66

Güngören Dergi - Temmuz

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Güngören Belediyesinin İlçede gerçekleşen faaliyetler, etkinlikler, hayata geçen projeler, devam eden çalışmaların yanı sıra sağlık, teknoloji ve birçok güncel haberi bulabileceğiniz aylık dergisi.

Citation preview

Page 1: Güngören Dergi - Temmuz
Page 2: Güngören Dergi - Temmuz

Aziz hemşehrilerim!

Havasını soluyup sokaklarında adımladığımız; başımızı huzurla

soktuğumuz evimize, alınterimizle yoğrulan işimize mesken yaptığımız

Güngören’imizi sizlere yakışır bir semt yapmanın kutlu sorumluluğu ile

çalışmaya devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan

ayı her ne kadar oruçlu her bedeni ve ruhu yavaşlatsa da, hepimizi kendi

rengine boyayıp idrak mevsimine bizi ulaştırsa da bütün birimlerimiz

gece gündüz demeden sizlere hizmet noktasında faaliyetlerini

sürdürüyor. Ramazan ayında içimizi yerleştirdiğimiz bu ruh kalıbının

maneviyatımızı bozmadan onarması için bizler de belediyemizin bütün

maddi imkanlarını seferber ederek bu kutlu şölene iştirak ediyoruz.

Evimizi ev, ruhumuzu ruh, şehrimizi şehir yapan Ramazan ayının

bereketini sizlerle birlikte yaşamak ve Ramazan’ı ilçemize şanına yakışır

bir şekilde konuk etmek için soframızı açtık. Her gün gerçekleştirdiğimiz

sokak iftarlarında ekmeğimizi sizlerle bölüşerek Ramazan’ın güzel

çağrısına uyuyor; konserlerden konferanslara, şiir dinletilerinden

gösterilere kadar iftar sonrasına anlam katmak için hep birlikte

gönlümüzü Ramazan’a açıyoruz. Gökten gelen bu konuğun şerefine

daha bir içten kucaklıyoruz herkesi.

Hepimizin ruh bilançosu yapmasına vesile olan Ramazan ayı, Güngören

Belediyesi olarak bizlerin de geçen bir yılın muhasebesini yapmasına,

yenilenmemize ve bu yenilenen azimle ilçemize yakışır bir dinamizme

dönüşmesine imkan verecektir. Ramazan ayınız ve ve ardından bir

müjde gibi gelecek bayramınız mübarek olsun.

Güngören Belediye BaşkanıŞ. Yücel KARAMAN

Page 3: Güngören Dergi - Temmuz
Page 4: Güngören Dergi - Temmuz

Yıl 1 | Sayı 4 | Temmuz 2013

Gün

göre

n B

eled

iyes

i’nin

Ayl

ık S

ürel

i Yay

ın O

rgan

ıdır.

gungorendergi.com

EĞİTİME SON GÜNÜNDE DEDESTEK

İSTANBULSOĞUKÇEŞME SOKAĞI

YAZI DİZİSİMİNYATÜR

RÖPORTAJ HİLMİ AYDINEĞİTİM

TERAPİ

0950

KENTLİLİKCİHAN PAYİTAHTI, ŞEHİRLERİN DİLÂRÂSI: İSTANBUL

46

34

GEZEN BİLİRDİYARBAKIR

12

EĞİTİMRAMAZANDA ÇOCUK OLMAK

20

İmtiyaz SahibiGüngören Belediyesi Adına Şakir Yücel KARAMAN

Yazı İşleri Müdürüİrfan ERSAN

Yayın Koordinatörü Fatih DOĞAN

Yayın Yönetmeni Ferhat BULUT

ISSN1039-2731

0 212 493 0 456www.afmiletisim.com

54

Yayın KuruluSüheyla SÜLEZ, Yasemin EKMEKCİ Ayhan YILDIRIM, Pınar KARTI, Merve KIRDEMİR

Görsel YönetmenReyhan SULA

Foto MuhabirBüşra BULUT

Baskı TarihiTemmuz 2013

Yönetim YeriGüven Mahallesi Marmara Cad.Belde Sokak No:38 34160Güngören / İstanbulTel: 0 212 449 55 00 www.gungoren.bel.tr

Yayına Hazırlık ve Baskı

facebook.com/groups/gungorenbld twitter.com/gungorenbldtwitter.com/sykaraman

youtube.com/user/GungorenBelediyesi

26

SÖYLEŞİBİR KUŞAĞI BÜYÜTEN HEKİMBEDRİ YAZICI

20

Page 5: Güngören Dergi - Temmuz

RÖPORTAJ HİLMİ AYDIN

bu sayıdaGÜNDEM HABER Okullar 250 Ağacı Kesilmekten Kurtardı | 04En Eğlenceli Okul Başlıyor | 05 Engelleri Aşan Kandil Programı | 05Bilgi Evleri’ne Amerika’lı Öğretmen | 05Erkekliğe İlk Adım | 06Çevreye Duyarlılığının Resmi | 07Dergimizin Kapak Çocukları Sünnet Oldu | 07Gönül Köprüsünün Pedalları Dönmeye Başladı | 08Eğitime Son Gününde de Destek | 10Başkan Karaman Güngörenlileri Hafta Sonlarında da Yalnız Bırakmıyor | 11

KENTLİLİKGüngören Belediyesi Kentsel Bakım ve Temizlik Hizmetleri / 12Cihan Payitahtı, Şehirlerin Dilârâsı; İSTANBUL | 16Söyleşi / Bir Kuşağı Büyüten Hekim; Bedri Yazıcı | 20

AİLE/YAŞAMÇocuğumun Tatili Nasıl Geçecek? | 22Kendini Okuyamayan İnsan Eşindeki Güzelliği Göremez | 23Ramazan’ın Ruhaniyetine Teslim Olmak | 24Çocuklara En Büyük Ceza İnterneti Yasaklamak | 26

EĞİTİMAhmet Yesevi Bilgi Evi | 27 Devamsızlık Yapmayan Her Öğrenci Sınıfı Geçecek | 28 Milli Eğitim Bakanlığından 33 Yeni Kampüs | 28 Çocuklar Kur’an’ı Severek Öğrenecek | 29 Bilim ve İslam Üniversitesi Açılıyor | 29 Ramazan’da Çocuk Olmak | 30

SAĞLIKRöportaj / Bedeni Disipline Eden İbadet; Oruç | 32Yaz Aylarında Su Tüketimi ve Önemi | 34Enerji Dostu Hastaneler Geliyor | 34 Ramazanda Sigarayı Bırakın | 35 Reçetesiz İlaç Satışı Yasaklandı | 35

RÖPORTAJHilmi Aydın/ Kutsal Emanetler| 36

TEKNOLOJİKısa Süreli Bellek Yapay Ortamda İzole Edildi | 41 ‘Başlat Tuşu’ Windows 8.1 İle Geri Dönüyor | 42 YouTube’da Ağır Çekim Dönemi | 42

Kent Bilgi Sistemi | 43

Şifrenizi Paylaşmayın | 44

Twitter’da Hakarete 11 Yıl Hapis! | 44 Türk Kızı Muzdan Devrim Çıkardı | 44 Uzay Turizmi İçin Tarihi Başarı | 45 Laboratuvarda Yapay Kemik İliği Üretildi | 45

YAZI DİZİSİMinyatür | 46

GEZEN BİLİRDiyarbakır | 50

İSTANBULSoğukçeşme Sokağı | 54

KÜLTÜR/SANATÇocuk Tiyatrosu Günleri | 60

Açıkhava Sinema Günleri | 61

SPORYaz Okulları Programları | 62

Page 6: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber4

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören Belediyesi “Daha temiz bir Güngören için okullarda geri dönüşüm” yarışması düzenledi. Aliya İzzetbegoviç Parkı'nda düzenlenen Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında, kazanan okulların ödüllerini Güngören Belediye Başkanı Şa-kir Yücel Karaman takdim etti.

Öğretmenlerinin yardımlarıyla bir yıl süren bir çalışmada çevreye zarar veren atıkları toplayan öğrenciler, okullarına çeşitli he-diyeler kazandırdı. Okullarında atık amba-lajları ve pilleri toplayan öğrenciler, Dünya Çevre Haftası’nda ödüllerine kavuştu. En çok atık toplayan okullar Güngören bele-diyesi tarafından çeşitli hediyelerle ödüllen-dirildi.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, öğrencilere seslenerek; “Sizler bir sene boyunca çalıştınız. Okullarınız-da atık pilleri ve atık kâğıtları topladınız. Bizlerde o kâğıtları ve pilleri kullanılır hale getirdik. Bu programa destek veren başta okul müdürlerimiz olmak üzere tüm öğret-

menlerimize, velilerimize ve öğrencilerimi-ze teşekkür ediyorum. Onların sayesinde inşallah bu ülke daha yaşanılır hale gele-cektir” dedi. Çocuklara çevrelerini her za-man korumaları gerektiği nasihatini veren başkan Karaman “Topladığınız atıklar size ve okullarınıza hediye olarak geri döne-cek. Ve o ödüllerle sizler daha iyi bir eğitim alacaksınız” şeklinde konuştu.

Atık Pil Toplama yarışmasında öğrenci başına 800 gram pil toplayan Ergün Öner Mehmet Öner Anadolu Lisesi birinci olur-ken, Güngören İlköğretim Okulu ikinci, Ergenekon İlköğretim Okulu üçüncü oldu. Ambalaj Atıkları yarışmasında ise 3545 kg ambalaj atığı toplayan Koza Koleji birinci, Başarılı Koleji ikinci, Mustafa Kemal İlköğ-retim Okulu üçüncü oldu. Ambalaj atıkları ve atık pil yarışmalarında birinci olan okul-lara baskı makinesi, ikincilere projeksiyon cihazı, üçüncülere ise fotokopi makinesi hediye edildi.

Okullar 250 Ağacı Kesilmekten KurtardıGüngören Belediyesi öncülüğünde okullarda toplanan atık ambalaj miktarı 15 tonu geçti. Toplanan ambalaj atıkları 250 adet ağacın kesilmesini engellemiş oldu.

Page 7: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber5

gungorendergi.com

temmuz2013

Bilgi Evleri’ne Amerika’lı Öğretmen

Okulların kapanmasıyla birlikte, öğrenciler için hazırlanan birbi-rinden eğlenceli ve öğretici aktiviteler de başlamış oldu. Her yıl binlerce öğrencinin katıldığı Güngören Belediyesi Yaz Okulları, çocukların eğlenirken öğrendikleri ve yetenek kazandıkları birçok aktiviteyi bünyesinde barındırıyor. Yaz Okulları’nda bu yıl ebru atölyesinden, gitar kursuna, takı tasarımdan, mental aritmetik uygulamalarına, futboldan yüzmeye birçok branşta genç yete-nekler kendilerini geliştirme fırsatı bulacak.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman “Yaz okulla-rıyla çocuklarımız hem eğlenecek hem de bilgilerini tazeleye-cekler. Yeteneklerini katılacakları kulüpler sayesinde keşfedecek olan miniklerimiz, yazı dolu dolu yaşamanın tadına varacak. Tek amacımız, gelişmiş bir toplum için, iyi eğitim almış bireyler yetiş-tirmek. Bu amaç için var gücümüzle çalışıyoruz” diye konuştu.

Kayıt işlemleri Beyaz Masa, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü ve Bilgi Evlerinde yürütülen yaz okullarında kayıt esnasında katılım-cılar yaş aralıklarına göre ve tercih ettikleri etkinlik branşlarına göre sınıflarına yerleştiriliyor.

Güngören Belediyesi’nin düzenlediği Yaz Okulu etkinlik-leri kapsamında Güngören’li gençler yaz tatilini eğlen-mekle birlikte öğrenimlerine devam ederek geçiriyor. Yaz okulu kapsamında yürütülen İngilizce dil eğitimi, Amerika birleşik devletlerinden gelen beş öğrencinin ver-diği dersler ile Güngören’deki beş farklı bilgi evinde sürdü-rülüyor.

Amerika Birleşik Devletlerinden gelen öğrencilerin verdi-ği İngilizce dersleri, Güngören belediyesi bilgi evlerinde, derslerin tamamen İngilizce konuşularak geçtiği, soru ve cevaplar ile interaktif katılımın sağlandığı eğlenceli sınıf ortamlarında uygulanıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Güngören Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği ‘Engelleri Aşan-lar İle Miraç Kandili Programı’ Erdem Beyazıt Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü ve Güngören Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Miraç Kandili programı, İSEM (İstanbul Engelliler Müdürlüğü) de eğitim gören öğrencilerin seslendirdiği ilahilerle baş-ladı. Güngören Müftülüğü imamlarının Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Mevlid-i Şerif okumasıyla ile devam etti. Prog-rama, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürü Bekir Köksal, Müdür Yardımcısı Nurullah Yücel, Güngö-ren Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürü Salih Zeki Kaplan ve Güngören İlçe Müftüsü Yunus Bıçakçı katıldı.

Engelleri Aşan Kandil Programı

En Eğlenceli Okul Başlıyor

ABD’den İstanbul’a gelen üniversite öğ-rencileri, Güngören Belediyesi’nin Bilgi Evleri’nde öğrencilere İngilizce öğretiyor.

Güngören Belediyesi’nin öğrencilerin yaz tatilini eğlenceli ve dolu dolu değerlendirmeleri amacıyla düzenlediği en eğlenceli okul, ‘Yaz Okulu’ başlıyor.

Page 8: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber6

gungorendergi.com

temmuz2013

Tıbbi ve biyolojik olarak birçok faydası bulunan sünnet, her erkek çocuğun haya-tında yaşadığı en önemli dönemeçlerden birisidir. Bunun bilincinde olan Güngö-ren Belediyesi, yanlış sünnet operasyonları sonucunda yaşanabilecek sorunların önüne geçebilmek için geniş katılımlı sünnet organizasyonu düzenledi. Çocukla-rını Güngören Belediyesi güvencesinde sünnet ettiren aileler ise gönül rahatlığıy-la çocuklarını hastanelere götürdü. Cerrahi uzmanlar eşliğinde lazer yöntemiyle gerçekleştirilen sünnetlerde hiçbir sorun yaşanmadı. Miniklerin moralini yüksek tutabilmek amacıyla belediye yetkilileri sünnet sonrası çocuklara birçok hediye takdim etti.

Erkekliğe İlk Adım

Şölen havasında geçen sünnet

töreni sonrasında çocuklar Eyüp

Sultan hazretlerinin kabrini ziyaret

edip ardından Miniatürk gezisine

devam ettiler. Miniatürk’te İstanbul

ve Türkiye’de göremedikleri yapıla-

rın maketlerini inceleyen minikler

bol bol fotoğraf çektirdi. Günün so-

nunda aileleriyle birlikte gerçekleş-

tirdikleri boğaz turu ile unutulmaz

bir gün yaşamış oldular.

Page 9: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber7

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören’de, 5 Haziran Dünya Çevre Günü sebebiyle okullarda çevre konulu resim ve fotoğraf yarışması düzen-ledi. Güngören Kaymakamı Zafer Orhan ve İlçe Milli Eği-tim Müdürü Abdullah Nurkan’ın katıldığı törende kurdele kesiminden önce Kaymakam Orhan öğrencilere katılımları ve çevreye duyarlı olmalarından dolayı teşekkür etti. Açılış sonrası fuaye alanında sergilenen tüm fotoğraf ve resimleri inceleyen Kaymakam Orhan öğrencilerden çalışmaları hak-kında bilgi aldı.

Ödül töreni öncesi ise Güngören Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü, katılımcılara geleceğe en önemli katkı sağla-manın yolu olan Geri Dönüşüm ve Güngören’deki geri dö-nüşüm faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

Lise ve ortaokul olmak üzere sınıflandırılan yarışmada, hem resim hem de fotoğraf dalında belirlenen finalistler, hediye-lerini Kaymakam Zafer Orhan’ın elinden aldı.

Çevreye Duyarlılığının ResmiGüngören Kaymakamlığı, Güngören Belediyesi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün birlikte dü-zenlediği “Dünya Çevre Günü” konulu fotoğraf ve resim yarışması sonuçlandı.

23 Nisan heyecanını Başkan Karaman ile yaşayan ve Gün-gören Derginin 2. Sayısının kapağında yer verdiğimiz ikiz kar-deşler Kadir ve Enes Salış abileri Mert Salış ile birlkte sünnet oldu.

Sünnet düğünlerine katılan Başkan Karaman, Mert, Enes ve Kadir kardeşlere hediyelerini takdim etti. hediyelere çok sevi-nen kardeşler, aynı zamanda erkekliğe ilk adımlarını atmanın sevincini yaşadılar.

Dergimizin Kapak Çocukları Sünnet Oldu

Page 10: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber8

gungorendergi.com

temmuz2013

1995 yılında Bosna’da yaşanan Srebrenitsa katliamını an-mak için dört genç bisikletçi, 29 Haziran’da Güngören Bele-diyesi öncülüğünde, Balkanlara doğru yola çıktı. Güngören Belediyesi’nin 50 Kişilik bisikletçi grubu’nun uğurladığı spor-cular büyük alkışlar eşliğinde Bosna’ya doğru pedal çevirme-ye başladı. Gönül Köprüsü etkinliği kapsamında yola çıkan üniversite öğrencisi gençler, bin 800 kilometre yol boyunca pedal çevirecek. Türkiye, Bulgaristan, Makedonya, Kosova ve Karadağ’ı geçecek olan sporcular, 13 gün sürecek olan zorlu yolculuğun ardından 11 Temmuz’da Srebrenitsa’da ger-çekleştirilecek Mars Mila (Barış Yürüyüşü) anma etkinliğine katılacak. Ertesi gün Güngören Belediyesi’nin kardeş şehri Goražde’de düzenlenen iftar yemeğinde Bosnalılarla Rama-zan sevincini yaşayacaklar.

Güngören Belediyesi önünden hareket eden sporcuları yalnız bırakmayan Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Kara-man, Saray Bosna’daki Srebrenitsa katliamının yıl dönümünü

hatırlatarak ve “Bu bölgenin bizim için çok büyük bir önemi var. Çünkü yüzyılların kardeşliği pekiştirdiği bir bölge. Bu böl-gedeki insanlarımızın kederli gününde yanlarında olmak hem de dünyaya bu katliamın adını unutturmamak adına böyle bir program düzenledik. Bu program kapsamında burada 4 genç bisikletçimizi, Srebrenitsa’ya uğurladık. Böylece sporcuları-mız Balkanlar’ı geçerek Srebrenitsa’ya kadar pedal çevire-cek. İnşallah kazasız belasız Srebrenitsa’ya ulaşırlar.” dedi.

iki aydır yoğun bir şekilde bu yolculuğa hazırlandıklarını söy-leyen bisikletçi Furkan Akkaya, “1995 yılında yaşanan olay çok üzücüydü. Bu her sene anılan ve unutulmaması gere-ken bir olay. Güngören Belediyesi sayesinde biz de bugün Güngören’den yola çıkacağız ve Srebrenitsa’da ki anma tö-renlerine katılacağız. Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman’a çok teşekkür ediyorum. İnşallah kazasız belasız Srebrenitsa’ya ulaşırız” diye konuştu.

Gönül Köprüsünün Pedalları Dönmeye Başladı

Bosna’da 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa katliamının anma tören-lerine katılmak için, 4 genç bisikletçi

Güngören’den pedal çevirmeye başladı.

Page 11: Güngören Dergi - Temmuz
Page 12: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber10

gungorendergi.com

temmuz2013

Karnelerin alındığı 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı’nın son gü-

nündeilçe okullarını gezen Güngören Belediye Başkanı Şakir

Yücel Karaman okullarda dereceye giren öğrencilere tablet

bilgisayar, satranç takımı, kitaplar ve çeşitli hediyeler dağıttı.

Başkan Karaman ayrıca öğrencilere yaz tatilinde yetiştirmeleri

için bitki yetiştirme seti de hediye etti.

Sabah saatlerinde Mehmetçik İmam Hatip Ortaokulunda öğ-

rencilerle buluşan Başkan Karaman daha sonra Kemal Kaya

İlköğretim Okulu’nda Kaymakam Zafer Orhan ve Milli Eğitim

Müdürü Abdullah Nurkan ile birlikte ‘Eğitim Öğretim Yılı Ka-

panış Programı’na katıldı. Son olarak İzzet Ünver İmam Hatip

Lisesi’ni ziyaret eden Başkan Karaman tüm gününü öğrenci-

lere ayırdı. Kapanış Programını şiirleriyle ve halk oyunlarıyla

süsleyen öğrenciler karnelerini Kaymakam, Belediye Başkanı

ve Milli Eğitim Müdür’ünden aldı.

Çocuklarla bol bol fotoğraf çektiren Başkan Karaman öğren-cilere; “Çok çalıştınız çok yoruldunuz, tatili hak ettiniz. Ancak sizden ricamız bu üç ayı sadece dinlenerek geçirmemeniz. Kitap okuyun, spor yapın, tatili geleceğiniz için en iyi şekilde değerlendirin. Bu milletin siz gençlerden beklentileri var ve bu beklentileri karşılayacağınızı biliyoruz. Ailelerinize ve ülkeni-ze karşı sorumluluğunuzu en iyi şekilde yerine getireceğinize inanıyoruz. Sizlerin başarısında emek sarf eden öğretmenle-rinizin ve ailelerinizin rolü çok büyük onlara da şükranlarımı sunuyorum. Biz de belediye olarak üzerimize düşen ne varsa yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Okullara labora-tuvarlar, konferans salonları, teknoloji sınıfları açtık. Sizlere dağıttığımız bitki yetiştirme setlerinde çeşitli bitki ve çiçekler var onlara baktığınızda size meyvelerini verecek. Bu bitkiler sayesin-de hem bir hobi kazanmış olacaksınız hem de emek vermenin sonucunda meyve almanın hazzını tadacaksınız. Gününüzü kut-luyor, tüm hayatınızda başarılar diliyorum” dedi.

Eğitime Son Gününde de Destek Karnelerin alındığı 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı’nın son gününde Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman ilçe okullarını gezdi.

Page 13: Güngören Dergi - Temmuz

gündem haber11

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören’de faaliyet yapan dernek ve vakıfların toplu pikniklerini

ziyaret eden Güngören Belediye Başkan’ı Şakir Yücel Karaman

katılımcıları selamlayarak birlik ve beraberlik mesajlarını iletti.

Katılımcılar hafta sonu tatilini kendilerine ayırıp pikniklerine ka-

tılan Başkan Karaman’a teşekkürlerini sundu.

Başkan Karaman Güngörenlileri Hafta Sonlarında da Yalnız Bırakmıyor

Kastamonu Cideli’ler Derneği Piknik Organizasyonu

Adıyaman Gergerli’ler Derneği Piknik Organizasyonu

Kuyulu Camii Yaz Kampı Organizasyonu

Hilal VakfıPiknik Organizasyonu

Page 14: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k12

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören belediyemiz 312 bin kişilik nüfusu ve yaklaşık 700 hektar-lık yüzölçümüyle metrekareye düşen nüfus yoğunluğu bakımından en

kalabalık ilçe olma özelliğine sahip. Anadolu şehirlerinin 59’undan daha fazla nüfusa sahip olan ilçemiz aynı zamanda, İstanbul’un da yüzölçü-

mü bakımından en küçük ilçesi.

Nüfus yoğunluğunun fazla olması, yeni ihtiyaçlar için kullanılabilecek boş alanların olmaması ve çarpık kentleşmenin ortaya çıkardığı zorluk-

ları birçok alanda aşmayı başaran Başkan Karaman ve ekibi, kentsel bakım ve temizlik hizmetlerinde de nitelikli projelerin ve başarılı uygulama-

ların altına imza atıyor.

Güngören Belediyesi Kentsel Bakım ve Temizlik Hizmetleri

Page 15: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k13

gungorendergi.com

temmuz2013

Görüntü kirliliğini gideren ve hijyenik koşulların en yüksek se-viyede oluşturulabildiği yeraltı konteynerleri 2009 yılından beri Güngören ilçemizde kullanılıyor. Güngören ilçemizin fiziki şartla-rından dolayı şu anda pilot olarak 20 noktada yeraltı konteyner-leri vatandaşımızın kullanımına sunuluyor. Yeraltı boru ve kablo hatları gibi tesisatlarında uygulamayı zorlaştırmasından dolayı yeraltı konteynerlerinin yaygınlaşabilmesi için tespit çalışmala-rı yoğun bir şekilde devam ediyor. Uygulanması mümkün olan yerlerin tespitinden sonra en kısa süre içerisinde o bölgeye bir yeraltı konteyneri kazandırılıyor.

