34
İÇİNDEKİLER • Eski Dünyada Siyaset ve Dini Hayat • Mezopotamya uygarlıkları • Cahiliyeye Kadar Arabistan'da Siyaset ve Dini Hayat • Güney Arabistan • Kuzey Arabistan • Orta Arabistan (Hicaz) HEDEFLER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra • Eski uygarlıkların siyasi ve kültür tarihini kavrayabilecek • Geçmişle bugün arasında köprü oluşturan medeniyetlerin tarihi süreçleri ve insanlığa katkıları hakkında daha sağlıklı değerlendirmelerde bulunabilecek • İslam dininin ortaya çıktığı ve yayıldığı merkezlerin sosyo kültürel ve dini yapılarını analiz etmiş olacak. ÜNİTE 1 ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET VE DİNİ HAYAT İLK DÖNEM İSLAM TARİHİ

ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

  • Upload
    others

  • View
    22

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

İÇİN

DEK

İLER

• Eski Dünyada Siyaset ve Dini Hayat

• Mezopotamya uygarlıkları

• Cahiliyeye Kadar Arabistan'da Siyaset ve Dini Hayat

• Güney Arabistan

• Kuzey Arabistan

• Orta Arabistan (Hicaz)

HED

EFLE

R

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra

• Eski uygarlıkların siyasi ve kültür tarihini kavrayabilecek

• Geçmişle bugün arasında köprü oluşturan medeniyetlerin tarihi süreçleri ve insanlığa katkıları hakkında daha sağlıklı değerlendirmelerde bulunabilecek

• İslam dininin ortaya çıktığı ve yayıldığı merkezlerin sosyo kültürel ve dini yapılarını analiz etmiş olacak.

ÜNİTE

1

ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET

VE DİNİ HAYAT

İLK DÖNEM İSLAM TARİHİ

Page 2: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

GİRİŞ

Tarih birbirinden bağımsız olmayan olgulardan meydana gelir. Hadiseler,

zincirin halkaları misali birbiri ile bağlantılı olup sebep ve sonuç ilişkileri ile

hayatiyet kazanabilir. Dolayısıyla tarihin bir bölümünü cımbızla çekip öncesi ve

sonrasından bağımsız olarak değerlendirmek muhatabını hiçbir zaman sağlıklı bir

neticeye ulaştırmayacaktır. Semavi dinlerin birbirinin devamı ve tamamlayıcısı

olduğu düşünüldüğünde en son din olan İslam’ın ortaya çıktığı şartları ve etkilediği

toplum yapısını tetkik için hem İslam dininin doğduğu Arap Yarımadası’nın geçmiş

tarihinin ve hem de ona komşu olan diğer medeniyetlerin siyasi ve dini yapılarının

açıklığa kavuşturulması bir zorunluluktur.

İşte bu kaygı ile İslam dininin doğuş merkezi olan Arap Yarımadası’nın siyasi

ve dini yapısı, taşıdığı şartlar hakkında bilgi vermeden önce Araplara komşu olan

kadim/eski dünya devletlerini tanımak faydalı olacaktır.

ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA

SİYASET VE DİNİ HAYAT

ESKİ DÜNYADA SİYASET VE DİNİ HAYAT

MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

Mezopotamya, Araplar tarafından “siyah” anlamına gelen “Sevâd”, Sâsânîler

ise ülkenin kalbi anlamına gelen Dîl-i İranşehr olarak isimlendirilmiştir. Tarihi

kaynakların bazılarına göre burası Hz. Nuh’un tufandan sonra yerleştiği ve insan

neslinin çoğaldığı bölgedir. Medeniyetin beşiği sayılan ve çoğunluğu sulanabilen

alüvyonlu topraklarla kaplı Mezopotamya’nın sınırlarını Fırat ve Dicle nehirleri

tayin etmektedir. Kuzey’de bugün Irak şehri olan Tikrit’ten, güneyde Basra

körfezine, doğuda Hulvan şehrinden başlayarak batıda Kadisiye’ye kadar

uzanmaktadır. Fırat ve Dicle nehirlerinin taşması sonucu oluşan bu verimli

topraklar insanlık tarihinin başlangıcından itibaren çok önemli medeniyetlere ev

sahipliği yapmıştır. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan tarihi bulgular bölgedeki

hareketliliğin M.Ö. 6000 yılına kadar uzandığına tanıklık etmektedir. Sümerler,

Akadlar, Babilliler, Asurlular bölgenin en eski sakinleri olarak kabul edilir. Hz. Ömer

döneminde fethedilen bu topraklar İslam kültürünün şekillenmesinde de önemli

pay sahibi olmuştur. Kültürel etkileşimin tarihi temellerini iyi analiz edebilmek için

bu topraklar üzerinde kurulan önemli medeniyetleri kısaca da olsa tanımak

gerekecektir.

Page 3: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

Sümer çivi yazısı

Sümerler ve Akadlar

Sümerler yazıyı ve tekerleği icat etmeleri, tarım sektöründe devrim

niteliğindeki yenilikleri ile şöhret kazanmışlardır. M.Ö. 3500 yıllarında

Mezopotamya’da ortaya çıkan bu kadim uygarlık tarım sektörüne bağlı bir gelişim

göstermiştir. Bölgenin ilk yerli halkı olarak tanınmaktadırlar. Bakır madenini ilk

keşfeden ve sanayide ilk defa kullanarak insanlığın hizmetine sunanlar da

Sümerler’dir. Deri işlemeciliği, demircilik, taş oymacılığı gibi zanaat dallarında çığır

açmışlardır. Tarım ve sanayi toplumu olmanın zorunlu bir sonucu olarak Sümerler

yerleşik hayatı benimsemiş ve etrafı muhkem surlarla çevrili sayıları otuzu aşkın

şehir kurmuşlardır. Larsa, Ur, Uruk, Kiş Umma bunların en meşhurlarındandır.

Ayrıca, Sümerce ismi Kadingirra olan Babil’in ilk sakinlerinin de Sümerler olduğu

bilinmektedir.

Şehir devletlerine ayrılan Sümerler krallar tarafından yönetilmekte olup

zaman zaman şehirlerin idari yapılanmaları tekelde toplanmaktaydı. Toplum din

adamları, askerler, halk ve köleler olmak üzere dört gruba ayrılmaktaydı. Toplumun

aristokrat sınıfını daha ziyade din adamları oluşturmaktaydı. Şehrin baş rahibi aynı

zamanda yönetici konumundaydı.

Çok tanrılı bir inanca sahip olan Sümerler kerpiçten yapılan Ziggurat adıyla

bilinen tapınaklarda ibadet etmekteydi. Yedi kattan oluşan mabetler; depo, okul ve

rasathane olarak kullanılmaktaydı. Tanrıları insan şeklinde olup ölümsüz olduğuna

inanılırdı. Anu, Enlil, Enki, Nimnah, Ecem, İnanna tanrılarına verdikleri adlardan

bazılarıdır.

Şehir devletleri arasındaki siyasi çekişmeler devletin zayıflamasına neden

olmuş, önce Elamlılar ve daha sonra Sami tarihinin ilk büyük ismi olan Akad

imparatorluğunun kurucusu Sargon tarafından sürdürülen saldırılar sonucu

yıkılmıştır.

Sümerler’in hâkimiyetinde olan Kiş şehri kralının muhasebecisi olan Sargon

darbe sonucu iktidarı ele geçirmiş ve onun soyundan gelen hanedanlar yaklaşık bir

asır boyunca şehirleri birleştirerek ele geçirdiği bu topraklarda varlığını

sürdürmüştür. Şehir devletinden merkezi devlet anlayışına geçen Akadlar 200 yıl

iktidarlarını devam ettirmişlerdir. Mezopotamya’nın tamamına hâkim olan ilk

devlet olma unvanına sahiptirler. Sümer kültürünü, kendi kültürleriyle

harmanlayan Akadlar, büyük bir medeniyetin oluşmasında önemli rol

oynamışlardır. Akadlılar, Sargon’dan sonra en ihtişamlı dönemini torunu Naram-Sin

döneminde yaşamıştır. o dönemde Akadca bütün Mezopotamya’da kullanılan

ortak dil hâline gelmiştir.

Akadlar arasında gök tanrı inancının yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Güneş,

Ay, Venüs en fazla tapılan tanrılar arasındaydı. Meşhur kral Naram-Sin, kendisini

tanrı ilan eden ilk kral olmakla kalmamış dünya krallığına soyunmuştur. Bu güçlü

Page 4: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

Babil’in asma bahçeleri

kralın ölümü sonrası Akadlar zayıflamış ve “dağ canavarları” olarak isimlendirilen

Gutiler tarafından yıkılmıştır.

Babil Krallığı (Amurrular-Keldaniler)

Krallık ismini Akadca Tanrının Kapısı anlamına gelen Babil şehrinden

almaktadır. Dünyanın yedi harikasından biri olan asma bahçelerine ev sahipliği

yapan ve kulesi ile ünlü Babil şehri Tevrat’a göre (Tekvin 10/10) Nemrud’un krallık

yaptığı dört önemli şehirden biridir. Hz. İbrahim de Peygamber olarak bu

coğrafyaya gönderilmiştir. Hz. İbrahim Nemrud’a karşı sürdürdüğü mücadeleden

sonra inananlarla birlikte önce Harran’a oradan Kenan İli’ne geçmiştir. Babil krallığı

Sümer ve Akad topraklarını içine alan büyük bir imparatorluktur. Babilliler, M.Ö.

4000 yılından itibaren bölgedeki kültürlerin tüm izlerini taşımaktadır. Akadca

yazılan ve 282 maddeden oluşan kanunları ile tanınan Hammurabi, devletin en

kudretli hükümdarıdır. Mezopotamya’da yeniden siyasi birliği kuran Hammurabi

eski töreleri bir araya toplayıp yeniden düzenlemiş ve ilk kanun yapıcı olarak ün

salmıştır. Onun ölümü ile beraber eski Babil krallığı zayıflamış ve 1595’te Hititler’in

saldırısı sonucu yıkılmıştır.

Uzun süre Asur egemenliği altında kalan Babil’liler başkent valisi

Nabupolassar’ın öncülüğünde M.Ö. 612 yılında Yeni Babil Krallığını (Kaldeliler-

Keldaniler) kurdular. Devlet Nabupolassar’ın oğlu Buhtunnasr (Nabukadnezar)

döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Suriye, Filistin/Kudüs M.Ö.587 yılında

egemenlik altına alınmış ve Mısır ordusu mağlup edilmiştir. Devlet Persler

tarafından M.Ö. 338 yılında ortadan kaldırılmıştır. Bundan sonraki süreçte

Mezopotamya Krallıkları sona ermiş, bölgeye sırasıyla Persler, Helenler ve

Romalılar hâkim olmuştur.

Döneme ilişkin önemli bilgiler:

Yahudiler Yeni Babil devleti döneminde sürgün edilmiştir.

Hammurabi kanunları ilk yazılı anayasa niteliğindedir.

Babil şehri, imparatorluğun dünya harikası asma bahçeleri ile tarihe

damgasını vurmuş başkentidir.

Dini devlet yapılanmasından seküler bir devlet yapısına geçiş

sağlanmıştır.

Asurlar

Asurlular, Kuzey Irak bölgesinde Aşur veya Asur şehri çevresinde yaşayan

Sami ırka mensup bir topluluktur. Ticari alandaki başarıları sayesinde topraklarını

genişletmeyi başarmışlardır. Aynı zamanda savaşçı özelliğe sahip olan Asurlular,

M.Ö. 1200 yılında Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Mısır’ı hâkimiyetleri altına

Page 5: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

almışlardır. Başkentleri Ninova’dır. İlkçağda Ortadoğunun en geniş sınırlara sahip

imparatorluğunu kurmuşlardır. Anadolu’ya yazıyı taşıyanlar da Asurlular’dır. Aşırı

lüks düşkünlüğü ve savaşlar devletin zayıflamasına yol açmış ve M.Ö. 1208’den

itibaren gerileme dönemine girmişlerdir. İmparatorluğun ikinci kurucusu kabul

edilen III. Tiglat Pileser (M.Ö. 745-727) birliği sağlamış ve Yeni Asur Krallığı’nın

temellerini atmıştır. Asurlular Kur’an’da adı geçen Semud, Medyen ve Sebe

kavimleri başta olmak üzere Arap toplulukları üzerine dokuza yakın sefer

düzenlemişlerdir. Sanatta büyük bir gelişme sağlayan Asurlular M.Ö. 612-609 yılları

arasında bölgeye Keldaniler ve Medler tarafından düzenlenen saldırılar sonucunda

yıkılmıştır. Diğer halklar arasında eriyip gittikleri ifade edilmekle birlikte bugün

Süryani toplulukların Asurluların soyundan geldikleri de iddia edilmektedir.

İbraniler (İsrailoğulları)

İsrailoğulları, Sümerler ve Akadlar’ın son dönemlerinde tarih sahnesine

çıkmışlardır. Sami kökenli bu topluluk hakkındaki bilgiler daha ziyade kutsal

kitaplara dayanmaktadır. İsrailoğullarının atası olarak kabul edilen İbrahim Ur

şehrinde doğmuş daha sonra Harran’a oradan da Kenan diyarına yani, Beyt-i

Makdis’in bulunduğu bölgeye yerleşmiştir. Burada da kuraklık baş göstermesi

nedeniyle verimli arazilerden oluşan Nil deltasına göçmüştür. İsrailoğulları Kenan

iline yerleşene kadar İbranî olarak tanınmaktadır. İbrahim’in 12 oğlu ve onların

soylarından gelenler ise İsrailoğulları olarak adlandırılmaktadır. Mısır’a köle olarak

satılan ve sarayda üst kademelere yükselen Yusuf, akrabalarını da yanına alarak

M.Ö. 1700’lü yıllarda Mısır’a yerleşmiştir.

Firavunlar ailesinin iş başına gelmesi ile İsrailoğullarının buradaki düzeni

bozulmuş ve ağır inşaat işlerinde çalıştırılmaya başlanmıştır. İşçileri elinden

kaçırmak istemeyen Firavun II. Ramses’in tüm çabalarına rağmen Hz. Musa’nın

önderliğinde İsrailoğulları Mısır’dan çıkmayı başarmışlardır. Bir süre sonra

Musa’nın yol göstericiliğini kabul etmeyip sapkınlık içerisine düşmüşler ve kırk yıl

Sina çölünde kalmışlardır. Peygamber olduğuna inanılan Yeşû veya Yuşâ

öncülüğünde toparlanan İsraoğulları Kur’an’da Talut diğer kaynaklarda ise Saul

olarak bilinen şahsın krallığına kadar birlik ve beraberlik içerisinde olamamışlardır.

Talut’un başarılarına rağmen asıl birlik Hz. Davud döneminde sağlanmıştır. M.Ö.

1400 yılında Sion olarak bilinen Kudüs’ü ele geçirdikten sonra merkezi burası olan

büyük bir krallık kurulmuştur. Kırk yıllık iktidar sonrası yerine oğlu Süleyman

geçmiştir. Babası gibi Peygamber olan Hz. Süleyman döneminde İsrailoğulları altın

çağını yaşamış ve Süleyman Mabedi olarak bilinen Beyt-i Makdis inşa edilmiştir.

