182

Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Güneydoğu Enerji Forumunda sunulan bildirilerin yer aldığı kitap

Citation preview

Page 1: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı
Page 2: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

ii

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ ENERJİ FORUMU BİLDİRİLER KİTABI

TMMOB EMO DİYARBAKIR ŞUBESİ Yayın No: 2 EDİTÖRLER: Bilal GÜMÜŞ M. Nedim TÜZÜN İdris EKMEN TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ Ali Emiri 4. Sok. Müge 6 Apt. Kat: 1 No:2 Yenişehir / Diyarbakır Telefon: 0 (412) 222 22 30 0 (412) 228 46 20 0 (533) 385 55 30 0 (544) 698 51 55 0 (505) 242 58 81 Faks: 0 (412) 228 46 20 E-posta: [email protected] Her Hakkı Saklıdır İzin Alınmadan Çoğaltılamaz. Copright 2006 ISBN:

Page 3: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

iii

İÇİNDEKİLER Kurullar.......................................................................................................................... iv Katkıda Bulunan Kuruluşlar .......................................................................................v Sunuş...............................................................................................................................vi Açılış Konuşmaları ........................................................................................................1

Tarık Öden ...............................................................................................................2 Kemal Ulusaler ........................................................................................................5 Mehmet Soğancı.......................................................................................................9 Osman Baydemir .....................................................................................................13

1. Oturum .......................................................................................................................16 “TEİAŞ ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji İletim Sistemi”, İbrahim Balanuye,

Teiaş Apk Daire Başkanı .......................................................................................17 “İletim Alt Yapı Ve İşletme Sorunları”, Süleyman İlhan, Teiaş 16. İletim Tesis Ve İşletme Grup Müdürü / Batman..............................................................................28

“TEDAŞ’ın Güneydoğu Anadolu Bölgesi Hizmetleri Ve Kayıp+Kaçak Enerji Sorunu” , Abdullah Atalay, Tedaş Genel Müdür Yardımcısı. ..............................33

“Güneydoğu Anadolu Bölgesi Genel Enerji Sorunları Ve Diyarbakır İli Elektrik Sorunlarını Tespit Etme Anket Sonuçları”, M.Nedim Tüzün, Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi.........................................................................................40

“Elektrik Enerjisinde Kalite Kavramı Ve Enerji Sorunları Çözümünde Örnek Planlama Yaklaşımı”, Dr. Bilal Gümüş, Dicle Üniversitesi ................................48

2. Oturum .......................................................................................................................63 “Bölgemizin Enerji Kaynakları Ve Enerji Projeksiyonu”, Prof.Dr. Mehmet Cebeci,

Fırat Üniversitesi ...................................................................................................64 “Türkiye’nin Hidrolik Enerji Kaynakları Ve EÜAŞ’ın Bölgemize Katkısı”, Nevzat

N. Doğan, Aydoğan Ünver, Eüaş Karakaya ve Atatürk Hes İşletme Müdürlüğü. 83 “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Petrol Rezervi, Üretimi ve TPAO”, Sebahattin Ulay,

Tpao Adıyaman Bölge Müdürlüğü ........................................................................89 “Mobil Santraller Ve Çevreye Etkileri”, Cengiz Göltaş, TMMOB Enerji

Komisyonu ............................................................................................................93 3. Oturum ....................................................................................................................... 104

“Hükümetimizin Geleceğe İlişkin Enerji Politikaları”, Afif Demirkıran, Batman Milletvekili ............................................................................................................105

“Tarımsal Sulama Ve Enerji”, Hasan Kılıç, D.S.İ. X. Bölge Müdürlüğü ..............111 “Değişen Dünya Düzeni Işığında Enerji Politikaları”, Prof.Dr. Arif Nacaroğlu,

Gaziantep Üniversitesi............................................................................................ 118 “Bölgeye Yönelik Enerji Politikalarının Bölge Ekonomisine Getirecekleri”, Kutbettin

Arzu, Diyarbakır Ticaret Ve Sanayi Odası ............................................................123 “Enerji Politikaları”, Kemal Ulusaler, Elektrik Mühendisleri Odası ......................127

Panel “Sosyo-Ekonomik Yapının Enerji Kullanımına Etkileri Ve Sektörel Sorunlar” ..135 Sonuç Bildirgesi .............................................................................................................171

Page 4: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

iv

Kurullar

Yürütme Kurulu 1. CEM KÜKEY EMO Merkez Yön.Kur.Üyesi 2. TARIK ÖDEN EMODiyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk. 3. FAHRETTİN ÇAĞDAŞ JMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk. 4. MUSTAFA AYHAN Maden Müh.Odası Diyarbakır İl Temsilcisi 5. M.NEDİM TÜZÜN EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk.Yrd. 6. BİLAL GÜMÜŞ EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Yazmanı 7. İDRİS EKMEN EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur. Saymanı 8. B.UĞUR YAKA EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur. Üyesi 9. MURAT KAYA EMO Diyarbakır Şube Müdürü Forum Sekreteri: Bilal GÜMÜŞ

Düzenleme Kurulu

1- CEM KÜKEY 2- METİN TELATAR 3- CENGİZ GÖLTAŞ 4- NECATİ İPEK 5- MUSA ÇEÇEN 6- ARİF NACAROĞLU 7- TARIK ÖDEN 8- M.NEDİM TÜZÜN 9- BİLAL GÜMÜŞ 10- İDRİS EKMEN 11- METİN AKTAŞ 12. ABDULLAH BAŞ 13. MURAT KAYA 14. B. UĞUR YAKA 15- FAHRETTİN ÇAĞDAŞ 16- HAKAN MERTOĞLU 17- MUSTAFA AYHAN 18- DENİZ KIRAÇ 19- A.VAHAP ÖZVURMAZ 20- BAHATTİN POLAT 21- FARUK ERKEN 22- HÜSEYİN AKSOY 23- SELAHATTİN ERDEM 24- SERVET ALPARSLAN 25- SUAT MÜCAHİTOĞLU 26- SÜLEYMAN BALKAN 27- ŞÜKRÜ KARABOĞA 28- İLTER AKINCI 29– MAHMUT YAĞIZ

EMO Merkez Yön.Kur.Üyesi EMO Denetleme Kurulu Bşk. TMMOB Enerji Komisyonu Üyesi EMO Ankara Şube Yön.Kur.Bşk. EMO İzmir Şube Yön.Kur Bşk. EMO Gaziantep Şube Yön.Kur Bşk. EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk. EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk.Yrd. EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Yazmanı EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur. Saymanı EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur. Üyesi EMO Diyarbakır Şube Yön.Kur. Üyesi EMO Diyarbakır Şube Müdürü EMO Diyarbakır Şube Enerji Komisyonu Üyesi JMO Diyarbakır Şube Yön.Kur.Bşk. MMO Şube. Yön. Kur. Üyesi Maden Müh.Odası Diyarbakır İl Temsilcisi Çevre Müh.Odası Diyarbakır İl Temsilcisi EMO Malatya İl Temsilcisi EMO Şanlıurfa İl Temsilcisi EMO Batman İl Temsilcisi EMO Muş İl Temsilcisi EMO Elazığ İl Temsilcisi EMO Ağrı İl Temsilcisi EMO Bitlis İl Temsilcisi EMO Van İl Temsilcisi EMO Mardin İl Temsilcisi EMO Şırnak İl Temsilcisi TEDAŞ

Page 5: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

v

Katkıda Bulunan Kuruluşlar

1 Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı

2 Diyarbakır Valiliği

3 Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi

4 TEDAŞ Genel Müdürlüğü

5 TEİAŞ Genel Müdürlüğü

6 EÜAŞ Genel Müdürlüğü

7 DSİ Genel Müdürlüğü

8 TPAO Genel Müdürlüğü

9 Dicle Elekrtik Dağıtım A.Ş

10 DSİ X. Bölge Müdürlüğü

11 TEİAŞ 16. İlet. Tesis İşletme Grup Müdürlüğü

12 Dicle Üniversitesi

13 Fırat Üniversitesi

14 İnönü Üniversitesi

15 Gaziantep Üniversitesi

16 DEDAŞ Diyarbakır Müessesesi

17 Diyarbakır Ticaret ve Sanayii Odası

18 Tes-İş Diyarbakır 1 Nolu Şube

19 Kesk ESM Diyarbakır Şubesi

Page 6: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

vi

Sunuş

Güneydoğu Anadolu bölgesinin enerji üretim ve tüketim potansiyelinin ortaya konulması, mevcut sorunlarının irdelenmesi, sorunlara çözüm önerileri getirilmesi ve bölgeye, ülkeye yönelik enerji politikalarının oluşturulabilmesi, amacıyla; 2-3 Aralık 2005 tarihinde Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi Tarafından “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu” , Diyarbakır’da düzenlenmiştir. Forum ile, konuyla ilgili üst düzey bürokratlar, akademisyenler, ilgili kuruluşlar ve meslek kuruluşlarının temsilcilerinin bir araya gelerek bilgi aktarımında bulunması ve sorunlara çözüm önerilerinin geliştirilebildiği tartışma ortamlarının oluşturulması sağlanmıştır. Bölgemizde ilk kez düzenlenen olan ve başarılı bir çalışma ortaya konulduğu düşünülen Enerji Forumu’nda, sunulan bildiriler, paneldeki sunumlar ve sonuç raporu bu kitapta toplanmıştır. 2–3 Aralık–2005 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu’nda yapılan Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumuyla, Ülkemiz ve Bölge illeri için önemli kazanımlar sağlanmış, enerji sorunları taraflarca tartışılarak çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Güneydoğu Anadolu Enerji Forumu’na katılarak bölgeye ve ülkeye katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşlara katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Yürütme Kurulu

Page 7: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

1

AÇILIŞ KONUŞMALARI

Tarık ÖDEN EMO Diyarbakır Şube Başkanı

Kemal ULUSALER EMO Genel Başkanı

Mehmet SOĞANCI TMMOB Genel Başkanı

Osman BAYDEMİR Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı

Page 8: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

2

Tarık Öden EMO Diyarbakır Şube Başkanı

Sayın Valim, Sayın. Büyük Şehir Belediye Başkanım, İlk kademe Belediye Başkanlarım, Sivil Toplum kuruluşları ve Meslek Odaları,---Başkan ve Yöneticileri, Kamu kuruluşlarının değerli yöneticileri, Değerli meslektaşlarım; Kıymetli Konuklarımız, Değerli basın mensupları;

EMO Diyarbakır Şubesi yönetim kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Güneydoğu Anadolu Bölgesi enerji formuna hoş geldiniz.

Sözlerime başlarken; bizlere ev sahipliği yapan ve gerekli imkanları sunan, Büyükşehir belediye başkanımız sayın, Osman BAYDEMİRE teşekkür ediyorum.

Bölge enerji sorunlarının gündeme taşınması, çözüm önerilerinin oluşturulması ve geleceğe yönelik enerji projeksiyonlarının geliştirilmesini hedefleyen 2005-Bölge Enerji forumunu ilk kez Diyarbakır da düzenlemenin onurunu sizlerle paylaştığımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli konuklarımız bilindiği gibi enerji ile ilgili önemli sorunlarla karşı karşıyayız. İnsan yaşamında su ve ekmek kadar yaşamsal öneme haiz olan elektrik enerjisinin bilinçli ve tasarruf nitelikli kullanılması, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşulların aşılması ve kaynakların verimliliği açısından çok önemlidir. Yer altı ve yerüstü enerji kaynaklarının zenginliği ile enerji cenneti özelliğine sahip ülkemizin; Öz kaynaklarına dayalı üretim modellerinin tercih edilmesi; dışa bağımlığımızı azaltacağı gibi, ekonomik kayıplarımızın asgari düzeyde olmasını sağlayacaktır. Enerji de dışa bağımlılık, ülke sanayisinin şalterini de başka ülkelere vermekle eşdeğerdir.

Parasal hareketlere dayalı ve üretime dayanmayan bir büyüme yerine; kalkınmanın hedeflendiği, bölgeler arası gelişme farklılıklarının ortadan kaldırıldığı, kendi yurttaşıyla barışık, kendi insanına ve kendi üretim gücüne güvenen, demokratik değerleriyle bölgede çekim merkezine dönüşen bir Türkiye’nin aydınlık geleceği için her türlü engeli aşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Değerli konuklarımız; Kaliteli ve kesintisiz enerji tüketicinin en doğal hakkıdır. Enerji sektörünün önceliği, kaliteyi hedeflemek olmalıdır. Özellikle kış aylarında kalitesiz ve kesintili enerji, bölge halkının kaderi haline gelmiştir. Bu durumdan toplumun bütün kesimleri mağdur olmaktadır. Sektörel sorunların önemli boyutlara ulaşması, bölgeyi,, çevre ve gürültü kirliliğine neden olan, jeneratör pazarı haline getirdi.

Son birkaç yıldır lokal bazda dağıtım hatları yenilenmekte ve kısmen yer altına alınmaktadır. Yılların yatırımsızlığını kısa süre içersinde gidermek mümkün değil. Ancak, tesis ve yenileme çalışmalarına ayrılan payın arttırılması, kalifiye personel istihdamının sağlanması, enerji sektörün kalıcı bir idari yapıya kavuşturulması ve tüketici bilincinin oluşturulması önemli mesafeler almamızı sağlayacaktır.

Page 9: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

3

Bazı basın organlarında Türkiye’de kaçak enerji kullanımı sadece bölgeye mal edilmeye çalışılmaktadır. Bu, kabul edilmeyecek bir varsayımdır. Bu yakıştırma bölgede yaşayan dürüst tüketicilerin tepkisine neden olmaktadır. Kaçak kullanım, değişik oranlarda Türkiye’nin tamamında mevcuttur. Bu sorun, sadece bölgeyi değil, ülke genelini kapsayan ve kısa sürede çözülmesi gereken kronik bir problemdir.

Önemli olan bir bölgeyi suçlu olarak göstermek değil, Ülke genelinde sosyal ve ekonomik tedbirler almak suretiyle,, kaçak kullanımın nedenlerini, ortadan kaldırmaktır.

Yıllarca kurumsal denetimin gerektiği gibi yapılamaması, tüketici bilincinin oluşturulamaması, Yoğun göç alan bölge kentlerindeki nüfusun önemli bir bölümünün açlık sınırının altında yaşaması, halkın bir kısmını kaçak enerji kullanımına itmiştir.

Değerli konuklarımız; - Ülkemizde bu koşullarda yaşayan insanların suça teşvik edilmemesi konusunda çözümler üretmek zorundayız. Anayasamızın 5. maddesinde İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak, devletin temel amaç ve görevleri arasındadır. Bu anlamda, sağlık sektöründe yeşil kart uygulamasına benzer bir metotla; Türkiye genelinde açlık sınırının altında yaşamla mücadele eden, işsiz ve yoksul kesimler için özel - indirimli tarife uygulanması.. veya ayda 100 kwh‘e kadar enerji tüketim bedeli alınmaması sosyal devlet anlayışının tesisi için büyük önem arz etmektedir. Ancak; kaçak kullanarak, bunu bir kazanç biçimi ve doğal bir hak olarak haline getiren, kamu kaynaklarını sömüren, kesimlerle’ de Tedaş’ın ciddi bir biçimde mücadele etmesi gerekmektedir. Kuşkusuz, bu mücadelede; resmi veya sivil bütün kuruluşlarımızın Tedaş çalışanlarına gerekli desteği sağlaması gerekir. Kamuoyunun da çok yakından takip ettiği gibi; Bunun acısını; 18 Ekim 2002 tarihinde TEDAŞ Müdür yardımcısı Elektrik Mühendisi Hasan BALIKCI nın kaçak elektrik kullanan çetelerce katletmesiyle en acı biçimde yaşadık.

Enerji formunun 2. gününde sosyoekonomik yapının enerji kullanımına yansıması ve sektörel sorunlar adı altında düzenleyeceğimiz panelde bu konuda önemli mesafeler alacağımıza inanıyorum.

Değerli konuklarımız ; -Bölgenin kalkınması, ekonomik ve sosyal yaşamın yeniden tesis edilerek, istihdam alanlarının oluşturulmasına önemli katkılar sağlayacak dünyanın sayılı projelerinden olan GAP projesinin tamamlanması hayati önem taşımaktadır. Enerji boyutundaki projelerin büyük bir bölümü tamamlandı. Ancak, tarımsal sulama projenin tamamlanması konusundaki kaygılı bekleyişimiz devam etmektedir. sulama kanallarının bölge genelinde tesis edilmesi sonucu, üreticinin gelir düzeyinin artması ile birlikte bu alanda harcanan elektrik enerjisinin ekonomiye kazandırılması mümkün olacaktır.

Değerli konuklarımız; TEDAŞ Genel Müdür yardımcısı sayın Abdullah ATALAY ve TEİAŞ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Halil ALIŞ ın enerji forumuna katkı sunmak üzere aramızda bulunmalarından mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Önümüzdeki yıllarda geleneksel olarak düzenlemeyi planladığımız Güneydoğu Anadolu Bölgesi enerji forumunun hazırlık çalışmalarını, ciddi bir sorumluluk anlayışı içersinde gerçekleştirmeye çalıştık. İki gün boyunca oldukça değerli akademisyen, bürokrat, meslek örgütü ve sivil toplum örgütü yöneticilerinin yer alacağı enerji forumundan, önemli sonuçların kamuoyuna yansıması hedeflenmiştir.

Elektrik Mühendisleri odası ; Kamu yararının ve halkın çıkarlarının korunması hedefiyle, bilgi birikimini paylaşmayı, birlikte üretmeyi ve ilgili kurumlarımıza görev bilinci içersinde katkı sunmayı prensip edinmiştir.

Page 10: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

4

Değerli konuklarımız; Sözlerimi tamamlarken forumu destekleyen Tarım ve köy işleri bakanlığımıza, Diyarbakır il valiliğimize, Büyükşehir belediye Başkanlığına, Bölge Üniversitelerimize ve katkı sunan kuruluşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Formun gerçekleştirilmesi için katkılarını esirgemeyen Elektrik Mühendisleri odası genel merkezine, düzenleme kurulu, yürütme kurulu ve ilgili komisyonlara teşekkür ediyorum. Enerji Formunun bölgeye ve ülkemize önemli katkılar sağlayacağı inancıyla, yönetim kurulu adına hepinize tekrar teşekkür eder, saygılar sunarım.

Page 11: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

5

Kemal Ulusaler Elektrik Mühendisleri Odası Merkez Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanları, Değerli Birlik Başkanım, TMMOB ve bağlı odaların değerli yöneticileri, Elektrik Mühendisleri Odasının değerli yönetici ve üyeleri, Üniversitelerin, TEDAŞ, TEİAŞ ve diğer kurum ve kuruluşların, sendikaların ve sanayi odasının değerli temsilcileri, Değerli basın emekçileri, Sevgili meslektaşlarım; Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji

Forumu’na hoş geldiniz diyorum. EMO adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

EMO bir yandan misyonu gereği diğer yandan da yasasında kaynaklanan görevleri gereği dünyada ve ülkede alanındaki gelişmeleri izleyip, değerlendirip, elde ettiği sonuçları iktidara, muhalefete ve kamuoyuna sunmak durumundadır. Ve enerji bu ilgi alanlarının en başında yer almaktadır. Yine EMO feneri dar bir alana tutmanın yeterli olmayacağı bilinciyle her iki yıllık dönemde sayısı 18’i bulan sempozyum, kongre, Sayıştay, çalıştay ve forumlar düzenlemektedir. Bu forumda bunlardan biridir. TMMOB adına 21 ve 23 Aralık tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz 5. Enerji Sempozyumu öncesi dönem boyunca bölgesel bazda birkaç enerji forumu yapmayı hedefledik. Yoğun gündem nedeniyle ancak bu forumu gerçekleştirebildik. Enerji açısından ülkenin ve dünyanın en yoğun ve hareketli coğrafyasının neredeyse merkezindeki bu bölgede böylesi zorlu bir görevi başarıyla gerçekleştiren Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi yöneticilerine ve emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyor, ellerine yüreklerine sağlık diyorum.

Değerli konuklar; Gerçekten de Güneydoğu Anadolu Bölgesi enerji açısından dünyanın en hareketli coğrafyasının tam göbeğinde cennet ve cehennem ikilemini yaşıyor. Dolayısıyla bu forumun önemi bizce çok büyüktür. Hemen yanımızdaki Basra Körfezi’nin dünyanın petrol ihracatındaki payı % 45’lere dayanıyor ve 2025’te bu payın % 66’ya ulaşacağı öngörülmektedir. Ayrıca bu bölge maliyetlerin en düşük olduğu bölgedir. Hemen komşumuz Irak’taki petrol maliyetleri 2.5 dolar civarındadır. Bu Kuzey Deniz petrollerinde 20 dolarlara çıkmaktadır. Ve rezerv ömrü de petrolün bildiğimiz gibi 50 ile 60 yıl olan bir enerji kaynağıdır ve bu enerji kaynağına özellikle ABD, AB ,Çin ve Japonya olmak üzere tüm dünyanın çok ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Emmuel Philip Dumas, “Bismarc’ın kan ve demir özdeyişi, artık kan ve petrol şeklinde ifade edilecektir” derken tam da bugünü tarif ediyor aslında.

Değerli konuklar geçtiğimiz günlerde AB müzakere süreci, tarama süreci başladı. Bu süreçte pek çok şey masaya yatırıldı. Bazı konularda gündeme geldi. İlginç konular gündeme geldi. Ben biraz daha geriye gidip Avrupa ile 1913 tarihleri arasındaki ilişkilerimize de birkaç satır değinmek istiyorum. Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour, “Ne başkan Churchill, ne de bir başkası Dicle ve Fırat’ın çevresindeki geniş

Page 12: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

6

toprakları Osmanlıların denetimine bırakmak istemeyecektir. Bu durumda sormak isterim; Mezopotamya’daki küçük Zap suyuna kadar yetrli derecede zengin su kaynaklarını denetim altına alacak şekilde ordularımızla ilerlememizin büyük yararı yok mudur?” diyor.

Şimdi geçen ay AB müzakere sürecinde önümüze getirilen su konusunu hatırlayalım. Avrupalı neredeyse 100 yıldır bölge sularının denetimi peşinde. Yani bölgede enerji olarak sadece petrol önem taşımıyor. Su da en az petrol kadar önem taşıyor.

Değerli konuklar Türkiye’nin 153.2 milyar dolar kadar dış, 166 milyar dolar konsolide iç borçlarından söz ediliyor. Özellikle bu 153.2 milyar dolar dış borç bize dünya bankası ve IMF dayatmalarına neden olmaktadır. Bu dayatma neyiniz varsa satın dayatmasından başka bir şey değildir. Şimdi burada sözünü ettiğim gibi Avrupa’nın su konusundaki isteklerini, su konusundaki denetim arzularını söylemiştik. Sadece Avrupa mı bölgede su konusunda denetim arzusu içerisinde. Elbetteki değil. Birkaç alıntı daha vermek istiyorum. Şimon Perez şöyle diyor; “Nüfus artıyor. Suyu üretmek için imkan yaratmazsak bu kez su için savaşacağız”. Yine İsrail Tarım Bakanı Rafael Eliltan; “Bölgede su saatli bombadır” diyor.

Bir şey daha okuyarak bu konuyu bitirmek istiyorum. Tevrat Tekvin bölümü 15/18’de bir bölüm var. “O gün rab Abrahamla ahd edip dedi: ‘Mısır ırmağından büyük ırmağa Fırat ırmağına kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim’. Demek ki tarihsel bir önemi de var suyun. Evet su bu coğrafyada petrol kadar tarihsel bir önem taşır. Aynı zamanda bu coğrafyanın su kaynakları özellikle Türkiye’nin elektrik enerjisi için de büyük rol oynamaktadır.

Bölgedeki hidroelektrik santrallerin toplam kurulu gücü 8 bin MW civarındadır. Türkiye’deki bu toplam hidroelektrik enerjisinin % 55’ine, genel elektrik üretiminin ise yaklaşık % 20’sine denk düşmektedir. Değerli katılımcılar mevcut durum bu iken ülkeyi ve bu forumun ilgi alanı olan Güneydoğu Anadolu’yu ne bekliyor. Öncelikle enerji alanındaki özelleştirme uygulamaları sonucu karşı karşıya kalacağımız sorunlar bizi bekliyor. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Elektrik enerjisi üretimden dağıtıma bütünlük içerir. Ve elektrik enerjisi doğal tekel özelliği taşımaktadır. Öncelikle bu bütünlüğü bozmak sorun yaratmaktadır. İkincisi özellikle dağıtımda kamu tekeline son verip bölgesel tekelleri yaratmak sorun yaratmak demektir. Elektrik enerjisi özellikle tüketici tercihleri açısından esnek değildir. İkame edilemez özelliği vardır. Burada bir iki örnekle bunu açmak istiyorum. Sizler pazarda piyasa da pirinç bulamayabilirsiniz. Ama pirincin yerine bulgur makarna ikame edebilirsiniz. Ama elektrik böyle değildir. Elektriğin yerine herhangi bir şey ikame edemezsiniz. Suda buna benzer bir şeydir. Su yerine örneğin meyve suyu veya süt ile banyo yapamazsınız. Gerçi Cleopatra geçmişte süt ile banyo yapmış ama günümüz için geçerli değildir. Ama suyun başka bir özelliği var. Tanklarla, damacanalarla, şişelenmek suretiyle depo edilebilme özelliği var. Ama elektriği depo edemezsiniz. Depo etme özelliği yoktur. İşte bu özelliklerinden dolayı özellikle dağıtım özelleştirmeleri ile halkı özel, bölgesel tekellerin insafına terk etmek bizce suçtur.

Geçmişte Ülkeyi al yada öde anlaşmalarıyla uzun erimli ekonomik yükler altına sokanlar, benzeri birçok yanlış yaptılar. EMO olarak izledik ve onları uyardık. Dinlemediler. Ve elbette sonuçta Şemdinli’lilerin dediği gibi “hatine girtin” ve yüce divan yolundalar.

EMO olarak yine izliyor ve uyarıyoruz. Elektrik Dağıtım sisteminde kayıp kaçakların miktarı tam olarak bilinememektedir. Fakat önümüzde elektrik dağıtım özelleştirmeleri vardır. Burada da en zayıf karnı bu işin, elbette bu kayıplar ve kaçaklardır. Bunlardan çok söz ettik. Ve bu forum boyunca da söz edeceğiz. Az önce Şube Başkanımız Tarık Öden’de söz etti. Bunlar burada epey uzun süre açılacak ve tartışılacak. Ve burada büyük bir kaos var. Örneğin Enerji Bakanı % 18-19’lardan bahsederken kayıp kaçaklardan, BEDAŞ % 22. Bir başka tanımlama yapanlar, yada bir başka istatistik yapanlar %25

Page 13: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

7

diyenlerde var. Net bir rakam olarak halen söylenemiyor. Ama önümüzdeki günlerde özelleştirme ihalelerine başlanacağı söyleniyor.

Alt yapı ve hizmet sunumunun elle tutulur bir vaziyette olmadığını görüyoruz. Yatırımlar yapılmamakta özelleştirmeler nedeniyle. Ama bütün bunların dışında kaynak zaman zaman yaratılabilmekte. Örneğin şebeke ihaleleri için kaynak yaratılmıştır, Türkiye’de ama şebeke ihaleleri yapılamamıştır. Neden yapılamamıştır. Çünkü 100 trilyon lira üzerinden iş bitirmeler istenmiş, yerli firmalar by pass edilmiş, yabancı firmalar ihaleye ilgi göstermemiştir ve halen ihale yapılamamıştır. Arz güvenliği konusunda gelecek karanlıktır. Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK arasında tartışma, sürtüşme ve kaos devam etmektedir. Özellikle EPDK küresel kapitalizmin tamda bizim gibi ülkeler için ortaya koyduğu bir yapılanmadır. Kurullar biliyorsunuz; şeker kurulu, tütün piyasası kurulu ve buna benzer birçok kurul ve kurulmuştur. Bunların hiçbir siyasi sorumluluğu yoktur. Yetkileri çok, ama siyasi sorumluluğu olmayan kurullardır. Dolayısıyla siyasi sorumluluğu olmayan bu yetkili kuruluşlar, bugünlerde giderek sınırlarının dışına çıkma noktasındadırlar. Örneğin; elektrik enerjisi piyasasında EPDK’nın ihale yapma yetkisi şuan yoktur. Ama hidroelektrik santralleri ihaleye çıkartabilmektedir. Bu yetki özelleştirme idaresindedir ama bu yetkiyi EPDK kendisi kullanmaktadır. Yakın gelecekte rekabet kurulu ile de karşı karşıya gelecekler. Ve EPDK’nın çok ilginç bazı söylemleri de var. Enerji Tabi Kaynaklar Bakanlığı arz güvenliği konusunda mutlaka devletin kamunun devreye girmesini ve olması gerektiğini söylerken, EPDK son zamanlarda pek çok toplantılarda ve konuşmalarda özellikle EPDK başkanı Devlet yabancı yatırımcıları çekmek için şu taahüdü vermelidir diyor. “Devlet kesinlikle yatırım yapmayacak , bunu söyleyin diyor.” Böyle bir şey olamaz.. Dolaysıyla bu sıkıntı önümüzdeki süreçte de gündeme gelecek.

Yine özelleştirmeler, daha doğrusu bölgesel tekeller sonucu büyük tüketici için ucuzluk; Toplumun geniş kesimi küçük tüketici için ise pahalılık getirecektir bu kaçınılmazdır. Bunu yalnız biz söylemiyoruz. Özellikle Ankara ve İç Anadolu enerji dağıtımına talip olan bir firmanın yönetim kurulu başkanı dile getiriyor. Bu kuruluşta Azerbaycan, Ankara, Kıbrıs üçgeni içerisinde bir takım örgütlenmelere devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de çok ilginç şeyler olabileceğini taahhüt ediyoruz bu konuda. Bunlar dahi özellikle enerjinin pahalılaşacağını küçük tüketiciler için pahalılaşacağını net olarak söylüyorlar. Zaten bu İngiltere özelleştirmesinde de bu böyle olmuştur. Diğer yerlerde de bu böyle olmuştur.

Sermaye yine bu dağıtım özelleştirmelerinde özellikle Trakya, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Ankara gibi yerlere ,daha doğrusu getirisi büyük olan sanayisi yüksek olan yerlere talip olacaklardır. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz’e taliplilerin çok az olacağını yada hiç olmayacağını düşünüyoruz. Bu bölgelerde devlet ya sübvanse yoluna gidecek yada fiyat artıracaktır. Her iki durumda da yük yine halkın sırtına yüklenecektir.

Burada şuna değinmek istiyorum. OECD ülkelerinde bir ailenin elektrik enerjisi gideri gelirinin yüzde 0.5’i yani yarım ile yüzde biri arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran, gelirinin yüzde onlarını aşmaktadır. Ortalama olarak söylüyorum. Bu durumda bir ailenin asgari 5 bin YTL yani 5 milyar TL geliri olmalıdır ki OECD ortalamasına yaklaşabilsin ancak. Bir başka örnek daha veriyorum özellikle bu fiyatların artırılması ile ilgili. Bir bölgesel gelir istatistikleri var. Bölgesel gelir dağılımı. Marmara bölgesi GSMH içerisindeki payı yüzde 37.8’dir. Güneydoğu Anadolu ise yine GSMH içindeki payı yüzde 5.3’tür. Doğu Anadolu’da ise bu daha düşük. Hal böyle iken birde bölgesel tarife koymak asla kabul edilemez. Bu yöntem sosyal devlet anlayışına ters düşmektedir. Sosyal patlamalara zemin hazırlamak demektir. Özellikle barışa çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde.

Page 14: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

8

Değerli konuklar çizdiğimiz gölgeli bir tablodur elbette. Ama gerçek budur. Fakat gölgenin olduğu her yerde ışıkta vardır. Tamda bu forumun bu gölgeli yapıya ışık tutacağı umut ve inancıyla başarılar diliyor tüm katılımcılara Odam adına teşekkür ediyorum.

Page 15: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

9

Mehmet SOĞANCI TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Valim, Sayın Büyükşehir belediye başkanım, Sayın belediye başkanlarım, Demokratik kitle örgütlerinin çok değerli temsilcileri, Özel sektörün ve kamunun çok değerli temsilcileri, Örgütümün çeşitli kademlerinde görev yapan birlikte yürüdüğüm mesai arkadaşlarım, Sevgili meslektaşlarım, Sevgili Diyarbakırlılar; Hepinizi TMMOB adına sevgiyle,

saygıyla selamlıyorum. Bu sene çok defalar buraya geldik. Sizinle yine bir arada bulunmaktan büyük onur duyduğumu öncellikle ifade etmek istiyorum. Bugün bu etkinliğin gerek yapılış nedenlerini gerekse biçimini ve etkinliğin kapsamı ilgili açıklamaları sayın şube başkanım, oda başkanım açıkladılar.

Bu etkinlik boyunca da konuyla ilgili uzmanlar, bilim insanları, enerji ve bölge konusunu her yönüyle konuşacaklar, tartışacaklar. Sonuçları elimizden geldiğince kamuoyuna ve siyasal iktidara iletmeye çalışacağız. Bir tespitte bulanacağız iki gün boyunca. Ama burada öncelikle burada hepimizin buluşmasını sağlayan sevgili yönetici arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu etkinliğin konusuna ilişkin olarak da TMMOB’un biriktirdiği ve oda başkanım ve şube başkanımın belki eksik bıraktığı bir iki noktayı sizinle paylaşmadan önce bir önemli hususu sizinle paylaşmak istiyorum.İstemek zorundayım.

Şemdinli olaylarından bahsediyorum. Nedenini söyleyeceğim. Şemdinli olaylarının hemen arkasından biz emek ve meslek örgüt yöneticileri bir araya gelerek bir durum değerlendirmesi yaptık. Şimdi de arkasında durduğumuz şu sözleri özetle bir iki alıntı yaparsam kamuoyuyla paylaştık. Dedik ki Bu ülkenin emek ve meslek örgütünün temsilcileri, “Bugün bütün toplum Susurluk kazasından tam 9 yıl sonra yeniden karanlık ilişkilerle ve bilinmezlikle dolu bir yumağın çözülmesini bekliyor. Son günlerde başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde olmak üzere ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşanan saldırı ve bombalama olayları bütün toplumumuzda derin kaygılara yol açmıştır. Bu olaylar yumağı içinde kimi devlet görevlilerinin isminin geçmesi, kiminin suçüstü yakalanması, kiminin de daha hala açığa kavuşmaması toplumun geniş kesimlerince devlete ve demokratik geleceğe olan güveni ciddi bir biçimde zedelemektedir.” Açıklamanın ileriki safhalarında “Çeşitli zamanlarda bu yasadışı ilişki ve davranışların üzerine gidip deşifre etmek ve tasfiye etmek için yakalanan fırsatlar değerlendirilememiştir. Hiç olmazsa bu kez bu vahim olay doğru değerlendirilsin. Bütün toplum olarak bu noktada duyarlı davranmak zorundayız.Bu açıdan yaklaşıldığında; son dönemde yaşanan olaylar bütün toplum gibi bizlerde de derin bir kaygı uyandırmaktadır. Demokratik yaşama kastedenlerin ilişkiler ağı hangi kişi yada kuruma kadar uzanıyorsa oraya kadar izlerini sürmek suçluların yargı önüne çıkmasını sağlamak gerekmektedir. Bizler bu olayın sulandırılmasına, ötelenmesine, unutturulmasına, yönlendirilmesine,

Page 16: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

10

karartılmasına asla izin vermeyeceğiz. Açıklamalarla değişik yöntemlerle yargıyı baskı altına almaya faillerin kimliğine göre çoklu hukuk normları yaratmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Emek ve meslek örgütleri olarak biz bu doğrultuda atılan adımların destekçisi ve takipçisi olmak sorunu ile karşı karşıyayız. Artık fazla bir zaman kaybetmenin anlamı kalmamıştır.”

Bugün benimde içinde imzam bulunan arkadaşlar bölgede yurttaştan yurttaşa bir ziyaret için bulunuyorlar. Bunları niye sizinle paylaştım sevgili arkadaşlar. Şundan dolayı bu etkinliğimiz gibi TMMOB ve bağlı odaların tüm etkinliklerinin sonuç bildirgelerini ve TMMOB’nin 50 yıllık birikiminin bilim insanlarının görüşleri ile harmanlanıp geliştirilip bilimin ve tekniğin ışığında akılcı önermeler halinde uygulanabilir olması, Susurluk gibi, Şemdinli gibi açığa çıkıveren karanlık ilişkilerin yaşandığı ülkede mümkün değildir. İşte sırf bu nedenden dolayı bile sorumluluğu gereği TMMOB ülkemizin demokratikleştirilmesi mücadelesi içerisinde aktif olarak yer almaktadır.Bunları öncelikle sizlerle paylaşmak istedim.

Sevgili arkadaşlar şimdi burada başlayan bu etkinliğin yanı sıra TMMOB bu çalışma döneminde değişik odaların yürütücülüğünde kamuoyu önüne çıkıyor. Örneğin Mayıs ayında emek ve meslek örgütleri ile birlikte Türkiye’nin en kanayan yarası özelleştirmelerin 20. yılında Türkiye gerçeği sempozyumunu gerçekleştirmiştik. Eylül ayında yine burada salonumuzda Diyarbakır’da GAP ve sanayi kongresini, geçen ay hemen yan komşumuz Urfa’ya gittik.Orada toprak reformu kongresini, Ankara’da kendi aramızdaki bir iç değerlendirmedir. Mühendislik eğitimi sempozyumunu, geleceğimiz olan öğrenci kurultaylarını gerçekleştirdik. Hemen önümüzde enerji sempozyumumuz var. Buranın sonuçlarını oraya taşıyacağız. Sonra sanayi kongremizi gerçekleştiriyoruz. Mart ayında da az önce Kemal’in bahsettiği olayı mercek altına alıp Türkiye’de su politikaları kongrelerini gerçekleştireceğiz. Bağlı odalarımızla birlikte bir çalışma döneminde 200’e yakın etkinlikle kamuoyu önüne çıkıyoruz.

Bu etkinlikte dahil TMMOB ve bağlı odaların bu çabalarını iyi değerlendirmek gerekir. Bir meslek örgütü meslek alanları ile ilgili bu kadar yoğun çabayı bu ülkede neden göstermektedir. Aslında bu sorunun yanıtı bu etkinliğimizinde yapılış nedenlerini açığa çıkarmaktadır. Şöyle vermeye çalışalım bunun yanıtını. Bütün herkes artık biliyor ki mühendislik bilimi ve teknolojiyi insanla buluşturan bir meslek. Bizim örgütümüz TMMOB odağında, öznesinde insanın olduğu bir mesleğin uygulayıcıların örgütüdür. İnsana odaklı olmasından dolayı bizim mesleğimiz onurlu bir meslek ama bir o kadarda sorumlulukları olan bir meslek. Dolaysıyla bu mesleğin örgütü olan TMMOB’un da ona göre sorumlulukları fazlalaşıyor. Biz mesleğimiz gereği bir yandan insana ve insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı çıkıyor öte yandan da insana ve insanlığa karşı sorumluluklarımızı da biliyoruz. Sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir yandan da bu ülkede yurttaş kimliği ile yaşayan üyelerimizin haklarının elde edilmesine taleplerinin gerçekleşmesine yönelik çalışmalarda bulunuyoruz. Öte yandan bizler sorunlarımızın; İçinden çıktığımız halkın ve toplumun sorunlarından ayrı tutulmayacağını da biliyoruz. Sıkıntılı, sancılı ve çok sorunlu bir ülkede yaşıyor olmanın tüm sonuçları mühendis kimliğimizle birlikte yurttaş kimliklerimiz dolayısıyla gelip yine bizi buluyor. Bunun için bizler yazdıklarımızın sonunda kamuoyuna duyurularımızın sonunda mutlaka “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz diyoruz.” İşte bu sempozyum benzeri bu çalışmalarda bilim insanlarının ve uzmanlarının yoğun emek harcayarak oluşturduğu bilgi, erişebilir ve kullanılabilir hale geliyor. Bilgi bu etkinliklerimizle paylaşılıyor. Öte yandan meslek alanı ve sektörle ilgili ülke gerçekleri ve sorunlar yapılan panellerle, açık oturumlarla bugün gerçekleşeceği gibi konunun tarafları bir araya getirilerek ortaya konuluyor. Bu etkinliğimizle bölgedeki enerji sorunun ortaya konmasının önemli bir işlevi yerine getireceğine peşinen inanıyorum.

Page 17: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

11

Sevgili arkadaşlar şube başkanımın ve oda başkanımın sözlerine ilave ile birkaç paragrafı konu ile ilgili sizlerle paylaşmak istiyorum. TMMOB diyor ki, “Türkiye’deki enerji sorunu enerjideki yetmezliği, kayıp kaçaklar, nükleer santral ihaleleri, enerjide özelleştirme söylemleri ile her zamanki gündemdeki yerini korumaktadır.” TÜPRAŞ ve ERDEMİR’in bilinen özelleştirme vakalarından sonra, son günlerde elektrik enerjisi dağıtım şebekelerinin özelleştirilmesi de gündeme gelecektir. Aslında bu 80’li yıllardan belli uygulanan politikaların bir gereği olarak ülke gündemindedir. 70’lerde enerjinin kamuda ve tek elde toplanması için TEK yasası çıkarılmıştır. Dönemin siyasetçileri bunu hararetle savunurlar. Sürece bakıldığında ise 80’den sonra iktidar olanlar önce köy elektrifikasyonunu belediyelere sonra da tamamını TEK bünyesinde topladılar. Hemen arkasından TEK’i önce üçe, sonra 21 müesseseye bölerek özelleştirmenin daha kolay yapılabilmesinin hazırlıklarını başlattılar. Daha sonra TEK’in başına gelenleri burada konuşur arkadaşlar. Anlatmak bu açılış konuşmasında uzun kalır. Son durum TEİAŞ, EÜAŞ, TETTAŞ ve TEDAŞ olmak üzere bölgelerde de AŞ oluşturmaya gider. Kısaca elektrik enerjisi üretim ve dağıtımı bu ülkede artık özelleştirmeye hazır hale getirilmiştir, bu serüven bitirilmek üzeredir. Ama ben iktidarların ve ihaleye katılacak olan yerli, yabancı tekellerin AKTAŞ örneğini akıllarının bir kenarında tutmalarını öncellikle belirtirim.

TMMOB Sürekli olarak uyarmaktadır. Elektrik enerjisi kullanımında, kayıp ve kaçaklar konusunda bu ülkede kalıcı çalışmalar yapılmamaktadır. Özellikle de kaçaklarla mücadele maalesef kamudaki mühendis üyelerimiz ve meslektaşlarımızın sırtına bindirilmiştir. Üstelik bu arkadaşlarımızın hiçbir güvencesi de yoktur. Bunun en somut örneği EMO Adana Şubesi yazman üyesi ve İKK sekreteri arkadaşım, Hasan Balıkçı’nın başına gelenlerdir. Arkadaşımızı burada sevgi ile anıyorum. Bu sempozyumun arkadaşımızın öldürüldüğü bölgede yapılmış olmasını da anlamlı buluyorum. Hasan arkadaşımızın uğruna canını verdiği enerjideki kayıp kaçağın gerçek suçlularını bulmada bu sempozyum bize ışık tutacaktır. Yoksa katilleri zaten bulunmuştur.

Sevgili arkadaşlar,Türkiye’deki kritik konularda tartışılan enerji boyutunda bütün başlıklar ekonomik olduğu kadar sosyal politikalarla da yakınen ilişkilidir. Bu nedenle Türkiye’de enerji sorunu sorun alanlarının piyasa mekanizmaları ile çözüleceğine ilişkin bir politika bildirimi, sorunları çözmeye yönelik bir politikaya karşılık gelmemektedir. Aksine toplumda belirli kesimlerden diğerine yada uluslar arası şirketlere kaynak aktarılması doğrultusundaki bir gerçekliğe karşı gelinmektedir. Konunun can alıcı noktası tamda burasıdır. Türkiye, gelinen noktada piyasa uygulamaları ile ortaya çıkan belirsizlikleri, riskleri ortadan kaldırmayı ve azaltmayı hedefleyen bir program izlemelidir. Bu nedenle başta enerji kaynakları, teknoloji açısından dışa bağımlılığı azaltmayı ve ithalatını yönetebilir düzeylere indirmeyi hedeflemeli ve bir geçiş programı ivedilikle hazırlanmalı ve kararlılıkla uygulamalıdır. Öte yandan dünyada enerji üretiminin geleceği ile ilgili senaryolar giderek artan ölçüde yeni ve yenilebilinir enerji kaynakları; Özellikle rüzgar, biokütle ve güneş enerjisi üzerine kurulmakta, nükleer güç santralleri mevcut haliyle gelişmiş ülkelerin enerji envaterinden çıkarılmaktadır. Önerdiğimiz geçiş programının yaşama geçirilebilmesinin öncelikli koşulu sektördeki kamu yönetiminin güçlendirilmesi ve kamu kuruluşlarında etkinlik düzeyinin yükseltilmesidir. Ek olarak planlama çalışmalarında sorunun tüketim boyutuna yönelik çözümlemelerde yapılmalı, en düşük maliyetli seçeneklerin uzun vadeli, ekonomik ,toplumsal ve çevresel sonuçları göz önünde bulundurulmalıdır...

Sektördeki teknik yetenek geliştirilmelidir. Mühendislik hizmetleri niteliğinin geliştirilmesine yönelik sürekli eğitim politikaları ve uygulamaları gündeme getirilmelidir.

Bu konuşmalarımı bu çalışmanın bir girişi olarak algılanabilir. Burada dile getirilecekler bizim sözlerimiz olacaktır. Birde müsaadenizle Türkiye’nin bu noktasından

Page 18: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

12

taleplerimizi dile getirmek istiyorum. Bizler meslek örgütüyüz, bizler toplumun içinden çıktık onların sorunlarını bilen insanlarız, yaşayan insanlarız. Siyasal iktidar şu taleplerimize karşılık vermek durumundadır. Bu forum aracılığıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. TMMOB yaşanan günlere ilişkin olarak özelleştirilmelerin durdurulmasını ve özelleştirilen kurumların satışının iptalini istiyor. TMMOB kamu hizmetlerinin paralı hale getirilmesine karşı. Eğitim, sağlık gibi en temel insan hakkı olan hizmetlerin herkes için ulaşılabilir nitelikli ve parasız olmasını istiyor. Ranta faize, borç ödemelerine odaklanan değil halkın ihtiyaçlarına göre bir bütçe istiyor. Bu taleplerimizi 17 Aralık’ta Ankara’da diğer emek ve meslek örgütleri ile birlikte topluca alanda dile getireceğiz. Sözleşmeli çalışma, performans uygulaması gibi çalışma hayatını piyasa mantığı ile düzenleyen esnek çalışma yöntemleri ile güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıran uygulamalara karşı iş güvencesinn yaygınlaştırılmasını istiyor. Asgari ücretin yoksulluk sınırın üstüne çekilmesini, çalışmayanları güvence altına alacak sosyal uygulamaların hayata geçirilmesini istiyor. Toplumsal eşitsizliğin her düzeyde yaygınlaşmış olmasına karşı adalet, eşitlik ve barış istiyor. Finans kapitalin hareketliliğine bırakılmış ekonomik gelişme yerine, üretime ve yatırıma dayalı ekonomik modelin hayata geçirilmesini istiyor. Yoksulluğun, işsizliğin ve eşitsizliğin tetiklediği toplumsal şiddetin önlenmesini, toplumsal dışlanmanın ortadan kaldırılması için sosyal politikaların geliştirilmesini istiyor.

Biz kültürel kimliklerin baskı altına tutularak yok sayılmasına, her düzeyde milliyetçiliğin kışkırtılmasına, şiddetin çözüm yolu olarak sunulmasına karşı Kürt sorununda demokrasi ve kardeşlik temelinde çözülmesinden yana olduğumuzu, bu sorunun AB ile pazarlıklara sıkıştırılmış olarak değil gerçekten niyetlilerince çözülmesi gerektiğini söylüyor ve barış istiyoruz.

Türkiye’nin İMF ve diğer uluslar arası kurumlar tarafından yönlendirilmesine karşı halkın her düzeyde yönetime katılmasını, ülke yönetiminde söz, karar ve yetki sahibi olmasını savunuyor, demokrasi istiyoruz.

Bitirirken ifade etmeliyim ki TMMOB toplumsal sorumluluğu gereği emekten ve demokrasiden yana, toplumsal muhalefetin içinde dün olduğu gibi bugünde yer alarak dünyada yaşananlara seyirci kalmayarak, savaşa karşı barışı, eşitsizliğe karşı adaleti, şiddete karşı kardeşliği, sömürüye karşı emeği savunmaya; Başka bir Türkiye ve başka bir dünya mücadelesinde onurlu ve dik duruşunu sürdürmeye devam edecektir,buna kararlıdır.

Bu sempozyum aracılığıyla bu görüşlerimi sizlerle Türkiye’nin bu hoş coğrafyasında ilgililere iletmeyi bir görev saydım. Sabrınız için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Page 19: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

13

Osman BAYDEMİR:

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı

Sayın valim, Sayın belediye başkanlarım, Sivil toplum örgütlerimizin saygıdeğer temsilcileri, Değerli konuklar, Hepinizi saygı ve sevgiyle

selamlıyorum. Sayın Başkan esasen ben size teşekkür ediyorum. Böylesi hayati derecede öneme sahip bir sempozyumu bölgemizde ve özellikle de kentimde tertip etmenizden dolayı. Ve yine saygıdeğer katılımcılar saygı değer konuklar; Esas ben sizlere teşekkür ediyorum ki, bu konudaki deneyiminizi, uzmanlıklarınızı kentimizde bizlerle ve esas itibariyle geleceğimizle paylaşmanız olmanızdan ve gelecekte de paylaşacak olmanızdan dolayı.

Her şeyden önce bu konunun uzmanı olmadığımı ifade etmek istiyorum. Ama gerçekten hepimizin ülkemizin sadece bölgemizin değil bütün Ortadoğu’nun, aynı zamanda insanlık tarihinin, insanlık geleceğinin çok önemli bir problem alanını bu forumda tartışıyor olacağız. Ben inanıyorum ki bu tartışmayı yürütürken hepimiz riskin boyutlarının farkında olarak tartışma yürüteceğiz.

Eğer müsaade buyurursanız hem kentimin belediye başkanı olarak ama yanı zamanda da bütün bölgenin Gap Belediyeler Birliği başkanı olarak uygulamada karşılaşmış olduğumuz birkaç güçlüğü, birkaç zorluğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bölgemizde her şeyden önce çok ağır bir sosyoekonomik sorun yumağı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Ve burada çok boyutlu, çok bileşenli güçlü bir kalkınma hamlesine, bir yatırım hamlesine, sürdürülebilir bir insani kalkınma projesine gereksinim duymaktayız. Böylesi bir hamleyi, böylesi bir politikayı yaşama geçirebilmek için her şeyden önce kentsel alt yapıların ivedilikle tamamlanması sürecine gidilmesi gerekir. Elektrik enerjisi veya enerjinin kendisi böylesi bir kalkınmanın neredeyse olmazsa olmazların bir tanesini oluşturuyor.

Örnek vermek gerekirse sinevizyondan izlediğimiz gibi şebekelerin yer altına çekilmesi eski olan tüm şebekelerin yenilenmesi kentsel aydınlatmanın yeterli hale dönüştürülmesi bir bütün olarak sadece kentin değil bölgede bu doğrultuda yapılması gereken ilk adımların başında geliyor. Bütün bunları biraz sonra dikkatinize sunmaya çalışacağım.

Politik münazaralardan bağımsız olarak irdeliyorum. Teknik olarak yapmakla yükümlüyüz. İlgili kurumlar bunun bir parçası olmak durumundadır. Sinevizyonda izledik. Hepimizin geleceği açısından büyük bir tehlike çanı hala çalmaya devam ediyor. Dolayısıyla bunu daha fazla görmezlikten gelmemeliyiz diye düşünüyorum. Bunun yanı sıra şüphesiz ki bu forumun boyutlarıyla tartışılması gereken ve anlamakta güçlük çektiğim doğrusunu söylemek gerekirse anlamak istemediğim bir realiteyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün bölgemizin enerji üretiminde Türkiye’nin en ön safhalarda yer aldığını biliyoruz. Şöyle bir istatistiki verileri baktığımız zaman Türkiye’nin asfalt rezervleri GAP bölgesinde Siirt, Silopi ve Şırnak civarında toplandığını görüyoruz. Tahmin edilen rezerv

Page 20: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

14

miktarı da 75 milyon tondur. Büyük Ortadoğu petrol yatağının kıyısında bulunan Güneydoğu Gaziantep, Diyarbakır havzası Türkiye’nin en önemli petrol üretim bölgesidir. Ve ülke içi üretiminde yüzde 95’inden fazlası bu havzadan çıkarılmaktadır. Yine 2003 verilerine baktığımızda GAP barajlarından üretilen hidroelektrik enerjisi yaklaşık olarak 15.3 milyar kilovat saattir. Türkiye’nin toplam hidroelektrik enerjisinin yüzde 43’lük dilimine tekabül etmektedir. Bu aynı zamanda Türkiye’de üretilen 115 milyar kilovat saat olan tüm enerjinin de yüzde 10’dan daha fazla dilimine tekabül etmektedir. Buna karşılık DPT verilerine baktığımızda Türkiye’nin 7 bölgesi içerisinde kişi başına tüketilen elektrik enerjisinin en az dilimine tekabül etmektedir. Yani bir nevi elektrik enerjisi burada üretilmekte, ama tüketimi bölgenin dışında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla ben bu forumda bunun irdeleneceğini, tartışmaya açılacağını ve bundan bir takım sonuçlara gidilmesi gerektiği duygularımı paylaşmak istiyorum.

Bundan hareketle kentimiz ve bölgemiz açısından ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarmak, bölgelerarası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılmasını sağlamak açısından elektrik enerjisinin yine teşvik bağlamında ücretsizlendirilmesi ya da teşvik kapsamı içerisinde daha yoğunluklu bir şekilde alınması fevkalade önemli bir katkı aracı haline dönüşebileceği duygumu paylaşmak istiyorum. Gayet tabi kentsel aydınlatma açısından da, hem güvenlik hem de sosyal boyutu açısından bir hizmet sıkıntısı boyutunu bütün bölgenin yaşadığını belirtmek istiyorum.

Bir diğer konuda bölgede gerçekleştirilen ve gelecekte de gerçekleştirilmeye devam edilecek olan bütün barajların ekonomik sosyal kültürel maliyetlerinin bölgede yaşayan nüfusumuzun üzerinde kalması gerçekliğidir. Bunu artık yüksek sesle ifade etmemiz gerekir. Zeugma’da olduğu gibi yarın Hasankeyf’te de aynısı olacaktır. Hiçbir enerji politikası (Kentinin çalışabilir nüfusunun % 60’nın iş istediği bir başkan olarak, bugün saat 10.00’da bu salonda halk günü toplantısı vardı. Yurttaşlarımla bir aradaydım. Ve konuşan yurttaşlarımın % 95’i iş talebinde bulundu.) Buna rağmen söylemek istiyorum ki hiçbir enerji politikası, istihdam politikası, Hasankeyf’i, Zeugma’yı barajların altında bırakamaz. Böyle bir politikaya asla evet demememiz gerekiyor. Ben buradan bir kez daha Hasankeyf’i sular altında bırakacak bir politikanın tarafı olmadığımızı, buna bölge halkı olarak karşı çıktığımızı belirtmek istiyorum. Sadece Hasankeyf’le ilgili değildir. Şüphesiz ki tüm enerji politikalarının sürdürülebilinir ve yenilenebilir olmasının ciddiyetiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Bugün hidroelektrik santrallerinin ve demin sayın başkanın da ifade ettiği gibi su rezervlerinin kontrol altına alınmasının çokça da ekonomik kaygılarla gerçekleştirilmediğini yüksek sesle paylaşabiliyor olmamız lazım.

Nasıl ki 1. Cihan harbi öncesi petrol rezervleri bir tehlike çanı olarak geleceğin önünde çaldıysa bugün bölgedeki su havzaları ve rezervlerinin toplatılması, bir araya getirilmesi, önümüzdeki 20-30 yıl için bir bölgesel istikrar tehlike çanı olarak önümüzde durduğu ifade etmek istiyorum. Geleceğin Ortadoğusu’nun ve bölgesinin barışı için önemli bir tehlike olarak ayrıca önümüzde duruyor diye düşünüyorum.

İşte bütün bu gerçeklerden hareketle, gerek baraj projelerinin gerekse de enerji dağıtım hatlarının, tarihi ve kültürel dokuya, toplumların evrensel barışa ulaşması çok ciddi bir irdeleme ve çok ciddi bir tartışma ve paylaşımdan sonra oluşturulması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Bu duygularla katılımınız için, katkılarınız için en içten teşekkürlerimi sevgilerimi ve saygılarımı ifade etmek istiyorum.

Page 21: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

15

Kutlama Mesajları Recep Tayip Erdoğan: Başbakan TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesince tarafından gerçekleştirilecek olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005’in açılışına davetiniz için teşekkürler. Forumun başarılı geçmesi dileğiyle size ve değerli misafirlere saygı ve selamlarımı sunarım. Dr. Hilmi Güler Enerji Bakanı Günümüzde uluslararası ilişkilerin en önemli gündem maddesi olan enerji konusunda yapılacak ulusal ve bölgesel çaba değer taşımakta olup, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin enerji üretim ve tüketim potansiyelinin tespiti, mevcut sorunların çözümü ve bölge kapsamında ülkenin enerji politikalarının doğru yönlendirilmesi amacıyla düzenlemiş olduğunuz Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005’in çalışmalarından dolayı büyük memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. TMMOB dahilinde EMO olarak yaptığınız güzel çalışmanın devamını diler forumun başarılı geçmesini temenni ederim. Mehmet Mehdi Eker- Tarım ve Köyişleri Bakanı Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005’e ait nazik davetinize katılmayı çok arzu etmeme rağmen, aynı tarihte Ankara’da partimizin MKYK toplantısı olması nedeniyle aranızda bulanamadığım için üzgünüm. Teşekkür eder. Forumun hazırlanmasında emeği geçenleri kutlarım. Güneydoğu Anadolu Bölgemizin enerji potansiyelinin ortaya konulması sorunların tespiti ve enerji politikalarının oluşturulmasına katkı sağlayacağına inandığım forumun başarılı geçmesi dileğiyle, Bütün katılımcıları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. *Foruma katılamayan ancak mesaj gönderen sayın Diyarbakır Milletvekilleri Muhsin Koçyiğit, Ali İhsan Merdanoğlu, Cavit Torun, Mardin Milletvekili Nihat Erim, Van Milletvekili Mehmet Kartal, Bitlis Milletvekili Edip Safter Gaydalı, Bingöl Milletvekili Fevzi Dilberek, Şanlıurfa Milletvekili Atilla Maraş, Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş, Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, TEİAŞ Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özşahin’e teşekkür ederiz.

Page 22: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

16

1. GÜN 2 Aralık 2005/CUMA

1. OTURUM

“Güney Doğu Anadolu Bölgesi Enerji Sorunları”

Oturum Başkanı : Alaeddin ARAS TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi

Konu Başlıkları:

• Alt yapı sorunları • İşletme Sorunları • Kayıp+Kaçak Elektrik Sorunu • Kaliteli Enerji Sorunu Konuşmacılar: Abdullah ATALAY TEDAŞ Genel Müdür. Yrd. İbrahim BALANUYE TEİAŞ APK Daire Bşk. Süleyman İLHAN TEİAŞ 16. İlet. Tes. İşl. Grup Müd. Dr. Bilal GÜMÜŞ Dicle Üniversitesi M. Nedim TÜZÜN EMO Diyarbakır Şubesi

Page 23: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

17

TEİAŞ VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ ENERJİ İLETİM SİSTEMİ

İbrahim BALANUYE

TEİAŞ APK Daire Başkanı ÖZET: Bu çalışmada birinci bölümde TEİAŞ’ı, Türkiye Elektrik ve İletim sistemini, Türkiye elektrik ve iletim sisteminin önümüzdeki dönemlerde hedeflenen gelişmelere nasıl ulaşacağını ve ikinci bölümünde de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin elektrik enerji sistemi ile ilgili TEİAŞ’ın yaptıkları ve yaşanan bir takım sorunlara yaklaşımları ortaya konulmaya çalışılmıştır. 1. TEİAŞ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

TEİAŞ 2001 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketi(TEAŞ)’nin üç ayrı kuruluşa bölünmesiyle ortaya çıkan kamu kuruluşlarından biridir. 4628 sayılı elektrik piyasası kanunu çerçevesindeTürkiye’de elektrik iletiminin planlamasından, tesisinden ve sistemin işletilmesinden sorumlu olarak görevlendirilmiştir.

Türkiye elektrik iletim sisteminin genel olarak yapısına şöyle baktığımızda bu sisteme gerekli üretim kaynağı sağlayan EÜAŞ ve bağlı ortaklıkların bulunduğu üretim bölümü (ki bunlara ilaveten Yİ, YİD, İHD ve Mobil santralleri de katabiliriz.) Bunlarla birlikte oto prodüktörler ve oto prodoktür gruplarını, serbest üretim şirketlerini de kattığımız bir üretim sistemi bölümümüz var. Diğer tarafta bu üretilen enerjinin son kullanıcıya ulaşımını sağlayan Dağıtım Anonim Şirketimiz ve Onun bağlı ortaklıklarıyla şu an tek olan Kayseri ve civarı özel elektrik dağıtım şirketini söyleyebiliriz. Ayrıca bu yapıda yine 4628 sayılı elektrik piyasası kanunu ile oluşturulan ve geçiş dönemi sözleşmelerini yürütmekle görevlendirilen Türkiye Elektrik Ticaret Anonim Şirketi (TETAŞ)’nden ve yeni liberal elektrik piyasasında oluşmaya başlayan özel sektör toptan satış şirketlerinden kısaca başlayabiliriz.

Bu yapıda gördüğünüz gibi TEİAŞ üretilen elektrik enerjisini nihai kullanıcılara yani dağıtım sistemine aktaran ana omurgayı teşkil eden bir kamu kuruluşu. Yapısı itibariyle bir monopolü oluşturuyor. Türkiye’de elektrik iletim hizmetlerinin TEİAŞ tarafından planlanması, tesis edilmesi, işletilmesi ve dolayısıyla da mülkiyet sahibi olması görevleri var.

Türkiye elektrik iletim sisteminin tek lisans sahipli işletmecisi, mülkiyet sahibi. Bu sistemin planlamasından tesis edilmesinden ve kurulmasından sorumlu. Düzenleyici kurumun onayına tabi olan iletim bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini hazırlayan, şebeke yönetmenliğine göre bu sistemin işletilmesini takip eden, ilgili anlaşmalar çerçevesinde sistemin kalitesine yönelik olan hizmetlerin (yan hizmetler) alımını yapan ve de her şeyin başında da bu sistemin arz güvenliğini sağlama görevleri var. Bunlara ilaveten, Yük dağıtım ve frekans kontrolünün gerçekleştirilmesi, uluslar arası enterkonneksiyonların sağlanması, dağıtım şirketlerinin talep tahminlerine dayanan (kanun bunu böyle öngörüyor ama şuan ki uygulama böyle değil) üretim kapasite projeksiyonun

Page 24: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

18

hazırlanması. 4628 sayılı elektrik piyasası kanunu Türkiye’de üretim kapasite projeksiyonunu hazırlama görevini TEİAŞ’a vermiştir.

Toplam 8700 civarında personelin içinde yüzde 8 civarında bir mühendis kadrosu var. Bunun içinde elektrikçi makineci ayırımı yoktur. Bunu Avrupa’daki eşdeğerleri ile mukayese ettiğinizde bu yüzdenin çok düşük olduğunu görürsünüz. Bu bölgenin genelde tüm Türkiye’nin elektrik enerjisi ile ilgili sorunların bir yansıması olarak bunu irdeleyebiliriz. Yüzde 58 civarında işçi statüsündeki arkadaşlarımız var. Yüzde 20 gibi çok büyük bir yüzde ile koruma personelinin oluştuğunu görüyorsunuz.

1923 yılında 33 MW olan kurulu güç, 2005 yılında 1170 kat artarak 38 bin 500 MW’a ulaşmıştır. Üretim 1923 yılında 45 milyon kWh iken, 2004 yılının sonunda 150 milyar kWh olduğunu görüyorsunuz. 2005 yılı içinde son ayına girdik ulaşılacak nokta 160 milyar kWh’tir.

1923 yılında 3.6 kWh olan kişi başına enerji tüketimi 2004 yılında 2150 kWh olmuştur. Özellikle çok yakınımızdaki Avrupa ile karşılaştırdığınız da oransal olarak 1/3 civarında kişi başına yıllık enerji miktarımız mevcuttur.

2004 yılı sonu itibariyle Türkiye kurulu gücünün hidrolik ve termik dağılımlarına baktığımızda yüzde 34 civarında bir hidrolik üretim yüzde 65 civarında termik kurulu gücümüz var. Buradan toplam üretim 150 milyar kWh civarında. Küçük miktarda ithalat ve ihracat var. Artış yüzdemiz yüzde 6.5 civarındadır.

Yine 2004 yılında gerçekleşen puant güç 23.485 MW civarında. 2005 Ekim ayı sonu itibariyle 38.500 MW’lık bir kurulu güç. Ekim ayı itibariyle 132.5 milyar kWh üretim. Bu yılki artışın da yüzde 7.2 civarında gerçekleşeceğini öngörülmektedir. Türkiye Elektrik Enerjisi Tüketim Artışı

• 1981-1990 döneminde ortalama: %8.9 • 1991-2000 döneminde ortalama: %8.6 • 2001 Yılı: %-1,1 • 2002 Yılı: % 4.5 • 2003 Yılı: % 6.5 • 2004 Yılı: % 6,3 • 2005 Yılı: % 7,2 ( Tahmini )

2005 yılı TEİAŞ yatırımları için verilen ödenek 332 trilyon lira idi. Bu paradan 286 trilyonunun iletim tesislerine ayrıldı. 2006 taslağında (henüz onaylanmadı) DPT tarafından 300 trilyonluk bir rakam TEİAŞ’a ayrıldı,. Yine bunun yaklaşık 260 trilyonluk bölümü 380 ve 154’lük iletim sistemlerinin tesislerine, yenilenmesi ve işletilmesine harcanacak.

Toplam trafo merkezlerinin sayısı 511 civarında. Müşteriye hitap eden toplam trafo kurulu güç 47 bin MVA civarında. Bu 511 istasyonda 71 bin MVA bir trafo gücü mevcut. Tüketimimizin yanında ki kurulu trafo gücümüz çok iyi bir seviyede. Değişik gerilimlerde yaklaşık 46 bin km iletim hatları mevcut.

Sistem işletilirken hangi kriterleri değerlendirdiğimize bakalım. Tabi ki ana kriter arz talep dengesi. Sistemin frekansı sistemin kalitesinin ana unsurlarından biri. 49.8 ile 50.2 Hz arasında sağlamaya çalışıyoruz. Ama önümüzdeki dönemde Avrupa iletim ve elektrik şebekesine bağlandığımızda bu sınır 49,95-50,05 Hz arasında olacaktır.

Diğer kriterler gerilim sınırları ve N-1, N-2 kısıtlılık durumları. Beslediğiniz bir hattı kaybettiğinizde onu başka bir hatla besleme durumunuz N-1 şansına sahip olduğunuzu gösterir. Eğer bu şans iki üç hatla sağlandıysa N-2’yi sağlarsınız ama bugün Türkiye elektrik iletim sisteminin genelinde N-1 şartını sağlanmak üzeredir. Avrupa ülkeleri dahi N-2’yi henüz tam anlamıyla yakalamış değildir.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın koordinasyonunda yapılan üretim talep

projeksiyonununda iki düşük ve yüksek senaryo çalışıldı. yüzde 7.5 talep artışına endeksli

Page 25: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

19

olan yüksek senaryolu projeksiyona göre Türkiye elektrik tüketimi 2020 yılında 499 milyar kWh yada 500 milyar kWh’i tüketim bulacaktır. Yüzde 6.3’lük bir talep artışını öngören düşük senaryoda da bu rakamın 406 milyar kWh olacağı öngörülmektedir.

Türkiye’nin dört bir yanındaki komşularıyla enterkoneksiyon hatları ve bağlantıları var. Şu an Yunanistan 1500 MVA kapasitesinde bir enterkonneksiyon hattının çalışmaları devam ediyor. Bulgaristan ile 2 bağlantıdan sonra birde Yunanistan ile bağlantı sağlanmış olacaktır. Avrupa Elektrik İleticileri Birliği (UCTE) ile Avrupa elektrik iletim sistemine bağlamak TEİAŞ’ın en büyük hedeflerinden biri. Son 16 aylık bir döneme girdik. Bu dönem için etüt çalışmaları var. Yaklaşık 1.5 milyon Euro hibe kredi alındı Avrupa Birliği’nden. Bu hibe kredi çerçevesinde çalışmalar yapılacak. Sonuçların normal çıkması halinde Avrupa İletim ve Elektrik Şebekesine önce deneme işletmesine daha sonra senkron paralel işletmeye geçmiş olacağız. Yine çarpıcı bir proje olan 7 ülke enterkoneksiyonu adını verdiğimiz bir proje var. Libya, Mısır, Ürdün,Suriye, Irak, Lübnan ve Türkiye’yi hedefleyen ve bu bölge ülkelerinin birbiriyle senkron paralel çalışmasını amaçlayan proje hızla devam ediyor.

0,0500,0

1.000,01.500,0

2.000,0

2.500,0

3.000,03.500,0

4.000,0

1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005Yıllar

Şekil 1. İletim Kayıplarının Yıllara Göre Değişimi (Milyon kWh) 2005 yılında genel iletim kaybı olarak 3.5 milyon kWh civarında %2.9 olarak gerçekleşeceği öngörülmekte, bu kayıp tüm Avrupa ülkeleri ile aynı aralığa yakındır. 2. GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER Bölge illerinin trafo kurulu güçlerine baktığımızda özellikle tüketimin çok yoğun olduğu Diyarbakır, Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa illerinde iletim sistemi açısından iyi bir kapasite mevcuttur. Tablo 1. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ihtiyacını karşılayan trafo kurulu güçleri

Page 26: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

20

1261265Siirt

75752Kilis

2572578Şırnak

24261626800283Şanlıurfa

1190790400182Mardin

1550700850104Gaziantep

1375775600124Diyarbakır

70020050022Batman

3233235Adıyaman

154KV

400 KV

154/34,5 KV

400/154 KV

Trafo Toplam Gücü

(MVA)

Trafo Güçleri (MVA)Trafo Sayısı

İl Adı

1261265Siirt

75752Kilis

2572578Şırnak

24261626800283Şanlıurfa

1190790400182Mardin

1550700850104Gaziantep

1375775600124Diyarbakır

70020050022Batman

3233235Adıyaman

154KV

400 KV

154/34,5 KV

400/154 KV

Trafo Toplam Gücü

(MVA)

Trafo Güçleri (MVA)Trafo Sayısı

İl Adı

Son 10 yılda bölge tüketimi Türkiye tüketiminin yaklaşık %10’ları civarında seyretmektedir.

0

20.000.000

40.000.000

60.000.000

80.000.000

100.000.000

120.000.000

140.000.000

160.000.000

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

TÜRKİYE

BÖLGE

TÜRKİYE VE BÖLGE TÜKETİM BİLGİLERİMilyon kWh

Yıllar

Şekil 2. Türkiye ve Bölge Tüketiminin yıllara göre gelişimi

Bölgedeki İllerin il bazındaki tüketimlerinin detayları Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Bölge illerinin Tüketiminin yıllara göre gelişimi

Page 27: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

21

* 2005 yılı değerleri Eylül 2005’ kadar olan değerlerdir

2.910.379.4843.312.726.3342.786.759.2562.692.252.7272.463.431.5382.102.642.6331.780.214.5621.438.230.2011.243.395.199907.116.338774.317.657TOPLAM

1.109.709.0001.264.891.000985.786.0001.082.800.000922.083.000722.236.000580.070.000417.966.000321.881.000212.149.000165.985.000ŞIRNAK9

3.056.8863.657.5273.569.5033.014.8942.586.1152.586.8432.297.3731.913.7861.601.7341.461.8881.378.239ŞANLIURFA8

424.850587.376469.659543.194556.079446.243384.636377.017304.750280.553240.969SİİRT7

1.791.085.0002.035.712.0001.789.476.0001.598.998.0001.532.161.0001.371.416.0001.192.247.0001.013.304.000915.459.000689.595.000603.704.000MARDİN6

69.23492.29493.88287.25385.51081.66963.265KİLİS5

2.619.0413.422.5273.218.5432.938.1412.449.2492.469.1512.161.9451.972.1181.793.0041.594.8301.294.951GAZİANTEP4

2.204.2062.863.8142.711.4892.478.4852.214.5052.049.9321.815.1521.450.0921.235.8311.072.680907.190DİYARBAKIR3

598.972783.505749.739724.507650.168661.755606.174698.068598.943483.016405.893BATMAN2

612.295716.291684.441668.253645.912695.040569.017549.120520.937479.371401.415ADIYAMAN1

YILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIİL ADI*NO

2005*2004200320022001200019991998199719961995

SIRA

2.910.379.4843.312.726.3342.786.759.2562.692.252.7272.463.431.5382.102.642.6331.780.214.5621.438.230.2011.243.395.199907.116.338774.317.657TOPLAM

1.109.709.0001.264.891.000985.786.0001.082.800.000922.083.000722.236.000580.070.000417.966.000321.881.000212.149.000165.985.000ŞIRNAK9

3.056.8863.657.5273.569.5033.014.8942.586.1152.586.8432.297.3731.913.7861.601.7341.461.8881.378.239ŞANLIURFA8

424.850587.376469.659543.194556.079446.243384.636377.017304.750280.553240.969SİİRT7

1.791.085.0002.035.712.0001.789.476.0001.598.998.0001.532.161.0001.371.416.0001.192.247.0001.013.304.000915.459.000689.595.000603.704.000MARDİN6

69.23492.29493.88287.25385.51081.66963.265KİLİS5

2.619.0413.422.5273.218.5432.938.1412.449.2492.469.1512.161.9451.972.1181.793.0041.594.8301.294.951GAZİANTEP4

2.204.2062.863.8142.711.4892.478.4852.214.5052.049.9321.815.1521.450.0921.235.8311.072.680907.190DİYARBAKIR3

598.972783.505749.739724.507650.168661.755606.174698.068598.943483.016405.893BATMAN2

612.295716.291684.441668.253645.912695.040569.017549.120520.937479.371401.415ADIYAMAN1

YILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIYILIİL ADI*NO

2005*2004200320022001200019991998199719961995

SIRA

3. BÖLGESEL SORUNLAR

• Özellikle sulama sezonu boyunca aşırı artan bölgesel yükler nedeniyle iletim sisteminde meydana gelen aşırı yüklenmeler ve gerilim düşüklükleri,

• Bölgede yapılan tesislerde İhale Kanunu ve Kamulaştırma yasasından kaynaklı problemler nedeniyle yatırım bütçesinde yer almalarına rağmen TEİAŞ’ca yapılacak iletim tesislerinin istenilen sürelerde bitirilememesi,

• Bölgede kalifiye teknik eleman istihdamında yaşanan zorluklar • Dağıtım hatlarının yetersizliği nedeniyle güç aktarma imkanı olduğu halde,

aktarılamaması, • Dağıtım sistemindeki yüklerin ilgili yönetmeliklere uygun kontrol ve takibinin

yapılamamasından dolayı İletim Tesislerinde yarattığı olumsuz etkilerin artarak sürmesi.

• Bölgede üretim yapan Mobil Santralların 2006 yılı ilk çeyreğinden itibaren sözleşme sürelerinin bitiyor olması ,

İletim sisteminin bölgedeki ana sorunları olarak sıralanabilir. Bölgedeki mevsimsel yük değişkenliğindeki büyük farklılıklar yatırımların

planlamasında ve hayata geçirilmesinde sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Yük talebi bazında bölge gerçeklerine uygun bir planlama yapılamamaktadır.

Bölgedeki bazı Trafo merkezleri ile ilgili puant yük bilgileri dikkat çekici olması açısından aşağıda verilmiştir.

TEMMUZ KASIM VİRANŞEHİR 234 MW 70 MW

SİVEREK 112 MW 55 MW DİKMEN 96 MW 20 MW KIRLIK 65 MW 10 MW ÇIRÇIP 70 MW 15 MW

4. YATIRIMLAR

Page 28: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

22

2001 yılından itibaren Bölge iletim sistemi yatırım miktarının Türkiye iletim sistemi yatırımlarına oranı yaklaşık %10’lar civarındadır.

859.133

221.506

1.063.652

161.700

1.064.585

127.000

1.232.155

188.895

1.632.203

188.193

2.065.610

209.491

0

500.000

1.000.000

1.500.000

2.000.000

2.500.000

(MİL

YAR

TL)

2001 2002 2003 2004 2005 2006

YILLAR

TEİAŞ VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN YILLAR İTİBARİYLE YATIRIMLARI

TEİAŞ GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Şekil 4. TEİAŞ ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Yıllar İtibariyle Yatırımları

4.1. İllerin İletim Tesisleri Kapasiteleri Ve 2005- 2006 Yılı İçinde Yapılacak

Yatırımlar 4.1.1. Adıyaman İletim Tesisleri:

Adıyaman İlimizde, Adıyaman, Adı-Çim, Adı-Gölbaşı ve Kahta Trafo Merkezleri olmak üzere 4 adet 154 kV Trafo Merkezi işletmede olup, toplam kurulu gücü 323 MVA’dır. Trafo Merkezlerimizde Enerji İletimini sağlayan 363.667 km’lik 154 kV ve 254,052 km 400 kV Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Adıyaman ilimizdeki trafo merkezlerinden; 2004/ARALIK ayı sonu itibariyle toplam 669.718.190 kWh, 2005/EYLÜL ayı sonu itibari ile 717.885.520 kWh enerji tüketilmiştir.