Hâlihazırda Gençosman, Haznzedar, Merkez ve Merter mahal-lelerinde yeraltı konteyner uygulaması mevcut. Uygulamanın yaygınlaşması için Mareşal Çakmak ve Güven mahallerinde tespit çalışmaları yürütüldüğünü aktaran Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü yetkilileri, yakın zamanda bu bölgelere de birçok yeraltı konteynerinin kazandırılacağının bildiriyorlar. Çünkü bu bölgelerde binaların yoğunluğu cadde ve sokak genişliklerinin kısıtlı olması ve yaya kaldırımlarının en az şekilde işgal edilmesi gerektiği gibi zorunluluklardan dolayı yeraltı konteyner uygula-masının bölge halkı için önemli bir çözüm olacağı vurgulanmak-tadır.

Daha önce caddelerde demirden ve alüminyumdan yapılmış metal çöp konteynerleri bulunurken bunlar birçok sorunu da beraberinde getirmekteydi. Zaman içerisinde paslanıyor, devril-me durumunda kaldırılamıyor, estetik dışı görüntüsü gibi birçok handikapları bulunuyordu.

Güngören Belediyesinin en modern dış mekan çöp toplama konteyneri olarak kullanmaya başladığı plastik konteynerler, hem vatandaşın olumlu yaklaşımı hem de teknik verilerin doğ-rultusunda sanayi bölgeleri hariç tüm Güngören’de yaygın bi-çimde uygulanmaktadır. Sanayi bölgelerinde ortaya çıkan atık maddeler içerisinde yanıcı özelliğe sahip materyallerin bulun-masından dolayı eski metal konteyner uygulamasına devam edilmektedir.

Güngören ilçesi genelinde toplam bin 100 adet plastik kon-teyner mevcut. Hem şehir estetiği hem sağlığa uygunluk hem de çöp toplama araçlarının en temiz ve en seri şekilde akta-rım yapabiliyor olması ve trafik akışını engellememesi, plastik konteyner uygulamasının günümüz şartlarında en doğru çözüm olduğunu vatandaşların da olumlu tepkilerinden anlaşılıyor.

Şehir estetiğine her projesinde titizlikle dikkat eden Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman ve ekibi, temizlik ve kent bakım hizmetlerinde de titizliklerini Güngörenli vatandaş-lara modern ve konforlu çözümlerle sunuyor. Korugan, modern çağın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmiş çok nitelikli bir uy-gulamadır. Yeraltı konteynerlerinin uygulanamadığı ve plastik konteynerlerinde kullanılmasının ortaya çıkardığı birçok sorunu aşmak için Güngören’de 30dan fazla korugan uygulaması bu-lunuyor.

Yakın bir zamana kadar ilçe genelindeki korugan sayısını 100 e çıkarmayı planladıklarını aktaran Temizlik Hizmetleri Müdürlü-ğü yetkilileri, korugan uygulamasıyla geri dönüşüm materyalleri toplayan kişilerin ortaya çıkardığı dağınıklığı ve gayri hijyenik durumları ortadan kaldırdıklarını belirtiyor. Yaklaşık 2 çöp kon-teynerini içerisinde barındırma kapasitesine sahip koruganlar, yalnızca çöp atılabilecek genişlikte kapaklara sahiptir. Dolayısıy-la dışarıdan bir müdahaleyle konteynerin içerisindeki atık mad-delere ulaşılamamakta ve sokaklarda dağılmış çöp görüntüleri ortaya çıkmamaktadır.

“Güngören’in çöpünü çöp olmaktan çıkardık, bir değere dönüş-türdük.” diyen Başkan Karaman geri dönüşüm de İstanbul’da ileri bir noktada olduğumuzun altını çiziyor. Özel bir şirket ile yapılan anlaşma ile Güngören ilçemizde toplanan geri dönüşüm materyalleri ayrıştırılmakta ve kullanılabilir bir değere dönüştü-rülüyor.

Yeraltı Konteynerleri

Korugan

Plastik Konteynerler

Geri Dönüşüm

Page 16: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k14

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören Belediyesi Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü amba-laj, evsel, elektronik, petrokimya ürünleri, tıbbi ve moloz atıklarını toplamda 6 farklı başlık altında ayrıştırılmasını sağlıyor ve çevreye verebileceği zararı azaltmak, ekonomik değer ortaya çıkarmak bakımından başarılı bir uygulama yürütüyor. Evlerde kullanılan kızartma yağlarının lavabo-lardan dökülmek suretiyle doğaya karışıyor olması çevre-ye verilen zararların başında geliyor. Güngören Belediye-si ekipleri çevre duyarlılığı kapsamında başlattığı atık yağ toplama kampanyasıyla geri dönüşüm hizmetlerine yeni bir boyut kazandırdı. Evlerde kullanılmayacak durumda olan kızartma yağlarının 5 litresini biriktirip Belediye ekiplerine teslim eden vatandaşlara 1 litre taze sıvı yağ hediye edi-liyor. Atık yağ toplama kampanyası ile hem vatandaşların atık olarak gördükleri yağlar evlerine bir değer olarak geri dönmekte hem de çevre duyarlılığına destek olunmakta. Atık yağlarını taze yağ ile değiştirmek isteyen vatandaşların belediyemizi araması yeterli.

Aynı şekilde elektronik ve plastik hammaddeden yapılmış atıkların toplanması için de kampanyalar yürütülüyor. Bu kampanyalar ile toplanan geri dönüşüme müsait atıklar belediyemize yıllık ortalama 1,5 milyon TL ek gelir sağlı-yor. Bu da temizlik hizmetleri giderlerinin 1 aylık kısmını bu yolla karşılamaya yetmektedir. Plansızca atıldığında bir değer ifade etmeyen geri dönüşüm materyallerinin bilinçli şekilde toplanması ve atıkların toplanmasına vatandaşların katkı sağlayabilmesi için yürütülen kampanya projeleri hem belediye bütçesine katkı sağlıyor hem de gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakabilmeyi amaçlıyor.

Okullarda Geri Dönüşüm YarışmalarıTemizlik bir kültürdür. Erken yaşlarda bu kültürü Güngörenli çocuklara ve gençlere aşılamayı hedefleyen Güngören Be-lediyesi, bu kapsamda tüm okullarda kampanyalar ve ya-rışmalar düzenliyor Geri dönüşüm bilincini yaygınlaştırmayı hedefleyen atık pil, ambalaj atığı ve elektronik atık toplama yarışmaları ile okullarda ve öğrencilerin kendi aralarında sürdürülen tatlı bir rekabet ile işlevini yitirmiş tonlarca ma-teryal elde edilmiş oluyor.

Yarışmalarda toplanan atıklara, okullara ve öğrencilere göre sınıflandırılması yapılarak bir karara varılıyor. Kazanan okul-lar ve öğrenciler her yıl gerçekleştirilen Dünya Çevre Günü etkinliklerinde ödüllendirilmek suretiyle geri dönüşüm bi-linci pekiştirilmiş oluyor. Dağıtılan ödüller arasında laptop, akıllı tahta, bilgisayar ve bir çok hediyenin bulunması ya-rışmaların cazibesini artırıyor, katılımı yaygınlaştırıyor ve bu sayede ortaya çıkan temizlik kültürü sürdürülebilir bir zemine taşınmış oluyor.

Temizlik Hizmetleri Personel EğitimleriKentsel temizlik kapsayıcı üst bir başlıktır. Bu başlık çöp kon-teynerlerinin modelleri ve konumları, geri dönüşüm stratejileri, araç ve ekipman tercihleri, personel ve personelin eğitimleri gibi bir çok hassas olunması gereken detayı birleştirmekte-dir. Kentsel temizlik hizmetlerinin en önemli ayaklarından bi-ride personel ve personelin nitelikli hizmet üretebilmesidir. Güngören Belediyesi Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü olarak personel eğitimlerine çok önem verdiklerini belirten yetkililer, bu kapsamda alet edevatın tasarruflu ve doğru kullanımı, iş kıyafetlerinin temiz ve kurumsal görüntüsü, halk ile iletişimde sorun yaşamamak, personelin kendi sağlığı ve çevre sağlığı gibi birçok konuda eğitimler uyguladıklarını ve her geçen gün yeni eğitim programları geliştirdiklerini belirtiyorlar. Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü’nde çalışan her personelin iş kıyafeti üzerinde bir sicil numarası bulunuyor. Bu uygulama ile per-sonelin kendisini otokontrol altında tutmasını sağlamak ve vatandaşların personelde tespit ettiği herhangi sorumsuzca bir davranışının belediyeye bildirilebilmesi ve aksaklıkların gi-derilebilmesi açısından gayet olumlu sonuçlar doğuruyor.

Yenilikçi yaklaşımları ile göreve geldiği günden bu yana Güngören’in çehresini değiştiren Başkan Karaman ve ekibi temizlik hizmetlerinde de yeni bir döneme geçilmesini sağ-ladı. Vatandaşlara ait araçların cadde ve sokak kenarlarına park ediliyor olmasından dolayı süpürge araçlarının cadde ve sokaklarda temizlik çalışmaları zaman zaman aksıyor. Bu sorunu aşmak için geliştirilen bir uygulama ile elekt-ronik süpürme cihazları temin edilmiş ve park halindeki araçların altında kalan kirlilik uzun hortumlar ile toplanıyor. Şu anda çalışmaları Köyiçi, Haznedar ve Merter bölgele-rinde devam eden elektronik süpürge uygulamasının, ek-siklerinin giderilmesi ve ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçların tespitinden sonra Güngören’in genelinde kullanımına baş-lanacağını hatırlatalım, her şey daha temiz ve yaşanabilir bir Güngören için!.

Teknolojik Araç-Gereç Kullanımı

Page 17: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k15

gungorendergi.com

temmuz2013

Güngören Belediyesi Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü’nün Fen İşleri, Veteriner ve Park Bahçeler Müdürlüğü ekipleriyle birlikte yürüttükleri, sokak ve cadde yıkama hizmetleri her yıl bahar aylarının gelmesi ile sonbahar aylarına kadar yoğun şekilde sürdürülüyor. Kış aylarının geride bıraktığı tortusal kirliliklerin giderilmesi ve özellikle de kenarda ve iki bina arasında kalan pek uğrak olmayan noktaların dezenfekte edilmesi ve kirliliğin giderilmesi çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor.

Sağlık, çevre temizliği ve estetik kaygılarla çalışmalarını sür-dürdüklerini belirten Güngören Belediyesi Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü yetkilileri, ilaçlamaktan yıkamaya, süpürmeden, boyamaya kadar topyekûn bir bahar temizliği yapıyorlar. Bu çalışmaları sadece bahar ve yaz dönemlerinde değil tüm yıl boyunca sürdürdüklerini fakat kış aylarında yağışların fazla olmasından dolayı bu ihtiyacında azaldığını bundan dolayı bahar ve yaz aylarına daha yoğun çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.

Güngören Belediyesi yeraltı konteynerleri ve koruganların ol-madığı noktalarda yeni bir uygulamayı hayata geçirdi. Uzunca zamandır vatandaşları bu konuda bilgilendiren ve alışkanlık

oluşturan Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü ekipleri, koy-kaldır uygulamasıyla kaldırımlarda ve sokak köşelerinde çöplerin yığılmasının ve zamansız şekilde dışarı çöp çıkarılmasının önüne geçmeyi hedefliyor. Uygulama; belirli noktalarda çöp toplama zamanından 1 saat önce plastik konteynerleri yerle-rine bırakmak ve süresi dolduğunda geri toplamak suretiyle gerçekleştiriliyor. Bu sayede vatandaşların çöplerini belirlen-miş zamanlarda dışarı çıkarmaları gerektiği vurgulanmış ve alışkanlık kazandırılmış oluyor hem de çevre kirliliğinin önüne geçiliyor.

Koy kaldır uygulamasından dolayı fazlasıyla tebrik aldıklarını belirten Temizlik Hizmetleri Müdürlüğü yetkilileri, başka beledi-yelere de örnek teşkil eden bir projeyi hayata geçirdiklerini ve başarıyla sürdürdüklerini vurguluyorlar.

Güngören’de ilaçlama hizmetleri iki koldan yürütülüyor. Birincisi

gelen taleplere karşılık vermek suretiyle ihtiyaçlara çözüm üret-

mek yani talebin geldiği noktaya ekiplerin ilaçlama yapmasını

sağlamak, ikincisi ise yıl boyunca yürütülen rutin ilaçlama hiz-

metleri...

Parklar, bahçeler, kanalizasyon menfezleri, çöp konteynerleri,

okullar, camiler ve kamuya açık neredeyse tüm noktalar belirli

periyodlarda ve farklı kimyasal muhtevaya sahip ilaçların, uy-

gulanacak yerin koşullarına göre belirlenen yönetmelerle rutin

şekilde ilaçlanıyor. Özellikle kimyevi madde kullanarak üretim

yapan işyerlerinin olduğu bölgeler ve binaların eskiden kömür-

lük olarak kullanıldığı bodrum katları ilaçlama çalışmalarının

kapsamına giriyor.

Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkan sinek ve

haşereler gibi günlük yaşamı olumsuz etkileyen sorunlar için

geliştirilmiş bilimsel çözümleri kullanan Güngören Belediyesi

vatandaşlarının yaz sıcaklarının getirdiği zorlukların yanı sıra ta-

biat koşullarından daha az zarar görmelerini amaçlıyor.

Sokak Yıkama Hizmetleri

Koy-Kaldır Uygulaması

İlaçlama Hizmetleri

Page 18: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k16

gungorendergi.com

temmuz2013

cihan payitahtı, şehirlerin dilârâsı

Tarihte en çok rolü oynamış, medeniyetin odak noktası haline gelmiş, iki kıtanın mira-sını üzerinde bulunduran İstanbul’un en önemli yanı, Batı için Doğunun mistik gizemin başladığı yer olma özelliği olsa gerektir. Çünkü İstanbul ile Batı, doğunun mistik yanının keşfine başlamıştır. Hayalleri ve rüyaları süsleyen bir şehrin gizemini çözememişlerse de, medeniyetimizin beşiği olduğunu fark etmişlerdir. İstanbul, doğunun en batısı, batınında en doğusudur. Haritada gözüktüğü gibi sadece iki kıtanın birleştiği bir şehirden ötedir, medeniyetin birleştiği, Miss Pardoe’nin tabiriyle “şehirlerin ecesi”dir. İsminin tarihi kay-naklarda şöyle ortaya çıktığı söylenir: “kon-stan-tina-poli-s, stanpoli, istanpol, İstanbul”

İstanbul’un tarihsel arka planına göz attığımız vakit, çevresindeki şehirler ve kültürler-le hep desteklenmiş, farklı zamanlarda farklı gruplarla hep arzulanmıştır. Çevresinde bulunan uygarlıklardan Bulgarlar, “Çarigrad” (yani Çarın Şehri) ismini, Araplar ise “el-Mahrusa” (yani gözetilen, korunan) şehir unvanını verirken, Doğu Roma İmparatoru olan ve devlete altın çağını yaşatan Justinyanus ise şehri “Ebedi Kent” olarak nitelendirmiştir. Osmanlılar ise “Dersaadet” (yani mutluluk kapısı) diyerek, mutluluğun üretildiği yer olan cennetle özdeşleştirmişler. 1920'li yıllara kadar resmi yazışmalarda, gazetelerde vs. İs-tanbul yerine Dersaadet ismi tercih edilmiştir. 28 Mart 1930'da ismi resmi olarak İstanbul olarak belirlenmiştir.

Önder Kaya’nın Cihan Payitahtı İstanbul kitabı, Timaş yayınlarından yayımlandı. Kitap, son 2500 yıllık tarihi boyunca defalarca harap edildiği, yağmalandığı, türlü afetlere maruz kaldığı İstanbul’a gravürler, fotoğraflar ve resimler eşliğinde göz atarak, her defasında küllerinden yeniden doğarak topraklarının üzerinde egemenlik kuranların gönlünde taht kurmayı başarabilmiş bir şehrin ruhunu arıyor.

Öyme ey hâce bize Hind vü HoteniBundandır lutf-u şeref buna Sitanbul derler

Lâtifi

istanbul

Yunu

s E

mre

Toza

l / H

arita

Müh

endi

si

Page 19: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k17

gungorendergi.com

temmuz2013

İstanbul’dan KalanEkmek kapısı olarak görülmenin ağırlığını taşıyamayan bir şehir aynı zamanda İstanbul. Şehrin taşı toprağı altın değe-rini çoktan yitirmesine rağmen, çaresiz kalanların kendini kurtarma çabalarını karşılıksız bırakmayan İstanbul, deği-şimler ve dönüşümler kentidir. Önder Kaya, bu değişim ve dönüşümleri elverdiğince derli toplu bir biçimde bir araya getirmiş Cihan Payitahtı İstanbul kitabında. Modern ve mo-dern öncesi dönemleri de kapsayan bir inceleme sahasın-da depremlerden yangınlara, sellerden işgallere geniş bir çerçevede İstanbul hakkında keyifli bir şehir tarihini ortaya çıkarmış. Dönemlerin sınıflandırılmasında şehrin tarihine damgasını vurmuş belli başlı olayların incelenmesi, geçiş devrelerinin aydınlatılması, değişim-dönüşüm ve kırılma anlarını tarihsel süreç içinde değerlendirilmesi, bir İstanbul tarihi oluşturmuş. Aynı zamanda okuyucunun da bu veri-lerden yararlanarak yorumlarda bulunmasına zemin hazır-lanmış.

Önder Kaya, kitabın son bölümünde “Son yarım asrın tüketilen İstanbul” başlığıyla, 1950li yıllar-dan itibaren İstanbul’un devasa bir sanayi kenti görünümü haline geldiğine değiniyor. Varoş semt denilen, İstanbul diye nitelendirilen semtlerin mil-yona dayanan nüfuslarla ilçe olması; tarihle ve medeniyetle bezenmiş o güzel dokunun günden güne bozulmasını ve yıpranmasını getirmekle birlikte, İstanbul’u İstanbul yapan değerlerin de “kullanılıp atılan” bir nesne haline getiriyor, şehir fail durumdan fiil durumuna düşüyor.

Mustafa Kutlu “Huzursuz Bacak” isimli hikâye kita-bında, Gedikpaşa’dan Çifte Gelinler’e, Süleymaniye Kütüphanesi’nden Kumkapı’ya, Laleli Camii’nden Mer-kez Efendi’ye, Edirnekapı’dan Eğrikapı’ya yürüyerek Ömer Faruk’un gözünden şehrin yitik anlamını sorgularız, İstanbul’u İstanbul yapan değerlerin üzerlerinin nasıl da örtüldüğünü, Mustafa Kutlu’nun deyimiyle “kullanılıp atıl-dığını” görürüz.

Hikâyenin kahramanı Ömer Faruk, “isyan ahlâkı”nın kenar-da köşede kalmış, hala sönmemiş bir kıvılcımını bu şehrin sokaklarında ararken, makyajı akmış mağazalardan, ucuz mallardan ve koca naylon siyah poşetlere doldurulan iç ça-maşırlardan dolayı içi daralır ve kendisini suriçine atar. Suri-çinden şehri temaşa eden Ömer Faruk, gökdelenlerin Pera-Maslak hattında oluşturdukları siluetin, suriçi İstanbul’un kubbe ve minarelerden oluşan siluetine meydan okuyarak “güç bende” dediğini, bundan sonra da gücün kendisin-de olacağını belirtir. Suriçi İstanbul’unsa barındırdığı eski eserlerinin muhafaza edileceği bir müze dahi olamadığını,

İstanbul ruhunun nasıl da yitirildiğini, var olan mimari ge-leneğimizin yaşatılmadığı için kuruyup yok olabileceği ih-timalini izah eder: “Bir yer, bir şey turistlik oldu mu çek kuyruğunu. O artık sirk aslanı sayılır. Hayatımızdan çıkıp gitmiştir. Hayatımız. Öyle bir şey kaldı mı?” (Huzursuz Bacak, Dergâh Yay., s. 123)

Medeniyetin BeşiğiBir şehir düşünün. Sadece isimleriyle bile binlerce yılın tarihini, kültürünü çağrıştıran, toprağında katman katman medeniyetler barındıran, kültürüyle, doğal güzellikleriyle, gizemiyle, püfür püfür esen boğaz havasıyla insanı İstan-bul yapan bir şehir… Anlatılamaz, yaşanır. Hissedilir, solu-nur, öpülür, koklanır, dinlenir, özlenir, ağlanır. Şairler kenti, sanatkârların ilham kaynağı, yazarların dilinin sükûta erdiği İstanbul, belki de ancak bağrından çıkan şairlerce, edipler-ce dillendirilebilir.

İstanbul’un insanı baştan çıkaran bir yanı vardır; İstanbul bir kere yüreğinize değmişse bir daha İstanbulsuz yapa-mazsınız. İstanbul’dan uzaklaştığınız an, özlemeye başlar-sınız. İstanbul hep yüreğinizin en derin yerindedir ve ses-sizce sizin dönmenizi bekler. Geceleri sıkı sıkıya sarıldığınız hayaller gibidir, hayallerinizin temelini İstanbul teşkil eder. Yağmurunda ıslanılası, nefesinde buram buram boğaz ha-vası alınası şehirdir. Çünkü ağlamak en güzel İstanbul’a ya-kışır. Vefalıdır. Vefalı olduğundan ondan uzakta yapamaya-cağınızı bilirsiniz… Uzakta kalmak mecburiyetinde olsanız bile, sık sık ziyaret etmeyi hayal edersiniz…

Page 20: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k18

gungorendergi.com

temmuz2013

“İstanbul’da yağmurun rengi mavidir.” der Süheyla Acar. İnsanı kendisine bağlayan, âşık eden, terk edilemeyen bir şehrin, yağmurları da denizden güzelliğini almıştır. Gül ile denizinin buluşması, yağmur ile güzelliğini salkım salkım insanların kalplerine dağıtmasıyla bilinir İstanbul.

Piyer Loti'den Haliç'e bakarak içilen bir bardak demli ça-yın muhabbetinde ya da Üsküdar sahilinden Kız Kulesi’ne baktığınızda hissedebilirsiniz o güzelliği. Gülhane Parkı’nın boğaz manzaralı çay bahçesinde karşı kıyıda vızır vızır iş-leyen arabaları, vapurları, okyanus aşırı ülkelerden gelen gemileri, koşuşturan insanları seyrederken, insanın hemen ayaklarının dibinde sahil kenarında aşkınlığın, aşkın olma halinin çok daha farklı bir biçimde hissedilebileceği, kokla-nabileceği şehir…

Şiirin KalbiHayatın kokusudur İstanbul. Baharda lale kokusuyla top-rağın dirilişine şahitlik etmek, denizden lodosla gelen tuz kokusuna kapılmak… Tarabya'da yosun, Eminönü’nde ba-lık-ekmek, Çengelköy'de salatalık, Sarıyer'de börek, hiç umulmadık bir köşeden fırlayıveren hanımeli, yasemin, ıh-lamur kokusu… Mısır Çarşısı'nda baharat, Kapalıçarşı'da tarihe şahitlik eden “sandık odası”, Aksaray'da kebap ve lahmacun… Şehrin her yerinde alın teri kokusu.

Bir hikâyedir İstanbul. İç dünyanızda parçaları tamam-layan, hayallerin ve arzuların soluğudur. Bu anlamda sadece bir şehir olmaktan ötedir, aşkınlığın uzamıdır. Sessizliğin hikâyesini yazacağınız bir anda, bir martının çığlığı ya da bir vapurun sesi ile sizi tekrar tefekküre gö-türerek, boğazın dalgalı sularına ya da Üsküdar’ın siv-ri minarelerinin zarif hatlarına gözünüz ilişiverir. Şehrin kubbeleri, minareleri, mavi denizi, balıkları, güneşin batı-şı, mehtabın boğazda oluşturduğu yakamoz, İstanbul ru-hunu çağrıştıran, insanın iç dünyasında yaptığı yolcuğun hikâyesinin kahramanlarıdır.

“İstanbul’un orta yeri sinema.” demişler. Orta yeri sinema olan bir şehir nasıl anlatılabilir? Her gün kaç bin film, kaç bin hayat, kaç bin hüzün, kaç bin sevinç ve mutluluk, kaç bin neşe yaşanıyor İstanbul’un yüreğinde kim bilir?...

