6
Etrafında gördüğün veya hissettiğin olağandışı bir durumu vakit geçirmeden üstlerine haber ver! “Yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz... Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” - Atatürk Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

Etrafında gördüğün veya hissettiğin olağandışı bir durumu vakit geçirmeden üstlerine haber ver!

“Yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz...Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”- Atatürk

Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi

Page 2: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

Acemi er eğitimini alacağın bölüğümüze hoş geldin.

Vatanımıza, milletimize ve insanlığa faydalı bir asker olman için bizler elimizden geleni yapacağız. Senin de aynı üstün gayretleri göstereceğine olan inancımızın tam olduğunu bil.

Unutma ki Mehmetçik, komutanların olarak bizler sizsiz, sizler de bizsiz yapamazsınız. Bu vatanı hepimiz üzerine düşeni layıkıyla yaparak koruyacağız ve yükselteceğiz. Askerlik hizmetin boyunca sana başarılar diler, komutanların sözünden çıkmamanı özellikle hatırlatırız.

Askerlik hizmetin boyunca senin üzerine düşen, verilen emirleri eksiksiz olarak yerine getirmen, amirlerin başta olmak üzere devre arkadaşların ve herkese karşı her zaman saygılı ve dürüst olmandır. Emir ve sorumlulukların gereğini tam olarak yapacağına, ülkemize ve ailene layık bir asker ve vatandaş olacağına inancımız tamdır Mehmetçik!

Sevgili Mehmetçik!

Geçmişi Milattan öncesine dayanan, zengin ve eşi benzeri olmayan bir mirasın yükü omuzlarımızda. Bu mirasa layıkıyla sahip çıkmak, onu kollamak, onu sonsuza dek yaşatıp, çocuklarımızın, torunlarımızın da bu mirasa sahip olmanın zevk ve şerefini duymalarını sağlamak bizim elimizde.

Bunun için iyi bir asker olman şart ki askerlik hizmetin süresince iyi bir asker olmak için gerekli nitelikleri kazanacaksın. İyi bir asker olmak demek sivil hayatta da başarılı, kaliteli ve karizmatik bir vatandaş olmak demektir. Toplumsal sorumluluklarını da yerine getirmelisin. Türkçeyi çok iyi konuşmanın yanında başta İngilizce olmak üzere tercih edeceğin yabancı bir dili de akıcı konuşabilmeli, uluslar arası arenada da bizleri çok iyi ifade edebilmelisin. Zira İngilizlere, Fransızlara, Yunanlara, İtalyanlara, Ruslara, Ermenilere, Anzaklara, bazılarının sömürge kuvvetlerine karşı çok sınırlı imkânlarla ama büyük bir inanç ve cesaretle yaptığımız ve kazandığımız Kurtuluş Savaşı’nın anlam ve öneminin uluslararası camiada layıkıyla değerlendirilmediğini, birçok platformda üzerimize sözde Ermeni Soykırımı gibi uydurma bir nedenle insanlık suçu etiketi yapıştırılmaya, anamızın ak sütü gibi helal olan Cumhuriyetimizin meşruluğunun yok edilmeye çalışıldığını ne yazık ki hala görmekteyiz.

Bunlarla layıkıyla başa çıkmanın yolu tarihimizi çok iyi bilmekten, uluslar arası camianın lisanını iyi konuşabilmekten ve karizmatik birer dünya vatandaşı olabilmekten geçiyor. Senin böyle bir vatandaş olmanı temenni ediyoruz. Senin de bunu istemen ve üzerinde çalışman halinde bu temennimizin gerçekleşeceğini unutma. Bu temennimizin gerçekleşmesi için gerekli altyapının ‘bağımsızlık, vatan, devlet’ gibi olmazsa olmazlarını atalarımız canlarını vererek bizler için hazırladılar. Bunun üzerinde yükselmek ve ülkeni de beraberinde yükseltmek senin elinde!

Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından Atatürk’ün barışçıl ve evrensel vizyonunun eseri olan ‘Yurtta barış, dünyada barış’ özdeyişi doğrultusunda, topraklarımızı işgal eden tüm ülkelerle barış anlaşmaları imzaladık, iyi ilişkiler kurduk ve devam ettirdik. Bunun devam etmesi de senin elinde Mehmetçik. Tüm komşu veya komşu olmayan ülkelerle iyi ilişkilerimiz devam etmeli, ancak her zaman uyanık olmak zorundayız. Uluslararası ilişkilerde ülkelerin kendi çıkarlarını gözetmesi normaldir. Bizim üzerimize düşen ise dost gördüğümüz ve iyi geçindiğimiz ülkelerin de bir gün çıkarları gereği bu güveni boşa çıkarabileceklerini her zaman akılda tutarak, her zaman ve her şartta uyanık olmak, kendimizi her zaman en kötü şartlara hazırlıklı tutmaktır.