Yatırımları: 2005 Yılı :

Adıyaman TM’de Şalt Tavsiatı (GAP) projesi : Bu proje 1.300 Bin YTL. proje bedelli ile yer almaktadır.

2006 Yılı : Adıyaman ilinde Enerji İletimi yönünde bir sorun bulunmadığından dolayı

Kuruluşumuzun 2006 Yılı Yatırım Program Tasarısında yer alan projeleri bulunmamaktadır.

Page 29: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

23

4.1.2. Batman İletim Tesisleri:

Batman ilimizde, Batman 1 ve Batman 2 Trafo Merkezleri olmak üzere 1 adet 400/154 kV, 1 adet de 154/33,6 kV Trafo Merkezi İşletmede olup, toplam kurulu güç = 700 MVA’dır.

Puant Yükü 179 MW’dır. Trafo Merkezlerimizde Enerji İletimini sağlayan 221,886 km 400 ve 154 kV’luk Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Batman İlimizde 117 MVA kurulu gücünde Mobil Santral, 190 MVA gücünde Batman HES ve Tüpraş Otoprodüktör santralı bulunmaktadır

Batman TM’de 400/154 KV, 2x250 MVA kurulu güç mevcut olup 400/33 KV, 125 MVA gücünde trafo 2006 yılı yatırım programına alınmış olup tesis edilecektir,

Kaynak özelliğe sahip bu merkezin söz konusu trafosunun tesis edilmesi ile Siirt,Cizre ve Batman illerine güç aktarımı daha etkin olarak sağlanacaktır.

Yatırımları 2005 Yılı :

Gerçüş-Ilısu-Cizre-PS/3 EİH projesi : Bu proje 22.060 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Gerçüş TM projesi : Bu proje 2.300 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. 2006 Yılı :

Gerçüş-Ilısu-Cizre-PS/3 EİH projesi : Bu proje 22.300 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Batman II TM’ne Trafo İlavesi projesi : Bu proje 2.600 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Batman-Van EİH projesi : Bu proje 37.000 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Gerçüş TM projesi : Bu proje 2.250 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. 4.1.3. Diyarbakır İletim Tesisleri:

Diyarbakır İlimizde, Diyarbakır 2, Diyarbakır 3, Diyarbakır 4, Ergani Çim, Lice, Bismil ve Silvan Trafo Merkezleri olmak üzere 1 adet 400/154 kV ve 6 adet 154/33,6 kV’luk Trafo Merkezi işletmede olup, toplam kurulu güç : 3623 MVA’dır.

Puant yükü ortalama 591 MW’tır. Trafo Merkezlerimizde Enerji İletimini sağlayan 814+788 km’lik 400 ve 154 kV’luk Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Diyarbakır ili sınırlarında 6 x 300 MVA kurulu güçlü Karakaya HES, 2 x 47 MVA güçlü Kralkızı HES ve 2 X 55 MVA Dicle HES olmak üzere toplam 2004 MVA kurulu güçlü HES bulunmaktadır.

Yatırımları 2005 Yılı : Diyarbakır ilinde Enerji İletimi yönünde bir sorun bulunmadığından dolayı, Kuruluşumuzun 2005 Yılı Yatırım Program Tasarısında yer alan projeleri bulunmamaktadır. 2006 Yılı :

400 KV Karakaya-Diyarbakır- II (Mevcut 154 kV Hat Yerine) projesi : Bu proje 17.000 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. Diyarbakır ve çevresinin arz güvenliğinin artırılmasına yönelik olarak planlanmıştır.

Page 30: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

24

4.1.4. Gaziantep İletim Tesisleri:

Gaziantep ilimizde, Gaziantep 1, Gaziantep 3, Gaziantep 4, Fevzipaşa ve PS-4/B olmak üzere ilde 5 adet 154 kV Trafo Merkezi, 400 kV’luk Gaziantep 2 Trafo Merkezi işletme olup, bu merkezlerde toplam 17 (3 adet ototrafo, 14 adet güç trafosu) adet trafonun kurulu gücü 1537 MVA’dır.

Trafo Merkezlerimize enerji iletimini sağlayan 622,392 km 154 kV ve 346,067 km 400 kV. Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Gaziantep ilimizde toplam kurulu gücü 83,3 MW olan 4 adet Otoprodüktör Santral ve kurulu gücü 210 MVA olan 1 adet Hidroelektrik Santralı (Karkamış HES) bulunmaktadır.

Yatırımları 2005 Yılı :

(Gaziantep I-Birecik) Brş.N-Gaziantep IV EİH (GAP) projesi : Bu proje 1.500 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Gaziantep I TM’ne Kapalı Şalt İlavesi (GAP) projesi : Bu proje 250 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Gaziantep OSB Trafo Merkezi ;400/33 KV, 2x125 MVA gücünde tesis çalışmaları devam ediyor.

2006 Yılı : Gaziantep-II TM ; 400KV Bank Fideri, Trafo ve OG Kapalı Şalt İlavesi

projesi : Bu proje 4.350 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. (Gaziantep I-Birecik) Brş.N-Gaziantep IV EİH (GAP) projesi : Bu proje 2.200

Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. Gaziantep I TM’ne Kapalı Şalt İlavesi (GAP) projesi : Bu proje 1.525

Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. 4.1.5. Kilis İletim Tesisleri:

• Kilis ilimizde, Kilis Trafo Merkezi bulunmaktadır. Bu merkezdeki 2 adet güç trafosunun kurulu gücü 75 MVA’dır. Kilis ilimizde enerji iletimini sağlayan 37.464 km 154 kV Enerji Nakil Hattı bulunmaktadır.

• Kilis ilimizdeki trafo merkezinden; 2004/ARALIK ayı sonu itibariyle toplam 70.538.170 kWh, 2005/EKİM ayı sonu itibariyle 69.233.910 kWh enerji tüketilmiştir.

Yatırımları

Kilis ilimizde Enerji İletimi yönünden bir sorun bulunmamaktadır. Kuruluşumuzun 2005 ve 2006 yıllarına ait yatırım projesi bulunmamaktadır. 4.1.6. Mardin İletim Tesisleri

Mardin İlimizde; Kızıltepe 2, Kızıltepe 400 kV, Mardin, Etifosfat, Dikmen, Nusaybin (Çağ-Çağ) ve PS/4 (BOTAŞ), Trafo Merkezleri olmak üzere 6 adet, 154/33,6 kV Trafo Merkezi işletmede olup, toplam kurulu gücü 1.157 MVA’dır.

Puant yükü ortalama 502 MW’tır. Trafo Merkezleri arasında enerji iletimini sağlayan 534,369 km 400 kV ve 154 kV’luk Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Page 31: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

25

Mardin İlimizde; 33 MVA kurulu gücü olan Mobil Santral ile 10 MVA’lık Çağ Çağ HES bulunmaktadır.

Yatırımları 2005 Yılı :

Gerçüş-Ilısu-Cizre-PS/3 EİH projesi : Bu proje 22.060 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Mardin TM’de Tevsiat projesi : Bu proje 3.600 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

2006 Yılı : Kızıltepe-II TM’de; 400/154 KV 250+150 =400 MVA kurulu güç mevcut olup.Özellikle tarımsal sulama sezonu boyunca yaşanan gerilim düşüklüğü ve yük ihtiyacını karşılamak üzere ilave 400 MVA oto trafolar ile 400/33 KV, 125 MVA Trafo tesisi planlanmış olup 2.600 Bin YTL. proje bedeli ile 2006 yılı yatırım programına alınmıştır.

Şanlıurfa-Kızıltepe II. EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 14.410 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Gerçüş-Ilısu-Cizre-PS/3 EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 22.300 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Mardin TM’de Tevsiat (GAP) projesi : Bu proje 4.100 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

4.1.7. Şanlıurfa İletim Tesisleri:

Şanlıurfa ilimizde; Şanlıurfa 1, Akçakale, Çırçıp, Birecik, Şanlıurfa OSB, Şanlıurfa ÇİM, Viranşehir Yardımcı, Telhamut, PS-4 A, Kırlık, Suruç, Atatürk (Karababa), Tatarhöyük, Karaca, Siverek, Şanlıurfa-2 ve Atatürk Şalt olmak üzere toplam 18 adettir.Bunların 16 adeti 154 kV, 2 adeti 400 kV’luk Trafo Merkezidir.

Bu merkezlerde toplam 35 adet trafonun kurulu gücü 2353 MVA’dır. Trafo Merkezlerimize enerji iletimini sağlayan 622,392 km 154 kV ve 346,067 km

400 kV Enerji İletim Hattı mevcuttur. Şanlıurfa ilimizde, kurulu gücü 3192 MVA olan 2 adet Hidroelektrik Santralı

(Birecik 672 MVA ve Atatürk 2520 MVA) bulunmaktadır. Şanlıurfa ilimizdeki trafo merkezlerimizden; 2004/ARALIK ayı sonu itibariyle

toplam 3.657.527.000 kWh, 2005/EKİM ayı sonu itibariyle 3.014.213.316 kWh enerji tüketilmiştir.

Yatırımları 2005 Yılı : Hilvan TM (GAP) projesi : Bu proje 9.500 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Karakaya-Atatürk)Brş.N-Hilvan 400 TM. (GAP) projesi : Bu proje 550 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Pekmezli TM (GAP) projesi : Bu proje 3.505 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. Pekmezli-Şanlıurfa 400 EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 7.150 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. (Akçakale-Telhamut)Brş.N-Pekmezli EİH. (GAP) projesi : Bu proje 610 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. Şanlıurfa 400 TM’de Fider İlavesi (Pekmezli) (GAP) projesi : Bu proje 350 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır.

Page 32: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

26

Hilvan-Karakeçili EİH (GAP) projesi : Bu proje 6.200 Bin YTL , Proje bedeli ile yer almaktadır. Kırlık TM (GAP) projesi : Bu proje 4.200 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. (Şanlıurfa-Viranşehir)Brş.N-Kırlık EİH (GAP) projesi : Bu proje 300 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Karakeçili TM (GAP) projesi : Bu proje 4.200 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Siverek-Viranşehir)Brş.N-Karakeçili EİH (GAP) projesi : Bu proje 200 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. 2006 YILI : Şanlıurfa-Kızıltepe II. EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 14.410 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Hilvan 400 TM (GAP) projesi : Bu proje 13.050 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Karakaya-Atatürk)Brş.N-Hilvan 400 TM. (GAP) projesi : Bu proje 560 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Pekmezli TM (GAP) projesi : Bu proje 4.030 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Pekmezli-Şanlıurfa 400 EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 6.100 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Akçakale-Telhamut)Brş.N-Pekmezli EİH. (GAP) projesi : Bu proje 520 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Şanlıurfa 400 TM’de Fider İlavesi (Pekmezli) (GAP) projesi : Bu proje 390 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Hilvan-Karakeçili EİH (GAP) projesi : Bu proje 7.350 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Kırlık TM (GAP) projesi : Bu proje 4.100 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Şanlıurfa-Viranşehir)Brş.N-Kırlık EİH (GAP) projesi : Bu proje 250 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Karakeçili TM (GAP) projesi : Bu proje 4.100 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. (Siverek-Viranşehir)Brş.N-Karakeçili EİH (GAP) projesi : Bu proje 1.750 Bin YTL Proje bedeli ile yer almaktadır. Siverek TM OG Kapalı Şalt Yenileme (GAP) projesi : Bu proje 250 Bin YTL. Proje bedeli ile yer almaktadır. 4.1.8. Siirt İletim Tesisleri:

Siirt ilimizde; Siirt, Kurtalan, Çim ve Dodan Trafo Merkezleri olmak üzere 3 adet 154/33,6 kV’luk Trafo Merkezi işletmede olup, toplam kurulu güç 126 MVA’dır.

Puant yük ortalama 101 MW’tır. Trafo Merkezlerimize enerji iletimini sağlayan 199,630 km 154 kV’luk Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Siirt ilimizde, 25 MW kurulu güçlü Mobil Santral ve Botan HES bulunmaktadır. Yatırımları 2005 - 2006 Yılı

Kurtalan TM’ne Fider İlavesi (Transfer)(GAP) projesi : Bu proje 350 BinYTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Siirt TM’de Kapalı Şalt (GAP) projesi : Bu proje 350 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Page 33: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

27

4.1.9. Şırnak İletim Tesisleri:

Şırnak İlimizde, PS/3 A, Cizre, PS/3 ve Uludere Trafo Merkezleri olmak üzere 4 adet 154/33,6 kV’luk Trafo Merkezi işletmede olup, toplam kurulu güç : 257 MVA’dır.

Puant yük 226 MW ’tır. Trafo Merkezlerimizde Enerji İletimini sağlayan 253,222 km 400 ve 154 kV Enerji İletim Hattı mevcuttur.

Şırnak İlimizde 25 MVA kurulu gücünde Mobil Santral, toplam 140 MVA’lık 5 adet Üretim Santralı ve Uludere HES bulunmaktadır.

Yatırımları 2005 Yılı :

Gerçüş-Ilısu-Cizre EİH (TTFO) (GAP) projesi : Bu proje 22.060 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

Şırnak TM (GAP) projesi : Bu proje 2.795 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır.

2006 Yılı : Gerçüş-Ilısu-Cizre-PS/3 EİH projesi : Bu proje 22.300 Bin YTL. proje bedeli ile

yer almaktadır. Uludere-Hakkari EİH projesi : Bu proje 21.600 Bin YTL. proje bedeli ile yer

almaktadır. Şırnak TM (GAP) projesi : Bu proje 4.100 Bin YTL. proje bedeli ile yer

almaktadır. (Siirt-PS3)Brş.N-Şırnak EİH. projesi : Bu proje 800 Bin YTL. proje bedeli ile

yer almaktadır. (PS3-Uludere)Brş.N-Şırnak EİH. projesi : Bu proje 500 Bin YTL. proje bedeli

ile yer almaktadır. Uludere TM’ne Fider İlavesi (2.Trafo, Transfer, Hakkari) projesi : Bu proje

1.050 Bin YTL. proje bedeli ile yer almaktadır. Bu Yatırımlar sonrasında Bölgede 400 kV ring: Batman-Van irtibatı ve 400 kV Ağrı-Van Hakkari-Uludere ve Cizre bağlantısını yaparak Türkiye iletim sisteminde tamamlanmış olacaktır. İbrahim BALANUYE (Özgeçmiş): 1956 Afyon doğumlu.25 yıldır önce TEK sonra TEAŞ ve TEİAŞ’ın değişik birimlerinde (21 yılı şebeke işletmeciliği olmak üzere) görev yapmıştır.4.5 yıldır TEİAŞ APK Daire Başkanlığı görevini Yürütmektedir.

Page 34: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

28

İLETİM ALT YAPI VE İŞLETME SORUNLARI

Süleyman İLHAN

TEİAŞ 16. İletim Tesis Ve İşletme Grup Müdürü / BATMAN ÖZET: TEİAŞ 16. İletim Tesis ve İşletme Grup Müdürlüğü Batman ilinde olup, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak illerinde bulunan Yüksek Gerilim iletim hatları ve trafo merkezlerinin işletme, bakım ve tesis faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çalışmada Grup Müdürlüğü’nün sınırları içerinde iletim sistemi hakkında bazı bilgiler vermek, ve mevcut iletim altyapı ve işletme sorunlarını ortaya koyup bazı çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır. 1. GRUP MÜDÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ ÖZET BİLGİLER

“İletimin Alt Yapı Sorunları” ve “İşletme Sorunlarına” değinmeden önce Diyarbakır ilinde 1978 yılındaki iletim sistemi ile 2005 yılındaki mevcut iletim sistem arasında bir kıyas yaparak geçmişten bugüne yapılanları ve Grup Müdürlüğümüz sorumluluk alanı içinde bulunan illerdeki İletim sistemi ile ilgili bazı özet bilgiler vermek istiyorum.

1978 yılına baktığımızda Diyarbakır ilinde 400 KV’luk Elektrik iletim hatları ve oto Trafoları hiç yok. 66 ve 154 KV’luk elektrik iletim hatları sayısı 6 ve uzunluğu 550.7 km, 154/33 kV, 66/30-15 KV’luk trafoların kurulu gücü ise 52.1 MVA idi. Tablo 1: Diyarbakır İli İletim Mal Varlığı Gelişim Mukayesesi Tablosu

İLETİM TESİSİ 1978 YILI 2005 YILI

400 KV’LUK E.İ.H UZUNLUĞU

------------- 190 KM

154 KV’LUK E.İ.H. UZUNLUĞU

465,7 KM 832,2 KM

66 KV’LUK E.İ.H UZUNLUĞU

85 KM -------------

400/154 KV OTO TRAFO KURULU GÜCÜ

------------- 600 MVA

154/33 KV ÇÜÇ TRAFOSU KURULU GÜCÜ

25 MVA 775 MVA

66/15-30 KV ÇÜÇ TRAFOSU KURULU

GÜCÜ

27,1 MVA --------------

154 Kv’luk Elektrik İletim hatları şunlardır:

Page 35: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

29

-Diyarbakır – Karakaya, -Diyarbakır – Maden, -Diyarbakır – PS/4, -Diyarbakır – Mardin, -Diyarbakır – Batman, -ve 66 kV luk Maden-Diyarbakır idi. Trafo Merkezindeki mevcut güç trafoları ise şunlardı: -Diyarbakır II T.M.’de 154/33 kV 25 MVA ve 33/15 kV, 5 MVA güç trafosu, -Ergani TM’de 66/33 kV 5 MVA, -Diyarbakır I TM’de 66/6.3 kV, 6,3 MVA ve 66/15 kV 5 MVA, -TRT Trafo Merkezinde ise TRT’yi besleyen 66/6.3 kV 2x2.5 MVA ile Bismil ve Çınarı beslemek üzere 6,3 kV’u 33 kV’a çeviren 800 KVA lık bir Trafo bulunmakta idi. Bu güne baktığımızda ise Diyarbakır ilinde; -400 kV’luk Elektrik İ.H. uzunluğunun 190 km’ye ulaştığı -400/154 kV’luk Oto Trafoları kurulu gücü; 600 MVA olduğu, -154 kV’luk Elektrik İ.H. uzunluğunun 832 km. ulaştığı, -154/33 kV luk Trafo kurulu gücü ise 775 MVA’ya çıktığı görülmektedir. Yine bu güne baktığımızda Grup Müdürlüğümüz sorumluluk alanı içerisinde başta Diyarbakır ili olmak üzere Batman, Mardin Siirt ve Şırnak illerindeki İletim Şebeke Mal varlığı ise: -400 kV luk Elektrik İ.H. nın uzunluğu 409.4 km. -154 kV luk Elektrik İ.H.nın uzunluğu 1767 km. -400/154 kV luk Oto Trafo kurulu gücü 1500 MVA, -154/33 kv-6.3 kV güç trafoların kurulu gücü 2094 MVA’e çıkmıştır. Bu kısa bilgileri sizlere aktardıktan sonra İletim Sistemi Alt yapı sorunlarına geçmek istiyorum. 2. İLETİM SİSTEMİNİN ALT YAPI SORUNLARI İletim Sisteminin alt yapı sorunlarını ortaya çıkarmak amacıyla 3 temel soruya cevap vermek gerekmektedir; 1) Hatlar kapasite yönüyle yeterli midir? 2) Güç Trafoları kapasite yönüyle yeterli midir? 3) 2010 yıllarına kadar ihtiyaç duyulacak Elektrik İletim Hatları nelerdir ve güç trafolarının kapasiteleri ne olmalıdır? Birinci sorudan başlayarak cevap verecek olursak;

14 Temmuz 2005 tarihinde 400 kV luk Şanlıurfa-K.Tepe Elektrik İ.H.ı servise alınmasıyla bölgedeki İ.H. ları yeterli hale gelmiştir. Bu hattın servise alınmasıyla bölgemizdeki 154 kV luk hatlar yük yönünden rahatlamıştır. Dolayısıyla adı geçen hattın tamamlanmasıyla gerek 154 kV luk hatlarda ve gerekse 400 kV’luk hatlarda (n-1) kısıtlılık durumu sağlanmıştır. 2.sorunun cevabını verecek olursak; Bölgedeki güç trafoları arızi hallerin dışında Kızıltepe’deki güç ve oto trafoları hariç olmak üzere aşırı yüklenmemektedir. Mardin ili Kızıltepe Ovasındaki sorun ise aşırı ve kontrolsüz olarak yöre halkının yer altı suyunu dalgıç pompalarla çıkartarak sulu Zirai yapmalarından kaynaklanmaktadır. Mevcut haliyle gerek İletim Haltlarında ve gerekse Güç Trafoları mevcut talebi karşılayabilecek kapasitede olup herhangi bir sorun gözükmemektedir. Mardin- Kızıltepe’deki sorun ise önümüzdeki altı ay içerisinde ilave bir trafo konulmasıyla problem aşılmaya çalışılacaktır.

Page 36: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

30

Mevcut problemlerin giderilmesi ve iyi halin devamı için 3. sorunun cevabı büyük önem arz etmektedir. 3. sorunun cevabını verecek olursak, Bölgemizin önümüzdeki yıllarda, -400 kV’luk Batman-Ilısu, -400 kV’luk Ilısu- Cizre, -400 KV’luk Cizre-Kızıltepe, -400 kV’luk Cizre- Hakkari ve -400 kV’luk Karakaya – Diyarbakır (2.hat) yada Hilvan-Diyarbakır Elektrik İletim hatlarına ihtiyaç duyulacaktır. İhtiyaç duyulan 400 kV’luk Karakaya-Diyarbakır yada Hilvan-Diyarbakır Elektrik İletim Hattı daha çok mevcut Karakaya-Diyarbakır iletim hattında oluşan kalıcı arızalar: İletim Sisteminde sıkıntılar ve darboğazlar oluşturduğundan bu hatta alternatif hat olarak düşünülmüştür. Yeni merkezler olarak 400 kV’luk Cizre TM 154 kV’luk Şırnak, Çınar, Kızıltepe, Gercüş, Kozluk Trafo Merkezlerine ihtiyaç duyulacaktır. Tablo 2: Mevcut İyi Halin Devamı İçin Yatırıma Konulması Önerilen Tesislerin Tablosu

SIRA NO TM. ADI MEVCUT KAPASİTE İLAVE TALEP

01 BATMAN 400/154 KV, 2X250 MVA

400/33 KV 125 MVA TRAFO İLAVESİ

02 KIZILTEPE 400/154 KV, (150+250) MVA

400/154 KV 250 MVA EK 400/33 KV, 125 MVA EK*

03 CİZRE ------------------- 400/154 KV, 250 MVA TRAFO İLAVESİ

04 BİSMİL 154/33 KV, 2X50 MVA 154/33 KV 100 MVA TRAFO DEĞİŞİMİ

05 SİLVAN 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 50 MVA TRAFO İLAVESİ

06 LİCE 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 50 MVA TRAFO İLAVESİ

07 D.BAKIR 2 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 2X100 MVA TRAFO DEĞİŞİMİ

08 PS/3A İDİL 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 50 MVA TRAFO DEĞİŞİMİ

09 CİZRE 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 50 MVA TRAFO İLAVESİ

10 ULUDERE 154/33 KV, 1X50 MVA 154/33 KV 50 MVA TRAFO İLAVESİ

11 SİİRT 154/33 kV (16+25) MVA 154/33 KV (50+25) MVA TRAFO İLAVESİ

* Özellikle Kızıltepe Ovasındaki Sulamadan Kaynaklanan Sorunun Çözüm Önerisidir

3. İLETİM SİSTEMİNİN İŞLETME SORUNLARI

Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki İletim Sistemi Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi, gerilim ve frekans seçimi Avrupa standartları göz önünde bulundurularak seçilmiştir. Yani İşleme frekansı 50 Hz. İşletme gerilim seviyesi ise 66,154 ve 400 kV tur.

Page 37: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

31

İşletme sorunlarını ana başlıklar altında sunacak olursak iki kategoride ele almak mümkündür. Bunlar;

1- Teknik/İdari Nedenler, 2- Yöresel Koşullar.

3.1. Teknik/İdari Nedenler

-İşletmelerde yeterli sayıda ehil ve eğitimli Mühendis ve Teknisyen personel ile

ekiplerde yeterli ekipman bulunmaması en önemli işletme sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

-Sistemde çalışan teçhizatın iyi bir performansa sahip olması işletmecilik yönüyle çok önemlidir. İşletmedeki teçhizattan özellikle kesici ve ayırıcılar gerekli hallerde manevra için kullanıldığından çok iyi seçilmiş olmaları gereklidir. Bölgemizde kullanılan kesicilerde açma kapama hareketini sağlayan üç tip mekanizma kullanılmaktadır. Bunlar; Basınçlı hava, basınçlı hidrolik ve yay kurmalı sistemlerdir. Basınçlı hava ve basınçlı hidrolik sistemlerde sıkça arızalar görüldüğünden bu durum işletmede sıkıntılara neden olmakta olup süratle yay mekanizmalı kesicilere geçilmelidir.

Ayırıcılarda ise kalite ve akım taşıma kapasiteleri çok önem arz etmektedir. Aksi halde yarım açma, yarım kapama yapmak suretiyle sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu gün bazı ayırıcıların bahsettiğimiz sorunlardan dolayı sistemden çıkarılması için yoğun çaba gösterilmektedir.

Sistemdeki Güç Trafoları çok sık olarak 33 kV luk şebekelerden kaynaklanan faz-toprak ve 3 faz-toprak yakın kısa devre arızalarına maruz kalarak arızalanması hususu da İşletmede bir başka önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka teknik neden olarak teçhizat yedeklerinin bulundurulması veya temini hususu da bir sorun olarak görülebilir. Ancak iyi bir iş takibi ehliyetli personel ve gerekli ekipmanla bu sorunu aşmak mümkündür. 3.2. Yöresel Koşullardan Kaynaklanan Nedenler Elektrik İletim Hatlarının bilindiği gibi en önemli parametreleri direk, tel ve izolatörlerdir. Hat güzergahında yaşayan halk ve özellikle Traktör sahipleri direklerdeki köşebent ve cıvataları sökmektedirler. Bu durum direklerde mukavemet zaafiyeti meydana getirmektedir. Rüzgarlı havalarda mukavemeti azalan direkler yıkılarak kalıcı arızalara ve elektrik kesintilerine sebep olmaktadır. Yine hat güzergahında yaşayan silah sahibi vatandaşlarımız ile çobanlarımızın cam veya porselenden imal edilen izolatörlere silah sıkma veya taş atma yoluyla kırmak, telleri yaralamak suretiyle arızaların oluşmasına sebebiyet vermektedirler. Bu her iki durum bölgemize has olup bu arızaları gidermek için kullanılan malzemelerden köşebent ve cıvata temininde zorluklar yaşanmakta, izolatör temininde ise Grup Müdürlüğümüz stokları yetersiz kalmakta, takviye olarak Trabzon, İzmir ve Isparta’daki Grup Müdürlükleri stoklarından karşılanmaktadır. Başka bir değişle Batı bölgelerinde bir Elektrik İletim Hattı bir haftada kontrol edilip bir iki günde bakımı yapılabilmekte iken, bölgemizde anlattığımız özel durumdan dolayı bir bakım periyodu 1 hafta kontrol, 1 hafta eksilen cıvata ve köşebentlerin ikmali ve 1 haftada izolatörlerin değiştirilmesi sebebiyle 3 haftalık zamanımıza mal olmaktadır. Batı bölgemizde yapılan bir bakım periyodu ile bölgemizdeki bakım periyodu kıyaslandığında bölgemizdeki İşletme zorlukları daha iyi görülecektir.

Page 38: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

32

Özetle İşletme sorunları arıza endeksi ile birebir ilişkilidir. Bölgemizdeki arıza endekslerinin yüksek olmasının önemli nedenlerinden biri yöresel koşullardan kaynaklanan arızalar olduğu göz önündedir.

Bu sorunlara karşı tedbir olarak cıvatalara kaynak yapılmak suretiyle sökülmeleri daha zorlaştırılmaktadır. İlk defa bölgemizde atılan taşlardan ve silah mermilerinden etkilenmeyen kompozit tip silikon izolatörler kullanılmaya başlanmıştır. Süleyman İlhan (Özgeçmi): 1956 Batman doğumlu. 1978 yılında Diyarbakırda TEK’te göreve başladı. Mühendis, Başmühendis ve İşletme bakım müdürü olarak 18 yıl burada görev yaptı. 1997 yılından bu yana Batman’da Grup Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Page 39: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

33

TEDAŞ’IN GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ HİZMETLERİ VE

KAYIP+KAÇAK ENERJİ SORUNU

Abdullah ATALAY TEDAŞ Genel Müdür Yardımcısı

Konuşma Metni: Değerli katılımcılar kurumum ve şahsım adına hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Doğrusu böylesi bir organizasyonda Genel Müdürüm adına katılmaktan büyük mutluluk ve onur duyuyorum.

Bir Çin atasözünden başlamak

istiyorum, “Düştüğünü idrak etmeyenler doğrulayarak kalkamaz” der. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan enerji sorunlarıyla ilgili olarak EMO’nun misyonuna uygun bir şekilde burada böyle bir etkinliği ve organizeyi yapmasında büyük bir takdirle karşıladığımızı belirtelim. TEDAŞ olarak bu toplantıdan çıkacak mesajlardan da gerekli dersleri çıkaracağımızı belirtmek istiyorum.

Ben Türkiye dağıtım şebekesi ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Biz tabi böylesi bir yapının dağıtım sektörünün yöneticileri olarak görev yapıyoruz.

Türkiye’de dağıtım yönetimine ilişkin bir kısım saptamalar yaparken sonuçta son derece çarpıcı bir kısım değerlerin de ortaya çıkabileceğini söylemek istiyorum.

Elektrikte harmonik üretimi diye bir kavram vardır. Maalesef bizim sistemimizde

de gerek abone ile irtibatlı olması yönüyle, gerekse sistemimizin tezahürü açısından bakıldığında son derece harmonikler yaşadığımızı belirtmek istiyorum. Bu harmonikleri oluşturan en önemli faktörlerden bir tanesi de kaçak elektrik kullanımıdır. Biraz önce sinevizyon gösterimini izlerken TEİAŞ Genel Müdür Yardımcımın orda bir esprisi oldu. Aslında direkleri kaldırsak bile tellere bağlı olarak trafolar çalışır dedi. Son derece manidar bir tespit. Fakat bir şeyi takdirinize sunmak istiyorum biz böyle bir şebeke yapısını teslim etmedik. Böyle bir şebeke yapısı da bizim eserimiz değil. Biz saçaklar ortasında direkler dikmedik. Tabi burada suçlu aranmadığını da biliyoruz. Ama bu tür görüntüler daha çok TEDAŞ’ın suçlu olduğunu çağrıştırır. Bu anlamda da ben bizim çalışmalarımızın bir kentsel planlama olgusunda da ele alınması gerektiğine inanıyorum.

Başlangıçta değerli oda başkanımız ve oda genel başkanlarımızın bir kısım tespit ve saptamaları oldu. Bunun en önemli adımlarından , bileşenlerinden bir tanesi de alt yapı problemlerinin olması. Alt yapı sorunları gerçekten bizim kendi şebeke çalışmalarımızı sağlıklı bir şekilde proje ve şebeke optimizasyonu çerçevesinde yürütmemizi engellemekte. Bunu herkes çok iyi bilmekte.

Page 40: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

34

Şimdi ben bir tespit yapmak istiyorum. Burada Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir kaçak elektrik kullanım paradigması oluşmuş. Bunu kabul etsek de etmesek de bu paradigmayı son derece güçlü kılan bir kısım zihinsel alışkanlıklar, sosyoekonomik faktörler hatta ve hatta şunu bile söyleyebiliriz ki bir kaçak elektrik ekonomisi adaleti bile oluşmuş.

Sinevizyonu izlerken bir vatandaşın bir fabrikanın kullandığı kaçak elektriği örnek göstererek kendi kullanımını mukayese ederek daha az kullandığı şeklinde adeta meşru göstermesi gibi bir paradigmanın sonuçta mücadele edilirken, önlenmeye çalışırken ne gibi zorlukların çıkacağını sizin takdirinize sunmak istiyorum.

Yine değerli mühendisler odası genel başkanının meslektaşlarımızın sırtına yüklenen kaçak elektrikle mücadele kullanımına ilişkin kendi görüş ve tespitlerine katılıyorum. EMO Diyarbakır Şube başkanımızın tüketici bilincinin gelişmesine ilişkin tespitlerinin kamuoyunda makes bulacak bir etkinliğe dönüştürülmesi gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki dağıtım yapısına baktığımızda aslında Türkiye genelinin karakteristik yapısından da çok büyük farklılık arz etmediğini söylemek mümkün. Şebeke yapısı hemen hemen aynı parametrelere bağlı aynı yapıya, aynı kıstaslara bağlı. Fakat sistem işletmeciliğine baktığınızda yörede yaşanan yoğun kaçak elektrik tüketimi ki umarım ve dilerim bu organizasyon ışığında özellikle sosyal bilimcilerin de varolduğunu tahmin ederek söylüyorum ileride daha büyük etkinliklere ve tartışmalara konu olabilecek bölgenin spefisik kaçak elektrik kullanımıyla ilgili ekonomik faktörlerin bilimsel bazda ele alınması, kaçak elektrik kullanımında da gerek siyasi otoritelerin karar mercilerinin de etki alanına girebilecek bir çalışmaya dönüşmesinin beklediğimi ve umduğumu söylemek istiyorum. Asıl önemli konularından biri o. Bizim daha çok güvenlik güçlerinin yöntemiyle bir kaçak elektrik kullanımıyla mücadele anlamında bir çalışma yapmamızın da yıllardır aynı hatayı tekrar etmekten başka bir sonuç vermediğini hep beraber gördük. Bir hata da aynı usullerle tekrarlandığında maalesef hep hata üretir sonuç vermez. Konunun biraz sosyal, ekonomik, kültürel politikalar çerçevesinde analitik bir kısım tespitlerle ortaya konulması, buna uygun çözüm önerilerinin ortaya konulması kaçınılmaz olduğunu belirtmek istiyorum.

Büyük ihtimalle özellikle elektrik tüketiminde sektör sorunlarının tartışılacağı panelde de bu konuya temas edileceğini düşünüyorum. Kurum olarak bu tartışmalardan yararlanacağız. Burada özellikle kaçak elektrik kullanımında toplumsal yapı demografik yapı kent kültürü vatandaşlık bilinci hususlarının çok önemli parametre olarak ele alınıp bu konularda gerekli mesajların tespit edilmesi gerektiğine inanıyorum. Tabi ki varolan bir şey vardır. O da mevcut şebekemiz, mevcut dağıtım şirketimiz gerçekten son derece ilkel. Hiçbir şekilde teknolojik ve modern yönetim anlayışına uymayan bir yapıda. Modern dağıtım sistemi; SCADA, dağıtım yönetim sistemi, fider otomasyonu, abone yönetim sistemi, arıza yönetim sistemi, arıza ihbar sitemi, bütün bu bileşenleri ihtiva ederken, Türkiye genelinde de malesef modern anlamda dağıtım şebeke yönetimi ilgili son derece geri kaldığımızı itiraf etmek istiyorum.

Tabi bu bugün TEDAŞ yönetiminin ortaya koyduğu bir politikanın sonucu değildir. Aslında yıllardır özelleştirmenin sürekli gündemde tutulması, belki bu anlamda dağıtım yönetimi ile ilgili modernizasyon çalışmalarının planlaması konusunda bir kısım politik yetersizliklerinde ortaya konulduğunu belirtmek istiyorum. Önemli bir husus.

Tabi çarpık kentleşmeyi de burada belirmek istiyorum. Biraz önce biz kente girerken, arkadaşlara bu sokaklardaki çalışmaları, şebekeleri yer altına alabiliriz dedik. Fakat geçtiğimiz sokaklar son derece dar, belki ekiplerimiz çalışma yaparken alt yapı karmaşası yaşayacaklar. Ya kanalizasyona isabet edecekler ya su şebekesine isabet edecekler. Bizim şebeke planlamamızın kesinlikle alt yapıya uygun bir halde ceryan etmesi

Page 41: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

35

gerekiyor. Sonra ruhsat verilen kaçak yapılaşmalarda maalesef evlerde direkleri abide gibi saklayabiliyorlar. Yani bu şekilde belirtmekte fayda var. Biz eğer yatırım planlamamızı kentin sağlıklı alt yapısı şeklinde ele almayı başarabilirsek yani yatırım projeksiyonlarını yenileme, genişleme kapasite artırımı güç artırımı gibi hususların kentin temel dinamiklerinin gelişimine bağlı olarak planlayabilirsek yatırım projeksiyonlarını bu anlamda gerçekleştirebilirsek ben bu sorunların yaşanamayacağına inanıyorum. Ülkemizde çarpık kentleşme beraberinde gerek telekomünikasyon olsun gerek elektrifikasyon faaliyetlerinde kendisine bağlı olarak çarpık yapılanmasına sebebiyet veriyor.

Burada topyekün altyapı yönetiminin oluşması gerekiyor. Çok uzun vadeli projeksiyonların ortaya konulması gerekiyor. Benim bu tür ifadeleri kullanmam şu an Diyarbakır’da elektrik kesintilerine bir faydası olmayacaktır. O nedenle somut bir kısım şeyler söylemek istiyorum.

Bildiğiniz gibi biz Diyarbakır’da taahhütlü kayıp kaçak ihalesi gerçekleştirdik. Bunlar tartışılacak konular ama sonuç itibariyle biz özellikle sattığımız enerjiyi tahakkuk etmek, tahsilatını yapmak ve kayıp kaçakla mücadele ederken bir anlamda da şebekemizdeki faaliyetleri şebeke optimizasyonu seviyesine çekebilmek için bir sonuca ulaşmayı amaçlamaktayız. Eğer bu çalışmalarımız netice verirse sonuçta bizim işletme faaliyetlerimiz daha kontrol edilebilir, ölçülebilir, denetlenebilir, korunması yapılabilir bir şekle dönüşeceğine inanıyorum. Aslında konuşulacak çok şey var.

EMO’nun bize böyle bir fırsat tanımasını büyük bir memnuniyetle karşılıyorum. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin elektrik sorunları görevim gereği yakından ilgileneceğimi elimizden gelen her imkanları seferber edeceğimi inanıyorum. Değerli başkanım bölgesel tarife ilgili bir ifade kullandı. Bölgesel tarife belki son günlerde takip edemedikleri için haberdar olmayabilirler. Şu anda fiyat eşitleme mekanizmasıyla böyle bir uygulamanın 2010 yılına kadar yapılmayacağını belirtmek istiyorum. Sunum: 1. GİRİŞ

TEDAŞ elektrik enerjisinin dağıtımını ve ticaretini yapmakla görevli bir kuruluştur. Bu görev, merkez ve 20 Bölgesel Elektrik Dağıtım Şirketinde, 32.000 personelle,

27 milyon abonenin elektrik dağıtım tesislerinin kurulması, işletilmesi ve müşteri hizmetlerinin sağlanmasını içermektedir.

150.000 dağıtım trafosu 48.000 MVA kurulu güç

290.000 km’si OG 490.000 km’si AG olmak üzere

780.000 km dağıtım hattı şebeke varlıklarına sahiptir. Ülke genelinde 2003 yılında 102.383 GWh enerji satın alınmış, bunun 81,974

GWh’i satılmış, 2004 yılında ise 105.868 GWh satınalınmış, 86.193 GWh’i satılmıştır.

2. KAYIP-KAÇAK ORANLARI Yıllar bazında kayıp-kaçak oranları incelendiğinde 1992 yılında 12.6 olan kayıp-

kaçak oranı 2000 yılında 21.6 ya yükselmiş, 2001, 2002, 2003 yıllarında düşüş trendi göstererek 2004 yılında 18.68’e düşmüştür.

Page 42: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

36

Şekil 1: Türkiye Genelinde Kayıp-Kaçak oranlarının yıllara göre gelişimi Ülke genelinde 2001 yılından sonra görülen düşüş oranının aksine Güneydoğu

Anadolu bölgesinde 2000 yılında 48.64 olan kayıp-kaçak oranı 2004 yılında 50.34’e yükselmiştir.

Şekil 2: Türkiye ve Bölge Genelinde Kayıp-Kaçak oranlarının karşılaştırılması Kayıp-kaçak açısından bölge illerine baktığımızda Diyarbakır, Mardin, Batman,

Şırnak ve Şanlıurfa illerinde % 60’lara varan kayıp-kaçak kullanımının olduğu ve bu kullanımların 2004 yılında Teşekkülümüze maliyeti Diyarbakır’da 232 Trilyon TL, Şanlıurfa’da 257 Trilyon TL, Mardin’de 185 Trilyon TL, Batman’da 77 Trilyon TL ve Şırnak’da 68 Trilyon TL olmuştur.

Güneydoğu Anadolu bölgesinin son beş yıldaki kayıp-kaçak maliyeti yaklaşık olarak 3 Katrilyon TL olmuştur.

YILLARA GÖRE KAYIP-KAÇAK

12,5

14,3

15,5

17,3

18,118,7

19,5

20,420,86

18,58

21,6 21,4

19,93

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yıllar

Kayıp

Kaç

ak O

ranı

TÜRKİYE GENELİ VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KAYIP-KAÇAK ORANLARI

48,64

49,03

48,16

50,79

50,34

21,60

21,28

20,86

19,93

18,58

2000

2001

2002

2003

2004

GÜNEYDOĞU ANADOLU TÜRKİYE GENELİ

Page 43: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

37

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ 5 YILLIK KAYIP-KAÇAK MALİYETİ 3.075.996.641 (YTL)

58.255.327

245.307.322

800.374.935

244.324.557

543.616.257

78.469.024

890.085.065

205.810.016

9.754.137

ADIY

AMAN

BATM

AN

DİY

ARBA

KIR

GAZ

İAN

TEP

KİLİ

S

MAR

DİN

SİİR

T

ŞAN

LIU

RFA

ŞIR

NAK

Şekil 3: Bölge illerinin kayıp-kaçak maliyeti

Teşekkülün kayıp-kaçaktan oluşan bu kadar zararına karşılık bölge illerinde 2003

yılında 22 Trilyon TL, 2004 yılında 28 Trilyon TL tesis yatırım harcaması yapılmış ve 2005 yılında da 49,6 Trilyon TL ödenek tahsisi yapılmıştır.

Tablo 1. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde TEDAŞ Tesis Yatırım Harcamaları

49.654.00015928.162.00016722.366.000168TOPLAM

2.779.000191.898.00019903.00018ŞIRNAK

1.854.000111.088.00016975.00015SİİRT

5.439.000183.033.000164.206.00020MARDİN

2.561.00041.590.00061.529.0006KİLİS

9.169.000223.751.000173.506.00024GAZİANTEP

10.006.000276.934.000305.742.00030DİYARBAKIR

4.243.000152.997.000151.029.00015BATMAN

3.008.000141.770.000151.447.00012ADIYAMAN

ÖDENEK YTL

PROJE SAYISI

HARCAMA YTL

PROJE SAYISI

HARCAMA YTL

PROJE SAYISI

200520042003MÜESSESENİN ADI

49.654.00015928.162.00016722.366.000168TOPLAM

2.779.000191.898.00019903.00018ŞIRNAK

1.854.000111.088.00016975.00015SİİRT

5.439.000183.033.000164.206.00020MARDİN

2.561.00041.590.00061.529.0006KİLİS

9.169.000223.751.000173.506.00024GAZİANTEP

10.006.000276.934.000305.742.00030DİYARBAKIR

4.243.000152.997.000151.029.00015BATMAN

3.008.000141.770.000151.447.00012ADIYAMAN

ÖDENEK YTL

PROJE SAYISI

HARCAMA YTL

PROJE SAYISI

HARCAMA YTL

PROJE SAYISI

200520042003MÜESSESENİN ADI

İşletme şartlarının iyileştirilmesi ve arızaların asgari seviyeye indirilmesi için 2003

yılında 11 Trilyon TL, 2004 yılında ise 12 Trilyon TL bölgede işletme yatırım harcaması yapılmıştır.

Alt yapı sorunlarının çözümüne yönelik olarak bölgede 35 adet Şehir Şebekesi tesisi, 8 adet Dağıtım Hattı ve 103 adet Köy Şebekesi tesis yapım çalışmaları devam etmektedir.

Page 44: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

38

Tablo 2. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde TEDAŞ İşletme Yatırım Harcamaları

2.309.109.017.7381.819.037.643.219ŞANLIURFA

12.112.814.759.65211.189.550.850.108TOPLAM

947.803.584.267752.178.837.526ŞIRNAK

607.304.433.612494.243.800.581SİİRT

1.074.951.434.8191.065.423.989.092MARDİN

474.380.906.583458.884.920.175KİLİS

1.604.352.654.1482.350.886.364.789GAZİANTEP

2.862.803.697.2372.032.496.472.879DİYARBAKIR

828.570.455.183955.319.503.974BATMAN

1.403.538.576.0651.261.079.317.873ADIYAMAN

2004 YILI (TL)2003 YILI (TL)MÜESSESENİN ADI

2.309.109.017.7381.819.037.643.219ŞANLIURFA

12.112.814.759.65211.189.550.850.108TOPLAM

947.803.584.267752.178.837.526ŞIRNAK

607.304.433.612494.243.800.581SİİRT

1.074.951.434.8191.065.423.989.092MARDİN

474.380.906.583458.884.920.175KİLİS

1.604.352.654.1482.350.886.364.789GAZİANTEP

2.862.803.697.2372.032.496.472.879DİYARBAKIR

828.570.455.183955.319.503.974BATMAN

1.403.538.576.0651.261.079.317.873ADIYAMAN

2004 YILI (TL)2003 YILI (TL)MÜESSESENİN ADI

Şehir Şebekeleri mümkün mertebe beton direkli hava hatlı, imar uygulaması

gerçekleşen yerlerde ise yer altı kablolu olarak tesis edilmektedir. Kamulaştırma alanı ve kullanım alanı yönünden Modüler Hücreli Monoblok Beton Trafo Köşklerinin kullanımı yaygınlaştırılmaktadır.

3. İŞLETME SORUNLARI

Bölgedeki dağıtım sistemimizde yaşanan işletme sorunlarını ise şu ana başlıklarda

toplayabiliriz;

Dağıtım hatlarımızın taşıma kapasiteleri üzerinde yüklenmeleri, Yoğun göç nedeniyle plansız yapılaşmanın getirdiği işletme sorunları, Yoğun kaçak elektrik kullanımı, Bölgedeki çok sayıda tarımsal sulama amaçlı 3. şahıs tesislerinin yıllık periyodik

bakımlarının yaptırılmaması, önemli birer arıza kaynağı olarak sisteme yansımaktadır.

4. BÖLGENİN KURULU GÜÇ VE MAKSİMUM ÇEKİLEN GÜÇLERİ Bölge illerinin 2003 ve 2004 yıllarındaki kurulu güç ve maksimum güçleri tabloda

görüldüğü gibi gerçekleşmiştir. Tablo 3’de görüldüğü gibi bazı illerde çekilen maksimum güçler kurulu güçlerin %

50’leri mertebesinde kalmaktadır.

Page 45: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

39

Tablo3. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerin Dağıtım Kurulun Güçleri ve Çekilen Maksimum Güç Değerleri.

2.4343.8152.1403.440TOPLAM

17771772KİLİS

8111280112ŞIRNAK

168196140188BATMAN

5321.6889051.427ŞANLIURFA

7218578183SİİRT

368406321383MARDİN

5621.6116111.616GAZİANTEP

504674496663DİYARBAKIR

128473101409ADIYAMAN

2004 YILI2004 YILI2003 YILI2003 YILI

Çekilen Maksimum Fiili Güç (MW)

Toplam Kurulu Güç(MVA)

Çekilen Maksimum Fiili Güç (MW)

Toplam Kurulu Güç(MVA)

2.4343.8152.1403.440TOPLAM

17771772KİLİS

8111280112ŞIRNAK

168196140188BATMAN

5321.6889051.427ŞANLIURFA

7218578183SİİRT

368406321383MARDİN

5621.6116111.616GAZİANTEP

504674496663DİYARBAKIR

128473101409ADIYAMAN

2004 YILI2004 YILI2003 YILI2003 YILI

Çekilen Maksimum Fiili Güç (MW)

Toplam Kurulu Güç(MVA)

Çekilen Maksimum Fiili Güç (MW)

Toplam Kurulu Güç(MVA)

5. SONUÇ VE ÖNERİLER * Yapılan çalışmaların ve yatırımların yeterli olmadığı özellikle kış aylarında

ısınma amaçlı elektrik tüketiminden dolayı sık sık sigorta atmaları, pano ve trafo arızaları oluşmakta bu nedenle abonelere sağlıklı elektrik verilemediği görülmektedir.

* Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve abonelerimizin daha sağlıklı elektrik

alabilmeleri için Diyarbakır, Batman, Mardin ve Şanlıurfa illerinde abone tesislerinin kontrolü, sayaçlarının bakımı, onarımı, yenileme çalışmaları ile tahakkuklarının takibi ve tahsilatlarının düzenli olarak kurumumuza ödenmesinin sağlanması için hizmet alım ihaleleri yapılmaktadır.

* Kaliteli enerjinin sağlanmasında üretim, iletim ve dağıtım bir bütün olarak düşünülmeli,

* Planlama, yatırımlar ve işletmecilik güçlü bir koordinasyon çerçevesinde yapılmalıdır.

* Herhangi bir safhada yaşanacak aksama kalitenin bozulmasını beraberinde getirecektir.

* TEDAŞ olarak bölgede öncelikle tesis alt yapı sorunlarının ve işletme sorunlarının çözümlenmesi, sürekli ve kaliteli enerjinin tüketime sunulması çalışmaları devam edecektir.

Abdullah Atalay (Özgeçmiş): 1965 Ağrı doğumlu. 1991 yılında Mardin’de elektrik kurumunda göreve başlamıştır. 3.5 ay görev süresinden sonra Van’da 6.5 ay, daha sonra Ağrı’da Elektrik Kurumunda 11 yıl, 2003 yılında da İzmir TEDAŞ müessese müdürlüğünde ise 2 yıl 7 ay görev yapmıştır. Şu an TEDAŞ Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütmektedir.

Page 46: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

40

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ GENEL ENERJİ SORUNLARI VE DİYARBAKIR İLİ ELEKTRİK SORUNLARINI TESPİT ETME

ANKET SONUÇLARI

M.Nedim TÜZÜN Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi

ÖZET

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005’i düzenleyen Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır şubesince hazırlanan bu çalışma iki bölüm olarak tasarlanmıştır. Birinci bölümde bölge enerji sorunlarına şubenin bakış açısı ve bazı çözüm önerileri, ikinci bölümde ise kamuoyunun elektrik enerjisi sorunlarına bakış açısını tespit etmek amacıyla Diyarbakır ilinde EMO Diyarbakır şubesince yapılan kullanıcı anket sonuçları değerlendirilmiştir. 1. GİRİŞ

• Bölgenin Bazı Ekonomik Göstergeleri:

2004 verileri ile Türkiye’de kişi başına tüketilen elektrik enerjisi ortalaması 1703 kWh olup Bölgemizde bu değer ortalama olarak 750 kWh civarı ile Türkiye ortalamasının yarısından daha azdır. (Gaziantep 2.109 kWh hariç). Yine sanayileşme oranı Gaziantep ili hariç yok denecek kadar azdır. Ayrıca, İllere göre kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla değerleri sıralaması incelendiğinde Güneydoğu’daki bütün iller Türkiye ortalamasının altında ve işsizlik oranı ise %45-50’lerde olması dikkat çekicidir.

Bölgemiz enerji üretim kaynakları açısından oldukça zengin bir konumda olmasına

rağmen zamanında yapılmayan iletim hatları, altyapısız ve plansız yapılan dağıtım hatları nedeniyle tüketici açısından Türkiye’nin en ciddi problemlerinin yaşandığı bölgedir.

2. ENERJİ SORUNLARININ TEMEL NEDENLERİ

Son 20 yıldır Bölgemizde devam eden aktif çatışma ortamı her alanda olduğu gibi

enerji sektöründe de olumsuz etkisini ciddi bir şekilde hissettirmiştir. Bu çatışma ortamında çok sayıda kalifiye personel güvenlik kaygısıyla bölge dışına gitmiş; Çalışma koşullarının güçlüğü ve bölgenin hala bir sürgün yeri olarak görülmesi nedeniyle her

Page 47: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

41

zaman personel yetersizliği konusu gündemde kalmış, kurumsal hizmetlerde sistemli çalışma şekli oluşmamıştır.

Köylerden kente göç eden halk, kentlerin hızlı nüfus artışına maruz kalmasına

neden olmuş ve özellikle gelir seviyesi düşük, yaşam koşulları ağır varoşların doğmasına sebebiyet vermiştir. Olağan olmayan bu değişimler enerji açısından da karmaşık bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Bir yanda planlı alt yapısı olmayan çarpık bir büyüme, bir yanda olağandışı koşullar dolayısı ile gidilemeyen ve kayıt altına alınamayan kırsal kesim, kaçak enerji kullanımının yaygınlaşmasına hatta doğallaşmasına neden olmuştur. Bunun yanında gerçekleştirilemeyen tesis ve bakım çalışmaları nedeniyle hat kayıpları da olması gerekenden çok daha büyük değerlere ulaşmıştır.

Ülke genelinde olduğu gibi bölgemizde de bürokrat kadroların siyasi iktidar

kadroları durumuna getirilmesi özellikle dağıtım sektöründe yönetim kaosunun baş göstermesine sebep olmuştur. Neredeyse üç ayda bir idarecilerin değiştirildiği adeta vardiya usulü idarecilik yöntemleri ile TEDAŞ’ı yıllarca işlevsiz ve verimsiz hale sokan siyasetin gölgesi, hala kendini yoğun bir şekilde göstermektedir. Bu süreçte altyapı ve yenileme çalışmaları durma noktasına gelmiş; İdareciler hizmet eksenli anlayıştan ziyade koltuk telaşı ile çalışmak durumunda kalmış, uzun vadeli projeler üretmek yerine günü kurtaran çalışmalara yönelmişlerdir. Yine bölgeye ayrılan yetersiz ödeneklerin de çoğu bu anlayıştan dolayı kullanılamadan geri gönderilmiştir. 2.1 Kayıp + Kaçak Sorunu

TEDAŞ’ça açıklanan kayıp-kaçak rakamlarının iç içe kullanıldığı ve kamuoyuna hepsinin kaçak enerji olarak sunulduğu görülmektedir. Bu rakamlardan ne kadarının teknik kayıp veya ölçülemeyen enerji, ne kadarının ise usulsüz enerji kullanımı yani kaçak olduğu bilinmemektedir. Bölgemizin yıllardır plansızlık nedeniyle ve özellikle alçak gerilimde başı sonu belli olmayan dağıtım hatları, aşırı yüklenen hatlar ve trafolar ile arızaların giderilmesinde kullanılan ek iletkenlerin standart dışı ve çok sayıda olması, kayıpların Türkiye ortalamasının çok üzerinde olacağına işaret etmektedir. Yukarıda izah edilen hususlar dikkate alınmadan, sadece TEDAŞ’ın satın aldığı ve müşterilerine satıp parasını tahsil ettiği enerji arasındaki farkın tek kalemde kayıp ve kaçak olarak değerlendirilerek faturanın vatandaşa kesilmesi teknik bir yaklaşım değildir. Kayıp enerjinin ülke genelinde ve bölgemizde tespitinin sağlıklı yapılması için net ölçümler yapılmalı ve ülke enerji sistemine maliyeti tespit edilerek bunu gidermek için çalışmalar yapılmalıdır. Kaçak kullanım sebepleri ise net tespit edilerek sosyoekonomik tedbirlerle çözüm yoluna gidilmelidir.

Bölgemizdeki enerji tüketimi özellikle yaz aylarında tarımsal sulama ve kış aylarında ise meskenlerde ısınma amaçlı olarak kullanılması nedeniyle yüksek değerlere çıkmaktadır. Elektrik enerjisi, pahalı olması nedeniyle hem tarımsal sulamada, hem de ısınmada kullanılmaya elverişli değildir. Bölge nüfusunun önemli bir kısmının ekonomik sıkıntılarla boğuşması nedeniyle kış aylarında ısınma amacıyla yeterli yakacak temin edememekten kaynaklı legal veya illegal bir şekilde elektrikle ısınmaya yönelmiştir. Ekonomik durumu düşük kişi ve ailelerin tespit edilerek yakacak yardımı yapılması, bölgemizde yaygın olarak kullanılabilecek güneş enerjisi sistemlerinden faydalanılması için devlet teşviklerinin verilmesi ya da altyapısı tamamlanarak mahallelerde ısı merkezleri kurulup ısınmanın bu toplu ısı merkezlerinden yapılması seçenekleri değerlendirilmelidir. Bu tür uygulamaların genişletilerek politika olarak benimsenmesi ve uygulamaların bölgemizde denenmesinden sonra bütün ülkeye yaygınlaştırılması hem heba olan

Page 48: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

42

ekonomik değerler açısından, hem de sosyal devlet olma açısından ciddi çözümler sunabilir. 2.2.GAP’ın Enerji Sorunlarına Etkisi

GAP projesi çok yönlü bir proje olup Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir çok alanda gelişmeyi hedefleyen entegre bir projedir. Proje kapsamında sanayileşme, tarımsal alanların genişletilmesi, ekonomik ve sosyal yaşamın yeniden tesis edilmesi ile yeni istihdam alanlarının oluşması hedeflenmektedir. Ancak enerji alanında %80’e yakın gerçekleşme oranı tarımsal sulama alanında %14’lere yakın gerçekleşme oranı ile karşılaştırıldığında entegre projenin hedeflerinin tutturulamadığı görülmektedir. Bu proje kapsamında sulanması planlanan büyük tarımsal araziler çiftçilerin kendi imkanlarıyla yer altından 100’lerce metre kuyular açıp tesis kurmaları suretiyle sulu tarıma geçilmeye çalışılmıştır. Bu durum öz kaynaklarımızın gereksiz bir biçimde tüketilmesine neden olmaktadır.

Tarımsal sulama sektörü, birçok insana istihdam alanı yaratmaktadır. Ancak kuyulardan elektrik enerjisi ile sulama yapılması için Enerji Nakil Hattı, trafo postaları, su motorları gibi tesisatların kurulması nedeniyle ülke ekonomisi açısından önemli sayılabilecek kaynaklar bu alana aktarılmıştır. Yöre halkı ve çiftçilerin büyük zorluklarla ve önemli maliyetlerle oluşturdukları tesisler kalitesiz ve kesintili enerjiden dolayı hasar görmektedir. Bu durum ürün verimi ve kalitesini de olumsuz etkilemektedir. TEDAŞ tarafından elektrik bedeli talep edilirken çiftçinin hasar gören sulama teçhizatının ve ürünlerinin bedeli dikkate alınmamaktadır.

Sulamanın yoğun olduğu bazı bölgelerde TEDAŞ ekiplerinin yetersiz olmasından dolayı arıza giderme çalışmaları; bedeli çiftçiler tarafından ödenen piyasadaki elektrikçiler vasıtasıyla yürütülmektedir. Bu ehliyetsiz kişilere ödenen bedel, Kuyu başına 100 kg pamuk, 100 kg buğday olmak üzere sabit ücret şeklindedir. Bu vahim tablo bölgede uygulanan enerji politikalarının sonucudur. Elektrik enerjisinin birim fiyatının yüksek olması nedeniyle tarımsal sulama abonelerinin önemli bir kısmı usulsüz enerji kullanımına yönelmekte, dolayısıyla GAP projesi kapsamında sulama kanallarının ivedilikle tamamlanması için gerekli kaynağın aktarılması son derece önem arzetmektedir. Bu proje tamamlanıncaya kadar tarımsal arazilerden alınan sulama elektrik bedeli, DSİ sulama birliğinin uyguladığı dönüm başına ücretlendirme yöntemi baz alınarak uygun bir bedele dönüştürülmelidir. 2.3.Özelleştirme Çalışmalarının Enerji Sorununa Etkisi

Bölgemizde çözülmeyi bekleyen çok fazla enerji problemi ve sebepleri varken

bütün sorunların kaynağı olarak kaçak elektrik kullanımının gösterilmesi sorunları çözmekten uzaktır. Bu yaklaşımın enerji sektöründe hizmet veren bütün kamu kuruluşları tarafından bir politika olarak benimsendiği görülmektedir. Asli görevleri vatandaşa hizmet götürmek olan kamu kurumları, kaçak elektrik kullanımının yüksekliğini öne sürerek yürütmeleri gereken hizmetleri aksatmakta ve bu durumu düzeltmek adına özelleştirme politikalarını kamuoyu nezdinde haklı çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Enerji sektöründe doksanlı yıllardan itibaren özelleştirme kapsamında birçok değişikliğe gidilerek enerjinin tamamıyla siyasetin ve sermayenin rant odağı haline getirildiğini birlikte izliyoruz.

Bilindiği gibi TEDAŞ, özelleştirme kapsamında ülke genelinde 21 dağıtım bölgesine ayrılmış olup hızlı bir şekilde özelleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu kapsamda Diyarbakır ve komşu 5 il Dicle EDAŞ (Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi) adı altında

Page 49: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

43

1. Bölge olarak yapılandırılmıştır. Dicle EDAŞ, Müesseselerinde sadece kaçak elektrik kullanım oranını düşürmeyi amaçlayan, Kamu yararını gözetmekten ve hizmet anlayışından uzak, eksik bir sözleşmeyle 2007 yılı sonunda satışa hazır hale getirilmeye çalışılmaktadır.

3. DİYARBAKIR İLİ ELEKTRİK SORUNLARINI TESPİT ETME ANKET

SONUÇLARI

Bölgemiz enerji sorunlarına son kullanıcıların nasıl baktığına ilişkin Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubemizin Diyarbakır ilinde yapmış olduğu anketin sonuçlarına bakalım. Anket 540 kullanıcı üzerinde uygulanmıştır.

Anket Diyarbakır ili nüfus yapısına ve özelliklerine göre örneklendirilerek yapılmıştır. 1990’lı yıllarda dışarıdan çok sayıda göç almış olan şehir, plansız büyümüştür. En çok göç alan merkezler Bağlar ve Suriçi belediyeleri olup Şehir nüfus oranları şöyledir.

Şekil 1: Diyarbakır ili merkez ilçe nüfus oranları Diyarbakır’daki nüfus yapısı bölgenin bir çok iliyle homojenlik göstermektedir.

Dolayısıyla buradan yaklaşımla bölge örneklemesi yanlış olmayacaktır. Sorulan sorularda temel amaç ekonomik durum ile enerji tüketimi arasında ilişki kurmak, kaçak enerji kullanımına kamuoyunun bakış açısını tespit etmek ve çözüm önerileri ile enerji kalitesine bakış açılarını tespit etmektir. Anket iki aşamalı olarak hazırlanmış olup 1. aşamada genel bazı tespitlerde bulunmak, 2. aşamada ise elektrik enerjisi kalitesi ve kaçak kullanımına ilişkin soru ve cevapları içermektedir. Bu çalışmada 2. aşamaya ait sorulara verilen cevaplar irdelenmiştir. Sorulan sorulardan bazıları ve alınan cevaplar şöyledir. 1. Elektriklerinizin kesilme sıklığı nedir?

Bağlar47%

Yenişehir25%

Suriçi16%

Kayapınar12%

Haftada birkaç kez31,3%

Günde birkaç kez27,8%

Ayda birkaç kez30,8%

Günde bir kez10,1%

Page 50: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

44

* Günde birkaç kez ve haftada birkaç kez diyenlerin oranı % 62.1 ‘dir 2. Elektrik kesintilerinizin ortalama süresi nedir? * %72.2’si Elektrik kesintilerinin 15 dakikadan fazla olduğunu belirtmiştir. 3. Evinizdeki elektriğin kalitesiz olması elektrikli cihazlarınızın bozulmasına neden

oluyor. * %76.1 ‘i bu yargıya katılmaktadır. 4. Elektrik kesintileri ve elektriğin kalitesizliği nedeniyle (aşırı veya düşük gerilim) son iki yılda arızalan elektrikli cihazlarınızın sayısı nedir? * %65’e yakını en az 1 elektrikli cihazının arızalandığını belirtmektedir.

5 dakikadan az5,4%

5-15 dakika arası22,4%

60 dakikadan fazla23,4%

30-60 dakika arası22,6%15-30 dakika arası

26,2%

Fikrim yok5,8%

Kesinlikle katı lmıyorum3,4%

Katı lmıyorum4,7%

Tamamen katı lı yorum51,1%

Katı lı yorum23,4%

Kı smen katı lıyorum11,6%

Yok34,6%

123,0%

226,0%

5'den fazla3,7% 4

3,4% 39,3%

Page 51: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

45

5. Elektriklerinizin kesilmesi günlük yaşantınızı olumsuz etkiler. * %96’sı bu yargıya katılmaktadır. 6. Sizce bu kentteki kaçak elektrik kullanımı söylendiği gibi çok yaygındır. * %81.9’u bu yargıya katılmaktadır. 7. Kaçak elektrik kullanımını doğru buluyorum

Fikrim yok

1,0%

Kesinlikle katılmıyorum

1,0%Katılmıyorum

2,0%

Tamamen katılıyorum

72,0%

Katılıyorum

14,0%

Kısmen katılıyorum

10,0%

Fikrim yok3,0%

Kesinlikle katı lmıyorum3,0%Katı lmıyorum

12,2%

Tamamen katı lı yorum40,1%

Katı lıyorum23,6%

Kısmen katı lıyorum18,2%

Fikrim yok2,6%

Kesinlikle katı lmıyorum

27,7%

Katı lmıyorum19,1%

Tamamen katı lıyorum9,3%

Katı lıyorum15,0%

Kısmen katı lıyorum26,4%

Page 52: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

46

* Kısmen katılıyorum diyenleri de eklersek %50.7’si doğru bulmaktadır. 8. Sizce kaçak elektrik kullanımının sebebi nedir?

* Bu soruda birden fazla seçenek belirtilebilmekte, katılımcıların %90’a yakını Geçim sıkıntısı (işsizlik) ve Elektrik fiyatlarının yüksek olması seçeneklerini birlikte vermişlerdir. İhtiyacı olmaksızın keyfi olarak kaçak kullanımı, ve elektriklerin sık sık kesilmesi şeklinde cevap verenlerin oranı % 10 ‘ların altındadır. 9. Sizce kaçak elektrik kullanımı nasıl ortadan kaldırılır?

* Bu soruda da birden fazla seçenek belirtilebilmekte, katılımcıların yine %90’a yakını Kaçak elektrik kullanımının ortadan kaldırılması için; Elektrik fiyatlarının ucuzlatılması ve halkın gelir düzeyinin artırılması (istihdamın artırılması) seçeneklerini çözüm olarak belirtmişlerdir. Denetimin artırılması ve caydırıcı ağır cezalar konulması, ve eğitim düzeyinin artırılması şeklinde cevap verenlerin oranı % 10 civarındadır. 10. Evinizin elektrik tesisatı yeterli ve güvenlidir. * Kısmen katılıyorum diyenleri de eklersek %57’e yakını bu yargıya katılmaktadır.

İhtiyacı olmaksızın keyfi

olarak kaçak elektrik kullanımı

4,5%

Elektrik fiyatlarının

yüksek olması70,5%

Elektriklerin sık sık kesilmesi

4,3%

Geçim sıkıntısı (İşsizlik)20,7%

İhtiyacı olmaksızın keyfi

olarak kaçak elektrik

kullanımı4,9%

Elektrik fiyatlarının

yüksek olması7,7%

Elektriklerin sık sık kesilmesi

4,8%

Geçim sıkıntısı (İşsizlik)82,7%

Eğitim düzeyinin arttırılması ile

2,4%

Halkın Gelir Düzeyi

Arttırılarak (İstihdamın arttırılması)

19,4%

Elektrik fiyatları ucuzlatılarak

69,6%

Denetimin arttırılması ve caydırıcı ağır

cezalar konulması ile

8,6%

Eğitim düzeyinin arttırılması ile

12,9%

Halkın Gelir Düzeyi

Arttırılarak (İstihdamın arttırılması)

77,1%

Elektrik fiyatları ucuzlatılarak

2,3%

Denetimin arttırılması ve caydırıcı ağır

cezalar konulması ile

7,7%

Fikrim yok8,8%

Kesinlikle katı lmıyorum

9,2%

Katı lmıyorum24,2%

Tamamen katı lı yorum13,5%

Katı lıyorum23,5%

Kısmen katı lı yorum20,6%

Page 53: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

47

11. Sizce mahallenizin elektrik tesisatı yeterli ve güvenlidir.

* Kısmen katılıyorum diyenleri de eklersek %77’e yakını bu yargıya güvensiz bulmaktadır.

4. SONUÇ VE ÖNERİLER

Enerji fiyatlarının çok yüksek olması ülke genelinde insanları kaçak enerji tüketimine yöneltmektedir. Bölge de ekonomik koşulların daha ağır olması nedeniyle kaçak kullanıma yönelim daha da artmaktadır.

Enerji fiyat politikalarının yeniden belirlenerek ülke genelinde gelir düzeyi düşük olan abonelere ucuz enerji tarifeleri uygulanmalıdır

Teknik kayıpların azaltılması, işletme şartlarının iyileştirilmesi için bölgenin enerji alt yapısının gözden geçirilerek gerekli yatırımların yapılması gerekmektedir.

Halkın enerji kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi ve enerji tasarrufunun bir yaşam biçimi haline getirilmesi için tüm kurumlar üzerine düşeni yapmalıdır GAP projesi kapsamında sulama kanallarının ivedilikle tamamlanması için gerekli kaynak aktarılması bir an evvel sağlanmalıdır. Kayıp ve Kaçak rakamları birbirinden ayrı olarak kullanılmalı ve kayıp enerjinin net tespiti için çalışmalar hızlandırılmalıdır. Elektrikle ısınmayı önlemek için altyapısı tamamlanarak toplu ısı merkezleri kurulmalıdır.

Güneş enerjisi sistemlerinden faydalanılması için devlet teşviklerinin verilmesi sağlanmalıdır.

Stratejik öneme sahip kamu hizmeti niteliği içeren enerji sektöründe planlama, eşgüdüm ve denetleme yönleriyle yeniden merkezi yapılanmaya gidilmeli, sektördeki özelleştirme uygulamalarına son verilerek koordinasyon, yetişmiş insan gücü, ekonomik kaynak ve ileri teknoloji politikalarıyla güçlendirilmiş, “ Kamu kontrolünde ” örgütlü ve etkin bir yapı oluşturulmalıdır.

M. Nedim TÜZÜN (Özgeçmiş): 1974 Batman Doğumlu. 1996 Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık fakültesi mezunu. TEİAŞ Diyarbakır İletim şebekeleri işletme ve bakım müdürlüğünde R.Ö.A Grup Başmühendisi olarak görev yapmaktadır. EMO Diyarbakır Şubesinin 10. dönem, 12. dönem yönetim kuruluğu üyeliğini yapmış ve 13. dönem başkan yardımcılığı görevini sürdürmektedir.

Fikrim yok11,4%

Kesinlikle katı lmı yorum

31,7%

Katı lmı yorum26,3%

Tamamen katı lıyorum5,6%

Katı lıyorum7,8%

Kı smen katı lı yorum17,2%

Page 54: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

48

ELEKTRİK ENERJİSİNDE KALİTE KAVRAMI VE ENERJİ SORUNLARI ÇÖZÜMÜNDE ÖRNEK PLANLAMA YAKLAŞIMI

Dr. Bilal Gümüş

Dicle Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği

Bölümü Diyarbakır [email protected]

Özet Bu çalışmada öncelikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin genel elektrik enerjisi kullanımı ve bu kullanımın ülke içerisindeki yeri incelenmiştir. Ardından elektrik enerjisi ile ilgili genel kavramlar tanıtılmıştır. Kaliteli enerji kavramının gösterge unsurlarından olan arıza indekslerinin bölgemiz için durumları incelenmiştir. Çalışmada son olarak enerji sorunlarını çözmede örnek planlama yaklaşımı ile ilgili bilgiler verilmiştir. 1. GİRİŞ

Güneydoğu Anadolu Bölgesi tarihsel ve jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye’de

önemli bir bölgedir. Binlerce yıllık tarihi ile insanlığın ilk dönemlerinden beri verimli toprakları ile medeniyetlerin beşiği olmuştur. Günümüzde dünyanın en önemli petrol kaynaklarına yakınlığı, Ortadoğu’nun en önemli su kaynaklarına sahipliği bu bölgeyi yine önemli bir merkez konumuna getirmektedir. Türkiye’nin tek petrol kaynağı da yine bu bölgede bulunmaktadır. Ancak geçmişine ve önemine zıt olarak, günümüzde ekonomik gelişmişlik açısından geri kalmış bir yapı sergilemektedir. Hemen hemen her ilinde dünyanın kültürel mirasına ait tarihi eserlere sahip (Şekil 1) bu bölgemizde bu olanakların değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylelikle bölgenin gelişimi de hızlanacaktır. Gelişmişlik ve ekonomik güç hayatın her alanını etkilerken, enerji kullanımını ve kullanılan enerjinin işe dönüşme oranını etkilemektedir.

a b c d

Şekil1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tarihsel mirasından örnekler. a) Hasankeyf b) Mardin c) Adıyaman Nemrut Dağı d) Diyarbakır Surları

Page 55: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

49

2. BÖLGENİN GENEL ELEKTRİK ENERJİSİ YAPISI Güneydoğu Anadolu Bölgesinin genel enerjisi yapısına bakıldığında, bölgenin

enerji üretimi açısından önemli kaynaklara sahip olduğu görülmektedir. Bölge hidroelektrik enerji üretimi açısından ülke için büyük önem arz etmektedir. Bölge elektrik enerjisi üretimi açısından kendine yetmekte, tükettiğinden fazlasını üretmektedir. Bunun yanında ülkenin tek petrol üretim kaynakları yine bölgemizdedir. Üretilen enerjinin öz kaynaklara dayanması ve çoğunluğunun yenilenebilir olması önemli bir unsurdur. (Şekil 2)

Bölgenin enerji üretim potansiyeli incelendiğinde, değerlendirilebilir bir güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli bulunduğu görülmektedir. Değerlendirilebilecek linyit ve asfaltit kaynakları da düşünüldüğünde bölgenin enerji üretimi açısından oldukça önemli bir noktada olduğu görülmektedir.

a b

Şekil 2. Bölgenin Enerji Üretim Kaynakları. a) Batman’da bir petrol kuyusu b) Atatürk Hidroelektrik Santrali

3. ELEKTRİK ENERJİSİNDE KALİTE KAVRAMI

Endüstriyel ve ticari faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli önemli girdilerin başında elektrik enerjisi gelmektedir. Elektrik enerjisi insanoğlu tarafından sürekli olarak kullanılan, istenildiği gibi stoklanamayan kullanım öncesinde kalitesi güvence altına alınamayan bir uygarlık aracıdır. Elektrik enerjisinin istenilen her noktaya, istenilen zamanda kontrole ihtiyaç göstermeden ulaştırılması gerekmektedir.

Elektrik kaynağının güvenilirliğinin bilinmesi ve enerji kalitesinde meydana gelebilecek değişikliklerin uygulanmakta olan süreç veya süreçler üzerindeki etkilerinin tam olarak anlaşılması son derece önemlidir. Uygulamalar açısından elektrik enerjisi diğer girdilerden oldukça farklıdır. Elektrik enerjisi kaynağı kullanım noktasından çok uzakta olabilir veya başka generatörlerin çıkışları ile birlikte şebekeye verilerek kilometrelerce uzunlukta havai hatlardan ve muhtemelen yeraltı kablolarından ve birçok transformatörden geçtikten sonra kullanım noktasına ulaşabilir. Sektördeki sabit kıymetlerin birçok farklı kuruluş arasında el değiştirmesi, yönetilmesi ve idame ettirilmesi söz konusu olabilir. Bu bakımdan; elektrik kalitesinin kullanım noktasında güvence altına alınması kolay değildir ve standart dışı elektriğin besleme sisteminden uzaklaştırılması veya tüketici tarafından kabul edilmemesi mümkün değildir. Tüketiciler açısından bu konunun önemi çok daha büyüktür.

Elektrik kalitesi hakkında sınırlı istatistiksel bilgiler mevcut olmakla birlikte, elektrik üreticisi (veya sorumlu kuruluş) tarafından kabul edilebilir kalite düzeyi, tüketicinin ihtiyaç duyduğundan veya istediğinden farklı olabilir. En çok karşılaşılan kalite problemleri birkaç saniyeden birkaç saate kadar devam edebilen komple elektrik kesilmeleri (sistem oturmaları), gerilimin çok düşük değerlere kadar indiği kısa süreli

Page 56: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

50

gerilim düşmeleri ve oynamalarıdır. Uzun süreli kesintiler doğal olarak tüm kullanıcıları etkilemekte, kısa süreli kesintiler ise bazı kritik operasyonlar üzerinde son derece olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Bu kritik operasyonlardan bazıları şunlardır:

Sürekli sistemler: Kısa süreli kesintiler, birbiri ile eşzamanlı çalışmakta olan makinaları etkileyerek henüz ürüne dönüşmemiş önemli miktarda malzemenin kullanılamayacak duruma gelmesine ve hurdaya ayrılmasına neden olabilir. Uzun ve masraflı temizleme işlemleri gerektiren kağıt endüstrisi tipik bir örnek olarak verilebilir.

