188
i GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI 5-7 HAZİRAN 2015 DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, DESEM, İZMİR, TÜRKİYE

GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

i

GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015)

BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI

5-7 HAZİRAN 2015

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, DESEM, İZMİR, TÜRKİYE

Page 4: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

iv

STANT AÇAN KURULUŞLAR

SARS

Page 5: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

v

KONGRE KURULLARI

ONUR KURULU

Prof. Dr. Mehmet Füzün (DEÜ Rektörü)

Prof. Dr. Ercüment Yalçın (DEÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı)

Şevket Demirbaş (TMMOB JFMO Başkanı)

DÜZENLEME KURULU

Prof. Dr. Rahmi Pınar

Prof. Dr. Zafer Akçığ

Prof. Dr. Coşkun Sarı

Prof. Dr. Günay Çifçi

Prof. Dr. Mustafa Akgün

Doç. Dr. Gökhan Göktürkler

Doç.Dr. Orhan Polat

Yard. Doç. Dr. Petek Sındırgı

Yard. Doç. Dr. Emre Timur

YÜRÜTME KURULU

Araş. Gör. Eren Pamuk

Araş. Gör. Fikret Doğru

Araş. Gör. Çağlar Özer

Araş. Gör. Seçil Turan

Sinancan Öziçer

Denizhan Bolbol

Page 6: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

vi

BİLİM KURULU

Abdullah Ateş (AÜ)

Hakan Karslı (KTÜ)

Ahmet Tuğrul Başokur (AÜ)

Mete Kun (DEU)

Ahmet Turan Arslan (DEÜ)

Mustafa Ergün (DEÜ)

Ali İsmet Kanlı (İÜ)

Müjgan Şalk (DEÜ)

Aysan Gürer (İÜ)

Nihal Akyol (DEÜ)

Bülent Oruç (KOÜ)

Nilgün Sayıl (KTÜ)

Cemal Kaya (Kayen Enerji)

Nuri Dolmaz (SDÜ)

Çağlayan Balkaya (SDÜ)

Oğuz Özel (İÜ)

Çağrı Çaylak (Aydın Belediyesi)

Osman Uyanık (SDÜ)

Derman Dondurur(DEÜ)

Özcan Bektaş (CÜ)

Emin Candansayar (AÜ)

Özge Gök (DEÜ)

Emin Demirbağ (İTÜ)

Şenol Özyalın (DEÜ)

Eşref Yalçınkaya (İÜ)

Savaş Karabulut (İÜ)

Ferhat Özçep (İÜ)

Tuncay Taymaz (İTÜ)

Gülçin Özürlan Ağaçgözgü (İTÜ)

Ünal Dikmen (AÜ)

Page 7: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

vii

BİLİMSEL OTURUMLAR

DAVETLİ KONUŞMACILAR .................................................................. 1

SALON - 1 (75. Yıl Amfisi) ..................................................................... 3

OTURUM - 1 - Çevre Jeofiziği ............................................................... 3

OTURUM - 2 - Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği - I ..................................... 14

OTURUM - 3 - Yer Fiziği ...................................................................... 25

OTURUM - 4 - Yapı İncelemeleri ......................................................... 36

OTURUM - 5 - Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği – II ................................... 47

OTURUM – 6 - Ters Çözüm ve Modelleme II ...................................... 58

SALON - 2 (Bordo Salon) .................................................................... 65

OTURUM - 1 - Sismoloji ...................................................................... 65

OTURUM - 2 - Ters Çözüm ve Modelleme - I ..................................... 76

OTURUM - 3 - Güncel Yerbilimi Çalışmaları - I .................................. 85

OTURUM - 4 - Güncel Yerbilimi Çalışmaları – II ................................ 96

OTURUM - 5 - Zemin Araştırmaları – I .............................................. 105

OTURUM - 6 - Zemin Araştırmaları - II.............................................. 114

POSTER OTURUMLARI .................................................................... 121

Page 8: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

1

DAVETLİ KONUŞMACILAR

Page 9: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

2

GEOPHYSICAL PROSPECTION: FROM THE DETECTION AND

IMAGING OF BURIED ANTIQUITIES TO THE CONTRIBUTION

IN PROTECTING AND PRESERVING MONUMENTS

1Grigorios N. Tsokas

1-Laboratory of Exploration Geophysics, School of Geology, Aristotle University of

Thessaloniki, 54124 Thessaloniki, Greece

[email protected]

The geophysical prospecting methods are applied in archaeological research till the decade of 40ies

aiming to detect and map buried antiquities. These subsurface features create anomalies in the

geophysical natural or manmade fields which are recorded by dense spatial sampling using very

accurate instruments. Next, these signals are processed and interpreted by advanced methods to yield

maps of distribution of the recorded field. The map should be in image form resembling the ground

view of the buried remains similar to what would have been drawn (or photographed) if an excavation

had taken place. These images provide great help to the excavator, since he can choose the places to

excavate. Further, he can extrapolate easily the conclusions from his trench to the whole site. The use

of geophysical prospection is an inexpensive and time saving procedure. Usually large areas are

covered in a few days. Nowadays, the geophysical methods are not restricted in assisting and

accelerating the excavation research as explained above.

Page 10: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

3

SALON - 1 (75. Yıl Amfisi)

OTURUM - 1 - Çevre Jeofiziği

Page 11: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

4

Bir Toprak Dolgu Barajındaki Sızıntı Probleminin Yerelektrik Yöntemlerle

İncelenmesi

Sedat YILMAZ1, Meriç KÖKSOY

1

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

Zonlu toprak dolgu barajlarındaki yaygın sorun, baraj inşasından sonraki olağandışı sızıntı veya aşırı

kaçaklardır. Dolgu barajlarındaki su sızıntıları, rezervuarın inşa edildiği temelden, kenarlardan, baraj

gövdesinden ve jeolojik formasyonlardan dolayı oluşmaktadır. Barajın güvenliği ve verimliliği

açısından barajlardaki sızıntılar iyice kontrol edilmelidir. Doğrudan yöntemler (sondajlar, boya izleme

deneyleri, su seviyesinin izlenmesi vb.) ve dolaylı yöntemler (jeofizik teknikleri: elektrik özdirenç ve

doğal potansiyel), barajlardaki sızıntı şartlarını tarama, haritalama ve izlemede önemli bir role sahiptir.

İki-boyutlu (2-B) elektrik özdirenç görüntüleme (ERI) ve doğal potansiyel (SP) araştırma teknikleri,

baraj sızıntı sorunlarının çözümünde yaygın olarak kullanılmaktadır. Zonlu toprak dolgu barajı olarak

tasarımlanan bir barajda rezervuarın su ile dolmaya başlamasıyla sağ sahil mansabında ve dolu savak

temelinde sızıntı gelişmiştir. 2009 yılında sızıntıların kaynağını belirlemek ve iyileştirme çalışmaları

yapmak için bir takım araştırmalar yapılmıştır. Enjeksiyon yapılmasına karşın kaynaklardaki sızıntıda

azalma gözlemlenmemiştir. 2013 yılında boya izleme deneyleri, kuyu gözlemleri ve jeofizik

araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmada, bu barajdaki sızıntı bölgelerinin belirlenmesi ve haritalanması

için 2-B ERI ve SP yöntemlerin uygulamaları yapılmış ve sahada gözlenen gerçek sızıntıya karşı

sonuçların doğruluğu tartışılmıştır. ERI yönteminde dipol-dipol elektrot dizilimi ve SP yönteminde

baza indirgeme ölçü tekniği kullanılmıştır. ERI verileri Res2Dinv yazılımı ile nicel olarak, SP verileri

ise nitel olarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre baraj sağ sahil boyunca yeraltı jeolojik

katmanların dağılımı ve sızıntı yerleri tespit edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Elektrik özdirenç görüntüleme, doğal potansiyel yöntemi, dolgu barajı, sızıntı.

Page 12: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

5

Investigation of Leakage Problems of an Earth Dam Using Geoelectrical

Methods

Sedat YILMAZ1, Meriç KÖKSOY

1

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

The most common problem in zoned earth dams is abnormal seepage or excessive leakage after the

foundation of the dam. With some earth dams the water seepage is through the base, the sides, the dam

itself and the strata in which the reservoir was constructed. Therefore, seepage in an earth dam should

be well controlled to maintain the dam’s stability. Direct methods (such as borehole data, dye tracer

test, monitoring of drawdown and etc.) and indirect methods (geophysical methods: electrical

resistivity and self-potential) play an important role in an extensive methodology for assessment of

anomalous leakage conditions by detecting, mapping and monitoring zones. Two-dimensional (2-D)

electrical resistivity imaging (ERI) and self-potential measurements have been frequently used for dam

leakage surveys. When water started to fill the reservoir in a dam, designed as a zoned earth dam, the

seepage developed at the base of the spillway and the downstream of the right bank. In 2009, a series

of investigations were performed to find the locations of the seepages and to done rehabilitation

studies. Although the curtain grouting was done, in spring locations the degree of the seepage had not

changed. During 2013, dye tracer tests, observation drillings and geophysical investigations were

done. In this paper, the applications of 2-D ERI and SP methods for detecting and mapping the

leakage paths at this dam are done and the accuracy of these predictions against the actual leakage

observed in the field is discussed. The dipole-dipole electrode array and the fixed reference method

were used for ERI and SP surveys, respectively. The ERI data were evaluated quantitatively using the

software Res2Dinv, and the SP data were interpreted qualitatively. According to the results of ERI and

SP surveys were determined the distribution of strata and the leakage paths along the downstream of

the right bank.

Keywords: Electrical resistivity imaging, self-potential method, earth dam, leakage.

Page 13: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

6

İçme Suyu Problemine Yönelik Yapılan Jeofizik Çalışmalar: Hatay Örneği

Orkun TEKE1, 2

1-İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Fen Bilimleri Enstitüsü Enerji Müh. Bölümü, İzmir

2-Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, Hatay

[email protected]

Küresel Isınma ve İklim Değişikliğine bağlı olarak dengelerin değiştiği dünyamızda, su sıkıntısı

geleceğin en büyük problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna bağlı olarak ülkemizde yaşanmaya

başlayan kurak yaz ayları ile birçok vilayet mevsimsel olarak su sıkıntısı yaşamaya başlamış ve

mevcut barajlar tehlikeli seviyelere düşmüştür. Hatay’ da bu sıkıntıyı önemli ölçüde yaşayan

vilayetlerden birisidir. Bu problemin çözümüne yönelik olarak yeni kaynakların aranması çalışmaları

Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü (HATSU) tarafından yapılmıştır.

Bu çalışmalar içerisinde önemli bir yer tutan jeofizik çalışmalar, kaynak bulunmasına yönelik önemli

ve tutarlı çözümler vermiştir. Çalışma kapsamında, Defne İlçesi’ ne bağlı Harbiye Mahallesi, Merkeze

bağlı Dikmece Mahallesi ve Yayladağı İlçesi’ ne bağlı Yayıkdamlar Mevkii Karamağara’ da yapılan

çalışmalar sunulmuştur. Bölgelerde yapılan Multi- Elektrot ölçümlerinin kesitleri irdelenmeye

çalışılmıştır. Hatay İli’nin ana çatısını oluşturan Keldağ ve Amanos Dağları arasında periotit,

serpantin ve gabro gibi yeşil kütlelerden oluşan Hatay çöküntü alanı uzanır. Hatay çöküntü

alanının il merkezi ile Akdeniz arasında kalan bölümü denizsel marn, kil, kum, kum taşı ve

küçük taneli meralarla kaplıdır. Hatay ili jeolojik yapısı nedeniyle deprem bölgesinde yer alan

illerdendir. Genel olarak sonuçlar incelendiğinde bölge jeolojisine bağlı olarak suyun bulunduğu

tahmin edilen derinlikler değişmekte ve genel olarak 100- 150 m aralığında değişmektedir. Birim

özdirençleri ise Harbiye çalışmasında 1000- 5000 ohm m aralığında iken Dikmece civarında 20- 60

ohm m ölçülmüştür. Sonuç olarak, Jeofizik yöntemlerin, yer altı suyunu bol ihtiva ettiği bilinen

bölgelerde, su probleminin çözümüne ilişkin açılacak sondaj lokasyonlarının belirlenmesine sağladığı

katkı ortaya açıkça konmuştur.

Anahtar Kelimeler: Küresel ısınma, su, Hatay, jeofizik

Page 14: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

7

Geophysical Applications for Solving Potable Water Problem: Hatay

Sample

Orkun TEKE1, 2

1-Izmir Institute of Technology Science Institute Energy Engineering Department, Izmir

2-Hatay Metropolitan Municipality Water and Sewerage Department, Hatay

[email protected]

Depend on the Global Warming and Climate Changing, our world balance has changed, water

shortage has emerged the biggest problem of the future. Accordingly, Starting with rainless summer

months, several cities in our country has began to experience seasonal water shortages also, some

dams water level decreased to dangerous level. Hatay is the one of this cities which has faced this

problem excessively. In order to solve this problem some geophysical applications have been

performed by Hatay Metropolitan Municipality Water and Sewerage Department. With this

applications, consistent results was demonstrated about solving problem. In this article, Defne-

Harbiye, Antakya- Dikmece and Yayladağı- Yayıkdamlar Karamağara regions applications

represented. Geophysical Multi Electrode surveys sections examined. Hatay depressed area which is

consisted green mass like gabro and serpentine is between Keldağ and Amanos Mountain. Hatay

Depressed Area is covered by marine marl, clay, sand, sand stone and small grain pastures. Hatay is

the high risky earthquake region. Generally, depend on the geology, estimated depths of water level is

changed between 100- 150 m. Resistivity values in Harbiye, between 1000- 5000 ohm m. In Dikmece

20- 60 ohm m intervals. To conclusion, Contribution of Geophysical Methods in solving water

problem at well known regions which contains a large amount ground water, has been clearly

identified.

Keywords: Global warming, water, Hatay, geophysics.

Page 15: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

8

Yer Radarı ve Elektrik Özdirenç Yöntemleriyle Trabzon İli Kutlular Atık

Depolama Alanında Sıvı Sızıntı Araştırması

Sevda GÖREN1, Abdülkadir ARSLAN

1, Murat OCAK

1, Kenan GELİŞLİ

1

1- Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Çevresel araştırmalarda dolgu alanlarından kaynaklanan problemler önemli bir paya sahiptir.

Günümüzde kentleşme ve sanayileşme arttıkça çevre jeofiziğinin önemi de artmaktadır. Jeofizik

aramalar, çevre araştırmalarında daha çok deponil alanlar için yer seçimi, yeraltı sularındaki kirlilik ve

tuzluluğun saptanması, formasyonlardaki kirlilik alanlarının belirlenmesi amacıyla yürütülmektedir.

Atık depolama alanlarındaki sızıntı araştırmalarında çöp sahası ve çevresinin jeolojik özellikleri

oldukça önemlidir. Bu çalışmada; Trabzon ili Çamburnu mevkiindeki Kutlular katı atık depolama

sahasında varlığından şüphelenilen çöp sızıntı suyunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma alanı,

Trabzon İli, Sürmene İlçesi'nin yaklaşık 14 km doğusunda, Karadeniz sahilinden 4 km güneyde olup,

1/25.000 ölçekli topoğrafik haritanın Trabzon G44-a2 paftası içerisinde yaklaşık 20 km2'lik bir alanı

kapsamaktadır. Sahaya 74 belediyenin katı atık ve tıbbi atıklar depolanmaktadır. Bu çalışmada;

elektrik özdirenç ve yer radarı yöntemi kullanılmıştır. Elektrik özdirenç verisi, birleşik özdirenç

yöntemi ile Abem Terrameter Is cihaz kullanılarak iki ayrı hat üzerinden profil boyları 40’ar metre

olarak Schlumberger ve Wenner dizilimleri ile elde edilmiş ve RES2DINV iki boyutlu özdirenç ters

çözüm yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Yer radarı ölçüleri ise 100 MHz korumasız anten ve

250 MHz korumalı anten kullanılarak, 7 adet farklı uzunluklardaki profiller boyunca Mala Geosciense

CU II (Control Unit II) aleti ile ölçüler alınmış ve profiller boyunca veriler ReflexW paket programı

kullanılarak analiz edilmiştir. Hesaplanan özdirenç değerleri sahada 2 - 65 Ohm.m arasında değişiklik

göstermektedir. Profillerde formasyon özdirençlerine göre belirlenen düşük özdirenç değerlerine

rastlanılmış, bu değerlerin Kutlular katı atık depolama sahasının planlandığı gibi sızdırmaz bir yapıda

olmadığını göstermektedir. Çevrede bulunan süreksizliklerin de dikkate alınmadığı için depolanan katı

atıklardan kaynaklanan bir sızdırma sorunu olduğu anlaşılmaktır. Aynı bölgede alınan yer radarı

ölçümleriyle elektrik ölçümleri sonucu tespit ettiğimiz düşük özdirençli bölgelerde yüksek genlikli

yansımalar görülmüştür. Ayrıca, inceleme alanındaki bir fayın varlığı da radagramlarda belirlenmiştir.

Katı atık depolama sahasının eğimi %10’dan fazla olduğu için doğal olarak sızıntı suyu riski vardır.

Kutlular katı atık depolama sahası bölgeye saçtığı kötü koku ve yer altı sularına karışan çöp suyu ile

ekolojik sistemi de tehdit etmektedir. Bu sızıntılar Önlem alınmadığı takdirde yeraltı ve yer üstü

kaynaklarını ciddi ölçüde tahrip edecektir. Çamburnu mevkiinde yer altı ve doğa zenginlikleri hiçe

sayılarak tüm uyarılara rağmen 10 yıldır katı atık depolanmaya devam edilmekte ve kirletilecek yeni

bir alan bulunulana kadar bu alana depolama yapılacağı anlaşılmaktadır.

Anahtar kelimeler: Atık depolama alanı, elektrik özdirenç, yer radarı, kirlilik araştırması

Page 16: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

9

Investigation of Waste Deposit Site With Geo-radar and Resistivity Method

For Infiltration Problems (An Example of TRABZON)

Sevda GÖREN1, Abdülkadir ARSLAN

1, Murat OCAK

1, Kenan GELİŞLİ

1

1- Karadeniz Technical University, Faculty of Engineering, Department of Geophysics,

Trabzon

[email protected]

The problems originating from the landfill sites are an important factor in enviromental research

projects. Nowadays, importance of enviromental and engineering geophysics has rised with increasing

urbanization and industrialisation. The geological properties of the waste site and its environs are also

of great importance. Geopyhsical surveys are commonly implemented in order to clarify a variety of

problems in waste sites. This work presents the results of a geophysical studies which aimed to

characterize infiltration water of Camburnu Kutlular waste deposit site in Trabzon area. Survey site

where is far from Sürmene about 14 km and far away 4 km from south of Blacksea coast. It covers 20

km2 area. Solid wastes and medical wastes have been stored by 17 city halls. According to

environmental problem, geophysical parameters (electrical resistivity, radagrams ) were monitored.

Resistivity data were obtained from two lines, and then interpreted using the 2-D resistivity inversion

method. Survey area were also investigated using ground-penetrating radar (GPR) with 250 MHz

shielded and 100 unshielded antenna as 7 profiles. Length of profiles were unstable. Ground

penetration radar measurements was done by Mala Geosciense CU II (Control Unit II). ReflexW

software was used for prosessing procedures. The qualitative interpretation of the profile involves

mere inspection of the profile for presence of low apparent resistivity as such points are indicative of

wet zones. The calculated resistivity values vary between 2 and 65 ohm-m. These results did not

indicate impermiable area on Kutlu waste deposit area. Low apparent resistivity values have high

amplitude anomalies on GPR radagrams at the same depths. Furthermore ,the place of fault was

determined on GPR sections. Infiltration problems which cause from solid waste deposits is shown up

by lots of discontinuity. Survey area’s slope is more than %10. This issue effects potential of

infiltration. Landfills can not be done the residental area which is near 1000 m. Kutlular solid waste

deposits area has bad smells. Moreover, harmful leaking water has still mixed with ground water.

These results threat ecologic balance on environment. When experts have not taken precautions,

surface and underground sources would be damaged. Despite all these warnings, nature massacre will

continue.

Keywords: Waste deposit site, electrical resistivity, geo-radar, exploration of pollution.

Page 17: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

10

Koyulhisar (Sivas) İlçesi Heyelan Alanı Zemininin Jeofizik Yöntemlerle

İncelenmesi

Demet Över1, Sevda Özel

1

1-Cumhuriyet Üniversitesi,Mühendislik Fakültesi,Jeofizik Müh. Böl., Sivas

[email protected]

Bu çalışmada amaç, Koyulhisar (Sivas) ilçesinde bulunan heyelan alanının Sismik Kırılma Tomografi

(SRT) ve Yer Radarı (GPR) yöntemleri ile incelenerek heyelan geometrisinin ve özelliklerinin ortaya

konulmasıdır. Böylece, jeofizik çalışmalarla tabakalanma durumu, tabakaların sismik hız (VP)

değerleri, tabakaların eğimi ve eğim yönü, kayma yüzeylerinin derinliği ve heyelan riskiyle ilgili

sonuçlara ulaşmak amaçlanmıştır. Profil hatları yaklaşık olarak KD-GB yönlü (1 adet SRT profili ve 1

adet GPR) ve KB-GD (1 adet SRT ve 1 adet GPR profili) yönlü seçilmiştir. Profil boyları ise yönteme

göre 50-60 m’ler arasında değişmektedir. Çalışma alanında topoğrafik ölçüler de alınmış olup,

modellemede topoğrafik düzeltme yapılmıştır. Bu çalışmada jeofizik verilerin uygun yazılımlarda

modellenmesi ile 2B modeller ile VP hızı hesaplanmıştır. Buna göre yaklaşık 20 m derinlikten bilgi

alınmıştır. Ayrıca VP değerleri üstten alta doğru ortalama 300, 1000 ve 2000 m/sn olarak

hesaplanmıştır. Tabaka kalınlıklarının ise 4 ve 10 m civarında değiştiği görülmüştür. Tüm jeofizik

modellere birlikte bakıldığında kayma yüzeyi derinliğinin ise 3-10 m derinliklerde değiştiği

görülmüştür. GPR modellerinde yaklaşık 5 m derinlikte tabaka arayüzeyi belirlenmiş ve elde edilen

sonuçların SRT sonuçlarıyla uyumlu olduğu belirlenmiştir. SRT modellerinde belirlenen 3 tabakadan

ancak 2’si GPR modellerinde görülmektedir. Bunun nedeni, GPR yöntemiyle yaklaşık 10 m

derinlikten bilgi alınabilmiş olmasıdır. Sonuç olarak çalışma alanında heyelan oluşma riskinin

bulunduğu anlaşılmıştır. Jeofizik modellerde tabaka eğimlerinin genel olarak topoğrafya ile aynı yönlü

ve KD yönlü olduğu ve 5’den fazla olduğu anlaşılmıştır. Özellikle yağışlı dönem sonunda ve bu alana

yeni yüklerin bindirilmesi sonucunda, gevşek birimin kayma yüzeyi boyunca D’ya doğru yer

değişmesi yüksek ölçüde olasılıklıdır.

Anahtar kelimeler: Sivas-Koyulhisar, SRT, GPR, heyelan.

Page 18: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

11

Investigation of Landslide Area Ground in Koyulhisar (Sivas) District with

Geophysical Methods

Demet Över1, Sevda Özel

1

1-Cumhuriyet University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Sivas

[email protected]

The aim of this study is to demonstrate the geometry and property of landslides by the examination of

the landslide area in Koyulhisar (Sivas) district via Seismic Refraction Tomography (SRT) and

Ground Penetrating Radar (GPR) methods. lt is, thus, aimed to achieve results regarding the layering

conjuncture, seismic velocity (Vp) values of the layers, slope and slope direction of the layers, the

depth of the slide surface and the risk of landslides through geophysics studies. Profile lines are

generally selected in NE-SW and in NW-SE directions. Profile lengths range from 50 to 60 m

depending on the method used. Topographic measurements were also taken in the study area and

topographic correction was made in modeling. In this study, geophysical data are modelled through

appropriate softwares and seismic velocities (VP) and 2D seismic models are obtained. Accordingly,

the depth of research is approximately 20 m. furthermore, VP values are calculated as in average 300,

1000 and 2000 m/sec respectively. lt is determined that layer thickness varies around 4 and 10 m. lt is

also determined that the depth of slide surface range from 3 to 10 m according to all geophysical

models. ln GPR models, the layer interface is determined in around 5 m and that the obtained results

are in accordance with SRT results. 2 of 3 layers detected in SRT models are also obtained in GPR

models. this results from the fact that depth of research was approximately 10 m in GPR method.

Consequently, it is determined that there is a risk of landslides in the study area. It is determined that

in geophysical models, the layer slope was in the same direction (NE) with the topography and more

than 5. The migration of the loose unit throughout the slide surface through east is highly probable

especially at the end of the rainly period and as a result of the new load on this surface area.

Keywords: Sivas-Koyulhisar, SRT, GPR, Landslides.

Page 19: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

12

Jeoteknik Amaçlı Araştırmalarda Elektrik Özdirenç Tomografi Yöntemi

İle Yüzeye Yakın Fayların Tespiti

Hasan YALAP1, Selim CAN

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Hazal BOSTANER

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Yerbilimleri Mühendislik, 550 Sokak, No:74 D:1 Çınar Apt. Ergene Mah.

Bornova/İZMİR

[email protected]

Türkiye’nin önemli bir bölümü 1. Derece deprem bölgesi olması nedeni ile jeoteknik projelendirmeye

altlık oluşturan zemin etüt amaçlı araştırmalar önemlidir. Bunun yanı sıra, yapıların

projelendirilmesinde, zemindeki yanal geçişler, faylar ve zayıf zonların belirlenmesi, can ve mal

kayıplarının önüne geçilmesi açısından ve mühendislik yönünden önem taşımaktadır. Bu çalışmada,

Adana-Yumurtalık ilçesi yakınlarında yapılan zemin etüdü çalışmalarının bir bölümünü oluşturan ve

yanal değişimlerin ortaya çıkarılmasını amaçlayan, çok elektrotlu özdirenç etüdü anlatılacaktır.

Çalışma alanı, Yumurtalık fayı yakınlarındadır. Sonuçlar doğrultusunda, yapı ve yapıların inşa

edileceği bölgenin fay haritası da çıkarılmıştır. Elektrik özdirenç tomografi ölçümleri, İtalyan yapımı 2

kanal, 48 elektrotlu Mangusta Tmg255 model ekipman ile Wenner elektrod dizilimiyle

gerçekleştirilmiştir. 5 metre elektrot aralıklarıyla, 30 adet profil üzerinde 11 seviye ve her profilde

yaklaşık 529 adet veri toplanmıştır. Böylece, yaklaşık 45 m derinliğe kadar çözümleme yapılmıştır. Bu

çalışmada, söz konusu 30 profilden, sahanın kuzeyinde bulunan ERT ölçüleri ele alınmıştır. Son

derece düşük özdirenç değerleriyle temsil edilen çalışma alanında elde edilen bulgular, gözlemlenen

fayları doğrulamıştır. Kesitlerin iki ucunda görülen yüksek özdirence geçiş zonları, buradan geçen

birer fay ile ilgilidir. Kesitlerden elde edilen fay belirtilerinin gözlemlenen faylarla uyuşması,

çalışmanın güvenilirliğini arttırmaktadır.

Anahtar kelimeler: Elektrik özdirenç tomografi, fay, geoteknik, Yumurtalık fayı.

Page 20: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

13

Detection of Near Surface Fault by Electric Resistivity Tomography (Ert)

Method in Geotechnical Purposed Researches

Hasan YALAP1, Selim CAN

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Hazal BOSTANER

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Earth Sciences Engineering, 550 Street, No:74/1, Apt Cınar, Ergene District,

Bornova/İZMİR

[email protected]

Because of an important part of Turkey is the 1st Degree earthquake zone, researches aimed soil

explorations that pad to geotechnical project are important. In addition to this, in the designing of

structures, lateral transition in the soil and the identification of weak zones and fault are important in

terms of lives and property to prevent losses and engineering direction. In this study, multi electrode

resistivity survey that forms part of the soil surveys made near Adana-Yumurtalık district and aims to

reveal the lateral variations will be explained. The study area is located near the Yumurtalık fault. As a

result of the direction, the fault map of the area that structures will be built in is revealed. In this

survey, the Wenner electrode array is used. In electrical tomography measurements, 2 channels, 48

electrodes Mangusta Tmg255 model equipment is used. In the study area with multi-electrode

resistivity tool, 30 profiles created with electrodes on the range 5 meters, by using wenner electrode

arrays approximately 529 tomography data for each measurement was taken. Thus, the analysis was

carried out to approximately 45 m depth. In this study, ERT measurements were analyzed in the north

of the field of 30 profiles. The findings obtained from represented area with extremely low

resistivities, have confirmed the observed faults. Transition zones of high resistivity observed at both

ends of the cross section is related to a passing fault here. Matching of the observed faults with fault

symptoms derived from cross-sections increases the reliability of the study.

Keywords: Electric resistivity tomography (ERT), fault, geotechnical, Yumurtalık fault.

Page 21: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

14

OTURUM - 2 - Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği - I

Page 22: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

15

Sığacık Körfezi ve Çevresinin Deniz Altı Stratigrafik ve Yapısal

Özelliklerinin Yüksek Çözünürlüklü Çok Kanallı Sismik Yansıma Yöntemi

Uygulanarak Araştırılması

Savaş GÜRÇAY1, Günay ÇİFÇİ

2, Derman DONDURUR

2, Seda OKAY

2, Hasan SÖZBİLİR

3

ve SeisLab Ekibi2

1-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,Mühendislik Fakültesi,Jeofizik Müh. Böl.,

Çanakkale

2-Dokuz Eylül Üniversitesi,Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü., İzmir

3-Dokuz Eylül Üniversitesi,Mühendislik Fakültesi,Jeoloji Müh. Böl., İzmir

[email protected]

Bu çalışma kapsamında, Batı Anadolu’nun Ege Denizi kıyısında bulunan Sığacık Körfezi, Kuşadası

Körfezi ve çevresinin denizaltı stratigrafik ve yapısal özellikleri yüksek çözünürlüklü çok kanallı

sismik yansıma yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Birbirlerinin devamı ve birbirlerini kesen şekilde

uzanan sismik hatlardan, ortamda düzenli çökelen ve ilerleyen on üç eski delta lobunu (Lob1-Lob13)

birbirinden ayıran on üç uyumsuzluk yüzeyi takip edilebilmektedir. Bu delta loblarının Oksijen

izotopunun (δ18

) zamana bağlı değişim grafiğine göre yaşlandırılması neticesinde bu delta lobları

(Lob1-Lob13), Pleistosen buzul dönemlerinde deniz seviyesinin düşmesi süreci boyunca çökeldiği

şeklinde yorumlanmışlardır. Çalışma alanındaki sismik kesitlerde gözlenen uyumsuzluk yüzeylerinin

en altta olanı temel kaya birimleridir ve ‘Akustik Temel’ olarak adlandırılmıştır. Hemen hemen bütün

sismik kesitlerde takip edilen akustik temel, genel olarak oldukça girintili-çıkıntılı bir yüzeye sahiptir

ve üst sismik birimlerin altında uzanmaktadır. Çok kanallı sismik yansıma kesitlerinde, bu üst sismik

birimi oluşturan Pleistosen (Lob1-Lob13) ve Holosen döneminde oluşumunu tamamlamış bu

birimlerin, akustik temel tarafından bir sokulum şeklinde kesildiği ve yükseltildiği gözlenmiştir. Bu

deformasyonlar, magmanın Geç Kuvaterner döneminde bu birimlere yapmış olduğu volkanik sokulum

neticesinde oluştuğu şeklinde yorumlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Çok kanallı sismik yansıma, Sığacık Körfezi, Kuşadası Körfezi, aktif faylar.

Page 23: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

16

Investigation of Submarine Stratigraphic and Structural Features of The

Gulf Of Sığacık and Surroundings By High Resolution Multi Channel

Seismic Reflection Method

Savaş GÜRÇAY1, Günay ÇİFÇİ

2, Derman DONDURUR

2, Seda OKAY

2, Hasan SÖZBİLİR

3

and SeisLab Team2

1-Canakkale Onsekiz Mart University, Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Canakkale

2-Dokuz Eylul University, Institute of Marine Sciences and Technology, Izmir

3-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geology, Izmir

[email protected]

Submarine stratigraphic and structural features of Sığacık Gulf, Kuşadası Gulf and surroundings,

located Aegean coast of the West Anatolia, were investigated under this survey by high resolution

multi-channel seismic reflection method. Fourteen distinct unconformities can be traced below the

study area that separate thirteen progradational stacked paleo-delta sequences (Lob1-Lob13) and

acoustic basement on seismic profiles following and cutting each other. As a result of comparison with

the oxygen isotopic stages (δ18

), these deltas (Lob1-L13) were interpreted that they have been

deposited during the sea-level lowstands within Pleistocene glacial stages. In the study area the

basement surface which observed as the lowest unconformity surface of the seismic sections was

called ‘Acoustic Basement’. This basement which traced approximately all of the seismic sections has

generally quite wavy surface and underlain the upper seismic units. It was observed that these seismic

units which terminated their formation in Late Quaternary period (Lob1-Lob13) were cut and uplifted

by acoustic basement in some places. These type deformations were interpreted as a result of

magmatic intrusion into these upper seismic units.

Keywords: Multi channel seismic reflection, Sığacık Gulf, Kuşadası Gulf, active faults.

Page 24: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

17

Doğu Marmara Şelfi Armutlu Yarımadası Açıklarının Sismo-

stratigrafik Yapısı

Tuğçe MENGÜVERDİ 1, Derman DONDURUR

1, Orhan ATGIN

1, Hilmi Mert KÜÇÜK

1,

Özkan ÖZEL1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir

[email protected]

Marmara Denizi, içerisinden geçen aktif Kuzey Anadolu Fayı nedeniyle yerbilimleri açısından son

dönemde oldukça ilgi çekmektedir. 2008 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve

Teknolojisi Enstitüsü ve Colombiya Üniversitesi, Lamont-Doherty Earth Observatory Enstitüsü

işbirliği ile, R/V Koca Piri Reis araştırma gemisi kullanılarak, TAMAM (Turkish American Marmara

Multichannel) projesi kapsamında 2B yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma yöntemi ile tüm

Marmara denizi boyunca sismik yansıma verileri toplanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Marmara

Denizi’nin doğusunda bulunan Armutlu Yarımadası açıklarında toplanan yüksek ayrımlı çok kanallı

sismik yansıma verilerinin değerlendirilmesi ve bölgenin sismo-akustik yapısının ortaya konulmasıdır.

Proje kapsamında toplanan sismik hatlardan, çalışma alanına yakın olan 22 tanesi kullanılmış ve bu

sismik veriler, veri işlem aşamalarından geçirilerek yorumlanabilir hale getirilmiştir. Bölgenin

batimetri haritasıyla birleştirilerek yorumlanan sismik veriler için ilk etapta bölgede birçoğu birbirine

paralel, bazıları derinlere kadar takip edilebilen faylanmaların ve net olarak gözlenebilen delta

yapılarının olduğunu söylemek mümkündür. Çalışılan bölge delta alanı olduğundan sismik kesitlerde

farklı derinliklerde birçok klinoform yapısı istiflenmiş şekilde görülmüştür. İlerleyen delta

tabakalarının görüldüğü kesitlerde delta içleri incelendiğinde hem sigmoid hem de oblik türü

fasiyeslerin olduğu söylenebilir. Çalışma alanının güneyinde görülen deltaların, oksijen izotop

grafiğine bakarak ve deniz seviyesi değişimleriyle ilişkilendirerek yaş tayinleri yapılmıştır. Buna göre

500-650 ms derinliklerinde uzanan deltanın yaşı 252 binyıl, 750-900 ms derindekinin 341 binyıl ve

1000-1100 ms derindekinin ise 536 binyıl olarak tespit edilmiştir. Belirlenen bu sözkonusu seviyeler

interaktif yorum sistemleri üzerinde işaretlenmiştir. Elde edilen seviyelerden sismik izopak haritaları

hazırlanmış, her bir seviyenin çalışma alanındaki derinlik değişimi ortaya konulmuştur. Kuzey

Anadolu Fay’ının (KAF) güney kolu çalışma alanının güneyinden geçmekte olup, çalışma alanındaki

sismik verilerde, KAF’a ait olduğu düşünülen doğrultu atımlı fay bileşeni görülmemektedir. Çalışma

alanında, delta loblarını kesen ve birçoğu deniz tabanına kadar ulaşan, KB-GD yönelimli normal faylar

gözlenmiştir. Çalışma alanının kuzeybatısında gelişme fayları gözlenmiş olup, bunların bir kısmının

deniz tabanı çökellerini etkilediği görülmektedir. Bu durum, bölgedeki tektonizmanın halen aktif

olduğu anlamına gelmektedir.

Anahtar kelimeler: Armutlu Yarımadası, delta lobu, fay, klinoform, sismik yansıma, stratigrafi

Page 25: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

18

Seismo-stratigraphic Structure of Armutlu Peninsula Offshore,

Eastern Marmara Shelf

Tuğçe MENGÜVERDİ 1, Derman DONDURUR

1, Orhan ATGIN

1, Hilmi Mert KÜÇÜK

1,

Özkan ÖZEL1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Sciences and Technology, Izmir

[email protected]

The Marmara Sea has gathered a lot of interest from a geological perspective recently due to the North

Anatolian Fault Line that passes through it. In 2008, seismic reflection dataset collected using 2D high

resolution multichannel seismic reflection method along the Marmara Sea within TAMAM (Turkish

American Marmara Multichannel) project in cooperation with Dokuz Eylul University the Institute of

Marine Sciences and Technology and Columbia University the Institute of Lamont-Doherty Earth

Observatory. The aim of this study is to evaluate seismic reflection datasets which is collected as high

resolution multichannel seismic reflection dataset from Armutlu peninsula offshore and to determine

the seismo-acoustic structure of area. From seismic lines that collect within project, 22 lines were

selected from nearby area and this seismic datasets were processed and were makes interpretable. At

first step it is possible to say that there are faults which most of them are parallel and some of them

can be followed up to deep, and there is some delta structures which can be observable clearly. At

seismic datasets, many stacked clinoform structures were observed in seismic sections of varying

depthbecause of delta area. If examine inside of deltas, we can say there is both of oblique and

sigmoid facies. If examine inside of deep deltas, they can be seen parallel because of increasing

slope.The age estimation of the deltas in the south of the area was taken by consulting the oxygen

isotope graphs and correlating the changes in the sea level. According to this situation, the age of the

deltas lying at a depth of 500-650 ms was determined as 252 ka, the age of those at 750-900 ms as 341

ka and the age of those at 1000-1100 ms as 536 ka.These determined levels are marked on interactive

interpretation system. Seismic isopach maps prepared from obtained levels and depth changes of each

levels put forth.The southern branch of the North Anatolian Fault Line (NAF) passes through the south

of the work area and a strike slip fault component believed to belong to NAF is visible through seismic

data on the work area. At study area observed some normal faults which are cross the delta lobes,

reach to seabed and oriented NW-SE. There are growth faults at North West of study area and some of

which affect the seabed sediments. This means that the tectonism in the area is still active.

Keywords: Armutlu Peninsula, delta, fault, clinoform, seismic reflection, stratigraphy.

Page 26: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

19

Marmara Denizi’nde Sığ Gaz Birikimleri

Seval AYDEMİR1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Chirstopher

SORLIEN2, Marie-Helene CORMIER

3

1-Dokuz EylulUniveristy, Instituteof Marine Sciences and Technology, Izmir,Turkey 2-

University of Santa Barbara California, CA, United States

3-Rhode Island University, United States

[email protected]

Marmara Denizi’nde toplanan yüksek ayrımlı Sismik Yansıma, Chirp ve Sparker verileri Marmara

Denizi’nde; Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve kolları boyunca sığ gaz birikimlerinin varlığını işaret eden

gaz bacaları, çamur diyapileri, pockmarklar, akustik perdelenme ve parlak noktaların (Bright Spots)

varlığını göstermiştir. Bu çalışma, TÜBİTAK desteğiyle Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve

Teknoloji Enstitüsü (DBTE) tarafından Ağustos 2013 ve Temmuz 2014 yıllarında Marmara

Denizi’nin Güney Şelfi’nde SoMAR2013 projesi kapsamında R/V Koca Piri Reis araştırma gemisi

tarafından toplanan çok kanallı sismik yansıma verilerinin sığ gaz içeriklerinin nitelik analizleri ile

araştırılmasına yöneliktir. Araştırma kapsamında yaklaşık 1000 km çok kanallı simik yansıma ve chirp

verileri ile 697 km sparker verileri toplanmıştır. Aynı zamanda bu hatlardan bazılarını kesen batimetri

verileri de mevcuttur. Marmara Denizi sığ gaz birikimlerinin araştırılmasına yönelik olan bu çalışmada

sismik migrasyon kesitlerine karmaşık iz nitelikleri uygulanmıştır. Nitelik analizleri sonucunda elde

edilen zarf kesitlerde gaz birikimine işaret eden yüksek genlikli yansımalara (bright spot)

rastlanmıştır. Anlık frekans kesitlerinde zarf kesitte parlak nokta olarak isimlendirilen noktaların

altında düşük frekans zonu ile birlikte gazın varlığından dolayı saçınmış alanlar gözlenmiştir. Polarite

kesitleri gaz birikimlerinin olduğu tortullarda düşük akustik empedansa bağlı olarak negatif polariteli

anomalileri içermektedir. Elde edilen görünür polarite kesitindeki gaz cephesi ve devamındaki

yansımaların ters polariteli olması gazın varlığına bir diğer gösterge olarak düşünülebilir. Chirp ve

Sparker kesitlerine bakıldığında elde edilen sonuçlar sismik yansıma verilerini destekler nitelikte olup

gaz bacaları ve pockmarklar gibi gaz birikimi varlığını işaret eden diğer yapılar açıkça gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Sığ gaz birikimleri, Marmara denizi, parlak nokta, sismik nitelikler.

Page 27: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

20

Shallow Gas Accumulations in The Marmara Sea

Seval AYDEMİR1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Chirstopher

SORLIEN2, Marie-Helene CORMIER

3

1-Dokuz EylulUniveristy, Instituteof Marine SciencesandTechnology, Izmir,Turkey

2-University of Santa Barbara California, CA, United States

3-Rhode Island University, United States

[email protected]

Multi-channel seismic reflection, sparker and chirp data from Marmara Sea observed various shallow

gas indicators including seismic chimneys, bright spots, mud diapirs, pockmarks, and acoustic

blanking related to gas accumulations along North Anatolian Fault (NAF) system and branches in

Marmara Sea.The dataset were collected in August 2013 and July 2014 by DokuzEylul University

Institute of Marine Science and Technology with R/V KocaPiri Reis research vessel in the South

Marmara self within the scope of SoMAR2013 project frame by TUBİTAK. The aim of this study is

to research the shallow gas accumulation with seismic attributes. 1000 km multi-channel seismic data

and chirp data and 697 km sparker data and some multibeam data were collected within the study.In

this study, seismic attributes are applied to migration sections. As a result of seismic attributes on

reflection strength section observed bright spots that possibly indicate shallow gas accumulations.

Also instantaneous frequency section has low-frequency zone depending on absorption and acoustic

impedance difference where gas accumulations are expected on reflection strength section. In addition

to this, except the bright spots there is scattered areas due to gas accumulations. Apparent polarity

section has negative polarity anomaly due to low acoustic impedance where gas accumulations are

expected in sediments. We can say that negative polarity gives evidence for gas existence. Chirp data,

multibeam and sparker data are supported instantaneous frequency section, apparent polarity section

and reflection strength section. Gas chimneys, pockmarks and other structures that pointing to the

existence of gas accumulations were clearly observed on gas accumulations.

Keywords: Shallow gas accumulations, The Sea of Marmara, bright dpots, seimic attributes.

Page 28: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

21

Trabzon Fayının Çok Kanallı Sismik Yansıma Verileri ile İncelenmesi

Sermet GÜNDÜZ1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Dae Choul KIM

2,

Sung-Ho BAE2

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bulvarı,

No:100, İnciraltı, 35340 İzmir

2-Pukyong National University, Pusan/G.Kore

[email protected]

Dünyanın en büyük iç denizlerinden biri olan Karadeniz, oldukça karmaşık bir jeolojiye sahiptir. Bu

sebeple Karadeniz birçok araştırmacı tarafından odak noktası haline getirilmiştir. Bilindiği gibi

Karadeniz Havzası Doğu Karadeniz Havzası ve Batı Karadeniz Havzası olmak üzere iki alt havzaya

ayrılmaktadır. Bu iki havza da Andrussov sırtı ile birbirinden ayrılmaktadır. Bölge her ne kadar

sıkışma kuşaklarının etkisinde kalsa da açılma tektoniği özelliği göstermektedir. Genel görüş;

Karadeniz havzasının bir yay ardı havza olarak pontid volkanik yayının arkasında gelişmiş olmasıdır.

Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan jeolojik oluşumların ve fay sistemlerinin incelenmesi, özellikle

de bölgede var olduğu düşünülen Trabzon fayının araştırılması bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır.

Bu nedenle 2010 yılında R/V K. Piri Reis ile Doğu Karadeniz bölgesinde, Trabzon ve Rize açıklarında

Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü (DBTE) ile Pukyong National

University (PKNU) işbirliği kapsamında, TÜBİTAK ve Kore Araştırma Fonu (KRF) desteğinde

yaklaşık olarak toplam 1700 km yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma verisi toplanmıştır. Uygun

veri işlem adımları ile yorumlanabilir hale getirilen elde edilen sismik hatlar incelendiğinde, çalışma

alanının doğusunda kuzey-güney yönlü bindirme kuşaklarının sebep olduğu doğu-batı uzanımlı kıvrım

kuşağı gözlemlenmiştir. Gözlenen kıvrım kuşağı incelendiğinde çalışma alanında doğudan batıya

doğru gittikçe kıvrım kuşağının karakterinin değiştiği ve deniz tabanına yaklaştığı görülmüştür. Sismik

hatların yorumundan yola çıkarak çalışma alanının batısında gözlenen doğu-batı uzanımlı kıvrım

kuşağı ise bölgede var olduğu düşünülen sol yönlü doğrultu atımlı Trabzon fayı ile ilişkilendirilmiştir.

Trabzon fayının karada devam etmediği bilinmekte ve yamaç bölgesinde içsel deformasyona

uğrayarak kıvrım kuşağına sebep olduğu gözlenmiştir. Bölgede var olan fay sistemleri haritalanarak

bölgenin fay haritası oluşturulmuştur. Sismik hatların çoğunda seviyeler belirlenmiş ve tahmini yaşlar

saptanmıştır. Aynı zamanda Karadeniz bölgesinde sık rastlanan kayma yapıları, türbidite akıntıları ve

tortul dalgaları gibi oluşumlarda dikkat çekmiştir.

Anahtar kelimeler: Doğu Karadeniz, çok kanallı sismik, Trabzon fayı.

Page 29: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

22

Investigation of Trabzon Fault by Multichannel Seismic Data

Sermet GÜNDÜZ1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Dae Choul KIM

2,

Sung-Ho BAE2

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bulvarı,

No:100, İnciraltı, 35340 İzmir

2-Pukyong National University, Pusan/G.Kore

[email protected]

The Black Sea is one of the world's largest inland sea, has a very complex geology. For this reason

Black Sea is a focus area for many researches. As it is known, Black sea is divided two sub basins

called Eastern and Western Black Sea basins. These two basins are separated by Andrussov Ridge.