Sevgili Mehmetçik!

Ulu önder Atatürk’ün üstün kabiliyet ve meziyetleri zamanın önde gelen devlet adamları ve medyasınca da onanmış, ortaya çıkardığı eser herkesçe ayakta alkışlanmıştır. Bu eser tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye Cumhuriyetidir. Varlığımızı, annemizi, babamızı, inancımızın gereklerini rahatlıkla yerine getirebilmeyi, önü açık özgür birer vatandaş olabilmemizi borçlu olduğumuz Cumhuriyetimizin dokusu, üzerinde yaşadığımız toprakların temiz, inançlı, namuslu insanıdır; senin anandır, babandır, dedendir, ninendir, kardeşindir. Bu dokunun, Cumhuriyetimizi zayıflatma, Cumhuriyet değerleri ve kazanımlarını ortadan kaldırma, Cumhuriyetimizin muasır medeniyetler seviyesine ulaşma amacını ortadan kaldırma niyetinde olanlarca tahrip edilmesine izin verme.

Unutma ki biz Cumhuriyet ile var olduk, ancak Cumhuriyet ile var olmaya devam edebiliriz...

Türküm!Doğruyum!Çalışkanım!Yasam, küçüklerimi korumak!Büyüklerimi saymak! Yurdumu,Milletimi, özümden çok sevmektir!Ülküm yükselmek, ileri gitmektir!Ey bugünümüzü sağlayan Ulu Atatürk!Açtığın yolda, kurduğun ülküde,Hiç durmadan yürüyeceğime,And içerim!Varlığım Türk varlığına armağan olsun!Ne mutlu Türküm diyene!

İlkokuldayken içtiğin andı hatırlıyor musun?:

Cumhuriyet senin şah damarındır Mehmetçik!

“Yurtta barış, dünyada barış!” - Atatürk

İllüstrasyon: Pelin Türker

Page 3: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt

edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraittendaha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içindebulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin Evlâdı!

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

- Mustafa Kemal ATATÜRK

TERSANE: 1.Gemi yapılan yer, gemilik. 2. Tezgâh. tersane kethüdası, tersane sergisiTezgah: 1. Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa: “Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu.” -R. H. Karay. 2. Kahve, meyhane vb.de müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa veya büfe: “Kahveci tezgâhı.” “İçenlerin hepsi susmuş, kadına bakıyor, tezgâhın arkasındaki yürüyüşünü seyrediyorlardı.” -S. F. Abasıyanık. 3. Üzerinde genellikle el veya küçük makinelerle iş görülen yapım aracı: “Halı tezgâhı. İplik tezgâhı. Çanak çömlek tezgâhı. Örtü tezgâhı.” 4. Tersane. 5. argo Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol.Tezgâh kelimesi görüldüğü gibi Tersane kelimesinin yerine de kullanılabilmektedir. Öyleyse tezgâh kelimesinin yerine tersane kelimesini de kullanabiliyoruz. Yani Tersane ve Tezgâh kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir. Yani öyleyse Tezgâh kelimesinin içerdiği anlamları tersane kelimesi de içerebilir diyebiliriz. Yukarıdaki üçüncü madde benim dikkatimi çekiyor. Üçüncü maddeyi tekrar belirtelim: (3. Üzerinde genellikle el veya küçük makinelerle iş görülen yapım aracı: “Halı tezgâhı. İplik tezgâhı. Çanak çömlek tezgâhı. Örtü tezgâhı.”).Görüldüğü gibi Tezgâh kelimesi dolayısıyla Tersane kelimesi küçük ölçekli ekonomik işletme anlamına da gelebiliyor. Zamanla kelimenin anlamının genişleyebileceğini de düşünürsek Tersane kelimesi büyük ölçekli ekonomik işletme anlamına da gelebilir diyebiliriz.

