri Osmanlı genelinde de olduğu üzere istedikleri gibi
meslek edinebilmiĢler, ekonomik faaliyetlerde bulunmuĢlardır. Ġcra ettikleri
meslekler göz önüne alındığında da her türlü mesleği rahatlıkla yapabilmiĢler ve bir
kısıtlamaya maruz kalmamıĢlardır. Sadece Müslümanlarla olan ticaretlerinde
Ġslam‟a göre yasak olan malları Müslümanlara satmaları yasaklanmıĢtır.
52
C. MAL VARLIĞI
Osmanlı döneminde herhangi bir kiĢi öldüğünde, eğer mirasçıları arasında
anlaĢmazlık çıkarsa veya mirasçılar herhangi bir nedenle mahkemeden bir belge
alma gereğini duyduklarında, kadı ölen kiĢinin malvarlığının dökümünü çıkarırdı.
Mahkemelerin kentlerde olması nedeniyle terekeler daha çok kentli nüfusun
servetlerini yansıtmaktadır. Zaten büyük zenginlerde kentliler arasından
çıkmaktadır. Kırsal kesimde oturan, geçimini tarımla sağlayanlar arasında çok
büyük zenginlere rastlanmaz.130
Tereke kayıtları, öncelikle ölen kiĢinin kimlik ve tüm mal varlığının cins,
adet ve fiyat açısından tespiti ile varislere dağılımını göstermektedir. Aynı zamanda
bu defterlerden kiĢilerin mesleki özellikleri, borç-alacak iliĢkileri ve dönemin ticari
hayatı hakkında bilgilere ulaĢılmaktadır.131
Ancak hiçbir zaman bir tereke kaydının
o kiĢinin serveti hakkında kesin bilgiler verdiğinden emin olamayız. Çünkü kiĢilerin
servetlerinin sadece bir kısmı kadı önüne getirilmiĢ olabileceği gibi, mahkemeye
gelmeden önce olabilecek herhangi bir olay nedeniyle de yanıltıcı durumlar ortaya
çıkabilmektedir.132
Osmanlı Devleti‟nde servet kaynakları askeri sınıfın, yani sultanla iliĢkisi
olan sınıfın kontrolündedir. Tımar, mülk ve vakıf yoluyla toprağın askeri sınıfın
kontrolünde olması gibi zamanla ticaret ve sanatlarda da askeri sınıf mensuplarını
görmek mümkündür. Halil Ġnalcık ekonomik hayatta askeri sınıfın denetimi
olmasını sivil toplumun geliĢememesi ve sosyal sınıfların geliĢmesini sağlayan
130
ġevket Pamuk, “Osmanlı Zenginleri Servetlerini Nasıl Kullanıyorlardı?”, Osmanlı Bankası ArĢiv
ve AraĢtırma Merkezi www. obarsiv.com.tr 131
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
139 132
ġ. Pamuk, “Osmanlı Zenginleri Servetlerini Nasıl Kullanıyorlardı?”
53
serbestliğin olmamasının nedeni olarak aktarmaktadır.133
Zenginlik açısından askeri
sınıftan sonra ise ticari faaliyetleri yürüten esnaf ve tüccarlar gelmektedir.134
Terekeleri kayda geçirilmiĢ olan gayrimüslim Kayserililerin toplam
servetleri 161.946 kuruĢtur. Bu miktarın 142.600 kuruĢluk kısmı erkeklere, 19.346
kuruĢluk kısmı ise kadınlara aittir.
Mal varlıkları açısından elimizdeki 28 kayıt içerisinde en zengin olan kiĢi
59.262 kuruĢluk mal varlığına sahip olan Abraham v. Yordan‟dır.135
33.419 kuruĢ
mal varlığı bulunan Toros v. Emirhan‟da136
diğer bir Kayserili zengindir. Aynı
tereke gurubu içerisinde en düĢük mal varlığının sahibi ise aslen Tokatlı olup ta
Kayseri‟de Künbet Hamamında kalırken ölen 17 kuruĢluk mal varlığına sahip olan
Ayvaz nam zimmîdir.137
Osmanlı genelinde olduğu gibi Kayseri‟de de kadınlar aynen erkekler gibi
mal sahibi olabilmekteydiler. Mevcut terekeler içerisinde gayrimüslim kadınlara ait
kayıtların da bulunması bunu destekler niteliktedir. Ġncelediğimiz dönemde 4 kadın
terekesi tespit ettik. Bu kadınlarda en yüksek mal varlığına sahip olanı 11300
kuruĢluk mal varlığı ile Enzeran veledet Ohan‟dır.138
Davud Mahallesinde
oturmakta olan Anna veledet Agob139
2390 kuruĢ, Killik Mahallesinden
Hürmüsemmi veledet Mardos140
ise 434 kuruĢluk bir servete sahiptir.
133
Halil Ġnalcık, “Eyüp Sicillerinde Toprak, Köy ve Köylü”, 18.yüzyıl Kadı Sicilleri IĢığında
Eyüp’te Sosyal YaĢam, Ġstanbul 1998, s.9-14 134
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.140; Ö. Demirel,”Tereke Kayıtlarına Göre Çorum Tüccar ve Esnafının Borç-Alacak iliĢkileri”,
s.93 135
KġS 210-97-253 136
KġS 188-50-137 137
KġS 191-13-42 138
KġS 186-277-602 139
KġS 186-210-468 140
KġS 186- 81- 186
54
TABLO XVIII
Sayı Ġsim Mal Varlığı Sicil No Sayfa No Belge
No
1 Toros v. Emirhan 33.419 188 50 137
2 Bali v.Havnur 450 188 14 36
3 Ġstefan v.Nolet 16.290 191 111 229
4 Acı baba v. Minas 2.000 185 116 242
5 Acem Ermenisi Artin 45,5 188 56 154
6 Hürmüsemmi v. Madros 434 186 81 186
7 Ohannes v.Agya 2.363 181 142 293
8 Bodos v. Ġstoro 490 176 34 75
9 Agob v. Malagoz 2.000 178 21 28
10 Karebet v. Serkiz 1.222 186 142 320
11 Yorgi nam zimmî 2.238 191 26 64
12 Ayvaz nam zimmî 17 191 13 42
13 Selman 3.160 186 75 175
14 Ohannes v. Mıgırdıç 1.568 186 335 737
15 Erzurumlu Ayvaz zimmî 42,5 186 260 566
16 Anna veledet Agob 2.400 186 210 468
17 Aslen Diyarbakırlı… 89 191 31 79
18 Enzeran veledet Ohan 11.300 186 277 602
19 Karabet 321 186 229 508
20 Abraham v. Yasef 1.540 208 122 324
21 Bedos v. Abraham 2.500 198 141 132
22 Abraham v. Yordam 59.262 210 97 253
23 Yovan v. Abraham 3.600 210 24 65
24 Agob 5.100 198 143 140
25 Vasil binti Gözme 5.212 196 101 192
26 Basmacı Vartan 326 193 21 47
27 Serkiz v. Toros 2.779 198 129 107
28 Ağya v. Yasef 1.778 188 75 193
55
TABLO XIX
KAYSERĠ GAYRĠMÜSLĠMLERĠNĠN ZENGĠNLĠK ARALIĞI
0-1000 1001-2000 2001-5000 5001-
10.000 10.000+ Toplam
KiĢi % KiĢi % KiĢi % KiĢi % KiĢi % KiĢi %
9 32 6 21 7 25 2 7 4 14 28 100
Ġncelediğimiz dönemde Kayseri tüccar ve esnafının borç-alacak iliĢkilerini
inceleyen Ömer Demirel, oldukça zengin olduklarını söyleyebileceğimiz 12
gayrimüslimin terekesi tespit etmiĢtir. Bu kiĢilerden Hacı Agob 237. 467 kuruĢluk,
Gülabi v. Gülbeg ise 200.000 kuruĢluk mal varlıkları ile dikkat çekmektedir. 12
gayrimüslimden serveti 10.000 kuruĢun altında olan sadece 3 kiĢi bulunmaktadır. 9
Kayserili gayrimüslimin mal varlıkları ise 20.000-50.000 kuruĢ aralığındadır.141
Ömer Demirel‟in bu tespitleri ve Çankırı, Çorum, Sivas, Trabzon, Mardin tüccar ve
esnaflarının mal varlıklarını ve borç-alacak iliĢkilerini incelediği diğer çalıĢmaları
vasıtası ile Kayserililerin belirgin bir zenginlik farkına sahip olduğunu
söyleyebiliriz.142
Gayrimüslimlerin mal varlıklarını terekelerde yer alan tutarları üzerinden Ģu
ana kadar değerlendirmeye çalıĢtık. Bu meblağların içeriğinde neler olduğuna
bakarsak ilk dikkat çeken gayrimenkullerdir. Birçok tereke sahibinin mülkü
bulunmaktadır. Gayrimenkuller arasında en çok menzil yani evlere
rastlanılmaktadır. Tereke sahiplerinden 17 kiĢinin, genellikle değerleri de yüksek
olan evleri vardır. En yüksek değer biçilen ev 20.000 kuruĢ ile Abraham v.
Yordam‟a143
aittir. Bodos veledi Yasef‟in144
ġerefyan mahallesinde bulunan 320
kuruĢluk evi ise en düĢük değere sahip evdir. Bazı Kayserili gayrimüslimlerin de iki
141
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.148-150 142
Ö. Demirel, “Trabzon Tüccar ve Esnafının Mal Varlıkları Ġle Borç-Alacak ĠliĢkileri (1800-1840)”,
Karadeniz Tarihi Sempozyumu (25-26 Mayıs 2005), I, Trabzon 2007, s.385 143
KġS 210- 97-253 144
KġS 191- 56
56
evleri olduğunu görmekteyiz. 2.600 ve 300 kuruĢluk iki evi olan Artin v. Kirkor145
ve Acı baba v. Minas146
bu kiĢilerdendir. Tereke kayıtlarında eve rastlanmayan 11
kiĢinin ise kirada oturduklarını söylemek mümkündür.
GRAFĠK I
TEREKELERE GÖRE EV SAHİPLİĞİ
61%
39%
0%0%
Ev Sahibi Olanlar
Evi Olmayanlar
Ev sahibi olmayanlara bakıldığında bunların genellikle baĢka Ģehirlerden
gelerek Kayseri‟de ticaret yapan kiĢiler olduğu ortaya çıkmaktadır. Zaten bunların
bir handa konaklarken öldükleri görülmektedir. Belki geldikleri Ģehirlerde evleri
vardır ama bunlar terekelere yansıtılmamıĢtır. Bu kiĢilerin mal varlığını, öldüğü
vakit üzerinde bulunan cüzi miktarlardaki para ve eĢyalar oluĢturmaktadır. Ticaret
için Kayseri‟de bulunan ve hanlarda ölen kimselerin mal varlıkları da bu sebeple
oldukça düĢüktür. Hatta çoğunlukla mirasçıları dahi çıkmamakta ve mal varlıkları
Beytü‟l-mala kalmaktadır. Bu kiĢiler kendi çaplarında çok küçük ticari aktivite
içerisinde olan gayrimüslimlerdir diyebiliriz BaĢka Ģehirlerden Kayseri gibi büyük
bir ticari hinterlanda sahip bir yere gelerek geçimlerini sağlama gayretinde
olmuĢlardır.
145
KġS 193-21-48 146
KġS 185-116-242
57
Gayrimenkul mal varlıkları içerisinde evden sonra bağ, dükkân gibi mülkler
gelir. Kayseri bağları ile ün yapmıĢ olması dolayısıyla kiĢilerin mal dökümlerinde
bağlar, tarlalar ve arsalar da bulunmaktadır. Birde ticari aktiviteye paralel olarak
dükkânları olanlar vardır. Gayrimenkul varlıkları arasında dükkânı olanlar da
esnaflık yapan kiĢilerdir.
Mal varlığı içerisinde bulunması gereken nakit paralara ise çok az
rastlanılmıĢtır. Bu durumun iki sebebi olabilir. Ġlki, paranın aktif halde ticaret ve mal
üretiminde kullanılması, ikincisi ise mirasçıların ölenin nakit mevcudunu kadıdan ve
birbirlerinden gizleme ihtimalleridir.147
Gayrimüslimlerin mal varlıkları arasında gayrimenkul dıĢında giyim-kuĢam,
ev eĢyaları, çeĢitli hayvanat, ziynet eĢyaları, baĢka Ģahıslarda olan alacakları ve
mesleklerine göre değiĢiklik gösteren dükkân alet ve edevatları bulunmaktadır.
Gayrimüslim terekelerinde giysi ve kumaĢlara fazlaca rastlanılmaktadır.
Bunda, gayrimüslimlerin genellikle köylerde ziraat ve hayvancılık yapmak yerine,
Ģehirdeki iĢ yerleri ile meĢgul olmaları etkili olmaktadır. Zaten genel olarak Ģer‟iyye
sicillerindeki tüm kayıtlara bakarsak Müslümanların genellikle tarla, bağ, bahçe
anlaĢmazlıklarını, gayrimüslimlerin ise daha çok dükkân, nakit para, borç-alacak
içerikli davaları mahkemeye taĢıdıkları görülmektedir. Bu da gayrimüslimlerin
taĢınır mallarda ve sermayede daha zengin olduklarını ve hayatlarını bunlar üzerine
kurduklarını gösterir.148
147
Ö. Demirel, “Çorum Esnaf ve Tüccarının Mal Varlıkları ve Borç-Alacak iliĢkileri”, s.96 148
Mehmet YetiĢgen, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Son Döneminde MaraĢ Sancağındaki Ermenilerin
Ekonomik Durumları ve Yönetimdeki Yerleri”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, III, Kayseri
2007, s.104
58
D. BORÇ-ALACAK ĠLĠġKĠLERĠ
Borçlar hukuku, kiĢiler arasındaki iliĢkilerden doğan borç ve alacakları
düzenleyen bir medeni hukuk dalıdır.149
Osmanlı Devleti‟nde gayrimüslimler, kendi
aralarında borçlar hukuku açısından tam bir serbestliğe sahiptiler. Ancak
Müslümanlarla girdikleri borç iliĢkilerinde domuz eti, Ģarap, Müslüman köle satıĢı
ve benzeri konularda kısıtlamaya tabi idiler. Müslümanlarla bu mallara iliĢkin
sözleĢme yapamazlar veya faiz Ģartı koyamazlardı.150
Bu kısıtlamalar bu dönemde
Kayseri‟de de mevcut olan gayrimüslimlerin Müslümanlarla olan borç ve alacak
iliĢkilerinde de geçerli olmuĢtur. 1800-1850 yılları arasında borç-alacak iliĢkileri ile
alakalı olarak elimizde 25 adet kayıt bulunmaktadır.
Borç-alacak iliĢkileri Osmanlı toplumunda sosyal, dini ve iktisadi hayatın bir
neticesi olarak çeĢitli boyutlarda ortaya çıkmıĢtır. Bilhassa tereke kayıtları bu
iliĢkilerin sık ve zengin olarak izlendiği önemli bir kaynak gurubudur.151
Tereke
kayıtları dıĢında Kayseri Ģer‟iyye sicillerinde, alacak-verecek anlaĢmazlıkları
nedeniyle mahkemeye intikal etmiĢ olan durumların kayıtları da fazlaca
bulunmaktadır.
Bir baĢka husus borç-alacak miktarının küçük veya büyük olmasına dikkat
edilmeksizin, büyük bir titizlikle terekelere kayıt edilmiĢ olmasıdır. Kayseri
sicillerinde bu tip iliĢkilerin bilhassa XVIII. ve XIX. asırda çok daha yaygın hale
geldiği özellikle belirtilmelidir. Terekelerde borç-alacak iliĢkilerinin nasıl yer aldığı
sorusu aĢağıdaki farklı ifadelerle cevaplanabilir. Genellikle borç-alacakla ilgili
belgelerde Ģu ifadeler yer almıĢtır: “Der zimmet-i”, “Zimem-i nâsta sermaye,
Zimem-i müteferrika”, “Düyûn-ı müsebbet”, “Deyn-i müsebbet”, gibi örnekler
çoğaltılabilir. 152
Belgelerde yer alan temessüklü yani senetli borç-alacaklara ilaveten, ikrar ve
Ģahadet ile tespit edilenler ve alacaklının veya borçlunun tuttuğu defterde bulunan
149
ġanal Görgün, Hukukun Temel Kavramları, Ankara 1994, s.73 150
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.16 151
Ö. Demirel,”Tereke Kayıtlarına Göre Çorum Tüccar ve Esnafının Borç-Alacak iliĢkileri”, s.92 152
KġS 188-87-227; 190-26-46; 186-308-675; 186-250-541
59
kayıtların da kabul edildiği anlaĢılıyor. Aynı zamanda sözlü ve Ģahadete dayalı olan
borç ve alacaklar terekeler vasıtasıyla resmileĢtirilmektedir. Bununla beraber borç-
alacak ve vasilik ile ilgili yüzlerce Ģikâyet ve müracaat kaydı da sicillerde yer
almıĢtır.153
Kayseri gayrimüslimlerinin borç-alacak iliĢkilerine toplu rakamlar ile
bakarsak, 51 Kayserili Müslim ve gayrimüslimin borç-alacak iliĢkisi içerisinde
bulunduğu görülmektedir. Kayseri‟de ticari faaliyetler açısından çok yoğun bir alıĢ-
veriĢin varlığı anlaĢılmakla beraber, borçların alacaklardan fazla olması dönemin
özelliklerini göstermesi bakımından da önemlidir. Osmanlı genelindeki iktisadi ve
siyasi bunalımın, Kayseri esnaf ve tüccarını da etkilemiĢ olduğu tahmini
yapılabilir.154
Ancak mal varlıklarının borçlarından daha fazla olduğu da gözden
kaçmamalıdır. Hatta Kayseri tüccarının Sivas, Çankırı, Çorum, Ġzmir, Konya,
Bursa, Ankara, Erzurum ve Karaman gibi hemen tüm Anadolu Ģehirlerinde riski
yüksek bir borç-alacak iliĢkisine dayanan ticaret sergilediği gözlenmektedir. Aynı
zamanda Kayseri tüccarının sermaye birikiminin de oldukça yüksek olduğu
kaynaklara yansımaktadır.155
Gayrimüslimlerin borç alacak iliĢkilerinde Kayseri kadı mahkemesine gelen
davaların hepsinde davacı taraf gayrimüslimlerdir. Terekeler dıĢında kalan 20
belgenin bir tanesinde davalı taraf Müslim, diğerlerinde ise gayrimüslimlerdir.
Osmanlı toplumunda borç-alacak davalarında en sık rastlanan borç Ģekli
karı-koca arasında olan mehr-i müecceldir. Çünkü mehrin ölüm sonrası alınan kısmı
olan mihr-i müeccel kocanın karısına ödemek zorunda olduğu borcu olarak
görülmektedir. Ġslam medeni hukukunun unsurlarından olan mehr-i müeccel
borçlanması genellikle Müslimler arasında yaĢanmaktadır. Kayseri
gayrimüslimlerine ait kayıtları taramak sureti ile yaptığımız bu çalıĢmada mehr
153
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
143 154
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
142 155
Ö. Demirel, “Sosyo Ekonomik Açıdan Mardin Tüccar ve Esnafı (19.yüzyıl)”, I. Uluslar arası
Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007, s.632
60
uygulamasına rastlayamadık. Ancak mehr vesilesi ile olmasa da, kadı mahkemesini
Kayseri‟de rahatlıkla kullanma imkânı bulmuĢ olan gayrimüslim kadınlarında gerek
mevcut iki kadın terekesi ve gerekse diğer kayıtlar vesilesi ile borç-alacak iliĢkisi
içerisinde yer aldıklarını söyleyebiliriz.
Kayseri ġebirkapan mahallesinde oturan ve maktulen ölen GümüĢhaneli
Yani veledi Bogos‟un eĢi Despine156
, hem kocasının varisi hem de çocuklarının
vasisi olarak eĢine 200 kuruĢ borcu olan Kirkor veledi Yased‟den bu meblağı almıĢ,
Kirkor‟un da mahkemedeki tasdiki ile bu durum kayda geçirilmiĢtir. Bu belgeden
gayrimüslim kadınların ölen kocalarından kendilerine ve çocuklarına intikal eden
borçları ve alacakları da üstlendiklerini ve gerektiğinde mahkeme önünde bu
durumları kaydettirebildiklerini görmüĢ oluyoruz.
Yine Kayserili kadınların çocuklarının haklarını korumak için zaman zaman
çocukların vasileri konumunda bulunan kiĢileri de Ģikâyet etmiĢlerdir. Gürcü
mahallesinden Bogos veledi Marat‟ın varisi ve eĢi olan Marta, çocuklarının vasisi
amcaları Bedros veledi Bogos‟u bir borç ödeme anlaĢmazlığı sebebi ile dava
etmiĢtir. 3000 kuruĢluk bir meblağı fuzuli yere ödediğini söyleyerek bunu kabul
etmemektedir. Davalı olan Bedros ise durumun öyle olmadığını ve kardeĢi
Bogos‟un 3000 kuruĢluk borcu olduğunu ve alacaklılara bu miktarı ödediğini
Ģahitleri aracılığı ile ispat etmiĢtir.157
Terekelerde sıkça rastlanılan faizsiz borçlanma Ģekli, günlük hayatın akıĢı
içerisinde berbere, bakkala, hamamcıya, kahveciye, hamala vb. zaman ve faiz farkı
belirtilmeden yapılan küçük çaplı borçlanmalardır. Bunlar esnaf ile müĢteri arasında
olabileceği gibi, esnafın kendi içerisinde de olması muhtemeldir.158
Tüccar Ayvaz
nam zimmînin kahveciye, kasaba olan borçları örneğinde olduğu gibi.159
Bu tür
borçlanmalar faizsiz borçlanmalar olarak değerlendirilebilir.
156
KġS 180-52 157
KġS 186- 278-603 158
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
143 159
KġS 191-13-42
61
Faizsiz olarak yapılan borçlanmalarda zaman zaman anlaĢmazlıklarda ortaya
çıkmıĢ ve kadı mahkemesi aracılığı ile bunların da çözüme kavuĢturulması
sağlanmıĢtır. ġerefyan mahallesinden Embos veledet Yovani adlı kadın Nikola nam
zimmîye 1183 kuruĢ borç verdiğini ve bunun ödenmesini talep ederek mahkemeye
müracaat etmiĢtir. Ancak Nikola bu kiĢiden yalnızca 500 kuruĢ aldığını ve geriye
kalan 683 kuruĢun Embos tarafından faiz olarak istendiğini söylemiĢtir. Borç
verilirken faiz Ģartıyla verilmediği için Embos‟un isteği reddedilmiĢ ve Nikola‟nın
500 kuruĢtan baĢka borcu olmadığı üzerine Ġncil ve Hz. Ġsa üzerine yemin etmesi ile
500 kuruĢluk borcun ödenmesine karar verilmiĢtir.160
Bu belge aracılığı ile eğer
baĢlangıçta faizsiz olarak verilmiĢ bir borç varsa sonrasında da faiz talep edilemezdi.
Hatta bu belgenin içinde konuyla alakalı bir fetvada verilerek de duruma kesin bir
açıklık getirilmiĢtir. Ayrıca bu kayıtta olayın ispatının yapılabilmesi için yemine de
baĢvurulduğunu da görmekteyiz. Çünkü Ġslam muhakeme usulünde delillerle davayı
ispat etmek davacıya, yemin ise iddiayı reddedene düĢmektedir.161
Bu genel kural
zimmîler içinde geçerlidir. Davacının iddiasına delil getirememesi halinde, davalının
kendi inancına göre yemin etmesi yeterli olmakta idi.162
Burada da davalı Nikola ,
“ala vechi‟l- meshur yemin-i billahi‟l azim ellezi enzele‟l Ġncil ala rasuluhi Ġsa
aleyhisselam” Ģeklinde yemin etmiĢ ve Embos‟un isteği reddedilmiĢtir.
Borç- alacak iliĢkilerinde görülen bir durum da alacakların tahsili için vekil
tayin edilmesidir. Tavukçu mahallesinden Kalpakcı esnafından Agob veledi Acı
Garabet Ġstanbul‟da ölmüĢ ve varisleride mevcut eĢya ve zimem-i nasda olan
alacağını alabilmek için Abacıoğlu Kirkor‟u vekil tayin etmiĢtir.163
Bunda ölen
kiĢinin malları ve alacaklarının Ġstanbul‟da kalmıĢ olması ve ailesinin belki de
Kayseri‟den Ġstanbul‟a gitmesinin zamanın Ģartlarındaki zorluklardan kaynaklanıyor
olabilir.
Borçların tahsilinde bazen karĢılıklı olarak sulh yoluna gidilmiĢtir. Borç alan
kiĢinin ödeme güçlüğü çekmesi sebebi ile alacaklı paranın bir kısmını tahsil ederek
160
KġS 188-12-36 161
Kemal Çiçek, “Cemaat Mahkemesinde Kadı Mahkemesine Zimmîlerin Yargı Tercihi”, s.37 162
Ali Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, III.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.22 163
KġS 180-40-65
62
geriye kalanı sulh yoluyla borçluya bağıĢlamaktadırlar. Ohannis veledi Toros adlı
zimmî 1235 tarihinde ĠslimpaĢa mahallesinden Kirkor veledi Ohannis‟den 18206
kuruĢ borç almıĢ bunun 6530 kuruĢluk kısmını bu iki yıl içerisinde parça parça
ödemiĢtir. Geriye kalan 11720 kuruĢluk miktar konusunda ise iki taraf karĢılıklı
anlaĢmıĢ 7500 kuruĢ ödeme yapılmasıyla sulh olmuĢlardır.164
Osmanlı genelinde olduğu gibi Kayseri Ģehrinde de aynı toplumun parçaları
olmaları sebebi ile Müslim ve gayrimüslimler arasında her alanda olduğu gibi borç-
alacak konusunda da iliĢkiler bulunmaktadır. 1236 tarihli bir kayıtta Bedros veled
Bogos nam zimmî, Erkilet Karyesi‟nden Culhaoğlu Yusuf Ġbn Mehmet adlı kiĢiye 5
sene önce verdiği 192 kuruĢu almak için mahkemeye baĢvurmuĢtur. Yusuf bin
Mehmet, bu gayrimüslimden 192 kuruĢu borç olarak aldığını ve hala ödemediğini
ikrar eder. 192 kuruĢun Bedros zimmîye ödenmesi için ilam verilir ve dava
sonuçlandırılmıĢ olur.165
Terekelerde borç-alacak iliĢkileri bakımından sıkça rastlanılan bir uygulama
ise, ölenin borçları bıraktığı mirastan fazla olunca, kadının emriyle tereke satılarak
bedeli alacaklılar arasında herkesin alacağı ile mütenasip bir Ģekilde yani orijinal
ifadesiyle “garâmeten” dağıtılmasıdır.166
Kayseri gayrimüslimleri arasında
borçlarını ödeyemeden ölenlere de rastlanılmaktadır.
Tereke kayıtlarında dikkati çeken, borçlar arasında zikredilen ve el-ihracat
olarak kaydedilen Resm-i adi, Kalemiye, Hüddamiye, Çukadariye gibi tereke
dökümünden dolayı ödenmesi gerekli olan vergilerdir. Bunlarda direkt kiĢiler
arasında ki borç-alacak iliĢkisi olmasa da ölenin arkasından devlete ödenmesi
gereken bir borç türüdür.