Böylelikle Kudüs Yahudilerin dini merkezi olmuştur. Hz. Süleyman sonrası birliği

bozulan devlet kuzey ve güney olmak üzere iki kısma ayrılmış ve M.Ö. 722 yılında

Asurlar tarafından yıkılmıştır. M.Ö. 587 yılında ise Babil kralı Buhtunnasr tarafından

Kuzey Yahuda krallığı ortadan kaldırılmış ve daha önce ifade edildiği gibi Yahudiler

Babil’e sürülmüştür. Pers Hükümdarının Babil Krallığını ortadan kaldırması sonrası

MehmetAli
Highlight
Page 6: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

Zerdüşt Tapınağı

(Ateşgede)

İsrailoğullarından bir kısmı Kudüs’e dönmüş ve kutsal mabet başta olmak üzere

şehri yeniden inşa etmişlerdir. Pers hâkimiyeti Büyük İskender’in bölgeyi ele

geçirmesine kadar devam etmiştir. Bölge, Müslümanların fethi öncesi sırasıyla

Helenler ve Romalılar tarafından ele geçirilmiştir.

İran

İran tarihine ilişkin bilgiler M.Ö. IX. asra kadar dayanmaktadır. Urmiye

gölünün batısında oturan Persler bölgeye Avrupa’dan gelen Medler’le ittifak

kurarak Mezopotamya uygarlıklarının sonunu hazırlamışlardır. Medlerin

hâkimiyetine son veren Ahameniler M.Ö. 525’te Mısır’a kadar uzanan büyük bir

bölgeyi ele geçirdi. Suriye ve Mısır’a hâkim olduktan sonra İran’a yönelen Büyük

İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Selevkos’a bıraktıktan sonra bölgeden çekilmiştir. M.Ö. 141 yılında Partlar Seleuko

Krallığını ortadan kaldırarak imparatorluk hâline gelmiştir. M.Ö. 53 yılından

itibaren Romalılar’la sürdürdükleri savaşlarda zayıflayan Partlar M.S. 224 yılında

yıkılmıştır. Ateşgede muhafızı olan Sâsân isimli şahıs M.S. 226 yılında Sâsânî

İmparatorluğu’nu kurmuştur. Bizans imparatoru Konstantinos ve Sâsânîler’e

komşu olan Ermeniler Hıristiyanlığı kabul edince, Sâsânî topraklarındaki

Hıristiyanlar bu ülkelerle ittifak içerisine girmişlerdir. Bu sıkıntılı süreci aşmak için

ek vergiler konmuş, dini alanda reformlar yapılmıştır. Her şeye rağmen bir türlü

başarı elde edilemeyince I. Hüsrev (Enûşirvan), ‘Şehinşah’ unvanıyla yönetime el

koyarak Sâsânî Devleti’ne en parlak dönemini yaşatmıştır. Hz. Peygamber’in

doğum tarihine tekabül eden yıllarda Arabistan’ın Güney bölgesini yani Yemen’i

Sâsânî topraklarına katmıştır. Yönetimi ele alan oğlu IV. Hürmüz döneminde Bizans

ile şiddetli savaşlar yaşandı. Gözlerine mil çekilerek öldürülen Hürmüz’ün yerine

oğlu II. Hüsrev tahta geçti. Başlangıçta Bizans’a karşı üstün başarılar elde etse de

Bizans İmparatoru Herakleios’un ordularına mağlup oldu ve bir ayaklanmada

öldürüldü. II. Hüsrev Hz. Peygamber’in elçi göndererek kendisini İslam’a davet

ettiği Sâsânî kralıdır. Sâsânî imparatorluğu Müslüman ordularınca son Sâsânî

hükümdarı III. Yezdücerd’in 651 yılında öldürülmesi ile son bulmuştur.

Eski İran topraklarında adını kurucusundan alan Zerdüştîlik ya da Mecusîlik

dini yaygındı. En büyük tanrı kabul edilen Ahura Mazda’ya nispetle Zerdüştîliğe

Mazdeizim adı da verilmiştir. İyilik-kötülük, karanlık-aydınlık ikilemi üzerine

kurgulanan bu dinî inanışa göre ateş saflığı ve temizliği sembolize etmektedir.

İbadet mahallerine, merkezinde ateş yakıldığı için ateşgede denmiştir. İnanışa göre

öldükten sonra ruh bedenden ayrıldığı için kirli sayıldığından vahşi hayvanlara terk

edilmekte, geriye kalan kemikler ise yakılmaktaydı. I. Şapur döneminde devletin

resmi dini hâline gelen ve kurucusu Mani’den (216-276) ismini alan diğer bir din ise

Maniheizimdir. Sabiiliğin etkisi ile ortaya çıkan bu inanç biçiminin yaygınlık

kazanması Mecusi din adamlarını rahatsız etmiş ve baskılar sonucu Mani, Kral I.

Behram tarafından işkence ile öldürülmüştür. İran’da M. V. asırda bir başka dinî

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 7: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

Çin Seddi

hareket daha ortaya çıkmıştır. Bu günkü anlamda komünist sistemin temelini de

oluşturduğu iddia edilen ve Mazdekiyye olarak isimlendirilen inanç biçimi mülkte

ve kadında eşitlik temeline dayanmaktaydı. Bu anlayış, çatışmaların temeli olan

kıskançlığı ortadan kaldırmıştır. Mazdek dinine en fazla karşı çıkanlar aristokratlar

olmuştur. Enuşirvan bozulan ekonomik ve sosyal yapıyı düzene sokmak için

Mazdek dinini yasaklamış taraftarlarını ağır işkencelere maruz bırakmıştır. Eski İran

topraklarında izah etmiş olduğumuz dinler yanında Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi

semavi din mensuplarının varlığı da bilinmektedir.

Çin

Çin, tarihi oldukça eskilere dayanan köklü bir medeniyete sahiptir. İslam’ın

ilk ortaya çıktığı Arap yarımadasına uzak bir mesafede oluşu nedeniyle İran ve

Bizans tarihi kadar Müslümanların dikkatini çekmemiş görünse de, aslında en az ilk

fetihlerin gerçekleştiği komşu medeniyetler kadar İslam toplumu üzerinde

etkinliğinin olduğu söylenebilir. Çin tarihi Konfüçyüs (M.Ö. 551-479) ile özdeşleşmiş

ve onunla birlikte Çin, altın çağını yaşamıştır. Konfüçyanizm, daha sonraki

dönemlerde Çin medeniyetinin temel dinamiklerini oluşturmuştur. Bu günkü isimle

anılan Çin hanedanlığı Konfüçyüs sonrası kurulmuştur. Baskıcı bir yönetim şekli

benimseyen halkı ağır işlerde çalışmaya zorlayan bu yönetim anlayışı kısa sürmüş

ve yıkılarak yerine Han hanedanlığı kurulmuştur. Han hanedanlığının yıkılması ile

birlikte dört asır devam edecek parçalanma dönemi başlamıştır. İslam’ın ilk ortaya

çıktığı dönemlerde Çin’i Sui hanedanlığı yönetmekteydi. Daha sonra kurulan Tang

hanedanlığı ise Konfüçyanizm’i yeniden canlandırmıştır. Tangler döneminde İslam

dini Asya’ya doğru yayılmaya başlamıştır.

Hz. Peygamber’in “İlim Çin’de de olsa gidip onu arayınız” şeklindeki

ifadesinin aslında uzaklık ile ilim arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmaya matuf

söylenmediği, Çin kültür ve medeniyeti incelendiğinde daha iyi anlaşılmaktadır. Hz.

Peygamber’in Uman bölgesine yaptığı ziyarette Çinliler’le karşılaşması sebebiyle,

onların kültür ve sanat alanında ne denli ileri olduklarına vakıf olması kuvvetle

muhtemeldir. Çinliler’in matematik, astronomi, müzik, fizik, kimya, coğrafya gibi,

bilim dallarında oldukça ileri bir seviyede olmaları, bunun en açık göstergesidir.

Ortaçağ İslam dünyasının altın çağını yaşamasında önemli bir faktör olan kağıdın

yaygın kullanımı ise yine Çinliler kanalıyla olmuştur.

Çin’de bir inanç birlikteliğinden bahsetme imkânı yoktur. M.S. tüccarlar

kanalıyla Çin’e Budizm ulaşmış ve çok sayıda taraftar bulmuştur. Bir süre sonra

Budizm’e karşı Taoculuk yaygınlaşmış ancak Sui hanedanlığı ile birlikte yeniden

Konfüçyüsçülük kabul görmeye başlamıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 8: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

Hindistan

Hindistan Farsça Hind ülkesi anlamına gelmektedir. Hindu kelimesi ise eski

Sanskritçedeki nehir anlamına gelen ‘Sindhu’dan alınma bir kelimedir Bu nedenle

Arapça kaynaklarda bölge, çoğunlukla Sind olarak adlandırılmaktadır. Güney

kısmında Hint okyanusu, batısında Umman denizi, doğusunda Bengal körfezi ile

çevrili büyük bir üçgeni andıran yarımada şeklindeki Hindistan köklü bir tarih ve

kültüre sahiptir. Tarihi boyunca parçalanmış görüntü arz eden, yer üstü ve yer altı

zenginlikleri ile diğer kıtaların cazibe merkezi olan eski Hindistan bu gün Hindistan,

Pakistan, Bengladeş, Myanmar ve Sri Lanka arasında paylaşılmış olan genişçe bir

toprak parçasına sahiptir.

Taş devrinden sonra bölgede insan topluluklarının varlığı bilinmekle

beraber ilk uygarlık belirtilerinin M.Ö. 5000-1700 yılları arasında İndus medeniyeti

ile ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Harappa uygarlığı olarak da bilinen bu kadim

topluluğun icat etmiş olduğu yazı bugün dahi çözülememiştir. Muhteşem bir

şehircilik örneği de ortaya koyan bu medeniyet Ariler tarafından M.Ö. 1500 yılında

ortadan kaldırılmıştır. İranlılar’la akraba olan Ariler Hindistan’da M.Ö.1500-1000

yılları arasında Ganj medeniyetini oluşturmuşlardır. Hindular’a ait kutsal metinler

ve kast sistemi bu dönemde ortaya çıkmıştır. Zaten farklı etnik yapılanmalara sahip

olan Hint halkı kast sisteminin zorunlu bir sonucu olarak; din adamları

(Brahmanlar), aristokratlar (Kşatriyalar), çifçiler, sanatkârlar, tüccarlar (Vaisyalar),

İşçiler (Sudralar) olmak üzere dört ayrı sınıfa ayrılmıştır. Bu sınıfsal ayrım Ganj

uygarlığının sonunu hazırlamış, M.Ö. VI. yüzyılda Magadhalar bölgede kontrolü

sağlamıştır. M.Ö. 518 yılında Persler bölgeyi istila etmişler ve Büyük İskender’in

bölgeyi zaptına kadar hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Büyük İskender ve

takipçileri ile birlikte kurulan koloniler sayesinde Greko-Hint medeniyeti olmuş ve

böylelikle İslam kültürünü de etkileyecek olan Helenizm akımı başlamıştır.

İskender’in bölgeye intikali ile Magadha krallığı yıkılmış ve M.Ö. 185 yılına kadar

varlığını devam ettiren Maurya imparatorluğu kurulmuştur. Bu imparatorluğun

yıkılması sonrasında birçok küçük devletçikler ortaya çıkmıştır. M.S. 330 yılında

kurulup 540 yılında yıkılan Gupta imparatorluğu döneminde Hint medeniyeti en

yüksek seviyesine ulaşmıştır. Akhunların saldırısı ile yıkılan Guptalar sonrası tekrar

siyasi istikrarsızlık baş göstermiş, bağımsız devletler doğmuştur. İslamiyetin ortaya

çıktığı ve yayıldığı dönemlerde (606-647) Kral Harşa bölgede yeniden birliği

sağlamıştır. Bu dönem aynı zamanda Hinduizm’in başlangıcı sayılmıştır. Kral Harşa

sonrasında birçok bölgesel krallıklar kurulmuş, X. yüzyıldan sonra ise bölge

Türkler’in ve Afganlılar’ın saldırılarına maruz kalmıştır. İslamiyet bölgeye 710-711

yıllarında Emevi devletinin Sind bölgesi komutanlarından Muhammed b. Kasım’ın

gerçekleştirdiği fetihlerle ulaşmıştır.

Ariler döneminde dini inanış olarak kast sistemini önceleyen Brahmanizm,

bir başka ismiyle Vedizm ortaya çıkmıştı. M.Ö. IV. yüzyılda Brahmanizm’e karşı

MehmetAli
Highlight
Page 9: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

Türk Savaşçılar

Budizm ağırlığını hissettirmeye başlamış Brahmanizm daha ziyade kırsal bölgelere

çekilmiştir. M.Ö. 600-850 yılları arasında ise Brahmanizm’in değiştirilmiş şekli olan

Hinduizm resmi din olarak kabul edilmiştir. Jainizm ve Sihizm de Hindistan kökenli

dinlerdir. Yine diğer medeniyetlerde olduğu gibi Zerdüştlük, Yahudilik, Hıristiyanlık

gibi bölgeye intikal eden diğer dinlere mensup tebaa ile de karşılaşmak

mümkündür. Bölgenin en yaygın dini olan Hinduizm hiçbir ayrıma gitmeden çeşitli

ibadet ve inanç sistemlerini de bünyesinde topladığından yaygın bir kabul

görmüştür.

Türkistan/Orta Asya

Türkler’in eski tarihlerine ilişkin bilgilere Çin vakayinamelerinden (kronolojik

cetvel) ve arkeolojik kazılardan ulaşılmaktadır. Tarihi geçmişlerinin M.Ö. 9000

yılına kadar ulaştığı bilinmekle beraber bazı tarihçilere göre Türk tarihinin

başlangıcı ilk defa aslı Türük olan Türk isminin kullanıldığı M.S. 545 yılına

dayandırılmaktadır. Bazı topluluklar Türklerin yaşadıkları bölgeleri Turan olarak da

isimlendirmişlerdir. Türkler, Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasında kalan Orta Asya

diye tanınan bölgede yaşamaktaydı. Hayvancılıkla uğraşan göçebe bir topluluk olan

Türkler, sahip oldukları atlı birliklerle komşuları Çin üzerine akınlar düzenlemişler

ve bu bölgede hâkimiyet kurmuşlardır.