Çok aşamalı, partiler halindeki işlemler: Proses zincirinin bir aşamasında meydana gelen enerji kesintisi önceki operasyonları geçersiz kılabilir. Yarıiletken sanayinde bir elektronik devre imalatı birkaç gün süren düzinelerle süreçten geçirilerek tamamlanmakta, proseslerin birinde meydana gelen bir problem tüm üretim zincirinde büyük kayıplara neden olmaktadır.

Bilgi işlem sistemleri; Bu sistemlerde süreç maliyeti düşük fakat yapılan işlemin değeri (hisse ve yabancı para işlemlerinde olduğu gibi) çok yüksektir. Bir ticari işlemin gerçekleştirilememesi operasyon maliyetinden çok daha fazla kayıplara neden olabilir. İngiltere’de, 20 dakikalık bir güç kesintisinin yol açtığı 10 Milyon Sterlin’lik finansal kayıp yaşanmış bir örnek olarak verilebilir. Kritik operasyonlara ait verilen bu örnekler dışında, kaliteli enerji ihtiyacının son derece büyük önem taşıdığı çok sayıda başka operasyonlar vardır. Bilgisayar ortamında satış ve stok kontrolü yapan perakendeci kuruluş ile geniş pazarlama ve dağıtım kontrol sistemleri çalıştıran imalatçı kuruluşlar örnek olarak verilebilir.

Bu açıklamalar ışığında "enerji kalitesi ile ne ifade edilmek istenmektedir?" sorusuna verilecek yanıt, "mükemmel bir elektrik enerjisi kaynağı her zaman kullanıma hazır, gerilim ve frekans değerleri toleranslar dâhilinde, tamamen gürültüsüz ve sinüs eğrisi şeklinde dalga formuna sahip elektrik üreten enerji kaynağıdır" şeklinde olacaktır. Mükemmellikten sapmanın hangi ölçüde tolere edilebileceği ise kullanıcı uygulamalarına, tesis edilen cihazların tipine ve kullanıcının kendi ihtiyaçlarına olan bakış açısına bağlı olarak değişebilir. Elektrik enerjisinde kalite bozuklukları – mükemmellikten sapma – beş kategori altında incelenmektedir:

Harmonik bozulma Sistem oturmaları Düşük veya aşırı gerilim Azalma (veya dalgalanma) ve darbeler Geçici olaylar

Bu problemlerin her birinin nedeni diğerinden farklı olup bazı problemler altyapının ortak kullanılmasından kaynaklanır. Örneğin, ana dağıtım sisteminde oluşan bir arıza gerilim azalmasına yol açarak bazı müşterileri etkiler. Arızanın büyüklüğüne göre çok daha fazla sayıda müşteri etkilenebilir veya bir müşteriye ait arıza aynı alt sistemden beslenen diğer müşterilerin hepsinde geçici etkiler yaratabilir. Harmonikler gibi müşterinin kendi tesisinden kaynaklanan bazı problemler dağıtım sistemine yayılarak başka müşterileri etkileyebilir. İyi hazırlanmış tasarım ve doğru cihazların seçimi ile harmonik problemlerinin önlenmesi mümkündür. 3.1. Enerji Kalitesi Kavramının Güneydoğu Anadolu Bölgesi İçin İncelenmesi

Güç Kalitesizliğinin bölgede en çok rastlanan durumlarından birisi gerilim düşümleridir. Şehir şebekesinin düzensizliği ve uygunsuzluğu kimi noktalarda %25’lere varan gerilim düşümlerine yol açmaktadır. Düşük gerilim bazı cihazların işlevlerini

Page 57: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

51

yitirmesine neden olmakta, bazılarında ise aşırı akıma neden olarak cihazların arızalanmasına kadar oluşan zararlar verebilmektedir.

Gerilim değişiminin lambalar üzerindeki etkisi Şekil 3’te görülmektedir. Gerilimin düşmesi lambaların ışık akılarının düşmesine neden olmakta bu durum görsel konfor şartlarımızı bozmaktadır. Aksine artan gerilimler lambaların ışık akısını yükseltmekle beraber, lamba ömürlerinin azalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla nominal gerilim dışında çalıştırılan lambalarda ekonomik ve konfor açısından kayıplara uğramamız söz konusudur.

Şekil 3. Gerilim değişiminin lambaların ışık akıları üzerindeki etkisi.

IL: Enkandesen Lambalar DL: Deşarj Lambalar RF: Işık Akısı RNV: Lambalara Uygulanan Gerilim

Orta gerilim hatlarında bölge için rastlanan sık bir durum ise elektrik kesintileridir. Dağıtım alt yapısının yetersizliği sık sık arızalara sebebiyet vermektedir. Tablo 1’de Diyarbakır İli’nde 2000-2005 yıllarına ait, orta gerilim dağıtım şebekesindeki arıza sayıları verilmiştir. Toplam arıza sayıları incelendiğinde 2001 yılından itibaren arıza sayılarının 2000’lerin altına düşmediği hatta 3000’leri aştığı görülmektedir.

Bölgenin yüksek gerilim hatlarına ait arıza indeksleri Şekil 4 ve 5’te verilmiştir. 154 kV’a indeksler incelendiğinde bölgenin arıza indekslerinin Türkiye’nin arıza indekslerinin iki katından fazla olduğu görülmektedir. Türkiye’nin de arıza indekslerinin yüksek olduğu düşünüldüğünde durumun çok iyi olmadığı görülmektedir. 380 kV’a indeksler incelendiğinde ise 2002 yılında maksimum düzeye ulaşan indeks değerlerinin, bu yıldan sonra azalma eğilimine girdiği ve 2004 yılında ilk kez Türkiye ortalamasının altına indiği görülmektedir. Bu durum bölge açısından yapımı biten 380 kV’luk ring hattın bölge iletim ağı üzerindeki etkisini göstermektedir. Böylelikle yapılan alt yapı yatırımlarının kaliteli enerji konusunda ne kadar önemli bir parametre olduğu görülebilmektedir. Bölge özelikle dağıtım şebekesi açısından acil alt yapı yatırımına ihtiyaç duymaktadır.

Page 58: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

52

Tablo 1. Diyarbakır İli Orta Gerilim Dağıtım Şebekesi 2000-2005 Yıllarına Ait Arıza Sayıları

YILI DİYARBAKIR II DİYARBAKIR III DİYARBAKIR IV SİLVAN ERGANİ LİCE BİSMİL YILLIK TOPLAM ARIZA SAYISI

FİDER SAYISI 9 11 1 1 5 * 5

2000 ARIZA SAYISI 415 316 46 98 326 * 212 1413

FİDER SAYISI 10 14 4 1 6 4 5

2001 ARIZA SAYISI 649 597 311 87 369 451 585 3049

FİDER SAYISI 10 14 6 3 6 6 9

2002 ARIZA SAYISI 344 452 216 174 245 324 305 2060

FİDER SAYISI 10 15 8 5 6 6 10

2003 ARIZA SAYISI 493 695 127 303 466 521 260 2865

FİDER SAYISI 11 15 8 5 7 6 10

2004 ARIZA SAYISI 407 646 181 504 608 629 256 3231

FİDER SAYISI 11 16 9 5 7 7 10

2005 ARIZA SAYISI 242 559 227 352 293 534 148 2355

2216 3265 1143 1538 2339 2488 1810 *** Lice Trafo merkezi 2000 yıllında Güvenlik personeli vardiya tuttuğu için arıza kaydı bulunmamaktadır.

*** 2005 yılı Trafo Merkezleri arıza kayıtları 31.10.2005 tarihine olan kadardır.

TM.ARIZA TOPLAM SAYISI

20,35

8,07

10,2

7,33

15,77

7,77

14,63

7,53

15,39

0

5

10

15

20

25

Arı

za/1

00 k

m/yıl

2000 2001 2002 2003 2004

Bölge Arıza İndeksi

Türkiye Arıza İndeksi

Şekil 4. 154 kV’a ait arıza indeksi

Page 59: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

53

7,41

5,92

13,84

5,7

19,52

5,09

7,79

5,67

3,57

6,8

0

2

4

6

8

10

12

14

16

18

20

Arız

a/10

0 km

/yıl

2000 2001 2002 2003 2004

Bölge Arıza İndeksi

Türkiye Arıza İndeksi

Şekil 5. 380 kV’a ait arıza indeksi.

4. ENERJİ SORUNLARI ÇÖZÜMÜNDE ÖRNEK PLANLAMA YAKLAŞIMI

Enerji Sorunlarını çözmek için uygun bir stratejik planlamanın yapılması çok

önemlidir. Böylelikle kurumlar kendilerini ifade etme, amaçlarını belirleme ve amaca hangi araçlarla nasıl gidileceğini tespit edebilme şansına sahip olacaklardır.

Kısıtlı kaynaklarla başarılı olmaya çalışan kurumlar yeni ve süregelen sorumlulukları daha düşük maliyetle karşılamaya çalışırlar. Artık planlı plansızlıklar dönemi bitmeli ve gerçek hedeflere oturan ölçülebilir, değerlendirilebilir planlar yapılmalıdır.

Kamu idarelerince; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını oluşturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş olan göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve değerlendirilmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle hazırlanan planlar, stratejik plan olarak adlandırılır. Stratejik planın unsurları:

• Misyonumuz • Vizyonumuz • Değerlerimiz • Paydaşlarımız • Mevcut Durumumuz • Güçlü Yanlarımız • Zayıf Yanlarımız • Fırsatlar • Tehditler • Stratejik Amaç Ve Hedeflerimiz • İnsan Kaynakları Planlaması

olarak sayılabilir. Bir stratejik plan: • Şu anda neredeyiz? • Nerede olmak istiyoruz? • Olmak istediğimiz yere nasıl gideceğiz?

Page 60: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

54

• Hedefe doğru ilerlediğimizi nasıl bileceğiz? • Hangi değer yargıları ve hangi araçlar ile ilerleyeceğiz?

Sorularına cevap vermelidir. 4.1. Elektrik Enerjisi Dağıtım Şirketi İçin Örnek Stratejik Plan Yaklaşımı Bu bölümde bir elektrik dağıtım şirketi ele alınarak bu şirkete ait stratejik planlama nasıl yapılmalıdır sorusu irdelenecektir. Böylelikle enerji sektörü için örnek bir planlama yaklaşımı aktarılmaya çalışılacaktır.

Kurum stratejik planını yaparken öncelikle kendi görevini, varmak istediği hedefi tanımlamalıdır. Bu unsurlar stratejik planın misyon ve vizyon kısımlarında tanımlanır. Örneğin bir elektrik dağıtım şirketi misyonunu (özgörev):

• Enerji dağıtım alt yapısını çağın gereklerine uygun bir şekilde tesis etmek • Mevcut şebekenin periyodik olarak bakım onarımını yaparak işlerliğini sağlamak • Enerjiyi kullanıcıya kesintisiz ve kaliteli bir şekilde ulaştırmak • Kullanıcı memnuniyetine dayalı bir işletme anlayışına sahip olmak. • …….

şeklinde tanımlayabilir. Kuruluşun vizyonu yani varmak istediği nokta ise: “Kullanıcıya uluslar arası standartlara uygun, sürekli, kaliteli enerjiyi en ucuza getiren, kullanıcı memnuniyetini önemseyen en iyi enerji dağıtım şirketi olmak”

şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımlamalarda kurum kendi kimliğini varmak istediği hedefleri daha açık ve ayrıntılı yazabilir. Kurum çıkacağı yolda kendisine eşlik edecek ve yol gösterecek değer yargılarını da belirlemelidir. Örneğin:

• Şeffaflık • Eşitlik-adalet • İşbirliği, dayanışma ve paylaşma • Araştırıcılık-yenilikçilik • Katılımcılık • Mükemmeli aramak • Çevreye saygı • Ekonomik katkı ve toplum yararı • Kaynakların etkin kullanımı • ………

gibi değer yargıları kurumun kimliğine uygun olarak belirlenebilir. Kurum ilişkide bulunduğu paydaşlarını belirlemelidir. Bunlar:

• Dış paydaşlarımız: Müşteriler, Enerji Alınan Kurumlar v.b. • İç Paydaşlarımız: Birimlerimiz v.b.

Şeklinde belirlenebilir. Bu tanımlamalardan sonra kurumun değerlendirme yapabilmesi için mevcut durumunu ölçülebilir göstergeler cinsinden belirlemesi gerekmektedir. Bu aşamada:

• Hat uzunlukları • Trafo sayıları • Abone sayıları • Arıza indeksleri • …..

gibi göstergeler sağlıklı biçimde belirlenmeli ve tespit edilmelidir. Planlamanın önemli bir adımını da güçlü, zayıf yanların ve fırsatlar ile tehditlerin belirlendiği GZFT analizi oluşturur. Bir elektrik dağıtım şirketi için bu analiz aşağıdaki örneğe benzer olarak

Page 61: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

55

yapılabilir. Güçlü Yanlar

• Deneyimli personel ile arızaların tespiti ve çözüm noktalarındaki başarı, • Yurt geneline yayılmış şebeke • ….

Zayıf Yanlar • Kalifiye teknik eleman azlığı • Plansızlık nedeniyle sorun çözmedeki başarısızlık • …. • V.b.

Fırsatlar • Alt yapı yenileme çabaları • Sorunları çözmek için ortaya konulan irade • Bölgeyi kalkındırmaya yönelik oluşturulan modeller • Güneydoğu Anadolu Enerji Forumu gibi toplantılar • …..

Tehditler • Özelleştirme kaygısı nedeniyle yapılmayan yatırımlar ve hizmet eksiklikleri • Siyasi otoritenin idareciler üzerinde tahakküm kurmaya çalışması ve yöneticilerin

sık sık değişmesi • Halkın gelir ve refah düzeyinin düşüklüğü • ….

Bu aşamadan sonra planlamanın en önemli aşaması gelir. Bu aşama stratejik amaç belirleme aşamasıdır. Kurumlar kendilerine ulaşılabilecek, yöntemleri belli olan ve performans kriterlerine göre başarısı ölçülebilecek amaçlar belirlemelidirler. Başarıyı ölçmede performans göstergeleri kullanılır. Bu göstergeler amacımızın gerçekleşip gerçekleşmediğini ölçerler. Kurum için örnek bir stratejik amaç belirleybiliriz. Bu amaç bölgenin en önemli sorunu olan kayıp+kaçak sorunu olabilir. Örnek olarak amaç: Stratejik Amaç 1. Kayıp+Kaçak Oranını 3 yıl içerisinde %30’a düşürmek. şeklinde belirlenebilir. Bu stratejik amaca ulaşmak için birden fazla hedef belirlenebilir. Hedefler belirlenirken hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını belirleyecek performans göstergelerinin de belirlenmesi gerekmektedir. Ele aldığımız örnek stratejik amaç için örnek bir hedef ve performans göstergeleri Tablo 2’de gösterilmiştir.

Page 62: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

56

Tablo 2. Örnek Hedef, Performans Göstergeleri ve Yöntemler. Hedef 1 Performans Göstergeleri

Hatlardaki Kayıp oranını tespit etmek

Başlangıç ve bitiş noktasında ölçüm yapılabilen hat sayısı

Hatların akım ve kesit değerleri

Hedef 2 Performans Göstergeleri

Dağıtım Kayıplarını %8’e indirgemek

Dağıtım hatlarında ölçü noktalarında ölçülen değerler

Hatların akım ve kesit değerleri

Hedef 3 Performans Göstergeleri

Dijital sayaç / abone oranı Kayıp+kaçak oranı

Yöntem

Ölçüm sayaçlarının Dijitale dönüştürülmesini sağlamak

Kullanıcıya ücretsiz dijital sayaç dağıtmak

Hedef 4 Performans Göstergeleri

Kullanıcı anketi Kayıp+kaçak oranları

Yöntem

Kaçak Kullanımını engellemek

Sosyo-Ekonomik Yönden Gerekli tedbirlerin alınmasına katkıda bulunmak

Dağıtım Hatlarını yer altı şebekesine dönüştürmek

Hazırlanan stratejik planı uygulayacak insan kaynaklarının planlanması gerekmektedir.

Etkin bir planlama ile gerekli insan gücü tespit edilmeli ve eksik insan kaynağının tamamlanması yoluna gidilmelidir. Her unsuru birlikte yürümeyen planın başarılı olma şansı azalır. “Planlamada başarısız olursanız başarısız olmayı planlamışsınızdır” sözü uygun planlamanın önemini vurgulamaktadır.

Page 63: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

57

5. SONUÇ Güneydoğu Anadolu Bölgesi enerji kaynakları açısından oldukça önemli bir bölgemizdir. Bölgenin enerji potansiyelinin uygun bir şekilde değerlendirilmesi ülkemizin enerji politikalarında önemli bir hedef olmalıdır. Bunun yanında bölge, özellikle dağıtım alt yapısının yetersizliği nedeniyle oldukça yoğun kalitesiz elektrik enerjisi kullanımına maruz kalmaktadır. Bölgenin elektrik enerjisi sorunlarını gidermede mevcut kurumların planlama zaafı içerisinde oldukları görülmektedir. Enerji kurumları, özellikle dağıtım kurumları, mevcut durumlarını tespit etme, amaç ve hedeflerini belirleme konusunda büyük eksiklikler sergilemektedirler. Günümüz dünyasında varmak istediğimiz noktaya ulaşmak için durumumuzu bilmenin ve amaçlarımızı belirleyerek buna uygun hareket etmenin zorunluluğu açıktır. Bu çalışmada enerji kurumlarına, sorunları çözme noktasında yardımcı olmak amacıyla örnek planlama yaklaşımından bahsedilmiştir. Örnek bir planlama yaklaşımıyla sorunları çözmede, hedefi belirli ve ölçülebilir başarısı olan bir yol haritası mevcut olacaktır. Bilal Gümüş (Özgeçmiş): 1971 yılında Diyarbakır’da doğdu. İlk orta ve lise öğrenimini Diyarbakır’da yaptı. 1992 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1992-1994 yılları arasında DSİ 17. Bölge Müdürlüğü’nde Barajlar ve HES ile Elektromekanik Techizat Şube Müdürlüklerinde mühendis olarak görev yaptı. 1994 yılında Dicle Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde öğretim elemanı olarak çalışmaya başladı. Sırasıyla 1997 yılında yüksek lisans ve 2004 yılında doktora eğitimini tamamladı. Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi 12. dönem yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Halen 13. dönem yönetim kurulu üyesidir.

Page 64: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

58

Alaeddin ARAS TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Diğer konuşmacıya söz vermeden önce size Güneydoğu Anadolu bölgesinde kaçak

elektrik kullanımına ilişkin bilgiler vermek istiyorum. Kaynak :TEDAŞ ve Devlet Planlama Teşkilatı. Türkiye'de 2000 yılında tüketilen toplam elektrik enerjisi toplam 97 milyar kWh. Güneydoğu'da tüketilen 5.6 milyar kWh. Yüzde 5 civarında. Bunun tamamının kaçak olduğunu var sayabilirsiniz.

Türkiye'de meskenlerde tüketilen 22.75 milyar kWh. Güneydoğu'da 1 milyar kWh. 20’de biri. Sanayide tüketilen toplam 48.8 milyar kWh iken Güneydoğu Anadolu’da 2.176 milyar kWh. Arkadaşlar çok çarpıcı rakamlar değil mi? Kullanılan enerji miktarı belli. Meskenlerdeki enerjinin tamamı kaçak olsa Türkiye'de ki mesken enerjisinin 22'de biri. Tamamının kaçak olmadığı biliniyor. Yüzde 60 civarında olduğu biliniyor. SORULAR: Necati İPEK:EMO Ankara Şube Birinci Soru İbrahim bey’e Bize göre Elektrik enerjisi sektöründe en büyük sorun enerji talep tahminlerinin yüksek tutulması ve bu tahminler yüksek tutularak bunun arkasından örneğin nükleer enerji santrallerini dayatmak. Ben aslında bir TEİAŞ çalışanı olarak her ne kadar mühendis sayımız azsa da kaliteli mühendislere sahip olduğumuzu ve iyi talep tahminleri yapabileceklerini biliyorum. Ancak siyasi Erk’in ya da başka güçlerin baskılamaları sonucu belki onların istedikleri düzeyde yüksek enerji projeksiyonları öngörülerek nükleer santralleri dayatmak şeklinde bir duruş sergiliyorlar. Bu konuda İbrahim bey ne düşünmektedir ? İkinci soru Bilal Bey’e: Stratejik planlama modelinin doğruluğuna sizde inanıyormusunuz? Örneğin DPT’de böyle bir model kullanıyor. Ancak ne yazık ki yine bir takım baskılamalar sonucu güçlü yanları düşük gösterip, zayıf yanlar yüksek gösterilmekte, tehditleri fazla gösterip, fırsatları az göstererek yine buradan giderek enerji talep tahminleri yüksek gösterilmekte. Siz bu modelin doğruluğuna inanıyor musunuz? Hüseyin YEŞİL: TMMOB Yürütme kurulu üyesi Ben aslında başta bir teşekkür edeceğim sonra da çok küçük bir soru soracağım. Teşekkürüm gerçekten içinde olduğum, yıllardır bütün birimlerinde görev yaptığım Elektrik Mühendisleri Odasının Diyarbakır Şubesinin hazırladığı rapora. Çok güzel, son derece somut, son derece net, yani bizim bunu herhalde bütün odalarımızın ve şubelerimizin de örnek almasını istiyorum kendi bölgelerindeki çalışmalar için. Soru İbrahim bey’e: Demin söylediler sanırım 700 mühendis çalışanları var. Olması gereken mühendis sayısı kaçtır? Musa ÇEÇEN: EMO İzmir Şube Öncelikle düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Birincisi gerçekten Diyarbakır şubemize teşekkür ediyorum. Aslında bölgenin enerji sorunları sosyal, kültürel, ekonomik sorunları ile at başı giden bir noktada. Bütün anlatımları izliyorum. Burada değerli meslektaşlarım var. Bir taraftan kurum personeli olmakla, bir taraftan teknik bir eleman olmanın dayanılmaz ağırlığı altında gidip, gelen ve ifade etmek isteyip edemedikleri sınırlar içinde, edebildikleri kadarıyla bize kendilerini ve durumlarını anlatmaya çalışıyorlar. Gerçekten bugünkü koşullarda örneğin Sn. Süleymen İlhan’ın anlattıklarından TEİAŞ 16. iletim tesis ve işletme grup müdürlüğünde çalışıyor olsaydım her gün ne kadar üzüntüyle evime dönerdim diye düşünüyorum. Sanıyorum aynı üzüntüleri Süleyman Bey de daha iyi hizmet üretme noktasında bir arzuları var ama olanaklar, pozisyonlar ve olanaksızlıklarla boğuşan

Page 65: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

59

bir noktada bu hizmeti üretmeye çalışıyorlar. Ben arkadaşlarıma gerçekten teşekkür ediyorum ve kolay gelsin diyorum. Bütün bunlardan sonra da şunu düşünüyorum Sn. Bilal Gümüş arkadaşımızın aktardığı olanaklar, seçenekler, fırsatlar konusunda benim biraz itirazım var. Örneğin elektronik sayaçlar konusunda ülkenin başına gelenleri biliyorsunuz. Şu an bizim ülkemiz bir kamu kurumunu kullanarak hileli sayaç ürettirip kendi ülkesindeki dengesiz yük çeken müşterilerini soymayı bir gelenek haline getirdi. Bunu önce inkar etti sonra da uzaktan sayaç okuma şartnamesine bunu kurumlaştıracak maddeyi yerleştirdi. Bütün bu anlatılanlar ve bütün bu yaşananlar ışığında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin enerji sorununu da bu ülkedeki demokrasi sorununun çözümlenmesi çözer diyorum. Eğer onu çözebilirsek buradaki enerji sorununu da çözeriz. Aksi taktirde bunu yapma şansımız yok, bunun için gerçekten bu ülkede sadece Güneydoğu Anadolu’da değil ülkenin tüm sathında öncelikle hukuku işler hale getirmek biz mühendislerin de birinci derecede görevi olmalıdır. Bu noktada yapılacak taleplere ve yurttaş girişimlerine aktif olarak destek vermek önce hukukun egemenliğini,yurttaş bilincini hakim kılma noktasındaki çabaları mutlaka destekleyerek sürdürmemizin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Aksi taktirde kurumlarda siyasi atamalarla, kurumların başarısız gösterilerek özelleşme havuzuna atılması uygulamalarıyla boğuşmaya devam edeceğiz diye düşünüyorum. Süleyman BALKAN: Van EMO İl temsilcisi. Aslında benim sorum TEDAŞ Genel müdür yardımcısına idi. Kendisi ayrıldı. Ama kayda geçmesi düşüncesiyle sorumu soruyorum: Bölgemizde özellikle müessese müdürleri sık sık değişmektedir. Örneğin Van müessese müdürlüğü 2004 yılında üç defa müdür değiştirmiştir. Bunun gerekçesini kendisi biliyor mu? Ayrıca TEİAŞ ve TEDAŞ genel müdürlüklerinde olsun, müessese müdürlüklerinde, işletme şefliklerinde yeterince mühendis yoktur. Özellikle bu bölgede yeterli mühendis olmamasının sebebi veya mühendis alınmamasının sebebini sormak istiyorum. Erhan KARAÇAY: EMO İstanbul Şube Soru :İbrahim bey’e Haziran ayında sanıyorum Yunanistan’da toplantıda AB ülkelerinin bir enerji birliği anlaşması yapması söz konusu idi. Yıl sonuna kadar da bitirilmesi planlanıyordu ve Türkiye de dahil edildi bu çalışmaya. Bu konuda bilgisi var mı? Bu anlaşmanın hem ülkeye hem de Güneydoğu Anadolu bölgesine katkısı ne olacak? Muzaffer ATEŞ: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Biz enerji problemine yerel bir bakış açısı sergiledik. Avrupadaki problemler nasıl çözüldü. Buna göre bir ilişkilendirme, bir bağlantı kurulursa daha iyi olurdu. Neval Berrin ARSERİM: Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Ben soru veya değişik bir bakış açısı belirtmek istiyorum. Hep sizlerden dinlediklerim enerjiden sonraki süreç, kayıplar, kaçaklar.. Ama bunun başlangıcı verilere göre 2020 yılında dünya çok ciddi bir su sıkıntısı ile karşılaşılacak. Ve bunuda en çok hissedecek olan suyun başındaki ülkeler. Ve suyun başındaki bölge bizim bölge gibi. O zaman ne yapacağız? Muhammed Ali ARSERİM: Dicle Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Ben kendi problemimi TEDAŞ Yetkilisine sormak istiyorum. Bizim mahallemizde her Pazar günü saat 9:00 ile 12:00 arasında elektrik kesintisi yaşanmakta özellikle akşamları kış aylarında Diyarbakır’ın mahalle mahalle her gün bir bölgesinde elektrik kesintisi

Page 66: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

60

yaşanmakta ve aradığımız zaman da muhatap bulamıyoruz. Bunun için TEDAŞ yetkilisi nasıl bir çözüm öneriyor? Hasan SAYA Kendi bölgemizde %60 ,%70 şeklinde kaçak oranları ile gazeteler ve TV’lerde karalama kampanyası var. Ama genelde üretimde kayıp oranının düşük olduğu söylendi arkadaşlardan şunu öğrenmek istiyorum. İstanbul’daki kaçak oranının Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin tamamının kullandığı tüketimden fazla mıdır eksik midir? Erol CELEPSOY: EMO İstanbul Şube Ben aslında TEDAŞ Genel Müdür yardımcısı Abdullah ATALAY’a bir soru soracaktım. Bugünkü duruma gelmemizin nedeni 1984 yılından bu yana uygulanan özelleştirme politikaları. Yani bunun lamı cimi yok. TEDAŞ’a bağlı 21 dağıtım bölgesi özelleştirme idaresine devredilmiş durumda.Bu gün İngiltere’den, Fransa’dan, İtalya’dan işporta tezgahtarları gibi ülkemize gelip bu dağıtım şirketlerini alma peşindeler. Siz bu gün nerenin Genel Müdür Yardımcısısınız diye soracaktım? İlker ERDOĞAN Dicle Üniversitesi Elektrik- Elektronik Bölümü son sınıf Öğrencisi: Soru: TEDAŞ veya TEİAŞ’a. Bu kurumlar personel sıkıntısı yaşadıklarını belirtiyorlar. Öğrenciler ise ciddi laboratuar sıkıntısı çekiyorlar. Bu kurumların birlikte çalışarak bu sorunu gidermesi yani öğrencilere laboratuar imkanı sağlanması ve seminer verilerek eleman haline getirilmesi, okul sürecinde öğrencilerin laboratuar imkanına kavuşması imkanı var mı? CEVAPLAR İbrahim BALANUYE: Ben öncelikli olarak Necati beyin sorusundan başlamak istiyorum. Talep tahminlerinden bahsetti. 2001 öncesi ve sonrası demek daha doğru olur.4628 sayılı elektrik kullanımı kanunun Mart 2001'de yürürlüğe girmesinden sonra aslında kanun üretim planı yapma mefhumunu ortadan kaldırdı. Merkezi planla yaşanılan dönem 2001 öncesi dönem. 2001 öncesi dönem de tüm kurumlar bakanlığın koordinesinde bir araya gelerek merkezi bir planlama çıkarırdı. Talep çalışmasının üzerine üretim planlaması çıkarılırdı. 2001 yılında yasanın yürürlüğe girmesinin ardından üretim planı yapma yükümlülüğü kalktı. Kanun; üretim kapasite projeksiyonu yapılmasını getirdi. Tabi ikisi arasında bir fark var. Üretim planı yaptığınız zaman üretim kaynaklarınızı yerini belirler. Yani siz nerde hangi kaynaktan ne kadar üretim yapacağınızı çıkartırsınız. Kapasite projeksiyonundaki fark ise şudur siz ne kadar enerjiye ihtiyacınız olduğunu belirlersiniz. Çünkü Liberal piyasa yapısında hangi kaynaktan ne kadar üretim yapılacağına o sektöre girecek olan oyuncular karar verir. Her ne kadar kanun bunu söylese de Bakanlığın talimatıyla 2001 yılından beri biz her yıl bir üretim planı, önümüzü görebilmemiz açısından yapıyoruz. Tabi bu çalışmada baz alınan şeyler var. Devlet Planlama Teşkilatı'nın verileri, sektör verileri oldukça önemli. İmalat Sanayi, imalat, konutlar ve bir takım sektörlerin trendini izliyorsunuz. O verilerle Türkiye'nin genel enerjisini takip ediyorsunuz. Tabi genel enerjiler içerisinde elektrik enerjisi de bir bileşen. Talep böyle bir çalışma sonunda. DTP'si, Hazinesi, TEİAŞ'ı ile bakanlığı ile yapılan karışık bir çalışma. Aslında yeni kanuna göre Talep dağıtım şirketleri tarafından hazırlanması gerekiyor. Ancak bizim dağıtım şirketlerimiz bu talebi hazırlayabilecek durumda değiller. İşte baştan beri konuştuğumuz gibi, bir takım

Page 67: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

61

çalışmaların devam etmesi nedeniyle talebi dağıtım şirketlerinden alamıyorsunuz.Sadece dağıtım şirketlerinden gelen düz talebten ziyade bara bazlı talebin de ulaşması gerekiyor ki trafo merkezleri daha iyi planlanabilsin. Eleman konusunda mühendis sayısı konusunda bir soru vardı. Kabaca bizim 700 civarında mühendis sayımız var. Avrupaya baktığınız zaman bunun değişik ölçekleri var. Kimi ülkeler hat uzunluğuna (km başına) göre bir mühendis sayısı çıkarıyor. Kimileri genel personelin yüzdesine göre çıkartıyorlar. Ben şöyle söyleyeyim kaba ölçekli olarak Avrupa'da bizim gibi şirketlerin personelinin yüzde 20-25'i civarında elektrik mühendisinden (mühendis değil elektrik mühendisi) oluşuyor. Yani bu çok önemli bir ayrım.Biz ne yazık ki yıllardır bu durumdayız. Paralel bir soruda TEİAŞ ve TEDAŞ'ın laboravatuar olarak kullanılmasına ilişkin bir soru gelmişti. Genel müdür yardımcımızda burada. Biz yakın zamanda üniversitelerden yeni mezun eleman aldık. Ama inanamayacaksınız ihtiyacımızı karşılayacak kadar mühendis bulamıyoruz. Çok ilginç ben bu kadar eleman ihtiyacımız varken karşımıza bu ihtiyacı karşılayacak kadar aday çıkmadı. Çıkamadı veya başka yerlere gitti. Çünkü çağımızda değerlendirme biraz farklı. Değer yargıları farklı. Bunun dışında enerji komunitinin imzalanması ile bir soru vardı. Türkiye halen bu anlaşmayı imzalamadı. Bir çekince koydu, henüz inceleme aşamasında. Avrupa ülkeleri o anlaşmayı imzaladılar.Küçük bir örnek vereyim Nasıl ki Kyoto anlaşmasında ülkeler sera gazına ilişkin bir takım rakamları kabul ettiler ama Amerika hala imzalamadı. Çekinceler koymuştu. Sanayileşmesi olan ülkeler bu rakamı geçmek zorundalar. Avrupa da her türlü yatırımı yapmış durumda. Kendilerini sınırlayacak limitler koyuyorlar. Ama bizim gibi gelişmekte olan, halen yatırıma ihtiyacı ülkelerde bazı sınırlara girmek biraz zor geliyor. Çekincemiz oradan kaynaklanıyor. Avrupa sorunlarını nasıl çözdü diye bir soru vardı. Biz bundan faydalanabilir miyiz diye. Şimdi ben konuşmamın içinde de UCTE’den bahsetmiştim. Tüm Avrupa çok büyük bir sistem. Senkron-paralel olarak çalışıyorlar. Tüm sıcak rezervlerini ortak kullanıyorlar. İletim şebekelerinin kalitelerini paylaşıyorlar. Yani senkronize paralel çalıştıkları için ortadaki nimeti paylaşıyorlar. Türkiye 16 ay sonra yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Eğer tüm etüt çalışmaları uygun çıkarsa 16 ay sonra bizde Avrupa ile önce deneme daha sonra da devamlı olarak senkron paralel çalışmaya başlayacak. Bilal GÜMÜŞ Sayın Necati bey Plana inanıyor musunuz diye bir soru sordu. Bir ayırımı yapmak lazım, biz yöntemden bahsediyoruz. Yöntemi doğru kullanırsanız sonuçları doğru olur. Plana inanıyorum ancak bunun gerçekçi bir şekilde uygulanması gerektiğine inanıyorum. Yani siz hayali bir planlama yaparsanız hayali bir sonuç çıkar. Yani siz doğru bir planlama yapmazsanız, güçlü yanlarınızı zayıf gösterir, zayıf yanlarınızı arttırırsanız aslında siz başarısızlığı planlamış olursunuz. Musa bey’de Dijital sayaçlarla ilgili soru sormuştu. O bir örnekti tabi ki bir yöntem olarak benimsenebilir. Tabi bu yapılırken de hileli sayaç yapılsın demiyoruz. Dijital sayaç tabi ki analogdan daha iyidir. Çünkü zaman dilimlerine göre farklı tarifeleri ölçen sayaçtır. Yani Günümüzün teknolojisine uyumlu bir sayaçtır. Ama sayacınız kötüyse zaten sonuçları kötü olur. Bu ayrı bir durumdur, planlama ile ilgili bir konu değildir.

Page 68: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

62

Halil ALIŞ: TEİAŞ Genel Müdür Yardımcısı (katkı) Necati bey’in sorduğu soruya biraz cevap vermek istiyorum. Sorunun içeriğinde talep tahminleri yüksek gösterilerek geçmişte nasıl doğalgaz Yİ, YİD’lere çanak tutuldu şimdi de nükleer santrallere verilmekte deniyor. Aslında bakış açımızı değiştirmekte fayda var. Yani sonuçta buradakilerin çoğu Elektrik mühendisleriyiz. Hepimizde bu ülke için çalışıyoruz. Yani ülkeyi yönetenlerin ülkenin elindeki kaynaklarını öyle bol keseden birilerine peşkeş çekme gibi bir arzusu olduğunu bi kez silip atmak lazım. Siyasi otoriteler gelip gidiyor. Bundan sonraki gelecekler belki bütün liberal sisteme çizgi çekebilir, bundan sonra tekrar kamu eliyle bu işlerin yapılmasına dönüyorum diyebilir. Bu da mümkün. Bu siyasi otoritenin koyduğu hedef enerji sektörünün özelleştirileceği. Ancak Yİ, YİD’lere nerden geldi ülke 2000, 2001 krizini unutmamak lazım. 1999’da enerjimiz yetmiyordu ben o zaman Keban’da grup müdürüydüm ve bölgede o zaman dönüşümlü kesintiler yapıyorduk. Enerjimiz yetmiyordu. Ama 2000 ve 2001 ‘de Türkiye bir kriz yaşadı. Hem ekonomide, hemde elektrikte negatif büyüme yaşadı bu nedenle elimizde bu Yİ ve YİD’ler sorun oldu. Ama evet enerjilerini pahalıya aldık katılıyorum. Daha ucuza alabilirdik. Ancak bu gün ortaya koyduğumuz talep tahminleri gerçek değerler. Bu günkü artışımız geçen yıla göre %7.2. TEİAŞ 2020 yılında 500 milyar kWh enerji tüketileceğini söyledi. Bunu hangi kaynaklardan elde ederseniz edin. 2020 yılına tek sudan sağlarsanız bütün su kaynakları bitiyor ve tek kömürden sağlarsanız bu da 2021 yılında biter. Rüzgârla veya güneşle de bizim ihtiyaçlarımız karşılanamaz. Nasıl üretim yapacaksak gösterin yapalım. Kendi kaynaklarımız ise ihtiyaçlarımıza cevap vermiyor.

Page 69: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

63

2. OTURUM

“Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Enerji Üretim Tüketim Potansiyeli, Enerji Projeksiyonu”

Oturum Başkanı : Cem KÜKEY EMO Merkez Yönetim Kurulu Üyesi

Konu Başlıkları:

• Bölgenin Enerji Kaynakları Potansiyeli • Bölgenin Enerji Üretim ve Tüketim Profili • Bölgenin Enerji Projeksiyonu • Bölgedeki Mobil Santraller ve Çevreye Etkileri Konuşmacılar: Prof.Dr. Mehmet CEBECİ Fırat Üniversitesi Nevzat DOĞAN EÜAŞ Karakaya Brj. Üretim Müd. Aydoğan ÜNVER EÜAŞ Atatürk Brj. Üretim Müd. Sebahattin ULAY TPAO Adıyaman Böl. Müdürlüğü Cengiz GÖLTAŞ TMMOB Enerji Komisyonu

Page 70: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

64

BÖLGEMİZİN ENERJİ KAYNAKLARI VE ENERJİ PROJEKSİYONU

Prof.Dr. Mehmet CEBECİ* *Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Elazığ

[email protected] Özet Dünya enerji üretiminin büyük çoğunluğu yenilenemeyen kaynaklardan sağlanmaktadır. Ancak yenilenemeyen kaynakların tükenecek olması dikkatleri yenilenebilen enerji kaynaklarına ve bunların kullanımına çevirmiştir. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Bu çalışmada özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kullanılabilecek olan yenilenebilir enerji kaynakları ve bunların kullanım teknolojileri hakkında bilgiler verilmiştir. 1. Giriş Bugün dünyada kullanılan elektrik enerjisinin %80'i yenilenemeyen kaynaklardan (kömür, doğalgaz, petrol ve uranyum) üretilir. Bunlar kesintisiz olarak enerji üreten kaynaklardır. Geri kalan bölüm ise yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanır. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında hidrolik enerji %19'luk bir paya sahipken; güneş, rüzgar, biyomas ve jeotermal kaynaklardan elde edilen enerjinin toplam payı ise %1 kadardır. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği ve potansiyeli bakımından zengin bir ülkedir. Mesela Türkiye, hidrolik enerji potansiyeli açısından dünyanın sayılı ülkelerindendir. Rüzgar enerjisi potansiyeli yaklaşık 160 TWh olarak tahmin edilmektedir. Ülkemizde yıllık yağışlar 220-2500 mm arasında değişmekte olup, ortalama 642,6 mm ‘dir. Bu değer yıllık ortalama 501 milyar m3 yağış miktarına tekabül eder. Bu miktarın takriben 186 milyar m3 ‘lük kısmı akış haline geçer. Türkiye, birçok ülkede bulunmayan jeotermal enerjide dünya potansiyelinin %8’ine sahiptir. Ayrıca coğrafi konumu nedeniyle büyük oranda güneş enerjisi almaktadır. Potansiyel belirleme çalışmaları ile ülkemizin yıllık ortalama ışınım şiddeti 3.6 kWh/m2.gün olarak tespit edilmiştir. Bunların dışında, kayda değer ölçüde biyoenerji potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye 'deki enerji profili gözden geçirildiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarının yeri ve önemi açıkça görülmektedir (Tablo 1). Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oldukça düşük düzeylerdedir. Enerji kaynakları itibariyle fosil kökenli kaynakların Türkiye 'deki birincil enerji üretiminin hemen hemen yarısını oluşturmakta olduğu gözlenmektedir. Türkiye‘deki elektrik enerjisi üretiminde kömür %47, petrol ve doğal gaz %15, hidrolik ve jeotermal %13, ticari olmayan yakıtlar %23 ve diğer yenilenebilir kaynaklar ise %2 civarında yer almaktadır. Bu çalışmada Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Bölgemiz itibariyle büyük önem taşıyan Hidrolik, Güneş, Rüzgar, Biyoenerji ve Hidrojen Enerjisi için bazı değerlendirmeler yapılacaktır.

Page 71: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

65

Tablo 1. Türkiye yıllık yenilenebilir enerji potansiyeli (MTEP: Mega Ton Eşdeğeri Petrol).

Yenilenebilir Enerji Türü

Kullanım Enerji Türü

Doğal Potansiyel

Teknik Potansiyel

Ekonomik Potansiyel

Elek.Enj. (milyar kWh) 977000 6105 305 Güneş Enerjisi Isı (MTEP) 80000 500 25

Hidrolik Enerji Elek.Enj. (milyar kWh) 430 215 124,5

Direkt Rüzgar Enj. Karasal

Elek.Enj. (milyar kWh) 400 110 50

Direkt Rüzgar Enj. Denizsel

Elek.Enj. (milyar kWh) - 180 - Rüzgar

Enerjisi Deniz Dalga Enj.

Elek.Enj. (milyar kWh) 150 18 -

Elek.Enj. (milyar kWh) - - 1,4 Jeotermal Enerji Isı (MTEP) 31500 7500 2843 Yakıt (klasik MTEP) 30 10 7

Biyomas Enerjisi Yakıt (modern MTEP) 90 40 25

2. Hidrolik Enerji Ülkemizin brüt hidrolik potansiyeli 433 milyar kWh/yıl, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyeli ise 216 milyar kWh/yıl olarak öngörülmektedir. Geliştirilen projelere göre öngörülen ekonomik hidroelektrik potansiyel yaklaşık 35000 MW ve ekonomik yıllık ortalama enerji üretimi ise yaklaşık 125 milyar kWh/yıl ‘dır. İnşa halindeki santrallerin devreye alınmasıyla ekonomik potansiyelin %43‘ü değerlendirilmiş olacaktır. Potansiyelin henüz değerlendirilememiş %57 ‘lik bölümü, ön inceleme aşamasında etüdü tamamlanmış en az 332 adet hidroelektrik santralın yapımını öngörmektedir. Böylece ülkemiz, ekonomik olarak üretilebilir 125 TWh/yıl elektriği üretmek için toplam 34455 MW ’lık kurulu güçte 510 adet hidrolik santral kurmayı planlanmıştır. Ülkemizdeki hidrolik potansiyelin tamamının devreye alınması durumunda dahi, 2020 yılındaki elektrik enerjisi talebinin yalnızca %23 ‘ünün hidrolik potansiyelden karşılanması mümkün olabilecektir. Bu veriler dışında kalan küçük su kaynaklarının değerlendirilmesi halinde ekonomiye büyük bir katkı sağlanabilir. Uzmanlar tarafından bu potansiyelin 25 TWh civarında olabileceği belirtilmektedir. Yani küçük su kaynaklarının değerlendirilmesi ile hidrolik üretimimiz %20 kadar artabilecektir. Küçük HES’ler, Birleşmiş Milletler Sanayi ve Kalkınma Organizasyonu (UNIDO) sınıflamasına göre, 10 MW ‘a kadar kurulu güçlere sahip santralları kapsamaktadır:

Page 72: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

66

• 1 MW ‘dan daha küçük kapasiteli HES’ler; mini HES, • 10 MW-100 MW kapasiteli HES’ler; orta büyüklükte HES

Hidrolik Kaynaklarımızın büyük kısmının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunduğuna dikkat etmeliyiz. Bu açıdan bakıldığında, bölgemizin kalkınmasına önemli etkisi olacağı düşünülen küçük güçte santral yapımına başlanabilmesi için, 1977 yılında TEMSAN ‘ın (Türkiye Elektromekanik Sanayii A.Ş.) kurulması, su türbinleri ve generatörlerin yurt içinde yapılabilmesi adına çok önemli bir adım olmuştu. Ancak daha sonra gereken ilginin gösterilmemesi sonucu bu kuruluş, tasarım ve projelendirme konusunda tamamen dışa bağımlı olarak bugünlere gelmiştir. TEMSAN ‘ın kurulduğu yıllarda 500 ‘den fazla HES kurulması planlanan ülkemizde, böylesine isabetli bir yatırımın devlet eliyle yapılması ne kadar doğru ise, geçen zaman içerisinde küçük HES’ler gereken önemin verilmemesi ve dolayısiyle bu yatırımın desteklenmemesi, teşvik edilmemesi ve yapılacak santrallarda yerli üretim oranının arttırılamaması da o kadar yanlış olmuştur. Ülkemiz küçük HES potansiyeli bakımından çok zengin bir ülkedir. DSİ planlamalarına göre ülkemizde küçük HES tanımlamasına giren 130 adet proje mevcuttur. Bu projelerin toplam kurulu gücü 710 MW ‘a ulaşmakta ve bu potansiyel toplam HES potansiyelinin %2 ‘sine, işletmedeki HES ‘lerin ise yaklaşık %6 ‘sına tekabül etmektedir. Ülkemizdeki küçük HES potansiyelinden bugüne kadar inşaatı tamamlanarak işletmeye açılan santralların toplam gücü 135,7 MW ile potansiyelin %19 ‘luk bir bölümünü oluşturmaktadır. Küçük HES ‘lerin birim yatırım maliyeti projenin özelliklerine göre farklılık göstermekle birlikte, yaklaşık bir değer olarak 1500-2000 $/kW aralığında alınabilir. Yıllık işletme ve bakım gideri ise yaklaşık 50 $/kW olarak kabul edilebilir. HES ‘lerin özellikle küçük düşülü ve küçük kapasiteli olanlarının ilk yatırım maliyetlerinin izafi olarak yüksek çıkması; oldukça uzun işletme sürecinde yeterli elektrik satış fiyatıyla elde edilen gelir, düşük işletme ve bakım giderleri, taşkın koruma, su depolama, konutlara ve sanayiye içme ve kullanma suyu temini, balıkçılık ve yörenin ekonomik gelişiminin sağlanması gibi çok çeşitli faydalar ile dengelenebilir. Küçük suların değerlendirilmesi, bulundukları yöreye enterkonnekte şebekenin ulaşma zorunluluğunu da ortadan kaldıracağından, iletim şebekelerindeki kayıplarda önemli bir azalma meydana getirecektir. Ülkemizin her köşesine, özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgesine yayılmış olan çaylar ve akarsular üzerinde kurulacak küçük HES ‘ler, hem enterkonnekte şebekenin yükünü hafifletecek, hem de iletim ve dağıtım kayıplarını azaltıcı ve ulusal şebekenin stabilitesini artırıcı bir rol oynayacaktır. Bunun yanısıra küçük HES ‘ler uzun ömürlü olması, yakıt masrafı gerektirmemesi ve yapımının büyük ölçüde yerli kaynaklara dayanması nedeniyle ülkemiz için faydalıdır ve teşvik edilmeleri gerekir. 3. GÜNEŞ ENERJİSİ Güneş enerjisi çevre kirliliğine yol açmayan tükenmez bir enerji kaynağıdır. Son yıllarda görülen yakıt fiyatlarındaki yüksek artışlar nedeniyle birkaç yıl öncesine kadar ekonomik görülmeyen güneş enerjisi, bazı kullanım alanlarında oldukça ekonomik duruma gelmiştir. Fizyon enerjisinin en büyük kaynağı, dünyaya zarar vermeyecek bir mesafede olan güneştir. Nitekim petrol, kömür ve atom enerjisi gibi birincil enerji kaynaklarına alternatif olarak güneş enerjisi çok umut vericidir. Güneşten dünyaya gelen enerjinin yoğunluğu, atmosferin üzerinde m2 başına 1.35 kW kadardır. Bu yoğunlukta dünya çapının kapladığı alana gelen güneş gücü 178109 MW düzeyindedir. Dünyanın tüm yüzeyine bir yılda düşen güneş enerjisi, 1.22 1014 TET (Ton Eşdeğeri Taşkömürü) ya da 0.814·1014 TEP gibi görkemli boyuttadır. Bir başka anlatımla,

Page 73: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

67

bir yılda gelen güneş enerjisi miktarı, bilinen kömür rezervinin 50 katı ve bilinen petrol rezervinin 800 katı kadardır. 3.1. Türkiye ‘de Güneş Enerjisi Ülkemizin coğrafik yapısı ve yerleşim merkezlerinin birbirinden uzak olması, bu yerleşim merkezlerine elektrik enerjisinin iletimini güçleştirmektedir. Üretimin ancak %3 ‘ü böyle uzak yörelerde tüketilebilmektedir. Bu bölgelerin enterkonnekte sisteme bağlanma maliyetlerinin çok yüksek olması ve üretilen enerjinin önemli bir bölümünün iletim ve dağıtım hatlarında kaybolduğu göz önüne alınırsa, bölgesel ve bağımsız olarak çalışacak küçük güneş enerjisi elektrik santrallerinin önemi belirginleşecektir. Türkiye ‘nin yıllık güneşlenme süresi 2608.8 saat olup, maksimum değer 361.8 saat ile Temmuz ayında ve minimum değer 97.8 saat ile Aralık ayında görülmektedir. Güneşlenme süresi yönünden en zengin bölge yılda 3015.8 saat ile Güneydoğu Anadolu ‘dur. Karadeniz Bölgesi yılda 1965.9 saat ile en düşük değere sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi için yıllık ortalama güneş radyasyon yoğunluğu 341.23 cal/cm2.gün düzeyindedir (Bu değer Karadeniz Bölgesinde 246.55 cal/cm2.gün). Bu değerler Avrupa ülkelerinin çoğunluğu ile kıyaslanmayacak oranda yüksek değerlerdir. Türkiye güneş potansiyeli açısından oldukça zengin bir ülkedir. Ülke genelinde yıllık ortalama güneş enerjisi 1315 kWh/m2 'dir. Buna göre Türkiye 'nin tüm yüzeyine gelen enerji miktarı 1025⋅1012 kWh olmaktadır. Bu miktar Türkiye 'nin elektrik üretiminin yaklaşık 10000 katı kadardır. Güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretimi teorik olarak dört grup halinde toplanabilir:

1. Güneş Pilli üretim tesisleri 2. Dağınık kolektör sistemi(DCS-Distributed Collector System) olarak tanımlanan

solar termik küçük santraller 3. Merkezi kuleli aynalar 4. Güneş havuzları üretim tesisleri

Bugün için güneş enerjisinin kullanılmasındaki genel amaç, alışılagelen birincil kaynak fosil yakıtların tutumlu ve ölçülü kullanımına yardımcı olmaktır. Dünya yapay enerji bunalımı, güneş enerjisinin teknolojik gelişimini ve geleceğini büyük ölçüde etkileyerek özellikle üç uygulamaya ağırlık kazandırmıştır. Bunlar;

1- Yapıların ısıtılmasında güneş enerjisinin kullanılması, 2- Güneş enerjisinin elektriğe dönüştürülerek kullanılması ve güneş elektrik

santrallerinin geliştirilmesi, 3- Geleceğin yakıtı olan hidrojenin sudan üretilmesinde güneş enerjisinin kullanılması

Güneş ışığı yardımıyla elektrik enerjisi üreten güneş pilleri; uzun ömürlü, dayanıklı, kayda değer bir çevre kirliliği oluşturmayan yarı iletken aygıtlardır. Çalışmaları sırasında hiçbir elektriksel sorun çıkarmazlar ve çok az bakım gerektirirler. Modüler yapıda olan güneş pilleri birbirlerine seri ve paralel bağlanabilirler. Çok küçük güç ihtiyaçlarını karşılayabildikleri gibi, kendi başına bir güç santralı gibi de çalışabilirler. Verimlerinin düşük ve ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması güneş pili sistemlerinin en büyük dezavantajıdır. Ancak 20 yıl içerisinde maliyetinin şebeke elektriği ile yarışabilecek düzeye geleceği umulmaktadır. Güneş pili sisteminin işletme kolaylığı, hareketli parçalarının olmaması nedeniyle uzun yıllar sorunsuz çalışması, modüler olması; yani talebe bağlı olarak bir kaç W 'tan bir kaç yüz MW 'a kadar büyüklükte kurulabilmesi, çok kısa sürede devreye alınabilmesi, kullanım noktasına yakın tesis edilerek hat kayıplarının azaltılması, uç noktalarda şebekeye bağlanarak elektrik kalitesinin artmasını sağlaması; böylece gerilim düşmeleri nedeniyle oluşan arızaların ortadan kalkmasıyla milli ekonomiye katkısı, özellikle yaz aylarında pik

Page 74: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

68

yükleri karşılama özelliği ve en önemlisi çevresel açıdan son derece temiz bir enerji kaynağı olması, bu enerjinin başlıca üstünlükleridir. Güneş pili üretiminde başta gelen ülkeler, ABD ve Japonya ‘dır. ABD ‘nin üretimi, dünya piyasasının %30 ‘unu oluşturmaktadır. Japonya ise hesap makinelerinde kullanılan fotopillerin %80 ‘inden çoğunu üretmektedir. Fransa dünyadaki yıllık üretimin %5 ‘ini, Avrupa ‘nın ise %30 ‘unu sağlamaktadır. İtalya, Avrupa ‘daki %25 ‘lik payı ile Fransa ‘yı izlemektedir. Sonraki sıralarda ise %20 ‘lik pay ile Almanya ve %10 luk pay ile İspanya gelmektedir. Güneş Pili Sisteminin Yapısı ve Sistemin Gelişimi Güneş pillerinin çalışma ilkesi, Fotovoltaik (Photovoltaic) olayına dayanır. Güneş pilleri (fotovoltaik diyotlar) üzerine güneş ışığı düştüğünde, güneş enerjisini doğrudan elektrik enerjisine çeviren cihazlardır. Pilin verdiği elektrik enerjisinin kaynağı, yüzeyine gelen güneş enerjisidir. Yüzeyleri kare, dikdörtgen, daire şeklinde biçimlendirilen güneş pillerinin alanları genellikle 100 cm² civarında, kalınlıkları ise 0,2-0,4 mm arasındadır. Bu enerji çevriminde herhangi hareketli parça bulunmaz. Güneş enerjisi, güneş pilinin yapısına bağlı olarak % 5 ile % 20 arasında bir verimle elektrik enerjisine çevrilebilir (Tablo 2.). Tablo 2. Çeşitli Güneş Pillerinin Verimleri

Güneş Pili Türü Tipik Modül Verimliliği

%

Maksimum Güneş Pili (Maksimum ölçülen)Verimliliği %

(laboratuarda) Tek kristal silisyum 12-15 16-18-24 Çok kristalli Silisyum 11-14 (15.3) 18.6 Amorf Silisyum 6-7 (10.02) 14.7 Kadmiyum Tellür 7-8 (10.01) 15.8 Bakır İndiyum di Selenid

14.1 17.7

Güneş pili bir fotovoltaik diyod olup, üzerine ışık düştüğünde iki uç arasında potansiyel farkı ortaya çıkar. Ancak, bir güneş pilinden elde edilebilecek gerilim çok küçük (0.5-1 V dolayında) olduğundan, istenen gerilime uygun olacak sayıda güneş pili seri olarak bağlanır. Seri-paralel bağlı pillerin oluşturduğu birime güneş pili modülü adı verilir. Güç ihtiyacına bağlı olarak modüller birbirlerine seri yada paralel bağlanarak bir kaç Watt'tan mega Watt'lara kadar sistem düzenlenebilir. Güneş pili modüllerinin laminasyonu genellikle güneş pillerinin ön yüzeyinde yüksek optiksel geçirgenliğe sahip cam ve arka yüzeylerinde EVA (ethlene viny acetate) kullanılarak geçirgenleştirilir. Ayrıca camı korumak ve sistemi daha kullanılabilir, sağlam bir yapıya sokmak için modül, metal çerçeve ile çerçevelenir. Modüler yapının kullanım kolaylığı yanında, büyük bir üstünlüğü de, güç ihtiyacına uygun olarak değişik boyutlarda fotovoltaik dizilerin (PV Array) kurulmasına uygun olmalarıdır. Bugün güneş pili sektöründe, üretilen modüllerin yaklaşıkça %90 kadarını silisyum kristalini taban alan sistemler oluşturmaktadır. Güneş pili modül üretiminin çoğunluğunu ABD (%44), Japonya(%20) ve Avrupa (%27) olarak bölüşürken, %9 kadar bir bölümü de diğer ülkelerce gerçekleştirilmektedir. Artan ihtiyaca karşılık olarak hızla büyüyen güneş pili pazarının iş kapasitesi 1milyar dolar/yılı geçmiş bir durumdadır. 2010 yılı itibari ile ABD güneş pili endüstrisi 60 milyon dolarlık bir kapasite hedeflemektedir. Japonya’nın

Page 75: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

69

hedeflediği 70000 çatıya güneş pili sistemi programını gerçekleştirirken, Avrupa’nın da bunu izleyeceği sanılmaktadır. Ülkemizin de, güneş enerjisinden ve diğer tükenmez enerjilerden yararlanma konusundaki yarışta geri kalmaması gerekir. Çünkü, ülkemiz üç kıtaya en yakın konumda bulunmakta, ayrıca güneş kuşağı denilen ve ekvatora göre kuzey ve güney 40 enlemlerini kapsayan bölgede bulunmaktadır. Ülkemizin bu iki özelliği, güneş enerjisinin teknolojik uygulamalarına bir vitrin durumuna gelmesinde büyük bir üstünlük sağlayabilir. Dengeli bir kalkınmanın, temiz ve tükenmez enerji kaynaklarına dayalı olacağı unutulmamalıdır. 3.2. Şebeke Bağlantılı Güneş Pili Sistemleri Şebeke bağlantılı güneş pili sistemlerin gücü, birkaç kW’ tan birkaç MW’lara kadar değişebilmektedir. Bu tür sistemler, iki ana gruba ayrılır: İlk tür sistem, temelde bir yerleşim biriminin mesela, bir konutun elektrik ihtiyacını karşılar. Bu sistemlerde, üretilen fazla enerji elektrik şebekesine satılır. Yeterli enerjinin üretilmediği durumlarda şebekeden enerji satın alınır. Böyle bir sistemde enerji depolaması yapmaya gerek yoktur, yalnızca üretilen d.a. elektriğin, a.a. elektriğe çevrilmesi ve şebeke uyumlu olması yeterlidir. İkinci tür şebekeye bağlı güneş pili sistemleri kendi başına elektrik üretip, bunu şebekeye satan büyük güç üretim merkezleri şeklindedir. Bunların büyüklüğü 600-700 kW’ tan MW’ lara kadar değişir. EİE Didim Güneş ve Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi'ne 4,8 kW gücünde şebeke bağlantılı güneş pili sistemi kurulmuştur. Ayrıca 1,2 kW gücünde bir şebekeye bağlı güneş pili sistemi de EİE Yenilenebilir Enerji Kaynakları Parkı’na tesis edilmiştir (Şekil 1).

Şekil 1. Şebekeye bağlı güneş pili sistemleri.

3.3. Bağımsız Güneş Pili sistemleri FV sistemlerinin en tipik ve en yaygın kullanım şekli, yerleşim yerlerinden uzak yörelerde enerji ihtiyacını karşılayan bağımsız (stand - alone) sistemlerdir. Bu sistemler birkaç watt’tan birkaç yüz kW’ lara kadar değişebilen güçlerde ve çok çeşitli türlerde yüklerin enerji talebini karşılayabilir. Bu tür sistemlerde yeterli sayıda güneş pili modülü, enerji kaynağı olarak kullanılır. Güneşin yetersiz olduğu zamanlarda yada özellikle gece süresince kullanılmak üzere genellikle sistemde akümülatör bulundurulur. Güneş pili modelleri gün boyunca elektrik enerjisi üreterek bunu akümülatörde depolar, yüke gerekli olan enerji akümülatörden alınır. Akünün aşırı şarj ve deşarj olarak zarar görmesini engellemek için kullanılan kontrol birimi ise, akünün durumuna göre, ya güneş pillerinden gelen akımı ya da yükün çektiği

Page 76: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

70

akımı keser. Şebeke uyumlu alternatif akım elektriğin gerekli olduğu uygulamalarda, sisteme bir inverter eklenerek akümülatördeki d.a. gerilim 220 V 50 Hz’ lik sinüs dalgasına dönüştürülür (Şekil 2).

Şekil 2. Bağımsız Güneş Pili Sisteminin Yapısı.

Bağımsız güneş pili sistemlerinin kullanıldığı tipik uygulama alanları:

Radyolink istasyonları, kırsal radyo, telsiz ve telefon sistemleri, Bina içi ve dış aydınlatma, Yerleşim yerlerinden uzaktaki evlerin beslenmesi, Tarımsal sulama ya da ev kullanımı amacıyla su pompası çalıştırılması, Orman gözetleme kuleleri , Deniz fenerleri , İlk yardım, alarm ve güvenlik sistemleri , İlaç ve aşı soğutma, Petrol boru hatlarının katodik koruması, metal yapıların (köprüler, kuleler vb.)

korozyondan korunması , Elektrik ve su dağıtım sistemlerinde yapılan telemetrik ölçümler, hava gözlem

istasyonları, Hava alanı pist ışıklandırmaları, Askeri hizmetler, Uzay amaçlı kullanım, Yakıt pili sistemleri için hidrojen üretimi ,

olarak sıralanabilir (Şekil 3-7).

Page 77: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

71

a) b)

Şekil 3. Bağımsız Güneş Pili sistemi Uygulama Örnekleri

a)Güneş Pilleri ile Sokak Aydınlatması b)PV Panelli Deniz Feneri

a) b)

Şekil 4. Mobil değişken mesaj işaretlerinde güneş pillerinin kullanılması.

Page 78: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

72

Şekil 5. Hidrojeni ayrıştırmada güneş paneli kullanılması:

Güneş pillerinin uygulama alanlarından biri olan hidrojenin uygulanma alanı hızla büyümektedir. Çeşitli amaçlarla kullanılması düşünülen (konutlarda, arabalarda, jeneratörlerde vb.) yakıt pillerinin yakın zamanda piyasaya sürülmesi hidrojene olan ihtiyacı daha da artıracaktır. Günümüzde, hidrojenin suyun elektrolizi yöntemi ile, Güneş enerjisinden yararlanarak, üretilmesi çok daha cazip görünüyor. Bu amaçla etkili üretim ve depolama sistemlerinin geliştirilmesi önem taşımaktadır.

Şekil 6. Robotik projesinde güneş pillerinin kullanımı

Nasa tarafından gerçekleştirilen ve 100.000 feet’te uçarak uydu haberleşmesi vs.. gibi amaçlarla kullanılması planlanan, gündüz güneş enerjisi ile yol alan ve havayı ayrıştırıp hidrojen depolayan, gece ise depoladığı hidrojeni yakıt pillerinde yakarak (Fuel Cell) enerji elde eden, bu sayede aylarca yere inmeden dolaşabilen ROBOTIK uçak Şekil 6’da görülmektedir.

Page 79: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

73

Küçük çaplı sulamada kullanılabilecek olan bu güneş pili sistemlerin Şekil 7’de görülmektedir. Bu sistemde 616 W gücünde güneş pili, inverter ve dalgıç pompa bulunmaktadır. 7 m derinlikteki bir kuyudan yılda yaklaşık 11000 m³ su pompalayabilen bu sistem şebekeden uzak yerlerde dizel motopomplarla ekonomik olarak rekabet edebilmektedir. 756 W gücünde diğer bir su pompaj sistemi ise EİE Yenilenebilir Enerji Parkı’nda bulunmaktadır.

Şekil 7. Güneş Pilli Su Pompaj Sistemleri

3.4. Güneş Pili Sistemlerinin Ekonomisi Güneş pili sistemlerinin enerji maliyetini üç önemli etken belirler. Bunlar:

Pil verimi Sistemin ilk yatırım maliyeti Sistemin ömrü

Pil veriminin maliyet üzerinde doğrudan bir etkisi vardır. Bu verimin artırılmasıyla güneş pili sistemlerinin maliyeti azalacaktır. Daha gelişmiş teknolojiler kullanılarak gelecekte pil verimlerinin %24’ler mertebesine çıkarılacağı umulmaktadır. Güneş pili sistemlerinin işletme ve bakım maliyetleri çok az olduğu için toplam sistem maliyetinin büyük bir kısmını ilk yatırım maliyeti oluşturur. Üretim teknolojisinin geliştirilmesi yüksek verimli pillerin yapılması, modül tasarım ve yapım tekniklerinin geliştirilmesi ile ilk yatırım maliyeti azalacaktır. Güneş pili sistemlerinin ilk yatırım maliyetleri arasında arazi, tesisat, montaj, inverter ve diğer güç cihazları gibi destek elemanlarının maliyeti yer alır. Destek sistemlerinin maliyeti bir güneş pili sistemini maliyetinin yaklaşık yarısını oluşturduğu için, bu tür maliyetleri azaltmak en az modül maliyetini azaltmak kadar önem taşır. Bir güneş pili sisteminin ürettiği enerjinin maliyeti, depolama yapılmadığı zaman 0.3-0.4 $/ kWh arasındadır. Bu maliyetle güneş pili sistemleri, enterkonnekte şebekenin olmadığı veya ulaşımın zor ve pahalı olduğu bölgelerde diğer alternatif enerji kaynakları ile yarışabilir düzeydedir. Bu gibi yerlerde bir kaç kW’a kadar küçük güçteki uygulamalar (iletişim, ilaç-aşı soğutma, su pompası ve aydınlatma gibi), teknolojik açıdan olduğu kadar ekonomik açıdan da kendini kanıtlamıştır.

Page 80: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

74

3.5. Güneş Pili Sistemlerinin Üstünlükleri Güneş pilleri dayanaklı, güvenilir ve uzun ömürlüdür. Çalışmaları sırasında bir elektriksel sorun çıkarmazlar ve bozulmazlar. Güneş pili modüllerinin karşı karşıya kalabilecekleri en büyük tehditler, yıldırım düşmesi ve uzun dönemde (yaklaşık 20 yıl) hava koşullarından dolayı aşınmadır. Elektrik şebeke hattı bulunmayan veya şebeke hattının götürülmesinin pahalıya mal olduğu kırsal yörelerde güneş pillerinin kullanımı daha ekonomik olabilmektedir. Çünkü güneş pili sistemlerinde bir kez yatırım yapıldıktan sonra başka masraf olmamaktadır. Oysa dizel jeneratörler ucuz satın alma fiyatlarına karşılık, yakıt ve bakım maliyetleri nedeniyle uzun dönemde daha pahalıya mal olmaktadır. Genellikle ulaşımın da zor olduğu bu tip kırsal yörelerde, dizel jeneratörlere sürekli yakıt taşımak sorun olabilmektedir. Güneş pili sistemlerinin en fazla üstünlük gösterdiği alanlardan biri de, bütün diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında (rüzgar, hidrolik, termal güneş, jeotermal) olduğu gibi çevre açısından olumsuz etkilere sahip olmamasıdır. Halen dünya enerji tüketiminin % 80’ini oluşturan fosil kökenli yakıtlar, neden oldukları asit yağmuru, karbondioksit yayınım gibi dezavantajlarla dünya iklimi için tehlike oluşturmaktadır. Güneş pillerinin yakıtı güneş enerjisidir. Yakıt masrafı yoktur. Çevreyi kirletmezler. Gelecekte dünyayı bekleyen en önemli sorunların global kirlenme ve sera gazı emisyonu olacağı artık bilinmektedir. Petrol türevi tüm yakıtlar sera gazı emisyonu yaparlarken, güneş pillerinin diğer sürdürülebilir enerji kaynaklarında olduğu gibi doğaya hiçbir zararlı etkisi yoktur. Dünyada her konuda olduğu gibi enerjide de merkeziyetçilikten, bireyselliğe yönelim vardır. Her ev, kendi enerjisini çatısına kurduğu güneş pilleriyle karşılayabilir. Böylece iletim ve enerjiyi taşıma maliyetleri ve kayıpları ortadan kalkar. Güneş pili teknolojisinin hammaddesi kumdur (SiO2). Dünyada çok fazla bulunur. Güneş pili teknolojisi ilerledikçe, hammade sarfiyatı da ince film teknolojisinde olduğu gibi azalmaktadır. Bununla paralel olarak fiyatlar da düşme eğilimindedir. Yakın bir gelecekte Hidrojen enerjisinin, petrolün yerine geçeceği düşünülmektedir. Ancak Hidrojen de en ucuz olarak elektroliz yoluyla yine güneş pillerinden elde edilecektir. Petrol ile güneş pillerinin birim maliyetlerde fiyat çakışma noktası sanıldığı kadar uzak değildir. Bunun farkında olan gelişmiş ülkelerin hemen hepsi, şebekeye bağlı güneş pili sistemlerini destekleyici kanunlar çıkarmış ve uygulamıştır. Almanya hatta İngiltere gibi Türkiye’ye göre güneş fakiri ülkelerde bile, bugün binlerce ev, enerjisini güneşten almaya başlamıştır. 4. RÜZGAR ENERJİSİ Rüzgar enerjisi tükenmeyen, yakıt ihtiyacı olmayan, çevresel etkileri en az olan, emniyetli bir enerji kaynağıdır. Rüzgar enerjisi hava koşullarına ve topoğrafik şartlara göre değişim göstermektedir. Bu enerji yatay veya düşey eksenli rüzgar türbinleri ile mekanik enerjiye dönüştürülmekte, su pompalama veya elektrik üretimi amacıyla da bu mekanik enerjiden yararlanılmaktadır. Rüzgar santrallerinin maliyeti, hidrolik ve doğalgaz santrallerden biraz pahalı, linyit ve nükleer santrallerle yaklaşık aynı, diğer santrallerden ise daha ucuzdur. Günümüzde rüzgardan elektrik üretimi için büyük güçlü türbinlerle kurulan rüzgar santrallarının (rüzgar çiftliklerinin) yanında, küçük güçlü türbinler olan rüzgar generatörleri de kullanılmaktadır. Uygulamada bunlar şebekeden bağımsız çalıştırılan rüzgar generatörleri ve şebeke bağlantılı rüzgar santralları olarak ikiye ayrılmaktadır. Şebekeden bağımsız rüzgar elektrik sistemleri birkaç kW ile 100 kW arasında kullanılmakla birlikte, çoğunlukla 30 kW 'ı aşmamaktadır. Bu tür rüzgar generatörleri üç

Page 81: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

75

kanatlı bir çark, transmisyon sistemi, d.a. generatör, yöneltici kuyruk ve fren sisteminden oluşur. Makina daha çok direk tipi pilon üzerine yerleştirilir. Elde edilen d.a. elektrik aküler ile depolanabilir. Şebekeden bağımsız büyük güçlü (10-100 kW) sistemler, yedek enerji kaynağı olarak dizel generatörlerle paralel çalıştırılmaktadır. Böyle bir sistemde dizel generatörün rüzgardan yararlanarak %40-50 yakıt tasarrufu sağlaması amaçlanmaktadır. Rüzgar-dizel sistemlerinde d..a/a.a. inverter kullanılarak tüketici a.a. ile beslenmektedir. Avrupa 'da şu anda 12 MW 'lık denizüstü rüzgar santralı çalışır durumdadır ve denizüstü kurulu gücün kısa zamanda 180 MW 'a çıkarılması planlanmıştır. 2030 yılında Avrupa 'da 100.000 MW'a çıkması hedeflenen rüzgar kurulu gücünün denizüstü payının % 25 'den az olmayacağı beklenmektedir (Tablo 3.). Tablo 3. Dünya ‘da rüzgar enerjisi kullanımı

Ülkeler 1998 sonu kurulu güç(MW)

1998 yılında tesis edilen kapasite(MW)

Büyüme hızı (%)

ABD 1820 147 8.8 Kanada 82 57 228 Kostarika 26 6 30 Amerika Toplamı 1960 228 Almanya 2875 794 38.2 Danimarka 1450 300 26.1 İspanya 834 195 38.1 Hollanda 361 42 13.2 İngiltere 333 14 4.4 İsveç 165 43 35.3 İtalya 154 51 49.5 Türkiye 9 9 0 Avrupa Toplamı 6469 1523 Hindistan 968 28 0 Çin 214 48 28.9 Japonya 40 22 122.2 Asya Toplamı 1249 98 Avustralya 17 6 54.5 Mısır 5 0 0 Kıtalar toplamı 27 7 Dünya toplamı 9512 1856 Türkiye rüzgar bakımından zengin yöreleri olan bir ülkedir. 10 m yükseklikteki yıllık ortalama rüzgar hızı ve güç yoğunluğu açısından en yüksek değer 3.29 m/sn ve 51.91 W/m2 ile Marmara Bölgesi 'nde belirlenmiştir. En düşük değer ise, 2.12 m/sn hız ve 13.19 W/m2 güç yoğunluğu ile Doğu Anadolu Bölgesi 'ndedir. Türkiye 'nin %64.5 'inde rüzgar enerjisi güç yoğunluğu 20 W/m2 'yi aşmazken, %16.11 'inde 30-40 W/m2 arasında, %5.9 'unda 50 W/m2 'nin ve %0.08 'inde de 100 W/m2 'nin üzerindedir.

Page 82: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

76

Şekil 8. Türkiye 'nin rüzgar hızı ve rüzgar potansiyeli

Rüzgardan elektrik enerjisi elde edilmesinde kullanılan rüzgar enerjisi çevrim santralları için gerekli ortalama 2.5-4 m/sn başlangıç rüzgarı, 7 m/sn üretim hızının bulunabilirliği ve sürekliliği adına ülkemizde Marmara, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri oldukça büyük potansiyele sahiptir. Mesela; Çeşme-Alaçatı bölgesinde kurulu olan 12*0.6 MW ve 3*0.5 MW, toplam 8.7 MW gücündeki rüzgar çevrim santrallarının 1999 yılı üretimlerinin, Çeşme-Alaçatı ‘nın toplam tüketiminin 2/3 ‘üne eşdeğer olduğu belirlenmiştir. Türkiye Avrupa’da rüzgar enerjisi potansiyeli en ümit verici olan ülkedir. Türkiye 'nin rüzgar potansiyeli tam olarak belirlenememiş olsa da, brüt potansiyelinin yılda 400 milyar kWh, teknik potansiyelinin ise 120 milyar kWh olduğu düşünülmektedir. Brüt potansiyel 160000 MW, teknik potansiyel de 48000 MW rüzgar gücüne karşılık gelir. Ancak, Türkiye 'nin ekonomik rüzgar potansiyelinin 50 milyar kWh/yıl olduğu tahmin edilmektedir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi için gereken kurulu rüzgar gücü ise 20000 MW 'dır. Rüzgar enerjisi potansiyelinin gerçeğe daha yakın olarak tahmin edilebilmesi için, Türkiye coğrafyasında homojen bir dağılım gösteren uygun sayıda rüzgar ölçüm istasyonunun kurulması ve rüzgar atlası istatistiklerinin hesaplanması gerekmektedir.

Page 83: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

77

Tablo 4. Türkiye ‘de rüzgar gücü yoğunluğu için yapılan ölçüm sonuçları.