Kredi veya faiz uygulamasının var olduğu tahmin edilen borç-alacak
iliĢkileri ise çok farklı Ģekillerde uygulanmıĢtır. Ġlki, Halil Ġnalcık‟ın da belirttiği
gibi bazı tereke sahiplerinin mesleği veya herhangi bir gelir kaynağı
164
KġS 190-26-46 165
KġS 190-5-16 166
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
145
63
belirtilmemesine rağmen çok sayıda kiĢiden alacaklı olmalarıdır. Bu durumu
vereceğimiz örneklerde en çarpıcı haliyle görmek mümkün olacaktır. En iyi örnek
40563,1 kuruĢ mal varlığına karĢılık, 85761 kuruĢ borcu bulunan Ġslim PaĢa
mahallesi mütemekkinlerinden NakkaĢoğlu Yakop veled Avarik‟dir.167
Borcunu
ödeyemeden ölen Yakop‟un 38 kiĢi veya kurumun parasını çalıĢtırdığı tahmin
edilmektedir. Özellikle, Meryem Ana Kilisesi‟nin vakıf parası olan 11000 kuruĢu,
Efkere Manastırı‟nın 2500 kuruĢu, Mercan Mahallesi Avarız Vakfı‟nın 220 kuruĢu
ile müslim gayr-ı müslim çeĢitli esnaftan Kuyumcu Karabet‟in 7000 kuruĢu,
Kasapoğlu Serkiz‟in 2200 kuruĢu ve aynı aile fertlerinden Birungözlü Hacı PaĢa
Ağa‟nın 4000 kuruĢu, Birungözlü Hacı ġakir Efendi‟nin 550, Birungözlü El-hac
Mehmed‟in 2200 kuruĢu benzer Ģekilde iĢletilmektedir.
BaĢka bir örnek ise, Talas karyesi zimmî tüccarlarından aynı zamanda tüccar
ve esnafın en zengini olan Gülabi veled Gülbeg‟dir.168
200.000 kuruĢluk mal
varlığının yaklaĢık %76‟sı( 151850 kuruĢu) 81 kiĢiden alacağı karĢılığıdır. Kitre,
yapağı ve penbe ticareti de yaptığı da anlaĢılan Gülabi‟nin Kayseri, Ġzmir, Erzurum,
Gürün, Yozgat, Sivas, Karahisar-ı ġarkî gibi merkezler ile baĢta Talas olmak üzere
çok sayıda köyle ticari veya tefecilik anlamında iliĢkisi vardır. Ġzmir‟e kitre, yapağı
ve penbe gönderen Gülabi‟nin güvendiği veya kendi hesabına çalıĢtırdığı kiĢiler
vasıtasıyla baĢka Ģehirlerdeki borç-alacak iĢlerini takip ettiği de kaynaklara
yansımıĢtır. Erzurum‟da Sava ismindeki zimmî eliyle rum milletine 7000 kuruĢ,
Zübeyir oğluna 14600 kuruĢ vermiĢ, yine Ġzmir‟de Hacı Karabet‟te 33400 kuruĢ,
Markos oğlunda 3000 kuruĢ ve kendi köyü olan Talas‟ta ise 28 kiĢide küçük
miktarlarda alacağı vardır. 169
Benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ġnci, yakut, elmas, zümrüt taĢları
ve altın iĢiyle uğraĢan Kuyumcu Hacı Agob‟un 9089 kuruĢluk mal varlığına karĢılık,
167
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
144; KġS, 196-184/186 168
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”, s.
145; KġS, 208- 60/61. 169
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.145; KġS, 208, s. 60-61
64
17 kiĢiye olan borcu 22036 kuruĢtur.170
Bezzaz Danyel ve ortağı Kirkor‟un 56
kiĢiden 13706,5 kuruĢu alacak olmak üzere toplam mal varlığı 31219 kuruĢ, buna
karĢılık 55 kiĢiye olan borçları 95941 kuruĢtur.171
Attar Bedros‟un 39 kiĢiye 53025 kuruĢ borcu bulunmakta, mal varlığı ise
10605‟dir.172
Yine ĠslimpaĢa mahallesinden Ġstefan veledi Nolet‟in de 18 kiĢiden
793 kuruĢ alacağı vardır.173
TABLO XX
BORÇ-ALACAK ĠLĠġKĠLERĠ
SIRA BORÇLU ALACAKLI MĠKTAR DEFTER NO
1 Pastırmacı Agya Yovani BedaĢ 1050 188-87-227
2 Agob v. Serkiz Karabet 4000 186-210-470
3 Kirkor v. Ovannis Ovannis v. Toros 18206 190-26-46
4 Karabet v. Serkis GümüĢoğlu Serkis 1178 186-142-322
5 Embos v. Yovani Nikola 1183 188-12-36
6 Kiroki v. Yased Yani v. Bogos 200 180-52-
7 Yorki Zimmi Madros 500 186-308-675
8 Kuyumcu
Karabet
Acı….. 600 186-255-552
9 - Karabet v. Mardos 1750 186-250-541
10 Yusuf ibn
Mehmed
Bedos v. Bogos 192 190-5-16
11 Murat v. Yovan Yağcıoğlu Yavan 3500 186-216-482
Sefer Zimmi 3800
12 18 kiĢiden Ġstefan v. Nolet 6612 793
170
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.145; KŞS, 210, s.132. 171
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.145; KŞS, 204, s.70-71 172
Ö. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafı‟nın Borç-Alacak ĠliĢkileri”,
s.148, Bkz. Tablo I 173
KġS 191-111-229
65
13 Toros v. Emirhan 3000 188-50-137
14 Yorgi nam Zimmi Gücüklü AĢiretinden
3 Müslim
890 191-26-64
15 Acı Arzıman Vasil bint Gözme 1000 196-101-192
16 Hacı Bodos Abraham v. Yordam 3000 210-97-253
Abraham Abraham v. Yordam 12112 210-97-253
E. MÜLK ALIM – SATIMI
Mülk edinme, kiĢinin birikimlerini tasarruf etmesinin değiĢmez yollarından
biridir. S. Faroqhi‟nin de vurguladığı gibi “baĢka toplumlarda olduğu gibi Osmanlı
toplumunda da gayrimenkul sahipliği iĢ hayatında yaĢanabilecek kayıplara karĢı bir
emniyet unsuru oluĢturmaktadır.”174
Osmanlı Devletinde yaygın durumda olan Hanefi ve ġafi mezheplerine göre
hukuki açıdan satıĢla ilgili sözleĢmelerin yazıyla belgelenmesi gibi bir sorumluluk
bulunmuyordu. Buna rağmen incelenen kadı sicilleri arasında birçok mülk alım-
satımı belgesine rastlamakta mümkündür. ġer‟iyye sicillerinde alım-satım kayıtların
yer almasının en önemli sebebi, toplum yaĢamında ortaya çıkabilecek
anlaĢmazlıkları önlemektir. Satıcı ve alıcı hem ilerde yaĢanabilecek sorunlara mahal
vermemek hem de satıĢ anlaĢmasına toplum önünde geçerlilik kazandırmak için bu
sözleĢmelerini mahkemeler aracılığı ile kayıt altına aldırmıĢlardır.175
Osmanlı genelinde olduğu gibi Kayseri Ģehrinde de alım-satım ilgili
anlaĢmalar kadı sicillerinde yer almıĢtır. Bu konuda Müslim ve gayrimüslimler
arasında herhangi bir fark da bulunmamaktadır. Dolayısıyla mülk satıĢıyla ilgili
174 Miraç Tosun, “ġeriye Sicillerine Göre Trabzon‟da Satılan Mülklerin Fiyatları ve Özellikleri
(1735-1741)”, Karadeniz Tarihi Sempozyumu (25-26 Mayıs 2005), I, Trabzon 2007, s.245
175 M.S Erkek, “ġer‟iyye Sicillerine Göre 18. yy‟ın Ġlk Yarısında Mardin‟de Hukukun UygulanıĢı”, I.
Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu (26-28 Mayıs 2006), Mardin 2007, s.756
66
kayıtların veya bu konu ile ilgili yaĢanan anlaĢmazlıklarını gayrimüslim Osmanlı
vatandaĢları da Ģer‟i mahkemelere getirmiĢlerdir. Böylece kadı mahkemesi yoluyla
yapmıĢ oldukları satıĢa ve alıma aleniyet kazandırmıĢlar ve kendi haklarının
muhafazasını sağlamıĢlardır.
1800–1850 yıları arasında Kayseri Ģehrinde yapılan her türden
gayrimenkulün satıĢ iĢlemi sicillere yansımıĢtır. Sicillere kaydedilen mülk satıĢ
belgelerinde satılan mülk hakkında da birçok bilgiler bulunmaktadır. Bu kayıtlar
aracılığı ile mülklerin ve arazilerin nerede bulunduğu, fiyatları etkileyen faktörler,
Ģehir halkının sosyal ve ekonomik durumları ile yaĢanılan evlerin mimari özellikleri
hakkında bilgilere ulaĢılmaktadır.176
XIX. yüzyıl Kayseri‟sinde gayrimüslimlerin mülklerine ait incelenen
defterlerde 40 adet belge tespit edilmiĢtir. Bu kayıtlardan 17 tanesi ev satıĢı, 7 tanesi
bağ ve 1 tanesi tarla, 1 tanesi de dükkân satıĢına aittir. Bunların dıĢında malın zabtı
veya miras paylaĢımı gibi dava kayıtları içerisinde de mülklerle alakalı bilgilere
rastlanılmaktadır. Bu türden kayıtların sayısı ise 14‟dür.
TABLO XXI
SATIġI YAPILAN MÜLK TÜRLERĠ
Sıra Satılan Mülk
Türü
Adet %
1 Ev 17 65
2 Bağ 7 27
3 Tarla 1 4
4 Dükkân 1 4
Toplam 26 100
176
Hüseyin MuĢmal, “1640-1650 Yılları Arasında Konya‟da Sosyal ve Ekonomik Hayata Dair Bazı
Tespitler”, Türkiyat AraĢtırmaları Dergisi, s.225
67
Ġncelenen dönemde Kayseri de 17 tane ev satıĢ iĢlemi sicillere
kaydedilmiĢtir. Bu belgelerden, satıcı ve alıcıların isimleri, ikamet ettikleri yerler,
mülkteki satıĢa konu olan hisse miktarı gibi bazı bilgilere ulaĢılmaktadır. Ayrıca
satıĢa konu olan evin bulunduğu yer komĢuları, evin müĢtemilatı, satıĢ bedeli ve bu
bedelin günün Ģartlarına uygun olup olmadığı, ödeme Ģekli konularında da yeterli
bilgi bulunmaktadır. Ev satıĢ iĢlemleri kayıt altına alınırken belli bir düzene göre
yazımı yapılırdı yukarıda belirttiğimiz bilgilerde bu belge düzeni vasıtasıyla
öğrenilebilmektedir.
Ev satıĢı ile ilgili 1235 Tarihli Kayseri Ģer‟iye sicilindeki bir kaydın tam
metnini vererek çıkarılabilecek bilgileri ve bunların nasıl bir düzende yazıldığını
görmemiz daha kolay olacaktır.
Medine-i Kayseriyede Karabet Mahallesi mütemekkinlerinden PapuĢçu
Sarıoğlu demekle Ģehir Bedros veledi Toros nam zımmi mecliste Tahtaburunoğlu
Mığdısı Mıgırdıç mahzarında ikrâr-ı tamm ve takrîr-i kelâm edüb mutasarrıf
olduğum mahalle-i mezburda bir tarafı Ġmameci Mıgırdıç,bir tarafı Yumurtacıoğlu
Karabet ve Kula‟nın oğlu Barsıh ve tarîk-i âmm ile mahdûd bir sofa tahtı zir-i zemin
ve bir tabhâne tahtı zir-i zemin ve bir haram odası ve bir yer odası üzerinde köĢk ve
önünde sallık ve def „a köĢk ve tahtında bir oda ve sallığın tahtında bir sagîr oda ve
bir ahûr ve derununda yine ahûr sekisi ve yanında aĢhâne ve sokak tahtında bir kenif
ve fevkâni kapusu ve havlu-yu müĢtemil ve sokak kapusu ardında dam yolu dahi
dahil olarak nedaili dahil ile iĢ bu talîb ve râgıb olan Mıgdısı Ohannisin oğlu
Mıgırdıç nam zımmiye tarafından ikâb ve kabulü hâvî ve Ģûrut-ı müfsideden ârî ve
takrîr-i gabni fahiĢden beru olarak hüsnü rızâ ve tıb-ı hatırım ile iĢ bu Mıgırdıç
zımmiye 5000 guruĢ ile bir kabza fuluse bey‟-i bât-ı sahîh Ģer‟i ile bey‟ ve teslim
eyleyüb ol dahi iĢtirâ eyledikten sonra semeni olan meblağ-ı mezkûru mesfur
Mıgırdıç yedinden bi‟t- tamam ahz eyledüm fi mâ bâd menzil-i mahdud mezkurda
benim asla alakam ve medhalim kalmayub mesfur Mıgırdıç‟ın mülkü müĢterâsı ve
hakk-ı sarfı olmuĢtur. Keyfe mâ yeĢâ ve yehtâr mutasarruf olsun didikde mukurrı
68
mesfur dahi vicahen bi‟t-tahkik ve Ģifahen tasdik etmekle mâ vâka bi‟t-taleb ketb
olundu.Fi‟l yevmi‟l-aher cemaziy‟el-evveli sene hamsi ve selâsîn ve mieteyn ve
elf.177
Kayseri Ģer‟iyye sicillerinden tespit edilen ev alım-satımı kayıtlarına göre ev
satan kiĢilerin tamamı gayrimüslimdir. Alıcıların ise 9„u gayrimüslim 2‟si
müslümandır. Bu bilgiler ıĢığında mülk satıĢında dinin bir etkisinin olmadığı
anlaĢılmaktadır. Çünkü hem gayrimüslimler hem de Müslümanlar bir birleriyle çok
rahat alım-satım yapabilmiĢlerdir. R. Jennings 17 yy. Kayseri‟sinde 1765 mülk ve
arazi satıĢı ile ilgili yaptığı değerlendirmenin sonuçlarına göre bu satıĢlardan 308‟i
(%17) farklı dine mensup tarafların kendi aralarında yaptıkları alım-satımlardır.178
Bu da demektir ki komĢu evlerin sahipleri aynı kalırken satıĢı yapılan binalara sahip
olan kiĢiler farklı dinlere mensup olabiliyorlardı. Bu durum Müslim ve
gayrimüslimlerin birbirlerini benimsediklerinin ve yakın komĢuluk iliĢkileri
içerisinde yer aldıklarının en güzel örneğidir.179
Ġncelenen dönemde satıĢı yapılan
evlerin yerleri tarif edilirken komĢulardan bahsedilmektedir. Genel olarak
komĢulara bakıldığında gayrimüslime ait bir evin etrafında yer alan evlerde yine
gayrimüslimlerin oturdukları görülmektedir.
SatıĢı yapılan evlerin tamamının hangi mahalle veya karyede yer aldığını
belgelerden öğrenmemiz mümkündür. Enderlik Karyesi, ĠslimpaĢa, ve Karabet
mahallelerinde iki ev, Saltan, Sayacı ve Rumyan mahalelerinden ise birer tane evin
satıĢı yapılmıĢtır. Evlerin alımını yapan kiĢilerde genellikle aynı mahalleden
kiĢilerdir.
Ev satın alanlar ya kendileri bu evlerde oturmak için ya da kira geliri elde
etmek için bu evleri satın alabilirler. Ancak bu konuda kesin bir kanaat belirtmekte
doğru değildir. Evlerini satan kiĢiler hakkında ise belgelerde bazı ipuçları yer
almaktadır. Örneğin bir kısmı miras olarak kendilerine intikal eden hissesini, ya
oturduğu bir evi olduğu için ya da söz konusu malın bakım ve onarım maliyetinin
177
KġS 191-62-135 178
R. Jennings; “Zimmîs in Ottoman Judicial Records”, Otoman Socıal Hıstory, s.367 179
Suraiya Faroqhi, “Kentlerde Toplumsal YaĢam”, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi (1600-1914), II, Ġstanbul 2004, s.704
69
çok tutması ve mirasçıların da buna gücü yetmediğinden satmaktadır. Ayrıca
mülkün baĢka hissedarlarının olması ve ortaklaĢa kullanım imkânının zorluğundan
dolayı da evin satıĢı da söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durumda alıcılar
genellikle aile içinden olmaktadır.
Miras taksiminde kız ve erkek evlat baba malının mirasçısıdır. Ancak
genellikle kadınlar ekili-dikili araziler ve evlerdeki paylarını erkek kardeĢlerine
uygun bir fiyatla satarlardı.180
Bu satıĢların hemen hepsi çok cüzi miktarlar
üzerinden olmaktadır. Hatta bazı kayıtlarda geçen “hibe yoluyla tabirinden bunların
bir satıĢ iĢlemi değil de, bir nevi kendi payına düĢen hakkın devri diyebiliriz.
Gayrimüslim Osmanlı vatandaĢları arasında Kayseri‟de yaĢanan bu durum
Anadolu‟da halen dahi görülebilen miras dağılımındaki kız-erkek eĢitsizliğinden
kaynaklanıyor olabilir. Çünkü baba ocağı genelde erkek evlada ait olarak
görülmekte ve kızlara ya hiç pay verilmemekte ya da payına düĢen miktar para
karĢılığı olarak yeniden erkek evlada geçmektedir. Böyle bir durumun
gayrimüslimlerde de yaĢanması Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında sosyo-
kültürel bir etkileĢimin olduğunun göstergesidir.
Kayseri‟de tespit ettiğimiz ev satıĢlarına bakıldığında fiyatların 10.000 ile
106 kuruĢ arasında olduğu görülmektedir. Kayseri‟de en yüksek fiyatlı ev satıĢı
ĠslimpaĢa Mahallesi‟nde Sava adlı zimmî tarafından, Yorki oğlu Mihail‟e 10.000
kuruĢa satılan evdir. En düĢük fiyatlı ev ise 106 kuruĢluk değeri ile Zencidere
Karyesi‟nde Konstantin zimmîye satılan evdir. Mülk satıĢları dıĢında, tereke
kayıtları aracılığı ile de Kayseri‟de ki ev fiyatları hakkında bilgi sahibi
olabilmekteyiz. Terekelerde tespit edilen en değerli ev Tavukçu Mahallesi‟nde
bulunan ve Talaslı Toros veled Emirhan‟a ait 15.000 kuruĢluk evdir.181
ĠslimpaĢa
Mahallesi sakinlerinden maktulen ölen Ġstefan veled Nolet‟in sahip olduğu evin
değeri ise 12.000 kuruĢtur.182
Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları evler genel
180
Jennings, “Women in Early 17 th Century Ottoman Judicial Recdords-The Sharia Court of
Anatolian Kayseri”, JESHO, XVIII, 1. Bölüm, s.55; Abdulkadir Yuvalı, “Kayseri‟de XVII. Yüzyıl
Sonlarında Kadın‟ın Sosyal Statüsü”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-
12Nisan 1996), Kayseri 1996, s.373 181
KġS 188- 50-137 182
KġS 191-111-229
70
olarak değeri yüksek olan evlerdir. Bu evler Kayseri‟nin en gözde mahalle ve
karyelerinde yer almaktadır. Ġslam hukuku hükümlerine göre gayrimüslimlerin
oturabilecekleri evlere bazı kısıtlamalar getirildiği düĢünülse de bunun uygulama da
böyle olmadığı anlaĢılmaktadır. Gerek incelediğimiz dönemde gerekse de
sonrasında gayrimüslimler çok katlı, geniĢ, gösteriĢli ve paralelinde fiyat olarak da
pahalı evlere sahip olabilmiĢler ve bu evlerin alım ve satımını da kolaylıkla
yapabilmiĢlerdir.
TABLO XXII
EV SATIġLARI
SIRA YER SATICI ALICI FĠYATI DEFTER
1 Enderlik Yakuf Abraham zimmî 200 181/278/574
2 Enderlik Usine nasraniye Yakuf 600 181/279/575
3 ĠslimpaĢa Sava Yorki 10.000 188/79/207
4 Saltan Asvador Kigork Zimmî 2.200 181/292/603
5 Rumyan (?) nasraniye El-hac Ahmed 530 181/289/594
6 Zencidere (?) v. Yorki Konstantin 106 181/271/557
7 Karabet Bedros v. Toros Mıgırdıç Zimmî 5.000 191/62/135
8
ĠslimpaĢa
Despine, Sianon,
Katarina, Emun
Sava
300
188/76/198 Kumru 1.500
9 Sayacı Karabet ve kardeĢi
Agob
Mıgırdıç v.
Mıgdısı Ohannis
8.500 186/352/779
10 Karabet Serkiz v. Karabet Ali Ağa 420 176/39/86
11 Ürgüp
Kasabası
Matman v. Nikola Todor 1.116 192/82-83/1
12 Kerim
Karye
Abraham v.
Nursiz
Barsık v. Hator 1000 180/53/1
13 Enderlik Badi v. Ġsak Bodos v. Umur 510 190/5/15
71
14 Emirsultan Menna vt. Bedros Oğulları Serkiz
ve Kirkor
2500 192/47/1
15 Caferbey Kirkor Ohannis Sakaf 600 178/70/124
16 Salman Pastırmacı Kirkor Ġbrimli vt.
Kirkor
600 189-14-31
17 Oduncu Karabet v. Serkis Mağna 1000 186-142-323
Trabzon, Sivas, Tarsus gibi Osmanlı Ģehirleri ile Kayseri‟de ki ev fiyatlarını
karĢılaĢtırdığımızda, Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları evlerin fiyatlarının
yüksekliği dikkat çekmektedir. Bu durum Kayseri gayrimüslimlerinin tüccarlık ve
esnaflıkta maharetli olmasından ve gelirlerinin yüksekliğinden kaynaklanıyor
olabilir. Çünkü sahip olunan mülk türü ve değeri, ekonomik gelir seviyesinin en
bariz yansımasıdır.
Ev fiyatlarının belirlenmesinde Ģüphesiz en etkili olan unsurlar evin sahip
olduğu özellikler ve bulunduğu mahalle ve mahalledeki konumudur. Alım ve satımı
yapılan evlerin durumu kayıtlarda zaman zaman genel hatları ile bazen de ayrıntılı
olarak geçmektedir. Bu bilgilerden hareketle gayrimüslimlere ait satıĢı yapılan evler
genellikle asli mekânları geniĢ ve yanında müĢtemilatları da bulunan iĢlevsel
evlerdir. Ayrıca sahip olunan evin oda sayısı, bahçesinin, ahırının bulunması, evin
tek katlı veya iki katlı olması gibi unsurlarda satıĢ fiyatı üzerinde etkili olan unsurlar
arasındadır.
Kayseri‟de ev satıĢları sırasında fiyatların müzayede yoluyla belirlendiği
durumlara da rastlanılmaktadır. 1805 tarihli bir kayıtta bu duruma örnek teĢkil
edecek türden bir kayıt tespit ettik. Buna göre; Kayseri‟ye bağlı Kerim Karye‟sinden
Elibüyük Barsık veledi Hator adlı zimmî vasiliğini yapmakta olduğu Abraham
veledi Nursızın aynı karyede bulunan evini nafaka ve kisveye muhtaç olmasından
dolayı satıĢa çıkarmıĢtır. 900 kuruĢ değer biçilmiĢ ancak bu miktarın üzerinde bir
para veren de çıkmamıĢtır. Bunun üzerine Barsık veledi Hator 30 kuruĢ daha fazla
vererek 930 kuruĢa kendisi için satın almıĢtır. Bu alımı da mahkeme de Ģahitler
72
aracılığı ile kaydettirmek istemiĢtir.183
Bu örnekten hareketle, ihtiyaçların
karĢılanabilmesi amacı ile de mülk satıldığını söyleyebiliriz.
Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları mülk türlerinden biri de bağ ve
bahçelerdir. ġehirde bağcılık kültürünün geliĢmiĢliği ister Müslüman ister
gayrimüslim olsun Kayserililerin bağ sahibi olmasını da beraberinde getirmiĢtir.
1233 yılında Talas karyesi‟nde bağ zabtıyla ilgili bir davada Sarrafoğlu
Maksud zimmînin, Talas‟da Türkmenler mevkiinde bir tarafı Yasefoğulları ve
Dökmeci Belayan mülkleri ve bir tarafıda yol ile çevrili bulunan bir kıta‟ bağının
zabt edildiği iddiası ile mirasçıları davacı olmuĢtur. Zabt ettikleri iddia edilen
Ovannis ve Artin‟in vekilleri, halik mesfurun bağı oğlu Uğurlu‟ya sattığını onun da
8 sene önce 1850 guruĢa müvekkillerine sattığını ve zabt olayı olmadığını
bildirmektedir. Bu durumun tespiti için Ģahitlere baĢvurulmuĢ ve onlarında
Ģahadetleri ile bağın zabt edilmediğine ve mirasçıların müdahalesinin
engellenmesine karar verilmiĢtir.184
Kayseri Tos Mahallesi‟nden Arif adlı Müslim, Merkep meydanında bulunan
ve tahminen 10 keyl tohum alan bir kıta tarlasının yarısını, bağ yapılması için
Kelekoğlu Avadın‟a 250 kuruĢa satmıĢtır.185
Tarlanın sınırları Ģu Ģekilde
verilmektedir; “ bir tarafı mesfur Arif mülkü, bir tarafı Kara Mehmet ve bir tarafı
Agob ve bir tarafı tarik-i amm ile mahdud.” Bu belge aracılığı ile Müslim ve
gayrimüslimler arasında alım-satımın yapıldığı ve Müslim ve gayrimüslimlerin tarla
ve bağlarda da komĢu olduklarını görmekteyiz.
Kayseri‟de Müslim ve gayrimüslimler arasında her türlü mülkü alıp
satmalarında, kullanmalarında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Sahip olunan
mülklerle ilgili gayrimüslimlerin gerek kendi aralarındaki gerekse Müslümanlarla
olan sorunları da yine Ģer‟iyye mahkemelerinde çözüme kavuĢturulmuĢtur ve hiçbir
Ģekilde mağdur edilmemiĢlerdir.
183
KġS 180-53 184
KġS 188-85-222 185
KġS 188-118-296
73
III. BÖLÜM: SOSYAL HAYAT
A. EVLER
Toplumun en küçük yapı birimi olan ailenin içinde yaĢadığı bir kültür ünitesi
evdir.186
Evlere içinde yaĢayan ailenin dünya görüĢünü, yaĢam tarzını, ekonomik
konumunu, bulunduğu bölgenin fiziki özelliklerini ve iklim durumunu
yansıtmaktadır.187
Bu yönüyle ev, insanın sadece basit bir ihtiyacını karĢılayan unsur
değildir. Dolayısıyla ev, insanın basit bir ihtiyacını karĢılayan mimari bir yapıdan
öte toplumsal bir mekândır.188
Ev, belgelerde “menzil”, “konak”, “oda”, “beyt” ve “hane” tabirleri ile
geçmektedir. Ancak bu tabirlerden evlerin büyük, küçük oluĢlarını ya da içerisinde
barındırdığı unsurları anlamamız mümkün değildir. Kayseri Ģer‟iyye sicillerinde
tespit ettiğimiz gayrimüslimlere ait evler, tüm belgelerde menzil olarak
kaydedilmiĢtir. Evler hakkında ki bilgilere terekelerdeki kiĢilerin mal varlığı
içerisinden ya da mülk alım-satımı ile alakalı kayıtlardan ulaĢılmaktadır.
Terekelerde bahsi geçen evlerin hiçbir özelliği belirtilmemiĢ, yalnızca değeri
verilerek hangi mahallede yer aldığı yazılmıĢtır. Gayrimüslim evlerinin Ģekli, asli
mekânların ve müĢtemilatların neler olduğu bilgisine tereke kayıtlarından
ulaĢmamız mümkün değildir. Ancak ev satıĢıyla alakalı kayıtlar vasıtası ile oldukça
ayrıntılı bilgiler edinilebilmektedir. Buna göre evlerin etrafında bulunan komĢuların
kimler olduğu, evlerin kaç katlı oldukları, mevcut oda sayıları, ahır, mutfak, avlu,
kiler, sofa, samanlık, kenif, çeĢme, kuyu gibi eve ait unsurların ne Ģekilde
bulundukları hakkında tatmin edici bilgilere ulaĢılmaktadır.
Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları evlerin mimari özellikleri
konusunda sicillerde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Ġslam Hukukunun
gereği olarak Osmanlı Devleti‟nde gayrimüslimlerin evlerinin yükseklikleri, renkleri
186
Ġbrahim Bakır, “Ailenin YaĢama Mekânı Ev”, Türk Aile Ansiklopedisi, II, Ankara 1991, s.462 187
H. Erten, Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.155, Sümeyra Çelik, Sosyo-
Ekonomik Açıdan Osmanlı Kadını, Cumhuriyet Üni. Sosyal Bilimler Enst., YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2005, s.30 188
Ruhi Özcan , “Kayseri‟nin 13 Numaralı Kadı Siciline Göre Evler”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri ( 06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.349
74
gibi konularda zaman zaman fetvalar yayınlanarak gayrimüslimleri kısıtlayıcı bazı
kurallar konmuĢtur. Ancak diğer birçok konuda olduğu gibi gayrimüslimlerin sahip
oldukları mülklerde de bu kısıtlamalara hem Kayseri‟de hem de Osmanlı genelinde
pek fazla uyulmamıĢtır. Müslim ve gayrimüslimlerin birbirlerinden ev alıp satmaları
da bu durumun en güzel ispatıdır. Eğer iki tarafın oturdukları evler arasında büyük
farklar olsa idi böyle bir alıĢ-veriĢ içerisine girmezlerdi. Tüm bilgilere dayanarak
Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları evlerinin de klasik Osmanlı ev yapısıyla
hemen hemen aynı olduğunu söyleyebiliriz.
Evlerin genel özellikleri, büyük bir kapı ile dar sokağa açılması, bahçe içinde
bulunması, bir veya iki katlı inĢa edilmiĢ olmasıdır; zemin katları ahır, depo, kiler
olarak kullanılırken, iki katlı evlerde esas yaĢanılan mekân üst katlarda olmaktadır.
Burada da sofa, sofaya açılan odalar, mutfak bulunmaktadır. Sofa, evlerde odalara
geçit veren ve aynı zamanda ailenin tüm fertlerinin topluca oturduğu bir
mekândır.189
Kayseri‟de evlerin temel unsurunu oluĢturan diğer bir bölümde
tabhanelerdir. Tespit ettiğimiz gayrimüslim Kayserililere ait evlerin birçoğunda
tabhane bulunmaktadır. Tabhane, ocak veya soba ile ısıtılan kıĢlık mekân, kıĢ evi
olarak tarif edilmektedir.190
Garabet Mahallesinden Serkiz oglu Garabet veledi
Arakil‟in Es-Seyyid El-hac Ali Ağa‟ya sattığı bir bab mülkte191
, Tolman
Mahallesinden Haçer adlı zimmînin Oduncu Mahallesinde bulunan evinde192
ve
Caferbey Mahallesinden Kirkor veledi Ohannes‟in evinde193
birer tabhane
bulunmaktadır.
189
Suraiya Faroqhi, “ġehir Evinin Fiziki ġekli”, Sosyo- Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi,
III, Çev. Ġbrahim Kalın, Ankara 1992, s.1152; Tuğba Yalçın, Sivas’ın Ġki Yılı (1821-1822 Yılları 12
Numaralı ġer’iyye Sicil Defterine Göre), Cumhuriyet Üni. Sosyal Bilimler Enst. ,YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2002, 190
S. Faroqhi, “ġehir Evinin Fiziki ġekli”, s.1152 191
KġS 176 -39-86 192
KġS 188 -12-37 193
KġS 178 -70-124
75
17. yüzyıl Kayseri‟si hakkında S. Faroqhi‟nin vermiĢ olduğu bilgiler ıĢığında
1600 yılında Kayseri‟de evlerin %75,8‟inde, 1690‟da ise %86,2‟sinde tabhane
bulunduğunu görmekteyiz.194
ġer‟iyye çeĢitli belgelerde varlığı ifade edilen ancak büyüklüğü belli
olmayan avlu ve bahçe, ailelerin yoğun olarak kullandıkları diğer mekânlardır. Bu
avluların bazılarını içinde su kaynağı olarak çeĢme veya kuyu bulunmaktadır. Eğer
evin sahibi arazi geniĢ ise bir kısmını bahçe olarak düzenlemekte ve buraya ağaçlar
dikmekte idi.195
Bu ağaçlarda belgelerde eĢcar-ı müsmire ve eĢcar-ı gayri müsmire
(meyveli-meyvesiz) olarak yer almaktadır.
Osmanlı evlerinde ayrıca ahır, samanlık, ambar, gibi elemanlar avlunun bir
uzantısı ve ayrılmaz bir parçası olarak yer almaktadır. Bulunduğu konuma göre
avlu ve bahçenin değiĢik yerlerine bina edilen evler ya tek katlı ya da fevkani ve
tahtani olmak üzere iki katlı yapılmaktadır.
19.yüzyılın ilk yarısına ait Ģer‟iyye sicillerine göre yaptığımız incelemelerde
de iki katlı olan evlere de rastlamakla beraber Gayrimüslim Kayserililerin evlerinin
fazla odası olmayan küçük evler olduğunu gördük. Evler genellikle Ģöyle tasvir
edilmiĢtir, “bir sofa ve bir sayegah ve bir ahur ve havluyu müĢtemil bir bab menzil”
olarak kayıtlarda yer almıĢtır. 196
Az odalı, küçük evlere sahip olunması odaların çok yönlü kullanıma açık
olduğunu göstermektedir. Bu sebeple odalar, yemek piĢen, yemek yenilen, oturulan,
akĢamları da yatakların serilmesi ile yatak odası olarak kullanılan çok yönlü
mekânlardır.197
Kayseri‟de bir oda, bir sofa ve avludan oluĢan küçük evler çoğunlukta
olmakla beraber bazı evlerinde oldukça geniĢ ve içerisinde birçok asli mekân ve
müĢtemilatı barındırdığın da söyleyebiliriz. Sayacı Mahallesinden KarakaĢoğlu
194
S. Faroqhi, “ġehir Evinin Fiziki ġekli”, s. 1158, Bkz. Tablo 1 195
S. Faroqhi, “ġehir Evinin Fiziki ġekli”, s.1152; R. Özcan, “Kayseri‟nin 13 Numaralı Kadı Siciline
Göre Evler”, s.357 196
KġS 188 -71-186 197
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.157
76
Garebet ve kardeĢi Agob‟a ait olan evin özellikleri Ģöyledir; “ bir sofa taht-ı zir-i
zemin ve bir tabhane taht-ı zir-i zemin ve bir harem odası taht-ı zir-i zemin ve bir
köĢk taht-ı zir-i zemin ve harasında bir bahçe ve bir aĢhanetaht-ı zir-i zemin ve bir at
ahuru ve bir kıĢ odası tahtı samanlık ve taĢrada bir köĢk ve piĢgahında sallık ve iki
biri ma ve iki kenif ve havluyu müĢtemil bir bab menzil.” 198
GRAFĠK II
EVĠN BÖLÜMLERĠ
Oda; 17
Sofa; 10
Tabhane; 15Ahur; 9
Örtme; 8
Aşhane; 6
Havlu; 10
Kenif; 5
Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları evlerle ilgili olarak 19. yüzyıla
ait vergi kayıtlarında en yüksek değere sahip evler gayrimüslimlere, özellikle de
Ermenilere aittir. Fiyatları 20.000 kuruĢun üzerinde olan yaklaĢık 160 adet evin
%87‟sinin mülkiyeti Ermenilerin tasarrufundadır. Fiyatı 85.400 kuruĢ olan ev dahi
bulunmaktadır. Değeri bu derece yüksek olan evlerin özellikleri düĢünüldüğünde
evlerin oldukça geniĢ, gösteriĢli yapılar olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Zengin
gayrimüslimlere ait bir nevi konak diyebileceğimiz bu evler Oduncu, Sayacı,
198
KġS 186-352-779
77
Tavukçu, Mermerli, Sınıkçı, ĠslimpaĢa gibi gayrimüslim nüfusun fazlaca bulunduğu
mahallelerde yoğunlaĢmıĢ Ģekildedir.
Sonuç olarak Kayseri gayrimüslimlerinin meskenler konusunda herhangi bir
kısıtlamaya maruz kalmadan rahat bir Ģekilde ev sahibi olduklarını görmekteyiz.
Evlerin mimari özellikleri, içerisinde barındırdığı mekânlar açısından da herhangi
bir farklılık bulunmadan Osmanlı klasik ev yapısını aynen kullanmıĢlardır.
B. EV EġYALARI
Evler ve ev eĢyaları, ailelerin kültürel yaĢam tarzını ve toplumdaki statülerini
yansıtan önemli unsurlardandır.199
EĢyaların çeĢitliliği ve sayısı, kiĢinin veya
ailenin, sosyal, ekonomik ve kültürel durumunu yansıttığı kadar hayat tarzını da
ortaya koyar. Kayseri gayrimüslimlerinin sahip oldukları ev eĢyaları hakkında
bilgilere, siciller arasında günlük hayatın aynası olarak nitelendirilebilecek olan
tereke kayıtlarından ulaĢılmaktadır.200
Elimizde bulunan 28 adet tereke kaydından
anlaĢılacağı üzere Kayseri‟de ki gayrimüslimlerin zengin olduklarını söyleyebiliriz.
Tereke kayıtları aracılığı ile gayrimüslimlerin evlerinde bulunan eĢyaların fiyatlarını
da öğrenebilmekteyiz.
Ev eĢyaları, belgelerde durumlarına göre köhne (eski), müsta‟mel veya cedid
( yeni) olarak nitelendirilmektedir.
Gayrimüslimlere ait ev eĢyaları, kullanımdaki özelliklerine göre, sergi ve
döĢemeler, yatak takımları, mutfak takımları, yiyecek malzemeleri, keyif ve koku
verici aletler, temizlik aletleri, aydınlatma aletleri, silahlar Ģeklinde bir tasnife tabi
tutulabilir.201
199
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.161 200
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, Sosyo-Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, II, Ankara 1992, s.706 201
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, s.707
78
Günün büyük bir bölümünün içerisinde geçirildiği, ailenin bir arada
bulunduğu oturma odasında çoğunlukla yere serilen ve oturma rahatlığı sağlayan
eĢyalar ve süs olarak kullanılan eĢyalar bulunmaktadır. Sergi amacıyla kullanılan
eĢyaların baĢında halı, kilim, cecim, çul, keçe, seccade ve hasır gelmektedir. Yine
sergi ve döĢeme olarak nitelendirilebilecek diğer ev eĢyaları da minder, yastık ve
makat takımlarıdır. Oturulmak için yere konan minderler ve yaslanmak üzere
kullanılan yastıklar, günümüz koltuk ve sandalyesinin görevini yerine
getirmektedir.202
Tereke kayıtlarına bakıldığında Kayseri gayrimüslimlerinin kullanmıĢ
oldukları ev eĢyaları arasında ağırlıklı olarak halı, kilim, minder, yastık dibi eĢyalar
bulunmaktadır. Bu eĢyalar terekelerde sahip oldukları özelliklere göre farklı
Ģekillerde kaydedilmiĢtir. Tüm eĢyalarda olduğu üzere öncelikle eski- yeni ve
büyük-küçük olma durumları yazılmakta daha sonra ise eĢyaların kumaĢ türlerine
göre, çuka, dimi, çit, Ģilte gibi tabirler kullanılmaktadır. Yine bu eĢyalar ev
içerisinde kullanıldıkları yerlere göre de değiĢik isimler almaktadırlar. Yan minderi,
yan kilim, orta kilim, köĢe minderi gibi adlandırmalar terekelerde yer alan bazı
örneklerdir.
Osmanlı Devleti‟nde ki Müslümanların tereke dökümleri içerisinde sıkça
bulunan seccadeler, hem ibadet amaçlı hemde bunun yanında sergi olarak ta evlerde
kullanılmaktadır. Bu durum Ġslamiyet‟in benimsenmesi ve namaz kültürü
paralellinde son derece normaldir. Bunun yanında Kayseri‟de ve Trabzon, Tarsus,
Sivas gibi diğer Osmanlı Ģehirlerinde gayrimüslim Osmanlı tebaasının eĢyaları
arasında da seccadelere rastlanmaktadır. Bu durum iki Ģekilde yorumlanabilir.
Birincisi, Müslimlerle iyi komĢuluk iliĢkileri içerisinde olan gayrimüslimlerin,
evlerine gelebilecek Müslüman komĢuları için seccade bulundurmaları olabilir. Ya
da sadece sergi amacıyla evlerinde seccade kullanmalarıdır diyebiliriz.
202
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, s.707-709; Galip Eken, “XVIII. Yüzyıl Ortalarında Antep‟te Aile”, Selçuk Üni.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Konya, s. 479
79
Ev eĢyaları arasında, yatak takımlarının da önemli bir yeri vardır. Bu eĢyalar
arasında yatak-döĢek, yorgan, yastık ve çarĢaf sayılabilir. Geleneksel Osmanlı
evinde yer alan bu eĢyalar her evin zaruri ve temel ihtiyaçlarıdır.203
Tabiî ki Kayseri
gayrimüslimleri içinde bu durum geçerlidir. Geceleri serilip kullanılan ve gündüzleri
de toplanarak yüklüklere kaldırılan yatak takımları terekelerde bez, kutnu, çit, dimi,
mitil, Ģilte, ceyyit olarak özelliklerine göre adlandırılmaktadır.
Osmanlı döneminde matbah olarak anılan mutfaklarda kullanılan eĢyalar ise
yapılıĢ ve kullanımındaki özelliklere göre çeĢitlilik göstermektedir. Mutfak eĢyaları
genellikle bakır, pirinç, demir, porselen, cam ve taĢ malzemelerden meydana
gelmekte idi. Mutfak eĢyaları terekelerde fazla yer tutmamaları için genelde tek tek
belirtilmeden evani-i nühhas olarak kaydedilmektedir.204
Ama zaman zaman bazı
terekelerde kazan, sini, leğen, güğüm, bıçak, kaĢık, sahan, demir sofra altı, mangal,
havan, yayık değirmeni, yağ kutusu, kara küp gibi mutfak eĢyalarının ayrıca
yazıldığını da görmekteyiz.
Ev eĢyaları içinde yer alan diğer bazı malzemeler ise leğen, hamam
peĢtamalı, havlu, sabun, peĢkir gibi temizlik aletleri, mum, Ģamdan fener, yağdanlık
gibi aydınlatma aletleri ile kahve kültüründen kaynaklanan cezve ve kahve
fincanlarıdır.
203
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, s. 710 204
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, s.711
80
C. GĠYĠM-KUġAM VE ZĠYNET EġYALARI
Ġnsan fıtratından kaynaklanan örtünme ihtiyacı kültürlere, dinlere, iklime,
coğrafyaya ve malzemeye göre değiĢiklikler göstermektedir. Osmanlı toplumunda
sahip olunan dini ve örfi kültürün etkisi ile zengin ve çeĢitli bir giyim- kuĢam
kültürü ortaya çıkmıĢtır. 205
Osmanlı Ģehirlerinde yaĢayan azınlıkların Müslüman ahaliden kıyafet ve
görüntü açısından ayrılması için bazı düzenlemeler yapılmıĢtır.206
Osmanlı tarihinde
bu tür kısıtlamaların en çok olduğu dönem III. Murat dönemidir. Hatta 4 Eylül 1577
tarihli bir fermanla kıyafet yasağına aykırı davrananlara siyaset cezası uygulanması
emredilmiĢtir. III. Murat zamanındaki bazı kısıtlamalar Fatih döneminde de devam
etmiĢtir. Ancak bu kısıtlama ve cezalar sadece gayrimüslim vatandaĢlar için geçerli
olmayıp, Müslümanlar içinde aynı uygulama yapılmaktaydı. Yani tek taraflı olarak
gayrimüslimlerin kıyafetlerinde bir kısıtlama yoktu. Bu husus, belgelerde geçen
“zimmîlerin Müslümanlara benzer elbiselerle dolaĢmamaları” hükmünden
anlaĢılmaktadır. 207
ġer‟iyye sicillerinde erkek-kadın herkesin kullandığı eĢyalar ve giysilerle
ilgili olarak da değerli bilgiler bulunmaktadır. Özellikle tereke kayıtları içerisinde
ölen kiĢinin kullanmıĢ olduğu özel eĢyalarda tek tek yazıldığı için bu konuda fikir
sahibi olunabilmektedir. Kayseri gayrimüslimlerine ait terekelerden yola çıkarak
Kayserili gayrimüslim erkek ve kadınların giyim-kuĢam ve kiĢisel eĢyalarının
oldukça çeĢitli olduğunu söyleyebiliriz. Terekelerde giyim-kuĢam çeĢitleri, aynen ev
eĢyalarında olduğu gibi eski-yeni olarak, küçük veya büyük oldukları belirtilerek
kaydedilmiĢtir.
Gayrimüslim erkeklerin terekelerine bakıldığında kullandıkları kıyafetler
arasında gömlek, kuĢak, don, fes, kürk, kemer, entari, cüppe, mintan, Ģal gibi eĢyalar
205
Ö. Demirel- M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam (XVI-
XIX Yüzyıllar)”, s.717 206
Metin Akis, “ XVI. Yüzyılda Kilis ve Antep Sancaklarında Ermeniler ile Türkler Arasında Sosyal
ve Kültürel ĠliĢkiler”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, III, Kayseri 2007, s.231
Yavuz Ercan, “ Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Gayrimüslimlerin Giyimi”, Belleten, s.117-118
81
görülmektedir. Bu kıyafetler, terekelerde genellikle kumaĢ cinsi, kullanılmıĢ olma
durumu, rengi ve alındığı yer belirtilerek yazılmaktadır. Örneğin, ĠslimpaĢa
Mahallesi‟nden maktulen ölen Ġstefan veled Nolet‟in eĢyalarından bazıları, köhne
cüppe, çuka entari, incili fes, beyaz cüppe, köhne gömlek, köhne Ģal, Diyarbakır
kuĢağı, köhne çuka Ģalvar, olarak kaydedilmiĢtir. 208
Yine Kayseri Sekban Mahallesi‟nden Acı baba veled Minas‟ın giyim-kuĢam
eĢyaları da Ģu Ģekildedir; ġal entari, bez kaftan, gömlek, don, yakasız gömlek,
köhne Ģal cüppe, gömleklik bez ve terlik. 209
TABLO XXIII
TEREKELERDE GEÇEN GAYRĠMÜSLĠM ERKEK KIYAFETLERĠ
Çuka Ģalvar Tosya Ģalı ġalvar entarisi
Aba Frenk Ģalı Haleb kuĢağı
Cüppe Don Gömlek
KuĢak Keten gömlek Beyaz cüppe
Kıl Ģalvar Kemer Çorap
Kürk Sim kavuk Bez kaftan
Entari Ġncili fes Yakasız gömlek
Fes Pirinç kuĢak Kutnu entari
Alaca entari Bez kalpak Diyarbakır kuĢağı
Miltan Tosya kuĢağı BiniĢ
Gayrimüslim kadınların kullandıkları giyim-kuĢam eĢyalarından bazıları,
kutnu entari, çuka cüppe, cari cüppe, kaftan, Ģalvar ve sim kuĢaktır.
Kayserili gayrimüslimlerin kullanmıĢ oldukları kıyafetleri haricinde
terekelerinde çeĢitli kumaĢlarda bulunmaktadır. Genelde kutnu, çuka, bez, keten,
astar, alaca türlerindeki kumaĢlar ağırlıklı olarak terekelerde yer almaktadır. Bu
208
KġS 191-110-229 209
KġS 185-116-242
82
kumaĢların, küçük parçalar halinde olanları kiĢilerin kıyafet ihtiyacını karĢılamak
içindir Ģüphesiz. Ancak bazı kiĢilerde toplar halinde kumaĢlar bulunmaktadır.
Giyim-kuĢam için bu kadar kumaĢın elde bulundurulması mümkün olmayacağı için,
bu kiĢilerin kumaĢ ticareti ile uğraĢtıkları aklımıza gelmektedir.
Killik Mahallesi sakinlerinden Hürmüsemmi‟nin210
terekesinde alaca parçası,
çit parçası gibi kumaĢlar yer almaktadır. Bu kumaĢların parça olarak kaydedilmesi
ve fiyatlarının cüzi miktarlarda olması kıyafet dikimi için alınmıĢ olduklarının
göstergesidir.
Kayseri ġerefyan Mahallesi‟nden Bodos veled Ġstoro‟nun211
tereke kaydında
ise mesleği belirtilmeden sahip olduğu eĢyaları yazılmıĢ ve mal paylaĢımı
gerçekleĢtirilmiĢtir. Bodos veled istoro‟nun terekesinde yer alan, birer adet köhne
çuka Ģalvar, cüppe, aba, bez entari ve don kiĢinin kendi kullandığı eĢyalarıdır.
Ancak 2 top Gürün bezi, 3 Tosya Ģalı, 6 top kırmızı bez, 8 top çit, 11 Talas astarı, 5
iplik kuĢak, 2 top pur beyazı, 10 kıl Ģalvar, 3 Tokat havlusu, 4 peĢtamal ve birçok
yastık yüzü, Musul pamuğu gibi eĢyalar bir kiĢinin kullanabileceği Ģekilde eĢyalar
değildir. Bu yüzden bu kiĢi kumaĢ ticareti yapmakta ve birçok Ģehir ile bağlantısı
vardır diyebiliriz.
Kıyafet dıĢında gayrimüslim erkeklerin diğer kiĢisel eĢyaları arasında sakal
tarağı, nargile, saat, enfiye kutusu, ustura, ayna, kehribar tespih, altın yüzük, sim
tepelik, tabanca, makas, simli bıçak sayılabilir.
210
KġS 186-80-186 211
KġS 176-34-75
83
TABLO XXIV
GAYRĠMÜSLĠM ERKEK KĠġĠSEL EġYALARI
Simli nargile Enfiye kutusu Sakal tarağı
Saat Tespih Yağlık
Ustura Makas Terlik
Ayna Tabanca Sim tepelik
Altın yüzük Kitaplar Tabanca
Tüfek Ceviz nargile
Kayserili gayrimüslim kadınların kiĢisel eĢyalarında ilk dikkat çeken özellik
de ziynet eĢyalarının çokluğudur. Bu ziynet eĢyaları hem zenginlik hem de zarafet
iĢaretidir.212
Kayseri Killik Mahallesi‟nden Hürmüsemmi adlı kadına ait ziynet
eĢyaları arasında sim burma, altın küpe, sim kutu, altın yüzük, sim düğme, altın
bilezik sayılabilir.213
Ziynet eĢyaları dıĢında gayrimüslim kadınların terekelerinde bulunan diğer
kiĢisel eĢyalar, sim enfiye kutusu, ayna, sim kutu, yağlık, iĢlemeli peĢkir ve
çocukları için beĢik takımlarıdır.
Kayseri ġer‟iyye sicillerinde gayrimüslimlerin kullanmıĢ oldukları
ayakkabılar hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Sadece Sekban
Mahallesi‟nden Acı baba adlı kiĢinin 1 kuruĢ değerinde terliği olduğu
kaydedilmiĢtir.214
Sonuç olarak, Osmanlı toplumunun küçük bir parçası olan Kayseri
gayrimüslimlerinin giyim-kuĢam ve kiĢisel eĢyalar anlamında farklı çeĢitlerde
birçok eĢyası bulunmaktadır. Bizim incelediğimiz dönemi temel alarak Sümeyra
212
Jülide Akyüz, “Ermeni Kadınlarına Ait Terekeler”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, II,
Kayseri 2007, s.463 213
KġS 186-80-186 214
KġS 185-116-242
84
Çelik‟in hazırlamıĢ olduğu “Sosyo-Ekonomik Açıdan Osmanlı Kadını (1800-
1850)”adlı yüksek lisans tezinde Ankara, Sivas, Diyarbakır, Manisa, Trabzon,
Konya, Amasya, Bursa gibi birçok Ģehirde bulunan kadınların giyim- kuĢamları ve
kiĢisel eĢyaları incelenmiĢtir.215
Sümeyra Çelik‟in tespitleri ile Kayseri
gayrimüslimlerini karĢılaĢtırdığımızda bölgesel bazı faklılıklar dıĢında kullanılan
eĢyaların hemen hemen aynı olduğunu görmekteyiz.
Dini ve sosyal faklılıklar nedeniyle bazı hukuki ayrımlar getirilmeye çalıĢılsa
da temelde çok fazla farklılıklar bulunmamaktadır. Hatta bu durum kadın ve erkek
için de geçerlidir. Her ne kadar görünüĢün farklı olacağı düĢünülse de, kadın ve
erkek hemen hemen aynı isimde kıyafetleri giymektedirler.
Yüzyıllar boyu birlikte yaĢayan Müslümanlar ve gayrimüslimlerin
birbirinden faklı bir yaĢantıları olmamıĢ ve o günün koĢullarında benzer hayatlar
sürmüĢlerdir.216
Dolayısıyla günlük hayatın devamı için gerekli olan eĢyaları
arasında da büyük farklılıklar olmamıĢ ve ihtiyaçları olan her Ģeye gayrimüslim
Kayserililer de sahip olabilmiĢlerdir.
D. AĠLE
Aile toplumun en temel birimi olması sebebiyle önemini daima korumuĢ bir
kurumdur. Ailenin tarifi yapılacaksa; aynı çatı altında oturan bireylerin oluĢturduğu
küçük bir birim denilebilir.
Osmanlı Devleti içerisindeki gayrimüslimlerin aileyle ilgili konularına devlet
hemen hemen hiç karıĢmamıĢ ve bunu tamamen onların din adamlarına bırakmıĢtır.
Zimmiler arasındaki evlenme boĢanmayla ilgili olarak belgelerde bulunan Ģu kayıt
bu durumu kanıtlayan en güzel örnektir: “….bir zimmiye erinden kaçsa veya bir
215
Sümeyra Çelik, Sosyo-Ekonomik Açıdan Osmanlı Kadını, s.20-29 216
J. Akyüz, “Ermeni Kadınlarına Ait Terekeler”, s.465
85
zimmi avret almalı veya boĢamalı olsa, aralarına rahib-i mezburdan baĢka hiç kimse
girmeye ve karıĢmaya….” 217
Genel uygulama bu Ģekilde olmasına rağmen gayrimüslimlerin zaman
zaman aile hukuku alanında Ģer‟i mahkemelere baĢvurdukları da görülmektedir.
Gayrimüslimlerin Ģer‟i hüküm veren bir kuruma evlenme, boĢanma, nafaka, vasi
tayini gibi konularda zorunlu olmadıkları halde baĢvurmalarının altında farklı
düĢünceler bulunmaktadır. Çünkü kadı huzuruna gelen gayrimüslim dahi olsa Ġslam
hukukuna göre muamele de bulunuluyordu. Bu durumu bilerek ve kabul ederek
gelen zimmînin Ģüphesiz baĢka amaçları vardır. ġer‟iyye sicillerine yansıyan bu
türden davalara bakıldığında miras, alacak-verecek mal zabtı gibi konular
paralelinde olan davalara rastlanmaktadır. Yani gayrimüslim Osmanlı vatandaĢları
Ġslam hukukunun uygulayıcısı kadının vereceği hükümle kendilerini koruma altına
almayı düĢünmüĢ olabilirler.