Türklerin ilk kurdukları devlet Hun İmparatorluğudur (M.Ö. 220). Bugünkü

Moğolistan bölgesine hâkim olan Hunlar, yaptıkları saldırılarla Çinlileri, Çin Seddi

olarak ün yapan muhkem surları yapmaya mecbur bırakmıştır. İlk Hun hükümdarı

Türk birliğini gerçekleştiren Teoman Yabgu’dur. Oğlu Metehan döneminde ise

Hunlar en parlak dönemini yaşamış, imparatorluğun sınırları Japon Denizi’nden

Hazar Denizi’ne kadar uzanmıştır. Mete Han’dan sonra gerilemeye başlayan devlet

önce ikiye ayrılmış ve M.S. II. yüzyılda yıkılmıştır. Devletin parçalanması ve yaşam

koşullarının zorlaşması nedeniyle, tarihte “Kavimler Göçü” olarak bilinen büyük göç

Avrupa içlerine kadar uzanmıştır. Batı Roma imparatorluğu Hunlarla anlaşmak

zorunda kalmıştır. Doğuda ise Anadolu içlerine kadar ilerleme sağlamış ve Bizans

İmparatorluğu, Türklere vergi öder duruma gelmiştir. Hunluları Orta Asya’da

mağlup eden Tabgaçlar kendi kültürlerini koruyamayıp Çinlilerin arasında eriyip

gitmişlerdir. M.S. 552-745 yılları arasında varlığını sürdüren, Türk ismiyle anılan ve

bir süre sonra doğu ve batı olmak üzere iki kısma ayrılan Göktürkler döneminde

İslam dini bireysel olarak Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Göktürk

devletinin yıkılması sonucu Uygurlar ve Karluklar bölgeye hâkim olmuşlar ve doğal

olarak da bölgede fetih gerçekleştiren Müslüman Araplarla karşı karşıya

gelmişlerdir. 751 yılında Araplarla ittifak kurarak Çinlilere karşı düzenlenen savaşta

Çinliler mağlup edilmiş, bu da Türkler’in İslamlaşma sürecini hızlandırmıştır.

Türkler’in din olarak tek tanrılı ya da çok tanrılı bir dine sahip olduklarına

dair farklı görüşler mevcuttur. Türkler yaşam koşulları gereği basit bir dini inanışa

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 10: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

Roma İmparatorluğunun hâkim olduğu toprak parçasını gösteren bir

harita.

sahipti. Dolayısıyla yerleşik hayatı benimseyen toplumlara göre hızlı din

değiştirmişlerdir. Birçok tarih kaynağında Türkler’in Şaman oldukları ifade edilir.

Türkler, Şaman yerine “tabiatüstü varlıklarla irtibata geçen insan” anlamında Kam

ifadesini de kullanmaktadırlar.

Türkler “Tengri” denen bir yaratıcıya inanıyorlardı. Her şeyi o yaratmış olup

göğün dokuzuncu katında oturmaktaydı. Tabiat kuvvetlerinin ruhu olduklarına

inanır, gökyüzüne ve güneşe saygı duyarlardı. Göktürkler zamanında Teoculuk ve

Budizm yayılma eğilimi göstermiştir. Uygurlar, Mani dinini kabul etmiş, bir kısmı ise

Budist olmuşlardır. Avrupa’ya göçen Türkler ise Yahudi ve Hıristiyanlığı kabul

etmişlerdir.

Roma-Bizans İmparatorluğu

Roma imparatorluğu, ismini İtalya’nın başkenti Roma’dan almakla birlikte

aslında bu şehrin veya civar vilayetlerin ahalisinden müteşekkil olmayıp bütün

İtalya ve Akdeniz topluluklarının ortak ismi olarak kullanılmıştır. Mezopotamya

uygarlıklarının en parlak dönemlerinde (M.Ö. VIII. yy) Roma’nın varlığı bile

bilinmemekteydi. Zira bu şehir, köylüler ve çobanlar tarafından henüz kurulma

aşamasındaydı. Sayıları otuzu bulan çoban grupları hayvan yetiştirerek ve harp

ederek güvenli dağ yamaçlarında köy grupları hâlinde yaşamaktaydı. Bu yerler

kendilerine kabile kralları tarafından verilmişti. Aslında Roma’nın kuruluşuna ilişkin

kaynaklarda birçok efsaneye yer verilmiştir. Bu anlatılan efsanelerin tarih

sahnesinde yer almış diğer medeniyetlerin kuruluş efsaneleri ile benzerlik

göstermesi aslında imparatorluğu mitolojik temele dayandırma teşebbüsünün

insanlığın eski bir alışkanlığı olduğu kanaatini uyandırmaktadır.

Roma devlet olma hüviyetini M.Ö. IV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren

göstermiştir. Yavaş yol kat eden, fakat azim ve kararlılıkla devam eden bu ilerleyiş

İtalya üzerinde ilk siyasi birliğin kurulmasını sağlamıştır. Devlet M.Ö. 200’de

Akdeniz’in batı kısmını, daha sonra doğusunu ele geçirerek imparatorluk hâline

gelmiştir. Roma, kuruluşundan altı asır sonra Atlantik’ten Fırat havzasına kadar

uzanan ve adından söz ettiren bir devlet olmuştur. Kuruluşu temel alınırsa on bir

asır devam edecek bir tarihi sürece imza atmıştır. Buna Roma imparatorluğunun

devamı olarak kabul edilen Bizans’ı da ilave ettiğimizde bir on asırlık dönemden

daha bahsetmek gerekecektir. Roma imparatorluğu bu uzunca hâkimiyetinden

daha çok bırakmış olduğu hukuk ve kültür mirası ile kendinden söz ettirmiştir. Şehir

devletinden cihan hâkimiyetine giden yolda etnisiteyi bir kenara atarak ülkü ve dil

birlikteliği oluşturmuştur. Bu yönüyle kültürel mirası üzerine kurulan batı

toplumuna bugün dahi esas kabul edilen hukuk nizamını bırakmıştır. Ayrıca Roma

birbirinden farklı doğu ve batı toplumlarını ilk defa tek bir toplum hâline getirme

yönünde önemli adımlar atmıştır. Kökenleri ve İtalya’ya gelişleri hakkında farklı

görüşler bulunmakla birlikte örf, adet, gelenek ve inançları irdelendiğinde

MehmetAli
Highlight
ÖZELLİKLE HUKUK MİRASI ÖNEMLİ
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 11: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

Anadolu’dan göç etikleri kanaati kuvvetle muhtemel olan Etrüskler’in Roma

imparatorluğunun doğu ve batı arasındaki birliği sağlamada önemli bir kültürel alt

yapı oluşturdukları ihtimalini ciddiye almak gerekir.

Krallık dönemlerinde kralların görev süresi ölünceye kadar devam ederdi.

Ölüm sonrasında krallık babadan oğla geçmez, ölmeden kral yerine geçecek kişiyi

belirlerdi. Şayet tayini gerçekleştirmeden ölürse şehir meclisi konumundaki senato

tarafından kral tespit edilirdi. Roma nüfusu üç ayrı gruptan oluşmaktaydı.

Bunlardan ilki toplumun seçkinleri olan Gensler’di. Bu aristokrat grubun

hizmetinde bulunan ve onlara sürekli bağlılığını bildiren ikinci gruba Clientes, küçük

zanaatkâr ve çiftçilerden oluşan gruba ise Plebler denmekteydi. Halk devlet

yönetimine Comita’lar aracılığı ile iştirak ederdi. Comitalar’ın salahiyetleri siyasi

alanlardan öte sosyal içerikli idi.

Romalılar ilkel düzeyde çok tanrılı dinlere inanmaktaydı. Bir şahıs rahatlıkla

birden fazla dine girebilirdi. En büyük tanrıları kazandıkları zaferlerden sonra büyük

törenlerle önünde eğildikleri Mars isimli tanrı idi. Diğer tanrılardan bazıları Jüpiter,

Ianus, Saturnus, Quirunus, Juno, Minerva ve Vesta’dır. Bu tanrılardan bazıları

Greklerden alınmış ve zaman geçtikçe artış göstermiştir. Romalıya göre tanrı

görünmez bir kudrete sahip olup, onun bütün hayatını kuşatmaktaydı. O,

gerçekleştirdiği her işte kendisine karışan başka bir tanrının olduğunu düşünürdü.

Bu anlayış, onları olabildiğince dindarlaştırmıştı. Romalılar’ın Circus ve Saturnalia

adında iki dini bayramları mevcuttu. Özellikle cumhuriyet döneminde bu bayramlar

dini özelliklerini yitirmişlerdir. Falamines ve Augurlar adıyla devlet tarafından

atanan rahipler din işlerini yürütürlerdi.

İmparatorluk iç ve dış etkenler nedeniyle M.S. III. asırdan itibaren

zayıflamaya başlamış ve çöküş süreci içerisine girmiştir. Tahammül edilemez

Germen saldırıları başkent Roma’yı güvensiz hâle getirmiş ve yeni başkent

arayışlarına girilmiştir. İmparator Konstantinos bu gereklilik üzerine siyasi, askeri ve

coğrafi konumu itibariyle doğu ve batı arasında köprü olan İstanbul’u seçmiş,

inşasına M.S. 324 yılında başladığı yeni baş şehri 330 yılında muhteşem bir açılışla

Roma’ya kazandırmış ve ona nispetle Kostantinopolis olarak adlandırılmıştır. Artık

bu aşamadan sonra kökeni doğuya dayanan Hıristiyanlık devletin resmi dini hâline

gelmiştir. Yeni kurulan askeri sistem ve malî politikalardaki reformlar eski

Roma’dan Bizans’a geçisin habercisi idi. Doğu ve Batı Roma’yı bir arada tutan son

hükümdar Theodosios’dur. Onun zamanında Hıristiyanlık artık tam anlamıyla

resmiyet kazanmıştır. Ölümüyle Roma oğulları arasında doğu ve batı olmak üzere

iki kısma ayrılmış ve bir daha da hiç birleşememiştir.

Bizansın resmi dini hâlini alan Hıristiyanlık kendi içinde birliği sağlayamamış;

daha ilk İznik konsilinde (325) muhalif görüşlerle ortaya çıkan rahip Arius

reddedilmiştir. İstanbul’da toplanan ikinci konsilde ise aforoz edilerek imparatorluk

topraklarını terk etmek zorunda bırakılmıştır. Efes’teki üçüncü konsilde bu defa

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 12: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

Arap Yarımadasının eski

tarihini gösteren harita

Nesturiliğin görüşleri reddedilerek tabileri Harran bölgesine göç etmek zorunda

kalmıştır.

476 yılında Germen saldırıları sonrasında Batı Roma yıkılmış, doğu ise

saldırılar ve mezhepsel çatışmalara rağmen yeni imparator Anastasios’un önlemleri

sayesinde kurtulmuştur. I. Lustinianos döneminde imparatorluk yeniden

şahlanmış; batıda elden çıkan topraklar yeniden kazanılmıştır. VI. yüzyılın ikinci

yarısına kadar devam eden parlak dönem, İtalya’nın işgali, Avarlar’ın balkanlar

üzerine saldırıları, İran’ın batıya doğru genişleme politikaları ile son bulmaya

başladı. İslam fetihlerinin başladığı dönemlerde Bizans İmparatorluğu’nu yeniden

toparlamaya başlayan Herakleios devletin başındaydı. Anadolu’da gerçekleştirmiş

olduğu askeri reformlar ve devleti yeniden canlandırma çabaları olumlu sonuçlar

vermiş; İran’ı Anadolu’dan püskürtmüş, Suriye, Filistin ve Mısır’ı geri almıştır.

Herakleios İran’a karşı göstermiş olduğu başarıyı bir zamanlar ciddiye dahi

almadıkları çölün derinliklerinden kopup gelen Müslüman Araplara karşı

tekrarlayamamış, üst üste aldığı mağlubiyetler sonucu Doğu Akdeniz, Cezire ve

Kuzey Afrika’dan çekilmek zorunda kalmıştır. Asırlar boyunca devam eden bu

mücadele İstanbul’un fethi ile birlikte son bulmuştur.

CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET VE DİNÎ HAYAT

İslam tarihi kaynaklarında “cahiliye dönemi” olarak isimlendirilen zaman

diliminin başlangıç ve bitişine ilişkin birçok farklı görüşler ortaya atılmıştır. Ahzab

Suresi 33. Âyet-i kerime’de geçen “ilk cahiliye” tanımlamasından yola çıkarak

cahiliye dönemini ilk ve ikinci olmak üzere iki kısma ayıranlar dahi olmuştur. Ancak

cahiliye dönemi denildiğinde şöhrete kavuşmuş hâliyle daha ziyade peygamberlik

öncesi Arapların putperestlik dönemi akla gelmektedir. Dolayısıyla ‘Cahiliyeye

Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat ’ başlığı altında Miladi, V. yüzyıla kadar

Arabistan yarımadasının dini ve siyasi tarihi incelenecektir.

Arabistan’ın yerli halkı olan Araplar Sami ırka mensup olup dilleri Sami

dillerin en zengini olan Arapçadır. Arap kelimesinin kökeni ve ilk kullanıldığı dönem

hakkında tarihçiler arasında ortak bir görüş mevcut değildir. Bir kısmı tarafından ilk

defa Arap kelimesinin Fırat’ın batısındaki toplumlar için kullanıldığı ifade edilirken,

diğer bir kısmı göçebe toplumları ifade etmek için “çöl insanı” anlamında İbranice

dilinde kullanılan arabha veya erebhe kelimesinden türediğini iddia etmişlerdir.

Arapların tarihteki yaşam biçimleri göz önüne alındığında ikinci görüşün daha

isabetli olduğu söylenebilir.

Her ne kadar bazı görüş ayrılıkları olmuş olsa da Arapların anayurtlarının

Arabistan olduğu hususu genel bir kabul hâline gelmiştir. Arap yurdunun orijinal

kullanımı “Şibhu Cezireti’l-Arab”dır. Arap yarımadası anlamında bu isim

kullanılırken zamanla Ceziretü’l-Arab/Arap Adası veya Cezire/Ada olarak da

adlandırılmıştır. Ülkenin yarımada olmasına rağmen ada olarak isimlendirilmesini

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
ÖNEMLİ BÖLÜM - HERAKLEIOS
MehmetAli
Highlight
Page 13: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

bazı tarihçiler kuzey sınır hattının çöllerle çevrili olmasına bağlamaktadırlar. Hz.

Peygamber’in bu topraklarda dünyaya gözünü açmış olması ve burada vefat

etmesi, İslam dininin buradan yayılmış olması, yine Kâbe gibi önemli bir merkezin

burada bulunması nedeniyle büyük bir şöhrete kavuşan yarımadanın aslında eski

tarihi hakkında, kesin verilere dayalı sonuçlara ulaşma imkânı yok denecek kadar

azdır. Üç milyon metrekareyi aşan geniş bir toprak parçasına sahip olan yarımada,

geniş bir dikdörtgeni andırmaktadır. Yarımadanın doğusunda, Uman ve Basra

körfezi, güneyde, Hint okyanusu, batıda, Kızıldeniz, kuzeyde ‘Münbit Hilal’ olarak

adlandırılan Mezopotamya/Irak, Suriye ve Filistin bulunmaktadır. Kara parçasıyla

çevrili olan ülkenin Kuzey sınırının nereye kadar dayandığı hususu tartışmalı olduğu

için kaynaklarda yarımadanın yüzölçümüne dair farklı rakamlar verilmiştir. Asya,

Avrupa ve Afrika kıtalarının birleşme noktası olan Arabistan, Yemen bölgesi dışında

tarıma elverişsiz olup daha ziyade çöllerle kaplıdır. Bu çöllerden Kuzeydeki Nüfûd,

ve güneydeki Rub’u’l-hâli (Ahkâf olarak da isimlendirilen bölge “boş çeyrek”

anlamındır), ülke yüzölçümünün büyük bir kısmını içermektedir. Güney sahil şeridi

volkanik dağlardan ve derin vadilerden oluşmaktadır. Batı kısmında Kızıldeniz sahili

boyunca uzanan şeridi (Tihâme), zaman zaman yüksekliği 3000 metreyi aşan

yüksek dağlarla iç kesimlerden ayrılmaktadır. Arabistan’ın üçüncü bölümü ise

merkezinde Necid adı verilen bir platodan oluşmaktadır.