Although the region under the influence of compressional zone, it shows the extensional tectonic

properties. General view suggests that Black Sea is a back-arc basin model formed behind the Pontid

volcanic arc. The aim of this study is to investigate the geological formations and fault systems in the

Eastern Black Sea, especially Trabzon fault which is thought to exist in the area of interest. For this

purpose, approximately 1700 km high resolution multi-channel seismic reflection data were collected

in the Eastern Black Sea (around Rize and Trabzon) in 2010. This study was carried out within the

scope of cooperation between Dokuz Eylul University Marine Science and Technology and Pukyong

National University (PKNU). When the seismic line investigated which was processed by data

processing program, east-west trending fold belt is observed because of north-south trending thrust

belts in the region. When observed fold belt is investigated, it is seen that the characteristic of fold belt

is chancing from east to west and it reaches to the seabed. East-west trending fold belt was associated

with left-lateral strike-slip Trabzon fault in the region. The fault map of the region is constructed by

mapping the fault systems existing in the region. Horizons are determined and possible ages are

identified in most of the seismic lines. In addition to these, geological structures like slip structures,

turbidity and sediment waves have attracted attention commonly seen in the Black Sea region.

Keywords: Eastern Black Sea, multichannel seismic, Trabzon fault.

Page 30: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

23

Erdek Körfezinde Kuzey Anadolu Fayı’nın Orta Kolunun Yüksek

Çözünürlüklü Jeofiziksel Yöntemlerle Araştırılması

Elif Büşra TATLI1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Seda OKAY

1, Christopher

SORLIEN2, Burcu BARIN

2 ve SeisLab

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü,

Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği, İzmir

2-University of California, Earth Research Institute, Santa Barbara, USA

[email protected]

Kuzey Anadolu Fayı karada çizgiselliğini koruyan doğrultu atımlı bir fay olmasına rağmen

Marmara Denizi içerisine girdiğinde oldukça karmaşık bir yapı alır ve üç farklı kola ayrılarak

devam eder. Buna bağlı olarak da birçok basen oluşturmuştur. Marmara Denizinin kuzeyinde dar

güneyinde ise geniş şelf alanları bulunmaktadır. Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun karmaşık bir

tektonik yapıya sahip olan Marmara Denizi içerisinde nasıl ilerlediği bir çok araştırmacı tarafından

tartışılan bir konudur ve bu nedenle birden fazla tektonik model altında incelenmektedir. Şu ana

kadar yapılan çalışmalarda Kuzey Anadolu Fayı’ının ana kolunun kuzeyden geçmesi nedeniyle bu

alana daha çok yoğunlaşılmıştır. Marmara Deniz’inin güneyinden geçtiği düşünülen derin ölçekte

bir fay olan orta kolun varlığına ilişkin çalışmalar bu fayın konumu ve karakteristiği hakkında ana

kol kadar kapsamlı bilgiler içermemektedir. Bu çalışmada, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz

Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen, TÜBİTAK destekli, ‘‘ Marmara

Denizi'ndeki Kuzey Anadolu Transform Fay Sistemi-Çok Kollu Transform Fayının Kuvaterner

Sonrası Evriminin İncelenmesi ’’ projesi kapsamında, Kuzey Anadolu Fayı’ın kuzey ve güney

kolları arasındaki atım değişimi ve orta kolun varlığıyla beraber bu fayın özelliklerini ortaya

koymak amacı ile 2013 ve 2014 yıllarında R/V K. Piri Reis ile toplanan çok kanallı sismik, çok

ışınlı batimetri, sparker ve sığ mühendislik sismiği (chirp) verileri toplanmıştır. Bu çalışmada ise

projenin çalışma alanının bir parçası olan Erdek Körfezi incelenmiştir. Alanda Kuzey Anadolu

Fayı’ın orta kolu ile ilişkilendirebileceğimiz aktif ve gömülü fayların varlığına rastlanmıştır.

Deformasyonlara bağlı olarak aktif ve gömülü faylar karakterize edilerek haritalanması

yapılmıştır. Ayrıca aktif fayların bulunduğu bölgelerde bu faylarla ilişkili olduğu düşünülen gaz

bacaları da gözlemlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Erdek Körfezi, sismik yansıma, Kuzey Anadolu Fayı, çok ışınlı batimetri.

Page 31: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

24

Investigation of Central Branch of North Anatolian Fault in Erdek Bay

with High Resolution Geophysical Methods

Elif Büşra TATLI1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Seda OKAY

1, Christopher

SORLIEN2, Burcu BARIN

2 and SeisLab

1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Sciences and Technology,

Department of Marine Geology and Geophysics, İzmir

2-University of California, Earth Research Institute, Santa Barbara, USA

[email protected]

Strike slip North Anatolian Fault (NAF) keeps its linearity onshore, as NAF enters into the

Marmara Sea it splits into three different branches forming a complex structural trend forming

several sub-basins. The south of Marmara Sea has a wide shelf area while the northern one is

much narrower. NAF has complex tectonical structure which gives rise to debates among

researchers about its evolution in the Marmara Sea, which leads several tectonic models in the

literature. Today, the studies are focused on the main branch of NAF. Studies on the existence of

central branch do not provide comprehensive information about its location and characteristics.

Here, we analyze a comprehensive dataset of high-resolution multi-channel seismic, multibeam

bathymetry, sparker, and CHIRP seismic profiles, collected using the facilities of Seismic

Laboratory (SeisLab) in the Institute of Marine Sciences and Technology onboard of R/V K. Piri

Reis of Dokuz Eylül University. The studies were concentrated along the central branch in 2013-

2014 (SoMAR expedition), within the framework of a bilateral TÜBİTAK - NSF project named

‘‘The North Anatolian Fault system in the Marmara Sea, Turkey - Insights from the Quaternary

evolution of a multi-stranded transform ’’. In this study, Erdek Bay is investigated using collected

data. After interpretation of the data, active and burried faults, which are related to central branch

of NAF, are observed and mapped. In addition, both seismic and Chirp data indicates the existence

of gas chimneys in the shallow sediments, which are interpreted to be related to the NAF.

Keywords: Erdek Bay, seismic reflection, North Anatolian Fault, multibeam bathymetry.

Page 32: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

25

OTURUM - 3 - Yer Fiziği

Page 33: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

26

Erzurum ve Çevresindeki Süreksizliklerin Sınır Analizi Yöntemleri

Kullanılarak Belirlenmesi

Fikret DOĞRU1, Petek SINDIRGI1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., İzmir

[email protected]

Jeolojik yapıların yorumlanmasında, Jeofizik yöntemlerden olan sınır analizi, süreksizliklerin tespiti

ve rejyonel-rezidüel ayrımı gibi konularda belirleyici olmaktadır. Yönlü türevler, analitik uzanım ve

sınır analizi (tilt açısı, tilt türevi ve tetamap) jeofizik verilerinin analizinde uzun zamandır kullanılan

yöntemlerdir. Yapılan bu çalışmada sınır analizi algoritmalarını içeren bir veri işlem yapılmıştır. Veri

olarak Erzurum ve çevresine ait Bouguer gravite anomalisi kullanılmıştır. Erzurum ve çevresindeki

gravite çalışmaları MTA ve TPAO elemanlarınca yapılmış olup toplam 2138 noktada ölçüm

alınmıştır. Örnekleme aralığı 500 metredir ve ölçümler 0.01 mgal duyarlılıkta alınmıştır. Gerekli

düzeltmeler sonrası 1km grid aralıklı Bouguer gravite anomalisi elde edilmiştir. Daha sonra kontur

aralığı 5 mgal alınarak MapInfo programı yardımıyla tarafımızca yeniden sayısallaştırılmıştır.

Sonrasında bu verilere sınır analizi yöntemleri uygulanmıştır. Sınır analizi yöntemleri için MATLAB

tabanlı Potensoft programı kullanılmıştır. Sonuçta, uygulanan yöntemlerle belirlenen süreksizliklerle o

bölgedeki bilinen fay ve süreksizlikler karşılaştırılmıştır. Bilinen fay ve süreksizlikler, uygulanan

yöntemlerin sonucunda elde edilen belirtilerle çoğunlukla uyuşmaktayken, bazı bölgelerde öncesinde

bilinmeyen süreksizlikler de yöntem belirtilerinde göze çarpmaktadır. Kesinleşmemiş ancak analiz

sonuçlarında göze çarpan süreksizliklerin gerçekte var olup olmadığı ise ileride yapılacak çalışmalar

ile açığa çıkarılması gerekmektedir.

Anahtar kelimeler: Erzurum, sınır snalizi, tilt açısı, tilt türevi, teta map, süreksizlik.

Page 34: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

27

Determination of Discontinuities around Erzurum and Its Surrounding

with the Utilization of Boundary Analysis Method

Fikret DOĞRU1, Petek SINDIRGI

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

During geologic structural interpretation, the edge detection which is the one of the geophysical

methods is decisive in the matters like determination of discontinuities and regional–residual

separation. Directional derivatives, analytical extension and boundary analysis (tilt angle, tilt

derivative and thetamap) are the methods used in the analysis of geophysical data for a long time.

In these studies; boundary detection algorithms were carried out for data analysis. Bouguer gravity

anomaly data of Erzurum and its surroundings are used. Gravity studies of Erzurum and its

surroundings were carried out by TPAO and MTA, in all 2138 points were measured. Sampling

interval was 500 meter and the measurements sensitivity was 0.01 mgal. After the corrections

Bouguer gravity anomaly were obtained with1 km grid intervals. It was then re-digitized via

MapInfo program with 5 mgal contour interval. After, boundary analysis methods had been

applied to this data. MATLAB-based Potensoft program was used to the boundary analysis

methods. In the results, the discontinuities detected from applied methods were compared to the

known faults and discontinuities in the region. While known faults and discontinuities were

usually matching the anomalies which were obtained the results from the applied methods,

unknown discontinuities in advance were noticeable in the anomalies in some areas.

Discontinuities which were uncertain but noticeable in the analysis results must be revealed by the

future studies whether existing or not.

Keywords: Erzurum, edge analysis, tilt angle, theta map, tilt derivative, discontinuities.

Page 35: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

28

Doğu Marmara Litosfer Dinamiklerinin EGM08 Bouguer Anomalileri ile

Modellenmesi

Bülent ORUÇ1, Berna TUNÇ

1, Deniz ÇAKA

1, Tuba SÖNMEZ

1

1-Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü 41380

İzmit/Kocaeli

[email protected]

EGM08 Bouguer anomalileri, CGMW (Commission for the Geological Map of the World) ve

UNESCO işbirliğiyle oluşturulan WGM (World Gravity Map) projesinin bir sonucudur. Doğu

Marmara bölgesinin EGM08 Bouguer verileri, 40°00'00''−41°00'00'' Kuzey enlemleri ve 29°30'00''-

31°30'00'' Doğu boylamları için derlenmiştir. Bu yeni verilerin radyal ortalamalı logaritmik güç

spektrumundan kritik dalga sayıları belirlenmiştir. Spektrumun eğimli parçalarından ise Litosfer-

Astenosfer sınırı (LAS), Moho ve temel kaya sınırına ait ortalama derinlikler, sırasıyla 50 km, 35 km

ve 5 km olarak bulunmuştur. Kritik dalga sayılarına göre Moho ve LAS ondülasyonuna karşılık gelen

band geçişli süzgeç haritaları elde edilmiştir. Parker-Oldenburg ters çözüm algoritmasıyla Moho ve

LAS geometrilerinin üç boyutlu yapısı kestirilmiştir. LAS derinliğinin sığ olması litosferin termo-

mekanik erozyonu ile açıklanmıştır. Moho ve LAS derinliklerinden, Doğu Marmara bölgesinin kabuk

ve litosferik manto katmanlarının elastik olarak deforme olan kısımlarının kalınlıklarını temsil eden

litosfer efektif elastik kalınlık (EEK) haritası elde edilmiştir. Byerlee yasasından litosfer ve astenosfer

mukavemetinin reolojisi belirlendikten sonra, EEK değişimleri ve bölgenin deprem dağılımı

arasındaki ilişkiler analiz edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Bouguer anomalileri, litosfer, modelleme, efektif elastik kalınlık, reoloji.

Page 36: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

29

Modelling of Lithosphere Dynamics of Eastern Marmara Region using

EGM08 Bouguer Anomalies

Bülent ORUÇ1, Berna TUNÇ

1, Deniz ÇAKA

1, Tuba SÖNMEZ

1

1-Kocaeli University Engineering Faculty Department of Geophysics 41380 İzmit/Kocaeli

[email protected]

EGM08 Bouguer anomalies are the result of the project of WGM (World Gravity Map) with CGMW

(Commission for the Geological Map of the World) and in collaboration with UNESCO. EGM08

Bouguer data in the eastern Marmara region (40°00'00''-41°00'00'N and 29°30'00''-31°30'00'' E) have

been compiled. The critical cut-off wave numbers of EGM08 data are determined from the radially

averaged logarithmic power spectrum. The average depths of the lithosphere-asthenosphere boundary

(LAB), Moho and basement have been calculated as 50 km, 35 km and 5 km for the linear segments

of the spectrum, respectively. After applying bandpass filter with cut-off wavenumbers, gravity signals

coming from Moho and LAB have been extracted. Parker-Oldenburg inversion algorithm has been

used to estimate three-dimensional geometry of Moho and LAB. The reason for the LAB to be in

shallower has been explained by thermo-mechanical erosion of the lithosphere. The spatial variations

of effective elastic thickness (EET) of lithosphere representing the thickness of crust and lithospheric

mantle rocks that behave elastically have been obtained from the depths of Moho and LAB. After

determining the rheological strength of lithosphere and asthenosphere from Byerlee's law, the relations

between rheology, EET variations, and earthquake distribution have been analyzed.

Keywords: Bouguer anomalies, lithosphere, effctive elastic thickness, rheology.

Page 37: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

30

Trabzon Yalıncak Mahallesinde Yerinde Gamma-Işını Ölçümleri

Hakan ÇINAR1, Suna ALTUNDAŞ

1, İnci GÖKÇELİK

1, Handan KARA

1

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi , Mühendislik Fakültesi , Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Radyometrik yöntemler belirli bir alanda var olan doğal radyonüklid (Uranyum (U), Toryum (Th) ve

Potasyum (K)) konsantrasyonları ve bu radyonüklidlerin alandaki dağılımları hakkında bilgi elde

etmede kullanılan en güçlü ve hızlı yöntemlerden biridir. 40

K, 238

U, 232

Th elementlerinin yanı sıra

kayaç mineralleri ile diğer iz elementlerinin analiz edildiği çoğu çalışmada litolojik ayırım ve

petrolojik araştırmalar yapılmaktadır. Kayaç içerisindeki bu elementlerin artması ve azalması bölgenin

tektonik ve jeodinamik değişimi hakkında ek bir bilgi sağlayabilmektedir. Trabzon Yalıncak

mahallesindeki jeolojik birimlerin doğal radyoaktivite seviyelerini tanımlamak için yerinde Gamma-

ışını ölçümleri yapılarak eşdeğer Uranyum (eU), eşdeğer Toryum (eTh) ve Potasyum

konsantrasyonları belirlenmiştir. Gamma-ışını verileri 512 kanallı ve Talyum ile aktive edilmiş

sodyum iyodürlü (NaI(TI)) portatif bir Gamma-ışını spektrometresi kullanılarak toplanmıştır. Yerinde

Gamma-ışını ölçümleri toplamda 55 noktada yapılmış ve her bir veri için ölçüm süresi 5 dakika olarak

alınmıştır. Ölçüm noktalarının konumları, enlem ve boylam belirlemede hata miktarı yaklaşık olarak

±3 metre olan bir el GPS'i kullanılarak belirlenmiştir. Çalışma alanına ait K (Bq/kg), eU (Bq/kg) ve

eTh (Bq/kg) aktivite konsantrasyonları ile doz oranı kontur haritaları SURFER programı kullanılarak

çizilmiş ve sonra da yorumlanmıştır. İnceleme alanından elde edilen ortalama aktivite

konsantrasyonları 238

U için 39.14 Bq/kg, 232

Th için 79.30 Bq/kg ve 40

K için 182.68 Bq/kg iken

ortalama doz oranı 77.20 nGy/h olarak belirlenmiştir. Çalışılan alanda farklı radyoaktif anomaliler

olmasına rağmen, genel radyometrik değerlerde normal seviyeden yavaş bir şekilde yüksek değerlere

geçen küçük değişimlerin olduğu da gözlenmiştir. çalışma alanındaki analiz sonucunda birde havada

absorblanmış ortalama gamma doz oranı, ortalama yıllık efektif doz oranı ve dış tehlike indisleri de

hesaplanarak, Yalıncak mahallesindeki radyasyon tehlikesinin önemsiz bir derecede olduğu ortaya

çıkarılmıştır. Sonuç olarak, bölgedeki radyonüklid konsantrasyonları ve doz oranının inceleme

alanının jeolojisiyle iyi bir uyum içinde olduğu görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Gamma-Işını Spektrometresi, Uranyum, Toryum, Potasyum, Yerinde Ölçüm.

Page 38: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

31

In-Situ Gamma-Ray Measurements in Yalıncak District of Trabzon

Hakan ÇINAR1, Suna ALTUNDAŞ

1, İnci GÖKÇELİK

1, Handan KARA

1

1-Karadeniz Technical University, Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Trabzon

[email protected]

Radiometric methods are one of the most powerful and rapid methods to obtain information about the

distributions and concentrations of radionuclides named as Uranium (U), Thorium (Th) and

Potassium (K) in a specific area. Most of the studies dedicated to lithological discrimination and

petrogenetic investigations including analysis of the naturally radioactive elements such as 40

K, 238

U

and 232

Th besides the accessory minerals and other trace elements. Abundance or lack of these

elements in the composition of the rocks may provide additional knowledge on geodynamics and

tectonic evolution of a region. The concentrations of equivalent eU, eTh and K% were determined

using in-situ gamma-ray survey in order to define the natural radioactivity levels of geological units of

the Yalıncak district of Trabzon. Gamma-ray spectrometric data were collected with a 512-channel

portable gamma-ray spectrometer with a sodium iodide, thallium-activated probe. In-situ gamma-ray

data were collected at 55 points. Duration for a single point measurement is 5 minutes. Locations of

the measurement points were determined by using the hand-held GPS device that has an approximate

error in determining the longitude and latitude of less than about ±3 m. The contour maps of

K(Bq/kg), eU(Bq/kg), eTh(Bq/kg) concentrations and dose rate of this region were plotted using

SURFER program and, then interpreted. The average activity concentrations of 238

U, 232

Th, 40

K and

dose rate obtained in this study are 39.14 Bq/kg, 79.30 Bq/kg, 182.68 Bq/kg and 77.20 nGy/h,

respectively. Although distinct radioactive anomalies were found in the studied area, the radiometric

values showed some minor variations with slightly higher values than the normal level. From the

gamma analysis of the study area, the average value of the absorbed gamma dose rates in air, the

average value of the annual effective dose rates and the external hazard index has also been calculated

and it has been found that the radiation hazard in Yalıncak district is insignificant. Consequently, the

radioactivity concentrations and dose rates of the studied area are good agreement with the regional

geology of the studied area.

Keywords: Gamma-Ray Spectrometer, Uranium, Thorium, Potassium, In-situ Measurement.

Page 39: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

32

Gamma-Işını Spektrometresi Kullanılarak Çilekli Mahallesinin (Trabzon)

Yerinde Doğal Radyoaktif Element Konsantrasyonlarının Araştırılması

Suna ALTUNDAŞ

1, Hakan ÇINAR

1

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi , Mühendislik Fakültesi , Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Gamma-ışını spektrometre yöntemi jeolojik haritalamada oldukça güçlü bir araçtır. Bu yöntem ile yer

içinde ve yerin yüzeyinde doğal olarak oluşan radyo elementlerin (Uranyum, Toryum ve Potasyum)

konsantrasyonları ayrı ayrı belirlenebilmektedir. Yerinde ölçümlerle belirlenen radyonüklid

dağılımları kayaç ve toprakların farklı oranlarda radyoelement içermelerine bağlı olarak farklı jeolojik

özelliklerin güvenilir bir şekilde ayırt edilmesinde ve haritalandırılmasında kullanılabilmektedir.

Yapılan çalışmadaki amaç, incelenilen bölgedeki çeşitli jeolojik birimlerin içerdikleri radyoelement

konsantrasyonlarını belirleyerek alandaki dağılımları ve değişimlerini değerlendirip, çalışma

alanındaki doğal radyoaktivite seviyesini karakterize etmektedir. Portatif bir gamma ışını

spektrometresi kullanılarak alandaki radyoaktif madde konsantrasyonları (eşdeğer Uranyum (eU),

eşdeğer Toryum (eTh) ve Potasyum (K)) ve doz oranı belirlenmiştir. Spektrometre verileri her biri

birbirine paralel 7 profil üzerinde toplamda 84 noktadan toplanmıştır. Her bir ölçüm noktası ve

profiller arasındaki uzaklık 15 metre ve her bir nokta için ölçüm süresi 300 sn olarak ayarlanmıştır.

Ölçüm noktalarının coğrafik konumları bir el GPS'i kullanarak belirlenmiştir. Çalışma alanındaki

ortalama aktivite konsantrasyonları 238

U, 232

Th ve 40

K ile doz oranı değeri sırasıyla 47.36 Bq/kg, 71.30

Bq/kg, 205.65 Bq/kg ve 76.31 nGy/h olarak elde edilmiştir. Radyoelementlerin birbirlerine olan

oranları (eU/eTh, eU/K ve eTh/K ) toprak ve kayaçların radyoaktif karakterini çok iyi bir şekilde

yansıttığı için konsantrasyon haritalarının yanı sıra radyoelement oran haritaları da hazırlanarak

yorumlanmıştır. Elde edilen bütün haritalar bölgenin jeolojisiyle karşılaştırıldığında radyonüklid

konsantrasyonlarının çalışma alanının jeolojik özellikleri ile iyi bir uyum içerisinde olduğu

görülmüştür. İnceleme alanındaki radyolojik tehlike seviyesinin belirlenebilmesi için, ölçülen

radyonüklid konsantrasyonları kullanılarak radyasyon tehlike parametreleri de hesaplanmıştır.

Hesaplanan parametrelerin yorumlanması sonucunda çalışılan alanın insan ve çevre sağlığı açısından

önemli bir radyolojik tehlike içermediği ortaya çıkarılmıştır.

Anahtar kelimeler: Gamma-ışını spektrometresi, doğal radyonüklidler, yerinde ölçüm, tehlike

indisleri, radyoelement oranları.

Page 40: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

33

Investigation of in-situ Natural Radioactive Element Concentrations in

Çilekli (Trabzon) District Using Gamma-Ray Spectrometry

Suna ALTUNDAŞ1, Hakan ÇINAR

1

1-Karadeniz Technical University, Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Trabzon

[email protected]

The gamma-ray spectrometric method is a powerful tool in geological mapping. When this method is

used, it is possible to determine the individual concentrations of the three naturally-occurring

radioelements (Uranium(U), Thorium(Th) and Potassium(K)) on the ground. In-situ determined

radioelement distribution can reliably be used to map and distinguish the dissimilar geological features

depend mainly on varying radioelement concentrations between different soil and rocks. The purpose

of this work is to characterize the natural radiation levels in the study area (Trabzon-Çilekli district)

through identifying the concentration rate of major radioelements and evaluate their trends and

distribution in various geological units of the concerned region. In this study, a portable Gamma-Ray

Spectrometer was used to determine concentration of radioactive substances (eU, eTh and K) and dose

rate of the studied area. Spectrometry data were collected on the ground surface at 84 points along 7

profiles, parallel to each other, where the interval for both measurement points and each profile are 15

m. The measuring time was set to be 300 s at each point. Geographical locations of the measurement

points were determined using a handheld GPS. The average activity concentrations of 238

U, 232

Th, 40

K

and dose rate in the study are 47.36 Bq/kg, 71.30 Bq/kg, 205.65 Bq/kg and 76.31 nGy/h, respectively.

Radioelement ratio maps are created for study area, because the parameters of radioelements ratios

eU/eTh, eU/K and eTh/K reflect the radioactive characters of the rock and soil. By comparing these

maps with the geology, it was found that the radioelement concentrations are in good agreement with

the geological properties of the region. In addition to this, the radiation hazard parameters are

calculated and then jointly interpreted in order to delineate the radiological hazard of the region. As a

result of the gamma-ray data, it has been found that there is no significant radiologic hazards for

humans and environment in and around studied area.

Keywords: Gamma-ray spectrometer, natural radionuclides, in-situ measurement, hazard index,

radioelement ratios.

Page 41: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

34

Manyetik Duyarlılık Yöntemi Kullanılarak Yol Kenarlarında Meydana

Gelen Kirliliğin Araştırılması

Cemre ERKMEN1, Emre TİMUR

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi,Jeofizik Müh. Böl. İzmir

[email protected]

Günümüzde artan nüfus ve buna bağlı olarak hızla çoğalan motorlu trafik araçları nedeniyle çevre

kirliliği oluşmaktadır. Özellikle motorlu araçların yaydığı birçok zararlı parçacık, yol kenarlarında çok

ciddi toprak kirliliğine yol açmaktadır. Aynı zamanda yapılan araştırmalar göstermektedirki, bu

parçacıklar insan sağlığına da ciddi zararlar vermektedir. Kayaçların manyetik özellikleri, yanmış

bölgelerin araştırılması, endüstriyel, jeotermal ve toprak kirliliği araştırmalarında sıklıkla kullanılan

manyetik duyarlılık ölçümleri trafik kökenli kirlilik araştırmalarında da en çok kullanılan jeofizik

yöntemlerden birisidir. Bu çalışmanın amacı, İzmir ili içindeki çeşitli yol kenarlarında meydana gelen

kirliliğin araştırılmasıdır. Çalışma kapsamında İzmir ilinin Konak, Aliağa, Gülbahçe ve Buca

ilçelerinde bulunan çeşitli yollarda manyetik duyarlılık ölçümleri yapılmıştır. Ölçümlerde, Bartington

firması tarafından üretilmiş olan MS2E yüksek çözünürlüklü yüzey tarama cihazı kullanılmıştır. En

yüksek trafik yoğunluğuna sahip çalışma alanı olan Çanakkale-İzmir otoyolundaki değerler, bölgeye

ait normal değerlerden 15 kat daha yüksek değerdedir. Diğer çalışma alanları olan Tınaztepe Kampüs

yolu, Gülbahçe Köyü ve Bornova-Konak çevre yolunda ise sırasıyla; 6, 7 ve 14 kat daha yüksek

değerler gözlenmiştir. Sonuç olarak İzmir’de ilk defa yapılan bu çalışmayla trafik yoğunluğuna bağlı

olarak oluşan yol kenarı kirliliğinin manyetik duyarlılık ölçümleriyle yüksek ayrımlılıkla

belirlenebildiği saptanmıştır.

Anahtar kelimeler: Çevre jeofiziği, manyetik duyarlılık, MS2E sensörü, kirlilik, trafik.

Page 42: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

35

Investigation of Roadside Pollution by Using Magnetic Susceptibility

Method

Cemre ERKMEN1, Emre TİMUR

1

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

There is a rapid increase in traffic caused environmental pollution due to increasing population and

number of motor vehicles. Especially many harmful particles and trace elements emitted by the

vehicles cause serious soil pollution in roadsides. Besides, many scientific studies propose that these

particles are harmful for human health. The purpose of this study is to research the pollution which

takes place along roadsides. Magnetic susceptibility measurements are often applied for investigating

rock magntic properties, fire sites, landslide deposits, industrial, geothermal and soil pollution studies.

Also one of the most frequent geophysical applications is traffic-related heavy metal pollution. Main

aim of this study is investigation of heavy metal pollution along several roadsides in city of İzmir. In

this study, magnetic susceptibility studies were carried out along the roads at Konak, Aliağa, Gülbahçe

and Buca districts of İzmir. The measurements were performed by using MS2E high-resolution

surface scanning device produced by Bartington Company. The highest magnetic susceptibility value

was observed, as 15 times higher than the normal value, along Çanakkale-İzmir highway which has

the highest traffic density. Other study areas were Tınaztepe Campus road, Gülbahçe Village road and

Konak-Bornova Highway and magnetic susceptiblity values were observed 6,7 and 14 times higher

than normal values respectively. As a result it was determined that roadside pollution degree can be

determined precisely by using magnetic susceptibility measurements.

Keywords: Environmental Geophysics, magnetic susceptibility, MS2E sensor, pollution, traffic.

Page 43: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

36

OTURUM - 4 - Yapı İncelemeleri

Page 44: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

37

Donatının Beton Dayanımına Etkisinin Sismik Hızlarla İncelenmesi

Nevbahar SABBAĞ1, Osman UYANIK

1

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

Yapılan çalışmada, donatının beton dayanımına etkisinin Sismik Ultrasonik P ve S dalga hızları ile

ortaya konulması hedeflenmiştir. Düşük ve yüksek dayanım özellikleri gösteren 2 farklı beton tasarımı

hazırlanarak çalışmalar yürütülmüştür. Bu amaçla donatısız ve içerisinde birer adet 10, 14 ve 20 mm

çaplarında donatı olan küp numuneler hazırlanmıştır. Hazırlanan tasarımlara ait numuneler iki gruba

ayrılmıştır. 1. gruptakilere su kürü uygulanmış, 2. gruptakilere ise HCl asit kürü uygulanmıştır. Asit

kürü ile korozyona uğratılmış donatının dayanıma etkisi araştırılmıştır. 90 gün boyunca belirli

aralıklarla P ve S dalga ölçümleri tekrarlanarak sismik hızların donatı çapına, numunelerin donatılı

olup olmamasına ve zamanla korozyona uğramalarına bağlı olarak değişimi ortaya konulmaya

çalışılmıştır. Bu çalışma SDÜ tarafından ÖYP05277-DR-14 no’lu proje ile desteklenmiştir.

Anahtar kelimeler: Donatı, beton dayanımı, sismik hızlar, korozyon.

Page 45: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

38

Investigating Effect of Reinforcement on Concrete Strength by Seismic

Velocities

Nevbahar SABBAĞ1, Osman UYANIK

1

1- Suleyman Demirel University, Faculty of Eng., Department of Geophysical Eng. Isparta

[email protected]

This study was aimed to put forward the effect of reinforcement on concrete strength by Seismic

Ultrasonic P and S wave velocities. Studies were carried out with preparing 2 different concrete design

of showing low and high strength characteristics. For this purpose, unreinforced and including one

piece of 10, 14 and 20 mm diameter reinforcement cubic samples were prepared. The prepared

samples of designs were divided into two groups. While water cure was applied in first group, HCl

cure was applied in second group. The effect of corroding the reinforcement by acid cure on strength

was investigated. Throughout 90 days repeated P and S wave measurement with specific intervals,

changing of seismic velocities with depending on reinforcement on reinforcement diameter, whether

the samples are reinforced and corrode in time were tried to put forward. This study was supported

with ÖYP05277-DR-14 Project number by SDU.

Keywords: Reinforcement, concrete strength, seismic velocities, corrosion.

Page 46: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

39

P ve S Dalga Hızları Kullanılarak Beton Dayanımının Belirlenmesi

Osman UYANIK 1

, Buket EKİNCİ 2, Nevbahar SABBAĞ

1, Ziya ÖNCÜ

1

1- Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Müh. Bl. Isparta

2- Devlet Su İşleri 13. Bölge Müdürlüğü Kalite Kontrol ve Laboratuar Şube Müd. Antalya

[email protected]

Bu çalışmada beton dayanımının belirlenmesinde Sismik Ultrasonik P ve S dalga hızlarının birlikte

kullanımının önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla 9 farklı beton tasarımına ait küp

numuneler hazırlanmıştır. Küp numuneler 150x150x150 mm boyutlarında her tasarım için 3 adet

hazırlanmıştır. Hazırlanan numuneler gruplandırılarak su kürü uygulanmıştır. Numuneler üzerinde 90

gün boyunca belirli zaman dilimlerinde karşılıklı iki yüzeylerinden Sismik Ultrasonik P ve S dalga

hızı ölçümleri alınmıştır. Ayrıca 7., 28. ve 90. günlerde tek eksenli basınç dayanım deneyi ile

numunelerin dayanımları belirlenmiştir. Elde edilen dayanım ve sismik hızlar arasında çok parametreli

ilişki kurulmuştur. Ek olarak P ve S dalgalarının belirli zaman aralıkları ile ölçülmesi sonucunda elde

edilen sismik hızların ve beton dayanımının farklı tasarımlarda zamana bağlı olarak değişimi ortaya

konulmaya çalışılmıştır. Bu çalışma SDÜ/ÖYP05277-DR-14 ve DSİ 13.Bölge/2012-01 no’lu

projelerle desteklenmiştir.

Anahtar kelimeler: Sismik P ve S dalga hızları, beton dayanımı.

Page 47: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

40

Determination of Concrete Strength by Using P and S Waves

Osman UYANIK 1

, Buket EKİNCİ 2, Nevbahar SABBAĞ

1, Ziya ÖNCÜ

1

1- Suleyman Demirel University, Faculty of Eng., Department of Geophysical Eng. Isparta

2- State Hydraulic Works 13th

Regional Directorate, Quality Cont. and Lab. Branch Direct.,

Antalya

[email protected]

This study was tried to put forward importance of the combination Seismic Ultrasonic P and S wave

velocities in determination of the concrete strength. For this purpose, cubic samples of 9 different

concrete designs were prepared. 150x150x150 mm sizes 3 cubic samples were prepared for each

design. Water cure was applied by grouping prepared samples. Seismic ultrasonic P and S wave

velocities measurements were taken from two opposed surfaces of samples in specific time periods for

90 days. Also, strength of the samples was determined by uniaxial compression test in 7th 28

th and 90

th

days. Multi-parameter relationship was established between obtained strength results and seismic

velocities. In addition, as a result of P and S waves measured at specific time intervals, concrete

strength changes in different design depending on the time were tried to put forward. This study was

supported with ÖYP05277-DR-14 Project No. by SDU and State Hydraulic Works 13th

Regional/2012-01 Project No.

Keywords: Seismic P and S wave velocities, concrete strength.

Page 48: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

41

Kolonun Farklı Noktalarındaki P Dalga Hız Değişiminin İncelenmesi

Sinancan ÖZİÇER1, Osman UYANIK

2

1-Bornova Belediyesi Deprem Etüt Merkezi, İzmir,

2- Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

Yapı için beton dayanımı önemli bir parametredir. Beton dayanımı binaya hasar vererek karot alma

çalışması ile belirlenebilir. Ancak beton heterojen bir yapıya sahiptir. Bu yüzden kolondan alınan bir

karot nereden alınmalıdır sorusuna cevap hasarsız tespit yöntemlerinin kullanılması ile verilebilir.

Hasarsız tespit yöntemlerinden en çok kullanılanı sismik ultrason yöntemidir. Bu çalışmada sismik

ultrason yöntemi ile 3 farklı kolonda çalışma yapılmıştır. Herbir kolondan 20 cm.de bir karşılıklı hız

değerleri alınmıştır. Sismik hızlardan basınç dayanımı Uyanık vd., (2011)’in deneysel eşitliği

kullanılarak elde edilmiştir. Her kolondan alınan 7 farklı hız değerleri incelendiğinde aynı kolondaki

hızlardan elde edilen basınç dayanımları arasında %25, %35 ve %48lik farklar olduğu tespit edilmiştir.

Karot makinesi ile bir kolondan 1 veya 2 numune alarak noktasal yorum yapılabilir. Ancak kolona

verilen hasar numune sayısı ile birlikte artar. Buna karşın sismik ultrason yöntemi ile bir kolondan

istenildiği kadar karşılıklı hız değerleri alınarak kolon taranabilir. Bu şekilde kolona zarar vermeden

zayıf zonlar belirlenir ve kolon hakkında ayrıntılı bilgi elde edilerek numune alınması gerekli uygun

nokta belirlenebilir.

Anahtar kelimeler: Beton, basınç dayanımı, sismik ultrason, tahribatsız yöntemler.

Page 49: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

42

Investigation of P Wave Velocity Change at Different Points of The Column

Sinancan ÖZİÇER1, Osman UYANIK

2

1-Bornova Municipality, Earthquake Studies Center and Structures Laboratory and Member

of The Board, Chamber of Geophysical Engineers, Izmir Branch, Bornova, Izmir

2-Suleyman Demirel University, Faculty of Engineering, Department of Geophysical

Engineering, West Campus, Çünür/Isparta

[email protected]

Strength of concrete is an important parameter for construction. Concrete strength can be identified by

damaging buildings with coring methods. Concrete; however, has a heterogeneous structure so it

becomes an issue to decide where the core should be taken. Non-destructive methods should be used

to address this issue; Seismic ultrasonic method is one of the most commonly used non-destructive

method. In this study, seismic ultrasonic method is used in three different columns. 20cm intervals by

mutual velocity values have been taken from each column. Pressure strength obtained from seismic

velocities is achieved by using the equation of Uyanik et al., 2011. When analyzed every value taken

from 7 different columns, the velocities determined from columns have shown to have 25%, %35 and

%48 differences between them. By taking several samples with the help of the drilling machine, we

can specifically determine and comment on certain points of the columns; however, this process

gradually increases the level of damage on the columns as the count of the collected samples increase.

In contrast, Seismic ultrasonic method enables us to obtain mutual values and scan the column. Usage

of this method can determine the weak zones without damaging the column. In addition, detailed

information is also collected from the columns to identify the point where the sample is used to be

collected.

Keywords: Concrete, pressure strength, seismic ultrasonic, non-destructive methods.

Page 50: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

43

Yerinde Beton Dayanımının Sismik P Dalga Hızından Belirlenmesi

Sinancan ÖZİÇER1, Osman UYANIK

2

1-Bornova Belediyesi Deprem Etüt Merkezi ve Yapı Laboratuvarı ve JFMO İzmir Şube

Yönetim Kurulu Üyesi, Bornova İzmir

2-Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Müh. Bölümü, Isparta

[email protected]

1999 Gölcük ve 2011 Van depremleri bizlere Türkiye’nin en aktif ve en riskli deprem kuşağında

yaşadığımızı göstermiştir. Yaşanan bu doğal afetlerden sonra incelenen hasarlı binalarda görüldü ki

bina tasarımı sırasında zemin faktörünün haricinde yapı malzemesinin ve binanın dayanıklı olmasının

çok büyük önemi vardır. Bir binanın dayanıklı olup olmaması, binaya ait betonun basınç dayanımının

uygun standartlarda olmasına bağlıdır. Bunu betondan karot makinesi ile silindir numune alınıp tek

eksenli basınç dayanım deneyine uygulanarak basınç dayanımını direkt olarak bulabiliriz. Ancak bu

hasarlı bir yöntemdir ve sayısı arttıkça yapıya düzensizlik getirir ve yapıya hasar verir. Bunun

haricinde yapıya hasar vermeden, pratik, ucuz ve kolay bir yöntem olan sismik ultrason yöntemi de

kullanılmaktadır. Sismik ultrason yöntemi elastik dalga yayılma teorisine dayanmaktadır. Bu cihaz da

bir verici (Tx) ve bir alıcı (Rx) başlıklar vardır. Numunenin her iki yüzeyine başlıklar sıkıca temas

ettirildikten sonra verici başlığından sinyal gönderilirken alıcı başlığından algılanan sinyalin varış

zamanı cihaz tarafından kaydedilir. Tx ile Rx arasındaki uzaklığın (L) zamana (t) oranından hız (V)

belirlenir. Yapılan çalışmada 10 farklı binanın taşıyıcı sisteminden alınan sismik hız değerleri ile aynı

kolonlardan alınan silindir karot numunelerinden elde edilen basınç dayanımları kıyaslanmıştır.

Sismik hızlardan basınç dayanımı deneysel eşitlik kullanılarak elde edilmiştir. Aynı yerden alınan

karotların basınç dayanımı da tek eksenli basınç dayanım deneyi sonucunda bulunmuştur. Yerinde

elde edilen sismik P dalga hızından ve yerinde alınan karotların laboratuarda uygulanan tek eksenli

basınç dayanım deneyinden elde edilen basınç dayanım değerleri arasında % 5 hata elde edilmiştir.

Ayrıca yerinde yapılabilecek sismik S dalga ölçümü ile elde edilen S dalga hızı kullanılarak yerindeki

betonun elastik parametreleri, yoğunluğu ve Poisson oran değerleri gibi parametrelerde elde edilebilir.

Tüm bu sonuçlar kullanılarak yerindeki betonun dayanımı yorumlanabilir.

Anahtar kelimeler: Beton, basınç dayanımı, sismik ultrason, tahribatsız yöntemler.

Page 51: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

44

Determination of In-Situ Concrete Strength from Seismic P Wave Velocity

Sinancan ÖZİÇER1, Osman UYANIK

2

2-Bornova Municipality, Earthquake Studies Center and Structures Laboratory and Member

of The Board, Chamber of Geophysical Engineers, Izmir Branch, Bornova, Izmir

1-Suleyman Demirel University, Faculty of Engineering, Department of Geophysical

Engineering, West Campus, Çünür/Isparta

[email protected]

1999 Gölcük and 2001 Van earthquakes were shown to us that we live in Turkey’s most active and

most dangerous earthquake zone. After experienced of these natural disasters were seen, while

damaged buildings were investiging structure materials and building strength have great importance

during the building desing. Whether or not building is durable depend on appropriated standart of the

compression strength of the building concrete. We can find directly concrete strength with taken of

cylindric sample by concrete coring machine and appliying of Uniaxial Compression Strength Test.

However, this method is destructive and bring irregularities to the building with increase of samples

number and damaged to building. Apart from this, Seismic Ultrasonic Method which practical, chip

and easy method is also used without damaging to the building. Seismic Ultrasonic method is based on

the elastic wave propogation theory. This equipment have a transmitter (Tx) and a receiver (Rx) probs.

After contacting the probs to both of the sample surface, arrival time of signal is recorded by the

equipment, when signal sent from transmitter prob and took by receiver prob. The velocity is

determined from ratio of the distance between (Tx) and (Rx) to time (t). In this study, seismic velocity

values that obtained from different 10 building’s structural system were compared with compressive

strength of the cylinder core samples taken from same column. Concrete strength from seismic

velocities were obtained by using experimental equation. Concrete strength of cores taken from the

same place were found as a result of the uniaxial compressive strength tests. Error was obtained %5

between concrete strength which obtained seismic P wave velocity and obtaining uniaxial compressive

strength on core taken from in-situ. Also, by using S wave velocity obtained from seismic S wave

measurement in-situ parameters such as elastic parameters, density and Poisson ratio values of in-situ

concrete can be obtained. In-situ concrete strength can be interpreted by using all of these results.

Keywords: Concrete, pressure strength, seismic ultrasonic, non-destructive methods.

Page 52: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

45

Jeoteknik Amaçlı Araştırmalarda Yer Radarı (GPR) Yöntemi İle Yapıların

Demir Donatı ve Temelinin İncelenmesi

Selim CAN1, Hasan YALAP

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Hazal BOSTANER

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Yerbilimleri Mühendislik, 550 Sokak. No:74 D:1 Çınar Apt. Ergene Mah.

Bornova/İZMİR

[email protected]

Bu çalışma, demir donatıların ve temel tasarımının projesine uygunluğunun belirlenmesi amacı ile

gerçekleştirilmiştir. Yapıların temelleri, tahribatsız, yüksek çözünürlükte ve arazi uygulaması hızlı bir

jeofizik yöntem olan yer radarı (GPR) yöntemi ile incelenmiştir. Yöntem, genel olarak vericiden

üretilen elektromanyetik sinyallerin yeraltındaki gidiş-geliş seyahati sırasında uğradığı değişimlerin

orijinal sinyallerden farkı ile ilgilenir. Çalışmalarda kullanılan anten, alandaki yüksek elektromanyetik

dalga yoğunluğu düşünülerek, (shielded) korumalı sistem ile alınmıştır. 500 MHz anten ile uygun

şartlarda 4-5 m derine kadar bilgi edinilebilmektedir. Çalışmamızda, yaklaşık 3.5 metre derinlikte

çözümleme yapılmıştır. Bu derinlik, temel sistemini çözmek için yeterlidir. Çalışmalar sonucu temel

tasarımlarının çoğunluğunun projeye uygun olduğu, ancak bazılarında ise projeye uyulmadığı

belirlenmiştir. Bu tür istasyonların yıkılarak projeye uygun yapımı sağlanmıştır. Baz istasyonlarıNIN

incelendiği bu uygulamadan edinilen bilgiler, bina temellerinin incelenmesine de genel anlamda örnek

oluşturacaktır.

Anahtar kelimeler: Geoteknik projelendirme, temel araştırma, yapı jeofiziği, yer radarı (GPR).

Page 53: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

46

Investigation of Basic and Reinforcement of Structures Method by Ground

Penetrating Radar (GPR) in Geotechnical Purposed Researches

Selim CAN1, Hasan YALAP

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Hazal BOSTANER

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Earth Sciences Engineering, 550 Street No:74/1 Apt Cınar Ergene District

Bornova/İZMİR

[email protected]

This study was carried out for the purpose of determining the compliance of the project with iron

reinforcement and the foundation design. Foundations of structures were performed by the ground

penetrating ra dar (GPR) method which is non-destructive, high resolution and its land application is

quickly. Method is generally concerned with the difference of the modification of electromagnetic

signals generated from the the transmitter during the underground round-trip journey from original

signal. Antennas used in this study, considering the high density of the electromagnetic waves at the

area are (shielded) protected system. The information of 4-5 m deep can be obtained with 500 MHz

antenna under suitable conditions. In our study, analysis was carried out at a depth of about 3.5 meters.

This depth is sufficient to solve the foundation system. Studies have found that the majority of the

basic design is appropriate to the project, but was determined that some of them don’t comply with the

projects. Such stations are demolished and structures according to the project is provided. The

information obtained from this application by reviewing the basic design of the base station and iron

reinforcement, will also be a model in order to examine the building foundation in general.

Keywords: Geotechnical investigation, ground investigation, geophysical structure, ground

penetration radar.

Page 54: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

47

OTURUM - 5 - Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği – II

Page 55: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

48

Çınarcık Havzasının ve Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi

İçerisindeki Devamının Çok Kanallı Sismik Yansıma Verileri İle

İncelenmesi

Orhan ATGIN1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Christopher SORLIEN

2, Leonardo

SEEBER3, Donna SHILLINGTON

3, Michael STECKLER

3, Hülya KURT

4, Seda OKAY

1,

Burcu BARIN1, Aslıhan NASIF

1, Özkan ÖZEL

1, H. Mert KÜÇÜK

1 ve SeisLab

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi,Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir

2-Santa Barbara Üniversitesi, Kalifornia, Amerika

3-Lamont-Doherty Earth Observatory, Columbia Üniversitesi, Palisades, NewYork, Amerika

4-İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Bölümü, İstanbul

[email protected]

Marmara Denizi, aktif tektonik yapısı ve Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun (KAFZ) yaratmış olduğu aktif

depremsellik nedeniyle birçok araştırmacı tarafından odak konusu haline gelmiştir. Karada

çizgiselliğini koruyarak devam eden yanal atımlı bir fay olarak varlığını sürdüren Kuzey Anadolu

Fayı, Marmara Denizi içerisinde kollara ayrılıp devam etmesi nedeni ile tartışma konularına açık hale

gelen karmaşık bir tektonik yapıya sahiptir. Çalışma kapsamında İstanbul’a yakınlığı ile de bilinen

aktif bakımdan oldukça önemli olan Çınarcık Havzası incelenmiştir. Havza için yapılan bu çalışmada

2008 yılında gerçekleştirilen TAMAM (Turkish American Multi-channel Project) ve 2010 yılında

gerçekleştirilen TAMAM-2 (PirMarmara) seferlerinde R/V K. Piri Reis gemisi tarafından toplanan

çok kanallı sismik yansıma verileri ve Fransız deniz araştırma enstitüsü olan Ifremer kurumunun

hazırladığı yüksek ayrımlı batimetri haritası kullanılmıştır. TAMAM projesi ile birlikte yaklaşık 3000

km yüksek çözünürlüklü çok kanallı sismik yansıma verisi toplanmıştır. Çalışma kapsamında havzanın

fay haritası ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur, birçok çalışmada bahsedilen havzanın güney

yamacında konumlanan büyük ölçekli bir fayın varlığı araştırılmış ve böyle bir fayın varlığına

rastlanmamıştır. Tektonizmaya bağlı olarak doğrultu atımlı bir fay karakteristiğinden beklenen etkiler

havza içerisinde açık bir şekilde gözlemlenerek tektonik yorumlama yapılmıştır. Çok kanallı sismik

yansıma verileri sayesinde havza çökellerinin sismik stratigrafik yorumlamaları yapılmıştır ve farklı

zamanlara ait tabakalar sismik hatlar yardımı ile tüm alana yayılıp çökellerin bulunduğu alanın

kalınlıkları hesaplanmıştır. Havza içerisinde oluşan faylanmanın en aktif olduğu yerde yapılan

hesaplama işlemi ile havzanın kuzey-güney yönlü yıllık kümülatif açılması hesaplanmıştır. Ayrıca

havza içerisinde paralel şekilde çökelen tabakaların eğimlerinden yararlanılarak ve bu hesaplanan

eğimlerin küresel deniz seviyesi değişimleri ile eşleştirilmesinden tabaka yaşları hesaplanmaya

çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Kuzey Anadolu Fayı, çok kanallı sismik yansıma, Çınarcık Havzası.