1. EVLENME
Gayrimüslimler kendi dinsel inançlarına göre evlenirken aranan Ģartlar
Ģöyledir; evlenecek kadın ve erkek mutlaka Hıristiyan olmalıdır. Hatta Ortodoks,
Katolik, Proteston gibi mezhep ayrılıkları bile evlenmeye engel oluĢturabilirdi. Bir
erkek yalnız bir kadınla evlenebilirdi. Nikâh kilisede ve bir dinsel baĢkanın gözetimi
altında olur ve evlenme töreni Ģu Ģekilde gerçekleĢir; tören niĢan ve taç giyme
Ģeklinde iki aĢamalı olarak yapılmaktadır. NiĢan, yüzüklerin takılması ile evliliğe ilk
adımın atılmasıdır. Törenin temelini oluĢturan taç giyme ise Kilisede toplumun
önünde yapılarak ayin yerine getirilmiĢ olmaktadır. Ayin sırasında gelin ve damat,
papazın Ġncil‟den okuduğu bölümlere ve dualara katılmaktadır. Yapılan ayin iki
kiĢinin verdiği kararın kilise tarafından kutsanmasıdır. Papaz evlenecek çiftin
verdikleri kararı açıklamalarını isteyerek ayine geçer. Ayin sonrası papaz tarafından
kutsanmıĢ olan Ģarap, gelin ve damat tarafından üçer yudum olarak içilmektedir.
217
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.204
86
Ardından evlilik, töreni yürüten Hıristiyan din baĢkanı tarafından kutsanır ve
böylece tören tamamlanmıĢ olur.218
Zımmiler nikâh ve evlenme iĢlerini kendi dini temsilcileri huzurunda kilisede
yapabilecekleri gibi kendi istekleri doğrultusunda kadı huzurunda da yapabilirlerdi.
Bu durumda Müslümanların ödediği evlenme vergisi olan resm-i gerdek‟in de
yarısını ödemeye mecbur olurlardı. (Alası 60, Evsatı 40, Ednası 20 akçe)219
Ġslam hukukuna göre bir zımmi, Müslüman bir kadınla evlenemez, ancak
Müslüman erkekler gayr-i Müslim bir kadınla evlenebilirler. Bu durumda aile
hukuku ile ilgili iĢler Ġslam hukukuna göre yapılır.220
Müslüman bir erkekle evlenen
zimmî kadın isterse kendi dini üzere kalabilirler, fakat doğan çocuklar Müslüman
sayılırlar.221
Nikâh akdi ile toplumsal onayı ve hukuki meĢruiyetini kazanan evlilik,
tarihin ilk çağlarından bugüne kadar çeĢitli kültürlerde farklı gelenek ve görenek
sahne olan yükümlülükler getirmiĢtir. Mehr de bunlardan bir tanesidir.
Nikâh sebebiyle erkek tarafından kadına verilen ve onun için ekonomik
güvence özelliğini taĢıyan para veya mala, Ġslam toplumlarında ”mehr” adı
verilmiĢtir.222
Mehr miktarının belirlenmesinde tarafların ekonomik durumlarıyla,
kadının yaĢ, asalet ve güzellik gibi özellikleri de etkili olmaktadır.223
.
Mehrin niĢanlandıktan sonra veya nikâh akdi sırasında peĢinen ödenen
kısmına mehr-i muaccel ya da mukaddem, evlenme sırasında erkeğin kadına
218
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.204; Mustafa BaĢ,
Türk Ortodoks Patrikhanesi, Ankara 2005, s.136-137 219
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.14 220
CI.Cahen, “Zimmi”, ĠA, XIII, Ġstanbul 1993, s.367 221
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s 15 222
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.51 223
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.52
87
sonradan vermeyi taahhüt ettiği ve boĢanma veya ölüm halinde verilecek olanına da
mehr-i müeccel denmekteydi.224
Evlenme ve mehr ile ilgili kayseri gayrimüslimleri ile alakalı incelenen
Ģer‟iye sicillerinde herhangi bir kayda rastlayamadık. Ama tüm Osmanlı genelinde
olduğu gibi zaman zaman Kayseri‟de de gayrimüslimlerin ailevi konularda Ģer‟i
mahkemelere baĢvurdukları muhakkaktır.
17.yüzyıl Kayseri‟sinde nikâh ve mehr ile alakalı kayıtlar bulunmaktadır.
Bunlardan örnek vermek gerekirse, 1655 de Gülvaret binti Andrik adlı kadın 7 yıl
önce Temür veled-i HıdırĢeh adlı zimmînin büyük oğlu Minnet ile evlenmiĢ ve
kendisine mehr karĢılığı olarak Gediris‟te bir bağ hibe edilmiĢtir. Kadın, eĢinin
babası Temür‟ün kendisine mehr karĢılığı verilen bağı kullandırmadığını ve engel
olduğunu söyleyerek mahkemeye baĢvurmuĢ ve bunun düzeltilmesini istemiĢtir.
Temür‟ün inkâr etmesi üzerine kadı Ģahit talebinde bulunmuĢ Ģahitler dinlendikten
sonrada bağın Ģikâyetçi olan Gülvaret‟te kalmasına karar verilmiĢtir.225
Bu kayıttan
da anlaĢılacağı üzere ailevi konularda gayrimüslimlerin Ģer-i mahkemelere gelmesi
genellikle dolaylı yollardan olmaktadır.
Evlilik tüm toplumlarda görünen çok eski bir olgudur. Bazı toplumlarda tek
eĢle evlilik görünürken bazılarında ise birden fazla eĢle yapılan evliliklere
rastlanılmaktadır. Osmanlı aile hukuku Ġslam hukukunun ortaya koyduğu esaslar
çevresinde oluĢmuĢtur. Ġslam dini bir erkeğin Ģartlı olarak 4 kadınlı aynı anda evli
olmasına izin veriyordu. Ancak bu duruma izin verilmesine rağmen tek eĢle evlilikte
224
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel, s.52; M. Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve
Terimleri Sözlüğü, II, s.443-444; Ali Aktan, “XVII. Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre
Kayseri‟de Evlenme ve BoĢanmaya ĠliĢkin Uygulamalar”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih
Sempozyumu Bildirileri ( 10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.29; Saim SavaĢ, “ Fetva ve ġer‟iye
Sicillerine Göre Ailenin TeĢekkülü ve Dağılması”, Sosyo- Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk
Ailesi, III, Ankara 1992, s.518-519; Ġlber Ortaylı, “Osmanlı Aile Hukukunda Gelenek, ġeriat ve Örf”,
Sosyo- Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, II, Ankara 1992, s.458-459 225
K.ġ.S. 60/1
88
daima tavsiye edilmekteydi. Yani bilinenin aksine çokta rağbet edilen bir durum
değildi. 226
Kayseri Ģehrinde 1738–1749 yılları arasında Müslüman 156 evli erkekten
yalnızca 13‟ü ikinci evliliğini yapmıĢ, üçüncü ve dördüncü evlilik yapan ise hiç
bulunmamaktadır.227
Osmanlı Devleti‟nde çeĢitli bölge ve dönemlere ait çalıĢmalara
bakıldığında çok eĢli evliliğin yaygın olmadığı kanısına varabiliriz. H.Özdeğer, XV-
XVII. yy Bursa‟sında birden fazla kadınla evlilik yapanların %5, Ö.L.Barkan, XVI-
XVII. yy Edirne Ģehrinde bu oranın %7 olduğunu ortaya çıkarmaktadırlar. XVIII.
yüzyılda Bursa‟da Tereke Kayıtları üzerine çalıĢmalar yapan Gerber, 2000 örnekten
sadece 20‟sinde erkeklerin iki veya daha fazla eĢleri olduğunu tespit etmiĢtir. Yine
Ankara ve Kayseri ile ilgili XVIII. yy baĢlarına ait çalıĢmalarda ise bu oran %9 ve
%12‟dir. XVIII, yüzyılın baĢlarında Kayseri‟de ailelerin durumu ile alakalı bir
incelemede 115 Müslüman erkeğin sadece 10‟u birden fazla kadınla evli olup,
bunlar içerisinde bir kiĢi 3, diğerleri ise iki evlidir. Bu durumda birden fazla
evliliğin oranı %8,7‟dir.228
Osmanlı toplumunda ve Kayseri‟de Müslüman erkekler
arasında görülebilen birden fazla kadınla evlilik, gayrimüslimlerde ise hiç
görülmemektedir. Bunun sebebi, Hıristiyanlığın evliliği, medeni bir olgu olarak
değil, dini bir taahhüt olarak kabul etmesi, bu yüzden de eĢ hayatta olduğu sürece
tekrar evlenmeyi onaylamaması olabilir.229
226
A. Aktan, “Kayseri Kadı Sicillerindeki Tereke Kayıtları Üzerinde Bazı Değerlendirmeler (1738-
1749)”, s.50; Ö. Demirel-M.TuĢ- A.Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, EĢya ve Giyim-KuĢam
(XVI-XIX Yüzyıllar)”, s.102; A. Tabakoğlu, “Osmanlı Ġçtimai Yapısının Ana Hatları”, s.25; Ö.
Demirel, “1700- 1730 Tarihlerinde Ankara‟da Ailenin Niceliksel Yapısı, Belleten, LIV/211, s.950 227
A. Aktan, “Kayseri Kadı Sicillerindeki Tereke Kayıtları Üzerinde Bazı Değerlendirmeler (1738-
1749)” , s.50 228
Gül Akyılmaz, “ Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, Türkler, X, Ankara, s.367; H. Erten, Ailenin
Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.68; Said Öztürk, “Osmanlı‟da Çok Evlilik”, Türkler, X,
Ankara 2002, s.379-380; Ömer Demirel, Muhiddin TuĢ, Adnan Gürbüz, “Osmanlılarda Ailenin
Demografik Yapısı” Sosyo- Kültürel değiĢme Sürecinde Türk Ailesi, I, Ankara 1992, s.103 229
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.68; A. Aktan, “Kayseri Kadı
Sicillerindeki Tereke Kayıtları Üzerinde Bazı Değerlendirmeler (1738-1749)”, s.50; A. Tabakoğlu,
“Osmanlı Ġçtimai Yapısının Ana Hatları”, s.25
89
2. ÇOCUK
Aileyi oluĢturan unsurlardan olan çocuklar, neslin devamını sağlamanın yanı
sıra, evliliğin önemli gayelerinden birini oluĢturur. Aynı zamanda ailenin huzuru ve
mutluluğunu bütünleyen, geleceğinde önemli roller üstlenen bir parçasıdır.230
Çocuk
sayılarının tespiti Ģer‟iye sicilleri içerisinde önemli bir yer tutan tereke kayıtlarıdır.
Tereke kayıtlarından vefat eden kiĢinin mevcut çocuklarının sayısı ve cinsiyetlerini
öğrenmek mümkün olmaktadır.
Ġncelenen kayıtlardaki 59 gayrimüslim ailenin çocuk sayısı 224‟dür.
Bunların 128‟i kız ve 96‟sı erkektir. Ayrıca henüz doğmamıĢ ve anne karnında olan
bir çocuk da bulunmaktadır. 7 ailenin tek, 14 ailenin 2, 10 ailenin 3, 28‟i ise dört ve
üzeri sayıda çocuğa sahiptir. En fazla çocuğa sahip ailenin 9 çocuğu
bulunmaktadır.231
Örneğin Emir sultan Mahallesi‟nden Madros‟un 5 kız ve 4 erkek
olmak üzere 9 çocuğu vardır.232
TABLO XXV
KAYSERĠ’DE GAYRĠMÜSLĠM AĠLELERĠN ÇOCUK SAYILARI VE ÇOCUKLARIN
CĠNSĠYETĠ
Çocuk Sayıları Aile Toplamı Kız Erkek To
plam
1 Çocuklu 7 3 4 7
2 14 14 14 28
3 10 13 17 30
4 6 14 10 24
5 10 34 16 50
6 5 16 14 30
7 ve üzeri 7 34 21 55
Toplam 59 128 96 22
4
230
Ö. Demirel-M.TuĢ- A.Gürbüz, “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, s.107; Galip Eken,
“XVIII. Yüzyıl Ortalarında Antep‟te Aile”, s.487 231
KġS 188-85-222 232
KġS 186-308-675
90
GRAFĠK III
GRAFĠK IV
ÇOCUK CĠNSĠYET DAĞILIMI
KIZ
57%
ERKEK
43%
7
14
10
6
10
57
0
5
10
15
1
Çocuklu
3
Çocuklu
5
Çocuklu
7 ve
Üzeri
GAYRİMÜSLİM AİLELERİN ÇOCUK SAYISI
91
Köy ve Ģehir, yerleĢim birimleri bakımından iki farklı merkez olup, ailelerin
sahip oldukları çocuk sayıları bakımından da önem taĢımaktadır. Osmanlı Ģehir
ailesinin sahip olduğu çocuk sayısına göre, köy ailesindeki çocuk sayısının fazla
olduğunu söylemek Ģuana kadar yapılan araĢtırmalar neticesinde mümkündür.
Teknoloji ve sanayileĢme imkânlarından söz etmenin pek mümkün olmadığı ve
üretimde tarım ve hayvancılığın ağır bastığı köy yaĢamında insan gücü önemli
olduğu için ve fazla çocuk, fazla iĢ gücü ve kuvvet anlamına geldiğinden köylü
aileler, Ģehirli ailelere göre daha fazla çocuk sahibi olmuĢlardır diyebiliriz.233
Ömer Demirel, XVIII. yüzyıl Ankara‟sında ortalama olarak bir aileye düĢen
çocuk sayısını Müslümanlarda 2.4, gayrimüslimlerde 2.7 olarak tespit etmiĢtir.234
Ahmet Gündüz ise XVIII. yüzyılın son çeyreğinde Kayseri Ģehrinde 37 müslim ve
gayrimüslim ailenin 128 çocuğu olduğunu ve çocuk sayısı ortalamasının da 3.459
olduğunu belirlemiĢtir.235
Ġncelediğimiz Ģer‟iyye sicilleri vasıtası ile XIX. yüzyılın
ilk yarısında Kayserili 59 gayrimüslim ailenin 224 çocuğu vardır ve aile ortalaması
da 3.79‟dur.
3. AĠLENĠN DAĞILMASI
Aile kurumu boĢanma ile sona erer. BoĢanma taraflardan birinin ya da her
ikisinin arzusuzla evliliğin geçersiz hale gelmesidir. Ancak boĢanma tüm
toplumlarda ailenin çocuk yapma, yetiĢtirme ve en önemlisi çocuğu
toplumsallaĢtırma iĢlevine zarar verdiği için, denetlenmek ve kısıtlanmak
istenmiĢtir.236
Ġslam dini evlenmeyi teĢvik etmekle beraber mümkün mertebe eĢlerin
ayrılmaktan kaçınmalarını, ancak tüm çabalara rağmen evlilik çözülmeye doğru
233
Ö. Demirel-M. TuĢ- A. Gürbüz, “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, s.108; H. Erten,
Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.102 234
Ö. Demirel, “1700- 1730 Tarihlerinde Ankara‟da Ailenin Niceliksel Yapısı”, s.952 235
A. Gündüz, “XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri‟de Aile”, IV. KYTSB, s.264 236
Abdurrahman Kurt, Bursa ġer’iyye Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi (1839-1876), Bursa 1998, s.
55
92
giderse tarafların karĢılıklı bir Ģekilde birbirlerinin haklarına riayet ederek
ayrılmalarını önermektedir.237
Katolik Hıristiyan toplumlarda ise Katolik kilise hukuku boĢanmayı kabul
etmemekte hatta yasaklamaktadır.238
Bu nedenle Hıristiyanlar Ģer-i mahkemelere
baĢvurmuĢlar ve Ġslam hukukunun tanıdığı boĢanma kolaylıklarında yararlanmak
istemiĢlerdir. Ayrıca boĢandıktan sonra yeniden evlenmeyi kolaylaĢtırmak ve
çocukları için gerekli olan nafakayı temin etmekte Ģer-i mahkemeleri boĢanma
konusunda tercih ediliĢ nedenleri arasındadır.239
Ġslam hukukuna göre boĢanma yetkisi kocaya verilmekle beraber kadına da
çeĢitli Ģekil ve sebeplerle boĢanma fırsatı verilmiĢtir. BoĢanmanın sebepleri
geçimsizlik, ahlaki sebepler, gaiplik durumu, din değiĢtirme olayları, olarak
sayılabilir. BoĢanma çeĢitleri ise talak, muhalaa ve tefriktir.240
Talak, kocanın tek taraflı olarak eĢini boĢamasıdır. BoĢamanın olabilmesi
için sadece karısını boĢadığını söylemesi yeterlidir. BoĢamadan kadının haberdar
edilmesi ya da mahkemede gerçekleĢmesi Ģart değildir. Fakat koca, o zamana kadar
karısına mehr-i müeccel borcunu ödememiĢse mehrini ve iddeti doluncaya kadar da
iddet nafakasını ödemek zorundadır.241
Ġkinci tür boĢanma ise Ġslam hukukunda “hul” veya “muhalaa” kavramıyla
ifade edilen yani eĢlerin anlaĢmalı olarak boĢanmasıdır. Evliliğini sürdürmek
237
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.107 238
Halil Cin, Eski Hukukumuzda BoĢanma, 2.basım, Konya 1988 s.16; H. Erten, Ailenin Sosyo-
Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.106-107; Ahmet Kankal, “18. Yüzyılda Mardin‟de Aile”, I.
Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007, s.740 239
Ali ihsan KarataĢ, “Tanzimata Kadar Bursa‟nın Sosyal ve Ekonomik Hayatında Ermeniler”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, s.372 240
A. Aktan, “XVII. Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre Kayseri‟de Evlenme ve BoĢanmaya
ĠliĢkin Uygulamalar”, s.31; H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.112-120 241
A. Aktan, “XVII. Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre Kayseri‟de Evlenme ve BoĢanmaya
ĠliĢkin Uygulamalar”, s.31; S. SavaĢ, “ Fetva ve ġer‟iye Sicillerine Göre Ailenin TeĢekkülü ve
Dağılması”, s. 528-530; G. Akyılmaz, “Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, s.369
93
istemeyen kadının kocasına bir miktar para veya mal vererek boĢanmasını sağlaması
olarak ta açıklanabilir.242
Tefrik veya kazai boĢanma ise evlilik hayatını sürdürmenin imkânsız olduğu
durumlarda eĢlerden birinin ve genelde kadının baĢvurusu üzerine mahkeme
tarafından verilen ayrılık kararıdır. Tefrik sebepleri arasında hastalık ve kusur, din
ayrılığı, gaiplik durumu, kötü muamele ve nafakanın karĢılanmaması sayılabilir.243
Ġncelenen dönemde Kayseri gayrimüslimleri aile hukuku ile alakalı evlenme,
boĢanma, mehr sorunlarını çok fazla Ģer‟i mahkemelere yansıtmamıĢlardır. Çünkü
bu tür kayıtlar gayrimüslimlerin kendi kilise defterlerine kaydedilmiĢtir. Her ne
kadar evlenme ve mehr ile ilgili kayda rastlayamasak da boĢanma konusunda iki
tane örneğimiz bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi din değiĢtirme sebebiyle, diğeri
de gaiplikten dolayı gerçekleĢen boĢanmalardır.
Ġhtida konusunda da bahsettiğimiz üzere ihtida yani din değiĢtirerek
Müslüman olan kiĢilerin medeni halleri de bu durumdan etkilenmektedir. Ġhtida
eden kiĢi kadın ise kocasına Müslüman olması teklif ediliyordu. Eğer kabul etmezse
kadının mutlaka gayrimüslim olan kocasından boĢanması gerekiyordu. Ġhtida eden
kiĢi erkek ise, karısından boĢanma gibi bir zorunluluğu yoktu. Kadın kendi isteğine
göre Müslüman olabilir ya da gayrimüslim kalabilirdi. Ancak gayrimüslim kadın,
Müslüman olan kocasıyla evliliğe devam etmek istemiyorsa, kocasından ayrılma
hakkına da sahipti.
Örneğin Kayseri‟ye tabi Tavansun karyesi ahalisinden Ġbrahim bin Abdullah
nam mühtedi, karısı Ağsabet veledet Ohan nam nasraniyeden boĢanmıĢtır. Gerekçe
olarak kendisi Müslüman olduktan sonra gayrimüslim karısı Ağsabet „in zevcelik
242
Hamza Aktan, “Ġslam Aile Hukuku” Sosyo. Kültürel DeğiĢme sürecinde Türk Ailesi, II, Ank.
1992 s.412; H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı, s.114; A. Aktan, “XVII.
Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre Kayseri‟de Evlenme ve BoĢanmaya ĠliĢkin Uygulamalar”,
s.32; S. SavaĢ, “ Fetva ve ġer‟iye Sicillerine Göre Ailenin TeĢekkülü ve Dağılması”, s. 530; G.
Akyılmaz, “Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, s.369 243
A. Aktan “XVII. Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre Kayseri‟de Evlenme ve BoĢanmaya
ĠliĢkin Uygulamalar”, s.32; G. Akyılmaz, “Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, s.370
94
görevlerini yerine getirmediği belirtmiĢtir. Mahkeme tarafından da boĢanmalarına
ve istedikleri ile evlenmelerine izin verilmiĢtir.244
Erkeklerin herhangi bir nedenle gittikleri yerden dönmemeleri halinde de
kadınlar yeni bir evlilik yapabilmek için ya kadı kararı ile boĢanmalı ya da bir
Ģekilde boĢanmıĢ olduklarını kanıtlamalılardı.245
ĠslimpaĢa mahallesinden Saltan veledet Sava‟nın kocası tarih-i kitapdan 8
sene önce Ġstanbul‟a gitmiĢ ve oradan da Rumeli canibine geçmiĢtir. Kadın,
kocasının 6 sene önce maktulen öldüğü yolunda haberler olduğunu söyleyerek
boĢanma kararı verilmesini istemiĢtir. Kadının kocası Simon veled Yasef‟in
Rumeli‟de iken öldürülmüĢ olduğuna Ģahitlik eden Yordan veled Anastas ve Kapril
veled Mıgırdıç adlı zimmîlerin Ģahadetleri ile kadın boĢanmıĢ sayılarak baĢkası ile
evlenebilmesine izin verilmiĢtir.246
4. NAFAKA
Nafaka, geçim için gerekli olan erzak, eĢya ve para anlamındadır. Nafakayı
karĢılamak ise ailede erkeğin yüklendiği bir görevdir. Ailede koca evinde
sorumluluklarını yerine getirip aile üyelerinin ihtiyaçlarını karĢılıyorsa görevini
yerine getiriyor demektir. Ancak sorumluluklarından kaçan ve ailesine bakmayan
kocalarda karıları tarafından yargıya intikal ettiriliyor ve yargı aracılığı ile de
kocanın gelirlerinden bir kısmı kadına ve çocuklara nafaka olarak verilebiliyordu.
Böylece aile müessesesinin devamı sağlanmaya ve korunmaya çalıĢılmıĢtır. 247
Jennings bu durumu XVII. yy Kayseri‟sinde tespit etmiĢ ve “çok iyi bir model”
olarak değerlendirmiĢtir.248
244
KġS 194- 41/87 245
N. Abacı, Bursa ġehri’nde Osmanlı Hukuku’nun Uygulanması (17. Yüzyıl), , s.161 246
KġS 181-41-87 247
H. Erten, Ailenin Sosyo- Ekonomik ve Kültürel Yapısı s.121 248
R. C. Jennings, Women in Early 17 th Centry Ottaman Judical Records” , JESHO, XVIII, Part 1,
Leiden 1975 s.92-93
95
Evlilik iliĢkileri içerisinde nafaka iki farklı Ģekilde talep edilmektedir. Ġlk tür
nafaka herhangi bir nedenle evinden uzakta olan erkeğin, eĢinin temel ihtiyaçlarını
karĢılamak için ödemek zorunda oldukları miktardır. Kocası olmayan kadın, kadıya
baĢvurarak nafaka talebinde bulunur ve geçimini sağlaması için gerekli miktarı
alırdı. Bu miktar koca üzerine borç kaydedilir ve döndüğü zaman koca bunu ödemek
zorunda kalırlardı.
Ġkinci tür nafaka, boĢanma ya da ölüm sonrası geride kalan çocukların ve
eĢin geçimi için bağlanan nafakadır.249
Osmanlı toplumunda nafaka ile ilgili uygulamalar Ģer‟i hükümlerin
uygulayıcısı olan kadı tarafından tayin edilmiĢ ve ailenin devamında boĢanma, ölüm
gibi olaylar sonrasında da kadın ve çocukların mağdur edilmemesi konusunda
yararlı bir uygulama olmuĢtur. Ġslam toplumunun nafaka kurumu gayrimüslim
Osmanlı tebaası tarafından da benimsenmiĢ ve onlarda Ģer‟i mahkemeye baĢvurarak
nafakadan yararlanabilmiĢlerdir.
5. MĠRAS- VERASET
Osmanlı toplumunda aile üyelerinden birinin ölümü halinde hayatta
kalanların onun bıraktıklarını hukuken paylaĢmaları gerekiyordu. Ölen kiĢinin
bıraktıklarına Osmanlı belgelerinde tereke veya metrukât tabirleri kullanılmaktaydı.
Ayrıca buna miras dendiği de oluyordu. Tereke, Arapça bir kelime olup terk etmek,
bırakmak anlamına gelmektedir. ġer‟iyye sicilleri içerisinde miras paylaĢımı ile
alakalı olan kayıtlarda tereke olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla bu tereke
kayıtları için “ölenlerin terk ettiği menkul ve gayri her türlü malların ve alacak,
249
N. Abacı, Bursa ġehri’nde Osmanlı Hukuku’nun Uygulanması (17. Yüzyıl), s.168-169
96
borç, vasiyet, hibe gibi tasarruflarla meydana gelen hakların ayrıntılı bir
dökümüdür” demekte yerinde olacaktır. 250
Osmanlı Devleti‟nde gayrimüslimlerin kendi aralarındaki miras meseleleri
genellikle mensubu oldukları dinin kurallarına göre halledilir ve ortaya çıkan
problemler de kendi cemaatlerinin din adamları vasıtası ile çözüme
kavuĢturulurdu.251
Ancak zaman zaman gayrimüslimler miras konularında
aralarında çıkan anlaĢmazlıkları kadı mahkemesine götürebiliyorlardı. Dolayısıyla
gayrimüslimler aralarında ortaya çıkan anlaĢmazlığın çözümünde din ayrılığını
dikkate almayarak dönemin siyasi gücünün atadığı Müslüman hakimi
kabulleniyorlardı.252
Kayseri Ģer‟iyye sicillerinde bu durumu tespit ettiğimiz üzere
gayrimüslimler kendi istekleri doğrultusunda mirasla ilgili konularını Ģer‟i
mahkemeler aracılığı ile halletmiĢlerdir.
1800-1850 yılları arasında Kayseri Ģer‟iyye sicillerinde mirasla ilgili olarak
tespit edilen belge sayısı 50‟dir. Bunlardan 28‟i ölen bir gayrimüslimin geride
bırakmıĢ olduğu malların dökümünün yapılarak, mirasçılara pay edilmesi ile
alakalıdır. 22 kayıt ise mirasçılar arasında çıkan problemlerin çözümünü
içermektedir.
Kayseri gayrimüslimlerine ait tereke kayıtlarına baktığımızda ölen kiĢinin
kimliği, oturduğu yer, mirasçılarını kimlikleri, eĢ ve çocuk sayıları, mirasa konu
olan tüm malların cinsi, miktarı ve değerleri hakkında bilgilere ulaĢılmaktadır.
Mevcut mallar kaydedilirken genellikle ev, dükkân, arsa, bağ, tarla gibi taĢınmaz
mallar önce, günlük hayatta kullanılan diğer eĢyalar ise daha sonra yazılmaktadır.
Miras kalan malların dökümü yapılırken resm-i adi, kalemiye, hüdamiye,
çukadariye, ihdariye gibi vergi ve masrafların da kaydı yapılmaktadır. Ölen kiĢinin
250
Ġbrahim Güler, “XVIII. Yüzyılda Aile: Sinop Örneği”, Türkler, XIV, Ankara 2002, s. 33-34; A.