GENÇLİK,-Ğİ: 1. Genç olma durumu, ihtiyarlık karşıtı: “İlk gençliğinde at delisiydi.” -N. Cumalı. 2. İnsan hayatının ergenlikle orta yaş arasındaki dönemi: “Belki babam da gençliğinde Valantino’ya benziyordu.” -M. Ş. Esendal. 3. Genç insanların bütünü: “Türk gençliği. Gençliğin yetiştirilmesi.” “O gençliğin politikaya katılması yüzünden Balkan Harbine girmişiz.” -F. R. Atay. 4. mec. Genç bir kimsenin tutumu: “Gençliğimi kapının eşiğinde bırakıp eve giriyorum.” -Y. Z. Ortaç.

VAZİFE: 1.Ödev: “Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir.” -R. N. Güntekin. “Mümtaz Bey bir tahrir vazifemin altına şunları yazmıştı.” -S. F. Abasıyanık. 2. Görev: “Nedim bugün vazifesine geç geldi.” -A. Gündüz. 3. esk. Günlük ücret, yevmiyeVazife aşkı, vazife kurbanı, vazife şehidi, vazifeşinas.

İSTİKLAL: 1. Bağımsızlık: “İstiklâl Savaşı. İstiklâl Marşı.”“Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl fikrinin lâyemut abidesidir.”-Atatürk.

CUMHURİYET: 1.Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı

devlet biçimi: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” -Anayasa.“Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’tür.”Cumhuriyet Bayramı, cumhuriyetperver.

İLELEBET: 1.Sonsuzluğa değin, sürgit: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” -Atatürk.

MUHAFAZA: 1.Koruma, saklama, korunum: “Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti.” -B. Felek.

MÜDAFAA: 1.Savunma, koruma.

MEVCUDİYET: 1.Var olma, varlık, var oluş: “Birinci vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.” -Atatürk.

İSTİKBAL,-İ: 1. esk. Karşı çıkma, karşılama.2. Gelecek (zaman), ati: “Bütün hayatımı, bütün istikbalimi şartsız, kayıtsız bir erkeğin keyfine feda edemem.” -Ö. Seyfettin.

YEGÂNE: 1.Biricik, tek: “Yegâne emelim, kızımın bir hanımefendi olarak yetişmesidir.” -A. İlhan.

DÂHİLİ: 1.İçle ilgili: “Darülbedayi kısmını ve bu kısmın dâhilî şekil ve manzarasını anlatmalıyım.” -H. F. Ozansoy.dâhilî deniz, dâhilî harp, dâhilî nizamname, dâhilî talimatname

HARİCÎ: 1.Dışla ilgili, dıştan olan: “Haricî hastalıklar.”

BEDHAH: 1.Kötülük isteyen, kötü yürekli: “İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.” -Atatürk.

MECBURİYET: 1.Yükümlü, zorunlu olma durumu: “Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak mecburiyetindeyiz.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

VAZİYET: 1.Konum: “Kasaba coğrafî vaziyeti yüzünden lodosu, poyrazı pek az tutan bir limanda kurulmuştur.” 2.Durum, tavır, hâl: “Vaziyetimi söyleyiniz, hemen gelir beni kurtarır.” -A. Gündüz.

İMKÂN: 1.Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak: “Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?” -H. C. Yalçın.

ŞERAİT: 1.Şartlar, koşullar.

NAMÜSAİT, -Dİ: 1. Uygun olmayan, elverişsiz: “Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.” -Atatürk.“Siz Sebati Beydeki azme bakın ki böyle namüsait iklimde dahi çiçek yetiştiriyor.” -H. Taner.

MAHİYET: 1.Nitelik, vasıf, öz, asıl, esas: “Bu kadar dahi bir kocayı kâfi derecede aydınlatacak mahiyette idi.” -H.Taner.2. mec. İç yüz: “Meselenin mahiyeti anlaşıldı.”

TEZAHÜR: 1.esk. Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma: “Muvaffak olamamış sanatkârın iki türlü tezahürü vardır.” -S. F. Abasıyanık. 2.Belirti: “Bu hasretin garip tezahürleri de vardı.” -Peyami Safa.

KASTETMEK: 1.Amaçlamak, amaç olarak almak; demek istemek: “...ev deyince, kasabada dört beş tane zengin evini kastediyorum.” -S. F. Abasıyanık. 2.Kötülük etmek, kıymak, zarar vermeyi istemek: “...istiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.” -Atatürk.

EMSAL, -Lİ: 1.Benzerler: “Tarihte o ana kadar emsali görülmedik bir ticarî kepazelik devri açılmıştı.” - E.E.Talu.2.Yaşıt, eş, denk: “Emsali bir üst derece maaş aldığı hâlde zavallı resim hocamız mağdur duruma düşmüş bulunuyordu.” -H. Taner.3.Örnek: “Bir coşkunluk, bir taşkınlık, bir hâl ki dünya emsalini bir daha görmemiş.” -R. H. Karay.