Birbiriyle metafizik bağlar kurmuş senaryolarla kaç milyon insanın emeği, aşkı, kırıklığı, isyanı, öfkesi, çabasısın ey İs-tanbul? Bir gardrob gibi her an başka bir çehre, başka bir sima, başka bir kimlikle çıkabiliyorsun karşımıza? Her kö-şede farklı bir kostümle hikâyemizsin. Sesimiz, soluğumuz, vicdan aynamızsın. Müthiş bir ayetsin.

Bir şiirdir İstanbul. Necip Fazıl’ın “ruhumu eritip de kalıp-ta dondurmuşlar / Onu İstanbul diye toprağa kondurmuş-lar” mısralarında da geçtiği üzere şairlerin ruhunu eritir, yüreklerini şiirleştirir. Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’u, Ülkü Tamer’in “İstanbul bir sudur akşamların aradığı” dizesince şairlerin suyudur, ilhamıdır. Yavuz Bülent Bakiler, hüzünbaz şehrin sokaklarında gözlerinin İstanbul oluşunu şöyle dile getirir:

“Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.Martılar konuyor omuzlarıma,Gözlerin İstanbul oluyor birden.”

Cemal Süreya’nın tabiriyle “Yalnızlığın başkenti”dir İstan-bul. Ama fedakârlığın, sevmenin, sevginin üretildiği toprak-lardır. Aşkın alevlendiği, gönlün aşkla yeşerdiği bir tılsımdır. Şair şöyle ifade etmiş:“istanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar.”

Bir şarkıdır İstanbul. Üzerine sayısız şarkılar yapılmış olsa da, Levent Yüksel'in İstanbul isimli şarkısı, insanın İstanbul’a olan arzusunun bir nutkudur sanki: "Yârim İstan-bul, gel öpeyim gerdanından." Sabahları insanların uyan-masıyla birlikte şarkıların mırıldanıp, gününü ilk saatlerinde nazlı nazlı göz kırpar.

Gönül süsleyen sevgilidir İstanbul.Şehirlerin dilârâsıdır. Dibâcesidir.Sevgilidir.En sevgilidir…Sen diyorum İstanbul geliyor, İstanbul diyorum sen geliyorsun aklıma sevgili…Ey İstanbul…En İstanbul…

Page 21: Güngören Dergi - Temmuz

k e n t l i l i k19

gungorendergi.com

temmuz2013

Vali Sokak’ta yapılan erişilebilir standart so-kak çalışmaları sonunda bölge halkının yaşam kalitesine bir değer daha eklenmiş olacak.

Toplamda 265 metre uzunluğa sahip olan vali sokakta, Güngören Belediyesi öncülüğünde İski tarafından yürütülen atık su hattı altyapı çalışması tamamlanmıştır. Belediye ekiplerin-ce tretuvarların yenilenmesi ve otopark alan-larının 1,90 metreden oluşan cepler haline ge-tirilmek suretiyle mevcut halinde parke taşları ile kaplı yol, kullanım kolaylığını artırmak ama-cıyla asfalta dönüştürülecektir. Aydınlatma di-reklerinin erişilebilir standartlarda en modern yeni direkler ile değiştirilmesi sokağımızı ışıl ışıl hale getirecektir.

Bölge sakinlerinin memnuniyetiyle yürütülen çalışmalar sonunda, ortaya çıkacak olan de-ğer vatandaşlarımızın kullanımına açılacaktır.

Mareşal Çakmak Mahalle Parkı

Mareşal Çakmak Mahallesi’ne kazandırılması amaçlanan yeni park ile, bölge halkı hak ettiği kaliteli yaşam standartlarından bir yenisine daha sahip olacak. Modern ve estetik oturma alan-

ları, göze ve sağlığa hitap eden peyzaj çalışmaları ve yeni aydın-latma direkleri ile donatılacak olan Mareşal Çakmak Mahallesi parkı, çocukların ve ailelerin kul-lanımına sunulacak.

Nikah Salonu Nikah salonu, kültür mer-kezi, spor salonu bir tesiste toplanıyor!Güngören Belediyesi stratejik plan yapabilme başarısına bir yenisini daha ekliyor. Doğru bir yatırımla üç fonksiyonel sonuç alınabilecek olan projenin içerisinde, özellikle kadınla-rın kullanabileceği spor salonu, tüm vatandaşların faydalanabileceği kültür merkezi ve nikah salonu kompleks bir tesis halinde inşa ediliyor.Güngören’de yaşamanın cazibesi gün be gün artıyor.

Vali SokakErişilebilir standart cadde ve sokaklar ile Güngörenlilerin yaşam kalitesi artmaya devam ediyor.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman’ın göreve geldiği günden bugüne, Güngören’deki yeşil alan miktarında gerçekleşen %102 artış aynı hızla devam ediyor.

Page 22: Güngören Dergi - Temmuz

s ö y l e ş i20

gungorendergi.com

temmuz2013

Röp

orta

j / B

üşra

BU

LUT

Belli ki uzun yıllardır kullanılan, üzerinde “çocuk hastalıkları

mütehassısı” yazan bir tabela ile karşılıyor bizi

Doktor Bedri Bey’in muayenehanesi. İçeriye

girdiğinizde başka bir zaman dilimini yaşama-ya başlıyorsunuz. Gayet

kibar ve beyefendi bir tavırla karşılıyor, güzel

bir sohbeti hissettirirce-sine içeriye davet ediyor

ekibimizi.

Güngören’in en eski çocuk doktoru olan

Bedri Yazıcı, 1934 yılında Samsun Vezirköprü’de doğmuş ve kendisi gibi hekim olan eşi ve 3 ço-

cuğu ile Güngören’de bir döneme şahitlik etmiş

bir ailenin reisi...

Ortaokul eğitimini Çorlu’da, lise eğitimini

ise Kayseri’de tamamla-dı. 1955 yılında İstanbul

Tıp Fakültesi’ne girdi ve 1961 yılında mezun oldu. Mezun olduktan hemen sonra askerlik

vazifesini yerine getirdi ve 1963 yılında evlen-di. Askerlikten sonra

ihtisasını tamamlayana kadar Haliç’te bulunan Musevi Hastanesi’nde

bir süre pratisyen hekim olarak çalıştı. Zeynep

Kamil Hastanesi’nde 4 yıl süren ihtisas stajını tamamlayarak (1967)

uzman çocuk doktoru oldu.

Bedri YAZICIBir Kuşağı Büyüten Hekim

Page 23: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coms ö y l e ş i21

temmuz2013

Özgeçmişini kısaca anlattıktan sonra kendisinde iz bırakan, hatırında kalan anekdotları anlatmaya koyuluyor Bedri Bey;

İki İngiliz Takım Kumaş, 2000 Lira Paraİhtisasımı bitirdikten sonra İstanbul’da çalışmak istedim. Çünkü ailem ve çocuklarım buradaydı. Uzun bir süre iş aradım. Gittiğim yerlerde hemen iş bulamadım. Hatta bir yerde hiç unutamadığım bir olay yaşadım. Bir sağlık kurumuna iş görüşmesine gitmiştim, oradaki hekim bey beni dinledi ve sonra bana eliyle işaret ederek “2 İngiliz takım kumaş, 2000 lira para getirirsen bu işe girebilir-sin” dedi. Ben kalakaldım, şaka yapıyor olmalısınız, siz doktor musunuz? dedim. “Hayır, şaka yapmıyorum benden de böyle istemişlerdi.” dediğinde çok üzülmüştüm. Adeta yıkıldım. O yıl-larda buna benzer birkaç olay daha yaşadım. Sanırım o dönemin bir hastalığıydı bunlar ve tabibi yoktu, henüz çare bulamamıştı. Çok şükür ki bu günlerde aynı örnekler yaşanmıyor memleketi-mizde. Nihayetinde İstanbul’da çalışabileceğim resmi bir görev bulamadım kendime. Burada, Güngören’in ilk eczanesi vardı; Hayat Eczanesi. Oranın sahibi hanımefendi ile tanışıyorduk. O bana bu bölgede hiç hekim olmadığını ve Güngören’de özel bir muayenehane açabileceğimi söyledi. O dönemler buraları köy idi. Tabibin bulunmaması da normal idi. Sağ olsun eczacı hanı-mın teşvikiyle muayenehanemi kurdum (1972). O yıllarda ailemle birlikte Fatih’te ikamet ediyorduk. Muayenehaneyi kurup çalış-maya başladıktan sonra Güngören’e taşındık. 1973 yılından beri Güngörenliyiz. Biliyorsunuz artık sağlık sektörü çok değişti, çok gelişti daha modern yöntemlerle ve kaliteli hizmetler üretilebilir oldu. Bahsettiğim yıllarda bu bölgede bırakın hastaneyi mua-yenehane yani doktor bile yoktu, şimdi ise Güngören’de birçok hastane bulunmaktadır.

Bu muayenehanede artık iş yapmıyorum. Ama yıllardır burada-yım Sabah 9.00’da gelirim, gazetemi okurum öğlen olunca da kapatıp evime giderim. Benim için bir hayat disiplinine dönüş-müştür. Bazı günler eş dost ziyaretime gelir, bazı günlerde ise eski hastalarımdan toplasanız ayda 1 ya da 2 kişi gelir. Bunlar dışında bir faaliyetimiz yok anlayacağınız. Fakat buranın benim için hem nostaljik değeri hem de manevi değeri çok yüksektir. Bir Kuşağı Ellerimde BüyüttümO yıllarda muayene ettiğim çocuklar şimdilerde büyükler tabiki, beni çarşı-pazarda görünce sarılıp kucaklıyor, öpüyorlar ve sağolsunlar sevgilerini esirgemiyorlar. O dönemlerdeki hastalarım olan çocuklar vali, kaymakam gibi yüksek statüye sahip kişiler olmuşlar. Beni çok gururlandırıyorlar. Zaman zaman bazıları gelir beni bulur, şaşırırlar “siz yaşıyor musunuz?” diyenler bile oluyor. Ben de gülüyorum, evet hala yaşıyorum gördüğünüz gibi, diyorum. E tabi az günler geçir-medik.Düşünsenize Güngören’in ilk belediye olduğu dönemlerden bahsediyoruz, ilk belediye reisimiz vardı. Osman Bey rahmetli oldu.Buralara çok hizmetleri olmuştur. Ta o zamanların doktoruyuz işte.

Şunu Hiç Unutmuyorum…Bir gün bir hanımefendi çocuğunu getirdi. Çocuk ve annesi, ikisi de ağlıyordu. Çocuk için Çapa’da “Uğraşmayın bu çocuk yaşa-maz” demişler. Hanım benden muayene etmemi istedi. Muaye-ne ettim, organları sağlamdı fakat beyninden özürlü idi. Merak etmeyin hemen ölecek bir hasta değil ama engelli bir çocuk de-dim. Sonra tedavi sürecine başladık. Kontrollere geliyordu sık sık. Bu kızımız 18 yıl yaşadı. Henüz geçen yıl vefat etti. Allah rahmet eylesin. Annesi hala gelir, memleketten bir şeyler getirir, dua eder. İnsanı, hastayı, kendinizi severseniz iyi netice alırsınız!

Bana 1972’den beri hiç kötü söz söyleyen duymadım, görme-dim. Para hırsı olmadan sağlık, sevgi ve huzurla yaşamak gerek-tiğine inandım hep ve bunun için çalıştım. Benim hayatımdaki en büyük kârım budur. Benim bu yaşımda yanıma kalan tek şey huzurumdur.

Şimdi Her Şey DeğiştiBen Güngören’e geldiğimde, şuan belediyenin alt tarafında araçların park edildiği yer kireç ocağıydı. Demirciler sitesi vardı kar-şısında. O zamanlar bu kadar gelişmiş, bu kadar merkezi bir konu-ma sahip değildi buralar. Düşünün sadece bir tane eczane vardı.

Şimdi her şey çok değişti. Sağlık alanında da, hastaneler ço-ğaldı, hekimler çoğaldı. Bunlar iyi olan şeyler elbette. Tabi bazen modern hayatın yaramadığı şeyler de oluyor. Mesela vaktinde çok değerli hekim hocalarımız vardı. Öğrencilerinin başında durur, onları kendileri bizzat eğitirlerdi. Şimdi her şey çok fazla. İmkânlar çok fazla fakat biraz ilgi, sevgi ve kalite azaldı sanki. İnsan çoğalınca, insan yükü çoğalınca sevgi ve saygı da maa-lesef azaldı.

Hasta Çocuk Bana Bir Kere Güldüğünde O Benim En Büyük Mükâfatım OlurduHastalar geliyordu. Çocuk öyle ağlıyordu ki annesi muayene parasını veremeyecek durumda oluyordu. Ben ondan nasıl para isterim? O çocuğun ağlamalarını hatırlayıp gece uyu-yamadığım günler olurdu. Ama ertesi gün mutlaka yine bek-lerdim, getirsinler isterdim. Ertesi gün o çocuk bana bir kere güldüğünde işte o benim en büyük mükâfatım olurdu. Çünkü gülen çocuk hasta değildir. Herkes için geçerli bu. Yeniden söy-lüyorum iş hayatında da insanın içinde de içinde huzur, sağlık ve mutluluk olacak. Belki en sonuna parayı ekleyebilirsiniz.

Pişman Olmadığım Bir Hayat YaşadımPişman olmadığım bir hayat yaşadım. Çünkü mesleğimi se-verek yaptım. Ortaokuldan itibaren çok zor şartlarda okudum. Hep dışarıda okudum. Annemi babamı pek az gördüm. Ama hala her sene ailemin mezarlarına gidip onları ziyaret ederim. O görevimi de yapıyorum. Babam öğretmen, annem ev hanı-mıydı. Babam; abimi, beni ve ablamı okuttu. Çok zor okuttu tabi. O yıllarda imkânlar çok kısıtlıydı. Yiyeceklerimizi hep ve-resiye alırdık. Babam “Evladım üzülme ay sonunda ödeyece-ğiz.” derdi. Allah o günleri bu güzel memleketimize tekrardan yaşatmasın…

Page 24: Güngören Dergi - Temmuz

a i l e22

gungorendergi.com

temmuz2013

TatiliÇocuğumun

Nasıl Geçecek

Karne kişilik ve zeka göstergesi değildirÇocuklar bir yıllık sürenin sonunda hazırlanma, motivasyon ve organizasyon eksikliği gibi nedenlerle iyi bir karne getirememiş olabilir. Öğrencinin karnesinde zayıf notların olmasını, kişilik ve zeka göstergesi olarak değerlendirmek son derece yanlıştır. Anne babalar başarısızlığa üzülmek ve çocuklarını kırmak yerine, yazın onunla birlikte neler yapabileceklerini planlamalıdır.

Çocuğunuzla başarının anahtarlarını konuşunEbeveynler çocuğun karnesine baktığında eğer notlarda zayıf-lıklar görüyorsa mutlaka çocukları ile başarısızlığının nedenle-rinin neler olabileceğini konuşmalı ve çözümleri beraberce dü-şünmelidir. Veliler çocuklarına onu anladıklarını hissettirmelidir. Karnesindeki kötü notlar nedeniyle çocuklar tehdit edilmemeli ve azarlanmamalıdır. Bunun yerine yeni yıl için nasıl daha başarılı olunabileceği konuşulmalıdır. Bu tutum çocuğu psikolojik olarak destekler ve anne babaya güvenerek iletişiminin de güçlenme-sini sağlar.

Başarısızlığının sebepleri neler olabilir?• Ebeveynlerin çocuklarına olan eleştirel, tehditkâr, aşırı beklentili tutumları, çocuğun başarısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.• Ebeveynler arasındaki çatışmalı durumlara çocuğun şahit ol-ması, sorunları çocuk ile paylaşma ve onu taraf olmaya zorlama gibi tutumlar çocuğun psikolojik dengesini bozabilmektedir.• Kardeş kıskançlığı, ev değişikliği gibi durumlarda da çocuğun kafası karışabilir. Okulda öğretmen ile ilgili, arkadaşlarla ilgili so-runlar olduğunda ve çocuk baş edemediğini hissettiğinde çocu-ğun akademik başarısı düşebilir.• Çocuğun evde nerede, ne şekilde çalıştığı yani çalışma ortamı önemlidir. Boş ve düzenli bir masa, bilgisayar ve televizyonun olmadığı koşullar gerekmektedir. Bu koşulların sağlanamadığı durumlarda bazı çocukların başarısı düşebilmektedir.• Çocuğun hangi saatlerde ders çalıştığı, mola verdiği ya da yat-tığı anne baba tarafından bilinmelidir. Okul, çocuğun kendine ait alanıdır. Öğrenme çocuğa aittir. Bazı ebeveynler evde de sanki

okuldaymış gibi davranırlar; bu durumda okul alanı ailesel alanı içine almıştır.• Çocuğun kapasitesi iyi olsa da kafası karışık, endişeli ise dikkati dağılır ve derse konsantre olamayabilir. Depresif bir ruh hali olduğu dönemde sürekli yorgun, uykulu, isteksiz olabilir ya da hiperaktif bir çocuk çok uzun süre ara vermeden dersi takip edemeyebilir.• Öğrenme bozukluğu yaşayan çocuk geç öğrenir, harf karıştı-rabilir; okuma ve yazma konusunda güçlükler yaşayabilir ya da bunların dışında çocuğun işitme-görme gibi fizyolojik bir rahat-sızlığı bulunabilir.

Yaz tatilini en iyi şekilde değerlendirmek elinizdeTatilde çocuklar için mutlaka zaman ayırılmalıdır. Kaliteli vakit ge-çirmek için çocuklarla çeşitli oyunlar oynanmalıdır. Oyun, çocuk ile anne baba arasındaki iletişimin temel taşıdır.Birlikte vakit geçirebilecek sinema, tiyatro, yemek gibi etkinlikler planlanabilir. Anne babalar çocukların arkadaşlarıyla vakit geçi-rebileceği etkinlikler organize edebilir. Çocuğun tatilde arkadaş-larıyla ders ortamından uzak, eğlenceli zaman geçirmesi moti-vasyonunun artması için çok önemlidir.

Çocuğunuzla iyi bir iletişim için 7 önemli kural• Anne baba kendi tutumlarına yönelik içsel bir değerlendirme yapabilmelidir.• Aile çocukla oyunlar oynamalıdır. Çocuklar spor ve sanatsal faaliyetlere yönlendirilmelidir.• Anne babalar yeri geldiğinde çocukları başarılarından dolayı övmeli, ona duydukları güveni göstermelidir.• Çocuk diğer arkadaşlarının başarısı ya da kardeşleri ile kı-yaslanmamalıdır. Her çocuk fiziksel, sosyal, zihinsel gelişimi ile ayrı bir bireydir.• Ebeveyni tarafından onaylanan, desteklenen çocuk daha ça-balı ve başarılı olmaya gayret gösterecektir.• Çocuk için gerekirse verimli ders çalışma teknikleri konusunda destek alması sağlanmalıdır. Psikolojik destek almaktan da ka-çınılmamalıdır

Page 25: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coma i l e23

temmuz2013

Kadın dert yanıyordu; “20 yıllık evliyiz. Fakat aramızdaki prob-lemler azalacağı yerde çoğalıyor. Eşim hep kendi dediklerinin olmasını istiyor. “Ben bilirim, ben doğruyum, ben haklıyım” diyerek sürekli beni eleştiriyor ve aşağılıyor. Evlilik terapisti-ne gidelim dediğimde “Benim bir şeyim yok sen kendin git.” diyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çok bunaldım, gücüm tü-kendi. Bazen ayrılmayı düşünüyorum ama çocuklarıma kıya-mıyorum.”

Bir kocanın serzenişi ise şöyle: “Biz yaklaşık 1,5 yıl önce ev-lendik. Eşimin, sorunları var, psikoloğa götürdüm. Psikoloğa doğruları anlatmıyor. Sürekli beni suçluyor. Hep kendi haklı, kendi doğru ve kendisinin istekleri olacak. Kaç defa konuş-tum. Ailesi de ona destek oluyor. Son çare boşanmaya karar verdim.”

Bazı evliliklerde eşlerden birisi kendini prens ya da prenses ilan ediyor. Eşini hizmetli yerine koyuyor. Onu eğitmek için mütemadiyen eleştiriyor. Eleştiri oklarına hedef olan eşse za-manla kendini değersiz hissediyor. İçine dönüyor. Suskunla-şıp depresifleşiyor. Bu sefer eleştiren eş karşı atağa geçiyor: “Zaten senin yüzün hiç gülmez, hep böyle depresifsin.” Oysa esas eleştirilmesi gereken; eleştiren eştir. Böyle eşlerin kendi-lerinde problem vardır. Karamsardırlar, hayata siyah gözlükler arkasından bakarlar. Kendileriyle barışık olmadıklarından eş-leriyle de çatışma halindedirler.

Yapmaları gereken şey, hakkaniyetli davranmaktır. Nefsi mü-dafaada bulunmak yerine kendini sanık sandalyesine, vicda-nını da hakim koltuğuna oturtup kendini yargılamaktır. “Acaba

ben eşimi neden eleştiriyorum? Neden aşağılıyorum? Yoksa kendimde var olanları eşime yükleyerek kendimi mi rahatlatı-yorum?” diyebilmektir.

“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku!” cümlesini rehber ederek eşinin kötülüklerini okumak yerine kendini okumak, yani tanımak gerekir. Zaten kâmil insan olmanın yolu da insa-nın kendini tanımasından geçer. Enaniyetle kendini beğenen insan olgunlaşamaz. “Nefsini beğenen ve nefsine itimat eden bedbahttır, nefsinin ayıbını gören bahtiyardır.”

Nefsinin ayıbını gören bahtiyar insan, eşinin jest ve mimikle-rinden mana çıkararak eleştirmek yerine kendini okur, hata-larını tashih eder. Böylece mutluluğu yakalamakta ilk adımı atmış olur.

İşte o zaman evlilik, eşlerin “Neden öylesin? Neden böyle-sin?” Veya “Ben iyiyim, sen kötüsün.” savaşının yapıldığı ve sürekli eleştiri oklarının atıldığı yer olmaktan çıkar.

Hoşgörü, anlayış, sabır, şefkat, merhamet, sevgi ve saygı keli-meleriyle yazılan mutluluk kitabının okunduğu yer olur.

Unutulmamalıdır ki, evlilik iki kefeli terazi gibidir. Bir kefeye sa-dece bir eşin hataları konulursa o terazi dengelenmez. Ancak yanlışlar da doğrular da eşit olarak her iki kefeye konduğunda dengelenir.

Öyleyse var mıyız kendimizi okuyup hatalarımızı tashih ede-rek mutluluk yoluna adım atmaya?

Enaniyetliinsan

olgunlaşamaz.Nefsinibeğenen

venefsineitimateden

bedbahttır, nefsininayıbınıgören

bahtiyardır.

Kendini Okuyamayan İnsan

Eşindeki Güzelliği Göremez

Page 26: Güngören Dergi - Temmuz

a i l e24

gungorendergi.com

temmuz2013

Ramazanın Kur’an Ve Sünnetle Oluşmuş Geleneğini Koruyalım...Ramazanın Kur’an ve Sünnetle oluşmuş geleneği gözardı eden ve onu aşındırmaya yönelik bazı girişimler bulunduğuna dikkat çeken Başkan Görmez, bu tür anlayışların ciddiyetle ele alınması gerektiğini kaydediyor. Başkan Görmez, Rama-zanla ilgili etkinliklerin de İslâmî âdab ve gelenek içinde yeni bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini vurguluyor.

Değişmek İçin Ramazanın Ruhaniyetine Teslim OlmalıGösterişli iftar programları, sınıf ve itibar esasına dayalı ih-tişamlı davetler, Ramazanı yanlış bir şekilde bir tür eğlence, karnaval ve festival havasında terennüm eden eğilimlerin gi-dişatı ciddi olarak dikkat çekmeye başlamıştır. İnsanlık duru-mumuzu Yüce Rabbimiz indinde tahkim etmenin yolu, lütuf ve ihsan ayı Ramazanın ruhaniyetine ve maneviyatına teslim olmak, yeniden yapılanmak ve değişmektir.