İstasyon Adı Rüzgar gücü yoğunluğu (W/m2) Bölge Adı Rüzgar gücü

yoğunluğu (W/m2) Bandırma 152.6 Akdeniz 21,36 Antakya 108.9 İç Anadolu 20,14 Kumköy 82 Ege 23,47 Mardin 81.4 Karadeniz 21,31 Sinop 77.9 Doğu Anadolu 13,19 Gökçeada 74.5 Güneydoğu Anadolu 29,33 Çorlu 72.3 Marmara 51,91 Çanakkale 71.3 Tablo 5. Türkiye’de ölçülen yıllık ortalama rüzgar hızları. Bölge Yıllık ortalama rüzgar hızları (m/sn) Bandırma 5.12 Sinop 4.73 Nurdağı (K.Maraş) 7 Datça 5.85 Akhisar 6.84 Yalıkavak (Bodrum) 5.68 Göktepe (Bitlis) 5.66 Belen (İskenderun) 7.01 Zengen (Bor) 3.54 Didim 4.81 Kocadağ (Çeşme) 9.28 Karabiga (Çeşme) 6.52 Şenköy (Mardin) 7.69 Gökçeada 7.03 Söke 5 5. BİYOENERJİ Genel bir tanımla biyogaz, organik maddelerin oksijensiz koşullarda fermantasyonu sonucu oluşan bir gaz karışımıdır (Ağırlıklı olarak Metan ve Karbondioksit). Biyogazın ısıl değeri, bileşimindeki metan oranına göre değişmekle birlikte genellikle 4500-5700 kcal/m3 ’tür. Bu enerji; - 0.62 lt gazyağı - 1.46 kg odun kömürü - 3.47 kg odun - 13.3 kg tezek - 4.7 kWh elektrik enerjisine eşdeğerdir. Biyogaz üretimi için organik içerikli maddeler kullanılır: 1- Hayvansal atıklar 2- Bitkisel atıklar

Page 84: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

78

3- Organik içerikli şehir ve endüstriyel atıklar Yapılan bazı çalışmalar ülkemizde sadece toplam hayvan varlığından elde edilebilecek gübre miktarının biyogaz tesislerinde kullanılmasıyla, yaklaşık 2.8-3.9 milyar m3/yıl biyogaz üretmenin mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu miktar, 1.4-2 milyon ton/yıl petrole veya 24 milyar kWh elektrik enerjisine eşdeğerdir. Öte yandan, Türkiye ’de bulunan 2000 'in üzerindeki çöplükte kendiliğinden oluşan metan gazı miktarı 650 milyon m3 olarak kabul edilmektedir. Bu miktar da yılda yaklaşık 650000 TEP ’e veya 8 milyar kWh elektrik enerjisine eşdeğerdir. Biyogaz Üretimi Akış Şeması şu aşamalardan oluşur: 1- Organik maddelerin toplanması, taşınması 2- Öğütülmesi 3- Sulandırılması ve Karıştırılması 4- Biyogaz Tesisinde Gaz ve Organik Gübre elde edilmesi 5- Gazın depolanması ve kullanımı 6- Organik gübrenin depolanması ve kullanımı Metan gazı üretiminin başarısı şu faktörlere bağlıdır: - Ortam sıcaklığı (en önemli etken, ideali 35 derece) - Hammaddenin cinsi ve miktarı - Ortam asitliği (pH) - Partikül büyüklüğü - Fermantasyon süresi - Karbon/azot oranı (bakterilerin besin maddeleri, ideal değer 30/1) - Tesis tipi - Kuru madde miktarı Kapasitelerine göre biyogaz tesisleri 4’e ayrılmaktadır: 1- Aile tipi (6-12 m3 kapasiteli) 2- Çiftlik tipi (50-100-150 m3 kapasiteli) 3- Köy tipi (100-200 m3 kapasiteli) 4- Sanayi tipi (1000-10000 m3 kapasiteli) 6. YAKIT PİLİ Dünyanın yeni enerji kaynaklarına yönelmesi zorunludur. Bunun için en güçlü aday, hidrojendir. Kokusuz bir gaz olan hidrojen, yeryüzünde diğer elementlerle bileşik halinde bulunur. Yakıt pili, hidrojeni elektrokimyasal olarak elektrik enerjisine dönüştüren elemandır. Hidrojenin elektrik hücrelerinde elektriğe dönüştürülmesi termal ünitelerden çok daha ekonomiktir. Dönüşüm verimi termal ünitelere göre iki katıdır. Bir hidrojen akü-elektrikli motor sistemi , benzin ya da dizel motorlarına göre iki katından daha fazla verimle yakıtı mekanik güce çevirebilmektedir.Endüstriyel ya da evsel ısıtma ve soğutmada hidrojen, fosil yakıtlara göre %24‘den daha fazla verimle termal enerjiye dönüşmektedir. Verimin yüksekliği iş yapan cihazların küçülmesini de beraberinde getirecektir. Herhangi bir yakıt yerine hidrojen kullanmak %26 ‘ lık bir kaynak tasarrufu sağlayabilmektedir. Elektroliti dışında tüm yakıt pillerinin dizaynı neredeyse aynıdır (Şekil 9). Kullanılan elektrolit malzeme çeşidine göre 5 çeşit yakıt pili tanımlayabiliriz (Tablo 6).

Değişken proton membranlı yakıt pilleri Fosforik asitli yakıt pilleri Alkalin yakıt pilleri Eriyik karbonatlı yakıt pilleri Katı oksit yakıt pilleri

Page 85: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

79

Doğrudan metanol kullanan yakıt pilleri

Şekil 9. Yakıt Pilinin Yapısı

Yakıt pilindeki reaksiyonlar aşağıdaki gibidir:

Hidrojen elektrotta Oksijen elektrotta, Toplam reaksiyon H2 → 2H+ + 2e- ½ O2 + 2H+ + 2e- → H2O H2 + ½ O2 → H2O

Tablo 6. Çeşitli yakıt Pillerinin Özellikleri

Yakıt Pili Tipi Elektrolit Malzeme Çalışma Sıcaklığı (K)

Alkalin Potasyum hidroksit 320-360

Proton değiştiren membranlı Polimerlik 320-400

Fosforik asit Ortofosforik asit 460-480

Erimiş karbonat Lityum/potasyum karbonat karışımı 900-920

Katı oksit Stabilize zirkonyum oksit 1170-1270

Biyolojik Sodyum klorür Çevre sıcaklığı

Doğrudan metanol Sülfürik asit veya polimer 320-390

Hidrojen üretim yöntemlerini aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz.

Fotobiyolojik Yöntem Termokimyasal Yöntem

Page 86: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

80

Biyokütleden hidrojen üretimi Elektrokimyasal Yöntem Fotoelektrokimyasal Yöntem Güneş enerjisiyle hidrojen üretimi

Fotobiyolojik Yöntem: Fotobiyolojik sistemler genellikle bakteri ve algin doğal Fotosentetik etkinliğini kullanarak hidrojen üretirler. Biyolojik olarak hidrojen üretimi sırasında elde edilen yan ürünler ilaç sanayisinde, cerrahi malzemelerde ve ambalaj sanayinde kullanılmaktadır. Mühendislik sistemleri ve katalizörler kullanılarak verimin %24'e kadar çıkartılabileceği düşünülmektedir. Biyolojik sistemlerle hidrojen üretimi, düşük verim ve yüksek maliyeti nedeniyle henüz ekonomik olmamakla beraber gelecek vaat etmektedir. Termokimyasal yöntem: Odun, buğday ve pamuk sapı gibi lignoselülozik materyallerden hidrojen üretimi, iki türlü teknoloji ile mümkündür. Lignoselüloziklerin buharlı ortamda direkt olarak gazlaştırılması. Lignoselüloziklerin ilk önce piroliz edilmesi ve daha sonra piroliz sonucu elde edilen piroliz yağının katalitik buhar reformu ile muamele edilmesidir. Biyokütleden hidrojen üretimi: Doğal gaz, kömür, metanol ve hatta benzinden hidrojen üretmek için günümüzde steam reforming prosesi kullanılır. Yenilenebilir enerji kaynağı olarak biyokütlenin gazlaşması ya da pirolizi-organik madde- hidrojene dönüştürülmek üzere yakıt gazı olarak üretilebilir. Bu alanda son yapılan çalışmalar sonucu, çok basamaklı termo-kimyasal işlemlerde gerekli sıcaklık 750 °C'ye kadar indirilmiş, toplam verim ise % 50 olarak bulunmuştur. Ancak, ekonomik yönden bu sistemlerin yarı-iletken sistemlerle şimdilik rekabet edebilmesi pek mümkün görülmemektedir. Fotoelektrokimyasal yöntem: Bu yöntem güneş ışığı kullanarak suyun içine daldırılmış yarıiletkenlerle tek adımda hidrojen üretir.Bu yöntemde hidrojen üretmek için iki elektro-kimyasal sistem kullanılır. Bunlardan birisi katalizör olarak çözünebilir metal bileşikleri kullanırken, diğeri yarı-iletken yüzeylerinden faydalanır. Güneş enerjisi ile hidrojen üretme: Güneş enerjisinden hidrojen elde etmenin en çok bilinen yöntemi elektrik enerjisi ile suyun ayrıştırılmasıdır.Güneşten elektrik elde etmek için kullanılan güneş pili teknolojilerindeki gelişim, bunların verimlerindeki artış ve suyun içinde doğrudan elektroliz yapan yeni sistemler sayesinde güneş enerjisiyle hidrojen üretimi giderek daha ekonomik hale gelmektedir. Suyun doğru akım kullanılarak hidrojen ve oksijene ayrılması işlemine elektroliz denilmekte olup, hidrojen üretimi için en basit yöntem olarak bilinmektedir. Prensip olarak, bir elektroliz hücresi içinde, genelde düzlem bir metal veya karbon plakalar olan, iki elektrot ve bunların içine daldırıldığı, elektrolit olarak adlandırılan iletken bir sıvı bulunmaktadır. Doğru akım kaynağı bu elektrotlara bağlandığında akım, iletken sıvı içinde, pozitif elektrottan (anot), negatif elektroda (katot) doğru akacaktır. Bunun sonucu olarak da, elektrolit içindeki su, katottan çıkan hidrojen ve anottan çıkan oksijene ayrışacaktır. Suyun elektroliziyle, sudaki H2 ve O2 yüksek saflıkta elde edilebilirler. Faraday kanunlarına göre, her bir amper saatte 0.037 gr H2 ve 0.298 gr O2 serbestleştirilir. Ağırlık olarak yukarıda verilen miktarlar 0° C ve 760 mmHg da 0.4176 l ve 0.2088 l ' ye karşılık gelir . Buna göre buharlaşma kaybını ihmal edersek 1m3 H2 için 8 litre su gereklidir. 6.1. Hidrojen Depolama Yöntemleri

Page 87: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

81

Hidrojen depolama yöntemleri aşağıda gibi sıralanabilir: Sıkıştırılmış Gaz Sıvı Hidrojen Hidrokarbonlar Hidrürler Karbon ve Nano Tüpler Cam Küreler Alanatlarda Depolama Bor Esaslı Depolama

Gerek sabit gerekse taşınabilir uygulamalar için hidrojenin etkin ve güvenilir tarzda depolanabilmesi gereklidir. Hidrojen depolama sistemleri ucuz ve çok miktarda doldurulabilme özelliğine sahip olmaları gerekmektedir. Tekrar doldurulabilir depolar en az 1000 defadan daha fazla doldurulabilmeli ve kullanım süreleri 10 yılı aşmalıdır. Hibrit elektrik, arabalarda aküler yılda en az 10000 defa dolabilecek şekilde dizayn edilebilmelidir. Taşınabilir uygulamalarda ilave olarak depolamada hafiflik önem kazanmaktadır. Hidrojenle çalışan bir araba diğer arabalar kadar gidebilmek ve yeterli ivmelenmeyi sağlamak için en azından 5 kg hidrojene gereksinim duymaktadır. Diğer taraftan yakıt deposunun taşıtın toplam ağırlığın % 16’sından fazla olmaması istenen bir özelliktir. Bu nedenle hidrojeni depolamak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Farklı depolama yöntemlerinde elde edilebilecek hidrojen miktarı ve enerji yoğunluk değerleri Tablo 7’de verilmektedir. Tablo 7. Farklı Depolama Yöntemleri İle Elde Edilecek Hidrojen Miktarı ve Enerji

Yoğunluk Değerleri. Enerji Yoğunluğu

Depolama Ortamı

Hidrojen Miktarı ( ağ.%)

Hacimce Yoğunluk (H atomu) (x1025

MJ Kg-1 MJ I-1

Gaz Halde H2 100.00 0,5 141,90 1,20 Sıvı H2 100,00 4,2 141,90 9,92 MgH2 7,65 6,7 9,92 14,32 Mg2NiH4 3,6 5,9 4,48 11,49 TiFeH 1,95 5,5 2,47 13,56 NaLiH6 1,50 7,6 1,94 12,77 NaBH4 10,60 6,8 - - Nanotüpler 1-10 - ? ?

Benzin - - 47,27 6,6-9,9

Metanol - - 22,69 5,9-8,9 Pratik uygulamalar esas alındığında hidrojen depolamada amaçlanan özellikler belirlidir. Bu özellikler;

Olabildiğince yüksek geri dönüşümlü depolama kapasitesi Olabildiğince düşük geri-bırakım sıcaklığı Zehirlenmeye karşı direnç ve bağlı olarak olabildiğince yüksek tekrarlanabilir

dolum sayısı ‘ dır.

Page 88: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

82

Uluslarası Enerji Ajansı ve A.B.D. Enerji Bakanlığı otomotiv uygulamaları için hedef değerleri kapasite: >% 5-6, geri bırakım sıcaklığı: <150 oC ve kullanım ömrü: >1000 dolum olarak tespit etmişlerdir. 6.2. Bor Esaslı Depolama, Türkiye dünyadaki bor madeni rezervlerinin %66 sına sahiptir.Bir çok pil, akümülatör vs. enerji üretim aygıtında yakıt olarak kullanılan hidrojenin elde edilme, nakil ve depolama yöntemleri bu aygıtların verimliliğinin artırılması karşısındaki en önemli sorunlardır. Sodyum bor hidrürde hidrojen depolamanın en önemli üstünlüğü depolanan hidrojenin oda sıcaklığında geri alınabilmesi ve geri alımın katalizör yardımı ile kolaylıkla kontrol edilebilmesidir. 7. SONUÇ VE ÖNERİLER Elektrik enerjisi ile ilgili bu yeni teknolojilerin biz neresindeyiz? Hangi sistem, parça ve elemanları yapabiliyoruz? Bu yeni teknolojiler ile ne kadar elektrik üretiyoruz? Eğer bu yeni teknolojilere pahalı oldukları için girmezsek, daha sonra sadece satın alıp kullanıcı olmaktan öteye gidebilecek miyiz? Yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir enerji politikası, bugün için gerçekçi olmayacaktır. Bu alandaki teknolojik gelişme, henüz yeterli miktar ve ucuzlukta enerji üretimi sağlamaktan çok uzaktır. Ancak Türkiye’nin mevcut yenilenebilir enerji kaynakları enerji sorununun çözümüne kayda değer katkılarda bulunabilecek düzeydedir. Diğer ülkelerin kendi verileriyle, kendileri için en elverişli bularak aldığı kararların ülkemizde de uygulanması çabaları çoğu zaman olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Gerekli enerji sistemlerinin ülkemiz şartları için ne ölçüde ekonomik ve uygulanabilir olduğunun araştırılması, acil derecede bir öneme sahiptir. Bu konuda üniversiteler ve özel sektör, devlet desteği altında araştırma yapmalıdır. 1- Devlet teşvikiyle bölgede büyük veya orta ölçekli örnek Güneş, Rüzgar, Biyogaz santralleri kurulmalıdır. 2- Devlet, mikro güçteki elektrik üretimlerinin her eve ve aileye yaygınlaşmasına öncülük etmelidir: a) Güneş, rüzgar ve biyogaz aracılığı ile elektrik üretimi sağlayan birkaç tipte ve güçte paket santral projesi geliştirilmelidir. b)Bu projelere isteyen herkes kolayca ulaşabilmelidir. c) Küçük elektrik üretimlerinin şebekeye satılabilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalı ve böylece vatandaşın yeni teknolojilere yönelmesi sağlanmalıdır. 3- Elektrik Teçhizatı üretimini geliştirmek amacıyla bölgeye hitabeden bir YG Test Merkezi kurulmalıdır. Üretimi yapılan malzemelerin Türk ve Dünya standartlarına uygunluk testleri burada yapılmalıdır (Önce AG ve OG, daha sonra da YG ve ÇYG testlerini yapmaya yönelik bir planlama dahilinde…) 4- Yakın geleceğin teknolojisi olan yakıt pili, elektriğe ihtiyaç duyulan her yerde, istenilen anda ve istenilen miktarda üretim yapabilecek özelliktedir. Bu yöndeki teknoloji büyük bir hızla gelişmektedir. Bir an önce bu teknolojiye geçiş sağlanmalıdır. Bunun için bölgede güneş enerjisi yardımıyla hidrojen elde eden ve depolayan bir sistem yatırımı planlanmalı ve gerekli etüt çalışmaları yapılmalıdır.

Page 89: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

83

TÜRKİYE’NİN HİDROLİK ENERJİ KAYNAKLARI VE EÜAŞ’IN BÖLGEMİZE KATKISI

Nevzat N. DOĞAN* Aydoğan ÜNVER**

*EÜAŞ Karakaya HES İşletme Müdürü **EÜAŞ Atatürk HES İşletme Müdürü

1. GİRİŞ İnsanlık tarihinde geliştirilmiş olan bütün bilimsel çalışmaların motor gücü haline gelen ve modern yaşamın olmazı haline gelmiş olan elektrik enerjisi üretiminde Türkiye’nin kendine yeter seviyeye gelmiş ve enerji bağımlılığından kurtulmuş olması onur vericidir. Türkiye, enerji potansiyeli yönünde zengin bir ülke olmakla birlikte, potansiyelini yeteri kadar değerlendirememektedir. Mevcut potansiyelin değerlendirilerek üretimde atılım yapılması halinde Türkiye elektrik enerjisi ihraç eden ülke konumuna gelecektir. Ülke potansiyelini üretime dönüştürecek politikaların geliştirilmesi teknik ve politik ekiplerin müşterek çalışması sonucunda mümkün olacaktır. Bölgemiz, Türkiye elektrik enerjisine sadece hidroelektrik santral düzeyinde katkıda bulunmaktadır. Bu katkının katı yakıtlı diğer elektrik santralları vasıtasıyla da gerçekleştirilmesi yönünde politikaların geliştirilmesi sağlanmalıdır. 2. TÜRKİYE’NİN HİDROELEKTRİK POTANSİYELİNE BAKIŞ Türkiye, Hidroelektrik Santral Potansiyeli olarak toplam olarak 678 proje kapasitesine sahiptir. Bunlardan 136 tanesi tamamlanmış, 40 tanesi, inşa halinde, 502 tanesi ise planlanmış olup projelendirme aşamasındadır. Türkiye’nin Toplam potansiyel kurulu gücü 36.260 MW olup bunun 12.733 MW’lık kısmı işletmede olan santrallara aittir. Bu güç toplam potansiyel kurulu gücün %35,9 ‘unu oluşturmaktadır. Bunu akabinde %56,1’lik kısım ile planlanmış olan santrallerin kurulu gücü, hemen ardından ise %8 ‘lik bir kısım ile inşaat halindeki santrallerin kurulu gücü gelmektedir (Tablo 1 , Şekil 1).

Page 90: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

84

Tablo 1. Türkiyede’ki Hidroelektrik Santraller.

Toplam Enerji Üretim Kapasitesi

Yıllık Ortalama Üretim Hidrolik Santral Projelerinin Durumu

Proje Adeti

Kurulu Gücü MW

Güvenilir GWh GWh %

1 İşletmede 136 12.733 33.503 45.744 35,9 2 İnşa Halinde 40 3.104 6.103 10.192 8,0 3 Planlanmış

Olanlar 502 20.423 39.987 71.445 56,1

TOPLAM POTANSİYEL

678 36.260 79.593 127.381 100

Şekil 1. Türkiye’deki Hidro Elektrik Santrallerin Durumu.

Türkiye’nin sahip olduğu Hidroelektrik enerji potansiyeli ,Dünya ülkelerinin sahip olduğu Hidroelektrik enerji potansiyelleri içinde %1’lik bir orana sahiptir. Avrupa ülkelerinin sahip olduğu Hidroelektrik Potansiyelin içinde ise %14’lük bir orana sahiptir. 2. ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş.’NİN KURULU GÜÇ DAĞILIMI VE 2005 YILI SON

DOKUZ AYLIK ÜRETİM PROFİLİ

EÜAŞ ,Hidrolik ve Termik kaynaklı enerji üretim tesislerine sahiptir. Bunlar 108 adet Hidrolik santral,13 tane ise Termik santralden oluşmaktadır. Hidrolik Santrallerin toplam kurulu gücü 11.109,2 MW ,termik santrallerin kurulu gücü ise 10.858,9 MW olup EÜAŞ olarak toplam 21.968,1 MW kurulu güce sahip bulunmaktadır.

EÜAŞ olarak 2005 yılı (Ocak-Eylül arası) itibari ile 46.682.691 MWh üretim yapılmıştır. Bu üretimin %42,56’sı Termik santrallerimizden , %57,44’ü ise Hidrolik santrallerimizde gerçekleştirilmiştir (Tablo.2, Şekil. 2).

İNŞA HALİNDE3.104 MW

8%

İŞLETMEDE12.733 MW

36%PROGRAMLANMIŞ

20.423 MW56%

Page 91: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

85

Tablo 2. EÜAŞ’ın 2005 Yılı İlk 9 Aya Ait Üretim Değerleri. 2005 (OCAK-EYLÜL)

BİRİNCİL KAYNAKLAR ÜRETİM

(MWh) EÜAŞ+B.O. PAYI %

SIVI YAKITLAR 583.643 1,25 KÖMÜR 11.376.323 24,37 DOĞALGAZ 7.826.765 16,77 TERMİK

JEOTERMAL 77.760 0,17 TERMİK TOPLAM 19.864.491 42,56

HİDROLİK 26.818,200 57,44

GENEL TOPLAM 46.682.691 100

1%

0%17%

24%58%

SIVI

KÖMÜR

D.GAZ

JEOTERMAL

HİDROLİK

Şekil 2. EÜAŞ’ın 2005 Yılı İlk 9 Ayına Ait Üretiminin Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı.

3.EÜAŞ HİDROELEKTRİK SANTRAL TİPLERİ

EÜAŞ’ın sahip olduğu Hidroelektrik santrallerin 44 adedi Baraj tipinden olup 10.757 MW ‘lık kurulu güce sahiptir. 3 adedi ise göl tipi santral olup 50 MW kurulu gücü vardır. 61 adet kanal tipi santralde ise 303 MW’lık kurulu güç mevcuttur (Şekil. 3).

Page 92: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

86

BARAJ44 Adet

10.757 MW 97%

GÖL3 Adet 50 MW

0%

KANAL 61 Adet303 MW

3%

Şekil 3. EÜAŞ’ın Hidroelektrik Santral Tipleri

4. FIRAT HAVZASINDAKİ SANTRALLARIN ÜRETİMLERİ (SON 5 YILLIK) EÜAŞ’ın İşlettiği Hidrolik santrallerden Fırat Havzasında Bulunan santrallerde (ATATÜRK HES, KARAKAYA HES, KEBAN HES, KARKAMIŞ HES, ÖZLÜCE HES) Üretilen Elektrik enerjisi, EÜAŞ bünyesinde üretilen toplam Elektrik enerjisinin %65’ine tekabül etmektedir (Şekil 4).

Page 93: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

87

20.4

12

13.7

49

26.3

04

16.1

72

30.0

25

19.9

36

40.6

68

27.1

33

26.8

1817

.029

0

5.000

10.000

15.000

20.000

25.000

30.000

35.000

40.000

45.000

2001 2002 2003 2004 2005 (Eylül)

EÜAŞ HES Üretimi FIRAT Havzası Üretimi

Milyon kWh

Şekil 4. Fırat Havzasında Üretilen Elektrik Enerjisinin EÜAŞ Üretimi ile Karşılaştırılması. 5.DİCLE HAVZASINDAKİ SANTRALLARIN ÜRETİMLERİ (SON 5 YILLIK Son 5 yıllık üretim bazında Dicle Havzası üretimi ile EÜAŞ toplam üretiminin karşılaştırılması Şekil 5’te gösterilmiştir.

Page 94: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

88

270,

54

27.6

75

286,

86

20.4

12

300,

30

26.3

04

403,

26

30.0

25

821,

25

40.6

68

478,

88

26.8

18

0,00

5.000,00

10.000,00

15.000,00

20.000,00

25.000,00

30.000,00

35.000,00

40.000,00

45.000,00

MWh

2000 2001 2002 2003 2004 2005YILLAR

DİCLE

EÜAŞ

Şekil 5. EÜAŞ Dicle Havzasındaki Hidrolik Santrallerin Son Beş Yıldaki Üretimi. 6. FIRAT VE DİCLE HAVZALARININ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİNE KATKISI Fırat – Dicle havzasının HES kurulu gücünün EÜAŞ toplam HES kurulu gücüne oranı %65 civarındadır. EÜAŞ’ın diğer HES’lerin oranı ise %35 değerindedir. Bölgemizin Hidrolik kaynak olarak Türkiye elektrik enerjisine katkısı çok yüksek değerdedir (Şekil 6). EÜAŞ Hidrolik Santralarında kuruluşundan itibaren 735.311.005.700 kWh elektrik enerjisi üretilmiş olup, Fırat ve Dicle havzalarında bulunan santrallerinde ise (KEBAN, KARAKAYA, ATATÜRK, KARKAMIŞ, KRALKIZI, DİCLE ve BATMAN) kuruluşundan beri üretilen enerji 424.312.452.000 KWh’tır.

Page 95: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

89

35%

65%

FIRAT VE DİCLE HAVZASI

DİĞER HAVZALAR

Şekil 6. EÜAŞ Hidroelektrik Santrallarının Üretiminin Fırat Ve Dicle Havzasındaki

Hidroelektrik Santraların Üretimlerine Oranı. SONUÇ Bölgemizde yarım kalmış olan GAP projesinin tamamlanması ve diğer enerji kaynaklarına ait potansiyelin değerlendirilerek üretime katkıda bulunur hale getirilmesi sonucunda ; hem ülke ekonomisi hem de bölge ekonomisine büyük katkılar olacaktır. Bu katkının sağlanabilmesi için de ülke ve dünya yatırımcısının bölgeye yönelmesi gerekmektedir. Bu yönelişin sağlanması ise ekonomik ,sosyal ve politik istikrarın sürdürülerek, teknik alt yapının önemsenmesi ile yapılabilir.

Page 96: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

90

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ PETROL REZERVİ, ÜRETİMİ VE TPAO

Sebahattin ULAY

TPAO ADIYAMAN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ

0 416 2272811 [email protected]

1. GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE TPAO FAALİYETLERİ

TPAO 10 Aralık 1954 yılında

kurulmuştur. Bu tarihe kadar MTA tarafından

yapılmakta olan petrol arama ve üretim

faaliyetleri kurumumuzca yürütülmeye

başlanmıştır. Ortaklığımızın yurt içinde üç bölge

müdürlüğü bulunup, bunun iki adedi Güneydoğu

Anadolu Bölgesi içindedir. Bu bölge müdürlükleri

Batman ve Adıyaman bölge müdürlükleridir. Bu

müdürlüklere ait özet bilgiler aşağıda verilmiştir.

1.1 Batman Bölge Müdürlüğü (1954) :

Bu zamana kadar toplam 55 sahada petrol keşfi gerçekleştirilmiş olup halen 31 sahada 568

kuyuda üretim yapılmaktadır. Bölgemizdeki kuyuların 466 adeti scr (atbaşı) , 74 adeti pcp

(vida), 28 adeti esp (elektrikli dalgıç) pompa sistemleri ile toplam günlük 19.000 varil ham

petrol üretimi yapmaktadır.

1.2. Adıyaman Bölge Müdürlüğü (1992) :

1971 yılında Ortaklığımızın Adıyaman Sahasında keşfini takiben, bu güne kadar toplam 27

sahada petrol keşfi gerçekleştirilmiş olup halen 20 sahada 167 kuyuda üretim

yapılmaktadır. Bölgemizdeki kuyuların 95 adeti scr (atbaşı) , 9 adeti pcp (vida), 63 adeti

esp (elektrikli dalgıç) pompa sistemleri ile toplam günlük 10.100 varil ham petrol üretimi

yapılmaktadır.

Page 97: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

91

2. GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ PETROL REZERVLERİ VE ÜRETİMİ Türkiye’nin 2003 yılı sonu itibariyle üretilebilir petrol rezervlerinin petrol üretim

şirketlerine dağılımı Şekil 1’de verilmiştir. Buna göre kalan rezervlerin %68’i TPAO

tarafından üretilecektir. Tablo 1’de ise 2003 yılı sonu itibariyle üretilebilir petrol

rezervlerinin miktarları belirtilmiştir.

T.P.A.O.68%

N.V.Turkse Perenco + T.P.A.O.

2%Diğer3%

Petroleum E.M.I. + Dorchester

5%

N.V.Turkse Perenco22%

Şekil 1. Türkiye’nin 2003 Yılı Sonu İtibariyle Kalan Petrol Rezervlerinin Üretim

Şirketlerine Dağılımı Tablo 1. 2003Yılı İtibariyle TPAO-TÜRKİYE Rezervleri

Rezervuardaki

petrol (*) Üretilebilir

petrol Kümülatif üretim Kalan üretilebilir

petrol Varil Varil Varil Varil Şirket Bbls Bbls Bbls Bbls T.P.A.O. 4 420 382 555 641 362 109 439 719 317 201 642 792 DİĞER 1 198 757 993 498 235 330 405 397 302 92 838028 Toplam 6 419 140 548 1 139 597 439 845 116 619 294 480 820 (*) İspatlanmış, muhtemel ve mümkün rezervler toplamıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde TPAO’nun iki önemli petrol üretim sahası vardır.

Bunlardan birincisi ve en önemlisi Batman bölgesi petrol üretim sahasıdır. Batman

Bölgesinin yıllara göre petrol üretimi Şekil 2’de verilmiştir. Bu grafikten en fazla üretimin

1992-1994 yıllarında elde edildiği görülmektedir. Kuyu sayısı da yıllara göre artış

göstermiş ve 568’e ulaşmıştır.

Adıyaman petrol üretim sahasına ait üretim değerleri ve kuyu sayısı ise Şekil 3’te

gösterilmiştir. Şekilden de anlaşıldığı üzere bu bölgede de en fazla üretim 1991 ve 1992

Page 98: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

92

yıllarında gerçekleşmiştir. Bu bölgedeki kuyu sayısı da yıllara göre artış göstermiş ve

166’ya ulaşmıştır.

01.000.0002.000.0003.000.0004.000.0005.000.0006.000.0007.000.0008.000.0009.000.000

10.000.000

1948

1951

1954

1957

1960

1963

1966

1969

1972

1975

1978

1981

1984

1987

1990

1993

1996

1999

2002

2005

PE

TRO

L Ü

RE

TİMİ,

(BB

L)

0

100

200

300

400

500

600

700

KU

YU

SA

YIS

I

Petrol Üretimi Kuyu Sayısı

Şekil 2. Batman Bölgesi’nin Yıllara Göre Petrol Üretimi ve Kuyu Sayısı

605.

403

1.00

9.34

4

1.00

1.99

9

862.

082

735.

443

602.

068

650.

760

514.

746

416.

929

348.

198

270.

607

294.

803

393.

106

1.14

2.91

5

1.98

7.56

0

2.14

0.72

5

2.32

6.88

4

2.33

6.10

7

4.66

7.11

2

10.6

98.8

50

15.8

78.4

84

14.7

49.6

04

12.7

67.1

64

11.3

72.2

84

10.4

23.4

30

11.1

06.6

27

10.5

95.6

06

9.44

2.37

7

7.78

2.07

7

6.77

7.47

4

5.78

4.40

9

5.23

8.50

1

4.82

6.02

0

4.24

7.52

0

3.14

1.49

7

1015 15 14 12

15 17 16 16 1512

17 1924

28

4340

4750

61

82

92

105111

122

132

155161

165169

164 164168166166

0

2.000.000

4.000.000

6.000.000

8.000.000

10.000.000

12.000.000

14.000.000

16.000.000

1971

1973

1975

1977

1979

1981

1983

1985

1987

1989

1991

1993

1995

1997

1999

2001

2003

2005

Üre

tim M

ikta

rı (B

BL

)

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

100

110

120

130

140

150

160

170

Kuy

u Sa

yısı

Üretim MiktarıKuyu Sayısı

Page 99: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

93

Şekil 3. Adıyaman Bölgesi’nin Yıllara Göre Petrol Üretimi ve Kuyu Sayısı Türkiyedeki petrol üretiminin yıllara göre değişimi Şekil 4’de gösterilmiştir. Şekilden de

görüldüğü üzere Türkiye’deki petrol üretiminin büyük bir kısmı TPAO tarafından

yapılmaktadır. TPAO’nın üretiminin tamamına yakını ise Batman ve Adıyaman

Bölgelerinden elde edilmektedir.

0

2.000.000

4.000.000

6.000.000

8.000.000

10.000.000

12.000.000

14.000.000

16.000.000

18.000.000

Ham

petr

ol Ü

retim

i (B

BL

)

2002 Yılı Sonu 2003 Yılı Sonu 2004 Yılı Sonu 2005

Türkiye

TPAO

Batman

Adıyaman

Şekil 4. Türkiye’de Petrol Üretimi ve TPAO Üretimi 3. SONUÇ

TPAO Türkiye’de petrol arama ve üretme çalışmalarında çok önemli bir

konumdadır. Ülkemizdeki petrol kaynaklarının %70’e yakın kısmı bu kuruluş tarafından

değerlendirilmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise TPAO için en önemli petrol

yataklarına sahip bölgedir. Ülkemizdeki petrol üretiminin önemli bir kısmı Güneydoğu

Anadolu Bölgesinde yapılmaktadır. Dolayısıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi ülkemiz için

önemli bir petrol ve dolayısıyla enerji kaynağıdır.

Page 100: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

94

MOBİL SANTRALLER VE ÇEVREYE ETKİLERİ

Cengiz Göltaş

TMMOB Enerji Komisyonu

TMMOB Enerji Çalışma Grubu

adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. EMO Diyarbakır Şube tarafından düzenlenen Güneydoğu Anadolu Enerji Forumunda aranızda bulunmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyduğumu ifade etmek isterim. Bölgenin enerji sorunlarının tartışıldığı bu başarılı etkinlik nedeniyle EMO Diyarbakır Şubesini bir kez daha kutluyorum.

Bugün esas olarak savunulması gereken ülkemizin ihtiyacı olan enerji hammaddelerinin öz kaynaklarımızdan karşılanmasıdır. Bu konuda Bölgenin başta hidrolik olmak üzere önemli bir potansiyeli barındırdığı herkesçe biliniyor. Buna rağmen uzun yıllar içinde yapılmayan yatırımlar ile bugün bölgenin kalkınma ve sanayileşme sorunları, yoksulluk ve uzun dönemdeki çatışma ortamında daha da büyümüştür.

21.Yüzyılın ilk çeyreğinde gerek gelişmiş metropol ülkelerin kendi aralarında, gerekse azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere karşı uyguladıkları politikalarda enerji kaynaklarına ve teknolojiye sahip olma konusunda ciddi bir yarış içerisinde oldukları görülüyor. Esas olarak bugün Ortadoğu’da yaşanan gerilimlerde de, ABD'nin genişletilmiş Ortadoğu projesinin ana ekseninde de Bölgenin zengin petrol kaynaklarına sahip olma isteği ve buradan da Orta Asya ve Hazar bölgesinin enerji kaynaklarını kontrol etme çabası bilinen bir gerçektir.

Dünyada genel enerji tüketimine baktığımızda halen dünya nüfusunun % 20'sinin toplam enerji tüketiminin % 60'ını, gelişmekte olan 5 milyarlık nüfus ise enerjinin %40'ını tükettiği görülmektedir. Bugün yaklaşık 1.6 milyar insanın ticari enerjiye erişim olanağı bulunmamaktadır.

Enerji üretiminde kullanılan kaynaklar açısından incelendiğinde ise, dünyada enerji kaynaklarına olan ihtiyacın %90'ı fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Halen enerji üretiminde petrol %45, kömür %26, doğalgaz %23, biyogaz %6 kalan %10'luk kısmın ise yenilenebilir enerji kaynakları olan hidrolik, jeotermal, güneş, rüzgar, biokütle olduğu görülmektedir.

Bugün birçok kaynağa göre dünya ham petrol rezervi 140.4 milyar ton olduğu belirtilmektedir. Bu rezervin %65'lik kısmı Ortadoğu ülkelerindedir. Dünya yıllık petrol üretimi olan 3.5 milyar tonun %31'lik payı Ortadoğu ülkeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Dünya petrol tüketimi olan 3.3 milyar tonun %26'sını dünya nüfusunun % 4.7'sine sahip olan ABD tüketmektedir.

Yine dünyadaki enerji kaynakları incelendiğinde, dünya elektrik enerjisi tüketiminin %38'i kömürden karşılanmaktadır. Ülkelerin elektrik üretiminde kömürün payı dikkate alındığında; Polonya %96, Güney Afrika %88, Çin %78, Avustralya %77,

Page 101: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

95

Hindistan %77, Çek Cumhuriyeti %72, Yunanistan %67, ABD %55, Almanya %'52, Danimarka 47 kömürün önümüzdeki yıllarda da enerji üretimindeki payı ve öneminin süreceği görülmektedir.

Ülkemiz enerji kaynakları açısından durum değerlendirildiğinde; ülkemizin 8.4 milyar ton linyit, 1.12 milyar ton taşkömürü rezervi olduğu bilinmektedir. Ancak Türkiye Linyit rezervinin %68'inin alt ısıl değeri 2000 kcal/kg olup kalorofik değeri oldukça düşüktür. Bugün ülkemiz kömürlerinin enerji üretimindeki payı %20'lerin altına düşmüştür.

Ülkemiz su potansiyeli açısında da önemli bir enerji kaynağıdır. Teknik olarak değerlendirilebilecek potansiyelimiz 216 milyar kWh olarak tesbit edilmektedir. 2000 yılı itibariyle de teknik ve ekonomik potansiyelin 122 milyar kWh olduğu bilinmektedir. Bugün 122 milyar kWh lık ekonomik hidroelektrik potansiyelin sadece %32 lik kısmı kullanılmaktadır.

Ülkemizde üretilebilir petrol rezervinin 43,7 milyon ton, doğal gaz rezervinin işe 8,9 milyar m3 olduğu ifade edilmektedir. Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynakları açısından da son derece şanslı bir ülke olmasına karşın rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütle olarak üretim içindeki payı yok denecek kadar azdır.

Yapılan araştırmalarda yaklaşık 10.000 MW’ın üzerinde rüzgar potansiyeli olduğu, 2600 MW lık jeotermal potansiyelimizin ise halen %4 ünün kullanıldığı güneş ve biyokütle konusunda ise herhangi bir yatırım olmadığı gibi enerji ormancılığının da yok sayıldığı önemli bir gerçekliktir.

Değerli katılımcılar, sevgili meslektaşlarım, Türkiye Enerji Politikaları dendiğinde Anadolu’nun güzel deyimleri geliyor aklıma. Bunlardan biri “mızrak çuvala girmiyor”. Bir diğeri de “tuz koktu” denir. Ülkemizin enerji politikalarından söz edildiğinde karar verme organlarında yer alanların, yani siyasal iktidarların kendi programlarına yönelik tercih ve öncelikleri nasıl şekilleneceğinin anlaşılması lazım.

Ancak ülkemizdeki enerji politikaları 1980'lerden bu yana ülkemizin kendi iç dinamiği ve iktidarların programlarından bağımsız bir şekilde oluşturulmaktadır. Yani esas olarak öncelikle vurgulanması gereken ülkemizin ekonomik sosyal ve siyasal sürecinin yeniden yapılanma adı altında uluslararası sermaye ve onun kuruluşları olan IMF, Dünya Bankası ,Dünya Ticaret Örgütü tarafından belirlenmesidir.

21.YY da küresel kapitalizmin temsilcisi olan bu kurumlar, çok uluslu şirketlerin talepleri doğrultusunda gelişmekte olan ülkelerin tüm kamusal hizmet alanlarının ticarileştirilmesini dayatmaktadır. Diğer bir ifade ile ülkemizin cumhuriyet kurulduktan buyana büyük emek ve özveri ile oluşturduğu temel alt yapısı, tüm stratejik kurumları sanayileşmenin temel unsurunu oluşturan büyük işletmeleri “özelleştirme” adı altında tasfiye edilmektedir.

Uygulanan bu politikalar son 20 yıl içinde ülkemizde siyasal iktidarlar değişmiş olsa da kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Bu duruma en yalın örnek son 20 yıllık süreç değerlendirildiğinde 12 yıl ANAP’ın 4,5 yıl DYP'nin 1 yıl RP'nin 4 aylık bir süre DSP'nin son 2,5 yılda AKP'nin uygulamalarında görülmektedir.

Özetle partiler değişmekte ancak enerji sektörünün yeniden yapılanma programı IMF'nin uyum kredilerine ilişkin bir siyasal tercihle sürdürülmektedir.

Bugün 2005 yılında yaşadığımız tabloyu bu tercihler ışığında analiz etmek gerekiyor. Bunun yerine tek tek mevcut işletmeleri ya da kaynaklarımızı işleyişi üzerinden yapılan tartışmalar meselenin özünü kaçırmak ve sorunları bütünsel yapısından farklı tekil örnekler üzerinden deyim yerindeyse gündelik siyasetin kayıkçı kavgasına hapsetmek olacaktır.

Page 102: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

96

Şimdi meseleye enerji kaynaklarımız ve üretim politikalarımız arasında bakıldığında sorulması gereken temel soru şudur: Sektörde özelleştirme gerekçesi olarak sunulanlar dikkate alındığında; kamu finansman sıkıntısı nedeniyle enerji sektöründe özelleştirmenin bir zorunluluk olduğu, özelleştirme sayesinde sektörde tekelleşme olgusunun önüne geçilerek sermayenin tabana yayılacağı, sektörde rekabet unsurunun oluşmasıyla elektrik fiyatlarının ucuzlayacağı, bu sayede sanayi üretiminin artacağı, yurttaşların elektriği ucuza satın alması nedeniyle ekonomik bir ferahlamanın sağlanacağı netice olarak elektrik enerjisinin kesintisiz kaliteli ve ucuz olarak sunumunu yapılacağı İDDİA edilmiştir... Bu gerekçelerle son 20 yılda neler yapılmıştır. Ve yapılanlar iddia edildiği gibi sektörün sorunlarını çözmüş müdür? Yoksa yapılanların tümü kamuoyunu yanıltmaya yönelik koca bir yalanı mı ifade etmektedir?

Bu foruma davet edildiğimde son 10 yıllık dönemde oda yöneticisi olarak değişik platformlarda katıldığım enerji konulu panelleri anımsadım. Bizim her konuşmamızı küçümseyen bizi dinozorlukla suçlayan panelist bir çok kişinin (burada isim vermeyi doğru bulmuyorum) yolsuzluk dosyalarıyla mahkemelerde bir dönemin yanıtını vermeye çalıştıklarını gördük. Bu gün onların bir kısmı aramızda yok ama bizler yine ülkemizin kaynaklarının doğru kullanılmasını savunmaya devam ediyoruz. Hiç ödünsüz devam da edeceğiz. Özelleştirme mantığı ile uzun yıllar içinde ihmal edilen ve ciddi yolsuzluklar ile karşı karşıya bırakılan sektörde kamunun adım adım tahrip edilerek çalışamaz hale getirilişinin bedelini milyarlarca dolar olarak bu ülke insanı ödedi ve ödemeye devam ediyor.

Son yıllarda beyaz enerji, mavi akım vb. Davalar buz dağının görünen küçük bir kısmını yansıtıyor. Oysa, yıllarca başta TMMOB, bilim insanları, sektör çalışanları olmak üzere herkesin ortak talebi son derece netti.

Enerji politikaları, ülkenin temel ihtiyaçlarını gözeten bir anlayışla merkezi bütünsel yapısı korunarak kamu eliyle planlama kavramıyla yönetilmelidir.

Enerji sektörü ve yeraltı kaynaklarımız konusunda temel bakışımızı birkez daha sizinle paylaşmak istiyorum.. Öncelikle, enerji yatırımları büyük ölçekli pahalı yatırımlardır. Bu nedenle enerji sektöründe planlama kavramı çok önemlidir. Bu alanda yanlış yapılacak yatırımların ülke ekonomisini ciddi çıkmazların içine itmesi kaçınılmazdır. Enerji sektöründe merkezi bütünsel yapı ve kurumlar arasında koordinasyon sağlanması son derece önemlidir.

Bugün Enerji Bakanlığı bünyesinde TKİ, MTA, TTK, TEDAŞ, TEİAŞ, DSİ, EİEİ...vb. Kurumların aynı Bakanlık bünyesinde koordinasyon içinde çalışması, bu çalışmayı yürütürken başta meslek odaları, üniversiteler ilgili sendika ve dernekler ile sürekli diyalog içinde olması sektörde yaşanan sorunların çözümünde önemli bir adım olacaktır.

TMMOB Enerji sektöründe böylesine çok yönlü ortak bir aklın yaratılmasını önerirken, Enerji Bakanlığı dışında “Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu” nun da yaratılmış olması, sektörde çok başlılığı ve karar alma süreçlerinde yaşanan karmaşayı arttırmıştır.

Bugün yaşanan karmaşanın sonuçları yanlış yapılan ve uzun yıllar içinde sektöre yapılamayan yatırımların ağır bedelleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sektörün yanlış enerji politikaları ile yaşadığı çıkmazı başlıklar itibariyle sıralamak gerekirse;

Yeraltı kaynaklarımızın araştırılması ve doğal kaynaklarımızın etkin ve verimli olarak kullanılmasına yönelik olarak başta MTA, TKİ olmak üzere madencilik alanında faaliyet gösteren kurumların yeni yatırımlar ile teknolojisinin yenilenmesi, teknik eleman ihtiyacının karşılanması, yeni arama ve sondaj faaliyetlerinin önünün açılması için

Page 103: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

97

kurumların siyasal etkilerden uzak bilimsel ve özerk çalışma koşullarının sağlanması gereklidir.

Enerjide arz güvenliği ve dışa bağımlılığın azaltılması yönünde yerli kaynakların enerji üretimindeki payı arttırılmalıdır. 1985 yılında Türkiye elektrik üretiminin % 42'si linyit ile karşılanırken, bugün linyit potansiyelimizin elektrik enerjisi üretimindeki payı %20'lerin altına düşmüştür. Mevcut linyitlerin kalori değerinin düşük olması ve çevre kirliliği dikkate alınarak kömür ile çalışan termik santrallerimizde akışkan yatak teknolojisi ve otomasyona geçilerek kapasite kullanım oranlarının arttırılması olanaklıdır.

Yine, ülkemiz enerji kaynakları değerlendirildiğinde yerli kaynaklarımız olan kömür ve hidroliğin elektrik enerjisi üretimindeki payları %30'lar seviyesinde iken, dışa bağımlı ve pahalı bir seçenek oluşturan 20 yıl süreli alım garantili doğalgaz anlaşmaları ile Türkiye elektrik enerjisinde pahalı bir üretim modeline mahkum edilmiştir.

Yarın bölgede yaşanacak olumsuz bir gelişmede Türkiye enerji üretiminin %40'ının doğalgaz ile karşılandığı bir ortamda doğalgazın kesilmesi ile Türkiye karanlığa mahkum olacaktır.

İşin bir başka trajik boyutu ise, abartılı talep tahminler ile alım garantili doğal gaz anlaşmalarının yarattığı bir sonuç olarak hidroelektrik santrallerden Kwh'i 1 cent’den termik santrallerde Kwh'i 3 cent’den elektrik enerjisi üretiminden vazgeçilmesi ve 8-16 cent arasında alım garantili pahalı doğal gaz sözleşmeleri yapılmak suretiyle dünya ölçeğinde en pahalı elektrik üreten ülkeler konumuna sürüklenmiş olmamızdır.

Bu gün bu anlaşmaların bir sonucu olarak son 3-4 yıl içerisinde özellikle 2001 ekonomik krizinin de etkisiyle enerji sektöründe arz fazlalığı oluştuğu ve yerli kaynaklarımızla üretim yapan santrallerimizin susturulduğu doğal gaz ile elektrik enerjisi üretimin ise kesintisiz sürdürüldüğü, bu anlayış ile milyarlarca dolar kamu zararının yaratıldığı bilinen bir sonuç olmuştur.

Yine, 1974 dünya petrol krizi sonucunda tüm gelişmiş ülkeler petrolün sonsuz bir kaynak olmadığı gerçeğinden hareketle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmişler, enerji kaynaklarının üretim ve tüketiminde çevre sorunlarına daha fazla önem vermişler ve esas olarak da enerjinin etkin ve verimli kullanılmasına yönelik olarak ulusal bir bilinç oluşturmuşlardır.

Türkiye'de ise, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda çok avantajlı bir ülke olmamıza karşın bu alanda uzun yıllar içinde ciddi bir yatırım yapılmamıştır. Bu gün jeotermal potansiyelimizin halen %4 oranında kullanılıyor olması rüzgar güneş ve biokütlenin ihmal edilmiş olması tercihlerin ülkemiz aleyhine kullanılmasına en somut örnektir.

Bütün bunlar ortadayken elektrik dağıtım şebekelerimizin uzun yıllar içinde ihmal edilmesi bakım, onarım ve yenileme çalışmaları yapılmayıp, özelleştirme gerekçesiyle mevcut şebekenin kendi kaderine terk edilmiş olması sonucu 1992'lerde %12'ler seviyesinde olan kayıp ve kaçaklar %20-25 ler seviyesine ulaşmış, bu durumun yıllık ekonomik bedeli ise 1,5-2 milyar doları bulmuştur.

Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılması gereken bir çok adım varken bu konuda da ne sanayide ne de toplumsal yaşamda enerji tüketiminde yeni bir bilinç oluşturulması için herhangi bir program uygulanmamıştır.

Türkiye mevcut kaynaklarını yanlış politikalarla heba ederken özel şirketlere yeni rant alanları açmak üzere yakın zamana kadar mobil santral adı altında 6 numara fueloil ile çalışan büyük bir doğa ve çevre felaketi yaratan santraller ile karşı karşıya bırakılmış, artık sürecin kar adına nasıl bir çılgınlığa dönüştüğü daha fazla örtülemeyecek duruma gelmesi ve yaşanan toplumsal tepkiler karşısında santraller susturularak bu alanda yapılan yatırımlar da birilerini zengin etme adına toplumun birikimlerinin sokağa atılması anlamına gelmiştir.

Page 104: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

98

Mobil Santraller çoğunlukla Güneydoğu Anadolu Bölgesine kurulmuştur. Acil durum santralleri olarak da adlandırılan ve yüzer-gezer santral de denilen bu santrallerin normalde 15-30 MW kapasiteleri olması gerekirken, kurulu güçleri yükseltilmiş ve beton temeller üzerine sabit tesisler olarak inşa edilmişlerdir.

Olağanüstü hallerde kısa süreli çözüm üretmek üzere projelendirilen bu santraller genellikle motorin ve 6 numaralı fuel-oil ile çalıştırılmaktadır. Birim maliyetleri oldukça yüksek olan bu santrallerin çevreye ciddi zararlar verdikleri bilinmektedir.

Ülkemizde 2000 yılında kriz gerekçe gösterilerek toplam kurulu güçleri 615 MW olan 12 Mobil Santral için ihale yapılmış, 5 yıl süreli Yap-İşlet Sözleşmeleri imzalanmıştır.

Daha önce Dalaman, Giresun, Trabzon ve Bartın’a kurulması düşünülmüş, ancak yöresel tepkiler nedeniyle vazgeçilmiş, daha sonra da Samsun’a inşa edilmiştir.

O dönemde, mobil santrallerin kurulması önündeki engelleri kaldırmak için Gayrı-Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği, Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliklerinde değişiklikler yapılıp hukuksal engeller kaldırılmak istenmiştir.

Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde son yıllarda artan elektrik enerjisini karşılamak üzere üretim kaynakları ile irtibatı sağlayacak enerji nakil hatları tesisi yapılmamıştır.Üretim kaynaklarına yakın olan Güneydoğuda üretilen enerji uzun enerji nakil hatları ile Kayseri ve Ankara’ya iletilmesine rağmen yakınındaki bölge illerine taşımak için yeterli yatırımlar yapılmamıştır.Dolayısıyla bölgede uç noktalarda oluşan gerilim düşümlerine geçici çözüm üretmek amacıyla bu nakil hattı sorununu çözmek yerine talebi karşılamak için mobil santraller gündeme gelmiştir.

1998 de Van,Hakkari,Silopi ve İdil’de 4 adet gezer santral 3 ay gibi kısa bir sürede kurularak TEAŞ tarafından 3 yıllık süre ile kiralama ve hizmet alımı yoluyla işletilmesi için uluslar arası ihale açılmıştır.

Teklif veren firmaların, söz konusu santralleri,treyler yerine,beton temeller üzerine kısa sürede monte edebileceklerini önermeleri üzerine bu önerileri kabul edilmiştir.Ancak bu santraller da gezer tip santraller olmayıp kısa sürede tesis edilebilen sabit tesislerdir. 2000 yılında Ankara,Siirt,Mardin ve Isparta için 4 adet santral ihalesi daha yapılmıştır.

Bir yandan da Van,Hakkari,Silopi ve İdil santrallerinin kapasitelerinin artımına karar verilmiştir.

Bölgede 1999 yılında itibaren önce Van’da 20 MW,Hakkari’de 10 MW Silopi’de 35 MW ve İdil’de 10 MW olmak üzere 4 adet gezer santral 3 yıllık bir süre için devreye girmişlerdir.Ayrıca ihaleyi alan firmalar santralleri treyler üzerine kurmak yerine temeller üzerine kurmayı teklif etmiş ve kurulan santraller mobil olmaktan çıkmışlardır.Söz konusu santrallerden Van,Silopi ve İdil santralleri 6 numara fuel-oil yakıtlı dizel jeneratör ünitelerinden ,Hakkari santralı ise motorin yakıtlı dizel jeneratör ünitelerinden oluşmaktadır.

Kısa zamanda bu santrallerin kurulu güçleri ilave sözleşmelerle arttırılarak kuruldukları bölgede enerji talebinin üstünde üretim sözleşmeleri yapılmıştır.Böylece amaçlananın ötesine geçilmiş; Sözleşme süresince Enerji alım garantisi verilmiş olduğundan oluşan fazla enerjiler ise 154 KV enterkonnekte şebekeye basılarak büyük kayıplarla değişik noktalara ulaştırılmak suretiyle yüksek fiyatlarla TEAŞ’a enerji satışı yapan adeta birer ticarethane haline gelmişlerdir.

2001 yılında Siirt’te 20 MW ve Mardin’dede 20 MW olmak üzere yeni santraller devreye girmiş;Silopi’de 25 MW,İdil’de 20 MW,Van’da 20 MW ve Hakkari’de de 20 MW olmak üzere ilave fuel-oil santralleri devreye girmiştir.Ayrıca 1999 dan sonra devreye giren santrallerin alım garantili sözleşme süreleri 5 yıla çıkarılmıştır.

Page 105: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

99

Batman’da kurulan 100 MW sözleşme güçlü ve 5 yıl alım garantili mobil santral bölgede kurulan yedinci santral olup;bölgenin en büyük kapasiteli mobil santralidir.Ayrıca bu mobil santrallerin alınan enerji fiyatları ilk sözleşmelerde 3 yıl süreli 14 cent/kWh değerlerinden başlayıp son sözleşmelerde süre 5 yıla çıkarılmış ve fiyat değerleri bu yüzden düşürülmüştür. Bu mobil santraller için sözleşme sürelerince verilen-verilecek bedel eskalasyon ve ilaveler hariç yaklaşık 800 milyon dolar civarındadır. Türkiye şimdi yeni bir maceraya sürüklenmek isteniyor. Eneri Bakanı Hilmi Güler bu ülkenin alışık olduğu bir söylemi kullanarak yani insanların karanlıkta kalacağı enerji kriziyle karşılaşılacağı söylemleriyle 3 tane nükleer santral yapılmasının planlandığını söylüyor.

“Biz bu filmi gördük” demeyeceğim çok izledik ve sonucu da biliyoruz. Brezilya dizilerini aratmayan bu nükleer santral serüveninin yeniden gündeme getirilmesinin nedenlerini de biliyoruz. Türkiye'ye 15 milyar dolara mal olacak nükleer santral yerine bu paranın dağıtım şebekelerinin yenilenmesiyle kayıp kaçakların azaltılması olanaklıdır. Ve çok daha ekonomiktir.

Türkiye sahipsiz değil! Böylesine sorunlu ve eski bir teknolojinin işsiz kalan nükleer santral lobilerince dayatılması ve Türkiye'nin önüne bir seçenek olarak konulması karşısında da sessiz kalınamaz.

TMMOB tüm ilgili meslek odalarıyla birlikte ülkemizin gelişmesinde ve çağdaşlaşmasında temel unsur olan enerji politikalarının IMF gibi kuruluşların direktifleriyle değil, kendi insan gücümüze ve doğal kaynaklarımıza dayalı üretim ekonomisi ve sanayileşmeden yana, kalkınma stratejilerinin bilim ve teknoloji temeline oturtan ulusal bir politika ile yürütülmesinin savunuculuğunu yapmaya devam edecektir.

Uluslararası tekellerin yarattığı savaşlara karşın son sözü insanlık söyleyecektir.

Page 106: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

100

SORULAR VE YANITLAR Cem Kükey Sayın Cengiz Göltaş’ın mobil santrallerden çıkarak yeni dünya düzeni ve globalleşen kapitalizm enerji politikalarına etkileri konusundaki sunumundan dolayı teşekkür ediyoruz. Şimdi mobil santrale ilişkin ben de birkaç şey söylemek istiyorum. İşte Samsun'da bir mobil santral kurulmaya çalışıldı 200 MW gücünde aynı tarihlerde samsunda 600 MW’lık Boyabat HES’in üretimi bir buçuk milyar kWh. Bugün Türkiye'nin yıllık üretimi 150 milyar kWh olarak düşünülürse bittiğinde üretimin yüzde birini karşılayacak bir santral. Bütün alt yapı tesisleri bitirildi derivasyon tüneli bitirildi. Ulaşım yolları yapıldı. Site tesisleri yapıldı. Personel orda yıllarca bekletildi 5-6 sene. Sadece gövde ihalesi, 300 milyon dolarlık bir ihale, yapılmadı 6-7 sene bekletildi. O tarihte DSİ görevlisiydim zamanında bakanlığa ve genel müdürlüğe önermelerde bulunduk. Ama Boyabat HES’e o 300 milyon dolarlık yatırım yapılmadı. Aynı tarihlerde Samsun'a bir mobil santral 200 MW’lık bir mobil santral yapıldı. Yıllık üretimi ise sadece 200-250 milyon kWh olabilecek bir mobil santral inşaası düşünüldü. Mobil santralde Samsun'un tarımı ile ünlü Çarşamba ovasına kuruldu çevre zehirlenmeye başlayınca bölge halkından tepki geldi. Başlangıçta biz meclis araştırma komisyonunda oda olarak müdahil olduk. O dönem muhalefette olan şimdiki siyasi erk bizim muhalefetimize alkış tuttu. Daha sonra kendisi bakanlığı devraldığında yatırıma devam ettirdi, sonuçlandırdı. Şu anda o bir buçuk milyar kWh enerji üretecek 600 MW’lık Boyabat barajı hala devre dışı. Bir firmaya verdiler Doğuş'a. Doğuş’a git kredi bul dediler, yaklaşık 5-6 senedir yurt dışı kredisi bulamadı. Varsayımıyla hesabıyla o devre dışı bırakıldı şu anda kimse adını anmıyor. Devletin de bu konuda Bakanın bir açıklaması var 2019 yılında güya heslerin tümü devreye alınmış olacaktı. Ama Boyabat’la ilgili hiçbir şey duymadık bilmiyoruz. Mobil santral filmlerin sonunda bu nerde bu nerde diye söylenir ya mobil santrale ayda 5 milyon dolar tazminat ödeniyor durduruldu üretimi. Boyabat HES ise hiç gündemde değil yapılmıyor kamu tarafından herhalde bu saatten sonra bu politikayla bu anlayışla mümkün değil. Değerli katılımcılar saat ilerledi oldukça ama ben yalnız bu bölümde enerji üretimine ilişkin, üretim projeksiyonuna ilişkin, sunumlar güzeldi. Ama tüketim boyutu biraz eksik kaldı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin. O da herkesçe malum mu acaba, herkesçe biliniyor mu, malum nedenlerle? Ben şimdi soruları alayım . Buyurun. Sorular sorulacak şahıs ismiyle beraber söylerse ve kısa olursa ve bir panelist olarak katılmazsanız seviniriz. Muzaffer Ateş (Yüzüncü Yıl Üniversitesi) 1980’lerde Gaziantep’de ODTÜ'de elektrik bölümü öğrencisiydim. O zaman Gaziantep’in dünyanın merkezi olduğunu ve şayet bu bölümü bitirirsek değil Türkiye’yi dünyayı yönetebileceğimize inanıyorduk. Yani tam doğruda olmasa sahip olduğumuz elektrik bölümünü okuyan öğrencilerin sahip olduğu güven ruh ve heyecandan bahsetmek istiyorum. Şimdi sorum biraz eleştirel olacak. Bu enerji konusunda enerjiyi ve elektriğin az geliştirilmesinde biz bilim adamlarının ve mühendislerin acaba bilgisizliği vizyonsuzluğu ve cesaretsizliği söz konusu değil midir? Yani bütün problemin çözümünü şeyden bekliyoruz hükümetten bekliyoruz. Acaba dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu problemleri hükümetler mi çözdü. Bilim adamlarımı mühendisler mi çözdü. Yani şunu demek istiyorum neden radikal çözüm yollarımız yoktur? Teşekkür ederim. Konuşmacılara teşekkür ederim ancak bu tür konuşmalar bana elektrik vermiyor, enerji vermiyor beni heyecanlandıramıyor kusura bakmayın, teşekkür ederim. Cem Kükey: Soruyu Cengiz Göltaşa yönlendiriyorum.

Page 107: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

101

Cengiz Göltaş: Bugün benim konuşmamın içinde de vardı. Bu enerji sektöründe karar verme süreçlerinde sadece hükümetin yada bürokratların birlikte karar vermesinin sorunu çözmesinde çok eksik kalacağını aslında bu karar sürecine toplumun bütün kesimleri hem denetim anlamıyla hem katılım anlamıyla yer almasının önemli olduğunu zaten ben konuşmamda ifade ettim. Politikalar belirlenmesi radikal kararların alınması elbette bu bir hükümet bir siyasal iktidar meselesidir. Ancak bizim gibi kurumların ya da bilim adamlarının ya da üniversitelerin ya da diğer meslek odaları sendikaların görevleri Türkiye’deki ya da dünyadaki enerji alanındaki yaşanan gelişmeler karşısında kendi görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak siyasal iktidarları etkilemek kamuoyu oluşturmaktır. Bunu yapmaya çalışıyor yıllardır. Ve bu konuda da TMMOB tarımından enerjisine sanayileşmesinden madenciliğine her alanda çok ciddi olarak bu ülkede politikalar üreten ürettiği politikaları ile toplumun her kesimi ile tartışmaya çalışan bunu gözeten bir yerde bir duruş sergiliyor. 50 yıllık o onurlu tarihsel duruşuyla da zaten belli bir saygınlığa sahiptir diye de düşünüyorum. Hasan Azar (Elektrik Mühendisleri Odası Denetleme Kurulu): Mehmet Cebeci Hocama soru sormak istiyorum. Bu mini Hes’lerle ilgili olarak bunların yatırım maliyetleri, işletme maliyetleri, kapasiteleri ve bugünkü piyasa şartlarında rekabet ortamında ne kadar yatırımcılar için cazip olabilir. Hangi şartlarda bunlar gündeme gelebilir. Mehmet Cebeci: Ben teşekkür ederim. Aslında sunum biraz dört beş konuyu içerdiğinden birde zaman kısıtlaması nedeniyle konular üzerinde gereği kadar belki duramadık. Tabi başlangıç itibariyle büyük santralleri kıyasladığımız zaman mini santrallerin birim maliyetleri biraz daha yüksek görülüyor. Fakat bu birim maliyetteki yükseklik mini santrallerin getireceği diğer avantajlı durumlarla aslında dengelenebilir. Diğer avantajlı durumlar özellikle yaygın olarak kullanılmak suretiyle şebekenin kayıplarından kurtulmak, yerel beslenmeler sağlamak bu önemli bir avantajdır. İkincisi su kaynaklarını daha çok değerlendirmek suretiyle su kaynaklarının diğer özelliklerini de devreye sokabilmek. İşte balıkçılığından yararlanabilmek veya o su kaynağının daha başka amaçlarla kullanılabilmesini sağlamak düzenli bir regülasyon sağlamak büyük elektrik santrallerinin havzalarının erken vakitte dolmasından kaynaklanan problemler var. Bunlar var. Diğer bir konuda özellikle biz bu teknik konuları yani hep elektrikçiler olarak veya belirli meşgul olan kimseler olarak tartışıyoruz. Bunu vatandaşa daha alt seviyeye mal edebilmiş değiliz. Dolaysıyla bu teknolojinin üretime yönelik olanının mutlaka halka indirilmesi lazım. Belki bir şey olabilir deminki konuyla ilgili ta üniversite çağına gelmiş bir kişi bir gencimiz bu tür şeylerle yani yeni bir şeyler yapma, üretimler yapmak, katkıda bulunmak gibi hiçbir şeylerle meşgul olmaksızın zihni geliyor üniversiteye. Biz diyoruz ki gel sana 3-4 yılda iyi bir elektrik mühendisliğini öğreteceğiz diyoruz. Kısıtlı imkanlar çerçevesinde ve işte yetersiz bilgilerle mezun oluyor. Yani öğrenci heyecansız geliyor ve biz o süre içersinde ona gerekli şeyi veremiyoruz. Üniversiteyi bitirdiği zaman da zaten kazanması gereken o büyük potansiyeli zaten kazandıramamış oluyoruz. Dolayısıyla bu tür ileriye yönelik eğitim yönünde sağlayacağı faydalarda düşünüldüğünde böyle küçük tipteki Hes’lerin gelişimini yararlı olacağını düşünüyorum. Teşekkür ederim. Cem Kükey: Bu mini Hes’lere ilişkin bende küçük bir açıklamada bulunmak istiyorum. Özellikle mini Hes’ler konusu DSİ etüt dairesince yıllarca etüdü yapılır su kaynakları yağış diyagramları incelenir. Belli bir planlama programına alınır. Ama şu anda DSİ bunu bu mini projeleri, su kullanım hakkını devrederek, hiçbir planlaması olmayan hiçbir etüdü olmayan bunları

Page 108: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

102

bu şekilde verip, bunların etüdünün bu özel firmalarca yapılmasını gündeme getirdi EPDK'dan onay almak kaydıyla. Oradaki işlemlerin tümü teknik olmaktan öte sadece prosedür bu anlamda da bir zaman içersinde kaynak israfı ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Kemal Ulusaler (EMO Merkez Yönetim Kurulu Başkanı): Sebahattin Bey’e bir soru sormak istiyorum. Karakuş, Cendere bölgesine TPAO arama yapıyor mu bu bölgede arama yapan başka firmalar var mı? Sebahattin..Ulay Karakuş, Cendere Bölgesi petrol keşfi 89-90’lar arasında yapılmış şu anda fiili olarak üretim yaptığımız sahalarımız. Cendere sahasının sahibi Medison diye yabancı bir şirket TPAO'da işletmeciliğini yapıyor. Zaten tamamen her anlamda keşfedilmiş bir saha olduğu için şu anda orda arama anlamında herhangi bir çalışmamız yok. Üretim yaptığımız sahalardır her ikiside. Muzafer Toy (Çiftçi): Sayın Mehmet Hocama sorum olacak. Bizi aydınlattığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bu organizasyonu yapan Şubemizi de tebrik ediyorum. Sayın Hocam bölgemizin enerjilerinden söz etti. Bölgede güneş enerjisi rüzgar enerjisi ve biyoenerjiden söz etti. Biz çiftçi olarak bunları nasıl pratikte tarlaya yatırımını yapıp teknolojisini kullanabiliriz. Bu konuda bölgemizde yapılmış bir örnek çalışma var mıdır? Veya üniversitenizle ya da şahsınızla bu konuda ne yapabiliriz? Daha önce bio gaz tesisi Karadeniz’de yıllar önce 15-20 yıl öncesini hatırlıyorum özellikle Samsun havzasında köylülerin bununla ısındığını veyahut bazı ihtiyaçlarını giderdiklerini biliyordum. Acaba bölgemizde de, böyle kırsal kesimde desteklemek amacıyla devletin bu alanda herhangi bir desteği var mıdır? Zaten görüş ve öneri kısmında açıklamıştınız bu konuda bizi detaylı bilgilendirseniz sevinirim teşekkür ediyorum. Mehmet Cebeci: Sağ olun ben teşekkür ederim şimdi efendim bu küçük kaynaklarla ilgili benim sayın başkanında değindiği maalesef potansiyel tespitlerimiz ciddi anlamda henüz hiç yapılmış değil. Küçük su potansiyelleri olsun biyoenerji potansiyellerimiz olsun rüzgar potansiyellerimiz olsun bunlarla ilgili ciddi bir çalışma yok maalesef. Bütün kaynaklarda dikkat ederseniz hep şöyle geçer bu kadar olduğu tahmin edilmektedir. Rakamlar birbirini tutmaz neden çünkü eğer su potansiyelini belirlemek istiyorsanız en az 10 yıllık bir süreç içersinde o suyun akış rejimlerini belirli mevsimlerde belirli aralıklarla ölçmeniz lazım. Onun içinde ölçüm merkezleri kurmanız lazım. Dolayısıyla Gerçekten öncelikle bu potansiyellerin net olarak belirlenmesi için, ölçüm istasyonları ve bununla ilgili görevlendirmeler teşkilatlanmalar olmalı. Birincisi bu. İkincisi üniversitelerde veya bazı kurumlarda bu konularda çalışmalar var prototip çalışmalar yapılıyor ama devletin belirli, ben öneriler kısmında belirttim, devletin belli bir teşvikle bunu vatandaşa cazip halde aktarabilmesi lazım. Onun için mesela 10 kW’a kadar elektrik üreten veya 10 ile 50 kW arasında elektrik üreten bir güçte birkaç farklı güçlerde ve tiplerde prototipler geliştirilmesi lazım. Sistematik olmalı bu sonra bunlar uygun bir teşvikle vatandaşlara köylere kurulmalı. Buna benzer başka uygulamalar, teşvikle başka uygulamalar yapılıyor. Cazip hale getirici olmalı öneriler. Yapılan çalışmalar var fakat dağınık. En son benim hatırladığım suyla ilgili, belediyelere, ilçe belediyeleri de dahil, bakanlıktan gelmiş bir yazı vardı. İşte “yörenizde nerelerde konumunu mevkini belirterek tahmini kapasitesi ne kadar olan sular

Page 109: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

103

vardır, bunları bir liste halinde bize bildirin oralarla ilgili gelip bir çalışma yapacağız” anlamında bir yazı. Yani bunlar çok öyle rasyonel olmayan daha ciddi ele alınması gereken konular. Yani ümit ediyoruz bu konuda adımlar atılır. Bizim kendi üniversitemizde o konuda pratik çalışma yapılmış değil ben özellikle bizim tesis grubundaki arkadaşlarımızla yaptığımız çalışmalar daha ziyade küçük mikro tip hidroelektrik santraller onların otomasyonu kontrolü ve güneş enerjisi ile kısmen de rüzgar enerjisi üzerine oldu. Bunlarla ilgili pratikte çalışmalarımız var. Fakat biyogazla ilgili bizim üniversitemizde çalışma yok. Bu çalışmaların bir araya getirilmesi tasnif edilmesi gerekiyor. Kemal Ulusaler: Ben bu küçük ölçekli mikro ölçekli hes’leri kapsayan bir hidroelektrik potansiyelle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bu konuda EİE bir çalışma yapıyor daha tamamlamadı ama bundan bir buçuk yıl önce yanılmıyorsam sanayi bakanı Ali Coşkun bir açıklama yapmıştı bunların potansiyelinin 63 milyar kWh’i bulacağını söylemişti. Buralardan bir şeyler alarak söylediğini tahmin ediyorum. Böyle bir potansiyel tahminleri var. Cem Kükey: Hocamın da belirttiği gibi o potansiyel tahminlerinin her yıl alınan rasatlara göre değerlendirilmesi gerekiyor. EİE’nin yaptığı sanırım global bir tahmin. Ramazan Altaş: (Elektrik elektronik mühendisi). Hepiniz hoş geldiniz. Benim sorum malum hepimiz biliyoruz. Diyarbakır'da büyük oranda elektrik kaçağı var. Ama bunun yanında sık sık elektrik kesintisi var Diyarbakır ilinde ve kırsal alanda. Sorum Karakaya barajı ve Atatürk Barajı hidroelektrik santrali müdürüne. Burada acaba şöyle düşünelim yani oradan üretilen enerji ile Diyarbakır'da ve kırsal alanda tüketilen elektrik birbirlerini dengeleyemiyor mu? Tamam kaçak var ama kaçak sadece kırsalda ve Diyarbakır’da değil Türkiye’nin her yerinde var. 1979-80’lerde şimdiye kadar yapılan Rahmetli Turgut Özal döneminde yapılan şebekelerle şuan kırsal alanda enerji dağıtılıyor. Bir revizyon yok, bir bakım yok. Diyarbakır’ın içi de öyle. Bunlar ne zaman düzelecek. Cem Kükey Bu bir önceki oturumun sorusuydu. Ramazan Altaş: Kusura bakmayın biraz geç geldim mesai olduğu için. Ancak gelebildim. Teşekkür ederim. Aydoğan Ünver Bölgemizdeki Türkiye’nin hidroelektrik üretimin %66’sı üretilmektedir. Bir önceki oturumda, belirtildiği üzere de Türkiye’deki tüketimin % 5’i bölgemizde tüketilmektedir. Dolayısıyla öyle bir şey söz konusu değil. Yani üretim tüketimi karşılayamıyor mu? Öyle bir şey söz konusu değil. Bu sorunları üretimin tüketimi karşılaştırılması dışında aramak gerekiyor bu konuyu. Bir önceki panelde de vardı bunlar. Cem Kükey: Dağıtım sistemindeki problemlerden kaynaklanıyor. Öğleden sonraki bölümde de iletim hattı konusunda değil, dağıtım konusunda problem olduğu ortaya çıkmıştı. Hayrettin..Yıldırım (Elektrik Teknisyeni).: Benim sorum birazda merakımdan olacak. Mehmet hocama soruyorum. Sayın Hocam. Ülkemizde yüksek miktarda var olduğu söylenen bor madeni, bu bor madeninden elektrik enerjisi üretilebilir mi? Şayet üretilebiliniyorsa, böyle bir çalışma var mı?

Page 110: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

104

Mehmet Cebeci: Evet, teşekkür ederim. Bor madeninin esas fonksiyonu, bol miktarda hidrojen depolayabilmesi. Dolayısıyla uzay teknolojisinin ana maddesi olmuştur. Çünkü enerjiyi depolanmış bir vaziyette üretmeden önce, depolanmış bir şekilde taşınabilir ve istediğiniz bir yerde kullanabilir, halde tutabiliyorsanız, bu çok büyük bir avantaj. O yüzden daha önceleri ancak uzay teknolojisi olarak yani çok çok pahalı bir teknoloji olarak hidrojenden yararlanılıyordu. Yakıt pilleri yapıldıktan sonra, üretime geçildikten sonra artık normal üretimlerde de neredeyse yakın bir zamanda diğer üretimlerle boy ölçüşebilecek bir dereceye gelecek bu. Bor madenin de avantajı bu noktadan var. Yani süngerin suyu tuttuğu gibi o da içeriği itibariyle hidrojeni bol miktarda tutabiliyor. Dolayısıyla bunu her yerde taşıyıp, onun içindeki hidrojeni taşıyıp, kullanabiliriz. Fakat şuan da henüz biz yakıt pili teknolojisinde yerli üretim yapamadık. Sadece yakıt pilini hazır alıyoruz ki çok çok pahalı bir teknoloji. Mesela 3-5 W 10 W bir güç üreten bir yakıt pili hücresi, şu anda 1500-2000 dolar mesafesinde. Evet biran önce bu üretimlere geçmemiz lazım. Bunu yapabildiğimiz takdirde dışa bağımlılıktan bizi kurtaran, çok büyük bir enerji kaynağına ulaşmış olacağız. Teşekkürler. Cem Kükey: Evet akşamın ilerleyen bu saatlerine kadar bu yoğun katılım ve ilginizden dolayı teşekkür ediyoruz. Ben oturumu sonlandırıyorum.

Page 111: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

105

2. GÜN / 03.ARALIK.2005 / CUMARTESİ

3. OTURUM “Enerji Politikaları” Oturum Başkanı : Fahrettin ÇAĞDAŞ TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu

Sekreteri Konu Başlıkları:

• Bölgeye Yönelik Enerji Politikaları • Ülkenin Enerji Politikaları Ve Nükleer Santraller • Bölgenin Tarımsal Sulaması ve Sanayileşmesinde Enerjinin Rolü • Enerji sektöründe özelleştirme politikaları ve getirdikleri Konuşmacılar:

Afif DEMİRKIRAN Batman Milletvekili Prof.Dr. Arif NACAROĞLU Gaziantep Üniversitesi Hasan KILINÇ DSİ X. Bölge Müd.Yrd. Kemal ULUSALER EMO Merkez Yön. Kur. Bşk.. Kutbettin ARZU Diyarbakır Tic. Ve San. Od. Bşk.