Page 56: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

49

Investigation of Çınarcık Basin and The Continuation of North Anatolian

Fault in Marmara Sea With Multi-Channel Seismic Data

Orhan ATGINa, Gunay ÇİFÇİ

a, Derman DONDURUR

a, Christopher SORLIEN

b, Leonardo

SEEBERc, Donna SHILLINGTON

c, Michael STECKLER

c, Hülya KURT

d, Seda OKAY

a,

Burcu BARINa, Aslıhan NASIF

a, Özkan ÖZEL

a, H. Mert KÜÇÜK

a and SeisLab

a

1-Dokuz Eylul University, Institue of Marine Science and Technology, Izmir

2-University of Santa Barbara, California, USA

3-Lamont-Doherty Earth Observatory, University of Columbia, Palisades, NewYork,

USA

4-Istanbul Technical University, Mining Faculty, Department of Geophysics, İstanbul

[email protected]

Marmara Sea is an important area for investigations due to its tectonic structure and remarkable

seismic activity of North Anatolian Fault Zone (NAFZ). As NAFZ splits into 3 branches in the

Marmara Sea, it has a complicated tectonic structure which gives rise to debates among researchers.

Çınarcık Basin, which is close to İstanbul and very important for its tectonic activity, is studied in this

thesis. Two different multichannel seismic reflection data were used in this thesis. First data were

acquired in 2008 in the frame of TAMAM (Turkish American Multichannel Project) and second data

were in 2010 in the frame of TAMAM-2 (PirMarmara) onboard R/V K.Piri Reis. Also high resolution

multibeam data were used which was provided by French Marine Institute IFREMER. In the scope of

TAMAM project, total of 3000 km high resolution multi channel data were collected. In this study, a

detailed fault map of the basin is created and the fault on the southern slope of the basin which is

interpreted by various researchers in many publications was investigated. And there is no evidence

that such a fault exists on the southern part of the basin. With the multichannel seismic reflection data

seismic stratigrafic interpretations of the basin deposits were done. The yearly cumulative north-south

extension of the basin was calculated by making some calculations on the most active part of the

faulting in the basin. In addition, the tilt angles of parallel tilted sediments were calculated and

correlated with global sea level changes to calculate ages of the deposits in the basin.

Keywords: North Anatolian Fault, multichannel seismic reflection, Çınarcık Basin.

Page 57: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

50

Tuna Deltası’nın Romanya ve Bulgaristan Açıklarındaki BSR ve Çoklu

BSR Dağılımı

Orhan ATGIN1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Jorg BIALAS

2, Ingo KLAUCKE

2,

ve SeisLab1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir

2-GEOMAR, Helmholtz Okyanus Araştırma Merkezi, Kiel Almanya

[email protected]

Tuna Nehri Karadeniz’e akan Dünya’nın en fazla sediman taşıyan nehirlerinden biridir. Uzun jeolojik

devirler boyunca birçok kanal yapısı oluşturmuştur ve şu an süregelen jeolojik dönemde de kanallar

oluşturmaya devam etmektedir. Oldukça büyük alanlara yayılan deltalarda birçok potansiyel gaz hidrat

alanlarının oluşmasına da sebep olmuştur. Çalışma, SUGAR (Submarine Gas Hydrate Reservoirs)

projesinin bir parçası olan ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi bünyesine ait

olan sismik ekipmanlar ile R/V Maria S. Merian gemisiyle 2013 yılında yaklaşık 2300 km çok kanallı

sismik yansıma verisi ile gerçekleştirilmiştir. Tuna nehrinin Karadeniz’e döküldüğü alanda kıtasal

yamaçta toplanan çok kanallı sismik yansıma verileri ile BSR (bottom simulating reflector) alanları ve

gaz potansiyelinin olduğu bölgeler araştırılmıştır. Ayrıca yoğun sediman girdisine bağlı olarak

deltaların BSR yansımaları üzerindeki etkilerin incelenmesi de amaçlanmıştır. Sürekli sediman

taşınımının olduğu bölgelerde hidrostatik ve litostatik denge değişeceği için multiple BSR yapılarının

gözlemlenmesi beklenmiştir. Oldukça büyük bir alana yayılmış şekilde BSR ve çoklu BSR yapılarını

görmek mümkündür. Bunların bazıları deniz tabanını taklit eder bazıları ise deniz tabanından farklı

eğimlere sahiptir. Yamaç aşağı boyunca ana kanalın her iki tarafında da levee yapılarının içerisinde bu

yansımaları görmek mümkündür. Hemen hemen tüm BSR yansımalarının altında çoklu BSR

yansımaları da görülmektedir. Nehir kanallarının ve farklı jeolojik devirlerde oluşmuş paleokanalların

çevresinde çoklu BSR yapıları gözlemlenmiştir. Bazı paleokanal bölgelerinde yoğun sediman

taşınımına bağlı olarak çözünen gaz hidrat yapılarının etkisi ile sismik dalgaların soğurulmasını

sağlayan bölgelerde çözünmüş gazın varlığına işaret eden yapılara rastlanmıştır. Bazı bölgelerde 5 kat

multiple BSR yapıları gözlemlenmiştir. Ayrıca parasound verileri ile de bölgede yoğun gaz

çıkışlarının olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Tuna Deltası, çoklu BSR, çok kanallı sismik yansıma, gas hydrate.

Page 58: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

51

The Distribution BSR and Multiple BSR Across The Danube Delta on the

Offshore Romania and Bulgaria

Orhan ATGIN1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Jorg BIALAS

2, Ingo KLAUCKE

2,

and SeisLab1

1-Dokuz Eylul University, Institue of Marine Science and Technology, Izmir

2-GEOMAR, Helmholtz Centre for Ocean Research Kiel

[email protected]

Danube river which flows into the Black Sea is one of the world’s biggest amount sediment

transporter to the sea. Throughout long geological periods, Danube has formed a lot of channel

structures and the channel developments are still continuing. Danube River has caused a lot of

potential gas hydrate formations which spread over quite big areas. In the frame of SUGAR

(Submarine Gas Hydrate Reservoirs) Project, seismic data have been collected with the seismic

equipment which belongs to Dokuz Eylül University on board R/V Maria S. Merian in 2013. The

study includes 2300 km high resolution multichannel seismic lines. Multichannel seismic reflection

data acquired to investigate BSR and potential gas hyrdate areas on the continental shelf where

Danube river reaches to the Black Sea, BSR areas and potential gas hyrdates. Also, in relation with

high sediment input, the effects of deltas on BSR’s are aimed to investigate. As the hydrostatic-

litosthatic balances of the areas are changable at continuous sediment input areas, multiple BSR’s are

expected to occur. It is possible to see BSR and multiple BSR reflections in a large area along the

continental slope. Some of these reflections simulate seabed and some of these have different slope.

We determined wide BSR reflection area especially two side of main channel in levee structures along

downslope. Multiple BSR’s are observed around river channels and paleochannels which have formed

during different geological periods. At some paleochannel areas, high amount of sediment

transportation causes dissolution of gashyrdate structures. At such areas seismic waves are being

absorbed and structures which indicate dissolved gas are observed. At some regions 5 BSR layers are

exist. In addition, parasound data show dense amount of gas flares.

Keywords: Danube Delta, multiple BSR, multichannel seismic reflection, gas hydrate.

Page 59: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

52

Batı Karadeniz Kıtasal Yamacı Üzerinde Sığ Gaz Birikimlerinin Karmaşık

İz Nitelikleri ile Analizi

Özkan ÖZEL1, Derman DONDURUR

1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bulvarı,

No: 100, İnciraltı, İzmir

[email protected]

Batı Karadeniz özellikle güneyli kesimlerinde geniş şelf ve düşük eğimli bir kıtasal yamaca sahiptir.

Doğu Karadeniz’in aksine batı Karadeniz kıtasal yamacındaki çökeller oldukça kalındır. Bu durum,

bölgedeki hidrokarbon potansiyelini abisal düzlükten kıtasal yamaca kadar taşımaktadır. Batı

Karadeniz kıtasal yamacı üzerinde sığ gaz birikimlerinin varlığını araştırmak amacıyla, 2008 yılında

şelf ve kıtasal yamaçta yaklaşık 355 km çok kanallı yüksek ayrımlı sismik yansıma verisi toplanmıştır.

Toplanan veri sığ gaz ve gaz hidrat birikimleri açısından yorumlanmak üzere standart veri işlem

adımları kullanılarak işlenmiştir. Migrasyon sonrası sonuç kesitlere uygulanan sismik nitelik analizleri

(anlık frekans, anlık faz, anlık polarite, yansıma gücü) ile bölgede gaz içeren yapılara ait anomaliler

belirlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda, gaz birikimlerinin genellikle kıtasal yamaç üzerinde,

antiklinal benzeri yapılar oluşturan sırt yapıların altında oluştuğu gözlenmiştir. Bunların derinlikleri

deniz tabanından itibaren genellikle 100-200 m olup, gaz birikimlerinin üst sınırları oldukça belirgin

ters polariteli parlak noktalar (bright-spots) şeklinde ayırt edilmektedir. Hemen tüm parlak noktaların

altında, yansımasız saydam zonlar şeklinde gaz birikim alanları görülmektedir. Bu saydam zonların

anlık frekans kesitleri, oldukça düşük frekansların varlığını işaret etmekte ve bu zonlarda sismik

sinyalin yüksek derecede soğurulduğunu göstermektedir.. Toplanan veriler bölgede gaz ve gaz ile

ilişkili yapıların varlığını ortaya koyduğu gibi, bölgede bir resif yapısının varlığına da rastlanmıştır.

Resif yapıları hidrokarbon aramacılığında önemli bir yere sahip olup, yapının sismik analizi gözlenen

resifin içsel yapısının 10 m’ ye ulaşan karbonat tabakalarından oluştuğunu göstermektedir. Yapının hız

analizinden elde edilen ara hız değerleri 2250 m/s değerine kadar ulaşmakta olup hesaplatılan

karmaşık sismik nitelikleri de yapının resif olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca olası resif yapısının

hemen üzerinde bir mikro antiklinal de mevcut olup bu antiklinal içerisinde küçük çaplı gaz

birikimleri de mevcuttur. Olası resif yapısının hemen altında da, daha seyrek gaz birikimlerinden

bahsetmek mümkündür. Sismik verilerin analizi yardımıyla, tortul birikimi, resif yapısının oluşumu ve

taban altındaki tortullarda gerçekleşen sıvı göçünü ortaya koyan bir model de çalışma kapsamında

ortaya konulmuştur. Önerilen model olası resif yapısının bugünkü konumunun güneydoğusunda

oluşmaya başladığını ve kademeli olarak kuzeybatıya kaydığını ortaya koymaktadır. Kuzeybatıya

doğru olan bu kayma ve gelişimin, resif tabanının altındaki tortullarda var olan gaz oluşumu ve

yükselim ile ilişkili olduğu da model kapsamında ortaya konulmuştur.

Anahtar kelimeler: Karadeniz, parlak nokta, resif, sığ gaz birikimleri, sismik nitelikler.

Page 60: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

53

Analysis of Shallow Gas Accumulations on the Western Black Sea

Continental Slope Using Complex Trace Attributes

Özkan ÖZEL1, Derman DONDURUR

1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Scienceand Technolohy Haydar Aliyev

Boulevard No:100, İnciraltı, İZMİR

[email protected]

Western Black Sea has a wide shelf and gentle continental slope especially on the western side.

Western Black Sea has also significant sediment thickness on the continental slope unlike eastern

Black Sea. This situation moves the hydrocarbon potential from abyssal plain to the continental slope.

In order to investigate gas accumulations in the Western Black Sea continental slope, approximately

355 km of high resolution multichannel seismic data was collected in 2008. The data was processed

using conventional processing steps. Anomalous zones of gas accumulations were determined on the

final migrated sections using seismic attribute analysis (instantaneous polarity, phase and frequency as

well as reflection strength. Shallow gas accumulations have generally been observed below the ridge

structures forming anticline-type formations. The accumulations are located generally 100-200 m

below the seabed, and the reflections from top of the gas reservoirs are distinguished by their

distinctive negative polarity. Below these bright reflections is gassy sediments as semi-transparent dim

zones. The instantaneous frequency sections show low frequency local anomalous zones, indicating a

higher attenuation of seismic signal due to the gas accumulation. A reef structure was observed in the

data set with gas related structures. Reef structures have a significant importance in the hydrocarbon

exploration and seismic analysis of observed reef structure shows that it has carbonate laminations

with 10 m thickness. Interval velocity values calculated from velocity analysis reach to 2250 m/s and

complex seismic attributes also point out to reef structure. Moreover, there is a micro-anticline just

above the possible reef structure including small-scale gas accumulations. A disseminated gas

accumulation just below the possible reef structure were also observed. A new model for the sediment

deposition, formation of the possible reef structure and fluid migration in the sediments below the

bottom was introduced. Suggested model shows that formation of the possible reef structure has

started at southeastern side of structure and formation moved to northwest progressively. It is

proposed that the formation and this movement to the northwest are related to gas accumulations and

uplift below the reef structure. Moreover, a conceptional model for sedimentary structure around the

reef is also discussed.

Keywords: Black Sea, bright spots, reef, shallow gas accumulations, seismic attributes.

Page 61: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

54

Batı Karadeniz-Akçakoca Açıklarının Sismo-Akustik Yapısı: İlksel

Bulgular

Özkan ÖZEL1, H. Mert KÜÇÜK

1, Orhan ATGIN

1, Derman DONDURUR

1, Günay

ÇİFÇİ1

ve Seislab Ekibi1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Haydar Aliyev Bulvarı,

No: 100, İnciraltı, İzmir.

[email protected]

Karadeniz yüksek miktarda gaz ve gaz hidrat birikimine sahip en zengin denizlerden biridir. Yüksek

tortulaşma oranına sahip şelf ve yamaç bölgeleri metan kaynakları olarak dikkate alınmakta olup,

basen etrafında metan çıkışları çok yaygındır. Çalışma alanı, Eosen yaşlı birimlerin içerisindeki ters

fay ile oluşmuş antiklinal kapan rezervuarından günlük 570.000 m3’lük gaz üretiminin yapıldığı

Akçakoca kuyusunun da içinde bulunduğu bölgededir. Ayrıca çalışma alanı içerisinde gaz

birikimlerinin, gaz bacalarının ve olası çamur volkanlarının yer aldığı Kozlu açıklarında bulunan

Kozlu Yapısı olarak tanımlanmış alanı da kapsamaktadır. 2012 yılında Akçakoca ve Zonguldak

açıklarında kıtasal yamaç bölgesinde toplam 1150 km yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma

verisi (MSC), çok yüksek ayrımlı Chirp deniz mühendislik sismiği profilleri ve çok ışınlı batimetri

verileri toplanmıştır. Bu veri setleri 2004 yılında Alman araştırma gemisi Poseidon tarafından Kozlu

açıklarında toplanan akustik veri setleri, çok ışınlı batimetri, derinden çekilen yanal tarama sonarı ve

gravite karot verileri ile birleştirilmiştir. Batimetri verileri, şelf kırılma çizgisinin yaklaşık 120 m’ de,

kıtasal yamacın maksimum 30 derecelik eğime sahip olduğu ve 120-1800 m arasında yer aldığını

göstermektedir. Kıtasal yamaç üzerinde birkaç derin kanyon sisteminin varlığı gözlenmiştir. Sismik

verilerin ilksel analizleri sonucunda kıtasal yükselim bölgelerinde sığ gaz birikimi anomalileri

gözlenmiş ve Akçakoca açıklarında 1490 m su derinliğinde genişliği 250 m olan bir çamur volkanı

keşfedilmiştir. Çamur volkanının güneyinde deniz tabanına kadar ulaşan birçok gaz bacası

bulunmaktadır ve bu gaz bacalarından su kolonuna doğru gaz çıkışları muhtemeldir. Akçakoca açıkları

yakınlarında akustik türbidite zonlarının üzerinde, deniz tabanına gaz çıkışları yanal taramalı sonar

verilerinde açıkça gözlenmiştir. Ayrıca bu gaz sızıntı bölgesinin yaklaşık 230 ms altında uzanan

tabana benzer yansıtıcı (BSR) da gözlenmiştir. Sismik veri, özellikle dik kıtasal yamaç bölgesinde

farklı türden kütle kaymalarının varlığını da işaret etmektedir.

Anahtar kelimeler: Batı Karadeniz, BSR yansıması, Çamur volkanı, Sismik.

Page 62: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

55

Seismo-Acoustic Structure of Offshore Akcakoca, Western Black Sea:

Preliminary Results

Özkan ÖZEL1, H. Mert KÜÇÜK

1, Orhan ATGIN

1, Derman DONDURUR

1, Günay

ÇİFÇİ1

and Seislab Ekibi1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Science and Technolohy Haydar Aliyev

Boulevard No:100, İnciraltı, İZMİR

[email protected]

The Black Sea is one of the richest waters having immense gas and gas hydrate accumulations. Shelf

and slopes with high sedimentation rates is considered as methane sources and gas seeps are observed

around the basin. The study area is located offshore Akçakoca gas well which produces dry gas of

570.000 m3/day from reverse-fault anticline reservoir of Eocene age. The area also has the Kozlu

structure far offshore, which has gas accumulations, gas chimneys and possible mud volcanoes. In

2012, a total of 1150 km high resolution multichannel seismic reflection (MCS), very high resolution

Chirp subbottom profiler and multibeam bathymetry datasets were collected offshore of Akçakoca and

Zonguldak in the Western Black Sea continental slope. The dataset were combined with the acoustic

data from R/V Poseidon cruise in 2004 which included multibeam bathymetry, deep-towed side scan

sonar and gravity coring on the Kozlu High. Bathymetric data shows that the shelf break is located at

approx. 120 m water depths and continental slope extends between 120 to 1800 m water depths

including 30 degree of maximum dip. In addition, continental slope is dissected by several canyons

and canyon systems with smaller scale gullies. Preliminary analysis of the seismic data shows the

shallow gas anomalies of the continental rise area and a mud volcano offshore of Akçakoca has been

discovered at approx. 1490 m water depth. Its width is approx. 250 m. The southern part of the mud

volcano has several gas chimneys reaching to the seabed, which are possibly actively degassing. Gas

plumes into the water column were clearly observed in the side scan sonar data and they are mostly

located above acoustic turbidity zones closely to offshore Akçakoca. We also observe a distinct

Bottom Simulating Reflector (BSR) reflection below this seepage area lying at about 230 ms below

the seabed. The seismic data also show several different mass wasting structures especially on the

steep continental slope.

Keywords: Western Black Sea, BSR reflection, Mud volcano, Seismic.

Page 63: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

56

Kuzey Marmara Şelfinden Toplanan Yüksek Ayrımlı Deniz Sismiği

Verilerinin Tekrar İşlenmesi ve Yorumlanması

Aslıhan NASIF1, Derman DONDURUR

1, Semih ERGİNTAV

2, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Haydar Aliyev Bulvarı

No:100 35340 İnciraltı/İzmir/TÜRKİYE

2-Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Jeodezi Anabilim

Dalı 34680 Çengelköy/İstanbul/TÜRKİYE

[email protected]

Marmara Denizi Türkiye’nin kuzeybatısında yer alan 3 ana basene sahip olan en büyük derinliği 1270

m olan bir iç denizdir. Marmara denizinin tektonik biçimini ve genel morfolojisini şekillendiren sağ

yanal atımlı Kuzey Anadolu Fayı bu basenlerden geçmektedir. Güncel araştırmalar Marmara

Denizi’nin kuzey batı kısmında yer alan kalabalık nüfuslu ve önemli bir ekonomik değere sahip olan

İstanbul şehrinin Kuzey Anadolu Fayına çok yakın olmasıyla önem kazanmıştır. Kuzey Marmara

kıtasal şelfinin morfolojisini ve yapısal durumunu tanımlayabilmek için,2007 yılında 224 km yüksek

ayrımlı çok kanallı sismik ve 338 km chirp sığ mühendislik sismiği verisi toplanmıştır. Sismik veriler

600 metre uzunluğunda 96 kanallı sayısal sismik alıcı ve 45 inç3 sismik kaynak kullanılarak, chirp

verisi 2.75-6.75 kHz arasında yana monteli alıcı sistemle toplanmıştır. Toplanan sismik veri, veri

yükleme, geometri tanımlama, bant geçişli süzgeç, kazanç uygulama, f-k süzgeci, SRME, ortak

derinlik noktası sıralama, hız analizi, normal kayma zaman düzeltmesi/yığma ve migrasyondan oluşan

klasik bir veri işlem akışı ile işlenmiştir. Çalışma Kuzey Marmara Şelfi’nin Silivri ve Sarayburnu

arasında kalan kısmının 100 metre derinliğe kadar olan bölümünün tekrar işlenmesi ve

yorumlanmasını kapsamaktadır. Sismik verilerden, çalışma alanının kara jeolojisiyle olan bağlantısı

kurulmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Büyük Çekmece’den kuzey şelf içerisine uzanan Çatalca Fay

Zonu’nun şelf üzerindeki devamı incelenmiş, fay zonunun şelf boyunca GGD yönünde ilerlediği

gözlenmiştir. Sismik veriler kuzey şelfin merkezinde yer alan kuzey Marmara-1 kuyusu ile

ilişkilendirilmiştir ve kuyu bilgilerinin uzak-ilişkilendirilmesine dayanarak Eosen sonrası sedimentin

kalınlığının ve dağılımının haritalanmasına çalışılmıştır. Şelfin güney kısmında, şelf kırığı boyunca

uzanan veriler aktif sediment kaymalarının varlığına işaret etmektedir. Şelf kırığının ötesinde yamaç

eğimi çok yüksektir ve aktif sediment taşınımı ile ilgili ipuçları gözlenmektedir. Kanyon duvarlarının

eğimi şelften güneye doğru artmakta ve kanyon başları ile dik kanyon duvarları boyunca geniş çapta

sediment aşınımı gözlenmektedir.

Anahtar kelimeler: Sismik, Kuzey Marmara, şelf morfolojisi, Çatalca Fay Zonu

Page 64: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

57

Reprocessing and Interpretation of the High Resolution Seismic Data from

Northern Marmara Continental Shelf

Aslıhan NASIF1, Derman DONDURUR

1, Semih ERGİNTAV

2, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül University, Marine Sciences and Technologies Institute, Department of

Marine Geology And Geophsyics Haydar Aliyev Boulevard 35340 İnciraltı/İzmir/TURKEY

2-Boğaziçi University Kandilli Observatory, Earthquake Research Institute, Department of

Geodesy 34680 Çengelköy/İstanbul/TURKEY

[email protected]

The Marmara Sea is an inland sea located in the NW of Turkey with a maximum depth of 1270 m, and

consists of a 3 major sub-basins. The active dextral North Anatolian Fault (NAF) passes through the

basins, which shapes the general morphology and forms the tectonic settlement of the Marmara Sea.

The investigations for the Marmara Sea are now important since İstanbul city, which is the most

populous and economically important city of Turkey, is located just north of the Marmara Sea, quite

close to the NAF. In order to define the morphology and structural state of the northern continental

shelf of the Marmara Sea, we collected 224 km of multichannel high resolution seismic and 338 km of

Chirp subbottom profiler data along the shallow shelf in 2007. A 600 m long, 96 channel digital

seismic streamer, and a Generator-Injector (GI) gun was used to obtain high resolution seismic data.

The Chirp data was collected within a 2.75-6.75 kHz by means of over-the-side-mount transducer

system. The data have been processed using a conventional data processing flow. The seismic data

have been processed by a conventional flow which includes geometry loading, band-pass filter, f-k

filter, automatic gain control, SRME, velocity analysis, NMO/stack and migration respectively. The

scope of the present study is to re-process and to interpret the seismic and Chirp data between Silivri

and Sarayburnu on the northern Marmara shelf up to 100 m water depth. The active tectonic

characteristics of the area, especially its geological connection with the terrestrial area, are investigated

using acoustic data. In addition, offshore continuity of the Çatalca Fault zone is investigated. The

seismic data is tied to North Marmara-1 well located on the central part of the shelf area, and

distributions and thicknesses of the post-Eocene sediments are mapped using a jump-correlation to the

well information. The seismic data located at the southernmost part of the shelf along the shelf break

also indicate the presence of active sediment erosion. Behind the shelf break, the slope inclination is

very high and clues of active sediment transportation along the slope can be observed. The slope

canyons extend the shelf break and sediment truncation is very prominent along the canyon heads and

steep canyon walls.

Keywords: Seismic, Northern Marmara, shelf morphology, Çatalca Fault Zone

Page 65: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

58

OTURUM – 6 - Ters Çözüm ve Modelleme II

Page 66: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

59

Yapay Sinir Ağı Yöntemleri ve Levenberg-Marquardt Yöntemi

Kullanılarak Rezidüel Anomaliden Derinlik ve Yarıçap Parametrelerinin

Bulunması

Fikret DOĞRU1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., İzmir

[email protected]

Gravite yönteminde yeraltındaki yapılardan kaynaklanan anomalilerin parametrelerinin kestiriminde

günümüze kadar birçok yöntem kullanılmaktadır. Son zamanlarda özellikle yapay sinir ağları ve

stokastik algoritmalar jeofizikte olduğu gibi diğer alanlarda da çok kullanılmaya başlanmıştır.

Parametrelerin doğru bir şekilde kestirimi modelleme ve diğer çalışmaları doğrudan etkilediğinden

çok önem arz etmektedir. Levenberg-Marquardt dışındaki yöntemler MATLAB’in toolbox’ından

kullanılmıştır. Bu çalışmada öncelikle sentetik verilerde Feed-Forward Backpropagation (FFBP),

Cascade-Forward Backpropagation (CFBP)ve The Nonlinear Autoregressive Network (Narx) yapay

sinir ağları yöntemleri kullanılmıştır. Bunlara ek olarak geleneksel yöntemlerden birisi olan

Levenberg-Marquardt yöntemi denenerek sonuçlar karşılaştırılmıştır. Sonrasında %5 rastgele

gürültüsü eklenerek gürültülü veriden elde edilen sonuçlarda karşılaştırılmış ve elde edilen başarılı

sonuçların ardından aynı yöntemler bir makaleden sayısallaştırılan rezidüel gravite anomalisine

uygulanmıştır. Makalede belirtilen model yatay silindir olarak çözülmüş ve sondaj bilgisinden yapının

derinliğinin 3.57 m olduğu bilinmektedir. Bu yüzden yapay sinir ağlarında modeller yatay silindir

modeline uygun olarak üretilmiştir. FFBP ve CFBP’de eğitim için Levenberg-Marquardt

Backpropagation kullanılmıştır ve tek katman seçilmiştir. Nöron sayısı 10 alınmıştır ve transfer

fonksiyonu olarak hiperbolik tanjant sigmoid seçilmiştir. Sonuçların hataları aralarında karşılaştırılmış

ve sondajdan elde edilen derinlik değerine en yakın derinlik değeri sonucuna bu çalışmada FFBP’de

ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Gravite, Feed-Forward Backpropagation, Cascade-Forward Backpropagation,

Narx, Rezidüel anomali.

Page 67: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

60

Determination of Depth and Radius Parameters From Residuel Anomaly

Using ANN Methods and Levenberg-Marquardt Method

Fikret DOGRU1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

In gravity method, many methods have been used for estimating parameters of anomalies arising from

buried structures underground. Lately, especially neural networks and stochastic algorithms have also

become popular in geophysics as well as in other scientific areas. Accurate estimation of parameters

that modeling and other geophysical studies directly affect is of great importance. In this study,

inversion methods were used from MATLAB toolbox except Levenberg-Marquardt method. Firstly,

Feed-Forward Backpropagation (FFBP), Cascade-Forward Backpropagation (CFBP), The Nonlinear

Autoregressive Network Neural Network (NARX) methods were applied on the theoretical data. In

addition, the inversion results of Levenberg-Marquardt method which is one of the conventional

methods for interpreting data were compared. Afterwards, results of %5 random noise added data

compared with the successful results obtained from same methods. Then the methods have been

applied to the digitized residual gravity anomaly from Medford Cavity Site, USA. Solved horizontal

cylinder models mentioned in the article and the depth of the structure is 3.57m which is known from

drilling data. Therefore, models of artificial neural network model were produced accordance with the

horizontal cylinder. Levenberg-Marquardt backpropagation was carried out for training FFBP and

CFBP and single layer was selected. The number of neurons were 10 and hyperbolic tangent sigmoid

transfer function was selected. In this study, errors of the results were compared and obtained depth

values from FFBP reached the nearest depth value previously known from drilling.

Keywords: Gravity, Feed-Forward Backpropagation, Cascade-Forward Backpropagation, Narx,

Residual anomaly.

Page 68: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

61

Rezidüel Gravite Anomalisinin Geleneksel Yöntemler Kullanılarak Ters

Çözümü

Yakup Gökhan TORÇUK1,Barış Can MALALİÇİ

1, Cenk AVINCA

1, Fulay YILDIZ

1, İlkin

ÖZSÖZ1, Sezer KAYA

1, Fikret DOĞRU

1, Eren PAMUK

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü 35160,

Buca,İzmir

[email protected]

Günümüzde potansiyel yöntemlerde anomaliye sebep olan yapının parametrelerini tespit etmek

amacıyla çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Anomaliye neden olan kaynağın yerini belirmek ve

yapının lokasyonunu doğru ve güvenilir tahmin etmek gravite yönteminde oldukça önemlidir. Bu

çalışma kapsamında geleneksek yöntemler parametre kestirimi için kullanılmıştır. İlk aşamada sentetik

küre anomalileri üretilmiş ve bunların ters çözümü gerçekleştirilmiştir. Kullanılan yöntemler sırasıyla

en küçük kareler (E.K.K), sönümlü en küçük kareler (S.E.K.K), Tekil Değer Ayrışımı (TDA) ile en

küçük kareler ve TDA ile sönümlü en küçük karelerdir. Ters çözüm sonucunda yapı derinliği,

anomaliye sebep olan yapının merkezi ile yapının yarıçapı belirlenmeye çalışılmıştır. Ters çözüm

sonuçlarında hesaplanan karakök ortalama hata değerlerine (RMSE-Root Mean Squared Error)

bakıldığında en düşük hata değeri sönümlü SVD yöntemiyle elde edilmiştir. Diğer ters çözüm

algoritmaları ile elde edilen RMSE değerleri de kabul edilebilirdir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise

sentetik küre anomalisine %5 rastgele gürültü eklenmiş ve belirtilen ters çözüm işlemleri

uygulanmıştır. Ters çözüm sonuçları gürültüsüz anomalinin sonuçlarına benzer çıkmıştır. Çalışmanın

son aşaması olan arazi çalışmasında ise Küba’daki kromit çökellerine ait rezidüel gravite anomalisi 1

m örnekleme aralığıyla sayısallaştırılmıştır. Bu çalışmada ters çözüm ile derinlik, yarıçap ve

anomaliye sebep olan yapının merkezi saptanmıştır. Sentetik ve arazi çalışmalarında ters çözüm

sonuçlarından elde yapılan Jakobian matrisleri kullanılarak, veri ve parametre ayrımlılık dizeyleri

SVD yöntemi ile hesaplanmıştır. Elde edilen dizeyler incelendiğinde ters çözüm sonuçlarının doğru

modeli yansıttığı söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Gravite, tes çözüm, sönümlü en küçük kareler, Küba, kromit çökelleri.

Page 69: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

62

Inversion of Residual Gravity Anomaly Using Conventional Methods

Yakup Gökhan TORÇUK1,Barış Can MALALİÇİ

1, Cenk AVINCA

1, Fulay YILDIZ

1, İlkin

ÖZSÖZ1, Sezer KAYA

1, Fikret DOĞRU

1, Eren PAMUK

1

1-Dokuz Eylul University Engineering Faculty, Department of Geophysics, 35160, Buca

Izmir

[email protected]

Nowadays, various technuqies are used to estimate the parameters of the structure causing anomalies

in the potential methods. To specify the location of the source which is causing the anomaly and the

structure's location is considerable to estimate accurate and reliable in gravity method. Conventional

methods are used for estimation of parameters within this study. In the first stage syntetic sphere

anomalies are produced and their inversion was carried out. The least squares, damped least squares,

singular value decomposition and damped singular value decomposition methods are used

respectively. As a result of inversion, depth, the center of the structure and radius of the structure were

obtained. The root mean square error values were calculated in the inversion results (RMSE- Root

Mean Squared Error) when examined the lowest error value was obtained by damped SVD method.

RMSE values that obtained by the other inversion algorithms were acceptable. In the second stage of

the study, %5 random noise added to syntetic sphere anomaly and mentioned inversion process was

applied. The inversion results are similar to noiseless anomaly results. The final stage of the work,

residual gravity anomaly of the chromite deposits in Cuba was digitized with sampling interval of 1 m.

In this study, depth, the centre of the structure that causing the anomaly and radius were estimated by

inversion. In field and syntetic data studies, examining the Jacobian matrix which obtained from

inversion results the data and parameters resolution matrix are calculated using the SVD. The obtained

matrix, reflect the accurate model of the inversion results.

Keywords: Gravity, inversion, damped least square method, Cuba, chromite deposits.

Page 70: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

63

Geleneksel Ters Çözüm Yöntemleri Kullanılarak Manyetik Dayk

Anomalisinin Parametrelerinin Tespit Edilmesi

Fulay YILDIZ1, Cenk AVINCA

1, İlkin ÖZSÖZ

*, Barış Can MALALİÇİ

1, Yakup Gökhan

TORÇUK1, Sezer KAYA

1, Fikret DOĞRU

1, Eren PAMUK

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü 35160,

Buca,İzmir

[email protected]

Günümüzde potansiyel yöntemlerde anomaliye sebep olan yapının araştırılması sırasında birçok

yöntem kullanılmaktadır. Anomaliye neden olan kaynağın parametrelerini doğru belirlemek; yapının

açısını ve lokasyonunu doğru ve güvenilir bir biçimde tespit edebilmek manyetik yöntemlerde oldukça

önemlidir. Jeofizikte geleneksel yöntemlere ek olarak optimizasyon yöntemleri ve yapay sinir ağları

sıkça kullanılmaktadır. Bu çalışma kapsamında geleneksel ters çözüm yöntemleri parametre kestirimi

için kullanılmıştır. İlk aşamada sentetik manyetik dayk anomalileri üretilmiş ve bunların ters çözümü

gerçekleştirilmiştir. Kullanılan yöntemler sırasıyla en küçük kareler (E.K.K), sönümlü en küçük

kareler (S.E.K.K), Tekil Değer Ayrışımı (TDA) ile en küçük kareler ve TDA ile sönümlü en küçük

karelerdir. Ters çözüm sonucunda yapı derinliği, anomaliye sebep olan yapının merkezi, yapının

yarıçapı ve açısı kestirilmiştir. Ters çözüm sonuçlarında hesaplanan karekök ortalama hata değerlerine

(RMSE-Root Mean Squared Error) bakıldığında en düşük hata değeri sönümlü SVD yöntemiyle elde

edilmiştir. Diğer yöntemlerle de elde edilen RMSE değerleri kabul edilebilirdir. Çalışmanın ikinci

aşamasında ise sentetik manyetik dayk anomalisine %5 rastgele gürültü eklenmiş ve belirtilen ters

çözüm işlemleri uygulanmıştır. Ters çözüm sonuçları gürültüsüz manyetik dayk anomalisinin

sonuçlarına benzer çıkmıştır. Çalışmanın son aşaması olan arazi çalışmasında ise Hindistan’daki

manyetit kuvarslara ait manyetik dayk anomalisi 1 m örnekleme aralığıyla sayısallaştırılmıştır. Bu

çalışmada ters çözüm ile derinlik, yarıçap, açı ve anomaliye sebep olan yapının merkezi kestirilmiştir.

Sentetik ve arazi çalışmalarında ters çözüm sonuçlarından elde edilen Jakobiyen matrisleri

kullanılarak, veri ve parametre ayrımlılık dizeyleri SVD yöntemi ile hesaplanmıştır. Elde edilen

dizeyler incelendiğinde ters çözüm sonuçlarının doğru modeli yansıttığı söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Manyetik, ters çözüm, sönümlü en küçük kareler, Hindistan, manyetit kuvars.

Page 71: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

64

Using Conventional Inversion Methods to Estimation Parameters of

Magnetic Dyke Anomaly

Fulay YILDIZ1, Cenk AVINCA

1, İlkin ÖZSÖZ

*, Barış Can MALALİÇİ

1, Yakup Gökhan

TORÇUK1, Sezer KAYA

1, Fikret DOĞRU

1, Eren PAMUK

1

1-Dokuz Eylul University Engineering Faculty, Department of Geophysics, 35160, Buca

Izmir

[email protected]

Nowadays, different technuqies are used to estimate the parameters of the structure causing anomalies

in the potential methods. Estimate accurately and reliable parameters of the source causing anomaly

which are location and angle of the structure considerable in magnetic methods. Optimization

techniques and neural networks are frequently used in addition to conventional methods in geophysics.

Conventional methods are used for estimation of parameters within this study. In the first stage of the

study syntetic magnetic dike anomalies are produced and their inversion was carried out. The least

squares, damped least squares, singular value decomposition and damped singular value

decomposition methods were used respectively. As a result of inversion, depth, the center of the

structure, radius of the structure and angle has been estimated. The root mean square error values

calculated in the inversion results (RMSE- Root Mean Squared Error) when examined the lowest error

value was obtained by damped SVD method. RMSE values that has been obtained by the other

methods were acceptable. In the second stage of the study, %5 random noise added to syntetic

magnetic dike anomaly and mentioned inversion process have been implemented. The inversion

results were similar to noiseless magnetic dike anomaly results. The final stage of the work, magnetic

anomaly of the quartz-magnetite deposits in India were digitized with sampling interval of 1 m. In this

study, depth, the centre of the structure that causing the anomaly, radius and angle were estimated by

inversion. In field and syntetic data studies, examining the Jacobian matrix which obtained from

inversion results the data and parameters resolution matrix were calculated using the SVD. The

obtained matrix, reflect the accurate model of the inversion results.

Keywords: Magnetic, inversion, Damped Least Squares, India, Quartz-magnetite.

Page 72: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

65

SALON - 2 (Bordo Salon)

OTURUM - 1 - Sismoloji

Page 73: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

66

Türkiye Depremleri İçin Deprem Büyüklüğü Dönüşüm Bağıntıları

Begüm ÇIVGIN1

1-Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Ankara

[email protected]

Depremsellik ve tehlike analizi gibi sismolojik çalışmalarda homojen deprem kataloglarının

kullanılması gerekmektedir. Söz konusu çalışmaların çoğunda moment büyüklük (Mw) tercih

edilmektedir. Mw tercih edilmesinin nedeni, diğerleri kadar saturasyon riski olmaması ve depremin

fiziksel süreçleri ile doğrudan ilişkili olasıdır. Türkiye karmaşık tektonik yapısı itibariyle yüksek

sismik aktivitesi olan bir bölgede yer almaktadır, bu nedenle tek bir büyüklük ölçeği içeren homojen

bir deprem kataloğu ile gerçekleştirilecek sismoloji çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Birçok

ulusal ve uluslararası kuruluş çeşitli büyüklük türlerini hesaplamakta ve kataloglarda yayınlamaktadır.

Moment büyüklük, birçok araştırmacı tarafından en güvenilir tür olarak kabul edilse de, kataloglarda

genellikle en az sayıda olandır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye ve civarında olan depremler için

moment büyüklüğü değeri hesaplanmasında kullanılabilecek büyüklük dönüşüm bağıntıları

üretmektir. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü – Ulusal

Deprem İzleme Merkezi (KRDAE-UDIM) tarafından derlenen ulusal deprem kataloğu ve uluslararası

deprem araştırma merkezlerinden International Seismological Centre (ISC) deprem kataloğundan,

1900-2014 yılları arasında, büyüklüğü 4 ve üzerinde olan Türkiye ve civarı depremleri seçilmiştir.

KRDAE-UDIM ve ISC kataloglarında yer alan büyüklük ölçekleri ile uluslararası alanda yaygın

olarak kullanılan Global Centroid Moment Tensor (GCMT) kataloğunun moment büyüklükleri

arasındaki regresyon ilişkileri belirlenmiştir. Regresyon bağıntılarının elde edilmesi için, deprem

büyüklüklerinin ilişkilendirilmesinde sıklıkla kullanılan yöntemler olan, en küçük kareler regresyonu

(SR), terslenmiş en küçük kareler regresyonu (ISR) ve genelleştirilmiş ortogonal regresyon (GOR)

uygulanmıştır. Kataloglar, hem bütün olarak hem de karasal ve denizel depremler için ayrı ayrı

değerlendirilmiştir. GCMT kataloğunun moment büyüklüğü ile ISC kataloğunun yüzey ve cisim

dalgası büyüklükleri arasındaki ve KRDAE-UDIM kataloğunun yüzey dalgası, cisim dalgası, yerel,

süreye bağlı ve moment büyüklükleri arasındaki dönüşüm bağıntıları elde edilmiştir. Çalışma

sonucunda Türkiye depremlerinin homojen bir kataloğunu oluşturabilecek deprem büyüklüğü

dönüşüm bağıntıları çeşitli regresyon yöntemleri kullanılarak elde edilmiştir. Karasal ve denizel

depremler için belirlenmiş olan dönüşüm bağıntılarının, Türkiye’nin karmaşık litosfer yapısından

kaynaklanabilecek hesap hatalarını en aza indirmesi beklenmektedir.

Anahtar kelimeler: Deprem büyüklüğü, regresyon analizi, deprem büyüklüğü dönüşüm bağıntıları,

Türkiye depremleri.

Page 74: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

67

Magnitude Conversion Equations for Earthquakes in Turkey

Begüm ÇIVGIN1

1-Ankara University, Faculty of Engineering, Department of Geophysical Engineering,

Ankara

[email protected]

Homogeneous earthquake catalogs are needed for various seismological studies such as hazard

analysis and seismicity. In most of the research in question it is preferred to use moment magnitude;

Mw. Moment magnitude scale is preferred in seismological studies for not having the risk of

saturation as much as others, and for being proportional directly to earthquakes physical processes.

Turkey is a seismically active region due to the complex tectonic structure. This high seismicity

requires studies on earthquakes that in turn must rely on a uniform catalog, i.e. based on a single

magnitude type. . Several national and international organizations record and evaluate the earthquake

data in order to calculate and catalog the magnitude values in various types. . Even though the moment

magnitude is the most reliable scale amongst others it is the most rare one. This study was carried out

to introduce the regression relations between the magnitude scales in order to calculate moment

magnitudes for Turkey. Data of earthquakes in and in the vicinity of Turkey with M≥4 within the

period from1900 to 2014 was retrieved from the regional earthquake catalog of Turkey compiled by

Boğaziçi University Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute - National Earthquake

Monitoring Centre (B.U.KOERI-NEMC) and the catalog of the International Seismological Centre

(ISC). Regression relations between the magnitude scales included in the catalogs of B.U.KOERI-

NEMC and ISC, and the moment magnitudes of the international Global Centroid Moment Tensor

(GCMT) catalog. The most widely used techniques in regression of magnitudes were used, they are:

linear standard least-squares regression (SR), inverted standard least-squares regression (ISR) and

general orthogonal regression (GOR). Catalogs were investigated both completely and onshore-

offshore events separately. Conversion equations between the moment magnitude of GCMT and

surface and body wave magnitudes of ISC, and surface wave, body wave, local, duration and moment

magnitudes of B.U.KOERI-NEMC were derived. As a result of the study, magnitude conversion

equations needed to compose a uniform earthquake catalog for Turkey was derived by using various

regression methods. It is expected that the conversion equations derived for onshore and offshore

events would minimize the errors on magnitudes arising from the complex tectonic structure of

Turkey.

Keywords: Earthquake magnitude, regression analysis, earthquake magnitude conversion equations,

Turkey earthquakes.

Page 75: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

68

Odak Mekanizması Çözümleri Işığında Hatay İli ve Çevresinin

Depremselliği

Gamze Hamide BELEN1, Nihan HOŞKAN

2, Gökçe ÖTER

1

1-İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü

2-İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Uygulamalı Jeofizik Anabilim Dalı

[email protected]

Hatay ili, Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ), Ölü Deniz Fay Zonu ve Kıbrıs Yayından etkilenen

tektonik olarak aktif bir bölgede yer almaktadır. Bölgenin sismik aktivitesinin nedeni, Arap ve Afrika

levhalarının kuzeye doğru olan bağıl hareketleridir. Bu çalışmanın amacı, üç büyük fay zonunun

kesişme bölgesi olarak düşünülen ve uzun zamandır tektonik olarak suskun olarak değerlendirilen

Hatay ili ve çevresinin tektonik yapısını araştırmaktır. Bu sebeple 36.25-39.50 o

K enlemin 36.00-

39.50 o D boylamında kalan bölgede 1900-2015 yılları arasında meydana gelmiş 4.0 ≤ Mw ≤ 6.0 olan

toplam 174 adet depremin P dalgası ilk hareket yönleri kullanılarak odak çözüm mekanizmaları

çözümü vasıtası ile bölgenin tektoniğine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Yapılan çözümler sonucunda

35.5-36.5o K enlemi ve 36.0-37.5

o D boylamları arasında çoğunlukla normal faylanma 39.5-37.5

o K

enlem 37.5-39.0o D boylamları arasında ise doğrultu atımlı faylanma görülmektedir. Bölgeye genel

olarak bakıldığında deprem oluşumlarında çizgisellik hâkimdir. Yapılmış olan odak mekanizması

çözümleri, genel olarak bölgenin tektoniği ile uyum içerisindedir. Sonuç olarak üç fay zonunun

kesişme noktasında olduğu düşünülen Hatay ilinde depremsellik bağlamında yapılacak olan çalışmalar

genişletilmeli ve burada Mw ≥ 6.0 büyüklüğünde bir depremin olma olasılığı göz ardı edilmemelidir.

Anahtar Kelimeler: Hatay ili, deprem, odak mekanizması çözümleri.