Ramazanın Coşkusu Bir Eğlence, Şatafat Ve Göste-riye Dönüşmemeli Müminlerin bu ayda yaşayacakları coşku ibadetin coşkusu-dur. İbadetle neşelenen gönüller, müminler arasındaki mu-habbeti de pekiştirmelidir. Yoksa Ramazanın coşkusu son

zamanlarda ortaya konulduğu şekliyle bir eğlence, şatafat ve gösteriye dönüşmemelidir.

İftar Sofraları İsraf Sofralarına Dönüşmemeli…Ramazan ayında icra edilen oruç ibadeti iftarla nihayetlen-mektedir. İftarlar kendi mütevazı hâlinde bir ziyafeti barındır-maktadır. Ancak bu iftar sofraları asla israf sofralarına dönüş-memelidir. Zira son yıllarda özellikle büyükşehirlerde gerek otel ve gerekse birçok mekânlarda hazırlanan iftar sofraları kendi içinde israfı ve gösterişi barındırmaktadır.

Hanelerimizi Ve Gönüllerimizi Orucu Bizimle İdrak Eden Herkese Açık TutalımRamazan iftarlarında aslolan evimizde iftar sofrası kurarak başta ailemiz olmak üzere akraba, eş ve dostlarımızla beraber olmaktır. Evlerimizi ve gönüllerimizi orucu bizimle idrak eden herkese açık tutmalıyız. Ne zenginlik müminler arasında bir statüdür, ne de fakirlik ve yoksulluk sofralarımızı kendileriyle paylaşmadığımız ayrı bir sınıfı oluşturur. Aksine müminlerin ahlâkı, camideki gibi aynı safta olanların her zaman bir ve be-raber olmasını esas alır. Bu anlamıyla asgarî ücretle geçinme-ye mahkûm edilmişlerle, dar ve darlıkta kalanlar, yoksun bıra-kılmışlar ve yolda kalanlarla zenginlerin sosyal statülerini din eşit görür ve ibadetlerimizin ihyasını bu eşitliğe göre mümkün

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ, Ramazan coşkusunu bir eğlence, şatafat ve gösteriye dönüştürmeden kutlu ayın ruhaniyetine teslim olarak Ramazanın Kur’an ve sünnetle oluşmuş geleneğini korunmasının önemine değindi.“Biz ramazanı değil; ramazan bizi değiştirmeli…” diyen Görmez Ramazan ile ilgili bir çok konuya açıklık getirdi.

Page 27: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coma i l e25

temmuz2013

oldukça tatbik etmeye bizleri teşvik eder. Bu anlamıyla Ra-mazan gerçekten müminlerin bir ve eşit olarak Allah’ı idrak ettikleri ve kendilerine rızık olarak verilen şeyleri mümin kar-deşleriyle paylaştıkları bir aydır. Paylaşımın yoğun yaşandığı bu ayda elde edilen ahlâkî meziyetleri bütün zamanlara yay-mak biz müminlerden istenen davranışlardır. Elbette sosyal bir gereksinim olarak değişik mekânlarda da bu iftarları yap-mak mümkündür. Ancak asıl maksattan uzaklaşılarak yapılan iftarların Ramazanın ruhuna ve maneviyatına uygun olmadığı unutulmamalıdır.

Toplu İftarlarımızı Çalışanlarımızla Beraber Yapalım Geliniz bu Ramazanda gerek kamu ve özel kuruluşları gerekse ticarî kuruluşlar olarak toplu iftarlarımızı çalışanlarımızla beraber yapalım. Çalışanlarla, işçilerle, memurlarla ve emekçilerle, iş sa-hiplerinin, patronların, amirlerin ayrı dünyaların insanı olmadık-larını Ramazan dolayısıyla gösterelim. Bu iftarla oluşan manevî atmosferi bütün bir yıla yayarak bu kardeşliğin kalıcı olmasını sağlayalım. Özellikle belirmek isterim ki, yanında beraber çalışa-nın derdiyle dertlenmeyen, mümin idrakine sahip olmamış kimse demektir. Yanında emeğiyle çalışan birinin darlığını gidermeden sırf desinler diye Ramazan paketini dağıtan bir kişi İslâm’ın infak anlayışını anlamamış demektir. Yoksulluk ve yoksunluğun sade-ce bir gıda paketiyle giderileceğini düşünmek, İslâm’ın yardımlaş-ma ve dayanışmasını henüz tam kavrayamadığımız anlamına gelir.

Yardımlaşma Ve Dayanışma İçin Yeni Bir Dil Şurası unutulmamalıdır ki onuruyla, izzetiyle yoksunluğunu belli etmeden yaşayan nice insanlar vardır. Bu insanları bulmak ve onların onurunu zedelemeden geleceklerinin inşası için çaba göstermek gerekmektedir. Bu anlamıyla yardımlaşma ve daya-nışmanın yeni dilinin bulunması önemli bir sosyal sorumluluktur.

Yardımlaşma Ahlâkı…Ramazan ayı, oruç ibadetinin yanında yardımlaşma ve daya-nışmayı da içinde barındırmaktadır. Tabiî ki müminlerin zekât ve fitrelerini sorumlulukları doğrultusunda yerine getirme gayretleri önemlidir. Ancak yardımlaşma ve dayanışma asgarî limitlerde ifa edilen zekât ve fitrenin dışında infakı da kapsamaktadır. İnfakla ilgili duyarlılığımızı bu ay vesilesiyle hatırlamalı ve infakta da yarış yapmalıyız. Ancak İslâm, yardımlaşma ve dayanışmanın rastgele yapılmasını değil, ahlâkî bir temele dayalı ifa edilmesini esas alır.

Yardım eden kişinin, yardım ettiği kişinin onurunu ko-ruma mükellefiyeti vardır...Yardım edenin yardım edilene karşı hiçbir üstünlüğü yoktur. Yar-dım eden kişinin, yardım ettiği kişinin onurunu koruma mükel-

lefiyeti vardır. Kişilerin itibarının zedelenmesine imkân tanıyan yardım organizasyonlarının İslâm’ın insan haysiyetinin korunma-sı prensibine uygun olmadığı bilinmelidir. Hiçbir sosyal yardım, insan kişiliğinin zedelenmesine asla kapı aralamamalıdır.

Bireyin Onuruna Yakışanı, Kendi İhtiyaçlarını Kendisinin Almasıdır Yardımda esas muhtaç olanın ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Ra-mazan dolayısıyla son yıllarda her tarafta görünür olan gıda pa-ketleri kişilerin ihtiyaçlarından ziyade belli başlı maddeleri ihtiva etmektedir. Bu paketlerin toplumsal yaraları ne kadar sardığı tar-tışmalıdır. Bireyin onuruna yakışanı kendi ihtiyaçlarını kendisinin almasıdır. Yardım edenlerin bu hassasiyeti göz önünde bulundu-rarak toplumsal dayanışmaya katkı vermelerinin insan onuruna daha yakışır olacağı bilinmelidir.

İyi Bir İnsan Ve Kaliteli Mümin Olmanın Yolları Tekrar etmek isterim ki bizler Ramazan ayını değil, Ramazan ayı bizleri değiştirmelidir. Oruç, nefislerimizi terbiye etmeli ve her türlü aşırılıktan ve kötü alışkanlıklardan bizi arındırmalıdır. Bu ay dolayısıyla orucu nelerin bozduğuyla ilgilenmekten zi-yade, bozulan kişiliklerimizi orucun hikmetiyle yeniden nasıl onarmamız gerektiğiyle ilgilenmek daha önemlidir. Ramazan vesilesiyle yapılması gerekenler iç dünyamızı dengeleyerek dış dünyamızın da bozulmamasını sağlayacak olan iyi bir in-san ve kaliteli mümin olmanın yollarını aramaktır.

Bu Ramazan selâmı yeniden yayalım…Bu Ramazanda da her Ramazanda olduğu gibi bir değeri ihya etmek, hatırlamak ve hayatımıza dâhil etmek arzusundayız. Bu değer “selâm”dır. Selâm unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz, yeterince özen göstermediğimiz bir değer olarak kayıplara karışmış bir İslâmî gelenek olma yolundadır. Oysa selâm ta-nışmanın, buluşmanın, görüşmenin ilk adımıdır. Selâmla açıl-mayacak kapı, onunla varılamayacak hedef yoktur.

Müminler her durumda ve koşulda birbirlerine selâm vererek güven tazelerler. Birbirlerine merhamet eder, birbirilerinden emin olurlar. Bugün cümle mevcudata karşı perdelenmiş bir ilişkiler ağında selâm yeni bir umut ve taze bir başlangıçtır. Selâm İslâm’ın en temel şiarları arasında yer alır ve müminler birbirlerine selâm verdikleri her seferinde barışa, esenlik ve hu-zura atıfta bulunurlar. Selamsız geçmenin küçük düşürücü birer davranış olarak kodlandığı bir dünyadan selâmı bir külfet ola-rak gören yeni bir dünyaya geçişin bedeli tüm insanlık için ağır olmuştur. Selamsızlık, telafisi imkânsız hasarlara yol açmıştır. Ramazan ayı vesilesiyle selâmı ihya ederken, bunun bir sonu-cu olarak da kardeşliklerimizi, dostluklarımızı, yakınlıklarımızı, tanışıklıklarımızı takviye etmiş olacağız.

Page 28: Güngören Dergi - Temmuz

a i l e26

gungorendergi.com

temmuz2013

Annelerin çocuklarına verdiği cezalarda; azarlama, internet ve cep telefonu yasa-ğı ilk sırada yer aldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapılan araştır-mayla, annelerin çocuklarına en sık verdiği cezalar belirlendi.

3 bin 828 anneyle görüşülerek yapılan araştırmada, annelere “Son bir yıl içinde çocuğunuza hangi cezaları verdiniz?” so-rusu yöneltildi. Annelerin yüzde 7,4’ü çocuklarını sık sık azar-ladığını ifade ederken, yüzde 4,2’si “İnterneti yasakladım.”, yüzde 3,4’ü ise “Televizyon izlemesine izin vermedim.” yanıtını verdi. Araştırmada, 6-17 yaş arasında çocuğu olanlara, en çok hangi nedenle ceza verdikleri soruldu. Katılımcıların yüz-de 39,6’sı hiç ceza vermediğini belirtirken, yüzde 38,6’sı da eğitim ihmal sebebiyle ceza verdiğini belirtti. Bu oranı yüzde 14,8 ile “Yalan söyleme.”, yüzde 12,2 ile “Büyüklerine saygı-sızlık yapma.”, yüzde 10,8 ile “Görevlerini yerine getirmeme.” sebepleri ile ceza verme izledi.

İnternet Bağımlılığı Artıyor

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesindeki Çocuk

İşitme Değerlendirme ve Ergen Sağlığı Merkezi’nde (ÇİDEM)

yapılan araştırmada ise ailesiyle sorunlarını paylaşamayan ve

birlikte zaman geçiremeyen 14-21 yaş arası gençlerde inter-

net bağımlılığının geliştiğini ortaya çıktı.

ÇİDEM Uzman Doktoru Nurdan Tekgül, “Benim anne babala-

ra tavsiyem çocuklarıyla birlikte spor yapmaları, ortak hobiler

geliştirmeleri ve daha çok zaman geçirerek internet bağımlılı-

ğı riskini azaltmalarıdır” diyor.

Çocu

klar

a

İnterneti YasaklamakEn Büyük Ceza

Page 29: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.come ğ i t i m27

temmuz2013

Ahmet Yesevi Bilgi EviGüngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman’ın 2008 yılında açılışını yaptığı Ahmet Yesevi Bilgi Evi beş yıldır hizmetlerini kesintisiz şekilde sür-dürüyor.

Güngören Bilgi Evlerinin üçüncüsü olarak açılan Ahmet Yesevi Bilgi Evi, 7-14 yaş grubu çocukların hem okul derslerine hem de kültürel birikimle-rine katkı sağlıyor.

Sözel ve sayısal dersler için etüt programlarının yanı sıra öğrencilerin proje ödevlerinin ve bilimsel çalışmaların yapıldığı Ahmet Yesevi Bilgi Evi eğitim faaliyetlerini bölge halkının ihtiyaçları doğrultusunda yürütüyor.

Tam donanımlı bilgi evlerinden biri olan Ahmet Yesevi, bilgisayar odaları, kütüphane ve derslikleri ile öğrencilerin bilgiye ulaşımını kolaylaştırıyor.

Eğitim dönemi içerisinde programlar sabah ve öğleden sonra olmak sure-tiyle iki aşamalı düzenleniyor. Bu düzenin bölge okullarının ders çıkış sa-atlerine göre yapılmış olması, öğrencilerin bilgi evi faaliyetlerine katılımını kolaylaştırıyor.

Akıllı Tahtalar İle İnteraktif Eğitim Ahmet Yesevi Bilgi Evi’ndeAhmet Yesevi bilgi evinde velilere yönelik hazırlanmış seminerler ve eğitim kursları ile bilgi evi hizmetlerinden ailelerinde yararlanması sağlanıyor. Ai-lelerin ve öğrencilerin destek alabildiği rehber danışmanlar, Güngören bilgi evlerinin öne çıkan özelliklerinden.

Eğitim döneminin bitmesiyle birlikte yaz aylarını kapsayan faaliyetler de başladı. Bu faaliyetlerden öne çıkan takı tasarımı, mental aritmetik, gitar dersleri, ebru ve resim kursunun yanı sıra haftalık düzenlenen gezi prog-ramlarıyla da öğrenciler yaz aylarını dolu dolu geçiriyor.

Teknik bakımdan modern şekilde donatılmış, müfredatı ihtiyaçlar doğrul-tusunda oluşturulmuş, aile ortamına sahip atmosferi ve nitelikli kadrosuyla Ahmet Yesevi Bilgi Evi göz kamaştırıyor.

Page 30: Güngören Dergi - Temmuz

e ğ i t i m28

gungorendergi.com

temmuz2013

Milli Eğitim Bakanı Avcı’nın onayladığı genelgeye göre, 45 günü aşmamak kaydıyla öğrenci velisinin okul müdürlü-ğüne yazılı olarak başvurması halinde beyan edeceği süre özürlü devamsızlık olarak değerlendirilecek

33 Yeni KampüsMilli Eğitim Bakanlığından

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Ada-na, Kocaeli, Aydın, Şanlıurfa, Erzurum, Muğla, İstanbul ve İzmir’de yapılacak eğitim kampüsleri için düzenlediği “Eğitim Kampüsleri Ön Se-çimli Mimari Proje Yarışması Ödül Töreni,” Balgat Ana-dolu Teknik Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi’nde gerçekleştirildi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı konuşmasında, göç alan bü-yük illerin derslik ihtiyacına işlevsel ve kapsayıcı çözüm getirmek üzere, ülke gene-linde 33 eğitim kampüsü kurulacağını belirterek, eği-timde, fırsat eşitliği ve nitelik gibi hedeflere ulaşmak için çözülmesi gereken sorunla-rın başında derslik ihtiyacı-nın geldiğini söyledi.

Son 10 yılda eğitimde ya-şanan büyük seferberliğe ve yatırımlara rağmen ders-lik yapımı konusunda halen mesafe alınması gerektiğini ifade eden Avcı, göç alan bazı iller dışında derslik ih-tiyacının çözülmek üzere olmasının memnuniyet verici olduğunu bildirdi.

Büyük illerde ise derslik mali-yetinden çok arazi bulunma-ması veya kamulaştırma ma-liyetlerinin çok yüksek olması gibi sebeplerden dolayı sıkıntı yaşandığını anlatan Avcı, fiziki alt yapıya ilişkin eksikliklerin bir an önce tamamlanarak nitelikli eğitimi daha başta imkânsız kılan kalabalık sınıf-lardan kurtulmak istediklerini vurguladı.

Avcı, “Bu binalarımız, yeniden düzenlenerek ilkokul ve orta-okul sistemimize tahsis edi-lecek. Böylece daha küçük yaştaki çocuklarımız, öğren-cilerimiz daha rahat şartlar-da nicel ve nitel standartlara uygun dersliklerde, evlerine daha yakın yerlerde, mahal-lelerinde eğitim öğretim gör-me imkânına sahip olacaklar. Eğitim kampüsleriyle ders-lik açıklarının kapatılmasının yanında yüksek standartlara sahip mekânlarda eğitim ya-pılmasını da sağlamış olaca-ğız” diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanı Avcı, ülke genelinde 33 eğitim kampüsü kurulacağını

belirterek, eğitimde çözülmesi gereken sorunların başında derslik ihtiyacının

geldiğini söyledi.

Bakan Avcı, ilkokulda sınıfta kalmanın geri geldiği iddialarına ilişkin, okula hiç gelme-

yen öğrencilerin, hangi sınıfta kaldılarsa oradan devam edeceklerini söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile İstanbul Aydın Üniversitesi İşbirliğiyle düzenlenen Eğitimde İyi Örnekler Paylaşımı-İstanbul 2013 Konferansında, gazete-cilerin sorularını yanıtladı. Avcı, ilkokulda sınıfta kalmanın geri geldiği iddialarına ilişkin soru üzerine, konunun yanlış anlaşıl-dığını söyledi. Uygulamanın okula kayıt yaptırmayan öğrenci-ler için geçerli olacağını dile getiren Avcı, şöyle devam etti:

“Sınıfta kalma geri getirildi diye bir şey söz konusu değil. E-kayıt sistemine rağmen okullara kayıt yaptırmayan öğren-ciler var. Hiç okula gelmeyen öğrenciler bunlar. Okula hiç gelmeyen öğrenciler, hangi sınıfta kaldılarsa oradan devam edecekler. Birinci sınıftan itibaren hiç okula gelmeyen öğrenci, beşinci sınıfta geliyor, “Ben bu sınıfta devam edeceğim’ diyor. İşte karar, bu durumun önüne geçecek. Karar bunu kapsıyor. Diğer uygulamalarda bir değişiklik yok, aynen devam ediyor. Okula devam eden öğrenciler için kalma yine yok.”

Avcı, engelli öğrencilerin sınıfta kalmayacağını ifade ederek, herkesin mazeretlerinin dikkate alınacağını kaydetti.

“Öğrencileri Rapor Düzmecesinden Kurtardık”Lise son sınıf öğrencilerine izin verilmesi konusuna da deği-nen Avcı, SBS sınavı için bu durumun söz konusu olmadığını bildirdi.

Avcı, kararın, üniversiteye hazırlanan öğrencilere yönelik alın-dığını vurgulayarak, “Öğrencileri rapor düzmecesinden kurtar-dık” dedi.

Devamsızlık Yapmayan Her Öğrenci

Sınıfı Geçecek

Page 31: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.come ğ i t i m29

temmuz2013

Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’deki bütün camilerde ve Kur’an kurslarında okutulmak üzere üç ayrı “Dinimizi Öğreni-yoruz” kitabı hazırladı. Yaz okullarına özel akademisyenler ta-rafından hazırlanan kitap oldukça eğlenceli. Kitaptaki bulma-calarla, oyunlarla, renkli fotoğraflarla çocukların dinini daha kolay öğrenmesi amaçlanıyor.

İstanbul’da 3 bin camide ve 600 Kur’an kursunda imam, mü-ezzin ve İstanbul Müftülüğü’nün fahri olarak görevlendirdiği kişiler ders veriyor.

İstanbul İl Müftü Yardımcısı Kadriye Avcı Erdemli, eğitim ve-recek kişileri seminerlerle yaz kurslarına hazırladıklarını söy-lüyor. Çocuklara günde üç saat ders verileceğini ve bunun

muhakkak namaz saatine denk gelecek şekilde ayarlandığını anlatan Erdemli, “Hocalarıyla ve büyükleriyle camide namaz kılmaya alışmaları önemli. Ders bittikten sonra erkek öğren-ciler hocalarıyla pikniğe ve belediyelerin yüzme havuzlarına gidiyor. Kız çocukları için de el becerilerini geliştirici çalışma-ların yanında Halk Eğitim’den hocalar ders veriyor. Dikiş dik-meyi, pasta yapmayı öğreniyorlar.” diyor.

Derslerin 27 Haziran’da başlayıp iki ay devam edeceğini söy-leyen Erdemli, kurlu sistemle eğitim verildiği için çocukların istediğinde tatil beldesi ya da başka şehirde derslerine devam edebileceklerini kaydediyor.

‘Bilim ve İslam Üniversitesi’ Açılıyor“Uluslararası Bilim Teknoloji ve İslam Üniversitesi” isimli yeni bir üniversite daha kuruluyor. Bu üniversitenin öğrencileri yurtdışından gelecek.Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni bir üniversite kuru-lacağını açıkladı. Konunun Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıla-cağını belirten Bozdağ, “Üniversitenin adı Türkiye Uluslararası

Bilim Teknoloji ve İslam Üniversitesi olacak” dedi. Bozdağ, “Bu üniversitenin öğrencileri uluslararası öğrenciler olacak” diye konuştu.

Bu yaz hem Kur’an ve dinî bilgiler öğrenmesi hem de sosyal aktivitelerde bulunmasını isteyen

ailelerin çocuklarını keyifli bir yaz tatili bekliyor.

Çocuklar Kur’an’ı Severek Öğrenecek

Page 32: Güngören Dergi - Temmuz

e ğ i t i m30

gungorendergi.com

temmuz2013

Çocuk Olmak

Prof. Dr. Bengi SEMERCİ

Ramazan’da

Page 33: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.come ğ i t i m31

temmuz2013

Ramazan başlıyor. Bu yıl temmuz ayı nedeniyle günlerin uzun ve havaların aşırı derecede sıcak olması oruç tutmayı zorlaştıracak. Sıcak nedeniyle uzun süreli sıvı alamamak özellikle sağlık sorunu olanlar, yaşlılar ve çocuklar için sağlığa yönelik risk oluşturabilir. Fiziksel sağlıkla ilgili dikkatli olunmasına ve önerilere uyulmasına vurgu yaptıktan sonra, Ramazanın yemekle ilgili olmayan yönüne ve Ramazanda çocuk olmanın anlamını Prof. Dr. Bengi SEMERCİ uzman bir yaklaşımla yorumluyor.

Çocukların Oruç Tutması Ramazan ayı oruç tutmanın dışında, gece kalkıp özel

masa kurulmasını (sahur), iftar zamanı kalabalık ve yemek

çeşidinin bol olduğu sofraları, erişkinlerin çocukların sor-

dukları soruları sabırla, korkutmadan, olabildiğince sade

anlattığı zamanlar demektir.

Üç yaşından başlayarak çocuklar toplumsallaşmaya baş-

lar. Bu yaştan itibaren çocuk, toplum, ahlak ve dini ku-

ralları yavaş yavaş öğrenir. Eğer bu öğretiler hızlı, yaşıyla

uyumsuz, suçlayıcı ve cezalandırıcı olursa çocuk ruhsal

sorunlarla karşılaşır. Bütün yaşamı boyunca uğraşacağı

bu ruhsal sorunların yanı sıra öğretilmeye çalışılan her şe-

yin anlamı da yok olur ya da değişir. Korkuyla, cezayla

öğretilen şeyler olumlu ve gerekli olsa da, çocuğun dün-

yasında olumsuzluk olarak yerini alır. Baba korkusuyla, Al-

lah korkusuyla, otorite korkusuyla öğretilen her şey tekrar

tekrar sınanır ve ilk fırsatta yok edilir. Oysa öğretilmeye

çalışılanlar sindirilerek, anlatılarak ve felsefesiyle öğretil-

melidir. Orucun anlamının yemek bulamayanların sıkıntı-

sını anlamak olduğunu dile getirmeden, kızarak, günahla

korkutarak, döverek oruca zorlamak çocukları inançtan

uzaklaştırır.

Ahlaki Ve Dini Değerlerin Gelişimi Çocukluk döneminde özdeşim yapılırken iyi, kötü, doğru,

yanlış gibi kavramlar öğrenilmeye başlanır. Çocuklar, baş-

langıçta anne-babanın engellemeleri nedeniyle ve ceza

korkusuyla yapmadığı davranışları, zamanla kendiliğinden

yapmamaya başlar. Çünkü bu değer yargılarını öğrenir ve

kendini denetler. Toplumsal, ahlaki ve dini kuralları öğre-

nir. Bunlara uymamak ise utanç, kaygı ve korku yaratır.

Ahlaki değerlerin gelişimi ve etkileri ebeveyn tutumları ile

bağlantılıdır.

Çocuğa değer veren, sevgisini gösteren ve başarısını

öven, nedenleri açıklayan aile tutumu ahlaki değerlerin

özümlenmesini sağlar.