GALİBİYET: 1.Yenme, yengi.

MÜMESSİL: 1.Temsilci: “Sınıf mümessili.”

CEBREN: 1.Zorla, zor kullanarak, zoraki: “Cebren ve hile ile aziz vatanın...” -Atatürk.

HİLE: 1.Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika: “Gayet basit bir hile ile, saflığından istifadeederek işi başardı.” -R. H. Karay. 2. Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma: “Bu sütte hile var.” hilebaz, hileişeriye

AZİZ: 1.Sevgide üstün tutulan, muazzez. 2. Ermiş, eren.

KALE: 1.tar. Düşmanın gelmesi beklenebilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı.2.mec. Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer.

3.mec. Önemli mevzi.

ZAPT: 1.Zor kullanarak ele geçirme. 2.Tutma, hâkim olma: “İşte o vakit ben zaptı imkânsız bir vahşî kedi hâline girmişim.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 3.Zabıt. zapturapt

ORDU: 1. Bir devletin silâhlı kuvvetlerinin tümü: “Türk ordusu.”“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yarabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur yarabbi.” -Y. K. Beyatlı.“Birinci Dünya Savaşı boyunca Türk ordusunda çalıştığını övünerek anlattı.” -R. H. Karay. 2. Bu topluluğun başlıca bölümlerinden her biri: “Birinci Ordu.” “Dördüncü Ordu karargâhına gidiş, artık bir mabede çıkılıyor gibi, baş döndürür.” -F. R. Atay.4.Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanların bütünü

MEMLEKET: 1.Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke: “Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde olabilirler.” -Atatürk.2.Bir kimsenin doğup büyüdüğü yer, yurt: “Memleket isterim/ Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun.” -C. S. Tarancı. “Bizim memleketimizde soyadımız var, onu alalım bitsin gitsin!” -M. Ş. Esendal. 3.İklim ve üretim bakımından ele alınan bölge: “Lübnan; portakal, turuncu, hurma ve muz memleketiydi.” -R. H. Karay.4.Bir ülkede yaşayan bireylerin bütünü: “Bütün memleketin kadınları bugün, en fakiri bile, beyaz giymişler, beyaz örtünmüşler.” -H. E. Adıvar. memleket havası, memleketler arası

KÖŞE: 1.Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye: “Mendilin köşesi. Kutunun sivri köşesi.”2.İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer: “Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı.” -P. Safa.3.İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer: “Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi.” -Ö. Seyfettin.4.Bölüm, yer veya yan: “Burgaz’ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor.” -Y. K. Beyatlı. “Burası memleketin bir temiz köşesi, şehrin kırlaşmış bir bucağı.” -M. Ş. Esendal.5.mec. Kuytu, tenha veya ücra yer: “Nihayet, bir köşede oturan jandarma çavuşu söze karışıp işi kesti attı.” -M. Ş. Esendal.6.mec. Kimsenin uğramadığı, aramadığı yer: “İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek.” -R. H. Karay.

BİLFİİL: 1.İş olarak, iş edinerek, gerçekten: “Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline, bilfiil almış bulunuyor.” -Atatürk.

İŞGAL,-İ: 1.Bir yeri ele geçirme: “Çuhahane bir kumaş

fabrikasıydı, İstanbul’un işgali sırasında İngilizler yaktılar.” -B. Felek. 2.(bir kimseyi) İşten alıkoyma, engelleme, oyalama3.Uğraştırma

ELÎM: 1.Acınacak, acıklı: “Geçirmiş olduğum elîm sergüzeştin ve sefaletin nihayete ermiş olduğu bir gündü.” -Y. K. Beyatlı.

VAHİM: 1.Ağır, korkulu, çok tehlikeli: “Siz sağlam bir vücutta mutlaka vahim bir illet bulmak hevesine düşmüşsünüz.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

İKTİDAR: 1.Bir işi yapabilme gücü, erk, kudret: “Bu iş benim iktidarım haricinde, demez mi?” -S. F. Abasıyanık.2.Bir işi başarabilme yetki ve yeteneği3. Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar: “Almanya’daki öğrenciliğim Hitler’in iktidar yıllarına rastlar.” -H. Taner.