Page 76: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

69

The Light of the Focal Mechanism Solution and Seismicity for Hatay

Region and Its Surrounding

Gamze Hamide BELEN1, Nihan HOŞKAN

2, Gökçe ÖTER

1

1-Istanbul University the Engineering Faculty Geophysics Engineering Section

2-Istanbul University the Section of the Geophysics Engineering Practical the Branch of

Geophysics Major

[email protected]

Hatay region are impressed from East Anatolian Fault Zone (EAFZ), Ölüdeniz Fault Zone and Cyprus

Arc are located in the active area as a tectonic. The reason of seismic activity area is towards to the

north of the relative motion of Arabian and African plate. The goal of this work is researching the

tectonic position of Hatay region and its around are as an inactive positon for a long time which is

thinking of intersection area three fault zones. This working in Hatay and provincens are located

between 36.25-39.50 o

N latitude 36.00-39.50 o

E longitude between 1900-2015 the local mechanism

of 174 earthquakes with magnitudes 4.0 ≤ Mw ≤ 6.0 were obtained using the P wave first motion

directions. The normal faulting is observed the result of the making solution between 35.5-36.5o N

latitude and 36.0-37.5o E longitude, the strike-slip faulting is observed between 39.5-37.5

o N latitude

and 37.5-39.0o E longitude. In general lineament effects being earthquakes. This solutions were used

to establish the relation between the seismicity and the tectonics of the region. At the end it is the

thinking about Hatay has the point of the three intersection fault zones are improving as a seismicity.

We must'nt ignore to be come Mw ≥ 6.0 earthquakes here.

Key Words: Hatay region, earthquake, focal mechanism solution.

Page 77: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

70

İzmir İli ve Çevresinin Depremselliğinin ve Maksimum Magnitüd (MMAX)

Değerinin Belirlenmesi

Nazlı Ceyla ANADOLU KILIÇ1

1Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Bölümü, Isparta

[email protected]

Bu çalışmada İzmir ili ve çevresinin (26.00º-29.00

º D, 37.00

º-39.00

ºK) depremselliğinin uzaysal

dağılımı ve maksimum magnitüd (MMAX) değeri belirlenmeye çalışılmıştır. Bunun için uluslararası

veri merkezlerinden (International Seismological Centre-ISC ve National Earthquake Information

Centre-NEIC) ve bir ulusal veri merkezinden (Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü-

KRDAE) elde edilen veriler kullanılmıştır. İlk olarak 1964-2013 yılları arasında meydana gelmiş olan

Cisim dalgası magnitüdü Mb≥3.5 ve Yüzey dalgası magnitüdü MS≥3.0 olan depremler ISC

kataloglarından ve 1973-2013 yılları arasında meydana gelmiş Cisim dalgası magnitüdü Mb≥3.5 ve

Yüzey dalgası magnitüdü MS≥3.0 olan depremler ise NEIC kataloglarından seçilmiştir. ISC ve NEIC

kataloglarının birleştirilmesiyle de tek bir katalog elde edilmiştir. Daha sonraki aşamada ise 1900-

2013 yılları arasında meydana gelmiş olan magnitüdü M≥3.1 olan depremler KRDAE kataloglarından

seçilmiştir. Sonuç olarak, elde edilen farklı ölçekteki magnitüd değerleri ortak magnitüd ölçeği

moment magnitüde (Mw) dönüştürülerek sırası ile iki katalogda düzenlenmiştir. Depremselliğin ve

maksimum magnitüd değerinin belirlenebilmesi ve haritalanması için çalışılan alan 0.25ºK x 0.25ºD

aralıklarla gridlenmiştir. Her bir alt bölge için Gutenberg-Richter bağıntısındaki b-değeri En Küçük

Kareler (EKK) ve Maksimum Olabilirlik (MO) yöntemleri kullanılarak hesaplanmıştır. MMAX değeri

ise her bir alt bölgede Tate-Pisarenko, Kijko-Sellevoll (Cramer), Kijko-Sellevoll (Exact), Tate-

Pisarenko-Bayes, Kijko-Sellevoll-Bayes, Robson-Whitlock ve Robson-Whitlock-Cooke yöntemleri

kullanılarak elde edilmiştir. EKK ve MO yöntemlerine göre ortalama b-değeri sırasıyla; ISC ve NEIC

katalogları için 0.49 ve 0.74; KRDAE kataloğu için 0.69 ve 0.74 olarak hesaplanmıştır. MMAX

değerinin belirlenmesi için kullanılan yöntemlerden, MMAX değeri ISC ve NEIC katalogları için 7.8 ve

KRDAE kataloğu için ise 7.2 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, düşük b-değerleri ve yüksek MMAX

değerleri çalışma alanında geçmişte olduğu gibi gelecekte de yıkıcı depremler olabileceğini

göstermektedir.

Anahtar kelimeler: b-değeri, Depremsellik, MMAX

Page 78: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

71

Determination of Seismicity and Maksimum Magnitude (MMAX) in İzmir

City and Its Vicinity

Nazlı Ceyla ANADOLU KILIÇ1

1Süleyman Demirel University, Engineering Faculty, Department of Geophysical

Engineering, Isparta

[email protected]

This study aims to determine the spatial distribution of seismicity and maximum magnitude value

(MMAX) of İzmir city and its vicinity (26.00º-29.00º E, 37.00º-39.00ºN). For this purpose, the data

obtained from international databases (i.e., International Seismological Centre, ISC and National

Earthquake Information Centre, NEIC) and a national database (i.e., Kandilli Observatory and

Earthquake Research Institute, KOERI) were used. Firstly, earthquakes occurred from 1964 to 2013

with body wave magnitudes Mb ≥3.5 and surface wave magnitudes MS≥3.0 were selected from the

ISC catalogue while the NEIC one was used for the same magnitudes mentioned above considering

the earthquakes occurred between 1973-2013 years. A single catalogue was also obtained by

combining both ISC and NEIC catalogues. Secondly, the earthquakes that occurred 1900-2013 time

period and include magnitudes equal to or larger than 3.1 were selected from the KOERI. Finally, the

magnitude values at different scales were converted to a common scale moment magnitude (Mw),

thus, the both earthquake catalogues were organized, respectively. The study area was gridded at

0.25ºN x 0.25ºE for the determination and mapping of seismicity and MMAX value. The b-value in

the Gutenberg-Richter relationship was calculated at each sub-region using conventional methods of

Least Squares (LS) and Maximum Likelihood (ML). Similarly, for each region, the values of MMAX

were obtained by Tate-Pisarenko, Kijko-Sellevoll (Cramer), Kijko-Sellevoll (Exact), Tate-Pisarenko-

Bayes, Kijko-Sellevoll-Bayes, Robson-Whitlock and Robson-Whitlock-Cooke methods. Considering

the ISC and NEIC catalogues, the average values of b are 0.49 and 0.74 whereas these are 0.69 and

0.74 for the KOERI catalogue for the LS and ML methods, respectively. According to the results

obtained by the methods used for determining the value of MMAX, the MMAX values are 7.8 and 7.2

for the ISC-NEIC and KOERI catalogues, respectively. As a result, low b-values and high MMAX

values clearly show that destructive earthquakes occurred in the past may likely occur in the future in

the study area.

Keywords: b-value, seismicity, MMAX.

Page 79: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

72

Deprem Erken Uyarı Sistemleri: Marmara Bölgesi için Durum Analizi

Seçil TURAN1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

Son yıllarda gelişen bilgisayar teknolojileri, depremlerin kısa sürede tahmin edilmesi ve gerçek

zamanlı değerlendirilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durum deprem erken uyarı sistemlerinin

geliştirilmesine de imkan sağlamaktadır. Günümüzde Türkiye dahil birçok ülke deprem erken uyarı

sistemine sahiptir. 1999 yılında meydana gelen Kocaeli (Mw 7.5) ve Düzce (Mw 7.2) depremleri,

Marmara Bölgesi’nde meydana gelebilecek olası bir depremin özellikle İstanbul’da yaratacağı hasara

karşı hazırlıklı olunması gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Marmara Bölgesi’nde oluşabilecek hasar yapıcı

bir deprem sonrasında olası kayıpların azaltılabilmesi ve acil müdahale edilebilmesi için erken uyarı

algoritmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Deprem Erken Uyarı’nın temel unsuru, depremin

büyüklüğünün hızlı ve güvenilir bir şekilde tahmin edilmesidir. Depremin büyüklüğünün

hesaplanabilmesi için de deprem kırığının devam edip etmeyeceğinin belirlenmesi gereklidir. Bu da

genellikle başlangıçtaki hareketin (P-dalgalarının) karakteristiklerinden anlaşılmaktadır. Başlangıçtaki

hareketin özelliğinin belirlenmesini takiben tahminleme işlemi yapıldıktan hemen sonra acil

müdahalenin yapılabilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla çalışmada Marmara Bölgesi için P-

dalgalarının özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. τc-Pd ve B-Delta yöntemleri ile Acil Müdahale ve

Erken Uyarı Sistemi’ne ait deprem istasyonlarından alınan düşey bileşen ivme kayıtları kullanılarak

Marmara Bölgesi’ne ait parametrelerin elde edilmesine çalışılmış ve bu parametreler yardımıyla acil

müdahalenin yapılabilmesi için kullanılabilecek bağıntılar elde edilmiştir. Çalışma alanı için, Pd>0.5

cm ve τc>1.0 sn değerleri elde dilmiştir. Sonuçlar literatür ile karşılaştırıldığında, istasyonun

bulunduğu alanda ve daha geniş bir bölgede etkili olabilecek depremin meydana gelebileceği ortaya

konulmuştur. Sonuç olarak bu değerlerin aşıldığı durumlarda, Marmara Bölgesi için hasar yapıcı bir

deprem oluşabileceği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Deprem erken uyarı, Marmara Bölgesi, P-dalgası.

Page 80: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

73

Earthquake Early Warning Systems: Case Study for the Marmara Region

Seçil TURAN1

1- Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

Development in computer technologies in recent years, makes it possible that estimating the

earthquakes in a short time and making a real time analysis. It also provides advancement in

earthquake early warning systems. Today, many countries, including Turkey, have earthquake early

warning system. When Kocaeli (Mw 7.5) and Duzce (Mw 7.2) earthquakes occurred in the Marmara

Region in 1999, it was realized that the necessity being prepared for the hazard created especially in

the Istanbul region. For this reason, the Marmara Region will have to be prepared with the all of

reality with the early warning systems in order to reduce possible losses and to make fast emergency

interventions after devastating earthquake occurrence. The foundation of earthquake early warning

system is based on estimated magnitude of earthquake, fastly and reliably. Determining of rupture’s

continuity is necessary in order to calculate the magnitude of the earthquake. This is usually

understood from the characteristics of initial movement (P-waves). Responding to emergency is

aimed after making prediction following the determination characteristics of initial movements. This

purpose in this study, it was tried to determine the characteristics of the P-wave for the Marmara

Region. The parameters of the Marmara Region have been tried to obtain by using the vertical

component acceleration records obtained from emergency Response and Early Warning System’s

seismic stations with methods of τc-Pd and B-Delta and correlations which can be used to respond to

emergencies are acquired. Pd> 0.5 cm and τc> 1.0 sec are obtained for the study area. Comparing with

published literature, these results corresponding to a earthquake that could be effective at the station

location and larger area around the station. As a result, in the case of exceeding these values (Pd> 0.5

cm, tc> 1.0 sec), a damaging earthquake is thought to be occurred in the Marmara region.

Keywords: Earthquake early warning, The Marmara Region, P-wave.

Page 81: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

74

İzmir ve Çevresinin 3 Boyutlu Hız Yapısının Yerel Deprem Tomografisi

Yöntemiyle Belirlenmesi: İlksel Sonuçlar

Çağlar ÖZER1, Bülent KAYPAK

2, Elçin GÖK

1, Ulubey ÇEKEN

3, Orhan POLAT

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

İzmir

2- Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

Ankara

3- T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi

Başkanlığı, İzmir

[email protected]

Bu çalışma kapsamında İzmirNET deprem varış zamanları kullanılarak yerel deprem tomografisi

yöntemiyle İzmir ve yakın çevresinin 3 boyutlu sismik hız yapısı belirlenmiştir. Yerel deprem

tomografisi yöntemi ile 3-B sismik hız yapısının belirlenmesinden önce referans model olarak

kullanılmak üzere bölgenin 1-B Vp ve Vs yapılarının hesaplanması gerekmektedir. Batı Anadolu’ da

daha önce yapılan kabuk yapısı çalışmalarından ve jeolojik modellerden birçok hız yapısı

oluşturulmuş ve VELEST (Kissling, 1988) algoritmasından faydalanarak 1 boyutlu Vp ve Vs yapıları

belirlenmiştir. Daha sonra bu bilgiler kullanılarak 3 boyutlu başlangıç hız yapısı oluşturulmuştur. Bu

amaçla 2008-2012 yılları için 26.1°-27.7° boylamları ve 37.8°-39.0° enlemleri arasında İzmirNET

istasyonları (19 istasyon) tarafından kaydedilen 705 deprem (5065P ve 4049 S) kullanılmıştır.

LOTOS-12 (Local Tomography Software) programı ile 5-10-20-30 km derinlikleri için yatay kesitler

oluşturulmuştur. 30 km derinlikten sonra hız yapısı deprem sayısının azlığı ve düşük çözünürlülük

sebebiyle belirlenememiştir. Orhanlı fay zonu ve Seferihisar fayı boyunca düşük hızlı zonlar

belirlenmiştir. İzmir Körfezi kıyı kesiminde de düşük hızlı eğilim devam etmektedir. Bu düşük hızlar

P, S ve P/S kesitlerinde görülmektedir. Fakat S dalgalarındaki okuma hataları sebebiyle Vp yatay

kesitlerinin çözüm gücü daha yüksektir. Elde edilen sonuçların bölge için ilksel olması ve İzmir ve

yakın çevresinin hız yapısının belirlenmesi açısından çok önemlidir.

Anahtar kelimeler: 3-B sismik hız yapısı, İzmirNET, yerel deprem tomografisi

Page 82: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

75

Determination of 3D Velocity Structure Beneath Izmir and Surroundings

by Local Earthquake Tomography (LET) Method: Preliminary Results

Caglar OZER1, Bulent KAYPAK

2, Elcin GOK

1, Ulubey CEKEN

3, Orhan POLAT

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, İzmir

2-Ankara University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, Ankara

3-Earthquake Research Department, General Directorate of Disaster Affairs, Ankara

[email protected]

In this study; determinated 3-D velocity structure by local earthquake tomography method for Izmir

and surrounding area using IzmirNET earthquake arrival times. Prior to the determination of 3-D

seismic velocity structure with local earthquake tomography method; it should be calculated 1-D Vp

and Vs structure. Many velocity structures were created which performed previously studies of crustal

structure and geological model and 1-dimensional Vp and Vs structure were determined with

VELEST algorithm (Kissling, 1988). Then, using this information 3-D velocity structure was created.

For this purpose; 705 earthquakes (5065P and 4049 S) were used by recorded (between 2008-2012

years) IzmirNET stations (19 stations) which were saved between 26.1°-27.7° E longitude and 37.8° -

39.0° N latitude. Cross sections were created to a depth of 5-10-20-30 km by LOTOS-12 (Local

Tomography Software). Deeper from 30 km; velocity structure could not be determined because of

low resolution and lack of earthquakes. Low velocity zones have been identified along the Orhanlı and

Seferihisar faults. This low velocity trend continues to coastal Izmir Bay. This low speed is seen in P,

S and P / S cross-section. However; due to phase errors in the S-phase wave, Vp resolution power of

the horizontal section is higher than S wave. Because of the initial results for the region, it is very

important for determining the velocity structure beneath Izmir and surroundings

Keywords: 3-D seismic velocity structure, IzmirNET, local earthquake tomography

Page 83: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

76

OTURUM - 2 - Ters Çözüm ve Modelleme - I

Page 84: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

77

Diferansiyel Evrim Algoritması ile Gravite Verilerinin Ters Çözümü ve

Belirsizlik Analizi

Çağlayan BALKAYA1, Yunus Levent EKİNCİ

2, Gökhan GÖKTÜRKLER

3

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü,

Isparta

2-Bitlis Eren Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Bitlis

3-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

Çoklu stratejili diferansiyel evrim (DE) algoritması birçok eniyileme problemini çözmek için

kullanılan güçlü bir popülasyon tabanlı meta-sezgisel algoritmadır. Algoritma önceden belirlenen bir

sonlandırma kriteri gerçekleşene kadar rasgele üretilen bir başlangıç popülasyonunun sırasıyla

mutasyon, çaprazlama ve seçim operatörleriyle bir nesilden diğerine evrilmesi temeline

dayanmaktadır. Bu çalışmada, gravite verilerinin ters çözümü için algoritmanın mutasyonu

gerçekleştirmek için popülasyonun en iyi bireyini seçen ve binomial çaprazlamayı uygulayan bir

stratejisi (DE/best/1/bin) kullanılmıştır. Algoritma gürültü içeren ve içermeyen kuramsal veri kümeleri

üzerinde denendikten sonra sırasıyla Hindistan’da bir manganez yatağı ve Küba’da bir kromit cevher

kütlesi üzerinde ölçülen iki alan belirtisinin model parametrelerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. DE

algoritması kuramsal olarak üretilen belirti için; cevher kütlesinin derinliğini, biçim faktörlerini, genlik

katsayısını ve yüzeydeki izdüşümünü içeren model parametrelerini doğru olarak kestirmiştir. Alan

uygulamaları dikkate alındığında ise algoritma tarafından kestirilen parametrelerin önceki çalışmaların

sonuçlarıyla iyi bir uyum gösterdiği görülmektedir. Ayrıca, kestirilen parametrelerin doğruluğu bir

belirsizlik analiziyle araştırılmıştır. Bu analiz için soğutma işleminin uygulanmadığı bir yapay ısıl

işlem yaklaşımını kullanan Metropolis–Hastings örnekleme algoritması kullanılmıştır. Belirsizlik

analizinden elde edilen sonuçlar DE algoritmasının güven aralıkları içinde kalan parametre kestirimleri

sağladığını açıkça göstermiştir.

Anahtar kelimeler: Diferansiyel evrim, gravite yöntemi, global eniyileme, parametre kestirimi,

belirsizlik analizi.

Page 85: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

78

Inversion of Gravity Data Using Differential Evolution Algorithm and

Uncertainty Analysis

Çağlayan BALKAYA1, Yunus Levent EKİNCİ

2, Gökhan GÖKTÜRKLER

3

1-Süleyman Demirel University, Engineering Faculty, Department of Geophysical

Engineering, Isparta

2-Bitlis Eren University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Archaeology, Bitlis

3-Dokuz Eylül University, Engineering Faculty, Department of Geophysical Engineering,

İzmir

[email protected]

Multi-strategy differential evolution (DE) algorithm is a powerful population-based metaheuristic

algorithm that can be used for solving various optimization problems. The algorithm is based on the

idea of the evolution of a randomly generated initial population from one generation to the next one

via mutation, crossover and selection operations, respectively until a predefined termination criterion

is satisfied. In this study, a strategy of the algorithm (i.e., DE/best/1/bin) choosing the best individual

of the population for mutation and applying a binomial-type crossover was used for inversion of

gravity data. After the algorithm has been tested on synthetic data with and without noise, its

applicability has also been demonstrated using two field anomalies measured over a manganese

deposit in India and a chromite ore body in Cuba, respectively. DE algorithm has correctly estimated

the model parameters including depth, shape factors, amplitude coefficient and the horizontal distance

of the ore body for synthetically generated anomaly. Considering the field cases, the estimated

parameters are in good agreement with the ones reported by previous studies. In addition, accuracy in

the parameter estimations was investigated by an uncertainty appraisal analysis via Metropolis–

Hastings sampling algorithm based on a simulated annealing scheme without cooling. The results

obtained by the uncertainty analysis clearly shows that DE algorithm provides reliable parameter

estimations within the confidence intervals.

Keywords: Differential evolution, gravity method, global optimization, parameter estimation,

uncertainty analysis.

Page 86: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

79

Yatay Halka Elektromanyetik (YHEM) Verilerinden Yeni Bir Sürü

Zekâsına Dayalı Diferansiyel Arama Algoritması Kullanarak Parametre

Kestirimi

Hilal ALKAN1, Çağlayan BALKAYA

2

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Isparta

2-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü,

Isparta

[email protected]

Doğadan esinlenilen ve sürü zekâsı yaklaşımını temel alan algoritmalar jeofizikte doğrusal olmayan

en-iyileme problemlerini çözmek için en yaygın kullanılan meta-sezgiseller arasındadır. Brown

benzeri bir rassal yürüyüş hareketini kullanarak süper organizmaların göçünden esinlenen diferansiyel

arama (DA) algoritması gerçek değerli sayısal en-iyileme problemlerini çözmek için yakın zamanda

önerilen meta-sezgisel yöntemlerden biridir. Bu çalışmada, ince eğimli iletkenler üzerinde elde edilen

yatay halka elektromanyetik (YHEM) verisinden parametre kestirimi için DA algoritmasının bir

uygulaması sunulmuştur. İletkenin derinliği, eğim açısı ve yüzeydeki izdüşümü genel olarak Slingram

ismiyle bilinen bir YHEM belirtisinden kestirilen model parametreleridir. Algoritmanın

uygulanabilirliği ve doğruluğu gürültüsüz ve gürültü içeren bir kuramsal veri üzerinde test edilmiştir.

Ayrıca Kuzey Avustralya’da eğimli bir grafitik şist üzerinde ölçülen bir alan verisi de

değerlendirilmiştir. Kestirilen parametreler diferansiyel evrim ve parçacık sürü optimizasyonundan

elde edilen parametrelerle karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar algoritmanın performansının ve

başarısının oldukça etkili olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca, DA’nın algoritmik yapısının

basitliği onu jeofiziğin diğer bir-boyutlu ters çözüm problemlerine kolayca uygulanabilir hale

getirmektedir.

Anahtar kelimeler: Diferansiyel arama, elektromanyetik yöntem, global en-iyileme, HLEM,

parametre kestirimi.

Page 87: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

80

Parameter Estimation from Horizontal Loop Electromagnetic (HLEM)

Data Using a New Swarm-Intelligence-Based Differential Search Algorithm

Hilal ALKAN1, Çağlayan BALKAYA

2

1-Süleyman Demirel University, Graduate School of Natural and Applied Sciences,

Isparta

2-Süleyman Demirel University, Engineering Faculty, Department of Geophysical

Engineering, Isparta

[email protected]

Nature-inspired and swarm-intelligence-based algorithms are among the most widely used

metaheuristics for solving non-linear optimization problems in geophysics. Differential search (DS)

algorithm inspired by migration of super-organisms by using the concept of Brownian-like random-

walk motion is one of the recently proposed metaheuristic optimization algorithms to solve real-valued

numerical optimization problems. In this study, an implementation of DS algorithm is presented for

parameter estimation from horizontal loop electromagnetic (HLEM) data obtained over thin dipping

conductors. The depth, dip angle and the horizontal distance of the conductors are the estimated model

parameters of a HLEM anomaly, which is commonly known as Slingram. Accuracy and applicability

of the algorithm were tested on a synthetic data with and without noise, and a field anomaly measured

over a dipping graphitic shale in Northern Australia was also considered. The estimated parameters

were compared with those obtained from particle swarm optimization and differential evolution

algorithms. The obtained results clearly show that the success and performance of the algorithm are

quite effective. Furthermore, simplicity of the algorithmic structure of DS makes it easily applicable to

other one-dimensional geophysical inverse problems.

Keywords: Differential search, electromagnetic method, global optimization, HLEM, parameter

estimation.

Page 88: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

81

Aktif ve Pasif Kaynaklı Yüzey Dalgası Yöntemlerinden Elde edilen

Rayleigh Dalgası Dispersion Eğrilerinin Birleştirilmesi ve Ters Çözümü

Eren PAMUK1, Mustafa AKGÜN

1, Özkan Cevdet ÖZDAĞ

2, Şenol ÖZYALIN

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

2-Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı,

İzmir

[email protected]

Deprem-zemin-yapı ortak davranışını tanımlamada kullanılan zemin transfer fonksiyonlarının

hesaplanmaları için S dalga hızı (Vs) derinlik profillerinin ana kayaya kadar yüksek çözünürlükle

tanımlanması gerekir. Bu amaçla yapılacak jeofizik çalışmalarda hem araştırma derinliğini hem de S

dalga hızı çözünürlüğünü arttırmak için aktif ve pasif kaynaklı yüzey dalgası yöntemlerinin birlikte

kullanılması gerekir. Bu yöntemlerin birlikte kullanılması ile elde edilen Rayleigh dalgası dispersiyon

eğrileri, geniş bir frekans bandında birleştirilebilir. Birleştirilmiş dispersiyon eğrisinin kullanılması

kayma dalgası hızının (Vs) hem sığ hem de daha derinlerde yüksek kalitede elde edilmesini

sağlamaktadır. Eğer kalın bir tortul tabakası varsa S dalga hızını (Vs) yüksek çözünürlükte

belirlenmesi daha da önemli hale gelmektedir ve bu durumlarda dizilim mikrotremor yöntemi olan

Uzaysal Özilişki yönteminin (SPAC-Spatial Autocorelation) kullanılması çeşitli araştırmacılar

tarafından önerilmektedir. Bu çalışmada İzmir ilinde farklı iki bölgede (Bornova ve Buca) Çok Kanallı

Yüzey Dalga Analizi (MASW- Multichannel Analysis of Surface Wave), Kırılma Mikrotremor

(ReMi-Refraction Microtremor) ve SPAC yöntemleri ile yüzey dalgası verileri toplanmıştır. Bu

yöntemlerden elde edilen Rayleigh dalgası dispersiyon eğrileri, geniş bir frekans bandında (0.5’den 20

Hz’e) birleştirilmiştir. Birleştirilmiş Rayleigh dalgası dispersiyon eğrilerinin ters çözümünde stokastik

bir yöntem olan ve son yıllarda yaygın olarak kullanılan komşuluk algoritması (KA) ve geleneksel bir

yöntem olan Levenberg-Marquardt (LM) yöntemi kullanılmıştır. LM algoritmasından elde edilen

sonuçların güvenilirliği ve algoritmanın doğru çözüme yakınsaması kullanılan başlangıç modeline

bağlıdır. KA ise LM algoritmasının aksine iyi bir başlangıç modeline ihtiyaç duymadan daha iyi

sonuçlar üretebilmiş ancak KA ise ters çözüm için daha fazla zamana ve yineleme sayısına gereksinim

duymuştur. Karekök ortalama hata değeri (RMSE- Root mean square error) iki algoritma sonuçları

için hesaplanmış KA sonucunda hesaplanan RMSE değerlerinin nispeten daha düşük olduğu

görülmüştür. KA ve LM algoritmasıyla elde edilen Vs hızları ve tabaka kalınlıkları kullanılarak

kuramsal zemin transfer fonksiyonları hesaplanmıştır. SPAC yöntemi ile de toplanan mikrotremor

verilerine Nakamura tekniği uygulanarak H/V spektral oranlar elde edilmiştir. Vs–derinlik

profillerinin güveninirliği ve doğruluğu ise H/V spektral oran grafikleri ile kuramsal zemin transfer

fonksiyonlarının karşılaştırılması ile sağlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Dispersiyon eğrilerinin birleştirilmesi, yüzey dalgası yöntemleri, ters çözüm.

Page 89: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

82

Combining Dispersion curves and Their Inversion obtained from Active

and Passive Source Surface Wave Methods

Eren PAMUK1, Mustafa AKGÜN

1, Özkan Cevdet ÖZDAĞ

2, Şenol ÖZYALIN

1

1-Department of Geophysical Engineering, Dokuz Eylul University, Izmir

2-Graduate school of Natural and Applied Sciences, Izmir

[email protected]

S wave velocity-depth profiles need to be identified with high resolution up to bedrock for soil

transfer functions which are used to describe earthquake-soil-structure common behaviors. For this

purpose, active and passive surface wave methods should be used together for increase both research

depth and resolution of Vs in geophysical studies. Rayleigh wave dispersion curves obtained from

using these methods together can be combined in a wide frequency band. Using of combined

dispersion curves provides shear wave velocity (Vs) with high quality in both shallow and deeper. If

there is thick layer of sediments, identifying of Vs with high resolution becomes more important and

in these case SPAC method (Spatial Autocorelation) which is array microtremor is suggested by

various researchers. In this study, surface waves data were collected using MASW (Multichannel

Analysis of Surface Waves), ReMi (Refraction Microtremor) and SPAC methods in İzmir in two

different region (Bornova and Buca).Rayleigh wave dispersion curves can be combined in a wide

frequency band (0.5-20 Hz). Neighborhood Algorthm (NA) which is stochastic methods and widely

used in recent years and traditional method Levenberg-Marquardt (LM) method were used for

inversion of combined rayleigh wave dispersion curves. Reliability of the results obtained from LM

algorithm and the algorithm closer to the right solution depends on the initial model. NA unlike the

LM algorithm produced better results without a good initial model, but NA was required more time

and iteration number for the inversion. RMSE (root mean square error) values were calculated for the

two algorithms results and calculated RMSE values of NA results are relatively low. Theoretical

transfer functions were calculated using Vs and layer thickness obtained from NA and LM. H/V

spectral ratios were obtained appliying Nakamura method to collected data from SPAC. Reliability

and accuracy of Vs-depth profiles were provided with comparing fit between theoretical soil transfer

functions and H/V spectral ratios.

Keywords: Combining dispersion curves, surface wave methods, inversion.

Page 90: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

83

Çoklu Doğal Potansiyel Anomalilerinin Global Optimizasyon Yöntemiyle

Ters Çözümü

Ahmet ACAR1, Seçil TURAN

1, Gökhan GÖKTÜRKLER

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

Global optimizasyon algoritmaları geleneksel ters çözüm yöntemlerine göre global minimuma

ulaşmada daha etkilidirler. Yerel minimumlardan çıkabilme ve iyi bir başlangıç modeline

ihtiyaç duymadan çözüm üretebilme özellikleri bu algoritmaları klasik ters çözüm

yöntemlerine göre daha avantajlı yapmaktadır. Jeofizikte model parametre kestiriminde

kullanılan global optimizasyon yöntemlerinden biri olan Parçacık Sürü Optimizasyonu (PSO),

çok boyutlu arama uzayındaki en iyi konumu araştıran, sürülerin sosyal davranış, hareket ve

zekasını temel alan evrimsel bir algoritmadır. Bu çalışmada PSO yöntemi, küre, düşey veya

sonsuz uzun yatay silindir gibi basit geometriye sahip yapılardan kaynaklanan çoklu doğal

potansiyel (SP) anomalilerinin ters çözümüne uygulanmıştır. Ters çözüm çalışmalarında

kullanılan model parametreleri elektrik dipol moment, polarizasyon açısı, yapının derinliği,

anomalinin başlangıç noktası ve yapı biçim faktörüdür. Algoritma, çoklu SP anomalilerinden

oluşan, küre-küre, küre-düşey silindir ve küre-düşey silindir-sonsuz uzun yatay silindir

modellerini içeren gürültülü kuramsal veriler üzerinde test edilmiştir. Çalışmada model

parametreleri, parçacık sayısı 100 alınarak 100 yineleme ile elde edilmiştir. Ağırlıklandırma

katsayısı (w) ve bireysel ve sosyal ölçeklendirme faktörleri (c1 ve c2) değerleri sırasıyla,

0.729, 2.041 ve 0.948 olarak seçilmiştir. PSO, iyi bir başlangıç modeline gereksinimi olmadan

çok küçük hata değerleriyle, doğru parametrelere yakın sonuçlar sağlamıştır.

Anahtar kelimeler: Doğal Potansiyel, Global Optimizasyon, Parçacık Sürü Optimizasyonu

Page 91: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

84

Inversion of Multiple Self-Potential Anomalies by Global Optimization

Method

Ahmet ACAR1, Seçil TURAN

1, Gökhan GÖKTÜRKLER

1

1-Dokuz Eylül University, Engineering Faculty, Department of Geophysical Engineering,

İzmir

[email protected]

Global optimization algorithms are more effective in reaching global minimum compared to

conventional inversion methods. Features of the global optimization algorithms, such as avoiding local

minima and yielding solutions not depending on a good starting model, make them more favorable

compared to the classical inversion methods. The particle swarm optimization (PSO) used in

estimation of the model parameters in geophysics as one of the global optimization methods, is an

evolutionary algorithm based on the social behavior, movement and intelligent of swarms searching

for an optimal location in a multidimensional search area. In this study, PSO method was implemented

for the inversion of multiple self-potential (SP) anomalies generated by polarized bodies with simple

geometry as sphere, vertical or infinitely-long horizontal cylinder. The model parameters included the

electric dipole moment, polarization angle, depth of the body, exact origin of the anomaly and shape

factor. This algorithm was tested on some multiple SP anomalies including sphere-sphere, sphere-

vertical cylinder, sphere-infinitely long horizontal cylinder and sphere-vertical cylinder-infinitely long

horizontal cylinder. Both noisy and noise-free data sets were inverted. In this study, 100 iterations

were carried out by 100 particles to obtain the model parameters. The values of 0.729, 2.041 and 0.948

were designated for the inertia weight (w) and the individual and social scaling factor (c1 and c2),

respectively. PSO provided very close results to the correct parameters with small residual values

without requiring a good initial model.

Keywords: Self Potential, Global Optimization, Particle Swarm Optimization

Page 92: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

85

OTURUM - 3 - Güncel Yerbilimi Çalışmaları - I

Page 93: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

86

Eskişehir Seyitgazi Ovası Yeraltı Su Seviyelerinin Açık Kaynak Kodlu

Coğrafi Bilgi Sistemi ile Değerlendirilmesi

Doğukan HALICIOĞLU1, Ahmet Can SUCUOĞLU

2, Merve EDİZKAN

2, Aysun GÖÇMEZ

3

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Müh. Böl., İzmir

2-Makropor Jeoloji Jeoteknik Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şti. Eskişehir

3-Coğrafi Veri Modelleme San. ve Tic. Ltd. Şti. Eskişehir

[email protected]

Bu çalışmanın amacı Eskişehir Seyitgazi Ovası üzerinde yer alan derin su sondaj verilerinin

değerlendirilmesidir. Çalışma Eskişehir ili, Seyitgazi ilçesi Seydisuyu Deresinin içinde bulunduğu

yaklaşık 250 km²’ lik Seyitgazi Ovasını içeren bölgede yapılmıştır. Bu çalışmada kullanılan veriler

DSİ 3.Bölge Müdürlüğü tarafından sağlanmıştır. Çalışma sahası içinde sulama kooperatiflerine tahsis

edilmiş tarım sulama amaçlı olarak kullanılan derin su sondaj kuyuları ve belli zaman aralılarıyla

veriler toplanan limnigraflı kuyular mevcuttur. Tüm bu kuyulardan elde edilen veriler Açık Kaynak

Kodlu Coğrafi Bilgi Sistemleri yazılımı olan Quantum GIS ve GRASS ile değerlendirilmiştir. Bölgeye

ait 1/25.000 ölçekli topografik harita sayısallaştırılmıştır. Çalışma sahasına ait sondaj noktaları sayısal

harita üzerine yerleştirilmiştir. Sondaj noktalarına ait öznitelik değerleri belirlenmiş ve bölgenin su

seviye veri tabanı oluşturulmuştur. Son 30 yıllık dönemin yeraltı su seviyeleri farklı yıllara göre CBS

veritabanına girilmiştir. Farklı yıllara göre girilen değerler CBS yazılımları ile analiz edilmiştir.

Çalışılan yerin yeraltı su seviye haritaları oluşturulmuştur. Oluşturulan haritalar yıllara göre izlenmiş

ve değişiklikler belirlenmiştir. Bu seviye değişiklikleri eski yıllara ait meteorolojik veriler ile

deneştirilmiştir. Değişikliklerin yağışlarla ilişkili olup olmadığı üzerinde yorumlamalar yapışmıştır.

Anahtar Kelimeler: Seyitgazi, yeraltı suyu, yağış, coğrafi bilgi sistemleri, açık kaynak kod.

Page 94: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

87

The Evaluation of Ground Water Level in Eskisehir Seyitgazi Plain with

Open Source Software Geographic Information System

Doğukan HALICIOĞLU1, Ahmet Can SUCUOĞLU

2, Merve EDİZKAN

2, Aysun

GÖÇMEZ3

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geological Engineering, Izmir

2-Macropor Geology Geotechnical Engineering Industry and Trade Ltd. Co. Eskişehir

3-Geographic Data Modelling Industry and Trade Ltd. Co. Eskişehir

[email protected]

The purpose of this study is evaluating deepwater drilling datas on the Eskisehir Seyitgazi Plain. This

study has been made in the area which includes about 250 km² Seyitgazi Plain in the Seydisuyu

Stream, Seyitgazi, Eskisehir. The Datas which is used for this study have been provided by DSI

3.District Office. There are deepwater boreholes for agricultural watering that assigned to the watering

cooperatives and water level recorders that collect data periodically in the study area. All the datas are

collected from these boreholes have been evaluated by the Quantum GIS and GRASS which are Open

Source Software Geographic Information System. 1/25000 Topographic Scaled Maps that belong to

the area are digitized. Drilling Points which belong to the study area have been placed on the digital

map. Attribute Values of the Drilling Points are determined and water level database of the area is

created. The period of the Last 30 years ground water levels are entered to the GIS database. These

Values are analyzed by GIS softwares. Ground water level maps in the study area are formed. The

Formed maps have been watched by years and the differences have been determined. This Level

changes are correlated with the Meteorological datas of the previous years. The Comments have been

made whether the changes is related with the rainings or not.

Keywords: Seyitgazi, ground water, rains, geographic information system, open source software.

Page 95: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

88

Jeofizik Mühendisliği Eğitim Sistemi ve Geleceğinin Öğrenci Perspektifi ile

Değerlendirilmesi

Ozan Barış AYGÖRDÜ

1, Aral BENLİ

1, Savaş KARABULUT

1

1-Istanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü 34320,

Avcılar, Istanbul

[email protected]

Bu çalışma, Jeofizik Mühendisliği Lisans eğitimi gören öğrencilerin kendi bakış açılarıyla Jeofizik

Mühendisliği eğitimini değerlendirmeleri amacı ile yapılmıştır. Bölüm öğrencilerinin kendi

perspektifiyle, üniversitelerinde verilen Eğitim-Öğretim sisteminin durumu değerlendirmek, Jeofizik

Mühendisliği Mesleğinin gelişimine katkı sunmak ve gördükleri eksikleri ise ortaya koyup sağlıklı

çözümler elde etmek amacıyla bir anket çalışması ile değerlendirilerek yapılmıştır. Hazırlanan anket

kapsamda Türkiye’de Jeofizik Mühendisliği Eğitimi veren dokuz üniversitenin (İstanbul Üniversitesi,

İ.T.Ü., Kocaeli, Ç.O.M.U., Sivas Cumhuriyet, Isparta Süleyman Demirel, Ankara ve KTU) Jeofizik

Mühendisliği Bölümlerinde okuyan 2. 3. ve 4. sınıf öğrencilerine iki ana başlık altında hazırlanmış

(öğrencilerin kendi gözünden bölümlerini değerlendirmeleri, sosyo-ekonomik ve mesleki bağlantıları

da göz önüne alarak) 28 soru yöneltilmiş ve 614 öğrenciye uygulanmıştır. Ankette öğrencilerin Mezun

oldukları lise türleri (Anadolu Lisesi, Meslek Lisesi, Kolej), üniversite sınavlarında Jeofizik

Mühendisliği Bölümü tercih sıraları, bildikleri yabancı diller (Ulusal dil dışındaki eğitim) ve

seviyeleri, üniversitelerindeki Jeofizik Mühendisliği eğitimini nasıl buldukları, bölümlerinde hangi

alanlarda çalışmalara yer verildiği (Sismoloji, Yer Fiziği, Uygulamalı Jeofizik), Jeofizik

ekipmanlarının yeterlilik durumu, öğretilen bilgisayar programlama dillerini (Veri İşlem Laboratuvarı

gibi), Öğretim Elamanları tarafından toplantı ve seminerlere katılmak için yardımcı olma durumları,

teorik eğitimin yanında uygulamalı eğitiminde yeterli olup olmadığı, mezun olduktan sonra iş

kaygılarının olup olmadığını, mezun olduktan sonra nasıl bir çalışma hayatı hedefledikleri, Jeofizik

eğitimi ile ilgili yeterli Türkçe kaynak durumu ve herhangi bir işte yarı zamanlı ya da tam zamanlı

çalışıp çalışmama durumları ele alınmıştır. Ankete katılan öğrencilerin cevaplarına göre en çarpıcı

anket sonuçlar ise şöyledir: Öğrencilerin sadece %34,72’ si üniversitelerinde ki eğitimi iyi buldukları,

% 62,8 ise bölümde öğretilen bilgisayar programları ve programlama dillerinin yeterli düzeyde

öğretilmediği, % 91,8 ise uygulamalı eğitimin yetersiz olduğunu, % 78,6’sının Türkçe kaynakların

yetersiz olduğunu, % 80,5’inin iş bulma kaygısı içinde olduğu, % 96,4 ise Türkiye‘de Jeofizik

Mühendisliğine önem verilmediğini düşünmektedir.

Anahtar kelimeler: Anket, jeofizik eğitimi, öğrenci bakış açışı, iş, kalite.

Page 96: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

89

The Evaluation of Geophysical Engineering Education System and Future

with The Perspectives of The Students

Ozan Barış AYGÖRDÜ1, Aral BENLİ

1, Savaş KARABULUT

1

1-Istanbul Üniversity Faculty of Engineering Department of Geophysical Engineering, 34320

Avcilar Istanbul

[email protected]

This study was conducted by the Geophysical Engineering students in Turkey with the aim to evaluate

their departments from their own perspectives. A questionare has been conducted to assess the recent

situation of education system in universities, to give some help to improvement of Geophysics and to

healty propose for any deficiencies in that matter. In this respect, aproximately 614 undergraduates at

2nd, 3rd and 4th grade from nine different state universities(Istanbul University, Istanbul Technical

University, Kocaeli University, Çanakkale 18 Mart University, Sivas Cumhuriyet University, Isparta

Süleyman Demirel University, Ankara University and Karadeniz Technical University) were asked 28

questions regarding both their socio-economic status and ideas on their future professions. The

questions include the students’ high-school graduation states ( Anatolian High-school, Vocational

high-school, college), geophysical engineering preference order, foreign language knowledge status

and their opinions on geophysical education at their universities. Besides these students were asked

their department study areas, such as Seismology, Earth Physics or Applied Geophysics, geophysical

equipments qualification and also the programming languages(such as data processing

laboratory),qualification of Turkish literature and field application lessons. They also asked the

questions about their future plans, job expectations and recent job status. According to answers the

most dramatic questionnary results are below: Only 34.72% of the students' education degree in the

universities have had as good. ; 62,8% of them stated that computer programming and programming

languages were not taught throughly; 91,8% of them thought that practical training is adequate; 78,6

% of them stated that there were few sources in Turkish; 80,5% of them were hopeless to get a proper

job in the future and 96,4% of them thought that geophysical engineering in Turkey is disregard.

Keywords: Questionnary, geophysical education, student perspective, job, quality.

Page 97: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

90

İzmir Körfezi Kıyı Yapıları Özelinde Ege Bölgesindeki Kent Yapısının

19. Yüzyıldaki Dönüşümü

Tarık İLHAN1

1-D.E.Ü Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İnciraltı/İZMİR

[email protected]

Bu çalışma, İzmir'in etkisindeki Ege Bölgesi yerleşme sisteminin 19. yüzyılda nasıl bir dönüşüm

geçirdiğini betimlemektir. Genel olarak İzmir'in, Kadifekale eteklerinde kurulduktan sonraki yapısal

gelişimi 18.yüzyıl sonlarından 20.yüzyıl başlarına kadar fazla ayrıntıya inilmeden kısaca anlatılmaya

çalışılmıştır. Araştırmada kaynak olarak kullanılan belge, bilgi ve anlatımların çoğunlukla yabancı

gözlemlerine dayalı olması ve bu gözlemlerin doğal olarak daha çok kentin Hristiyan unsurlarının

yaşadığı alan ve yapıları tanımlaması kaçınılmaz olmuştur. Çalışma kapsamında; 19.yüzyıl ve

öncesinde, İzmir'de yaşamı büyük ölçüde etkileyen ve kentin nüfus yapısını ve dağılımını değiştiren

belli başlı depremler büyük kayıplara yol açmıştır. Kent halkını oluşturan çeşitli topluluklar arasında

depremler sırasındaki davranış farklılaşmasının nedenlerinden belkide en önemlisi yaşadıkları

yapıların niteliğinden dolayı olduğu irdelenmiştir. Bununla birlikte, kentin kurulduğu İzmir Körfezinin

o dönemki yapısı ve körfeze girdisi olan çay, dere vb. kaynakların olumlu-olumsuz etkileri gravül

haritalar (kent yapılaşma planı, arkeoloji, kıyı çizgisi, batimetri vb.) ile gösterilerek hem o dönemdeki

duruma bakılmış hemde günümüz için çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, çok daha

geniş kapsamlı olabilecek bir araştırmanın önemli parçası olan bu çalışmada İzmir ve İzmir

Körfezi'nin tarihini incelemeyi amaçlamış olmamıza rağmen, mimar yada kent planlayıcısı

olmadığımızdan ve tarihi olayların derinliklerine girmemiz beklenemeyeceğinden, daha çok kentin ve

körfezin yapısal unsurlarına ve fiziksel durumuna değinilmiştir. Bununla beraber, çoğu durumda

olguları olaylardan soyutlama olanaksızlığı karşısında, az da olsa, özellikle Körfezin yapısını etkileyen

gelişmelerden söz edilmesi de kaçınılmaz olmuştur.

Anahtar kelimeler: 19.Yüzyıl, İzmir ve Körfezi, kentsel dönüşüm, deprem, gravül harita.

Page 98: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

91

City Structure’s Transformation Particularly in Izmir Bay Area in Aegean

Region

Tarık İLHAN1

1-D.E.Ü Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İnciraltı/İZMİR

[email protected]

This study defines what kind of a transformation happened in the settlement system of Aegan Region

which is the efffect zone of İzmir in the 19th century. The structural development of İzmir city after it

had settled on the Kadifekale outskirts, from the end of the 18th century to the beginning of the 20th

century is tried to be expressed without having much detail. In the study, documents, information and

expressions used as source mostly depended on the foreigners observations and therefore naturally

these observations covered the places where mostly Christian people lived. However, Turkish and

Jewish people continued to have an existence despite of some changes and this compensated the data

deficiency of this period. In this study, in the 19th century and before the 19th century earthquakes

which affected the life in İzmir greatly and changed the structure and density of population, naturally

happened often and caused huge lost and destruction. Behavioral differenciation among the different

social groups during an earthquake may be the result of having different construction structures and

this case was analysed. In addition to this, the structure of the İzmir Bay where the city was

established in that period, and positive or negative effects of the streams,rivers, fountains which have a

cove in the bay were shown by gravure maps (city construction plan, archaeology, coast

line,bathymetry, etc..) and the situaiton at that time was analysed and predictions for present day was

produced. As a matter of fact, in this study which can be a part of a much more comprehensive study

than this one, although we aim to analyse İzmir and İzmir’s Bay history, because we are not architects

or city planners, because it is unexpected for us to go deep inside the historical events, structural

characteristics and physical condition of the bay was examined it. Besides, in most of the events, it is

unacceptable to leave facts without their events, although it is not many, the developments which

affected the structure of the bay was mentioned.

Keywords: 19th Century, İzmir and İzmir Bay, structure’s transformation, earthquake, ancient map.

Page 99: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

92

Akustik Yöntemlerin Deniz Habitatlarının Haritalanmasında Uygulanması:

KKTC Örneği

Sinem OĞUZ KABOĞLU

1, Barış AKÇALI

1, Tarık İLHAN

1 Remzi KAVCIOĞLU

1,

Muhammet DUMAN1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir

[email protected]

Jeofizik yöntemler dünyanın fiziksel özellikleri ve geçirdiği fiziksel evreleri inceleyen bir bilim dalı

olarak günümüzde pek çok araştırmada ana yada yardımcı yöntem olarak kullanılmaktadır.