Bu coğrafi malumatlar, ortaçağ insanlık tarihine damgasını vuracak olan

Arapların nasıl izole bir topluluk olduğunun ve bölgenin jeopolitik konumunun

anlaşılması açısından önemlidir. Ayrıca bölgelerarası nüfus kaymaları, yarımadanın

eski demografik yapısının tespitine yönelik rivayetlerin tetkiki için de fiziki haritanın

zihinlerde canlandırılması gerekmektedir. Yazılı tarihin bize sunmuş olduğu verilere

dayalı olarak bugün olduğu gibi geçmişte de, Arap yarımadasının belirli bölgeleri

dışında çoğunlukla kurak, tarıma elverişsiz, nüfus yoğunluğu az olan bir yapıda

olduğu belirtilmektedir. Caitani, P. K. Hitti başta olmak üzere bazı araştırmacılar

Arabistan yarımadasının eski tarihine dair nazariyeler ortaya atmışlardır. Bu görüşe

göre ‘Sami ırkın ana yurdu Arabistan’dır. Aslında bu coğrafya, tarihin eski

devirlerinde Anadolu’da olduğu gibi buzullarla kaplı olmayıp, ılıman iklime sahip,

sürekli yağış alan verimli arazilerden oluşmaktaydı. Eski Mezopotamya

uygarlıklarına mensup Babilliler Asurlular, Fenikeliler, İbranilerin anayurdu burası

olup, aşırı kuraklık ve buna bağlı olarak bölgenin çölleşmesi ile halk

Mezopotamya’ya göçmüştür.’ Henüz bu görüşü mutlak anlamda doğrulayacak

tarihi malumatlara ulaşılamamıştır.

Göç nazariyesini ortaya atanların en temel dayanağı, bölgedeki kadim

medeniyetlerin kullanmış oldukları diller arasındaki benzeşmedir. Çivi yazısının

deşifre edilmesinden sonra eski Mezopotamya uygarlıklarının kullanmış olduğu

diller ile Arapça arasındaki benzerlik, bu dillerin aynı temele dayandığı, dolayısıyla

bu toplulukların da aynı kökten geldiği görüşünün yaygınlaşmasına neden

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 14: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

olmuştur. Örneğin fiil kökleri, bu dillerin hepsinde sülasi, yani üç harflidir. Geçmiş

(mazi) ve şimdiki zaman (muzari) fiil çekimleri aynıdır. Bazı isimler ve şahıs

zamirleri yakın benzerlik göstermektedir. Her şeye rağmen bu görüşler detaylı ve

uzun soluklu arkeolojik çalışmalarla desteklenmediği sürece, kesin bir yargıda

bulunmamıza imkan olmeyacaktır. Zira Sami ırkın aslında anayurdunun Güney

Mezopotamya olduğu, oradan dağıldığı veya Afrika ve Anadolu’dan Arap

yarımadasına geldikleri gibi farklı görüşleri benimseyenler de olmuştur.

Coğrafi bölge olarak üç ayrı kısımda ele aldığımız Arap yarımadası siyasi tarih

açısından da Kuzey, Güney ve Hicaz (Orta Arabistan) olmak üzere üç ayrı

kategoride değerlendirilecektir. Mekke, Medine ve Taif gibi orta Arabistan

bölgesinde yaşayanlar, Kuzey Arapları olarak tanımlanmakla birlikte, siyasi ve

kültürel olarak daha kuzey bölgedeki Araplardan farklıdır. Bu ayrışma her üç

toplumun dil ve kültürel farklılığına dayanmaktadır. Daha ziyade kutsal kitaplarda

bahsi geçen Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan gelenlerin, bölgeye iki ayrı koldan

yayılması sonucu kuzey ve güney Arapları’nın teşekkül ettiği görüşü, soy bilimciler

(Etnologlar) tarafından henüz doğrulanamadığı için inanç boyutuyla sınırlı kalmıştır.

Yine özellikle Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Ad ve Semud gibi topluluklar için Arab-

ı Bâide (helak olan Araplar), günümüzde varlığını sürdüren Araplar için ise, Arab-ı

Bakiye tanımlamasında bulunan tarihçiler, Arap tarihini iki ayrı kısma ayırmışlardır.

İkincisi yaygın ve çok kabul gören bir tasnif değildir. Literatürde Arap tarihi daha

ziyade Güney, Kuzey, Orta (Hicaz) olmak üzere üç kısımda incelenmiştir.

Güney Arabistan/Yemeniler/ Kahtaniler

Güney Arabistan, dar bir şekilde uzanan Kızıldeniz sahil şeridinin Hint

okyanusuyla buluştuğu, bereket anlamındaki “yümn” kelimesinden türemiş Yemen

olarak isimlendirilen bölgedir. Güney Arabistan denildiğinde her ne kadar ilk akla

gelen Yemen bölgesi olsa da, tarihçiler tarafından farklı bölümlere ayrılmıştır.

Örneğin, coğrafyacıların bölgenin taksimatına ilişkin görüşlerini değerlendirenler,

Necran, Yemen, Hadramevt ve Uman olmak üzere Güney Arabistan’ı dört ayrı

bölgeye ayırmıştır. Verimli arazilere sahip, ayrıca iç bölgelerden gelen deve

kervanları ile deniz filolarının kesişme noktası olan güney Arabistan, değerli ticaret

ürünlerinin sergilendiği fuar alanını andırmaktadır. İhtiyaç fazlası mal toplumun

zenginleşmesine, buna paralel olarak sosyal tabaka içerisinde sınıfsal farklılıkların

ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca bölgenin ticari bir kavşak noktası olması,

karma toplumların oluşmasını da zorunlu hâle getirmiştir. Suriyelinin,

Hindistanlının, Habeşistanlının gelip Yemen’de bir Arap’la evlenmesi veya ticaret

amaçlı farklı bölgelere giden Arap tüccarların o bölge halkları ile izdivacı, bölgeyi

çeşitli din ve ırkların bir arada yaşadığı panayır hâline getirmiştir. Bütün bu

ekonomik ve sosyal farklılaşmalar bölgeyi Arap yarımadasının diğer kısımlarından

farklı bir konuma yükseltmiştir. Sermayeye dayalı güç, siyasi olarak da kendini

göstermiş; aristokrat sınıf, yönetimi eline almış ve güçlü kraliyetler oluşturmuştur.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 15: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

Me’rib Barajı kalıntıları

Bunlardan bir kısmı yıkılmış ve beylikler oluşarak çözülme yaşanmış, ancak bir süre

sonra ortaya çıkan güçlü şahsiyetler yeniden birliği sağlamayı başarmıştır.

Güney Arabistan hareketli bir bölge olmasına rağmen ilk devirlere ilişkin

bilgiler oldukça sınırlıdır. Bölgede kısmi kalıntıları bulunan ilk devletin Maan veya

Mainliler tarafından kurulduğu ifade edilmektedir. M.Ö. 1200’lü yıllarda ortaya

çıktığı anlaşılan bu devlet, bölgenin ürünleri ile uzak doğu, kuzey Afrika ve

Ortadoğu mallarının ticaretle değişimini sağlayan önemli bir işlev üstlenmekteydi.

Elde etmiş olduğu gelirlerle zenginleşen Mainliler M.Ö. 750-650 yılları arasında

tarih sahnesinden çekilmiştir. Mainlilerin muasırı olan Kataban ve Hadramevt

devletleri hakkında ise yine detaylı bir bilgi mevcut değildir. Başkentleri Şebve olan

Hadramevt devleti, M.Ö. V. Asırda kurulmuş ve miladi ilk asrın sonlarına kadar

hüküm sürmüştür. Yıkılıncaya kadar Sebe Devleti hâkimiyetine girmişlerdir. Güney

Arabistan’da kurulan ve diğer iki devlete nazaran daha ön plana çıkan

Sebe/Saba/Seba ile Himyeri Devletleridir.

Sebe Devleti

Sebe Devleti, Güney Arabistan’da kurulan en eski krallıklardandır. İlk kuruluş

sürecine ilişkin fazla bir tarihi bilgi yoktur. Sebe devleti, Tevrat’ta ve Kur’an’ı

Kerim’de (Neml/27: 24-44) bahsi geçen Sebe kraliçesi Belkıs ve Hz. Süleyman

arasındaki olayla şöhrete kavuşmuştur. Sebe Devleti, Mainlileri ortadan

kaldırdıktan sonra güçlenmiş, başkent olarak Ma’rib şehrini seçmişlerdir. Sebe

Devletini tarihte ön plana çıkartan diğer bir husus da, ziraat alanında yapmış

oldukları reformlardır. Ticaret yanında zirai alanda da verimliliği artırmak için

birçok baraj inşa etmişlerdir. Bunların en önemlisi Kur’an da bahsi geçen (Sebe/34:

15-19) Ma’rib Seddi’dir. Kur’an’da bir sureye de ismini veren Sebeliler, yağışlı

mevsimlerde yağan yağmur sularının boşa gitmemesi ve bu suların arazilere

kanalize edilmesi için vadilerin dar bölgelerini, geliştirdikleri inşaat teknikleri ile

tutmuşlar ve başta Ma’rib olmak üzere önemli barajlar inşa etmişlerdi. Bu setler

hem sel baskınlarına mani oluyor, hem de arazileri sulayarak yılda iki defa ürün

alınmasını sağlıyordu. Aslında Sebe devletinin refah düzeyini zirveye çıkaran bu

atılım, diğer tali faktörlerle beraber devletin yıkılmasına ve halkın büyük

çoğunluğunun kuzeye göçmesine de yol açmıştır.

Afrika ve Akdeniz ülkeleri başta olmak üzere geniş bir bölgenin ticari

koordinasyonunu sağlayan Sebe Krallığı, milattan önceki tarihlerde özellikle

Afrika’da sömürgeciliği yaygınlaştırmıştır. Hz. Peygamber döneminde önemli bir rol

üstlenecek olan Habeş krallığının kuruluşu da bu saikle gerçekleşmiştir. Devlet

M.Ö. V. yüzyılda en ihtişamlı dönemini yaşamıştır. Bir taraftan Mısırlılar’ın

Kızıldeniz üzerindeki hedeflerini büyütmeleri ve Güney Arabistan kıyılarına keşif ve

ticari amaçlı seferler düzenlemeleri, diğer taraftan devletin ekonomik anlamda

güçlenmesinde en önemli rolü oynayan barajların bakımsızlık nedeni ile yılmaya

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 16: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

Ebrehe’nin yaptırdığı

Kulleys kilisesi

yüz tutması, devletin zayıflamasına ve çökmesine neden olmuştur. Sebe Suresinde

belirtildiğine göre devletin çöküşü yine birçok kavim örneğinde olduğu gibi ilahi

cezalandırmayla gerçekleşmiştir. Elbette ki bu ceza doğrudan bir müdahâle ile değil

herhangi bir doğa olayına bağlı olarak vuku bulmuştur. “Seylü’l-Arim=Arim Seli”

olarak isimlendirilen felaket sonrasında, barajların patladığı, bağ ve bahçelerin

sular altında kaldığı anlaşılmaktadır. Halk yaşanamaz hâle gelen bölgeyi terk

ederek daha korunaklı Kuzey Arabistan’a göçmüş ve böylece M.Ö. 115 yılında Sebe

Devleti yıkılmıştır. Tarihçiler Ma’rib seddinin yıkılışının M.S. Himyeriler döneminde

gerçekleştiğini ifade etmektedirler.

Himyerî Devleti

Kahtanî Arapları’na mensup olan Himyerîler ismini ataları Himyer b.

Yeşcub’dan almaktadır. Anayurtları Güney Arabistan’ın yüksek stepleri olan

Himyeriler, zamanla Cened şehrini merkez seçmişlerdir. Sebe devletinin yukarıda

saydığımız nedenlerle zayıflamasıyla birlikte Himyerî kabileleri Yemen’i

egemenlikleri altına almaya başlamışlardır. Yeniden barajları ıslah etmiş ve ticarete

canlılık kazandırmışlardır. Başkent olarak ise, daha sonraları Zafâr veya Kataban

olarak isimlendirilen Reydân’ı seçmişlerdir. Hâlen bu şehrin günümüzde harabeleri

mevcuttur. Savaşçı bir yapıya sahip olan Himyeriler, kısa sürede Güney Arabistan’ın

tamamını ele geçirdikleri gibi İranlılar’la mücadele edecek hâle gelmişler ve

Arabistan’ın en güçlü devleti olmuşlardır.

Kuruluş tarihi olan M.Ö. 115 yılından M.S. IV. yüzyıla kadar olan süreç,

Himyerler’in birinci hâkimiyet dönemidir. Bu dönemde feodal bir yapı göze

çarpmaktadır. Geniş yetikleri elinde bulunduran hükümdar, mülkün sahibidir.

Kendi üstünlüğünü sembolize eden altın, gümüş ve bakır paralar bastırmıştır. Ne

ilginçtir ki, elde edilen bu madeni paralardaki figürler Bizans ve Sâsânî etkisini

yansıtmaktadır. Himyeri devletinin birinci döneminde ekonomik anlamda sıçrama

yapması ve Büyük İskender’in Dicle-Fırat havzasındaki ticaret güzergâhlarını tehdit

altında tutması, güney deniz yolunu canlandırmış; Himyerî devleti, bundan büyük

kâr sağlamıştır. Ticaretin yoğunlaşması nedeniyle baharat üretimi yapmayan

Yemen, baharat ülkesi olarak tanımlanır olmuştur. Ancak Mısır’ın güney denizlerde

hâkimiyet kurması ve daha sonra Mısır’ı ele geçiren Romalılar’ın aynı siyaseti

devam ettirmesi Himyerî devletinin ticari anlamda sonu olmuş, siyaseten

zayıflamışlardır.

M.S. IV. ve V. asırlar arasında Himyeri Devleti ‘Tebabia’ olarak da

isimlendirilen ikinci dönemini yaşamıştır. “Tubba” hükümdarlık ünvanı olarak

kullanılmıştır. Ancak sadece Hadramevt bölgesini ele geçirenler için bu unvan

kullanılmıştır. İkinci dönemde Himyeriler, yabancı din ve milletlerin baskısı altına

girmişledir. Yemen, Roma ve Sâsânîler’in rekabet alanı hâline gelmiştir. Bu rekabet

ortamında Doğu Romanın önemli merkezlerinden biri olan Suriye topraklarından

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 17: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

buralara gelen Hıristiyan misyonerler, bölgede faaliyet yürütmeye başlamışlar ve

etkinliklerini artırmışlardır. M.S. 500’lü yıllarda Necran bölgesinde Hıristiyanlık

toplu olarak kabul edilmeye başlamış ve kiliseler inşa edilmiştir. Bizans ve yine

Hıristiyan olan Habeşliler’in baskısı, Himyeri hükümdarları tarafından tepkiyle

karşılanmış ve onları Yahudiliği kabule itmiştir. M.S. 70’li yıllarda bölgede yayılma

sürecine giren Yahudilik, son Tebabia kralı Zûnuvâs tarafından kabul edilerek

devletin resmi dini hâline getirilmiş ve halk da bu dini kabule zorlanmıştır.

