580

HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 2: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

HASANÂLİYÜCELKLASİKLERDİZİSİ

Page 3: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 4: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ÜÇSİLAHŞOR

Page 5: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 6: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ALEXANDREDUMAS

Page 7: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 8: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

FRANSIZCAASLINDANÇEVİREN:

Page 9: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

VOLKANYALÇINTOKLU

Page 10: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 11: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 12: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 13: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 14: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve
Page 15: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARI

Page 16: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ÜçSilahşorALEXANDREDUMASözgünadı:LESTROISMOUSQUETAIRESfransızcaaslındançeviren:VOLKANYALÇINTOKLUeditör:ALİALKANİNALgörselyönetmen:BİROLBAYRAMdüzelti:ALEVÖZGÜNERgrafiktasarımveuygulama:TÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARITÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARIistiklalcaddesi,no:144/4beyoğlu34430istanbulTel.(0212)2523991Fax.(0212)2523995www.iskultur.com.tr

Page 17: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

GenelYayın:1701

Hümanizmaruhunun ilkanlayışveduyuşmerhalesi, insanvarlığınınenmüşahhasşekilde ifadesiolan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihinunsurlarıenzenginolanıdır.Bununiçindirkibirmilletin,diğermilletleredebiyatınıkendidilinde,dahadoğrusukendiidrakindetekraretmesi;zekâveanlamakudretinioeserlernispetindeartırması,canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli vemedeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz. Zekâsının her cephesini bu türlü eserlerin hertürlüsüne tevcih edebilmişmilletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onunmimarisidemekolanedebiyat,bütünkütleninruhunakadarişliyenvesinenbirtesiresahiptir.Butesirdekifertve cemiyet ittisali, zamanda ve mekânda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığıgösterir.Hangimilletinkütüpanesibuyöndenzenginseomillet,medeniyetâlemindedahayüksekbiridrakseviyesindedemektir.Buitibarlatercümehareketinisistemlivedikkatlibirsuretteidareetmek,Türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmetetmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemiyen Türk münevverlerine şükranla duyguluyum.Onların himmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşebbüsleringayreti ve gene devletin yardımı ile, onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercümekütüpanemizolacaktır.BilhassaTürkdilinin,buemeklerdeneldeedeceğibüyükfaydayıdüşünüpdeşimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir Türk okuru için mümkünolamıyacaktır.

23Haziran1941

Page 18: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MaarifVekili

Page 19: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

HasanÂliYücel

Page 20: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

I

Page 21: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Babad'Artagnan'ınÜçArmağanı1625 yılı Nisan ayının ilk pazartesi günü,Roman de la Rose'un yazarının doğduğuMeung kenti

Huguenot'lar sanki ikinci bir Rochelle vakası için geri gelmişlercesine, yeniden bir devrimcikalkışmaya sahne oluyor gibiydi. Kadınların Grande-Rue'ye doğru kaçtığını, çocukların kapıönlerindebağrıştıklarını görenbirçokkentli, zırhlarını aceleyle üzerlerine geçirip, bir işe yarayıpyaramayacağıbelliolmayanalaybozantüfeklerinivebaltalımızraklarınıyanlarınaalarak,sayısıhergeçen dakika daha da artan gürültücü vemeraklı bir kalabalığın toplandığı FrancMeunier hanınakoşturuyorlardı.

Bu tür toplumsal çalkantıların sık sık yaşandığı o dönemde, böyle olayların kayıtlara geçmediğigünlere nadir rastlanıyordu. Senyörler kendi aralarında çarpışıyor, kral kardinale savaş açıyor,İspanyollar krala karşı savaşıyorlardı. Bu açık ya da sinsi, aleni ya da gizli savaşların dışında,herkesle savaş halinde olan hırsızlar, dilenciler, Huguenot'lar ve ip kaçkınları vardı. Kentliler,hırsızlarla, ayaktakımıyla, senyörlerle,Huguenot'larla, hatta bazen kralla çatışsalar da, kardinal veİspanyollara asla karşı çıkmazlardı. İşte bu alışkanlığın etkisiyle, sözü geçen pazartesi günü, sarıkırmızı flamayı ve Richelieu dükünün muhafızlarını göremedikleri için gürültüyü duyar duymazFrancMeunierhanınadoğrukoşuyorlardı.

Orayageldiklerinde,herbiribukargaşanınnedeninianlayabilmişti.

Orta yerde genç bir adam vardı... –birkaç kalem oynatışla portresini çizelim: Kafanızda zırhlıgömleği ve kalça zırhı olmayan, üzerindemavisi, mor-kırmızı ile gökmavisi arasında bir rengedönüşmüşyünbirhırkabulunanbirDonKişotcanlandırın.Yüzüuzunveesmer,elmacıkkemiklerikurnazlığını belli edercesine çıkıktı, aşırı gelişkin çene kasları beresi olmasa da birGaskonyalıyıtanımanınşaşmazipuçlarındandı,üstelikbugençadambaşınatüylerlesüslenmişbirberedetakmıştı;canlıgözlerizekâkıvılcımlarısaçıyordu;burnueğriolsadahoşgörünüyordu;bedenibiryeniyetmeiçin fazla iri, bir yetişkin içinse fazla çelimsizdi ve deri omuz kayışından sarkan uzun kılıcınınayaktaykenbaldırlarına,atınüzerindeykenise,hayvanındikendikenolmuştüylerineçarptığınıfarkedemeyendikkatsizbirgözlemcionuyolculuğaçıkmışbirçiftçiçocuğusanabilirdi.

Genç adamın herkes tarafından dikkatle izlenen dikkat çekici bir atı vardı: Bu, on iki, on dörtyaşlarında,sarıdonlu,kısakuyruklu,bacaklarındanşişliklereksikolmayanbodurbirBéarnatıydı;başıdizlerindenaşağıdayürüdüğü içinkelepser takmayagerekkalmıyorvebuhaliyle saatte sekizfersahyolalıyordu.Neyazıkkibukaliteliatınözelliklerigariptüylerininveuygunsuzyürüyüşününarkasında öylesine iyi gizlenmişti ki, herkesin atlardan iyi anlar geçindiği o dönemde, dahaBeaugencykapısındaniçerigirelionbeşdakikaolmadan,Meunghalkındansüvarisininkulaklarınadekulaşanküçümsemedolubiruğultuyükselmeyebaşlamıştı.

Vebuuğultu,hayvanıngülünçgöründüğünükabuledend'Artagnan'ı(bufarklıRossinante'ninDonKişot'unun adı buydu) daha da üzüyordu, ne kadar iyi bir süvari olursa olsun baba d'Artagnan'ınkendisinehediyeettiğibuatıkabulederkenderinderiniçgeçirmişti.Böylebiratınenazyirmiliraettiğinibiliyorduvedoğrusubuyaarmağanaeşlikedensözcüklerepahabiçilemezdi.

"Oğlum,"demiştiGaskonyalıbeyefendi,IV.Henri'ninaslakurtulamadığısaftaşralıağzıyla,"buatonüçyılöncebabanızınevindedünyayageldiveozamandanberiburadaolmasısizinonayakınlıkduymanızanedenolmuştur.Onuasla satmayıp,yaşlılığındahuzurluveonurlubir şekildeölmesine

Page 22: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

izin verin ve onunla sefere çıkarsanız, ona tıpkı yaşlı bir hizmetkâr gibi davranın.Bir gün sarayagirerseniz,kaldıkisoylugeçmişinizlebunahakkınızolabilir,atalarınızınbeşyüzyıldanberionurlataşıdığı soylu isminizi gururla temsil edin. Kendiniz, ebeveynleriniz ve dostlarınızın iyiliği içinkardinal ve kraldan başka kimseden destek beklemeyin. Günümüzde bir beyefendinin yükselmesiyalnızca cesaretine, anlıyormusunuz, yalnızca cesaretine bağlıdır. Bir an için paniğe kapılan kişi,kaderin ona o an için sunduğu fırsatı tepebilir. Gençsiniz, iki nedenden dolayı yürekli olmanızgerekir: İlki bir Gaskon, ikincisi ise benim oğlum olmanız. Fırsatları kaçırmayın ve maceralaraatılmaktankorkmayın.Sizekılıçkullanmayıöğrettim,demirgibibacaklarınız,çelikgibibileklerinizvar; her fırsatta dövüşün, düellolar yasaklanırsa daha fazla dövüşün, bunun için iki kat daha cesurolmakgerek.Oğlumsizeyalnızcaonbeşekü,biratvedinleyeceğiniztavsiyelerimiverebileceğim.Anneniz de bunlara, bir çingene kadından öğrendiği, kalbe ulaşmayan her yarayı iyi eden birmerhemin tarifini ekleyecek.Bunların hepsinden yararlanın,mutlu ve uzun yaşayın. Söyleyeceğimtekbir şeydahavar.Yalnızcagönüllüolarakdinsavaşlarınakatıldığımvesarayaaslagirmediğimiçin size kendimden değil, bir zamanlar yakın arkadaşım olan ve Tanrı'nın korumasını dilediğimkralın çocukluğunda oyun arkadaşı olmak onurunu taşıyan Mösyö de Tréville'den söz etmekistiyorum.Bazenoyunlarıbirsavaşadönüşürvebusavaşlardangalipçıkanhepkralolmazdı.Aldığıdarbeler kralın ona olan saygısını ve dostluğunu daha da artırıyordu. Daha sonraları Mösyö deTrévillebaşkalarıyladadövüştü,ilkParisyolculuğundabeşkere,eskikralınölümündenyenikralıntahta çıkışına kadar geçen sürede, savaşları ve kuşatmaları saymazsak yedi kere ve o tarihtengünümüzekadardabelkideyüzkeredövüştü!Böylecefermanlaravekararnamelererağmen,kralınçok değer verdiği, hiçbir şeyden çekinmeyen kardinalin ise çok çekindiği silahşorlar birliğininbaşınageçti.DahasıMösyödeTrévilleyıldaonbinekükazanıyor,yaniçokgüçlübirsenyör.Odaherşeyetıpkısizingibibaşladı,bumektubuonailetinveonungibiolabilmekiçinkendisiniörnekalın."

Baba d'Artagnan oğlunun beline kendi kılıcını taktıktan sonra, yanaklarından şefkatle öperekhakkınıhelaletti.

Babasının odasından çıkan genç adam, elinde yukarıdaki tavsiyelere göre sık sık kullanmasıgerekecek olan ünlü merhemle bekleyen annesini gördü. Bu vedalaşma diğerinden daha uzun veduygu yüklüydü, ama bunun nedeni baba d'Artagnan'ın tek oğlunu sevmemesi değil, kendiniduygularakaptırmanınbirerkeğeyakışmayacağınıdüşünmesiydi,oysaMadamd'Artagnanbirkadın,dahası bir anneydi. Gözyaşlarına boğuldu, oğul d'Artagnan ise geleceğin şövalyesinin yapmasıgerektiği gibi duygularına hâkim olmaya çalışsa da, insan doğasının ağır basmasıyla, bir yarısınıgüçlüklegizleyebildiğiyaşlardöktü.

Genç adam aynı gün on beş ekü, bir at ve Mösyö de Tréville'e yazılan mektuptan oluşan üçarmağanlabirlikteyolaçıktı;tahminedileceğigibitavsiyelerarmağanlaradahildeğildi.

D'Artagnanböylebircepkılavuzuyla,moralvefizikaçıdan,tarihçilikgörevimiziyerinegetirmekiçinportresiniçizerkenkendisinikarşılaştırmakzorundakaldığımızCervantes'inkahramanınıntambir kopyasıydı. Don Kişot yel değirmenlerini devler, koyunları ise ordular olarak hedef alırken,d'Artagnan her gülümsemeyi bir hakaret, her bakışı bir tahrik olarak görüyordu. Bu yüzdenMeung'denTarbes'a gidene dek yumrukları hep sıkılı kaldı, yine de her iki şehirde de yumruğunukimseninçenesineindirmedi,kılıcınıdakınındanhiççıkarmadı.

Bu garip görünümlü sarı bodur at yolcuların gülüşmelerine neden oluyordu, ama bodur atınüzerindeboyuhiçdehafifealınamayacakkadaruzunbirkılıcınparlamasıvebukılıcınüzerindedemağrur olmaktan öte acımasızca parlayan gözlerin bulunması, yolcuların kahkahalarını bastırıyor,

Page 23: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kendilerine hâkim olamayanlar ise ancak antik maskeler gibi yüzlerinin yarısıyla gülüyorlardı.Böylece d'Artagnan bu bahtsız Meung şehrine kadar, alınganlığını hep koruyarak, görkemli vedokunulmazbirşekildeyolaldı.

Amanehancının,nebirhizmetkârın,nedebirseyisinüzengisinibirbinektaşınınüzerinekoymakiçingelmediğiFrancMeunierhanınınkapısınınönündeatındaninerken,girişkatındakiyarıaçıkbirpencereden, uzun boylu, soylu görünümlü, yüzü hafifçe asılmış bir adamın kendisini saygıyladinleyen iki kişiyle konuştuğunu gördü. Her zamanki kuşkuculuğuyla kendinden söz edildiğinidüşünen d'Artagnan dinledi. Bu kez yarı yarıya yanılmıştı: Söz konusu olan kendisi değil atıydı.Beyefendi dinleyicilerine bodur atın bütün özelliklerini sıralıyordu, önceden de söylediğim gibidinleyiciler anlatıcıyı büyük bir saygıyla izledikleri için sürekli olarak kahkaha atıyorlardı. Oysahafifbirgülümsemeninbilegençadamınekadaröfkelendirdiğidüşünülürse,bualaycıtavırlarınonunehalegetirdiğikolaycaanlaşılabilirdi.

Yine de d'Artagnan önce kendisiyle alay eden bu küstahın yüzünü incelemek istedi. Gururlubakışlarını yabancıya yönelttiğinde, kırk, kırk beş yaşlarında gösteren bu adamın siyah ve delicibakışlarasahipgözleri,solukbirteni,dikkatiçekenbirburnuvedüzgünvesiyahbıyıklarıolduğunugördü.Üzerinde bir hırka ve aynı renkten kordonlarla süslenmişmor, kısa bir pantolon vardı.Buhırka ve kısa pantolon yeni gibi görünse de, uzun süre bir portmantoda kapalı kalmış yolculukgiysilerigibikırışıktı.D'Artagnanbütünbusaptamalarıtitizbirgözlemcininçabukluğuylayapmıştı,içindengelenbirsesbuyabancınıngelecektekiyaşamındafazlasıylaetkiliolacağınısöylüyordu.

D'Artagnanonudikbakışlarlaincelerken,bubeyefendibilgiçbirifadeylebodurBéarnatıhakkındaendetaylısaptamalarınıyapıyorvedinleyicilerinikahkahalaraboğuyordu,öylekihiçâdetiolmasada,kendiyüzünebilehafifbirgülümsemeyayılmıştı.Artıkd'Artagnan'ınhakareteuğradığındanhiçşüphesi yoktu. Bu düşünceyle beresini gözlerine kadar indirip, Gaskonya'da yolculuk edensenyörlerden kaptığı saraylı havasını taklit etmeye çalışarak, bir eli kalçasında, diğer eli kılıcınınkabzasında yürümeye başladı.Ne yazık ki adama yaklaştıkça artan kızgınlığı nedeniyle, hakaretinidile getirmeyi planladığı soylu ve oturaklı söylevin yerini öfkeli jestlere eşlik eden kaba sözleralmıştı.

Beyefendi bu garip yakınmaların kendisine yöneltildiğini anlamak için belli bir süre geçmesigerekir gibi gözlerini yavaşça atın süvarisine çevirdi; sonrabundankuşkusukalmayınca, kaşlarınıhafifçeçattıveuzunbirsessizliktensonra,tasviredilmesiimkânsızbiralaycılıkveküstahlıklayanıtverdi:

"Bensizinlekonuşmuyorum,mösyö."

"Ama ben sizinle konuşuyorum!" diye haykırdı, bu küstahlık, nezaket, küçümseme ve özgüvenkarşısındaöfkedençılgınadönengençadam.

Yabancı,dudaklarındakihafifgülümseme ilebirandahaonabaktıvepenceredenayrılıp,handanyavaşçaçıkarakd'Artagnan'ınikiadımyanında,atınönündedurdu.Tavırlarıöylerahat,yüzifadesiöylealaycıydıki,birazöncepenceredesohbetettiğiikiadamınkahkahalarıdahadaşiddetleniyordu.

Onungeldiğinigörend'Artagnan,kılıcınıkınındanbirkarışkadarçıkarttı.

"Bu at, sarı bir düğünçiçeğini andırıyor, daha doğrusu gençliğinde öyleymiş," dedi, kendisiylepenceredekiler arasında duran d'Artagnan'ın öfkesine aldırmazmış gibi görünen yabancı az öncekigözlemlerinedevamederek."Bubotanikte iyibilinenbir renktir,amaşuanadekatlardaçoknadir

Page 24: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

görülmüştür."

"Sahibiylealayetmeyecesaretiolmayankişiatınagüler!"dediTréville'inöğrencisi,öfkeyle.

"Bensıksıkgülmem,mösyö,"diyekarşılıkverdiyabancı,"bunuyüzifademebakarakkendinizdeanlayabilirsiniz;yinedeistediğimzamangülebilmeayrıcalığınıkendimesaklamakisterim."

"Veben,"diyehaykırdıd'Artagnan,"istemediğimzamangülünmesindenhoşlanmam!"

"Gerçektendeöylemimösyö?"diyedevamettiyabancıherzamankindendahasakinbirifadeyle,"Bu çok doğru." Ve sırtını dönerek, d'Artagnan'ın biraz önce eyerlenmiş bir at gördüğü büyükkapıdanhanagirmekiçinilerlemeyebaşladı.

Amad'Artagnankendisiylealayetmeküstahlığınıgöstermişbiradamıböylekolaybırakacakbirkişiliğesahipdeğildi.Kılıcınıkınındançıkarıp,peşinedüşerkenbağırdı:

"Dönün,geridönün,alaycıbeyefendi,sizisırtınızdanvurmakistemem."

"Beni vurmak mı!" dedi arkasını dönüp genç adama şaşkınlık ve küçümsemeyle bakan yabancı."Hadi,hadidostum,çıldırmışolmalısınız!"

Sonrakendikendinekonuşurmuşgibialçaksesledevametti:

"Bu çok can sıkıcı, silahşorlarının arasına katmak için her yandan yürekli adamları toplamayaçalışanmajesteleriiçinnebüyükbirbuluş!"

Dahasözünühenüzbitirmiştiki,d'Artagnan'ınşiddetlikılıçdarbesikarşısındahızlagerisıçramasa,bu,hayatınınsonşakasıolacaktı.Ozaman,bu işin şakalaşmaktançıktığınıanlayanyabancıkılıcınıçekiprakibiniselamladıktansonrabüyükbirciddiyetlegardınıaldı.Amaaynıandaikidinleyicisivehancı, sopa, kürek ve maşa darbeleriyle d'Artagnan'a saldırdılar. Bu öyle hızlı ve şiddetli birsaldırıydı ki, d'Artagnan bu darbe yağmurunu geri püskürtmek için onlara döndüğünde, az öncedövüşün başaktörü olan rakibi kılıcını kınına sokmuş, her zamanki soğukkanlılığıylamücadeleninizleyicisidurumunagelmişti,yinedekendikendinehomurdanıyordu:

"Ah,şuGaskonyalılaralanetolsun!Onuturuncuatınınüzerineoturtun,çekipgitsin!"

"Seni öldürmeden asla, alçak!" diye bağırıyordu, kendisine darbeler indirmeye çalışan üç rakibikarşısındageribasmadankendinielindengeldiğincesavunmayaçalışand'Artagnan.

"İştebirGaskonyalızırvasıdaha,"diyemırıldandıbeyefendi."Onurumüzerineyeminederimki,buGaskonyalılariflaholmaz!Mademistiyor,dansınızadevamedin.Gücütükenincepesedecek."

Amayabancıhenüznasılbirdikbaşlıylakarşıkarşıyaolduğunubilmiyordu;d'Artagnanaslaamandileyecekbiradamdeğildi.Dövüşbirkaçsaniyedahadevametti,sonundayorgundüşend'Artagnanbirsopadarbesiyleikiyeayrılankılıcınıelindenbıraktı.Alnınaisabetedenbirbaşkadarbeylekanlariçindekalarak,baygınbirhaldeyereyığıldı.

İşte o sırada insanlar dört bir yandan olay yerine koşuyorlardı. Bir rezalet çıkmasından korkanhancı,uşaklarınınyardımıylad'Artagnan'ımutfağagötürüpyaralarınıtedavietmeyeçalıştı.

Yeniden pencerenin önündeki yerini alan beyefendiye gelince, canını sıkmışa benzeyen bukalabalığısabırsızlıklaizliyordu.

Page 25: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"O kudurganın durumu nasıl?" diye sordu açılan kapının gürültüsüyle geri dönerek, kendisinesağlığıylailgilibilgivermekiçingelenhancıya.

"Ekselanslarınınsağlığıyerindemi?"diyesorduhancı.

"Evet,fazlasıyla,sevgilidostum,amabensizedelikanlınındurumunusoruyorum."

"İyiyegidiyor,"dedihancı,"sadecebayılmış."

"Gerçektenmi?"diyesordubeyefendi.

"Amabayılmadanöncebütüngücünütoplayıpsizemeydanokudu."

"Amabuyamanadaminsankılığınagirmişbirşeytanolmalı,"diyehaykırdıyabancı.

"Ah! Hayır ekselansları, o bir şeytan değil," diye devam etti hancı yüzünü küçümsemeyleburuşturarak, "çünkü o baygınken eşyalarını karıştırdık, çantasında bir gömlek, kesesinde on ikieküdenbaşkabirşeyyok,yinedebayılırkenböylebirşeyParis'teyaşansaydı,yaptığınızdanderhalpişmanlıkduyacağınızı,oysaburadabupişmanlığıdahasonrayaşayacağınızısöyledi."

"Ozaman,"dediyabancısoğukbirifadeyle,"bukılıkdeğiştirmişbirprensolmalı."

"Beyefendi,bunlarısizekendinizedikkatetmeniziçinsöylüyorum,"dedihancı.

"Oöfkeylebirininadınıandımı?"

"Evet,cebinevurarak, ‘Bakalım,MösyödeTréville,himayesindekibirineyapılanbuhakaretenediyecek,'diyordu."

"MösyödeTrévillemi?"dedidikkatkesilenyabancı,"CebinevururkenMösyödeTréville'inisminimi telaffuz ediyordu?.. Söylesenize sevgili dostum hancı, delikanlı baygınken, eminim o cepte neolduğunabakmışınızdır.İçindenevardı?"

"SilahşorlarınkomutanıMösyödeTréville'eyazılmışbirmektup."

"Gerçektenmi?"

"Tıpkıekselanslarınasöylemeonurunaeriştiğimgibi."

Büyük bir kavrama yeteneğine sahip olmayan hancı, bu sözlerin yabancının yüz ifadesini nasıldeğiştirdiğini fark edemedi. Beyefendi bir süre için dirseklerini yasladığı pencerenin yanındanayrılıpendişelibirifadeylekaşlarınıçattı.

"Lanetolsun!"diyemırıldandıdişlerininarasından,"TrévillebanabuGaskonyalıyımıgönderdi?Çok genç! Ama indirenin yaşı ne olursa olsun, kılıç darbesi kılıç darbesidir, hem bir çocuğadiğerlerindendahaazdikkatedilir;bazenküçükbirengelbüyükbirhedefeulaşmayıönleyebilir."

Veyabancıbirkaçdakikaboyuncaderindüşünceleredaldı.

"Söylesenizehancı,"dedi,"benibuçılgındankurtarabilirmisiniz?Vicdanımonuöldürmemeizinvermez,yinedecanımısıkıyor,oşimdinerede?"diyeekledisoğukvetehditedicibirifadeyle.

"İlkkatta,karımınodasında,kendisinepansumanyapılıyor."

"Eşyalarıveçantasıyanındamı?Hırkasınıçıkardımı?"

Page 26: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bunlarınhepsiaşağıdamutfakta.Amabugenççılgıncanınızısıkıyorsa..."

"Kuşkusuz. Hanınızda onurlu insanların kaldıramayacağı bir skandala neden oluyor. Neyse,hesabımıçıkarınveuşağımahaberverin."

"Nasıl!Beyefendibiziterkmiediyor?"

"Biliyorsunuz,sizeatımıeyerlemetalimatınıvermiştim.Söylediklerimiyerinegetirmedinizmi?"

"Elbette,ekselanslarınıngörebileceğigibiatıhareketehazırhaldebüyükkapınınaltındabekliyor."

"Tamam,ozamansöylediklerimiyapın."

"Vaycanına!"dedihancıkendikendine,"Yoksaküçükbirçocuktankorkuyormu?"

Amayabancınınbuyurganbakışlarıüzerinesaygıylaselamvererekdışarıçıktı.

"Milady'ninbutuhafadamıgörmemesigerek,"diyedevamettiyabancı,"gelmektegecikmeyecek,hattaşimdidengeçbilekaldı.Eniyisiatımaatlayıponukarşılamak...Tréville'egönderilenomektuptaneyazdığınıöğrenebilseydim!"

Veyabancımırıldanarakmutfağayöneldi.

Bu arada, yabancının genç adamın varlığı yüzünden hanından ayrılmadığından kuşkusu olmayanhancıkarısınınyanınaçıkmışved'Artagnan'ınnihayetkendinegeldiğinigörmüştü.Bununüzerine,onabüyükbirsenyörle–çünkühancıyagöreyabancıbüyükbirsenyördü–olayçıkarttığıiçinbaşınınpolislebelayagireceğinivehalsizolsadaayağakalkıpyolunadevametmesigerektiğinianlatmayaçalıştı. Yarı sersem, kafası sargılarla kaplı bir halde, üzerinde hırkası olmaksızın ayağa kalkand'Artagnan hancının desteğiyle aşağı inmeye başladı, ama mutfağa girdiğinde, gördüğü ilk şeykendisine hakaret eden adamın, iki iri Normandiya atı koşulmuş büyük bir arabanın basamağındasakincesohbetettiğiydi.

Arabanınkapısındabelirenbaştan,konuştuğukişininyirmi,yirmiikiyaşlarındabirkadınolduğuanlaşılıyordu,Şimdiyedekyaşadığıgüneybölgelerindegördüklerindençokfarklıolanbugüzellikonuderindenetkiledi.Dahaöncede,d'Artagnan'ınyüzlerinebüyükbir çabukluklagözlemlediğinisöylemiştik, bu yüzden daha ilk bakışta soluk teni, omuzlarına kadar buklelerle inen sarı saçları,baygınbakanirimavigözleri,pembemsidudaklarıvekuğuyuandıranelleriylebukadınınnekadargençvegüzelolduğunufarketmişti.Yabancıylahızlıhızlıkonuşuyordu.

"Yani,kardinalbana..."

"Hemen şimdi İngiltere'ye dönmenizi ve dükün Londra'dan ayrılıp ayrılmadığını kendisinebildirmeniziemretti."

"Yadiğerbilgiler?"diyesordugüzelyolcu.

"Manş'ınöteyanınageçmedenönceaçmayacağınızbukutununiçinde."

"Çokgüzel;yasiz,sizneyapacaksınız?"

"BenParis'edönüyorum."

"Buküstahçocuğucezalandırmadanmı?"

Page 27: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Yabancıyanıtvermeküzereağzınıaçtığısırada,herşeyiduymuşoland'Artagnankapınıneşiğinedoğruatıldı.

"Asıl bu küstah çocuk başkalarını cezalandıracak," diye haykırdı, "ve umarım bu kezcezalandıracağıkişiilkseferkigibikurtulamayacak."

"Kurtulamayacakmı?"diyekarşılıkverdiyabancı,kaşlarınıçatarak.

"Hayır,sanırım,birkadınınyanındakaçmayacesaretedemeyeceksiniz."

"Düşünün bir kere," diye haykırdıMilady, beyefendinin elini kılıcına götürdüğünü görerek, "enküçükbirgecikmeninherşeyiberbatedeceğinidüşünün."

"Haklısınız,"dedibeyefendiyükseksesle,"sizkendiyolunuza,bendekendiyolumagideyim."

Vekadınıbaşıylaselamlayıpatınaatlarken,arabanınsürücüsüatlarınıbütüngücüylekırbaçlıyordu.Böyleceikikonuşmacıherbiriyolunfarklıbiryönünedoğrudörtnalauzaklaştılar.

"Hey!Hesabınız,"diyehaykırdı,hesabıödemedengittiğiiçinyolcuyaduyduğusaygıbirandaderinbirtiksintiyedönüşenhancı.

"Senöde,"diyehaykırdıdörtnalagidenyolcuuşağına,odahancınınayağınındibinebirkaçgümüşliraattıktansonrahızlaefendisininpeşindengitti.

"Ah alçak, ah! Ah sefil, sahte beyefendi!" diye bağırdı uşağın ardından atına atlamaya çalışand'Artagnan.

Amayaralı henüz böyle bir sarsıntıyı kaldıramayacak kadar zayıftı.Daha on adımgider gitmez,kulaklarıçınladı,başıdöndü,gözlerinibirkangölükaplarken,yeredüştü,amahâlâbağırıyordu:

"Alçak!Alçak!Alçak!"

"Gerçektendebiralçak,"diyemırıldandıd'Artagnan'ayaklaşıp,budalkavukluklafabldakibalıkçılkuşununsalyangozayaptığıgibizavallıdelikanlınıngönlünüalacağınıumanhancı.

"Evet,çokalçak,"diyemırıldandıd'Artagnan,"amaoçokgüzel."

"Okim?"diyesorduhancı.

"Milady,"diyekekeledid'Artagnan.

Vebirkezdahabayıldı.

"Hiçbirşeydeğişmişsayılmaz,"dedihancı,ikimüşterikaybettim,amabubanakaldı,enazbirkaçgünburadanayrılamayacak,budakazanılmışonikieküanlamınageliyor."

Bilindiğigibid'Artagnan'ınkesesindeyalnızcaonikiekükalmıştı.

Hancıhastalığınınonikigünsüreceğinivegünlüğübireküdenbütünparasınınkendinekalacağınıhesaplamış, ama konuğunu hesaba katmamıştı.D'Artagnan ertesi sabah beşte kendi başınamutfağainip,listesielimizeulaşmayanbazıotlarınyanısıra,şarap,zeytinyağıvebiberiyeistediveannesinintarifi üzerine hazırladığı merhemi yaralarına sürdü, bir doktorun müdahalesine gerek duymadanpansumanlarınıkendiyaptı.Çingeneninmerhemininetkiliolmasıvebelkideişiniçinebirdoktorunkarışmamasısayesinde,d'Artagnanoakşamayağakalktı,ertesigünisehemenhemeniyileşmişti.

Page 28: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnansıkıbirperhizuyguladığıiçinyalnızcabiberiye,zeytinyağıveşarabın,ayrıcahancınındediğinegöreyiyebileceğininüçkatıkadararpatüketenatınınyemininücretiniödemekistediğinde,cebinde on iki ekünün bulunduğu yıpranmış kadife kesesinden başka bir şey olmadığını fark etti,MösyödeTréville'egönderilenmektuportadankaybolmuştu.

Gençadambüyükbirsabırlaceplerinidefalarcakarıştırdı,çantasınıdidikdidikaradı,kesesiniaçıpkapadı;amamektubunubulamayacağınıanlayınca,yenidenbiröfkenöbetinetutulduveazkalsınbirkezdahaşarapvezeytinyağı tüketmekzorundakalacaktı;çünküdelikanlınınzıvanadançıktığınıvemektububulunmazsaherşeyikırıpdökeceğinianlayanhancışimdidenelinebirmızrakalmış,karısısüpürgeninsapını,uşaklardadahaöncekullandıklarısopalarıkapmışlardı.

"Tavsiyemektubum!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Tavsiyemektubumubulunlanetolasıcalar!Yoksasiziyelvekuşlarıgibişişlerim!"

Neyazıkki,gençadamıntehditleriniyerinegetirmesininönündebirengelvardı:İlkdövüştekılıcıikiparçayaayrılmışveobunutamamıylaunutmuştu.Buyüzdenkılıcınıçektiğinde,elindeyalnızcasekiz,onparmaklıkbirparçaolduğunufarketti.Aşçıbaşıkılıcıngerikalanınıustalıklabirşişhalinegetirmişti.

Yinedehancınınaklınamüşterisinintalebindetamamıylahaklıolduğugelmese,gözüdönmüşgençadamınöfkesiyatışmayacaktı.

"Amagerçektende,"dedimızrağınıindirerek,"bumektupnerede?"

"Evet, bu mektup nerede?" diye bağırdı d'Artagnan. "Öncelikle belirtmek isterim ki, bu mektupMösyö de Tréville'e yazılmıştır ve bulunması gerekir, aksi takdirde kendisi nasıl bulunmasıgerektiğiniöğretecektir!"

Butehdithancınıngözünükorkutmayayetmişti.MösyödeTréville,kralvekardinaldensonra,ismiaskerler, hatta kentliler tarafından en çok anılan kişiydi. Bir de Peder Joseph vardı, ama yakınlarıtarafındanGizliElolarakanılankardinalinestirdiğiteröröyleürkütücüydüki,onunadıancakalçaksesletelaffuzediliyordu.

Bunun üzerine mızrağını uzağa fırlatan hancı, karısına ve uşaklarına da ellerindeki sopaları vesüpürgesapınıbırakmalarınısöylediktensonra,onlaraörnekolmakiçinmektubuaramayabaşladı.

"Bumektupçokdeğerlimiydi?"diyesorduhiçbirişeyaramayanaramalardansonra.

"Elbette!"diyehaykırdı saraydayükselebilmek içinbumektubagüvenenGaskonyalı, "Geleceğimbumektubabağlıydı."

"Tasarrufbonolarımıydı?"diyesorduhancıendişeyle.

"Majestelerininözelhazinesininbonoları,"diyekarşılıkverdi,butavsiyemektubusayesindekralınhizmetinegirdiğinde, biraz aşırıyakaçanbuyanıtınıngereklerini yerinegetireceğine inandığı içinyalansöylemediğinidüşünend'Artagnan.

"Lanetolsun!"dediumutsuzluğakapılanhancı.

"Paraolsaönemlideğildi,"diyedevamettid'Artagnanherzamankigibikendindeneminbirhalde,"oysabumektupherşeyimdi.Onunyerinebinaltınkaybetmeyitercihederdim."

Yirmibinaltındadiyebilirdi,amagençlereözgübirutançlakendinituttu.

Page 29: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Hiçbirşeybulamayıncalanetokumayabaşlayanhancınınbirdenzihnindebirşimşekçaktı.

"Bumektupkaybolmadı,"diyehaykırdı.

"Ah!"dedid'Artagnan.

"Hayır,kaybolmadı,çalındı."

"Çalındımı?Amabunukimyapabilir?"

"Dünkübeyefendi.Hırkanızınbulunduğumutfağainmişti,oradayalnızdı.Bahsegirerimkimektubuoçaldı."

"Böyle mi düşünüyorsunuz?" diye karşılık verdi pek de inanmış gibi görünmeyen d'Artagnan;çünkü bu mektubun kişisel önemini herkesten daha iyi biliyor, bunun çalınmasına bir anlamveremiyordu. Gerçekten de, uşaklar ve yolcular bu mektubu ele geçirmekle hiçbir şeykazanamayacaklardı.

"Yanioküstahbeyefendidenşüphelendiğinizisöylüyorsunuz,öylemi?"

"Bundan emin olduğumu söylüyorum," diye devam etti hancı, "ona sizin Mösyö de Tréville'inhimayesinde olduğunuzu, hatta o ünlü beyefendiye bir mektup götürdüğünüzü söylemiştim, bunuduyduğundaçokkaygılanıpbanamektubunneredeolduğunusorduvehemenhırkanızınbulunduğumutfağaindi."

"Yanimektubuoçaldı,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"bunuMösyödeTréville'ebildireceğimveodakralabildirecek."

Sonraheybetlibirifadeylecebindençıkardığıikieküyü,elindekişapkasıylakendinekapıyakadareşlikedenhancıyaverdi.Sarıatınabinerek,hiçbiraksilikyaşanmadanParis'inSaint-Antoinekapısınageldi.Burada, sonetaptaçokyorduğuatını iyibir fiyata,üçeküyesattı.D'Artagnan'ınatınıalanatcambazıbuyüksekfiyatıatınrengindendolayıverdiğinigizlemedi.

Böylece küçük çantasını koltuğunun altına alan d'Artagnan Paris'e yaya olarak girdi ve darbütçesineuygunbirodabulanakadaryürüdü.OdasıLuxembourgyakınlarındakibirçatıkatındaydı.

İlkkirasınıöderödemezodasınageçti,gününgerikalanınıannesininbabad'Artagnan'ınyepyenihırkasından söküp kendisine gizlice verdiği şeritleri hırkasına ve tozluklarına dikmekle geçirdi,sonra Ferraille rıhtımına gidip kılıcını yaptırdı, ardından önüne çıkan ilk silahşora Mösyö deTréville'inkonağınısormaküzereyenidenLouvre'adöndü.Konağıntuttuğuodanınhemenyakınındaolduğunuöğrendiğinde,bununbaşarılıyolculuğuiçinmutlubirbaşlangıçolduğunudüşündü.

Akşam olduğunda, Meung'de sergilediği tavırlardan memnun, geçmişten pişmanlık duymayan,bugünegüvenenvegelecekiçinumutbesleyenbiryiğidinuykusunadaldı.

Sabahdokuzakadarsürentaşrayaözgübuuykudanuyandığında,giyinipbabasınagöre,krallığınenönemliüçüncüşahsiyetiolanMösyödeTréville'igörmeyegitti.

Page 30: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

II

Page 31: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MösyödeTréville'inBeklemeOdasıGaskonya'daki ailesinin adıyla Mösyö de Troisvilles ya da daha sonraları Paris'te benimsediği

adıyla Mösyö de Tréville, bu işe tıpkı d'Artagnan gibi meteliksiz başlamıştı, yine de elinde babamirasıolarakkalanvebukonudaenyoksulGaskonyalıyı,enzenginPérigourd'luyadaBerry'lidendahaumutlukılanyüreklilik, zekâvekavrayıştan ibaret bir sermayesivardı.Benzersizyürekliliği,dahadabenzersizbaşarılarıdarbelerindolugibiyağdığıbirdönemdeonusarayınnimetleridenenvebasamaklarınıdörderdörderçıktığıozorlumerdiveninzirvesineyükseltmişti.

Babası IV. Henri'nin hatırasını onurla anan kralın dostuydu. Mösyö de Tréville'in babası BirlikSavaşları'ndaKral IV.Henri'yeöyle sadakatlehizmetetmiştiki,Paris'inelegeçirilmesindensonra,parasızkaldığında–borçlarınıhiçbirzamanborçalmakzorundakalmadığızekâsıylaödeyenBéarn'lıhayatıboyuncaparasıkıntısıçekmişti–evetparasızkaldığında,kralonaarmaolarakağzındaFidelisetfortisyazısıbulunanaltınbiraslanıalmasınaizinvermişti.Buonurlubiryaşamiçinçokönemliolsa da, varlıklı bir hayat sürdürmek için yeterli değildi. Bu yüzden IV. Henri'nin ünlü arkadaşıöldüğünde,oğlunakılıcıvearmasındanbaşkabirşeybırakmamıştı.MösyödeTrévillebuçiftemirasve lekesiz isim sayesinde,gençprensinmaiyetinegirmişveorada armasına sadıkkalarak,kılıcınıöyleustalıklakullanmıştıki,krallığıneniyikılıçkullanankişilerindenbiriolanXIII.Louisyanındadövüşecek birini arayan dostlarına önce kendisini, sonra Tréville'i, hatta belki de önce Tréville'itavsiyeetmeyialışkanlıkhalinegetirmişti.

XIII.Louis,Tréville'ekarşıgerçekbirbağlılıkduyuyordu,kralaözgü,bencilbirbağlılıkolsada,bağlılıktı.Ozorlugünlerde,herkesetrafındaTrévillegibi insanlarınolmasını istiyordu.BirçoklarıarmalarınaTréville'in ikinci ibaresigibigüçlü'yükoysalarda, ilk ibareolansadık'a yer verenlerinsayısı çok azdı. Bu azınlığa dahil olan Tréville, bir buldog gibi itaatkâr zekâsı, değerlerine körükörüne bağlı oluşu, hızlı kavrayışı ve eli çabukluğu ile pek çok önemli niteliği birliktebarındırıyordu; gözleri sanki yalnızca kralı huzursuz eden kişileri görmek, elleri ise yalnızca buhuzursuzluğu yaratan Besme, Maurevers, Poltrot de Méré, Vitry gibi kişileri cezalandırmak içinyaratılmıştı. Tréville şu ana dek ele geçiremediği fırsatı dört gözle bekliyor, kendi kendine onusaçlarından yakalarsa, bir daha bırakmayacağına söz veriyordu. Sonunda XIII Louis onu,fedakârlıkları bakımından III. Henri'nin her zaman maiyetinde olan askerlerinin ve XI. Louis'ninİskoçmuhafızbirliğiniandıransilahşorlarınınkomutanıyaptı.KardinaldebukonudakraldangerikalmıyorduXIII.Louis'nin etrafını saran seçkin şövalyeler topluluğunugördüğünde, Fransa'nın buikinci ya da daha doğrusu birinci kralı kendine ait bir muhafız birliği olmasını istemişti. Bununüzerine,odatıpkıkralgibietrafınasilahşorlartopladı.Buikirakipgüç,Fransa'nınheryanında,hattayabancı ülkelerde kılıcını ustalıkla kullanmakla nam salmış silahşorları bir araya getirmeyeçalışıyordu.RichelieuveXIII.Louisakşamlarısatrançoynarlarken,birbirlerinehizmetkârlarınınnekadar değerli olduklarından söz ediyorlardı. Her biri kendi adamlarının sergilediği tavırlarla vecesaretleriyleövünüyor,kavgayavedüelloyakarşıolduklarını söylerken,onlarıgizligizlidövüşeteşvik ediyorlardı. Kazandıklarında tarifsiz bir sevinç yaşıyor, kaybettiklerinde derin bir kederegömülüyorlardı.Enazındanbuyenilgilerinbazılarına,zaferlerindebirçoğunatanıkolmuşbiriböylesöylüyordu.

EfendisininbuzayıfyanınıkavramışolanTréville,busayede,dostlarınasadıkkalmakkonusundaiyi bir ünüolmayankralınkendisini sürekli olarakdesteklemesini başarmıştı.Silahşorlarını alaycıbirifadeyleKardinalArmandDuplessis'inönündengeçiriyor,GizliEl'ingribıyıklarınıdikendiken

Page 32: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ediyordu. Tréville düşmanın sırtından geçinilemezse, yurttaşların sırtından geçinildiği bu döneminsavaştaktikleriniiyibiliyordu;kendisidışındakimseyesaygıgöstermeyensilahşorlarıisedüzensizbiryaşamsürdürüyorlardı.

Kralın ya da daha doğrusu Mösyö de Tréville'in hırpani, ayyaş, derbeder silahşorlarımeyhanelerde, parklarda, caddelerde boy gösteriyor, bıyıklarını burarak, bağıra çağıra kılıçlarınışakırdatıyor, kardinalin muhafızlarıyla karşılaştıklarında büyük bir zevkle çarpışıyorlardı. Çoğuzamansokakortasında,şakalaryaparakkılıçlarınıçekiyorlardı;bazenarkalarındanağlanacağındanve öçlerinin alınacağından emin bir halde ölseler de, çoğu zaman Mösyö de Tréville'in hapisteçürümelerine izin vermeyeceğinden emin bir halde öldürüyorlardı. Mösyö de Tréville kendisinehayranlıkduyanadamlarınıçokiyiçekipçeviriyordu;kellelerikoltuktadövüşenbuyiğitsilahşorlar,onunyanındaöğretmenlerininkarşısındakiöğrencilergibi titriyor,hersözüneitaatederek,enufakbireleştiridetemizeçıkmakiçinölümügözealıyorlardı.

Mösyö de Tréville bu güçlü kaldıraçtan önce kral ve dostları, sonra da kendisi ve dostları içinyararlanmıştı. Zaten hafızalarda birçok iz bırakan o dönemin hiçbir hatırasında bu saygıdeğerbeyefendinin düşmanları –ki eli kalem tutanlar arasındaolduğukadar eli kılıç tutanlar arasındadasayıları fazlaydı– tarafından bile suçlandığına rastlanmamış, bu saygıdeğer beyefendinin kendisineinanan insanlardanparasızdırdığıhiçbiryerdegörülmemişti.Kendisiniengüçlüentrikacılarlaeşitkılan ve nadir rastlanan entrika dehasına rağmen dürüst bir insan olarak kalmıştı. Dahası kendiniyoran sert kılıç darbelerine ve ağır egzersizlere rağmen, sokakların en kibar çapkınlarından biriolmuş, şık giyimi ve ince sohbetleri ile dikkati çekmişti.Artık yirmi yıl öncesininBassompierre'igibi başarıları konuşuluyordu, silahşorların hayranlık uyandıran komutanı hem sevilen hem dekorkulanbiradamolarakinsanideğerlerinenyücesinielindetutuyordu.

XIV.Louissarayınınbütünküçükyıldızlarınıkendiparıltısındasoğurmuştu;amababası,benzersizgüneş, gözdelerinin kişisel ihtişamlarını sergilemelerine, dalkavuklarının şahsi değerlerini ortayakoymalarınagözyummuştu.OzamanlarParis'tekralvekardinalinkilerdışındaikiyüzküçükgüneşdaha doğuyordu. Bu iki yüz küçük güneş arasında doğması en çok beklenenlerden biri iseTréville'inkiydi.

Vieux-Colombiercaddesindekikonağınınavlusu,yazınsabahaltıdan,kışınsabahsekizdenitibarenbirordugâhıandırıyordu.Sankiheranhatırısayılırmiktardasilahşorunbulunmasıgerekirmişgibiözenlenöbetdeğiştirenelli, altmış silahşor savaşgiysilerinin içindeher şeyehazırbirhaldegidipgeliyorlardı. Günümüz uygarlığının, yerine büyük bir ev inşa edeceği merdivenlerde, işlerininhalledilmesiiçinricadabulunmayagelmişParisliler,silahaltınaalınmayıdörtgözlebekleyentaşralıbeyefendiler ve efendilerinin mesajlarını Mösyö de Tréville'e iletmeye gelmiş rengârenk giysiliuşaklar inip çıkıyorlardı.Beklemeodasınınyuvarlak, arkalıksız kanepelerinde seçilmiş, yani davetedilmişkişileroturuyordu.MösyödeTréville,sabahtanakşamakadaruğultularınyükseldiğibeklemeodasının hemen bitişiğindeki çalışma odasında ziyaretçileri kabul ederek şikâyetleri dinliyor,talimatlar veriyordu, silahlı adamlarını görebilmesi için Louvre'un balkonundaki kral gibi,penceredenbakmasıyeterlioluyordu.

D'Artagnan'ın geldiği gün avluda, özellikle taşradan gelmiş bir taşralı için hatırı sayılır birkalabalıkvardı;yinedebutaşralıbirGaskonyalıydıveodönemded'Artagnan'ınhemşerilerikolaykolaypesetmeyenkişilerolaraknamsalmışlardı.Gerçektende,dörtgenuzunçivilerletakozlanmışbüyük kapı aşıldığında, avluda gezinen, birbirlerine laf atan, şakalaşan, kılıçlarını şakırdatan birsilahşorlartopluluğununarasınakarışılıyordu.Buhareketlikalabalığınortasındayolaçabilmekiçin,insanınbirsubay,büyükbirsenyöryadagüzelbirkadınolmasıgerekiyordu.

Page 33: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İşteyüreğiheyecanlaçarpangençadam,uzunkılıcını incebacaklarınınhizasındatutmayaçalışıp,bireliyleşapkasınınkenarınıtutarak,huzursuzolsadabunubellietmemekiçinhafifçegülümseyenbirtaşralınınifadesiylebuuğultuvekargaşanınortasındailerliyordu.Birgrubugeridebıraktığında,rahat bir soluk alıyor, ama kendisine bakmak üzere geri dönüldüğünü anlıyordu. O güne dekkendisiyle ilgiliolarakhepolumludüşüncelere sahipoland'Artagnan,kendisini ilkkezgülünçbirdurumadüşmüşgibihissediyordu.

Merdivene vardığında durum daha da kötüleşti: İlk basamaklarda dört silahşor kılıçlarınışakırdatıyor,sahanlıktaon,onikikadarsilahşordadövüşekatılmakiçinsıralarınıbekliyorlardı.

İçlerindenbirielindekikılıcıylaüstbasamağaçıkmış,diğerüçününyukarıçıkmasınıengelliyoryadaenazındanengellemeyeçalışıyordu.

Diğerüçüdekılıçlarınıenazonunkadarustalıklakullanıyorlardı.D'Artagnanöncebukılıçlarınuçları düğmelenmiş eskrim flöreleri olduğunu sandı, ama sonra sıyrıkları fark ettiğinde, bunlarıniyice bilenmiş, sivriltilmiş kılıçlar olduğunu anladı; her sıyrığa yalnızca izleyicilerin değil,silahşorlarınçılgınkahkahalarıdaeşlikediyordu.

Üst basamaktaki silahşor kılıcını öyle ustalıkla kullanıyordu ki, rakipleri adeta yerlerindenkımıldayamıyorlardı.İzleyicileretraflarındabirhalkaoluşturmuşlardı,kurallaragöredarbealankişioyundan ayrılıyordu. Beş dakika içinde üst basamağı savunan silahşora hiçbir şey olmasa da, altbasamaktakilerden biri bileği, biri çenesi, biri de kulağından olmak üzere üç darbe almışlardı.Bumaharetiylekurallaragöreüçoyunkazanıyordu.

Çok tehlikeli olmasa da, sanki insanları şaşırtmak amacıyla yapılan bu gösteri genç yolcumuzuşaşırtmıştı, yaşadığı taşrada, insanların tepelerinin pek çabuk attığı o topraklarda, birçok düellohazırlığınatanıkolmuştu,yinedebudörtsilahşorungösterisionaGaskonya'dagördüklerindendahaetkileyicigelmişti.KendisiniGulliver'inünlüdevlerülkesinegetirilmişgibihissederek içiürperdi,dahasıhenüzyolunsonunagelmemişti,dahaönündesahanlıkvebeklemeodasıvardı.

Sahanlıktadüelloyapılmıyor,kadınlarlailgilihikâyeleranlatılıyordu.Beklemeodasındaisesaraylailgilikonularkonuşuluyordu.D'Artagnansahanlıktakızarıp,beklemeodasındaürperdi.Gaskonya'daodacıkadınları, hattabazendegençmatmazelleri ürkütenouçarı hayalgücü, en çılgındüşlerindebilebumucizeviaşklarınyarısını,entanınmışkişilerin,engizliayrıntılarladoluöykülerinindörttebirini tahayyül edememişti. Sahanlıkta geleneksel aşklarla ilgili değerleri altüst olmuş, beklemeodasında ise kardinale karşı duyduğu saygı zedelenmişti. D'Artagnan orada büyük bir şaşkınlıkla,Avrupa'yı titreten politikanın ve kardinalin, güçlü senyörlerin bile burunlarını soktukları içincezalandırıldıkları özel yaşamının yüksek sesle eleştirildiğine tanık olmuştu: Baba d'Artagnan'ıngöklereçıkardığıbubüyükadamçarpıkbacaklarıvekamburuyladalgageçenMösyödeTréville'insilahşorlarının alay konusu oluyordu; bazıları metresi Madam d'Aiguillon ve yeğeni Madam deCombalet ile ilgili şarkılar söylerken, bazıları da kardinalin muhafızlarına karşı ne dolaplarçevireceklerini konuşuyorlardı, bütün bunlar d'Artagnan'a gerçekleşmesi imkânsız şeylermiş gibigözüküyordu.

Yine de kardinalle ilgili bu alaylı sözlerin arasında ansızın kralın ismi telaffuz edildiğinde, bualaycı ağızların hepsi bir tıkaçla kapanıyordu; herkes tereddütle çevresine bakıyor, Mösyö deTréville'in duvarının boşboğazlık edip etmeyeceğinden kaygılanılıyordu; ama kısa süre sonraiçlerindenbirininkardinalleilgilibirimasıüzerinekahkahalaryenidenyükseliyordu.

"İşteBastille'e tıkılıpasılacakadamlar,"diyedüşündüd'Artagnankorkuyla, "veonlarıduyduğum

Page 34: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

içinsuçortaklarısayılacağımdan,bendeonlarlaaynıkaderipaylaşacağım.Böyleinançsızinsanlarınarasınadüştüğümüöğrense,kardinalesaygıgöstermemitavsiyeedenbabamnederdi?"

Bu yüzden, tahmin edileceği gibi d'Artagnan sohbetlere katılmaya cesaret edemiyor, yalnızcagözlerini dört açmış, kulakkesilmişbir halde, tekbir sözübile kaçırmamak içinbeşduyusunu enhassas bir şekilde kullanıyordu. Babasının tavsiyelerine güven duymasına rağmen, içgüdülerinineğilimiyle, burada söylenen daha önce hiç duymadığı şeyleri eleştirmekten çok desteklemeyebaşladığınıhissediyordu.

Buarada,MösyödeTréville'indalkavuklartopluluğunatamamıylayabancıolduğuvebumekândailkkezgörüldüğüiçinyanınagelipneistediğinisordular.D'Artagnanbusoruyumütevazıbirşekildeismini söyleyerek yanıtladı; bu soruyu yönelten uşaktan, hemşerisi olduğunu belirttiği Mösyö deTrévilleilekendisinigörüştürmesiniricaetti.Uşakbabacanbirtavırlatalebiniileteceğinisöyledi.

İlkşaşkınlığınıatlatand'Artagnanetrafındakigiysileriveyüzifadeleriniincelemeyekoyuldu.

Bu hareketli topluluğun ortasında, uzun boyu, soylu ifadeli yüzü ve giysilerinin garipliğiyledikkatleriüzerineçekenbirsilahşorvardı.Özgürlüğünaz,bağımsızlığınbololduğubudönemde,oaniçin,üzerindegiyilmesizorunluolmayanüniformakazağıyoktu,bununyerinegökmavisirengibiraz solmuş, dizlerine dek inen ve vücuduna yapışmış gibi görünen eski bir giysi vardı, bununüzerindeise,suyüzeyinevurangüneşışığındaparıldayanbalıkpullarıgibialtınişlemeleriışıldayanbir omuz kayışı vardı. Kırmızı kadifeden uzun pelerini zarif bir şekilde omuzlarından aşağıdökülüyor, ön tarafından, ucundadevasabir kılıcın sarktığı görkemli omuzkayışınıngörülmesineizinveriyordu.

Nöbettenhenüzdönenbusilahşornezleolduğundanşikâyetediyor,arasıragöstermelikbirşekildeöksürüyordu.Etrafındakilere pelerini buyüzdenüzerine geçirdiğini söylüyor ve başını dik tutarakkonuşurken,küçümseyicibakışlarlabıyığınıburuyordu.Herkesveözellikled'Artagnanbu işlemeliomuzkayışınıhayranlıklaizliyordu.

"Neyaparsınız,"diyordusilahşor,"modagelipgeçicibirçılgınlık,bunuiyibiliyorum,amanedeolsamoda.Zatenbabadankalanparayıiyideğerlendirmekgerek."

"Ah! Porthos!" diye haykırdı yanındakilerden biri, "Bizi bu omuz kayışını babanın cömertliğisayesindealdığınainandırmayaçalışma:OnusanageçenpazarSainte-Honorékapısındarastladığımsıradayanındabulunanpeçelikadınvermişolmalı."

"Hayır, onurum ve soyluluğum üzerine yemin ederim, onu kendi paramla satın aldım," diyeyanıtladıPorthosadıylaanılansilahşor.

"Evet,"dedidiğerbirsilahşor,"tıpkımetresimineskisininiçinekoyduklarıylabuyenikeseyisatınaldığımgibi."

"Doğru,"dediPorthos,"bununeniyikanıtıonaonikialtınödemişolmam."

Kuşkularsürsede,hayranlıkartmayadevamediyordu.

"Öyledeğilmi,Aramis?"dediPorthos,başkabirsilahşoradönerek.

Aramisadıylaanılanbusilahşorkendisinesoruyöneltenkişiyletambirtezatoluşturuyordu.Bu,safvetatlıyüzifadesi,yumuşakbakışlısiyahgözleri,sonbaharşeftalisiniandıranpembeveyumuşacıkyanakları, üst dudaklarının üzerinde düz bir hat şeklinde uzanan ince bıyıkları; toplardamarlarının

Page 35: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

şişmesikorkusuylaaşağıyaindirmiyormuşgibigörünenelleriileyirmiiki,yirmiüçyaşlarındabiradamdıvearasırakulakmemeleriniçimdikleyerek,onlarakirazpembesibir renkkazandırıyordu.Çoğunlukla az ve yavaş konuşuyor, çevresindekileri selamlıyor, sessizce ve bedeninin geri kalanıgibi bakımlı, güzel dişlerini göstererek gülüyordu. Dostunun sorusuna olumlayan bir ifadeylekarşılıkverdi.

Buolumlamaomuzkayışıylailgilişüphelerisonaerdirdi.Herkesonuhayranlıklaizlemeyedevametsede,birdahakimsebukonuyuaçmadıvedüşüncelerinhızlayöndeğiştirmesiyle,sohbetbaşkabirkonuyakaydı.

"Chalais'ninbiniciliköğretmenininanlattıklarıhakkındanedüşünüyorsunuz?"diyesordu,sorusunudoğrudanbirkişiyedeğildeherkeseyöneltenbirbaşkasilahşor.

"Neanlatmışki?"diyesorduPorthoskendinibeğenmişbirifadeyle.

"KardinalinuğursuzadamıRochefort'u,Brüksel'deErmişFrancescotarikatınınmensububirpapazkılığında gördüğünü ve o lanet olasıcanın bu sayede Mösyö de Laigues ahmağıyla alay ettiğinianlatmış."

"Tambirahmak,"dediPorthos."Amabuhaberdoğrumu?"

"BendeAramis'tenöğrendim."

"Gerçektenmi?"

"SizdebiliyorsunuzPorthos,"dediAramis,"sizedünanlatmıştım,artıkbundansözetmeyelim."

"Artık bundan söz etmeyelim, demek böyle düşünüyorsunuz," diye karşılık verdi Porthos. "Artıkbundansözetmeyelim!"

"Yokcanım,herşeyinekadarçabukkesipatıyorsunuz.Bunasılolur!Kardinalhain,aşağılıkbirsoyguncuya, izlettirdiği bir beyefendinin mektubunu çaldırtıyor, sonra bu mektup sayesindeChalais'yi kralı öldürüp, beyefendiyi kraliçeyle evlendirmek istediği gibi ahmakça bir bahaneylegiyotinegönderiyor!Bugizemligelişmehakkındakimsehiçbirşeybilmiyordu,çokşükürhepimizbunu dün sizden öğrendik ve daha bu haberin şaşkınlığını üzerimizden atmadan, artık bundan sözetmeyelimdiyorsunuz."

"Mademistiyorsunuz,tamam,konuşalımöyleyse,"dediAramissabırlıbirifadeyle.

"AhoRochefort,"diyehaykırdıPorthos,"Chalais'ninbiniciliköğretmenininyerindeolsamonabirandadünyanınkaçbucakolduğunugösterirdim."

"VesizdeKızılDükilehiçdehoşolmayanbirçeyreksaatgeçirirdiniz."

"Ah! Kızıl Dük! Bravo, bravo, Kızıl Dük!" diye yanıtladı Porthos, ellerini çırpıp, başıylaonaylayarak,"'KızılDük'çokharika.İçinizrahatolsundostum,bunuherkeseyayacağım.BuAramisçokakıllıbiradam!İlahiçağrıyakulakvermemeniz,nebüyükbirbahtsızlık!Sizdenmükemmelbirpapazolurdu!"

"Ah! Bu yalnızca geçici bir gecikme," diye karşılık verdi Aramis, "bir gün papaz olacağım.Bildiğinizgibi,buyüzdendinbilimiçalışmalarımısürdürmekteyim."

"Dediğiniyapacak,"diyeyanıtladıPorthos,"bunuergeçyapacak."

Page 36: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Geçkalmayacağım,"dediAramis.

"Bunakararvermekveüniformasınınaltındadurancüppesiniyenidenortayaçıkarmakiçintekbirşeyibekliyor,"dedibirsilahşor.

"Neymişobeklediği?"diyesordubirbaşkasilahşor.

"KraliçeninFransatahtınabirmirasçıbırakması."

"Böyleşakalaryapmayın,beyler,"dediPorthos,"Tanrı'yaşükürki,kraliçehenüzçocukdoğuracakyaşta."

"Mösyö de Buckingham'ın Fransa'da olduğu söyleniyor," dedi Aramis, bu görünüşte sıradancümleyeoldukçaskandalvaribiranlamkatanalaycıbirgülümsemeyle.

"DostumAramis,bukezyanılıyorsunuz,"diyearayagirdiPorthos. "Zihninizinuçarılığı sizihepsınırların ötesine götürüyor; Mösyö de Tréville sizi duysa böyle konuşmakla iyi etmediğinizianlardınız."

"Bana ders mi veriyorsunuz Porthos?" diye haykırdı, yumuşak bakışlarında şimşekler çakanAramis.

"Dostum,yasilahşorolunyadapapaz.Birindenbiriolun,amaherikisibirdendeğil,"diyekarşılıkverdi Porthos. "Athos, size geçen gün her tarakta beziniz olduğunu söyledi. Ah! Birbirimizekızmayalım, bunun bir yararı olmayacak, Athos, siz ve ben, üçümüzün ne kararlaştırdığını iyibiliyorsunuz.Madamd'Aiguillon'akuryapıyorsunuz,sonraMadamdeChevreuse'ünkuzeniMadamde Bois-Tracy'ye gidip hanımefendinin teveccühlerini kazanmaktan geri kalmıyorsunuz. Tanrım!Mutluluğunuzuitirafetmeyin,sizdensırrınızıaçmanızistenmiyor,ağzınızınnekadarsıkıolduğunuherkes bilir. Ama böyle bir erdeminiz olduğuna göre, bunumajesteleri için kullansanıza!Kral vekardinalle kim uğraşırsa uğraşsın; ama kraliçe kutsaldır ve ondan söz edilecekse, iyi sözcüklerseçilmelidir."

"Porthos, Narsis kadar kendinizi beğenmiş olduğunuzu belirtmek isterim," dedi Aramis.BiliyorsunuzAthos dışında kimseden ahlak dersi almayı sevmem, size gelince dostum, bu konudabenden aşağı kalmadığınızı gösteren görkemli bir omuz kayışınız var. Uygun görürsem papazolurum,amaşimdilikbirsilahşorumvebuniteliğimlehoşumagidenisöyleyebilirim,şuandadasizesabrımıtaşırdığınızısöylemekistiyorum."

"Aramis!"

"Porthos!"

"Hey!Beyler!"diyehaykırdıetraflarındakiler.

"Mösyö de TrévilleMösyö d'Artagnan'ı bekliyorlar," diye araya girdi çalışma odasının kapısınıaçanuşak.

Çalışma odasının kapısının açık kaldığı bu çağrı sırasında herkes sustu ve genç Gaskonyalı bugarip tartışmadan tam zamanında kurtulmanın sevinciyle salona hâkim olan sessizliğin ortasındabeklemeodasıboyuncailerleyereksilahşorlarınkomutanınınodasınagirdi.

Page 37: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

III

Page 38: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

GörüşmeMösyö de Tréville o an çok sıkıntılı görünüyordu; yine de kendini yerlere kadar eğilerek

selamlayangençadamakibarcakarşılıkverip,övgülerinigülümseyerekyanıtladı,çünküBéarnşivesiona her yaştaki insanı gülümsetecek şekilde hem gençliğini hem de ülkesini hatırlatmıştı. Amaneredeyseaynıandabeklemeodasınınkapısınayaklaşıp,d'Artagnan'aöncediğerleriyleişinibitirmekistermişgibibir işaretyaparak,buyurganbir tondanöfkelibir tonadoğruyükselensesiyleüçkezbağırdı:

"Athos!Porthos!Aramis!"

Bu çağrının son iki ismine yanıt veren ve önceden tanıdığımız iki silahşor hemen bulunduklarıgruptan ayrılarak çalışma odasına yöneldiler. İçeri girer girmez kapı arkalarından kapandı. Çokhuzurlu olmasalar da vakur ve itaatkâr görünümleri, bu adamları yarı-tanrı, komutanlarınıysaOlimpos'unyıldırımlarladonanmışJüpiterigibigörend'Artagnan'ınhayranlığınıdahadaartırdı.

İkisilahşoriçerigiripkapıyıarkalarındankapattıktanvebeklemeodasındangelenuğultu,çağrınınetkisiyleyenibirtartışmakonusunadönüşerekyenidenbaşladıktansonra;MösyödeTréville,sessizvekaskatıbekleyenAramisvePorthos'unönündengeçerek,çatılmışkaşlarlaçalışmaodasınıüçdörtkezarşınlayıpsilahşorlarıntamkarşısındadurduveöfkelibirbakışlaonlarıtepedentırnağainceledi.

"Kralınbananesöylediğinibiliyormusunuz,"diyehaykırdı,"hemdedahadünakşam,bunubiliyormusunuzbeyler?"

"Hayır,"diyeyanıtverdiikisilahşor,biranlıkbirsessizliktensonra,"hayırefendim,bilmiyoruz."

"Amaumarımbizebunusöylemenizinonurunuyaşatacaksınız,"dedizarifbir reveransyaparken,kibarbirsestonuylaAramis.

"Artıksilahşorlarınıkardinalinmuhafızlarıarasındanseçeceğinisöyledi."

"Kardinalinmuhafızlarıarasından!Amaneden?"diyesorduPorthosaceleyle.

"Çünküsirkeyebenzeyenşarabınıkalitelibirşarapladengelemekistiyor."

İki silahşor kıpkırmızı kesildiler. Nerede olduğunu unutan d'Artagnan yerin dibinde olmayıyeğliyordu.

"Evet,evet,"diyedevamettiMösyödeTréville,dahadaöfkelenerek,"evet,majestelerihaklı,çünküonurum üzerine söylemeliyim ki, sarayda silahşorlara iyi gözle bakılmıyor. Dün kardinal krallasatranç oynarken, sanki taziyelerini bildiriyormuş gibi, önceki gün o eşkıya kılıklı, lanetsilahşorların –bu sözleri bana bir yabankedisinin bakışlarını fırlatarak, alaycı bir ifadeyle dilegetirmesi canımı daha da sıktı– o palavracıların Férou caddesindeki bir meyhanede taşkınlıkyaptıklarınıgörenbirgrupmuhafızıtarafından–yüzümegüleceğinisandım–tutuklandığınısöyledi.Lanetolsun!Bukonuylailgilibirşeylerbiliyorolmalısınız!Silahşorlarıtutuklamak!Sakınkendinizisavunmayakalkmayın,sözüedilenkişilersizdiniz,kardinalisimlerinizisöyledi.İştebubenimhatam,evet benim hatam, çünkü adamlarımı ben seçiyorum. Söylesenize Aramis cüppenizin altındamutluyken, neden benden üniforma istediniz?Ya siz Porthos, altın işlemeli omuz kayışınıza nedenhasırdanbirkamıştakmadınız?YaAthos!Athos'ugöremiyorum.Neredeacaba?"

Page 39: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Efendim,"diyekarşılıkverdiAramis,hüzünlübirifadeyle,"hasta,çokhasta."

"Hasta,çokhasta,öylemi?Hastalığıneymiş?"

"Çiçek olmasından endişeleniyor, efendim," diye yanıtladı kendi payına sohbete katılmak isteyenPorthos,"veyüzündeizlerkalacağıiçinbuçokcansıkıcı."

"Çiçekmi?İştePorthos'tanmuhteşembirhikâyedaha!..Buyaştaçiçekhastalığımıolur?..Hayır!..Ama hiç kuşkusuz yaralandı, hatta belki de öldü... Ah! Bunu bir bilebilseydim!.. Tanrı'nın cezası!Beyler,batakhaneleregidilmesini,sokaklardadüelloyapılmasını,kavşaklardakılıçşakırdatılmasınıistemiyorum.Ayrıca,kardinalintutuklanmalarınıgerektirecekişlereaslakalkışmayanyürekli,sakinve becerikli muhafızları karşısında gülünç durumlara düşülmesini de istemiyorum. Zatentutuklanmalarına izin vermeyeceklerinden eminim. Bir adım geri atmaktansa, orada ölmeyi tercihedeceklerdir...Kaçmak,sıvışmakancakkralınsilahşorlarınayaraşır!"

PorthosveAramisöfkeyletitriyorlardı.Böylekonuşmasınınnedenininkendilerinekarşıduyduğubüyük sevgi olduğunu bilmeseler,Mösyö de Tréville'i hemen orada boğazlayacaklardı.Ayaklarınıhalıya vuruyor, dudaklarını kanatıncaya kadar ısırıyor, kılıçlarının kabzalarını var güçleriylesıkıyorlardı. Bekleme salonunda Athos, Porthos ve Aramis'in çağırıldığını duyanlar, Mösyö deTréville'in ses tonundan ne kadar öfkeli olduğunu anlamışlardı. Kapıya yaslanan kafalar öfkeylesoluyor, kulaklar içeride konuşulanların tek bir sözcüğünü bile kaçırmazken, ağızlar komutanınhakaret dolu sözlerini bekleme salonuna yayıyordu. Aniden çalışma odasının kapısından sokakkapısınadoğrubirhareketlilikyaşandı.

"Ah!Kralınsilahşorlarıkardinalinmuhafızlarıtarafındantutuklanıyor,"diyedevametti,içindenenazaskerlerikadaröfkeduyan,kesikkesikveuzatarak sıraladığı sözcükleridinleyicileringöğsünehançergibisaplananMösyödeTréville."Ah!Kardinalinaltımuhafızı,majestelerininaltısilahşorunututukluyor!Lanetolsun!Benkararımıverdim,hemenLouvre'agidipsilahşorlarınkomutanlığındanistifaedeceğimvekraldanbenikardinalinmuhafızbirliğindebirgöreveatamasınıisteyeceğim,benireddederse,gidippapazolacağım."

Bu sözler üzerine, dışarıdaki uğultu bir patlamaya dönüştü: Her yandan küfürler, beddualaryükseliyor,"Alçaklar!Uğursuzlar!Lanetolasıcalar!"sözcüklerihavadauçuşuyordu.Saklanacakbirdelikarayand'Artagnan,masanınaltınagirmekiçinbüyükbiristekduyuyordu.

"Komutanım,"dediPorthos,kendinehâkimolamayarak,"evetaltıyakarşıaltıydık,amakalleşçebirsaldırıya uğradık ve daha kılıçlarımızı çekecek zamanı bulamadan iki arkadaşımız öldü,Athos iseağırbirşekildeyaralandı.AmaAthos'utanırsınız,ikikerekarşıkoymakiçinayağakalksadaikisindede yere yığıldı.Yine de teslim olmadık, hayır! Bizi güç kullanarak götürmek istediler, ama yoldaellerindenkurtulduk.Athos'agelince,öldüğünüsandıklarıiçinonuoradabıraktılar.İşteolanbitenbu.Ne yaparsınız komutanım, bütün savaşlar kazanılmıyor. Büyük Pompeius Pharsalos'ta, I. FrançoisPavie'dekaybetmedilermi?"

"Ve size, kılıcım ilk çatışmada kırıldığı için, onlardan birini kendi kılıcıyla öldürmekten onurduyduğumusöylemekisterim,"dediAramis."Öldüyadahançerlendi,hangisikulağahoşgelirse."

"Bunları bilmiyordum," dedi Mösyö de Tréville, daha sakinleşmiş bir ses tonuyla. "Anladığımkadarıylakardinalmeseleyibirazabartmış."

"Amalütfenefendim,"diyedevamettikomutanınınyatışmasındancesaretalanAramis,"sizdenricaediyorum, Athos'un yaralandığını söylemeyin. Kralın kulağına gitmesi umutsuzluk yaratabilir,

Page 40: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

omzundangöğsünekadaruzandığıiçinyarasıçokağır,bubeniendişelendiriyor."

Aynı anda kapı perdesi aralandı ve püsküllerin arasından güzel, soylu ama ürkütücü derecedesolgunbiryüzbelirdi.

"Athos!"diyehaykırdıikisilahşor.

"Athos!"diyetekrarladıMösyödeTréville.

"Beni çağırtmışsınız, efendim," dedi Athos, yorgun olsa da oldukça sakin bir ses tonuyla,"arkadaşlarım benimle görüşmek istediğinizi söylediler, ben de emirlerinizi yerine getirmek içinhemenburayageldim,beninedençağırtmıştınız?"

Ve silahşor bu sözlerin ardından, her zamanki gibi üniformasını ve kılıcını kuşanmış bir halde,kararlı adımlarla çalışma odasına girdi.Bu cesaret gösterisinden çok etkilenenMösyö deTrévilleonadoğrukoştu.

"Beylere, silahşorlarıma hayatlarını yok yere tehlikeye atmalarını yasakladığımı söylüyordum,"dedi, "çünkü bu yürekli insanlar kral için çok önemli ve kral silahşorlarının dünyanın en yürekliinsanlarıolduğunubilir.Eliniziverin,Athos."

Ve Mösyö de Tréville bu sevgi gösterisine karşılık vermesini beklemeden içeri yeni girmişsilahşorun sağ elini bütün gücüyle sıktı. Kendine hâkim olmaya çalışsa da acı çektiği anlaşılanAthos'unyüzünündahadasolduğunufarketmemişti.

Athosiçerigirdiğindenberikapıaçıkkalmıştıvenekadargizlemeyeçalışsada,herkestarafındanbilinenyarasıbüyükbirheyecanyaratmıştı.Komutanınınbusonsözleriüzerinebeklemeodasınıbiruğultukapladıvekapıaralığındacoşkuylakendindengeçen iki,üçkafabelirdi.MösyödeTrévillekurallara aykırı olanbudavranışı sert sözcüklerle cezalandıracaktı ki, anidenAthos'un avucundakielinin gerilmeye başladığını hissetti, bakışlarını yüzüne yönelttiğinde silahşorunun bayılmak üzereolduğunu fark etti. Acısını belli etmemek için bütün gücünü kullanan Athos sonunda ölü gibidöşemeninüzerineyığıldı.

"Bir cerrah!" diye bağırdıMösyö de Tréville. "Benimki, kralınki, hangisi en iyiyse! Bir cerrah!YoksaAthos'ukaybedeceğiz!"

MösyödeTréville'inhaykırışıüzerine,herkesçalışmaodasınakoşupyaralınınetrafındatoplandı.Ama istenen doktor o sırada konakta olmasa, bu hareketlilik hiçbir işe yaramayacaktı. KalabalığıyarıphâlâbaygınolanAthos'ayaklaşandoktorgürültüvekargaşadançokrahatsızolduğuiçin,ilkişolarak silahşorun yan odaya taşınmasını istedi. Mösyö de Tréville hemen bir kapı açarakarkadaşlarını kucaklarına alan Porthos ve Aramis'e yol gösterdi. Bu grubun arkasından cerrahgeliyordu,içerigirmelerininardındankapıkapandı.

Mösyö de Tréville'in her zaman saygıyla girilen çalışma odası o sırada geçici olarak beklemesalonununbiruzantısı halini almıştı.Herkesbağırıp çağırıyor, nutuklar atıyor, küfürler savuruyor,kardinalveadamlarınalanetokuyordu.

Biraz sonra Porthos ve Aramis geri döndüler; yaralının yanında yalnızca cerrah ve Mösyö deTrévillekalmışlardı.

NihayetMösyödeTrévilledeodadançıktı.Yaralınınbilinciyerinegelmişti,cerrahendişelenecekbir şey olmadığını, bu güçsüzlüğün yalnızca çok kan kaybetmiş olmasından kaynaklandığını

Page 41: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

söylüyordu.

SonraMösyö deTréville'in bir işaretiyle herkes çekildi, çalışma odasında, burada görüşme içinbulunduğunuunutmayanveGaskonyalıinadıylaolduğuyerdehiçkımıldamadanbekleyend'Artagnandışındakimsekalmamıştı.

Herkes dışarı çıkıp kapı yeniden kapandığındaMösyö de Tréville arkasına döndü ve karşısındad'Artagnan'ıbuldu.Azönceyaşananolaykafasınıbirazkarıştırmıştı.İnatçıtalepkârınkendisindenneistediğini sordu. Genç adam ismini söylediğinde, bir anda bugünün ve geçmişin anılarına daldı,durumuanlamıştı.

"Özür dilerim, sevgili hemşerim," dedi gülümseyerek, "sizi tamamıyla unutmuşum, ama neyaparsınızbirkomutansıradanbirailebabasındandahaağırsorumluluklartaşıyanbirbabadanbaşkabir şey değildir.Askerler kocaman çocuklar gibidir, ama kralın ve özellikle kardinalin emirleriniyerinegetirmeklegörevliolduğumiçin..."

D'Artagnangülümsemesinigizleyemedi.BugülümsemeüzerineMösyödeTrévillekarşısındabirahmakolmadığınakararverdivesohbetingidişatınıdeğiştirerekdoğrudankonuyagirdi.

"Babanızıçokseverdim,"dedi."Oğluiçinneyapabilirim?Birazaceleedin,fazlazamanımyok."

"Tarbes'danayrılıpburayagelirken,"dedid'Artagnan,"sizdenhafızanızdansilinmemişbudostlukadına bir silahşor üniforması istemeyi düşünüyordum; ama son iki saatten beri gördüklerimdensonra, bunun büyük bir lütuf olacağını anlıyor ve bu görevi hak edip etmeyeceğim düşüncesiyletitriyorum."

"Gerçektendebubirlütufgençadam,"diyeyanıtladıMösyödeTréville,"amabüyüttüğünüzyadabüyütmüş göründüğünüz kadar zor bir iş değil. Yine de majestelerinin bu konuyla ilgili birkararnamesi var ve size üzülerek bildirmem gerekir ki, kimse birkaç sefere katılmadan, parlakbaşarılar göstermeden ya da bizimki kadar gözde olmayan bir birlikte iki yıl görev yapmadansilahşorolarakalınmayacak."

D'Artagnan yanıt vermeden öne doğru eğildi. Şimdi ulaşılmasının önünde bunca engel bulunansilahşorüniformasınısırtınageçirmekiçindahabüyükbiristekduyuyordu.

"Ama," diye devam etti, delici bakışlarını yüreğinin derinliklerini okumak istermişçesinehemşerisine diken Mösyö de Tréville, "ama eski dostum babanızın hatırına sizin için bir şeyleryapmak isterim. Béarn'lı delikanlılarımız çoğunlukla zengin değillerdir ve taşradan ayrıldığımdanberidurumundeğiştiğinisanmıyorum.Buyüzdenyanınızdageçiminizisağlamakiçinyeterliparanınbulunduğunudüşünmüyorum."

D'Artagnankimsedensadakaistemediğinibelirtircesine,gururlubirifadeylebaşınıkaldırdı.

"Tamam genç adam, anlıyorum," diye devam etti Tréville, "bu havaları iyi bilirim, Paris'egeldiğimde cebimde dört ekü vardı ve Louvre'u satın alacak durumda olmadığımı söyleyenlerledövüşmeyehazırdım."

D'Artagnandahadakibirlendi;atınısatmasısayesindeişeMösyödeTréville'dendörteküfazlabirsermayeilebaşlıyordu.

"Buyüzdenparanıznekadarçokolursaolsun,onututumlukullanmalısınız,ayrıcabirbeyefendiyeyaraşır tavırlar geliştirmeye ihtiyacınız var. Bugün kraliyet akademisi müdürüne bir mektup

Page 42: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yazacağım ve sizi hiçbir bedel ödemeden kabul edecekler. Bu küçük yardımı reddetmeyin. Dahasoylu,dahazenginbeyefendilerbilebazenbaşvurularınaolumluyanıtalamıyorlar.Oradabinicilik,eskrim ve dans öğreneceksiniz; önemli şahsiyetlerle tanışacaksınız ve ara sıra ne durumdaolduğunuzu görmem, sizin için yapabileceğim bir şey olup olmadığını öğrenmem için banageleceksiniz."

Sarayınkurallarınaoldukçayabancıoland'Artagnan,budavettebirsoğuklukhissetti.

"Efendim,neyazıkkibabamınsizeyazmışolduğutavsiyemektubununeksikliğinihissediyorum!"

"Gerçektende,"diyeyanıtladıMösyödeTréville,"böylesineuzunbiryolculuğaBéarn'lılariçintekgeçerakçeolanomektubualmadançıkmanızbeniçokşaşırtıyor."

"MektupyanımdaydıveTanrı'yaşükürki,herşeyyolundaydı;amaonubendensinsiceçaldılar."

VeMeung'debaşındangeçenleri, soyluyabancınıneşkalinibütünayrıntılarıylaanlattı,öyle içten,öylegerçekçikonuşuyorduki,MösyödeTrévillehayranlığınıgizleyemedi.

"İştebugarip,"dedidüşüncelibirifadeyle,"demekbendensözettiniz?"

"Evetefendim,tedbirsizlikettim,amaneyaparsınız,isminizbanayoldakalkanolacaktı.Kendiminekadargüvendehissettiğimianlarsınız."

Övgüleramacınaulaşmıştı,MösyödeTrévillebirkralyadakardinalgibigöklereçıkarılmaktanhoşlanırdı. Kendini büyük bir memnuniyetle gülümsemekten alamadı, ama kısa süre sonragülümsemeninkaybolmasıyla,yenidenMeung'deyaşananlaradöndü:

"Söylesenize,"diyedevametti,"bubeyefendininşakağındahafifbirizvarmıydı?"

"Evet,birmermisıyrığınabenziyordu."

"Yakışıklımıydı?"

"Evet."

"Uzunboylu?"

"Evet."

"Soluktenlivesiyahsaçlı?"

"Evet,evet,öyle.Amabuadamıneredentanıyorsunuz?Ah!Onubirbulabilsem;siziteminederimkicehennemdedeolsa,onubulacağım."

"Birkadınımıbekliyordu?"diyedevamettiTréville.

"Beklediğikadınlakısasüregörüştüktensonragitti."

"Sohbetlerininkonusunubiliyormusunuz?"

"Ona talimatların içinde olduğunu söylediği bir kutu verip, Londra'ya varmadan açmamasınıtembihledi."

"Bukadınİngilizmiydi?"

Page 43: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"OnaMiladydiyehitapediyordu."

"Buo!"diyemırıldandıTréville,"Buo!OnuhâlâBrüksel'desanıyordum!"

"Aman efendim," diye haykırdı d'Artagnan, bu adamı tanıyorsanız, bana kim olduğunu ve onuneredebulacağımısöyleyin,artıksizdenhiçbirşeyistemeyeceğim,hattabeniileridesilahşorolarakkabuletmekkonusundasözünüzüyerinegetirmektenbilevazgeçebilirsiniz,çünküher şeydenönceöcümüalmamgerekir."

"Kendinizedikkatedindelikanlı,"diyehaykırdıTréville,"tamtersineonugördüğünüzdeyolunuzudeğiştirin!Onungibisertbirkayayaçarpmayın,yoksatuzlabuzolursunuz."

"Bubenidurduramaz,"dedid'Artagnan,"onubirelimegeçirirsem..."

"Sizebirnasihatvermemiisterseniz,onubulmayaçalışmayın,"diyeeklediTréville.

BusözlerinardındanTrévillebirşüpheyleirkildi.Bugençyolcununpekdealışılmadıkbirşekildebabasınınmektubunuçalanbuadamakarşıbeslediğibubüyükkininardındabirihanetyatıyorolamazmıydı? Yoksa bu genç adam kardinal tarafından mı gönderilmişti? Niyeti kendisine bir oyunoynamakmıydı?Busözded'Artagnankardinalinbirliğinesokmak istediğiadamlardanbiriolamazmıydı?Dahaöncebinkezyaptığıgibievvelagüveninikazanıp,sonragözdendüşmesineçalışacakbircasusmugöndermişti?D'Artagnan'ıilkindendahadikkatlibirşekildeinceledi.Cingibibakışlarıvesahtealçakgönüllülüğüonahiçdegüvenvermedi.

"Onun bir Gaskonyalı olduğunu biliyorum," dedi kendi kendine, "yine de hem kardinal hem debenimiçinçalışabilir.Bakalım,anlayacağız."

"Dostum," dedi yavaşça, "kayıp mektup hikâyenizi doğru olarak kabul ediyorum ve eski birdostumunoğluolarak,sizekarşı takındığımsoğuktavırları telafietmekiçinpolitikamızınsırlarınıaçıklamakistiyorum.Kralvekardinalçokiyidostturlar.Görünürdekitartışmalarıyalnızcaahmaklarıkandırmakiçindir.Gelecekvaatedenbirhemşerim,değerlibirsüvari,yüreklibirgencinbuuydurmahikâyelere kanıp, bir sersem gibi, daha önce nicelerinin düştüğü tuzaklarda yok olup gitmesiniistemem. Bu her şeye kadir iki efendime sadakatle bağlı olduğumu ve önemli girişimleriminFransa'nın yetiştirdiği en büyük dehalardan kral ve kardinale hizmet etmekten başka bir amacıolmadığını iyi anlayın. Şimdi delikanlı sizinle bir konuda iyi anlaşalım, ailevi, çevresel ya daiçgüdüseleğilimlerdendolayı,birçoklarıgibikardinalekarşıbirdüşmanlıkbesliyorsanız,elsıkışıpvedalaşalım. Sizi kendi birliğime almasam da, her koşulda destekleyeceğim. Umarım bu içtenyaklaşımım dost olmamızı sağlar, çünkü şimdiye kadar bu şekilde konuştuğum tek genç adamsizsiniz."

Trévilleiçindendeşöylesöylüyordu:

"Bugençtilkiyikendisindennekadarnefretettiğimibilenkardinalgönderdiyse,casusunagözümegirmesi için en iyi yöntemin kardinal hakkında en ağza alınmaz sözler söylemek olduğunuanlatmıştır, bu yüzden bu dalavereci bütün karşı çıkmalarıma rağmen, kardinalden tiksindiğinisöyleyecektir."

AmaTréville'inbeklediğiolmadı,d'Artagnançoksadebirdillekarşılıkverdi:

"EfendimbendeParis'ebuniyetlegeldim.BabambanayalnızcaFransa'nınenönemliüçşahsiyetiolarakgördüğükrala,kardinalevesizebağlıkalmamıöğütledi."

Page 44: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnanfarkedileceğigibi,diğerikisineMösyödeTréville'iekliyoramabueklemeninişleribozacağınıdüşünmüyordu.

"Buyüzden,kardinaleveyaptığıişlerebüyükbirsaygıduyuyorum,"diyeekledi,"benimleazöncesöylediğiniz gibi açık yüreklilikle konuşarak bana da aynı içtenlikle konuşma onurunu bahşetmişoluyorsunuz; ama bazı endişeleriniz varsa ki bu çok doğaldır, gerçekleri söyleyerek kendi ipimiçektiğimibiliyorum;amaolsun,böylecehayattaenönemverdiğimşeyi,yanikendimeolansaygımıkaybetmemişolacağım."

BusonsözlerMösyödeTréville'içokşaşırtmıştı.Böylebirzekâ,böylebiraçıksözlülükondaderinbirhayranlıkuyandırsada,henüzşüpheleriortadankalkmamıştı:Budelikanlıdiğerlerindennekadarüstünsede,onunniyetini iyi anlayamazsa,onlardandaha tehlikeliolabilirdi.Yinedeelini sıkarkenona:

"Sizdürüstbirgençsiniz,"dedi,"amaşimdiliksiziniçinancakazöncesöylediklerimiyapabilirim.Konağımın kapısı size her zaman açık olacaktır. İleride, elinize geçen fırsatları iyi değerlendirip,büyükbirihtimalleulaşmakistediğinizyeregeleceksiniz."

"Efendim,demekbenimsilahşorluğunhakkınıvereceğimgünübekliyorsunuz,"diyekarşılıkverdid'Artagnan, Gaskonyalı içtenliğiyle. "Tamam o zaman, içiniz rahat olsun, çok fazlabeklemeyeceksiniz."

Veardındanbundansonrasıkendisinekalmışgibiselamvererekçıkmayahazırlandı.

"Ama beklesenize," dedi Mösyö de Tréville onu durdurarak, "size akademi müdürüne mektupyazacağımısöylemiştim.Gençbeyefendi,yoksaonukabuletmeyecekkadargururlumusunuz?"

"Hayır efendim," dedi d'Artagnan "ve sizi temin ederim ki diğerinin kaderini paylaşmayacak.Adresineulaşanadekonu saklayacağımdan eminolunveonubenden çalmak isteyenedünyayı daredeceğim!"

Mösyö de Tréville bu şatafatlı sözler karşısında gülümsedi ve genç hemşerisini sohbet ettikleripencerenin önünde bırakarak, masasında vaat ettiği mektubu yazmaya başladı. Bu arada yapacakbaşkabir işiolmayand'Artagnanpencereden,tekertekerdağılmayabaşlayanvedönemeçtegözdenkaybolansilahşorlarıizlemeyebaşladı.

Mektubu yazdıktan sonramühürleyenMösyö deTréville ayağa kalkıp genç adama yaklaştı, amad'Artagnan mektubu almak için elini uzattığında, Mösyö de Tréville büyük bir şaşkınlıkla, onunöfkedenkıpkırmızıkesilmişbirhaldeçalışmaodasınınkapısınadoğrufırlayarakbağırdığınıgördü:

"Ahalçak!Bukezelimdenkurtulamayacak!"

"Amaodakim?"diyesorduTréville.

"Mektubumuçalanhırsız!"diyeyanıtladıd'Artagnan."Ahhain!"

Vegözdenkayboldu.

"Çılgın şeytan!" diye mırıldandı Mösyö de Tréville, "Tabii bu, hedefine ulaşamadığını görüpbeceriksizcesıvışmakanlamınagelmiyorsa."

Page 45: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

IV

Page 46: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Athos'unOmzu,Porthos'unOmuzKayışıveAramis'inMendiliÖfkedendeliyedönend'Artagnan,beklemeodasınıüçadımdaaşarak,basamaklarınıdörderdörder

inmeyi hesapladığı merdivene ulaştığında, Mösyö de Tréville'in konağından çıkmak üzere kapıyayönelenbir silahşorunomzunaalnıylaçarptıveadamınacıylabağırmasına,dahadoğrusuulumayıandıranbirsesçıkarmasınanedenoldu.

"Affedersiniz," dedi d'Artagnan yoluna devam etmeye çalışarak, "affedersiniz, ama çok acelemvar."

Merdivendenaşağıinmeküzereydiki,çelikbirbilekonuatkısındanyakalayıpdurdurdu.

"Demekacelenizvar!"diyehaykırdıyüzükefengibisolukolansilahşor,"Bubahaneylebanaçarpıpözürdiliyorsunuzvebununyeterliolacağınımısanıyorsunuz?Hiçdeöyledeğildelikanlı.MösyödeTréville'in bugün bize sert çıktığına tanık oldunuz diye, aynı şekilde davranabileceğinizi midüşündünüz?Kendinizibuyanılgıdankurtarındostum,sizMösyödeTrévilledeğilsiniz."

"İnanın ki bunu isteyerek yapmadım," dedi, doktorun pansumanından sonra, evine dönmek içindışarı çıkmaya hazırlanan Athos'u tanıyan d'Artagnan, "size beni bağışlamanızı söyledim. Bununyeterliolacağınısanıyorum.Yinedesizişerefimüzerineteminederimki,çokacelemvar.Yalvarırımbırakıngidipişimihalledeyim."

"Mösyö,"dediAthosatkısınıbırakarak,"hiçkibardeğilsiniz.Uzaktangeldiğinizanlaşılıyor."

Şimdidenüçdörtbasamakinmişoland'Artagnan,Athos'unbusözleriüzerinedurdu.

"Bakınmösyö!" dedi, "Ne kadar uzaktan gelirsem geleyim, bana nasıl davranacağım konusundadersvermeksizedüşmez."

"Belkideöyledir,"dediAthos.

"Ah,bukadaracelemolmasavebirisininarkasındankoşuyorolmasam..."

"Acelesiolanbeyefendi,benibulmanıziçinkoşmanızgerekmeyecek,anlıyormusunuz?"

"Neredesöylermisinizlütfen?"

"Carmes-Deschauxçayırında."

"Saatkaçta?"

"Öğleyedoğru."

"Tamam,öğleyedoğruoradaolacağım."

"Benifazlabekletmeyin,çünküonikiyiçeyrekgeçe,arkanızdankoşanvekulaklarınızıkesenbenolacağım."

"Tamam,"diyebağırdıd'Artagnan,"onikiyeonkalaoradayım."

Veşeytanınnefesiensesindeymişgibikoşarken,ağıradımlarıylahâlâ fazlauzaklaşmışolmamasıgerekenyabancıyayetişmeyiumuyordu.

Page 47: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Ama cadde kapısında Porthos nöbetçilerden biriyle konuşuyordu. İkisinin arasında ancak birinsanın geçebileceği kadar bir boşluk vardı. Bu aralığın kendisine yeteceğini düşünen d'Artagnan,ikisininarasındanokgibigeçmekiçinileriyeatıldı.Amarüzgârıhesabakatmamıştı.Tamgeçeceğisırada Porthos'un rüzgârla dolan pelerininin içine daldı. Hiç kuşku yok ki, kıyafetinin bu önemliparçasını kaçırmamak için Porthos'un haklı gerekçeleri vardı, tuttuğu ucunu bırakacağı yerde,kendine doğru çekti, d'Artagnan bu hamleyle inatçı Porthos'un direnişini belli eden bir dönüşhareketinineşliğindekadifekumaşıniçindedönmeyebaşladı.

Silahşorunküfürleryağdırdığınıduyand'Artagnan,etrafınıgörmesiniengelleyenpelerinindışınaçıkmak için kıvrımların arasında yolunu arıyordu, özellikle o muhteşem omuz kayışına zararvermektenkorkuyordu,amagözleriniçekingenbir ifadeyleaçtığında,burnununucundaPorthos'unsırtınıntamortasındadurankayışıgördü.

Ne yazık ki, göründüğü gibi olmayan birçok şey gibi omuz kayışının yalnızca ön bölümü altınkaplı,arkasıisesıradanbirmandaderisiydi.FiyakayapmayıçoksevenPorthos,tamamıylaaltındanbiromuzkayışınasahipolamamıştı:Şimdinezleolmasınınnedenivepelerininönemianlaşılıyordu.

"Lanetolsun!"diyehaykırdı,sırtındakıpırdayıpdurand'Artagnan'dankurtulmayaçalışanPorthos,"Demekgözünüzinsanlarınüzerinebuşekildeatılacakkadardönmüş!"

"Benibağışlayın,"dedidevinomzununaltındanbelirend'Artagnan, "amaçokacelemvar,birininpeşindenkoşuyorumve..."

"Yoksakoşarkengözlerinizimiyumuyorsunuz?"diyesorduPorthos.

"Hayır,"diyeyanıtladıkendiniiğnelenmişgibihissedend'Artagnan,"hayırvegözlerimsayesindediğerleriningöremediklerinidegörürüm."

Porthos'un,d'Artagnan'ınnedemekistediğinianlayıpanlamadığıbelliolmasada,öfkesinehâkimolamadığıkesindi:

"Mösyö,"dedi,"siziuyarmakisterimki,silahşorlarabuşekildetoslarsanız,postudeldirmenizuzunsürmez."

"Postudeldirmek!"dedid'Artagnan,"Mösyöbuoldukçaağırbirsöz."

"Düşmanlarınıngözününiçinedikdikbakanlarınhakettiğidebudur."

"Ah!Şurayabakın!Sırtınızıdüşmanlarınızadönmediğinizdeneminim."

Velafıgediğinekoymanıncoşkusunuyaşayangençadamkahkahalarlagülerekuzaklaştı.

ÖfkedençılgınadönenPorthos,d'Artagnan'adoğrubirhamleyaptı.

"Dahasonra,dahasonra,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"üzerinizdepelerininizolmadığında."

"Ozamansaatbirde,Luxembourgsarayınınarkasında."

"Çokgüzel,saatbirde,"diyeyanıtladıd'Artagnan,köşeyidönerken.

Amacaddeninneyürüdüğütarafındanedebakışlarıylataradığıkarşıtarafındakimseyigörebildi.Yabancınekadaryavaşyürüsedeepeycebirmesafeyikatetmişolmalıydı,belkideevlerdenbirinegirmişti.D'Artagnanönüneçıkanherkeseyabancıyısorarak iskeleyekadar indiktensonraSeineve

Page 48: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Croix-Rougecaddeleriboyuncailerledi,amagörünürlerdekimseyoktu.Yinedebukoşuonuniçinfaydalıolmuştu,çünküalnındanterlerboşandıkçayüreğiserinliyordu.

Ozamanbaşındangeçenleridüşündü;hiçdehoşolmayanbiryığınşeyyaşanmıştı:DahasabahonbirdiveşimdidenyanındanbirazkababirşekildeayrıldığıMösyödeTréville'ingözündendüşmüştü.

Ayrıcaherbiriüçd'Artagnan'ıöldürecekgüçteikisilahşora,yaniyüreğindevezihnindeherşeyinüzerindetutacakşekildesaygıduyduğuikimükemmelinsanadüellosözüvermişti.

Durumhiç de iç açıcı değildi.Athos tarafındanöldürüleceğinden eminolsa da,Porthosonupekendişelendirmiyordu.Yinedeinsanyüreğindesönenensonşeyumutolduğuiçin,korkunçyaralarlada olsa, bu iki düellodan sağ çıkacağını umdu ve o zaman söyleyeceği pişmanlık dolu sözleridüşündü:

"Nekafasızlıkettim,nebüyükbirahmağımben!OyüreklivebahtsızAthos'untamdayaralanmışolduğuomzunaçarpıyor,üstelikbirdeüstünegidipkafatutuyorum.Benişaşırtantekşeybeninedenhemen oracıkta öldürmediği, buna hakkı vardı, çarpmamın neden olduğu acı korkunç olmalıydı.Porthos'agelince!Ah!Porthos'agelince,budahadagülünç."

Ve genç adamkendine hâkim olamayarak gülmeye başladı, bir yandan da bu tek kişilik gülüşüngelipgeçenlerirahatsızetmesinemeydanvermemekiçinçevresinikolluyordu.

"Porthos'a gelince, bu daha da gülünç; amaben şaşkın bir sefilden başka bir şey değilim:Böylehaber vermeden insanların üzerine atılınır mı? Hayır! Peki ya içinde ne var ne yok görmek içinpelerinin içine dalınır mı? O lanet omuz kayışını ima etmeseydim, hiç kuşku yok ki benibağışlayacaktı,doğrusubuyalafıdaiyisokuşturdum!AhbenlanetolasıbirGaskonyalıyım,tavadakızarırken bile espri yapacağım. Hadi dostum d'Artagnan," diye devam etti kendi kendine, olmasıgerektiğigibi tatlı tatlıkonuşurken,"pekmümküngörünmesede,bu iştensıyrılırsangelecekteçokkibardavranmangerek.Bundanböyleinsanlarsanahayranolup,seniörnekgöstermeliler.Kibarveanlayışlı olmak korkaklık anlamına gelmiyor ki. Aramis'e bir baksanıza: Bir incelik, bir zarafetörneği.Amaşimdiyekadaronukorkaklıklasuçlayanbiriçıktımı?Kesinliklehayırveartıkkendimeonuörnekalmakistiyorum.Ah!İşteorada."

Kendi kendine konuşarak yürüyen d'Artagnan, Aiguillon konağına yaklaşmış, konağın önündekralınüçmuhafızıylaneşeiçindesohbetedenAramis'igörmüştü.Aramisded'Artagnan'ıfarketmişti,amaosabahMösyödeTréville'inkendilerinebugençadamınönündeyüklendiğinivesilahşorlaraedilensitemlerinhiçdehoşolmadığınıunutmadığıiçinonugörmezdengelmişti.Artıkuzlaşmadanyanaolanvekibargörünmekisteyend'Artagnanisetamtersinedörtgençadamayaklaşarak,onlarıiçtenbirgülümsemeileselamladı.Aramishafifçebaşınıeğsede,hiçgülümsemedi.Zatendörtgencinsohbetibirandakesilmişti.

D'Artagnanfazlailerigittiğinianlamayacakkadarahmakolmasabile,pekdetanımadığıkişilerinkendisinihiçilgilendirmeyensohbetlerinedalmakgibiuygunsuzbirdavranıştaninceliklesıyrılacakkadaryontulmuşbiridedeğildi.Bununüzerinedahazorbirdurumadüşmedenoradanuzaklaşmanınbir yolunu ararken, Aramis'in mendilini yere düşürdüğünü ve farkında olmadan üzerine bastığınıgördü,hatasınıtelafietmeninzamanıgeldiğinidüşünüyordu,yereeğilipelindengeldiğincenazikbirtavırla,silahşoruninatlaüzerinebasmayadevamettiğimendiliçektiveonadoğruuzattı.

"Sanırım,kaybederseüzüleceğibumendilbeyefendiyeait."

Üzeri işlemelerle kaplı olanmendilin köşelerinden birinde bir taç ve armalar vardı. Kıpkırmızı

Page 49: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kesilenAramis,mendiliGaskonyalınınelindenadetasöküpaldı.

"Ah!Ah!"diyehaykırdımuhafızlardanbiri,"AğzısıkıAramis,buzarifhanımefendininkendisinemendilini verme inceliğini göstermesine rağmen, hâlâ Madam de Bois-Tracy ile arasının açıkolduğunusöylemeyedevamedecekmiacaba?"

D'Artagnan'aölümcülbirdüşmankazandığınıbelliedenbakışlaryöneltenAramisbirazsonraherzamankisevimliyüzifadesiylesözlerinedevametti:

"Yanılıyorsunuz beyler," dedi, "bu benim değil ve beyefendinin hangi akla hizmet ederek onusizlerdenbiriyerinebanavermişolduğunuanlamışdeğilim,iştesöyledikleriminkanıtıolarakkendimendilimiçıkarıyorum."

Bu sözlerin ardından, cebinden oldukça zarif görünen ve o devirde moda olan patiskadan birmendil çıkardı, ama üzerinde ne işlemeler, ne de armalar bulunan bumendilde yalnızca sahibininimzasıvardı.

Bu kez d'Artagnan hiç konuşmadı, kırdığı potu anlamıştı. Aramis'in dostları bu karşı çıkmalararağmeniknaolmuşgibigörünmüyorlardı,içlerindenbiriyapmacıkbirciddiyetleşunlarısöyledi:

"Sevgili dostum Aramis, söylediğin gibi olsa da, onu senden geri istemek zorunda kalacağım,çünkübildiğingibiBois-Tracybenimen iyidostumdurvekarısınıneşyalarınınbirganimetolarakkullanılmasınıistemem."

"İstemetarzınhiçdehoşdeğil,"diyekarşılıkverdiAramis,"vetalebininyerindeolduğunukabuletsembile,söylemebiçimindendolayıonugeriçevireceğim."

"Doğrusu bu ya," dedi d'Artagnan çekinerek, "mendilin Mösyö Aramis'in cebinden düştüğünügörmedim.Mendilayağınınaltındaolduğuiçinonaaitolduğunusandım,hepsibu."

"Ve yanıldınız sevgili mösyö," diye yanıtladı Aramis, d'Artagnan'ın durumu düzeltmeyeçalışmasıylapekilgilenmezmişgibisoğukbirifadeyle.

SonraBois-Tracy'nindostuolduğunusöyleyenmuhafızadönerek:

"Bois-Tracy'ninyakındostu,"diyedevametti,"zatenbendeonunenazseninkadariyidostuyum,dolayısıylabumendilbenimcebimdenolduğukadarsenincebindendeçıkmışolabilir."

"Hayır,şerefimüzerineyeminederim!"diyehaykırdımajestelerininmuhafızı.

"Senşerefininüzerineyeminederken,bendesözümünarkasındaduracağımveozamanikimizdenbirikesinlikleyalansöylüyorolacak.Bak,Montaran,herikimizdebireryarısınıalalım."

"Mendilinmi?"

"Evet."

"Harika,"diyehaykırdıdiğerikimuhafız."KralSüleyman'ınadaleti.Aramisaklınlabinyaşa."

Gençlerin kahkaha atmalarıyla olay burada kapanmıştı. Biraz sonar sohbetin sona ermesiyle,silahşoruneliniiçtenliklesıkanüçmuhafızkendiyollarınagittiler.

"İştebukibaradamlabarışmanınzamanıgeldi,"dedikendikendine,konuşmalarınsonbölümündebiraz uzak duran d'Artagnan. Ve kendisine hiç aldırmadan uzaklaşan Aramis'e bütün iyi niyetiyle

Page 50: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yaklaşarak:

"Mösyö,"dedi,"umarımbenibağışlarsınız."

"Ah mösyö," diye karşılık verdi Aramis, "izin verirseniz, az önce kibar bir beyefendiye hiç deyakışmayacakbirşekildedavrandığınızısöylemekisterim."

"Neyanimösyö!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Söylemekistediğiniz..."

"Söylemek istediğim, bir ahmak olmadığınız mösyö ve Gaskonya'dan gelmiş olsanız bile, birmendilin üzerine nedensiz yere basılmayacağını biliyorsunuzdur.Lanet olsun!Paris'in kaldırımlarıpatiskaylakaplıdeğilya."

"Mösyö,beniaşağılamaklahaksızlıkediyorsunuz,"dedizihnindekibarışçıldönüşümlereağırbasankavgacıeğilimleriniyükseksesleifadeetmeyebaşlayand'Artagnan,"Gaskonyalıolduğumdoğruvemadembunubiliyorsunuz,öyleysesizeonlarınfazlasabırlıinsanlarolmadıklarınısöylememegerekyok,öyleki aptalcabir davranıştandolayıdaolsa, bir kezözürdiledilermi, yapmaları gerekeninyarısınıyapmışolduklarınainanırlar."

"Mösyö,sizebunlarısöylememinnedenibirtartışmayaratmakdeğil,"diyekarşılıkverdiAramis."Tanrı'ya şükür ki, kavga çıkarmak için bahane arayan biri değilim ve silahşorluğu geçici olarakyaptığımiçinyalnızcamecburkaldığımzamanlardavebüyükbirtiksintiyledövüşürüm;amabukezişciddi,çünküsizinyüzünüzdenbirhanımefendininismilekelendi."

"Yaniikimizyüzünden,"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Sizhangiaklahizmetedipdebanamendiligeriverdiniz?"

"Yasiznedenmendilibeceriksizcecebinizdendüşürdünüz?"

"Söyledimveyenidentekrarlıyorum,bumendilbenimcebimdendüşmedi."

"Ozamanikikereyalansöylüyorsunuzmösyö,çünkübunugözlerimlegördüm."

"Ah!DemekGaskonyalıbeyefendisestonunuyükseltiyoröylemi!Tamamozamansizehaddinizibildireceğim."

"Vebendesiziayininizegöndereceğimpapazefendi!Hadi,lütfenkılıcınızıçekin,hemen,şimdi."

"Hayırsevgilidostum,lütfen,enazındanburadadeğil.KardinalinsefiladamlarıyladoluAiguillonkonağının tam karşısında olduğumuzu görmüyor musunuz? Kardinalin sizi kellemi kendisinegötürmeniz için göndermediğini nereden bileyim? Omuzlarımın üzerinde muntazam bir şekildeyükselenkellemegülünçbirşekildedüşkünümdür.İçinizrahatolsun,siziöldürmekistiyorum,amaölümünüzlekimseyeşişinemeyeceğinizıssızvesakinbiryerde."

"Tamam, ama kendinize çok güvenmeyin ve size ait olsun olmasınmendilinizi de yanınıza alın,belkikullanmanızgerekebilir."

"BeyefendiGaskonyalı,değilmi?"

"Evet.Beyefendiihtiyatlıdavranarakbirrandevuvermiyorherhalde?"

"İhtiyat,mösyö, silahşor için gereksiz bir erdemdir, bunu biliyorum, ama kilisemensupları içinkaçınılmazbirgerekliliktirvegeçicibirsilahşorolduğumiçin,ihtiyatlıdavranıyorum.Saatikidesizi

Page 51: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Mösyö de Tréville'in konağında bekleme onurunu yaşayacağım. Orada size düello için elverişliyerlerigöstereceğim."

İki genç birbirlerini selamladılar, Aramis Luxembourg'a çıkan yolu izlerken, saatin ilerlediğinigörend'Artagnan,Carmes-Deschauxyolunututuyorveiçindenşunlarısöylüyordu:

"Hiçkuşkuyokkibuişinüstesindengelemeyeceğim;amaolsun,ölürsemenazındanbirsilahşortarafındanöldürülmüşolacağım."

Page 52: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

V

Page 53: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KralınSilahşorlarıveKardinalinMuhafızlarıD'ArtagnanParis'tekimseyitanımıyordu.Buyüzdenrakibiningetireceğitanıklarlayetinmeyekarar

vererek, Athos'la olan randevusuna yalnız gitti. Zaten niyeti, alttan aldığını belli etmeden yüreklisilahşordan özür dilemekti, bir yandan da bu tür düelloların her zamanki can sıkıcı sonuçlarındankaygılanıyordu,çünkügençvegüçlübiradam,yaralıvegüçtendüşmüşbirrakiplekarşılaştığında,mağlup olursa rakibinin zaferini ikiye katlar, galip gelirse, fırsatçı ve ucuz kahraman olaraksuçlanırdı.

Zaten, yamaceracı kahramanımızı iyi tanıtamadık ya da okuyucu şimdidend'Artagnan'ın sıradanbiradamolmadığınıanladı.Kendikendineölümününkaçınılmazolduğunutekrarlarken,ondandahayüreksiz olan birinin yapacağı gibi kolay kolay teslim olmayacağını söylüyordu. Dövüşeceğikişilerin farklı kişiliklerini düşündüğünde, içinde bulunduğu durumu daha net bir şekilde kavradı.İçtenlikle özür dilediğinde, soylu tavırlarına ve ağırbaşlılığına hayranlık duyduğu Athos'undostluğunu kazanacağını umuyordu. Düellonun hemen başında ölmezse, Porthos'u, omuz kayışıhikâyesiniherkeseanlatıp,komikdurumadüşüreceğitehdidiylekorkutacağınıdüşünerekkendisiyleövünüyordu.SinsiAramis'egelince,ondan fazlakorkmuyordu,karşısına çıkanakadar sağkalırsa,onunlabaşaçıkacağınıdüşünüyoryadaenazındanSezar'ınPompei'liaskerlereemrettiğigibi,bunuyüzünevurarakbüyükgururduyduğufiyakasınıbozmakistiyordu.

Bunlarınyanısıra,d'Artagnan'dababasının"Kral,kardinalveMösyödeTréville'denbaşkasındanaman dileme" nasihatlerinden kaynaklanan sarsılmaz bir kararlılık vardı. Bu yüzden Carmes-Déchaussés ya da o zamanki adıyla Deschaux manastırına adeta uçarak gitti. Düellonun önündeyapılacağı bumanastır, Pré-aux-Clerc'in bitişiğindeki çorak toprakların çevrelediği ve kaybedecekzamanıolmayankişilerinrandevulaştığıpenceresizbirbinaydı.

D'Artagnanbumanastırındibindeuzananbuküçükaraziyeyaklaştığında,inanılmazdakikliğineentitizahlakçınınbilesöyleyecekbirşeyiolmayanAthosorayageleliyalnızcabeşdakikaolmuştuveşuansaatleronikiyiçalıyordu.

MösyödeTréville'incerrahıtarafındanpansumanıhenüzyeniyapılmışolsada,yarasındandolayıbüyük acılar çeken Athos bir taşın üzerine oturmuş, her zamanki ağırbaşlı ve soylu tavırlarıylarakibini bekliyordu.D'Artagnan'ı gördüğünde ayağa kalktı ve onu karşılamak için kibar adımlarlailerledi.Rakibideşapkasınıntüyleriniyeredeğdirecekkadarindiripselamvererekyaklaşıyordu.

"Mösyö,"dediAthos,"tanıkolarakikidostumuçağırdım,amahenüzgelmediler.Gecikmeleribeniçokşaşırttı,çünkühiçböyleyapmazlardı."

"Benim tanığımyok,mösyö,"dedid'Artagnan, "Paris'edüngeldiğim içinMösyödeTréville'denbaşkakimseyi tanımıyorum.Benionunyanına,zamanındadostuolmaonurunaerişmişolanbabamgönderdi."

Athosbirandüşündü.

"MösyödeTréville'denbaşkakimseyitanımıyormusunuz?"diyesordu.

"Evetmösyö,yalnızcaonutanıyorum."

"Ah,şurayabak,amasiziöldürürsemadımçocukkatilineçıkar!"diyedevamettiAthos,hemkendi

Page 54: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kendiyle,hemded'Artagnan'lakonuşurmuşgibi...

"O kadar da değilmösyö," diye karşılık verdi d'Artagnan saygılı bir selamlamayla, "o kadar dadeğil,çünküçokacıverenyaranızlabanakılıççekmeonurunuverdiniz."

"Hemdeçokacıverenvedoğruyusöylemekgerekirse,sizbuacıyıdahadaarttırdınız;amaböyledurumlarda her zaman yaptığım gibi sol elimi kullanacağım. Sizemerhamet ettiğimi düşünmeyin,herikielimideaynıustalıklakullanırım,hattabusiziniçindezavantajolacak,çünkübirsolak,dahaöncebirsolakladövüşmemişbiriiçinçoktehlikelidir.Sizebudurumudahaöncebildirmediğimiçinüzgünüm."

"Gerçekten de çok nazik davranıyorsunuzmösyö," dedi d'Artagnan yeniden öne doğru eğilerek,"siziminnetleselamlıyorum."

"Kafamıkarıştırıyorsunuz,"diyeyanıtladıAthos, soylubir ifadeyle, "sizi rahatsız etmezse,başkaşeylerdenkonuşalım.Ah!Lanetolsun!Omzumsızlıyor,canımınasıldayaktınız."

"Müsaadeederseniz..."dedid'Artagnançekingenbirtavırla.

"Neyemösyö?"

"Yaralaraiyigelenmucizevibirmerhemimvar,tarifiniannemverdivebizzatdenedim."

"Yani?"

"Yani bu merhemin sizi en fazla üç gün içinde iyileştireceğinden eminim ve üç gün sonraiyileştiğinizde,yenidensizinkarşınızdaolmakbanabüyükbironurverecek."

D'Artagnanbusözlericesaretiüzerindehiçbirkuşkuuyandırmadanbüyükbiriçtenliklesöylemişti.

"Baksen,"dediAthos,"iştehoşumagidenbiröneri,kabulettiğimisöylemiyorum,amasoylubirbeyefendidengeldiğihemenanlaşılıyor.Charlemagnedönemininheraskerinörnekalmasıgerekenyürekli insanları aynen böyle yaparlardı. Ne yazık ki artık o büyük imparatorun değil, kardinalindönemindeyaşıyoruz,nekadargizlitutarsaktutalım,üçgüniçindedövüşeceğimizortayaçıkacakvedüellomuzengellenecektir.Ah,amaşurayabakın,yoksabuaylaklargelmeyeceklermi?"

"Bu kadar aceleniz varsa ve işimi bir an önce bitirmek istiyorsanız, canınızı sıkmayın, işteburadayım,"dedid'Artagnanazöncedüelloyuüçgünertelemeyiönerirkenkullandığı içtenliklisestonuyla.

"İşteyinehoşumagidensözler,"dediAthos,d'Artagnan'ıbaşıylakibarcaselamlayarak,"busözlerkafasıçalışmayanveyüreğiolmayanbirininağzındançıkmaz.Mösyösizinkişiliğinizdekiinsanlarıseverimvesanırımbudüellodansağçıkarsak,gelecektesizinlesohbetetmektençokzevkalacağım.Lütfenbeyleribekleyelim,zamanımvar,zatenböylesidahadoğruolacak.Ah!İştebirigeliyor."

GerçektendedevPorthos,Vaugirardcaddesininbaşındagörünmüştü.

"Ne!"diyehaykırdıd'Artagnan,"İlktanığınızMösyöPorthosmu?"

"Evet,bununsiziniçinbirsakıncasıvarmı?"

"Hayır,kesinlikle."

"Veişteikincisi."

Page 55: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnan,Athos'unişaretettiğiyönebaktığında,Aramis'igördü.

"Ne!"diyehaykırdıilkindendahaşaşkınbirifadeyle,"İkincitanığınızdaMösyöAramismi?"

"Kuşkusuz,hepbirlikteolduğumuzu,silahşorlarlamuhafızlararasında,saraydaveşehirde,Athos,Porthos,Aramis,ayrılmazüçlüdiyeanıldığımızıbilmiyorsunuzdeğilmi?Amadoğruya,Dax'danyadaPau'dangeldiğiniziçin..."

"Tarbes'dan,"dedid'Artagnan.

"...buayrıntıyıbilmiyorolabilirsiniz."

"İnanınsizeuygunbiradtakmışlar,"dedid'Artagnan,"vebumaceramkulaktankulağayayılırsa,enazındanbirlikteliğinizinkarşıtlıklarüzerinekurulmadığıanlaşılacaktır."

BusıradayanlarınayaklaşanPorthos,eliyleAramis'iselamlamıştı,sonrad'Artagnan'adöndüğündeşaşkınlığınıgizleyemedi.

Omuzkayışınıdeğiştirmiş,pelerininiçıkarmıştı.

"Ah!Budanedemekoluyor?"

"Dövüşeceğim kişi bu beyefendi," dedi Athos, eliyle d'Artagnan'ı gösterip, selamına karşılıkvererek.

"Benimdövüşeceğimkişideo,"dediPorthos.

"Bendebubeyefendiiledövüşeceğim,"dediAramis.

"Amasaatikide,"dedid'Artagnanaynısükûnetle.

"Onunladövüşmeninnedeninedir?"diyesorduAramis.

"İnanbendepekbilmiyorum,omzumuacıttı,yasenPorthos?"

"Dövüşmüşolmakiçindövüşüyorum,"dediPorthoskızararak.

Hiçbir şeyi gözden kaçırmayan Athos, Gaskonyalının dudaklarında hafif bir gülümsemeninbelirdiğinifarketti.

"Tuvalettebirtartışmayaşadık,"dedigençadam.

"YasenAramis?"diyesorduAthos.

"Bendinbilimkonusundakigörüşayrılıklarıyüzündendövüşüyorum,"diyekarşılıkverdiAramis,düellonunnedeniniaçıklamamasıiçinyalvaranbakışlarınıd'Artagnan'ayönelterek.

Athos,d'Artagnan'ındudaklarındakiikincigülümsemeyidefarketti.

"Gerçektenmi?"diyesordu.

"Evet,AzizAugustinuskonusundaanlaşmayavaramadık,"dediGaskonyalı.

"Hiçkuşkuyokki,akıllıbiradam,"diyemırıldandıAthos.

"Ve şimdi beyler, hepiniz bir araya geldiğinize göre," dedi d'Artagnan, beni bağışlamanızı

Page 56: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

istiyorum."

Bağışlama sözcüğü üzerine Athos'un kaşları çatıldı, Por-thos'un dudaklarında mağrur birgülümsemebelirirken,Aramisolumsuzbirifadeyleyüzünüburuşturdu.

"Beniyanlışanladınızbeyler,"dedid'Artagnanbaşınıkaldırarak,osıradayüzündekicesaretidışavuranincehatlarıgüneşışınlarıylaparlıyordu,"sizdenherüçünüzedeborcumuödeyemeyebileceğimiçinözürdiledim,çünkübeniöldürmeönceliğiMösyöAthos'aait,budurumdaalacağınızındeğeridüşebilirMösyöPorthosvesizedehiçbirşeykalmayabilirMösyöAramis.Veşimdibeyler,sizdenözürdilerim,amayalnızcabuyüzden,gardınızıalın!"

Busözlerüzerinesertbirhareketlekılıcınıçekti.

D'Artagnan'ıntepesiatmıştıveoandakılıcınıyalnızcaAthos,PorthosveAramis'edeğil,krallığınbütünsilahşorlarınakarşıçekebilirdi.

Saat on ikiyi çeyrek geçiyordu. Tam tepeye yükselmiş olan güneş düello için seçilen alanıkavuruyordu.

"Havaçoksıcak,"dedikılıcınıçekenAthos,"yinedehırkamıçıkarmayacağım,çünküdahaazönceyaramın kanadığını hissettim ve kendi akıtamayacağı kanı göstererek, beyefendinin canını sıkmakistemem."

"Budoğrumösyö,"dedid'Artagnan,"benyadabaşkasınedenolsada,herzamaniçinyüreklibirbeyefendininkanınınakmasınıüzüntüyleizleyeceğim,bendesizingibihırkayladövüşeceğim."

"Hadi,hadi,"dediPorthos,"bukadariltifatyeter,sıramızıbeklediğimiziunutmayın."

"Böyledensizlikleryapacağınızzaman,kendiadınızakonuşun,Porthos,"diyearayagirdiAramis."Banagelince,bubeylerinsöylediklerininsoyluinsanlarayaraşırsözlerolduğunudüşünüyorum."

"Nezamanistersenizmösyö,"dediAthosgardınıalarak.

"Talimatlarınızıbekliyorum,"dedid'Artagnankılıcınıkaldırarak.

Amaikikılıcınşakırtısıhenüzyankılanmıştıki,kardinalinMösyödeJussackomutasındakimuhafızmangasımanastırınköşesindebelirdi.

"Kardinalin muhafızları!" diye haykırdı Porthos ve Aramis aynı anda, "Kılıçlar kınlara beyler!Kılıçlarkınlara!"

Amaartıkçokgeçti.İkidövüşçüniyetlerindenkuşkuduyulamayacakbirdurumdayakalanmışlardı.

"Hey!Durun bakalım!" diye bağırdı onlara doğru ilerleyen ve adamlarına kendisini izlemeleriniişaretedenJussac,"Demeksilahşorlarburadadüelloyapıyorlar?Yatalimatlarneolacak?"

"Ne kadar sık karşılaşıyoruz, muhafız beyler," dedi Athos büyük bir kinle, çünkü Jussac öncekigünkü saldırının elebaşılarındandı. "İnanın dövüştüğünüzü görsek sizi engellemeye kalkmazdık.Bırakınkozlarımızıpaylaşalım,sizdehiçzahmetegirmedenbununkeyfiniçıkarın."

"Beyler," dedi Jussac, "büyük bir üzüntüyle bunun mümkün olmadığını belirtmek isterim.Görevimizherşeydenöncegelir.Kılıçlarınızıkınlarınasokupbiziizleyin."

"Mösyö," dedi Aramis, Jussac'ı taklit edercesine, "elimizde olsa bu nazik davetinizi büyük bir

Page 57: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

memnuniyetlekabulederdik,amaneyazıkkibuimkânsız:MösyödeTrévillebunuyasakladı.Eniyisisizyolunuzagidin."

BualaycıyaklaşımJussac'ıöfkelendirdi.

"İtaatetmezseniz,güçkullanmakzorundakalacağız."

"Onlarbeşkişi,"dediAthosalçaksesle,"vebizyalnızcaüçkişiyiz,yinekaybedeceğizveburadaölmemizgerekecek,çünkükomutanınönünebirkezdahamağlupolmuşbirhaldeçıkamam."

PorthosveAramisbirbirlerineyaklaşırken,Jussacdaaskerlerinihizayasokuyordu.

İşte bu birkaç saniye d'Artagnan'ın karar vermesi için yeterli olmuştu, bu, insanın hayatınıdeğiştirenolaylardanbiriydi,kralvekardinalarasındabirseçimyapıpbukararınasadıkkalacaktı.Dövüşmek yasalara karşı gelmek, kellesini tehlikeye atmak ve bir anda kraldan bile güçlü biryöneticinin düşmanlığını kazanmak anlamına geliyordu: İşte birkaç saniye boyunca genç adamınaklından geçenler bunlardı ve övgüyle belirtelim ki, bir an bile tereddüt etmeden Athos vearkadaşlarınadöndü:

"Beyler,"dedi,"izinverirsenizazöncekisözlerinizebirşeylereklemekistiyorum,deminyalnızcaüçkişiyizdemiştiniz,amabanakalırsadörtkişiyiz."

"Amasizbizdendeğilsiniz,"dediPorthos.

"Budoğrumösyö,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"silahşorgiysilerimyok,amayüreğimdekisilahşorsizinyanınızdayeralmamısöylüyor."

"Uzaklaşın delikanlı," diye bağırdı, hareketleri ve yüz ifadesinden d'Artagnan'ın niyetini anlamışolanJussac."Çekilebilirsiniz,sizedokunmayacağız.Çabukgidin,canınızıkurtarın."

D'Artagnanhiçkımıldamadı.

"Hiçkuşkuyokkiyiğitbirgençsiniz,"dediAthos,d'Artagnan'ınelinisıkarken.

"Hadi!Hadi!Birkararverinartık,"diyearayagirdiJussac.

"Hadi,"dedilerPorthosveAramis,"birşeyleryapalım."

"Beyefendiçokyürekli,"dediAthos.

Amaherüçüded'Artagnan'ınçokgençolduğunudüşünüyor,deneyimsizliğindenendişeleniyordu.

"Biriyaralıüçkişivebirçocuk,"dediAthos,"amayinededörtkişiolduğumuzsöylenecek."

"Evet,amageriçekilmek!"dediPorthos.

"Buolacakişdeğil,"dediAthos.

"Buimkânsız,"dediAramis.

D'Artagnankararsızkalmalarınınnedeninianlamıştı.

"Beyler, yine de beni deneyin," dedi, "sizi şerefimle temin ederim ki, yenilirsek buradan sağçıkmayacağım."

Page 58: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yiğitdostum,adınıznedir?"diyesorduAthos.

"D'Artagnan,mösyö."

"Tamamozaman,Athos,Porthos,Aramisved'Artagnan,ileri!"diyehaykırdıAthos.

"Evetbeyler,birkararvermeyekararverdinizmi?"diyebağırdıüçüncükezJussac.

"Verdikbeyler,"dediAthos.

"Kararınıznedir?"diyesorduJussac.

"Size karşı kılıç kullanma onurunu yaşayacağız," diye karşılık verdi bir eliyle şapkasını çıkarıp,diğereliylekılıcınıçekenAramis.

"Ah!Demekkarşıkoyuyorsunuz!"diyehaykırdıJussac.

"Elbette!Busizişaşırttımı?"

Athos kardinalin gözdesi Cahusac'ı karşısına alırken, Porthos gözüne Biscarat'yı kestirmişti,Aramisiseikirakipledövüşüyordu.

Genç Gaskonyalının yüreği yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu, ama Tanrı'ya şükür ki budurum korkudan değil, kendini kanıtlama isteğinden kaynaklanıyordu. Rakibinin etrafında on kezdönerek,gardınıvekonumunuyirmikezdeğiştirereköfkelibirkaplangibidövüşüyordu.OsıralardakılıçustasıolarakanılanJussac,heranbeklenmedikhamleleryapan,heryandansaldıranvederisinedüşkün bir adam gibi darbeleri savuşturan bu çevik ve hareketli rakip karşısında kendini bin birgüçlüklesavunuyordu.

Budüello,sonundaJussac'ınsabrınıtüketmişti.Çocukolarakgördüğükişikarşısındabaşarısızlığauğradığını düşünüpöfkeleniyor, bu da daha çokhata yapmasına nedenoluyordu.Tecrübesi yeterliolmasada, teorikbilgisiçokderinoland'Artagnanbudurumufarkederekdahaçevikhareketlerledövüşmeye başladı. Rakibinin işini bitirmek isteyen Jussac, şiddetli bir darbe savurdu amad'Artagnan'ın yana çekilmesiyle dengesini kaybetti, kılıcının üzerinde yılan gibi kıvrılarakdoğrulurkend'Artagnan'ınkılıçdarbesiylekülçegibiyereyığıldı.

Ozamand'Artagnansavaşalanınıhızlıveendişelibakışlarlataradı.

Aramisrakiplerindenbiriniöldürmüşolsada,diğerikendisinifenasıkıştırıyordu.Yinededurumuiyiydivehâlâkendinisavunabiliyordu.

BiscaratvePorthosbirbirlerinibeklenmedikhamlelerleyokluyorlardı:KılıçdarbeleriPorthos'unkoluna,Biscarat'nındakalçasına isabet etmişti amayaraları ağır değildi, ikisi debüyükbir şevkledövüşüyorlardı.

Cahusac tarafından yeniden yaralananAthos'un rengi hissedilir bir şekilde solmuş bile olsa, biradımbilegeriatmıyor,kılıcınısoleliylekullanıyordu.

D'Artagnan dönemin düello kurallarına göre istediği kişinin yardımına koşabilirdi; yardımaihtiyacıolanarkadaşlarınınbakışlarınıararken,anidenAthos'lagözgözegeldi.Bubakışlarderinbiranlam yüklüydü. Athos yardım isteyeceğine ölmeyi tercih ederdi, ama hâlâ bakabiliyor vebakışlarıyla desteğe gereksinimi olduğunu belli ediyordu. Bunu anlayan d'Artagnan müthiş birsıçrayışlaCahusac'ayanınagelerekhaykırdı:

Page 59: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Muhafızbey,banabakın,işinizibitireceğim!"

Tamzamanıydı,Cahusacgeridöndüğünde,yalnızcaolağanüstücesaretisayesindeayaktadurabilenAthosdizüstüçöktü.

"Lanet olsun!" diye bağırdı d'Artagnan'a, "Genç adam onu öldürmeyin, iyileştiğimde onunlagörecekeskibirhesabımvar,yalnızcakılıcınıalın.İşteböyle,çokgüzel."

Bu son sözler Cahusac'ın kılıcının yirmi adım öteye fırlamasının ardından Athos tarafındansöylenmişti.D'ArtagnanveCahusackılıcıelegeçirmekiçinbirlikteatıldılar,amadahahızlıdavranand'Artagnanöncevararakayağıylakılıcınüzerinebastı.

Cahusac,Aramis'inöldürdüğümuhafızınyanınakoşupkılıcınıkaptıveyenidend'Artagnan'adoğruyönelirken,biran içinsoluklananved'Artagnan'ındüşmanınıöldürmesindenkorktuğu içindövüşedevametmekisteyenAthos'lakarşılaştı.

Arayagirmeninsaygısızlıkolacağınıanlayand'Artagnan,Athos'unkendiişinikendigörmesiiçinkenaraçekildi.

Aynı anda Aramis, kılıcını yere yığılan rakibinin göğsüne yaslayarak aman dilemesi içinzorluyordu.

GeriyePorthosveBiscaratkalıyordu.Porthoskomiklikleryapıyor,Biscarat'yasaatinkaçolduğunusoruyor,Navarre alayında görev yapan kardeşine iltifatlar yağdırıyordu, ama bütün bu alaylar birsonuçvermiyordu.Biscaratölmedenpesetmeyenoçelikbilekliadamlardandı.

Yinedeartıkbitirmekgerekiyordu.Devriyelergelirse,yaralı,kralcı,kardinalciolupolmadığınabakmaksızınhepsinigötürebilirlerdi.Athos,Aramisved'Artagnan,Biscarat'nınetrafınıçeviriponuteslimolmayazorladılar.HerkesekarşıtekbaşınakalanvekalçasındanyaralıolanBiscaratdirenmekistiyordu;amadirseğininüzerindedoğrulanJussac teslimolması içinonabağırıyordu.D'ArtagnangibiGaskonyalıolanBiscarat,duymazlıktangelerek,gülmekleyetindiveikiparadarasında,kılıcınınucuylabirnoktayıgöstererekKutsalKitap'tanbirayetokudu:

"İşteBiscaratburadatekbaşınaöldü."

"Amakarşındadörtkişivar,teslimolmanıemrediyorumsana."

"Ah!Emrediyorsanobaşka,üstümolduğunagöresanaitaatetmekzorundayım."

Ve geriye doğru bir adım atarak, teslim etmemek istediği kılıcını dizinde kırdı ve parçalarınımanastırınduvarınınöteyanınafırlattıveıslıklakardinalcibirezgiyiçalmayabaşladı.

Bir düşman da olsa, yüreklilik her zaman saygıyla karşılanırdı. Silahşorlar, Biscarat'yıselamladıklarıkılıçlarınıkınlarınasoktular.D'Artagnandaaynısınıyaptıktansonra,ayaktakalantekmuhafızolanBiscarat'nınyardımıylaJussac'ı,Cahusac'ıveAramis'ledövüşendiğeryaralıyımanastırsundurmasının altına taşıdı. Dördüncü önceden de söylediğimiz gibi ölmüştü. Silahşorlar, kapınınçanını çalıp, beş kılıçtan dördünü aldıktan sonra, zafer sarhoşluğu içinde Mösyö de Tréville'inkonağınayöneldiler.

Yolboyunca,böylesarmaşdolaşyürüdüklerinigörensilahşorlardaonlarakatıldılar,öylekibirazsonra bu yürüyüş bir geçit törenine dönüştü. Athos ve Porthos'a sevgiyle sarılan d'Artagnanmutluluktanuçuyordu.

Page 60: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Henüzsilahşordeğilsembile,"dediyenidostlarınaMösyödeTréville'inkapısındangirerken,"enazındançıraklığakabuledildim,öyledeğilmi?"

Page 61: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

VI

Page 62: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MajesteleriKralXIII.LouisOlaybüyükbiryankıuyandırmıştı.MösyödeTrévillesilahşorlarınıyüksekseslepaylarken,alçak

seslekutluyordu,amakralıdurumdanbiranöncehaberdaretmekamacıylaLouvre'avarmaktaaceleediyordu. Yine de geç kalmıştı. Kral, kardinalle birlikte çalışma odasına kapanmıştı. Mösyö deTréville'e kralın şu an çalışmakta olduğu ve kendisini kabul edemeyeceği söylendi. Akşam oyunsaatindeyenidenkralınyanınagitti.Kralkazanıyorduvemajestelericimriliğiyleünsaldığı içinbudurumdançokmemnundu,buyüzdendahauzaktanMösyödeTréville'ifarketti.

"Komutan,burayagelin,"dedi,"gelindesiziazarlayayım,kardinalhazretlerininsilahşorlarınızdanşikâyetçiolduğunuvebudurumunolumsuzetkisiylebuakşamhastalandığınıbiliyormuydunuz?Ahşurayabakın,buşeytanınsilahşorlarınıasmakgerek!"

"Hayır, efendim," diye karşılık verdi, daha ilk bakışta işlerin nereye vardığını anlayan Tréville,"hayır,tamtersine,onlarınkılıçlarınıkınlarındanyalnızcamajestelerinehizmetetmekiçinçekmektenbaşka istekleri olmayan kuzu gibi insanlar olduklarına kefilim. Ama ne yaparsınız ki, mösyökardinalinmuhafızları hiç durmadan onları tahrik ediyorlar ve o zavallı genç insanlar kendilerinisavunmakzorundakalıyorlar."

"Mösyö deTréville, beni dinleyin," dedi kral, "gören dini bir topluluktan söz ettiğinizi sanacak!Aslında sevgili komutanım, unvanınızı alıp, onu bir manastır bulacağıma dair söz verdiğimMatmazeldeChemerault'yavermeyidüşünüyorum.Hersözünüzeinanacağımısanmayın.BanaAdilLouisderlerMösyödeTréville,birazdangörüşürüz."

"Ahefendim,iştebuadaletinizegüvendiğimiçinsizisabırlavehuzuriçindebekleyeceğim."

"Bekleyinmösyö,bekleyin,"dedikral,"siziuzunsürebekletmeyeceğim."

Gerçekten de, şansı dönen kral kazandıklarını kaybetmeye başladığında –kökeninin neredengeldiğini bilmediğimizi itiraf edeceğimiz bir kumar deyimiyle– masadan kaçmak için bir bahanebulmanınsıkıntısınıyaşamayacaktı.Kralbirazsonraayağakalkarakbüyükbirbölümükazancıolanönündekiparayıcebinekoydu.

"Vieuville," dedi, "yerime otur,Mösyö de Tréville ile önemli bir görüşme yapmam lazım.Hah!Önümde seksen altın vardı, aynı miktarı önünüze koyun, sonra kaybedenler şikâyet etmesin. Herşeydenönceadalet."

SonraMösyödeTréville'edöndü,birliktepencereyedoğruyürürlerken:

"Evetmösyö,"diyedevametti,"demeksilahşorlarınızıdövüşekışkırtanlarınkardinalinmuhafızlarıolduğunusöylüyorsunuz."

"Evetefendim,herzamankigibi."

"Pekianlatınbakalım,olaylarnasılgelişmiş?Çünkübilirsinizsevgilikomutanım,biryargıcınherikitarafıdadinlemesigerek."

"Ah! Tanrım! Çok sıradan ve doğal bir olay. Majestelerinin ismen tanıdıkları, fedakârlıklarınıdefalarca takdir ettikleri ve yürekten hizmetlerine tanık olduğum en iyi askerlerimden üçü Athos,PorthosveAramis,dünsabahkendileriyle tanıştırdığımgençbirGaskonyalıylazevk içinbirkılıç

Page 63: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

partisi çevirmeye karar vermişler. Sanırım Saint-Germain'deki Carmes-Deschaux'darandevulaşmışlar,amafermanlarakarşıkötüniyetbesledikleriorayaböylekalabalıkgelmelerindenanlaşılanMösyödeJussac,Cahusac,Biscaratvediğerikimuhafıztarafındantacizedilmişler."

"Ah!Ah!Olaylarıdahanetbirşekildegörmemisağlıyorsunuz,hiçşüphesizorayakendiaralarındadövüşmekiçingelmişlerdir."

"Onları suçlamıyorum efendim, ama kılıçlarını kuşanmış beş kişinin Carmes-Deschauxyakınlarındakiböyleıssızbiryerdenearadıklarınıntakdirinimajestelerinebırakıyorum."

"Evet,haklısınızTréville,haklısınız."

"Oraya varıp benim silahşorlarımı gördüklerinde, kendi aralarındaki hesaplaşmayı unutup fikirdeğiştirdiler, çünkü majesteleri yalnızca kendisine bağlı olan silahşorlarının kardinalinmuhafızlarınındoğaldüşmanlarıolduklarınıbilirler."

"Evet, Tréville," dedi kral hüzünlü bir ifadeyle, "ve Fransa'da krallığın böyle iki başlı olduğunugörmek çok üzücü, ama hepsi sona erecek Tréville, hepsi sona erecek. Demek muhafızlarınsilahşorlarıdövüşmekiçinkışkırttıklarınısöylüyorsunuz?"

"Ben olayların böyle gelişmesinin mümkün olduğunu söylüyorum, ama bunun kesinlikle doğruolduğunu iddia edemem.AdınızınAdilLouisolarak anılmasını sağlayanoolağanüstü sezgilerinizolmadangerçeğiortayaçıkarmanınnekadargüçolduğunubilirsiniz."

"Haklısınız Tréville, ama silahşorlarınız yalnız değillermiş, sanırım yanlarında bir de çocukvarmış?"

"Evet efendim ve bir de yaralı bir adam, kralın biri yaralı, diğeri de çocuk olan dört silahşoru,kardinalhazretlerininensıkıbeşmuhafızınakafatuttuvedahasıdördünüyereserdi."

"Amabubirzafer,"diyehaykırdıyüzüparlayankral,"hemdegerçekbirzafer."

"Evet,efendim,tıpkıCéköprüsündeolduğugibigerçekbirzafer."

"Biriyaralı,birideçocukdörtsilahşordansözediyorsunuzöylemi?"

"Bu vesileyle kendisini mükemmel bir şekilde gösteren bir delikanlı, onu hiç çekinmedenmajestelerinetavsiyeedebilirim."

"Adıne?"

"D'Artagnan efendim, babanızla zafer dolu anları paylaşmış ve ona çete savaşlarında eşlik etmişeskibirdostumunoğlu."

"Vebugencinkılıcınıiyikullandığınısöylüyorsunuz?BanaanlatsanızaTréville,bilirsinizsavaşvedüellohikâyeleriniçokseverim."

VeKralXIII.Louiselinibelinekoyarakgururlabıyıklarınıburdu.

"Efendim, size söylediğim gibi," diye devam etti Tréville, "Mösyö d'Artagnan neredeyse çocukdenilecekyaştavesilahşorolmanınonurunuyaşayamadığıiçinüzerindekentligiysilerivarmış,onunyaşının ve silahşor olmadığının farkına varan muhafızlar, saldırıya geçmeden önce onauzaklaşmasınısöylemişler."

Page 64: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"İştegördüğünüzgibiTréville,"diyearayagirdikral,"demeksaldıranonlarmış."

"Budoğruefendim,bunahiçşüpheyok;onuuzaklaşmasıkonusundauyarmışlar,amaoyüreğindeyatansilahşorunmajestelerinebağlıolduğunuvesilahşorlarınyanındanayrılmayacağınısöylemiş."

"Yüreklidelikanlı,"diyemırıldandıkral.

"Gerçektende,onlarınyanındakalmışvebundanböylemajestelerininsıkıbirşampiyonuolduğunusöyleyebilirim,Jussac'akardinalhazretleriniöfkelendirenkılıçdarbesinioindirmiş."

"Jussac'ıyaralayanomu?"diyehaykırdıkral,"Oçocukha!BuimkânsızTréville."

"Herşeymajestelerineanlatmaonurunaeriştiğimşekildegelişmiş."

"Jussackrallığınendeğerlikılıçustalarındanbiridir."

"Evetefendim!Odaüstadınıbuldu."

"Bu delikanlıyı görmek istiyorum Tréville, evet onu görmek istiyorum ve bir şeyleryapılabilecekse,bunudeneyelim."

"Majestelerionunezamankabuletmelütfundabulunacaklar?"

"Yarın,onikide."

"Pekiefendim,onuyalnızmıgetireyim?"

"Hayır, dördünü birlikte getirin.Hepsine tek tek teşekkür etmek istiyorum, sadık adamlara nadirrastlanıyorTréville,fedakârlıklarıödüllendirmeklazım."

"SaatonikideLouvre'daolacağızefendim."

"Ha!KüçükmerdivendengelinTréville,küçükmerdivenden,kardinalinbilmesigerekmiyor."

"Pekiefendim."

"AnlarsınızTréville,birbuyrukherzamaniçinbirbuyruktur,nedeolsadövüşyasak."

"Amabuolağandövüşkurallarınauymayanbirdurum,kardinalinbeşmuhafızımajestelerininüçsilahşorunasaldırıyor."

"Doğru,"dedikral,"amabuönemlideğil,Trévillesizyinedeküçükmerdivendengelin."

Tréville gülümsedi. Ama efendisine karşı ayaklandırdığı bu çocuktan elde ettiklerinin yeterliolduğunudüşünerekkralısaygıylaselamladıvekibarcaizinistedi.

Üç silahşordahaoakşam,kendilerinebahşedilenbuonurdanhaberdar edildiler.Üçlükralıuzunzamandır tanıdıkları için bundan fazla etkilenmiş gibi görünmese de, Gaskonyalı hayal gücüylekaderinindeğişmeyebaşladığınıdüşünend'Artagnangeceyitatlıdüşlerlegeçirdi.

SabahsekizdeAthos'unevindeydi.Krallarandevularısaatonikideolduğuiçin,silahşor,AramisvePorthos'laLuxembourgahırlarınınhemenyakınındakibirkumarhanedebireltopupartisiçevirmeyiplanlamıştı.Athos,d'Artagnan'ıdaoyunadavetetti,şimdiyekadarhiçoynamadığıbuoyunhakkındahiçbirbilgisiolmasada,sabahındokuzundanöğlenekadarneyapacağınıbilemediğiiçinbuöneriyikabuletti.

Page 65: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Oraya vardıklarında iki silahşor ısınmaya başlamışlardı bile. Bütün sporlarda çok başarılı olanAthos, d'Artagnan'ı yanına alıp filenin karşı tarafına geçti. Ama sol elini kullansa da, yaptığı ilkhamlede yarasının henüz oyuna devam edecek kadar iyileşmediğini anladı. Tek başına kaland'Artagnanciddibirpartiyi sürdürecekkadarustaolmadığını söyleyince, skoraaldırmadan toplarıbirbirlerine göndermeye başladılar. Ama çelik bilekli Porthos'un gönderdiği bu toplardan birid'Artagnan'ınyüzününokadaryakınındangeçtiki,gençadamtopunyanındangeçmekyerineyüzüneisabet etmesi halinde, kralın huzuruna çıkmasının olanaksız hale geleceğini düşündü. OysaGaskonyalı hayal gücüyle, geleceğinin bu görüşmeye bağlı olduğuna inandığı için Porthos veAramis'ikibarcaselamlayıponlarakafatutacakhalegelinceyekadaroynamayadevametmeyeceğinisöyleyerekfileninyanınaoturdu.

Ne yazık ki, seyirciler arasında kardinalin muhafızlarından arkadaşlarının dünkü yenilgisinihazmedemeyen biri de vardı. Kendi kendine ilk fırsatta onların öcünü alacağına söz vermişti. Buyüzdenfırsatınelinegeçtiğinidüşünerekyanındakiarkadaşınaseslendi:

"Şugençadamın toptankorkmasınahiçşaşırmamakgerek,"dedi,"birsilahşorçırağıolduğuherhalindenbelli."

D'Artagnan bir yılan tarafından sokulmuş gibi geri dönüp gözlerini bu hakaret dolu sözleriyöneltenkişiyedikti.

"Bana dilediğiniz gibi bakabilirsiniz küçük bey, ama söyleyeceğimi söyledim," dedi küstahçabıyıklarınıburanmuhafız.

"Sözlerinizbiraçıklamagerektirmeyecekkadarnetolduğunagöre,beni izlemenizi isteyeceğim,"dedid'Artagnanalçaksesle.

"Nezaman"diyesordumuhafızaynıalaycıifadeyle.

"Hemenlütfen."

"Kuşkusuzkimolduğumubiliyorsunuz."

"Bunuhiçbilmiyorumvehiçkaygılanmıyorum."

"Amaiyiyapmıyorsunuz,belkiismimibilseydiniz,bukadaraceleetmezdiniz."

"İsminiznedir?"

"Bernajoux."

"TamamMösyöBernajoux,"dedid'Artagnansakinbirifadeyle,"sizikapıdabekleyeceğim."

"Gidelimmösyö,siziizliyorum."

"Çokaceleetmeyinmösyö,birlikteçıktığımızfarkedilmesin,anlayacağınızgibiyapacağımızşeybirçokkişinincanınısıkacaktır."

"Tamam,"diyekarşılıkverdi,isminingençadamıhiçetkilememesineşaşıranmuhafız.

Gerçektende,Bernajouxismibelkided'Artagnandışındaherkestarafındanbilinirdi,çünkükralınvekardinalinbuyruklarınarağmenbirtürlüönlenemeyengünlükdüellolardaadınaensıkrastlanankişilerdendi.

Page 66: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Porthos ve Aramis kendilerini oyuna kaptırmışlardı, Athos da kendilerini büyük bir dikkatleizliyordu, bu yüzden kapının önünde durup, hemen ardından aşağı inen muhafızı bekleyen gençarkadaşlarının dışarı çıktığını görmemişlerdi. Kralın daveti saat on ikide olduğu için kaybedecekzamanıolmayand'Artagnanbakışlarınıçevredegezdirdiveetraftakimseninolmadığınıanlayınca:

"Adınız Bernajoux olsa da," dedi, "sizin için ne büyük bir mutluluk ki, yalnızca bir silahşorçırağıyladövüşeceksiniz,yinedeiçinizrahatolsun,elimdengeleniyapacağım.Gardınızıalın!"

"Ama,"dedid'Artagnan'ınbuşekildetahrikettiğimuhafız,"burasıdüelloiçinhiçdeuygunbiryerdeğil,Saint-GermainmanastırınınarkasınayadaPré-aux-Clerc'egitsekdahaiyiolacak."

"Söylediğinizçokmakul,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"amaneyazıkkisaatonikidebirrandevumolduğuiçinzamanımyok.Gardınızıalınmösyö,gardınızıalın!"

Bernajouxböylebirlafıikikeretekrarettirecekbiradamdeğildi.Aynıandakılıcıelindeparıldadıveçokgençolmasınedeniylegözünükorkutacağınıumduğurakibininüzerineyürüdü.

Amad'Artagnançıraklıkdöneminidünatlatmıştı,henüzyenikazandığızaferinheyecanıveparlakgeleceğinin gururuyla bir adım bile geri atmamaya karar vermişti. Bir anda iki kılıç kabzalarınakadarbirbirlerinedeğdiklerinde,d'Artagnan'ınyerdensağlambirdestekalmasıyla, rakibibiradımgerigitti.Amad'ArtagnanbugeriçekilişteBernajoux'nunkılıcınınhattındansaptığıanıgözlemleyiphamle yaparak rakibini omzundan yaraladı.Yarasının önemli olmadığını haykırarak gözü dönmüşbir halde saldıran Bernajoux, d'Artagnan'ın bir adım geri atarak kaldırdığı kılıcına kendiliğindensaplandı.Yinedeyeredüşmeyipyenildiğinikabuletmeden,birakrabasınınhizmetindeolduğuMösyödeLaTrémouille'un konağına yöneldiğinde, rakibinin yarasının ne kadar ağır olduğunu bilmeyend'Artagnan onu sıkıştırıp işini bitirecek üçüncü darbeyi indirmeye niyetleniyordu, ancak sokaktanyükselen gürültü kumarhaneye ulaştığından, muhafızın d'Artagnan'la konuştuğuna tanık olan ikiarkadaşıellerindekılıçlarıyladışarıfırlayıpdövüşüngalibininüzerineatıldılar.Neredeyseaynıandadışarı çıkanAthos, Porthos veAramis, ikimuhafızın genç arkadaşlarına saldırdıkları sırada arayagirerek onları geri püskürttüler.Biraz sonraBernajoux'nun yere yığılmasıyla, dörde karşı iki kişikaldıklarını görenmuhafızlar, "Trémouille konağı, yardıma koşun!" diye haykırdılar. Bu çığlıklarüzerine,konaktakilerinhepsisokağadökülüp,bulunduklarıyerden"Silahşorlaryardımakoşun!"diyebağırandörtarkadaşınüzerineyürüdüler.

Buçağrıyaçoğunluklakulakverilirdi,çünkükardinalindüşmanlarıolarakbilinensilahşorlarGizliEl'eduyduklarıkindendolayısevilirlerdi.Buyüzden,Aramis'inKızılDük'ününbirlikleridışındakimuhafızlar, bu tür çatışmalardakralın silahşorlarınınyanındayer alırlardı.MösyödesEssarts'ınosırada oradan geçmekte olan üç muhafızından ikisi, dört arkadaşın yardımına gelirken, diğeri,"Silahşorlaryardımakoşun!"çığlıklarıylaMösyödeTréville'inkonağınakoştu.MösyödeTréville'inkonağı her zaman olduğu gibi arkadaşlarının yardımına koşmak için hazır bekleyen askerlerledoluydu;ortalıkbirandakarıştı,amaüstünlüksilahşorlardaydı:KardinalinmuhafızlarıveMösyödeLaTrémouille'unadamlarıkonağadoğrugeriçekilip,silahşorlarıniçerigirmesiniengellemekiçintamzamanındakapıyıkapattılar.Öncedensöylediğimizgibidurumuoldukçaağırolanyaralıdaiçeritaşınmıştı.

Artık zıvanadan çıkmış olan silahşorlar ve müttefikleri, şimdiden Mösyö de La Trémouille'unuşaklarının kralın silahşorlarına saldırma küstahlığını göstermelerini cezalandırmak için konağınateşe verilip verilmemesini tartışıyorlardı.Öneri büyük bir coşkuyla karşılanmıştı, ama çok şükürsaatonbiriçaldığında,d'Artagnanvearkadaşları randevularınıhatırladılarveböylesinemuhteşembir eğlenceye katılamayacak olmaktan büyük bir üzüntü duyarak arkadaşlarını sakinleştirmeye

Page 67: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

çalıştılar.Bununüzerineyalnızcakapılarakaldırımtaşlarıatmaklayetindilervesonundabundandabıktılar;zatenbuharekatınönderleriolarakgörülenkişilergruptanayrılıp,olaylardanhaberdarolanMösyödeTréville'inkendilerinibeklediğikonağınayönelmişlerdi.

"Çabuk,hiçvakitkaybetmedenLouvre'agidiyoruz,"dedi,"kralıkardinaldenöncegörmemizgerek,onaolaylarıdünündevamıolarakanlatacağız."

BöyleceMösyödeTrévillekendisineeşlikedendörtgençadamlabirlikteLouvre'unyolunututtu,ama orada kralın geyik avı için Saint-Germain ormanlarına gittiğini öğrendiğinde şaşkınlığınıgizleyemedi. İkikez tekrarlattığıbuhaberkarşısındaarkadaşlarıMösyödeTréville'inyüzününheryanıttadahadamorardığınıfarkettiler.

"Dünmajestelerininprogramındabuavpartisivarmıydı?"diyesordu.

"Hayırekselansları,"diyeyanıtladıuşak,"busabahavcıbaşıgelip,geceboyuncaizinisürdükleribirgeyiğikıstırdıklarınıhaberverdi.Öncegitmeyeceğinisöyledi,amasonrabuavpartisindenalacağıkeyfekarşıkoyamayaraköğleyemeğininardındanyolakoyuldu."

"Pekikralkardinaligördümü?"diyesorduMösyödeTréville.

"Büyükbirihtimalle,"diyeyanıtladıuşak,"çünkübusabahkardinalhazretlerininarabasınaatlarınkoşulduğunugörüp,nereyegittiğinisorduğumda,bana‘Saint-Germain'e'yanıtıverildi."

"Beyler," dedi Mösyö de Tréville, "ben kralı görmeye gideceğim, ama sizlere ortalıkta fazlagörünmemenizitavsiyeederim."

Dörtgençadam,kralı çok iyi tanıyanbirininönesürdüğübu fikrekarşıkoyamadılar.MösyödeTrévilleonlaraevlerinedönüpkendisindenhaberbeklemelerinisöyledi.

Konağına dönen Mösyö de Tréville bir randevu alıp, ilk şikâyette bulunanın kendisi olmasıgerektiğini düşündü.Uşaklarından birini birmektuplaMösyö deLaTrémouille'a gönderip, ondankardinalin muhafızını kapı dışarı etmesini ve silahşorlarına saldırma cüretini gösteren adamlarınıcezalandırmasını istedi. Ama Bernajoux'nun akrabası olan seyisi tarafından durumdan haberdaredilmişolanMösyödeLaTrémouille,onaneMösyödeTréville'innedesilahşorlarınınyakınmayahakları olduğunu, durumdan asıl şikâyet etmesi gerekenin adamları saldırıya uğrayan, konağıyakılmak istenenkendisiolduğuyanıtınıgönderdi.Bununüzerine,herkeskendidüşüncesinde ısraredeceği için, iki senyörarasındaki tartışmanınuzunsüreceğinianlayanMösyödeTrévilleherşeyiaçıkçaortayaçıkaracakbirgirişimdebulunmayakararverdi;MösyödeLaTrémouille'lagörüşmeyebizzatgidecekti.

Konağagidip,geldiğininhaberverilmesiniistedi.

İkisenyörkibarcaselamlaştılar,çünküaralarındabirdostlukbulunmasada,enazındanbirbirlerinesaygı gösterirlerdi. Protestan olan ve kralı nadiren gören Mösyö de La Trémouille hiçbir tarafıtutmadığı için toplumsal ilişkilerinde önyargılı davranmazdı.Yine de bu seferki karşılaması nazikolsabileherzamankindendahasoğuktu.

"Mösyö," dedi de Tréville, "her ikimiz de şikâyet etmekte haklı olduğumuzu düşünüyoruz, butartışmanınnedeninibirlikteortayaçıkarmamıziçin,burayabizzatgeldim."

"Seve seve," diye karşılık verdiMösyödeLaTrémouille, "amaöncedenbelirteyimki, yeterincebilgialdımvebütünkabahatinsilahşorlarınızdaolduğunainanıyorum."

Page 68: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sizeyapacağımteklifikabuledecekkadaradilvemakulbirinsansınızmösyö,"dedideTréville.

"Sizidinliyorum."

"SeyisinizinakrabasıolanMösyöBernajouxnasıl?"

"Oldukçakötümösyö.Koluna aldığı ve tekbaşınahiç de tehlikeli olmayankılıç darbesininyanısıra,birdiğerdarbedoktorunhiçdeiyişeylersöylemediğişekildeciğerlerineisabetetmiş."

"Bilinciyerindemi?"

"Tamamıyla."

"Konuşuyormu?"

"Güçlükleolsadakonuşuyor."

"Tamamozamanmösyö,onunyanınagidelim;belkidekısasüresonrahuzurunaçıkacağıTanrıadına yemin ettirip doğruyu söylemesini isteyelim. Mösyö, söyleyeceklerine inanacağımıbelirtiyorum."

BiraniçindüşünenMösyödeLaTrémouilleönerecekdahamakulbirfikirbulmanınzorolduğunuanlayıncakabuletti.

Birlikte yaralının bulunduğu odaya indiler. İki soylu beyefendinin kendisini ziyarete geldiklerinigörenBernajoux yatağında doğrulmaya çalıştı, ama çok güçsüz olduğu için bu hamlenin etkisiyleneredeysebilincinikaybetmişbirşekildeyığıldı.

MösyödeLaTrémouille yanınagiderek, kendinegelmesi için amonyak ruhukoklattı.O zaman,yaralıyı etkilemekle suçlanmak istemeyen Mösyö de Tréville, sorgulama işini Mösyö de LaTrémouille'abıraktı.

Mösyö de Tréville'in tahminleri doğru çıkmıştı. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen Bernajoux,gerçeğisöylemektebiranbile tereddütetmemiş, ikisenyöreolaylarınnasılgeliştiğiniolduğugibianlatmıştı.

İstediğini elde etmiş olan Mösyö de Tréville, Bernajoux'ya acil şifalar dileyip, Mösyö de LaTrémouille'danizinistediktensonrakonağınadöndüvehemendörtgençarkadaşınıakşamyemeğineçağırdı.

MösyödeTréville hepsi de kardinal karşıtı olankonuklarını çok iyi ağırlardı.Tahmin edileceğigibi yemek boyunca sohbetin konusu kardinalin muhafızlarının aldığı iki yenilgi oldu. Bütüntebrikler,son ikigününkahramanıoland'Artagnanüzerindeyoğunlaşıyordu.BöyledurumlarlasıkkarşılaşanAthos,PorthosveAramis,yalnızcaiyidostlarıolduğuiçindeğil,hakettiğiiçindeövülmesıralarınıonabırakmışlardı.

Saat altıya doğru Mösyö de Tréville, Louvre'a gitmesi gerektiğini söyledi; ama majesteleritarafından verilen randevunun saati geçtiğinden, küçük merdiveni kullanmak yerine, dört gençarkadaşıylabirliktebeklemesalonunagirdi.Kralhenüzavdandönmemişti.Dörtgençsilahşorsaraydalkavuklarından oluşan kalabalığın arasında yarım saat kadar beklemişlerdi ki, bütün kapılarınaçılmasıylamajesteleriningeldiğibildirildi.

D'Artagnan bu haberle içinin titrediğini hissetti. Birazdan yaşanacaklar büyük bir ihtimalle

Page 69: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

hayatınınyönünübelirleyecekti.Buyüzdengözlerinikralıngireceğikapıyadikti.

Biraz sonra maiyetinin önünde yürüyen XIII. Louis belirdi. Üzerinde hâlâ tozlu av kıyafeti,ayağındaiseuzunçizmelervardı,birelindebirkamçıtutuyordu.D'Artagnandahailkbakıştakralınçoköfkeliolduğunuanlamıştı.

Majestelerinin bu sinirli görünümü dalkavukların geçtiği yolun iki yanına dizilmelerine engelolamadı;krallığınbeklemesalonlarında,hiçgörünmemektense,öfkelibirbakışahedefolmaktercihedilirdi. Bu yüzden üç silahşor hiç tereddüt etmeden bir adım öne çıktılar, d'Artagnan ise onlarınarkalarına gizlenmişti; ama kral, Athos, Porthos ve Aramis'i kişisel olarak tanısa da, önlerindenkendilerini hiç tanımazmış gibi, bakmadan, konuşmadan geçti. Mösyö de Tréville'e gelince, kralgözlerini bir an için üzerine diktiğinde, onu öyle kararlı bakışlarla süzdü ki, kafasını çevirmekzorundakalankraloldu,sonramajestelerihomurdanarakdairesinegirdi.

"İşlerkötügidiyor,"dediAthosgülerek,"sanırımbukezdeşövalyeunvanınıalamayacağız."

"Beniburadaondakikabekleyin,"dediMösyödeTréville,"ondakikasonragelmezsem,konağımageridönün,çünküdahauzunsürebeklemenizinbiranlamıolmayacak."

Dört genç silahşor on dakika, on beş dakika, yirmi dakika beklediler ve Mösyö de Tréville'ingelmediğinigörerek,nelerolupbittiğindenendişeduyarakdışarıçıktılar.

TümcesaretinitoplayarakkralınçalışmaodasınagirenMösyödeTréville,onubirkoltuğakeyifsizbirşekildeoturmuş,kamçısıylaçizmelerinidöverbirhaldebulsada,soğukkanlılığınıkaybetmedensağlığınınnasılolduğunusormuştu.

"Kötümösyö,kötü,"diyekarşılıkverdikral,"canımsıkılıyor."

Gerçekten de, bu sık sık dalkavuklarından birini bir pencerenin kenarına çağırıp, ona: "Mösyö,gelinbirliktesıkılalım,"diyenXIII.Louis'ninenbüyükrahatsızlığıydı.

"Nasıl!Majestelerinin canımı sıkılıyor?" dediMösyö deTréville. "Ama bugün bir av partisininkeyfiniyaşamadınızmı?"

"Hemdenekeyif,mösyö!Herşeyruhumudaraltıyor,avhayvanlarımıyollarınışaşırıyor,yoksaköpeklermikokualamıyor,anlamıyorum.Altısaatboyunca,boynuzuonçatallıbirgeyiğinpeşindenkoşuyorsunuz ve tam SaintSimon'un zafer borusu eşliğinde onu ele geçirecekken, köpekler yöndeğiştirip boynuzları yeni çıkmış yavru bir geyiğe yöneliyorlar. Göreceksiniz, tıpkı kuş avındanvazgeçtiğim gibi sürek avından da vazgeçmek zorunda kalacağım.Ah!Mösyö deTréville, ben nebahtsızbirkralım!Elimdebirakdoğankalmıştı,odaöncekigünöldü."

"Gerçekten de efendim, umutsuzluğunuzu anlıyorum ve bu büyük bir felaket, ama bildiğimkadarıylaelinizdeçoksayıdaşahinveatmacavar."

"Amaonlarıyetiştirecekkimseyok;doğancılarçekipgidiyorlar,köpeklisürekavısanatınıbendenbaşka bilen yok. Benden sonra bu gelenek tarihe karışacak, insanlar artık kapanla, tuzaklaavlanacaklar. Keşke öğrenci yetiştirecek zamanım olsaydı! Ama evet, kardinal hep orada veİspanya'dan, Avusturya'dan, İngiltere'den söz ederek beni bir an olsun rahat bırakmıyor. Ah! YerigelmişkenMösyödeTréville,sizdenhiçmemnunolmadığımısöylemekisterim."

Kralı uzun süreden beri tanıyanMösyö deTréville lafı buraya getireceğini tahmin ediyordu.Buyakınmalarınlafagirişolduğunuvekendinicesaretlendirmekiçinbirısınmaturuanlamınageldiğini

Page 70: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

biliyordu,şimdinihayetvarmakistediğiyeregelmişti.

"Amanasılbirbahtsızlıklamajestelerinincanınısıkmışolabilirimki?"diyesordu,çokbüyükbirşaşkınlıkyaşıyormuşgibiyaparak.

"Görevinizi böyle mi yapıyorsunuz mösyö?" diye devam etti Mösyö de Tréville'in sorusunudoğrudan yanıtlamayan kral. "Sizi, tek bir söz bile etmenize fırsat bırakmadan insanları öldüren,bütünmahalleyi ayağa kaldıran, Paris'i yakmak isteyen silahşorların komutanlığına bunun içinmigetirdim?Amahiçkuşkuyokki,sizisuçlamaktaaceleediyorum,hiçkuşkuyokkibubozguncularşimdihapsiboylamışolmalılar,sizdebanaadaletinyerinibulduğunubildirmeyegeldiniz."

"Efendim,"dediMösyödeTrévillesakinbirifadeyle,"bensizdentamtersiniistemeyegeldim."

"Amakimekarşı?"

"İftiracılarakarşı."

"Ah! İştebirdebuçıktı,"diyekarşılıkverdikral. "Lanetolasıcaüç silahşorunuzAthos,Porthos,Aramis ve Béarn'lı delikanlının öfkeden gözleri dönmüş bir halde zavallı Bernajoux'nun üzerinesaldırdıklarından, onu şu anda ölüm döşeğinde can verecek kadar ağır yaraladıklarından sözetmeyecek misiniz? Sonra Dük de La Trémouille'un konağını kuşatıp, orayı yakmayakalkışmalarındanbahsetmeyecekmisiniz?Savaşzamanındaolsa,Huguenot'larınyuvasıolduğuiçinmazur görülebilirdi, ama barış zamanında çok can sıkıcı bir davranış. Söylesenize, bütün bunlarıinkârmıedeceksiniz?"

"Bugüzelhikâyeyisizekimanlattıefendim?"diyesorduMösyödeTrévillesakince.

"Bu güzel hikâyeyi bana kim anlattı mösyö! Ben uyurken nöbet tutan, ben eğlenirken çalışan,krallığı içeride ve dışarıda, Fransa'da ve Avrupa'da yöneten kişiden başka kimin olmasınıbekliyorsunuz?"

"Majesteleri hiç kuşkusuz Tanrı'dan söz ediyor olmalı," dedi Mösyö de Tréville, "çünkümajestelerininüzerindeyalnızcaTanrı'nınolduğunudüşünüyorum."

"Hayırmösyö;devletdesteğinden,tekhizmetkârımdan,tekdostumdan,kardinalhazretlerindensözediyorum."

"Kardinalhazretleripapadeğildirefendim."

"Neyiimaetmekistiyorsunuzmösyö?"

"Yanılmazlıkyalnızcapapayaaitbirvasıftırvebuvasıfkardinallereözgüdeğildir."

"Beni yanılttığını, bana ihanet ettiğini mi söylüyorsunuz? Demek onu suçluyorsunuz. Hadi onusuçladığınızıaçıkçaitirafetsenize."

"Hayır efendim, ama kendi kendini yanılttığını söylüyorum; yanlış bilgilendiğini, majestelerininsilahşorlarını suçlamakta acele ettiğini ve bilgilerini daha güvenilir kaynaklardan edinmesigerektiğiniiddiaediyorum."

"SuçlamaDükdeLaTrémouille'dangeliyor.Bunanediyeceksiniz?"

"Efendim,düküntarafsızbirtanıkolmakiçinkonuylayeterinceilgilendiğinisöyleyeceğim,bunun

Page 71: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

da ötesinde, onun saygıdeğer bir beyefendi olduğunu biliyorum ve söylediklerine tek bir şartlainanacağım."