Teknolojinin ve yazılımların gelişimiyle, karada ve denizde uygulama alanları olan bu yöntemlerin her

geçen gün kapasitesi artmaktadır. Bu bildiri kapsamında, gelişmiş dünya ülkelerinde son yıllarda

yaygın olarak kullanılmasına karşın, ülkemizde henüz yeterince önem kazanmamış bir kullanım alanı

olan deniz taban yapılarının (habitat vb.) sınıflandırılması anlatılmıştır. . Bildirinin amacı, günümüzde

halen bilinmezliğini büyük oranda koruyan denizel eko sistemlerin ve deniz tabanının

açıklanabilirliğinde jeofizik yöntemlerin sunduğu kolaylıkların ve bu yöntemlere duyulan ihtiyacın

ortaya konmasıdır. Denizel habitatların haritalanması ile ilgili standartların belirlendiği MESH (2008)

dokümanlarında da belirtilen bir dizi akustik ölçüm yöntemi ve örnekleme bir arada kullanılmıştır.

Akustik ölçümlerin başında, deniz tabanı derinlik değişimleri hakkında bilgi veren batimetrik ölçümler

yer almaktadır. Buna ek olarak, deniz tabanının iki boyutlu görüntülenmesini sağlayan yanal taramalı

sonar ölçümleri kullanılmıştır, Veriler KKTC Girne’nin batsısı Karaoğlanoğlu sahil şeridinden

toplanmıştır. Veriler, çalışma alanını tanımlayacak konumda seçilmiş altı adet deniz tabanı sediment

ve bentik örneklemeleri ile değişim alanlarını görsel olarak tanımlamak için birlikte

değerlendirilmiştir. Yaklaşık 0.54 km2’lik bir alanı kapsayan çalışma alanında, yapılan akustik

ölçümler ve örneklemeler sonucunda, alanda kıyıdan yaklaşık 500m uzakta derinliğin 20m civarında

olduğu ve bölgede 11 farklı bentik grubun varlığı tespit edilmiştir. Yapılan tüm çalışmalar ışığında

deniz tabanı, derinlik değişimleri, sediman yapıları ve bulundurdukları bentik grup yoğunluğuna göre

4 sınıfa ayrılmıştır. Denizel habitatlar, ekosistem koşullarını etkileyen su kalitesi, alt ve üst besin

zinciri türleri, oşinografik koşullar ve insan etkisinden kaynaklı birçok baskı gibi koşulların açıkça

gözlenebildiği bir ortamdır. Bu yüzden, küresel ölçekte denizel değerlendirmenin gelişiminde habitat

kalitesi ve dağılımının güçlü ve öncelikli bir etkisi yadsınamaz bir gerçektir (UNEP ve IOC-UNESCO,

2009). Yapılan bu çalışma ve benzerleri sayesinde geniş bir yönetim ve endüstri grubu için temel bilgi

sağlanabilecektir. Denizel çevre yönetimi, balıkçılık yönetimi, denizel yapıları tasarımı, deniz aşırı gaz

ve petrol üretim alt yapılarının destek yönetimi, turizm gibi birçok alanda yetkili kişilerin karar

vermelerini kolaylaştıran bu tür çalışmalar, aynı zamanda denizel kaynakları sürdürülebilir kullanma

ve koruma alanları oluşturup izleyerek denizel değerlerin geleceğe aktarılmasında katkı sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler: Sığ akustik ölçümler, deniz taban yapılarının sınıflandırılması, yanal taramalı

sonar, habitat haritalama.

Page 100: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

93

Application of the Acoustic Methods for the Marine Habitat Mapping: A

Case Study for the Northern Cyprus

Sinem OĞUZ KABOĞLU

1, Barış AKÇALI

1, Tarık İLHAN

1, Remzi KAVCIOĞLU

1,

Muhammet DUMAN1

1-Dokuz Eylul University, Institute of Marine Sciences and Technology, Izmir

[email protected]

Geophysics, being the main or the auxiliary method in many researches nowadays, is a natural science

concerned with the physical properties and evolution of the Earth. These methods, which have marine

and land applications, increase their capacity parallel to developments in technology and software.

This paper presents the use of geophysics for marine seabed classification (habitat mapping, e.g.), that

is used widely in developed countries, in contrast to our country. The aim of this study is to

demonstrate the need and the convenience of geophysical methods for the clarification of marine

ecosystem and seabed, which is still largely unknown. In the study, a series of acoustic measurement

and sampling techniques, which are also mentioned in the MESH (2008) documents, were used.

Bathymetric measurements formed the basis of the acoustic studies to obtain seabed morphology.

Additionally, side scan sonar measurements to acquire 2D acoustic image, six stations for sediment

and benthic sampling, and photographs for visual determination of changes in the seabed were all

analyzed together in the study area, which was the Karaoglanoglu shoreline to the western of Girne in

the Northern Cyprus. As a result of acoustic measurements and samplings performed in the study area

with coverage of 0.54 km2, 20m water depth was reached at a distance approximately 500m away from

shoreline, and 11 different benthic groups were determined. Seabed was classified into four groups

according to depth, sediment and benthic group density parameters. Marine habitats are the formations

that inherently integrate many ecosystem features, including higher and lower trophic level species,

water quality, oceanographic conditions and many types of anthropogenic pressures. Thus,

strengthening assessments of status and trends in habitat quality and extent will be an important

priority in the development of a global marine assessment (UNEP and IOC-UNESCO, 2009). The data

sets collected for producing seabed classification and habitat mapping provide fundamental

information that can be used for a range of management and industry applications, including fisheries

management, spatial marine environmental management, design of marine reserves, supporting

offshore oil and gas infrastructure development, port and shipping channel construction, maintenance

dredging, tourism, and seabed aggregate mining. Besides supporting decision-making for the

mentioned activities, such studies may contribute to the sustainable management of the marine

resources and to the determination and monitoring of protected areas to conserve marine values for

future generations.

Keywords: Shallow acoustic measurements, seabed classification, sidescan sonar, habitat mapping.

Page 101: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

94

Türkiye’de Jeotermal Enerji Eğitimi

Özde BAKAK1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Jeotermal Enerji Anabilim Dalı, İzmir

[email protected]

Ülkemizde zamanla artan enerji talebini karşılayacak mevcut enerji kaynaklarımızın zamanla

tükeneceği bir gerçektir. Bu durumla karşı karşıya kalan ülkemizde yeni enerji kaynaklarına yönelik

araştırmaların artması da kaçınılmaz hale gelecektir. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının

araştırılması ve geliştirilmesi önemli olacaktır. Bununla birlikte kaynak araştırması içerisine girecek

olan ülkemiz özellikle “enerji” konusunda kendisini geliştirmiş ve bu alanda uzmanlaşmış kişilere

ihtiyaç duyacaktır. Türkiye’de 2009 yılından bu yana mevcut lisans eğitim düzeyindeki

programlardan; Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği, Enerji Sistemleri Mühendisliği, Hidrojeoloji

Mühendisliği, Nükleer Enerji Mühendisliği bölümleri cazip hale gelmiştir. Lisansüstü eğitim

düzeyinde ise, Nükleer Enerji Enstitüsü, Güneş Enerjisi Enstitüsü, Yenilenebilir Enerji Enstitüsü,

Jeotermal Enerji Enstitüsü ve daha farklı birçok üniversitede yenilenebilir enerji ile ilgili eğitim

verilmektedir. Jeotermal enerji alanında Türkiye’de 2008 yılından bu yana yapılan yatırımlar

sayesinde enerji kapasitesinde önemli bir artış olmuştur. Şüphesiz ki bu gelişmeler jeotermal enerji

eğitimini de olumlu yönde etkilemiştir. Türkiye’nin jeotermal enerji eğitimi ve dünya’da ki durum

enerji sektöründe büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de ki jeotermal enerji ile ilgili

eğitim veren bölümler, akademik çalışmalar, düzenlenen kongre ve/veya seminerler,

makale/bildiri/projeler, üniversiteler, enstitüler araştırılmış ve diğer ülkelerle karşılaştırılarak

değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler sonucunda yayınlanan çalışmaların sayısı 2013 yılına kadar

artarak devam etmiş ancak 2014 yılında 2013 yılına göre azalım gözlenmiştir. 1980-2011 yıllarına ait

verilere bakıldığında Dünyadaki üniversiteler sıralamasında 17. sırada Ege Üniversitesi, 39. sırada

Dokuz Eylül Üniversitesi yer almaktadır. Aynı veriler ışığında yayın sayısına göre ülkeler

sıralamasında Türkiye 100 ülke arasında 10. sıradadır. Bölüm bazında incelendiğinde ise,

araştırmaların büyük bir kısmını yerbilim (jeoloji, jeofizik, hidrojeoloji v.b) çalışmalarından oluştuğu

görülmüştür.

Anahtar kelimeler: Enerji eğitimi, Türkiye’de ki enerji eğitimi, jeotermal enerji eğitimi.

Page 102: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

95

Geothermal Energy Education in Turkey

Özde BAKAK1

1-Dokuz Eylül University, Graduate School of Natural and Applied Sciences, İzmir

[email protected]

It is a fact that our energy sources which meet to the growing energy demand, will exhausted in the

future. Research on new energy reserves will become inevitable in our country which faced to this

exhaustion. In addition, Turkey, which will go in search of new energy sources, will need especially to

specialized people about "energy" issue. The present bachelor education have becoming attractive,

such as Departments of Petroleum and Natural Gas Engineering, Energy Systems Engineering,

Hydrogeology Engineering, Nuclear Power Engineering, since 2009. At the same time, graduate

education is given in the Nuclear Energy Institute, the Institute of Solar Energy, Renewable Energy

Institute Geothermal Energy Institute and more many different universities. Thanks to the investment

in the field of geothermal energy in Turkey since 2008, the energy capacity has been a significant

increase. This paper gives to information about some institutions which are operated the geothermal

energy training and the scienctific research (paper/bulletin/congress/semposium etc.) in Turkey and

the world. Status of Turkey's geothermal energy training evaluated in accordance with the obtained

results. According to the evaluated results, it is determined that most of researches constituted from

geoscience (geology, geophysics, hidrogeology etc.) and machine engineering surveys. In the result of

assessment, it is show that the number of published academic papers continued to increased until

2013, but this decreased in 2014 compared to 2013. According to 1980-2011 recording data Ege

University is ranked 17th ranked and Dokuz Eylül University 39th ranked in the ranking of world

universities. In the light of the same data, Turkey ranks 10th among 100 countries with regard to

academic paper. At the same time, author is revealed that the most of the researches constituted from

geoscience (geology, geophysics, hidrogeology etc.).

Keywords: Energy education, Turkey’s energy education, geothermal energy education.

Page 103: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

96

OTURUM - 4 - Güncel Yerbilimi Çalışmaları – II

Page 104: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

97

2023 Vizyonunda Türkiye’de Jeotermal Enerji ve Jeofizik Çalışmalar

Orkun TEKE1, 2

1-İzmir İleri teknoloji Enstitüsü Fen Bilimleri Enstitüsü Enerji Müh. Bölümü, İzmir

2-Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, Hatay

[email protected]

Büyük ölçekte dünyamızın, küçük ölçekte ise ülkemizin karşı karşıya olduğu küresel ısınma

problemine karşı yeşil enerji kaynakları olarak adlandırılan çevreci yani yenilenebilir enerji

kaynaklarının önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda “Jeotermal Enerji” ülkemiz için çok

önemli bir kaynak olmakla birlikte gelecek senaryolarında baş aktör olmaktadır. Jeotermal çalışmaları

için ise jeofizik çalışmalara ihtiyaç duyulmakta ve jeofiziğe verilmesi gereken önem ulusal ve uluslar

arası çapta ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye’ nin 2023 Vizyonu’ nda

Jeotermal enerji ve bu vizyonda jeofizik çalışmaların öneminin anlatılması olup, çalışmanın giriş

bölümünün ardından Jeotermal sistem ve aramacılık hakkında bilgi verilirken, ardından gelen bölümde

Dünya ve Türkiye’ deki önemli uygulamalar aktarılmıştır. Daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanlığı’ nın Jeotermal için 2023 hedefi aktarılmış ve bu hedeflerin mevcut şartlarla ulaşılmasının

mümkünlüğü tartışılmıştır. Son bölümde ise bu hedeflerde jeofizik çalışmaların yeri ve kullanımının

önemi aktarılmıştır. Sonuçlar bölümünde çalışma sonucu elde edilen çıktılar irdelenmiş ve bazı

öneriler sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Küresel Isınma, yenilenebilir enerji, jeotermal, jeofizik.

Page 105: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

98

In 2023 Vision: Geothermal Energy and Geophysics Activities in Turkey

Orkun TEKE1, 2

Izmir Institute of Technology Science Institute Energy Engineering Department, Izmir

Hatay Metropolitan Municipality Water and Sewerage Department, Hatay

[email protected]

Against the global warming that is problem for world in high scale and for Turkey in little scale.

Importance of the renewable energy sources that is called green energy has been displayed. In this

regard, Geothermal energy is really important for Turkey and one of the main part of future scenarios

about energy. Geothermal Explorations are needed to geophysics studies and the importance should be

given is tried to be determined nationally and internationally. The main purpose of this study is to

explain 2023 Geothermal Vision of Turkey and importance of using geophysical explorations.

Following enterance part, geothermal system and exploration process is explained. Next part includes

some significant applications which performed nationally and internationally. After this section,

Ministry of Energy and Natural Source' s 2023 Energy Vision is explained and discussed to possibility

of reaching this target in current conditions. Finally, Integration an using geophysics in this vision and

target of Ministry. To conclusion part includes outputs of this study and some suggestions are

presented.

Keywords: Global warming, renewable energy, geothermal, geophysics.

Page 106: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

99

2B Çok Kanallı Sismik Yansıma Verilerinin Kalite Kontrolü

Burcu BARIN1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Seda OKAY

1 ve SeisLab

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Deniz Jeolojisi ve

Jeofiziği, İzmir

[email protected]

Kalite kontrol (QC), sismik verinin toplanmasından yorumlama aşamasına gelinceye kadar olan

dönemde veri kalitesini değerlendirmeye yönelik yapılan işlemlerin genel adıdır. Hedef; en iyi veri

setini elde ederek, yorumlama aşamasında en ideal sonuca ulaşmaktır. MATLAB ile geliştirilen

yazılım grupları (QC Programı) yardımıyla; sismik veri erişimi için sistem bileşenleri ile iletişimi

sağlayan veri depolama birimlerinin kontrolü yapılmaktadır. Buna ek olarak, sismik veri ile eş zamanlı

olarak toplanan navigasyon verilerinin kontrolü de yapılmaktadır. Veri toplama süresince, sismik ve

navigasyon bilgilerinin görsel denetimi de yapılır. Çalışma süresince Marmara Denizi’ nin güney

şelfinden alınan yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma verileri örnek veri seti olarak seçilmiştir.

Bu veriler Dokuz Eylül Üniversitesi’ne ait R/V K.Piri Reis ile 2010 yılında Marmara Deniz’i güney

şelfinde toplanmıştır. Bu alanda toplanan verilere, kalite kontrol işlem adımları uygulanarak, veri

işlem yazılımı ile karşılaştırılması yapılmıştır. Veri kalite kontrolleri ve ön veri işlem adımlarının

hemen ardından ana veri işlem sürecinin başlatılması ve son olarak veri işlemi tamamlanmış verilerin

yorumlanması gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aşamasında gemi üzerinde de kalite değerlendirilmesi

yapılarak, olası bir problem söz konusu ise o an veriye ve sismik hatta müdahale edilebilirliği

yazılımın en önemli avantajlarından birisidir. Ayrıca QC sırasında geometri bilgisinin veriye aktarımı

ve iyi bir görüntüleme için süzgeç işlemleri uygulandığından, ana veri işlem basamaklarında bu

işlemler ikinci kez tekrarlanmayarak veri işlemede de zaman bakımından avantaj sağlanmıştır. Hem

GPS hem de pusulalı derinlik düzenleyicilerden gelen konum bilgisi kullanılarak, alıcı noktaların her

bir atış anındaki gerçek koordinatları yazılım tarafından hesaplatılmıştır. Böylece yakın ve uzak ofset

arasında kalan diğer alıcıların gerçek konumları belirlenmiş ve verilere geometri bilgisi başarılı şekilde

yüklenmiştir.

Anahtar kelimeler: Sismik kalite kontrol, sismik veri işlem, çok kanallı sismik yansıma.

Page 107: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

100

Quality Control of 2D Multichannel Seismic Reflection Data

Burcu BARIN1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Seda OKAY

1 and SeisLab

1

1-Dokuz Eylul University, Institute of Marine Sciences and Technology, Marine Geology and

Geophysics, İzmir

[email protected]

Quality control (QC) is the general term for the processes that are applied to raw seismic data from

acquisition to interpretation step, for the evaluation of data quality. The aim is to get the best data set

for the ideal results during interpretation. With the help of the software developed with MATLAB, the

control of data storage units which provide communication with system components for seismic data

access. Also the OC of acquired navigation data are performed simultaneously with seismic data.

During data acquisition, visual supervision and control of both seismic and navigation information are

also performed during the data acquisition. In this work, high resolution seismic reflection data are

used as sample data set. These data were acquired in 2010 from southern shelf of Marmara Sea aboard

of R/V K. Piri Reis of Dokuz Eylul University. Quality control process steps are applied with QC

program. Then QC is applied and prescriptively processed data are compared. After QC and pre-

processing steps, main processing steps were applied to data. Finally seismic profiles were interpreted.

In addition, during QC geometry data is transferred and added to SEGY header. Also band-pass filter

is applied for monitoring data. For these reasons, geometry loading and band-pass filter application

steps will not be repeated for the main process. This application provides an advantage in terms of

time. The analysis of raw data demonstrates that the acquisition quality is strongly affected by the

changes of source, receiver, and near-surface conditions. Accompanied with the processing flow,

a systematic quality control and monitor method guarantees high-precision processing results.

Based on the relative spatial-resolution concept, an integrated strategy in terms of acquisition,

processing, and interpretation will be an important solution for the exploration of offshore.

Keywords: Seismic quality control, seismic data processing, multi-channel seismic reflection.

Page 108: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

101

Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) Orta Kolunun Devamlılığının Karadaki ve

Marmara Denizindeki Yüksek Ayrımlı Sismik Verileri ile Bağlantısının

İncelenmesi

Burcu BARIN1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Marie Helene

CORMIER2, Christopher SORLIEN

3, Elif Meriç İLKIMEN

1 ve SeisLab

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Deniz Jeolojisi ve

Jeofiziği, İzmir

2-University of Rhode Island, USA,

3-University of California, Earth Research Institute, Santa Barbara, USA

[email protected]

Kuzey Anadolu Fayı (KAF) Türkiye’ nin kuzeyinde bulunan büyük bir sağ yönlü doğrultu atımlı

faydır ve kuzeybatıda Marmara Denizi içerisinde batıya doğru kollara ayrılmaktadır. Bu fayın orta

kolu belirgin sayıdaki sismik aktivitenin bulunduğu yerdir, fakat bu fayın yaşı, toplam atım miktarı

veya kuzey ve güney kolları arasında bağıl gerilme miktarı konusunda az bir bilgi bulunmaktadır.

Kuzey Anadolu Fayı’ nın orta kolunun yaşı ile atım durumu ve bu kolun kuzey koluyla olan

etkileşimi, nüfusun yoğun olduğu bu bölgede, sismik riskin anlaşılmasına yönelik önemli belirteçlere

sahiptir. Çalışmada, yukarıda belirtilen soruların cevabını anlamak amacıyla yönelik, KAF’ ın orta

koluna odaklanan ve Güney Marmara Denizi’ nin az araştırılmış bir bölgesinde, uygun bir yüksek

çözünürlüklü deniz jeofiziği veri seti toplanmıştır. DEU - Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü,

SeisLab tarafından, R/V K. Piri Reis gemisi ile TAMAM (2008-2010) ve SoMAR (2013-2014)

projeleri kapsamında Marmara Denizi’nde yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma, CHIRP ve

sparker verileri toplanmıştır. Marmara Denizi’ nin güney şelfindeki stratigrafik ve tektonik oluşumun

ortaya koyarak, birçok fay kolunun bölgeyi nasıl deforme ettiği ve artan kayma ile zaman içinde fayın

özelliklerinin ve kayma şeklinin nasıl evrimleştiği araştırılmıştır. Bu fayların birçoğunun Holosen de

hala aktif olduğu ve kuzey kola nazaran yavaş havza çökmesi ve yerel yükselimlerle ilişkili olarak

kayma hızının daha yavaş olduğu görülmektedir. Sismik görüntüleme sonucu orta kolun etkisinde

güney şelfe doğru bir yarım-graben sistemi görülmektedir. Bu yarım graben sistemi içerisindeki

katmanlar güneye doğru eğimlenmektedir.

Anahtar kelimeler: KAF’nın orta kolu, tektonik, stratigrafi, deniz jeofiziği.

Page 109: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

102

Investigation of Continuation of The Central Branch of North Anatolian

Fault in Marmara Sea with High Resolution Seismic Data

Burcu BARIN1, Seda OKAY

1, Günay ÇİFÇİ

1, Derman DONDURUR

1, Marie Helene

CORMIER2, Christopher SORLIEN

3, Elif Meriç İLKIMEN

1 ve SeisLab

1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Sciences and Technology, Marine Geology and

Geophysics, İzmir

2-University of Rhode Island, USA,

3-University of California, Earth Research Institute, Santa Barbara, USA

[email protected]

The North Anatolian Fault (NAF) is a major right-lateral transform fault in northern Turkey that

branches westward into several strands in the vicinity of the Sea of Marmara. The Central Strand is a

locus for a significant amount of seismicity, (but little is known about the age of this fault, its

cumulative slip, or the spatial and temporal relationship between strain on the Central and Northern

strands. In contrast, the central branch, which snakes across the shallow southern shelf of the Marmara

Sea, has been much less investigated. Yet, the age and slip history of the Central strand of the NAF

and its interaction with the northern strand have important implications for seismic hazard in this

densely populated region. To address these questions, we propose to acquire a suite of high-resolution

marine geophysical datasets in the little investigated southern Marmara Sea, focusing on the Central

Strand of the NAF. Here, we analyze a comprehensive dataset of high-resolution multi-channel,

sparker, and CHIRP seismic profiles, which were collected with the facilities of Seismic Laboratory

(SeisLab) in the Institute of Marine Sciences and Technology and R/V K. Piri Reis belonging to

Dokuz Eylul University, along the central branch in 2008 (TAMAM expedition) and in 2013-2014

(SoMAR expedition), within the framework of a bilateral TUBITAK - NSF project. In combination

with other existing seismic profiles, these new data reveal that the Central Branch consists of multiple

faults strands that are distributed across the broad southern shelf. They also reveal that many of these

strands are Holocene-active, although they slip at slower rates than the northern branch and are

associated with slower basin subsidence or local uplift. Lastly, seismic data image a system of half-

grabens across the southern shelf that is associated with the strands of the central branch. Strata within

these half-grabens are progressively tilted and consistently dip to the south. Further analysis will be

conducted to determine whether the formation of these grabens are controlled by oblique slip on the

strands of the central branch, or by slip on detachment faults beneath the southern shelf.

Keywords: Central branch of NAF, tectonic, stratigraphy, marine geophysics.

Page 110: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

103

Sismik Yansıma Kesitlerinde Tekrarlı Yansımaların Bastırılması için

Yüzey Bağımlı Tekrarlı Bastırma Yöntemi (SRME) ve Karşılaştırmalı

Uygulamalar

Efe BAYOL1, Derman DONDURUR

1, Tuğçe MENGÜVERDİ

1, Burcu BARIN

1, Aslıhan

NASIF1, Özkan ÖZEL

1, Hilmi Mert KÜÇÜK

1, Elif Büşra TATLI

1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü., İzmir

[email protected]

Deniz sismiği verilerinde, deniz tabanından ve taban altındaki ara yüzeylerden bir kez yansıyan sinyal

veri olarak değerlendirilir. Su yüzeyinden tekrar yansıyarak deniz tabanına dönen sinyal ise, aynı yolu

birden fazla kez kat ederek tekrarlı yansımalar olarak kaydedilirler ve deniz sismiğinde önemli bir

gürültü türünü meydana getirirler. Bunlar tekrar ettiği türe bağlı olarak deniz tabanı tekrarlı yansıması,

peg-leg, kısa yollu tekrarlılar veya tabakalar arası (intrabed) tekrarlılar gibi üç farklı şekilde

görülebilirler. Bu yansımalar sismik kesitlerde taban altı yapılara ait birincil yansımaları perdeledikleri

için, bu seviyelerin yorumlanması bakımından büyük engel teşkil etmektedir. Tekrarlı yansımaların

veriden atılması için birçok yöntem geliştirilmiş olmakla birlikte, her birinin kendine özgü

kısıtlamaları ve avantajları vardır. Tekrarlı bastırma işlemindeki amaç, sismik yansıma kesitlerinde

karşılaşılan bu tekrarlı yansımaların atılması veya bastırılması ve kesitlerin yorumlanabilir hale

getirilmesidir. Bu çalışmada, öncelikli olarak ‘Yüzey Bağımlı Tekrarlıların Atılması (SRME)’ yöntemi

olmak üzere, Radon filtresi, F-K süzgeci ve kestirim dekonvolüsyonu yöntemleri dikkate alınmıştır.

Bu yöntemler, öncelikle farklı derinliklerdeki yansıtıcılara sahip sentetik atış grubu verilerine

uygulanarak sonuçlar ve yöntemlerin performansı test edilmiştir. SRME yönteminde etkili olan beş

ana parametrenin derinliğe bağlı olup olmadığı farklı değerlerle denenerek incelenmiştir. Daha sonra

bu farklı yöntemlerin her biri, çevre denizlerimizden toplanmış olan çeşitli 2B çok kanallı sismik

yansıma verileri üzerinde test edilerek, sonuçlar SRME yöntemi sonuçları ile karşılaştırılmıştır. SRME

yöntemi yüzey bağımlı tekrarlı yansıma türlerinde etkili olmaktadır. Yöntemin gerçek ve sentetik

verilerdeki etkinliği üzerindeki farklılıklar da uygulamalar sonucu gözlenmiştir. Sonuç olarak, temel

araştırma yöntemi olan SRME yönteminin parametrelerinin, kesit türlerine ve derinliğe bağlı değişerek

etkinlik gösterdiği belirlenmiş, bu yöntemin diğer tekrarlı yansıma yöntemlerine göre daha etkili

sonuçlar verdiği saptanmıştır.

Anahtar kelimeler: F-K tekrarlı bastırma yöntemi, kestirim dekonvolüsyonu, Radon filtresi, sismik

yansıma, SRME, tekrarlı yansıma.

Page 111: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

104

Surface Consistent Multiple Elimination Method (SRME) to Suppress the

Multiples in Seismic Data and Comparative Applications

Efe BAYOL1, Derman DONDURUR

1, Tuğçe MENGÜVERDİ

1, Burcu BARIN

1, Aslıhan

NASIF1, Özkan ÖZEL

1, Hilmi Mert KÜÇÜK

1, Elif Büşra TATLI

1, Günay ÇİFÇİ

1

1-Dokuz Eylül University, Institute of Marine Sciences and Technology, Izmir

[email protected]

In marine seismic data, the reflections reflected only one time from seafloor and from sub-bottom

sediments are normally considered as primary signal. The signal reflected back from the sea surface to

the seafloor travels through the same path more than one time are recorded as multiple reflections and

constitute one of the most important noise components in marine seismics. These can be classified as

seabed multiples, peg-legs, short period or intrabed multiples depending on their recurrence type.

Since multiple reflections mask the genuine reflections from the interfaces, they incorporates

important issues during the interpretation stage. Although several different methods have been

developed to suppress the multiples, each has its own advantages and disadvantages. The main

purpose in multiple elimination methods is to remove or suppress the multiple reflection amplitudes to

enhance the primaries in order to provide a better interpretation of the seismic section. In this study,

surface consistent multiple elimination (SRME), which is the major method to be investigated, Radon

filter, f-k filter and predictive deconvolution method are considered. The performance of the methods

and their responses were tested on the synthetic shot gathers consisted of different reflections at

different depths. The main parameters affecting the performance and results of the SRME method

were tested to examine if these parameters are depth-dependent. Then, each of these different methods

were applied to real 2D multichannel seismic datasets collected from surrounding seas and the results

were compared to those from SRME method. The SRME method is effective on the surface consistent

multiple types. The difference in the effectiveness of the method on the synthetic and real datasets

were also observed. In conclusion, the major parameters of the SRME method change with the

characteristics of the input seismic datasets and water depth, and the SRME method is much more

effective than other multiple suppression techniques.

Keywords: F-K filter multiple elimination, predictive deconvolution, Radon filter, seismic reflection,

SRME, multiple reflections.

Page 112: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

105

OTURUM - 5 - Zemin Araştırmaları – I

Page 113: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

106

Mikrotremor Yöntemiyle Zemin-Bina İlişkisinin İncelenmesi: Sivas Örneği

Serdar FEYZİ1, Özcan BEKTAŞ

1

1-Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, 58140

Sivas

[email protected]

Çalışma alanı olan Cumhuriyet Üniversitesi Kampüs yerleşimi, sismik kaynaklardan uzakta yerleşik

bir bölgededir. Ancak, meydana gelen uzak depremler, özellikle alüvyon yapılı alanlarda yer

büyütmesi etkisi göstermektedir. Bu durum da potansiyel bir risk oluşturmaktadır. Yerleşim yerlerinin

jeofizik araştırmaları zeminlerin depremlerden etkilenme duyarlığının belirlenmesi adına bir risk

analizi yapılmasına temel oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında Cumhuriyet Üniversitesi Kampüs

yerleşimi içerisinde seçilen Fakülte binalarının bina-zemin ilişkisi araştırılmıştır. Öncelikle binaların

üzerine yerleştirildiği zeminler üzerinde Mikrotremor yöntemi kullanılmıştır. Mikrotremor ölçümleri

ile baskın titreşim periyotları belirlenmiş, ayrıca, binaların her katında mikrotremor ölçümleri

yapılarak binaların hakim periyot değerleri bulunmuştur. Binalarda hesaplanan baskın titreşim

periyotları 0,26 – 0,42 saniye arasında, binaların oturduğu zeminlerde ise 0,44 – 0,56 saniye arasında

değiştiği belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar bir araya getirilerek bina-zemin ilişkileri ortaya

çıkarılmıştır. Son olarak binaların üzerine yerleştiği zeminler ile binaların her katından elde edilen

baskın periyot değerleri karşılaştırılarak çalışma alanı içerisinde risk içeren alanlar tespit edilerek

binaların güvenli bölgede kaldığı ancak zemini oluşturan birimlerin alüvyon birimler olması sebebiyle

risk oluşturabileceği tespit edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Bina – zemin ilişkisi, mikrotremor.

Page 114: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

107

Investigation of Soil-Structure Relationship by Microtremor Method: Case

of Sivas

Serdar FEYZİ1, Özcan BEKTAŞ

1

1- Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, 58140

Sivas.

[email protected]

Cumhuriyet University Campus which is study area is a region located at a remote distance from

seismic sources. However, remote distance earthquakes show amplification effect of ground in the

alluvial soils. This situation occur a potential risk. Geophysical investigations of cities provide a basis

for site-specific hazard analysis in urban settlements. The selected of faculty buildings were

investigated soil-structure relationship in Cumhuriyet University Campus in the frame of this study.

Primarily geophysical surveys were conducted by Microtremor methods for determining properties of

placed on the floor of the buildings. The dominant periods were determined faculty buildings by

performing microtremor measurement on the each floor. Dominant periods were determined data

between 0,26–0,42 seconds and between 0,44-0,56 seconds in faculty buildings and soil, respectively.

Soil-structure relationship was combined to obtained results. Finally, the risky areas were determined

that by comparing derived dominant period values from the soils and on the each floor and ground that

consist of alluvium units and this situation may occur risk although the buildings located in the safe

zone.

Key words: Soil-structure relationship, microtremor.

Page 115: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

108

Mikrotremor Yöntemi Kullanılarak Bornova’nın Zemin Özelliklerinin

Araştırılması

Denizhan BOLBOL1, Emre TİMUR

1, Coşkun SARI

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

Topoğrafik ve jeolojik koşullar, deprem sırasındaki yer hareketinin belirgin olarak büyümesine ve

yerel olarak değişim göstermesine neden olabilmektedir. Yerel zemin katmanlarının dinamik davranış

özelliklerinin belirlenmesine yönelik olarak mikrotremor yönteminin kullanılması günümüzde oldukça

yaygındır. Mikrotremor yöntemi günümüzde tüm dünyada düşük maliyeti ve hızlı olması nedeniyle

sıklıkla tercih edilmektedir. Yapıların depreme dayanıklı tasarlanması, deprem hasarlarının

azaltılmasında en önemli görevlerin başında yer almaktadır. Deprem kuvvetlerini sönümleyecek,

depremin yıkıcı gücüne karşı koyabilecek bir yapı tasarımı, depremin yıkıcı etkisinin önlenmesi için

büyük avantaj sağlar. Binanın yapılacağı zemin özelliklerinin bilinmesi, deprem sırasında zeminin ve

üzerindeki yapının nasıl davranacağının ortaya konulması, yapının zemin özelliklerine uygun olarak

inşa edilmesi depreme karşı önlem almada önemli adımları oluşturmaktadır. Mikrotremor

ölçümlerinin analizi sonucunda deprem sırasındaki zemin davranışını tanımlamaya yönelik dinamik

parametrelerin belirlenmesi gerekir. Bu parametreler; zemin egemen salınım periyodu, H/V

(Yatay/Düşey) oranı, bölgedeki ana kaya derinliği, yerel zemin profilini oluşturan tabakaların ve

jeolojik birimlerin kayma dalgası hızları olarak sayılabilmektedir. Çalışma kapsamında birinci

dereceden deprem bölgesi olan İzmir’in, Bornova ilçesinde SESAME kriterleri göz önüne alınarak,

100 noktada mikrotremor ölçümü alınmıştır. Bornova grabeninin yoğun yapılaşma altında olması ve

zeminin deprem anında vereceği tepkiyi çözümlemek için İzmir İli Bornova İlçesinde yerleşimin en

yoğun olduğu dört mahalle olan Kazım Dirik, Erzene, Ergene ve kentsel dönüşümde önceliği olan

Çamdibi seçilmiştir. Ölçümlerin örnekleme aralığı 200 metre olup, her noktada 40 dakika ölçüm

alınmıştır. Araştırılan bölgelerden hesaplanan zemin egemen salınım periyodu, H/V oranı, bölgedeki

ana kaya derinliği, yerel katmanların kayma dalgası hızları gibi dinamik zemin parametreleri, hem ayrı

ayrı hem de bütünleşik olarak haritalandırılmış ve çalışma alanında bu parametrelerin değişimleri

incelenerek ve yorumlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Mikrotremor yöntemi, zemin egemen salınım periyodu, zemin büyütmesi,

dinamik parametreler.

Page 116: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

109

Investigation of Ground Characteristics of Bornova by Using Microtremor

Method

Denizhan BOLBOL1, Emre TİMUR

1, Coşkun SARI

1

1-Dokuz Eylül University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, İzmir

[email protected]

Topographical and geological conditions effect the amount of significant ground motion during an

earthquake and they quickly change locally. Microtremor studies are quite common in determining the

dynamic behavior characteristics of the local ground layers. Today microtremor applications are

preferred all over the world because of low cost and rapidity advantages. Earthquake resistant building

design has one of the most important roles in reducing the damage of the earthquake. A good designed

building against earthquake risk has a great advantage during seismic hazards. Soil properties of the

ground plays an important role in designs of constructions. By using microtremor measurements, we

are able to determine the dynamic ground behavior during earthquakes for the identification of the

dynamic ground parameters. Some of these parameters are dominant ground period, H/V (Horizontal /

Vertical) ratio and shear wave velocities of the layers forming the local soil profile. In this study,

microtremor measurements were carried out at 100 points with considering SESAME Project criteria

in Bornova district of city of Izmir which is in the first degree earthquake hazard risk area. Bornova

graben is being constructed heavily and to analyze the distribution of the dynamic parameters in

Bornova, its biggest four towns of Kazim Dirik, Erzene, Ergene and Çamdibi were selected. Sampling

interval of stations was selected as 200 m. Measurements were made at least for 40 min. duration time.

The ground dominant periods, H / V ratio, dynamic soil parameters such as shear wave velocity of the

local layers were calculated for each station in the investigation area. These parameters were mapped

for each town individually and also combined maps for Bornova region were prepared. All of the

changes in these parameters were examined and interpreted.

Keywords: Microtremor method, ground characteristic period, soil amplification, dynamic

parameters.

Page 117: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

110

Mikrotremor Yöntemi ile Alan Çalışmasının Önemi, Adana Örneği

Hazal BOSTANER1, Selim CAN

1, Hasan YALAP

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Yerbilimleri Mühendislik, 550 sokak, No:74, D:1, Ergene Mahallesi, Bornova

[email protected]

Çalışmanın amacı, Adana-Yumurtalık yakınlarındaki bir alanın zemin jeofizik özelliklerinin

belirlenmesidir. Bu çalışmanın bir bölümü de zemin titreşim özelliklerinin saptanmasıdır. Yapılan

mikrotremör ölçümleri, 48 noktada, 30 dk'lık kayıt olacak şekilde, tek istasyon ile gerçekleştirilmiştir.

Alınan kayıtların değerlendirilmesi Geopsy programı ile yapılmıştır. 1 Hz-10 Hz aralığında band

geçişli süzgeç uygulanan veri ideal hale getirilmiş, 30, 60 ve 80 sn’lik pencereler seçilerek frekans

ortamında H/V eğrileri çizdirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda tüm araştırma alanı için To

değerlerinin 0.11 – 0.33 sn arasında değiştiği belirlenmiştir. Baskın titreşim periyodu değerleri,

ayrışmış kayaçlar için beklenen değerlerdir. Göreceli olarak daha yüksek değerlerin elde edildiği

yerler, ayrışmanın daha fazla ve daha kalın olduğu bölgelerdir. Hesaplanan düşük değerler ise daha az

ayrışmaya işaret etmektedir. To haritası incelendiğinde, çalışma alanının orta bölümünde daha düşük

periyot değerlerinin bulunduğu dikkati çekmektedir. Sonuç olarak, zemin baskın titreşim periyotları

çalışılan ortamda zemin yapısının önemli değişiklik göstermediğini ortaya koymuştur. Zemin baskın

periyotları dikkate alındığında, burada yapılacak binaların periyotlarının (rezonans durumu olmaması

için) hesaplamalarda dikkate alınması gerekmektedir. Hazırlanan F (frekans), To (zemin hakim

periyodu) ve H/V haritalarında, bazı fayların belirgin bir şekilde etkisi görülmüştür. Buradan, alan

bazında yapılan mikrotremor ölçülerinin, olası faylara işaret edebileceği sonucu çıkarılabilir.

Anahtar kelimeler: Adana, fay, mikrotremor, frekans, baskın periyot.

Page 118: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

111

Importance of Field Study with Microtremor Method, Adana Example

Hazal BOSTANER1, Selim CAN

1, Hasan YALAP

1, Ayterin Yaprak BÖREKÇİ

1, Ecevit

Gökçe YURTKAL1, Erhan İÇÖZ

1

1-Sumet Earth Sciences Engineering, 550 street., NO:74/1 Apt Cınar, Ergene District,

Bornova

[email protected]

The purpose of the study is to determine the soil geophysical properties of an area near Adana-

Yumurtalık. A part of this work is the identification of soil vibration characteristics. In total 48

microtremor measurements were recorded for 30 minutes duration each in every observation point by

using single station method. Evaluation of the received records is made with Geopsy program. The

data have made ideal with the application of band-pass filter between 1 Hz to 10 Hz, by selecting 30,

60 and 80 second windows the H/V curves were drawn in frequency domain. As a result of

evaluations, it is determined that T0 values for all research area vary between 0.11-0.33 second.

Predominant period of vibration values are expected values for weathered rocks. More decomposed

and thicker areas are where relatively higher values are obtained. Calculated lower values indicate less

decomposition. When the To map is examined, the presence of low period values in the middle of

study area is remarkable. As a result, predominant ground vibration period revealed that no significant

changes in the structure of the ground in the working area. When the pre-dominant ground periods are

considered, the period of the building (for lack of resonance condition) must be taken into account in

the calculations. On the maps prepared for F, To and H/V, the impact of some faults were clearly

observed. Here, it can be concluded that microtremor measurements made on the basis of the field

may indicate possible faults.

Keywords: Adana, fault, mikrotremor, frequency, pre-dominant periyod.

Page 119: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

112

Balçova ve Yakın Çevresinin Zemin Dinamik Analizi/Jeofizik Yöntemler

İlişkisi Kapsamında İrdelenmesi

Mustafa AKGÜN1, Evren KIRNIÇ

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği

[email protected]

Deprem anında yapısal hasara neden olan üç temel faktör bulunmaktadır. Bu faktörler yerel zemin

koşulları,deprem özellikleri ve yapı özellikleridir.Deprem kaynak özellikleri ve yapı kalitesinin benzer

olduğu yerlerde, yerel zemin koşulları, oluşabilecek hasarın belirlenmesinde etkin bir rol oynayacaktır.

Bu bilgilerin ışığında Balçova ve yakın çevresinin yerel zemin koşulları, jeofizik yöntemlerle

irdelenerek, hasar dağılımının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada, hasar dağılımının

kestirilmesi amacıyla mikrotremor yönteminden yararlanılmıştır. Ayrıca mikrotremor yöntemiyle elde

edilen sonuçların teyit edilmesi ve kayma deformasyonu hakkında bilgi edinmek amacıyla MASW

yöntemi kullanılmıştır. Mikrotremor verileri Nakamura tekniğine göre değerlendirilmiş ve elde edilen

zemin transfer fonksiyonunun, yer hareketinin düşük bileşenlerine karşı daha duyarlı olduğu

görülmüştür. Yine hasar dağılımının kestirilmesi için Nakamura’nın geliştirdiği matematiksel

yaklaşımdan yararlanılarak, Quasi Transfer Fonksiyonlarından Kg hasar indeksi değerleri elde

edilmiştir. Yine MASW yönteminden yararlanılarak, Vs, Vp değerleri elde edilmiş ve Vs hız dağılım

haritası oluşturulmuştur. Nakamura tekniğine göre yapılan değerlendirmeler sonucunda , pik

frekanslara göre hasar oranının genellikle 20 den büyük olduğu görülmüştür. Yine hasar dağılımının

yüksek olduğu bölgelerde Vs hızının nispeten beklenildiği gibi düşük olduğu gözlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Quasi transfer fonksiyonu, mikrotremor yöntemi, MASW yöntemi, hasar indeks.

Page 120: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

113

Investigation of Around Soil Dynamic Analysis/Geophysical Methods

Relationship at Balçova It’s Vicinity

Mustafa AKGÜN1, Evren KIRNIÇ

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Geophysical Engineering

[email protected]

During the earthquake, three main reasons give rise to structural damage. These are local ground

conditions and proporties of eartquake and building. Local ground conditions can help us for

predicting damage index in some places especially have same quality as regards of earthquake sources

and buildings.In the light of these information, Balçova ground conditions was analyzed via

geophysical methods. In this study, in order to obtain the damage index value, microtremor method

was used. As well as index value, for approving of microtremor interpretation, we utilized MASW

method. When we calculate the ground transfer function via Nakamura technique, we observed that

generally Balçova region has been more susceptible to lower frequencies. On the other hand in order

to predict damage index value, utilizing Nakamura mathematical approaching, we calculated Kg from

Quasi Transfer Function. Apart from these studyings, Vs and Vp velocity values were obtained via

MASW method and velocity results were mapped out with Surfer Software. In the end of this study,

according to pick frequencies, generally the Kg values are bigger than verge of 20 and the damage

index values have become higher and the velocity S values have become relatively lower as we expect.

Keywords: Quasi transfer function, microtremor,MASW method, damage index.

Page 121: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

114

OTURUM - 6 - Zemin Araştırmaları - II

Page 122: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

115

Deprem-Zemin-Yapı İlişkisine Yönelik Jeofizik çalışmalar: K.K.T.C.

Örneği (DEÜ-EBAMER, YDÜ, AFAD Ortak Çalışması)

Özkan Cevdet ÖZDAĞ2, Eren PAMUK

1, Yaprak İPEK

1, Mustafa AKGÜN

1,3, Aykut

TUNÇEL1, Hilmi DİNDAR

2, Atilla ULUĞ

3, Cavit ATALAR

4, Mehmet UTKU

1, Ulubey

ÇEKEN5

1-DEÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe Kampüsü, 35160 Buca, İzmir

2-DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı, 35160 Buca, İzmir

3- DEÜ Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi, İzmir

4- Yakın Doğu Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, K.K.T.C.-Lefkoşa

5- T.C. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi Başkanlığı, Ankara

[email protected]

Kıbrıs, ülkemizin de içinde bulunduğun Alp-Himalaya deprem kuşağında yer almaktadır. Aynı

zamanda Kıbrıs yayının ada üzerindeki deprem tehlikesini arttırmakta olduğu ve Kıbrıs’ta meydana

gelen depremlerin bu tektonik sınırdan kaynaklandığı yadsınamaz bir gerçektir. Kıbrıs’ın turizm

potansiyelinden dolayı yeni ve yüksek katlı otel, vb. yapıların inşa edilmeye başlanması deprem-

zemin-yapı ilişkisine yönelik çalışmaların önemini arttırmaktadır. Deprem-Zemin-Yapı ilişkisinin

kurulması için zemin-mühendislik ana kayası modellerinin yapı inşa edilecek noktaya özgün olarak

tanımlanması gerekir. Bu tanımlamalar sonucunda yapılacak dinamik analizler ile deprem güvenli

yapıların mümkün kılınması hedeflenir. Bu çalışma kapsamında Lefkoşa ve yakın çevresinde 121 tek

nokta mikrotremor ölçümleriyle, zemin tabakalarında akustik empedans farklılığından dolayı deprem

dalgasının genlik ve frekans içeriği üzerindeki etkisini tanımlayan Quasi Transfer Spektrumları

(HVSR(f)) elde edilmiştir. Ayrıca, Quasi Transfer Spektrumlarından elde edilen ve zemin-yapı ortak

davranışını tanımlayan periyot duyarlılık bölgeleri (ivme, hız, yerdeğiştirme) tanımlanmıştır. Ayrıca

KKTC genelinde AFAD tarafından işletilmekte olan Kuvvetli Yer Hareketi istasyonlarından elde

edilen gürültü verileri kullanılarak da periyot duyarlılık bölgeleri için ön kestirimler yapılmıştır.

Çalışma alanının genelinde ana kaya derinliği 30 m’den fazla olması zemin-mühendislik ana kayası

modellerinin klasik yöntemlerle hazırlanmasını olanaksız kılmaktadır. Bu sebeple çalışma alanında

yapılan ilksel mikrotremor çalışmalarından elde edilen quasi transfer spektrumları incelenerek derin

modeller oluşturulması gereken lokasyonlar tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Quasi transfer spektrumu, deprem-zemin-yapı ilişkisi, K.K.T.C.