Hıristiyanları, Habeş yandaşı olarak gören kral onları hainlikle suçlayarak ateş

çukurlarına atıp yaktırmıştır. Kur’an’da ‘Ashâbu’l-Uhdûd’ (Burûc/85: 4-7) olarak

isimlendirilenlerin, Zûnuvâs tarafından ateş çukuruna atılanlar olduğu

düşünülmektedir. Bazı araştırmacılar ise bu olayın, Zûnuvasla alakalı olmadığını,

putperest bir kralın işi olduğunu ifade etmektedirler. Bu katliamdan canını kurtaran

bir kişi, olanları Bizans kralı I. Justinianos’a aktarmış, kral derhal Habeşistan

hükümdarı Necaşi’ye (Kaleb Ela Esbaha) mektup göndererek Yemen’e müdahale

etmesini istemiştir. Büyük bir ordu ile Yemen’e geçen Necaşi, Zûnuvas’ı mağlup

etmiş (523) ve böylelikle Himyeri Devleti yıkılarak ülke Habeşistan’ın hâkimiyetine

girmiştir.

Himyeri Devleti üzerine büyük bir orduyla gelip onları mağlup eden

başkomutan Habeşli Aryat’la, yardımcısı Ebrehe arasında anlaşmazlık çıkmış ve

Ebrehe hile ile Aryat’ı öldürerek iktidarı ele geçirmiştir. Hz. Peygamber’in dedesi

Abdulamuttalib’in Mekke lideri olduğu dönemde Yemen’in hâkimi Ebrehe idi. Hz.

Peygamber’in doğum yılında (570) gerçekleşen Fil Vak’ası, Ebrehe öncülüğünde

gerçekleşmiştir. Sana şehrinde Kulleys olarak isimlendirilen tapınağı inşa eden

Ebrehe, Kâbe’nin itibarını aşağı çekmek istemekteydi. Bunu başaramayacağını

anladığında fillerle donattığı ordusuyla Kâbe’ye saldırmış, fakat sonu bilindiği gibi

hüsran olmuştur.

Habeşliler’in idaredeki zafiyetleri ve halka karşı katı tutumları Himyeri

sülalesini yeniden harekete geçirmiş, Bizans’a karşı İran desteğini arkalarına alarak

iktidarı ele geçirmişlerdir. Hükümdar olan Seyf’i tebrik amacıyla Mekke lideri

Abdulamuttalib öncülüğünde bir grubun Yemen’e kadar geldiği tarih kaynaklarında

yer almaktadır. Bölgede sürekli emelleri olan İran, Yemen’e kendi desteği ile kral

tayin ettiği Seyf b. Zîyezen’in ölmesiyle birlikte yeniden bölgeye çıkarma yapmış ve

İslam fetihlerine kadar (629) Yemen İran’ın hâkimiyeti altında kalmıştır. Son İran

valisi Bazan ise İslam’ı kabul etmiş ve Müslümanların valisi olarak görevine devam

etmiştir.

Ziraat ve ticarette Arap yarımadasının en gelişmiş bölgesi olan Güney

Arabistan’da kurulan devletler, yarımadanın iç bölgelerinden siyasi, sosyal ve

kültürel açıdan çok farklı özelliklere sahiptir. Bölgenin İran, Bizans, Habeşistan,

Hindistan gibi muasırı olan devletlerle ticari bağları olduğu gibi, siyasi açıdan da

sürekli bir rekabet süreci yaşanmıştır. Habeşlilerden ve Sâsânîlerden binlerce asker

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Sticky Note
hatta orada Abdulmuttalip ile hükümdarın diyaloğu, peygamberimizin geleceğini müjdelemesi, Abdulmuttalibin soyundan olacağını tahmin ettiği, ağırlaması, izzet ikramı vardır.
Page 18: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

Petra şehrinde tapınak

binası

Yemenli kızlarla evlenmiş ve bunun sonucu olarak farklı bir sınıf ortaya çıkmıştır.

Ticaret güzergâhlarındaki farklılaşma ve verimlilik ile zirai gelişmişlik düzeyleri,

devletlerin bekası için belirleyici olmuştur. Diğer bölgelerdeki Araplarla olan dil

farklılığı ve din farklılığı, daha ötesi yaşam farklılığı bölgenin jeopolitik konumuyla

ilgilidir. Yarımadanın bu bölümünde kutsal kitaplara konu olacak kadar tarihi

olayların yaşanmış olması, zaten Güney Arabistan’ın insanlık tarihi ve özellikle

İslam tarihi içerisindeki önemini ortaya koymaktadır. Din ilk çağlardan itibaren

bölgede belirleyici unsur olmuş, rekabetin merkezi hâline gelmiştir.

Arap yarımadasının, daha doğrusu bütün Sami ırk mensuplarının dini

inanışlarında benzerlik vardır. Güney, Kuzey ve Orta Arabistan inanç biçimleri,

ileriki sayfalarda değerlendirilecektir.

Kuzey Arabistan

Güneyle mukayese edildiğinde bu bölge tarihi hakkındaki bilgiler daha

sınırlıdır. Yeterli arkeolojik çalışmalar yapılmadığı için özellikle ilk çağlara ilişkin elde

edilen bilgilere kutsal kitaplardan, Asuri, İbrani, Sâsânî kaynaklarından

ulaşmaktayız. Zamanla Helen kültürünün Suriye üzerinden Arabistan’ın iç

bölgelerine intikali ile birlikte yeni devletlerin kurulması bölgeye canlılık

kazandırmıştır. Güneyden kuzeye uzanan deniz yollarındaki uluslararası ilişkilere

bağlı olarak ortaya çıkan güvenlik problemleri, orta Arabistan’dan Suriye’ye uzanan

kara yolunu canlandırmış çöllerin derinliklerinde yarı medeni topluluklar

oluşmuştur. Güneyde meydana gelen siyasi, sosyal ve ekonomik değişim halkı

kuzeye ve yarımadanın orta kısımlarına göçe zorlamış bu da bölgede yeni iskânları

beraberinde getirmiştir. Daha önce bahsettiğimiz göç nazariyesi kabul edilecek

olursa Arap yarımadasındaki iklimsel ve buna bağlı coğrafi farklılaşma nüfus yapısı

üzerinde gelgitlere sebep olmuştur. Komşu köklü medeniyetler, kültürlerinin

muhafazası açısından kuzeydeki Araplara olumsuz etkiler yapmıştır. Orta

Arabistan’da kurulan küçük çaplı devletler ise kendilerini her açıdan izole etmeyi

başarmışlardır. Ekonomik girdileri ağırlıklı olarak ticarete dayanan kuzey ülkeleri,

güneyde olduğu gibi salt askeri yapılanmalar üzerine tesis edilmemiştir. Kuzey

yerleşim bölgeleri güneye göre daha geniş, metrekareye düşen kişi sayısı ise daha

azdır. Düzensiz bir siyasi hayata sahip kuzey Arapları homojen hâle getiren unsur,

onların etnik kökenleridir. Bütün iç ve dış etkilere rağmen Arap olarak kalmayı

başarmışlardır. Çöl hayatını benimseyen göçebelerle sulak arazilerdeki yerleşik

halk, bir arada yaşama geleneğini asırlar boyunca devam ettirmişlerdir. Aslında

vahalarda şehirler oluşturan Araplar, geçmişin göçebe toplulukları idi. Münbit Hilal

olarak tanımlanan Suriye, Filistin, Irak topraklarına sınır bölgelerde ticaret

güzergâhları üzerinde kurulan Arap devletlerinin gelişim trendi doğrudan Kuzey-

Güney arasındaki ticaret potansiyelindeki değişime bağlı kalmıştır. Kuzey

Arabistanda kurulan devletlerin beklide en önemli ortak yanı tam bir bağımsızlık

zevkini hiçbir zaman tadamamış olmalarıdır. Daima etraftaki güçlü imparatorluklar

MehmetAli
Highlight
Page 19: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

Petra Şehrinin girişi

Petra şehrinden bir

görünüm

siyasi ve ekonomik anlamda belirleyici olmuşlardır. Hireliler, Sâsânî; Nabatiler,

Helen ve Roma; Tedmürler, Sâsânî; Gassaniler, Bizans egemenliği altında

kalmışlardır.

Nabatîler

Akabe körfezinden Akdeniz’e kadar uzanan bir sahada hâkimiyetini sürdüren

Nabatîler, Kuzey Arabistan’da M.Ö. IV.yüzyılın sonlarında kurulduğu tahmin edilen

ilk önemli Arap devletidir. Kitabelere göre devletin ilk kralı Haris (Araethas) ve

başkenti de, bugün Ürdün sınırları içerisinde bulunan Petra (Arabia Patria) şehridir.

Tamamen taştan oyma olan bu şehir hâlen bütün ihtişamıyla ayakta durmaktadır.

Nabatilerin kökenine dair farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bazıları onların Arap

bazıları ise, Aramî kökenli olduklarını ifade etmişlerdir. Ağırlıklı olan görüş,

Nabatiler acemlerle karışmış olsalar da aslen Arap oldukları yönündedir.

Nabatiler başlangıçta çöllerde hayvancılıkla uğraşan göçebe bir topluluktu.

Vurkaç taktikleri ile civar yerleşkelere saldırılar düzenlerler, kendilerine bir saldırı

olduğunda ise çöl içlerine saklanarak hasımlarına pusu kurarlardı. Çöl yaşamının

belirgin özelliği olan asi ruha sahip Nabatiler, Buhtunnasr tarafından Yahudiler

Babil’e zorunlu göçe zorlandığı dönemde onlarla birlikte göçebe yaşamı terk

ederek Petra şehri civarına yerleşip kayaları oymuşlar ve kendileri için güvenli bir

şehir inşa etmişlerdi. Muhteşem kale görüntüsü arz eden ve daracık bir geçitten

girişi olan şehirde sizi ilk karşılayan tapınak olacaktır. Bütün yapılar estetik ön

planda tutularak kayalar oyulmak suretiyle yapılmıştır. Saraylar, depolar, mahkeme

binaları, su kanalları, ziyaretçilerine M.Ö. kurulmuş bu krallığın nedenli siyasi ve

ekonomik güce sahip olduğunu anlatmaya yetecektir. Arap yazısının ilk basamağını

oluşturan Nabat yazısıyla bezenmiş kitabeleri, şehrin yüksek kesimlerinde görmek

mümkündür.

M.Ö. 312 yılında Büyük İskender’in Suriye valisi Nabatiler üzerine saldırıya

geçmiş ancak mağlup olmuştur. Nabatiler sonraki dönemlerde Roma ile işbirliği

içerine girmiş Arabistan’ın iç kısımlarına ortak seferler düzenlemişlerdir. III. Haris

döneminde Romalılar’la irtibat daha da güçlendirilmiştir. II. Ubeyde döneminde

Arabistan içlerine Romalılarla birlikte tekrar bir askeri müdahalede bulunulmuştur.

Nabatiler en parlak dönemlerini M.S. I. asırda IV. Haris döneminde yaşamıştır ki, bu

da onun Hz. İsa’nın muasırı olduğunu göstermektedir. Şam’ı kendilerine bağlayarak

vali atamışlar, söz konusu bu vali, öğretileri ile Hıristiyanlığın ikinci kurucusu sayılan

Aziz Pavlos’u yakalamaya çalışmış fakat başarılı olamamıştır.

Petra merkezli Nabati devletinin hızlı yükselişinden tedirgin olan Roma,

siyasi ve ekonomik anlamda birtakım önlemlere başvurmuştur. Nabatilerin en

önemli geçim kaynağı olan doğu-batı arasındaki ticaret güzergâhını kuzeydeki

deniz yoluna kaydırarak onların zayıflamasına sebep olmuş, buna karşılık Tedmür

devletinin yıldızının parlamasına katkı sağlamıştır. Bununla da yetinmeyen Roma

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 20: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

imparatoru Traianus saldırıya geçerek Petra şehrini ele geçirmiş ve M.S. 106 yılında

Nabati devletine son vermiştir. Yıkılışları sonrası daha önce hâkim oldukları

bölgelerde dağınık bir hâlde varlıklarını devam ettirmişledir. Tarihçi Belazurî,

Müslümanların Suriye topraklarına gerçekleştirdikleri fetihler esnasında Nabati

toplulukları ile karşılaşıldığından bahsetmektedir. Hatta Hz. Peygamber döneminde

Nabati tüccarlarının Medine ile ticari alışveriş içerisinde oldukları rivayetler

arasındadır. Nabatilerin orta Arabistan Arapları arasında iyi bir imaj bırakmadığını,

Arapların, aşağılamaya çalıştıkları kişiler için ‘Nabat’ ismini kullanmalarından

anlamaktayız. Hz. Ömer’in uzak bölgelere göndermiş olduğu askerlere ve

komutanlara söylemiş olduğu “Nabatlaşmayın” ifadesi, İslami dönemde Nabatların

Araplar arasında iyi tanınmadığının bir başka kanıtıdır.

Tedmür/Palmira

En eski Sami dilinde Tadmor olarak bilinen, Yunanlar’ın Palmira olarak

isimlendirdikleri Suriye’nin başkenti Şam’ın Kuzey doğusunda çöl içerisindeki bir

vahada kurulmuş olan şehrin tarihinin M.Ö. 1000’li yıllara dayandığı sanılmaktadır.

Bölge doğu ile Şam arasındaki ticaret güzergâhı üzerinde bulunmaktadır. Şehrin

çölle kaplı bir alanda kurulmasına rağmen ticari merkez hâlini alması, şöhretini gün

geçtikçe artırmıştır. Bölgenin önemli iki gücü Sâsânî ve Roma arasında dengeli

politika izlemeye çalışan Tedmür halkı bunun karşılığını görmüş, her iki devletin de

desteğini arkasına almıştır. Tedmür’ün yıldızı M.S. I. yüzyıldan itibaren parlamaya

başlamıştır. Romalılar’ın Hindistan’a kadar uzanan deniz ve kara yolundaki değişimi

Tedmür’ü güçlendirirken Nabatilerin zayıflamasına sebep olmuştur. Artık Romalılar

ticaret yollarını daha kuzeye yani Tedmür üzerine kaydırmış, bu da şehrin yakın

doğunun en zengin şehri olmasını sağlamıştır. Şehrin kalıntılarının ihtişamlı

görüntüsü tarihçileri de etkilemiş olacak ki, İbnü’l-Esir başta olmak üzere birçok

Arap tarihçi Hz. Süleyman’ın cinlere inşa ettirdiği şehrin burası olduğunu iddia

etmiştir.