Page 112: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

106

HÜKÜMETİMİZİN GELECEĞE İLİŞKİN ENERJİ POLİTİKALARI

Afif Demirkıran

Batman Milletvekili

Sayın Başkan, değerli katılımcılar. değerli milletvekilim, il başkanım, elektrik camiasının değerli mensupları, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Katılımcıların ve dinleyicilerin hükümetin politikalarına enerji sektöründeki yapılanmaya veya icraatlarımıza yönelik, olası merakları yor,umları olabilir, hem katkılarını alıp Enerji Bakanlığımıza iletebilirim hem de eğer burada cevaplandırabileceğim sorular varsa onları cevaplandırabilirim Çok uzun konuşmamaya çalışacağım ama insan kontrol edemiyor. Çünkü enerji sektörü hepimizin bildiği gibi, ülkelerin kalkınmasında gerek ekonomik, gerek sosyal kalkınmasında çok önemli bir sektördür ve enerji sektörü bütün sektörlerin motorudur, lokomotifidir. Bir eski Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, ‘olmayan enerji, en pahalı enerjidir’. Demek ki pahalı olsun, ucuz olsun enerji mutlaka şarttır. Peki nasıl bir enerji olmalıdır? Enerjinin kaliteli olması lazım, yeterli olması lazım, güvenilir olması lazım ve eğer mümkünse ucuz olması lazım. Çünkü bazen mümkün olmayabiliyor. Eğer Türkiye gibi ithalat bağımlısıysanız, bazen istediğiniz gibi ucuza ithalat yapamayabiliyorsunuz. Üretilecek enerjinin günümüz koşullarında insanımızın daha mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için ucuz olması, çevre dostu olması, çevre ile uyumlu olması lazım. İşte hükümetimiz de enerji politikalarını oluştururken, bütün bunları dikkate alarak politikalar üretmiştir. Peki bu politikaları oluştururken ve biraz önce söylediğim çerçevede bir elektrik enerjisi üretilmelidir. Özellikle elektrik enerjisi diyoruz; çünkü enerji dediğimiz zaman elektrik sektöründen de geldiğimiz için, buradaki arkadaşlarımız da ağırlıkta elektrik sektöründen olduğu için hemen elektriğe doğru kayıyoruz. Çünkü diğer ham maddelerde, esasen ağırlık olarak elektrik üretiminde kullanıldığı için konuşmalarımızda hemen elektrik enerjisine terimini kullanıyoruz. Onun için elektrik enerjisinin de az önce söylediğim kaliteli ve uygun şartlarda üretebilmek için, hükümetimizin öngördüğü ana politika, enerjinin ve özellikle elektrik enerjisinin yerli kaynaklardan üretimini sağlamaktır. Yerli kaynak dediğimiz zaman fosil kaynaklar, hidrolik kaynaklar ve yenilenebilir kaynaklardan bahsediyorum. Bunları azami seviyede değerlendirebilmek, mecburiyeti söz konusudur. Öte yandan eğer ithal bağımlılığı da varsa, ki vardır, özellikle Türkiye gibi maalesef enerji kaynakları sınırlı olan ülkelerde (biraz sonra belki de detaylarına girebilme şansımız olacak) ülke ve kaynak çeşitliliğine mutlaka gidilmesi gerekiyor. İşte onun içindir ki geçmişte sadece Rusya’daki doğal gaza

Page 113: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

107

bağımlı olan bir ülke olan Türkiye daha sonra bunu çeşitlendirmiştir. İran’dan doğal gaz alımı yapılmıştır. Türkmenistan ve Azerbaycan gazıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Mısır’dan ve eğer ilerde şartlar uygun hale gelirse Irak’tan doğal gaz gelecektir. Petrol ithalatında yine çeşitli ülkelere yönlendirmiş bulunuyoruz. İthal kömürde de aynı şey geçerlidir. Enerji kaynaklarından bahsediyorum. Demek ki ülke ve kaynak çeşitliliği çok önemlidir. Hükümetimiz politikalarını oluştururken bunu da dikkate almıştır. Biraz önce ifade ettiğim gibi çevreye saygılı bir enerji üretimini öngörmekteyiz. Ancak, yerli kaynak için de ifade ettiğim halde, müstakilen de ifade etmek gerekir ki yenilenebilir enerjide de mevcut kapasite de çok ciddi bir şekilde ekonominin, insanımızın emrine amade kılınması için çalışmalar yapmaktayız. Bunun için hepinizin bildiği gibi yenilenebilir enerji kanunu çıkardık. Bu kanunda belli bir süre, 2011’e kadar, yenilenebilir enerji, küçük hidrolik santraller; rüzgâr, güneş, jeotermal, vs. teşvik ediliyor. Kanunla ilgili kamu kurum ve kuruluşları yenilenebilir enerjiye hem alım garantisi, hem belli bir fiyattan satın alma garantisi veriyor. Buda Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynaklarımızın da geliştirilmesini beraberinde getiriyor. Peki bütün bunları yaparken biz, öte yandan ülke olarak biz Avrupa Birliği’nin bir parçası olma hedefini önümüze koymuş bulunuyoruz. Yıl 1963 Avrupa Birliği ile ilk Ankara protokolünü yapıyoruz. Aradan 42 yıl geçtikten sonra çok şükür öyle bir noktaya geldik ki hükümetimiz döneminde yapılan demokratik reformlar, ekonomik iyileşmeler sonucunda AB kriterlerinin öngörüleri yerine getirilmiş bulunuyor ve müzakere süreci başladı. Bu müzakere süreci başladı, ancak içine gireceğimiz ailenin de, birçok sektöründe olduğu gibi, enerji sektöründe de belli bazı prensipleri, öngörüleri ve politikaları vardır. Bu politikalarla da eşdeş politika oluşturmamız gerekiyor. Ama Türkiye’deki çalışmalara, enerji sektöründeki politikalara baktığımız zaman, bunlarında belli bir noktaya kadar yerine gelmiş olduğunu, ama halen kat etmemiz gereken belli mesafelerin de olduğunu görüyoruz. Bunları da şu şekilde sıralayabiliriz. AB enerji politikalarına baktığımız zaman, bir defa rekabetin şart olduğunu görüyoruz. Demek ki enerji sektöründe rekabet dediğimiz zaman, enerji sektörünün birden fazla kurum, kuruluş, şirket, kişi vs. tarafından yürütümünden bahsediyoruz. Yani monopolluktan ayrılmış bir enerji sektöründen bahsediyoruz ve enerjinin arz güvenliğinin çok önem atfettiğini görüyoruz. Onun için ilgili çalışmaların mutlaka yapılması ve politikaların ona göre oluşturulması gerekir. Uzun vadeli planlarla neyi, nerede, nasıl üretileceğinin mutlaka önceden planlanması ve çalışmaların ona göre yürütülmesi gerekiyor. Ve çevre. Her seferinde çevre önümüze geliyor. Çevrenin korunması da şarttır. Bunun için tabiki iç pazarın, elektrik ve gazın rekabete açılması gerekiyor. Enerji verimliliğinin şart olduğunu görüyoruz ki politikalarımızın ana temellerinden bir tanesi de budur. Enerjinin verimli bir şekilde kullanılması, elektrikten tutun, gazdan petrole, kömüre kadar, hangi enerji kaynağını düşünürsek düşünelim israftan kaçınmamız gereklidir. Nükleer enerjiyle ilgili de Avrupa Müktesebatı’nın belli bazı öngörüleri vardır. Bu konuda güvenlik öne çıkıyor. Ama her halükarda bazı ülkelerde nükleer enerjiden elektrik üretiliyor. Fransa % 80’e yakın, Almanya ve diğer bir çok ülkede olduğu gibi dünyanın geneline baktığımız zaman enerjilerinin % 16’sı nükleer enerjiden elektrik üretiliyor. Tabi bu bazı ülkeler için bir şarttır. Ancak özellikle atıkların yönetimi, gerekse işletme döneminde ki güvenlik, çok büyük önem arz ediyor. Onun da şartlarının mutlaka yerine getirilmesi lazım. Türkiye’deki bugünkü enerji kaynaklarına baktığımız zaman neredeyiz, nereye gidebiliriz? Bakın bizim 1950’lerde 800.000.000 kWh’lik bir elektrik tüketimimiz vardı. Belediyenin küçük küçük üretim tesisleri vardı. Fakat öyle bir noktaya geldik ki şuan 150 milyar kWh’lik bir tüketime gelmiş bulunuyoruz. Peki bu tüketim neyi ifade ediyor? 150 milyar kWh’lik tüketim, fert başına 2200, 2300 kWh civarında bir yıllık tüketim demektir. Peki bu miktar dünyada ne kadardır? Bunun üzerindedir, ortalama 2500 kWh civarındadır. Dünya tüketiminin altında bir rakamdan bahsediyoruz. Türkiye gibi

Page 114: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

108

sanayileşmiş, ihracat alanında sanayiye dayanan ve gerçekten global dünyanın önemli oyuncularından biri olmaya aday bir ülkede bakıyoruz ki fert başına elektrik tüketimi dünya tüketiminin altındadır. Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman, OECD ülkelerinin ortalaması 7-8 bin kWh civarındadır. Amerika’da herhalde bu rakam 12 bin kWh’i geçiyor. Avrupa ülkelerinde 20 bin kWh’leri geçiyor. Bir taraftan 7-8 bin gibi ortalamadan bahsediyoruz diğer taraftan 2-3 bin gibi bir ortalamadan bahsediyoruz. O zaman bir hedef önümüze koymamız gerekiyor. Hedefimiz 2020 yılı. En doğrusu 2023 yılı, Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümü. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Ama 2020 yılına kadarki çalışmalara öngörülere baktığımız zaman bir senaryoya göre 450 milyar kWh, diğer senaryolara göre 500 milyar kWh yıllık ülke tüketimi söz konusu. O zaman ki nüfusu orantıladığımız zaman 5500 kWh fert başına bir elektrik tüketimi söz konusu. Bundan 15 sene sonrasında bizim halen OECD ortalamasının altında olduğumuzu görüyoruz. Gerçekçi olmak gerekirse planlamalar bu şekildedir. Biz diyoruz ki hükümet olarak ve enerji sektöründeki her bir fert, bu ülkenin enerji sektörüne gönül vermiş her bir fert, geleceğine, çocuklarının geleceğine, ülkenin kalkınmasına sosyo-ekonomik kalkınmasına gönül vermiş her bir fert, Türkiye’deki her bir ferdin dünya ortalamasına gelişmiş ülkelerin ortalamasına ulaşması için bir gayret içerisinde olacağına inanıyorum. Bu salondaki herkesin buna inanmalarını diliyorum. Yerli kaynaklar çok önemlidir. Yerli kaynakların sonuna kadar kullanılması enerjinin emrine verilmesi gerekiyor. Yerli kaynaklardan elde edeceğimiz elektrik enerjisi 2023 hedefimizi o gün geldiğinde karşılayabiliyor mu? Çok kısaca baktığımız zaman, hidrolik kaynaklarımızın teknik ve ekonomik olarak kapasitelerinin 125-127 milyar kWh olduğunu görüyoruz. Sadece teknik kapasiteye baktığımız zaman daha yüksektir. Umuyorum ki ilerde daha iyi teknolojiler gelişir ve şuan ekonomik olmayan hidrolik kaynaklarımızı da ekonomik hale getirir. Bu 125 milyar kWh’lik enerjimizin 180-200 milyar kWh’e çıkması temennimiz. Enerji Bakanlığımızın bu konuda ARGE çalışmaları bulunuyor. Ama şu anki elimizdeki veriler hidrolik potansiyelimizin 125 milyar kWh olduğu yönündedir. Taş kömürüne baktığımız zaman, potansiyelinin aşağı yukarı 125 milyar kWh olduğunu görmekteyiz. Halen haritası çıkmış rüzgar potansiyeline baktığımız zaman maalesef 10 bin MW’lık bir rüzgar potansiyelinden bahsedebiliriz. Ülkemizde yeni yeni jeotermal kaynaklar ortaya çıkıyor. Güneydoğu’ya gelirsek burada da çeşitli jeotermal kaynaklarımız var. 500 MWh’i aşan bir jeotermal enerji kaynağımız var. Güneş enerjisine baktığımız zaman özellikle bölgemiz için çok çok önemli. Güneş enerjisini değerlendirmek lazımdır. Şuan da pahalıdır, ama gün gelecek ekonomik hale geldiğinde mutlaka değerlendireceğiz. Güneş enerjisi potansiyeline baktığımız zaman 50-60 milyon ton civarında petrol eşdeğerine denk geliyor. Tüm bunları üst üste koyduğumuz zaman bakıyoruz ki planladığımız hedeflerdeki yıllara doğru giderken yerli kaynaklarımızın tümünü de ancak emre amade kılabiliyoruz. Belli bir yatırım süreci lazım. Belli masraflar yapmak lazım. Hepimizin belki bildiği gibi, bugünden itibaren 2020 yılına kadar, enerji sektöründe ortalama her yıl 4-5 milyar dolar bir yatırım yapmamız gerekiyor. Bu 4-5 milyarın 3-4 milyar doları elektrik üretimi için, elektrik iletim hatlarının, harap olmuş dağıtım hatlarının yenilenmesi ve kapasitesine göre geliştirilmesi, doğalgaz boru hatları, petrolde yapacağımız yatırımlar vs üst üste koyduğumuz zaman yılda 4-5 milyar doları çok rahatlıkla geçiyor. Dikkat ederseniz aynı çerçevede kalmaya çalışıyorum. Yalnız büyük bir miktar yatırımı devletin kendi bütçesinden yapabilmesi söz konusu değil. O zaman arkadaşlar şunda bir anlaşmamız gerekir. Enerji sektörünü herhangi bir ticari meta gibi düşünüp yerli ve yabancı özel sektöre açmamız gerekir. Biz artık yabancı sermaye de demiyoruz küresel sermaye diyoruz. Çünkü yabancı dediğimiz zaman sanki biraz itici oluyoruz. Küresel sermaye, çünkü biz Türkiye olarak küresel dünyanın bir ailesiyiz. Bu ailenin bir ferdi olarak küresel sermayenin de en az yerli sermaye kadar ülkeye katkı yapacağına inanıyoruz. Onun için yerli ve yabancı sermayenin Türkiye’de

Page 115: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

109

gelip mutlaka enerji sektörüne yatırım yapması gerekir. O zaman bu enerji kaynaklarımızın yeterli olmadığını görüyoruz. Peki ne yapacağız. Mecburen ithal kaynaklara başvuracağız. İthal kaynaklar dediğimiz zaman doğalgaz, halen maalesef yüksek meblağda, elektrik üretiminde kullanılıyor. Bunun da kendisine göre çeşitli sebepleri var. Geçmişteki ekonomik kriz ve deprem nedeniyle, öngörülerin çok altında bir talep artışı oldu. Öngörülen kapasiteler acilen devreye girsin doğalgaza dayalı olarak planlandığından kapasite fazlalığı oluştu. Yap işlet devret modelleriyle de alım garantisi olduğu için, elektrik üretimimizde doğalgazın payı çok yüksektir. Bunun mutlaka belli sayının altına düşürülmesi lazım. Öte yandan ithal kömür ile de elektrik üretimi yapabilmemiz lazım. Nükleer enerji de yine ülkelerin gerek güvenliği açısından gerek çevre dostu olması açısından gerekse ucuz üretim açısından uzun vadeli başvurduğu elektrik kaynağıdır. O zaman bu ithal kaynakları da enerji sektörüne amade kılmamız gerekiyor. Bunlar ülkenin ana politikalarıdır. Kömürün üretimi artırmak için çalışmalar yapmak lazım. Size memnuniyetle ifade etmek istiyorum ki MTA tarafından sondaj araştırmalarında daha önceki yıllarda senede sadece 5 bin metre sondaj yapılıyorken geçtiğimiz yıl 60 bin metre sondaj yapmıştır. Bu çok önemli bir gelişmedir. Petrol kaynaklarımıza baktığımız zaman maalesef yine tespit ettiğimiz petrol rezervlerimiz 42 milyon ton olarak veriliyor. Yani 35 ile 42 milyon ton arasında petrol rezervi mevcut Türkiye’de. Bu ne demektir? Şuanda yıllık olarak Türkiye’de tüketilen petrol 30 milyon ton civarındadır. Demek ki en iyi ihtimalle bir buçuk yıllık bir rezervimiz var. Üretimimize baktığımız zaman, zaten üretimimizin iyi olmadığını görüyoruz. 2.2-2.3 milyon tonluk üretimimiz var. Yıllık tüketimimizin yüzde 8’lik bir değerine denk geliyor. Bunu artırmak içinde Türkiye petrolleri araştırmalar yapıyor. Üzerinde daha fazla durduğumuz, yeni rezervleri tespit etmek için sondaj miktarını artırmış bulunuyoruz. Bakın bizden önceki dönemde senede sadece 1-2 sondaj yapılıyorken bölgemizde geçtiğimiz 2004 yılı içerisinde 16 tane arama sondajı yapıldı ve bu rakam gittikçe artarak devam ediyor. Amacımız rezervimiz var ise, ben var olduğuna inananlardanım, ümit olarak en azından, o petrol rezervini mutlaka tespit etmemiz lazım. Ancak memnuniyetle ifade edebilirim ki Doğu Karadeniz’de Sinop civarlarında yapılan çalışmalarda çok ümit vardır. O bölgelerde ciddi petrol kaynaklarına ulaşacağız. 15-20 gün içerisinde ciddi haberler alabiliriz. Türkiye’deki petroldeki sıkıntısını belki orada bulanacak rezervlerle nispeten gidereceğiz. Ama Türkiye global ailesi içerisinde coğrafik, jeopolitik konumu itibariyle bir enerji koridoru olmaya namzettir. Şanslıyız o açıdan. Bir tarafta enerji zengini Ortadoğu, Orta Asya ülkeleri ve Kafkaslar bir tarafta da enerji tüketimi yüksek olan Avrupa, arada da Türkiye. Bunun için de çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır geçmişte de yapılıyordu. Hükümetimizde bu çalışmalarımızı artırarak devam ettirdi. İşte Bakü, Tiflis, Ceyhan hattı. Yunanistan bağlantılı İtalya’ya kadar gidecek olan doğalgaz hattı şuan planlanması yapılmakta olan Avusturya’ya kadar gidecek olan hat ki bu sadece Hazar petrolünü değil, İran belki daha sonraki safhada Mısır’ın da Irak’ında doğalgazını birleştirip Avrupa’ya doğru gönderecek, sayılabilir. Bütün bunlar için, enterkoneksiyon ve senkronizasyona geçme için çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Biliyorsunuz ki Bulgaristan’la, Yunanistan’la bağlantılı elektrik hattımız var. Bu şekilde Avrupa elektrik sisteminin bir parçası haline geleceğiz. Bütün bunlar Türkiye’nin enerji politikası ve nereye ulaşmak istediğimiz ile ilgilidir. Türkiye ile ilgili söylenebilecek çok şey var ama bölgemize gelelim. Çünkü konu Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu. Bölgemiz enerji kaynakları itibariyle zengin. Kömürü hariç tutarsak Türkiye’nin en zengin bölgesidir. Petrolün yüzde 99’u bölgede çıkıyor. Su kaynakları açısından, Dicle ve Fırat havzasında, GAP kapsamında 19 barajdan 27 milyar kWh enerji üretimi söz konusu. GAP’ı incelediğimiz zaman, GAP’ı ben enerji olarak başarılı görüyorum. İyi bir çalışma yapılmıştır şimdiye kadar. 20 milyar kWh’lik bir enerji kapasitesi oluşmuştur. 5500 MW’lık kurulu güç oluşturulmuştur. Enerji noktasında GAP başarılıdır. Maalesef sulama

Page 116: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

110

noktasında GAP’ın başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Devlet Su İşleri burada benim kurumum, benim hükümetim, ama sulamaları eksik görüyorum. Halen yüzde 20’li bir sulama söz konusu. Benim kendi seçim bölgemde Batman’ı halen sulamaya açmadık. Halen biraz daha fazla ödenek koyabilmek için zorluyoruz. DSİ ile ben buradayken, Gaziantep milletvekilimiz buradayken böyle şeyleri gündeme getirerek hiç olmazsa bölgemizin sulamasını hükümetimize aktaralım. Bölgemiz tarım bölgesi. Gereken önemi vermemiz gerekir. Verimli bir tarım üretimi için sulamanın şart olduğunu görüyoruz. Çünkü bölgemiz kıraçtır. Onun için bu sulamanın mutlaka yapılması gerekir. Su kaynakları açısından zengin bir bölge olduğumuzu biliyoruz. Kömür kaynakları noktasına baktığımız zaman biraz önce kömürde çok zengin değil dedim, ama Elbistan’ı uzak tutmuyorum. Elbistan’ıda bölgemizin bir parçası olarak sayıyorum. Dolaysıyla bizim Türkiye’de şu ana kadar tespit edilmiş 8-9 milyar tonluk bir taş kömürü artı linyit rezervi var. Gerçi otoriteler 25 milyar tona kadar bir rakam veriyorlar ama MTA’nın biraz önce vermiş olduğum sondaj çalışmaları ile inşallah bu rakamları arttıracağımıza inanıyorum. Şuana kadar tespit ettiğimiz rakamlar bunlardır. Bu rezervin neredeyse 4 milyar tonu Elbistan’dadır. Elbistan da hala 2 santral var. 3,4,5 bir kaç tane daha santral yapabilme imkanı var ve yapılacaktır. Çünkü ülkenin diğer bölgelerindeki kömür rezervleri, yeni kapasiteleri ilave etmeye çok fazla müsait değil. Her bir yere bir iki santral yani 150, 200, 500 MW ilave edilebilir. Ama Elbistan namütenahi bayağı 6 bin-7 bin MW’a kadar gidebilir. Burada üretici var mı bilmiyorum, dolaysıyla Elbistan’ın bu kömür rezervlerini elektriğe dönüştürmemiz lazım. O zamanda şu çıkıyor karşımıza peki bunu dönüştüreceğiz de dün forumda bir arkadaş söylemiş “bizim bölgemizde elektrik üretiliyor ama batıda tüketiliyor“. Batıda sanayi kuruluşlarımız var. Keşke işadamlarımız gelse bölgede yatırım yapabilse de bütün enerjimizi bölgede tüketebilsek. Bu sanayicilere bir çağrı olsun. Bir çağrı olarak da ifade ediyorum. Daha fazla sanayi daha fazla tüketim demektir. Ama şuandaki görünen durum burada üretilen enerjiyi Orta Anadolu ve batıya nakletmek durumunda olduğumuzdur. O zamanda hatlarda bir sıkıntı söz konusu olabilir. Demek ki hatları da yeni üretim hatlarını bir an önce planlamamız gerekiyor. Çünkü mevcut hatlarla bu kadar çok enerjiyi iletebilme imkanımız yok. Bölgemiz her zaman gerilim düşüklüğü açısından sıkıntılı olmuştur. Ben genel müdürken “Benim buzdolabım yandı”vb şeklinde bölgenin çok değişik noktalarından telefonlar gelirdi. Birçok çalışmalar yaptık. Ama o çalışmalar zaman içinde devreye girdi. Halen sıkıntılar devam ediyor. Ancak Şanlıurfa, Kızıltepe arasındaki hattı çok yakın bir zamanda devreye girmesi ve Atatürk Barajı’ndan da ring yapılması bölgeyi biraz daha rahatlamıştır diye tahmin ediyorum. Ama sıkıntılar halen devam ediyor. Bu sabah öğrendim ki Batman’daki mobil santral çalışıyor. Mobil santraller birçoğunuzun kafasında bir soru işaretidir. Bir iki cümle ile ifade edeyim. Mobil santraller nasıl meydana geldi hangi noktaya geldi? Batman’daki mobil santraller şuan halen çok pahalı bir üretim olduğu halde çalışıyor. Demek ki bölgede halen kaliteli elektrik noktasında bir sıkıntı var. Kömür kaynaklarımız var yeterli olmamakla beraber. Şırnak Silopi’de bir özel sektörümüz yüz MW’lık bir santrali asfaltit yataklarının oradal kurmak için çalışıyor. Bingöl Karlıova’da çok eskiden beri bir çalışma vardı. Benim kanaatim halen ekonomik olmadığı yönündedir. Ancak orayla ilgili de çalışma yapmak ve orada da 100, 150 MW’lık bir santral koyma imkanı olabilir. Öte yandan Adıyaman Gölbaşı’nda bir kömürümüz var. Bu kömüre dayalı olarak santral yapılabilir. Bunlar bölgemizin enerji potansiyelidir. Jeo termal kaynaklarımız da fena durumda değildir. Bence iyi durumdayız. Siirt’teki Gloris kaplıcası Batman’da daha yeni tespit edilmiş Malabadi’deki kaynak Batman’a götürülerek kullanılabilir. Anacak doğalgaz Batman’a getiriliyor. Doğal gaz getirilmeden bu kaynağın götürülüp eskiden de kullanma imkanı vardı. Şırnak’ta da var ayrıca jeotermal kapasite. Dolaysıyla bütün bunlar, üzerinde hep beraber ciddiyetle düşünmemiz gereken ve projelendirmemiz gereken Güneydoğu’nun kaynaklarıdır. Güneydoğu’da yalnız bir

Page 117: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

111

sıkıntımız var. Maalesef başımız eğik duruyoruz. Biz bu bölgede görev yapan arkadaşlar gerek sanayici, gerek serbest meslekte, gerekse devlet kuruluşlarında çalışanlar kayıp kaçağını düşürmek mecburiyetindeyiz. Eğer biz %50, %60 kayıp kaçaklarla enerji bakanlığının karşısına çıkarsak sözümüz çok fazla dinlenmez. Bunun için sadece vatandaşın kaçak olarak kullandığı elektrik değil, hatların da çok kötü yönetimi çok kötüleşmesi, çok eskimesi de buna biraz sebep oluyor. Bir yandan bakanlığımız tarafından hatlarımızın yenilenmesi projelendirmeler yapılması lazım. Bakanlıktaki arkadaşlar burada olduğu için bunları ifade ediyorum. Vatandaşımızın kullandığı elektriğin bedelini mutlaka ödemesini sağlamamız lazım. O zaman zaten çok büyük miktarda kullanım olmaz. Diyarbakır’da 3 milyar kWh’lik bir tüketim söz konusu. Peki toplanan paraya baktığımız zaman zannedersem 1-1,5 milyar kWh parası var. Belki 1 milyar kWh’in parası toplanıyor. Demek ki Diyarbakır gibi bir yerde 2 milyar kWh kayıptır. Bütün bunları bizim ciddiyetle düşünmemiz ve bu ülkenin geleceği, çocuklarımızın geleceği, kendi geleceğimiz için bunları hep beraber bir yere yönlendirmemiz gerekir. Afif DEMİRKIRAN (Özgeçmiş):1952 Siirt-Kurtalan doğumluyum. Batman Ortaokulu, Siirt Lisesini takiben İTÜ Maden Fakültesinden mezun oldu. Takiben 1 yıl Konya-Seydişehir Alüminyum Tesislerinde mühendislik yaptı. Kurumlarımızın yurtdışı imtihanlarına katılarak, Etibank namına İngiltere’de araştırmalı Hidro Metalürji masterı yaptı. Ergani-Bakır’da başmühendislik yaptı. Sonra özel sektör Tokat Antimuan Kömür İşletmelerinde işletme müdürlüğü yaptı. Elazığ’da ferro-kromda çalıştı. 1985’de Devlet Planlama Teşkilatına geçti. 1985-1992 yılları arasında önce DPT daha sonra Hazine Müsteşarlığı’ndaki Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü ve Hazine Müsteşarlığı’na intikal ettiği için uzmanlıktan başlayarak Şube Müdürlüğü, Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdür seviyesine kadar yükseldi. Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nde 1992 yılı Haziran ayında Genel Müdür iken kendi isteğim üzerine istifa etti. Özel sektörde çalışıyor iken 1996 yılında davet üzerine tekrar Devlet bürokrasisine geri döndü ve 96-97 yıllarında TEAŞ’ta yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Takiben görevden ayrıldıktan sonra özel sektörde çalışıyor iken, yine enerji sektöründen bir yabancı firma ile Vakıfbank’ın ortak bir enerji şirketinin genel müdürlüğünü yapıyor iken 2002 yılında seçimlere katılarak, AK Parti Batman Milletvekili oldu. Bu bürokrasi süreci içinde Ereğli Demir-Çelik, Sümer Holding gibi çeşitli kamu kuruluşlarında yönetim kurulu üyeliği de yaptı.

Page 118: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

112

TARIMSAL SULAMA VE ENERJİ

Hasan KILIÇ

D.S.İ. X. Bölge Müdürlüğü

1. SULAMANIN ÖNEMİ

Yeryüzünde susuz bir hayat düşünmek mümkün değildir. Eski çağlardan günümüze kadar medeniyetin beşiği olarak adlandırılan bölgeler her zaman su havzalarının yakınında kurulmuş, medeniyetler suyun hayat verdiği topraklarda yeşermiştir. Tarih boyunca akarsulardan yararlanma imkânı bulan toplumlar dönemlerinin en ileri medeniyetlerini kurmuşlar, bulamayanlar ise yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kalmışlardır. Yeryüzündeki medeniyetin ilk kaynağı olarak gösterilen, yazının bulunduğu, verimli topraklarında ilk tarımın yapıldığı ve “verimli hilâl” olarak da adlandırılan Mezopotamya, bu ev sahipliğini Dicle ve Fırat’ın bereketli sularına borçludur. M.Ö. 3000 yılında Sümerler tarafından yapıldığı sanılan bir kanal şebekesiyle Fırat ve Dicle nehirleri birbirine bağlanarak bu nehirlerden daha fonksiyonel şekilde yararlanıldığı bilinmektedir.

Günümüzde de su ve sulama önemini korumakta olup, su arzının giderek artan dünya nüfusunun taleplerini karşılayamaz hale gelmesi ile suyun stratejik bir meta haline geldiğini görmekteyiz. Gelecekte su kaynaklarının kullanımı ve kalitesini etkileyecek en önemli faktör nüfus olacaktır. Dünya toplam nüfusu 2000 yılında 6 milyarı aşmış, 2025’de ise 8,3 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle 2025 yılına gelindiğinde, 2000 yılındaki dünya nüfusu, %35 oranında artmış olacaktır. Günümüzde dünyadaki toplam yıllık gıda maddeleri üretimi, dünya tüketimini karşılayabilecek düzeydedir. Ancak, çeşitli bölgeler arasında kişi başına düşen üretim miktarı yönünden farklılıklar vardır. Nüfusunun %7’sinden daha azı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmiş ülkelerde bir çiftçi ailesi kendisine ilave olarak tarım dışı sektörlerde faaliyette bulunan 50 kişinin gıda ihtiyacını karşılayabilmektedir. Nüfusunun %60’ı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmekte olan ülkelerde ise bu değer 2 kişi ile sınırlı kalmaktadır.

Tarımsal gelişmede, su en önemli girdilerden biri olup, toprakta bitki için gerekli olan nemi temin ederek verimi artırmanın yanı sıra, sektörü iklim şartlarından bağımsız kılmakta, ilave istihdam yaratmakta, kırsal alanda gelir dağılımını düzeltmekte, gübre

Page 119: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

113

kullanımına imkan sağlamakta, üretimin çeşitlenmesine ve tenebbüt müddetinin uzunluğuna bağlı olarak birim alandan birden fazla ürün alınmasına imkan vermektedir.

Ayrıca sulu tarım ile gayri safi milli zirai gelir yaklaşık beş kat artmaktadır. 2004 yılı verilerine göre sulama öncesi projesiz durumda ortalama tarımsal gelir 60 YTL/da iken, sulama sonrasında 310 YTL/da olmuştur.

Bu kadar çeşitli faydaları olan sulamanın gerçekleştirilmesi, her şeyden önce sulanacak arazilerin sulamaya elverişli olmasına, sulamada kullanılacak su kaynağının yeterli bulunması ve kalitesinin uygunluğuna bağlıdır. Bu iki esas şartın mevcudiyeti halinde, suyu sulama sahasına iletecek ve çiftçi tarafından kullanımını sağlayacak sulama şebekesi ile fazla suları sulama sahasından uzaklaştıracak olan drenaj şebekesinin tesisi gerekli olur. Bütün bu fiziki tesislerin tam ve mükemmel olması dahi başarılı bir sulama için yeterli olmayacaktır. Nitekim sulama, canlı bir iş olup, başarısı sistemin mesul idarece iyi işletilmesi kadar, çiftçilerin bilgi ve becerilerine de bağlı bir keyfiyettir.

2. SULAMA PROJELERİ

Sulama projelerimiz suyun, sulanacak araziye iletimine göre iki temel bölüme ayrılmaktadır. Su kotunun sulanacak araziden yüksek olduğu yerlerde suyun potansiyel enerjisi ile sulama kanalları veya borular aracılığıyla iletildiği sisteme cazibe ile sulama denir. Potansiyel enerjinin yetersiz kaldığı hallerde suyun daha üst kotlardaki araziye iletilebilmesi için mekanik enerjiye başvurulur. Bu sulama şekline ise pompaj sulaması denir. Pompa istasyonları sayesinde cazibe ile sulanması mümkün olmayan yukarı kotlardaki araziler de suya kavuşturulur.

2.1 Pompa İstasyonları ve Pompa Seçimi

Sulama pompa istasyonlarında santrafüj pompalar kullanılır. Pompalar için gerekli mekanik enerji elektrik motorları ile sağlanır. Pompa istasyonları önemli miktarda elektrik tüketirler. Bu nedenle pompa istasyonlarından önce tesisin kurulu gücüne bağlı olarak uygun bir indirici merkezden (154/31,5 KV) orta gerilim enerji nakil hattı ile enerji alınır. Pompa istasyonu girişinde trafo merkezi kurularak orta gerilim elektrik motorlarının çalışma gerilimine dönüştürülür.

Pompa istasyonlarının temel elemanı pompalardır, diğer tüm teçhizatlar pompa özelliklerine bağlı olarak seçilirler. Dolayısıyla pompa seçimi çok önemlidir. Bir pompaj tesisine en uygun pompa seçiminde, sistemin mevcut durumunun iyi bir şekilde araştırılması ile tesisten tatmin edici bir performans sağlanabilir. Verilen bir sistem için, uygun ve yüksek verimli bir pompa seçiminden önce, sistemin tasarım sınırları, sulama yöntemi ve istenilen esneklik iyi bir şekilde araştırılmalıdır. İmalat özellikleri ve kullanım şekillerine bağlı olarak sayısız tipte olan pompalar, temel olarak pompalanacak su için giriş ve çıkış açıklıklarını içeren metal bir gövde içinde dönen bir mil ve bu mile tespit edilmiş bir veya birden fazla fandan oluşur.

Debi, toplam dinamik yükseklik, pompa mil gücü, verim, emmedeki net pozitif yük ve pompanın özgül hızı, bir santrifüj pompanın performansını tanımlayan parametrelerdir.

Kayıplar, pratikte tümüyle ortadan kaldırılamadığından dolayı pompa verimi her zaman %100 den küçüktür. Pompalarda kayıplar genelde, hidrolik, mekanik ve hacimsel kaynaklı

Page 120: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

114

olmaktadır. Teknoloji ve mühendislik çalışmaları bu kayıpları en aza indirmek gayreti içinde bulunmaktadır. Pompa verimi, esas olarak pompa büyüklüğü, tipi, tasarımı ve yapımında kullanılan malzeme özelliklerine bağlı olarak değişebilmektedir. Büyük debili pompaların verimi genellikle daha yüksek olmaktadır.

Pompa seçimine gösterilecek özen, tesisin işletme ekonomisine büyük ölçüde tesir edecektir. Pompalar bir yılda, kendi maliyetinin on katı tutarında enerji harcayabilir. Uygun pompa seçimi ile bu enerji optimum değere indirilebilir. Pompa seçimi, belli bir sulama sistemi için en uygun pompanın seçilmesi yöntemidir. Sulama sisteminin performans ihtiyaçlarına uygun tip ve özelliklere sahip bir pompa tipi seçilmelidir. Sistem ihtiyaçlarını karşılayacak diğer pompalarda mutlaka incelenmelidir. Normal olarak, ekonomik faktörlere bağlı olarak bu pompalar içinden en uygunu seçilir. Bir tesise uygun pompa seçebilmek için bazı unsurları mutlaka sağlıklı olarak elde edilmelidir. Bunlar:

Pompalanacak suyun sıcaklığı, özgül ağırlığı, viskozitesi ve temizliği olup, pompanın yapısal yönüyle yakından ilgilidir.

Pompa büyüklüğünün belirlenebilmesi için gerekli pompaj debisi bilinmelidir.

Sistemin geometrisi ve topografya bilgileri, TDY (Toplam Dinamik Yükseklik) değerinin hesaplanması ve TYKE (Toplam Yük Kaybı Eğrisi) çizilebilmesi için gereklidir.

Su kaynağı ve emme koşulları sorgulanmalıdır.

Tesisten yararlanacak kullanım yeri sayısı, her birinin yıllık çalışma süreleri, ihtiyacı olan debi, seri yada paralel çalışma koşullarının belirlenmesi için gereklidir.

Tesisin kurulacağı yer ile ilgili bilgiler.

Enerji durumu sorgulanmalıdır. Pompa tipi, transmisyon tipi ve tesise kuvvet kaynağı seçimi için gereklidir.

Yapılan çalışmalarda kaba bir yaklaşım olarak, pompaj tesisi sabit giderleri, pompa çark çapının karesi (D2), işletme giderleri ise pompa çark çapının 5. kuvveti (D5) ile değişmektedir. Buna göre, küçük tesisler için basit ve ucuz pompalar önerilebilir. Büyük kapasiteli ve sürekli çalışan tesislerde işletme noktasındaki pompa performansları daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden büyük debili pompalarda, işletme noktası en yüksek verim noktası veya en fazla %5 değişimi kabul edilebilir. Bu debi noktaları arasında kalan aralığa, pompanın optimum çalışma bölgesi adı verilir. Pompa seçimi ile ilgili olarak, şimdiye kadar ortaya konulmuş bir çok sonuç aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Pompa seçimi olayında, pompayı imal eden ve kullanan olmak üzere iki taraf vardır. Sonuçtan bu iki taraf ta sorumludur.

Pompa ve sistem ana parametreleri abartılmamalı ve mümkün olan en doğru bilgiler kullanılmalıdır. Yapılan hesaplardaki muhtemel sapmaları karşılamak üzere, değerleri şişirmek yerine, pompanın kullanılan çark çapının artırılmasına uygun ve motorun bu gücü karşılayabilecek kadar büyük seçilmesi en uygun yoldur.

ENPY(Emmedeki Net Pozitif Yük) ve titreşim açısından, öncelikle düşük devirli pompa seçilmelidir. Aynı devirli iki pompa arasında seçim yapılacaksa; istenen çalışma noktası, pompanın en iyi verim noktasının solunda olan pompa seçilmelidir.

Page 121: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

115

Pompaj sistemlerinde göz ardı edilen diğer bir hususta, zamanla debinin artırılması yönünde sisteme yapılan ilavelere karşın, boru çapı ve armatürlerin değiştirilmesi gereğinin düşünülmemesidir.

Aşırı katı madde içeren sıvıların açık çarklı santrifüj yada enjektörlü pompalarla pompalanmalıdır.

Pompaların boru karakteristiğine uygun bir şekilde seri ve/veya paralel bağlanması ile TDY ve debi artırılabilir. Ayrıca, debi artırmak için basma borusuna paralel borularda bağlamak mümkündür. Seri bağlama genellikle TDY, paralel bağlamada ise debi önemli ölçüde artırılabilir. Enerji kayıplarından dolayı aynı karakterli iki pompa, paralel bağlandığında debinin, seri bağlandığında TDY nin, tek pompada elde edilen değerlerin iki katına çıkmayacağı unutulmamalıdır.

Değişken devirli (frekans kontrollü) pompalar, debinin az olması istendiği sürece, TDY de azalma meydana geldiği için sistem veriminde iyileşme sağlar. Debi değişken değilse teknolojik mecburiyet olmadıkça, en iyi çözüm, en iyi verim bölgesinde çalışan, sabit devirli pompalardır.

Pompa seçiminde, son zamanlarda “ömür boyu maliyet” diye ifade edilen unsurlar da dikkate alınmalıdır. Bunlar, yatırım, montaj ve işletmeye alma, enerji, işletme, bakım ve onarım, arıza süresindeki ürün kaybı, çevresel, ömrü biten pompanın söküm ve atım maliyetleri olarak sayılabilir. Pompa seçim işlemi süresince, sistem için tasarlanan debi için, yüksek verimli (%70 ve üzerindeki) pompalar göz önüne alınmalıdır. Çünkü, düşük verimin, güç tüketimine olan etkisi daha önemlidir. Pompa seçiminde, tasarım parametrelerinden, debi ve TDY %10 daha büyük alınabilir. Bu durum, pompanın değişen işletme koşullarına uydurulabilirliliği, uzun süre ve kalıcı performansla çalışmasına hizmet edecektir. Büyük debili tesislerde, toplam işletme masrafları, yüksek verimli bir pompanın kullanılmasını zorunlu hale getirmektedir. Ekonomiklik pompa seçiminde her zaman birinci kriterdir. Pompaj tesisinin işletme masrafları ile yatırım masraflarını göz önünde tutmak oldukça önemlidir.

2.2. Pompa Tesislerinde Enerji Bölgemizde çiftçilerimiz genellikle pompaj sulama tesislerini münferit olarak kurmayı tercih etmektedirler. Bu nedenle küçük debilere sahip çok sayıdaki pompa tesisi dağınık düzende su kaynaklarının kenarlarına yerleştirilmektedir. Bu durumun çeşitli sakıncaları mevcuttur. Bunlar: Öncelikle çok sayıdaki küçük debilere sahip pompaların verimleri düşüktür.(%50-70). Bu durum pompalanacak suyun m³ başına enerji tüketimini artırmaktadır. Çiftçiler tarafından genellikle nehir yataklarına ve özellikle bölgemizde baraj rezervuar alanı içine kurulan pompalar hemen aşağı kotlarda yer alan barajın suyunu kullanarak suların enerjisi alınmadan tüketilmesine neden olarak milli ekonomiye zarar vermektedirler. Her pompa tesisi için ayrı bir enerji nakil hattı ve trafo tesisi gerektiğinden tesisin kuruluş maliyetini artmaktadır. Çok sayıdaki enerji nakil hattı, hat kayıplarını artırmakta, arıza sayısını ve dolayısı ile işletme ve bakım maliyetleri artırmaktadır. Enerji nakil hatlarında kullanılan direkler nedeniyle verimli tarım arazileri deyim yerinde ise direk tarlasına dönüşmekte ve makineli tarım uygulamaları zorlaşmaktadır. Her pompa tesisi için ayrı ayrı hesaplanan trafo güçlerinin töleransları nedeniyle kurulu güçler ve buna bağlı olarak toplamdaki trafo kayıpları artmaktadır. Dolayısı ile bu trafoları besleyen dağıtım ve güç merkezlerinin de kurulu güçleri artmakta ve bu sinsile baraj ve termik santrallere kadar güç artışını zorlamaktadır.

Page 122: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

116

Çok sayıdaki pompa tesisi kaçak elektrik kullanımını kolaylaştırarak ülke ekonomisini kayba uğratmaktadır. Bunları denetimi ve sayaçların okunması için daha çok personel, ve araç bulundurulması gerekmektedir. Her pompa tesisi sahibi bir TEDAŞ müşterisi olduğundan bu kurumun iş yükü artmaktadır. Küçük pompa tesisleri münavebeli ürün ekimine bağlı olarak zaman zaman yeri değiştirilebilmektedir. Bu nedenle enerji nakil hatlarının uzunlukları artmakta ve buna bağlı olarak şebeke düzeni tamamen ortadan kalkmaktadır. Sayısı hızla ve kontrolsüz şekilde artan sulama tesislerine enerji verilmesi nedeniyle enerji alanında faaliyet gösteren yatırımcı kuruluşların programında önemli sapmalar meydana gelmektedir. Sulama boruları rastgele döşendiğinden doğal drenaj yolları kesilerek zamanla toprağın tuzlanmasına neden olmaktadır. Ancak belirli bir yatırım programı dahilinde, ilgili yatırımcı kuruluşların koordinasyonuyla, sulanacak arazini büyüklüğüne, o arazide ekilebilecek ürün desenine, yörenin iklim, jeolojik ve topoğrafik özelliklerine göre projelendirilen ve yöre çiftçilerinin oluşturduğu sulama birliklerince işletilen sulama pompa istasyonlarında ve sulama tesislerde yukarıda sayılan sorunlar görülmemektedir. Birim alandan elde edilen verim artmakta, gereksiz yapılarla verimli tarım arazileri işgal edilmemekte, aşırı sulama nedeniyle topraklarımız çoraklaşmamakta, atık sular drenaj sistemiyle uzaklaştırılarak sonuçta amacına uygun bir sulama yapılmaktadır. 3. DSİ X. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ

DSİ X. Bölge Müdürlüğü olarak Diyarbakır ili merkez olmak üzere Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerini içine alan 40,570 km²’lik alandaki toprak ve su kaynaklarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi faaliyetlerini yürütmekteyiz. Bölge Müdürlüğümüz sınırları içerisindeki 5 ilde, 2000 yılı nüfus sayımına göre 3,134,865 kişi yaşamaktadır. Bu nüfusun %40’ı kırsal kesimde yaşamaktadır. Bölgemiz alan olarak Türkiye’nin %5’ini, nüfus olarak % 4.63’ünü oluşturmaktadır. Hizmet alanımızın büyük bir bölümü olan 30,960 km²’lik alan Dicle Havzasında yer almaktadır.

Bölge Müdürlüğümüzce işletmeye açılan barajlar ve sulama tesisleri ile 2004 yılı sonu itibarı ile toplam 43 206 ha alan sulanmaktadır. Bu miktar bölgemizdeki ekonomik olarak sulanabilirliği tespit edilen sahaların % 5 ’ine tekabül etmektedir.

İnşaatı devam eden 4 adet sulama projesinin tamamlanması ile birlikte 162 752 ha arazi daha sulu tarıma kavuşturularak, toplam sulanan sahalar 201 449 ha’a ulaşacaktır. (% 25)

Bu amaçla Bölge Müdürlüğümüzce sulama projelerinin yanı sıra ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik hidroelektrik santraller de yapılmaktadır. Bunların başlıcaları işletmeye açılmış olan Karakaya HES (1800 MW), Kralkızı HES (94 MW), Dicle HES ( 110 MW) ve Batman HES (198 MW) tir. Bu santrallerde yıllık toplam 8281 GWh enerji üretilerek enterkonnekte sisteme verilmektedir.

DSİ olarak enerji üretimi amaçlı HES yapımı faaliyetlerimizin yanında, yaptığımız sulama ve içme suyu amaçlı pompa istasyonları ile de büyük bir enerji tüketicisi konumundayız.

Page 123: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

117

3.1. DSİ’nin Sulama Projelerini Tamamlama Hedefleri

Son yıllarda devlet yatırım bütçesinin küçülmesi ve buradan DSİ’ye ayrılan payın azalması neticesinde inşaatların tamamlanma süreleri uzamakta, beklenen fayda gerçekleşememekte, vatandaşın güveni sarsılmakta ve buna bağlı olarak teknik sakıncalar da doğabilmektedir. 2005 yılında DSİ Genel Müdürlüğü yatırım programında bulunan toplam 169 büyük sulama projesinin ortalama bitiş süresi verilen ödenekler düşünüldüğünde 38 seneyi bulmaktadır. DSİ Genel Müdürlüğü geliştireceği alternatif finans modelleri ile bu süreyi kısa vadede 20 yıl, hatta 10 yıl mertebesine çekebilmeyi hedeflemektedir. Örneğin GAP sulama projelerinin 2010 yılına kadar tamamlanması öngörülmektedir.

3.2. Su Kaynaklarının Etkin Kullanımı

Tasarruflu Su Kullanımı Teşvik Edilmelidir. Fazla Sulama Fazla Ürün Getirir Anlayışı Yıkılmalıdır.

Su kaynaklarının kısıtlı oluşu, sulama dışında çeşitli maksatlar için kullanımı ve bunlar için mevcut talebin devamlı artışı, suyun sulama maksadıyla kullanımında tasarrufa gidilmesini zorlamaktadır. GAP’ta yapılacak sulamalarda bu durum açıkça ortaya çıkmıştır. Nitekim GAP’ta suyun sulama sahalarına iletilmesinde uzun tünellere, pahalı isale kanallarına ve yüksek irtifalı pompalara ihtiyaç duyulması, sulamada su tasarrufunu zorunlu kılmıştır. Suyun önümüzdeki yıllarda daha da önem kazanacağı düşünüldüğünde, elimizdeki suyun ne kadar tasarruflu kullanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. DSİ cazibe sulamalarında bir bitki yetiştirme döneminde ortalama olarak hektara 10000 m³ sulama suyu kullanıldığı gözlemlenmektedir.

Klasik sulama sistemlerinde, örneğin tava veya karık sulaması metotlarının kullanılması halinde çiftlik randımanı %60 civarında olup, buna şebekedeki sızma, buharlaşma ve işletme kayıpları da ilave edilirse randıman yaklaşık %50 olmaktadır. Bir başka deyimle bitkiye ihtiyacı olan 1 m3 suyu verebilmek için 2 m3 su kullanılmaktadır. Bu durum hem kıt olan su kaynaklarının israfına sebep olmakta hem de dağıtım ve drenaj şebekelerinin daha büyük kapasiteli olarak inşasına, dolayısı ile maliyetin artmasına, sistemde pompaj varsa ilave enerji kullanımına sebep olmaktadır. Bütün bunlara bir de kullanılacak suyun pahalı olması ilave edilirse sulamada su tasarrufunun önemi daha kolay anlaşılır.

Sulamada, bitki ihtiyacında büyük bir kısıntı yapılması söz konusu olamayacağına göre yapılacak su tasarrufunun, suyun iletiminde, dağıtımında, sistemin işletilmesinde ve araziye tatbikinde olacağı kolayca anlaşılır. Bunlar içinde en büyük miktarı, çiftlik randımanının artırılması sağlamaktadır. Zira klasik sulama metotları yerine yağmurlama ve damla sulama metotlarının kullanılması halinde randıman %60’dan sırası ile %80 ve %90’a çıkarılabilmektedir. Bu da %20 ile %30’luk bir su tasarrufu demektir. Bunun dışında teorik olarak ana kanallarda %5, şebekede %5 olmak üzere toplam %10’luk bir işletme (iletim) kaybı söz konusudur. Pratikte bu işletme kayıpları çok daha büyük değerlere erişmektedir. Uzun isale kanallı büyük şebekelerde, işletme kayıplarının azaltılması önem kazanmaktadır. . Son yıllarda geliştirilen sulama projelerinde basınçlı borulu şebeke kullanımı artmakta olup, böylelikle hem su tasarrufu sağlanmış hem de modern sulama sistemlerinin kullanımı teşvik edilmiş olacaktır. Halen %6 olan borulu şebeke kullanım oranı, yeni yapılacak projeler ve eski şebekelerin rehabilitasyonu ile %40’a kadar artabilecektir.

Page 124: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

118

Hasan KILIÇ (Özgeçmiş): 1950 Mardin Midyat doğumludur. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Mezun olduktan sonra özel sektörde projecilik şantiye şefliği, proje müdürlüğü yaptı. Daha sonra okul yıllarındaki GAP’la ilgili olan bir çalışmaları neticesinde, bölgedeki GAP Projesi barajların ihale edilmesini müteakip 1984 yılında DSİ’ye müracaat etti. 1984 yılından beri DSİ’de çalışmaktadır. Kral Kızı, Dicle, Batman, Göksu barajlarında alt kademelerindeki kontrol mühendisliğinden başlayarak bütün kademelerinde bulundu.. Kalite Kontrol Şube Müdürlüğünden sonra Barajlar Şube Müdürlüğü görevini yaptı. Yaklaşık 10 seneden beri Bölge Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktadır

Page 125: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

119

DEĞİŞEN DÜNYA DÜZENİ IŞIĞINDA ENERJİ POLİTİKALARI

Prof.Dr. Arif Nacaroğlu

Gaziantep Üniversitesi Konuşmama başlamadan önce tabi ki çok doğal ki Diyarbakır Şubesi’ne çok teşekkür ediyorum, kutluyorum onları. Bunun iki nedeni var. Biri çok önemli bir konuda bizi bir araya getirdi. Fakat daha da önemlisi Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bu tür toplantılara katılıyoruz. İki gün boyunca ben 13. konuşmacıyım. 13. konuşmacıyı yorgun geçen bir haftanın sonuna rağmen hala açık gözlerle dinleyen bir dinleyiciyi bu salonda topladığı için onları tekrar kutluyorum. Genelde pek görmeye alışık olmadığımız, kendilerine ve onun için özel olarak teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın milletvekilimiz salonda. Biz bilim adamları, elektrik mühendisleri, teknokratlar, bürokratlar ara sıra bu toplantıları yaparız. Ama genelde siyasileri bu toplantıları pek çekemeyiz. Oysa şimdi salona bakıyorum lütfen tabiri maruz görün, davul boynunda olan bütün arkadaşlarımız salonda. Sayın milletvekili de tabi davul taşıyan milletvekilimiz olduğunu burada bulunmakla ispatlamış bulunmaktadır. Tabii tokmakta elinde. Dolayısıyla buradan bir çözüm de çıkabilir ümidi ile, ben konuşmamı daha çok sayın milletvekilimize mesajlar vererek sürdürmek istiyorum. Oysa tabi buraya gelirken, biz bu tip toplantılara gelirken bilimsel gözlükle hazırlanırız. Ben de 27 slaytlık bir sunum hazırlamıştım. Üniversitede derslerim 50 dakika, biz bir konuşmaya başladık mı 50 dakika konuşuruz. Şimdi sayın başkan kızacak tabii, ama onun için ben bu 27 slaytlık gösterimden vazgeçiyorum. Çünkü dünkü toplantılarda çok memnuniyetle izledim ki bürokratlar söylenebilecek her rakamı söyledi. Türkiye’nin neresinde ne kadar enerji üretiliyor, ne kadar tüketiliyor, geleceğe ilişkin sorunlarımız nelerdir. Onun için artık bunların üstüne benim size söyleyecek bir şeyim yok. Onun için dün gece oturdum bir slaytlık bir sayfa hazırladım. O slaytta burada. Dolaysıyla slayta bağlı kalmadan bir konuşma yapmayı tercih ettim. Tabi her ne kadar milletvekilime teşekkür etsem de bu tip toplantıda ki Güneydoğu Bölgesinin enerji sorunu denilince, enerji üretiminde neredeyse Türkiye’nin üçte birine yakın enerji potansiyelini taşıyan bu bölgedeki böyle bir toplantıda sayın bakanımızı da görmek isterdik. Ama eminim ki buradaki mesajlar milletvekilimiz ve basın aracılığıyla ya da bir şekilde, sayın bakanımıza, hatta başbakanımıza, eğer Türkiye’de yakalanabilirse sayın başbakanımıza da iletilebilecektir. Dün Yeni Zellanda’ya gitti. Ama onu bekliyor, umuyorum tabii. Genelde siyasilerimiz, lütfen sizi kesinlikle bunun dışında bırakıyorum. Çünkü özgeçmişinizle bunu ispat ettiniz, genelde siyasilerimiz bu tür toplantılara katılırken katılımcılar arasında SİAD’lar olmasına dikkat ederler. Ben Tarık Başkana söyleyecektim. SİAD varsa bunu bir kenara yazın. O zaman bakan hatta başbakan bile gelebilir. Hatta öğlen molasında bir toplu nikah falan ayarlayın, katılım çok mükemmel olur diyecektim. Ama ciddi bir katılım var, hepinize teşekkür ediyorum.

Page 126: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

120

Tolga Yarman hocanın bu tip toplantılarda bir başlangıç cümlesi vardır ve ben de bu başlangıç cümlesini çok severim. Şöyle der: “Enerjinin olduğu yerde siyaset vardır, hatta kirli siyaset vardır, hatta hatta kanlı siyaset vardır.” Şimdi bunu bir adım daha ileriye götürürsek, çünkü gördüklerimiz bunu da ispatlıyor. Enerjinin olduğu yerde gasp vardır. İşgal vardır, şantaj vardır. Bunu mutlaka kötü anlamada söylemiyorum. 2 gün önce sayın Enerji Bakanımız televizyonda bir kanalda söyleyişisinde şöyle dedi: “Biz dedi Ruslarla bir doğalgaz antlaşması yapmıştı önceden. İşte bu anlaşma çok yüksek fiyatla olmuş kestik gazı. Bu gazı kesme süremiz biraz daha uzasaydı boru çökecekti. Ruslar bunu görünce hemen fiyatı düştüler.” Tabi olumlu bir şantaj. Fakat tabi tersini düşünmeden edemiyor insan. Acaba diğer yöndeki faaliyetlerde ne gibi şantajlarla karşılaşıyorsunuz? Ya da bu enerji piyasasında, bu enerji işlerinde, siyaseti içinde bu şantajlar çok doğal mı, çok normal mi? Ben bilemiyorum açıkçası. Açıkçası dedim, çok da işin içinde olmadığım için.

Sayın katılımcılar 13. konuşmacıyım. 12 konuşmacı gerekli bütün sayıları söyledi. Ama bence bu forumun bitiş cümlesini dünkü açılış gösterisinde, sinevizyon gösterisinde Diyarbakır Şube bir kelime ile özetledi. O cümle şuydu: Tabii ben bunu biraz genelleyerek söylüyorum. “Bereketli ve yoksul kenti Diyarbakır” dedi. Bunu biraz daha genişletirsek bereketli ve yoksul bölge Güneydoğu. İşte bu cümle, bu forumun yapılma nedeni ve sonuç bildirgesi aslında. Dünya üzerinde her değerde olduğu gibi enerjinin tüketiminde de, üretiminde de olağanüstü bir dengesizliği yaşıyoruz, görüyoruz. Enerji zengini ülkeler, kaynaklara sahip olan ülkeler sefalet içinde; enerji yoksulu ülkeler refah içinde. Her ne kadar rakam vermeyi sevmem. Çünkü insanların aklında rakam kalmayacak buradan çıkınca biliyorum belki bu şekiller kalacak. Ama bir rakam vermeden de edemiyorum. Dünya enerji tüketiminin yüzde 68’ini yüzde 15 nüfus tüketiyor. Yani dünyanın 5 milyar insanı yüzde 32’lik bir enerji tüketiyor. Yani % 85 ve diğerlerinin refah içinde yaşaması için çalışıyor, çabalıyor. Petrolünü çıkarıyor, kömürünü çıkarıyor, enerjisini üretiyor. Sırf demin sayın milletvekilimiz rakamlar verdi işte. 12 bin kilowatt kişi başına enerji. Onlar tüketsin diye biz burada çabalayıp duruyoruz. Şimdi geleceğe dönük enerji planmaları yapılırken geçmişe dönük değerler baz alınır. Geçmişe dönük değerler baz alınırken de mantık gereği ne olur, geçen sene ne kadardır, bu sene ne olmuştur, iki senede yüzde kaç artmıştır. Böyle devam ederse doğrusaldır, eğriseldir filan, bunların matematiksel hesapları var. Tabi EMO bu konuda çok titiz. 2 senede bir sanıyorum. ulusal enerji sempozyumları düzenleniyor. Ben buraya gelirken 2000’li yıllarda ulusal enerji politikaları kitapçığını karıştırdım. İşte dipnotlar falan da koydum. Burada 2000 yılında yapılan bu toplantıda DİE’den bir katılımcı 2004 yılı ve 2005 yılına ilişkin perspektifler vermiş. 2004 yılında böyle olacak, şöyle olacak filan gibi. Bugün ona bakarsınız bu bir mizah kitabı gibi sanki. Çünkü 2000 yılında yapılan tahminlerin bugün 2004’teki yansımasını görüyor ve yaşıyoruz. İşte alakasız alakasız rakamlar. Aynı kitapta dönemin EMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yiğit yine belli rakamlar vermiş. Rakam şöyle demiş ki Ali Yiğit; “2004 yılındaki enerji tüketimi 130 milyar kWh saat olacak. 2000 yılında söylüyor bunu. Diğer rakamları görseniz sayın müdürüm yani 2004 yılında 130 milyar kWh. En yakın tahmin o. Şimdi bu tahminlerin daha ileri yıllarına baktığımızda yani öyle söylendiği gibi 400, 500 milyar kWh çok uzak bir ihtimal. Öylede olması gerekir. Şimdi biz binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Bakıyoruz gelişmiş ülkeler ne yapmış. Enerji üretimini artırmış. Ne yapalım biz de enerji üretimini artıralım. Ama onlar bunu 50 yıl önce yapmış. Bu günün şartları geçerli mi? Gerçekten hedef bu mu? Şimdi bakıyoruz ABD’de de bilenler, bilim adamları toplanıyor bu ülkenin enerji tüketimi 10 yıl içinde nasıl azaltılıyor diyorlar. Nasıl artırılır demiyorlar. 10 yıl içinde ABD’nin enerji tüketiminin yüzde 20 azaltılmasına dönük çalışmalar yapılıyor. Çok somut bir sayı. Almanya’da 1999-2004 yılında aradaki 5 yıl içinde enerji kullanımı yüzde 4 azalmış. Almanya gelişmemiş mi? GSMH’sına bakıyorsunuz her sene %1-2 artmış. Şimdi burada bir yanlışlık var. Buradaki yanlış şu,

Page 127: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

121

gelişmişlik eşittir enerji tüketimi değil artık arkadaşlar. 50 yıl önceki slogan buydu gerçekten. Tabi ki şimdi biz çok gerideyiz, ama geleceğe dönük planlar, tahminler yaparken lütfen bilimsel gelişmeleri, toplumsal davranış biçimlerinin hepsini göz önüne almamız gerektiğini düşünüyorum. Ben konuşmamı böyle sürdürmeyi tercih ediyorum, çünkü sayılardan sıkıldığınızı biliyorum. Geçen yaz Duisburg kentindeydim. Bir üniversiteden öğretim üyesi arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Hocam gel, seni bir yere götüreyim dedi. Lius nehri üzerinde bir demir çelik fabrikasına götürdü beni. Bu demir çelik fabrikası bizim İskenderun’daki demir çelik fabrikasının 2 katı. Ama kapıya kilit vurmuşlar. Bacaya dağcılar tırmansın diye bir şeyler yapmışlar. Üniversitenin orada bir bölümü var. Gittik oraya. Araştırma-geliştirme bölümü kurmuşlar. İçeride yaklaşık 150-200 tane üniversite öğrencisi, araştırma görevlisi, öğrenci mühendis doldurmuşlar. Bunlar harıl harıl bilgisayar başında bir şeyler yapıyor. Ne oldu demir çelik fabrikasına dedim. Hocam dedi bu demir çelik fabrikası dönemin meşhur firmasının. Bu demir çelik fabrikasının ana maddesini Brezilya’dan getiriyor, burada bunu demir-çelik yapıyorduk. Bir kısmını içeride, bir kısmını da dışarı ihraç ediyorduk. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bu fabrikayı Brezilya’ya taşıdık. Demir cevheri Brezilya’da, bu fabrika için gerekli enerji Brezilya’da. Mecburlar. Hem de onlar bizi limanlarda boynumuza çelenk takarak karşıladı. Niye? Yabancı sermaye geliyor. Niye? İş sahası açılacak. Yani şimdi şöyle bir bakın. Artık yabancı sermaye konusunda Mevlana gibi davranmanın bir alemi var mı? Kim olursa olsun gel. Kim geliyor bize? Geçen hafta Gaziantep’e 500 İtalyan geldi. Ne güzel. İçimizde hepimiz biliriz. İstanbul’da Dubai Kuleleri yapılacak. Her kulenin enerji tüketimi, Kilis İlinin enerji tüketimine eşit. Adam oraya kule dikecek, ver elektriği. Elektriği nereden vereceğiz? Yap, doğal kaynaklarını kullan, yetmedi nükleer santral kur. Niye sen orada kurmuyorsun? Değerli arkadaşlarım bu modern sömürgecilik. Kılık değiştirmiş modern sömürgecilik, hem de gönüllü sömürgecilik.

Şimdi sayın milletvekilim çok doğru bir noktaya değindi. Türkiye’deki kömür biraz daha gerçekçi sayılarla konuşalım. Bu girişten sonra Türkiye’deki şuan ki kömür rezervleri şuan 8 milyar ton ve sadece Afşin-Elbistan bölgesindeki kömür, sadece ve sadece Afşin-Elbistan Termik Santrali’nde yakılabilecek kalitede bir kömür ve oraya kurulacak A, B, C santralleri, şu an A, B var. C’si halen kurulmamış, kurulmak üzere. Türkiye’nin kömür rezervi, o 3 santralin 80 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacaktır. Bu 3 santralin 80 yıllık enerjisini karşılayabilecek kapasitede. Bu başka bir şeye yaramıyor. Ya linyiti yakıp orada elektrik üreteceğiz, ya da o yakıt orada duracak. Fakat şöyle bakıyorsunuz, ben 2 hafta önce Elbistan’daydım. Orada bir temsilcilik açtık. Santrale de gittik tabii. Ben çok avantajlıyım bugüne kadar 1020 tane mühendis mezun etmişim. Dolayısıyla her yerde öğrencim var. Bu salonda da en az 10 tane öğrencim var. Hepsi gelip bana hocam böyle oluyor, haberiniz olsun şeklinde haber veriyorlar. Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin A tipi termik santralinin 4 ünitesi var. 150 milyon dolarlık bir baca filtresi takılmadığı için bu santral 1.5, 2 senedir işletilmiyor. B tipi santralin bir ünitesi var. Bu üniteyi Japonlar bitirdi. Hatta ben oradayken teslim alma olayı vardı. Şimdi politikaya bakın. Tamam hidroelektrik potansiyelimiz şöyle v.s. ama, bahsettiğimiz rakam 1360 Megawatt’lık kurulu bir güç. 150 milyon dolarlık baca filtresi takılmadığı için 1.5 senedir yatıyor. Onun açığı nereden kapanıyor. Doğalgaz anlaşmalarından. Tabii ki bu hükümet bu anlaşmaları yapmadı. Ama sonuç olarak devlete devamlılık esas. Hepimiz bunun hesabını ödüyoruz. Yaşadığımız ortam bu. Çok değerli bürokratlar, teknokratlar aramızda. Arkadaşlarımız emekli olduklarında buraya gelecekler. Tabii ki böyle olacak. Aklın yolu bir. Neyse bu konu başka bir konu. Şimdi mesela Polonya elektrik üretimin %96’sını kömürle yapıyor. ABD % 56’sını kömürle yapıyor. Sayılar böyle işte. Çin % 80, Avustralya % 84, Türkiye % 24. Çıkaralım linyiti, kuralım termik santralleri. Çevreye uyumlu, baca filtreleri olan, biraz para harcayarak. Biz böyleyiz, 5 milyar dolara bir santral kuruyoruz, 100 milyon

Page 128: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

122

dolar harcayıp onu çalışır duruma getirmiyoruz. Benden sonraki konuşmacılar enerji politikaları için de mutlaka bir şekilde yer verecekler. Ama durum bu yani.

Şimdi dün çok konuşulan bir konu vardı. Aslında bugün biraz girildi. Bölgede hidroelektrik enerji üretimi 12-13 milyar. Tüketim keza o kadar. İşte o zaman bölgenin hidroelektrik santralleri, elektrik tüketimine yetiyor. Güneydoğu, kendi kendini besleyen bir bölge. Niye bu durumda? Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değildir. Bu ülke hepimizin ülkesi. Ülkenin neresinde üretilirse üretilsin enerji ortaktır. Enerji ortak paydamız, ortak malımız. Nerede ihtiyaç varsa oraya götürülür o enerji. Götürülür dediğiniz zaman, TEİAŞ’tan değerli müdürlerimiz burada, kayıpları da bir şekilde göz önüne almamız gerekiyor. Ama niye tüketim burada bu kadar az. Rakamlara bakın Türkiye ortalaması 1703. 2004 yılı 1700. Dün ifade edilen rakam böyleydi. Bolu’da 2036. Çanakkale’de çok ciddi bir sanayi olduğunu bilmiyorum, belki bir Çanakkale seramik vardır. Çanakkale’de 4039. Böyle rakamlar var. Kocaeli’de 5769 kWh kişi başına düşen elektrik miktarı yıllık. Ağrı’da 507. En düşük Bitlis’te 247 kilowatt. Mardin’de 762. Yani rakamlar böyle. Demek ki bu bölge, yıllar süren çeşitli politikalar nedeniyle enerji fakiri bırakılmış. E tabi bu gözle bakıldığı zaman, hani bugün tamam tüm ülke bu enerjiyi paylaşmalı ama, bugüne getirilen politikaları eleştirmemek olmaz ki. Haksızlık olur bölge insanına. Bunun bir şekilde hemen ters dönmesi lazım. Ama bunu tekrar ediyorum. Artık gelişmişlik ölçüsü kişi başına düşen elektrik enerjisi miktarının fazla kullanılması değil. Bir kamyon çelik fiyatına şu önümdeki bilgisayar. Cebimde getirmiştim belki lazım olur diye. Duisburg’a beni götüren arkadaşım anlattı. Bir CD gösterdi. Bu dedi yazılım, bu yazılımı üretebilmek için 200 tane mühendis çalıştırıyoruz. Dün genel müdürümüz açıkladı işte, personelimiz yok, hakikaten öyle. 200 mühendise iş. Ne kadar enerji gidiyor buna. Gitmiyor. Bilgisayar kullanırken enerji mi kullanıyorsunuz? Yok. Ama ben bu CD’yi 30 bin dolara satıyorum. Siz orada istediğiniz kadar çelik üretin, çimento üretin. Çimento, zaten o konuya girersek hiç çıkamayız. Biz bütün Avrupa’nın Güneydoğuya açılan, Kuzey Irak’a açılan çimento şantiyesi olduk. Böyle garip politikalar sonucunda şimdi deniyor ki bize, Türkiye’ye elektrik enerjisi gerekiyor. Niye gerekiyor? Çünkü sanayi gelecek. Niye o sanayi gelecek? Niye seçmiyorsunuz? Niye Kimya sanayii gelmiyor? Niye tıpla ilgili, bilimlerle ilgili, gelişmeyle ilgili sanayileri davet etmiyorsunuz? İtalyanlar gelip neden çimento fabrikalarına yada otomotiv sanayinde araştırmalar yapıyorlar da bio teknoloji ile ilgili bir araştırmaya yanaşmıyorlar? Bugün Türkiye’de 6 teknokent var üniversitelerde. Hepsine ülke olarak yalvarıyoruz. Lütfen gelin buraya. Teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alın. Burada teknolojik araştırma yapın. Beyin gücü çalıştırın. Hani, niye gelmiyorlar? Yabancı sermaye tabii ki kar yapacağı yere gelir. Bir şeye daha değinmek istiyorum. Kayıp-kaçak çok konuşuluyor. Mardin 1 numara. Nede 1 numara. Biz bizeyiz. Hırsızlıkta 1 numara. Rakamlar onu söylüyor. Niye % 71.6 enerji kayıp-kaçağı var. Şimdi ben öğretim üyesiyim. 100 kişilik bir sınıfa giriyorum. Şimdi bir sınav yapsam. Sınavdan çıktıktan sonra bana senin sınıftan 71 kişi kopya çekti. Ne dersiniz? Ya sen uyuyorsun dersiniz, hiçbir hoca o kadar uyuyamaz. Sen gözyumuyorsun dersiniz. Bu sınıf geçsin bir şekilde. İnşallah öyledir. Yani hakikaten Mardin’de % 71, Şırnak’ta % 71.1, Hakkari’de % 67. İnşallah devletin ilgili bürokratları, bu kayıp-kaçaklara göz yumuyorlardır. Mümkün değil. Ben geçen bayram Viranşehir’e bir düğüne gittim. Bir köy ağasının davetlisiydik. Elektrik parası ne durumda diye sordum. Bana o nedir dedi. Bu tellerden elektrik alıyorsunuz dedim, para vermiyor musunuz? Bana teller bizim yahu dedi. Nasıl sizin? Direkten çektik dedi. Bizim maraba çekti direkten. Ona para mı vereceğiz? O zannediyor ki oradan akıyor bedava, biraz da bana doğru bedava aksın, ama haklı. Dün bir öğrencimle konuşurken, biz dedi Urfa, şimdi çok önemli. 2 milyar kWh kaçak elektrik kullanıyor. Ne zaman? Sulama döneminde. Öğrencim dedi ki; “o elektriği biz kaçak kullanmaksak, pamuğumuzu tarladan toplayamayız. Niye? Kilosunu 700 liraya satıyoruz,

Page 129: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

123

150 liraya toplatıyoruz, bunun gübresi var, tarlayı zaten yarı sistemine göre almışız, bir karımız o elektrik.” Onun için diyorum inşallah devlet buna göz yumuyordur. Yoksa o pamuğu da o tarladan toplayamayacağız. 10 tane şehir buraya sıraladım, kayıp-kaçakta. Bunlardan 5’i Güneydoğu, 5’i Doğu. Batı’da öyle bir durum yok. Bu en kötü 10’un iyisi Muş. % 56,7. Toplam kayıp-kaçağı bu 10 şehrin, 7,69 milyar kWh, İstanbul’daki kayıp-kaçak 3.2 milyar kWh; bunun yarısı. Güneydoğu’ya baktığınız zaman 3 milyara 3 milyar. Eşit. Ama Güneydoğu hırsız % 71 ile, İstanbul % 19,3 ile normal. Zaten orada kayıptır, kaçak değildir. Mardin’i biraz daha inceledim. Demin örnek verdim % 71,6 nasıl kaçak olur. Bu Mardin’de askeri yok mu, kamu kuruluşları yok mu, polisi yok mu? Var. Bedava şehir aydınlatması var. Bunları topluyorsun zaten % 30 ediyor. O zaman bütün herkes kaçak. Evlerin tamamı kaçak. Hatta, burada söylenmez ama, biraz da öbür tarafa gidiyor yani. Nasıl oluyor? Oraya nereden gidiyor? Olmaz öyle şey. Dün başkan bir öneri verdi. Bunu milletvekiline çok somut olarak ben de öneriyorum. Eğer Sayın Kemal Unakıtan ağabeyimizi ikna edersek, lütfen bunu Türkiye’de hayata geçirelim. Biz hep zorla çalana vermeye gönüllüyüz de, şöyle kalpten, cepten çıkarıp da vermeye gönüllü değiliz. Türkiye’deki yoksul ailelere 100 kWh enerjiyi parasız verelim. Yeşil sayaç, çok insani bir yaklaşım; bunun Türkiye’ye maliyeti 500 milyon dolar oluyor. 500 milyon dolar da yaklaşık 20 milyon kişiye yansıyor. Çok somut bir öneri, bence bu önerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Teşekkür ediyorum.

Arif NACAROĞLU (Özgeçmiş). 1958 İstanbul doğumludur. 1975 yılından bu yana evliliği münasebetiyle Gaziantep’te yaşamaktadır. 1981 yılında üniversiteden mezun oldu. Akademik derecelerin değişik aşamalardan sonra 1999 yılında Prof. unvanı aldı. Yaklaşık 25 yıllık, asistanlıkla birlikte öğretim üyeliğim hayatım vardır

Page 130: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

124

BÖLGEYE YÖNELİK ENERJİ POLİTİKALARININ BÖLGE

EKONOMİSİNE GETİRECEKLERİ

Kutbettin Arzu:

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Diyarbakır’da değişik sivil toplum örgütlerinde, meslek örgütlerinde, vakıflarda, kendimi şanslı olarak gördüğüm için zamanımın bir kısmını benden daha az şanslı insanlar için harcamayı düşündüm. Zamanımın ve paramın bir kısmını hep meslek örgütlerinde, sivil toplum örgütlerinde harcamayı kendime bir görev bildim. Diyarbakır’daki arkadaşlarımın çoğu beni yakinen tanıyor. Ben, Ticaret ve Sanayi Odası’na da dediğim gibi Mimarlar Odası’ndan geldim. Teknik eleman camiasından gelen bir arkadaşım. Bu yönetim kurulu başkanlığı döneminde de iki dönem, teknik eleman arkadaşların büyük desteğini gördüm. Oradan almış olduğum bilgi, birikim ve deneyimlerimle Diyarbakır’a ve bölgeye yararlı olmaya çalışıyorum. Odada da bu prensipler dahilinde çalışıyoruz. Diyarbakır’daki tüm meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşlarıyla çok yoğun bir diyaloğumuz var. Özellikle Mühendisler Odası içerisinden geldiğim için de bu kurumla olan diyaloğumuz daha da fazla. Bu organizasyonu yapan, gerçekten biraz önce hocam da söyledi, biz de görevimiz gereği Türkiye’nin çok değişik yerlerinde geziyoruz ve çok değişik toplantılara katılıyoruz. Biz Ticaret Odası olarak da toplantılar düzenliyoruz. 500 davetiye basıyoruz, çok iyi hocalar getiriyoruz, sonra bakıyoruz ki 18 kişi. 18 kişiden 8’i biziz demek ki 10 kişi getirebilmişiz. Dün bu salon hınca hınç doluydu, bugün 2. gün ve bugün Diyarbakır’da başka etkinlikler olduğu halde yine böyle bir topluluğu getirdiği için ve bu kadar birbirinden değerli panelistleri bu kadar güzel konularda bir araya getirdiği için kendilerini tebrik ediyorum, Diyarbakır’da böyle bir organizasyon yaptıkları için. Bundan sonra da başarılarının devamını diliyorum.