Aynı zamanda özgüveni yüksek, sorumluluk alabilen ve

karar verebilen bireyler olurlar. Buna karşın, korkuya, ceza

ve fiziksel şiddete dayalı tutum izleyen, eleştiri yapan ai-

leler ahlaki olgunluğu sağlayamadıkları gibi, çocukların

kendilerini değersiz hissetmelerine de neden olur. Çün-

kü insanlar başkaları onlara değer verdikçe, kendilerine

değer vermeyi öğrenir. Kendine saygı, ergenlikle birlikte

artar. Başlangıçta başkalarının onları kabul etmesi ile iliş-

kiliyken, olgunlaştıkça kişisel başarılar rol oynar. Kendine

güveni olmayan ergenin, yanlışı da çok olacaktır.

Ailevi destek, uyarıcı ve düşünmeye sevk eden eğitim,

sosyokültürel, çevre yüksek düzeyde bir ahlaki gelişimi

besler. Ergenlik döneminde din daha anlaşılır ve “Allah”

daha soyut bir güç olarak algılanmaya başlar. Kültürlere,

toplumlara ve yaşanan zamana bağlı olmakla birlikte, er-

genlik döneminde dini konularda zorlamak işe yaramaz.

Bu durum geçicidir. Bir süre sonra ergen, dini gereklerini

kendi isteği ve yönelimine göre düzenler.

Çocuk yetiştirirken doğru değerleri, dini ve ahlaki öğreti-

leri, kendine benzemeyenlere tahammülü ve saygıyı öğ-

retmenin ve örnek olmanın önemi son olarak Norveç’te

ve zaman zaman ülkemizde yaşananlarla maalesef bir kez

daha somut olarak görüldü. Doğru değerlerin hatırlanma-

sı ve öğretilmesi dileği ile sağlıklı ramazanlar diliyorum.

Page 34: Güngören Dergi - Temmuz

s a ğ l ı k32

gungorendergi.com

temmuz2013

Oruç, 11 Ayın Vücutta Oluşturduğu Fiziksel Ve Psi-kolojik Yıpranmayı Onarmak İçin FırsattırOruç insan iradesini artıran, karar alma yeteneğini geliştiren, 11 aylık yüklemenin vücudumuzda oluşturduğu fiziki ve psi-kolojik yıpranmasını onarmaya fırsat tanıyan bir süreçtir. Oruç sayesinde vücudumuz toksinlerden arınır. Bedenimiz ürettiği enerjiyi sindirim işleminde kullanmak yerine yıpranmış hüc-re ve sistemlerin onarımına yönlendirir. Günümüzde pek çok insanın gereksiz yere sağlığını tehlikeye atacak oranda ve ni-telikte fazla kalori tükettiğini hesaba katacak olursak orucun büyük bir fırsat olduğu anlaşılacaktır. Oruçta beklenen bedenî faydanın sağlanabilmesi için iftar-sahur arasında geçen za-manda yeme-içme düzenine dikkat etmek gerekir.

Ramazan Sayesinde Vücut Kendi Dengesini KurarAslında normal yaşantımızda aldığımız besinler, vücudun günlük ihtiyacı olan kaloriyi fazlasıyla karşılıyor. Günümüz şehir hayatında, gereksiz ve aşırı besin tüketiyoruz. Dolayı-sı ile Ramazan, vücudun ihtiyacı olan gerçek besin oranının alınması için önemli bir dönemdir. Oruç, vücudu arındırır, bir sisteme sokar ve doğru beslenmeyi öğretir. Elbette iftar ve sahurda aşırıya kaçmamak kaydı ile vücudun kendi dengesi oranınca beslenmeyle mümkündür.

Kaybedilecek Sıvı Miktarı Dengede TutulmalıdırGünlük sıvı alımı mevsime göre değişiklik arz eder. Yazın or-talama 2,5 ile 3 litre arası sıvı alınması önerilir. Tabi ki bu oran diyabetik ve böbrek gibi yüksek sıvı ihtiyacı olan hastalıklar için değişir. Normal bir insan için ortalama değer üzerinden gidecek olursak, günlük alınması gereken 2,5-3 litre sıvı, if-tar-sahur arası döneme yayılarak alınmalıdır. Bu miktar, 1 litre sahurda, 1 litre iftarda ve 1 litre gece yatmaya yakın içilirse vücut bunun dengesini kurabilecektir. Vücut birden içilen su-dan istifade edemez. Sıvı tüketimi yavaş yavaş yapılmalıdır. Bundan ötürü alınması gereken sıvı miktarının iftar ve sahur arası zamana yayılması önerilir.

Vücut Kendini Koşullara Göre Adapte Ederİnsan vücudunun yoğunluğu sudur. Vücudumuzdaki bu sıvı-nın bir kısmı hücrelerimizde, bir kısmı hücre dışı alanlarda; damarlardaki kanda, beyin-omurilik sıvısında, akciğer zarının arasında dolaşır. Dolayısı ile insan vücudunda yedek bölgeler vardır. Bir insan çok sıcak havada oruca bağlı susadığında vücut kendini buna göre konumlandırıp kendi içinde sıvı geçişlerini yapar. Vücut bu duruma adapte olur, kendini ayarlar. Sağlıklı bir in-sanın 15-16 saat sıvı almadan durabilmesi gayet mümkündür.

Uzm. Dr. Hasan Suat Erdemİlgi Hastanesi Dâhiliye Doktoru

Bedeni Disipline Eden İbadet; OruçHaber

Son yıllarda Ramazanı uzun yaz günlerinde geçiriyor olmamız sağlığımıza daha

bir özen göstermeyi gerektiriyor.

Biz de Ramazan ayında sağlıklı

beslenmenin yollarını, belli hastalıklara sahip kişilerin neler yapması gerektiğini Güngören İlgi Hastanesi dâhiliye

doktorlarından Uzm. Dr. Hasan Suat Erdem ile

konuştuk.

Haber / Büşra BULUT

Page 35: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coms a ğ l ı k33

temmuz2013

Gastrit ve Reflü

En önemli sağlık sağlık sorunlarından biri olan Gastrit ve

Reflü’den korunmak için sigara terk edilmeli; baharatlı,

tuzlu, kızartmalı, yağlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Ayrıca

kafeinli, asitli içeceklerden ve aşırı yemekten uzak durul-

malıdır. Ve yemekleri iyi çiğnemelidir. Bu öneriler bu hasta-

ların günlük yaşamında kullanması için elzem önlemlerdir.

Nasıl ki günlük yaşantılarında bunlara dikkat ediyorlarsa,

Ramazan ayında da aynı oranda dikkat etmeleri gereklidir.

Diyabet

Diyabet hastalarına gelecek olursak, insülin kullanma-

yan ve organ hasarı olmayan şeker hastaları doktor

kontrolü ve onayı ile oruç tutabilirler.

Tansiyon

Tansiyon hastaları ise, yazın sıvı ve mineral kaybına

bağlı etkileri göz önüne alarak dikkatli olmaları gerekir.

Kontrolsüz kalp damar hastalığı olanlar da aynı oranda

dikkatli olmalıdırlar.

Sürekli ilaç kullanımı ve takip gerektiren bu tip hasta-

lıklara sahip kişilerin oruç tutması yahut tutmaması ta-

mamı ile kişisel durumları ve hastalıklarının dengesiyle

alakalıdır. Bunun bir standardı yoktur. Kişinin genel ola-

rak kontrolleri düzenli ise, risk parametreleri düşük ve

yaşam koşulları uygunsa bu hastalar oruç tutabilir.

Gebelik

Gebeliğin üç aşaması vardır. Bunu üç aylık dilimlere

ayırırsak ilk üç ayı kapsayacak dilimde oruç tutabilir.

Çünkü bu dönemde bebeğin ihtiyacı sınırlıdır. Tabi eğer

annenin koşulları uygunsa ve eğer istiyorsa bu dönem-

de oruç tutabilir. Fakat ileri gebelik ayları dediğimiz son

aylarda bebeğin gıda ihtiyacı arttığından ötürü annenin

oruç tutmaması daha uygun olur.

Emziren annelerde de mutlak bir kural yoktur. Anne

oruç tuttuğu halde çocuğun günlük süt ihtiyacını karşı-

layabiliyorsa oruç tutmasında sakınca yoktur.

BELLİ RAHATSIZLIKLARI OLAN HASTALAR ORUCU NASIL GEÇİRMELİ?

Proteinli Ve Lifli Gıdalar Orucu Rahat Geçirmenizi Sağlar

Glisemik indeks, alınan karbonhidratın emilim hızı ile ala-

kalıdır. Alınan karbonhidrat vücut tarafından hızlı emiliyor-

sa bu, hızlı bir şekilde kan şekerinin yükselmesine neden

olur ve yoğun miktarda insülin salınımına sebep olarak kan

şekeri değişimini hızlı gerçekleştirir. Bu da vücut dengesini

bozar.

Dolayısı ile oruç tutan insanlar tatlı, çikolata,

beyaz un, pirinç pilavı, patates gibi gıdalar tü-

kettiğinde kan şekeri yükselme-düşme oranı

dengesi bozulur ve bunun sonunda daha çabuk

acıkırlar, halsizlik, baş dönmesi, denge bozuklu-

ğu, uyuklama halleri hissederler.

Glisemik indeksi düşük olan gıdalar tercih edildiğinde ör-

neğin; proteinli ve lifli gıdalar, sebzeler, bakliyat, haşlanmış

yemekler, tam buğdaylı ekmek, bulgur pilavı, yumurta, hur-

ma gibi besinler kan şekeri yükselme-düşme dengesini ko-

rur ve oruç halinin daha rahat geçmesini sağlar.

İftarda Yemeği Yavaş Ve Az Yiyerek De Doymak Mümkündür

Yaklaşık 17 saat yemek yiyemeyen bir kimsenin iftarı hafif

gıdalarla geçirmesi, tercihen çorba veya kahvaltılıklarla baş-

laması önerilir. Hızlı ve aşırı yemekten uzak durulmalıdır. İhti-

yacımız kadar besin aldıktan 10-15 dakika sonra beynimizde

tokluk hissi oluşmaktadır.

Bu nedenle yemeği hızlı yemeyenler az bir miktar ile doyma

hissini yakalayabilirler. Çok yağlı yemekler, kızartmalar, aşırı

baharatlı ve tuzlu yemekler, yoğun tatlı tüketimi kilo ve sağlık

sorunlarının oluşumuna neden olabilir. Tam buğday unlu ürün-

leri, sütlü tatlılar veya meyve tatlıları tercih edilmelidir. İftardan

1-2 saat sonra yapılacak yürüyüş veya egzersiz nitelikli davra-

nışlar metabolizmanın düzenli çalışmasına katkı sağlar.

Page 36: Güngören Dergi - Temmuz

s a ğ l ı k34

gungorendergi.com

temmuz2013

Yaz aylarında hareket düzeyi ve terle-menin de artması sebebiyle; vücut-ta sıvı kaybı olacaktır. Vücut sıvısının azalmasıyla birlikte, vücut direncinde de düşme yaşanabilecektir. Bu yüzden her gün düzenli su tüketimine ve den-geli beslenmeye dikkat etmek gerekir.

Düzenli su tüketimi; kişinin cinsiyetine, günlük aktivite düzeyine, terleme du-rumuna ve var olan hastalıklara göre değişebilir. Bu ihtiyaç, orta düzeyde hareket eden bir insan için günlük orta-lama 2-3 litredir. Su içmek için su içme isteğini beklememek gerekir. Çünkü vücut bir müddet sonra su içmemeye alışacaktır. Bahsedilen günlük 2-3 litre suyun vücuda birden değil de gün için-de belirli periyodlar halinde alınması daha uygun olacaktır. Örneğin sabah kalkınca 1 su bardağı ve ardından her 2-2,5 saatte bir 1 su bardağı, günlük 2 litre suya tekabül etmektedir. Aniden, fazlaca içilen ve yemek sırasında içilen su, mide kapasitesinin büyümesine, hazımsızlığa ve göbek bölgesinde şiş-kinliğe yol açabilmektedir.

Günlük su ihtiyacımızın karşılanmasın-da; suyun dışında tüketeceğimiz az şe-kerli komposto, taze-ev yapımı meyve suları, çorba, az tuzlu ayran, günde 1 adet maden suyu ve ıhlamur-kuşburnu gibi zararsız bitki çayları da bizlere yar-dımcı olacaktır.

Yeterli ve dengeli bir beslenme planı ile vücudumuzun su ve sodyum-po-tasyum dengesinin sağlanmasına destek oluruz. Özellikle içindeki su oranı, diğer besin gruplarına göre yüksek olan sebze ve meyve grubu besinler, hem su dengesi için hem de bu besin gruplarında bulunan mi-nerallerin dengesi için çok yararlıdır. Günde toplam 5 porsiyon sebze-meyve tüketimini her zaman öner-mekteyiz. Örneğin kahvaltıda doma-tes-salatalık, öğle yemeğinde sebze yemeği, akşam yemeğinde güzel bir salata ve öğün arasında iki porsiyon meyve tercih edilebilir.

Yaz döneminde; günün erken saatle-rinde veya akam güneşinin etkisi geç-tikten sonra her gün düzenli yürüyüş yapmak, kilo vermek için güzel fırsat-lar haline dönüşebilir. Her gün düzenli yapılan spor, su tüketimimize de kat-kıda bulunacaktır.

Yaz aylarında havanın sıcak olması ve yazın seyahatlerin artması sebebiyle, besinler arası kontaminasyon sıklığı ve besin zehirlenmeleri yaşanabil-mektedir. Bu durumlarda ilk önce, is-hal ve kusma gibi belirtiler görülür. İs-hal ve kusmadan dolayı su ve mineral kaybı yaşanacağı için, bu dönemde bol su tüketmek ve dengeli beslen-mek çok önemli olacaktır.

Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, kurulacak şehir hastaneleri enerji verimliliği ön planda tutularak proje-lendirildi. Bu hastanelerde elektrik, ısıtma ve soğutma için enerji üretiminde aynı kaynağın kullanıldığı “Trijenerasyon” adı verilen sistemle enerji tasarrufu sağlanacak. TOKİ’nin ya-pacağı 250 ve üzerinde yatağı olanlarda kurulacak “Kojene-rasyon” denilen sisteme ise soğutma hariç elektrik ve ısıtma

dahil olacak. Sağlık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-nın birlikte yürüteceği “Kamu-Özel El Ele Enerji Verimliliğine” kampanyasıyla da enerji dostu hastanelerin artırılması hedef-leniyor. Kampanya çerçevesinde Trabzon Ahi Evren Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde enerji verimliliği sağlanması amacıyla pilot proje uygulanması planla-nıyor.

Enerji Dostu Hastaneler Geliyor

Yaz AylarındaSu Tüketimi ve Önemi

Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerinde enerjinin verimli kullanılması için çalışma yürütülüyor.

Page 37: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coms a ğ l ı k35

temmuz2013

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Türkiye’de reçete-siz ilaç satışının yasak olduğu ve reçetesiz ilaç satışının hasta sağlığı açısından sorun teşkil ettiği kaydedildi.

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında yer alan “reçetesiz ilaç satışı” ile ilgili haberlerin gerçeği yansıtmadığı, bunun üzerine bir açık-lama yapıldığı anımsatıldı. Söz konusu haberlerin bazı çevre-lerce maksatlı olarak saptırıldığının öne sürüldüğü iddia edilerek, bir kez daha açıklama yapılmasına gerek görüldüğü belirtildi.

Türkiye’de, reçetesiz ilaç satışının, ilgili kanuna göre yasak olduğu vurgulanan açıklamada, şunlara yer verildi: “Reçete mukabili verilmesi gereken ilaçların reçetesiz satılması, hem hasta sağlığı açısından hem de ilaçlara güvenli erişim açısın-dan önemli bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle büyüme hor-monları, antibiyotikler, antihistaminikler ve antidepresanların reçetesiz olarak satıldığı yönünde şikayetlerin artması üzeri-ne, bu ilaçların bilinçsizce ve amacı dışında kullanımını önle-mek amacıyla Bakanlığımız Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu

tarafından, illere bir genelge gönderilerek gerekli denetimlerin yapılması istenmiştir.”

“Bakanlık olarak en önemli amacımız, vatandaşlarımızın ilaca güvenli şekilde erişimini sağlamaktır. Zira basit gibi görünen ilaçların dahi, besin ve ilaç etkileşimleri, hamilelik ve emzirme dönemlerine etkileri, çocuklarda, yaşlılarda, böbrek ve kara-ciğer yetmezliği olanlarda, ilaç alerjisi bulunanlarda ciddi ve beklenmedik yan etkileri olabilmektedir. DSÖ verilerine göre, gelecek 10 yıl içerisinde bilinçsiz kullanılan antibiyotiklere di-renç gelişmesi nedeniyle basit enfeksiyonlarda dahi ölümler yaşanabileceği anlaşılmaktadır.”

Açıklamada, Bakanlık olarak halkın sağlığını tehdit eden her türlü yanlış uygulama ile mücadeleye kararlılıkla de-vam edileceğine dikkat çekilirken, vatandaşların spe-külasyonlara kapılmadan hem kendilerinin hem de ya-kınlarının sağlıklarını korumak amacı ile hekim tavsiyesi almadan ilaç kullanmamaları konusunda hassas davran-maları istendi.

Kayseri Sağlık Müdürü Dr. Ahmet Öksüzkaya, Ramazan ayı nedeniy-le tiryakilerin normal zamana göre az içtiği sigarayı, Ramazan sonra-sında rahatlıkla bırakabileceklerini belirtti.

Ramazan ayı boyunca diğer günle-re nazaran daha az içilen sigarayı bırakmanın zamanının geldiğini ak-taran Dr. Ahmet Öksüzkaya, tirya-kilere şu çağrıyı yapıyor: “Ramazan süresince ve sonrası Kayseri Eği-tim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Polikliniği, Erciyes Üni-versitesi Göğüs Hastalıkları Kliniği ve Asker Hastanesi’nde bulunan sigara polikliniklerine giderek yar-dım alabilirsiniz.

Buralarda görev yapan uzmanların desteği ile içerisinde 4 binden fazla kanserojen madde içeren, Astım, Kronik Obstriktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ve akciğer kanserine ne-den olan sigaradan kurtulmanız için kendinize bir şans vermeniz doğru olacaktır. Unutmayalım ki çocuk-larımız, eşlerimiz bizim içtiğimiz si-garanın havasını soluyarak, astım, Kronik Akciğer Hastalığı gibi solu-num sistemi hastalıkları ile müca-dele etmek zorunda kalabilir.”

Dr. Öksüzkaya, ayrıca, babayı örnek alan çocuklar için doğru rol model olmak, onların sigara gibi alışkan-lıklardan uzak durmasını sağlamak zorunda olunduğunu belirtiyor.

Ramazan ayı boyunca diğer günlere nazaran daha az içilen sigarayı bırakmanın önemine vurgu yapan uzmanlar, tiryakilere birçok tavsiyede bulunuyor.

Sigarayı BırakınRamazanda

Reçetesizİlaç SatışıYasaklandı

Page 38: Güngören Dergi - Temmuz

r ö p o r t a j36

gungorendergi.com

temmuz2013

Page 39: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comr ö p o r t a j37

temmuz2013

Hilmi Aydın; Topkapı Sarayı Müzesi eski müdürü, 1963 yılında Kars’ta doğdu. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölü-münden mezun oldu. Yüksek lisansını aynı üniver-sitede tamamladı. 1990 yılından itibaren Topkapı Sarayı Müzesi’nde Silahlar ve Mukaddes Emanetler Bölümleri sorumlusu olarak hizmet etti. Kısa bir dö-nem Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde yö-netici olarak bulundu. İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ve Topkapı Sarayı Müzesi Müdür Vekilliği gibi önemli görevlerde bulundu.

Aydın’ın çeşitli dergilerdeki yazılarının yanı sıra ”Hırka-i Saadet Dairesi ve Mukaddes Emanetler” (Kaynak Yay., İstanbul 2004) ile “Sultanların Silahla-rı” (Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., İstanbul 2007), “Resimli Belgelerde Topkapı Sarayı” (İBB Kültür A.Ş. Yay., İstanbul 2013) isimli kitapları da yayınlandı.

Kendisiyle Sanat tarihinden başlayan bir sohbette, Topkapı Saray’ında bulunan Kutsal Emanetler üze-rine konuştuk.

Topkapı Sarayı Müzesi Eski Müdürü

Hilmi Aydın

Müzeler, toplumların hafızalarıdır. Geçmişle gelecek arasında kültürel bir köprü görevi görürler. Geçmişteki toplumların yaşayışlarını, yaşadıkları sürece önem verdikleri eşyalarını, inançlarını, değerlerini, örf ve adetlerini, gelenek ve göreneklerini müzelerle daha iyi analiz edebiliriz. Bir bakıma geçmişteki toplumların büyük fotoğrafını gösterir müzeler bize. O fotoğrafta toplumların sosyolojisini, psikolojisini, tarihi ve kültürel değerlerini, kısacası medeniyetleri çok daha iyi kavrayabiliriz.

Röp

orta

j / Y

unus

Em

re T

OZA

L

Page 40: Güngören Dergi - Temmuz

r ö p o r t a j38

gungorendergi.com

temmuz2013

Öncelikle devletler neden müze kurar? Müze hangi ihtiyacı karşılar? Müzeler, toplumların hafızalarıdır. Geçmişle gelecek arasın-da kültürel bir köprü görevi görürler. Geçmişteki toplumların yaşayışlarını, yaşadıkları sürece önem verdikleri eşyalarını, inançlarını, değerlerini, örf ve adetlerini, gelenek ve göre-neklerini müzelerle daha iyi analiz edebiliriz. Bir bakıma geç-mişteki toplumların büyük fotoğrafını gösterir müzeler bize. O fotoğrafta toplumların sosyolojisini, psikolojisini, tarihi ve kültürel değerlerini, kısacası medeniyetleri çok daha iyi kav-rayabiliriz

Topkapı Saray’ındaki Kutsal Emanetlerin Hikayesin-den Kısaca Bahseder misiniz?Kutsal Emanetler biliyorsunuz ilk olarak İslam dünyasında ha-life seçilen Yavuz Sultan Selim zamanında bir araya getirilme-ye başlandı. Kutsal Emanetlere asırlardır gösterilen hürmet ve özen, Cumhuriyetimizin başlangıcından günümüze kadar da aynı ihtimam ve hassasiyetle devam ettirilmektedir. Müze en-vanterlerinde her şey tespit edilmiştir. Has Oda’nın temizliğinde kullanılan süpürgeler, faraşlar, mumlar, tahta parçaları, sandal ve öd ağaçları, tespihler, kaşıklar gibi gündelik kullanım eşyaları da envanterlenerek günümüze kadar ulaşabilmeleri sağlanmıştır.

Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924’te müze haline dönüştürüldük-ten sonra, Hırka-i Saadet Dairesi ilk defa 31 Ağustos 1962 tarihinde modern müzecilik anlayışıyla milletimizin ziyaretine açılmıştır.

Uzunca bir süredir Kutsal Emanet’ler üzerine çalışı-yorsunuz. Kutsal Emanetlerin İstanbul’a getirilişiyle ilgili farklı anekdotlar var. Öncelikle sizden dinleye-bilir miyiz, kutsal Emanetler, nasıl getirildi, nasıl sü-reçlerden geçti?Yavuz Sultan Selim’e takdim edilen Mukaddes Emanetlerden bazıları, Kur’an-ı Kerim okunarak İstanbul’a getirilmiş, önce-likle Topkapı Sarayı’nın Harem, Hazine gibi bölümlerinde ko-runmuş daha sonra ise; bugün olduğu gibi Kutsal Emanetler Dairesi’ne yerleştirilmiş. Bu mekânın düzenlenmesi ve Arz Odası’ndan daha önemli bir makam konumuna getirilmesi III. Murad dönemindedir. (1574-1595) Emanetlerin, Sultan II. Mahmut döneminde tamamen bu mekanda toplanmasıyla İstanbul, İslam aleminin hem dini hem siyası merkezi hüvi-yetini kazanmıştır. İslamiyet’in kutsal emanetleri hoşgörü ve itina ile muhafaza edilerek günümüze kadar sağlam olarak ulaştırıldıkları bilinen bir gerçektir. 1453’te İstanbul’u fetheden ve İstanbul’un farklı inançlardaki halkına “Herkes kendi inancı doğrultusunda yaşamakta hürdür.” sözleri herkesçe malum olan Fatih Sultan Mehmed zamanında Topkapı Sarayı’nda olduğu anlaşılan ve halen sarayın Hazine Bölümü’nde teşhir edilen 2/2742 ve 2/2743 envanter numaralı Vaftizci Yahya’ya ait özel muhafaza içerisindeki el ve kafatası parçalarından oluşan röliklerini bu duruma örnek olarak gösterebiliriz.