Tedmür’ün M.S. I. asırda Roma himayesi altına girdiği ancak tam anlamıyla

bağımsızlığını kaybetmediği görülmektedir. M.S. 130-270 yılları arasında devlet en

parlak dönemlerini yaşamıştır. Roma ile gerçekleştirilen ittifak İran hükümdarı I.

Şapur’u kızdırmış, kendisine uzatılan barış elini kabul etmemiş ve Suriye

topraklarını ele geçirmeye başlamıştır. O zamanlar devletin başında bulunan

Uzayne (Odenathus) daha önce savaş alanlarında boy göstermemiş olan

ordularıyla saldırıları püskürtmüş, 295 yılında da Sâsânîleri ağır bir yenilgiye

uğratmıştır. Bu başarısının sonucu olarak Roma imparatoru tarafından kendisine

Doğu İmparatoru nişanesi verilmiştir. Bu başarı devletin şanını yüceltse de birkaç

yıl sonra Romalılar tarafından suikast sonucu öldürülmesine neden olmuştur.

Yerine güzelliği ile ünlü, Arap efsanelerine konu olan karısı Zeyneb (Zenobia-Zebba)

tahta geçmiştir. Zaferden zafere koşan doğunun imparatoriçesi Zeyneb, Mısır ve

Anadolu’nun büyük bir kısmını ele geçirmiş, Kadıköy önlerine kadar dayanmıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 21: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

Bizans kralı Aurelian bu ilerleyişi durdurmak için bölgeye sefer düzenlemiştir. Hıms

şehri yakınlarındaki savaşı kazanarak Kraliçenin oturduğu Tedmür’e girmiştir.

Kraliçe şehri terk edip hecin devesi ile çölün derinliklerine doğru kaçtığı esnada

yakalanmış ve altın zincirlere vurularak Roma’ya götürülmüştür. Şehirde tekrar bir

ayaklanmanın baş gösterdiğini duyan Aurelian geri dönerek Tedmür’ü tahrip edip

harabe hâline getirmiştir. Böylelikle Tedmür devleti yıkılmış oldu. Şehir

Müslümanların fethine kadar Bizans’ın hâkimiyetinde kaldı.

Tedmür’de oluşan medeniyet Yunan, Suriye ve Fars medeniyetinin

karışımından teşekkül etmiştir. Batı Arami dilini kullanmalarına rağmen, sıkça

geçen Arapça kelimeler onların Arap ırkından olduklarının en önemli kanıtları

arasında sayılmıştır. Petra gibi Tedmür şehri de Kuzeydeki çöl Araplarının ulaştığı

medeniyet seviyesinin en önemli kanıtıdır. Ticari girdilerle refah düzeylerini artıran

bu devletlerin yıkılışı ticaret yollarının değişimi sonrası gerçekleşmiştir.

Gassaniler

Nabat ve Tedmür krallıklarının yıkılması sonrası Arap çölünün

derinliklerinden gelen saldırılar, hem Bizans hem de Sâsânîler’i sıkıntıya

sokmaktaydı. Yapılan hücumlar sonrasında elde ettikleri ile birlikte çöle çekilen

Arapları takip imkânı da yoktu. Bu gerekçeyle Bizans ve Sâsânîler tampon bölge

oluşturmak amacıyla sınır bölgelerinde Arap toplumlarından oluşan yarı bağımsız

devletler oluşturma çabasına girmişleridir. Bu devletlerin ortaya çıkışında Sâsânî ve

Bizans arasındaki rekabetin de payının olduğunu ifade etmek gerekir.

Güney Arabistan’da kurulan Sebe veya Himyeri devletlerinin inşa ettikleri

barajların yıkılması sonucu bölgenin sular altında kalmasıyla, halkı kuzeye göçmüş

ve bunlardan bir kısmı Suriye topraklarına yerleşmişti. M. III. yüzyılda Kahtanilerin

Kehlan koluna mensup Güney Arabistan kabilesi reisi Amr Müzeykıya’nın oğlu

Cefne önderliğinde Gassani devleti kurulmuştur. Kurucusuna nispetle bu devlete

Cefneoğulları adı da verilmiştir. Gassaniler, göç sonrasında bir süre Selihoğulları

kabilesinin himayesi altında kalmışlardır. Güçlenen Gassaniler, Selihoğullarını

bölgeden sürerek Şam ve Tedmür bölgelerinin hâkimi oldular. Roma, Gassanilerin

güçlendiğini gördüğünde bunu kabul etti ve Kralı onlardan seçti. Miladi V. asırda

tam olarak Bizans’a bağımlı hâle gelen devlet Arap saldırılarına karşı koyan tampon

ülke konumundaydı. Devlet II. Haris zamanında (529-569) en ihtişamlı dönemini

yaşadı. Haris, Bizans’a karşı yapmış olduğu hizmetlerden dolayı “en büyük

hükümdar/Patricius” unvanını almıştır. ‘Topal veya Aksak Haris’ olarak da tanınan

bu kral döneminde Bizans hiçbir savaşta mağlup olmamıştır. Soydaşları olan

Hireliler’e karşı birçok savaş kazanmasına rağmen 544 yılında Hire kralı III. Münzir

ile yaptığı savaşta oğlu esir alınmış ve Münzir tarafından en büyük put olan Uzza’ya

kurban edilmiştir. Aradan geçen on yıl sonunda gücünü toplayan Haris tekrar

MehmetAli
Highlight
Page 22: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

Lahmiler/Hireliler üzerine yürümüş ve Arapların “Halime Günü” olarak

isimlendirdikleri savaşta düşmanları ağır bir hezimete uğramıştır.

Elde etmiş olduğu başarıları taçlandıran olay ise 563 yılında Bizans

hükümdarı I. Jüstinye’nin, Haris’i başkent Kostantineye’ye çağırmasıdır. Burada

düzenlenen tören sonrasında Urfa başpiskoposluğuna getirilen Yakub el-Bardaî

Arapların başpiskoposu kabul edildi. Monofizit mezhebe mensup Urfa

başpiskoposluğu ile ona muhalif olan Bizans başkenti arasında uzlaştırıcı görevi II.

Haris üstlendi ve aranın yumuşamasına katkı sağladı. Haris’in bu diyalog ağırlıklı

politikası Hıristiyan olmayan diğer Arap kabilelerine karşı desteğinde de göze

çarpmaktadır.

Haris’in ölümü sonrası yerine oğlu Münzir geçmiştir. Aşırı Monofizit olması

nedeniyle Münzir’in Bizans’la arası açılmıştır. Aynı zamanda Hireliler saldırılarını

yoğunlaştırmış, ancak Gassani hükümdarı Münzir onları ağır bir yenilgiye

uğratmıştır. Bu başarı Bizans hükümdarının gözüne girmeye yetmemiş, tam tersine

kendisine suikast düzenlenmiş, Münzir bu suikasttan kurtulmayı başarmıştır. Bir

süre Bizans ile ilişkileri askıya alan Münzir, Bizans imparatorunun yakınlaşma

arzusu karşısında uzlaşma yoluna gitmiştir. Başkente çağrılan Münzir’e taç

giydirilmiş ve ‘Arapların Kralı’ namıyla anılır olmuştur. Dönüşte Hire başkentine

saldırmış ve şehri tahrip etmiştir. Bütün bunlara rağmen Bizans’ın Gassani içindeki

temsilcileri Münzir hakkında aleyhte propaganda yürütmüş ve o esir alınıp

Kostantiniye’ye götürülerek hapsedilmiştir. Tahta geçen Münzir’in oğlu Numan

babasının intikamını almak maksadıyla Anadolu içlerine seferler düzenlese de, o da

yakalanıp Bizans’a götürülmüştür. Numan sonrasında Gassani ülkesinde büyük bir

çalkantı başlamış her kabile kendi bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu fırsatı iyi

değerlendiren Sâsânî hükümdarı Hüsrev Perviz Gassani hâkimiyetine son vermiştir.

Bizans’ta iktidara Herakleios’un geçmesi sonrası Sâsânîler’den kaybedilen

topraklar tekrar geri alınmıştır. Gasaniler Bizans’ın bölgedeki hâkimiyeti sağlaması

sonrası onlarla ittifakını sürdürmeye devam etmiştir. Söz konusu dönemde

Gasaniler’in başında Cebele b. Eyhem’in bulunduğu anlaşılmaktadır. Cebele

Yermuk savaşında 12.000 kişi ile Bizans ordusu içerisinde yer almış, savaş sonunda

cizye vermeyi kabul etmediği için kabile mensupları ile birlikte Bizans’a sığınmıştır.

Hz. Peygamber döneminde dağınık hâlde bulunan Gassaniler’e liderleri

vasıtasıyla İslam’a davet mektubu gönderildiği bilinmektedir. Gassaniler’in

kendilerine gelen elçileri öldürmeleri sonrası Müslümanlarla Gassani birlikleri Mute

savaşında karşı karşıya gelmiştir. Gassaniler’in Medine üzerindeki tehditleri son

bulmamış olacak ki, Hz. Peygamber Tebuk bölgesine büyük bir ordu gönderme

zarureti hissetmiştir. Gassaniler’in bölgedeki kalıntılarının İslami dönemde bazı

fetih hareketlerine iştirak ettikleri rivayet edilmektedir.

MehmetAli
Highlight
Page 23: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

Gassaniler’in bölgede ulaştıkları medeniyet seviyesi soydaşları olan diğer

Arap devletlerinden daha üst düzeyde idi. Suriye’de harabeleri bulunan çok

sayıdaki Gassani şehri ve kasabaları bunun kanıtıdır. Gassani saraylarında ağırlanan

ünlü şairler, edebiyatçılar, İslam öncesi dönemde Yunan ve Suriye kültürü yanında

Arap kültürünün de canlı tutulmaya çalışıldığını göstermektedir.

Hireliler/Lahmiler

Gasaniler gibi Hireliler de Güney Arabistan’dan göçen Araplardan

oluşmaktaydı. Kahtani soyundan gelen Lahm b. Adi b. Haris’e dayandırıldığı için

Lahmiler olarak isimlendirilmişlerdir. Lahmiler Başkentleri Hire olduğu için Hireliler,

kurucularına nispetle Amr b. Adioğulları, üç hükümdarlarının ismi Münzir olduğu

için Menâzire adlarıyla da anılmıştır. Hire devletinin kurulmasında İran’ın içerisinde

bulunduğu siyasi durumun önemli etkisi olmuştur. Büyük İskender’in İran’da

tohumlarını attığı eyalet sistemine bağlı yönetim biçimi milattan sonraki

dönemlere kadar devam etmiş, bu da güneyden göçen Arapların yarı bağımsız bir

devlet kurmalarını kolaylaştırmıştır. Gassaniler nasıl Bizans sınırında tampon görevi

yürütmekteydilerse, Hireliler de Sâsânîler için aynı görevi görmekteydiler. Fırat

nehri kenarında, Kufe’ye yakın bir bölgede tarihi kökenleri M.Ö. 600’lü yıllara kadar

götürülen Hire şehrinde kurulan Arap devletinin ilk hükümdarı Amr. b. Adî’dir.

Amr, İran’da Erdeşir b. Babek’in birliği sağlaması sonucu Sâsânî devletini kurdu

(230). Hire’ye bedevi ve Bizans tehlikesine karşı özel bir statü verdi.

Hireliler’in en meşhur hükümdarı ise İmruulkays’tır (288-328). Hıristiyan

olduğu için Bizans’la da iyi ilişkiler içerisinde bulunmuş, Suriye üzerine düzenlediği

sefer esnasında ölmüştür. Zamanla Hireliler Sâsânîler’in iç işlerine karışacak kadar

güç kazanmıştır. Örneğin, Numan el-A’ver başkent Medâin’i basarak hükümdar

değişikliği yapacak kadar ileri gitmiştir. III.Münzir VI. yüzyıl içerisinde hükümdar

olduğunda Bizans’la olan mücadeleler hız kazanmış ve Bizans mağlup edilerek barış

imzalamak zorunda kalmıştır. Münzir, Gassaniler’le girdiği savaşta öldürülmüş ve

yerine geçen oğlu Bizans-Sâsânî arasındaki barış gereği çatışmadan uzak

durmuştur. Hire’nin son hükümdarlarından biri olan III. Numan b. Münzir

döneminde Hire’de Arap hâkimiyeti pekişmiştir. Siyasi başarılar yanında devlet

kültür ve sanat alanında da zirve dönemlerinden birini yaşamıştır. Kızıyla evlenmek

isteyen Sâsânî kralına ret cevabı veren Münzir, kralın huzuruna çağrılmıştır.

Mecburen başkent Medâin’e giden Münzir yakalanarak hapsedilmiş ve daha sonra

öldürülmüş ve böylece Hire devleti yıkılmıştır.

Fırat kenarında bereketli topraklarda hâkimiyetini sürdüren Hireliler tarım,

hayvancılık ve ticaretle meşgul olmuşlardır. Düzenlenen panayırlar bölgeyi ticari

merkez hâline getirmiştir. Siyasi anlamda Bizans-Sâsânî ilişkisinde denge görevi

gören her iki Arap devleti, bölgenin İslamlaşma sürecinde Arap topluluklarının

adaptasyon sürecini hızlandırmış ve Hulefâ-yi Râşidîn dönemi ile birlikte iç siyaseti

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 24: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

belirleyen kabile dengelerinde Kuzeyli-Güneyli çekişmelerinin merkezinde yer

almıştır.

Orta Arabistan (Hicaz)

Hicaz, incelediğimiz dönemde siyasi ve ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından

Arap yarımadasının en geri bölgesi olmasına rağmen bu gün tarihi geçmişi

açısından en fazla dikkat çeken bir merkez olmuştur. Elbette İslam dininin

Mekke’den yayılmış olması bunun temel nedenidir. Güney ve kuzeyde kurulan;

şehirleri, büyük imparatorluklarla ittifakları, sermaye birikimleri ile ün yapmış Arap

devletlerinin aksine, orta Arabistan kurak, tarıma elverişsiz arazilerle kaplı halkın

daha ziyade göçebe yaşam tarzını benimsediği bir merkezdi. Bu durum dünya

imparatorluğu kuran ve Güney Arabistan bölgesine kadar inen Büyük İskender

dahil olmak üzere güçlü devletlerin dikkatinin bu bölgeye yönelmemesine neden

olmuştur. Önemli siyasi olayların yaşanmadığı, içe kapalı bir bölgenin geçmiş tarihi

hakkındaki bilgiler de elbette sınırlı olacaktır. Bununla birlikte İslam tarihi

kaynaklarında cahiliye dönemi adı altında teyide muhtaç birçok bilgi ile karşılaşmak

mümkündür. Bunun asıl nedeni insanlık tarihi açısından dönüm noktası olan Hz.

Peygamber’in burada doğması ve İslam’ın buradan yayılmaya başlamasıdır. Her

şeye rağmen yazıdan çok sözlü edebiyata önem veren çöl Arapları, bizlere tarihi

aydınlatacak vesikalar bırakmadığı ve İslam öncesi Hicaz bölgesi hakkında çok sınırlı

bilgilere sahip olunduğu bilinmelidir.