"Neymişo?"

"Majesteleri onu buraya çağırtıp, yanlarında kimse olmadan bizzat sorgulayacak ve dükü kabuletmesininhemenardındanmajesteleriyleyenidengörüşeceğim."

"Kabul!"dedikral,"MösyödeLaTrémouille'unsöylediklerineinanacakmısınız?"

"Evet,efendim."

"Tanıklığınagüveniyormusunuz?"

"Kesinlikle."

"Sizdenisteyeceğitazminatıödeyecekmisiniz?"

"Tamamıyla."

"LaChesnaye!"dedikral."LaChesnaye!"

XIII.Louis'ninherankapıdabekleyenengüvendiğiuşağıiçerigirdi.

"La Chesnaye," dedi kral, "bana hemen Mösyö de La Trémouille'u bulun; bu akşam onunlagörüşmekistiyorum."

"MajesteleriMösyö deLaTrémouille'dan sonra benden başka kimseyle görüşmeyeceklerine sözveriyorlarmı?"

"Kimseyigörmeyeceğim."

"Ozamanyarıngörüşmeküzereefendim."

"Yarıngörüşürüzmösyö."

"Majesteleriiçinsaatkaçuygundur?"

"Nezamanisterseniz."

"Amasabaherkendengelerekmajesteleriniuyandırmakistemem."

"Uyandırmakmı?Uyuduğumumusanıyorsunuz?Artıkhiçuyumuyorum,bazen rüyagörüyorumhepsibu.Sabaherkendengelin,saatyedide,amasilahşorlarınızsuçluysavayhalinize!"

"Silahşorlarım suçluysa, efendim, suçlular kendileri hakkında dilediği kararı verecekmajestelerinin huzurunda olacaklar. Majesteleri başka bir şey istiyorsa söylesin, itaat etmeyehazırım."

"Hayır,mösyö,hayır,banaboşunaAdilLouisdemiyorlar.Yarınsabahmösyö,yarınsabah."

"OzamanadekTanrımajestelerinikorusun!"

Kral ne kadar az uyuduysa da,Mösyö deTréville ondan daha da az uyumuştu. Silahşorlarını veBéarn'lıdelikanlıyıakşamdanhaberdaretmiş,saataltıbuçuktakonaktaolmalarınıbildirmişti.Sabahkendisine eşlik eden adamlarına hiçbir şey söylememiş, onlara hiçbir vaatte bulunmamış, ama

Page 72: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kendisininkidedahilolmaküzerekaderlerininpamukipliğinebağlıolduğunugizlememişti.

Küçükmerdivenindibinegeldiklerinde,silahşorlarınakendisinioradabeklemelerinisöyledi.Kralhâlâ öfkeliyse, kendilerini göstermeden uzaklaşacaklardı, eğer onları kabul etmeye razı olursa,çağırtılmalarıyetecekti.

Kralın özel bekleme odasına giren Mösyö de Tréville, La Chesnaye'den dün gece konağındabulunmayan Mösyö de La Trémouille'un geç saatte dönüğünü, bu yüzden saraya ancak bu sabahgelebildiğiniveşuandakrallagörüşmekteolduğunuöğrendi.

BudurumMösyödeTréville'inçokhoşunagitti,çünküböyleceMösyödeLaTrémouille'unifadesiilekendisininkiarasındakimsedışarıdanmüdahaleedemeyecekti.

Gerçekten de, henüz on dakika geçmemişti ki, Mösyö de Tréville çalışma odasının kapısındanMösyödeLaTrémouille'unçıktığınıgördü,dükonadoğruilerleyerek:

"Mösyö de Tréville," dedi, "majesteleri dün sabah konağımda yaşanan olayların nasıl geliştiğiniöğrenmek için beni çağırttı. Ona gerçeği, yani tartışmanın benim adamlarımın hatasındankaynaklandığını ve sizden özür dilemeye hazır olduğumu anlattım. Sizinle karşılaştığıma göre,özürlerimikabuletmenizivebenidostlarınızarasındagörmeniziisteyeceğim."

"Sayın dük," dedi Mösyö de Tréville, "sizin dürüstlüğünüze o kadar güveniyordum ki,majestelerininkarşısınasizdenbaşkabirtanığınçıkmasınıistemedim.YanılmadığımıgörüyorumveFransa'dahâlâhakkındayanılmadansözedilebilecekbir insanbulunduğunukanıtladığınız içinsizeteşekkürediyorum."

"Tamam, tamam!" dedi bütün bu iltifatları iki kapı arasından dinlemiş olan kral, "Tréville,dostlarınızdan biri olduğunu iddia ettiğine göre, düke benim de dostları arasında yer almakistediğimiamabeniihmalettiğini,üçyıldanberikendisinigöremediğimiveancakbençağırtırsamgeldiğiniiletin.Onabunlarıbenimağzımdansöyleyin,çünkübirkralınbizzatdilegetireceğisözlerdeğil."

"Teşekkürlerefendim,teşekkürler,"dedidük,"amaMösyödeTréville'itenzihedereksöylüyorumki,majestelerikendisineenbağlıkişilerinyalnızcagününher saatindegördüğükişilerolmadığınainanmalı."

"Ah!Demeksöylediklerimiduydunuz;dahaiyidük,dahaiyi,"dedikralkapıyadoğruilerleyerek."Ah!SizTréville!Silahşorlarınıznerede?Öncekigünonlarıdagetirmenizisöylemiştim,bununedenyapmadınız?"

"Aşağıdalarefendim,izinverirsenizLaChesnayeonlarayukarıgelmelerinisöyleyecek."

"Evet,evet,hemengelsinler;saatsekizegeliyor,dokuzdabirgörüşmemvar.Sayındük,artıkgidinamayenidengelmenizibekliyorum.Trévilleiçerigelin."

Dük selam verip çıkarken,merdivenin başında LaChesnaye'in yukarı davet ettiği üç silahşor ved'Artagnanbelirdi.

"Gelin,yüreklisilahşorlarım,"dedikral,"gelin,sizipaylamamgerekecek."

Silahşorlareğilerekyaklaşırlarken,d'Artagnanonlarıgeridenizliyordu.

"Bunasıliştir!"diyedevamettikral,"Dördünüzikigüniçindekardinalhazretlerininyediadamını

Page 73: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

safdışıbıraktınız!Çokilerigittinizbeyler,çokilerigittiniz.Böylegiderse,kardinalüçhaftaiçindebirliğini yenilemek zorundakalacakvebende çokdaha acımasızbuyruklar çıkartacağım.Bir kişiolsaanlarım,amaikigündeyedikişi,bukadarfazla,bukadarıçokfazla."

"Efendim,iştebuyüzden,majestelerinindegördüğügibiüzgünvepişmanbirhaldeözürdilemeyegeldiler."

"Öyleya,üzgünvepişman!"dedikral,"Oriyakâryüzlerinehiçgüvenmiyorum;heleşuGaskonyalıçehresinebakın.Burayagelinmösyö."

Builtifatınkendisineyöneltildiğinianlayand'Artagnanenumutsuzifadesinebürünerekyaklaştı.

"Şurayabakın,banaonunbirdelikanlıolduğunusöylüyordunuz,değilmi?BubirçocukMösyödeTréville,butamanlamıylabirçocuk!Jussac'aosıkıdarbeyibumuindirdi?"

"VeBernajoux'yaoikidarbeyide."

"Gerçektenmi?"

"Beni Biscarat'nın elinden almasa, şu an majestelerinin karşısında saygıyla eğilme onurunuyaşayamayacağımısöylememegerekyok,"diyeeklediAthos.

"Ama, demek bu, kral babamın dediği gibi gerçek bir iblis, Mösyö de Tréville! Bu meslektehırkalarındelinmesine,kılıçlarınkırılmasınaçoksıkrastlanır.OysaGaskonyalılarherzamankigibiyoksullar,öyledeğilmi?"

"Efendim, babanız kralın her zaman yanında olmalarından dolayı Tanrı'nın onları böyle birmucizeyleödüllendirmesigereksede,henüzdağlarındaaltınmadenibulunamadı."

"Bendebabamınoğluolduğumagöre,kralolmamıGaskonyalılar sağlamışdemektir,öyledeğilmiTréville?Bendeaksinisöylemiyorum.LaChesnayeceplerimibirkarıştırınbakalım,kırkaltınımolmalı, bulursanız bana getirin. Ve şimdi genç adam, elinizi vicdanınıza koyup, olayların nasılgeliştiğinianlatınbakalım."

D'Artagnan,majestelerinigöreceğiiçinheyecandannasıluyuyamadığını,görüşmedenüçsaatöncearkadaşlarının yanına geldiğini, hep birlikte gittikleri kumarhanede yüzüne bir top isabet edeceğikaygısıyla kenara çekildiğinde, alaylarına maruz kaldığı Bernajoux'nun bunun bedelini az kalsınhayatıyla ödeyeceğini, hiç ilgisi olmamasına rağmen Mösyö de La Trémouille'un da konağındanolacağınıeninceayrıntılarınakadaranlattı.

"Buiyi,"diyemırıldandıkral,"dükdebanaaynısınıanlattı.Zavallıkardinal, ikigündeendeğerliadamlarındanyedisi;amabukadarıyeterbeyler,anlıyormusunuz?Bukadarıyeter,Féroucaddesininrövanşınıaldınızvedahasıfazlasıylatatminolmuşolmalısınız."

"Majesteleritatminolduysa,"dediTréville,"bizdeolmuşuzdur."

"Evet,oldum,"diyeekledikral,LaChesnaye'inelindenaldığıbiravuçaltınıd'Artagnan'auzatırken."İştebununkanıtı."

Odönemdegünümüzdekigörgükurallarıgeçerlideğildi.Birbeyefendikralınelindenparaalabilirve kendisini aşağılanmış hissetmezdi. Bu yüzden d'Artagnan hiç tekrarlatmadan, hatta tam tersineteşekkürlerederekaldığıkırkaltınıcebinekoydu.

Page 74: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Saat sekiz buçuk," dedi kral, "artık çekilebilirsiniz, çünkü söylediğim gibi, saat dokuzda birkonuğumgelecek,fedakârlıklarınıziçinteşekkürlerbeyler,sizegüvenebilirmiyim?"

"Ah!Efendimiz,"diyehaykırdıdörtsilahşor,"majesteleriiçinbinparçaolmayahazırız."

"Tamam, tamam; ama tek parça kalmanızı tercih ederim, böylece bana yararlı olabileceksiniz.Tréville,"diyeekledikralalçaksesle,diğerleriçıkarken,"birliğinizdeyerolmadığına,zatenolsadakabul edilmek için bir acemilik dönemi geçirilmesi kararı aldığımıza göre, bu genç adamıkayınbiraderiniz olanMösyö des Essarts'ın muhafız birliğine yerleştirin. Ah! Kardinalin yüzününburuştuğunu görmek beni nasıl da sevindiriyor, öfkeden deliye dönecek, ama umurumda değil,kabahatkendiadamlarında."

VekralıneliyleselamladığıTrévilledışarıçıkarak,kırkaltınıaralarındapaylaşansilahşorlarınınyanınageldi.

Vekardinal,majestelerinindesöylediğigibiöylesineöfkeliydiki,sekizgünboyuncakralınoyunpartilerinekatılmadı,yinedekralonunlaherkarşılaştığındadünyanınentatlıgülümsemesiveteselliedicibirsestonuylaşusoruyusormaktangeridurmadı:

"Evet,kardinalhazretleri,muhafızlarınızdanBernajouxveJussac'ınsağlıkdurumlarınasıl?"

Page 75: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

VII

Page 76: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SilahşorlarınYaşamlarıD'Artagnan,Louvre'dançıkıp,dostlarınakırkaltındankendipayınadüşenleneyapmasıgerektiğini

sorduğunda,Athoskendisinemuhteşembirziyafetçekmesini,Porthosbiruşaktutmasını,Aramisdeuygunbirmetresbulmasınıönermişti.

Aynı günyenenyemekte, yeni bir uşakvardı.YemeğiAthosönermiş, uşakdaPorthos sayesindebulunmuştu.Gösterişi seven silahşor hemen o gün, Tournelle köprüsünde suya tükürerek halkalaroluşturanbirPicardie'liyiişealmıştı.

Böyle bir meşguliyetin iç dünyası zengin, aklı başında bir adamın işi olacağına karar vererek,başka bir tavsiyeye gerek duymamıştı. Hizmetinde çalışacağını sandığı bu beyefendinin soylu yüzifadesi Planchet'yi çok etkilemişti, ama yerinin Mousqueton adlı bir meslektaşı tarafındandoldurulmuşolduğunugörmesivePorthos'unkendisineevibüyükolsada,ikincibiruşağaihtiyacıolmadığınıved'Artagnan'ınhizmetinde çalışmasıgerektiğini söylemesiylehafif bir hayalkırıklığıyaşamıştı. Yine de, verdiği akşam yemeğinde efendisinin cebinden avuçla altın çıkardığınıgördüğünde,geleceğinigarantiyealdığınıdüşünüp,KarungibizenginbiradamınhimayesinegirdiğiiçinTanrı'yaşükrettiveartıklarıylauzunsürenaçlığınıbastırdığışöleninsonunakadarbudüşünceyebağlı kaldı. Ama akşam efendisinin yatağını hazırlarken büyü bozuldu. Bir salon ve bir yatakodasından oluşan evde yalnızca bir yatak vardı. Bunun üzerine Planchet, d'Artagnan'ın yatağından,delikanlınınogündenberihiçkullanmadığıbirörtüyüalaraksalondayattı.

Athos'undakendipayına,özelolarakyetiştirdiğiGri-maudadındabiruşağıvardı.Busaygıdeğerbeyefendi oldukça suskundu. Elbette Athos'tan söz ediyoruz. Beş altı yıldır derin bir dostluğupaylaştığı arkadaşları Porthos ve Aramis onun sık sık gülümsediğini görseler de, güldüğüne hiçrastlamamışlardı. Kendisini ifade etmek için kullandığı sözler kısa ve anlamlıydı, konuşmalarındasüslemelere,yılışıklığa,şatafatlısözcüklereyeryoktu.

HenüzotuzyaşlarındakiAthosyakışıklıvezekiolmasınarağmen,kimsebirmetresininvarlığınatanık olmamıştı. İğneleyici sözcükler ve ilgisiz bir tavırla eşlik ettiği bu tür sohbetlerden hiçhoşlanmasa da, yanında aşk konularının açılmasına engel olmazdı. Suskunluğu, ilgisizliği ve içinekapanıklığı onu neredeyse yaşlı bir adam gibi gösteriyordu; işte bu alışkanlıklarına aykırıdavranmamasıiçinGrimaud'yukendisininsadebirelhareketiyleyadadudaklarınınkımıldamasıylahizmetetmeyealıştırmıştı.

Kişiliğinebüyükbir sadakatlebağlansavedehasınahayranlıkduysada, efendisindençokkorkanGrimaudbazenkendisindenisteneniçokiyianladığınızannederek,istenilenintamtersiniyapıyordu.O zaman omuz silken Athos, hiç öfkelenmeden Grimaud'yu pataklıyordu. Böyle günlerde birazkonuştuğunadatanıkolunuyordu.

Fark edileceği gibi, Athos'tan tamamıyla farklı bir kişiliğe sahip olan Porthos yalnızca çokkonuşmaklakalmıyor,aynızamandayüksekseslekonuşuyordu,zatenhakkınıvermekgerekirse,onakulakverilipverilmemesionun içinçokdaönemlideğildi,okonuşmavedinlenmezevkini tatminetmek için konuşuyordu, her şeyden konuşsa da, söz bilimden açıldığında, bilimadamlarına karşıduyduğuçocukluktankalmakarşıkonulmazkinnedeniylesusuyordu.Athoskadarhavalıdeğildiveaşağılık duygusu, ilişkilerinin başından beri bu beyefendiye haksızlık etmesine neden oluyor, onugölgede bırakmak için gösterişli giysiler giymek zorunda kalıyordu. Ama üzerinde sıradan bir

Page 77: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

silahşorkazağıolsada,başınıgeriyeatıpeminadımlarlayürüyenAthos,gösterişdüşkünüPorthos'uhemen arka plana atıyordu. Porthos, Mösyö de Tréville'in bekleme salonunda, Athos'un hiçkatılmadığısohbetlerde,kralınmuhafızlarınaaşkhikâyelerinianlatmaklatesellibuluyorduvecüppesoyluluğundan kılıç soyluluğuna geçildiği o dönemlerde, kendisine büyük bir tutkuyla bağlıolduğunuiddiaettiğiyabancıbirprensesinöyküsünüdilegetirmeyihiçihmaletmiyordu.

Eski bir atasözünde belirtildiği gibi, "öyle efendiye böyle uşak" uygundu. Şimdi Athos'un uşağıGrimaud'dan,Porthos'unuşağıMousqueton'ageçelim.

Mousqueton Normandiyalıydı ve Boniface olan gerçek adı efendisi tarafından fazla barışçıbulunarak, savaşçı vurgusuyla kulağa daha hoş geldiğini iddia ettiğiMousqueton'la değiştirilmişti.Giyim kuşam ve barınacak bir yer sağlaması koşuluyla Porthos'un hizmetine giren Mousqueton,diğer ihtiyaçlarını karşılamak içingünde iki saat başkabir işte çalışıyordu.Porthos işinegelenbupazarlığı kabul etmişti. Ona eski giysilerinden, pelerinlerinden hırkalar diktiriyor, yırtık pırtıkkıyafetlerini ters yüz ederek yepyeni yapan hünerli bir terzi ile Porthos'u aristokratikalışkanlıklarından vazgeçirmeyi istediğinden kuşkulanılan karısı sayesinde,Mousqueton efendisineyaraşırbirdışgörünümsergiliyordu.

Kişiliğinin ana hatlarını yeterince tanıttığımızı sandığımız ve zaten ileriki bölümlerdearkadaşlarıyla birlikte daha ayrıntılı olarak tanıtacağımız Aramis'in ise uşağının adı Bazin'di.Efendisininbirgünkiliseyegeridöneceğiniumutederek,tıpkıbirkilisemensubununhizmetkârıymışgibi hep siyah giyiyordu.Otuz beş, kırk yaşlarındaki buBerry'li, uysal, kendi halinde bir adamdı,efendisinin hizmetinde olmadığı boş zamanlarında din kitapları okuyor, gerektiğinde yalnızca ikikişiye yetecek leziz yemekler yapıyordu.Dili, gözü, kulağı olmayanBazin, efendisine her fırsattakanıtladığıbirsadakatlebağlıydı.

Şimdi, yüzeysel de olsa, efendileri ve uşakları tanıdığımıza göre, her birinin oturduğu evleregeçelim.

Athos,LuxembourgyakınlarındakiFéroucaddesinde,kendisiniboşunabirçabaylatatlıbakışlarlasüzen, hâlâ genç ve güzel bir ev sahibesine ait mobilyalarla döşenmiş iki odalı bir dairedeoturuyordu. Bu mütevazı dairenin duvarlarını görkemli bir geçmişe ait bazı eşyalar süslüyordu.Örneğin, I.Françoisüslubu,kakmagümüşlervealtın tellerle süslükılıcınyalnızcadeğerli taşlarlakaplı kabzası en azından iki yüz altındeğerindeydi, yinedeAthos en sıkıntılı günlerindebile, onurehine vermeyi ya da satmayı aklından geçirmemişti. Uzun zamandan beri gözünü bu kılıçtanalamayanPorthosonasahipolabilmekiçinhayatınınonyılınıverebilirdi.

Hatta bir gün, bir düşesle olan randevusuna giderken, onu Athos'tan ödünç istemişti. Hiçbir şeysöylemeden ceplerini boşaltıp, mücevherlerini, değerli taşlarını, altın zincirlerini Porthos'a uzatanAthos, kılıcın duvara çakılmış olduğunu ve orayı ancak sahibi evden ayrılırsa terk edeceğinibelirtmişti. Kılıcın dışında, III. Henri döneminin şık giyimli bir senyörünün portresi vardı, Saint-Esprit nişanı taşıyan ve kralın değerli süvarileri arasında yer alan bu soylu beyefendinin yüzhatlarındakibazıbenzerlikleronunAthos'unatalarındanbiriolduğunubelirtiyordu.

Nihayetkılıçveportreyleaynı armaları taşıyankuyumcu işlemeleriyle süslübirkutu,budeğerlieşyalarlakorkunçbirtezatoluşturanşömineninüzerindeduruyordu.Athosbukutununanahtarınıhepyanındataşırdı.Birgünonuönündeaçtığında,Porthosiçindemektuplarvekâğıtlardanbaşkabirşeyolmadığınıgörmüştü;bunlarhiçşüphesizaşkmektuplarıveaileevraklarıydı.

Porthos,Vieux-Colombier caddesinde, çokgeniş ve gösterişli bir dairede oturuyordu.Ne zaman

Page 78: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birdostuylabirlikte,pencerelerindenbirindeuşakgiysileriiçindekiMousqueton'unoturduğuevininönündengeçse,kafasınıkaldırıpeliyleişaretederek:"İştebenimevim!"derdi.Amaonuevdebulmakasla mümkün olmaz, evine hiçbir dostunu davet etmezdi, işte bu yüzden kimse bu görkemli eviniçinin de dışı gibi gerçek zenginlikleri barındırıp barındırmadığı konusunda bir fikir sahibiolamamıştı.

Aramis'e gelince, zemin katında bir elbise odası bulunan, bir yemek salonu ve komşularınbakışlarındanuzak, serin,yeşil,gölgeliklibirbahçeyeaçılanbiryatakodasındanoluşanküçükbirevdeoturuyordu.

UşağıPlanchetileöncedentanıştığınızd'Artagnan'agelince,onunevinenasılyerleştiğinibiliyoruz.

Yapısıitibariyle,entrikadehasınasahipdiğerinsanlargibimeraklıoland'Artagnan,Athos,PorthosveAramis'in kimolduklarını öğrenebilmek için elindengelen bütün çabayı gösteriyordu, çünküosavaşçı isimlerinardında,herbirisiveözellikledebüyükbirsenyörolduğuherhalindenanlaşılanAthos, soylu bir beyefendinin ismini gizliyordu. Bu yüzden, Athos ve Aramis hakkında bilgitoplamakiçinPorthos'avePorthos'utanımakiçinAramis'ebaşvuruyordu.

Ne yazık ki, Porthos da suskun arkadaşının hayatı hakkında, ancak nüfuz edebildiği oranda birşeylerbiliyordu.Aşkyaşamındabüyükacılaryaşadığıvekorkunçbirihanetinbusevgidolugencinhayatınıcehennemeçevirdiğisöyleniyor,amakimsebuihanethakkındahiçbirşeybilmiyordu.

Porthos'agelince, tıpkıdiğer ikidostunun ismigibiyalnızcaMösyödeTréville'inbildiğigerçekismi dışında, hayatını öğrenmek çok kolaydı.Kurumlu ve patavatsız haliyle, içinden geçenleri birkristalin içindeymiş gibi görmek mümkündü. Gözlemciyi yanıltabilecek tek şey kendi hakkındasöylediğiherşeyidoğrusanmasıolabilirdi.

Saklayacakhiçbir şeyiyokmuşgibigörünenAramis ise,başkalarıhakkındaki sorularapekyanıtvermeyen,kendisiyleilgilisorularıdakaçamakcevaplarlaatlatanbirsırküpüydü.Birgünonauzunuzun Porthos'u anlattıran ve silahşorun bir prensesle yaşadığı aşk hakkında birçok şey öğrenend'Artagnan,konuştuğukişininaşkhayatınınnasılgittiğinidemeraketmişti:

"Ya siz sevgili dostum," dedi ona, "baroneslerden, konteslerden, prenseslerden söz eden sizinhayatınızdakimlervar?"

"Sanırım yanlış anladınız," diye karşılık verdi Aramis, "size bunlardan söz etmemin nedeni,Porthos'unbugüzel hikâyeleri banakendisinin anlatmasıdır.Ama şunu iyi bilin ki, sevgili dostumd'Artagnan,bunlarıbirbaşkasındanduysaydımyadaonlarısırolaraksaklamamı isteseydi,bendendahaağzısıkıbirinerastlayamazdınız."

"Bundan eminim," diye yanıtladı d'Artagnan, "ama sizin armalara pek yabancı olmadığınızı dabiliyorum,sizinletanışmaonurunaişlemelibirmendilsayesindeerişmiştim."

Aramisbukezhiçöfkelenmedi,amaenmütevazıifadesinitakınarak,içtenlikleyanıtladı:

"Sevgilidostum,kiliseyegeridönmekistediğimivedünyanimetlerindenuzakdurmayaçalıştığımıunutuyorsunuz.Gördüğünüzomendil banaverilmemiş, yalnızcadostlarımınbiri tarafındanbenimevimdeunutulmuştu.Onuve sevdiği hanımefendiyi tehlikeye atmamak içinmendili yanımaalmamgerekti.Banagelince, tıpkıbenimgibihiçbirkadınla ilişkiyegirmeyenAthos'unyolunu izleyerek,hayatımakimseyisokmayıdüşünmüyorum."

"Amalanetolsun!Sizpapazdeğilsilahşorsunuz."

Page 79: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Geçicisilahşor,sevgilidostum,tıpkıkardinalindediğigibi,istemememerağmensilahşorum,amayüreğimdebirdinadamıyatıyor,inanınkiAthosvePorthosbuüniformayısırtımaoyalanmamiçingeçirdiler; papazolmaküzereykenküçükbir aksilik yaşadım...Amabu sizi hiç ilgilendirmez, boşyeredeğerlivaktinizialmakistemem."

"Hiç de öyle değil, bu beni çok ilgilendiriyor," dedi heyecanla d'Artagnan, "şu an için yapacakhiçbirişimyok."

"Evet, ama benim dua kitabını okumamveMadam d'Aiguillon için birkaç satır yazmamgerek,"diye yanıtladı Aramis, "sonra Saint-Honoré caddesine gidipMadam de Chevreuse'e ruj alacağım.Gördüğünüzgibisevgilidostum,sizinacelenizolmasadabenimhiçvaktimyok."

VeAramiselinisevgiyleuzatıp,arkadaşındanizinistedi.

D'Artagnanelindengeleniyapsada,üçyeniarkadaşıhakkındadahafazlabilgitoplayamadı.Bununüzerine, gelecekte daha kesin ve detaylı bilgiler elde etmeyi umarak, şu an için yalnızca geçmişteyaptıklarıylayetinmeyekararverdi.OzamanakadarAthos'uAkhilleus,Porthos'uAias,Aramis'ideJosephgibigörecekti.

Zatendörtgençadamoldukçakeyiflibiryaşamsürdürüyorlardı:Athosneyazıkkisüreklikumaroynuyordu.Yinedekesesidostlarınaheraniçinaçıktı,kimseyebirkuruşborçlukalmakistemiyorduveborcaoynadığında,kaybettiğiparayıödemekiçinalacaklısınısabahınköründeuyandırıyordu.

Porthos duygusal anlamda gelgitler yaşıyordu; kazanırsa küstah ve kibirli tavırlar sergiliyor,kaybederse birkaç gün ortalıkta gözükmüyor, sonra asık ve soluk bir yüzle, ama parayı yenidenbulmuşbirhaldeortayaçıkıyordu.

Aramis'e gelince, o asla kumar oynamıyordu. Silahşorların en durgunu, sofra arkadaşlarının enkötüsüydü. Her zaman yapacak bir işi vardı. Bazen, bir akşam yemeğinde, herkesin şarabınçakırkeyifliğivesohbetinsıcaklığınedeniylemuhabbetinikiüçsaatdahasüreceğinidüşündüğübirsırada,Aramis saatine bakıp ayağa kalkıyor ve kibar bir gülümseme ile bir ahlakçı ile randevusuolduğunusöyleyerekizinistiyordu.Çoğukere,birtezyazmakiçinevinedönerken,arkadaşlarındankendisinirahatsızetmemeleriniistiyordu.

Böyle zamanlarda, Athos'un dudaklarında soylu yüzüne çok yakışan o melankolik gülümsemebeliriyor, Porthos ise içkisini yudumlamaya devam ederek, Aramis'in ancak bir köy papazıolabileceğinedairyeminlerediyordu.

D'Artagnan'ıngündeotuzkuruşalanuşağıPlanchet,bumutluyazgısındanmemnungörünüyor,biray boyunca eve hep şen şakrak dönerken, efendisine karşı çok nazik davranıyordu. Fossoyeurscaddesindekievderüzgâr tersyöndenesmeye,yanikralınkırkaltınısuyunuçekmeyebaşladığında,Athos'un iğrenç, Porthos'un densiz, Aramis'in ise gülünç olarak nitelendirdiği yakınmalar başgösterdi. Bunun üzerine Athos, d'Artagnan'a bu soytarı uşağı kovmasını, Porthos bunu yapmadanönce onu iyice bir pataklamasını önerdiler, Aramis ise bir efendinin uşağından ancak iltifatlarduymasıgerektiğinisöylüyordu.

"Bunu söylemek sizin için kolay," diye karşılık verdi d'Artagnan, "siz Athos, konuşmayıyasakladığınız Grimaud ile birlikte sessiz bir yaşam sürdürüyorsunuz, bu yüzden kötü bir sözişitmenizmümkündeğil;sizPorthos,MousquetonsizibirTanrıgibigörüyor,vesizAramis,sürekliolarak dinbilimle ilgilenmeniz, ağırbaşlı ve dindar bir adam olan Bazin'de derin bir saygı

Page 80: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

uyandırıyor; ama henüz bir silahşor, hatta bir muhafız bile olamayan ben bu itibarsızlığım veparasızlığımla,Planchet'ningözünükorkutup,onunsevgivesaygısınınasılkazanacağım?"

"Durum gerçekten de ciddi," diye karşılık verdi üç dostu, "bu bir içmesele, kadınlara benzeyenuşaklarvardır,onlarınyanınızdakalmasını istiyorsanız, işleribir anönceyolunakoymanızgerek,birazdüşünün."

D'Artagnan düşündü ve Planchet'yi geçici bir çare olarak pataklamaya karar verdi ve bu işi herzamanki kararlılığı ile yaptı, onu iyice sopaladıktan sonra, kendisinin izni olmadan hizmetindenayrılamayacağını söyledi: "Çünkü," diye ekledi, "gelecekte her şeyin daha güzel olacağınainanıyorum. Yanımda kalırsan, sen de geleceğini garanti altına almış olacaksın, istediğin iznivermeyereksenibugelecektenmahrumetmeyecekkadariyibirefendiyim."

Bu davranış tarzı, üç silahşorun d'Artagnan'ın politikasına olan saygılarını daha da artırdı.EfendisinedahafazlahayranlıkduymayabaşlayanPlanchetdebirdahaçekipgitmektensözetmedi.

Dörtdelikanlınınhayatlarıneredeysehepbirliktegeçiyordu;taşradangeldiğiiçinhiçbiralışkanlığıolmayand'Artagnanhiçtanımadığıbuyenidünyadaarkadaşlarınınalışkanlıklarınıbenimsiyordu.

Kışın sekizde, yazın altıda kalkılıyor, Mösyö de Tréville'in konağına gidilip günlük talimatlaralınıyordu. Henüz silahşor olmasa da, d'Artagnan görevlerini büyük bir dakiklikle yerinegetiriyordu:Nöbetlerindeherüçarkadaşınadaeşlikettiğinden,heraniçinnöbetteydi.Silahşorlarınkonağındatanınıyorveherkesonuiyibirdostolarakgörüyordu;onuilkgördüğügündenberitakdiredenvekendisinekarşıbüyükbirsevgibesleyenMösyödeTréville,d'Artagnan'ıkralatavsiyeetmeyisürdürüyordu.

Üçsilahşordegençdostlarınıçokseviyorlardı.Kâhbirdüello,kâhbirnöbet,kâhbireğlenceiçingünde üç dört kez buluşan bu dört genç arasındaki dostluk, onların bir gölge gibi birbirlerininpeşlerinden koşmalarına neden oluyordu ve bu ayrılmaz dörtlünün,Luxembourg'danSaint-Sulpicemeydanına,Vieux-ColombiercaddesindenLuxembourg'amekikdokuduklarınatanıkolunuyordu.

Bu arada Mösyö de Tréville'in vaatleri de gerçekleşmeye başlıyordu. Bir gün kral, Mösyö desEssarts'a d'Artagnan'ı acemi asker olarak muhafız birliğine alması talimatını verdi. Bu giysiyi iççekerek sırtına geçiren d'Artagnan, onu bir silahşor üniforması ile değiştirmek için hayatının onyılınıvermeyerazıydı.AmaMösyödeTrévillebununiçinikiyıllıkbiracemilikdönemigerektiğinisöylemişti, yine de bu acemilik süresi, krala verilen önemli bir hizmet ya da parlak bir başarıylakısalabilirdi.Bununüzerine,d'Artagnanbusözegüvenerekhemenertesigüngörevinebaşladı.

Bu sefer, nöbetçi olduğu zamanlarda d'Artagnan'a eşlik etmek sırasıAthos, Porthos veAramis'egelmişti.Böyleced'Artagnan'ınkatılımıyla,MösyödesEssarts'ınbirliğinebirdeğil,dörtkişidahilolmuştu.

Page 81: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

VIII

Page 82: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SaraydaBirEntrikaBu arada, Kral XIII. Louis'nin kırk altını, dünyada bir başlangıcı ve sonu olan her şey gibi

tükenmişti, o andan itibaren dostlarımızı çok sıkıntılı günler bekliyordu. ÖnceAthos elinde kalanbirkaç kuruşla arkadaşlarına destek verdi. Onu Porthos izledi ve alışıldık kaçamaklarından birisayesinde, neredeyse on beş gün boyunca herkesin ihtiyaçlarını karşıladı ve nihayet sıra kendisinegelenAramis,dinkitaplarınısatarakeldeettiğinisöylediğibirkaçaltınlaiyiyürekliliğinikanıtladı.

Ensonundaherzamanolduğugibi,avans istemeküzereMösyödeTréville'ebaşvuruldu,amabuavanslardaüçsilahşorla,henüzsilahşorolamamışmuhafızıuzunsüreidareetmedi.

Nihayet yolun sonuna geldiklerini anladıklarında, son bir çabayla toplanan sekiz on altın kumaroynaması için Porthos'a verildi. Ama ne yazık ki, silahşor şanslı gününde değildi, her şeyikaybetmeninyanısırayirmibeşaltındaborçlandı.

O zaman mali sıkıntı daha da katlanılmaz bir hal aldı. Mideleri guruldayan ayrılmaz dörtlü,uşaklarıyla birlikte, rıhtımlardaki muhafız birliği üyelerini ziyaret edip yemek davetleri almayaçalıştılar, çünkü Aramis'e göre, refah döneminde eşe dosta verilen yemek davetleri, yoksullukgünlerindekarşılığınıbulabilirdi.

DörtyemekdavetialanAthos,heryemeğedostlarınıveuşaklarınıdaberaberindegötürdü.Porthosdaarkadaşlarınınmidelerinibayramettirenaltıdavetalmıştı.Aramisisesekizkişi tarafındandavetedilmişti.Öncedendeanlaşılacağıgibi,oazkonuşupçokişgörenbiradamdı.

D'Artagnan'a gelince, henüz başkentte kimseyi tanımadığı için, yalnızca hemşerisi bir rahiptençikolatadan ibaret bir öğle yemeği vemuhafız birliğinin sancaktarından bir akşam yemeği davetialabilmişti.Papazın evineordusuylabirliktegittiğinde, adamın iki aylık erzakı tüketildi, harikabirsofra hazırlayan sancaktarın masasında da karınlar tıka basa doyuruldu, ama Planchet'nin desöylediğigibi,nekadaryenilirseyenilsin,ancakbiröğünyenilebiliyordu.

D'Artagnan,Athos, Porthos veAramis'in bu sayısız şölenlerine karşı, onlara yalnızca bir buçukyemeksunabildiği içinkendiniçokaşağılanmışhissediyordu,çünküpapazınevindekiyemekancakyarımöğünsayılabilirdi.Gençlereözgübiriyiniyetlekendinionlarayükolmuşgibihissediyor,butopluluğunbirayboyuncaonunsayesindegeçinmişolduğunuunutuyordu;buyüzdenmeşgulzihninidaha fazlaçalıştırmasıgerektiğine inanıyordu.Yürekli,girişimcigençlerdenoluşanbudörtkişiliktopluluğunanlamsızgezintilerden,eskrimderslerinden,kimigülünçkimisoğukesprileryapmaktandahabüyükhedefleriolmasıgerektiğinidüşündü.

Gerçekten de onlar gibi keselerini paylaşan, birbirlerine canlarını verecek kadar bağlı olan, herzaman birbirlerini destekleyen, toplu olarak aldıkları kararları hep birlikte ya da tek başlarınauygulayan, hiç geri adım atmayan, her yöne dağılarak ya da tek bir hedefe kilitlenerek tehditlersavuran dört adamın, kâh dolaplar çevirip gizli kapaklı oyunlarla, kâh meşru, kâh gayrimeşruyollarla,kâhkabakuvvetkullanarak,nekadaruzakyadayasaklanmışolursaolsun,istediklerihedefeulaşmaları gerekiyordu. D'Artagnan için asıl şaşırtıcı olan arkadaşlarının bunu hiç akıllarınagetirmemişolmalarıydı.

Hatta ciddi ciddi kafa patlatıp, tıpkı Arşimet'in kaldıracı gibi dünyayı yerinden oynatacağına hiçşüphe duymadığı bu yekpare gücü nasıl yönlendireceğini düşünüyordu ki, yavaşça kapı çalındı.

Page 83: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnan,Planchet'yiuyandırıp,kapıyıaçmasınısöyledi.

Okuyucu, d'Artagnan Planchet'yi uyandırdı cümlesine bakıp, vaktin gece olduğu ya da güneşinhenüzdoğmadığısonucunuçıkarmasın.Hayır!Saatöğledensonradörttü.İkisaatönceefendisindenkarnını doyurmak için bir şeyler isteyen Planchet, yanıtını "uyuyan yer" deyişiyle aldığında,söyleneniyapmış,yemekyemekiçinuykuyadalmıştı.

İçeriyüzüözelbiranlamtaşımayan,kentligörünümlübiradamgirdi.

Planchetyemeksonrasıtatlıolarakbusohbetekulakmisafiriolmakistesede,kentli,d'Artagnan'aönemli ve sır olarak kalması gereken bir şeyler söyleyeceğini ve kendisiyle baş başa görüşmekistediğinisöyledi.

D'Artagnan,Planchet'yidışarıyayollayıp,ziyaretçisineyergösterdi.

İkiadamınkarşılarındakikişiyi tanımak istermişgibibirbirlerinisüzdükleribirsessizlikanındansonra,d'Artagnankendisinidinlemeyehazırolduğunubelirtircesinekafasınıeğdi.

"Mösyö d'Artagnan'dan çok yürekli bir delikanlı olarak söz edildiğini duydum ve hak ettiği buündendolayıkendisinebirsırrımıaçmayakararverdim."

"Konuşunmösyö,konuşun,"dedi,bununsonundakârlıbirişolduğunusezinleyend'Artagnan.

Kentlibiraniçindurdu,sonradevametti.

"Karım kraliçenin çamaşırcısıdırmösyö, aklı başında, güzel bir kadındır. Büyük birmal varlığıolmasada,kraliçeninsırdaşıolanMösyödeLaPortekendisininvaftizbabasıvekoruyucusuolduğuiçinüçyılönceonunlaevlendirildim..."

"Sonramösyö?"diyesordud'Artagnan.

"Sonra,"diyedevamettikentli,"sonramösyö,karımdünsabahkaçırıldı."

"Karınızkimintarafındankaçırıldı?"

"Bukonuhakkındahiçbirşeybilmiyorummösyö,amaşüphelendiğimbirivar."

"Şüphelendiğinizbukişikim?"

"Onuuzunsüredenberitakipedenbiri."

"Vaycanına!"

"Amadoğrusunusöylememiistersenizmösyö,buişiniçindeaşktançokpolitikavar."

"Aşktançokpolitika,"diyetekrarladıd'Artagnan,"amakimdenşüpheleniyorsunuz?"

"Bununsizesöylememgerekirmibilemiyorum..."

"Mösyö,sizehatırlatmakisterimki,bensizdenhiçbirşeytalepetmedim.Sizkendinizgelip,banaaçmakistediğinizbirsırrınızolduğunusöylediniz.Dilediğinizgibiyapın,hâlâvazgeçecekzamanınızvar."

"Hayırmösyö,hayır,çokdürüstbirgörünümünüzvarvesizegüveniyorum.Sanırım,karımbiraşkmeselesiyüzündendeğil,kendisindençokdahagüçlübirkadınyüzündenkaçırıldı."

Page 84: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah!Ah!MadamdeBois-Tracy'ninaşklarıyüzündenolmasın?"dedi,kentlikarşısındasaraydaolupbitenlerdenhaberdarmışgibigörünmekisteyend'Artagnan.

"Dahayukarılardanbirimösyö,dahayukarılardan."

"Madamd'Aiguillonolmasın?"

"Dahadayukarılardan."

"MadamdeChevreuse?"

"Çokdahayukarılardan!"

"Yoksa..."dedid'Artagnanduraksayarak.

"Evetmösyö,"diyeyanıtladıduyulmayacakkadaralçakbirsesle,ürkmüşgörünenkentli.

"Vekiminle?"

"Ondanbaşkakiminleolabilirki?Dükde..."

"Dükde..."

"Evetmösyö!"diyeyanıtladıkentli,sesinedahaboğukbirtonlamavererek.

"Amasizbütünbunlarıneredenbiliyorsunuz?"

"Ah!Nasılmıbiliyorum?"

"Evet,nasılbiliyorsunuz?Anlarsınız,buişleryarımyamalakanlatmaklaolmaz."

"Bunukarımdanbiliyorummösyö,kendisinden."

"Amaoneredenbiliyor?"

"Mösyö de La Porte'tan. Size onun kraliçenin en güvendiği kişilerden biri olan Mösyö de LaPorte'unvaftizevladıolduğunusöylememişmiydim?MösyödeLaPorte,kraltarafındanterkedilen,kardinal tarafından sürekli ispiyonlanan, herkes tarafından ihanete uğrayan kraliçenin yanındagüvenebileceğibiriolmasıiçinonumajestelerininhizmetinesokmuştu."

"Ah!Ah!İşteparçalarbirleşiyor."

"Sizesöylemekleonurduyacağımgibi,karımbeniçoksevdiğiiçinhaftadaikikezziyaretimegelirmösyö,dörtgünöncegeldiğinde,banakraliçeninçokkaygılıolduğunusöylemişti."

"Gerçektenmi?"

"Evet, fark ettiği kadarıyla, kardinal hazretleri kendisini her zamankinden daha fazla izletipsıkıştırıyormuş.Sarabandeolayınıaffedemiyormuş.Sarabandeolayınıbiliyorsunuzdeğilmi?"

"Elbette,biliyorum!"diyekarşılıkverdi,buolaydanhiçhaberiolmasadaherşeyibiliyormuşgibigörünmekisteyend'Artagnan.

"Öylekiartık,kinduygusununyeriniintikamhırsıalmış."

"Demeköyle?"

Page 85: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Vekraliçesanıyorki..."

"Evet,nesanıyor?"

"Buckinghamdükünekendiadınamektupyazıldığınısanıyor."

"Kraliçeadınamı?"

"Evet,onuParis'eçağırmakvebirkezParis'egeldimionutuzağadüşürmekiçin."

"Vaycanına!Amakarınız,sevgilidostum,karınızınbuişleneilgisivar?"

"Onunkraliçeyenekadarbağlıolduğubiliniyorveonuefendisindenuzaklaştırmak,majestelerininsırlarınıöğrenmekiçingözünükorkutmakyadaonucasusluğateşviketmekiçin."

"Bumümkün,"dedid'Artagnan,"amaonukaçıranadamıtanıyormusunuz?"

"Onutanıdığımısandığımısöylemiştim."

"Adınıbiliyormusunuz?"

"Hayır,bildiğimtekşeyonunkardinalinengüveniliradamlarındanbiriolduğu."

"Amaonugördünüzmü?"

"Evet,karımbirgüngöstermişti."

"Dikkatiçekenbirözelliğivarmıydı?"

"Ah,elbette!Soylubiryüz ifadesinesahip,siyahsaçlı,esmer tenli,keskinbakışlı,beyazdişlibiradamdı,şakağındabiryaraizivardı."

"Şakağında yara izi!" diye haykırdı d'Artagnan, "ve dişleri beyaz, bakışları keskin, saçları siyah,teniesmer,soylubiryüzifadesi;buMeung'dekiadamımdanbaşkasıdeğil!"

"Sizinadamınızmıdediniz?"

"Evet, evet; ama bir şey fark etmez. Yok, yok, yanılıyorum, tam tersine bu işimi daha dakolaylaştıracak:Aynıadamdansözediyorsak,birdarbedeikiintikamalmışolacağım,hepsibu;amabuadamıneredebulabiliriz?"

"Bunubilemiyorum."

"Neredeoturduğuhakkındaherhangibirbilginizvarmı?"

"Hayır;birgünkarımıLouvre'agötürürken,odışarıçıkıyordu,osıradakarımonubanagösterdi."

"Lanet olsun!" diyemırıldandı d'Artagnan, "Her şey çok belirsiz; karınızın kaçırıldığını kimdenöğrendiniz?"

"MösyödeLaPorte'tan."

"Sizebazıayrıntılardansözettimi?"

"Hayır."

"Başkabirkanaldanbirşeyleröğrenebildinizmi?"

Page 86: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,aldığımbir..."

"Nealdınız?"

"Amabilemiyorum,yoksabüyükbirtedbirsizlikmiyapıyorum?"

"Yineaynışeyiyapıyorsunuz;yinedesizehatırlatmakisterimki,artıkgeriadımatmanıziçinçokgeç."

"Geriadımatmıyorum,lanetolsun!"diyehaykırdıkentli,hiçbirşeydençekinmediğinigöstermekiçinküfrederek."Bonacieuxsözü..."

"AdınızBonacieuxmü?"diyearayagirdid'Artagnan.

"Evet,adımBonacieux."

"Sözünüzü kestimse beni bağışlayın, Bonacieux sözü diyordunuz; ama sanırım bu isim banayabancıdeğil."

"Bumümkündürmösyö,benevsahibinizim."

"Ah!Ah!"dedid'Artagnanhafifçeayağakalkıpselamvererek,"demekevsahibimsiniz?"

"Evet mösyö, evet. Üç aydan beri benim evimde oturuyorsunuz ve hiç kuşkusuz önemli işlerleuğraştığınızdan kiramı ödemeyi unuttunuz, sizi bir an için bile olsa sıkıştırmadım, bu davranışımıdikkatealacağınızıdüşündüm."

"Nedemek,değerlidostumBonacieux!"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"Budavranışınızkarşısındasizeminnettarımvesizesöylediğimgibibiryardımımdokunacaksa..."

"Sizeinanıyorummösyö,sizeinanıyorum,Bonacieuxsözü,sizegüveniyorum."

"Ozamanbaşladığınızhikâyeninsonunugetirin."

Kentlicebindençıkardığıkağıdıd'Artagnan'auzattı.

"Birmektup!"dedigençadam.

"Evet,busabahaldım."

D'Artagnanmektubu açtı vehavakararmayabaşladığı için pencereyeyaklaştı.Bonacieuxdeonuizledi.

"Karınızı boşuna aramayın," diye okudu d'Artagnan, "kendisine ihtiyaç kalmadığında size geriverilecek.Onuaramayakalkışırsanız,işinizbitiktir."

"İştesomutbirkanıt,"diyedevamettid'Artagnan,"yinedebirtehdittenbaşkabirşeydeğil."

"Evet,amabutehditbeniürkütüyormösyö,benbirsilahşordeğilimveBastillebenikorkutuyor."

"Hımm!"dedid'Artagnan,"AmaBastille'denbendesizinkadarkorkarım.İşkılıçlahalledilebilecekgibiolsaydı,sorundeğildi."

"Yinedemösyö,buiştesizegüveniyorum."

"Evet?"

Page 87: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"SizisürekliolarakgüçlüsilahşorlarlagörüyorumveMösyödeTréville'inbirliğinemensupolanbu silahşorların kardinalin düşmanları olduğunu öğrendiğimden, siz ve dostlarınızın kraliçeninhakkınıkorumakiçinkardinalekötübiroyunoynamaktanzevkalacağınızıdüşünmüştüm."

"Kuşkusuz."

"Vesizehiçsözetmediğimüçaylıkborcunuzu..."

"Evet,evet,bunudahaöncedesöylemiştiniz,harikabirfikir."

"Dahası,evimdekaldığınızsürece,sizegelecektedekiraborcunuzdansözetmeyeceğim..."

"Mükemmel."

"Bunailaveten,herihtimalekarşı,şuaniçinelinizindardaolduğudüşünereksizeellialtınsunmakisterim."

"Muhteşem;amaazizimBonacieux,demekzenginsiniz."

"Rahatım yerinde mösyö, tuhafiyecilik işinden iki üç bin ekü biriktirmiştim ve özellikle ünlüdenizci JeanMocquet'nin son seyahati için biraz para yatırmıştım, anlarsınızmösyö... Ah! Ama..."diyehaykırdıBonacieux.

"Neoldu?"diyesordud'Artagnan.

"Oradakimigörüyorum?"

"Nerede?"

"Caddede,pencereninkarşısında,şukapınıneşiğinde:Pelerinesarınmışbiradam."

"Buo!"diyehaykırdılaraynıandad'ArtagnanveBonacieux,ikisideadamıtanımışlardı.

"Ah!Bukezelimdenkurtulamayacak,"diyehaykırdıkılıcınadoğruhamleyapand'Artagnan.

Kılıcınıkınındançekipdışarıfırladı.

Merdivende kendisini ziyarete gelen Athos ve Porthos'la karşılaştı. Kenara çekildiklerinded'Artagnanaralarındanbirokgibigeçti.

"Ah,şuişebak,böylenereyekoşuyorsun?"diyebağırdıikisilahşor.

"Meung'dekiadam!"diyekarşılıkverdid'Artagnanvegözdenkayboldu.

D'Artagnan dostlarına birçok kez bu yabancıyla karşılaşmasını ve adamın o güzel yolcuya çokönemlibirbelgeyiemanetedişinianlatmıştı.

Athos, d'Artagnan'ın mektubu dövüş sırasında kaybettiğini düşünüyordu. Bir beyefendi –çünküd'Artagnan'ınçizdiğiportreyegöreyabancı,birbeyefendidenbaşkasıolamazdı–birmektubuçalmakgibialçakçabirdavranıştabulunamazdı.

Porthosbubuluşmadabirhanımefendininbirbeyefendiyeyadabirbeyefendininbirhanımefendiyeverdiği, d'Artagnan'ın ve sarı atının belirmesiyle tadı kaçan bir randevudan başka bir şeygörememişti.

Page 88: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ButürişlerigizemlibulanAramisise,eniyisininonlarahiçbulaşmamakolduğunudüşünüyordu.

Buyüzden,d'Artagnan'ınağzındançıkanbirkaçsözcüktenonunnereyegittiğinianlayanveadamıbulduktanyadagözdenkaybettiktensonrageridöneceğinidüşünendostları,d'Artagnan'ınsonundaevinedöneceğindeneminbirhaldeyollarınadevamettiler.

D'Artagnan'ın odasına girdiklerinde içerde kimse yoktu: Genç adamla yabancı arasındakikaçınılmaz çatışmanın sonuçlarından kaygılanan ev sahibi, biraz önce çizdiği karakteriningerektirdiğigibidavranarak,ortalıktagörünmemenineniyisiolduğunakararvermişti.

Page 89: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

IX

Page 90: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'ArtagnanKendiniGösteriyorD'Artagnan,AthosvePorthos'untahminettiklerigibiyarımsaatsonrageridöndü.Adambukezde

sanki sihirli bir değnekle dokunulmuşgibi ortadankaybolmuştu.D'Artagnan elindekılıcıyla çevresokaklarıntamamınıdolaşmış,amaaradığıadamabenzerbirinerastlamamıştı,ardındanbelkideenbaştayapmasıgerekeniyapmıştı.Yabancınınyaslandığıkapınıntokmağınıon,onikikereçınlatsada,kimseyanıtvermemişti,gürültüylekapıeşiklerinevepencerelereüşüşenkomşular,onazatenbütüngirişlerikapalıolanbuevdealtıaydanberikimseninoturmadığınısöylemişlerdi.

D'Artagnan caddelerde koşuşturup, kapıları çalarken, Aramis de iki dostunun yanına gelmişti,d'Artagnangeridöndüğündeüçlününtammevcuduylakendisinibeklediklerinigördü.

"Neler oldu?" diye sordu, d'Artagnan'ı alnını ter basmış, yüzü öfkeyle asılmış bir haldegördüklerindeüçsilahşor.

"Nelermioldu?"diyehaykırdıd'Artagnankılıcınıyatağınüzerinefırlatarak."Buadamşeytanıntakendisi;birhayalet,birgölge,birhortlakgibiortadankayboldu."

"Hayaletlereinanırmısınız?"diyesorduAthos,Porthos'a.

"Benyalnızcagördüklerimeinanırımvehiçgörmediğimiçinhayaletlereinanmam."

"KutsalKitapbuna inanmamızı söyler,"dediAramis."Saul'daSamuel'ingölgesigörülmüştür;buşüpheliyaklaşımcanımısıkanbirinançmeselesidirPorthos."

"İnsanyadaşeytan,bedenyadagölge,gerçekyadayanılsama,herneolursaolsun,buadambanaazapvermeküzereyaratılmış,çünkübeyler,kaçarak,biziucundayüzaltın,belkidedahafazlasıolanbiriştenetti."

"Buneanlamageliyor?"diyesorduPorthosveAramisaynıanda,sessizliğinesadıkkalanAthosised'Artagnan'ıbakışlarıylasorguluyordu.

"Planchet," dedi d'Artagnan, o sırada konuşmalardan bir şeyler kapmak için kafasını yarı aralıkdurankapıdanuzatmışolanuşağına,"evsahibimMösyöBonacieux'yeinip,bizeensevdiğimşarapolanBeaugency'denyarımdüzinegöndermesinisöyleyin."

"Şurayabakın,demekevsahibinizdenaçıkkredinizvaröylemi?"diyesorduPorthos.

"Evet," diye yanıtladı d'Artagnan, "bugünden itibaren öyle, içiniz rahat olsun, şarap iyi değilseondanbaşkabirmarkagöndermesiniisteyeceğim."

"Yararlanmalıamasuiistimaletmemeli,"dediAramisciddibirifadeyle.

"Hep söyledim, dördümüz arasında kafası en iyi çalışan d'Artagnan'dır," dedi, d'Artagnan'ın budüşüncesinebirselamlakarşılıkverdiğiAthosvesonraherzamankisessizliğinegömüldü.

"Amahadi,nelerolduğunuanlatsanıza,"dediPorthos.

"Evet,sevgilidostum,"dediAramis,"bizesırrınızıaçın, tabisözkonusuolanbirhanımefendininonurudeğilse,halböyleyse,eniyisisırrınızıkendinizesaklamanızdır."

Page 91: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sakinolun,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"sizesöyleyeceklerimlekimseninonurulekelenmeyecek."

Bununüzerine, dostlarına ev sahibi ile arasında geçenleri ve saygıdeğer adamınkarısını kaçıranadamınFrancMeunierhanındakarşısınaçıkankişidenbaşkasıolmadığınıbirbiranlattı.

"Bu işhiçde fenadeğilmiş,"dedibir ekspergibi şarabınıyudumladıktan sonrabir işaretlenefisbulduğunubelirtenAthos, "vebu adamın elli altmış altınını sızdırabiliriz.Ama şimdi öğrenmemizgereken,buellialtmışaltınındörtkişininkellesinedeğipdeğmeyeceği."

"Ama şuna dikkat edin," diye haykırdı d'Artagnan, "bu işin içinde kaçırılmış, efendisine bağlıolduğuiçintehditedilen,belkideişkencegörenbirkadınvar."

"Dikkatli olun d'Artagnan, dikkatli olun," dedi Aramis, "bana kalırsa, Madam Bonacieux'nünkaderiyle fazla ilgileniyorsunuz, kadınlar bizim felaketimiz için yaratılmıştır ve yaşadığımızsefaletlerintekkaynağıonlardır."

Athos,Aramis'inbubilgiçifadesikarşısındakaşlarınıçatıp,dudaklarınıısırdı.

"Beni endişelendiren Madam Bonacieux değil," diye haykırdı d'Artagnan, "kralın terk ettiği,kardinalin sıkıştırdığı ve bütün dostlarının başının teker teker vurulduğunu gören kraliçe içinkaygılanıyorum."

"Amanedendünyadaençoknefretettiğimizİspanyollarıveİngilizleriseviyor?"

"İspanya onun doğduğu ülke," diye yanıtladı d'Artagnan, "ve aynı vatanın evlatları olduğuİspanyolları bu yüzden seviyor. İkinci şikâyetinize gelince, İngilizleri değil, bir İngilizi sevdiğiniduydum."

"Hey, inanın ki, bu İngilizin sevilmeyi hak ettiğini itiraf etmek gerek," dediAthos. "Onun kadarhavalıbirinigörmedim."

"Ne kadar iyi giyindiğini söylemeye bile gerek yok," dedi Porthos. "İnciler saçtığı günLouvre'daydım,ikitanesinidebentopladım,tanesinionaltınasatmıştım.YasenAramis,onutanıyormusun?"

"En az sizin kadar beyler, kraliçenin seyisi Mösyö de Putange sayesinde girdiğim Amiensbahçelerindeonuyakalayanlararasındaydım.Ozamanlar ilahiyatöğrencisiydimvebuolayınkralaçokacıverdiğinidüşünmüştüm."

"Bu anlattıklarınız önemli değil," dedi d'Artagnan, "Buckingham dükünün nerede olduğunubilseydim, sırf kardinali öfkeden çılgına çevirmek için , onu elinden tutup kraliçenin yanınagötürebilirdim; çünkü beyler bizim yegâne ve ebedi düşmanımız kardinaldir ve ona acımasız biroyunoynamanınyolunubulursak,kellemisevesevevermeyehazırım."

"D'Artagnan, tuhafiyeci size kraliçenin Buckingham'ın sahte bir mektupla davet edildiğinidüşündüğünüsöylediöylemi?"diyesorduAthos.

"Kraliçebundanendişeleniyormuş."

"Ozamanbekleyin,"dediAramis.

"Neoldu?"diyesorduPorthos.

Page 92: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sizdevamedin,benbirşeylerhatırlamayaçalışıyorum."

"Şimdi anlamaya başladım," dedi d'Artagnan, "bu kadının kaçırılışı sözünü ettiğimiz olaylara vebelkideMösyödeBuckingham'ınParis'teolmasıylailintili."

"Gaskonyalınınkafasıiyiçalışıyor,"dediPorthoshayranlıkla.

"Söylediklerinidinlemekçokhoşumagidiyor,"dediAthos,"şivesibenieğlendiriyor."

"Beyler,"dediAramis,"dinleyin."

"Aramis'idinleyelim,"dediüçarkadaş.

"Dün,arasıraaraştırmalarımiçindanıştığımbirdinbilimcininevindeydim..."

Athosgülümsedi.

"Tenha bir mahallede oturuyor," diye devam etti Aramis, "ilkeleri, mesleği böyle olmasınıgerektiriyor.Tamevindençıkıyordumki..."Aramisburadadurdu.

"Sonra?"diyesordudinleyicileri,"tamevdençıkıyordunuzki?"

Aramis, yalanlarla dolu bir hikâyeyi anlatırken önüne beklenmedik bir engel çıkan biri gibizorlandı;amaüçarkadaşıkulakkesilmişbirhalde,gözlerinionadikmişlerdi,artıkgeriadımatmasımümkündeğildi.

"Budinbilimcininbiryeğenivardı,"diyedevamettiAramis.

"Ah!Demekbiryeğenivardı!"diyearayagirdiPorthos.

"Çoksaygıdeğerbirhanımefendi,"dediAramis.

Üçarkadaşgülmeyebaşladılar.

"Ah!Böylegülüp,iğnelemeyedevamederseniz,"dediAramis,"hiçbirşeyöğrenemeyeceksiniz"

"TıpkıMuhammed'inmüminlerigibiinançlı,katafalkkadarsessiziz,"dediAthos.

"Tamam,devamediyorum,"dediAramis."Yeğenibazenamcasınıgörmeyegelir;dündetesadüfenbengittiğimdeoradaydı,onuarabasınakadarbırakmayıteklifettim."

"Ah!Dinbilimcinin yeğeninin arabasımı vardı?" diye sözünü kesti, en büyük kusurlarından biridilinitutamamasıolanPorthos,"Negüzelbirtanışma,dostum."

"Porthos," diye karşılık verdi Aramis, "size defalarca ne kadar patavatsız olduğunuzu ve bununkadınlarınyanındaitibarınızızedelediğinisöyledim."

"Beyler, beyler," diye haykırdı işin sonunun nereye varacağını anlayan d'Artagnan, "bu ciddi birmesele,şakalaşmaktanvazgeçelim.HadiAramis,devamedin."

"Anidenuzunboylu,esmertenli,soylutavırlarıyladikkatçeken...heyşurayabakın,tıpkısizintarifettiğinizadamgibi,d'Artagnan."

"Belkideaynısı,"diyekarşılıkverdidelikanlı.

"Bu mümkün," diye devam etti Aramis... "Kendisini on adım geriden izleyen beş, altı adamıyla

Page 93: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yanımayaklaştıveçokkibarbirsestonuyla,‘Sayındük,'dedibana,‘vesizmadam,'diyedevamettikolumagirmişolankadınahitapederek..."

"Dinbilimcininyeğeninemi?"

"SusunPorthos,"dediAthos,"hiççekilmiyorsunuz."

"'Hiçdirenmeden,gürültüyapmadanarabayabinermisiniz?'dedi."

"SiziBuckinghamsandı!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Sanırımöyle,"diyeyanıtladıAramis.

"Amayaokadını?"diyesorduPorthos.

"Onudakraliçesandı!"dedid'Artagnan.

"Tamdaöyle,"dediAramis.

"BuGaskonyalışeytangibizeki!"diyehaykırdıAthos,"Gözündenhiçbirşeykaçmıyor."

"Doğrusu, Aramis'in boyu ve tavırları yakışıklı dükü andırıyor," dedi Porthos, "ama sanırımsilahşorüniforması..."

"Üzerimdegenişbirpelerinvardı,"dediAramis.

"Tanrım,temmuzayındagenişbirpelerin!"dediPorthos,"Dinbilimcikimliğininbilinmesindenmiçekiniyordu?"

"Anlıyorum,"dediAthos,"şüphelişahsıngörünümüdüküandırıyordu,amayüzü..."

"Kafamdabüyükbirşapkavardı,"dediAramis.

"AmanTanrım!"diyehaykırdıPorthos,"Dinbilimaraştırmalarıiçinnegenişönlemler!"

"Beyler,beyler,"dedid'Artagnan,"dalgageçerekzamankaybetmeyelim;hepimizbiryanadağılıp,tuhafiyecininkarısınıaraştıralım,entrikanınanahtarıonda."

"Böyle alt sınıftan bir kadını ha! Buna inanıyor musunuz d'Artagnan?" diye sordu Porthos,küçümseyenbirifadeyledudaklarınıbükerek.

"O, kraliçenin en güvendiği uşağı Mösyö de La Porte'un vaftiz evladı. Bunu size söylememişmiydimbeyler?Vebelkidemajesteleribukezalt sınıftanbirilerindendestekalmayıhesaplamıştır.Soylukafalarkendileriniçokuzaktanbelliederlervekardinalingözleriiyigörür."

"Tamamozaman,"dediPorthos,"öncetuhafiyeciyleanlaşın,iyibirfiyatönerin."

"Buna gerek yok," dedi d'Artagnan, "çünkü sanırım bize istediğimizi ödemezse, ona başka türlüödeteceğimiziiyibiliyor."

Osırada,merdivenlerdeayaksesleriyankılandı,kapınıngürültüyleaçılmasıylabahtsız tuhafiyecisilahşorlarıntoplantıyaptığıodayadaldı.

"Ah! Beyler," diye haykırdı, "Tanrı aşkına beni kurtarın! Dört adam beni götürmek için geldi,kurtarınbeni,kurtarınbeni!"

Page 94: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

PorthosveAramisayağakalktılar.

"Bir saniye," diye haykırdı, onlara yarısına kadar çektikleri kılıçlarını yeniden kınlarınasokmalarınıişaretedend'Artagnan,"birsaniye,cesurdeğiltedbirlidavranmalıyız."

"Yinedebuadamıböylebırakamayız,"diyehaykırdıPorthos.

"D'Artagnan'ın söylediğini yapacaksınız, "dedi Athos, "yine tekrar ediyorum, içimizde en aklıbaşındaolano,benkendipayımaonaitaatedeceğim.Nasılistiyorsanöyleyapd'Artagnan."

Osıradaodanınkapısındadörtmuhafızbelirdi,kılıçlarıbelindeolandörtsilahşorugördüklerindeiçerigirmeyetereddütettiler.

"Girin beyler, girin," dedi d'Artagnan, "burası benim evim ve bizler de kral ve kardinalin sadıkhizmetkârlarıyız."

"O zaman beyler, aldığımız emirleri yerine getirmemize karşı çıkmayacaksınız, öyle mi?" diyesordumanganınkomutanıgibigörünenmuhafız.

"Tamtersinebeylervegerekirsesizedestekolacağız."

"Amabunelersöylüyor,"diyehomurdandıPorthos.

"Senbirahmaksın,"dediAthos,"birazsus!"

"Amabanasözvermiştiniz..."dedialçakseslezavallıtuhafiyeci.

"Sizi ancak serbest kalarak kurtarabiliriz," dedi d'Artagnan, alçak sesle hızlı bir şekilde, "ve sizisavunursak,bizidesizinlebirliktegötürürler."

"Yinedebanaöylegeliyorki..."

"Gelinbeyler,gelin,"dedid'Artagnanyükseksesle,"bubeyisavunmakiçinhiçbirgerekçemyok.Onu ilk kez bugün, kirayı ödememi istemeye geldiğinde gördüm. Bu doğru değil mi MösyöBonacieux?Yanıtverin!"

"Bugerçektendedoğru,"diyehaykırdıtuhafiyeci,"amabeyefendisize..."

"Benim, dostlarımın ve özellikle kraliçenin hakkında hiçbir şey söylemeyin, yoksa kendinizikurtarmakbiryana,herkesinbaşınıyakarsınız.Haydibeyler,alıngötürünbuadamı!"

Ved'Artagnanşaşakalmıştuhafiyeciyimuhafızlaradoğruiterkenonaşöyleseslendi:

"Sizrezilbiradamsınız,bana,birsilahşoragelipparaistiyorsunuz!Beyler,buadamıhapsetıkınveonuoradamümkünolduğuncauzunsüretutun,bubanakiramıödememiçinzamankazandıracak."

Muhafızlarteşekkürederek,kurbanlarınıgötürdüler.

Merdivenlerdeninerlerken,d'Artagnanşeflerininomzunadokundu:

"Sağlığımıza içmeyecekmiyiz?" dedi,MösyöBonacieux'nün cömertliği sayesinde elinde tuttuğuBeaugencyşarabınıikikadeheboşaltırken.

"Bubenimiçinbirşereftir,"dedimuhafızlarınkomutanı,"bunuminnetlekabulediyorum."

Page 95: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ozaman,sağlığınızamösyö...isminiz?"

"Boisrenard."

"MösyöBoisrenard!"

"Sağlığınızabeyefendi,sizdeisminizilütfedermisiniz?"

"D'Artagnan."

"SağlığınızaMösyöd'Artagnan!"

"Veherşeyinötesinde,"diyehaykırdıcoşkuylakendinikaybedend'Artagnan,"kralınvekardinalinsağlığına."

Muhafızlarınşefi,şarapkötüolsabelkided'Artagnan'ıniçtenliğindenşüpheedecekti;amaşarapiyiçıktığındaniknaolmuşgibigöründü.

"Amabuyaptığınıznasılbiralçaklıkböyle?"dediPorthos,muhafızlarınşefiarkadaşlarınınyanınagidince,başbaşakaldıklarında."Yazıklarolsunbize!Dörtsilahşor,kendilerindenyardımisteyenbirzavallınıngötürülmesinegözyumuyorlar!Birbeyefendi,mübaşiryardımcısınabenzeyenbiradamlakadehtokuşturuyor!"

"Porthos," dedi Aramis, "Athos sana bir ahmak olduğunu söylemişti, ben de ona katılıyorum.D'ArtagnansenmuhteşembiradamsınveMösyödeTréville'inyerinialdığında,benibirmanastıragöndermeniçinhimayenegireceğim."

"Ah!Bunuaklımalmıyor,"dediPorthos,"d'Artagnan'ınyaptıklarınıonaylıyormusunuz?"

"Yaptığınıyalnızcaonaylamaklakalmıyorum,"dediAthos,"ayrıcaonukutluyorumda."

"Ve şimdi beyler," dedi, Porthos'a neden böyle davrandığını açıklamaya gerek duymayand'Artagnan,"hepimizbirimiz,birimizhepimiziçin,bubizimparolamızöyledeğilmi?"

"Yinede..."dediPorthos.

"Eliniuzatveantiç!"diyehaykırdılaraynıandaAthosveAramis.

Yenildiğinikabuledip,alçakseslehomurdananPorthoseliniuzattığında,dörtarkadaşbirağızdand'Artagnan'ınsözlerinitekrarladılar:

"Hepimizbirimiz,birimizhepimiziçin."

"Güzel, şimdiherkesevinedönsün,"dedid'Artagnan,sankiömrüboyuncaemirvermektenbaşkabir şey yapmamış gibi, "ve dikkat edin, çünkü bu andan itibaren kardinali karşımıza almışbulunuyoruz."

Page 96: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

X

Page 97: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

OnYedinciYüzyıldaBirFareKapanıFare kapanı günümüzde icat edilmemiştir. Toplumlar geliştikçe bir polis teşkilatına ihtiyaç

duyulmuşvebuteşkilatdafarekapanınıicatetmiştir.

Okuyucularımız, Jerusalem caddesinin argosuna aşina olmadıklarından ve yazmayabaşladığımızdanberi–onbeşyıloluyor–busözcüğü ilkkezkullandığımız için, farekapanınınneanlamageldiğiniaçıklayalım.

Herhangibirsuçtanarananşüphelibirşahsıntutuklandığıevde,bututuklamagizlenerek,dört,beşkişilikbirkarakolkurulurvekapıyıçalanlariçerialınarakaynışekildetutuklanır;böyleceiki,üçgüniçindeevegelipgidenlerinneredeysetamamıyakalanmışolur.

İştefarekapanıbudur.

Mösyö de Bonacieux'nün dairesi de bu uygulamadan payını almıştı ve oraya gelen herkeskardinalin adamları tarafından gözaltına alınıp sorgulanmıştı.D'Artagnan'ın oturduğu birinci katınözelbirgirişiolduğuiçinkendisinegelenlerbudenetimlerdenmuaftutuluyorlardı.

Zatentekziyaretçileriüçsilahşordu,herbirikendipayınaaraştırmalardabulunmuşvehiçbirsonuçelde edememişlerdi. Hatta Athos her zamanki sessizliğini bozarak, işi Mösyö de Tréville'isorgulayacakkadarilerigötürmüş,budurumsilahşorlarınkomutanınıçokşaşırtmıştı.AmaMösyödeTrévilledehiçbirşeybilmiyordu,ensongördüğündekardinalkuşkulu,kralkaygılıydı,kraliçeningözleri ise sanki sabahlamış ya da ağlamış gibi kıpkırmızıydı. Yine de evlendiğinden beri çoksabahlamış,çokağlamışolankraliçebudurumdançokfazlaetkilenmişgibigörünmüyordu.

MösyödeTréville,Athos'akralınveözelliklekraliçeninhizmetiiçinelindengeleniyapmasınıvearkadaşlarınadaaynışeyisöylemesinitavsiyeetti.

D'Artagnan'agelince,evindenhiççıkmıyordu.Odasınıbirgözlemevineçevirmişti.Pencerelerdengözaltına alınmak üzere gelenleri görüyor, sonra döşemenin parkelerini kaldırıp, sorgulamanınyapıldığı alt katla odasını ayıran tavandan suçlular ve sorgucuları arasında geçen konuşmalarıdinliyordu.

İçeri giren kişinin üstü titizlikle arandıktan sonra, sorgular neredeyse hep aynı sorularla devamediyordu:

"MadamBonacieux,sizekocasınayadabirbaşkasınailetilmeküzerebirşeyemanetettimi?"

"MösyöBonacieuxsizekarısınayadabirbaşkasınailetilmeküzerebirşeyemanetettimi?"

"İkisindenbirisizebirsırrınıaçtımı?"

"Bir şeyler bilselerdi, böyle sorular sormazlardı," dedi d'Artagnan kendi kendine. "Dük Paris'tedeğilsevekraliçeylegörüşmemişyadagörüşmeyecekse,neöğrenmekistiyorolabilirlerki?"

D'Artagnanduyduklarındansonrahiçdeihtimaldışıolmayanbudüşünceninüzerindedurdu.

Buaradafarekapanıhepfaaliyette,d'Artagnandaheptetikteydi.

Zavallı Bonacieux'nün tutuklanışının ertesi akşamı, saat dokuzda, Athos, Mösyö de Tréville'in

Page 98: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yanına gitmek üzere d'Artagnan'ın evinden ayrıldıktan sonra, Planchet efendisinin yatağınıhazırlarken, sokakkapısınınvurulduğu işitildi; kapıhemenaçılıpkapandı:Biri daha farekapanınagirmişti.

D'Artagnanparkelerinikaldırdığıdöşemeninüzerineyüzükoyunuzanıpdinlemeyebaşladı.

Birazsonraçığlıklarvesusturulmayaçalışılaninlemeleryankılandı.Adamlarınniyetisorgulamakdeğildi.

"Vay canına!" dedi d'Artagnan kendi kendine, "Sanırım bu bir kadın, üstünü arıyorlar, o dadireniyor,onaşiddetuyguluyorlar,sefiller!"

D'Artagnanbütünihtiyatlılığınarağmen,altkattayaşananlaramüdahaleetmemekiçinkendinigüçtutuyordu.

"Ama size burasının benim evim olduğunu söylüyorum, beyler ben Madam Bonacieux'yüm;kraliçeninhizmetindeyim!"diyehaykırıyordubahtsızkadın.

"MadamBonacieux!"diyemırıldandıd'Artagnan, "Herkesin aradığıkişiyibulmanınmutluluğunuyaşayacakmıydım?"

"Bizdesizibekliyorduk,"dedisorguculardanbiri.

Sesgiderekdahaboğukgelmeyebaşlıyordu.Gürültülübirdebelenmeevindoğramalarını titretti.Kurban,birkadınındörtadamadirenebileceğikadardireniyordu.

"Pardon beyler, par..." diye mırıldandı kadın, ardından anlamsız kekelemelerden başka bir şeyduyulmadı.

"Ağzınıbağladılar,onugötürecekler,"diyehaykırdıd'Artagnan,biryaygibidoğrularak."Kılıcım;tamam,yanımda.Planchet!"

"Efendim?"

"Çabuk git, Athos, Porthos ve Aramis'i bul. İçlerinden biri mutlak evdedir, belki hepsidönmüşlerdir. Silahlarını alıp hemen buraya koşsunlar. Ah! Şimdi hatırladım, Athos, Mösyö deTréville'egidiyordu."

"Amanereyegidiyorsunuzefendim,nereyegidiyorsunuz?"

"Biranönceulaşmakiçinpenceredenineceğim,"diyehaykırdıd'Artagnan,"senparkeleriyerlerineyerleştiripdöşemeyisüpür,sonrakapıdançıkıpsöylediğimyerekoş."

"Aman!Efendim,efendim,kendiniziöldürteceksiniz,"diyehaykırdıPlanchet.

"Sussana ahmak,"dedi d'Artagnan.Ve eliylepencereninkenarına tutunupkendini aşağıyabıraktı,çokşükür,altkatlaaradakimesafeçokdeğildi,tekbirsıyrıkbilealmadanaşağıindi.

Sonrahemenkapıyıçalarkenmırıldandı:

"Farekapanınagirmesırasıbanageldi,böylebirfareninkarşısınaçıkacakkedilerinvayhaline."

Gençadamkapınıntokmağınıvururvurmaz,içerdekigürültülersonaerdi,adımlaryaklaşıpkapıyıaçtı ve d'Artagnan elinde kılıcıyla üstat Bonacieux'nün dairesine daldı, hiç kuşku yok ki, bir yaya

Page 99: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

bağlıolankapıkendiliğindenkapandı.

O zaman, hâlâ Bonacieux'nün talihsiz evinde oturanlar ve yakın komşular, çığlıklar, tepinmeler,kılıçşakırtılarıvekırılaneşyalarıngürültüleriniduydular.Birazsonragürültüyeuyanıp,nelerolupbittiğinianlamakiçinpencerelerineçıkanlar,kapınınaçıldığınıvesiyahlargiymişdörtadamın,kanattüyleriniyanigiysilerininvepelerinlerininparçalarınıdöşemeninüzerindeyadamasanınköşelerinebırakmışürkekkargalargibiuçarcasınadışarıçıktıklarınıgördüler.

D'Artagnan'ın hiç de zorlanmadığı söylenebilirdi, çünkü sorguculardan yalnızca biri kılıçtaşıyordu,odaişolsundiyekendinisavunmuştu.Doğrusubuya,diğerüçüdeiskemleler,taburelerve kap kacakla genç adamı yıldırmak istemişlerdi, ama Gaskonyalının kılıcından aldıkları birkaçsıyrıkonlarıürkütmeyeyetmişti,ondakikaiçindebozgunauğradıklarında,d'Artagnansavaşalanınıngalibiolmuştu.

Pencerelerini ayaklanmalarınvedüellolarıngünlükyaşamınbir parçası halinegelmişolduğubudönemin Parislilerine özgü bir soğukkanlılıkla açan komşular, siyah giysili dört adamın kaçtığınıgörünce,şimdilikherşeyinbittiğinianlayarakiçeriçekildiler.

Zaten saat geç olmuştu ve Luxembourg mahallesinde o zamanlarda da, tıpkı günümüzdeki gibierkenyatılıyordu.

MadamBonacieuxilebaşbaşakaland'Artagnanonadoğrudöndü:Zavallıkadınyarıbaygınhaldebirkoltuğunüzerineyığılmıştı.D'Artagnanonuhızlainceledi.

Bu,hafifçekalkıkburnu,incigibidişleri,mermeriandıranpembemsiteniyle,yirmibeş,yirmialtıyaşlarında, esmer, mavi gözlü, çekici bir kadındı. Yine de burada onun soylu bir hanımefendiylekarıştırılmasınanedenolabileceközelliklersonbuluyordu.Beyazellerihiçdezarifdeğildi,ayaklarıda soylu bir hanımınkilere benzemiyordu, çok şükür d'Artagnan henüz bu ayrıntılardan sonuççıkartacak durumda değildi. Madam Bonacieux'nün incelenmesinde sıra ayaklara gelmişken,d'Artagnanyerdezarifbirpatiskamendilgördü,herzamankialışkanlığıylaonuyerdenaldığındabirköşesinde,Aramis'leboğazboğazagelmesinenedenolanmendilinüzerindekiaynıarmayıfarketti.

D'Artagnanozamandanberi,armalımendillerdenuzakduruyordu;hiçbirşeysöylemedenmendiliMadamBonacieux'nüncebinekoydu.

O sırada Madam Bonacieux kendine geliyordu. Gözlerini açıp, korkuyla etrafına baktığında,dairesininboşolduğunuvekurtarıcısıylabaşbaşakaldığınıgördü.Hemengülümseyerekeliniuzattı.MadamBonacieuxdünyanınençekicigülümsemesinesahipti.

"Ahmösyö!"dedi,"Benisizkurtardınız,sizeteşekküretmemeizinverin."

"Madam," dedi d'Artagnan, "benim yerimde kim olsa aynısını yapardı, bana teşekkür etmenizegerekyok."

"Pekimösyö, peki, umarım yardım ettiğiniz kişinin bir nankör olmadığını kanıtlayabilirim size.Ama önce hırsız sandığım bu adamlar benden ne istiyorlardı veMösyö Bonacieux neden buradadeğil?"

"Madam, bu adamlar kardinalin ajanları olduklarından hırsızlardan daha tehlikeliydi, kocanızMösyöBonacieux'yegelince,buradadeğil,çünküdünonuBastille'egötürdüler."

"KocamBastille'de!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"AmanTanrım!Oneyaptıki?Zavallıadam!

Page 100: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Odünyanınenmasumadamıdır!"

Veoangençkadınınhâlâkorkuizleritaşıyanyüzündegülümsemeyiandıranbirifadebelirdi.

"Nemiyaptı,madam?"dedid'Artagnan."Sanırımteksuçukocanızolmamutluğunavebahtsızlığınasahipolmasıydı."

"Amamösyö,ohaldesiz..."

"Kaçırılmışolduğunuzubiliyorummadam."

"Kimtarafından?Bunubiliyormusunuz?Ah!Biliyorsanızbanasöyleyin."

"Kırk,kırkbeşyaşlarında,siyahsaçlı,esmertenli,şakağındayaraiziolanbiradamtarafından."

"Evet,öyle,amaismine?"

"Ah!Bunubendebilmiyorum."

"Kocamkaçırılmışolduğumubiliyormuydu?"

"Bunuolayınfailininbizzatyazdığıbirmektuptanöğrendi."

"Buolayınarkasındabirşeyleryattığındanşüpheleniyormuydu?"diyesorduMadamBonacieux.

"Bunubazıpolitikgerekçelerebağlıyordu."

"Önce bundan kuşkudaydım, ama şimdi onun gibi düşünüyorum.Yani sevgiliMösyöBonacieuxbendenbiranolsunbileşüphelenmedimi?"

"Ah!Tamtersinemadam,sizinağırbaşlılığınızveözelliklekendisinekarşıduyduğunuzsevgidengururduyuyordu."

Güzelgençkadınınpembedudaklarındagüçlüklealgılanabilenikincibirgülümsemebelirdi.

"Ama,"diyedevamettid'Artagnan,"nasılkaçtınız?"

"Yalnızkaldığımbirandanistifadeettimvebusabahtanberineyapmamgerektiğinekararvermişolduğumdan, çarşafların yardımıyla aşağıya indim, sonra kocamın evde olacağını düşünüp burayakoştum."

"Sizikorumasıaltınaalmasıiçinmi?"

"Ah,hayır!Zavallı kocacığım,onunbeni savunacakdurumdaolmadığını biliyordum; amabaşkabirişeyarayabileceğinidüşünerekonahabervermekistedim."

"Hangikonuda?"

"Ah!Bubenimsırrımolmadığıiçinsizesöyleyemem."

"Zatenmadam,koruyucunuzolsamda,tedbirlidavranmanızıöneririm,sanırımburasıbirbirimizesırlarımızıaçacakkadargüvenlibiryerdeğil.Kovaladığımadamlardestekalarakgerigelebilirler;bizi burada bulurlarsa, işimiz bitiktir. Üç arkadaşıma haber gönderdim, ama acaba evlerindemiydiler?"

"Evet,evet,haklısınız,"diyehaykırdıMadamBonacieux,ürkmüşbirhalde,"hemenkaçalım."

Page 101: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Busözlerinardından,d'Artagnan'ınkolunagiriponuhızlaçekiştirdi.

"Amanereyekaçacağız?"dedid'Artagnan.

"Öncebuevdenuzaklaşalım,sonraneyapacağımızakararveririz."

Ve genç adamla genç kadın, kapıyı çekmeye bile gerek duymadan, Fossoyeurs caddesi boyuncakoşmaya başladılar, Fossés-Monsieur-le-Prince caddesine girip Saint-Sulpicemeydanına kadar hiçdurmadılar.

"Şimdineyapacağız?"diyesordud'Artagnan,"Sizinereyegötürmemiistersiniz?"

"İtirafediyorumki,sizebunusöylemekçokzor,"dediMadamBonacieux;"niyetimkocamıMösyöde La Porte'un yanına gönderip ondan son üç gün içinde Louvre'da olup bitenleri ve sarayadönmemintehlikeliolupolmayacağınıöğrenmekti."

"AmabenMösyödeLaPorte'udurumdanhaberdaredebilirim."

"Kuşkusuz,ancakbirsorunvar:MösyöBonacieux,Louvre'datanındığıiçiniçerigirebilirdi,oysasizitanımadıklarıiçiniçerigirmenizeizinvermeyeceklerdir."

"Ah!Louvre'ungirişlerininbirindesizesadıkbirkapıcıvardırelbetteveparolasayesinde..."

MadamBonacieuxbakışlarınıgençadamadikti.

"Buparolayısizesöylersem,"dedi,"onukullandıktansonrahemenunutacakmısınız?"

"Şerefsözü!"dedid'Artagnan,inanılırlığındankuşkuduyulmayacakbirifadeyle.

"Tamam, size inanıyorum; yürekli bir delikanlıya benziyorsunuz, zaten belki de kaderiniz bufedakârlığabağlı."

"Kralahizmetvermekvekraliçeyimutluetmekiçinelimdengeleniyapacağım,"dedid'Artagnan,"benibirdostolarakgörebilirsiniz."

"Amabuaradabenneredebekleyeceğim?"

"MösyödeLaPorte'unsizialmayageleceğibirkişininevinegidemezmisiniz?"

"Hayır,kimseyegüvenemiyorum."

"Bekleyin,"dedid'Artagnan,"Athos'unevineyaklaşıyoruz."

"Athoskim?"

"Dostlarımdanbiri."

"Amayaevdeysevebenigörürse?"

"Evdedeğil,sizievebıraktıktansonraanahtarıalacağım."

"Amayagerigelirse?"

"Gelmeyecek.Zatenkendisineevinebirhanımgötürdüğümiletilecek."

"Amabiliyormusunuz,bubeniçokzorbirdurumadüşürecek!"

Page 102: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Önemlideğil!Sizikimsetanımıyor,zatençokseçicidavranacakbirdurumdadeğiliz!"

"Ozamandostunuzagidelim.Neredeoturuyor?"

"Féroucaddesinde,hemenşurada."

"Gidelim."

Ve birlikte yollarına devam ettiler. D'Artagnan'ın tahmin ettiği gibi Athos evde değildi: Bir evarkadaşıgibikendisineemanetedilenanahtarıaldı,merdiveniçıkıpMadamBonacieux'yüdahaöncetasvirettiğimizdaireyegötürdü.

"Burada evinizdeymişsiniz gibi davranın, kapıyı içerden kapatın ve şu üç tıkırtıyı duymadankimseyeaçmayın:Bakın..."veparmağınıikikezpeşpeşesertbirşekilde,sonradabirazaraverdiktensonrabirkezdehafifçevurdu.

"Tamam,"dediMadamBonacieux,"şimdibilgiaktarmasırasıbende."

"Dinliyorum."

"Louvre'unl'Echellecaddesitarafındakigirişinegidip,Germain'isorun."

"Tamam,sonra?"

"Size ne istediğinizi sorduğunda, ona şu iki sözcüğü söyleyin: Tours ve Bruxelles. Hemenistediğiniziyapacaktır."

"Ondanneisteyeceğim?"

"KraliçeninodahizmetçisiMösyödeLaPorte'uçağırmasını."

"PekiMösyödeLaPortegeldiğinde?"

"Onubanagöndereceksiniz."

"Tamam,sizibirdahaneredevenasılgöreceğim?"

"Beniyenidengörmeyiçokmuistiyorsunuz?"

"Kesinlikle."

"Ozamanbuişibanabırakın,içinizrahatolsun."

"Sözünüzegüveniyorum."

"Güvenin."

D'Artagnan, tutku dolu bakışlarını Madam Bonacieux'nün küçük, çekici yüzüne yönelterek onuselamladıvemerdivenlerdeninerken,kapınınikikerekilitlendiğiniduydu.HızlıadımlarlaLouvre'aulaşıp l'Echellekapısındangirdiğinde saat onuçalıyordu.Anlattığımızbütünbuolaylaryarım saatiçindeyaşanmıştı.

İşlerMadamBonacieux'nünsöylediğigibiyürüyordu.ParolayıduyanGermain talimatlarıyerinegetirmiş, La Porte on dakika sonra kapıcı odasına gelmişti. D'Artagnan olan bitenleri kısacaözetledikten sonra,MadamBonacieux'nün nerede olduğunu söyledi.Adresi iki kere tekrarlatanLa

Page 103: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Porte,hemenkoşarakyolakoyuldu.Amahenüzonadımatmıştıkigeridöndü.

"Delikanlı,"dedid'Artagnan'a,"sizebirtavsiyemvar."

"Nedir?"

"Buolanlarbaşınızaişaçabilir."

"Böylemidüşünüyorsunuz?"

"Evet,saatigerikalanbirdostunuzvarmı?"

"Amaneden?"

"Saat dokuz buçukta onun yanında olduğunuza tanıklık etmesi gerek.Hukukta buna suç işlendiğisaattebaşkabiryerdeolmakdenir."

D'Artagnan bu tavsiyenin oldukça makul olduğunu düşündü, var gücüyle koşarak Mösyö deTréville'in konağına gitti, herkes gibi salonda beklemek yerine, doğrudan çalışma odasına girmekistedi. Konağın müdavimlerinden olduğu için kendisine hiçbir zorluk çıkarılmadı ve Mösyö deTréville'e,kendisinesöyleyecekönemlişeyleriolangençhemşerisininözelbirgörüşmetalepettiğibildirildi.Beşdakikasonra,MösyödeTréville,d'Artagnan'akendisiiçinneyapabileceğinivebugeçsaattekiziyaretinineyeborçluolduğunusoruyordu.

Yalnız kaldığı sırada saati kırk beş dakika geri almış olan d'Artagnan, "Pardon, efendim!" dedi,"saatdokuzuyirmibeşgeçtiğiiçin,hâlâsizinlegörüşebileceğimidüşünmüştüm."

"Dokuzuyirmibeşmigeçiyor?"dediMösyödeTrévillesaatebakarak,"amabuimkânsız!"

"Benimkinedebakın,efendim,"dedid'Artagnan.

"Doğru," dedi Mösyö de Tréville, "daha geç olduğunu sanmıştım. Evet, söyleyin, benden neistiyordunuz?"

Ozamand'Artagnan,MösyödeTréville'ekraliçeyle ilgili uzunbirhikâyeanlattı.Majesteleri ileilgili endişelerini dile getirip, kardinalin Buckingham hakkındaki planlarından söz etti ve bütünbunlarıöylesinesakinbirifadeylesöylediki,MösyödeTrévillehepsineinanmışgibigöründü,hattakendisibilekardinal,kralvekraliçearasındayenigelişmelersezinlemişolduğunudüşündü.

Saatonuçaldığındad'Artagnanbubilgileriaktardığıiçinkendisineteşekküreden,kralvekraliçeyeyürektenbağlıkalarakhizmetlerinedevametmesiniöğütleyenMösyödeTréville'inyanındanayrıldı.Amamerdivenleriindiğinde,bastonunuyukarıdaunuttuğunuhatırlayıpyenidenyukarıçıktı,çalışmaodasınayenidengirdiğinde,ertesisabahsaatleoynanmışolduğuanlaşılmasındiyeparmağıylasaatiileri aldı. Artık suç işlendiği saatte olay yerinde olmadığını kanıtlayacak bir şahidi vardı,merdivenleriinipcaddeyeçıktı.

Page 104: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XI

Page 105: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

EntrikaGelişiyorMösyödeTréville'eyaptığıziyaretitamamlayand'Artagnan,düşüncelibirifadeyleevinegidenen

uzunyolukatetmeyebaşladı.

Böyle yolunu uzatıp yıldızlara bakarken, kâh içini çekip, kâh gülümseyerek acaba nelerdüşünüyordu?

DüşündüğüMadamBonacieux'den başkası değildi.Acemi bir silahşor için genç kadın neredeyseidealbirâşıktı.Güzeldi,gizemliydi,sarayınbütünsırlarındanhaberdarolmasızarifhatlarınaçekicibir ciddiyet katıyordu, duygularını belli belirsiz dışa vurması yeni âşıklar için karşı konulmaz bircazibeydi, üstelik onu üzerini aramak ve götürmek isteyen alçakların elinden kurtarmıştı ve buönemlihizmetkendisinekarşı kolayca sevgiyedönüşebilenbirminnetduygusubeslemesinenedenolmuştu.

D'Artagnanhayal gücününkanatlarında uçuşan düşlerde, daha şimdiden genç kadının gönderdiğibiraracınınkendisinebirbuluşmamektubu,biraltınzincir,birelmasparçasıuzattığınıgörüyordu.Daha önceden de söylediğimiz gibi, erdemli olmanın gerektirdiği değerlerin çok fazla ciddiyealınmadığıodönemde,gençsilahşorlarkrallarındanolduğugibimetreslerindendehiç sıkılmadanhediyekabulederlerdivebusevgililer,adetaduygularınınkırılganlığınıbağışlarınınsağlamlığıylakapatmakistermişçesine,neredeyseherzamankalıcıvedeğerlihediyelerverirlerdi.

Osıralarda,gençlerhiçyüzlerikızarmadan,kadınlarsayesindeyükselebiliyorlardı.Yalnızcagüzelolanlar,güzellikleriniveriyorlardı,hiçkuşkuyokki,dünyanınengüzelkızıyalnızcasahipolduğunuverir deyişi buradan geliyordu. Zengin olanlar ayrıca servetlerinin bir bölümünü de onlaraaktarırlardı vebuhafifmeşrepdönemdemetreslerinin eyer çatılarına iliştirdiği az yada çokdolukeseolmasa,donanımlarınıvesonrakisavaşlarınıkazanamayacakpekçokkahramanvardı.

D'Artagnan'ın hiçbir şeyi yoktu; hafif bir cilayı, bir günlük çiçeği, şeftali tüyünü andıran taşralıkararsızlığı,üçsilahşorungeleneklerepekdeuygunolmayan tavsiyelerinin rüzgârındabuharolupuçmuştu.D'ArtagnanodönemingaripalışkanlığınauyarakParis'ebirsavaşalanıgözüylebakıyordu,Flandres cephesindeki İspanyolun yerini burada kadın almıştı. Her yanda savaşılması gereken birdüşman,kazanılmasıgerekenbirganimetvardı.

Amaşunudasöyleyelimki,d'Artagnanşuaniçindahasoylu,dahadiğerkâmduygularladoluydu.Tuhafiyeci ona zengin olduğunu söylemişti, genç adam Bonacieux gibi bir ahmağın kasasınınanahtarınınkarısındaolacağınıdüşünüyordu.AmabütünbunlarınMadamBonacieux'yügördüğündehissettikleriüzerindehiçbiretkisiyoktuveardındangelenaşkbaşlangıcıdönemindeçıkargözetmekfikri aklına neredeyse hiç gelmemişti. Neredeyse diyoruz, çünkü genç, güzel, sevecen ve zeki birkadının aynı zamanda zenginolduğudüşüncesi, aşkınkalbegömülmesine izinvermez, tam tersineonudahadaalevlendirirdi.

Refahdolu bir yaşamda, güzellik bir yığın özengerektirirdi. İnce ve beyaz çoraplar, ipekten birelbise, dantel bir başörtüsü, şık ayakkabılar, saçlara iliştirilen zarif bir kurdele, çirkin bir kadınıgüzelgöstermesede,güzelbirkadınıdahadaçekicikılardı,bunlarınhepsindenönemliolanellerdenbahsetmiyoruz bile, özellikle kadınlar söz konusu olduğunda ellerin güzel kalabilmesi için hiçyıpranmamasıgerekirdi.

Page 106: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sonramalidurumunugizlemediğimizd'Artagnan,okuyucularımızındabildiğigibibirmilyonerdeğildi,birgünöyleolmayıumsada,bumutludeğişimiçinbiçtiğisürehiçdekısadeğildi.Buaradakadınlarımutluedenbinlerceşeyiarzulayanbirkadınlatanışıponaâşıkolmakveonunbuarzularınıgerçekleştirememek ne büyük bir umutsuzluktu! Yine de kadın zengin, âşık değilse, âşığın onasunamadığınıkadınkendisiverebilirdivekadınbumutluluğugenelliklekocasınınparasıylayaşasada,onakarşıminnetduygularıbeslemesinenadirrastlanırdı.

Ayrıca, çok seven bir âşık olmaya hazırlanan d'Artagnan aynı zamanda çok sadık bir dosttu.Tuhafiyecinin karısına olan aşkını aklından çıkaramasa da, dostlarını unutmuyordu. GüzelMadamBonacieux,Saint-Denisparkında,Saint-Germainfuarındabirliktegezindiklerinde,Athos,PorthosveAramis'egururlatanıtabileceğibirkadındı.D'Artagnan'ınbirsüredenberifarketmeyebaşladığıgibi,uzunbiryürüyüşünardındaninsanacıkabilirdi.Ozaman,biryandanbirdostunelinedokunurken,birayağın metresin ayağına değdiği o akşam yemeklerinden yenecekti. Nihayet d'Artagnan sıkıntılıanlarında,başlarıdaradüştüğündedostlarınınyardımınakoşabilecekti.

Peki ya, d'Artagnan'ın yüksek sesle kendisini tanıdığını inkâr ederken alçak sesle kendisinikurtaracağını vaat edip muhafızların ellerine ittiği Mösyö Bonacieux ne olacaktı? Okuyucumuzad'Artagnan'ın bunu hiç düşünmediğini ya da düşünse bile, kendi kendine, nerede olursa olsun iyidurumdaolduğunusöylediğiniitirafetmeliyiz.Aşkdünyadakitutkularınenbenciliydi.

Yine de okuyucularımızın içinin rahat etmesi için söyleyelim ki, d'Artagnan ev sahibinin nereyegötürüldüğünübilmediğibahanesiyleonuunutmuşsayadaunutmuşgibigörünsede,bizonunneredeolduğunu biliyor ve unutmuyoruz. Ama şu an için âşık Gaskonyalı gibi yapıp onu bir kenarabırakıyoruz.Saygıdeğertuhafiyeciyedahasonradöneceğiz.

Gecekaranlığındakendikendinekonuşupyıldızlaragülümseyend'Artagnan,gelecektekiaşklarınıdüşünerek Cherche-Midi ya da o zamanki adıyla Chasse-Midi caddesinde ilerliyordu. Aramis'inmahallesindeolduğuiçin,aklınadostunauğrayarakPlanchet'yikendisinegönderipnedenhemenfarekapanına gelmesini istediği konusunda açıklama yapmak gelmişti. Aramis, Planchet geldiğinde,evindeysehiçkuşkusuzFossoyeurscaddesinekoşmuşolmalıydı,amaoradabelkideikiarkadaşındanbaşkasını göremeyince, hiçbiri buna bir anlam veremeyecekti. Bu zahmetleri bir açıklamayı hakediyordu,işted'Artagnan'ınorayagitmesininasılnedenibugibigörünüyordu.

Oysa daha derinlerde, bunun, aklından hiç çıkaramadığı güzel Madam Bonacieux hakkındakonuşmafırsatıolacağınıdüşünüyordu.İlkaşksözkonusuolduğundainsanlarınketumdavranmasıbeklenemezdi.Builkaşkaeşlikedenbüyükcoşkuiçindentaşmazsa,insanıboğabilirdi.

Havanın iki saatten beri kararmış olduğu Paris sokakları giderek tenhalaşıyordu. Saint-Germainmahallesinin saatleri on biri çaldığında, hava oldukça yumuşaktı. D'Artagnan, bugün Assascaddesinin bulunduğu dar bir sokaktan geçerken, Vaugirard caddesinin akşam çiyiyle ve gecerüzgârıyla serinlemiş bahçelerinden gelen hoş kokuları içine çekiyordu. Uzaklardan, ovanınderinliklerinde kaybolmuş bir meyhanenin pencerelerinin ardından sarhoşların şarkılarıduyuluyordu. D'Artagnan sokağın sonuna vardığında sola döndü. Aramis'in evi Cassette veServandonicaddeleriarasındayeralıyordu.

Cassette caddesini geride bırakan d'Artagnan, dostunun tahta kapısı firavuninciri ve filbaharlarlakaplıevini tanımıştıki,Servandonicaddesindençıkanbirgölgeyifarketti.D'Artagnanbirpelerinesarınmış bu gölgeyi önce erkek zannetti, ama boyunun kısalığını, yürüyüşündeki tereddüdü,adımlarındakikararsızlığıgörünce,onunbirkadınolduğunuanladı.Üstelikbukadın, aradığı evinhangisi olduğundan emin değilmişçesine etrafına bakınıyor, duruyor, geri dönüyor, sonra yeniden

Page 107: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

geliyordu.D'Artagnan'ınkafasıkarışmıştı.

"Ona yardım etsemmi acaba?" diye düşündü. "Görünüşünden genç olduğu anlaşılıyor, belki degüzeldir.Ah!Evet.Amabusaattesokaklardadolaşanbirkadınevindenancakâşığıylabuluşmakiçinçıkmışolabilir.Lanetolsun!Randevuyuberbatedersem,ilişkiyidahabaştanbozmuşolurum."

Buaradagençkadınevlerivepencerelerisayarakyürümeyedevamediyordu.Zatenişiçokdazordeğildi. Caddenin bu yanında yalnızca üç konak vardı ve caddeye sadece iki pencere bakıyordu;bunlardanbiriAramis'inkineparalelbirbinayadiğeriiseAramis'inkineaitti.

"Vaycanına!"dedikendikendine,aklınadinbilimcininyeğenigelend'Artagnan,"Vaycanına!İstermisin, bu geç kalmış güvercin dostumuzun evini arasın. İçimden gelen bir ses bunun muhtemelolduğunusöylüyor.AhsevgilidostumAramis,bukezeminolmakistiyorum."

Vemümkünolduğuncabüzülend'Artagnan,caddeninenkaranlıkköşesindebirduvargirintisinindibindekitaşbankınyanınagizlendi.

Gençkadın ilerlemeyedevametti,yürüyüşündekinarinliğinyanısıraşimdideçok incebir sesleöksürmesi,onunbirkadınolduğunubirkezdahakanıtlıyordu.D'Artagnanbununbirişaretolduğunudüşündü.

Yinede,yakaranlıktahedefinibulmayaçalışankadınınöksürmesineiçerdenbiryanıtgelmişyadaherhangi bir işaret gelmeksizin, kadın yolun sonuna varmış olduğuna karar vermişti, çünkü hiçtereddüt etmeden Aramis'in penceresine doğru ilerleyip, kıvrık parmaklarıyla cama düzenliaralıklarlaüçkezvurdu.

"Aramis'inpenceresi,"diyemırıldandıd'Artagnan."Ahikiyüzlübeyefendi!İlahiyatdersleriböyleoluyordemek!"

Kadıncamahenüzvurmuştuki,içpencereninaçılmasıylacamlarınardındabirışıkbelirdi.

"Ah!Ah!"dedi,"Kapıdandeğilpencereden.Ah!Bubeklenmedikbirziyaretdeğil.Şimdipencereaçılacakvekadınyukarıtırmanacak.Çokgüzel."

Ama d'Artagnan'ın şaşkın bakışları arasında panjur kapalı kaldı. Üstelik bir an için pencereyiaydınlatanışığınkaybolmasıylaherşeyyenidenkaranlığagömüldü.

Bununböyledevametmeyeceğinidüşünend'Artagnangözlerinidörtaçıp,kulakkesildi.

Haklıydı,birkaçsaniyesonra içerdeniki tokvuruşsesiduyuldu.Gençkadınbunatekbirvuruşlayanıtverdivepencerearalandı.

D'Artagnan'ınnebüyükbirmeraklabaktığıvedinlediğitahminedilebilirdi.

Neyazıkki,ışıkbaşkabirodayageçmişti.Amadelikanlınıngözleridegecekaranlığınaalışmıştı.ZatenGaskonyalılarıngözlerininkedilergibigeceleridegörmeözelliğinesahipolduğusöylenirdi.

D'Artagnangenç kadının cebinden çıkarıp hızla açtığı beyaz nesnenin birmendil şeklini aldığınıgörmüştü.Sonrakadınkonuştuğukişiyeobeyazmendilinköşesinigösterdi.

Budurum,d'Artagnan'aMadamBonacieux'nünayaklarınındibindebulduğumendili, ardındandaAramis'inayağınınaltındançekipaldığımendilihatırlattı.

Page 108: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bumendilinanlamıneolabilirdi?

D'ArtagnanbulunduğuyerdenAramis'inyüzünügöremiyordu,Aramis'indiyoruz,çünküdelikanlıkadınlakonuşan içeridekikişinindostuAramisolduğunaemindi;merak ihtiyatlılığaüstüngelince,pencerenin önündeki iki kişinin mendille meşgul olmalarından istifade ederek gizlendiği yerdençıktı,şimşekgibifırlayıpadımlarınıngürültüsünübastırarak,duvarınAramis'inevininiçinirahatçagörebileceğibirköşesineyerleşti.

Orayavardığında,d'Artagnanhayrettenneredeysebirçığlıkatacaktı:GeceziyaretçisiylekonuşanAramisdeğilbirkadındı.D'Artagnanbulunduğuyerdenkadınıngiysilerininşeklinigörebilsede,yüzhatlarınıseçemiyordu.

Aynı anda penceredeki kadın cebinden ikinci bir mendil çıkardı ve bunu kendisine gösterilenmendille değiştirdi. İki kadın arasındaki kısa konuşmanın ardından panjur kapandı; pencerenindışındakikadıngeridöndüved'Artagnan'ınüçdörtadımyanındangeçerken,pelerininbaşlığınıtaktı,amabuönlemialmaktagecikmiş,d'ArtagnanMadamBonacieux'yütanımıştı.

MadamBonacieux!Dahamendili cebindençıkarırkenbundan şüphelenmişti amaLouvre'danelerolupbittiğinianlamakiçinkendisiniMösyödeLaPorte'agönderenMadamBonacieux'nüngeceninonbirbuçuğunda,yenidenkaçırılmayıgözealaraktekbaşınadolaşmasımümkünmüydü?

Bununmümkünolmasıiçinönemlibirgerekçesiolmalıydı,amayirmibeşyaşındabirkadınınaşkdışındanasılbirgerekçesiolabilirdi?

Acaba böyle tehlikeli bir işe kendisi içinmi, yoksa bir başkası içinmi atılıyordu?Şimdi yüreğikıskançlıkateşiylekavrulangençadamkendikendinebunusoruyordu.

Bu durumda, Madam Bonacieux'nün nereye gittiğini anlamak için çok basit bir yol vardı: Onuizlemek.Buöylesıradanbiriştiki,d'Artagnaniçgüdüselolarakarkasındangitmeyebaşladı.

Ama duvardaki girintide bir heykel gibi duran genç adamın görüntüsü ve arkasında yankılananayaksesleriüzerineMadamBonacieuxhafifbirçığlıkatarakkaçmayabaşladı.

D'Artagnanda arkasındankoştu.Pelerinle rahat hareket edemeyenbir kadınayetişmekzor bir işdeğildi. Girdiği yolun üçte birini kat etmeden ona ulaştı. Bahtsız kadın yorgunluktan olmasa da,korkudantükenmiştived'Artagnaneliniomzunakoyduğunda,dizlerininüzerineyığılarakboğukbirseslebağırdı:

"İstersenizbeniöldürün,amabendenhiçbirşeyöğrenemeyeceksiniz."

D'Artagnanonukollarınıbelinedolayarakkaldırırken,bedenininağırlaşmasındankadınınkendinikaybetmeküzereolduğunuanladıveiçinirahatlatmakiçinkendisineonuniyiliğindenbaşkabirşeyistemediğinisöyledi.AmabusözlerinMadamBonacieuxiçinhiçbiranlamıyoktu,dünyanınenkötüniyetlikişisibileböylelaflaredebilirdi;yinedesesyabancıdeğildi.Gençkadınbusesibiryerdentanıdığınıdüşünüpgözleriniaçtı,kendisinibuderecekorkutanadamabaktığında,d'Artagnan'ıtanıyıpbirsevinççığlığıattı.

"Ah!Sizsiniz,sizsiniz!"dedi,"ÇokşükürTanrım!"

"Evet,benim,"dedid'Artagnan,"Tanrısizegözkulakolmamiçinbenigönderdi."

"Beni bu amaçla mı takip ediyordunuz?" diye sordu, düşmanı sandığı kişinin dost olduğunu

Page 109: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

anladığı anda, korkunun kaybolduğu yüzünde hafif alaycı bir ifade beliren genç kadın, şuh birgülümsemeyle.

"Hayır,"dedid'Artagnan,"itirafedeyimkihayır,yolunuzaçıkmamtamamenbirtesadüf,birkadınındostlarımdanbirinincamınavurduğunugördüm..."

"Dostlarınızdanbirimi?"diyearayagirdiMadamBonacieux.

"Kuşkusuz,Aramiseniyidostlarımdanbiridir."

"Aramisdekim?"

"Haydiama!Aramis'itanımadığınızımısöylüyorsunuz?"

"Buismiilkkezduyuyorum."

"Ozaman,bueveilkkezgeliyorsunuz,öylemi?"

"Kesinlikle."

"Buradagençbiradamınoturduğunubilmiyormuydunuz?"

"Hayır."

"Birsilahşorun?"

"Hiçhaberimyoktu."

"Ozaman,aradığınızkişiodeğildi?"

"Kesinliklehayır.Zatenkonuştuğumkişininbirkadınolduğunusizdegörmüşünüzdür."

"Budoğru,amaokadınAramis'indostuydu."

"Bunubilmiyorum."

"Ondakaldığınagöre."

"Bubenihiçilgilendirmiyor."

"Amaokadınkimdi?"

"Ah!Bubanaaitbirsırdeğil."

"SevgiliMadamBonacieux,hoşolduğunuzkadarçokgizemlibirkadınsınız."

"Bukötümü?"

"Hayır,tamtersine,buözelliğinizsizidahadaçekicikılıyor."

"Ozaman,kolunuzuverin."

"Seveseve.Pekişimdineyapıyoruz?"

"Şimdibenigötürün."

"Nereye?"

Page 110: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Gideceğimyere."

"Amanereyegidiyorsunuz?"

"Benikapıdabıraktığınızdabunuanlayacaksınız."

"Sizibeklememgerekecekmi?"

"Hayır,bunagerekyok."

"Yanitekbaşınızamıgeridöneceksiniz?"

"Belkievet,belkihayır."

"Pekisizeeşlikedecekkişi,birerkekmi,yoksabirkadınmıolacak?"

"Henüzhiçbirşeybilmiyorum."

"Bunubizzatöğreneceğim!"

"Bunasılolacak?"

"Çıkışınızıbekleyeceğim."

"Ozaman,elveda!"

"Amaneden?"

"Sizeihtiyacımyok."

"Amabenden..."

"Birbeyefendininyardımınıistemiştim,bircasusungözetiminideğil."

"Bubirazağırbirsözcük."

"İstememelerinerağmenbirilerinitakipedenenedenir?"

"Patavatsız."

"Buçokhafifbirsözcük."

"Tamammadam,sizindediğiniziyapmamgerektiğinianlıyorum."

"Bununedenilkbaştayapmadınız?"

"İnsanpişmanlıkduyamazmı?"

"Gerçektenpişmanmısınız?"

"Bunu hiç bilemiyorum. Ama bildiğim tek şey, gideceğiniz yere kadar size eşlik etmeme izinverirseniz,istediğinizherşeyiyapacağımasözveriyorum."

"Sonrabendenayrılacakmısınız?"

"Evet."

"Çıkışımıbeklemeden?"

Page 111: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet."

"Şerefsözümü?"

"Şerefsözü."

"Ozamankolunuzagireyimveyoladevamedelim."

Biraz gülüp, biraz titreyen Madam Bonacieux'nün d'Artagnan'ın kendisine uzattığı kolunagirmesiyle LaHarpe caddesinin yukarısına doğru yürüdüler.Oraya vardıklarında genç kadın tıpkıVaugirardcaddesindeolduğugibiduraksadı.Yinedebazıişaretlerdenaradığıkapıyıbulduvekapıyayaklaşırken:

"Ve şimdi mösyö, girmem gereken kapı burası; beni atıldığım onca tehlikeden koruyan onurlurefakatiniziçinbinkezteşekkürler.Amasözünüzütutmanınzamanıgeldi.Geleceğimyeregeldim."

"Dönüştekorkmanızıgerektirecekhiçbirşeyyokmu?"

"Hırsızlardanbaşka."

"Bundankorkmuyormusunuz?"

"Neyimialacaklarki?Üzerimdehiçparayok."

"İşlemeli,armalıogüzelmendiliunutuyorsunuz."

"Nemendili?"

"Ayaklarınızındibindebulup,yenidencebinizekoyduğummendil."

"Susun, susun, başımıza iş mi açmak istiyorsunuz!" diye haykırdı genç kadın, "Niyetiniz benimahvetmekmi?"

"Tek bir sözcük bile sizi böyle titrettiğine göre, hâlâ tehlikedesiniz demektir, dahası bu sözcükduyulursa, mahvolacağınızı itiraf ediyorsunuz. Ah! Bakın madam," diye haykırdı d'Artagnan elinikavrayıp ateşli bakışlarını gençkadınayönelterek, "bakın, birazdaha içtendavranıpbanagüvenin;gözlerimden yüreğimde size karşı bağlılık ve sevgiden başka bir şey olmadığını okumuyormusunuz?"

"Anlaşıldı,"diyeyanıtladıMadamBonacieux,"tamam,istediğinizisorun,sizesırlarımıaçacağım,amabaşkalarınınkileriçinaynışeygeçerlideğil."

"Tamam,"dedid'Artagnan,"sırlarınızyaşamınızdaönemlibiryertuttuğuiçinonlarıöğreneceğim,osırlarınbenimsırlarımolmasınıistiyorum."

"Dikkatliolun,"diyehaykırdıgençkadın,elindeolmadand'Artagnan'ıniçinititretenbirciddiyetle."Ah! Benimle ilgisi olan hiçbir şeye karışmayın, görevimi yerine getirirken bana yardım etmeyeçalışmayın ve bunu sizden üzerinizde yarattığım etkinin ve hayatım boyunca unutamayacağımyardımınızınhatırı için istiyorum.Asıl söylediklerime inanın.Benimle ilgilenmeyin, bundanböylebeniyaşamınızdansankihiçgörmemişsinizgibiçıkarın."

"Aramisdemibenimgibidavranmalı?"diyesordukalbikırıland'Artagnan.

"Bu ismi iki üç keredir telaffuz ediyorsunuz mösyö, ama size onu daha önce hiç duymadığımı

Page 112: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

söylemiştim."

"Penceresine vurduğunuz adamı tanımıyorsunuz. Yapmayın madam! Beni bu kadar saf mısanıyorsunuz?"

"Buhikâyeyivebuismibenikonuşturmakiçinuydurduğunuzuitirafedin."

"Hiçbirşeyuydurmuyorum,madamtamamıylagerçeğisöylüyorum."

"Yanidostlarınızdanbirininbuevdeoturduğunumusöylüyorsunuz?"

"Evetveüçüncükeztekrarlıyorum,oevdedostumAramisoturuyor."

"Tümbunlardahailerdeaydınlanacak,"diyemırıldandıgençkadın,"şimdimösyö,artıksusun."

"Yüreğiminiçindengeçenlerigörebilseydiniz,"dedid'Artagnan,"nekadarmerakladoluolduğunugörüpbanaacıyacak,nebüyükbiraşkladoluolduğunugörüphemenmerakımıgiderecektiniz.Sizisevenlerdenkorkmanızagerekyok."

"Neçabukdaaşktansözediyorsunuzmösyö,"dedigençkadınbaşınısallayarak.

"Çünküaşkınateşibeniçabucaksardıvebubaşımailkkezgeliyor,dahayirmiyaşındayım."

Gençkadınkaçamakbirbakışyöneltti.

"Dinleyin, bir iz üstündeyim," diye devametti d'Artagnan. "Üç ayönce, o kadınagösterdiğinizinaynısı olan ve üzerinde aynı arma bulunan bir mendil yüzünden Aramis'le dövüşmeme ramakkalmıştı,bundaneminim."

"Mösyö,"dedigençkadın,"inanınbusorularınızlabeniçokyoruyorsunuz."

"Ama siz ki bu kadar temkinlisiniz madam, bu mendille yakalanırsanız, kendinizi ne büyük birtehlikeyeatacağınızıdüşünsenize."

"Amaneden,ilkharflerbanaaitdeğilmi:C.B.,ConstanceBonacieux?"

"YadaCamilledeBois-Tracy."

"Sessiz olun mösyö, bir kez daha söylüyorum, sessiz olun! Ah! Benim başıma gelecekler siziengellemiyorsa,enazındankendiniziattığınıztehlikeleridüşünün!"

"Kendimimi?"

"Evet, kendinizi. Beni tanıdığınız için hapse girme, hayatınızı kaybetme tehlikesiyle karşıkarşıyasınız."

"Ozamanyanınızdanhiçayrılmayacağım."

"Mösyö," dedi ellerini kavuşturan genç kadın, yalvaran bir ifadeyle, "mösyö, Tanrı aşkına, biraskerin onuru adına, bir beyefendinin soyluluğu adına, buradan gidin; bakın saat gece yarısınıçalıyor,benibekliyorlar."

"Madam," dedi genç adam eğilerek, "böyle bir talebi asla geri çeviremem, içiniz rahat olsun,gidiyorum."

Page 113: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Beniizleyipgözetlemeyeceksiniz,değilmi?"

"Hemenevimedönüyorum."

"Ah! Sizin yürekli bir delikanlı olduğunuzu biliyordum!" diye haykırdı, bir elini ona doğruuzatırken,diğeriyleduvarıniçindeneredeysekaybolmuşgibigörünenküçükkapınıntokmağınıtutanMadamBonacieux.

D'Artagnankendisineuzatılanelikavrayarakhararetleöptü.

"Ah!Sizihiçgörmemişolmayıtercihederdim,"diyehaykırdıd'Artagnan,içindengeçenleriaçığaçıkardığıveduygularınaklaüstüngeldiğinikanıtladığıiçinkadınlarınyapmacıkbirkibarlığatercihettiklerisafbirkabalıkla.

"Evet,ama,"dediMadamBonacieux,d'Artagnan'ınhâlâbırakmadığıelinisıkarkenokşayıcıbirsestonuyla,"benaynışeyisöyleyemeyeceğim:Bugünkaçırılmışolanbirfırsatgelecektedekaçırılacakanlamınagelmez.Kimbilirbirgünkendimiözgürhissedersem,belkidemerakınızıgiderebilirim."

"Aşkımiçindeaynıvaattebulunabilirmisiniz?"diyehaykırdıd'Artagnanbüyükbircoşkuyla.

"Ah!Bununiçinsözveremem,bubendeuyandıracağınızduygularabağlı."

"Yani,bugüniçinmadam..."

"Bugüniçinmösyö,sizeyalnızcaminnetduyuyorum."

"Ah!Çokhoşsunuz,"dedid'Artagnanhüzünlübirifadeyle,"aşkımısuiistimalediyorsunuz."

"Hayır,cömertliğinizdenyararlanıyorum,hepsibu.Amaşunainanınki,bazıinsanlardaaradığınızherşeyibulabilirsiniz."

"Ah!Benidünyanınenbahtiyarerkeğiyapıyorsunuz.Buakşamı,busözünüzüunutmayın."

"İçiniz rahat olsun, yeri ve zamanı geldiğinde bunu hatırlayacağım. Tamam, şimdi gidin, Tanrıaşkınagidin!Benisaatonikidebekliyorlardı,geçkaldım."

"Yalnızcabeşdakika."

"Evet,amabazıdurumlarda,beşdakikabeşasrabedeldir."

"Heleâşıkolunduğunda."

"Pekisizeâşığımlabuluşmayacağımıkimsöyledi?"

"Sizibekleyenbirerkekmi?"diyehaykırdıd'Artagnan.

"İşte, bir tartışma daha başlıyor," dedi Madam Bonacieux, sabırsızlığını gizleyemeyen hafif birgülümsemeyle.

"Hayır, hayır, gidiyorum; size inanıyorum, sadakatiminkarşılığını görmek istiyorum,bu sadakatbiraptallıkolsada.Elvedamadam,elveda!"

Ve elini ancak sıkı bir hamleyle kurtarabileceğini hissettiği için koşarak uzaklaşırken, MadamBonacieuxpencereyi tıkladığıgibikapıyaüçkezdüzenliaralıklarlayavaşçavurdu.Yolunköşesineulaşan d'Artagnan geri döndüğünde kapının açılıp kapandığını ve güzel tuhafiyecinin gözden

Page 114: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kaybolduğunugördü.

D'Artagnan yoluna devam etti, Madam Bonacieux'nün çıkışını beklemeyecekti ve hayatı gençkadınınnereyegittiğiniveonakimineşlikettiğiniöğrenmeyebağlıolsabile,evinedöneceğinesözverdiğiiçinevinedönecekti.BeşdakikasonraFossoyeurscaddesinevarmıştı.

"ZavallıAthos,"diyordukendikendine,"bununneanlamageldiğinibilemeyecek.Benibeklerkenuykuyadalmışyadaevinedönerken,orayabirkadıngetirildiğiniöğrenmişolmalı.Athos'unevindebir kadın! Her şeye rağmen, Aramis'in evinde de bir tane vardı. Bütün bunlar çok garip, bu işinsonununnereyevaracağınıçokmerakediyorum."

"Kötü, efendim, kötü," dediPlanchet'nin tanıdık sesi, çokdalgın insanlar gibi yüksek sesle kendikendinekonuşurken.Odasınaçıkanmerdiveninbaşınaulaşmışolandelikanlıonuduymuştu.

"Kötüolanne?Nedemekistiyorsun,ahmak?"diyesordud'Artagnan,"neleroldu?"

"Başımızabirçokfelaketgeldi."

"Negibi?"

"ÖncelikleMösyöAthostutuklandı."

"Athostutuklandımı,amaneden?"

"Sizinevinizdebulunduğuiçinsizzannettiler."

"Kimtarafındantutuklandı?"

"Kovaladığınızadamlarınhaberverdiklerimuhafızlar."

"İsmini,buolaylailgisiolmadığınınedensöylemedi?"

"Bunu hiç düşünmedi efendim; tam tersine bana yaklaşarak, ‘Şu an için ben değil, benimbilmediklerimibilenefendin serbestkalmalı.Onun tutuklandığını sandıkları içinzamankazanacak,üçgünsonrakimolduğumusöylediğimdebenibırakmakzorundakalacaklardedi.'"

"Bravo Athos! Soylu yürek," diye mırıldandı d'Artagnan, "şimdi onu daha iyi tanıyorum! Pekimuhafızlarneyaptı?"

"Dördü onu ya Bastille'e ya da For-l'Evêque'e götürdü, ikisi her yanı araştırıp, bütün evraklarıgötürensiyahgiysiliadamlarlaburadakaldı,diğerikisidekapıdanöbettuttu;sonraişleribittiğindeeviboş,kapıyıaçıkbırakarakçekipgittiler."

"YaPorthosveAramis?"

"Onlarıevlerindebulamadığımiçinburayagelmediler."

"Amaherangelebilirler,çünkükendilerinibeklediğimisöyledin,öyledeğilmi?"

"Evetefendim."

"Tamam,buradanhiçbiryereayrılma;gelirlerse,başımdangeçenlerianlatveonlarıPommedepinmeyhanesinde beklediğimi söyle, burası gözetlendiği için tehlikeli olabilir. Ben durumu anlatmakiçinMösyödeTréville'egidiyorum,oradanyanlarınageçeceğim."

Page 115: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tamamefendim,"dediPlanchet.

"Amaburadakalıpkorkmayacaksın!"dediuşağınacesaretvermekiçingeridönend'Artagnan.

"İçiniz rahat olsun, efendim," dedi Planchet, "henüz beni tanımıyorsunuz; kendimden eminolduğumdaçokyürekliyimdir,zatenbenbirPicardie'liyim."

"Tamamanlaştık,"dedid'Artagnan,"görevyeriniterketmektense,ölmeyitercihet."

"Evetefendim,sizebağlılığımıkanıtlamakiçinyapamayacağımhiçbirşeyyok."

"Güzel,"dedid'Artagnaniçinden,"sanırımbuçocuğakarşıuyguladığımyöntemiyisonuçlarverdi,fırsatolursaaynısınıyapacağım."

Bacaklarıgününkoşuşturmacasıylabirazyorulmuşolsada,vargücüylekoşand'Artagnan,Vieux-Colombiercaddesineyöneldi.

OsıradakonaktabulunmayanMösyödeTréville,Lou-vre'danöbetteolanbirliğininbaşınagitmişti.

Mösyö de Tréville'in olan bitenlerden haberdar olması önemliydi, bu yüzden ona ulaşmasıgerekliydi. Bunun üzerine d'Artagnan Louvre'a gitmeyi düşündü. Mösyö des Essarts'ın birliğininmuhafızüniforması,onuniçinbirgeçişbelgesiolacaktı.

Petits-Augustinscaddesiniinip,Pont-Neuf'egitmekiçinrıhtımdailerledi.Biran,aklınasalabinmekgeldi,amaiskeleyegidipelinicebineattığındasalcıyaverecekparasıolmadığınıfarketti.

Guénégaud caddesine gelince,Dauphin caddesinden çıkan ve görünümleriyle dikkatini çeken ikikişigördü.

İkikişilikbugrupbirerkekvebirkadındanoluşuyordu.

KadınınyürüyüşüMadamBonacieux'ninkinebenziyor,adamdatıpkıAramis'iandırıyordu.

Ayrıca kadının üzerinde d'Artagnan'ın daha önceVaugirard caddesindeki pencerede veLaHarpecaddesindekikapıdagörmüşolduğusiyahpelerinvardı.

Üstelikadamdabirsilahşorüniformasıgiymişti.

Kadın başlığını takmıştı, adamsa yüzüne bir mendil tutuyordu, bu iki önlem onların tanınmakistemediklerinigösteriyordu.

Köprüyegirdiler,d'ArtagnandaLouvre'agittiğiiçinonlarınardındangitti.

Henüz yirmi adım atmamıştı ki, bu kadınınMadamBonacieux, bu adamın iseAramis olduğunudüşündü.

Aynıandakıskançlıkateşininyüreğiniyaktığınıhissetti.

Dostuveşimdidenmetresigibisevdiğikadıntarafındançifteihaneteuğramıştı.MadamBonacieux,Aramis'i tanımadığınadair,kutsalbildiğiher şeyüzerineyeminleretmişvearadanbirçeyreksaatgeçmedenAramis'inkolunagirmişti.

D'Artagnangüzeltuhafiyeciyiyalnızcaüçsaattenberitanıdığını,kadınınkendisinikaçırmakisteyensiyahgiysiliadamlarınelindenkurtardığıiçinonaminnetduygusundanfazlasınıborçluolmadığınıve hiçbir vaatte bulunmadığını aklından bile geçirmiyordu. Kendisini hakarete, ihanete uğramış,

Page 116: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

küçük düşürülmüş gibi hissediyordu, öfkeden kan beynine sıçrayınca, her şeyi aydınlatmaya kararverdi.

İzlendiklerinifarkedenikiliadımlarınısıklaştırmışlardı.D'Artagnankoşarakonlarıgeçtiktensonrageri dönüp ışığını köprünün tamamına yansıtan sokak lambasının aydınlattığı La Samaritaine'inönündebulunangenççiftedoğruyürüdü.

Önlerindedurduğunda,onlardadurmakzorundakaldılar.

"Ne istiyorsunuzmösyö?"diyesordusilahşorbiradımgerileyerek,yabancıaksanıd'Artagnan'ıntahminlerindenbirbölümündeyanıldığınıkanıtlıyordu.

"BuAramisdeğil,"diyehaykırdı.

"Hayırmösyö,Aramisdeğilim,şaşkınlığınızdanbenibirbaşkasıylakarıştırdığınızıanlıyorvesizibağışlıyorum."

"Demekbenibağışlıyorsunuz!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Evet,"diyeyanıtladıyabancı."Benimleişinizolmadığınagöre,bırakıngeçeyim."

"Haklısınız,mösyö,"dedid'Artagnan,"amabenimişimmadamla."

"Madamla!Onutanımıyorsunuzki,"dediyabancı.

"Yanılıyorsunuzmösyö,onutanıyorum."

"Ah!"dediMadamBonacieux,sitemkârbirsestonuyla,"Ah,mösyö!Banaverdiğinizaskerveşerefsözünegüvenebileceğimiumuyordum."

"Vebenmadam,"dedid'Artagnansıkıntılıbirifadeyle,"banasözvermiştiniz..."

"Kolumagirinmadam,"dediyabancı,"yolumuzadevamedelim."

Bununla birlikte, başına gelenlerle şaşırmış, aşağılanmış, yıkılmış bir halde bulunan d'Artagnan,kollarınıkavuşturmuşbirhaldesilahşorunveMadamBonacieux'nünönündedikiliyordu.

Silahşorönedoğruikiadımatarak,d'Artagnan'ıeliyleitti.

D'Artagnangeriyedoğrusıçrayarakkılıcınıçekti.

Aynıandayabancıdakendikılıcınışimşekhızıylaçekti.

"Tanrı aşkına Milord!" diye haykırdı dövüşçülerin arasına atılarak kılıçları elleriyle yakalayanMadamBonacieux.

"Milord!" diye haykırdı yüzü ani bir düşünceyle aydınlanan d'Artagnan. "Milord! Bağışlayın,mösyö,amasiz..."

"Milord, Buckingham dükü," dedi Madam Bonacieux alçak bir sesle, "şimdi hepimizimahvedebilirsiniz."

"Milord,madam, pardon, yüz kere pardon; ama onu seviyordumMilord ve kıskançlığıma engelolamadım; sevmeninne demekolduğunubilirsinizMilord, beni bağışlayın ve kendimi affettirmekiçinneyapmamgerektiğinisöyleyin."

Page 117: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Siz yürekli bir delikanlısınız," dedi Buckingham, d'Artagnan'ın uzattığı elini saygıyla sıkarken,"bana hizmetlerinizi sunmak istiyorsunuz, bunu kabul ediyorum; Louvre'a kadar bizi yirmi adımgeridenizleyinvebizeyaklaşanbiriolursa,onuöldürün!"

Kılıcınıkoltuğununaltınayerleştirend'Artagnan,I.Charles'ınsoyluvekibarbakanınınemirleriniharfiyenyerinegetirmeyehazırbirhaldeyirmiadımgerilerindenyürümeyebaşladı.

Amaçokşükür,sadıkgencinbağlılığınıkanıtlamasınayarayacakbirfırsatçıkmadı.GençkadınveyakışıklısilahşorLouvre'unl'Echellekapısındanhiçbirsorguyamaruzkalmadanrahatçagirdiler.

D'Artagnan'agelince,hemenarkadaşlarınınkendisinibekledikleriPommedepinmeyhanesinegitti.

Amaonları neden çağırttığının ayrıntısına fazlagirmeden, ilkbaştayardımlarına ihtiyacı olduğubirmeseleyikendibaşınahallettiğinisöyledi.

Ve şimdi üç dostumuzu evlerine dönerken bırakıp, Lou-vre'un dolambaçlarında ilerleyenBuckinghamdüküverehberiniizleyelim.

Page 118: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XII

Page 119: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

BuckinghamDüküGeorgeVilliersKraliçenin hizmetinde olduğu bilinen Madam Bonacieux ve o gece nöbette bulunan Mösyö de

Tréville'in birliğinin üniformasını taşıyan dük Louvre'a girmişlerdi. Zaten Germain de kraliçenindestekçileri arasındaydı ve bir aksilik olursa, Madam Bonacieux âşığını Louvre'a sokmaklasuçlanacak,odabunukabuledecekti:Doğrusubuya,ismilekelenecekti,amabudünyadasıradanbirkadınınismininlekelenmesininneönemiolabilirdi?

Saraya girdiklerinde, yirmi beş adım boyunca bir duvarın dibinden ilerledikten sonra, MadamBonacieux'nün gündüzleri açık, ama geceleri genellikle kapalı olan küçük bir servis kapısınıitmesiyle kendilerini karanlık bir bölmede buldular. Louvre'un, kraliçenin maiyetine ait bubölümünün bütün detaylarını ve dolambaçlarını iyi bilen Madam Bonacieux kapıyı arkalarındankapadı; dükü elinden tutup el yordamıylabirkaç adımattıktan sonra tırabzanı kavradı, ayağıyla ilkbasamağıyoklayarakmerdivenleriçıkmayabaşladı,dükikikatçıktıklarınısaymıştı.Ozamansağadönüp uzun bir koridor boyunca ilerlediler, yeniden bir kat aşağı inerek birkaç adım daha attılar,sonraMadamBonacieux elindeki anahtarı kilide sokarakbir kapıyı açtı vedüküyalnızcabir gecelambasıyla aydınlanan odaya sokarken, "Burada bekleyin Milord, sizi ziyarete gelecekler," dedi.Ardından,dışarıçıkıpdüküsözcüğüntamanlamıylatutsakedecekşekildekapıyıkilitledi.

Yine de söylemek gerekir ki, tek başına kalsa da Buckingham dükü bir an için bile olsa endişeduymamıştı,kişiliğininbaskınözelliklerindenbirimaceralaraatılmakvedüşlerleyaşamaktı.Yürekli,mert, gözü kara bir kişi olarak, bu tür girişimlerle hayatını ilk kez tehlikeye atıyor değildi.Anned'Autriche'in, Paris'e gelmesine neden olan sahte mektubunun bir tuzak olduğunu öğrenmiş veİngiltere'ye dönmek yerine, bu durumdan istifade ederek kraliçeyi görmeden Paris'tenayrılmayacağınıbildirmişti.Buöneriyikesinliklereddedenkraliçedahasonradükünöfkelenerekbirçılgınlık yapabileceğini düşünüp onu kabul etmeye ve bir an önce Fransa'dan ayrılması için onayalvarmaya karar vermişti. Ama o gece dükü alıp Louvre'a getirmekle görevlendirilen MadamBonacieux'nünkaçırılmasıylaikigünboyuncakadındanhaberalınamamış,herşeybirsırperdesininardındakalmıştı.YinedeMadamBonacieux'nünkendisinikaçıranlarınelindenkurtulupLaPorte'lagörüşmesindensonraişlerdoğalgidişatındayürümeyebaşlamışvekaçırılmasaüçgünönceyerinegetirmişolacağıgörevinibugecetamamlamıştı.

TekbaşınakaldığındabiraynayayaklaşanBuckingham,busilahşorüniformasınınkendisineçokyakıştığınıfarketti.

Otuz beş yaşında olduğu o günlerde, Fransa ve İngiltere'nin en yakışıklı beyefendisi ve en kibarkavalyesiolarakanılıyordu.

Herikikralıngözdesi,milyonlartutanbirservetinsahibiolmasıgibinitelikleriyle,bütüngücüyleelinde tuttuğu krallığı keyfine göre altüst ediyor ya da çarşafı andıran bir deniz gibidinginleştiriyordu.

Buckingham dükü George Villiers, gelecek yüzyıllarda hayretle anılacak görkemli bir yaşamsürdürmüştü.

Gücündenvebaşkalarını yönetenyasalarınkendisi içingeçerli olmadığındaneminbir halde, tekbaşına göze almanın birçokları için çılgınlık anlamına geleceği o ulaşılmaz, göz kamaştırıcıhedefininüzerinedoğrudangidiyordu.İştebu,akıllaradurgunlukverenniteliklerisayesinde,birçok

Page 120: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kezkraliçeyeyaklaşmayıveonakendinisevdirmeyibaşarmıştı.

Söylediğimizgibi,aynanınkarşısınageçenGeorgeVilliers,şapkasınınağırlığıylabozulmuşolangüzel, sarı saçlarını dalgalandırıp bıyığını burduktan sonra, yüreği sevinçten kabarmış bir halde,uzunsüredirbeklediğianınyaklaşmışolmasınınmutluluğuvegururuylakendisinebakarakkibirliveumutlubirifadeylegülümsedi.

O sırada duvar halısının gizlediği bir kapının açılmasıyla bir kadın belirdi. Bu silueti aynadangörenBuckinghambirçığlıkattı,bukraliçedenbaşkasıdeğildi!

Anned'Autricheosıralardayirmialtı,yirmiyediyaşlarında,yanigüzelliğinindoruklarındaydı.

Yürüyüşü bir kraliçeyi olduğu kadar bir tanrıçayı andırıyordu, zümrüt gibi ışıltılar saçarkeniçindekiyumuşaklığıveyüceliğiyansıtangözlerimuhteşemdi.

Küçük ağzı lal rengindeydi, alt dudağı Avusturya hanedanı prenslerininkiler gibi üst dudağınınüzerineyerleşmişsede,gülümsemesiçokzarifti, işaşağılamayageldiğindeyse,bududaklarmüthişbirküçümsemeylekıvrılıyordu.

Kadife gibi yumuşak teni dillere destandı, dönemin şairlerinin mukayese edilemez diye tasvirettikleriellerivekollarıolağanüstübirgüzelliğesahipti.

Gençliğindesarıyken,şimdikestanerenginedönüşmüş,kıvırkıvır,bolpudralanmışsaçları,entitizeleştirmeninbirazdahakırmızılık, en seçiciheykeltıraşındaburnununbirazdaha inceolmasındanbaşkabirşeyisteyemeyeceğikadarbenzersizyüzünüharikabirşekildeçevreliyordu.

Buckinghambiraniçingözlerikamaşmışbirhaldekalakaldı,şuanüzerindekisıradanbeyazsatenelbisesiyle, kralın kıskançlığı veRichelieu'nün dayatmalarına karşı saraydan uzaklaştırılmamış tekİspanyol nedime olanDonaEstefania ile birlikte karşısında duranAnne d'Autriche, ona balolarda,şölenlerde,geçittörenlerindebilebukadargüzelgörünmemişti.

Kraliçenin kendisine doğru iki adım atmasıyla dizlerine kapanan Buckingham, onun kendisiniengellemesinefırsatbırakmadanelbisesinineteğiniöptü.

"Dük,sizindebildiğinizgibiomektububenyazdırmadım."

"Ah! Evet madam, evet," diye haykırdı dük, "karın canlanacağını, mermerin ısınıp eriyeceğinidüşünecek kadar çılgın olduğumu biliyorum, ama elden ne gelir, insan sevince aşka kolaycainanıyor;yinedebuyolculuksırasındaherşeykötügitmedi,bakınsizinlegörüşebiliyorum."

"Evet,"diyeyanıtladıAnne,"amasizinlenedenvenasılgörüştüğümübiliyorsunuzMilord.Sizinlegörüşmemin nedeni size karşı beslediğim acıma duygusudur; sizinle görüşmemin nedeni,endişelerimehiçaldırmadanhayatınızıtehlikeyeattığınızveismimilekelenmeriskiylekarşıkarşıyabıraktığınız bu şehirde kalmakta ısrarlı olmanızdır. Sizinle, denizlerin derinlikleri, krallıklarındüşmanlıkları,yeminlerinkutsallığıdadahilolmaküzere,her şeyinbizekarşıolduğunusöylemekiçingörüşüyorum.BuncaşeyekarşıkoymakbüyükgünahtırMilord.Nihayetsizinlebirbirimizibirdahahiçgörmememizgerektiğinisöylemekiçingörüşüyorum."

"Konuşun madam, konuşun kraliçe," dedi Buckingham, "sesinizin yumuşaklığı sözlerinizinkeskinliğiniörtüyor.Günahlardansözediyorsunuz!AmaasılgünahTanrı'nınbirbirleriiçinyarattığıikiyüreğiayırmaktır."

Page 121: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Milord,"diyehaykırdıkraliçe,"sizisevdiğimiaslasöylemediğimiunutuyorsunuz."

"Ama beni sevmediğinizi de asla söylemediniz, gerçekten de bana bu tür sözler söylemenizmajesteleriadınabüyükbirnankörlükolacaktı.Çünküsöylesenize,nezamanın,neyoksunlukların,nedeumutsuzluklarınsöndürebildiği,kaybolmuşbirkurdele,baygınbirbakış,ağızdankaçanbirsözleyetinenböylebiraşkıneredenbulacaktınız?

Siziilkkezüçyılöncegördüm,madamveogündenberisiziseviyorum.

Siziilkgördüğümde,üzerinizdehangigiysilerolduğunu,tuvaletinizdekisüslemelerinayrıntılarınısöylememi ister misiniz? İşte, sizi o günkü halinizle görüyorum: İspanyol usulü döşenmiş karotaşlarının üzerine oturmuştunuz; altın ve gümüş süslemeli, yeşil saten bir elbise giymiştiniz,elbisenizin bağlanmış yenleri, iri elmaslarla kaplı güzel, hayran olunası kollarınızdan sarkıyordu,kırmalı bir yakalığınız vardı, elbisenizle aynı renkte olan küçük başlığınızın üzerine balıkçıl kuşutüyüyerleştirilmişti.

Ah!Bakın,gözlerimikapıyorumve siziogünkühalinizlegörüyorum,onlarıyenidenaçıyorum,sizişuanki,ogündenyüzkatdahagüzelhalinizlegörüyorum!"

"Neçılgınlık!"diyemırıldandı,portresinihafızasınabuderecekazımışolandükekızmayacesaretedemeyenAnned'Autriche,"Boşbirtutkuyuböyleanılarlabeslemeknebüyükbirçılgınlık!"

"Ama neyle yaşamamı bekliyordunuz? Elimde sadece anılar var. Onlar benim mutluluğum,hazinem, umudum. Sizi her gördüğümde, yüreğimdeki mücevher kutusuna bir elmas dahakoyuyorum. İşte bu da dördüncüsü oluyor; çünkü madam, sizi üç yıl boyunca yalnızca dört kezgördüm: İlkini demin size anlattım, ikincisi Madam de Chevreuse'deydi, üçüncüsüyse Amiensbahçelerinde."

"Dük,"dedikraliçekızararak,"oakşamdansözetmeyin."

"Ah! Tam tersine madam, söz edelim: Hayatımın en mutlu, en parıltılı gecesiydi. O tatlı geceyihatırlıyor musunuz? Hava nasıl yumuşak ve mis kokuluydu, mavi gökyüzü nasıl da yıldızlarlasüslenmişti!Ah!Ogecesizinlebiraniçinbaşbaşakalabilmefırsatınıbulmuştum;ogecebanaherşeyi, yalnızlığınızı, yüreğinizdeki kederleri açmaya hazırdınız. Şunu hatırlasanıza, kolumayaslanmıştınız.Başımısizedoğrueğdiğimde,saçlarınızhafifçeyüzümüokşuyorduveherokşayıştatepedentırnağatitriyordum.Ahkraliçem,ah!Cennetinbütünmutluluklarınınböylebirandanasılbiraraya geldiğini bilemezsiniz. Buna benzer bir geceyi yeniden yaşamak için, bütün mal varlığımı,hazinelerimi,ünümü,hayatımıvermeyehazırım!Çünkümadam,ogece,sizeyeminederimkibeniseviyordunuz."

"Milord,ortamınetkisi,ogüzelgeceninçekiciliği,bakışlarınızınbüyüleyiciliğivenihayetbunlarabenzer yüzlerce etmenin bir araya gelmesi bazen bir kadının kendinden geçmesine neden olabilir;amasizindegördüğünüzgibiMilord,kraliçezaafgöstermeyebaşlayanokadınınyardımınakoştu:Söylemeyecesaretettiğinizilksözcüğe,ilkyakınlaşmanızagerekliyanıtıverdim."

"Ah! Evet, evet, bu doğru, bu tutum karşısında benim dışımda hangi âşık olsa umudunukaybedebilirdi,amabenimaşkımbusınavdandahaateşli,dahaölümsüzçıktı.Paris'edönerekbendenkaçacağınızı, efendimin başından ayrılmamakla görevlendirdiği hazineyi terk etme cesaretinigösteremeyeceğimi sanmıştınız.Ah!Dünyanın bütün hazineleri ve kralları umurumda değil! Sekizgün sonra geri döndüm madam. Bu kez bana söyleyeceğiniz bir şey yoktu: Sizi bir an olsungörebilmekiçinherşeyimi,hayatımıriskeatmıştım,hattaelinizebiledokunamadımvesizböylesine

Page 122: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

bağlı,böylesinepişmanolduğumugörüpbenibağışlamıştınız."

"Evet Milord, ama sizin de bildiğiniz gibi, hiçbir sahnesinde rol almadığım bu çılgınlıklarsayesindeiftiralaryağmayabaşladı.Kardinaltarafındandoldurulankralkorkunçbiröfkeyekapıldı:Madam de Vernet kovuldu, Madam de Chevreuse saygınlığını kaybetti ve hatırlayın Milord, elçiolarakFransa'yagelmekisteğinizdebizzatkraltarafındangeriçevrildi."

"Evet, Fransa, kralının bu davranışını bir savaşla ödeyecek. Artık sizi göremeyeceğim madam,tamamozaman,hergünbendensözedildiğiniduyacaksınız.

RéseferininveLaRochelle'deProtestanlarlakurduğumbirliğin,sizigörmekzevkiniyaşamaktanbaşkanegibibiramacıolduğunusanıyorsunuz?

OrdumlaParis'ekadargelmeyiummuyorum,amabusavaşınsonundabirbarışgelecekvebubarışda görüşmeleri gerektirecek, o görüşmeci ben olacağım. Bu kez beni geri çevirmeleri mümkünolmadığı için Paris'e geleceğim ve bir anlığına da olsa sizi görmemutluğunu yaşayacağım. Evet,doğru, binlerce insan bumutluluğu canıyla ödeyecek, ama umurumda değil, yeter ki sizi yenidengörebileyim!Bütünbunlar çılgıncagelebilir, ama söyleyinbanahangi kadındaha âşıkbir erkeğe,hangikraliçedahaateşlibirhizmetkârasahipolabilir?"

"Milord, Milord, kendinizi savunmaya çalışırken, suçlu durumuna düşecek sözler ediyorsunuz,aşkınızınbanagöstermekistediğinizkanıtlarıcinayettenfarklıdeğil."

"Çünkübenisevmiyorsunuzmadam,sevseydinizherşeyedahafarklıbiraçıdanbakacaktınız.Ah!Amabenisevseydiniz,mutluluktançıldıracaktım.Ah!MadamdeChevreuse,azöncesözünüettiğinizMadamdeChevreusesizinkadaracımasızdeğildi,kendisiniHollanda'nınaşkınakarşılıkverdi."

"Madam de Chevreuse kraliçe değildi," diye mırıldandı Anne d'Autriche, böyle derin bir aşkındışavurumukarşısındakendinitutamayarak.

"Demekkraliçeolmasaydınızbenisevecektinizmadam,öylemi?Budurumda,sizibanakarşıböyleacımasız kılanın konumunuzun saygınlığı olduğuna inanabilirim, demek Madam de Chevreuseolsaydınız, zavallı Buckingham ümit besleyebilirdi? Ah! Güzel majesteleri, bu tatlı sözler içinyüzlerceteşekkürler."

"Ah!Milord,beniyanlışanladınız;demekistediğim..."

"Susun! Susun!" dedi dük, "Bir yanlış anlamadan dolayı mutluysam, o mutluluğu elimden almaacımasızlığınıgöstermeyin.Kendinizdesöylediniz,benibirtuzağadüşürdüler,belkideölebilirdim,çünkünegariptirkibirsürediröleceğimihissediyorum."

Vedükündudaklarındahemhüzünlü,hemdeçekicibirgülümsemebelirdi.

"AmanTanrım!"diyehaykırdıAnned'Autriche,dükiçinnekadarendişelendiğinibellietmemeyeçalışarak.

"Bunusiziürkütmekiçinsöylemedimmadam,hattabunusizesöylememçokgülünçveinanınbanabutürdüşlerlehiçilgilenmiyorum.Amabanasöylediğinizosöz,banaverdiğinizoumuthayatımdadahilolmaküzereherşeyedeğer."

"Evetdük,"dediAnned'Autriche, "benimdebazıönsezilerim, rüyalarımvar.Birkeresinde sizinyaralandığınızıgördüm,kanlariçindeyerdeyatıyordunuz."

Page 123: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Solyanda,değilmi,birbıçakyarası?"diyearayagirdiBuckingham.

"Evet,aynenöyle,sol taraftabirbıçakla.AmadualarımdaTanrı'danbaşkakimseyeanlatmadığımburüyayıneredenbiliyorsunuz?"

"Dahafazlasınıduymakistemiyorummadam,beniseviyorsunuz,buçokgüzel."

"Siziseviyormuyum?"

"Evet. Beni sevmeseydiniz, Tanrı size benim gördüğüm rüyayı gönderir miydi? Birbirlerineyürekten bağlı iki insan aynı önsezileri paylaşabilirmiydi?Ah!Kraliçem, beni seviyorsunuz, beniağlatacaksınız!"

"Aman Tanrım! Tanrım!" diye haykırdı Anne d'Autriche, "Buna daha fazla katlanamayacağım.Bakındük,Tanrıaşkınagidinartık,sizisevipsevmediğimibilmiyorum,bildiğimtekşeyboşunasözvermememgerektiği.Banamerhametedinvegidin.Ah!Fransa'daölürseniz,ölümünüzünnedenininbanaolanaşkınızolduğunudüşünüpkendimiaslaaffetmeyeceğim,buyüzdenaklımıkaybedeceğim.Gidinartık,yalvarırımgidin."

"Ah!Buhalinizlenegüzelsiniz!Ah!Sizinekadarseviyorum!"dediBuckingham.

"Gidin!Gidin!Sizeyalvarırımvedahasonrageridönün;elçiolarak,bakanolaraketrafınızdasizisavunacak muhafızlarla, size göz kulak olacak hizmetkârlarla geri gelin, o zaman hayatınız içinendişelenmeyeceğimvesiziyenidengörmektenmutluolacağım."

"Ah!Busöylediklerinizdoğrumu?"

"Evet."

"Ozaman,hoşgörünüzünkanıtıolarakbanadüşgörmediğimihatırlatacakbirşeyverin,taktığınız,benimdetakabileceğimbirşey,biryüzük,birkolye,birzincir."

"Sizeistediğiniziverirsemgidecekmisiniz?"

"Evet."

"Hemenmi?"

"Evet."

"Fransa'danayrılıp,İngiltere'yedönecekmisiniz?"

"Evet,sizesözveriyorum!"

"Ozamanbekleyin."

VeodasınadönenAnned'Autriche,birkaçsaniyeiçindeelindegülağacındanaltınkakmalı,küçükbirkutuilegerigeldi.

"AlınMilord,alın,bunubenimiçinsaklayın."

KutuyualanBuckinghamikincikezdizçöktü.

"Banagideceğinizedairsözvermiştiniz,"dedikraliçe.

Page 124: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Vesözümütutuyorum.Elinizmadam,eliniz,ardındangidiyorum."

Anned'Autrichegözlerini kapayarak elini uzatırken, gücünün tükendiğini hissederekdiğer eliyleEstefania'dandestekaldı.

DudaklarınıtutkuylabugüzeleledokunduranBuckinghamayağakalkarken:

"Eğerölmezsemmadam,dünyaaltüstolsadaaltıayiçindesiziyenidengöreceğim,"dedi

Veverdiğisözesadıkkalarakodadandışarıçıktı.

KoridordakendisinibekleyenMadamBonacieuxonuaynıönlemlerleLouvre'undışınaçıkardı.

Page 125: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XIII

Page 126: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MösyöBonacieuxFarkedilmişolacağıgibibütünbuolaylargelişirken,geçicikonumunarağmenhakkındaçokfazla

endişe duyulmayan biri vardı; bu kişi kadınlara övgülerin düzüldüğü şövalyelik döneminde iç içegeçmişolansiyasetveaşkentrikalarınınsaygıdeğerkurbanıMösyöBonacieuxidi.

Okuyucubelkihatırlar,belkihatırlamaz,onugözdenkaybetmemeyesözvermiştik.

Kendisini yakalayan muhafızlar onu doğrudan Bastille'e götürmüş, korkudan tir tir titrerken,tüfeklerinidolduranbirmangaaskerinönündengeçirmişlerdi.

Oradabiryeraltıdehlizineindirilmiş,kendisinerefakatedenlertarafındanağırhakaretlerevekabamuameleleremaruz kalmıştı. Karşılarında soylu bir beyefendi olmadığını anlayanmuhafızlar onasıradanbirköylügibidavranmışlardı.

Yarımsaatsonra,kaygılarınaolmasadagördüğüişkenceleresonverenbirzabıtkâtibigelerek,onusorguodasınagötürmeleri talimatını vermişti.Genelliklemahkûmlarımuhafızlar sorguya çekerdi,amaMösyöBonacieux'yefarklıdavranılmıştı.

Tuhafiyeciyeeşlikedenikimuhafızonubiravludangeçirip,üçnöbetçininbeklediğibirkoridoragetirdiler,birkapıyıaçtıktansonra,mobilyalarıbirmasa,bir sandalyeden ibaretolanvebir sorguyargıcının bulunduğu alçak tavanlı bir odanın içine ittiler.Masanın arkasındaki iskemleyeoturmuşolansorguyargıcıbirşeyleryazıyordu.

Mahkûmumasanınkarşısınagetirenikimuhafız,sorguyargıcınınbirişaretiüzerinekonuşulanlarıduyamayacaklarıbirköşeyeçekildiler.

Oanadekbaşınıönündekikâğıtlaraeğmişolanyargıçsorgulayacağıkişiyigörmekiçinkafasınıkaldırdı.Bu,yüzifadesiaksi,burnusivri,elmacıkkemiklerisarıveçıkık,küçükgözlerisorgulayıcıve parlak, suratı hem tilkiye hem de sansara benzeyen bir adamdı. Uzun ve hareketli boynununüzerinde duran başı, bol siyah giysisinden bir kaplumbağa kabuğundan çıkar gibi bir salınımlayükseliyordu.

MösyöBonacieux'yeönceadını,soyadını,yaşını,işiniveikametgâhınısordu.

Suçlu,adınınJacquesMichelBonacieuxveyaşınınellibirolduğunu,eskidentuhafiyecilikyaptığınıveFossoyeurscaddesi11numaradaoturduğunusöyledi.

Bununüzerineyargıçsorgulamayaaravererek,onauzunuzunhiç tanınmamışbirkişininpolitikkonularaburnunusokmasınınnekadartehlikeliolduğunuanlattı.

Bugirişkonuşmasını,kardinalhazretleriningücündenveuygulamalarındansözedereksürdürdü.O kimseyle mukayese edilemeyecek bir din adamıydı, geçmişteki kardinalleri gölgede bırakacak,gelecektekilere de örnek teşkil edecek biriydi; gücüne ve uygulamalarına karşı çıkanların cezasızkalmasıdüşünülemezdi.

Söylevininbuikincibölümündensonra,atmacayıandıranbakışlarınızavallıBonacieux'yedikerekonudurumununciddiyetinidüşünmeyedavetetti.

Tuhafiyecinin düşünceleri netti: Mösyö de La Porte'un kendisini vaftiz evladıyla evlendirmeyi

Page 127: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

düşündüğü ve özellikle bu vaftiz evladının kraliçenin çamaşırcısı olarak işe başladığı ana lanetokuyordu.

ÜstatBonacieux'nünkarakterininenbelirginözellikleri iğrençbirparagözlükvebunaeşlikedenkorkunçbir bencillikti ve bütünbunlara çeşni olarakmüthiş bir ödleklik eklenmişti.Karısına olanaşkı onun için ancak ikincil bir duygu olduğundan yukarıda saydığımız temel özelliklerle başedemezdi.

Bonacieuxgerçektendekendisinesöylenenidüşünüyordu.

"Amasayınyargıç,"dediçekingenbirifadeyle,"inanınki,biziyönetmesindenonurduyduğumuz,eşsizkardinaliherkestendahaçoktakdirederim."

"Gerçektenmi?"diyesordusorguyargıcı,kuşkulubirifadeyle,"Amabudoğruysa,nedenBastille'egetirildinizki?"

"Neden buraya getirildim," diye karşılık verdi Mösyö Bonacieux, "işte bunu size söylememkesinlikle imkânsız, çünkü bunu ben de bilmiyorum; ama kesin olan bir şey varsa, kardinalhazretlerinekarşıbilerekbirsaygısızlıktabulunmadığımdır."

"Yinedebirsuçişlemişolmalısınız,çünküvatanhainliğiylesuçlanıyorsunuz."

"Vatanhainliği!"diyehaykırdıBonacieux,ürkmüşbirhalde,"Vatanhainliği!AmaHuguenot'lardannefret eden, İspanyollardan tiksinen zavallı bir tuhafiyecinin bir vatan haini olacağına nasılinanırsınız?Düşünsenizeefendim,bugerçektenimkânsız."

"Mösyö Bonacieux," dedi sorgu yargıcı, küçük gözlerini yüreğinin derinlikleriniokuyacakmışçasınasuçluyayönelterek,"MösyödeBonacieux,karınızvarmı?"

"Evet efendim," diye yanıtladı, işlerin burada karışacağını hissedip titreyen tuhafiyeci, "yani birkarımvardı."

"Nasıl,birkarınızmıvardı?Artıkyoksaonuneyaptınız?"

"Kaçırıldıefendim."

"Kaçırıldımı?"dedisorguyargıcı."Ah!"

Bonacieuxbu"Ah!"sözcüğündenişlerindahadakarışacağınıhissetti.

"Demekkaçırıldı,"diyedevamettisorguyargıcı,"pekibunukiminyaptığınıbiliyormusunuz?"

"Sanırımbiliyorum."

"Kimdi?"

"Kesinolarakemindeğilimefendim,yalnızcakuşkulanıyorum."

"Kimdenkuşkulanıyorsunuz?Haydiaçıkçayanıtverin."

MösyöBonacieux'nünkafasıçokkarışıktı:Herşeyisöylemelimi,yoksainkârmıetmeliydi?Herşeyi inkâr ederse, itiraf edecek çok şeyi olduğu düşünülebilirdi; her şeyi anlatırsa, iyi niyetliolduğunukanıtlayabilirdi.Bununüzerineherşeyianlatmayakararverdi.

"Uzunboylu,esmer,soylubiryüzifadesinesahip,herhaliylebüyükbirsenyörebenzeyenbirinden

Page 128: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kuşkulanıyorum;karımıLouvre'danevegötürürkenbizidefalarcaizlemişti."

Sorguyargıcıbirazendişelenmişgibigörünüyordu.

"Yaismine?"

"Ah!Bukonudahiçbirşeybilmiyorum,amagörürsemtanırım,siziteminederimki,onubinkişiarasındabileolsahementanırım."

Sorguyargıcınınkaşlarıçatıldı.

"Demekonubinkişininiçindetanıyacağınızısöylüyorsunuz?"

"Yani,"diyekarşılıkverdihatayaptığınıanlayanBonacieux,"yani..."

"Onutanıyacağınızısöylediniz,"dedisorguyargıcı,"buiyi,bugünlükbukadaryeter;soruşturmayıderinleştirmedenönce,birilerininkarınızıkaçırankişiyitanıdığınızdanhaberdarolmasıgerek."

"Amasizeonutanıdığımısöylemedim!"diyehaykırdıBonacieuxümitsizce."Tamtersinesize..."

"Mahkûmugötürün,"dedisorguyargıcımuhafızlara.

"Onunereyegötürelim?"diyesorduzabıtkâtibi.

"Birhücreye."

"Hangisine?"

"Tanrım!Önünüze ilk çıkana, yeter ki kapısı sağlam olsun," diye yanıtladı sorgu yargıcı zavallıBonacieux'nüniçinititretenbirkayıtsızlıkla.

"Yazık!Çok yazık!" dediBonacieux kendi kendine, "Başıma gelenlere bak, karım büyük bir suçişlemiş olmalı, benim de onun suç ortağı olduğumu sanıyorlar, beni de onunla birliktecezalandıracaklar: Konuşmuş, bana her şeyi anlattığını itiraf etmiş olmalı, kadınlar zaaflıdır!Önünüzeilkçıkanhücreye!Geceuzunsürmeyecekveyarınçarkişkencesine,idamsehpasına!AmanTanrım!Tanrım!Banamerhametet!"

Bu tür sızlanmalaraalışkınolanmuhafızlar,Bonacieux'nünyakınmalarınahiçaldırmadankolunagiriponugötürürken,sorguyargıcıaceleylezabıtkâtibininbeklediğimektubuyazıyordu.

Bonacieux'nün gece boyunca gözünü kırpmaması hücresinin kötülüğünden değil, duyduğu derinendişelerden kaynaklanıyordu, bütün geceyi en ufak bir gürültüden ürpererek taburesinin üzerindegeçirdi,gününilkışıklarıhücresinesüzülürken,şafağınrengionabircenazetöreniniçağrıştırdı.

Aniden sürgülerin açıldığını duyup yerinden sıçradı. Onu idam sehpasına götürmek içingeldiklerini sanmıştı, ama karşısında cellat yerine yalnızca dünkü sorgu yargıcı ve zabıt kâtibinigörünce,neredeyseboyunlarınasarılacaktı.

"Dün akşamdan beri işler daha da karıştı mösyö," dedi sorgu yargıcı, "size bütün gerçeğianlatmanızı tavsiye ederim, çünkü kardinalin öfkesini yalnızca pişmanlığınızı dile getirmenizdindirebilir."

"Amaben her şeyi söylemeye hazırım," diye haykırdıBonacieux, "en azından bildiğimher şeyi.Yalvarırımsorun."

Page 129: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Önceliklekarınıznerede?"

"Amasizekaçırıldığınısöylemiştim."

"Evet,amadünsaatbeşte,sizinsayenizdekaçtı."

"Karımkaçtıha!"diyehaykırdıBonacieux."Ahbahtsız!Efendimokaçtıysa,inanınbubenimhatamdeğil."

"Gündüzuzunsüregörüştüğünüzkomşunuzd'Artagnan'ınevindenearıyordunuz?"

"Ah!Evet,efendim,evet,budoğruvehatayaptığımıkabulediyorum.D'Artagnan'lagörüştüm."

"Buziyaretinizinamacıneydi?"

"Ondan karımı bulması için bana yardım etmesini istedim. Bunu ondan talep etmeye hakkımolduğunusanıyordum;amayanıldığımıanladım,bununiçinbenibağışlamanızıdiliyorum."

"D'Artagnanneyanıtverdi?"

"Mösyö d'Artagnan bana yardım edeceğini söyledi, ama kısa süre sonra bana ihanet ettiğinigördüm."

"Adaleti yanıltmaya çalışıyorsunuz! Mösyö d'Artagnan sizinle bir anlaşma yaptı ve anlaşmanedeniyle, karınızı götürmeye gelen muhafızları kovalayıp, onu bütün araştırmalara rağmenbulunamayanbiryeresakladı."

"D'Artagnankarımıkaçırdıöylemi?Ah!Şurayabakın,nelersöylüyorsunuz?"

"Çokşükürd'Artagnanelimizde,sizionunlayüzleştireceğiz."

"Ah!İyiolur,"diyehaykırdıBonacieux,"tanıdıkbiryüzgörmekcanımısıkmayacak."

"Mösyöd'Artagnan'ıgetirin,"dedisorguyargıcıikimuhafıza.

İkimuhafızAthos'ugetirdiler.

"Mösyöd'Artagnan,"dedisorguyargıcıAthos'a,"bubeyefendiylearanızdanelergeçtiğinianlatın."

"Ama!"diyehaykırdıBonacieux,"banagösterdiğinizkişiMösyöd'Artagnandeğil!"

"Nasıl,Mösyöd'Artagnandeğilmi?"diyehaykırdısorguyargıcı.

"Kesinlikle,"diyeyanıtladıBonacieux.

"Bubeyefendininadıne?"diyesordusorguyargıcı.

"Bunubilmediğimiçinsizesöyleyemem."

"Nasıl!Onutanımıyormusunuz?"

"Hayır."

"Onuhiçgörmedinizmi?"

"Gördüm,amaadınıbilmiyorum."

Page 130: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Adınız?"diyesordusorguyargıcı.

"Athos,"diyeyanıtladısilahşor.

"Ama bu bir insan adı değil ki, bir dağın adı!" diye haykırdı kafası karışmaya başlayan zavallısorgucu.

"Adımbu,"dediAthossakinbirifadeyle.

"Amaadınızınd'Artagnanolduğunusöylemişsiniz."

"Benmi?"

"Evet,siz."

"BanaMösyö d'Artagnan olup olmadığım soruldu, ben de ‘Öylemi sanıyorsunuz?' diye karşılıkverdim.Muhafızlarbundaneminolduklarını söylediklerindeonlarakarşı çıkmak istemedim.Zatenyanılmışolabilirim."

"Mösyö,adaletlealayediyorsunuz."

"Kesinliklehayır,"dediAthossakince.

"SizMösyöd'Artagnan'sınız."

"Bakınhâlâaynışeyisöylüyorsunuz."

"Ama,"diyehaykırdıMösyöBonacieux,"efendim,sizehiçşüpheolmadığınısöylüyorum.Mösyöd'Artagnan kiracımdır, dolayısıyla kiralarımı ödememesine rağmen ve tam da bu nedenle onutanıyorum. Mösyö d'Artagnan on dokuz, yirmi yaşlarında bir gençtir, oysa beyefendi en azındanotuzunda.Mösyöd'Artagnan,MösyödesEssarts'ınmuhafızbirliğindegörevyapıyor,amabeyefendiMösyö de Tréville'in silahşor birliğine mensup, üniformasına baksanıza efendim, üniformasınabaksanıza."

"Budoğru,"diyemırıldandısorguyargıcı,"vaycanınabudoğru."

OsıradakapıhızlaaçıldıveBastille'inkapıgörevlilerindenbirinineşlikettiğibirhaberci sorguyargıcınabirmektupuzattı.

"Ahzavallıkadın!"diyehaykırdısorguyargıcı.

"Nasıl?Nediyorsunuz?Nedensözediyorsunuz?Umarımkarımlailgilideğildir."

"Tamtersine,onunlailgili.İşinizzorlaşıyor."

"Ah!" diye haykırdı öfkelenen tuhafiyeci, "Ben hapisteyken karımın yaptıkları benim işimi nasılzorlaştırıyorefendim,banabunuaçıklamamutluluğunubahşedermisiniz?"

"Çünkübirlikteyapmışolduğunuziğrençplanıhayatageçiriyor."

"Büyükbiryanılgıiçindesinizefendim,karımınneyapmışolduğunukesinliklebilmiyorumveeğerbirahmaklıkyaptıysa,bunukabuletmiyorum,onaylamıyorum,reddediyorum."

"Ah,şurayabakın,"dediAthossorguyargıcına,"soracakbirşeyinizyoksa,beniburadangötürün,buMösyöBonacieux'nüzçokcansıkıcı."

Page 131: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Mahkûmlarıhücrelerinegötürün,"dedisorguyargıcı,AthosveBonacieux'yüişaretederek,"herzamankindendahasıkıgözetilsinler."

"Ama," dedi Athos her zamanki sükûnetiyle, "sorgulayacağınız kişi d'Artagnan'sa, onun yerinitutabileceğimisanmıyorum."

"Dediğimiyapın,"diyehaykırdısorguyargıcı,"veağzınızıaçmayın!Duyuyormusunuz?"

Athosomuzlarınısilkerekmuhafızlarıizlerken,Bonacieuxbirkaplanınbileyüreğiniparçalayacaksızlanmalardabulunuyordu.