GAFLET: 1.Dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık, dalgı, ihtiyatsızlık. gaflet uykusu

DALÂLET: 1.Sapınç, sapkınlı, doğru yoldan ayrılmak: “Dalâlete kapılmış olmalarından korkarım.” -T. Buğra.

HIYANET: 1.Kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet: “Emanete hıyanet olmaz.” -Atasözü. “Hiçbiri vatan hıyanetinin cezasız bırakılmasını istememişti.” -F. R. Atay. 2.Güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık: “Hıyanetini görmediğin bir kadın hakkında fena tabirler kullanmaya hakkın yok.” -P. Safa. 3. Vefasız: “Hıyanet, beni hiç aramıyorsun!”

ŞAHSİ: 1.Kişiye ait, kişiyle ilgili, kişinin malı olan, kişisel, özlük: “Şahsî eşya. Şahsî düşüncem.”“Hareketin içinde şahsî kinler ve rekabetler vardı.” -F. R. Atay.

MENFAAT: 1.Yarar, çıkar, kâr, fayda: “İnsanları ayıran da, birleştiren de hep menfaat davasıdır.” -Y. K. Karaosmanoğlu.“Gelip gidenlerden çok menfaat oluyor.” -H. E. Adıvar.menfaat düşkünü, menfaatperest, menfaatperver, menfaattar

MÜSTEVLİ: 1.esk. Bir yeri istilâ eden, yönetimi altına alan (kimse, devlet, ordu vb.): “Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.” -Atatürk. 2.Salgın.

SİYASİ: 1.Siyasetle ilgili, siyasal, politik: “Siyasi işlere karışmamanı

tavsiye ederim.” -P. Safa.2.Siyasetçi, politikacı. siyasî ambargo, siyasî coğrafya, siyasî harita, siyasî parti

EMEL: 1. Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek: “Büyük emeller benim bir aile ocağı kurmama da mâni olmuştu.” -R. N. Güntekin. “Mektebe giderken bütün emelim bir bisikletten ibaretti.” -H. Z. Uşaklıgil.

TEVHİT: 1.Allah’ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma. 2.esk. Birkaç şeyi bir araya getirme, birleştirme.3.Tek tanrıcılık. 4.ed. Divan edebiyatında Allah’ı övmek için yazılan manzume. tevhit ehli

MİLLET: 1.Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan; aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus: “Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl fikrinin lâyemut âbidesidir.” -Atatürk.2.hlk. Benzer özellikleri olan topluluk: “Şoför milleti bu, gözü açık olur.” “Şu kadın milletinin kıskançlığının hiç sonu yok.” -A. Mithat.3.Bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes: “Millet tütün paralarını alınca borcunu öder.” -N. Cumalı.millet meclisi, milletler arası, milletler arasıcı, milletler arasıcılık, milletsever, milletseverlik, millettaş, milletvekili, milletvekilliği

FAKİR: 1.Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara: “Zengin, orta hâlli, fakir, herkes bu sazlı yerlere devam ve bu âlemlere iştirak ederdi.” -A. Ş. Hisar. “En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir.” -F. R. Atay. 2.Zavallı: “Hey gidi kahpe felek; gençliklerine doymadan gitti fakirler.” -H. Taner. 3.(nesneler için) Olması gerekenden az: “Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem.” -M. Yesari.

ZARURET: 1.Mecburiyet, gereklilik, zorunluluk, zorunluk: “Çalışma zarureti var.” “Kültür hâkim olduktan sonra, sanat ve hayat, mazi ve yeni zaruretler ne güzel uyuşuyor.” -F. R. Atay.2.Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik: “Zaruret içinde yaşıyorlar.” “Kıyafetinden dışarılıklı ve zarurette olduğu anlaşılan bir kadın... kahvelerden birine girdi.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

HARAP,-Bİ: 1.Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran: “Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı.” -Ö. Seyfettin.

Kaynak ve Düzenleyen: Mustafa Karaman

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNDEKİ KELİMELERİN ANLAMLARI

Page 4: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

Çanakkale Zaferi,

• 29’uncu İngiliz tümenini Alçı Tepeye çıkarmayan, ölünceye dek Ertuğrul Koyunu savunan Ezineli Yahya Çavuş’un kahraman takımını,

• Sait Çavuşların, Müstecip Onbaşıların, Saka Hüseyinlerin, Seyitlerin, Üsteğmen Saffet’lerin her bir satırı cesaret ve vatan sevgisi ile dolu öykülerini,

• Babası Kafkasya’da, kardeşleri Balkan Harbinde şehit düşen oğulları ile aynı cephenin farklı taburlarında savaşan Alay Komutanı dahil son neferine kadar şehit olan, “Ölmesini bilmeyen milletlerin vatanı yoktur” diyen kahraman 57’nci Alay’ı,

• Mustafa Kemal gibi bir dahi yaratarak, ileride Türk ve Dünya tarihinin kaderinde rol oynayacak bu büyük lideri Türk Ulusuna kazandırmasını barındırır...