Aktan, “Kayseri Kadı Sicillerindeki Tereke Kayıtları Üzerine Bazı Değerlendirmeler (1738-1749)”,
s.47; N. Abacı, Bursa ġehri’nde Osmanlı Hukuku’nun Uygulanması, s.170-171, 251
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.15, Y. Ercan, Osmanlı
Yönetimünde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.206 252
Said Öztürk, “ Kayseri ve Çevresinin Sosyo-Ekonomik Tarihi Ġçin Önemli Bir Kaynak: Karaman
Ahkam Defterleri”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000),
Kayseri 2000, s.411
97
tüm borçları ve vergiler, toplam mal varlığı içerisinden çıkarılarak, geriye kalan
rakam (sahhü‟l-baki) yazılmıĢ ve mirasçılar arasında taksimi gerçekleĢtirilmiĢtir.
Sekban mahallesinden Acı baba veledi Minas‟ın mirasını oluĢturan ev, ev
eĢyaları ve giyim kuĢam eĢyalarının tutarı 2000 kuruĢ olarak kaydedilmiĢ ve 74
kuruĢluk vergi ile 100 kuruĢluk borçları bu rakamdan çıkarılarak, üç kızı ve oğlu
arasında 1825 kuruĢluk mirasın dağılımı gerçekleĢtirilmiĢtir.253
Yine Killik mahallesinden Hürmüsemmi veledet Madros‟un veraset
kaydından da mal varlığı toplamının 434 kuruĢ olduğunu görmekteyiz. Bu terekede
ise 16 kuruĢluk vergi kesilmiĢ ve kalan 418 kuruĢluk miras varisler arasında
paylaĢtırılmıĢtır.254
ġer‟i mahkemeye miras konusunda baĢvuran Kayserili gayrimüslimlere de
Ġslam miras hukukunun aynen tatbik edildiğini söyleyebiliriz. Zaten gayrimüslim bir
kiĢi Ģer‟i mahkemeye hangi konuda baĢvurursa vursun Ģer‟i hükümlere göre
muamele edileceğini bilerek gelmekte ve kararı kabul etmektedir.
Ġslam hukuku miras taksimatı için belli kurallar içermektedir. Buna göre,
ölen kiĢinin çocukları yoksa karısına malların 1/4‟ü kalmaktadır. Eğer çocukları
varsa 1/8‟ine sahip olmakta ve geriye kalan miktarda çocuklar arasında
paylaĢılmaktadır. Miras dağılımında çocukların kız ve erkek olmasına göre
farklılıklarda bulunmaktadır. Kız çocuk tek mirasçı ise payı 1/2, erkek çocuk yok ve
kızların sayısı birden fazla ise mirasın 2/3‟ü kızlar arasında paylaĢtırılmaktadır.
Erkek çocuk varsa mirasta hisse paylaĢımı yapılmakta ve bir erkeğe iki kız hissesi
verilmektedir. 255
Kayseri ġerefyan mahallesinden Mirici Bali veledi Havnur‟un ölümü üzerine
terekesi kaydedilmiĢ ve miras toplamı olan 450 kuruĢtan 17 kuruĢluk vergi
düĢülerek geriye kalan miktar varisleri olan karısı, oğlu, üç kızı ve annesi arasında
253
KġS 185- 116-242 254
KġS 186 - 80-186 255
H. Aktan, Mukayeseli Ġslam Miras Hukuku, s.102-111; Serkan Sarı, “18. 19. Yüzyıl Tereke
Kayıtlarına Göre Mardin‟de Sosyal- Ġktisadi Hayat”, I Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu,
Mardin 2007, s.771
98
dağıtılmıĢtır. Buna göre; karısına 54 kuruĢ, oğluna 122, kızların her birine 61 kuruĢ
ve annesine de 71 kuruĢ kalmıĢtır.256
Kayseri Varhan Mahallesinden Ohannis veledi Mıgırdıc‟ın 1536 kuruĢluk
mal varlığı eĢi Serpuhi, oğlu Kirkor ve kızı Eva arasında pay edilmiĢtir. Bu
paylaĢımda eĢine 192, oğluna 896, kızına ise 448 kuruĢ verilmiĢtir.257
Tereke sahibinin mirasçıları arasında anne karnındaki çocuklarda
görülmektedir. Ölen kiĢinin karısı hamile ise anne karnındaki çocuk, “hissetü‟l-
haml” veya “haml-i mevkuf” olarak ifade edilmiĢ ve doğmamıĢ çocuk erkek kabul
edilerek iki kız hissesi almıĢtır.258
Mermerli Mahallesinden Ohannis veledi Ağya
öldüğünde karısı Hürmüsemmi hamiledir. Ohannis‟in mirası eĢi, iki oğlu, bir kızı ve
anne karnında bulunan bebek için taksim edilmiĢtir. Taksimatta bu bebek “haml-i
mevkuf olarak ifade edilmiĢ ve erkek çocuk hissesi olarak 568 kuruĢa sahip
olmuĢtur.259
Gayrimüslim tereke sahipleri, zaman zaman değiĢiklikte göstermektedir.
Ölen kiĢinin evli olması, çocuk sahibi olması ve kız-erkek çocuk durumuna göre
mirasçılar arasına bazı akrabalarda girebilmektedir. Tereke sahibinin erkek çocuğu
yoksa erkek kardeĢi, amcası veya amcaoğulları da mirasçı olmuĢlardır.
Sisliyan mahallesinden Agob veledi Malagoz‟un 1925 kuruĢluk mal varlığı
eĢi Yazgül, kızları Maryem, Sara ve erkek kardeĢi Markos arasında paylaĢılmıĢtır.
Bu paylaĢımda 240,5 kuruĢ karısına, 641,5 kuruĢ kızlarının her birine, 401 kuruĢ ise
erkek kardeĢe verilmiĢtir.260
Karısı ve çocukları olmayan gayrimüslimlere ise kardeĢleri, anneleri ve
amcaları gibi yakın akrabaları mirasçı olmuĢlardır. ĠslimpaĢa Mahallesinden Ġstefan
256
KġS 188 -14-36 257
KġS 186-335-737 258
H. Aktan, Mukayesli Ġslam Hukuku, s. 45-46; Hava Selçuk, “Osmanlı Toplumunda Kadının
Annelik Vasfından Doğan Hakları”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 10-11
Nisan 2003), Kayseri 2003, s.450-451 259
KġS 181-142-293 260
KġS 178-21-18
99
veledi Nolet‟e261
iki kız kardeĢi ile üç amcaoğlu, ġerefyan Mahallesinden esnaf
Bodos veledi Ġstoro‟ya262
ise kız kardeĢi Maryem ile amcası Vasil veledi Sava
mirasçı olmuĢlardır.
Ölümü sonrası arkasında herhangi bir yakını olanların mirası Ġslam miras
hukukuna göre taksim edilmektedir. Ancak birde varisi olmayanların mirası
meselesi vardır. Osmanlı hukukuna göre varis bırakmadan ölenlerin malları devlet
hazinesine aittir. Bu uygulamanın dayanağı ise kanunnamelerdir. Mihaliç
Kanunnamesi‟ne göre; ölen kiĢinin varisi yoksa amil bir kadı malları liste halinde
belirleyip altı ay boyunca bekletecektir. Altı ay içinde herhangi bir hak talebinde
bulunan olmazsa mallar satılacak ve elde edilen para devlet hazinesi olan beytü‟l-
mala kalacaktır. Bu tarihten sonra mirasçıların ortaya çıkarak haklarını istemeleri
için üç yıllık bir dava açma süresi de bulunmaktadır.
Kayseri‟de de varisi olmadığı için mirası beytü‟l-mala kalan kiĢiler
bulunmaktadır. Ancak bunların çoğunluğu aslen Kayserili olmayıp ta Kayseri‟de
ticaret yapan kiĢilerdir. Zaten genellikle Kayseri‟de hanlarda ikamet ederken
ölmüĢler ve varisleri olmadığı gerekçesi ile mal varlıklarının mahkeme tarafından
dökümü yapılmıĢ, borçları ve vergileri düĢüldükten sonraki miktarda hazineye
intikal ettirilmiĢtir. Mirası beytü‟l- mala kalan kiĢilerden bazıları, aslen Tokatlı olan
Ayvaz nam zimmî,263
Diyarbakırlı bir gayrimüslim264
ve Erzurumlu Ayvaz‟dır.265
Yine aslen Acem Ermenisi‟nden olan bir kiĢi de Kayseri‟de Müftü Halil
Efendi Hanında misafir iken ölmüĢ ve varisi bulunamadığı için malları Gürcüoğlu
Ġsmail tarafından terekesi yazdırılmıĢ ve mirası beytü‟l mal ahz ve kabz memuru
vekil Ġsmail‟e teslim olunmuĢtur. Toplam mal varlığı 45,5 kuruĢtur. Alınması
gerekli vergiler çıkıldıktan sonra kalan meblağ ise 11,5 kuruĢtur.266
261
KġS 191-111-229 262
KġS 176-34-75 263
KġS 191-13-42 264
KġS 191-31-79 265
KġS 186-260-566 266
KġS 188-56-154
100
Miras taksimi sonrasında mirasçıların bazen kendilerine düĢen bir hisseyi
diğer varislere veya tüm varisler, tek bir kiĢiye haklarını devretmiĢlerdir. Bunu ya
bir para karĢılığı ya da haklarından feragat ederek hibe yoluyla yapmıĢlardır. Bu
duruma en belirgin örnek genellikle kız evlatların, babalarından kendilerine kalan
malları erkek kardeĢlerine satarak veya hibe ederek devretmeleridir. Böylece
özellikle taĢınmaz mallar üzerinde birçok kiĢinin hissesi bulunmaktansa tek kiĢinin
mülkü haline getirilmesi sağlanmıĢtır.
ĠslimpaĢa Mahallesinde Ġkamet ederken ölen Dökmeci esnafında Horabil
veledi Kumru nam zimmînin veraseti karısı, iki oğlu ve üç kızı arasında
paylaĢtırılmıĢtır. Babalarından kendilerine intikal eden bir bab evdeki hisselerini üç
kız kardeĢ, anneleri ve erkek çocuklardan biri, diğer erkek evlat Sava‟ya
bırakmıĢlardır. Kızlar hisselerini 300 kuruĢa, anne ve oğlu da 1500 kuruĢa satmıĢ ve
mülk üzerinde bir daha hak iddia etmeyeceklerini söylemiĢler, onların bu beyanları
da Ģer‟i mahkemede kayda geçirilerek resmiyet kazanmıĢtır.267
Tüm bu bilgiler ıĢığında gayrimüslim Osmanlı vatandaĢlarının ve Kayserili
gayrimüslimlerin miras konusunda ki anlaĢmazlıklarını ve miras paylaĢımlarını kadı
mahkemesine getirerek çözüme kavuĢturduklarını ve kimsesi olmayan
gayrimüslimlerin mallarının da yine Osmanlı hazinesi içine dahil olduğunu
söyleyebiliriz.
6. VASĠ TAYĠNĠ (VESAYET)
Vasi, akil baliğ olmamıĢ çocukların haklarını korumak ve iĢlerini yürütmek
için veya bir kimsenin ölümünden sonra miras iĢlerini halletmesi için seçilen
kimsedir. Vasinin; akıllı, ergin, adaletli, vasilik yapacağı çocukların iĢlerini
yürütebilecek güç ve tecrübeye sahip ve güvenilir olması lazımdır. 268
Osmanlı toplumunda annesi veya babası vefat eden ya da ayrılan çocuklar
ortada kalmamakta, bu gibi durumlarda çocuğun iĢlerini yürütmek, malı ve mülkü
267
KġS 188-76-198 268
M. Zeki Terzi, “Samsun ġer‟iyye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılda Osmanlı Toplum Hayatı,
Müslim- Gayrimüslim ĠliĢkileri”, s.300
101
varsa bunları idare etmek vasi olarak tayin edilen kiĢilerin görevidir. Vasi tayini
sadece Müslim ailelerin çocukları için değil, aynı zamanda gayrimüslim ailelerin
çocukları için de geçerli bir durumdur. 269
Vasi tayiniyle alakalı olarak, incelenen kadı sicillerinde çok sayıda belge
tespit edilmiĢtir. Anne ya da babalarının ölümü dolayısıyla kendilerine intikal eden
malları idare edebilecek erginlikte olmayan 143 küçük çocuğun iĢlerinin
yürütülmesi için genellikle yakınlarından biri vasi olarak tayin edilmiĢtir. Kayseri
Ģer‟iyye sicilleri içerisinde yer alan vasi tayin kayıtlarında, vasiliğin nitelikleri
hakkında da bilgiler yer almaktadır. Genellikle “…tesviye-i umurlarına kıbel-i Ģer‟i-
Ģerifi emverden bir emin ve müstakim vasi nasbı lazım olmakla…” tabiri
kullanılmıĢ ve vasinin doğru, güvenilir ve adaletli bir kiĢi olmasının üzerinde
durulmuĢtur. Bu sebeptendir ki çocuklara ağırlıklı olarak anneleri vasilik
yapmıĢtır.270
Ayrıca amca, teyze, dayı, babaanne ve ağabeylerin de vasi olarak tayin
edildiği görülmektedir.271
Kayseri Talas Karyesi‟nden halik olan Setan veled Agob nam zimmînin
küçük oglu Ovannis ve küçük kızları Serpuhi ile Maryem nam küçüklerin iĢlerinin
düzenlenmesi ve kendilerine intikal eden mallarını zabt ve hıfza kıbel-i Ģer‟iden bir
emin ve müstakim vasi nasbı lazım olmuĢ ve çocukların anneleri Gülana vasi olarak
tayin edilmiĢtir.272
Selman Mahallesi‟nden Serkis veled Agob nam zimmînin küçük yaĢtaki
kızları Turfende ve Maryem‟in miraslarını zabt ve hıfza valideleri Takuyi veledet
Acı Ohannis vasi nasb ve tayin edilmiĢ, kendisinin de vasiliği kabul etmesiyle sicile
kaydedilmiĢtir.273
269
Ahmet Gündüz, “XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri‟de Aile”, IV. Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.265; Ġlber Ortaylı, Osmanlı’yı
Yeniden KeĢfetmek, Ġstanbul 2006, s.43 270
Kayseri ġer‟iyye Sicilleri 182-98-156; 182-97-152; 180-78-133 271
Kayseri ġer‟iyye Sicilleri 182-92-141; 182-78-117; 188-52-146 272
KġS 192-47 273
KġS 186-139-312
102
Salman Mahallesi mütemekkinlerinden Nikola veled Esail nam zimmînin
küçük kızı Maryem‟e iĢlerinin düzenlenmesi ve mallarına sahip çıkılması için
amcaları Sefer nam zimmî vasi olmuĢtur.274
Küçük yaĢtaki çocukların haklarını korumak için görevlendirilen vasilerin
anne, amca, kardeĢ gibi akrabaları arasından seçilmesi doğal bir durumdur. Ama
bazen farklı kiĢilerde vasilik yapmıĢtır. Bunlarda en dikkat çekici olanı, üvey
babalarının çocuklara vasi olmasıdır. Kayseri‟ye tabi Zencidere karyesi‟nde halik
olan Yakuf veled Esterkek‟in küçük kızı Nazlı‟ya üvey babası Kani vasi nasb
olunmuĢ ve Kani, Nazlı‟nın nafaka ve kisveye ihtiyacı olduğunu bildirmiĢtir. Bunun
üzerine çocuğun ihtiyaçlarının karĢılanması amacıyla günlük 8 para nafaka
belirlenmiĢ ve üvey baba vasi tayin edilmiĢtir.275
Anne ya da babasını kaybetmiĢ ergin olmayan çocukların vasileri kadı
mahkemesine baĢvurarak himayelerindeki çocuklara nafaka tahsis edilmesini talep
edebiliyorlardı. Kayseri Zencidere Karyesi‟nden Yusep veled Lefter‟in küçük kızına
vasi tayin edilen amcası Gözme Ģer‟iyye mahkemesine baĢvurmuĢ ve yeğeni için
nafaka ve kisve belirlenmesini istemiĢtir. Mahkeme çocuğun ihtiyaçlarının
karĢılanması amacıyla günlük 2 para takdir etmiĢ, idaresini de vasi Gözme‟ye
vermiĢtir.276
Talas Karyesi‟ndeki bir nafaka tayininde ise Ustiri veled Budam‟ın
oğluna vasisi aracılığı ile günlük 10 para nafaka verilmesine karar verilmiĢtir.277
Vasiler, vesayetleri altında bulunan çocukların iĢlerini düzenlemek için
çalıĢmakta ve gerekli hallerde onların yerine taraf olmaktadırlar. Örneğin,
ġebirkapan Mahallesi‟nde otururken maktulen ölen GümüĢhaneli Yani veled
Bağnos hayatta iken Kiroki veled Yased adlı zimmîye 200 kuruĢu emanete
bırakmıĢtır. Yani‟nin ölümü sonrası bu 200 kuruĢ mirasçılardan halikin karısı
Despine‟ye verilmiĢ, Despine‟de bu parayı hem kendi hissesi hemde vasiliğini
yaptığı kızı Maryem‟in hissesi için aldığını ve bir itirazının olmadığını mahkemede
kaydettirmiĢtir.
274
KġS 192-80/81- 92 275
KġS 177-200-96 276
KġS 177-200-95 277
KġS 186-117-268
103
Yine Karakeçi Mahallesi‟nden Ġstanbul‟a giderken Ankara‟da halik olan
Mığdısı Ohannis‟in üç oğluna vasilik yapan anneleri kendi hakkına ve çocuklarının
hakkına Asvadar adlı zimmî ile ortak oldukları Ģirkete verdikleri 10000 kuruĢluk
sermaye ile 3 senelik süreçte Ġstanbul ve Kayseri‟de bulunan emlaklerden ve
iĢlerden hâsıl olan 22355 kuruĢluk faizin yarı hissesi olan 11177,5 kuruĢu kadı
mahkemesi aracılığı ile tamamen tahsil etmiĢ ve sicile kaydı yapılmıĢtır. 278
Vasilik kurumu koruyucu bir müessese olmasına rağmen zaman zaman
vasiliğini kötüye kullanan kiĢilerde ortaya çıkabilmektedir. Himayesi altındaki
çocuklara ait malları zapt etmekte ve kendi çıkarlarını gözetmektedirler. Örneğin,
Efkere Karyesi‟nden Ġstanbul‟da ticaretle uğraĢırken ölen Dülger Garabet veled
Murat‟ın oğlu Murat 7-8 sene önce babası öldüğü zaman kendisinin küçük olduğunu
ve babasından kendisine intikal eden malları önce vasisi olan Vartan adlı zimmînin,
Vartan‟ın ölümü sonrası da diğer vasisi Vartan‟ın damadı Agob‟un zapt ettiğini
söylemiĢtir. Artık reĢit olan Murat, vasileri tarafından zaptedilen mallarını geri
istemekte ve haklarını geri alma konusunda da Ġstanbul‟da oturan Keresteci Anarya
oğlu Garabet‟i vekil tayin etmektedir. 279
ġer‟i mahkeme Gayrimüslim küçük çocuklara sahip çıkılması için vasi tayin
ettiği gibi vasilerin aciz kaldıkları durumlarda değiĢtirilmesinde ve azledilmelerinde
de baĢvurulan merci olmuĢtur. ĠslimpaĢa Mahallesi‟nde ikamet ederken ölen
Garabet veled Danil‟in küçük yaĢtaki iki oğlu ile üç kızına amcaları Ġskender veled
Danil vasi olmuĢtur. Ancak daha sonra mahkemeye baĢvurarak ihtiyar olduğunu ve
vasilik görevlerini tam anlamıyla yapamadığını söyleyerek vasilikten azledilmesini
ve çocuklara büyük kardeĢleri Danil‟in vasi olmasını talep etmiĢtir. Danil‟in de bu iĢ
için uygunluğu Ģahitler tarafından desteklenince Ġskender veled Danil vasilikten
azledilip yerine çocukların ağabeyleri Danil vasiliğe getirilmiĢtir.280
278
KġS 186-137-308 279
KġS 183-28/29-40 280
KġS 186-61-136
104
Yine Kayseri ĠslimpaĢa Mahallesi‟nden, halik olan Mıgırdıç veled Kigork‟un
bir oğlu ile üç kızına Garabet veled artin zimmî vasi tayin edilmiĢ ancak kendisi
vesayetin hükümlerini yerine getiremediği için kendi rızası ile vasiliği bırakmıĢ ve
onun yerine çocukların anneleri Turfende veledet Bogos vasi olmuĢtur.281
TABLO XXVI
KAYSERĠ’DE VASĠ TAYĠNĠ
SIRA ÇOCUKLAR VASĠ YAKINLIK DEFTER
K E T
1 1 2 3 Deruhi vt. Mıgırdıç Anneleri 181/182/397
2 1 2 3 Yasef v. Simon Ağabeyleri 182/125/212
3 - 1 1 Hursi vt. Karabet Annesi 182/105/172
4 - 1 1 Gayani vt. Barsık Annesi 182/98/156
5 1 3 4 … vt. Bodos Anneleri 182/98/155
6 2 1 3 Gülistan vt. Yovan Anneleri 182/97/152
7 - 1 1 Serkiz Ağabeyi 182/97/148
8 - 1 1 Serkiz Ağabeyi 182/92/141
9 - 1 1 Uğurlu Ağabeyi 182/92/139
10 1 1 2 Hastere Anneleri 182/86/131
11 3 - 3 Garine vt. Sume Teyzeleri 182/78/117
12 4 1 5 Hursi vt. Ohannes Anneleri 182/22/21
13 1 3 4 Turfende vt. Kivrik Anneleri 180/34/53
14 1 1 2 Gaydane vt. Kirkor Anneleri 185/26/60
15 3 1 4 Marta vt. Kapril Anneleri 185/26/59
16 1 - 1 Gözme v. Sefer Amcası 177/200/197
17 1 - 1 Kani v. Eldoros Üvey Baba 177/200/196
18 1 2 3 Agob v. Agya Amcaları 190/54/107
281
KġS 180- 78-133
105
19 3 1 4 Turfende Anneleri 180/78/133
20 - 1 1 Bodos v. Yasef Amcası 186/80/181
21 3 2 5 Maryem vt. Bali Anneleri 186/308/676
22 - 1 1 Anna vt. Agya - 186/288/634
23 2 1 3 Nazlı Anneleri 186/173/402
24 - 1 1 Agsabet Annesi 186/166/382
25 - 2 2 Bedros v.Kiragos - 1867160/361
26 1 2 3 Maryem Anneleri 186/160/363
27 - 1 1 Vasil v. Ġsak Amcası 186/140/314
28 2 - 2 Takuyi vt. Ohannis Anneleri 186/139/312
29 - 1 1 Gazri vt. Kivrik Annesi 186/136/306
30 2 - 2 Maryem vt. Yasef Anneleri 186/89/208
31 1 2 3 Karebet Ağabeyleri 185/96/209
32 1 - 1 Sefer Amcası 192/80/91
33 2 2 4 Sultan vt. Manas Anneleri 192/76/84
34 2 1 3 Gülana vt. Endu Anneleri 192/47/
35 1 - 1 Yasef v. Yordan Amcası 186/216/217
36 1 - 1 Agob v. Toros Ağabeyi 191/27/67
37 2 1 3 Maryem Anneleri 188/75/196
38 1 1 2 Anna vt. Abraham Anneleri 190/54/12
39 - 1 1 Güzel vt. Bodos Annesi 188/58/161
40 - 1 1 Eva vt. Mardolos Annesi 176/14/30
41 5 - 5 Maryem vt. Barsıh Anneleri 181/290/598
42 2 1 3 Hürmüsemmi Anneleri 181/290/599
43 1 2 3 Hürmüsemmi Anneleri 181/291/600
44 2 1 3 Tatu Anneleri 181/289/595
45 - 3 3 Despine vt. Sefer Anneleri 181/287/590
46 3 1 4 Karabet Amcaları 181/271/559
47 3 2 5 Sofya Anneleri 186/73/170
48 1 - 1 Dimitri Amcası 186/180/415
106
49 1 1 2 Bedros v. Bogos Amcaları 186/180/416
50 1 - 1 Derahi Babaanne 188/52/146
51 1 3 4 Maryem Anneleri 186/59/127
52 1 2 3 Bedros v. Bogos Amcaları 186/68/152
53 2 1 3 Agob v. Madros Dayıları 186/82/187
54 1 1 2 Ay hatun vt. Bogos Anneleri 186/83/191
55 2 1 3 Agsabet vt. Agob Anneleri 186/51/106
56 1 2 3 Maryem vt.Karabet Anneleri 176/222/397
57 - 2 2 Agob v. Barsıh Ağabeyleri 176/219/390
58 1 - 1 Maryem vt. Bali Annesi 176/188/334
59 - 2 2 Yovan Amcaları 176/46/105
60 - 1 1 Maryem Anneleri 191/14/45
TOPLAM 73 70 143
GRAFĠK V
5
7
11
36
0 10 20 30 40
DİĞER
AĞABEY
AMCA
ANNE
VASİ TAYİNİ
107
IV. BÖLÜM KAYSERĠ’DE DĠNĠ HAYAT
A. DĠNĠ YAPILANMA VE DĠN ADAMLARI
Osmanlı topraklarında yaĢayan gayrimüslimler, dini bağla bir cemaatin üyesi
idiler. Her gayrimüslim cemaatte bağımsız bir dini zümre ya da millet olarak kabul
edilmekteydi. Osmanlı Devleti‟nde uygulanan Ġslam Hukuku kuralları
gayrimüslimlerle ilgili her alanda olduğu gibi din hürriyeti alanında da uygulama
alanı bulmuĢtur. Bunun doğal sonucu olarak Kur‟an‟ın tanıdığı din mensubu olan
kiĢilere çok toleranslı davranılmıĢ ve hiç bir zorlamada bulunulmamıĢtır.282
Osmanlı Devleti „nde ve Kayseri‟de bulunan gayrimüslimler ağırlıklı olarak
Hıristiyan dinine mensupturlar. Hıristiyanlar din ve mezhep bakımından Katolikler
ve Katolik olmayanlar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar;
1) Katolikler: Latinler ve Katolik mezhebini kabul etmiĢ olan bir kısım
Gürcü, Süryani, Keldani, Marunî, Kıpti ve Rum topluluklar.
2) Katolik Olmayanlar: Ortodokslar, Gregoryenler, Nasturiler, Yakubi-
Süryaniler, Melkitler, Mandeiler.283
Bu mezheplerden Katoliklik, Ortodoksluk ve Gregoryenlik hem Osmanlı
genelinde hem de Kayseri‟de yaĢayan gayrimüslimler arasında daha çok kabul
görmüĢtür. Kayseri‟deki Rumlar genellikle Ortodoks, Ermeniler ise Gregoryen idi.
Bununla beraber az sayıda da olsa Katolik ve Protestan olan Gayrimüslimlere de
rastlanılmaktadır.
Kayseri‟de Rumlar ve Ermeniler dinlerinden dolayı hiçbir Ģekilde
aĢağılanmamıĢ ve daima saygı görmüĢlerdir. Gerekli izinleri almak kaydı ile din
adamlarını seçmiĢ ve ibadetlerini özgürce yapabilmiĢlerdir.284
Türkler Kayseri‟ye
gelmeden önce aynı dine mensup iki millet Rum ve Ermeniler, farklı mezhepleri
282
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.20-21 283
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.52, Y. Ercan,
„‟Millet Sistemi‟‟ s.198-199 284
M. Akif Erdoğru; “XVI- XVII Yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, s.74
108
nedeniyle sürekli bir mücadele yaĢıyorlardı. Hatta Bizans döneminde Kayseri
Metropoliti olan Markos‟un Ermenilere karĢı sürekli küfrettiği ve köpeğine Armen
adını verdiği bilinmektedir.285
Mezhepler arasında böylesine büyük bir mücadelenin
olduğu dönemde Kayseri Türkler tarafından fethedilmiĢ ve bu coğrafyada bulunan
herkes büyük bir dini hürriyete kavuĢmuĢtur.