Geceyi geçirdiği hücreye geri götürülen tuhafiyeci gün boyunca orada kaldı. Bir silahşorolmadığınıkendidesöyleyenBonacieuxbütüngüntambirtuhafiyecigibiağladı.

Akşam dokuza doğru yatmaya hazırlanırken, koridorda ayak sesleri duydu. Adımlar hücresineyaklaştı,kapınınaçılmasıylamuhafızlariçerigirdiler.

"Beniizleyin,"dedimuhafızlarınardındangelenbirsubay.

"Siziizlemekmi?"diyehaykırdıBonacieux,"Tanrım!Busaattesizinereyekadarizleyeceğim?"

"Sizigötürmeemrialdığımızyerekadar."

"Amabusorumunyanıtıdeğil."

"Yinedebusizeverebileceğimiztekyanıt."

"AmanTanrım,Tanrım,"diyemırıldandızavallıtuhafiyeci,"bukezişimbitik!"

Vehiçdirenmedenkendisinialmayagelenmuhafızlarıizledi.

Daha önce geçtiği koridordan sonra bir avluyu, ardından da ana binanın bulunduğu ikinci biravluyu aştı, sonunda avlunun kapısının önünde dört atlı muhafızın çevrelediği bir araba gördü.Arabayabindirildiğinde,subayyanınayerleşti,kapınınkilitlenmesiyleherikisidekendilerinihareketedenbirhapishaneniniçindebuldular.

Arababircenazearabasıgibiyavaşçailerliyordu.Mahkûmkilitliparmaklıklarınarasındanyalnızcaevlerivekaldırımlarıgörüyordu,amagerçekbirParisliolarak, tabelalardan, sokak lambalarındanhangi caddeden geçtiklerini anlıyordu. Bastille mahkûmlarının idam edildiği Saint-Paul'egeldiklerindebayılacakgibiolupikikerehaççıkarttı.Oradaduracaklarınısandıysada,arabayolunadevametti.

Dahaileride,suçlularıngömüldüğüSaint-Jeanmezarlığınınyanındangeçerlerkeniçinidahabüyükbirkorkukapladı.İçinirahatlatantekşey,onlarıgömmedenöncekafalarınıkesmeleriydi,oysakafasıhâlâ omuzlarının üzerinde duruyordu. Ama araba Grève yoluna sapıp, belediye sarayının sivriçatıları göründüğünde, bu kez işinin bittiğini düşünerek, subaya günah çıkartmak istedi, geriçevrilmesi üzerine öyle acıklı çığlıklar attı ki, subay böyle bağırmaya devam ederse, ağzınıbağlatacağınısöyledi.

ButehditBonacieux'nüniçinibirazrahatlattı:OnuGrève'deöldüreceklerse,idamalanınaneredeysevarmaküzereolduklarındanağzınıbağlamalarınagerekyoktu.Gerçektendearabahiçdurmadanbuuğursuzmeydanıgeridebıraktı.ArtıkkorkulacaktekşeyarabanınyöneldiğiCroix-du-Trahoir'dı.Bukezhiçşüpheyoktu,adisuçlularCroix-du-Trahoir'daidamediliyordu.BonacieuxSaint-Paul'eyada

Page 132: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Grèvemeydanına layıkolduğunudüşünerekövünmüştü,amasonyolculuğunuCroix-du-Trahoir'datamamlayacaktı! O uğursuz haçı henüz göremese de, bir şekilde onu karşısında bulacağınıhissediyordu.Yirmiadımdahagidildiğinde,biruğultununduyulmasıyla arabadurdu.Bu,peşpeşeyaşadığı korkularla yıkılmış zavallı Bonacieux için çok fazlaydı, sanki son nefesini verirmiş gibihafifçeinleyerekbayıldı.

Page 133: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XIV

Page 134: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Meung'dekiAdamBukalabalıkasılacakbiradamıdeğil,asılmışbiradamıizlemekiçintoplanmıştı.

Bir an için duran araba kalabalığın arasından yoluna devam etti, Saint-Honoré caddesine girip,oradanBons-Enfantscaddesinedöndüvealçakbirkapınınönündedurdu.

KapınınaçılmasıylamuhafızlarsubayıntuttuğuBonacieux'nünkolunagirdiler,onubirkoridordangeçirip,merdivenlerdençıkardılarvebirbeklemeodasınabıraktılar.

Bütün bu hareketleri tamamıyla mekanik bir şekilde yapmış, sanki bir rüyada gibi yürümüştü;çevresindekinesneleribirsisperdesininarasındangörüyor,kulaklarıanlamadığıseslerialgılıyordu;o sırada idam etseler, kendini savunmak için tek bir hareket yapamayacak, aman dileyecek tek birçığlıkbileatamayacaktı.

Sırtını duvara yaslayıp, kolları sarkmış bir halde, muhafızların kendisini bıraktıkları bankınüzerindekalakalmıştı.

Bununlabirlikte,etrafınabaktığındakendisinitehditedenhiçbirşeygöremeyip,ciddibirtehlikeylekarşı karşıya kalmadığını anladı, kanepesinin yumuşacık, duvarların güzel bir Cordoba derisiylekaplı,pencerelerinaltınkordonlarlatutturulmuşkırmızıdamalıperdelerlesüslenmişolduğunufarkedince,yavaşyavaşkorkusununbirazabartılıolduğunudüşünüp,kafasınısağasola,yukarıyaaşağıyahareketettirmeyebaşladı.

Bu hareketlerine kimsenin karşı çıkmaması üzerine biraz daha cesaretlenerek önce bir bacağını,sonradiğerinioynattıveikielindendestekalarakkanepededoğrulupayağakalktı.

Osırada temizyüzlübir subaykapıyı açıp,yanodadakibirkişiylekonuşmayadevametti, sonramahkûmadönerek:

"İsminizBonacieuxmü?"diyesordu.

"Evetefendim,"diyekekeledi,canlıdançokölüyebenzeyenBonacieux.

"Girin,"dedisubay.

Vetuhafiyeciningeçmesiiçingeriçekildi.Bonacieuxhiçyanıtvermedenitaatederekbeklendiğinisandığıodayagirdi.

Burası büyük, her yanı kapalı, boğucu bir çalışma odasıydı, duvarları savunma ve saldırısilahlarıyla kaplıydı, henüz eylül ayının sonlarında olunmasına rağmen şömine yanıyordu.Odanınortasında,üzerindeRochelleşehrininkocamanbirharitasınınbulunduğukitaplarvekâğıtlarladolu,kareşeklindebirmasavardı.

Şöminenin önünde orta boylu, yüz ifadesi soylu ve gururlu, bakışları delici, alnı geniş ve keçisakalı ilebıyıklarızatenzayıfolanyüzünüdahaince,uzungösterenbiradamduruyordu.Otuzaltı,otuz yedi yaşlarında olsa da, saçları, bıyıkları ve keçi sakalı kırlaşmıştı.Kılıcı olmasa da, tambirsavaşçıyıandıranbuadamınmandaderisindençizmelerininhâlâhafifçetozlakaplıolmasındanogünatabinmişolduğuanlaşılıyordu.

Armand-Jean Duplessis'i, yani kardinal de Richelieu'yü bize anlatıldığı gibi, yaşamını yalnızca

Page 135: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

dehasının gücüyle sürdürebilen,Avrupa'yla verdiği savaşı ancak engin düşünce yeteneği sayesindedevamettirebilen,büyükacılarçeken,sesisoluğukesilmiş,vücuduikibüklümolmuş,mezarıandırangenişkoltuğunagömülmüşbir ihtiyarolarakdeğil,ogünkühaliyle,yanibedeniçokgüçlüolmasada,kendisiniyaşayanenolağanüstüinsanlardanbiriyapanmoralgücüyleayaktaduranveMantovadükalığında Nevers düküne destek verdikten, Nîmes'i, Castres'ı ve Uzes'i aldıktan sonra, şimdiİngilizleri Ré adasından kovup La Rochelle'i kuşatmaya hazırlanan yiğit ve yaman bir kişi olaraktasviredeceğiz.

İlk bakışta hiçbir şey onun kardinal olduğunu belli etmiyordu, daha önceden yüzünü görmemişolanların,karşılarındakimolduğunutahminetmelerimümkündeğildi.

Zavallıtuhafiyecidışarıdaayaktadururken,tasvirettiğimizkişigözleriniadetageçmişiniokumakistercesineonadikmişti.

"Bonacieuxbumu?"

"Evet,monsenyör,"diyekarşılıkverdisubay.

"Peki,şubelgeleriverinvebiziyalnızbırakın."

Subaymasanınüzerindekibelgelerikardinaleuzattıktansonra,yerlerekadareğilerekdışarıçıktı.

Bonacieux bu belgelerin Bastille'deki sorgucularının elinden çıktığını anlamıştı. Ara sıra,şöminenin önündeki kişi yazılanlardan uzaklaştırdığı bakışlarını tıpkı iki hançer gibi zavallıtuhafiyecinintakalbinekadarsaplıyordu.

Ondakikalıkbirokuma,onsaniyelikbirgözlemdensonra,kardinalkararınıvermişti.

"Bukafa asladalavereleregirişmemiştir, amaönemiyok,bir bakalımhele,"diyemırıldandıktansonrayavaşça,"vatanhainliğiylesuçlanıyorsunuz,"dedi.

"Bunudahaöncedesöyledilermonsenyör,"diyehaykırdıkonuştuğukişiyesubaydanduyduğugibihitapedenBonacieux,"amasiziteminederimkibukonuylailgilihiçbirşeybilmiyorum."

Kardinalgülümsemesinibastırdı.

"Karınızla,MadamdeChevreuse'leveBuckinghamdüküilekomplolarçeviriyormuşsunuz."

"Doğrusu,monsenyör,buisimlerikarımıntelaffuzettiğiniduymuştum."

"Hangivesileyle?"

"Kardinal de Richelieu'nün Buckingham dükünü Paris'e çağırdığını ve kraliçe ile birlikte herikisinindedefterlerinidürmekistediğinisöylemişti."

"Böylemisöylüyordu?"diyehaykırdıkardinalöfkeyle.

"Evetmonsenyör;amabenonaböylesöylentilerealdırmamasınısöyledim,kardinalhazretlerininböylebirşeyyapacakdurumda..."

"Kesinsesinizi,sizbirahmaktanbaşkabirşeydeğilsiniz!"diyearayagirdikardinal.

"Karımınsöyledikleriaynenböyleydi,monsenyör."

"Karınızıkiminkaçırdığınıbiliyormusunuz?"

Page 136: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hayırmonsenyör."

"Yinedebazıkuşkularınızvar?"

"Evetmonsenyör;amasayınsorguyargıcınıncanınısıktığıiçinbukuşkularımdanvazgeçtim."

"Karınızınkaçıpkurtulduğunubiliyormuydunuz?"

"Hayır monsenyör, bunu hapiste, oldukça sevimli bir adam olan sayın sorgu yargıcındanöğrendim."

Kardinalbirkezdahagülmemekiçinkendinizortuttu.

"Yanikaçtığındanberikarınızınbaşınanelergeldiğinibilmiyorsunuz?"

"Kesinliklemonsenyör;amaLouvre'adönmüşolmalı."

"Geceyarısıbirdehenüzdönmemişti."

"Ah!Tanrım!Amaozamanbaşınabirşeymigeldi?"

"İçinizrahatolsun,bunuöğreneceğiz;kardinaldenhiçbirşeygizlenemez,oherşeyibilir."

"Öyleyse monsenyör, kardinalin bana karımın başına neler geldiğini söyleyeceğini düşünüyormusunuz?"

"Belki,amaöncekarınızlaMadamdeChevreusearasındakiilişkilerianlatmanızgerek."

"Amamonsenyör,benhiçbirşeybilmiyorum,onuhiçgörmedim."

"KarınızıalmakiçinLouvre'agittiğinizde,doğrudanevemidönüyordunuz?"

"Hayır,çoğunluklaonukumaştüccarlarınagötürüyordum."

"Kaçkumaştüccarıvardı?"

"İkimonsenyör."

"Yerlerineredeydi?"

"BiriVaugirard,diğerideLaHarpecaddelerinde."

"Onunlaiçerigiriyormuydunuz?"

"Hayırmonsenyör,onukapıdabekliyordum."

"Böyletekbaşınaiçerigirmekiçinnasılbirbahanebuluyordu?"

"Bahanebulmuyordu;banabeklememisöylüyordu,bendebekliyordum."

"Çokhoşgörülübirkocasınız,sevgilimösyö!"dedikardinal.

"Bana sevgili mösyö diyor!" dedi tuhafiyeci içinden. "Çok güzel, işler yolunda gidecek gibigörünüyor!"

"Omekânlarıhatırlıyormusunuz?"

Page 137: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet."

"Kapınumaralarınıbiliyormusunuz?"

"Evet."

"Söylermisiniz?"

"Vaugirardcaddesi25numara,LaHarpecaddesi75numara."

"Bugüzel,"dedikardinal.

Ardındangümüşçanıçalmasıylasubayiçerigirdi.

"GidipRochefort'ubulun,geridöndüyse,hemenyanımagelsin,"dedialçaksesle.

"Kontdöndü,"dedisubay,"biranöncekardinalhazretleriylegörüşmekistiyor."

"Kardinalhazretleri,"diyemırıldandıBonacieux.

"Ozamangelsin,"dediRichelieuaceleyle.

Subaykardinalinhizmetkârlarınınherzamankiçabukluğuyladışarıçıktı.

"Kardinalhazretleri,"diyemırıldandışaşkıngözlerifıldırfıldırdönenBonacieux.

Subayınodadançıkmasınınüzerindendahabeşsaniyebilegeçmemiştiki,kapınınaçılmasıylaiçeribirbaşkasıgirdi.

"Buo,"diyehaykırdıBonacieux.

"Kim?"diyesordukardinal.

"Karımıkaçıranadam."

Kardinalinçanıbirkezdahaçalmasıylasubayiçerigirdi.

"Buadamımuhafızlarınınyanınagötürün,bençağıranakadaroradabeklesin."

"Hayırmonsenyör!Hayır,buodeğil!"diyehaykırdıBonacieux,"Hayır,yanılmışım.Buodeğildi,onabenzemiyorbile!Oonurlubirbeyefendi."

"Götürünbuahmağı!"dedikardinal.

Subaykolunagirerek,onuikimuhafızınbeklediğiodayagötürdü.

Kardinalin yanına gelen kişi Bonacieux'nün çıkışını sabırsızlıkla izledi, ardından kapı kapanırkapanmaz:

"Görüştüler,"dediaceleylekardinaleyaklaşarak.

"Kim?"diyesordukardinal.

"Kraliçevedük."

"Öylemi?"diyehaykırdıkardinal.

Page 138: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet."

"Nerede?"

"Louvre'da."

"Eminmisiniz?"

"Kesinlikle."

"Bunusizekimsöyledi?"

"MadamdeLannoy,kardinalhazretlerinebağlılığınısizdebiliyorsunuz."

"Nedendahaöncehabervermedi?"

"Ya tesadüf ya da güvensizlikten dolayı kraliçeMadam de Fargis'yi odasında yatırıp, bütün günyanındatutmuş."

"Tamam,kaybettik.Rövanşıalmayabakalım."

"Tümyüreğimleyanınızdaolacağımmonsenyör,içinizrahatolsun."

"Olaylarnasılgelişmiş."

"Geceonikibuçuktakraliçenedimeleriylebirlikte..."

"Nerede?"

"Yatakodasında..."

"Peki."

"Çamaşırcıkadıntarafındankendisinebirmendilgetirilmiş..."

"Sonra?"

"Kraliçebirandaçokheyecanlanmış,öylekiallıklakaplıyüzükireçgibisolmuş."

"Sonra!Sonra!"

"Yinedeayağakalkıp,soğukbirsestonuyla:‘Hanımlar,beniondakikabekleyin,gerigeleceğim,'demiş.Yüklüğünkapısınıaçıpdışarıçıkmış."

"MadamdeLannoy,nedenbizihemenhaberdaretmemiş?"

"O sırada hiçbir şey kesin değilmiş; hem kraliçe, ‘Hanımlar beni bekleyin' dediği için onaitaatsizliketmeyigözealamamış."

"Kraliçedışarıdanekadarkalmış?"

"Kırkbeşdakikakadar."

"Yanındahiçnedimesivarmıymış?"

"YalnızcaDonaEstefania."

Page 139: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sonrageridönmüşmü?"

"Evet,amagülağacındanküçükbirkutuyualmakiçin,sonrahemençıkmış."

"Yenidengeridöndüğünde,bukutuyanındamıymış?"

"Hayır."

"MadamdeLannoy,bukutudaneolduğunubiliyormuymuş?"

"Evet,majestelerininkraliçeyehediyeettiğielmaslar."

"Yanigeridöndüğündeyanındabukutuyokmuş?"

"Evet."

"MadamdeLannoy,kraliçeninelmaslarıBuckingham'averdiğinimidüşünüyor?"

"Bundanemin."

"Nasılyani?"

"KraliçeninodahizmetkârıolanMadamdeLannoyertesigünokutuyuaramış,onubulamayıncaendişelenirmişgibigörünüpkraliçeyesormuş."

"Vekraliçe?.."

"Kraliçekıpkırmızıkesilmişveöncekigünelmaslardanbirininkırıldığınıve tamiredilmesi içinkuyumcusunagönderdiğinisöylemiş."

"Bunundoğruolupolmadığınıöğrendinizmi?"

"Evet."

"Kuyumcunedemiş?"

"Kuyumcununböylebirşeydenhaberiyokmuş."

"Güzel!Güzel!Rochefort,henüzherşeybitmedi,hattabuolupbitenlerdenyararlanabiliriz."

"Kardinalhazretlerinindehasındaneminim..."

"Casusununahmaklığınıtelafiedeceğindende,öyledeğilmi?"

"Kardinalhazretlericümlemibitirmemeizinverseydibendebunusöyleyecektim."

"ŞimdiChevreusedüşesininveBuckinghamdükününneredesaklandıklarınıbiliyormusunuz?"

"Hayırmonsenyör,adamlarımbukonuylailgiliolumlubirhabergetiremediler."

"Amabenbiliyorum."

"Sizmimonsenyör?"

"Evet, en azından birinin Vaugirard caddesi 25 numarada, diğerinin de La Harpe caddesi 75numaradakaldıklarındanşüpheleniyorum."

Page 140: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kardinalhazretleriherikisinidetutuklatmamıisterlermi?"

"Artıkçokgeç,gitmişolmalılar."

"Olsun,yinedebundaneminolmalıyız."

"Onmuhafızalıp,evleriarayın."

"Gidiyorummonsenyör."

VeRochefortodadançıktı.

Yalnızkalankardinalbirazdüşündüktensonra,çanıüçüncükezçaldı.

Aynısubayyenideniçerigirdi.

"Mahkûmugetirin,"dedikardinal.

Bonacieuxbirkezdahagetirildivekardinalinişaretiüzerinesubaydışarıçıktı.

"Beniyanılttınız,"dedikardinalsertbirifadeyle.

"Ben,"diyehaykırdıBonacieux,"kardinalhazretlerinibenmiyanılttım?"

"Karınızın Vaugirard ve La Harpe caddelerine gitmesinin nedeni kumaş tüccarlarıyla görüşmekdeğilmiş."

"AmaTanrıaşkına,kimegidiyormuşki?"

"ChevreusedüşesineveBuckinghamdüküne."

"Evet," dedi anılarını yeniden gözden geçiren Bonacieux, "bu doğru, kardinal hazretleri haklı.Karıma birçok kez kumaş tüccarlarının tabelası bile olmayan böyle evlerde oturmasının şaşırtıcıolduğunu söylediğimde o hep gülmeye başlardı. Ah monsenyör," diye devam etti Bonacieux,kardinalin ayaklarına kapanarak, "Ah! Ne kadar iyi, ne kadar yücesiniz, bütün dünya dehanızınönündeeğiliyor."

Bonacieuxgibisıradanbiradamkarşısındakizaferionuniçinnekadarönemsizsede,biran içinbunun tadını çıkardı, sonra aniden aklına yeni bir şey gelmişçesine, dudakları bir gülümsemeylekıvrıldıveelinituhafiyeciyeuzatarak:

"Ayağakalkındostum,"dedi"sizmertbiradamsınız."

"Kardinal bana eliyle dokundu! Ben de bu büyük adamın eline dokundum!" diye haykırdıBonacieux."Busoyluadambanadostumdiyeseslendi."

"Evet dostum, evet!" dedi kardinal, ara sıra kullandığı ve yalnızca kendisini tanımayanlarıkandırmaya yarayan babacan bir ses tonuyla, "ve haksız yere suçlandığınız için, size bir tazminatödemekgerekir.Alın,bukesedeüçyüzaltınvar,vebenibağışlayın."

"Sizi bağışlamak mı monsenyör!" dedi, bu sözde bağışın kendisiyle alay edilmek amacıylayapıldığından kaygılandığı için keseyi almakta tereddüt eden Bonacieux. "Ama beni tutuklatmakta,işkenceettirmekte,asmaktaözgürdünüz;sizherşeyekadirsinizvesizetekbirsözbileedemem.Sizibağışlamakmonsenyör!Böylebirşeydüşünemezsiniz!"

Page 141: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah! Sevgili dostum Bonacieux! Bana karşı çok cömert davranıyorsunuz, size teşekkür ederim.Yinedebukeseyialıyorveburadanhoşnutsuzluğunuzubellietmeyenbirifadeylegidiyorsunuz,öyledeğilmi?"

"Monsenyör,buradanbüyülenmişbirhaldeayrılıyorum."

"O zaman, elveda ya da daha doğrusu, yeniden görüşmek üzere, çünkü yeniden görüşeceğimiziumuyorum."

"Kardinalhazretlerinezamanisterse,emirlerineamadeolacağım."

"İçinizrahatolsun,sıksıkgörüşeceğiz,çünküsohbetinizdenbüyükbirkeyifaldım."

"Monsenyör!"

"YenidengörüşmeküzereMösyöBonacieux,yenidengörüşmeküzere."

VekardinalinelişaretineyerlerekadareğilerekkarşılıkverenBonacieuxgerigerigiderekdışarıçıktı, bekleme odasına geçtiğinde, kardinal onun büyük bir coşkuyla, "Yaşasın kardinal! Yaşasınkardinal hazretleri! Yaşasın büyük kardinal!" diye avazı çıktığı kadar bağırdığını duydu.Bonacieux'nün duygularını parlak bir şekilde dışa vurmasını gülerek dinleyen kardinal, çığlıklarınuzaklaşmayabaşlamasıyla:

"İşte,"dedikendikendine,"artıkbenimiçinölümegidecekbiradamoldu."

VekardinalbüyükbirdikkatleçalışmamasasınınüzerindeduranLaRochelleharitasınıincelerken,kalemiyle on sekiz ay sonraki kuşatmada, limana denizden destek gelmesini imkânsız kılacak omeşhurbendingeçeceğihattıçizdi.

Derinstratejikdüşünceleredalmışbirhaldeyken,kapıaçıldıveRochefortiçerigirdi.

"Neler oldu?" diye sordu kardinal aceleyle, ayağa kalkarken gösterdiği çabukluk konta verdiğigörevinekadarönemsediğinibelliediyordu.

"Yirmiyedi,yirmisekizyaşlarındabirkadınveotuzbeş,kırkyaşlarındabiradam,biridört,diğeribeşgünboyuncakardinalhazretlerininsaptadığıevlerdeikametetmişler,amakadınbugece,adamdabusabahayrılmışlar."

"Onlardı!"diyehaykırdıkardinalsaatebakarak,"veşimdiartlarındankoşmakiçinçokgeç,"diyedevametti,"düşesTours'a,dükdeBoulogne'aulaşmışlardır.OnlarıLondra'dabulacağız."

"Kardinalhazretlerinintalimatlarınelerdir?"

"Geçmişten söz etmek yok, kraliçe sırrını bildiğimizden haberdar olmayıp, emniyette olduğunudüşünsün,bizimbaşkaoyunlarçevirdiğimizisansın.BanaadaletbakanıSéguier'yigönderin."

"Kardinalhazretlerioadamaneyaptı?"

"Hangiadama?"diyesordukardinal.

"Bonacieux'ye?"

"Onayapılmasıgerekeniyaptım.Onukarısınınajanıyaptım."

Rochefortkontuefendisiningücünübildiğinibelliedenbiradamınifadesiyleeğilerekdışarıçıktı.

Page 142: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Yalnız kalan kardinal yeniden masasının başına oturdu, bir mektup yazarak özel mührüyledamgaladıktansonraçanıyenidençaldı,subaydördüncükeziçerigirdi.

"BanaVitray'yiçağırın,"dedi,"veyolaçıkmaküzerehazırlanmasınısöyleyin."

Biraz sonra çağırttığı adam, çizmelerini giymiş, mahmuzlarını takmış bir halde karşısındaduruyordu.

"Vitray,"dedi,"sonsüratleLondra'yagideceksiniz.Yoldabiranbiledurmayacaksınız.BumektubuMilady'evereceksiniz.İşteikiyüzaltınlıkbirmakbuz,veznedarımagidipparayıalın.Altıgüniçindegörevinizibaşarıylatamamlayıpburayadönersenizbirbukadardahaalacaksınız."

Ulakhiçyanıtvermedenöneeğildi,mektubuveikiyüzaltınlıkmakbuzualarakdışarıçıktı.

Mektubuniçeriğişöyleydi:

"Milady,

Buckingham dükünün katılacağı ilk baloda siz de hazır bulunun. Hırkasında on iki parça elmasolacak,yanınayaklaşıpikitanesinialın.

Elmaslarelinizegeçergeçmezbenidurumdanhaberdaredin."

Page 143: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XV

Page 144: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KanunAdamlarıveKılıçAdamlarıBuolaylarınertesigünü,Athoshâlâortalıktagörünmediğiiçin,d'ArtagnanvePorthos,Mösyöde

Tréville'iortadankayboluşununnedenlerindenhaberdarettiler.

Aramis'e gelince, söylendiği kadarıyla ailevi meseleleri halletmek için beş günlüğüne Rouen'agitmişti.

Mösyö de Tréville askerlerinin babasıydı. İçlerinde en az tanınmış olanlar bile birliğinüniformasını giyer giymez, onun bir ağabeyden aşağı kalmayan yardım ve desteğinden eminolabilirlerdi.

Buyüzdenhaberialıralmazcezayargıcınagitti.Kızılhaçgöreviniyürütensubayçağırtıldığında,verdiğibilgilerdenAthos'ungeçiciolarakFor-l'Evêque'tetutulduğuanlaşıldı.

Athos, Bonacieux'nün yaşadığı sınavların hepsinden geçmişti. İki mahkûmun yüzleştirildiklerisahneye eşlik etmiştik. D'Artagnan'ın yeterli zamanı kazanamadığından endişe duyan Athos o anakadarhiçbirşeysöylememişolsada,yüzleştirmesırasındaisminind'ArtagnandeğilAthosolduğunuaçıklamıştı.

Buna ilaveten kendileriyle daha önce hiç konuşmadığı Madam ve Mösyö Bonacieux'yütanımadığını,saatondadostud'Artagnan'ıziyaretegeldiğini,amaosaatekadar,aralarındakendisinetanıklıkedecekolanLaTrémouilledükünündebulunduğubirçokseçkinkişiyleMösyödeTréville'insofrasındakonukolduğunusöylemişti.

İkinci sorgu yargıcı da, kanun adamlarının kılıç adamlarına duyduğu kinin etkisiyle, öç almakistediğibusilahşorunsadevekararlıifadesikarşısındailksorguyargıcıgibişaşkınadönmüştü;yinede Mösyö de Tréville ve La Trémouille dükünün isimleri haklı olarak durup bir düşünmeyigerektiriyordu.

BununüzerineAthos kardinalin yanına gönderilmişti, amane yazık ki kardinalLouvre'da kralınyanındaydı.

İşte tam bu sırada,Athos'u bulamadığı için For-l'Evêquemüdürünün yanından ayrılanMösyö deTrévillemajestelerininhuzurunaçıkıyordu.

MösyödeTrévillesilahşorlarınkomutanıolarakkrallahersaattegörüşebiliyordu.

Kralın entrikalar konusunda erkeklerden çok kadınlara güvenmeyen kardinal tarafından ustacakraliçeye karşı yönlendirilen önyargıları biliniyordu. Bu önyargının en önemli nedenlerinden biriAnned'Autriche'inMadamdeChevreuse ileolandostluğuydu.Buikikadın,kardinali İspanyollarlayapılansavaşlardan,İngilizlerleolanzıtlaşmalardan,malisıkıntılardandahaçokkaygılandırıyordu.Onagöre,MadamdeChevreusekraliçeyeyalnızcasiyasientrikalardadeğil,gönülmaceralarındadayardımcıoluyorduvebudurumkardinalincanınıdahadasıkıyordu.

Kardinalin Tours'da sürgünde olduğu sanılan Madam de Chevreuse'ün polisi atlatarak Paris'egeldiğinivebeşgünboyuncaburadakaldığınısöylemesiüzerinekralkorkunçbiröfkeyekapılmıştı.İlişkilerinde kaprisli ve sadakatsiz olan kral,AdilLouis veDürüst Louis olarak anılmak istiyordu.Gelecek kuşaklar, tarihin akıl yürütmeleriyle değil eylemleriyle açıkladığı bu kişiliği anlamakta

Page 145: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

güçlükçekeceklerdi.

Amakardinal,MadamdeChevreuse'ünyalnızParis'egelmeklekalmayıp,odönemdekabalaolarakbilinen gizli bir haberleşme yöntemiyle kraliçeyle de ilişki kurduğunu, kendisi bu entrikanın enkaranlıkayrıntılarınıaydınlığaçıkartmakiçin,kraliçeninsürgününyanınagönderdiğiözelhaberciyibütün kanıtlarla suçüstü yakalamak üzereyken, elinde kılıcıyla ortaya çıkan bir silahşorun olayıtarafsızlıkla kralın gözleri önüne sermeye çalışan dürüst kanun adamlarına müdahale ettiğinisöylediğinde kendini kaybeden XIII. Louis, kabardığı zaman bu prensi çok acımasız davranmayayöneltenosolukvesessizöfkesiylekraliçenindairesinedoğruilerledi.

YinedekardinalhenüzBuckinghamdükühakkındahiçbirşeysöylememişti.

Tam o sırada, kusursuz üniforması, soğuk ve kibar ifadesiyle Mösyö de Tréville içeri girdi.Kardinalin orada bulunmasından ve kralın allak bullak olmuş yüzünden, neler yaşandığını anlayanMösyödeTrévillekendisiniFilistinlilerinkarşısındakiSamsonkadargüçlühissetti.

XIII.Louiselinikapınındüğmesinekoymuştuki,içerigirenMösyödeTréville'ingürültüsüylegeridöndü.

"Tam zamanında geldiniz Mösyö de Tréville," dedi, bir noktaya ulaştıklarında duygularınıgizleyemeyenkralsoğukbirifadeyle,"silahşorlarınızhakkındaçokgüzelşeyleröğrendim."

"Vebende,"dediMösyödeTrévilleaynısoğuk ifadeyle,"Majestelerinekanunadamlarıyla ilgiligüzelşeyleranlatacağım."

"Anlayamadım?"dedikralmağrurbirşekilde.

"Majestelerine, çok saygıdeğer olmalarına rağmen, üniformaya karşı öfkeli oldukları anlaşılanbazısavcı,komiservepolislerinbenzersiztavırlarıvebüyükşöhretiilemajestelerinindeolumlubirşekilde tanıdığı silahşorlarımdan ya da daha doğrusu silahşorlarından biri olan Mösyö Athos'unbulunduğuevibasıp,onututuklayıp,sokakortasındanFor-l'Evêque'egötürdüklerinivebütünbunlarıbenimdahisilahşorugörmemeizinvermeyenbiremirsilsilesiiçindeyaptıklarınıanlatmakisterim."

"Athos,"dedikral,"buismihatırlıyorum."

"Majesteleri, Mösyö Athos'un, kendisinin de haberdar olduğu o can sıkıcı düelloda, Mösyö deCahusac'ıağırbirşekildeyaralamabahtsızlığınıyaşayansilahşorolduğunuhatırlayacaklardır,"dediMösyödeTréville, "buaradamonsenyör,"diyedevametti kardinaledönerek, "MösyödeCahusactamamıylaiyileşti,değilmi?"

"İlginizeteşekkürler!"dedikardinaldudaklarınıöfkeyleısırarak.

"MösyöAthososıradaevindebulunmayanvemajestelerinin,MösyödesEssartskumandasındakimuhafızbirliğindeacemiolarakgörevyapanBéarn'lıgençbirdostunuziyaretegitmiş,"diyedevametti Mösyö de Tréville, "ama daha eve girip, vakit geçirmek için eline bir kitap aldığı sırada,tutuklamaişleminigerçekleştirecekgörevlilerveaskerlerdenoluşanbirgrupevikuşatarakkapılarıkırmışlar."

Kardinalkrala,"sizebahsettiğimolay"anlamındabirişaretyaptı.

"Bunları biliyoruz," diye karşılık verdi kral, "çünkü bunların hepsi bize hizmet etmek içinyapılmış."

Page 146: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ozaman,"dediTréville,"suçsuzbirsilahşorunyakalanması,birhırsızgibiikimuhafızınarasındagötürülmesi,majesteleriiçindefalarcakanınıakıtanveheraniçindeakıtmayahazırolanbuonurluadamınkendisinehakaretleredenbirtopluluğunönündengeçirilmesidemajestelerinehizmetetmekiçinyapılmıştır."

"Baksen!"dedihayretleriçindekalankral,"Olaylarbuşekildemigelişmiş?"

"MösyödeTréville,bumasumsilahşorun,buonurluadamın,bir saatöncesinde, çokönemlibirsoruşturma için görevlendirdiğim dört görevliye kılıçla saldırdığını söylemiyor," dedi kardinalsoğukbirsestonuyla.

"Kardinal hazretlerinin bunu kanıtlayabileceğinden kuşku duyuyorum," diye haykırdı Mösyö deTréville,Gaskonyalılara özgü bir içtenlik, askerlere özgü bir sertlikle, "çünkümajestelerine üstünniteliklerini takdir ettiğimMösyö Athos'un, bu olayın bir saat öncesinde, benimle akşam yemeğiyedikten sonra, konağımın salonunda La Trémouille dükü ve Chalus kontu ile sohbet ettiğinibelirtmekisterim."

Kralkardinalebaktı.

"Geçerli olan tek şey tutanaktır," diye karşılık verdi kardinal, majestelerinin bu sessiz sorusunayüksek sesle, "ve silahşorun kovaladığı kişiler, majestelerine takdim etme onurunu yaşadığım bututanağıhazırlamışlar."

"Kanun adamlarının tutanakları, kılıç adamlarının şeref sözlerinden daha mı değerli?" diyeyanıtladıTrévillegururla.

"HadiTréville,hadi,susun,"dedikral.

"Kardinal hazretleri silahşorlarımdanbirinden şüpheleniyorsa," dediTréville, "kendisininbilinenadaleti,benimdekendipayımabirsoruşturmatalepetmemeizinverir."

"Sanırım, baskının yapıldığı evde silahşorun dostu olan bir Béarn'lı oturuyor," diye devam ettikardinalsoğukkanlılıkla.

"Kardinalhazretlerid'Artagnan'danmısözediyor?"

"Himayenizdekigençadamdansözediyorum,MösyödeTréville."

"Evet,kardinalhazretleri,okişi."

"Budelikanlınınkötüöğütlerverebileceğindenşüphelenmiyormusunuz?"

"Babası yaşındaki Mösyö Athos'a mı?" diye araya girdi Mösyö de Tréville, "Hayır monsenyör.ZatenMösyöd'Artagnangeceyibendegeçirdi."

"Ah,şurayabakın,"dedikardinal,"herkesgeceyisizdemigeçirdi?"

"Kardinal hazretleri sözüme güvenmiyorlar mı?" dedi öfkeden kanı beynine sıçrayanMösyö deTréville.

"Tanrıkorusun!"dedikardinal,"amasaatkaçakadarsizdeydi?"

"Ah!Bunusizetamolaraksöyleyebilirim,kardinalhazretleri,çünkügeldiğinde,dahageçolduğunudüşünsemde,saatimdokuzbuçuktu."

Page 147: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Pekikonağınızdanayrıldığındasaatkaçtı?"

"Onbuçuktu,yaniolaydanbirsaatsonra."

"Amaneticede,"diyekarşılıkverdiTréville'indürüstlüğündenbiranbileşüphelenmeyenvezaferinelindenkaçtığınıhissedenkardinal, "neticedeAthos,Fossoyeurscaddesindekibuevdeyakalanmadımı?"

"Benimbirliğimdenbirsilahşorun,MösyödesEssarts'ınbirliğindenbirmuhafızladostluketmesi,onuneviniziyaretetmesiyasakmı?"

"Ziyaretettiğidostununevişüpheliyse,evet."

"Buevinşüpheliolduğudoğru,Tréville,"dedikral,"belkidebunubilmiyordunuz?"

"Gerçekten de efendim, bilmiyordum. Ne de olsa her yer şüpheli olabilir; ama evin Mösyöd'Artagnan'ın oturduğu bölümünün şüpheli olduğunu inkâr ediyorum, çünkü efendim, söylediğikadarıyla majestelerine onun kadar sadık, kardinal hazretlerine onun kadar hayran birinitanımıyorum."

"Carmes-DechaussésmanastırıyakınlarındakiotalihsizkarşılaşmadaJussac'ıyaralayand'Artagnandeğilmibu?"diyesordukral,utançtankıpkırmızıkesilenkardinalebakarak.

"VeertesigündeBernajoux'yu.Evetefendim,majestelerininhafızasıçokgüçlü."

"Tamamozaman,neyekararveriyoruz?"

"Bubendençokmajestelerinebağlı,"dedikardinal,"banakalsa,birsuçunvarlığınıdoğrulardım."

"Ben de bunu kabul etmiyorum," dedi Tréville, "amamajestelerinin yargıçları var, kararı onlarverecekler."

"Budoğru,"dedikral,"davayıyargıçlarahavaleedelim,yargılamakonlarınişi."

"Yalnızca,"diyedevamettiTréville, "yaşadığımızbukötüdönemde,onurlubirhayatsürdürmek,tartışılmaz bir erdeme sahip olmak, bir insanı hakaretlerden, işkencelerdenmuaf tutmuyor.Ve sizitemin ederim ki, kralın silahşorları polisiye vakalarda kötü muamelelere maruz kalmaktan pekhoşnutdeğil."

Bu sözlerin temkinli olduğu söylenemezdi, ama Tréville bunu sonucunu bilerek yapmıştı. Birpatlamaolmasınıistiyordu,böyleceheryanıalevlersaracak,meseleaydınlığakavuşacaktı.

"Polisiye vakalar!" diye haykırdı, Mösyö de Tréville'in sözlerini tekrarlayan kral, "Polisiyevakalar!Siznebiliyorsunuzkimösyö?Silahşorlarınızlailgileninvekafamışişirmeyin.SizidinleyendebirsilahşoruntutuklanmasıylaFransa'nıntehlikeyegirdiğinizanneder.Şurayabakın,birsilahşoriçinnebüyükyaygaralarkoparılıyor!Lanetolsun,onunu,yüzünü,hattatamamınıtutuklatırım!Artıktekbirsözbileişitmekistemiyorum."

"Majestelerişüpheleniyorsa,"dediTréville,"silahşorlarsuçludur,bakınefendim,sizekılıcımıgerivermeyehazırım,çünkükardinalhazretleriaskerlerimisuçlayacaksa,sonundabenidesuçlayacaktır,eniyisitutuklanmışAthosvetutuklanacakoland'Artagnanilebirlikteadaleteteslimolmak."

"Gaskonyalıkafası;sözlerinizitamamladınızmı?"dedikral.

Page 148: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Efendim," diye yanıtladı Tréville, sesini hiç alçaltmadan, "silahşorumun geri verilmesini ya dayargılanmasınıemredin."

"Yargılanacak,"dedikardinal.

"Ozamandahaiyi,çünkübudurumdamajestelerindendavadaonusavunmaizniisteyeceğim."

Kralbirtartışmadankaygılandı.

"Kardinalhazretlerininşahsigerekçeleriyoksa..."

Kralınkendisinedoğrugeldiğinigörenkardinal,onadoğruilerledi.

"Pardon," dedi, "ama majesteleri beni peşin hükümlü bir yargıç olarak gördüğü an davadançekilirim."

"O zaman söyleyin bakalım," dedi kral, "Mösyö Athos'un o sırada konağınızda olduğuna ve buolayakatılmadığınadairbabamınanısıiçinyeminedermisiniz?"

"Muzaffer babanız ve dünyada herkesten çok sevip, herkesten üstün tuttuğum kişi olan sizinüzerinizeyeminederim."

"Amadüşünsenizeefendim,"dedikardinal."Mahkûmubuşekildeserbestbırakırsak,gerçeğihiçbirzamanöğrenemeyeceğiz."

"MösyöAthos, hep burada olacak," diye karşılık verdiMösyö deTréville, "yargıçlar dilediklerizamanonusorgulayabilecekler. İçiniz rahatolsunsayınkardinal,hiçbiryeregitmeyecek,bunabenkefilim."

"Gerçektendeöyle,"dedikral, "MösyödeTréville'indediğigibiherzaman ifadevermeyehazırolacak. Zaten," diye ekledi sesini alçaltıp, kardinale yalvaran gözlerle bakarak, "politik davranıponlaragüvendiğimizigösterelim."

XIII.Louis'ninbupolitikasıRichelieu'yügülümsetti.

"Emirverinefendim,"dedi,"bağışlamahakkınızvar."

"Bağışlama hakkı suçlular için geçerlidir," dedi, son sözü kendisi söylemek isteyen Tréville,"silahşorum suçsuzdur. Bu durumda onu bağışlamayacak, yalnızca adaleti yerine getirmişolacaksınız."

"ŞuanFor-l'Evêque'demi?"dedikral.

"Evetefendim,vetıpkıcanilergibibirhücredetutuluyor."

"Lanetolsun,lanetolsun,"diyemırıldandıkral,"neyapmaklazım?"

"Salıverilmesiiçinbirşeyleryazacaksınız,hepsibu,"dedikardinal,"tıpkımajestelerigibi,bendeMösyödeTréville'ingüvencesininfazlasıylayeterliolduğunudüşünüyorum."

Tréville saygıyla eğilirken, korkuyla karışık bir sevinç yaşıyordu, kardinalin böyle yumuşakdavranmasıyerine,karşıçıkmasınıtercihedecekti.

Kralsalıverilmeemriniimzaladığında,Trévilleevrakıhemenaldı.

Page 149: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Çıkacağısıradadostçagülümseyenkardinalkraladönerek:

"Silahşorlarınızvekomutanlarıarasındamuhteşembiruyumvarefendim,herkesinbundanörnekalmasıvegururduymasıgerek."

"Çokgeçmeden,banakötübiroyunoynayacak,"dediTrévilleiçinden,"böylebiradamkarşısındason sözü söylemek aslamümkün değil.Ama acele edelim, kral her an fikrini değiştirebilir, ne deolsa, oradan yeni çıkmış bir mahkûmu Bastille'e ya da For-l'Evêque'e tıkmak, orada bulunan birmahkûmueldetutmaktandahazordur."

Tréville, For-l'Evêque'e zafer kazanmış bir edayla girerek, sakin kayıtsızlığından hiçbir şeykaybetmemişolansilahşorununsalıverilmesinisağladı.

Sonrad'Artagnan'ıgördüğünde:

"Paçayı iyi sıyırdınız," dedi, "işte Jussac'a indirdiğiniz darbenin bedeli. SıraBernajoux'nunkinde,amabunafazlabelbağlamamalısınız."

Mösyö de Tréville kardinale güvenmemekte ve her şeyin bittiğine inanmamakta haklıydı, çünküsilahşorlarınkomutanıdışarıçıkarçıkmaz,kardinalkralaşunlarısöylemişti:

"Şimdi baş başa kaldığımıza göre, majesteleri dilerse, artık ciddi meselelerden söz edebiliriz.Efendim,BuckinghamdükübeşgündürParis'teydiveburadanancakbusabahayrıldı."

Page 150: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XVI

Page 151: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AdaletBakanıSeguierEskidenYaptığıGibiÇalmakÜzereÇanınıÇokAradı

BubirkaçsözcüğünXIII.Louis'yinasıletkilediğinitahminedebilmekimkansızdı.Kralınrengibirkızarıpbirsoluyordu.Kardinalbirhamledekaybettiğibütüntopraklarıgerialdığınıanlamıştı.

"MösyödeBuckinghamParis'te!"diyehaykırdı,"Burayaneyapmayagelmiş?"

"HiçkuşkuyokkidüşmanlarımızHuguenot'larveİspanyollarlabirliktebirşeylerçevirmeye."

"Hayır, bu olamaz, hayır! Madam de Chevreuse, Madam de Longueville ve Condé sülalesiylebirliktebanakarşıentrikalarçeviriyor."

"Amanefendim,bunasıldüşünce!Kraliçeaklıbaşındabirkadındır,özellikledemajesteleriniçoksever."

"Kadınlar zaaflıdır kardinal," dedi kral, "beni çok sevmesine gelince, bu konuyla ilgili kararımıçoktanverdim."

"BuckinghamdükününParis'etamamıylapolitikbiramaçlageldiğinidüşünüyorum."

"Bense başka bir amaçla geldiğinden eminim, sayın kardinal; ama kraliçe suçluysa, karşımdatitreyecek!"

"Aslındaböylebir ihanetüzerindedurmaktanbüyükbir tiksintiduysamda,majestelerininsözleriüzerineaklımdanbazışeylergeçmedideğil.MajestelerininemriylebirçokkezsorguladığımMadamdeLannoy,busabahbanakraliçeninöncekigeceçokgeçyattığını,sabahçokağladığınıvebütüngünmektupyazdığınısöyledi."

"İştebu,"dedikral,"kuşkusuzonayazıyordu.Kardinal,kraliçeninkâğıtlarınıelegeçirmemgerek."

"Ama onları nasıl alabiliriz ki, efendim? Sanırım ne ben, ne de majesteleri böyle bir göreviüstlenemeyiz."

"Mareşalin eşi Madam d'Ancre'dan nasıl alınmıştı?" diye haykırdı kral büyük bir öfkeyle,"çekmecelerikarıştırılmış,sonradaüstüaranmıştı."

"AmaMadamd'Ancre,maceracıbirFloransalıdanbaşkabirşeydeğildi,oysamajestelerininyüceeşiAnned'Autriche,Fransakraliçesi,yanidünyanınenbüyükprenseslerindenbiri."

"Oprenseslerinensuçlusu,sayınkardinal!Bulunduğuyüksekmevkiiunuttukça,alçalmayabaşladı.Zatenuzunzamandır,buküçüksiyasetveaşkentrikalarınıbitirmeyekararvermiştim.YanındabirdeLaPortevar."

"İtirafetmekisterimki,buişlerinelebaşıo,"dedikardinal.

"Demeksizdebenimgibibenialdattığınıdüşünüyorsunuz?"dedikral.

"Birkezdahatekrarlayımki,benkraliçeninmajestelerininonurunakarşıdeğil,gücünekarşıbazıdolaplarçevirdiğinidüşünüyorum."

Page 152: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ve ben de size her ikisini de yaptığını söylüyorum; size kraliçenin beni sevmediğini, o alçakBuckinghamdükünüsevdiğinisöylüyorum!Paris'teykenonunedentutuklatmadınız?"

"Dükü tutuklatmak! Efendim, I. Charles'ın başbakanını tutuklatmaktan mı söz ediyorsunuz? Nebüyük bir yaygara kopardı! Helemajestelerinin hâlâ kuşkuyla karşıladığım şüphelerinin doğrulukpayıolduğuanlaşılsa,nekorkunçbirskandalyaşanırdı!"

"Amabirserseri,birhırsızgibigezdiğindegöre,onu..."

XIII. Louis söyleyeceklerinden kendisi de korkarak sözünü yarıda keserken, boynunu uzatanRichelieuboşunabirçabaylakralındudaklarındayarımkalansözübekliyordu.

"Onu?"

"Hiç,"dedikral."AmaParis'tekaldığısüreboyuncagözetimaltındamıydı?"

"Evet,efendim."

"Neredekalıyordu?"

"LaHarpesokağı75numarada."

"Neresibu?"

"Luxembourgyakınlarında."

"Kraliçeylegörüşmediğindeneminmisiniz?"

"Kraliçeninbulunduğukonumungerektirdikleriniyerinegetirdiğineinanıyorumefendim."

"Amahaberleştiler,kraliçebütüngünonamektupyazdı,kardinal,okâğıtlarıistiyorum!"

"Amamajesteleri..."

"Sayınkardinal,nepahasınaolursaolsun,okâğıtlarıistiyorum."

"Yinedemajestelerinebelirtmekisterimki..."

"Sayın kardinal, yoksa siz de her söylediğime karşı çıkarak bana ihanetmi ediyorsunuz? Siz deİspanyollarveİngilizlerle,MadamdeChevreusevekraliçeyleişbirliğimiyapıyorsunuz?"

"Majesteleri,"dedikardinaliçiniçekerek,"benbutürşüphelerdenmuafolduğumusanıyordum."

"Sayınkardinal,beniduydunuz,omektuplarıistiyorum."

"Bununtekbiryoluvar."

"Nedir?"

"BugöreviadaletbakanıSéguier'yevermekgerekir.Bukonuonunalanınagiriyor."

"Hemenhaberverinburayagelsin!"

"Benimevimdeolmalıefendim.Kendisindenbanauğramasını ricaetmiştimveLouvre'agelirkende,gelirsebenibeklemesinisöylemeleriiçinemirverdim."

"Hemengelmesiiçinhabergönderin."

Page 153: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Majestelerininemirleriyerinegetirilecek,ama..."

"Amasıne?"

"Amakraliçebelkidebunakarşıçıkacak."

"Emirlerimemi?"

"Evet,buemirlerinkraltarafındanverildiğinibilmiyorsa."

"Tamamozaman,bundanşüphesiolmamasıiçin,onukendimhaberdaredeceğim."

"Majesteleriaranızınbozulmamasıiçinelimdengeleniyaptığımıunutmayacaklardır."

"Evet,kraliçeyehoşgörüyle,belkidegereğindenfazlabirhoşgörüyleyaklaştığınızıbiliyorumvebunusizinledahasonrakonuşacağım."

"Majesteleri ne zaman isterse; ama siz ve Fransa kraliçesinin uyumlu bir beraberlik yürütmeleriiçinkendimifedaetmektenherzamanmutlulukvegururduyacağım."

"Peki kardinal, peki, ama siz bu arada bana adalet bakanını gönderin, ben kraliçenin yanınagidiyorum."

VekapıyıaçanXIII.Louiskendiodasındankraliçeninkinegidenkoridoragirdi.

Kraliçe, nedimeleri Madam de Guitaut, Madam de Sablé, Madam de Montbazon ve Madam deGuéménée ile birlikteydi. Bir köşedeMadrid'den beri yanında olan oda hizmetçisiDona Estefaniavardı.Madam deGuéménée kitap okuyor ve kraliçe dışında herkes onu dikkatle dinliyordu,Anned'Aurtich ise tam tersine dinlermiş gibi yaptığı bu okumadan kendi düşüncelerine dalmak içinyararlanıyordu.

Son bir aşk yansımasıyla parıldasalar da bu düşünceler hüzün veriyordu. Kocasının güveninikaybetmiş olan, daha yakın davranmadığı için kendisini asla affetmeyen kardinalin kiniyle köşeyesıkışan,Richelieu'nünnefretiylehayatıcehennemedönenanakraliçeninörneği–odöneminanılarınagöre,MariedeMedicis,kardinaleAnned'Autriche'inherzamaniçinreddettiğiduygularıbeslemeyebaşlamışolmasınarağmen–gözlerininönündengitmeyenAnned'Autricheensadıkhizmetkârlarının,en yakın sırdaşlarının, en sevdiği gözdelerinin birer birer çevresinden uzaklaştığını görmüştü. Bubahtsızlar ne uğursuz bir mükâfatla ödüllendirilmişlerdi, kraliçe dokunduğu herkesi felaketesürüklüyordu,dostluğukötübirkaderinhabercisigibiydi.MadamdeChevreuseveMadamdeVernetsürgünegönderilmişlerdi,LaPorteheraniçintutuklanabileceğiniefendisindengizlemiyordu.

İştebuenderin,enhüzünlüdüşünceleredalmışolduğusırada,odakapısınınaçılmasıylakraliçerigirdi.

Okumahemensonaerdi,bütünkadınlarayağakalktıklarındaetrafıderinbirsessizlikkapladı.

Hiçdekibardavranmayankralagelince,kraliçeninönündedurarak:

"Madam," dedi soğuk bir ses tonuyla, "görevlendirdiğim adalet bakanı bazı işlemler için siziziyaretedecek."

Hiç durmadan boşanma, sürgün, hatta yargılanma tehditleri yaşayan bahtsız kraliçe, allığınarağmenrengisolarak:

Page 154: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Amabuziyaretinsebebinedir?"diyesordu,"adaletbakanı,banamajestelerininsöyleyemediğibirşeyimisöyleyecek?"

Kral yanıt vermeden geri dönerken, neredeyse aynı anda muhafız birliği komutanı Mösyö deGuitautadaletbakanınıngelişinihaberverdi.

Adaletbakanıkapıdabelirdiğinde,kralbaşkabirkapıdandışarıçıkmıştı.

Adalet bakanı yarı gülümseyip, yarı kızararak içeri girdi.Muhtemelen bu hikâyenin akışı içindeyenidenkarşılaşacağımıziçin,okuyucularımızınonutanımasındabirmahzurgörmüyoruz.

Adalet bakanı garip bir adamdı.Onukardinale sadık bir adamolarak tavsiye eden, bir zamanlarkardinalinodahizmetçiliğiniyapmışolanveNotreDamepiskoposlukkuruluüyesiolanDesRochesLeMasle'dı.Kardinalonagüvenmiş,tavırlarındanmemnunkalmıştı.

Hakkındaanlatılançeşitliöykülerdenbirideşöyleydi:

Fırtınalı bir gençlik döneminden sonra, en azından bir süre için delikanlılığında yapıklarınınkefaretiniödemekamacıylabirmanastıraçekilmişti.

Ama zavallı tövbekâr, bu kutsal mekâna ilk adımını attığında, kapıyı tutkularının da kendisiylebirlikte girmesini engelleyecek kadar hızlı kapatmamıştı.Aklına hiç durmadan takıntılı düşüncelergeliyordu;bubahtsızlığını açtığıbaşrahip,okışkırtıcı iblisekarşıkoyabilmesi içinhergeldiğindeçanın ipinekoşupvargücüyleasılmasınıöğütlemişti.Çanıngürültüsüyle,keşişlerbirkardeşleriningünahameylettiğinianlayarakhepbirlikteduaedeceklerdi.

Bu nasihat geleceğin adalet bakanına oldukça makul görünmüştü. Keşişlerin duaları sayesinde,baştan çıkartıcı düşüncelere karşı koyabiliyordu, ama ne yazık ki şeytan karargâh kurduğu yerdenkolay kolay ayrılmıyordu, onu kovmak için edilen dualar arttıkça, o da kışkırtıcılığın dozunuartırıyordu,öylekitövbekârınnefsiniköreltmekiçinduyduğubüyükisteğibildirençangecegündüzçalmayabaşlamıştı.

Biranbiledinlenmefırsatıbulamayankeşişler,gündüzlerikiliseyegidenmerdivenleriinipçıkıyor,gecelerideakşamduasındansonra,enazyirmikereyataklarındanfırlayıp,odalarınındöşemelerinekapanarakduaediyorlardı.

Buiştenşeytanınmı,yoksakeşişlerinmibıktığıbilinmesede,tövbekârüçaysonragelmişgeçmişencinliperilikişiunvanıyladünyevihayatınageridönmüştü.

Manastırdan ayrıldıktan sonra yargıçlık görevine başlamış, amcasının yerine yargıtay başkanıolmuştu. Kardinalin yanında yer almasıyla ne kadar öngörülü olduğunu kanıtlamış, sonra adaletbakanlığına getirilmişti.Kardinale ana kraliçeye duyduğukini gidermekte,Anne d'Autriche'e karşıhazırladığı intikam planlarını uygulamakta yardımcı olmuştu; Chalais davasında yargıçlarıyönlendirmiş, Fransa'nın büyük vurguncularındanLaffemas'nın girişimlerini desteklemişti; nihayetkardinalin güvenini tamamıyla kazandığında, bu ilginç görevi yerine getirmek için kraliçeninhuzurunaçıkmıştı.

İçerigirdiğinde,kraliçeayaktaydı,amaonugörürgörmezyerineoturarak,nedimelerineemredicibirtavırlayastıklarınavetaburelerineyerleşmeleriniişaretetti.

"Ne istiyorsunuz mösyö?" diye sordu Anne d'Autriche, "Burada ne amaçla bulunduğunuzuöğrenebilirmiyim?"

Page 155: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Majestelerineduyduğumsaygıyarağmen,kraladınakağıtlarınızıincelemeyegeldim."

"Nasıl,mösyö!Kağıtlarımıincelemekmi?Amabuçokiğrençbiruygulama!"

"Beni bağışlayın,madam, ben yalnızca kralın emirlerini yerine getiren bir aracıyım.Majestelerideminburadançıkmıyormuydu,sizibuziyarettenhaberdaretmedimi?"

"İnceleyinozaman,görünenokibirsuçişlemişim.Estefania,yazımasamınvediğerçekmecelerinanahtarlarınıgetirin."

Adalet bakanı çekmecelerde göstermelik bir arama yaptı, ama kraliçenin o gün yazdığı önemlimektubuçekmecelerdesaklamayacağınıiyibiliyordu.

Adalet bakanı yazı masasının çekmecelerini en az yirmi kez açıp kapadıktan sonra, işinitamamlamaya,yanikraliçeninüstünüaramayakararvererek,kararsızvesıkıntılıbir ifadeyleAnned'Autriche'edoğruilerledi.

"Veşimdisıraasılaramada,"dedi.

"Odanesi?"diyesordu,nedemekistediğinianlayamayanyadadahadoğrusuanlamakistemeyenkraliçe.

"Majesteleri bugün sizin tarafınızdan bir mektup yazıldığından ve henüz gönderilmediğindenhaberdar.Bumektupyazımasanızdada,çekmecelerdedeyok,yinedebiryerlerdeolmalı."

"Kraliçenizedokunmayacesaretedebilecekmisiniz?"dediayağafırlayanvetehditkârbirhalalanbakışlarınıadaletbakanınadikenkraliçe.

"Benkralınsadıkbirhizmetkârıyımmadam,majestelerininemrettiğiherşeyiyapacağım."

"Öyle ya," dedi Anne d'Autriche, "kardinal hazretlerinin casusları iyi çalışmışlar. Bugün henüzgöndermediğimbirmektupyazdım.Mektupburada."

Vegüzelelinigöğsünegötürdü.

"Omektububanaverinmadam,"dediadaletbakanı.

"Onuyalnızcakralavereceğimmösyö,"dediAnne.

"Öyleolsa,kralbunukendisi isterdi.Vesize tekrarlamakisterimki,onusizdenistemekiçinbenigörevlendirdiveeğervermezseniz..."

"Devamedin."

"Onusizdenalmakbenimgörevim."

"Nasıl,nedemekistiyorsunuz?"

"Emirlerböyle,madam,şüphelikağıdıbulmakiçinüzeriniziaramaklagörevlendirildim."

"Nekorkunç!"diyehaykırdıkraliçe.

"Madam,lütfenişimizorlaştırmayın."

"Bununalçakçabiruygulamaolduğunubiliyorsunuzdeğilmimösyö?"

Page 156: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bağışlayınmadam,amakralınemribu."

"Hayır, hayır, buna katlanmaktansa ölmeyi tercih ederim!" diye haykırdı, buyurgan İspanyol veAvusturyalıkanıbeyninesıçrayankraliçe.

Adaletbakanıderinbirsaygıylareveransyaptıktansonra,üstlendiğigöreviyerinegetirmekiçinbiradım bile geri atmayacağını gösteren bir kararlılıkla, sorgu odasındaki bir cellat yardımcısı gibi,gözlerindenöfkedoluyaşlarboşalanAnned'Autriche'eyaklaştı.

Dahaöncedesöylediğimizgibi,kraliçeçokçekicibirkadındı.

Görev bazı incelikleri gerektiriyordu ve kral Buckingham düküne olan kıskançlığından dolayı,başkakimseyikıskanmıyordu.

Hiçkuşkuyokki,Adaletbakanıoangözleriyleünlüçanınipiniaramıştıamabulamayınca,kararınıvererek,elinikraliçeninmektubunbulunduğunuitirafettiğinoktayadoğruuzattı.

Benzi ölü gibi solan Anne d'Autriche bir adım geriledi, düşmemek için sol eliyle arkasındakimasadandestekalırken,sağeliylegöğsündenbirkâğıtçıkararakadaletbakanınauzattı.

"Alınmösyö,işteomektup!"diyehaykırdıkraliçekesikvetitreyenbirsesle,"Alınvebenitiksintiverenmevcudiyetinizdenkurtarın."

Kendi payına tahmin edilmesi hiç de güç olmayan duygularla sarsılan adalet bakanı kağıdı alıp,yerlerekadareğildiktensonradışarıçıktı.

Dahakapıkapanırkapanmaz,kraliçeyarıbaygınbirhaldenedimelerininkollarıarasınayığıldı.

Adaletbakanıtekbirsatırbileokumadanmektubukralagötürdü.Titreyenellerlealdığımektubunüzerinde adres bulamayan kralın rengi soldu, sonra zarfı yavaşça açıp ilk sözcüklerden İspanyakralınayazıldığınıanlayınca,hızlaokumayabaşladı.

Bu kardinale karşı bir saldırı planıydı.Kraliçe, kardeşini veAvusturya imparatorunu,AvusturyahanedanınıçökertmektenbaşkabirşeydüşünmeyenkardinalinpolitikalarındanrahatsızolduklarıiçinFransa'ya göstermelik bir savaş açmaya ve barış koşulu olarak da kardinalin görevdenuzaklaştırılmasınıönesürmeyedavetediyordu,amamektuptaaşklailgilitekbirsözcükyoktu.

Çok neşelenen kral, kardinalin hâlâ Louvre'da olup olmadığını öğrenmek istediğinde, kendisineonunçalışmaodasındamajestelerininemirlerinibeklediğibildirildi.

Kralhemenkardinalinyanınagitti.

"Bakın kardinal," dedi, "siz haklı çıktınız, ben yanılmışım, entrika tamamıyla politikmiş, bumektuptaaşktanhiçsözedilmiyor,bunakarşılıksizinleilgiliçokşeyvar."

Kardinalmektubualıpbüyükbirdikkatleokudu,bitirdiktensonrabirkezdahaokudu.

"İştegörüyorsunuzmajesteleri,düşmanlarımişinerelerevardırıyorlar;benigörevdenalmanıziçinsizi iki savaşla tehdit ediyorlar. Yerinizde olsam bu ısrarlı talepleri kabul ederdim ve bir köşeyeçekilmekbenimaçımdandahayırlıolurdu."

"Siznelersöylüyorsunuzkardinal?"

"Bu bitmek bilmez zıtlaşmalarla sağlığımı kaybettiğimi söylüyorum. Büyük bir ihtimalle La

Page 157: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Rochelle kuşatmasının yorgunluğuna dayanamayacağım, benim gibi sürekli olarak yetenekliolmadığıalanlarayönlendirildiğiiçinasligöreviniyerinegetiremeyenbirkiliseadamınınyerine,bukuşatma içinMösyö deCondé'yi,Mösyö deBassompierre'i ya da savaşı sürdürebilecek başka biryiğitkumandanıgörevlendirin.İçeridedahahuzurlu,dışarıdadahabaşarılıolacağınızdanhiçkuşkumyok."

"Sayın kardinal, sizi anlıyorum, içiniz rahat olsun," dedi kral, "burada ismi geçenler kraliçe dedahilolmaküzerehakettiklericezayıçekecekler."

"Ne diyorsunuz siz? Tanrı korusun, kraliçenin benim yüzümden en ufak bir baskı görmesiniistemem!Sizinde tanıklıkedeceğinizgibi,sizekarşıçıksabile,herzamanbütüniçtenliğimleonunyanındaoldum,amaobenihepbirdüşmanolarakgördü.Ah!Majestelerininonurulekelenseydi,size,‘Merhamet yok, suçluya merhamet yok!' diyen ilk ben olacaktım. İyi ki durum böyle değil vemajestelerininelindeyenibirkanıtdahavar."

"Budoğru,sayınkardinal,"dedikral"vesizherzamankigibihaklıydınız,yinedekraliçeöfkeminboşunaolmadığınıgösterdi."

"Ama siz de onun öfkesini üzerinize çektiniz ve gerçekten demajestelerinin size surat asmasınıanlayışlakarşılayacağım;majestelerikraliçeyeçoksertdavrandılar."

"Nekadar yüksekmevkide olursa olsunlar, sert davranmamın bedeli ne kadar ağır olursa olsun,düşmanlarımavesizindüşmanlarınızahepböyledavranacağım."

"Kraliçebenimdüşmanımolabiliramasizindeğilefendim,tamtersineosadık,bağlıvebenzersizbireş;izinverinmajestelerineonuniçinaracılıkedeyim."

"Ozamanutansınveönceogelsin."

"Tamtersineefendim,sizörnekolun;kraliçedenşüphelendiğiniziçinilkhatayısizyaptınız."

"Benonunyanınagideceğim,öylemi?"dedikral,"Asla!"

"Majesteleri,sizeyalvarıyorum."

"Zatenyanınaneamaçlagideceğimki?"

"Onunhoşunagidecekbirşeyleryapabilirsiniz."

"Negibi?"

"Birbalotertipleyin,kraliçenindansınekadarsevdiğinibilirsiniz;sizi teminederimkiböylebirincelikkarşısındaöfkesindeneserkalmayacaktır."

"Sayınkardinal,busosyeteeğlencelerindenhoşlanmadığımıbilirsiniz."

"Bundan hoşlanmadığınızı bildiği için kraliçe size daha büyük bir minnet duyacaktır, zaten budoğumgününde hediye ettiğiniz ve şimdiye dek takmaya fırsat bulamadığı elmaslarını sergilemekiçindebirvesileolacak."

"Göreceğiz sayınkardinal,göreceğiz,"dedi,kraliçeninpekönemsemediğibirkonudasuçlu,çokkuşku duyduğu bir konuda suçsuz çıkmasına sevinirken, onunla barışmaya hazır olan kral,"göreceğizamaonurumüzerineyeminederimki,çokhoşgörülüsünüz."

Page 158: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Majesteleri,sert tutumlarıbakanlarınızabırakın,hoşgörüulvibirerdemdir;ondanyararlanınvegöreceksinizherşeydahagüzelolacak."

Bunun üzerine saatin on biri çaldığını duyan kardinal saygıyla eğilip izin istedi ve kraldankraliçeylebarışmasınıbirkezdaharicaetti.

MektubununelegeçirilmesindensonrabazıkınamalaramaruzkalacağınıdüşünenAnned'Autriche,ertesi gün kralın yanına gelip yakınlaşma girişimlerinde bulunmasına çok şaşırdı. Kraliçenin ilktepkisi olumsuzdu, kadınlıkgururuvekraliçe saygınlığı ilkgörüşmedeonubağışlamayacakkadaracımasız bir saldırıya uğramıştı, ama nedimelerinin tavsiyesine uyarak yavaş yavaş olanlarıunutmayabaşlamışgibigöründü.Buyumuşamaanındanyararlanankralonabir şölendüzenlemekistediğinisöyledi.

ZavallıAnned'Autricheiçinbirşölenokadarnadirbirşeydiki,kardinalindüşünmüşolduğugibibusözlerüzerine,yüreğindekilerolmasadayüzündekisonöfkeizlerikayboldu.Şöleninhangigünyapılacağınısorduğunda,kralbukonudakardinallebirkararavarmalarıgerektiğinisöyledi.

Gerçekten de kral, kardinale her gün şölenin hangi tarihte yapılacağını soruyor, kardinal deherhangibirbahaneylebusoruyugeçiştiriyordu.

Ongünböylegeçti.

Anlattığımız sahnenin üzerinden sekiz gün geçtikten sonra, kardinal Londra'dan gelen birkaçsatırlıkbirmektupaldı.

"İstediğinizialdım,amaparambittiğiiçinLondra'danayrılamıyorum,banabeşyüzaltıngönderin,parayıaldıktandörtbeşgünsonraParis'teolacağım."

Kardinalinbumektubualdığıgün,kralherzamankisorusunuyineledi.

ParmakhesabıyapanRichelieukendikendineşunlarısöylüyordu:

"Parayıaldıktandört,beşgünsonragelecek,paranınelinegeçmesiiçindörtbeşgün,gerigelmesiiçin de yine dört beş gün lazım, on gün eder, aksilikleri, kötü tesadüfleri, kadınlık zaaflarını dahesabakatıponikigündiyelim."

"Evetsayınkardinal,"dedikral,"hesabınızıyaptınızmı?"

"Evetefendim,bugün20Eylül;belediyemeclisi3Ekim'debirgecedüzenliyor.Buçokuygunbirzaman,hemböylecetekrarkraliçedenyanaçarkediyorizlenimidevermeyeceksiniz."

Sonraekledi:

"Bu arada, efendim, şölenden bir gün önce, majestelerine elmasların kendisine yakışıpyakışmadığınıgörmekistediğinizisöylemeyiunutmayın."

Page 159: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XVII

Page 160: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

BonacieuxAilesiKardinalelmaskonusunukrala ikincikezhatırlatıyordu.Bu ısrarcıyaklaşımkarşısındahuylanan

kralbutavsiyeninaltındabirşeyleryattığınıdüşündü.

Kardinal, modern polisin mükemmelliğine erişemese de, çok iyi çalışan güvenlik teşkilatısayesinde çevrede olup bitenler konusunda kraldan daha fazla bilgi topluyordu. Bu durum kralınkardinalkarşısındabirçokkezküçükdüşmesinenedenolmuştu.BuyüzdenAnned'Autricheilesohbetedipağzındanbir şeyleralmayıumdu, sonrakardinal tarafındanbilinenyadabilinmeyenbir sırlaonunyanınagelecekveherikidurumdadaonungözündeitibarıyükselecekti.

Kraliçeninyanınagidip,önceherzamankigibiçevresindekileretehditlersavurdu.BaşınıöneeğenAnne d'Autriche hiç yanıt vermeden bu sövgü selinin akıp gitmesini bekledi, sonunda kralınduracağınıumuyordu;amaXIII.Louis'ninistediğibudeğildi,kardinalinaklındanbirşeylergeçtiğinive kendisine kardinale yakışır, korkunç bir sürpriz hazırladığını düşünen XIII. Louis tartışmayaratarak, kraliçenin ağzından bir ipucu almak istiyordu.Nihayet ısrarlı suçlamalarının sonucundahedefineulaştı.

"Ama," diye haykırdı bu imalı saldırılardan yorulan Anne d'Autriche, "ama bana içinizdengeçenlerinhepsinisöylemiyorsunuz.Benneyaptım?Nesuçişledim?Majestelerininbuncayaygarayıkoparmasınınnedenikardeşimeyazdığımmektupolamaz."

Böylesinedoğrudanbirkarşısaldırıbeklemeyenkralneyanıtvereceğinibilemedi,bununüzerineşölenarifesindeyapmasıgerekenuyarınınzamanınıngeldiğinidüşündü.

"Madam,"dedihaşmetle,"kısasüresonrabelediyesarayındabirbalodüzenlenecek,yiğitbelediyegörevlilerini onurlandırmak için oraya tören giysilerinizle gelmenizi ve özellikle size doğumgününüzdehediyeettiğimelmaslarıtakmanızıistiyorum."

Yanıt korkunçtu. Anne d'Autriche, XIII. Louis'nin her şeyi bildiğini ve bunu yedi sekiz güngizlemesinikardinalinistediğinisandı.Rengikireçgibisoldu,balmumunuandıraneliylebirkonsolayaslanarakürkmüşgözlerlekralabakarken,ağzındantekbirsözcükbileçıkmadı.

"Anladınızdeğilmi,madam?"dedikral,sebebinitahminedemediğibusıkıntılıyüzifadesinenedenolduğuiçinkeyiflenerek,"Anladınızdeğilmi?"

"Evetefendim,anlıyorum,"diyekekeledikraliçe.

"Baloyageleceksinizdeğilmi?"

"Evet."

"Elmaslarınızıtakarak?"

"Evet."

Kraliçenin benzi daha da soldu, bunu fark eden kral, kişiliğinin en kötü yanlarından biri olan osoğukacımasızlığıylakeyiflendi.

"Ozamananlaştık,"dedikral,"sizesöyleyeceklerimbundanibaretti."

Page 161: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Amabalonezamandüzenleniyor?"diyesorduAnned'Autriche.

Kral kraliçenin neredeyse can çekişirmişçesine sorduğu bu soruya içgüdüsel olarak yanıtvermemesigerektiğinihissetti.

"Çokyakındamadam,"dedi,"amatarihitamolarakhatırlayamıyorum,kardinalesoracağım."

"Buşölenisizekardinalmibildirdi?"diyehaykırdıkraliçe.

"Evetmadam,"diyeyanıtladıkralşaşkınbirifadeyle,"amanedenbunusoruyorsunuzki?"

"Davetettiğinizbaloyaelmaslarımıtakarakgelmemiomusöyledi?"

"Yanimadam..."

"Odeğilmi,efendim,o."

"Oyadaben,nefarkeder?Budavettekötübirniyetmivar?"

"Hayırefendim."

"Ozamangeliyorsunuz?"

"Evetefendim."

"Bugüzel,"dedikralçıkarken,"bugüzel,sözünüzegüveniyorum."

Kraliçesaygıdançokdizleritutmadığıiçinbirreveransyaptı.

Kralcoşkuyladışarıçıktı.

"İşimbitti,"diyemırıldandıkraliçe,"işimbitti,çünkükardinalherşeyibiliyorvehenüzhiçbirşeybilmese de yakında her şeyi öğrenecek olan kralı o yönlendiriyor. İşim bitti! Tanrım! Tanrım!Tanrım!"

Başınıtitreyenkollarınınarasınaalarakbiryastığınüzerinedizçöküpduaetti.

Gerçekten de durum çok korkunçtu. Buckingham Londra'ya dönmüştü, Madam de ChevreuseTours'daydı. Her zamankinden daha çok gözlenen kraliçe hangisi olduğunu bilmese de,nedimelerinden birinden gizli gizli şüpheleniyordu. La Porte, Louvre'dan ayrılamıyordu. Dünyadagüvenebileceğitekkişibileyoktu.

Onutehditedenfelaketiveterkedilmişliğinidüşünerekgözyaşlarınaboğuldu.

"Majesteleriiçinyapabileceğimbirşeyvarmı?"diyesordutatlıbirsesmerhametle.

Kraliçehemengeridöndü,çünküsestonundanbukonuşanınbirdostolduğunaşüpheyoktu.

Gerçekten de kraliçenin dairesine açılan kapılardan birinde Madam Bonacieux duruyordu;elbiseleriveçamaşırlarıdolabayerleştirirkenkraliçerigirmiş,odadışarıçıkamadığıiçinherşeyiduymuştu.

Kraliçebuhaldegörülmektenşaşırmışbirhalde tizbirçığlıkattı, ilkbaştagözleriyaşlarladoluolduğuiçinLaPorte'unkendisinetavsiyeettiğigençkadınıtanıyamamıştı.

"Ah! Hiç endişelenmeyin madam," dedi genç kadın ellerini birleştirip, kraliçenin sıkıntıları için

Page 162: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

gözyaşı dökerken, "benmajestelerine yürekten bağlıyım ve ondan ne kadar uzak, ondan ne kadaraşağılardaolsamda,sanırımmajestelerininacısınıdindirecekbiryolbiliyorum."

"Siz!Tanrım!Siz!"diyehaykırdıkraliçe,"Amabiryüzümebakınhele.Herkes tarafından ihaneteuğruyorum,sizegüvenebilirmiyim?"

"Ah madam!" diye haykırdı genç kadın dizlerinin üzerine çökerek, "her şeyim üzerine yeminederimki,majesteleriiçinölmeyehazırım."

İlkigibiyüreğininderinliklerindengelenbuçığlığıniçtenliğinegüvenilebilirdi.

"Evet,"diyedevamettiMadamBonacieux,"evet,buradahainlervar;amakutsalbakireadınayeminederim ki, majestelerinin benden daha sadık bir hizmetkârı olamaz. Kralın takmanızı istediği oelmasları Buckingham düküne verdiniz, değil mi? Elmaslar dükün koltuğunun altında tuttuğu gülağacındanbirkutununiçindeydi,yanılmıyorumdeğilmi?"

"AmanTanrım!Tanrım!"diyemırıldandı,korkudandişleritakırdayankraliçe.

"Tamamozaman,"diyedevamettiMadamBonacieux,"onlarıgerialmakgerek."

"Elbette,gerialmakgerek,"diyehaykırdıkraliçe,"amabununasılyapacağız?"

"Dükebirisinigöndermekgerek."

"Amakimi?..Kimegüvenebilirimki?"

"Banagüveninmadam,buonurubanabahşedinkraliçem,benulağıbulacağım!"

"Amayazmakgerekecek!"

"Ah!Evet,bukesinliklegerekli.Majestelerininelindenikisözcük,birdeözelmührü."

"Amaoikisözcükbenimahkûmetmelerineyeter.Bubenimiçinboşanma,sürgündemektir."

"Evet,alçaklarınelinegeçerse!Amasiziteminederimkioikisözcükadreslerineulaşacaklar."

"AmanTanrım!Demekhayatımı,onurumu,şöhretimisizinellerinizeteslimedeceğim!"

"Evetmadam,evet,böyleolmasıgerekiyorvebunlarınhepsinibenkurtaracağım!"

"Amanasıl?Enazındanbunusöyleyin."

"İki üç gün önce serbest bırakılan kocamı henüz göremedim. Kimseye kin tutmayan, kimseyesempati beslemeyen yürekli ve dürüst bir adamdır. İstediğimi yapacaktır, içinde ne yazdığınıbilmeden, hatta majestelerinin mektubunu taşıdığından haberi olmadan, belirtilen adreseulaştıracaktır."

Genç kadının ellerini tutkulu bir hamleyle tutan kraliçe, ona yüreğinin derinliklerini okumakistercesine baktı ve güzel gözlerindeki içtenliğin parıltısından başka bir şey göremeyince, onaşefkatlesarıldı.

"Tamam,"diyehaykırdı,"hayatımı,onurumukurtaracaksın."

"Ah!Yerine getirmektenmutluluk duyacağımbu görevi abartmayın, benim aşağılık komplolarınkurbanıolanmajestelerinikurtaracakbirşeyimyok."

Page 163: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Doğru,doğruyavrum,haklısın."

"Banabumektubuverinmadam,zamanımızdaralıyor."

Kraliçehemenüzerindekâğıt,kalembulunanküçükbirmasayakoştu,ikisatırbirşeyleryazdıktansonrazarfımühürleyipMadamBonacieux'yeuzattı.

"Önemlibirşeyiunuttuk,"dedikraliçe.

"Nedir?"

"Para."

MadamBonacieux'nünyüzükızardı.

"Ah!Budoğru,"dedi,"majestelerineitirafetmekisterimkikocam..."

"Kocanınparasıyok,demekistediğinbudeğilmi?"

"Hayırvar,amakendisiçokcimridir,buonuntekkusuru.Yinedemajesteleriendişelenmesin,biryolunu..."

"Bende de fazla para yok," dedi kraliçe (Madam de Motteville'in anılarını okuyanlar, bu yanıtaşaşırmayacaklardır),"amabekle."

Anned'Autrichemücevherçekmecesinekoştu.

"Şunual,"dedi,"söylendiğinegörepahalıbiryüzükmüş,İspanyakralıkardeşimdengeldi,banaaitolduğuiçinkullanabilirim.Onuparayaçevirvekocanyolaçıksın."

"Birsaatiçindeemirlerinizyerinegetirilecek."

"Adresi görüyorsun," diye ekledi kraliçe neredeyse işitilemeyecek kadar alçak bir sesle,"Buckinghamdükü,Londra."

"Mektupkendisineiletilecektir."

"İyilikseverçocuk!"diyehaykırdıAnned'Autriche.

KraliçenineliniöpenMadamBonacieuxmektubukorsesininiçineyerleştirip,birkuşunhafifliğiylegözdenkayboldu.

Kraliçeyedediğigibiondakikasonraevindeydi,serbestbırakıldıktansonrakocasınıgörmemişti,bu yüzden kardinal hazretlerinin tatlı sözleri ve parasının, buna ilaveten yaptığı iki üç ziyarettensonra,Bonacieux'nüneniyidostuhalinegelenRochefortkontunun,onukarısınınsuçluolduğuiçindeğil, politik bir tedbir nedeniyle kaçırıldığına kolayca inandırmasının onda ne gibi değişikliklereyolaçtığınıbilmiyordu.

MösyöBonacieux'yü evdeyalnız buldu:Zavallı adambüyükbir güçlükle,mobilyaları neredeysetamamıyla kırılmış, çekmeceleri boşaltılmış evine çekidüzen vermeye çalışıyordu, adalet KralSüleyman'ınbelirttiğigibi,geçişindeizbırakmayanüçşeydenbirideğildi.Hizmetçikıziseefendisitutuklandığısıradakaçmıştı.Zavallıöylekorkmuştuki,Paris'tenmemleketiolanBourgogne'akadarhiçdurmadanyürümüştü.

Saygıdeğertuhafiyecievinedönerdönmezkarısınıdurumdanhaberdaretmişti,MadamBonacieux

Page 164: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

deonamemnuniyetiniveişlerdenilkfırsatbulduğundakendisiniziyaretegeleceğinibildirmişti.

Bufırsatbeşgünsonraçıkmıştı,busürefarklıkoşullardaüstatBonacieux'yeuzungelebilirdiamakardinalle yaptığı görüşme, Rochefort'un ziyaretleri onu bol bol düşündürüyordu; bilindiği gibidüşüneninsanzamanınnasılgeçtiğinianlamazdı.

Dahası Bonacieux'nün düşleri pespembeydi. Rochefort ona sevgili dostum Bonacieux diye hitapediyor, hiç durmadan kardinalin kendisine çok değer verdiğini söylüyordu. Tuhafiyeci şimdidengelecektekisoyluvezenginyaşantısınagidenyoluntaşlarınındöşendiğinihayalediyordu.

MadamBonacieuxdekendipayınadüşünüyordu,amaonunaklındangeçenleryükselmetutkusuylailgili değildi, istemese de kendisine tutkulu bir aşkla bağlanmış gibi görünen o yürekli, yakışıklı,gençadamıdüşünüyordu.OnsekizyaşındaMösyöBonacieuxileevlendirilmiş,kocasınınkendisindeherhangibirduyguuyandırmaktanuzakolandostlarıarasındayaşamış,içdünyasıbulunduğusosyalmevkidekilere oranla daha geniş olduğundan, sıradan baştan çıkarma numaralarına ilgigöstermemişti,amaözellikleodönemdesoylulukunvanınınkentlilerüzerindebüyükbiretkisivardı,d'Artagnandabirsoyluydu,dahasısilahşorüniformasındansonrakadınlararasındaençokrevaçtaolanmuhafızüniformasınıtaşıyordu.Tekrarlayalımki,yakışıklı,maceracıbirgençti,aşktansevenvesevmeyesusamışbirigibisözediyordu,ondayirmiüçyaşındabirkadınınbaşınıdöndürecekbirçoközellikvardıveMadamBonacieuxhayatınıntamdabumutluçağındaydı.

Sekizgündenberibirbirlerinigörmemelerinerağmen,ohaftaboyuncabaşlarındangeçenolaylarınetkisiyle, karı koca birbirlerine hafif kaygılı bir ifadeyle yaklaştılar. Yine de Mösyö Bonacieuxyaşadığısevincibelliederekkollarınıaçtıvekarısınadoğruilerledi.

MadamBonacieuxonaalnınıuzattı.

"Birazkonuşalım,"dedi.

"Nasıl?"dediBonacieuxşaşırmışbirhalde.

"Evet,sizeaçmamgerekenönemlibirkonuvar."

"Aslındabenimdeöyle, size soracakönemli sorularımvar.Banabiraz kaçırılışınızdan söz edermisinizlütfen."

"Şuaniçinsözkonusuolanbudeğil,"dediMadamBonacieux.

"Pekisözkonusuolannedir?Tutsaklığımmı?"

"Yakalanıp götürüldüğünüzü daha ilk günden öğrendim, ama hiçbir suç işlemediğiniz, hiçbirentrikayabulaşmadığınızvenekendinizi, nedebirbaşkasını tehlikeye atacakbir şeybilmediğiniziçin,buolayaancakgerekenilgiyigösterdim."

"Siziniçinsöylemesiçokkolaymadam!"diyekarşılıkverdi,karısınınilgisizliğindenincinmişolanBonacieux,"Birgün,birgeceBastille'debirhücredekaldığımıbiliyormusunuz?"

"Bir gün, bir gece geçip gitmiş; şimdi tutsaklığınızı bırakalım da, buraya gelmeme neden olanmeseleyikonuşalım."

"Nasıl? Buraya gelmenize neden olan mesele mi? Buraya sekiz günden beri ayrı olduğunuzkocanızı görmenin mutluluğunu yaşamak için gelmediniz mi?" diye sordu kalbi iyice kırılantuhafiyeci.

Page 165: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Öncebunun,sonradabaşkabirşeyiçin."

"Anlatın!"

"Çokönemlibirkonu,geleceğimizbelkidebunabağlı."

"Sizi songördüğümdenberi, geleceğimizle ilgili büyükdeğişiklikler olduMadamBonacieuxvebirkaçaysonra,birçokkişitarafındanimrenilecekbiryaşantımızolursa,hiçşaşırmayacağım."

"Evet,özelliklesizevereceğimtalimatlarıyerinegetirirseniz."

"Banamı?"

"Evet,size.Yerinegetirilecekhayırlıvekutsalbirgörevvekazanılacakçokparavar."

MadamBonacieuxparadansözederekkocasınızayıfnoktasındanvurmakistiyordu.

Ama bir kişi tuhafiyeci de olsa, kardinal Richelieu ile on dakika sohbet etmişse, artık aynı kişideğildi.

"Kazanılacakçokpara!"dediBonacieuxdudaklarınıbükerek.

"Evet,çokpara."

"Yaklaşıknekadar?"

"Belkidebinaltın."

"Demekyerinegetirmemiistediğinizgörevçokciddi?"

"Evet."

"Neyapılmasıgerek?"

"Hemenyolaçıkıp,hiçbirşekildekimseyevermeyeceğinizbirkağıdıyerineulaştırmak."

"Nereyegideceğim?"

"Londra'ya."

"Ben,Londra'ya!Hadicanım,alayediyorsunuz,Londra'daişimyok."

"Amabirilerininorayagitmenizeihtiyaçlarıvar."

"Sözünüettiğinizbubirileridekim?Siziuyarıyorum,birişekörükörünegirmem,yalnızcahangitehlikeyeatıldığımıdeğil,kiminiçintehlikeyeatıldığımıdabilmekisterim."

"Önemli bir şahsiyet sizi gönderiyor, önemli bir şahsiyet de sizi bekliyor; ödül arzularınızıfazlasıylatatminedecek,sizevaatedebileceklerimbunlar."

"Yineentrikalar,hepentrikalar!Teşekkürler,artıkhiçbirşeyegüvenmiyorum.Kardinalhazretleribenibukonudaaydınlattılar."

"Kardinal!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Kardinalimigördünüz?"

"Beniçağırttı,"diyekarşılıkverdituhafiyecigururla.

Page 166: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Vesizdebudavetegittiniz,nekadartedbirsizsiniz."

"Tercih yapma şansımın olmadığını söylemem gerek, çünkü iki muhafızın arasındaydım. Vesöylememgerekirki,osıradakardinalhazretlerinitanımadığımiçinbudaveteicabetetmemekbenisevindirecekti."

"Yanisizekötümüdavrandı?Sizetehditlermisavurdu?"

"Banaeliniuzatıp,dostumdiyeseslendi,–dostu!Anlıyormusunuz,madam?–benbüyükkardinalindostuyum!"

"Büyükkardinal!"

"Onubuşekildeanmamakarşımıçıkıyorsunuzyoksamadam?"

"Hiçbir şeye karşı çıktığım yok, ama size bir kardinalin dostluğunun geçici olduğunu ve birkardinale bağlılık duymak için çılgın olmak gerektiğini söylüyorum, onun üzerinde, bir kişininkaprislerine ya da bir olayın sonuçlarına dayanmayan güçler var, asıl o güçlerle birlikte hareketetmekgerek."

"Üzgünüm madam, ama hizmet etmekten onur duyduğum büyük adamdan başka bir güçtanımıyorum."

"Kardinalehizmetmiediyorsunuz?"

"EvetmadamveonunbirhizmetkârıolarakdevletingüvenliğinekarşıkomplolarhazırlamanızaveFransız olmayan, İspanyol kanı taşıyan bir kadının entrikalarına alet olmanıza izin vermeyeceğim.Çokşükür,kartalgibibakışlarıylaherşeyigözetleyenveyürekleriokuyanbüyükkardinalorada."

Bonacieux, Rochefort kontundan duyduğu bir cümleyi kelimesi kelimesine tekrarlıyordu; amakocasınagüvenenvebuumutla onun adınakraliçeye sözveren zavallı kadın, kendini atmaküzereolduğu tehlikeyi ve içinde bulunduğu çaresizliği düşünerek titredi.Yine de kocasının zaaflarını veözellikle açgözlülüğünü bildiği için, onu kendi amaçları doğrultusunda yönlendireceği konusundaumutsuzdeğildi.

"Ah! Demek kardinalci oldunuz mösyö," diye haykırdı. "Ah! Demek karınıza kötü davranan,kraliçenizeküfredenlerinyanındasınız!"

"Kişisel çıkarların, toplumsal çıkarlar karşısında hiç önemi yoktur. Ben devleti kurtaranlarınyanındayım,"dediBonacieuxcoşkuyla.

Bu da Rochefort kontunun, aklında tuttuğu ve taşı gediğine koymak için kullandığı bir diğercümlesiydi.

"Pekisözünüettiğinizdevletinneolduğunubiliyormusunuz?"dediMadamBonacieuxomuzlarınısilkerek. "Hiçbir inceliğiolmayanbirkentli olmaklayetiniyor, kim sizedaha fazlaolanak sunarsaonuntarafınımıtutuyorsunuz?"

"Hey! Hey! Şuraya bakın," dedi Bonacieux, vurduğu şişkin karınlı, yuvarlak bir keseden paraşıkırtılarıgelirken,"bunanedersiniz,öğütçümadam?"

"Buparaneredengeliyor?"

Page 167: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tahminedemiyormusunuz?"

"Kardinaldenmi?"

"OndanvedostumRochefortkontundan."

"Rochefortkontu!Amabenikaçırankişio."

"Bumümkünmadam."

"Oadamınparasınımıalıyorsunuz?"

"Banabukaçırmaolayınıntamamıylapolitikaylailgiliolduğunusöylememişmiydiniz?"

"Evet, bu kaçırma olayının amacı, yüce efendime ihanet etmemi sağlamak, işkenceler sayesinde,ağzımdanalacaklarıitiraflarlaonunonurunuhattabelkidehayatınıtehlikeyesokmaktı."

"Madam,"diyekarşılıkverdiBonacieux, "yüceefendinizalçakbir İspanyolvekardinalinyaptığıherşeydoğrudur."

"Mösyö,"dedigençkadın,"korkak,cimriveahmakolduğunuzubiliyordum,amaaşağılıkbiradamolduğunuzuşimdiöğrendim."

"Madam," dedi, karısının daha önce hiç tanık olmadığı bu büyük öfkesi karşısında gerileyenBonacieux,"madam,siznediyorsunuz?"

"Sizinbirsefilolduğunuzusöylüyorum!"diyedevametti,kocasınıetkilemeyebaşladığınıhissedenMadam Bonacieux. "Ah! Demek politika yapıyorsunuz! Hem de kardinalci politika! Ah! Para içinruhunuzuşeytanasatıyorsunuz."

"Hayır,kardinale."

"Aynışey!"diyehaykırdıgençkadın."HaRichelieu,haşeytan."

"Susunmadam,susun,siziduyabilirler."

"Evet,haklısınız,vebukorkaklığınızdanutanıyorum."

"Amabendenneistiyorsunuzki,söyleyin?"

"Sizesöyledim:Hemenyolaçıkıp,sizeverdiğimgörevihakkıylayerinegetiriyorsunuz,ancakbukoşullaherşeyiunutupsizibağışlarımvedahası–elinionauzattı–sizedostluğumugeriveririm."

Bonacieuxödlekvecimriydi,amakarısını severdi,buyüzdenduygulandı.Elliyaşındabiradam,yirmiüçyaşındakibirkadınauzunsüreöfkeduyamazdı.

TereddütettiğinigörenMadamBonacieux:

"Evet,kararverdinizmi?"diyesordu.

"Amasevgilidostum,bendenne istediğinizibirdüşünsenize.Londra,Paris'tenuzak,hemdeçokuzakvebelkidebanaverdiğinizgörevtehlikelerbarındırıyor."

"Neönemivar,onlarıatlatacaksınız!"

"Bakın Madam Bonacieux," dedi tuhafiyeci, "bunu kesinlikle reddediyorum: Entrikalar beni

Page 168: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ürkütüyor. Bastille'i gördüm, bırrrrrr! Bastille korkunçtu! Aklıma geldikçe tüylerim diken dikenoluyor. Beni işkenceyle tehdit ettiler. İşkence nedir bilir misiniz? Bacaklarınızın arasına tahtaparçaları sokup, kemikleriniz kırılana dek yükleniyorlar! Hayır, kesinlikle gitmeyeceğim. Lanetolsun!Hemsizkendiniznedengitmiyorsunuz?Çünküşimdiyekadarsizinhakkınızdayanılmışım,sizbirerkeği,hemdeöfkedengözüdönmüşbirerkeğiandırıyorsunuz!"

"Vesizdesefil,ahmak,alıkbirkadındanfarksızsınız.Ah!Korkuyorsunuz!Tamamozaman,hemenyolaçıkmazsanız,sizikraliçeninemriyletutuklatıp,bukadarkorktuğunuzBastille'etıktıracağım."

BirdenderindüşünceleredalanBonacieux,zihnindekardinalinvekraliçeninöfkelerinindeğerinitarttı:Kardinalinkifazlasıylaağırbasmıştı.

"Benikraliçeninemriyletutuklatın,"dedi,"bendekardinalhazretlerinebaşvuracağım."

AnidennekadarilerigittiğinianlayanMadamBonacieux'nüniçititredi.Biraniçindehşetle,korkanahmaklarınsarsılmazkararlılığınıyansıtanoyüzebaktı.

"Tamamozaman!"dedi."Belkidesizhaklısınız,hemerkeklerkadınlaragörepolitikadandahaiyianlarlar,özellikledesizingibikardinallesohbetetmişolanlar.Yinede,sevgisinegüvenebileceğimisandığımkocamınbeniböylekababirşekildegeriçevirmesinivearzularımıyerinegetirmemesinikabuletmekçokzor."

"Arzularınızın boyutları tatmin edilemeyecek noktalara ulaşıyor," diye karşılık verdi Bonacieux,zaferkazanmışçasına,"başımaişaçabilir."

"O zaman ben de vazgeçiyorum," dedi genç kadın içini çekerek, "tamam bir daha bundan sözetmeyelim."

"En azından Londra'ya ne yapmak için gideceğimi söyleseydiniz," dedi, biraz geç de olsa,Rochefort'unkendisinekarısınınsırlarınıöğrenmesikonusundakitavsiyelerinihatırlayarak.

"Bilmenizgerekmez,"dediiçgüdüselbirgüvensizliklegeriçekilengençkadın,"kadınlarınhoşunagidecekincikboncuktüründenbirşeylersatınalınıpparakazanılacaktı."

Ama genç kadın kendini savunmaya çalıştıkça, Bonacieux, bu sırrın oldukça önemli olduğunudüşünmeye başlamıştı. Bunun üzerine, hemen Rochefort kontunun yanına koşup, kraliçeninİngiltere'yebirulakyollayacağınıbildirmeyekararverdi.

"Yanınızdanayrılacağımiçinbenibağışlayın,sevgiliMadamBonacieux,"dedi,"amageleceğinizitahmin etmediğim için arkadaşlarımdan birine söz vermiştim; hemen geri geleceğim, beni azıcıkbeklerseniz, arkadaşımla işimi halledipdöneceğimve saat geçolmayabaşladığı için siziLouvre'abırakacağım."

"Teşekkürler mösyö," diye karşılık verdi Madam Bonacieux: "bana herhangi bir yardımdabulunacakkadaryüreklideğilsiniz,Louvre'atekbaşımagidebilirim."

"Nasılistersenizmadam,"dedituhafiyeci."Siziyakındayenidengörebilecekmiyim?"

"Kuşkusuz, gelecek hafta umarım işlerimden vakit bulacağım ve buraya gelip hasar görmüşeşyalarımızaçekidüzenvereceğim."

"Güzel,sizibekleyeceğim.Banakızmadınızdeğilmi?"

Page 169: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Benmi,kesinliklehayır."

"Ozamangörüşmeküzere."

"Görüşmeküzere."

Bonacieuxkarısınıneliniöpüphızlauzaklaştı.

"Şuraya bak," dedi Madam Bonacieux kendi kendine, kocası sokak kapısını kapattığında, "buahmağın bir de kardinalci olması eksik kalmıştı! Ya ben kraliçeye, zavallı efendime ne cevapvereceğim? Aman Tanrım, Tanrım! Beni de saraya kendisini gözlemek için yerleştirilmiş osefillerdenbirisanacak!AhMösyöBonacieux!Sizihiçbirzamançoksevmemiştim,şimdiysesizdennefretediyorum!Bunuödeyeceksiniz!"

Kendi kendine bunları söylerken, tavandan gelen bir sesle başını yukarı kaldırdı ve döşemeninaralığındangelenbirsesduydu:

"SevgiliMadamBonacieux,banaküçükgirişkapısınıaçın,yanınızageleceğim."

Page 170: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XVIII

Page 171: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ÂşıkveKoca"Ahmadam!"dedid'Artagnangençkadınınaçtığıkapıdaniçerigirerken,"Söylememeizinverin,

amaberbatbirkocanızvar."

"Konuşmalarımızımıdinlediniz?"diyesordu,d'Artagnan'aendişeylebakanMadamBonacieux.

"Hemdehepsini."

"Tanrım!Amabunasıloldu?"

"Bana özgü bir yöntemle, aynı şekilde kardinalin muhafızlarıyla olan konuşmalarınızı dadinlemiştim."

"Pekikonuştuklarımızdannasılbirsonuççıkardınız?"

"Birçok şey: Öncelikle ve iyi ki kocanız bir ahmak, sonra siz sıkıntılı bir durumla karşıkarşıyasınız,bendesizehizmetedebilmefırsatıçıktığıiçinçokkeyifliyim,Tanrışahidimdirki,siziniçin kendimi alevlerin ortasına atabilirim; çıkardığım son sonuç da, kraliçenin, kendisi içinLondra'yagidecekyürekli,zekivesadıkbirineihtiyacıolduğu.Sizegerekenüçözelliktenenazikisibendevar,işteburadayım."

MadamBonacieuxyanıtvermedi,yüreğisevinçleçarparken,gözlerigizlibirumutlaparladı.

"Amasizebusırrıaçmamiçinbananasılbirgüvencevereceksiniz?"

"Sizeolanaşkımı.Haydi,söyleyinneyapmamgerektiğini,emredin."

"Tanrım!Tanrım!"diyemırıldandıgençkadın, "Böylebir sırrı sizeaçmalımıyımmösyö?Dahaneredeysebirçocuksunuz!"

"Tamam,banakefilolacakbirineihtiyaçduyduğunuzuanlıyorum."

"İtirafedeyimki,buiçimiçokrahatlatacak."

"Athos'utanıyormusunuz?"

"Hayır."

"Porthos'u?"

"Hayır."

"Aramis'i?"

"Hayır.Kimbubeyler?"

"Kralınsilahşorları.PekikomutanlarıMösyödeTréville'itanıyormusunuz?"

"Ah!Evet,buismibiliyorum,şahsentanımasamda,kraliçeninondanbirçokkezyüreklivedürüstbiradamolaraksözettiğiniduymuştum."

"Onunsizeihanetedipkardinalehabervereceğinidüşünüyormusunuz?"

Page 172: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hayır,kesinlikle."

"Tamamozaman,sırrınızıonaaçınvesırrınıznekadarönemli,nekadardeğerli,nekadartehlikeliolursaolsun,banagüvenipgüvenemeyeceğinizisorun."

"Amabubenimsırrımdeğilki,onubuşekildeaçıklayamam."

"MösyöBonacieux'yeaçıklayacaktınızama,"dedid'Artagnanküskünbirifadeyle.

"Tıpkıbirağacınkovuğuna,birgüvercininkanadına,birköpeğin tasmasınabırakılanbirmektupgibi."

"Yinedesizisevdiğimigörüyorsunuz."

"Öylesöylüyorsunuz."

"Mertbirinsanım!"

"Sanırımöyle."

"Yürekliyim!"

"Ah!Bundaneminim."

"Ozamanbunubanakanıtlayın."

Madam Bonacieux son bir tereddütle genç adama baktı. Ama gözleri öyle ateşli, sesi öyle iknaediciydiki,onagüvenmeküzereolduğunuhissetti.Zatenyahepyahiçdenebilecekbirdurumdaydı.Çok tedbirli davranmak da çok tedbirsiz davranmak kadar kraliçeye zarar verebilirdi. Sonra, bukoruyucugençadamakarşıhissettiğiistemdışıduygularlakonuşmayakararverdi.

"Dinleyin," dedi, "karşı çıkışlarınızı haklı buluyor, verdiğiniz güvencelere inanıyorum.Amabizidinleyen Tanrı'nın önünde yemin ediyorum ki, bana ihanet ederseniz ve düşmanlarım benibağışlarlarsa,ölümümdensizisorumlututarakintiharederim."

"VebendesizeTanrı'nınhuzurundayeminediyorumki,banaverdiğinizemirleriyerinegetirirkenyakalanırsam,kimseyitehlikeyeatacaktekbirsözbilesöylemedenöleceğim."

Ozamangençkadın,kaderind'Artagnan'abirbölümünüSamaritaine'inönündedinlettiğikorkunçsırrıaçtı.Buonlarınsessizaşkilanlarıydı.

D'Artagnan'ınyüzüsevinçvegururlaparlıyordu.Bildiğibusır,sevdiğibukadın,güvenveaşkonubirdevgibiyüceltiyordu.

"Gidiyorum,"dedi,"hemengidiyorum."

"Nasıl!Gidiyormusunuz?"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Yabirliğiniz,yakomutanınız?"

"İnanınbanabütünbunlarıunutturdunuz,sevgiliConstance!Evet,haklısınız,izinalmamgerek."

"Birengeldaha,"diyemırıldandıMadamBonacieuxkederle.

"Ah!"dedid'Artagnanbirazdüşündüktensonra,"İçinizrahatolsunbunuhallederim."

"Nasıl?"

Page 173: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bu akşamMösyö de Tréville'e gidip, kayınbiraderi Mösyö des Essarts'dan benim için bu iznialmasınıisteyeceğim."

"Birşeydahavar."

"Nedir?"diyesordu,MadamBonacieux'nüntereddütetmeyisürdürdüğünügörend'Artagnan.

"Belkiparanızyoktur?"

"Belkisibirazfazlaoldu,"dedid'Artagnangülümseyerek.

"O zaman," dedi bir dolabı açıp, içinden kocasının yarım saat önce büyük bir aşkla okşadığı okeseyiçıkaranMadamBonacieux,"bunualın."

"Kardinalin parası!" dedi kahkahalar atmaya başlayan d'Artagnan, hatırlanacağı gibi, kaldırdığıparkelersayesinde,tuhafiyecivekarısıarasındageçenkonuşmalarıntekbirhecesinibileatlamamıştı.

"Kardinalinparası,"diyeyanıtladıMadamBonacieux,"gördüğünüzgibioldukçasaygınbirşekildesunuluyor."

"Vay canına!" diye haykırdı d'Artagnan, "kraliçeyi kardinal hazretlerinin parasıyla kurtarmak ikikeredahaeğlenceliolacak!"

"Sevimli ve çekici bir delikanlısınız," dedi Madam Bonacieux. "Kraliçenin değerbilmezliketmeyeceğineinanabilirsiniz."

"Ah!Benşimdidenfazlasıylaödüllendirildim!"diyehaykırdıd'Artagnan."Siziseviyorumvebunusöylememeizinveriyorsunuz;buummayıcesaretedebildiğimdençokdahafazlası."

"Susun!"dediMadamBonacieuxtitreyerek.

"Nevar?"

"Caddedenkonuşmaseslerigeliyor."

"Buses..."

"Kocamınki.Evet,onutanıdım!"

D'Artagnankapıyakoşup,sürgüyüitti.

"Bengitmedengirmeyecek,"dedi,"vegittiğimdekapıyıaçarsınız."

"Ama benim de gitmem gerek. Burada olursam, paranın ortadan kayboluşunu nasılaçıklayabilirim?"

"Haklısınız,çıkmakgerek."

"Çıkmak,amanasıl?Biziçıkarkengörecek."

"Ozamanyukarıçıkalım."

"Ah!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Bunubanakorkuverenbirsestonuylasöylüyorsunuz."

Busözleri söylerken,MadamBonacieux'nüngözlerindebirdamlayaşbelirdi.Bugözyaşını farkedend'Artagnan,şaşkınvehüzünlübirhaldedizlerinekapandı.

Page 174: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bana çıkalım," dedi, "orada bir tapınaktaymış gibi güvenlikte olacaksınız, size şeref sözüveriyorum."

"Çıkalımdostum,sizegüveniyorum."

D'Artagnan'ınsürgüyüözenleaçtı,ikisibirlikteiçkapıdanbirgölgegibisüzüldüler,merdivenlerisessizceçıkarakd'Artagnan'ınodasınagirdiler.

İçeri girdikten sonra, genç adam odanın daha güvenli olması için kapının arkasına mobilyalaryerleştirdi. Pencereye yaklaşıp, panjurun aralığından aşağı baktıklarında, Mösyö Bonacieux'nünpelerinlibiradamlasohbetettiğinigördüler.

Pelerinliadamıgörend'Artagnanyerindensıçradıvekılıcınıçekerekkapıyayöneldi.

BuMeung'dekiadamdı.

"Neyapıyorsunuz?"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Bizimahvedeceksiniz."

"Amabuadamıöldürmeyeyeminettim!"dedid'Artagnan.

"Şuandahayatınızbirbaşkasınaadanmışdurumda.Kraliçeadına, sizeyolculukdışındaherhangibirtehlikeyeatılmanızıyasaklıyorum."

"Yakendiadınıza,banaherhangibirtalimatvermiyormusunuz?"

"Kendi adıma," dedi Madam Bonacieux heyecanlanarak, "kendi adıma size yalvarıyorum. Amadinleyelim,sanırımbendensözediyorlar."

D'Artagnanpencereyeyaklaşıpkulakkabarttı.

Kapısınıaçıp,içerisininboşolduğunugörenMösyöBonacieux,yenidenbiraniçinyalnızbıraktığıadamınyanınagelmişti.

"Çıkmış,"dedi,"Louvre'adönecekti."

"Evdenhanginiyetleayrıldığınızdankuşkulanmadığınaeminmisiniz?"

"Evet,"diyeyanıtladıBonacieuxgüvenlibirifadeyle,"okadarzekideğildir."

"Acemimuhafızevdemi?"

"Sanmıyorum;gördüğünüzgibipanjurukapalıveiçeridenhiçışıksızmıyor."

"Yinedeeminolmakgerek."

"Amanasıl?"

"Kapısınıçalarak."

"Uşağınasoracağım."

"Haydigidin."

EvinegeridönenBonacieux,ikikaçağıngeçtiğikapıdangirerek,d'Artagnan'ınsahanlığınaçıktıvekapıyıçaldı.

Page 175: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İçerden hiç ses gelmedi. Porthos, gösteriş yapmak için o gece Planchet'yi ödünç almıştı.D'Artagnan'agelince,oradaolduğunubellietmeyeniyetlideğildi.

Bonacieuxkapıyıtıklattığındaikigencinyürekleriyerindenfırlayacaktı.

"Evdekimseyok,"dedi,Bonacieux.

"Tamam,sizegidelim,birkapınıneşiğindedurmaktandahagüvenlidir."

"Ah!Tanrım!"diyemırıldandıMadamBonacieux,"artıkhiçbirşeyduyamayacağız."

"Tamtersine,"dedid'Artagnan,"dahaiyiduyacağız."

D'ArtagnanodasınıDionysos'unkulağıhalinedönüştürmekiçinüçdörtparkeyikaldırdı,yerebirhalı serip, dizlerinin üzerine çöktü ve Madam Bonacieux'ye de kendisi gibi kulağını açıklığadayamasınıişaretetti.

"Yukarıdakimseolmadığındaneminmisiniz?"dediyabancı.

"Elbette,"dediBonacieux.

"Karınız..."

"Louvre'adönmüştür."

"Sizindışınızdakimseylegörüşmedenmi?"

"Bundaneminim."

"Buönemlibirhususanlıyormusunuz?"

"Yanisizegetirdiğimhaberoldukçadeğerli,değilmi?"

"Oldukçadeğerli,sevgilidostumBonacieux,bunusizdengizlemeyeceğim."

"Demekkardinalbendenmemnunkalacaköylemi?"

"Bunahiçşüpheyok."

"Büyükkardinal!"

"Sizinlekonuşurkenkarınızınözelisimlerkullanmadığındaneminmisiniz?"

"Sanmıyorum."

"MadamdeChevreuse,MösyödeBuckinghamyadaMadamdeVernet isimlerini telaffuzetmedimi?"

"Hayır,yalnızcabeniLondra'yaönemlibirşahsiyetehizmetvermekiçingönderdiğinisöyledi."

"Hain,"diyemırıldandıMadamBonacieux.

"Susun!"dedid'Artagnan,gençkadınınhiçdüşünmedenkendisinebıraktığıelinitutarak.

"Görevi yerine getirmeyi geri çevirmekle ahmaklık etmişsiniz," dedi pelerinli adam, "şu andamektupelinizdeolacaktı,devletdetehditlerdenkurtulacaktıvesiz..."

Page 176: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Veben?"

"Kardinalsizesoylulukbelgesiverecekti."

"Bunusizesöyledimi?"

"Evet,sizeböylebirsürprizhazırladığınıbiliyorum."

"İçinizrahatolsun,"diyedevamettiBonacieux,"karımbanataparvehâlâzamanvar."

"Ahmak!"diyemırıldandıMadamBonacieux.

"Susun,"dedid'Artagnan,elinidahasıkıbirşekildesıkarak.

"Hâlâzamanvarmı?"diyesordupelerinliadam.

"Louvre'a gidip, Madam Bonacieux'ye düşünüp görevi kabul ettiğimi söylerim, mektubu elegeçirdiktensonra,hemenkardinalinyanınakoşarım."

"Ozamançabukolun,sonucuöğrenmekiçinkısasüresonraburayageridöneceğim."

Yabancıçıktı.

"Alçak!"dedikocasınabusıfatıdayakıştıranMadamBonacieux.

"Susun,"diyetekrarladı,elinidahakuvvetlicesıkand'Artagnan.

D'ArtagnanveMadamBonacieux'nündaldıklarıdüşüncelerkorkunçbirhaykırışlayarıdakesildi.Bu,kesesininkaybolduğunufarkedenkocasınınsesiydi,"Hırsızvar!"diyebağırıyordu.

"AmanTanrım!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Tümmahalleyiayağakaldıracak."

Bonacieux uzun süre bağırdı, ama sık sık duyulan bu çığlıklar, Fossoyeurs caddesinde kimseninilgisiniçekmedi, zatenbir süredenberi tuhafiyecininevihiçde iyibirünesahipdeğildi,kimseningelmediğinigörünce,bağırmayadevamederekdışarıçıktı,sesiBaccaddesinedoğruuzaklaşıyordu.

"Şimdi, gittiğine göre, biz de buradan uzaklaşabiliriz," dedi Madam Bonacieux, "hayatınızıkraliçeyeadadığınızıunutmayın."

"Onavesize!"diyehaykırdıd'Artagnan."İçinizrahatolsun,güzelConstance,kraliçeninminnetinihaketmişolarakgerigeleceğim,amaozamansizinaşkınızıdahaketmişolacakmıyım?"

Gençkadının tekyanıtıkızaranyanaklarıydı.Birkaçsaniyesonra,üzerindeuzunkılıcınınkınınınkenarlarınıhavalandırdığıgenişbirpelerinbulunand'Artagnandışarıçıktı.MadamBonacieuxonuaşkdolubakışlarısevdiğinihissettiğierkeğeeşlikedenbirkadınıngözleriyleizledi;amacaddeninköşesindegözdenkaybolduğunda,dizlerininüzerineçöküp,ellerinikavuşturarak:

"AmanTanrım!"diyehaykırdı,"kraliçeyikoru,benikoru."

Page 177: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XIX

Page 178: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SeferPlanıD'Artagnan doğrudan Mösyö de Tréville'in konağına gitti. Birkaç dakika içinde kardinalin

durumdanhaberdarolacağınıvehaklıolarakkaybedecekbiranıbileolmadığınıdüşünmüştü.

Genç adamın yüreği sevinçle kabarıyordu. Karşısına hem şan hem de para getirecek bir fırsatçıkmış,bufırsathayranolduğukadınıkendisineyaklaştırmıştı.Butesadüf,onabirhamledeTanrı'danistemeyecesaretedemeyeceğibirçokşeyvermişti.

Mösyö deTréville her zamankimaiyetiyle birlikte salonundaydı.Konağınmüdavimlerinden biriolaraktanınand'Artagnandoğrudançalışmaodasınagiderek,onaönemlibirşeydensözetmekiçinkendisiylegörüşmekistediğiniiletti.

D'Artagnan henüz beş dakika bile beklememişti ki, Mösyö de Tréville içeri girdi. Saygıdeğerkomutandahailkbakıştagençadamınyüzünükaplayanmutluluğufarkederekbazıyenigelişmeleryaşandığınıanlamıştı.

D'Artagnan yol boyunca kendi kendisine, Mösyö de Tréville'e sırrını açmanın doğru olupolmayacağınısordu,belkideendoğrusuondangizlibirgöreviçinbirizinbelgesiistemekolacaktı.AmaMösyödeTrévilleonaherzamaniçinçok iyiyaklaşmıştı,kralvekraliçeyesonderecebağlıolan bu adamın kardinale karşı ne büyük bir nefret beslediğini düşünerek, ona her şeyi anlatmayakararverdi.

"Benimlegörüşmekistemişsinizgençdostum,"dediMösyödeTréville.

"Evet efendim," dedi d'Artagnan, "ama söz edeceğim konunun ne kadar önemli olduğunuanladığınızda,sizirahatsızettiğimiçinbenibağışlayacağınızıumuyorum."

"Anlatınozamansizidinliyorum."

"Söz konusu olan kraliçenin onuru ve belki de hayatından başka bir şey değil," dedi d'Artagnansesinialçaltarak.

"Siz ne diyorsunuz?" diye sordu, yalnız olup olmadıklarını iyice anlamak için etrafı taradığısorgulayıcıbakışlarınıyenidend'Artagnan'ayöneltenMösyödeTréville.

"Efendim,tesadüfenbirsırraortakoldum..."

"Busırrıyaşamınızpahasınadaolsasaklayacağınızıumuyorum,delikanlı."

"Ama bu sırrı size açmalıyım efendim, çünkü majestelerinin bana verdiği bu görevi yerinegetirmemiçinbanaancaksizyardımedebilirsiniz."

"Busizinsırrınızmı?"

"Hayırefendim,kraliçenin."

"Majesteleribusırrıbanaaçmanızaizinverdimi?"

"Hayırefendim,tamtersinebendenbununçokgizlitutulmasıistendi."

"Ozamannedenbanabusırrıaçmakistiyorsunuz?"

Page 179: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Çünküsöylediğimgibi,sizolmadanhiçbirşeyyapamayacağımıvehangiamacahizmetedeceğimibilmezseniz,banadilediğimiznivermeyeceğinizidüşünüyorum."

"Sırrınızıkendinizesaklayındelikanlıvebendenneistediğinizisöyleyin."

"SizdenbenimiçinMösyödesEssarts'danonbeşgünlükbirizinalmanızıistiyorum."

"Nezaman?"

"Hemenbugece."

"Paris'tenayrılıyormusunuz?"

"Görevegidiyorum."

"Nereyegittiğinizisöyleyebilirmisiniz?"

"Londra'ya."

"Göreviniziyerinegetirememenizdeçıkarıolabilecekbirivarmı?"

"Sanırımkardinalbaşarılıolamamamiçinherşeyiyapacaktır."

"Tekbaşınızamıgidiyorsunuz?"

"Evet."

"Budurumda,sizebelirtmekisterimki,Bondy'yibilegeçemeyeceksiniz."

"Amanasıl?"

"Siziöldürecekler."

"Ozamangöreviminbaşındaölmüşolacağım."

"Amagöreviniziyerinegetirmişolmayacaksınız."

"Budoğru,"dedid'Artagnan.

"Banainanın,butürgörevlerde,hedefeulaşmakiçindörtkişiolmakgerekir."

"Ah!Haklısınızefendim,"dedid'Artagnan,"amaAthos,PorthosveAramis'itanıyorsunuz,onlarıdayanımdagötürüpgötüremeyeceğimesizekararvereceksiniz."

"Amabenimöğrenmekistemediğimsırrıonlaradaaçmamanızkoşuluyla."

"Bir keresinde birbirimize körü körüne güveneceğimize ve her koşulda birbirimize bağlıkalacağımıza yemin etmiştik, zaten onlara bana güvendiğinizi söylerseniz, bu sırra en sizin kadarilgisizkalacaklardır."

"Herbirini onbeşgün iznegöndereceğimhepsibu:Athos, yaraları hâlâ acıverdiği içinForgeskaplıcalarınagidecek,arkadaşlarınıbuzorgünlerindeyalnızbırakmakistemeyenPorthosveAramisdeonaeşlikedecekler."

"Teşekkürlerefendim,çokiyisiniz."

"Hemen gidip onları bulun, ve bu gece her işinizi halledin.Ah!Önce banaMösyö des Essarts'a

Page 180: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

iletilmek üzere bir izin talebi yazın. Belki de ardınızda sizi izleyen bir casus vardı, böyleceziyaretinizimeşruhalegetirmişolacağız."

D'Artagnan'ıntalebiniyazıyadöktüğükâğıdıalanMösyödeTréville,izinbelgelerininsaatikidenönceyolcularınevlerineulaşacağınısöyledi.

"Benim belgemi Athos'a gönderebilir misiniz?" dedi d'Artagnan, "Başıma kötü bir şeylergeleceğindenkaygılandığımiçinevegitmekistemiyorum."

"İçiniz rahatolsun,gülegüleve iyiyolculuklar!Buarada..."dedi aklınabir şeygelenMösyödeTréville.

D'Artagnangeridöndü.

"Paranızvarmı?"

D'Artagnancebindekikeseyişıkırdattı.

"Yeterlimi?"diyesorduMösyödeTréville.

"Üçyüzaltın."

"Buiyi,buparayladünyanınöbürucunagidilir."

D'Artagnan,MösyödeTréville'inkendisineuzattığıeliminnetlekarışıkbirsaygıduygusuylasıktı.Paris'egeldiğindenberi,herzamaniçinsaygıdeğer,dürüstvesoylubulduğubumükemmeladamdanhepiyilikgörmüştü.

İlk önceAramis'in yanına gitti; onaMadamBonacieux'yü takip ettiği omeşhur gecedenberi birdaha uğramamıştı. Genç silahşoru görür görmez, her seferinde olduğu gibi yüzünün derin birkederlekaplıolduğuduygusunakapıldı.

Aramisbuakşamdadalgınvehüzünlügörünüyordu.D'Artagnanbuderinmelankolininnedeninisorduğunda,Aramis,Saint-Augustin'inonsekizincibölümündekibiryorumüzerindeçalıştığını,onuLatince yazılmış bir halde haftaya yetiştirmesi gerektiğini ve bu yüzden çok meşgul olduğunusöyledi.

İkiarkadaşınbirkaçsaniyebuşekildesohbetetmelerininardından,içeriyeelindemühürlübirzarftutanMösyödeTréville'inhizmetkârıgirdi.

"Odanesi?"diyesorduAramis.

"Beyefendininistediğiizinbelgesi,"diyekarşılıkverdiuşak.

"Benizinbelgesiistemedimki."

"Susun ve alın," dedi d'Artagnan. "Ve siz dostum, zahmetiniz karşılığında şu yarım altını alın veMösyödeTréville'eMösyöAramis'iniçtenteşekkürleriniiletin."

Uşakyerlerekadareğilipdışarıçıktı.

"Buneanlamageliyor?"diyesorduAramis.

"Yanınızaonbeşgünlükbiryolculukiçingerekenlerialıpbeniizleyin."

Page 181: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"AmaşusıradaParis'tenayrılamam,öğrenmemgereken..."

"...onunbaşınanelergeldiği,değilmi?"

"Kimin?"diyesorduAramis.

"Buradakimendilinakışlıkadın."

"Buradabirkadınolduğunusizekimsöyledi?"dediyüzüölügibisolanAramis.

"Onugördüm."

"Pekikimolduğunubiliyormusunuz?"

"Enazındantahminediyorum."

"Dinleyin," dediAramis, "madembukadar çok şeybiliyorsunuz, onun şu anneredeolduğundanhaberdarmısınız?"

"Sanırım,Tours'ageridöndü."

"Tours'amı?Bugüzel,onutanıyorsunuz.AmabanahiçbirşeysöylemedenTours'anasılgitti?"

"Çünküyakalanmaktankorkuyordu."

"Amabananedenyazmadı?"

"Çünküsizitehlikeyeatmaktanendişeleniyordu."

"D'Artagnanbanahayatverdiniz!"diyehaykırdıAramis."Kendimiaşağılanmışveihaneteuğramışgibihissediyordum.Onuyenidengörebilecekolmaknebüyükbirmutluluk!Özgürlüğünübenimiçintehlikeyeatacağınainanamıyordum,yinedeParis'ehangigerekçeylegeridönecek?"

"Bugünİngiltere'yegitmemizigerektirengerekçeyle."

"Pekibugerekçenedir?"

"Bunu bir gün öğreneceksiniz Aramis, ama şu an için dinbilimcinin yeğenini taklit edip, ketumdavranacağım."

Aramisbazıakşamlardostlarınaanlattığıohikâyeyihatırlayıpgülümsedi.

"Tamam o zaman, Paris'ten ayrıldığından emin olduğunuza göre, beni burada tutacak hiçbir şeyyok,siziizlemeyehazırım.Nereyegideceğimizisöylemiştiniz?.."

"ŞimdilikAthos'a, benimle gelmek istiyorsanız, acele etmenizi isteyeceğim, çünkü şimdiden çokzamankaybettik.Buarada,Bazin'edehaberverin."

"Bazindemibizimlegeliyor?"diyesorduAramis.

"Belkide,herhalükârdabiziAthos'akadarizlemesiiyiolacak."

Bazin'içağıranAramis,ardındanAthos'agelmesinisöyledi.

"Gidelim," dedi, pelerinini, kılıcını ve üç altınını yanına alıp, sağda solda birkaç altın kalıpkalmadığınıanlamak içinboşunabirçabaylaçekmeceleriaçtıktansonra.Ardındanbuaraştırmanın

Page 182: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

anlamsız olduğuna karar verdi, kendi kendine bu acemi muhafızın, misafir ettiği kadının kimolduğunu ve şimdi nerede bulunduğunu nasıl olup da kendisinden daha iyi bildiğini sorarakd'Artagnan'ıizledi.

Yalnızca,dışarıçıkarkeneliyled'Artagnan'ınkolunututup,gözlerinigözlerinedikerek:

"Bukadındankimseyesözettinizmi?"diyesordu.

"Hiçkimseye."

"AthosvePorthos'abilemi?"

"Onlaratekbirsözbileetmedim."

"İyiyapmışsınız."

Ve içi rahatlayan Aramis, d'Artagnan'la birlikte yürümeye devam etti. Kısa süre sonra Athos'unevine vardıklarında, onu bir elinde izin belgesini diğer elinde deMösyö deTréville'inmektubunututarkenbuldular.

"Almış olduğum bu izin belgesinin ve bu mektubun ne anlama geldiğini bana açıklayabilirmisiniz?"diyesorduAthosşaşkınbirifadeyle.

"SevgiliAthos,sağlıkdurumunuznedeniyleonbeşgünistirahatetmeniziistiyorum.Forgeskaplıcalarınayadauygungördüğünüzbaşkabiryeregidinvehızlaiyileşin.

Sevgilerle

Page 183: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Tréville"

"Bumektupveizinbelgesibeniizlemenizgerektiğianlamınageliyor,Athos."

"Forgeskaplıcalarınamı?"

"Orayayadabaşkabiryere."

"Kralahizmetetmekiçinmi?"

"Kralayadakraliçeye.Majestelerininhizmetindedeğilmiyiz?"

OsıradaiçeriPorthosgirdi.

"Vaycanına,"dedi,"buişçokgarip:Nezamandanberiizinistemedensilahşorlaraizinveriliyor?"

"Kendilerineihtiyaçduyandostlarıolduğundanberi,"dedid'Artagnan.

"Ah!Ah!"dediPorthos,"Buradayenibirşeylerdönüyor."

"Evet,yolaçıkıyoruz,"dediAramis.

"Nereye?"diyesorduPorthos.

"Bunubendebilmiyorum,"dediAthos,"d'Artagnan'asormakgerek."

"Londra'yabeyler,"dedid'Artagnan.

"Londra'ya!"diyehaykırdıPorthos,"Londra'daneyapacağız?"

"İştesizebunusöyleyemembeyler,banagüvenmenizgerek."

"AmaLondra'yagitmekiçinparalazım,bendehiçyok,"dediPorthos.

"Bendede,"dediAramis.

"Bendede,"dediAthos.

"Bendevar,"dedid'Artagnan,cebindenhazinesiniçıkarıpmasanınüzerinekoyarken."Bukesedeüçyüzaltınvar,herbirimizyetmişbeşeraltınalalım,Londra'yagidipgelmekiçinyeterliolacak.Zateniçinizrahatolsun,Londra'yahepimizvaramayacağız."

"Amaneden?"

"Çünkübüyükbirihtimallebazılarımızyoldakalacak."

"Yoksabirseferemiçıkıyoruz?"

"Evet,vesiziuyarmakisterimkientehlikelilerindenbirine."

"Şurayabakınhele, amaölümügözealacaksak, en azındanbununnedeninibilmek isterim,"dediPorthos.

"Sankibilsençokşeykazanacaksın!"dediAthos.

Page 184: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yinede,"dediAramis,"bendePorthos'laaynıdüşüncedeyim."

"Kralınsizehesapvermekgibibiralışkanlığımıvar?Hayır,sizeyalnızca,‘BeylerGaskonya'yayadaFlandres'asavaşagidiliyor,'dervesizdegidersiniz.Bununnedeninidüşünmezsinizbile."

"D'Artagnan haklı," dediAthos," işte önümüzde nereden geldiğini bilemediğim üç yüz altın var.Gitmemiz gereken yere gidip ölelim. Hayat bu kadar soru sormaya değer mi? D'Artagnan seniizlemeyehazırım."

"Bende,"dediPorthos.

"Ben de," dediAramis. "HemParis'ten ayrıldığıma hiç üzülmüyorum.Biraz eğlenceye ihtiyacımvar."

"Tamamozaman,içinizrahatolsun,yolculukfazlasıylaeğlenceliolacak,"dedid'Artagnan.

"Pekinezamanyolaçıkıyoruz?"dediAthos.

"Hemen,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"kaybedecekbirdakikamızbileyok."

"Hey! Grimaud, Planchet,Mousqueton, Bazin!" diye bağırdı dört genç uşaklarını çağırmak için,"Yolaçıkmayahazırlanın,konaktanatlarıgetirin."

GerçektendehersilahşoratınıveuşağınınatınıbirkışlaymışgibiMösyödeTréville'inkonağındabırakıyordu.

Planchet,Grimaud,MousquetonveBazinaceleyledenileniyapmaküzereçıktılar.

"Şimdiseferplanınıyapalım,"dediPorthos."Öncenereyegideceğiz?"

"Calais'ye,"dedid'Artagnan,"Londra'yavarmakiçinenkestirmeyolbu."

"Tamamozaman,"dediPorthos,"birfikrimvar."

"Söyle."

"Birlikteyolculukedendörtadamdikkatçekebilir:D'Artagnanherbirimizetalimatlarverecek,benöncüolarakBoulogneyolundangideceğim,AthosikisaatsonraAmiensyolundangelecek,Aramisbizi Noyon yolundan izleyecek, d'Artagnan'a gelince, o Planchet'nin giysileriyle dilediği yoldangelecek,Planchetdebizimuhafızüniformasıylad'Artagnanolarakizleyecek."

"Beyler,"dediAthos,"benceböylebir işeuşaklarıkarıştırmakhiçdoğrudeğil:Soylularbirsırrıistemedenağızlarındankaçırabilirler,amauşaklarneredeyseherzamansırlarısatarlar."

"Porthos'unplanınınuygulanabilirolduğunusanmıyorum,"dedid'Artagnan,"çünküsizevereceğimtalimatlarıbendebilmiyorum.Yanımdabirmektupvar,hepsibu.Mühürlüolduğuiçinüçnüshasınıçıkartmam mümkün değil; bu durumda bana göre hep birlikte yolculuk etmemiz gerekecek. Omektupcebimde."Veeliylemektubunbulunduğucebinigösterdi."Ölürsem,sizlerdenbirionualacakve yolunuza devam edeceksiniz; o da ölürse bir diğeri alacak ve sonunda bir kişi hedefe ulaşanakadarbuböyledevamedecek,yapılmasıgerekenbu."

"Bravo, d'Artagnan!Ben de aynı fikirdeyim," dediAthos. "Akılcı davranmalıyız; ben kaplıcalaragideceğim,sizdebanaeşlikedeceksiniz;nereyegideceğimiseçmekkonusundaözgürolduğumiçin,Forges kaplıcaları yerine denize gideceğim. Bizi durdurmak isterlerse, ben Mösyö de Tréville'in

Page 185: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

mektubunu, sizler de izin belgelerinizi göstereceksiniz; bize saldırırlarsa, kendimizi savunacağız;yargılanırsak,inatlabirkaçkezdenizedalmaktanbaşkabiramacımızolmadığınısöyleyeceğiz;ayrıayrı gitmektense, birlikte yolculuk etmemiz daha hayırlı olacak. Dört uşağı da tabancalar vealaybozan tüfekleriyle donatırsak, üzerimize bir ordu gönderseler savaşırız ve sağ kalan,d'Artagnan'ındasöylediğigibimektubugötürecek."

"Güzel,"diyehaykırdıAramis,"çokkonuşmuyorsunAthos,amakonuştuğundasankiağzındanbaldamlıyor.Athos'unplanınıkabulediyorum.YasenPorthos?"

"Ben de," dedi Porthos, "tabii d'Artagnan uygun bulursa.D'Artagnanmektubu taşıdığı için doğalolarakbuseferinlideriolacak,kararversin,bizuyacağız."

"Tamam o zaman," dedi d'Artagnan, "Athos'un planını kabul ediyorum, yarım saat içinde yolaçıkıyoruz."

"Kabuledildi!"dediüçsilahşorbirağızdan.

Ve her biri keseye ellerini uzatarak yetmiş beş altın aldıktan sonra, kararlaştırılan saatte yolaçıkmaküzerehazırlanmayabaşladılar.

Page 186: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XX

Page 187: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

YolculukSabahın ikisinde dört maceracı Paris'in Saint-Denis kapısından çıkıyorlardı. Gece olduğu için

istemeseler de sessiz kalmayı tercih ettiler, çünkü karanlıktaki gölge oyunları nedeniyle her yandapusukurulmuşolduğunusanıyorlardı.

Günün ilk ışıklarıyla çeneleri çözüldü, güneşin doğuşuyla neşeleri yerine geldi: Sanki birçatışmanın arifesindeymişler gibi yürekleri çarpıyor, gözleri gülüyordu; belki de kaybedecekolduklarıyaşamlarıherşeyerağmenonlaragüzelgörünüyordu.

Zatenkafileningörüntüsüolağanüstüydü:Silahşorlarınyağızatları,kararlıgörünümleri,busoyluaskerlerinbirsüvaribirliğigibidüzenliilerleyişleriengizlisırlarıbileortayaçıkaracaknitelikteydi.

Tepedentırnağasilahlıuşaklarıarkalarındangeliyorlardı.

Sabahınsekizindekahvaltı içinmolaverilenChantilly'yekadarherşeyyolundagitti.TabelasındaSaint-Martin'in pelerininin yarısını bir yoksula verirken resmedildiği bir hanın önünde atlardaninildi.Uşaklaraatlarıneyerlerininçıkarılmamasıveheranhareketehazırolunmasısöylendi.

Salonagirilipbirmasayaoturuldu.

Dammartin yolundan gelmiş olan bir beyefendi de aynı masada yemeğini yiyordu. Yolcularlahavadansudanşeylerüzerinesohbetettiktensonra,kadehinisağlıklarınakaldırdı,silahşorlardaaynınezaketlekendisinekarşılıkverdiler.

AmaMousqueton'unatlarınhareketehazırolduğunusöylemesiyleayağakalkıldığısırada,yabancıPorthos'a kardinalin sıhhatine içmeyi önerdi. Porthos yabancıya, onun da kralın sıhhatine içmesihalindebunuseveseveyapacağınısöyledi.Yabancıkardinalhazretlerindenbaşkakral tanımadığınısöyleyince,Porthosonasarhoşdiyehitapetti,bununüzerineadamkılıcınıçekti.

"Aptallık ettiniz," dedi Athos, "neyse artık geri adım atamazsınız: Bu adamın işini bitirip, bizemümkünolduğuncaçabukyetişin."

Ve üçü birlikte atlarına binip son hızla uzaklaşırlarken, Porthos rakibine, eskrimin bilinen bütünhamleleriyleonudelikdeşikedeceğinisöylüyordu.

"Şimdidenbirkişi!"dediAthosbeşyüzadımsonra.

"AmabuadamnedenbirbaşkasınadeğildePorthos'asaldırdı?"diyesorduAramis.

"ÇünkühepimizdendahayüksekseslekonuşanPorthos'uşefimizsandı,"dedid'Artagnan.

"BugençGaskonyalınınnekadarakıllıolduğunuhepsöylemişimdir,"diyemırıldandıAthos.

Veyolcularyollarınadevamettiler.

Beauvais'de hematları dinlendirmek, hemdePorthos'u beklemeküzere iki saatmola verildi. İkisaatinsonunda,nePorthos,nedebirhabergeldiğiiçintekraryolakoyuldular.

Beauvais'den bir mil ötede, yolun iki bayır arasında daraldığı bir noktada, kaldırım taşlarınınkaldırılmışolmasındanistifadeedensekizonkişihendeklerkazargibigörünüyorlardı.

Page 188: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Çizmelerinin bu çamur birikintisiyle kirlenmesinden kaygılanan Aramis, onları sert bir şekildepayladı. Athos onu engellemek istese de artık çok geçti. Yolcularla alay etmeye başlayan işçilerhakaretlerisilahşorlarınensoğukkanlısıolanAthos'unbile tepesiniattırıpatınıüstlerinesürmesineyolaçacakdereceyevardırdılar.

Ozamanadamlarbirhendeğekadargeriçekilerekorayagizledikleritüfeklerialdılar,birazsonrayediyolcumuztambirkurşunyağmurualtındakalmıştı.KurşunlardanbiriAramis'inomzunudelipgeçerken, bir diğeri Mousqueton'un kaba etine saplandı. Bununla birlikte atından düşen sadeceMousqueton oldu, bununnedeni yarasının ağır olması değil, yarasını göremediği için tehlikeli birdurumolduğunusanmasıydı.

"Bubirtuzak,"dedid'Artagnan,"hiçkarşılıkvermedenyoladevamedelim."

YaralananAramisyelesinikavradığıatıylabirliktediğerlerininyanındailerliyordu,onlarayetişmişolanMousqueton'unatıisekendisırasındadörtnalagidiyordu.

"Buyedekatımızolacak,"dediAthos.

"Bir şapkamolmasını tercih ederdim," dedi d'Artagnan, "benimki birmermiyle uçup gitti. İyi kimektubuonuniçineyerleştirmemiştim."

"Lanetolsun,buradangeçtiğindebuadamlarPorthos'uöldürecekler,"dediAramis.

"Porthos hâlâ bacaklarının üzerinde dursaydı, şimdiye kadar bize yetişmiş olacaktı," dediAthos."Bencesarhoşayağakalkarkalkmazayıldı."

Atları yorulmuş olsa ve daha ileri gitmeyi reddedecek hale gelse de iki saat boyunca bu şekildedoludizginyolaldılar.

Yolculardahagüvenliolacağınıumarakkestirmedengitmişlerdi,amaCrevecoeur'deAramisdahafazladevamedemeyeceğinisöyledi.Gerçektende,kibargörünümününvenazik tavırlarınınaltındagizlediği cesareti sayesinde buraya kadar gelebilmişti. Rengi her an daha da soluyordu. Ve atınınüzerinde durabilmesi için ona destek olunması gerekiyordu; onu bir meyhane kapısının önündeatındanindirerek,birçatışmaçıksafaydasındançokzararıdokunacakolanBazin'eemanetettilervegeceyiAmiens'degeçirmekumuduylayenidenyolakoyuldular.

"Lanetolsun!"dediAthosyolda,"GrimaudvePlanchetileikimizkaldık,lanetolsun!BirdahaaslaoyunagelmeyeceğimvesiziteminederimkiCalais'yekadarkimsebananeağzımıaçtırabilecek,nedekılıcımıçektirebilecek.Yeminederim..."

"Yemin etmeyelim," dedi d'Artagnan, "dörtnala gitmeye devam edelim, tabii atlarımız buna razıolurlarsa."

Veyolcularınmahmuzlarınıatlarınböğürlerinedaldırmalarıylasıkıbirşekildeuyarılanhayvanlaryeniden eski güçlerine kavuştular. Gece yarısı Amiens'e vardıklarında, Lis d'or hanının önündeatlarındanindiler.

Dünyanın en dürüst insanına benzeyen hancı, yolcuları bir elinde şamdan, diğer elinde pamukluberesiilekarşıladı.Yolcularınherbirinienkonforluodalarınayerleştirmekistedi,amaneyazıkkiodalarhanınikifarklıköşesindeyeralıyordu.D'ArtagnanveAthosbunukabuletmeselerde,hancıekselanslarınauygunbaşkabirodasıbulunmadığınısöyledi,bununüzerineyolcularyeresereceklerişiltelerin üzerinde aynı odada yatacaklarını bildirdiler. Hancının ısrarları karşısında fikir

Page 189: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

değiştirmeyereksonundaistedikleriniyaptırdılar.

Yataklarını hazırlamış, kapılarının önüne engeller koymuşlardı ki, avlunun penceresine vuruldu,kimolduğunusorduklarında,uşaklarınınsesiniduyupcamıaçtılar.

GerçektendebunlarGrimaudilePlachet'ydi.

"Grimaud'nunatlarınbaşındadurmasıyeterli,"dediPlanchet,"beyleristerlerse,kapılarınınönüneyatarım,böylecekimseninonlarırahatsızedemeyeceğindeneminolurlar."

"Amaneyinüzerindeyatacaksınki?"diyesordud'Artagnan.

"İşteyatağım,"diyekarşılıkverdiPlanchet.

Vebirsamanyığınınıgösterdi.

"Gelozaman,"dedid'Artagnan,"haklısın,hancınınyüzühiçhoşumagitmedi,haddindenfazlakibargözüküyordu."

"Bendeaynıfikirdeyim,"dediAthos.

PenceredentırmananPlanchetkapınınönüneyerleşirken,sabahbeştekendisiylebirliktedörtatındahareketehazırolacağınısöyleyenGrimaudahıragidiyordu.

Gece oldukça sakindi, sabah ikiye doğru birileri kapıyı açmaya çalıştı, ama sıçrayarak uyananPlanchet'ninbağırarakoradakimolduğunusormasıüzerine,biryanlışlıkolduğusöylendi.

Sabah dörtte ahırdan gelen büyük bir gürültü duyuldu. Grimaud uyandırmaya çalıştığı seyisyardımcılarından dayak yiyordu. Pencereyi açtıklarında, kafası bir diren sapıyla yarılmış zavallıdelikanlınınbilincinikaybetmişbirhaldeyerdeyattığınıgördüler.

Planchetatlarıeyerlemekiçinavluyaindiğinde,hayvanlarınçokbitkinolduklarınıgördü.YalnızcadünbeşaltısaatboyuncaüzerindebinicisiolmadankoşanMousqueton'unatıyoladevamedebilirdi,ama çağırılan veteriner inanılmaz bir hata yapmış, hancının atı yerineMousqueton'un atından kanalmıştı.

Durumendişevericibirhalalmayabaşlamıştı.Artardayaşananbuaksiliklertesadüfeseriolduğukadar bir komplonun ürünü de olabilirdi. Athos ve d'Artagnan dışarı çıktıklarında, Planchetyakınlardasatınalınabileceküçatolupolmadığınıöğrenmeyeçalışıyordu.Kapıdaeyerli,güçlüvedinlenmiş iki at vardı. Bunlar işini görebilirdi. Sahiplerinin kim olduğunu sorduğunda, kendisineadamlarıngeceyihandageçirdikleriveosıradahancıyahesabıödediklerisöylendi.

Athos hesabı ödemek için aşağı indiğinde, d'Artagnan ve Planchet kapının önünde duruyorlardı,hancıarkataraftabasıktavanlıbirodadabekliyordu,Athos'uiçeribuyuretti.

Athos kendinden emin bir halde, cebinden iki altın çıkardı, çekmecelerinden bir yarı açık duranmasasınınönündeoturanhancıyalnızdı.Athos'unverdiğiparayıalıpönünü,arkasınıkontrolettiveanidenparanınsahteolduğunuhaykırarakonuvearkadaşınıkalpazanolaraktutuklatacağınısöyledi.

"Buçokkomik!"dedihancınınüzerineyürüyenAthos,"Kulaklarınıkeseceğim."

OsıradatepedentırnağasilahlıdörtkişiyankapılardaniçerigiripAthos'unüzerineatıldı.

"Yakalandım,"diyebağırdıAthosvargücüyle,"kaçd'Artagnan,kaç!"Vesilahınıikikezateşledi.

Page 190: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Onuikincikez tekrarlattırmayand'ArtagnanvePlanchet,kapıdabekleyen ikiatıçözüpüzerlerineatladılar,mahmuzlarınıhayvanlarınböğrünedaldırıp,dörtnalayolakoyuldular.

"Athos'un başına neler geldiğini biliyormusun?" diye sordu d'Artagnan, Planchet'ye dolu dizgingiderken.

"Ah!Efendim,"dediPlanchet,"ikikurşunlaikisiniyeredevirdiğinigördüm,camlıkapınınardındanelindekılıcıdiğerleriyledövüşüyordu."

"YürekliAthos!"diyemırıldandı d'Artagnan, "Ah!Onu tekbaşınabırakmakzorundakaldığımızıdüşününce! Belki de iki adım ötede aynı son bizi bekliyor. İleri Planchet, ileri! Sen yürekli biradamsın."

"Sizesöylemiştimefendim,"dediPlanchet,"Picardie'lilerindeğeriolaylarlakarşılaşıncaanlaşılır,zatenburadakendiülkemdeolmakbeniheyecanlandırıyor."

Ve birlikte hızla uzaklaşarak, kısa süre sonra Saint-Omer'e vardılar.Orada atların çatlamasındankorkarak,hayvanlarıdizginlerindentutupbirazsolukalmalarınaizinverdiler,kendilerideayaküstübirşeyleryediktensonrayenidenyolakoyuldular.

Calaiskapılarınayüzadımkala,d'Artagnan'ınburnundanvegözlerindenkanlarboşalanatıbirdahakalkmamaküzereyereyığıldı,geriyePlanchet'ninkikalıyordu,amaodadurmuştuveonuyenidenkoşturmakmümkündeğildi.

Çok şükür, söylediğimiz gibi şehrin yüz adım ötesindeydiler; iki atı yolun ortasında bırakaraklimana koştular. Planchet, efendisine, uşağıyla birlikte gelen bir beyefendinin elli adım önlerindengittiğinibildirdi.

Bir hayli acelesi varmış gibi görünen ve çizmeleri tozlarla kaplı olan bu beyefendi bir an önceİngiltere'yegeçipgeçemeyeceğinisoruyordu.

"Bu çok kolay," diye karşılık verdi yelken açmaya hazır olan teknenin kaptanı, "ama bu sabah,kardinalinözelizniolmadankimseninkarşıyageçmesinemüsaadeedilmemesiemrigeldi."

"İznimvar,"dedibeyefendicebindenbirkâğıtçıkararak,"işteburada."

"Onulimanmüdürüneonaylatıpbanagetirin,"dedikaptan.

"Müdürünasılbulacağım?"

"Köyünegiderek."

"Köynerede?"

"Şehirdenyaklaşıkbirkilometreuzakta,bakınşuküçüktepenineteğinde,grimaviçatılıev."

"Çokgüzel!"dedibeyefendi.

Veuşağıylabirliktelimanmüdürününköyüneyöneldi.

D'ArtagnanvePlanchetadamıbeşyüzadımgeridenizlediler.

Şehrindışınaçıktıklarında,adımlarınısıklaştırand'Artagnanküçükbirkoruyagirmeküzereolanadamayetişti.

Page 191: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Mösyö,"dedid'Artagnan,"çokacelenizvarmışgibigörünüyorsunuz."

"Kimseninbenimkadaracelesiolamazmösyö."

"Bunaçoküzüldüm,"dedid'Artagnan,"çünkübenimdeacelemvar,sizdenbirşeyisteyecektim."

"Nedir?"

"Öncebenimgeçmemeizinvermeniz."

"Mümkündeğil,"dedibeyefendi,"kırkdörtsaattealtmışmilyolaldımveyarınöğleyinLondra'daolmamgerek."

"BendeaynıyolukırksaattealdımveyarınsabahondaLondra'daolmalıyım."

"Üzgünümmösyö,amaöncebengeldimveikinciolarakgeçmeyeniyetimyok."

"Üzgünümmösyö,ikinciolarakgelmemerağmen,öncebengeçeceğim."

"Benkraliçinçalışıyorum!"dedibeyefendi.

"Bendekendimiçin!"dedid'Artagnan.

"Amabanaöylegeliyorki,sizhırçıkarmayaçalışıyorsunuzmösyö."

"Lanetolsun!Başkaneolmasınıbekliyordunuzki?"

"Bendenneistiyorsunuz?"

"Bunuöğrenmekistiyormusunuz?"

"Elbette."

"Tamamozaman,taşıdığınızizinbelgesiniistiyorum,bubelgebendeyokveonaihtiyacımvar."

"Sanırımşakayapıyorsunuz."

"Aslaşakayapmam."

"Bırakıngeçeyim!"

"Geçemeyeceksiniz."

"Yüreklidelikanlı,şimdibeyninizidağıtacağım.Hey,Lubin!Tabancalarım."

"Planchet,"dedid'Artagnan,"senuşaklailgilen,benefendisinihaklayacağım."

Bu ilkdavetle yüreklenenPlanchet,Lubin'inüzerine atıldı vegüçlükuvvetli olduğu için rakibiniyereseripdizinigöğsünebastırdı.

"Şimdisırasizdeefendim,"dediPlanchet,"benişimibitirdim."

Bunugörenadamkılıcınıçekip,d'Artagnan'ınüzerineyürüdü,ama işininnekadarzorolduğunubilmiyordu.

Rakibineüçsaniyeiçindeüçdarbeindirend'Artagnanherseferindeşöylediyordu:

Page 192: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"BuAthosiçin,buPorthosiçin,buAramisiçin."

Adamüçüncüdarbedekülçegibiyereyığıldı.

Öldüğünü ya da en azından bayıldığını düşünen d'Artagnan, izin belgesini almak için adamayaklaştı; ama cebini karıştırmak için kolunu uzattığında, kılıcını elinden bırakmamış olan yaralı,onungöğsünebirdarbeindirerekşöylededi:

"Budasiziniçin."

"Ve bu da benim için! Son gülen iyi güler!" diye haykırdı, adamı dördüncü kılıç darbesiylekarnındanyereçivileyend'Artagnanöfkeyle.

Bukezadamgözlerinikapayarakkendindengeçti.

Cebiniyoklayarakizinbelgesinialdı.Wardeskontuadınadüzenlenmişti.

Sonra henüz yirmi beş yaşlarında olan yakışıklı genç adama bir kez daha baktı ve onu bilincinikaybetmiş,belkideölmüşolarakoradabırakıp,hiçtanımadıkları,hattasıklıklayaşadıklarındanbileemin olmadıkları kişilerin çıkarları için insanlara birbirlerini öldürten bu garip kader karşısındaiçiniçekti.

Ama kısa süre sonra, inleyen ve var gücüyle yardım çağıran Lubin'in sesiyle dalmış olduğu budüşüncelerdensıyrıldı.

Plancheteliniboğazınadayamışolancagücüylesıkıyordu.

"Efendim,"dedi,"onubuşekildetuttukçabağıramayacak,amaonuserbestbırakırbırakmazyenidenbağıracağındaneminim.OnunNormandiyalıolduğunuanladımvebuadamlarçokinatçıdırlar."

Gerçektende,nekadarkıstırılmışolursaolsun,Lubinhâlâseslerçıkarmayaçalışıyordu.

"Bekle!"dedid'Artagnan.

Vemendilinialarakağzınıbağladı.

"Şimdi,"dediPlanchet,"onubirağacabağlayalım."

Bu işi de hakkıyla yerine getirdikten sonra, Wardes kontunu da uşağının yanına çektiler; havakararmayabaşladığı için, korununbu iç tarafındabulunanyaralı vebağlı uşağımuhtemelen ertesigünekadaroradakalacaklardı."Veşimdi,"dedid'Artagnan,"limanmüdürüne."

"Amasanırımyaralanmışsınız?"dediPlanchet.

"Önemlideğil,önceişimizihalledelim,sonrayaramabakarız,zatenpekdetehlikeligörünmüyor."

Vehızlıadımlarlasaygıdeğergörevlininköyüneyöneldiler.

Wardeskontuiçeridavetedildi.

D'Artagnaniçerigirdi.

"Kardinalinimzaladığıbirizinbelgenizvarmı?"diyesordulimanmüdürü.

"Evetmösyö,"dedid'Artagnan,"işteburada."

Page 193: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"A,evet!Herşeykurallarauygun,"dedilimanmüdürü.

"Buçokdoğal,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"onunensadıkhizmetkârlarındanım."

"Sanırımkardinalhazretleribirininİngiltere'yegeçmesiniengellemekistiyor."

"Evet,d'Artagnanadındabiri,Londra'yagitmek içinüçarkadaşıylabirlikteParis'tenyola çıkmışBéarn'lıbirbeyefendi."

"Onuşahsentanıyormusunuz?"diyesordulimanmüdürü.

"Kimi?"

"Bud'Artagnan'ı?"

"Hemdeyakından."

"Ozamanbanaeşkaliniverin."

"Çokkolay."

Ved'Artagnan,Wardeskontununyüzhatlarınıtarifetti.

"Yanındabirivarmı?"

"Evet,Lubinadındabiruşakvar."

"Onlara dikkat edeceğim, elime geçerlerse, kardinal hazretlerinin içi rahat olabilir, Paris'e birmuhafızbirliğinineşliğindegerigönderilecekler."

"Sayınlimanmüdürü,böyledavranarakkardinalhazretlerinintakdirinikazanacaksınız."

"Sayınkont,döndüğünüzdekendisinigörecekmisiniz?"

"Hiçşüphesiz."

"Sizdenonunsadıkbirhizmetkârıolduğumusöylemeniziricaedeceğim."

"Bunuihmaletmeyeceğim."

Ve bu güvenceyi almanın sevincini yaşayan limanmüdürü izin belgesini onaylayıp d'Artagnan'auzattı.

Zamanını gereksiz iltifatlarla kaybetmek istemeyen d'Artagnan liman müdürünü selamlayıp,teşekkürettiktensonradışarıçıktı.

Planchet ilebirlikteyenidenyolakoyulduklarında,korudangeçmemekiçinyoluuzatarak, limanabaşkabirkapıdangirdiler.

Kalkmayahazırbekleyentekneninkaptanıoradaydı.

"Neleroldu?"dedid'Artagnan'ıfarkederek.

"İştegeçişbelgem."

"Yadiğerbeyefendi?"

Page 194: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"O bugün yola çıkmayacak," dedi d'Artagnan, "ama içiniz rahat olsun, ben iki kişi içinödeyeceğim."

"Öyleyseyolaçıkalım,"dedikaptan.

"Çıkalım!"dedid'Artagnan.

Planchetilebirliktekayığaatladılar,beşdakikasonrateknedeydiler.

Tamzamanıydı:Yarımfersahaçıldıklarında,d'Artagnan,parıldayanbirışığaeşlikedenbirpatlamaduydu.

Bu,limanınkapatıldığınıbildirenbirtopsesiydi.

Şimdi yarasıyla ilgilenebilirdi, çok şükür, tahmin ettiği gibi pek de tehlikeli değildi, kılıcın ucukaburgalardan birine isabet etmiş, kemik boyunca biraz kaymıştı, üstelik gömlek hemen yaranınüzerineyapışmış,birkaçdamlakanyayılmıştı.

Yorgunluktantükenmişoland'Artagnangüverteyeserilendöşeğinüzerineuzanıpuykuyadaldı.

Ertesisabahgüneşinilkışıklarıylauyandığındaİngiltere'ninüçdörtfersahaçıklarındaolduklarınıgördü;rüzgârgeceboyuncahafifestiğiiçinhızlıilerleyememişlerdi.

SaatondatekneDouvreslimanınademirattı.

Saatonbuçuktaİngiltere'yeayakbasand'Artagnan,"İştenihayetburadayım!"diyehaykırıyordu.

Amahepsibudeğildi:Londra'yagitmekgerekiyordu.İngiltere'depostaarabalarıdüzenliişliyordu.İkiboduratsatınalanD'ArtagnanvePlanchetkendilerinerehberlikedenbirpostaarabacısıiledörtsaattebaşkentinkapılarınavardılar.

D'ArtagnanLondra'yı tanımıyor, tekkelimebile İngilizcebilmiyordu,amaBuckingham'ın isminibirkâğıdayazdığında,herkesonadükünkonağınıtarifetmişti.

Dük,Windsor'dakrallaavaçıkmıştı.

D'Artagnan dükün, her yolculukta kendisine eşlik ettiği için Fransızcayı kusursuz konuşan, engüvendiğiodahizmetçisiylegörüşmek istedi,onaParis'tengeldiğinivebirölümkalımmeselesinibildirmekiçinhemenefendisiylekonuşmasıgerektiğinisöyledi.

D'Artagnan'ın kendinden emin konuşması karşısında ikna olan bu görevlinin adı Patrice'ti. Gençmuhafızı götürmek için iki at eyerletti. Gücü tükenmiş olan Planchet'ye gelince zavallı delikanlıatındanindirildiğindebirbastongibikatılaşmıştı,d'Artagnanisedemirgibiydi.

Şatoyavarıldığında,kralveBuckingham'ınoradaniki,üçfersahuzaktakibirbataklıktakuşavınaçıktıklarıbildirildi.

Yirmidakikasonra,söylenenyereulaşıldı.Patricebirazsonraşahinineseslenenefendisiniduydu.

"Dükekimingeldiğinibildireyim?"diyesorduPartice.

"BirakşamPont-Neuf'te,Samaritaine'inkarşısındakendisiyledüelloetmeyekalkışangençadamın."

"İlginçbirtanıtım!"

Page 195: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Diğerlerindendahaişeyararolduğunugöreceksiniz."

Patriceatıyladörtnalagiderekdükünyanınavardıvekendisiylegörüşmek isteyenhaberciyiaynısözlerletanıttı.

D'Artagnan'ıhemenhatırlayandük,Fransa'dakendisinehaberiiletilecekbirgelişmeyaşandığındankaygılanarakhemenhabercininneredeolduğunusorduveuzaktanmuhafızüniformasınıfarkederekatıylad'Artagnan'ınyanınageldi.Patrick,konuşulanlarıduymamakiçinuzaktaduruyordu.

"Kraliçenin başına bir felaket mi geldi?" diye haykırdı, bütün aşkı ve düşünceleri bu sorudayoğunlaşanBuckingham.

"Sanmıyorum,yinedeancaksizinsayenizdekurtulacağıbirtehlikeylekarşıkarşıya."

"Benimmi?"diyehaykırdıBuckingham."Amanasıl?Onuniçinbirşeyleryapmakbeniçokmutluedecek!Anlatın!Anlatın!"

"Şumektubualın,"dedid'Artagnan.

"Bumektupkimdengeliyor?"

"Sanırımmajestelerinden."

"Majestelerinden!" dedi, d'Artagnan'ı bayılacağından endişelendirecek kadar beti benzi solanBuckingham.

Vemührüsöktü.

"Buyırtıkdanesi?"dedi,d'Artagnan'azarfınbirköşesindekideliğigöstererek.

"Ha!"dedid'Artagnan,"bunufarketmemiştim,güzelbirdarbeylegöğsümdebirdelikaçanWardeskontununkılıcınınizi."

"Yaralımısınız?"diyesorduzarfıaçanBuckingham.

"Önemlideğil,yalnızcabirsıyrık."

"Aman Tanrım! Neler okuyorum!" diye haykırdı dük. "Patrice burada kal, daha doğrusu kralınyanına git ve majestelerine beni bağışlamasını, ama çok önemli bir iş için Londra'ya dönmemgerektiğinibildir.Gelinmösyö,gelin."

Vebirliktedörtnalabaşkentegidenyolakoyuldular.

Page 196: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXI

Page 197: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

WinterKontesiDük,yolboyunca,olupbitenlerintamamındandeğil,yalnızcad'Artagnan'ınbildiklerindenhaberdar

oldu.Yinedegençadamınağzındançıkanlarıkendi anılarıylabirleştirip,kraliçeninkısaamaözlümektubunu da hesaba katınca, kafasında durumun ciddiyetiyle ilgili kesin fikirler şekillenmeyebaşladı.Amaonuasılşaşırtan,gençadamınİngiltere'yeayakbasmasınıengellemektebüyükçıkarlarıolankardinalinonuyoldadurduramamasıydı.Yüzündekibuşaşkınifadeyifarkedend'Artagnan,onaaldıkları önlemleri, kanlar içinde yerlere yığılan arkadaşlarının fedakârlıklarını, kraliçeninpusulasını delen kılıç darbesine hedef olduktan sonra Mösyö de Wardes'a bunun bedelini nasılödettiğini anlattı.Dük, çok sıradan birmaceraymış gibi dile getirilen bu öyküyüdinlerken, zamanzaman,henüzyirmiyaşındabilegöstermeyenbuyüzde,buncasakınımlılığın,buncacesaretin,buncakahramanlığınnasılbirarayageldiğinianlayamazmışgibişaşkınşaşkınbakıyordu.

Rüzgâr gibi giden atlarıyla birkaç dakika içinde Londra kapılarına vardılar. Şehrin içinegirdiklerinde,d'Artagnandükünatınıyavaşlatacağınısanmıştı,amahiçdeböyleolmadı:Buckinghamyolunaçıkanlaraçarpmaktanpekendişelenmeksizindoludizginilerlemeyedevametti.Gerçektende,biraz sonra bu türde iki üç kazayaşandı, amadükdevrilip düşenlere neler olduğunu anlamak içindönüp bakmadı bile. D'Artagnan küfürleri, lanet okumaları andıran bu haykırışlar arasında onuizliyordu.

Konağın avlusuna giren Buckingham, dizginlerini ne olacağına aldırmadan boynuna fırlattığıatındaninipbasamaklısekiyeyöneldi.D'Artagnandaaynısınıyaptıysabiledeğerlerinitakdirettiğibusoylu hayvanlar için biraz endişelendi, ama mutfaklardan ve ahırlardan koşan üç dört uşağınhayvanlarızaptetmesiyleiçibirazolsunrahatladı.

Dük öyle hızlı yürüyordu ki, d'Artagnan onu izlemekte güçlük çekiyordu. Fransa'nın en büyüksenyörlerininbileakıledemeyeceğibirzarafetledöşenmişbirçoksalondanpeşpeşegeçtiktensonra,nihayet bir zevk ve zenginlik mucizesi olan bir yatak odasına girdiler. Dük, bu odada duvarlarıkaplayan halılarla gizlenmiş bir yüklük kapısını boynuna altın bir zincirle asılmış olan altın biranahtarla açtı. D'Artagnan sakınımlı davranarak geride kalmıştı, ama kapının eşiğini aşanBuckinghamgeridönüpgençadamıntereddüdünügörünce:

"Gelin," dedi, "vemajesteleri tarafından kabul edilmemutluluğunu yaşadığınızda gördüklerinizikendisineanlatın."

Budavetlecesaretbuland'Artagnan,onuizledi,dükkapıyıarkasındankapadı.

Burası İran ipeklilerive altınnakışlıdokumalarla süslenmiş, çok sayıdamumlaaydınlatılmışbirbölmeydi.Sunağıandıranbirmasanınüzerinde,üzeribeyazvekırmızıtüylerlekaplımavikadifedenbir gölgeliğin altında Anne d'Autri-che'in doğal boyutlarda bir portresi vardı, resim kraliçeyeöylesine benziyordu ki, kendini tutamayan d'Artagnan şaşkınlıktan bir çığlık attı, Anne d'Autricheadetakonuşacaktı.

Sunağıandıranmasanınüzerindeveportreninönündeelmaslarınbulunduğukutuvardı.

Sunağayaklaşandük,İsa'nınönündekibirrahipgibidizçöktüktensonrakutuyuaçtı.

"Alın,"dedi,üzerindeelmaslarınparıldadığıuzunmavibirkurdeleyiçıkarırken,"alın,iştebirliktegömülmeyeyeminettiğimdeğerli elmaslar.Onlarıkraliçevermişti, şimdigeri alıyor:Onun isteği

Page 198: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

tıpkıTanrı'nınkilergibiherşeydenönceyerinegetirilmelidir."

Sonraayrılmasıgerekenelmaslarıtekteköpmeyebaşladı.Anidenkorkunçbirçığlıkattı.

"Nevar?"diyesordud'Artagnankaygılıbirifadeyle."NeleroluyorMilord?"

"Her şey bitti," diye haykırdı yüzü bir ölününki gibi solanBuckingham, "elmaslardan ikisi yok,yalnızcaontanevar."

"Milordonlarıkaybetmişolabilirmi,yoksaçalındıklarınımıdüşünüyor?"

"Onları çaldılar," diye karşılık verdi dük, "ve bu kardinalin işi. Bakın, elmasların bağlı olduğukurdelemakaslakesilmiş."

"Milordbunuyapankişiyitahminedebiliyorsa...belkideelmaslarhâlâondadır."

"Durunbiraz,"diyehaykırdıdük."BuelmaslarısonkezkralınsekizgünönceWindsor'daverdiğibaloda takmıştım. Aramızın açık olduğu Winter kontesi o akşam bana yakınlık göstermişti. Bubarışmakıskançbirkadınınintikamındanbaşkabirşeydeğildi.Ogündenberielmaslarıbirdahahiçgörmedim.Bukadınkardinalincasusuolmalı."

"Ama,demekkardinalindünyanınheryerindecasuslarıvar!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Ah!Evet,evet,"dediBuckingham,dişleriniöfkeylesıkarak,"evet,okorkunçbirsavaşçıdır.Peki,bubalonezamandüzenlenecek?"

"Haftayapazartesi."

"Haftayapazartesi!Dahabeşgünvar,yeterincezamanımızvar.Patrice!"diyehaykırdıkapıyıaçandük,"Patrice!"

Odahizmetçisibelirdi.

"Kuyumcumvesekreterim!"

Odahizmetçisikörükörünebiritaatinverdiğialışkanlıkla,hiçkonuşmadanhızladışarıçıktı.

İlk çağırılan kuyumcu olsa da, önce gelen sekreteri oldu. Bunun nedeni sekreterin konaktaoturmasıydı. Buckingham'ı yatak odasındaki bir masanın üzerinde, kendi eliyle emirler yazarkenbuldu.

"Mr. Jackson, buradanhemen lord şansölyeye gidecekve onubu emirlerin yerine getirilmesiylegörevlendirdiğimisöyleyeceksiniz.Buemirlerinbiranönceuygulamayakonmasınıistiyorum."

"Amaefendim,lordşansölyeböylesineolağanüstübirönlemalmayadükhazretleriniitennedenlerisorarsa,onaneyanıtvereceğim?"

"Keyfiöyleistemişdersiniz,kararlarımhakkındakimseyehesapverecekdeğilim."

"Majesteleri tesadüfenmerak edip, Büyük Britanya kıyılarından hiçbir geminin ayrılamamasınınnedeniniöğrenmekisterse,onadamıaynıyanıtıverecek?"dedisekretergülümseyerek.

"Haklısınızbayım,"diyekarşılıkverdiBuckingham,"budurumdakralasavaşakararverdiğimivebununFransa'yakarşıilkgözdağıolduğunusöyleyecek."

Page 199: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sekretereğilerekdışarıçıktı.

"İşte bu bakımdan artık kafamız rahat," dedi Buckingham, d'Artagnan'a dönerek. "ElmaslarFransa'yahareketetmemişse,orayaancaksizdensonravaracaklar."

"Amanasıl?"

"Şu andan itibaren, majestelerinin limanlarında bulunan bütün gemilerin yola çıkmasınıyasakladım,özelizinolmadanhiçbiridemiralmayacesaretedemeyecek."

D'Artagnan,kralıngüvenisayesindeelindebulundurduğusınırsızgücüaşkıiçinkullananbuadamahayretlebaktı.GençadamınyüzifadesindenaklındannelergeçtiğinianlayanBuckinghamgüldü.

"Evet," dedi, "evet, benim gerçek kraliçemAnne d'Autriche; onun tek bir sözü üzerine, ülkeme,kralıma, Tanrı'ma ihanet edebilirim. Benden, La Rochelle'deki Protestanlara vaat ettiğim desteğigöndermememiistemişti,söylediğiniyaptım.Sözümütutmadımamaneönemivar!Onaitaatederekfazlasıylaödüllendirilmedimmi?Çünküonunport-resinibuitaateborçluyum."

D'Artagnan bir toplumun ve insanlarının hayatlarının bazen nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunuşaşkınlıklaizliyordu.

Derindüşünceleredalmışken,kuyumcuiçerigirdi:Bu,işininustasıolanveBuckinghamdükündenyıldayüzbinsterlinkazandığınıitirafedenbirİrlandalıydı.