Mukaddes Emanetlerin İstanbul’a getirilişi yalnızca Yavuz Sul-tan Selim (1512-1520) zamanıyla sınırlı kalmamış tabi. Bu çok değerli koleksiyona Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar birçok yeni eser kazandırılmış. Farklı yerlerden birçok kutsal emanet, 16. yüzyılın ilk yarısından 20. yüzyıl başlarına kadar değişik yol-larla Sarayda toplanmışlardır. İstanbul’a emanet akışının 19. yüzyıl boyunca artarak devam ettiğini biliyoruz. Bunda şüphesiz Arabistan’da Vahhabilik akımının yayılması etkili olmuştur.

Page 41: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comr ö p o r t a j39

temmuz2013

Emanetleri Vahhabilerin tahri-binden koruma düşüncesi, on-ların büyük bir titizlik ve hürmetle korundukları İstanbul’a gönderilmelerine sebep olmuştur.

I. Dünya Savaşı sırasında Medine’nin boşaltılmasına karar ve-rilince orada bulunan emanetlerin Osmanlılar döneminde Sur-re Alaylarıyla gönderilen hediyeler de dahil Topkapı Sarayı’na gönderilmeleri uygun görülmüştü. Zira maddi ve manevi de-ğeri çok büyük olan bu emanetler, başkalarının eline geçebi-lirdi. Osmanlı Başkumandanlığı kararını 2 Mart 1917’de Hicaz Kuvve-i Seferiye Kumandanı Fahreddin Paşa’ya bildirdi. Emri alan Fahreddin Paşa da Şeyhü’l-Harem Ziver Bey ile görüşe-rek mukaddes emanetlerin naklinin dini açıdan bir sakınca-sı olmadığını öğrenince bunları göndertip, Topkapı Sarayı’na koydurtmuştur. Fahrettin Paşa, Medine’nin işgali söz konusu olunca, oradaki Mukaddes Emanetleri, dini açıdan da bir sa-kıncası olmadığını Şeyhülharem’den sorarak İstanbul’a gön-deriyor. Burası önemli bir nokta. Daha sonra Kutsal Emanetler, Lozan’da gündeme getirilerek alındığı ülkeye iadeleri istendiy-se de, Türk heyeti bunu kabul etmedi.

Bu eserler kaç parçadan oluşuyor?81 parçadan oluşan emanetler; büyük elmas parçaları, şam-danlar, avizeler, kandiller, askılar, yelpazeler, nadir yazma eserler ve Kur’an-ı Kerim mahfazaları, Hırka-i Saadet mahfa-zaları gibi maddi ve manevi bakımdan paha biçilmesi müm-kün olmayan eserlerdir. Bu eserlerin bir kısmı halen Hazine Seksiyonlarında teşhirde olup, diğer kısmı Hazine depolarında muhafaza altındadırlar. Bu eserler tanzim edilen defterde tek tek yer almakta olup, halen de Medine Defteri ismiyle saray arşivinde korunmaktadır.

Kutsal Emanetler bir inanç tarihinin, kültür tarihinin de inceleme alanına giriyor. Kutsal Emanetlerin İs-lam dünyasındaki, kültür ve medeniyet atlasındaki yeri ve önemi hakkında neler söylersiniz? Kutsal Emanetlere bakış nasıl bir bakış? Sizce doğru bir bakış açısıyla mı bakılıyor?Tabii eşyanın kendisi değil burada mukaddes olan. Onun kul-lanıcısına duyulan sevgi ve hürmetten geliyor. O kutsal insan-la temas eden eşyadan, bize bir kutsallık bulaşacağı inancı

hakim maalesef. El ve yüz sürmeye çalışmalar filan sağlıklı değil tabii. Bizim bakış açımızda eş-

yaya kutsallık izafe etmek söz konusu değil. Hazreti Peygamber’in hatıralarına gösterilen saygı, şahsına duyulan sevginin tezahürüdür. Bununla birlikte o büyük insanın vücu-duna dokunan, onun kokusunu, izini taşıyan hatıraların onun bereketinden mahrum kaldığını da iddia edemeyiz. Peygam-ber Efendimiz saçlarını keserken, sakalını tıraş ederken etrafın-daki insanlar, O’ndan bir hatıra saklama içgüdüsüyle hareket etmiş. Hatta büyük İslam komutanlarından Halid bin Velid bir savaşta sarığını düşürüyor. Sarığını kurtarmak amacıyla, ken-dini karşı cephede yer alan insanların önüne atıyor. Arkadaş-ları, “Bir sarık için kendini öldürmeye değer miydi?” dedikleri zaman, “Ben bunu başlığın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat onun içinde Peygamber Aleyhisselâm’ın saçı bulun-duğu için müşriklerin eline düşmesini istemiyorum.” diyor ve ekliyor: “Ben onu hangi tarafa yönelttimse orası fetholundu.” Bu, tamamen Hz. Muhammed’e duyulan bir özlem, mânâ ik-limlerine açılmak için gidilen bir yol. Bundan ötesi olmamalı…

Silahların en dikkat çekici yanı ne?Kılıçların üzerinde daima dualar, Fetih Sûresi’nden ayetler işli. Yani madde ile mânâ birlikteliği var. Mesela bir kılıcın üzerinde, şöyle iki satırlık bir beyit yer alıyor: “Ey gönül, bir can içün, her cana minnet eyleme. İzzet-i dünya içün, sultana minnet eyleme.” Yani bu kitap, görsellik ve metin olarak alanında bir ilk diyebilirim. Osmanlı’dan günümüze intikal etmiş bulunan ok, yay, miğfer, kılıç zırh, topuz vb. eserlerin hem muhteva hem görsel olarak bir arada toplanması açısından ilk eser olma ori-jinalliğini korumaktadır.

Büyük İslam komutanlarından Halid bin Velid bir savaşta sarığını düşürüyor. Sarığını kurtarmak amacıyla, kendini karşı

cephede yer alan insanların önüne atıyor. Arkadaşları, “Bir sarık için kendini öldürmeye değer miydi?” dedikleri zaman, “Ben bunu başlığın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat onun içinde Peygamber Aleyhisselâm’ın saçı bulunduğu için

müşriklerin eline düşmesini istemiyorum.” diyor ve ekliyor: “Ben onu hangi tarafa yönelttimse orası fetholundu.” Bu, tamamen

Hz. Muhammed’e duyulan bir özlem, mânâ iklimlerine açılmak için gidilen bir yol. Bundan ötesi olmamalı…

Halid Bin Velid’in ve Peygamber Efendimiz’in Katibinin Kılıçları

Page 42: Güngören Dergi - Temmuz

r ö p o r t a j40

gungorendergi.com

temmuz2013

Peki kutsal emanetleri bir yere taşırken ya da bir eser getirilirken bir usul var mıydı geçmişte?Elbette, Yavuz Sultan Selim’in “Benim altınla doldurduğum hazineyi, ahlafımdan her kim mangırla doldurursa hazine onun mührü ile mühürlensin ve illa benim müh-rümle mühürlensin” dediği için, hazine dairesi 400 yıl boyunca Yavuz’un etrafında “Tevekkül’ü ala Haliki” mührü ile mühürlenmiş. Mühür hazine kethüdasında durur, kalabalık görevliler topluluğuyla kapı açılır, hep birlikte içeriye girilir, alınacak ya da iade edilecek eşya titizlilikle deftere kaydedilir, padişah bile istese hazineden çıka-rılacak eşyanın kaydı tutulurdu. Bu uygulama günümüzde de devam etmekte. Aynı şekilde müzede tilavet edilen Kuran-ı Kerim’de, Yavuz Sultan Selim ile başlayan ve günümüze kadar devam eden usulü erkanlardan…Topkapı Sarayı’nda ilk Yavuz Sultan Selim zamanında başlıyor, 1980’lerde bir sekteye uğrasa da, 1996’dan be-ridir kesintisiz olarak devam ediyor. Şu anda da Kültür ve Turizm Bakanlığı DÖSİM Müdürlüğü’ne bağlı 12 hafız devam ediyor sürekli okumaya.

Hazine hiç yağmalanmadı değil mi? Ya da herhangi bir yere taşınmadı?Yok, hepsi koruma altına alındı. Şunu söylemekte fayda var. Topkapı Sarayı Müzesi 3 Nisan 1924’te müze haline getirildikten sonraki 30-40 yıllık sürelik döneminin gerçek anlamda araştırılmaya ihtiyacı var. Gün ışığına çıkarılması gerekiyor, bir ta-kım gelecekte hafızalarda olumsuz olarak yerleşecek olan sorulara da bu araştır-malar cevap verebilir. Bunun dışında Kutsal Emanetlerin bir kısmı, bazı savaşlara götürülmüş, ama savaşla beraber hiçbir zaman zarar görmesine izin verilmeden geri getirilmiş. Bazı padişahların fetihlerde bu emanetleri yanında bilerek götürdü-ğünü biliyoruz. Sefere giderken, kendilerine bereket getireceğine inanarak Hırka-i Saadet’i de yanlarında götürmüşlerdir. Hırka-i Saadet, sarayda padişahların otur-dukları tahtın hemen yanı başında yer alırdı. Burada tarihi bir hatırayı da naklede-yim. I. Dünya Savaşı sonrası İttihat ve Terakki hükümetince İstanbul’un boşaltılması kararlaştırılmış. Hazine eşyası Konya’ya gönderilmiş, sıra padişah ve emanetlere gelmiş. O gün Sultan Reşad heyecandan bir türlü tıraş olmak için koltuğa oturamı-yormuş. Aynı zamanda Hırka-i Saadet hademesinden olan Berberbaşı Şükrü Bey, “Müsaade buyurursanız, bu emânât-ı mukaddese İstanbul’da durdukça düşman ayak basamaz. Bu nakil işini tasvip buyurmayınız. Konya’ya gitmeniz de doğru ol-maz.” demiş. Padişah bu söze hak verip hükümete karşı ayak diretmiş. O gün bu gündür emanetler ve İstanbul yerinde duruyor.

Peygamber EfendimizinHırka-i Şerif

Peygamber EfendimizinSu Kabı

Page 43: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comt e k n o l o j i41

temmuz2013

Bilim insanları, izole edilmiş beyin dokusundaki kısa süreli belleği yapay ortamda saklamanın yöntemini buldu.

Case Western Reserve Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan araştırmada, kemirgen-lerin beyinlerindeki hippokampus bölgesinden izole edilmiş dokulardaki kısa süreli bellek labora-tuvar ortamında saklandı.

Araştırmayı yürüten Dr. Ben Strowbridge, “Bil-giyi, doğrudan beyindeki bilgi dizinleri ve uyarı modelleri olarak birkaç saniyeden uzun süre saklamanın yolu ilk kez bulundu. Bu bulgunun ışığında, beyindeki belli devrelerin kısa süreli belleğin oluşumunda oynadığı rolü daha kolay anlayabileceğiz” açıklamasını yaptı.Bellek türle-ri, bildirimsel bellek ve örtülü bellek olmak üze-re ikiye ayrılıyor: Bunlardan ilki olan bildirimsel bellek, isimleri ve yerleri öğrenme gibi uzun ve kısa süreli bilgi depolamasında görev alırken; ikincisi olan örtülü bellek ise piyano çalmak gibi becerilerin öğrenilmesinde rol oynuyor.Nature Neuroscience dergisine yayımlanan araştırmada, bir telefon numarasını ya da e-posta adresini anlık olarak hatırlamaya yarayan kısa süreli bildirimsel belleğin altındaki mekanizma incelendi.

Maymun Deneylerine Benzer SonuçFarelerin izole edilmiş beyin dokularıyla ya-pılan deneyde, dört bellek yolundan biri aktif kılınarak bir bellek oluşturulabileceği ortaya kondu. Beynin hafıza oluşumunda rol oynayan hippokampus adlı kısmından alınıp izole edi-len kesitlerdeki sinir devrelerine gelen uyarılar, burada 10 saniyeden uzun bir süre boyun-ca tutuldu. Devam eden beyin aktivitesindeki değişiklikler sayesinde hangi bellek yolunun uyarıldığı açıkça gözlemlendi. “İzole edilmiş

beyin dokularında harekete geçirdiğimiz ak-tiviteler, daha önce yapılmış olan kısa süreli bellek araştırmalarında, maymunlara öğretilen görevlere benziyor” diyen Robert A. Hyde, her iki deneyde de, kısa süreli bellekle ilgili her iki aktivitenin değişiminin ortalama 5 ila 10 sani-ye sürdüğünü söyledi. Araştırmacılar, sadece belli bir bellek yolunun tek başına uyarılması veya farklı girdiler sonucu farklı bellek yolları-nın sırayla aktif olması gibi, deneyde spesifik bağlamlar için de bellek oluşturabileceklerini gösterdi. İncelenen hippokampus sinirlerinde-ki devam eden aktivite değişimi, birbirini ta-kip eden iki uyarı olduğunu açıkça gösterdi. Birbirini takip eden bu uyarıların, insanlar iki farklı şarkının melodisini birbirinden ayırt ettiği zamanlarda beyinlerinin algıladığı farklı uyarı di-zilerine benzediği ifade edildi. Dr. Strowbridge ve grubu tarafından yaratılmış olan yapay bel-lekler, uyarılar arasındaki süreler değiştiğinde bile her uyarı dizisini algılamayı başardı.

Dr. Strowbridge yürüttüğü araştırmay-la ilgili olarak “Sinir devrelerinin belir-li bağlamlarla ilgili bilgi depolayabileceğini gösteren son keşfin sonucunda, hippo-kampustaki potansiyel ‘hafıza hücreleri-ne’ daha fazla odaklanılmasını bekliyoruz. Belleğin normal işlevinin anlaşılması, Alzheimer veya Parkinson hastalıkları gibi nörolojik deje-neratif hastalıkların hafızayı nasıl etkilediğinin anlaşılmasının temelini oluşturuyor. Ayrıca, yaşlanmaya bağlı hafıza bozukluklarına yeni ve daha etkili tedaviler bulunması için zemin hazır-lıyor” dedi.

Kısa Süreli Bellek Yapay Ortamda İzole Edildi

Page 44: Güngören Dergi - Temmuz

t e k n o l o j i42

gungorendergi.com

temmuz2013

YouTube, kullanması oldukça basit video editleme panelinde artık ağır çekim ayarı da sunuyor.

Yeni özellik sayesinde videolarınızı normal hızın sekiz katına kadar ya-vaşlayabiliyorsunuz. Yapmanız gereken tek işlem ağır çekim seçene-ğinde istediğiniz hızı belirlemek.

Gizmodo haberinde, New York’un Times Meydanı’nda çekilen ve oriji-nali 4 saniye olan videoya yer verdi. Video, sekiz kat yavaşlatılmış ilk örneklerden biri.

YouTube’da Ağır Çekim DönemiYouTube, video ayarları kısmına ağır çekim özelliği ekledi. Dünyanın en büyük video platformunun hedefi, kullanıcılarına yükledikleri videoları daha etkileyici bir şekilde sunma fırsatı vermek.

Microsoft, Windows işletim siste-minin en iyi bilinen parçası olan Başlat Tuşu’nu Windows 8 ile kaldırarak PC dünyasını şaşkına çevirmişti.

Şirket, işletim sisteminin yeni ver-siyonunda ‘başlat tuşunun geri döneceğini’ açıkladı.

Eski Windows versiyonlarında sol alt kenarda yer alan ve üzerine tıklanmasıyla en alışıldık kullanıcı

ara yüzüne adım atmamızı sağla-yan başlat tuşu, Microsoft logo-suyla sol alt köşedeki yerini tekrar edinecek. Microsoft, başlat tuşu-nun geri dönmesinin yanı sıra, birçok kullanıcının alışamadığı tasarımın da değişeceğini belirtti.

Yeni tasarımda ‘All Apps’ yani ‘Tüm Uygulamalar’ başlığı altında bir ekran sunacak olan Windows 8.1, PC’ye yüklenmiş tüm yazı-lımları gösterecek.

Microsoft’un büyük ümitlerle geçtiğimiz

yıl sunduğu ancak beklenen ilginin

çok uzağında kalan Windows

8 işletim sistemi, yeni versiyonunda

‘başlat tuşu’yla karşımıza çıkacak.

‘Başlat Tuşu’Windows 8.1 İle

Geri Dönüyor

Page 45: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comt e k n o l o j i43

temmuz2013

Kent Bilgi Sistemi, Güngören’in tamamını kapsayan, beledi-yecilik faaliyetlerinde kullanılabilecek verilerin iyi yönetilebil-mesi için bir arşivleme sistemidir.

Sistemi, belediye ölçeğinde değerlendirince tam destek alı-nabilecek kent bilgi sistemi olarak algılamak ve böyle kullan-mak daha doğru olacaktır. Sistem sayesinde belli bir mahal-lede, belli sokağındaki evlerin ve orada oturan kişilerin temel bilgilerine ulaşılacak. Hizmetin nereye, nasıl, hangi noktada ve ne kadar yapıldığını; eksik veya tamamlanma tarihlerinin kaydını kent bilgi sisteminden bulmak mümkün olacak ve hiz-metlerin adaletli şekilde dağılımını sağlamış olacak.

Dengeli Hizmet İle Ölçülebilir Kalite ÇözümleriBu sistem, harita üzerinden kullanılıyor. Örneğin, Güngören’de 15 yaş grubu gençlerin nerelerde yoğunlaştığı, hangi sokak-larda verginin ne oranda ödendiği gibi detaylı bilgilerin kaydını bulmak mümkün. Belediye ekipleri ve vatandaşlar, sokak so-kak yatırımları ve oralarda yapılan işlerin aşamalarını görebile-cek. Sistem sayesinde belediyenin ve halkın hizmet kalitesini ve dengesini şeffaf bir şekilde görüp yorumlayabileceği bir döneme geçilecek.

Bilgiye Erişim Ve Yönetime Katılım Daha da Kolaylaşacak

Bir vatandaş sokağı ya da bölgesi hakkında herhangi bir ta-

lepte bulunduğunda, ihtiyacın gerekliliği ve ihtiyacın ne dere-

ce karşılanabileceği bu sistem sayesinde kontrol edilebilecek.

Sistem aynı zamanda Güngören Belediyesinin halka hizmet

noktasında daha hızlı cevap verebileceği ve yatırımlardaki

şeffaflığı sağlayabileceği yenilikçi bir yaklaşımı...

Yönetimde şeffaflık ilkesini benimseyen Güngören Belediye

başkanı Şakir Yücel Karaman ve ekibi bu sistemin vatandaş-

lara sağlayacağı, bilgiye erişim ve yönetime katılım kolaylığı

ile demokratik hakların da kullanılabilmesine olanak tanımış

oluyor.

Türkiye’de İlk Defa Güngören Belediyesi Kullanıyorİlçe, mahalle veya park bazında; yeşil alan miktarı, çöp kon-

teynerlerinin konumları, hangi noktalarda ne kadar oturma

guruplarının bulunduğu, hangi parklarda spor aletleri var ve

çeşitleri gibi birçok bilgi bu program içinde yer alıyor. Bu sis-

temi Türkiye’de ilk defa Güngören Belediyesi kullanıyor.

Kent Bilgi Sistemi

Güngören Belediyesi kent bilgi sistemi uygulamasıyla teknoloji yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor.

Page 46: Güngören Dergi - Temmuz

t e k n o l o j i44

gungorendergi.com

temmuz2013

Google Bilim Fuarı finalistleri arasına Türkiye’den sadece o girdi...Dünya çapında 120’yi aşkın ülkeden 13-18 yaş arası gençlerin yarıştığı Google Bilim Fuarı 2013’te bölge finalistleri belli oldu. Finalistler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin tarafından önerilen muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılmasına ilişkin projesi de yer aldı. Google’ın blog sayfasından “Dünyayı Değiştirecek 90 Fikir” başlığıyla yaptığı açıklamada, “Büyük bilim insanlarının çoğunun içlerindeki bilim me-rakını erken yaşlarda geliştirdiği gerçeğinden hareketle, ocak ayında dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini bizlerle paylaşmaya davet ettik. Dünyanın en büyük online bilim fuarı olan Google Bilim Fuarı kapsamında bu yıl 120’yi aş-kın ülkeden, inanılmaz çeşitlilikte ve heyecan verici binlerce başvuruda bulunuldu. Jürinin aylar süren değerlendirmesinin ardından 90 bölgesel finalist belirlendi” denildi.

‘Curie’den İlham Aldım 2 Yılda Geliştirdim’Finalist olarak seçilen projeler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin’in önerdiği muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılması fikri de yer aldı. Lise öğrenimine devam eden Bilgin, 2 yıllık bir çalışmanın sonucunda günlük hayatta kullanılabilecek bir üretim yapmayı başarmış. Radyoaktivite çalışmaları ile Nobel ödülü kazanan kadın bilim insanı Marie Curie’nin kendisi için ilham kaynağı olduğunu söyleyen Bilgin, “O benim gibi hevesli genç kadın bilim insanları için en iyi rol model” diyor. Şu anda kullanılmakta olan petrol bazlı plastik yerine biyoplastik kullanılmasını sürdürülebilir çevre için de gerekli bul-duğunu belirten Bilgin, gelecekte ABD’de tıp eğitimi almak istediğini dile getiriyor.

İnternet Geliştirme Kurulu tarafından oluşturulan ve 83 kurum ve kuruluşun bir araya geldiği Siber Güvenlik İnisiya-tifi toplantısı sonrasında açıklama ya-pan Serhat Özeren, bilgisayar ve akıllı telefonlarının “köleleştirilmiş veya ele geçirilmiş cihazlar” haline gelebilece-ğini söyledi. Özeren, “şifre paylaşımları veya şifresiz internet erişimi siber gü-venliğin en büyük riskidir.” dedi.

İnternet şifrelerinin paylaşılmasının si-ber güvenlik açısından büyük bir risk oluşturduğunu belirten Özeren, şunları kaydetti:

“Kablosuz ve benzeri internet ağlarının paylaşılmasında hukuki bir durum söz konusu olduğunda hat sahibinin IP ad-resi kayıtlara geçiyor. İnternet şifreleri paylaşıldığında, hakaret, yalan haber, provokasyon, virüs ve zararlı yazılım paylaşımında bu hatlar kullanılabiliyor. Bir kablosuz ağın paylaşımı, o kablosuz ağa bağlı her bilgisayarın güvenliğini ve kişisel verileri de ciddi ölçüde tehlike-ye atıyor. Bu sebeple internet hatları-nın kontrolsüz bir şekilde bilinmeyen üçüncü şahıslara kullandırılması, hat sahipleri açısından ciddi tehlike ve risk oluşturuyor.”

İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Serhat Özeren , siber güvenliğin, internet ve bilgi-sayar kullanıcılarının alacağı bireysel önlemlerle başladığını belirterek, üçüncü şahıslarla şifre paylaşımının doğurabile-ceği olumsuz sonuçlar konu-sunda kullanıcıları uyardı.

Türk Kızı Muzdan

Devrim Çıkardı

ŞifreniziPaylaşmayın

Kuveyt’te bir mahkeme, gönderdiği Twitter mesajlarıyla Emir Şeyh Sabah el-Sabah’a hakaret ettiği ve ülkede rejim değişikliği çağrısı yaptığı gerekçesiyle bir kadını 11 yıl hapis cezasına çarptırdı.

37 yaşındaki öğretmen Hüda el-Acmi, cep telefonunu “kötüye kullanmakla”da suçlandı. Hüda el-Acmi’nin mahkûmiyetine üç Twitter mesajının neden olduğu belirtiliyor. El-Acmi, bu mesajların gönderildiği Twitter hesabıyla bir ilgisi olmadığını söylese de savcılar el-Acmi’nin mesajları sahte bir isim kul-lanarak gönderdiğini savunuyorlar.

Kuveyt, anayasada ‘muaf ve dokunulmaz’ olarak tanımlanan Emir Şeyh Sabah el-Sabah’a hakaret ettikleri gerekçesiyle bazı Twitter kullanıcılarını daha önce de ceza-landırmıştı ancak insan hakları savunu-cuları el-Acmi’ye verilen cezanın bugüne kadarki en ağır mahkeme kararı olduğunu belirtiyorlar.