Osmanlı Devleti‟nde gayrimüslimlerin, dini gerekliliklerini yerine getirmek
için kendi aralarında birisini dini lider olarak seçme hakları vardı. Ancak seçtikleri
kiĢinin merkeze bildirilmesi ve Ġstanbul‟dan onay aldıktan sonra atanması
gerekiyordu. Seçilen kiĢiler cemaatlerinin hem dini hem de idari lideri olarak
devlete karĢı sorumlu idi ve padiĢah ile gayrimüslim tebaa arasında resmi ara merci
konumundaydılar. Cemaat liderleri, gerek dini, adli ve eğitim iĢlerini ve gerekse
hükümetle olan münasebetlerini yürütmek için güçlü bir teĢkilat meydana
getirmiĢlerdir.286
Gayrimüslim cemaatlerin önde gelen dini liderleri patrik ve metropolitlerdir.
Patrik, Hıristiyan milletlerin baĢpapazlarına verilen addır. Patrik kelimesi Rumca
olup aile veya kabile reisi anlamına gelmektedir.
Patriklerin ve bağlı bulundukları patrikhanelerin tarihinde Ġstanbul‟un
Osmanlı Devleti tarafından fethi bir dönüm noktası kabul edilebilir. Fetih sonrası
Fatih Sultan Mehmet Rumlara patrik seçmelerini bildirmiĢ ve seçilen dini idarecilere
de bir berat verilerek dini ve hukuki yetkileri açıklanmıĢtır. Bu uygulama Fatih
sonrası diğer Osmanlı PadiĢahları tarafından da aynen devam ettirilmiĢtir. Patriklere
verilen beratlarda patriğin seçiminin tasdik edildiği, baĢkanlık edeceği topluluğun
mallarını idarede, ayin ve dinlerine ait tüm hususlarda tam salahiyetli olduğu, kendi
cemaatinden bir miktar iane toplayabileceği, kendisinin ve kendisine tabi din
adamlarının vergiden muaf olduğu belirtilmekte idi. Ayrıca kendilerine bağlı olan
285
A. AkĢit; “Selçuklular Devrinde Kayseri ġehrinin Nüfus ve Etnik Durumu‟‟, s. 10 286
B. Eryılmaz; Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.44
109
alt rütbedeki din adamlarını tayin etmekle de patriklerin görevi idi. Ama bu tayinler
için birer hatt-ı hümayun çıkarmaları gerekmekteydi. 287
Patrikler cemaatleri ile ilgili iĢlerden dolayı hükümete karĢı sorumlu
tutulurdu. Devlet, cemaatlerden vergi toplanması sırasında halkın ağır vergi yükü
altına sokulmaması için de patrikleri sürekli olarak denetlerdi.288
Gayrimüslim cemaatlerde önde gelen diğer bir din adamı da metropolitlerdir.
Metropolit, özellikle Ortodoks ruhani liderlerinin dini ve ictimai mevkileri yüksek
olanları için kullanılan bir tabirdir. Metropolitler, patrikhane tarafından seçilirler ve
bir beratla atanırlardı. Metropolitin görevi kendisine bağlı papaz ve keĢiĢleri tayin
etmek ve görevden almak, miri rusumu, zarar-ı kassabiye akçesi, nikâh rüsumu gibi
vergileri toplatmak, kiliseye vakfedilen malların zabt ve tasaruflarını yapmaktır.289
Metropolitler kanun ve kurallara aykırı harekette bulunmazlarsa kayd-ı hayat
Ģartı ile atanırlardı. Eğer görevini kötüye kullandıkları tespit edilirse görevden
alınabilirlerdi. Kayseri Ģer‟iye sicillerine yansıyan bazı kayıtlarda da bu durumun
örneklerine rastlamak mümkündür. Örneğin, XVII. yüzyıl sonlarında Ġstanbul Rum
Patriği, dini yaĢantısı beğenilmeyen Kayseri ve çevresi Metropolitinin görevini
layıkı ile yapmadığını ve değiĢtirilmesi gerektiğini arz etmiĢ ve kendi önerdiği biri
ile değiĢtirilmesini sağlamıĢtır. 290
Patrik ve metropolit dıĢında onlara yardımcı olan diğer dini görevliler belli
bir hiyerarĢik düzen içerisinde sıralanan rahip, papaz, kocabaĢı, murahhasa ve keĢiĢ
gibi diğer görevlilerdir.291
287
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.30 288
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.241; G. Bozkurt,
Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.31 ; 289
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu , s. 31 290
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.10 291
G. Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s. 31
110
B. ĠBADETHANELER
Hıristiyanların ibadethaneleri kilise ve manastırlardır. Kilise, toplantı yeri,
okul anlamlarına gelirken manastır, daha ziyade külliye kelimesi ile ifade edilebilir.
Yani manastır ibadethane özelliği taĢımasına rağmen bir yandan da okul ve din
adamlarının barınağı olarak da nitelendirilebilir.292
Osmanlı Devleti baĢlangıçtan itibaren gayrimüslimlerin ibadet ve ayin
hürriyetlerine büyük önem vermiĢtir. Bütün gayrimüslim unsurlar, kendi
mezheplerine göre dini ibadet ve ayinlerini serbest olarak yapabiliyorlardı. Ġbadet
yerlerinin tümüyle dokunulmazlığı bulunmakta ve devlet bu yerlerin iç teĢkilatına ve
idaresine kesinlikle karıĢmamıĢtır. Ayrıca devlet, kiliselerde papazların vaaz ve
nasihatlerini din iĢlerine karıĢmak olacağı düĢüncesi ile denetlememiĢ ve
gözetlememiĢtir. 293
Kiliseler ancak arama iznini veren fermanlar ile teftiĢ edilebilirlerdi. Aksi
taktirde keyfi olarak kimsenin bir müdahale ve kontrolü olamazdı. Kayseri ileri
gelenlerinden ehl-i örf ve askerilerinin zaman zaman maddi çıkar sağlama düĢüncesi
güderek kiliselere baskı yaptıkları bilinmektedir. Böyle bir durumda patrikler
durumu padiĢaha arz ederek sorunlarına çözüm ararlardı. Ġbadethanelerin
koruyuculuğunu yapan devlette gerekli önlemleri alırdı. 1822 tarihinde Kayseri‟de
de böyle bir durum yaĢanmıĢ ve Ģikâyet üzerine padiĢah Kayseri Kadısına “Ehl-i örf
ve sairleri tarafından murahhasa ve papazlara ve sair reaya taifelerine bi vechi vaki
olan rencide ve teaddilerin, marifet-i Ģer ile men ve def‟ ettirilmesi hususunda
mezid-i ihtimam ve dikkat eyleyesin” diye emir vermiĢ ve gayrimüslimlerin istismar
edilmemelerini sağlamıĢtır.294
Yine Kayseri‟nin Tomarza köyünde bulunan Ermenilere ait Meryem Ana
Kilisesi ve diğer kazalarda bulunan kiliselerin izinsiz teftiĢ edilmemesine dair H.
292
Y. Ercan , Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.113 293
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.45-47 294
KġS 191- 47
111
1265‟de Kayseri Kaymakamı Hacı Selim ve diğer vali ve naiblere de hüküm
yollandığını görmekteyiz.295
Papaz ve rahipler fazla Ģamata etmeden ve seslerini yükseltmeden kendi
evlerinde istedikleri gibi ibadetlerini yapma hakkına sahiptiler. 1851 tarihli kayda
göre devlet gayrimüslim din adamlarına vermiĢ olduğu bu hakkın da
koruyuculuğunu yapmıĢtır. Tırnova ve çevresi metropolitine verilen fermana göre
gayrimüslim din adamlarının kendi hanelerinde ayinlerinin gereği olan faaliyetlerde
bulunmalarının serbest olduğu Tırnova kaymakamına gönderilen fermanda
belirtilmiĢ, Talas karyesi Kiçikoyun‟da bir papazın evinde sesini yükseltmeden Ġncil
okumasına engel olunmaması konusunda Kayseri‟ye bir ferman gönderilmiĢtir. Bu
fermanın üzerine de Tırnova ile ilgili fermanın sureti eklenmiĢ ve ona göre hareket
edilmesi emredilmiĢtir.296
Gayrimüslimlerin ibadethanelerine yapılan saldırılar, kısıtlamalar devlet
tarafından daima engellenmiĢ ve suçlular Müslim, gayrimüslim olarak ayırt
edilmeden cezalandırılmıĢlardır. Yani kilise ve manastırlar sürekli olarak devlet
güvencesi altında bulunmuĢ ve faaliyetlerinde kendilerine tanınan tüm hakları
özgürce kullanabilmiĢlerdir diyebiliriz.
Polonyalı Simeon‟un 1617‟de Kayseri‟yi ziyareti sonrasında yazdığı notlarda
“Kayseri‟de Ġstanbul‟daki gibi kiliseler vardı. Ancak bunlar harabe halinde idi”
demektedir. Bu kiliselerin yanı sıra Surp Ġstepannos, Surp Mergeryos, Surp Sarkis,
Surp Parsek, Talas‟ta Aya Yorgi kiliseleri günümüze gelememiĢtir.
Kayseri‟deki Rum Kiliseleri arasında Gesi‟de Darsia YanartaĢ Kilisesi,
Endürlük (Andronike) Kilisesi, Talas‟ta Yeni Cami Kilisesi, Ġncesu‟da Yeni Cami
Mahallesi Kilisesi, Yarım Mahalle Kilisesi, Aydınlar Köyü‟ndeki Rum Kilisesi,
Germir (Konaklar) Rum Kilisesi, il merkezinde bugünkü Belediye ĠĢ Merkezinin
bulunduğu yerde de bir Rum Kilisesi bulunuyordu. Ancak Kayseri‟deki Rum
295
BOA, A.DVN. MHM, Dosya No:7/A, Gömlek No: 94 296
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.19; BOA,
A. DVN. , Dosya no: 68, Gömlek No: 60
112
kiliselerinin çoğu KurtuluĢ SavaĢı‟ndan sonra Lozan AntlaĢması uyarınca, nüfus
mübadelesi sonunda cemaati kalmayınca kendi hallerine bırakılmıĢlar, bazıları
yıkılmıĢ, bazıları da camiye çevrilmiĢtir. 297
Kayseri çevresinde 30‟a yakın manastırın bulunduğu, kaynaklarda ileri
sürülmüĢtür. XX. yüzyılın baĢlarında il merkezinde yedi Ermeni ve bir Rum
kilisesinin olduğu da söylenmektedir. Ayrıca çevredeki ilçe ve köylerde de birçok
kilise ile manastır bulunuyordu. Ermenilere ait Surp Garabet Manastırı (Efkere
Büyük Manastırı), Balagesi Köyü‟nde Surp Daniel Manastırı, Derevenk‟te Surp
Sarkis Manastırı, Surp Asdvadzadzin Tomarza Manastırı ile Bogos Bedros Kilisesi,
Develi‟de Yukarı Fenese Mahallesi‟ndeki kilise bunların baĢında geliyordu.298
Ermenilerle ilgili nüfus mübadelesi olmadığından Ermeni kiliseleri 1980
yılına kadar ibadete açık kalmıĢ ancak, Ermenilerin Ģehirden göç etmeleri üzerine
sahipsiz kalan birçok kilise yıkılmıĢ ve bunlardan sadece iki tanesi il merkezinde
biri de Talas‟ta olmak üzere üç tanesi günümüze gelebilmiĢtir. Bunlar Kiçikapı
Meydanı‟ndaki Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana) Kilisesi ile Cafer Bey
Mahallesi‟ndeki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Talas‟ta Yeni Cami Kilisesi‟dir. 299
Kayseri Talas ilçesi Tablakaya Mahallesi‟nde bulunan ve bugün Yeni Cami
olarak kullanılan Rum Kilisesi 1886 yılında yapılmıĢ ve daha sonra da camiye
dönüĢtürülmüĢtür. Kilisenin 1997 yılına kadar kapı giriĢinde bulunan kitabesi
günümüze ulaĢamamıĢtır. Bu kitabede kilisenin 1886 yılında yapıldığı ve ayrıca
Sultan II. Abdülhamit‟e bir teĢekkür yazısı bulunmaktadır.
297
www. kenthaber.com 298
www. kenthaber.com 299
www. kenthaber.com
113
RESĠM I
Talas Rum Kilisesi
Osmanlı Devleti gayrimüslimlerin yeni kilise ya da manastır yapmasına
müsaade etmemiĢ mevcutlarının tamiri konusunda da padiĢahtan ya da Babıâli‟den
izin alınmasını Ģart koĢmuĢtur. Tamir konusunda bölgede bulunan cemaat reisi ve
patrik tarafından talepte bulunuluyor ve bilirkiĢi tarafından kilisenin tamire muhtaç
olup olmadığı, orijinal halinin ne olduğu tespit ediliyordu. Ardından gerekli
görülürse kilisenin tamirine izin veriliyordu. 300
300
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.45; Gülbadi Alan, Osmanlı Devletinin
Ermenilere GöstermiĢ Olduğu Dini Ġmtiyazlar Çerçevesinde Kilise Tamirleri”, HoĢgörü
Toplumunda Ermeniler, Kayseri 2007, II, s.206-207; Abdullah Saydam, “Trabzon ġer‟iye
Sicillerindeki Fermanlar IĢığında Katolik Ermeniler ve Mezhep DeğiĢtirme Yasağı”, Tarih ve
Toplum, XXXIV, Sayı 202, Ekim 2000, s.4
114
Kilise tamiri için merkezden yollanan fermanlarda genellikle Ģer‟i bir
hükümde yer almaktadır. Buna göre 1835 tarihli bir fermana göre Tomarza‟da
Bogos Bedros kilisesinin tamiri ile ilgili olarak Ģeyh‟ül-islam Mustafa Asım
Efendiye “bir karyede vaki‟ keniseyi kadime harab oldukda erbabı, vaz‟ı kadimi
üzere tamire kadir olur mu” diye sorulmuĢ ve Ģeyhü‟l-islamın “olurlar” fetvasıyla
tamir için gerekli izin verilmiĢtir. Aynı belgeden Talas‟ta Yukarı mahallede Meryem
Ana Kilisesi, aĢağı mahallede Toros Kilisesi ve Erkilet‟te de Toros Kilisesi‟nin
tamirine izin verildiği anlaĢılmaktadır.301
Tomarza, Talas ve Erkilet‟teki Kiliseler haricinde XIX. yüzyılda Kayseri‟de
tamirine izin verilen bazı kiliseler Ģunlardır; Varseban Karyesi‟nde Rum milletine
ait BinertaĢ Manastırı,302
Anderlek Köyünde bulunan Rum kilisesi,303
ġerefyan
Mahallesindeki kilise.304
Yeni kilise yapılması konusundaki resmi ve Ģer‟i görüĢe rağmen Osmanlı
yönetiminin XVIII. Yüzyıldan sonra iç ve dıĢ etkilerle yeni bazı kiliselerin
yapılmasına izin verdiği anlaĢılmaktadır. Kayseri kent merkezinde Kiçikapıda Surp
Asdvadzadzin Kilisesi 1835‟te yapılmıĢ ve 1875-1885 yıllarında onarım görmüĢtür.
Bu kilise günümüzde Gençlik ve Spor Ġl Müdürlüğü‟ne bağlı spor ve resim, müzik,
yabancı dil kursları verilen bir merkez olarak değerlendirilmektedir.305
Kent merkezinde Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ise 1859 yılında inĢa
edilmiĢ 1883-1885 yılları arasında onarım görmüĢtür. Bu kilise halen kullanılmakta
ve Ġç Anadolu bölgesinde ibadete açık tek Gregoryen Kilisesi olma özelliğini
taĢımaktadır. 306
301
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.12-13;
BOA, Cevdet-Adliye, No: 2885; 302
KġS 186 -271-590 303
BOA, Ġ. HR. , Dosya No: 195, Gömlek No:11046 304
BOA, A.MKT. NZD, Dosya No: 9, Gömlek No:22 305
ġeyda Güngör Açıkgöz, “XIX. Yüzyıl Kayserisi‟nde Ermeniler ve Kiliseler” , HoĢgörü
Toplumunda Ermeniler, IV, Kayseri 2007, s.382 306
ġ. G. Açıkgöz, “Ermeniler ve Kiliseler, s. 382
115
RESĠM II
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi
Tomarza‟daki Surp Bogos Bedros Kilisesi‟ne 1835‟de yapım izin verilmiĢ ve
özgün iĢlevinin ardından bu kilise sırasıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi deposu, sinema
ve belediye deposu olarak kullanılmıĢtır. 307
RESĠM III
Tomarza Surp Bogos Bedros Kilisesi
307
ġ. G. Açıkgöz, “Ermeniler ve Kiliseler, s. 384
116
RESĠM IV
Tomarza Manastırı
Rum ve Ermeniler için önemli bir merkez konumundaki Kayseri‟de pek çok
Ortodoks ve Gregoryen kilisesi yapılmıĢ ve Hıristiyanların yaĢadığı birçok yerde
kendi ibadethaneleri olmuĢtur. Kayseri kent merkezinde ve Talas, Efkere,
Zencidere, Germir, Gesi, Erkilet, Tomarza gibi gayrimüslimlerin yoğun yaĢadıkları
yerlerde kilise ve manastırların kalıntıları halen bulunmaktadır.308
Kilise bulunmayan küçük yerlerde yaĢayan gayrimüslimler ise gerekli
izinleri almak kaydı ile dini ayinlerini icra etmek üzere köyde bir papaz
bulundurabiliyorlardı. Örneğin, 1848‟de Kayseri Küçükköy Ermeni ahalisi kilisenin
kendilerine uzak olduğunu ve ibadetlerinde sıkıntı çektiklerini Ġstanbul‟a
bildirmiĢlerdir. Bunun üzerine de köylerinde daimi olarak bir evde papaz
bulundurmalarına ve onlara bu konuda hiç kimsenin müdahale etmemesi konusunda
ferman çıkarılmıĢtır. Bu muamele Osmanlı Devleti‟nin gayrimüslimlere bakıĢını
oldukça iyi yansıtan bir örnektir. 309
308
ġ. G. Açıkgöz, “Ermeniler ve Kiliseler, s. 382 309
BOA, Cevdet-Adliye No:3928
117
Osmanlı Devleti‟nin uyguladığı mabet yapma yasağı ve tamir için izin
gerekmesi gibi durumlar gayrimüslimleri kısıtlayıcı kurallar gibi görünse de
gayrimüslimlerin genel olarak mağdur edilmedikleri anlaĢılmaktadır.310
Bazı
zamanlarda kilise tamirleri için yerel yönetimlerin gayrimüslimlere yardımlarda
bulundukları dahi görülmektedir. Örneğin, Kayseri kalesinin harap olan ve tehlike
arz eden Kiçikapı mevkii belediye tarafından yıkılmıĢ ve surlardaki taĢların bir
kısmı Ġmam Zeynelabidin Türbesi ve Ermeni Kilisesi‟ne para karĢılığı satılmıĢtır.
Belediyenin gerek türbeden gerekse kiliseden aldığı paranın çok cüzi olması hatta
yıkım masraflarını bile karĢılamaması bunun bir yardım olarak değerlendirilmesine
sebep olmaktadır.311
C. SUÇLU ZĠMMÎLERĠN CEZALANDIRILMASINDA KĠLĠSENĠN ROLÜ
Cemaat üyeleri arasındaki adli iĢler, Patrikhane mahkemeleri tarafından
görülür ve çözüme kavuĢturulurdu. Patrikhane mahkemelerinin vermiĢ olduğu
kararlar da devlet tarafından aynen uygulanırdı. Patrikhane, suçluları yalnız hapse
değil kürek cezasına da çarptırabiliyordu ve patrikhaneden gönderilen kürek
mahkûmlarını kaptan paĢaların kabul etmeme hakkı yoktu. Ayrıca bu mahkûmları
vaktinden önce de salıveremezlerdi. Kendi dinlerine karĢı gelerek, dini nitelikli suç
iĢleyen zımmiler de yine patrikhaneler tarafından cezalandırılmaktaydı.312
Suçlu olduğu patrikhane tarafından tespit edilen gayrimüslimlerle ilgili
kayıtlara hem Kayseri ġer‟iyye sicillerinde hem de BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‟nde
ki belgelerde rastlamaktayız. Dini nitelikli suç iĢleyen zimmîler genellikle diğer
cemaat üyeleri tarafından Ģikâyet edilmiĢler ve „‟ ıslah-ı nefs‟‟ etmeleri için baĢka
bir Ģehre sürgün edilmiĢlerdir.
310
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, s.45 311
G. Alan, “Osmanlı Devletinin Ermenilere GöstermiĢ Olduğu Dini Ġmtiyazlar Çerçevesinde Kilise
Tamirleri”, s.222-223 312
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.16
118
Kayseri Ermeni milletinden KeĢiĢ oğlu Agob kendi halinde olmadığı ve
ayinlere aykırı hareketlerde bulunduğu için Ģikâyet edilmiĢ ve patrikhane tarafından
nefsini ıslah edinceye kadar Kemah‟a sürgün edilmesine karar verilmiĢtir. Bu karar
Ġstanbul ve çevresi Ermeni Patriği Karabet nam rahip tarafından mühürlü arz-u hal
ile devlete bildirilmiĢtir. Böylece Kayseri ve Kemah Naiblerine hüküm yazılarak
gereğinin yapılması istenmiĢtir. 313
Macunsun karyesinden Solakoğlu Mihail adlı zimmînin de ayine aykırı ve
halkın huzurunu kaçıran davranıĢlarından dolayı, Kayseri murahhasası ile adı geçen
köyde oturan papaz ve ahali tarafından Ģikâyet edilmiĢ ve patriğin kararı ile ailesi ile
beraber Divriği‟ye sürgün edilmesi için ferman çıkarılmıĢtır. Bu kayıttan suçlu
olduğu tespit edilerek sürgününe karar verilen zimmînin ailesinin de karardan
etkilendiği anlaĢılmaktadır.314
Dini suçları sebebi ile Kayseri‟den baĢka Ģehirlere sürgünler olduğu gibi
diğer bazı yerlerden de Kayseri‟ye gönderilen zimmîler de bulunmaktadır.
Trabzon‟un Andreyas köyünden Filibos isimli rahip dine mugayir harekette
bulunmasından dolayı ceza olarak Kayseri‟deki Ermeni Manastırı‟na sürgün
edilmiĢtir.315
Bu belgede suçlunun bir din adamı olması oldukça ilgi çekici bir
durumdur. Demek ki gayrimüslim cemaatler içerisinde din adamlarının da zaman
zaman uygunsuz davranıĢları olmuĢ ve devlet eliyle cezalandırılabilmiĢlerdir.
Patrikler, idaresi altında olup ta rızasına aykırı davranan cemaat üyelerini ve
din adamlarını sürgün ederek cezalandırabildiği gibi onların affedilmesini de
isteyebilirlerdi. Buna göre, Ġstanbul ve çevresi Ermeni Patriği‟nin kararı ile
Üskülüplü (?) rahip Kalos Kayseri‟ye sürülmüĢtür. Söz konusu bu rahibin artık
yaĢlanması ve bir daha ayinlere aykırı harekette bulunmayacağını bildirmesi üzerine
313
KġS 193 -61/132 314
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.17; BOA,
A.DVN, Dosya no: 5, Gömlek No:93 315
BOA. HR. MKT. , Dosya No: 32, Gömlek No:96
119
Ġstanbul ve civarına gelmemesi Ģartı ile suçu affedilmiĢ ve gereğinin yapılması için
Kayseri‟ye emir gönderilmiĢtir.316
Hilaf-ı harekete ibtidar‟ından dolayı Kayserili bir rahip de patriğin müracaatı
üzerine Aynoroz Manastırı‟na sürülmüĢ ve burada sekiz ay kaldıktan sonra ıslah-ı
nefs ettiğini belirterek söz vermiĢ ve patrik yeni bir arzuhal ile onun Kayseri‟ye bir
daha ayak basmaması Ģartı ile affedilmesini sağlamıĢtır. Serbest kalan rahip
Kayseri‟ye gidemediği için bir süre Ġstanbul‟da kalmıĢ ancak bu arada hem ailesi
hem de kendisi periĢan olmuĢtur. Bunun üzerine bu rahiple ilgili üçüncü bir arzuhal
daha verilmiĢ Kayseri Metropolitliği‟nin iĢlerine karıĢmaması Ģartı ile Kayseri‟ye
dönebilmiĢtir.317
Ġncelediğimiz kayıtlara göre Kayseri‟de dini suç iĢleyerek sürgün edilen
zimmîlerin gönderildikleri baĢlıca yerler Divriği318
, Kemah319
, Diyarbakır320
, Sis321
,
Amasya‟dır. 322
D. KAYSERĠ’DE ĠHTĠDA
Arapça bir kelime olan ihtida, hidayete erme, Ġslam dinini kabul etme
anlamlarına gelmektedir. Ġhtida etmiĢ olan kiĢiye de mühtedi denmektedir.323
Ayrıca
ihtida gerçeğe ulaĢmak, doğru yolu bulmak manasına da gelmekte ve inançsız iken
veya baĢka bir dinde iken Ġslam dinini benimsemeyi ifade etmektedir.324
Osmanlı Devleti içinde yaĢayan farklı din ve millet mensupları, birbirleri ile
kaynaĢma ortamı bulmuĢ ve bunun tabii sonucu olarak birbirlerinin kültürel ve dini
316
KġS 181- 113-225 317
Ali Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.17; BOA,
Cevdet-Adliye, No:1566 318
BOA, Cevdet-Zaptiye, No:1561, BOA, A.DVN, Dosya No:5, Gömlek No:93 319
KġS 193 – 61-132 320
KġS 193- 61-133 321
BOA, A.MKT. MVL, Dosya No:50, Gömlek No:8 322
BOA, A.MKT, Dosya No:89, Gömlek No: 96 323
Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, s.607 324
Ali Köse, „‟Ġhtida‟‟, TDVĠA, XXI, Ġstanbul 2000, s.554
120
yaĢayıĢlarından etkilenmiĢlerdir.325
Müslümanlar Ramazan‟da ve bayramlarda
komĢuları olan gayrimüslimlere yemek ve tatlı gönderirken, onlarda paskalya
tatlısından Müslümanlara gönderirlerdi. Düğünlerde, cenazelerde bir arada olurlar,
Ramazanda gayrimüslimler dıĢarıda bir Ģeyler yemezler hatta çocuklarını da bu
konuda öğütlerlerdi. Benzer durumlar Müslümanlar içinde geçerli idi.326
Anadolu‟da Müslümanlarla bir arada yaĢamaya alıĢan gayrimüslimler,
zamanla Ġslam dinini daha iyi tanıma imkânı bulmuĢlar ve devletin takip etmiĢ
olduğu hoĢgörü politikası sayesinde birçok gayrimüslim Ġslamiyet‟e ısınıp,
Müslüman olmuĢtur.327
Ġslamiyet‟in dinde zorlamayı reddetmesi sebebi ile Osmanlı Devleti hiçbir
zaman gayrimüslimleri zorla ĠslamlaĢtırma yoluna gitmemiĢtir. Hatta onlara din
değiĢtirme yolunda herhangi bir telkinde bulunmamaya da özen gösterilmiĢtir.