Bağımsızlığına düşkün insanların bir arada yaşadığı Hicaz; İran, Bizans,

Habeşistan gibi güçlü devletlerin boyunduruğu altına hiç girmemiş, kültürel

anlamda safiyetini korumuşlardır. Onların sahip oldukları en büyük zenginlik

merkezlerinde barındırmış oldukları kutsal Kâbe idi.

Orta Arabistan denildiğinde üç önemli şehir akla gelmektedir. Bunlar;

Mekke, Medine ve Taif’dir. Pek tabiidir ki, Mekke bunlar arasında tarihi açıdan ayrı

bir yere sahiptir. Aslında Hicaz denildiği zaman ilk akla gelen önce Mekke sonra

Medine’dir. Mekke, etrafı üç yüzü aşkın dağlarla çevrili, Kur’an’ın ifadesiyle ‘hiçbir

ziraatın yapılmadığı’ verimsiz arazilerle kaplı bölgedir. Şehre otuzdan fazla isim

atfedilmektedir. Bugün de yaygın olarak kullanılan ‘Mekke’, bunların en fazla

bilinenidir. Kur’an’da zikri geçen ‘Bekke’ kelimesinin aynı anlamda olduğu, dilcilerin

ağırlıkla kabul ettikleri bir görüştür.

Mekke tarihine ilişkin birçok farklı görüşler ortaya atılmıştır. Mekke şehrinin

Hz. İbrahim tarafından kurulduğunu iddia edenler olduğu gibi, çok daha önce Hz.

Hud ve Hz. Salih’in burada yaşadıkları, şehir tarihinin onlarla başladığı da ifade

edilmektedir. Hatta İslami inanışa göre Kâbe’nin ilk temelleri Hz. Adem tarafından

atılmış, tufandan sonra yıkılan binayı Hz. İbrahim ile oğlu İsmail yeniden yapmıştır.

Mekke’nin ilk sakinleri Hz. Nuh’tan itibaren burada yaşadıklarına inanılan

Amâlika’dır. Bunların Kuzeyden yani Mezopotamya bölgesinden geldikleri

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 25: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

Mekke’nin tepeden

görünümü

belirtilmektedir. Kalablık bir kabile olan Amâlika bugün Kâbe’nin bulunduğu

bölgede değil, suyun daha bol olduğu civar bölgelerde yaşamaktaydı. Bir süre sonra

Cürhümlüler Mekke’ye hâkim olmuşlardır. Cürhümlüler’in gelişinden kısa bir süre

sonra (M.Ö. 2000) Hz. İbrahim’in eşi Hacer ve oğlu İsmail’i buraya yerleştirdiği

rivayet edilmektedir. Mekke yakınlarındaki Faran dağına bırakılan Hz. İsmail’in, bu

esnada bazılarına göre henüz bebek, diğer bazılarına göre ise 12-13 yaşında olduğu

iddia edilmiştir. Dikenlik ve çalılıklarla kaplı olan Harem bölgesinde suyun çıkması

sonucu Amalika ve Cürhümlüler bu bölgede toplanmışlardır. Şehirleşmenin

başladığı tarihten itibaren Cürhüm kabilesinden bir kızla evlenen Hz. İsmail’in soyu

Araplaşmaya (Arab-ı Mustaribe) başlamıştır. Güney Arabistan’dan bölgeye göçen

Cürhümlüler’in hâkimiyeti M. 200’lü yıllara kadar devam etmiştir. Yine Yemen’den

buraya gelen Huzâa kabilesi Cürhümlüleri Mekke’den çıkartarak şehre hâkim

olmuşlardır. Huzalılar’ın iktidarı 300 yıl kadar sürmüştür. Kureyş kabilesi bu

dönemde yavaş yavaş güçlenmeye başlamış, Hz. Peygamber’in dördüncü göbekten

dedesi Kusay b. Kilâb Mekke idaresini ele geçirmiştir (M. 440). Huzaalıları

Mekke’den sürgün eden Kusay’ın etkinliği daha da fazla artmış, itibar kazanmanın

en önemli aracı olan Kâbe görevlerini (Sifaret (Elçilik) - Hicabet (Perdedarlık) - Liva

(Sancaktarlık) - Sikâyet (Hacılara su dağıtımı) - Rifadet (yemek dağıtımı) - Nizaret

(malların kontrol görevi), Nedve (Meclis başkanlığı) uhdesine almış ve şehir

meclisinin toplandığı Daru’n-Nedve’yi yaptırmıştır. Kusay, Kinaneoğulları’ndan

olup, kökenleri ise Adnan’a ve ondan Hz. İsmail’e kadar uzanmaktaydı. M. 540

yılına gelindiğinde, Mekke hâkimi Kusay’ın torunlarından Abdulmuttalib idi. Zaten

popüler bir kişiliği olan Kureyş lideri Abdülmuttalib’in ününü bir kat daha artıran

olay, Ebrehe ile olan karşılaşması ve Ebrehe ordularının Kur’an’ın Fil Suresinde

aktarıldığı şekliyle ağır bir hezimete uğraması olmuştur. Bu olayın olduğu yıl, Arab

yarımadasının kaderini değiştirecek olan Resulullah’ın (s) doğum yılıdır. Bundan

sonra Mekke’de, daha ötesi Arabistan’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Mekke’nin, Kur’an vahyin indiği şehir olması ve vahyin iniş merkezi olarak

buranın seçilmesinin tesadüflere bağlı olmayıp birçok gerekçesinin olduğu ifade

edilmektedir. Gerçekten Mekke’nin kuruluşundan itibaren tarihi süreci

incelendiğinde, dinî merkez olarak seçilmesinin hiç de tesadüfü olamayacağı

anlaşılacaktır. Muhammed Hamidullah, Mekke’nin merkez olarak seçilmesinin

coğrafi, sosyolojik, psikolojik ve filolojik sebeplere bağlı olduğunu ifade etmiş ve

bunları başlıklar hâlinde inceleyerek temellendirmeye çalışmıştır. Mina, Zü’l-

Mecaz, Mecenne, Ukaz adındaki dört önemli fuar alanı, senenin dört ayının Haram

Aylar (Eşhuru’l-Hurum) olarak ilan edilmesi ve hiçbir bölgede olmayan güvenli bir

ortamın oluşturulması, buna bağlı olarak Kur’an’da ‘kış ve yaz seferleri’

(Kureyş/106: 1-4) olarak isimlendirilen ve yılda iki defa tertip edilen büyük ticaret

filolarının buradan hareket etmesi, Mekke’yi dini olduğu kadar ticaret merkezi

hâline de getirmiştir. Bu nedenle Mekke Şehirlerin Anası (Ummu’l-Kura) olarak

isimlendirilmiştir.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 26: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

Medine hurma

bahçeleri

Mekke dışında verimli arazileri ve sularının bolluğu ile tanınan Medine

(Yesrib) ve Taif şehirleri de, Hicaz’ın’ın diğer iki önemli merkezlerindendi.

Mekke’nin 500 km. kuzeyinde yer alan, Yemen’le Suriye’yi birleştiren baharat yolu

üzerindeki Yesrib şehri, daha sonraları Aramice ‘Medine’ ismiyle anılır olmuştur.

Şehrin eski sakinlerinden olan Yahudi kabileleri hurma yetiştiriciliğine önem

vererek bölgeyi ziraat merkezi hâline getirmişlerdir. Yahudilerin buraya Filistin’in

Romalılar tarafından işgali sonrası gelip yerleştikleri sanılmaktadır. Yahudiler

dışında şehrin diğer sakinleri ise Kuzey’e göçen Araplarla aynı kökene sahip

Yemenli Evs ve Hazrec kabilesidir. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretine kadar

kozmopolit yapıya sahip Medine Yahudi ağırlıklı bir siyasi yapılanma ile varlığını

sürdürmüştür. Aynı kökene sahip Evs ve Hazrec ise, yıllardır süren savaşlara

tutuşarak barışı temin edecek bir kurtarıcı bekler hâle gelmişlerdir.

Taif, Mekke’den 150 km. uzaklıkta olmasına rağmen denizden yüksekliği

1000 m. civarında olup serin ve yağış alan bir şehirdir. Oldukça eski yerleşke alanı

olan Taif’te yağmur sularını tutan ve tarihi çok eskilere dayanan su bendi kalıntıları,

bölgenin geçmişte de önemli bir tarım şehri olduğunu göstermektedir. Taif,

yarımadanın nar, gül, incir, üzüm ve bademi ile ünlü bir şehridir. Halen tarihteki bu

özelliğini korumaktadır. Serin olması nedeniyle Mekke zenginleri tarafından sayfiye

olarak kullanılmaktaydı. Hz. Peygamber’in Taif kuşatması esnasında şehrin surlarla

çevrili olduğu görüldüğünde, doğal zenginliği nedeniyle şehrin saldırıya açık olduğu

düşünülebilir. Taif’ten tarihe damgasını vurmuş önemli komutanlar çıkmıştır.

Haşimi-Umeyye çekişmesinde, bölge kabilesi olan Sakifliler önemli rol oynamıştır.

Orta Arabistan’ın eski tarihi hakkında bilgilerin birçoğuna, ‘eyyâmu’l-Arab’

olarak isimlendirilen kabileler arası savaş hatıralarından ulaşılmaktadır. Sınır

anlaşmazlığı, otlak ve su paylaşımındaki çekişmeler gibi hususlardan ortaya çıkan

savaşlar, Arap çöl hayatının vazgeçilmezi hâline gelmiştir. Medine’li Hazrec ve Evs

kabileleri arasındaki Yevmu’l-Buâs, Kureyş ile Hevazin arasındaki Yevmü’l-Ficâr

bunlardan bazılarıdır.

Bölgedeki göçebe Araplarda, ortak mülkiyet söz konusudur. Kabile yönetimi

erkek egemen bir anlayışa dayanmaktadır. Özgürlüğüne düşkün Araplar tek adam

idaresini benimsemezler. Kabilenin en yaşlısı olan ve halkın itibar ettiği kişi yönetici

konumdadır. Kabile reisi seyyid, şeyh, arif gibi isimlerle anılmakta olup, görevi

kabile içinde hakemlik yapmaktır. Düzenli bir orduları olmadığı gibi vergi

mükellefiyetleri de yoktu. Yerleşik hayatı tercih edenler ise şehirlerde oturmakta

ve hayatlarını ziraat ve ticaretle sürdürmektedirler. Çok eşle evlilik ve kız

çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi sanıldığı gibi yaygın değildi.

Kabile rekabetlerinde propaganda aracı olarak kullanılan şiir, bugünkü

anlamda medya gücünü temsil etmekte ve toplumda belirleyici bir rol

oynamaktaydı. Şairler ülke ülke gezmekte ve hünerleri karşılığında taltif

edilmekteydi. Hicaz bölgesinde okuma yazma oranı yok denecek kadar düşüktü.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 27: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

Yaşam koşulları gereği gök cisimlerinin hareketleri ve bunların yeryüzüne etkileri

konusunda uzmanlaşmışlardı. Araplar ayrıca çok iyi iz sürmekteydi. İz sürmekle

kalmaz ayak izlerinden şahısları tanıyacak kadar uzmanlaşırlardı. Asabiyet

(kabilecilik) anlayışının zorunlu bir sonucu olarak İlmu’l-Ensâb (soy ilmi) konusunda

oldukça mahirdiler. Ağırlıklı olarak göçebe yaşamı benimsemiş olan Hicaz Arapları

dünya medeniyetlerinin en az etkileyebildiği kendine özgü bir yaşam biçimi

benimsemiş işlenmeye hazır bir hammadde görüntüsündeydi.

Arap toplumun dünya tarihinde söz sahibi olması son dinin temsilcileri

olmalarına bağlıdır. Yukarıda izah ettiğimiz gibi kuzey ve güneyde güçlü devletlerin

boyunduruğu altında olan, iç kesimlerde ise medeni bir toplum olma özelliğinden

uzak kabile anlayışını benimsemiş Arapların İslam’ı kabulleri, medeniyet

hazinelerine ulaşan kapıları açan anahtar olmuştur. Bu açıdan bakıldığında İslam

öncesi Arapların dini durumları önem arz etmektedir. Aslında sanıldığının aksine,

Arapların eski dini yaşantıları hakkında elimizde bol materyal mevcut değildir.

Kitabeler, diğer milletlerden kalma eserler ve kutsal kitaplardan Arapların dinleri

hakkında bilgiye ulaşabilmekteyiz.

İslami kaynaklarda Arapların en eski dinlerinin tevhit esaslı olduğu ifade

edilmektedir. Özellikle güney Arapları tarafından Rahmân ve Allah ifadelerinin

kullanıldığı görülmektedir. Allah kelimesi diğer putlardan ayrı olarak en yüce

yaratıcı için kullanılmaktaydı. Cahiliye şiirleri, onların Allah’ı tanıdıklarını ve ona

daha üstün sıfatlar atfettiklerini göstermektedir. Kur’an’ı Kerim bazı ayetlerle bunu

teyit eder. (Ankebut/29: 61-65, Lokman/31: 25, 32). Araplar zamanla Allah inancını

kabulle beraber ona “evsân”, ensâb” adlarıyla aracı putlar edinmeye

başlamışlardır. Putperestliği Arap yarımadasına getiren ilk kişinin Amr b. Luhay

olduğu rivayet edilmektedir. Çok tanrılı inancın yaygınlaştığı dönemlerde dahi

Haniflik olarak isimlendirilen İbrahimî dinin bazı inanç ve ibadetlerinin mevcut

olduğu bilinmektedir. Haklarında çok fazla bilgi olmayan Hanifler bir birlik

oluşturamadan bireysel olarak dinlerini yaşamaya çalışmışlardır.

Güney Arabistan’da Ay, Güneş, Zühre yıldızı üçlüsü tanrı olarak kabul

edilmiştir. Bu inancın Mezopotamya’dan bölgeye intikal ettiği düşünülmektedir. Ay

en büyük Tanrıdır ve adı Almakah veya Vedd’dir. Vedd isminin kuzey Arabistan

kitabelerinde ve Kur’an’da Nuh Suresinde bahsi geçmesi (Nuh/71: 23), bu ismin,

kuzeyde tanındığını göstermektedir. Ay kadar Güneş’e tapınma geleneği de

yaygındır. Güneyde Güneş, dişi; kuzeyde ise, erkek tanrı olarak bilinirdi.

‘Abduşems’ (güneşin kulu) isminin şahıslar için kullanılması, Lat, Menat, Uzza gibi

putların güneş tanrıçası olarak addedilmesi, bölgede güneşin tanrılaştırıldığının

kanıtıdır. Zühre yıldızı, eski Mezopotamya medeniyetlerinin Tanrılarından biri olan

Aster’i andırmaktadır. Cinsiyet farkı olsa da güneyde ve kuzeyde tanınan bir

tanrıdır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 28: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

Putlar’ın temsili

görünümü

Mekke’de her evde bir put bulunmaktaydı. Lat, Menat, Uzza ve Hübel putları

dışında başka isimlerle anılan birçok put mevcuttur. Kur’an‘da da ismi geçen Yeuk,

Yegus, Suva, Nesr, İsaf, Naile bunlardan bazılarıdır. Üç yüz altmışa yakın put

bulunan Kâbe merkez olup, ayrıca imkânı olanlar evlerinde de put edinmekteydiler.