Page 123: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

116

Geophysical Studies intended for Earthquake-Soil-Structure

Interaction: An Example of K.K.T.C. (Collaboration Of DEU-

EBAMER, YDU and AFAD)

Özkan Cevdet ÖZDAĞ2, Eren PAMUK

1, Yaprak İPEK

1, Mustafa AKGÜN

1,3, Aykut

TUNÇEL1, Hilmi DİNDAR

2, Atilla ULUĞ

3, Cavit ATALAR

4, Mehmet UTKU

1, Ulubey

ÇEKEN5

1-Graduate school of Natural and Applied Sciences, Izmir

2- Department of Geophysical Engineering, Dokuz Eylul University, Izmir

3-DEU Aegean Region Research and Implementation Center, Izmir

4- Departmeny of Civil Engineering, Near East University, Lefkoşa,KKTC

5-Research Department, General Directorate of Disaster Affairs, Ankara

[email protected]

Cyprus is located in the Alpine-Himalaya seismic zone like our country. Also an undeniable truth that

Cyprus arc increases the seismic hazard in Cyprus and earthquakes on the Cyprus arise from the

tectonic boundary. Studies on earthquake-soil-structure interaction enhance the importance starting to

building high rise and new hotel etc. due to tourism potential of Cyprus. Soil-engineering bedrock

models need to be defined as unique for site where the structure will be build for the establishment of

earthquake-soil-structure interaction. It is aimed that safe building with dynamic analysis from results

of these definitions. In the scope of this study, Quasi soil transfer spectrums (HVSR(f)) which

affected acoustic impedance and give that provide information about how to change the amplitude and

frequency of earthquake waves were obtained from 121 single point microtremor measurements in

Lefkoşa and its surroundings. Also period susceptibility regions (acceleration, velocity, displacement)

which are obtained from observed quasi transfer spectrums and define soil-structure common

behaviors were determined. In addition, preliminary estimates was carried using noise data from

strong motion stations operated by AFAD for the period susceptibility areas. It impossible to prepare

the bedrock modeling using classic method because bedrock depth is more than 30 m in a large part

of the study area. Therefore, locations of deep model studies were determined using quasi transfer

spectrums obtained from primary microtremor studies conducted in the study area.

Keywords: Quasi transfer spectrum, earthquake-soil-structure interaction, K.K.T.C.

Page 124: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

117

İzmir Hava Teknik Okulları Komutanlığı (Gaziemir) Bölgesinde Deprem-

Zemin-Yapı Etkileşiminin Yüzey Dalgası Yöntemleri ile Araştırılması

Eren PAMUK1, Mustafa AKGÜN

1, Özkan Cevdet ÖZDAĞ

1, Aykut TUNÇEL

1, Bekir

DURMAZ3, Osman TİMUR

3

1-DEÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe Kampüsü, Buca, İzmir

2-DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, 35160 Buca, İzmir

3-İzmir Hava Teknik Okulları Komutanlığı, Gaziemir, İzmir

[email protected]

Bu çalışmada günümüzün teknolojik olanakları kullanılarak yüzey dalgası yöntemleri ile İzmir Hava

Teknik Okulları Komutanlığı arazisinde bulunan mevcut yapıların depreme dayanıklılığının

araştırılması ve yeni yapılacak yapıların depreme dayanıklı olarak tasarlanması için gereken

parametrelerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında 20 noktada tek nokta

mikrotremor ölçümleri ile zemin içerisindeki akustik empedans farkından etkilenen ve deprem

dalgalarının genlik ve frekansın nasıl değişeceği hakkında bilgi veren gözlemsel zemin transfer

fonksiyonları elde edilmiştir. Gözlemsel zemin transfer fonksiyonlarından elde edilen ve zemin-yapı

ortak davranışını tanımlayan periyot duyarlılık bölgeleri (İvme (periyot aralığı 0.02-0.2sn), Hız

(periyot aralığı 0. 2-2sn), Yer değiştirme (periyot aralığı 2-50 sn)) tanımlanmıştır. İvme duyarlı

bölgede periyot 0.03-0.18 sn arasında, H/V spektral oranı ise 1-8.5 arasında değişmektedir. Hız duyarlı

bölgede periyot 0.34-0.94 sn arasında, H/V spektral oranı ise 1-3.3 arasında değişmektedir. Yer

değiştirme duyarlı bölgede periyot 2.5-9.5 sn arasında, H/V spektral oranı ise 1-12.5 arasında

değişmektedir. Elde edilen sonuçlara göre, çalışma alanı ivmeye ve yer değiştirmeye daha duyarlıdır.

Yani bir deprem esnasında çalışma alanında bulunan düşük katlı ve yüksek katlı binalar orta katlı

binalara göre depremden daha fazla etkilenecektir. Ayrıca elde edilen gözlemsel zemin transfer

fonksiyonları kullanılarak elde edilen hasar endeksi (Kg=Genlik2/Frekans) değerlerinin haritalanması

ile herhangi bir bölgede deprem sırasında oluşacak hasar riskleri hakkında ön bilgi sağlanmış olur.

Hasar endeksi değerleri çalışma alanının güneydoğusunda diğer bölgelere göre nispeten daha büyük

değerdedir. Çalışmanın bir sonraki aşamasında tek istasyon mikrotremor verilerinin değerlendirilmesi

sonucunda çalışma alanında belirlenen noktalarda Çok Kanallı Yüzey Dalga Analizi (MASW-

Multichannel Analysis of Surface Waves) ve Dizilim mikrotremor (SPAC-Spatial Autocorrelation)

yöntemleri ile yüzey dalgası verileri toplanmış yakın yüzeyde ve mühendislik anakayasına kadar

zeminin S dalga hız yapısını elde edilmiştir. Elde edilen Vs30 değerleri 200-250 m/s civarındadır.

Teorik zemin transfer fonksiyonu elde edilen hız kesitinde hesaplanmış ve gözlemsel zemin transfer

fonksiyonu ile karşılaştırıldığında birbirleri ile uyumlu oldukları dolayısıyla elde edilen hız kesitlerinin

güvenilir olduğu anlaşılmıştır.

Page 125: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

118

Anahtar Kelimeler: Deprem-zemin-yapı etkileşimi, yüzey dalgası yöntemleri, Gaziemir.

Investigation of Earthquake-Soil-Structure Interaction Using Surface Wave

Methods in Izmir Air Technical Schools Command (Gaziemir) Region

Eren PAMUK1, Mustafa AKGÜN

1, Özkan Cevdet ÖZDAĞ

1, Aykut TUNÇEL

1, Bekir

DURMAZ3, Osman TİMUR

3

1- Department of Geophysical Engineering, Dokuz Eylul University, Buca, Izmir,

2-Graduate school of Natural and Applied Sciences, Buca, Izmir,

3- Izmir Air Technical Schools Command Gaziemir, Izmir

[email protected]

In this study, It is intended that inventigation of earthquake resistance of existing structures using

surface wave methods in Izmir Air Technical Schools Command and obtain the required parameters

for the design of new structures to earthquake resistant. The first stage of this study, observed soil

transfer functions which affected acoustic impedance and give that provide information about how to

change the amplitude and frequency of earthquake waves are obtained from 20 single point

microtremor measurements. Period susceptibility regions which are obtained from observed soil

transfer function and define soil-structure common behaviors were determined (Acceleration (period

range 0.02-0.2sec), Velocity (period range 0. 2-2sec), displacement (period range 2-50 sec)). In

acceleration susceptibility region, predominant periods change from 0.03-0.18 sec, H/V spectral ratio

change from1-8.5. In velocity susceptibility region, predominant periods change from 0.34-0.94 sec,

H/V spectral ratio change from 1-3.3. In displacement susceptibility region, predominant periods

change from2.5-9.5 sec, H/V spectral ratio change from 1-12.5. According to the obtained results,

study area more sensitive to acceleration and displacement. low-rise and high-rise buildings will be

more affected by the earthquake, compared to mid-rise buildings. In addition, mapping vulnerability

index values ((Kg=Amplitude2/Frequency)) obtained from observed soil transfer functions provides

preliminary information about risk of damage during an earthquake. These values are usually

relatively large value in southeast of study area compared to other region. The next stage of the study,

Surface wave data were collected using MASW (Multi Channel Analysis of Surface Waves) and

SPAC (Spatial Autocorrelation methods) in sites which is determined by single-station microtremor

results and in near surface and up to engineering bedrock S wave velocity profiles were obtained. The

obtained Vs30 values change from 200 to 250 m/sec. Theoretical soil transfer functions were

calculated using the velocity profiles and obtained velocity profiles proved to be reliable with fit

between theoretical soil transfer functions and observed soil transfer functions.

Keywords: Earthquake-soil-structure interaction, surface wave methods, Gaziemir.

Page 126: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

119

Zeminlerin Deprem Yükü Altında Oluşacak Yanal Deformasyon

Özelliklerinin Araştırılması: İzmir-Balçova Örneği

Özkan Cevdet ÖZDAĞ1, Yaprak İPEK

2, Eren PAMUK

2, Mustafa AKGÜN

2,3, Atilla

ULUĞ3, Mehmet UTKU

2, Eren ŞAHİN

4

1-DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı, Buca, İzmir

2-DEÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe Kampüsü, Buca, İzmir

3- DEÜ Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi, İzmir

4- DEÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Deprem Yönetimi Anabilim Dalı, Buca, İzmir

[email protected]

Yapı inşa edilecek noktaya özgün yanal ve düşey yönlü deprem davranışını ön kestirmek, depreme

dayanıklı yapı tasarımının temelini oluşturmaktadır. Deprem sırasında yapıya zarar verecek

kuvvetlerin ağırlıklı olarak yanal yönde olduğu kabul edilir. Deprem yükü altında zemin

yüzeyinde oluşacak yanal deformasyonun değeri, yapı sağlığı açısından oldukça önemlidir.

Günümüzde bu önemli parametrenin hesaplanması zemin-mühendislik ana kayası modelleri

kullanılarak yapılan zemin içi dinamik analizleri ile yapılmaktadır. Yanal deformasyonların

büyüklüğünün bir bölge için ön kestiriminin yapılması, afet sonrası acil eylem planları

hazırlanması sürecinde ön bilgi olarak kullanılabilir. Yanal deformasyonların hızlı ve ekonomik

bir şekilde ön kestirimi için Nakamura’nın geliştirdiği hasar endeksi (Kg=A2/f0) yöntemi

kullanılabilir. Bu kapsamda İzmir ili Balçova ilçesi için tanımlanan 20 noktada geniş-bant hızölçer

sismometreler kullanılarak nakamura tek istasyon yöntemi uygulanmıştır. Veri değerlendirme

aşamaları sonucunda çalışma alanı için elde edilen pik periyot değerleri ve hesaplanan Nakamura

Hasar endeksi değerleri ayrı ayrı topoğrafyaya bağlı olarak haritalanmış ve yorumlanmıştır.

Çalışma alanında 0,22-7 sn aralığında değişen zemin hakim titreşim periyotları ve 8-160

aralığında değişen Nakamura hasar endeksi (Kg) değerleri tespit edilmiştir. Çalışma alanının

batısında doğusuna göreceli olarak zemin hakim titreşim periyot değerlerinin daha düşük olduğu

gözlenmiştir. Bu değişim yaklaşık olarak bir çizgisellik göstermektedir. Nakamura hasar endeksi

değerleri zemin hakim titreşim periyodunun büyüdüğü alanlarda yüksek değerlerdedir. Bu

olgunun çalışma alanında yapılması muhtemel planlama ve kentsel dönüşüm konularında mutlaka

dikkate alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Yanal deformasyon, hasar indeksi, miktotremor.

Page 127: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

120

Investigation of Forming Lateral Deformation Features of Soils under

Seismic Loads: An Examlple of Izmir-Balcova

Özkan Cevdet ÖZDAĞ1, Yaprak İPEK

2, Eren PAMUK

2, Mustafa AKGÜN

2,3, Atilla ULUĞ

3,

Mehmet UTKU2, Eren ŞAHİN

4

1-Geophysics, Graduate school of Natural and Applied Sciences, Izmir

2- Department of Geophysical Engineering, Dokuz Eylul University, Izmir

3-DEU Aegean Region Research and Implementation Center, Izmir

4-Earthquake Manegenent, Graduate school of Natural and Applied Sciences, Izmir

[email protected]

The earthquake behaviour’s prediction of horizontal and vertical directional in the structure which

was made building underlie for the resistant structural design to the earthquake. During the

earthquake forces which are damage to the building are mainly assumed lateral direction. The value

of the lateral deformation of the ground surface under seismic loads is very important for building

health. Today, calculating these parameters is done by using ground-engineering bedrock models

for dynamic analysis. For the lateral deformation, preliminary estimates can be used as background

information in the preparation of contingency plans after the disaster. For prediction of lateral

deformations Nakamura’s damage index (Kg = A2 / f0) method can be used. In this context, 20

points weredefined for the Balcova in İzmir and velocity broadband seismometers was used and

Nakamura single station method was applied. As a result of data evaluation’s phase, peak periods

values and Nakamura damage index values were calculated and they were mapped depending on

topography and seperataly interpreted. In the study area predominant ground vibration periods are

changing in the range of 0.22 to 7 seconds and Nakamura damage index values (Kg) 8-160 were

determined. West to the east of the study area, the relatively lower values were observed for

predominant periods. This change shows approximately a lineaments.Nakamura damage index

values were increased on the study area where predominant peroids were increased too. This case

is made in the work area must be taken into account in possible planning and urban regeneration

projects.

Keywords: Lateral deformation, damage index, microtremor.

Page 128: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

121

POSTER OTURUMLARI

Page 129: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

122

Kilikya Havzası Messiniyen Evaporitlerinin Dağılımı

Canan ÇİFTÇİ1, Mahmut OKYAR

1

1-Süleyman Demirel Üniversitesi,Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

Kilikya Havzası, Kuzeydoğu Akdeniz’de, Kıbrıs ve Türkiye arasında bulunan Neojen yaşlı bir

sediman birikim havzasıdır ve doğal yapısından dolayı geçmişten günümüze birçok araştırmaya konu

olmuştur. Bu çalışmada, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığından temin edilen sismik yansıma

profilleri kullanılarak Messiniyen tuzluluk krizinde havzada depolanan evaporitik çökellerin dağılımı

ve tuz yapıları incelenmiştir. Evaporitik istiflerin kalınlık haritasının hazırlanmasında ortalama hızı

değeri önceki çalışmalara dayanılarak 4000 m/s alınmıştır. Yorumlamalar sonucunda evaporitik

çökellerin kalınlığının 100m-1600m arasında değiştiği görülmüştür. Çalışma alanındaki KD-GB

doğrultulu hatlarda tuz diapirleri saptanmıştır.

Anahtar kelimeler: Kilikya Havzası, Messiniyen tuzluluk krizi, tuz diapirleri, sismik yansıma

profilleri.

Page 130: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

123

The Distrubutıons of Messinien Evaporites in The Cilicia Basin

Canan ÇİFTÇİ1, Mahmut OKYAR

1

1-Suleyman Demirel University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Isparta

[email protected]

The Cilicia basin is a Neogen depocentre located between the Turkey and Cyprus in the eastern

Mediterranean. Due to its natural structure, Cilicia Basin has been subject of several investigations

from past to present. In this study, the distribution of evaporites accumulated during the Messinian

salinity crisis in the basin and the salt structures were examined from seismic profiles that were

obtained from the Turkish Petroleum Corporation. Evaporite sediment thickness map was prepared

with the average velocity of 4000 m/s based on previous studies. According to the interpretation

results, the thicknesses of evaporites ranges from 100 m to 1600 m. Salt diapires were also determined

in the NE-SW trending seismic profiles.

Keywords: Cilicia Basin, Messinian salinity crisis, salt diapirs, seismic reflection profiles.

Page 131: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

124

Sismik Yansıma Verilerinde Ön İşleme Süreci Üzerine: Otomatik Kazanç

Kontrolü (AGC) ve T-kare (t2) Yönteminin Karşılaştırması

Onur UYANIK1, Nihan HOŞKAN

1

1-İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, 34320 –

İstanbul

[email protected]

Ham sismik yansıma verilerindeki izler yer altı ile ilgili pek çok bilgi ihtiva etmektedirler. Veri işlem

başlamadan önce bu izlerin düzenlenmesi gerekir. Öyleki, bu düzenlemeler ham veriyi daha anlaşılır

kılmaktadır. Sismik yansıma verilerinde daha temiz sonuçlar elde etmek için veri işlem sürecinin en

başından itibaren doğru seçimler yapılması gerekir. Bu çalışmada, derindeki izlerin genlik değerlerini

güçlendirmek amaçlanmıştır. Bilindiği üzere AGC, düşük genlik değerlerini yükseltmek ve yüksek

genlik değerlerini düşürmek suretiyle genlik değerlerini dengelemektedir. Oysaki t-kare yönteminin

çalışma prensibi her bir iz genliğini zamanın karesi ile çarpma esasına dayanır. Bu yüzden ilk 1 birim

zamandaki izlerin genlikleri çok küçülür ve sadece çok güçlü değişimlerin gözlenmesi beklenir.

Devamında zaman değeri arttıkça izlerin genlik değerleri büyür. Bu bağlamda, derindeki sismik

dalgaların genliklerinin t-kare yöntemi ile düzenlenmesi önerilir. Bu öneri sismik dalgaların

sönümlenmelerini temel alır. T-kare yöntemi, çeşitli veriler üzerinde denenmiştir. Ham veriye t-kare

yöntemi uygulandıktan sonra, çeşitli süzgeçler (bant-geçişli, alçak-geçişli, yüksek-geçişli, çentik)

uygulanmış fakat sonuçlarda önemli olumlu değişiklikler gözlenmemiştir. Bu yöntemlerin frekans

değerlerindeki etkisini görmek için, ayrı ayrı AGC ve t-kare yöntemi uygulanan verilere Fourier

dönüşümü uygulanmıştır. AGC ve t-kare yönteminden sonra frekanslar arasında tutarlı bir ilişki

gözlenmemiştir. T-kare yöntemi uygulandıktan sonra ilk 1 birim saniyede sadece büyük genlik

değişimleri gözlenmiştir, 1 birim saniyeden sonra ise küçük genlik değişimleri de gözlenmiştir. Bu

sayede derindeki izler daha iyi görüntülenmiştir. AGC ve t-kare yöntemi ham veriye ayrı ayrı

uygulanmalıdır. Daha sonra iki sonuç karşılaştırılmalı ve çalışmanın amacına uygun olan yöntem

tercih edilmelidir. Tüm bu bilgi ve gözlemlerin ışığında, özellikle derin araştırmalarda güvenilir

sonuçlar elde etmek için ham veriye AGC dışında t-kare yönteminin de uygulanması önerilmektedir.

Anahtar kelimeler: otomatik kazanç kontrolü, veri işlem, sismik yansıma, t-kare yöntemi.

Page 132: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

125

On The Preprocessing of Seismic Reflection Data: Comparison of

Automatic Gain Control (AGC) and T-Square (t2) Method

Onur UYANIK1, Nihan HOŞKAN

1

1-Istanbul University, Engineering Faculty, Department of Geophysical Engineering,

34320 – Istanbul

[email protected]

The raw traces of the seismic reflection data contain so many information about subsurface. These

traces must be preconditioned before beginning of the data processing. So, this preconditioning makes

the raw data more comprehensible. It is considered that it should be done the right choices at

beginning of the data processing to obtain clear results. In this study, we aim to amplify amplitude

values of the traces in the deep. As it is known, AGC balances the amplitude values thereby increasing

the low amplitude value and decreasing the high amplitude value. But the working principle of t-

square method is based on multiply amplitude of every single trace by time squared. Therefore,

amplitudes of the traces in first 1-unit time decreases too much and there is expected to observes that

only very powerful changes. Later on, during the increasing time value, amplitude values of the traces

were increased. In this context, it is suggested that amplitudes of seismic waves in the deep arrange

with t-square method. This suggestion is based on damping of seismic waves . T-square method was

applied different data sets. After applied t-square method to raw data, various filters (band-pass, low-

pass, high-pass, notch) are applied to the data but that is not observed important useful changes.

Fourier transform were applied separately to data which were applied AGC and t-square method for

investigating effects of these methods on frequency values. It is not observed that a consistent

relationship between frequencies after AGC and t-square method. After applied t-square method, only

big changes are observed in amplitude in first 1-unit time. But after first 1-unit time, additionally,

small changes are observed in amplitude. Thus, traces in the deep were imaged well. AGC and t-

square method must be applied separately to raw data. Thereafter, two results should be compared and

chosen from one of those which is suitable for the purpose of study. In the light of these observations

and information, it is suggested that also t-square method should be applied to raw data except AGC

for obtain reliable results especially in deep explorations.

Keywords: automatic gain control, data processing, seismic reflection, t-square method.

Page 133: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

126

İzmir Körfezi’nin Sığ Sismik Yansıma Verileri ile Araştırılması

Zehra ALTAN1, Neslihan OCAKOĞLU

1

1-İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Ayazağa Kampüsü, 34469 Maslak, İstanbul

[email protected]

Bu çalışmada Batı Anadolu, Ege kıyılarında yer alan İzmir Körfezi’nin sığ iç kesimlerinin stratigrafik

ve yapısal özellikleri 1997 yılında İTÜ-TÜBİTAK-MTA ortaklığında ‘MTA-Sismik-1’ araştırma

gemisi ile toplanan yaklaşık 70 km uzunluğundaki tek kanallı sismik yansıma verileri ile incelenmiştir.

İzmir Körfezi aktif tektoniği bugüne değin yapılan derin sismik yansıma çalışmaları ile yaygın olarak

K-G’den KD-GB’ya değişen aktif doğrultu atımlı fayların ve yer yer D-B uzanımlı aktif normal

fayların kontrolündedir. Bölgede 2008 ve 2010 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve

Teknolojisi Enstitüsü ‘Piri Reis’ araştırma gemisi ile gerçekleştirilen yüksek ayrımlı sismik yansıma,

yandan taramalı sonar, gravite örnekleme ve ısı akısı ölçümleri, İzmir Körfezi ve Gülbahçe

Körfezi’nde gaz ve sıcak su çıkışlarının varlığını ortaya koymuştur. Bu çalışmada İzmir Körfezi’nin

sığ iç kısımları ve Gülbahçe Körfezi yaklaşık 1 km derinliklere kadar rutin veri-işlem adımlarından

geçirilerek elde edilen zaman ortamı sismik göç kesitleri ile incelenmiştir. Söz konusu kesitlerin

karmaşık iz nitelik analizlerine de bakılarak sonuçlar sismik stratigrafik ve yapısal anlamda birlikte

yorumlanmıştır. Stratigrafik anlamda bölgede gerek İzmir Körfezi’nin KB-GD uzanımlı sığ

kesiminde; gerekse körfezin dış kısmını oluşturan Gülbahçe Körfezi’nde kaotik yansıma

şekillenmesine sahip akustik bir temel ve onun üzerinde yatay tabakalı sediman birikiminin olduğu

genç çökeller görülmüştür. Temel birim ve çökeller genellikle doğrultu atım karakterli faylarla deniz

tabanına kadar deforme edilmiştir. Gülbahçe Körfezi’ndeki sedimanlar bu fayların kontrolünde

kıvrımlanarak körfezin bu kısmında D-B yönlü bir daralmaya işaret etmektedir. Körfezde haritalanan

derinlerden yüzeye doğru fay kontrollü yükselim yapıları önceki çalışmalar ile paralel olarak olarak

olası çamur diapirleri olarak yorumlanmıştır. Anlık genlik ve anlık frekans kesitlerinde bu yapılar

zayıf yansımalı zonlar olarak işaretlenmiştir. Anlık frekans kesitlerinde diapirik yapılar kendilerine

yaslanan yatay tabakalı sedimanlardan ayrılır. İzmir Körfezi’nin iç kısımlarında ise sismik kesitlerde

göreceli daha kalın bir sediman istif yoğun olarak aktif doğrultu atımlı fay zonları ile deforme

edilmiştir. Körfezin bu kısmında kesitlerde görülen tek normal fay ise; karadaki İzmir fayının deniz

içerisindeki devamı olarak yorumlanmıştır. Bu bölgede, Gülbahçe Körfezi’ndeki diapirik yapılar

gözlenmemekle birlikte; nitelik analizlerinde fay zonlarının olduğu alanlarda ve yer yer genç

sedimanların kalın olduğu havza içerisinde zayıf yansımalı zonlar gözlenmiştir. Sözkonusu faylar

karada jeotermal aktiviteyi kontrol eden fayların deniz içerisindeki devamı olarak yorumlanmıştır.

Bölgede olası gaz/su çıkışları çoğunlukla doğrultu atım karakterine sahip bu fay zonları tarafından

kontrol edilmektedir.

Anahtar kelimeler: İzmir Körfezi, Sismik yansıma, Karmaşık İz Nitelik Analizi, Doğrultu atımlı

faylar, diapir yapıları.

Page 134: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

127

Investigation of Gulf of Izmir by Shallow Seismic Reflection Data

Zehra ALTAN1, Neslihan OCAKOĞLU

1

1-İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Ayazağa Kampüsü, 34469 Maslak, İstanbul

[email protected]

The purpose of this study is to investigate the stratigraphic and structural features of the İzmir

Gulf in the Western Anatolia-Aegean coast down to 1 km depth by 70 km long shallow

marine seismic reflection data collected by ‘MTA-Sismik-1’ research vessel in collabration of

İTÜ-TÜBİTAK-MTA. The tectonic of Gulf of İzmir controlled by N-S to NE-SW trending

active transpressional strike-slip faults, reverse fault and some E-W normal faults. The high

resolution seismic reflection, side scan sonar, gravity sampling and temperature measurement

studies that have been done by ‘Piri Reis’ search vessel in 2008 and 2010, The Institute of

Marine Sciences and Technology of Dokuz Eylul University, revealed that there are gas and

fluid flow on the seabottom. A conventional data processing stream was applied to the single

channel seismic reflection data to exhibit the special structures in the seismic sections, also

complex trace attribute analyses were applied to the data and they interpreted together.

Stratigraphically, one main erosional surface was interpreted which separates the lower

seismic basement unit with chaotic reflection pattern from the upper basin sediments with

parallel reflection configuration. The upper seismic unit was interpreted as basin deposits that

onlap the basement surface. Tectonically, seismic basement and basin deposits deformed by

strike-slip faults (primary faults) until the sea-bottom. The basin deposits in the Gülbahçe Bay

are folding in the grip of strike-slip faults indicating E-W compression. Complex trace

attribute analysis were applied to the seismic sections in which were observed some elevated

structures on the reflection levels. These structures were interpreted as possible mud diapirs

which represent the early stage of a mud volcano. Inside these elevated structures, it is seen

that the reflection strength, instantaneous frequency and continuity are very weak. However,

secondary faults which have normal characters were rarely mapped at the inner part of the

Gulf of İzmir. These faults have very little slip on the sea floor, also they have right-angled.

The major of them was follow as the offshore extension of İzmir Fault at the inner part of

Gulf of İzmir. It lies in E-W direction. Complex trace attribute analysis were applied to the

seismic sections in Gulf of İzmir too. Particularly, It was seen very low amplitude values in

reflection strength section and very low frequency values in instantaneous frequency section

at the shallower part of section which corresponds to offshore continuation of Gediz Delta

inside the gulf. Considering the high geothermal potential of the study area onland, the faults

that have been mapped offshore show the continuity of the faults onland and It is seen that not

only normal faults are responsible from the geothermal activity in the study area but also

strike-slip faults are.

Key Words: Gulf of İzmir, Seismic Reflection, Complex Trace Analysis, Strike-slip Fault, diapirs.

Page 135: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

128

İzmir ve Çevresinin Depremselliğinin İncelenmesi

Filiz Gizem BAYINDIR1, Özgenç AKIN

1, Hakan ÇOBAN

1, Nilgün SAYIL

1

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl.,Trabzon

[email protected]

Bir bölgenin depremselliğinin ve sismik tehlikesinin araştırılmasında, geçmişte meydana gelen

depremlerin zaman ve uzay dağılımından yararlanılarak gelecekte oluşabilecek deprem aktivitesinin

ve tekrarlama periyodunun belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışmada 38.0°-39.5°K enlemleri ve

26.0°-29.5°D boylamları ile sınırlandırılmış İzmir ve çevresini kapsayan bölgenin depremselliği

incelenmiştir. Deprem verileri Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma

dairesi veri merkezlerinden sağlanmıştır. 1900-2015 yılları arasında oluşmuş Ms≥4.0 olan depremler

kullanılarak çalışma bölgesi için magnitüd-frekans bağıntısı en küçük kareler yöntemi ile

belirlenmiştir. Poisson modeli esas alınarak sismik risk ve tekrarlanma periyotları 4.0≤Ms≤7.0

aralığında gelecek yüzyılda onar yıllık zaman periyotları için hesaplanmıştır. Çalışma bölgesi için

hesaplanan magnitüd-frekans ilişkisinde a=5.62, b=0.75 olarak bulunmuştur. Ayrıca hesaplanan

deneysel ilişkinin standart sapma değeri =0.005, ilişki katsayısı R=0.99 olarak hesaplanmıştır. 115

yıllık gözlem aralığı için yapılan sismik risk tahminine göre 100 yıl içerisinde magnitüdü Ms≥7.0 olan

bir depremin oluşma olasılığı %86.5 olarak bulunmuştur. Aynı zamanda magnitüdü Ms≥7.0 olan bir

depremin 50 yılda bir tekrarlanacağı görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Depremsellik, tekrarlanma periyodu, poisson model, İzmir

Page 136: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

129

An Investigation of Seismicity for Izmir and Its Surrounding

Filiz Gizem BAYINDIR1, Özgenç AKIN

1, Hakan ÇOBAN

1, Nilgün SAYIL

1

1-Karadeniz Technical University, EngineeringFaculty, Department of Geophysics, Trabzon

[email protected]

In order to investigate the seismicity and seismic hazard of a region, seismic activity that may occur in

the future and its recurrence period can be determine from utilizing time and spatial distribution of the

past earthquakes. In this study, the seismicity of Izmir and its surrounding limited with the coordinates

of 38.0°-39.5°N, 26.0°-29.5°E have been studied. Earthquake data were obtained from Boğaziçi

University Kandilli Observatory and Earthquake Research department. Magnitude-frequency relation

for the study area was determined by the least squares method from earthquakes Ms≥4.0, which

occurred between 1900 and 2015 years. The seismic risk and recurrence period according to Poisson

model were calculated for the time periods of decades in the next 100 years and magnitude interval of

4.0≤Ms≤7.0. “a” and “b” values in the computed magnitude-frequency relation for Izmir and its

surrounding were found as 5.62 and 0.75, respectively. In addition, the standard deviation and the

correlation coefficient values of this empirical relation were found as =0.005 and R=0.99,

respectively. According to the seismic risk estimations for observation interval of 115 years, the

earthquake occurrence probability of Ms≥7.0 in 100 years was found as 86.5%.Also, the recurrence

period for an earthquake of Ms≥7.0 was found as 50 years.

KeyWords: Seismicity, recurrence period, poisson model, Izmir.

Page 137: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

130

Sivas Yerleşim Alanında Jipslerin Yeraltı Dağılımı ve Yapısal

Özelliklerinin Yer Radarı Yöntemi ile Araştırılması

Mahmut SARI1, Özcan BEKTAS

2

1-Gümüşhane Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği

Bölümü, TR-29100, Bağlarbaşı/GÜMÜŞHANE

2-Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, TR-58140,

Merkez/SİVAS

[email protected]

Sivas yerleşim alanı Türkiye’nin ana aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun

yaklaşık 80 km güneyinde bulunan Sivas Tersiyer Havzası’nın kuzey kenarında yer almaktadır. Alanın

büyük bir bölümünü kapsayan jips karstları bölgenin karakteristik karstik şekilleridir. Jips karstı

alanlarındaki yüzey ve yeraltı suları sülfatça zengin olduklarından jipsli alanlar ulusal ve bölgesel

planlamada oldukça önemlidir. Bu çalışmada, Sivas il merkezinde yapılaşmanın yoğun olduğu

alanlarda jipsler yaygın olarak yüzeylenen ve jeolojik araştırmalarda genelde homojen bir yeraltı

dağılımıyla gösterilen jipslerin derinliğini, yanal ve düşey yöndeki uzanımlarını ve kırık-çatlak

sistemlerini içeren yapısal özelliklerini belirlemek için yer radarı yöntemi (ground-penetrating radar,

GPR) uygulanmıştır. Yer radarı ölçümleri, profil uzunlukları 50 m ve her bir profil arası 2 m olan DB

doğrultulu 11 profilde 250 MHz’lik korumalı bir anten kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen

radargramların ilk 5 m seviyesinde kuvvetli yansımalara neden olan jips kütlelerinin genel olarak

yanal yönde bir süreklilik göstermedikleri görülmüştür. Yer altında homojen bir dağılım gösteren

çalışma alanındaki jipslerin ayrıca, değişik boyut ve konumlarda dolgu malzemeleri de içerdikleri

belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmada, jipslerin kırık-çatlak, dolgu ve çözünme boşluklarının

başarıyla belirlenmesi nedeniyle yer radarı yönteminin bu tür alanlarda sığ yeraltı özelliklerinin

yüksek çözünürlükte belirlenmesinde oldukça etkin ve başarılı olduğu görülmüştür.

Anahtar kelimeler: Yer radarı, jips, Sivas.

Page 138: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

131

Investigation of Subsurface Distribution and Structural Features of

Gypsum by Ground-penetrating Radar in the Residential Area of Sivas

City

Mahmut SARI1, Özcan BEKTAS

2

1-Gümüşhane University, Faculty of Engineering and Natural Sciences, Department of

Geophysics, TR-29100, Bağlarbaşı/GÜMÜŞHANE

2-Cumhuriyet University, Faculty of Engineering, Department of Geophysics, TR-58140,

Merkez/SİVAS

[email protected]

Sivas residential area is located on the northern side of Sivas Tertiary Basin which is approximately 80

km south of North Anatolian Fault Zone being one of the main active faults of Turkey. Gypsum carst

involving a large part of the area is one of the best examples to the carstic shapes in the region. As

surface and ground water in gypsum carst areas is rich in sulphate, gypsum areas are very significant

for national and regional planning. In this study, in central Sivas where there is dense urbanization, the

structural characteristics including depth, lateral and vertical extensions, and fracture-crack systems of

the gypsum which is surfaced commonly and generally shown by a homogenous ground distribution

have been investigated by applying geophysical methods of GPR (Ground Penetrating Radar). GPR

measurements have been taken by using a 250 MHz shield-antenna. The measurements have been

taken on 11 EW-direction profiles and the distance between each profile has been taken as 2m and the

length of each profile has been taken as 50m. It has been found out that the gypsum mass causing

strong reflections in the first 5m level of the radargrams obtained shows no continuity in the lateral

direction generally. It has also been determined that the gypsum in the study area having a

homogenous distribution in the ground contains fill material in different size and positions. As a result,

it has been seen that GPR method has been very active and successful in determining shallow ground

characteristics with high resolution in such areas revealing fractures-cracks, fillings and dissolution

spaces successfully.

Keywords: Ground-penetrating radar, gypsum, Sivas.

Page 139: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

132

Uygulamalı Jeofizik Verileri için Sunum ve Modelleme Programı

Mustafa Berkay DOĞAN1, Gülçin Özürlan AĞAÇGÖZGÜ

1

1-İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği, 34469 Maslak,

İstanbul

[email protected]

Jeofizik araştırmalarda kullanılan yazılımlar veri işlem ve değerlendirme aşmalarında hız ve kolaylık

sağlamaktadır. Ayrıntılı bir araştırmada birden fazla yöntem için ayrı programlar kullanılabildiği gibi

birçok yöntem için aynı programla modelleme yapmak mümkün olabilmektedir. Bu çalışmada,

uygulamalı jeofizik yöntemlerinden gravite, manyetik, doğal gerilim, elektrik özdirenç ve sismik

kırılma yöntemleri için sunum ve modelleme programı geliştirilmiştir. Microsoft tarafından tasarlanan

C# programlama dilinin görsel programlama özelliği kullanılarak derlenen yazılım öncelikle ölçülen

verilerin karşılaştırmalı bir ve iki boyutlu sunumunu yapabilmektedir. Bunun yanısıra, her bir yöntem

için bir boyutlu düz çözüm modelleme yapan program düz çözümde kullanılan parametrelerin

interaktif değişimi ve gürültü ayarlarıyla öğretici bir yan içermektedir. Farklı yeraltı modelleri için

kuramsal anomalileri hesaplayan program ölçülen verileri birlikte görüntüleyerek parametre

değişimleri ile kontrollü modelleme olanağı sağlamaktadır. Bu yazılım, pratik, hızlı, kolay ve kullanıcı

tanımlı olarak özellikle arazide veri ölçümünden sonra bir ön değerlendirme olanağı sağlamaktadır.

İnteraktif kullanımıyla aynı zamanda eğitsel amaçlı kullanılabilecek program tüm Microsoft Windows

işletim sistemlerinde kolaylıkla yüklenebilen ve çalışan bir jeofizik yazılımdır. Ayrıca, mono ve wine

gibi ek paketler ile linux ve benzeri işletim sistemlerinde sorunsuz çalışabilmektedir. Farklı

yöntemlerle ölçülmüş uygulamalı jeofizik verilerinin tek bir program ile değerlendirilebilmesi, aynı

zamanda, arazide toplanan verilerin pratik bir şekilde çalışma sırasında öndeğerlendirme yapılması ve

farklı yöntemler ile elde edilmiş verilerin birbiri ile kıyaslamalı değerlendirmesine olanak

sağladığından kullanışlı bir program özelliği göstermektedir. Bu bildiride, uygulamalı jeofizik

verilerini görüntüleme ve kontrollü modelleme programının kullanımı ve gerçek arazi verileri ile

sonuçları sunulmuş ve tartışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Jeofizik modelleme, Uygulamalı Jeofizik, sunumSunum, Yazılım jeofizik

modelleme.

Page 140: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

133

Visualization and Modeling Program for Applied Geophysical Methods

Mustafa Berkay DOĞAN1, Gülçin Özürlan AĞAÇGÖZGÜ

1

1-İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği, 34469 Maslak,

İstanbul

[email protected]

With increasing number of programs using for geophysical observation and data-processing,

geophysical studies are faster and more practical. In a detailed survey, it is possible to use multiple

programs for one geophysical method as well as multiple choice l with a single program. In this study,

an interactive visualization and modeling program is developed using Microsoft C#. This program is

developed to visualize data of applied geophysics methods such as gravity, magnetic, self potential,

electrical resistivity and seismic refraction. Moreover, it is possible to do interactive forward modeling

with adjusting the parameters manually. There is also noise parameter is included in the program for

the geophysical data. In addition to this educational interactive display, displaying models calculated

with calculated data and observed data together helps users to perform controlled modeling. This

program’spracticality, fast computeability and user defined attributes are well suited for prior

evaluation of the data at field. This interactive and educational program is operational at every

Microsoft Windows operating systems. Moreover, if needed, this program can also be used at Linux

with additional softwares such as mono and wine. Visualization of some applied geophysical methods

with a single program with compared evaluation proves that this program is easy to use, user friendly

and educative. Applied geophysical data visualization and controlled modeling program will be

presented and discussed with field data.

Keywords: Applied geophysics, geophysical modeling, software visualization of data, geophysical

modeling.

Page 141: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

134

Türkiye ve Civarında Yermanyetik Alanın Günlük Değişimi

Cengiz ÇELİK1, Elif TOLAK-ÇİFTÇİ

1, Metin ZOBU

1

1- Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul

[email protected]

Günümüzde, yeryüzünde INTERMAGNET üyesi mevcut yermanyetik alan gözlemevlerinin

dağılımına bakıldığında dağılımın homojen olmadığı dikkat çekmektedir. Gözlemevlerinin büyük bir

çoğunluğu kuzey yarım küresinde yer aldığı ve Avrupa kıtasında yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak

Türkiye’nin hem doğusunda hem de güneyinde büyük bir gözlemevi boşluğu olduğu dikkat

çekmektedir. Bu çalışma kapsamında, Türkiye ve civarında mevcut veri araştırılarak yermanyetik

alanın günlük değişiminin incelenmesi hedeflenmiştir. Yermanyetik alan bileşenleri gözlemevlerinde

zaman serisi olarak kaydedilmektedir. Kayıtlar incelendiğinde hem periyodik hem de periyodik

olmayan fırtına tarzında değişimlerin olduğu dikkat çekmektedir. Periyodik günlük değişimler,

Güneş’in ayrıştırıcı ve iyonize edici radyasyon etkisi altında, Yer’in aydınlık tarafında iyonosfer

tabakasında bulunan gazların, kimyasal ve elektriksel yapılarının değişmesi ile Güneş’in ısı ve Ay’ın

çekim etkisi altında meydana gelen küresel rüzgarların, yermanyetik alanı içinde indiksiyon elektrik

akımları üreten doğal bir dinamo gibi çalışmasıyla oluşan değişken manyetik alanların, yer yüzünde

gözlemlenen alan üzerine eklenmesiyle bir birini takip eden manyetogramlarda görülen tipik benzer

değişimlerdir. Günlük periyodik değişimler bir günün alt katlarından oluşan harmoniklerin

toplamından oluşmaktadır. Bu çalışmada periyodik günlük değişimlerin belirlenmesi amacıyla, alan

bileşenlerinin saatlik ortalama değerleri “En Küçük Kareler Yöntemi” ile analiz edilerek günlük

periyodik değişimin harmonikleri bulunmuştur. Güneş-Yer manyetik alanlarının karşılıklı etkileşimi

sonucu yer manyetik alanın uzayda etkin olduğu alan olarak nitelendirilen “manyetosfer” tabakasının

farklı katmanlarında gelişen ve alanın günlük periyodik değişimlerini maskeleyen diğer akım

sistemlerinin etkisini azaltmak amacıyla, her ayın en fırtınalı ya da arızalı olarak işaretlenen beş

gününe ait manyetik veri çalışmaya dahil edilmemiştir. Mevcut manyetik veri mevsimlere göre

gruplanarak analiz edilmiştir. Analiz sonucunda yermanyetik alanın güneşe ve aya bağlı periyodik

değişimlerin harmonikleri, her bir gözlemevi ve bileşen için mevsimsel olarak hesaplanmıştır.

Hesaplama sonucunda bulunan dört temel harmonik genlik ve faz değerleri kullanılarak sentezleme

yapılıp alanın günlük değişimleri ortaya konulmuştur. Bu çalışma kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye’nin en eski

manyetik gözlemevi olan İstanbul (ISK, 1947- halen), INTERMAGNET üyeliği bulunan İznik (IZN,

2005-halen) ve ayrıca 1986-1993 yılları arasında Harita Genel Komutanlığı bünyesinde Ankara’da

faaliyet göstermiş olan Ankara (ANK) manyetik gözlemevi verileri analiz edilmiştir. Yermanyetik

alanın günlük değişiminin mevsimlere göre olan durumu Türkiye koordinatlarında belirlenmiştir. Kış

aylarından yaz aylarına doğru günlük değişimin genlik değerindeki artışlar her bir gözlemevi ve

bileşen için komşu manyetik gözlemevleri sonuçları ile kıyaslanarak ortaya konulmuştur.

Anahtar kelimeler: Yermanyetik alanı, manyetik gözlemevleri, manyetik değişimler.

Page 142: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

135

Geomagnetic Daily Variation Around Turkey

Cengiz ÇELİK1, Elif TOLAK-ÇİFTÇİ

1, Metin ZOBU

1

1-Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul

[email protected]

Distribution of the present INTERMAGNET geomagnetic observatories is not homogenous over the

entire Earth. The most of the observatories are located in the northern hemisphere, and while there is a

great density in Europa, two important gap regions are noticeable in the eastern and southern part of

Turkey. It is possible to find some geomagnetic data taken from past and present geomagnetic

observatories near these gap regions. In this study, our aim is to reach the geomagnetic data sets and

investigate geomagnetic daily variations to provide some contribution to the geomagnetic state of

these gap regions. Geomagnetic field elements are continuously recorded by geomagnetic

observatories as time-series. Geomagnetic field elements show regular daily pattern, with periods of

submultiples of a solar day on quiet days, and irregular variations on disturbed days such as

geomagnetic storms. Principal periodic variations and are due to electric currents in the ionosphere

generated by lunar gravitational and solar thermal movements of the atmospheric winds across the

main geomagnetic field. For this purpose, data of geomagnetic observatories (ISK, IZN and ANK) in

Turkey were analyzed to determine the principal harmonics of the geomagnetic daily variation by

applying the method of least square to hourly mean values of the each geomagnetic element. In order

to minimize the effect of magnetospheric current systems, we omit the five International Disturbed

Days (IDDs) of each month from our data. In addition, geomagnetic data grouped in terms of Lloyd

seasons and analyzed for seasonal variations of solar and lunar harmonics of each observatory and

element. Geomagnetic field elements were synthesized using the amplitudes and phases of each

observatory and element for the geomagnetic daily variation. It is found that geomagnetic field shows

strong seasonal dependence from winter to summer months in Turkey.

Keywords: Geomagnetic field, magnetic observations, magnetic variations.

Page 143: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

136

Ege Denizi Volkanik Yayının Jeofizik İzleri

Ezgi ERBEK1, M. Nuri DOLMAZ

1

1-Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Isparta

[email protected]

Türkiye’ nin güneybatısında ve Ege Denizi’nde odak derinliği 200 km’ ye ulaşan ve en büyük 7

magnitüdene kadar olan depremler görülmektedir. Ege Denizi’nde yaklaşık olarak KB-GD uzanımlı

ve 300 km uzunluğunda iki adet jeofizik profili oluşturulmuştur. Bu profillerin yorumlanmasıyla,

deprem verileri ve ısı akısı arasındaki ilişki ve ayrıca Ege Denizi’ nde dip altındaki manyetik ve

gravite verilerine ait bozucu kütle ilişkileri açıklanmaya çalışılmıştır. Profiller 50 km genişliğinde

deprem verilerini, batımetri (km), ısı akısı (mW/m2), manyetik (nT), serbest hava ve Bouguer anomali

(mGal) eğrilerini içermektedir. Bu çalışmada, 1964-2014 yılları arasında meydana gelen depremler

International Seismological Centre (ISC) deprem kataloğundan moment magnitüdleri (Mw) olarak elde

edilmiştir. Profiller üzerinde 80-250 km arasındaki mesafeye karşılık gelen alanda derin odaklı

depremlerin yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Bu, dalan afrika levhasının dalımının bir işaretidir.

Derin odaklı depremlerin bulunduğu bu alan Ege volkanik yayı ve onun kuzey kesimlerini temsil

etmektedir. Alan negatif manyetik anomali (̴ -60 nT) eğrisi, pozitif serbest hava (̴ 120 mGal) ve gravite

anomalisi (̴ 250 mGal) eğrileri ile karakterizedir. Profillerde 100 km civarında gözlenen yüksek ısı

akısı anomali (̴ 110mW/m2) eğrisi dalan Afrika plakasının uç kesimlerinde yer alan Ege volkanik

yayının varlığının bir işaretidir. Deprem verilerine dayanılarak dalan levhanın eğimi ortalama 350

olarak elde edilmiştir. Profillerin 230-300 km aralığında bulunana düşük ısı akısı (20-40 mW/m2),

anomali içermeyen manyetik ( 0 nT), negatif serbest hava (̴ -80 mGal) ve negatif Bouguer (̴ 130mGal)

anomali eğrileri çukur bölgesini temsil etmektedir.

Anahtar kelimeler: Ege Denizi, ısı akısı, volkanik yay, sismik aktivite

Page 144: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

137

Geophysical Traces of Aegean Sea Volcanic Arc

Ezgi ERBEK1, Mustafa Nuri DOLMAZ

1

1-Suleyman Demirel University, Engineering Faculty, Department of Geophysical

Engineering, Isparta

[email protected]

Earthquakes of which focal depth reaches up 200 km and the biggest 7 magnitude reaches up are seen

in southwest of Turkey and Aegean Sea. In Aegean sea, two geophysical profiles with approximately

NW-SE trending and in the length of 300 km constitute. With the interpretation of these profiles the

relation between earthquake data and heat flow and also the disruptive mass of magnetic and gravity

data in subsurface of Aegean Sea are aimed to explain. Profiles that have 50 km wide contain

earthquake data, curves of bathymetry (km), heat flow (mW/m2), magnetic (nT), free air and Bouguer

anomaly (mGal). In this study, earthquakes occurred between the years 1964 and 2014 are obtained

from International Seismological Centre (ISC) earthquake catalog as moment magnitude (Mw). In the

area corresponding to the distance between 80 and 250 km on profiles the intensity of deep-focus

earthquakes are observed. It is signal of subducting Africa plate’s plunge. This area where deep-focus

earthquakes are situated represents Aegean Volcanic Arc and its northern part. The Area is

characterized with curves of negatiive magnetic anomaly (̴ -60 nT), positive free-air (̴ 120 mGal) and

gravity anomaly (̴ 250 mGal). Curve of High heat flow anomaly (̴ 110 mW/m2) on the profiles about

100 km indicates Aegean Volcanic Arc is located edge section of Africa plate. Based on earthquake

data, slope of subducting plate is found average 350. Trench is represented with curves of low heat

flow (20-40 mW/m2), not including magnetic (0 nT), negative free-air (̴ -80 mGal) and negative

Bouguer (̴ 130 mGal) anomaly.