Twitter’da Hakarete

11 Yıl Hapis!

13-18 yaş arası gençlerin bilim merakını somut çalışmalara çevirmek isteyenleri teşvik etmek isteyen Google Bilim Fuarına 90 finalist arasına muz kabuklarından biyoplastik üretimi projesiyle 16 yaşındaki Elif Bilgin girdi.

Page 47: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comt e k n o l o j i45

temmuz2013

Bilim insanları vücutta kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin periyodik olarak üretildiği yer olan kemik iliğini laboratuvarda üretmeyi başardılar. Bu gelişme daha kolay ilaç testlerinin, daha detaylı bağışıklık sistemi araştırmalarının ve yapay kan nakillerinin önünü açıyor.

Araştırmacılar yapay iliğin, gerçek kemik iliği-nin fonksiyonlarından temel olan ikisini yapa-bildiğini belirtiyorlar: Yapay doku, kan kök hüc-relerini kopyalayarak çoğaltıyor ve B hücreleri (bir tür lenfosit (akyuvar) hücresi, üretiyor. Kan kök hücresi, kan hücreleri ve diğer tür hücre-lerden bazılarını çoğaltırlar. B hücreleri bağışık-lık sistemimiz için önemli hücrelerdir, ürettikleri antikorlarla hastalıklara karşı savaşırlar. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, vücutta-ki kemik iliğinin işlevlerini bastırarak hastanın vücudunu enfeksiyonlara açık hale getirirler. İlaç geliştirme ve yan etkileri tespit edebilme süreçleri yapay kemik iliği sayesinde geliştiri-lebilecek. Bilim insanları kanser tedavisi için geliştirilen ilaçları yapay kemik iliği üzerinde önceden deneyerek etkilerini görebileceklerini söylüyorlar.

İngiliz milyarder Richard Branson’ın sahibi olduğu Virgin Galactic şir-keti, Dünya’nın yörüngesine ilk uzay turistlerini taşıması için tasarla-nan SpaceShipTwo ile tarihi bir deneme gerçekleştirdi. SpaceShipT-wo, roketini ateşleyerek yaptığı ilk uçuşta ses duvarını delmeye çok yaklaştı.

Virgin Galactic’in 10 yıldan fazla bir süredir geliştirdiği SpaceShipTwo uzay aracıyla tarihi bir başarıya imza attı. ABD’nin California eyaletin-de bulunan Mojave Hava Üssü’nde yapılan deneme uçuşunda, kendi-sini atmosfer dışına çıkaracak roketini ilk kez ateşledi.

WhiteKnightTwo taşıyıcı hava aracıyla 14 bin metre yükselikten gökyüzüne bırakılan SpaceShipTwo, inişe geçer geçmez roketi-ni ateşledi ve müthiş bir hızla yükselmeye başladı. Virgin Galactic, SpaceShipTwo’nun bu esnada saatte 1235.53 kilometre hızı çok yak-laştı.Roketiyle gökyüzüne yükselişi 16 saniye süren SpaceShipTwo, Uzay’a çıkmasını sağlayacak ilk denemesinde istenen başarıyı elde etti. Spa-ceShipTwo, 26’ıncı uçuş denemesinde 17 bin metre yükseliğe erişir-ken, saatte 1224 km hızı gördü.

Koltuk Fiyatı 200 Bin DolarVirgin Galactic Başkanı ve CEO’su Richard Branson, “Roketin ateş-lenme aşaması beklendiği gibi gerçekleşti. Motor performansı ve SpaceShipTwo’nun manevraları istediğimiz gibiydi... Bu başarı pro-jemiz için büyük önem taşıyor. Benzer uçuş denemelerini sürdürecek, ardından Uzaya çıkmak için denemelere başlayacağız” dedi.

Bugüne kadar 500’den fazla zengin müşterinin koltuk ayırdığı SpaceS-hipTwo ile uzaya çıkmanın fiyatı, kişi başına 200 bin dolar. İlk uzay tu-ristleri, Dünya’nın etrafında tam bir tur atmayacak olsa da, kısa bir süre yerçekimsiz ortamı tecrübe edecek, Dünya’ya tepeden bakma şansını yakalayacak.

Uzay Turizmi İçin Tarihi Başarı

Laboratuvarda Yapay Kemik İliği Üretildi

Page 48: Güngören Dergi - Temmuz

yaz ı d i z i s i46

gungorendergi.com

temmuz2013

Söyleşi / Büşra BULUT

Page 49: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comyaz ı d i z i s i47

temmuz2013

M.Ö 2.yy’da Mısırlılara ait resimlerin olduğu papirüs yaprakları bulunmuş, fakat bu kâğıtlarda resim iyi yapılamadığı ve dayanıksız olduğu için günümüze pek örneği kal-mamıştır. Roma ve Yunan uygarlıkları da el yazmalarına değer vermiş, deri üzerine resimler yapmışlardı. Orta Asya’da Türklere ait yerleşim alanlarında yapılan arkeolojik kazılar sonucu, milattan birkaç yüzyıl öncesine ait minyatürlü el yazma kitap ve resim-ler bulunmuştur.

Minyatür, M.S. 2.yy’da Mani dinine mensup Türkler ve bölge halkları tarafından Orta Asya’da yaygınlaştırılmıştır. Mani dini ibadethanelerinde korunan ve ayinlerde ortaya çıkarılan sancaklar, sayfalar ve büyük resimler bulunmaktadır. Uygur Türkleri döne-minden kalan minyatür örnekleri ‘‘Maniheist’’ inancının, dini ve dünyevi sahnelerini canlandırır. Bu örnekler, İslâmi dönem minyatür sanatının ilham kaynağı olmuştur.

İlk İslâm minyatürleri günümüze ulaşamamıştır. Uygur resim ve minyatür üslûbu za-manla birçok değişiklik geçirmiş; fakat esasları bozulmadan 15.yy ortalarına kadar devam etmiştir. Orta Asya’dan bu sanatı batıya getirerek Gazne, Rey, Keşan, Musul ve Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Müslüman sanatçıların, hangi milletten olduğu çoğu zaman tespit edilememiştir. Türk olduğu halde Arap ve İranlı ismi taşıyan ressamların sayıları çoktur.

Türk – İran minyatürlerini yakından incelersek en meşhur üstatların Belh, Horasan, Herat ve Buhara’lı olduklarını görürüz. Orta Asya ve Türkistan’da doğan bu sanat, Hindistan ve İran’a geçerek yeni birer ekol olmuşlardır. Fakat Arap ve Türk minyatürleri çok farklı karak-terdedirler. Minyatür olarak Selçuklu üslûbunu yansıtan eserler 12.yy sonlarından itibaren görülmeye başlanmıştır.

Anadolu, Suriye, Mısır bölgelerinde ‘‘Selçuklu çığır’’ denilebilecek bir dönem yaşarken 13. Yy sonu - 14.yy başında İlhanlıların Hâkimiyeti ile Uygur ressamları minyatür sana-tında parlak bir dönem başlatmış, Merga ve Tebriz gibi merkezlerde Uygurlu sanatçı-ların elinde minyatür sanatının şâheserleri meydana gelmiştir. İlhanlı veziri ve tarihçisi Reşidüddin’in hazırladığı ‘‘ Cami-ü't Tevarih’in ’’ minyatürleri çizginin hâkim olup, rengin ikinci planda kaldığını göstermektedir. Bu da; Uygur resimlerini diğer resimlerden ayıran özelliktir. İran minyatür sanatı Uzak Doğu ve Orta Asya resimlerinin tesiri altında başlamış, daha sonraki devirlerde Türk ressamlarının etkisi hâkim olmuştur.

minyatürgerçek olamayacak kadar büyülühayal olamayacak kadar gerçek bir sanat

Page 50: Güngören Dergi - Temmuz

yaz ı d i z i s i48

gungorendergi.com

temmuz2013

Minyatür; Allah’ın Yarattığı Kırmızıdır, İnsandır Minyatür, kelime olarak kırmızıya boyamaktan geliyor. Min kırmızı, ture ise Tanrı demektir. Ve bu birleşim, yaratıcının sahip olduğu kırmızı anlamına gelen bir terimi ortaya çıkar-tıyor. Adem, ilk insan, anlamı da kırmızı topraktan yaratılan, kandan yapılan anlamı taşıyor. Yani bu insanın var oluş serü-veni ile eş zamanlıdır. Şöyle de denebilir; minyatür, insanın muhayyilesinde kurduğu ve ortaya koyduğu şeydir. Bundan dolayı minyatürü yaratmak olarak yorumlarım ben. Çünkü yaratmak yarıp atmak anlamından gelir ve bu var olan bir şeyin içinden yeni ve başka bir şey çıkartmak anlamında kullanılır.

Minyatür Bir Sanattır Ve Sanat Bütün Coğrafyalara Ve Bütün İnsanlara AittirMinyatürün tarihi yanlış bilinir. Minyatür dendiğinde genel-de Osmanlı’nın 16.yy’ı akla geliyor ve bu döneme klasik dönem minyatür deniyor. Minyatürün Osmanlı’da altın çağı diye bahsettiğimiz dönemlerinde, ortaya çıkan eserler ara-sında sanatsal değerleri yüksek olan çalışmalar çok fazla değildir. Ama o dönemde Tebriz Okulu’nu, Şiraz Okulu’nu mesela Behzat’ı bilmeden kendi tarihimiz içine övgü yağ-dırmak yersizdir. Bu bir sanattır ve sanat bütün coğrafya-larındır. Yanılmıyorsam eğer bu klasik dönem 40 senelik bir dönemi kapsıyor. Nakkaş Hasan ve Nakkaş Osman’ı bu dönemin isimleri arasında sayabiliriz. Biz, minyatürün çıkış noktasını 8.yy’da Türklerden başlatıyoruz fakat başka örnek-lerini 2.yy’da Çin’de de görebiliyoruz. Bunun yanında M.Ö 2500’lü yıllarda Mısır piramitleri içinde yapılmış çizimler var ve aralarında minyatüre çok benzeyenleri de var. Dolayısı ile Mısır’da da örneklerini bulmak mümkün. III. Selim dönemin-de savaşların ortaya çıkardığı çöküş ile minyatür sanat ola-rak yapılamaz hale gelmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra minyatürde yeni bir tarza geçilir ve güzel örnekler tekrardan görülmeye başlanır. Hayata Bakış Gibi Bakmalı Minyatüre…Minyatürde, Yaratıcının yarattığını eksik bırakmamak için çalışılır. Elbette Yaratıcının eserlerinin tamamıyla aynısını yapamayacağız ama tekâmülünü ortaya koyabileceğimizi biliyoruz. Gördüğümüzü, Yaratıcının bize verdiği yetenekle kuvvetli şekilde çizebiliriz. Minyatür genelde İslami resim tarzı olarak bilinir ama İslamiyet öncesinde de bu sanatın örneklerini görebiliyoruz; Çin, Hint, Mısır gibi bölgelerde kullanılmıştır. Dinsel olarak değil de hayata bakış olarak bu sanatı yorumlarsak daha açıklayıcı olur. Çünkü maddeden ziyade manaya önem verir minyatür. Epeyce hayal gücü ile alakalıdır ve tanrısal bir bakış açısı ile bakar nakkaşlar eser-lere, Tepeden geniş bir açıyla bakar ve onu gözün gördüğü küçük bir alana sığdırır.

Minyatürde TeknikMinyatürde boya ve fırça çok önemlidir. Toprak boyalar sü-rekli kullanılan boyalardır. Bunlar Arap zamkı ile ezilerek üre-tilir, içine yumurta akı katılarak da şeffaflığı ayarlanır. Elbette altın tozu da kullanılmaktadır. Fırça olarak kedi kuyruğun-dan birkaç tel yahut inceltilmiş deri fırçalar tercih edilir. Kedi tüyü kullanmak profesyonellik ister çünkü çok yumuşaktır. Samur da kullanılıyor fakat hiçbiri kedi tüyünün tadını ver-mez. Çünkü kedi tüyü fırçalar ile yapılan çizim yoktan gele-rek belirginleşmeye başlar. Kimyasal boyalar artık gerektiği kadar sağlam ve kullanılabilir şekilde üretilmektedir. Boyada devrim sayılabilecek şeffaf akrilikler kullanılmaya başlandı ki bunlarda kararmalar olmuyor. Ben teknolojinin sunduğu bu imkanları kullanmakta sorun görmüyorum ama elbette klasikten de vazgeçmemek lazım. Minyatürün boyutunun büyük yahut küçük olması imkanlar ya da kullanmayı tercih ettiğiniz teknikle alakalıdır bir zorunluluk değildir.

“Ablam ve abim Mimar Sinan Güzel Sanatlar’da oku-yordu. Ben de kazanmıştım güzel sanatları fakat ba-bam “Bir eve üç sanatçı fazla sen Maliye Bölümünü oku.” dedi. Ben maliye bölümünü okudum fakat yine sanatçı oldum.” Diye anlatmaya başladı hikayesini Nakkaş Özcan ÖZCAN.

1970 Zonguldak doğumlu Nakkaş Özcan, 3 çocuk babasıdır. İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümünü okudu. Halen Klasik Türk Sanatları Vakfı ve Baha-riye Mevlevihane’sinde ders veren Özcan’ın Küçü-kayasofya Medresesi’nde de bir atölyesi bulunuyor.

Sanatçı bir ailede büyüyen Özcan, çizime karşı olan merakının ve yeteneğinin hep farkında olduğunu söylüyor. Sanatla ilgilenmekten nasıl zevk duydu-ğunu ve minyatüre olan muhabbetini, ablasının çi-zim atölyesine gittiği günü anlatarak başlıyor: “ Bir gün ablamın atölyesine gittim. Herkes çalışıyordu. Ben de bir çizim yapmak istediğimi söyledim. Ablam bana malzemeleri verdi ve birkaç teknik gösterdi. Ben ona, gösterdiği teknikle olmayacağını söyleyip içimden geldiği gibi çektim fırçayı kağıt üstünde. Bil-diğim bir işi yapıyormuş gibiydim.” O günden sonra minyatürle olan yolculuğu başlamış Özcan’ın. Min-yatürün kendi ruhuyla bütünleştiğini söylüyor. Onu ince ince nakşetmek, bütün teknikleri dilediğince, özgürce kullanabiliyor olmak, minyatürün onun ha-yatına girmesini sağlamış. Eğitim hayatını bambaş-ka bir bölümde tamamlayan Özcan, “Minyatür ya-parken var olma kaygısı çektim ve bu beni daha iyi yerlere getirdi” diyor. Ve sohbetimiz, Özcan Bey’in minyatür sanatının dünyasını ve manasını bize aç-masıyla devam ediyor…

Özcan ÖZCANMinyatür Sanatçısı

Page 51: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comyaz ı d i z i s i49

temmuz2013

Şartlanmamış İnsan Doğasının Resmidir MinyatürResim kişiyi şartlandırır. Belli bir perspektife bağlı kalmanız gereklidir yahut gördüğünüz yansımaları kullanmanız. Fakat minyatürde bunları göremezsiniz çünkü siz baktığınız yere ta-mamen hayal gücünüzle bakıyorsunuz. Ben özgürüm, ruhum özgürdür benim ve yaptığım sanat da öyle özgür olmalıdır. Eğer bir sanatçı iseniz ışığı da perspektifi de dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Burada gerçek anlamı unutmamamız gere-kiyor; minyatür tasvir sanatıdır ve tasvir de anlatım demektir.Önümüze çizilmiş bir hayat kurgusu var ve bu kurgu sabit de-ğil. Bunu neden sabitleştirmeye çalışıyoruz? Özgürlüğümü-zün bittiği yerde düşüncelerimizi de sınırlarsak üretemeyiz. Eğer sanatçıysanız her şeye farklı açıdan bakmak durumun-dasınız. Kâinattakileri Nakşetmek Yaratana SaygıdandırSanatı tekâmül ettiremiyorsanız, bir kimlik ortaya koyamıyor-sanız siz yoksunuz! Biz kâinatı Allah’ın nakış nakış işlediğine inanırız, bu bir çeşit saygıdır aslında. Yani bizim bakış açımız-da kâinattakileri nakşetmek yaratıcısına saygıdan ötürüdür. Minyatür daha ziyade ruhsal bakışımızı yansıtır. Allah’ın bize lütfettiği bir yaratıcılık var ve hazır kurallar da bu yaratıcılığı sınırlandırır.

İyi Bir Nakkaş Aynı Zamanda İyi Bir RessamdırMinyatürü diğer sanatlardan ayıran en önemli özellik, nakış nakış işlenmesidir. Minyatürde perspektif ya da ışık yok der-

ler. Fakat biz çizgiyi kullanırız ve bu çizgiler çok önemlidir bir şiir estetiği taşımalıdır. Çizgideki inceli kalınlı işlemelerde as-lında gölge de ışık da perspektif de vardır. Çizgi hata kabul etmez. Bundan dolayı iyi bir minyatürcü aynı zamanda çok iyi bir ressamdır. Tabi ki minyatürde kurgu vardır, sadece gördü-ğünü değil hayalindekini de yaparsın.

Yetenek, Sevebilme SanatıdırBir şeyi sevmekle başlar her şey. Eğer seviyorsanız yaptığı-nız işi, kendiniz kendinizin hocası olursunuz. Ve bir süre sonra içinizdeki gerçek yetenek sevgi ile ortaya çıkar. Minyatürde sembolizm kullanılır ve çok önemlidir. Mesela turna Hz. Ali’yi simgeler. Semboller halkın ortak hafızasıdır ve bunları kaybet-mememiz gerekir. Kendi hikâyelerimiz vardır, kendi tarihimiz ve yaşadıklarımız. Bunların işlenmesi gereklidir. Mesela Kelile ve Dimne yahut İstanbul’un fethi gibi hikâyeler görsel sembol-leriyle anlatılmalıdır ki halkın hafızasında yer bulsun, o sem-boller bir yerlerde görüldüğünde konular akla gelebilsin.Yani toplumsal bir hafızayı güçlendirmek gibi. Akademilerde min-yatür eğitimi veriliyor olmasına rağmen bunun pratik olarak pek bir karşılığı yok. Eser eksikliği var. Resim gözüne sahip olan insanların klasikleri vardır. Bu klasikler elbette öğrenilme-li ve öğretilmelidir ama sonrasında geliştirilmeli ve bu örnekler çoğaltılmalıdır. Biz okullarımızda sürekli olarak taklidin pe-şinden gidiyoruz. Aynı kuşu, aynı bulutu defalarca çiziyoruz. Bu durum, her gün kayığını aynı iskeleye yeniden bağlamak gibi bir şey. Minyatürün ve aslında bütün sanat dallarının yeni eserler vermesi gerekir, var olan bir şeyin farklı uyarlamalarını çoğaltmakla kısır bir döngüden öteye geçilemez.

Page 52: Güngören Dergi - Temmuz

gezen bi l i r50

gungorendergi.com

temmuz2013

İPEK YOLU’NDA BİR MASAL KENTİ;

DİYARBAKIRBinlerce yıllık mazisi vardır Diyarbakır’ın. Masallarda, kıssalarda işlenmiştir. Uygarlık tarihinde Me-zopotamya ve Anadolu medeniyetlerinin geçiş yoludur Diyarbakır. Aynı zamanda tarihi İpek Yolu’nun önemli merkezlerinden biri olduğu için ticaretin kalbinin attığı yerdir ve insanlığın yüzyıllardır uğrak durağı halindedir.

Dünyanın en eski köyü Diyarbakır’da bulunmuştur. Bundan dolayı Diyarbakır insanlık tarihinde de kültür tarihinde de çok önemli bir yer edinir.

Bir şehrin ruhu insanların orada bıraktığı izleri sürerek bulunur. Diyarbakır da bu açıdan ruhu olan, binlerce yıllık tarihin izlerini rahatça görebileceğiniz, koklayabileceğiniz bir şehirdir. Sokaklarında yü-rürken çağlar içinde yolculuk edersiniz, bir çok medeniyetin hatırasına selam vermeden geçemezsiniz ve tarihin içinde kaybolduğunuzu hissedersiniz.

Page 53: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comgezen bil ir51

temmuz2013

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ ÜÇPINAR İLİM VE HİZMET VAKFIMERKEZ MAH., BAYRAMPAŞA CAD.NO:35 BAŞKAN, ABDULLAH AKAY

DİYARBAKIR VE ÇEVRESİ SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİAKINCILAR MAH., ÇELİKTÜRK CAD.HORHOR SOKAK NO:33-B BAŞKAN, ABDULMENAV DEMİRKAN

DİYARBAKIR SİLVAN İLÇESİ VE ÇEV.KÖY.DERNEĞİM.ÇAKMAK MAH., ORTAÇ CAD.NO:50BAŞKAN, ERDOĞAN BAL

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ MALKAYA KÖYÜ DERNEĞİMERKEZ MAH., ÇOKÜNLÜ SOK.NO:8/ABAŞKAN, SALİH TURAN

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ İLÇESİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİMERKEZ MAH., KARINCA SOK. BAŞKAN, CUMA ÖZER

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ İLÇESİ KARAKAYA KÖYÜ DERNEĞİMERKEZ MAH., LEVENT SOK.NO:4-ABAŞKAN, İBRAHİM YALÇINTEPE

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ İLÇESİ HANDERE KÖYÜ DERNEĞİMERKEZ MAH., ULUDAĞ SOK.NO:7BAŞKAN, RIFAT GÜLCAN

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ HİNDİBABA-DEĞİRMENSUYU VE ÇEVRE KÖYLERİ DERNEĞİMERKEZ MAH., ÇALDIRAN SOK.NO:11BAŞKAN, HAŞİM ÇETİN

DİYARBAKIR ÇÜNGÜŞ AVUT KÖYÜ DERNEĞİMERKEZ MAH., BAYRAK SOK.NO:9 BAŞKAN, NİHAT KARATAŞ

DİYARBAKIR İLİ ÇERMİK İLÇESİ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİGÜVEN MAH., UÇAK CADDESİ NO:1BAŞKAN, ÖMER GÜMÜŞ

İLÇEMİZDEKİ DİYARBAKIR DERNEKLERİ

Ferid

un A

KİF

Camilerin, kiliselerin ve sinagogların yanyana bir arada bulunduğu, insanlığın ortak değeri olan hayatı, getirdiği birlikte yaşama gerçeğini yüz yıllar öncesinden bu güne kadar sürdür-müştür Diyarbakır. Şehirde birçok farklı kültüre, dine ve ırka sahip insanlar yaşamaktadır, tüm bu farklılıkların bir arada olmasını sağlayan da Diyarbakır’ın bütünleyici ruhudur.

Siz de bu büyülü şehrin sokaklarında henüz ta-rihin uçsuz yolculuğuna çıkmadıysanız, mutlaka bir fırsat oluşturup bu deneyimi yaşamalısınız.

Page 54: Güngören Dergi - Temmuz

gezen bi l i r52

gungorendergi.com

temmuz2013

ne

reye

gid

ilir?

Ulu CamiiAnadolu’nun en eski camisidir. M.S. 639 yılında İslam ordularının Diyarbakır’ı fethi ile Mar-Toma Kilisesi’nin ca-miye çevrilmesi ile kurulmuştur. Duvarlarında birçok uy-garlığın kitabeleri vardır. Camiinin orta avlusunun Doğu ve Batısında maksureler vardır. Güneyinde Hanefi mez-hebi mensuplarının mescidi, kuzeyinde de Şafii mezhebi mensuplarının mescidi ve Mesudiye Medresesi bulun-maktadır. Caminin Batı girişinin hemen yakınında Zinci-riye Medresesi görülmeye değerdir. Ulu camiinin büyük avlusunda şadırvan ve çok eski tarihlerde kullanılmış bir güneş saati bulunmaktadır. Birçok kültürü ve fikir akım-larını aynı çatı altında toplamıştır Ulu Camii.

Meryem Ana KilisesiMeryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, milattan önceki yıl-lardan beri güneş tapınağı olarak kullanılan bir mabedin üzerine 3.yy’da kurulmuştur. Kilise ile birlikte kütüphane, patriklik konutu, misafirhane ve lojmanlardan oluşan ya-pılar topluluğundan oluşur Meryem Ana kilisesi. Üç tane avlusu vardır bu yapının. Kilise bünyesinde pek çok ta-rihi eser halen korunmaktadır. Ceviz ağacından yapılmış kapılar, azizlere ait tablolar, el işi gümüş kandiller olduk-ça dikkat çekidir. Süryani kilise geleneğinde aziz ve ra-hiplerin mezarları kilise içinde muhafaza edilir. Meryem Ana Kilisesi içinde de pek çok patrik ve rahip mezarları bulunmaktadır. Dar ve dehlizleri andıran sokaklar içeri-sinden ulaşırsınız Meryem Ana kilisesine, fantastik bir deneyimdir.