Şimdi gerçekten bereketli hilalde yaşıyoruz. Ben gelen yabancılara bölgeyi tarif ederken, bölgenin zenginliklerini, tarihi geçmişini anlatmaya çalışırken, bana diyorlar ki; “Mezopotamya de yeter.” Zaten Mezopotamya derken, biraz mürekkep yalamış insanlar Mezopotamya’nın ne olduğunu biliyorlar. Ben de öyle bir özet yapıyorum. Yani dünyanın en bereketli toprakları, verimli hilal, insanların göçebelikten yerleşik topluma geçtiği ve ilk buğdayın ve mercimeğin ekildiği bu bereketli topraklar, aynı zamanda su kaynakları açısından en zengin bölge, Türkiye petrolünün % 98’inin üretildiği bir bölge; ama maalesef Türkiye’nin an bereketli ve zengin olması gereken bölgesi, bugün Türkiye’nin en yoksul bölgesi. Burada bir yanlışlık, bir eksiklik, bir çarpıklık var, sayın milletvekilim kızmasın, darılmasın bu eksiklik, bu çarpıklık kim o an iktidardaysa ona yöneliyor. Bunda siz sayın milletvekilimin hiçbir kabahati yok. Siz bu memleketin bir insanı olarak iyi bir eğitim görmüşsünüz, bu bilgi, birikim ve becerilerinizi bölgemizde, bölgemiz yararına kullanmaya çalışmışsınız. Keşke bölgemizdeki tüm milletvekilleri sizin gibi bilgi birikimli ve deneyimli olsaydılar; bu bilgi, birikim ve deneyimlerini gerek teknokrat olarak, gerek

Page 131: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

125

özel sektörde, gerekse parlementer olarak gelip kendi bölgesinin insanının yararına sunabilecek beceride olsaydılar. Onun için ben size teşekkür ediyorum. Milletvekili seçmede de yine bizim toplum olarak bir suçumuzun olmadığını söylüyorum; çünkü bizim önümüze ne koyarlarsa biz onları seçmek durumunda kalıyoruz. Demokrasi diyoruz, ama liderler demokrasisi. Tabii diyeceksizin ki yahu başkan, sen Ticaret Odası başkanısın, bize bölgenin enerji sorunlarını falan anlatacağına nerden nereye geldin? Bu ülkenin birikmiş sorunları önceden de vardı, ama biz cumhuriyetten bu yana birikmiş sorunları dersek bunun hepsini getirip bir hükümete, kuruma, bu anki yönetime bağlamanın çok doğru olduğuna inanmıyorum. Ben bu ülkede yanlışların olduğunu söylüyorum, zaten yanlışların somut göstergesi ortada. Türkiye’nin en bereketli bölgesi, en yoksul bölgesi. Bunu ben yapmadım, sizler de yapmadınız, bunu bu ülkeyi yönetenler yaptı. Demek ki bu ülkeyi bu güne kadar iyi yönetememişiz ki buraya gelmişiz. Bizim; bu ülkeyi niye yanlış yönetmişiz, bunların yanlışlıkları nelerdir, bunları oturup tartışacağımız platformlar vardır. Bu platform da o platformlardan biridir, bölge ve enerji ile ilgili bir platformdur. Yoksa yönetim biçiminin nasıl olduğu, demokraside biz nerdeyiz, insan haklarında nerdeyiz… O tartışmalara girersek toplantının boyutu değişir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Türkiye’nin su kaynaklarının %33’ü bu bölgede. Biz bu kaynaklarımızın %12’sini kullanıyoruz. Bu % 12’yi bile bölge içinde dengeli kullanmıyoruz maalesef. GAP projesinde Dicle ve Fırat havzası vardır. Bu havzaları böldüğümüz zaman bu su kaynaklarımız Fırat üzerinde daha iyi kullanıyoruz. Dicle üzerinde daha az olması bölgeler arası dengesizliğin yanı sıra bölge içerisinde de dengesiz bir gelişmeyi gösteriyor. Diyarbakır’da tarımsal sulamada % 8’deyiz. Biz de isterdik ki bilgisayar programı üretip dünyaya satalım. Ağır sanayi ile niye uğraşalım? Benim Diyarbakır Ticaret Sanayi Odası’nda iki tane projem var. Bir tanesi hamallık, bir tanesi teknoloji. Bir hayalim var Diyarbakır’ı Slikon Vadisi haline getireyim diyorum, bilgisayar eğitimini hızlandırmışım, bilgisayar programcısı eğitmeni kursunu veriyorum. Yani biz burada Ticaret ve Sanayi Odası olarak bilgisayar programcısı eğitmeni yetiştiriyoruz. Üniversite yeterince yapamıyor demek ki, bu bölümleri yok diye düşünüyorum. Diyarbakır’dan niye bilgisayar programı üreten insanlar çıkmasın ve dünyaya bilgisayar programı satmasınlar. Ama Diyarbakır’da da 350 bin işsiz insan var; bir de böyle bakıyorum olaya. Bir de biçki dikiş kursu açmışım, el dokuma kursu açmışım, taş işçiliği kursu açmışım, kumaş baskı kursu açmışım, bakırcılık kursu açmışım. Niye? Bu genç ve işsiz insanlar, bilgisayar teknolojisi üretip satmaya geçiş sürecini yakalayana kadar aç kalmasınlar, bu gençlerimiz buradan açlık yüzünden, işsizlik yüzünden ülkenin batısına göç etmesinler, yeni problemler, yeni sorunlar oluşmasın diye. Eğer biz bu toprakları zamanında sulamış olsaydık bugün burası ülkenin en yoksul bölgesi olmayacaktı. Dünyanın en bereketli toprakları burada, yılda 300 güne yakın güneşli gün burada. Türkiye’nin su kaynaklarının %25’i buradan akıyor ve burası ülkenin en yoksul bölgesi. Türkiye’nin batısına baktığımızda yerli sermaye açısından sermaye birikimi ağırlıklı olarak tarımda gelişmiş, sulu tarımın yoğun olduğu bölgelerde tarıma dayalı sanayi ve tarımsal ürün ihracatı gelişmiş, daha sonra sanayileşme olmuş. Bizim ilimize baktığımız zaman ufak çapta sanayi tesisi varsa ki bunlar sanayi tesisi denmez ama, bana soruyorlar Diyarbakır’da kaç tane fabrika var? Fabrika yok ama biz ayıp olmasın diye atölyelere fabrika diyoruz. Diyarbakır’da niye 60 tane çırçır fabrikası var? % 8’lik sulamadan dolayı bir pamuk üretimi olmuş. Bu üretimin balyalanması lazım, batıdaki iplik fabrikalarına gidebilmesi için. Burada çırçır fabrikalarının yaptığı işlem pamuğun çekirdeğini ve pamuğu ayırmak, pamuğu balyalamak. Bu defa çekirdeğini burada yağ yapabilmek için 7 tane yağ fabrikası kurulmuş. %8 sulamayı yapmamış olsaydık bunlar da olmayacaktı. Ama %8 sulamayı %100’lere getirmiş olsaydık, bugün Diyarbakır’ın böyle bir işsizlik, yoksulluk problemi olmayacaktı. O zaman bizim öncelikle elbirliğiyle bir defa sulama

Page 132: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

126

sorununu çözmemiz gerekiyor. Bunun yolu nereden geçer? Bunun yolu hükümetimizin sulama yatırımlarına yeterli kaynak bulmasından geçiyor. GAP hikayesi başlayalı 20 yıl olmuş, bu sürede biz 15 milyar dolar harcamışız, büyük çoğunluğunu enerjiye harcamışız, tarıma harcamamışız. Belki dengeli harcamış olsaydık enerjide %70’lerde olmaz, %60’larda olurduk. Sulamada en azından, bölgenin kaderini tayin eden kısmında % 20’lerde olacaktık ve bugün başka şeyler konuşacaktık. %76 enerjiye geldiğimiz seviyede GAP borcunu ödemiş. Yani ürettiği elektrik enerjisiyle, kendisine harcanmış olan 14 milyar doları karşılamış. Benim bilgilerime göre biz 2004’te bunu karşılamışız, şu anda kardayız, yanılıyor olabilirim. O zaman ne yapılabilir? Bu bölgenin sulama kaynaklarının bir an önce devreye geçilmesi için MGK’da toplanmış demiş ki; GAP’ı bir an önce bitirin, Cumhurbaşkanı da söylemiş, bundan önceki hükümet bir GAP revizyon planı yaptı ve GAP’ı 2010 yılında bitirelim diye planladılar. Bu çalışma 2000 yılında başladı. Çalışmaların bir kısmına biz de katıldı, 5 yıl geçti, kaldı 5 yıl. En iyimser rakamlarla GAP yatırımlarının bir an önce bitirilmesi için 15 milyar dolar lazım. 15 milyar doları 5 yıla böldüğümüz zaman yılda 3 milyar dolar ediyor. Yılda 3 milyar dolar yerine 5 yılda bitirebilmemiz için 300-500 milyon dolar arıyoruz. Hepiniz hesap adamısınız. O zaman biz GAP’ı, en iyimser rakamlarla, 50 yıl sonra bitirebileceğiz. O halde biz bu bölgenin geri kalmışlığını 50 yıl daha bekleyeceğiz. Bölgenin kaderini değiştirecek olan kısım burada. Bundan sonra GAP’tan enerjiden kazandığımız parayı biraz GAP’a harcayalım. Bir ticari işletme kurmuşsunuz, belli bir maliyetle bunu bir yere kadar getirmişsiniz, bu ticari işletme kar yapmaya başlamış, o zaman bu karı başka yere harcayacağımıza bu ticari işletmenin eksik kalan yanlarına harcayalım. Yine bu bölgede petrolün %98’i çıkıyor. Ülke petrolüne yetmiyor, ama bu petrolün bir kısmını da bu bölgenin kalkınmasına ve GAP’ın sulama kanallarına harcayalım. Örneğin Antalya, ülkemizin en güzel yerlerinden biri, biz de zaman zaman gidiyoruz, hakikaten Antalya’nın turizm potansiyeliyle de gurur duyuyoruz. Allah oraya denizi vermiş, kumu vermiş; bize de suyu ve petrolü vermiş. Bir yerin zenginliklerinden ülkenin tümü kadar, hatta tümünden fazla o bölge faydalanıyorsa bu bölgenin kaynaklarının da bu bölgeye harcanması gerekir, bu bölgenin de o şansı yakalayabilmesi gerekir diye düşüyorum. GAP’ın sulama kanallarına gerekli paranın bir ana önce ayrılması lazım. Ama bu süreçte Diyarbakır’da 276 tane sanayi işletmesi var, 1041 tane tarımsal sulama işletmesi var. 276 tane firma ben sanayi işi yapıyorum diye TEDAŞ’a abone olmuş, ama 1041 firma da sulama yapıyor. Dicle’nin üzerine pompayı kurmuş, buraya enerji nakil hattını kendi parasıyla getirmiş, sulama kanalının borularını kendi parasıyla çekmiş, pompa tesisini kurmuş ve 2-3 km öteye bu suyu götürmüş. Ülkenin başka bölgelerinde, hatta bu bölgede de benim köyümde bile DSİ baraj yapmış.Bizim kanalın geçtiği yerdeki arazimizi de istimlak etmiş,bize parasını da vermiş, alın bu suyu kullanın ülke ekonomisine katkı olsun diye, teşekkür ederiz. Ama diğer yandan, diğer vatandaş bütün bu söylediğim hizmetleri kendisi yapmış, pompayı kurmuş, arazisini suluyor, ülke ekonomisine çok büyük bir katkı yapıyor. Devletin yapamadığını ya da eksik yaptığını kendisi yapmış. Ama biz bu vatandaşı cezalandırıyoruz. Dünyadaki en pahalı elektriği, 7-8 sente satıyoruz. Sanayiciye de böyle satıyoruz ama onlar belki bir şekilde kurtarıyor. Ben burada toprak sahibinin karı anlamında da söylemiyorum. Özellikle 1041 işletme, ülke ekonomisine kattığı çok büyük katkının yanında, benim bölgemde işsizliğin ve sosyal patlamanın önündeki bir fren görevi görüyor. Çünkü tarım işçisi burada çalışıyor ve 3 ayda, burada tarım işçisi olarak elde ettiği gelirle açlık sınırında bir yılı geçiriyor. Ama bu açlık sınırında geçirdiği bir yıl, sosyal patlamanın önüne geçiyor. Sulama kanallarına gerekli parayı bulana kadar, bu enerjiden mutlaka önemli destek sunulması gerekli. Sulama kanalı tesisi kuran firmaya ilk yıl %10, 2. yıl %20, 3. yıl %30. Kayıtlı ekonomiyi getirmiş olacağız, kaçağın önüne geçmiş olacağız, vatandaşımızı hırsız olmaktan kurtaracağız, bürokratlarımızı, teknokratlarımızı ya

Page 133: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

127

da bu işte çalışan emekçileri de buna göz yummuş olmaktan kurtarmış olacağız. Firma, sermaye birikimi olmadığı için, 2. dönem biraz para kazanmış olacak. Bu defa salma yönteminden vazgeçip damlalama yöntemine geçince daha az enerji kullanacak. 3 yılda böyle bir kolaylık sağlayalım. Damlalamaya geçerseniz %10, 20, 30. Ondan sonra da vatandaş için zaten bu bir sermaye birikimi olacak ve bu vatandaştan ücretin tamamını alabiliriz. Tarımsal sulamaya geçinceye kadar bu geçici bir teşvik olur, işsizliğin önüne geçecek. Bu sene Diyarbakır’a 20 pamuk biçeri girdi, önümüzdeki yıl için 30 tane sipariş verilmiş; her bir biçer 5 bin tane tarım işçisinin ekmeğine neden oluyor. Dolayısıyla şu anda giren biçer sayısı önümüzdeki yıl da girerse bir sonraki yılda burada sosyal patlamalar olur. Bunun önüne geçmek için bu tür insanların desteklenmesi ve tarımsal sulamaya gerekli önemin verilmesi lazım. Aynı şey sanayiide de böyle. Biz gerçekten bu bölgenin sanayileşmesini istiyorsak- ki o tartışılacak bir konu sanayileşsin mi sanayileşmesin mi? - bu bölgedeki işsizlik nedeniyle biz bugün o tartışmayı yapamıyoruz. Diyoruz ki gelin bu memlekette bir yatırım yapın, bir çivi çakın, onu da bizim alnımıza çakın. Çünkü burada insanlar gerçekten açlık, yoksulluk, işsizlik içinde kıvranıyor. Ben odada açık kapı sistemi uyguluyorum, her gelen içeri girebiliyor, benimle görüşebiliyor. Ben hep şunu bekliyorum. Acaba bir gün bir yatırımcı gelip siz buraya bir yatırım yapın dediniz bak biz geldik işçi bulamıyoruz, sen bizi bu işe niye soktun desin. O günleri bekliyorum. O günlerin geleceğini de umuyorum. Hepimize saygılar sunuyorum. Kutbettin ARZU (Özgeçmiş) 1955 Diyarbakır Çınar doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır’da tamamladı. 1973-1979 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nden yüksek mimar olarak mezun oldu ve Diyarbakır’a geldi. 3 yıl yapı işleri 15. bölge müdürlüğünde mimar olarak çalıştı. Daha sonra özel sektöre geçip kendi firmasını kurdu. Hala serbest mühendislik müteahhitlik hizmetleri yapıyor. Mühendislik mütahitlik dönemlerinde, çeşitli devlet ihalelerinde eski eser restorasyonu, telefon şebeke işleri, okul ve konut inşaatları gibi müteahhitlik işleri yaptı, halen devam etmektedir. Öğrencilik yıllarımdan itibaren aday mimar olarak mimarlar odası içerisinde öğrenciyken görev almaya başladı. Daha sonra da Diyarbakır’da mimarlık temsilciliğinin kuruluş çalışmalarında bulundu ve mimarlık temsilciliği kurulduktan sonra uzun yıllar Diyarbakır Mimarlar Odası temsilcisi olarak görev yaptı. Sonrasında da tüccar ve işadamı olarak Ticaret ve Sanayi Odası içerisinde görev aldı. 3 dönemdir Ticaret ve Sanayi Odası yönetiminde bulunuyor. 1. dönem yönetim kurulu üyesi olarak, 2 dönemdir de yönetim kurulu başkanı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ticaret Sanayi Odaları Konseyi üyesidir. Ticaret ve Sanayi Odaları’nın bir şirketinin yönetim kurulu başkan yardımcısıdır.

Page 134: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

128

ENERJİ POLİTİKALARI

Kemal Ulusaler

Elektrik Mühendisleri Odası Merkez Yönetim Kurulu Başkanı

Elektrik Mühendisleri Odası adına konuşuyorum. Biz 1951 yılında doğduk, 1970’li yıllarda eğitimimizi tamamladık, gençlik, olgunluk, yani dinamik çağlarımızı yaşadığımız dönemlerimizdeyiz. Şüphesiz, enerji deyince enerji politikalarından söz edeceğiz, çünkü her başlığın altında zaten öyle bir şey var. Burada ayrıca sayın Demirkıran’ın siyaset bizim işimiz diye düşündüğüne inanmıyorum, öyle düşündüğünü sanmıyorum ama başkan süremi 15 dakikaya indirdi. Bu süre içinde ne kadar enerji politikalarını, nükleer santralleri, yörenin, bölgenin enerji politikalarını tartışabiliriz; burada ne kadar siyasete girebiliriz, ne kadar siyaset dışında kalabiliriz, bunun da süresinin sınırlarını açıkçası ben bilemiyorum. Biz sizin söylediklerinizi dinledik, önem verdiğimiz için ısrarla dinliyoruz. Görsel medyadan yazılı medyadan okuyoruz. Devamlı bunları izler konumdayız, ama biz derdimizi sadece bu salonlardan bir yerlere aktarmak durumunda kalıyoruz. Hazır sizi de bulmuşken izin verin 5-10 dakika da siyaset yapalım.

Elbette enerji politikaları derken Türkiye’de toplum ve birey olarak ben şunu söylüyorum. Sayın Demirkıran 2023 yıllarına kadar olan hedeflerden bahsetti, ama ne yazık ki ben, bizim görüşümüz olarak enerji politikalarının Türkiye’de tam olarak hesaplandığını planlandığını söyleyemeyeceğim; çünkü tarihte bu söylüyor, tarih de bunu gündeme getiriyor. Bu, içinde bulunduğumuz cumhuriyet döneminden bu yana böyle. Bu, biraz da bizim toplum ve birey olarak plan yapma, daha doğrusu yapamama alışkanlığımızdan kaynaklanıyor. “Gün ola harman ola” lafı buradan doğmuştur. Günü gelsin de o meseleyi konuşuruz diye ötelemek eğilimindeyiz. Sözün özü, böyle planlama noktasında çok da istekli bir ülke, istekli bir toplum, birey değiliz. Planlama yapıldı mı, enerji politikaları geçmişten beri Türkiye’de oturdu mu? Ona değinmek istiyorum. Cumhuriyet döneminin ilk 10 yılında zaten cumhuriyet hükümetleri Osmanlı’nın borcunu ödemek zorundaydı. İlk on yıl öyle geçti. Bu noktada planlamaya girmek durumunda kalamadılar, ama birtakım şeylerin altını ördüler. Özellikle bir emperyalist savaş içerisinden çıkmışlardı, emperyalizmin ne olduğunu, emperyalist güçlere karşı mücadele verdikleri için çok iyi biliyorlardı. İmtiyazlı yabancı şirketlere karşı yaklaşımları son derece dikkatli ve mesafeliydi. O dönemlerde de bütün altyapı enerjisi, iletişimi, haberleşmesi, demiryolu gibi pek çok şey imtiyazlı, özel, yabancı şirketlerin elindeydi. Özellikle 1933’lü yıllardan sonra, borçlarının neredeyse tamamını ödedikten sonra yabancı şirketlerin kaprislerini çekemez noktaya gelinmişti. 1939 krizinden sonra da daha da uç vermişti. Dolayısıyla o dönemlerde hepsini hızla devletleştirdiler. O dönem elektrik işleri, bugünkü ETÜD idaresi, MTA, bugünkü adıyla iller Bankası (o zamanlar belediyeler bankasıydı) gibi bütün kuruluşlar bu dönemde kuruldu ve oradaki enerji, iletişim gibi bütün alanlardaki yabancı şirketlere son verildi. Bunlar devletleştirildi o dönem böyle bir

Page 135: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

129

politika izlenmişti. Bu politika altında da bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Diyebilirim ki en planlı dönemlerden biriydi, ama çok uzun vadeli bir planlama o dönem içerisinde de yoktu. Günü kurtarma noktasındaydı, çok da uzun sürmedi zaten. 1947 CHP kurultayından sonra 1950-1960’lı yıllarda bu politikalar tamamen dışarıdan belirlenir oldu. Petrol bağımlısı bir ülke olduğumuz biliniyordu. Buna rağmen özellikle Truman doktrinleri, Marshall yardımları ile Türkiye’ye gelindi ve dendi ki siz sanayi, tarım, ulaşım gibi bütün politikalarınızı değiştirin. Örneğin ulaşımda demiryolu rayları kurulmuş ama bunlar işe yaramıyor. Bunları bırakın siz gelin karayoluna yönelin; size araç verelim, araç satalım. Ulaşımı karayoluna aktardık ve 70’li yıllarda petrol kriziyle baş başa kaldık. Daha sonra da 70 sent’e muhtaç hale geldik. Bu arada petrol kriziyle birlikte, özellikle petrol üreten ülkeler, OPEC ülkeleri, bütün kaynaklarını, sıcak paralarını batı bankalarına aktardılar. Bu bankalar gelen sıcak paraları satmak zorundaydılar. Kime satacaklardı? Türkiye, Mısır, Pakistan, Latin Amerika gibi ülkeler gelin dediler, siz zaten zor durumdasınız, size borç verelim, içinde olduğunuz durumdan kurtulun… Veya bize destek verdiler, borç verdiler! O borç sarmalından sonra, 1980’li yıllarda yeni dünya düzeni dedikleri yaptırımla farklı bir yapılanmaya girdi dünya. Tek pazara doğru gittik. Küreselleşme dedikleri kapitalist küreselleşme dönemi başladı ve özelleştirmeler bu noktada gündeme girdi. Özal hükümeti ile birlikte Türkiye’de özelleştirmeler başladı. Buraya kadar bütün enerji politikaları, enerji planları hep dışardan belirlenmişti. Şunu yapın, şunu yapmayın şeklinde. Özellikle Türkiye Elektrik Kurumu kuruluşu, o dönem 5 yıllık kalkınma planlamaları doğrultusunda bir şeyler yapmaya çalıştı. Enerji, elektrik sektöründe en büyük yatırımlarda o dönemde yapıldı. Enerji açısından Türkiye’nin en iyi dönemiydi, ama uzun sürmedi; 80’li yıllarda bu hemen dağıtıldı. Türkiye Elektrik Kurumu pek çok yatırımı yerine getiren TEK, bölündü parçalandı, TEDAŞ, TEAŞ doğdu. Daha sonra da TEAŞ da parçalandı, TEİAŞ, TETAŞ, Üretim A.Ş., İletişim A.Ş., Ticaret A.Ş. gibi şirketlere bölündü. Bunlar hep belirli söylemler sonucunda yapılmıştı. Böyle yaparsanız şöyle olur diye. Bütün bunları yapanlar tabi dünya bankası ve İMF ayağıydı. Çünkü borcu veren ve bu borcun ödenmesini isteyen de bunlardı. Planlama bundan doğuyor; ama nasıl bir planlamaysa buradan doğuyor. 2020 yılına kadar yapacağımız planlama ve hedefler de yine bu çerçevede hazırlanmış hedefler.

2007 yılında dağıtım ihaleleri söz konusu olacak. Yani enerjide, dağıtımda özelleştirme noktasına gelinecek ve özelleştirilecek. Bilkent’te 10 Ekim’de bir toplantı yapıldı. Enerji Bakanlığı, bürokratlar, özellikle EPDK , Devlet Planlama Teşkilatı ve pek çok kurum kuruluşlar buna katıldı. Maliye Bakanı sayın Unakıtan da oradaydı. Tabii dünya bankasından yöneticiler de oradaydı. Dünya bankasıyla karşılıklı görüşme bir noktada brifing gibi bir şeydi aynı zamanda. Burada dünya bankasının uzmanı Selly Hanton bir konuşmasında; 21 bölge olarak devam ederseniz, yabancı şirketler özelleştirmeye gelmeyebilir; elde edilecek gelir azalır, müşteri potansiyeli yüksek bölgeler ile düşük talepli bölgeler bir araya getirilsin. 5 ya da 6 bölgenin oluşması en ideal yaklaşımdır. Kendi görüşlerini söylüyor bu noktada. Sayın Unakıtan’da bir konuşma yapıyor ve diyor ki; hedefimiz nasıl olsa gelir elde etmek değil, en satılmayacak yerleri bile sattık, asıl kayıp-kaçağın yüksek olduğu yerlerin talibi olacaktır, siz merak etmeyin biz hallederiz. 2007 yılında özelleştirmeler başlayacak, diğerleri çıkacak. Çok iyi gözlemleyin, bize inanmayın, sözlerimizin fasa fiso olduğunu düşünün, ama bir bakın ve gözlemleyin, acaba 5-6 bölge mi ilk olarak satışa çıkarılacak yoksa Unakıtan’ın dediği gibi diğerleri mi yapılacak? Enerjinizin nasıl planlandığını, programlandığını izleyin hep birlikte. Biz EMO olarak, geçmişten bu yana enerji politikaları üzerine, özelleştirmelerin üzerine hem dünyayı izledik, hem de ülkemiz koşullarında nasıl özelleştirmeler yapıldığını gördük, görüyoruz. Bu konuda pek çok şey söyledik söylüyoruz. Dolayısıyla bugün sadece mevcut hükümetin değil, Çiller, Ecevit, dönemin Ana-sol hükümetleri, önceki hükümet ve bugünkü hükümete

Page 136: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

130

de aynı eleştirileri getirmek durumundaydık. Dinliyorduk, söylüyoruz, hala da öyle yapıyoruz. Bütün bunları yaparken elbette bizi çok şey söylüyorsunuz, eleştiriyorsunuz, ama ne öneriyorsunuz, neler yapıyorsunuz dediklerinde, önerilerimiz de vardır. Bir de söyleyin nasıl yapılacak deniliyor. Para yok. Bu koşullarda ister istemez yabancı sermayeyi çağırmak, daha doğrusu küresel sermayeyi çağırmak ve özelleştirmek konumundayız deniliyordu. Aslında bu da çok gerçekçi değil. Biz her zaman paranın olmadığından değil, tamamen bu küresel kapitalizmin, dünya bankasının İMF gibi araçlarını kullanarak paramı öde dayatmaları sonucu bunların gündeme geldiğini söylüyoruz. Para yok deniliyorsa aslında çok da inandırıcı gelmiyor bize. Bu ülkenin yeterince kaynakları var. Bir sürü banka batırdık geçmişte. Bunlarla neler yapılabileceğini, hem borç ödenip, hem de yatırım yapılabileceğini aktarabilirim. Doğalgaz anlaşmalarındaki fahiş fiyatları mevcut hükümet de, sayın Demirkıran da, enerji bakanı da dile getirdi. Burada özellikle al ya da öde anlaşmalarıyla, fahiş fiyatlı ödemelerle Rusya’ya ne kadar kaynak aktardığımızı, diğer ülkelere ne kadar kaynak aktardığımız göz önüne getirin. Bunları web sayfalarımızda bulabilirsiniz. Bunları alt alta koyun, kaynak var mı, yok mu, bakalım ve bir daha yola çıkalım. Çalıştırılmayan HES’lerimizden bahsedildi, bunların ne kadar kaynak yaratacağını düşünün. Mobil santraller tam bir kaynak israfıydı. Sayın Demirkıran, bunlar hala işletiyor denildi. Çalıştırılıyor, hatta gündüz farklı, gece farklı çalıştırılıyor. Bunların kaynaklarının nasıl harcandığını düşünürseniz kaynak olmadığını söylemeyiz. OECD ortalamalarında % 6-8 olan kayıpların bizde ortalamasına 20’ler diyelim. 20 olan kayıp ve kaçaklardaki kaybı aşağı düşürülebileceğini düşünürseniz ne kadar kaynak olduğunu, ne kadar kaynak yaratılabileceğini görebilirsiniz. Hemen arkasından tasarruf ve verimlilik. 1997-98 yıllarında gündeme getirdiğimiz, elektrik işleri etüd idaresinde çalışmalar yapılan verimlilik ve tasarruf yasası, o günden bu güne kadar mecliste bekletildi. Pek çok hükümetin bu konuyu gündeme getirmediği noktada bugünkü hükümet bunu gündeme getirdi. 1997 yılından bu yana geç de olsa gündeme geldi, ama pek çok eksiklikler içerdiğini biz biliyoruz. Özellikle üç ayaklı olması gereken verimlilik ve tasarrufun göz ardı edildiğini biliyoruz. Burada 3 milyon dolarlık bir kaynak olduğunu biliyoruz. Bunun da hızla aktarılması gerekiyor. Mevcut çalışmalar içerisinde para yok değil, burada bir kaynak sağlama olanağımız var. Sayıştay raporları mecliste 1,5 yıldır bekletiliyor. Bu raporlarda; Trakya Gütaş doğalgaz çevirim santrali 524 milyon dolar, Üniver 476, Ova enerji doğalgaz çevrim santrali 872, doğa enerji 93, Fethiye HES, Çal HES 8, Mercan HES 1,6, Dilovası doğal çevirim santrali 391,5 milyon dolar, Ankara doğalgaz çevirim santrali 91, Sugözü 772, Adapazarı doğalgaz çevirim santrali 63,5 milyon dolar. Böyle uzayıp giden bir liste var. Listeyi alt alta koyun milyon dolarları toplayın ne kadar kamu zararı oluşmuş, bazı kaynaklar nerelere gitmiş, bunu okuyun; ama burada en önemlisi mecliste 1,5 yıldır bekleyen Sayıştay dosyasını meclisin soruşturması lazım. Sadece yüce divana bazılarını göndermekle iş bitmiyor.

Burada demokrasiden de söz edebiliriz. Özal, 12 Eylül olmasaydı biz zaten pek çok şeyi gerçekleştiremezdik diyor, özelleştirme konusunda. Demokrasiden uzaklaştırıldıkça kaynak israfına neden olabilirsiniz. Bugüne kadar içinde yaşadığımız coğrafyalardaki demokrasiden uzaklaşmayla kaynakların nereye gittiğini düşünürseniz bundan da belli bir kaynak olacağını düşünebilirsiniz.Alt alta koyduğumuzda çok miktarda kaynağımız var paramız yok değil, önemli olan niyetimizin olmasıdır.

Nükleer santraller başlığı da var ona da değinmek istiyorum. Ülkemizde nükleer santrallere ihtiyacı olmadığını söylüyoruz. Burada birkaç çelişki var; talep tahminleri dile getiriliyor, 2020 yılından sonra özkaynaklarımızın yetmeyeceği söyleniyor, çeşitlendirmek lazım deniyor, 2000 yılında, 2005 yılı için tahminler yapılıyor. Bizim buradaki taleplerimiz EMO’da % 11 sapma olurken Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda %27,5 sapma gözlenmiş. Dolayısıyla bunu değerlendirmek kazım. Bizim enerji potansiyelimiz 2020

Page 137: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

131

yıllarında da yeterli olur diyoruz. Bunun üzerinden giderek nükleer santrallere ihtiyaç olmadığını söylüyoruz. Ayrıca Enerji piyasası düzenleme kurulu, enerji tabii kaynaklar bakanlığı zaman zaman bir takım tartışmaların içerisine girdiğini de görüyoruz. EPDK başkanı Sayın Günay geçen hafta bir toplantıda şunu dile getiriyor. Yabancı sermayeyi ülkemize getirmek için devletin mutlaka yatırımlardan elini çekmesi lazım. Devlet şunu açıklasın, biz yatırım yapmayacağız. Bunu desin ki yabancı sermaye gelsin, yoksa gelmiyor. Ortada böyle bir şey var; ama Enerji Tabii Bakanlığı da arz güvenliği acısından diyor ki, ben yatırımları yapacağım, gerekirse nükleer santral de yapacağım. Özel sektöre her şeyi devredersiniz, her şeyi satarsınız, her şeyi özel sektörün piyasa anlayışına bırakırsanız ne yapacaktır? Yatırımı en kolay yere aynı su gibi nerden kolay gelirse ordan gelecektir. Özellikle doğalgaz santralleri gibi yatırımı en kolay yerlere yapacaktır ki, bu geçmişte de böyle olmuştur. Çünkü ucuz ve hızlı, hemen paraya dönüşecek bir yatırımdır. Kömüre, Sugözü’nde bir tek yatırım yapılmıştır, o da ithal kömür kullanılarak yapılmıştır, yapılan santralde yerli kaynaklarımıza önem verilmemiştir.

Page 138: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

132

SORULAR VE YANITLAR: Murat Kaya: Elektrik-Elektronik Mühendisiyim, Sayın Demirkıran’a 3 sorum olacak: 1997 yılında siz TEAŞ genel müdürü iken bölgemizde yeni bir yapılanmaya gidildi. Diyarbakır bilge illerinin bağlı olduğu bölge müdürlüğü Batman’a kuruldu. Ancak bilge müdürlüğü kurukurken Batman’da hiçbir bina, personel ve teknik altyapı bulunmamaktaydı. Diyarbakır’da ise 200’den fazla personel, hizmet binası, lojman ve diğer imkanlar söz konusuydu. 1. sorum: Bölge müdürlüğünün Batman’da kurulmasındaki gerekçe neydi? 2. sorum: Diyarbakır, bölge enerji sistemi açısından stratejik bir noktadayken Batman’a bölge müdürlüğünün kurulması doğru muydu? Ya da ne kadar doğruydu? Bu soruyu sorarken ben il milliyetçiliği yapmıyorum ama doğruluğu şüpheli böyle bir kararı siz alırken il milliyetçiliği yaptınız mı? 3. sorum: Bölge müdürlüğünün Batman’a taşınmasının sizin milletvekili olmanızda etkisi oldu mu? Afif Demirkıran: Benim genel müdürlüğüm dönemimde bölge müdürlüğünün Türkiye genelinde bir yeniden yapılanması vardı. Fiziki olarak hemen Diyarbakır’ın bitişik ili Elazığ’da bir bölge müdürlüğü söz konusuydu. İki komşu ilde bunun fiziki olarak Batman’a taşınması halinde bölgenin daha merkezine yerleşeceğine dair teknik raporlar var. Bu teknik raporlar önüme konduğunda, bölgeyi tamamen kucaklamak için iki komşu ildense orada daha merkeze yerleşecek bir bölge olsun şeklindeki teknik rapor gerekçesiyle bunu bu şekilde yaptık. Diyeceksiniz ki neden Mardin değil, belki Batmanlı olmam bu konuda psikolojik etkisi olmuştur; ama Diyarbakır yerine Batman’ın seçilmesi, tamamen fiziki olarak bölgeyi kucaklamak içindi. Ben de il milliyetçiliği yapmıyorum, ama 2 komşu ildense arada daha merkze yerleşecek bir bölge olsun şeklindeki bir teknik rapordan ileri geliyor. Milletvekili olmamda bir ektisi oldu mu? Tabii yapılan her güzel şeyin dolaylı olarak bir gün bir getirisi oluyor. Petrol ve su bu bölgede var, fakat getirileri doğru dürüst yok. Türkiye’de yıllardır hem yabancı şirketlerden hem de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ndan devlet hissesi alınırdı. Bu devlet hissesinin tamamı hazineye giderdi. Şu anda görüşülmekte olan petrol yasası tasarısında ki komisyondan geçti, devletin petrolden almış olduğu hissenin %50’sinin ilgili olduğu ilin özel idare hesabına aktarılmasını kabul ettirdik. Enerji Bakanlığına ve komisyona kabul ettirdik, Genel kuruldan geçerse Batman, Diyarbakır ve Adıyaman ağırlıklı olarak petrol üreten illerimize devlet hissesinin % 50’si buralara kalacak. Yarın bunu seçim propagandasında kullanırım, ben bunu bölge için yaptım, ama günü ve saati geldiği zaman insanlar bundan dolayı bana sempati ile bakıp oy verirlerse öper başımın üstüne koyarım. Erhan Karaçay (EMO İstanbul şubesi): Sayın Demirkıran’a; Bazı anlaşmalardan daha sonra haberdar oluyoruz. 13-16 Aralık tarihlerinde Dünya Ticaret Örgütü’nün 6 bakanlar konseyi toplantısı Hong-nkog’da düzenlenecek. Yine enerji sektörüyle birebir ilintili ve halen sürmekte olan bu hizmet sektörü ticaret genel anlaşması GATS’ın görüşmelerinin yanı sıra yeni bir anlaşma NAMA adı altında gündeme gelecek. Sanıyorum hazine yetkilileri de oraya katılacak. Bu anlaşmada tarım dışında enerjiyi de ilgilendiren bir dolu hükümler, dünya ölçeğinde ülkemizin birebir ilgilendiren bir şekilde orada masaya yatırılacak. Buna hazırlıklı olarak mı gidiyoruz? Bu anlaşma içinde enerji sektörüyle ilgili hem ülkemiz, hem de bölge için düşünülen düzenlemeler hakkında eğer bilgi varsa sayın milletvekili paylaşırsa seviniriz. Cevap: Teşekkür ediyorum, bu toplantıdan da, içeriğinden de, NAMA’nın neler içerdiğinden de şu anda bilgim yok. Ancak sizin bilginiz varsa size kartımı vereyim beni bilgilendirirseniz ben ilgili makamlarla temasa geçerim, uyarılarınız doğrultusunda

Page 139: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

133

incelerim, olduğu gibi onlara aktarırım. Yönlendirici olması açısından iyi olur diye düşünüyorum. Hüseyin Yeşil ( Türkiye Mühendisler Odası Yürütme Kurulu Üyesi): Hasan Beye sorum olacak. Bu planlamayı hiç yapmadığımız için, lafın arasında şöyle bir şey dedi; genç potansiyelin ve inancımız gereği de her evde 3-5... aslında bu bizim aleyhimize diye de düşünüyorum. Nüfus planlamasına, doğum kontrolüne inanıyor musunuz? Hasan Kılıç: Nüfus planlamasına tabi inanırım, ama şunu söylüyorum, gelişen bir teknoloji var. Dünyada buna paralel olarak bu teknolojiye uyum sağlayan insanlar var. Söz konusu, bu insanların bu teknolojiye uyum sağlamasında dikkat edebileceği en önemli şey, toplam kalite kavramı. Bunu felsefik olarak kendi içimizde benimsersek bizim yola çıkabilme olasılığımız çok zayıf. Dolayısıyla o standartları iyi kavramak lazım. Bunun içinde sizin söylediğiniz herşeyi var. Alaeddin Aras (Türkiye Mühendisler Mimarlar Odası Birliği Yürütme Kurulu Üyesi): Benim sorum da DSİ Bölge müdür yardımcısı ve sayın Demirkıran’a; Hasankeyf gömülecek, sayın belediye başkanımız dün burada çok net olarak söyledi; Hasankeyf, olmazsa olmaz bir tarihi değerdir. Bu konuda tatmin edici bir açıklama rica ediyorum. Hasan Kılıç: Ben bir mühendisim, su potansiyelinin insanlık hizmetine sunulması doğrultusunda proje üretmek, enerji üretmek, fayda sağlamak, insanlığın rahatını, sağlığını korumak doğrultusunda üzerime düşen görevi yaparım. Biz projesini yaptık ve devlete sunduk, kati projesi var, hizmetinin ne olacağı, üreteceği enerjiyi, ne kadar su dolacağı, karakteristiğini, sağlayacağı faydaları, tümünü anlatıyoruz. Yapılır mı yapılmaz mı, bu devletin politikasına kalmış bir şey. Saygı duyarım. Afif Demirkıran: Cevabı olmayan bir soru sordunuz aslında. Batmanlı olmasaydım cevabı çok daha kolaydı. Ben milletvekili olduktan sonra mecliste ilk konuşmamı hasankeyfle ilgili yaptım. Biz enerjici olarak, enerjinin ucuz üretimine, kaynaklarının değerlendirilmesiyle ilgileniriz. Yerli kaynakların geleceği kurtarır, ithal kaynaklara gerek yok. Ilısu da o yerli kaynaklardan bir tanesidir. Tarihi eserlere maalesef rahatsızlık verecek olan santrallerimiz olabilir. Bazıları belki çevre boyutuyla rahatsızlık verebilir. Ilısu’nun yapılmasını bir enerjici olarak pozitif olarak algılıyorum. Bölgenin tarihi ve kültürel hazinenin de bir şekilde, olması gerektiği haliyle muhafazasının gerekliliğine inanıyorum. Bunu sayın başbakana da iletmiş bulunuyorum, DSİ’ye de ilgili talimat verilmiştir. Hasankeyf’in kurtuluşu nasıl olacaktır? Şu anda nihai ve net bir proje olmadığı için; ilgili konsorsiyumun da kredi temin edip edilmeyeceğine dair bilgim olmadığı için, temin edemeyeceğine dair kanaatim daha fazla olduğu için, fazla yorum yapmayayım. Ama Hasankeyf’i hepimiz seviyoruz. Bir Hasankeyf vasıtasıyla, bölgemizin dünyaya tanıtımını sağlamak lazım. Gerek kültürel olarak tanıtımını sağlamak, gerekse ekonomik olarak bölgeye yarar sağlaması için bir projenin sağlanması lazım, bunun takipçisiyiz. Hasankeyf’in Hasankeyf olarak muhafaza edilmesi, bunun turizmin emrine bir kültür ve tarih varlığı olarak verme, daha fazla insanın bölgeye gelip hem ekonomik olarak katkıda bulunması, hem de tanıtımının sağlanması gerekir. Neşe Özgen (Sosyolog): DSİ bölge müdür yardımcısına: bize su politikalarıyla ilgili bilgi vermediniz. Önümüzdeki dönemde DSİ’nin atık kanal oluşturması için ne kadar milyon

Page 140: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

134

dolar ayırdınız söyleyebilir misiniz? Yani DSİ’nin şu an yapması gereken işi yapması için ne kadar para ayırdınız. Demirkıran’a: Geçmiş dönemlerin politikalarından bu hükümet sorumlu tutulamaz, ama bu hükümet de kendi politikalarından sorumlu tutulmalı. Uygun bir dille şöyle diyelim; AKP iktidarının özelleştirme dışında ne tür bir enerji politikası olduğundan söz edebilir misiniz? Nacaroğlu’na: % 70’lik bir kaçak elektrik kullanımına dair bir söylemi yaygınlaştırmak çok doğru olmayabilir, acaba bunun parasal değeri nedir? Kocaeli’ndeki ya da İstanbul’daki %19’luk kaçağın parasal değeri ile bölge illerindeki kaçağın parasal değerini karşılaştırabilir misiniz? Hasan Kılıç: DSİ’nin yatırımlarında DSİ baraj yapar, tarım ya da insanların sağlığıyla ilgili yatırımlarda bulunur. Ama atık su kanal konusu, yerleşim birimlerinin yöneticileri tarafından gündeme getirilen ve devlet yatırımlarında yer alan bir konudur, bizim DSİ yatırımlarında yer almamaktadır. Afif Demirkıran (Batman milletvekili): Özelleştirme yapıyoruz, enerji sektöründe de özelleştirme yapacağız. Özelleştirme işin amacı değil, amaç daha verimli, daha kaliteli daha yeterli, daha ucuz, daha çevre dostu enerjiyi devlet kaynaklarının kullanmadan temin etmektir. Çünkü devlet kaynakları öyle bir duruma gelmiştir ki 200 milyar doların üzerinden bir borç ile biz bu ülkeyi AKP olarak devraldık. Ancak 3 yılda uygulanan politikalarla, sadece faizin düşmesinden yapmış olduğumuz tasarruf 90 katrilyodur. DSİ önümüzdeki 30-40 yılın projesini ihale etmiş bulunuyor. 10 yıl önce bir proje ihale ediyorsunuz ve bu güne kadar % 5-10 ancak gerçekleşiyor. Ama o proje kendi içinde her yıl fiyatı artarak geliyor. Belki günü geldiğinde ihale etmiş olsanız proje daha az bir maliyete tamamlanacaktır. Bundan sonra banka batırmamak, kayıp-kaçakları minimuma indirmek, hatları zamanında onarmak, santralleri zamanında rehabilite etmek... Bütün bunlar tedbir olarak yapılıyor. Yapılacak planlamalar öyle dinamik olmalı ki bunlardaki getiriyi, bunlardaki artı değer ilave edilerek, ileriye dönük olarak ve aradaki fark ki devlet bunu bütçesinden yapamıyor, o zaman diyoruz ki özel sektör tarafından yapılsın. Niçin Türkiye’de kaba sanayi var da Avrupa’da High-tek var. High-tek olan yerde enerji tüketimi düşer. İlk defa Türkiye, bu hükümet zamanında AR-GE’ye arzu edilen miktarda para ayırmıştır ve ilk defa bu ülke MEB’e bütün bakanlıklardanMilli savunma bakanlığından dahi daha fazla bütçe ayırmıştır. Bunları görmek lazım diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. Arif Nacaroğlu: ben rakamları genelde kWh cinsinden çıkarmıştım, ama bu 10 ilin kayıp-kaçak miktarı Türkiye’nin yaklaşık tüketiminin %3,5-4’ü civarında. Dolayısıyla 8 milyar dolar gibi bir para tahsil edildiğini hesap edersek, 10 ilin toplamı 300 milyon dolar gibi bir şeye tekabül eder. Fahrettin Çağdaş: Değerli arkadaşlar, bölgenin kaynakları, zenginlikleri konusunda konuşuldu. Bölgenin enerji kaynakları, yeraltı, yerüstü zenginlikleri gerçekten çok fazla. Bölgenin geri bırakılmışlığının temelinde bölgenin öteki olmasından kaynaklı sıkıntılar vardır. Biz GAP projesini bitirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz 15 milyar doları IMF, Dünya bankası v.s. ararken, maalesef yaşanan çatışma döneminde 200 milyar dolar gibi bir rakamı askeri harcamalara kattık. Bu ülkenin barış ve demokrasi projesine ihtiyacı var. Hep beraber bunu geliştirelim. Ülkelerin zenginlikleri, kendi başlarına bela olabilecek bir konuma dönüşebilmekte. Biz, geçmişte altın ve maden kaynakları konusunda Latin Amerika halklarının başına ne geldiğini biliyoruz. Bugün uygulanan proje ile, Ortadoğu’da Ortadoğu halklarının üzerinde oyun oynanmaya çalışıyor. Gelin bu bölgede, bu ülkede

Page 141: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

135

barış ve demokrasi projesini hayata geçirelim, 200 milyar dolarlarımızı kurşuna, silaha, askeri harcamalara değil, bu ülke halklarının zenginliklerine katalım.oturumu kapatırken katılımcılara belgelerini vereceğiz. Tüm etkinliklerimizde milletvekillerimizi aramızda görmek isteriz. Böylece tüm sorularımız muhatabına ulaşabilecektir.

Page 142: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

136

PANEL

“Sosyo-Ekonomik Yapının Enerji Kullanımına Etkileri ve Sektörel Sorunlar”

Panel Yöneticisi : Tarık ÖDEN EMO Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Başkanı Panelistler: Halil ALIŞ TEİAŞ Gen. Müd. Yrd. Fırat DOĞAN TEDAŞ Müdür Musa ÇEÇEN EMO İzmir Şube Yön. Kur. Bşk Prof.Dr. Neşe ÖZGEN Ege Üni. Sosyoloji Bölümü Ali ÖNCÜ Tes-İş Diyarbakır 1 Nolu Şube

z

Page 143: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

137

Tarık Öden: Değerli konuklarımız, Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği’nin değerli üyeleri, “Sosyoekonomik Yapının Enerji Kullanımına Etkileri ve Sektörel Sorunlar” konulu panelimize hepiniz hoş geldiniz. 2 gündür bizleri sabırla dinlediniz ve salonda gerçekten çok iyi bir enerji var. Katılımcı arkadaşlarımızın da uzmanlık alanlarında iyi bir noktada olması forumumuzun çok iyi bir şekilde geçmesini de sağlıyor. Bunun için bütün katılımcılarımıza tekrar teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, ben panelistlerimizi sırayla tanıtarak buraya çağırmak istiyorum. 1. panelistimiz TEİAŞ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Halil Alış, 2. panelistimiz Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sayın Musa Çeçen, 3. panelistimiz Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümü öğretim görevlisi Sayın Prof. Dr. Neşe Özgen, 4. panelistimiz Tes-İş Diyarbakır 1 No’lu Şube Başkanı Sayın Ali Öncü, 5. panelistimiz TEDAŞ Genel Müdürlüğünden Sayın Fırat Doğan. Değerli arkadaşlar, panelistlerimiz, biraz önce de belirttiğimiz gibi birbirinden değerli ve konularında uzman arkadaşlarımız. Burada çok iyi bir kadroya sahibiz, sizinle beraber. Bu kadroyu sizler bütünlüyorsunuz. Panelimizden çok iyi sonuçlar çıkması ümidiyle panelimizi başlatıyorum. Değerli arkadaşlar, panelimiz 15 dakikalık konuşma sürelerinden oluşan tek turla başlayacak, arkasından 10 dakikalık bir ara vereceğiz. Aradan sonra tekrar bir araya geldiğimizde bu kalabalığı elden bırakmamak suretiyle, aynı enerjiyi devam ettirmek suretiyle soru-cevap kısmına geçeceğiz. Amacımız konuşmaları 1 turla sınırlamak; ancak panelistlerimizin eksik bıraktıkları veya ifade etmek istedikleri ilave bilgiler varsa yine soru-cevap kısmında sizlere sunacaklardır.

Panelist arkadaşlarımız konuşmalarına başlarken kendilerini tanıtırlarsa seviniriz. 1. panelistimizden başlıyoruz. TEİAŞ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Halil Alış, buyurun. Halil Alış: Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Herhalde önce bir özgeçmiş yapacağız. Ben Halil Alış, 1956 Elazığ doğumluyum, ilk, orta ve lise tahsilimi Elazığ’da yaptım, üniversite öğrenimime 1973 yılında Ortadoğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir-Bölge Planlaması bölümünde başladım, daha sonra gerek kendi rızam, gerekse de kaderin rızasıya 1976’dan itibaren Fırat Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümüne devam ettim, 1980 yılında mezun oldum. Aynı yıl yüksek lisansımı tamamladım, daha sonra 1981 yılından itibaren şu anda genel müdür yardımcısı olduğum kurumun en tabanı dediğimiz bölge mühendisliği ile işe başladım, daha sonra Hazar hidroelektrik santralinde, iletim şebekeleri işletme bakım daire başkanlığına bağlı bölge mühendisi olarak başladım, mesul mühendislik, daha sonra başmühendis oldum. Keban işletme grup müdürlüğünde

Page 144: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

138

Güneydoğu Anadolu şebeke işletme müdürlüğü yaptım. 1995 yılından itibaren 2000 yılına kadar Keban işletme grup müdürlüğü görevini yürüttüm. 2000 yılında, genel müdürlükte iletim hatları işletme bakım müdürlüğü görevine getirildim. 2003 yılından itibaren de TEİAŞ’ta genel müdür yardımcılığı ve yönetim kurulu üyeliği yaptım. Bu arada da kısa bir dönem, bağlı ortaklığımız olan ELTEMTEK’in yönetim kurulu başkanlığını yaptım. Yani aslında gözümü TEK’te açtım, 25. yılıma girdim. Devlete hizmette bitecek, daha sonra da 25. yılımı bitirince, 25 yıl + 1 gün olunca emekli olacağım ve kendi işimi kuracağım. Çünkü hep özelleştirme deniliyor. Gerçekten de enerji sektöründe, bilhassa elektrik sektöründe elektrik mühendislerinin ve teknik elemanların hizmetlerine çok ihtiyaç duyulacağına inandığım için bu hizmetimi biraz da özel sektörde vermeyi düşünüyorum.

Hep böyle kamu ve şey tarafı olduk. Bu sefer karışık oturduk başkan herhalde. Çünkü TEDAŞ’tan arkadaşım sağ başta, ben sol başta, yanımda yine kamunun çok değerli bir temsilcisi sendika başkanım ve hocalarımızı da ortaya aldık ve bir de tabii EMO’nun çok değerli temsilcileri de ortada kaldı. Aslında taraf olmak filan değil, esprisi. Zaten tarafız. Hepimiz ülkeden tarafız. Bu ülkenin iyiye gitmesinde ne yapabilirizi tartışıyoruz. Tabii ben özellikle öğleden önceki oturumda, başkandan söz almadan oradan müdahalemden dolayı Arif Hocamdan özür diliyorum. Yani müdahale etmek zorunda kaldığım konu şuydu: tabi kamuda çalışanların şöyle bir avantajı var size göre. Ellerinde bir sefer dokümanlar var. Yani bu dokümanlar gerçek değerleri yansıtıyor. Yani şimdi ben hocama saygı duyuyorum; yaşça da benden küçüktür, 58 doğumlu, ben 56 doğumluyum. Şimdi mesela Afşin-Elbistan’la ilgili bir şeyi vardı, konuşması vardı. Yani O’na ya talebeleri yanlış anlatmış veyahut yanlış enformasyon olmuş. Çünkü Afşin’de A’da 4 grup, gene Afşin B’de de 2 grup var. Ancak 150 milyon dolar vererek baca gazı arıtma tesislerini yapamadıklarından dolayı çalışmaması gibi bir keyfiyet söz konusu değil. Yani bende bugünkü değerler var. İşte hocam da belki oraya uğradığında, belki talebeleri ya ona hoş görünmek için bir şey söylemiş olabilirler, ya da yanlış informe etmişlerdir. Çünkü benim elimde dünkü değerler var. Afşin-Elbistan termik santralinde 4 grup işaretledim. 2 grup çalışıyor. Grubun bir tanesi, 12/06/2002 tarihinde stator rotorunda çatlak var, ne zaman biteceği belli değil. Yani tamiri bitmiş olsa devreye girecek. Elbistan B diğeri de. 3. grup ta çalışabilir, emre amade gibi gözüküyor. Ama şöyle bir keyfiyet söz konusu: Demin de dediğim gibi Elbistan A’da ve B’de toplam 8 ünite var; ama kömür ve su ancak 4 ünitenin çalışmasına imkan veriyor.

Şimdi bu sektörü bilen arkadaşlarımız çok iyi bilir. Afşin’in kurulu gücü 1360 MegaWatt. Bu 1360 MWatt’ı 4 gruptan müteşekkil A santrali için söylüyorum. Ama dört gurubun yan yana çalıştığını gören hiçbir arkadaşımız yoktur. Çalışamamıştır. Yani kömür santrallerinde böyle bir şey var. Yani EÜAŞ doru dürüst şey yapamadı, bakım yapamıyor diyelim, başka şeyler söyleyebiliriz. Parası olmayabilir. Bunlara katılıyorum. Yani Elbistan’da 4 grubu yan yana hiç çalıştıramadık biz. Sistem operatörü biz olduğumuz için söylüyorum. Çünkü TEİAŞ aynı zamanda sistemi operate ediyor. Yani hem yönetmelikler düzenliyor, hem iletim tesisleri yapıyor, arızalarını gideriyor. Bir de bunun yanında sistem operatörlüğü yapıyor. Şimdi sistem operatörünün elinde gerçek değerler olur. Bunun için bizim size karşı böyle bir avantajımız var. Eğer bize sorarsanız size doğru şeyleri söyleriz. Mesela bugün sabah aldım. İşte Kemal Bey’de söylüyor. Çeşitli zamanlarda da EMO her ortamda bu söylemlerini dile getiriyorlar. Türkiye’de 2004 yılı sonuna göre 36500, şu anda 38500 MWatt kurulu gücümüz var. E bu kadar fazlamız olmasına rağmen ne istiyorsunuz siz. İşte böyle sıkıntı falan olmaz, siz boşu boşuna sıkıntı yaratıyorsunuz veyahut böyle şeyler söylüyorsunuz bir yerlere çanak tutuyorsunuz. Yok böyle bir şey. Çünkü bizim dünkü gene aldığım değerleri size söylüyorum. Paylaşmak açısından. Gerçi konumuz başkan, sosyoekonomik yapının şeyi, ama ona da gelelim. Çok önemli değil ama, bence bilgilendirmek ve karşılıklı paylaşmak daha iyi olur diye düşünüyorum. Şimdi 03.12.2005

Page 145: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

139

günü itibariyle, bugün, emre amade kapasitemiz 25.300 MWatt. Yani şimdi bizim şu anda, sabah milli yük tevzii merkezimizden, sistem operatöründen aldığım değer bu. Bütün çalışabilir santralleri alt alta üst üste koydular, doğalgazda bir sıkıntı olmazsa, Rusya doğalgazı kesmezse veyahut Botaş bize doğalgazda sıkıntı yaratmazsa, elimizdeki kapasite bugün için 25.300 MWatt. Sistem puantı kasım ayında 24.800 MWatt oldu. Yani elektriğe en çok ihtiyaç duyduğumuz 17:00 - 22:00 saatleri arasında 24.800 MWatt tüketiyor. Tabii bu pik değer, yani her zaman böyle değil. Mesela 01:00’da 14.000 MWatt’a düşüyor. Ama elektrik enerjisi zaten denetlenebilir bir enerji değil. Ne zaman ne tüketeceği belli değil. Şu anda burada lambalar yanıyor. Bir arıza olur, söner, bunu kaybedersiniz, sistem frekansı alır gider. Yani buna benzer şeyler olur. Sürekli denetleyemezsiniz. Şimdi bu durumda, emre amadenin kurulu güce oranı %66, bu her zaman böyle; ama ne zaman kamu elindeki santraller rehabilite edilir. Bakın size bir özel sektör santrali örnek vereyim. Gene kömür santrali. Doğruduru, yanlıştırı tartışmıyorum. Bu görüş meselesi. Benim görüşüm farklı olur, sizin görüşünüz farklı olur. Park termik santrali 4 gurup ve 4’ü de her zaman çalışıyor. Dünkü çalışma değerleri de 150 MWatt’lık 4 grup var. 145-145-150-150 MWatt değerinde çalışmış. Yani iyi çalışıyor, kötü çalışıyor. Aslında kamudan giden adamlar çalıştırılıyor; ama belki de metodolojide farklılıklar var. Dileriz kamu da özel sektör zihniyetiyle çalışır. Daha güzel çalışır. Soma Termik Santrali’nin kömürü çok kaliteli, sürekli verimli çalışması gereken bir santral. 8 grubu var ve 6 tanesi arızalı. Bunu isterseniz size daha sonra verebilirim. Bu, dünkü değerler, biz bunu her gün takip ediyoruz. Şimdi böyle bir keyfiyet söz konusudur.

Ayrıca gene Kemal Bey’in şeyi vardı. Yani talebi şişkin göstermek gibi. Yani böyle bir şeyin, aslında hocamın yetiştirdiği talebeler olarak bizlerin veyahut sizin arkadaşlarınız olarak bizlerin hiçbir siyasi iradenin tesiri altında kalarak, talebi yüksek göstererek, birilerine, bazı yerlere bir şeyler yapabilmek gibi bir düşüncemiz olamaz. En azından, aslında sizin söylediklerinizi kullanabilirsem, şu son 3 yıllık kendi dönemimizi de methederim. Şunu söylemek istiyorum. Her şeyi kendi döneminde ve mecrasında tartışmak lazım. Şimdi mobil santraller konusu oldu, gene Kemal Bey’in. Mobil santraller öyle çok çalışmıyor. Yani mecburen çalıştırdığımız mobil santraller var. Onların değerlerini size kısaca okuyayım. Toplam 11 tane mobil santral var. Batman 11 MWatt’la çalışıyor, Hakkari 12 MWatt’la, Siirt 13 MWatt’la, Van 17 MWatt’la, PS3 6 MWatt’la çalışıyor. Kızıltepe çalışmıyor. Esenboğa, Kırıkkale, Isparta, Samsun 1 ve Samsun 2 mobil santralleri de çalıştırılmıyor. 2 yıldır çalıştırılmıyor. Buradaki mobilleri gerilimi regüle etmek için çalıştırıyoruz. Biz eğer Şanlıurfa-Kızıltepe hattını bu sene yetiştiremeseydik, burada yazın, her gün 100-150 MWatt inkita yapacaktık. Yani geçen sene olanları biliyorsunuz. Viranşehir’de parti binaları taşlandı, kaymakamlık binaları taşlandı.

Çok güzel bir öneri getirdi sabah oturumunda ticaret ve sanayi odasından gelen arkadaşımız, kullanmak lazım. Dedi ki: “Damlama usulüyle sulama yapan çiftçiden bir miktar para alma.” Ya da azaltmak lazım. Hakikaten enerjinin pahalı olduğunu ben de kabul ediyorum. Aslında bütün argümanlarını üst üste koyduğumuzda enerjinin bir maliyeti var. Ama Türkiye’de yaşam standardı düşük olduğu için 8-9 sentler pahalıya gelmiş gibi oluyor. Avrupa’da da bu böyle ama, Avrupa’nın yaşam standartı yüksek. Ben mesela dün küçük bir hesap yaptım. Yani şimdi kayıp-kaçaktan bahsediyoruz. Bir ailenin 300 kWh enerji tükettiğini düşünün. Şu anda mesken 120.000 lira bildiğim kadarıyla. Çarpın, 36.000.000 lira ya da 40.000.000 olsun. Bu izafi bir kavram. Belki de 15 gün sigara içmezse hem sağlığını kazanacak, hem de elektrik parasını ödeyecek. Senin tuzun kuru, nasıl olsa bunu ödeyebiliyorsun filan diyebilirsiniz. Ama ben bir realiteyi şey yapıyorum. Kayıp-kaçak bir kültür meselesi. Ben her zaman TEDAŞ’taki arkadaşlarıma şunu söylüyorum. Bakın biz iletim şirketi olarak kaliteli elektriğin standardını 2 senedir yakaladık. Yani kaliteli elektrik ne demek? Frekansı 50 Hz. olan, gerilimi nominal gerilim

Page 146: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

140

seviyelerinin ± % 5’inden fazla sapma göstermeyen elektrik demektir. Ama bunu söylediğimde bir sanayici çıkıyor, “sen böyle söylüyorsun; ama sürekli elektriğim kesiliyor, pır pır ediyor, osilasyon yapıyor” diyor. Halbuki bizim son 2 yılda 50 Hz.’de tutma oranımız % 93, 49,95’teki % 5, yani hemen hemen standardı yakaladık ve Avrupa Elektrik İşletmeleri Birliği UCT’ de bunun için Türkiye’yi kendisine bağlayacak. Dün bahsedildi. Burada arkadaşım bahsetti. Böyle bir standardı yakalamış bir iletim şirketiyiz, ama sonuçta elektrikler nihai tüketici olan sanayiciye ve mesken kullanıcısına doğru dürüst gitmiyor. Ben de bunu kabul ediyorum. Burada mutlaka TEDAŞ’tan arkadaşlar bunun sebeplerini söyleyeceklerdir. Yani hakikaten böyle sıkıntıları biz de yaşıyoruz. Yani bakan bize diyor ki; benim elektriğim kesiliyor. Bakanın da elektriği kesiliyor. Dün tesadüfen NTV’yi izledim. Bakanın bir konuşması vardı, röportajı vardı. Gazeteci Muharrem Sarıkaya diyor ki; ben Şişli’de oturuyorum, dün 7 sefer elektriğim kesildi. Şimdi Güneydoğu’nun da enerji sorunu bu işte. Aslında üretiyoruz, bu kadarını tüketmiyoruz gibi söylemleri zaten Arif Hocam’da anlattı yani bunlardan vazgeçmek lazım. Çünkü şu anda batıda da çok miktarda elektrik üretiliyor. Yani doğalgaz geldikten sonra.

Hani Kemal Bey diyor: işte 2000 yılında 129 milyar kWh’ti, sizin yaptığınız hesaba göre 2005’te 197-214 filan olacaktı, hani nerde falan. Fakat planlamacı 2001’de böyle bir kriz yaşanacağını bilemez ki. Yani geçmişte, o tarihte elektriğin tüketim talep tahmini %8,9. şu anda dünkü rakam %7,2. planlamacı buna göre bir hesap yapıyor. Katılıyorum, çimento fabrikaları, Türkiye, demir-çelik sektörünün kirli baralarının mekanı oldu. Bundan kurtulalım. Bu beni ilgilendirmiyor. Bir tüketici varsa, bizler kamu sektöründe çalışan insanlar olarak, o tüketiciye elektriği sağlamak zorundayız. İster High-tech kullanır, ister kirli bara kullanır. Bu bizim problemimiz değil aslında. Yani bir insan elektrik tüketiyorsa, bizler o elektrik enerjisini, o kullanıcıya götürmek zorundayız. Aslında biz yalnız mühendis gözüyle bakıyoruz bu konuya. Dün de söylemiştim, hiçbir şekilde bu ülkenin kıt kaynaklarını herhangi bir özel veya tüzel kişiye peşkeş çekmek gibi, hiçbir yöneticinin bakışı olamaz. Bakın dün de söyledik; “yap işlet”, “yap işlet devret”ler bir garabettir. Mesela Birecik’te elektrik 13-14 sentlerde. Daha fazla üretirsek bu daha da düşüyor. Dünkü oturumda söylendi: hidrolik santraller çalıştırılmayarak, doğalgazlar çalıştırılıp onlara para kazandırıldı. Gerçekten yok öyle bir şey. Biz, geçen sene su santrallerini 4,5 milyar kWh fazla çalıştırarak hükümetin elektriğe zam yapmamasını sağladık. Bunu sistem operatörü yaptı. Kusura bakmayın belki tamamen panel konusu bu değil ama… Tarık Öden: Sayın Alış son cümlelerinizi alabilir miyim? Halil Alış: Başkan isterseniz son cümlemi almayın, henüz konuya bile girmedim; ama kesebilirim isterseniz. Tarık Öden: Katkıyı soru-cevap kısmında yeniden yaparsınız. Halil Alış: Sosyo-ekonomik yapının da elektrik enerjisine bir katkısı var. Sosyo- ekonomik yapı dediğim nedir? Sanayileşme, ticaret, tarımsal sulama ve meskenlerde kullanma. Türkiye’de 2004 sonu itibariyle meskenlerde kullanılan oran %23’lerde, sanayide kullanılan % 50, ticarette kullanılan %27 mertebesinde. Bunların yapısı böyle. Doğu ve Güneydoğu’da bu daha farklılık gösteriyor. Sanayi ve ticaret az olduğu için daha çok tarımsal sulamada ve meskende kullanılıyor. Şimdi bu talep tahminini etkileyen bir sürü sebep var. Gayri safi yurt içi hasılalar, coğrafik yapılar, yağışlar, demografik etkiler. Ama bunlar çok önemli değil. Yani ben de hocama tamamen katılıyorum. Bir sürü slayt hazırladım; ama son konuşmacı olmanın hem avantajları, hem dezavantajları var. Bazı söyleyeceklerinizi sizden önceki konuşmacılar söylüyor. Siz aynı şeyi tekrarlarsanız kötü, onu söylememek için slaytların hepsini attım; irticalen aklıma gelen şeyleri konuşuyorum. Zaten o slaytlara yazdıklarımızın da çoğu kitabi, teorik, pratikte realitesi olmayan şeyler. Yani inanarak söylüyoruz, ama gerçekleşmiyor. Pratikte gerçekleşenleri konuşuyoruz. Ben 25 yıllık tecrübemi ve şu anda tepede bir yönetici olmamın avantajıyla bunları sizlerle

Page 147: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

141

paylaşmak isterim. Ama bunu isterseniz soru-cevap olduğunda paylaşırız. Çünkü dediğim gibi, sosyoekonomik yapının enerji kullanımındaki etkisi, bilhassa Doğu ve Güneydoğu’da çok önemli. Ama en azından ben TEİAŞ olarak şöyle diyorum: Doğu ve Güneydoğu’da iletim problemimiz yok. Yani bunu dün arkadaşlarım belirttiler. Hakikaten çok büyük çabalar gösterdik. Ben 1989’da şebeke işletme müdürü olduğumda, Van’da 10 MVA’lık bir trafomuz vardı. Yükü de 7 MWatt civarındaydı. Şu anda 200 MWatt kurulu gücümüz var. Yani 15 yılda 10 MWatt’an 200 MWatt’a gelmiş. Nasıl geldi? Bunu hepinizin takdirine bırakıyorum. Aslında, dediğim gibi teşviklerle beyaz sayfa açarak, belki bundan öncesinden vazgeçerek… Gerçi bu bizim işimiz değil, yani TEİAŞ olarak elektriği ne alıyoruz, ne satıyoruz. Yeni piyasa, bize yalnız elektriğin iletimi be bazı yönetmeliklerin çıkarılması konusunda görevler verdi ve bu görevleri de TEİAŞ olarak çok iyi bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Sabah Afif Bey’de söyledi. Aslında onun isteğini yapıyoruz. Şu anda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu 380 KV’luk en büyük enerji iletim hattıyla kapatıyoruz. Ağrı’dan Van, Hakkari, Cizre ve Silopi’ye getireceğiz. Yukarıda kuzeyi, Karadeniz’i tamamladık. Sonuçta TEİAŞ olarak sıkıntılarımız, Doğu ve Güneydoğu’da geçmişte yapılmış, ekonomik ömürlerini tamamlamış bazı enerji iletim tesislerimizi yenilemekle sınırlı. Bunu da en kısa sürede yapacağız. Dediğim gibi başkan, bu bağlamda, bana verilen bu sürede sözlerimi burada tamamlamak istiyorum. Ama soru-cevap kısmında, büyük ihtimalle, katkılarımızın daha fazla olacağını düşünüyorum, teşekkür ediyorum. Tarık Öden: Sayın Alış’a biz de çok teşekkür ediyoruz. Ancak şunu da belirtmek istiyorum: şimdi, dışa bağımlılık gerçekten de ülkemiz için oldukça olumsuz bir portre. Bu portre, sayın genel müdür yardımcımızın “Rusya doğalgazı kesmezse” şeklindeki sözleriyle çok daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Ayrıca kayıp-kaçağın bir kültür meselesi olduğunu söyledi Sayın Alış. Ancak bunu, önümüzdeki dakikalarda biraz daha tartışmamız gerektiğini düşünüyorum ben. O anlamda kendilerine tekrar teşekkür ediyorum ve sözü Sayın Öncü’ye veriyorum. Ali Öncü: Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar kısaca ben de kendimi tanıtayım. 1960 Mardin doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Türkiye’nin çeşitli illerinde yaptım. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Bilgiler Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümünü okudum. 1980 darbesiyle birlikte 4 yıl devam eden bir sürgün hayatım oldu yurtdışında. 1985’de geri geldim. Eski adıyla Tek Mardin İşletme Müdürlüğü’nde göreve başladım. 1988’den bu yana Tes-İş Sendikası Diyarbakır 1 nolu şube

Page 148: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

142

başkanlık görevini yapmaktayım. 1990’lı yılların başında kurulan Diyarbakır Demokrasi Platformunun 4 il kurucusu arasında görev aldım. Halen Diyarbakır Demokrasi Platformu sekreteryasında görev yapmaktayım. Çarpıcı olması açısından kendimle ilgili bir takım istatistikleri dile getireceğim. Sosyo ekonomik yapıyı da irdeleyeceğiz. Demokrasi mücadelesi sürecinde de, diğer arkadaşların olduğu gibi, benim de hakkımda açılan, bugüne kadar resmi kayıtlara geçen 124 dava ve soruşturmam oldu. 28 kez hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alındım. Bu hukuk dışı uygulamalardan dolayı hiç kimseye kırgın değilim. Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i, Laz’ı, Arap’ı, Türkiye toplumunu oluşturan herkesin bu ülkede, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü içerisinde, misakı milli sınırları içerisinde eşitlik, özgürlük temelinde, kardeşlik duygularıyla ve barış ortamında yaşamaları arzusunu ifade etmek istiyorum.

Değerli katılımcılar, dünden bugüne bölgenin, özellikle bölgenin enerji potansiyelinin, iletim, üretim ve dağıtımına ilişkin hakikaten önemli istatistikler ve bu istatistikler ışında da çözüm önerileri, bakış açıları ortaya konuldu. Bunları yadsımak mümkün değildir. Önemsememek mümkün değildir. Ancak, çok önemli bir bakış açısı olarak şunu tespit ettim. Bir olgusal sorunun tespiti yapılırken nedenlerine ve kaynağına inilmede, tarihsel, toplumsal, ekonomik ve sosyal nedenleriyle birlikte bunu ortaya koyma anlamında ciddi bir eksikliğin olduğunu gördüm. Şimdi, değerli konuşmacılar hep şunun üzerinde durdular. Türkiye'nin diğer bölgeleri ile mukayese edilmeyecek oranda, bu bölgede kaçak elektrik kullanımı vardır. Kimisi bunu doğrudan bir hırsızlık olarak tanımladı, kimisi de bu hırsızlıktan dolayı boynumuzun bükük olduğunu ifade ettiler. Kimi işte sayın genel müdür yardımcım ifade ettiler, bir kültür sorunu olduğunu ifade ettiler. Yani özetle, bölgeye münhasır olarak bu değerlendirmeler ve istatistikler ortaya konulurken, ama sorunun nedenleri ortaya konulmadı. Bu bölgede ne yaşandı? Toplumun demografik yapısında, ekonomik yapısında, sosyal ve kültürel yapısında ne tür değişimler oldu? Hangi felaketler yaşandı burada? Bunun üzerinde açıkçası durulmadı. Çok istatistikler söylendi; ama hiç söylenmeyen istatistikleri konuyla bağlantılı hale getirerek anlatmaya çalışacağım. Hiçbir bireyin, ya da toplumun hiçbir kesiminin anadan doğuştan genetik olarak hırsız olmadığını, hırsızlık fiiline teşebbüs etmenin genleri ile doğmadığını hepimiz biliyoruz. Bilimsel olarak da bu böyledir. O bakımdan izin verirseniz söylenmeyen istatistikleri ben de ifade etmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli katılımcılar, bu bölgede 20 yıl kesintisiz olarak bir çatışma süreci yaşandı. Nedenlerine inmiyorum, Elbette ki tarihsel ve toplumsal nedenleri vardır. Ama bu çatışma sürecinin yarattığı sonuçlara ilişkin istatistikleri ifade etmek gerekirse: Kimi resmi rakamlara göre 198 milyar dolar, kimi rakamlara göre de, askeri otoritelere göre de 206 milyar dolar harcanmıştır. Dikkat buyurun lütfen, 206 milyar dolar harcanmıştır değerli arkadaşlar. Bu askeri, güvenlik, lojistik, personel ve örtülü ödenek harcamaları olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir istatistik ise, bu çatışma sürecinin yol açtığı diğer bir istatistik ise tüyler ürperticidir. 4376 köy boşaltılmış, toplumsal yaşamdan, insan yaşamından koparılmış, yerle bir edilmiş, coğrafyadan silinmiştir. Ve 4376 köyün yerleşik nüfusu göç etmek durumunda, sirkülasyon halinde metropollerin varoşlarına, gayri insani yaşam koşullarında bir yaşama mahkum edilme gibi bir sonuca yol açmıştır. Kaynaklar İHD'nin çalışmaları, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın tespitleri. Bölge genelinde, Doğu ve Güneydoğu'da bu çatışma sürecinin yol açtığı diğer bir istatistik ise, yaklaşık olarak 5 milyon nüfusun, iki bölgede Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde sirkülasyonuna yol açmış, 3 milyon 200 bin nüfus ise sabit göç halinde kendi yerinden yurdundan, habitatından koparılmıştır. 30.000, acılarını yürekten bir daha paylaşıyorum kendi adıma ve bu acıların bir kez daha yaşanmaması temennisi ile ifade ediyorum; kimilerine göre 30.000, kimilerine göre 30.000’in üstünde insanımız, güvenlik görevlimiz, Kürt gencimiz yaşamını yitirmiştir ve 68.000 insan da bu çatışma ortamından dolayı

Page 149: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

143

yaralanmıştır. Sağlık ve eğitimden hiç yararlanmayan 618.000 insanın halen olduğu ifade edilmektedir. Sağlık ve eğitim haklarından kısmen yararlananların sayısının 422.000 olduğu söylenmektedir. Bölge düzleminde işsizlik oranı Türkiye'nin genel işsizlik oranı içerisinde yüzde 18'lere tekabül ediyor, kendi eksenindeki istihdam oranı içerisinde ise bu rakam yüzde 48'lerde oluğu ifade edilmektedir. Bu istatistiklerden de anlaşılıyor, bu kadar tahribata yol açmıştır. Şimdi hiç kimsenin anadan doğma hırsız olmadığını, hiçbir sorunun bilimsel olarak nedeni oluşmadan kendiliğinden ortaya çıkmadığını eğer her birimiz kabul edeceksek, o zaman sorunun kaynağına inmemiz gerektiğine inanıyorum.

Şimdi o bakımdan yapılması gereken nedir? Yani sorunu nasıl çözeceğiz? Enerjiyi ülkenin kalkınmasında verimli bir şekilde kullanabilmemiz ve özellikle bölgeye özgü olarak yaşanan sıkıntıları ve sorunları nasıl çözeceğiz? Bize sorarsanız doğru tanımlamak gerekiyor. Bu ülkenin ulusal kurtuluş mücadelesinde var olan ve nüfusunun da 25 milyon olduğu ifade edilen ki rahmetli Özal bu ülkenin başbakanlığını ve cumhurbaşkanlığını yapmıştır, "Evet ben kabul ediyorum, bu ülkede 20 milyon Kürt yurttaşımız var" demiştir. O zaman bu 20 milyon insanın Türkiye bütünlüğü içerisinde toplumsal haklarının, Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde, eşitlik temelinde, barış ortamında, toplumsal haklarının tevdi edilmesi gerekiyor ki biz ekonomimizde ve sosyal yapımızda bu kadar büyük tahribatlara yol açmış olan ve halen yol açmakta olan sorunun nedenlerini ortadan kaldıralım. Şimdi diyeceksiniz ki bağlantısı nedir? Bağlantısı şudur efendim, yani eğer biz bu sorunu çözersek, yani işte 25 milyon Kürt insanımızın kendi dillerini, kültürlerini, tarihlerini, örf adet gelenek göreneklerini, eğitimlerini özgür koşullarda yapmalarına olanak verecek anayasal güvenceler oluşturulursa, kesinlikle bu çatışma ve bu çatışmanın yol açtığı istatistikler olmayacaktır. Şimdi eğer askeri harcamalar adı altında 20 yıl boyunca 206 milyar dolar harcıyorsanız, sizin varacağınız sonuç olarak, emperyalist metropollerin, dünya güç merkezlerinin, finans kuruluşlarının, Dünya Bankası'nın ve IMF'nin talimatları altında bir ülkeyi yönetmenin ötesine geçemezsiniz. Türkiye'nin 70 milyon nüfusunu değil, Ortadoğu'nun nüfusunu rahatlıkla besleyebilmenin ekonomik potansiyelleri olan bir Türkiye'yi, siz 500 milyon dolara muhtaç ederek kapı kapı dolaşır, avuç açarsınız. Ama eğer bu sorun tarihsel ve toplumsal kökenleri ile birlikte demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulmuş olsaydı değerli arkadaşlar, ne yapacaktık? Biz 206 milyar doları ülkenin ulusal kalkınmasında, enerji kaynaklarının rezerve edilmesinde, eğitimde, sağlıkta bunu kullanmış olacaktık ve bugün bu düzeyde, her birimizi dehşete düşüren bu tablo, bu istatistikler yaşanmamış olacaktı. Şimdi biz bu nedenlerin tümünü yok sayıyoruz. Güneydoğuda kaçak oranı bu kadar, insanlar hırsızdır. Hırsızlık yapıyorlar. Kimse de kusura bakmasın. Sorunun sosyo-ekonomik boyutu budur. Buna gerekli önem verilmelidir, dikkat çekilmelidir, diye düşünüyoruz. Şimdi 206 milyar dolarımız kaç tane Atatürk barajı eder? Arkadaşlara sordum. Bu iş ile ilgili mühendislere sordum. Ekonomistlere sordum. 11 tane Atatürk Barajı, yani barajın inşa sürecindeki rakamlar esas alındığında 11 tane Atatürk barajı. Buyurun. Eğer biz çatışmanın yani ekonomik tahribata yol açan nedenleri ortadan kaldırmış olsaydık 11 tane Atatürk barajını kurmanın harcamalarına sahip olacaktık. 11 tane Atatürk barajını siz eğer Türkiye’de yapabilirseniz, işsizliği de çözmüş olacaktınız. Kalkınmayı sağlamış olacaktınız. Bir refah toplumu yaratmış olacaktınız. Bu kesinlikle böyledir. O bakımdan sorunun bütünlüklü olarak görülmesinde, mütalaa edilmesinde son derece fayda olduğu kesindir.