Keywords: Aegean Sea,heat flow, volcanic arc, seismic activity.

Page 145: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

138

Trabzon Kaşüstü Bölgesinde Bir İnşaat Alanının Dinamik Zemin

Özelliklerinin Mikrotremor Yöntemi ile Belirlenmesi

Hakan ÇINAR

1, Suna ALTUNDAŞ

1, Ayşegül SAĞIR

1, Semiha ONUK

1

1- Karadeniz Teknik Üniversitesi , Mühendislik Fakültesi , Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

aysegul6122 @gmail.com

Bu çalışmada, zemin dinamik parametreleri ve bu parametrelerin yapı inşa alanı üzerindeki etkileri

Nakamura yöntemi ile belirlenmiştir. Bu yöntem yerin depremsiz halde sahip olduğu titreşimlerin

(doğal gürültüsü) yatay ve düşey bileşenlerinin Fourier spektrumu uygulanmış oranından oluşur, H/V

oranı olarak isimlendirilir ve kayıtlar tek istasyonda alınır. H/V yöntemi çalışma alanın büyütmesinin

ve hakim frekansının belirlenmesinde kullanılan pasif bir sismik yöntemdir. Çalışma alanındaki yerin

doğal gürültüsü üç bileşenli bir sismometre ile kaydedilmektedir. Kaydedilen yatay ve düşey

bileşenlerin spektral oranı hesaplanır. Bu oran ana kaya ve yüzey arasında bir benzeri transfer

spektrum (quasi-transfer spectrum) olarak kabul edilir. Frekansların tepe noktaları ve H/V oranı

frekanslarının tepe noktaları gibi karakteristik özellikler incelenmiştir. Kaşüstü'nde bulunan inşaa

alanında 5 profil boyunca 25 noktada CMG-6TD sismometre kullanılarak zemin hakim periyodu (T)

ve frekansı (f) , zeminin büyütme değeri (A0) ve hasar görebilirlik indisi (Kg) olarak adlandırılan

parametreler belirlenmiştir. Ölçümler 100 sps (örnek/saniye) örnekleme aralığı ile alınmış olup, alınan

kayıtların süresi 18-22 dk arasında değişmektedir. Bu ölçümler Scream 4.4 programı ile elde edilmiş

ve veriler Geopsy programı ile işlenmiştir. Her bir profil ve ölçüm noktaları arasındaki uzaklık 15m

dir. Bu çalışma sonucunda, büyütme ve zemin hakim frekans değerleri sırasıyla 1.47 ve 6.83, 0.64 Hz

ve 8.44 Hz arasında bulunmuştur. Kanai ve Tanaka'nın zemin sınıflandırma sistemine göre, çalışma

alanında iki tür zemin sınıfı belirlenmiştir (Z3 ve Z4). Ayrıca, zemin hasar görebilirlik indisi (Kg) 0.34

ve 26.63 arasında değişmektedir. Burada tanımlanan tüm parametreler haritalanmış ve inceleme alanı

ile uyum içinde oldukları yorumlanmıştır. Sonuç olarak, bu alanın yapı inşasına uygun bir alan olduğu

söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Mikrotremor, yer büyütmesi, hakim periyot, hakim frekans, Nakamura (H/V)

yöntemi, hasar görebilirlik indisi.

Page 146: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

139

Determination of Dynamic Soil Characteristics in a Building Site using the

Microtremor Method at Kaşüstü District of Trabzon

Hakan ÇINAR1, Suna ALTUNDAŞ

1, Ayşegül SAĞIR

1, Semiha ONUK

1

1- Karadeniz Technical University,Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Trabzon

aysegul6122 @gmail.com

In this study, Nakamura’s method is used for determining the dynamic ground parameters and their

variations in a building construction site. This method consists of estimating the ratio between the

Fourier amplitude spectra of the horizontal (H) to vertical (V) components of the ambient noise

vibrations, called as H/V ratio, recorded at a single-station. The H/V technique is a passive seismic

method used for the determination of site-specific amplification and predominant frequencies in a

construction site. Ambient noise is recorded by using a triaxial velocity seismometer in a site. The

spectral ratio of the horizontal to vertical component of this record is calculated. This ratio can be

considered as a quasi-transfer spectrum between bedrock and the surface. Characteristic features as the

peak frequencies and the H-to-V ratio at these frequency peaks are analysed. A CMG-6TD

seismometer is used 25 points along 5 profiles in a building site of the Kasüstü area for determining

the parameters called as ground predominant period (T) and frequency (f) , soil amplification values

(A0) and the estimation of damage index (Kg). Scream 4.4 program is used for the recording of in-situ

microtremor data, and Geopsy program was also used for the data processing of these recordings.

Sampling interval of the data is 100 sps (sample/second) and total record length of the microtremor

signals range from 18-22 minutes. The distance for both measurement points and each profile are

15m. As a result of this study, the amplification and ground predominant frequency values were found

between 1.47 and 6.83, 0.64 Hz and 8.44 Hz, respectively. According to Kanai and Tanaka’s ground

classification system, site is distinguished with two types of soil (Z3 and Z4). Furthermore, estimated

damage index (Kg) of the ground varies between 0.34 and 26.63. All parameters defined here are

mapped and then interpreted in unison to characterize the studied site. Consequently, it can be said that

this area is a probably suitable site for construction purpose.

Keywords: Microtremor, ground magnification, predominant period, predominant frequency,

Nakamura (H/V) method, the estimation of damage index (Kg).

Page 147: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

140

Jeoloji Verilerinin Mobil Telefonlarla Aktarılması ve Saklanması Projesi

Dürdane TÜRKMEN2, Şeyma ŞEN

2, Sena AKÇER ÖN

1, Zeki BORA ÖN

1, Tuğba ÖNAL-

SÜZEK1

1-Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Muğla

2-Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Muğla

[email protected]

Jeoloji Karot Veri Sistemi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Jeoloji ve Bilgisayar Mühendisliği ortak

projesi olarak geliştirilmektedir. Bu proje kapsamında Türkiye’de deniz, göl vb. sahalarda yapılan

jeolojik çalışmalardan elde edilen verilerin, mobil telefon uygulaması olarak bir otomasyon sistemi

altında toplanması amaçlanmaktadır. Günümüzde, özellikle, paleoklimatoloji/oşinografi/limnoloji

araştırmalarında elde edilen ilksel veriler saha koşullarının zorluklarından dolayı defterlere not

edilmekte ve saha çalışmaları sonrasında ise elektronik tablolarda (çoğunlukla Excel) tutulmaktadır.

Elle veri girişinde oluşabilecek hataların sonradan takibi ve düzeltilmesi jeologlar için zaman ve

işgücü kaybına yol açmakta; veri kaynaklarının paylaşımını zorlaştırmakta ve bilimsel hatalara neden

olabilmektedir. Geliştirdiğimiz bu mobil tabanlı veri tabanı uygulaması sayesinde her üniversitenin

kendi karot çalışmalarını, mobil telefon ara yüzü ile bir veri tabanına aktararak başka araştırmacılarla

veri paylaşımını kolaylaştıracak bir karot veri tabanı sistemi oluşturmayı amaçlıyoruz. Kullanıcı bu

uygulama ile arazide ve laboratuvarda çalışma yaparken topladığı tüm verileri, multimedya (fotoğraf,

ses kaydı vb.) verileri dâhil olmak üzere, sisteme güvenli bir şekilde ekleyebileceği bir proje kurduk.

Önerdiğimiz sistem kullanılarak, araştırmacıların verilerini düzenli bir şekilde veri tabanına

aktarılmasıyla hem hata oranını en aza indirgemeyi hem de zaman ve işgücünden kazanmayı

öngörüyoruz.

Anahtar kelimeler: Jeolojik veri tabanları, mobil uygulamalar.

Page 148: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

141

Mobile Application Based Geological Core Database System

Dürdane TÜRKMEN2, Şeyma ŞEN

2, Sena AKÇER ÖN

1, Zeki BORA ÖN

1, Tuğba ÖNAL-

SÜZEK1

1-Muğla Sıtkı Koçman University, Geological Engineering Department, Muğla

2-Muğla Sıtkı Koçman University, Computer Engineering Department, Muğla

[email protected]

Geological Core Database System being developed as a joint project by Geology and Computer

Engineering Departments of Muğla University. This mobile phone application based automation

system aims to transfer data in real-time from various geological studies in Turkey, such as

paleoclimatology, oceanography or limnology, to a stable database system. The core data are routinely

first stored manually in notebooks which are transferred to electronic spreadsheets (usually Excel

spreadsheets) long after the fieldwork is over. This manual bookkeeping procedure sometimes

becomes difficult due to the hardships of the experiment conditions of the fieldwork. Subsequent

follow-up and correction of scientific errors after the fieldwork might be inefficient in terms of

researcher’s time and labor costs. With the help of this mobile-based database application we

developed, we aim to create a core database system that will make it easier for earth scientists to

store and share their data by transferring and storing at a stable database using a simple mobile phone

interface. All user data collected during and after the fieldwork including the multimedia data (i.e.

images, audio recordings etc.) will be able to be transferred via mobile telephone networks to a central

database server. We propose that by using this mobile based database system, earth scientists can

increase the efficiency of their data collection and storage while minimizing the scientific error rates

that might occur during manual data entry.

Keywords: Geological database, mobile applications.

Page 149: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

142

KTÜ Fen-Edebiyat Fakülte Binasının Hakim Frekans ve Büyütme

Değerlerinin Mikrotremor Ölçümüyle Belirlenmesi

Zehra DİKMEN1, Merve YÖRÜK

1, Doğukan KELEŞOĞLU

1, Özgenç AKIN

1, Nilgün

SAYIL1

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Mühendislik sismolojisi çalışmalarında mikrotremor ölçümleri, dinamik zemin parametrelerinin ve

değişimlerinin belirlenebilmesinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Tek istasyon yöntemi olarak

tanımlanan Nakamura Yatay/Düşey spektral oran yönteminin en büyük avantajı referans noktası

gerektirmeyen, sismik yoğunluğun az olduğu veya temel kayanın bulunmadığı alanlarda kolayca

uygulanabilmesidir. Yatay ve düşey bileşen mikrotremor kayıtlarının frekans içeriğinin belirlenmesine

dayanan yöntem, dinamik zemin parametrelerinin kestiriminde oldukça hızlı ve ekonomik sonuçlara

ulaşmasını sağlar. Bu çalışma Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik

Bölümü binasının zemin hakim frekansı, zemin hakim periyodu ve yaklaşık büyütme değerlerinin

belirlenmesi amacıyla zemin dahil dört katlı bina içinde gürültülü ve gürültüsüz olmak üzere iki ayrı

bölümde 11, ayrıca bina- doğal zemin karşılaştırılması yapmak amacıyla bina dışında bir noktada kayıt

(referans noktası) kayıt alınmıştır. CMG-6TD geniş bant hız ölçen üç bileşen sismometre ile alınan

mikrotremor kayıtlarına Nakamura tarafından geliştirilen H/V spektral oran yöntemi uygulanmıştır.

İnceleme alanındaki her bir ölçüm noktası için hakim frekans, hakim periyod ve büyütme değerleri

elde edilmiştir. Bulunan değerlere göre hakim frekans değerleri 0.6 -4.3 Hz aralığında iken, büyütme

değerleri ise 1.4 -13.4 aralığında değişmektedir. Ortalama periyod değeri 0.53sn olarak hesaplanmıştır.

Bu değerlere göre hakim frekanslar gürültüsüz bölümde, büyütme değerleri ise gürültülü bölümlerde

üst katlara doğru artmaktadır. Elde edilen hâkim frekans ve büyütme değerlerinin gürültülü alanda

daha büyük olduğu gözlenmiştir. Bina betonarme bir yapı olduğu için referans noktasına göre,

büyütme ve periyod değerlerinin daha küçük çıkması beklenen bir sonuçtur.

Anahtar Kelimeler: Mikrotremor, Nakamura yatay/düşey spektral oran yöntemi, büyütme değeri,

hakim periyod, hakim frekans.

Page 150: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

143

Determination of the Predominant Frequency and Amplification Value of

the Science Faculty Building at KTU with Microtremor Measurements

Zehra DİKMEN1, Merve YÖRÜK

1, Doğukan KELEŞOĞLU

1, Özgenç AKIN

1, Nilgün

SAYIL1

1- Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Microtremor mesaurements for engineering seismology is very important for determining of dynamic

ground parameters and its variations. Most important advantage of Nakamura Horizontal/Vertical

spectral ratio method defined as single station method isn’t required reference point and it can be

applied easily in the area with low seismicity and without base-rock. Method based on determining of

frequency content of horizontal and vertical component microtremor records provides to quick and

economical estimation of dynamic ground parameters. In this study, in order to determine the ground

predominant frequency, ground dominant period and approximately amplification value of the Science

Faculty Building at KTU, microtremor measurements were taken at 11 points in noisy and noiseless

parts in the four-storey building including the ground and at 1 point at the outside the building for

comparison of the natural soil. Nakamura H/V spectral ratio method has been applied to microtremor

records taken by CMG-6TD broad-band three component (velocity measuring) seismometer. The

dominant frequency values are obtained in the range of 0.6-4.3 Hz and the amplification values are

obtained in the range of 1.4-13.4. The average period value is calculated as 0.53 sec. According to

these values the dominant frequencies in noise parts and amplification values in noiseless parts are

increasing toward the upper floors. The dominant frequency and the amplification values is bigger in

noise parts. The greater value out of the period and amplification in the building is expected results.

Key Words: Microtremor, Nakamura (h/v) method, ground magnification, predominant period,

predominant frequency.

Page 151: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

144

Kuzey Ege Denizi Depremlerinin İstatistiksel Analizi

Buse YILDIRIM1, Nihal AKYOL

2

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir

2-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

İnsanlığın varoluşundan bu yana, depremler en önemli doğal afetlerden biri olmuştur. Yurdumuz

dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer

almaktadır. Bu çalışmada, Kuzey Anadolu Fay Zonunun Ege Denizi’ne uzanmakta olan güney

kanadında oluşan Ocak 2013 tarihli deprem kümelenmesini incelemek amacıyla, 39.00º – 41.00º K

enlemleri ile 25.00º – 27.00º D boylamları arasında kalan bölge için deprem istatistiği çalışması

gerçekleştirilmiştir. Bu bölge için, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE),

Bütünleştirilmiş Homojen Türkiye Deprem Katalogu (BHTDK) verilerinden yararlanılmıştır. Katalog,

inceleme alanımız için, 1912-2005 yılları arasında, büyülükleri Ms, Md ,Mb, ML ve Mw skalalarında

rapor edilmekte olan 250 adet deprem içermektedir. İlk olarak, bu verilerinden hareketle, farklı

magnitüd skalaları arasındaki geçiş bağıntıları türetilmiştir. Daha sonra, farklı magnitüd skalaları için,

Gutenberg-Richter Yöntemi uygulanmış ve bölge için deprem tehlikesi incelenmiştir. Depremlerin

yineleme periyotları ve belli süreçlerdeki olma olasılıkları hesaplanmıştır. Elde edilen deprem sayısı-

magnitüd ilişkileri, depremlerin yineleme periyotları ve belli bir süreçte olma olasılıkları; sonuçların

seçilen magnitüd skalasına oldukça duyarlı olduğunu göstermektedir. Son olarak bölgede 08 Ocak

2013’de oluşan, Mw=5.7 büyüklüğündeki Ege Denizi depremine ilişkin, farklı kurum ve kuruluşlar

tarafından rapor edilen bilgiler derlenmiş olup, bu deprem sonrası gelişen kümelenme incelenmiştir.

83 günlük bir gözlem süreci içerisinde; büyüklükleri 3.0 ve 5.7 arasında değişen, 121 adet deprem

meydana gelmiştir. Bu kümelenmeye ait günlük deprem sayılarının üstel bir azalım sunduğunu ve

aktivitenin durağan sürece yaklaştığını görmekteyiz. Günlük ortalama ML değerleri ve bunların

kümülatif değişimleri de bu sonucu desteklemektedir.

Anahtar kelimeler: Sismik tehlike, depremsellik, Gutenberg-Richter yöntemi, Kuzey Ege Denizi.

Page 152: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

145

Statistical Analysis of The Earthquakes In North Aegean Sea

Buse YILDIRIM1, Nihal AKYOL

2

1-Dokuz Eylul University, Institute of Marine Sciences, İzmir

2-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, İzmir

[email protected]

Earthquakes have been one of the most important natural disasters, since the existence of humanity.

Our country is located on the Alpine-Himalayan seismic belt, one of the world's most active

earthquake zones. Aim of this study is statistical analysis of January 2013 earthquake cluster, located

on the southern branch of North Anatolian Fault Zone in Aegean Sea, for a area between 39.00 º -

41.00 º N latitude and 25.00 º - 27.00 º E longitude. For this purpose, Integrated Homogenize Turkish

Earthquake Catalog (IHTEC) data reported by Kandilli Observatory and Earthquake Research Institute

(KOERI) of Bosphorus University were examined. The catalog contains 250 events, reported as Ms,

Md ,Mb, ML and Mw magnitude scales, in between 1912 and 2005 for the area interested. Firstly,

utilizing this information, empirical relationships between different magnitude scales were generated.

Then, seismic hazard were evaluated by applying Gutenberg-Richter Relationship to different

magnitude scales for the area. Recurrence periods and probabilities of the events were calculated. Not

only magnitude-frequency relationships and also probabilities and recurrence periods have shown that

the results are very sensitive to chosen magnitude scale. Finally, reported information by different

institutes for January 8, 2013 event with Mw = 5.7 in the area were tried to be combined and

earthquake cluster occurred after this event was examined. The cluster contains 121 events with

magnitude range of 3.0 - 5.7 in an observation time period of 83 days. Numbers of events per day

represent exponential decay and events activity is getting closer to stable time course. Average ML

values per day and distribution of their cumulative supports this result, too.

Keywords: Seismic hazard, seismicity, Gutenberg-Richter method, North Aegean Sea.

Page 153: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

146

Doğu Anadolu ve Civarı için Sismik Tehlike Analizi

Erdem BAYRAK1, Şeyda YILMAZ

1, Yusuf BAYRAK

2

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

2-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi

[email protected]

Bu çalışmada, Doğu Anadolu bölgesinin deprem tehlikesini değerlendirmek amacıyla, aletsel dönemi

içeren homojen bir katalog kullanılmıştır. Bu çalışmada Bayrak vd. (2008) tarafından hazırlanan

deprem kataloğu kullanılmıştır. 2008 yılından 2012 yılına kadar olan kısım ise BÜKRDAE

kataloğundan eklenmiştir. Sismik tehlike çalışmalarında kullanılan deprem kataloğu homojen

olmalıdır, yani aynı magnitüd türünde olmalıdır. Bu çalışmada kullanılan katalog MS magnitüdüne

göre homojendir. Çalışma alanı tektonik ve sismotektonik durumları göz önüne alınarak 12 sismik

bölgeye ayrılmıştır. Her kaynak bölgesi için b değeri, geri dönüşüm periyotları, deprem oluşma

olasılıkları ve beklenen en büyük magnitüd değeri hesaplanmıştır. Bu parametreleri hesaplamak için

ZMAP programı kullanılmıştır. Geri dönüşüm periyotlarının en küçük hesaplandığı yerler Kuzey

Anadolu Fayı ile ilişkili olan bölgelerdir. 50 yıllık bir süreç için magnitüdü 5.5 değerine eşit veya daha

büyük olan bir depremin oluşma olasılığının %80’den fazla olduğu yerler Kuzey Anadolu Fayı, Ağrı

Fayı, Tutak Fayı, Karayazı Fay Zonu, Çobandede Fay Zonu bölgeleridir. Mekansal sismik tehlike

analizi için b-değeri Mmax dağılım haritaları oluşturulmuştur. Bu haritalara bakıldığında, en küçük b-

değerlerinin Kuzey Anadolu Fayı ve Iğdır Fayı ile ilişkili olduğu görülmektedir. Yine Mmax

değerlerinin en büyük olduğu yerler, Kuzey Anadolu Fayı ve Iğdır Fayı ile ilişkilidir. Mmax

değerlerinde ise en küçük değerler Van gölü ve civarında elde edilmiştir. Bunun nedeni olarak ise,

2011 yılında meydana gelen Van depreminin bu bölgedeki gerilimi azalttığı düşünülmektedir.

Hesaplanan sismik tehlike parametrelerine göre en tehlikeli bölgeler: Kuzey Anadolu Fayı, Ağrı Fayı,

Tutak Fayı, Karayazı Fay Zonu, Çobandede Fay Zonu ile ilişkili olan 2., 7. ve 12. bölgelerdir.

Anahtar kelimeler: Doğu Anadolu, sismik tehlike, Gutenberg-Richter İlişkisi.

Page 154: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

147

Seismic Hazard Analysis in and around Eastern Anatolian Region

Erdem BAYRAK1, Şeyda YILMAZ

1, Yusuf BAYRAK

2

1-Karadeniz Technical University, Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Trabzon

2-Agri Ibrahim Cecen University

[email protected]

In this study, an homogeneous earthquake catalogue containing instrumental period was used to

evaluate the seismic hazard parameters for Eastern Anatolia region. In this study, the earthquake

catalog prepared by Bayrak et. Al. (2008) was used. The earthquakes from 2008 to 2012 were obtained

from KOERI. An earthquake data set used in seismic hazard studies must certainly be homogenous, in

other words, it is necessary to use the same magnitude scale. The earthquake catalog used in this study

was homogenous for MS magnitude scale. The whole examined area is divided into 12 seismic regions

based on their seismotectonic regime. b-value, the mean return periods, the most probable maximum

magnitude in the time period of t-years and the probability for an earthquake occurrence for an

earthquake magnitude ≥ M during a time span of t-years were calculated. In order to evaluate these

parameters, we used to ZMAP software package. The minimum value of the mean return periods was

calculated around North Anatolian Fault Zone. The maximum values of the probability for an

earthquake occurrence for an earthquake magnitude ≥ 5.0 during a time span of 50 years were

obtained around North Anatolian Fault, Agri Fault, Tutak Fault, Karayazi Fault Zone and Cobandede

Fault Zone. Map of b-value and Mmax value (the largest earthquake in the next 100 years) were

calculated for spatial seismic hazard analysis. The minimum b-values related with North Anatolian

Fault and Igdir Fault. The maximum value of Mmax was obtained around NAF and Igdir Fault. The

minimum value of Mmax values were obtained in and around Lake Van. The reason is that the Van

earthquake that occurred in 2011 is thought to reduce stress in the region. According to these

parameters, the most dangerous area are Region 2, 7 and 12 covered NAF, Agri Fault, Tutak Fault,

Karayazi Fault Zone and Cobandede Fault zone respectively.

Keywords: Eastern Anatolian, seismic hazard, Gutenberg-Richter Relation.

Page 155: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

148

2011 Van Depremi’nin Ana ve Artçı Şoklarının Kullanılmasıyla Doğu

Anadolu’nun Kabuk Yapısının Belirlenmesi

Hamdi ALKAN1, Hakan ÇINAR

2, İsmail AKKAYA

1

1-Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Van

2-Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Bu çalışmada, Tek-İstasyon Yöntemi kullanılarak Doğu Anadolu’nun kabuk yapısı yaklaşık 4-40 sn

periyotları arasında Temel mod Rayleigh dalgası grup hızı dispersiyon eğrilerinin ters çözümü ile

belirlenmiştir. Bu amaç için, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ nün geniş-band

istasyonlarında (DARE, ERZN, PTK, SVRC, URFA) kaydedilen 2011 Van Depremi’nin ana ve artçı

şokları kullanılmıştır. Tüm kayıtlar için temel modlar ve yüksek modlar ayrılmıştır. Grup hızı

dispersiyon eğrileri ve grup hızlarının ters çözümünden bölgenin 1-B kesme dalgası hız yapısı

belirlenmiştir. Ters çözüm sonucu elde edilen çözünürlük-genişlik bilgisi kullanılarak normalize

edilmiş istatistiksel çözünürlük matrisleri hesaplanmıştır. Normalize edilmiş istatistiksel çözünürlük

matrisi, verinin çözünürlük güvenilirliğini hesaplamada ve uygun mekânsal-zamansal çözümü

sağlamada kullanılmıştır. Tüm deprem-istasyon çiftleri için Rayleigh dalgası grup hızı dispersiyon

eğrilerinin istatistiksel ortalamaları elde edilmiştir. Ortalama dispersiyon eğrileri çalışma bölgesini

temsil eden kesme dalgası hız yapılarına dönüştürülmüştür. Elde edilen ters çözüm sonuçlarına göre,

kabuk kalınlığı yaklaşık 40 km, Vs hızlarının ise 4.15-4.20 km/s arasında değiştiği belirlenmiştir.

Kesme dalga hızları üst kabuk (yaklaşık kalınlık 10-12 km) için ∼2.7–2.9 km/s, alt kabuk (yaklaşık

kalınlık 22-24 km) için ise ∼3.5–3.7 km/s olarak hesaplanmıştır. Elde edilen bu bulgular bölgede

yapılan önceki çalışmalarla uyumludur.

Anahtar Kelimeler: Doğu Anadolu, 2011 Van depremi, kabuk yapısı, Rayleigh Dalgası, ters çözüm.

Page 156: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

149

Determination of the Crustal Structure in the Eastern Anatolian using

Main and After Shocks of the 2011 Van Earthquake

Hamdi ALKAN1, Hakan ÇINAR

2, İsmail AKKAYA

1

1-Yüzüncü Yıl University, Faculty of Engineering and Architecture, Department of

Geophysical Engineering,Van

2-Karadeniz Technical University, Faculty of Engineering, Department of Geophysics,

Trabzon

[email protected]

In this study, crustal structure of the Eastern Anatolia has been investigated by inverting group-

velocity dispersion data of fundamental mode Rayleigh waves, using single-station method in the

period range of 4-40 seconds approximately. For this purpose, we have used recordings of Main and

After Shocks of the 2011 Van Earthquake recorded on KOERI (Kandilli Observatory and Earthquake

Research Institute) broad band (BB) stations (DARE, ERZN, PTK, SVRC, URFA). The fundamental

modes of vertical component broad-band seismograms are isolated to higher modes. 1-D shear

velocity structure of the region is obtained from observed fundamental mode group velocity dispersion

curves and their inversion results. We have also calculated the normalized statistical resolution matrix

to obtain resolution-length information for total inverse system. The Normalized statistical resolution

matrix could not only measure the resolution obtainable from the data, but also provided reasonable

spatial/temporal resolution or resolution-length information. We have averaged the group velocity

dispersion curves of Rayleigh waves for all pairs of the station-event. The mean dispersion curves of

Rayleigh waves have been inverted to determine shear wave structure represents the study region.

According to inversion results, the crustal thickness is approximately 40 km in the study area and Vs

velocity ranges between 4.15-4.20 km/s. It is clearly seen that shear velocities vary from ∼2.7–2.9

km/s in the upper crust (10-12 km) to ∼3.5–3.7 km/s in the lower crust (22-24 km). These values are

compatible with other studies’ values.

Key words: Eastern Anatolia, 2011 Van earthquake, crustal structure, Rayleigh Wave, inversion.

Page 157: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

150

Doğu Anadolu Fay Zonunda (DAFZ), Türkiye, Güncel Sismik

Durgunluğun Bölgesel ve Zamana Bağlı Analizleri

Mahmut SARI1, Serkan ÖZTÜRK

1, Habibe ŞAHİN

1

1-Gümüşhane Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği

Bölümü,

TR-29100, Bağlarbaşı/GÜMÜŞHANE

[email protected]

Öncü sismik durgunluk hipotezi, bazı ana şokların öncesinde bir sismik durgunluğun gözlendiği yani

önceki sismik aktiviteye oranla ortalama depremsellik oranında bir düşüşün görüldüğü temeline

dayanır. Dünyanın farklı bölgeleri için yapılan birçok çalışmada, büyük depremlerden önceki

durgunluğun süresi yaklaşık 4.5±3 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu çalışma kapsamında standart sapma

Z-değeri kullanılarak, Doğu Anadolu Fay zonundaki güncel sismik durgunluğun bir değerlendirmesi

yapılmıştır. Sonuç olarak, 2013 yılı başında depremsellik oranın bölgesel ve zamana bağlı değişimleri

için istatistiksel bir değerlendirme yapılmıştır. Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem

Araştırma Enstitüsü’nden temin edilen deprem kataloğu süre magnitüdü MD’ye göre homojendir ve

1970-2013 yılları arasında 11029 olayı içermektedir. Depremsellik oran değişimlerinin nicel bir

analizini yapabilmek için bağımlı olayların katalogdan çıkarılması gerekir. Bağımlı olayları bağımsız

depremlerden ayırabilmek için, Reasenberg algoritması kullanılmıştır. Yeniden kümelendirme

işleminden sonra olayların yaklaşık %51’i çıkarılmıştır ve sonuçta Z-değeri istatistiği için kullanılan

deprem sayısı 5380’e düşmüştür. Sonuçlar, 2013 yılı başlarında görülen sismik durgunluğun Doğu

Anadolu Fay zonunda önemli olabileceği dört bölgeyi göstermektedir. İlk anomali 39.48ºK-39.712ºD

merkezli (Ovacık ve Pülümür arası, Tunceli), ikinci anomali 39.06ºK-40.297ºD merkezli (Karakoçan,

Sancak-Uzunpınar and Göynük fay zonlarını içeren bölge), üçüncü anomali 38.55ºK-38.763ºD

merkezli 763ºE (Malatya fayı ile EAFZ arasında, Pötürge’nin kuzeyi, Malatya) ve son anomali

39.95ºK-35.647ºD merkezli (Ceyhan-Yumurtalık-Karataş arasında, Adana) olarak bulunmuştur. Bu

sismik durgunluk anomalilerinin başlangıç tarihleri son yıllarda gözlenmiştir ve sismik durgunluklar

yaklaşık olarak 2007 yılı başlarında başlamıştır. Bu nedenle, sismik durgunluğun gözlenmiş olduğu bu

bölgeler özel bir dikkat verilmesi gerekir.

Anahtar kelimeler: Doğu Anadolu Fay zonu, öncü sismik durgunluk, yeniden kümelendirme, Z-

değeri.

Page 158: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

151

Regional and Temporal Analysis of Recent Seismic Quiescence in the East

Anatolian Fault Zone (EAFZ), Turkey

Mahmut SARI1, Serkan ÖZTÜRK

1, Habibe ŞAHİN

1

1-Gümüşhane University, Faculty of Engineering and Natural Sciences, Department of

Geophysics,

TR-29100, Bağlarbaşı/GÜMÜŞHANE

[email protected]

Precursory seismic quiescence hypothesis is on the basis that some main shocks are preceded by a

seismic quiescence, which is a decrease of mean seismicity rate, as compared to the preceding. In

many studies for different parts of the world, the duration of quiescence before large earthquakes is

calculated to be about 4.5±3 years. In the scope of this study, an evaluation of current seismic

quiescence in the East Anatolian Fault Zone is made by using standard deviate Z-value. Thus, a

statistical assessment of the regional and temporal variations of the seismicity rate in the beginning of

2013 is performed. The earthquake catalogue, taken from Boğaziçi University, Kandilli Observatory

and Earthquake Research Institute, is homogeneous for duration magnitude, MD, and includes 11029

events from 1970 to 2013. To make a quantitative analysis of seismicity rate changes it is necessary to

eliminate the dependent events from the catalogue. To separate the dependent earthquakes from

independent events, Reasenberg’s algorithm is used. After completing the declustering processes,

nearly 51% of the events are removed and thus, the number of events for Z-value statistics is reduced

to 5380. Results show that four areas with an apparently seismic quiescence may be important in the

East Anatolian Fault Zone in the beginning of 2013. The first anomaly is observed centered at

39.48ºN-39.712ºE (between Ovacık and Pülümür, Tunceli), the second anomaly is found centered at

39.06ºN-40.297ºE (including Karakoçan, Sancak-Uzunpınar and Göynük fault zones), the third

anomaly is found centered at 38.55ºN-38.763ºE (between Malatya fault and EAFZ, north of Pötürge,

Malatya) and the last anomaly is found centered as 39.95ºN-35.647ºE (between Ceyhan-Yumurtalık-

Karataş, Adana). The beginnings of these seismic quiescence anomalies are recently observed and

nearly started in the beginning of 2007. For this reason, special attention should be given to these

regions where the seismic quiescence is observed.

Keywords: East Anatolian Fault zone, decluster, precursory seismic quiescence, Z-value.

Page 159: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

152

Bayes Yöntemi Kullanılarak Doğu Anadolu Fayı’nın Farklı Sismik Kaynak

Bölgeleri İçin Deprem Tehlike Parametrelerin Belirlenmesi

Tuğba TÜRKER1, Yusuf BAYRAK

1

1-Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Trabzon

[email protected]

Bu çalışmanın amacı; Doğu Anadolu Fayı’nın (DAF) farklı sismik kaynak bölgeleri için deprem

tehlike parametrelerinin (maksimum rejyonal magnitüd (Mmax), β değeri ve aktivite oranı veya

yoğunluk (λ) değeri) ve tanımlanan süreçlerde (5, 10, 20, 50 ve 100 yıl içerisinde) deprem olma

olasılığının Bayes yöntemi ile hesaplanmasıdır. Bu çalışmada ilk olarak, mevcut tektonik yapı, odak

mekanizması çözümleri ve DAF’da meydana gelen depremlerin episantr dağılımları dikkate alınarak,

DAF 5 farklı sismik kaynak bölgeye bölünmüştür. 1. Bölge (Bingöl-Karlıova) Karlıova üçlü

birleşmesi, 2. Bölge (Pütürge-Palu arası) Elazığ-Malatya, 3. Bölge (Tut ve Sürgü Fayları) Adıyaman-

Kahramanmaraş, 4. Bölge (Karataş-Osmaniye Fayları) Adana ve 5. Bölge (Kırıkhan-Islahiye)

Gaziantep-Antakya yörelerini içermektedir. Çalışmada; MS magnitüdü (Ms≥ 3.5) için ve aletsel

dönemi içeren (1900-2012) homojen bir deprem kataloğu hazırlanmıştır. Katalog; Boğaziçi

Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü (BÜRKDAE), Ulusal Deprem İzleme

Merkezi (UDİM), TÜBİTAK, TURKNET, Uluslararası Sismoloji Merkezi (ISC), Sismoloji Araştırma

Enstitüsü (IRIS) gibi farklı kataloglar kullanılarak oluşturulmuştur. Magnitüd değerleri 3.5≤MS<4.5,

4.5≤MS<5.5, 5.5≤MS<6, MS≥6 aralıklarında belirlenmiştir. Bayes yöntemi kullanılarak 5 farklı

sismik kaynak bölge için deprem tehlike parametreleri olan Mmax, β ve λ değerleri hesaplanmıştır.

Yapılan hesaplamalar sonucunda, deprem tehlikesi en yüksek olan Bingöl-Karlıova bölgesinin, Mmax

değeri 7.12 olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak, DAF içerisindeki farklı sismik kaynak bölgeleri

içerisinde, deprem etkinliğinin diğer bölgelere oranla daha yüksek olduğu ve en yüksek magnitüd

değerine sahip Bingöl-Karlıova bölgesinde, 7.12 büyüklüğündeki bir depremin gelecek 100 yıl

içerisinde olma olasılığının %90 olduğu hesap edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bayes yöntemi, deprem tehlike parametreleri.

Page 160: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

153

Assessment with Bayesian Method of Earthquake Hazard Parameters For

East Anatolian Fault

Tuğba TÜRKER1, Yusuf BAYRAK

1

1-BlackseaTechnical University, EngineeringFaculty, Department of Geophysics, Trabzon

[email protected]

The aim of this study computed with Bayes method of earthquake hazard parameters ( maksimum

regional magnitude (Mmax), β value and seismic activity rate or intensity (λ)) of the East Anatolian

Fault (DAF) and of earthquake occurence probability in the defined process (in the future 5, 10, 20, 50

and 100 years). Initially for this purpose, the DAF is divided into five seismic source zones with

tectonic structure and focal mechanism solutions and epicentral distribution of occurence erathquakes

in the DAF. The Region 1 (Bingöl-Karlıova) the Karlıova Triple Junction, Region 2 (between Pütürge-

Palu) the Elazığ-Malatya, Region 3 (Tut and Sürgü Faults) the Adıyaman-Kahramanmaraş, Region 4

(Karataş-Osmaniye Faults) the Adana and Region 5 (Kırıkhan-Islahiye) the Gaziantep-Antakya

includes the regions. In the study; is prepared a homogenous earthquake data catalog for Ms magnitude

(Ms≥ 3.5) and instrumental catalogue is completed during period 1900 to 2012. The catalog are

created using different catalogs (Bogazici University Kandilli Observatory Earthquake Research

Institute (BÜRKDAE), National Earthquake Monitoring Center (NEMC), TUBITAK, TURKNET the

International Seismological Centre (ISC), Incorporated Research Instutions for Seismology (IRIS)).

The magnitude values are determined among 3.5 ≤ Ms < 4.5, 4.5 ≤ Ms < 5.5, 5.5 ≤ Ms < 6, Ms ≥

6. The earthquake hazard parameters, Mmax, β and λ values are calculated using Bayesian method for

each seismic source zones. According to the computed earthquake hazard parameters, the most

dangerous zone is the Bingöl-Karlıova where Mmax value is calculated as 7.12. Finally, the Bingöl-

Karlıova region has the highest magnitude value into different seismic source zones in the DAF and

earthquake activity is higher than other regions and this region is estimated to be 90 % occurrence

probability of an earthquake magnitude (7.12) in next 100-years.

Keywords: Bayesian method, earthquake hazard parameters.

Page 161: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

154

Kütahya, Hisarcık Jeotermal Alanının İki Boyutlu Yeraltı Yapısının

Araştırılması

Serkan ÜNER1, Gülçin Özürlan AĞAÇGÖZGÜ

1

1-İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği, 34469 Maslak,

İstanbul

[email protected]

Bu çalışma, Kütahya Hisarcık jeotermal alanının iki boyutlu yeraltı yapısının araştırılması amacıyla

yapılmıştır. Kütahya Hisarcık verileri Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından

toplanmıştır. Bölgede, 69 adet düşey elektrik sondaj (DES) ölçüsü alınmış olup AB/2 değerleri 1000 m

– 2000 m arasında değişmektedir. Ayrıca bölgede 4 profil doğal potansiyel (SP) verisi toplanmış ve

değerlendirilmiştir. DES verileri için 1B, yanal kısıtlı 1B (Yaklaşık 2B) ve 2B ters çözüm

algoritmaları kullanılmıştır. 1B ters çözümde kullanılan Occam algoritması, yer içi özdirenç yapısının

sürekli ve yumuşatılmış biçimde elde edilmesine dayanmaktadır. İyileştirmede kullanılan

yinelemelerde, bir önceki RMS hatasından daha küçük hata veren modeller içerisinde en yumuşak

özdirenç değişimini gösteren model araştırılmaktadır. Yaklaşık 2B ters çözümde, yanal kısıtlı 1B

algoritması kullanılmaktadır. Bu algoritma, bir doğrultu boyunca ölçülen tüm verilerin iki boyutlu

düzgünleyici kısıtlamalar ile yeniden düzenlenen bir boyutlu ters çözüm ile terslenmesi prensibine

dayanmaktadır. Dolayısıyla bu algoritma kullanılarak 1B ve 2B ters çözümlerin karşılaştırılması ile iki

boyutlu bozucu etkilerin belirlenmesi amaçlanmıştır. 2B Schlumberger ters çözüm algoritması, sabit

tutulan blokların her yinelemede sadece özdirenç değerlerinin değiştirilmesi yöntemiyle çalışmaktadır.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda elde edilen kesitlerde jeotermal akışkanı taşıyan kırıklar net bir

biçimde görülmektedir. Genel olarak 400 – 500 ohm-m ile sembolize olan kireçtaşlarındaki kırıkların

oluşturduğu graben yapısı içindeki jeotermal akışkan taşıyan birimlerde, özdirenç değerleri 5-20

ohm.m ye düşmektedir. Alandaki jeotermal rezervuar yaklaşık olarak 400 – 700 m arasında bir

derinlikte bulunmaktadır.

Anahtar kelimeler: Kütahya Hisarcık jeotermal alan, düşey elektrik sondaj, 1B ve 2B ters çözüm.

Page 162: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

155

2 Dimensional Geoelectrical Structure of Kütahya Hisarcık Geothermal

Area

Serkan ÜNER1, Gülçin Özürlan AĞAÇGÖZGÜ

1

1-İstanbul Technical University, Faculty of Mines, Geophysical Engineering Department,

34469 Maslak, İstanbul

[email protected]

In this study vertical electrical sounding (VES) and self potential (SP) measurements were

interpretated to obtain two dimensional geoelectrical structure of Kütahya Hisarcık geothermal area.

69 VES surveys with various AB/2 between 1000 m and 2000 m and SP measurements on 4 profile,

were carried out by General Directorate of Mineral Research and Exploration. VES data are inverted

by 1D, quasi 2D and 2D inversion algorithms. Occam algorithm is used for 1D inversion which gave a

smooth and continuous resistivity variations of the area. In order to convert the VES data by quasi 2D,

laterally constrained 1D (LCI) algorithm is used. This algorithm is based on applying modified one

dimensional inversion with two dimensional smoothness constraints on a vertical electrical sounding

data along a line. Therefore this quasi 2D algorithm is compared with 2D inversion to determine 2D

structural effects. Lastly, 2D Schlumberger inversion algorithm is used which based on 2D model with

fixed block boundaries during inversion and only the resistivity values of each block changes through

the iteration. After the proccesing and interpretation of VES and SP data, faults bearing geothermal

fluids are clearly shown at section maps. Geothermal area which generaly characterized with

limestones show 400 – 500 ohm.m resistivity values. These limestones are seperated with horst –

graben structures with 5 - 20 ohm.m resistivity between. In conclusion low resistivity zones that

indicate the geothermal activity are observed and limestones locate between 400-700 m depth and act

as a reservoir for geothermal activity.

Keywords: Kütahya Hisarcık geothermal field, vertical electrical sounding, 1D & 2D inversion.

Page 163: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

156

19 Mayıs 2011 Kütahya - Simav (Mw=6.0) Depremi Odak Mekanizması

Hesaplaması ve Coulomb Gerilme Dağılımı

Mikail Mehmet ALTINER1

1-İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği. İstanbul

[email protected]

Kütahya’nın Simav ilçesi, Mw = 6.0 büyüklüğünde orta ölçekli bir depremle 19 Mayıs 2011 tarihinde

sarsılmıştır. Ana şokun odak mekanizması çözümü Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma

Enstitüsü geniş-band sismik deprem şebekesi tarafından sağlanan verilerle P dalgası ilk hareket

yönlerinden hesaplanmıştır. Anaşok 10 km derinliğinde sığ bir normal fay depremidir. Depremin ana

şoklarının derinliği 5 ile 20 km arasında değişmektedir. Ana şokun odak mekanizması çözümü Doğu

Kuzeybatı – Güneydoğu T-ekseni yönelimli normal faylanmadır. 40 artçı şokun odak

mekanizmalarının çözümü Kuzeydoğu – Güneybatı doğrultulu normal faylanmalara işaret etmektedir.

Bunların içinde küçük miktarda doğrultu atım bileşeni de görülmüştür. Bu 40 artçı şoka gerilim tensör

analiz yöntemi uygulanmıştır. Bu yöntem sonucunda maksimum sıkışma gerilimi (σ1) Kuzeybatı –

Güneydoğu doğrultulu normal gerilme rejimi olarak bulunmuştur. Buna ek olarak, Coulomb gerilim

analizi ana şok verisine uygulanmıştır. Coulomb gerilim analizi sonucunda Kuzeydoğu – Güneybatı

yönlü gerilim artışı dikkat çekmektedir. Buradaki Coulomb gerilim değerleri 2 bardan yüksek

bulunmuştur. Çalışma bölgesindeki fay doğrultusunun üstünde düşük gerilim, fay doğrultusun

uçlarında ise yüksek gerilim artışı gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kütahya Simav depremi, odak mekanizma çözümü, gerilim tensör analizi,

Coulomb gerilim analizi.

Page 164: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

157

Focal Mechanısm And Coulomb Stress Change Of The 19 May 2011 Mw =

6.0 Sımav – Kutahya Earthquake

Mikail Mehmet ALTINER1

1-Istanbul University,Faculty of Engineering,Geophysical Engineering,Istanbul.

[email protected]

Simav disctrict of Kütahya province in northwest (NW) Anatolia was striken by a moderate size

Mw=6.0 earthquake on 19 May 2011. Focal mechanism of the mainshock is computed by applying

first P- wave polarity picking technique on data from Kandilli Observatory and Earthquake Research

Institute broadband seismic network. The mainshock is located as a shallow focus normal faulting

event at a depth of 10 km. Aftershocks focal depths range from 5 to 20 km. Focal mechanisms of the

aftershocks are generally normal faulting with minor strike-slip component. The geometry of the

mainshock focal mechanism shows a normal faulting regime with Norhwest – Southeast trending

direction of T-axis in the study area. A stress tensor inversion is applied to focal mechanism data to

get a more accurate picture of the Simav earthquake stress field. Maximum principal compressive

stress (σ1) from 40 aftershocks indicates Northwest – Southeast normal stress regime. Additionally,

Coulomb stress analysis is performed to estimate the stress transfer and correlate it with activated

region. Positive lobs with stres change more than 2 bars are observed, indicating that these values are

large enough to increase the Coulomb stress failure towards Northeast – Southwest direction.

Key Words : Kutahya Simav earthquake, focal mechanism, stress tensor analysis, Coulomb stress

analysis.

Page 165: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

158

Menderes Masifi için Yapı Sınırı Analizi Uygulamaları

Yasemin AYGÜN1, Hümeyra KURTOĞLU

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Buca, İzmir

[email protected]

Türkiye’nin batısında yer alan Alaşehir grabeni olarak da bilinen Gediz grabeni 150 km uzunlukta ve

3-40 km genişliğindedir. Menderes masifine günümüzdeki şeklini kazandıran Gediz, Büyük menderes

ve Küçük menderes grabenleri yeni tektonik dönemde açılma faylarına bağlı olarak oluşmuştur. Gediz

grabeni D-B yönlü olan graben ve horstları sınırlayan normal faylarla gelişmiştir. Bu grabenler

Miyosen sonu, Pliyosen’de oluşmaya başlamıştır. Bu çalışmada Bouguer gravite değerleri kullanılarak

sınır analizi yöntemi ile çalışma alanının horst ve graben yapısı incelenmiştir.Sınır analizi yöntemi bir

yassı yapının neden olduğu gravite anomalisinin gz(x, y)(veya yapma gravite anomalisinin) en dik

yatay gradyenti yapının kenarları üzerinde uzama eğilimindedir. Yöntemin amacı yatay türev

haritasından en yüksek genlik noktalarını belirleyebilmektir. Doğal kaynaklı bir yöntem olan gravite

yöntemi yerçekimi ivmesi değişiminden yararlanarak yeraltındaki farklı yoğunluklu yapıları araştırır

ve yanal yoğunluk değişimlerine duyarlıdır. Yöntemde yerçekimi ivmesinin düşey bileşeni (gz)

ölçülür.Çalışma alanının koordinatları 38o-40

oK ve 26

o-30

oD olup, Bouguer gravite değerleri bu

sınırlar içersinde kullanılmıştır. Sınır analizi yöntemi kullanarak bölgenin tektonik sınır çizgileri

belirlenmiştir. Bu yöntemle yatay gradyent değerleri x,y yönünde hesaplanarak maksimum yatay

gradyent değerleri belirlenmiştir. Belirlenen maksimum değerleri Bouguer gravite haritası üzerine

çizilmiştir. Haritalanan gradiyent değerleri incelendiğinde değerlerin çalışma alanındaki tektonik

sınırlarla uyumlu oldukları görülmektedir.