"Mr.O'Reilly,"dedionubölmesinegötürendük,"buelmaslarabakınvebanaherbirinindeğerinisöyleyin."

Kuyumcu tek bakışta elmasların nasıl özenle hazırlanmış olduğunu fark etti, tek tek değerlerinihesapladıktansonrahiçtereddütetmeden:

"Tanesibinbeşyüzaltın,Milord,"diyeyanıtladı.

"Bunlargibiikielmashazırlamanızkaçgünalır?Gördüğünüzgibiikitanesieksik."

"Sekizgün,Milord."

"Tanesineüçbinaltınödeyeceğim,öbürgünhazırolmalarıgerekiyor."

"Milord'unisteğiyerinegetirilecek."

"Siz değerli bir insansınız,O'Reilly, ama hepsi bu değil:Bu elmasları kimseye emanet edemem,onlarıbukonaktayapmanızgerek."

"Bumümkündeğil,Milord,yenilerleeskilerarasındaki farkınanlaşılmaması içinonlarıyalnızcabenimyapmamgerek."

"İşte bu yüzden, sevgili O'Reilly, artık benim tutsağımsınız, şu andan itibaren buradançıkamayacaksınız, kararınızı verin. Bana, ihtiyacınız olan yardımcıları ve kullanacağınız aletlerisöyleyin."

Düküiyitanıyankuyumcu,karşıçıkmanınyararıolmayacağınıbildiğiiçin,hemenkararınıverdi.

"Karımahabervermememüsaadeedilecekmi?"

"Ah! Onu görmenize de izin verilecek sevgili O'Reilly: İçiniz rahat olsun, kolay bir tutsaklık

Page 200: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

dönemigeçireceksinizvehersıkıntınınbirbedeliolduğuiçin,ikielmasınücretinindışındasizebinaltındahavereceğim."

D'Artagnaninsanlarlavemilyonlarlaoynayandükühayretleizlemektenkendinialamıyordu.

Kuyumcuyagelince,binaltınlıkmakbuzukarısınayollayıp,kendisineenustaçırağını,ağırlığınıveayarlarınıbildirdiğielmaslarıvegereklialetlerigöndermesiniyazdı.

Buckinghamkuyumcuyuyarımsaatiçindebiratölyeyedönüşençalışmaodasınagötürdü.Sonraherkapıya birer nöbetçi dikip, oda hizmetçisi Patrice dışında kim olursa olsun içeri sokulmamasıtalimatınıverdi.Söylemeyegerekyokki,kuyumcuveyardımcısınadaherhangibirbahaneyledışarıçıkmalarıyasaklanmıştı.

Dükbuişlerihallettiktensonra,d'Artagnan'ınyanınadöndü.

"Şimdi,gençdostum,"dedi,"İngiltereikimizeait,neistersiniz?"

"İtirafedeyimki,şuanençokihtiyacımolanşeybiryatak,"diyekarşılıkverdid'Artagnan.

Buckingham, d'Artagnan'a kendi odasının hemen bitişiğindeki odayı verdi. Bunu genç adamagüvenmediğindenyapmıyordu, istediğiheran içinkraliçeden sözedebileceğikişininelininaltındaolmasıydı.

Birsaatsonra,postagemileridedahilolmaküzere,Fransa'yahareketedecekolanbütüngemilerinlimandan çıkışlarının yasaklandığı haberi yayılmıştı. Bu karar herkes için iki krallık arasında birsavaşilanıanlamınageliyordu.

İki gün sonra saat on birde elmaslar hazırlanmıştı, öylesine mükemmel taklit edilmişlerdi ki,Buckingham yenileri eskilerinden ayıramadı, en deneyimli mücevher uzmanları bile elmaslararasındabirfarkbulamayacaklardı.

Dükhemend'Artagnan'ıçağırttı.

"İşte almaya geldiğiniz elmaslar ve şahidim olun ki bir insanın elinden gelebilecek her şeyiyaptım."

"İçinizrahatolsunMilord,gördüklerimianlatacağım,amaelmaslarıkutuyakoymayacakmısınız?"

"Kutu işinizi zorlaştırabilir. Zaten kutu benim için daha değerli. O bende kalsın. Sakladığımısöylersiniz."

"Hersözünüzütektekileteceğim."

"Ve şimdi," dedi Buckingham gözlerini genç adama dikerek. "Size olan borcumu nasılödeyeceğim?"

D'Artagnan kıpkırmızı kesildi. Dükün kendisine bir şeyler vermek istediğini anladı vearkadaşlarının ve kendi kanının bedelinin İngiliz altınıyla ödenmesi düşüncesi ona tiksinti vericigeldi.

"Bir konuda anlaşalım Milord," diye karşılık verdi, "ve aramızda herhangi bir tatsızlıkyaşanmaması için her şeyi doğru bir şekilde ortaya koyalım. Ben Fransa kralı ve kraliçesininhizmetindeyimvetıpkıeniştesiMösyödeTrévillegibimajestelerineyürektenbağlıolanMösyödes

Page 201: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Essarts'ınmuhafızbirliğinemensubum.Anlayacağınız,yaptığımherşeyisiziniçindeğil,kraliçeiçinyaptım.Dahası, aynen sizinkraliçeyeduyduğunuzbağlılıkla sevdiğimkadınıngönlünegirmek sözkonusuolmasaydıhiçbirşeyyapmayacaktım."

"Evet,"dedidükgülümseyerek,"sanırımbukişiyitanıyorum,bu..."

"Milord,isminivermedim,"diyehemenarayagirdigençadam.

"Doğru,"dedidük,"demekfedakârlıklarınızdandolayıminnetduyacağımkişio."

"SöylediğinizdoğruMilord,çünküsavaşilanedildiğişuandanitibaren,siziWindsorparkıyadaLouvre'unkoridorlarıyerinesavaşalanındagörmektenkeyifalacağımbir İngiliz,yanibirdüşmanolarak görüyorum, ama bu durum, görevimi yerine getirmek için gerekirse canımı vereceğimgerçeğini değiştirmez; ilk görüşmemizde olduğu gibi ikinci görüşmemizde de size yenidentekrarlıyorumki,kendimiçinyaptığımşeylerdendolayıteşekküregerekyok."

"Biz,‘İskoçgibigururlu'deriz,"diyemırıldandıBuckingham.

"Ve biz de, ‘Gaskonyalı gibi gururlu' deriz," diye karşılık verdi d'Artagnan. "Gaskonyalılar,Fransa'nınİskoçlarıdır."

Düküselamlayand'Artagnançıkmayahazırlanıyordu.

"Amaböylenereyegidiyorsunuz?"

"Budoğru."

"Şurayabakın,buFransızlarhiçbirşeydenendişelenmiyorlar!"

"İngiltere'ninbiradaolduğunuvesizindeburanınkralıolduğunuzuunutmuştum."

"Limana gidip, Sund uskunasını sorun, bu mektubu kaptana iletin, sizi beklenmediğiniz vegenellikleyalnızcabalıkçıteknelerininyanaştığıbirlimanagötürecek."

"Bulimanınisminedir?"

"Saint-Valery; ama daha bitmedi, oraya vardığınızda, ne ismi, ne tabelası olan berbat bir hanagireceksiniz,tambirtayfameyhanesidir,birbaşkasıdahaolmadığındanyanılmaihtimalinizyok."

"Sonra?"

"HancıyıbuluponaForwarddiyeceksiniz."

"Buneanlamageliyor."

"Parola bu, ‘İleri' demek. Size eyerlenmiş bir at verip, izlemeniz gereken yolu tarif edecek;yolunuzunüzerindedörtmenzilolacak:DilersenizherbirineParis'tekiadresinizibırakın,dörtatsiziizleyecek; geçen gün bindiğimiz ilk ikisini zaten biliyorsunuz, bir at meraklısı olarak onlarıbeğendiğinizifarkettim,banagüvenin,diğerikisinindeonlardanaşağıkalıryanıyoktur.Budörtatsefer için donatıldılar.Nekadar gururluolursanız olun reddetmeyip, birini kendiniz kabul edecek,diğerlerinidearkadaşlarınızakabulettireceksiniz;zatenbu,savaştagerekliolacak.TıpkıFransızlarınsöylediğigibi,amaçaraçlarımeşrulaştırır,öyledeğilmi?"

"Evet Milord, kabul ediyorum," dedi d'Artagnan "ve Tanrı'nın da yardımıyla, hediyelerinizin

Page 202: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

hakkınıvereceğiz."

"Şimdi elinizi verin genç adam; belki kısa süre sonra cephede karşılaşacağız, ama o ana kadarumarımiyidostlarolarakkalacağız."

"EvetMilord,amakısasüresonradüşmanolmaumuduyla."

"İçinizrahatolsun,sizesözveriyorum."

"SözünüzegüveniyorumMilord."

Düküselamlayand'Artagnanhızlalimanadoğruilerledi.

Londra kulesinin karşısında, söz edilen gemiyi buldu,mektubu kaptana verip, limanmüdürününonayınıaldı,birazsonragemihareketetmişti.

Limandayolaçıkmaküzerebekleyenellikadargemivardı.

Bugemilerdenbirininhemenyanındangeçerken,Meung'dekiadamın"Milady"diyehitapettiğived'Artagnan'ındaoldukçaçekicibulduğukadınıgörürgibioldu,amanehrinakıntısınınhızıveyamanesenrüzgârsayesinde,gemisitamyolilerlediğiiçinkısasüresonraonugözdenkaybetti.

Ertesisabahdokuzda,uskunaSaint-Valery'yeyanaştı.

D'Artagnan tarif edilen hana yaklaştığında, içerden gelen haykırışlardan doğru adrese geldiğinianladı:İngiltereileFransaarasındayakınzamandaçıkacakolankaçınılmazsavaştansözedenneşelitayfalarbolbolyiyipiçiyorlardı.

Kalabalığı yaran d'Artagnan, hancıya doğru ilerleyip Forward sözcüğünü telaffuz etti. Hemenkendisini izlemesini işaret eden hancı, avluya açılan bir kapıdan çıkarak, onu eyerlenmiş bir atınbulunduğuahıragötürdüvebirihtiyacıolupolmadığınısordu.

"İzlemekzorundaolduğumgüzergâhıbilmekistiyorum,"dedid'Artagnan.

"Buradan Blangy'ye, Blangy'den de Neufchâtel'e gidin. Neufchâtel'de Herse d'Or hanına girin,hancıyaparolayısöylediğinizde,sizeburadaolduğugibieyerlenmişbiratverilecek."

"Borcumnekadar?"

"Hepsiödendi,"dedihancı,"hemdefazlasıyla.Haydigidin,Tanrıyolunuzuaçıketsin."

"Amin,"diyeyanıtladıdörtnalayolakoyuland'Artagnan.

Dörtsaatsonra,Neufchâtel'deydi.

Neufchâtel'de de, Saint-Valery'de olduğu gibi aldığı talimatları harfiyen yerine getirdiğinde,kendisini bekleyen eyerli bir at buldu; üzerinden indiği atın eyerindeki tabancaları diğer atanakletmekisterken,eyerkuburluklarınınaynıtabancalarladoluolduğunufarketti.

"Paris'tekiadresiniz?"

"MuhafızKonağı,Essartsbölüğü."

"Tamam,"dedihancı.

Page 203: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hangiyoluizlememgerek?"diyesordud'Artagnan.

"Rouenyolunu;amaşehrisağınızaalacaksınız.KüçükEcouisköyündedurup,oranıntekhanıolanEcudeFrance'agireceksiniz,görünüşünebakıpdayanılmayın,ahırlarındaenazbununkadardeğerlibiratolacak."

"Parolaaynımı?"

"Kesinlikle."

"Hoşçakalınüstat!"

"İyiyolculuklar,beyefendi!Birşeyeihtiyacınızvarmı?"

Başını hayır anlamında sallayan d'Artagnan dörtnala yoluna devam etti. Ecouis'de de aynı sahnetekrarlandı:Öncedendurumdanhaberdaredilmişolanbirhancı ilegüçlüvedinlenmişbiratvardı,adresinibırakıpsonhızlaPontoise'adoğruyolaçıktı.Pontoise'dasonkezatınıdeğiştirdiktensonra,saatdokuzdaMösyödeTréville'inkonağınınavlusunagirdi.

Onikisaatteyaklaşıkaltmışfersahlıkbiryolukatetmişti.

OnudahabusabahgörüşmüşlergibikarşılayanMösyödeTréville,bukezeliniherzamankindendahaiçtenbirifadeylesıkarak,kendisineMösyödesEssarts'ınbirliğininLouvre'danöbetteolduğunuvegörevininbaşınagidebileceğinisöyledi.

Page 204: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXII

Page 205: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MerlaisonBalesiErtesi gün bütün Paris, belediye meclisi üyelerinin kral ve kraliçe için vereceği baloyu

konuşuyordu, XIII. Louis ve Anne d'Autriche kralın en gözde bestesi olan Merlaison balesinisergileyeceklerdi.

Gerçekten de, belediye sarayında sekiz günden beri bu tören gecesinin hazırlıkları yapılıyordu.Kentin marangozu davetli hanımların yer alacakları bir tribün inşa etmiş, bakkal da salonları odönemiçinfazlasıylalükssayılabilecekbirşekilde, ikiyüzbeyazmumladonatmıştı.Nihayetyirmikemancı tutulmuş, bütün gece boyunca çalacakları için kendilerine her zamankinden iki kat fazlaücretödenmişti.

SabahondakralınmuhafızbirliğindegörevyapanMösyödeLaCoste,beraberindekiikisubayveçoksayıdamuhafızlabirliktegelip,belediyeevrakmemuruClément'danbelediyesarayınınbütünodave bürolarının anahtarlarını istedi. Derhal kendisine teslim edilen bu anahtarların üzerinde hangiodayaaitolduklarınıbelirtenbirnotvardı.MösyödeLaCoste,oandan itibarenbütünodalarınvekoridorlarıngüvenliğindensorumluydu.

SaatonbirdemuhafızyüzbaşısıDuhallier,beraberindeki elli adamınıgörevyapacaklarıkapılarayerleştirdi.

Saatüçte,biriFransız,diğeri İsviçreaskerlerindenoluşan ikimuhafızbirliğidahageldi.FransızmuhafızbirliğininaskerlerininyarısıMösyöDuhallier,yarısıdaMösyödesEssarts'ınadamlarındanoluşuyordu.

Akşamaltıdadavetlileriçerigirip,büyüksalondakendileriiçinhazırlanmıştribünlereyerleşmeyebaşladılar.

Saatdokuzda,belediyebaşkanınıneşigeldi.Protokoldekraliçeninardındangeldiği için,belediyemeclisiüyelerince,kraliçeninkarşısındakilocayaalındı.

Saatonda,şehrindörtokçutarafındankorunanhazinedairesineveonunhemenkarşısındakiSaint-Jean kilisesine bakan küçük salonunun ziyafet masasının üzerinde kral için hazırlanan reçellersergilendi.

Saatler gece yarısını vurduğunda, haykırışlar ve alkış sesleri duyuldu.Kral,Louvre'dan belediyesarayınagiden,rengârenkfenerlerleışılışılaydınlatılmışcaddedeilerliyordu.

Çuhadancüppelergiymişolanbelediyemeclisiüyeleri,önlerindeellerindekişamdanlarlayürüyenzabıtamemurlarıyla birliktemerdivenlere çıkmak üzere olan kralı karşıladılar. Tüccarbaşının hoşgeldinizkonuşmasısırasındakiiltifatlarına,kralbukadargeçkaldığıiçinüzgünolduğunubelirterekkarşılıkverirken,suçukendisinesaatonbirekadardevletmeselelerindensözedenkardinaleattı.

Tören giysileri içindeki majestelerine belediye başkanı, Soissons kontu, başrahip, Longuevilledükü,Elbeufdükü,Harcourtkontu,LaRoche-Guyonkontu,MösyödeLian-court,MösyödeBaradas,CramailkontuveŞövalyeSouverateşlikediyordu.

Herkeskralınhüzünlüvedüşünceliolduğunufarketmişti.

Kral, belediye başkanı, kraliçe ve belediye başkanının eşi için içlerinde maskeli balo giysileri

Page 206: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

bulunan birer bölme hazırlanmıştı. Senyörler vemajestelerinin nedimeleri de bu amaçla kendileriiçinhazırlanmışodalardagiyineceklerdi.

Kral,bölmesinegirmedenönce,kardinalgelirgelmezkendisinehaberverilmesiniemretti.Kralıngirişinden yarım saat sonra, kraliçenin gelişini haber veren yeni alkış sesleri duyuldu. Belediyemeclisi üyeleri dahaönceyaptıkları gibi, önlerindengiden zabıtamemurlarıylabirliktebudeğerlikonuklarınıkarşılamayagittiler.

Salonagirdiğinde,kraliçenindetıpkıkralgibiüzüntülüveyorgunolduğudikkatleriçekti.

O sırada, küçük bir bölmenin o ana dek hep kapalı duran perdesinin aralanmasıyla, İspanyolsüvarisi giysileri içindeki kardinalin solgun yüzü belirdi. Gözlerini kraliçenin gözlerine dikenkardinalin, dudaklarına sevincini belli eden korkunç bir gülümseme yayıldı; kraliçe elmaslarınıtakmamıştı.

Kraliçe bir süre için, kentin saygıdeğer kişilerinin iltifatlarını kabul ederek, hanımefendilerinselamlarınakarşılıkverdi.

Aniden salonun kapılarından birinde kral ve kardinal belirdi. Kardinalin alçak sesle bir şeyleranlattığıkralınyüzüçoksolgundu.

Maskesini takmamış, hırkasınındüğmelerini tamolarak iliklememişolankral kalabalığı yararakkraliçeyeyaklaştıvekırgınbirsestonuyla:

"Madam," dedi, "taktığınızı görmekten mutluluk duyacağımı bildiğiniz elmaslarınız nedenüzerinizdedeğil?"

Kraliçe bakışlarını etrafındakiler üzerinde gezdirirken, kardinalin şeytani bir gülümsemeylesırıttığınıfarketti.

"Çünkübukalabalığınortasındaonlarıkaybetmektenendişeleniyordum,"diyeyanıtladıkraliçe.

"Ama hiç iyi yapmamışsınız, madam! Size onları takmanız için hediye etmiştim. Size hiç iyiyapmadığınızısöylüyorum."

Vekralınsesiöfkeyletitrerken,herkesnelerolupbittiğinianlamdanşaşkınlıklaonlarabakıyordu.

"Onları Louvre'dan getirtebilirim," dedi kraliçe, "böylece majestelerinin istekleri yerine gelmişolacak."

"Getirtinmadam,hemdebiranöncegetirtin,çünkübirsaatsonrabalebaşlayacak."

Kraliçe itaatkâr bir ifadeyle kralı selamladıktan sonra, kendisini bölmesine götürecek olannedimeleriniizledi.

Kraldakendibölmesineçekildi.

Salondabiraniçinbirşaşkınlıkyaşanmıştı.

Herkes kral ve kraliçe arasında bir şeyler geçtiğini fark etmişse de, her ikisi de çok alçak seslekonuştukları için, çevrelerindekiler saygıylagerilemişlervedolayısıylakimsebir şeyduymamıştı.Kemancılarvargüçleriyleçalsalarda,kimseonlarıdinlemiyordu.

Bölmesindenilkçıkankraloldu;üzerindeçokzarifbiravgiysisivardı,belediyebaşkanıvediğer

Page 207: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

senyörlerdeonungibigiyinmişlerdi.Bukıyafetençokkralayakışmıştıvebuhaliylegerçektendekraliyetininensoylubeyefendisigibigörünüyordu.

Kralyanınagelenkardinalinkendisineuzattığıkutuyuaçtıveiçindeikielmasbulunduğunugördü.

"Buneanlamageliyor?"diyesordu.

"Hiçbir anlamı yok, kraliçenin elmaslarını taktığından emin değilim, ama eğer takmışsa onlarısayınveyalnızcaontaneolduklarınıgördüğünüzde,majestelerinebuikielmasıondankiminçalmışolabileceğinisorun."

Kral,nedemek istediğini anlamayaçalışırcasınakardinalebaktı, amaona soru sormanınzamanıdeğildi,salonuhayranlıkdolubiruğultukapladı.Kral,kraliyetininensoylubeyefendisigibigörünsede,kraliçeFransa'nınkuşkusuzengüzelkadınıydı.

Doğrusubuya,avkıyafetionaçokyakışmıştı;başındamavitüylerlesüslenmişbirşapka,üzerindeiseelmaslarlakopçalanmışgribirkadifeüstlükvegümüşlerlebezenmişgrikadifebiretekvardı.Solomzunun üzerinde, eteği ve şapkasının tüyleriyle aynı renkte bir kurdeleyle tutturulmuş elmaslarparıldıyordu.

Kralın içi sevinçten kıpır kıpır kaynarken, kardinal öfkeyle titriyordu; yine de aradaki mesafenedeniyleelmaslarınkaçtaneolduğukestiremiyorlardı,kraliçeonlarıtakmıştı,amasayılarıonmu,yoksaoikimiydi?

O sırada kemanlar balenin başlamak üzere olduğunu haber verdi. Kral, belediye başkanınınhanımıyla dans edeceği için ona doğru yöneldi, belediye başkanı, kraliçeye eşlik etmeyehazırlanıyordu.Herkesinyerinialmasıyladansbaşladı.

Kral, dans sırasında kraliçenin yanından her geçişinde, bakışlarını büyük bir hırsla sayısınıbilemediğielmaslarayöneltiyordu.Kardinalinalnındansoğukterlerdökülüyordu.

Bir saat süren balenin salondan yükselen alkışlarla sona ermesinin ardından, herkes eşleriniyerlerine götürdü, kendi eşini olduğu yerde bırakma ayrıcalığına sahip olan kral hemen kraliçeyeyöneldi.

"İsteklerimiyerinegetirmeinceliğinigösterdiğiniziçinsizeteşekkürederimmadam,"dedi,"amasanırımikielmasınızeksik,sizeonlarıgetirdim."

Busözlerdensonra,kraliçeyekardinaldenaldığıelmaslarıuzattı.

"Ama nasıl olur!" diye haykırdı şaşırmış gibi davranan genç kraliçe, "Bana iki elmas daha mıveriyorsunuz?Ozamanondörtelmasımolacak."

Gerçektendekralmajestelerininomzununüzerindeonikielmasolduğunugördü.

Bununüzerinekralkardinaliçağırdı.

"Evetsayınkardinal,bununneanlamageldiğiniaçıklarmısınız?"

"Bunun anlamı efendim," diye yanıtladı kardinal, "Majestelerine bu iki elması kendim sunmayacesaretedemediğimiçinbuyoludenedim."

"Kardinalhazretlerineçokminnettarım,"diyekarşılıkverdiAnned'Autriche,buyapmacıknezaket

Page 208: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

gösterisinin ne anlama geldiğini bildiğini hissettiren bir gülümsemeyle, "ve eminim bu iki elmas,majestelerininonikielmasındandahapahalıyamalolmuştur."

Sonrakralıvekardinaliselamlayankraliçeelbiselerinideğiştireceğiodayayöneldi.

Bubölümünbaşındanberiyervermekzorundakaldığımızönemlişahsiyetlerinvarlığı,biraniçin,Anne d'Autriche'in kardinale karşı kazandığı bu olağanüstü zaferi borçlu olduğu kişiyi, yanikapılardan birinin önüne yığılmış kalabalığın arasına karışmış bir halde, yalnızca kral, kraliçe,kardinal ve kendisi tarafından anlaşılabilen bu sahneyi izleyen o meçhul kişiyi, d'Artagnan'ıunutmamızanedenoldu.

Kraliçe odasına döndüğü sırada, d'Artagnan da salondan ayrılmak üzereydi ki, omzuna hafifçedokunulduğunu hissetti, arkasını döndüğünde, kendisini izlemesini işaret eden bir kadın gördü.Kadınınyüzüsiyahkadifedenbirmaskeylekaplıydı,amad'Artagnankendisiiçindeğil,başkalarıiçinalınmışbuönlemerağmen,herzamankirehberi,narinvemuhteşemMadamBonacieux'yütanımıştı.

BiröncekigünİsviçreliGermain'inkapıcıodasınaçağırttığındaonubirazolsungörebilmişti.Gençkadının kraliçeye habercisinin geri dönüşüyle ilgili bu harika haberi bir an önce iletmek istemesinedeniyle,onunlaancakbirkaçkelimekonuşabilmişlerdi.Aşkvemerakduygularıylaheyecanlanand'Artagnan,MadamBonacieux'yü izlemeye başladı.Geçtikleri koridorlar tenhalaştıkça, d'Artagnangenç kadını durdurmak, onu kolları arasına almak ve bir an için de olsa hayranlıkla izlemekistiyordu, ama bir kuş gibi hareketli olanMadamBonacieux, hep ellerinin arasından sıyrılıyordu,konuşmakistediğindeise,parmağınısevecenbirbuyurganlıklaağzınınüzerinekoyarak,körükörüneitaat etmek zorunda olduğu ve kendisine en ufak bir iniltiyi dahi yasaklayan olağanüstü bir gücünemirleriniyerinegetirmeyeçalıştığınıhatırlatıyordu,nihayetbirikidakikaboyuncabirkaçdönemecigeride bıraktıktan sonra,MadamBonacieux bir kapıyı açarak, genç adamı tamamıyla karanlık birodayasoktu.Oradayenidensessizolmasını işaretederek,duvarhalısının içinegizlenmiş ikincibirkapıyıaçtı,odanıniçinedoğrucanlıbirışıkyayılırken,kapınınarkasındagözdenkayboldu.

Biraniçinhareketsizkaland'Artagnan,kendikendineneredeolduğunusoruyordu,amakısasüresonra, yan odadan yayılan ışık huzmelerine eşlik eden sıcak ve parfümlü havadan, iki üç kadınınsaygılıvenazikkonuşmalarından,sıksıktekrarlananmajestelerisözcüğünden,kraliçeninkinebitişikbirodadaolduğunuanlamayabaşlıyordu.

Gençadamkaranlıktabeklemeyedevametti.

Neşelivemutlugörünenkraliçe,buhaliyle,kendisinineredeyseherzamankaygılıgörmeyealışıkolan çevresindekileri şaşırtıyordu. Bu neşesini şölenin çok muhteşem geçmesine, baleden aldığıkeyfe bağlıyordu ve ister ağlasın, ister gülsün, bir kraliçenin sözlerine karşı çıkmak mümkünolmadığıiçinherkesParisbelediyemeclisiüyelerininkibarlıklarındansözediyordu.

D'Artagnan, kraliçeyi tanımasada, yabancı aksanındanvehükmetmeye alışık şahsiyetlereözgüodoğal üstünlük duygusundan, sesini ayırt edebiliyordu. Açık duran kapıya yaklaşıp uzaklaştığınıduyabiliyordu,hattaikiüçkezışıklaarasınagirenbirbedeningölgesinifarketmişti.

Nihayethayranlıkvericibirgüzellikvebeyazlıktakibirelvebirkolduvarhalısınınarasındaniçeriuzandı, bunun ödülü olduğunu anlayan d'Artagnan, dizlerinin üzerine çökerek kavradığı bu elisaygıylaöptü,sonrabuelavucunayüzüksandığıbirnesneyibırakarakgeriçekildi,hemenardındankapıkapandıved'Artagnankendiniyenidenkoyukaranlığıniçindebuldu.

Yüzüğü parmağına takan d'Artagnan yeniden beklemeye başladı, henüz her şeyin bitmediği

Page 209: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ortadaydı.Fedakârlığınınödülündensonra,aşkınınödülügelecekti.Zatenbalebitsede,gecehenüzyenibaşlıyordu:Saatüçteyemekyenecekti,veSaint-Jean'ınçanıbirazönceçalmış,saatinikikırkbeşolduğunubelirtmişti.

Gerçektende,bitişiktekiodadangelensesleryavaşyavaşazalmaya,sonradauzaklaşmayabaşladı,ardından d'Artagnan'ın bulunduğu odanın kapısının yeniden açılmasıyla içeri Madam Bonacieuxgirdi.

"Nihayetgeldiniz!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Susun!" dedi genç kadın parmağını genç adamın dudaklarının üzerine koyarak: "Susun! Vegeldiğinizyerdengeridönün."

"Amasizineredevenezamanyenidengöreceğim?"

"Evedöndüğünüzdebulacağınızbirpusulabunusizebildirecek."

Vebusözlerdensonra,koridorunkapısınıaçıp,d'Artagnan'ıdışarıitti.

D'Artagnangerçektenâşıkolduğunubelliedençocuksubirifadeylehiçkarşıkoyupitirazetmedendışarıçıktı.

Page 210: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXIII

Page 211: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

RandevuKoşarak eve dönen d'Artagnan, sabahın üçü olmasına ve Paris'in en tehlikeli mahallelerinden

geçmesine rağmen,hiçbir aksilikyaşamadı.Bilindiğigibi sarhoşlarıve âşıklarıkoruyanbirTanrıvardı.

Girişkapısınıyarıaçıkbuldu,merdivenleriçıkıp,kapıyıuşağıylaarasındakiparolayagöreyavaşçaçaldı. İki saatönce,kendisinibeklemesi talimatıylabelediye sarayındangönderdiğiPlanchetkapıyıaçtı.

"Biribenimiçinbirmektupbıraktımı?"diyesordud'Artagnanaceleyle.

"Kimse bir mektup getirmedi efendim," diye yanıtladı Planchet, "ama kendi kendine gelmiş birmektupvar."

"Ahmakseni,nedemeyeçalışıyorsun?"

"Eve döndüğümde, dairenizin anahtarını cebimden hiç çıkarmamama rağmen, yatak odanızdakimasanınyeşilçuhasıüzerindebirmektupbuldum."

"Omektupnerede?"

"Olduğu yerde bıraktım. Mektupların insanların evlerine bu şekilde girmeleri normal değil.Pencere açık ya da aralık olsaydı, bir şey demeyecektim, ama hayır, her yer sımsıkı kapalıydı.Efendim,dikkatliolun,hiçşüpheyokki,buişiniçindebirbüyüvar."

Osıradaodasınayönelmişoland'Artagnan,mektubuaçıpMadamBonacieux'dengelenşusatırlarıokudu:

"Sizekendiadımavebaşkaları tarafındaniletileneniçtenteşekkürlerimisunacağım.Yarınakşam saat onda, Saint-Cloud'a, Mösyö d'Estrées'nin evinin köşesindeki konağın karşısınagelin.

C.B."

D'Artagnan, bu mektubu okurken, âşıklara kâh işkence eden, kâh yüreklerini okşayan o tatlıspazmıngöğsünübirsıkıştırıp,birrahatlattığınıhissetti.

Bu aldığı ilk pusulaydı, kendisine ilk kez bir randevu veriliyordu. Sevinç sarhoşluğuna kapılanyüreğiaşkdiyeanılanbudünyacennetinineşiğindeyereyığılmaküzereydi.

"Söylesenizeefendim,"dedi,d'Artagnan'ınbirkızarıpbirsolduğunugörenPlanchet,"söylesenize,buişiniçindebirgariplikolduğudoğruymuşdeğilmi?"

"YanılıyorsunPlanchet,"diyekarşılıkverdid'Artagnan, "vebununkanıtıolarak, sıhhatime içmeniçinsanabireküveriyorum."

"Verdiği ekü için efendime teşekkür ediyorum,veona talimatlarınaharfiyenuyacağımadair sözveriyorum; ama mektupların kapıları, pencereleri kapalı bir eve bu şekilde girmesinianlayamıyorum."

Page 212: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Göktendüşüyorlardostum,göktendüşüyorlar."

"Yanibeyefendimemnunlarmı?"diyesorduPlanchet.

"SevgiliPlanchet,karşındadünyanınenmutluerkeğivar."

"Ozamanbeyefendininmutluluğundanyararlanarakyatmayagidebilirmiyim?"

"Evet,yatabilirsin."

"Tanrı'nınbütünlütuflarıefendiminüstüneolsun,amabumektubabiranlamveremiyorum..."

Planchet, d'Artagnan'ın bu yakınlığının dahi yüzünden silemediği kuşkulu bir ifadeyle başınısallayarakyatağınaçekildi.

Tekbaşınakaland'Artagnan,mektububirkaçkeredahaokuduktansonra,güzelmetresininelindençıkmışolanbusatırlarıdefalarcaöptü.Sonrayatıp,pembedüşlergöreceğiderinbiruykuyadaldı.

SabahyedideuyanıpPlanchet'yeseslendi,ikinciseslenişindekapıyıaçanuşağınınyüzündehâlâdüngecekikaygılıifadeninizlerivardı.

"Planchet,"dedid'Artagnan,"bençıkıyorum,günboyuncaevedönmeyeceğim;yaniakşamyediyekadarserbestsin;amaakşamyedideikiatlabirliktehazırol."

"Şurayabakın!"dediPlanchet,"Öylegörünüyorkiyenidenpostudeldirmeyegideceğiz."

"Tabancalarınıvetüfeğinideyanınaalacaksın."

"Tamamişte,nedemiştim?"diyehaykırdıPlanchet."Bununbaşımızao lanetmektuptangeldiğineeminim."

"Amaiçinrahatolsun,ahmak,busadecebirkeyifpartisi."

"Evet, her yandan kurşunların yağdığı, her adımda tuzakların belirdiği geçen günkü keyif gezisigibi."

"Zaten Mösyö Planchet," diye karşılık verdi d'Artagnan, "korkuyorsanız sizi götürmeyeceğim,yanımdatitreyenbiryolarkadaşıolmasıyerineyalnızgitmeyitercihederim."

"Beyefendibanahakaretediyor,"dediPlanchet,"kendimikanıtladığımısanıyordum."

"Evet,amasanırım,bütüncesaretinibirkeredekullanmışsın."

"Beyefendiilkfırsattahâlâcesaretiminolduğunugörecek,yalnızcaondanuzunsüreyararlanmamiçin,beyefendidenonumüsrifçeharcamamasınıdiliyorum."

"Buakşamharcayacakbirmiktarcesaretinolduğunudüşünüyormusun?"

"Umarım."

"Tamamozaman,sanagüveniyorum."

"Söylediğiniz saatte hazır olacağım; muhafız ahırında beyefendinin tek bir atı olduğunusanıyordum."

"Belkişuaniçinöyledir,amaakşamdörttaneolacak."

Page 213: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Öylegörünüyorki,songezimizatsatınalmakbakımındanoldukçabereketligeçmiş?"

"Tamdaöyle,"dedid'Artagnan.

VePlachet'yetalimatlarınıyerinegetirmesiiçinsonbirişaretdahayaparakdışarıçıktı.

Mösyö Bonacieux kapısının eşiğindeydi. D'Artagnan'ın niyeti onu görmezden gelerek, hiçkonuşmadan çıkmaktı, ama saygıdeğer tuhafiyeci öyle tatlı, öyle içten bir selam verdi ki, kiracısıyalnızcakarşılıkvermekdeğil,sohbetetmekzorundakaldı.

Zaten karısı size o akşam saat onda Saint-Cloud'da Mösyö d'Estrées'nin konağının karşısındarandevu vermiş bir kocaya biraz alçakgönüllü davranmak gerekmez miydi? D'Artagnantakınabileceğiensevimlitavrıylaonayaklaştı.

Sohbet doğal olarak zavallı adamın tutuklanması üzerinde yoğunlaştı.D'Artagnan'ın,Meung'dekiadamla konuşmalarını dinlediğinden haberdar olmayan Mösyö Bonacieux, genç kiracısına, bütünöyküsüboyunca kardinalin celladı olarak andığı o canavarMösyödeLaffemas'ın işkencelerini veBastille'in sürgülerini, demir parmaklıklı küçük pencerelerini, hava deliklerini, işkence aletleriniuzunuzunanlattı.

Onubüyükbirkibarlıkladinleyend'Artagnan,sözünübitirince:

"YaMadamBonacieux,"diyesordu,"onukiminkaçırdığınıöğrendinizmi?Çünküsizinletanışmamutluluğunuocansıkıcıolaynedeniyleyaşadığımıunutmuyorum."

"Ah!"dediMösyöBonacieux, "bunubana söylememeyeözengösterdilervekarımdabanaonunkimolduğunubilmediğiüzerinebüyükyeminleretti.Ama,yasiz,"diyedevamettiMösyöBonacieuxçoksafbirifadeyle,"geçtiğimizgünlerdenerelerdeydiniz?Nesizi,nededostlarınızıhiçgörmedimve dün Planchet'nin fırçaladığı tozların çizmelerinize Paris kaldırımlarından bulaşmadığınıdüşünüyorum."

"HaklısınızsevgilidostumBonacieux,dostlarımlabirlikteküçükbiryolculuğaçıktık."

"Uzaklaramıgittiniz?"

"Ah! Hayır, canım, yalnızca kırk fersah öteye; Mösyö Athos'u Forges kaplıcalarına götürdük,arkadaşlarımhâlâoradalar."

"Vesizgeridöndünüzdeğilmi?"diyesorduMösyöBonacieuxyüzüneverdiğikurnazbirifadeyle."Sizin gibi yakışıklı bir genç, metresinden uzun izinler koparamaz, Paris'te sabırsızlıklabekleniyorduk,değilmi?"

"Vaycanına,"dedid'Artagnangülerek,"sevgilidostumBonacieux,itirafedeyimki,sizdendehiçbirşeysaklanmıyor.Evetbekleniyordumvesiziteminederimkibüyükbirsabırsızlıkla."

Bonacieux'nünkaşlarıhafifçeçatıldı,amaokadarhafifçeydiki,d'Artagnanbunufarketmedi.

"Vebuaceleciliğimizinödülünüalacağızdeğilmi?"diyedevamettisesihafifçedeğişentuhafiyeci,d'Artagnan birkaç saniye önce yüzünün buruşmasına neden olan kaşlarının çatılmasını farkedemediğigibi,budeğişimidehissetmemişti.

"Ah!Sizdeazdeğilsiniz!"dedid'Artagnangülerek.

Page 214: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hayır, hayır, bunu söylemekteki amacım geç dönüp dönmeyeceğinizi öğrenmekti," dediBonacieux.

"Sevgilievsahibimbununedenmerakediyor?"diyesordud'Artagnan,"Yoksabenibeklemeyimidüşünüyorsunuz?"

"Hayır, tutuklanmamdan ve evdeki hırsızlık olayından sonra, özellikle geceleri kapının heraçılışındaürküyorum.Amaneyaparsınız,benbirsilahşordeğilimki!"

"Tamam o zaman, gece birde, ikide, üçte dönersem korkmayın, hatta hiç geri dönmezsem dekorkmayın."

BukezBonacieux'nünrengiokadarsolduki,d'Artagnan'ınfarketmemesimümkündeğildi,bununüzerineneyininolduğunusordu.

"Hiçbir şeyimyok,"dediBonacieux, "hiçbir şeyimyok.Başımagelen felaketlerden sonra,bazenaniden kendimi çok güçsüz hissediyorum. Siz aldırmayın bana, sizin mutlu olmaktan başka işinizolmamalı."

"Ozamanişimvardemektir,çünkümutluyum."

"Henüzdeğil,bekleyinhele,buakşamdemiştiniz."

"Tamam, ama Tanrı'ya şükür ki bu akşam gelecek ve belki siz de akşam olmasını benim gibisabırsızlıklabekliyorsunuzdur,buakşamMadamBonacieuxeviniziyaretedecekmi?"

"Madam Bonacieux bu akşam izinli değil," diye yanıtladı kocası ciddi bir ifadeyle, "görevinedeniyleLouvre'daolacak."

"Sizin için üzüldüm sevgili ev sahibim, sizin için üzüldüm; mutlu olduğumda, herkesin mutluolmasınıisterim,amaöylegörünüyorkibumümkündeğil."

Vegençadamyalnızcakendisininanlayacağıbuşakayakahkahalarlagülerekuzaklaştı.

"İyieğlenceler!"diyekarşılıkverdiBonacieuxboğukbirsesle.

Amad'Artagnanşimdidenonuduymayacakkadaruzaklaşmıştı,zateniçindebulunduğuruhhaliyle,onuduysabiledikkatealmayacaktı.

Hemen Mösyö de Tréville'in konağına yöneldi, hatırlanacağı gibi dünkü ziyareti çok kısa vedeğerlendirmeyapmakiçinyetersizolmuştu.

MösyödeTréville'içokneşelibirhaldebuldu.Kralvekraliçebalosırasındakendisineçokyakındavranmışlardı.Doğrusubuyakardinalinyüzüçokasıktı.

Gece birde yorgun olduğunu ileri sürerek salondan ayrılmıştı. Majestelerine gelince, Louvre'asabahınaltısındadönmüşlerdi.

"Şimdi,"dediMösyödeTréville, sesini alçaltıp,yalnızolupolmadıklarını anlamak içinodasınındört bir yanını gözleriyle taradıktan sonra, "şimdi sizden konuşalım, genç dostum, mutludönüşünüzün,kralın sevinci,kraliçeninzaferivekardinalinaşağılanması ile ilişkisiolduğuortada.Artıkdikkatliolmanızgerek."

"Majestelerinin lütuflarını sunmalarının mutluluğunu yaşadıkça neden korkacakmışım ki?" diye

Page 215: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

karşılıkverdid'Artagnan.

"İnanın bana her şeyden korkmanız gerek.Kardinal kendisine oyun oynayan birinden intikamınıalmadıkçabuoyunuunutacaktürdenbiradamdeğildirvebuoyunuoynayankişidebanatanıdığımbirGaskonyalıymışgibigeliyor."

"Kardinalinelindedesizinsahipolduğunuzbilgilerinbulunduğunudüşünüyormusunuz,Londra'yagidenkişininbenolduğumubiliyormudur?"

"Lanetolsun!Londra'daydınızdemek.Parmağınızdaparıldayanogüzel elmasıdaLondra'danmıgetirdiniz?Kendinizedikkatedinsevgilid'Artagnan,düşmanınhediyesihiçdehoşbirşeydeğildir,bununlailgiliLatincebirsözvardı...Durunbakayım..."

"Evet, kuşkusuz vardır," diye karşılık verdi, bilge olmanın ilk kuralını kafasına aslayerleştirememiş olan ve cehaletiyle hocasını daima hayal kırıklığına uğratan d'Artagnan, "evet,kuşkusuzbununlailgilibirsözolmalı."

"Elbettekivar,"dediMösyödeTréville,edebiyatlabirazilgiliolduğunubelliedercesine,"öncekigünMösyödeBenseradesöylemişti...Durunbakayım...Hah!İştehatırladım:...timeoDanaosetdonaferentes.‘Sizehediyeverendüşmanagüvenmeyin,'anlamınageliyor."

"Buelmasbirdüşmanınhediyesideğilefendim,onubanakraliçeverdi."

"Kraliçeha!Oh!Oh!"dediMösyödeTréville."Gerçektende,bubinaltınedecekhakikibirkraliyetmücevheri.Kraliçebuhediyeyisizekiminaracılığıylailetti?"

"Banakendisiverdi."

"Nerede?"

"Tuvaletinideğiştirdiğiodanınbitişiğindekibölmede."

"Nasıl?"

"Öpmemiçinelinibanauzatırken."

"Kraliçeninelinimiöptünüz?"diyehaykırdıTréville,d'Artagnan'abakarak.

"Majesteleribanabumutluluğuyaşamalütfunubahşetti."

"Hemdetanıklarınönündeöylemi?Tedbirsizlik,tambirtedbirsizlik."

"Hayırefendim, içiniz rahatolsun,kimsegörmedi,"diyekarşılıkverdid'Artagnan.VeMösyödeTréville'eolaylarınnasılgeliştiğinianlattı.

"Ah! Kadınlar, kadınlar!" diye haykırdı deneyimli asker, "Ne kadar hayalperest olduklarını iyibilirim,gizemliolduğunainandıklarıherşeyehayranlıkduyarlar;demekyalnızcakolunugördünüz,hepsi bu, kraliçeye rastlarsanız onu tanımayacaksınız; o sizinle karşılaşırsa, kim olduğunuzubilmeyecek."

"Hayır,amabuelmassayesinde..."

"Dinleyin,"dediMösyödeTréville,"Sizeiyibirdostnasihativermemiistermisiniz?"

"Bundanşerefduyarımefendim,"dedid'Artagnan.

Page 216: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tamamozaman,önünüze ilkçıkankuyumcuyagirinve sizevereceği fiyatabuelması satın,nekadarcimriolursaolsun,enazsekizyüzaltınalırsınız.Altınların,buyüzükgibikendisinitakanlarıeleverecektehlikelibirisimleriyoktur."

"Buyüzüğü,birhükümdarınverdiğibuyüzüğüsatmakmı?Asla,"dedid'Artagnan.

"Enazındantaşınıparmağınızıniçtarafınaçevirin,zavallıçılgın,Gaskonyalıacemibirmuhafızınböylebirmücevheriannesininmücevherçekmecesindebulamayacağınıherkesbilir."

"Demekkaygılanmamgerekenbirşeylerolduğunudüşünüyorsunuz?"diyesordud'Artagnan.

"Söylemekistediğimşu,gençadam,fitilitutuşturulmuşbirbarutfıçısınınüzerindeoturanbirkişibilekendisinisizdendahagüvenliktehissedebilir."

"Lanet olsun!" dedi Mösyö de Tréville'in kendinden emin ses tonu karşısında endişelenmeyebaşlayand'Artagnan:"Neyapmakgerek?"

"Herşeydenönceheraniçintetikteolmalısınız.Kardinalinhafızasıkuvvetli,elleriuzundur;inanınbanasizekötübiroyunoynayacaktır."

"Amanasılbiroyun?"

"Neredenbilebilirimki?Kafasındaşeytanınbütünkurnazlıklarımevcutdeğilmi?Başınızagelecekenhafiffelakettutuklanmanızdır."

"Amanasılolur!Majestelerininhizmetindeolanbirkişiyitutuklamayacesaretedebilirlermi?"

"Athos için ne kadar uğraştığımızı bilmiyor musunuz? Her halükârda genç adam, sarayda otuzyılınıgeçirmişbuadamainanın:Güvenlikteolduğunuzusanıpgevşemeyin,yoksaişinizbitiktir.Tamtersine, ve bunu size ben söylüyorum, herkese düşmanınızmış gözüyle bakın. Sizi düelloya teşvikedenonyaşındabir çocukbileolsa,ondanuzakdurun; size saldırılırsa,dövüşerekgeri çekilinvebundan hiç utanmayın; bir köprüden geçiyorsanız, ayağınızın altında bir tahtanın eksik olmasıkaygısıyla yere bakın, inşaat halindeki bir binanın önünden geçiyorsanız, kafanıza bir taş düşmesikorkusuyla yukarıya bakın; eve geç dönüyorsanız, yanınıza tepeden tırnağa silahlandıracağınızuşağınızı alın, tabii uşağınıza güveniyorsanız. Herkesten kuşkulanın, dostunuzdan, kardeşinizden,özellikledemetresinizden."

D'Artagnankızardı.

"Metresimden,"diyetekrarladı,"amanedenondanda,birbaşkasındandeğil?"

"Metreslerkardinalinensıkkullandığıkişilerdir,işlerinikimseonlardançabukgöremez:Birkadınsizionaltınasatar,kanıtıdaDalila.İncil'iokudunuzmu?"

D'ArtagnanoakşamMadamBonacieuxileolanrandevusunudüşündü,amakahramanımızıövereksöylemeliyiz ki, Mösyö de Tréville'in kadınlarla ilgili olumsuz düşünceleri, güzel ev sahibesihakkındaenufakbirşüpheduymasınabilenedenolmadı.

"Buarada,üçarkadaşınızınbaşınanelergeldi?"diyesorduMösyödeTréville.

"Bendeonlardanhaberalıpalmadığınızısoracaktım."

"Hiçbirhaberalamadımmösyö."

Page 217: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Onlarıyoldabıraktım:Porthos'uChantilly'debirdüelloda,Aramis'iCrevecoeur'deomzundanbirmermiyleyaralanmışbirhalde,Athos'udaAmiens'dekalpazanlıksuçlamasıylakarşıkarşıyayken."

"Şurayabakın!"dediMösyödeTréville,"Pekiyasiznasılkurtuldunuz?"

"Mucizeeseriefendim,bunusöylememgerekir,göğsümebirkılıçdarbesiindirenWardeskontunutıpkıduvarhalısınaçivilenenbirkelebekgibiCalaisyolunamıhladım."

"Görüyorsunuz değilmi! Kardinalin adamıWardes kontu, Rochefort'un kuzenidir. Bakın sevgilidostum,aklımabirfikirgeldi."

"Söyleyinefendim."

"Yerinizdeolsamşunuyapardım."

"Neyi?"

"Yerinizdeolsam,kardinalhazretleri siziParis'tearatırken,Picardieyolunu tutar,üçarkadaşımınbaşınanelergeldiğiniöğrenmeyeçalışırdım.Sizinbuinceliğigöstermenizihakediyorlar."

"Buçokyerindebirnasihatefendim,yarınyolaçıkacağım."

"Yarınmı?Amanedenbugecedeğil?"

"Bugece,efendim,Paris'teyerinegetirmemgerekenönemlibirgörevvar."

"Ah genç adam! Genç adam! Bir aşk macerası değil mi? Dikkatli olun, yine tekrarlıyorum:Başımızanegeliyorsa,kadınlardangeliyor.Banainanınvebugeceyolaçıkın."

"Buimkânsız!Efendim."

"Demeksözverdiniz!"

"Evetefendim."

"Ozamanişbaşka;amabanabugeceölmezseniz,yarınyolaçıkacağınızadairsözverin."

"Sözveriyorum."

"Parayaihtiyacınızvarmı?"

"Hâlâellialtınımvar.Sanırımyeterliolacak."

"Yaarkadaşlarınızın?"

"Onların da paralarının olduğunu düşünüyorum. Paris'ten ayrıldığımızda her birimizin cebindeyetmişbeşaltınvardı."

"Yolaçıkmadanöncesizitekrargörecekmiyim?"

"Yenibirgelişmeolmadıkça,sanırımhayırefendim."

"Tamamozaman,iyiyolculuklar!"

"Teşekkürlerefendim."

Ve d'Artagnan,Mösyö deTréville'in silahşorlarına gösterdiği babacan yaklaşımdan duygulanmış

Page 218: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birhaldeizinistedi.

ÖnceAthos'a,sonraPorthos'a,ardındandaAramis'euğrasada,hiçbirininevlerinedönmediklerinigördü.Uşaklardakendilerigibiyoktu,hiçbirindenhaberalınamamıştı.

Metreslerine bilgi verse iyi olacaktı, ama nePorthos'un, ne deAramis'in sevgililerini tanıyordu,Athos'agelince,zatenonunmetresiyoktu.

Muhafızkonağınınönündengeçerken,ahırabirgözattı:Dörtattanüçüşimdidengelmişti.ŞaşkınbirifadeylehayvanlarıkaşağılayanPlanchet,ikiatınişinişimdidenbitirmişti.

"Ah!Efendim,"dedi,d'Artagnan'ıfarkedenPlanchet,"sizigördüğümenekadarsevindim!"

"Bununsebebinedir?"diyesordugençadam.

"EvsahibimizMösyöBonacieux'yegüveniyormusunuz?"

"Benmi?Asla."

"Ah!İyiyapıyorsunuzefendim."

"Amabusorununanlamınedir?"

"Kendisiylesohbetettiğinizsırada,nekonuştuğunuzudinlemeden,sizigözlemliyordum;ikiüçkezyüzününrengideğişti."

"Baksen!"

"Aldığımektubudüşündüğüiçindalgınolanefendimbunufarketmedi;amabenbumektubunevegeliştarzındanşüphelendiğimiçinyüzifadesindekideğişimlerihiçgözdenkaçırmadım."

"Vefarkettiğinneydi?"

"Obirhainefendim."

"Gerçektende!"

"Dahası,efendimyanındanayrılıpköşeyidöndüktensonra,şapkasınıalıpkapısınıkapatanMösyöBonacieuxkarşıyoladoğrukoşmayabaşladı."

"GerçektendehaklısınPlanchet,anlattıklarınoldukçaşüpheligörünüyor,amaiçinrahatolsun,herşeyaçığaçıkanakadaronakirasınıödemeyeceğiz."

"Efendimşakayapıyor,amasonundaanlayacak."

"NeyaparsınPlanchet,kaderimizeneyazılmışsaoolur."

"Demek,efendimbuakşamkigezintisindenvazgeçmiyor?"

"Tam tersine, Planchet, Mösyö Bonacieux'ye kızdıkça, seni onca endişelendiren bu mektubunbelirttiğirandevuyagitmekisteğimdahadaartıyor."

"Yanibeyefendininkararı..."

"Kesindostum;saatdokuzdaburada,konaktaol,senialmayageleceğim."

Page 219: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

EfendisinikararındanvazgeçirmeninmümkünolmadığınıanlayanPlanchet,derinderiniççekerek,üçüncüatıkaşağılamayabaşladı.

D'Artagnan'agelince,özündetemkinlibirgençolduğuiçinevinedönmekyerine,dörtdostunparasıkıntısıçektiğigünlerdekendilerineçikolatalıbiryemeksunanGaskonyalıpapazınyanınagitti.

Page 220: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXIV

Page 221: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KonakSaatdokuzda,muhafızkonağınagelend'Artagnan,Planchet'yisilahlarınıkuşanmışbirhaldebuldu.

Dördüncüatdagelmişti.

Planchet'ninyanındatüfeğivetabancasıvardı.

Kılıcınıkuşanmışoland'Artagnan,kemerineikitabancayerleştirdiktensonraikisibirlikteatlarınabinereksessizceuzaklaştılar.Bukaranlıkgecedeçıktıklarınıkimsegörmemişti.EfendisininpeşindengidenPlanchetonuonadımgeridenizliyordu.

Rıhtımlarıgeridebırakıp,Conférencekapısındançıkand'Artagnan,ozamanlarşimdikindendahagüzelolanSaint-Cloudyolunagirdi.

Planchetşehirdeolduğugibi,aradakimesafeyisaygıylakorudu,amayolgiderekkaranlıkolmayabaşladığında, yavaşça efendisine yaklaştı, öyle ki Boulogne ormanına girdiklerinde, d'Artagnan'ınyanında ilerliyordu. Gerçekten de, iri gövdeli ağaçların salınışlarının, ayın karanlık koruluklarayansımasının onun içini titrettiğini gizlememek gerekirdi. D'Artagnan uşağındaki bu olağanüstüdeğişikliklerifarketmişti.

"SöylesenizeMösyöPlanchet,neyinizvar?"diyesordu.

"Buormanınkiliseyebenzediğinisizdefarkediyormusunuz?"

"AmanedenPlanchet?"

"Çünküoradada,buradaolduğugibiyüksekseslekonuşmaktançekinilir."

"Nedenyüksekseslekonuşmaktançekiniyorsunki?Yoksakorkuyormusun?"

"Belkideduyulmaktankorkuyorumdurefendim."

"Duyulmaktanmıkorkuyorsun?AmasevgiliPlanchet,konuşmalarımızdaahlakdışıbirşeyyokki,bizekimnesöyleyebilir?"

"Ah efendim!" diye karşılık verdi Planchet, kafasını asılmeşgul eden o düşünceye dönerek, "ŞuMösyöBonacieux'nünkaşlarıçoksinsiceinipkalkıyorduvedudaklarınınhareketlerindenbirdolapçevirdiğibelliydi."

"Bonacieuxdeneredenaklınageldi?"

"Efendim,istenilenideğil,olabilecekolanıdüşünmekgerek."

"ÇünküsenbirödleksinPlanchet."

"Efendim,temkinliolmaklaödlekliğibirbirinekarıştırmayalım.Temkinliolmakbirerdemdir."

"Senerdemlisin,öyledeğilmiPlanchet?"

"Efendim,şuradaparıldayanbirtüfeğinnamlusudeğilmi?Başımızıeğsekmi?"

"Gerçekten de," diye mırıldandı, aklına Mösyö de Tréville'in tavsiyeleri gelen d'Artagnan, "buhayvansonundabenidekorkutacak."

Page 222: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Veatınıtırısakaldırdı.

EfendisiniizleyenPlachetdeatınıtırısakaldırarakgölgesigibipeşindengitti.

"Bütüngecebuşekildeilerleyecekmiyiz,efendim?"diyesordu.

"HayırPlancet,çünküsengeleceğinyeregeldin."

"Nasıl,geldimmi?Yasiz?"

"Benbirazdahagideceğim."

"Yaniefendimbeniburadayalnızmıbırakıyor?"

"KorkuyormusunPlanchet?"

"Hayır, ama yalnızca efendime gecenin çok soğuk olacağını hatırlatıyorum, soğuk romatizmayanedenolurveromatizmalıbiruşaksizingibihepacelesiolanbirefendiyehakkıylahizmetedemez."

"TamamozamanPlanchet,üşürsen,şuradagördüğünmeyhanelerdenbirinegirersin,sabahaltıdabenikapınınönündebekleyeceksin."

"Busabahbanaverdiğinizbireküylefazlasıylayiyipiçtim,buyüzdenüşürsemmeyhaneyegitmekiçincebimdebirkuruşbilekalmadı."

"İşteyarımaltın.Yarıngörüşürüz."

AtındaninipdizginiPlanchet'yefırlatand'Artagnanpelerininesarınarakhızlauzaklaştı.

"Tanrım,nekadarüşüdüm!"diyehaykırdıPlanchet,efendisigözdenkaybolurkaybolmazvebiranönce ısınmak istediği için bir banliyö meyhanesinin bütün özelliklerini taşıyan bir evin kapısınıaceleyleçaldı.

Buaradakestirmebiryoladalmışoland'Artagnan,ilerlemeyedevamederek,Saint-Cloud'yavardı;amaanacaddeyiizlemekyerine,şatonunarkasındandolaşıpoldukçaıssızbiryolagirdi,birazsonramektupta belirtilen konağın karşısındaydı. Burası oldukça tenha bir yerdi. Köşesinde konağınbulunduğu büyük bir duvar, bu küçük sokağın bir yanını kaplıyordu, karşı tarafta ise, yoldangeçenlerinbakımsızbirkulübeninbulunduğuküçükbirbahçeyegirmesiniengelleyenbirçitvardı.

Randevu yerine gelmişti, kendisine varlığını belirtecek bir işaret yollaması söylenmediği içinbekledi.

Sankibaşkenttenyüzfersahuzakbiryermişgibihiçbirgürültüduyulmuyordu.D'Artagnanarkasınabirgözattıktansonrasırtınıçiteyasladı.Karanlıkbirsisbulutununkıvrımları,buçitin,bubahçenin,bukulübeninötesinde,birkaçışıklınoktasıbucehenneminuğursuzışıklarıgibiparıldayanosonsuzenginlikteuyuyanParis'isarıyordu.

Ama d'Artagnan için bütün bu görüntüler mutluluğun yansıması gibi görünüyordu, bütündüşünceler onu gülümsetiyor, bütün karanlıklar ona ışıl ışıl parıldayanmanzaralar gibi geliyordu.Randevusaatigelmişti.

GerçektendebirkaçsaniyesonraSaint-Cloud'nunçankulesininuğuldayangenişağzındanyavaşçaonçansesiyankılandı.

Page 223: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Geceninortasındaacıacıinleyenbubronzsesindeniçkarartıcıbirnağmeyayılıyordu.

Amabeklenensaatiduyuranbuçanseslerindenherbiri,gençadamınyüreğiniahenkletitretiyordu.

Gözlerini sokağın köşesindeki, birinci katı dışında bütün pencereleri panjurlarla kapalı olan buküçükkonağadikmişti.

Panjurları açıkolanbupenceredenyayılan tatlı bir ışık, parkındışındakümeleroluşturanbirkaçıhlamurağacınagümüşsübirparlaklıkyansıtıyordu.Hiçkuşkuyokki,hoşbirşekildeaydınlanmışbupencereninardındagüzelMadamBonacieuxkendisinibekliyordu.

Yarımsaatboyuncahiçbirsabırsızlıkbelirtisigöstermeyend'Artagnan,butatlıdüşünceninetkisiylegözlerini evin geri kalanının zarafetini belli eden yaldızlı tavan silmelerinin göründüğü bu küçükaralıktanhiçayırmadı.

Saint-Cloud'nunçankulesisaatonbuçuğuvuruyordu.

Bu kez d'Artagnan'ın içini nedenini anlayamadığı bir titreme kaplamıştı. Belki de soğuk etkisinigöstermeyebaşlamıştıvebutamamıylafizikiolayı,içdünyasınınyansımasıolarakalgılıyordu.

Sonraaklınamektubuiyiokumadığı,randevununsaatonbirdeolduğufikrigeldi.

Pencereyeyaklaşıp,bir ışıkhuzmesininaydınlığında,cebindençıkarttığımektubuyenidenokudu;amayanılmamıştı:Randevugerçektendesaatondaydı.

Busessizlikveıssızlıktanendişelenmeyebaşlayarakyerinedöndü.

Saatonbirivuruyordu.

D'Artagnan, Madam Bonacieux'nün başına bir şeyler geldiğinden derin bir kaygı duymayabaşlamıştı.

Elini âşıklarınher zamankiparolasınıbelirtecek şekildeüçkere şıklattı, amakendisinebiryankıbileyanıtvermedi.

Ozamanbirazgücenerek,gençkadınınkendisinibeklerkenuyuyakalmışolabileceğinidüşündü.

Duvarayaklaşarak tırmanmayıdenedi, amaduvaryeni sıvanmışolduğu içind'Artagnan'ınçabasıboşunaydı.

Osırada,yapraklarıgümüş renkteparıldayanve içlerindenbiriyoladoğruçıkıntıyapanağaçlardikkatiniçekti,dallarınarasındankonağıniçinidahaiyigörebileceğinidüşündü.

Çıkılmasıkolaybirağaçtı,zatenhenüzyirmiyaşındaoland'Artagnan,okulagittiğisıralardaicraettiği bumesleği iyi hatırlıyordu. Bir an sonra dalların arasındaydı ve bakışları saydam camlarınarasındankonağıniçinesüzüldü.

O zaman, karşılaştığımanzaranın garipliğiyle, ayaklarının tabanından, saçlarının diplerine kadarürperdi, lambadan yayılan bu tatlı ışık korkunç bir kargaşa sahnesini aydınlatıyordu: Pencerenincamlarındanbirikırılmıştı,zorlandığıiçinhasargörmüşolanodakapısınınmenteşelerisarkıyordu,muhteşembir akşamyemeğiyle süslenmiş olması gerekenmasa yerdeydi; şişeler kırılmış, ezilmişmeyveler döşemenin üzerine yayılmıştı, her şey bu odada şiddetli bir çatışma yaşandığınıkanıtlıyordu, hatta d'Artagnan, bu büyük kargaşanın ortasında, yırtılmış giysi parçaları ve masa

Page 224: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

örtüsüileperdelerebulaşmışkanlekelerigörürgibioldu.

Yüreği yerinden fırlayacakmışçasına çarparken, hemen caddeye indi, başka çatışma izleri olupolmadığınıgörmekistiyordu.

O hafif, tatlı ışık gece karanlığında parıldamaya devam ediyordu. O zaman, kendisini böyle birincelemeyeyöneltecekbirnedenolmadığıiçindahaöncehiçdikkatiniçekmemişolanbirşeyifarketti;sağdasoldaezilmişzemininüzerindeinsanveatizlerivardı.AyrıcaParisyönündengelmişgibigörünenvetekerleklerininyumuşaktopraküzerindebıraktığıderinizlerikonağınötesinegeçmeyenbirarabanınyenidenParisistikametinedöndüğüanlaşılıyordu.

Araştırmalarına devameden d'Artagnan, sonunda duvarın dibinde parçalanmış bir kadın eldivenibuldu. Yine de bu eldivenin çamurlu zemine temas etmemiş olan bölümleri benzersiz birbeyazlıktaydı. Bu, âşıkların güzel bir elden çıkarmaktan çok hoşlandıkları parfümlü eldivenlerdenbiriydi.

Araştırmalarını sürdürdükçe, d'Artagnan'ın alnındaboncukboncuk soğuk ter damlaları beliriyor,yüreği derin bir endişeyle sıkışıyor, soluk soluğa kalıyordu, yine de içini rahatlatmak için kendikendine, bu konağınMadam Bonacieux ile ilgisi olmadığını, genç kadının randevuyu bu konaktadeğil, konağın önünde verdiğini, görevi ya da kocasının kıskançlığı nedeniyle Paris'te kalmışolduğunusöylüyordu.

Amabütünbuakılyürütmeler,bazıdurumlardainsanınbütünbenliğinikaplayarak,duygularımızınalgılayacağıheryoludeneyerek,başımızabüyükbirfelaketgeleceğinihaykıranoiçsesinetkisiyleyıkılıpaltüstoluyorlardı.

Bunun üzerine, kendisini kaybeden d'Artagnan anacaddeye koştuktan sonra, geldiği yoldan geridönerek,iskeleyeinipsalcıyısorguladı.

Salcıakşamyediyedoğru,tanınmakistemediğiiçinsarındığısiyahpelerininardındagizlenirgibigörünengençbirkadınıkarşıyageçirmişti;amatamdaaldığıbuönlemlernedeniyle,salcıonudahabüyükbirdikkatlegözlemlemişvekadınıngençvegüzelolduğunufarketmişti.

O zamanlar da, tıpkı günümüzde olduğu gibi SaintCloud'ya gelen birçok genç ve güzel kadıntanınmak istemiyorlardı, yine de d'Artagnan salcının karşıya geçirdiği kadınınMadam Bonacieuxolduğundanbiriçinbilekuşkuduymadı.

Salcının kulübesinden yayılan ışıktan yararlanarak yeniden Madam Bonacieux'nün mektubunuokuyan d'Artagnan, bir kez daha yanılmadığını, randevunun başka bir yerde değil, Saint-Cloud'da,başkabircaddededeğil,Mösyöd'Estrées'ninkonağınınönündeverildiğinianladı.

Herşeyd'Artagnan'ınönsezilerindeyanılmadığınıhaklıçıkarıyordu,büyükbirfelaketyaşanmıştı.

Koşarakaynıyoldangeridöndü,onunyokluğundakonaktabirşeylerolduğunuveyenibilgilerinoradakendisinibeklediğinidüşüyordu.

Yolaynışekildeıssızdıvepenceredenhâlâohafifvetatlıışıkyayılmayadevamediyordu.

Ozaman,d'Artagnan,körvedilsizgibigörünmesine rağmen,belkidebir şeylergörmüşvebirşeylersöyleyecekolanoviraneyidüşündü.

Kapı kapalı olduğu için çitin üzerinden atladı ve zincire bağlı köpeğin havlamasına rağmen

Page 225: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kulübeyeyaklaştı.

Kapıyıilkvuruşundakimseyanıtvermedi.

Kulübeyedekonağaolduğugibibirölümsessizliğiyayılmıştı,yinedebukulübesonçaresiolduğuiçininatladirendi.

Kısa süre sonra, içerden duyulduğu korkusuyla titreyen birinden kaynaklanan ürkek ve hafif birgürültügeldi.

O zaman kapıyı çalmaktan vazgeçen d'Artagnan kaygılı ve vaatlerde bulunan, ürkmüş veyaltaklanan bir ifadeyle, en korkaklara bile güven verecek bir ses tonuyla yalvarmaya başladı.Sonunda çürümüş eski panjur hafifçe aralandı, ama bir köşede yanan sefil bir lambanın ışığınınd'Artagnan'ın omuz kayışını, kılıcının ve tabancasının kabzasını aydınlatmasıyla hemen kapandı.Panjurnekadarhızlıaçılıpkapansada,d'Artagnanbirihtiyarınbaşınıseçebilecekzamanıbulabildi.

"Tanrı aşkına beni dinleyin," dedi, "beklediğim kişi gelmedi, çok endişeliyim.Bu yakınlarda birfelaketyaşandımı?Konuşun."

Pencerenin hafifçe yeniden aralanmasıyla, aynı yüz yeniden belirdi, yalnızca ilk seferkinden çokdahasolgungörünüyordu.

D'Artagnan başından geçenleri isim vermeden olduğu gibi anlattı; bu konağın önünde genç birkadınla randevusu olduğundan ve o gelmeyince, ıhlamur ağacına çıkıp, lambanın ışığında odadakikargaşayıgördüğündensözetti.Kendisinidikkatledinleyen ihtiyar,onuonaylayanbir işaretyaptı;sonrad'Artagnansözünübitirdiğinde,başınıhiçdeiyişeylerolmadığınıbelirtircesinesalladı.

"Nedemekistiyorsunuz?"diyehaykırdıd'Artagnan."Tanrıaşkına!Anlatın."

"Ahmösyö,"dediihtiyar,"banabirşeysormayın;sizegördüklerimianlatırsam,hiçkuşkuyokkibaşımakötüşeylergelecek."

"Demekbirşeylergördünüz?"dedid'Artagnan."Öyleyse,Tanrıaşkına,"diyedevamettiihtiyarabiraltınfırlatarak,"nelergördüğünüzüsöyleyin,sizeşerefimüzerineyeminediyorumkianlattıklarınızıbendenbaşkakimseduymayacak."

D'Artagnan'ın yüzündeki içtenliği ve acıyı fark eden ihtiyar, kendisini dinlemesini işaret ederek,alçakseslekonuşmayabaşladı:

"Saatdokuzcivarında, caddedebazıgürültülerduyup,nelerolupbittiğiniöğrenmek istediğimde,kapıma yaklaşan birkaç kişinin içeri girmeye çalıştıklarını fark ettim. Yoksul olduğum içinhırsızlardankorkmadığımdan,kapıyıaçtımvebirkaçadımötedeüçadamgördüm.Karanlıktaatlarkoşulmuşbirarabavebinekatlarıgördüm.Buatlarhiçkuşkusuzsüvarigiysileriiçindekiüçadamaaitti.

‘Ah,beyefendiler!'diyehaykırdım,‘bendenneistiyorsunuz?'

‘Merdiveninvarmı?'diyesordugrubunşefigibigörünenadam.

‘Evet,efendim;meyvelerimionunlatoplarım.'

‘Onubizegetirveevinedön,alsanaverdiğimizrahatsızlığınkarşılığıolarakbirekü.Yalnızcasanaşunuhatırlatayımki,göreceklerindenveduyacaklarındankimseyesözedersen–çünkünekadartehdit

Page 226: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

edersekedelim,bakacağındanvedinleyeceğindeneminim–işinbitiktir.'

Busözlerdensonrabanabireküattıvemerdivenialdı.

Gerçektende,çitinkapısınıarkalarındankapattıktansonra,evedönermişgibiyaptım;amahemenarka kapıdan çıkıp karanlıkta fark edilmeden her şeyi görebileceğim şu mürver kümesine doğrusüzüldüm.

Üç adam sessizce çektikleri arabadan kır saçlı, kısa boylu, şişman birini çıkarttılar, koyu renklisıradan giysileri olan bu adamdikkatlemerdivene çıkıp, sinsice odanın içine baktı, sonra sessizceaşağıinip,alçakseslemırıldandı:

‘Buo!'

Benimlekonuşanadamhemenkapıyayaklaşıp,yanındabulunanbiranahtarlakilidiaçtıvegözdenkayboldu; aynı anda diğer ikisi merdivene çıktılar. Kır saçlı, ufak tefek adam arabanın kapısındabeklerken,arabacıkoşulmuşatları,uşakdaeyerliatlarıtutuyordu.

Aniden konaktan çığlık seslerinin duyulmasıyla pencereye doğru koşan bir kadın dışarı atlamakistedi.Amaikiadamıfarkederetmezgeriçekildi,ikiadamhemenardındanodayadaldılar.

Ondansonrahiçbirşeygörmedim,amakırılanmobilyalarınsesleriniduydum.Kadınhaykırıyorveyardım istiyordu.Amabiraz sonrabuçığlıklardahaboğukgelmeyebaşladı, üç adamınpencereyeyaklaşmasının ardından, kollarında kadını taşıyan ikisi merdivenden inerek kadını arabayagötürdüler, kır saçlı, ufak tefek adam da onların ardından arabaya bindi. Konakta kalan adampencereyi kapattıktan biraz sonra kapıdan çıktı ve kadının arabaya bindirildiğinden emin olduktansonra, kendisini bekleyen iki arkadaşı gibi atına atladı; uşağın arabacının yanına yerleşmesiyle üçatlının eşlik ettiği araba dörtnala uzaklaştı, her şey bitmişti. O andan sonra hiçbir şey görmedim,hiçbirşeyduymadım."

Bukorkunçhaberlesarsıland'Artagnan,içindeöfkeninvekıskançlığınifritleriuğuldarken,biraniçinsessizvehareketsizkaldı.

"Ama beyefendiciğim," dedi, bu sessiz umutsuzluktan çığlıklar ve gözyaşlarından daha çoketkilenenihtiyar,"üzülmeyin,siziöldürmedilerya,önemliolanbu."

"Buiğrençbaskınıkimindüzenlediğinibiliyormusunuz?"

"Onutanımıyorum."

"Amasizinlekonuştuğunagöreonugörmüşolmalısınız."

"Ah,eşkalinimisoruyorsunuz?"

"Evet."

"Uzun,ince,yağız,siyahbıyıklı,siyahgözlübirbeyefendi."

"Şurayabak,"diyehaykırdıd'Artagnan,"yineo!Hepo!Buadambaşımınbelası!Yadiğeri?"

"Hangisi?"

"Ufaktefekolanı."

Page 227: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah! O soylu biri gibi görünmüyordu; zaten kılıcı da yoktu ve diğerleri onu pekönemsemiyorlardı."

"Biruşak,"diyemırıldandıd'Artagnan."Ah!Zavallıkadın!Zavallıkadın!Onaneyaptılaracaba?"

"Sırtutacağınızadairbanasözvermiştiniz,"dediihtiyar.

"Ve sözümü tekrarlıyorum, içiniz rahat olsun, ben bir beyefendiyim. Bir beyefendinin sözü çokönemlidirvesizebusözüverdim."

D'Artagnanyıkılmışbirhalde iskeleyolunda ilerledi.KâhokadınınMadamBonacieuxolduğunainanamayıp, ertesi gün onu Louvre'da bulacağını ümit ediyor, kâh bir entrikaya kurban gidipkıskançlık yüzünden kaçırıldığından kaygılanıyordu. Yüreği kabarıyor, üzülüyor, ümitsizliğekapılıyordu.

"Ah!Keşke dostlarımburada olsalardı!" diye haykırıyordu, "en azından onu bulabilme umudunutaşıyabilecektim,amakimbilironlarınbaşınadanelergeldi!"

Saatneredeysegeceyarısınageliyordu;öncePlanchet'yibulmakgerekiyordu.D'Artagnaniçerdenhafifbirışıksızanmeyhanelerinkapısınıpeşpeşeaçtırsada,hiçbirindePlanchet'yerastlayamadı.

Altıncı meyhanede, bu araştırmanın biraz tesadüflere bağlı olduğunu düşünmeye başladı.D'Artagnanuşağınasabahaltıdarandevuvermiştivedilediğiyeregitmeyehakkıvardı.

Zatengençadamınaklınakaçırılmamahallininyakınlarındakalarakbuesrarengizolayhakkındabazı bilgilere ulaşabileceği fikri gelmişti. D'Artagnan, söylediğimiz gibi altıncı meyhanedearaştırmasınaaraverip,enkalitelişaraptanbirşişesöyledi,enloşköşelerdenbirineçekilip,güneşindoğmasını beklemeye karar verdi; ama umudu bir kez daha boşa çıkmıştı ve kulak kesilmesinerağmen, içinde bulunduğu saygıdeğer topluluğu oluşturan işçilerin, uşakların, arabacılarınküfürlerinden, takılmalarından ve şakalaşmalarından başka bir şey duyamadı, zavallı kadınınkaçırılışı ile ilgili tek bir söz bile işitmedi. Bunun üzerine, yapacak başka bir şeyi olmadığı için,şüpheleriüzerineçekmemekamacıylaşarabınıiçtivebulunduğuköşeyemümkünolabildiğincerahatbirşekildekıvrılarak,iyikötüuyumayakararverdi.Hatırlanacağıgibid'Artagnanyirmiyaşındaydıve bu yaşta uyku, en umutsuz yüreklerde bile buyurgan bir şekilde talep ettiği ayrıcalıklı haklarasahipti.

Sabahaltıyadoğru,genelliklekötübirgeceninardındangelenbirhalsizlikleuyandı.Hazırlanmasıuzunsürmedi;uyuduğusıradasoyulupsoyulmadığınıaceleylekontroletti,yüzüğününparmağında,kesesinincebinde,tabancalarınındabelindeolduğunuanlayınca,ayağakalkıpşarabınparasınıödediveuşağınıbulmaktaakşamagöredahaşanslıolupolmayacağınıgörmekiçindışarıçıktı.Gerçektende,nemlivegrimtıraksisinortasındailkgördüğükişieliyleikiatındizginlerinitutarak,akşamhiçfarketmedengeçtiğiküçükbirmeyhaneninkapısındabekleyenPlanchetoldu.

Page 228: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXV

Page 229: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

PorthosD'Artagnan doğruca evine gitmek yerine, Mösyö de Tréville'in konağında atından inip, hızla

merdivenleri çıktı. Bu kez ona olan biten her şeyi anlatmaya karar vermişti. Hiç kuşku yok kikendisinebuolaylailgiliakılcıtavsiyelerverecekti;hemMösyödeTrévillekraliçeyleneredeysehergüngörüşüyordu,belkidemajestelerindenefendisineolanbağlılığınınbedeliniödeyenzavallıkadınhakkındabazıbilgileralabilirdi.

BumaceradabiraşkentrikasındanbaşkaşeylerolduğunuanlayanMösyödeTrévilleonubüyükbirciddiyetledinliyordu;sonrad'Artagnansözlerinibitirdiğinde:

"Hımm!"dedi,"Buiştekardinalhazretlerininparmağıolduğubelli."

"Amaneyapmalı?"dedid'Artagnan.

"Hiçbir şey, yalnızca size söylediğim gibi Paris'i, hem de mümkün olduğunca çabuk terketmelisiniz.Kraliçeyigörüp,onazavallıkadınınhiçkuşkusuzhaberdarolmadığıkaçırılışınınbütünayrıntılarınıanlatacağım,odakendipayınabudetaylardanbirsonuççıkaracakvedönüşünüzdebelkidesizeileteceğimiyibirhaberimolacak.Bukonudabanagüvenin."

D'Artagnan, Gaskonyalı olmasına karşın, Mösyö de Tréville'in söz vermek gibi bir alışkanlığıolmadığını biliyordu ve tesadüfen söz verirse, onu yerine getirmek için elinden geleni yapardı.Bunun üzerine geçmişte yaptıkları ve gelecekte yapacakları için kendisini minnetle selamladı, buyürekli ve kararlı genç adama karşı derin bir ilgi besleyen saygıdeğer komutan da, ona iyiyolculuklardileyerekelinişefkatlesıktı.

Mösyö de Tréville'in tavsiyelerini bir an önce yerine getirmeye karar veren d'Artagnan,portmantosundaki giysilere bir göz atmak için Fossoyeurs caddesine yöneldi. Evine yaklaşırken,kapının eşiğinde sabah giysileri içindeki Mösyö Bonacieux'yü gördü. Temkinli Planchet'nin dünkendisine ev sahibinin iğrençkişiliği hakkında söyledikleri aklınagelince, onadahadikkatli baktı.Gerçekten de, kanına safra karıştığını belli eden sarımtırak ve hastalıklı solgunluğu dışında,d'Artagnan adamın yüzünün iğrenç bir sinsiliği yansıtan kırışıklıklarını fark etti. Bir dalaverecidürüst bir adam gibi gülemezdi, bir ikiyüzlü iyi niyetli bir insan gibi gözyaşı dökemezdi. Bütündüzenbazlıklarbirmaskeninardındagizliydi,yinedebirazdikkatlebumaskeyiyüzdenayırmakherzamanmümkündü.

D'Artagnan, Mösyö Bonacieux'nün yüzündeki maskeyi görür gibi oldu, hem de bu maske ençirkinlerindendi.

Buadamakarşıduyduğubüyüktiksintidendolayıonunlakonuşmadangeçmeyekararvermiştiki,MösyöBonacieuxöncekigünolduğugibikendisineseslendi.

"Gençadamkeyiflibirgecegeçirmişgibigörünüyorsunuz?Sabahınyedisi,pesdoğrusu!Sanırım,herkesinalışkanlıklarıylapekilgilenmiyorsunuz,diğerlerievdençıkarkensizevedönüyorsunuz."

"Sizin için aynı şey söylenemez üstat Bonacieux," diye karşılık verdi genç adam, "siz sıradaninsanlara bir örnek oluşturuyorsunuz. Doğrusu bu ya, insanın genç ve güzel bir karısı varsa,mutluğun peşinden koşmasına gerek kalmıyor:Mutluluk gelip sizi buluyor, öyle değil miMösyöBonacieux."

Page 230: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ÖlügibibenzisolanBonacieuxyüzünüekşiterekgülümseyeçalıştı.

"Ah! Ah!" dedi Bonacieux, "çok şakacı bir arkadaşsınız. Ama genç dostum, geceyi neredegeçirdiniz?Geçtiğinizyollarpekdegüzeldeğilmişgibigörünüyor."

D'Artagnan gözlerini çamurla kaplı çizmelerine indirdi, ama o sırada bakışları tuhafiyecininayakkabılarına ve çoraplarına kaydı; sanki ikisi de aynı çamura dalmışlardı, ikisinin çizmeleri detamamıylaaynılekelerlekirlenmişlerdi.

Aniden d'Artagnan'ın zihninde bir şimşek çaktı. Koyu renkli elbise giymiş, birliği oluşturansilahşorlarınönemsemediğiokırsaçlı,kısaboylu,şişmanuşakBonacieux'denbaşkasıdeğildi.Kocakarısınınkaçırılmasıiçinyolgöstermişti.

D'Artagnaniçinde,tuhafiyecininboğazınasarılıp,onuboğmakiçinkorkunçbiristekhissetti;amasöylemişolduğumuzgibiçoktemkinlibirgençolduğuiçinkendinehâkimolmayıbaşardı.Yinedeyüz ifadesindeki değişimöyle belirgindi ki, bir an için ürkenBonacieux geri adım atmaya çalıştı,amatamdakapalıolankapınınönündedurduğuiçin,karşılaştığıbuengelonuolduğuyerdekalmayazorladı.

"Ahşurayabakın!Birdebenimledalgageçmeyeçalışıyorsunuz,"dedid'Artagnan,"sanırımbenimçizmelerime bir sünger darbesi yetecekken, sizin çoraplarınızı ve ayakkabılarınızı fırçalamanızgerekecek. Üstat Bonacieux, demek siz de çapkınlık peşinde koşuyorsunuz! Ah! Şu işe bak, sizinyaşınızda,gençvegüzelbirkarısıolanbiradamiçinbubağışlanmazbirsuç."

"Aman Tanrım, hayır," dedi Bonacieux, "dün hizmetinden memnun kaldığım bir hizmetkârhakkında bilgi almak için Saint-Mandé'ye gitmiştim, yollar berbattı, bu yüzden henüz temizlemefırsatıbulamadığımbuçamurudaberaberimdegetirdim."

Bonacieux'nün gittiğini söylediği yer, d'Artagnan'ın şüphelerine destek olur nitelikteydi.Bonacieux'nünbahsettiğiSaint-Mandé,Saint-Cloud'nuntamaksiistikametindeydi.

Bu olasılık kendisi için ilk avuntuydu. Bonacieux karısının nerede olduğunu biliyorsa, uygunyöntemler kullanıp dilini çözmesi ve sırrını öğrenmesi mümkün olabilirdi. Yapması gereken buolasılığıkesinliğedönüştürmekti.

"Sevgili dostum Bonacieux, böyle teklifsiz davrandığım için beni bağışlayın," dedi d'Artagnan,"hiçbirşeyinsanıuykusuzlukkadarsusatmıyor,çoksusadım;sizdenbirbardaksualmamaizinverin,bilirsinizkomşulararasındaböyleşeylerolur."

Ve d'Artagnan ev sahibinin iznini beklemeden hızla eve girip yatağa bir göz attı. YatakbozulmadığınagöreBonacieuxyatmamıştı.Enfazlabirikisaatöncedönmüş,karısınagötürüldüğüyereyadaenazındanilkmolayerinekadareşliketmişti.

"TeşekkürlerüstatBonacieux,"dedibardağınıboşaltand'Artagnan,"sizdenistediğimtekşeybuydu.Şimdievedönüp,çizmelerimiPlanchet'ye fırçalattıracağım,ayakkabılarınızı fırçalatmak isterseniz,işibitincesizegönderirim."

Vebu ilginçvedalaşmadan şaşırmış, ağzındanbir şeykaçırıpkaçırmadığınıkendikendine sorantuhafiyecininyanındanayrıldı.

MerdiveninbaşındaürkmüşbirhaldebekleyenPlanchet'yigördü.

Page 231: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ahefendim,"diyehaykırdıPlanchet,d'Artagnan'ıgörürgörmez,"iştebudaoldu,dönmenizinasılsabırsızlıklabekledim."

"Neoldu?"diyesordud'Artagnan.

"Ah!Efendim,bireyüz,hattabirebinveririmki,sizyokkenburayakimingeldiğinibilemezsiniz."

"Nezamanoldubu?"

"Yarımsaatönce,sizMösyödeTréville'inyanındayken."

"Pekiamakimgeldisöylesene?"

"MösyödeCavois."

"MösyödeCavois?"

"Takendisi."

"Kardinalhazretlerininmuhafızbirliğininkomutanı?"

"Evet."

"Benitutuklamayamıgelmiş?"

"Bundanşüpheliyimefendim,yüzündekiyapmacıkgülümsemeyerağmen."

"Yüzündeyapmacıkbirgülümsememivardı?"

"Yaniçokkibargörünüyordu."

"Gerçektenmi?"

"Kardinal hazretlerinin sizin için iyi şeyler düşündüğünü, sizden onu Palais-Royal'e kadarizlemeniziricaetmeyegeldiğinisöylüyordu."

"Pekisennekarşılıkverdin?"

"Gördüğügibievdebulunmadığınıziçinbununmümkünolmadığınısöyledim."

"Onededi?"

"Döndüğünüzde, ona uğramayı ihmal etmemenizi söyledi, sonra alçak sesle ekledi: ‘Efendinekardinalhazretlerininkendisinibeklediğinivegeleceğininbugörüşmeyebağlıolduğunusöyle.'"

"Kardinalbeceriksizbirtuzakhazırlamış,"dedigençadamgülerek.

"Butuzağıanladığımda,kendisinedöndüğünüzdebuhabereçoküzüleceğinizisöyledim.

‘Nereyegitti?'diyesorduMösyödeCavois.

‘ChampagnebölgesindekiTroyes'a,'diyeyanıtladım.

‘Nezamanyolaçıktı?'

‘Dünakşam.'"

Page 232: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Planchet,dostum,"diyearayagirdid'Artagnan,"sengerçektendeçokdeğerlibiradamsın."

"Anlarsınız efendim, arzu ederseniz, beni yalancı çıkararak, henüz yola çıkmadığınızı söyleyip,Mösyö deCavois'yı görebilirsiniz, bu durumda yalan söyleyen ben olacağım, soylu bir beyefendiolmadığımiçinyalansöyleyebilirim."

"İçinrahatolsunPlanchet,doğrucubiradamolmaününütaşımayadevamedeceksin:Onbeşdakikasonrayolaçıkıyoruz."

"Ben de beyefendiye bunu tavsiye edecektim, çok fazla merak etmesem de nereye gittiğimiziöğrenebilirmiyim?"

"Elbette!Gittiğimisöylediğinyerintamaksiyönüne.ZatentıpkıbenimAthos,PorthosveAramis'inbaşına neler geldiğini öğrenmek istediğimgibi, sen deGrimaud,Mousqueton veBazin'den bir anöncehaberalmakistemiyormusun?"

"Evetefendim,"dediPlanchet,"nezamanistersenizyolaçıkmayahazırım,şuan için taşrahavasıbizeParis'inkindendahaiyigelecek.Öyleyse..."

"ÖyleyseyanımızaalmamızgerekenşeylerihazırlaPlanchetveyolakoyulalım,şüpheçekmemekiçin, ellerim ceplerimdeöndengideceğim.Benimuhafız konağındabulacaksın.Bu aradaPlanchet,sanırım,evsahibimizinlanetolasıaşağılıkbirherifolduğundahaklısın."

"Ah!İnanınbanaefendim,sizeonlarıbiryüzbilimciolaraksöylemiştim!"

D'Artagnan kararlaştırdıkları gibi önce çıktı, sonra hiçbir suçluluk duymamak için son kez üçdostununevlerinegitti:Onlardanhiçhaberalınamamıştı;yalnızcaAramis'eince,zarifbirelyazısıylayazılmış parfümlü bir mektup gelmişti. D'Artagnan onu yanına aldı. Planchet, on dakika sonramuhafızkonağınınahırındaydı.Vakitkaybetmekistemeyend'Artagnanşimdidenatınıeyerlemişti.

"Tamam,"dediPlanchet'ye,giysileridediğergereksinimlerinyanınayerleştirdiğinde,"şimdiüçatıeyerleveyolaçıkalım."

"Her birimizin iki atı varken, daha hızlı gideceğimizimi düşünüyorsunuz?" diye sordu Planchetalaycıbirifadeyle.

"Hayır, Mösyö Kötü Şakacı," diye yanıtladı d'Artagnan, "ama dört atımızla üç dostumuzu gerigetirebiliriz,tabiihâlâyaşıyorlarsa."

"Onları bulmamız büyük şans olacak," dedi Planchet, "yine de Tanrı'nın merhametinden ümitkesmemekgerek."

"Amin,"dedid'Artagnanatınabinerken.

Ve muhafız konağından çıkıp, her biri caddenin ayrı köşelerine doğru ilerlediler, biri Paris'iVillette kapısından, diğeri de Montmartre kapısından terk edecek, sonra SaintDenis'nin ilerisindebuluşacaklardı, bu, eşzamanlı yürütülürse, mutlu sonuçlara yol açacak stratejik bir manevraydı.D'ArtagnanvePlanchet,Pierrefitte'ebirliktegirdiler.

Söylemekgerekirki,Planchet,gündüzlerigeceyeoranladahacesurdu.

Yine de her zamanki temkinliliğinden bir an olsun vazgeçmiyordu, ilk yolculuk sırasındayaşadıklarıolaylarınhiçbiriniunutmamıştıveyolunaçıkanherkesibirdüşmanolarakgörüyordu.Bu

Page 233: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yüzden,şapkasınıheraniçinelindetutuyorvebuaşırınezaketgösterisininkendisinisıradanbiriymişgibigöstereceğindenkaygılanand'Artagnan'ınpaylamalarınamaruzkalıyordu.

Bununla birlikte, kâh yoldan geçenlerin Planchet'nin nezaketinden etkilenmesinden, kâh gençadamın karşısına kiralık katillerin çıkmamasından dolayı, iki yolcu bir aksilik yaşanmadanChantilly'ye varıp, ilk yolculukları sırasında mola verdikleri Grand Saint Martin hanının önündeatlarındanindiler.

Beraberindebiruşakveikieyerliatlagelengençadamıgörenhancısaygıylakapınınönüneçıktı.Şimdidenonbirfersahlıkbiryolkatetmişoland'Artagnan,Porthosoradaolsunolmasınbuhandamolavermeyekararlıydı.Dahasözebaşlarken,silahşorunbaşınanelergeldiğinisormaktemkinlibirdavranış olmayacaktı. D'Artagnan bu düşünceler doğrultusunda kimse hakkında herhangi bir şeysormadanatından inip,hayvanıuşağınaemanetetti, sonrayalnızkalmak isteyenyolcularaayrılmışküçükbirodayagirerek,hancıdaneniyişarabınıveenlezizyemekleriniistedi,butaleplerhancınınyolcusuhakkındakiilkizlenimlerinidestekliyordu.

Bununüzerinekendisinemucizevibirhızlahizmetedildi.

Muhafızalayı,bayrağıaltındakrallığınenseçkinsoylularınıtopluyordu,biruşakvedörtgüçlüatlayolculuk eden d'Artagnan üniformasının sadeliğine rağmen, dikkatleri üzerine çekiyordu.D'Artagnan'ınikikadehalıpsohbetebaşlamasıüzerine,hancıonabizzatservisyapmakistedi.

"Sevgili dostumhancı,"dedid'Artagnankadehleridoldururken, "sizdenen iyi şarabınızı istedim,beni hafife alırsanız, bu suçunuzdan dolayı cezalandırılacaksınız, ayrıca yalnız içmekten nefretettiğim için siz de benimle içeceksiniz. Şu kadehi alın ve birlikte içelim. Şimdi herhangi biralınganlığa sebep olmadan neyin şerefine içeceğimizi düşünelim. Tamam, hanınızın bereketineiçelim."

"Beyefendibenionurlandırıyorlar,"dedihancı,"bugüzeldileklerindendolayıkendilerineiçtenlikleteşekkürediyorum."

"Amayanılgıyadüşmeyin,"dedid'Artagnan,"bukadehtokuşturmanınaltındadüşünemediğinizbirbencillikyatıyorolabilir:İşleriyolundagidenhanlarda,insanlariyiağırlanırlar;oysabatmaküzereolanlarda her şey karmakarışıktır ve yolcular hancının sıkıntılarının kurbanı olur, çok yolculukettiğimvebuyoldansıkgeçtiğimiçinbütünhancılarınrefahiçindeolmalarınıisterim."

"Aslında,"dedihancı,"sanırımbeyefendiylegörüşmeonurunudahaöncedeyaşadım."

"Chantilly'denbelkionkezgeçtimveburadaenazüçdörtkezmolaverdim.On,onikigünönce,silahşordostlarımlaburadadurmuştuk,hiçtanımadığımızbiryabancısudanbirgerekçeyletartışmaçıkarıp,yolarkadaşlarımdanbiriyledüelloetmeyekalkışmıştı."

"Ah!Evet,gerçektendeöyleolmuştu!"dedihancı,"çokiyihatırlıyorum.BeyefendininsözetmekistediğikişiMösyöPorthosolmalı,öyledeğilmi?"

"Evet, birlikte yolculuk ettiğim dostumun adı bu. Tanrım! Sevgili dostum, söyleyin bana, yoksabaşınabirşeymigeldi?"

"Amabeyefendi,arkadaşınınyoladevamedemediğinifarketmişolmalı."

"Gerçektende,bizeyetişeceğinisöylemişti,amaonubirdahagöremedik."

Page 234: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bizeburadakalmaonurunubahşetti."

"Nasıl!Sizeburadakalmaonurunumubahşetti?"

"Evetefendim,buhanda,hattaonunlailgilibazıendişelerimizvar."

"Negibi?"

"Yaptığıbazıharcamalarlailgili."

"Amabuharcamalarıödeyecektir."

"Ahbeyefendi,içimiferahlatıyorsunuz!Kendisinefazlasıylakrediaçtıkvebusabahgelencerrah,MösyöPorthosparayıödemiyorsa,kendisinibençağırttığımiçinparayıbendenalacağınısöyledi."

"AmaPorthosyaralandımı?"

"Bununasılsöyleyeceğimibilemiyorummösyö."

"Nasılsöyleyeceğinizibilemiyormusunuz?Amabukonudaherkestençokbilgisahibiolmalısınız."

"Evet,amabizlerbildiğimizherşeyisöyleyemeyiz,özellikledekulaklarımızındilimizdensorumluolduğusöylenmişse."

"Peki,Porthos'ugörebilirmiyim?"

"Elbette efendim. Merdivenden birinci kata çıkın ve 1 numaralı odanın kapısını çalın. Kimolduğunuzubildirmeyiihmaletmeyin."

"Nasıl!Kimolduğumumubildireyim?"

"Evet,çünkübaşınızabirfelaketgelebilir."

"Başımanasılbirfelaketgelebileceğinidüşünüyorsunuz?"

"MösyöPorthos sizi handan biri sanabilir ve sinirli bir anındaysa, sizi kılıçtan geçirebilir ya dabeyninizidağıtabilir."

"Amaonaneyaptınız?"

"Ondanparaistedik."

"Ah! Şimdi anlıyorum, böyle bir talep, parası olmadığı zaman Porthos'un canını sıkabilir; amayanındaparasıolduğunuiyibiliyorum."

"Bizdeböyledüşünmüştükefendim,düzenliçalıştığımız içinherhaftahesapçıkarırız,sekizgünsonrakendisinefaturasınıverdik,amasanırımzamanıiyihesaplayamamışız,çünküdahaağzımızdanilkçıkansözüzerinebizelanetleryağdırmayabaşladı,doğrusubuyabirgünöncekumaroynamıştı."

"Nasıl,birgünöncekumarmıoynamıştı?Pekiamakiminle?"

"Ah! Tanrım, nereden bilebilirim ki? Burada mola veren ve kendisine bir parti teklif ettiği birbeyefendiyle."

"İştebu,zavallıherşeyinikaybetmişolmalı."

Page 235: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Atına kadar, efendim, çünkü yola çıkmaya hazırlanan yabancının Mösyö Porthos'un atınıeyerlediğini gördük. Kendisine ne yaptığını sorduğumuzda, bizi ilgilendirmeyen konularaburnumuzu sokmamamız gerektiği ve atın kendisine ait olduğu yanıtını aldık. Olan biteni hemenMösyöPorthos'abildirdik,amabizebirbeyefendininsözündenşüpheedenalçaklarolduğumuzu,obeyefendiatınkendisineaitolduğunusöylediyse,bunundoğruolduğunusöyledi."

"Onuiyitanıyorum,"diyemırıldandıd'Artagnan.

"Bununüzerine,kendisineödemekonusundaanlaşmayavaramayacağımızıdüşündüğümü,yinedeenazındanmeslektaşımolanAigled'orhanınınsahibininkonuğuolmalütfunugöstermesiniilettim;amaMösyöPorthosbanahanımınhanlarıneniyisiolduğunuveburadakalmakistediğinibildirdi.

Bu yanıt, gitmesinde ısrarlı davranmamı engelleyecek kadar gurur okşayıcıydı. Bunun üzerinehanımınengüzelodasınıboşaltıp,üçüncükattaki,küçük,şirinbirodayayerleşmesiniricaettim.AmaMösyöPorthos'unyanıtı,heraniçinsarayınensaygıdeğerhanımefendilerindenbiriolanmetresinibeklediği ve bana içinde kalma onurunu bahşettiği bu odanın bile böyle bir şahsiyet için bir haylivasatolduğuydu.

Söylediklerinin gerçek olduğuna inanmama rağmen, ısrar etmem gerektiğini düşündüm; amabenimlekonuşmazahmetinebilegirmeden, tabancasını alıpkomodininüzerinekoyduvekendisiniilgilendirmeyenbirişekalkışmatedbirsizliğinigösterip,onaiçeriyeyadadışarıyataşınmaklailgiliilksözüedecekkişininbeyninidağıtacağınısöyledi.Buyüzdenogündenberi,uşağınındışındakimseodasınagiremiyor."

"DemekMousquetondaburada?"

"Evetefendim,hareketindenbeşgünsonra,odakeyifsizbirhaldegerigeldi; sanırımyolculuğusırasında işleri yolunda gitmemişti.Ne yazık ki, o efendisinden daha atak, bu yüzden efendisi içinortalığı altüst ediyor, istediklerinin kendisine verilmeyeceğini düşünerek, ihtiyacı olan her şeyialıyor."

"Doğrusu bu ya, Mousqueton'un her zaman için üstün bir zekâ ve sadakate sahip olduğunugözlemlemişimdir."

"Bumümkündürefendim,amatahminedebileceğinizgibi,böylezekivesadıkbiriyleyıldadörtkezkarşılaşsam,battımdemektir."

"Hayır,hayır,Porthosborcunuödeyecektir."

"Hımm!"dedihancıkuşkulubirifadeyle.

"O böyle bir borç için kendisini zor durumda bırakmayacak saygıdeğer bir hanımefendiningözdesidir."

"Bukonuylailgilidüşüncelerimisöylemeyecesaretedebilsem..."

"Nedüşünüyorsunuz?"

"Bildiklerimi."

"Bildikleriniznedir?"

"Hattaeminolduklarımı."

Page 236: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Söylesenize,eminolduğunuzşeylernedir?"

"Busaygıdeğerkadınıtanıyorum."

"Sizmi?"

"Evet,ben."

"Amaonuneredentanıyorsunuz?"

"Ahefendim,ağzınızısıkıtutacağınızainanabilseydim..."

"Anlatın,sizeşerefsözüveriyorum,banagüvendiğiniziçinpişmanolmayacaksınız."

"Tamamozaman,efendim,bilirsinizkaygıinsanabirçokşeyyaptırabiliyor."

"Neyaptınızki?"

"Ah!Zatenbiralacaklınınhakkıolandanfazlasınıdeğil."

"Yani?"

"MösyöPorthos, bize postayla iletilmeküzere bir düşese yazılmış bir pusula verdi.Uşağı henüzgeridönmemişti.Odasındançıkamadığıiçin,bugörevibizimyerinegetirmemiziistedi."

"Sonra?"

"Mektubu asla güvenli olmayan postaya vermek yerine, Paris'e giden bizim çocuklardan birine,doğrudan düşese teslim edilmek üzere verdim. Bunun amacı, mektubu bize emanet eden MösyöPorthos'unistekleriniyerinegetirmekti,haklıdeğilmiyim?"

"Hemenhemen."

"Evetefendim,amabusaygıdeğerkadınınkimolduğunubiliyormusunuz?"

"Hayır,yalnızcaPorthos'unondansözettiğiniduymuştum."

"Busözdedüşesinkimolduğunubiliyormusunuz?"

"Sizeonutanımadığımıtekrarlıyorum."

"Châtelet'li yaşlı bir davavekilinin karısı, ismi Madam Coquenard, en az elli yaşında ve hâlâkıskançlıkgösterileriyapıyor.ZatenOurscaddesindeoturanbirprensesbanaçokgaripgelmişti."

"Bununeredenbiliyorsunuz?"

"Çünkümektubualdığındabüyükbiröfkeyekapılarak,MösyöPorthos'unbirşıpsevdiolduğunu,bukılıçdarbesinideyinebirkadıniçinaldığınısöylemiş."

"Amakılıçdarbesimialdı?"

"AmanTanrım!Bennelersöyledim?"

"Porthos'unbirkılıçdarbesialdığınısöylediniz."

"Evetamabunusöylememsıkıbirşekildeyasaklanmıştı."

Page 237: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Neden?"

"Lanet olsun, çünkü düello ettiği o yabancıyı delik deşik etmiş olmakla övünüyordu, oysa tamaksinebütünpalavralarınarağmen,adamonuyereserdi.DüşesdışındaherkesiküçümseyenMösyöPorthos,macerasının öyküsünün onu etkileyeceğini sanmıştı, kimseye aldığı kılıç darbesinden sözetmekistemiyordu."

"Yanionuyatağındatutanbukılıçdarbesimi?"

"Hemdeustalıklaindirilenbirkılıçdarbesi.Arkadaşınızyedicanlıolmalı."

"Demekoradaydınız?"

"Efendim,onlarımeraktanizledim,bendövüşügörsemde,dövüşçülerbenigörmedi."

"Nasıloldu?"

"Sizi temin ederim ki düello fazla uzun sürmedi. Gardlarını aldılar, yabancı akılcı bir hamleylerakibiningardınıdüşürdü,bütünbunlarokadarçabukolduki,MösyöPorthosparadyapanakadar,kılıç göğsüne üç parmak kadar girdi. Sırtüstü yere düştüğünde, yabancı kılıcının ucunu boğazınadayadı, hayatının rakibinin elinde olduğunu anlayanMösyö Porthos da yenilgiyi kabul etti. Bununüzerine, yabancı ismini sordu ve adının Mösyö d'Artagnan değil de, Mösyö Por-thos olduğunuöğrenince,kolunagiriponuhanagetirdi,sonraatınabinerekgözdenkayboldu."

"DemekyabancınınhedefiMösyöd'Artagnan'dı?"

"Öylegörünüyor."

"Oyabancınınneredeolduğunubiliyormusunuz?"

"Hayır,onuogünekadarhiçgörmemiştimveogündensonradabirdahagörmedim."

"Çok iyi, öğrenmek istediğimi öğrendim. Porthos'un odasının birinci kat, 1 numara olduğunusöylemiştinizdeğilmi?"

"Evet,efendim,hanınengüzelodası,onuşimdiyekadaronkerekiralayabilirdim."

"Hadi,hadi,sakinolun,"dedid'Artagnangülerek,"Por-thos,DüşesCoquenard'ınparasıylaborcunuödeyecek."

"Ah!Efendim,davavekilininkarısıyadadüşes,kesesininağzınıaçsaydı,sorunkalmayacaktı;amaMösyö Porthos'un ihtiyaçlarından ve sadakatsizliklerinden bıktığını ve ona tek kuruş bilegöndermeyeceğinisöylemiş."

"Buyanıtıkonuğunuzailetinizmi?"

"Bunuondansakladık,yoksamektubununasılilettiğimizianlayacaktı."

"Yanihâlâparabekliyoröylemi?"

"Ah!Tanrım,evet!Dünyineyazdı,amabukezmektubuuşağıpostayaattı."

"Vedavavekilininkarısınınyaşlıveçirkinolduğunusöylüyorsunuz!"

"EnazelliyaşındaefendimvePathaud'nundediğinegörehiçdegüzeldeğilmiş."

Page 238: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Budurumda, içinizrahatolsun,sonundayüreğiyumuşayacaktır;zatenPorthos'unsizebüyükbirborcuolmamalı."

"Nasıl,büyükbirborcuolmamalımı?Doktorusaymazsak,şimdidenyirmialtınoldu.Ah!Hiçbirşeyehayırdemiyor!Rahatyaşamayaalışmış."

"Tamamozaman,metresionu terkederse, sizi teminederimki,dostlarıyanındaolacak.Sevgilidostumhancı,hiçendişelenmeyinveonagerekenözenigöstermeyedevamedin."

"Efendim, bana davavekilinin karısından ve yaralanma olayından söz etmeyeceğinize dair sözvermiştiniz."

"Bukonudaanlaşmıştık,sizesözverdim."

"Ah!Yoksabeniöldürebilir."

"Korkmayın,göründüğükadarşeytandeğildir."

D'Artagnanbusözlerdensonra,hancıyıçokönemverdiğiikişeyolanalacağıvehayatıkonusundabirazdaharahatlamışbirhaldebırakarakmerdivenleriçıktı.

Birinci katta koridorun en çok dikkati çeken kapısının üzerine siyah mürekkeple kocaman "1"yazılmıştı,kapıyıvurand'Artagnaniçerdengelendavetüzerineodayagirdi.

YatağınauzanmışolanPorthos,oyalanmakiçinMousquetonilekâğıtoynarken,şişegeçirilmişbirkeklikateşinönündedönüyorduvebüyükşömineninikiköşesindekiocaklarınüzerindekaynayanikitencereden,balıkveetyahnilerininbirbirlerinekarışarakdahaağız sulandırıcıhalegelenkokularıyayılıyordu.Ayrıcayazımasasınınüzerivekonsolunmermeriboşşişelerlekaplıydı.

Dostunu gören Porthos bir sevinç çığlığı attı ve saygıyla ayağa kalkan Mousqueton yerinid'Artagnan'abırakaraközelbiritinagösteriyorgibigöründüğüikitencereyegözatmayagitti.

"Ah şuraya bakın! Demek sizsiniz," dedi Porthos d'Artagnan'a, "hoş geldiniz ve ayağakalkamadığımiçinbenibağışlayınız.Ama,"diyeekledi,belirginbirkuşkuylad'Artagnan'abakarak,"başımanelergeldiğinibiliyormusunuz?"

"Hayır."

"Hancıbirşeysöylemedimi?"

"Sizisorup,hemenyukarıçıktım."

Porthosdaharahatnefesalmayabaşladı.

"SevgilidostumPorthos,anlatsanızabaşınızanelergeldi?"

"Kılıcımıüçkezsapladığımvedördüncüyleişinibitireceğimidüşündüğümrakibimedoğruhamleyaparken,ayağımıntaşaçarpmasıyladizimburkuldu."

"Gerçektenmi?"

"Şerefim üzerine yemin ederim!O serseri için büyük bir şans, çünkü sizi temin ederim ki, onuöldürmedenbırakmayacaktım."

"Adamaneoldu?"

Page 239: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah!Bunuhiçbilmiyorum,yeterincedarbealmıştı,dahafazlasıgerekmediğiiçinçekipgitti;amayasizsevgilidostum,sizneleryaptınız?"

"YanisevgiliPorthos,buburkulmasiziyatağabağladıöylemi?"

"Ah!Tanrım,evet,öyleoldu,zatenbirkaçgüniçindeayağakalkmışolacağım."

"PekiamanedenParis'edönmediniz?Buradacanınızçoksıkılmışolmalı."

"Benimdeniyetimbuydu;amasevgilidostum,sizebirşeyiitirafetmemlazım."

"Nedir?"

"Sizindesöylediğinizgibi,canımçoksıkılıyorduvecebimdesizdenaldığımyetmişbeşaltınvardı,oyalanmakiçinhandamolavermişolanbirbeyefendiyiyukarıçağırtıp,onazaratmayıönerdim.Oda kabul etti ve benim yetmiş beş altın onun cebine geçti, üstelik atımı da kaybettim. Ama ya sizsevgilid'Artagnan,sizneyaptınız?"

"Sevgili Porthos, ne bekliyordunuz ki? İnsan her konuda şanslı olamaz, özdeyişi bilirsiniz:‘Kumarda kaybeden aşkta kazanır.' Aşkta kumarın intikam alamayacağı kadarmutlusunuz, kaderincilvelerinin ne önemi var, düşesiniz olduğu için nemutlu size, nasıl olsa yardımınıza koşmayacakmı?"

"Ahsevgilidostumd'Artagnan,söylememgerekirkibuaralarşanssızım,"dediPorthossonderecerahatbirifadeyle."Onaiçindebulunduğumdurumuanlatarak,ellialtınaihtiyacımolduğunuyazdım."

"Sonra?"

"Sonrası,birseyahateçıkmışolmalı,çünkübanacevapyazmadı."

"Gerçektenmi?"

"Evet.Bununüzerinedünilkindendahaacilbirikincimektupyazdım;amayasizsevgilidostum,sizdensözedelim.İtirafedeyimki,sizinadınızaendişelenmeyebaşlamıştım."

"Sevgili Porthos, göründüğü kadarıyla hancınız size iyi bakıyor olmalı," dedi d'Artagnan dolutencereleriveboşşişelerihastayagöstererek.

"Şöyleböyle!"diyekarşılıkverdiPorthos."Densizherif,üçdörtgünöncebanahesabıgetirdi,onuda,hesabınıdakapıdışarıettim,öylekiburadazaferkazanmışbirişgalcidurumundayım.Buyüzden,bu avantajlı konumumu kaybetmek kaygısıyla, gördüğünüz gibi tepeden tırnağa silahlanmışvaziyetteyim."

"Yinede,"dedid'Artagnan,"banaöylegeliyorki,arasırasefereçıkıyorsunuz."

Veparmağıylaşişelerivetencerelerigösterdi.

"Hayır,neyazıkkibendeğil!"dediPorthos."Busefilburkulmabeniyatağabağlıyor,amabenimyerime Mousqueton sefere çıkıp, ganimetleri getiriyor. Mousqueton dostum," diye devam ettiPorthos,"gördüğünüzgibitakviyekuvvetgeldi,bizeyenierzakgerekecek."

"Mousqueton,"dedid'Artagnan,"banabirhizmetvermenizgerekecek."

"Nedirefendim?"

Page 240: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bu reçetenizi Planchet'ye de verin; bir gün ben de kuşatma altında kalabilirim ve efendiniziödüllendirdiğinizavantajlardanbendeyararlanmakisterim."

"Hey Tanrım!" dedi Mousqueton mütevazı bir tavırla, "Hiçbir şey bundan daha kolay olamaz.Becerikli olmak gerekiyor, hepsi bu. Ben taşrada yetiştim, babam boş zamanlarında kaçak avcılıkyapardı."

"Pekigerikalanzamanlardaneyapardı?"

"Çoksevdiğimbirişivardıefendim."

"Neymiş?"

"Katoliklerle Huguenot'lar arasındaki din savaşları döneminde, Katoliklerin Huguenot'ları,Huguenot'larındaKatolikleriyokettiklerinivebütünbunlarıdadinadınayaptıklarınıgörünce,bazenKatolik, bazen de Huguenot olmasını sağlayan karma bir inanca bağlanmıştı. Yolları çevreleyençitlerin arkasında, omzundaki horozlu karabinasıyla gezinirken, yalnız bir Katolik gördüğündeyüreğine Protestan dini hâkim oluyordu. On adım kala tüfeğini yolcuya doğrultup, neredeyse herzaman, karşısındakinin hayatını kurtarmak için kesesini bırakmasıyla sonuçlanan bir sohbetebaşlıyordu.Söylemeyegerekyokki,birHuguenot'yarastladığında,Katolikyanıöyleağırbasıyorduki, bir çeyrek saat önce, kutsal dinimizin üstünlüklerinden nasıl şüphe ettiğini anlayamıyordu.BenKatolikinancıtaşıyorumefendim,ilkelerinebağlıolanbabambeniKatolik,ağabeyimideHuguenotolarakyetiştirdi."

"Pekibusaygıdeğeradamınsonunasıloldu?"

"Ah!Çokacıefendim.Birgüntenhabiryolda,dahaöncesoymuşolduğuvekendisinitanıyanbirKatolikilebirHuguenot'yarastlamış,bununüzerineikisibirlikoluponubirağacaasmışlar.Sonraağabeyimle birlikte içmekte olduğumuz, köyün ilk meyhanesine gelip yaptıklarını övüne övüneanlatmayabaşladılar."

"Yasizneyaptınız?"

"Konuşmalarına izin verdik," diye yanıtladıMousqueton. "Sonrameyhaneden çıkıp her biri ayrıyönegittiklerinde,ağabeyimKatolikyabancınıngittiğiyola,bendeHuguenot'nungittiğiyolapusukurduk.İkisaatsonraherşeyhallolmuştu,zavallıbabamınher ikimizideayrıdinlerdeyetiştirmekkonusundakiöngörüsününhayranlığıylaikisinindeişinibitirmiştik."

"GerçektendeMosuqueton, sanırımbabanızsöylediğinizgibiyamanvezekibiradammış.Vebuyürekliadamınboşzamanlarındakaçakavlandığınısöylemiştiniz."

"Evet efendim, bana tuzak kurmayı ve dip oltası atmayı o öğretti.Öyle ki, bu sefil hancının bizihassasmidelerimizegöredeğil,köylülereyaraşırşekilde,ağır,yağlıetlerlebeslediğinigörünce,birsüreliğine eskimesleğime geri dönmeye karar verdim. Prensin ormanlarında gezerken, geçitlerdetuzaklar kurdum; alteslerinin sularının kıyısında yatarken, oltalarımı göle attım. Tanrı'ya şükür ki,beyefendinindegörebileceğigibi,nekekliğimiz,ne tavşanımız,ne sazan,neyılanbalığımızeksik,hepsidehastalariçingerekliolanhafifvesağlıklıbesinler."

"Pekiyaşarap,"dedid'Artagnan,"şarabıkimveriyor?Hancımı?"

"Hemevet,hemhayır."

Page 241: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nasılhemevet,hemhayır?"

"Şarabıoteminediyor,budoğru,amabuonuruyaşadığınıbilmiyor."

"AnlatınMousqueton,sohbetinizeğiticibilgilerledolu."

"Uzakülkegezilerimde tesadüfen, aralarındaYeniDünya'nındabulunduğubirçokülkeyigezmişolanbirİspanyollatanışmıştım."

"YazımasasınınvekonsolunüzerindekişişelerleYeniDünya'nınnasılbirbağlantısıolabilirki?"

"Birazsabredinefendim,herşeyinsırasıgelecek."

"DoğruMousqueton,sizegüveniyorumvesizidinliyorum."

"Bu İspanyolun, Meksika gezisi sırasında kendisine eşlik etmiş bir uşağı vardı. Bu uşakhemşerimdi, kişiliklerimiz birbirine çok benzediği için çabucak dost olduk.Her ikimiz de avı herşeydençoksevdiğimiziçin,banapampalardayaşayanyerlihalkınkaplanlarınveboğalarınboynunafırlattıklarısıradanbirkementlebukorkunçhayvanlarınasılavladıklarınıanlattı.Önceleri,bir ipinucunuyirmiotuzadımötede istenilenyereatacakkadarbecerikliolunacağına inanmak istemedim;ama gözlerimle gördüğümde hikâyenin gerçek olduğuna inanmak zorunda kaldım. Dostum otuzadımötesineyerleştirdiğibirşişeyiipiheratışındaağzındanyakalıyordu.Bendedenemeyebaşladımvedoğabanabazıyeteneklerverdiği için,bugünkemendiherkestendaha iyiatıyorum.Hancımızınanahtarını hiç yanından ayırmadığı çok zengin birmahzeni var, ama bumahzende bir hava deliğibulunuyor.Artıkenbereketliköşeyibildiğim için,kemendimiatıp, şişeyiçekiyorum. İşteefendim,Yeni Dünya ile yazı masası ve konsolun üzerinde duran şişelerin böyle bir bağlantısı var. Şimdişarabımızdan tatmak ister misiniz? Hiçbir şeyin etkisi altında kalmadan bize ne düşündüğünüzüsöyleyeceksiniz."

"Teşekkürlerdostum,teşekkürler,neyazıkkiazönceyemekyedim."

"Tamamozaman,"dediPorthos,"Mousqueton,sofrayıhazırla,yemekyerken,d'Artagnanbizeongünönceburadanayrıldığındanberibaşındangeçenlerianlatacak."

"Seveseve,"dedid'Artagnan.

Porthos ve Mousqueton yemeklerini felaketin birleştirdiği insanların samimiyetiyle ve nekahetdönemindeki hastaların iştahıyla yedikleri sırada, d'Artagnan, Aramis'in Crevecoeur'de yaralanıpyolculuğa orada son verdiğini, Athos'u Amiens'de, kendisini kalpazanlıkla suçlayan dört adamladövüşürkenbıraktığınıveİngiltere'yeulaşmakiçinWardeskontununasılsafdışıettiğinianlattı.

Ama burada hikâyesine son verip, BüyükBritanya'dan dönüşünde beraberinde dörtmuhteşem atgetirdiğini ve birini kendisine, diğerlerini dostlarına ayırdığı bu atlardan Porthos'a ait olanınınşimdidenhanınahırınabağlanmışolduğunusöylemekleyetindi.

Osırada içerigirenPlanchetefendisineatlarınyeterincedinlenmişolduğunuvegeceyigeçirmekiçinClermont'ahareketedebileceklerinihaberverdi.

Porthoskonusunda içi rahatlamışolanvediğer ikidostundanhaberalmaktagecikmek istemeyend'Artagnanelinihastayauzatıp,araştırmalarınadevametmekiçinyolakoyulmasıgerektiğinisöyledi.Zatenaynıyoldangeridönmeyihesapladığı için,Porthosyedi sekizgün içindehâlâhandaolursa,geçerkenonualabilecekti.

Page 242: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Porthos, büyük bir ihtimalle dizindeki burkulmanın buradan ayrılmasına izin vermeyeceğinisöyledi.AyrıcaChantilly'dekalıpdüşestenhaberbeklemesigerekiyordu.

Onahızlıvehayırlıbiryanıtalmasınıdileyend'Artagnan,Porthos'uyenidenMousqueton'aemanetedip, hesabını ödedikten sonra, atların birinden şimdiden kurtulmuş olan Planchet ile birlikte yolakoyuldu.

Page 243: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXVI

Page 244: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Aramis'inTeziD'Artagnan, Porthos'a yarasından ve davavekilinin karısından hiç söz etmemişti. Ne kadar genç

olursa olsun, Béarn'lı delikanlımız oldukça aklı başında bir çocuktu. Bu yüzden, bir sırrı, helegururla ilgili bir sırrı ortaya çıkararak dostluğun bozulmasını önlemek için kibirli silahşorunanlattığıher şeye inanmışgibigöründü;dahasıbudurumhayatınıngizli yönleribilinenbirkişiyekarşıherzamaniçinşahsibirüstünlüksağlardı.

Gelecektekientrikaprojelerindearkadaşlarınınbilgilerindenyararlanmayakararlıoland'Artagnanelindeşimdidenonlarıyönlendirecekgörünmeziplerituttuğunaseviniyordu.

Bununla birlikte, yol boyunca derin bir keder yüreğini sıkıştırıyordu: Kendisine sadakatininbedelini ödemesi gereken genç ve güzelMadam Bonacieux'yü düşünüyordu; ama hemen şunu dabelirtelim ki, bu zavallı kadının başına bir felaket gelmiş olmasından duyduğu kaygı, mutluluğuelinden kaçırmanın verdiği üzüntüye ağır basıyordu. Ona göre, genç kadın kardinalin intikamınınkurbanı olmuştu ve bilindiği gibi kardinal hazretlerinin intikamları çok korkunç olurdu. Onungözüne nasıl girebildiğini kendisi de bilmiyordu, hiç kuşku yok ki, o geldiği sırada evinde olsa,bununcevabınımuhafızlarınkomutanıMösyödeCavois'danalacaktı.

Aklimelekelerin tamamını etkisi altına almış bir düşünceyle zihnimeşgul bir insan için, zamanolağandan daha hızlı geçer, yol her zamankinden daha kısa görünürdü. Dış dünya, rüyası budüşünceden ibaret olan bir uykuyu andırırdı. Böyle durumlarda, insan zamanın nasıl geçtiğinianlamaz, yolun uzunluğunu fark etmezdi. Bir yerden bir yere gidilirdi, hepsi bu. Kat edilenmesafeden zihinde kalan, ağaçların, dağların, manzaraların birbirine karışmış imgelerinin içindesilinip gittiği belli belirsiz bir sis bulutundan başka bir şey değildir. İşte d'Artagnan, Chantilly ileCrevecoeur arasındaki yedi sekiz fersahlık yolu, atının belirlediği bir hızla alırken, böyle bir sisbulutunun arasından geçmiş, bu köye vardığında, hafızasında yolculuğuyla ilgili tek bir anı bilekalmamıştı.

Köyün girişinde kendini topladıktan sonra, kafasını salladı, Aramis'i bıraktığı meyhaneyi farkedinceatınıtırısakaldırarakkapınınönündedurdu.

Onu karşılayan hancı bu kez erkek değil, bir kadındı; d'Artagnan insanların yüzlerinden ruhhallerini anlayabiliyordu. Bir bakışta hancı kadının tombul yüzündeki neşeli ifadeyi fark ederek,böylesine sevinçli bir yüzün karşısında kaygılanacak bir şey olmadığına ve ondan bir şeylergizlemekgerekmediğinekararverdi.

"Hanımefendi, on gün kadar önce burada bırakmak zorunda kaldığımız arkadaşımıza nelerolduğunusöyleyebilirmisiniz?"diyesordu.

"Yirmiüç,yirmidörtyaşlarında,yakışıklı,hoş,sevimlibirgençmiydi?"

"Dahasıomzundanyaralanmıştı."

"Eveto!"

"Takendisi."

"Evetmösyö,kendisihâlâburada."

Page 245: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah!Şurayabakınsevgilihanımefendi,"dediatındaninip,dizginiPlanchet'yefırlatand'Artagnan,"yüreğime su serpiyorsunuz; sevgili Aramis nerede? İtiraf edeyim ki onu bir an önce görüpkucaklamakistiyorum."

"Bağışlayın,mösyö,amasanırımşusıradasizikabuledemez."

"Amaneden?Yanındabirhanımmıvar?"

"İsaaşkına!Siznediyorsunuz,zavallıçocuk!Hayırmösyö,birhanımlabirliktedeğil."

"Pekiozamankiminlebirlikte?"

"MontdidierpapazıveAmiensCizvitlerininbaşrahibiylebirlikte."

"Tanrım!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Zavallı,durumuokadarkötümü?"

"Hayırmösyö,tamtersine,nekahetdönemisırasındaTanrı'nınsesindenetkilenip,kiliseyegirmeyekararverdi."

"Doğruya,"dedid'Artagnan,"onungeçicibirsilahşorolduğunuunutmuştum."

"Beyefendihâlâonugörmekteısrarediyorlarmı?"

"Herzamankindendahafazla."

"Ozaman,beyefendiavlununsağındanikincikataçıkıp,5numarayagirecek."

İşaret edilen istikamete yönelen d'Artagnan, bugün hâlâ eski hanlarda rastladığımız o dışmerdivenin başına geldi. Ama müstakbel rahibe bu şekilde ulaşmak mümkün değildi, Aramis'inodasınagidenkoridorlar en azArmidabahçeleri kadar iyi korunuyordu, uzun zamandır beklediğisonucanihayetulaşmaküzereolduğunuanlayanBazinyıllarınverdiğideneyimingetirdiğibirgözüpeklikleyolunukesti.

Gerçekten de, düşlerinde bir kilise mensubuna hizmet etmek yatan zavallı Bazin, büyük birsabırsızlıkla,Aramis'inüniformasınıçıkarıp,cübbesinigiyeceğianıbekliyordu.Birsilahşorahizmetederek sonunda ruhunu kaybedeceğini söylediği bu göreve devam etmesini sağlayan tek şey, gençadamınsürekliolarakbuanıngelmesiningecikmeyeceğinitekrarlamasıydı.

Bu yüzden Bazin büyük bir mutluluk yaşıyordu. Bu kez efendisi büyük bir ihtimalle sözündendönmeyecekti.Bedeniacıya ruhaniacınıneklenmesi,uzun süredirbeklediği etkiyiyaratmıştı:Hembedeninin,hemderuhununçektiğiçile,nihayetgözlerinivedüşüncelerinidineyöneltmesinenedenolmuş, başına gelen çifte felaketin, yani metresinin ortadan kayboluşunun ve omzundanyaralanmasınınTanrı'nınbiruyarısıolduğunainanmıştı.

Anlaşılacağı gibi hiçbir şey, efendisini zihnini uzun süre meşgul eden dünyevi düşüncelerinbatağına yeniden çekebilecek olan d'Artagnan'ı görmek kadar Bazin'in keyfini kaçıramazdı. Buyüzden bütün cesaretiyle kapıyı savunmaya karar verdi. Hancı kadının kendilerini ele verdiğinibildiğinden,Aramis'inburadaolmadığınısöyleyemeyeceğiiçin,d'Artagnan'aiçerdesabahbaşlayanveancakakşamasonaerecekolandinibirtoplantıyapıldığınıvebugörüşmeyibölmeninbüyükbirsaygısızlıkolacağınısöylemeyeçalıştı.

Ama üstat Bazin'in bu etkileyici söylevine hiç aldırmayan d'Artagnan, dostunun uşağıyla bir sözdalaşına girmek istemediği için, bir eliyle onu kenara iterken, diğer eliyle 5 numaralı kapının

Page 246: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

tokmağınıçevirdi.

Kapınınaçılmasıylad'Artagnaniçerigirdi.

Üzerindesiyahbirüstlük,başındatakkeyiandıranyuvarlak,sadebirbaşlıkbulunanAramis,üzerikâğıt yığınları ve iki yapraklı geniş formalarla kaplı, dikdörtgen bir masaya oturmuştu, sağındaCizvitlerinbaşrahibi, solunda iseMontdidierpapazıvardı.Yarı kapalı olanperdelerden içeri sızangizemli ışık, derin düşüncelere dalınan bu hülyalar âlemiyle tam bir uyum sağlıyordu. Bir gençadamın, özellikle de bu genç adam silahşorsa, odasına girildiğinde göze çarpacak bütün dünyevieşyalarıadetasihirlibirşekildeortadankaybolmuştu.Hiçkuşkuyokki,bueşyalarıngörüntülerininefendisinin aklını çelecek olmasından kaygılananBazin, kılıcını, tabancalarını, tüylü şapkasını, herçeşitişlemevedantellerikaldırmıştı.

Ama d'Artagnan bunların yerine loş bir köşede duvara çiviyle asılmış bir tür kırbaç görür gibioldu.

D'Artagnan'ın kapıyı açarken çıkardığı gürültüye kafasını kaldıran Aramis dostunu tanıdı. Amagenç adam büyük bir şaşkınlıkla, zihnini dünyevi işlerden uzaklaştırmış olan silahşorun kendisinigördüğündefazlaetkilenmediğinifarketti.

"Merhabasevgilid'Artagnan,"dediAramis,"inanınsizigördüğümeçoksevindim."

"Bendeöyle,"dedid'Artagnan,"yinedekonuştuğumkişininAramisolduğundantamolarakemindeğilim."

"Takendisidostum,takendisi;amaböyledüşünmenizenedenolannedir?"

"Odaları karıştırdığımdan endişelendim. Önce bir kilise mensubunun odasına girdiğimi sandım,sonrasizibubeylerinyanındagörünce,aklımaağırbirhastalığınpençesindeolduğunuzgeldi."

Karalar giymiş iki adam, niyetini anladıkları d'Artagnan'ı tehdit edici bakışlarla süzseler de, obunlarahiçaldırmadı.

"Galiba işinizi böldüm sevgili dostum Aramis," diye devam etti d'Artagnan, "çünkü gördüğümkadarıylabubeyefendileregünahçıkartıyorsunuz."

Aramishafifçekızardı.

"İşimizimiböldünüz?Ah!Tamtersinesevgilidostum,söyledikleriminkanıtıolaraksizisağsalimgördüğümenekadarsevindiğimibelirtmemeizinverin."

"Ah!Nihayetaklıbaşınageliyor!"diyedüşündüd'Artagnan,"Sandığımkadarkötüdeğilmiş."

İki din adamına eliyle d'Artagnan'ı gösterirken, "Çünkü dostumolan beyefendi büyük bir tehlikeatlattı,"diyeAramisdokunaklıbirsestonuyladevametti,

"Tanrı'yaşükredinmösyö,"diyekarşılıkverdisiyahcüppelileraynıandaeğilerek.

"Bunu ihmal etmedim saygıdeğer beyefendiler," diye yanıtladı genç adam selamlarına karşılıkvererek.

"Tam zamanında geldiniz sevgili d'Artagnan," dedi Aramis, "ve bize katılarak tartışmaya yönvereceksiniz.Amiensbaşrahibi,Montdidierpapazıvebenuzunzamandırzihnimizimeşguledenbazı

Page 247: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

teolojikmeselelerikonuşuyorduk,sizinfikrinizialmakbeniçoksevindirecek."

"Bir silahşorun fikirlerinin ne önemi olabilir," diye karşılık verdi olayların gidişatındanendişelenmeyebaşlayand'Artagnan,"bubeyefendilerinbirikimlerinegüvenebilirsiniz."

Siyahcüppeliikiadamd'Artagnan'ıbirkezdahaselamladılar.

"Tam tersine," dedi Aramis, "sizin düşünceniz bizim için çok değerli, sayın başrahip tezimindogmatikvedidaktikolmasınıistiyor."

"Tezinizmi?Yanitezmihazırlıyorsunuz?"

"Elbette,"dediCizvitrahibi,"papazlığakabultörenindenöncetezhazırlamakzorunludur."

"Papazlığa kabul töreni!" diye haykırdı, hancı kadının ve Bazin'in peş peşe söylediklerineinanmamışoland'Artagnan..."Papazlığakabultöreni!"

Veşaşkınbakışlarınıönündeduranüçkişininüzerindegezdirdi.

"Duyduğunuz gibi d'Artagnan," diye devam etti koltuğunda, kanının aşağı çekilmesi için havadatuttuğu kadın eli gibi beyaz ve tombul elini keyifle seyreden Aramis, "sayın başrahip tezimindogmatikolmasını istiyor,oysabendahaanalitikbir tezhazırlamayıdüşünüyorum. İştebuyüzdensayınbaşrahipbanadahaöncehiç incelenmemiş, gelişmelere açıkbir konuyuaraştırmamıönerdi:Utraquemanusinbenedicendoclericisinferioribusnecessariaest."

Derin bilgisini yakından tanıdığımız d'Artagnan, tıpkı Mösyö de Buckingham'ın hediye ettiğiatlardan söz ettiğinde,MösyödeTréville'inverdiğiyanıttaolduğugibibu sözcüklerkarşısındadaistifinibozmadı.

"Yani,"dediAramisarkadaşınayardımcıolmakiçin,"altkademedekipapazlarhayırduasıederkenikiellerinidekullanmalıdırlar."

"Harikabirkonu!"diyehaykırdıCizvit.

"Harikavedogmatik!"diye tekrarladı,Cizvittenaşağıkalmamak içinonudikkatle izleyenvehersöylediğinibiryankıgibitekraredenpapaz.

D'Artagnan'agelinceikikaracüppeliadamınbucoşkularınabiranlamveremiyordu.

"Evet,harika!Prorsusadmirabile!"diyedevamettiAramis,"Amakutsalkitaplarüzerindederinlikliaraştırmalargerektiriyor.Oysabudinbilimcilere,birazdautanarak,nöbetlerinvekralahizmetinbuaraştırmalarımıihmaletmemenedenolduğunuitirafettim.Buyüzdenbuzorludinbilimtartışmalarıarasındankendiseçtiğimbirkonudafazlazorlanmayacağım,faciliusnatans,tıpkıfelsefedemetafizikyerineahlakıseçmekgibi."

D'Artagnandatıpkıpapazgibiçoksıkılıyordu.

"Şugirişebakın!"diyehaykırdıCizvit.

"Exordium,"diyetekrarladıpapazbirşeylersöylemişolmakiçin.

"Quemadmodumintercoelorumimmensitatem."

D'Artagnan'abirgözatanAramisdostununçenesinigeregereesnediğinigördü.

Page 248: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Peder,Fransızcakonuşalım,"dediCizvite,"böyleceMösyöd'Artagnansohbetimizdendahabüyükbirkeyifalacak."

"Evet,yolyorgunuyum,"dedid'Artagnan,"Latincesözcükleritakipedemiyorum."

"Tamam o zaman," dedi canı biraz sıkılmış gibi görünen Cizvit, oysa işi kolaylaşan papazd'Artagnan'ı minnet dolu bakışlarla süzüyordu, "bakalım bu değerlendirmeden nasıl bir sonucavaracaksınız."

"Tanrı'nınhizmetkârıolanMusa...oyalnızcabirhizmetkârdı,anlıyorsunuzdeğilmi!Musaelleriyleduaederkenİbranilerdüşmanlarınıöldürürdü,yanielleriyleduaediyordu.Zatenİncil'dedeimponitemanumdeğil,imponitemanusdenmiyormu?Elinizideğilellerinizikullanın."

"Ellerinizikullanın,"diyetekrarladıpapaz,ellerinigöstererek.

"Papaların kılavuzu olan Aziz Petrus'a göre ise tam tersi geçerlidir," diye devam etti Cizvit:"Porrigedigitos.Parmaklarınızladuaedin;şimdianladınızmı?"

"Kuşkusuz," diye karşılık verdi Aramis, söylenenlerden keyif aldığını belli ederek, "ama bukarmaşıkbirmesele."

"Parmaklar!"diyedevamettiCizvit,"AzizPetrusparmaklarıyladuaederdi.Papadaparmaklarıyladuaeder.Pekiyakaçparmağıyla?Üçparmağıyla;biriBaba,biriOğul,diğerideKutsalRuhiçin."

Odadakiherkesinhaççıkarmasıüzerine,d'Artagnandaonlarıtaklitetmesigerektiğinidüşündü.

"Aziz Petrus'un halefi olan papa üç kutsal gücü temsil eder; kilise hiyerarşisinin daha altbasamaklarındaolanlar,yaniordinesinferioresazizbaşmeleklerinvemeleklerinadlarınıanarakduaederler.Diyakozlarveayineşyasıbakıcılarıgibidahadaaltkademedekiler,duaedensonsuzsayıdakiparmağı temsil eden serpmeçlerle dua ederler. İşte meselenin özü, argımentum omni denudatumornamento.Bukonuylailgiliolarak,bununkalınlığındaikiciltyazabilirim,"diyedevamettiCizvit.

Ve kendini tutamayarak ağırlığıyla masaya bel verdiren Aziz Khrysostomos cildine bir yumrukindirdi.

D'Artagnan'ıniçititredi.

"Kuşkusuz,"dediAramis,"butezinmükemmelliğinikabulediyorum,amaaynızamandabenimiçinoldukça zorlayıcı olduğunu düşünüyorum. Sevgili dostum d'Artagnan, seçtiğim şu başlığı nasılbulduğunuzusöyleyin:Noninutileestdesideriumunoblationeyadadahadoğrusu:BirazpişmanlığınTanrı'yabağıştayeriyoktur."

"Oradadurun!"diyehaykırdıCizvit,"Çünkübutezinsonusapkınlığavarır:SapkınJansenius'unergeçcelladınelindeyakılacakolankitabıAugustinus'tadabunabenzerbirönermevardır.Dikkatedingençdostum,yanlışdoktrinlereyöneliyorsunuz,böylegidersenizişinizbitiktir."

"İşinizbitiktir,"dedipapazbaşınıhüzünlübirifadeylesallarken.

"Cüzi irade denen o ölümcül bataklığa yaklaşıyorsunuz. Pelagius'çuların ve yarı Pelagius'çularınsöylemlerineeğilimgösteriyorsunuz."

"Ama aziz peder..." diye araya girdi bu eleştiri yağmuru karşısında biraz afallamış gibi görünenAramis.

Page 249: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kendinizi Tanrı'ya adarken, bu dünyadan ayrılma konusunda pişmanlıklarınız olduğunu nasılsöyleyebilirsiniz?" diye devam etti Cizvit, Aramis'e fırsat vermeden. "Şu karşılaştırmayı dinleyin:TanrıTanrı'dır,dünyaiseşeytan.Dünyaiçinüzülmek,şeytaniçinüzülmekanlamınagelir;iştebenimçıkardığımsonuçbu."

"Benimkideöyle,"dedipapaz.

"Amabirazhoşgörü!.."dediAramis.

"Desiderasdiabolum,senibahtsız!"diyehaykırdıCizvit.

"Şeytan için üzülüyor! Ah genç dostum," dedi papaz inleyerek, "yalvarırım size şeytan içinüzülmeyin."

D'Artagnan neye uğradığını şaşırmıştı, kendini bir tımarhanede gibi hissediyor, biraz sonrakendisinin de karşısındakiler gibi delireceğini düşünüyordu. Bu tartışmadan hiçbir şey anlamadığıiçinyalnızcasusmakzorundaydı.

"Ama bir de beni dinleyin," dedi, kibarlığının altında biraz sabırsızlık belirtileri sezilenAramis,"üzüldüğümü söylemiyorum; hayır, kuralların sınırını zorlayan böyle bir cümleyi asla telaffuzetmedim..."

Cizvitinkollarınıgöğedoğrukaldırmasıylapapazdaaynısınıyaptı.

"Ama en azından, Tanrı'ya tamamen nefret edilen bir şeyi sunmanın hiç de iyi niyetli bir şeyolmadığınıkabuledin.Haksızmıyım,d'Artagnan?"

"Kesinliklehaklısınız!"diyehaykırdıd'Artagnan.

PapazveCizvitiskemlelerindensıçradılar.

"İşte çıkış noktam bu: Dünya çekicidir, ben bu dünyayı terk ediyorum, yani bir fedakârlıkyapıyorum;İncil'dedeböylediyor:Tanrı'yabirfedakârlıkyapın."

"Budoğru,"dedilerkarşıtlar.

"Ve sonra," dedi, kulaklarını kızartmak için çimdiklerken, ellerini beyazlatmak için sallayanAramis, "geçen yıl bir rondo yazıp, değerlendirmesi için Mösyö Voiture'e sunduğumda, banabinlerceiltifattabulunmuştu."

"Rondo!"dediCizvitküçümsercesine.

"Rondo!"diyetekrarladıpapazmekanikbirşekilde.

"Söylesenize,"diyehaykırdıd'Artagnan,"belkiortambirazyumuşar."

"Hayır, çünkü dini öğeler barındırıyor," diye karşılık verdi Aramis, "bu, dinbilimin dizeleredökülmüşhali."

"Vaycanına!"dedid'Artagnan.

"Şöyle,"dediAramisaltındahafifbirriyayatanmütevazıbirifadeyle:

Buzorlugünlerde

Page 250: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ŞatafatlıgeçmişiniziçinağlayansizBugözyaşlarınıTanrıiçindöktüğünüzdeAcılarınızınsonaerdiğinigöreceksiniz

D'Artagnanvepapazkeyifalmışgibigörünüyorlardı.Cizvitisegörüşlerindeısrarlıydı.

"Dine adanmışlığınızı dünyevi değerlerden uzak tutun. Aziz Augustinus ne demişti? Severus sitclericorumsermo."

"Evet,adanmışlığınifadesiaçıkvenetolmalı!"dedipapaz.

"Oysasizinteziniz,"dediçömezininsaçmalamayabaşladığınıanlayıparayagirenCizvit,"yalnızcakadınlarınhoşunagidecekveancakMösyöPatru'nünsavunmasınınbaşarısınıeldeedecek."

"Keşke!"diyehaykırdıAramiskendindengeçmişbirhalde.

"Gördüğünüz gibi," diye haykırdı Cizvit, "içinizden hâlâ dünyevi değerlerin sesleri geliyor,altissima voce. Maddi dünyadan kopamıyorsunuz genç dostum ve korkarım adanmışlığınız kabulgörmeyecek."

"İçinizrahatolsunpeder,kendimdeneminim."

"Dünyevikibirlilik."

"Kendimitanıyorum,kararımkesindir."

"Butezihazırlamaktahâlâısrarlımısınız?"

"Kendimi bu tezle görevlendirilmiş gibi hissediyorum, devam edeceğim ve umarım yarıntavsiyelerinizidikkatealarakyapacağımdüzeltilerdenmemnunkalacaksınız."

"Aceleetmeyin,"dedipapaz,"sizielverişlikoşullardabırakıyoruz."

"Evet, tohumlar toprağa ekildi," dedi Cizvit, "ve onların bir bölümünün taşların üzerine, gerikalanının da kuşlar tarafından yenmek üzere yola dökülmesinden korkmuyoruz, aves coelicomederuntilam."

"ŞeytangötürsünLatinceni!"dedisabrıtükenmeküzereoland'Artagnan.

"Hoşçakalın,oğlum,"dedipapaz,"yarıngörüşmeküzere."

"Yarıngörüşmeküzere,gözüpekdelikanlı,"dediCizvit, "kilisenin ışıklarındanbiriolabilirsiniz,amaTanrı'dandilerimki,buışıkkavurucubirateşedönüşmesin."

Bir saat boyunca tırnaklarını yemiş olan d'Artagnan artık parmaklarının uçlarını kemirmeküzereydi.

Siyah cüppeli iki adam ayağa kalktıktan sonra, Aramis'i ve d'Artagnan'ı selamlayarak kapıyayöneldiler.Bu tartışmayı huşu içinde dinlemiş olanBazin onlara doğru yaklaşarak ellerindeki duakitaplarınıaldıveyolgöstermekiçinsaygıylaönlerindenyürüdü.

OnlarıaltkatakadaruğurlayanAramishemenhâlâkendinegelememişoland'Artagnan'ınyanınadöndü.

Page 251: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Başbaşakaldıklarındaikidostöncecansıkıcıbirsessizlikanıyaşadılar,yinedeiçlerindenbirininbusessizliğibozmasıgerekiyordu,d'Artagnan'ınbuonurukendisinebıraktığınıanlayanAramissözegirdi:

"Gördüğünüzgibi,yenideneskiinançlarımageridöndüm."

"Evet,azöncebeyefendininsöylediğigibiadanmışlıksizietkilemişolmalı."

"Ah!Dünyanimetlerindenuzaklaşmadüşüncesiuzunzamandanberiaklımdaydı,sizebundandahaöncedesözetmiştim,öyledeğilmidostum?"

"Elbette,amaitirafedeyimkişakayaptığınızısanmıştım."

"Yapmayınd'Artagnan,bugibişeylerinşakasıolurmu?"

"Nedenolmasınki,ölümleilgilişakalarbileyapılmıyormu?"

"Ama bu doğru değil d'Artagnan, çünkü ölüm insanı cehennem azabına ya da kurtuluşa götürenkapıdır."

"Kabul, ama lütfen artık din işlerinden söz etmeyelim Aramis, zaten bu saate kadar yeterincekonuşmuş olmalısınız, bana gelince bildiğim biraz Latinceyi de unuttum, üstelik itiraf edeyim ki,sabahondanberihiçbirşeyyemedimvekurtgibiaçım."

"Birazsonrayerizsevgilidostum,yalnızunutmayınki,bugüncumaolduğuiçinneetyerim,nedesoframda et görmek isterim. Benim yemeğimle yetinmek isterseniz, mönüde pişmiş sebzeler vemeyvelerdenbaşkabirşeyyok."

"Sebzelerdemekleneyikastediyorsunuz?"diyesordud'Artagnankaygıyla.

"Ispanaktan söz ediyorum," diye karşılık verdiAramis, "ama sizin için yumurta da getirteceğim,amayumurtanıniçindentavukçıktığıiçinodaetsayılırvebanagörebudabüyükbirgünahtır."

"Pekiştahaçıcıbirşölenolmasada,sizinlesohbetedebilmekiçinbunahayırdemeyeceğim."

"Bufedakârlığınızdandolayısizeminnettarım,"dediAramis,"midenizidoyurmasabileeminolun,ruhunuzudoyuracaktır."

"DemekkiliseyegirmeyekararlısınızAramis.Dostlarımız,MösyödeTrévillebuişenediyecekler?Siziuyarayımki,döneklikettiğinizidüşüneceklerdir."

"Kiliseyegirmiyorum,orayageridönüyorum.Dünyanimetleriadınadöneklikettiğimyerkilisedir,çünküsilahşorüniformasınıgiymedenöncevicdanımlahesaplaşmışolduğumubiliyorsunuzdur."

"Hayır,hiçbirşeybilmiyorum."

"İlahiyatokulundannasılayrıldığımıbilmiyormusunuz?"

"Kesinliklehayır."

"O zaman anlatayım, zaten kutsal kitaplar da, ‘Birbirinize açılın,' der, ben de sırrımı sizinlepaylaşacağım."

"Ben de önceden bütün günahlarınızı bağışlıyorum, ne kadar iyi niyetli olduğumugörüyorsunuzdeğilmi?"

Page 252: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kutsalşeylerlealayetmeyindostum."

"Tamamanlatın,sizidinliyorum."

"Dokuzyaşındanberi ilahiyatokulundaydım,üçgünsonrayirmiyaşımıbitirip,papazolacaktım,her şey çok kesindi. Bir akşam her zaman olduğu gibi, sık sık ziyaret ettiğim bir eve gittim –neyaparsınız, gençlikte insanın zaafları oluyor– ev sahibesine azizlerin hayatını okurkenbirden içeribenikıskançbakışlarlasüzenbirsubaygirdi.OakşamJudith'inbirbölümündençevirdiğimmısralarıomzumayaslanmışbirhaldebanailtifatlardabulunanevsahibesiylebirlikteokuyorduk.İtirafedeyimki,karşılaştığıbusahnesubayıderindenyaralamıştı;hiçbirşeysöylemediamadışarıyaçıktığımda,arkamdangeldive:

‘Papazefendi,'dedi,‘dayakyemekhoşunuzagidermi?'

‘Bunayanıtveremeyeceğimmösyö,'diyekarşılıkverdim, ‘çünküşuanakadarkimsebanaböylebirşeysormayacesaretedemedi.'

‘Ozaman,benidinleyin,papazefendi,buakşamsizinlekarşılaştığımevebirkezdahagiderseniz,busoruyusormayacesaretedeceğim.'

Sanırım korktum, yüzüm soldu, bacaklarım titremeye başladı, vermek istediğim yanıtı bir türlübulamadım,sustum.

Benden bir yanıt bekleyen subay sustuğumu görünce, gülmeye başladı, sırtını dönüp eve doğruuzaklaştı,bendeokuladöndüm.

Bensoylubiradamımvebildiğinizgibisevgilidostum,böyleşeylerekatlanamam;hakaretlerçokağırdı ve etrafta hiçbir tanık olmamasına rağmen, o sözlerin acısını yüreğimin derinliklerindehissediyordum. Üstlerime kendimi henüz papaz olmaya hazır hissetmediğimi söyledim, böylecepapazlığakabultörenimbiryılertelendi.

Paris'in en usta kılıç hocasından bir yıl boyunca her gün eskrim dersi aldım. Sonra hakareteuğradığım günün yıl dönümünde cüppemi bir çiviye asıp, bir şövalye kıyafeti giydim ve hanımarkadaşlarımdan birinin subayın da geleceğinden emin olduğum bir davetini kabul ettim. Davet,Force'unhemenyakınlarındakiFrancs-Bourgeoiscaddesindeydi.

Gerçektende, subayoradaydı;gençbirhanımıngözlerinin içinebakarakaşk şarkıları söylerkenyanınayaklaşıpikincikıtanıntamortasındaarayagirdim.

‘Mösyö,' dedim, ‘söylediklerinize itaat etmeyip, Payenne caddesindeki o eve gidersem beni hâlâdövecekmisiniz?'

Subayafallamışbirhaldebanabakarak:‘Bendenneistiyorsunuz,mösyö?'dedi,‘sizitanımıyorum.'

‘BenJudith'denmısralarçevirenveazizlerinhayatınıanlatanoküçükpapazım.'

‘Hah!Şimdihatırladım,'dedisubayalaycıbakışlarlabenisüzerek;‘bendenneistiyorsunuz?'

‘Benimlebirazdolaşmayagelmeniziistiyorum.'

‘Yarınsabahiçinteklifinizibüyükbirmemnuniyetlekabulediyorum.

‘Hayır,yarınsabahdeğil,hemenşimdi.'

Page 253: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

‘Bukadaristiyorsanız...'

‘Evet,istiyorum.'

‘Tamam, çıkalım.Hanımefendiler, rahatınızı bozmayın.Bubeyefendiyi hakladıktan sonra üçüncükıtayıokumakiçingeridöneceğim.'

Çıktık.

Onu, bir yıl önce aynı saatte, bana size anlattığım iltifatlarda bulunduğu Payenne caddesinegötürdüm.Ayışığıçokparlaktı.Kılıçlarımızıçektikvedahailkhamledeonuolduğuyereserdim."

"Vaycanına!"dedid'Artagnan.

"Cesediningöğsüdelinmişbir haldePayennecaddesindebulunduğuhaberi gelince şarkıcılarınıngeridönüşünübekleyenhanımarkadaşlarıonubuhalegetireninbenolduğumudüşündülervebüyükbir skandal patladı. Bunun üzerine bir süre için cüppemi giymeyi erteledim. O zamanlar, eskrimderslerialdığımıvebazıkahramanlıklarımıbilenAthosvePorthosbanasilahşorolmamıönerdiler.Arras kuşatmasında ölen babamı çok seven kralın talimatıyla silahşorluğa kabul edildim.Anlayacağınızgibiartıkkiliseyedönmeminzamanıgeldi."

"Pekiamanedendünyadayarındeğildebugün?Buuğursuzkararıalmanız içinbugünbaşınızanelergeldi?"

"Buyara,sevgilid'Artagnan,banaTanrı'nınbiruyarısı."

"Buyaramı?Pöh!Neredeyseiyileşmişveeminimkibugüncanınızıyakanasılyaraodeğil."

"Yahangisi?"diyesorduAramiskızararak.

"KalbinizdeAramis,birkadınınaçtığıdahaderinvekanayanbiryaravar."

Aramisgözlerininparıldamasınaengelolamadı.

"Ah!"dedi,heyecanınıyapmacıkbiraldırmazlıklagizlemeyeçalışarak,"Banaböyleşeylerdensözetmeyin,artıkkalbimdeaşkacılarınayeryok.Vanitasvanitatum!Birgarnizonunortasındabilekuryapabileceğimbiryosma,birodacıkızyüzündendüşüncelerimdenvazgeçeceğimimisanıyorsunuz?"

"BağışlayınsevgilidostumAramis,amabeklentilerinizindahayüksekolduğunusanıyordum."

"Dahamıyüksek?Benkimimkiböyletutkularbesleyebileyim?Hizmetetmektennefretedenvebudünyadanereyeaitolduğunubilemeyençulsuz,silik,zavallıbirsilahşordanbaşkaneyimki?"

"Aramis,Aramis!"diyehaykırdıd'Artagnandostunaendişeylebakarak.

"Diğerlerinin arasına karışacak bir toz zerresiyim. Hayat aşağılanmalar ve acılarla dolu," diyedevamettiAramishüzünlübiryüzifadesiyle,"insanoğlukendinimutluluğaulaştıracakbütüntelleri,özellikledealtıntellerikendielleriylekoparıyor.Ahsevgilidostumd'Artagnan!"diyeekledisesinehafifçe karamsar bir ton katarak, "İnanın bana, yaralarınız olduğunda bunları kendinize saklayın.Suskunluk bahtsızların en son sevincidir; kim olursa olsun acılarınızı açmamaya özen gösterin,meraklılaryaralıbiralageyiğesaldıransineklergibigözyaşlarımızıemmekistiyorlar."

"NeyazıkkisevgilidostumAramis,"dedikendisidederinbiriçgeçirend'Artagnan,"sankibenimhikâyemianlatıyorsunuz."

Page 254: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nasıl?"

"Evet, sevdiğim, taptığım bir kadını kaçırdılar. Nerede olduğunu, nereye götürüldüğünübilmiyorum,şuanbelkitutsaktır,belkideölü."

"Amaenazındansizikendiisteğiyleterketmediğinidüşünerektesellibulabilirsiniz.Ondanhaberalamamanızınnedenisizinleiletişimkurmasınınyasaklanmışolmasındanbaşkabirşeydeğil,oysa..."

"Oysa..."

"Yokbirşey,"dediAramis,"yokbirşey."

"Yanibudünyadanelinizieteğiniziçekmekkonusundakesinkararlısınız,öylemi?"

"Kesinlikle.Bugündostumsunuz,amayarınbenimiçinbirgölgedenbaşkabirşeyolmayacaksınız,hattadahasıhiçolmayacaksınız.Dünyayagelinceorasıyalnızcabirmezar."

"Lanetolsun!Çokhüzünlüşeylersöylüyorsunuz."

"Eldennegelir!Tanrı'yayönelişimbenidünyeviâlemdençekipalıyor."

Gülümseyend'ArtagnankarşılıkvermeyinceAramisdevametti:

"Yinedehâlâbuâlemdeyken,sizdenvedostlarımdansözetmekisterdim."

"Ben de sizinle ilgili konuşmak isterdim, ama gördüğüm kadarıyla dünya nimetlerindenvazgeçmişsiniz,aşklaraönemvermiyorsunuz,dostlarsiziniçinbirergölge,dünyaisebirmezar."

"Neyazıkkiöyle,bunasizdetanıkolacaksınız,"dediAramisiçgeçirerek.

"Ozamanbundanhiçsözetmeyelim,"dedid'Artagnan,"vesizeyosmanızınyadaodacıkızınızınyenibirihanetinibildireceğindenkuşkuduymadığımşumektubudayakalım."

"Nemektubu?"diyehaykırdıAramisheyecanla.

"Sizyokkengelenveiletmemiçinbanaverilenbirmektup."

"Amakimdengelmişki?"

"Ah!Gözleriyaşlariçindekalmışbirhizmetçidenyadaumutsuzbiryosmadan;belkideMadamdeChevreuse'ünonunlabirlikteTours'ageridönmekzorundakalanodahizmetçisindengelmiştir,sizidahafazlaetkilemekiçinparfümlübirkâğıdayazdığımektubadüşesinmührünübasmış."

"Siznelerdiyorsunuz?"

"Şurayabakın,galibakaybettim!"dedid'Artagnansinsicemektubuarıyormuşgibiyaparken."Çokşükür,dünyabirmezarvesonuçolarakkadınlardabirergölgedenbaşkabirşeydeğil,hemzatensizdünyeviaşkahiçönemvermiyorsunuzki!"

"Ah!D'Artagnan!"diyehaykırdıAramis,"Beniheyecandanöldüreceksin!"

"Ahişteburadaymış!"dedid'Artagnanmektubucebindençıkararak.

Aramisbirhamledekaptığımektubuyutarcasınaokudu,yüzüsevinçleparlıyordu.

"Odacıkızınedebiüslubuoldukçaiyiymişgibigörünüyor,"dedid'Artagnanhiçistifinibozmadan.

Page 255: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Teşekkürler d'Artagnan!" diye haykırdı neredeyse kendisini kaybetmek üzere olan Aramis."Tours'ageridönmekzorundakalmış,banaihanetetmemiş,benihâlâseviyor.Geldostum,gelsenikucaklayım,sevinçtenbaşımdönüyor!"

Veikidost,tezinparkeninüzerineyayılansayfalarınıçiğneyereksaygıdeğerAzizKhrysostomos'unetrafındadansetmeyebaşladılar.

OsıradaBazin,elindekiıspanakveomletleiçerigirdi.

"Gözüme gözükme!" diye haykırdı Aramis takkesini yüzüne fırlatarak, "Bu iğrenç sebzeleri veyemeklerigeldiğinyeregerigötür!Şiştebirtavşan,yağlıbirhoroz,sarımsaklıbirbutvedörtşişeyıllanmışBurgonyaşarabıgetir."

Efendisine bakan ve bu değişime hiçbir anlam veremeyen Bazin üzüntüsünden omleti ıspanağıniçineveıspanağıdaparkeninüzerinedöktü.

"İşte şimdi kendinizi kralların kralına adamanın zamanı geldi," dedi d'Artagnan, "Non inutiledesideriuminoblatione."

"Latincenizin canı cehenneme! Sevgili dostum d'Artagnan, içelim, körkütük sarhoş olana kadariçelim,buaradasizdebenyokkennelerolupbittiğinianlatın."

Page 256: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXVII

Page 257: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Athos'unKarısı"Geriye Athos'un başına gelenleri öğrenmek kalıyor," dedi d'Artagnan, birine tezini, diğerine

yorgunluğunu unutturan muhteşem bir ziyafetin ardından, yerinde duramayan Aramis'i yolaçıkışlarındanbuyanabaşkentteolupbitenlerdenhaberdarettiktensonra.

"Başınabirfelaketgeldiğinimidüşünüyorsunuz?"diyesorduAramis."Athosçoksoğukkanlı,çokyüreklidirvekılıcınıdabüyükbirustalıklakullanır."

"Evet, bunahiç şüpheyokvekimseAthos'uncesaretini vekılıçkullanmakkonusundakihünerinibenimkadarbilemez,amakılıcımınkarşısında,mızraklarısopadarbelerinetercihederim;uşaklarınAthos'uçokhırpalamışolmalarındanendişeediyorum.Uşaklarındarbeleriçoksağlamdırvebirtürlübitmekbilmez.İştebuyüzdenmümkünolduğuncaerkenyolaçıkmakistiyorum."

"Kendimiatabinecekkadariyihissetmesemde,sizeeşliketmeyeçalışacağım,"dediAramis."Dün,duvardagördüğünüzkırbacıdenedim,amaağrıbudiniegzersizedevametmemiengelledi."

"Sevgilidostum,doğrusubuya,horozlubirkarabinanınaçtığıyaranınkırbaçlaiyileştirildiğinehiçrastlamadım;amahastaydınızvehastalıkinsanızayıfdüşürür,buyüzdensizehakveriyorum."

"Yolanezamançıkıyorsunuz?"

"Yarın,gündoğardoğmaz,bugece iyidinlenin,yarınsabahgücünüzyerindeysebirliktehareketederiz."

"O zaman sabaha görüşürüz," dedi Aramis, "çelikten yapılmış olsanız dahi sizin de dinlenmeyeihtiyacınızvar."

D'ArtagnanertesisabahAramis'inodasınagirdiğinde,onupencereninkenarındabuldu.

"Nereyebakıyorsunuz?"diyesordud'Artagnan.

"Şuraya bakın! Ahırdaki seyis yardımcılarının dizginlerinden tuttukları şu üç muhteşem atabakıyorum.Buharikaatlarınüzerindeyolculuketmekprenslereyaraşanbirzevkolsagerek."

"OzamanbuzevkisizdeyaşayacaksınızsevgiliAramis,çünküoatlardanbirisizin."

"Ah!Hangisi?"

"Hangisiniisterseniz,benhenüzseçimyapmadım."

"Yaüzerindekioşıkkoşumtakımı,odabenimmi?"

"Elbette."

"Benimtepkilerimegülebilmekiçinşakayapıyorsunuz,öyledeğilmi?"

"SizFransızcakonuşmayabaşladığınızdanberi,hiçgülmüyorum."

"Şuyaldızlıeyerkuburlukları,şukadifeörtü,şugümüştakozlueyerdebanamıait?"

"Tıpkıeşelenenatınbana,şahlanıpdurandiğerininAthos'aaitolduğugibi."

Page 258: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Harika!Buatlarmuhteşem."

"Beğendiğinizeçoksevindim."

"Bunlarısizekralmıhediyeetti?"

"Kardinalinhediyeetmediğikesin,amasizneredengeldiklerinisorunetmeyin,yalnızcaoüçattanbirininsizeaitolduğunudüşünün."

"Benşukızılsaçlıuşağınyanındakiniistiyorum."

"Harika!"

"Olağanüstü!"diyehaykırdıAramis,"İşteağrıdansızıdaneserkalmadı,bedenimdeotuzkurşunolsabilebuatabinerim.Ahşuüzengilerebakın!HeyBazin,hemenburayagelin"

Bazinbezginvehüzünlübirifadeylekapınıneşiğindebelirdi.

"Kılıcımı parlatın, şapkamı hazırlayın, pelerinimi fırçalayın ve tabancalarımı doldurun!" dediAramis.

"Busontalimatınızagerekyoktu,"diyearayagirdid'Artagnan,"eyerinizdedoldurulmuştabancalarvar."

Baziniçiniçekti.

"HaydiüstatBazin,sakinolun,"dedid'Artagnan,"gökyüzükrallığınaherkoşuldaulaşılıyor."

"Beyefendişimdidençokiyibir ilahiyatçıydı!"dedigözlerindenneredeyseyaşlarboşanacakolanBazin."Piskopos,belkidekardinalbileolabilirdi."

"Zavallıdostum,böyledeme,yalvarırımsöylebanakilisemensubuolmakneyeyarar?Buyüzdensavaşagitmektenmuafolunamıyorki,kardinalinbaşındamiğferi,elindemızrağıylasefereçıktığınıgörmüyor musun? YaMösyö de Nogaret de La Valette'e ne dersin? O da kardinal, uşağına onunyaralarınakaçkezpansumanyaptığınıbirsorsana."

"Ne yazık!" diye iç geçirdi Bazin, "Bundan haberim var efendim, günümüz dünyasında her şeyaltüstoldu."

Buaradaikigençadamvezavallıuşakaşağıyainmişlerdi.

"ÜzengiyitutBazin,"dediAramis.

VeAramisherzamankiinceliğiveçevikliğiyleeyerinüzerindeyerinialdı,amabirkaçmanevradanvesoyluhayvanınbirkaçşahlanmasındansonrasüvaridayanılmazağrılarhissetmeyebaşladı,yüzüsolduvesendeledi.BöylebirkazayıöncedensezenvegözleriniAramis'tenhiçayırmayand'Artagnanhızlayaklaşarakonukucakladıveodasınagötürdü.

"SevgilidostumAramis,iyileşmeyeçalışın,"dedi,"Athos'uaramayatekbaşımagideceğim."

"Sizçokgözüpekbiradamsınız,"dediAramis.

"Hayır,sadecemutlubiradamım,hepsibu;amabenibeklerkenneleryapacaksınız?Artıknetezvar,nedeparmaklarvedualarlailgiliyorumlar."

Page 259: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Şiiryazacağım."

"Evet, Madam de Chevreuse'ün hizmetçisinin mektubu gibi kokan parfümlü mısralar. Bu aradaBazin'edeprozodidersleriverin,buonuteselliedecektir.Ayrıcahergünatabinmeyiihmaletmeyin,böylecebirazegzersizyapmışolursunuz."

"Ah! Bu konuda içiniz rahat olsun," dedi Aramis, "döndüğünüzde beni yola çıkmaya hazırbulacaksınız."

Vedalaşmalarındanondakikasonra,Aramis'iBazin'evehancıkadınaemanetedend'ArtagnanatıylaAmiensyolundailerliyordu.

Athos'unehaldebulacaktı,hattaonubulabilecekmiydi?

Ondan ayrıldığında çok güç bir durumdaydı, bu yüzden ölüme yenik düşmüş olabilirdi. Budüşünceyleyüzüburuştu,derinderiniççekip,alçaksesleintikamyeminlerietti.Athosdostlarınınenyaşlısıvegörünürdebeğenilerivedavranışlarıylakendisineenuzakolanıydı.

Yinedebuyiğitadamakarşıözelbirsaygıduyuyordu.Athos'unsoyluveayrıksıhavası,arasıraiçindesaklandığıgölgedenfışkıranerdemlilikkıvılcımları,onudünyanınenkolayyaklaşılandostuyapan sağlam karakteri, zoraki ve alaycı neşesi, büyük bir soğukkanlılığın dışavurumu olan körcesareti,d'Artagnan'dasaygıvedostluğunötesindebirhayranlıkduygusuuyandırıyordu.

Gerçektende,Athos,kendiniiyihissettiğigünlerde,kibarvesoylusarayadamıMösyödeTrévilleile kıyaslanabilirdi. Orta boylu olmasına rağmen, vücut oranları öylesine mükemmeldi ki, gücüsilahşorlar arasında dilden dile yayılan dev Porthos'u bile güreşte birçok kez altına almıştı; yüzü,delici bakışları, düzgün burnu ve Brutus gibi biçimli çenesiyle tarif edilemez bir soyluluğu vezarafetiyansıtıyordu,hiçözengöstermediğielleri,kendininkilerihergünbademezmesivebaharatlıyağlarlaovalayanAramis'içiledençıkarıyordu,sesidavudivemelodikti,herhareketindegüngörmüşsoylularınmütevazıveinceliklidavranışbiçimlerinisergilemesionudahadabenzersizkılıyordu.

Birziyafetsözkonusuolduğunda,konuklarıatalarınınvekendilerininhakettikleriyereoturtmakkonusundakimseAthos'layarışedemezdi. İşarmalarageldiğinde,kraliyetinbütünsoyluailelerini,soyağaçlarını, hısımlıklarını, armalarını ve armalarının hangi kökene dayandığını herkesten iyibiliyordu.Törenlerdenasıldavranılacağından,büyüktopraksahiplerininhaklarındanhaberdardı,birgün sürek avı ve şahin avı konusundaki bilgileriyle bu konunun üstadı olarak kabul edilen XIII.Louis'yibileşaşırtmıştı.

O dönemin bütün soyluları gibi ata iyi biniyor, silahlarını iyi kullanıyordu.Üstelik eğitimini deihmal etmemiş, hatta o dönemde soylular arasında ender rastlanacak şekilde skolastik felsefeüzerindearaştırmalaryürütmüştü,Aramis'inkafagözyarayaradillendirdiğivePorthos'unanlarmışgibi göründüğü Latince sözcüklere gülüp geçiyor, hatta bazen arkadaşlarının şaşkın bakışlarıarasında Aramis'in zamanlar ve isim halleri konusunda yaptığı yanlışları düzeltiyordu. Ayrıcasilahşorlarındinlerinivevicdanlarını,âşıklarınsevgilerini,yoksullarındaTanrı'nınyedinciemrinihafife aldıkları bir dönemde dürüstlüğüne toz kondurulamıyordu. Kısacası Athos olağanüstü biradamdı.