______________________________

Bir kahraman takım ve bir Yahya Çavuş’tular,Tam üç alayla gönülden vuruştular,Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri,Allahı arzu ettiler, akşama kavuştular.

______________________________

Batılılar tarafından barbar ve medeniyetsiz olarak nitelendirilen Türklere karşı dövüşmek üzere gönüllü olarak askere yazılan, ancak değil Gelibolu’nun, Türkiye’nin dahi yerini bilmeyen Anzaklar’ın Mehmetçiği tanıyıp, vatan topraklarının nasıl korunması gerektiğine, nasıl tırnaklarıyla savunulduğuna şahit olduktan sonra takdir ve hayranlıkla ülkelerine döndüler.

Toplam süresi 11 ay 5 gün olan ve her anı tekrar tekrar incelenmeye değer o günlerin olaylarını uzun uzun anlatmak burada mümkün değil, ANCAK sizlerin internet başta olmak üzere çeşitli araçları kullanarak konu hakkında daha çok bilgilenmeniz mümkün! ARAŞTIR, ÖĞREN, ÖĞRET!

İngilizler, Fransızlar’ı da yanına alarak boğazın ele geçirilmesi yolunda tarihte eşine az rastlanır bir birleşik donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine dayanmıştır.

İhmal ve bakımsızlık gibi nedenlerle kifayetsiz olarak I’inci Dünya Harbine girmek zorunda kalan Osmanlı Donanması NUSRAT mayın gemisinin döşediği mayınlarla dünyanın en güçlü birleşik donanmasını geri çekilmek zorunda bırakmıştır.

Düşman donanmasının komutanı Amiral Carden uykusuzluktan ve sinirden harap düşerek ve doktorların tavsiyesi ile Churchill’e

gönderdiği telgrafla görevinden istifa etmiştir.

Eğer Osmanlı Donanması yeterli olsa idi, düşmanın bu görkemli donanmasına Türk karasuları dışında açık denizde dur diyebilecekti... Ve eğer bunu yapabilseydi, düşmanın karaya çıkmasını önleyebilecek ve binlerce vatan evladı yitirilmeyecekti.

Bütün dünyada yankı uyandıran ve büyük donanmanın prestijine darbe indiren bu hezimetin neticesinde İtilaf Devletleri, donanmayla zorlayarak geçemeyeceklerini anladıkları boğazı bu sefer karadan ele geçirmeye karar vermişlerdi.

General Hamilton’un komutası altında bulunan ve İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hintlilerin oluşturduğu düşman kara kuvvetleri, kara harekatı ile ilgili planlar geliştirmeye ve hazırlıklar yapmaya başladılar. Oluşturdukları üstün Muharebe gücüyle boğaz kesin bir darbeyle düşürülecekti.

Ancak kader bu kez de karşılarına, geleceğin devlet kurucusu, büyük askeri deha tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal’i ve onun emrinde imanı ve vatan sevgisiyle bir irade abidesi olan Mehmetçiği çıkarmıştı.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Sofya’da Ateşemiliter olarak görev yapan Yarbay Mustafa Kemal vatan savunmasında aktif görev almak

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi:Türk ulusunun kaderini ve zamanın akışını değiştiren çok önemli tarihi bir olaydır.

Bu sefere katılan bir milyona yakın cesur ve mert insan arasından tarih, Türk Askeri’nin inanç, azim, cesaret, bağlılık ve vatanseverliğin bir destanını yazmış; ayrıca Türk Milleti eşi görülmemiş deha ve zeka sahibi genç ve büyük bir komutanını ortaya çıkarmış ve 20’nci Yüzyıla büyük bir devlet adamını kazandırmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği ve rehberliği altında birleşen, daima büyüyen ve gelişen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de önemli bir sembolü olmuştur.

Page 5: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

için Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya başvurup:“Arkadaşlarım muharebe cephelerinde ateş hattında bulunurken, ben Sofya’da ataşemiliterlik yapamam.” diyerek Çanakkale’de 19’uncu Tümen Komutanlığı’na atanmıştı.