Gayrimüslimlerin kendi dinlerini bırakarak Ġslam dinini seçmeleri tamamen kendi
hür iradeleri ile olmuĢtur.328
Ġhtida olaylarının Ģer‟iyye sicillerine tam anlamıyla yansıdığını söylemek
güçtür. Çünkü din değiĢtirerek Ġslamiyete geçmek için yalnızca kelime-i Ģahadet
getirmek yeterlidir. Buna rağmen hukuki ve iktisadi bazı gereklilikler vesilesi ile
bazı ihtida olayları kayıt altına alınmıĢtır. XVII. yüzyılda ihtida kayıtları sicil
defterlerinde genellikle ilk veya son sayfalarında fazla önem verilmeden alt alta
ihtida i‟lamı Ģeklinde sıralanmaktadır. Daha sonraları ise dağınık olarak defterlerde
yer almıĢlardır. 329
325
Cengiz Kartın, “Türk- Ermeni ĠliĢkilerindeki HoĢgörü Ġklimi Çerçevesinde Ġhtida Hareketleri”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, s.524; Ġsmail Hakkı Mercan, “ġeriye Sicillerine
Göre Balıkesir Ermenilerinin Sosyal YaĢantısı ve Ġhtida Eden Ermeniler”, HoĢgörü Toplumunda
Ermeniler, II, Kayseri 2007, s.413-414 326
A. Saydam, “YenileĢme Döneminde Osmanlı Toplumu”, s.856 327
Kamil Çolak, XVI. Yüzyılda Ġstanbul’da Ġhtida Hareketleri, (BasılmamıĢ Doktora Tezi),
Ankara 2002, s.101 328
Ramazan Günay, “18. Yüzyılın ilk Yarısında Mardin‟de Müslim-Gayrimüslim ĠliĢkileri”, I.
Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007, s.747; Galip Eken, “Bir Anadolu
Osmanlı ġehri Kayseri‟de Ġhtida Hareketleri”, CBÜ Fen Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi,
Sayı:1, Manisa 1997, s. 86 329
Osman Çetin, Sicillere Göre Bursa’da Ġhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları (1472-1909),
Ankara1994, s.2-3
121
TABLO XXVII
KAYSERĠ’DE ĠHTĠDA EDENLER (1800-1850)
SA
YI
DE
FT
ER
MĠL
LĠY
ET
Ġ
YE
RL
Eġ
ĠM
YE
RĠ
ESKĠ ADI YENĠ ADI CĠNSĠYET
E K
1 200/3/9 Rum Darsiyak Hatoye AyĢe Zarife X
2 200/3/10 Rum Sultan Maryem Fatma X
3 200/3/11 Ermeni Talas Karabet Mehmed X
4 200/2/3 Ermeni __ Agob Mehmed X
5 181/163/ Ermeni Boğazlıyan Serkiz Mehmed X
6 179/280/ Ermeni Efkere Ermiya Mehmed X
7 184/1/2 __ Talas Hurmusemmi Emine X
8 184/1/3 Ermeni Hacıkasım Hurmusemmi AyĢe X
9 184/2 Ermeni Gürcü Kivork Ġbrahim X
10 191/1/2 Ermeni Bozok Kirakos Mustafa X
11 191/1/4 __ Enderlik Sofya Fatma X
12 191/1/6 Rum Zencidere Marya Fatma X
13 193/1/1 __ Talas Karabet Mustafa X
14 196/1/1 Ermeni Selbasdı Serkiz M. RaĢid X
15 196/1/2 Ermeni Kermir Artin v.Avas Ali X
16 196/1/3 Ermeni Kermir Karabet Yusuf X
17 196/1/7 Ermeni Kerim SĠmon ġaban X
18 196/1/8 __ Darsiyak Maryem Fatma X
19 208/1/2 __ Harburut __ Mehmed X
20 200/1 __ Metrisoğlu Danyal Ahmed X
122
GRAFĠK VI
İHTİDA ORANLARI
ERKEK
65%
KADIN
35%
1800-1850 tarihleri arasındaki Ģer‟iyye sicillerinden Kayseri‟de Ġslamiyete
geçen 20 kiĢi tespit ettik. Bunlardan 4‟ü Ģehir merkezinde ki Selbasdı,330
Hacıkasım,331
Sultan332
ve Gürcü 333
mahallelerinde, diğer 15‟i Kayseri‟ye bağlı kaza
ve köylerden kiĢilerdir. Bir tanesinin ise yerleĢim yeri belirtilmemiĢtir. Ġhtida
edenlerin 13‟ü erkek, 7‟si ise kadındır.
Ġhtida edenlerin 3‟ü Rum, 11‟i Ermeni‟dir, 6‟sının ise milliyeti belli değildir.
Ġhtida olaylarında mühtedilerin aldıkları isimlere baktığımızda erkeklerin Ġslami
isim olarak genellikle Mehmet, Mustafa, Ġbrahim, Ali, Yusuf, Ahmet, ġaban gibi
isimleri tercih ettikleri görülmektedir, kadınlar ise daha çok AyĢe, Fatma, Emine
isimlerini kullanmıĢlardır, bu isimler sadece Kayseri‟ de değil tüm Osmanlı genelin
de ihtida edenlerin aldıkları isimlerdir, çünkü din değiĢtirenler yeni ad olarak Ġslam
inancı için önemli yeri olan isimleri tercih etmektedirler,
330
KġS 196 -1-1 331
KġS 184-1-3 332
KġS 200 -3-10 333
KġS 184- 2
123
Ġsim değiĢikliği mühtedinin yeni kültür muhitine intibakını da
kolaylaĢtırmaktadır, Mühtedi eski kiĢiliğini hatırlatacak temel öğelerden biri olan
adını dini ile beraber değiĢtirmekte, eski ve yeni hayatı arasındaki son köprüyü de
yıkmaktadır,
ġeriye sicillerinde bulunan ihtida kayıtlarında genellikle bir zımminin batıl
dinini terk ederek hak din olan Ġslamı seçtiği yazılmıĢ ve buna ek olarak mühtedinin
mahallesi, eski ve yeni ismi, bazen milliyeti ve baba adı gibi ifadelere de yer
verilmiĢtir
Ġhtida kayıtları her erkek ve kadın için ayrı ayrı tutulurken ergenlik yaĢına
gelmemiĢ çocuklar da durum farklıdır. Küçük çocukların dini ailesine tabi
sayıldığından bu tür olaylar ihtida kabul edilmemekteydi, ancak bazı belgelerde
Ġslamı kabul eden mühtedinin çocuklarının da Ġslamiyeti kabul ettikleri kaydedilmiĢ
ve Ġslami isimlerine de yer verilmiĢtir.334
Kayseri de H.1236 tarihli bir belgede
Darsiyak karyesinden Sandalcı Karabet‟ in zevcesi ve Mancısunlu Çoban oğlu
Artin‟in kızı Meryem‟ in Ġslamiyet‟i kabul edip ismini Fatma olarak değiĢtirdiği ve
6 yaĢında Sübyan adlı oğlu ile 10 yaĢında Sultan isminde kızı olduğu
kaydedilmiĢtir.335
Ancak belgeden çocukların Ġslamiyet‟e geçip geçmedikleri
anlaĢılamamaktadır. Zira isimlerinde de bir değiĢiklik olmamamıĢtır. Osmanlı
devletin de anne ve babasından biri ihtida eden bir çocuğun, genellikle Müslüman
olan ebeveynlerinin yanına verildiği görülmektedir. Bu uygulamada amaç çocuğun
Ġslam üzerine yetiĢtirilmesi sağlanmaktadır.336
Müslüman olan anneleri ile ilgili
ihtida kaydında adları geçen çocuklar da bu sebeple belirtilmiĢ olabilir.
Dinini değiĢtiren mühtedi sadece dinini değiĢtirmekle kalmaz ve tüm
yaĢamını da bu doğrultuda düzenlemek mecburiyetindedir. Örneğin ihtida olayları
sonrası kadın mühtedilerin din ve iffetlerinin korunması ve baskı altında
kalmamaları için eĢlerine Islama girmeleri mahkeme huzurunda teklif edilir. Eğer
334
G. Eken, “Bir Anadolu Osmanlı ġehri Kayseri‟de Ġhtida Hareketleri”, s. 86 335
KġS 196- 1-8 336
Osman Çetin Bursa’da Ġhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları, s.72
124
erkek Ġslamı kabul etmezse çiftin boĢanmasına karar verildi.337
Çünkü Ġslam
Hukuku‟na göre Müslim bir kadın, gayrimüslim bir erkekle evlenemez. Müslim
erkekler ise Gayrimüslim kadınlar ile evlenebilirlerdi. Dolayısıyla gayrimüslimken
ihtida eden erkeklerin gayrimüslim eĢlerini boĢamaları gibi bir durum da söz konusu
değildir. Ama Ġslamiyet‟e geçtikten sonra eĢini boĢayan erkek mühtediler de
bulunmaktadır. Örneğin Kayseri‟ye tabi Tavansun karyesi ahalisinden Ġbrahim bin
Abdullah nam mühtedi karısı Ağsabet veledet Ohan nam nasraniyeden boĢanmıĢtır.
Gerekçe olarak kendisi Müslüman olduktan sonra gayrimüslim karısı Ağsabet „in
zevcelik görevlerini yerine getirmediği belirtmiĢtir. Mahkeme tarafından da
boĢanmalarına ve istedikleri ile evlenmelerine izin verilmiĢtir.338
E. MEZARLIK - MAġATLIK
Osmanlı genelinde gayrimüslimlerin mezarları ve ölüleri de hürmet
görmüĢtür. Kayseri‟de Müslim ve gayrimüslim mezarları farklı yerlerde
bulunmaktaydı. Hatta Rumlar‟ın ve Ermeniler‟in de kendilerine ait ayrı ayrı
mezarlıklara sahip oldukları bilinmektedir. DikilitaĢ ve Çifteönü MaĢatlıkları
Ermenilere ait mezarlıklardır.339
Mezarlıklarla ilgili Rum ve Ermeni anlaĢmazlıklarının belgelere yansıdığı
görülmektedir. 1850 tarihli bir kayıtta DikilitaĢ MaĢatlığı‟ndan Rum kilisesinin
tamiri için taĢ çıkarılması Ermeni patriği tarafından Ģikâyet edilmiĢ ve yapılan
tahkikat sonucunda, kilisenin eski konumu üzere onarılması, söz konusu maĢatlıktan
taĢ çıkarılmasına veya bir yer satılmasına izin verilmemesi için em-i âli yazılarak
Kapıçuhadarı Halil Ağa‟ya teslim edilmiĢtir.340
Yine 1849‟da Talas da Rumlara ait mezar taĢlarına Ermeniler tarafından
müdahale edilmesi üzerine bir gerginlik olmuĢ ve devlet bir komisyon kurarak
337
O. Çetin, Bursa’da Ġhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları, s.94-95 338
KġS 194- 41-87 339
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.27 340
A. Aktan, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, s.27; BOA,
A. DVN. , Dosya No: 67, Gömlek No:60
125
mezar taĢlarının kime ait olduğu tespit edilmiĢtir ve böylece gerginlikte ortadan
kaldırılmıĢtır.341
V. BÖLÜM: KAYSERĠ GAYRĠMÜSLĠMLERĠNĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR
HAYATI
Osmanlı Devleti, gayrimüslimleri her alanda olduğu gibi eğitim sahasında da
serbest bırakmıĢtır. Çünkü devlet, eğitim faaliyetlerini din ve mezhep imtiyazlarının
bir parçası olarak görmekteydi. Gayrimüslimler mabetlerini idare ettikleri gibi
okullarını da cemaat teĢkilatları vasıtasıyla kurmakta ve iĢletmekteydiler. Her
cemaatin mabetleri yanında, bunlara bağlı okulları da bulunmaktaydı.342
Gayrimüslim milletlerin idare ettikleri okullar, tamamen müstakil bir niteliğe
sahipti. Gayrimüslimler, bu cemaat okullarında millî dillerinde eğitim yapmakta ve
ders programlarını diledikleri gibi düzenleyebilmekteydi. Hatta devlet bu okulları,
denetlemeye lüzum görmemiĢtir. Gayrimüslim milletler, din ve mezhep alanında
olduğu gibi eğitim alanında da, özerk bir konum içinde hareket edebilme imkânına
her zaman için sahipti.343
Gayrimüslimler XVII. yüzyıl sonuna kadar sistemli bir okullaĢma hareketi
içine girmemiĢlerdir. Ġlk örnekler din adamı yetiĢtirilmesi için kurulan okullardır.
XVIII. yüzyıl sonlarında Ermeni tüccar ve zanaatkârları tarafından okuma-yazma
öğrenmeye önem verilmiĢ ve özellikle Ġstanbul‟un her semtinde cemaate ait okullar
açılmaya baĢlamıĢtır. 344
341
BOA. ,Hariciye NMK, Dosya No:36, Gömlek No: 7 342
Y. Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a, s.228; G. Bozkurt,
Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu, s.157-158; Ali Güler, s.164 343
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, s.168 344
Esma Ġgüs Parmaksız, “Ermeni tarihçi ArĢak Alboyacıyan‟ın Kayseri Ermenileri Tarihi Adlı
Eserine Göre Kayseri‟de XIX. Yüzyıl ile XX. Yüzyıl BaĢlarında Faaliyet Gösteren Ermeni Okulları”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, Kayseri 2007, s.139
126
1824 yılında Ermeni Patrikliği bir genelge yayınlayarak cemaat okullarının
Anadolu‟da kurulmasını istemiĢtir. 1834‟de Anadolu‟da 114 Ermeni okulu olması
çok kısa bir sürede okulların açıldığını göstermektedir.345
Gayrimüslimlerin eğitim meselesiyle ilgili en önemli düzenleme 1869‟da
çıkarılan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile yapılmıĢ ve bu nizamname de
Müslim ve gayrimüslim çocuklar için ayrı ayrı sıbyan ve rüĢtiye okulları açılması
öngörülmüĢtür. Buna göre, gayrimüslimler çocuklar kendi cemaat okullarında
eğitim alabileceklerdi. Gayrimüslim okullarının denetimini de Maarif
düzenleyecekti.
1897‟ye gelindiğinde Osmanlı topraklarında gayrimüslimlere ait mekteplerin
toplamı 6.739‟dur. Bunların 5.982‟si Ġbtidaiye, 687‟si RüĢtiye ve 70‟i de
Ġdadiye‟dir. Mekteplerin cemaatlere göre dağılımı ise Rumlar 4.390 okul ile ilk
sırada yer almaktadır. Ermenilerin okul sayısı ise 922‟dir. 346
Gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu Kayseri‟de de Rum ve Ermenilere ait
cemaat okulları açılmıĢ ve serbest bir Ģekilde faaliyetlerini sürdürmüĢlerdir. Ayrıca
Kayseri, misyonerler için de önemli merkez olmasında dolayı yabancı okullarında
bulunduğu bir yer olmuĢtur. Özellikle Talas‟da Amerikan misyonerlerin
öncülüğünde Talas Boys School ve Talas Girls School adıyla Amerikan okulları
kurulmuĢ ve gayrimüslimlerden de destek bulmuĢlardır. Talas‟da ki bu iki okulun I.
Dünya SavaĢı öncesindeki toplam öğrenci sayısı 273‟dür.
345
E. Ġgüs Parmaksız, Ermeni Okulları, s. 139; Remzi Kılıç, “Osmanlı Yönetiminde XIX. Yüzyıl
Ermeni Okulları ve Faaliyetleri”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, Kayseri 2007, s.83 346
B. Eryılmaz, Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, s.177
127
VI. BÖLÜM: KAYSERĠ’DE MÜSLĠM-GAYRĠMÜSLĠM ĠLĠġKĠLERĠ
Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden olan Kayseri‟ye Türk nüfusun
geliĢi 1071 Malazgirt Zaferi‟yle beraber gerçekleĢmiĢtir.347
Bu tarihten itibaren
Müslümanlar ile gayrimüslim olarak nitelendirilen Rum ve Ermeniler aynı
coğrafyada ekonomik, sosyal, dini her türlü alanda sürekli etkileĢim içinde olmuĢ ve
ortak bir yaĢamı paylaĢmıĢlardır.
Osmanlı devleti‟nin Ģenlendirme politikası sayesinde kısa sürede TürkleĢen
Kayseri‟de gayrimüslimler daima varlıklarını korumuĢ ve büyük bir nüfus
potansiyeline de sahip olmuĢlardır. Bu da beraberinde Müslim- gayrimüslim
iliĢkilerinin hangi doğrultuda olduğunun araĢtırılması gerekliliğini doğurmuĢtur.
Ana kaynağımız olan Ģer‟iyye sicillerine yansıyan çeĢitli belgeler aracılığı ile bu
durumun analizini yapmaya çalıĢacağız.
Gayrimüslimlere Ġslam hukukunun tanımıĢ olduğu haklara bakıldığında
yerleĢme, giyim, mülkiyet, din gibi konularda kısıtlayıcı gibi görünen bazı
kurallardan bahsedilebilir. Ancak uygulamaya bakıldığında durum daha net
anlaĢılmaktadır. Örneğin Müslim ve gayrimüslimlerin oturdukları mahalleler
baĢlangıçta ayrı olmasına rağmen zamanla bu durum değiĢmiĢ ve karma
mahallelerde Müslim ve gayrimüslimler beraber yaĢar hale gelmiĢtir. Böylece yakın
komĢuluk iliĢkisi içerisine girme fırsatları da olmuĢtur. XIX. yüzyıl Kayseri
mahallelerinin etnik yapısına bakıldığında 75 mahalleden 20‟sinde Müslüman,
Ermeni ve Rumların karma olarak yaĢadığı görülür.348
Kayseri‟de Müslim-gayrimüslim iliĢkilerine ait örnekleri ihtiva eden Ģer‟iyye
sicillerinde ki kayıtlar iki farklı grubun yaĢantıları hakkında daha net bilgi sahibi
olmamızı sağlayacaktır.
Gayrimüslimler, karĢılıklı hoĢgörünün hakim olduğu Kayseri‟de, her alanda
istedikleri gibi hareket edebilmiĢlerdir. Önemli ölçüde ekonomik faaliyetlerde
347
M. ĠpĢirli, “Kayseri”, s.96; A. Güler, “Kayseri‟de Demografik Durum”, s.204 348
M. Keskin, , “1247-1277 Tarihli (Kayseri) Müfredat Defterine Göre Kayseri Ve Tabi YerleĢim
Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)”, s. 291-298
128
bulunmuĢ ve hemen her çeĢit mesleği icra etmiĢlerdir. Hatta esnaflık yapan birçok
gayrimüslim, Müslümanlarla da alıĢ-veriĢte bulunmuĢtur. Tabi karĢılıklı olarak
gayrimüslimler de Müslüman tüccar ve esnaflarla iliĢki kurmuĢtur.
Yine mülk sahibi olma konusunda da Müslim ve gayrimüslimler arasında her
hangi bir ayrım yoktur. Ġslam hukuku gereğince gayrimüslimlerin mülklerinin nasıl
olması gerektiği hakkında bazı kısıtlamalar olsa da Osmanlı Devleti‟nde ve
paralelinde Kayseri Ģehrinde katı bir Ģekilde uygulanmadığını söyleyebiliriz.
Gayrimüslimlerin, Müslümanlarla mülk alım-satımı yapmaları da bu durumun en
belirgin örneğidir. Çünkü evlerin özellikleri aynı olmasa birbirleri ile böyle bir alıĢ-
veriĢe girmeleri söz konusu olmazdı. Müslim ve gayrimüslimler arasındaki mülk
satıĢlarından biri Kayseri‟de Gayrimüslim mahallesi diyebileceğimiz Rumyan
Mahallesi‟nde gerçekleĢmiĢtir. Bir zimmî kadın, aynı mahallede ki evini El-hac
Mehmed‟e 530 kuruĢa satmıĢtır.349
Yine Kayseri Karabet Mahallesi sakinlerinden
Serkiz v. Karabet, 420 kuruĢ değerindeki evini Ali Ağa‟ya satmıĢtır.350
Mülk satıĢ belgelerinde mülkün tarifi yapılırken çevresinde bulunan
komĢuları tek tek sayılmakta ve böylece mahallenin etnik yapısı hakkında bilgi
sahibi olunabilmektedir. SatıĢı yapılan evin çevresinde ki evlerde gayrimüslimler ve
Müslimler yer almaktadır. Bu durum bize alım satımlarda dinin herhangi bir
etkisinin olmadığını ve isteyen herkesin dilediği yerde oturabileceğini
göstermektedir.
Gayrimüslim Kayserililer ile Müslümanlar, gerekli hallerde karĢılıklı borç-
alıp vermiĢler, mahkemede birbirlerine vekillik ve Ģahitlik yapmıĢlardır. Kendi
aralarındaki davalarda dahi mahkemeye çağrılan Müslüman kiĢiler gayrimüslim
tanıdıklarına Ģahit olmuĢ ve davanın sonucuna etki etmiĢlerdir. Hatta Müslümanlar,
gayrimüslimlere vekillik dahi yapmıĢ ve davalarda taraf olmuĢlardır. Ġki
gayrimüslim arasındaki anlaĢmazlık sebebiyle mahkemede bilgisine baĢvurulanların
Müslüman olması ve vekillik kurumunun iĢleyiĢi Müslim ve gayrimüslimler
arasındaki sıkı iliĢkinin diğer bir göstergesidir.
349
KġS 181-289-594 350
KġS 176-39-86
129
Müslim ve gayrimüslimlere ait evlerin özelliklerinin, ev eĢyaları ve giyim-
kuĢamların benzer olması iki grup arasında kültürel etkileĢimi, ibadethanelerin
yaygınlığı, din adamlarının rahat hareket etmeleri, dini hayatın serbestliğini
göstermektedir. Görüldüğü gibi Kayseri Müslim ve gayrimüslimleri aynı topraklar
üzerinde yakın komĢuluk iliĢkileri kurmuĢlar ve herhangi bir sorun yaĢanmadan
barıĢ ve huzur içinde yaĢamlarını sürdürmüĢlerdir.
130
SONUÇ
Ġslam topraklarında sürekli yaĢayan gayrimüslimlere, zimmî ya da ehl-i
zimmet denmiĢtir. Osmanlı Devleti içindeki zimmîler ise önceleri gayrimüslim tebaa
daha sonra ise reaya olarak adlandırılmıĢtır. Osmanlı Devlet‟inde mevcut tüm
toplulukların, din ve mezhep esasına göre yönetildiği ve kaynağını Ġslam
hukukundan alan Millet Sistemi uygulanmaktaydı. Osmanlı Devleti, çeĢitli dil, din
ve mezheplere mensup farklı toplulukları, yüzyıllar boyunca bünyesinde
bulundurmuĢ ve millet sistemi vasıtası ile de tüm tebaasını, sorunsuz bir Ģekilde
yönetme gayreti içerisinde olmuĢtur.
Müslüman olmadığı halde, Ġslam topraklarında dinlerinin gereğini yerine
getirerek yaĢayan ve devlet güvencesi altında hayatlarını serbest olarak devam
ettiren zimmîler XIX. yüzyıla kadar sorunsuz bir Ģekilde varlıklarını ve kültürlerini
devam ettirmiĢlerdir. Tabi bunda Osmanlı yönetiminin hoĢgörülü tutumu da son
derece önemlidir.
Osmanlı tebaası gayrimüslimler için XIX. yüzyıl bir dönüm noktası kabul
edilebilir. Çünkü gayrimüslimler bu tarihten sonra, Fransız Ġhtilali‟nin çok uluslu
devletlerde yarattığı milliyetçilik duygusu ve bunu fırsat bilen dıĢ ülkelerin Osmanlı
gayrimüslimleri üzerinden yaptıkları siyasetler neticesinde toplumdaki yerlerini
sorgulamaya baĢlamıĢlardır.
Osmanlı Devleti‟nin önemli unsurlarından biri olan gayrimüslimlerin XIX.
yüzyılın ilk yarısında Kayseri Ģehrindeki sosyal, ekonomik, hukuki ve dini
durumlarını ana kaynağımız olan ve her türden bilgiyi ihtiva eden Ģer‟iyye sicilleri
aracılığı ile değerlendirdiğimiz bu çalıĢmada, ilk olarak Ġslam Hukuku ve Osmanlı
Devleti‟nde gayrimüslimlere genel bakıĢın nasıl olduğu konusu üzerinde durulmuĢ;
sonra mevcut kuralların Kayseri Ģehri temel alınarak uygulanabilirliği
sorgulanmıĢtır.
Osmanlı geneli ve Kayseri‟de ki gayrimüslim topluluklar etnik yapıları ve
nüfus durumları açısından tespit edilmiĢ ve Kayseri‟de Ermeni ve Rumların ön
131
planda oldukları görülmüĢtür. YerleĢim yerleri açısından Kayseri gayrimüslimleri
baĢlangıçta Müslümanlarla ayrı mahallelerde oturmalarına rağmen XIX yüzyılda bu
durum büyük ölçüde değiĢmiĢ ve karma mahallelerin sayısı artmıĢtır. Böylece
Müslümanlar ile gayrimüslimler daha yakın iliĢkiler içine girebilmiĢler ve kültürel
etkileĢimleri de yoğunlaĢmıĢtır.
ġer‟iyye Sicillerine Göre Kayseri Gayrimüslimleri (1800-1850) adlı
tezimizde Kayseri gayrimüslimlerinin nüfus ve etnik yapıları, yerleĢim yerleri
hakkında ön bilgiler verildikten sonra üçüncü bölümle beraber Ģer‟iyye sicillerine
yansıyan kayıtlara girilmiĢ ve Kayseri gayrimüslimleri ekonomik hayatları, sosyal
hayatları ve dini durumları ile incelemeye alınmıĢtır. Gayrimüslimler, özellikle
ekonomik yaĢamları ile dikkati çekmektedir. Çünkü çok sayıda gayrimüslim tüccar
ve esnafın varlığına rastladık ve gerek Kayseri gerek diğer Osmanlı Ģehirleri ile
önemli ticari ağlar kurduklarına Ģahit olduk. Gayrimüslim Kayserilerin yapmıĢ
oldukları meslek dalları, borç-alacak iliĢkileri, mülk alım-satımları ve mal varlıkları,
ekonomik hayat baĢlığı altında değerlendirdiğimiz diğer konulardır. Gördük ki,
Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında ekonomik yönden hiçbir fark
bulunmamakla beraber gayrimüslimlerin daha da etkili olduklarını söyleyebiliriz.
Sosyal hayatları bakımından Kayseri gayrimüslimlerinin baĢta ev olmak
üzere sahip oldukları mülkler, evlerinde kullandıkları eĢyalar, giyim-kuĢamları ve
aile hayatları incelenmiĢtir. Rum ve Ermenilere ait evlerin değerlerinin yüksekliği
ve bölümlerinin çeĢitliliği, kullandıkları kıyafetlerin renk ve kumaĢları gösteriyor ki
Ġslam hukukunda gayrimüslimleri kısıtlar nitelikte görülen bazı kurallar çok fazla
uygulama alanı bulamamıĢtır.
Kayseri gayrimüslimleri, Müslümanların yaptığı gibi her türden iĢlerini kadı
mahkemesi aracılığı ile halledebilmektedir. Ancak aile hayatıyla ilgili niĢan,
evlenme, boĢanma, gibi konuları pek fazla Ģer‟i mahkemelere getirmemektedir.
Bunun sebebi, gayrimüslimlerin evlenmeyi dini bir olgu olarak değerlendirmeleri
olabilir. Çünkü gayrimüslimlerin niĢan ve nikâh iĢlemlerinde uygulanması gerekli
olan bazı dini prosedürler vardır ve bunların da yerine getirilmesi zorunludur.
132
Ancak boĢanmayla ilgili olarak bazen Ģer‟i mahkemeleri kullanmıĢlardır. Ölen
gayrimüslimlerin miraslarının paylaĢılmasıyla ilgili kayıtlar aracılığı ile
gayrimüslim Kayserililerin eĢ ve çocuk sayılarını tespit etmek mümkündür.
Gayrimüslimlerin dini inançları gereği tek eĢli olmayı tercih ettikleri görülürken
çocuk sayılarının çokluğu ise dikkat çekmektedir. Ġncelediğimiz dönemde 59
gayrimüslim ailenin 224 çocuğu vardır ve aile baĢına düĢen ortalama çocuk sayısı da
3.79‟dur. Gayrimüslim ailelerin çok çocuk sahibi olmaları azınlık psikolojisi ile
değerlendirmek mümkündür.