Şimdi diğer bir husus sayın başkan, şu göz ardı edildi. Bütün dünyada olduğu gibi yani küresel süreçte Türkiye’de basının çok büyük bir güç olduğunu, toplumu sevk ve idarede, yönetmede rolünün ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Hatta toplumun önemli bir kesimini vesayet altına alarak harekete geçirdiği, Türkiye’nin pratiğinde bunun tespit etmek te mümkündür. Şimdi Güneydoğuda’ki kaçak elektrik kullanımı ile ilgili olarak internete ve bizdeki verilere baktım. Bugüne kadar, bu konuyla ilgili 49 tane yayın

Page 150: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

144

yapılmış, köşe yazısı yazılmıştır. Bu köşe yazılarının tümünü dikkatle okuyun lütfen, hepsi ideolojik ve siyasal bir yaklaşımı içermektedir. Yani siyaset sosyolojisini bilen biri, işte siz hırsızsınız genlerinizde bu vardır ve geçmişte tarihsel perspektif içerisinde de birtakım şeylerle ilişkilendirerek bu halkın onurunu, burada yaşayan, bu coğrafyada yaşayan insanların adeta onurunu kişilik haklarını da zedeleyecek düzeyde bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu neye yol açtı biliyor musunuz değerli arkadaşlar. Bu, şuna yol açtı: Bu, Türkiye’nin bir genel toplumsal bakış açısına yol açtı da genellikle, ama çok önemli ve göz ardı edilen bir şey var burada. 1997 yılında bölgedeki enerji kaybının önlenmesi ilk uygulama arkadaşlar, bu bölgeden başlandı. Ne yapıldı biliyor musunuz? İlk kaçak elektrik kullandığı tespit edilen vatandaş TEDAŞ yönetmeliğinde, TEDAŞ’tan değerli arkadaşımızda burada, Sayın Fırat Doğan, uzun yıllarda kendisiyle görev yaptım. “İlk yakalandığında cezai işlem yapılır, tekrarı halinde savcılıklara bildirilir.” denmektedir yönetmelikte. Ancak bu bölgede ilk tespit yapıldığı anda hemen savcılıklara bildirildi. Ve bu uygulama, bölge genelinde sistematik hale getirildi. Türkiye’nin diğer bölgelerinde ne yazık ki, uygulanmadı ya da çok lokal düzeyde, bu politikaları haklı kılmak açısından uygulandı. Şimdi sizin çocuğunuz hukuk fakültesinde öğrenci, yarın avukat olacak; ya da tıp fakültesinde öğrenci, yarın doktor olacaktır. Kimse de kusura bakmasın kamuda görev alamayacaktır. Neden alamayacaktır. Sizin evinizde kaçak elektrik kullanımı, şu ya da bu nedenden dolayı tespit edilmişse siz hırsızlık yapmışsınız. Yargılanmışsınız, mahkemenin önüne çıkarılmışsınız ve mahkemede size yüz kızartıcı suçtan dolayı ceza vermiştir. Sicilinize de işlenmiştir. Potansiyel suçlu haline gelmişsiniz. Diyarbakır’da sadece rakamları dikkatinize sunmak istiyorum. 5.730, bu resmi rakamlardır. Savcılığa bildirilmiştir, bunlar ceza almış olan yurttaşlarımızdır. Bölge genelinde bu rakamın 68.700’e tekabül ettiği söylenilmektedir. 68.700 insan zaten şu veya bu nedenlerden dolayı hep fişlenmişler, ayrıca hırsızlıktan dolayı da fişlenmişlerdir. Bu da onların suçuna suç olarak, sicillerine işlenmiş durumdadır. Bu neye yola açmıştır sayın başkan biliyor musunuz? Şimdi tutanak tutuluyor, kurumun elemanı bu tespiti yaparken zorlanıyor. Bildireceksin, kurum bildiriyor savcılığa, mahkeme işleyiş gereği olarak diyor ki; “bu tutanağa imza atan personel de huzuruma gelecek ifadesini alacağım.” Geliyor iki kişi, her gün iki insan bundan dolayı gidiyor. Yurttaş, kimisi zaten haksız bir şekilde bu prosedüre tabii olmak durumunda kalıyor. Haklı olsa bile nedenlerini demin söyledim, orada kurum elemanı ile yurttaş karşı karşıya getiriliyor. Düşmanlığa yol açıyor. Birbirlerini farklı şekillerde ve farklı zeminlere çekmeye de çalışmaktadırlar. Yani açıkçası klasik anlamda böl, parçala ve yönet mantığıdır. Benim hiç tanımadığım bir insanın evine gidip, ben kaçak elektrik yapma iddiası ile tutanak tanzim ederken kendimi mahkeme karşısında buluyorum. O insanı suçluyorum, cezası zaten veriliyor. Ayrıca onunla da düşman haline geliyorum, ortada hiçbir neden yokken. Diğer önemli bir husus, bakın resmi bakış açısını aşmadığımız müddetçe sorunlara çözüm getiremeyiz. Bu uygulama, 5 yıl içerisinde Sayın Genel Müdürüm sizde dikkat buyurun lütfen 11.460 iş gününün kaybına yol açmıştır. 5 yıl içerisinde niçin iki insan ifade vermek üzere mahkemeye gidiyor. Mahkemelerin işleyişini hepimiz biliyoruz ve bundan dolayı da iki insan beş yıl içerisinde giderken yakalanan savcılığa bildirilenlerle birlikte o sayıyla çarptığımızda 11.460 iş günü kaybına yol açmaktadır.

Bu kadar vahim bir tablo ortadadır. Şimdi eğer müsaade ederseniz hemen başlıklarıyla geçeceğim. Sosyo-ekonomik duruma ilişkin bu tespitleri yaptıktan sonra, çok daha allandırılan, pullandırılan işte sihirli bir değnek olarak değerlendirilen ve özellikle enerjinin, enerji sektörünün özelleştirilmesinin artık ülkenin ulusal güvenliği ve kurtuluş umudu olarak sunulan özelleştirmeye ilişkin bir iki şey söyleyeceğim. İlk uygulaması Çeaş, Kepez, Aktaş’da yapıldı. Oradaki rezaleti hepimiz biliyoruz. Oradaki vurgun, soygun ve talanı hepimiz biliyoruz. Devletin bürokrasisi, siyasi otoriteleri bunu ifade etmek

Page 151: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

145

zorunda kaldılar. Zira yıllar sonrasında, o vurgun ve talan yapıldıktan sonra bir şekliyle devlete dediler ki; “alın malınızı”! Ya da devlet o malı geri almak zorunda kaldı. Bunun adı özelleştirme. Şimdi Çukurova’da Uzan’lar ne yaptı. Değerli katılımcılar bakınız, şunu yaptı: Nereden elektrik aldı Uzan’lar, kimden aldı? EÜAŞ’tan aldı. EÜAŞ nedir? Elektrik üretim A.Ş. devletin kuruluşu. Bakın devletin kuruluşundan aldı Uzan’lar. Kime sattı? TEDAŞ’a sattı. TEDAŞ kim? Devletin diğer kuruluşu. Peki devlet kendi kuruluşundan alıp kendi kuruluşuna veremez mi? Halil Alış: TEDAŞ’a satmadı Ali Öncü: TEDAŞ’a sattı. Müsaade buyurun sayın genel müdürüm. Ben sizin konuşmalarınıza müdahale etmedim. Fakat uygulamayı bizde biliyoruz. Yirmi yıldır bende işin içindeyim; bir çivi dahi çakmadan, onarım, bakım, arıza hiç ona yatırım yapmadan bunu yaptılar. Kepez’de de uygulama budur, AKTAŞ’ta da aynen uygulama budur. Çünkü AKTAŞ’ın, Sabri AKTAŞ’ın kendi üretim birimi yoktur. Hidroelektrik santralleri yoktur. Enerji alsın, vatandaşa satsın. Devletin bir kuruluşundan almıştır, diğer bir kuruluşuna satmıştır. Bu kadar basittir. Tarık Öden: Sayın Öncü son cümlenizi alalım. Ali Öncü: Toparlıyorum. Şimdi Diyarbakır’da, çok önemli, çarpıcı, akıllara durgunluk getirecek istatistikleri dikkatlerinize sunmak istiyorum. TEDAŞ özelleştirilecek işte insanlar sağlıklı enerji alacak v.s. O son derece olumlanan, pozitif olarak gösterilen uygulamanın sonuçlarına bir bakalım. Diyarbakır TEDAŞ’ın özelleştirme gerçeği şudur. Set elektrik’in işe başlama tarihi 13 Eylül 2005’tir. Varlıklar ve maliyetleri belirleme 19,97 trilyon yani 20 trilyonla ihale yapılmıştır. Taahhüt edilen personel sayısı 420 olarak taahhüt edilmiştir, mevcut personel sayısı şu anda çalıştırılan 220’dir. Bakınız, dikkat edin lütfen ne kadar güzel özelleştiriyoruz, halka ne kadar hizmet ediyoruz. Resmi rakamlardır. İtiraz edenler olursa bu resmi rakamları, resmi belgeleriyle de sunmaya da hazırız. Taahhüt edilen araç sayısı 80’dir. Şu anda çalıştırılan 36’dır. Uygulamada çalışan insanlara asgari ücret verilmektedir. Çünkü emek her zaman yok sayılmıştır. Çalışanlar dikkate alınmamıştır. Sosyal haklar yoktur. İş güvencesi yoktur. Örgütleme hakkı, maazallah! Yani sendikalı olur mu? şimdi yani sendika oraya girerse hemen kendisini… Tarık Öden: Toparlayın Sayın Öncü, sürenizi çok aştınız, diğer arkadaşlara da size verdiğim süreyi vereceğim. Ali Öncü: Tamam toparlıyorum. Çalışma düzeni ve saatleri 10 saatten az olmamak kaydıyla, 14 saate yakın olduğu zaman zaman tespit edilmektedir. Fazla çalışma ücretleri yoktur, hafta tatili ücretleri yoktur, hafta tatillerinde dinlendirilmeleri inisiyatife kalmış durumdadır. DEDAŞ bakım müessese müdürlüğünde iken 2004 Eylül’ünde enerji kaybımız, dönem olarak söylüyorum, %50’dir. TEDAŞ’ın ya da DEDAŞ’ın yetkilileri buradadır. 2005’te şu anda, yani Set Elektriğe verildikten sonra %65’e çıkmıştır. 2004 Ekim ayında %46 olarak devretmişiz. Şu anda %55’e gelmiştir. Personel sayısı. Biz bu hizmetleri götürürken 35 kişi ile götürmüşüz, kendileri 220 kişi ile götürüyor. Biz iki araçla yaparken 36 araçla yapmaktadırlar. Biz 6 vezneyle bu işi yaparken, şu an 13 vezneyle bu işi yapmaktadırlar. Tahsilatımız 9 trilyondur. Kesintisiz; vatandaşımızın, Diyarbakır insanın elektriğini kesmeden 9 trilyon biz tahsil etmişiz. Kendileri kesinti uygulaması içinde 10,5 trilyon yapmışlardır. Esasen yönetim kademesi ve personel sürklasyonuna ilişkin olarak da sonradan söyleyeceğim. Dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum. Sağolun. Tarık Öden: Sayın Öncü’ye teşekkür ediyoruz. Ama süremizi pek ekonomik kullanamadık. Ben sözü Sayın Prof. Dr. Neşe Özgen’e bırakıyorum.

Page 152: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

146

Neşe Özgen: Teşekkür ediyorum. Hakikaten sabrınız için teşekkür ediyoruz. Ben, Neşe Özgen. Sosyoloji çalışıyorum, Ege Üniversitesindeyim. Diğer şeyler çalışmalar bir yana, şimdi konuşacağımız konuyla ilgili olarak kendimi tanıtmak isterim. 1994’de bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ve sosyoloji derneğinin görevlendirmesiyle Şırnak İdil’de bir sosyal yapı araştırması üzerine çalışmaya başladığımdan bu yana Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çeşitli illerde ve ilçelerde, çeşitli sivil toplum kuruluşları için ve sosyal yapı analizleri için çalışmaya başladım. Son aşık olduğum konu sınır. Sınır çalışıyorum şu sıralar. Son çalışmalarım bunlar. Sınırda engellemenin ve sınırda yaşamanın sosyal antropolojisini yapmaya çalışılıyorum. Ali Bey’le de meslektaşlığımız hoş bir şey, bunu yeni öğrendim. Şimdi burada sabah da bir takım konuşmalarımız oldu. Önemli şeyler bunlar; bir kere hepimizin bahsettiği isim mevzuu var burada. Yani durumun isimin koymaya çalışıyoruz her şeyden önce; ama durumun isimin koymaya çalışan her konuşmacı bir tür nostaljiyle diyelim, iyimser bir yaklaşım olsun. Bir tür nostaljiyle başlıyor. Diyor ki; “bereketli, fakat yoksul”, işte “verimli hilal toprakları”, “Allah’ın bize lütfettiği topraklar, verimli ovalarımız, su, işte altyapıda zenginliklerimiz olmasa da yeraltı kaynaklarımız” gibi sanki burası, bizim çeşitli yerlerimiz altıyla, üstüyle aynı değerlendirilebilecek teknik malzemelermiş gibi konuşuyoruz. Bunun dışında bir tür nostaljimiz var; işte iyiydi, ama şimdi kötü. Şimdi tabii ne olmuş olduğuna çok bakmamak lazım. Böyle geçmişe yönelik böyle yüceltmeler gericileşebilecek şeyler. Tutuculuktan da söz etmiyorum. Yani bir ülkeyi, bir yapıyı, bir sosyal durumu değerlendirirken çok geçmişe kapılıp kalmamak gerekir. Çünkü hiçbir yer geçmişiyle var olmuyor. Gelecekte neler yaratabileceğiyle, gelecekteki güçlülükleriyle ancak varolabiliyor. Hiçbir sosyal yapı güçsüzlükleriyle, çektikleriyle bir yere varamıyor. Bunu eğer gerçekten bir güçlülüğe dönüştürebilirse bir yerlere doğru uzanabiliyor. Onun için şimdi bundan biraz konuşmakta fayda var. Yani şimdiye kadar olanlar değil, bu eski mitoloji değil, bundan sonra ne yapılabileceği üzerine konuşmak lazım. Ben biraz bunu yapacağım. Nelerden muzdaripiz, özellikle Güneydoğu’yu konuşuyorsak eğer. Güneydoğuda bu yapıyı etkileyen ne var. Ben hepinizin ezberini bozmaya geldim, sosyoloji çalışan biri olarak. Şimdiye kadar düşündüklerimiz ve yaptıklarımız konusunda biraz ezber bozmak istiyorum. Bir sürü güzel şeyden bahsediyoruz. Onları çok düzgün bir biçimde korumak ve vurgulamak lazım. Mesela bunlardan bir tanesi, hizmetlerin kalitesinden ziyade sürekliliğine vurgu yapmamız lazım. Hizmetlerin karlılığından ziyade sürekliliği, niteliği üzerine vurgu yapmamız gerektiği konusunda buna kesinlikle katılıyorum. Bunu vurgulamamız lazım. Yakındığımız meselelerden bir tanesi örneğin, takoza alınmış kurumlar, yeterince denetlenmeyen, özelleştirme sonrası politikalar ve

Page 153: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

147

süreçler bunlardan yakınıyoruz ve bunların sürekli vurgulanması lazım. Bunlar iyi vurgular. Gene popülist politikalar, ben hiçbir hükümetin devletle bu kadar iyi bütünleştiğini görmedim doğrusu. İyi bir bütünleşme bu bir yandan da. Ama bir yandan da politikanın yetersizliğini samimiyetle örtme gayretleri. Bunlara vurgu yapmak lazım. Bunlar iyi, peki başka neye vurgu yapmak lazım. Bunlar tanıklıklarımız. Ama çağımız hakikaten o kadar hızla değişen büyük dönüşümler zamanı ki, şimdi bu büyük dönüşümler içinde girdaba durmuş gibi durmamalıyız. Tanıklık yetmiyor. Biz şimdi yaşanan şeyin biraz adını koyalım ki ad koyma önceliği bizde olsun. Eğer bir şeyin adını önce biz koyarsak onu dönüştürme şansımız ve hakkımız daha öncesinden olabiliyor. Şimdi bunu yapmaya çalışalım. Şimdi bizim görevimiz bu diye düşünüyorum ben.

Eski refah sistemleri yok oluyor artık ve eski meşru modelleri tekrarlamak hepimize ütopya olarak geliyor. Böyle şu an yaşanmakta olan spesifik bir olay bu, bunu eski refah sistemleri üzerinde konuşmak eski ezberleri tekrarlamak çok zor, ütopik sayılabilir. Dolayısıyla perspektifler daha gerçekçi olmak zorunda ve bunun yeni bir durum olduğunu, yeni haller ile karşı karşıya olduğumuzu baştan kabul ederek ve bilerek ilerlemek zorundayız ki daha yaratıcı çözümler bulabilelim. Dolayısıyla şimdi ben büyük müdahaleler sonucu oluşturulmuş bu yeni yapının nereye doğru gitmekte olduğunu, nereye doğru evirilmekte olduğunu ve şimdi nasıl bir yeni yapı ile karşı karşıya olduğumuza dair bazı tahlil sonuçları naçizane sunmaya çalışacağım. Sonra bunu konuşuruz. Çokta zamanımı aşmadan bunu yapmaya çalışacağım. Çeşitli adlar takılan, ama biz sosyal bilimcilerin büyük şiddet dönemi dediğimiz, buradaki savaş dediğiniz, kalkışma dediğiniz dönemin arkasından 2005’e kadar olan dönemi biz üç sosyal yapı dönemine ayırarak inceliyoruz. Bir tanesi 83-90 arasındaki dönem, ikincisi 90-96 arasındaki dönem, hatta 90-2000’e doğru olan dönem, üçüncü dönem de 99-2005 e kadar olan dönem. Bu üç dönemde hem nüfus, hem de ilerleme açısından şöyle illere bir göz attığımızda yapıların birbirinden dönemsel olarak ve illerinden dönemsel olarak değişik olduğunu görüyoruz. Yani Güneydoğu Anadolu Bölgesi dediğimizde artık 2005 yılında, geçmişte 1980’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi dediğimiz şeyden başka bir şeyden söz ediyoruz. Başka bir adını aynı koyuyoruz, ama başka bir içerikle söz ediyoruz. 83-90 arasında ekonomik olarak hem gelişen, hem de nüfus çeken beş tane ilimiz var. Bunlar Adıyaman, Diyarbakır, Antep, Şanlıurfa ve Siirt. 90-96’da Siirt düşmüş durumda. Hem ekonomik olarak gelişme gösteren, hem de nüfus çeken dört ile düşmüş. Nüfus çekiciliği iktisadi faaliyet yoğunluğunun üstündeki illere baktığımızda 83-90’da belirgin iller yok, 90-96’da Mardin ve Siirt’i görüyoruz. Yani yeterince ilerleyemeyen, ama nüfus çekmeye devam eden iller olarak. Yine Mardin’i her iki dönemde de hem nüfus, hem enerji tüketim paylarını tüketen iller arasında görüyoruz. Şimdi bütün yapıya baktığımızda en fazla yitiren, en fazla kayıpta olan ilin Mardin olduğunu görüyoruz. Bunu takip eden Siirt, ama kaybeden iller grubuna Siirt ve Mardin 1990 sonrasında da devam ederken kazanan iller grubunda 1990-2000 e kadar Adıyaman, Diyarbakır, Antep ve Urfa 1999’dan sonra Antep ve Diyarbakır devam ediyor. Yalnız bu kadar basit değil. Bu kadar ikili yapılar yok. O kaybediyor, o kazanıyor gibi şeyler yok. Asıl burada mesele Diyarbakır’ın DPT tarafından, devlet istatistik enstitüsü tarafından gelir dağılımı en bozuk iller eşitsizliğinde en yüksek olduğu illere örnek seçtiği iller arasında olması. Diyarbakır’da 1996’dan itibaren gelişmiş olan yapı Diyarbakır kazanıyor gibi gözükürken büyük gelir eşitsizliğiyle damgalı. Öyle ki Diyarbakır’da en üst % 20’lik grup, Türkiye’deki yapıya paralel olarak, ama buna gerçekten ekstrem uç bir örnek olarak en üst % 20’lik gelir grubu toplam gelirin % 51’ini alıyor. En düşük % 20’nin aldığı pay ise % 7. Bu çok büyük bir uçurum. Buna çok dikkat etmek gerekiyor. Öte yandan 2000 gelir dağılımlarına bakıyoruz. Değişik bir durum oluşmaya başlamış. Artık Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin en yoksul bölgesi değil. Ama buna neden Güneydoğu Anadolu Bölgesinin eşitsizlik paylarını azaltarak

Page 154: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

148

kalkınmada yükselmesi değil, aksine daha yoksul iki bölgenin belirmesi; İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri daha yoksul iki bölge olarak 2000’den sonra belirdiği için Güneydoğu Anadolu Bölgesi yoksullukta en altta kalan bölge olmaktan kurtulmuş. Fakat Güneydoğu Anadolu Bölgesi içerisinde de işte en önemli şey en üst yüzde 20’lik gelir grubundaki gelir grubunun toplam gelirden aldığı payın anormal şekilde artmış olması. En alt yüzde 20’lik gelir grubunun da aldığı payın anormal bir şekilde düşmüş olması, yani eşitsizliklerin büyük oranda başlamış olması, aralarının açılması. Ve dolayısıyla Antep, Diyarbakır, Antep gelir eşitsizliğinde daha insaflı olmakla birlikte, bu iki il 2000’den itibaren bölge içinde seçilen iki il oluyor.

Dolayısıyla 1990-2000 arasında bölge için bir kentsel ayrışma ve kategorizasyon sürecinden bahsediyoruz. Ama şimdilerde yeni bir anlayışla Güneydoğu Anadolu bölgesinin yorumlanması gerektiğini düşünüyoruz. Daha doğrusu bunu biz sosyal bilimciler bütün Türkiye’de yeni bir yorumlama anlayışı getirerek yapmak istiyoruz. Bu bölgede de 2000’den itibaren gerçekleşmekte olan yeni durumu adlandırma biçimi konusunda, bu yeni durumu biz, kent bölge durumu olarak adlandırıyoruz. Kent bölge durumu yeni bir isim, dediğimiz gibi yeni tartışmaya başladık. Çok da başarılı değiliz. Yeni tartışmaya başladık. Kent bölge durumuyla bizde İlhan Teker Hoca ilgileniyor. Bazı irili, ufaklı kentsel bölgelerden oluşmuş yeni bir bölge. Metropol değil, havza değil, eskisi gibi bölge türü bir şey değil. Ama mesela şimdi bu yeni kent bölge durumunu Diyarbakır’dan, Diyarbakır’ın bazı ilçelerinden, Kızıltepe, Silopi’ye kadar olan bir kesimi bir kent bölge grubu olarak alabiliriz. Neden alabiliriz? Bu kent bölgeyi belirlemede bazı önemli ölçütler var. Bunlardan en önemlisi küresel kapitalizme cevap verme biçimi. Yani küresel kapitalizme hem kendi kültürel birikimleriyle birlikte bir aynı cevabı, benzer cevabı vermeye başlayan yapılar bir kent bölge oluşturmaya başlıyorlar. Mesela böylece geçmişte işte Marmara, Kocaeli, İstanbul gibi, bir havzayı, homojen bir havza gibi birlikte düşünürken, işte bu kent bölge kavramıyla Kocaeli ve İstanbul ciddi biçimde ayrılmış durumda. İzmir mesela kendi interlandından böylece ayrılmış durumda. Bu küresel kapitalizme cevap verme biçiminin aynı olduğu heterojen bir bölge. Asla homojen bölgeler değil bunlar. Bu bölgelerin bir diğer önemli özelliği yüksek gelir eşitsizliği barındırması. İkincisi de heterojenliği. Yüksek gelir eşitsizliği barındırıyor. Bu çok önemli çünkü içinde çeşitli sınıfsal yapılar farklı farklı biçimde dönüşüyorlar. Ve heterojenler, homojen yerler değiller. Geçmişte biz buna bir zenginlik olarak bakardık. Bu heterojenliğe, çeşitliliğe iyi şeyler bunlar diye düşünürdük. Fakat artık bunların iyi bir şey olmadığını düşünüyoruz. Çünkü bu heterojenlik kendi başına bir zenginlik olarak değil, bir elitist gelir stratejisiyle birlikte hareket ediyor, yüksek gelir eşitsizliği nedeniyle. Şimdi birazdan buna gelmek istiyorum. Bu bölgelerin bir özelliği, içlerindeki çeşitli merkezlerin kurulma sürecinin tarihsel özgünlükleri öne çıkarılarak haklılaştırılması. Yani her bir yerleşmenin kendi ilerleme anındaki düzeyi hiç sorgulanmaksızın verili durum olarak kabul ediliyor ve onun bir zenginliğiymiş gibi orada oturtuluyor. Mesela Mardin. Hiç sorgulanmaksızın yapının kendi durumu bir durum zenginliği olarak kabul ediliyor. İlerleme süreci içerisinde onun geçirdiği hırpalanmalar, bozulmalar dikkate alınmıyor. O orada duruyor. Kızıltepe benzer biçimde, Silopi benzer biçimde, Savur aynı şekilde. Sanki bunlar, birbirlerine bir bölge olarak yardımcı olmaları gereken bir yapı gibi değil de, orada oldukları gibi durması gibi gereken acayip birer böcekmiş gibi, orada hani kendi ekonomileriyle, ama bölgenin de içinde durarak kalmaları uygun bir şeymiş gibi gösteriliyor. Bir diğer özelliği bu kent bölgelerin ve en önemli meseleleri tabi stratejik bir plana gereksinme duydukları noktada, bunu yitirmiş olmaları. Bu çok önemli bir nokta. Sosyal devlet ve refah devleti anlayışının çökmüş olduğu anlarda ortaya çıkmış bulunmaları ve kent rantının yaratılma süreçlerinde, kentin heterojenliğinden ve serbestliğinden beslenmekte olmaları. Peki neye yol açıyor bu? Bu, yüksek gelir eşitsizliği ve heterojenlikle birleştiğinde, aslında heterojenliğin kendisi bir

Page 155: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

149

sorun olmazken bu yüksek gelir eşitsizliği nedeniyle büyük çaplı iş gücü tasfiyelerine yol açıyor ve buna bağlı olarak da artan bir dışlanmış ve marjinalize bir grup yaratılıyor kent bölgesinin içerisinde. Bu grup esnek bir grup, yani yüzer gezer bir grup ve ülkenin çeşitli yerleri ve ülke dışıyla kendine ait networkları var. Yani işgücü alış verişi networkları var, marjinal iş gücü alış verişi networkları var. Mevsimlik işçi gönderme gibi, inşaat işçisi gönderme gibi, çocuk çalıştırma gibi. Bütün bunlar, bölgeye zaman zaman girip çıkan bir esnek akar, ama hem denetimi, hem de örgütlenmesi çok zor marjinal iş gücü yaratıyor ve bir yandan bu grubun çok yüksek gelir grubuyla birlikte aynı anda var olması, bu grubun kendi mağduriyetlerinin, yüksek gelir grubu tarafından istismar edilmeleriyle sonuçlanıyor. Bunu biz nerede görüyoruz? Bunu biz şurada görüyoruz, mesela olayı çok kabalaştırarak ve basitleştirerek aktarıyor olabilirim, arkadaşlarımı tenzih ederim. Ama şunu da görüyoruz; mesela diyoruz ki, işte yani hırpalanmış yapı burası, evet. Yoksullukta çok fazla, evet. O zaman bu insanlar elbette çalacaklar. Şimdi bu, bir tür mağduriyet istismarıdır ve bunu haklılaştırmak, yani rüşveti haklılaştırmak, hocamın dediği gibi devlet rüşvetini haklılaştırmak, bir tür mağduriyet istismarıdır. Ama öte yandan bu mağduriyet istismarı neye yarıyor? Bu mağduriyet istismarı sınıfsal bir eşitsizliği gözden saklamaya yarıyor. Burada insanlar yoksuldur. O zaman, “siz burada yoksulları zaten bir kez vurmuşsunuz, bir kere daha mı olacak bu?” deyip böylece bundan faydalanan ve vergi ödememede kendini çok serbest hisseden diyelim, bir grup işletmecinin hadi öyle iyimser adlandıralım onları, kendi vergi ödememe bahaneleri olarak bunları öne çıkarmalarına yarıyor. Bir diğer problem daha var, hemen bitiriyorum, bu grup sosyal adalet kaygılarının gündeme gelmesine çok olanak vermeyen bir toplumsal yapıyla sonuçlanıyor ve böylece bir tür elit grup lehine işleyen sosyal ilişki düzlemi gündeme geliyor. Ne oluyor işte? Urfa’da sörf yapıldı, Diyarbakır’da diyar bilmem şusu var. Yani bu hakikaten alttaki eşitsizlik meselelerinin ne kadar derinleşmiş olduğunun ve bulanıklaştığının, içinden çıkılmaz haller aldığının da böylece üstünü kapatıyor, cilalıyor. Bununla oyalanan sosyal yapı, bunu meşru gösteren bir sosyal yapı oluşmaya başlıyor. Bu, bence tehlikeli olan bu. Bununla adam gibi bir konuşmamız lazım, oturup karşılıklı. Bir probleme daha yol açıyor. Bu savunmacı STK’lar gelişmeye başlıyor. Bu da bizim şefkat aristokrasisi dediğimiz durumu gündeme getiriyor. Savunmacı STK’lar, ilerlemeci STK’lar değildir. Ya devletin eksik bıraktığı çeşitli hizmetleri tamamlamaya çalışırlar. Bu, tabi yani kuyuya sadece bir taş atmaktan ibaret bir durumdur. Çünkü dolmaz, temel olarak sistematik hizmetler gerçekten düzeltilmedikçe mesele bitmez. Ama bir diğer yandan bir tür şefkat aristokrasisi, bir tür dilenci kültürünü yerleşmesi ve gelişmesi için uygun bir zemin hazırlıyor. Bu da çok tehlikeli, mesela bu yeşil sayaç işini de konuşmak lazım. Yani vatandaş ve devlet karşılıklı iki kurumdur ve iki kurum olarak karşılıklı dururlar. Hani bir diğerine gözünü kapatıp öbürü diğerine gözünü kapatarak ilerleyen bir süreç olamaz. Dolayısıyla o başta bahsettiğimiz meşru modelleri tartışmaya belki böylece tartışmaya başlayabiliriz. Belki biraz uzattım ama sabrınız için teşekkür ederim. Tarık Öden: Sayın hocamıza verdikleri bilgilerden ve süreyi ekonomik kullanmasından ötürü çok teşekkür ediyor, sözü İzmir Şube Başkanımız sayın Musa Çeçen’e veriyorum.

Page 156: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

150

Musa Çeçen: Teşekkür ederim sayın başkan. Ben bu panelin giderek talihsiz kanadında yer alanlarından biriyim. Şimdi burada bakıyorum, tabii arkadaşlarımı, öğle yemeğinden sonra midedeki faaliyetler arttığı için ister istemez uyku bastırıyor. En arka sıralara bakıyorum, orada genç yüzleri görüyorum ve onları görünce moralim düzeliyor. Öndeki, uyuklayan arkadaşlarıma diyecek bir şeyim yok. Çok doğal bir şey ayrıca. Çok da keyifli, yani karşı da koyamıyorsunuz buna, onun için sakın yanlış anlamasınlar; adım Musa, soyadım Çeçen, Elektrik mühendisiyim, İzmir’de EMO’da görevliyim deyip sabrınızı bu konuda fazla zorlamak istemiyorum. Beni daha fazla tanımak isteyen arkadaşın olduğunu da sanmıyorum. Eğer olursa onlarla sohbet etmekten büyük bir mutluluk duyacağım. Hemen konuya gireyim. Çünkü bizi dışarıda çay, sigara içenleri de sigara bekliyor. Onun için değerli hocamın burada bulunuşuna ön ayak olanlardan birisiyim. Kendisini daha önceden tanıyorum. Ama unvanını eksik söylemenin suçlusu da benim. 2003’de Prof. Olmuşlar, ben de yeni öğrenip kutladım.

Gerçekten konunun çok sosyolojik boyutları var, ama bütün bunları izlerken, konunun değişik boyutlarını böyle film şeritleri gibi gelip gelip gidiyor. Şimdi buradan kalktığımızda, bu etkinliğin sonuçları itibariyle yarından başlayarak Diyarbakır’da ne olacak diye sordum. Acaba biz bir şeyi değiştirmiş olacak mıyız? Çünkü bir şeyi değiştirmek üzere örgütlenen ve bunun üzerine çalışan yapılarız biz. Sonra sanırım dedim, yine çok fazla bir şey değişmeyecek, çünkü özelleştirmeye biz buradan bir taş atıp şeytanı ürkütmeyi de başaramayacağımıza göre, bürokratlarımız da siyasal alanda alınan kararların dışında yarından tezi yok “hayır, biz kamucu bir perspektifle hizmet vereceğiz.” demeye başlayamayacaklarına göre, işte o baştaki sunumda gördüğümüz enerji nakil hatlarında, trafo merkezlerindeki o karmaşıklıklarda, yurttaşın zırt-pırt enerjisinin kesilmesinde yarından başlayıp bir şeyin değişmeyeceğini birden bire keşfedebilmek biraz moralimi bozdu; ama daha sonra işte Polyanna felsefesinde çok fayda var ya, arkadaki gençlerden birinin acaba konuya bakışını, bir konudaki eksik bir bakışını tamamlamış olmamız bence bir şeyi değiştirmek anlamına gelir mi dedim. Sonra içimden dedim ki bal gibi gelir. Onun için bu etkinlik mutlaka bir şeyleri değiştirecek. Şimdi bu kayıplar konusuna gelelim. Kayıplar konusunda Türkiye Cumhuriyeti mühendislik bürokrasisi sınıfta kalmıştır. Önce bunun altını bir çizelim. Bugüne kadar Türkiye’deki bütün mühendislik bürokrasisinin kayıp-kaçağı birlikte ifade ediyor olmasını, öncelikle bir mühendis olarak kendimi de eleştirerek başlayıp bunu normal bulmadığımı, bunun normal bulunmaması durumda da kendimize hiç eleştiri yapmamamızı ve hatta bu konuda kendimizle dalga bile geçmediğimizi görmenin beni çok üzdüğünü ifade etmek

Page 157: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

151

istiyorum. Bunu herhalde Başkent İktisatçılar Derneği yapacak değil. Biz yapmalıydık. Niye yapmıyoruz? Niye yapmıyoruz onu da bilemiyorum. Birilerinin kayıp-kaçağı birlikte kullanıp, onun üzerinden el üstünden, dil üstünden kaydırmacalar yapmasının olanaklarını da biz mühendisler üretmiş oluyoruz. Onu için bu salonda mühendis titri taşıyan, özellikle elektrik-elektronik mühendisi titri taşıyan, başta ben olmak üzere hepimizin suçlu olduğunu buradan ilan ediyorum. İtiraz edenlerle de dışarıda tartışmaya da hazır olduğumu da duyuruyorum. Kayıpla kaçağı karıştırmanın kime faydası var diye düşünüyorum yüksek sesle. Valla var, çünkü o zaman birçok şeyi gizleme şansı buluyorsunuz. Örneğin, bir de doğu batı kavganız varsa, hani Teoman’ın bir şarkısı var ya “bir ülkenin bodrum katında kirli bir savaş varmış” diye, biz bunu da yaptık burada, kendi kendimizi boğazlama konusunda, farklılıklarımızı bizi ayrıştıran, ötekileştiren bir kültür olarak kullanma konusunda çok büyük beceriler gösterdik. Bunun kime yararı olacak, kimler bundan faydalanacak sorusunu sormayı unuttuk. Şimdi bu kayıp-kaçakta gelin bunu soralım. Bu kayıpların suçlusu mühendislerdir Türkiye’de. Bu kayıpların suçlusu, üstelik daha çok sorumlusu mühendislerdir; çünkü bunun böyle olmaması gerektiğini söyleyecekler ya ikbal beklemişlerdir, ya yükselmeyi beklemişlerdir, ya bir şey olmuştur, ya da emredersiniz sayın başbakanım kültürüyle, karşı çıkmayı, bunun yanlış olduğunu söylemeyi hep ertelemişler. Onun için sonuçta mühendislerdir kayıpların sorumlusu. Tabii ki eğer bunu söylediysek ve yapmadıysalar ki söylendi, o zaman daha büyük suçlusu politikacılardır. Çünkü yatırım yapmazsın, yatırım yapmamanın sonuçlarını dünyanın değiştiği söylenen küreselleşme rüzgarlarına bağlı olarak, yeniden yapılandırılması için araç olarak kullanırsın. Bunları anlattı bizim oda başkanımız da. Başarısız göstersin, kamuyu ve kamu bu işi beceremiyor deyip onun üzerinden başka şeyleri ikame etmenin arayışlarını yaratırsın. Bütün bunlar oldu. Ondan sonra başka şeyler de oldu. Özellikle sadece Güneydoğu Anadolu’daki kaçak kullanımı destekleyen bir şey olmakla kalmadı, bütün ülkeyi de vurdu. Bir insan neden kaçak elektrik kullanır diye baktığımızda işte o tehlikeli bir şekilde artan gelir adaletsizliği, eşitsizlik, yoksulluğun derinleşmesi ve bu arada da sürekli olarak ülkede enerji fiyatlarının artması. Bu çok ciddi bir şey. Unutmayınız doğalgaz çetesine, kaynak aktarılabilmesi için, hani şu anda eski bakanlardan Cumhur Ersümer yargılanıyor ya hatırlayınız, o zaman bir doğalgaz arızası olmuştu Eskişehir’de gaz Edirne üzerinden geliyor olmasına rağmen Ankara’daki elektrik sıkıntısının gerekçesini daha geriden gaz alan Eskişehir’deki pompaya bağlamıştı. Biz de o zaman yani Sayın Bakan yerleri şaşırdın diye itiraz etmiştik. Şimdi öylesine sıkıntı yaşandı ki, bunlara aktarılacak ballı kaynakların yaratılması için hatırlayınız evlerden bin lira ticarethanelerden 4 bin lira, fabrikalardan 10 bin lira söyleme ver paraları haraçları toplandı. Çünkü enerji fonunda bir lira kalmamıştı ve bu kesimler sermaye kesimleri habire ver ver ver demeye devam ediyorlardı. Süreç böyle çalıştı, onun için sürekli enerji fiyatlarının yükseltilmesi bunlara aktarılacak kamu üzerinden kaynakların küçük küçük dereciklerden getirilerek oluşturulacak nehirlere dönüştürülüp bu nehirlerin de Türkiye’deki egemenlerin bahçelerine havuzlarına doldurtulması gerekiyordu. İşte buradaki kaçağı besleyen nedenlerin altında yatan koşullardan bir tanesi de bu. Bir taraftan yoksullaştıracaksınız, bir taraftan ülkede dengesiz bir gelir dağılımının koşullarını oluşturacaksınız ondan sonra da dönüp burada hırsızlar var deyip ilan edeceksiniz. Ve onunla da kalmayacaksınız, üstelik bunu Türkiye’de Kürt-Türk çatışması için onlar zaten elektriği en çok çalar diye ahlaksız bir şekilde kullanmaya kalkacaksınız. Bu gerçekten çok tehlikeli bir şey. Buradaki insanların içinde bulunduğu koşullar mutlaka anlaşılmak zorundadır. Ama bu koşullan anlaşıldıktan sonra da hani onlara her gün bir balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek deyişiyle buradaki insanların yaşamlarını gelişme koşullarını diğer ülkedeki yoksullukla bir şekil ele alarak, birleştirip ele alarak bunu düzeltmenin çarelerini bulmak zorundayız. Dolayısıyla topyekün bir bölgenin verilen verilerde %60-70’i kaçak diyerek oldukça

Page 158: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

152

abartarak bunu da bir iki farklı kültürü düşman etme aracı olarak kullanarak bizim bir yere varmamız mümkün değildir. Bunu mutlaka bu konudaki kafamızı değiştirmemiz lazım. Dolayısıyla ben daha konuşacağım çok şey vardı. Ben gerçekten salonda arkadaşlarımızın da bir hayli yorulduğunu düşünüyorum. Kalan kısımda eğer tamamlamamız gereken bir şey kalırsa gelen sorularla devam edelim diyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Tarık Öden: Sayın Çeçen’e çok teşekkür ediyoruz. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluğun derinleşmesinin kaçak kullanımı arttırdığı şeklindeki belirlemesinden ve ifadelerinden dolayı. Şimdi söz sırası beşinci panelistimiz sayın Fırat Doğan’da. Fırat Doğan: Teşekkür ederim, sayın başkan. Bilmiyorum eğer uygun görürseniz sadece kısaca bir kendimi tanıtıp, bir konuşma yapıp ara verelim diyorum. Ondan sonrada ilk sırayı bana verirseniz, çünkü en fazla taşlanan biz olduk. İki gündür TEDAŞ veya kamu sektörü olarak en fazla biz taşlanıyoruz. Benim biraz daha fazla konuşmam gerekiyor diye düşünüyorum. Müsaade ederseniz önce kısaca kendimi tanıtayım, ara verelim, daha sonra arkadaşlar daha dinç bir şekilde dinlemeye gelmiş olurlar. Kısaca kendimi tanıtayım: 1958 Elazığ doğumluyum. Fırat üniversitesi mezunuyum. Bingöl’de 4 yıl mühendislikten sonra Tunceli, Mardin, Diyarbakır, Muğla, Tokat müessese müdürlükleri yaptım. Şu an da TEDAŞ genel müdürlüğünde piyasa mevzuatı, yani bu 4628 sayılı yasa ile yayınlanan mevzuatların hepsinin takibi ve bölgelerdeki uygulamasını yapan görevi yapıyorum. Kısa bir dönem de Dicle EDAŞ yönetim kurulu başkanlığı görevini yaptım. Dört buçuk yıl Diyarbakır’da müessese müdürlüğü yaparak en uzun süre görev yapan müdürlerden biriyim. Mardin’de çalıştım. Tunceli’de, Bingöl’de, batıdaki Muğla’da da çalıştım.

İki gündür gündemde olan kayıp-kaçak, işletme sorunlarının en ağırlıklı yaşandığı dönemlerde görev yaptım ben bu bölgede. 1992 yılında Mardin’den Diyarbakır’a geldiğimde, her akşam çok uzun kesintiler oluyordu. Çözüm yollarını araştırıyoruz. O arada mühendis sayısı da az. Biz üç dört tane mühendis arkadaşla çalışıyorduk. Yine arkadaşlar şimdi biraz fazla. Ne yapalım diye düşünürken trafo atalım, işletmeyi rahatlatmak açısından diye bir ay içerisinde kırk tane trafo attık. Sağ olsunlar yüklenicilere de herhangi bir para vermeden sadece malzeme vererek, Diyarbakır’da bir ay içerisinde kırk tane trafo attık. Öyle oldu ki 400 KVA’lık bir trafo, iki direk sonra bir 400 KVA’lık trafo koyuyorduk. Akşamına doluyordu. Yani 400 KW kullanırken yetmiyor diye iki direk sonrasına bir 400 KVA’lık trafo daha koyuyorduk, iki trafo akşamına doluyordu. Yani burada bu kullanımlardan dolayı işletmecilik yapmak, trafo çalıştırmak, hat çalıştırmak

Page 159: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

153

mümkün değildi. O yıl 1992’ydi, geldik 2006’ya halen aynı şeylerden bahsediyoruz. Halen kayıp-kaçaktan, halen işletme sorunlarından bahsediyoruz. Burada hep kurum mu acaba suçlu, kurum bir şey yapmadı mı? Yıllardır bir yatırım yapmadık mı buraya? Yıllardır herhangi bir işlem yapılmadı mı diye düşünüyorum. Yok yapıldı. Her yıl 6-7 trilyon yatırım yapılıyordu. Ödenekleri geliyor, harcamaları yapılıyor, bakımlar yapılıyor. Yetersiz midir? Doğru yetersizdir. Biraz da olabilir. Ama ne kadar olacak. Ne kadar yapacak kurum. Yani sadece kurumları veya çalışanları arkadaşlar 24 saat çalışıyorlar burada. Hepsi benim zamanımda da böyleydi, şimdi de böyleler. Elektriğimiz kesiliyor üç saatte, beş saatte gelmiyor. Acaba yapmadıklarından dolayı mı gelmiyor, yoksa yapıp arkalarını döndüklerinde yine mi sigorta atıyor. 2004 yılında Diyarbakır’da 43000 adet sigorta atıyor. AEG sigortası kullanılıyor. Türkiye’nin hiçbir yerinde kullanılacak şeyde değil. Niye? Aşırı derecede elektrik kullanımından kaynaklanıyor. Kapasitenin üzerinde sistemlerin çalıştırılmasından kaynaklanıyor. Yani sorun sadece TEDAŞ veya TEDAŞ çalışanları yada yatırım yapılmaması, iyi bir işletmecilikten kaynaklanmadığını, hep beraber buna bir çözüm yolunun bulunması gerektiğine ve bu doğrultuda biraz önce arkadaşımızın da söylediği gibi ne yaparızı araştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Ne kadar şunu yapalım, bunu yapalım dersek de dediğim şekilde 1995’den 2006’ya bir şey değişmedi gibi görünüyor. Neleri değiştirebilirizi bugün konuşmamız daha iyi olacak diye düşünüyorum. Sayılar üzerinde de konuşabilirim. Ama ikinci oturumda eğer birinci sırada söz hakkı verirseniz daha dinç bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışırız. Teşekkür ederim. Tarık Öden: Sayın Doğan’a teşekkür ediyoruz. On dakika çay arası vereceğiz. Ondan sonra salonun da aktif katılımını sağlayacak bir programa geçeceğiz. Tarık Öden: Biraz önce kaldığımız yerden, sayın Fırat Doğan’ın bıraktığı yerden devam ediyoruz. Fırat Doğan: Teşekkür ederim sayın başkan. Ben bir sunum yapmak için bayağı bir konuları işlemiştim, ama konuyu da fazla uzatmamak, bir an önce çözüm yollarına geçmek için daha da kısa bazı bilgiler vermek istiyorum. Konuşmalarda hep batıyla doğu, işte güneydoğu arasındaki, acaba sadece Güneydoğu’da mı kayıp-kaçak var gibi konular geçiyordu. 2004 yılındaki kaçak 19 buçuk milyar KWh’nin %16’sı Boğaziçi’nde, birinci sırada Boğaziçi ama Türkiye’nin de %18’lik enerjini kullanan bir bölge orası. İkinci sırada Şanlıurfa %10, Diyarbakır %9, Mardin %7. Kayıp-kaçağın yani %9’u, %10’u, %7’si Urfa, Diyarbakır ve Mardin’de. Bölgenin tamamının kayıp-kaçaktaki oranı %37 olarak değerlendiriliyor. Şimdi teşekkül olarak biz, yani sadece Güneydoğu’da bir kayıp kaçak mücadelesi yürütmüyoruz. Türkiye’nin bütün illerinde, hatta özellikle bütün illerine gönderilen ekipler kuruldu. Orta gerilimde kullanılan kayıp-kaçakların özellikle takip edilmesi açısından kayıp ekipleri il il gezdirilerek, hatta bunun için 45-50’ye yakın eleman alındı. Sadece kayıp-kaçakları, bir ilde çalışıp ama Türkiye’nin bütün illerini gezerek kayıp-kaçak araştırmaları yapmak, bağlantı devrelerini kontrol etmek üzere yeni elemanlar alındı ve bunlar il il geziyorlar. Boğaziçi’nde 2003-2004 %20-25 seviyesinde olan kayıp-kaçak, 2004’te %19’a, 2005’de şimdiki değeri olan %16-17 değerlerine inmiş durumda. Türkiye genelinde baktığımızda 2000 yılında Türkiye’de %21,60’ken kayıp-kaçak oranı, 2004 yılında %18.58 oranına inmiş durumda. Ama Güneydoğu’da 2000 yılında 48.64 iken kayıp-kaçak oranı, 2004 yılında 50,34’e çıkmış. Yani Türkiye genelinde düşerken sadece Güneydoğuda’ki 9 ilde 48,64’den 50,34’e yükselmiş. Kurum yeni bir, biraz önce başkanımız az önce söyledi özelleştirme dedi ama ben ona özelleştirme demiyorum. Çünkü yapılan çalışma kayıp-kaçağın sadece önlenmesi değil, tahsilatın arttırılması işlemi de var ve bu şartnamenin hazırlanmasında bizzat ben kendim de bulundum. Türkiye geneline

Page 160: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

154

uygulanacak, ama tabii ki önce zararımız nerede, nerede daha fazla zarar ediyorsak oradan başlamakta da fayda var doğrusu. Daha önceden yaptığımız endeks okuma işlemini, sadece endeks okuma yaptırıyorduk, faturaya dönüştürüyorduk. Bu endeks okuma işlemi taahhütlü hale getirildi. Alan yüklenici, bölgede bir rakam veriyorsunuz Diyarbakır için örnek vereceğim; Diyarbakır’da şu anda %68 olan kayıp-kaçak oranını 2,5 yılda %30’a indireceğini, tahakkuku %70 yapacağını, yine tahsilatını da %90 çıkaracağını taahhüt eden bir ihale sistemi bu ve bu ihale sisteminde hiçbir şekilde eleman, araç, gereç, yedi tane uzman eleman dışında, eleman, araç, gereç gibi bir taahhütte yok. Alan yüklenici 2,5 yıl içerisinde bu oranlara çekeceğini taahhüt edip gerekli teminatını veriyor. Yapmadığı zaman cezai işlemleri var. Aylık ödemeleri de bir önceki üç yılın ortalamalarına göre, tahakkukları gerçekleşip gerçekleşmediğinin takip edildiği bir sistem var. Yani önceki bir endeks okuma işleminin, şimdi alan firmalar tarafından gerçekten taahhütlerini yerine getirip getirmediklerini takip eden bir sistem şeklinde. Tam bir özelleştirme diyemeyiz buna. Okumanın özelleştirilmesi. ve Diyarbakır’da bu işlem başlatıldı. Ardından Mardin, Batman, Urfa ve Van’da devam edecek bu çalışmalar. Şunu söyleyebilirim. Yani resmiyette görülmüyor ama Diyarbakır’da çalışma başladıktan sonra biraz önce arkadaşlarla da konuştum üç ay içerisinde hiç tutulan kaçak tutanağı yok. Yok mu? %68 kaçak var. Ne yapıyoruz evet yeni bir sayfa açıldı devam ediyor bu sayfa şimdilik ve devam edecek de. Bu hem vatandaşların bir az önce söylenen konumdan kurtarılmış olmasını, yani bazı yakıştırmalarla kaçak kullanımlar için söylenenlerin kurtarılmış olması açısından hem teşekkülümüzün kayıp-kaçağının azaltılması, kaçak maliyetlerinin düşürülmesi, maliyetler açısından baktığımızda son beş yılda Diyarbakır’da 800 trilyon, Urfa’da 890 trilyon kayıp-kaçak maliyetlerinin oluştuğunu görüyoruz. Bu maliyetleri azaltmak ve Diyarbakır’da yeni bir sayfa açmakla başlamak istiyoruz. Ama görüyorum ki yine tepkiler alıyoruz bu konuda, işte niye böyle oldu, niye başladı, niye Diyarbakır’da başladı. Bence Diyarbakır’da başladı ve eğer bundan kurtulursak bu kaçak kullanıyorlar, hep Güneydoğuda’kiler kullanıyor ifadelerinden kurtulursak Diyarbakır için hakikaten güzel bir intiba olacaktır. İşletme açısından biraz önce de söyledim. Kendimden de örnek verdim. Bir trafo var, 2 direk sonra trafo koyuyorduk yine yetersiz geliyordu. Yani bütün proje ve planlamalar Türkiye’nin her yerinde aynı şekilde yapılıyor. Kaç konut varsa işte o konutların veya sanayinin durumuna göre çekilecek yükler belirleniyor. J Kat sayılarına göre projeler hazırlanıyor, standart proje doğrultusunda tesisler yapılıyor. Ama görüyoruz ki istediğiniz kadar projelerinize uygun tesisler yapın, istediğiniz kadar ilave tesis koyun yine yetersiz geliyor. Yine trafolar yanıyor, panolar yanıyor sigortalar atıyor. Ne bu? Her planlanan veya abonelerin çekmesi gereken kapasitenin üstünde enerji çekmelerinden kaynaklanan işletme sorunları bunlar. Yani bu şekilde siz istediğiniz kadar, yaptığınız tesisler her zaman için boşa çıkacak, arıza sayıları devam edecek ve bunlara müdahale etmek için 24 saat mücadele edeceksiniz, yetersiz kalacaksınız ve hep tenkit alacaksınız. Bu Diyarbakır TEDAŞ’ın veya bölgedeki TEDAŞ’ların kaderi gibi bir şey oldu. Her türlü mücadeleyi yapıyorsun, çalışıyorsun işletmecilik açısından söylüyorum bunu. Diğer taraftan en azından kaçakları önlemiş olmak için tedbirler almaya çalışıyoruz. Yine de 2 gündür en fazla tenkit yiyen kurumlardan biri oluyoruz. Bilmiyorum acaba yani yardımcı olmak için vatandaşların da bir adım atması gerekmiyor mu veya biz sektörel kuruluşların bu konuda bir çözüm yolu üreterek vatandaşları da birlikte tabii ki bize de yol gösterecektir buradaki konuşmalar, buradaki görüşmelerin sonucu, ama biraz da vatandaşların bu konuda eğitilmesi gerekmektedir. Şimdi 4628 sayılı yeni bir yasa çıktı biliyorsunuz. 2001 yılında. Bu yasanın getirdiği yönetmelikler var. Bu yönetmenlikler gereği 2006 yılından sonra Türkiye genelinde maliyet tabanlı bir tarifenin uygulanması gerekiyor. Ben fiilen o işin içerisindeyim. Yani tarife hesaplama bölümündeyim. Yine yapılan hesaplamalarda eğer bölgesel tarifeler uygulanırsa Diyarbakır’da 280 bin lira’ya KW saatini satmamız

Page 161: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

155

gerekiyor. Şu anda Türkiye genelinde 128 bin lira ortalama satış yerine Diyarbakır’da 280 bin liraya satılması gerekiyor ve getirilen bu kanun ve yönetmenliklerle birebir maliyetlerinizi siz tarifeye yansıtmak zorundasınız. Yani bu bölgede gideriniz ne kadar ise giderinizi sattığınız elektriğe böleceksiniz, o yıl planlanan satılacak elektriğe böleceksiniz kWh olarak, kaç lira ise onu yansıtacaksınız. Bu uygulanacak olsa, yani bu bölgesel tarife uygulanacak olsa burada 280 bin liraya satmak gerekiyor. Ama planlanan 2010 yılına kadar ve şu anda ve kamuoyuna pek açıklanmamış olan planlanan 2006 yılında herhangi bir fiyat artışı olmadan yeni çıkacak bir kanunla fiyat eşitleme mekanizması uygulanarak Türkiye genelinde yine aynı fiyatlara yirmi bölgede şu andaki fiyatların aynısına satılması planlandı. Ve bu plan da 2010 yılına kadar yürütülerek, her bölgede 2010 yılına kadar verimlilik, kayıp-kaçaklar önlenerek, işletme verimliliği arttırılarak, Türkiye genelinde kayıp-kaçakların düşürülmesi, verimliliğin arttırılması, işletme giderlerinin düşürülmesiyle her bölge 2010 yılında kendi gerçek fiyatlarına, maliyetlerine yansıtacak şekilde fiyatlarda bugünkü satış fiyatlarının ortalamasına gelmesi programlandı. Eğer bu gerçekleşirse ve bu çalışmalarda sonuçlar alınırsa kayıp-kaçak oranları programlanan oranlara gelirse, işletmedeki verimlilikler uygulanırsa öyle gösteriyor ki, 2010 yılına kadar fiyatlarda aşırı bir artış olmayacak görülüyor. Bir de bölge açısından baktığımızda, bölge kalkınmada öncelikle il olduğu için zaten bir indirim söz konusu. Batıdaki kullanıcılara göre bir indirim söz konusu. Bir araştırma yaptım. Bölgede nakil yoluyla enerji alan hiç kimse yok. Hiçbir tüketici yok. Niye? Çünkü, yani üreticilerden nakil yoluyla burada enerji alanlar için TEDAŞ’ın satışı daha altında kaldığı için nakil yoluyla kimse buraya enerji satmıyor. Kimse almak istemiyor, daha ucuza gelmiyor çünkü. O nedenle batıya göre oradaki birçok üretim santralleri, serbest tüketicilere enerji satarken bizim fiyatımızın altında satış yapıyorlar. Buradan bakıyorum nakil alan yok. Demek ki biz daha ucuz fiyattan satıyoruz. Evet ucuz fiyattan satıyoruz, ama bu tarafta da kurum ve teşekkül olarak bu kadar zararımız oluşuyor. Şimdi ben hepinizi bu konuda, yani özellikle kayıp-kaçak konusunda yapılacak çalışmalarda, atılacak adımlarda sadece teşekkül açısından değil, hep birlikte ne yapacağımız açısından, bu toplantı sonucunda bir çözüm yolu bulmanızı bekliyorum. İnşallah el birliğiyle de çözüm bulacağımızı düşünüyorum. Gerek teşekkülüm açısından, gerek burada çalışan arkadaşlarım ve bölgedeki yaşayan insanlar için güzel bir çözüm yolu olacağı kanaatindeyim. Teşekkür ediyorum başkanım. Tarık Öden: Biz teşekkür ediyoruz Sayın Doğan, verdiğiniz bilgiler için. Değerli arkadaşlar birazdan soru ve cevaplar kısmına geçeceğiz. Ama bu bölüme geçmeden önce ben de kendime birkaç dakika konuşma hakkı tanıyacağım. Şimdi aslında kayıp-kaçağa biraz fazla odaklandık, tabii doğal olarak odaklandık. Ancak sektörel sorunlardan da uzak kaldığımızı belirtmek istiyorum. Buraya da yoğunlaşmamız lazım. Bilindiği gibi bölge 15-20 yıllık bir süreç yaşadı, ciddi travmaların yaşandığı bir süreçti. Bu süreçte, bütün kamu kuruluşlarımız ve birçok sektörümüz bu yapıdan nasibini aldı. Bu yapıdan nasibini aldığı gibi, enerji sektörümüz de aynı şekilde etkilendi ve bu süreç içerisinde yıllarca, belki 15 yıl da diyebiliriz bazı yerlerimiz için, belki halen bugün için de söyleyebileceğimiz köylerimiz vardır, mezralarımız vardır sayaç okuma çalışmaları yapılamadı, kimse sayaç okumaya gidemedi. Dolayısıyla bu okunmayan değerler kaçak hanesine ilave edildi ve halkın suçu olarak gösterildi. Şimdi burada sektörün de eksikliklerini göz önüne almak lazım, tabii ki geçmişin bir takım sıkıntıları vardı, belki erişme zorlukları vardı, ama sektörün de kendi içerisinde sorunlar vardı. Ama geçtiğimiz dönemlere nazaran son 4-5 yıl veya son 6 yıl içerisinde de bölgede ciddi düzelmelerin olduğu bir süreç de yaşıyoruz. Bunu da göz ardı etmemek lazım. Bu süreç içerisinde bence kurum kendi sektörel sorunlarının üstesinden gelebilecek politikalar üretebilirdi ve kırsala erişim anlamındaki düzenlemeleri daha iyi bir noktaya getirebilirdi. Dün burada bir sinevizyon gösterisi yaptık hepiniz izlediniz, dağıtım

Page 162: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

156

hatlarındaki sorunları da gördünüz. Aslında şurada ben özellikle belirtmek istiyorum, tabii bunu verirken biz TEDAŞ’ın sıkıntılarını gündeme getirmek istedik aslında. Yani TEDAŞ’taki arkadaşlarımız işte TEDAŞ’a yöneliyorsunuz şeklindeki bir havaya lütfen kapılmasınlar, çünkü TEDAŞ’ın sıkıntıları halkın sıkıntılarıdır. Bunu da görmezlikten gelmemek lazım. Çünkü direkt olarak bizlere yansıyan sıkıntılardır. Şimdi şunu da bölgede görüyoruz, belki Türkiye’nin birçok yerinde görüyoruz; kurumsal bir birliktelik yoktur. Yani bir master proje hazırlanırken veya imara yeni yerler açılırken bir kurumsal birliktelik içerisinde çalışmalar yapılır. İşte belediye, TEDAŞ, Telekom ve birçok kuruluş konuyla ilgili master projelerini hazırlar, ilgili birimlerine iletirler. Ancak bir bakıyoruz ki yerleşim alanları yapılmış, TEDAŞ bunun gerisinde kalmış, bir yıl sonra enerji nakil hattı ve dağıtım sistemi kuruluyor veya telefonlar çok sonra geliyor. Bu sıkıntının da Türkiye’nin genel sorunu olduğunu düşünüyorum. Özellikle bizim bölgede daha çok kendini gösteriyor. Şimdi işletme bazında da ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız. Özellikle kış aylarında ekiplerin arızaya müdahale süresi ve ekip sayısı konusunda ciddi sıkıntılar vardır. ABC nöbeti var biliyorsunuz ve ABC nöbeti içerisinde bildiğim kadarıyla, başka arkadaşlar da burada yanılıyorsam düzeltsinler, A ya da B herhangi bir nöbet anında 2 tane ekiple şehir idare edilmeye çalışılıyor. Şehir çok büyük ve bu kadar sıkıntısı olan bir şehirde 2 ekibin arızalara zamanında yetişmesi gerçekten zordur ve en son bir ay önce bir kazamız oldu, işçilerle ilgili belki Ali bey bu konuda size bilgi verir. Personelin yoğun çalışma temposu içerisinde bulunması ve birtakım aksaklıklar personelin hem çalışma performansını etkilemekte, bütün bunlar da kazalara, sıkıntılara neden olmakta. Şimdi ben çok fazla sözü uzatmak istemiyorum, biraz önce sayın Fırat Doğan da ifade etti, çözüme yönelik bir takım yaklaşımlarda bulunmamız lazım. Ben, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu’nu özellikle buradan çıkacak çözüme yönelik mesajlar anlamında çok ciddiye almamız, çok ciddi bir yol almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda hem kaçak kullanımının önüne geçmek için alınabilecek tedbirler için, bunu hem sosyal boyutları ile, hem ekonomik boyutlarıyla da göz önüne almak gerekir. Sadece polisiye metotlarla bu sorunların çözülemeyeceğini hepimiz yıllardır görüyoruz. Ayrıca sektörel sorunlar anlamında da bölgenin uzun yıllar yatırımsızlıktan kaynaklı problemlerin de yoğunlaştığı bir süreç içerisindeyiz. Burada artık yatırımların yönlendirilmesi veya master projelerinin oluşturulması anlamında panelist arkadaşlarımız yaklaşımlarda bulunurlarsa çok seviniriz. Şimdi salona ben söz vereceğim soru için. Buyurun sayın Hüseyin Yeşil. Arkadaşlar, soru sormak isteyen arkadaşımız önce kendini tanıtıp, sonra kimlere soru soracaklarını ifade ederlerse çok seviniriz. Hüseyin Yeşil: Hüseyin Yeşil, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yürütme Kurulu Üyesiyim. Benim sorum, çözüm önerisi dediği için, ya da kayıp-kaçaklarla ilgili sayın Fırat Doğan’a. Aslında demin Musa arkadaşımız söyledi lütfen kayıp ve kaçağı birlikte kullanmayalım. Aslında bu 5 yıl öncesine kadar kullanılmıyordu. Bizim literatürümüzde, ben 30 senelik mühendisim, hep kayıp derdik ve bu kayıp teknik kayıp olarak alınırdı. Örneğin biz hakkı teslim ediyoruz, iletim hatlarının kayıpları dünya standartlarının içindedir. 2,5 ile 3 arasındadır. Bu konuda EMO’nun hiçbir şekilde bir laf etmediğini bilirsiniz. Ama TEDAŞ’ın kayıpları, ya da alçak gerilimdeki kayıplarımız çok yüksektir. Bunu nasıl bir şeyle birleştiriyoruz anlamakta zorluk çekiyorum. Örneğin deniyor ki ihale yaptık, ve bu ihale ile kayıp-kaçak aşağı çekilecek. Bu ihaleyi alan firma kayıplarla ilgili ne yapıyor acaba? Fırat Doğan: Bir şey yapamaz yani

Page 163: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

157

Hüseyin Yeşil: Dolayısıyla deyin ki kaçaklarla ilgili, kaçak kullanımla ilgili bir ihale yaptık. Ve salt kaçak kelimesini kullanın, böyle bir ihale yaptık, kaçak aşağıya çekilecek deyin. Kayıp derseniz o zaman gerçekten Musa’nın dediği gibi bu iki kelime birbirinin, bazen öbürü öbürünün üzerine geçiyor. Yani bu bizi de, kamuoyunu da rahatsız ediyor. Aslında şimdi mesela deniyor ki % 10 normal bir kayıptır, 6, 8, 10 teknik kayıptır. Dolayısıyla ülkemizdeki kayıp bence 6, 8, 10 değildir. En az, en az nereden bakarsanız % 15, % 20 civarındadır. Hatta biz bunun daha yüksek olduğunu düşünüyoruz. Diyelim sizinkiler olsun, bu % 15’ten aşağı değildir, bu teknik kaybı söylüyorum, dolayısıyla bunu kaçağa yüklemek de doğru değil. Örneğin, Güneydoğu Anadolu’da % 37, ya da % 50 diyorsanız, bunun % 15’ini düşerseniz kaçak 25’lere falan düşer. Yani bunun gibi doğru rakamları koyarsak biz daha çok yol alabiliriz. Önerim, bir sefer bu bölgedeki ya da bütün kaçak kullanımı şu ana kadar, ama şöyle söyleyeyim sanayideki kaçak kullanımlar değil, konutlardaki bölgedeki kaçak kullanıma af getirilsin. Artı bundan sonraki enerji tüketiminde de, örneğin bu bölgedeki işte demin söylendi, yoksul vatandaşlara, işsiz vatandaşlara, zor geçinen insanlara da elektrik fiyatları bu bölgede düşürülsün. % 20, % 30, % 40 neyse artık buradan çok fazla bir şey söyleyemem, dolayısıyla kaçak kullanımın önü sadece ihale etmekle, polisiye tedbirlerle önlenemez. Ancak bu şekilde önlenebileceğini düşünüyorum, teşekkür ediyorum. Fırat Doğan: Tek tek cevap verelim mi? Tarık Öden: Panelist arkadaşlar yanlarına not alsınlar. Bu arada arkadaşlar, yazılı olarak gelen 2 soru var onları iletmek istiyorum. Sayın Faruk Demirtaş’ın bir sorusu var; “Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Özelleştirme sürecinde EUAŞ, TEİAŞ, TEDAŞ şirketlerinde sendikasız çalışan elemanların çalıştırılması ile ilgili, işin yasal ve hukuki boyutu hakkında bilgilendirilirsek memnun olurum.” Bu soru Sayın Ali Öncü’ye verilmiş. Yine ikinci bir soru var Sayın Ali Öncü’ye ben onu da zaman kazanma anlamında okumak istiyorum: “Sorum Sayın Öncü’ye, 20 yıllık çatışmadan bahsettiniz. Maalesef ben de oğlumu kaybettim, hala çatışma devam etmektedir. Ülkemizde ve bölgemizde bu hadise varken, enerji sorununun tartışılıyor olması beni şahsen tatmin etmiyor. Ülkenin esas sorunları çözülmeden, maalesef diğer sorunları çözemeyiz” diyor Ahmet İnan. Teşekkür ediyoruz bu sorusu için de. Diğer bir soru; “yeni liberal piyasa yapısı içerisinde piyasa dengeleme ve uzlaştırma görevi TEİAŞ’a verildi veya yasa gereği bazı yetkiler EPDK’ya ait. Sizce düzgün işletilmeyen bir piyasa yapısı ortaya çıkarsa ve bundan ülke çıkarları ve kamu olumsuz etkilenirse gözetim ve denetim mekanizması nasıl işler? Özel sektöre verilen yetkilerin iptali tahkime rağmen nasıl olur?” Sayın Halil Alış’a verilmiş bu soru ve Erol Sancak tarafından verilen bir soru. Diğer bir soruyu okuyorum sayın Fırat Doğan’a sorulmuş. Not alma anlamında rahat olsun diye isimleri önceden okuyorum. “Hali hazırda elektirik dağıtım şirketlerinin endeks okuma, borçtan kesme, açma, tesis, işletme, bakım, araç, temizlik vs. hizmetleri hizmet alım yoluyla özel şirketlere yaptırılıyor. Yani TEDAŞ hizmetleri zaten özelleştirilmiş durumda. İşletme hakkı devri ile yapılacak özelleştirme yöntemi de hizmetlerin kalitesi daha artacak mı sizce?” Diğer bir soru Sayın Musa Çeçen’e sorulan bir soru. “Elektirik dağıtım hizmeti ve üretim hizmeti sizce rekabete açık bir sektör mü? Rekabet oluşmaz ise hizmet kalitesi ve elektrik birim fiyatları nasıl etkilenir?” Sayın Erol Sancak tarafından verilen bir soru bu. Sayın Musa Çeçen’e bir başka soru; “sokak aydınlatmaları bedellendirilemediğinden dolayı enerji birim fiyatları hesaplanırken maliyet hesabı içerisine sokuluyor mu? Daha önceden maliyet içerisine sokulduğu bilinmektedir.” Mustafa Demirören tarafından sorulmuş.