Kâbe dışında tapındıkları mahallere de bazen aynı ismi (Kâbe) vermişlerdir.

Güneyde Himyeriler’in putlarla bezenmiş Riyem adlı tapınakları vardı. Özellikle

Kâbeyi hac eden Araplar, kendi putları önünde durarak onlara saygı gösterirdi.

Putperestlerde tam bir ahiret inancı yoktu

Araplardan bazılarının ticari ilişki içerisinde bulundukları Yahudilerle

münasebetleri sonrası onların dinini kabul ettikleri, Himyeri kralını etkisi altına alan

iki Yahudi din adamının Himyerileri ikna edip Yahudileştirdiği, yine Evs ve Hazrec

kabilelerinden bir kısmının Medine’ye geldikten sonra bu dine katıldıkları rivayet

edilmektedir. Arap yarımadasında varlığı bilinen bu dine çok farklı teveccüh

gösterilmediği anlaşılmaktadır. Baskı altına alındıkları Filistin başta olmak üzere

farklı bölgelerden sığınmacı olarak Arabistan’a gelen Yahudilerle Arapların arası hiç

düzelmemiştir. Hıristiyanlığın Araplar üzerindeki etkinliği çok fazla olmuş ve birçok

Arap kabilesi Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Örneğin kuzey Araplarından Hireliler ve

Gassaniler, Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiştir. Bunlar dışında Hıristiyan

misyonerlerin çabalarıyla Arap yarımadasında yaşayan kabilelerin birçoğu da

Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Hz. Peygamber’in doğumuna yakın Ebrehe’nin Kulleys

adında Yemen’de ihtişamlı bir kilise yaptırması, bölgede Hıristiyanlığın gücünü

göstermektedir. Putperestliğin Arap yarımadasının bütün bölgelerinde yaygın

olduğu, diğer semavi dinlerin de azımsanamayacak taraftarı bulunduğu bir süreçte,

bütün bu inanç sistemlerini boşa çıkarmak hedefiyle gönderilen İslam dini, Arap

ülkesinin kalbi Mekke’den doğmuş, Arab’ın tek çatı altında toplanarak dünya

medeniyeti kurmasında başat rol oynamıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 29: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

Öze

t •Yeryüzünde insanlık tarihinin başlangıcından itibaren düşünen sosyal bir varlık olma özelliğine sahip insanoğlu, güvenlik barınma ve iaşe temini için en müsait ortamlarda varlığını sürdürmeyi tercih etmiş ve türdeşleri ile acımasız mücadelelere girişmiştir. Devletlerin siyasi ve kültürel anlamda kalkınmışlığı ile ekonomik gelişmişliklerinin paralellik arz ettiği bilinmektedir. Daha ziyade tarıma ve hayvancılığa dayalı medeniyetlerde vazgeçilmez olan verimli ve sulak arazilerdir. Elde edilen üründeki artış sanayinin oluşmasına ve ihracatın gelişmesine yol açmıştır. Buradan yola çıktığımızda eski çağlarda Mezopotamya ve Mısır’da nehirlerin taşması sonucu oluşan deltalar güçlü medeniyetlerin oluşumuna zemin hazırlamıştır.

•Mezopotamya’da kurulmuş en eski medeniyetlerden ilki M.Ö. 4000’li yıllara dayanan Sümerlerdir. Tekerleğin ve yazının mucidi olmakla ünlenen bu uygarlık, madenleri eriterek insanların hizmetinde kullanmaya başlamış ve bölgede önemli şehir merkezleri inşa etmişlerdir. Şehir devletlerine ayrılan ve zayıflayan Sümerleri yıkan Akadlar, bölgede 200 yıl iktidarlarını devam ettirmişler ve büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Dünyanın yedi harikasından biri olan asma bahçeleri ile ünlü Babil şehri sakinleri, en önemli kralları Hammurabi zamanında oluşturdukları kanunlarla ulaştıkları medeniyet seviyesini ortaya koymuşlardır. Ninova merkezli kurulan ve Suriye, Filistin, Mısır’ı ele geçiren Asurlular, göçebe çöl Arapları üzerine bir çok sefer düzenlemiş, sanatta büyük gelişmeler sağlamıştır.

•Sami ırka mensup İsrailoğulları, yakın tarihlerindeki görünümlerinden farksız olarak hep çatışmanın merkezinde yer almış, defalarca yurtlarından sürülmüş, her şeye rağmen varlıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir.

•Arapların İslam öncesi ve sonrasında en fazla irtibat içersinde oldukları ve etkilendikleri kadim medeniyet Sasânilerdir. En önemli rakipleri olan Bizans’la mücadelelerinde taraftarı olan Kuzey Araplarını hedeflerini gerçekleştirmek için kullanmaktan geri durmamıştır.

•Kast sistemine bağlı farklı sınıfsal yapıların bulunduğu Hindistan-Yunan kültürü transferi ile karma bir medeniyetin oluşumunda önemli rol oynamıştır.

•Tanrı ve Altay dağları arasında at sırtında hayatını sürdüren savaşçı Türkler Hun imparatorluğu ile ulaştıkları siyasi gücü kavimler göçü sonrası Avrupa’dan Anadolu’ya birçok coğrafyaya taşımışlar ve tarihe adını yazdıran imparatorluklar kurmuşlardır.

•İsmini İtalya’nın başkenti Roma’dan alan büyük Roma imparatorluğu batıdaki tesirinden çok doğunun önemli merkezlerindeki baskın konumları ile tanınmıştır. Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldıktan ve Hıristiyanlığı resmi din olarak tanıdıktan sonra Arap sınırlarında baskın bir güç olmuş, yarımadanın bazı bölgelerinin Hıristiyanlaşmasına katkı sağlamıştır. İmparatorluğun İslam’ın yayılma sürecindeki siyasi buhranı, müttefiki olan Kuzey Arapları’nın desteğini asgari düzeye indirmiş ve bölge kolay bir şekilde İslamlaşmıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 30: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

Öze

t

•Büyük kısmı çöllerle ve verimsiz arazilerle kaplı Arap yarımadası, coğrafi koşulların aksine mümbit bir manevi iklime sahiptir. Arap yarımadası dendiğinde her ne kadar akla ilk gelen Orta Arabistan, yani Hicaz bölgesi ise de, yarımadanın kuzey ve güney kısımlarının önemli bir yere sahip olduğunu unutmamak gerekir. Kuzey bölgesi Arapları güneydeki olağanüstü gerçekleşen doğa olayları sonrasında zorunlu olarak bölgeye göçen Araplardan oluşmaktadır. Güney ise sahil, şeridi verimli arazilerle kaplı dört ayrı bölgeye ayrılan Sebe ve Himyer devletlerine ev sahipliği yapmış Arap yurdudur. Önemli limanları ile dünya ticaretinde söz sahibi olmuş bölge, aynı zamanda ziraat alanındaki reformları ile ekonomik olarak şaşırtıcı boyutlara ulaşmıştır. Bu zirve dönemi ticaret yollarındaki değişim, barajların bakımsızlık sonucu yıkılması ile yerini kıtlık ve zorunlu göçe bırakmıştır. Orta ve Kuzey Arabistan’a göçen Arap kabileleri yeni bölgelerine komşu olan gelişmiş devletlerin siyasi ve kültürel etkileri altına girmişlerdir. Buna rağmen onları bir arada tutan Arap asabiyeti asimile olmalarına mani olmuştur. Kurdukları Petra ve Tedmür gibi hala insanı şaşırtacak bir ihtişama sahip başkentler, kuzeydeki Arap devletlerinin gücünü tescil etmektedir. Bizans ve Sasani uydusu durumunda olan Gassani ve Hire devletleri, rollerini iyi oynamışlar ve bölgenin İslamlaşma sürecine kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.

•Dünyanın mensubiyet itibarı ile en büyük dinlerinden biri olan İslam’ın ortaya çıktığı, medeniyet düzeyi düşük Hicaz bölgesinin tarihi hakkında çok az bilgi olsa da, üzerinde en çok konuşulan ve tanınmaya çalışılan bölge olmuştur. Hiçbir ziraatın yapılmadığı bu bölgeyi ilk hareketlendiren olay, yine buraya gelen ve kutsal Kâbe’yi inşa eden Peygamberler olmuştur. Güney-Kuzey ticaret hattının konaklama yeri olması da eklendiğinde, Mekke ve Medine tanınan bir mahal olmuş, fakat hiçbir dış gücün istilasına değer dahi bulunmamıştır. Putperestliği ile ünlü Arap toplumu tek bir dine mensup olamayıp diğer semavi dinlere de kapısını açmıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 31: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31

Değerlendirme

sorularını sistemde ilgili

ünite başlığı altında yer

alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli

olarak

cevaplayabilirsiniz.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi eski Mezopotamya uygarlıkları arasında değildir?

a) Akadlar

b) Himyeriler

c) Sümerler

d) Asurlar

e) Babiller

2. İsrailoğulları Hz. Davud sonrası altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde

iktidarda hangi hükümdar vardı?

a) Talut

b) Calut

c) Buhtunasr

d) Süleyman

e) Kenan

3. Aşağıdakilerden hangisi eski Çin medeniyeti için söylenemez?

a) Konfüçyüs’le birlikte Çin altın çağını yaşamıştır.

b) Çin’de bir inanç birlikteliğinden bahsedilemez

c) Hz. Peygamber Çin’i tanımaktadır.

d) Çin beşeri bilimler alanında çağın en gerisinde kalmış bir ülkedir.

e) Çin zaman zaman parçalanma içerisine girmiştir.

4. Roma imparatorluğu insanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuştur.

Aşağıdakilerden hangisi bunlar arasında sayılmaz?

a) Etnisiteyi bir kenara bırakarak ülke ve dil birlikteliği oluşturmuştur.

b) Güçlü kültür mirası bırakmıştır.

c) İnsanlık tarihine köklü bir hukuk nizamı hediye etmiştir.

d) Doğu ve batı toplumlarını tek bir toplum hâline getirmiştir.

e) Bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasını sağlamıştır.

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
HZ. Süleyman
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 32: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32

5. Nabat krallığının başkenti aşağıdakilerden hangisidir?

a) Tedmür

b) Dimeşk

c) Petra

d) Babil

e) Sana

Cevap Anahtarı:

1. b 2.d 3.d 4.e 5.c

MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
MehmetAli
Highlight
Page 33: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 33

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER

KAYNAKLAR

Ağırakça, Ahmet, (1996), ‘Gassaniler’, DİA, İst.

Ağrakça, Ahmet, (2006), ‘Nabatîler’ DİA, İst.

Ahmed Hilmi, Şehbenderzâde, (2005), Filibeli, İslam Tarihi, İst.

Algül, Hüseyin, (1998), ‘Himyeriler’ DİA, İst.

Atlan, Sabahat, (1970), Roma Tarihi’nin Ana Hatları, İst.

Barthold, V.V., (1990), Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Hazırlayan, H. Dursun

Yıldız, İst.

Bekrî, Ebû Ubeyd, (1998), Cahiliye Arapları, Çev. Levent Öztürk, İst.

Brockelmann, Carl, (1964), İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi, Çev. Neşet Çağatay,

Ankara.

Buhl, Fr., (1974), ‘Tedmür’ İ.A., İst.

Cevad Ali, (1976), El-Mufassal fî Târîhi’l-ArabKablel İslâm, Beyrut.

Çağatay, Neşet, (1982), İslam Öncesi Arap Traihi ve Cahiliye Çağı, Ankara.

Çandarlıoğlu, Gülçin, (1993), ‘Çin’, DİA, İst. VIII, 321-323.

Çelikkol, Yaşar, (2003), İslam Öncesi Mekke, Ankara.

Demirkent, Işın, (1992), ‘Bizans’, DİA, İst. VI, 230-244.

Demricioğlu, Halil, (1998), Roma Tarihi, Ankara.

Eberhard, Wolfram, (1995), Çin Tarihi, Ankara.

Erdem, Sargon, (1991) ‘Babil’, DiA, İst., IV, 392-395.

Fayda, Musta, (1982), İslamiyetin Güney Arabistan’a Yyaılışı, Ankara.

Goiteın, S.D., (2004), Yahudiler Ve Arapla, Çev. Nuh Arslantaş, İst.

Gumilöv, L.N., (1999), Eski Türkler, Çev. Ahsen Batur, İst.

Güngör, Erol, (1993), Tarihte Türkler, İst.

Hamidullah, Muhammed, (1993), İslam Peygamberi, Çev. Salih Tuğİst.

Hasanh, İbrahim, (1985), Siyasi Kültürel İslam Tarihi, Çev. İsmail Yiğit-Sadreddin

Gümüş, İst.

Hdogson, M.G.S., (1993), İslam’ın Serüveni, Çev. Heyet, İst.

Herodotos, (1973), Herodot Tarihi, Çev. Müntekim Ökmen, İst.

Page 34: ESKİ DÜNYADA VE CAHİLİYEYE KADAR ARABİSTAN’DA SİYASET …°LH1003-Ünite 1.pdf · İskender Ahameni İmparatorluğu’nu sonlandırdı. Büyük İskender, İran’ı valisi

Eski Dünyada ve Cahiliyeye Kadar Arabistan’da Siyaset ve Dini Hayat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 34

Heyet, (1986), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Redaktör, H. Dursun Yıldız,

İst.

Heyet, (1997), İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, Çev. Heyet, İst.

Heyet, (2006), Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, edt. Vecdi Akyüz,

Hitti, Philip K., (1995), Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, Çev. Salih Tuğ, İst.

Honigman, Ernst, (1970), Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Çev. Fikret Işıltan, İst.

İbnmü’l-Esîr, (1989), İzzuddin Ebu’l-Hasen, el-Kâmil fi’t-Tarih, çev. Abdullah Köşe,

İst.

İnana, Afet, (1992), Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, Ankara.

Kapar, M. Ali, (2003), ‘Lahmiler’ DİA, Ankara.

Lewis, Bernard, (1979), Tarihte Araplar, Çev. Hakkı dursun Yıldız, İst.

Mansel, Arif Müfid, (1971), Ege ve Yunana Tarihi, Ankara.

Naskali, Esko, (2000), ‘İran’ DİA, İst., XXII, 394-395.

Ostragorsky, Georg, (1981), Bizans Devleti Tarihi, Ankara.

Özcan, Azmi, (1998), ‘Hindistan’, DİA, İst.

Öztuna, Yılmaz (1969), Türk Tarihinden Yapraklar, İst.

Taberî, Muhammed b. Cerir, (1964), Tarîhu’r-Rusulve’l-Muluk, Kahire

Turan, Ömer, (tsz.) , Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Ortadoğu, İst.

Yıldız, Hakkı Dursun, (1991), ‘Arabistan’, DİA, İst.