Yinedebuayrıksıkişiliğin,bugüzelvehassasinsanın,tıpkıherşeydenelinieteğiniçekip,manevivezihinselyeteneklerinikaybedenihtiyarlargibimaddidünyayasırtçevirdiğigörülüyordu.Bolbolkullandığı izin saatlerinde Athos'un ışıltısı sönüyor, kişiliğinin parlak yanları derin bir gecekaranlığınagömülüyordu.

Page 260: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

OzamankendindengeçmişbuyarıTanrı'dangeriyebirinsantaslağıkalıyordu.Ağzındanzarzorbirkaçsözcükçıkıyor,başınıöneeğip,kâhşişesini,kâhkadehini,kâhdonukbakışlarındannedemekistediğinianlayıp taleplerinihemenyerinegetirenGrimaud'yusüzüyordu.Dörtarkadaşınbirarayageldiği böyle anlarda sohbete ağzından zoraki çıkan sözcüklerle katılıyordu. Ama buna karşılık,Athosdörtkişininiçtiğinitekbaşınaiçerdiveböyledurumlardabirazdahakederlenenyüzündetekdeğişim hafifçe çatılan kaşları olurdu. Sorgulayıcı kişiliğini iyi bildiğimiz d'Artagnan bu konuylailgilimerakınıgidermek içinnekadarçabalasada,bumelankolik ruhhalininnedenkaynaklandığıkonusunda en ufak bir ipucuna ulaşamamıştı. Athos kimseden mektup almıyor, arkadaşlarınadanışmadanyenibirmacerayagirişmiyordu.

Onu böyle hüzünlendirenin şarap olduğu söylenemezdi, yine de acılarıyla başa çıkabilmek içinaldığı bu ilaç onu daha derin kederlere sürüklüyordu.Bukaramsar ruh halini kumar alışkanlığınabağlamakdadoğruolmazdı,çünkühertürşansoyununaşarkılarveküfürlerleeşlikedenPorthos'unaksine,Athoskazandığızamanda,kaybettiğindeolduğugibihiçtepkivermezdi.Birakşambinaltınkazandığı,sonrabuparanıntamamınıvealtınişlemeliomuzkayışınıkaybettiğiveardındanhepsinigeri kazanıp, yüz Louis altını da kâra geçtiği görülmüş, ama biçimli kaşlarının bir milim bilekımıldamadığınatanıkolunmuştu,oyunboyuncaellerininbalmumunuandıranrengihiçdeğişmemiş,oakşamhoşolansohbetinisakincesürdürmeyedevametmişti.

Yüzünün asılmasına neden olan komşumuz İngilizlerde olduğu gibi iklim koşullarındakideğişikliklerdedeğildi,çünküAthosyılınengüzelaylarıolanhaziranvetemmuzdadahaderinbirkederegömülüyordu.

Şuaniçinbirderdivarmışgibigörünmüyor,gelecektensözedildiğindeomuzlarınısilkiyordu;budurumda,dertlerininkaynağınıngeçmişteolduğusöylenebilirdi.

Tüm kişiliğini kaplayan bu gizemli hava, körkütük sarhoş olduğunda bile, kendisine ustalıklayönetilensorularısessizcegeçiştirenbuadamıdahadailginçkılıyordu.

"ZavallıAthosbelkideöldü,"dedid'Artagnan,"hemdebenimhatamyüzünden,çünkünedeninivebaşına neler geleceğini bilmediği, hem de hiçbir çıkarının olmadığı bu maceraya onu bensürükledim."

"Üstelik efendim, hayatımızı da ona borçlu olduğumuzu unutmamalıyız," diye karşılık verdiPlanchet, "‘Kaçd'Artagnan,kaç,' diyebağırışınıhatırlasanıza. İki el ateş ettikten sonra,kılıcıylanebüyükbirgürültükoparmıştı!Sankiüzerineyirmikişiyadadahadoğrusuyirmikudurmuşşeytansaldırıyordu!"

Vebusözcüklerleöfkesiiyiceartand'Artagnanzatendörtnalagidenatınıdahadacoşturuyordu.

SaatonbirdeufuktaAmiensbelirdi,saatonbirbuçuktaiseouğursuzhanınkapısınavardılar.

D'Artagnansıksıkosinsihancıdannasılintikamalacağınıdüşünerektesellibuluyordu.Şapkasınıgözlerininüzerineindirdiktensonra,solelinikılıcınınkabzasınaatıp,sağeliylekamçısınışaklatarakhanagirdi.

"Benihatırladınızmı?"diyesordukendisinikarşılamakiçinyaklaşanhancıya.

"Bu onura erişemedim monsenyör," diye yanıtladı d'Artagnan'ın kıyafeti ve atının koşumlarıylagözleriparlayanhancı.

"Ah!Demekbenitanımadınız!"

Page 261: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hayırmonsenyör."

"O zaman birkaç sözcük hafızanızın yerine gelmesi için yeterli olacak. On beş gün kadar öncekalpazanlıklasuçlamayacesaretettiğinizosoylubeyefendiyeneyaptınız?"

D'Artagnan'ın tehditkâr bir tavır takınması ve Planchet'nin de en ufak bir işarette hareketegeçecekmişgibigörünmesiüzerinehancınınyüzüsoldu.

"Ah monsenyör, bana o anı hatırlatmayın," diye haykırdı hancı ağlamaklı bir ses tonuyla, "ahefendim,buhatamınbedelininasılödedimbilemezsiniz!Ahnebahtsızbiradamımben!"

"Sizeosoylubeyefendiyeneolduğunusordum."

"Monsenyör,benibirdinleyinvesakinolun.Lütfenoturun."

Öfkeden ve kaygıdan dili tutulan d'Artagnan bir yargıç edasıyla oturdu, Planchet de kibirli birifadeylekoltuğunayaslandı.

"Olaylarşöylegeliştimonsenyör,"dedihancı titreyerek,"şimdianlatabilirim,çünküsizi tanıdım;çünkü sözünü ettiğiniz soylu beyefendiyle o uğursuz tartışmaya girdiğimde handan ayrılan kişisizdiniz."

"Evet bendim ve anlayacağınız gibi bütün gerçeği anlatmazsanız benden merhametbekleyemezsiniz."

"Tamam,ozamanbenidinleyin,böyleceherşeyiöğrenmişolacaksınız."

"Dinliyorum."

"Yetkililer tarafındanünlü bir kalpazanın arkadaşlarıyla birliktemuhafız ya da silahşor kılığındahanımageleceğikonusundauyarıldım.Atlarınız,uşaklarınız,eşkalinizherşeyöncedenbildirilmişti."

"Sonra,sonra?"dedi,eşkalininkimintarafındanverilmişolabileceğinihemenanlayand'Artagnan.

"Bana altı kişilik bir takviye gönderen yetkililerin talimatları doğrultusunda sözde kalpazanlarınyakalanmasıiçingerekenönlemlerialdım."

"Yinemi!"dedi,kalpazansözcüğükarşısındakulaklarınakadarkızarand'Artagnan.

"Böyleşeylersöylediğimiçinbenibağışlayınmonsenyör,amahepsibenimhatam.Yetkililerbeniürkütmüştü,bilirsinizbirhancınınyetkilimakamlaraboyuneğmesigerekir."

"Amasizebirkezdahasoruyorum,osoylubeyefendinerede,öldümü,yoksayaşıyormu?"

"Sabredin monsenyör, şimdi anlatacağım. Sonra bildiğiniz olaylar gerçekleşti ve sizin anigidişiniz," dedi hancı d'Artagnan'ın gözünden kaçmayan bir incelikle, "bu ihbarın haklı olduğusonucuna varmamıza neden oldu. O soylu beyefendi ümitsizce kendini savundu. Uşağı isebeklenmedikbirfelaketsonucu,seyisyardımcısıkılığınagirmişolankollukgüçleriylekapıştı."

"Ahsefil!"diyehaykırdıd'Artagnan, "Sende işin içindeydin,hepinizin işininedenbitirmediğimibilemiyorum."

"Hayır monsenyör, ben işin içinde değildim, dinleyin anlayacaksınız. Dostunuz beyefendi –saygıdeğerisminibilemediğimiçintelaffuzedemiyorum–ikiadamıikielateşederekyereserdikten

Page 262: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

sonra,kılıcıylakendinisavunarakgeriçekilirkenadamlardanbirinidahayaraladı,buaradakılıcınındüztarafınıkafamaindirerekbenideetkisizhalegetirdi."

"Cellat,kısakesecekmisin?"dedid'Artagnan,"Athos'aneoldu?"

"Söylediğimgibigeriçekilirken,mahzeninmerdivenineulaştı,kapıaçıkolduğuiçinanahtarıalıp,kendiniiçerikilitledi.Gözaltınaalınmışsayıldığıiçinoradakendihalinebırakıldı."

"Evet,"dedid'Artagnan,"nedeolsaonuöldürmekdeğil,gözaltınaalmakistiyorlardı."

"AmanTanrım!Onu gözaltına almakmı? Size yemin ederim oraya kendi kendisini hapsetti.Birkereoldukçaacımasızdavranmış,adamlardanbiriniöldürüpikisiniağıryaralamıştı.Ölüveyaralılararkadaşlarıtarafındangötürüldüvebirdahaonlarıhiçgörmedim.Kafamıtopladığımda,sayınvaliyegidip olanı biteni anlattım ve tutsağa ne yapmam gerektiğini sordum. Ama oldukça şaşırmış gibigörünen sayın vali söylediklerimden hiçbir şey anlamadığını, bana iletilen emirlerin kendisitarafından verilmediğini söyledi ve bu çatışmadan birilerine söz edersem beni asmakla tehdit etti.Sanırımaldatılmıştımveasılsuçluyerinebaşkasınıyakalatmıştım."

"AmaAthos'aneoldu?"diyehaykırdı,yetkililerinolaydanelçektikleriniöğrenmesiylesabırsızlığıdahadaartand'Artagnan."Athos'aneoldu?"

"Hatamı telafi etmek üzere tutsağı serbest bırakmak için hemen mahzene indim. Ah mösyö,içeridekiinsandeğiladetabirşeytandı.Onaözgürolduğunusöylediğimde,bununbirtuzakolduğunuvekendikoşullarıyerinegetirilmedendışarıçıkmayacağınıbildirdi.Bendesafçakabulettim,çünkümajestelerinin bir silahşorunu yakalatarak kendimi nasıl güç bir duruma düşürdüğümünfarkındaydım,onakoşullarınıyerinegetirmeyehazırolduğumusöyledim.

‘Öncellikleuşağımınsilahlıolarakburayagetirilmesiniistiyorum,'dedi.

Dostunuzun her isteğini yerine getirmeye hazır olduğumuz için, hemen dediğini yaptık. BunuüzerineMösyöGrimaud–fazlakonuşmasadaismininbuolduğunusöyledi–yaralıbirhaldemahzeneindirildi,efendisionuiçerialdıktansonrakapıyıyenidenkilitleyipkendiişimizebakmamızısöyledi."

"AmaşuandaAthosnerede?"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Mahzende."

"Nasıl,obahtsızıozamandanberioradamıtutuyorsunuz?"

"AmanTanrım!Hayırmösyö,onumahzendetutmakbizimnehaddimize?Orada,mahzendeneleryaptığınıbilmiyorsunuz!Ah!Onuoradançıkarırsanız,ömrümboyuncasizeminnettarkalacağım."

"Yanioşimdimahzendemi?"

"Elbette mösyö, oradan çıkmamakta inat ediyor. Her gün ona hava deliğinden bir şişin ucunageçiripekmekvedilerseetveriyoruz;amaneyazıkkiasıltükettiğietveekmekdeğil.Birkeresindeiki yardımcımlamahzenin kapısına indim, ama büyük bir öfkeye kapıldı. İçerden uşağıyla birliktetabancalarınıvetüfeğinidoldurduğunuduydum.Sonraniyetlerininneolduğunusorduğumuzda,bizeuşağıylakendisininkırkmermileriolduğunu,içimizdenbirimahzeneayakbasmayaçalışırsa,hepsiniüzerimizeboşaltacağınısöyledi.Gidipkendisinişikâyetettiğimvaliisebanahakettiğimibulduğumuvebucezanınbanabirdahakonuğumolansaygıdeğerbeyefendilerehakaretetmemeyiöğreteceğinisöyledi."

Page 263: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yaniozamandanberi?.."dedid'Artagnanhancınınağlamaklıyüzününifadesinegülmektenkendinialamayarak.

"Evet mösyö, o zamandan beri hayatımızın en zor günlerini yaşıyoruz. Erzaklarımızın tamamımahzende,şarapşişeleri,şarapfıçıları,biralar,zeytinyağı,baharatlar,domuzyağı,sucuklar,salamlarherşeyoradaveiçerigirmemiziyasakladığıiçinkonuklarımızınyiyecekveiçecektaleplerinigeriçevirmekzorundakalıyoruz.Hanımhergeçengünzararediyor,dostunuzmahzendebirhaftadahakalırsaiflasederim."

"Böylece hak yerini bulmuş olacak. Yüzümüzden kalpazan değil, soylu insanlar olduğumuzanlaşılmıyormuydu,söylesenize?"

"Evetmösyö,hakkınızvar,"dedihancı."Amaşurayabakın,yinehırçıkarmakistiyor."

"Hiçkuşkuyokkionurahatsızetmişolmalılar,"dedid'Artagnan.

"Amarahatsızedilmesigerek,"diyehaykırdıhancı;"ikisoyluİngilizkonuğumuzvar."

"Yani?"

"Yaniİngilizlerbildiğinizgibiiyişarabıseverlermösyö,bendeneniyisiniistediler.Bunuüzerinekarım bu beyefendilerin isteklerini yerine getirmek içinMösyöAthos'tan içeri girme izni istemişolmalıveodaherzamankigibibunureddediyor.AmanTanrım!İştegürültüartıyor."

Gerçektended'Artagnanmahzentarafındabüyükbirkargaşayaşandığınıbelliedenseslerduydu,ayağakalktı,önündeelleriniovuşturarakkendisineyolgösterenhancıveardındadadolutüfeğiylegelenPlanchetilebirlikteolaymahallinedoğruyürüdü.

Uzunbiryoldangelenveaçlıktan,susuzluktanölenikiİngilizöfkelenmişlerdi.

"Amabu çılgının iki soylu beyefendiye şarap vermemesine zorbalık denir," diye haykırıyorlardıyabancıbiraksanınizleriolsadaanlaşılabilirbirFransızcayla."Budurumdakapıyıkırmakzorundakalacağızvekendinikaybedecekkadarkudurmuşsaonuöldüreceğiz."

"Yavaş olun beyler!" dedi d'Artagnan, tabancalarını kemerinden çekerek, "Kimseyiöldürmeyeceksiniz,ricaediyorum."

"Tamam, tamam,"dedikapınınarkasındanAthossakinbirsesle,"bırakalımgirsinler,bakalımbuçocukyiyicilerinneyapacağınıgöreceğiz."

Nekadaryürekliolurlarsaolsunlar iki İngilizcentilmenbiran içinduraksayarakbirbirinebaktı;sanki içeride halkmasallarının kahramanları olan açlıktan gözüdönmüşo devlerdenbiri vardı vekimsekapıyızorlamayıgözealamıyordu.

Bir anlık bir sessizlikten sonra, geri çekilmekten utanan İngilizlerden daha hırçın olanı beş, altıbasamaklıkmerdivendenaşağıinip,kapıyabirduvarıbileyıkabilecekbirtekmesalladı.

"Planchet," dedi d'Artagnan tabancalarını doldurarak, "ben yukarıdakiyle ilgileneceğim, sen deaşağıdakiyle meşgul ol. Ah beyler! Demek çatışma istiyorsunuz! Tamam isteğinizi yerinegetireceğiz!"

"Tanrım,"diyehaykırdıAthosboğukbirsesle,"sanırımbud'Artagnan'ınsesi."

Page 264: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,"dedid'Artagnansesiniyükselterek,"benim,dostum."

"Ah!Çokiyi!"dediAthos,"Onlarakapıkırmanınneolduğunugöstereceğiz."

Kılıçlarını çekmiş olsalar da, centilmenler iki ateş arasında kalmışlardı; bir tereddüt anı dahayaşadıktansonrayinegururlarıağırbastıveikincibirtekmeylekapıçatırdadı.

"Geriçekild'Artagnan,geriçekil,"diyebağırdıAthos,"ateşedeceğim."

"Beyler," dedi her zamanki gibi düşünceli davranan d'Artagnan, "aklınızı başınıza alın. Siz desabırlıolunAthos.Durumunuzhiçdeiyideğilbeyler,kalburadöneceksiniz.Uşağımvebenimsiziniçinüçmermimizvar,bunamahzendengeleceklerideekleyin;ayrıcakılıçlarımızdavar,siziteminederim ki dostum ve ben onları çok ustaca kullanırız. Bırakın işleri yoluna koyayım. Size sözveriyorum,birazsonraiçkilerinizgelecek."

"Tabiikaldıysa,"diyehomurdandıAthosalaycıbirsestonuyla.

Hancısırtındanaşağısoğukbirterinboşandığınıhissetti.

"Nasıl,kalmışsadanedemek!"diyemırıldandı.

"Lanetolsun!Elbettekalmıştır,"dedid'Artagnan,"içinizrahatolsun,ikisimahzendekibütünşarabıiçecekdeğillerya.Beyler,kılıçlarınızıkınlarınayerleştirin."

"Sizdetabancalarınızıbelinizetakın."

"Seveseve."

Ve d'Artagnan tabancasını beline yerleştirdikten sonra Planchet'ye dönerek tüfeğini boşaltmasınıişaretetti.

İknaolanİngilizler,homurdanarakkılıçlarınıkınlarınayerleştirdiler.KendilerineAthos'unbaşınagelenleranlatıldığında,buikicentilmenhancınınhaksızolduğunakararverdiler.

"Şimdibeyler,"dedid'Artagnan,"yukarıyaçıkın,siziteminederimki,dilediğinizherşeyondakikasonraodanızagetirilecek."

İngilizlerselamvererekuzaklaştılar.

"SevgilidostumAthos,şimdiyalnızkaldığımızagöre,yalvarırımkapıyıaçın,"dedid'Artagnan.

"Hemen,"dediAthos.

Ozamanbirbirlerineçarparakyıkılankalaslarınçıkardığıbüyükgürültüduyuldu:BunlarkuşatmaaltındakiAthos'unsavunmahattınınsonkalıntılarıydı.

BirazsonrakapınınsarsılarakyıkılmasıylaetrafahızlabirgözatanAthos'unsolukyüzübelirdi.

Boynuna atılıp şefkatle kucaklayan d'Artagnan onu bu nemli mekândan götürmek istediğinde,Athos'unsendelediğinifarketti.

"Yaralımısınız?"diyesordu.

"Benmi,kesinliklehayır;amakörkütüksarhoşumvebuhalegelebilmekiçinkimsebendendahafazlaiçemezdi.Hancımsağolsun!Kendipayımaenazyüzellişişeiçmişolmalıyım."

Page 265: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"AmanTanrım!"diyehaykırdıhancı,"Uşağıdaefendisininyarısıkadariçtiysebattımdemektir."

"Grimaud asil ruhlu bir uşaktır, benimusulümle içmez, o yalnızca fıçıdan içti; ah, şuraya bakın,sanırımmusluğukapamayıunutmuş.Duyuyormusunuz,akıyor."

D'Artagnan'ınkahkahasıhancınıntitremesinihummalıbirateşbasmasınadönüştürdü.

BirazsonraomzundatüfeğiveRubens'intablolarındakisarhoşyarı-tanrılargibisallanankafasıylaGrimaud da efendisinin arkasında belirdi. Giysilerinin önü ve arkası hancının en kalitelizeytinyağıylasırılsıklamdı.

Kortejbüyüksalonugeçip,hanınd'Artagnan'ınelkoyduğuengüzelodasınayerleşti.

Bu sırada hancı ve karısı ellerinde lambalarla kendilerine uzun süredir yasaklanmış olan veürkütücübirtabloylakarşılaşacaklarımahzeneiniyorlardı.

SağdasoldaAthos'unstratejisanatınınenincekurallarınagöre,tahtaparçalarıylaüstüsteyığılmışboş fıçılardan hazırladığı ve çıkarken yıktığı savunma hattının kalıntıları, şarap ve zeytinyağıbirikintileri, yenmiş jambon artıkları görülüyordu; kırılmış şarap şişeleri mahzenin sol köşesinitamamenkaplamıştı,açıkunutulmuşbirşarapfıçısıkanınınsondamlalarınıkaybediyordu.Birantikçağşairininsöylediğigibiyıkımınveölümüngölgesisavaşalanınıkaplıyordu.

Kirişeasılmışellisucukkangalındangeriyeenfazlaontanekalmıştı.

Hancı ve karısının haykırışları mahzenden bütün hana yayıldı, d'Artagnan bile bu çığlıklardanetkilenmişti.Athosisebaşınıbileçevirmedi.

Amaacıyıöfke izledi.Elinebirdeğnekalanhancıumutsuzbirhalde, ikidostunyerleştiğiodayagirdi.

"Şarapgetir!"dedihancıyıfarkedenAthos.

"Şarap!" diye haykırdı hancı şaşkın bir halde, "Şarap öyle mi! Ama en az yüz altınlık şarabımıiçmişsiniz;beniflasetmiş,mahvolmuş,bitmişbiradamım!"

"Pöh!"dediAthos,"Sadecesusuzluğumuzugidermekiçiniçtik."

"İçmekleyetinseydinizodakabulümdü,amabununyanısıraşişelerinhepsinikırmışsınız."

"Benibirşişeyığınınınüzerineittiniz,onlardadevrildi.Busizinhatanız."

"Zeytinyağımınhepsinitüketmişsiniz!"

"Zeytinyağıyaralaraiyigelenbirmerhemdir,yaraladığınızzavallıGrimaud'yapansumanyapmakgerekiyordu."

"Sucuklarımınhepsikemirilmiş!"

"Mahzendefareçoktu."

"Bunlarınhesabınıödeyeceksiniz,"dedihancıöfkedengözüdönmüşbirhalde.

"Ahmak seni!" dedi Athos ayağa kalkarak. Ama hemen yerine çöktü: Dayanma gücünün sonunageliyordu.Kırbacınıkaldırand'Artagnanyardımınayetişti.

Page 266: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Biradımgeriatanhancıgözyaşlarınaboğuldu.

"BusizeTanrı'nıngönderdiğikonuklaradahakibardavranmayıöğretecek,"dedid'Artagnan.

"Tanrı'nınmı?..Şeytanındesenizdahadoğruolur!"

"Sevgili dostum," diye karşılık verdi d'Artagnan, "bu şekilde kulaklarımı tırmalamaya devamederseniz, dördümüz mahzeninize kapanıp, zararınızın söylediğiniz kadar büyük olup olmadığınabakacağız."

"Tamam beyler," dedi hancı, "ben haksızım, ama bağışlamak büyüklüktür; sizler soylubeyefendilersiniz,bensezavallıbirhancı,banabirazmerhametedin."

"Ah! Böyle konuşursan," dedi Athos, "yüreğimi parçalarsın ve gözyaşlarım fıçılarından akanşaraplargibigözlerimdenboşalır.Göründüğümkadarkötüdeğilim.Gelbakalım,konuşalım."

Hancıkaygıylayaklaştı.

"Sanageldiyorum,korkma,"diyedevamettiAthos."Sanaparaverirkenkesemimasanınüzerinekoymuştum."

"Evetmonsenyör."

"İçindealtmışaltınvardı,kesenerede?"

"Mahkemekalemineiletildimonsenyör;paranınsahteolduğusöylenmişti."

"Tamamozaman,kesemigerial,içindekialtmışaltınseninolsun."

"Ama beyefendi mahkeme kaleminin el koyduğu bir şeyi geri almanın ne kadar zor olduğunubilirler.Sahteparaolsaydıbelkiümitlenebilirdik;amaneyazıkkioparalargerçek."

"Buişihalletmeyebak,gerisibeniilgilendirmez,hemzatentekkuruşumbileyok."

"Durunbakalım,"dedid'Artagnan,"Athos'uneskiatınerede?"

"Ahırda."

"Nekadareder?"

"Enfazlaellialtın."

"Seksenaltıneder;seninolsun,böylecehesapkapanmışolur."

"Nasıl, atımı mı satıyorsun," diye sordu Athos, "Bajazet'mi mi satıyorsun? Peki sefere neyleçıkacağım,Grimaud'nunüstündemi?"

"Sanayenisinigetirdim,"dedid'Artagnan.

"Yenisinimi?"

"Veçokgüzelbirat!"diyehaykırdıhancı.

"Dahagençvegüzelbiratvarsa,eskisiseninolsunvebizeiçecekgetir!"

"Hangisindenolsun?"diyesorduiçirahatlamışolanhancı.

Page 267: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Endiptelatalarınyanındaolanlardan,oradahâlâyirmibeşşişevar,gerisidüştüğümsıradakırıldı.Bizealtışişegetirin."

"Amabuadamsüngergibi!"dedihancıiçinden,"Onbeşgündahakalıpiçtiklerininparasınıödese,işlerimiyolunakoyardım."

"Unutma,aynısındandörtşişedeİngilizbeyefendileregötüreceksin."

"Şarabımızgelenekadar,banadiğerdostlarımızınbaşınanelergeldiğinianlatın,"dediAthos.

D'ArtagnanonaPorthos'unasıldiziburkulmuşhaldeyatağındabulduğunuvebirmasanınbaşında,iki din adamının arasında Aramis'le nasıl karşılaştığını anlattı. Sözlerini tamamlamak üzereyken,hancı elindeki şişelerle vemahzenin dışında kaldığı için talana uğramamış birkaç dilim jambonlaiçerigirdi.

"İyi o zaman," dedi Athos bardakları doldururken, "haydi, Porthos ve Aramis için; ama ya sizdostum,sizipekiyigörmedim,başınızanelergeldianlatsanıza:"

"Neyazıkki,"dedid'Artagnan,"içimizdeenmutsuzbenim!"

"Mutsuzsun,öylemid'Artagnan?Anlatozamanmutsuzluğununnedenini."

"Dahasonra,"dedid'Artagnan.

"Dahasonra!Amanedendahasonra?Çünküsarhoşolduğumudüşünüyorsun,öyledeğilmi?Şunuaklınasok,şarapladüşüncelerimdahadanetleşiyor.Anlatbakalım,kulağımsende."

D'Artagnan,MadamBonacieuxileyaşadıklarınıanlattı.

Athoshiçrenkvermedenonudinliyordu;d'Artagnansözlerinitamamladığında:

"Hepkeder,"dedi,"kederdenbaşkabirşeydeğil."

Athoshepböylesöylerdi.

"Sevgili dostum Athos, hep kederden söz ediyorsunuz; ama bu sözcük sizin gibi hiç sevmemişbirininağzınayakışmıyor."

Athos'un donuk gözleri birdenbire parladı, ama bu parıltı kısa süre sonra yerini yeniden eskisönüklüğünebıraktı.

"Budoğru,"dedisakinbirifadeyle,"benhiçsevmedim."

"Sizin gibi taş kalpli birinin bizler gibi kalpleri aşk dolu insanlara bu kadar katı yaklaşmanızhaksızlıkdeğilmi?"dedid'Artagnan.

"Aşkdolukalpler,kırıkkalpler."

"Nedemekistiyorsunuz?"

"Aşkın kazananın ölüme mahkûm olduğu bir piyango olduğunu söylüyorum! Sevgili dostumd'Artagnan, inanın bana, kaybetmeniz iyi olmuş. Ve size bir tavsiyede bulunmam gerekirse, herzamankaybetmeniziöneririm."

"Amabenisevergibigörünüyordu."

Page 268: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Öylegörünüyordu."

"Ah!Beniseviyordu."

"Çocuksunuzsiz!Budünyadahererkek, tıpkısizingibisevgilisininkendisinisevdiğineinanırvehererkekdesevgilisitarafındanaldatılır."

"SizindışınızdaAthos,nedeolsahiçsevgilinizolmadı."

"Budoğru,"dediAthosbiranlıkbirsessizliktensonra,"benimhiçsevgilimolmadı.Hadiiçelim!"

"Amabirfilozofolduğunuzagörebanabirazdestekolun,öğrenmekveteselliedilmekistiyorum."

"Neiçintesellibulmakistiyorsunuz?"

"Mutsuzluğumiçin."

"Mutsuzluğunuzbanaçokgülünçgeliyor,"dediAthosomuzlarını silkerek, "sizebir aşkhikâyesianlatsamnediyeceğinizimerakediyorum."

"Sizinyaşadığınızbiraşkhikâyesimi?"

"Yadadostlarımdanbirinin,bununönemiyok!"

"AnlatınAthos,anlatın."

"Önceiçelim,dahaiyianlatırım."

"İçinveanlatın."

"Gerçekten,"dediAthosbardağınıboşaltıpyenidendoldurduktan sonra, "bu ikisi birlikte çok iyigidiyor."

Athos düşüncelere daldı ve düşüncelere daldıkça rengi solmaya başladı, sarhoşluğun sıradaniçkicilerin sızıp kaldığı evresindeydi. Uyumadan düşler görüyordu. Sarhoşluğun verdiği buuyurgezerhalinürkütücübiryanıvardı.

"Gerçektendinlemekistiyormusunuz?"diyesordu.

"Lütfenanlatın,"dedid'Artagnan.

"Pekiozaman,istediğinizgibiolsun.Dostlarımdanbiri,anlıyorsunuzdeğilmi,dostlarımdanbiri,ben değil!" dedi Athos hüzünlü bir gülümsemeyle, "memleketim olan Berry'nin Dandolo ya daMontmorency'nin kontları kadar soylu olan kontu yirmi beş yaşındayken, on altı yaşında güzellergüzelibirkızaâşıkoldu.Yaşınınverdiğisafgörünümününaltındabirkadınadeğil,birşaireyaraşankeskinbirzekâyatıyordu;güzelliğiyalnızcaetkilemiyor,insanınınbaşınıdöndürüpsarhoşediyordu.Rahipolankardeşiylebirliktebirkasabadayaşıyordu.Orayaneredengeldikleribilinmiyordu;amaonun bu kadar güzel, kardeşinin de dindar olduğunu görenler, onlara nereden gelmiş olduklarınısormaya gerek duymuyorlardı. Zaten iyi bir aileden geldikleri söyleniyordu.O bölgenin derebeyiolan dostum, onu baştan çıkarabilir ya da zorla alıkoyabilirdi, iki yabancının yardımına kimkoşacaktıki?Neyazıkki,dürüstbiradamolduğuiçinonunlaevlendi.Aptal,ahmak,alık."

"Amaonusevdiğinegöre,nedenböylesöylüyorsunuz?"diyesordud'Artagnan.

"Biraz bekleyin," dediAthos. "Onu şatosuna götürüp, bölgenin en sayılan kadını yaptı ve dürüst

Page 269: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

olmakgerekirse,kızbulunduğuyerinhakkınıveriyordu."

"Sonraneoldu?"diyesordud'Artagnan.

"Birgünbirlikteavaçıktıklarında,karısıattandüşüpbayıldı,"diyeAthosalçakbirseslehızlıhızlıdevametti,"yardımınakoşankontrahatlasındiyehançeriyleonunelbisesiniyırttığındakadınınomzuaçığa çıktı. Omzunda ne olduğunu tahmin edebilir misiniz, d'Artagnan?" diye sordu Athos birkahkahaatarak.

"Öğrenebilirmiyim?"

"Birzambakdamgası!"

VeAthoselindekibardağıbirdikiştebitirdi.

"Nelersöylüyorsunuz?"diyehaykırdıd'Artagnan."Buçokkorkunç!"

"Gerçekbudostum,melekbirşeytançıktı.Zavallıkızhırsızlıkyapmış."

"Pekikontneyaptı?"

"Kontbüyükbirderebeyiydivegenişyetkileresahipti,kontesinbütüngiysileriniçıkardı,elleriniarkadanbağladıveonubirağacaastı."

"Tanrıaşkına,Athos!Bubircinayet!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Evet,bircinayet,"dedirengiölügibisolanAthos,"amasanırımşarabımbitmeküzere."

VeAthossonşişeyiağzınagötürüp,bardaktaniçiyormuşgibibirdikiştebitirdi.

Sonrabaşınıikielininarasınaaldı,karşısındakid'Artagnanhayretleriçindekalmıştı.

"Bu olay beni güzel, şair ruhlu ve âşık gibi görünen kadınlardan uzaklaştırdı," dedi Athos,hikâyesinesonveripyerindenkalkarken.

"Pekikızöldümü?"dedid'Artagnankekeleyerek.

"Elbette!"dediAthos."Amabardağınızıuzatın.Birazjambon?Garip,içemeyeceğiz!"dedi.

"Yakardeşi?"diyeekledid'Artagnançekinerek.

"Kardeşimi?"

"Evet,rahipolan?"

"Ah!Onudaastıracağınıduymuştum,amaöncedenhaberalıpkaçmış."

"Oalçağınkimolduğuanlaşılabildimi?"

"Hiçkuşkusuzkızınilksevgilisivesuçortağıydı,rahiprolüyaparak,iyibirgelecekiçinsevgilisinievlendirmeyeçalışanbiradam.Umarımonundagövdesiniortadanikiyeayırmışlardır."

"AmanTanrım!Tanrım!"dedibudehşetvericiöyküyleafallamışoland'Artagnan.

"Jambonyiyind'Artagnan, çok leziz," dediAthosbir dilimkesipgenç adamın tabağınakoyarak."Mahzendebundanyalnızcadörttanekalmasıneacı,ellişişedahaiçebilirdim."

Page 270: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnanaklınıbaşındanalanbusohbetedahafazladayanamıyordu!Başınıikielininarasınaalıpuyurgibiyaptı.

"Gençler içmeyihiçbilmiyorlar,"dediAthosonaacıyarakbakarken, "yinedeen iyilerindenbiribu!"

Page 271: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXVIII

Page 272: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

DönüşD'Artagnan, Athos'un korkunç itirafları karşısında dehşete kapılmıştı, bununla birlikte bu öznesi

belirsizaçıklamalardakaranlıktakalanbazınoktalarvardı;önceliklebusırlar, fitilgibisarhoşbiritarafından hafifçe kafayı bulmuş birine açılmıştı, yine de ertesi sabah uyandığında, iki üç şişeBurgonyaşarabınınverdiğiçakırkeyiflikledinlediğibuitiraflarınherkelimesihafızasınakazınmıştı.Kafasındaki kuşkular onda bu belirsizliğe bir son verme arzusu uyandırmıştı, ama dün akşamkisohbete kaldıkları yerden devam etmek niyetiyle arkadaşının yanına gittiğinde, onu tamamıylaayılmışveyenidenoherzamankiiçinekapalıkimliğinebürünmüşbirhaldebuldu.

Zatensilahşor,dostununelinisıktıktansonrasözeöncekendisigirdi.

"Sevgilidostumd'Artagnan,dünakşamçoksarhoştum,"dedi,"bunubusabahdilimdekipastanvenabzımınhızlıatmasındananladım;bahsegirerimzırvalarımlabaşınızışişirmişimdir."

Bunlarısöylerken,gözlerinihuzursuzedercesinedostunadikmişti.

"Amahayır,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"hatırladığımkadarıylaoldukçasıradanşeylerdensözettiniz."

"Ah!Benişaşırtıyorsunuz!Hüzünlübiraşkhikâyesianlattığımısanıyordum."

Gençadamayüreğininderinlikleriniokumakistercesinebakıyordu.

"Vaycanına!"dedid'Artagnan,"Sanırımsizdendahasarhoştum,çünkühiçbirşeyhatırlamıyorum."

BusözleripekciddiyealmayanAthosdevametti:

"Sevgilidostum,bilirsiniz,herkesinbirsarhoşolmatarzıvardır,kimikederlenir,kimineşelenir,ben sarhoş olduğumda efkârlanırım, biraz fazla kaçırdığımda, sütannemin zihnime kazıdığı içkarartıcıhikâyelerianlatmayabayılırım.Bubenimenbüyükzaafım,kabulediyorum;amabununyanısıraiyiiçerim."

Athosbunlarıöylesinedoğalbirifadeylesöylüyorduki,d'Artagnanneredeyseiknaolacaktı.

"Ah! Gerçekten öyle," dedi genç adam gerçeğe yeniden ulaşmayı deneyerek, "hatırladığımkadarıyla,amabirdüşnekadarhatırlanabilirse,asılmışbirindensözetmiştik."

"Gördünüzmüişte,"dedi,yüzüsolsada,gülmeyeçalışanAthos,"bundanemindim,asılmışkişilerkâbuslarımdanhiçeksikolmaz."

"Evet,evet,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"iştehafızamyerinegeliyor;evet...birazbekleyin...birkadındansözediyordunuz."

"İşte," dedi yüzü ölü gibi solan Athos, "o sarışın kadın benim en gözde hikâyemdir, küfelikolduğumdaheponuanlatırım."

"Evet,"dedid'Artagnan,"sarışın,uzunboylu,mavigözlü,güzelbirkadın."

"Evetveasılmış."

"Sizintanıdığınızbirkontolankocasıtarafından,"diyedevamettid'Artagnan,gözleriniAthos'tan

Page 273: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

hiçayırmadan.

"Görüyorsunuzya insannesöylediğinibilmediğinde,başkalarınınasılsuçludurumunasokuyor,"diyekarşılıkverdiAthosomuzlarınısilkip,üzülmüşgibidavranarak."Birdahakesinliklebukadariçmemeliyimd'Artagnan,buçokkötübiralışkanlık."

D'Artagnansessizliğinibozmadı.

SonraAthosbirdenkonuyudeğiştirdi:

"Buarada,banavermişolduğunuzatiçinteşekkürederim."

"Beğendinizmi?"

"Evet,amauzunyoladayanıklıdeğilmişgibigörünüyor."

"Yanılıyorsunuz,onunlayarımsaatteonfersahyolkatettimvesankiSaint-Sulpicemeydanındabirturatmışkadardinçti."

"Ah,öylemi,şimdipişmanolmayabaşladım."

"Pişmanmı?"

"Evet,onueldençıkardım."

"Amanasıl?"

"Busabahaltıdauyandığımda,sizhâlâuyuyordunuzveneyapacağımıbilemedim;hâlâakşamdankalmalığın etkisini üzerimden atamamıştım, büyük salona indiğimde İngilizlerden birini bir attüccarıylapazarlıkederkengördüm,dünatıbiriçkanamasonucuölmüş.Yanlarınayaklaştığımdaalbiratayüzaltınönerdiğiniduydum:‘Beyefendibenimdesatacakbiratımvar,'dedim.

‘Hemdeharikabirhayvan,'dedi,‘dünarkadaşınızınuşağıdizginlerinitutarkenonugörmüştüm.'

‘Sizceyüzaltınedermi?'

‘Evet,bufiyatabanavermeyidüşünürmüsünüz?'

‘Hayır,amaonuniçinoynarım.

‘Oynamakmı?'

‘Evet.'

‘Neyle?'

‘Zarla.'

Söylediğimiziyaptıkveatıkaybettim,amakoşumtakımınıgerikazandım."

D'Artagnansomurtmayabaşlamıştı.

"Canınızımısıktım?"dediAthos.

"Evet, itiraf edeyim ki, bu at sizin savaş alanında tanınmanızı sağlayacaktı; o bir güvence, biranıydı.Athos,hiçiyiyapmamışsınız."

Page 274: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Amasevgilidostum,benimyerimdesizolsaydınızneyapardınız?Sıkıntıdanpatlıyordumveaçıkkonuşmamgerekirse,İngilizatlarındanhoşlanmam.Biritarafındantanınmamısağlayacaksa,oldukçadikkatçekiciolaneyerdeyeterliolacak.Atınortadankayboluşuiçindebirbahanebuluruz.Atlardaölümlüdeğilmi,diyelimkibenimkisakağıyayakalandı."

D'Artagnan'ınyüzügülmüyordu.

"Hayvanlarabukadardeğervermenizbeniüzüyor,"diyedevamettiAthos,"çünkühenüzhikâyeminsonunagelmedim."

"Başkaneyaptınız?"

"Benimatımıdokuzakarşıonsayıylakaybettiktensonra,aklımaortayasizinkinisürmefikrigeldi."

"Umarımbudüşüncedenhemenvazgeçmişinizdir."

"Hayır,tamtersinehemenuygulamayakoydum."

"Ah!Şurayabakın!"diyehaykırdıd'Artagnankaygıyla.

"Oynadımvekaybettim."

"Benimatımıdamı?"

"Sizinatınızıyediyekarşısekizsayıyla,birsayıyla...deyişibilirsiniz."

"Athos,yeminederimkendinizdedeğilsiniz!"

"Sevgili dostum, bunları bana şimdi değil, dün akşam o saçma sapan hikâyeleri anlatırkensöylemenizgerekirdi.Atı,donanımlarıvekoşumtakımlarıylabirliktekaybettim."

"Amabuçokkorkunç!"

"Bekleyin,henüzbitmedi,kararındabıraksammükemmelbiroyuncuolurdum,amainatettim,tıpkıiçerkenolduğugibiinatettim."

"Amaortayanekoydunuzki,hiçparanızkalmamıştı."

"Vardıdostum,geriyedünakşamparmağınızdaışıldadığınıfarkettiğimşuelmasyüzükkalmıştı."

"Elmasyüzükmü?"diyehaykırdıd'Artagnanelinihızlayüzüğünegötürerek.

"Eskidenbenimdebunabenzerbirkaçtaşımolduğundanbuişibilirim,onabinaltınfiyatbiçtim."

"Umarımelmasımıortayasürmediniz?"dedipaniğekapıland'Artagnanciddibirifadeyle.

"Tamtersinesevgilidostum,oyüzüksonçaremizdi;onunsayesinde,koşumtakımlarını,atlarımızıvedahasıyoliçingerekliparayıkazanabilirdim."

"Athos,yüreğimeindireceksiniz!"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Rakibimeelmasyüzüktensözettiğimde,odayüzüğüfarketmişolduğunusöyledi.Sevgilidostum,parmağınızda yıldız gibi parıldayan bir yüzük taşıyorsunuz ve bunu kimsenin fark etmemesiniistiyorsunuz!Buimkânsız!"

"Artık bitirin sevgili dostum, bitirin!" dedi d'Artagnan, "Bu soğukkanlılığınızla beni

Page 275: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

öldüreceksiniz."

"Buyüzüğüyüzeraltındeğerindeonparçayaböldük."

"Ah!Korkutarakbenimledalgageçmekistiyorsunuz,değilmi?"dedi iyiceöfkelenmeyebaşlayand'Artagnan.

"Hayır,inanınşakayapmıyorum!Benimyerimdesizolsaydınızneyapardınız?Onbeşgündenberiinsanyüzügörmemişbirhaldeşişelerleavunuyordum."

"Bu, yüzüğümü ortaya sürmek için geçerli bir neden değil!" diye karşılık verdi d'Artagnanyumruklarınısinirlibirşekildesıkarak.

"Sonunudinleyin.Her biri yüz altın değerinde on atışlık rövanşsız on parti.Onüç atışta hepsinikaybettim.Onüçatışta!Onüçsayısıbanahepuğursuzgelmiştir,13Temmuz'da..."

"Tanrıcezasınıversin!"diyehaykırdıd'Artagnan,masadankalkarak,ogününhikâyesibiröncekigününhikâyesiniunutturmuştu.

"Biraz sabır," dedi Athos, "bir planım vardı. İngiliz garip bir adamdı, onu sabah Grimaud ilekonuşurkengörmüştümveGrimaudadamınkendisinehizmetindeçalışmayıönerdiğinisöyledi.OnakarşıonparçahalindeGriamud'yusürdüm."

"Ah!İnanılırgibideğil!"dedikendinitutamayarakkahkahalaratand'Artagnan.

"Evet,hepsibirgümüşparaetmeyenGrimaud'yuonparçahalindesürüp,elmasıkazandım.Şimdiısrarcıdavranmanınbirerdemolmadığınısöyleyebilirmisiniz?"

"Tanrım,buçokgülünç!"diyehaykırdıbirazolsuniçirahatlayand'Artagnankahkahalaratarak.

"Şansımındöndüğünühissedip,elmasıyenidenortayasürdüm."

D'Artagnan'ınyüzüyenidenasıldı."Ah!Lanetolsun,"dedi.

"Koşum takımlarını, atları kazanıp, sonra yeniden hepsini kaybettim. Sonunda koşum takımlarınıgerialdımveoradadurmayakararverdim."

Hangöğsününüstündenkaldırılmışgibirahatlayand'Artagnanderinbirnefesaldı.

"Yanisonuçolarakelmashâlâbenimöylemi?"diyesorduçekinerek.

"Kesinliklesevgilidostum,sizinBucéphale'inizinvebenimatımınkoşumtakımlarıylabirlikte."

"Amaatlarımızolmadankoşumtakımlarınıneyapacağız?"

"Aklımabirşeylergeliyor."

"Athos,beniürkütüyorsunuz."

"Dinleyin,uzunzamandırzaratmadınız,değilmid'Artagnan."

"Veatmayadaniyetlideğilim."

"Büyükkonuşmayın.Uzunzamandırzaratmadığınızagöre,elinizkuvvetlidir."

"Peki,sonra?"

Page 276: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"İngiliz ve arkadaşı hâlâ buradalar. Koşum takımlarını kaybettiklerine çok üzülmüşlerdi. Atınızaçokdüşkünsünüz,sizinyerinizdeolsamatakarşıkoşumtakımınıortayasürerdim."

"Amabirkoşumtakımıatındeğerinikarşılamazki."

"Sizdeikisinisürün!Bensizinkadarbencildeğilim."

"Bunuyaparmıydınız?"dediyavaşyavaşiknaolmayabaşlayand'Artagnankararsızbirhalde.

"Şerefsözü,bireldeatıgerialacaksınız."

"Amaatlarıkaybettiktensonra,geriyesadecekoşumtakımlarıkaldı."

"Ozamanelmasyüzüğüortayasürün."

"Ah!Obaşkabirşey,asla,asla."

"SizePlanchet'yisürmeniziönerecektim,amaİngilizbunubirkeredahakabuletmeyebilir!"

"SevgilidostumAthos,hiçbirşeyiriskeatmamayıtercihederim."

"Çokyazık," dediAthos soğukbir ifadeyle, "İngilizin cebi altın dolu.Tanrım!Bir el deneyin enazından."

"Yakaybedersem?"

"Kazanacaksınız."

"Amayakaybedersem?"

"Ozaman,koşumtakımlarınıvereceksiniz."

"Tamam,yalnızcabirel."

İngilizi aramaya başlayan Athos onu ahırda koşum takımlarını hayranlıkla izlerken buldu.Koşullarını açıklamanın tam zamanıydı, iki koşum takımına karşı tercihe göre ya bir at ya da yüzaltın.Hemenhesapyapanİngilizikikoşumtakımınınüçyüzaltınedeceğinidüşünerekkabuletti.

D'Artagnan'ınellerititreyerekattığızarlarıntoplamıüçtü,yüzününsolmasındanendişelenenAthosyalnızcaşunlarısöylemekleyetindi:

"Kötübiratıştıdostum,atlarınızkoşumtakımlarınakavuşacakmösyö."

Zaferindenoldukçaemingörünenİngilizzarlarısallamayabilegerekduymadanmasanınüzerineattı,d'Artagnanyüzündekiifadeyibellietmemekiçinarkasınıdönmüştü.

"Vay canına, şuraya bakın," dedi d'Artagnan sakin bir ses tonuyla, "böyle bir atışı hayatımdayalnızcadörtkezgördüm:Hepyek!"

Zarlarabakanİngilizafallamıştı,d'Artagnan'ıngözlerisevinçleparladı.

"Evet," diye devam etti Athos, "yalnızca dört kere: İlki Mösyö de Créquy'nin evinde, ikincisişatomdaydı... bir zamanlar şatom vardı, üçüncüsü Mösyö de Tréville'in konağındaydı, hepimizişaşırtmıştı, nihayet dördüncüsünü bir meyhanede ben atmıştım, bu bana yüz altın ve bir akşamyemeğinemalolmuştu."

Page 277: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Budurumdabeyefendiatınıgerialıyor,"dediİngiliz.

"Elbette,"dedid'Artagnan.

"Rövanşyokmu?"

"Hatırlarsanızşartlarımızdarövanşyoktumösyö."

"Doğru,atınızuşağınızateslimedilecekmösyö."

"Birdakika,"dediAthos,"izninizlemösyö,dostumabirşeysöylemekistiyorum."

"Söyleyin."

Athos,d'Artagnan'ıbirköşeyegötürdü.

"Yine ne var?" diye sordu d'Artagnan, "Benden ne istiyorsun, oyuna devam etmek için benidoldurmayıdüşünüyorsun,değilmi?"

"Hayır,düşünmeniziistiyorum."

"Neyidüşünecekmişim?"

"Atıgerialacaksınız,öyledeğilmi?"

"Elbette."

"İyiyapmıyorsunuz,benolsamyüzaltınıalırdım,bildiğinizgibiikikoşumtakımınıatayadayüzaltınakarşısürmüştünüz,tercihsizeait."

"Evet."

"Benolsamyüzaltınıalırdım."

"Benseatıalıyorum."

"Tekrarediyorum, iyiyapmıyorsunuz, ikikişibiratlaneyapacağız,benatınsağrısınabinemem,Aymon'un kardeşlerini kaybeden iki oğlu gibi görüneceğiz, yanımda bu muhteşem savaş atınınsırtındagidipbeniküçükdüşürmezsinizöyledeğilmi?Benhiçtereddütetmedenyüzaltınıalırdım,Paris'edönmekiçinparayaihtiyacımızvar."

"Buatbenimiçinçokdeğerli,Athos."

"İyiyapmıyorsunuzdostum;atınayağıburkulabilir,diziyaralanabilir,tökezlenipayağınıkırabilir,sakağıyayakalanmışbaşkabiratınyemliğindenyiyiphastalıkkapabilir,atıtercihetmekkaybedilmişyüzaltınanlamınagelecek,sahibininatıbeslemesigerekir,oysayüzaltınsahibinibesler."

"Amaozamannasılgeridöneceğiz?"

"Elbette uşaklarımızın atlarıyla! Nasıl olsa yüzümüzün ifadesinden soylu insanlar olduğumuzanlaşılacaktır."

"Aramis ve Porthos o güzel atlarının üzerinde çalım satarken, biz o bodur atlarla ne de soylugörünürüzama."

"AramisvePorthos!"diyehaykırdıAthosvegülmeyebaşladı.

Page 278: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nevar?"diyesorduarkadaşınınbuanikahkahalarınabiranlamveremeyend'Artagnan.

"Tamam,tamam,bizişimizebakalım,"dediAthos.

"Düşünceniznedir?.."

"Yüz altını almak, d'Artagnan, yüz altınla ay sonuna kadar kendimize ziyafetler çekebiliriz, hemsonrabildiğinizgibiçokyorulduk,birazdinlenmekhepimizeiyigelecek."

"Dinlenmek!Ah!HayırAthos,Paris'evarırvarmaz,ozavallıkadınıaramayabaşlayacağım."

"İyiya işte,buat işinizeyüzaltındandahamı fazlayarayacak?Yüzaltını alındostum,yüzaltınıalın."

Oldukçamakulgelenbusongerekçed'Artagnaniçinyeterliydi.Zatenbirazdahadirenirse,Athos'abencil biriymiş gibi görüneceğinden kaygılanıyordu, teklifi kabul edip, yüz altını tercih ettiğinde,İngilizhemenoradaaltınlarısaydı.

Artıkyapılacaktekşeyyolaçıkmaktı.HancıyaAthos'uneskiatıdışındaaltıaltındahaödeyiphesabıkapattıktansonra,d'ArtagnanveAthos,PlanchetveGrimaud'nunatlarıylayolakoyuldular;eyerlerikafalarınınüzerindetaşıyanikiuşakyayaolarakyolalıyorlardı.

Atları ne kadar kötü olursa olsun, iki arkadaş biraz sonra uşaklarıyla arayı açıp Crevecoeur'evardılar. Uzaktan, Aramis'in hüzünlü bir ifadeyle pencereye dayanmış bir halde ufuktaki tozbulutlarınıizlediğinifarkettiler.

"HeyAramis!Neişlerçeviriyorsunuzorada?"diyebağırdıikiarkadaş.

"Ah! D'Artagnan, Athos siz miydiniz?" dedi genç adam, "Dünya nimetlerinin ne çabuk eldeğiştirdiğini düşünüyordum; şu toz bulutlarının arasında gözden kaybolan İngiliz atı benim içindünyevi nesnelerin ne kadar geçici olduğunun canlı bir kanıtı. Hayatın kendisi de üç sözcükleçözümlenebilir:Erat,est,fuit."

"Budaneanlamageliyor?"diyesordukuşkulanmayabaşlayand'Artagnan.

"Bu,kötübirpazarlık sonucunda, tırısakalktığında saattebeş fersahyol alabilenbir İngiliz atınıaltmışaltınasattımanlamınageliyor."

D'ArtagnanveAthoskahkahalarattılar.

"Sevgili dostumd'Artagnan,"dediAramis, "yalvarırımbanakızmayın: İhtiyaçlaryasa tanımıyor;zaten o alçak at tüccarı beni en az elli altın kazıkladığı için yeterince cezalandırıldım. Ah! Sizlerişinizi iyi biliyorsunuz! Uşaklarınızın atlarına binip değerli atlarınızı yormadan arkadangetirtiyorsunuz."

Aynıandabir süredirAmiensyolundabelirmişolanbiryükarabasıdurdu,başlarında taşıdıklarıeyerlerle Grimaud ve Planchet indiler. Uşaklar Paris'e boş dönen yük arabasının sürücüsüyle yolboyuncasusuzluğunugidermeküzereanlaşmışlardı.

"Budanesi?"diyesorduAramis,"Eyerlerdenbaşkabirşeyyokmu?"

"Şimdianlıyormusunuz?"dediAthos.

"Dostlarım,sizdebenimgibiyapmışsınız.Bendeiçimdengelensesidinleyerekkoşumtakımlarını

Page 279: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

sakladım.Hey!Bazinbenimyenikoşumtakımlarımıdabeylerinkilerinyanınagetirin."

"Pekirahiplerineyaptınız?"diyesordud'Artagnan.

"Ertesigünonlarıakşamyemeğinedavetettim,buaradasöylememgerekkiburanınşarabıharika,onlarıkörkütüksarhoşettim,öylekipapazsilahşorüniformamıçıkarmamıyasaklarken,Cizvitonudasilahşorkadrosunaaldırtmamiçinbanayalvardı."

"Hemdetezsiz!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Tezsiz!Tezinkaldırılmasınıtalepediyorum!"

"Ozamandanberi keyfimceyaşıyorum.Her dizesi bir hecedenoluşanbirmanzumeyebaşladım;oldukçazor,amazorolmasıonudeğerlikılıyor.Sizeilkşiiriokuyacağım,dörtyüzmısraolsada,okumasıbirdakikasürüyor."

"AmanTanrım!"dediLatincedenolduğukadarşiirdendenefretedend'Artagnan,"SevgilidostumAramis,zorolmasınınyanınakısaolmaözelliğinideekleyin,böyleceikikeredeğerliolacak."

"Hem sonra," diye devam etti Aramis, "insanda soylu tutkular da uyandırıyor, okuyuncagöreceksiniz. Ah dostlarım, demek Paris'e dönüyoruz. Çok güzel, ben hazırım, o koca Porthos'ugörmeye gideceğiz. O koca ahmağı ne kadar özlediğimi biliyor musunuz? Ona bir krallık bileverseleratınısatmaz.Onuşimdidenatınınveeyerininüzerindegörürgibioluyorum.EminimatınınüzerindeoünlüMoğolgibiduruyordur."

Atlarınsoluklanmasıiçinbirsaatmolaverildi,hesabınıkapatanAramis'inBazin'idiğeruşaklarlabirlikteyükarabasınagöndermesininardındanPorthos'unyanınagitmeküzereyolakoyuldular.

Onu ayağa kalkmış, d'Artagnan'ın bir önceki gelişine kıyasla rengi yerine gelmiş bir haldebuldular.Tek başına olmasına rağmen oturduğumasada şişte kızartılmış butlar, seçkin şaraplar veiştahaçıcımeyvelerdenoluşandörtkişilikbiryemekvardı.

"Ah!"dediPorthosayağakalkarak,"tamzamanındageldiniz,henüzçorbamıiçiyordum,sizdebanaeşlikedeceksiniz."

"Oh!Oh!"dedid'Artagnan,"BuşişeleriMousquetonkemendiylealmışolamaz,hembalıkvesığırfiletosudavar..."

"Kendimitoplamayaçalışıyorum,"dediPorthos,"buburkulmabeniçokzayıfdüşürdü,hiçayağınızburkuldumu,Athos?"

"Asla,yalnızcaFéroucaddesindekiçatışmamızdaaldığımbirkılıçdarbesibenideaynışekildeonbeşgünkadaryatağabağlamıştı."

"AmasevgiliPorthos,busofrayalnızcasiziniçinhazırlanmamış,"dediAramis.

"Evet,"dediPorthos,"beklediğimkonuklarımvardı,amagelemeyeceklerinibildirdiler;benimiçinönemli değil, siz onların yerini alacaksınız.HeyMousqueton!Tabure getir, şarapları da iki katınaçıkar!"

"Buradaneyediğimizibiliyormusunuz?"dediAthosondakikasonra.

"Budanedemek?"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"benilikli,enginarlıdanaetiyiyorum."

"Bendekuzufiletosu,"dediPorthos.

Page 280: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bendebirtavuğungöğüsetini,"dediAramis.

"Hepinizyanılıyorsunuz,beyler,"diyekarşılıkverdiAthos,"atetiyiyorsunuz."

"Hadicanım!"dedid'Artagnan.

"Ateti!"dediAramistiksintiyleyüzünüburuşturarak.

BirtekPorthoskarşılıkvermedi.

"Evet,Porthosatıyiyoruz,öyledeğilmi?Hattabelkikoşumtakımlarınıda?"

"Hayırbeyler,koşumtakımlarınısakladım,"dediPorthos.

"AmanTanrım,hepimizsözleşmişgibiaynışeyiyapmışız,"dediAramis.

"Ne yapmamı isterdiniz ki," dedi Porthos, "o at konuklarımı utandırıyordu, onları aşağılamakistemedim."

"Düşesinizhâlâkaplıcalarda,öyledeğilmi?"diyesordud'Artagnan.

"Evet,"diyekarşılıkverdiPorthos."Bugünyemeğebeklediğimkonuklardanbiriolanbölgevalisi,atıçokistedi,bendekıramayıpverdim."

"Verdinizmi?"diyehaykırdıd'Artagnan.

"AmanTanrım!Evet,sözcüğüntamanlamıylaöyle,verdim,çünküenazyüzellialtınederdi,amacimriherifseksenaltınverdi."

"Eyersizmi?"diyesorduAramis.

"Eyersiz."

"Dikkatettiysenizbeyler,"dediAthos,"içimizdeeniyipazarlığıPorthosyapmış."

O zaman zavallı Porthos'u neye uğradığını şaşırtan bir kahkaha tufanı koptu, ama bu toplugülüşmeninnedenikendisineaçıklandığındaodaalışıldıkkahkahalarıyladostlarınaeşliketti.

"Budurumdahepimizincebidoluolmalı,"dedid'Artagnan.

"Benimiçindurumböyledeğil,"dediAthos,"Aramis'inİspanyolşarabıöylehoşumagittiki,altmışşişeyiuşaklarlabirliktearabayayüklettim:Buyüzdenparalarımsuyunuçekti."

"Bende,"dediAramis,"bütünparamısonkuruşumakadarbenimiçinvebirgünmutlakayenidenbir araya geleceğimizi düşündüğüm sizler için ayinler düzenleyen Montdidier kilisesine veAmiens'dekiCizvitrahiplerinebağışladım."

"Şuburkulmabana ne kadaramal oldu biliyormusunuz?" dediPorthos, "ÜstelikMousqueton'unyarası için günde iki kere cerrah getirtmem gerekti, Mousqueton'un yarası ancak eczacılaragösterilebilecekbiryerdeolduğuiçinadambendençiftücretialdı,bununüzerineMousqueton'abirdahaorasındanyaralanmamasıtalimatınıverdim."

"Hadi,hadi,"dediAthos,d'ArtagnanveAramis'lekarşılıklıgülüşerek,"zavallıçocukiçinoldukçacömertdavrandığınızanlaşılıyor,iyibirefendiyedebuyakışır."

Page 281: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kısacası,hesabımıödediğimde,cebimdeotuzekükalacak,"dediPorthos.

"Vebendedeonaltınvar,"dediAramis.

"Hadi,hadi,"dediAthos, "öylegörünüyorki,karunkadarzenginiz.Yüzaltındangeriyenekaldıd'Artagnan?"

"Yüzaltınmı?Ellisinisizevermiştim."

"Öylemi?"

"Vaycanına!"

"Ah!Doğru,şimdihatırlıyorum."

"Altıaltınıhancıyaverdim."

"Ohancıneaşağılıkadamdıöyle,onanedenaltıaltınverdiniz?"

"Banavermemisizsöylediniz."

"Doğrusubuyaçokiyiniyetliyim.Geriyenekaldı?"

"Yirmibeşaltın,"dedid'Artagnan.

"Vebendede,"dedicebindenbirazbozuklukçıkartanAthos,"bende..."

"Sizdebirşeykalmamış."

"Yadatoplamakatılmayacakkadarazbirmeblağ."

"Bakalımtoplamnekadarparamızvar?Porthos?"

"Otuzekü."

"Aramis?"

"Onaltın."

"Yasizd'Artagnan?"

"Yirmibeşaltın."

"Toplamneyapıyor?"dediAthos.

"Dörtyüzyetmişbeşlira!"dediArşimetgibihızlıhesapyapand'Artagnan.

"Paris'e vardığımızda, cebimizde hâlâ dört yüz liramız olacak, bir de koşum takımlarımız," dediPorthos.

"Pekiyasüvaribirliğininatları?"dediAramis.

"Uşakların atlarını satıp kendimize iki düzgün at aldıktan sonra atların sahiplerini kuraylabelirleyeceğiz, kalan dört yüz lirayla diğer iki kişiden biri için vasat bir at daha alacağız, sonracebimizde kalanları önüne gelen ilk kumarhaneye girmesi için zarı kuvvetli olan d'Artagnan'avereceğiz."

Page 282: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yemeğimiziyiyelim,"dediPorthos,"yoksasoğuyacak."

Gelecek konusunda içleri biraz olsun rahatlayan dört arkadaş yemeklerini yiyip, kalanıMousqueton,Bazin,PlanchetveGrimaud'yabıraktılar.

Paris'edöndüklerinde,d'Artagnan,MösyödeTréville'dengelenvetalebiüzerinekralınkuşatmadansonrakendisinisilahşorkadrosunaalacağınıbelirtenbirmektupbuldu.

MadamBonacieux'yübulmakdışındaenbüyükarzusugerçekleştiğiiçin,büyükbirsevinçleyarımsaatönceayrıldığıarkadaşlarınınyanınakoştu,amaonlarıkaygılıvekafalarıkarışıkbirhaldebuldu,Athos'tatoplanmalarıdurumunnekadarciddiolduğunugösteriyordu.

MösyödeTrévillekendilerinekralın1Mayıs'tasefereçıkmayakararverdiğinivedonanımlarıylabirliktehazırolmalarınıbildirmişti.

Dört filozof şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı: Disiplin söz konusu olduğunda Mösyö deTréville'inşakasıolmazdı.

"Donanımlariçinnekadarparagerekiyor?"diyesordud'Artagnan.

"Ah!Tahminedemezsin,"diyekarşılıkverdiAramis,"çoktutumludavranarakbirhesapçıkarttık,herbirimizebinbeşyüzliragerekiyor."

"Dörtkişiiçinaltıbinlira,"dediAthos.

"Tutumlu biri gibi değil, bir davavekili gibi hesap yaparsam hepimize bin lira yetermiş gibigeliyor..."dedid'Artagnan.

DavavekilisözcüğüPorthos'unaklınıbaşınagetirmişti.

"İşte,buldum!"dedi.

"Bu da bir şey, benim aklıma hiçbir şey gelmiyor," dedi Athos soğuk bir ifadeyle, "amad'Artagnan'a gelince, beyler, sanırım aramıza katılacak olması aklını başından aldı. Kendi payımadonanımlarımıkarşılamakiçinenazikibinliragerektiğiniiddiaediyorum."

"Dört kere iki bin sekiz bin eder," dediAramis, "demek donanımlarımız için bize sekiz bin liragerekiyor,yinedeeyerlerimizhazır."

"Dahası,"dedi teşekkür içinMösyödeTréville'egidend'Artagnan'ınkapıyıkapatmasınıbekleyenAthos, "dahası, dostumuzun parmağında parıldayan elmas yüzük var. Orta parmağında kralınfidyesinitaşıyanarkadaşımızkardeşlerinisıkıntıdabırakmayacakkadarcömerttir."

Page 283: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXIX

Page 284: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

DonanımKoşuşturmasıMuhafız olduğu için donanımını sağlaması silahşorlara göre daha kolay olsa da, dört arkadaş

arasında en meşgul görünen d'Artagnan'dı, ama bildiğimiz gibi, Gaskonyalı delikanlı cimriliğevaracak kadar temkinli bir kişiliğe sahipti, bunun yanı sıra övüngenliğiyle Porthos'u bile geridebırakıyordu.Bukendinibeğenmişliğeşimdidahaazbencilbirkaygıeklenmişti.MadamBonacieuxhakkındabilgi toplamaya çalışsa da, herhangi yeni bir habere ulaşamamıştı.MösyödeTréville bukonuyu kraliçeye açmış, genç kadının nerede olduğunu bilmeyen kraliçe onu aratacağına sözvermişti. Ama yerine getirilip getirilemeyeceği kesin olmayan bu söz, d'Artagnan'ın içinirahatlatmamıştı.

OdasınakapananAthos,donanımınısağlamakiçinhiçbirşeyyapmamayakararlıydı.

"Önümüzdeonbeşgünvar,"diyordudostlarına,"buonbeşgününsonundabirşeybulamazsamyada bir şey beni bulamazsa, iyi bir Katolik olmam nedeniyle, kafama bir kurşun sıkıp intiharedemeyeceğimegöre,kardinalindörtadamınaveyasekizİngilizesataşacağımvebirindenbiribeniöldürenekadardövüşeceğim,sayılarıbendenfazlaolduğuiçinbuzorolmayacak.Ozamankraliçinöldüğümsöylenecekvehizmetimidonanımagerekkalmadantamamlamışolacağım."

Ellerini arkasında birleştirmiş olan Porthos kafasını bir aşağı bir yukarı sallayarak tur atarkenşöylediyordu:

"Düşüncemiuygulamayakoyacağım."

KafasıkarışıkveendişeliolanAramisisehiçbirşeysöylemiyordu.

Ortamahâkimolankaramsarlıkbuhüzünlüayrıntılardananlaşılabiliyordu.

Uşaklar da, Hippolytus'un çırakları gibi efendilerinin sıkıntılarını paylaşıyorlardı. Mousquetonekmek hazırlıyor, ibadetine ara vermeyen Bazin kiliseleri dolaşıyordu; Planchet uçan sinekleriizlerken, Grimaud bu hüzün atmosferinde, efendisinin sessizlik yasağına riayet ederek taşları bileağlatacakşekildederinderiniçiniçekiyordu.

Üç dost –çünkü önceden de belirttiğimiz gibi Athos donanımını sağlamak için hiçbir şeyyapmayacağına yemin etmişti– sabah erkenden dışarı çıkıp akşamın geç saatlerinde dönüyorlardı.Caddelerde geziniyor, kaldırımlarda düşürülmüş kese olup olmadığına bakıyorlardı. Gittikleri heryerde o kadar dikkatli davranıyorlardı ki, adeta iz üzerinde oldukları söylenebilirdi. Birbirleriylekarşılaştıklarında birbirlerine, "Bir şeyler bulabildin mi?" anlamına gelen hüzünlü bakışlaryöneltiyorlardı.

Bununlabirlikte,donanımkonusundaaklınabirşeylergelenPorthosbudüşünceyeinatlasarılmışve uygulamaya koymak için harekete geçmişti. Bir gün onu Saint-Leu kilisesine giderken görend'Artagnaniçindengelensesidinleyerekonuizlemeyekararverdi:Kiliseyegirerkenbıyığınıburupsakalını sıvazlaması onun ciddi bir işin peşinde olduğunu gösteriyordu. D'Artagnan gizli gizliizlediği içinPorthos kimsenin kendisini gördüğünün farkındadeğildi. Porthos bir sütunayaslandı,hemenarkasındangirend'Artagnandabirbaşkasütunayaslandı.

Vaaz olduğu için kilise çok kalabalıktı. Porthos bu durumdan istifade ederek kadınları izlemeyebaşladı.Mousqueton'unçabalarısayesinde,dışgörünümüiçindekisıkıntıyıdışavurmuyordu;şapkası

Page 285: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birazyıpranmış, tüylerihafifçe solmuştu, işlemeleribirazeskimiş,dantelleri tarazlanmıştı;yinedekiliseninloşışığında,buinceayrıntılarfarkedilmiyorduvePorthosherzamankiyakışıklıPorthos'tu.

D'Artagnan, Porthos'un yaslandığı sütuna en yakın bankta siyah başlığının altında olgun birgüzelliğe sahip, yüzü hafifçe sararmış, ince, ama dimdik ve kibirli görünen bir kadını fark etti.Porthosarasırahissettirmedenkadınısüzüyor,sonrabakışlarınıhemenuzaklaraçeviriyordu.

ZamanzamankızarankadındaşıpsevdiPorthos'aşimşekhızıylakaçamakbakışlaryöneltiyordu,oanlarda Porthos'un gözleri öfkeyle başka yönlere çevriliyordu. Dudaklarını kan gelinceye kadarısırışına, burnunun ucunu kaşımasına ve oturduğu yerde kıvranmasına bakılırsa, bu, siyah başlıklıkadınıniçiniacıtanbiroyundu.

Bıyığınıbirkezdahaburup,keçisakalınısıvazlayanPor-thos,koroyayakınbiryerdeoturangüzelbir kadına işaretler yapmayabaşladı; kadınınyalnızcagüzel değil, soyluolduğuda söylenebilirdi,çünküarkasındaüzerinedizçöktüğüminderigetirenbirzenciveilahiokuduğukitabaaitolanarmalıçantayıtutanbirhizmetçivardı.

Porthos'uizleyensiyahbaşlıklıkadın,bakışlarınınsürekliolarakkadifeminderlihanımın,zencininvehizmetçininüzerinedikildiğinigörüyordu.

BuaradarolünüiyioynayanPorthos,gözlerinikırpıştırıyor,parmaklarınıdudaklarınagötürüyor,gençkadınıetkileyençekicigülümsemelergönderiyordu.

Bununüzerine siyahbaşlıklı kadın,göğsünevurarak, suçunukabullenmişçesineöylederinbir iççektiki,kırmızıminderlihanımdadahilolmaküzereherkesonadoğrubaktı;herşeyinfarkındaolanPorthoshiçbirşeyduymamışgibiyaptı.

Kırmızıminderli kadın, güzelliğiyle, kendisini korkulacakbir rakibeolarakgören siyahbaşlıklıkadını, onu siyah başlıklı kadından daha güzel bulan Porthos'u ve onun Meung'de, Calais'de,Douvres'da karşılaştığı yüzü yaralı adamın Milady diye seslendiği kadın olduğunu anlayand'Artagnan'ıçoketkilemişti.

Gözünü kırmızı minderli kadından ayırmayan d'Artagnan, Porthos'un oyununu keyifle izlerken,Ours caddesinin Saint-Leu kilisesine çok da uzak olmadığını düşünerek siyah başlıklı kadınındavavekilininkarısındanbaşkasıolmadığınıtahminediyordu.

Porthos muhtemelen davavekilinin karısının kesesinin ağzını açmaya yanaşmadığı Chantillybozgunununrövanşınıalıyordu.

Ama bütün bu olup bitenlerin ortasında, d'Artagnan her iki kadının da Porthos'un güzellikanlayışınauygunolmadığınıfarketti.Yaşananlarkuruntuveyanılsamadanbaşkabirşeydeğildi,amakuruntuveyanılsamaolmadangerçekbiraşkın,kahredicibirkıskançlığınolmasımümkünmüydü?

Vaaz bittiğinde, davavekilinin karısı okunmuş su dolu kaba doğru yöneldi; onu geride bırakanPorthos parmağının yerine elini suya daldırdı. Bunu kendisi için yaptığını düşünen davavekilininkarısı gülümsedi amakısa süre içinde büyükbir hüzünle yanılmış olduğunu anladı, başını çevirenPorthos'unbakışları beraberindeki zencivehizmetçiylekendisinedoğruyaklaşankırmızıminderlihanımadikilmişti.

Yanına gelen kırmızı minderli hanım narin elini Porthos'un okunmuş suların sızdığı iri elinedokundurdu,gülümseyerekhaççıkardıktansonrakilisedenayrıldı.

Page 286: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Davavekilininkarısı içinbukadarıfazlaydı,bukadınlaPorthos'unbirbirlerinekuryaptıklarındanemindi.Soylubirkadınolsa,oracıktadüşüpbayılırdı,amayalnızcabirdavavekilininkarısıolduğuiçinsilahşoraderinbiröfkeyleşunlarısöyledi:

"MösyöPorthos,banadaokunmuşsudanvermeyecekmisiniz?"

Porthosbusözlerüzerineyüzyıllıkuykudanuyanmışbiradamgibiirkildi.

"Ma...madam!"diyehaykırdı,"Sizmiydiniz?Kocanız,muhteremMösyöCoquenardnasıllar?Herzamankigibipintiliğedevamediyorlarmı?İkisaatlikvaazboyuncagözlerimneylemeşguldükisizigöremedim?"

"Hemen yanı başınızdaydım," diye yanıtladı davavekilinin karısı, "ama gözlerinizi biraz önceokunmuşsuverdiğinizgüzelhanımdanayıramadığınıziçinbenifarkedemediniz."

Porthosutanmışgibiyaptı.

"Ah!"dedi,"Bunufarkettinizmi?"

"Farketmemekiçinkörolmakgerekiyordu."

"Evet,"dediPorthosaldırmazbir ifadeyle,"kocasınınkıskançlığınedeniylegörüşemediğimizbirdüşestir,benigörmekiçinhabergöndererekgözlerdenuzakbumahalledekibubilinmeyenkiliseyeçağırdı."

"MösyöPorthos,"dedidavavekilininkarısı,"beşdakikaiçinkolunuzagirebilirmiyim,sizinlebirazkonuşmakistiyorum."

"Tabii ki madam," dedi Porthos yapacağı hileye gülen bir kumarbaz gibi kendi kendine gözkırparak.

OsıradaMilady'yiizleyerekyanlarındangeçend'Artagnanzaferedasıtaşıyanbugözkırpışıfarketmişti.

"Güzel,"dedikendikendine,konuyaodönemingaripbirbiçimdegevşekolanahlakideğerleriyleyaklaşand'Artagnan,"içimizdenbiridonanımınızamanındanöncesağlayacak."

Davavekilininkarısınınkolunda tıpkıdümeninyönlendirdiğibirkayıkgibi ilerleyenPorthos, ikiyanı da turnikelerle kapalı olduğu için sık gelinmeyen ve gündüzleri dilenciler ve oyun oynayançocuklardışındakimseningirmediğiSaint-Magloiremanastırınınönünegeldi.

"AhMösyöPorthos,"diyehaykırdıdavavekilininkarısı, etraftaomekânınherzamanki sakinleridışında kendilerini izleyen kimse bulunmadığından emin olduktan sonra, "Ah! Mösyö Porthos!Görünüşegörekalplerifethetmekteüzerinizeyok!"

"Benmimadam?"dediPorthos,hafifçekasılarak,"Amabunudaneredençıkardınız?"

"Kilisedeyaptığınızişaretlere,okunmuşsuyanedemeli?Amayanındabirzencivehizmetkârolanokadınbirprensesolmalı!"

"Hayır,yanılıyorsunuz,oyalnızcabirdüşes."

"Kapıda bekleyen uşağı ve üniformasıyla at arabasının koltuğunda bekleyen sürücüyü farketmedinizmi?"

Page 287: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Porthosuşağıdaarabacıyıdagörmemişti,amaMadamCoquenard'ınkıskançbakışlarıhiçbirşeyikaçırmamıştı.

Porthoskırmızıminderlikadınınprensesolduğunuenbaştasöylemediğinepişmanolmuştu.

"Ah! Demek güzel hanımların gözdesi oldunuz, Mösyö Porthos!" diye devam etti içini çekendavavekilininkarısı.

"Ama,"diyekarşılıkverdiPorthos,"doğanınbanabağışladığıbudışgörünümleaşktaşansımhepyavergider."

"Tanrım! Erkekler her şeyi ne çabuk unutuyorlar!" diye haykırdı Madam Coquenard gözlerinigökyüzünedikerek.

"Sanırım kadınlar kadar çabuk değil," diye yanıtladı Porthos, "çünkü ölüm döşeğinde cerrahlaraterkedilmişbirhaldeykensizinkurbanınızoluyordum;ünlübirailedengelenbensizindostluğunuzagüvenmiştim,oberbatChantillyhanındayaralarımdanveaçlıktanölecektim,oysasizgönderdiğimoateşlimektuplarayanıtvermeyetenezzülbileetmediniz."

"Ama Mösyö Porthos..." diye mırıldandı, soylu kadınların mantığıyla düşündüğünde haksızolduğunukabuledendavavekilininkarısı.

"BensiziniçinPenaflorkontesindenvazgeçtim..."

"Bunubiliyorum."

"Barones..."

"MösyöPorthos,beniincitmeyin."

"Düşes."

"MösyöPorthosbirazhoşgörülüolun!"

"Haklısınızmadam,devametmeyeceğim."

"Amakocamborçvermekkonusundatekbirsözbileişitmekistemiyor."

"Madam Coquenard," dedi Porthos, "bana yazdığınız ve hafızama kazınmış olarak duran o ilkmektubuhatırlıyormusunuz?"

Davavekilininkarısıinledi.

"Amabendenistediğinizmeblağoldukçayüksekti."

"Madam Coquenard, tercih hakkımı sizden yana kullanmıştım. Oysa düşes... onurunu tehlikeyeatmamakiçinisminivermiyorum,düşesebirmektupyazmambanabinbeşyüzliragöndermesiiçinyeterliydi."

Davavekilininkarısınıngözündenbirdamlayaşaktı.

"MösyöPorthos,"dedi,"siziteminederimki,beniyeterincecezalandırdınız,gelecektemüşkülbirdurumdakalırsanız,banadanışmanızyetecektir."

"Bırakınmadam,"dediPorthosisyanedercesine,"paradansözetmeyelim,gururumkırılıyor."

Page 288: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Demekartıkbenisevmiyorsunuz!"dedidavavekilininkarısıderinbirkederle.

Porthossessizliğinibozmadı.

"Demekyanıtınızbu,öylemi?Yazık!Anlıyorum."

"Uğradığım hakareti bir düşünsenize, yarası hâlâ burada," dedi Porthos elini yüreğinin üzerinekoyupsertçebastırarak.

"SevgiliPorthosbunutelafiedeceğim."

"Zaten sizden ne istemiştim ki?" diye devam etti Porthos, omuzlarını iyi niyetini göstermek içinsilkerek; "Yalnızca bir borç. Ben mantıksız bir adam değilimMadam Coquenard ve sizin zenginolmadığınızı, kocanızın zavallı davacılardan birkaç ekü alabilmek için ne zorluklar çektiğini debiliyorum. Ah! Bir kontes, bir markiz ya da düşes olsaydınız iş değişirdi, o zaman sizi aslabağışlamazdım."

Davavekilininkarısıkendisiniaşağılanmışhissetti.

"Şunu bilin ki, Porthos," dedi, "kasamda sizin o her şeyini yitirmiş kırıtkan soylularınızdan çokdahafazlaparavar."

"O zaman bana iki kere hakaret ettiniz," dedi Porthos kolunu davavekilinin karısının kolundançekerek,"çünküzenginsenizbenigeriçevirmenizhiçbirşekildebağışlanamaz."

"Zengindediysem,"dedibirazilerigittiğinianlayanMadamCoquenard,"sözcüğüntamanlamıylaöylesayılmaz.Çokzengindeğilim,amarahatçageçinebiliyorum."

"Yalvarırım madam, artık bunlardan konuşmayalım. Beni hiç tanımamışsınız, aramızdaki bütünbağlarkoptu."

"Nekadarnankörsünüz!"

"Ah!Suçubirazdakendinizdearasanız!"dediPorthos.

"Hadigüzeldüşesinizegidin!Sizitutanyok."

"Hey!Sanırımonuniçinçokgecikmişsayılmam!"

"BakınMösyöPorthos,sizesonkezsoruyorum:Benihâlâseviyormusunuz?"

"Neyazıkkimadam,"dediPorthos sesininenacıklı tonuyla, "önsezileriminöleceğimi söylediğibirsefereçıkıyoruz..."

"Ah!Böyleşeylersöylemeyin!"diyehaykırdıdavavekilininkarısıgözyaşlarınaboğularak.

"İçimdengelensesbunlarısöylüyor,"diyedevamettiPorthos,sesinedahakederlibirifadevererek.

"Dahadoğrusuyenibiraşkyaşadığınızısöyleyin."

"Hayır, bütün içtenliğimle söylüyorum. Yeni bir aşk söz konusu değil, hatta yüreğiminderinliklerinde hâlâ siz varsınız. Ama bildiğiniz ya da bilmediğiniz gibi, on beş gün içinde buölümcül sefer başlıyor; donanımımı sağlamakla meşgul olacağım. Sonra sefer için gereklimasraflarıkarşılayabilmekiçinBretagne'aaileminyanınagideceğim."

Page 289: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Porthosaşklacimrilikarasındasonbirçatışmadahayaratmakistiyordu.

"Kilisede gördüğünüz hanım bizim topraklarımıza yakın oturuyor, onunla birlikte yolculukedeceğiz.Bildiğinizgibiikikişilikseyahatlerdezamandahaçabukgeçer."

"Paris'tehiçdostunuzyokmu?"diyesordudavavekilininkarısı.

"Olduğunusanıyordum,"dediPorthoskederle,"amayanılmışım."

"DostunuzvarMösyöPorthos,dostunuzvar,"dediMadamCoquenard,kendisinibile şaşırtanbirkendinden geçişle, "yarın eve gelin. Kuzenim, yani teyzemin oğlu olacaksınız, birçok dava içinPicardie'deki Noyon'dan Paris'e geliyorsunuz ve bir davavekiline ihtiyacınız var. Bütün bunlarıaklınızdatutabilecekmisiniz?"

"Kesinliklemadam."

"Akşamyemeğisaatindegelin."

"Memnuniyetle."

"Kocamınyanındadikkatlidavranın,yetmişaltıyaşındaolsadaçokkurnazdır."

"Yetmişaltı!Pesdoğrusu!Güzelbiryaş!"diyekarşılıkverdiPorthos.

"Çokyaşlıdemekistiyorsunuz,değilmi?Buyüzdenzavallıadambeniherandulbırakabilir,"diyedevam etti davavekilinin karısı, Porthos'a anlamlı bir bakış göndererek. "Çok şükür, evliliksözleşmesinegöre,herşeysağkalaneşekalıyor."

"Herşeymi?"dediPorthos.

"Herşey."

"Sevgili Madam Coquenard, gördüğüm kadarıyla çok tedbirli bir kadınsınız," dedi Porthosdavavekilininkarısınınelinişefkatlesıkarak.

"SevgiliMösyöPorthos,ozamananlaştık,değilmi?"dedikırıtarak.

"Hayatboyunca,"diyekarşılıkverdiPorthosçapkınca.

"Ozamanhoşçakalınçapkınım."

"Hoşçakalınunutkanım."

"Yarıngörüşürüzmeleğim!"

"Yarıngörüşürüzhayatımınateşi!"

Page 290: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXX

Page 291: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MiladyFarkedilmedenMilady'yiizlemişoland'Artagnan,onunarabayabindiğinigörmüşvesürücüsüne

Saint-Germain'egitmesitalimatınıverdiğiniduymuş,tırısakalkmışikigüçlüatınçektiğibirarabayıyayaolarakizlemeninbiranlamıolmadığınıdüşünerekFéroucaddesinegeridönmüştü.

Seinecaddesinde,birpastaneninönündedurup,kendindengeçmişbirhaldeiştahaçıcıgörünenbirçöreğiizleyenPlanchetilekarşılaştı.

OnaMösyödeTréville'in ahırından iki atı eyerleyipAthos'agelmesi talimatınıverdi–MösyödeTrévilled'Artagnan'ınahırındakiatlarıkullanmasınaizinvermişti.

Planchet,Vieux-Colombiercaddesine,d'ArtagnandaFéroucaddesineyöneldiler.EvdeolanAthos,Picardie yolculuğu sırasında aldığı o ünlü İspanyol şaraplarından birini hüzünle yudumluyordu.D'ArtagnaniçindebirbardakgetirmesiniişaretettiğiGrimaudherzamankigibiitaatetti.

O zaman d'Artagnan kilisede Porthos ile davavekilinin karısı arasında yaşananları ve dostlarınındonanımınısağlamaküzereolduğunuanlattı.

"Bana gelince," dedi Athos, "içim çok rahat, çünkü koşum takımlarımın masrafını kadınlarkarşılamayacak."

"Yine de sizin gibi kibar, soylu ve yakışıklı bir beyefendinin aşk sözcüklerine ne prensesler, nekraliçelerkarşılıkverebilirdi."

"Bud'Artagnanhenüzçokgenç!"dediAthosomuzlarınısilkerek.

VeGrimaud'yabirşişedahagetirmesiniişaretetti.

OsıradakafasınıyarıaçıkkapıdangösterenPlanchet,efendisineatlarınhazırolduğunubildirdi.

"Hangiatlar?"diyesorduAthos.

"MösyödeTréville'inSaint-Germain'eyapacağımgezintisırasındakullanmamiçinödünçverdiğiikiat."

"Saint-Germain'deneyapacaksınız?"diyesorduAthos.

Ozamand'Artagnan,kilisedekikarşılaşmayıveokadının şakağındayara iziolan siyahpelerinliadamlabağlantısınıanlattı.Oadamaklındanhiççıkmıyordu.

"Yani tıpkı Madam Bonacieux gibi bu kadına da âşık oldunuz, öyle mi?" dedi insanoğlununzaaflarınaacıyormuşgibiküçümseyerekomuzlarınısilkenAthos.

"Benmi,asla!"diyehaykırdıd'Artagnan. "Yalnızcabukadınınsırrınıortayaçıkarmak istiyorum.Nedenbilemiyorumama,benitanımayanvebenimdetanımadığımbukadınınhayatımdaönemlibirroloynayacağınıdüşünüyorum."

"Aslında haklısınız," dedi Athos, "kaybolduğunda aranma zahmetine değecek tek bir kadınolduğunabileinanmıyorum.MadamBonacieuxortadankaybolduysa,kendibaşınınçaresinebaksın!"

"Hayır Athos, hayır, yanılıyorsunuz," dedi d'Artagnan, "zavallı Constance'ımı her zamankinden

Page 292: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

dahaçokseviyorumveneredeolduğunubilsem, istersedünyanınöbürucuolsun,onudüşmanlarınelindenkurtarmakiçinhemenorayagiderim;amabütünaraştırmalarımboşaçıktı,neredeolduğunubilmiyorum.Neyaparsınız,kendimiziavutmakgerekiyor."

"Ozamansevgilid'ArtagnankendiniziMiladyileavutun,sizieğlendirecekse,bunubütünkalbimlediliyorum."

"Dinleyin Athos," dedi d'Artagnan, "hapse atılmış gibi burada bekleyeceğinize, atınıza binip birgezintiyapmakiçinbenimleSaint-Germain'egelin."

"Sevgilidostum,"diyekarşılıkverdiAthos,"atımvarsabinerim,yoksayayagiderim."

"Ben sizin kadar gururlu değilim," dedi başkasından gelse kendisini incitecek olan paylaşımdanuzakbuyaklaşımagülümseyerekd'Artagnan,"bulduğumatabinerim.Hoşçakalınsevgilidostum."

"Hoşçakalın,"dedisilahşor,Grimaud'yagetirdiğişişeyiaçmasınıişaretederek.

D'ArtagnanvePlanchetatlarınabinipSaint-Germain'edoğruyolakoyuldular.

Genç adam yol boyunca, Athos'un Madam Bonacieux ile ilgili söylediklerini düşündü. Çokduygusalbirkişiliğiolmasada,d'Artagnantuhafiyeciningençkarısındanfazlasıylaetkilenmişti,hattasöylediğigibionubulmakiçindünyanınöbürucunabilegiderdi.Amadünyayuvarlakolduğuiçinbirçokucuvardıvehangiyanayöneleceğinibilemiyordu.

Buarada,Miladyhakkındabilgitoplayacaktı.Siyahpelerinliadamlakonuştuğunagöre,onutanıyorolmalıydı. D'Artagnan, Madam Bonacieux'yü kaçıranın ilk kez olduğu gibi ikinci kez de siyahpelerinli adam olduğunu düşünüyordu. Bu durumda, d'Artagnan, Milady'yi araştırarak aslındaConstance'ındaizinisürmüşolacağıkonusundayalansöylemiyorduyadayalnızcabirazkıvırıyordu.

Bunları düşünürken, arada bir atını mahmuzlayan d'Artagnan bir süre sonra Saint-Germain'evarmıştı.OnyılsonraXIV.Louis'nindoğacağıköşkünönündengeçti.Issızbiryoldagüzelİngilizleilgiliherhangibiripucubulmakiçinsağınasolunabakarakilerlerken,odöneminmimarianlayışınagörecaddeyebakancephesindehiçpenceresiolmayanşirinbirevinzeminkatındakendisineyabancıgelmeyenbiryüzlekarşılaştı.ÇiçeklerlekaplıbirterastagidipgelenbuadamıöncePlanchettanıdı.

"Şurayabakınefendim!"dedid'Artagnan'a"ahmakahmakbakanşusuratıtanıdınızmı?"

"Hayır,amaonubiryerlerdegörmüşolduğumusanıyorum."

"Bu adam, bir ay önce Calais'de liman müdürünün evine giderken delik deşik ettiğiniz WardeskontununuşağıLubin'denbaşkasıdeğil."

"Vaycanına,budoğru!"dedid'Artagnan,"Şimdionutanıdım.Senihatırlarmıdersin?"

"Sanmıyorumefendim,yüzümünetolarakhatırlayamayacakkadarberbatbirdurumdaydı."

"Ozamanbuçocuklabirazsohbetedip,efendisininölüpölmediğiniöğren."

Planchetatındaninip,kendisinihatırlamayanLubin'edoğruyürüdü,birazsonraikiuşakkoyubirsohbete daldıklarında, atları dar bir sokağa doğru iten d'Artagnan evin etrafını dolaşıp, bir fındıkağacınınarkasındankonuşmalarıdinlemeyebaşladı.

Ağacın arkasında bir an için çevreyi gözlemlerken, bir araba sesi duydu ve ardındanMilady'nin

Page 293: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

arabasının karşısında durduğunu gördü. Milady'yi içerde gördüğünde yanılmadığını anladı. Olanbitenigörünmedenizlemekiçinatınınboynunadoğrueğildi.

Miladysarısaçlıgüzelbaşınıkapıdanuzatıphizmetçisinetalimatverdi.

Yirmi,yirmiikiyaşlarındaolanbuhareketliveuyanıkkızgerçektendesoylubirhanımefendininhizmetçisi olmaya layıktı. O zamanın geleneklerine uygun bir şekilde oturduğu basamaktan aşağıatlayıp,d'Artagnan'ınLubin'igördüğüterasayöneldi.

D'Artagnan hizmetçiyi gözleriyle izlerken, Lubin'in içeriden çağırılmasıyla, efendisinin nereyekaybolduğunubulmayaçalışanPlanchet'ninterastayalnızkaldığınıfarketti.

Hizmetçikız,LubinsandığıPlanchet'yeyaklaşarakküçükbirpusulauzattı.

"Efendinizeiletilecek,"dedi.

"Efendimemi?"diyekarşılıkverdiPlanchetşaşkınbirhalde.

"Evetveçokacil.Hemenalın."

Sonra,geriyedönmüşolanarabayadoğrukoştu,basamağaoturdu,arabayenidenyolaçıktı.

PusulayıeviripçevirenPlanchet,herzamankiitaatkârlığıylaterastanaşağıatlayıp,darsokağagirdiveyirmiadımsonrakendisinedoğrugelend'Artagnan'lakarşılaştı.

"Bupusulasiziniçinefendim,"dedigençadama.

"Benimiçinmi?"dedid'Artagnan,"bundaneminmisin?"

"Elbetteeminim;hizmetçi,‘efendiniziçin,'dedi.Benimdesizdenbaşkaefendimyok.Vaycanına!Hizmetçideçokhoşbirkızdıhani!"

Mektubuaçand'Artagnanşusatırlarıokudu:

"Sizinle dile getiremediği kadar ilgilenen biri ormanda ne zaman gezintiye çıkacağınızımerakediyor.YarınCampduDrapd'Orhanındasiyahvekırmızıgiysilibiruşakyanıtınızıbekleyecek."

"Şuraya bakın, işte bu çok ilginç," dedi d'Artagnan kendi kendine. "SanırımMilady ve ben aynıkişininsağlığıylailgileniyoruz.Planchet,Wardeskontunasılmış,ölmemişmi?"

"Hayırefendim,vücudunadörtkılıçdarbesialanbirinekadariyiolabilirseokadariyiymiş,çünkübildiğinizgibiosoylubeyefendiyetamdörtkılıçdarbesiindirmiştiniz.Çokkankaybettiğiiçinhâlâkendisinitamolaraktoplayamamış.SizesöylediğimgibiLubinbenihatırlamadıvebanabaştansonabütünmacerayıanlattı."

"ÇokgüzelPlanchet,senuşaklarınkralısın;şimdiatınabinde,arabayayetişelim."

Takip uzun sürmedi, beş dakika sonra arabanın yolun kenarında durmuş olduğunu fark ettiler,arabanınkapısındaşıkgiyimlibirsüvarivardı.

Milady ile süvari arasında öyle hararetli bir tartışma yaşanıyordu ki, kendisini güzel hizmetçidışındakimseninfarketmediğid'Artagnanarabanındiğeryanındankonuşulanlarıduyuyordu.

D'Artagnan İngilizce konuştukları için neden söz ettiklerini anlamasa da, sesinin tonundan güzel

Page 294: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İngilizin çok öfkeli olduğu anlaşılıyordu. Sonunda Milady'nin elindeki yelpazeyi kapıya vurarakparamparçaetmesikonuşmanıniçeriğikonusundahiçşüphebırakmıyordu.

Süvari,Milady'yidahadaöfkelendirenbirkahkahaattı.

Müdahale etme zamanının geldiğini düşünen d'Artagnan, diğer kapıya yaklaşarak saygıylaşapkasınıçıkardı.

"Madam," dedi, "size yardımcı olmama izin verir misiniz? Bu süvari sizi öfkelendirmiş gibigörünüyor.Onubusaygısızlığındandolayıcezalandırmamiçinteksözünüzyeter."

İlksözcükleriduyanMiladydönüpgençadamışaşkınlıkladinlemişti,sözlerinitamamladığında:

"Mösyö," dedi düzgün bir Fransızcayla, "tartıştığım kişi kardeşim olmasaydı, bu teklifinizi sevesevekabulederdim."

"Ah!Ozamanbenibağışlayın,"dedid'Artagnan,"kabuledersinizkibunubilemezdimmadam."

"Bu densiz de ne karışıyor," diye haykırdı Milady'nin kardeşi olduğunu söylediği süvari başınıkapıyadoğrueğerek,"nedençekipkendiyolunagitmiyor?"

"Densiz sizsiniz," dedi d'Artagnan aynı şekilde başını eğip, kendi tarafındaki kapıdan karşılıkvererek,"yolumagitmiyorumçünküburadadurmakhoşumagidiyor."

Süvarikızkardeşineİngilizcebirşeylersöyledi.

"BensizinleFransızcakonuşuyorum,"dedid'Artagnan,"lütfensizdebenimleaynıdildekonuşun.Sizhanımefendininkardeşisiniz,kabul,amaçokşükürbenimkardeşimdeğilsiniz."

Her kadın gibi ürkek olan Milady'nin tartışmanın daha da büyümemesi için araya girmesibeklenebilirdi,amaotamtersinekoltuğunagömülüpsoğukbirseslesürücüsüneseslendi:

"Konağagidelim."

D'Artagnan'ınyakışıklılığındanetkilenmişgibigörünengüzelhizmetçionaendişeylebaktı.

Hareketedenarabaikiatlıyıkarşıkarşıyabıraktı,şimdiaralarındakendileriniayıranhiçbirengelyoktu.

Süvariçarkederekarabayıizlemeküzereydiki,onunAmiens'deatınıalanveazkaldıelmasınıdaalacakolanİngilizolduğunufarkedereköfkedendeliyedönend'Artagnandizginindentutarakatınıdurdurdu.

"Hey,mösyö!"dedi,"Aramızdaküçükbirtartışmayaşandığınıunutmuşgibigöründüğünüzegöre,sizbendendahadensizsiniz."

"Ah!Ah!"dediİngiliz,"Demeksizdiniz.İllabiroyundahamıoynamakistiyorsunuz?"

"Evet,vesizdenalmamgerekenbirrövanşolduğunuhatırladım.Sevgilimösyö,bakalımkılıcınızıdazarkadariyikullanabiliyormusunuz?"

"Gördüğünüz gibi kılıcım yok," dedi İngiliz, "silahsız bir insana karşı cesaret gösterisinde mibulunmakistiyorsunuz?"

"Umarımevinizdebirkılıcınızvardır,"diyekarşılıkverdid'Artagnan. "Yoksabende iki tanevar,

Page 295: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birinisizeverebilirim."

"Gerekyok,"dediİngiliz,"evimdeyeterincekılıcımvar."

"Tamamozamansoylubeyefendi,"dedid'Artagnan,"enuzununuseçipbuakşambanagöstermeyegelin."

"Nerede?"

"SizeönerdiğimgezintileriçinçokelverişlibirmekânolanLuxembourg'unarkasında."

"Tamam,orayageleceğim."

"Saatkaçta?"

"Altıda."

"Buarada,herhaldeyanınızdagetireceğinizbirikiarkadaşınızvardır?"

"Benimleaynıoyunuoynamaktangururduyacaküçdostumvar."

"Üçmü?Harika!Bendetamöylehesaplamıştım."

"Şimdiisminizisöylermisiniz?"dediİngiliz.

"Ben,MösyödesEssarts'ınmuhafızbirliğindenGaskonyalıd'Artagnan.Yasiz?"

"BenSheffieldbaronu,Winterlordu."

"Tamamozamansayınbaron,hizmetinizdeyim,"dedid'Artagnan,"hernekadarisimleriniziakıldatutmakzorolsada."

VeatınımahmuzlayarakdörtnalaParisyolunakoyuldu.

BöyledurumlardaherzamanyaptığıgibidoğrudanAthos'agitti.

Athos'ubüyükbirkanepeyeuzanmış,donanımınınkendisinegelmesinibeklerkenbuldu.

Athos'a,Wardeskontununmektubudışında,olupbitenherşeyianlattı.

Athosbirİngilizledövüşeceğineçoksevindi.Söylediğimizgibibuonundüşüydü.

HemenuşaklargönderilerekPorthosveAramisdurumdanhaberdaredildi.

Kılıcını kınından çeken Porthos ara sıra gerileyip bir dansçı gibi eğilerek duvara karşı kılıçsallamaya başladı. Manzumesi üzerinde çalışmaya devam eden Aramis, Athos'un çalışma odasınakapanarak,kılıçlarkınındançekilenedekkendisinirahatsızetmemeleriniricaetti.

Athos,Grimaud'yabirşişedahagetirmesiniişaretetti.

Dahasonrauygulamayakoyacağıvekendisineeğlencelibirmaceravaatedenküçükbirplanyapand'Artagnan'ındüşünceleredalmışyüzüarasırahoşgülümsemelerleaydınlanıyordu.

Page 296: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXI

Page 297: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İngilizlerveFransızlarSaat altıya doğru, dört uşakla birlikte, Luxembourg'un arkasında keçilere bırakılmış bir otlağa

gittiler.Athosçobanauzaklaşmasıiçinbirazparaverdi.Uşaklarnöbettutmaklagörevlendirildi.

Kısasüresonraotlağagelensessizbirgrupsilahşorlarayaklaştı,ardındanİngilizâdetlerinegöretanışmamerasimiyapıldı.

Oldukça soylu görünen İngilizler, rakiplerinin ilginç adlarını öğrenince hem şaşırıp, hemkaygılandılar.

"Ama," dedi Winter lordu, üç silahşorun isimleri söylendiğinde, "bu şekilde kim olduğunuzubilemeyizveisimleriçobanlarınkileriandırankişilerledövüşmeyeceğiz."

"Milord,tahminedeceğinizgibibunlartakmaisimler,"dediAthos.

"Budurum,gerçekisimleriniziöğrenmeisteğimizidahadaartırdı,"diyekarşılıkverdiİngiliz.

"İsimlerimizibilmedenbizimlezarattınızama,"dediAthos,"atlarımızıhangibilgileredayanarakkazandınız?"

"Bu doğru, ama o zaman yalnızca altınlarımızı riske atıyorduk; oysa şimdi kanımızı ortayakoyuyoruz,herkeslezaratılabilir,amainsanyalnızcadengiyledövüşür."

"Doğru,"dediAthosvedövüşeceğiİngilizibirazöteyegötürerekalçaksesleisminisöyledi.

PorthosveAramisdeaynısınıyaptılar.

"Busizin içinyeterlimi,"dediAthos rakibine, "beni sizinlekılıç sallayacakkadar soylubuluyormusunuz?"

"Evetmösyö,"dediİngilizeğilerek.

"Veşimdisizebirşeysöylememiistermisiniz?"dediAthossoğukbirifadeyle.

"Nedir?"diyesorduİngiliz.

"İsmimiöğrenmektebukadarısrarcıdavranmasaydınız,siziniçindahaiyiolacaktı."

"Amaneden?"

"Çünkü öldüğüm sanılıyor, yaşadığımın bilinmemesi için haklı gerekçelerim var, bu yüzdensırrımınaçığaçıkmamasıiçinsiziöldürmekzorundakalacağım."

İngilizşakayaptığınısanarakAthos'abaktı,oysaAthosçokciddiydi.

"Beyler,"dedihemarkadaşlarınahemderakiplerineseslenerek,"hazırmıyız?"

"Evet,"diyekarşılıkverdiİngilizveFransızlarhepbirağızdan.

"Ozaman,gardınızıalın,"dediAthos.

Ve batmakta olan güneşin ışınları altında bir anda sekiz kılıcın parıldamasıyla can düşmanları

Page 298: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

arasındaamansızbirmücadelebaşladı.

Athoskılıcınıbireskrimsalonundaymışçasınasakincesallıyordu.

ChantillymacerasındakendisinefazlasıylagüvenmenincezasınıçekmişolanPorthosdahatemkinlidavranıyordu.

ManzumesininüçüncüşiirinibitirmesigerekenAramis'inçokacelesivardı.

İlkönceAthosrakibinikalbinesapladığıtekbirdarbeyleöldürdü.

Ardından Porthos karşısındaki İngilizi kalçasına indirdiği bir darbeyle çimenlerin üzerine serdi.Porthosfazladirenmedenkılıcınıverenrakibiniyerdenkaldırarakarabasınagötürdü.

Aramis'in hamleleri karşısında elli adım geri çekilen rakibi sonunda uşakların yuhalamalarıarasındakoşarakkaçmayabaşladı.

Savunmaağırlıklı birmücadele sergileyend'Artagnan ise, iyiceyorulduğunu fark ettiği rakibineyandansertbirdarbeindirerekkılıcınıdüşürdü.Kılıçsızkalanbarongerigerigiderkenayağıkayıpsırtüstüdüştü.

D'Artagnanbirhamledekılıcınıİngilizinboğazınadayadı.

"Siziöldürebilirimmösyö,"dedi,"kaderinizbenimelimde,amakızkardeşinizinhatırınahayatınızıbağışlıyorum."

D'Artagnanyüzünügülümsemelerleaydınlatanplanınıgerçekleştirdiğiiçinsevincindenuçuyordu.

Karşısındaoldukçasağlamkarakterlibirbeyefendiolduğunuanlayanİngiliz,d'Artagnan'ıkollarıarasınaalaraküçsilahşoraövgüleryağdırdı.Porthos'unrakibiarabasınagötürüldüğüveAramis'inkiisetabanlarıyağladığıiçinAthos'unkılıcınıkalbinesapladığıİngilizleilgilenensilahşorlar,yarasınınölümcül olup olmadığını anlamak için giysilerini çıkarırlarken adamın belinden büyükçe bir kesedüştü.D'ArtagnankeseyiyerdenalarakWinterlordunauzattı.

"Bununeyapmamıistiyorsunuz?"dediİngiliz.

"Ailesineverirsiniz,"dedid'Artagnan.

"Ailesininbunaihtiyacıyok:Yıldaonbeşbinaltınlıkgelirlerivar,keseyiuşaklarınızaverin."

D'Artagnankeseyicebinekoydu.

"Ve şimdi genç dostum, izin verirseniz size böyle hitap etmek istiyorum. Kabul ederseniz sizihemen bu akşam kız kardeşim LadyClarick'le tanıştıracağım; sarayda sözü geçen bir kişidir, sizihimayesinealırsa,gelecekteağzındançıkacaktekbirsözsiziniçinfaydalıolabilir."

Sevinçtenkıpkırmızıkesilend'Artagnanonaylarcasınabaşınısalladı.

BusıradaAthos,d'Artagnan'ayaklaştı.

"Okeseyineyapmayıdüşünüyorsunuz?"diyesordualçaksesle.

"SevgilidostumAthos,onusizeverecektim."

"Banamı?Amaneden?"

Page 299: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nedenmi,onusizöldürdünüz,ganimetidesizevermekgerekir."

"Düşmanımdanganimetalmak,öylemi!"dediAthos,"beninezannettiniz?"

"Bubirsavaşgeleneğidir,"dedid'Artagnan,"nedendüellolardadageçerliolmasınki?"

"Böylebirşeyisavaşalanındabileyapmazdım,"diyekarşılıkverdiAthos.

Porthosomuzlarınısilkerken,AramisbirdudakhareketiyleAthos'uonayladı.

"OzamanWinterlordunundasöylediğigibikeseyiuşaklaraverelim,"dedid'Artagnan.

"Evet,keseyiuşaklaraverelim,"dediAthos,"amabizimkileredeğilİngilizlerinkilere."

Athoskeseyialıparabacıyadoğrufırlattı.

"Sizvearkadaşlarınıziçin."

BeşkuruşsuzbirininsergilediğibusoyludavranışPorthos'ubilederindenetkilemişti;WinterlorduvearkadaşıtarafındankulaktankulağayayılanbuFransızcömertliğiGrimaud,Mousqueton,PlanchetveBazindışındaherkestarafındantakdirlekarşılandı.

Winter lordu d'Artagnan'ın yanından ayrılırken kız kardeşinin adresini verdi;Milady o dönemingözde semti olanRoyalemeydanı, 6 numarada oturuyordu. İngiliz, kız kardeşiyle tanıştırmak içinkendisinialmayageleceğinibildirdiğinde,d'ArtagnanonasaatsekizdeAthos'taolmasınısöyledi.

MiladyiletanışmakGaskonyalımızınzihninifazlasıylameşgulediyordu.Builginçkadınınşimdiyekadar kaderini nasıl etkilediğini düşünüyordu. Milady'nin kardinalin yandaşı olduğunu bilmesinerağmen tanımlayamadığı bazı duyguların kendisini karşı konulmaz bir şekilde ona doğrusürüklediğini hissediyordu. Tek kaygısı Milady'nin kendisini Meung'den ya da Douvres'danhatırlamasıydı; bu durumda onun Mösyö de Tréville'in krala yürekten bağlı dostlarından biriolduğunuanlayacakvekozlarıneşitdağıldığıbiroyunabaşlayacaktı.Milady'ninkardinalingözdesiolan genç, yakışıklı ve zenginWardes kontuyla ilişki kurmaya çalışması bizim kendini beğenmişdelikanlımızınumurundadeğildi. İnsanyirmiyaşındaysaveözellikleTarbes'dadoğmuşsabunlarınneönemivardı.

D'Artagnanevinegidipşıkbirelbisegiydiktensonra,herzamanolduğugibiAthos'agidiponaherşeyianlattı.OnudinlerkenkafasınısallayanAthos,d'Artagnan'atedbirlidavranmasınısöyledi.

"Nasıl yani!" dedi ona, "Güzel, çekici ve mükemmel olduğunu söylediğiniz bir kadınıkaybediyorsunuzveşimdidebirbaşkasınınpeşindenkoşuyorsunuz!"

D'Artagnanbukarşıçıkışınyerindeolduğunuhissetti.

"Madam Bonacieux'yü yüreğimle seviyordum, oysa Milady'yi beynimle seviyorum," dedi, "onagitmeminnedenisaraydakikonumunuöğrenmek."

"Saraydakikonumunumu!Onunkardinalinbirajanıolduğunutahminetmekhiçdezordeğil.Bukadınsizikellenizikaybettirecekbirtuzağadüşürecek!"

"SevgilidostumAthos,konuyanekadarkaramsaryaklaşıyorsunuz."

"Ne yaparsınız dostum, kadınlara güvenmiyorum! Ben dersimi aldım, özellikle de sarışınkadınlardan.Miladysarışındıöyledeğilmi?"

Page 300: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Dünyanınengüzelsarısaçlarıonda."

"Ah!Zavallıd'Artagnan,"dediAthos.

"Bakın,benonunsaraydakikonumunuöğrenmekistiyorum;sonraondanuzaklaşacağım."

"Öğreninozaman,"dediAthossoğukbirifadeyle.

Winter lordu gelmeden önce, Athos diğer odaya geçti. Saat sekize doğru d'Artagnan aşağıdakendisinibekleyenarabayabindi.İkigüçlüatınçektiğiarabakısasüredeRoyalemeydanınavardı.

Milady,d'Artagnan'ıkibarcakarşıladı.Konağıçokgörkemliydivebirçok İngiliz savaşyüzündenFransa'dan ayrılırken, Milady İngilizleri bu tedbirleri almaya zorlayan sorunlardan muafmış gibikonağınayeniharcamalaryapıyordu.

"İşte," dedi Winter lordu, d'Artagnan'ı takdim ederken, "İngiliz olmam nedeniyle aramızdakidüşmanlığa ve kendisine hakaret etmeme rağmen hayatımı bağışlayan soylu beyefendi. Beni birazseviyorsanız,onateşekküredinmadam."

Hafifçekaşlarınıçatarken,yüzünübellibelirsizbirkuşkuifadesikaplayanMilady'nindudaklarındagaripbirgülümsemebelirdi.Buüçmimikkarşısındagençadamıniçititredi.

Milady'nin, hırkasını çekiştiren gözdemaymunu ile oynamak için arkasını dönmüş olan kardeşihiçbirşeygörmedi.

"Hoş geldiniz mösyö," dedi ses tonunun yumuşaklığı yüz ifadesiyle çelişen Milady, "bugünminnettarlığımınsonsuznimetlerinikazanmışbulunuyorsunuz."

O sırada, İngiliz geri döndü ve tek bir ayrıntısını dahi atlamadan düelloyu anlatmaya başladı.Miladyonubüyükbirdikkatledinliyormuşgibiydi,yinededuygularınınekadarsaklamayaçalışırsaçalışsın,buhikâyeninhiçhoşunagitmediğikolaycaanlaşılıyordu.Kanbeyninesıçrıyor,elbisesininaltındanayaklarınısabırsızcasalladığıbellioluyordu.

ButepkilerihiçfarketmeyenWinterlorduhikâyesinibitirdiğinde,üzerindebirşişeİspanyolşarabıvekadehlerbulunanmasayayaklaştı. İki kadehidoldurduktan sonra, d'Artagnan'ı içmesi içindavetetti.

Birİngilizinkadehtokuşturmateklifinigeriçevirmeninçokyakışıksızolacağınıbilend'Artagnanmasaya yaklaşıp ikinci kadehi aldı. Bu arada Milady'yi de gözden kaçırmamış ve aynadan yüzifadesindeki değişikliği fark etmişti. Şimdi kimsenin kendine bakmadığını sandığından yüzünüacımasızbirifadebürümüştü.Güzeldişleriylemendiliniısırıyordu.

O sıradaküçük, güzel hizmetçi kız içeri girip İngilizcebir şeyler söyledi, bununüzerineWinterlorduacilbirişiçıktığınısöyleyerekizinistedivekızkardeşindenyokluğunuhissettirmemesiniricaetti.

Winter lorduyla el sıkışand'ArtagnanyenidenMilady'ninyanınageldi.Kadınınyüzü şaşırtıcıbirşekilde değişmiş, az önceki nazik ifadesini almıştı, ancakmendilindeki birkaç küçük kırmızı lekedudaklarınıkanatıncayakadarısırdığınıgösteriyordu.

Adetabirmercanıandırandudaklarımuhteşemdi.

Sohbetin gidişatı değişmiş, neşeli bir hal almıştı. Keyfi yerine gelen Milady, Winter lordunun

Page 301: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kardeşi değil kayınbiraderi olduğunu söyledi, ailenin küçük oğullarından biriyle evlenmiş, kocasıölüncebir çocuğuyladulkalmıştı.Winter lorduevlenmezse,bu çocukonun tekmirasçısı olacaktı.Bütünbuanlatılanlard'Artagnan'aolaylarınüzerindebirsırperdesiolduğunusöylüyordu,amahenüzperdeninarkasınıgöremiyordu.

Zaten yarım saatlik bir sohbetten sonra, d'Artagnan, Milady'nin dilinin sadeliğine bakarak onunyurttaşıolduğunainanmıştı.

D'Artagnan kibar iltifatlara ve sadakat gösterilerine başladı. Gaskonyalının ağzından çıkanpatavatsız sözleri Milady gülümseyerek hoşgörüyle karşılıyordu. Gitme zamanı geldiğinde,Milady'denizinisteyend'Artagnansalondandünyanınenmutluerkeğiolarakayrıldı.

Merdivende rastladığı güzel hizmetçi kendisine hafifçe sürtündükten sonra kıpkırmızı kesilereközürdiledi,sesiöyleyumuşaktıki,özrühemenkabuledildi.

Ertesi gün yeniden gelen d'Artagnan öncekinden daha iyi karşılandı. Winter lordu ortalıktagörünmüyordu ve bu kez iltifat etme sırası Milady'deydi. Ona büyük bir ilgi gösterip, nereliolduğunu,dostlarınınkimolduğunuvekardinalinhizmetinegirmeyidüşünüpdüşünmediğinisordu.

Yirmi yaşında olmasına rağmen oldukça temkinli bir genç olan d'Artagnan, o zamanMilady ileilgili kuşkularını hatırladı; kardinalden övgüyle söz ederek, Mösyö de Tréville yerine Mösyö deCavois'yıtanısa,kardinalinmuhafızlarındanbiriolacağınısöyledi.

Milady birden konuyu değiştirdi ve lafı hiç dolandırmadan d'Artagnan'a İngiltere'ye gidipgitmediğinisordu.

D'Artagnan, bir keresinde Mösyö de Tréville tarafından at satın almak için Londra'yagönderildiğiniveyanınadörtörnekatalarakgeridöndüğünüsöyledi.

SohbetsırasındaikiüçkezdudaklarınıısıranMiladykarşısındakiGaskonyalınınoldukçatemkinliolduğunuhissediyordu.

D'Artagnandünakşamkigibiaynısaatteizinistedi.KoridordagüzelKettyilekarşılaştı,hizmetçininismibuydu.Gençkızona farkedilmesihiçdezorolmayangizemlibir içtenliklebaktı.AmazihniMiladyilemeşguloland'Artagnanbubakışlaraaldırmadı.

D'Artagnan ertesi gün ve bir sonraki gün de Milady'yi ziyaret etti ve her gelişinde daha kibarkarşılandı.

Ayrıcahergelişindebeklemeodasında,koridordayadamerdivenlerdegüzelhizmetçiylekarşılaştı.

Amadediğimizgibi,d'ArtagnanzavallıKetty'ninbuısrarlıbakışlarınahiçdikkatetmiyordu.

Page 302: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXII

Page 303: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

DavavekilininYemeğiÖnemli bir rol oynadığı düello Porthos'a davavekilinin karısının yemek davetini unutturmamıştı.

Ertesi gün, saat biredoğru, elbiseleriniMousqueton'a fırçalattıktan sonra, talihi açılmışbir kişininadımlarıylaOurscaddesininyolunututtu.

Yüreğinin çarpışlarını genç ve sabırsız âşık d'Artagnan'ınkilere benzetmek doğru olmazdı; onunkanınıkaynatandahamaddibirçıkardı.Nihayetogizemlieşiğiaşacak,üstatCoquenard'ınekülerininbirerbirerçıktığımerdivenitırmanacaktı.

Rüyalarında en az yirmi kere gördüğü uzun ve derin, kilitli, sürgülü, zemine gömülmüş parakasasının gerçeğini görecekti. Davavekilinin karısının biraz kuru ama zarafetini hâlâ yitirmemişelleri,hayranlıkdolubakışlarıarasındakasayıaçacaktı.

Ayrıcahanlara,meyhanelere,tavernalara,misafirhanelerealışmış,ağzınıntadınıbilsede,mönüdene varsa onu yemek zorunda kalmış, bu göçebe, bahtsız, ailesiz asker bir ev yemeği yiyecek, ailesıcaklığınıtadacakveeskiaskerlerinsöylediğigibinekadarkabaolunursaokadarhoşagidenincedavranışlarlakarşılanacaktı.

Her gün kuzen sıfatıyla güzel bir sofraya oturacağını, yaşlı davavekilini neşelendirerek sarıalnındaki kırışıklıkları gidereceğini, davavekilinin kâtiplerine iskambil ve zar oyunlarının en inceayrıntılarını öğretip, ders ücreti olarak aylık birikimlerini üteceğini düşünmek Porthos'un yüzünügüldürüyordu.

Silahşor sağdasoldao sıralardavavekillerinincimriliklerihakkındasöylenenleriduymuştu,amapara konusunda hiç de tutumlu olmayan Porthos,MadamCoquenard'ın elinin her zaman için açıkolduğunugörmüştüveevdeçokiyiağırlanacağınıumuyordu.

Yinede evinkapısında,mahalleninhiçde iç açıcı bir görüntüsüolmadığını fark ettiğinde içindebazı kuşkular uyandı; girişte pis kokulu karanlık bir koridor vardı, merdiven yan avlununparmaklıklarınınarasındansızangünışığıylaiyikötüaydınlanıyordu,ilkkattabüyükbirşatonunanakapısıgibidevasaçivilerlekaplanmışalçakbirkapıvardı.

Porthos'unparmağıylaçaldığıkapıyı,uzunboylu, solukyüzlü,gürve taranmamış saçlıbirkâtipaçtıveuzunboyugücünü,askerigiysisikonumunu,alyüzüiyibiryaşamsürdüğünüyansıtankonuğusaygıylaselamladı.

Öndeki kâtibin arkasında daha kısa bir arkadaşı, onun arkasında ise ondan daha uzun boylu birarkadaşlarıdahavardı,engerideiseonikiyaşlarındabirçömezduruyordu.

Toplamda üç buçuk kâtip vardı ve bu da o zamana göre işlerin hiç de fena gitmediğinigösteriyordu.

Silahşor saat birde gelecek olmasına rağmen, davavekilinin karısı on ikiden beri onun yolunugözlüyorvedahaerkengelmesikonusundasevdalısınınyüreğine,hattamidesinegüveniyordu.

Konuğu merdivenin eşiğine vardığında, kapıda beliren saygıdeğer hanım, Porthos'u büyük birsıkıntıdan kurtarmıştı, çünkü kendisini meraklı gözlerle izleyen kâtip sürüsüne ne diyeceğinibilemiyordu.

Page 304: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kuzenimgelmiş,"diyehaykırdıdavavekilininkarısı,"MösyöPorthos,içerigirin."

Porthos ismini duyduklarında gülmeye başlayan kâtipler Porthos'un arkasını dönüp kendilerinebakmasıylayenideneskiciddiifadelerinebüründüler.

Kâtiplerin bulunduğu bekleme odasını ve kâğıtlarla dolu karanlık çalışma odalarını geridebıraktıktan sonra, davavekilinin çalışma odasına gelindi. Bu odadan çıktıktan sonra mutfak sağdakalıyorvekabulsalonunagiriliyordu.

Geçtikleri bu odalar Porthos'un aklına iyi şeyler getirmiyordu. Bu açık kapılardan bütünkonuşmalar duyulabilirdi. Geçerken mutfağı sorgulayıcı bakışlarla incelediğinde, davavekilininkarısının utancına rağmen, büyük bir üzüntüyle kendi kendine mutfakta ziyafet öncesihareketliliğindeneserolmadığınıitirafetti.

Porthos'ugördüğündehiçşaşırmayandavavekilihiçkuşkuyokkibuziyarettenhaberdaredilmişti.Porthosrahattavırlarlaonadoğruilerleyip,kibarcaselamverdi.

"Öğrendiğimkadarıylakuzenmişiz,"dedidavavekilibastonunadayanıpayağakalkarak.

Sıskavücudubolbirhırkanıniçindekaybolanihtiyarınyüzüsapsarıydı,suratındakızılyakutgibiparlayangözleriveyapmacıkbir ifadeylegülümseyenağzıdışındahiçbirhayatbelirtisiyoktu.Neyazıkki, bacaklar artıkbukemikyığınını taşımayı reddediyorlardıve zayıfdüştüğübeş altı aydanberisaygıdeğerdavavekilikarısınınkölesihalinegelmişti.

Kuzen bir tevekkülle kabul edildi. Üstat Coquenard'ın eli ayağı tutsaydı Porthos'la akrabalığıkesinliklereddederdi.

"Evet mösyö, kuzen oluyoruz," dedi davavekili tarafından coşkuyla karşılanmayacağını bilenPorthoshiçbozuntuyavermeden.

"Sanırımhanımtarafından?"dedidavavekilimuzipçegülümseyerek.

Bu sorunun altında yatan alaycı ifadeyi fark etmeyen Porthos, bunu safça edilmiş bir laf olarakkabul ederek bıyık altından güldü. Saf davavekilinin türünün zor bulunan bir örneği olduğunu iyibilenMadamCoquenard,kıpkırmızıkesilirkenhafifçegülümsemeyeçalıştı.

Üstat Coquenard, Porthos'un gelişinden beri meşe çalışma masasının karşısındaki büyük dolabaendişeyle bakıyordu. Porthos düşlerinde gördüğü ebatlarda olmasa da, bu dolabın paralarınbulunduğu kasa işlevini gördüğünü anladı ve tahmin ettiğinden altı ayak daha uzun olduğu içinkendinikutladı.

Soykütüğü ile ilgili sorularıdaha fazlauzatmayanüstatCoquenard,endişelibakışlarınıdolaptanPorthos'açevirdiveyalnızcaşunlarısöylemekleyetindi:

"Kuzenimiztaşrayadönmedenönce,bizebizimlebiryemekyemeonurunubahşeder,öyledeğilmi,MadamCoquenard?"

Porthosbukezdoğrudanmidesinealdığıdarbeyihissetti;durumuanlayanMadamCoquenardarayagirdi:

"Kuzenim kendisine iyi davranmadığımızı hissederse bir daha gelmez; ama tersini yaparsak,Paris'te fazla kalmayacağı için, gidene kadar işiyle meşgul olmadığı zamanları bize ayırmasınıisteyebiliriz."

Page 305: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah! Bacaklarım, zavallı bacaklarım! Neredesiniz?" diye mırıldandı Coquenard gülümsemeyeçalışarak.

Ziyafetten umudunu kesmeye başladığı anda gelen bu yardım Porthos'un davavekilinin karısınabüyükminnetduymasınısağladı.

Yemeksaatigeldiğinde,mutfağınkarşısındaki,duvarları siyahaboyanmışbüyükyemeksalonunageçildi.

Evde alışılmadık kokular duyan kâtipler ellerinde tabureleriyle asker gibi sıralanmış, oturmayıbekliyorlardı.Şimdidençenelerininürkütücübirşekildeaçılıpkapandığıgörülüyordu.

"Lanetolsun!"diyedüşündüaçlıktangözleridönmüşüçlüyebakarak,çömezdoğalolaraksofradayemeyecekti, "Lanet olsun! Kuzenimin yerinde olsaydım, bu açgözlüleri masaya oturtmazdım.Haftalardırbirşeyyememişkazazedelerebenziyorlar."

PorthostekerleklisandalyeylekocasınıgetirenMadamCoquenard'ayemekmasasınakadaryardımetti.

Salona girer girmez Mösyö Coquenard da tıpkı kâtipler gibi burnunu ve çenesini oynatmayabaşladı.

"Oh!"dedi,"İşteenfesbirçorba!"

"Bu çorbadaolağanüstü ne var ki," dedi içindenPorthos, üzerindebir takımadanın adaları kadarseyrekekmekkabuklarıbulunanbolsuluetsuyuçorbasınabakarak.

MadamCoquenardgülümseyerekişaretettiğindeherkesaceleylemasadakiyerinialdı.

ÖnceüstatCoquenard'a,sonradaPorthos'aservisyapanMadamCoquenardensonkenditabağınıdoldurduveekmekkabuklarınıdasabırsızlıklabekleyenkâtipleredağıttı.

Porthos o sırada gıcırdayarak açılan kapının aralığından ziyafete katılamayan küçük çömezinmutfağın ve yemek salonunun kokularını içine çekerek ekmeğini yediğini gördü.Çorbadan sonra,hizmetçipişmişbirtavukgetirdi,bumuhteşemgörüntükonuklarıngözlerininfaltaşıgibiaçılmasınanedenoldu.

"Ailenize çok düşkün olduğunuz anlaşılıyor Madam Coquenard," dedi davavekili hüzünlü birgülümsemeyle;"iştekuzeniniziçinbircömertlikörneğidaha."

Çokzayıfolanzavallıtavuğunkemikleribütünçabalarınarağmenüzerlerinikaplayandikendikenolmuş deriden dışarı taşamıyorlardı; yaşlılıktan ölmek üzere tüneğine çekilmiş olan bu tavuğubulmakherhaldehiçkolayolmamıştı.

"Kahrolası!" diye düşündü Porthos, "İşte bu çok üzücü, yaşlılara saygım var, ama pişmiş ya dakızarmışhaldedeğil."

Vedüşüncelerininpaylaşılıppaylaşılmadığınıgörmekiçinetrafınabaktı,amaherkesin,kendisinintiksindiğibusoylutavuğuşimdidengözleriyleyiyipbitirdiğinigördü.

Tavuğu kendine doğru çekenMadamCoquenard iki iri budu ustalıkla ayırıp kocasının tabağınakoydu; boynunu kesip başıyla birlikte kendi tabağına aldı; Porthos'a da kanadını ayırıp, kemikyığınından ibaret kalan tavuğu hizmetçiye geri verdi, Porthos yüzlerde yaşanan hayal kırıklığını

Page 306: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

incelemeyevakitbilebulamadantavukortadankaybolmuştu.

Tavuktan sonra, büyük bir tabakta bakla geldi, baklaların arasında birkaç koyun kemiği görünürgibiydi,böyleceilkbakıştayemeğinetleyapıldığısanılabilirdi.

Ama bu yutturmacaya kanmayan kâtiplerin asık yüzlerini kaderlerine boyun eğmiş bir ifadekapladı.

MadamCoquenardbeceriklibirevkadınınınölçülülüğüylebaklayıgençkâtiplerebölüştürdü.

Sıraşarabageldiğinde,üstatCoquenard,küçücüktoprakbirşişedekişarabıgençlerinbardaklarınınüçtebirinekadardoldurdu,kendibardağınadahemenhemenaynımiktardaşarapdoldurduvesonraşişeyiMadamCoquenardvePorthos'adoğruuzattı.

Gençlerbardaklarındakişarabasuilaveettiler,bardaklarınıyarıladıktansonra,üzerineyenidensueklediler,buişlemisürekliolarakyeniledikleriiçinyemeğinsonundabardaklarındakiiçkininrengiyakutkırmızısındanyakutsarısınadönmüştü.

TavuğunkanadınıçekingenbirifadeyleyiyenPorthos,davavekilininkarısınındizinikendisininkinedeğdirdiğini hissederek ürperdi. Sunulan şarabı ihtiyatla içtiğinde, bunun deneyimli damaklarınkorkulurüyasıolandinlenmemişMontreuilşarabıolduğunuanladı.

BusafşarabıiçerkenkendisiniizleyenüstatCoquenardiçiniçekti.

"Kuzenim Porthos, bakladan alacak mısınız?" dedi Madam Coquenard, "Yemeseniz iyi olur"anlamınagelenbirsestonuyla.

"Lanetolsun,"diyemırıldandıPorthos.

Sonrayükseksesleekledi:

"Teşekkürlerkuzinim,hiçaçdeğilim."

Yenidensessizlikoldu:Porthosnasıldavranacağınıbilemiyordu.Davavekilibirkaçkeztekrarladığısözleriyineledi:

"AhMadamCoquenard!Sizikutluyorum,muhteşembirziyafethazırlamışsınız!"

ÜstatCoquenardçorbasınıiçmiş,butlarınıyemişvekoyunkemiğininetlerinisıyırmıştı.

KendisiylealayedildiğinidüşünmeyebaşlayanPorthosbıyıklarınıburupkaşlarınıçatsada,MadamCoquenard'ındizionasabırlıolmasınıhatırlattı.

ServisinsonaermesivebusessizlikPorthosiçinbiranlamtaşımasada,kâtipleriçinçokşeyifadeediyordu:Davavekilinin,karısınıngülümsemesineeşlikedenbakışlarıüzerineyavaşçaayağakalkıppeçetelerinikatladılar,ardındanselamvererekyemeksalonundançıktılar.

"Gençler,hadigidipçalışınveyediklerinizihazmedin,"dedidavavekiliciddibirifadeyle.

Kâtiplerçıktıktansonra,MadamCoquenardbüfedenbirazpeynir,ayvareçeliveballıbademlibirpastaçıkardı.

Masaya gelen yeni tabakları gören üstat Coquenard'ın kaşları çatıldı; yenmeye değer bir şeylerolmadığınıanlayanPorthosdudaklarınıısırdı.

Page 307: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Gözleribaklatabağınıarasada,boşunaydı,tabakçoktansofradankaldırılmıştı.

"Muhteşem bir ziyafet," diye haykırdı üstat Coquenard, koltuğunda hareketlenerek, "gerçek birziyafet,epulaeepularum;Lucullus,Lucullus'unevindeyiyor."

YanındakişişeyebakanPorthosşaraplaekmekvepeyniryiyerekkarnınıdoyurabileceğinidüşündü,amaşarapbitmiştiveCoquenard'larbunufarketmişgibigörünmüyorlardı.

"İştebuçokgüzel,"dediPorthoskendikendine,"bunutahminetmeliydim."

Ağzına küçük bir kaşık reçel götürdü ve dişleri Madam Coquenard'ın yapışkan macunuylabirbirlerineyapıştı.

"Şimdi,"dediiçinden,"fedakârlıksonaerdi.Ah!MadamCoquenardilebirliktekocasınındolabınabakmaumudumolmasaydı!"

Üstat Coquenard aşırılık olarak değerlendirdiği bu ziyafetin tadını çıkardıktan sonra birazkestirmekistedi.Porthosdavavekilininbulunduğuyerdeuyuklayacağınıumuyordu,amalanetadamkendisini odasına götürmelerini istedi ve dolabının önüne yerleşip ilave önlem olarak ayaklarınıüzerineyasladı.

MadamCoquenard'ınPorthos'uyanodayagötürmesiylepazarlıkgörüşmeleribaşladı.

"Haftadaüçkezyemeğegelebilirsiniz,"dediMadamCoquenard.

"Teşekkürler," dedi Porthos, "ama sizi rahatsız etmek istemem, zaten donanımımla ilgilenmemgerek."

"Doğruya,"dedidavavekilininkarısıiçgeçirerek..."olanetdonanım."

"Neyazıkkiöyle,"dediPorthos.

"DonanımınıznelerdenoluşuyorMösyöPorthos?"

"Ah! Birçok şeyden," dedi Porthos, "bildiğiniz gibi seçkin askerler olan silahşorların,muhafızlardanveİsviçrelimuhafızlardançokdahafazladonanımaihtiyacıvar."

"Ayrıntılarıylaanlatırmısınız?"

"Amabununsonu..."dediayrıntılardançokalacağımeblağıdüşünenPorthos.

Davavekilininkarısıtitreyerekbekliyordu.

"Kaçamalolur?"dedi,"Umarımenfazla..."

Lafınıtamamlayamadandurdu.

"Eh!Enfazlaikibinbeşyüzlira,"dediPorthos,"hattatutumludavranırsamikibinlirabileyeter."

"Tanrım,ikibinlira!"diyehaykırdıMadamCoquenard,"Amabubirservet."

PorthosanlamlıbirifadeyleyüzünüburuşturuncaMadamCoquenardnedemekistediğinianladı.

"Ayrıntıları sormuştum," dedi, "çünkü tanıdığım birçok tüccar var, üstelik pazarlık konusundadeneyimliyim,ihtiyaçlarınızıyarıfiyatınaalacağımdaneminim."

Page 308: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah!Ah!Demeksöylemekistediğinizbuydu!"dediPorthos.

"EvetsevgiliPorthos!Sizeönceliklebiratgerekiyor,değilmi?"

"Evet."

"Tamamonubenhallederim."

"Ah!"dediPorthosgözleriparlayarak,"Atıhallettiktensonra,birsilahşorunkendisininsatınalmasıgerekenbirkoşumtakımıgerekiyor,odaenfazlaüçyüzliraeder."

"Üçyüzlira:Tamamüçyüzliradiyelim,"dedidavavekilininkarısıiçiniçekerek.

Porthos gülümsedi:Hatırlanacağı gibiBuckinghamkoşum takımını göndermişti, bu durumda üçyüzlirayıkurnazcacebineindirecekti.

"Sonra,"diyedevametti,"uşağımınatıvebavulumvar;yeterincesilahımolduğuiçinonlardansözetmeyeceğim."

"Uşağınızın atı mı?" diye sordu davavekilinin karısı tereddüt ederek, "Demek dostum büyük birsenyör,öylemi?"

"Madam!"dediPorthoskibirlibirifadeyle,"benibirköylümüsandınız?"

"Hayır, size yalnızca güzel bir katırın bazen bir attan daha soylu bir havası olduğunu söylemekistedimvesanırımMousquetoniçingüzelbirkatıralsak..."

"Tamam,güzelbirkatırolsun,"dediPorthos,"haklısınız,birçokİspanyolsoylusununuşaklarınınkatırlarıvardır.Amamadam,anlarsınız,sorguçlarıveçıngıraklarıdaolmalı."

"İçinizrahatolsun,"dedidavavekilininkarısı.

"Geriyebavulkalıyor,"diyedevamettiPorthos.

"Ah! Bu konuda hiç endişelenmeyin," diye haykırdı Madam Coquenard, "kocamın beş altı tanebavuluvar,engüzeliniseçersiniz;özellikleseyahatlerindekullandığıbüyükbavuliçinedünyayıbilesığdırabilir."

"Yanibavulunuzboşmu?"diyesorduPorthossafça.

"Elbetteboş,"diyekarşılıkverdiaynısafifadeyleMadamCoquenard.

"Amabenimihtiyacımolanbavulağzınakadardoluolmalı."

Davavekilininkarısıyenideniçiniçekti,MadamCoquenardodönemhenüzCimri'yiyazmamışolanMoliere'ebaşkarakteriHarpagonkonusundaesinkaynağıolabilirdi.

Sonundadonanımıngerikalanıdabirçözümebağlandı,davavekilininkarısıkocasındansekizyüzgümüş lira istemeye ve Porthos veMousqueton'u zafere taşıma onuruna sahip olacak atı ve katırıalmayakararverdi.

Meseleyi bir karara bağlayıp, donanımın ne zaman sağlanacağını konuştuktan sonra, PorthosMadamCoquenard'dan izin istedi.Yanındakalmasını sağlamak içinkadınonu tatlıbakışlarla süzsede, Porthos krala hizmet etmek üzere görevinin başına dönmesi gerektiğini söyledi, davavekilininkarısınınbunaverecekbirkarşılığıyoktu.

Page 309: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Silahşor,karnıkeyfinikaçıracakkadaraçbirhaldeevinedöndü.

Page 310: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXIII

Page 311: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

HizmetçiveHanımıBuarada,d'ArtagnanvicdanınınçığlıklarınaveAthos'unakıldoluöğütlerinerağmenMilady'yeher

geçengündahafazlagönlünükaptırıyordu,hergünonakuryapmayıihmaletmiyor,enindesonundaaşkınınkarşılığınıalacağınainanıyordu.

Bir akşam gökten altın yağacağı beklentisi içindeki bir adam gibi hafif, aklı bir karış havadakonağageldiğinde,arabanınkapısındahizmetçiylekarşılaştı;amabukezgüzelKettygülümseyerekgeçmekleyetinmeyip,hafifçeelinituttu.

"Tamam!"diyedüşündüd'Artagnan,"banahanımındanbirmesajgetirdi;kendiağzıylasöylemeyecesaretedemediğibirrandevuyuiletecek."

Vegüzelkızadünyayıkendisiyaratmışgibibaktı.

"Sayınşövalye,sizinlebirşeykonuşmakistiyorum,"diyekekeledihizmetçi.

"Konuş,senidinliyorum,"dedid'Artagnan.

"Buradamümkündeğil;sizesöyleyeceklerimhemçokuzunhemdeçokgizli."

"Ozamanneyapabiliriz?"

"Sayınşövalyebeniizlerse,"dediKettyçekingenbirifadeyle.

"Nereyeistersengüzelkızım."

"Gelinozaman."

Ve Ketty, d'Artagnan'ın bırakmamış olduğu elinden çekerek onu karanlık ve dönemeçli birmerdivenegötürdü,onbeşbasamakçıktıktansonrabirkapıyıaçtı.

"Girinsayınşövalye,"dedi,"buradayalnızız,rahatçakonuşabiliriz."

"Buodakimin?"diyesordud'Artagnan.

"Benim sayın şövalye, şu kapıyla hanımımın odasına açılıyor. Ama içiniz rahat olsun, geceyarısındanönceaslayatmadığıiçinbiziduyamaz."

D'Artagnanetrafınabirgözattı.Zevkledöşenmişbuküçükodaçokdüzenliydi;amaelindeolmadanKetty'nin,Milady'ninodasınaaçıldığınısöylediğiokapıyabaktı.

GençadamınyüreğindengeçenlerihissedenKettyiççekti.

"Demekhanımımıseviyorsunuzsayınşövalye?"dedi.

"Ah!Tarifedemeyeceğimkadarbüyükbiraşkla!Onuniçinçıldırıyorum!"

Kettybirkezdahaiçgeçirdi.

"Çokyazıkefendim,çokyazık!"

"Bundaüzücüolannevar?"diyesordud'Artagnan.

Page 312: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Çünküefendim,hanımımsizihiçsevmiyor."

"Hey!"dedid'Artagnan,"Banabunuiletmeklemigörevlendirildin?"

"Ah!Hayırefendim!Amaiyiliğiniziçinsiziuyarmayakararverdim."

"TeşekkürleriyiyürekliKetty,amasadeceiyiniyetiniçin,kabuledersinkibirsırrıaçmakhiçdehoşdeğil."

"Yanisizesöylediklerimehiçinanmıyorsunuz,değilmi?"

"BöyleşeylereinanmakhiçkolaydeğildirgüzelKetty,gururnedeniylebileolsa."

"Demekbanainanmıyorsunuz?"

"Banabazıkanıtlargösterenekadarsanainanmayacağımıitirafedeyim."

"Pekibunanedersiniz?"

VeKettygöğsündenbirpusulaçıkarttı.

"Benimiçinmi?"dedid'Artagnanpusulayıhızlaelindenalarak.

"Hayır,birbaşkasıiçin."

"Birbaşkasımı?"

"Evet."

"İsmi,ismine?"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Adresebakın."

"Wardeskontu."

KibirliGaskonyalınınzihnindehemenSaint-Germain'dekiolaycanlandı,budüşüncekadarhızlıbirhareketlezarfıyırttığında,neyapacağınıhissedenKettybirçığlıkattı.

"AmanTanrım!Sayınşövalye,neyapıyorsunuz?"

"Benmi?Hiçbirşey!"dedid'Artagnanvenotuokudu.

"İlk pusulama yanıt vermediniz; hâlâ iyileşemediniz mi? Yoksa Madam de Guise'inbalosundabananasılbaktığınızıunuttunuzmu?İştefırsatkont!Bunukaçırmayın."

Yüzükireçgibisoland'Artagnanyüreğindenyaralanmıştı.

"Zavallısevgilişövalye!"dediKetty,hüzündolubirseslegençadamıneliniyenidensıkarken.

"Benimiçinüzülüyorsun,iyiyürekliküçüğüm!"dedid'Artagnan.

"Evet!Bütünkalbimle!Çünküaşkınnedemekolduğunubiliyorum!"

"Aşkınnedemekolduğunubiliyormusun?"dedid'Artagnan,kızınyüzüneilkdefadikkatlebakarak.

"Neyazıkkievet!"

Page 313: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ozamanbenimiçinüzülmekyerine,hanımındanintikamalmamiçinbanayardımedeceksin."

"Ondannasılbirintikamalmakistiyorsunuz?"

"Rakibiminayağınıkaydırıphanımınagününügöstererek."

"Bukonudasizeyardımcıolamamsayınşövalye!"dediKettyaceleyle.

"Amaneden?"

"İkisebepyüzünden."

"Nedir?"

"İlkihanımımınsiziaslasevmeyecekolması."

"Bununeredenbiliyorsun?"

"Onuyürektenyaraladınız."

"Ben mi! Onu nasıl yaralamış olabilirim ki? Onu tanıdığım günden beri köle gibi ayaklarınakapanıyorum."

"Bunuyüreğiminderinlikleriniokuyabilenbiradamdanbaşkasınaaçıklamayacağım!"

Kıza ikincikezdikkatlebakand'Artagnan,güzelliği içindüşeslerin taçlarını fedaedebileceklerinifarketti.

"Ketty,"dedi,"nezamanistersenyüreğininderinlikleriniokuyabilirim."

Veyanağınakondurduğubiröpücüklezavallıkızınbirkirazgibikızarmasınanedenoldu.

"Ah!Hayır,"diyehaykırdıKetty,"sizbenisevmiyorsunuz!Birazöncesöylediğinizgibihanımımaâşıksınız."

"Pekibuikincisebebiaçıklamanaengelmi?"

"İkincisebep,sayınşövalye,"dediöpücüktenvegençadamınbakışlarındakiifadedencesaretalanKetty,"aşktaherkeskendiçıkarlarınıdüşünür."

O zaman d'Artagnan Ketty'nin baygın bakışlarını, bekleme odasında, merdivenlerde, koridordakarşılaşmalarını, her karşılaştıklarında elini eline değdirmelerini ve derin iç çekişlerini hatırladı;ama hanımefendiyi memnun etmek için hizmetçiyi görmezden gelmişti: Kartalın peşinden koşan,serçeyiciddiyealmazdı.

AmabukezGaskonyalımız,kendisineolanaşkınıböylesafveaçıkbirşekildeifadeedenKetty'dennasıl yararlanabileceğini düşündü: Wardes kontuna yazılan pusulaları ele geçirebilir, bilgileriKetty'ninhanımınınkinebitişikodasındatoplayabilirdi.Görüldüğügibibualçak,hanımınıgüzellikleyadazorlaeldeedebilmekiçinzavallıkızıkullanmayıplanlıyordu.

"SevgiliKettysanakuşkuduyduğunbuaşkıkanıtlamamıistermisin?"

"Hangiaşkı?"diyesordugençkız.

"Sanakarşıhissetmeyehazırolduğumaşkı."

Page 314: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kanıtınedir?"

"Herzamanhanımınlageçirdiğimzamanıbuakşamseninlegeçirmemiistermisin?"

"Ah!Evet,"dediKettyelleriniçırparak,"hemdenasıl!"

"Tamam o zaman," dedi d'Artagnan bir koltuğa yerleşerek, "buraya gel de, sana şimdiye kadarrastladığımengüzelhizmetçikızolduğunusöyleyeyim!"

Vebusözleriöyleiçtenliklesöylediki,inanmaktanbaşkaçaresiolmayangençkızinandı...Yineded'Artagnan,büyükbirşaşkınlıklagüzelKetty'ninkendisinikararlılıklasavunduğunufarketti.

Saldırıvesavunmaylazamançabukgeçiyordu.

Saatlergeceyarısınıvurduğunda,Milady'ninodasındakizilçaldı.

"Tanrım!"diyehaykırdıKetty,"İştehanımımgeldi,hemengidin!"

Busözlerekulakverecekmişgibiayağakalkıpşapkasınıgiyend'Artagnan,merdivenkapısıyerinebüyükbirdolabınkapısınıaçıp,Milady'ninelbiselerivebornozlarıarasınagizlendi.

"Amaneyapıyorsunuz?"diyehaykırdıKetty.

Öncedenanahtarıalmışoland'Artagnan,hiçyanıtvermedenkendisinidolabakapattı.

"Ziliçalmamarağmennedengelmiyorsunuz?Yoksauyuyormusunuz?"diyebağırdıMiladysertçe.

Ved'Artagnanarakapınınsertçeaçıldığınıduydu.

"BuradayımMilady,buradayım,"diyebağırdıKetty,Milady'yedoğrukoşarak.

İkisibirlikteyatakodasınagirdilervearakapıaçıkkaldığıiçind'ArtagnanMilady'ninbirsüredahahizmetçisiniazarlayıpsonrasakinleştiğiniduydu.Kettyhanımınayardımcıolurken,kendisiyleilgilibirsohbetbaşladı.

"BuakşamGaskonyalımızgelmedi,"dediMilady.

"Nasılmadam," dedi Ketty, "gelmedimi?Dahamutlu olamadan şıpsevdilikmi yapmaya başladıyoksa?"

"Ah,hayır!MösyödeTrévilleyadaMösyödesEssarts'danizinalamamışolmalı.Onutanıyorumveparmağımınucundaoynatacağımdaneminim."

"Madamneyapmayıdüşünüyor?"

"Neyapmakmı?.. İçin rahatolsunKetty,buadamlabenimaramdabilmediğibirmeselevar...Azkaldıkardinalhazretlerininkarşısındaitibarımızedeleyecekti...Ah!Bununintikamınıalacağım!"

"Madamınonusevdiğinisanıyordum."

"Sevmekmi?Ondan tiksiniyorum!Winter lordununhayatı elleri arasındaykenonuöldürmedi vebeniüçyüzbinliralıkbirservettenetti!"

"Budoğru," dediKetty, "oğlunuz amcasının tekmirasçısıydı ve reşit olana kadar bu servet sizindenetiminizdeolacaktı."

Page 315: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bu güzel dişinin, sohbetleri sırasında güçlükle bastırdığı o yılana benzeyen sesiyle, kendisinidostluklayaklaşanbiradamıöldürmediğiiçinsuçladığınıduyand'Artagnaniliklerinekadartitredi.

"Ondan intikamımı çoktan almışolacaktım,"diyedevamettiMilady, "amanedendir bilmiyorum,kardinalonubirazdahaidareetmemitavsiyeetti."

"Evetamamadam,Mösyöd'Artagnan'ınsevdiğikadınıaynışekildeidareetmedi."

"Ah! Fossoyeurs caddesindeki tuhafiyeci kadın: Onu hâlâ unutmadı mı? Güzel bir intikamdıdoğrusu!"

D'Artagnan'ınalnındansoğukterlerboşanıyordu:Bukadınbircanavardı.

Dinlemeyedevametti,amaneyazıkkituvaletsonaermişti.

"Tamam," dedi Milady, "odanıza gidin ve yarın size verdiğim o pusuladan bir cevap almayaçalışın."

"Wardeskontundanmı?"

"Elbetteondan."

"İştebiridaha,"dediKetty,"banaozavallıMösyöd'Artagnan'dançokfarklıymışgibigöründü."

"Çıkınmatmazel,"dediMilady,"yorumlardanhoşlanmam."

D'ArtagnankapınınkapandığınıveMilady'ninkapıyısürgülediğiniduydu,Kettydekenditarafındankapıyıyavaşçakilitledi.Ozamand'Artagnandolabınkapısınıitti.

"AmanTanrım!"dedialçaksesleKetty,"Neyinizvar?Çoksolgungörünüyorsunuz!"

"Aşağılıkyaratık!"diyemırıldandıd'Artagnan.

"Susun! Susun! Çıkın artık," dedi Ketty, "odamla Milady'ninki arasında yalnızca bir bölme var,buradakonuşulanlaroradanduyuluyor!"

"İştebuyüzdendışarıçıkmayacağım,"dedid'Artagnan.

"Nasıl?"dediKettykıpkırmızıkesilerek.

"Enazındandahasonraçıkacağım."

VeKetty'yikendinedoğruçekti.Direnmekgürültüçıkarmakanlamınageldiğinden,gençkızboyuneğmekzorundakaldı.

Bu Milady'ye karşı girişilmiş bir intikam harekâtıydı. D'Artagnan intikamın tanrıların zevkiolduğunu söyleyenleri haklı buldu. Biraz kalbi olsaydı bu yeni keşifle yetinebilirdi; ama tutku vekibirbütünbenliğinisarmıştı.

Yine de övgüyle söz etmek gerekir ki, d'Artagnan, Ketty üzerindeki etkisini ilk önce MadamBonacieux'nün başına neler geldiğini sorarak kullandı, ama zavallı kız İncil üzerine yemin ederekbundanhaberiolmadığınıvehanımınınsırlarınınçoğunukendisineaçmadığınısöyledi,Kettykadınınölmediğineinanıyordu.

Milady'nin kardinalin gözündeki itibarının sarsılmasının nedenine gelince, genç kız bunu da

Page 316: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

bilmiyordu,amabukonudad'Artagnandahafazlabilgisahibiydi:İngiltere'denayrılırken,Milady'yilimandan çıkması yasaklanangemilerdenbirindegörmüştü, elmaslarla ilgili bir sorununyaşanmışolabileceğindenkuşkulanıyordu.

AmaMilady'nind'Artagnan'akarşıduyduğuderinnefretinkayınbiraderiniöldürmemişolmasındankaynaklandığıaçıkbirşekildeanlaşılıyordu.

Ertesigünkonağagittiğinde,Milady'ninçokkeyifsizolduğunugörend'Artagnan,yüzününböyleasık olmasının nedeninin Wardes kontundan yanıt gelmemesine bağladı. Ketty içeri girdiğinde,Milady ona çok soğuk davrandı. Genç kızın d'Artagnan'a yönelttiği kaçamak bakışta, "görüyormusunuzsiziniçinnelerekatlanıyorum,"mesajıvardı.

Yine de gecenin sonuna doğru, güzel aslan sakinleşmeye başladı, d'Artagnan'ın tatlı sözlerinigülümseyerekdinledi,hattaeliniöpmesinebileizinverdi.

D'Artagnankonaktançıktığındanedüşüneceğinibilemiyordu,amakendisinikolaycakaptırmayanbirgençolduğuiçinMilady'yeiltifatlaryağdırırken,kafasındaküçükbirplanhazırlamıştı.

Yenihaberleralabilmekiçin,kapıdarastladığıKettyileyenidengençkızınodasınaçıktı.Kettyçokazarlanmış,ihmalkârlıklasuçlanmıştı.Milady,Wardeskontununbusessizliğineanlamveremiyordu,Ketty'yeertesisabahdokuzdaüçüncümektubualmakiçinyanınagelmesinisöylemişti.

D'Artagnan,Ketty'denbumektubukendisinegetirmesiniistediğinde,aşktangözlerikamaşmışolanzavallıkızsevgilisininheristediğiniyerinegetireceğinisöyledi.

Olaylar önceki geceki gibi gelişti: D'Artagnan dolaba kapandı, Milady tuvaletini tamamladıktansonra,Ketty'yiodasınagönderipkapısınıkapadı.D'Artagnankonaktansabahınbeşindeayrıldı.

Saatonbirde,elindeMilady'ninyenibirpusulasınıtaşıyanKetty'ningeldiğinigördü.Gençkızbukez, d'Artagnan'la tartışmaya bile girmedi, bedeni ve ruhuyla bu yakışıklı silahşora ait olduğunuhissediyordu.

D'Artagnanpusulayıaçıpokumayabaşladı:

"Bu,sizisevdiğimiaçıklamakiçinyazdığımüçüncümektup.Dikkatedin,dördüncümektubusizdennefretettiğimiaçıklamakiçinyazabilirim.Bana olan yaklaşımınızdan pişmansanız, bu pusulayı getiren genç kız size kendinizi

bağışlatmakiçinnasıldavranacağınızısöyleyecektir."

D'Artagnanpusulayıokurken,birsolupbirkızardı.

"Ah!Onuhâlâseviyorsunuz!"dedigözlerinibiraniçinbileolsagençadamdanayırmayanKetty.

"HayırKetty,yanılıyorsun,onusevmiyorum;amabuaşağılamalarınintikamınıalmakistiyorum."

"Evet,intikamalmakistediğinizibiliyorum,bunusöylemiştiniz."

"BununseniniçinneönemivarKetty!Yalnızcasenisevdiğimibiliyorsun."

"Bununasılbilebilirimki?"

"Onudüşüreceğimdurumugördüğündebunuanlayacaksın."

Kettyiçgeçirdi.

Page 317: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

D'Artagnanbirkalemalıpyazmayabaşladı.

"Madam,kendimiböylebirşerefelayıkgöremediğimden,ilkikipusulanızındoğruadresegeldiği konusunda kuşkularım vardı, üstelik henüz iyileşmemiştim, bu yüzden size yanıtgöndermektetereddütettim.Amabugünmektubunuzlabirliktehizmetçinizdegeldiğiiçinsizintarafınızdansevilmenin

mutluluğunuyaşadım.Banasoylubirinsanınnasılözürdileyeceğinisöylemesinegerekyok.Buişibugecesaaton

birde gelerek bizzat ben yapacağım. Bir gün daha gecikmek benim için sizi bir kez dahakırmakanlamınagelecek.Dünyanınenmutluerkeğikıldığınız

WardesKontu."

Bu pusula her şeyden önce bir sahtekârlıktı, sonra bir saygısızlıktı ve hatta günümüzün ahlakanlayışına göre yüz kızartıcı bir davranıştı; ama o zamanlar böyle şeylere o kadar önemverilmiyordu. Zaten Milady'nin çok önemli kişilere ihanet ettiğini bilen d'Artagnan ona saygıduymuyordu. Buna rağmen anlam veremediği, aşağılanmayla başı dönmüş bir tutku ya datatminsizlikiçiniyakıpkavuruyordu.

D'Artagnan'ın planı çok basitti: Ketty'nin odasından hanımının odasına geçecek, ilk anınşaşkınlığından, utancından, paniğinden yararlanıp intikamını alacaktı; belki başarılı olamayacaktı,ama bazı işleri şansa bırakmak gerekiyordu. Sekiz gün sonra sefere çıkılacaktı, bu yüzdend'Artagnan'ınmükemmelbiraşkaulaşacakzamanıyoktu.

"Al," dedi d'Artagnan mühürlediği pusulayı Ketty'ye uzatarak, "Wardes kontunun yanıtı olarakMilady'yegötür."

PusuladayazılanlarkonusundakaygılarıolanKetty'ninyüzübirölügibisoldu.

"Dinle sevgili Ketty," dedi d'Artagnan, "bu işin bir şekilde halledilmesi gerekiyor; Milady ilkmektubu kontun uşağı yerine benim uşağıma verdiğini, Mösyö de Wardes'ın açması gerekenpusulalarıbenimaçtığımıanlarsa,senikovabilir,onutanırsın,intikamınınsınırıyoktur."

"Neyazık!"dediKetty,"Tümbutehlikelerekiminiçinatılıyorum?"

"Benim için, güzel küçüğüm," dedi genç adam, "yemin ederim ki bu yaptıkların için sana çokminnettarım."

"Amapusuladaneyazıyor?"

"Miladysanasöyleyecek."

"Ah!Sizbenisevmiyorsunuz!"diyehaykırdıKetty,"Nebahtsızım!"

Buyakınmalarakarşıkadınlarıhepyanıltanbiryanıtvardır;d'Artagnan'ınyanıtıKetty'yibüyükbiryanılgıyasürükledi.

Yine de mektubu Milady'ye iletmeye karar vermeden önce çok ağladı; ama sonunda kararınıd'Artagnan'ınisteğidoğrultusundaverdi.

Zatend'ArtagnanKetty'yehanımınınyanındanerkendenayrılıponunodasınageleceğinedair söz

Page 318: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

vermişti.

BusözzavallıKetty'yiavutmayayetmişti.

Page 319: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXIV

Page 320: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AramisvePorthos'unDonanımlarıDonanımlarının peşinde koşturduklarından beri, dört arkadaş pek sık görüşemiyor, yemeklerini

neredebulabilirlerseoradayiyorlardı.Hızlaakıpgidenbudeğerlizamanınbirbölümünüdenöbetleralıyordu.Yalnızcahaftadabirkez,kapısınıneşiğiniaşmamayayeminetmişolanAthos'tabirarayagelmeyikararlaştırmışlardı.

Ketty'nind'Artagnan'apusulayıgetirdiğigünbuluşmagünüydü.

Kettyçıkarçıkmaz,d'ArtagnanFéroucaddesininyolunututtu.

AthosveAramis'isohbetederlerkenbuldu.Aramis'inpapazcüppesiniyenidengiymekkonusundabazı tereddütlerivardı.Athosherzamanolduğugibionunecesaretlendiriyor,nededüşüncesindencaydırmaya çalışıyordu. O herkesin özgür iradesiyle karar vermesinden yanaydı. Kendisinedanışılmadankimseyetavsiyevermezdi.Hattaonaikikeredanışmakgerekiyordu.

"Genellikle tavsiyeler uymamak için istenir," diyordu, "ya da tavsiyeye tavsiye veren kişiyisonradansuçlamakiçinuyulur."

D'Artagnan'danbirazsonraPorthos'undaiçerigirmesiyledörtarkadaşbirarayageldiler.

Dört yüzden de farklı duygular yansıyordu: Porthos'un yüzünde huzurlu, d'Artagnan'ınkindeumutlu,Aramis'inkindekaygılıveAthos'unkindealdırmazbirifadevardı.

Porthos'unyüksekmevkidekibirkişinin,donanımıkonusundaki sıkıntılarınıgidermeyi istediğinianlattığıbirkaçsaniyelikbirsohbettensonra,Mousquetoniçerigirdi.

Acınasıbirsestonuyla,Porthos'aacilolarakevedönmesigerektiğinibildirdi.

"Donanımlarımlamıilgili?"diyesorduPorthos.

"Hemevet,hemhayır,"diyekarşılıkverdiMousqueton.

"Amasöylemekistediğinnedir?.."

"Gelinefendin."

PorthosayağakalkıpdostlarınıselamladıktansonraMousqueton'uizledi.

Birkaçsaniyesonra,kapınıneşiğindeBazinbelirdi.

"Bendenneistiyorsunuzdostum?"dedi,düşüncelerikiliseyeyöneldiğiherseferindesestonundakiyumuşamakolaycafarkedilenAramis.

"Evdebiribeyefendiyibekliyor,"diyeyanıtladıBazin.

"Kimmiş?"

"Birdilenci."

"Onabirazsadakaverip,zavallıbirgünahkâriçinduaetmesinisöyleyin."

"Bu dilenci mutlaka sizinle görüşmek istiyor, onunla görüşmenizin sizi çok memnun edeceğini

Page 321: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

söylüyor."

"Benimleilgiliolaraközelbirşeysöyledimi?"

"Evet,MösyöAramisgelmektetereddütederse,onaTours'dangeldiğimiiletin,dedi."

"Tours'dan mı?" diye haykırdı Aramis, "Beyler, beni bağışlayın, ama bu adam muhtemelenbeklediğimhaberigetirdi."

Vehemenayağakalkarakhızlauzaklaştı.

Athosved'Artagnanbaşbaşakaldılar.

"Bizimkilerişleriniyolunakoydulargaliba,"dediAthos."Nedersinizd'Artagnan?"

"Porthos'undonanımişinihallettiğinibiliyorum,"dedid'Artagnan,"Aramis'egelinceonuniçinhiçkaygılanmıyorum; amaya siz sevgiliAthos, İngilizinhakkınızolan altınlarını cömertçedağıttınız,sizneyapmayıdüşünüyorsunuz?"

"O rezil herifin işini bitirdiğim için çok memnunum evlat, bir İngilizi öldürmek Tanrı'nın birlütfudur,amaaltınlarınıcebimeatsaydım,vicdanımınsesibenirahatbırakmazdı."

"Bırakın,sevgiliAthos!Düşüncelerinizikabuletmekmümkündeğil."

"Şimdibunlarıboşverelim.DünziyaretiylebenionurlandıranMösyödeTrévillebanakardinalinhimayesindekibazışüpheliİngilizlerlegörüştüğünüzüsöyledi."

"Herhaldesizesözünüettiğimİngilizkadınıkastediyorolmalı."

"Evet,sizekendisiyleilgilikulakasmayacağınıznasihatlerverdiğimosarışınkadını."

"Sizegerekçelerimiaçıklamıştım."

"Evet,söylediğinizkadarıyla,donanımınızıonunsağlayacağınıdüşünüyordunuz."

"Asla!BukadınınMadamBonacieux'nünkaçırılmasıyla ilgili olduğukonusundakesindelillerimvar."

"Evet,anlıyorum,birkadınıbulmakiçinbirdiğerinekuryapıyorsunuz:Buçokuzunamaeğlencelibiryoldur."

BiraniçinAthos'aherşeyianlatmayıdüşünend'Artagnan,birdenbirebundanvazgeçti:Athosonursöz konusu olduğunda çok titiz davranan soylu bir beyefendiydi ve genç âşığımızın Milady içinhazırladığıküçükplanda tasvipetmeyeceğindeneminolduğubazıhususlarvardı,buyüzdensessizkalmayı tercih etti, Athos da dünyanın en umursamaz adamı olduğu için, d'Artagnan'ın sırlarıkendisindekaldı.

Bu durumda birbirlerine söyleyecek önemli şeyleri olmayan iki dostu baş başa bırakarak,Aramis'inneleryaptığınıizleyeceğiz.

Tours'dangelenbirhabercininkendisiylekonuşmakistediğiniöğrenengençadamın,nebüyükbirheyecanlaBazin'iizlediğine,hattaonugeridebıraktığınatanıkolmuştuk.

Férou caddesiyleVaugirard caddesi arasındaki yolu uçarcasına kat edenAramis, eve girdiğinde,kısaboylu,zekibakışlı,üstübaşıdökülenbiradamlakarşılaştı.

Page 322: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Banahabergönderensizmiydiniz?"

"BenMösyöAramis'legörüşmekistemiştim."

"Aramisbenim,banaileteceğinizbirşeymivardı?"

"Evet,amabanaişlemelibirmendilgöstermenizgerekiyor."

"İşte burada," dedi Aramis göğsünden çıkarttığı bir anahtarla sedef kakmalı abanoz bir kutuyuaçarak.

"Tamam,"dedidilenci,"uşağınızıgönderin."

Gerçekten de, dilencinin efendisinden ne istediğini merak eden Bazin, Aramis'e ayak uydurup,neredeyse içeriye onunla birlikte girmişti; ama bu acelecilik işe yaramamıştı, dilencinin önerisiüzerineefendisiçıkmasınıişaretetmiş,odabutalimatıyerinegetirmişti.

Bazin'inçıkmasıylaetraftakendilerinigörecekyadaduyacakbirilerininolupolmadığınıanlamakiçinçevresinihızlıbakışlarlakolaçanedendilenci,berbatbirkemerlesıkılmışceketininönünüaçıp,hırkasınınüstdikişlerinisökerekbirmektupçıkardı.

MührügördüğündebirsevinççığlığıatanAramis,dudaklarınagötürdüğümektubuneredeyseilahibirsaygıylaaçıpokumayabaşladı.

"Dostum, kader bir süre daha ayrı kalmamızı istiyor; ama gençliğimizin güzel günlerinisonsuzadekkaybetmedik.Siz sefere çıkıp görevinizi yapın, bu aradabende kendi işlerimihalledeyim.Habercininsizevereceğişeyikabuledin;sefereyakışıklıvesoylubirbeyefendigibiçıkınvesizisiyahgözlerinizdenöpenkişiyidüşünün.Elvedayadadahadoğrusuyenidengörüşmeküzere!"

Hırkasınındikişlerinisökmeyedevamedendilenci,kirligiysilerininiçindenyüzelliçifteİspanyolaltını çıkarıpmasanınüzerinekoydu; sonrakapıyı açıp selamvererek, kendisine şaşkınlıklabakangençadamasorusormafırsatıvermedendışarıçıktı.

OzamanmektubuyenidenokuyanAramis'ingözünebirnotilişti.

"Sizemektubuiletenkişiyiiyiağırlayın,kendisisoylubirİspanyolkontudur."

"Yaldızlı düşler!" diye haykırdıAramis. "Oh!Hayat ne güzel!Evet, genciz!Evet daha önümüzdemutlugünlervar!Güzelsevgilim,aşkım,kanım,canım,herşeyimsanaait!"

Vemasanınüzerindeparıldayanaltınlaraaldırmadanmektubututkuylaöpüyordu.

Bazin'in kapıyı çalmasıyla orada beklemesi için bir neden kalmadığını fark eden Aramis içerigirmesineizinverdi.

Bazin altınları görünce afalladı. Dilencinin kim olduğunu merak edip Aramis'e uğrayand'Artagnan'ıngeldiğinihabervermeyiunutmuştu.

Aramis'learalarındateklifolmadığıiçin,d'ArtagnanBazin'inişinikendisiüstlendi.

"Ah! Şuraya bakın, sevgili Aramis," dedi, "bu erikler Tours'dan geliyorlarsa, onları yetiştirenbahçıvanıbenimadımatebrikedin."

Page 323: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yanılıyorsunuz sevgili dostum," dedi her zaman için temkinli davranan Aramis, "yayıncım tekhecelimısralardanoluşanmanzumeminparasınıgöndermiş."

"Ah!Gerçektenmi?"dedid'Artagnan, "Yayıncınız çokcömertmiş sevgili dostum, söyleyecek teksözümbu."

"Nasılolurefendim?"diyehaykırdıBazin,"Birmanzumeninbukadarpahalıolmasıinanılmazbirşey!Ahefendim! İstediğinizher şeyi yapabiliyorsunuz,MösyödeVoitureveMösyödeBenseradegibiolabilirsiniz.Birşairbirrahiptenfarksızdır.AhMösyöAramis,sizeyalvarırımşairolun."