Anahtar kelimeler: Gravite, sınır analizi, Menderes masifi.

Page 166: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

159

Applications of Boundry Analysis for Menderes Massif

Yasemin AYGÜN1, Hümeyra KURTOĞLU

1

1-Department of Geophysical Engineering, Dokuz Eylul University, Izmir, Turkey

[email protected]

The Gediz Graben which is also known as the Alaşehir graben is located in the western part of Turkey

in the central part of Aegeon region and it is 150 km length and 3-40 km wide. Gediz, Büyük

Menderes and Küçük Menderes grabens which are gived shape of Gediz at the present time were

formed depending on separating faults at neotectonics period. The collision caused compression in the

eastern Anatolia associated with N and S extension in the western part and forming some E-W

extending, horst-graben systems such as Gediz,Küçük Menderes,Büyük Menderes Grabens. These

grabens started their formation after late Miocene possibly in the Pleistocene. In this study, horsts and

graben structure of study area were investigated using Bouguer gravity values and boundary analysis

method was applied to determine the tectonic borderlines in the region. The aim of the method is to

determine the maximum amplitude values from the horizontal derivative map. Gravity method is a

method of natural source is sensitive to lateral density variations. Measurements of gravity provides

information about densities of rocks underground. There is a wide range in density among rock types

and therefore can make inferences about distribution of strata. In this study, utilized boundry analysis

method to values from a region which covers the Gediz, Küçük Menderes,Büyük Menderes grabens

and located between the coordinates of 38o-40

oN ve 26

o-30

oE , Bouguer gravity values were used

within these coordinate limits. Tectonic boundary lines of the region were determined using boundary

analysis method. Maximum value were obtained from calculating horizontal gradient values in x,y

directions. The obtained maxima are plotted on the bouguer gravity map. Obtained the maximum

gradient values shows that great fitting with the structural boundaries in the study area.

Keywords: Gravity, boundary analysis, Menderes massif.

Page 167: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

160

Mikrotremor Verilerinin Güvenilirliğinin Saptanması: Ege Üniversitesi

Kampüsü Örneği (Bornova-İzmir)

Denizhan BOLBOL1, Emre TİMUR

1, Coşkun SARI

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, İzmir

[email protected]

Mikrotremor yöntemi, ana kaya üzerinde bulunan tortulların temel titreşim frekanslarının

belirlenmesinde, sondaj ve diğer bazı jeofizik yöntemlere göre uygulaması kolay, daha düşük maliyetli

ve toplanan veriler açısından da güvenilir olduğundan kısa zamanda yaygınlaşan bir yöntemdir.

Yöntem, uygulama açısından göreceli olarak kolay bir yöntem olarak görünse de dikkat edilmesi

gereken bazı koşullar (kültürel gürültüler, kayıt süresi, arazi şartları vb.) bulunmaktadır. Verilerin

kaydedilmesi aşamasındaki titizlik, veri işlem aşamalarında da dikkate alınırsa, yöntemin

güvenilirliğine yakışan sonuçlar ortaya çıkmaktadır. SESAME Projesi kapsamında yapılan çalışmalar

temel alınarak, H/V eğrilerinin hesaplanması aşamasındaki güvenilirlik koşulları ve H/V eğrilerinde

görülen dorukların bir zemin çınlanım frekansına işaret edecek derecede belirgin olup olmadığı

maddeler halinde incelenmektedir. Mikrotremor verileri değerlendirilirken zemin egemen salınım

periyodunun (T0) doğru bir şekilde belirlenmesi ve H/V eğrilerinin güvenilirliğinin irdelenmesi

amacıyla SESAME projesi kapsamında ayrıntılı çalışmalar yapılmış ve 3 temel koşulun sağlanması

önerilmiştir. Bu koşullar sırasıyla; tahmin edilen T0’a göre pencere sayısının belirlenmesi, tüm kayıt

içerisindeki belirgin devirlerin sayısının 200’den büyük olması ve son olarak da f0

değerinin 0.5 Hz

den büyük veya küçük olmasına durumuna göre, H/V eğrisinin standart sapma değerlerinin (σ) belli

değerlerden (f0<0.5 Hz ise σ<3 ve f

0>0.5 Hz ise σ<2) küçük olmasıdır. Tüm bunların dışında H/V

eğrilerinde oluşan doruk noktasının gösterdiği periyot değerinin doğru olabilmesi için SESAME

kriterlerindeki 6 farklı koşuldan en az 5 tanesinin sağlanması gerekmektedir. Böylece H/V eğrisindeki

doruk noktası, belirgin bir doruk olarak değerlendirilir ve sağlıklı parametreler elde edilir. Bu

çalışmada, Geopsy programı ile değerlendirilen mikrotremor verilerinden elde edilen H/V eğrileri ile

çıktı dosyası, SESAME projesi kapsamında belirlenen kriterlerin kolaylıkla incelenebilmesi için

hazırlanmış olan Excel tabanlı bir program ile değerlendirilmiştir ve izlencesi bir akış şeması ile

anlatılmıştır. Bunun için Ege Üniversitesi Kampüsünde alınan mikrotremor verileri kullanılmış ve

sonuçlar irdelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Mikrotremor yöntemi, SESAME kriterleri, zemin egemen salınım periyodu, H/V

eğrileri.

Page 168: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

161

Analysis of Reliability of The Microtremor Method: A Case Study From

Ege University Campus Area, Bornova-Izmir

Denizhan BOLBOL1, Emre TİMUR

1, Coşkun SARI

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, İzmir

[email protected]

Microtremor method has often been used for determination of the fundamental frequency of the

sediments covering the bedrock. Relatively, it is easier to apply than drilling, cost-effective and

reliable method and has become widespread recently. There are some important issues that need to be

considered during the measurements such as cultural noise level, recording time and terrain

conditions. It is possible to obtain reliable results from this method, if both data collection and

processing stages were carried out adequately. With respect to the suggestions of SESAME Project,

the reliability of H/V curves and the apex on the H/V curve representing a possible ground resonance

frequency were investigated. There are 3 main suggestions of SESAME Project in order to determine

the predominant period (T0) and investigate the reliability of H/V curves. These conditions are

determining suitable number of windows, number of periods should be more than 200 and according

to f0 value, standard deviation (σ) of H/V curve should be less than 3 if f0<0.5 Hz and σ<2 if f0>0.5

Hz. Besides, at least 5 over 6 criteria of SESAME Project should be proved in order to obtain a

reliable result from the calculated apex of a H/V curve. Thus, the apex of H/V curve can be accepted

as a reliable peak and this proves the observer to determine reliable ground parameters as well. In this

study, output file of the H/V curve obtained from the evaluation of the microtremor data using Geopsy

software was evaluated by an Excel-based program to examine the criteria determined in the context

of the SESAME Project. Also the flowchart of the algorithm is presented. Data were collected from

the Campus area of Ege University. The measurements were analysed and the results were interpreted.

Keywords: Microtremor method, SESAME criteria, ground characteristic period, H / V curves.

Page 169: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

162

FDsoftpro: Kompleks Sismogramlarda S Fazının İlk Varış Zamanının

Otomatik Belirlenmesi

Fikret DOĞRU1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., İzmir

[email protected]

Jeofizikte verilerin farklı ortamlarda değerlendirilmesi yorumlama açısından fayda sağlamaktadır.

Zaman ortamında fark edilemeyen belirtiler frekans ortamında veya frekans ortamında gözden kaçan

belirtiler zaman ortamında daha kolay gözlenebilmektedir. Bu dezavantajından dolayı Fourier

dönüşümü geliştirilmiş ve hem zaman hem frekans ortamında analize imkân veren dalgacık dönüşümü

önerilmiştir. Günümüzde sismoloji gibi jeofizik yöntemlerde dalgacık dönüşümü birçok amaçla

kullanılmaktadır. Bu çalışmada dalgacık dönüşümü karmaşık sismogramlardaki gürültüyü giderme

amacıyla kullanılmıştır. Dalgacık dönüşümü sayesinde deprem kaydındaki gürültü analiz

edilebilmekte ve deprem kaydı bileşenlerine ayrılabilmektedir (Yaklaşım, düşey, yatay ve diyagonal

bileşenler). Programda symlet, daubechies ve orthogonal dalgacıklardan herhangi birini seçme yetkisi

tanınmıştır. Programda bileşenlerden diyagonal bileşen Akaike ve Bayes Bilgi Kriterleri ile analiz

edilerek S dalgasının varış zamanı otomatik tespit edilebilmektedir. Deprem kaydının sürekli dalgacık,

ayrık dalgacık dönüşümü, dalgacık ayrıştırma ve Fourier dönüşümü sonuçları elde edilebilmektedir.

Bu çalışmada kullanıcının programı daha kolay kullanabilmesi amacıyla FDsoftpro Matlab grafik

arayüz program (GUI- Graphical User Interface) tarafımca yazılmıştır. Bir sonraki aşamada bu

programa P fazı varış zamanın otomatik hesaplanması ilave edilecektir. Aynı depreme ait çoklu

kayıtlar okunabilmesi ve bu deprem kayıtlarından P ve S okumalarına göre wadati diyagramı eklemesi

olacaktır. Ayrıca gerilme tensör hesaplamaları ve fay türü belirleme çalışmaları da ileride hedeflenerek

kapsamlı bir sismoloji programı yapılması düşünülmektedir. Programın denemelerinde deprem

kayıtları olarak Bursa’da 1997-2000 arasında gerçekleşmiş ve BRS istasyonunda kaydedilen AFAD

tarafından sağlanan analiz edilmemiş ham deprem verileri kullanılmıştır.

Anahtar kelimeler: Dalgacık dönüşümü, Akaike bilgi kriteri, Bayes bilgi kriteri, Matlab, sismoloji,

GUI.

Page 170: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

163

FDsoftpro: Automatic Determination First Arrival Time of S Phase in the

Complex Seismograms

Fikret DOĞRU1

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

Evaluation in different domains provide benefits in terms of interpretation of geophysical data. The

overlooked signs that can not be realized in time domain can be observed in the frequency domain or

vice versa. Due to the disadvantage of the Fourier transform, wavelet transform was suggested and

that allows both time and frequency domain analysis. Nowadays, wavelet transform have been used

for many purposes in geophysics methods such as seismology. In this study, the wavelet transform

was used to remove the noise in complex seismograms. Thanks to the wavelet transform, the noise

could be analyzed in the earthquake recording and that record could be divided into components

(Approximation, vertical, horizontal and diagonal components). In the program, authorization has

been granted select any of the symlet, daubechies and orthogonal wavelets. In the program, S wave

arrival time can be determined automatically from diagonal components via analyzed by Akaike and

Bayesian Information Criteria. Continuous wavelet, discrete wavelet transform, wavelet

decomposition and Fourier transformation results can be obtained from earthquake record. In this

study, Fdsoftpro Matlab graphical user interface (GUI- Graphical User Interface) program has been

programmed in order to use easier the program by users. In the next step, automatic calculation of the

time of arrival P phase will be added to this program. Multiple records can be read from the same

earthquake and the Wadati diagram will be adding from earthquake records according to P and S

readings. Also aiming stress tensor calculation and determination of fault types are also thought to be

made a comprehensive seismology program in the future. In the trial of the program, non analyzed raw

earthquakes records that occurred between 1997-2000 in Bursa in BRS station which provided by

AFAD were used.

Keywords: Wavelet transform, Akaike information criteria, Bayesian information criteria, Matlab,

seismology, GUI.

Page 171: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

164

Tek İstasyon Mikrotremor Yönteminde Baskın Frekans ve H/V Oranının

Kayıt Uzunluğu ve Zemin Özelliklerine Göre Değişimi (KTÜ Kampüs

Örneği)

Zehra Betül AKAR1, Meltem MURTEZAOĞLU, Özgenç AKIN

1, Kaan Hakan ÇOBAN

1,

Nilgün SAYIL1

1- Karadeniz Teknik Üniversitesi 61080 Trabzon Türkiye

[email protected]

Oluşabilecek kuvvetli yer hareketleri sırasında zemin davranış özelliklerinin ve yer-yapı etkileşiminin

belirlenmesinin, deprem öncesinde gerekli önlemlerinin alınabilmesini ve meydana gelebilecek

zararların en aza indirgenmesinin planlanmasındaki önemi yadsınamaz. Mühendislik sismolojisi

çalışmalarında kullanılan mikrotremor yöntemi, dinamik zemin parametrelerinin ve değişimlerinin

belirlenebilmesinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Baskın salınım periyodu ve zemin büyütmesi

gibi parametrelerinin, zemin esneklik özellikleri ile yer-yapı salınım periyodunun belirlenmesinde

mikrotremor yönteminin kullanımı, hem arazi çalışmalarında kolaylık sağlaması hem de güvenilir

sonuç vermesi yönünden son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. Yapılan çalışmada, doğal ve yapay

zeminler üzerinde alınan kayıtların ve kayıt uzunluğunun tek istasyon mikrotremor yönteminin

değerlendirilmesi sırasındaki etkisi araştırılmıştır. Karadeniz Üniversitesi Kampusü içersinde seçilen 3

farklı bölgede, bir tanesi yapay ve diğeri de doğal zemin üzerinde olmak üzere 6 noktada alınan

kayıtlar Nakamura Yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Değerlendirme sırasında farklı kayıt

sürelerinin ölçümler üzerindeki etkisinin araştırılması için 45 sn, 2, 5, 10, 20, 30, 45, 60, 90 ve 120 dk

uzunluğundaki kayıtlar ayrı ayrı değerlendirilerek, elde edilen H/V eğrileri tek bir grafik üzerinde

çizdirilmiştir. Ayrıca her bölge için yapay ve doğal zemin üzerinde alınan 120 dk’lık ölçümler tek bir

grafikte çizdirilerek, yapay zeminin mikrotremor kayıtları üzerindeki etkisi ortaya konulmaya

çalışılmıştır. Sonuçlar incelendiğinde; 45 sn, 2, 5, 10 dk uzunluğundaki kayıtların sonuçları saptırdığı

ve güvenilir sonuçların en az 20 dk’lık kayıtların değerlendirilmesiyle alınabileceği ortaya

konulmuştur. Aynı bölgede alınan doğal ve yapay zemin ölçümleri incelendiğinde, baskın frekans

değerlerinin yapay zeminlerde bir miktar düştüğü görülmektedir. Ayrıca 120 dk’lık doğal ve yapay

veriler incelendiğinde, yapay zeminlerin H/V oranını düşürdüğü görülmektedir. Tek istasyon

mikrotremor ölçümlerinin güvenilir sonuçlar vermesi için, ölçümlerin doğal zemin üzerinde alınması

ve en az 20 dk’lık kayıtların kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Anahtar kelimeler: Mikrotremor, kayıt uzunluğu, baskın frekans, H/V spektral oranı.

Page 172: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

165

Variation of Predominant Frequency and H/V Spectral Ratio Depending on

Recording Lenght and Ground Type by Using Single Station Microtremor

Method Recordings

Zehra Betül AKAR1, Meltem MURTEZAOĞLU, Özgenç AKIN

1, Kaan Hakan ÇOBAN

1,

Nilgün SAYIL1

1- Karadeniz Technical Universtiy 61080 Trabzon Turkey

[email protected]

Defining ground features and ground-building interactions during potential strong ground motion is

very important to take precaution and harm reduction before earthquakes. Microtremor method which

is used in engineering seismology studies is vital for determining ground dynamic parameters and their

changes. By using of single station microtremor method both parameters such as predominant period

and ground amplification can be obtained and it easily provides reliable results in study areas. That’s

why single station microtremor method has been more popular in recent decades. In this study;

recordings which have been taken on natural and man-made and length of the recordings effects on the

process have been investigated to reveal the changes of the results. The measurement points are 6

pieces that have been selected in three different zones as a pair of points for each zone in Karadeniz

Technical University Campus. The recordings have been evaluated by using Nakamura Method and

the recording lengths have been selected as 45 sec, 2, 5, 10, 20, 30, 45, 60, 90 and 120 min to

determine the variations on the H/V ratios. Furthermore, results of the 120 min records which have

been measured on the natural and man-made grounds have been plotted on the same graphic to

compare the differences. In conclusion, short recording lengths which are 45 sec, 2, 5, and 10 min are

deflected the results. For this reason, at least 20 min recording have to be used to get reliable results.

Also, it can be seen that predominant frequency and H/V ratios are getting decrease on the man-made

grounds when the results compared on the natural and man-made grounds. In order to get reliable

predominant frequency and H/V ratios by using single station microtremor method, recording length

should be selected at least 20 min and measurements should be taken on natural grounds.

Key words: Microtremor, recording lenght, predominant frequency, H/V spectral ratio.

Page 173: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

166

Mavişehir Ve Çiğli Bölgesinde Yapılan Sıvılaşma Analizi

Ayşegül ŞAY1, Fatih ÇIRAK

1, Şenol ÖZYALIN

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü

[email protected]

Sıvılaşma, deprem sırasında zemin hasarlarına neden olan en önemli faktörlerden biridir. Zeminin

adeta sıvı gibi davrandığı olaydır. Zeminde farklı türlerde deformasyonlara neden olan sıvılaşma,

yerleşim alanlarında meydana gelmesi halinde, yapıları olumsuz yönde etkileyerek önemli derecede

hasara yol açabilmektedir. Sıvılaşma, zemin mukavemeti ve sertliğinin deprem titreşimleri ya da diğer

hızlı yüklenme ile azaldığı durumlarda oluşan bir olgudur. Bu çalışma kapsamında, Gediz Nehri’nin

eski deltası olduğu bilinen çalışma alanı andezitik volkanitler üzerinde yer alan Büyük Çiğli’nin güney

batısında ve deniz kıyısına paralel uzanmaktadır. Çalışma alanı Gediz Irmağı Deltası’nın kıyı

kesiminde yer almaktadır. Gediz Deltası ırmağın denize boşaldığı yatağın sık sık yer değiştirmesi

sonucunda çok geniş alanda biriken kuvarterner yaşlı alüvyonlardan oluşmuştur. Alüvyonun bazı

kesimleri ırmak yatağı çevresi ya da kıyısındaki setlerde biriken kumlar ve bu setlerin ardında oluşan

lagüner göller bataklıklarda gelişmiş killi siltle tabakalardan oluşmaktadır. Çalışma alanının kuzeyinde

volkaniklerin andezitik ve dasitik bileşimli lav, tüf ve aglomeralardan oluştuğu (Yamanlar

Volkanitleri) ve alüvyon altında güney batıya hızla derinleştiği bilinmektedir. Bölgede aktif kaynaklı

yüzey dalgası yöntemi olan çok kanallı yüzey dalgası analizi yöntemi (MASW) kullanılmıştır. MASW

yönteminin esası bir nokta kaynaktan geçici olarak yaratılan dalgaların belirli sayıda jeofon tarafından

kayıt edilmesi ve kayıt içerisinden yüzey dalgalarının seçilerek dispersiyon özelliklerinin

belirlenmesine dayanır. Yöntemin uygulanmasında genel olarak düşük frekanslı düşey bileşen

algılayıcılar (örn. 1-10 Hz) kullanılır. MASW yöntemi kullanılarak Rayleigh dalgası dispersiyon eğrisi

elde edilmiştir, dispersiyon eğrilerinin ters çözümünden kayma dalgası hızları (Vs) kestirilmiştir.

Kayma dalgası hızları (Vs) kullanılarak Andrus ve Stokoe yöntemi ile sıvılaşma analizi yapılmıştır.

Çalışma alanında yeraltı su seviyesi yüzeye yakın olması,1.derece deprem bölgesinde yer alması

alüvyon kalınlığının oldukça yüksek olması ve kayma dalga hızlarının düşük olması bölgede sıvılaşma

potansiyelini arttırmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Andrus and Stokoe sıvılaşma analizi, Çiğli, Mavişehir, kayma dalgası, sıvılaşma.

Page 174: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

167

The Region of The Cigli and Mavisehir In The Liquefaction Analysis

Ayşegül ŞAY1, Fatih ÇIRAK

1, Şenol ÖZYALIN

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

Liquefaction is one of the most important factor that causes ground damage during an earthquake.

Liquefaction which causes different types of deformation on ground, if occurs in an urban

environment, affects the structures negatively by causing significant damages. Soil liquefaction is a

fact that occurs when ground strength and hardness are reduced by the earthquake vibrations or other

fast- loading. This study was performed in the area formerly known as the delta of the Gediz River.

This old delta is on andesitic volcanics which is situated south-west of Great Çiğli and is parallel to the

coast. The study area is located in the coastal region of the Gediz River Delta. The Gediz Delta is

composed of quaternary old alluvium that is accumulated in very large area often as a result of

displacement of river bed where it is discharge into sea. Some sections of alluvium is composed of

sand layer accumulated in the sets on the banks of the river bed and is composed of silty clay layer

formed in the lagoon swamp developed behind this set. The Yamanlar volcanics in the north of the

study area, which consists of Andesitic and dacitic lavas, tuffs and agglomerates is known to rapidly

deepen under alluvium through the south west. In this study, the active surface wave method known as

multichannel surface wave analysis method (MASW) were used in this region. The essence of the

MASW method is based on temporarily generated waves from a point source are recorded by a certain

number of the geophone and the identification of surface wave dispersion characteristics by choosing

surface waves from records. Generally low frequency vertical component sensors to apply the method

(eg. 1-10 Hz) are used. Rayleigh wave dispersion curves were obtained from MASW method and the

shear wave velocity (Vs) is estimated from the inversion of dispersion curves. Andrus and Stokoe

liquefaction analysis method is performed by using Shear wave velocity. In the study area, the

liquefaction potential of the region increases due to close to surface the underground water level, being

in the 1st degree earthquake area, high alluvium thickness and low shear wave velocity.

Keywords: Andrus and Stokoe liquefaction analysis, Cigli, MASW, Mavisehir, Liquefaction, shear

wave velocity.

Page 175: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

168

Tekirdağ ve Civarında Hakim Frekans Dağılımının

Değerlendirilmesi

Bengi Behiye AKŞAHİN1, Mehmet Safa ARSLAN

1

1-İstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü,

İstanbul/Avcılar

[email protected]

Bu çalışma Tekirdağ ve civarında kısa periyod mikrotremor cihazları ile zemin hakim frekansları tek

istasyon ölçümleriyle belirlenmiştir. Tek istasyon ölçümleri farklı jeolojik birimler üzerinde min. 30dk

– max. 60 dakika olacak şekilde belirlenen noktalarda kısa periyod aletlerle ile alınmıştır. Tek istasyon

mikrotremor ölçümlerinde amaç, incelenen bölgede hakim frekans dağılımını çıkarmak ve farklı

jeolojik birimlerle karşılaştırarak olası bir hasar yapıcı deprem durumunda oluşabilecek yerel zemin

etkilerini ortaya koymaktır. Yapılan analizler sonucunda aynı jeolojik birimler üzerinde farklı hakim

frekansların olduğu belirlenmiştir. Çalışma alanında alınan ölçümler Nakamura yöntemi kullanılarak

Geopsy programı ile değerlendirilmiş ve H/V grafikleri elde edilerek çalışma alanı hakkında birtakım

sonuçlara ulaşılmıştır. Literatürde “Nakamura Yöntemi” olarak da adlandırılan H/V spektral oran

yöntemi, zemin hakim frekansı ve spektral oranı tahmin etmek için yatay ve düşey bileşenlerin

spektrumlarının birbirine oranlarını almaktır. H/V oran yönteminde yatay ve düşen bileşenler uygun

zaman aralıklarında seçilerek, fourier genlik spektrumları hesaplanır ve gerekli düzeltmeler (Baseline

correction, filtreleme vb) yapıldıktan sonra yatay bileşen ile düşey bileşen genlik spektrumlarının

gerekli yuvarlatmalar yapıldıktan sonra birbirine oranı alınarak H/V elde edilmiş olur. Bu yöntem

doğrultusunda çalışma bölgesinde alınan ölçüm için kullanılan cihazların (CMG-6TD, 30 sn) hangi

periyod düzeninde ( short periyod, broadband) kayıt alınacağı, örnekleme aralığı, pencere uzunluğu ve

filtreleme gibi bazı parametrelerin özenle seçilmesi gerekir. Çalışma alanında alınan veriler için

çevresel gürültü içerikleri (1-10 Hz aralığı ) ve aletsel kaynaklı gürültü içerikleri çözümleme

aşamasında göz önüne alınmıştır. Alınan veriler programda gerekli frekans aralıkları ve pencere sayısı

gibi uygun parametreler kullanarak sonuç grafiklerine ulaşılmıştır. Alınan 39 nokta üzerinde bölgedeki

farklı birimlere ait olduğunu ve aynı birim üzerinde alınmış ölçümlerin farklı pik değerleri gösterdiği

ve hakim frekansların farklı çıktığı gözlenmiştir. Bu çalışmaların ve beraberinde yapılan jeofizik

ölçmelerin nihai amacı Tekirdağ ve çevresinde deprem zararlarının azaltılmasıdır.

Anahtar Kelimeler: Tekirdağ, hakim frekans, Nakamura metodu, Geopsy, H/V.

Page 176: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

169

Assesment of Predominant Frequency Distribution in The Tekirdag

and Surrounding Area

Bengi Behiye AKŞAHİN

1, Mehmet Safa ARSLAN

1

1-Istanbul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics,

Istanbul/Avcılar

[email protected]

The main aim of the single station measurements put forward predominant frequency distribution of

the investigated area and comparing different geological units possible damage that may occur in case

of earthquake effects of local ground. As a result of the analysis the same geological units are

identified with different predominant frequencies. The data obtained through these observations are

analyzed by using the Nakamura method. The analysis performed by GEOPSY software. H/V spectral

ratio method is called in literature ‘Nakamura Method’. Predominant frequency and spectral ratio

estimate to spectrums horizontal and vertical component rates to each other. In H/V spectral ratio

method are used horizontal and vertical components to choose appropriate time intervals. After

calculating fourier amplitude spectrums and required corrections (baseline correction, filters, ie).

Horizontal component with vertical component amplitude spectrums - after smoothing required

structures and by taking the H/V ratio - is obtained. Field work conducted in accordance with the

method used for the measurement devices (CMG-6TD, 30 sec) at which the period (short period,

broadband) registration will be based on sampling interval, the window length and filtering. Some

parameters have to be selected carefully. We take into account for following: environmental noise (1-

10 Hz), instrumental source content analysis phase noise. The data required in the program frequency

ranges and the window using parameters such as the number of correct results graphs has been

reached. The measurements were taken at 39 points in the study area. We have found that different

predominant frequencies are observed even on the same geological units. Based on these preliminary

results, we will make more extensive measurements where it is necessary, and also extent the study

area towards to highly populated residential areas for mitigating the earthquake disaster. In this study

the purpose of geophysical measurements is to reduce the damage of caused by earthquakes in and

around Tekirdağ.

Key Words: Tekirdağ, Predominant Frequency, The Nakamura Method, Geopsy, H/V.

Page 177: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

170

İzmirnet Verileri İle İvme-Hız-Yerdeğiştirme Spektrumlarının

İncelenmesi: 24 Mayıs 2014 Ege Denizi Depremi (M=6.5) Örneği

Çağlar ÖZER1, Elçin GÖK

1, Orhan POLAT

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

İzmir

[email protected]

Bu çalışmada 24 Mayıs 2014 Ege Denizi depreminin Anaşoku (M=6.5) incelenmiş ve SAC (Seismic

Analysis Code) programı ile ivme-hız-yerdeğiştirme spektrumları nümerik integrasyonla

incelenmiştir. Bu çalışmanın temel amacı İzmirNET verileri kullanılarak sismolojideki basit veri işlem

adımlarının tanıtılmasıdır. Ayrıca zaman ortamındaki ivme kayıtlarının Fourier Spektrumları alınarak

frekans ortamında incelenmiş; bu deprem dalgalarının hangi frekanslarda baskın oldukları ve en büyük

genlik değerleri belirlenmiştir. Zaman ortamında ivme verilerinin bir kere integre edilmesiyle hız, hız

verilerinin bir kere daha integre edilmesiyle yerdeğiştirme verileri elde edilir. İzmirNET istasyonları

tarafından kaydedilen BYN-KSK-DKL-BLC istasyonu DB bileşenleri için ivme-hız-yerdeğiştirme

spektrumları çizilmiştir. İntegrasyon işlemi ile yüksek frekanslı etkiler süzülmüştür. Bu işlemler

yapılmadan önce Gibs olayını önlemek için yüzde 10 işleçli kosinüs penceresi ile çarpılmış veri

kenarlardan yumuşatılmıştır. Daha sonra integrasyon ile sırasıyla hız ve yerdeğiştirme kesitleri elde

edilmiştir. İvme kayıtlarının spektrumları alınmış, spektral düzey, fo (köşe frekansı) ve fmax gibi kaynak

çalışmalarında kullanılan parametreler de belirlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Spektrum, İzmirNET, Ege Denizi, fourier spektrumu.

Page 178: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

171

Investigation of Acceleration–Velocity-Displacement Spectrum With

Izmirnet Data: Example of 24 May 2014 Aegean Sea Earthquake (M = 6.5)

Caglar OZER1, Elcin GOK

1, Orhan POLAT

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, Izmir

[email protected]

In this study, main shock of 24 May 2014, Aegean Sea earthquake (M = 6.5) were examined and with

the help of the SAC (Seismic Analysis Code) program, acceleration-velocity-displacement spectrum

were analyzed by numerical integration. The main objective of this study is to introduce basic data

processing steps in seismology using IzmirNET data. It has also been examined acceleration records in

the time to frequency media by using the fourier spectrum, and determined dominant frequency of

earthquake waves and largest amplitude. Velocity is obtained by integrating the acceleration data,

similarly displacement is obtained by integrating the velocity data. Acceleration-velocity-displacement

spectrum for EW components were plotted which recorded by IzmirNET stations (BYN-KSK-DKL-

BLC). High frequency effect was filtered by integration process. Before this process; to avoid Gibs

event, %10 cosine window operator was used and the data was smoothed edges. Then velocity and

displacement sections were obtained by integrating process. Acceleration records of the spectrum were

calculated, determined source parameters such as fo (corner frequency), spectral level and fmax.

Keywords: Spectrum, IzmirNET, Aegean Sea, fourier spectrum.

Page 179: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

172

Cloumb Stres Değişimleri: 24 Mayıs 2014 Ege Denizi (M=6.5) Depremi

Çağlar ÖZER1, Orhan POLAT

1, Elçin GÖK

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

İzmir

[email protected]

24 Mayıs 2014 saat 12.25’ de meydana gelen Ege denizi depremi (M=6.5) Çanakkale, İstanbul’ un bir

kesimi, Edirne ve Ege bölgesinde geniş çaplı olarak hissedilmiş ve paniğe yol açmıştır. AFAD (Afet

ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından verilen bilgiye göre Gökçeada İstasyonunda en

yüksek ivme değeri 176.59 gal olarak bildirilmiştir. AFAD Türkiye Deprem Veri Merkezi’nden

(TDVM) alınan verilere göre bu ana şoktan sonra 400’e yakın artçı şok meydana gelmiştir. Bu

verilerin yanında bu depremin bir başka önemi, anaşok ve artçıların dağılımları incelendiğinde Kuzey

Anadolu Fay Zonu’ nun bir devamı olarak öngörülen konumda yayılması bu fay zonundaki enerji

aktarımlarının incelenmesi konusu önem kazanmıştır. Moment tensör sonucuna göre anaşok için tam

bir doğrultu atımlı mekanizma ortaya çıkmıştır. Deprem konumlarının dağılımları ve moment tensör

sonuçları göz önüne alındığında bu zonun Kuzey Anadolu fayının devamı olduğu düşünülebilinir.

Böylesi önemli bir zonda Cloumb programı ile stres değişimlerinin incelenmesi deprem sonucu stresin

arttığı/azalttığı bölgeleri anlamak için çok önemlidir. Oluşturulan modelde poisson oranını (σ) 0.25

elastisite modülünü (E) ise 330000 bar olarak belirlenmiştir. Sigma 1,2,3 değerleri ZMAP6 programı

ile hesaplanmıştır. Elde edilen Coulomb kesitleri incelendiğinde 8 farklı bölge tespit edilmiştir.

Özellikle KD-GB doğrultusunda bir enerji boşalımı meydana gelmiş ve diğer bölgelerin gerilimini

artırmıştır.

Anahtar kelimeler: Coulomb stres analizi, Ege denizi, ZMAP6.

Page 180: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

173

Cloumb Stress Change Case Study: 24 May 2014 Aegean Sea Earthquake

(M = 6.5)

Caglar OZER1, Orhan POLAT

1, Elcin GOK

1

1-Dokuz Eylul University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, Izmir

[email protected]

Occurred 24 May 2004, 12:25 in the Aegean Sea earthquake (M = 6.5), Çanakkale, Istanbul, Edirne

and Aegean regions affected and led to panic. According to the information given by AFAD (Prime

Ministry Disaster & Emergency Management Presidency) the highest acceleration values have been

reported 176.59 gal in the Gökçeada Station. Based on Turkish National Earthquake Data Center

(TDVM); after the main shock, more than 400 aftershocks were occured. Another significance of this

earthquake, addition to these data, earthquake's epicenter spread as a continuation of the North

Anatolian Fault Zone's and investigation of the energy transfer in this fault zone has become important

issue. According to the moment tensor results, the mainshock was symbolized pure strike-slip

mechanism. Considered distribution of earthquake location and moment tensor results, this zone may

be thought as a continuation of the North Anatolian fault zone. Investigation of stress change with

Cloumb program, it is so important to understand areas of increase/ decrease stress. Poisson's ratio (σ)

and Young's modulus (E) was determined as 0.25 and 330000 bar respectively. Sigma 1,2,3 values

were calculated with ZMAP6 program. Coulomb cross sections have been identified 8 different

regions. Especially in the NE-SW direction, energy discharge was occurred and increased the tension

of the other regions.

Keywords: Cloumb stress analysis, Aegean Sea, ZMAP6.

Page 181: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

174

SSR ve HVSR Yöntemleri ile İzmir ve Çevresinin Zemin Transfer

Fonksiyonlarının Belirlenmesi

Çağlar ÖZER1, Elçin GÖK

1, Orhan POLAT

1, Ulubey ÇEKEN

2

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

İzmir

2-T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi Başkanlığı,

İzmir

[email protected]

Bu çalışmada yerel zemin etkisinin hesaplanması amacıyla SSR ve HVSR yöntemleri kullanılarak

İzmirNET istasyonları altındaki birimlerin zemin büyütmeleri hesaplanmıştır. Standart spektral oran

yöntemi (SSR) için referans istasyon olarak BYR (temel kaya üzerinde) seçilmiştir. Seçilen 5 deprem

için S dalgalarından 20 saniyelik pencereler seçilmiş ve spektrumları incelenmiştir. Elde edilen

değerler BYR istasyonuna (referans istasyon) oranlanmış ve büyütme değerleri belirlenmiştir. Benzer

şekilde HVSR yöntemi ile de 0.5-10 Hz aralığı için büyütme değerleri hesaplanmıştır. Daha sonra elde

edile SSR ve HVSR sonuçları karşılaştırılmış ve büyütme değerlerinin uyumlu olduğu görülmüştür.

MVS (Mavişehir), KSK (Karşıyaka), BLC (Balçova) istasyonlarında yüksek büyütmeler gözlenirken

BYR (Bayraklı), MNV (Manavkuyu), CMD (Çamdibi) istasyonlarında düşük büyütmeler

gözlenmiştir. Elde edilen sonuçlar irdelendiğinde jeolojik birimlerin sismik dalgaların yayılımındaki

önemi açıkça görülmektedir. Özellikle alüvyon birimlerde düşük frekanslarda yüksek büyütmeler

gözlenirken, volkanik/kompakt birimler üzerindeki istasyonlarda ise daha düşük büyütmeler

gözlenmiştir. Genel gözlem; deprem verileri kullanılarak yapılan HVSR ve SSR çalışmaları

mühendislik sismoloji çalışmalarında başarılı olduğu ortaya konmuştur.

Anahtar kelimeler: HVSR, SSR, İzmirNET, spektrum.

Page 182: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

175

Determination of Soil Transfer Function from SSR and HVSR Method in

Izmir and Surroundings

Caglar OZER1, Elcin GOK

1, Orhan POLAT

1, Ulubey CEKEN

2

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, Izmir

2-Earthquake Research Department, General Directorate of Disaster Affairs, Ankara

[email protected]

In this study; in order to calculate the local site effects, soil amplification was calculated for IzmirNET

stations using SSR and HVSR method. The reference station was selected as BYR (on bedrock) for

Standard Spectral Ratio (SSR). Selected five earthquakes were investigated with twenty-second

window from the S-wave spectrum. The resulting values divided by BYR station value (reference

stations) and amplification values were determined. Similarly, the amplification values were calculated

by HVSR method for 0.5-10 Hz. Then; SSR and HVSR results were compared and found that each of

the amplification value compatible. While MVS (Mavişehir), KSK (Karşıyaka), BLC (Balçova)

stations were observed high amplification, BYR (Bayraklı), MNV (Manavkuyu), CMD (Çamdibi)

stations were observed low amplification. When obtained results analyzed; the importance of the

geological units in the propagation of seismic waves is clearly visible. While; especially alluvium

units were observed in high amplification in the lower frequencies, volcanic / compact unit were

observed on the lower amplification. General observation; HVSR and SSR methods with using

earthquake data have demonstrated to be successful in engineering seismology studies.

Keywords: HVSR, SSR, IzmirNET, spectrum.

Page 183: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

176

Fay Düzlemi Çözümleri ve Gerilme Tensörü Çalışmaları: İzmir Örneği

Çağlar ÖZER1, Elçin GÖK

1, Orhan POLAT

1, Ulubey ÇEKEN

2

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Böl., Sismoloji ABD,

İzmir

2- T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi

Başkanlığı, İzmir

[email protected]

Bu çalışmada 2008-2012 yılları arasındaki 30 deprem için İzmirNET verileri kullanılarak fay düzlemi

çözümleri ve gerilme tensörü çalışmaları yapılmıştır. Fay düzlemi sonuçları incelendiğinde genel trend

normal faylardır. Fakat bazı sonuçlar normal fayların azda olsa doğrultu atım bileşenlerinin olduğunu

göstermektedir. Bölgedeki gözlem süresine, inceleme alanının büyüklüğüne ve sismik aktiviteye bağlı

a değeri ile tektonizmaya bağlı olarak bulunan b değerlerinin hesaplanması bölgenin depremselliğini

anlamada önemli parametrelerdir. Bu amaçla a ve b değerleri hesaplanmış ve bölgenin genel

sismolojik trendi incelenmiştir. Daha sonra ZMAP6 programı ile Gephart ve Michael’ a göre gerilme

tensörü çalışmaları yapılmıştır. Gerilme tensörü, a ve b sonuçları ayrıntılı incelendiğinde bölgenin

deprem riskinin yüksek olduğu görülmüş ve elde edilen gerilme tensörü sonuçlarının bölgedeki açılma

rejimine bağlı normal faylar ile uyumlu olduğu görülmüştür (Ege Bölgesi K-G açılmalara bağlı olarak

Doğu –Batı uzanımlı faylar mevcuttur). Gephart ve Michael’ a göre elde edilen sonuçlar 0.5’ in

altındadır. Bu da bölgenin açılma rejimi içinde olduğunu doğrulamaktadır.

Anahtar kelimeler: Gerilme tensörü, Gephart, Michael, ZMAP6, İzmirNET.

Page 184: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

177

The Fault Plane Solutions And Stress Tensor Studıes: Case Study Of Izmır

Caglar OZER1, Elcin GOK

1, Orhan POLAT

1, Ulubey CEKEN

2

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Division of

Seismology, Izmir

2-Earthquake Research Department, General Directorate of Disaster Affairs, Ankara

[email protected]

In this study, fault plane solutions and stress tensor studies were performed using IzmirNET data (30

earthquakes) which recorded between 2008 and 2012. When the fault plane results are analyzed,

general trend will find normal faults. However, some results suggest that normal faults together with

few strike slip mechanisms. a value which depend on observation period in the region, the size of the

study area and seismic activity and b value which depend on the tectonics of region are important

parameters to understand the seismicity of the region. For this purpose, a and b values were calculated

and the general seismological trend were examined. Then; according Gephart and Michael methods,

stress tensor were determined with ZMAP6 program. When a, b and stress tensor results were

analyzed; It is understood that the region under high earthquake risk and depending on the stress

tensor results in the region was found to be consistent with normal faults (Related to N-S divergent

regime; E-W trending normal faults are existing in Aegean Region). Gephart and Michael 's results

were obtained less than 0.5. This information confirms Aegean Region divergent regime.

Keywords: Stress tensor, Gephart, Michael, ZMAP6, IzmirNET.

Page 185: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

178

Büyük Menderes Grabeni Temel Topografyası ve Çizgisel Yapılarının

Gravite Verisi Kullanılarak Analizi

Fatma Figen ALTINOĞLU1, Ali AYDIN

1

1-Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendsiliği Bölümü, Denizli

[email protected]

Ege Açılma rejimi içinde yer alan Büyük Menderes grabeni, Batı Anadolu’nun en önemli tektonik

yapılarından biridir. Bu çalışmanın amacı, Büyük Menderes havzası taban topografyasını elde etmek

ve havzanın çizgisel yapılarını belirlemektir. Taban topografyası Parker–Oldenburg algoritması

kullanılarak 3 boyutlu modelle yöntemiyle belirlenmiştir. Havzayı sınırlayan ve havza içi çizgisel

yapıları belirlemek amacıyla yatay gradient, analitik sinyal ve tilt açısı sınır analizi yöntemleri birlikte

kullanılmıştır. Her üç yöntemin Bouguer gravite anomali verisine uygulanmasıyla, yatay gradient ve

analitik sinyal haritalarının maximumları ve tilt açısı sıfır değerlerinden ortak çizgisellikler

belirlenmişir. Elde edilen çizgisellikler, bölgenin aktif fay haritası ile karşılaştırılmış ve yeni çizgisel

yapılar belirlenmiştir. Bu yapılar aynı zamanda sismik aktivitesi yönüyle de incelenmiştir. Taban

topografyası modeli, bölgede yapılmış diğer çalışmalara uygun olarak, Batı Anadolu için D-B yönlü

kabuk incelmesi görüşünü desteklemektedir.

Anahtar Kelimeler: Taban topografyası, çizgisellik, gravite, 3B modelleme.

Page 186: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

179

Analysis of The Basement Topography and Lineaments of The Buyuk

Menderes Graben by Using Gravity Data

Fatma Figen ALTINOĞLU

1, Ali AYDIN

1

1-Pamukkale University, Engineering Faculty, Department of Geophysics, Denizli

[email protected]

The Büyük Menderes graben is a part of the Aegean extentional province and is one of the most

important tectonical features of wstern Anatolia. The object of this study is to obtain 3D gravity

model of the basement and to investigate the geostructural features of the Büyük Menderes basin. The

basin geometry was produced by using the Parker–Oldenburg algorithm. Geostructural features were

determined by using the edge detection methods such as horizontal gradient, analytic signal and tilt

angle methods, together. With the application of each method to the Bouguer gravity data, the

common lineaments were determined using maximum values of the horizontal gradient and analytic

signal maps, zero contours of the tilt angle maps and new lineaments were detected. The produced

lineaments were compared with the active fault map of the region. These lineaments were also

evaluated with seismicity aspect. The results suggested that the obtained basement topography map is

confirmed the remarks on the crust thinning in E-W direction on western Anatolian and although a

good agreement between the current work and earlier work exists.

Keywords: Basement topography, lineament, gravity, 3D modeling.

Page 187: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

180

DOĞAL GERİLİM VERİLERİNİN PARÇAÇIK SÜRÜ

OPTİMİZASYONU YÖNTEMİYLE DEĞERLENDİRİLMESİ

Çağla ALP1, Emre TİMUR

1

1-Dokuz Eylül Üniversitesi,Mühendislik Fakültesi,Jeofizik Müh. Böl.. İzmir

[email protected]

Parçacık Sürü Optimizasyonu (PSO) yöntemi jeofizik verilerin değerlendirilmesinde son yıllarda

sıklıkla kullanılan değerlendirme yöntemlerinden biridir. PSO yöntemi; küre, silindir ve eğimli levha

gibi basit geometriye sahip gömülü yapıların neden olduğu tek ve birden fazla SP anomalisinin ters

çözümünde kullanılmaktadır. Hesaplanan geometrik ve fiziksel ters çözüm parametreleri, yapının

derinliği, yapının yeri, elektrik akım dipol momenti, kutuplaşma açısı veya levha tipi yapı durumunda

eğim (inklinasyon) açısı ve yapının yarı-genişliğidir. Bu çalışmada öncelikle farklı modeller için

kuramsal düz çözüm yapılarak yapı parametrelerinin değişiminin, anomali şekli üzerindeki etkileri

incelenmiştir. Elde edilen verilere PSO yöntemi uygulanarak yöntemin verdiği sonuçlar sınanmıştır.

Daha sonra, Seferihisar (İzmir) jeotermal alanında bulunan Tuzla Fayı’nda dört profil üzerinde Doğal

Gerilim (SP) Yöntemi ile veriler toplanmıştır. Toplanan veriler, PSO Yöntemi ile küre ve yatay

katman modelleri kullanılarak değerlendirilmiş ve yapıya ait fiziksel ve geometrik parametreler elde

edilmiştir. Elde edilen değerlerin, bölgenin jeolojik özellikleri ve daha önce yapılmış çalışmalardan

elde edilen sonuçlarla uyumlu olduğu gözlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Doğal Gerilim (SP) Yöntemi, Parçacık Sürü Optimizasyonu Yöntemi

(PSO), Tuzla Fayı

Page 188: GENÇ YERBİLİMCİLER KONGRESİ (GYK 2015) BİLDİRİ ÖZETLERİ …gyk.deu.edu.tr/files/zetler-kitab_28052015.pdf · 2018. 4. 10. · Therefore, seepage in an earth dam should be

181

EVALUATION OF SELF POTENTIAL DATA USING PARTICLE

SWARM OPTIMIZATION METHOD

Çağla ALP1, Emre TİMUR

1

1-Dokuz Eylul University,Engineering Faculty, Department of Geophysics, Izmir

[email protected]

Particle Swarm Optimization (PSO) approach is one of the inverse solution methods that used to

evaluate geophysical data in recent years. PSO method is used in inversion of single and multiple SP

anomalies caused by simple geometry of buried structures such as cylinders, sphere and inclined sheet.

Calculated geometrical and physical inverse solution parameters are depth and location of the

structure, electric current dipole moment, polarization angle or inclination angle for plate-type

structure and half width of the structure.In this study, firstly, theoretical forward modeling studies

were carried out for different models in order to examine the variation effect of structural parameters

on the shape of the anomaly. Besides, PSO method was applied to calculated data and the results were

comapred with the initial values. Afterwards, Self Potential (SP) data were collected along four

profiles on Tuzla Fault located in Seferihisar (Izmir) geothermal area. The data is analyzed with PSO

approach for sphere and thin sheet models and physical and geometrical parameters of the structures

were obtained. It is determined that the calculated parameter values, previous geophysical studies and

geological features of the field support each other.

Keywords: Particle swarm optimization (PSO) method, Self Potential (SP) Method, Tuzla Fault