Diyarbakır Kalesi ve SurlarıBirbirini tamamlayan iç ve dış kalelerden oluşan Diyar-bakır Kalesi ve Surları kente farklı dönemlerde egemen olan, 30 kadar uygarlığın mimari karakterini, dönemle-rinin sanatsal üsluplarını yansıtan birçok eserle donatıl-mıştır. Surlardaki kabartma ve motifler, Anadolu tarihinin yazıya dönüştüğü ve toplu olarak görülebildiği nadir ör-neklerdendir. Ayrıca Diyarbakır surlarının Çin Seddi’nden sonraki en uzun sur olma özelliği de ayrı bir değere sa-hiptir.

Malabadi Köprüsü Silvan İlçe sınırları içerisinde yer alır. Evliya Çelebiye göre bu köprü, Abbasiler dönemine ait bir mimari şaheserdir. Abbasi hanedanına mensup zengin bir tüccarın, hayrat için köprüyü yaptırdığı Evliya Çelebi seyahatnamede an-latılır. Ancak Artuk Oğulları Beyliği dönemine ait olduğu ve Artuk’un torunlarından İlgazi oğlu Timurtaş tarafından 1147 yılında yaptırıldığı da söylenmektedir. Malabadi köprüsü birçok edebi eserde kendisine yer bulmasının yanı sıra, Bosna’da imar edilen Mostar köprüsünde de iz bırakmıştır, bu iki köprü birbirinin ikizi olarak kabul edi-lir. Tek kemerli olan bu köprünün içine iki yoldan girilir. İçinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odalar yapılmıştır. O dönemlerde Ulaşı-mı sağlamakla birlikte birçok fonksiyonu da bulunan bu sanat harikası köprü, Diyarbakır’daki diğer eserler gibi mutlaka görülmeye değecektir.

Page 55: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comgezen bil ir53

temmuz2013

Mumbar dolması

Koyun bağırsağının iç pilav ile doldurularak salçalı su içeri-sinde haşlanmasıyla ortaya çıkan eşsiz lezzetlerden biridir. Güneydoğu Anadolu bölgesin-de bir çok şehirde bu yemeğe rastlamak mümkündür ancak mumbar dolması Diyarbakır’da bir başka güzel çıkacaktır kar-şınıza.

Burma Kadayıf

Diyarbakır’a gidip de kadayıfın ta-dına bakmamak olmaz. Buradaki kadayıfların en önemli özelliği ka-dayıfın yağının Urfa’dan, fıstığı-nın Gaziantep’ten, peynirinin ise Antakya’dan gelmesidir. Üzeri nar gibi kızarmış, bol fıstıkla süslenmiş olur burma kadayıf. Bütün malze-meleri özenle hazırlanan kadayıfın tadının damağınızda kalmasını isti-yorsanız ardından hemen su içme-yin. Bırak damağınız ve mideniz bu lezzetin tadını çıkarsın.

Binlerce yıl Arap, Erme-ni, Kürt, Süryani, Türk, Yahudi ve Zaza halk-larının iç içe yaşadığı

Diyarbakır’da bu kültür-lerin birleşimi olan çok

zengin bir mutfak vardır.

Akla önce acılı, etli ve yağlı yemekler gelir. Bir-birinden leziz tatlıları da hatırlamamak mümkün değildir, elbette ki ünlü Diyarbakır karpuzunun damağımızdaki yeri de

bir başkadır.

Kaburga Dolması

İnce ince işlenen ve gerçek ustasının elinden çıktığında

tam bir lezzet şölenine dönüşen kaburga dolması, kuzu

veya erkek oğlak etinden yapılır. Aromasını iç pilavının

haşlandığı et suyundan alır aslında. Kaburga dolmasının

pişme süresini ustaları ayarlayabiliyor ve bundan ötürü ol-

dukça hassas bir lezzet üretilmiş oluyor. “İyi pişen bir ka-

burgadan ilik kokusu gelir” diyor ustaları. Piştikten sonra

kemikleri tek tek çıkartılarak servis edilir. Tarifsiz bir lezzet-

tir kaburga dolması. Diyarbakır Tava

Sur dibindeki bir tavacıya oturduğu-nuzda leziz kokuları ve tadı ile mest eder sizi. Eğer mevsiminde gittiyse-niz Diyarbakır’ın meşhur marulları ve kaymaklı ayranı ile servis edilir. Yanına mutlaka koruk ekşili çoban salata ve pidesini istemeyi de unut-mayın.

Önümüzdeki sayıda,Güngören’e en çok

göç veren illerimizden,Kastamonu’ya gideceğiz.

Page 56: Güngören Dergi - Temmuz

i s t a n b u l54

gungorendergi.com

temmuz2013

"Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyü-leyeni yine sensin." der Pierre Loti. Bu bir şehre tutku-nun ve kayıtsız muhabbetin sözlere yansımasıdır el-

bette. Tarihe kayıt düşmüş kişilerin, başta Napolyon’un da dediği gibi dünya bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olmalıydı veya dünyanın tahtı İstanbul’a kurulmalıydı

sözleri, içinde yaşadığımız şehrin tadından bahsediyor olmalı bize.

Her sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da İstanbul’un görülmeye, dokunulmaya, hissedilmeye değer yüzler-

ce mekânından birine yolculuk edeceğiz.

SOĞUKÇEŞME SOKAĞI

Page 57: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comi s t a n b u l55

temmuz2013

Ferid

un A

KİF

Page 58: Güngören Dergi - Temmuz

i s t a n b u l56

gungorendergi.com

temmuz2013

Sırtını payitahtın surlarına yaslamış 12 tane konak ve

Ayasofya ile yaşıt, roma döneminden kalma bir su sarnıcından müteşekkildir

Soğukçeşme Sokağı. Adını sokakta yer alan 3.

Selim döneminde (19.yy) yaptırılmış mermer

çeşmeden almaktadır. Bu çeşme zaman içinde

birçok kez yenilenmiş fakat orijinal halini

kaybetmemiştir.

İstanbul’un nadide duraklarından biridir Soğukçeşme Sokağı. Kısa süren bir yürüyüşle sokağı bir baştan bir başa gezebilirsiniz. Ama etrafınızdaki güzelliğe doyabilir ve yürümeye devam edebilirseniz. Sokakta birbirinden güzel 2 ve 3 katlı Osmanlı konakları karşılar sizi. Her biri ayrı bir İstanbul tadında olan bu cumbalı, kafesli konaklardan rengârenk çiçekler size el uzatır ve içeri davet eder adeta.

Page 59: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comi s t a n b u l57

temmuz2013

Soğukçeşme Sokağı’nın ilk kez 1800’lü yıllarda kurulduğunu söyleyebiliriz. Bu tarihten önce burada bir yerleşke bulunuyor olsaydı tarihi çeşme yani su hayratı daha erken dönemlerde imar edilmiş olurdu.

Bir diğer önemli bulgu da şuan İstanbul kitaplığı olarak kullanılan ve sokaktaki en büyük arsa payına sahip olan evin, arşivlerden çıkarılan tapu kayıtlarının 1784 yılına ait olmasıdır.

1900’lerin başlarına kadar Ayasofya’nın bahçesinde ve Sultanahmet camine bakan meydanda birçok konak bulunmaktaydı. Nüfus artışına paralel olarak gelişen araç trafiği ve kalabalık kent yaşamının zorluklarından dolayı bu konaklar tahliye edilmiş ve bölge, turizm için daha elverişli imkânlara kavuş-turulmuştur. Bu konaklardan geriye kalan yalnızca 12 tanesini Soğukçeşme sokağında görebilirsiniz. Bu konaklarda bir zamanlar sarayda görevli mevki sahibi kişiler ve Ayasofya görevlileri yaşamaktaydı. Naziki Tekkesi Şeyhinin evinin de bu konaklarda bulunmasından dolayı Soğukçeşme, sosyokültürel açıdan bir zamanlar çokça zengin bir yerleşim yeriydi diyebiliriz. Hanedanın Dolmabahçe Sarayına taşınmaya başlamasıyla birlikte bu konaklarda yaşayan ailelerin profili de değişmeye başlamıştır. Çok yakın tarihlere kadar Soğukçeşme ’deki Roma su sarnıcının bulunduğu noktada, bir oto tamirhanesi bulunmaktaydı. Yürütülen restorasyon çalışmaları kapsamında bu keşmekeşlik giderilmiş ve Soğuk-çeşme turistik bölge kapsamında da olsa eski tadına kavuşturulmuştur. Bugünkü haliyle tarif edecek olursak Sultanahmet’ten Sirkeci’ye inen tramvay yolu üzerinde Gülhane kapısına geldiğinizde sağınız-da belirir, dar ve yokuşlu bir sokaktır. Sokağın diğer başı ise Topkapı Sarayı ana kapısının (Bab-ı Hü-mayun) bulunduğu meydana çıkar. Arnavut kaldırımlı taş sokaktaki yürüyüşünüzü tamamladığınızda, barok sanatına karşı tepki olarak doğmuş Türk Rokoko tarzının enfes örneklerinden biri olan 3. Ahmet çeşmesi karşılar sizi.

Bu kısa ama, gözlerinizi ve ruhunuzu dinlendirecek sizi bir başka zamanda yolculuğa çıkarak geziyi en kısa zamanda gerçekleştirmeniz dileğiyle...

Page 60: Güngören Dergi - Temmuz

kültür / sanat58

gungorendergi.com

temmuz2013

KİTAP MÜZİK

Bu yıl düzenlenen Türkiye Müzik Ödülleri’nde “En İyi Albüm”,

“En İyi Erkek Sanatçı” ve “Dijital Ortamda En Çok Dinlenen Şarkı”

ödüllerine layık görülen, söylediği her şarkıyla müzik listelerinin

zirvesinde kalmayı başaran ve konserlerinde sevenleri tarafından

büyük ilgi gören Mustafa Ceceli, Mustafa Ceceli, 12 Temmuz Cuma

akşamı İstanbul’un en görkemli sahnelerinden Harbiye Açıkhava

Tiyatrosu’nda muhteşem orkestrasıyla Açıkhava’da İstanbullularla

buluşacak.

Popüler cazın efsanevi isimleri İstanbul’da bir araya geliyor.Çıkardığı 85 albümün yanı sıra, Grammy dahil birçok ödül kazanan Bob James’e, tüm zamanların en başarılı ve ilham verici saksofon virtüözlerinden David Sanborn eşlik edecek. Bu isimlerle, stüdyo bateristlerinin en iyisi olarak adlandırılan Steve Gadd ve basta harikalar yaratan James Genus aynı sahneyi paylaşacak. 1986’daki “Double Vision” ortaklığından sonra ilk defa bir araya gelen James ve Sanborn, bu yıl Steve Gadd’le birlikte kaydettikleri “Quartette Humaine” albümünün turnesi kapsamında, İstanbul’da.

İslam sanatı üzerine çalışanların çoğunluğu, İslam sanatını hayranlık

uyandırıcı muhteşem veya etkileyici olarak görüp meslek hayatlarını

buna adayabilirler, fakat İslam sanatını gerçek bir sanat olarak

görmezler. İslam sanatını estetikle, hele sanatla hiç ilişkisi olmayan

-siyasi, dini ve mistik- terimlerle izah etmeye çalışırlar. Oliver Leaman,

İslam Estetiğine Giriş`te “İslami estetik diye bir şey var mıdır_ İslam

sanatı aslen tasavvufi midir? İslam`a has sanatsal biçimler mevcut

mudur? İslami resim diğer resim biçimlerinden farklı mıdır? İslami sanat

`öteki` midir? Hüsnühat İslami sanatların en üstünü müdür?

Yazar : Oliver LeamanYayınevi : Küre YayınlarıSayfa sayısı : 280 Tarih : 12 Temmuz 2013

Saat : 21:30Yer : Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, İstanbul

Tarih : 09 Temmuz 2013

Saat : 21:30

Yer : Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, İstanbulBu kitap, Peygamber Efendimiz´in Ramazan ayını nasıl geçirdiğini,

hadislerin ışığında tespit ederek, bir anlamda Peygamberimiz´in Ramazan

Günlüğünü genel hatlarıyla da olsa okuyucularla buluşturmaktadır.

Belki “O´nun yolunun emekleyen yolcularına” ışık olur diye...

Bu tespitler, Ashab-ı Kiram’ın, Peygamberimiz´in Ramazan ayını ihya

etme ve oruç ibadetini yerine getirme konusunu neler yaptığına dair,

O´ndan gördükleri ameller, kendisinden işittikleri tavsiye ve teşviklerden

bize intikal eden en kıymetli bilgilerdir.

Yazar : Ali Çelik Yayınevi : Beyan YayınlarıSayfa sayısı : 158

Mus

tafa

Cec

eli

David Sanborn/Bob James feat.Steve Gadd/James Genus

İslam Estetiğine

Peygamberimizin

Ramazan Günlüğü

“Quartette Humaine”

Page 61: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comkültür / sanat59

temmuz2013

SİNEMATİYATRO

Asıl adı John Reid olan Lone Ranger lakaplı bir kovboyun, Kızılderili ruhani

yardımcısı Tonto ile haksızlıklara karşı verdiği mücadeleyi anlatan ünlü

TV dizisinin sinema versiyonuyla beyaz perdeye aktarılıyor. Yapımcılığını

Jerry Bruckheimer ve yönetmenliğini Gore Verbinski’nin yaptığı filmin baş

rollerini ise Johnny Depp, Armie Hammer ve Tom Wilkinson paylaşıyor.

Doktor olan Chloe, yaşamını Ramallah’taki Türk doktorlara yardım etmekle ve Kudüs’te yaşayan İsrailli bir asker olan kapı komşusu Ava ile geçirmektedir. Her gün uçurumun iki farklı yanını gören Chloe, birbirlerine düşman arkadaşları arasında köprü kurmaya çalışsa da her iki tarafa da aslında yabancı olduğunu fark edecektir.

Belgeselleriyle tanınan Fransız sinemacı Anais Barbeau-Lavalette’in ikinci uzun metrajlı işi olan filmin başrolünde ise en son Café de Flore filminde izlediğimiz Evelyne Brochu yer alıyor.

Vizyon Tarihi : 05 Temmuz 2013Yapımı : 2012 - Kanada, FransaTür : DramYönetmen : Anaïs Barbeau-Lavalette .Oyuncular : Sabrina Ouazani, Evelyne Brochu, Sivan Levy, Yousef Sweid, Hammoudeh Alkarmit

İnşallah

İstanbul Halk Tiyatrosu, Moliere’in başyapıtı Tartuffe’ü yepyeni bir uyarlamayla sahneye getiriyor: Bezirgân.

“Tartuffe’ün kim olduğunu biliyoruz ama peki nereden çıktı bu Tartuffe? Nasıl oldu da girdi hayatlarımıza; talan etti her şeyi? İşte bu sorulara yanıt arayan oyunumuzun sürprizleri var. Biri, aramıza yeni katılan bir parlak oyuncu daha: Şebnem Bozoklu. İkincisi, hizmetçi kız rolünde Bahtiyar Engin ve evin büyükannesi rolünde Erkan Can. Ama sürprizlerin en büyüğü hem Orgon hem Tartuffe rollerini canlandıracak olan Cem Davran! Bir de İbo var. Ekibimize yeni katılan büyük oyuncu İbo. Kendisi bir kukla. İbo‘yu “Bezirgân”da çok önemli bir rolde ilk kez izleyeceksiniz.”

“Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesiyle 60 yıl öncesinin İstanbul’una özlem dolu bir yolculuk... Ziya Osman Saba’nın 1940’lı yıllarda yazdığı öykülerinin bir araya getirildiği “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” adlı kitabından Hilmi Zafer Şahin’in kolaj yaklaşımıyla sahneye aktardığı oyun, Saba’nın İstanbul’a duyduğu özlemi, sevgiyi ve saygıyı sahne-ye taşıyor. 1952 yılında Varlık Yayınları tarafından yayımlanan öykülerden, aslına sadık kalınarak oyunlaştırılan “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesinde 60 yıl öncesinin İstanbul’u, kaybolan ve yaşa-yan değerler bağlamında anlatılıyor.

Tarih : 10 Temmuz 2013 Saat : 21:15Yer : ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu, İstanbulYöneten : Yıldıray ŞahinlerOynayanlar: Cem Davran, Erkan Can, Şebnem Bozoklu, Bahtiyar Engin, Faruk Akgören, Aytek Önal, Selin Yeninci, Selim Can Yalçın, Ali İl

Tarih : 12 Temmuz 2013 saat : 21:15Yer : ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu, İstanbulYazan : Ziya Osman Saba Yöneten : Can DoğanOynayanlar: Uğur Arda Aydın, Uğur Dilbaz

Bezir

gan

MaskeliSüvar iVizyon Tarihi : 05 Temmuz 2013Yapımı : 2013 - ABDTür : Aksiyon, Macera, WesternYönetmen : Gore VerbinskiOyuncular : Johnny Depp, Armie Hammer, William Fichtner, Helena Bonham Carter, James Badge Dale

Mesut İnsanlarFotoğrafhanesi

Page 62: Güngören Dergi - Temmuz

kültür / sanat60

gungorendergi.com

temmuz2013

GÜNGÖREN BELEDİYESİ

Güngören Belediyesi Tarafından Organize Edilen Tiyatro ve

Çocuk Eğlenceleri Birçok Yerde Devam Ediyor

Kale Center alışveriş mer-kezinde her cumartesi

günü 15,30 da çocuk tiyat-roları ve etkinlikler Beledi-

yemizce düzenlenmektedir. Alışverişe gelen aileler

çocuklarının ücretsiz eğ-lenebilecekleri, eğlenirken

öğrenebilecekleri etkinlikler ile zaman geçirmelerinin memnuniyetini yaşıyor.

Page 63: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.comkültür / sanat61

temmuz2013

KÜLTÜR SANAT GÜNLÜĞÜ

Güngören Belediyesi tarafından Aliya İzzetbegoviç Parkı’nda açık havada düzenlenen sinema günleri yoğun ilgi ile takip edildi.

Nostaljik değeri yüksek filmlerin ve yeni filmlerin bir arada sahneye yansıtıldığı sine-ma günleri, izleyicileri 70li 80li yıllara götürdü. Çocukların yoğun ilgi gösterdiği sinema günlerinde yine bir sinema klasiği olan patlamış mısır dağıtılması, özellikle çocukların ve ailelerin takdirini aldı.

Açıkhava sinema günleri etkinliklerine katılan vatandaşlarımızın memnuniyeti ile bir başarılı proje daha geride bırakılmış oldu.

Açıkhava Sinema Günleri

Page 64: Güngören Dergi - Temmuz

s p o r62

gungorendergi.com

temmuz2013

NG

ÖR

EN B

ELED

İYES

İ YAZ

SPO

R O

KU

LU

AK

TİVİ

TE V

E B

İLG

İLER

İYÜZME6-14 Yaş Grubu (Ücretsiz)Günler ve Saatler Katılıma Göre Belirlenecek.

Yer: Kapalı Yüzme Havuzu - İzzet Ünver Lisesi ArkasıErkek: Salı- Perşembe- C.tesi-PazarKız: Çarşamba-Cuma-C.tesi-Pazar

Yer: Mobil Yüzme Havuzu - Güngören Ortaokulu Bahçesi Erkek: Çarşamba-Cuma Tam Gün C.tesi-Pazar09.00-13.00 Kız: Salı- Perşembe Tam Gün C.tesi-Pazar 13.30-17.30

AQUA PARK6-14 Yaş Grubu (Ücretsiz)

Yer: Şiir Mektebi Ortaokulu Ve Atatürk Ortaokulu

Erkek: Salı- Perşembe Tam Gün-C.tesi-Pazar 09.00-13.00

Kız: Çarşamba-Cuma Tam Gün-C.tesi-Pazar13.30-1730

FUTBOL6-14 Yaş Grubu (Ücretsiz)

Yer: Güneştepe Spor Tesisi

Çarşamba – Cuma Günleri (Gruplar Yaşlara Göre Belirlenecektir)

6-7-8 Yaş Grubu / 9-10-11 Yaş Grubu / 12-13-14 Yaş Grubu

VOLEYBOL6-14 Yaş Grubu (1 Ay ¨20)

Yer: İzzet Ünver Lisesi Spor Salonu

Dersler, Pazartesi, Çarşamba, Cuma Günleri 12.00/ 14.00’dadır.

(Gruplar Yaşlara Göre Belirlenecektir)

6-7-8 Yaş Grubu / 9-10-11 Yaş Grubu / 12-13-14 Yaş Grubu

BASKETBOL6-14 Yaş Grubu (1 Ay ¨20)

Yer: İzzet Ünver Lisesi Spor Salonu

Dersler, Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri 09.00 / 12.00’dadır.

6-7-8 yaş grubu / 9-10-11 yaş grubu / 12-13-14 yaş grubu

Page 65: Güngören Dergi - Temmuz

gungorendergi.coms p o r63

temmuz2013

TOZK

OPA

RAN

ZME

HAV

UZU

ZME

VE Y

AZ

OK

ULU

İTİM

BİL

GİL

ERİ

• 6-12 Yaş Grubu

• Hafta İçi Hergün Yüzme, Jimnastik, Masa Tenisi, Satranç vb. eğitimler.

• Sabah Grubu eğitimleri 09.30-13.00 saatleri arasındadır.

• Öğle Grubu eğitimleri 13.00-16.30 saatleri arasındadır.

• 5-12 Yaş Grubu Yüzme Eğitimleri Salı-Perşembe günleri

9.00-10.00 / 10.00-11.00 / 11.00-12.00 saatleri arasındadır.

• 13-16 Yaş Grubu Yüzme Eğitimleri Salı-Perşembe günleri

12.00-13.00 saatleri arasındadır.

• Eğitim Gruplarımız Karmadır (Kız-Ekek Karışık).

• Tüm Üyelerin Hepatit ve Tam İdrar Tahlili Yaptırması Zorunludur.

• Gerekli Malzemeler; Yüzücü Mayosu, Bone, Gözlük, Terlik, Havlu.

YARIM GÜN YAZ OKULU

YÜZME YAZ OKULU

Page 66: Güngören Dergi - Temmuz

b u l m a c a64

gungorendergi.com

temmuz2013

ANAHTARKELİME

ANAHTARKELİME

1

1

2

2

3

3

4

4

5

5

6

6

7

7

8

8

9

9

10

10

11

11

Fotoğraftakipark

Çekicilik

Yapılan iş

Müslümanlık

Aha, ahacıkBildirme, haber

verme

GelenekselTürk konuk

odasıUzaklık anlatır

Namus, iffet

Bir mahalle adı

Tek başınaçalan sanatçı

Osmanlıhükümdarı

Hücum, hamle

Atılmış olan

Futbolda sayı

Muvaffakiyet

Altın kökü

Rubidyum' unsimgesi

Çadırlarınkonak yeri

İki notanınbağlı çalınması

Fakat, lakin

Çinko' nunsimgesi

Sözü edilenyerde Yoğurt mayası

Menzil

SermayeBir ucu ipli

dövme aracı

Bir sıvamaaracı

Emtia

Çocuğu ateşekarşı uyaran

sözKayak

Bildirme,anlatma

İslam' ın beşşartından biri Rica anlatan

bir söz

Utanmaduygusu

Eden, yapan Ladesoyununda

söylenen söz

Bir bağlaçİzmaritgiller-den bir balık

Karayipler' debir ülke

İşin yapıldığıan Vesayirenin

kısaltması OtoyolGiyimde geçici

yenilik

Emme,soğurma

Olumsuzluk-ları var gücüyle

göze alarakSanatta üstünbilgili kimse

Dingil

Bir hayvan,kakım

Bir porfir türümermer

Özel tedaviyöntemi

Bin kilogramKonutlartopluluğu

Mal

Sahip, iye

Olağandanbüyük

Çizgi im

Nesne, madde

Nazi hücumkıtası

(Tersi) İlave

Mahkemedetanıklarıçağıran

Asla

Bol karşıtıİcar Hitit

Maksat