"DostumBazin,"dediAramis,"sanırımlafımızıbölüyorsunuz."

HatasınıanlayanBazinbaşınıöneeğipdışarıçıktı.

"Ah!" dedi d'Artagnan gülümseyerek, "demek eserlerinizi altın fiyatına satıyorsunuz: Çokşanslısınızdostum,amadikkatedin,hiçkuşkusuzyayıncınızdangelenmektubudüşüreceksiniz."

KıpkırmızıkesilenAramismektubuiçcebineyerleştiriphırkasınıdüğmeledi.

"Sevgili d'Artagnan," dedi, "isterseniz dostlarımızı bulmaya gidelim ve zengin olduğuma göre,sizindezenginolmanızıbeklerkenbirlikteyemekyiyelim."

"Büyük bir memnuniyetle," dedi d'Artagnan, "uzun zamandan beri doğru dürüst bir yemekyememiştim, bu akşam maceralı bir yolculuğa çıkacağım için birkaç şişe Burgonya şarabıylaçakırkeyifolmakhiçfenaolmayacak."

"Tamam Burgonya şarabı olsun; ben de içebilirim," dedi altınların görüntüsüyle inzivadüşüncesindenvazgeçmişebenzeyenAramis.

Ogünküihtiyaçlarınıkarşılamakiçincebineüçdörtaltınkoyduktansonragerikalanlarıkendisineuğurgetirdiğinidüşündüğüünlümendilinbulunduğusedefkakmalıabanozkutuyayerleştirdi.

İki dost önce evden çıkmayacağına yemin etmiş olduğu için yemeğin kendi evinde yenilmesiniöneren Athos'a gittiler, onun sofra adabı konusunda çok deneyimli olduğunu bildiklerinden buönemliinceliklerionabırakmaktabirsakıncagörmediler.

Porthos'agiderlerken,Bac caddesininköşesinde ağlamaklı bir ifadeyleönünekattığı bir katır veatlayürüyenMousqueton'arastladılar.

D'Artagnansevincinidebelirtenbirşaşkınlıkçığlığıattı.

"Ah!Sarıatım,"diyehaykırdı,"Aramis,şuatabakın!"

"Ah!Neürkütücübireşek!"dediAramis.

"İştesevgilidostum,"diyedevamettid'Artagnan,"Paris'ebuatlagelmiştim."

"Nasılyani,beyefendibuatıtanıyormu?"dediMousqueton.

"Rengiçokilginç,"dediAramis,"böyletüyleriolanınıdahaöncehiçgörmemiştim."

"Onuüçeküyesatmıştım,oparayıdarengiiçinvermişlerdi,yoksakendisibeşparaetmezdi.AmasenbuatıneredenbuldunMousqueton?"

"Ah!"dediuşak,"bunubanasormayın,düşesimizinkocasınınkorkunçbiroyunubu!"

Page 324: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nasılbiroyun,Mousqueton?"

"Soylubirkadınolandüşes... amabağışlayınefendim isminingizlikalmasını istedi,bizeyardımedeceğinisöyleyip,ondanküçükbirhatıraolarakharikabirİspanyolaygırıvebirEndülüskatırınıkabuletmemiziistedi.Amakocasıherşeyiöğreninceyoldaoikimuhteşemhayvanaelkoyupbizebukorkunçyaratıklarıgöndermiş."

"Sendeonlarıgerigötürüyorsun,öylemi?"

"Evet," diye yanıtladı Mousqueton, "bize gönderilenlerin yerine bu hayvanları kabul etmemizinmümkünolmadığınıanlarsınız."

"Vay canına, aslında Paris'e geldiğimde nasıl göründüğüm konusunda bir fikir edinebilmek içinPorthos'usarıdüğünçiçeğiminüzerindegörmekisterdim.AmasizioyalamayalımMousqueton,gidipişinizihalledin.Kendisievdemi?"

"Evetefendim,"dediMousqueton,"amacanıçoksıkkın."

Ve Mousqueton Grands-Augustins rıhtımına doğru yoluna devam ederken, iki dost bahtsızPorthos'un kapısını çaldılar, ama bu boşunaydı, avludan geçtiklerini gören Porthos onlara kapıyıaçmadı.

BuaradayolunadevamedenMousquetonönündeki ikikülüstürbeygirlePont-Neuf'ügeçipOurscaddesinevarmıştı.Evinönünegeldiğinde,efendisininverdiğitalimatlardoğrultusunda,atıvekatırıdavavekilinin kapısının tokmağına bağladı; sonra iki hayvanla hiç ilgilenmeden Porthos'un yanınadönüpgöreviniyerinegetirdiğinisöyledi.

Birsüresonra,sabahtanberihiçbirşeyyememişolanbahtsızhayvanlarbüyükbirgürültükoparıpkapınıntokmağınıkopardılar.Davavekili,yardımcısınabuatlakatırınkimeaitolduklarınıöğrenmesiiçintalimatverdi.

Hediyelerini tanıyanMadam Coquenard önce bu iadeye hiçbir anlam veremedi; ama kısa sonraorayagelenPor-thosonubukonudaaydınlattı.Kendinehâkimolmak içinelindengeleniyapsada,silahşorun gözlerindeki öfke âşığını ürküttü. Gerçekten de, Mousqueton, yolda Aramis ved'Artagnan'arastladığınıved'Artagnan'ınBéarn'danParis'ebuboduratlageliponuüçeküyesattığınıefendisindensaklamamıştı.

Porthos davavekilinin karısına Saint-Magloire manastırında randevu verip ayrılırken, kendisinifarkedendavavekilionuyemeğedavetetti,amabudavetsilahşortarafındankibirlibirifadeylegeriçevrildi.

OradanesitemlerlekarşılaşacağınıiyibilenMadamCoquenardtitreyerekmanastırınyolunututtu,yinedePorthos'unsoylutavırlarındanetkilenmişti.

Porthos, başını öne eğmiş olan Madam Coquenard'a yüreği incinmiş bir erkeğin bir kadınasöyleyebileceğiherşeyisöyledi.

"Neyazık,"dedikadın,"oysabenelimdengeleniyapmıştım.Attüccarıolanmüşterilerimizdenbiriborcunuoyalıyordu.Ondanborcukarşılığındabuatlakatırı istedim,onlarınmükemmelhavyanlarolduğunusöylemişti."

"Öyleyse madam," dedi Porthos, "size olan borcu beş eküden fazlaysa bu at tüccarı tam bir

Page 325: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

sahtekârmış."

"Ucuzmalaramaksuçmu?"dedidavavekilininkarısıkendinibağışlatmayaçalışarak.

"Hayır madam, ama ucuz mal arayanlar başkalarına da daha cömert dostlar bulmak için izinvermelidirler."

VearkasınıdönenPorthos,uzaklaşmaküzerebiradımattı.

"MösyöPorthos!MösyöPorthos!"diyehaykırdıdavavekilininkarısı,"Biliyorumhatayaptım,sizingibisoylubirsüvarinindonanımınısağlarken,incehesaplaryapmamamgerekirdi!"

Porthoshiçyanıtvermedenbiradımdahaattı.

Davavekilininkarısıbiran içinonuparıltılıbirsisbulutununiçindeayaklarınaaltındolukeseleratandüşeslervemarkizlerarasındagörürgibioldu.

"Tanrıaşkınadurun,MösyöPorthos!"diyehaykırdı,"Durundabirazkonuşalım."

"Sizinlekonuşmakbaşımafelaketlergetiriyor,"dediPorthos.

"Amabendenneistediğinizisöylesenize?"

"Hiçbirşey,çünküsizdenbirşeyistesem,nedeğişecek!"

Porthos'unkolunayapışanMadamCoquenardacıylahaykırdı:

"MösyöPorthos,benatlardanvekoşumtakımlarındanneanlarımki?"

"Banadanışmanızgerekirdimadam;buişikendibaşınahalletmekistedinizvedolandırıldınız."

"HataettimMösyöPorthos,amabunutelafiedeceğimeşerefimüzerineyeminederim."

"Bununasılyapacaksınız?"diyesordusilahşor.

"Dinleyin,MösyöCoquenardbuakşamkendisinidavetedenChaulnesdükünegidiyor.Enazikisaatoradakalacak,gelirsenizbirliktehesapyaparız."

"İşteböylesevgilim."

"Benibağışlayacakmısınız?"

"Göreceğiz,"dediPorthoskibirlibirifadeyle.

Herikiside,"Akşamagörüşmeküzere,"diyerekayrıldılar.

"Vay canına!" diyedüşündüPorthosuzaklaşırken, "SanırımüstatCoquenard'ın definesinenihayetyaklaşıyorum."

Page 326: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXV

Page 327: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

GeceleyinBütünKedilerGriGörünürPorthosved'Artagnan'ınbüyükbirsabırsızlıklabekledikleriogecenihayetgelipçatmıştı.

Herzamankigibisaatdokuzadoğrukonağagelend'Artagnan,sonderecekeyiflibulduğuMiladytarafından hiç olmadığı kadar nazik bir şekilde karşılandı. Gaskonyalımız bir bakışta pusulasınınbeklenenetkiyiyarattığınıfarketti.

HanımışerbetgetirenKetty'yeşefkatlibiryüzifadesivekibarbirgülümsemeylebaksada,zavallıkızMilady'ninbuiyiniyetliyaklaşımınıfarkedemeyecekkadarüzgündü.

İki kadını dikkatle gözlemleyen d'Artagnan, doğanın onları yaratırken haksızlık ettiğini düşündü:Hanıma çıkar düşkünü, alçak bir ruh verilmiş, hizmetçiye ise düşeslere yaraşır bir yürek layıkgörülmüştü.

Saatonda,Milady'ded'Artagnan'ınnedenkaynaklandığınıiyibildiğibirendişehalibelirdi;ayağakalkıyor,yenidenoturuyor,d'Artagnan'a,"Çoksevimlisinizamaartıkgitsenizçokiyiolur,"dermişgibigülümsüyordu.

D'Artagnanayağakalkıpşapkasınıaldığında,Miladyöpmesiiçineliniuzattı:GençadamMilady'ninelini hafifçe sıktığını hissetti ve bunun beğenisini belli etmekten çok gittiği için duyduğuminnetiifadeettiğinianladı.

"Onaçılgınlargibiâşık,"diyemırıldanarakdışarıçıktı.

Bu kez Ketty kendisini bekleme odasında, koridorda ya da ana kapının altında beklemiyordu.D'Artagnan'ınmerdivenleritekbaşınaçıkıpküçükodayıbulmasıgerekti.

Kettybaşınıellerininarasınaalmışağlıyordu.

D'Artagnan'ıniçerigirdiğiniduysadabaşınıkaldırmadı,gençadamyanınagidipelleriniellerininarasınaaldığında,Kettygözyaşlarınaboğuldu.

D'Artagnan'ın tahmin ettiği gibi, pusulayı aldığında sevinçten çılgına dönen Milady her şeyihizmetçisine anlatmış, sonra bu kez görevini başardığı için ona bir kese uzatmıştı. Ketty odasınadöndüğünde,keseyiağzıaçıkbirhaldebirköşeyeatmış,birkaçaltınhalınınüzerinesaçılmıştı.

D'Artagnan,seslenmesiüzerinekafasınıkaldıranzavallıkızınyüzündekiyıkımıgörünceafalladı;yalvaranbirifadeyleellerinikavuşturanKettybirşeysöylemeyecesaretedemedi.

D'Artagnan yufka yürekli olmasa da, bu sessiz acıdan etkilendi, ama planını uygulamak içinönceden hazırladığı programından taviz vermeye niyetli değildi.Bu yüzdenKetty'yi teselli etmeyeyanaşmadı,yaptığınınbasitbirintikamhamlesindenbaşkabirşeyolmadığınısöylemekleyetindi.

Zaten,Milady'nin,yüzününkızardığınınfarkedilmemesiiçin,Ketty'yekonaktaki,hattaodasındakibütünışıklarısöndürmesinisöylemesibuintikamıdahadakolaylaştıracaktı.Wardeskontukonaktangündoğmadanönce,karanlıktaayrılacaktı.

BirazsonraMiladyodasınagirdi.D'Artagnandolabasaklandığıandazilinsesiduyuldu.

HanımınınodasınagidenKettyarakapıyıaçıkbırakmasada,aradakibölmeçokinceolduğundan

Page 328: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

konuşulanlarınneredeysetamamıduyuluyordu.

Sevinçten sarhoş olmuş gibi görünen Milady, Ketty'ye Wardes kontu ile buluşmasının en inceayrıntılarını, mektubu aldıktan sonra cevap yazarken yüz ifadesinin nasıl olduğunu, aşkınınmimiklerinenasılyansıdığınıanlattırıyorveKettymutluluktangözühiçbirşeyigörmeyenhanımınınfarkedemediğiacıklıbirsestonuylabeklenenyanıtlarıvermeyeçalışıyordu.

Buluşmasaatiyaklaştığında,odasındakibütünışıklarısöndürenMilady,Ketty'yeodasınadönmesinivekontgelirgelmezkendisiniyanınagetirmesinisöyledi.

Ketty'nin bekleyişi uzun sürmedi. Kilit deliğinden bütün ışıkların söndüğünü gören d'Artagnan,Ketty'ninarakapıyıkapadığısıradagizlendiğiyerdençıktı.

"Bugürültüdene?"diyesorduMilady.

"Benim,"dedid'Artagnanalçaksesle,"Wardeskontu."

"AmanTanrım,Tanrım!"diyemırıldandıKetty,"kendibelirlediğirandevusaatinibilebeklemedi!"

"Tamam o zaman," dedi Milady, titreyen sesiyle, "neden içeri gelmiyor? Kont, kont, sizibeklediğimibiliyorsunuz!"

BuçağrıüzerineKetty'yiyavaşçauzaklaştırand'Artagnan,Milady'ninodasınagirdi.

Öfke ve acının bir ruha işkence etmesinin en güzel yolu, âşığın, sevdiği kişinin ağzındanmutlurakibiiçindökülensevgisözcükleriniduymasıdır.

Tahminetmediğikadaracıçektiğinihissedend'Artagnan'ınyüreğinikıskançlıkateşikavuruyorveşuanyanodadaağlayanKetty'yleaynıduygularıpaylaşıyordu.

"Evet, kont," diyordu Milady en yumuşak sesiyle, kontun ellerini elleri arasında sıkarak,"bakışlarınız ve her karşılaşmamızda söylediğiniz aşk sözcükleri beni çok etkiledi. Ben de siziseviyorum.Ah!Yarın,sizeyarınbenidüşünmenizisağlayacakbirhediyevermekistiyorum,alın."

Veparmağındançıkardığıyüzüğüd'Artagnan'ınkinetaktı.

D'ArtagnanetrafıpırlantalarlakaplıbumuhteşemsafiryüzüğüMilady'ninparmağındagördüğünühatırladı.

İlktepkiolarakyüzüğügerivermekistesedeMiladydevametti:

"Hayır, bu yüzüğü aşkımın kanıtı olarak saklayın. Zaten onu kabul ederek bana hayalinizdecanlandıramayacağınızkadarbüyükbirhizmettebulunuyorsunuz."

"Bukadıngizemdolu,"diyemırıldandıd'Artagnankendikendine.

Osıradaherşeyiaçıklamayahazırolduğunuhissetti:Onakimolduğunuvehangiamaçlaburadabulunduğunusöylemeküzereağzınıaçtığında,Miladyekledi:

"Zavallımeleğim,ocanavarGaskonyalıazkalsınsiziöldürecekmiş."

Canavarkendisiydi.

"Ah!"diyedevamettiMilady,"yaralarınızhâlâsızlıyormu?"

Page 329: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,hemdefazlasıyla,"dedineyanıtvereceğinibilemeyend'Artagnan.

"İçinizrahatolsun,"diyemırıldandıMilady,"intikamınızıbenalacağım,hemdeçokacımasızca!"

"Lanetolsun!"dedid'Artagnaniçinden"Sırrımıaçmanınzamanıhenüzgelmedi."

D'Artagnan'ınbukısasohbetinetkisindenkurtulabilmesiiçinbirsüregeçmesigerekti,amabusürezarfında içindeki intikam duygusu tamamıyla sönmüştü. Kendisini derinden etkileyen bu kadındanhemnefretediyor,hemdeonakarşıbüyükbirhayranlıkbesliyordu,buikizıtduygununaynıyürektebirarayagelebileceğinihiçdüşünmemiştivebubirliktelikgarip,şeytanibiraşkıdoğuruyordu.

Yine de saat biri vurup ayrılma zamanı geldiğinde, d'Artagnan yüreğinde derin bir sızı hissetti.Tutkuluvedalaşmalarısırasında,birsonrakihaftaiçinyenibirrandevukararlaştırıldı.ZavallıKetty,odasına geldiğinde d'Artagnan'la biraz konuşmayı umuyordu, ama Milady karanlıkta konuğunumerdivenlerekadaryolcuetti.

Ertesi sabahhemenöğütlerinidinlemek içinAthos'agidend'Artagnan, içinedaldığıbumacerayıanlattı.Başındangeçenlerdensözederken,Athos'unkaşlarıbirçokkezçatıldı.

"AnlattıklarınızdanbuMilady'nin çok aşağılık bir yaratık olduğu anlaşılıyor," dedi, "amaonabuoyunu oynadığınız için sizin de ondan aşağı kalır yanınız yok; şu ya da bu şekilde kollarınızınarasınakorkunçbirdüşmanıalmışsınız."

Athos bunları söylerken, büyük bir dikkatle d'Artagnan'ın parmağına bakıyordu, özenle birmücevher kutusuna yerleştirilmiş olan kraliçenin yüzüğünün yerini pırlantalarla kaplı safir yüzükalmıştı.

"Yüzüğe mi bakıyorsunuz?" diye sordu Gaskonyalı arkadaşının gözlerini alamadığı bu pahalıhediyeylekibirlenerek.

"Evet,"dediAthos,"banaailemdenkalmabirmücevherihatırlatıyor."

"Çokgüzel,öyledeğilmi?"

"Muhteşem!" diye karşılık verdi Athos, "O safir yüzüğün bir eşi daha olabileceğini hiçdüşünmemiştim.Yoksaonukraliçeninyüzüğüylemideğiştirdiniz?"

"Hayır,"dedid'Artagnan,"güzelİngilizinyadadahadoğrusugüzelFransızınbirhediyesi,çünküonasormamışolmamarağmenFransa'dadoğduğunainanıyorum."

"BuyüzüğüsizeMiladymiverdi?"diyehaykırdıiçindekopanfırtınayıbelliedenAthos.

"Elbette,banadüngecekendisiverdi."

"Banaşuyüzüğügöstersenize,"dediAthos.

"İşte,"diyeyanıtladıyüzüğüparmağındançıkarand'Artagnan.

YüzüğüinceleyenAthos'unrengisoldu,sonrasolelininyüzükparmağınataktığındayüzüğünsankikendisiiçinyapılmışgibiuyduğunufarketti.Busoyluadamınherzamansakinolanyüzünübiröfkeveintikambulutukapladı.

"Bunun aynı yüzük olmasımümkündeğil," dedi, "bu yüzükMiladyClarick'in eline nasıl geçmişolabilir?Yinedeikiyüzükarasındaböylebirbenzerlikolmasınadirrastlananbirşey."

Page 330: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Buyüzüğüdahaöncegörmüşmüydünüz?"diyesordud'Artagnan.

"Gördüğümüsanmıştım,"dediAthos,"amahiçşüpheyokkiyanılmışım."

Vehâlâbakmayadevamederekyüzüğüd'Artagnan'ageriverdi.

"Durund'Artagnan,"dedibirkaçsaniyesonra,"yüzüğüparmağınızdançıkarınyadataşlıkısmınıiçtarafına çevirin; bana öyle kötü şeyler hatırlatıyor ki, sizinle nasıl konuşacağımı bilemiyorum.Benden öğüt almaya geldiğinizi, ne yapacağınıza karar veremediğinizi söylemiştiniz, değil mi?..Ama bekleyin, safiri bana verin: Size sözünü ettiğim yüzüğün bir yüzünde geçirdiğim bir kazanedeniyleoluşanbirçizikvardı."

D'ArtagnanparmağındançıkarttığıyüzüğübirkezdahaAthos'auzattı.

Athos'unbütünbedenititredi.

"Bakın,görüyorsunuzdeğilmi,çokgarip!"

Ved'Artagnan'ahatırladığıoçiziğigösterdi.

"Amabusafirsizekimdenkaldı?"

"Annemdenkaldı.Sizesöylediğimgibi,buailedençıkmamasıgerekeneskibirmücevher."

"Onusattınızmı?"diyesordud'Artagnantereddütederek.

"Hayır,"dediAthosgaripbirgülümsemeyle,"onutıpkısizeverildiğigibibiraşkgecesindehediyeettim."

Düşüncelere dalan d'Artagnan, Milady'nin yüreğinin derinliklerinde karanlık ve bilinmeyenuçurumlargörürgibioldu.

Yüzüğüparmağınatakmadancebinekoydu.

"Dinleyin, beni," dedi Athos, d'Artagnan'ın elini tutarak, "sizi ne kadar sevdiğimi bilirsiniz, özevladımı bile ancak sizin kadar sevebilirdim. Dediğimi yapıp bu kadından vazgeçin. Onutanımıyorumamaiçimdengelenbirsesonunnekadartehlikeliolduğunusöylüyor."

"Haklısınız,"dedid'Artagnan,"onubırakıyorumveitirafetmeliyimkibukadınbenidefazlasıylaürkütüyor."

"Buyürekliliğigösterebilecekmisiniz?"

"Elbette,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"hemdeşuandanitibaren."

"Evlat, en doğrusunu yapıyorsunuz," dedi d'Artagnan'ın elini babacan bir şefkatle sıkan Athos,"Tanrı'dandilerimki,hayatınızahenüzyenigirmişbukadınsizdeuğursuzbirizbırakmasın."

VeAthos,düşünceleriylebaşbaşakalmakistediğinibelliedercesined'Artagnan'ıbaşıylaselamladı.

D'ArtagnanevedöndüğündeKetty'ninkendisinibeklediğinigördü.Uykusuzvekederlidüşüncelerlegeçirdiğibirgecezavallıkızıbirayhastayatmışgibietkilemişti.

Hanımı tarafından sahte konta gönderilmişti. Milady aşktan çılgına dönmüş, mutluluktan sarhoşolmuşbirhalde,kontunvereceğiikincirandevununtarihiniöğrenmekistiyordu.

Page 331: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

YüzüsolanzavallıKettytitreyerekd'Artagnan'ınyanıtınıbekliyordu.

Athos'un genç adam üzerinde derin bir etkisi vardı; gururunu kurtardığı ve intikamını aldığıdüşüncesidostununöğütleriylebirleşinceartıkMilady'yigörmemeyekararvermişti.Kaleminialıpyanıtolarakşumektubuyazdı:

"Bir sonraki randevu içinbana fazlagüvenmeyinmadam:Ayağakalktığımdanberibu türilişkilerleöylesineyoğunumki,işleribirdüzenekoymayakararverdim.Sıranızgelince,sizihaberdaredeceğim.Ellerinizdenöperim.

Wardeskontu."

Mektupta safir yüzükle ilgili tek bir sözcük bile yoktu: Gaskonyalı onuMilady'ye karşı bir kozolarak saklamak mı istiyordu? Ya da daha açık konuşursak, yüzüğü donanımını sağlamak içinkullanmayımıdüşünüyordu?

Bir dönemin ahlaki değerlerini bir başka döneminkilerle değerlendirmek doğru değildi. Bugünsoylubirbeyefendiiçinutançvericiolarakkabuledilenbirdavranış,ozamanlarçokdoğalbirolayolarakkarşılanıyorduveensoyluailelerinoğullarıbilesevgililerindenmaddidestekalıyorlardı.

D'Artagnan'ın kapatmadan uzattığı mektubu okuyan ve önce bir şey anlamayan Ketty, ikinciokumadansonrasevinçtenbayılacakgibioldu.

Ketty'nin bu mutluluğa inanamadığını gören d'Artagnan mektupta yazdıklarını bir kez de sözlüolaraktekrarlamakzorundakaldı,bumektubuhanımınailettiğindekarşılaşacağıtehlikeninfarkındaolsada,zavallıkızkoşakoşaRoyalemeydanınınyolunututtu.

Eniyiyüreklikadınbilerakibesininacılarınakarşıduyarsızdır.

Miladymektubutıpkı,Ketty'ningetirirkenyaptığıgibiaceleyleaçtı;amadahaokuduğuilksözcükterengibirölügibisoldu;kâğıdıburuşturduktansonra,gözlerindeşimşeklerçakarakKetty'yedöndü.

"Bumektupdane?"dedi

"Amamadamayanıtolarakgönderilenmektup,"dediKettytitreyerek.

"Mümkün değil!" diye haykırdı Milady, "Soylu bir beyefendinin bir hanımefendiye böyle birmektupyazmasımümkündeğil!"

Sonraanidenbütünbedenititredi:

"Tanrım!"dedi,"Buolabilirmi..."Vesustu.

Yüzükülrengiolmuştu,dişlerinigıcırdatarakbirazhavaalmakiçinpencereyedoğruyürüdü,amabacaklarıtutmadığıiçinbirkoltuğayığıldı.

İyigörünmediğinifarkedenKettykorsesiniaçmakiçinonadoğrukoştu.AmaMiladyanidenayağafırladı.

"Bendenneistiyorsunuz?"dedi"Veelinizinedenuzatıyorsunuz?"

"Madamın iyi görünmediğini düşünüp yardım etmek istedim," diye yanıtladı hanımının yüz

Page 332: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ifadesindekikorkunçifadeyleürperenKetty.

"İyigörünmüyorum,öylemi?Beni acemibir âşıkmızannettiniz?Banahakaret edilirsekendimikötühissetmem,intikamalırımanlıyormusunuz?"

VeeliyleKetty'yeçıkmasınıişaretetti.

Page 333: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXVI

Page 334: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İntikamRüyasıMilady o akşam, d'Artagnan'ın her zamanki saatinde gelir gelmez yanına alınmasını istedi. Ama

gençadamgelmedi.

Ertesi gün Ketty yeniden d'Artagnan'ı görmeye gelip önceki gün olup bitenleri anlattığında,d'Artagnangülümsedi,Milady'ninöfkelikıskançlığıonunintikamıydı.

AkşambiröncekigündendahasabırsızgörünenMilady,Gaskonyalıylailgilitalimatınıtekrarladı;amabiröncekiakşamolduğugibionuboşunabekledi.

Ertesi gün Ketty bir kez daha d'Artagnan'ın yanına geldi, ama bu sefer neşeli ve canlı değil,olabildiğinceüzgündü.

D'Artagnanzavallıkızaneolduğunusorduğunda,tekyanıtıcebindençıkarıpkendisineuzattığıbirmektupoldu.

Milady'nin kaleminden çıkmış olan bu mektup, bu kez Wardes kontuna değil, d'Artagnan'agönderilmişti.

Zarfıaçıpokudu:

"SevgiliMösyöd'Artagnan, insanındostlarını ihmal etmesivebunudaözellikleonlardanuzunsüreayrılmaküzereykenyapmasıhiçhoşdeğil.Kayınbiraderimvebendünveöncekigünsiziboşyerebekledik.Buakşamdaböylemiolacak?

Minnettarınız.

Page 335: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LadyClarick."

"Anlaşılması hiç de zor değil," dedi d'Artagnan, "bu mektubu bekliyordum. Wardes kontununsaygınlığıazalırkenbenimkiartıyor."

"Gidecekmisiniz?"diyesorduKetty.

"Dinlebenisevgiliküçüğüm,"dedi,Athos'averdiğisözütutmadığıiçinkendinibağışlatmakisteyenGaskonyalı, "böyle bir daveti geri çevirmenin oldukça yakışıksız olacağını anlamalısın.ZiyaretleriminkesilmesinebiranlamveremeyenMiladybirşeylerdenşüphelenebilirvebumizaçtakibirkadınınintikamınınnerelerevaracağınıkimsöyleyebilir?"

"AmanTanrım!"dediKetty,"Olaylarıhephaklıçıkacağınızşekildedeğerlendiriyorsunuz.Amaonakuryapmayadevamedeceksinizvebukezbunugerçekisminizveyüzünüzleyapacaksınız,herşeydahakötüyegidecek!"

İçindengelenseszavallıkızaneleryaşanacağınısöylüyordu.

Ketty'yi mümkün olduğunca rahatlatmaya çalışan d'Artagnan, Milady'nin baştan çıkarıcıdavranışlarındanetkilenmeyeceğinesözverdi.

Yanıtındayaptığı iyiliklereminnettarolduğunuvedavetinikabulettiğinibildirdi;amaMilady'ninkeskingözlerininyazısınıtanıyacağıendişesiylemektupyazmadı.

Saatdokuzuçaldığında,d'Artagnan,Royalemeydanındaydı.

Beklemeodasındakihizmetkârlarındurumdanhaberdaredildiklerianlaşılıyordu,çünküd'Artagnankapıda belirdiğinde, dahaMilady ile görüşme talebinde bulunmadan içlerinden biri koşarak habervermeyegitmişti.

"İçerialın,"dediyanıtıkısaolsada,keskinsesibeklemeodasınakadargelenMilady.

D'Artagnaniçerialındı.

"Kim gelirse gelsin, burada olmadığımı söyleyeceksiniz," dedi Milady, "anladınız mı, buradadeğilim."

Uşakdışarıçıktı.

Milady'yimeraklıbakışlarlasüzend'Artagnan,solgungöründüğünüvegözleriningerekyaşlardangerekdeuykusuzluktan çökmüşolduğunu fark etti. Işıkların sayısı azaltılsada, gençkadın iki günboyuncaçektiklerininyüzüneyansımasınısaklamayıbaşaramıyordu.

D'Artagnanherzamankinezaketiyleyanınayaklaştığında,Miladygüçlügörünmekiçinolağanüstübirçabaharcadı,amaosevimligülümsemesiyüzündekiperişanifadeyigizleyemiyordu.

D'Artagnansağlığınısorduğunda:

"Kötü,"diyekarşılıkverdi,"çokkötü."

"Amaozamanbenizniniziisteyeyim,hiçkuşkusuzdinlenmeyeihtiyacınızvardır."

Page 336: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hayır,"dediMilady,"tamtersinekalınMösyöd'Artagnan,hoşsohbetinizbeniteselliedecek."

"Ah! Ah! Bana hiç bu kadar yakın davranmamıştı, dikkatli davranmalıyım," diye düşündüd'Artagnan.

Elinden geldiğince sempatik görünen Milady sohbeti canlandırmaya çalışıyordu. Zihnindekikaygılardan bir an için uzaklaştığında, gözlerinin parlaklığı geri geliyor, yanakları pembeleşiyor,dudaklarıkızarıyordu.D'ArtagnanböyleanlardakendisinibüyüleriylesarmalayanKirke'yiyenidengörür gibi oluyor, söndüğünü sandığı, ama yalnızca küllenmiş olan aşkı yüreğinde yenidenalevleniyordu. D'Artagnan, Milady'nin bir gülümsemesi için kendisini her şeyi yapmaya hazırhissediyordu.

Biraniçinonayaptıklarıyüzündenpişmanlıkduyargibioldu.

SohbetigiderekkoyulaştıranMilady,birarasevgilisiolupolmadığınısordu.

"Neyazık!"dedid'Artagnanenduygusalsestonuyla,"Siziilkgördüğüandanitibarenyalnızcasiziniçinsolukalıpverenbirinebusoruyusoracakkadaracımasızolamazsınız."

Miladygaripbirifadeylegülümsedi.

"Demekbeniseviyorsunuz?"dedi.

"Bunusöylememegerekvarmı,farketmedinizmi?"

"Evet,amasoyluyüreklerinfethedilmesigüçtür."

"Ah!Güçlüklerbeniürkütmüyor,"dedid'Artagnan,"asılgözümükorkutanimkânsızlıklar."

"Gerçekaşktaimkânsızdiyebirşeyyoktur."

"Yokmudurmadam?"

"Yoktur,"diyekarşılıkverdiMilady.

"Vay canına!" dedi d'Artagnan içinden, "işler değişiyor. Bu maymun iştahlı kadın bana âşık mıoluyor acaba, yoksa bana da sözde Wardes kontuna verdiğine benzer safir bir yüzük mü hediyeedecek?"

D'ArtagnansandalyesinicoşkuylaMilady'ninkineyaklaştırdı.

"Bakalım,"dediMilady,"sözünüettiğinizaşkıkanıtlamakiçinneleryapacaksınız?"

"Bendenistenenherşeyi.Söyleyinyeter."

"Herşeyimi?"

"Herşeyi!"diyehaykırdı,busözüvererekfazlabirşeyiriskeatmayacağınıbilend'Artagnan.

"Ozamanbirazkonuşalım,"dediMilady,kendisidesandalyesinid'Artagnan'ınkineyaklaştırarak.

"Sizidinliyorummadam."

BiraniçinyüzüendişelibirifadealanMiladysonundakararınıvermişgibigöründü.

"Birdüşmanımvar,"dedi.

Page 337: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Madam, nasıl olur!" diye haykırdı şaşırmış gibi görünen d'Artagnan, "Tanrım bumümkünmü?Sizingibigüzelveiyiyüreklibirhanımefendinindüşmanıolabilirmi?"

"Ölümcülbirdüşman."

"Gerçektenmi?"

"Banaacımasızcahakaretedip,aramızdaölümcülbirsavaşınbaşlamasınanedenolanbirdüşman.Bukonudasizindesteğinizegüvenebilirmiyim?"

D'Artagnanbukindaryaratığınsözünereyegetireceğinihemenanladı.

"Elbettemadam,"dedicoşkuyla,"kılıcımvehayatımtıpkıaşkımgibisizeait."

"Âşıkolduğunuzkadarcömertolduğunuzagöre..."dediMilady.

Biransustu.

"Evetmadam?"diyesordud'Artagnan.

"Bugündenitibarenimkânsızlıklardansözetmektenvazgeçin."

"Benimutluluğaboğmayın,"diyehaykırdıdizlerininüzerineçöküpMilady'ninkendisinebıraktığıellerineöpücüklerkondurarak.

"O alçakWardes'dan intikamımı al," diyemırıldandıMilady dişlerinin arasından: "sonra sendennasılkurtulacağımıdüşünürüm,kılıcınısatanahmak!"

"Benimlealayettiktensonra,şimdikendiisteğiylekollarımınarasınaatılıyor,ikiyüzlüşeytan,"diyedüşünüyordu d'Artagnan da kendi payına, "sonunda öldürtmek istediğin kişiyle birlikte halinegüleceğiz."

D'Artagnanbaşınıkaldırdı.

"Hazırım,"dedi.

"DemeksöylemekistediğimianladınızMösyöd'Artagnan!"dediMilady.

"Birbakışınızdantahminedebilirim."

"Yanioünlükılıcınızıbenimiçinkullanacaksınız,öylemi?"

"İstersenizhemenşimdi."

"Ama böyle bir hizmetin karşılığını nasıl ödeyeceğim? Âşıkları tanırım, karşılıksız hiçbir şeyyapmazlar."

"Sizden beklediğim tek yanıtı biliyorsunuz," dedi d'Artagnan, "hem size hem de bana layık olanyanıtı!"

Veonukendisineçekti.

"Çıkarcı!"dediMiladygülümseyerek.

"Ah!" diye haykırdı, bu kadının yüreğinde tutuşturduğu tutkunun etkisiyle kendinden geçend'Artagnan, "Ah! Mutluluğu elde etmek bana uyanıldığında uçup giden imkânsız bir düş gibi

Page 338: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

görünüyordu,onubiranöncegerçeğedönüştürmekistiyorum."

"Ozamanbumutluluğuhaketmeyeçalışın."

"Emrinizdeyim,"dedid'Artagnan.

"Eminmisiniz?"dediMiladysonbirkuşkuyla.

"Banagüzelgözleriniziyaşlarladolduranoalçağınisminisöyleyin."

"Ağladığımıdakimsöyledi?"

"Banaöylegeldi..."

"Benimgibikadınlaraslaağlamaz,"dediMilady.

"Dahaiyi!Hadi,banaadınısöyleyin."

"Bununbenimiçinbüyükbirsırolduğunuanlıyorsunuzdeğilmi?"

"Yinedeisminibilmemgerekiyor."

"Evet,bilmenizgerekiyor;bakınsizenasılgüveniyorum!"

"Benimutluluktançıldırtacaksınız.İsminedir?"

"Onutanıyorsunuz."

"Gerçektenmi?"

"Evet."

"Dostlarımdan biri mi?" diye sordu d'Artagnan hiçbir şeyden haberi olmadığını göstermek içintereddütedercesine.

"Dostlarınızdan biri olsaydı tereddüt edecek miydiniz?" diye haykırdı gözlerinde bir tehditkıvılcımıparlayanMilady.

"Hayır,kardeşimolsabile!"diyehaykırdıcoşkuylakendindengeçmişgibigörünend'Artagnan.

Gaskonyalımıznereyegittiğinibildiğibiryoldatehlikesizceilerliyordu.

"Bağlılığınızçokhoşumagidiyor,"dediMilady.

"Neyazık!Yalnızbuözelliğimmihoşunuzagidiyor?"diyesordud'Artagnan.

"Sizdehoşumagidiyorsunuz,"dediMiladyd'Artagnan'ıneliniellerininarasınaalarak.

Ve d'Artagnan'ın içi korkunç bir tutkuyla titredi, sanki ellerinin birbirine değmesiyleMilady'ninyüreğinitutuşturanateşkendisinidesarmıştı.

"Beniseviyorsunuz!"diyehaykırdı."Ah!Bugerçekse,aklımıkaybedebilirim."

VekollarıarasınaaldığıMiladydudaklarınıkaçırmayaçalışmasada,karşılıkvermedi.

Dudaklarıbuzgibiydi:D'Artagnansankibirheykeliöpüyordu.

Page 339: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Mutluluktan sarhoş olmuş, aşkla coşmuştu, neredeyse Milady'nin sevgisine, Wardes'ın suçluolduğunainanacaktı.Wardesosıradakarşınaçıksa,onuöldürebilirdi.

Miladyfırsatıkaçırmadı.

"İsmi..."

"İsminibiliyorum,Wardes,"diyehaykırdıd'Artagnan.

"Ama bunu nasıl bilebilirsiniz?" diye sordu Milady ellerini kavrayıp, yüreğinin derinlikleriniokumakiçind'Artagnan'ıngözlerininiçinebakarak.

D'Artagnanboşbulunupyanlışbirsözettiğinifarketti.

"Amasöylesenize!"diyetekrarlıyorduMilady,"bununeredenbiliyorsunuz?"

"Neredenmibiliyorum?"dedid'Artagnan.

"Evet."

"Bunubiliyorum,çünküWardesdünbenimdebulunduğumbirsalondasizinvermişolduğunuzbiryüzüğügösteriyordu."

"Sefil!"diyehaykırdıMilady.

Busıfatd'Artagnan'ınyüreğininderinliklerindeyankılandı.

"Yasonra?"

"Sonra,busefildensizinintikamınızıalacağım,"diyekarşılıkverdikendisinedonJaphetd'Arméniehavalarıvererek.

"Teşekkürleryüreklidostum!"diyehaykırdıMilady,"İntikamımnezamanalınacak?"

"Yarın,hemenşimdi,nezamanisterseniz."

Milady, "Hemen şimdi," diye haykıracaktı ama bu aceleciliğin d'Artagnan'a garip geleceğinidüşünerekkendisinifrenledi.

Zaten alınacak onlarca tedbir, savunucusuna vereceği onlarca öğüt vardı, d'Artagnan tanıklarınönünde konta açıklamalarda bulunmamalıydı. Bütün bu düşünceler d'Artagnan'ın bir sözcüğüyleyarıdakaldı.

"Yarın,"dedi,"intikamınızalınmışolacakyadaöleceğim."

"Hayır,intikamımıalacaksınızamaölmeyeceksiniz.Obirkorkak."

"Kadınlarakarşıbelkiöyle,amayaerkeklere.Bununlailgilibazıbilgilerimvar."

"Amaonunladövüştüğünüzde,sanırımtalihsizdenyanaydı."

"Talihkibarbirfahişegibidir:Dünyanınızdaykenyarınkarşınızdaolabilir."

"Yanişimditereddütmüediyorsunuz?"

"Hayır,tereddütetmiyorum,amaolasıbirölümegitmedenöncebanaumuttanbirazdahafazlasını

Page 340: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

vermeyecekmisiniz?"

Miladygözleriyleşunlarısöylemekistedi:

"Hepsibumu,söylesenize."

Sonrabakışlarınışefkatdoluşuaçıklayıcısözcükletamamladı.

"Haklısınız."

"Ah!Sizbirmeleksiniz,"dedigençadam.

"Herşeykararlaştırdığımızgibimi?"

"Sizdenistediğimdışında,sevgiliruhum!"

"Amasevgimegüvenebileceğinizisöylesemdemi?"

"Yarınınnelergetireceğibelliolmaz."

"Susun,kardeşimgeliyor,siziburadagörmesinegerekyok."

ZiliçalmasıylaKettyiçerigirdi.

"Buradançıkın,"dedigizlibirkapıyıiterek,"vesaatonbirdesohbetimizedevametmeküzeregerigelin:Kettysiziyanımagetirecek."

Busözleriduyanzavallıkızazkalsınsırtüstüyereyuvarlanacaktı.

"Matmazel, orada heykel gibi dikilip ne yapıyorsunuz? Hadi şövalyeyi yolcu edin,kararlaştırdığımızgibibugeceonbirde!"

"Sanırımrandevularınıherzamansaatonbireveriyor,"diyedüşündüd'Artagnan,"alışkanlıkolsagerek."

Milady'ninuzattığıelisevgiyleöptü.

"Hadi,hadi,"dediçıktıktansonra,Ketty'ninsitemlerineyanıtverirken,"aptalgibidavranmayalım,bukadınşeytanıntakendisi,dikkatliolmamızgerek."

Page 341: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXVII

Page 342: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Milady'ninSırrıKonaktanayrıland'Artagnan,bütünısrarlarınarağmenKetty'ninodasınaçıkmamıştı,bununiçiniki

gerekçesi vardı: İlki böylece yakınmalardan, suçlamalardan, yalvarmalardan uzak duracak olması,ikincisiise,kendibaşınakalarakbukadınınnelerdüşündüğünüdeğerlendirecekolmasıydı.

D'Artagnan'ınMilady'yiçılgınlargibisevdiği,amabusevgininhiçbirkarşılığıolmadığıortadaydı.D'ArtagnanbiraniçineniyisininevedönüpMilady'yeuzunbirmektupyazmakolduğunudüşündü;ona kendisinin ve Wardes'ın aynı kişi olduklarını itiraf edecek, dolayısıyla Wardes'ı öldürmeninintihar etmek anlamına geleceğini bildirecekti. Ama onun içini de vahşi bir intikam duygusukaplamıştı,bukadınakendikimliğiylesahipolmak istiyorvebu intikamsırasında tutkudoluanlaryaşayacağınıdüşünerekmektupyazmaktanvazgeçiyordu.

Milady'nin dairesinin jaluzilerinin arasından yansıyan ışığa bakmak için her on adımda bir geridönerekRoyalemeydanındabeşaltıkezturattı;gençkadınınbukezodasınadönmeyiağırdanaldığıanlaşılıyordu.

Sonundaışıksöndü.

Bu ışıkla birlikte d'Artagnan'ın yüreğindeki son kararsızlık ifadesi de kayboldu; ilk geceninayrıntılarını hatırladığında yüreği yerinden fırlayacak gibi oldu, konağa girip hemen Ketty'ninodasınayöneldi.

Yüzü bir ölününki gibi solmuş olan genç kız tir tir titreyerek âşığını engellemeye çalıştı, amakulağıkirişteolanMilady,d'Artagnan'ınçıkardığıgürültüyüduyuncakapıyıaçmakzorundakaldı.

"Gelin,"dedi.

Tüm bunlar öyle inanılmaz bir tedbirsizlikle, öyle garip bir hayâsızlıkla gerçekleşiyordu ki,d'Artagnangördüklerineveduyduklarınainanamıyordu.

Kendisinidüşlerdegörülebilecekfantastikbirentrikanıniçinegirmişgibihissediyordu.

MıknatısınçektiğibirdemirparçasıgibiMilady'yeyaklaştı.

Kapıarkalarındankapandı.

Kettydekapıyadoğruyaklaştı.

Kıskançlığı,öfkesi,zedelenmişgururuveâşıkbirkadınınyüreğindekibütüntutkularKetty'yiherşeyiaçıklamaya itiyordu;amaböylebirentrikayakarıştığını itirafederse, işibiterdiveherşeydenöted'Artagnan'ıdakaybedebilirdi.Budüşünceonasonbirfedakârlıkdahayapmayıöğütlüyordu.

D'Artagnan bütün arzularının tatmin olduğunu hissediyordu, artık sevilen kişi kendi benliğindekibirrakipdeğildi,seviliyormuşgibidavranılankendisiydi.Yüreğininderinliklerindengelenbirses,ona bir intikam aracından başka bir şey olmadığını, kılıcını kullanması için pohpohlandığınısöylüyor, ama gururu, kendine saygısı, aşkın ateşiyle kamaşan gözleri bu fısıltıyı susturuyordu.Dahası kendisine fazla güvenen Gaskonyalımız kendisini Wardes'la kıyaslıyor ve neden kendikimliğimleMilady'ninaşkınalayıkolmayayımdiyedüşünüyordu.

Sonunda kendini tamamıyla o anki duygularının etkisine kaptırdı. Milady onun için artık bir

Page 343: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

anlığınaürktüğüoiçtenpazarlıklıkadındeğil,kendisinikaptırdığıbiraşkıntutkularıylahareketedenateşlibirâşıktı.İkisaatböylegeçti.

İki sevgilinin aşk ateşlerinin hafifçe sönmesiyle, gerçekleri unutmak için d'Artagnan'la aynıgerekçeleresahipolmayanMilady,gençadamaertesigünWardes ileyapacağıdüelloyahazırolupolmadığınısordu.

Ama düşünceleri başka bir konuda yoğunlaşmış olan d'Artagnan, her şeyi unutmuş bir haldedüellolardan söz etmek için saatin geç olduğunu söyledi.Bu aldırmaz tavır karşısında çıkarlarınıntehditaltındaolduğunuhissedenMiladysorularınıdahadasıklaştırmayabaşladı.

O zaman bu olanaksız düelloyu hiçbir şekilde ciddiye almayan d'Artagnan konuyu değiştirmeyeçalıştı,amaçabalarıboşunaydı.

Miladyçelikteniradesivekarşıkonulmazzekâsıylaonuöncedençizilmişsınırlariçindetuttu.

D'Artagnan,Milady'yebuintikamdanvazgeçmesini,Wardes'ıbağışlamasınıvekafasındakiintikamdüşünceleriniatmasınıönermeyiçokakılcıbuldu.

Amadahailksözlerindegençkadınürpererekuzaklaştı.

"Sevgili d'Artagnan, yoksa korkuyormusunuz?" dedi karanlıkta yankılanan tiz ve alaycı bir sestonuyla.

"Bunuaklınızdanbilegeçirmeyinsevgiliruhum!"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"AmayaozavallıWardeskontusandığınızkadarsuçludeğilse?"

"Neolursaolsun,"dedisertbirifadeyleMilady,"benialdattığıandanitibarenölmeyihaketti."

"Mademkimahkûmettiniz,ozamanölecek!"dedid'Artagnan,Milady'efedakârlığahazırolduğunukanıtlayankararlıbirifadeyle.

Miladyhemenyanınayaklaştı.

O geceninMilady'ye ne kadar uzun geldiğini söyleyemesek de, jaluzilerin arasından sızan solukgünışığıodayadolmayabaşladığında,d'Artagnan'ahenüzodayagireliikisaatolmuşgibigeliyordu.

D'Artagnan'ıngitmeyehazırlandığınıgörenMilady,onaWardeskontundan intikamını almak içinverdiğisözühatırlattı.

"Benhazırım,"dedid'Artagnan,"amaöncesindebirşeydeneminolmakisterdim."

"Neden?"diyesorduMilady.

"Benisevipsevmediğinizden."

"Sanırım,bunusizekanıtladım."

"Evet,bendebedenimleveruhumlasizeaidim."

"Teşekkürler yürekli sevgilim! Ama ben size aşkımı kanıtladığıma göre, siz de kendinizinkinikanıtlayacaksınız,öyledeğilmi?"

"Elbette.Amabenisöylediğinizkadarseviyorsanız,benimiçinbirazendişelenmiyormusunuz?"

Page 344: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nedenendişelenecekmişimki?"

"Nedeolsaağırbirşekildeyaralanabilir,hattabelkideölebilirim."

"Buimkânsız,"dediMilady,"sizkılıcınıustalıklakullananyiğitbirsilahşorsunuz."

"Yanibudüelloyugereksizkılacakbirintikamplanınıtercihetmiyorsunuz."

Milady sessizce âşığına baktı: Günün ilk solgun ışıkları parlayan gözlerine ürkütücü bir ifadeveriyordu.

"Gerçekten,"dedi,"sanırımyenidentereddütetmeyebaşladınız."

"Hayır, tereddüt etmiyorum; ama sevginizi kaybettiğinden beri, o zavallıWardes kontu için çoküzülüyorum ve sizin aşkınızı kaybetmek gibi ağır bir cezaya mahkûm olmuş birine bundan dahafazlasıgerekmez."

"Sizeonusevdiğimikimsöyledi?"diyesorduMilady.

"Kendinibeğenmişliketmeyeyimamaşimdienazındanbaşkabirinisevdiğinizisanıyorum,"dedigenç adam Milady'nin içini okşayan bir ses tonuyla, "ve size şunu tekrarlayım ki kont içinüzülüyorum."

"Sizmi?"diyesorduMilady.

"Evet,ben."

"Amanedensiz?"

"Çünküyalnızcabenimbildiğimbirşeyvar..."

"Neymişo?"

"Kontsizekarşısandığınızkadarsuçludeğil."

"Öylemi?"dediMiladyendişelibirifadeyle,"Söylediklerinizebiranlamveremiyorum,nedemekistediğiniziaçıklarmısınız?"

Vekendisinikollarınınarasınaaland'Artagnan'ıgiderekalevlenenbakışlarlasüzdü.

"Ben dürüst bir insanım!" dedi işi sonuna vardırmaya karar veren d'Artagnan, "aşkınızıkazandığımdanberi,çünküonukazandığımdaneminim,kazandım,öyledeğilmi?"

"Tamamıyla,devamedin."

"Kendimiaşkınızlasarhoşolmuşgibihissediyorum,sizebiritiraftabulunmamgerek."

"İtirafmı?"

"Aşkınızdanşüpheetsem,böylebiritiraftabulunmazdım,amabeniseviyorsunuzgüzelaşkım,beniseviyorsunuz,öyledeğilmi?"

"Elbette."

"Ozaman,aşkımdankendimikaybedipsizekarşıbirsuçişlemişsembenibağışlayacakmısınız?"

Page 345: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Belki!"

D'Artagnanenzarifgülümsemesiyledudaklarınıyaklaştırsada,Miladyuzakdurdu.

"Buitiraftansözedin,"dedirengisolarak.

"GeçenperşembebuodadakontWardes'arandevuvermiştiniz,öyledeğilmi?"

"Benmi,hayır!Budoğrudeğil,"dediMilady,sestonuöylekararlıyüzifadesiöylesoğukkanlıydıki,d'Artagnanbuolayatanıkolmasakuşkuduyabilirdi.

"Yalansöylemeyingüzelmeleğim,"dedid'Artagnangülümseyerek,"bununbirfaydasıyok."

"Budanedemekoluyor,söylesenize.Öldüreceksinizbeni."

"Ah!İçinizrahatolsun,banakarşısuçluolduğunuzusöylemiyorum,sizibağışladım!"

"Yasonra?"

"Wardeshiçbirşeylekibirlenemez."

"Amaneden?Söylediğinizegöreoyüzük..."

"Oyüzük,aşkım,onubenaldım.PerşembegünküWardesilebugünküd'Artagnanaynıkişi."

Şaşkınlığa karışmış bir utanç, gözyaşlarına dönüşecek hafif bir fırtına bekleyen tedbirsiz gençadamyanılıyorduveyanıldığınıanlamasıuzunsürmedi.

Solgun ve ürkütücü görünen Milady doğruldu ve d'Artagnan'ı göğsüne indirdiği şiddetli birdarbeyleiterekyataktanfırladı.

Güniyiceağarmıştı.

D'ArtagnanonuninceHintkumaşındangeceliğinitutaraközürdilemekistedi,amaMiladygüçlüvekararlıbirhamleylesıyrılmayaçalıştı.Osıradagecelikyırtılıncaomuzlarıortayaçıktı,d'Artagnantarifedilemezbirheyecanla,bugüzel,yuvarlak,beyazomuzlardanbirinde,celladınbastığısilinmezzambakdamgasınıgördü.

"Tanrım,"diyehaykırdıgeceliğibırakand'Artagnan.

Vesessiz,hareketsiz,donmuşbirhaldeyatağınüzerindekalakaldı.

AmaMilady, d'Artagnan'ın gözlerindeki dehşetten sırrının ortaya çıktığını anlamıştı. Genç adamherşeyigörmüş,kimseninbilmediğiokorkunçsırrınıöğrenmişti.

Şimdiartıköfkelibirkadınıdeğil,yaralıbirpanteriandırıyordu,geridöndü.

"Ahsefil,"diyehaykırdı,"banaalçakçaihanetettinvedahasısırrımıdaöğrendin!Öleceksin!"

Tuvalet masasının üzerinde duran kakmalı kutuya doğru koşup, öfkeli ve titreyen elleriyle altınsaplı,keskinveinceağızlıbirhançerçıkardıvebirhamledeyarıçıplakdurand'Artagnan'asaldırdı.

Genç adam ne kadar yürekli olsa da, kadının allak bullak olmuş yüzünden, dehşetle genişlemişgözbebeklerinden, solukyanaklarındanvekankırmızıdudaklarındanürkmüştü;üstünehamle edenbiryılanlakarşıkarşıyakalmışgibikaryola ileduvararasındakiaralığageriledi, ter içindekalmış

Page 346: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

eliylekılıcınıkınındançekti.

Ama kılıca aldırmayan Milady, hançeri indirebilmek için yatağın üstüne çıkmayı denedi, ancakkılıcınsivriucunuboğazındahissettiğindedurdu.

Milady kılıcı elleriyle kavramaya çalışsa da, d'Artagnan hamleleriyle buna izin vermedi ve kâhgözlerine, kâhgöğsüneyönelttiği kılıcıyla onuyataktan aşağı inmeye zorladı, bu aradakendisi deKetty'ninodasınaaçılankapıyadoğrugeriçekiliyordu.

BuaradayüzükıpkırmızıkesilenMiladykendisinekorkunçhamlelerlesaldırıyordu.

Yinedebumücadelebirdüelloyadönüştüğüiçind'Artagnanyavaşyavaşüstünlüğüelealıyordu.

"Tamam,güzelhanımefendi,tamam!"diyordu,"Tanrıaşkına,sakinolun,yoksadiğeromzunuzadabenbirzambakçizeceğim."

"Alçak!Alçak!"diyehaykırıyorduMilady.

Hâlâkapıyaulaşmayaçalışand'Artagnansavunmayaağırlıkveriyordu.

Milady'nindüşmanınaulaşmakiçinmobilyalarıdevirmesiyleved'Artagnan'ındakendinikorumakiçin onların arkasına saklanmasıyla oluşan gürültüyü duyan Ketty kapıyı açtı. Sürekli olarak bukapıya doğru gerileyen d'Artagnan, şimdi kapıya üç adım mesafedeydi. Bir sıçrayışta Milady'ninodasındanhizmetçininodasınageçtiveşimşekhızıylakapıyıkapayıpvargücüyleyaslandı,osıradaKettydesürgüleriçekti.

OzamanMiladypayandalarıdevirmeyeçalıştı,amakadıngücüylebuişinaltındankalkamayacağınıanlayıncakapıyıbazılarıtahtayıgeçendarbelerledelikdeşiketmeyebaşladı.

Herdarbeyebirsövgüeşlikediyordu.

"Çabuk,Ketty,çabuk,"dedid'Artagnansürgüleriçektiktensonraalçaksesle,"benikonaktançıkaronazamanbırakırsakbeniuşaklarınaöldürtebilir."

"Amabuşekildeçıkamazsınız,"dediKetty,"çıplaksınız."

"Doğru,"dediüzerindehiçbirşeyolmadığınıfarkedend'Artagnan,"benigiydir,amaaceleedelim,birölümkalımmeselesiylekarşıkarşıyayız!"

OlanbitenlerebiranlamveremeyenKetty,d'Artagnan'ahemençiçeklibirelbise,genişbirşapkavekısabirmantoverdi,çıplakayaklarınadabirpantuflageçirdiktensonra,onumerdivenlerdenindirdi.Tam zamanıydı, çünkü Milady zili çalmış, konaktaki herkesi uyandırmıştı. Kapıcı, Ketty'ninseslenmesiüzerinekordonuçektiğinde,Miladyyarıçıplakbirhaldepenceresindenbağırıyordu:

"Kapıyıaçmayın!"

Page 347: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXVIII

Page 348: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AthosParmağınıBileOynatmadanDonanımınaNasılKavuştuGenç adam kaçarken, Milady hâlâ çaresizce tehditler savuruyordu. Onu gözden kaybettiğinde

baygınbirhaldeyereyığıldı.

D'Artagnanöylesinealtüstolmuştuki,Ketty'ninbaşınanelergeleceğinibiledüşünmedenParis'inyarısını koşarak geçti ve ancak Athos'un kapısının önünde durdu. Kafasının karışıklığı, yaşadığıpanik, peşine düşen birkaç devriyenin bağırışları ve geç saat olmasına rağmen işlerinden dönenbirkaçkişininyuhalamalarıonunsadecedahadahızlıkoşmasınanedenolmuştu.

Avluyugeçipikikatçıktıktansonra,Athos'unkapısınıkıracakmışgibiçaldı.

Gözleri uykudan şişmiş olanGrimaud'nun kapıyı açmasıyla öyle hızlı bir şekilde içeri girdi ki,uşakazkalsınyerekapaklanacaktı.

Herzamankisuskunluğunarağmenzavallıçocukbukezağzınıaçmıştı.

"Hey,neleroluyor,hayâsız,hafifmeşrepkadın,neistiyorsunuz?"

Şapkasını fırlatan d'Artagnan, ellerini mantosunun altından çıkardı; bıyıkları ve çıplak kılıcıgörününcezavallıuşakkarşısındabirerkekolduğunuanladı.

Bukezonunbircaniolabileceğinidüşündü.

"İmdat!Yardımedin!İmdat!"diyehaykırdı.

"Sussanakafasız,"dedid'Artagnan,"tanımadınmı?Bend'Artagnan."

"Siz,Mösyöd'Artagnan!"diyehaykırdıGrimaudafallamışbirhalde."Bumümkündeğil."

"Grimaud," dedi robdöşambrıyla odasından çıkan Athos, "sanırım kendinizde konuşma hakkıbulmayabaşlamışsınız."

"Ahmösyö!Burada..."

"Susun."

Grimaudefendisineparmağıylad'Artagnan'ıgöstermekleyetindi.

Arkadaşını tanıyan Athos, alışıldık soğukluğuna rağmen önündeki manzaranın gülünçlüğükarşısındakendinitutamayıpkahkahalaratmayabaşladı;şapkayanyatıyor,etekayakkabılarınüzerinedüşüyor,kollarkıvrılıyorduvebirdeheyecandandikilmişbıyıklarvardı.

"Tanrı aşkına gülmeyin dostum," diye haykırdı d'Artagnan "yemin ederim ki gülünecek bir şeyyok."

Vebusözlerigözlerindekikorkuifadesiyleöyleciddibirşekildesöylediki,Athoshemenyanınakoşarakellerinituttu.

"Yaralımısınızdostum,çoksolgungörünüyorsunuz."

"Hayır,amabaşımdançokberbatşeylergeçti.Yalnızmısınız?"

Page 349: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Elbette!Busaatteburadakimolabilirki?"

"İyi,iyi."

Ved'ArtagnanhemenAthos'unodasınayöneldi.

"Evet, anlatın!" dedi Athos kapıyı kapatıp rahatsız edilmemek için sürgüleri çekerken. "Kral mıöldü?Kardinalimiöldürdünüz?Yüzünüzallakbullakolmuş,hadianlatın,çokendişelendim."

"Athos,"dedi,üzerindekikadıngiysilerindenkurtulupfanilasıylakaland'Artagnan,"inanılmayacakbirhikâyeyidinlemeyehazırlanın."

"Önceşurobdöşambrıgiyin,"dedisilahşor,dostuna.

D'Artagnanhâlâheyecanlıolduğundanrobdöşambrıterskolundangiydi.

"Evet?"dediAthos.

"Evet," diye karşılık verdiAthos'un kulağına eğilip, alçak sesleMilady'nin omzunda bir zambakdamgasıolduğunusöyleyend'Artagnan.

"Ah!"diyehaykırdısilahşor,kalbinebirmermiyemişgibi.

"SöylesenizeAthos,diğerininöldüğündeneminmisiniz?"

"Diğerimi?"dediAthos,d'Artagnan'ıngüçlükleduyabildiğiboğukbirsesle.

"Evet,banabirgünAmiens'desözettiğinizkişi."

Athosinleyerekbaşınıellerininarasınaaldı.

"Bukadınyirmialtı,yirmiyediyaşlarında,"diyedevamettid'Artagnan.

"Sarışın,öyledeğilmi?"diyesorduAthos.

"Evet."

"Garipbirşekildeparıldayanaçıkmavigözlerivar,kaşlarıvekirpiklerisiyah,öyledeğilmi?"

"Evet."

"Boyuuzunvevücudugüzelmi?"

"Evet."

"Sarıyaçalankızılrenklizambak,küçükvemacunuygulandığıiçinhafifçesolukmu?"

"Evet."

"Amaİngilizolduğunusöylüyorsunuz!"

"Miladyolarakanılıyor,amaFransızolabilir.ZatenWinterlordudayalnızcakayınbiraderi."

"Onugörmekisterim,d'Artagnan."

"Dikkatliolun,Athos,dikkatliolun;onuöldürmekistediniz,hiçgözünükırpmadanaynışeyisizeyapmakisteyecektir."

Page 350: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hiçbirşeysöylemeyecesaretedemez,aksitakdirdekimliğinieleverir."

"Oherşeyiyapabilir,onuhiçöfkeliykengördünüzmü?"

"Hayır,"dediAthos.

"Dişibirkaplan,birpanter!AhsevgilidostumAthos,korkarımkiikimizidekorkunçbirintikamınhedefihalinegetirdim!"

D'Artagnan,Milady'ninçılgıncaöfkesini,ölümtehditlerinianlatmayadevametti.

"Haklısınız,yeminederimkiozamanlarsaçınınbirtelinehayatımıverirdim.İyikiyarındansonraParis'tenayrılıpbüyükbirihtimalleLaRochelle'egidiyoruz,birkereyolaçıktıkmı..."

"Sizi tanırsa, dünyanın öbür ucuna kadar peşinizden ayrılmaz; bırakın kininin tek hedefi benolayım."

"Ah dostum, beni öldürmesinin ne önemi var!" dedi Athos, "Hayata çok bağlı olduğumu mudüşünüyorsunuz?"

"Tüm bunların altında esrarengiz bir şeyler yatıyor! Bu kadının kardinalin muhbiri olduğundaneminim!"

"Budurumdakendinizedikkatedin.KardinalLondraolayındandolayısizebüyükbirkinduyuyorolmalı; açık bir şekilde gösteremediği bu kinini tatmin etmek isteyebilir, çok dikkatli olmalısınız!Dışarıyatekbaşınızaçıkmayın,yemeğiniziyerkentedbirliolun:Herşeye,hattagölgenizebiledikkatedin."

"Çok şükür bu özeni yalnızca iki gün göstermem gerekiyor, sonra sefere çıkacağız, umarım ozamankaygılanmamızagerekkalmayacak."

"Bu arada, ben de inziva fikrimden vazgeçiyorum," dedi Athos, "gittiğiniz her yere sizinlegeleceğimveönceFossoyeurscaddesinekadarsizeeşlikedeceğim."

"Amaburayaçokyakınolsadaorayabuşekildegidemem,"dedid'Artagnan.

"Haklısınız,"dediAthosveziliçaldı.

Grimaudiçerigirdi.

Athosonad'Artagnan'ınevinegidipgiysilerinigetirmesiniişaretetti.

Grimaudnesöylemekistediğinianladığınıbelliedenbirişaretyaparakdışarıçıktı.

"Amabütünbuyaşananlardonanımızısağlamakkonusundabirişeyaramıyorsevgilidostum,"dediAthos,"çünküyanılmıyorsamherşeyiniziMilady'debıraktınız.Çokşükür,safirinizhâlâsizde."

"Safir size ait, sevgili Athos! Bana onun ailenizden kalma bir yüzük olduğunu söylememişmiydiniz?"

"Evet, söylediğine göre babamonu iki bin eküye satın alıp, düğün hediyeleriyle birlikte annemearmağanetmiş,annemdebumuhteşemyüzüğübanaverdi,bendeçılgınlıkedipkutsalbireşyagibiözenlesaklamamgerekenbuyüzüğüosefilkadınaverdim."

"Ozamansevgilidostum,siziniçinçokönemliolduğuanlaşılanbuyüzüğügerialın."

Page 351: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Benoalçağınparmağındançıkanbuyüzüğügerimialacağım!Asla,buyüzükartıkkirlendi."

"Ozamansatın."

"Annemden kalan bir yüzüğü satmak mı! Bu benim için kutsal bir eşyaya saygısızlık anlamınagelir."

"O zaman rehin verin, elinize en az bin eküden fazlası geçer.Bupara işinizi görecektir, paranızolduğunda, onu geri alabilirsiniz, elden ele gezeceği için geri döndüğünde temizlenmiş kabuledebilirsiniz."

Athosgülümsedi.

"Çok şakacı bir dostsunuz sevgili d'Artagnan," dedi Athos, "neşenizle yüreklerdeki en derinkederleriunutturuyorsunuz.Tamamozamanrehinverelim,amabirşartla!"

"Nedir?"

"Beşyüzüeküyüsiz,beşyüzeküyübenalacağım."

"Neler diyorsunuz, Athos? Bu paranın dörtte birine bile ihtiyacım yok, muhafız olduğum içineyerimi satarak ihtiyaçlarımı karşılayabilirim. Bana Planchet için bir attan başka ne gerekiyor ki?Hembenimdebiryüzüğümolduğunuunutuyorsunuz."

"Sanırımonabenimbusafiryüzüğeverdiğimdendahafazlaönemveriyorsunuzyadaenazındanbanaöylegeliyor."

"Evet, çünkü olağanüstü bir durumda bizi büyük sıkıntılardan, hatta büyük tehlikelerdenkurtarabilir,oyalnızcadeğerlideğil,aynızamandatılsımlıbirelmas."

"Söylediklerinizianlamasamdahakveriyorum.Şimdiyüzüğümeyadayüzüğünüzegeridönelim,bizeverilecekparanınyarısınıalmazsanızoyüzüğüSeinenehrineatarımvePolykrates'eolduğugibikibarbirbalığınonubizegerigetireceğinisanmıyorum."

"Tamamozaman,kabulediyorum,"dedid'Artagnan.

Ve o sırada Grimaud, efendisinin başına neler geldiğini merak eden ve bu fırsattan yararlanıpgiysilerlebirliktegelenPlanchetileiçerigirdi.

D'Artagnan ve Athos hazırlandılar; çıkacakları sırada Athos, Grimaud'ya nişan alırmış gibi birişaretyaptı,uşaktüfeğiniaskısındanalıpefendisineeşliketmeyehazırlandı.

Athosved'ArtagnankendileriniizleyenuşaklarıylabirliktehiçbiraksilikyaşanmadanFossoyeurscaddesinegeldiler.KapıdabekleyenBonacieuxalaycıbirifadeyled'Artagnan'abaktı.

"Hey, sevgili kiracım!" dedi, "Yukarıda sizi bekleyen genç ve güzel bir kız var, acele edin,bilirsiniz,kadınlarbekletilmektenhoşlanmazlar!"

"BuKettyolmalı!"diyehaykırdıd'Artagnan.

Vehemeniçeridaldı.

Gerçektende,Kettyodasınagidenkoridorda,kapısınayaslanmış,bekliyordu.Tirtirtitreyenzavallıkızonugörürgörmez:

Page 352: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Beni himayenize alıp, Milady'nin öfkesinden koruyacağınıza söz vermiştiniz," dedi, "sizinyüzünüzdenherşeyimikaybettiğimihatırlıyorsunuz,değilmi?"

"Elbette,"dedid'Artagnan,"içinrahatolsunKetty.Amabengittiktensonraneleroldu?"

"Bununeredenbileyimki?"dediKetty."Çığlıklarıüzerineuşaklarkoşupgeldiler,öfkedençılgınadönmüştü, size bildiği bütün küfürleri sıraladı. O zaman odasına benim odamdan girdiğinizi vebenim sizin suç ortağınız olduğumu hatırlayacağını düşündüm; biraz para ve gereken giysilerialdıktansonrakaçtım."

"Zavallıçocuk!Amasenineyapacağız?Öbürgünyolaçıkıyorum."

"Neistiyorsanızonuyapınsayınşövalye,beniParis'tenhatta,Fransa'danuzaklaragötürün."

"AmasiziLaRochellekuşatmasınagötüremem,"dedid'Artagnan.

"Hayır,amabenitaşradayadamemleketinizdetanıdığınızbirilerininyanınayerleştirebilirsiniz."

"Ahsevgilidostum,benimmemleketimdekadınlarınhizmetçileriyoktur.Amadurbakalım,seninişini halledebilirim. Planchet, Aramis'e gidip hemen buraya gelmesini söyle. Ona söyleyeceğimizönemlibirşeyvar."

"AmanedenPorthosdeğildeAramis?"diyesorduAthos,"Sanırımmarkiz..."

"Porthos'unmarkizlerinekocasınınkâtiplerihizmetediyor,"dedid'Artagnangülerek."ZatenKettydeOurscaddesindeoturmakistemez,öyledeğilmi?"

"Neredeolsakalırım,yeterkigözlerdenuzakolayımveneredeolduğumbilinmesin."

"ŞimdiKetty,ayrılacağımızagöreartıkbenikıskanmıyorsundeğilmi?"

"Sayınşövalye,uzakyadayakın,neredeolursamolayım,siziherzamanseveceğim."

"Budişikuşyuvasınınereyekuracak?"diyemırıldandıAthos.

"İçinrahatolsun,"dedid'Artagnan,"bendeseniherzamanseveceğim.Amaşimdisanabenimiçinbüyükönemtaşıyanbir sorusoracağım.Hiçgeceyarısıkaçırılangençbirkadındansözedildiğiniduydunmu?"

"AmanTanrım!Sayınşövalye,okadınıhâlâseviyormusunuz?"

"Hayır,onudostlarımdanbiriseviyor,iştekendisiburada,Athos."

"Ben!"diyehaykırdıbirkarayılanınüzerindeyürüdüğünüfarkedenbirininsestonuyla.

"Elbettesiz,"dedid'Artagnan,gizliceAthos'unelinisıkarak."ZavallıMadamBonacieux'yenekadardeğerverdiğimizibiliyorsunuz.ZatenKettydekimseyesöylemeyecek,öyledeğilmiKetty?Anlarsınya,içerigirerkenkapıdakarşılaştığınmaymunsuratlıadamınkarısıo."

"AmanTanrım!Banakorkularımıhatırlatıyorsunuz,umarımbenitanımamıştır."

"Nasıltanımamış?Dahaöncebuadamıgördünmü?"

"İkikereMilady'ninkonağınageldi."

Page 353: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Baksen.Nezaman?"

"Onbeş,yirmigünönce."

"Gerçektenmi?"

"Vedüngecegenegeldi."

"Düngecemi?"

"Evet,sizgelmedenbirazönce."

"SevgiliAthos,bircasusşebekesininortasındakaldık!SenitanımışolabilirmiKetty?"

"Onufarkedinceşapkamıindirdim,amabelkidegeçkaldım."

"Athos,aşağıinin,sizdenkuşkulanmayacaktır,hâlâkapınınönündemibirbakın."

Athosaşağıindivekısasüreiçindegeridöndü.

"Gitmiş,kapısıdakilitli."

"Raporunuvermeyevebütüngüvercinlerinkafesteolduklarınıbildirmeyegitti."

"O zaman buradan hemen uzaklaşalım," dediAthos, "bize haber ulaştırması için burada yalnızcaPlanchet'yibırakalım."

"Birsaniye!Aramis'içağırtmıştık."

"Doğru,"dediAthos,"gelmesinibekleyelim."

OsıradaAramisiçerigirdi.

Onadurumuizahedip,Ketty'yeacilenyüksekmevkideki tanıdıklarınınyanındabiryerbulmasınısöylediler.

Aramisbiraniçindüşündüvekızararak:

"Bugerçektençokönemlimi?"dedi.

"Sizehayatımboyuncaminnettarkalacağım."

"Tamam o zaman, Madam de Bois-Tracy bana sayfiyedeki dostlarından birinin güvenilir birhizmetçiaradığınısöylemişti;sevgilid'Artagnansizdekefiloluyorsanız..."

"Ahmösyö,"diyehaykırdıKetty,"beniParis'tenuzaklaştıracakkişiyehepsadıkkalacağımainanın."

"Ohaldesorunyok,"dediAramis.

MasayaoturupbirşeyleryazdıvesonrayüzüğüylemühürleyipKetty'yeuzattı.

"Şimdi,"dedid'Artagnan,"burasıbenimiçinolduğukadarseniniçindetehlikeli.Ayrılalım.Dahagüzelgünlerdeyenidenbirarayageleceğiz."

"Ne zaman ve nerede olursa olsun, yeniden buluştuğumuzda sizi tıpkı bugün olduğu gibiseveceğim,"dediKetty.

Page 354: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kumarbazyemini,"dediAthos,d'ArtagnanKetty'yimerdivenlerekadaryolcuederken.

Birazsonraüçgençadam,saatdörtteAthos'tabuluşmaküzereayrıldılar.

Aramisevineyönelirken,Athosved'Artagnanyüzüğürehinevermeyegittiler.

Gaskonyalımızın tahmin ettiği gibi, yüzüğe üç yüz altın veren birini kolayca buldular. DahasıYahudionuküpeleriçinmuhteşembirsalkımadönüştürebileceğinisöyleyerek,satmakisterlerse,beşyüzaltınvereceğinibelirtti.

Athosved'Artagnan ikiaskeringirişimciliğivedeneyimiyle,Athos'undonanımınıüçsaat içindetamamladılar.ZatenAthostepedentırnağakadarsoylubirbeyefendiydi.Neyibeğenirse,hiçpazarlıketmeden istenen fiyatı ödüyordu.D'Artagnan araya girmek istese de,Athos gülümseyerek omzunuelinekoyuyorved'ArtagnanpazarlığınkendisigibibirGaskonyalıyauygunolsada,birprenskadarsoylugörünenAthos'ayakışmayacağınıanlıyordu.

Silahşor,altıyaşında,kömürgibisiyah,burundeliklerihareketliveince,zarifbacaklıbirEndülüsatıbulmuştu.İncelediğindebununmükemmelbiratolduğunuanladı.Fiyatıbinliraydı.

Dahaucuzadaalabilirdi;amad'Artagnanat tüccarıylapazarlıkederken,Athosyüzaltınımasanınüzerinebırakıyordu.

Grimaud'yadaüçyüzlirayabodurolsadagüçlübirPicardieatıalındı.

Amabuatıneyeriyle,Grimaud'nunsilahları satınalındığında,Athos'unyüzelli altınındangeriyehiçbir şey kalmamıştı. D'Artagnan dostuna kendi payına düşen altınların bir kısmını dahakullanabileceğinivedahasonrageriödeyebileceğinisöyledi.

AmaAthos'untekyanıtıomuzlarınısilkmekoldu.

"Yahudisafirisatınalmakiçinnefiyatvermişti?"

"Beşyüzaltın."

"Yani iki yüz altın daha: Yüzü sizin, yüzü benim. Ama bu gerçek bir servet dostum, Yahudininyanınageridönün."

"Nasıl,satmakmı..."

"Buyüzükhiçşüphesizbanaçokhüzünlüanılarıhatırlatacak;hemsonraonugerialmakiçinhiçbirzamanüçyüzaltınımızolmayacak,böyleceikibinlirazararedeceğiz.Gidipyüzüğüsatınveikiyüzaltınlagerigelin."

"Birazdüşünün,Athos."

"Akıp giden zamanda peşin para değerlidir ve fedakârlık yapmayı bilmek gerekir. Gidind'Artagnan,gidin;Grimaudtüfeğiylesizeeşlikedecek."

Yarımsaatsonra,d'Artagnanhiçbiraksilikyaşanmadanikibinliraylageridöndü.

İşteAthosihtiyaçlarınıhiçbeklemediğibirşekildekarşılamıştı.

Page 355: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XXXIX

Page 356: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

BirAnlıkGörüntüSaatdörtte,dörtarkadaşAthos'unevindebirarayagelmişlerdi.Donanımsorununuhallettikleriiçin

her yüzde kendi özel ve gizemli kaygılarını yansıtan ifadeler vardı; ne de olsa yaşanan hermutluluğunardındageleceğeyönelikbirendişeyatardı.

Birden elinde d'Artagnan'a gönderilmiş iki mektup bulunan Planchet içeri girdi. Bunlardan birizarifçe uzunlamasına katlanmış ve yeşil balmumu kaşenin üzerinde yeşil bir dal taşıyan güvercinresmininbulunduğuküçükbirpusulaydı.

Dahabüyükçeolandiğermektubunüzerindeisekardinalinürkütücüarmalarıvardı.

Küçük mektubu gördüğünde d'Artagnan'ın yüreği yerinden çıkacakmış gibi oldu, çünkü bir kezgörmesinerağmenhafızasınakazınmışolanoyazıyıtanımıştı.

Küçükmektubualıpheyecanlaaçtı.

"Çarşambagünü saat altı ile yedi arasındaChaillot yolunagelin, geçen arabalaradikkatlebakın, ama hayatınıza ve sevdiğiniz insanların hayatlarına önem veriyorsanız, hiçbir şeysöylemeyinvesizibiraniçingörebilmekiçinherşeyigözealankadınıtanıdığınızıbelliedenbirhareketyapmayın."

İmzayoktu.

"Bubirtuzak,"dediAthos,"orayagitmeyind'Artagnan."

"Yinede,"dedid'Artagnan,"yazıbanaçoktanıdıkgeliyor."

"Taklit edilmiş olabilir," diye karşılık verdiAthos, "saat altı ile yedi arası Chaillot yolu, Bondyormanıkadarıssızdır."

"Amahepbirliktegidersek,dördümüzlebaşaçıkamazlar,üstelikdörtuşak,atlarvesilahlarvar."

"Hemdonanımlarımızısergilemefırsatıbulmuşoluruz."

"Ama mektubu bir kadın yazmış," dedi Aramis, "onu tehlikeye atabilirsiniz, bu da soylu birbeyefendiyehiçyakışmaz."

"Bizgeridebekleriz,otekbaşınaöndedurur,"dediPor-thos.

"Evet,amadörtnalagidenbirarabadanateşaçılabilir."

"Pöh!"dedid'Artagnan,"İsabetettiremezler.Budurumdaarabayayetişipiçindekilerinişinibitiririz;sayılarıbizimkadarolamaz."

"Haklı,"dediPorthos,"hemsefereçıkacağız,silahlarımızıdenememizgerek."

"Peki o zaman, bu fırsatı kaçırmayalım," dedi Aramis yumuşak bir ses tonu ve umursamaz birifadeyle.

"Nasılisterseniz,"dediAthos.

"Beyler,"dedid'Artagnan,"saatdörtbuçuk,altıdaChail-lotyolundaolmakistiyorsak,hemenyola

Page 357: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

çıkmamızgerek."

"Hemgeçkalırsakbizigöremezler,yazıkolur,"dediPorthos."Hadibeylerhazırlanalım."

"Amaikincimektubuunutuyorsunuz,"dediAthos,"üzerindekimührebakılırsaaçılmayıhakediyor;sevgilid'Artagnanbumektupbeniyavaşçakoynunuzasokuşturduğunuzokâğıtparçasındandahaçokendişelendiriyor."

D'Artagnankızardı.

"Tamamozaman,"dedigençadam,"bakalımkardinalbendenneistiyormuş."

Ved'Artagnanzarfıaçıpokumayabaşladı:

"Essarts bölüğünden kralın muhafızı Mösyö d'Artagnan, bu akşam sekizde kardinalsarayındabekleniyorsunuz.

LaHoudinierez

Page 358: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

MuhafızYüzbaşısı"

"Vaycanına!"dediAthos,"işteilkindendahaendişevericibirrandevu."

"İlkinden çıkıp ikincisine gideceğim," dedi d'Artagnan, "biri yedide, diğeri sekizde, ikisi için dezamanımvar."

"Ben olsam gitmezdim," dedi Aramis, "soylu bir şövalye bir hanımın randevusuna gitmezlikedemez, ama temkinli bir beyefendi kardinalin randevusuna gitmemek için bir bahane bulabilir,özellikledeiltifatedilmeküzereçağırılmamışsa."

"BendeAramis'ekatılıyorum,"dediPorthos.

"Beyler," dedi d'Artagnan, "Mösyö de Cavois aracılığıyla kardinalden bir davet daha almıştım,gitmeyince,ertesigünbaşımabüyükbirfelaketgeldi!Constanceortadankayboldu;neolursaolsunbuakşamgideceğim."

"Kararverdiysenizgidin,"dediAthos.

"AmayaBastille?"diyesorduAramis.

"Pöh!Benioradançıkarırsınız,"diyekarşılıkverdid'Artagnan.

"Elbette," diye yanıtladılarAramis ve Porthos, sanki dünyanın en kolay işini yapacaklarmış gibibüyük bir kararlılıkla, "elbette sizi oradan çıkaracağız, ama öbür gün yola çıkacağımıza göre, işiriskeatmamakiçinelinizdengeleniyapsanıziyiolur."

"Elimizden geleni yapalım," dedi Athos, "ve bu akşam yanından hiç ayrılmayalım, her birimizberaberimizdekiüçsilahşorlabirliktesarayınkapılarınıtutacağız,kapısıkapalı,şüphelibirarabanınçıktığınıgörürsek,hemendurduracağız.Zatenuzunzamandır,kardinalinmuhafızlarıylakozumuzupaylaşmamıştık,MösyödeTrévilleölmüşolduğumuzudüşünecek."

"Ordukomutanıolarakyaratılmışolduğunuzahiç şüpheyokAthos,"dediAramis, "beylerplanlailgilinelerdüşünüyorsunuz?"

"Harika!"diyehaykırdısilahşorlarhepbirağızdan.

"Tamam o zaman," dedi Porthos, "ben arkadaşlara saat sekizde hazır olmalarını söylemek içinkonağa gidiyorum, kardinal sarayında buluşacağız; siz de bu arada uşaklarınıza atlarınızıeyerlemelerinisöyleyin."

"Amabenimatımyok,"dedid'Artagnan,"MösyödeTréville'denalacağım."

"Bunagerekyok,"dediAramis,"benimkilerdenbirinialabilirsiniz."

"Kaçatınızvarki?"diyesordud'Artagnan.

"Üçtane,"diyeyanıtladıAramisgülümseyerek.

"Sevgilidostum!"dediAthos,"sizFransaveNavarre'ıneniyiatlı-şairisiniz."

"BaksanızasevgiliAramis,üçatlaneyapacağınızıbilmediğinizdeneminim,hattaüçatınedensatın

Page 359: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

aldığınızıdaanlamışdeğilim."

"Benyalnızcaikisinisatınaldım,"dediAramis.

"Yaüçüncüsügöktenmidüştü?"

"Hayır,üçüncüsübusabahüniformasızveefendisindenaldığı talimatdoğrultusundakimehizmetettiğinisöylemeyenbiruşaktarafındangetirildi..."

"Belkideisminisöylemesiniistemeyenhanımıdır,"diyearayagirdid'Artagnan.

"Bununönemiyok," dediAramis kızararak... "dediğimgibi atın kim tarafındanhediye edildiğinisöylememekiçintalimatalmış."

"Buişlerdeyalnızcaşairlerinbaşınagelir,"diyekarşılıkverdiAthosciddibirifadeyle.

"O zaman şöyle yapalım," dedi d'Artagnan, "iki attan hangisine bineceksiniz, satın aldığınızamı,yoksahediyegelenemi?"

"Elbettehediyeedilene,anlayacağınızgibionabinmemekbüyükbirsaygısızlıkolur..."

"Meçhulbağışçıyakarşı,"diyekarşılıkverdid'Artagnan.

"Yadaesrarengizhanımefendiyekarşı,"dediAthos.

"Demeksatınaldığınızatıkullanmayacaksınız?"

"Öylegörünüyor."

"Onukendinizmiseçtiniz?"

"Hemdebüyükbirözenle;bildiğinizgibisüvariningüvenliğiherzamaniçinatınabağlıdır!"

"Ozaman,onualdığınızfiyatabanaverin!"

"Bendesizebunuönerecektim,sevgilid'Artagnan,elinizeparageçinceödersiniz."

"Sizenekadaramaloldu?"

"Sekizyüzliraya."

"İşte kırk çifte altın, sevgili dostum," dedi d'Artagnan cebinden gerekli miktarı çıkarırken, "buparayışiirlerlekazandığınızıbiliyorum."

"Demekzenginsiniz?"dediAramis.

"Hemdeçok,sevgilidostum!"

Ved'Artagnancebindekalanaltınlarışıkırdattı.

"Eyerinizisilahşorlarkonağınagönderin,atınızdabizimkilerlebirliktegetirilecek."

"Çokiyi,amaelimiziçabuktutalım,saatbeşegeliyor."

Onbeşdakikasonra,PorthosmuhteşembirİspanyolaygırıylaFéroucaddesininbirucundabelirdi.Mousqueton onu küçük ama güçlü kuvvetli bir Auvergne atıyla izliyordu. Porthos neşe ve kibirlegözlerikamaştırarakilerliyordu.

Page 360: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Aynı anda caddenin diğer ucundamuhteşembir İngiliz savaş atına binmiş olanAramis gözüktü;kendisinidemirkırıbiratüzerindeizleyenBazineliyled'Artagnan'aaitolangüçlübirMecklenbourgatınıçekiyordu.

Athosved'Artagnanpenceredenevinkapısındakarşılaşanikisilahşorabakıyorlardı.

"Vaycanına!"dediAramis,"Sevgilidostum,muhteşembiratınızvar."

"Evet,"diyekarşılıkverdiPorthos,"ilkgönderilenatbuydu,amakocasıkötübirşakayaparakatıdeğiştirmiş;amasonundahakettiğicezayıbuldu."

EfendilerininatlarınıgetirenPlanchetveGrimaud'nundagörünmesiyle,d'ArtagnanveAthosaşağıinipatlarınabindilervedördübirlikteyolakoyuldular.ÜzerinebindikleriatlarıAthoseskikarısına,Aramis sevgilisine, Porthos Madam Coquenard'a, d'Artagnan da sevgililerin en mükemmeli olantalihineborçluydu.

Uşaklarefendileriniizlediler.

Porthos'un düşündüğü gibi geçit törenleri çevrede olumlu bir izlenim yaratmıştı ve MadamCoquenard, Porthos'un yoluna çıkıp, onun İspanyol aygırının üzerinde nasıl kurumla ilerlediğinigörseydi,kocasınınkasasındantırtıkladığıparaiçinpişmanolmayacaktı.

Louvre'unyakınlarındadörtsilahşorSaint-Germain'dendönenMösyödeTrévilleilekarşılaştılar;onlarıdonanımlarıiçintebriketmeküzeredurdurduğunda,birkaçsaniyeiçindeetraflarındayüzlerceaylaktoplandı.

D'Artagnan bu karşılaşmadan istifade ederek, kardinalin armalarını taşıyan kırmızı mühürlümektuptansözetti;kolaycaanlaşılacağıgibiötekimektubunbahsinibileaçmadı.

AldığıkararıonaylayanMösyödeTréville,ertesigünkendisindenhaberalınamazsa,neredeolursaolsun,onubulacağınısöyledi.

Samaritaine'in saati altıyı çaldığında, dört arkadaş randevuları olduğunu söyleyip Mösyö deTréville'denizinistediler.

Atlarını dörtnala sürerek Chaillot yoluna vardıklarında hava neredeyse kararmak üzereydi,dostlarınınbirkaçadımönüneçıkmışoland'Artagnangelipgeçenarabalarıniçinedikkatlebakıyor,amatanıdıkbiryüzerastlamıyordu.

Nihayet, alacakaranlığın bastırmaya başladığı on beş dakikalık bir bekleyişten sonra, Sevresyolundan dörtnala gelen bir araba belirdi; içinden gelen bir ses beklediği kişinin bu arabadaolduğunusöylüyordu:Gençadamyüreğininşiddetleçarpmasıkarşısındakendisineçokşaşırdı.Birazsonra kapıda iki parmağını dudaklarına götürüp, susmasını söyleyen ya da öpücük göndermekisteyenbirkadınınbaşıgörüldü.D'Artagnanhafifbirsevinççığlığıattı,bukadınyadadahadoğrusuarabayıldırımhızıylageçtiğiiçinbugörüntüMadamBonacieux'dü.

Tavsiyelererağmen,kendinehâkimolamayand'Artagnanatınıdörtnalasürerekkısasüredearabayayetişti:Amakapınıncamısıkıcakapatılmış,görüntükaybolmuştu.

O zaman d'Artagnan şu tavsiyeyi hatırladı: "Hayatınıza ve sevdiklerinizin hayatına önemveriyorsanız,hiçbirşeygörmemişgibitepkisizkalın."

Bununüzerine,kendisiiçindeğil,burandevuyuvererekbüyükbirriskalmışolanzavallıkadıniçin

Page 361: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

titreyerekdurdu.

SonhızlailerleyenarabaParis'egirerekgözdenkayboldu.

D'Artagnannedüşüneceğinibilemedenolduğuyerdekalakaldı.GördüğükişiMadamBonacieuxiseveParis'e geri dönüyorsa, nedenböylekaçamakbir buluşmavegüçlükle fark edilenbir öpücükleyetinecekti? Diğer yandan, hava iyice kararmış olduğundan kolayca yanılabileceği için, bu kişiMadam Bonacieux değilse, sevdiğini bildikleri bu kadını yem olarak kullandıkları bir tuzağın ilkhamlesiolamazmıydı?

Üçarkadaşıyanınageldiler.Herüçüdekapıdabirkadınbaşıbelirdiğinigörmüşlerdi,amaAthosdışında diğer ikisi Madam Bonacieux'yü tanımıyordu. Athos'un düşüncesi, bu kadının MadamBonacieux olduğuydu, ama o yalnızca bu güzel yüzle ilgilenmediğinden arabanın içinde bir erkekbaşıdagörmüştü.

"Durum böyleyse, hiç kuşku yok ki onu başka bir hapishaneye naklediyorlar," dedi d'Artagnan."Amabuzavallıkadındanneistiyorlar,onabirdahahiçkavuşamayacakmıyım?"

"Dostum,"dediAthosciddibirifadeyle,"şunuhatırlatmakisterimki,budünyadabirisinebirdahakavuşamamak için tek gerekçe ölümdür. Yaşadıklarımı biliyorsunuz, öyle değil mi? Sevgilinizölmedi,azöncegördüğümüzoysa,onuergeçyenidengöreceksiniz.Vebelkidesandığınızdançokdahaönce,"diyeekledikendineözgüinsanoğlundanumudukesmişbirifadeyle.

Saatleryedibuçuğuvurmuştu,arabarandevuyerineyirmidakikagecikmeylegelmişti.Arkadaşlarıd'Artagnan'a bir randevusu daha olduğunu hatırlatırlarken, hâlâ vazgeçmek için zamanı olduğunusöylemeyideihmaletmediler.

Ama d'Artagnan hem dik kafalı hem de meraklıydı. Sarayına gidip, kardinalin kendisine nesöyleyeceğiniöğrenmeyikafasınakoymuştu.Hiçbirşeyonubukararındangeridöndüremezdi.

Saint-Honoré caddesine ve kardinal sarayına varıldı; on iki silahşor söz verdikleri gibiarkadaşlarınıbekliyordu.Onlaraburadabulunmalarınınnedeniaçıklandı.

D'Artagnankralınsilahşorbirliğindeiyitanınıyordu,herkesbirgünonundaaralarınakatılacağınıbiliyor,onaşimdidendostlarıymışgibiyaklaşıyordu.Buyüzdenhepsikendilerineverilenbugörevimemnuniyetlekabulettiler,zatenişiniçindekardinaleveadamlarınakötübiroyunoynamakdavardıveböylebirgirişimsözkonusuolduğundabusoylusilahşorlarherzamaniçingörevehazırdı.

Athosarkadaşlarınıüçgrubaayırdı,birininbaşınakendisi,diğerlerineiseAramisvePorthosgeçti,ardındanhergrupçıkışlarınkarşısınamevzilendi.

D'Artagnanyüreklibirifadeyleanakapıdaniçerigirdi.

Arkadaşlarınınsağlambirşekildearkasındaolduklarınıbilsede,büyükmerdivendenyavaşyavaşçıkarkenendişesizdeğildi.Milady'yeoynadığıoyunbirihanetsayılabilirdi,çünkükardinalleokadınarasındaki siyasi ilişkilerden şüpheleniyordu, dahası delik deşik ettiğiWardes, kardinalin en sadıkadamlarındandı. D'Artagnan kardinalin dostlarına çok bağlı, düşmanlarına karşı da çok acımasızolduğunubiliyordu.

"Wardes,kardinaleolupbitenlerianlattıysa,kibuhiçdeihtimaldışıdeğilvebenidetanıdıysa,kibuda mümkün, kendimi mahkûm edilmiş biri olarak kabul edebilirim," diyordu d'Artagnan kafasınısallayarak kendi kendine. "Ama neden bugüne kadar bekledi? Bunun nedeni çok basit, Milady

Page 362: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kendisiniçokçekicikılanoikiyüzlükederiylebenikardinaleşikâyetetti,budabardağıtaşıransondamlaoldu.

İyiki,dostlarımbenisavunmaküzereaşağıdabekliyorlar.YinedeMösyödeTréville'insilahşorlarbirliğiFransa'nınheryanındakollarıolankardinaletekbaşınakarşıkoyamaz,üstelikkraliçeninelikolubağlı,kraldairadesiz.D'Artagnan,dostum,yüreklisin,çoksoyluniteliklerinvar,amakadınlarsenimahvedecek!"

Bekleme salonuna girdiğinde kafasında böyle karamsar bir tablo çizmişti. Mektubu verdiğinde,odacıonubaşkabirbeklemesalonunaaldı.

Salondakardinalin beş altımuhafızı vardı, onun Jussac'ı yaralayankişi olduğunu anladıklarında,kendisinialaycıgülüşlerlesüzmeyebaşladılar.

Bu gülüşmeler d'Artagnan'a hiç de iyi niyetli görünmedi; ama Gaskonyalımızı sindirmek kolaydeğildi,dahadoğrusumemleketineözgüdoğalbirkibirle,yüreğindengeçenleri,korkuyabenzerbirduygubileolsadışarıyansıtmazdı,muhafızlarınkarşısındaelinibelinedayayıp,kurularakoturdu.

Odacı geri dönüp, d'Artagnan'a kendisini izlemesini işaret etti. Genç adam, uzaklaştığını görenmuhafızlarınaralarındafısıldaştıklarınıhissetti.

Bir koridoru izleyip, büyük bir salondan geçtikten sonra, bir kütüphaneye girdi ve kendisini birçalışmamasasındayazıyazanbiradamınkarşısındabuldu.

Odacı hiçbir şey söylemeden çekildi. D'Artagnan önce karşısında dosyasını inceleyen bir yargıçolduğunu düşündü, ama adam bir şeyler yazıyor, daha doğrusu eşit uzunlukta olmayan satırlarıdüzeltiyor, dizeleri ölçü kalıplarına göre duraklara ayırıyordu, o zaman çalışmamasasında oturankişinin bir şair olduğunu anladı. Biraz sonra kapadığı defterin kapağında MIRAME, beş perdeliktrajediyazısıbelirenşairkafasınıkaldırdı.

D'Artagnankardinalitanımıştı.

Page 363: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XL

Page 364: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KardinalDirseğinidefterine,yanağınıelineyaslayankardinal,birangençadamabaktı.Hiçbirbakışkardinal

deRichelieu'nünkükadardeliciolamazdı,d'Artagnanbubakışlarınkanınıdondurduğunuhissetti.

Yinedeşapkasınıelindetutup,nefazlakibirlinedefazlamütevazıbir tavırlakardinalinkeyfininyerinegelmesinibekledi.

"SizBéarn'lıd'Artagnanmısınız?"diyesordukardinal.

"Evetmonsenyör,"diyeyanıtladıgençadam.

"Tarbes'dad'Artagnan'larınbirçokkollarıvardır,"dedikardinal,"sizhangisinemensupsunuz?"

"Ben saygıdeğermajestelerininbabasıKralHenri ilebirliktedin savaşlarınakatılmışbir askerinoğluyum."

"Güzel.YedisekizayöncegeleceğinizikurmakiçinParis'egeldiniz,öyledeğilmi?"

"Evet,monsenyör."

"Tamolarakbilemiyorum,amabaşınızdanbazıolaylarıngeçtiğiMeung'dengeldiniz."

"Monsenyör,başımanelergeldiğinianlatayım..."

"Gerek yok," diye karşılık verdi, anlatmak istediği şeyi çok iyi biliyormuş gibi gülümseyerek,"MösyödeTréville'egönderilmiştiniz,değilmi?"

"Evetmonsenyör,amaMeung'debaşımdangeçenuğursuzbirolaynedeniyle..."

"Mektup kayboldu," diye araya girdi kardinal, "evet, bunu biliyorum, ama Mösyö de Trévilleinsanlarıyüzifadelerindendahailkbakıştatanıyanhünerlibirkomutandır,sizibirgünsilahşorlarınarasınakatılmanızumuduylakayınbiraderiMösyödesEssarts'ınbirliğineyerleştirdi."

"Monsenyörçokiyibilgilendirilmiş,"dedid'Artagnan.

"O zamandan beri başınıza pek çok şey geldi, bir gün başka yerde bulunmanız çok daha iyiolacakken,Chartreux'degöründünüz;sonradostlarınızlabirlikteForgeskaplıcalarınagittiniz,onlaryolda aksiliklerle karşılaşırken, siz yolunuza devam ettiniz. Nedeni çok basit, İngiltere'de bazıişlerinizvardı."

"Monsenyör,"dedid'Artagnanafallamışbirhalde,"oraya..."

"Windsor'a avagidiyordunuzyadabaşkabir yere, bukimseyi ilgilendirmez.Bunları biliyorum,çünkü konumum bunları bilmemi gerektiriyor. Dönüşünüzde çok önemli bir kişi tarafından kabuledildinizvesevinçlegörüyorumki,sizeverdiğihatırayıhâlâsaklıyorsunuz."

D'Artagnanelinikraliçedenaldığıyüzüğegötürüptaşlıkısmınıtersçevirdi;amaçokgeçkalmıştı.

"Ertesi gün Cavois sizi ziyaret edip, saraya gelmenizi istedi, ama siz buraya gelmemekle iyiyapmadınız."

"Monsenyör,öfkeniziüzerimeçekmektenkorkuyordum."

Page 365: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ama neden mösyö? Üstlerinizin talimatlarını herkesten fazla yüreklilik gösterip zekice yerinegetirerekövgülerihaketmenizerağmen,sizenedenöfkeleneyim?Bensizingibiitaatedenlerideğil,etmeyenlericezalandırırım.Siziçağırttığımgününakşamınelerolduğunuhatırlasanıza."

OakşamMadamBonacieuxkaçırılmıştı. İçiürperend'Artagnan,kendisinikaçırangüç tarafındanbaşkabiryeregötürülenzavallıkadınıdahayarımsaatöncegördüğünühatırladı.

"Sonunda," diye devam etti kardinal, "bir süreden beri sizden haber alamayınca, ne yaptığınızıöğrenmekistedim.Zatenbanateşekkürborçlusunuz:Herkoşuldanasılhimayeedildiğinizisizdefarketmişsinizdir."

D'Artagnansaygıylaeğildi.

"Bu,yalnızcadoğalbirhakkaniyetduygusundandeğil,benimsiziniçinuygulamayakoyduğumbirplandankaynaklanıyor."

D'Artagnandahadaşaşırmıştı.

"Buplanısiziilkkezçağırttığımdaaçıklayacaktım,amagelmediniz.Çokşükürbugecikmesizebirşeykaybettirmedivebugünöğreneceksiniz.Şuraya,karşımaoturun,beniayaktadinlemenizegerekolmayacakkadarsoylubirkişisiniz."

Vekardinal, anlatılanların şaşkınlığını yaşayan, itaat etmek için karşısındakinden ikinci bir işaretdahabekleyend'Artagnan'aparmağıylabiriskemlegösterdi.

"YüreklisinizMösyöd'Artagnan,"diyedevamettikardinal,"tedbirlisiniz,kibuda iyibirözellik.Beyinleriveyürekleriolan insanları severim,meraketmeyin,"dedigülümseyerek, "yürekleriolanderkencesurinsanlarıkastettim,amaçokgençolmanızarağmenbuyenihayatınızaadımataratmaz,çokgüçlüdüşmanlaredindiniz,dikkatedin,yoksaişinizibitirebilirler!"

"Ne yazık ki öyle, monsenyör," diye yanıtladı genç adam, "hiç kuşku yok ki bunu kolaycayapabilirler,çünküonlargüçlüvearkalarıvar,beniseyalnızım."

"Budoğru;amatekbaşınızaolsanızda,şimdidençokşeyyaptınızvedahadayapacağınızdanhiçşüphemyok.Yinede,içinegirdiğinizbumaceracıyaşamtarzındabirkılavuzaihtiyacınızolduğunudüşünüyorum;çünküyanılmıyorsam,Paris'egeleceğinizikurmakiçingeldiniz."

"Ozamanlarçılgıncaumutlarımvardımonsenyör,"dedid'Artagnan.

"Çılgıncaumutlaryalnızcaahmaklar içindirmösyö,oysa siz zekibir adamsınız.Seferden sonra,muhafızbirliğimekatılmayanedersiniz?"

"Ahmonsenyör!"

"Kabulediyorsunuz,değilmi?"

"Monsenyör,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,zordurumdakalmışbirhalde.

"Nasılretmiediyorsunuz?"diyehaykırdıkardinalşaşkınlıkla.

"Ben majestelerinin muhafızlarındanım monsenyör ve orada halimden memnun olmamam içinhiçbirgerekçemyok."

"Ama sanırım benim muhafızlarım da aynı zamanda kralın muhafızları mösyö, bir Fransız

Page 366: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birliğininherüyesikralahizmeteder."

"Monsenyör,ekselanslarıbeniyanlışanladılar."

"Bahane bulmak istiyorsunuz, değilmi?Anlıyorum, bahaneniz var.Yükselme arzusu, sefer, sizesunduğum fırsat, güvenli korunma ihtiyacı, çünkü şunu da bilmenizi isterim Mösyö d'Artagnan,hakkınızdaciddişikâyetlervar,zamanınızıntamamınıkralınhizmetindegeçirmiyorsunuz."

D'Artagnankızardı.

"Zaten,"diyedevamettikardinalelinibirkâğıtyığınınınüzerinekoyarak,"buradasizinleilgilibirdosyavar,amaokumadanöncesizinlekonuşmakistedim.Makulbir insanolduğunuzugörüyorum,hizmetleriniziyibirşekildeyönlendirilirse,siziçokiyiyerleregetirebilir.Haydi,düşününvekararverin."

"Yüceliğinizbenişaşırtıyormonsenyör,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"ekselanslarınınsoyluruhununyanındabirsolucangibikalıyorum,amamonsenyöraçıkçakonuşmamaizinverdiğinegöre..."

"Evet,devamedin."

"Dostlarımın tamamıkralın silahşorlarvemuhafızlarbirliğinemensup,düşmanlarım isekaderingaripbircilvesiyleekselanslarınınmuhafızları,buyüzdenburadaiyikarşılanmayacağımı,oradadaarkamdankötüşeylersöyleneceğinidüşünüyorum."

"Yoksa sizehakettiğinizgörevivermediğimgibikibirli birdüşünceyemikapılıyorsunuz?"dedikardinalküçümseyicibirgülümsemeyle.

"Ekselansları beni fazlasıyla yüceltiyor, ben ise tam tersine henüz bu göreve layık olmadığımıdüşünüyorum. La Rochelle kuşatması başlayacak, ekselanslarının gözleri önünde görevimi yerinegetireceğim, orada ekselanslarının takdirlerini kazanma mutluğuna erişirsem, en azından elimde,benionurlandırdığıhimayesinelayıkkılacakbirbaşarıolacak.Monsenyör,herşeyinbirzamanıvar;belkidahasonralarıkendimibugörevinhakkınıverebilecekmişgibihissedebilirim,amaşimdikabuledersembirsatılmıştanfarkımkalmaz."

"Yanihizmetimegirmeyireddediyorsunuzmösyö,"dedikardinalgücendiğinibelliedenamasaygıduyduğunudagizlemeyenbirifadeyle,"ozamanbildiğinizgibiyapın,dostlukvedüşmanlıklarınızımuhafazaedin."

"Monsenyör."

"Tamam, tamam,"dedikardinal, "sizekızmıyorum, amaanlayacağınızgibi, dostlar savunulurveödüllendirilir,oysainsandüşmanlarınahiçbirşeyborçludeğildir,yinedesizebirnasihatvereceğim,kendinize dikkat edinMösyö d'Artagnan, elimi üzerinizden çekersem, hayatınız için bir kuruş bileharcamam."

"Bu nasihatinizi dikkate alacağımmonsenyör," diye karşılık verdi Gaskonyalı soylu ve kendinegüvenenbirifadeyle.

"Dahasonragenedüşünün,gününbirindebaşınızabirfelaketgelirse,siziçağırttığımıvebaşınızabufelaketingelmemesiiçinelimdengeleniyaptığımıaklınızdançıkartmayın."

"Ne olursa olsun, ekselanslarının şu an benim için yaptığı iyiliklere sonsuz bir minnettarlıkduyacağım,"dedielinigöğsünekoyarakeğilend'Artagnan.

Page 367: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"TamamozamanMösyöd'Artagnan,söylediğinizgibiseferdensonrayenidengörüşeceğiz;bendeorada olacağım," dedi kardinal parmağıyla giyeceği muhteşem zırhı göstererek, "gözüm sizdeolacak,vedöndüğümüzdebukonuyuyenidendeğerlendireceğiz."

"Ahmonsenyör,"diyehaykırdıd'Artagnan,"benigözünüzdendüşmeninağırlığıaltındaezilmektenkurtarın;soylubirigibidavranırsam,tarafsızkalın."

"Gençadam,"dediRichelieu,"sizebugünsöylediklerimibirkezdahasöyleyebilirsem,aynışeylerisöyleyeceğimesözveriyorum."

Richelieu'nünbusonsözlerikorkunçbirşüpheyiyansıtıyordu;tehdittençokbiruyarıyabenzemesid'Artagnan'ı üzdü.Demekki kardinal kendisini tehdit edenbir tehlikedenkorumak istiyordu.Yanıtvermekiçinağzınıaçtığında,kardinalmağrurbirifadeyleçıkmasınıişaretetti.

D'Artagnan kapıdan çıktığında, kalbi yerinden fırlayacak gibiydi, öyle ki az kalsın odaya geridönecekti. Yine de hayalinde Athos'un ciddi ve kararlı yüzü canlandı: Kardinalin önerisini kabulederse,Athosbirdahaelinisıkmayacak,onundostluğunukaybedecekti.

Üzerindebüyükbiretkisibulunanbusoylukişilikonubudüşüncesindenvazgeçirdi.

D'Artagnançıktığımerdivenlerdenindiğinde,dönüşünübekleyenveendişelenmeyebaşlayanAthosve dört silahşoru kapının önünde buldu. Bir sözcükle içlerini rahatlattıktan sonra, Planchet'yiefendisininbiraksilikyaşanmadansaraydançıktığınıvedahafazlabeklememelerinisöylemeküzerediğerlerininyanınagönderdi.

Athos'unevinegeridöndüklerinde,AramisvePorthosbugaripbuluşmanıngerekçelerinisordular;amad'Artagnan onlara yalnızca kardinalin kendisinemuhafız birliğine girmesini önerdiğini ve buteklifigeriçevirdiğinisöylemekleyetindi.

"Doğrusunuyapmışsınız,"diyehaykırdılarAramisvePorthosbirağızdan.

DerindüşünceleredalanAthoshiçbirşeysöylemedi.Amad'Artagnan'labaşbaşakaldığında:

"Yapmanızgerekeniyaptınızd'Artagnan,"dedi,"amabelkidedoğrusubudeğildi."

D'Artagnan içini çekti; çünkü bu ses yüreğinin derinliklerinde kendisini büyük felaketlerinbeklediğinisöyleyenseseyanıtveriyordu.

Ertesi gün hareket hazırlıklarıyla geçti; d'Artagnan, Mösyö de Tréville'le vedalaşmaya gitti. Osaatte,kralınparlamentoyuogüntoplayacağıveertesigünyolaçıkacağıbilindiğinden,muhafızlarınvesilahşorlarınayrılığınıngeçiciolacağıdüşünülüyordu.BuyüzdenMösyödeTréville,d'Artagnan'ayalnızca bir ihtiyacı olup olmadığını sormakla yetindi, ama d'Artagnan kibirli bir ifadeyle hiçbirşeyinineksikolmadığınısöyledi.

AkşamMösyö desEssarts'ınmuhafızları veMösyö deTréville'in silahşorları bir araya geldiler.Tanrı'nın izin verdiği ve istediği zamanda yeniden bir araya gelmek üzere vedalaşıyorlardı. Buyüzden gece çok hareketli geçti, çünkü aşırı kaygılı zihinler ancak aşırı aldırmazlıklayatıştırılabilirdi.

Ertesi gün ilk borazan sesleriyle silahşorlar Mösyö de Tréville'in, muhafızlar da Mösyö desEssarts'ın konağının yolunu tuttular. Komutanlar birliklerini kralın denetiminden geçmek üzereLouvre'agötürdüler.

Page 368: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Üzgün ve hasta görünen kralın yüzündeki mağrur ifade kaybolmuştu. Gerçekten de, dünparlamentodaki tahtında rahatsızlanmıştı.Yine de, bu akşamyola çıkmaktan vazgeçmiyor ve bütünuyarılara rağmen, birliklerinin geçit resmine katılarak bu güç gösterisinin hastalığını yeneceğineinanıyordu.

Geçit resmi tamamlandığında, muhafızlar tek başlarına yola çıktılar, silahşorlar kralla birliktehareketedeceklerinden,PorthosmuhteşemdonanımıylaOurscaddesindebirturatmafırsatıbuldu.

Davavekilininkarısıonuyeniüniformasıvegüzelbiratlageçerkengördü.Porthos'uböylegeçipgitmesine izin vermeyecek kadar çok sevdiği için ona atından inip yanına gelmesini işaret etti.Porthos, yankılanan mahmuzları, parlayan zırhı ve bacaklarına kibirle çarpan kılıcıyla harikagörünüyordu.Porthos'unbirkulakkesicigibigörünmesiyüzünden,kâtiplerbukezgülemediler.

KuzeniniyepyenidonanımıiçindegörenMösyöCoquenard'ınküçükgrigözleriöfkeyleparıldadı.Yine de seferin çok çetin geçeceği söylentileri aklına geldiğinde, Porthos'un orada öleceğidüşüncesiyletesellibuldu.

Üstat Coquenard kendisine saygılarını sunan ve veda eden Porthos'a başarılar diledi. MadamCoquenard ise gözyaşlarını tutamadı; ama bundan kötü bir sonuç çıkarılamazdı, çok bağlı olduğuakrabalarıyüzündenkocasıylahararetlitartışmalaryaşadığıbiliniyordu.

AmaMadamCoquenard'ınodasındakiasılvedalaşmayürekparalayıcıydı.

Âşığını gözden kaybolana kadar yolcu eden davavekilinin karısı yarı beline kadar sarktığıpenceredenmendilsallıyor,butürsevgigösterilerinealışıkolanPorthoskibirlibirifadeyleyolunadevamediyordu.Yalnızcaköşeyidönerkensonbirkezdahahoşçakaldemekiçinşapkasınıkaldırdı.

Aramis kime gönderileceği bilinmeyen uzun bir mektup yazıyordu. O akşam Tours'a hareketedecekolanKettyyanodadabugizemlimektububekliyordu.

Athosİspanyolşarabınınsonşişesiniufakufakyudumluyordu.

Busırada,d'Artagnanbirliğiyleyolunadevamediyordu.

Saint-Antoine'avardıklarında,keyifleBastille'ebakmakiçingeridöndü;amagözleriniBastille'denayıramadığı için, kula atının üzerinde katil suratlı iki adama kendisini işaret eden Milady'yi farkedemedi.Milady, sıralarayaklaşanadamların sorgulayıcıbakışlarıüzerineevetoanlamındabaşınısalladı. Sonra emirlerinin yerine getirileceğinden şüphe duymadan atını mahmuzlayıp gözdenkayboldu.

BirliğiizlemeyedevamedenikiadamSaint-Antoineçıkışındaüniformasızbiruşağınkendileriiçinbeklettiğiikiatabindiler.

Page 369: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLI

Page 370: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LaRochelleKuşatmasıXIII.Louis iktidarının enönemli siyasiolayıolanLaRochellekuşatmasıkardinalinde enbüyük

askeri girişimiydi. Bu yüzden bu olaydan birkaç kelimeyle söz etmek hem ilginç hem de gerekliolacak;anlattığımızhikâyeileönemlibağlantılarıyüzündenbukuşatmanınayrıntılarınıanlatmadangeçemedik.

Kardinalin siyasi görüşlerine göre bu kuşatma kaçınılmazdı. Önce bu siyasi görüşleri açıklayıpardındankardinalienazonlarkadaretkileyenözelgörüşleregeçelim.

IV.HenritarafındanHuguenot'laragüvenlikalanıolarakverilenönemlikentlerdengeriyebirtekLaRochellekalmıştı. İçayaklanmalarınyadadış tehditlerin tohumlarınınatıldığı,Kalvinizminbusonvetehlikelikalesiyıkılmalıydı.

Hallerinden memnun olmayan İspanyollar, İngilizler, İtalyanlar, her ülkeden maceracılar, hermezheptenparalıaskerlerilkçağrıdaProtestanbayrağıaltındatoplanıyor,kollarıAvrupa'nındörtbiryanınayayılangenişbirkalabalıkhalindeörgütleniyorlardı.

Kalvinist şehirlerin tek tek düşmesiyle yeni bir önem kazanan La Rochelle, uyuşmazlıkların vetutkuların merkezi haline gelmişti. Dahası, limanı Fransız krallığının İngiltere'ye açık olan sonkapısıydı,kardinalburayıezelidüşmanımızİngiltere'yekapatarak,Jeanned'Arc'ınveGuisedükününeserinitamamlamışolacaktı.

İnançolarakProtestan,Saint-EspritşövalyesiolarakKatolik,doğuştanAlmanamayürektenFransızolan ve LaRochelle kuşatmasının özel komutanıBassompierre kendisi gibi Protestan olan birçoksenyöreşunlarısöylüyordu:

"Göreceksinizbeyler,LaRochelle'ialmaklabüyükbirahmaklıketmişolacağız!"

VeBassompierrehaklıydı:RéadasınıntopatutulmasınasılCevennesayaklanmasınınhabercisiyse,LaRochelle'inalınmasıNantesfermanınıngeçersizsayılmasınınilkadımıydı.

Amasöylediğimizgibi, tarihçinin,kardinalinherşeyikesipatankolaycıdüşüncelerininyanısırakıskançâşığınhesaplarınıdadikkatealmasıgerekiyordu.

Richelieu, herkesin bildiği gibi kraliçeye âşık olmuştu, bu aşkın siyasi hesaplarla mı ilgiliolduğunu, Anne d'Autriche'in çevresindekileri etkileyen korkunç cazibesinin derin bir tutkuyadönüşmesinden mi kaynaklandığını söyleyemeyeceğiz, ama daha önceki gelişmelerden dehatırlayacağımızgibi,Buckinghambumücadeledeonaüstünlüksağlamışvebirkaçkez,özellikleüçsilahşorundesteğived'Artagnan'ıncesaretisayesinde,elmasolayındaonunlaacımasızcaalayetmişti.

Bu durumda Richelieu yalnızca Fransa'yı bir düşmandan kurtarmayı değil, rakibinden intikamalmayı da hedefliyordu ve bu intikam elinde kılıç yerine krallığın bütün güçlerini bulunduran biradamalayıkolacakşekildebüyükvegörkemliolmalıydı.

Richelieu İngiltere ile savaşırken, Buckingham ile savaşacağını, İngiltere'yi Avrupa'nın gözüönündeaşağılayarak,Buckingham'ıkraliçeninönündeküçükdüşüreceğinibiliyordu.

Buckingham da İngiltere'nin onurunu ortaya koyarken, kardinalle benzer çıkarların etkisiylehareketediyordu;odaaynışekildeözelbir intikamınpeşindeydi,elçiolarakgiremediğiFransa'ya

Page 371: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

fatiholarakgeridönmeyiistiyordu.

Sonuçolarak,ikibüyükkrallığın,ikiâşıkadamınkeyfiiçinoynadıklarıbukumarıngerçeknedeniAnned'Autriche'insadebirbakışıydı.

HiçbeklenmedikbirandadoksangemiveyaklaşıkyirmibinaskerleRéadasıaçıklarınagelenveadayı kral adına yöneten Toiras kontunu faka bastırıp, kanlı bir savaştan sonra karaya çıkanBuckinghamdüküüstünlüğüilksağlayankişiolmuştu.

Buarada,busavaştaChantalbaronununonsekizaylıkküçükkızınıyetimbırakaraköldüğünüdebelirtmedengeçmeyelim.

BuküçükkızdahasonraMadamdeSevignéolaraktanınacaktı.

Garnizonuyla birlikte Saint-Martin kalesine çekilen Toiras kontu, yüz kadar adamını da La Préekalesinebırakmıştı.

Bu olay kardinalin karar alma sürecini hızlandırmış, kralla birlikte La Rochelle kuşatmasınınkumandasını alana dek, ilk girişimleri başlatmak için savaş alanına Orléans dükünün komutasıaltındakihazırbirliklerinigöndermişti.

İştedostumuzd'Artagnanbuöncübirlikleredahildi.

Kral, söylediğimiz gibi, 28 Haziran günü parlamentodaki toplantıdan sonra sefere çıkacaktı,oturumunsonundaateşlendiğinihissetsedeyolaçıkmaktanvazgeçmedi,amaateşidahadayükselinceVilleroi'dadurmakzorundakaldı.

Krallabirliktesilahşorlardaoradamolaverdiklerinden,d'Artagnangeçicideolsa,yakındostlarıAthos,PorthosveAramis'tenayrıkalacaktı,onuniçinbiraksiliktenbaşkabirşeyolmayanbuayrılık,etrafındakitehlikelerdenhaberdarolsa,ciddibirendişeyeyolaçacaktı.

Yine de, 1627 yılının 10 Eylül günü, hiçbir aksilik yaşanmadanLaRochelle önündeki ordugâhageldi.

Durumdaherhangibirdeğişiklikyoktu:RéadasınıellerindetutanBuckinghamveaskerleri,Saint-Martin ve La Prée kalelerini kuşatma altında tutmaya devam ediyorlardı ve Angoulême dükününşehrin yakınlarında yaptırmaya başladığı küçük kale yüzünden iki üç gündür La Rochelle'leçatışmalarbaşlamıştı.

MösyödesEssarts'ınkumandasındakimuhafızlarMinimes'dekampkurmuşlardı.

Biranöncesilahşorlarınarasınakatılmakarzusuylayanıptutuşand'Artagnan,muhafızlarladostlukkurmayapekyanaşmıyor,düşünceleredalmışbirhaldeyalnızkalmayıtercihediyordu.

Düşünceleri de pek iç açıcı sayılmazdı: Paris'e geldiği bir yıldan beri birçok resmi görevdebulunmuş,aşkveparagibikonulardafazlayolalamamıştı.

SevdiğitekkadınMadamBonacieuxolmuşveodaneolduğunuanlayamadanortadankaybolmuştu.

Talihideyüzünepekgülmemiş,kendikonumunabakmaksızın,kraldadahilolmaküzere,kraliyetinilerigelenlerininönündetitrediğikardinalindüşmanlığınıkazanmıştı.

Bu adam kendisini ezip geçebilirdi, ama bunu yapmamıştı, d'Artagnan keskin zekâsıyla bu

Page 372: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

hoşgörününonagüzelbirgelecekhazırlayabileceğinidüşünüyordu.

Bundan başka, Milady'nin kardinalinki kadar tehlikeli olmasa bile hiç de yabana atılamayacakdüşmanlığınıkazanmıştı.

Bunlarakarşılıkkraliçeninsevgisinivehimayesinikazanmıştı,amaodönemdebusevgi,başınaişaçmaktan başka bir işe yaramıyordu, himayesi ise Chalais ve Madam Bonacieux olaylarındagörüldüğügibihiçdeyeterlideğildi.

Bubiryıliçindeelletutulurolarakkazandığıtekşeyparmağındakibeş,altıbinliralıkyüzüktüvegözü yükseklerde olan d'Artagnan, bir gün kraliçeye minnetini hatırlatmak için onu satmakistemiyordu,buyüzdenelmasyüzüğündeğeriüzerinebastığıçakıltaşlarındanfarksızdı.

"Üzerinebastığıçakıl taşları"dememizinnedeni,düşünceleredalmışoland'Artagnan'ınAngoutinköyüne giden şirin bir yolda ilerlemesiydi, ama kendisini bu düşüncelere öyle kaptırmıştı ki,sandığından daha uzun yürümüş, hava neredeyse kararmaya başlamıştı, batmakta olan güneşin sonışıklarında,birçalınınardındaparıldayanbirtüfeknamlusunufarketti.

Zekâsıdagözlerikadarkeskinoland'Artagnan,butüfeğinorayakendibaşınagelmediğiniveonutaşıyan kişinin çalıların arkasına dostane bir amaçla saklanmadığını anladı. Uzaklaşmaya kararverdiğinde,yolundiğeryanındaikincibirtüfekdahafarketti.

Buhiçşüphesizbirtuzaktı.

İlktüfeğebirgözatand'Artagnankaygıylakendisinedoğrualçaldığınıfarketti,namlununüzerinedoğrultulduğunugörürgörmezkendiniyüzükoyunyereattı.Tamoandasilahınpatlamasıylabaşınınüzerindengeçenmermininvızıltısınıduydu.

Kaybedecek zamanı yoktu, hemen sıçrayarak doğruldu ve aynı anda diğer tüfekten çıkanmermibirazönceyattığıçakıltaşlarınıhavalandırdı.

D'Artagnan,biradımbilegeriatmadıdedirtmekiçin,yüreklilikgösterisiyaparakgülünçbirölümedavetiye çıkaran kişilerden değildi, zaten pusuya düştüğü için, ortada yüreklilik gösterilecek birdurumyoktu.

"Üçüncümermigelirseişimbiter!"dedikendikendine.

Vememleketinin çeviklikleriyle ünlü insanlarının hızıyla kampa doğru koşmaya başladı; amanekadarhızlıkoşarsakoşsun, ilkateşeden tüfeğiniyenidendolduracakzamanıbulmuşvebukez iyinişanalmıştı,mermidelipgeçtiğişapkasınıonadımöteyeuçurdu.

Yinedebaşkaşapkasıolmadığından,d'Artagnanonuyerdenaldıvekoşmayadevamedereksolgun,nefesikesilmişbirhaldekampavardı,kimseyebirşeysöylemedenoturupdüşünmeyebaşladı.

Buolayınüçnedeniolabilirdi:

İlkiveendoğalı,bununmajestelerininbirmuhafızınıöldürüpenazındanbirdüşmandankurtulmakisteyenLaRo-chelle'lilerinbirtuzağıolmasıydı,üstelikbudüşmanıncebindedolubirkeseolabilirdi.

Şapkasınıalıp,merminindeldiğideliğiincelediğindebaşınısalladı.Mermisıradanbirtüfeğedeğil,arkebüze aitti, zaten hedefi bu kadar iyi tutturmasından bunun özel bir silah olduğunu hissetmişti:Merminormalkalibreliolmadığıiçinbununaskeribirtuzakolmadığısöylenebilirdi.

Page 373: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bu delik kardinalin bir hatırası da olabilirdi. Güneşin o son ışığıyla namluyu fark ettiğinde,kardinalinkendisinegösterdiğihoşgörüyüdüşünüyordu.

Ama d'Artagnan başını salladı. Kardinal küçük bir el oyunuyla yok edeceği insanlar için böyleyöntemlerenadirolarakbaşvururdu.

Bunun,Milady'ninintikamıolmasıdahamümkündü.

Boşunabirçabaylakatillerinyüzhatlarınıvegiysilerinihatırlamayaçalıştı;amaonlardanokadarçabukuzaklaşmıştıki,bunlarıfarkedecekzamanıolmamıştı.

"Ah! Zavallı dostlarım," diye mırıldandı d'Artagnan, "neredesiniz? Yokluğunuzu nasılhissediyorum!"

Kötü bir gece geçiren d'Artagnan, kendisini hançerlemek üzere yatağına yaklaşan bir adamınhayaliyleüçdörtkereyerindensıçradı.Yinedehiçbiraksilikyaşanmadangündoğdu.

Amad'Artagnantehlikeningeçmediğiniyalnızcaertelendiğinibiliyordu.

Havanınkötüolduğubahanesiylebütüngündışarıçıkmadı.

Ertesi sabah dokuzda, borazanlar, trampetler çalmaya başladı. D'Orléans dükü birlikleri teftişegeliyordu.Muhafızlarsilahbaşıyaptılar,d'Artagnanarkadaşlarınınarasındasırayagirdi.

Dük içtima alanına geldiğinde Mösyö des Essarts da dahil olmak üzere üst rütbeli subaylarkendisinetekmilverdiler.

Biraz sonra, d'Artagnan, Mösyö des Essarts'ın yaklaşması için kendisine işaret ettiğini gördü:Yanılmış olmaktan endişelenerek, üstünün bir işaret daha yapmasını bekledi, işaret tekrarlanırtekrarlanmazsırasındanayrılarakilerledi.

"Düktehlikeliamabaşaranlarıonurlandıracakbirgöreviçingönüllüleristiyor,sizehazırolmanıziçinişaretettim."

"Teşekkürler komutanım!" dedi kendisini tümgenerale kanıtlayabilmek için daha fazlasınıistemeyend'Artagnan.

Gerçektende,LaRochelle'lilergecesaldırıyageçmiş,kraliyetordusununelegeçirdiğibirtabyayıgerialmışlardı.Yapılmasıgerekendüşmanınbutabyayınasılkoruduğunuöğrenmekiçintehlikelibirkeşfeçıkmaktı.

Birkaçsaniyesonradüksesiniyükselterek:

"Bugöreviçingüvenilirbiradamtarafındanyönlendirilecek,üçdörtgönüllüyeihtiyacımolacak,"dedi.

"Güvenilir adam burada efendim," dedi Mösyö des Essarts d'Artagnan'ı göstererek, "dört beşgönüllüyegelince,monsenyörniyetiniaçıklarsa,adamlarhementoplanacak."

"Benimleölmeyegelecekdörtgönüllü!"dedid'Artagnankılıcınıkaldırarak.

Muhafızlardanikitanesihemenöneçıktılar,ikiaskerdekendilerineeşliketti.

Sayının yeterli olduğunu düşünen d'Artagnan ilk çıkanların hakkı yenmesin diye diğerlerini geri

Page 374: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

çevirdi.

Tabyanın ele geçirilmesinden sonra, La Rochelle'lilerin orayı boşaltıp boşaltmadıkları ya dagarnizonolarakkullanıpkullanmadıklarıbilinmiyordu;budurumdatabyayıçokyakındanincelemekgerekiyordu.

Dört arkadaşıylabirlikteyola çıkand'Artagnan siperhattını izledi, ikimuhafızyanındayürürkenaskerler arkadan geliyorlardı. Sipere sığınarak bu şekilde tabyaya yüz adım mesafeye kadaryaklaştılar.Oradaarkasınadönend'Artagnan,ikiaskerinortadankaybolduklarınıfarketti.

Korkupgeridekaldıklarınıdüşünerekilerlemeyedevametti.

Siperindönemecindetabyayayaklaşıkaltmışadımkalmıştı.

Kimseleryoktu,tabyaterkedilmişebenziyordu.

Üçgençdahailerigidipgitmemeyitartışıyorlardıki,tabyadanbirdumançemberininbelirmesiyle,onkadarmermid'Artagnanvearkadaşlarınınetrafındavızıldadı.

Şimditabyanınkorunduğunuöğrenmişlerdi.Butehlikelinoktadadahafazlabeklemekgereksizbirtedbirsizlikti;d'Artagnanveikimuhafızgeridönüpkaçarcasınageriçekildiler.

Kendilerini koruyan siperin köşesine geldiklerinde, muhafızlardan biri göğsünü delip geçen birmermiyleyereyığıldı.Yaraalmayandiğeriisekampadoğrukoşmayabaşladı.

Arkadaşını bu şekilde bırakmak istemeyen d'Artagnan, onu ayağa kaldırıp kendi saflarına kadargötürmek için eğildi; ama o an iki el silah sesi yankılandı: Mermilerden biri yaralı muhafızınkafasınasaplanırken,diğerid'Artagnan'ınikiparmakyanındangeçipbirkayayaçarptı.

Genç adam hemen arkasını döndü, çünkü bu saldırı siperin köşesinin arkasında kalan tabyadangelemezdi. Geride kalan iki askeri düşündüğünde aklına önceki günkü katiller geldi; bu kez kimolduklarınıöğrenmeyekararverip,ölmüşgibiarkadaşınınbedenininüzerineyığıldı.

O zaman otuz adım ötedeki terk edilmiş istihkâm hendeğinden iki kafanın yükseldiğini gördü,bunlar geride kalan iki askerden başkası değildi. D'Artagnan yanılmamıştı, bu iki adam kendisiniöldürmekiçingönüllüolmuşlardı,gençadamıdüşmanınöldürdüğüzannedilecekti.

Yalnızca yaralanmış olabileceğini ve kendilerini ele verebileceğini düşünerek, işlerini bitirmeküzereyaklaştılar;bereketversind'Artagnan'ınkurnazlığınaaldanarak tüfeklerinidoldurmayı ihmaletmişlerdi.

On adımkalanakadar yaklaştıklarında, düşerkendikkatli davranarakkılıcını elindenbırakmamışoland'Artagnananidenayağafırlayıpönlerinikesti.

D'Artagnan'ı öldürmedenkampadoğrukaçarlarsa, suçlarınınortaya çıkacağını anlayankatillerinakıllarınailkgelendüşmanıntarafınageçmekoldu.İçlerindenbiritüfeğinibirtopuzgibikullanarakkorkunç bir darbe savurdu, d'Artagnan'ın kenara çekilmesiyle önü açılan haydut tabyaya doğrukaçmaya başladı ve bu adamın hangi amaçla kendilerine doğru koştuğunu bilmeyen LaRochelle'lilerinaçtığıateşleomzundanyaralandı.

Bu sırada d'Artagnan kılıcıyla ikinci askere saldırdı, dövüş uzun sürmedi, muhafızın kılıcıdoldurmayı ihmal ettiği arkebüzle kendini savunmaya çalışan bu sefilin kalçasına saplandı.D'Artagnankılıcınınsivriucunukatilinboğazınadayadı.

Page 375: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ah!Beniöldürmeyin!"diyehaykırdıhaydut,"Merhametedin!Sizeherşeyianlatacağım."

"Sırrınhayatınıbağışlamamayetecekkadarönemlimi?"diyesordugençadamkendisini tutmayaçalışarak.

"Evet,insansizingibiyirmiikiyaşındayakışıklı,yürekliysevegeleceğiparlaksa,hayatınnekadarönemliolduğunubilir."

"Sefil!"dedid'Artagnan,"Hadiçabuksöyle,beniöldürmeniçinsenikimgörevlendirdi?"

"Miladyadındatanımadığımbirkadın."

"Amatanımıyorsanisminineredenbiliyorsun?"

"Onuarkadaşımtanıyordu,buişiçinMiladyileanlaşanoydu,cebindebukişininyazdığıvesiziniçinçokönemliolduğunusandığımbirmektupvar."

"Amasenbuişiniçinenasılgirdin?"

"Banabuişibirlikteyapmayıönerdi,bendekabulettim."

"Pekibugüzelmaceraiçinsizenekadarödedi?"

"Yüzaltın."

"Vaycanına,"dedid'Artagnangülerek,"demekbanadeğerveriyor,yüzaltın!Busizingibiikisefiliçinbirservet;tamambuişinedenkabulettiğinianlıyorumvesenibağışlıyorum,amabirkoşulla!"

"Nedir?"diyesorduhenüzherşeyinbitmediğinianlayarakendişelenenasker.

"Arkadaşınıncebindekimektububanagetireceksin."

"Ama," diye haykırdı haydut, "bu beni öldürmenin bir başka yolu; tabyadakilerin ateşi altında omektubugetirmeminasılbeklersiniz?"

"Yinedeonugetirmengerekiyor,yoksasenikendiellerimleöldürürüm."

"Merhametmösyö, sevdiğiniz ve belki de öldüğünü sandığınız o genç kadın adına acıyın bana!"diyehaykırdıhaydut,çokkankaybettiğiiçingücütükenerekdizleriüzerineçökmüştü.

"Sevdiğim ve öldüğünü sandığım genç bir kadın olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordud'Artagnan.

"Arkadaşımıncebindekiomektuptan."

"Görüyorsunya,bumektubuelegeçirmemgerekiyor,"dedid'Artagnan,"buyüzdenaceleetvehiçduraksama,yoksakılıcımıseningibibirsefilinbedeninebirkezdahasaplamaktannekadartiksinsemde,soylubirinsanolarakyeminediyorum,bunuyapmaktahiçtereddütetmem."

D'Artagnanbusözleriöyletehditkârbirifadeylesöylemiştiki,yaralıyerindendoğruldu.

"Durun,durun!"diyehaykırdı,tehditlerkarşısındacesaretlenerek,"Gideceğim...gideceğim!"

D'Artagnanaskerinarkebüzünüalıp,kılıcıylaböbreklerinidürterekonuarkadaşınadoğruitti.

Ölü gibi solgun yüzü, arkasında bıraktığı kan izleriyle yirmi adım ötedeki arkadaşına doğru

Page 376: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

görünmemekiçinsürünerekilerleyenbubahtsızıngörüntüsüçokürkütücüydü!

Korku soğuk bir terle kaplanmış yüzüne yansımıştı, haline acıyan d'Artagnan onu küçümseyenbakışlarlasüzdü:

"Tamam o zaman," dedi, "sana yürekli bir adamla senin gibi bir alçak arasındaki farkıgöstereceğim;buradabekle,bengideceğim."

Ve çevik adımlar atarken, düşmanın hareketlerini izleyen d'Artagnan, zeminin engebelerinden deyararlanarakikinciaskereulaştı.

Hedefine ulaşmanın iki yolu vardı, ya adamın ceplerini hemen orada arayacak ya da vücudunukalkanolarakkullanıponusiperetaşıyacaktı.

İkinciyoluseçend'Artagnan,düşmanateşaçtığıandakatiliomuzlarınaaldı.

Hafif bir sarsıntı, eti delenüçmerminin tok sesleri, sonbir çığlık ve inilti d'Artagnan'a hayatınıkendisiniöldürmekisteyenkişininkurtardığınıkanıtladı.

Sipereulaşand'Artagnanyüzüölügibisolmuşolanyaralınınyanınacesedibıraktı.

Hemen ceplerini yoklamaya başladı: Ölünün mirası deri bir cüzdan, aldığı paranın bir kısmınıkoyduğubirkese,meşinbirzarhokkasıvezarlardanibaretti.

Hokkayıvezarlarıorayabırakıp,keseyiyaralıyadoğruattıvebüyükbirmeraklacüzdanıaçtı.

Önemsizbirkaçkâğıdınarasında,uğrunahayatınıtehlikeyeattığımektububuldu:

"Kadının izini kaybettiniz ve asla ulaşamaması gereken o manastırda güvenlik içindeolmasına izin verdiniz, en azından adamı gözünüzden kaçırmayın, aksi takdirde elimin nekadaruzunolduğunuveyüzaltınınkarşılığınınasılpahalıyaödeteceğimigöreceksiniz."

İmza yoktu. Yine de mektubun Milady'den geldiği belliydi. Onu kanıt olarak saklayıp, siperingerisindegüvenlikiçindeolduğuiçinyaralıyısorgulamayadevametti.Asker,öldürülenarkadaşıylabirlikteParis'inLaVillettekapısındançıkacakolangençbirkadınıkaçırmaklagörevlendirildikleriniitiraf etti, ama bir meyhanede içmeye başladıklarından, arabanın gittiğini on dakika sonra farketmişlerdi.

"Amaokadınaneyapacaktınız?"diyesordud'Artagnankaygıyla.

"OnuRoyalemeydanındakibirkonağagötürecektik,"dediyaralı.

"Evet,evet!"diyemırıldandıd'Artagnan,"Milady'ninevine."

Ozaman,gençadambukadınınintikamateşininkendisinivesevdikleriniyokedecekkadarbüyükolduğunuveherşeyibildiğinegöresaraydaderinilişkileribulunduğunuanladı.Hiçkuşkuyokkibubilgilerikardinaldenalmıştı.

Ama bütün bunların arasında içini bir sevinç duygusu kapladı, kraliçe sonunda zavallı MadamBonacieux'nünbağlılığınıncezasınıçektiğihapishaneyibulmuşveonuoradançıkarmıştı.Şimdigençkadından aldığı mektubun ve Chaillot yolundan geçerken bir an için görünmesinin ne anlamageldiğinibiliyordu.

Budurumda,Athos'undasöylediğigibiMadamBonacieux'yeyenidenkavuşmasımümkündüvebir

Page 377: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

manastırasızmakhiçdezordeğildi.

Bu düşünce yüreğini bağışlama duygularıyla doldurdu. Yüzünün değişen ifadelerini kaygıylaizleyenyaralıyadönüpkolunuuzattı:

"Hadi,"dedi,"seniburadabırakmakistemiyorum.Banayaslan,kampadönelim."

"Peki,"dedibuhoşgörüyepekdeinanamayanyaralı,"amabeniastırmakiçinmigötürüyorsunuz?"

"Sözümegüven,"dedid'Artagnan,"hayatınıikincikezbağışlıyorum."

Dizlerinin üzerine çöken yaralı yeniden kurtarıcısının ayaklarını öptü; ama düşmanın bu kadaryakınındadahafazlakalmakistemeyend'Artagnanbuminnetgösterilerinikısakesti.

La Rochelle'lilerin ilk ateşinden sonra kampa dönen muhafız dört arkadaşının öldüklerinisöylemişti. Genç adamın sağ salim geri dönmesi üzerine kampta hem şaşkınlık hem de sevinçyaşandı.

D'Artagnan arkadaşının kalçasındaki yaranın dikkatsizce kılıcını çekmesinden kaynaklandığınıaçıkladı.Diğeraskerinölümünüveyaşadıklarıtehlikelerianlattı.Buöyküonuniçingerçekbirzaferanlamına geliyordu. Bir gün boyunca herkes bu olaydan söz etti, dük de d'Artagnan'a iltifatlaryağdırdı.

Başarı her zaman olduğu gibi ödülü de beraberinde getiriyordu, d'Artagnan'ın başarısı yaşadığıhuzursuzgünleringeridekalmasınanedenolmuştu.Gerçektende,ikidüşmanındanbiriölmüş,diğeriisecanınıbağışladığıiçinkendisineminnettarkalmıştı.

Buhuzurunkanıtladığıtekşeyd'Artagnan'ınhenüzMilady'yitanımadığıydı.

Page 378: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLII

Page 379: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AnjouŞarabıKraldan gelen umutsuz haberler kesilmiş, kampta giderek iyileştiği ve kuşatmaya bir an önce

katılmak istediği için, atına binecek güce kavuştuğunda yola koyulacağı söylentileri yayılmayabaşlamıştı.

Bu arada, komutayı eninde sonunda Angoulême düküne, Bassompierre'e ya da Schomberg'edevredeceğinibilenOrléansdükü,zamanınıkeşifkollarıçıkartmaklageçiriyor,Saint-MartinveLaPrée kalelerini kuşatma altında tutan İngilizleri Ré adasından kovmak için ciddi bir harekâtagirişmeyigözealamıyordu.

D'Artagnanherzamanolduğugibi,geridekalmışbirtehlikeninardındangelenhuzuruyaşıyordu;şimditekkaygısıdostlarındanhiçbirhaberalamamaktı.

Amakasımayınınilkgünlerindenbirinde,sabahsaatlerindeVilleroi'dangelenbirmektupherşeyiaçıklıyordu:

"Mösyöd'Artagnan,MösyöAthos,MösyöPorthosveMösyöAramis,buradaverdikleripartideöyleneşelenip,

öyle gürültü yaptılar ki, sert bir adam olan nöbetçi subayı birkaç günlüğüne izinlerinikaldırdı,amabenverdiklerigöreviyerinegetirip,sağlıklarınaiçmeniziistedikleriengözdeşaraplarındanonikişişegönderiyorum.

Saygılarımla

Page 380: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sıradanveitaatkârhizmetkârınız,

Page 381: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SilahşorlarınhancısıGodeau."

"Şuraya bakın!" diye haykırdı d'Artagnan, "ben onları sıkıntılar içinde düşünürken, onlar benieğlendiklerinde akıllarına getiriyorlar; elbette sağlıklarına içeceğim, ama bu işi tek başımayapmayacağım."

Ve d'Artagnan diğerlerinden daha yakın ilişkiler kurduğu iki muhafızı, kendisiyle birlikteVilleroi'dangelenlezizAnjouşarabınıiçmeyedavetetti.Muhafızlardanbirioakşam,diğerideertesigüniçinbaşkabirdavetalmışlardı,budurumdaşarapfaslıöbürgünekalmıştı.

Geridönend'Artagnanonikişişeşarabıözenlekorunmaküzeremuhafızlarınbüfesinegönderdi;şölen günü geldiğinde, yemek saati on iki olarak kararlaştırıldığı için, d'Artagnan sabah dokuzdaPlanchet'yihazırlıklarabaşlamaküzeregönderdi.

Sofracıbaşılığa yükselmekten büyük gurur duyan Planchet her şeyi kusursuz olarak hazırlamayıplanlıyordu, bu amaçla efendisinin davetlilerinden birinin uşağı olan Fourreau'yu ve d'Artagnan'ıöldürmekisteyen,hiçbirbirliğemensupolmadığındangençadamınyadadahadoğrusuPlanchet'ninhizmetinegirenosahteaskerideyanınaalmıştı.

Şölen saati geldiğinde, davetlilerin masadaki yerlerini almalarıyla tabaklar sofraya sıralanmayabaşladı. Planchet kolunda peçetesiyle servis yapıyor, Fourreau şarap şişelerini açıyor, yaralı sahteaskerBrisemontiseyoldasarsıntınedeniylebiraztortulanmışgibigörünenşarabıküçüksürahilereaktarıyordu.D'Artagnan,ilkşişenindibindekitortuyubirbardağadökenBrisemont'aiçmesiiçinizinverdi,çünküzavallıgençhâlâgücünütoplayamamıştı.

Çorbalarını bitiren davetliler ilk şarap kadehini dudaklarına götürmek üzereyken, Fort-Louis veFort-Neuf yönünden top sesleri yankılandı; La Rochelle'lilerin ya da İngilizlerin beklenmedik birsaldırısıyla karşı karşıya olduklarını zanneden muhafızlar kılıçlarını çekip ayağa fırladılar, en azonlarkadarçevikdavranand'Artagnan'labirliktegörevyerlerinegitmeküzeredışarıçıktılar.

Amadahabüfedendışarı adımatar atmaz,bubüyükgürültününnedenkaynaklandığını anladılar;dörtbiryandan,"Yaşasınkral!Yaşasınkardinal!"Bağırışlarıyükseliyor,davullarhiçsusmuyordu.

Gerçektende,LaRochelle'eulaşmak içinsabırsızlanankral,maiyetiveonbinkişilikbir takviyebirlikle beraber iki menzilde mola vermeden gelmişti, silahşorlarının bir bölümü önünden birbölümüdearkasındangeliyorlardı.Birliğiylebirliktesırayageçend'Artagnananlamlıbirhareketledostlarını ve kendisini hemen fark edenMösyö de Tréville'i selamladı, dostları da ona gözleriylekarşılıkverdiler.

Geçittörenibittiğinde,dostlarbirbirlerinesarıldılar.

"Vay canına!" diye haykırdı d'Artagnan, "daha uygun bir zamanda gelemezdiniz, etler henüzsoğumadıbile!"Öyledeğilmi,beyler?"diyeekledigençadamdostlarıylatanıştırdığı ikimuhafızadönerek.

"Oh!Oh!Sanırımbirziyafetegelmişiz,"dediPorthos.

"Umarımsofranızdakadınlaryoktur!"dediAramis.

"Buküçükbüfebozuntusundaşarapvarmı?"diyesorduAthos.

Page 382: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Elbettevar!Hemdesizinşarabınız,sevgilidostum,"diyekarşılıkverdid'Artagnan.

"Bizimşarabımızmı?"dedişaşıranAthos.

"Evet,banagönderdiğinizşarap."

"Sizeşarapmıgönderdik?"

"AmaAnjoubağlarındangelenoşarabıbilmiyormusunuz?"

"Evet,hangişaraptansözettiğinizibiliyorum."

"Tercihettiğinizşarap."

"Evet,şampanyaveyıllanmışBurgonyaşarabıyoksa."

"Tamam o zaman, şampanya ve yıllanmış Burgonya şarabı olmadığına göre, bununlayetineceksiniz."

"DemekAnjou'danşarapgetirtecekkadarağzınızıntadınıbiliyorsunuz?"dediPorthos.

"Hayır,busizinbanagönderdiğinizşarap."

"Bizimgönderdiğimizmi?"dedisilahşorlarbirağızdan.

"ŞarabısizmigönderdinizAramis?"dediAthos.

"Hayır,yasizPorthos?"

"Hayır,yasizAthos?"

"Hayır."

"Sizdeğilsenizbilehancınızgöndermiştir."

"Hancımızmı?"

"Evet!Hancınız,Godeau,silahşorlarınhancısı."

"Neredengeliyorsagelsin,önemiyok,"dediPorthos,"tadınabakalım,güzelseiçeriz."

"Hayır,"dediAthos,"neredengeldiğinibilmediğimizbirşarabıiçmeyelim."

"Haklısınız Athos," dedi d'Artagnan. "İçinizden biri hancı Godeau'yu bana şarap göndermeklegörevlendirmedimi?"

"Hayır,sizebizimtarafımızdanşarapmıgönderdi?"

"İştemektup!"dedid'Artagnan.

Vekâğıdıarkadaşlarınauzattı.

"Bu onun yazısı değil!" diye haykırdı Athos, "Yola çıkmadan önce birliğin hesabını öderken,yazısınıgördüm."

"Sahtemektup,"dediPorthos,"iznimizkaldırılmadı."

Page 383: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"D'Artagnan," dedi Aramis sitemkâr bir ifadeyle, "bizim o kadar şamata yapabileceğimize nasılinandınız?"

Rengisoland'Artagnan'ınbütünbedenişiddetlibirtitremeylesarsıldı.

"Beniürkütüyorsun,"dedionayalnızcaönemlimeselelerikonuşurkensendiyehitapedenAthos.

"Koşalım, koşalım dostlarım!" diye haykırdı d'Artagnan, "Aklımdan korkunç şeyler geçiyor! Bukadınınbirintikamgirişimidahaolabilirmi?"

BukezAthos'unrengisoldu.

Üçsilahşorveikimuhafız,küçükbüfeyedoğrukoşand'Artagnan'ıizlediler.

Yemek salonuna girdiğinde, d'Artagnan'ın ilk gözüne çarpan yere uzanmış, çırpınan Brisemontoldu.

Yüzleri ölü gibi solmuş olan Planchet ve Fourreau boşuna bir çabayla ona yardım etmekistiyorlardı:CançekişenBrisemont'unyüzhatlarıacıylagerilmişti

"Ah!" diye haykırdı d'Artagnan'ı fark edince, "Ah! Bu çok korkunç, beni bağışladığınızısöylemiştiniz,oysabenizehirlediniz!"

"Ben!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Benmi?Sennelersöylüyorsun?"

"Bu şarabı bana siz verdiniz ve içmemi söylediniz, benden intikam almak istediniz, bu çokacımasızca!"

"Böyledüşünmeyin,Brisemont,"dedid'Artagnan,"böyledüşünmeyin;siziteminederimki..."

"Ah!Tanrıyukarıda!Tanrısizicezalandıracak!Tanrım!Benimçektiğimacınınaynısınıçeksin!"

"İncilüzerineyeminederim,"diyehaykırdıd'ArtagnancançekişenBrisemont'unyanınagelerek,"sizeyeminederimki,buşarabınzehirliolduğunubilmiyordum,bendesizingibiiçecektim."

"Sizeinanmıyorum,"dediasker.

Vegiderekdahadaartanacılarlainledi.

"Dehşetverici!Dehşetverici!"diyemırıldandıAthos,osıradaPorthosşişelerikırıyor,Aramisisebirazgeçdeolsabirpapazçağırılmasınısöylüyordu.

"Ahdostlarım!"dedid'Artagnan,"birkezdahahayatımıkurtarıyorsunuz,yalnızcabenimdeğil,bubeylerindehayatınıkurtardınız."Beyler,"diyedevamettid'Artagnansilahşorlara,"buişeçokönemliisimlerkarışmışolabilirvebütünsuçbizekalabilir."

"Ahefendim!"diyekekelediPlanchet,ölügibisolgunbiryüzle,"Ahefendim!Ucuzkurtuldum!"

"Nasıl,ahmak,"diyehaykırdıd'Artagnan,"demekbenimşarabımdaniçecektin,öylemi?"

"Kralınsağlığıiçin,efendim,Fourreauçağrıldığımısöylemese,küçükbirkadehiçecektim."

"Ne yazık," dedi korkudan dişleri takırdayan Fourreau, "tek başıma içebilmek için onuuzaklaştırmakistemiştim!"

Page 384: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Beyler," dedi d'Artagnan muhafızlara, "olup bitenlerden sonra bu ziyafetin hiç de keyifligeçmeyeceği ortada; bu yüzden beni bağışlamanızı ve yemeği başka bir güne ertelemenizi ricaedeceğim."

D'Artagnan'ınönerisinikibarcakabuledenikimuhafız,dörtarkadaşınbaşbaşakalmakistediklerinianlayarakçekildiler.

Gençmuhafızveüçsilahşoryalnızkaldıklarında,durumunnekadarciddiolduğunuanladıklarınıbelliedercesinebirbirlerinebaktılar.

"Önce bu odadan çıkalım," dedi Athos, "acılar içinde ölmüş birinin yanında durmak hoşumagitmiyor."

"Planchet," dedi d'Artagnan, "bu zavallının cesediyle ilgilenin. Dini törenle gömülsün. Bir suçişledi,amapişmanoldu."

VedörtarkadaşdefinişlemleriniPlanchetveFourreau'yabırakarakodadançıktılar.

Onları başka bir odaya alan hancı, rafadan yumurta ve Athos'un çeşmeden kendi elleriyledoldurduğusuyugetirdi.AramisvePorthosdabirkaçkelimeiledurumdanhaberdaredildi.

"SevgilidostumAthos,"dedid'Artagnan,"gördüğünüzgibibuölümünebirsavaş."

Athosbaşınısalladı.

"Evet,evet,"dedi,"görüyorum,amabununokadınınişiolduğunainanıyormusunuz?"

"Bundaneminim."

"İtirafedeyimkibukonudahâlâşüphelerimvar."

"Amaomzundakiozambakdamgası?"

"Fransa'dasuçişlediğiiçindağlanmışbirİngilizolabilir."

"Athos,sizesöyledim,osizinkarınız,"diye tekrarlıyordud'Artagnan,"özelliklerininbirbirlerinenekadarbenzediğinihatırlasanıza."

"Yinedeonunölmüşolduğunusanıyordum,çoksağlamasmıştım."

Bukezd'Artagnanbaşınısalladı.

"Şimdineyapmalı?"diyesordugençadam.

"Doğrusuşuki,insantepesindesürekliolaraksallananbirkılıcıntehdidialtındayaşayamaz,"dediAthos,"budurumdankurtulmaklazım."

"Amanasıl?"

"Dinleyin,onaulaşmayaçalışıp,birgörüşmeyapın;ona‘barışyadasavaş'deyin,kimseyeondansöz etmeyeceğinizi, ona karşı hiçbir girişimde bulunmayacağınızı söyleyip, ondan da size karşıherhangi bir entrika çevirmeyeceğine dair söz alın: Aksi takdirde dağlanmış olduğunu kardinale,krala anlatacağınızı, sarayı kendisine karşı ayaklandıracağınızı, onu mahkemeye vereceğinizibildirin,suçsuzbulunursa,onubirköşedekudurmuşbirköpekgibiöldüreceğinizeşerefinizüzerineyeminedin."

Page 385: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bufikirhoşumagitti,"dedid'Artagnan,"amaonanasılulaşacağım?"

"Zamanherşeyihalledip,fırsatlarıyaratırsevgilidostum,fırsatlarkumargibidir;beklemeyibilenkazanır."

"Evet,amaetrafımkatiller,zehircilerlekaynarken..."

"Pöh!"dediAthos,"Tanrıbizişimdiyekadarkorudu,bundansonradakoruyacaktır."

"Evet,zatenhayatımızıtehlikeyeatmakbizimişimiz,amayao?"dedialçaksesle.

"Odakim?"diyesorduAthos.

"Constance."

"Ah!MadamBonacieux!Doğruyadostum,âşıkolduğunuzuunutmuştum,"dediAthos.

"Ama o sefil katilin cebinde bulduğunuz mektuptan onun bir manastırda olduğunu öğrenmemişmiydiniz?" diye sorduAramis. "Manastır güvenlikli bir yerdir ve size söz veriyorumLaRochellekuşatmasıbittiktensonra..."

"TamamsevgiliAramis,tamam!"dediAthos,"Dileklerinizinhepdinleilgiliolduğunubiliyoruz."

"Benyalnızcageçicibirsilahşorum,"dediAramismütevazıbirifadeyle.

"Sevgilisinden uzun zamandır bir mektup alamamış gibi görünüyor," dedi Athos alçak sesle,"aldırmayın,busözleriçokduyduk."

"Buişiçözmenindahakolaybiryoluolduğunudüşünüyorum."

"Nedir?"diyesordud'Artagnan.

"Birmanastırdaolduğunusöylemiştiniz,değilmi?"

"Evet."

"Kuşatmabiterbitmezonuoradankaçıracağız."

"Amahangimanastırdaolduğunuöğrenmeklazım."

"Doğru,"dediPorthos.

"Ama,sanırımonunkaldığımanastırıkraliçeninbelirlemişolduğunusöylemiştiniz,d'Artagnan?"dediAthos.

"Evet,enazındanöyleolduğunusanıyorum."

"OzamanPorthosbizebukonudayardımcıolabilir."

"Bunasılolacak,söylermisiniz?"

"Amamarkizinizin,düşesinizin,prensesinizinkollarıuzunolmalı."

"Şişt!" dedi Porthos parmağını dudağına götürerek, "onun kardinalci olduğunu düşünüyorum,hiçbirşeybilmemeli."

"Ozaman,onunneredeolduğunuöğrenmeişinibenüstleniyorum."

Page 386: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Siz,Aramis!"diyehaykırdıüçarkadaşhepbirağızdan,"Siz,amanasıl?"

"Kraliçeninpapazısayesinde,onunlailişkilerimiyidir..."dediAramiskızararak.

Ve bu söz üzerine, dört arkadaş mütevazı yemeklerini bitirerek, akşam yeniden buluşmak üzereayrıldılar: D'Artagnan Minimes'e dönerken, üç silahşor da, kendilerine bir yer ayarlamak üzerekralınkarargâhınayöneldiler.

Page 387: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLIII

Page 388: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Colombier-RougeHanıDüşmanın karşısına çıkmak için acele eden ve kardinalin Buckingham düküne olan kinini haklı

olarak paylaşan kral, önce İngilizleri Ré adasından kovmak, sonra da La Rochelle kuşatmasınıdaraltmakiçinbütünhazırlıklarıntamamlanmasıtalimatınıverdi;amaBassompierreveSchombergileAngoulêmedüküarasındakianlaşmazlıklaronugeciktiriyordu.

Mareşal olan Bassompierre ve Schomberg orduyu kralın talimatları doğrultusunda yönetmekistiyorlardı, ama kardinal, inançlı bir Huguenot olduğu için İngilizlere ve din kardeşleri olan LaRochelle'lilerekarşıyumuşakdavranacağınıdüşündüğüBassompierre'denkaygılanıyor,onunyerinetavsiyeleri üzerine kralın tümgeneral yaptığı Angoulême dükünü ön plana çıkarıyordu. Sonunda,BassompierreveSchomberg'inçekilipordununmaneviyatınıbozmasınıengellemekiçinherbirineözel bir bölgenin kumandası verildi: Bassompierre şehrin La Leu'den Dompierre'e kadar uzanankuzeybölümünü,AngoulêmedüküdoğudaDompierreilePérignyarasınıveSchombergdegüneydePérignyileAngoutinarasındakibölgeyialdı.

DükünkarargâhıDompierre'deydi.

KralınkarargâhıkâhEtrée'de,kâhLaJarrie'deydi.

Nihayet kardinalin karargâhı ise, La Pierre köprüsündeki kumluklarda, savunmasız, sıradan birevdi.

Bu şekilde dük, Bassompierre'i, kral Angoulême dükünü, kardinal de Schomberg'igözlemleyebilecekti.

Budüzenlemelerdenhemensonra,İngilizlerinadadankovulmasıiçinharekâtagirişildi.

Koşullar çok elverişliydi: Her şeyden önce, iyi savaşabilmek için besleyici yemekler yemelerigereken İngilizler, tuzlu et ve kurumuş peksimetle yetinmek zorunda kalmış ve birçoğu hastadüşmüştü;dahasıokyanusunyılınbudönemindeazgınolandalgalarıkıyıdakiküçükgemilerehasarveriyordu;kumsalınAiguillonburnuvesiperlerarasındakibölümühergelgittensonra,filikalarvekayıklarladoluyordu;sonuçolarakkralınaskerleriordugâhlarındanhiççıkmasalarbile,Réadasındayalnızca bir inat yüzünden bulunan Buckingham birkaç gün içinde kuşatmayı kaldırmak zorundakalacaktı.

Ama Toiras kontunun düşmanın yeni bir saldırı için hazırlık yaptığını bildirmesi üzerine, kraldüşmananihaidarbeyiindirecekbirharekâtagirişmeyekararverdi.

Niyetimiz kuşatma günlüğü tutmak değil, anlattığımız hikâyeyle bağlantılı olayları dile getirmekolduğu için, birkaç sözcükle kralın büyük bir şaşkınlık, kardinalin de büyük bir gururla izlediğiharekâtın başarıyla tamamlandığını söylemekle yetineceğiz. Her cephede yenilgiye uğrayanİngilizler,Loixadasıgeçidinde,aralarındabeşalbay,üçyarbay,ikiyüzelliyüzbaşıveyirmisoylubeyefendinin de bulunduğu iki bin askeri, dört topu ve Claude de Saint-Simon tarafından Paris'egetirilerek, büyük bir tantanayla Notre-Dame'ın kubbelerine asılan altmış bayrağı bırakarakgemilerinegeriçekilmişlerdi.

CephedeyankılananTeDeum'larbütünFransa'yayayılıyordu.

Page 389: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İngilizlerdenenazındanşimdilikkaygılanmayankardinalkuşatmayadevametti.

Amasöylediğimizgibibuyalnızcageçicibirrahatlamaydı.

Buckingham dükününMontaigu adlı habercisi yakalanmış, ondan İspanya, İngiltere ve Lorrainearasında,Fransa'yıhedefleyenbirittifakkurulduğuöğrenilmişti.

Dahası, Buckingham dükünün tahmin ettiğinden daha kısa sürede terk etmek zorunda kaldığıkarargâhında,buittifakınvarlığınıdoğrulayanbelgelerbulunmuştuvekardinalinanılarındayazdığıgibibubelgeler,MadamdeChevreuse'ü,dolayısıyladakraliçeyibüyükzanaltındabırakıyordu.

Tüm sorumluluk kardinalin omuzlarındaydı, çünkü sorumluluk almadan devlet adamı olmakmümkün değildi; bu yüzden gece gündüz demeden, üstün dehasının bütün yetileriyle Avrupa'nınbüyükkrallıklarındanbirindeortayaçıkanenküçükbirolayıbiledeğerlendirmeyeçalışıyordu.

Kardinal, Buckingham'ın kararlılığını ve özellikle de kinini iyi biliyordu; Fransa'yı tehdit edenittifak zafere ulaşırsa, bütün yetkilerini kaybedebilirdi: İspanyol ve Avusturya politikalarınınLouvre'datemsilcilerivardı,ellerigüçlenirse,Fransa'nınkardinalininişibiterdi.Kendisinebirçocukgibi itaat eden kral, ona karşı bir öğrencinin öğretmenine duyduğu nefreti besliyor, dükün vekraliçenin ortak intikam oyunlarına seyirci kalıyordu; böyle giderse onunla birlikte Fransa'nın dasonugelecekti.Bütünbunlarabirdurdemekgerekiyordu.

Sayıları her geçen gün daha da artan birçok ulak, kardinalin La Pierre köprüsünde karargâhınıkurduğuoküçükevegiripçıkıyorlardı.

Buulaklararasında,üzerindekicüppelerealışıkolmadıklarıfarkedilenveaskerikiliseyemensupolduklarıkolaycaanlaşılankeşişler,uşakkıyafetleri içindebirazrahatsızmışgibigörünenvegenişçakşırlarıyuvarlakhatlarınısaklamayayetmeyenkadınlarveellerikararmışgibigörünsede,narinbacaklarındansoylukişilerolduklarıbirmilötedenanlaşılanköylülervardı.

Bunlarınyanısırahoşolmayanziyaretlerdeyapılıyordu,ikiüçkezkardinalesuikastgirişimindebulunulduğuhaberleriyayılmıştı.

Kardinalindüşmanlarıbubeceriksizgirişimleri,gerektiğindemisillemeyapabilmekiçinkardinalinkendisininplanladığınısöylüyorlardı;amakardinalindedüşmanlarınındasöylediklerineinanmamakgerekiyordu.

Bu arada, şahsi cesaretini en azılı rakiplerinin dahi kabul ettikleri kardinal, Angoulême düküneönemli talimatlar iletmek, kralla fikir alışverişinde bulunmak ve bazen de karargâhına gelmesiniistemediğibirhaberciylegörüşmeküzeregeceyarısıgezintileriyapıyordu.

Kuşatmadaönemlibirgörevleriolmayansilahşorlaragelince,sıkıbirdisiplinaltındatutulmuyor,keyiflibirhayatsürüyorlardı.MösyödeTréville'inarkadaşlarıolarakgecikmekvekampınkapılarıkapandıktansonraiçerigirmekkonusundakolaycaizinalıyorlardı.

D'Artagnan'ınsiperdeolduğuiçinkendilerineeşlikedemediğibirgece,savaşpelerinlerinigiymiş,atlarınabinmiş,ellerini tabancalarınınkabzasınaatmışolanAthos,PorthosveAramis,Athos'unLaJarrie yolunda keşfettiği Colombier-Rouge adlı meyhaneden dönüyorlardı. Bir pusuya düşmekkaygısıylasürekli tetikteduranüçsilahşor,Boisnarköyüneyaklaşıkbirkilometrekalakendilerinedoğrugelenbiratlıgrubununsesiniduydular,hemendurupbirbirlerinesokularakyolunortasındabeklediler,birkaçsaniyesonraayınbulutlararasındançıktığıbirandayolundönemecindekendilerinigörerekduran iki süvariyi farkettiler,yoladevametmekyadageridönmekkonusundabirkarara

Page 390: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

varmaya çalışır gibi görünüyorlardı. Bu duraksama üç arkadaşı kuşkulandırdı, Athos birkaç adımöneçıkaraktoksesiylebağırdı:

"Kimsiniz?"

"Asılsizkimsiniz?"diyekarşılıkverdisüvarilerdenbiri.

"Busorumunyanıtıdeğil!"dediAthos."Kimsiniz?Yanıtverin,yoksasaldıracağız."

"Yapacaklarınızadikkatedin,beyler!"dediemirvermeyealışkınmışgibigörünenetkilibirses.

"Gecedevriyesineçıkmışüstrütbelisubaylarız,"dediAthos,"amacınıznedirbeyler?"

"Kimsiniz?"dediaynıbuyurganses,"Yanıtverin,yoksaitaatsizliklesuçlanacaksınız."

"Kralın silahşorları," dedi giderek karşısındaki kişinin kendilerini sorgulamaya hakkı olduğunainanmayabaşlayanAthos.

"Hangibirlikten?"

"MösyödeTréville'inbirliğinden."

"Teksırahalindeilerleyinvebusaatteburadanearadığınızıanlatın."

Üç arkadaş yelkenleri biraz suya indirmiş bir halde ilerlediler, çünkü şimdi üçü de karşılarındayüksekrütbelibiriolduğunainanmışlardı,sözcülüğüAthosüstlendi.

İkinci olarak konuşan süvari yol arkadaşından on adım önde ilerliyordu; Porthos ve Aramis'egeridekalmalarınıişaretedenAthosöneçıktı.

"Bağışlayınkomutanım!"dediAthos,"Amakarşımızakiminçıkacağınıbilemeyiz,gördüğünüzgibidevriyegörevimiziyerinegetiriyoruz."

"İsminiz?"dedisubay,yüzününbirbölümünüpeleriniylekapatarak.

"Ama,ya sizmösyö,"dedibu sorgulama tarzınakarşı çıkmayabaşlayanAthos, "beni sorgulamahakkınızolduğunubelirtenbirkanıtgösterin."

"İsminiz?"diyeikincikezsordupelerininiindiripyüzününaçığaçıkmasınısağlayansüvari.

"Sayınkardinal!"diyehaykırdışaşıransilahşor.

"İsminiz?"diyeüçüncükezsordukardinal.

"Athos,"dedisilahşor.

Kardinalkorumasınayaklaşmasıiçinişaretetti.

"Bu üç kişi bizi izleyecekler," dedi alçak sesle, "karargâhtan ayrıldığımızın bilinmesiniistemiyorumvebiziizleyecekleriiçinkimseyebirşeysöylemeyeceklerindeneminolacağız."

"Biz soylu insanlarız monsenyör," dedi Athos, "bizden söz vermemizi isterseniz, hiçbir şeydenkaygılanmanızagerekkalmaz.Tanrı'yaşükürkisırsaklamasınıbiliriz."