Kayseri Ģehir merkezinde ve Kayseri‟ye bağlı Talas, Erkilet, Enderlük, Gesi,
Tomarza gibi yerlerde birçok Rum ve Ermeni kilisesi ve manastırlarının olması
gayrimüslimlerin dini hayatlarının kısıtlanmadığını ve ibadetlerini rahat bir Ģekilde
yaptıklarını göstermektedir.
Sonuç olarak Kayseri Müslim ve gayrimüslimleri aralarında çok büyük
farklar olmadan ortak bir yaĢamı ve kültürü paylaĢmıĢlar, aynı mahallelerde
oturarak komĢuluk yapmıĢlar, birbirlerine borç alıp vermiĢler, mahkemede vekillik
ve Ģahitlik yapmıĢlar, mülk satmıĢ ve hayatın her alanında omuz omuza birlikte
hareket etmiĢlerdir. GeniĢ Osmanlı coğrafyasının küçük bir kesiti olan Kayseri‟de
gayrimüslimlerin durumuna bakarak Osmanlı Devleti‟nin gayrimüslimleri tebaası
olarak kabul ettiğini, herhangi bir ayrımcılık yapmadan tüm milletleri sorunsuz
olarak idare edebilme gayreti içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.
133
KAYNAKÇA
I. ARġĠV VESĠKALARI
Kayseri ġer’iyye Sicilleri
176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 188, 190, 191, 192, 193, 194,
195, 196, 198, 200, 204, 208, 210
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Belgeleri: BOA, HR.MKT.60/78; BOA, A.DVN.
MHM, Dosya No:7/A, Gömlek No: 94; BOA, A. DVN. , Dosya no: 68, Gömlek No:
60; BOA, Cevdet-Adliye, No: 2885; BOA, Ġ. HR. , Dosya No: 195, Gömlek
No:11046; BOA, A.MKT. NZD, Dosya No: 9, Gömlek No:22; BOA, Cevdet-
Adliye No:3928; BOA, A.DVN, Dosya no: 5, Gömlek No:93; BOA, HR. MKT. ,
Dosya No: 32, Gömlek No:96;, Cevdet-Adliye, No:1566; BOA, Cevdet-Zaptiye,
No:1561, BOA, A.DVN, Dosya No:5, Gömlek No:93; BOA, A.MKT. MVL,
Dosya No:50, Gömlek No:8; BOA, A.MKT, Dosya No:89, Gömlek No: 96; BOA,
A. DVN. , Dosya No: 67, Gömlek No:60; BOA, ,Hariciye NMK, Dosya No:36,
Gömlek No: 7
II. BASILI KAYNAKLAR
ABACI, Nurcan, Bursa ġehri’nde Osmanlı Hukuku’nun Uygulanması (17.
Yüzyıl), Ankara 2001
AÇIKEL, Ali, “Tokat‟ta Hukuk Alanında Türk Ermeni ĠliĢkileri (1770-1810)”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, 291-322
AÇIKGÖZ, ġeyda Güngör, “XIX. Yüzyıl Kayserisi‟nde Ermeniler ve Kiliseler” ,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, IV, Kayseri 2007
ADIBELLĠ, Ramazan, “19-20.yy. Kayseri ve Civarında Hıristiyan Gruplar
Arasındaki ĠliĢkiler‟‟, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-
11 Nisan 2003), Kayseri 2003
134
ADIBELLĠ, Ramazan, Kapadokya Bölgesi‟ndeki Hıristiyanlık Tarihi, ( BasılmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üni., Konya 2002
ADIYEKE, Nuri, “Islahat Fermanı Öncesinde Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet
Sistemi ve Gayrimüslimlerin YaĢantılarına Dair”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 255-
261
Ahmet Refik, Eski Ġstanbul, Ġstanbul 1931
AKGÜNDÜZ, Ahmet, ġer’iye ġicilleri ve Toplu Kataloğu, I, Ġstanbul 1988
AKĠS, Metin, “ XVI. Yüzyılda Kilis ve Antep Sancaklarında Ermeniler ile Türkler
Arasında Sosyal ve Kültürel ĠliĢkiler”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, III,
Kayseri 2007
AKġĠT, Ahmet, “Selçuklular Devrinde Kayseri ġehrinin Nüfus ve Etnik Durumu”,
I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri
1996, 3-25
AKTAN, Ali, “Kayseri Kadı Sicillerindeki Tereke Kayıtları Üzerine Bazı
Değerlendirmeler (1738-1749)”, II. Kayseri ve Yöresi Tarihi Sempozyumu
Bildirileri, Kayseri 1998, 47-68
AKTAN, Ali, “ Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri‟deki Gayrimüslim Tebaanın
Durumu, III. Kayseri ve Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan
2000), Kayseri 2000, 7-33
AKTAN, Ali, “XVII. Yüzyıl BaĢlarında, Kadı Sicillerine Göre Kayseri‟de Evlenme
ve BoĢanmaya ĠliĢkin Uygulamalar”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu
Bildirileri ( 10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003
AKTAN, Hamza, “Ġslam Aile Hukuku” Sosyo- Kültürel DeğiĢme sürecinde Türk
Ailesi, II, Ank. 1992
AKYILMAZ, Gül, “ Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, Türkler, X, Ankara 2002
135
AKYÜZ, Jülide, “Ermeni Kadınlarına Ait Terekeler”, HoĢgörü Toplumunda
Ermeniler, II, Kayseri 2007
ALAN, Gülbadi, Osmanlı Devletinin Ermenilere GöstermiĢ Olduğu Dini Ġmtiyazlar
Çerçevesinde Kilise Tamirleri”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, II Kayseri
2007,
ALKAN, Ahmet Turan, “Sivaslı Ermenilere Dair”, Revak 98, Sivas 1998
BAKIR, Ġbrahim, “Ailenin YaĢama Mekânı Ev”, Türk Aile Ansiklopedisi, II,
Ankara 1991
BAġ, Mustafa, Türk Ortodoks Patrikhanesi, Ankara 2005
BAYRAK, ġaban, “18-19. yüzyılda Kayseri‟nin Ticari Hinterlandı, IV. Kayseri ve
Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003
BAYRAM, Sebahattin, “Koloni Çağında Kayseri‟nin Ticari Hayatı”, I. Kayseri ve
Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 1996
BOZKURT, Gülnihal, Alman ve Ġngiliz Belgelerinin ve Siyasi GeliĢmelerin IĢığı
Altında Gayrimüslim Osmanlı VatandaĢlarının Hukuki Durumu: 1839-1914,
TTK, Ankara 1996,
BRAUDE, Benjamin, “Millet Sisteminin Ġlginç Tarihi”, Osmanlı, IV, Ankara 1999
BULDUK, Üçler, “ Halil Abbasizade‟ye Göre XIX. yy‟da Kayseri”, II. Kayseri ve
Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri ( 16-17 Nisan 1998), Kayseri 1998
CAHEN, CI., “Zimmi”, ĠA, XIII, Ġstanbul 1993
CĠN, Halil - Gül Akyılmaz, Türk Hukuk Tarihi, Konya 2003
CĠN, Halil, Eski Hukukumuzda BoĢanma, 2.basım, Konya 1988
136
ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve
Ekonomik Yapısı, Ankara 1991
ÇALIK, Ramazan, Alman Kaynaklarına Göre II. Abdülhamid Döneminde
Ermeni Olayları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000
ÇAVDAR, Tevfik, “Osmanlı Döneminde Nüfus Bilgileri”, Osmanlı, IV, Ankara
1999
ÇELĠK, Sümeyra, Sosyo-Ekonomik Açıdan Osmanlı Kadını, C.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sivas 2005
ÇETĠN, Ġsmigül, “19. Yüzyılda Kayseri Sancağında Türk-Ermeni ĠliĢkilerinin
Ekonomik Boyutu”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, II, Kayseri 2007
ÇETĠN, Osman, “Bursa (Fethi, Etnik Yapısı, Müslim-Gayrimüslim Münasebetlerine
Kısa Bir BakıĢ)”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 270-276
ÇETĠN, Osman, Sicillere Göre Bursa’da Ġhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları,
1472-1909, Ankara 1994, TTK
ÇEVĠKEL, Nuri, “Kıbrıs Eyaletinde Müslim-Gayrimüslim ĠliĢkileri”, Osmanlı, IV,
Ankara 1999, 277-286
ÇOLAK, Kamil, XVI. Yüzyılda Ġstanbul’da Ġhtida Hareketleri, (BasılmamıĢ
Doktora Tezi), Ankara 2002,
DARKOT, Besim, “Kayseri”, ĠA, VI, Ġstanbul 1993
DEMĠREL, Ömer, “ KuruluĢundan Günümüze ÇeĢitli Yönleriyle Bir Osmanlı
Mahallesi: Sivas Küçük Minare Mahallesi”, XIII. Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim
Ankara 1999
137
DEMĠREL, Ömer, “ Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç-
Alacak ĠliĢkileri”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11
Nisan 2003) , Kayseri 2003, 139-151
DEMĠREL, Ömer, “1700-1730 Tarihlerinde Ankara‟da Ailenin Niceliksel Yapısı”,
Belleten, LIV/211, 945-954
DEMĠREL, Ömer, “Çorum Esnaf ve Tüccarının Mal Varlıkları ve Borç-Alacak
ĠliĢkileri”, Osmanlı Dönemi Çorum Sempozyumu (28 Eylül- 3 Ekim 2004),
Çorum
DEMĠREL, Ömer, “Osmanlı Esnafı (1750-1850)”, Türkler, 253-263
DEMĠREL, Ömer, “Sosyo- Ekonomik Açıdan Mardin Tüccar ve Esnafı (19.
Yüzyıl)”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007, 627-638
DEMĠREL, Ömer, “Sosyo- Ekonomik Açıdan Osmanlı Dönemi Sivas Ermenileri”,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, Kayseri 2007,
DEMĠREL, Ömer, “Sosyo-Ekonomik Açıdan Sivas Ermenileri”, Osmanlı Dönemi
Sivas ġehri Makaleler, Sivas 2006
DEMĠREL, Ömer, “Trabzon Tüccar ve Esnafının Mal Varlıkları Ġle Borç-Alacak
ĠliĢkileri (1800-1840)”, Karadeniz Tarihi Sempozyumu (25-26 Mayıs 2005), I,
Trabzon 2007
DEMĠREL, Ömer, Muhittin TuĢ, Adnan Gürbüz, “ Osmanlılarda Ailenin
Demografik Yapısı”, Sosyo-Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, I, Ankara
1992, 97-161
DEMĠREL, Ömer, Muhittin TuĢ, Adnan Gürbüz, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev
EĢya ve Giyim KuĢam”, Sosyo-Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, II,
Ankara 1992
DEMĠREL, Ömer, Osmanlı Dönemi Sivas ġehri ve Esnaf TeĢkilatı, Sivas 1998
138
DÖĞÜġ, Selahattin, “ Kayseri‟nin 25 Nolu ġer‟iye Sicili IĢığında ġehrin Nüfus
Yapısı (1624-1625), III. Kayseri ve Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri,
Kayseri 2000, 125-128
EKEN, Galip, “Bir Anadolu Osmanlı ġehri Kayseri‟de Ġhtida Hareketleri”, CBÜ
Fen Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:1, Manisa 1997
EKEN, Galip, “Kayseri ġehir Yönetimine Ait Bazı Bilgiler”, III. Kayseri ve
Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000
EKEN, Galip, “Tanzimat Dönemi Osmanlı TaĢrasında Rum Cemaatinin Sosyo-
Ekonomik Durumuna Dair Bir Deneme: Tokat Örneği”, Osmanlı, IV, Ankara 1999,
351-364
EKEN, Galip, “XVIII. Yüzyıl Ortalarında Antep‟te Aile”, Selçuk Üni. Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Konya
ERCAN, Yavuz, “Osmanlı Devleti‟nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet
Sistemi)”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 197-207
ERCAN, Yavuz, “Osmanlı Ġmparatorluğunda Gayrimüslimlerin Giyim, Mesken ve
DavranıĢ Hukuku”, OTAM, 1-1, Ankara 1990, 117-125
ERCAN, Yavuz, “Türkiye‟de XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Gayrimüslimlerin Hukuki,
Ġçtimai ve Ġktisadi Durumu”, Belleten, 47-188, Ankara 1983, 1119-1149
ERCAN, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler KuruluĢtan Tanzimat’a
Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara 2001
ERDOĞRU, Akif, “XVI- XVII Yüzyıllarda Kayseri Zimmîleri”, I. Kayseri ve
Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1996, 71-85
ERDOĞRU, M. Akif, “ Onaltıncı Yüzyılda Kayseri ġer‟i Meclisi ve Kayserili
Kadınlar”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 2003
139
ERKEK, M.S, “ġer‟iyye Sicillerine Göre 18. yy‟ın Ġlk Yarısında Mardin‟de
Hukukun UygulanıĢı”, I. Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu (26-28
Mayıs 2006), Mardin 2007
EROĞLU, Ahmet Hikmet, Osmanlı Devletinde Yahudiler (XIX. Yüzyılın
Sonuna Kadar), Ankara 2003
ERTEN, Hayri, Konya ġer’iyye Sicilleri IĢığında Ailenin Sosyo- Ekonomik ve
Kültürel Yapısı (XVIII. Y.Y. Ġlk Yarısı), Kültür Bakanlığı yay. , Ankara 2001
ERYILMAZ, Bilal, “Osmanlı Devleti‟nde Farklılıklara ve HoĢgörüye Kavramsal
Bir YaklaĢım”, Osmanlı, IV, Ankara 1999
ERYILMAZ, Bilal, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi,
Ġstanbul 1996
FAROQHĠ, Suraiya, “Kentlerde Toplumsal YaĢam”, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun
Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1600-1914), II, Ġstanbul 2004
FAROQHĠ, Suraiya, “ġehir Evinin Fiziki ġekli”, Sosyo- Kültürel DeğiĢme
Sürecinde Türk Ailesi, III, Çev. Ġbrahim Kalın, Ankara 1992
FAROQHĠ, Suraiya, Men of Modest Substance: House Owners and House
Property in Seventeenth Century Ankara and Kayseri, Cambridge 1987
GÖDE, Kemal, “Kayseri ve Yöresindeki Tarihi Mekânların DüĢündürdükleri”, III.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri
2000
GÖRGÜN, ġanal, Hukukun Temel Kavramları, Ankara 1994
GÜLER, Ali, “Kayseri‟de Demografik Durum (1831-1914)” , III. Kayseri ve
Yöresi Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 2000, 201-213
140
GÜLER, Ali, “Osmanlı Devleti‟nin Son Yıllarında Türkiye‟nin Demografik
Durumuna Genel Bir BakıĢ”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 567-571
GÜLER, Ġbrahim , “XVIII. Yüzyılda Aile: Sinop Örneği”, Türkler, XIV, Ankara
2002
GÜLSOY, Ufuk, “Cizye‟den VatandaĢlığa: Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik
Serüveni”, Türkler, XIV, Ankara 2002
GÜLSOY, Ufuk, Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni, Ġstanbul 2000
GÜNAY, Ramazan, “18. Yüzyılın ilk Yarısında Mardin‟de Müslim-Gayrimüslim
ĠliĢkileri”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007
GÜNDÜZ, Ahmet, “XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri‟de Aile”, IV.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 2003), Kayseri 2003
GÜRBÜZ, Adnan, “XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Anadolu Toplumunda Gayr-ı
Müslimlerin Durumu Amasya Örneği”, Türk Dünyası Ġncelemeleri Dergisi, (Ege
Üniversitesi Türk Dünyası AraĢtırmaları Enstitüsü), IV( 2000)
ĠNALCIK, Halil, “Bursa: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”,
Osmanlı Ġmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, Ġstanbul 1993
ĠNALCIK, Halil, “Cizye”, ĠA, VIII, Ġstanbul 1993
ĠNALCIK, Halil, “Eyüp Sicillerinde Toprak, Köy ve Köylü”, 18. Yüzyıl Kadı
Sicilleri IĢığında Eyüp’te Sosyal YaĢam, Ġstanbul 1998
ĠNALCIK, Halil, Osmanlı Ġmparatorluğu, Toplum ve Ekonomi, Ġstanbul 1996
ĠNAN, Kenan, “Trabzon ġer‟iye Sicillerine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Borç-
Alacak ĠliĢkileri”, Ġslamiyat, II, Sayı 4, Ekim-Kasım 1999
141
ĠNBAġI, Mehmet, “XVI. Yüzyılda Kayseri‟nin Ġktisadi Yapısı ve Esnaf TeĢkilatı”,
I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri
1996
ĠPġĠRLĠ, Mehmet, “Kayseri‟‟, TDVĠA, XXV, Ankara 2002
JENNĠNGS, Ronald, “Women in Early 17 th Century Ottoman Judicial Recdords-
The Sharia Court of Anatolian Kayseri”, JESHO, XVIII, 1. Bölüm
JENNĠNGS, Ronald, “Zimmîs in Ottoman Judicial Records”, Otoman Socıal
Hıstory
KANKAL, Ahmet, “18. Yüzyılda Mardin‟de Aile”, I. Uluslararası Mardin Tarihi
Sempozyumu, Mardin 2007
KARAGÖZ, Mehmet, “XVI-XVII. yy‟larda Kayseri ġehrinin Fiziki Görünümü ve
Mahallelerin Durumu, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri,
Kayseri 1998, 245-257
KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Ġlk Nüfus Sayımı, 1831,
Ankara 1997
KARATAġ, Ali Ġhsan, “Tanzimat‟a Kadar Bursa‟nın Sosyal ve Ekonomik
Hayatında Ermeniler”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, 367-382
KARS, Zübeyir, “ Kayseri Ortodoksları‟nın Türklüğü Üzerine Bir Deneme”, II.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (16-17 Nisan 1998 ), Kayseri
1998
KARTIN, Cengiz, “Türk-Ermeni ĠliĢkilerinde HoĢgörü Ġklimi Çerçevesinde Ġhtida
Hareketleri”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, 521-534
KAYA, Önder, Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, Ġstanbul 2005
KAZICI, Ziya, “Osmanlılarda HoĢgörü”, Türkler, X, Ankara 2002, 221-232
142
KESKĠN, Mustafa – CÖMERT, Hüseyin, “XIX. Yüzyıl Sonlarında ve XX. Yüzyıl
BaĢlarında Türk-Ermeni ĠliĢkileri: Kayseri Örneği”, HoĢgörü Toplumunda
Ermeniler, III, Kayseri 2007
KESKĠN, Mustafa – M. Metin HÜLAGÜ, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, Kayseri
KESKĠN, Mustafa, “1247-1277 Tarihli (Kayseri) Müfredat Defterine Göre Kayseri
Ve Tabi YerleĢim Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860), II. Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1998, 289-299
KESKĠN, Mustafa, “Osmanlı Toplumsal Hayatına Ait Tepitler: Kayseri ve Yöresi
Örneği”, GeçmiĢteki Ġzleriyle Kayseri, Kayseri
KILIÇ, Remzi, “Osmanlı Yönetiminde XIX. Yüzyıl Ermeni Okulları ve
Faaliyetleri”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, Kayseri 2007
KOÇ, Yunus, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Nüfus Yapısı (1300-1900)‟‟, Osmanlı,
IV, Ankara 1999
KONUKÇU, Enver, “Osmanlılar ve Millet-i Sâdıkadan Ermeniler”, Osmanlı, IV,
Ankara 1999, 326-333
KÖSE, Ali, „‟Ġhtida‟‟, TDVĠA, XXI, Ġstanbul 2000
KURAT, Yuluğ Tekin, “Çok Milletli bir Ulus Olarak Osmanlı Ġmparatorluğu”,
Osmanlı, IV, Ankara 1999, 217-222
KURT, Abdurrahman, Bursa ġer’iyye Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi (1839-
1876), Bursa 1998
KÜÇÜK, Cevdet, “Osmanlı Devleti‟nde Millet Sistemi”, Osmanlı, IV, 208-216
McCARTHY, Justin, Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık
Nüfus, Çev. Ġ. Gürsoy, Ankara 1995
143
McGOWAN, Bruce, “Tüccar ve Zanaatkârlar”, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun
Ekonomik ve Sosyal Tarihi, II 1600-1914, Ġstanbul 2004
MERCAN, Ġsmail Hakkı, “ġeriye Sicillerine Göre Balıkesir Ermenilerinin Sosyal
YaĢantısı ve Ġhtida Eden Ermeniler”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, II, Kayseri
2007
MUġMAL, Hüseyin , “1640-1650 Yılları Arasında Konya‟da Sosyal ve Ekonomik
Hayata Dair Bazı Tespitler”, Türkiyat AraĢtırmaları Dergisi
ORTAYLI, Ġlber, “ Osmanlı Aile Hukukunda Gelenek, ġeriat ve Örf, Sosyo-
Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, II, Ankara 1992, 456-467
ORTAYLI, Ġlber, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet Sistemi”, Türkler, X, Ankara
2002, 216-220
ORTAYLI, Ġlber, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Millet”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, IV, Ġstanbul 1985, 997
ORTAYLI, Ġlber, Osmanlı BarıĢı, Ġstanbul 2005
ORTAYLI, Ġlber, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Ġktisadi ve Sosyal DeğiĢim
Makaleler I ,2.Baskı, Ankara 2004
ORTAYLI, Ġlber, Osmanlı’yı Yeniden KeĢfetmek, Ġstanbul 2006
ÖZCAN, Ruhi , “Kayseri‟nin 13 Numaralı Kadı Siciline Göre Evler”, III. Kayseri
ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000
ÖZDEMĠR, Bülent, “Osmanlı Çoğulculuğu: Selanik‟in 1840‟lı Yıllarda Müslüman,
Ortodoks ve Musevi Cemaatleri”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 262-269
ÖZEL, Ahmet, “Gayri Müslim”, TDVĠA, XIII, Ġstanbul 1996, 418-427
ÖZTÜRK, Nazif, Azınlık Vakıfları, Ankara 2003
144
ÖZTÜRK, Said, “ Kayseri ve Çevresinin Sosyo-Ekonomik Tarihi Ġçin Önemli Bir
Kaynak: Karaman Ahkâm Defterleri”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu
Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000
ÖZTÜRK, Said, “Osmanlı‟da Çok Evlilik”, Türkler, X, Ankara 2002
PAKALIN, M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, Ġstanbul
1983
PAMUK, ġevket, “Osmanlı Zenginleri Servetlerini Nasıl Kullanıyorlardı?”,
www.obarsiv.com.tr
PARMAKSIZ, Esma Ġgüs, “Ermeni tarihçi ArĢak Alboyacıyan‟ın Kayseri
Ermenileri Tarihi Adlı Eserine Göre Kayseri‟de XIX. Yüzyıl ile XX. Yüzyıl
BaĢlarında Faaliyet Gösteren Ermeni Okulları”, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler,
Kayseri 2007
POġ, Abdullah, “XIX. Yüzyılın Sonlarında Tarsus‟ta Türk-Ermeni ĠliĢkileri,
HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, 101-114
QUATAERT, Donald, “19. Yüzyıla Genel Bir BakıĢ”, Osmanlı
Ġmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, II 1600–1914, Ġstanbul 2004
SARI, Serkan, “18. 19. Yüzyıl Tereke Kayıtlarına Göre Mardin‟de Sosyal- Ġktisadi
Hayat”, I Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, Mardin 2007
SAVAġ, Saim, “ Fetva ve ġer‟iye Sicillerine Göre Ailenin TeĢekkülü ve
Dağılması”, Sosyo- Kültürel DeğiĢme Sürecinde Türk Ailesi, III, Ankara 1992
SAVAġ, Saim, XVIII. Asrın Son Çeyreğinde Sivas'ın Ġdari, Sosyal Ve
Ekonomik Durumu (ġeriye Sicillerine Göre), H.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara 1986 (DanıĢman: Doç. Dr. Ahmet YaĢar Ocak)
145
SAYDAM, Abdullah, “Trabzonda Cemaatler Arası ĠliĢkiler ve Din DeğiĢtirme
Olayları (1794-1850)” Türk Dünyası AraĢtırmaları, Sayı:154, ġubat 2005, s.81-
107
SAYDAM, Abdullah, “XIX. Yüzyılın Ġlk Yarısında Trabzon‟da Ermeni Nüfus ve
Cemaatler Arası ĠliĢkiler, HoĢgörü Toplumunda Ermeniler, I, Kayseri 2007, 115-
144
SAYDAM, Abdullah, “YenileĢme Döneminde Osmanlı Toplumu”, Türkler, XIII,
Ankara 2002, 847-887
SAYDAM, Abdullah, Trabzon ġer‟iye Sicillerindeki Fermanlar IĢığında Katolik
Ermeniler ve Mezhep DeğiĢtirme Yasağı, Tarih ve Toplum, XXXIV, sayı 202,
Ekim 2000, 4-11
SELÇUK, Hava, “Osmanlı Toplumunda Kadının Annelik Vasfından Doğan
Hakları”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 10-11 Nisan
2003), Kayseri 2003
SEZER, Hamiyet, “ġer‟iyye Sicillerine Göre III. Selim Dönemi Kayseri ġehri”, IV.
Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri ( 10-11 Nisan 2003 ), Kayseri
2003
SONYEL, Salahi R., “Büyük Devletlerin Osmanlı Ġmparatorluğu‟nu Parçalama
Çabalarında Hıristiyan Azınlıkların Rolü”, Belleten, 49-195, Ankara 1985, 647-665
SUNGUR, Mutullah, “ XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti‟nde Nüfus ve Nüfus
Sayımları”, Osmanlı, IV, Ankara 1999
SÜSLÜ, Azmi, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara 1990
ġĠMġĠR, Bilal, Osmanlı Ermenileri, Ankara 1986
TABAKOĞLU, Ahmet, “Osmanlı Ġçtimai Yapısının Ana Hatları”, Osmanlı, IV,
Ankara 1999, 17-31
146
TERZĠ, Mustafa Zeki, “Samsun ġer‟iyye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılda Osmanlı
Toplum Hayatı, Müslim-Gayrimüslim ĠliĢkileri”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, 298-
303
TOSUN, Miraç, “ġeriye Sicillerine Göre Trabzon‟da Satılan Mülklerin Fiyatları ve
Özellikleri (1735-1741)”, Karadeniz Tarihi Sempozyumu (25-26 Mayıs 2005), I,
Trabzon 2007
TUZCU, Ali, “19.yy‟ın BaĢlarından- 20.yy‟ın Ġlk Çeyreğine Seyyahların Gözüyle
ve Konsolosluk Raporlarında Kayseri‟nin Ġktisadi Yapısı”, III. Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumu Bildirileri (6-7 Nisan 2000), Kayseri 2000
UBĠCĠNĠ, M.A., Türkiye 1850, I,
YALÇIN, Tuğba, Sivas’ın Ġki Yılı (1821-1822 Yılları 12 Numaralı ġer’iyye Sicil
Defterine Göre), Cumhuriyet Üni. Sosyal Bilimler Enst. ,YeyınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Sivas 2002,
YEDĠYILDIZ, M. Asım, “XIX. Yüzyılda Bursa Ġpek Sanayi ve Ticaretinde
Gayrimüslimlerin Yeri”, Uludağ Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, 4-4,
Bursa 1992, 273-280
YETĠġGEN, Mehmet, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Son Döneminde MaraĢ
Sancağındaki Ermenilerin Ekonomik Durumları ve Yönetimdeki Yerleri”, HoĢgörü
Toplumunda Ermeniler, III, Kayseri 2007
YOLALICI, M. Emin, “H. 1267-1277 Yıllarına Ait Samsun ġer‟iye Sicil Defteri‟ne
Göre Gayr-i Müslimlerin Durumu”, Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi
(Samsun 13-17 Ekim 1986) Bildirileri, Samsun 1988
YUVALI, Abdulkadir, “Kayseri‟de XVII. Yüzyıl Sonlarında Kadın‟ın Sosyal
Statüsü”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12Nisan 1996),
Kayseri 1996
147
EKLER
148
149
150
151
152
153