19’uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal eğitimsiz bir tümeni teslim alarak, iki ayda kahramanlar kıtası yapmıştı. Komutanlar toplantısında,

“Bir kişi kalana kadar hepimiz ölerek düşmanı mutlaka denize dökmek lazımdır. İçimizden ve askerlerimizden, Balkan Harbi’nin utancını bir daha görmektense ölmeyecek yoktur. Böyleleri varsa onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim.” diye buyuruyordu.

Daha iki yıl önce Balkan Savaşı’nda bir nefeste bir vilayeti bırakıp dağılanlar, bir alayı bir emirle kurban etmişlerdir.

O günlerde Çanakkale’de Osmanlıların başında 5’inci Ordu Komutanı Alman Liman Von Sanders bulunuyordu.

Mustafa Kemal Liman Von Sanders’in konseptine karşı çıkarak kendine olan sonsuz güveni ve zekası ile harekatın bütün sorumluluk ve riskini üstlenerek kimseden emir almayı beklemeden Anafartalar başarısına imzasını atmış ve düşman ordusunun ilerleyişini durdurmuştu.

Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in Conkbayırı’nda karşılaştığı bir olay onun kahramanlığını dile getirir:

Yarbay Mustafa Kemal Conkbayırı’na vardığı zaman, tümene bağlı 57’nci Alay’dan küçük bir müfrezenin “cephanemiz tükendi” diyerek çekilmekte olduğunu, onların gerisinde de kalabalık düşman askerlerinin ilerlediğini ve Conkbayırı’na ulaşmak üzere olduğunu görür.

Erlere seslenen Yarbay Mustafa Kemal olayı şöyle dile getirmektedir.

– Niçin kaçıyorsunuz?– Efendim, düşman!– Nerede?– İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterirler,– Düşmandan kaçılmaz dedim.– Cephanemiz kalmadı dediler,– Cephaneniz yoksa süngünüz var dedim,– ”Süngü Tak! “ emri verdim ve yere yatırdım. KAZANDIĞIMIZ BU ANDIR!

Mustafa Kemal’in emir komuta ettiği 19’uncu Tümen’in kuruluşundaki 57’nci Alay’ın tarih sayfalarında özel bir yeri vardır. 57’nci Alay’ın kahraman erleri için Yarbay Mustafa Kemal;

“Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 m., yani ölüm kesin. Birinci siperdekiler hiç kurtulmamacasına hepsi düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerine giriyor. Fakat ne imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakika sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor, sarsılmak yok. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Savaşı’nı kazanan bu yüksek ruhtur.” demiştir.

57.000’i şehit, 195.000’ni kayıp, 252.000 vatan evladını kaybettiğimiz, düşmanın ise 60.000 ölü, 200.000’i kayıp, 260.000 kişi yitirdiği, toplam 500.000 kişiden fazla insanın hayatına mal olan ve “milli mücadelenin ruhunun oluştuğu” Çanakkale Muharebeleri ülkemiz ve dünya tarihinde bir dönüm noktasıdır.

Çanakkale Zaferi ile Türk insanının Balkan Harbi’nde yara alan onuru ve yüreği teselli bulmuş, Mustafa Kemal Atatürk bir yıldız gibi parlayarak tarih sahnesine çıkmıştır.

Geçilemeyen Çanakkale’den, gemilerimizin her geçişinde tören yaparak saygılarını arz ettiği şehitlerimizin yolunda olduğumuzu bir kez daha yineliyor, bize bu günleri armağan eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Page 6: Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi · 2009. 1. 20. · tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk İstikbalinin Evlâdı! İşte,

Yazma, çizme, araştırma, paylaşma zamanı... Bölük Duvar Gazetesi’nde!

Şiirlerinizi koyalım, yazılarınızı yayınlayalım... Memleketinizin geleneklerini, düğünlerini, yemeklerini, ezgilerini, bayramlarını, kıyafetlerini anlatın... Köyünüzden haberler verin... Bayramlar nasıl yaşanıyor yazın... Büyüklerinizden dinlediğiniz hikâyeleri paylaşın... Kurtuluş Savaşı yıllarından kalmış hikâyeler duydunuz mu hiç? Cumhuriyetin kuruluşu ve ilk yıllarına dair tarihi hikâyeler anlattı mı hiç dedeleriniz? Onları da yazın... Vatan aşkınızı, Atatürk sevginizi anlatın... Hobilerinizi paylaşın... Resim mi yapabiliyorsunuz? Bir tane de devre arkadaşlarınız, sevdikleriniz için yapın, yayınlayalım.