Kardinaldelicibakışlarınıbuyüreklisilahşoradikti.

Page 391: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"KulaklarınızçokhassasMösyöAthos,"dedikardinal,"şimdibenidinleyin,sizdenbeniizlemeniziistememin nedeni güvensizlik değil, benimle birlikte gelerek korumamı sağlamış olacaksınız, hiçkuşkuyokkiyanınızdakiarkadaşlarınızMösyöPorthosveMösyöAramisolmalı?"

"Evetekselansları,"dediAthos,geridekalmışolanikisilahşorşapkalarınıellerinealmışbirhaldeyaklaşırken.

"Sizleri tanıyorum beyler," dedi kardinal, "sizleri tanıyorum, dostum olmadığınızı biliyorum vebuna kızmıyorum, ama sizin yürekli ve soylu beyefendiler olduğunuzu ve size güvenebileceğimibiliyorum. Mösyö Athos, iki arkadaşınızla birlikte bana eşlik edin, böylece karşılaşma onurunakavuşursakmajestelerininbilekıskanacağıbireskortumolacak."

Üçsilahşoratlarınınboynunakadareğildiler.

"Tamamozaman,"dediAthos,"ekselanslarıbizideyanlarındagötürmektehaklılar:Yoldatehlikelitiplerlekarşılaştık,hattaColombier-Rougemeyhanesindedördüylekapıştık."

"Amanedenbeyler?"dedikardinal,"Çatışmalarısevmediğimizibilirsiniz!"

"İşte tam da bu yüzden, ekselanslarına başımıza gelenleri anlatmak istedim; çünkü bu olayıbaşkalarınınsaptırmalarıylaöğrenipbizisuçlusanabilir."

"Buçatışmanınsonucunedir?"diyesordukardinalkaşlarınıçatarak.

"DostumAramis,kolunahafifbirkılıçdarbesialdı, amabuyaraekselanslarınındagörebileceğigibi,yarınemirverdiğinizdesaldırıdayerinialmasınıengellemeyecek."

"Ama siz bu şekilde kılıç darbelerine hedef olacak adamlar değilsiniz," dedi kardinal, "açıkkonuşun beyler, birilerinin işini bitirdiniz, öyle değil mi? Günah çıkartın, buna yetkim olduğunubiliyorsunuz."

"Monsenyör,benelimikılıcımabilegötürmedim,"dediAthos,"sadeceyakasındantutuppenceredendışarıattım,"diyedevamettihafifçeduraksayarak,"sanırımdüşüpkalçasınıkırdı."

"Ah!Ah!"dedikardinal,"YasizMösyöPorthos?"

"Monsenyör, düellonun yasak olduğunu bildiğim için bir bankı kapıp, bu haydutlardan birineindirdim,sanırımomzukırıldı."

"Peki,"dedikardinal,"yasizMösyöAramis?"

"Monsenyör, sanırım bilmiyorsunuz ama çok sakin bir mizacım vardır, kuralları bildiğim için,arkadaşlarımı ayırmak istedim, ama o sefillerden biri beni kılıcıyla alçakça kolumdan yaraladı; ozaman sabrım taştı, kılıcımı çektim ve yeniden üzerime atıldığında kılıcımın bedeninden geçtiğinigördüm,yalnızcayereyığıldığınıbiliyorum,arkadaşlarıonutaşıyarakgötürdüler."

"Şurayabakın!"dedikardinal, "Birmeyhane tartışmasıyüzünden safdışıkalanüçkişi,peki amakavganınnedenineydi?"

"Busefillersarhoştu,"dediAthos,"ogecemeyhaneyebirkadınıngeldiğinibildiklerindenkapısınızorluyorlardı."

"Kapısınımızorluyorlardı?"dedikardinal,"Amaneden?"

Page 392: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hiç şüphesiz tecavüz etmek için,"dediAthos, "ekselanslarına söylemişolduğumgibi o alçaklarsarhoştu."

"Bukadıngençvegüzelmiydi?"diyesordukardinalbelirginbirendişeyle.

"Onugörmedikmonsenyör,"dediAthos.

"Onugörmedinizmi?Ah!Çok iyi,"diyekarşılıkverdikardinalheyecanla; "birkadınınonurunusavunmakla iyi yapmışsınız, ben de Colombier-Rouge'a gittiğime göre, gerçeği söyleyipsöylemediğinizianlayacağız."

"Monsenyör," dedi Athos gururla, "bizler soylu kişileriz ve başımızı kurtarmak için bile yalansöylemeyiz."

"BanasöylediklerinizdenbiraniçinbileşüpheetmedimMösyöAthos,"vekonuyudeğiştirmekiçin"bukadınyalnızmıydı?"diyesordukardinal.

"Bu kadının yanında kavalyesi varmış," dedi Athos, "ama onca gürültüye rağmen ortayaçıkmadığınagörealçağıntekiolmalı."

"İncilönyargılıolmayınder,"diyekarşılıkverdikardinal.

Athossaygıylaeğildi.

"Veşimdibeyler,"dedikardinal,"öğrenmekistediğimiöğrendim,beniizleyin."

Üç silahşor yüzünü yeniden peleriniyle örten kardinalin sekiz on adım gerisinden ilerlemeyebaşladılar.

Kısasüresonrasessizveıssızgörünenhanavardılar,ünlübirkonuğungeleceğindenhaberdarolanhancımüdavimlerinigöndermişti.

Kardinalkapıyaonadımkala,korumasınaveüçsilahşoradurmalarınıişaretetti,eyerlenmişbiratpencereninkanadınabağlanmıştı,kardinalkapıyaparolayauygunbirşekildevurdu.

Pelerinine sarınmış bir adam hemen dışarı çıkıp, kardinalle hızlı hızlı bir şeyler konuştu, sonraatınaatlayıp,ParisyoluüzerindekiSurgeres'edoğruyolaçıktı.

"Gelin,beyler,"dedikardinal, "banadoğruyusöylemişsiniz,bugecekikarşılaşmamız sizebüyükfaydalarsağlayacak,beniizleyin."

Kardinalveüçsilahşoratlarındanindiler,kardinalatınındizgininikorumasınaatarken,üçsilahşoratlarınındizginlerinipencerekanatlarınabağladılar.

Kapınıneşiğindeduranhancı içinkardinalbirhanımefendiyiziyaretegelenbir subaydanbaşkasıdeğildi.

"Bubeyleriçingirişkatındaşöminesiolanbirodanızvarmı?"diyesordukardinal.

Hancıiçindeberbatdurumdakibirsobanınyerinibüyükvegösterişlibirşömineninaldığıgenişbirsalonunkapısınıaçtı.

"Burasıvar,"dedi.

"Tamam,"dedikardinal,"girinbeylervebenibekleyin,yarımsaatsonraburadaolacağım."

Page 393: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Üç silahşor zemin kattaki odaya girerlerken, fazla bilgiye ihtiyacı olmayan kardinal yolunungösterilmesinegerekduymayanbiradamgibimerdivenleriçıktı.

Page 394: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLIV

Page 395: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SobaBorularınınFaydasıYiğitvemaceracıkişiliklerininsilahşorlarıfarkındaolmadan,kardinalinözelolarakhimayeettiği

birineyardımetmeyesürüklediğiortadaydı.

Amabukişikimdi?Busoruyukendikendilerinesorsalarda,bulduklarıyanıtlarkendilerinitatminetmiyordu.HancıyıçağıranPorthosonazargetirmesinisöyledi.

MasayaoturanPorthosveAramisoynamayabaşladılar.Athosdüşünerekodadageziniyordu.

Bu şekilde düşünerek tur atarken, kaldırılmış bir sobanın havada asılı kalmış olan ve üst ucuyukarıdakiodayaaçılanborusununönündengeçiyorvehergeçişindebirfısıltıdikkatiniçekiyordu.BoruyayaklaştığındailgisiniçekensözcüklerduyanAthos,arkadaşlarınasusmalarınıişaretederek,kulağınıdeliğedoğrueğdi.

"Milady,"diyordukardinal,"oturun,sizeönemlibirmeseledensözedeceğim."

"Milady!"diyemırıldandıAthos.

"Tümdikkatimleekselanslarınıdinliyorum,"diyekarşılıkverdiAthos'unyüreğinititretenbirkadınsesi.

"Yarın sabah hareket edecek olan İngiliz bandıralı bir gemi, kaptanı adamımdır, La Pointekalesinde,Charenteağzındasizibekliyor."

"Budurumdabugeceyolaçıkmamgerekiyor,öylemi?"

"Hemdebiranönce,yanitalimatlarımıalıralmaz.Çıkarkenkapıdagöreceğinizikiadamsizeeşlikedecekler;öncebençıkacağım,yarımsaatsonradasizhareketedeceksiniz."

"Evet monsenyör; şimdi bana vereceğiniz görevden söz edelim, ekselanslarının güvenini haketmemiçinherşeyiaçıkvekesinbirşekildeanlatın,birhatayadüşmekistemem."

Bir an için iki konuşmacı arasındaderinbir sessizlikoldu,kardinalhiçkuşkuyokki sözcükleriseçmeye çalışıyor, Milady de söyleyeceklerinin tek bir kelimesini dahi kaçırmadan hafızasınakazımakiçinbütünalgıkapılarınıaçıyordu.

Athos bu sessizlik anından yararlanarak, arkadaşlarına kapıyı içerden kilitleyip dinlemek içinyanınagelmeleriniişaretetti.

KeyiflerinedüşkünolanikisilahşorkendileriveAthosiçinbireriskemlegetirdiler.Sonraherbiriiskemlelerineoturup,kafalarınıbirbirlerineyaklaştırarakkulakkesildiler.

"Londra'yagidip,Buckingham'ıbulacaksınız,"diyedevamettikardinal.

"Ekselanslarına belirtmem gerekir ki," dedi Milady, "elmas olayından sonra dük bendenşüphelenmeyebaşladı.Banaolangüveniazaldı."

"Buönemlideğil,"dedikardinal,"bukezkarşısınagüveninikazanmakiçindeğil,açıksözlü,dürüstbiraracıolarakçıkacaksınız."

"Açıksözlüvedürüstmü?"diyetekrarladıMilady,tarifedilemeyecekkadarikiyüzlübirifadeyle.

Page 396: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,açıksözlüvedürüst,"diyekarşılıkverdikardinal,"bugörüşmeçokaçıkvenetolmalı."

"Ekselanslarınınvereceğitalimatlarıharfiharfineyerinegetireceğim."

"Buckingham'la benim adıma konuşup, ona yaptığı hazırlıkları bildiğimi ve bundan hiçendişelenmediğimi,ilkgirişimindekraliçeninişinibitireceğimisöyleyeceksiniz."

"Ekselanslarınınbutehdidiniönemseyecekmi?"

"Evet,çünkükanıtlarımvar."

"Bukanıtlarıkendisinebildirmemgerekiyor."

"Elbette, ona başkomutanın eşinin düzenlediği maskeli baloda kraliçeyle görüştüğü konusundaBois-Robert ve Beautru markisinden bilgi aldığımı ve bunları açıklayacağımı söyleyin. Hiçbirşüphesikalmaması için,balodaüzerinde,Guiseşövalyesindenogece içinüçbinaltınasatınaldığıBüyükMoğol'ungiysisiolduğunudaekleyin."

"Tamammonsenyör."

"Louvre'agirdiğigece,üzerindebirİtalyanfalcısınıngiysisibulunduğundanhaberdarolduğumuvebilgilerimindoğruluğundanşüpheetmemesiiçinpelerinininaltında,karagözyaşları,kurukafalarveçapraz kemiklerle bezenmiş geniş bir elbise bulunduğunu söyleyin, çünkü yakalanırsa, her büyükolaysırasındaLouvre'agelenbeyazlıkadınınhayaletiolduğunusöyleyecekti."

"Hepsibumumonsenyör?"

"OnaAmiensmacerasınınbütünayrıntılarınıbildiğimi,bahçeplanınıveanakarakterlerinüktelibirşekildedeğiştirerekbukonuylailgiliküçükbirromanyazacağımıdaekleyin."

"Bunlarıileteceğim."

"Ayrıca ona Montaigu'yü Bastille'de tuttuğumu, üzerinden hiçbir belge çıkmasa da, işkenceylebildiklerini,hattabilmediklerinidesöyletebileceğimiiletin."

"Memnuniyetle."

"Venihayet,dükeRéadasınıaceleyle terkederken,karargâhındaMadamdeChevreuse'eyazılmışve kraliçenin başına iş açacak bir mektup unuttuğunu bildirin, mektup majestelerinin kralındüşmanlarını sevmekle kalmayıp, Fransa'nın düşmanlarıyla gizli işler çevirdiğini kanıtlıyor.Söylediklerimiaklınızdatutuyorsunuzdeğilmi?"

"Ekselanslarıkendikararversin:Başkomutanıneşininbalosu,Louvre'dakigece,Amiensbahçesi,Montaigu'nünhapsedilmesi,MadamdeChevreuse'ünmektubu."

"Güzel,"dedikardinal,"hafızanızçokgüçlüMilady."

"Ama," dedi kardinalin iltifatlarını hak edenMilady, "tüm bu gerekçelere rağmen, dük restinizigörüpFransa'yıtehditetmeyedevamederse?"

"Dükçılgıngibiyadadahadoğrusubirahmakgibiâşık,"diyekarşılıkverdiRichelieuhüzünlübirifadeyle, "tıpkı ortaçağdaki gezgin şövalyeler gibi bu savaşa yalnızca sevgilisinin bir bakışı içingirdi.Busavaşınhayallerindekikadınınonurunavebelkideözgürlüğünemalolacağınıanlarsa,siziteminederimkibukonuyuiyicedüşünecektir."

Page 397: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yine de," dedi üstlendiği görevi daha açık bir şekilde anlamak isteyen Milady, "yine de ısrarederse?"

"Israredersemi?"dedikardinal,"Bumümkündeğil."

"Bumümkün,"dediMilady.

"Israrederse..."dedikardinalbirandurduktansonradevametti:"Israrederse,ozamandevletlerinkaderinideğiştirenbirolaydanumutbekleyeceğim."

"Ekselansları bana geçmişte gerçekleşen bu olaylardan bazılarını sıralayabilirse, belki gelecekleilgiliumutlarınıpaylaşabilirim."

"Pekiozamandinleyin!"dediRichelieu,"1610'dadükünkinebenzernedenlerlehareketedenKralIV. Henri Avusturya'yı iki yandan vurmak için Flandres'ı ve İtalya'yı işgal etmeye niyetliyken,Avusturya'yıkurtaranbirolaymeydanagelmedimi?NedenFransakralıda,Avusturya imparatorukadarşanslıolmasınki?"

"EkselanslarıFerronneriecaddesindekibıçaklısuikasttanmısözediyor?"

"Tamdaöyle,"dedikardinal.

"EkselanslarıRavaillac'ınçektiğiişkencelerinonutaklitedeceklerikorkutacağındankaygılanmıyormu?"

"Her zaman her ülkede, özellikle de bu ülke mezhep çatışmalarıyla bölünmüşse, din uğrunaişkenceyi göze alan fanatikler çıkacaktır. Şu sıralarda Püritenler Buckingham düküne karşı çoköfkeliler,hattailerigelenlerionudeccalolarakkabulediyorlar."

"Yani?"dediMilady.

"Yani," diye devam etti kardinal aldırmaz bir ifadeyle, "şu an için dükten intikam almak isteyengenç,güzelvezekibirkadınbulmakyeterliolacak.Böylebirkadınkolaycabulunabilir;dükçapkınbir adamdır, sonsuz bağlılık vaatlerinde bulunduğu aşklara sadık kalmayarak birçok kalpte nefretduygularınınyeşermesinenedenolmuştur."

"Hiçkuşkusuz,"dediMiladysoğukbirifadeyle,"böylebirkadınıbulmakzorolmayacak."

"Böylebirkadın,JacquesClémentyadaRavaillac'ınbıçağınıbirfanatiğeverirse,Fransakurtulmuşolacak."

"Evet,amabircinayetinsuçortağıolacak."

"Ravaillac'ınyadaJacquesClément'ınsuçortaklarıbulunabildimi?"

"Hayır,amaçokyüksekmevkilerdeolduklarıiçinbelkidebunacesaretedilemedi:AdaletSarayı'nıkundaklamakherkesinişiolamaz,monsenyör."

"YaniAdaletSarayıyangınınınkazadışındabaşkabirnedenleçıktığınımıdüşünüyorsunuz?"diyesorduRichelieusankiönemsizbirsorusorarmışgibi.

"Monsenyör,"diyeyanıtladıMilady,"hiçbirşeydüşünmüyorum,birolaydansözediyorum,hepsibu,yalnızcaşunusöyleyebilirimki,ismimMatmazeldeMonpensieryadaKraliçeMariedeMédicisolsaydı,LadyClarickkadartedbirlidavranmazdım."

Page 398: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Budoğru,"dediRichelieu,"pekibendenistediğiniznedir?"

"Fransa'nıniyiliğiiçinyapacaklarımıöncedenonaylayanbirtalimat."

"Amaöncedüktenintikamalmakisteyenkadınıbulmakgerek."

"Bulundu,"dediMilady.

"Sonra,Tanrı'nınadaletiniyerinegetirecekosefilfanatiğibulmakgerekecek."

"Bulunacak."

"Ozaman,"dedikardinal,"birazöncetalepettiğiniztalimatıistemeninvaktigelmişolacak."

"Ekselansları haklı," dedi Milady, "bana vermekle onurlandırdığı görevin, düke başkomutanıneşinin düzenlediği baloda kraliçeye yaklaşabilmek için hangi kılıklara girdiğini bildiğinizi, birİtalyanfalcısıkılığınagirmişolandükünLouvre'dakraliçeyleyaptığıgörüşmeyleilgilikanıtlarınızolduğunu, Amiens macerasının geçtiği bahçeyi ve olayın kahramanlarını anlatacağınız küçük birromanyazmayıdüşündüğünüzü,Montaigu'nünBastille'deolduğunuveişkenceyleonahatırladıklarınıvehattaunutmuşolduklarınısöyletebileceğinizivenihayet,elinizdedükünkarargâhındabulunanveyalnızcayazankişiyideğil,içindeadıgeçenkişiyidezanaltındabırakanMadamdeChevreuse'ünbirmektubu bulunduğunu iletmekten başka bir şey olduğunu düşünmekle hata ettim. Bütün bunlararağmen dük tehditlerini sürdürmekte ısrar ederse, Tanrı'ya Fransa'nın kurtuluşu için bir mucizegerçekleştirsin diye yalvarmaktan başka bir şey yapmayacağım. Görevim bu kadar monsenyör,yapmamgerekenbaşkabirşeyyok,öyledeğilmi?"

"Evet,bukadar,"diyekarşılıkverdikardinalsoğukbirifadeyle.

"Ve şimdi," dedi kardinalin ses tonundaki değişimi fark etmemiş gibi görünen Milady,"ekselanslarından düşmanları hakkında talimatlarını aldığıma göre, monsenyör kendisine benimdüşmanlarımhakkındabirkaçşeysöylememeizinverecekmi?"

"Düşmanlarınızmıvar?"diyesorduRichelieu.

"Evet monsenyör, kendilerine karşı bana destek olmanız gereken düşmanlar, çünkü onlarıekselanslarıiçinhizmetverirkenedindim."

"Kimmişbunlar?"diyesordukardinal.

"İlki,Bonacieuxisimliküçükbirentrikacı."

"Nanteshapishanesinekapatıldı."

"Kapatılmıştı," diye yanıtladı Milady, "ama kraliçe kralın talimatları doğrultusunda onu birmanastıranakletti."

"Manastıramı?"

"Evet,birmanastıra."

"Hangisine?"

"Bunubilmiyorum,çokgizlitutuluyor."

"Bunuöğreneceğim."

Page 399: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ekselanslarıbanabukadınınhangimanastırdaolduğunusöyleyeceklermi?"

"Bundahiçbirsakıncagörmüyorum,"dedikardinal.

"İkincisi,benimiçinMadamBonacieux'dendahatehlikelibirdüşman."

"Okim?"

"Sevgilisi."

"İsminedir?"

"Ah! Ekselansları onu iyi tanıyor," diye haykırdıMilady öfkeyle, "ikimizin de başının belası o,ekselanslarının muhafızlarıyla girdikleri çatışmada durumu kralın silahşorlarının lehine çeviren,habercinizWardes'ıüçkılıçdarbesiyleyereseren,elmasolayınınbaşarısızlıklasonuçlanmasınayolaçanveMadamBonacieux'yükaçırdığımıbildiğiiçinbeniöldürmeyeyeminedenkişio."

"Ah!Ah!"dedikardinal,"kimdensözettiğinizianladım."

"Bahsettiğimkişiosefild'Artagnan."

"Oyüreklibirarkadaş,"dedikardinal.

"Zatenöyleolduğuiçindahafazlakorkulmasıgerekiyor."

"Buckingham'laolanbağlantılarınıortayaçıkarmakiçinbirkanıtlazım."

"Birkanıtmı!"diyehaykırdıMilady,"Enazonkanıtımvar."

"Ozamanbanabukanıtıverin,onuBastille'egöndermekdünyanınenkolayişi."

"Pekimonsenyör,amasonra?"

"Bastille'egirildimi,sonrasıyoktur,"dedikardinalboğukbirsesle."Ah!Keşkedüşmanlarımdankurtulmamsizinkilerkadarkolayolsaydı!"

"Monsenyör," diye karşılık verdiMilady, "değiştokuşmeselesi, hayata karşı hayat, kelleye karşıkelle,sizbanaonuverin,bensizebirbaşkasını."

"Nedemek istediğinizi anlamıyorum,"diyeyanıtladıkardinal, "ve anlamakda istemiyorum;amasizi memnun etmek için, o önemsiz yaratıkla ilgili talebinizi yerine getirmekte bir sakıncagörmüyorum,helecezalandırılmasıgerekenohovarda,düellocu,haind'Artagnan'sa."

"Biralçak,monsenyör,biralçak!"

"Banakâğıt,kalemvemürekkepverin,"dedikardinal.

"İştemonsenyör."

Kardinalinpusulayaneleryazacağınıyadayazıpyazmayacağınıdüşündüğübirsessizlikanıoldu.KonuşmanıntekbirsözcüğünübilekaçırmayanAthos,arkadaşlarınıellerindentutarakodanındiğerucunagötürdü.

"Nevar?"diyesorduPorthos,"Nedenkonuşmanınsonunudinlememizeizinvermiyorsun?"

"Şişt!"dedialçaksesleAthos,"Duymamızgerekeniduyduk;zatensizeengelolacakdeğilim,ama

Page 400: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

benimçıkmamgerek."

"Çıkmanmıgerek!"dediPorthos,"Amakardinalsenisorarsa,nediyeceğiz?"

"Sormasını beklemeyeceksiniz, ona hancının söylediklerinden kuşkulanarak yolun tehlikeli olupolmadığınıaraştırmakiçinöndengittiğimisöyleyeceksiniz,kardinalinkorumasınabununlailgilibirşeylersöyleyeceğim,gerisibenimişim,benimiçinendişelenmeyin."

"Tedbirliolun,Athos!"dediAramis.

"İçinizrahatolsun,"diyekarşılıkverdiAthos,"bildiğinizgibisoğukkanlılığımıhiçkaybetmem."

PorthosveAramissobaborusununyanındakiyerlerinialdılar.

Gizlenmeye gerek duymadan dışarı çıkan Athos, arkadaşlarınınkilerle birlikte pencere kanadınabağlamışolduğuatınıaldıktansonra,kardinalinkorumasınadönüşyolunungüvenliolupolmadığınıanlamakiçinöndengitmesigerektiğinianlattı;tabancasınınfitilini,kılıcınıyokladıvetehlikelerehiçaldırmayanbiradamınedasıylakampagidenyolakoyuldu.

Page 401: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLV

Page 402: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AileKavgasıAthos'un tahmin ettiği gibi aşağı inmekte gecikmeyen kardinal silahşorların bulunduğu odanın

kapısını açtığında, Porthos'unAramis'le sıkı bir zar partisi yaptığını gördü.Gözleriyle odanın herköşesinihızlataradıvesilahşorlardanbirininoradaolmadığınıgörünce:

"MösyöAthosnerede?"diyesordu.

"Monsenyör," diye yanıtladı Porthos, "hancımızın söylediklerinden şüphelenerek yolun güvenliolupolmadığınabakmayagitti."

"Yasiz,MösyöPorthos,sizneyaptınız?"

"Aramis'tenbeşaltınkazandım."

"Veşimdibenimlegeridönecekmisiniz?"

"Ekselanslarınınemrindeyiz."

"Ozamanatlarabeyler,çokgeçoldu."

Kapıdabekleyenkorumakardinalinatınındizgininitutuyordu.Birazileridegecekaranlığında,ikiadamveüçatseçilebiliyordu.Buikiadam,Milady'yiLaPointekalesinegötürüp,gemiyebinmesineeşlikedecekkişilerolmalıydı.

Koruma,kardinaleAthos'lailgiliolarak,dahaönceikisilahşorunsöylediklerinitekrarladı.Başınıonaylarbirşekildesallayankardinalgelirkenaldığıtedbirlerçerçevesindeyolakoyuldu.

Onukorumasıveikisilahşorlabirliktekarargâhyolundabırakıp,Athos'ageridönelim.

Gözdenkaybolanadek,yüzadımkadar ilerledikten sonraatını sağaçekipgeridönmüşveyirmiadım gerideki çalılıkların ardına gizlenerek küçük kafilenin geçmesini beklemişti; arkadaşlarınınşeritli şapkalarını ve kardinalin pelerininin yaldızlı püsküllerini görünce, süvarilerin dönemecevarmalarınıgözlemiş,gözdenkaybolduklarındadörtnalahanageridönmüştü.

Hancıonutanıdı.

"Komutanım, birinci kattaki hanıma önemli bir talimat vermeyi unutmuş," dedi Athos, "onamesajınıiletmemiçinbenigönderdi."

"Çıkabilirsiniz,"dedihancı,hâlâodasında.

Hafif adımlarlamerdivenleri çıkanAthos sahanlığa vardığında, aralık duran kapıdanMilady'ninşapkasınıbağladığınıgördü.

Odayagirip,kapıyıarkasındankapadı.

Miladysürgününçıkardığısesüzerinearkasınıdöndü.

Kapının önünde ayakta duran Athos, pelerinine bürünmüş ve şapkasını gözlerinin üzerineindirmişti.

Miladyheykelgibihiçkımıldamadansessizceduranbukişiyigördüğündepaniğekapıldı.

Page 403: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kimsinizveneistiyorsunuz?"diyehaykırdı.

"Evet,buo!"diyemırıldandıAthos.

Vepelerininiindirip,şapkasınıkaldırarakMilady'yedoğruilerledi.

"Benitanıdınızmımadam?"dedi.

Miladyönedoğrubiradımattıktansonrayılangörmüşgibigeriçekildi.

"Hadi,"dediAthos,"benitanıdığınızıbiliyorum."

"La Fère kontu!" diye mırıldandı rengi solan Milady, duvar kendisine engel olana dek geriçekilerek.

"Evet,Milady, sizi görme keyfini yaşamak için öbür dünyadan gelenLa Fère kontu.Monsenyörkardinalindeazöncesöylediğigibioturupsohbetedelim."

TarifedilmezbirkorkununetkisiyletitreyenMilady,hiçbirşeysöylemedenoturdu.

"Demek siz yeryüzüne gönderilmiş bir şeytansınız, öylemi?" dedi Athos. "Gücünüzün ne kadarbüyük olduğunu biliyorum, ama insanlar Tanrı'nın yardımıyla en korkunç şeytanları bile altedebilmişlerdir.Dahaöncedeyolumaçıkmıştınız,sizinişinizibitirdiğimisanıyordummadam,amayabenyanıldımyadacehennemsiziyenidendiriltti."

Miladykendisinikorkunçanılaragerigötürenbusözlerüzerineinleyerekbaşınıeğdi.

"Evet, cehennem sizi yeniden diriltip, zenginleştirmiş, cehennem size yeni bir isim ve neredeyseyenibiryüzvermiş,amaruhunuzdakilekeleri,bedeninizdekidamgayısilememiş."

BiryaygibiayağafırlayanMilady'ningözlerindeşimşeklerçakıyordu.Athosoturmayadevametti.

"Beni öldü sanıyordunuz değilmi, tıpkı benim de sizin ölmüş olduğunuzu sandığım gibi.AthosismiLa Fère kontunun kimliğini gizlerken,MiladyClarick ismiAnne deBreuil ismini unutturdu!Saygıdeğerkardeşinizbizievlendirdiğindeisminizbuyduöyledeğilmi?Konumumuzgerçektendeçokgarip,"diyedevamettiAthosgülerek,"şuanadekyalnızcabirbirimiziöldüzannettiğimiz içinyaşadık, bazen bir hatıra insanın canını çok acıtsa da, gerçekle karşılaşmak kadar yaralayıcıolmuyor!"

"Ama,"dediMiladyboğukbirsesle,"sizibanakimgönderdi?Bendenneistiyorsunuz?"

"Sizbenifarketmesenizde,sizibiraniçinbileolsungözdenkaçırmadığımısöylemekistiyorum!"

"Yaptıklarımıbiliyormusunuz?"

"Kardinalinhizmetinegirişinizdenbuakşamakadarneleryaptığınızıbirbiranlatabilirim."

Milady'ninsolgundudaklarına,inanmadığınıgösterenbirgülümseyayıldı.

"Dinleyinozaman,Buckinghamdükününomzundakiikielmasısizkestiniz;MadamBonacieux'yüsizkaçırttınız;Wardes'aâşıkolup,geceyionunlageçirdiğinizizannederken,aslındakapınızıMösyöd'Artagnan'aaçtınız;Wardes'ınsizeyüzvermediğinidüşünerekonurakibineöldürtmekistediniz;burakip sizin utanç verici sırrınızı öğrenince, peşine taktığınız iki katille onu öldürtmek istediniz;mermilerin hedefini bulmadığını öğrenince, ona zehirli şarap gönderdiniz, kurbanınızı bu şarabın

Page 404: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

dostlarından geldiğine ikna etmek için yanına bir de sahtemektup eklediniz; ve nihayet, bu odadabenim oturduğum iskemlede, kardinale Buckingham dükünü öldürtme sözü verip, karşılığındad'Artagnan'ıkatletmeiznialdınız."

Milady'ninyüzüölügibisolmuştu.

"Amabunlarıbilebilmekiçinşeytanolmanızgerekiyor!"

"Belkide,"dediAthos,"amaşimdisöyleyeceklerimiiyidinleyin:Buckinghamdükünüöldürünyada öldürtün, bu beni ilgilendirmez! Onu tanımam, hem zaten bir İngiliz; ama sevdiğim, sadık birdostum olan d'Artagnan'ın saçının teline dokunmayın, aksi takdirde, babamın başı üzerine yeminederimki,buişleyeceğinizsonsuçolur."

"Mösyö d'Artagnan acımasız bir şekilde onurumla oynadı," dedi Milady boğuk bir sesle, "buyüzdenölecek."

"Gerçektenmi,sizinonurunuzlaoynamakmümkünmü?"dediAthosgülerek,"onurunuzlaoynadıveöleceköylemi?"

"Ölecek,"diyekarşılıkverdiMilady,"önceBonacieux,sonrao."

Athos başının döndüğünü hissetti, bir kadından başka her şeye benzeyen bu yaratık ona eskikorkunçanılarınıhatırlatıyordu;birgünşuankindendahatehlikesizbirortamdaonurunukurtarmakiçin onu öldürmeye karar verdiğini düşündü; onu öldürme arzusu bütün bedenini yeniden bir alevgibisardı:Ayağakalkıpelinikemerinegötürdü,tabancasınıçıkarıpdoldurdu.

BircesetgibirengisolanMiladybağırmakistedi,amatutulmuşdilindeninsansesindençokvahşibir hayvanın hırlamasına benzeyen boğuk bir ses çıktı; dağılmış saçlarıyla, koyu renkli duvarhalısınayapışmışbirhaldeürkütücübirtablodançıkmışgibigörünüyordu.

Tabancasını yavaşça kaldıran Athos, Milady'nin alnının hizasına geldiğinde durdu, sarsılmazkararlılığını belli eden olağanüstü soğukkanlı ifadesinin daha da ürpertici hale getirdiği bir sestonuyla:

"Madam," dedi, "kardinalin size verdiği kâğıdı hemen bana verin, yoksa hiç gözümü kırpmadanbeyninizidağıtırım."

Karşısında başka biri olsaydı Milady bir an için bunun bir blöf olduğunu düşünebilirdi, amaAthos'utanıyordu;yinedehiçkımıldamadanbekledi.

"Kararvermekiçinbirsaniyenizvar."

Athos'un yüzündeki kasılmadan silahını ateşlemek üzere olduğunu anlayanMilady elini göğsünegötürüpbirkâğıtçıkardıveAthos'auzattı.

"Alın,"dedi,"lanetolsunsize!"

KâğıdıalanAthos,tabancasınıkemerineyerleştirdi,yazınınkardinaleaitolupolmadığınıanlamakiçinlambayayaklaşıp,kâğıdıaçtıveokumayabaşladı:

"Mektubutaşıyankişi,Fransa'nınçıkarıiçinbenimtalimatımlagerekeniyapmıştır.

3Aralık1627

Page 405: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Richelieu."

"Ve şimdi," dediAthos pelerinini alıp şapkasını başına geçirirken, "şimdi dişlerini söktümyılan,ısırabilirsenısır."

Vearkasınabilebakmadanodadançıktı.

Kapıdaatlarınındizginlerindentutarakbekleyenikiadamlakarşılaştı.

"Beyler," dedi, "bildiğiniz gibi monsenyör bu kadını hiç vakit kaybetmeden La Pointe kalesinegötürmenizivegemiyebinenekadaryanındanayrılmamanızıemrediyor."

Busözlerinaldıklarıemriyansıttığınıgörenikiadambaşlarınıonaylarcasınaöneeğdiler.

Atına atlayanAthos dörtnala yola koyuldu, ancak bu kez anayolu izlemeden tarlalara daldı, atınımahmuzlayarakilerlerken,arasıraetrafıdinlemekiçinduruyordu.

Bumolalardanbirinde,yoldangeçenatlarınsesleriniduydu.Bununkardinalvemaiyetiolduğunahiçşüpheyoktu.Fundalarveağaçyapraklarıylaatınıtımarettiktensonrayenidenyolunadevamettivekarargâhayaklaşıkikiyüzadımkalaanayolaçıktı.

"Kimsiniz?"diyebağırdısüvarilerigörünce.

"Sanırım,yüreklisilahşorumuzbu,"dedikardinal.

"Evetmonsenyör,"dediAthos,"takendisi."

"MösyöAthos,"dediRichelieu,"yolungüvenliğinisağlamakiçingösterdiğinizçabalardandolayıteşekkürlerimikabuledin;beyleriştegeldik,sizsolkapıdangirin,parolaKralveRé."

Kardinalbunlarısöylediktensonrakorumasıilebirliktesağdakikapıdaniçerigirdi;çünkübugeceodakamptayatacaktı.

"YaMilady'ninisteğiyleimzaladığıkâğıt!"dedilerPorthosveAramisbirağızdan,kardinalgözdenkaybolunca.

"Evet,"dediAthossakinbirifadeyle,"işteburada."

Veüçarkadaşbirliklerinevarıncayakadarnöbetçilereparolayısöylemekdışında tekbir sözbileetmediler.

Mousqueton'u, d'Artagnan'ın siperdeki görevi biter bitmez hemen silahşorların yanına gelmesinibildirmesiiçinPlanchet'ninyanınagönderdiler.

Diğer yandan, Athos'un tahmin ettiği gibi, kapıda kendisini bekleyen iki adamın yanına inenMilady'nin içinden bir an için kardinale gidip her şeyi anlatmak arzusu geçmişti, ama onun buaçıklamasınakarşıAthos'unyanıtıdagecikmeyecekti,kendisiniastığınısöylerse,odadamgalanmışolduğunuaçıklayacaktı.Eniyisininsessizliğinikorumakvehiçbirşeyaçıklamadangitmekolduğunudüşündü, her zamanki becerikliliğiyle üstlenmiş olduğu zor görevi yerine getirecek, kardinalinistedikleriniyaptıktansonra,intikamistemeküzeregeridönecekti.

Tümgeceyolaldıktansonra,sabahyedideLaPointekalesinevardı,sekizdegemiyebindivesaat

Page 406: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

dokuzda,gemikardinalinizniyledemiralarakİngiltere'yedoğruyelkenaçtı.

Page 407: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLVI

Page 408: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Saint-GervaisKalesiÜç dostunun yanına gelen d'Artagnan onları aynı odada kendisini beklerlerken buldu: Athos

düşünüyor,Porthosbıyığınıburuyor,Aramisisemavikadifeciltlişirinbirkitaptandualarokuyordu.

"Beyler,"dedi,"umarımbanasöyleyecekönemlişeylerinizvardır,aksitakdirdebeniçağırttığınıziçin sizi bağışlamayacağım, bir kaleyi yerle bir edip ele geçirmekle geçen bir geceden sonradinlenmemgerekirdi.Ah!Oradaolmamaklaçokşeykaçırdınızbeyler!Çoksıcakbirçatışmaydı!"

"Biz de hiç soğuk olmayan bir macera yaşadık!" diye karşılık verdi, bıyığını kendine özgü birşekildeyukarıdoğrukıvıranPorthos.

"Şişt!"dediAthos.

"Oh! Oh!" dedi silahşorun kaşlarını hafifçe çatmasından durumu anlayan d'Artagnan, "Sanırımönemlimeselelervar."

"Aramis,"dediAthos,"öncekigünParpaillothanındayemekyemiştinizdeğilmi?"

"Evet."

"Orasınasıldı?"

"Kendi payıma söylersemkarnımı doyuramadım, perhiz günüydü ve yalnızca yağlı et yemeklerivardı."

"Nasılyani!"dediAthos,"Birlimankasabasındabalıkyokmuydu?"

"Kardinalin yaptırdığı mendireğin balıkları açık denize kaçırdığını söylüyorlar," dedi Aramisbaşınıduakitabındankaldırmadan.

"AmasizebunusormuyorumAramis,"diyedevamettiAthos,"sizerahatedipetmediğinizi,etraftakeyfinizikaçıracakkimselerolupolmadığınısoruyorum."

"Sanırımpekkalabalıkdeğildi,evetsorunuzuşimdianladımAthos,oradarahatçakonuşabiliriz."

"OzamanParpaillot'yagidelim,çünküburadaduvarlarkâğıtgibiince."

Dostunu iyi tanıyan ve bir sözünden, bir mimiğinden, bir hareketinden durumun ne kadar ciddiolduğunu anlayan d'Artagnan, Athos'un koluna girdi; Porthos ve Aramis de sohbet ederek onlarıizlediler.

YoldaGrimaud'yarastladıklarında,Athoskendisiniizlemesiniişaretetti;Grimauddaherzamankigibisessizceitaatetti:Zavallıçocukneredeysekonuşmasınıunutacaktı.

Saatyedide,Parpaillothanınageldiklerindegündoğmayabaşlamıştı;yemeksöyleyendörtarkadaşhancınınkendilerinikimseninrahatsızetmeyeceğinisöylediğibirsalonagirdiler.

Neyazıkkizamanlamagizlibir toplantı içinuygundeğildi;kalkborusuçaldığıiçinherkesuykusersemliğiyle dolaşıyor ve sabahın nemli havasının etkisinden kurtulmak için bardan içecek birşeyler alıyordu: Peş peşe gelerek hancıdan bir şeyler isteyen dragon süvarileri, İsviçreliler,muhafızlar, silahşorlar, hafif süvariler dört arkadaş tarafından hoş karşılanmıyorlardı. Bu yüzden

Page 409: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

selamlarına,kadehtokuşturmalarınaveşakalarınaasıksuratlıkarşılıklaralıyorlardı.

"Hadiişimizebakalım,"dediAthos,"yoksabaşımızadertaçacağız,şuaniçinbunahiçgerekyok.D'Artagnanbizegeceyaşadıklarınızdansözedin,sonrabizdebaşımızdangeçenlerisizeanlatacağız."

"Gerçekten de," dedi ağır ağır yudumladığı ciniyle ayakta sallanan bir hafif süvari, "dün gecemuhafızlarsiperdeydi,sanırımLaRochelle'lilerlekozunuzupaylaşmışınızdır?"

D'ArtagnansözekarışanbudensizekarşılıkveripvermemekiçinAthos'abaktı.

"Sana soru yöneltmiş olması onurunu bahşeden Mösyö de Busigny'yi duymuyor musun?" dediAthos."Bubeyleröğrenmekistediklerinegöre,düngeceolupbitenlerianlatbakalım."

"Kalayielegeçırdınızmi?"diyesordubirabardağındaromiçenbirİsviçreli.

"Evet,mösyö,"dedid'Artagnanönedoğrueğilerek,"buonuraeriştik,hattaduymuşolabileceğinizgibikaleninköşelerindenbirineyerleştirdiğimizbarutfıçısınıpatlatarakgenişbirgedikaçtık,kalesağlamolmadığıiçinhertarafınınbeşikgibisallandığınısöylemeyegerekbileduymuyorum."

"Hangikaleydi?"diyesordukılıcınınucunageçirdiğikazıpişirtmeyegötürenbirdragonsüvarisi.

"Saint-Gervais kalesi," diye karşılık verdi d'Artagnan, "La Rochelle'lilerin, gerisinden biziendişeyleizlediklerikale."

"Sertbirçatışmamıydı?"

"Evet,bizbeşadamımızıkaybettik,LaRochelle'lilerinölüsayısıisedokuz,onkişiyibuluyor."

"Vayanasinisateyim!"dediAlmancaküfürdağarcığıdahagenişolsada,Fransızcasövmeyitercihedenİsviçreli.

"Amabusabahkaleyionarmakiçinaskergönderebilirler,"dedihafifsüvari.

"Evet,bumümkün,"dedid'Artagnan.

"Beyler,"dediAthos,"birbahisöneriyorum!"

"Ah,hevet!Birpahis,"dediİsviçreli.

"Nasılbirbahis?"diyesorduhafifsüvari.

"Bekleyin,"dedikılıcınıbirşişgibişömineninüzerindeki ikidemir ızgaranınüzerineyerleştirendragon süvarisi, "ben varım. Lanet hancı, hemen bir altlık getir, bu leziz kanatlının yağının birdamlasınınbileboşagitmesiniistemiyorum."

"Hakkivar,"dediİsviçreli,"gazinyağı,recellecokıyıgıder."

"Evet,şimdibahistensözedinMösyöAthos,"dedidragonsüvarisi.

"Evet,bahistensözedin,"dedihafifsüvari.

"TamamozamanMösyödeBusigny,"dediAthos,"üçarkadaşımPorthos,Aramisved'Artagnan'labirlikteyemeğimiziSaint-Gervaiskalesindeyiyiporadabirsaatgeçireceğiz,düşmansaldırsabile."

BirbirlerinebakanPorthosveAramisdurumuanlamayabaşlamışlardı.

Page 410: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ama,"dedid'Artagnan,Athos'unkulağınaeğilerek,"biziacımasızcaöldürteceksin."

"Orayagitmezsek,zatenölmüşolacağız,"diyeyanıtladıAthos.

"Ah!Vaycanına!"dediiskemlesineyaslanıpbıyıklarınıburanPorthos,"İştegüzelbirbahis."

"Kabulediyorum,"dediMösyödeBusigny,"şimdiortayanekoyacağımızıbelirleyelim."

"Sizdedörtkişisiniz,bizde,"dediAthos,"sekizkişilikmükellefbirziyafetsizceuygunmu?"

"Harika!"diyeyanıtladıMösyödeBusigny.

"Mükemmel,"dedidragonsüvarisi.

"Panauyar,"dediİsviçreli.

Oanadekağzınıhiçaçmamışolandördüncübahisçi,başıylateklifikabulettiğinibelirtti.

"Beylerinyemeklerihazır,"dedihancı.

"Getirin,"dediAthos.

Hancı yemekleri getirirken,Grimaud'yu çağıranAthos, ona köşede duran büyük sepeti gösterip,etleripeçeteyesarmasınıişaretetti.

PikniğeçıkacaklarınıanlayanGrimaud,etleripaketleyip,şişelerideeklediktensonrasepetikolunaaldı.

"Amayemekleriminereyegötürüyorsunuz?"dedihancı.

"Busiziilgilendirmez,"dediAthos,"sizeparasınıödememizyetmiyormu?"

Vekibirlibirifadeylemasanınüzerineikialtınattı.

"Üstünügetireyimmi,mösyö?"diyesorduhancı.

"Hayır,yalnızcaikişişeşampanyaekleyin,farkıdapeçeteleresayın."

Bu işten sandığı gibi kârlı çıkmayacağını anlayan hancı, sepete şampanya yerine iki şişe Anjouşarabıyerleştirdi.

"MösyödeBusigny,"dediAthos, "saatinizibenimkinegöre ayarlarmısınız?Yadaben sizinkinegöreayarlayayım."

"Elbettemösyö,"dediyeleğininiçcebindenelmaslarlakaplıgüzelbirsaatçıkararak,"yedibuçuk."

"Yedibuçuğubeşgeçiyor,"dediAthos,"sizdenbeşdakikaöndeyizmösyö."

Vekendilerini şaşkınbakışlarla izleyenhan sakinlerini selamlayandörtgençadamSaint-Gervaiskalesine yöneldiler. Nereye gittiğini bilmeden sepeti taşıyan Grimaud her zamanki itaatkârlığıylaefendisinenereyegittiklerinisormayıaklındanbilegeçirmiyordu.

Ordugâhtayken,dörtarkadaşhiçkonuşmadılar,zatenbahistenhaberdarolanmeraklılarişiniçindennasılsıyrılacaklarınıizlemeküzerepeşlerindengeliyorlardı.

Amasınırhattınıaşıpcepheyeçıktıklarında,nelerolupbittiğinimerakedend'Artagnankendisine

Page 411: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

biraçıklamayapılmasıgerektiğinidüşündü.

"Şimdi,sevgiliAthos,"dedi,"banadostluğunuzukanıtlayıpnereyegittiğimizisöyleyin."

"Gördüğünüzgibikaleyegidiyoruz."

"Amaoradaneyapacağız?"

"Bildiğinizgibiyemekyiyeceğiz."

"AmanedenParpaillotdayemedikki?"

"Çünkü birbirimize söyleyeceğimiz önemli şeyler var, densizlerin gidip geldiği, selam verdiği,yılışmayaçalıştığıohandabeşdakikabilebaşbaşakalmamızmümkündeğil,buradaenazındanbizirahatsızedemeyecekler."

"Bana öyle geliyor ki, deniz kenarındaki kumluklarda sakin bir yer bulabiliriz," dedi yürekliliğitedbirliliğiyledoğalbiruyumiçindeoland'Artagnan.

"Evet, dördümüzü birlikte gören kardinalin adamları, on beş dakikaya kalmadan ona toplantıyaptığımızıiletecekler."

"Evet,"dediAramis,"Athoshaklı:Animadvertunturindesertis."

"Issızbiryerolsahiçfenaolmayacak,"dediPorthos,"amaorayıbulmakgerek."

"Başımızın üzerinden bir kuşun geçmediği, bir balığın sudan dışarı fırlamadığı, bir tavşanınyuvasından dışarı çıkmadığı ıssız bir yer yoktur, kuşlar, balıklar, tavşanlar hepsi de kardinalinmuhbirleridir.Eniyisiyolumuzadevametmek,zatengeriçekilmekonurkırıcıolur,sonucunutahminedemeyeceğimizvegerçeknedeninikimseninkestiremeyeceğibirbahsegirdik,kazanmak içinbirsaat kalede kalacağız. Saldırıya uğramazsak, sohbet edeceğiz, kale duvarlarının kulakları olmadığıiçin sizi temin ederim ki, bizi kimse duymayacak; saldırıya uğrarsak, yine işlerimizden sözedebileceğiz, dahası kendimizi savunurken namımız artacak. Gördüğünüz gibi her halükârda kârlıçıkacağız."

"Evet,"dedid'Artagnan,"üstelikbirmermininhedefiolacağız."

"Sevgilidostum,"dediAthos,"bildiğinizgibientehlikelimermilerdüşmandangelmiyor."

"Amaböylebiryolculukiçinenazındantüfeklerimizialmalıydık."

"AhmaklıketmeyindostumPorthos;gereksizbiryükünedentaşıyalımki?"

"Düşmanınkarşısınaiyibirtüfek,birdüzinefişekvebarutkesesiyleçıkmakgereksizsayılmaz."

"Ah!"dediAthos,"d'Artagnan'ınsöyledikleriniduymadınızmı?"

"Nedediki?"diyesorduPorthos.

"DüngecekisaldırıdabeşkadarFransızınvedokuzonkadarLaRochelle'lininöldüğünüsöyledi."

"Yani?"

"Yapılacak daha acil işleri olduğundan henüz onların üstlerindekileri alacak zamanıbulamamışlardır,öyledeğilmi?"

Page 412: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yani?"

"Yanionlarıntüfeklerini,barutkeselerini,fişeklerinialacağızvedörttüfekveonikifişekyerineonbeştüfekveyüzmermimizolacak."

"AhAthos!"dediAramis,"Gerçektençokyamanbiradamsınız!"

Porthosbaşınıonaylarcasınasalladı.

Yalnızcad'Artagnaniknaolmuşgibigörünmüyordu.

Hiçşüphesiz,Grimauddagençadamınendişelerinipaylaşıyordu,çünkükaleyedoğruyüründüğünügörünce,kaygılarıdahadaarttığındanefendisininpelerinininucundançekti.

"Nereyegidiyoruz?"diyesorduişaretle.

Athosonakaleyigösterdi.

"Ama,"dediaynışekildesessizliğinikoruyarak,"postudeldirebiliriz."

Athosgözleriniveparmağınıgökyüzünedoğrukaldırdı.

SepetiniyerebırakanGrimaudkafasınısallayarakoturdu.

Kemerinden çıkardığı tabancasının fitilini kontrol ettikten sonra dolduran Athos, namluyuGrimaud'nunkulağınayaklaştırdı.

Grimaudyaygibiayağafırladı.

Athosonasepetialıpyürümeyedevametmesiniişaretetti.

Grimauditaatetti.

Birkaçsaniyelikbupantomimgösterisindensonradeğişen tekşeyzavallıçocuğunenarkadanenönegeçmesiolmuştu.

Kaleyevarandörtarkadaşarkalarınadöndüler.

Birçok birlikten üç yüzden fazla asker ordugâhın kapısında toplanmıştı, onlardan ayrı duran birbaşkagrubuniçindeMösyödeBusigny,dragonsüvarisi,İsviçrelivedördüncübahisçiseçiliyordu.

Athosçıkardığışapkasınıkılıcınınucunageçirerekhavadasalladı.

İzleyiciler,bukibarselamasilahşorlarakadarulaşanhurralarlakarşılıkverdiler.

Birazsonradördübirlikte,önlerindengidenGrimaudilekaleyegirdiler.

Page 413: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLVII

Page 414: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SilahşorlarToplantısıAthos'undatahminettiğigibi,kaledeyalnızcadüngecekiçatışmadaölenonikicivarındaFransız

veLaRochelle'livardı.

"Beyler," dedi keşif kolunun komutasını alan Athos, "Grimaud sofrayı hazırlarken, tüfekleri vefişekleritoplayalım;zatenişimiziyaparkendesohbetedebiliriz.Bubeyler,"dediölülerigöstererek,"biziduyamayacaklar."

"Amacepleriniyokladıktansonraonlarıhendeğeatabiliriz,"dediPorthos.

"Evet,"dediAramis,"buişiGrimaudhalleder."

"OzamanGrimaudüstleriniaraştırıpduvardanaşağıatsın,"dedid'Artagnan.

"Onlarıbirkenardabekletelim,"dediAthos,"işimizeyarayabilirler."

"Bucesetlerişimizemiyarayacak?"dediPorthos."Sevgilidostumaklınızımıkaybettiniz?"

"İncilvekardinalönyargılıolmayınder,"diyekarşılıkverdiAthos;"kaçtüfekvarbeyler?"

"Oniki,"diyeyanıtladıAramis.

"Kaçmermivar?"

"Yaklaşıkyüztane."

"Tamişimizigörecekkadar;silahlarıdolduralım."

Dört silahşor işekoyuldular.Son tüfeğidoldururlarken,Grimaudyemeğinhazırolduğunu işaretetti.

Athos işaretle anladığını belli edip, bir gözcü kulesini gösterdiğinde, Grimaud nöbet tutmasıgerektiğini düşündü.Athos beklerken sıkılmasın diye ona bir ekmek, iki pirzola ve bir şişe şarapverdi.

"Veşimdimasaya,"dediAthos.

DörtarkadaşTürkleryadaterzilergibibağdaşkurarakyereoturdular.

"Ah!Şimdi,"dedid'Artagnan,"duyulmaktankorkmayacağınagöre,umarımbizesırrınıaçarsın."

"Beyler," dedi Athos, "hem midenize hem de gururunuza hitap etmeyi umuyorum. Sizi hoş birgezintiyedavetettim,işteönümüzdeiştahkabartıcıbiryemekduruyor,mazgaldanbaktığınızda,bizibirbirine çok benzer iki aptal grubu olan deliler ve kahramanlardan sayan beş yüz kişinintoplandığınıgörebilirsiniz."

"Amasırrınıaçmayacakmısın?"diyesordud'Artagnan.

"Sırrım,"dediAthos,"dünakşamMilady'yigördüm."

Miladyisminiduyunca,d'Artagnan'ıneliöylesinetitrediki,ağzınagötürmeküzereolduğubardağıdökmemekiçinyerebıraktı.

Page 415: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Demekkarın..."

"Şişt!" diye araya girdi Athos, "Unutmayın ki bu beyler aile sırlarımı sizin kadar bilmiyorlar,Milady'yigördüm."

"Nerede?"diyesordud'Artagnan.

"Buradanyaklaşıkikifersahmesafede,Colombier-Rougehanında."

"Budurumdaişimbitikdemektir,"dedid'Artagnan.

"Hayır,henüzdeğil,"diyedevamettiAthos,"şusaatteFransakıyılarındanayrılıyorolmalı."

D'Artagnansolukaldı.

"Söylesenize,buMiladydekiminnesi?"diyesorduPorthos.

"Çok çekici bir kadın," dedi bardağındaki köpüklü şarabını yudumlayanAthos. "Aşağılık hancı!"diye haykırdı, şampanya yerineAnjou şarabı vererek bizi aldatacağını sanıyor! Evet," diye devametti, "dostumuz d'Artagnan için iyi şeyler düşünen, bilemediğim bir nedenden dolayı kendisindenintikamalmakisteyençekicibirkadın.Birayönceonutüfekle,birhaftaöncedezehirleöldürtmeyeçalıştıvedündekardinaldenkellesiniistedi."

"Nasıl!Kardinaldenkellemimiistedi?"diyehaykırdıdehşetlerengisoland'Artagnan.

"Busöylediğiİncilkadardoğru,"dediPorthos,"ikikulağımladuydum."

"Bendeöyle,"dediAramis.

"O zaman," dedi d'Artagnan kollarını cesaretini yitirmişçesine aşağı bırakarak, "daha fazlabeklemeyegerekyok,kafamabirkurşunsıkarım,herşeybiter!"

"Buyapılacakensonahmaklık,"dediAthos,"ayrıcatedavisidemümkündeğil."

"Amaböyledüşmanlardanaslakurtulamayacağım,"dedid'Artagnan."ÖnceMeung'dekiomeçhuladam,sonraüçkılıçdarbesiyleyereyığdığımWardes,ardındansırrınıaçığaçıkardığımMiladyvenihayetintikamgirişiminibaşarısızlığauğrattığımkardinal."

"Toputopudörtkişi,"dediAthos,"bizdedörtkişiyiz,herbirimizebirkişidüşüyor.Şurayabakın!Grimaud'nunyaptığı işaretlerebakılırsa,kalabalıkbirdüşmanlakarşıkarşıyayız.NevarGrimaud?Durumun ciddiyetini dikkate alıp, konuşmanıza izin veriyorum dostum, yalnız rica ederim kısakesin."

"Birbirlik."

"Kaçkişidenoluşuyor?"

"Onaltıistihkâmeri,dörtdeasker."

"Nekadaruzaktalar?"

"Beşyüzadım."

"Güzel,hâlâtavuğumuzuveşarabımızıbitirecekzamanımızvar,sağlığınad'Artagnan."

Page 416: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sağlığına,"diyetekrarladılarPorthosveAramis.

"Tamam,ozamansağlığıma!Dileklerinizinişeyarayacağınısanmasamda."

"Eh!" dedi Athos, "Muhammed'in müminlerinin dediği gibi Allah büyüktür ve gelecek onunellerindedir."

Sonra,kalanşarabınıiçipbardağınıyanınabırakarak,isteksizceayağakalktı,önünegelenilktüfeğialıpmazgaldeliğineyaklaştı.

Porthos,Aramisved'Artagnandaaynısınıyaptılar.Grimaudarkadakalıpsilahşorlarınsilahlarınıdolduracaktı.

Birazsonrakentlekalearasındakisıçanyolunuizleyenbirliğinyaklaştığıgörüldü.

"Vaycanına!"dediAthos, "Kazma, çapaveküreklerledonanmışbuyirmipalyaço içinkeyfimizibozmayadeğermiydi!Grimaudonlarageridönmeleriniişaretedecekvesanırımbizirahatbırakıpgidecekler."

"Bundan emin değilim," dedi d'Artagnan, "çünkü buraya doğru oldukça kararlı bir şekildeilerliyorlar.Zatenistihkâmerlerininyanısıratüfeklidörtaskervebironbaşıvar."

"Bizigörmemişolmalılar,"dediAthos.

"İtirafedeyimki,buzavallıkentlilereateşetmektenutanıyorum,"dediAramis

"Sapkınlaramerhametedenkötüpapaz!"dediPorthos.

"GerçektendeAramishaklı,"dediAthos,"onlarıuyaracağım."

"Neyapıyorsunuz?"diyehaykırdıd'Artagnan,"Kalburadöneceksiniz."

AmaonuciddiyealmayanAthosbirelindetüfeği,birelindeşapkasıilegediğinüzerineçıktı.

"Beyler,"dediAthos,kaleyeelliadımkalakendisinifarkederekşaşkınlıkladuranistihkâmerleriniveaskerlerikibarcaselamlayarak,"birkaçarkadaşımlabirliktekaledeyemekyiyoruz.Bildiğinizgibiyemeksırasındarahatsızedilmekhiçhoşdeğildir;buyüzden,burayamutlakagelmenizgerekiyorsayemeğimizi bitirmemizi beklemenizi ya da daha sonra gelmenizi rica ediyoruz, tabiiayaklanmacılardan ayrılıp bize katılmak isterseniz, bizimle Fransa kralının şerefine içmeyegelebilirsiniz."

"Dikkatet,Athos!"diyehaykırdıd'Artagnan,"Nişanaldıklarınıgörmüyormusun?"

"Elbette,"dediAthos,"amabubeceriksizkentlilernişanalmayıbilmezler."

Gerçekten de, aynı anda dört tüfek birden ateşlendi, ama etrafından geçen mermilerin hiçbiriAthos'aisabetetmedi.

Birkaç saniye sonra, hedefe saldırganlarınkinden daha iyi yönelmiş dört tüfek karşılık verdi,askerlerdenüçücansızolarakyereyığılırken,istihkâmerlerindenbiriyaralandı.

"Grimaud,birtüfekdaha!"dedihâlâgediğinüzerindeduranAthos.

Grimaud hemen itaat etti. Diğer yanda üç arkadaş da silahlarını doldurmuşlardı; ikinci ateşteonbaşınınveikiistihkâmerinindahaölmesiüzerinegerikalanlarkaçmayabaşladılar.

Page 417: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hadibeyler,çıkalım,"dediAthos.

Kaledendışarıçıkandörtarkadaş,dörtaskerintüfekleriniveonbaşınınkısasaplımızrağınıaldılar,kaçaklarınşehrekadarkoşacaklarınıdüşünerekzaferganimetleriylebirliktekaleyedöndüler.

"Silahları doldurun Grimaud," dedi Athos, "ve biz de yemeğe geri dönüp sohbetimize devamedelim.Neredekalmıştık?"

"Benhatırlıyorum,"dediMilady'ninnasılbirtaktikizleyeceğiniaklındançıkaramayand'Artagnan.

"İngiltere'yegidecek,"dediAthos.

"Amacıne?"

"Buckingham'ıöldürmekyadaöldürtmek."

"Amaobiralçak!"diyehaykırdıd'Artagnanşaşkınlıkveöfkeyle.

"Ah!Bukonubenipekfazlailgilendirmiyor,"dediAthos."Grimaudişinizibitirdiğinizegöre,LaRochelle'liayaklanmacılarınkarşılarındakralınyürekliaskerleriolduğunuanlamalarıiçinonbaşınınkısasaplımızrağınınucunabirpeçetebağlayıpkaleninburcunaasın."

Grimaud hiç karşılık vermeden itaat etti. Biraz sonra beyaz bayrağın dört arkadaşın başlarınınüzerindesalınmasıylabiralkıştufanıkoptu,ordugâhınyarısıkapılarayığılmıştı.

"Nasıl!"dedid'Artagnan,"düküöldürmesiyadaöldürtmesisenifazlailgilendirmiyormu?Amaobizimdostumuz."

"Dük bir İngiliz ve bize karşı savaşıyor, ona ne yaparsa yapsın, beni bu boş şişe kadarilgilendirmiyor."

VeAthossondamlasınakadarbardağınaboşalttığışişeyionbeşadımöteyefırlattı.

"Birsaniye,"dedid'Artagnan,"Buckingham'ıbuşekildekaderineterkedemem,bizeçokgüzelatlarhediyeetmişti."

"Veözellikledeçokgüzeleyerler,"diyeekledi,eyerininşeridinipelerininetakmışolanPorthos.

"Hemsonra,"dediAramis,"Tanrıgünahkârınölmesinideğil,pişmanlıkduymasınıister."

"Amin,"dediAthos,"keyfinizistersebukonuyadahasonradöneriz;senindehakvereceğingibioaniçinzihnimimeşguledentekşey,okadınınkardinaldenkopardığıvesenden,belkidehepimizdenkolaycakurtulmasınısağlayacakoaçıkçekielindenalmaktı."

"Amabuyaratıkbirşeytandanfarksız!"deditabağını,tavuğukesenAramis'euzatanPorthos.

"Yaoaçıkçek?"dedid'Artagnan,"ondamıkaldı?"

"Hayır,onuelindenaldım,bununçokkolayolduğunusöylersemyalansöylemişolurum."

"SevgiliAthos,"dedid'Artagnan,"sizehayatımıkaçkezborçluolduğumubilemiyorum."

"Demekbizdenonunyanınagitmekiçinayrıldınız?"diyesorduAramis.

"Tamdaöyle."

Page 418: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yanikardinalinomektubusizdemi?"dedid'Artagnan.

"İşteburada,"diyeyanıtladıAthos.

Veüniformasınıncebindenodeğerlikâğıdıçıkardı.

D'Artagnantitremesinigizlemeyeçalışmadığıelleriylemektubuaçıpokumayabaşladı:

"Mektubutaşıyankişi,Fransa'nınçıkarıiçinbenimtalimatımlagerekeniyapmıştır.

5Aralık1627

Page 419: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Richelieu."

"Butamanlamıylaözgürcesuçişlemebelgesi,"dediAramis.

"Bukâğıdıyırtmaklazım,"dediölümfermanınıokumuşgibigörünend'Artagnan.

"Tamtersine,"dediAthos,"onugözümüzgibikorumamızgerekir,üzerinikaplayacakkadaraltınkarşılığındabilebukâğıdıkimseyevermeyeceğim."

"AmaMiladyşimdineyapacak?"diyesordud'Artagnan.

"Büyükbirihtimalle,"dediAthosaldırmazbirifadeyle,"kardinaleAthosadlılanetbirsilahşorunizinbelgesinielindenaldığınıyazacakvemektubabenimlebirlikteikiyakındostumolanPorthosveAramis'tendekurtulmakgerektiğiniekleyipkardinaleherzamanyolunaçıkankişilerihatırlatacak,oda bir sabah d'Artagnan'ı tutuklatacak, canının sıkılmaması için bizi de Bastille'e onun yanınagönderecek."

"Sanırımşakayapıyorsunuz,amahiçdehoşdeğil,"dediPorthos.

"Şakayapmıyorum,"diyeyanıtladıAthos.

"Aslında o lanet Milady'nin canını almakla, bizim Latince okuduğumuz mezmurları Fransızcaokumaktan başka suçları olmayan zavallı Huguenot'ları öldürmekten daha az günah işlemişolacağız,"dediPorthos.

"Papazbunanediyor?"diyesorduAthossakinbirifadeyle.

"BendePorthos'laaynıfikirdeyim,"diyekarşılıkverdiAramis.

"Bendeöyle,"dedid'Artagnan.

"İyikişimdiuzakta,"dediPorthos,"buradaolsaydıcanımıçoksıkardı."

"İngiltere'deyken,tıpkıburadakigibicanımısıkıyor,"dediAthos.

"Benimcanımıheryerdeçoksıkıyor,"diyeekledid'Artagnan.

"Ama," dedi Porthos, "onu boğduğunuzu, astığınızı söylemiyormuydunuz?Yalnızca ölüler geridönemez."

"Böyle mi düşünüyorsunuz?" dedi Athos yalnızca d'Artagnan'ın anlayabileceği hüzünlü birgülümsemeyle.

"Birfikrimvar,"dedid'Artagnan.

"Söylebakalım,"dedisilahşorlar.

"Silahbaşına!"diyebağırdıGrimaud.

Hızlaayağakalkansilahşorlartüfeklerinedoğrukoştular.

Bukezgelenkafileyirmi,yirmibeşkişidenoluşuyordu,amaaralarındaistihkâmeriyoktu,hepsigarnizondangelenaskerlerdi.

Page 420: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ordugâhageridönsekmi?"dediPorthos,"Güçlerdenkdeğil."

"Üç nedenden dolayı bu imkânsız," diye karşılık verdi Athos, "birincisi henüz yemeğimizibitirmedik, ikincisi konuşacaklarımız daha bitmedi ve üçüncüsü bahsi kazanmamız için daha ondakikavar."

"Ozamanbirsavaşplanıyapmamızgerek,"dediAramis.

"Çok basit," diye karşılık verdi Athos, "düşman tüfeklerimizin menziline girer girmez ateşaçacağız, ilerlemeye devam ederlerse dolu tüfeklerimiz elverdiğince ateşe devam edeceğiz, gerikalanlar saldırmaya devam ederlerse, hendeğin dibine gelmelerini bekleyeceğiz ve o zamanüzerlerinemucizevibirdengeyleduranşuduvarıiteceğiz."

"Bravo!"diyehaykırdıPorthos,"Athoshiçkuşkuyokkisizgeneralolmak içinyaratılmışınızvekendisinibüyükbirsavaşçısanankardinalsizinyanınızdahiçkalır."

"Beyler,"dediAthos,"mermilerimiziidarelikullanalım,herkesbirkişiyenişanalsın."

"Benhedefimiseçtim,"dedid'Artagnan.

"Bende,"dediPorthos.

"Bende,"dediAramis.

"Ozamanateş!"dediAthos.

Aynıandapatlayandörttüfektençıkanmermilerledörtaskeryereserildi.

Trampetlerinçalmasıylaküçükbirliksaldırıyageçti.

Bununüzerinetüfekler,düzenliolmasadahedefibulacakşekildeateşaçmayadevamettiler.Yinededüşmanın sayısını tahmin etmiş gibi görünen La Rochelle'liler koşar adımlarla ilerlemeye devamettiler.

Tüfeklerin üç kez daha ateş almasıyla, iki asker daha yere yığıldı, ama ayakta kalanlaryavaşlamadanyaklaşmayadevamediyorlardı.

Kaleninaşağısınavardıklarındadüşmanınsayısıonüç,ondörtkişiyibuluyordu,silahşorlarsonbirkez daha ateş açsalar da, birliğin ilerlemesine engel olamadılar, hendeğe atlayan askerler gediğedoğrutırmanmayahazırlandılar.

"Haydidostlarım,"dediAthos,"birhamledeişlerinibitirelim;duvara!Duvara!"

Ve Grimaud'yu da yanlarına alan dört arkadaş tüfeklerinin namlularıyla büyükçe bir duvarkalıntısını itmeye başladılar, rüzgârda sarsılıyormuş gibi görünen blok temelinden kopup korkunçbirgürültüylehendeğedüştüğündeçığlıksesleriyankılandı,bir tozbulutugöğedoğruyükselirkenherşeybitmişti.

"Hepsiniezmeyibaşardıkmı?"diyesorduAthos.

"Banaöylegeliyor,"dedid'Artagnan.

"Hayır,"dediPorthos,"bakınşuradaikiüçtanesitopallayarakkaçıyorlar."

Gerçekten de, bu bahtsızlardan üç dört kadarı kan ve çamur içinde sıçanyolundan şehre doğru

Page 421: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kaçıyorlardı,küçükbirliktengeriyeyalnızonlarkalmıştı.

Athossaatinebaktı.

"Beyler," dedi, "tambir saattir buradayız, yani bahsi kazandık, ama işimizi de bitirmemiz gerek,zatend'Artagnanhenüzbizenedüşündüğünüaçıklamadı."

Vesilahşorherzamankisoğukkanlılığıylayemektenartakalanlarınönüneoturdu.

"Nedüşündüğümümü?"diyesordud'Artagnan.

"Evet,birfikrinizolduğunusöylüyordunuz,"diyekarşılıkverdiAthos.

"Ah!Hatırladım,"dedid'Artagnan,"birkezdahaİngiltere'yegidipBuckingham'ıbulacağımveonuhakkındakikomployakarşıuyaracağım."

"Bunuyapmayacaksınız,"dediAthossoğukbirifadeyle.

"Amaneden?Bunudahaöncedeyapmadımmı?"

"Evet, amao zaman İngiltere ile savaş halinde değildik, o sıradaBuckinghamdüşmanımız değilmüttefikimizdi,bunuyaparsanızihanetlesuçlanabilirsiniz."

Budüşünceninoldukçamakulolduğunuanlayand'Artagnansustu.

"Ama,"dediPorthos,"benimdebirfikrimvar."

"MösyöPorthos'unnedüşündüğünüdinlemekiçinsessizlik,"dediAramis.

"BahaneuydurmakkonusundayetenekliolmadığımiçinsizinbulacağınızbirbahaneyleMösyödeTréville'den izin isteyeceğim, Milady beni tanımıyor, şüphe uyandırmadan ona yaklaşıp, fırsatınıbulduğumdaişinibitireceğim."

"Evet,"dediAthos,"Porthos'unfikrikabuledilmezgibigörünmüyor."

"Hadicanım,"dediAramis,"birkadınıöldürmek!Hayır,durun,benimciddibirplanımvar."

"Söyleyinbakalım,Aramis!"dedigençsilahşorabüyükbirsaygıbesleyenAthos.

"Kraliçeyidurumdanhaberdaredelim."

"Ah! Vay canına, bu doğru," diye haykırdılar Porthos ve d'Artagnan bir ağızdan, "sonunda birçözümbulduk."

"Kraliçeyihaberdaretmekmi?"dediAthos,"Amabunasılolacak?Saraylabağlantılarımızvarmı?OrdugâhtaduyulmadanParis'ebirinigönderebilirmiyiz?Paris'learamızdayüzkırk fersahmesafevar;mektubumuzAngers'avarmadanhapsiboylamışoluruz."

"Söz konusu olan bir mektubu güvenlik içerisinde majestelerine ulaştırmaksa, bu işi benüstlenebilirim,"dediAramiskızararak,"Tours'datanıdığımbeceriklibir..."

Athos'ungüldüğünügörenAramisdurdu.

"Evet,Athos,bunanediyorsunuz?"dedid'Artagnan.

"Tamamıyla karşı çıkmıyorum," diye yanıtladı Athos, "ama Aramis'e ordugâhtan dışarı

Page 422: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

çıkamayacağımızıhatırlatmakisterimvebuişiçinkendimizdenbaşkasınadagüvenemeyiz,haberciyola çıktıktan iki saat sonra, kardinalin casusları,muhbirleri, kara cüppelilerimektubunuzu ezberebilecekler,tabiisizvebeceriklidostunuzdahapsiboylayacaksınız."

"ÜstelikkraliçeBuckingham'ıkurtarsada,bizikurtarabileceğinihiçsanmıyorum,"dediPorthos.

"Beyler,"dedid'Artagnan,"Porthos'unsöyledikleriçokmakul."

"Vaycanına!Şehirdeneleroluyor?"dediAthos.

"Toplanmaborusuçalıyor."

Dörtarkadaşkendilerinekadarulaşantrampetsesleriduydular.

"Görünbakın,üzerimizebiralaygönderecekler,"dediAthos.

"Biralayakarşıkoymayıdüşünmüyorsunuzdur,umarım?"diyesorduPorthos.

"Nedenolmasın?"dedisilahşor,"Kendimiçokzindehissediyorum,tedbirlidavranıponşişeşarapdahagetirseydik,birorduyakarşıkoyabilirdim."

"Trampetsesleriyaklaşıyor,"dedid'Artagnan.

"Bırakınyaklaşsınlar,"dediAthos,"buradanşehre,dolayısıylaşehirdenburayaonbeşdakikalıkyolvar. Bu süre planımızı yapmak için yeterli, buradan ayrılırsak, konuşmak için daha uygun bir yerbulamayacağız.Bakınbeyler,aklımabirfikirgeldi."

"Anlatın."

"ÖnceGrimaud'yagereklibirkaçtalimatvereyim."

Athosuşağınayaklaşmasınıişaretetti.

"Grimaud,"dediyerdeyatanölülerigöstererek,"bubeylerialıpmazgaldeliklerineyaslayın,sonradabaşlarınaşapkalarınıtakıp,ellerinetüfeklerinitutuşturun."

"Ah,senbirdâhisin!"diyehaykırdıd'Artagnan,"neyapmakistediğinianladım."

"Anladınızmı?"diyesorduPorthos.

"YasenanladınmıGrimaud?"diyesorduAramis.

Grimaudbaşınıonaylarcasınasalladı.

"Hepsibu,"dediAthos,"şimdisizenedüşündüğümüanlatayım."

"Yinedenelerdöndüğünüanlamakisterdim,"dediPor-thos.

"Bunagerekyok."

"Evet,evet,Athos'unplanınıdinleyelim,"dedilerAramisved'Artagnan.

"O Milady'nin, o yaratığın, o şeytanın bir kayınbiraderi olduğunu söylemiştiniz, değil mid'Artagnan?"

"Evet,onuyakındantanıyorumvesanırımyengesinekarşıbüyükbirsempatibeslemiyor."

Page 423: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bundabirsorunyok,hattaondannefretetmesiişimizedahadagelirdi."

"Öyleysebizeseveseveyardımedebilir."

"Grimaud'nunbunlarınedenyaptığınıanlamakistiyorum,"dediPorthos.

"SusunPorthos,"dediAramis.

"Bukayınbiraderinadıne?"

"Winterlordu."

"Şuannerede?"

"SavaşsöylentileriyayılıryayılmazLondra'yadöndü."

"İştebizegerekenadambu,"dediAthos,"onudurumdanhaberdaretmemiz lazım,yengesininbircinayet işlemeküzere olduğunubildirecekve gözünüondan ayırmamasını rica edeceğiz.Umarım,Londra'da Madelonnettes ya da Pişman Olmuş Kızlar benzeri kurumlar vardır, yengesini orayakapattırırsa,bizderahatlarız."

"Evet,"dedid'Artagnan,"oradançıkanakadar."

"Ah!" dediAthos, "siz de çok şey istiyorsunuz d'Artagnan, sizin için elimden geleni yapıyorum,amabunundabirsınırıvar."

"Aklımadaha iyibir fikirgeldi,"dediAramis, "hemkraliçeyihemdeWinter lordunudurumdanhaberdaredelim."

"Evet,amamektubuTours'aveLondra'yakimgötürecek?"

"BukonudaBazin'egüveniyorum,"dediAramis.

"BendePlanchet'ye,"dedid'Artagnan.

"Gerçektende,"dediAthos,"bizgidemesekde,uşaklarımızordugâhtançıkabilirler."

"Hiçşüphesiz,"dediAramis,"bugünmektuplarıyazıp,yolaçıkmalarıiçinonlaraparaverelim."

"Paramıverelim?"diyesorduAthos,"Demekparanızvar,öylemi?"

Birbirlerinebakandörtarkadaşınkaşlarıyenidençatıldı.

"Alarm!"diyebağırdıd'Artagnan,"Şuradahareketedensiyahvekırmızınoktalargörüyorum;biralaygöndereceklerinimisöylüyordunuzAthos?Bubiralaydeğilgerçekbirordu."

"Vay canına, gerçekten de," dediAthos, "işte geliyorlar. Boru ve trampet çalmadan nasıl sinsiceyaklaşıyorlar,görüyormusunuz.Ah!BitirdinmiGrimaud?"

Grimaudbaşınıevetanlamındasalladıveilginçşekillerdeyerleştirdiğibirdüzinecesedigösterdi:Kimilerisilahlarınıtutuyor,kimilerinişanalıyor,kimileridekılıçlarıylabekliyorlardı.

"Bravo!"dediAthos,"hayalgücünmuhteşem."

"Benyinedebununneişeyarayacağınıanlamakistiyorum,"dediPorthos.

Page 424: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Önceburadanayrılalım,sonraanlarsın,"diyearayagirdid'Artagnan.

"Birsaniyebeyler,birsaniye,Grimaud'yasofrayıtoplamasıiçinbirazzamanverelim."

"Ah!" dedi Aramis, "işte siyah ve kırmızı noktalar giderek daha da belirginleşiyor ve ben ded'Artagnan'akatılıyorum;sanırımordugâhadönmekiçinhiçvakitkaybetmememizgerekiyor."

"Tamam,"dediAthos,"geriçekilmeye itirazetmiyorum,bir saat içinbahsegirmiştik,buradabirbuçuksaatkaldık;söylenecekbirşeyyok,gidelimbeyler,gidelim."

SepetivesofradanartakalanlarıalanGrimaudöndenyolakoyulmuştu.

Onunarkasındançıkandörtarkadaşonadımkadarilerlediler.

"Hey!"diyehaykırdıAthos,"neyaptıkbiz,beyler?"

"Birşeymiunuttunuz?"diyesorduAramis.

"Lanet olsun, bayrağı almadık! Peçeteden başka bir şey olmasa da bayrağı düşmanın elindebırakmamakgerek."

VekaleyedoğruilerleyenAthos,burcaçıkarakbayrağıaldı;ancakatışmenzilinegirmişolanLaRochelle'liler, kendini zevk için kurşunlara hedef yapan bu adamın üzerine yağmur gibi mermiyağdırdılar.

Amamermiler,adetabüyülübirvarlıkmışçasınaAthos'unetrafındanvızıldayarakgeçtiler.

SırtınıLaRochelle'lileredönenAthosbayrağıordugâhadoğrusalladığındaherikiyandanöfkevecoşkuçığlıklarıyankılandı.

Kentlilerin ikincikez ateş açmasıüzerine,üçmermidelipgeçtikleri peçeteyigerçekbir bayrağadönüştürdüler.Ordugâhtangelenhaykırışlarduyuluyordu:

"Aşağıinin,aşağıinin!"

Athos aşağı indiğinde, kendisini endişeyle bekleyen arkadaşları onun sevinç içinde geldiğinigördüler.

"HaydiAthos, haydi," dedi d'Artagnan, "bir an öncegidelim, para dışındaher şeyi bulduğumuzagöre,buradaölmekahmaklıktanbaşkabirşeyolmayacak."

Ama arkadaşları ne derse desin, kurumla yürüyen Athos'u vazgeçiremeyince adımlarını onauydurdular.

ÖndengidenGrimaudvesepet,atışmenzilinindışınaçıkmıştı.

Birazsonrakorkunçbiryaylımateşiningürültüsüduyuldu.

"Budanesi?"diyesorduPorthos,"Neyeateşediyorlarki?Mermilerinvızıldadığınıduymuyorumveetraftakimsedeyok."

"Ölülerimizeateşediyorlar,"diyeyanıtladıAthos.

"Amaölülerimizkarşılıkveremeyecekki."

Page 425: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tam da öyle, bunun bir pusu olduğunu sanıp bir öncü birliği gönderecekler, bunun bir oyunolduğunuanladıklarındaysa,bizatışmenzilinindışınaçıkmışolacağız."

"Ah!Şimdianlıyorum,"diyehaykırdıPorthoshayranlıkla.

"Nemutlu!"dediAthosomuzlarınısilkerek.

Yeni bir yaylım ateşiyle gelen mermiler bu kez kulaklarının dibinde acı acı vızıldayarak çakıltaşlarınınarasınagömüldüler.

"Çokbeceriksizadamlarmış,"dediAthos,"onlardankaçtanesiniöldürdük?Onikimi?"

"Yadaonbeş."

"Duvarınaltındakaçınıezdik?"

"Dokuzonkadarını."

"Vebütünbunlarakarşıbizdebirsıyrıkbileyok,öylemi?Ah!Elbette!Elinizdenevard'Artagnan?Banakangibigörünüyor."

"Önemlibirşeydeğil."

"Sıyırıpgeçenbirmermimi?"

"Değil."

"Ozaman?"

Athos'und'Artagnan'ıçocuğugibisevdiğinivebukatı,içinekapalıkişiliğinbazengençadamiçinbirbabagibiendişelendiğinisöylemiştik.

"Birsıyrık,"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"parmaklarımduvarlayüzüğüntaşınınarasındakalıncaderimyırtıldı."

"İşteelmassahibiolmanınsonuüstadım,"dediAthosküçümseyenbirtavırla.

"Ah! Şuraya bakın," diye haykırdı Porthos, "demek bir elmas var, lanet olsun, bir elmas varsa,nedenparasızlıkçekiyoruz?"

"Gerçektende,"dediAramis.

"NihayetPorthos;iştebuiyibirfikir."

"Kuşkusuz,"dediAthos'uniltifatlarıylakasılanPorthos,"elmasvarsasatalım."

"Ama,"dedid'Artagnan,"okraliçeninelması."

"Dahaiyiya,"diyekarşılıkverdiAthos,"kraliçeninsevgilisiBuckingham'ıkurtarmasıkadardoğrubir hareket olacak ve yine kraliçenin bizi kurtarması kadar ahlaklı bir davranış olamaz: Elmasısatalım.Sayınrahipnedüşünüyor?Porthosfikrinisöylediğiiçinonasormuyorum."

"Buyüzükbirsevgilidengelmediğine,yanibirnişanyüzüğüolmadığınagöre,sanırımd'Artagnanonusatabilir,"dediAramiskızararak.

"Sevgilidostum,tıpkıbirdinbilimcigibikonuşuyorsunuz.Demekistediğiniz?.."

Page 426: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Elmasısatalım,"dediAramis.

"Tamamozaman,"dedid'Artagnanneşeyle,"elmasısatalımvebirdahaondanhiçsözetmeyelim."

YaylımateşdevametsedesilahşorlarmenzildençıkmıştıveLaRochelle'lileryalnızcakendilerinedüşeniyapmakiçinateşediyorlardı.

"Vaycanına,"dediAthos,"bufikirPorthos'unaklınatamzamanındagelmiş,bakınordugâhageldik.Beyler,konuştuklarımızdankimseyeteksözbileetmeyeceğiz.Bizigözlüyorlar,zaferimizikutlamakiçinbizikarşılamayageliyorlar."

Gerçektende,ordugâhıntamamınıbüyükbirheyecandalgasıkaplamıştı,enazikibinkişinedeninikimsenin bilmediği bu şarlatanlığı bir gösteri gibi izlemişti. Dört bir yanda "Yaşasın muhafızlar!Yaşasınsilahşorlar!"nidalarıyankılanıyordu.Athos'uilkkutlayankişiolanMösyödeBusignybahsikaybettiğini kabul etmiş, onu dragon süvarisi ve İsviçreli, onları da diğer arkadaşları izlemişti.Tebriklerin, el sıkışmaların, kucaklaşmaların ardı arkası kesilmiyor, La Rochelle'lilere doğrukahkahalar yükseliyordu, hatta bir ara yayılan korkunç uğultudan şüphelenen kardinal ayaklanmaçıktığını zannederek neler olup bittiğini öğrenmesi içinmuhafız birliği komutanı LaHoudiniere'igöndermişti.

Haberciyeherşeybüyükbircoşkuylaanlatıldı.

"Evet,neleroluyor?"diyesordukardinalLaHoudiniere'e.

"Monsenyör, üç silahşor ve birmuhafız, yemeklerini Saint-Gervais kalesinde yiyeceklerine dairMösyö de Busigny ile iddiaya girmişler ve yemeklerini yerken, iki saat boyunca düşmana karşıkoymuşvesayısınıbilemediğimkadardüşmanıöldürmüşler."

"Buüçsilahşorunisimleriniöğrendinizmi?"

"Evetmonsenyör."

"Neymişisimleri?"

"Athos,PorthosveAramis."

"Yineoüçyürekliadam!"diyemırıldandıkardinal."Yamuhafızınadı?"

"D'Artagnan."

"Yineoyiğitgenç!Budördübenimadamımolmalı."

O akşam kardinal bütün ordugâhın dilinde olan bu olayı Mösyö de Tréville'e açtı, çatışmalarıkahramanların ağzından dinlemiş olanMösyö de Tréville ona peçeteden bayrak bölümü de dahilolmaküzereherşeyibütünayrıntılarıylaanlattı.

"Çok güzel," dedi kardinal, "Mösyö de Tréville, bana o peçeteyi göndermenizi rica ediyorum.Üzeriniüçaltınzambaklasüsleyipbirliğinizeflamaolarakvereceğim."

"Monsenyör," dedi Mösyö de Tréville, "muhafızlara haksızlık etmiş oluruz, Mösyö d'Artagnan,MösyödesEssarts'ınbirliğinden."

"O zaman, onu da birliğinize alın," dedi kardinal, "bu dört yürekli asker birbirlerine bu kadarbağlıysalar,aynıbirliktegörevyapmamalarıhaksızlıkolur."

Page 427: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bumüjdeyihemenoakşamüçsilahşoraved'Artagnan'ailetenMösyödeTrévilleonlarıertesigünyemeğedavetetti.

Enbüyükhayalisilahşorolmakoland'Artagnansevinçtenuçuyordu.

Üçdostudabuhabereçoksevinmişlerdi.

"Planın çok zekiceydi," dedi d'Artagnan, Athos'a, "söylediğin gibi hem zafer kazandık, hem deönemlikonularhakkındakonuştuk."

"Şimdiokonularıkimseşüphelenmedenkonuşmayadevamedebiliriz,çünküTanrı'nınyardımıylaartıkkardinalcisayılabiliriz."

Yine o akşam d'Artagnan, Mösyö des Essarts'a saygılarını sunmaya giderek, silahşorluğa terfiettiğinibildirdi.

D'Artagnan'ı çok seven Mösyö des Essarts, ona hizmetlerinin karşılığı olarak donanımınısağlamayıönerdi.

D'Artagnan bu öneriyi kabul etmese de, fırsattan istifade edip, paraya çevirmek istediği elmasyüzüğündeğerinesatılmasınıricaetti.

Ertesi sabah sekizde, Mösyö des Essarts'ın uşağı d'Artagnan'ın yanına gelerek altın işlemeli birkeseniniçindebulunanyedibinlirayıteslimetti.

Bu,kraliçeninyüzüğününfiyatıydı.

Page 428: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLVIII

Page 429: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

AileMeselesiAthos bahaneyi bulmuştu: Aile meselesi. Bir aile meselesi kardinalin soruşturmalarının alanı

dışındakalır,kimseyiilgilendirmezdi,birailemeselesiherkesingözleriönündekonuşulabilirdi.

Athosbahaneyibulmuştu:Ailemeselesi.

Aramisfikribulmuştu:Uşaklar.

Porthosdakaynağıbulmuştu:Elmasyüzük.

Her zaman içlerinde en yaratıcıları olan d'Artagnan ise hiçbir şey bulamamıştı; ama söylemekgerekirkiMilady'ninismibileonufelçetmeyeyetiyordu.

Yok,yok,yanılmışız,elmasyüzüğebiralıcıbulmuştu.

Mösyö de Tréville'in çok keyifli geçen yemeğinde d'Artagnan üniformasını giymişti. ÖlçülerineredeyseAramis'leaynıolduğuiçin,yayıncısındaniyiparaalandostuherşeyiniçiftçiftalmışvearkadaşınadatambirdonanımhediyeetmişti.

Ufukta kara bir bulut gibi beliren Milady olmasa, d'Artagnan'ın bütün dilekleri yerine gelmişolacaktı.

YemektensonraplanlarınasonşeklinivermeküzereakşamAthos'tatoplanmayakararverdiler.

D'Artagnangününüordugâhınsokaklarındaüniformasınısergilemeklegeçirdi.

Akşamrandevusaatindebirarayagelensilahşorlarınüçkonuyukararabağlamalarıgerekiyordu.

Milady'ninkayınbiraderineneyazılacaktı.

Tours'dakibeceriklidostaneyazılacaktı.

Vemektuplarıhangiuşaklargötürecekti.

Herkes bu işin üstesinden kendi uşağının geleceğini söylüyordu; Athos yalnızca efendisi izinverdiğinde konuşanGrimaud'nun ağzının ne kadar sıkı olduğundan söz ediyordu; Porthos normalcüsselidörtkişiyiyereserebilecekolanMousqueton'uşişiriyordu;Bazin'inbecerikliliğinegüvenenAramis kendi adayına övgüler yağdırıyordu, ve nihayet, zorlu Boulogne çatışmasını hatırlayand'Artagnan,Planchet'ninyürekliliğindenşüpheetmiyordu.

"Neyazıkki,"dediAthos,"budörtyeteneğikendindebirleştirenbiruşakyok."

"Amaöylebiruşakneredenbulunurki?"

"Bulunamaz!"dediAthos,"Bunuiyibiliyorum:BanakalırsaGrimaud'yugönderin."

"Mousqueton'u."

"Bazin'i."

"Planchet'yigönderin;Planchethemyürekli,hemdebeceriklidir,yanidörtözelliktenikisinesahip."

Page 430: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Beyler," dediAramis, "önemli olan uşaklarımızdan hangisinin daha ağzı sıkı, daha güçlü, dahabeceriklivedahayürekliolduğudeğil;asılmeseleparayıhangisinindahaçoksevdiğidir."

"Aramis'in söyledikleri çok makul," dedi Athos, "insanların erdemlerini değil, zaaflarınıtartışmalıyız.Sayınrahip,sizmükemmelbirahlakçısınız!"

"Kuşkusuz öyle olmalı," diye yanıtladı Aramis; "çünkü bu görevin hakkıyla yerine getirilmesiyalnızcabaşarıyaulaşmakaçısındandeğil,başarısızlıktankaçınmakaçısındandaönemli,başarısızlıkhalindeuşaklarındeğil,bizimkellelerimizgider..."

"DahaalçaksesleAramis!"dediAthos.

"Evet,uşaklarındeğilefendinin,hattaefendilerinkellelerigider!Uşaklarımızhayatlarınıbizimiçintehlikeyeatacakkadarsadıklarmı?Hayır."

"BenPlanchet'yekefilim,"dedid'Artagnan.

"Tamam o zaman sevgili dostum, uşağınızın her zamanki sadakatine, işini kolaylaştıracak birmiktarparadaekleyin,böyleceonabirdeğil,ikikerekefilolursunuz."

"Yinedeyanılıyorsunuz!"dedinesnelerkonusundaiyimser,insanlarkonusundaisekaramsarolanAthos."Parayıalabilmekiçinsözverecekleramayoldakorkupelleriayaklarınadolaşacak.Yakalanıpbirazsıkıştırılırlarsa,herşeyiitirafedecekler.Lanetolsun!Çocukdeğilizya!İngiltere'yegitmekiçin(Athossesinialçalttı)kardinalincasuslarınınkaynadığıFransa'yıkatetmek,gemiyebinmekiçinizinbelgesialmakgerek,ayrıcaLondra'dayolunubulabilmek için İngilizcebilmek lazım.Bu işhiçdekolaydeğil."

"Amabanahiçdeöylegelmiyor,"dedibuişibaşaracaklarınainanand'Artagnan,"tamtersinebenceçokkolay.Elbetteki,Winterlordunakardinalinestirdiğiterörden..."

"Dahaalçaksesle!"dediAthos.

"Entrikalardan,devletsırlarındansözetmeyeceğiz,"diyedevamettitavsiyeyeuyaraksesinialçaltand'Artagnan, "aksi takdirde hepimizi çark işkencesinden geçirirler, ama sizin de söylediğiniz gibiAthos, ona yalnızca Londra'ya varır varmaz Milady'yi etkisiz hale getirmesini yazacağız. Onayaklaşıkşusözcüklerleyazacağım:"

"Söyleyinbakalım,"dedi,yüzündeşimdideneleştirelbirifadebelirenAramis.

"Sevgilidostum..."

"Ah!Negüzel,"diyearayagirdiAthos,"birİngilizesevgilidostumdiyorsunuz,bravod'Artagnan,çok iyi başladınız! Yalnızca bu sözcük bile çark işkencesi yerine kollarınızın, bacaklarınızınayrılmasınayeter."

"Tamamozaman,yalnızcamösyödiyehitapedeceğim."

"Milorddiyebilirsiniz,"dedigörgükurallarınıiyibilenAthos.

"Milord,Luxembourg'dakiküçükkeçiotlağınıhatırlıyormusunuz?"

"Ah!Dâhiyanebirfikir!Bununanakraliçeyebirgöndermeolduğunudüşünecekler!"dediAthos.

"O zaman yalnızca, ‘Milord, hayatınızın kurtarıldığı o küçük keçi otlağını hatırlıyor musunuz?'

Page 431: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

deriz."

"Sevgili dostum d'Artagnan," dedi Athos, "asla iyi bir yazar olamayacaksınız: ‘Hayatınızınkurtarıldığı' sözü hiç hoş değil. Soylu bir insana böyle şeyler hatırlatılmaz. İyiliği başa kakmakhakaretanlamınagelir."

"Ah sevgili dostum," dedi d'Artagnan, "katlanılmazsınız, sizin sansürünüz altında bu iştenvazgeçiyorum."

"Ve en iyisini yapıyorsunuz. Tüfeğinizi ve kılıcınızı ustalıkla kullanıyorsunuz, ama kalemi sayınrahibebırakın,buonunişi."

"Ah!Gerçektende,"dediPorthos,"kalemiLatincetezleryazanAramis'ebırakın."

"Tamam o zaman kabul, bu mektubu kaleme alın, ama dikkatli olun, aziz papa adına yeminediyorumki,çoktitizdavranıpherkelimenizidikkatleizleyeceğim."

"Bendebunuistiyordum,"dediAramisşairlereözgüonahifgüvenle,"amabanaonunlailgilibilgiverin, buyengenin çok alçakbir kadın olduğunuduydum, hatta kardinalle konuşurkenbunabizzattanıkoldum."

"Tanrıkahretsin,dahaalçaksesle!"dediAthos.

"Ama,"dediAramis,"ayrıntılarıbilmiyorum."

"Bende,"dediPorthos.

D'Artagnan ve Athos sessizce birbirlerine baktılar. Sonunda yüzü alışılmadık bir şekilde solanAthos'unkendinitoplayıponaylarcasınabaşınısallamasıyla,d'Artagnankonuşabileceğinianladı.

"İştesöylenmesigerekenler,"dedi:"Milord,yengenizmirasınızıelegeçirmekiçinsiziöldürtmekisteyen bir alçaktır. Ayrıca kardeşinizle evlenmeye hakkı da yoktu, çünkü daha önce Fransa'daevlenmişve..."

D'ArtagnanuygunsözcüğüararmışçasınadurupAthos'abaktı.

"Kocasıtarafındankovulmuştu,"dediAthos.

"Damgalıolduğuiçin,"diyedevamettid'Artagnan.

"Vaycanına!"diyehaykırdıPorthos,"Bumümkündeğil,kayınbiraderiniöldürtmekmiistemiş?"

"Evet."

"Dahaönceevlimiymiş?"diyesorduAramis.

"Evet."

"Vekocasıomzundabirzambakdamgasıolduğunumufarketmiş?"diyehaykırdıPorthos.

"Evet."

Athosbuevetleriherbiribirbirindendahahüzünlübirsestonuylasöyledi.

"Amabudamgayıkimgördü?"diyesorduAramis.

Page 432: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"D'Artagnan ve ben ya da tarihsel sıralamaya göre söylersek, ben ve d'Artagnan," diye yanıtladıAthos.

"Pekibukorkunçyaratığınkocasıhâlâyaşıyormu?"

"Hâlâyaşıyor."

"Eminmisiniz?"

"Eminim."

Herkesinkişilikyapısınagörefarklıbirşekildeetkilendiğisoğukbirsessizlikanıoldu.

"Bu kez," dedi sessizliği ilk bozan Athos, "d'Artagnan mükemmel bir giriş yaptı, önce bunlarıyazmakgerek."

"HaklısınızAthos,"diyekarşılıkverdiAramis."Zorlubirişolacak.Birtutanağıçoketkileyicibirşekildekalemealankardinalbileböylebirmetniyazmaktagüçlükçekecek.Amaönemiyok,susun,yazıyorum."

KalemielinealanAramisbirkaçsaniyedüşündüktensonra,küçücük,şirinbirkadınyazısıylasekizonsatıryazdı,sonrayumuşakbirsesle,hersözcüğünüzerinebasabasayavaşçaokudu:

"MilordBu satırları yazan kişi sizinle Enfer caddesinde kılıç sallama onurunu yaşamış biridir. O

günden beri bu kişiyle dost olmak istediğinizden, o da size olan minnetini bir düşünceylebelirtmek istiyor. İngiltere'de evlenmeden önce, Fransa'da evlenmiş olduğunu bilmediğiniziçinmirasçınızsandığınızyakınbirakrabanıztarafındanikikezöldürülmekistendiniz.Amaüçüncüsündebukadarşanslıolmayabilirsiniz.AkrabanızbugeceLaRochelle'denİngiltere'yehareket etti. Kafasında oldukça tehlikeli projeler olduğu için, geldiği andan itibaren onugözden kaçırmayın. Neler yapabileceğini tam olarak anlamak istiyorsanız, geçmişini solomzundanokuyabilirsiniz."

"Harika olmuş," dediAthos, "SevgiliAramis kaleminiz bir bakanınki kadar güçlü.Mektup elinegeçerse, Winter lordu çok temkinli davranacaktır, kardinalin eline geçerse de, bizi zan altındabırakamayacak.AmagöndereceğimizuşakLondra'yagitmişgibiyapıp,Châtellerault'dadurabilir,buyüzdenonaparanınyarısınıverelim,diğeryarısınıdayanıtıgetirdiğindevereceğimizi söyleyelim.Elmasyanınızdamı?"

"Dahadaiyisivar,onuparayaçevirdim."

Ve d'Artagnan keseyi masanın üzerine attı: Altının şıkırtısı üzerine Aramis gözlerini kaldırdı,Porthos'uniçiürperdi,Athosisesoğukkanlılığınıkorudu.

"Buküçükkesedenekadarvar?"dedi.

"Louisaltınıhalindeyedibinlira."

"Yedibinliramı!"diyehaykırdıPorthos,"Oküçük,lanetelmasyedibinliramıymış?"

"Öylegörünüyor,"dediAthos,"çünkühepsiburada,dostumuzd'Artagnan'ıncebindekiparayıbunakatmadığınısanıyorum."

Page 433: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ama bunlardan söz ederken, kraliçeyi unutuyoruz," dedi d'Artagnan. "Biraz da sevgiliBuckingham'ınıdüşünelim.Onadaçokşeyborçlusayılırız."

"Doğru,"dediAthos,"amabuAramis'inişi."

"Pekiozaman,"diyekarşılıkverdiAramiskızararak,"neyapmamgerekiyor?"

"Ama,"dediAthos,"çokbasit,Tours'dakiobeceriklidostunuzabirmektupyazın."

Kalemi eline alan Aramis biraz düşündükten sonra, aşağıdakimetni yazıp hemen arkadaşlarınınonayınasundu.

"Sevgilikuzinim..."

"Ah!"dediAthos,"demekbubeceriklidostkuzininizoluyor!"

"Teyzeçocuklarıyız,"dediAramis.

"Ozamankuzininizeyazdıklarınızıokumayadevamedin!"

Aramisdevametti:

"Sevgilikuzinim,Fransa'nınmutluluğuvedüşmanlarımızınbozgunauğramasıiçinTanrı'nınyanındaolmasını

dilediğimkardinalhazretleriLaRochelle'li sapkın isyankârların işinibitirmeküzere;büyükbir ihtimalle İngiliz filosu yardıma gelemeyecek; hatta mösyö Buckingham'ın önemli birolaydandolayıyolaçıkamayacağındaneminim.Kardinalgeçmişin,günümüzünvebüyükbirolasılıkla geleceğin en parlak siyasetçisi. Kendisini tehdit eden güneş bile olsa onusöndürebilir. Sevgili kuzinim, bu mutlu haberleri kız kardeşinize iletin. Rüyamda o lanetİngilizinöldüğünügördüm.Kılıçlamı,yoksazehirlemiöldürüldüğünühatırlamıyorum,amarüyamda öldüğünü gördüğümden eminim, bildiğiniz gibi rüyalarım hep doğru çıkar. Kısasüresonrabeniyenidengöreceksiniz."

"Harika!" diye haykırdı Athos, "Sevgili Aramis siz şairlerin kralısınız Apokalypsis gibikonuşuyorsunuzveİncilkadardoğrusunuz.Şimdigeriyeyalnızcaadresieklemekkalıyor."

"Buçokkolay,"dediAramis.

Mektubuzarifbirhareketlekatlayıpüzerineşunlarıyazdı:

"Tours'luçamaşırcıMatmazelMarieMichon'a."

Üçarkadaşgülerekbirbirlerinebaktılar:Kendilerinitutamamışlardı.

"Şimdi,"dediAramis,"anlayacağınızgibibumektubuTours'ayalnızcaBazingötürebilir;kuzinimondan başkasına güvenmez, başkası giderse bu işi beceremez. Zaten Bazin işini bilen, bilge biradamdır;tarihokuduğuiçinSixtusQuintus'undomuzbakıcısıykenpapalığakadaryükseldiğinibilir;benimle birlikte kiliseye girmeyi düşündüğü için bir gün papa ya da en azından kardinal olmayıdüşlüyor:Tahminedeceğinizgibiböylehedefleriolanbiradamyakalanmayacaktıryadayakalansabilekonuşmaktansaişkenceyekatlanacaktır."

"Tamam,"dedid'Artagnan, "Bazin'ingitmesini seve sevekabul ediyorum;ama sizdePlanchet'yikabul edin:Miladybirgünonu sopalattırarakkapıdışarı etmişti;Planchet'ninhafızasıgüçlüdürve

Page 434: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

sizi temin ederimki, intikamını alabileceğini düşünürse, geri adım atmaktansa dayakyemeyi gözealır.Tours'dakiişlernekadarsizeaitse,Londra'dakiişlerdebanaaittir.Buyüzden,Londra'yadahaönce de gitmiş olan ve London, sir, if you please vemy master Lord d'Artagnan demesini bilenPlanchet'yi kabul etmenizi öneriyorum, içiniz rahat olsun, bu görevin üstesinden başarıylagelecektir."

"Budurumda,"dediAthos,"Planchet'yegidişiiçinyediyüz,dönüşüiçindeyediyüzlira,Bazin'edegidişiiçinüçyüz,dönüşüiçinüçyüzliravereceğiz,geriyebeşbinlirakalacak,herbirimizuygungördüğümüz şekilde harcamak üzere biner lira alacağız, kalan bin lirayı ise rahip olağanüstüdurumlarveortakihtiyaçlariçinsaklayacak.Siziniçinuygunmu?"

"Sevgili dostum Athos," dedi Aramis, "tıpkı Yunanlıların en akıllısı olan Nestor gibikonuşuyorsunuz."

"Tamam o zaman," diye devam etti Athos, "Planchet ve Bazin gidecekler, doğrusuGrimaud'nungitmemesineüzüldüğümüsöyleyemem:Benimtarzımaalıştı,zatendünküolaylaronuçoksarstı,buyolculukonuçokyoracaktı."

Çağırılan Planchet'ye talimatlar verildi, d'Artagnan daha önceden ona namının artacağından,paradanvetehlikedensözetmişti.

"Mektubuelbiseminyakasındataşıyacağımveyakalanırsamonuyutacağım,"dediPlanchet.

"Amaozamangöreviniyerinegetiremeyeceksin,"dedid'Artagnan.

"Buakşambirkopyasınıverirseniz,sabahakadarhepsiniezberlerim."

D'Artagnan,"Sizenesöylemiştim?"dermişçesinearkadaşlarınabaktı.

"Winterlordununyanınagitmekiçinsekizgününvar,"diyedevamettid'Artagnan,"vegeridönmekiçin de sekiz günün, on altı gün sonra akşam sekizde geri dönmüş olmazsan, parayı alamazsın,istersensekizibeşgeçegelbirliraalamazsın."

"Ozamanefendim,banabirsaatalın,"dediPlanchet.

"Bunu al," dedi kendi saatini her zamanki mütevazı cömertliğiyle uzatan Athos, "ve yürekli birçocukol.Şunuunutmakigevezelikedersen,oyalanırsansanabukadargüvenenefendininhayatınıtehlikeyeatarsın.Seninhatandandolayıd'Artagnan'ınbaşınabir felaketgelirse,yerindibinegirsensenibulupkarnınıdeşerim."

"Ama efendim!" dedi kendisinden şüphelenilmesinden utanan ve Athos'un kararlı ifadesindenkorkanPlanchet.

"Vebende,"dediirigözleriniyuvarlayanPorthos,"canlıcanlıderiniyüzerim."

"Amanefendim!"

"Ve ben de," diye devam etti Aramis tatlı ve melodik sesiyle, "seni yamyamlar gibi kısık ateştepişiririm."

"Amanefendim!"

Ve Planchet ağlamaya başladı, bu gözyaşlarının tehditlerin yarattığı korkudan mı, yoksa dört

Page 435: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

arkadaşın birbirlerine ne kadar bağlı olduklarının verdiği duygusallıktan mı kaynaklandığınısöyleyemeyeceğiz.

D'Artagnanelinitutuponukucakladı.

"Planchet, bu beyler bu sözleri yalnızca bana besledikleri şefkat yüzünden söylüyorlar, aslındayüreklerininderinliklerindeseniçokseviyorlar."

"Ahefendim!"dediPlanchet,"yabaşaracağımyadabedenimidördeayıracaklar,bunuyapsalarbilehiçbirparçamınkonuşmayacağındaneminolun."

Planchet'nin gece boyunca mektubu ezberledikten sonra ertesi sabah sekizde yola çıkmasıkararlaştırıldı.Böylece,onaltıgünsonraakşamsekizdegeridöneceğiiçinonikisaatdahakazanmışoluyordu.

Planchet ertesi sabah atına binerken, yüreğinin derinliklerinde düke karşı kendisini hep borçluhissedend'Artagnanonubirkenaraçekti.

"Şimdibenidinle,"dedi,"bumektubuWinterlordunaokuttuktansonra,ona,‘Buckinghamdükünedikkatedin,kendisinekarşıbir suikastgirişimindebulunacaklar,'diyeceksin.Veşunudabilmelisinki,buçokciddiveönemlibirgörev,arkadaşlarımabileaçmadığımbusırrı seninlepaylaşıyorum,banabirkomutanlıkteklifetselerbilebunusanayazılıolarakvermezdim."

"İçinizrahatolsunefendim,"dediPlanchet,"banagüvenebileceğinizianlayacaksınız."

VeyirmifersahötedekimenzildedeğiştireceğigüçlüatınabinenPlanchetdörtnalayolakoyuldu,üçsilahşorun tehditlerine canı biraz sıkılmışolsada, çok iyi koşullardayolculuk edecekolması içinibirazrahatlatıyordu.

BirsonrakisabahyolaçıkanBazin'ingöreviniyerinegetirmesiiçinönündesekizgünüvardı.

İki uşağın yokluğunda tedirgin bir bekleyiş içinde olan dört arkadaşın gözleri yolda, kulaklarıkirişteydi. Günleri etraftaki söylentilere kulak kabartmak, kardinalin tavırlarını gözlemlemek veordugâha gelen ulakların getirdikleri haberleri öğrenmeye çalışmakla geçiyordu. Birçok kezbeklemedikleribirgöreveçağrıldıklarında, içlerikarşıkonulmazbirşekilde titremişti.Zatenkendigüvenliklerine de dikkat etmeleri gerekiyordu;Milady insanlara bir kez göründüğünde, onları birdahahuzurlubiruykuçekmektenmahrumedenbirhayaletti.

Sekizinci günün sabahı, Bazin her zamanki dinç görünümü ve gülümsemesiyle Parpaillotmeyhanesinegirdiveyemekyiyendörtarkadaşıüzerindeuzlaşılanparolaylabilgilendirdi.

"MösyöAramis,iştekuzininizinyanıtı."

Dört arkadaş neşeli bakışlarla birbirlerini süzdüler; işin yarısı tamamlanmıştı, yine de bu ilkyarınındahakolayvekısaolduğunukabuletmekgerekirdi.

Aramiskızararakkabaharflerleyazılmışveimlahatalarıyladolumektubualdı.

"Tanrım!"diyehaykırdıgülerek,"artıkumudumkalmadı;buzavallıMichonaslaMösyödeVoituregibiyazmasınıbaşaramayacak."

"ZafallıMiçon ta ne temek?" diye sordu,mektup geldiğinde dört silahşorla sohbet etmekte olanİsviçreli.

Page 436: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tanrım!Önemlibirşeydeğil,"dediAramis,"çoksevdiğimvehatıraolaraksaklamakiçinbirkaçsatıryazmasınıistediğim,küçük,sevimlibirçamaşırcı."

"Faycanina!"dediİsviçreli,"pukadininkendışıdayazişikatarbuyuksayantintemektir!"

AramismektubuokuyupAthos'auzattı.

"BakınAthos,bananeleryazmış,"dedi.

MektubabirgözatanAthosşüphelerigidermekiçinyükseksesleokudu.

"Sevgilikuzenim,kızkardeşimveben rüyalarıçok iyiyorumlarız,amasizinkibizibirazürküttü,umarımsöylendiğigibirüyalarıntersiçıkar.Elveda!Kendinizeiyibakınvearasırabizehaberlerinizigönderin.

AglaeMichon."

"Pekiamahangirüyadansözediyor?"diyesordudragonsüvarisi.

"Hevet,hankiriyatan?"dediİsviçreli.

"Buçokbasit,"dediAramis,"benimgördüğümvekendisineanlattığımrüyadan."

"Ah!Hevetriyayıanladmakşokbasıt,amapenaşlariyagormem."

"Nemutlusize,"dediAthos,"bendeaynışeyisöyleyebilmekisterdim."

"Aşla!" diye karşılık verdi Athos gibi bir adamın kendinde imrenilecek bir yan bulmasındanetkilenenİsviçreli,"Aşla!Aşla!"

Athos'unkalktığınıgörend'Artagnanaynısınıyaparakarkadaşınınkolunagirdivedışarıçıktı.

PorthosveAramisdragonsüvarisiveİsviçrelininzırvalarınakarşıkoymakiçinoradakaldılar.

Bir samanyığınınüzerindeuyuyanBazin'inhayalgücü İsviçrelidendahagenişti, rüyasındapapaolanMösyöAramis'inbaşınakardinalbaşlığınıtaktığınıgörüyordu.

Ama söylediğimizgibi,Bazin'inmutludönüşü, silahşorların içlerini kaplayanendişeninyalnızcabir kısmını gidermişti. Bekleyiş günleri uzundu ve özellikle d'Artagnan günlerin artık kırk sekizsaattenoluştuğunabahsegirebilirdi.Denizyolculuğununzorunlugecikmeleriniunutuyor,Milady'ningücünü abartıyordu.Şeytanabenzettiği bukadınadoğaüstügüçler yüklüyor, enufakbir gürültüde,kendisini tutuklamak ve arkadaşlarıyla birlikte Planchet ile yüzleştirmek üzere geldiklerinidüşünüyordu.Dahası,saygıdeğerPicardie'liyeolangüvenihergeçengünbirazdahaazalıyordu.İçinikaplayan kaygı öylesine büyüktü ki, yavaş yavaş Porthos ve Aramis'e de bulaşmaya başlamıştı.SoğukkanlılığınıkoruyanAthos,sankihiçbirtehlikeyokmuşgibigünlükişlerinebakıyordu.

On altıncı gün geldiğinde, bu endişe belirtileri öyle görünür hale gelmişti ki, d'Artagnan ve ikiarkadaşıPlanchet'ningeridönmesigerekenyoldabirgidipbirgeliyorlardı.

"Gerçekten de, bir kadın sizi bu kadar korkuttuğuna göre birer erkek değil, çocuksunuz!" dediAthos. "En fazla ne olabilir ki? Hapsemi gireceğiz! Tamam bizi de tıpkıMadamBonacieux gibioradan çıkaracaklar. Kellemizi mi vuracaklar? Her gün siperde seve seve daha kötüsüylekarşılaşmıyor muyuz? Bir mermi bacağımızı parçalayabilir ve inanın ki, bacağımızı kesen bir

Page 437: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

cerrah,kellemiziuçurancellattandahaçokcanımızıyakar. İçiniz rahatolsun, ikisaat,dörtsaat,engeç altı saat sonra Planchet burada olacak: Geleceğine söz verdi ve bana oldukça yürekli birçocukmuşgibigörünenPlanchet'ninsözünegüveniyorum."

"Amayagelmezse?"dedid'Artagnan.

"Gelmezsegecikmişdemektir.Attandüşmüş,köprüdenaşağıyuvarlanmışolabilir,belkiçokhızlıgittiği için hastalanmıştır. Hey, beyler, olayları doğru değerlendirelim. Hayat, filozofun küçükdertlerdenoluşantanelerinigülerekçektiğibirtespihtir.Benimgibifilozofolunbeyler,hadimasayaoturupiçelim;hiçbirşeygeleceğibirkadehBurgonyaşarabınınardındanbakıldığıkadartozpembegösteremez."

"Bu iyi bir fikir," diye karşılık verdi d'Artagnan, "ama içtiğim şarap şişesinin Milady'ninmahzenindençıkıpçıkmadığınıdüşünmektenyoruldum."

"Çokbüyütüyorsunuz,"dediAthos,"öylesinegüzelbirkadın!"

"Damgalıbirkadın!"dediPorthosyüksekseslekahkahalaratarken.

İçiürperenAthos,eliylealnındakiterikuruladıktansonra,bastıramadığısinirlibirhareketleayağakalktı.

Yine de saatler geçip gitti ve hava ağır ağır kararmaya başladığında meyhaneler müdavimlerledoldu.ElmasınsatışındanpayınadüşenialanAthos,Parpaillot'dançıkmıyordu.Kendilerinemükellefbir ziyafet çekmiş olan Mösyö de Busigny ile iyi bir dostluk kurmuştu. Her zamanki gibi oyunoynarlarken, saatin yediyi vurmasıyla devriyeler nöbet değişimi için geçtiler; yedi buçukta ise yatborusuçaldı.

"İşimizbitti,"dedid'Artagnan,Athos'unkulağına.

"İşimiz bitti diyorsunuz, öylemi," dedi kemerinden dört tabancayı çıkarıpmasanın üzerine atanAthossakinbirifadeyle."Hadibeyler,yataklara,yatborusuçaldı."

VeAthoskendisini izleyend'Artagnan'labirlikteParpaillot'dançıktı.MısralarmırıldananAramisvearasıraendişeylebıyığınıyolanPorthoskolkolagirmiş,arkadangeliyorlardı.

Ama birden karanlıkta kendisine tanıdık gelen bir gölgenin belirmesiyle d'Artagnan şu sözleriduyargibioldu:

"Efendim,buakşamhavaserin,pelerininizigetirdim."

"Planchet!"diyehaykırdısevinçtenbaşıdönend'Artagnan.

"Planchet!"diyetekrarladılarPorthosveAramis.

"Evet,Planchet,"dediAthos,"bundaşaşılacaknevar?Saatsekizdeburadaolacağınısöylemiştiveiştesaatsekiziçalıyor.Bravo!Planchetsizsözününeribiradamsınız,birgünefendinizdenayrılmayıdüşünürseniz,benimyanımdayerinizhazır."

"Ah!Asla,"dediPlanchet,"Mösyöd'Artagnan'danaslaayrılmayacağım."

Osıradad'Artagnan,Planchet'ninelinebirkâğıttutuşturduğunuhissetti.

D'ArtagnanyolcuederkenyaptığıgibiPlanchet'yesarılmakiçinbüyükbirarzuduydu;amauşağına

Page 438: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yolunortasındaböylebirsevgigösterisindebulunmasıgelipgeçenleregaripgeleceğiiçinkendisinituttu.

"Pusulabende,"dedidostlarına.

"Güzel,"dediAthos,"bizegidelimveokuyalım."

Pusulad'Artagnan'ınadetaeliniyakıyordu:Hızlanmakistedi,amaAthoskolunagirincegençadamadımlarınıonauydurmakzorundakaldı.

Sonunda çadıra varıp bir lambayı yaktılar, Planchet kapıda nöbet tutarken, d'Artagnan titreyenellerlemührüyırtıpnezamandırbeklediğipusulayıaçtı.

İngilizlereözgübirşekildeyazılmışyarımsatırlıközlübirifadevardı:

"Thankyou,beeasy."

Busözcükler,"Teşekkürler,içinizrahatolsun,"anlamınageliyordu.

D'Artagnan'dan aldığı pusulayı ateşe yaklaştırıp tutuşturan Athos, kâğıt kül haline gelene kadarbırakmadı.

SonraPlanchet'yeyöneldi.

"Şimdi, evlat, yedi yüz liranı isteyebilirsin, ama herhalde böyle bir pusulayla büyük tehlikelerlekarşılaşmamışolmalısın."

"Onusaklamakiçinbirçokyöntemkeşfettim,"dediPlanchet.

"Tamamozaman,"dedid'Artagnan,"bizeyolculuğunuanlat."

"Amaefendimçokuzun!"

"Haklısın,Planchet,"dediAthos,"zatenyatborusuçaldı,lambayıuzunsüreaçıktutarsak,dikkatleriüzerimizeçekebiliriz."

"Kabul,"dedid'Artagnan,"yatalım.İyiuyuPlanchet!"

"Evet,efendim,çünküonaltıgündenberiilkkezuyuyacağım."

"Bendeöyle!"dedid'Artagnan.

"Bendeöyle!"diyetekrarladıPorthos.

"Bendeöyle!"diyetekrarladıAramis.

"Sizegerçeğiitirafedeyimmi?Bendeöyle,"dediAthos.

Page 439: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

XLIX

Page 440: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KaderBu arada, öfkeden çılgına dönmüş olan Milady, güvertede gemiye bindirilmiş bir aslan gibi

kükrüyor, d'Artagnan'ın hakaretlerinin, Athos'un tehditlerinin intikamını alamadan Fransa'danayrıldığı düşüncesine dayanamayarak kıyıya geri dönmek için denize atlamayı düşünüyordu. Kısasüre sonra, bu düşüncenin katlanılmaz hale gelmesiyle, karşılaşacağı tehlikeleri göze alarakkaptandan kendisini kıyıya bırakmasını istedi; İngiliz ve Fransız gemileri arasında tıpkı kuşlar vefareler arasında kalmış bir yarasa gibi sıkışan kaptan bir an önce İngiltere'ye varmak istiyor, birkadın kaprisi olarak kabul ettiği bu talebi ısrarla geri çeviriyordu, yine de kardinalin kendisineemanetettiğiyolcusuna,denizkoşullarıveFransızlarizinverirse,kendisiniBretagne'ınLorientyadaBrest limanlarından birine bırakabileceğini söylüyordu. Ama rüzgâr karşıdan estiği ve denizdalgalarla çalkalandığı için gemi sürekli volta vuruyor, yalpalıyordu. Charente'tan yola çıktıktandokuzgünsonra,öfkevekederdenmumgibisolanMiladykarşıdayalnızcaFinistere'inmavimtırakkıyılarınıgörebiliyordu.

Fransa'nınbubölümünüaşıpkardinalinyanınageridönmesiiçinüçgün,karayaçıkmasıiçindebirgüngerekiyordu, buna yeniden aynı yolu kat etmekle geçecek dokuz günüde eklersek, on üç günediyordu,kaybedilenbuonüçgünboyuncaLondra'daönemligelişmeleryaşanabilirdi.Kardinalingeri dönüşüne çok öfkeleneceğini, dolayısıyla kendisinin şikâyetlerinden çok, kendisine karşıyapılacaksuçlamalarakulakvereceğinidüşündü.BuyüzdenLorientveBrest limanlarınınönündengeçerkenısrarcıdavranmadı,zatenkaptandaonahabervermekiçinpekistekligörünmedi.Böyleceyoluna devam eden Milady, Planchet'nin Fransa'ya geri dönmek üzere gemiye bindiği günPortsmouthlimanınagirdi.

Yapımı yeni tamamlanmış dört büyük savaş gemisinin denize indirilmesi nedeniyle kentteolağanüstübirhareketlilikyaşanıyordu.Dalgakıranınüzerinde,herzamankigibialtınlar,elmaslarvepırlantalarla süslü göz kamaştırıcı giysileri ve beyaz tüyü omzuna sarkan şapkasıyla Buckinghamgörülüyordu,etrafınısarankurmayheyetiningiysilerideenazonunkilerkadargözalıcıydı.

İngiltere'degüneşingöründüğünadirkışgünlerindenbiriydi.Birazsolukgörünsede,heybetindenbir şey kaybetmeyen güneş ufka doğru yavaşça alçalırken, göğü ve denizi alev şeritleriyle kızılaboyuyor,şehrinkulelerineveeskievlerinegönderdiğialtınhuzmelerlecamlarıbiryangınateşiyleparlatıyordu. Okyanusun kıyıya yaklaşıldıkça daha da keskinleşen balsamlı kokusunu içine çekenMilady, karşısındaki güçlü ordunun yok etmekle görevlendirildiği savaş hazırlıklarını izlerken,kendisiniAsurluların ordugâhına sızarak gördüğü savaş arabalarının, atların, silahların, askerlerintamamınıbirelhareketiyletozbulutunadönüştürenoürkütücüYahudikadınJudith'ebenzetiyordu.

Koyagiripdemiratmayahazırlanılırken,sahilkorumagemisigibigörünentoplarladonanmışbirkotragemiyeyaklaşıpdenizebirsandalindirdi.İçindebirsubay,birikincilostromovesekizkürekçibulunanbu sandalgemiyedoğruhareket etti.Subay tekbaşınagüverteyeçıktığında,üniformasınınhakettiğisaygıylakarşılandı.

Subaylabirsüregörüşenvekendisineiletilenbelgeleriinceleyenkaptan,mürettebatın,tayfalarınveyolcularıngüvertedetoplanmalarıtalimatınıverdi.

Herkes toplandığında, subay yüksek sesle geminin nereden hareket ettiğini, rotasını ve hangilimanlarauğradığınısordu,kaptanbütünbusorularıhiç tereddütetmedenkolaycayanıtladı.Bunun

Page 441: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

üzerine, güvertede sıralanan yolcuları teker teker gözden geçiren subay,Milady'nin önünde duruphiçbirşeysöylemedenonudikkatleinceledi.

Sonra yeniden kaptanın yanına gelip ona bir şeyler söyledi ve adeta geminin idaresini elealmışçasınabazımanevralariçinmürettebatınderhalyerinegetirdiğiemirlerverdi.Birazsonragemialtı topunu üzerine çeviren kotranın eşliğinde yoluna devam etti, kotranın gövdesinin yanındaküçücükbirnoktagibigörünensandaliseonundümensuyunuizliyordu.

Milady,kendisiniincelediğisıradasubayıbakışlarıylaadetayemişti.Amagözlerindenalevlersaçanbukadın,baktığıkişininyüreğininderinliklerindekisırlarıokumayaalışıkolsada,bukezkarşısındahiçbiranlamçıkaramadığısoğukkanlıbiryüzifadesibulmuştu.Karşısındadurupkendisinidikkatleinceleyenyirmibeş,yirmialtıyaşlarındakibusubayıntenibeyaz,açıkmavigözlerihafifçeçöküktü,zarifvebiçimliağzıdüzgünbirhatüzerindehiçkımıldamıyordu,çıkıkçenesi tipikbirİngiliz içininatçılıkanlamınageleniradesiningücünügösteriyordu;şairlere,coşkuluinsanlara,askerlereözgühafifçedaralnı,kısakesilmişsaçlarıylagölgeleniyordu,yüzününaltkısmındakisakallarısaçlarıgibikoyukestanerengindeydi.

Limana girildiğinde hava kararmıştı. Karanlığı daha da koyulaştıran sis bulutları, limanfenerlerinin ve dalgakıran lambalarının etrafında yağmurlu havalarda ayın etrafını çevreleyenhalkayabenzerbirçemberoluşturuyordu.Solunanhavahüzünlü,nemlivesoğuktu.

Milady,ogüçlükadınbileiçininürperdiğinihissediyordu.

Milady'ninvalizinisandalagönderensubayeliniuzatarakkendisiniaşağıinmeyedavetetti.

SubayabakanMiladyduraksadı.

"Kimsinizbayım,"diyesordu,"nedenbenimleözelolarakilgilenmeinceliğinigösteriyorsunuz?"

"Üniformamdananlamalısınızmadam,benİngilizbahriyesininbirsubayıyım,"diyekarşılıkverdigençadam.

"Amaİngilizbahriyesininsubayları,BüyükBritanyalimanlarındanbirinegelenbütünyurttaşlarınaaynıhizmetiverip,bunezaketionlarıkarayaçıkarmayakadarilerigötürüyorlarmı?"

"Evet Milady, öyle yaparlar, ama bunu nezaket göstermek için değil, güvenliği sağlamak içinyaparlar, savaş zamanında yabancılar, kimlikleri hakkında bilgi edinilene dek hükümetin gözetimialtındatutulurlar."

Busözlerbüyükbirnezaketvesükûnetlesöylensede,Milady'yiiknaetmeyeyetmemişti.

"Ama ben yabancı değilim bayım," dedi Portsmouth'tan Manchester'a kadar hiçbir yerdeduyulmayacakkadardüzgünbiraksanla,"ismimLadyClarickvebuönlem..."

"BugenelbirönlemMilady,bundanmuafolmakiçinboşunaçabaharcamayın."

"Tamamozamanmösyö,siziizleyeceğim."

Vesubayınelinitutarak,altındasandalınbeklediğimerdivenleriinmeyebaşladı.Kendisiniizleyensubayonusandalınkıçtarafınaserilmişgenişbirörtününüzerineoturtup,kendisideyanınailişti.

"Çekin,"deditayfalara.

Page 442: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sekiz küreğin hep birlikte tek bir ses çıkararak suya batıp çıkmasıyla sandal suyun üzerindeuçarcasınailerledi.

Beşdakikasonrakarayaçıkıldı.

RıhtımasıçrayansubayeliniMilady'yeuzattı.

Birarababekliyordu.

"Buarababizimibekliyor?"diyesorduMilady.

"Evetmadam,"diyeyanıtladısubay.

"Gideceğimizyeruzakmı?"

"Şehrindiğerucunda."

"Gidelimozaman,"dediMilady.

Vekararlıadımlarlaarabayayürüdü.

Valizlerin kasanın arkasına özenle yerleştirilmesini denetleyen subayMilady'nin yanındaki yerinialıparabanınkapısınıkapattı.

Arabacı nereye gidileceğine dair herhangi bir talimat almaya gerek duymadan dörtnala ilerleyipşehrincaddelerinedaldı.

Böyle garip bir karşılama Milady'nin aklında soru işaretleri oluşturmuştu; bu yüzden, subayınkendisiyle sohbet etmeye niyetli olmadığını anlayınca, dirseğini arabanın köşesine yaslayarakzihnindeoluşanvarsayımlarıtekertekerdeğerlendirmeyebaşladı.

Yine de on beş dakika sonra yolun bu kadar uzamasına şaşırarak pencereye doğru eğildi. Artıkevleryoktu,birbiriardınasıralananağaçlarkaranlıktadevasasiyahhayaletlergibigörünüyordu.

Milady'niniçititredi.

"Amaşehirdençıkmışızbayım,"dedi.

Gençsubayyanıtvermedi.

"Siziuyarıyorum,nereyegötürüldüğümüsöylemezseniz,dahaileriyegitmeyeceğim!"

Butehdidedebirkarşılıkalamadı.

"Ah!Bukadarıdafazla!"diyehaykırdıMilady,"İmdat!İmdat!"

Çağrısınahiçbiryanıtalamadı,arabayolunahızladevamediyor,subaybirheykeliandırıyordu.

Miladysubayakendineözgükorkunçveetkisinineredeyseherzamangösterenbiryüzifadesiylebaktı,karanlıktagözleriöfkeyleışıldıyordu.

Gençadamsoğukkanlılığınıkorudu.

KapıyıaçanMiladyatlamayahazırlandı.

"Dikkatedinmadam,"dedisubaysoğukbirifadeyle,"atlarsanızölürsünüz."

Page 443: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Miladyöfkedenköpürerekgeriçekildi,önedoğrueğilensubay,birazönceoldukçahoşvegüzelgörünen,amaşimdiöfkedenallakbullakolanbuyüzündehşetvericiifadesikarşısındaşaşkınlığınıgizleyemedi.Zihnindengeçenleridışavurduğunuanlayanbuşeytaniyaratıkyüzhatlarınıgevşettiveadetainlercesine:

"Tanrı aşkına,mösyö!Bu zorbalığı kendiniz adınamı, hükümetiniz adınamı, yoksa bir düşmanadınamıuyguluyorsunuz?"dedi.

"Sizehiçbirşekildezorbalıkuygulanmıyormadam,buyalnızcaİngiltere'yegelenbütünyabancılariçinuygulananbasitbirönlem."

"Yanibenitanımıyormusunuz?"

"Sizigörmeonurunailkkezerişiyorum."

"Pekibanakarşıbirkininizolmadığınaşerefinizüzerineyeminedermisiniz?"

"Elbetteederim."

Gençadamınsesindekiiçtenlik,kararlılıkveyumuşaklıkkarşısındaMilady'niniçirahatladı.

Nihayet yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra araba, kasvetli görünümlü, tecrit edilmiş birşatoyagidenbiryolaaçılandemirparmaklıklıkapınınönündedurdu.Arabaincekumdanbirzeminüzerindeilerlerken,Miladykayalıklaraçarparakkırılandalgalarınuğultusunuduydu.

Arabaikitonozunaltındangeçtivenihayetkareşeklinde,karanlıkbiravludadurdu;neredeyseaynıandakapınınaçılmasıylaaşağıyaatlayangençsubayelinisakinbir ifadeyleaşağıyainenMilady'yeuzattı.

"Tutsak olduğum anlaşılıyor," dedi etrafına baktıktan sonra en çekici gülümsemesiyle gözlerinigenç adama diken Milady, "ama vicdanımın sesi ve nezaketiniz bana bunun uzun sürmeyeceğinisöylüyorbayım."

Builtifatnekadaretkileyiciolsada,hiçbiryanıtvermeyensubaykemerindensavaşgemilerindekilostromolarınkilerebenzergümüşbirdüdükçıkararakfarklıtonlardaüçkezöttürdü;çokgeçmedenortayaçıkanbirkaçasker,koşumtakımlarınıçıkardıklarıterliatlarıahıragötürdüler.

Subay her zamanki nezaketi ve sükûneti ile tutsağını eve davet etti.Milady gülümseyen yüzüylekolunagirdi;alçakvekemerlibirkapıdangeçipyalnızcadibiaydınlananbirtonozunaltındantaşbirmerdivenevardılarvebirazsonraağırbirkapınınönünegeldiklerindegençadamüzerindetaşıdığıbiranahtarıdeliğesokup,Milady'yeayrılmışolankapıyıaçtı.

Tutsakbirbakıştaodayıeninceayrıntılarınakadartaradı.

Odabirzindan içinçok temiz,özgürbir insanın ikameti içinseçoksadeydi,yinedepenceredekiparmaklıklarvekapınındışındakisürgülerburayadahaçokbirzindanhavasıveriyordu.

Engüçlüdarbelerealışıkolsadabuyaratıkbiraniçindayanmagücünükaybederekbirkoltuğunüzerine yığıldı, kendisini sorgulamak üzere içeri girecek olan yargıcı bekleyerek kollarınıkavuşturupbaşınıöneeğdi.

Amaiçeritaşıdıklarısandıklarıvevalizleribirköşeyeyerleştirdiktensonrahiçkonuşmadandışarıçıkanbirkaçaskerdenbaşkakimsegirmedi.

Page 444: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Subay bu işlemleri Milady'nin her an için gözlemlediği sakin tavırlarıyla denetlerken hiçkonuşmuyor,emirlerinielişaretleriyadadüdükçalarakveriyordu.

Sankibuadamlaastlarıarasındabirkonuşmadilimevcutdeğildi.

SonundadahafazlabekleyemeyenMiladysessizliğibozdu.

"Tanrı aşkına bayım!" diye haykırdı, "bütün bu olanlar ne anlama geliyor? Kafamdaki soruişaretlerini giderin; öngörebildiğim tehlikeler, anlayabildiğim felaketler karşısında yürekliyimdir.Neredeyim ve hangi amaçla buraya getirildim? Bu parmaklıklar ve sürgüler kimin için, özgürmüyüm,yoksatutsakmı?Tutsaksamsuçumnedir?"

"Sizeayrılanbuodadasınız,madam.Sizigemidenalıpbuşatoyagetirmeemrialdımvesanırımbuemri de bir askerin disiplini ve bir beyefendinin nezaketiyle yerine getirdim. Burada, en azındanşimdilikgörevimsonaeriyor,bundanötesiylebaşkabirkişiilgilenecek."

"Okişikim?"diyesorduMilady,"Banaisminisöyleyemezmisiniz?"

O sırada merdivenlerden mahmuz gürültüleri geldi, bir şeyler konuşulduktan sonra seslerkayboldu,vebirkişininayakseslerininkapıyayaklaştığıduyuldu.

"Okişiişteburada,"dedisubaykapıdançekilip,saygıdolu,itaatkârbirduruşageçerek.

Aynıandakapınınaçılmasıylaeşikte,belindekılıcıolan,elindebirmendilisıkıpduran,şapkasızbiradambelirdi.

Karanlıktaki bu gölgeyi tanır gibi olanMilady, elini koltuğun kolçağına yaslayarak emin olmakiçinkafasınıönedoğruuzattı.

İlerlemeye başlayan yabancının yüzü lambanın ışığında belirmeye başladıkça Milady elindeolmadangeriçekiliyordu.

Sonrahiçşüphesikalmayınca:

"Kardeşim!"diyehaykırdıafallamışbirhalde,"Sizmisiniz?"

"Evet hanımefendi!" diye karşılık verdi Winter lordu, biraz kibar, biraz da alaycı bir ifadeyle,"Benim."

"Amabuşato?"

"Banaait."

"Buoda?"

"Sizinodanız."

"Yanitutsakmıyım?"

"Öyledesöylenebilir."

"Amabunazorkullanarakalıkoymadenir!"

"Büyüklaflaragerekyok,oturupikikardeşeuygundüşecekşekildesakincesohbetedelim."

Page 445: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sonrakapıyadönüp,gençsubayınsontalimatlarıbeklediğinigörünce:

"Tamam,"dedi,"teşekkürlerBayFelton,şimdibiziyalnızbırakın."

Page 446: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

L

Page 447: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İkiKardeşinSohbetiWinter lordu kapıyı kapatmak, panjuru çekmekve sandalyesini yengesinin yanına yaklaştırmakla

uğraşırken, düşüncelere dalmış olan Milady bütün ihtimalleri derinlemesine değerlendiriyordu,kimin eline düştüğünü anlamadan önce öngöremediği bu oyunu bir anda tümüyle kavradı.Kayınbiraderinisoylubirbeyefendi,ustabiravcı,gözüpekbirkumarbazvekadınlarakuryapmaktahünerlibirçapkınolaraktanıyor,amaentrikaçevirmekkonusundakendisiyleboyölçüşemeyeceğinibiliyordu. Buraya geleceğini nasıl öğrenmiş, kendisini nasıl yakalatmıştı? Ve onu neden buradatutuyordu?

Athoskendisine,kardinallekonuşmasınınbazılarınınkulağınagittiğinedairimalardabulunmuştu;amabukadarhızlıvecesurbirkarşıhamleyikabullenemiyordu.

Daha çok İngiltere'de daha önceden çevirmiş olduğu dolapların ortaya çıkmış olmasındankaygılanıyordu.Buckinghamikielmasıkendisininkestiğini tahminetmişolabilirveküçükihanetinbedelini bu şekilde ödetebilirdi; ama Buck-ingham bir kadına karşı, hele bu kadın kıskançlıkduygusununetkisiylehareketediyorsa,bukadarilerigitmezdi.

Bu varsayım ona daha makul geldi; ondan gelecekte yapacaklarının değil geçmişin intikamınıalmak istiyorlardı. Yine de acımasız ve zeki bir düşman yerine, anlaşabileceğini umduğukayınbiraderininelinedüşmüşolduğuiçinkendisinişanslısayıyordu.

"Evet,konuşalımkardeşim,"dedisevimligörünmeyeçalışırken,nasılbir tavıralmasıgerektiğinibelirleyecekbazıipuçlarınıWinterlordundanedinmeyidüşünenMilady.

"Demekİngiltere'yegelmeyekararverdiniz,"dediWinterlordu,"oysaParis'teykenbanasıksıkbirdahaBüyükBritanyatopraklarınaayakbasmamayakararlıolduğunuzusöylüyordunuz."

Miladybusoruyabaşkabirsoruylakarşılıkverdi.

"Her şeyden önce, yalnızca buraya geleceğimi değil, geleceğim günü, saati ve hangi limanaineceğimidebilecekkadarsıkıbiraraştırmayapmanızınnedeninisöyleyin."

Yengesi kullandığına göre bunun iyi bir taktik olduğuna karar verenWinter lordu sohbeti aynışekildekarşısorusoraraksürdürdü.

"Amasevgilikardeşim,sizönceİngiltere'yeneyapmayageldiğinizisöylesenize."

"Sizi görmeye geldim," diye karşılık verdi, kayınbiraderinin gönlünü kazanmak için verdiği buyanıtın,onund'Artagnan'ınmektubuylailgilikuşkularınıdahadaartırdığınıanlamayanMilady.

"Ah!Demekbenigörmeyegeldiniz?"dediWinterlordusinsice.

"Kuşkusuz,sizigörmekiçin.Bundaşaşılacaknevar?"

"İngiltere'yegelmenizinbenigörmekdışındabiramacıyokmu?"

"Hayır."

"YaniyalnızcabenigörmekistediğiniziçinManş'ıaşmazahmetinekatlandınız?"

Page 448: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Yalnızcasizigörmekiçin."

"Pesdoğrusukardeşim,bunebüyükbirsevgi!"

"Amabensizinenyakınakrabanızdeğilmiyim?"diyesorduMiladyetkileyicibirsaflıkla.

"Vetekmirasçım,öyledeğilmi?"dediWinterlordu,gözleriniMilay'ninkileredikerek.

Milady kendisine ne kadar hâkim olmaya çalışırsa çalışsın, titremesine engel olamadı ve bu sonsözleri söylerken elini yengesinin kolunun üzerine koymuş olan Winter lordu bu titremeyi farketmişti.

Gerçekten de, bu derin darbe doğrudan gelmişti. Milady'nin aklına ilk önce kendisine Ketty'ninihanetettiğivetedbirsizcedavranarakçıkarlarındankaynaklanantepkilerinihizmetçisiylepaylaşmışolduğu geldi; ayrıca kayınbiraderinin hayatını bağışladığında, d'Artagnan'a karşı nasıl öfkeli birçıkıştabulunduğunuhatırladı.

"Anlayamıyorum Milord," dedi zaman kazanıp rakibini konuşturmak için. "Ne söylemekistiyorsunuz?Busözlerinizinaltındabazıimalarmıyatıyor?"

"AmanTanrım,hayır,"dediWinter lordu safbir ifadeyle, "benigörmek için İngiltere'yegelmekistediniz. Bu isteğinizi öğrendiğimde, sizi gece karanlığında limana inmenin yorgunluğundankurtarmakiçin,emrinebirarabaveripsubaylarımdanbirinigönderdim,odasizisahibiolduğumvehergüngeldiğimbuşatoyagetirdivebirbirimizigörmeninmutluluğunuyaşamakiçinsizebuodayıhazırlattım.Bütünbunlardasizinbanasöylediğinizdendahaşaşırtıcıolannevar?"

"Benimşaşırtıcıbulduğum,gelişimdennasılhaberdarolduğunuz."

"Sevgilikardeşim,buçokbasit,koyagirdiğindeküçükgeminizinkaptanınıngirişiznialmakiçinbirsandallaseyirdefterinivemürettebat ileyolcularınkayıt listesinigönderdiğinigörmedinizmi?Limankomutanıolduğumiçinbulistebanagetirildivebendeisminizigördüm.Yüreğimdensizinsöylediklerinizgeçti,yaniböyletehlikeliyadaenazındanyorucubiryolculuğahangiamaçlaçıkmışolduğunuzudüşündümvekotramısizegönderdim.Gerisinibiliyorsunuz."

WinterlordununyalansöylediğinianlayanMilady'ninkorkusudahadaarttı.

"Kardeşim,"diyedevametti,"buakşamdalgakırandagördüğümMilordBuckinghamdeğilmiydi?"

"Takendisi.Ah!Görünüşündenetkilenmenizianlıyorum,"diyekarşılıkverdiWinterlordu;"ondançoksözedilenbirülkedengeliyorsunuzveFransa'yakarşıyapılanbuhazırlıklardostunuzkardinalinzihniniçokmeşgulediyorolmalı."

"Dostum kardinal mi!" diye haykırdı Winter lordunun her şeyden haberdar olduğunu anlayanMilady.

"Dostunuzdeğilmi?"dedibaronaldırmazbirifadeyle,"Ah!Bağışlayın,benöylesanıyordum;amadükedahasonrayenidendöneceğiz,buduygusalsohbetingidişatınıdeğiştirmeyelim:Benigörmeyegeldiğinizisöylüyordunuzdeğilmi?"

"Evet."

"Tamamozaman,siziteminederimkidilediğinizgibihizmetgöreceksinizvehergünbirbirimizigörebileceğiz."

Page 449: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Buradasonsuzadekkalmakzorundamıyım?"diyesorduMiladyürpererek.

"Kardeşim,burayıbeğenmedinizmi?Neeksiksesöyleyin,hemengetirteceğim."

"Amahizmetçilerimyok..."

"Hepsi olacakmadam; ilk kocanızın evinizi nasıl düzenlediğini söyleyin, kayınbiraderiniz olsamda,burayıdaaynışekildedüzenleyeceğim."

"İlkkocammı!"diyehaykırdıMilady,Winterlordunaürkmüşgözlerlebakarak.

"Evet, kardeşimden değil, Fransız olan ilk kocanızdan söz ediyorum.Zaten kendisi yaşadığı içinonayazıpbukonuylailgilibilgialabilirim."

Milady'ninalnınısoğukterlerbastı.

"Benimlealayediyorsunuz,"dediboğukbirsesle.

"Öylemigörünüyorum?"diyesorduayağakalkıpbiradımgeriatanbaron.

"Yadadahadoğrusubanahakaretediyorsunuz,"diyedevamettikasılmışparmaklarıylakoltuğunkenarlarınısıkıp,bileklerindendestekalarakdoğrulanMilady.

"Ben size hakaret mi ediyorum!" dedi Winter lordu küçümseyici bir ifadeyle, "Madam bununmümkünolabileceğineinanıyormusunuz?"

"Budoğrumösyö,yasarhoşsunuzyadasaçmalıyorsunuz;çıkınvebanabirkadıngönderin."

"Kardeşim,kadınlarboşboğazolurlar!Sizebenhizmet etsemnasıl olur?Böylece sırlarımız aileiçindekalır."

"Küstah!"diyehaykırdıMilady,soğukkanlıbirşekildebeklesedebirelinikılıcınagötürenbaronunüzerinebiryaygibiatılarak.

"Hey! Hey!" dedi baron, "İnsanları öldürme alışkanlığınız olduğunu biliyorum, ama siziuyarıyorum,kendimisavunacağım."

"Ah!Haklısınız,"dediMilady,"birkadınaelkaldıracakkadaralçakolduğunuzugörüyorum."

"Belkiöyle,yinedebirbahanemvar,sanırımsizeelkaldıranilkerkekbenolmayacağım."

Vebaronağırvesuçlayıcıbirelhareketiyle,parmağınıMilady'ninsolomzunayaklaştırdı.BoğukbirkükremeyiandıranbirsesçıkaranMilady,gerilipyenidenatılmakisteyenbirpantergibiodanınköşesinedoğruçekildi.

"Dilediğiniz gibi kükreyin," diye haykırdıWinter lordu, "ama ısırmaya kalkmayın, yoksa durumaleyhinizedöner,buradamirasdavalarınıöncedenhalledendavavekilleriyadatutsağımolangüzelkadın için benimle düello edecek gezgin şövalyeler yok, onların yerine evli olduğunuz haldekardeşimWinterlordununyatağınagirmeahlaksızlığıylasuçlayacakvesizidiğeromzunuzadaaynıişaretidağlayacakolancelladagönderecekyargıçlarımvar."

Milady'ningözündenkıvılcımlarsaçıldığınıgörenWinterlordu,erkekvesilahlıolmasınarağmenbu silahsız kadın karşısında yüreğinin derinliklerine kadar ürperdiğini hissetti; yine de artan biröfkeylekonuşmayadevametti:

Page 450: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,anlıyorum,kardeşiminmirasınıntadınavardıktansonra,şimdibenimmirasımıistiyorsunuz;amaönceşunudinleyin,beniöldürebiliryadaöldürtebilirsiniz,bütünönlemlerimialdım,sizesahipolduğum servetten bir peni bile kalmayacak. Zaten zengin değil misiniz? Neredeyse bir milyonayaklaşan bir servetiniz var, kötülük yapmaktan özel bir haz almasaydınız, belki gittiğiniz o lanetyoldandönebilirdiniz.Ah!Sizeşunudasöyleyeyim,kardeşiminazizhatırasıolmasasizihapislerdeçürütebilir yadaTyburn'deki tayfaların cinsel ihtiyaçlarını tatmin etmeyegönderebilirdim;bunlarıyapmayacağımamasizdebututsaklığısessizcekabulleneceksiniz;onbeş,yirmigüniçindeorduylaLaRochelle'ehareketedeceğim,amabengitmedenöncebirgemisizigüneydekikolonilerimizdenbirine götürecek; içiniz rahat olsun, yanınızda İngiltere'ye ya da Avrupa'ya geri dönmek için ilkgirişiminizdebeyninizidağıtacakbiryolarkadaşınızolacak."

Miladyalevalevyanangözbebeklerininirileştiğibirdikkatledinliyordu.

"Evet," diye devam etti Winter lordu, "şimdilik bu şatoda kalacaksınız; duvarlar kalın, kapılarsağlam, parmaklıklar demirdendir; zaten pencereniz denize bakıyor: Bana ölümüne bağlı olanadamlarım odanızın önünde ve avluya açılan koridorlarda nöbet tutacaklar; avluya varsanız bile,önünüzde aşmanız gereken parmaklıklı üç kapı olacak. Emirler çok kesin, kaçmaya kalkıştığınızıbelli eden bir adım, bir hareket, bir söz size ateş edilmesine neden olacak; öldürülürseniz, İngilizadaleti kendisini bir dertten kurtardığım için bana minnettar kalacaktır. Ah! Yüz hatlarınızdakigerginliğinkaybolduğunu,kendinizegüveninizingerigeldiğinigörüyorum.İçinizden‘Dahaonbeş,yirmigünümvar,yaratıcızekâmsayesindeaklımaşeytanifikirlergelecekvekendimebirkaçkurbanbulabileceğim,nasılolsabuadamhepburadaolmayacak,'diyorsunuz.Ah!Ah!Birdeneyinhele."

İçindengeçenlerinokunduğunuanlayanMilady,yüzündeendişedışındabirifadebelirmemesiiçintırnaklarınıetinebatırdı.

Winterlordudevametti.

"Yokluğumda buranın komutasını alacak olan subayın emirleri nasıl yerine getirdiğine tanıkolmuşunuzdur,çünküsizitanıdığımkadarıylaPortsmouth'tanburayagelenekadaronukonuşturmayaçalışmaktangerikalmamışsınızdır.Nasılbuldunuz?Mermerbirheykelbileancakbukadarsessizvesoğukkanlıolabilir,öyledeğilmi?Şimdiyedekbirçokerkeğibaştançıkarmayaçalıştınızveneyazıkki hepsinde başarılı oldunuz; amabir de bu adamı deneyin, bu işin üstesindengelebilirseniz, sizinşeytanıntakendisiolduğunuzakararvereceğim."

Kapıyadoğrugidipsertçeaçtı.

"BanaBayFelton'ıçağırın,"dedi."Birazbekleyin,sizionaemanetedeceğim."

İkiakrabaarasındayaşanangaripsessizliksırasında,giderekyaklaşanağırvedüzenliayaksesleriduyuldu,kısasüresonrakoridorunkaranlığındabiradamınsiluetibelirdivedahaöncetanıştığımızgençteğmenkapınıneşiğindebaronunemirlerinibeklemeyebaşladı.

"SevgiliJohn,içerigelin,"dediWinterlordu,"girinvekapıyıkapatın."

Gençsubayiçerigirdi.

"Şimdi,"dedibaron, "şukadına iyibakın, genç,güzelvedünyanınbütünçekicilikleriniüzerindetoplamış, amao yirmi beş yaşında,mahkemelerimizin arşivlerinde işlediği suçları ancakbir yıldaokuyabileceğiniz bir canavar, sesi etkileyicidir, güzelliğini kurbanlarınakarşı yemolarakkullanır,hakkınıvermekgerekirsebedenidevaatlerini yerinegetirir; sizi baştan çıkarmaya çalışacak, hatta

Page 451: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

belkideöldürmeyideneyecek.Feltonsizisefalettençıkarıpteğmenyaptım,birkeresindehayatınızıkurtardım, sizin için yalnızca bir koruyucu değil bir dost, bir yardımsever değil bir babayım; bukadın İngiltere'yebeniöldürmek içingeldi,buyılanıelleriminarasında tutuyorum;dostumFelton,evladımJohn,sendenbeniveözelliklekendinibukadındankorumanıistiyorum,kendiiyiliğiniçinbukadınıhakettiğicezayıbulanakadarelindenkaçırmayacağınayeminet. JohnFelton, sözünevedürüstlüğünegüveniyorum."

"Milord," dedi sabit bakışlarında yüreğindeki kinin tamamı toplanan genç subay, "Milord, sizeyeminederimkiistediklerinizyerinegetirilecek."

Milady bu bakışları kaderine boyun eğmiş bir kurban gibi karşıladı:Güzel yüzünü bundan dahaitaatkâr, bundan daha yumuşak bir ifade kaplayamazdı.Winter lordu az önce kendisine saldırmayahazırlananodişikaplanınaynıkadınolduğunagüçlükleinandı.

"Bu odadan asla çıkmayacak, kimseyle görüşmeyecek, anlıyor musunuz John," dedi baron,"yalnızcasizinlekonuşacak,tabiionakendisiylekonuşmaonurunubahşederseniz."

"BuyeterliMilord,yeminettim."

"Veşimdimadam,insanlartarafındanyargılandığınızagöre,Tanrı'ylabarışmayaçalışın."

Miladybuyargılamaylayıkılmışgibibaşınıöneeğdi.Winterlordudışarıçıkarken,Felton'akapıyıkapatıparkasındangelmesiniişaretetti.

Birkaç saniye sonra, koridorda, kemerindebaltası ve elinde tüfeğiylenöbet tutandeniz askerininağıradımlarıduyuldu.

Kendisini anahtar deliğinden gözetleyeceklerini düşünen Milady birkaç dakika aynı şekildebekledikten sonra, yenidenmeydanokuyano tehditkâr ifadeyle kaplananyüzünükaldırarakkapıyakoştu,penceredenbaktıveyenidengenişbirkoltuğaoturupdüşünmeyebaşladı.

Page 452: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LI

Page 453: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SubayKardinalhaberbeklesede,İngiltere'denyalnızcacansıkıcıvetehditdolumesajlargeliyordu.

La Rochelle abluka altına alınmış olsa ve alınan önlemlerle dalgakıran sayesinde şehre yardımgelmesiihtimalibulunmasada,kuşatmauzunsürebilirdi;budurumkralınaskerleriiçinonurkırıcı,XIII. Louis ile Anne d'Autriche'in arasını bozmayı başarsa da, araları açılan Bassompierre ileAngoulêmedükünübirtürlübarıştırmayankardinaliçinseçokcansıkıcıydı.

Kuşatmayıbaşlatandükegelince,buişibitirmeyikardinalebırakmıştı.

Belediye başkanının büyük direnişine rağmen, şehirde teslim olmak isteyenlerin çıkardığıayaklanmalarbaşgöstermiş,belediyebaşkanıisyankârlarıastırmıştı.Buidamlarendikkafalılarıbilesusturmaya yetmiş, açlıktan ölmeyi kabullenmelerini sağlamıştı. Bu ölüm çeşidi onlara idamsehpasındacanvermektendahayavaşvedahabelirsizgörünüyordu.

Kuşatmacılar ara sıra La Rochelle'lilerin Buckingham'a ya da Buckingham'ın kente yolladığıhabercileriyakalıyorlardı.Herikidurumdadayargılamaçokkısasürüyor,kardinalinağzındantekbir sözcük çıkıyordu: "Asın!" İdamlara davet edilen kral bıkkın bir halde geliyor, bütün ayrıntılarıgörebilmek için en iyi yereoturuyordu;bugösteri onubirazolsunoyalasavekuşatmanın sonunusabırlabeklemesinisağlasada,canınınçoksıkılmasınıveheraniçinParis'edönmektensözetmesiniengelleyemiyordu,öylekihabercilerinvecasuslarınyakalanamadığıgünlerde,kardinalbütünhayalgücünükullanmasınarağmençokzordurumlardakalıyordu.

Zamangeçsede,LaRochelle'liler teslimolmuyordu:Yakalanansonhabercinintaşıdığımektupta,Buckingham'a şehrin gücünün tükenmekte olduğu bildiriliyor, ama ardından, "On beş gün içindeyardımgelmezse teslimolacağız" yerine, "Onbeş gün içinde yardımgelmezse açlıktan öleceğiz,"deniliyordu.

Budurumda,LaRochelle'lilerintekumuduBuckingham'dı.Buckinghamonlarınmesihiydi.BirgünBuckingham'danyardımgelmeyeceğinikesinbirşekildeöğrenirlerse,umutlarınınvecesaretlerininkırılacağıbelliydi.

Bu yüzden, kardinal büyük bir sabırsızlıkla İngiltere'denBuckingham'ın gelemeyeceğini bildirenhaberibekliyordu.

Şehringüçkullanılarakelegeçirilmesikonusukralındanışmakurulundasıklıklaelealınıyor,amasürekli olarak reddediliyordu; öncelikle La Rochelle zapt edilemez gibi görünüyordu, ayrıca nesöylersesöylesin,odönemdeilericiolarakbilinenkardinal,FransızlarınFransızkanınıdökeceğibuçatışmanın ülkeyi altmış yıl geriye götürecek bir girişim olduğunu iyi biliyordu. Gerçekten de,1628'de, La Rochelle kuşatmasında, üç dört bin Huguenot'nun öldürülmesi, 1572'deki Saint-Barthélemykatliamınaçokbenzeyebilirdi, iyibirKatolikolankralınhiçdeolumsuzbakmadığıbuaşırı güç kullanma yöntemine kuşatmanın generalleri La Rochelle'in yalnızca açlığa mahkûmedilerekelegeçirileceğisavıylakarşıçıkıyorlardı.

Kardinalzihnindenkorkunçhabercisiyleilgilikaygılarıatamıyordu,çünküodabazenbiryılana,bazendebiraslanadönüşenbukadınıngaripözelliklerinifarketmişti.Kendisineihanetetmişolabilirmiydi?Yoksaölmüşmüydü?Onu,kendisiyadakarşı tarafadınaçalışsada,büyükengellemelerlekarşılaşmadan bu kadar uzun süre sessiz kalmayacağını bilecek kadar iyi tanıyordu. Ama bu

Page 454: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

engellemelerinnasılgerçekleştiğinikestiremiyordu.

Zaten bu kadının geçmişinde, ancak kırmızı pelerininin altında gizleyebileceği korkunç olaylaryaşamış olduğunu tahmin ediyor ve onu tehdit eden tehlikeye karşı daha üst düzeyde bir destekbulamayacağı için kendisine mecbur olduğunu hissediyordu, işte bu yüzden Milady'yegüvenebileceğinidüşünüyordu.

Bununüzerine tek başına savaşmaya, dışarıdan olumlu bir haber gelirse bunumutlu bir rastlantıolarak karşılamaya karar veren kardinal, La Rochelle'lileri açlığa mahkûm eden dalgakıranıyükseltmeye devam etti. Ara sıra onca yoksulluğu ve erdem yüklü kahramanlıkları barındıran obahtsız şehre bir göz atıyor ve Robespierre'in selefi olan kendi selefi XI. Louis'nin sözlerinihatırlayarak,Tristan'ındostununşudeyişinimırıldanıyordu:"Bölveyönet."

Paris'i kuşatan IV. Henri surların üzerinden ekmek ve yiyecek attırıyordu, kardinal ise LaRochelle'lilereliderlerininnekadaradaletsiz,bencilveacımasızdavrandığını,ellerindebolmiktardabuğday bulunsa da, bunu halkla paylaşmadıklarını, kadınların, çocukların ve yaşlıların ölmesipahasına yiyecekleri yalnızca surları savunan askerlere ayırdıklarını anlatan küçük pusulalarattırıyordu. O güne kadar kâh fedakârlıktan, kâh liderlere karşı harekete geçecek kadar güçlüolmamalarından dolayı genel olarak benimsenmeyen bu teori pratiğe geçmiş, pusulalar etkisinigöstermeyebaşlamıştı.Pusulalarsurlardakiaskerlere,ölümeterkedilenoçocukların,okadınların,oyaşlıların,kendievlatları,kendikarıları,kendibabalarıolduğunu,ortakkararalabilmek içinortaksefaletekatlanmakgerektiğinihatırlatıyordu.

Bupusulalaronlarıkalemealanlarınbeklediğietkiyiyaratmayabaşlamış,kenthalkınınbüyükbirbölümükraliyetordusuylaözelgörüşmeleryapılmasınakararvermişti.

Amakardinaluygulamayakoyduğubuplanınınmeyvelerinitoplamayahazırlanıpkendisiylegururduyarken, Portsmouth'tan gelen bir La Rochelle sakini anlaşılmaz bir şekilde, kardinalingözetimindeki, Bassompierre, Schomberg ve Angoulême dükünün sıkı denetimindeki kraliyethatlarını aşmayı başarmış ve kente girerek sekiz gün öncemuhteşem bir filonun Fransa'ya doğruharekete hazırlandığına tanık olduğunu açıklamıştı. Dahası Buckingham belediye başkanına,Fransa'ya karşı oluşturulan ittifakın harekete geçeceğini, krallığın İngiliz, Avusturya ve İspanyaorduları tarafından işgal edileceğini bildiriyordu. Bütün meydanlarda halka okunan, kentin bütünsokaklarınakopyaları asılanbumektup,kraliyetordusuylagörüşmelerinbaşlatılmasını isteyenleri,gösterişlibirşekildeilanedilenbuyardımıngelmesinibeklemeyeyöneltmişti.

Bu beklenmedik gelişme, Richelieu'nün ilk baştaki endişelerine geri dönmesine ve gözleriniyenidendenizinkarşıtarafınaçevirmesinenedenolmuştu.

Buarada,gerçekliderlerininkaygılarındanuzakolankraliyetordusununaskerlerineşelibiryaşamsürdürüyorlardı;ordugâhtaneyiyeceknedeparaeksikoluyor,birliklergözüpeklikveehlikeyiflikkonusunda birbirleriyle rekabet ediyorlardı. Açlık ve endişeyle kıvranan La Rochelle'liler vekaygılarını gideremeyen kardinal için çok uzun geçen bu günlerde, kraliyet ordusu mensuplarıhabercileriyakalayıpasmak,dalgakıranayadadenizedoğrumaceralıyolculuklaryapmak,çılgıncagirişimlerplanlayıponlarıhayatageçirmekleoyalanıyorlardı.

Bazen sıradan bir devriye gibi atıyla dolaşmaya çıkan kardinal bakışlarını Fransa'nın dört biryanındangetirttiğimühendislere rağmen istediğihızlayükselmeyendalgakıranayöneltiyor,Mösyöde Tréville'in birliğinden bir silahşora rastladığında yanına yaklaşıp onu garip bir şekildeinceliyordu, bizim dört silahşordan biri olmadığını görünce yoluna devam etmesine izin verip

Page 455: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yenidenderindüşünceleredalıyordu.

Kenttengörüşmeönerisialamadığı,İngiltere'denbeklediğihaberingelmediğibirgünyinecanıçoksıkılan kardinal yalnızca ordugâhtan dışarı çıkmış olmak içinCahussac veLaHoudiniere'i yanınaalarak kumsal boyunca keşfe çıkmıştı. Yoğun düşüncelerini okyanusun enginliğiyle karıştırarakatının ağır adımlarıyla ilerlerken bir tepenin doruğuna vardığında, çalılıkların arasından, güneşinyılınodönemindenadirgörünenışınlarıaltındakumlarauzanmışyedikişiyifarketti.Etraflarıboşşişelerle çevrili bu kişilerden dördü içlerinden birine gelen mektubu okumaya hazırlanan bizimsilahşorlardan başkası değildi. Bu mektubun ne kadar önemli olduğu kartların ve zarların birtrampetinüzerindeunutulmuşolmasındananlaşılıyordu.

DevasaCollioureşarabıdamacanasınıaçmayaçalışanlarisebubeylerinuşaklarıydı.

Söylediğimiz gibi kardinal o gün hiç keyifli değildi ve zihninin kaygılarla dolu olduğu böyleanlardabaşkalarınınmutluluğuyüzünündahadaasılmasınanedenolurdu.Zatenkafasında,kendisinimutsuzedenkoşullarınbaşkalarınıkeyiflendirdiğigibigaripbirdüşüncedevardı.CahussacveLaHoudiniere'e durmalarını işaret ederek atından indi ve adımlarının duyulmasına engel olan kumzeminin ve görülmemesini sağlayan çalılıkların sayesinde bu şüpheli gülüşmelere yaklaşarak,oldukça ilginç görünen bu sohbete tanık olmayı denedi, çalılıklara on adım kala, gevezeGaskonyalının sesini tanıdı ve bu kişilerin silahşorlar olduğunu bildiğinden, diğerlerinin ayrılmazüçlüAthos,PorthosveAramisolduğundanhiçkuşkuduymadı.

Budurumsohbeteolanilgisinidahadaartırdı;gözlerinikaplayangaripbirifadeyleyabankedisigibi çalılığa doğru ilerledi, ama daha belli belirsiz gelen seslerden bir anlam çıkaramamıştı ki,silahşorlarıuyarantizbirsesleürperdi:

"Subay!"diyebağırdıGrimaud.

"Demekkonuşuyorsunuz,öylemi?"dedidirseğiüzerindedoğrularakalevalevyananbakışlarınıGrimaud'yadikenAthos.

Bunun üzerine sesini çıkarmayan Grimaud yalnızca işaret parmağıyla çalılıkların arasındakikardinalveadamlarınıgösterdi.

Dörtsilahşorhemenyerlerindenfırlayarakkendisinisaygıylaselamladılar.

Kardinalöfkeligörünüyordu.

"Demeksayınsilahşorlar içinnöbet tutuluyor,"dedi,"yoksaİngilizlerkaradanmıgeliyor?Yadasilahşorlarkendileriniüstrütbelisubaylargibimigörüyorlar?"

"Monsenyör,"diyeyanıtladıAthos,çünkübugenelkorkuanındasükûnetinivesoğukkanlılığınıbirtekokoruyabilmişti,"Monsenyör,silahşorlargörevliolmadıklarındayadagörevlerisonaerdiğindeiçkiiçerlervezaratarlar,ayrıcauşaklarınıngözündeüstrütbelisubaylardanfarksızdırlar."

"Uşaklar!"diyehomurdandıkardinal,"Birilerigeldiğindeefendileriniuyarmaemrialmışuşaklarauşakdeğilnöbetçidenir."

"Yine de ekselanslarının gördüğü gibi bu önlemi almasaydık, kendisine saygılarımızı sunma vebizleribirarayagetirdiğiiçinminnetlerimizibildirmefırsatıbulamayacaktık.D'Artagnan,azöncebuminnetinizinasılifadeedeceğinizisoruyordunuz,iştesizefırsatçıktı."

Page 456: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bu sözler tehlike anlarında Athos'u farklı kılan sarsılmaz bir soğukkanlılıkla söylenmişti ve buaşırınezaketonubazendoğuştanbirkraldandahagösterişlibirkralyapıyordu.

Yaklaşan d'Artagnan'ın kekeleyerek söylediği birkaç minnet sözcüğü kardinalin yüzünüsomurtmasıylayarıdakesildi.

"Önemli değil beyler," diye devam etti kardinal, Athos'un nezaket dolu sözlerinden hiçetkilenmemişgibigörünerek,"önemlideğil,sıradanaskerlerinayrıcalıklıbirbirliktegörevalıyorlardiyebüyüksenyörlergibidavranmalarındanhiçhoşlanmam,disiplinherkes içinolduğugibionlariçindegeçerlidir."

KardinalinsözlerinibitirmesinibekleyenAthosonaylarcasınaeğilerekkarşılıkverdi:

"Disiplini unuttuğumuzu sanmıyorum monsenyör. Görevde değiliz, bu yüzden zamanımızıdilediğimiz gibi kullanacağımızı düşünmüştük. Ekselanslarının bize verecekleri bir görev varsa,hemenyerinegetirmektenmutlulukduyacağız.Monsenyöründegördüğügibi,"diyedevametti busorgulamadansıkılmayabaşladığıiçinkaşlarınıçatanAthos,"enufakbiralarmdahazırolmakiçinsilahlarımızlabirlikteçıktık."

Vekardinaleparmağıyla,üzerindekartlarınvezarlarınbulunduğutrampetinyanındaçatılmışhaldedurantüfeklerigösterdi.

"Ekselansları şuna inanabilirler ki," diye ekledi d'Artagnan, "küçük bir kafile ile gelen kişininkendisiolduğunubilseydikonuayaktakarşılardık."

Kardinalbıyıklarınıvebirazdadudaklarınıısırıyordu.

"Burada her zamanki gibi bir araya gelip, silahlarınız ve nöbet tutan uşaklarınızla neyebenzediğinizibiliyormusunuz?"dedikardinal,"gizliişlerçevirenfesatçılara."