Page 164: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

158

Tarık Öden: Buyrun Sayın Aras Alaeddin Aras: Alaeddin Aras, Türkiye Mimar Mühendisler Odaları Birliği Yürütme Kurulu üyesiyim. Benim sorum Sayın Özgen’e olacak. Biraz alanımla ilgili olsun, insan hakları komisyonunda da görev yapıyorum, bu % 20’lik alt dilimin gelirinin % 7’lere kadar gerilemesinin üzerinde zorunlu göçün bir etkisi oldu mu? Veya böyle bir araştırma içinde böyle bir tespitiniz oldu mu? Ben onu sormak istiyorum. Teşekkür ederim. Tarık Öden: Buyrun Sayın Çağdaş Fahretin Çağdaş: Fahrettin Çağdaş TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteriyim, sorum Fırat Doğan’a ve Neşe hocama olacak, ortak. Diyarbakır’daki resmi verilere göre 530 bin insan yeşil kart sahibi, yani yeşil kartı alan insanların çalışacak işlerinin, ekip biçebilecekleri arazilerinin, geçim kaynaklarının olmayacağının somut ifadesi. 530 bin yeşil kartlı bir kentte elektrik faturasını nasıl tahsil edebileceğiz? Bir de geçen hafta Diyarbakır’ın bir yerel kanalında izledim, Set Elektrik mensupları sayaç okuma ile ilgili bir mahalleye girdiklerinde mahalle tarafından bir barikatla karşılanmışlar. Ciddi bir tartışma boyutu. Bunlar önümüzdeki süreçte sosyal patlamaya da yol açabilecek risklerdir. Yani farklı bir tedbir alınmadığı sürece. Neşe hocama da yine benzer bir soru, böylesi yoksulluğun olduğu bir kentte siz 90 ve 96 yılında Diyarbakır, Urfa, Mardin ve Batman için diğer bölgelere göre bir gelişmişlikten bahsettiniz. Kentlerdeki nüfus artışından bahsettiniz. Bunlar yaşanan çatışma ve savaş sürecinin bir sonucu olarak göç müdür, yoksa bir ekonomik gelişme olarak mı algılanıyor? Bu veriyi siz nereden aldınız? Bir saha çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. Tarık Öden: Buyrun sayın Ulusaler Kemal Ulusaler: Kemal Ulusaler, benim sorumu Hüseyin Yeşil sorduğu için ben pas geçeceğim, yalnız bir düzeltmede bulunmak istiyorum, Sayın Alış konuşmasının başında da benim konuşmama atfen özellikle talep tahminlerinin şişirildiği gibi bir söylemimiz olduğunu dile getirdi. Aslında biz talep tahminlerinin şişirildiğini söylemiyoruz, böyle bir söylemimiz yok. Bu belki gerçekten böyle olabilir ya da olmayabilir ama biz bir hatayı, hata olduğunu dile getirmek istiyoruz. Sayın Batman Milletvekilinin de dile getirdiği gibi, 2020 yılı projeksiyonlarında 576 milyar kWh’den söz edilirken, daha sonra hem bizim söylemlerimiz ve ısrarlarımız sonucunda bir çalışma Nisan 2004’te tamamlanmıştı. Bu çalışma sonucunda da ikinci seferde 409 milyar kWh’ye bu çekildi. Tabi şimdi burada talep tahminleri çok önemli. Bu tahminlere göre 20 yıllık bir yatırım projeksiyonu yapıyorsunuz. Bunu yanlış yaparsanız, hata yaparsanız gereksiz yatırımlar da yapmış olacaksınız, nükleer santraller gibi belki de. Dolayıysa burada şimdi iki talep tahmini var, bir farklı senaryo 409 milyar, bir farklı senaryo 576 milyar. Aradaki fark da neredeyse bugünkü tüketim kadar. Neye göre yatırım yapacaksınız bu önemli. Ayrıca 2001 krizini biz tahmin edemezdik, daha doğrusu sistem tahmin edemezdi, böyle şeyler oluyor denildi. Aslında bunlar bizim gibi ülkelerde tahmin edilebilecek şeyler. 1994 krizi tesadüf değildi, 2001 krizi de aynı şekilde tesadüf değildi. Burada yapılması gereken, özellikle bakanlığın yapması gereken, demokratik kitle örgütlerine, işin uzmanlarına, diğerlerine yani siyasetin sadece kendi işi olmadığını düşünerek bu işin de bilenleri, uzmanları, ilgilenenleri olduğunu düşünerek müracaat etmesi onlardan bilgi alması lazım. Biz böyle yapıyoruz talep tahminlerini, dolayısıyla çok yakın bir şey tutturmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin ekonomistleri var, iktisatçıları var. Gidip soruyoruz. Nedir durum, ne oluyor ne bitiyor diye. Örneğin bugün için cari açığın riskli olduğunu söylüyorlar, yine bir bakanın 2 yıl

Page 165: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

159

önce şöyle bir söylemi vardı; ithalatın ihracatı karşılama oranı % 61’in altına düşerse kriz geliyor demektir dedi. Bugün biz iktisatçılara sorduğumuzda 62,5 olduğunu söylediler demek ki yakında geliyor. Bütün bunların tahmin edilebilirliği var. Dolayısıyla çok önemli bir noktada, yatırımları yapacağımız bir noktada demokratik kitle örgütlerine, iktisatçılara, ekonomistlere bunların sorulması gerekir. Çözüm önerilerinden birisi de o. Örneğin özellikle bilgi ve birikimleri, TEDAŞ’ın elindeki bilgi ve birikimleri bu tür kitle örgütleri ile paylaşıp onlarla çözüm önerilerini, birlikte, masa başında tartışırlarsa çözüme daha çok yaklaşılacağını düşünüyorum. Tarık Öden: Buyurun Ahmet Kasımoğlu :Şima xeyr amey bajarê ma Dîyarbekirî Nameyê mi Ehmedê Dirihî. Ez muhendîsê zîratî ya. DSI ya Dîyarbekirî de xebitîna. Sey birêze Prf. Neşe ÖZGEN Xanime ez zî wazena ezberê şima bixeripna:Dîyarbekir bajarê kurdan o. Ez wazena bi ziwanê dayka xo, yanî bi ziwanê kurdkî qisey bika.. Dewlete wazena awa royê Feratî bibero û pê deşta Konya awe bido. No semed ra, DPT (Sazîya Pilankerdişî ya Dewlete) 1996 de planê naye viraşt. Dewlete çi wext firsetê xo bivîno, no proje ana ca. Labelê mintiqeyê GAPî de, ê projeyê awdayîşî ke pompa ya benê zî, nêwazena bîyê viraştiş. Çunke goreyê dewlete, nê projeyî zaf enerjî xerc kenê!. Seba naye fikrê şima çi yo? Keremê xo ra, ma rê îzeh bikinê. Tarık Öden: Zazaca sorulan soruyu tercüme etmek istiyorum: “Ben de Sayın Neşe Özgen gibi ezber bozmak istiyorum, Diyarbakır Kürt şehridir, Kürtçe konuşmak istiyorum. DPT’nin aldığı bir karar var, Fırat suyunun Konya Ovası’na verilmesi gibi bir karar. Bu karar 7 yıl önce alınmış bir karar. Geçen sene Urfa’da bir seminerde, ABD’li profesöre sordum bunun doğru olup olmadığını, ABD’li profesör ise bunun doğru olduğunu söyledi. Gerekçesi ise Güneydoğu’da pompa ile su transferi yapılmaktadır, bu da çok pahalıya mal olmaktadır. Bunun Konya Ovası’na suyun kendi akışı ile verilmesinin daha kolay olduğu şeklinde bir şeyden hareketle planlama yapıldığını” ifade ettiniz. Eksik bıraktığım bir şey var mı acaba? “Böyle bir planlama geçmişte vardı, bu planlamanın halen gündemde olup olmadığını sormak istiyorum, özellikle Halil Bey’e sormak istiyorum.” diyor arkadaşımız. Bu soruyu, panelistlerimizden sayın genel müdür yardımcımıza verelim. Halil Alış: Böyle bir şeyin gerçekleşmesi fiziksel olarak çok mantıklı değil. Yani nasıl ki yolda elektrik kayboluyorsa su haydi haydi kaybolur. Yani buradan ta oraya kadar devletin böyle bir ham düşüncesinin olacağını da tahmin etmiyorum. Belki yanlış bilgilendirme olabilir. Yani biz bir de Diyarbakır’ı da, Elazığ’ı da, İstanbul’u da, her yeri de Türkiye’nin bir şehri olarak görüyoruz. Yani Kürt, Türk hepimiz kardeşiz. Nasıl ki, sizlerin burada çocukları şey olduysa, herkesin, belki de şu platformda bulunan her insanın bir yakını bu nedenle ölmüştür. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, aslında bu bizim isteğimiz değil. Hiç kimsenin, ne sen istersin kendi çocuğun gitsin. Ben geçen gün bir imtihanda Diyarbakır’a bir eleman aldık, şu anda mühendis olarak çalışıyor. Kaç kardeşsiniz dedim, 16 kardeşiz dedi. Tek anneden mi dedim, evet dedi. Dağda kardeşin var mı dedim, yok dedi. Olabilir dedim, çünkü bu buranın bir realitesi. Biz bunları söylüyoruz. Ama her yeri Türkiye’nin bir şehri gibi gör, hepimiz kardeşiz; Kürt’ü de, Türk’ü de, Çerkez’i de, Laz’ı da nasıl ki cihan harbinde, Çanakkale Savaşı’nda binlerce, on binlerce Kürt, Türk birlikte öldüyse, barışı, bari hep birlikte barışı yaşayalım, barış çok önemli bir şeydir. İnsanların en önemli hakları da yaşama özgürlüğüdür diye düşünüyorum. DPT’nin böyle bir projesinin olup olmadığını çok bilmiyorum, büyük ihtimalle Konya’da aslında yer altı suları çok, Diyarbakır kadar. Yani nasıl Diyarbakır’da ben biliyorum çok çalıştım, 5-6 metre kazdığınızda, sondaj yaptığınızda tatlı suyu bulabiliyorsunuz. Konya’da da çok ve şu anda

Page 166: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

160

da sulanıyor. Ama böyle bir şeyi ben 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ya işte böyle bir şey yapılabilir mi filan diye düşündüğünü biliyorum. Fakat oldukça zor bir şey. Tarık Öden: Sayın genel müdür yardımcım şöyle yapalım. Birkaç soru daha alalım, sonra cevaplamaya başlayalım. Halil Alış: Peki, siz nasıl isterseniz Tarık Öden: 2 soru daha var elimde, onları okuyacağım, birkaç soru daha alacağım. Ama süremiz yetersiz, salonu boşaltmamız lazım. Başka bir program var. Buyurun Erol Bey Erol Celepsoy: Erol Celepsoy, EMO İstanbul Şube. 2 gündür tartışıyoruz, bugün de işin adını koymak istiyoruz. Şimdi kayıp diyoruz, kaçak diyoruz bunların hepsi bir tarafa, ben bir durum tespiti yapmak istiyorum. Bu kayıp-kaçakların nedeni ne? Bu dağınık yapının nedeni ne? Niçin buralardayız? Ben buna enerjideki TEK’in bugün içinde bulunduğu durum anlamında bakıyorum. 12 Eylül darbesi öncesinde 24 Ocak kararları ve hemen arkasından 1984 yılında 3096 sayılı yasa. Ben bunları her yerde tekrarlıyorum. Niçin tekrarlıyorum? Asıl işin özü burada. Yani Türkiye’deki enerji yönetiminde, enerji dağıtımında 3096 sayılı yasa ile başlayan nedir, nedir bu 3096 sayılı yasa? Üretim, iletim ve dağıtımın özel şirketler tarafından yapılmasını sağlayan kanun. Bununla birlikte başlayan bir süreç var. İşte burada işler kopuyor ve bu dağınık yapı 2005’e geldiğimizde bu hale geliyoruz. Burada bir şeyin adını koyarken, IMF ve Dünya Bankası dayatmaları ile eğer özelleştirmeyi biz kendimize politika olarak alırsak, bugün bunları tartışıyor olacağız. Sorun sadece Güneydoğu değil, sorun Türkiye’nin İstanbul’unda da, Edirne’sinde de, Kars’ında da, Antalya’sında da her tarafında bu sorun var. Nedir bu sorunlar? İşte kayıplar-kaçaklar had safhaya gelmiş, hiçbir şebeke bakım görmüyor. Ben aynı zamanda 1979–1989 arası ki, benim 1979’da Van’da başlayan bir TEK’çiliğimde var. Halen TEK diyorum, çünkü ben TEK sonrası olanları da kabul etmek istemiyorum. Keşke 1970 yılında TEK’in kuruluş kanunu ile birlikte o dağınık yapıyı toplamaya başlamamız devam etmiş olsaydı, bunları yapmasaydık. Bu özelleştirme politikaları sonucu bu hale geldiğimizi ifade etmek istiyorum. Yani bu sempozyumdan bizim vereceğimiz mesaj, sadece bölgeye değil Türkiye’ye vereceğimiz mesaj, bu elektrikteki özelleştirme politikalarından vazgeçilmelidir. TEK’i yeniden oluşturmamız gereklidir. Başka türlü bu işin içinden çıkamayız. Zaman darlığından dolayı bu kadar kesiyorum. Tarık Öden: Sayın başkan, çok teşekkür ediyorum. Yaşar Beye söz vereceğim. Arkadaşlar yazılı soru artık gelmesin, süre çok az kaldı. Sorulardan sonra har panelistin, cevap için 5’er dakika süresi olacak Yaşar Altürk: Avukat Yaşar Altürk, Tüketici Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanıyım. Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti Üyesiyim. Tüketici sorunları il hakem heyetine elektrik hizmetleri ile ilgili yüzlerce sorun gelmekte, gelen sorunların büyük bölümü hizmetin yürütülmesindeki örgütlenme eksikliğidir. Gerçekten arkadaşımızın da belirttiği gibi, zaten TEDAŞ, TEAŞ olayı bir kez, örgütlülüğü böldüğü gibi, sonra yapılan özelleştirme bunu tamamen dağıtmıştır. Örneğin denize gireceksiniz, bir ayağınızı su da, bir ayağınız karada; ama siz denize girmiş olmazsınız bu halde. Yine keza on tane elma satmak için çıktınız evden tanesi 1 lira. Çok basitleştirmek istiyorum ama 4 elmayı çaldırdınız, 6 elmayı yine 10 liradan satacaksınız. Ama bunun dünyada belli bir fiyatı var. Piyasada belli bir fiyatı var. Şimdi burada elmayı çaldırmanızın faturasını müşteriye niye yıkıyorsunuz? Gene hizmetin örgütlenmesindeki aksaklıkların faturası, yine tüketiciye

Page 167: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

161

yıkılıyor. Altyapı yetersizliklerinin faturası tüketiciye yıkılıyor? Özellikle ekiplerin arızaya müdahalesindeki gecikmenin faturası yine tüketiciye yıkılıyor. Derneğe en çok gelen yakınmalar, kış aylarında voltajın düşüp çıkmasından kaynaklanan daha çok bu hallerde tüketiciler elektrik mühendislerinden veya teknisyenlerden rapor almak suretiyle haklarını kanıtlamaktadır. Keza mahkemelerden bu konularda tespitler almaktadırlar. Burada hizmetin yürütülmesindeki özen borcunu kurum yerine getirmiyor ve bu hallerde de tüketiciler haklarını almaktadır. Hatta bizim bu konuda ödül alan bir çok tüketicimiz oldu. Süleyman Demirel Başbakan iken özetlemek istiyorum efendim, öncelikle bu panelin bir sonuç bildirgesi olacak umuyoruz. Bu şeyler kitaplaştırılır sanıyorum. Ancak burada tüketici ayağının da bulunmasında bir yarar görüyoruz. Bu yönüyle eksikliği vurgulamak istiyorum. Ama gerçekten panelistler, konuşmacılar yer yer tüketici boyutuna değindiler. Tüketici konseyinde her yıl eğitim ve elektrikle ilgili bazı kararlar alınmaktadır. Ancak burada hizmet örgütlenmesi yetersizdir. Teknolojik gelişmelerden hizmet yararlandırılmıyor. Örneğin güvenlik hizmeti kamusal bir hizmettir. Eğer bunu özelleştirirseniz çeteleşme doğar. Elektrik hizmeti kamusal bir hizmettir. Özünde kamusal bir hizmeti özelleştiremezsiniz. Bir de özelleştirme kanununun 2 veya 4. maddesinde amaç maddesi var. Amaç maddesine uygun özelleştirme değil. Buradaki bir özelleştirme de değil. Burada yapılan bir yetki devridir. Şimdi devrettiğiniz yetkiyi kime devrediyorsunuz? Emsal kurum değil, özel şahsiyet, örneğin Vali, yetkisini vali muavinine devreder, yetkisini vali muavini yerine hiç alakasız bir pilota devrederse orada mülki işler yürümez. Şimdi yetki devrinin de hukuki bazı formülleri vardır. Bu yüzden TEDAŞ’la müteahhit şirket arasında yapılan yüklenici sözleşmesi hem özelleştirme kanununa uymuyor, hem hizmetin özelliklerine uymuyor. O yüzden çok büyük sorunlar doğacak, işin içine zabıta, kolluk girecek. Bu, TEDAŞ yönetmeliklerine aykırıdır. TEDAŞ’ın kendi yönetmelikleri var. Hakem heyeti, kararlarını verince o yönetmeliklere bakar, kendi koyduğu mevzuat nedir? Bu bir usuldür. TEDAŞ’ın koyduğu o sayaç okuma da bir usul öngörüyorsunuz? Öngördüğünüz usulü uygulamada kendiniz çiğnerseniz eğer, orada ayıplı hizmet unsurları bütünüyle oluşur ve burada çok ciddi toplumsal zararlar oluşur. Ve burada piyasa barışı zedelenir. Piyasa barışının korunması adına, bu son yıllardaki özelleştirme modası kimi hizmetlerde olmaz; örneğin adalet, güvenlik. Bunları özelleştiremezsiniz. Aydınlatma, örneğin benim borcum var. Elektriğimi nasıl keseceksiniz? Yani burada örneğin ayakkabı almaya gittiniz, sen borcunu öde, öyle olur anlarım bunu, ama elektrik aynı şekilde değil. O yüzden hizmetin özellikleri belirtilmek suretiyle, özelleştirme kanununun hükümleri ve amaç maddesi dikkate alınmak suretiyle hazırlanmalı bunlar. Tarık Öden: Yaşar bey vaktimiz yok, tamamlarsak iyi olur. Yaşar Altürk: Çok özür diliyorum. Bir de bu sözleşmelerde tüketiciyi koruma kanununun 6.maddesinde bir hüküm var. Haksız Şart Maddesi. Bu sözleşmenizde haksız şart maddesini bir temel kural olarak getirin. Çünkü tüketicinin dışında aldığınız o haksız şartlar, oluşturduğunuz haksız şartlar tüketiciyi bağlamaz. Hakem heyeti veya tüketici hakemleri aranızdaki uyuşmazlığı yorumlarken haksız şarta ilişkin hükümleri yok sayar. Bu da ne müteahhide ne TEDAŞ’a fayda sağlamaz. Saygılarımı sunuyorum, başarılar diliyorum. Tarık Öden: Çok teşekkür ederim. Arkadaşlar artık salondan soru almayacağım. Buyurun, sizin ki son soru olsun. Muzaffer ATEŞ: Sayın hocama bir soru sormak istiyorum, Neşe Hanıma. Şimdi bu salona baktığımız zaman politikacı göremiyoruz, hatta bölgenin milletvekilleri ve belediye

Page 168: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

162

başkanları dahi yokturlar bu salonda. Acaba politikacılarımız neden bilim ve teknolojiye ilgi duymuyorlar. Acaba bu saatte hangi tür politikaları üretiyorlar? Teşekkür ederim. Tarık Öden: Vakit konusunda sıkıntımız var. Buyrun. Süleyman Balkan: Elektrik Mühendisleri Odası Van İl Temsilcisiyim Süleyman Balkan. Bizim yöremizde kayıp ve kaçağın olduğu kesin. Kayıp-kaçağın, çözüm olarak şu anki TEDAŞ Genel Müdürlüğü'nün vermiş olduğu yöntemlerle giderileceğine ben inanmıyorum. Çünkü bölgemizde birilerinin oraya, TEDAŞ'a müessese müdürü olabilmeleri için önce iktidar partisinin il ilçe yönetiminden güvence alıp öyle gidiyor ve öyle müdür oluyor. Hiçbir mesleki tecrübesi olmayan insanlar bakıyorsunuz, birden bire TEDAŞ'a müessese müdürü oluyor. Bunun yanında benim çözüm olarak da şöyle bir önerim var: Türkiye'nin genelinde zaten elektrik enerjisi birim fiyatı çok yüksektir. Hele bu bölgelerdeki yoğun göç sonrasında bu şekilde yüksek tüketim fiyatlarını karşılama şansları yoktur. Önerim, ülke genelinde veya bölgede enerji fiyatlarının düşürülmesi ve polisiye yöntemlerle değil sosyo-ekonomik bir yaklaşım öneriyorum. Tarık Öden: Teşekkür ediyoruz arkadaşlar, artık soru almayacağız, özür diliyoruz. Çünkü daha bende 3-4 soru var ve okumadım. Şimdi bunları ben hızlıca okuyacağım ve yarım saat içinde bitirmeye çalışalım. “Sorunların çözümünde teorik çözümlerden ziyade pratik çözümlerin üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Önerim maddi imkansızlıklarını belgeleyen meskene bir kota koyulsun. Örneğin aylık 200 KW ve bunun aşımında bir ücret alımı söz konusu olsun. Bu şekilde kaçak kullanımının azalmasının yanı sıra elektrik tüketimi konusunda da bir tasarrufun olacağı, bedavacılığın getirdiği abartılı kullanımların ortadan kalkacağını düşünüyorum.” Katkı. Mürsel Karaaslan öğrenci. Mehmet Ali Sürer, “ben bir tüketici olarak elektrik kullanma hakkım nedir? Sorum Ali Öncü'ye”. “Panelin yapımına emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Modern şehirleşmede temel ilke olarak alt yapılı arsaların üretilmesi, bizde ise işler tersinden yapılıyor. Yol, su, kanalizasyon, elektrik ve telefonlar bazen aylarca, bazen de yıllarca sonra alt yapılar aralıklı olarak sunulmaya çalışılıyor. Bildiğim kadarıyla imar planlarındaki kat adetlerine ve ortalama enerji tüketimlerine göre trafo ve hatlar çekiliyor. Sorum Fırat Doğan beye, imar planlarındaki son durumu belediyelerden alıp projelendirmeleri buna göre mi yapılıyor?” Talip Kıran, Harita Kadastro Mühendisleri Odası Şube Başkanı. “Sayın Ali Öncü'ye sorum. Enerji alanındaki özelleştirmelerin sonuçlarına kısmen değinildi, ancak bir emek örgütü olarak özelleştirme olgusunu nasıl bertaraf edebiliriz? Hangi kurumlarla hangi araçlarla bunu başarabiliriz? Bugün yaşanan sonuçların sizce yönetimsel boyutları yok mu? Siyasi iktidarların bu konudaki rolü, istikrarsızlık ve beraberinde gelişen kadrolaşma başarısızlığın nedeni değil mi? Sayın Fırat Doğan'a sorum: Siz yıllarca bu sektörde çalıştınız, özelleştirme bu sorunların çözümü olacak mı? Yalnız bu soruyu şu andaki görevinden bağımsız cevaplamasını istiyorum.” Medeni Tutşi, KESK ESM Diyarbakır Şube Başkanı. Çözüm önerileri adı altında bir arkadaşımızın, EMO Ankara Şube Başkanımız Sayın Necati İpek arkadaşımızın, ben bunları hızla okuyama çalışacağım: “1- Elektrik enerjisi üretim, iletim, dağıtım süreci doğal bir bütünlüktür. Bu nedenle bu alanın planlanması, yatırımı ve yönetimi siyasetten arındırılmış, meslek odaları, üniversite ve ilgili kurum ve kuruluşlarının yetkililerinden oluşan merkezi, özerk bir erk tarafından yapılmalıdır. 2- Türkiye, Avrupa'nın çevre insan yaklaşımı ile üretimini yapabildiği çimento v.b. ürünleri Avrupa'nın ihtiyacını gidermek için üretmemeli ve bu tür tesislerin beslenmesi için elektrik üretmek zorunda kalmamalıdır. 3- Vizyon: Elektrik enerjisinin kesintisiz, kaliteli ve güvenilir bir biçimde sunumu için kamusal ve toplumsal yararlar gözetilerek doğal ve yenilenebilir kaynaklara dayalı olarak, üretilerek ve enerjinin üretim,

Page 169: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

163

iletim ve dağıtım sürecinin bölünmez bütünlüğünden hareketle özerk, merkezi planlama yatırım ve yönetim erkinin sağlanması olmalıdır.” Necati İpek, EMO Ankara Şube Başkanı, kendilerine teşekkür ediyorum ben. Arkadaşlar soruları aldık, katkıları da aldık, hepinize çok teşekkür ediyorum. Bu süre içerisinde soruları cevaplamaya çalışacak arkadaşlar. Yalnız benzer soruları birleştirmek suretiyle cevap verirseniz iyi olur. Her panelistimizin 5 dakikalık süresi vardır. Buyurun sayın genel müdürüm Halil Alış: Teşekkür ediyorum sayın başkan. Herhalde ben ilk şeyde süremi az kullandım. Adaletinize güveniyorum. Tarık Öden: Sayın Alış 24 dakika kullandınız. Halil Alış: Yani geleneksel doğu geleneğiyle bize gösterdiğiniz konukseverliğinize bile teşekkür edememiştim, kısa olsun diye. Şimdi ediyorum. 2, 3 tespitim var, çünkü sorulardan bir tanesi, yeni liberal piyasa yapısı içerisinde piyasa dengeleme ve uzlaştırma görevi TEİAŞ'a verildi, yasa gereği bazı yetkiler EPDK'ya ait. EPDK aslında yalnız düzenleyici kurul yani otorite. Onun dışında uzlaştırma ve dengeleme ile ilgili, dengeleme zaten yapılıyor. Dengeleme dediğimiz şey, sistemin işte şu anda elektriklerin yanması, frekansların doğru tutulması, herhangi bir yerde ihtiyaç duyulması halinde kaynak devreye sokulması, bunu yük tevzi zaten yıllardır yapıyor. Yani elektrik var olduğundan beri dengeleme mutlaka yapılıyor. Bunun bir de mali uzlaştırma, yeni kanunla mali uzlaştırması yapılacak. Aslında bu sizi çok korkutmasın, yani özelleştirme filan, aslında bir tek kaçağa takıldık diyelim. Ben de başkana katılıyorum, kayıp farklı şey. Yani teknik kayıp sınırlar içerisinde tutulmak kaydıyla ki, teşekkür ediyorum Hüseyin Beye, hakikaten % 2.83. 3.26'dan 2.83'e düşürdük 3 yılda. Bu sınırlar içerisindeki bir kayıp TEİAŞ'ın. TEDAŞ'ın da %9 ile %10 arasında tutabilir. Ama kaçağımız var, kaçağa çok takılmamak lazım. Yani ben Güneydoğu'da olduğunu, ben bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum, Güneydoğu'da değil bu her yerde var. Yalnız Güneydoğu'nun sorunu değil, ama buna çok takılıp kalmamak lazım. Bir şekilde çözülecek, yani öneriler vardı. Sabahki oturumda ticaret odasının temsilcisinin önerisi vardı, Hüseyin Beyin önerisi var, benim daha önceden çok önerim var ama ben önce işletmenin iyi olmasını istiyorum. Yani insan elinin kullanıcı anahtarını açtığında elektrik var olmalı, yanmıyorsa da bize küfretmemeli. Yani önce bunu sağlamak gerekir, diye düşünüyorum. Onun dışında başkanı ben tanıdığımdan beri çok seviyorum, hakikaten çok mütedeyyin, ama bugün biraz agresifti, çünkü ÇEAŞ ve KEPEZ özelleştirme değildi, o bir imtiyazdı yani. Şu an da imtiyaz var zaten, AKTAŞ'ta da imtiyazdı, Kayseri Elektrik Dağıtım Şirketi de imtiyaz. Özelleştirme değil, bu bir model değil. Ama Kayseri Elektrikten dün veriler aldım, çarpıcı olduğu için söylüyorum size, kayıp diyeyim, kaçak demiyorum. % 8,21 ve tahakkukun tahsilatı oranı % 97. Her sene böyle. En yetkili ağzından aldım. Bu çözülür bir şekilde, ben de çözüleceğine inanıyorum. İnsani ve devletin sosyal devlet olma geleneği ile bunun çözüleceğine inanıyorum. Yeni liberal piyasada bu dengeleme uzlaştırmanın TEİAŞ, alt yapısını yaptı, çok iyi yapacağına inanıyorum, ama henüz sektör hazır değil. Zaten kırarak, dökerek de yapmayacağız. Sektör hazır olduğu zaman, karar verildiği zaman yapacağız, çünkü şu anda en büyük oyuncu TEDAŞ piyasaya girmiyor maalesef. TEDAŞ sistemin hakikaten, Fırat bey kızmasın, benim kardeşim o. Sistemin şu anda kötü çocuğu gibi gözüküyor aslında değil. Ama öyle gözüküyor, çünkü halkla ilişkiler hep onlarda. Yani ama onlar da haklı, şimdi 87 milyar kilovat saat yılda elektriği TETAŞ'tan alıyorlar veya EÜAŞ'tan, bunun 50 milyarını ancak satabiliyorlar. Oradan para geliyor borçları ödeyemiyorlar, sıkıntıdalar.

Page 170: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

164

Yani hakikaten onların da durumuna üzülmemek elde değil. Ama bunun köklü bir çözümle halledilmesi lazım. Başkan sorular olursa aslında tabii çok kısa oldu bu süre içerisinde dediğim gibi, ancak son olarak bir tek şey söyleyeyim, bizim tabii kamuda kaldığı müddetçe, hep özelleştirmeye de vuruyorsunuz, aslında özelleştirme öyle çok kötü bir şey de değil, yani ben size örnek vereyim, kamu kaynağı yok. Yatırım yapamıyor, bakın bize DPT 300 milyar yatırım ödeneği veriyor, biz o 300 milyarın % 35-40'ını ancak harcayabiliriz. Çünkü DPT'nin hazinenin kanunları gereği ve kuralları gereği o ödeneği başka bir yere aktaramadığımız için tekrardan o 300 trilyonun 100 trilyonunu 120 trilyonunu geri gönderiyoruz. Ama özel sektörde olsa yatırımı da siz denetlerseniz, doğru dürüst bir özelleştirme yaparsanız, hiçbir problem olmaz. Yani iyi denetlersiniz, yatırım yapmasını emredersiniz, ama Necati Beyin fikrine de saygı duyuyorum. Paydos bir daha yeniden dikey bütünleşik yapı, tek elden. O da olabilir ama bana göre düzgün değil. Onu biz Necati Beyle sonra tartışırız, ama size yalnız kaçaktan dolayı çok kısa bir örnek vereyim. Şimdi bizim 150 milyar kWh tüketmişiz geçen sene, bunun % 20'si kaçak gibi görünüyor. Her ne kadar bahsettiniz, TEDAŞ bunu bazen başarılı gözükmek için azaltıyorsa da, bu mertebelerde. Yani bedelsizleri katıyorlar işte sokak aydınlatmalarını filan katıyorlar, % 20'yi düşünün 30 milyar kilovat saat, 30 milyar kilovat saat, 2 tane Keban, 1 tane Karakaya, 1 tane Atatürk demek. Şimdi 2 tane Keban'ı, 1 tane Karakaya'yı, 1 tane Atatürk'ü bugünkü fiyatlarla 20 milyar dolara yapamazsınız. Yalnız öyle öyle 1,5 katrilyon kaçaktan dolayı kaybımız var diyemezsiniz, bir de bunun devreye girecek üretim kaynağı gibi görülmesini söyleyeyim, çünkü biz yalnız Şanlıurfa-Kızıltepe hattını devreye sokarak Temmuz'da, 14 Mwatt’lık bir iletim kaybını düzelttik. 14 Mwatt’lık üretim santralini sanki servise almış gibi sevindik buna. Bu nedenle tekrardan, ben de Elazığlıyım, bu geleneksel Doğu konukseverliği ile bizi 2 gündür ağırladınız. Çok verimli de bir forum olduğuna inanıyorum. Sabrınıza da teşekkür ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. Mustafa Demirören: Kayseri’den alacağınız var mı? Aktaş’tan alacağınızı tahsil edebildiniz mi? Halil Alış: Mahsuplaşma yoluyla oldu ama, öyle enteresan şeyler oluyor. Şimdi mahsuplaşmayı yapanlar hakkında da 1,5 trilyonluk dava açıldı, mahsuplaşmayı yapmayanlar hakkında da böyle bir çifte standart var. Sırdaş Karaboğa: Kayseri’de İstanbul EMO’nun bölgesinde olsaydı onu da iptal ettrirdik. Halil Alış: Kesinlikle inanıyorum. Çünkü sözleşmeleri birebir aynıydı, Aktaşı iptal ettirdiniz, ama Kayseri çalışıyor. Tarık Öden: Sayın Alış'a çok teşekkür ediyorum ve sözü sayın Öncü'ye veriyorum. Ali Öncü: Teşekkür ediyorum. Sayın Ahmet İlhan'ın sorusuna cevap vermek istiyorum. Öncelikle bu çatışma sürecinde yaşamını yitiren bütün insanların ailelerinin acılarını yürekten paylaşıyorum ve bu çatışmanın bir an önce son bulması temennisinde de bulunarak şunu söylemek istiyorum; kesinlik refah toplumu olan, kalkınma toplumu olan ülkeleri mercek altına tuttuğunuzda, savaşsız bir sürdürülebilirliği planladıkları için kalkınmışlardır. Ben kısa bir anektod aktarmak istiyorum. Ben yurtdışına gittiğimde, İsveç'e gittiğimde oradaki kalkınma benim dikkatimi çekmişti, oradaki işte ekonomik refah dikkatimi çekmişti. Nasıl böyle bir ülke yarattınız diye sorduğumda, 80 sonrasında bana şöyle söylenmişti; 1. Dünya Savaşı dahil olmak üzere 100 yıla yakındır bu ülke savaşa

Page 171: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

165

girmemiştir. Savaş harcamaları olmamıştır, bundan dolayı da bütün toplum ve birey, gücünü ulusal kalkınmada, refahta ve mutlulukta kullanmışlardır diye ifade etmişlerdir. Ben de aynen size katılıyorum, bu bölgede çatışma devam ettiği müddetçe bu sorunlar var olmaya devam edecektir, katmerli bir biçimde yoksulluk devam edecektir, göçler devam edecektir, işsizlik devam edecektir, ahlaki değerlerimizin erozyonu ve dibe vurması devam edecektir, çetecilik gelişecektir, kaçak elektrik kullanımı olacaktır. Eğer burada toplumsal barış, eşitlik temelinde sağlanırsa kesinlikle orada kaynaklar kalkınacaktır. Onun için şiddetin bir an önce yöntem dışına çıkarılması gerekiyor. Dünyada benzeri ülkeler vardır, kendi barışlarını nasıl tesis etmişlerse, demokrasiyi nasıl güçlü kılmışlarsa, bizim de, Türkiye'nin de bunu yapması gerekiyor. Sayın Tutşi'nin sorusuna cevap veriyorum. Teşekkür ediyorum, son derece önemlilik arz ediyor. Benim de üzerinde durmak istediğim eksen sorulandan bir tanesi de şuydu, zaman yetersizliğinden üzerinde duramadım; sektörün yönetim ve personel rejimi nedir? Kimse buna girmedi. Bilimsel ve çağdaş yönetim teknikleri nelerdir? Buna değinilmedi. Hep birilerine, halka fatura çıkardık, hep işte yönetenler çok kötü yönetti falan, bunların üzerinde durulmadı. İstikrarlı yönetim sistemleri nelerdir? Dünyadaki modeller nelerdir? Siz bunu nasıl sağlarsınız? Özerk yönetimler mi olmalı, yoksa merkezi ve siyasi otoritenin, tabiri caizse beni bağışlayın lütfen, emrinde emir kulu şeklinde çalışan yönetimler mi oluşmalıdır? Bu çok önemlidir ve Diyarbakır bu açıdan da son derece büyük önem taşımaktadır. Çünkü mahkemelerde hep şununla karşılaştım; 20 yıldır konuştun, konuşmadın, söyledin, söylemedin, bu tecrübemden hareketle de artık belgelere dayalı konuşmanın daha gerçekçi ve sonuç alıcı olacağını düşünüyorum. Bakınız yönetimde istikrarı siz sağlamadığınız zaman, yatırım yapamazsınız. Yönetim istikrar olmadığı zaman, hiyerarşik düzenleme olmadığı zaman, istikrar olmadığı zaman halka sağlıklı bir hizmet götüremezsiniz. Bundan dolayı eğer müsaade ederseniz, çok çarpıcı lütfen dikkat buyurun, bakın Diyarbakır'da bu Teftiş Kurulu Raporu, benim hazırladığım bir şey değil, en yetkili, tabii çok onurlu bir personelin, bir müfettişin hazırladığı rapor olduğu için de, bu rapor katline sebep suçu da oldu, onu da belirteyim de ayrıca, şimdi bakınız 15.07.1993- 29.06.1994 tarihleri arasında çoğu vekalet ve görevlendirme olmak üzere, yapılan müessese müdürlerinin isimleri aşağıdadır. Şimdi dikkat buyurun, Diyarbakır'da ne yapıldı? Ne kadar güzel bir yönetim sistemi ve anlayışı oluşturuldu? Sayın Fırat Doğan kendisi buradadır, değerli arkadaşım, uzun yıllar birlikte çalıştık, 15.07.1993 tarihinde göreve başlamıştır 25.10.1996'da ayrılmıştır, kendisi şanslıdır, çok uzun süre yapmıştır. Çünkü haftalık ve aylık müessese müdürlüğü yapanlar vardır. Tarihlerini geçiyorum Ata Atasoy Allah rahmet eylesin, Selahattin Parıltı, Reşit Kurttekin, Ata Atasoy tekrardan, Esat Gündüz, Celal Nasırlıoğlu, M. Emin Zeke, Metin Beşe, İskender Baştav, Mehmet Yıldız, Sıtkı Ebiloğlu ve Mahmut Yağız. Mahmut Yağız da daha bir ay önce görevden alındı, hayırlı uğurlu olsun. Çok istikrar sağlanması adına hep bunlar yapıldı. Şimdi bakınız teknik idaredeki şeye bakın lütfen, Reşit Kurttekin, tekrar Reşit Kurttekin, Haşim Er, Yücel Yalçınkaya, Haşim Er tekrar getirilmiştir, Hüseyin Tokay, Mehmet Kalaycıoğlu tekrar getirilmiştir, tekrar Haşim Er, tekrar Mahmut Yağız, Yusuf Üge, Hüseyin Gürocak, Ağa Kaan. Bakınız bu güvenlik sorumlusu bir arkadaşımızdır, insan olarak saygı gösteriyorum, ne kadar isabetli bir yönetim anlayışına sahip olduğumuza dikkatinizi çekmek açısından söylüyorum, Yusuf Üge tekrar getirilmiştir, tekrar Ağa Kaan getirilmiştir, Ahmet Çimen getirilmiştir, Salih Kılıçarslan, Tahsin Işık, Haluk Özpek ve Şehmus Mermut getirilmiştir. Şimdi arkadaşlar bir kamu kuruluşu bir bakkal mantığı ile işletemezsiniz. Bir yöneticiyi beş sefer getirmişsiniz. Kötüyse kenara bırakırsınız, yani kötü demeyelim de, özür diliyorum düzelteyim eğer yapamıyorsa, yani eğer onun çağdaş anlamda bir yönetim performansı yoksa kapının önüne bırakırsınız. Bu yetmiyormuş gibi değerli katılımcılar, müessese müdürü sayın Ata

Page 172: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

166

Atasoy Allah rahmet eylesin, dahil olmak üzere sayın Doğan buradadır, eğer eksik, fazla bir şey varsa lütfen düzeltsin, diğer arkadaşlar buradadır, o dahil olmak üzere, müstahdem statüsünde olan kişi dahil olmak üzere toplamda 39 insan cezaevine konuldu. Topyekün bir seferberlik yapıldı. Buradadırlar arkadaşlar, bakınız kimisi 3 ay kaldı, kimisi 2 ay kaldı, kimisi 5 ay kaldı, kimisi 6 ay kaldı ve sonuçta yargı karar verdi, bu insanlar suçsuz. Peki bu insanların onuru, bu insanların kişilik hakları, bu insanların insan hakları ne oldu? Bu insanlar kendi çocuklarının yüzüne bakamaz duruma getirildiler, hırsızlıkla suçlandılar. Ama yargı kararları şu an hepsinin elinde ve kimisi de döndü, bu görevde bulunmaktadırlar. Şimdi böyle bir yönetim anlayışı ile siz yatırım yapabilir misiniz? Siz hizmet götürebilir misiniz? Bunu geçiyorum. Biz Diyarbakır ve çevresinin somut örnek olması açısından örnek veriyorum hangi eleman sayısı ile hizmet yürütüyoruz? Şu anda Diyarbakır bir metropoldür, mega bir kenttir, bakınız 1987 yine devletin resmi istatistiklerinden söz ediyorum, 1987 yılında bizim personel sayımız 1044 sayın başkan, 1990'da üç yıl sonra 540'a düşmüşüz, 2003'te 364'e düşmüşüz, 2000 yılında 410'a düşmüşüz ve şu anda 2005 müessese müdürümüz de burada işletme müdürü arkadaşlarımız burada, 400'dür. İlçeler dahil olmaz üzere. Diyarbakır'a biz iki ekiple hizmet götürmeye çalışıyoruz ve bu iki ekipte 3 kişi vardır, bir şoför, 2 tane elemanla çalıştırılıyor. Bu koşullarda hizmet götürmeye çalışıyoruz. Bunun sonucu olarak geçirdiğimiz iş kazalarına lütfen bakın; 1990'dan 2005 yılına kadar toplamda 87 tane arkadaşımız ağır iş kazaları geçirmişlerdir, bunlardan 18 tanesi yaşamını yitirmiştir. Ve ben son bir notu okuyorum müsaadenizle sayın başkan, bakınız şurada yine teftiş kurulunun tespitine değineceğim, bu özelleştirme olgusu üzerinde oldukça duruldu, ülkenin kurtuluşu olarak sunuldu, ama Türkiye'nin gerçekleri gizlendi, ifade edilmedi, yani Türkiye’nin batı ile, bir Fransa ile mukayese edilemeyecek kadar reel istatistiklere sahip olduğu gözden hep kaçırılıyor. Şurada daha önce de bir uygulama yapıldı, tabii ki ben sayın Doğan'ın iyi niyetine son derece inanıyorum, iyi niyetle yaklaşıyor meseleye, ama buradaki istatistikler ve gerçekler çok daha farklıdır. Bakınız , 1992 yılında tekrar burada benzeri bir uygulama yapılmıştır, özelleştirme ya da hizmet devri, adına ne derseniz deyin, bize göre özelleştirmedir bu, özelleştirmenin bir versiyonudur, bakınız biz % 47 ile kaçak kaybını 1992 yılında vermişiz. Bizi beğenmemişler, bizi derken kamuda çalışanları beğenmemişler, demişler ki siz elinize, yüzünüze bulaştırıyorsunuz, bu işi yapamıyorsunuz. Biz daha iyisini yapacağız iddiasıyla gelmişlerdir, büyük olanaklar sağlanmıştır ve biz nereden nereye gelmişiz. % 47 ile bizi beğenmeyenlerin 1996 yılında kayıp kaçak oranı % 61'dir; bu, devletin teftiş kurulu başkanının raporudur. Ne kadar pozitif sonuçlar görüldüğü ortadadır ve sonuç olarak başkan şunu söylüyorum bitiriyorum, arkadaşın sorusuna cevap vermek açısından, bir de sayın başkan işte demiş, biz bu personelle bu yıl içerisinde 81.600 arızayı gidermişiz ve özelleştirme sürecinde çalışanların hiç bir yasal güvencesi söz konusu değildir. Yasal mevzuattaki düzenlemeler de çok da dikkate alınmamaktadır. Teşekkür ediyorum. Tarık Öden: Biz teşekkür ediyoruz katkılarınızdan dolayı. Buyurun Sayın Özgen. Neşe Özgen: Ben hemen çabucak, bütün sorunları biraz da birleştirerek bir şeyler söylemeye çalışayım. Önce beyefendinin sorusu ile başlayayım, neden politikacılar yok dedi. Galiba güvendikleri insanları bıraktılar burada da o yüzden yoklar. Yani kendilerini savunacak olanlar var. Ben dediğim gibi hakikaten ilk kez devletle hükümeti bu kadar iç içe geçmiş ve bu kadar kaynaşık görüyorum. Bürokratlarımızın, ben de bürokrat kızıyım, bürokratlarımızın biraz daha kurum savunmasında fayda mülahaza ederim, tenzih ederim kendilerini, ama belki kuruma dair savunma yapmaları daha uygun olacak bu aralar. Dolayısıyla biraz daha haklı duruma da düşebilir kurumlar, yani şimdi kurumlardan

Page 173: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

167

konuşuyoruz, o zaman üst politika konuşmak zorunda kalıyoruz, bu iyi bir şey değil, zemini kaydırıyor. Dolayısıyla özür dilerim, Kurmancî nizanim ama, ben sizi anlıyorum ama, şimdi kendi dilimden söyleyeceğim, dolayısıyla beyefendinin telaşlandığı mesele böylece gündeme geliyor. Hakikaten biz sosyal bilimciler süreci izlemekte yarar görüyoruz, biraz daha geniş almakta yarar görüyoruz meseleyi. Eğer hani bütünüyle benim evladım öldü denildiğinde, aman hepimizin, zaten hepimizin zaten deyip yatıştırıyorsak, işte özelleştirme değil bu yetki devri. Hani tüketici olarak bakamazsınız insanlara, onlar kullanıcılar vatandaşlar, vatandaş hukuku üzerinden bunu yapmak zorundayız dediğimizde korkmayın bir şey olmaz, iş olgunlaştığında gerekeni biz yapacağız dersek o zaman tabii böyle bir şeyde, o zaman buranın suyunu alıp Fırat'a, Fırat'ı alıp Konya Ovası'na da akıtabilirsiniz. Yani böyle bir kaygı bu zemini besleyen bir kaygıdır, buna bakmak lazım. Çünkü hepimiz sonuçta aynı ülkeye bakıyoruz, fakat başka yerlerden bakıyoruz. Yani bunu bir dikkatle söyleyelim, çünkü hepimizin baktığı yer başka, kaygılarımız da başka. Bunu söylemek lazım. Tekrar bu minvalde dönersek, mesela kaçak üzerine evet çok fazla duruyoruz, kayıp-kaçağı birleştirmemek gerektiğini söylüyoruz, buna odaklanıyoruz, fakat ben bu söylediğimiz şeylerin, şimdi şunu teyit etmek de çok önemli olduğunu düşünüyorum, bunu gerilettik diye düşünüyorum, eğer biz şimdi şu toplantıda bunu böyle dile getirmeseydik, bu geriletme olmayacaktı. Yani burada dile getirildiği için, şimdi evet bu önemli bir şey değildir, bunun dile getirilmesi ciddi bir diskuru güçlendirmektedir, bir tür kültür karşıtlığını güçlendirmektedir, bir grup vatandaşa ayrımcılık yapılmasını böylece kolaylaştırmaktadır bu söylem diye burada bunu vurguladığımız için burada bir işe yaradı bu, bunu vurgulamamız gerekiyor. Şimdi Ali Bey net bir rakam verdi, dedi ki 4376 köy boşaltıldı, daha net bir şey: İşte bunlardan 1.800'üne hiçbir zaman geri dönüş verilmeyecek. 6.000’e yakın da köy etkilendi. Ama şimdi bunu sadece köy bazında düşünmemek gerekir. Yani bu köyler üzerinden bir politika eksik bir politika. Neden eksik bir politika? Çünkü köyler üzerinden vurguladığınızda, sadece göç üzerinden vurguluyorsunuz yapılan şeyi. Dolayısıyla göç ve yoksulluk bu yeni dönemin, bu neo konuların, yani neoliberallerin yeni bir zemini olmaya başlıyor. Eğer göç, zavallı bunlar, işte kötülük yapıldı zaten, göçle yoksulluk oldu, eğer bu yoksulluğun önüne geçilirse, daha iyi bir şey yapılırsa, bu işi hallederiz. Hayır, bu daha sistematik bir şey. Yani bütün yapıya bakmak lazım. Çünkü evet burada katlamalı bir şiddet dönemi yaşandı ve bu şiddet döneminde bu şehrin % 20'si toplam gelirin % 51'ini elde etmeye başladı. Yani burada bir ezber bozmak lazım. Hemen bitiriyorum. Çünkü şu çok açık, yani eğer bir savaş olduysa bunda biri zengin oldu, değil mi? Bu sürdüğü sürece de, bu sürecektir. Yani bu sadece yoksullaştıran bir süreç değil, aynı zamanda bir zenginleştiren de bir süreç oldu. Şimdi buna bir dikkat etmek gerekiyor. Sadece çok belirgin, bazı sloganlar üzerinden ilerlediğimiz zaman meselenin bütününe dair bir sürü şeyi gözden kaçırıyoruz. Bütüne dair bir şeyler yapmak lazım. Yani vatandaşlık üzerinden, vatandaşlık hukukunun sadece kültürel yapılarla doldurulması değil, siyaseten doldurulması üzerinden ilerleyebilirsek, o zaman meslek odası olarak biraz yerimize de öyle bakarız, bunun toplum içerisinde savunma alanına da böyle bakarız, kişiler olarak kendi özlük haklarımıza, meslek odası haklarımıza da böyle bakarız, bütünün devlet politikası içerisindeki kendi odamızın savunularına da böyle bakabiliriz. Böyle biraz daha ben yapısalcı bakmaktan yanayım. Biraz böyle bir şey söylemeye çalıştım. Teşekkür ederim, sağolun. Tarık Öden: Sayın hocama çok teşekkür ediyorum katkılarından dolayı. Buyurun Sayın Çeçen

Page 174: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

168

Musa Çeçen: Teşekkür ederim. Ben en az konuşan kişiydim, en büyük haksızlığı bu kürsüde yiyenlerden biri olarak şimdi fazla konuşmayacağım. Ama bana bu fırsatı yaratmak için pas atan arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum. Sokak aydınlatması konusu soruldu, bir de dağıtım hizmeti ve üretim hizmeti sizce rekabete açık bir sektör mü denildi. Ben bunun üzerinden nefes almadan bir saat giderim. Ama o kadar yapmayacağım, bütün mesele, bu alanın nasıl tariflediğinizle ilgili bir şey. Dünyada Berlin Duvarı'nı yıktılar, Berlin Duvarı'nın yıkılması ile beraber Türkiye'de 24 Ocak kararları sayın başkanın da söylediği gibi bizi bu süreçlere getirdi. Ve geldiğimiz süreçte bugün T.C. hükümeti olarak AKP iktidarda görünüyor, ama AKP iktidarda değil. Daha dün 56., 57., 58. hatta bunu biraz uzatın, 12 Eylül'den bu yana Türkiye'de siyasal iktidarlar vardır; ama iktidarda olan hükümetler değildir. Evet Türkiye'de iktidarda olan, şu anda da küresel kapitalizmdir. Kapitalizm şu anda iktidardır ve kapitalizmin iktidarda olduğu ülkeler de özelleştirmeyi dayatır. Neden? Çünkü bu alanın soyguna hazır hale getirilmesi gerekir. Onun için sayın Alış beni bağışlasınlar, az önce bunları kamu nasıl yapacak sözüne, kamunun kaynağı yok ki, yatırım yapamıyor dedi. Ben buna tepki göstermeye hazırlanırken Neşe hanım az önceki o çok anlamlı, sizi tenzih ederim diye kullandığı tepkiyi gösterdi. Şimdi kamunun kaynağı yok dediği ülkede 1970 öncesinde şu anda ülkedeki bölük pörçük, kafasına esenin istediği tesisi kurduğu, planlanamayan bir ülkede 1965'ten bu yana geldik. 1965'teki meclisteki tartışmaları hatırlayın, meclisteki tartışmalarda bir yanda plancılar, bir tarafta da pilavcılar vardı. İtiraz şuydu, "Ya memlekete plan değil pilav lazım" diyorlardı. Pilavcıların hükümranlığı halen devam ediyor. Bizim, bu pilavcılardan nerede olurlarsa ve nerede otururlarsa otursunlar, süratle kurtulmamız lazım. Bunlardan kurtulabilirsek, o zaman biz bu mücadeleyi halktan, adaletten, emekten, demokrasiden ve kardeşlikten yana çok daha iyi vereceğimizi düşünüyorum. Onun için bu ülkenin kaynağı var, 1970'de bölük pörçük olan bu ülkedeki enerji dağıtım süreci ve hiçbir köyde, hiçbir mezrada enerji olmayan bu ülkeyi, TEK'in kurulması ile beraber 1993'e geldiğimizde neredeyse enerji gitmeyen köy kalmamıştı. Kim yapmıştı bunu? İşte bu kurumlar yapmıştı bunu. Bu yıkmak için büyük bir heyecanla üzerlerine saldırdığımız, önce altını oyup, siyasal olarak zor duruma düşürüp, yüksek kamu borçlarını sırtına yükleyip, içini boşaltıp başarısı yaptığımız, araç gereç almadığımız, siyasal tercihlerle personel doldurduğumuz, doldurduğumuz personele de siyasal iktidarların borazancılığını yaptırdığımız yapılarla bugüne getirdik. Ondan sonra da, kamu başarısız. Kamu niye başarısız olsun? Bugün TEK'e, TEDAŞ'a danışmanlık hizmeti veren Electricity De France var, kamu kurumu, çok başarılı. Bize de 15 milyon dolarlık bir skala projesi danışmanlığı da veriyordu. Geçen sene 15 milyon dolar sadece yazılımdan kazandı. EDF nasıl bir kurum? 28 yıldır genel müdürü değişmemiş. Hiçbir siyasi parti bir tek kişiyi oraya sokamıyor, içinde mühendis odalarından, barosundan, tüketici birliklerine kadar bir sürü yapının oluşturduğu bir yönetim kurulu var. Herkes denetliyor, kamusal denetime açık. Ya bizim yapımız nasıl? İşte buradan böyle bir tablo çıkmıyor? Onun için birileri bu ülkede özelleştirmenin borazanlığını yapmasınlar, bu ister mühendis, ister idareci, ister hukukçu olsun, tarih önünde, eninde sonunda hesap verecekler. Bu noktanın altını özellikle ben buradan çizmek istiyorum. Onun için özelleştirme bir vakadır, oldu bitti, bak Telekom da Öger'e gitti. Hop bir dakika ya ne oluyoruz? Öger'e falan gitmedi Telekom daha. Dava devam ediyor, yarın Öger belki AKTAŞ'ın başına gelenle karşı karşıya kalacak. Onun için ben buradan ilan ediyorum, bu sempozyumun kayıtlarına geçsin. Bu 21 tane müesseselerin bakıp da cirosuna, işte kaçağına, teknik kaybına, ya şurayı alırsam ben buradan bayağı palazlanırım diyen sermayedarlara şuradan sesleniyorum; sakın niyetlenmeyin, çünkü aldığınız yerlerin bir gün mutlaka tabelasını indirecek demokrat güçler bu ülkede hala iş başındalar ve gençlerin de katılımıyla giderek güçleniyorlar. Buradan bunu duyuruyorum.

Page 175: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

169

Şu aydınlatma meselesine gelelim, bu konu gerçekten çok önemli. Çünkü burası da bir soygunun aracı olarak hemen düzenleniverdi. Hani o özelleştirmeciler var ya, bizden de bir takım arkadaşlarımız onları böyle alkışlıyorlar, işte iyidir bu, özelleştirme bütün sorunları çözecek diye, hatırlayın aydınlatma ile ilgili, EPDK hani o bize yapıştırılan dış baskıyla, o kurumların çıkardığı bir tebliğin altına böyle bir satıra bir şey eklediler ve bu satırla beraber şu anda yerel yönetimler, muhtarlıklar aydınlatma giderlerini ödemekle karşı karşıya kaldılar. Zaten aydınlanamıyoruz ki bu ülkede, bu ülkeye karanlığı hakim kılmaya çalışanlar zaten yeterince ortalığı kararttılar, ama güneş doğmak üzere. Bunu da bilsinler ve o güneş doğduğu zaman o karanlık zihniyetlerin nasıl çekip gittiklerini hep beraber bir kez daha göreceğiz. Çıkardılar bu aydınlatma yasasını, yapıştırdılar niyet şu? Bunu da tartışmaya hepiniz hatırlayacaksınız TRT yasası ile başladılar, işte bizde enerji pahalı, bunu pahalı hale getiren bir takım unsunlar var, bunun için bir şey bulmaları lazımdı. Gide gide TRT'yi buldular, halbuki TRT'nin % 3,5'luk payı bu bedellerin hesaplanmasının içine dahil edilen bir şeydi. Ve bu TRT yasası ile birlikte TRT'ye, elektrik üreten, ileten, dağıtımını ve ticaretini yapan kurumlar o zaman sadece kamu kurumuydu, direk TRT'ye yatırılan bir bedeldi. İyi ama niye bununla uğraştılar? Bununla ve aydınlatma ile? Çünkü öyle bir hazırlık yapıyor ki bu özelleştirme cenahı, kapitalizm… kapitalizm çünkü kar alanlarını sonuna kadar içeriden dışarıya doğru genişletmeye çalışıyor. 4,5 aydınlatma var, 3,5 TRT var. Şimdi burayı düzenlemeden alırsa % 7,5 gibi bir rakam kardan zarar yapacak. Onun için nasıl olsa siyasal iktidarların da iktidara taşınma süreçlerini Türkiye'de halk değil, bu kesimler planladıkları için, bu süreçleri baştan tasarlayarak bunların hazırlıklarını yapıyorlar. İşte bu yüzdendir bu sokak aydınlatması ile ilgili olarak, İzmir'de birçok belediyeye yüksek meblağlı rakamlar çıkarıldı. Şu anda davalar açılıyor, bazılarını kaybettiler ama uyanık olun, özelleştirme, biz o zaman basın açıklaması yaptık, sokaklara da kentlere de karanlık getirecek diye, onun için topyekün ben aydınım, bu ülkeyi seviyorum diyen bütün güçleri, öncelikle şu özelleştirme mücadelesine karşı topyekün bir araya gelmeye davet ediyorum. Hemen önerimi netleştiriyorum bu sonuçlara yönelik olarak; biliyorsunuz siyasal iktidar aslında kömür alanlarını daraltarak, kömür santrallerini kapatarak en büyük darbeyi vurdu, çünkü doğalgaz lobisini beslemesi gerekiyordu. Ondan sonra da kömür kaynaklarımızı yoksullara kömür dağıtımı ile ilgili olarak aslında biraz oy toplama noktasında kullandı. Eğer ısınma amaçlı kaçak elektriğe yönelik talepler gerçekten samimi olarak oraya yönelenlere yönelik olarak 10 yıl süre ile kömür dağıtımı ile ilgili birincisi, 150 Kilowatt’a kadar bir kota ile bedelsiz enerji verilmesi, arkadaşımızın önerisine benzer bir öneriyi ben de yazmıştım ve teşekkür ediyorum kendisine, bunlara 10 yıl süre ile kışlık yakacak temini için kömür kaynaklarımızın değerlendirilmesi. Bunun için de şu yeşil kart konusunun dikkatle izlenerek, hak sahiplerinin gerçek mağdurlar olduğunun belgelenerek bu sistemin bu şekilde yürütülmesi en azından bu bölgeye kalıcı değil, ama bir süre için yaraların tedavisinde etkili olabilir diye düşünüyorum. Çok uzattım, bağışlayın beni, teşekkür ediyorum. Tarık Öden: Sayın Çeçen’e çok teşekkür ediyoruz. Buyurun sayın Doğan Fırat Doğan: Evet sayın başkanım, son söz yine bizde kaldı da. Şimdi Hüseyin beyin dediğine katılıyorum kayıpların kaçaklarla ayrılması, evet biz bu işin içindeyiz, ama katılıyorsunuz niye yapmıyorsunuz diyeceksiniz. Ben 2000 yılında bizzat kendim büyük bir şey hazırladım, Hazine bir şey istemişti, bir proje getirin de para verelim size diye. Genel müdür de o görevi bana vermişti. Ben de dedim ki o zaman, yani bizim noktalarımız, yani ölçü noktalarına uzaktan okuma sistemleri için bir enerji analizörü sistemi kuralım ve kayıpları, kaçakları, hangi trafo bölgesinde kaçak daha fazla veya kayıplar fazla bunları tespit edelim diye bir proje yapmıştım. Gittik hazineye anlattık,

Page 176: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

170

"TEDAŞ ilk defa bir proje ile geldi buraya" dediler. Ne kadar, bu kadar maliyeti, 290 bine yakın bir noktaya, fiderin başından alıp trafonun çıkışlarına kadar ölçü yapacaktık, kök binalar dahil, branşmanlar dahil hepsi dahil. Çok güzel dediler, ilk defa böyle bir proje, iyi ne kadar? İşte 2 milyon dolar, diyelim 200 trilyon falan olsun. Tamam dediler veriyoruz parayı. Yaptık DPT'ye gönderdik, fizibilite çalışmalarını her şeyini. Yıl ödenekleri çıktı, verdikleri 1 trilyon lira. 200 trilyonluk bir projede verdikleri 1 trilyon lira. O yıla verdikleri, ondan sonraki yıl da o proje ismiyle kaldı. Bir milyar, bir milyar şimdi halen devam ediyor, 2006'da kalkacak ortadan. Şimdi dağıtım sisteminde ölçü devrelerini veya ölçü sistemlerini kurmadıkça kayıpları net olarak ayırmak mümkün değil. Bunu teknik olarak siz de bilirsiniz. İletimin imkanı var, üretildiği yerde ölçülüyor, kendileri satarken sattıkları noktada ve giriş noktalarında ölçebiliyor ve ölçü şeyleri de az, yani ölçülecek nokta sayıları da az. Ama dağıtımda çok noktada ölçüm yapılması gerekiyor ve büyük bir maliyet de gerektiriyor bu, ama bir bu çalışmada tarifelerle ilgili ve danışma yapmış olduğu çalışmada teknik olarak bir kayıplar 2003 yılı değerlerine göre kayıp değerleri çıkarıldı. Örnek elimde var, mesela Diyarbakır'da orta gerilim ve trafo kayıplarından bahsediyorum sadece, 12.3, Gaziantep'te 7.7 sanayi fazla, tüketimine göre ve kWh’e göre, Batman'da 11.9, Şırnak'ta 10.6 bu bölgeden söylüyorum yani, Türkiye genelinde 7.7 şeklinde bir kayıp rakamları, resmi olmasa da TEDAŞ'ın elinde mevcut. Yani şu andaki değerlendirmelerde biz kendimiz bunu kullanıyoruz, ama ayrılması lazım. Evet kayıpla kaçağın ayrılması lazım. Kaçak kullanımı affedilsin diye bir şey vardı, bunlar hükümet politikaları biz o doğrultuda bir şey söyleyemeyiz tabi. Bir de ben elektrik mühendisiyim paraya fazla aklım yatmaz ama şimdi bir enerji yani TEDAŞ olarak bir yerden bir mal alıyorsunuz ve o malı satıyorsunuz, satarken bir bölümünü kaybediyorsunuz. Ne yapacaksınız? Geri döndüğünüz kişiye, mal aldığınız kişiye bir bölümünü veremeyeceksiniz. Mesela bizim TEİAŞ'a ve TETAŞ'a şimdi taktığımız paralar gibi. Onlar ne yapıyor? İşte doğalgaz veya Hesler, üretim santrallerine vermiyorlar, onlar doğalgaza vermiyorlar. Ondan sonra ülke dışa bağımlı, doğalgaz borçlu, ekonomik açıdan yine gidip ülkenin gelirlerine dayanıyor, bu taraftan dönüyor, yine bizim işte maaşlardan veya yatırımlardan ülkeye yapılacak yatırımlardan. Yani bir çerçeve içerisinde dönüyor bu. Bir yerden bir yere vermediğini zaman öbür taraftan da dönmüyor size. Onun için enerji fiyatlarında işte ucuzluk yapmak. Tamam yapalım da ama bunun bir maliyeti var, ucuzluk yapmadan evvel bu maliyeti düşürmemiz lazım. Maliyeti nasıl düşürürüz? Daha düşük bir şekilde mal ederiz, bunu araştırmamız lazım. Yani onun için fiyatlarda ucuzlandırma şu andaki işletme giderleri ve maliyetler açısından baktığımızda birebir hatta bunun üzerinden rakamlar olması gerekiyor. Biz yaptık, maliyet tabanlı tarifeyi de yaptık. Şu andaki TEDAŞ giderleri ile çıkan tarife bugünkü rakamın üzerinde olması gerekiyor. Ama işte hükümet politikası da bugünkü rakamlardan uygulanıyor. Onun için, o kısır döngünün dışına çıkmak için bir çare olması lazım. Tamam kaçak affedilsin ve elektrik ucuz verilsin, nereye kadar gidecek bu? Ne şekilde olacak ve bir kısır döngü içerisinde dönüp duracak. Yeşil kartlılara aynı durum, yani evet yeşil kartlılara ucuz elektrik ve 150 kWh denendi, 150 kWh’a kadar indirimli tarife uygulandı. Ondan da olumlu bir sonuç çıkmadı, değişen bir şey olmadı. Dediğim şekilde, yani yeşil kartlıya verdiğiniz zaman da yine onun maliyeti gidip başka bir yerden çıkacak. Yani ülke gelirlerinden ya elektrik gelirlerini karşılamak için, burada ucuz verirken başka yerde pahalı satacaksınız. Değişen bir şey yok veya bütün yeşil kartlılara verirken yeşil kartsızlardan çıkaracaksınız bunu. Yani bir kısır döndü dönecek, burada gerçekçi olmak lazım. Özelleştirme konusunda yani kişisel görüşümü soruyorlar burada, ben karşı değilim. Dağıtımda eğer gerçek hukuksal alt yapıları, ayakları ve kanunların uygulanması gerçekten uygulanırsa, takip edilirse, özelleştirmede fayda var diye görüyorum. Bir de kişiler işte özelleşince iş kaybedeceğim falan, ya siz çalıştığınız sürece, siz emeğinizi verdiğiniz

Page 177: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

171

sürece, emeğinizi ortaya koyduğunuz sürece bence hiç kimse de, ya özel sektör nereden getirecek? Yine bizleri çalıştıracak. İş kaybı olmayacak diye de düşünüyorum. Ama ücret asgari mi olur, üst mü olur ona bir şey demiyorum, ama siz emeğinizi verdiğiniz sürece bir şekilde karşılığını alırsınız diye düşünüyorum. Evet yeni getirilen yasalarla, yani EPDK yasaları gerçekten uygulanırsa, gerçekten takip edilirse ve hukuksal alt yapısı da doğru olursa bu işin, bence özelleştirilmesinde fayda olacağını düşünüyorum. Tarık Öden: Salondakiler sizin gibi düşünmüyor ama Fırat Doğan: Düşünmüyor olabilirler, ama bir soruda kişisel görüşümü sormuştu da ben kişisel görüşümü söylüyorum. Hayır, yeni piyasa yapısı hakikaten bunu getiriyor, kaliteli enerji ve ucuz enerji, ama uygularsanız ve takip ederseniz ve yaparsanız ancak temeli sağlam olursa. Geçmişte olanların temeli sağlam değildi, yani açık konuşalım. Bu güzel forum için size çok teşekkür ediyorum, ben kendimi Diyarbakır’lı gördüğüm için de misafir olarak da görmüyorum, sık sık da gidip geldiğim için ama katılanlar, bizi dinleyenler ve Diyarbakır EMO'ya çok teşekkür ediyorum bu güzel tertipten dolayı. Kendilerini de tebrik ediyorum hakikaten ben işte 4 yıla yakın Diyarbakır'da kaldım ilk defa böyle bir etkinlik oluyor. İnşallah devamını diliyoruz, biz her zaman yanınızdayız. Çok teşekkür ediyorum Tarık Öden: Arkadaşlar 2 gün boyunca bizleri sabırla dinlediniz ve gerçekten dinamik bir forum olduğunu düşünüyorum. Bunu ev sahibi olarak söylemiyorum, ama bize gelen olumlu tepkilerden kaynaklı olarak söylüyorum. Muhakkak bir takım eksikliklerimiz vardır, yok değildir. Hepinize çok teşekkür ediyorum, panelistlerimiz bizleri kırmayıp buraya kadar geldiler ve oldukça verimli bir panel geçtiğini düşünüyorum ben. Kendilerine sizin huzurunuzda teşekkür ediyorum ve belgelerini kendilerine teslim ediyorum. Ayrıca, forumla ilgili bir sonuç bildirgesi hazırlığımız var arkadaşlar. Büyük bir ihtimalle akşam tamamlarız diye düşünüyorum. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.

Page 178: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

172

SONUÇ BİLDİRGESİ

"Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005" TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube tarafından 2-3 Aralık 2005 tarihinde Diyarbakır'da gerçekleştirildi.

Forum yürütme kurulu, sunulan bildiriler, yapılan tartışma ve katılımcıların katkıları ile sürdürülen panel ve değerlendirmeleri eksen alarak, forum sonuç bildirgesini kamuoyu ve ilgililerin bilgisine sunmayı kararlaştırmıştır.

1. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin genel enerji yapısına bakıldığında, bölgenin, enerji üretimi açısından çoğunluğu yenilenebilir önemli kaynaklara sahip olduğu görülmektedir. Bölge, ülkenin hidroelektrik enerji üretiminin %39,84’ünü, petrol kaynaklarının % 95’ini sağlamaktadır. Değerlendirilebilir önemli miktarda jeotermal, linyit ve asfaltit kaynaklarının yanında, güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli de düşünüldüğünde, bölgenin enerji ve su kaynakları açısından oldukça önemli bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Buna rağmen, elektrik enerjisi kullanımında tüketiciler açısından Türkiye’nin en ciddi problemlerinin yaşandığı bölge olması özelliğini taşımasının yanı sıra, bu kaynakların kullanılması suretiyle yaratılan ulusal katma değerden de eşitsiz pay almaktadır.

2. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ihmal edilen bölgenin, üretilen milli hasıladan aldığı payın düşüklüğü, yatırımsızlık ve diğer sosyokültürel sorunların yanı sıra kimliklerin inkar edilmesi vb. sorunlarla büyüyen olumsuzluklar bölge gelişimini engellemiştir. Petrol kaynaklarının gelirlerinin yarısının, petrolün çıkarıldığı illerin özel idarelerine aktarılması ile ilgili yasa tasarısına benzer şekilde, bölge enerji üretiminden elde edilen gelirin bir bölümünün GAP projesinin tamamlanmasında kullanılması gibi yasal düzenlemelere gidilerek eşitsiz gelişimin bölge lehine düzeltilmesine katkı koyacak politikalar geliştirilmelidir.

3. Bölgenin elektrik enerji sisteminde kullanılan teçhizatın önemli bir bölümü ekonomik ömrünü tamamlamıştır. Kısmen iletim hatları olmak üzere, özellikle dağıtım hatlarının yetersiz ve eski olması, taşınan enerjinin hat kapasitelerine göre yüksek olması, hat teknik kayıplarını ülke ortalamasının üzerine çıkartmaktadır. Bakım ve onarım çalışmaları için gerekli olan işgücü ve yatırım kaynağı yaratılmalı, dağıtım hatları kesinlikle yenilenmeli, bölgede aşırı yükselen teknik kayıpların düşürülmesi sağlanmalıdır.

4. TEDAŞ’ın özelleştirme beklentisiyle üzerine düşen görevleri yerine getir(e)memesi, yatırımların gecik(tiril)mesi ve mevcut hatların yenilenmemesi sonucu, Diyarbakır başta olmak üzere bölge kentlerinde elektrik enerji alt yapısı can çekişmektedir! Yaşanan sorunlar dikkate alınarak elektrik altyapısı yatırımlarında pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

5. Küreselleşme rüzgarı ile özelleştirmenin yaygınlaştırılmasının kamu yararı kavramını tehdit ettiği ülkemizde; özellikle bölge başta olmak üzere enerji sektöründe faaliyet gösteren bütün kurumlar nitelikli personel, araç ve gereç sıkıntısı çekmektedir.

Page 179: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

173

6. Bölgenin sürgün yeri olarak görülmesi personel sıkıntısı yaşanmasında diğer bir etkendir. Siyasetin kamu hizmeti üreten kurumlar üzerindeki gölgesi ile idari kadrolar sürekli değiştirilmekte, adeta vardiya usulü idarecilik yöntemleri ile kurumlar işlevsiz ve verimsiz hale getirilmektedir. Personel politikaları gözden geçirilmeli, nitelikli istihdam sağlanması ve kurumları işlemez hale düşüren uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir.

7. Tüketici açısından elektrik enerjisinde kalite oldukça önemli bir kavramdır. Bölgede özellikle kış aylarında aynı gün içerisinde çok sık ve uzun süreli elektrik kesintileri yaşanmakta ve bu durum kullanıcıların elektrikli cihazlarına zarar vererek tüketicilerin mağduriyetine neden olmaktadır. Elektrik enerjisi sektöründeki hizmet kuruluşları, kullanıcıya kaliteli elektrik enerjisi sunabilmek için gerekli çalışmaları yapmalı, kamu adına denetim yapacak bağımsız yapılar desteklenmelidir. Bu konuda yasal düzenlemeler, standartlar tarafların katkı ve katılımı ile tamamlanmalıdır.

8. Bölgede çözüm bekleyen çok ciddi enerji problemleri varken bütün sorunların kaynağı olarak kaçak elektrik kullanımının gösterilmesi sorunları çözmekten uzaktır. Bu yanlış anlayışın bir politika olarak benimsendiği görülmektedir. Asli görevleri vatandaşa hizmet olan kamu kurumlarının, kaçak elektrik kullanımının yüksekliğini öne sürerek, yürütmeleri gereken hizmetleri aksatmaları kamusal hizmet anlayışına aykırıdır. Yıllarca; kurumsal denetimin yapıl(a)maması, usulsüz ya da kaçak enerji kullanımının önemli boyutlara ulaşmasına neden olmuştur.

9. TEDAŞ tarafından açıklanan kayıp-kaçak rakamlarının birlikte kullanılması ve bütün rakamların kamuoyuna kaçak enerji olarak sunulması mühendislik açısından teknik bir yaklaşım değildir. Dağıtım hatları, trafolar, v.b. teçhizatlarda oluşan teknik kayıpların kaçak kavramından farklı kullanılarak, ülke genelinde ve bölgede tespitinin sağlıklı yapılması için net ölçümler yapılmalı, ülke enerji sistemine maliyetinin belirlenmesi için çalışmalar yapılmalıdır.

10. Bazı basın organlarında, Türkiye’de kaçak enerji kullanımı sadece bölgeye mal edilmeye çalışılmakta, kayıp kaçak olarak ifade edilen oranların ifade ettiği büyüklükler matematiksel büyüklük olarak değil, oransal büyüklük olarak kullanılmaktadır. Bu kesinlikle kabul edilemeyecek bir kavramdır. Kaçak kullanım yada elektrik çalınması değişik oranlarla ülkenin gelişmiş bölgeleri dahil, tamamında mevcuttur. Kaçak elektrik kullanımının ekonomik, sosyal ve adli boyutu dikkate alınarak nedenleri araştırılmalı, bilimsel sonuçları üzerinden, çözüm yoluna gidilmelidir.

11. Forum katılımcıları; ülkenin neresinde olursa olsun kaçak elektrik kullanımını bir kazanç biçimi ya da doğal bir hak haline getiren, kamu kaynaklarını sömüren anlayışla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamışlardır.

12. Bölgede enerji tüketimi, özellikle yaz aylarında tarımsal sulama ve kış aylarında ise meskenlerde ısınma amaçlı olarak kullanılması nedeniyle yüksek değerlere çıkmaktadır. Halkın enerji kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi ve enerji tasarrufunun bir yaşam biçimi haline getirilmesi için tüm kurumlar üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

13. Son 20 yıla yayılan çatışmalı süreçte, bölgenin ve ülkenin önemli kaynakları heba olmuş, süreç içerisinde güvenlik gerekçesiyle boşaltılan binlerce köyden göç etmek zorunda kalarak, üretimden kopartılan ve sayıları milyonlarla ifade edilen insan toplulukları kentlerin varoşlarında açlıkla, sefaletle ve çok zor yaşam koşullarıyla

Page 180: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

174

mücadele etmek zorunda bırakılmışlardır. Yoğun göç alan bölge kentlerindeki nüfusun önemli bir bölümünün açlık sınırının altında yaşaması ve elektrik birim fiyatlarının yüksek olması, halkın bir kısmını kaçak enerji kullanımına itmiştir. Ülkemiz; bu koşullarda yaşamak zorunda bıraktığı insanlarını, kaçak elektrik kullanmak dahil suça teşvik etmemek için çözümler üretmelidir.

“ELEKTRİK ENERJİSİ KULLANMAK BİR İNSAN HAKKIDIR!”

14. Anayasamızın 5. maddesinde geçen; “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak, devletin temel amaç ve görevleri arasındadır” ilkesinden hareketle; sağlık sektöründe yeşil kart uygulamasına benzer bir metotla Türkiye genelinde açlık sınırının altında yaşamla mücadele eden, işsiz ve yoksul kesimler için özel indirimli tarife uygulaması veya ayda 150 kWh’a kadar elektrik tüketiminden bedel alınmaması sosyal devlet anlayışının tesisi için büyük önem arz etmektedir.

15. Elektrikle ısınmayı önlemek için ekonomik sıkıntı yaşayan kişi ve ailelere yakacak yardımının yapılması, bölgede yaygın olarak kullanılabilecek güneş enerjisi sistemlerinden faydalanılması için devlet teşviklerinin verilmesi, ya da alt yapısı tamamlanacak yerleşimlerde, toplu ısı merkezlerinin kurulması gibi benzeri önerilerin dikkate alınacağı uygulamaların politika olarak benimsenmesi yaşanan ekonomik ve sosyal kayıpları azaltacaktır.

16. GAP kapsamında tarımsal sulama alanındaki projelerin gerçekleşme oranı %13’ler civarındadır. Projenin gecikmesi nedeniyle çiftçiler; tarımsal arazileri kendi olanakları ile kuyular açıp tesisler kurmak suretiyle, elektrik enerjisi kullanarak sulamaktadırlar. Sulama kanallarının bölge genelinde tesis edilmesi ile, bir yandan üreticinin gelir düzeyinin artması sağlanacak, diğer yandan sulama amaçlı harcanan elektrik enerjisine aktarılan kaynakların gereksiz tüketimi önlenebilecektir. Ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacak olan GAP kapsamındaki sulama kanallarının ivedilikle tamamlanması için gerekli kaynak yaratılması bir an evvel sağlanmalıdır.

17. Ülke genelinde bir dönem için tüm uyarılarımıza karşın plansızlığın yarattığı sorunların çözümü için (günübirlik) çözüm olarak sunulan, ve özellikle bölgede yaygın olarak kurulan mobil santrallere, yaklaşık 1 milyar $ ülke kaynağı aktarılmıştır. Bu santrallerin literatürde en fazla 10 MW gücünde ve acil durum santralleri olarak tanımlanmasına rağmen kapasiteleri çok yüksek değerlere çıkarılarak ve çevre mevzuatından muaf tutularak devreye sokulmuşlardır. Mevcut durumda bir kısmının sözleşmesi bittiği halde sökülüp taşınmamış, aksine çoğu yeni piyasa yapısına uygun lisanslar alarak, durumlarında değişiklik yapmadan üretim yapmaya devam etmektedirler. Bu santraller ya sökülüp alınmalı, ya da mevzuatlara uygun çalışma şekline getirilerek hem fiyatları indirilmeli hem de çevreye olumsuz etkileri önlenmelidir.

18. Enerji hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak, enerjiyi üretirken geçmiş ve geleceğimizin vazgeçilmez değerleri olan tarihi ve doğal zenginliklerimiz tahrip edilmemelidir. Ekolojik dengeye zarar verebilecek modeller yerine çevre dostu üretim modelleri gündeme getirilmelidir. Yapımı gündemde olan Ilısu barajı ile sadece bölgenin değil, insanlığın en önemli tarihi değerlerinden antik Hasankeyf

Page 181: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

175

Kenti sular altında kalacaktır. Ayrıca, Munzur ve Zap nehirleri üzerinde yapılması planlanan barajlarla da doğa harikası vadiler yok olacaktır. Doğa ve kültür varlıklarının insanlığın ortak mirası olduğu gerçeğinden hareketle kurtarılması için alternatif çalışmalar geliştirilmelidir.

19. Gelişmiş ülkelerin çimento, demir-çelik gibi yüksek enerji gerektiren ve çevreyi kirleten sektörlerini, gelişmekte olan ve az gelişmiş olan ülkelere kaydırdıkları gözlenmektedir. Bu durum ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler için yabancı sermayenin yatırımı gibi gözükürken, aslında ülkenin enerji kaynaklarını kullanmada ve çevrenin korunmasında büyük olumsuzluklara neden olmaktadır. Ülkemizin ileri teknoloji barındıran, sektörlerde sürdürülebilir bir kalkınma politikası ile gelişmesine yönelik planlama anlayışı geliştirilmeli, bilim ve mühendisliğin kamu yararı eksenli çalışmaları değerlendirilmelidir. Enerjiyi yoğun kullanarak, kirli üretim yapan katma değeri düşük üretim sektörü yerine, bilgi yoğun üretim teknolojilerine yatırım yapılması özendirilmeli ve desteklenmelidir. Ülkenin enerji politikaları geliştirilirken, gelişimine ağırlık verilecek sektörlerin belirlenmesi bu açıdan oldukça önemli olacaktır.

20. Ülke enerji politikaları oluşturulurken planlamada birliğin sağlanması, gerçekçi ve sağlıklı projeksiyonların ortaya konulması son derece önemlidir. Zaman zaman “bilinen nedenlerle savunulan” nükleer enerji santralleri yerine yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına yönelik projeksiyonlara yönelinmelidir. Doğa ve insan yaşamını tehdit etmeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar, ülkemizi nükleer tehlikelerden korurken, nükleer hammaddeler açısından da dışa bağımlılığımızı önleyecektir. Bu nedenle öncelikle öz kaynaklarımıza dayalı modellerin seçilmesi ve mevcut potansiyelimizin değerlendirilmesi gerekmektedir.

21. Kamu personeli olduğunu göz ardı ederek, siyasi iktidarların bir parçası gibi hareket etme eğilimini gelenek haline getiren bazı enerji bürokratlarının bu davranış biçiminin kabul edilemez olduğunu katılımcılar önemli bulmuşlardır.

22. Elektrik enerjisi fiyatının diğer ülkelere göre yüksek olması sanayi üretim girdilerinin düşürülmesi ve tüketicinin yaşam düzeyinin yükseltilmesi önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. Girdi maliyetlerinin artması istihdamı da olumsuz etkilemektedir. Kişi başına milli gelirden alınan paydaki ülke genelindeki düşüklük bir yana, bölgeler arası eşitsiz dağılım toplumsal dengeleri tehdit etmektedir.

23. Enerji sektörü stratejik öneme sahip tekel olarak kamu hizmeti niteliği çerçevesinde kar, rant beklenti ve siyasal baskılarından uzak sürdürülmesi gereken bir sektördür. Bu özellikleri nedeniyle planlama anlayışının hakim olduğu merkezi yapılanmaya gidilmeli, özelleştirme uygulamalarına son verilerek, koordinasyon, yetişmiş insan gücü, ekonomik kaynak ve ileri teknoloji politikalarıyla güçlendirilmiş, “kamu kontrolünde”; toplumun çalışanlar, tüketiciler dahil tüm örgütlü kesimlerinin temsil ve karar süreçlerine etki edebildiği “kamusal denetime” açık bir yapı oluşturulmalıdır.

24. Katılımcılar ve Elektrik Mühendisleri Odası temsilcileri forum içeriğinde tespit edilen gerçekler ışığında yapılacak çalışmaların takipçisi olacaklarını, yapılan çalışmalar hakkında kamuoyunu bilgilendirme sorumluluklarını yerine getireceklerini, mühendislik mesleğini toplum yararına kullanma kararlılıklarını bir kez daha ifade etmişlerdir.

Page 182: Güneydoğu Enerji Forumu Bildiriler Kitabı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Enerji Forumu 2005

176

Kamuoyu ve ilgililerin bilgilerine sunarız.

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ ENERJİ FORUMU 2005 Yürütme Kurulu