Güzel Sanatlar fakültelerinden öğrenci arkadaşlar sizlere tasarım konusunda, çalışmalarınızın sunumu konusunda yardımcı olmaya hazırlar... Diyelim ki bir şiir yazdınız... Şiirinizi yerleştirebileceğimiz bir fon oluşturabilirler. Diyelim ki hobiniz kuşçuluk ve ondan bahsetmek istiyorsunuz... Bu arkadaşlar yazınızı yerleştirebileceğimiz kuş temalı yan çalışma yapabilirler. Sevdiğinize şiir mi yazıyorsunuz? Şiiriniz için bir çalışma yapabilirler...

Arkadaşlar, ülkemizin dört tarafından geldiniz... 500 kişisiniz! 500 vatansever genç... Ülkemizin geleceği, zenginliği

sizlersiniz. Duvar gazetesi birbirinizden öğrenmeniz, birbirinizle paylaşmanız için bir araç Bunu daha ileri

götürün! Birbirinizle her zaman iletişimde olun, birbirinizle her zaman konuşun, paylaşın... Duvar gazetesi bir başlangıç olsun. ANLAŞILDI MI?!

Yazılarınızı kol komutanlarına vereceksiniz, en kısa zamanda! Kol komutanları yazılarınızı takım komutanlarına iletecekler... Gerisini bize bırakın...

KOMANDO ANDI

Korku nedir bilmeyizBiz dağların erleriYuva yaptık göklereBaş döndüren yerlereEngel tanımaz aşarızYüce engin dağlarıEl verir uzanırızMor siyah bulutlaraBen Türk komandosuyumDüşmanı çelik pençemle ezerimHer yerde ben varımKarada, havada,Denizde batakta çatakta,Her zaman ve her yerdeHazırDaima hazırKim?KomandoOlamazsınYahKomando Allah

PİYADE MARŞI

Güneş doğar, dağları gölgeler bu renkGümüş sularda yanar, altın bir çelenk,Hasret dolu bir sıla, gönlümüzde cenk,Süngüler parlasın ufkun üstünde.

Her yaram bir çiçek gibi,Kanımla suladım bu yeri.Yurduma bahar yaparım.Göğsüme taktığım gülleri.

Şimşekler, bombalar bin ölüm takın, Çelikten tanklarıyla gelse bir akın.Bizden zafer bekleyen ülkeler yakın,Yer ateş, gök ateş, şanlı piyade.

Her yaram bir çiçek gibi,Kanımla suladım bu yeri.Yurduma bahar yapmışımGöğsüme taktığım gülleri.

10’UNCU YIL MARŞI

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan.Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.

Türküz Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,Türke durmak yaraşmaz. Türk önde Türk ileri.

Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız.Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.Türküz bütün başlardan üstün olan başlarız;Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.

ASKERİN ANDI

BARIŞTA VE SAVAŞTA,KARADA,DENİZDE VE HAVADAHER ZAMAN VE HER YERDE,MİLLETİME VE CUMHURİYETİMEDOĞRULUK VE MUHABBETLE HİZMET,KANUNLARA VE NİZAMLARAVE AMİRLERİME İTAAT EDECEĞİME,VE ASKERLİĞİN NAMUSUNU,TÜRK SANCAĞININ ŞANINI,CANIMDAN AZİZ BİLİP,İCABINDA VATAN,CUMHURİYET VE VAZİFE UĞRUNDASEVE SEVE HAYATIMI FEDA EYLEYECEĞİMENAMUSUM ÜZERİNE AND İÇERİM!

BAKIM YEMİNİ

EY BENİM ÇANAKKALELERİ, SAKARYALARI,DUMLUPINARLARI VE KIBRISI KAZANANSİLAHIM SEN BENİM NAMUSUMSUN SENİBENİM ELİMDEN KİRLİ PASLI VE TOZLU GÖRENLER OLURSA BENİM ŞEREFİM DÜŞER

BEN ŞİMDİ SENİ DÜNDEN DAHA İŞLER VE DAHA TEMİZ HALE GETİRECEĞİM VE DAHANİCE ZAFERLERİ SENİNLE BİRLİKTE KAZANACAĞIM

SEN VAROL SİLAHIM!

İSTİKLÂL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancakSönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:Değmesin ma’ bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

İllüstrasyon: Pelin Türker