"Ah! İştebudoğrumonsenyör,"dediAthos. "Ekselanslarınıngeçen sabah tanıkolduğugibigizliişlerçeviriyoruz,amayalnızcaLaRochelle'lilerekarşı."

"Siyasetçibeyler,"diyekarşılıkverdikardinalkaşlarınıçatarak,"benigördüğünüzdesakladığınızomektup gibi aklınızdan geçenleri de okumak mümkün olsa, belki bilinmeyen pek çok sır ortayaçıkabilir."

KanıbeyninesıçrayanAthoskardinaledoğrubiradımattı.

"Monsenyör,banasankibizdengerçektenkuşkulanıyorvebiziciddibirsorguyaçekiyormuşsunuzgibi geliyor; durum böyleyse ekselansları lütfedip açıklasınlar da, biz de nasıl davranacağımızıbilelim."

"Bubir sorgulamaolsaydı,"diyekarşılıkverdikardinal, "sorgulanmayamaruzkalanlardabunusöylerdi."

"Öyleysemonsenyör,sormanızyeterli,yanıtvermeyehazırız."

"MösyöAramis,okuduğunuzvesonrasakladığınızomektupkimdengeliyor?"

"Birkadındanmonsenyör."

"Ah!Anlıyorum,"dedikardinal,"butürmektuplarkonusundaketumdavranmakgerekir,amaonu

Page 457: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birgünahçıkarıcıyagösterebilirsiniz,biliyorsunuz,bunayetkimvar."

"Monsenyör,"dediAthosböylebiryanıtlakellesiniortayakoyduğunubilmeninverdiğikorkunçbirsükûnetle, "bu mektup bir kadından geliyor, ama altında ne Marion de Lorme'un ne de Madamd'Aiguillon'unimzasıvar."

Yüzü bir ölününki gibi solan kardinalin gözleri kıvılcımlar saçıyordu. Emir verecekmiş gibiCahusacveLaHoudiniere'edöndü.BuhamleninamacınıanlayanAthostüfekleredoğrubiradımattı,tutuklanmaya niyetli görünmeyen üç arkadaş da gözlerini silahlarına dikmişlerdi. Adamlarıylabirlikte üç kişi olduklarını ve karşılarında uşakları da katarsa yedi kişi bulunduğunu hesaplayankardinal, Athos ve arkadaşlarının gizli bir iş çevirdiklerine ve dövüşün eşit koşullardagerçekleşmeyeceğine karar verdi; her zamanki hızlı dönüşlerinden birini yaparak öfkesini birgülümsemeylebastırdı.

"Hadi, hadi!" dedi, "Sizler gün ışığında gururlu, karanlıkta sadık, yürekli delikanlılarsınız,başkalarının güvenliğini o kadar özenli bir şekilde sağlayanların, kendi güvenliklerine de önemvermelerinde bir sorun yok; beyler, Colombier-Rouge hanına kadar bana eşlik ettiğiniz o geceyiunutmadım;izleyeceğimyoldabir tehlikeolsa,banaeşliketmenizi isteyecektim,amaböylebirşeyyok, bu yüzden burada kalabilirsiniz, içkilerinizi bitirirken zar atıp, mektubunuzu okuyabilirsiniz.Hoşçakalınbeyler."

VeCahusac'ıngetirdiğiatınabindiktensonra,silahşorlarıeliyleselamlayarakuzaklaştı.

Ayakta hiç kımıldamadan duran dört genç adam, gözden kaybolana kadar hiç konuşmadan onuizlediler.

Sonrabirbirlerinebaktılar.

Hepsinin yüzü asılmıştı, çünkü dostane ayrılışına rağmen kardinalin yüreğinin öfkeyle doluolduğunubiliyorlardı.

YalnızcaAthosgüçlüveküçümserbiredaylagülümsüyordu.

Kardinalgözdenkaybolunca:

"BuGrimaudçokgeçhaberverdi!"dedibukötükarşılaşmanınsuçunubirbaşkasınaatmakisteyenPorthos.

Grimaud,kendisinibağışlatmaküzereyanıtverecektiki,Athos'unişaretiylesustu.

"Aramis,mektubuonaverecekmiydiniz?"diyesordud'Artagnan.

"Kararımı vermiştim," dedi Aramis en yumuşak sesiyle, "mektubu almak için ısrar etseydi, birelimlemektubuverirkendiğerelimlekılıcımıbedeninesaplayacaktım."

"Bunu tahmin ettiğim için aranıza girdim," dedi Athos. "Gerçekten de bu adam erkeklerlekonuşurken çok tedbirsiz davranıyor, sanki şimdiyekadarkadınlar ve çocuklardanbaşkakimseylekonuşmamışgibigörünüyor."

"SevgiliAthos,"dedid'Artagnan,"sizehayranım,amayinedehaksızsayılırız."

"Nasıl, haksız mı sayılırız!" diye karşılık verdi Athos. "Soluduğumuz bu hava, bakışlarımızınkucakladığı bu okyanus, üzerine uzandığımız bu kum, sevgilinizden gelen bu mektup kime ait?

Page 458: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Kardinale mi? Bu adam dünya yalnızca kendisininmiş gibi davranıyor, onu görünce kekelemeye,titremeye başladınız, sanki Bastille karşınızda yükseliyormuş gibiydiniz, gören devasaMedusa'nınsizi taşa çevirdiğini sanabilirdi. Âşık olmak gizli işler çevirmek midir? Kardinalin kaçırttığı birkadına âşık oldunuz ve onu kardinalin elinden kurtarmak istiyorsunuz; ekselanslarıyla kumaroynuyorsunuz;bumektupsizineliniz;elinizinedenrakibinizegösteriyorsunuz?Nasılbizonunneleryapacağınıtahminediyorsak,odabizimneleryapacağımızıtahminetsin!"

"Aslında,söylediklerinizçokmakulAthos,"dedid'Artagnan.

"Öyleyse olup bitenlere aldırmayalım,Aramis kardinalin araya girmesiyle yarıda kalanmektubuokumayadevametsin."

Aramis mektubu cebinden çıkarırken, üç arkadaş kendisine yaklaştılar, uşaklar da yenidendamacananınbaşınadöndüler.

"Birikisatırokumuştunuz,"dedid'Artagnan,"sizeniyisiyenibaştanalın."

"Memnuniyetle,"dediAramis.

"Sevgilikuzenim,KızkardeşiminküçükhizmetkârıyerleştirdiğiCarmélitesmanastırınınbulunduğuStenay'a

gitmeyekararverdim;ozavallıkendinidineadadı;ruhununkurtuluşutehlikedeykenbaşkabiryerdeyaşayamayacağınıbiliyor.Yinedeailemizinişleriyolundagiderse,lanetlenmeyigözealarak, kendisi için üzülenlerin, her zaman için kendisini düşünenlerin yanına dönecek.Aslındaçokdamutsuzsayılmaz, tekarzususözlüsündenbirmektupalmak.Bugibişeylerinparmaklıklararasındanzorgeçtiğinibiliyorum;amasizekanıtladığımgibibuişlerdepekdebeceriksizsayılmamvebugöreviyerinegetirmeyiüstleniyorum.Kızkardeşimsonsuzadeksaklayacağıhatıradandolayısizeteşekkürediyor.İlkbaştaçokendişelendi;amakendisindenhabersizbazıgelişmelerolmamasıiçinbiradamınıorayagönderincebirazrahatladı.Hoşçakalın sevgili kuzenim,bize elinizdengeldiğince sıkyazın, tabii güvenli bir şekilde

iletebildiğinizsürece.Sizikucaklıyorum.

MarieMichon."

"Ah! Size çok şey borçluyum, Aramis!" diye haykırdı d'Artagnan. "Sevgili Constance! Nihayetondan haber alabildim, Stenay'daki bir manastırda güvenlik içinde yaşıyor! Stenay nerede biliyormusunuz,Athos?"

"Sınırdanbirkaçfersahötede,kuşatmabittiğindeorayabirgözatabiliriz."

"Uzunsürmeyeceğiniumuyorum,"dediPorthos,"çünkübusabahasılanhaberciLaRochelle'lilerinayakkabılarınınderilerinikemirdiklerinisöyledi.Derileribitirdiktensonrasıratabanlarınagelecek,ensonundadayemekiçinbirbirlerindenbaşkabirşeybulamayacaklar."

"Zavallıahmaklar!"dediAthos,odönemdebugünkükadarbilinmesede,çokdeğerliolanBordoşarabındanbirkadehiçerken,"Zavallıahmaklar!SankiKatoliklikdinlerinenyararlısı,enerdemlisideğilmiş gibi davranıyorlar! Yine de yürekli insanlar," dedi dilini damağında şaklattıktan sonra."AmasizneyapıyorsunuzAramis,yoksamektubucebinizemisokuyorsunuz?"

"Evet,Athoshaklı,"dedid'Artagnan,"onuyakmak lazım,belkibubileyetmez,kardinalinkülleribilekonuşturacakbirsırrıolabilir."

Page 459: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Mümkündür,"dediAthos.

"Amabumektubuneyapacaksınız?"diyesorduPorthos.

"Grimaud,burayagelin,"dediAthos.

Grimauditaatederekayağakalktı.

"Dostum,izinsizkonuştuğunuziçinbukâğıdıyiyeceksiniz,sonrabuhizmetinizinkarşılığındabirkadehşarapiçeceksiniz,iştemektup,kuvvetliçiğneyin."

Gülümseyen Grimaud, gözlerini Athos'un ağzına kadar doldurduğu kadehe dikerek mektubuçiğnediveyuttu.

"BravoüstatGrimaud!"dediAthos,"iştekadehiniz,teşekküretmenizegerekyok."

Bordo şarabını sessizce yudumlayan Grimaud'nun bu tatlı demlenme süreci boyunca gökyüzünebakangözleribirdilsiziçinçokşeyanlatıyordu.

"Ve şimdi," dediAthos, "sayın kardinalin aklınaGrimaud'nunkarnını açtırmakgibi dâhiyane birfikirgelmezse,buiştensıyrıldıksayılır."

Bu arada ekselansları melankolik gezintisine devam ederken bıyıklarının arasından şunlarımırıldanıyordu:

"Budörtsilahşormutlakabenimadamlarımolmalı."

Page 460: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LII

Page 461: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TutsaklığınİlkGünüFransakıyılarınabirgözattıktansonra,biraniçingözdenkaybettiğimizMilady'yegeridönelim.

Onukaranlıkdüşüncelerinuçurumunayuvarlanmışbirhalde,bütünumutlarınıkaybettiği,hayatındailkkezendişelendiği,ilkkezgerçektenkorktuğucehenneminkapısındabulacağız.

Hayatı boyunca, iki kez talihi yaver gitmemiş, iki kez sırrının açığa çıktığını, ihanete uğradığınıgörmüştü ve her iki durumda da Tanrı tarafından gönderildiğine hiç şüphe olmayan o uğursuzyaratık karşısında başarısızlığa uğramıştı: D'Artagnan onu, kötülüğün o karşı konulmaz gücünüyenmişti.

Aşkındayanıltmış,gururunuincitmiş,duygularınıyönlendirmiştiveşimdideonuözgürlüğündenetmiş,hayatınıtehlikeyeatmıştı.Dahasıkendisinigüçlükılanomaskesiniaralamıştı.

D'Artagnan,sevmişolduğuherkesgibiondandanefretettiğivekraliçeyleolan ilişkisiyüzündenkardinal tarafından tehdit edilen Buckingham'ın üzerine yönelen kasırganın yönünü değiştirmişti.D'Artagnan,bukarakterdekikadınlardagörülenevcilleşmezdişikaplanfantezisinigerçekleştireceğiWardes kontunun yerine geçmişti.D'Artagnan, öğreneni öldürmeye yemin ettiği o korkunç sırrınıbiliyordu. D'Artagnan, düşmanından intikam almasını sağlayacak o açık çeki elinden almıştı venihayetonuburadatutsakeden,kendisiniiğrençbirBotanyBay'eyadaHintOkyanusu'ndakitiksinçbirTyburn'egönderecekolandad'Artagnan'dı.

Tüm bu felaketlerin d'Artagnan'dan geldiğine hiç şüphe yoktu, başının üzerinde toplanan buncautançondanbaşkakimineseriolabilirdiki?KaderinbiroyunuymuşgibipeşpeşeöğrendiğisırlarınıWinterlordunayalnızcaoiletebilirdi.Kayınbiraderinitanıdığıiçinonayazmışolmalıydı.

Ona karşı ne büyük bir kin besliyordu! Orada hiç kımıldamadan durmuş, alev gibi parlayanbakışlarını boş odasına dikerken, bazen göğsünden gelen boğuk kükremeler, bu kasvetli ve kibirlişatonun dibindeki kayalıklara doğru yükselen, gürleyen, ama sonunda sonsuz bir umutsuzluklakırılan dalgaların seslerine eşlik ediyordu! Fırtınalı öfkesinin zihninde çaktırdığı şimşeklerinaydınlığında uzak bir gelecekte Madam Bonacieux'den, Buckingham'dan ve özellikle ded'Artagnan'danalacağımuhteşemintikamınplanlarınıyapıyordu.

Ama intikam almak için özgür olmak gerekiyordu ve bir tutsak olarak özgür olabilmek için deduvarlarıdelmesi,parmaklıklarıkesmesi,zeminikazmasıgerekiyordu,güçlüvesabırlıbirerkeğinbaşarabileceği bu girişimler, bir kadının duygusal zaaflarına uygun değildi. Zaten bu engelleriaşabilmek için, aylar, yıllar gerekiyordu, oysa akrabası ve acımasız gardiyanı Winter lordununsöylediğinegöreonunyalnızcaonbeş,yirmigünüvardı.

Yinede,erkekolsabütünbukaçmagirişimlerinideneyecekvebelkidebaşarılıolacaktı,Tanrıbuerkeksiruhuböylenarinveçelimsizbirbedeniniçineyerleştirereknasıldayanılmıştı!

Tutsaklığınilkdakikalarıçokkorkunçgeçmişti,bastırmayıbaşaramadığıbirkaçöfkenöbetikadındoğasınınzayıflığınabedeliniödetmişti.Amayavaşyavaşbuçılgıncaöfkeninkıvılcımlarınahâkimolmayabaşlamış,bütünbedeninisarsantitremelerkaybolmuştu,şimdidinlenenyorgunbiryılangibikıvrılmıştı.

"Hadi,hadi!Kendimibuşekildekoyuvererekaptallıkettim,"dedi,kendikendinisorguladığıateşli

Page 462: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

gözlerini yansıtan aynaya bakarak. "Şiddet yok, şiddet zafiyetin göstergesidir. Zaten bu yöntemikullanarak hiç başarılı olamadım, belki kadınlara karşı uygulasam onları yenebilirdim; amakarşımdaerkeklervarveonlar içinyalnızcabirkadınım.Ozamanbirkadıngibisavaşıp,gücümüzaaflarımdanalacağım."

Süratle değişen anlamlı mimiklerinin yüz ifadesini nasıl etkilediğini görebilmek için yüzüne,hatlarını kırıştıran öfkesinden, en yumuşak, en sevimli, en çekici gülümsemelerine kadar bütünifadeleri verdi. Sonra hünerli elleriyle yüzünün çekiciliğini artıracağına inandığı saçlarınıdalgalandırdı.Nihayetkendisiylegururduyarakmırıldandı:

"Hadi,henüzhiçbirşeykaybedilmedi.Hâlâgüzelim."

Saatneredeysesekizolmuştu.Miladyyatağıfarkedince,birkaçsaatlikdinlenmeninyalnızzihninevedüşüncelerinedeğil,cildinedeiyigeleceğinidüşündü.Yinedeyatmadanönceaklınamükemmelbirfikirgeldi.Akşamyemeğindensözedildiğiniduymuştu.Birsaattenberibuodadaolduğunagöre,birazdanyemeğigelecekti.Hiçvakitkaybetmekistemeyentutsak,hemenoakşamkendisinigözetimaltındatutanlarınkarakteranaliziniyapmayakararverdi.

Kapınınaltındabelirenışıknöbetçileringeridöndüğünügösteriyordu.AyağakalkmışolanMiladykendisinikoltuğunüzerinebıraktı,başınıgeriyeatıpaçtığıdağınıksaçları,kırışıkdantelininaltındakiyarı çıplak gerdanı ve birini kalbinin üzerine koyduğu, diğerini de sarkıttığı elleriyle beklemeyebaşladı.

Sürgülerinaçılıpkapınıngıcırdamasıylaodanıniçindegiderekyaklaşanayaksesleriduyuldu.

"Şumasayıorayakoyun,"dediMilady'ninsesindenFeltonolduğunuanladığıkişi.

Emiryerinegetirildi.

"Şamdanlarıgetirinvenöbetçilerigeriçekin,"diyedevamettiFelton.

Gençteğmeninaynıkişilereverdiğibuçifteemir,Milady'ninhizmetkârlarınvegardiyanlarınaynıkişiler,yaniaskerlerolduğunuanlamasınısağladı.

Zaten Felton'ın verdiği emirlerin büyük bir sessizlik içinde aceleyle yerine getirilmesi disiplininasılelindetuttuğunugösteriyordu.

NihayethenüzMilady'yebakmamışolanFeltononadoğrudöndü.

"Ah!Ah!Uyuyor,iyiozaman,uyandığındayer."

Veçıkmakiçinbirkaçadımattı.

"Amateğmenim,bukadınuyumuyor,"dedikomutanındandahadikkatliolanveMilady'yeyaklaşanbirasker.

"Nasıl,uyumuyormu?"dediFelton,"Pekineyapıyor?"

"Yüzüçoksolgun,bayılmışolmalı,solukalıpverişiniduyamıyorum."

"Haklısınız," dedi bulunduğu yerden bir adım bile atmadanMilady'ye bakarak, "Winter lordunatutsağının bayıldığını haber verin, çünkü bu beklenmedik durum karşısında ne yapacağımıbilmiyorum."

Page 463: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Asker subayının emirlerini yerine getirmek için dışarı çıktığında, tesadüfen kapının yanındabulunanbirkoltuğaoturanFeltonhiçkonuşmadan,hareketsizbirşekildebekledi.Miladykadınlarınüzerinde çok çalıştığı o büyük sanatın, yani gözkapaklarını açmadan, uzun kirpiklerinin arasındanetrafı gözlemenin üstatlarındandı: Kendisine sırtına dönmüş olan Felton'ı fark edip, yaklaşık ondakikaboyuncaonabaktı,buondakikaboyuncasoğukkanlıteğmenbirkezbilearkasınıdönmemişti.

O zaman birazdanWinter lordunun geleceğini ve varlığıyla subayının gücünü takviye edeceğinidüşündü:Böylece ilkgirişimibaşarısızolacaktı,kendinegüveniolanbirkadıngibikararınıverdi;başınıkaldırdı,gözleriniaçtıvehafifçeiçiniçekti.

NihayetbuiççekişFelton'ınarkasınabakmasınısağladı.

"Ah!Demekkendinizegeldinizmadam!"dedi,"Ohaldeburadaişimkalmadı!Birşeyeihtiyacınızolursasesleneceksiniz."

"Aman Tanrım, ne acılar çektim!" diyemırıldandıMilady, ortadan kaldırmak istedikleri kişilerietkileyenoeskizamanbüyücülerininkinebenzeyenahenklibirsestonuyla.

Vekoltuğundadoğrulurken,deminkindendahaçekiciverahatbirgörünümsergiledi.

Feltonayağakalktı.

"Sizegündeüçkezservisyapılacakmadam,"dedi,"sabahdokuzda,öğlenbirdeveakşamsekizde.Busaatlersiziniçinuygundeğilse,dilediğinizsaatlerisöyleyebilirsiniz."

"Amabukocaman,kasvetliodadahepyalnızmıolacağım?"diyesorduMilady.

"Bu civarda yaşayan kadınlardan birine haber gönderildi, yarın şatoda olacak ve ne zamanistersenizyanınızagelecek."

"Sizeminnettarım,"deditutsakmütevazıbirifadeyle.

Hafifçe öne doğru eğilerek kendisini selamlayan Felton kapıya yöneldi. Çıkmak üzereyken,koridorda, kendisine Milady'nin bayıldığını haber vermeye giden askerle birlikte Winter lordubelirdi.Elindebiramonyakruhuşişesivardı.

"Buradaneleroluyor?"diyesordualaycıbirsestonuyla,tutsağınınayaktaveFelton'ındaçıkmaküzere olduğunu görünce. "Yoksa ölü dirildi mi? Felton, evladım, bir acemi yerine konduğunu veileride gelişmelerini izleme keyfini yaşayacağımız bir komedinin ilk perdesinin oynandığınıanlayamadınmı?"

"BuaklımagelmiştiMilord,"dediFelton,"amakarşımdakitutsakbirkadınolduğundan,onuniçinolmasadakendimiçin,onurlubirerkeğinyapmasıgerekenleriyaptım."

Milady'nin bütün bedeni bir titremeyle sarsıldı. Felton'ın bu sözleri üzerine kanının donduğunuhissetti.

"Yani,"diyedevamettiWinterlordu,"hünerlibirşekildedağılmışbusaçlar,bubeyazten,obaygınbakışlarsenihâlâetkilemedimi,taşyürekli?"

"Hayır Milord," diye karşılık verdi soğukkanlı genç adam, "beni yolumdan çevirmek için birkadınıncilvelerindendahafazlasıgerek."

Page 464: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Öyleyse yürekli teğmenim, Milady'yi başka planlar yapması için yalnız bırakıp, yemeğimiziyemeye gidelim. Ah! İçin rahat olsun, çok yaratıcı bir hayal gücüne sahiptir, komedinin birinciperdesiniikinciperdeninizlemesiuzunsürmeyecek."

VebusözlerdensonraFelton'ınkolunagirenWinterlordugülerekkapıyayöneldi.

"Ah!Sanahakettiğincezayıvereceğim,"dediMiladydişlerininarasından,"içinrahatolsun,zavallıkeşişbozuntusu,üniformasınıcüppesindendiktirmişzavallıasker."

"Bu arada," diye devam etti kapının eşiğinde duran Winter, "Milady, bu bozgunun iştahınızıkaçırmasına izin vermeyin. Tavuğun ve balığın tadına bakın, sizi temin ederim ki içine zehirkoymadım.Aşçımmirasçımolmadığıiçinonaçokgüvenirim.Sizdebenimgibiyapın.Hoşçakalınsevgilikızkardeşim,birdahakibayılmanızdagörüşürüz."

Milady daha fazlasına katlanamazdı: Elleri koltuğun üzerinde kasıldı, dişleri gıcırdadı, gözleriWinterlorduveFelton'ınarkasındankapanankapıyadikildi.Veodadatekbaşınakaldığındaiçiniyenibir umutsuzlukdalgası kapladı;masanınüzerindeparıldayanbıçağadoğru atılıponukavradı, amabüyükbirhayalkırıklığıylayuvarlakağızlıveesnekgümüştenyapılmışolduğunugördü.

Tamolarakkapanmamışkapınınardındanbirkahkahayükseldi,ardındankapıyenidenaçıldı.

"Ah! Ah! Şuraya bak!" diye haykırdı Winter lordu, "Ah! Yürekli dostum Felton, sana nesöylemiştim, bu bıçak senin içindi evlat, seni öldürecekti, bu onun kötü alışkanlıklarından biridir,canını sıkan insanlardanşuyadabuşekildekurtulmasını iyibilir.Senidinleseydim,bıçaksivriveçeliktenolacaktıveboğazınıkesipönceseninsonradadiğerlerininişinibitirecekti.GörüyormusunJohn,bıçağınasıldasıkıkavramış."

Gerçekten de,Milady saldırı amacıyla kullanacağı silahı hâlâ kasılmış elinde tutuyordu, ama buağırhakaretüzerineelleriçözüldü,dayanmagücününsonunagelmişti.

Bıçakyeredüştü.

"Haklıymışsınız Milord," dedi Felton, Milady'nin yüreğinde yankılanan derin bir tiksintiyle,"haklıymışsınız,benyanılmışım."

Bu kez kapıyı daha dikkatli bir şekilde dinleyen Milady, uzaklaşan ayak seslerinin koridorunsonundayitipgittiğiniduydu.

"İşim bitti," diye mırıldandı, "hiçbir şekilde etkileyemeyeceğim, bronzdan, granitten yapılmışheykelleri andıran insanların eline düştüm; beni ezbere biliyorlar ve bütün silahlarıma karşıüzerlerinezırhgeçirmişler.Yinedebuişinonlarınistediğigibisonuçlanmasımümkündeğil."

Gerçekten de, bu son düşüncenin belirttiği gibi, korkunun ve zayıflık duygularının uzun sürebarınamadığıbuyürekteiçgüdüselbirumutışığıbelirmişti.MasayaoturanMiladybütünyemeklerintadınabakıp,İspanyolşarabınıiçtiktensonrakendisinitopladığınıhissetti.

Yatmadan önce durumu değerlendirip, nöbetçilerin konuşmalarını, ayak seslerini dinledi,hareketlerini, işaretleşmelerini, suskunluklarını tahlil etti ve derin gözlemlerinin sonucunda, ikiişkencecisindenFelton'ındahazaaflıolduğunakararverdi.

Tutsağınzihniniözellikleşusözlermeşgulediyordu:

"Senidinleseydim,"demiştiWinterlorduFelton'a.

Page 465: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

DemekkiFeltonkendisininlehinekonuşmuş,Winterlordudasöylediklerinealdırmamıştı.

"Güçlü ya da zayıf," diye tekrarlıyordu Milady, "demek ki bu adamın yüreğinde bir merhametkıvılcımı var; o kıvılcımı onumahvedecek bir yangına dönüştüreceğim. Diğerine gelince, o benitanıyor,bendenkorkuyorvebenielindenkaçırırsabaşınanelergeleceğinibiliyor,onunlauğraşmayagerekyok.AmaFeltonsaf,temizveerdemlibirdelikanlı,onuetkileyebilirim."

VeMiladyyatağınauzanıpdudaklarındakigülümsemeyleuykuyadaldı; onugören, rüyasındabirsonrakibayramdabaşınaçiçektenbirtaçgeçireceğinigörenbirgençkızsanabilirdi.

Page 466: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LIII

Page 467: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TutsaklığınİkinciGünüMilady rüyasında d'Artagnan'ın idamını izliyordu, celladın baltasıyla dökülen iğrenç kan

dudaklarınaçekicibirgülümsemeninyayılmasınanedenoluyordu.

Tıpkıilkumudunuhâlâyitirmemişbirtutsakgibiuyuyordu.

Ertesi sabah odasına girildiğinde, hâlâ yataktaydı. Koridordaki Felton dün sözünü ettiği kadınıgetirmişti.Milady'ninyatağınayaklaşankadın,hizmetindeolduğunusöyledi.

HerzamankigibisolgunolanMilady'ninbenzi,onuilkdefagörenbiriniyanıltabilirdi.

"Ateşimvar,"dedi,"buuzungeceboyuncabiranolsunuyuyamadım,çokacıçekiyorum:Banadünakşamkindendahainsancadavranacakmısınız?Zatentekistediğimyataktakalmak."

"Doktorçağırmamıistermisiniz?"dedikadın.

Feltonsessizcebukonuşmalarıdinliyordu.

Miladyetrafınekadarkalabalıklaşırsa,kendisiniacındırmakiçinokadarzorlanacağınıveWinterlordunungözetimininartacağınıbiliyordu;zatendoktorbirşeyiolmadığınısöyleyebilir,ilkpartidensonraikincisinidekaybedebilirdi.

"Doktorçağırmanızneişeyararki?Bubeylerdünakşamhastalığımınbirkomedidenbaşkabirşeyolmadığını söylediler, bugün de aynısını yapacaklar, öyle olmasa dün akşamdan beri doktorçağırabilirlerdi."

"Ozaman,"dedisabrıtaşanFelton,"nasılbirtedaviuygulanmasınıistiyorsunuzonusöyleyin."

"Ah! Bunu nereden bilebilirim? Tanrım!Acı çekiyorum, hepsi bu, nasıl bir tedavi uygulanacağıumurumdadeğil."

"GidipWinterlordunahaberverin,"dedibubitmekbilmeyenşikâyetlerdenusananFelton.

"Ah!Hayır,hayır!"diyehaykırdıMilady,"Hayırmösyö,yalvarırım,onuçağırmayın,iyiyim,hiçbirşeyeihtiyacımyok,onuçağırmayın."

Vebusözleriöylederinbirtevekkülveöyleetkileyicibirifadeylesöylediki,Feltonodanıniçindebirkaçadımattı.

"Etkilendi,"dediMiladyiçinden.

"Madam," dedi Felton, "gerçekten acı çekiyorsanız, bir doktor çağıralım, ama bizimle oyunoynuyorsanız,sizbilirsiniz,kendimizisuçlamamızagerekkalmayacak."

HiçyanıtvermeyenMiladybaşınıyastığınınüzerinekoyuphıçkırıklaraboğuldu.

BiraniçinonaherzamankisoğukkanlılığıylabakanFelton,buağlamanöbetininuzunsüreceğinianlayıncadışarıçıktı,kadındakendisiniizledi.Winterlorduortalıktagörünmüyordu.

"Sanırımherşeynetleşmeyebaşlıyor,"diyemırıldandıvahşibirgülümsemeyle,içindekimutluğundışavuruşunukimseninfarketmemesiiçinyorganınaltınagömülenMilady.

Page 468: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İkisaatgeçti.

"Şimdi hastalığım geçmeli," dedi kendi kendine, "kalkalım ve bugünden bir başarı elde etmeninyolunuarayalım;önümdeyalnızcaongünvarvebuakşamikincisisonaermişolacak."

Sabah Milady'ye kahvaltı getirilmişti, tepsiyi almaya geleceklerini ve o sırada Felton'ıgörebileceğinidüşündü.

Milady yanılmamıştı. Biraz sonra Felton içeri girdi ve kahvaltıya dokunup dokunmadığınabakmadantepsiyialmalarınıişaretetti.

OdadayalnızcaFeltonkaldı,elindebirkitapvardı.

Şöminenin yanındaki koltuğuna uzanmış olan Milady, o güzel, solgun, boyun eğmiş haliyle,işkenceyibekleyenkutsalbirbakireyiandırıyordu.

Feltonyanınayaklaşarakşunlarısöyledi:

"Madam, sizin gibi Katolik olan Winter lordu, dini vecibelerinizi yerine getirmekte güçlükçekmemenizvehergünokumanıziçinsizebirayinusulükitabıgönderdi."

Felton'ınkitabıyanındakimasayabırakmaşekliniveayinusulükitabısözcüklerinitelaffuzederkenyüzündeki alaycı gülümsemeyi gözden kaçırmayan Milady kafasını kaldırıp genç subaya dahadikkatlicebaktı.

Ozaman,saçınıntıraşından,giysilerindekiaşırısadelikten,mermergibidüzvesertalnından,onunKralJacques'ınsarayındaolduğukadar,Saint-Barthélemykatliamınınanılarınarağmenhâlâyanınasığındıkları Fransa kralının sarayında da sıklıkla rastladığı o içine kapanık Püritenlerden biriolduğunuanladı.

Milady'edâhilerebüyükkrizanlarındagelen,hayatlarıvekaderlerinibelirleyenşuaniilhamlardanbirigeldi.

AyinusulükitabısözcüklerindekivurguveFelton'aşöylebirbakmasıonavereceğiyanıtınnekadarönemliolduğunuortayakoymuştu.

Yinedekendineözgühızlıkararalmayeteneğiylezihnindengeçenlerişöyledilegetirdi:

"Banamı?"dedi,gençsubayınsözlerinde farkettiğiküçümseyici ifadeyebenzerbir şekilde, "Buayin usulü kitabını bana mı getirdiniz? Kokuşmuş bir Katolik olan Winter lordu benim kendimezhebindenolmadığımıiyibilir,budabanahazırladığıtuzaklardanbiriolmalı!"

"Amahangidinemensupsunuzmadam?"diyesordu,kendinehâkimolmayaçalışsada,şaşkınlığınıtamanlamıylagizleyemeyenFelton.

"Bunu, inancım içinyeterinceacıçektiğime inandığımgünaçıklayacağım,"diyehaykırdıMiladyyapmacıkbircoşkuyla.

Milady,Felton'ınbakışlarındabutekcümleyleaçılangenişufuklarıgördü.

Bakışlarıkonuşsabilegençsubayyinedesessizliğinivehareketsizliğinikorumuştu.

"Düşmanın elindeyim," diye devam ettiMilady Püritenlere özgü coşkulu bir ses tonuyla, "Tanrıbeni kurtarsın ya da Tanrım için canımı vereyim! İşte sizdenWinter lorduna iletmenizi istediğim

Page 469: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

yanıt bu. Şu kitaba gelince," dedi dokunursa eli kirlenecekmiş gibi parmağının ucuyla göstererek,"onu götürüp kendiniz kullanın, çünkü işkencelerinde ve sapkınlıklarında Winter lorduna suçortaklığıyaptığınızdanhiçşüphemyok."

HiçbiryanıtvermeyenFeltonkitabıaynıtiksintiylealarak,düşünceleredalmışbirhaldedışarıçıktı.Winter lordu akşam beşe doğru geldiğinde, gün boyunca planlarını yapmış olanMilady kendisiniüstünlüğüelegeçirmişbirkadınedasıylakarşıladı.

"Sanırım, dininiz konusunda küçük bir değişiklik yapmışsınız," dedi Milady'nin karşısındakikoltuğaoturupaldırmazbirifadeyleayaklarınışömineyedoğruuzatarak.

"Nedemekistiyorsunuzmösyö?"

"Son görüşmemizden beri dininizi değiştirmiş olmanızdan söz ediyorum, yoksa Protestan olanüçüncübirkocaylamıevlendiniz?"

"Milord,dahaaçıkkonuşurmusunuz?"diyekarşılıkverditutsakheybetlibirifadeyle,"Sözleriniziduyuyorumamahiçbirşeyanlamıyorum."

"Hiçbirdinemensupolmamanızıtercihederdim,"dediWinterlordualaycıbirgülümsemeyle.

"Hiçkuşkuyokki,busizinbakışaçınızıyansıtıyor,"dediMiladysoğukbirşekilde.

"Sizeitirafedeyimki,bubenihiçilgilendirmiyor."

"Dinle ilgili bu aldırmazlığınızı itiraf etmenize gerek yoktuMilord, sefihlikleriniz ve suçlarınızbunukanıtlıyor."

"Hey!Demek sefihliklerden söz ediyorsunuzMadamMessalina, suçlardan söz ediyorsunuzLadyMacbeth!Yayanlışanladımyadaçokpişkinsiniz."

"Dinlendiğimizi bildiğiniz için böyle konuşuyorsunuz mösyö," diye karşılık verdi Milady, "vezindancılarınızıvecellatlarınızıbanakarşıkışkırtmakistiyorsunuz."

"Zindancılarım! Cellatlarım! Anlıyorum madam, çok şiirsel konuşuyorsunuz, dünkü komedi buakşam trajediye dönüşüyor.Zaten sekiz gün sonra olmanız gereken yere gönderildiğinizde, benimgörevimsonaermişolacak."

"O alçak görev!O dinsiz görev!" diye karşılık verdiMilady yargıcına karşı koyan bir kurbanıncoşkusuyla.

"Sanırım hayâsızlığınız çılgınlık derecesine varıyor," dedi Winter ayağa kalkarak. "Hadi, hadi,sakinolunMadamPüriten,yoksasizizindanaattırırım.Elbette,İspanyolşarabıbaşınızavurdu,öyledeğilmi?Amaiçinizrahatolsun,busarhoşluktehlikelisayılmazvearkasıgelmeyecek."

VeWinterlorduodönemdesoylularayakışmayacakşekildesöverekdışarıçıktı.

KapınınarkasındaduranFeltonbukonuşmanıntekbirsözcüğünübilekaçırmamıştı.

Miladytahminlerindeyanılmıyordu.

"Evet, git! Git!" dedi kayınbiraderine, "Arkası gelecek, ama bunu ancak başına gelenlerdenkurtulmayavaktinkalmadığındaanlayacaksın."

Page 470: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İkisaatlikbirsessizliktensonra,akşamyemeğigetirildiğinde,Milady'ninikincikocasınınsıkıbirPüriten olan yaşlı hizmetkârından öğrenmiş olduğu duaları yüksek sesle okuduğu görüldü.Kendindengeçmişbirhalde,etrafındaolupbitenlerinfarkındadeğilmişgibigörünüyordu.KendisinirahatsızetmemeleriniişaretedenFelton,işibittiğindeaskerleriylebirliktesessizcedışarıçıktı.

Gözetlendiğini iyi bilen Milady dualarına devam etti, kapıdaki nöbetçinin ayak seslerinindüzensizleştiğinivekendisinidinlediğinihissediyordu.

Şimdilikdahailerigitmekistemiyordu,ayağakalkıpmasayaoturdu,birazyemekyiyipyalnızcasuiçti.

Birsaatsonratepsiyialmayageldiklerinde,MiladyFelton'ınaskerlereeşliketmediğinigördü.

Demekkendisiylesıksıkkarşılaşmaktankorkuyordu.

Gülmekiçinduvaradöndü,çünkübugülüşteiçindengeçenleriaçığavuracakbirzaferifadesivardı.

Yarım saat geçmesini bekledi ve şato sessizliğe gömülüp okyanusun derin soluk alış verişinisimgeleyendalgalarınbitmekbilmeyen çağıltısındanbaşkabir şeyduyulmayınca, duru, ahenkli vedokunaklısesiyle,odönemdePüritenleringözdesiolanbirmezmurunilkkıtasınıokumayabaşladı.

Tanrım,terkediyorsunbizi,GüçlüolupolmadığımızıanlamakiçinAmasonraveriyorsunogökseleliniÇabalarımızızafereulaştırmakiçin

Bumısralarpekdemükemmelsayılmazdı,amaProtestanlarınşairruhluolmadıklarıbilindiğiiçindahafazlasınıbeklemekdoğrudeğildi.

Miladyilahisiniokurkenaynızamandaetrafakulakveriyordu:Kapıdanöbettutanaskertaşkesilmişgibiolduğuyerdekalakalmıştı.Miladyyarattığıetkininfarkındaydı.

Buyüzden,büyükbirşevkveifadeedilemezduygularladevametti,sesininuzaklardakitonozlardayankılandığınıvesihirlibirbüyügibizindancılarınyürekleriniyumuşattığınıdüşünüyordu.YinedeinançlıbirKatolikolduğuanlaşılankapınöbetçisibüyüyübozdu.

"Sessizolunmadam,"dedi,"ilahinizDeprofundis'iandırıyor,garnizonhayatıböyleilahilerledahadakatlanılmazhalegeliyor."

"Susun!"dediMilady'ninFelton'aaitolduğunuanladığıkalınbirses,"Siznekarışıyorsunuz?Sizebu kadının ilahiler söylemesini engelleme talimatı verildi mi? Hayır, size onu gözetim altındatutmanız, kaçmaya kalkarsa ateş etmeniz söylendi. Sınırlarınızı bilin, kaçarsa onu öldürün, amaemirlerideğiştirmeyekalkmayın."

Milady'ninyüzünütarifedilmezbirsevinçkapladı,amabuifadebirşimşeğinyansımasıgibihemenkaybolduve tek sözcüğünübilekaçırmadığıbukonuşmayıduymamışgibi, sesine şeytanınverdiğibütünyumuşaklığı,bütünçekiciliğikatarakdevametti:

VarsınolsunGözyaşıvesefaletSürgünvepranga

Page 471: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

GençliğimveimanımBirdeçektiğimacılarıgörenTanrımhepsineyeter

Hiç alışılmadık derinliğiyle soylu bir tutkuyu yansıtan bu ses, bu mezmurların özensiz veişlenmemişşiirlerine,encoşkuluPüritenlerinbiledinkardeşlerininşarkılarındanadirenduyduklarıvehayalgüçlerininbütünzenginliklerinihareketegeçirenbirbüyükatıyordu:Feltoncehennemdekiüçİbraniyiteselliedenmeleğidinlediğinisandı.

Miladydevametti:

AmagelecekkurtuluşgünübizimiçindeTanrı'nıngücüveadaletiyleUmutlarımızboşaçıksabileİşkenceveölümügözealmakkalırgeriye

Korkunçbüyücününbütünyüreğiylesöylediğibusonkıtagençsubayınduygularınıaltüstetmeyeyetmişti:Kapıyı anidenaçtığında,Miladykarşısındaher zamankigibi solgun, amaalevalevyanangözlerişaşkınlıklabakanFelton'ıgördü.

"Nedenböylebirsestonuylailahiokuyorsunuz?"

"Bağışlayın bayım," dedi Milady yumuşak bir sesle, "ilahilerimin bu eve uygun olmadığınıunutmuşum. Hiç kuşku yok ki inancınıza hakaret ettim, ama size yemin ederim istemeden oldu;istemedenyaptığımbubüyükhatadandolayıbenibağışlayın."

İçinde kendini kaybetmiş gibi göründüğü dinsel esrimeMilady'ye öyle bir cazibe katıyordu ki,gözlerikamaşanFeltonazöncesesiniduyduğunusandığımeleğigörürgibioluyordu.

"Evet,evet,"diyeyanıtladı,"şatosakinlerinirahatsızediyorsunuz."

Zavallı şaşkın konuşmalarındaki tutarsızlığı fark edemezkenMilady keskin bakışlarını yüreğininderinliklerinedaldırıyordu.

"Susacağım,"dediMilady,başınıbütünyumuşaklığıylaboyuneğermişçesineöneeğerek.

"Hayır,hayırmadam,"dediFelton,"yalnızcadahaalçaksesleokuyun,özellikledegeceleri."

Busözlerdensonra,tutsağınadahakatıdavranamayacağınıhissedenFeltonkapıyayöneldi.

"İyiyaptınız,teğmenim,"dediasker,"builahilerruhumuzualtüstediyor;yinedesesiöylegüzelkisonundainsanalışıyor."

Page 472: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LIV

Page 473: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TutsaklığınÜçüncüGünüFelton oltaya gelmişti; ama biraz daha yaklaşması gerekiyordu: Onu elde tutmak ya da daha

doğrusutekbaşınabırakmaklazımdıveMiladykendisinibaşarıyaulaştıracakplanıhenüztamolarakbelirleyememişti.

Daha fazlası gerekiyordu: Onunla konuşmak için onu konuşturmak gerekiyordu, çünkü Miladytonlarınbütüngamlarınıdolaşıp,insanisözlerdenilahibirgüfteyekadarhertınıyıverebilensesininnekadaretkileyiciolduğunubiliyordu.

Yine de, ne kadar çekici olursa olsun, Milady başaramayabilirdi, çünkü Felton en ufak birgirişimine karşı uyarılmıştı.Bu yüzden davranışlarına, sözlerine, bakışlarına, bir iç çekişi andıransoluk alış verişlerine dikkat etmeye karar verdi. Tıpkı hiç alışık olmadığı bir mekânda yeni birkaraktericanlandıracakolanustabirtiyatrooyuncusugibirolünüiyiezberledi.

İlkgündenkararverdiğigibi,Winterlordununkarşısındasergileyeceğitavırlarçokbasitti;sessizkalıp, kendine güvenini koruyacak, ara sıra küçümseyici bir tavırla, aşağılayıcı bir sözcükle onukışkırtacakvetevekküliçindekibirkadınatehditleryağdırmasını,şiddetuygulamasınısağlayacaktı,Feltondabütünbunlarıgörecekti:Belkibirşeysöylemeyecekamagörecekti.

Feltonertesisabahherzamankigibigeldi,amayemekhazırlıklarınıyaparkenMiladyonunlahiçkonuşmadı. Çıkacağı sırada, kendisiyle konuşacağını sanarak umutlandı; ama Felton'ın dudaklarıkımıldasada, ağzından tekbir sözcükçıkmadıvekendisinehâkimolmayaçalışarakdudaklarındandöküleceksözcüklerikalbinegömüpdışarıçıktı.

ÖğlenedoğruWinterlordugeldi.

Güzelbirkışgünüydü,hapishaneninparmaklıklarındanaydınlatanamaısıtmayanİngilizgüneşininhuzmelerigiriyordu.

"Ah!Ah!"dediWinterlordu,"Öncekomedi,sonratrajedi,şimdimelankoli."

Tutsakyanıtvermedi.

"Evet, evet," diye devam ettiWinter lordu, "anlıyorum; bu sahilde özgürce dolaşmak isterdiniz;zümrüt yeşili denizin dalgalarını yarıp giden şirin bir gemide olmak isterdiniz; karada ya daokyanusun ortasında, hazırlamasını çok iyi bildiğiniz tuzaklardan birisini bana karşı kurmakisterdiniz. Sabredin! Sabredin! Dört gün sonra, sahil sizin olacak, deniz önünüzde belki de şu anistediğinizdendahafazlaaçılacak,çünküdörtgünsonraİngilteresizdenkurtulacak."

EllerinikavuşturanMiladygüzelgözlerinigökyüzünedoğrukaldırdı:

"Tanrım!Tanrım!"dedimelekleriandıranbirzarafetvesestonuyla,"Sendebenimgibibuadamıbağışla."

"Duaet,lanetolasıca,"diyehaykırdıbaron,"seniaslabağışlamayacakbiradamınelindeyken,dahafazladuaetmengerek."

Veçıktı.

Winterlorduçıkarken,delicibakışlarınıyarıaçıkkapıyayöneltenMilady,görünmemekiçinkenara

Page 474: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

çekilenFelton'ıfarketti.

Hemendizlerininüzerineçöküpduaetmeyebaşladı.

"Tanrım!Tanrım!"dedi,"Hangikutsaldavaiçinacıçektiğimibiliyorsun,banadayanmagücüver."

Kapıyavaşçaaçıldığında,duaedengüzelduymamışgibiyapıpgözyaşlarıiçindedevametti:

"HerkötülüğüncezasınıverenTanrım!İyilerdenyanaolanTanrım!Buadamınkorkunçplanlarınıuygulamasınaizinverecekmisin?"

Sonra, Felton'ın ayak seslerini duymuş gibi yapıp hızla ayağa kalktı, dizleri üzerine çökmüşkenyakalandığındanutanmışçasınakızardı.

"Duaedenlerirahatsızetmekistememmadam,"dediFeltonciddibirifadeyle,"ricaederim,benimyüzümdenrahatsızolmayın."

"Duaettiğimineredenbiliyorsunuzmösyö,"dedisesihıçkırıklarlakesilenMilady,"yanılıyorsunuz,duaetmiyordum."

"Bir kulu yaratıcısına dua etmekten alıkoyacağımımı sanıyorsunuz?" diye sordu sesi biraz dahayumuşakçıkanFeltonaynıciddiifadeyle."Tanrıgöstermesin!Zatenhangisuçuişlemişolursaolsun,Tanrı'sınayakaranbirsuçlubenimiçinkutsaldır."

"Ben mi suçluyum!" dedi Milady, kıyamet günü herkesi sorguya çekecek olan meleği bileyumuşatacak bir gülümsemeyle. "Suçlu! Tanrım suçlu muyum sen biliyorsun! Banamahkûm diyehitap edin mösyö, bildiğiniz gibi kendisi için ölenleri seven Tanrı bazen suçsuzların da mahkûmedilmesineizinverir."

"Mahkûm ya da şehit, her iki durumda da daha fazla dua etmeniz gerek, ben de sizin için duaedeceğim."

"Ah! Siz hak bilir bir insansınız," diye haykırdı Milady ayaklarına kapanarak, "daha fazladayanamayacağım, çünkü mücadele etmem ve inancımı itiraf etmem gerektiğinde gücümkalmayabilir,buümitsizkadınınyakarışınıdinleyin.Sizikandırıyorlarmösyö,amabuönemlideğil,sizden tek bir iyilik istiyorum, bunu yerine getirirseniz, bu dünyada ve ahrette sizin için duaedeceğim."

"Tanrı'ya yakarın madam," dedi Felton, "çok şükür bağışlamak ve cezalandırmaklagörevlendirilmedim,Tanrıbusorumluluğubendençokdahayukarıdakilereverdi."

"Size,yalnızcasize.Mahvolmama,aşağılanmamadestekolacağınızabenidinleyin."

"Buutancı,buaşağılanmayıhakettiysenizmadam,kendiniziTanrı'yaadayarakcezanızarazıolun."

"Siz ne diyorsunuz?Ah!Beni anlamıyorsunuz.Aşağılanmadediğimde, herhangi bir cezadan sözettiğimidüşünüyorsunuz,zindanyadaölüm!Tanrı'yaşükür!Zindanyadaölümumurumdadeğil!"

"Bukezbensizianlamıyorummadam."

"Yadaanlamazlıktangeliyorsunuzmösyö,"deditutsakşüphelibirgülümsemeyle.

"Hayırmadam,üniformamüzerine,imanımüzerineyeminederimki!"

Page 475: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Nasıl!YaniWinterlordununbenimiçinnelerplanladığınıbilmiyormusunuz?"

"Bilmiyorum."

"Bumümkündeğil,sizonunsırdaşısınız!"

"Aslayalansöylememmadam."

"Ah!Neleryapacağınısaklamadığıiçintahminetmekgüçdeğil."

"Tahminetmeyisevmem,banaaçıklanmasınıbeklerimmadam,Winterlordubanasizinyanınızdasöylediklerinindışındahiçbirşeyaçıklamadı."

"Ama," diye haykırdıMilady, inanılmaz derecede gerçekçi bir ifadeyle, "demek onun suç ortağıdeğilsiniz,demekbenidünyanınenkorkunçcezasıylaaşağılamakistediğinibilmiyorsunuz?"

"Yanılıyorsunuzmadam,"dediFeltonkızararak,"Winterlorduböylebirsuçişlemez."

"Güzel,"dediMiladyiçinden,"neolduğunubilmedensuçdiyebiliyor!"

Sonrayükseksesledevametti:

"Alçağındostuhersuçuişleyebilir."

"Alçaksözüylekimikastediyorsunuz?"

"İngiltere'debuismihakedecekikikişiolabilirmi?"

"GeorgesVilliers'denmisözediyorsunuz?"dedigözlerialevalevyananFelton.

"Dinsizlerin, soyluların, imansızların Buckingham dükü dedikleri," diye tamamladı Milady,"İngiltere'de söz etmek istediğim kişiyi tanımak için bu kadar uzun bir açıklama bekleyen bir kişiolabileceğinisanmıyordum!"

"Tanrı'nınelionunüzerinde,"dediFelton,"hakettiğicezadankurtulamayacak."

Feltonbu sözleri,Katoliklerin rüşvetçi ve sefiholaraknitelendirdikleri,Püritenlerin ise yalnızcaşeytanolarakandıklarıdükeduyduğutiksintiyibelliedereksöylemişti.

"Aman Tanrım! Tanrım!" diye haykırdı Milady, "Senden o adama hak ettiği cezayı vermeniistememinnedenikendiintikamduygumutatminetmekdeğildi,bunuhalkınkurtuluşuiçinistedim."

"Demekonutanıyorsunuz?"diyesorduFelton.

"Nihayet soru sormaya başladı," dedi içinden, bu büyük başarıya bu kadar hızlı ulaştığı içinsevinçtenuçanMilady.

"Ah!Elbette,başımagelenfelaketlerinteknedenionutanımam."

Ve Milady duyduğu acının tahammül edilemeyecek hale geldiğini belli edercesine kollarınıkavuşturdu, gücünün tükenmeye başladığını hisseden Felton kapıya yöneldi; gözlerini ondanayırmayantutsakpeşindengidiponudurdurdu.

"Mösyö!"diyehaykırdı,"İyiolun,bağışlayıcıolun,yakarışımıdinleyin:Neamaçlakullanacağımıbildiğiiçinbaronuntedbirlidavranıpyasakladığıobıçağıyalnızcabirdakikaiçinbanaverin,bana

Page 476: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

acıyın!Dizlerinizekapanıyorum;kapıyıkapatın,sizekarşıhiçbirkinimyok:Tanrım!Rastladığımenhak bilir, en merhametli kişiye nasıl kin tutabilirim! Belki de kurtarıcım siz olacaksınız! Birdakikalığınayalnızcabirdakikalığına,sizekapıdakiküçükpenceredengeriveririm,MösyöFelton,onurumukurtarmışolacaksınız!"

"Kendiniziöldürmenizeyardımetmemiistiyorsunuz!"diyehaykırdıdehşetekapılanFeltonellerinitutsağınellerindençekmeyiunutarak,"kendiniziöldüreceksiniz!"

"Sırrımısöyledimmösyö,"dediMiladysesinialçaltıp,kendiniparkeninüzerinebırakarak,"Tanrımherşeyibiliyor,işimbitti!"

Feltonkararsızvehareketsizbirşekildeayaktaduruyordu.

"Hâlâkuşkulanıyor,"diyedüşündüMilady,"rolümüiyibeceremedim."

Koridorda ayak sesleri duyulduğunda, Milady,Winter lordunun adımlarını tanıdı. Felton kapıyadoğruilerledi.

Miladyonadoğruatıldı.

"Ah!Buadamasizesöylediklerimdentekbirkelimedahietmeyin,yoksamahvolurumvesiz,siz..."dedi

Adımlarınyaklaşırkensesininduyulmasındankorkup,dehşetlegüzeleliniFelton'ınağzınadayadı.FeltonhafifçeitinceMiladybirşezlongunüzerineyığıldı.

KapınınönündenhiçdurmadangeçenWinterlordununuzaklaşanayaksesleriduyuldu.

Rengi bir ölü gibi solan Felton birkaç saniye kapıyı dinledikten sonra seslerin tamamıylakesilmesiyle,birkâbustanuyanmışgibiderinbirnefesaldıvekapıdandışarıçıktı.

"Ah!" dedi, Felton'ın, Winter lordunun aksi yönde uzaklaşan ayak seslerini dinleyen Milady,"Nihayetbenimoldun!"

Sonrakaşlarıçatıldı.

"Baronaanlatırsaişimbittidemektir,çünkükendimiöldürmeyeceğimiiyibilenbaron,banaonunönündebirbıçakverip,herşeyinbiroyunolduğunugösterebilir."

Aynanınönünegeçipkendinebaktı,hiçbukadargüzelgörünmemişti.

"Ah,evet!"dedigülümseyerek,"Konuşmayacak."

AkşamWinterlorduyemektekendisineeşliketti.

"Mösyö," dedi Milady, "ziyaretleriniz tutsaklığımın zorunlu yaptırımlarından biri mi, beni buziyaretlerinyarattığısıkıntılardanmuaftutamazmısınız?"

"Ama nasıl olur sevgili kardeşim!" dedi Winter, "Bugün bana karşı bu kadar acımasız olanağzınızla, İngiltere'ye deniz tutmalarını, fırtınaları, tutsaklıkları göze alarak yalnızca beni görmekiçingeldiğinizisöylememişmiydiniz?İşteburadayım,keyfiniçıkarın,zatenbukezbaşkabirnedenlegeldim."

Felton'ınkonuştuğunuzannedenMilady'nin içiürperdi;bukadınhayatındabelkide ilkkezböyle

Page 477: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

güçlüvezıtduygularyaşıyor,yüreğininbukadarhızlıattığınailkkeztanıkoluyordu.

Birkoltuk çekerekMilady'ninyanınaoturanWinter lordu, cebindençıkardığı bir kâğıdı yavaşçaaçtı.

"Bakın," dedi, "bundanböyle sizin içinbelirlediğimhayatınızdakimlikolarakkullanacağınızbirpasaport."

SonraMilady'ningözlerinikâğıdadiktiğinigörünceokumayabaşladı:

".........'ye nakil emri. Gideceğiniz yeri boş bıraktım, tercih ettiğiniz bir yer varsa banasöylersiniz, ama seçeceğiniz yer Londra'dan bin fersah uzakta olmalı. Baştan alıyorum:.........'ye nakil emri, Fransa krallığında adalet tarafından damgalanan, ama cezasını çektiktensonra serbest bırakılan Charlotte Backson, üç fersahtan fazla uzaklaşma izni olmaksızınburadaikametedecektir.Kaçmagirişimindebulunmasıhalindeidamcezasınaçarptırılacaktır.İkametveyiyecekmasrafıolarakkendisinegündebeşşilinverilecektir."

"Üzerindebenimadımyazmadığınagöre,buemirbenihiçilgilendirmiyor,"dediMiladysoğukbirşekilde.

"İsim!Yoksabirisminizvarmı?"

"Kardeşinizinisminitaşıyorum."

"Yanılıyorsunuz,kardeşimsizinyalnızcaikincieşiniz,ilkkocanızhâlâyaşıyor.İsminisöylerseniz,CharlotteBacksonyerineonuyazacağım.Hayırmı?..İstemiyormusunuz?..Suskunluğunuzukoruyormusunuz?Tamamozaman!İsminizkayıtlaraCharlotteBacksonolarakgeçecek."

Milady konuşmadı ama bu kez bunun nedeni karşısındakine aldırmadığını kanıtlamak değil,korkuydu:Emrinhemenuygulanacağını,Winterlordununharekettarihiniönealdığınıdüşündü,belkide hemeno akşamyola çıkacaktı.Bir an için zihnindeki her şey silindi, ama aniden emrin altındaimzaolmadığınıfarkedinceyüzünügizleyemediğibirsevinçkapladı.

"Evet, evet," dedi içinden geçenleri anlayan Winter lordu, "imzaya bakıyorsunuz ve kendikendinize, belge imzasız olduğu için henüz her şey bitmedi, bunu yalnızca korkutmak amacıylagösteriyordiyorsunuz.Amayanılıyorsunuz:BuemiryarınBuckinghamdükünegönderilecek,öbürgündeimzalanmışvemühürlenmişolarakgerigelecekvesiziteminederimkiyirmidörtsaatiçindeuygulamayakonulacak.Hoşçakalınmadam,sizesöyleyeceklerimbukadar."

"Gücünüzükötüyekullanmanızvebenibaşkabirisimlesürgünegöndermenizbüyükbiralçaklık."

"YoksagerçekisminizleasılmayımıistiyorsunuzMilady?Bildiğinizgibiİngilizyasalarıevliliğinistismarı konusunda çok acımasızdır; siz karar verin, ismim ya da kardeşimin ismi bu skandalakarışsada,sizdenkurtulmakiçinmahkemeyeçıkmaktankaçınmayacağım."

YanıtvermeyenMiladybirölügibisarardı.

"Ah!Görüyorumki,uzunbiryolculuğaçıkmayıtercihediyorsunuz.Harikamadam,eskibirdeyişyolculuklarıninsanıgençtuttuğunusöyler.Amahaklısınız,nedeolsahayatgüzeldir.Buyüzdenbeniöldürmeyekalkmanızakayıtsızkalamadım.Geriyebeşşilinmeselesikalıyor,birazcimridavrandım,öyle değil mi? Ama fazla paranız olursa, gardiyanları satın almaya kalkışabilirsiniz. Feltonkonusundaki başarısızlığınız sizi bu tür girişimlerden caydırmadıysa, onları baştan çıkarmak için

Page 478: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

cazibenizikullanabilirsiniz."

"Feltonkonuşmamış,"dediMiladykendikendine.

"Veşimdimadam,görüşmeküzere.Yarınsizehaberciningönderildiğinibildireceğim."

AyağakalkıpMilady'yialaycıbirifadeyleselamlayanWinterlordudışarıçıktı.

Miladyderinbirsolukaldı:Önündehâlâdörtgünüvardı,budörtgünFelton'ıbaştançıkarmasınayetecekti.

Birdenaklınakorkunçbirfikirgeldi,WinterlorduemriimzalatmakiçinFelton'ıgönderebilir,budurumda onu elinden kaçırabilirdi, tutsağın başarması için teğmeni sürekli olarak çekim alanınıniçindetutmasıgerekiyordu.

Yinedesöylediğimizgibiiçinirahatlatanbirşeyvardı:Feltonkonuşmamıştı.

Winterlordununtehditlerindenetkilenmişgörünmemekiçinmasayaoturupyemeğiniyedi.

Ardındanöncekiakşamyaptığıgibi,dizlerininüzerineçöküpyükseksesleduaokumayakoyuldu.Kapıdakinöbetçiöncekiakşamkigibidurupdinlemeyebaşladı.

Biraz sonra koridorun ucundan nöbetçininkinden daha hafif ayak sesleri duydu, adımlar kapınınönündedurmuştu.

"Buo,"dedi.

VedünakşamFelton'ıkendindengeçirenayniilahiyiokumayabaşladı.

Tatlıvedokunaklısesiherzamankindendahaetkileyiciveyürekparçalayıcıolsadakapıaçılmadı.Kapıya kaçamak bir bakış atan Milady parmaklıkların arasından genç adamın alev alev yananbakışlarını görür gibi oldu, ama bu gerçek ya da yanılsama olsa da, bu kez içeri girmemek içinkendisinehâkimolmuştu.

İlahisini bitirdikten birkaç saniye sonra, Milady derin bir iç çekiş duyar gibi oldu, ardındanyaklaştığınıduyduğuaynıayakseslerihüzünleyavaşyavaşuzaklaştı.

Page 479: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LV

Page 480: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TutsaklığınDördüncüGünüErtesi gün, Felton,Milady'nin odasına girdiğinde, onu elinde patiska mendilleri şeritler halinde

kesipuçucaekleyerekoluşturduğubiriplekoltuğunüzerineçıkmışhaldebuldu,kapınınsesiniduyanMiladyhafifçekoltuktanaşağıatlayarakelindekiipigizlemeyeçalıştı.

Her zamankindendaha solgungörünengenç subayınuykusuzluktankızarmışgözleri fırtınalı birgecegeçirdiğinibelliediyordu.

Yinedeyüzüherzamankindendahasertvesoğukkanlıgörünüyordu.

Koltuğadoğruyavaşçailerleyerek,Milady'ninbirucunudalgınlıklayadabilerekaçıktabıraktığıipituttu.

"Bunedirmadam?"diyesordusoğukbirşekilde.

"Hiçbir şey," dedi Milady gülümsemesine çok iyi bildiği o hüzünlü ifadeyi katarak, "sıkıntıtutsaklarınölümcüldüşmanıdır,oyalanmakiçinbuipiördüm."

Milady'nin az önce üzerinde ayakta durduğu, şimdi ise oturduğu koltuğun yanındaki duvarıinceleyen Felton, başının üzerinde koşum bağlarının ya da silahların asıldığı yaldızlı bir kancanınduvaragömülmüşolduğunugördü.

İçi ürperdi ve gözlerini önüne eğmiş gibi görünse de hiçbir şeyi gözden kaçırmayan tutsak buürpertiyifarketti.

"Bukoltuğunüzerindeneyapıyordunuz?"diyesordu.

"Busiziilgilendirmez,"diyekarşılıkverdiMilady.

"Amabunubilmekistiyorum."

"Benisorgulamayın,bildiğinizgibi,bizgerçekHıristiyanlarayalansöylemekyasaktır."

"Peki,ozamanbensizesöyleyeyim,"dediFelton,"yapmakistediğinizşeykafanızdatasarladığınızouğursuzplanıuygulamayakoymaktı:Şunuunutmayınmadam,Tanrımızintiharıyalansöylemektendahakatıbirşekildeyasaklamıştır."

"Tanrıhaksızyereişkenceedilenbirkulununintiharlaonursuzlukarasındakaldığınıgörse,intiharettiği için onu bağışlayacaktır," dedi Milady derin bir inancı yansıtan bir ses tonuyla, "çünkü budurumdaintiharTanrıaşkınaölmekanlamınagelir."

"Çokşeysöylüyorsunuzamaazıanlaşılıyormadam,Tanrıaşkınaanlatın."

"Başımagelenfelaketlerianlatayımda,onlarımasalgibidinleyin,planlarımıanlatayımdaonlarıişkencecimeiletin,öylemi?Hayırmösyö,bahtsızbirmahkûmunyaşamışolmasıyadaölmesisizinedenilgilendiriyor?Benimbedenimdensorumlusunuz,öyledeğilmi?Benimcesedimigösterseniz,sizdendahafazlasıistenmez,hattabelkideçifteödülalırsınız."

"Benmimadam,benmi!"diyehaykırdıFelton,"Hayatınızınkarşılığındaödülalabileceğiminasıldüşünürsünüz?"

Page 481: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bırakın işimigöreyimFelton,"dediMiladycoşkuyla,"hersubayıngözüyukarıdadır,öyledeğilmi?Şuanteğmensiniz,cenazemiizlerkeniseyüzbaşılığaterfietmişolacaksınız."

"Ama size ne yaptım ki, bana insanların ve Tanrı'nın önünde böyle ağır bir sorumlulukyüklüyorsunuz?Birkaçgüniçindeburadangittiğinizdemadam,"diyeeklediiçiniçekerek,"ozamanhayatınızbenimgözetimimaltındaolmayacak,ozamandilediğiniziyaparsınız."

"Demeköyle,"diyehaykırdıbualdırmazlığaöfkelenmişgibigörünenMilady,"sizidindarvehakbilirbirisanmıştım,oysatekistediğinizölümümkonusundasuçlanmamakmış!"

"Hayatınızbenimgözetimimaltındamadamvebugörevimiyerinegetireceğim."

"Amasuçluolsambileacımasızolanbugörevinanlamınıbiliyormusunuz?YamasumsamTanrıbugörevinasılnitelendirecek?"

"Benaskerimmadam,aldığımemirleriyerinegetiriyorum."

"Kıyametgününde,Tanrı'nınkörcellatlarlahaksızkararverenyargıçlarıbirbirlerindenayıracağınımı sanıyorsunuz? Bedenimi ortadan kaldırmamı istemiyorsunuz, ama ruhumu yok etmeye çalışankişinincasusluğunuyapıyorsunuz!"

"Amasizebirkezdahasöylüyorum,"diyekarşılıkverdiFeltonsarsılmışbirhalde,"sizitehditedenhiçbirtehlikeyok,Winterlordunaenazkendimkadarkefilim."

"Çılgın,"diyehaykırdıMilady,"Tanrı'nınkatındaendeğerli,enbilgeolanlarbilekendilerinekefilolamazken, başkalarına kefil olmaya kalkan, zayıf ve bahtsız olanı, güçlü ve mutlu olanın adınaezmekisteyenzavallıçılgın!"

"İmkansızmadam,imkânsız,"diyemırıldandıyüreğininderinliklerindeMilady'ninsözlerindehaklıolduğuna inananFelton, "tutsakolaraközgürlüğünüzekavuşmanıza, insanolarakda ölmenize izinveremem."

"Ama,"diyehaykırdıMilady,"hayatımdandahaönemlisionurumukaybedeceğimFelton,Tanrı'nınveinsanlarınönündebuutancı,buaşağılanmayıyaşamamdansizisorumlututacağım."

Ne kadar soğukkanlı olursa olsun ya da öyle görünmeye çalışırsa çalışsın, Felton bu kez içinikaplayanogizemlitutkununetkisinekarşıkoyamadı:Birmelekkadargüzelolanbukadınabakmak,onunbirağladığınıbirtehditlersavurduğunugörmek,hemacısındanhemgüzelliğindenetkilenmek,inancın esritici, ateşli düşleriyle yıkanmış bir beyin, hem Tanrı aşkı, hem de imanını yok etmeyeçalışaninsanlaraduyduğukinledoluptaşanbiryürekiçinçokfazlaydı.

Genç fanatiğin içindeki sarsıntıyı ve damarlarındaki kanı yakıp tutuşturan alevi içgüdüsel olarakhisseden Milady, geri çekildiğini gördüğü düşmanının üzerine zafer çığlıkları atarak yürüyendeneyimli bir general gibi ayağa kalktı, eski zaman rahibeleri kadar güzel, birHıristiyan bakiresikadarinançlıgörünümü,gençPüriteniniçindefırtınalarkoparanoateşlibakışlarıylakollarınıaçmış,saçlarıdağılmış,bireliylegöğsühafifçeaçılmışelbisesinitutmuşolarakkurbanınadoğruyürüdüvebazenürkütücübirtonverdiğioenyumuşaksesiylecoşkulubirilahisöylemeyebaşladı:

KurbanınıBaal'averiyorTanrıiçinölmekisteyeniaslanlaraatıyorSoracakhesabınıTanrıbunun

Page 482: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Uçurumundibindenonaseslendiğimde

Feltonbubeklenmediksaldırıkarşısındaadetataşkesilmişti.

"Kimsiniz?" diye haykırdı ellerini kavuşturarak, "Tanrı tarafından mı gönderildiniz, yoksacehenneminelçisimisiniz,melekmisiniz,şeytanmı,isminizEloamıyoksaAstartemi?"

"BenitanımadınmıFelton?Nemeleknedeşeytanım,budünyadan,senindinkardeşinolansıradanbirkızım,hepsibu."

"Evet!Evet!"dediFelton,"Bazışüphelerimvardı,amaşimdisizeinanıyorum."

"İnanıyorsunveyinedeWinterlorduolarakanılanoşeytanınoğluylasuçortaklığıyapmayadevamediyorsun! İnanıyorsun ve yine de beni İngiltere'nin, Tanrı'nın düşmanının ellerinde bırakıyorsun.İnanıyorsunveyinedebenidünyayısapkınlıklarıvesefihlikleriylekirletenvekörlerinBuck-inghamdükü,inananlarındeccalolarakandıklarıoalçakSardanapalus'ateslimediyorsun!"

"BenmisiziBuckingham'ateslimediyorum,siznelersöylüyorsunuz?"

"Gözlerivar,görmeyecekler,"diyehaykırdıMilady,"kulaklarıvarduymayacaklar."

"Evet,evet,"dediFelton,elini,sonkuşkukırıntısınıdauzaklaştırmakistermişgibiterlekaplıalnınagötürerek, "evet, rüyalarımda benimle konuşan sesi tanıyorum, evet, her gece uykusuz ruhumayaklaşarakbana,‘Vur,İngiltere'yivekendinikurtar,yoksaTanrı'nınöfkesiüzerindeykenöleceksin!'diyen meleğin yüz hatlarını tanıyorum. Konuşun, konuşun!" diye haykırdı Felton, "Artık sizianlayabiliyorum."

Milady'ningözleribirşimşekgibiçakıphemensönenkorkunçbirsevinçparıltısıylaışıldadı.

Nekadarkısasürersesürsün,bucanalıcıışıltınınMilady'ninyüreğininderinliklerindekiateşinbiryansımasıolduğunuhissederek titreyenFelton'ın aklına anidenWinter lordununuyarıları geldi, bukadın geldiği gündenberi kendisini etkilemeye çalışmıştı, bununüzerine bir adımgerileyip başınıeğsede,gözlerinibüyülenmişçesinebugaripyaratığıngözlerindenalamıyordu.

Miladybubiranlıktereddüdügözdenkaçıracakbirkadındeğildi.Duygularınınenyoğunolduğuanlarda bile soğukkanlılığı kendisini terk etmiyordu.Konuşmayı aynı coşkuyla sürdüremeyeceğinianladığıiçin,Felton'acevapvermefırsatıbırakmadanelleriniaşağısarkıttıvekadınsızaaflarıtutkuluinançlarınaağırbasmışgibiyaparak:

"Ama, hayır," dedi, "Bethulia'yı Holophernos'un elinden kurtaracak olan Judith ben değilim.Tanrı'nınkılıcıbanaağırgelir.BırakınTanrıuğrunaölerekbuonursuzluktankurtulayım.Sizdenbirsuçlu gibi özgürlüğümü vermenizi, bir imansız gibi intikamımı almanızı istemiyorum. Bırakınöleyim,hepsibu.Dizlerinizekapanıyorum,yalvarırımölmemeizinverin,sonnefesimdekurtarıcımiçinduaedeceğim."

Bu tatlı ve yalvaran sesi duyan, bu çekingen ve yıkılmış bakışları görenFelton yeniden yaklaştı.Büyücü dilediği zaman giyip çıkardığı ve güzelliğinden, yumuşaklığından, gözyaşlarından veözellikle hazların en derini olan o mistik hazzın çekiciliğinden oluşan sihirli giysisini yenidenüzerinegeçirmişti.

"Neyazık,"dediFelton,"birkurbanolarakseçildiğinizikanıtlarsanız,siziniçinyapabileceğimtekşey üzülmek olacak!Winter lordu size karşı acımasız suçlamalarda bulunuyor. Siz bir Hıristiyan

Page 483: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

olarak din kardeşimsiniz; kendimi size çok yakın hissediyorum. Bugüne kadar hep hainler veinançsızlarlakarşılaştım,yalnızcabeniyanınaalanvehimayeedenkişiyisevdim.Winterlordusizeböyledavrandığınagörebirsuçişlemişolmalısınız."

"Gözlerivar,görmeyecekler,"diyetekrarladıMiladytarifedilemezbirkederle,"kulaklarıvar,amaduymayacaklar."

"Ama,"diyehaykırdıgençsubay,"anlatın,anlatınhadi!"

"Sizeutancımıaçmakmı?"diyehaykırdıMiladysıkılmışçasınakızararak,"Çünküsıklıklabirininsuçudiğeriiçinbirutançtır;utancımıbirkadınolarakbirerkeğeaçmak!Ah!"diyedevamettielinihafifçegüzelgözlerinegötürerek,"Bunuaslayapamayacağım!"

"Benkardeşinizim!"diyehaykırdıFelton.

Milady onu, genç subayın kuşkulu bir anlam taşıdığını sandığı, ama aslında gözlemleme vebüyülemeisteğindenbaşkabiramacıolmayanbakışlarlasüzdü.

Feltondakendipayınayalvardığınıgösterircesineellerinikavuşturdu.

"Tamamozaman,"dediMilady,"kardeşimesırrımıaçacağım."

Osırada,Winterlordununayaksesleriduyuldu;amabukezkorkunçkayınbirader,dünyaptığıgibikapının önünden geçip uzaklaşmakla yetinmedi, durup nöbetçiyle bir iki kelime konuştuktan sonrakapıyıaçtı.

Kapıdaki konuşma sırasında Felton hızla geri çekildi veWinter lordu içeri girdiğinde tutsaktanbirkaçadımuzaklaşmıştı.

Yavaşçayaklaşanbaronsorgulayıcıbakışlarınıtutsaktangençsubayadoğruçevirdi.

"Uzun süredir buradasınız John," dedi, "bu kadın size işlediği suçları mı anlattı, o zaman bugörüşmeninnedenbukadaruzadığınıanlayabilirim."

Felton'ın titremesi üzerine, Milady soğukkanlılığını kaybeden Püritene yardım etmezse, işininbiteceğinidüşündü.

"Ah!Tutsağınızınelinizdenkaçacağındankorkuyorsunuz!"dedi,"Ozamansaygıdeğerzindancınızakendisindennasılbiriyilikistediğimisorun."

"Biriyilikmi?"diyesordubaronşüpheyle.

"EvetMilord,"diyeyanıtladıFeltonutanmışbirhalde.

"Söyleyinbakalım,neymişbuiyilik?"

"Aldıktan biraz sonra kapı aralığından geri vereceğini söylediği bir bıçak istedi," diye yanıtladıFelton.

"Demekburadabuşefkatlikişiliğinboğazlamakistediğibirisaklanıyor?"dediWinterlordualaycıveaşağılayıcıbirsestonuyla.

"Obenim,"diyekarşılıkverdiMilady.

"SizeAmerika ya daTyburn'ü seçmenizi önermiştim," dediWinter lordu, "benceTyburn'ü seçin

Page 484: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Milady.Vebanainanınkiipbıçaktandahagüvenlibiryoldur."

İçerigirdiğindeMilady'ninelindebiripolduğunuhatırlayanFeltonsararıpönedoğrubiradımattı.

"Haklısınız," dedi Milady, "bunu düşünmüştüm," sonra boğuk bir sesle ekledi: "Düşünmeye dedevamedeceğim."

Felton,Winterlordunungözündenkaçmayacakbirşekildeiliklerinekadarürperdi.

"Dikkat et dostum John, sana güvendim," dediWinter lordu. "Seni uyarmıştım! Zaten cesaretinikaybetme evlat, üç gün sonra bu yaratıktan kurtulacağız ve gönderdiğim yerde kimseyi rahatsızedemeyecek."

"Duyuyorsunuz!" diye haykırdı Milady, baron onun Tanrı'ya seslendiğini zannederken, Feltonkendisinehitapedildiğinianlamıştı.

Feltonbaşınıeğipdüşünceleredaldı.

SubayınkolunagirenbarondışarıçıkanakadaromzununüzerindenMilady'yebaktı.

Kapıkapandığında,"Demek,"diyemırıldandıtutsak,"henüzsandığımkadaryolalmamışım.Winterher zamanki ahmaklığını bırakıp alışılmadıkbir şekilde tedbirli davranıyor; intikamarzusu erkeğinasıldabelirliyor!Felton'agelince,otereddütediyor.Ah!Olanetd'Artagnan'ahiçbenzemiyor.BirPüriten yalnızca bakirelere hayranlık duyar, bunu da ellerini kavuşturarak yapar. Bir silahşor isekadınlarıkollarınınarasınaalaraksever."

Yine de Milady sabırsızlıkla bekledi, çünkü gün sona ermeden Felton'ı yeniden göreceğinidüşünüyordu.Nihayetanlattığımızolaydanbirsaatsonra,kapıdaalçakseslekonuşulduğunuduydu,sonrakapınınaçılmasıylaFeltoniçerigirdi.

Arkasındakikapıyıaçıkbırakarakhızla ilerleyengençadamMilady'yesusmasını işaretetti,yüzüallakbullakolmuştu.

"Bendenneistiyorsunuz?"dediMilady.

"Benidinleyin,"dediFeltonalçak sesle, "burayageldiğiminbilinmemesive size söyledikleriminduyulmamasıiçinnöbetçiyiuzaklaştırdım.Baronbanakorkunçbirhikâyeanlattı."

KaderineboyuneğmişbirifadeylegülümseyenMiladybaşınısalladı.

"Yasizbirşeytansınız,"diyedevamettiFelton,"yadakoruyucumvebabambaronbircanavar.Sizidört günden beri tanıyorum, oysa ona on yıllık bir saygım var; bu yüzden tereddütte kalabilirim:Söylediklerim sizi ürkütmesin, iknaolmamgerek.Bugeceyarısı sizi görmeyegeleceğimvebeniiknaedeceksiniz."

"HayırFelton,hayırkardeşim,bubüyükfedakârlıksizepahalıyamalolacak.Benimişimbitti,sizde benimle birlikte kendinizi tehlikeye atmayın. Ölmem yaşamamdan daha anlamlı olacak ve bircesedinsessizliğisizibirtutsağınsözlerindendahafazlaiknaedecek."

"Susunmadam," diye haykırdı Felton, "ve benimle böyle konuşmayın; bana onurunuz, en kutsalsaydığınızşeyüzerinekendinizebirşeyyapmayacağınızasözvermeniziçingeldim."

"Söz vermek istemem," dedi Milady, "çünkü kimse sözüne benim kadar sadık kalamaz, söz

Page 485: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

verirsemyerinegetirmemgerekir."

"Ozamanbugecebuluşanakadarbir şeyyapmayacağınızı söyleyin.Bugörüşmeden sonra,hâlâısrarederseniz,istediğinizsilahıkendiellerimlevereceğim."

"Tamamozaman,"dediMilady,"siziniçinbekleyeceğim."

"Yeminedin."

"Tanrımızadınayeminediyorum.Şimdimemnunmusunuz?"

"Tamam,"dediFelton,"bugecegörüşmeküzere!"

Veodadançıkıpkapıyıkapattıktansonra,görevidevralmışgibielindenöbetçininkısamızrağıylabeklemeyebaşladı.

Askergerigeldiğinde,Feltonsilahınıgeriverdi.

Kapı penceresinin parmaklıklarına yaklaşan Milady genç adamın büyük bir coşkuyla haççıkardığınıvekoridordasevinçleuzaklaştığınıgördü.

Dudaklarında aşağılayıcı ve vahşi bir gülümsemeyle geri döndüğünde, hiçbir zaman inanmadığıTanrı'nınadınıtelaffuzedereksövmeyedevametti.

"Tanrım!"dedi,"buçılgınfanatikintikamımıalmamiçinbanayardımedecek!"

Page 486: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LVI

Page 487: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

TutsaklığınBeşinciGünüMiladyzaferegidenyoluyarılamışgibiydivebubaşarıgücünüdahadaartırıyordu.

Şu ana dek hep baştan çıkarılmaya hazır ve sarayda aldıkları soylu eğitimi yüzünden tuzağadüşürülmeleri daha kolay olan erkekleri yenmişti; Milady'nin vücudu da yüzü gibi karşıkonamayacak kadar güzeldi ve zekâsı sayesinde kendisine karşı çevrilen entrikaları lehinedöndürmektehünerliydi.

Ama bu kez karşısında aldığı dini eğitim ve günah işleme korkusuyla aşk oyunlarına kapalı,yabanıl,duyarsızveiçinekapanıkbiradamvardı.Dinikonularayoğunlaşmışbeynindeöyleayrıntılıplanlar,öyleiddialıprojelervardıki,boşlukhissiylebeslenenvebaştançıkarmaylabüyüyenaşkavemaddi zevklere hiç yer kalmıyordu.Milady sahte erdemlilik gösterileriyle kendisine karşı özenletembihlenmişbiradamıetkilemişvegüzelliğiylebuiffetlivetemizadamınyüreğiniveduygularınıkıpırdatmayıbaşarmıştı.Buaradadoğanınvedininkarşısınaçıkarabileceğiendirençlideneklerdenbirinietkilediğiiçinoanadekkendisininbilebilmediğiyetenekleriolduğunufarketmişti.

Yinedegünboyuncabirçokkezkaderindenvekendisindenşüphelenmişti,bildiğimizgibiTanrı'yayakarmak gibi bir alışkanlığı yoktu ama, buna karşı insan yaşamının her alanına hâkim olankötülüğüngücüneinanıyordu,onagöretıpkıbirArapmasalındasöylendiğigibi,ahlakierdemleriniyitirmişbirdünyayıyenideninşaetmekiçinbirnartanesiyeterliydi.

Felton'ıkarşılamakiçiniyihazırlananMilady,ayrıcaertesigüniçindeplanlaryapıyordu.Önündeiki günü olduğunu biliyordu, nakil emri Buckingham tarafından imzalandıktan sonra –veBuckingham sahte isim kullanıldığı için sürgüne kimin gönderileceğini bilmediğinden bu emrikolaycaimzalayacaktı–barononuhemengemiyebindirecekti,ayrıcasürgünegönderilenkadınlarınçekiciliklerini, güzellikleri özgürlük güneşinin ışınlarıyla parıldayan, zekâları modanın çizgisiyleövülenvebüyülüışıltılarıaristokrasininufacıkbiryansımasıylaalevlenenosözdeerdemlikadınlarkadaretkilibirşekildekullanamadıklarınıdabiliyordu.Aşağılayıcıbircezayamahkûmedilmişbirkadınolmakgüzelolmayaengeldeğildi,yinedeokoşullaraltındayenidengüçlenmekçokzordu.Kendigerçekdeğerininfarkındaolanherkesgibikişiliğine,yeteneklerinehangiortamındahauygunolduğunu biliyordu. Yoksulluktan iğreniyor, yoksunluklar onun gerçek gücünü göstermesiniengelliyordu. Yalnızca kraliçelerin yanında kendini kraliçe gibi hisseden Milady'nin etkisi altınaalacağı kişilerin belli bir seviyede olması gerekliydi. Alt tabakadan insanlara hükmetmektenhoşlanmıyor,hattabunualçaltıcıbuluyordu.

Sürgündengeridöneceğindenbir anolsunkuşkulanmıyordu;amabu sürgünnekadar sürecekti?Milady gibi hareketli ve tutkulu bir kişilik için daha yükseklere çıkmasına yarayacak bir adımatmadangeçenhergünberbattı,dahaaşağılarainmesinenedenolangünleriçinsebirsıfatbulabilmekçokgüçtü!Biryıl,ikiyıl,üçyılkaybetmek,mutluvemuzafferd'Artagnan'ınarkadaşlarıylabirliktekraliçeyeverdiklerihizmetlerinödülünüaldıklarıbirzamandageridönmek,Miladygibibirkadınbuyıpratıcıdüşüncelerekatlanamazdı.Zateniçindekopanfırtına,gücünüdahadaartırıyorduvebedenibiraniçinzihnininboyutlarınaulaşsahapishanesininduvarlarınıyıkabilirdi.

Dahasıbütünbufelaketlerinortasındacanınısıkanbirdiğerkonudakardinaldi.Herzamanşüpheci,endişelivegüvensizolanveşuaniçinkendisininyegânekoruyucusuvedestekçisiolmaklakalmayıp,gelecekte intikamını almasını sağlayacak tek kişi olan kardinal bu kadar zamandır sessiz kalması

Page 488: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

karşısındanedüşünecekti?Onuiyitanıyordu,hiçbirsonuçgetirmeyenbiryolculuğunardındangeridöndüğünde,gözetimaltındatutulduğundan,çektiğiacılardansözetmesininişeyaramayacağını,aşırıkuşkucu olan kardinalin gücünden ve dehasından aldığı o alaycı sükûnetiyle, "Yakalanmamanızgerekirdi,"diyeceğinibiliyordu.

Miladybuyüzdenbütünkararlılığıyladüştüğücehenneminderinliklerinesızantekışığın,Felton'ınisminimırıldanıyorvegücünütoplamakiçinhalkalarınıyayıpbüzenbiryılangibiFelton'ıyaratıcıhayalgücününhalkalarıylasarıyordu.

Bu arada zaman akıpgidiyor, saatin her vuruşu tutsağınyüreğindeyankılanıyordu.Saat dokuzdaherzamankidenetiminiyapmakiçingelenWinterlordupencereveparmaklıklarabakıp,zeminiveduvarlarıyokladıktansonra,şömineyivekapılarıkontroletti;buuzunvetitizincelemesırasındanebaron,nedeMiladytekbirsözetmişlerdi.

Hiçkuşkuyokki,herikisidedurumunciddiyetinibildikleriiçingereksizsözlerveöfkelenmelerlevakitkaybetmekistemiyorlardı.

"İyi,"dedibaronçıkarken,"bugecedekaçamayacaksınız."

MiladysaatondakapıyabirnöbetçidikenFelton'ınayakseslerinitanıdı.Artıkonunayakseslerinisevgilisinin yüreğinden geçenleri tahmin eden bir âşık gibi tanıyordu ve yine deMilady bu zaaflıfanatiğihemküçümsüyor,hemdeondantiksiniyordu.

HenüzkararlaştırılansaatgelmediğiiçinFeltoniçerigirmedi.

İkisaatsonrageceyarısıolduğunda,nöbetçilerdeğiştirildi.

Artıkzamangelmişti,Miladysabırsızlıklabeklemeyebaşladı.

Yeninöbetçikoridordagidipgeliyordu.

OndakikasonraFeltongeldi.

Miladykulakkabarttı.

"Dinle,"dedigençsubaynöbetçiye,"hiçbirbahaneylebukapıdanayrılmayacaksın,çünkübildiğingibigeçengecebiraskergörevyerinibiranlığınaterkettiğiiçinMilordtarafındancezalandırıldıveyokluğundaonunyerinebennöbettuttum."

"Evet,biliyorum,"dediasker.

"Sanaçokdikkatliolmanıemrediyorum.Kendicanınakıymakkonusundagizliplanlaryaptığındanendişelendiğimbukadınınodasınabirkezdahagireceğim."

"Güzel,"diyemırıldandıMilady,"iştesıkıPüritenyalansöylüyor."

Askerisegülümsemekleyetindi.

"Teğmenim," dedi, "Milord size yatağına bakma iznini bile verdiğine göre, böyle bir göreviüstlenmeklehiçdeşanssızsayılmazsınız."

Felton kızardı; başka koşullarda olsa böyle şakalar yapan bir askeri cezalandırırdı, ama içindengelenbirseskonuşmamasınısöylüyordu.

Page 489: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Seniçağırırsamgel,"dedi,"birigelirsedebanahaberver."

"Pekiteğmenim,"dediasker.

FeltoniçerigirdiğindeMiladyayağakalktı.

"Demekgeldiniz?"

"Geleceğimedairsözvermiştim,"dediFelton,"vegeldim."

"Banabaşkabirsözdahavermiştiniz."

"Nasılyani?Tanrım!"dedikendinehâkimolmayaçalışsada,dizleri titreyipalnınıterbasangençadam.

"Bana bir bıçak getireceğinize ve görüşmemizden sonra onu burada bırakacağınıza sözvermiştiniz."

"Bundan hiç söz etmeyelim madam," dedi Felton, "ne kadar korkunç olsa da bir kulun canınakıymasınanedenolacakbirkoşulyoktur.Böylebirgünahaortakolamayacağımıdüşündüm."

"Ah!Demekböyledüşündünüz!"dediaşağılayıcıbirgülümsemeylekoltuğunaoturantutsak,"Bendebirşeylerdüşündüm."

"Negibi?"

"Sözünütutmayanbiradamlakonuşacakhiçbirşeyimolmadığını."

"AmanTanrım!"diyemırıldandıFelton.

"Çıkabilirsiniz,"dediMilady,"sizinlekonuşmayacağım."

"İşte bıçak burada!" dedi Felton, söz verdiği için getirdiği ama tutsağa vermeye çekindiği silahıcebindençıkararak.

"Görelimbakalım,"dediMilady.

"Amaneden?"

"Şerefimüzerineyeminederimki,hemengerivereceğim,şumasanınüzerindeyanınızdaduracak."

Milady,Felton'ınuzattığıbıçağıkontroledip,ucunuparmağındagezdirdi.

"Güzel,"dedibıçağıgençsubayageriverirken,"çeliğikaliteliymiş;sizsadıkbirdostsunuzFelton."

BıçağıgerialanFeltonkararlaştırdıklarıgibimasanınüzerinekoydu.

OnubakışlarıylaizleyenMiladyonaylarcasınabaşınısalladı.

"Şimdi,"dedi,"benidinleyin."

Busözlerboşunaydı:Önündeayaktadurangençsubayağzındançıkacaksözleribüyükbirmeraklabekliyordu.

"Felton," dedi Milady, kederli bir ifadeyle, "Felton, kız kardeşiniz size şunları söylese neyapardınız? Ne yazık ki güzel ve çok genç olduğum bir dönemde beni bir tuzağa düşürdüler,

Page 490: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

etrafımda kurulan pusulara, uygulanan şiddete direndim, inandığım dinime, yardıma çağırdığımTanrıma sövdüler, direndim, bana hakaretler yağdırdılar ve ruhumu ele geçiremeyeceklerinianlayıncabedenimikirletmeyekararverdiler,sonunda..."

SözlerinearaverenMilady'nindudaklarınıhüzünlübirgülümsemekapladı.

"Sonunda,"dediFelton,"sananeyaptılar?"

"Bir akşam, kararlılığımla başa çıkamayacaklarını anlayınca, içtiğim suya güçlü bir uyuşturucukattılar, yemeğimihenüzbitirmiştimki, bütünbedenimidahaöncehiçyaşamadığımbir uyuşuklukkapladı.Kuşkulanacak bir şeyim olmasa da içime bir ürperti yayıldı ve uyumamak için direndim;ayağakalkıpyardımistemekiçinpencereyekoşmakistedim,amabacaklarımbenitaşımıyordu;tavanüzerimeçöküpağırlığıylabeniezecekmişgibigörünüyordu;kollarımıaçıpbağırmayaçalıştım,amaağzımdanyalnızcaanlamsız,bölükpörçükseslerçıktı;üzerimekarşıkonulmazbiruyuşuklukçöktü,düşeceğimi hissedip bir koltuğa dayandım, ama kısa süre sonra güçsüz kollarım bedenimitaşıyamayınca dizlerimin üzerine yığıldım; bağırmak istesem de dilim tutulduğu için bunubaşaramadım;Tanrıbenigörmüyor,duymuyordu,parkeninüzerineuzanıp,ölümüandıranderinbiruykuyadaldım.

Buuykununnekadarsürdüğünü,veosıradanelerolupbittiğinihiçhatırlamıyorum,uyandığımdakendimi gün ışığının yalnızca tavandaki bir açıklıktan girdiği, görkemli bir şekilde döşenmişyuvarlakbirodadabuldum.Burasıduvarlarındatekbirkapıbileolmayanmuhteşembirhapishaneyiandırıyordu.

Uzunsüreçevremdekiayrıntılarıinceleyipneredeolduğumuanlamayaçalıştım;zihnimboşunabirçabayla derinliklerine daldığım bu uykunun etkisinden kurtulmaya uğraşıyordu; belli belirsiz biryerlere getirildiğimi, tekerlek seslerini, gücümü tüketen korkunç bir rüyaya daldığımıanımsıyordum; ama bütün bu olaylar sanki başka bir dünyada yaşanmış ve fantastik bir şekildehayatımakarışmışgibibulanıkvebelirsizdi.

İçindebulunduğumdurumokadargariptiki,birsürehâlârüyagördüğümüdüşündüm.Sallanarakayağakalktığımda,giysileriminhemenyanımdakibiriskemleninüzerindeolduğunufarkettim,oysanesoyunduğumunedeyattığımıhatırlıyordum.Ozamankorkutucugerçeklerzihnimdeyavaşyavaşcanlanmaya başladı: Kendi evimde değildim; gün ışığından anladığım kadarıyla günün üçte ikisigeridekalmıştı!Düngecedenberiuyuduğumagöre,buuykuneredeyseyirmidörtsaatsürmüştü.Buuzunuykusırasındaneleryaşanmıştı?

Mümkünolduğuncaçabukgiyinmeyeçalıştım,ancakyavaşveuyuşukhareketlerimuyuşturucununetkisinin hâlâ tamamıyla geçmediğini gösteriyordu. Bununla birlikte oda bir kadını ağırlayacakşekilde döşenmişti, rahatına en düşkün süslü bir hanım bile etrafına baktığında hiçbir şeyin eksikolmadığınıfarkedebilirdi.

Kuşkusuz bu görkemli hapishanenin ilk tutsağı ben değildim; ama anlayacağınız gibi Felton,hapishaneninnekadargösterişliolduğunufarkettikçekorkumartıyordu.

Evet, burası bir hapishaneydi, çünkü dışarı çıkmam mümkün değildi. Bir kapı bulabilmek içinyokladığımduvarlaravurduğumdatokbirsesyankılanıyordu.

Odanın duvarlarını belki yirmi kez yoklasam da bir çıkış bulamadım, yorgunluk ve korkudantükenmişbirhaldebirkoltuğayığıldım.

Page 491: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bu arada hava hızla kararıyor, karanlık çöktükçe korkularım artıyordu: Oturduğum yerde kalıpkalmamakkonusundakararveremiyordum;etrafheradımdaiçinedüşeceğimbilinmediktehlikelerledolu gibi görünüyordu. Dün akşamdan beri hiçbir şey yememiş olsam da, kaygılarım açlığımıbastırıyordu.

Dışarıdan saati anlamama yarayacak hiçbir gürültü gelmiyordu; sadece ekim ayında olduğumuziçinhavanıntamamıylakararmasından,akşamyedisekizcivarıolduğunutahminediyordum.

Anidenbirkapıgıcırtısıyla irkildim; tavandakicamlıaçıklıktaodayıcanlıbir ışıkladolduranbirfanusbelirdi,ardındanbirkaçadımötededuranbiradamıngörüntüsüyledehşetekapıldım.

Üzerinde yemekler bulunan iki kişilik bir masa sanki bir büyünün etkisiyle odanın ortasınayerleşmişti.

Bir yıldan beri peşimde olan bu adam onurumu lekelemeye yemin etmişti ve ağzından çıkan ilksözcüklerdenöncekigecebuamacınaulaştığınıanladım."

"Alçak!"diyemırıldandıFelton.

"Ah, evet, alçak!" diye haykırdı ruhu onun dudaklarına kenetlenmişçesine bu garip hikâyeyidinleyengençsubayınilgisinifarkedenMilady,"Evet,alçak!Beniuykumdaeldeettiğiiçinherşeyinbittiğinisanmış,utancımıkabuledeceğimiumarakbanaaşkımkarşısındaservetinisunmayagelmiş.

Bir kadının yüreğindeki aşağılamayı ve tiksintiyi yansıtan bütün sözcükleri sıraladım; ama benisakin bir şekilde kollarını kavuşturmuş, gülerek dinlemesinden, bu tür sövgülere alışık olduğuanlaşılıyordu,sonrabittiğinidüşünerekbanadoğruyaklaştı,masayaatılıpbirbıçakalarakgöğsümedayadım.

‘Biradımdahaatarsanız,'dedim,‘onurumukirletmeninyanısıraölümümledesuçlanacaksınız.'

Hiç şüphe yok ki, bakışlarımda, sesimde, duruşumda en inatçı yürekleri bile ikna edecek birgerçeklikvardı,bununüzerinedurdu.

‘Ölümünüzmü!' dedi, ‘Ah!Hayır, sizin gibi çekici bir sevgili yalnızca bir kez sahip olunduktansonra bu şekilde kaybedilemez. Hoşça kalın, güzelim! Daha neşeli olduğunuz bir gün yenidenziyaretinizegeleceğim.'

Bu sözlerden sonra bir düdük çaldı, odamı aydınlatan ışıklı fanusun yükselmesiyle gözdenkayboldu. Yeniden karanlıkta kaldığımda, aynı kapının açılıp kapandığını duydum, ışıklı fanusyenidenaşağıindiğindeodadayalnızolduğumugördüm.

Oançokürkütücüydü;başımagelenfelaketkonusundakişüphelerimgerçekliğinumutsuzluğundakaybolmuştu:Tiksindiğimkadaraşağılıkbulduğumbiradamınelindeydimvebuadamneyecesaretedebileceğinigöstererekherşeyiyapabileceğinikanıtlamıştı."

"Amabuadamkimdi?"diyesorduFelton.

"Geceyarısılambanınsönmesiylekaranlıktakalınca,sabahakadarenufakbirgürültüdeirkilerekbir iskemlede oturdum.Amagece hiçbir aksilik yaşanmadan geçti, sabah olduğundamasa ortadankaybolmuştu,bıçakhâlâelimdeydi.

Tekumudumobıçaktı.

Page 492: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bir an için bile uyumaya cesaret edemediğimden, yorgunluktan tükenmiştim, gözlerimuykusuzluktan yanıyordu: Gün ışığı içimi rahatlattı, yatağıma gidip, bıçağı yastığımın altınasakladım.

Uyandığımdayenibirmasadahakurulmuştu.

Tüm korkularıma, endişelerime rağmen, dayanılmaz bir açlık hissediyordum, kırk sekiz saattirağzıma bir şey koymamıştım: Ekmek ve meyve yedim; sonra içtiğim suya katılan uyuşturucuyuhatırlayıp masadaki sürahiye hiç dokunmadım, bardağımı tuvalet masasının üzerindeki mermeregömülmüşmusluktandoldurdum.

Bu önleme rağmen bir süre daha büyük bir endişe yaşadım; ama bu kez korktuğum başımagelmedi:Günühiçbiraksilikyaşamadangeçirdim.

Şüphelendiğimanlaşılmasındiyesürahininyarısınıboşalttım.

Akşam olup hava karardığında, gözlerim karanlığa alışmaya başlamıştı, masanın zeminegömülerek gözden kaybolduğunu ve on beş dakika sonra, üzerinde yemeğimle birlikte yenidenbelirdiğiniseçebildim,birazsonraaynılambasayesindeodamaydınlandı.

İçine uyku ilacı katılması mümkün olmayan iki yumurtayı ve birkaç meyveyi yedim; sonrakoruyucumusluğumdandoldurduğumsuyuiçtim.

Birkaçyudumsonratadınındünakşamkinebenzemediğinifarkettim; içimibirendişekaplayıncaiçmektenvazgeçtim,yinedeyarımbardaksuyuiçmiştim.

Gerikalanınıdöktüm,alnımteriçindekorkuylabekledim.

Hiç kuşku yok ki, görünmez bir tanık bu musluktan su içtiğimi görmüş ve musluğa olangüvenimdenyararlanarakbeniyenidenbayıltmakiçinbuyolabaşvurmuştu.

Henüzyarımsaatgeçmemiştiki,aynıbelirtilerortayaçıkmayabaşladı,ancakbukezsadeceyarımbardak içtiğim için daha uzun süre dayandım ve uykuya dalmak yerine, kendimi savunacak ya dakaçacakgücüelimdenalsada, etrafımdanelerolupbittiğini fark etmeme izinverenbiruyuşuklukhalinegirdim.

Tek savunma aracım olan bıçağımı almak için yatağıma yürümeye çalıştım; ama başucunaulaştığımdadizleriminüzerineyığıldım,ellerimleyatağınayaklarındanbirinetutunduğumdaişiminbittiğinihissettim."

YüzübirölügibisolanFelton'ınbütünbedenibirtitremeylesarsıldı.

"Ama daha da ürkütücü olan," diye devam etti sesi sanki o korkunç andaki endişeleri yenidenyaşıyormuşgibideğişenMilady,"bukezbeni tehditeden tehlikeninbilincindeydim,bukezuyuyanbedenim için nöbet tutan ruhumgörüyor, duyuyordu:Her şeybir rüyagibi görünse de, budurumbaşımagelenleridahadadehşetvericikılıyordu.

Lambanın beni yavaş yavaş karanlıkta bırakarak yükseldiğini gördüm; sonra yalnızca iki kezaçılmışolsada,iyitanıdığımkapınınsesiniduydum.

İçgüdüselolarakbanayaklaşıldığınıhissettim, sankiAmerikaçöllerindekendisinikaybetmişbirigibibiryılanınyaklaştığınıhissediyordum.

Page 493: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Hareketetmek,bağırmakistiyordum,inanılmazbirkararlılıklaayağakalksamdayenidenolduğumyereyığıldımvebirazsonraişkenceciminkollarıarasındaydım."

"Buadamınisminisöylermisiniz?"diyehaykırdıgençsubay.

Bir bakışta, her ayrıntınınüzerindeduranFelton'danasıl bir etki uyandırdığını fark edenMiladyişkencesinden vazgeçmeye niyetli değildi. Yüreğini ne kadar derinden etkilerse, intikamı o kadargarantiolacaktı.Buyüzdenduymamışgibiyadahenüzyanıtvermeninzamanıgelmemişgibidevametti.

"Ancak bu kez alçağın karşısında hiçbir şey hissetmeyen hareketsiz bir ceset yoktu. Gücümükullanmayı başaramasam da, beni bekleyen tehlikenin farkındaydım, bu yüzden ne kadar halsizdüşsemdeelimdengeldiğincedirendim,hattabiraraşöylebağırdığınıduydum:

‘SefilPüritenler,cellatlarınıbezdirdiklerinibilirdimamasevgililerinedahaazsorunçıkarttıklarınısanıyordum.'

Neyazıkkibuumutsuzdirenişuzunsürmedi,gücümüntükendiğinihissetmeyebaşladım,oalçakbukezbanauyurkendeğil,kendimdenyarıgeçmişbirhaldeykensahipoldu."

Anlatılanları boğuk bir kükremeyi andıran bir ses çıkararak dinleyen Felton'ın alnında terlerbirikiyor,giysisininaltındakieligöğsünüsıkıyordu.

"Kendimegeldiğimdeilkyaptığımyastığınaltındakibıçağıalmakoldu,onukendimisavunmakiçinkullanamasamda,kefaretimiödemekiçinkullanabilirdim.

Amabıçağıelimealdığımdaaklımakorkunçbirfikirgeldi.Sizeherşeyianlatacağımayeminettimvebusözümüde tutacağım;sizegerçeğisöyleyeceğimesözverdim,hayatımamalolsadagerçeğianlatacağım."

"Aklınızaoadamdanintikamalmakgeldi,öyledeğilmi?"

"Evet!"dediMilady:"BirHıristiyanınaklındanböyleşeylergeçirmemesigerektiğinibiliyorum,hiçkuşkusuz ruhumuzun ebedi düşmanı olan o kükreyen aslan zihnime böyle davranmamı telkinediyordu.NeyapabilirdimFelton?"diyedevamettiMiladykendisinisuçlugibihissedenbirkadınınses tonuyla, "Bu düşünce bir daha aklımdan hiç çıkmadı. İşte şimdi ödediğim bedelin nedeni oölümcüldüşünceydi."

"Devamedin,devamedin,"dediFelton,"intikamınızıaldığınızıduymakistiyorum."

"Ah! Bu işi bir an önce halletmeye karar vermiştim, o gece yeniden geleceğinden hiç şüpheduymuyordum.Gündüziseendişelenecekbirşeyyoktu.

Buyüzden,yemeksaatigeldiğindeyemeğimiyemektehiçtereddütetmedim:Akşamyemeğindeiseyermişgibiyapacaktım,bunedenleöğleyemeğiyleakşamınaçlığınakarşıkoymamgerekecekti.

Yemeksırasındabirbardaksuyuakşamiçinsakladım,kırksekizsaathiçbirşeyyiyipiçmediğimdeençoksusuzluğunsıkıntısınıçekmiştim.

Günboyunca aldığımkararın doğruluğuna daha kesin bir şekilde inandım:Aklımdan geçenlerinyüzüme yansımaması için çok dikkatli davrandım, çünkü gözetlendiğimden emindim, hatta birçokkez dudaklarıma bir gülümsemenin yayıldığını hissettimFelton, ama benden korkabileceğiniz içinbunuanlatmayacesaretedemiyorum..."

Page 494: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Devamedin,devamedin,"dediFelton,"sonunuöğrenmekiçinsabırsızlandığımıgörüyorsunuz."

"Akşam olduğunda her zamanki olaylar tekrarlandı, hava kararınca yemeğim verildi, ardındanlambanınyanmasıylamasayaoturdum.

Yalnızcabirkaçmeyveyedim,sürahidekisuyuiçergibiyapıp,bardağımdasakladığımsuyuiçtim;değişikliğiöylehünerlibirşekildeyaptımki,gözlemcilerimhiçşüphelenmediler.

Yemektensonra,öncekiakşamkinebenzerşekildekendimdengeçiyormuşgibiyaptım;amabukezyorgunluğayenikdüşmüşve tehlikeyealışmışgibigörünmek içinyatağadoğrusürünüpuyurgibiyaptım.

Bukezbıçağımaulaşmıştım,uyumataklidiyaparken,sapınıhararetlesıkıyordum.

İki saat boyunca hiçbir şey olmadı: Bu kez, Tanrım! Bir gün önce buna kim inanırdı, yoksagelmeyecekmidiyeendişelenmeyebaşladım.

Nihayet lambanın yavaşça yükseldiğini ve tavanda kaybolduğunu gördüm, odam çok karanlıkolduğuiçinbakışlarımlakaranlığıdelmekiçinçabaharcadım.

Yaklaşıkondakikaboyuncakalbiminatışındanbaşkahiçbirşeyduymadım.

GelmesiiçinTanrı'yayalvarıyordum.

Sonunda açılıp kapanan kapının tanıdık gıcırdamasını, halının kalınlığına rağmen parkeyigıcırdatanadımlarınsesiniduydum,karanlığarağmenyatağımayaklaşanbirgölgeyiseçebildim."

"Aceleedin,aceleedin!"dediFelton,"Hersözünüzünerimişkurşungibiiçimiyaktığınıgörmüyormusunuz?"

"O zaman bütün gücümü topladım, intikam ya da daha doğrusu adaletin saatinin çaldığınıdüşündüm,kendimiJudithgibigörüyordum,acıveümitsizlikdolusonbirçığlıklaelimdekibıçağıkurbanınıaramakiçinkolunuuzatmışolanoalçağıngöğsünesapladım.

Sefil!Herşeyinönleminialmıştı:Göğsündebirzırhvardı,bıçakyamulmuştu.

‘Ah!Ah!'diyehaykırdıkolumukavrayıpişimeyaramayanbıçağıalarak,‘güzelPüritenimdemekcanımakastetmekistediniz!Amabukindendeötenankörlükanlamınagelir!Hadihadi,sakinolun!Yumuşayacağınızı sanmıştım. Ben kadınları zorla alıkoyan zalimlerden değilim: Benisevmiyorsunuz, her zamanki kibirliliğimle sevdiğinizi düşünmüştüm; şimdi ikna oldum. Yarınserbestbırakılacaksınız.'

Tekistediğimbeniöldürmesiydi.

‘Dikkat edin,' dedim ona, ‘çünkü beni özgür bırakmak sizin onurunuzun kirlenmesi anlamınagelecektir. Evet, buradan çıkar çıkmaz her şeyi, bana uyguladığınız şiddeti anlatıp, tutsak olaraktutulduğumu açıklayacağım. Bu aşağılık saraydan herkese söz edeceğim; yüksek bir mevkideolduğunuzbelliMilord,amatitreyin!Sizdenyukarıdakral,ondanyukarıdadaTanrıvar.'

İşkencecimkendisinenekadarhâkimolsadaöfkelendiğinigizleyemedi.Yüzifadesinigöremesemde,eliminüzerindedurankolununtitrediğinihissettim.

‘Ozamanburadançıkamayacaksınız,'dedi.

Page 495: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

‘Güzel!'diyehaykırdım,‘budurumdaişkencehanemaynızamandamezarımolacak.Güzel!Buradaöleceğim ve siz de suçlayan bir hayaletin tehdit eden bir canlıdan daha korkunç olacağınıgöreceksiniz!'

‘Yanınızdacanınızakastedebileceğinizhiçbirşeybırakılmayacak.'

‘Ümitsizliğe kapılıp kullanma cesareti gösterildiğinde bunun için uygun bir yöntem vardır.Kendimiaçlığamahkûmedereköldüreceğim.'

‘Hadi,hadi,'dedisefil,‘böylesavaşedeceğimizebirbarışyapsakdahaiyiolmazmı?Sizihemenşimdiserbestbırakıyorum,sizebirunvanveripİngiltere'ninLucretia'sıilanediyorum.'

‘BendesizinSextusolduğunuzsöyleyip,siziTanrı'yaveinsanlaraşikâyetedeceğimvegerekirsesuçlamanınaltınıkanımlaimzalayacağım.'

‘Ah!Şurayabakın,'dedidüşmanımalaycıbir ifadeyle,‘ozamanişdeğişir.Yinedeburadahiçbirşeyinizeksikolmayacak,kendiniziaçlıktanöldürürsenizbusizinhatanızolacak.'

Bu sözlerden sonra çıktı, kapının açılıp kapandığını duyduğumda yıkılmıştım, intikamımıalamamamınutancıacımdandahaağırbasıyordu.

Verdiğisözütuttu.Ogün,ogeceveertesigünodamagelmedi.Amabendesözümütutuphiçbirşeyyiyipiçmedim;onasöylediğimgibikendimiaçlıktanöldürmeyekararlıydım.

Tanrı'nınintiharımıbağışlayacağınıumarakgecegündüzduaediyordum.

İkincigecegücümtükenmişbirhaldeparkeninüzerineuzanmışkenkapıaçıldı.

Bugürültüylebireliminüzerindedoğruldum.

‘Evet,' dedi kulağıma hemen tanıdığım çınlayan bir sesle, ‘biraz sakinleştik mi, bir sessizlikanlaşması imzalayarak özgürlüğümüze kavuşacak mıyız? Bakın, ben hak bilir bir prensim vePüritenleri sevmesem de, güzel olduklarında onlara karşı adil davranırım. Hadi bana haç üstüneyeminedin,sizdendahafazlasınıistemiyorum.'

‘Haçüstüneöylemi!'diyehaykırdımbu iğrençsesinverdiğigüçleayağa fırlayarak; ‘haçüstüneyemin ederimki, hiçbir söz, hiçbir tehdit, hiçbir işkence ağzımıkapatamayacak; haçüstüneyeminederimki,heryerdesizinbircani,bironurhırsızı,biralçakolduğunuzusöyleyeceğim,haçüstüneyeminederimki,buradançıkmayıbaşarırsam,bütüninsanlıkadınasizdenintikamımıalacağım.'

‘Kendinizedikkatedin!'dedidahaöncehiçduymadığımkadartehditedicibirsestonuyla,‘ensonçareolarakkullanacağımbirkozumvar;ağzınızıkapatmayayarayacakyadaenazındanağzınızdançıkantekbirsözcüğünbileciddiyealınmamasınısağlayacakbirkoz.'

Tümgücümütoplayıpbirkahkahaylakarşılıkverdim.

Ozamanaramızdahiçbitmeyecekolanölümcülbirsavaşınbaşladığınıanladı.

‘Dinleyin,'dedi,‘sizeyarınakadarsüretanıyorum;düşünün;sizezenginlik,saygınlıkveunvanlarvaatediyorum,amakonuşmaklatehditetmeyisürdürürseniz,sizibirutançlekesiyledamgalarım.'

‘Siz!'diyehaykırdım,‘siz!'

‘Sonsuzadekçıkmayacakbirleke!'

Page 496: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

‘Siz!'diyetekrarladım.Ah!Felton,çıldırmışolduğunusandım.

‘Evet,ben!'diyeyanıtladı.

‘Ah! Beni yalnız bırakın,' dedim, ‘gözlerinizin önünde kafamı duvarlara vurup parçalamamıistemiyorsanız,çıkın!'

‘Nasılisterseniz,'dedi,‘yarınakşamgörüşürüz!'

‘Yarınakşam,'diyeyanıtladım,kendimiyerebırakıpöfkedenhalıyıısırarak..."

Milady şeytani bir sevinçle bir koltuğa yaslanmış olan Felton'ın gücünün hikâyenin sonunudinlemeyeyetmeyebileceğinigördü.

Page 497: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LVII

Page 498: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KlasikBirTrajediKendisini dinleyen genç subayı incelemekle geçirdiği bir sessizlik anından sonraMilady devam

etti:

"Üç günden beri hiçbir şey yiyip içmediğimden çok acı çekiyordum: Bazen gözümün önündengeçenkarabulutlarlabaşımdönüyor,bazendekendimdengeçiyordum.

Akşamolduğunda, kendimi çok güçsüz hissediyordum, sık sık bayılıyor ve her bayıldığımda daölmeküzereolduğumdüşüncesiyleTanrı'yaşükrediyordum.

Bubaygınlıklardanbirindekapınınaçıldığınıduyuncakorkuylakendimegeldim.

İşkencecim, arkasında duran adam gibi maske takmış olsa da, onu adımlarından ve şeytanınkendisineverdiğioetkileyicitavırlarındantanıdım.

‘Evet,sizdenistediğimyeminietmeyekararverdinizmi?'diyesordu.

‘SizindesöylemişolduğunuzgibiPüritenlersözlerindendönmezler;benimkiniduymuştunuz,siziinsanlarınveTanrı'nınadaletiönüneçıkanakadarizleyeceğim!'

‘Demekısrarediyorsunuz?'

‘BeniduyanTanrı'nınönündeyeminediyorumkisizdenintikamımıalanakadarsizibütündünyayateşhiredeceğim.'

‘Siz bir fahişesiniz,' dedi gök gürültüsünü andıran bir sesle, ‘ve bir fahişe olmanın bedeliniödeyeceksiniz! Yardıma çağıracağınızı söylediğiniz insanların karşısına damgalanmış olarakçıktığınızdabirsuçluyadabirçılgınolmadığınızıkanıtlamayaçalışacaksınız!'

Sonrayanındakiadamaseslendi:

‘Cellat,göreviniyap.'"

"Ah!İsmi,isminedir?"diyehaykırdıFelton,"İsminisöyleyin!"

"O zaman ölümden daha beter bir işkenceyle karşı karşıya olduğumu anlayıp çığlıklar atmaya,direnmeye başladım, cellat beni yakalayıp parkenin üzerine devirdikten sonra üzerime çullandı vekendimikaybetmişbirhaldehıçkırıklaraboğularak,beniduymayanTanrı'yayakarırkenacıveutançdolukorkunçbirçığlıkattım;celladınkızgındemiriomzumudağlamıştı."

Feltonkükrergibiseslerçıkardı.

"Bakın,"dediMiladybirkraliçeninheybetiyleayağakalkarak, "bakınFelton,bir alçağınkurbanıolantemizbirgençkız içinnasılbir işkenceicatettiler.İnsanlarınyürekleriniokumayıöğreninveartıkonlarınhaksızintikamlarınaaracıolurkendahadikkatlidavranın."

Hızlı bir hareketle elbisesini açan Milady göğsünü kapatan patiskayı yırtıp, öfke ve utançtankızarmışgibiyaparakgençadamaböylegüzelbiromzulekeleyensilinmezdamgayıgösterdi.

"Ama,"diyehaykırdıFelton,"bubirzambak!"

Page 499: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"İşte alçaklık tam da burada," diye karşılık verdi Milady. "İngiliz damgası!.. Buna hangimahkemeninkararverdiğinibulmakiçinkrallığınbütünmahkemelerinebaşvuracaktım;amaFransızdamgası...Ah!İşböyleoluncagerçektendedamgalanmışoluyordum."

Feltondahafazlasınadayanamayacaktı.

Solgunyüzüvetaşkesilmişbedeniyle,bukorkunçgerçeklesarsılmış,göğsünüolağanüstüolaraknitelendirdiğibir işveyleaçmışolanbukadının insanüstügüzelliğiylegözlerikamaşmışbirhalde,tıpkıimparatorlarınemriylegözünükanbürümüşizleyicilerinönündekutsalişkenceleremaruzkalanilkHıristiyanlargibidizçöktü.Damgakaybolmuş,geriyeyalnızcagüzelliğikalmıştı.

"Affedin,affedin!"diyehaykırdıFelton,"Bağışlayınbeni!"

Milady,subayıngözlerindeparlayanaşkateşinifarketti.

"Neyibağışlayacakmışım?"diyesordu.

"İşkencecilerinizinsuçortağıolmamı."

Miladyonaeliniuzattı.

"Nekadargüzel!Nekadargenç!"diyehaykırdıFeltonbueliöpücüklereboğarak.

Miladyonukölesinebakanbirkraliçegibisüzdü.

FeltonbirPüritendi:Kadınınelinibırakıpayaklarınıöpmeyebaşladı.

Artıkonusevmiyor,onatapıyordu.

Bu kendinden geçiş anı sona erip, Milady hiç kaybetmediği soğukkanlı ifadesine yenidenbüründüğünde,buaşkhazinelerinindahaşiddetlibirarzuhissettirecekşekildeyenidenörtüldüğünügörenFelton:

"Ah!"dedi,"Şimdisizdentekbirşeyistiyorum,gerçekcelladınızınisminedir?Çünkübenimiçintekbircellatvar;diğeriyalnızcabiraracıydıhepsibu."

"Nasıl yani kardeşim!" diye haykırdı Milady, "Hâlâ ismini mi söylemem gerekiyor, tahminedemedinmi?"

"Nasıl!"diyekarşılıkverdiFelton,"O!..Yineo!..Herzamano!..Demekgerçeksuçluo..."

"Gerçeksuçlu,"dediMilady,"İngiltere'yimahveden,gerçekdindarlaraişkenceeden,oncakadınınonurunulekeleyen,sapkınruhundakibirkaprisyüzündenikikrallığıbirbirinedüşürüpkanakmasınanedenolan,bugünProtestanlarıkorurgibigörünsedeyarınonlaraihanetedecekolan..."

"Buckingham!DemekBuckingham!"diyehaykırdıFeltonöfkeyle.

Miladybuisminhatırlattığıutancadayanamıyormuşçasınaelleriyleyüzünüsakladı.

"Bu meleğin celladı Buckingham!" diye haykırdı Felton. "Ama onu cezalandırmadın Tanrım vesoylu,onurluvehepimiziyokedecekkadargüçlüolmasınaizinverdin!"

"Tanrıkendinikötülüğekaptıranlarıterkeder,"dediMilady.

"Demeklanetlilerinhakettiğicezayıüzerineçekmekistiyor!"diyedevamettiFeltongiderekartan

Page 500: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

bircoşkuyla,"Demekinsanoğlununintikamınınilahiadalettenöncegerçekleşmesiniistiyor!"

"İnsanlarondankorktuklarıiçinbunuyapmayacesaretedemiyorlar."

"Ah!"dediFelton,"Ondankorkmuyorumvebunacesaretedeceğim!.."

Miladyruhununşeytanibirsevinçleyıkandığınıhissetti.

"Amakoruyucum,babamWinterlordubuişenasılkarıştı?"diyesorduFelton.

"DinleyinFelton,"diyekarşılıkverdiMilady,"alçakveiğrençinsanlarınyanısıra,soyluveyücekişilikler de vardır.Beni sevenve benimde sevdiğimbir nişanlımvardı, yüreği, davranışları sizebenzerdi. Ona her şeyi anlattığımda, beni tanıdığı için bir an bile tereddüt etmedi. Buckingham'ınseviyesindesoylubirbeyefendiydi.Hiçbirşeysöylemedi,kılıcınıkuşanıppelerininigiydiktensonraBuckinghamsarayınagitti."

"Evet,"dediFelton,"anlıyorum,yinedebutüradamlarakarşıkılıçdeğil,hançerkullanmakgerek."

"Buckinghambirgünönce,ozamanhenüzGallerprensiolanI.Charlesiçinkralınkızınıisteyeceğiİspanya'yaelçiolarakgönderilmişti.Nişanlımgerigeldi.

‘Dinleyin,'dedibana,‘buadamdünyolaçıktığıiçinşuanintikamımıalamayacağım.Amaogelenekadar hayatımızı birleştirelim ve siz de Winter lordunun kendisinin ve karısının onurunukurtaracağınainanın.'"

"Winterlordu!"diyehaykırdıFelton.

"Evet," dedi Milady, "şimdi her şeyi anlıyorsunuz değil mi? Buckingham bir yıl boyunca geridönmedi.OnundönüşündensekizgünönceWinterlordubenitekvârisiolarakbırakarakanidenöldü.Bu darbeyi indiren kimdi? Her şeyi bilen Tanrı bunun cevabını da biliyordu, ama ben kimseyisuçlayamam..."

"Ahnebüyükbiryıkım!"diyehaykırdıFelton.

"Winter lordukardeşinehiçbir şeysöyleyemedenölmüştü.Okorkunçsır, suçlununkafasındabirşimşek gibi patlayıncaya kadar herkesten saklanacaktı. Koruyucunuz kardeşinin hiçbir varlığıolmayan bir genç kızla evlenmesini şüpheyle karşılamıştı. Miras umutlarını yitirmiş bir adamdanhiçbir destek bekleyemeyeceğimi hissettim ve hayatımın geri kalanını geçirmek üzere Fransa'yadöndüm.Amabütünservetimİngiltere'deolduğundan,savaşçıkıncabağlantılarınkesilmesinedeniylesıkıntıyadüşüpgerigelmekzorundakaldım;altıgünöncePortsmouth'ageldim."

"Yasonra?"

"Sonra, gelişimden haberdar olan Buckingham, Winter lorduna benim damgalanmış bir fahişeolduğumusöyledi.Kocamınsoyluvetoksesiartıkbenisavunmaküzereoradadeğildi.Winterlordukendi çıkarlarınıdadüşünerekbütün söylenenlerekolayca inandı.Beni tutuklatıp sizingözetiminizaltında buraya getirdi. Gerisini biliyorsunuz, öbür gün beni sürgüne, aşağılık sürgünlerin arasınagönderiyor. Ah! Oyun çok ustaca planlanmış! Onurum buna dayanamayacak. Anlayacağınız gibiFelton,ölmemgerek,banaobıçağıverin!"

Vebusözlerüzerine,gücü tükenmişgibigörünenMiladybitkinbirhaldekendisinigençsubayınkollarına bıraktı, aşktan, öfkeden ve şu ana dek yaşamadığı hazdan sarhoş olan Felton, o güzelağızdan çıkan soluğun, o yürek hoplatan göğüslerin etkisiyle kendinden geçmiş bir halde onu

Page 501: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kollarıylasarıpgöğsünebastırdı.

"Hayır, hayır," dedi, "onurlu bir hayat sürdüreceksin, düşmanlarını bozguna uğratmak içinyaşayacaksın."

Onu hafifçe iten Milady, yine de davetkâr bakışlarını gözlerinden ayırmıyordu; bunun üzerineFeltononukollarıarasınaalarakbirtanrıçaymışgibiyakardı.

"Ah! Ölüm, ölüm!" dedi Milady gözlerini yumarken alçak bir sesle, "Ah! Felton, kardeşim, buutancakatlanmaktansaölmeyitercihederim,sanayalvarıyorum!"

"Hayır,"diyehaykırdıFelton,"yaşayıpintikamınıalacaksın!"

"Felton,karşımaçıkanherkesefelaketgetiriyorum!BırakbeniFelton,bıraköleyim!"

"Ozamanbirlikteöleceğiz!"diyehaykırdıdudaklarınıtutsağındudaklarınauzatanFelton.

Kapınınbirkaçkezvurulmasıyla,Milady,Felton'ıbukezgerçektenitti.

"Dinle,"dedi,"biziduydular,işimizbitti!"

"Hayır,"dediFelton,"nöbetçibirdevriyeningeldiğinihaberveriyor."

"Ozamankapıyıaçın."

Feltonbeynini,ruhunuelegeçirmişolanbukadınaitaatetti.

Karşısındadevriyebirliğininkomutanıolanbirçavuşvardı.

"Evet,nevar?"diyesordugençteğmen.

"Yardım isterseniz, kapıyı açmamı söylemiştiniz," dedi asker, "ama bana anahtarı vermeyiunutmuşsunuz, ne söylediğinizi anlamadımsa da bağırdığınızı duyup kapıyı açmak istedim, amaiçeridenkilitliolduğuiçinçavuşuçağırdım."

"Bendegeldim,"dediçavuş.

KafasıkarmakarışıkolanFeltonsessizceduruyordu.

BudurumukendilehineçevirmeyeçalışanMiladymasayakoşupFelton'ınbıraktığıbıçağıaldı:

"Hangihaklaölümümeengelolmayaçalışıyorsunuz?"dedi.

"Tanrım!"diyehaykırdıelindeparlayanbıçağıgörenFelton.

Osıradakoridordaalaycıbirkahkahayankılandı.

Gürültüyüduyanbaronüzerinderobdöşambrıveelindekılıcıylakapıdaduruyordu.

"Ah!Ah!İşteFelton,"dedi,"gördüğünüzgibitrajedininsonperdesibaşladı,oyunsizesöylediğimbütünaşamalarladevametti;amaiçinizrahatolsun,kanakmayacak."

MiladycesaretiniFelton'ahemenkanıtlamazsabütüngüvenilirliğiniyitireceğinianladı.

"YanılıyorsunuzMilord,kanakacakvebukanıakıtanlaronuniçindeboğulacaklar!"

BirçığlıkatanFeltononadoğrukoşsadageçkalmıştı,Miladybıçağıkendisinesaplamıştı.

Page 502: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Amaçokşükür,bıçakustabirhareketleodönemdekadınlarıngöğüslerinibirzırhgibisarandemirkorseyastığınarastgelmiş,elbiseyiyırtaraketlekaburgalararasınayanlamasınagirmişti.

Milady'ninelbisesibirandakanlariçindekaldı.

SırtüstüyereyığılanMiladybayılmışgibigörünüyordu.

Feltonbıçağıaldı.

"GörüyorsunuzMilord," dedi hüzünlü bir ifadeyle, "işte gözetimim altındaki bir kadın kendisiniöldürdü!"

"İçinizrahatolsunFelton,"dediWinterlordu,"ölmedi,şeytanlarbukadarkolayölmez,içinizrahatolsun,beniodamdabekleyin."

"AmaMilord..."

"Hadi,sizeemrediyorum."

ÜstününtalimatınaitaatedenFelton,çıkarkenbıçağıgöğsünesokuşturdu.

Milady'yehizmetedenkadınıçağırmaklayetinenWinterlordunagelince,hâlâbaygınolantutsağıonaemanetederekdışarıçıktı.

Yine de bütün şüphelerine rağmen, yaranın ciddi olabileceğini düşünerek atlı bir adamını hemendoktorçağırmayagönderdi.

Page 503: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LVIII

Page 504: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KaçışWinterlordunundatahminettiğigibiyaraağırdeğildi;buyüzdenbaronunçağırttığıkadınaceleyle

üzerindekileriçıkarırken,onunlabaşbaşakaldığınıanlayanMiladygözleriniaçtı.

Yine de zayıf görünmesi, acı çekiyormuş gibi yapması gerekiyordu; bu da onun gibi usta biroyuncu için hiç de zor değildi; bu yüzden zavallı kadın, bütün ısrarlarına rağmen gece boyuncabaşındanöbettuttu.

AmakadınınvarlığıMilady'nindüşünceleredalmasınaengeldeğildi.

Felton'ın ikna olduğuna hiç şüphe yoktu, Felton artık onundu. Genç adamın karşısınaMilady'yisuçlayanbirmelekçıksa,içindebulunduğuruhhaliyleonuşeytanıngönderdiğinidüşünebilirdi.

Miladybudüşünceylegülümsedi,çünkübundanböylekurtuluşuiçintekumuduFelton'dı.

AmaWinterlorduşüphelendiyse,onudagözetimaltındatutuyorolabilirdi.

SabahdördedoğrugeldiğindeMilady'ninyarasınınkapanmışolduğunugörendoktor,yaranınyönüvederinliğikonusundabiryorumyapamamış,yalnızcayaralınınnabzındandurumunokadarciddiolmadığınıanlamıştı.

Sabah,bütüngeceuyumadığınıvedinlenmeyeihtiyacıolduğunusöyleyenMiladyyanındabekleyenkadınıgönderdi.

Felton'ınyemeksaatindegeleceğiniümitediyorduamaFeltongelmedi.

Korktuğubaşınamıgelmişti?Baronun şüphelendiğiFeltonbu en zor anındayanındaolmayacakmıydı?Winter lordu onu ayın 23'ünde göndereceğini söylemişti, bu durumda önünde yalnızca birgünvardı.

Yinedeakşamyemeğinekadarbüyükbirsabırlabekledi.

Sabahhiçbirşeyyememesinerağmen,yemekherzamankisaatindegeldi.Miladybüyükbirdehşetleaskerlerinüniformalarınındeğişmişolduğunufarketti.

Bunun üzerine Felton'a ne olduğunu sordu. Kendisine Felton'ın bir saat önce atla yola çıktığısöylendi.

Baronun şatoda olup olmadığını öğrenmek istediğinde, asker baronun odasında olduğunu vetutsağınkendisiylegörüşmekisteyipistemediğinisorduğunusöyledi.

Miladyşuaniçinkendisiniçokhalsizhissettiğinivetekisteğininyalnızkalmakolduğunusöyledi.

Askerakşamyemeğiservisiniyaptıktansonraçıktı.

Feltongörevdenuzaklaştırılmış,bahriyeaskerlerideğişmişti,demekFelton'danşüpheleniliyordu.

Bututsağaindirilensondarbeydi.

Yalnızkaldığındaayağakalktı;ciddibirşekildeyaralandığınındüşünülmesiiçinterketmediğibuyatakonubirkorgibiyakıyordu.Kapıyabirgözattı:Baronkapınınpenceresinebirtahtaçaktırmıştı;

Page 505: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

hiç kuşkusuz Milady'nin şeytani bir girişimle bu aralıktan nöbetçileri baştan çıkaracağınıdüşünüyordu.

Miladysevinçlegüldü;demekişlerinigözetlenmedenyapabilecekti:Odadaçılgınbiröfkeninyadademir bir kafese kapatılmış bir dişi kaplanın coşkusuyla tur atıyordu. Bıçak kendisinde kalsa, hiçkuşkuyokkionukendisinideğil,baronuöldürmekiçinkullanacaktı.

Saat altıda odaya girenWinter lordu tepeden tırnağa zırh giymişti.Milady'nin o ana dek sadeceahmakbir soylugözüylebaktığıbuadamşimdimuhteşembirzindancıolmuştu:Her şeyiöncedenbiliyor,herşeyitahminedebiliyormuşgibigörünüyordu.

BirbakıştaMilady'niniçindengeçenlerianladı.

"Tamam," dedi, "ama beni bugün de öldüremeyeceksiniz; artık silahınız yok, zaten gözümüzerinizde.ZavallıFelton'ındaaklınıçelmeyebaşlamışsınız:Sizinşeytanietkinizaltınagirmişgibigörünüyordu, bu yüzden onu kurtarmak için sizi bir daha görmesini yasakladım. Valizlerinizitoplayın.Hareketgününüzüayın24'üolarakkararlaştırmıştım,amadahagüvenliolmasıiçinbirgünöne aldım.Yarın öğlen saatlerindeBuckingham'ın imzaladığı sürgün emri elime geçecek.Gemiyebinmedenöncekimseyebirşeysöylerseniz,çavuşbeyninizidağıtacak,gemidekaptanizinvermedentekbir şey söylerseniz, kaptan sizi denize atacak.Hoşçakalın, bugün için size söyleyeceklerimbukadar.Yarınsizeelvedademekiçinuğrayacağım!"

Vebusözlerdensonrabarondışarıçıktı.

Milady bu tehdit dolu söylevi dudaklarında aşağılayıcı bir gülümseme ve yüreğinde öfkeyledinlemişti.

Akşam yemeği servisi yapılmıştı; Milady gücünü toplaması gerektiğini hissetti, iri bulutlarınbelirmeye başladığı, uzaktan gelen gök gürültülerinin bir fırtınayı haber verdiği bu gecenin nasılgeçeceğinibilemiyordu.

Geceonadoğru fırtınapatladı.Miladydoğanın, içindeki altüstoluşupaylaşmasıyla teselli buldu;gökiçindekiöfkeyiyansıtırcasınagürlüyordu;dallarıbükerek,yapraklarıuçurarakesipgeçenbora,sanki kaşlarını çatıyor; o da fırtına gibi uğulduyordu ve sesi ümitsizlikle inlermiş gibi görünendoğanınogüçlüsesiiçindekayboluyordu.

Aniden cama vurulduğunu duydu ve bir şimşeğin ışığında parmaklıkların arkasında beliren biradamınyüzünügördü.

Hemenkoşuppencereyiaçtı.

"Felton,"diyehaykırdı,"kurtuldum!"

"Evet," dedi Felton, "ama sessiz olun! Parmaklıkları kesecek zamana ihtiyacım var. Sizi kapıpenceresindengörmemelerinedikkatedin."

"Ah! Tanrı da bizim yanımızda Felton," diye karşılık verdi Milady, "pencereyi bir tahtaylakapattılar."

"Güzel,Tanrıkafalarınıkarıştırmış!"dediFelton.

"Amaneyapmamgerekiyor?"diyesorduMilady.

Page 506: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Hiçbirşey,yalnızcapencereyikapatın.Yatınyadaenazındangiysilerinizlebirlikteyataktakalın;işimbittiğindehabervereceğim.Amabenimlegelebilecekmisiniz?"

"Ah!Evet."

"Yaranıznasıl?"

"Acıveriyor,amayürümemeengeldeğil."

"Ozamanişaretimibekleyin."

Pencereyi kapatan Milady ışığı söndürdükten sonra Felton'ın söylediği gibi yatağına girdi.Fırtınanın uğultusunun ortasında parmaklıkları kesen eğenin sesini duyuyor ve şimşeklerinaydınlığındaFelton'ınsiluetinigörüyordu.

Birsaatboyuncahiçsesiniçıkarmadan,soluksoluğavealnı ter içindebekledi,koridordangelenhersesteyüreğikorkunçbirendişeylesıkışıyordu.

Bazensaatlerbiryılgibigeçerdi.

BirsaatinsonundaFeltonyenidencamavurdu.

Yatağından fırlayan Milady camı açtı. Kesilen iki parmaklık sayesinde insanın geçebileceği biraralıkoluşmuştu.

"Hazırmısınız?"diyesorduFelton.

"Evet.Yanımabirşeyleralmamgerekiyormu?"

"Varsaaltınlarınızıalın."

"Evet,çokşüküronlarıbanabıraktılar."

"Çokiyi,çünkübenbütünparamıbirşalupakiralamakiçinharcadım."

"Alın,"dediMiladyaltındolubirkeseyiFelton'auzatarak.

Feltonaldığıaltınkesesiniduvarındibineattı.

"Şimdi,beniizlemeyehazırmısınız?"

"Tabii."

Bir koltuğun üzerine çıkan Milady pencerenin aralığından geçti. Genç subay boşlukta bir ipmerdiveninüzerindeduruyordu.

İçinikaplayanbirürpertionakadınolduğunuilkkezhatırlattı.

Yükseklikonukorkutmuştu.

"Bunutahminetmiştim,"dediFelton.

"Önemlideğil,önemlideğil,"dediMilady,"gözlerimikapatarakineceğim."

"Banagüveninizvarmı?"diyesorduFelton.

"Bunusormayagerekduyuyormusunuz?"

Page 507: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Ellerinizikavuşturun,tamam."

Felton,Milady'ninikibileğiniöncemendilisonradabiriplebağladı.

"Neyapıyorsunuz?"diyesorduMiladyşaşkınlıkla.

"Kollarınızıboynumadolayınvehiçbirşeydenendişelenmeyin."

"Amadengenizibozarsam,ikimizdeparamparçaoluruz."

"İçinizrahatolsun,bendenizciyim."

Kaybedilecekbiranbileyoktu;penceredendışarıdoğrusüzülenMiladykollarınıFelton'ınboynunadoladı.

Felton basamakları yavaş yavaş inmeye başladı. İki bedenin ağırlığına rağmen ip merdivenfırtınanınşiddetiylesarsılıyordu.

Feltonanidendurdu.

"Neleroluyor?"diyesorduMilady.

"Sessizolun,"dediFelton,"ayaksesleriduyuyorum."

"Bizifarkettiler!"

Birkaçsaniyelikbirsessizlikoldu.

"Hayır,"dediFelton,"buönemlideğil."

"Amabugürültüneredengeliyor?"

"Devriyeyolundanbirnöbetçibirliğigeçiyor."

"Devriyeyolunerede?"

"Tamaltımızda."

"Bizifarkedecekler."

"Hayır,şimşekçakmazsabizifarkedemezler."

"Merdiveninucunaçarpacaklar."

"Merdivenyerdenaltıayakyükseklikte."

"Tanrım,iştegeçiyorlar!"

"Sessizolun!"

Yerdenyirmiayakyükseklikte,nefeslerinitutmuşbirhaldehiçkımıldamadanbeklediler;askerlergülerekvesohbetederekaltlarındangeçiyorlardı.

Kaçaklarkorkudoluanlaryaşadılar.

Birazsonranöbetçilerinuzaklaşanadımlarınıngiderekazalansesleriduyuldu.

Page 508: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Kurtulduk,"dediFelton.

DerinbiriççekenMiladybayıldı.

İnmeye devam eden Felton merdivenin ucuna varmayı başardı ve son basamağa geldiğinde,elleriylemerdivene tutunarakkendisini aşağıbıraktı.Eğilipaltınkesesini aldıvedişlerininarasınasıkıştırdı.

Sonra Milady'yi kollarına alıp nöbetçilerin aksi istikametinde hızla uzaklaşmaya başladı. Birazsonradevriyeyolundanayrılarakkayalıklardanaşağı inmeyebaşladıvedenizkenarınaulaştığındadüdüğünüçaldı.

Karşıdandaaynışekildeyanıtgeldivebeşdakikasonradörtkişininçektiğibirkayıkbelirdi.

Kıyının su seviyesi kayığın yanaşacağı kadar yüksek olmadığı için, yarı beline kadar suya girenFeltondeğerliyükünükimseyebırakmadı.

Çok şükür, fırtına dinmeye başlamıştı, yine de deniz hâlâ çalkantılıydı; küçük kayık dalgalarınüzerindebircevizkabuğugibisalınıyordu.

"Şalupaya,"dediFelton,"küreklerihızlıçekin."

Dörtadamküreklereasılsalarda,denizhızlailerleyemeyeceklerikadardalgalıydı.

Yine de önemli olan şatodan uzaklaşmaktı. Gece çok karanlık olduğundan kayıktan kıyıyıdolayısıyladakıyıdankayığıseçebilmekmümkündeğildi.

Denizinüzerindesiyahbirnoktasalınıyordu.

Buşalupaydı.

Kayıkdörtkürekçiningayretiyle ilerlerken,FeltondaMilady'ninellerinibağlayan ipivemendiliçözüyordu.

Buişihallettiktensonradenizdenbiravuçsualıpyüzüneçarptı.

Miladyiççekerekgözleriniaçtı.

"Neredeyim?"diyesordu.

"Kurtuldunuz,"diyeyanıtladıgençsubay.

"Ah!Kurtuldum, kurtuldum!" diye haykırdı. "Evet, işte gökyüzü, işte deniz! Soluduğum bu havaözgürlüğünhavası.Ah!..TeşekkürlerFelton,teşekkürler!"

GençadamMilady'yigöğsünebastırdı.

"Amaellerimeneoldu?"diyesorduMilady,"sankibirmengenedesıkışmışgibiler."

GerçektendeMiladykollarınıkaldırdığındabileklerininezilmişolduğunugördü.

"Çokyazık!"dedibugüzelellerebakarakbaşınıhafifçesallayanFelton.

"Ah!Önemlideğil,önemlideğil!"dediMilady,"Şimdihatırlıyorum!"

Miladybakışlarınıetrafındagezdirdi.

Page 509: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Burada,"dediFeltonaltınkesesiniayağıylaiterek.

Şalupayayaklaşılıyordu.Kayığadoğruseslenennöbetçitayfayayanıtverildi.

"Bugemidenesi?"diyesorduMilady.

"Siziniçinkiraladığımşalupa."

"Beninereyegötürecek?"

"Nereyeisterseniz,yeterkibeniPortsmouth'tabırakın."

"Portsmouth'daneyapacaksınız?"

"Winterlordununemirleriniyerinegetireceğim,"dediFeltonhüzünlübirgülümsemeyle.

"Hangiemirleri?"

"Anlamıyormusunuz?"dediFelton.

"Hayır,lütfenaçıklarmısınız?"

"Bana güvenmediği için sizi kendisi gözetim altında tutmak istedi ve beni sürgün emriniziimzalatmaküzereBuckingham'agönderdi."

"Amasizegüvenmiyorsa,buemrisizenasılemanetetti?"

"Netaşıdığımıbilmemmigerekiyordu?"

"Budoğru,demekPortsmouth'agidiyorsunuz?"

"Kaybedecekhiçzamanımyok,yarınayın23'ü,Buckinghamfilosuylabirlikteyolaçıkıyor."

"Yarınmı,amanereyegidiyor?"

"LaRochelle'e."

"Orayagitmemesigerek!"diyehaykırdıMiladyherzamankisoğukkanlılığınıkaybederek.

"İçinizrahatolsun,"diyekarşılıkverdiFelton,"orayagitmeyecek."

Sevinçle titreyen Milady genç adamın yüreğinin derinliklerine büyük harflerle yazılanBuckingham'ınölümünüokuyordu.

"Felton..."dedi,"sizJudasMaccabeusgibisoylubirinsansınız!Ölürsenizsizinlebirlikteöleceğim,iştesizesöyleyebileceğimtekşeybu."

"Sessizolun!"dediFelton,"Şalupayageldik."

Gerçektendeşalupayayanaşılmıştı.

Merdivene ilkçıkanFelton,denizçalkantılıolduğuiçin tayfalarınalttandestekledikleriMilady'yeeliniuzattı.

Birazsonragüvertedeydiler.

"Kaptan,"dediFelton,"iştesizesözünüettiğimvesağsalimFransa'yaulaştıracağınızkişi."

Page 510: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Binaltınkarşılığında,"dedikaptan.

"Sizebeşyüzünüvermiştim."

"Budoğru,"dedikaptan.

"Veiştegerikalanbeşyüzü,"dedielinikesesinegötürenMilady.

"Hayır,"dedikaptan,"bugençadamakalanbeşyüzaltınıBoulogne'avardığımızdaalacağımasözverdim."

"Pekivarabilecekmiyiz?"

"Hiçbiraksilikyaşamadan,"dedikaptan,"bundanadımınJackButtlerolduğukadareminim."

"Tamamozaman,"dediMilady,"sözünüzdedurursanız,sizebeşyüzdeğil,binaltınvereceğim."

"Hurra!"diyebağırdıkaptan,"DilerimTanrıhepsizingibicömertmüşterilergönderir!"

"Buarada,"dediFelton,"beniPortsmouthönündekiküçükChichesterkörfezegötürün;buşekildeanlaştığımızıhatırlarsınız."

Kaptanın gerekli talimatları vermesi üzerine hareket eden şalupa sabah yedide adı geçenkörfezedemirattı.

Bu yolculuk boyunca, Felton, Milady'ye nasıl geri geldiğini, duvarı taşların aralıklarınayerleştirdiği kancalar sayesinde nasıl tırmandığını, parmaklıklara ulaştığında ip merdiveni nasılbağladığınıanlattı.

MiladydekendipayınaplanlarınıgerçekleştirmesiiçinFelton'ıyüreklendirmeyeçalıştı,amadahaağzından çıkan ilk sözcüklerde genç fanatiğin cesaretlendirilmeye değil, yatıştırılmaya ihtiyacıolduğunuanladı.

Milady'nin,Felton'ısaatonakadarbeklemesiveosaattegelmezseyolaçıkmasıkararlaştırıldı.

O zaman işini yakalanmadan hallederse, onunla Fransa'da Carmélites de Béthune manastırındabuluşacaktı.

Page 511: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LIX

Page 512: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

23Ağustos1628GünüPortsmouth'taYaşananlarFelton,Milady'den,kızkardeşinin elini öperek sıradanbirgezintiye çıkacakbir ağabeygibi izin

istedi.

Tümkişiliğini her zamanki sakin tavırlarıyla dışa vuruyor, yalnızca bu kez gözleri yansıyan biralev gibi parlıyordu, alnı her zamankinden daha solgun, dişleri sıkılıydı, kesik kesik sözcüklerlekurduğukısacümleleriçindebirfırtınakoptuğunubelliediyordu.

Kayıklakıyıyadoğrugiderkenyüzünü,gözlerinikendisindenayırmayanMilady'yedönmüştü.Herikisideizlenmediklerindenemindi.Milady'ninodasınasabahdokuzdanöncegirilmiyorduveşatodanLondra'yaulaşmakiçinüçsaatgerekiyordu.

KarayaçıkanFeltonyalıyarınzirvesinedoğruyükselenküçüktepeyiaştıktansonraMilady'yisonbirkezselamlayarakşehreyöneldi.

Yüzadımsonraaşağıdoğruinmeyebaşladığındanşalupanınancakdireğinigörebiliyordu.

Hemen yarımmil ötede sabah sisinin ortasında kuleleri ve evleriyle beliren Portsmouth'a doğrukoşmayabaşladı.

Portsmouth'un ötesinde deniz kışın yapraklarını dökmüş kavak ağacı kümeleri gibi rüzgardadirekleriyalpalayangemilerledoluydu.

Felton,hızlıyürüyüşüsırasında,onyıldanberizihninikaplayançilecidüşüncelerinivePüritenlerinarasında geçirdiği yıllar boyuncaVI. Jacques ve I.Charles'ın gözdesine getirilen yerinde ve hatalısuçlamalarıgözdengeçiriyordu.

Felton, başbakanın kamuoyunun gözü önünde işlediği suçları Milady'nin anlattığı gizli vebilinmeyen suçlamalarla kıyasladığında, Buckingham'ın bu iki farklı kişiliğinden bilinmeyenisuçluyordu.Buyeni,garip,tutkuluaşkıLadydeWinter'ınhayalivealçakçasuçlamalarınıbüyüteçlebakıldığındakorkunçbircanavaradönüşenbirkarıncagibibüyütüyordu.

Hızlıhızlıyürürkenyüreğidahada tutuşuyordu.Arkasında,sevdiğiyadadahadoğrusubirazizegibi taptığı ve korkunç bir tuzağa düşürülmüş kadını bıraktığı düşüncesinin yanı sıra, yaşadığıheyecanınyorgunluğuruhununinsanüstüduygularladolmasınanedenoluyordu.

Sabah sekize doğru şehre girdiğinde bütün kent ayaktaydı; caddelerde ve limanda trampetlerçalıyor,gemilerebinecekbirliklerdenizedoğruiniyorlardı.

GiysileritoziçindekalanFeltonterdensırılsıklambirhaldeamiralliksarayınavardı;herzamankisolgunyüzü sıcaktanve öfkedenkıpkırmızı olmuştu.Nöbetçi onugeri çevirmek istese de, nöbetçisubayınıçağıranFeltoncebindetaşıdığımektubuçıkararak:

"Winterlordundangelenacilbirmesajıiletmemgerek,"dedi.

Ekselanslarıyla çok yakın ilişkileri olduğu bilinenWinter lordunun ismini duyan nöbetçi subayı,üzerindezatendenizsubayıüniformasıolanFelton'ıngeçmesineizinverilmesiniemretti.

Feltonaceleylesarayagirdiğinde,kapıdadizleriüzerineçökmüşbiratbırakan,üstübaşıtoziçinde,soluksoluğakalmışbiradamdaiçerigiriyordu.

Page 513: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

DükünodahizmetçisivesırdaşıPatrick'inyanınaaynıandavardıklarında,Felton,Winterlordununisminisöyledi,yabancıisekimdenhabergetirdiğiniancakdükesöyleyebileceğinibelirtiyordu.Herikisidedahaöncegirmekiçinısrarediyorlardı.

Winter lordunun dükle olan dostluk ilişkisini iyi bilen Patrick tercihini Felton'dan yana kullandı.Beklemekzorundakalandiğerhabercininbugecikmeyenekadaröfkelendiğinianlamakzordeğildi.

Felton'ıSoubiseprensiningetirdiğiLaRochelle'lielçilerinbulunduğubüyükbirsalondangeçirenPatrick onu Buckingham'ın çalışma odasına götürdü. Banyodan çıkmış olan dük tuvaletine herzamankititizliğinigösteriyordu.

"WinterlordununhabercisiTeğmenFelton,"dediPatrick.

"Winterlordununhabercisimi!"diyetekrarladıBuckingham,"İçerigelsin."

Feltoniçerigirdiğinde,Buckinghamaltınişlemelirobdöşambrınıbirkoltuğunüstüneatıpincilerlesüslenmişmavikadifedenhırkasınıgiymeyehazırlanıyordu.

"Baronkendisinedengelmedi?Onubusabahbekliyordum."

"Ekselanslarına bu yüzden çok üzgün olduğunu bildirmemi istedi," diye karşılık verdi Felton,"şatodakizorunlugözetimionaengeloldu."

"Evet,evet,"dediBuckingham,"birtutsağıolduğunubiliyorum."

"Bendeekselanslarınabututsaktansözetmekistiyordum,"dediFelton.

"Pekiozamankonuşun."

"SöyleyeceklerimiyalnızsizinduymanızgerekiyorMilord."

"BiziyalnızbırakınPatrick,amakulağınızzildeolsun,birazdansiziçağıracağım."

Patrickçıktı.

"Şimdiyalnızız,"dediBuckingham,"konuşun."

"Milord," dedi Felton, "Winter baronu önceki gün size Charlotte Backson adlı genç bir kadınınsürgünemriniimzalamanıziçinyazmıştı."

"Evetmösyö,onabuemrigetirmesiyadagöndermesiiçinyazmıştım."

"EmirburadaMilord."

"Verin,"dedidük.

Ve Felton'ın elinden aldığı belgeye şöyle bir göz attı. Sonra söz edilen belge olduğunu anlayıpmasanınüzerinekoyduveimzalamakiçinbirkalemaldı.

"BağışlayınMilord,"dediFeltonarayagirerek,"amaekselanslarıbugençkadınıngerçekismininCharlotteBacksonolmadığınıbiliyorlarmı?"

"Evetbayım,biliyorum,"diyeyanıtladıdükkaleminimürekkephokkasınabatırırken.

"Ozamanekselanslarıonungerçekisminibiliyorlar?"dediFelton.

Page 514: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Biliyorum."

Dükkalemikâğıdayaklaştırdı.

"Vebugerçekismibilmesinerağmen,monsenyörbelgeyiimzalayacakmı?"

"Kuşkusuz,"dediBuckingham,"hattabuyüzdenikikereimzalayacağım."

"Buna inanamıyorum," dedi Felton giderek kesik kesik gelen sesiyle, "ekselansları söz konusukişininLadydeWinterolduğunu..."

"Bunuçokiyibiliyorum,amasizinbilmenizbenibirazşaşırtıyor."

"Ekselanslarıbubelgeyiimzalarkenvicdanazabıduymayacaklarmı?"

Buckinghamgençadamaküçümsercesinebaktı.

"Ahbayım,banayanıtlarıçokbasit,garipsorularsorduğunuzunfarkındamısınız?"

"Buyanıtlarıbendeöğrenebilirmiyimmonsenyör?"dediFelton,"Durumbelkidesandığınızdandahaciddidir."

Genç adamın Winter lordu tarafından gönderildiğini ve onun adına konuştuğunu düşünenBuckinghamyumuşadı.

"Vicdanazabıduymayacağım,"dedi,"barondabenimgibiMilady'ninbüyükbirsuçluolduğunuveonusürgünegöndermekleyetinmeninonamerhametetmekanlamınageldiğinibilir."

Dükkaleminikâğıdayaklaştırdı.

"BuemriimzalamayacaksınızMilord!"dediFeltondükedoğrubiradımatarak.

"Buemriimzalamayacakmıyım,"dediBuckingham,"amaneden?"

"Çünküiçinizdekisesidinleyip,Milady'yekarşıadildavranacaksınız."

"OnuTyburn'egöndermekleadildavranmışolacağım,"dediBuckingham,"Miladyalçağınbiridir."

"Monsenyör, Milady'nin bir melek olduğunu iyi biliyorsunuz, sizden onu serbest bırakmanızıistiyorum."

"Ah,şurayabakın,"dediBuckingham,"böylekonuştuğunuzagöreçıldırmışolmalısınız."

"Milord,benibağışlayın!Kendimi tutmamarağmen içimdengeçenlerisöylüyorum.Yinedeönceneyaptığınızıdüşününvesınırıaşmamayadikkatedin."

"Nasıl, anlayamadım?.. Bağışla beni Tanrım!" diye haykırdı Buckingham, "Sanırım beni tehditediyor!"

"HayırMilord,hâlâricaediyorumvesizebirdamlasuyunbardağıtaşıracağınısöylüyorum,küçükbirhataişlediğioncasuçkarşılıksızkalmışbirinincezasınıbulmasınayetebilir."

"BayFelton,"dediBuckingham,"buodadançıkıphemennöbetçilereteslimolacaksınız."

"BenisonunakadardinleyeceksinizMilord.Bugençkızıbaştançıkardınız, tecavüzediponurunukirlettiniz;onakarşı işlediğinizsuçları telafietmekiçinözgürcegitmesine izinverin,sizdenbaşka

Page 515: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

birşeyistemiyorum."

"Başkabirşeyistemiyormusunuz?"dediBuckingham,busözcükleriherheceninüzerinebasabasasöylediğisıradaşaşkınlıklaFelton'abakarak.

"Milord,"diyedevamettikonuştukçadahadaheyecanlananFelton,"Milord,kendinizedikkatedin,bütün İngiltere sizin alçaklıklarınızdan bıktı; hakkınız olmadan ele geçirdiğiniz kraliyet gücünükötüyekullandınız;insanlarveTanrısizdeniğreniyor;Tanrısizidahasonracezalandıracak,amabenbuişişimdiyapacağım."

"Ah!Bukadarıdafazla!"diyebağırdıBuckinghamkapıyadoğrubiradımatarak.

Feltonönünükesti.

"Ben sizden yalnızca Lady deWinter'ın serbest bırakılması emrini imzalamanızı istiyorum; onusizinlekelediğiniziunutmayın."

"Çıkıpgidinbayım,"dediBuckingham,"yoksasizizindanaattırırım."

"Bunu yapamayacaksınız," dedi Felton, gümüş kakmalı yuvarlak masanın üzerinde duran zilledükünarasınagirerek,"kendinizedikkatedin,Milord,artıkTanrı'nınellerindesiniz."

"Sanırım şeytanın ellerinde demek istiyorsunuz," diye haykırdı doğrudan seslenmese de dikkatiçekmekisteyenBuckingham.

"LadydeWinter'ıserbestbırakanbelgeyiimzalayın,"dediFelton,dükebirkâğıtuzatarak.

"Demekzorlaöylemi!Benimlealaymıediyorsunuz?Hey,Patrick!"

"İmzalayınMilord!"

"Asla!"

"Aslamı?"

"Yetişin!"diyebağırdıkılıcınadoğruhamleyapandük.

Ama Felton ona kılıcını çekecek zamanı vermedi, yeleğinin içindeMilady'nin kendini öldürmekistediğibıçağıhazırtutuyordu,birandadükünüzerineatıldı.

OsıradaPatrickbağırarakiçerigirdi.

"Milord,Fransa'danbirmektupgeldi!"

"Fransa'dan mı?" diye haykırdı bu mektubun kimden geldiğini düşünürken her şeyi unutanBuckingham.

BufırsattanyararlananFeltonbıçağıkabzasınakadardükünbağrınasapladı.

"Ahhain!"diyebağırdıBuckingham,"beniöldürdün..."

"Suikast!"diyegürlediPatrick.

KaçmakiçinetrafıgözdengeçirenFelton,kapınınaçıkolduğunugörünce,LaRochelle'lielçilerinbeklediği yan odaya geçip hızla merdivenlere ilerledi; ama daha ilk basamakta Winter lorduyla

Page 516: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

karşılaştı,onuşaşkın,ölügibisolmuş,ellerikanlıbirhaldegörenbaronhaykıraraküzerineatıldı:

"Biliyordum,bunutahminetmiştim,yalnızcabirdakikageçkaldım,nebahtsızım!"

Winter lordu hiç direnmeyen Felton'ı yeni bir emre kadar denize bakan bir terasa götürennöbetçilereteslimedipBuckingham'ınçalışmaodasınayöneldi.

Dükün çığlığı ve Patrick'in çağrısı üzerine, Felton'ın bekleme odasında karşılaştığı haberci içerigirdi.

Dükübirsedirinüzerindekıvrılmış,elleriniyarasınabastırırkengördü.

"LaPorte,"dedidükölmeküzereolduğunubelliedenbirsesle,"LaPorte,seniomugönderdi?"

"Evetmonsenyör,"diyekarşılıkverdiAnned'Autriche'insadıkhizmetkârı,"amabelkideçokgeçkaldım."

"Sessizolun,LaPorte!Siziduyabilirler;Patrickkimseniniçerigirmesineizinvermeyin:Ah!Banasöylemekistedikleriniöğrenemeyeceğim,ölüyorum!"

Vedükbayıldı.

Buarada,Winter lordu,LaRochelle'li elçiler, seferkomutanları,Buckingham'ın subaylarıodayadolmuştu;heryandaumutsuzçığlıklaryankılanıyordu.Sarayıkaplayaninlemelerveyakınmalarkısasüreiçindebütünşehreyayıldı.

Birtopateşiyenivebeklenmedikbirgelişmeyaşandığınıhabervermişti.

Winterlordusaçlarınıyoluyordu.

"Birdakikaöncegelemedim!"diyehaykırdı,"yalnızcabirdakika,Tanrım,nebahtsızlık!"

Gerçektende,sabahyedidekendisineşatonunpencerelerindenbirindenbiripmerdiveninsarktığıhaber verilmiş, o da hemen Milady'nin odasına koşmuştu, odanın boş, pencerenin açık,parmaklıkların kesilmiş olduğunu görünce, aklına d'Artagnan'ın kendisine habercisi aracılığıylailettiğiuyarıgelmiş,dük içinendişelenmişti.Hemenahırakoşup,eyerlemek içinvakitharcamadanilkbulduğuatabinmiş,sarayınavlusunakadarhiçdurmadandörtnalayolalmıştı,ancakmerdivenlerevardığındadahailkbasamaktaFelton'lakarşılaşmıştı.

Yinededükölmemişti,kendinegelipgözleriniaçtığındayüreklereumutdolmuştu

"Beyler," dedi, "beni Patrick ve La Porte'la yalnız bırakın. Ah! Siz misiniz Winter! Bu sabahgönderdiğinizçılgınbakınbeninehalegetirdi!"

"Milord!"diyehaykırdıbaron,"Kendimiaslaaffetmeyeceğim!"

"Budoğrudeğil, sevgilidostumWinter,"dediBuckinghameliniuzatarak,"birbaşkası içinömrüboyuncayastutacakbirinitanımıyorum;amasizdenricaediyorum,biziyalnızbırakın."

Baronhıçkırarakdışarıçıktı.

Çalışmaodasındayalnızcayaralıdük,LaPortevePatrickkalmıştı.

Aranılandoktorhâlâbulunamamıştı.

Page 517: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"YaşayacaksınızMilord,yaşayacaksınız,"diyetekrarlıyordudükünuzanmışolduğusedirinyanındadizçökmüşolanAnned'Autriche'inhabercisi.

"Bana ne yazmıştı?" dedi, kan kaybeden ve sevdiğinden söz etmek için büyük acılara katlananBuckinghambitkinbirhalde,"Bananeyazmıştı?Mektubunuokubana."

"AhMilord!"dediLaPorte.

"İtaatet;kaybedecekzamanımolmadığınıgörmüyormusun?"

Mührü açanLaPorte kâğıdı düküngözlerininönüne tuttu; amaBuckinghamyazıyı okuyabilmekiçinboşunauğraştı.

"Senoku,"dedi,"senoku,artıkgözlerimgörmüyor,senoku!Birazdankulaklarımdaduymayacakveneyazdığınıöğrenemedenöleceğim."

DahafazlazorlukçıkarmayanLaPortemektubuokudu:

"Milord,Tanıdığım günden beri sizin için çok acı çektim, benim huzurlu olmamı istiyorsanız,

yalvarırım,Fransa'yakarşıaçtığınızveyüksekseslegörünürnedeninindinolduğusöylensede alçak sesle gizli nedeninin bana olan aşkınız olduğu fısıldanan bu savaşa son verin. BusavaşFransave İngiltere'yi çokzordurumlaradüşürmeklekalmayıp, sizinbaşınızadabenibüyükkederlereboğacakolanfelaketlergetirecek.Sizi bir düşman olarak görmediğimde benim için çok değerli olacak tehdit altındaki

yaşamınızadikkatedin.

SizisevenAnne."

Bu mektubu dinlerken bütün yaşamı gözlerinin önünden geçen Buckingham, büyük bir hayalkırıklığınauğramışçasına:

"BanasözleileteceğinizbaşkabirşeyyokmuLaPorte?"diyesordu.

"Varmonsenyör, kraliçe sizebir suikast girişimindebulunulacağını vekendinizedikkat etmeniziiletti."

"Hepsibumu?"dediBuckinghamsabırsızlıkla.

"Siziherzamanseveceğinisöyledi."

"Ah!" dedi Buckingham, "Tanrı'ya şükür! Demek ölümümü bir yabancının ölümü gibikarşılamayacak!.."

LaPortegözyaşlarınaboğuldu.

"Patrick,"dedidük,"banaelmaslarınkutusunugetirin."

Patrickistenenkutuyugetirdiğinde,LaPorteonunkraliçeyeaitolduğunufarketti.

"Şimdidenumarasıinciyleişlenmişolanbeyazsatenkeseyigetirin."

Patrickyinesöyleneniyaptı.

Page 518: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"AlınLaPorte,"dediBuckingham,"işteondanbanakalanlar,şugümüşkutuveikimektup.Onlarımajestelerine ileteceksiniz ve son bir anı olarak... (değerli bir eşya seçebilmek için etrafına baktı)ona..."

Yenidenetrafınabaktı,amaölümüngölgesiylekararangözleri,Felton'ınelindendüşenveüzerindehâlâpıhtılaşmamışkanbulunanbıçaktanbaşkabirşeygöremedi.

"Onabubıçağıgötüreceksiniz,"dediLaPorte'unelinisıkarak.

LaPorte'adahafazlakonuşamayacağınıişaretederek,keseyivebıçağıgümüşkutununiçinebıraktı;ardındanbuseferkarşıkoyamadığısonbirçırpınışlasedirdenparkezemininüzerineyuvarlandı.

Patrickkorkunçbirçığlıkattı.

Buckinghamsonbirkezdahagülmekistesedealnınabiraşköpücüğügibikonanölümbunaizinvermemişti.

Osıradadükündoktoruşaşkınadönmüşbirhaldeiçerigirdi.Amiralgemisinebinmişolduğundanoradangetirtilmişti.

Dükeyaklaşıpelinibirsüreelleriarasınaaldı,sonrabıraktı.

"Yapılacakhiçbirşeyyok,"dedi,"ölmüş."

"Ölmüşmü?"diyehaykırdıPatrick.

Buçığlıküzerinekalabalıkyenidensalonadöndü,heryanıiçleracısıhaykırışlarkaplamıştı.

Buckingham'ın ölmüş olduğunu gören Winter lordu, hemen askerlerin hâlâ sarayın terasındabeklettiğiFelton'ınyanınakoştu.

"Sefil!" dedi, Buckingham'ın ölümünden beri, hiçbir zaman kaybetmediği o sakin ve soğukkanlıifadeyeyenidenbürünengençsubaya,"Sefil,neyaptın?"

"İntikamımıaldım,"dedi.

"Seno lanetkadının intikamı içinbiraraçoldun;amasanayeminediyorum,buonun işlediğiensonsuçolacak."

"NedemekistediğinizianlamıyorumMilord,"dediFeltonsakinbirifadeyle,"Buckinghamdükünüyüzbaşılığa terfi etmemi iki kez geri çevirdiği için öldürdüm, onu adil davranmadığı içincezalandırdım,hepsibu."

ŞaşkınadönerekFelton'ınellerinibağlayanaskerlerebakanWinterlordubuduyarsızlıkkarşısındaneyapacağınıbilemiyordu.

YinedeFelton'ıntemizyüzünegölgedüşürentekbirşeyvardı.SafPüritenherduyduğugürültüde,Milady'nin adımlarının yaklaşacağını ve kendisinin de suçlu olduğunu itiraf ederek kollarınaatılacağınıumuyordu.

Aniden bakışları terasın tepeden hâkim olduğu denizdeki bir noktaya kilitlendiğinde, denizcininkartal gözleriylebir başkasınındalgalarınüzerinde salınan iri birmartı sanacağı şalupanınFransakıyılarınadoğruhareketettiğinigördü.

Page 519: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Rengi soldu, elini yerinden çıkacakmış gibi atan yüreğinin üzerine götürdüğünde ihaneteuğradığınıanladı.

"BanasonbiriyilikyaparmısınızMilord?"dedibarona.

"Nedir?"

"Saatkaç?"

Baronsaatinicebindençıkardı.

"Dokuzaonvar."

Hareket saatinibir saatondakikaönealanMilady, topsesindenouğursuzolayıngerçekleştiğinianlayıncademiralınmasınıemretmişti.

Mavigökyüzününaltındasüzülenşalupakıyıdanepeyuzaklaşmıştı.

"Tanrıböyleistedi,"dediFeltonbirdindarıntevekkülüyle,yinedegözlerinigüvertesindehayatınıuğrunafedaettiğiobeyazhayaletigörürgibiolduğuoyelkenlidenalamıyordu.

BakışlarınıizleyenWinter,Felton'ınyüzündekiacıdanherşeyitahminetti.

"Öncecezanıtekbaşınaçeksefil,"dediWinterlordubakışlarınıdenizdenalamayanFelton'a,"amaçoksevdiğimkardeşimüzerineyeminediyorumkisuçortağınkurtulamayacak."

Feltonhiçbirşeysöylemedenbaşınıöneeğdi.

Winterlorduisehızlamerdivenleriinereklimanagitti.

Page 520: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LX

Page 521: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Fransa'daÖlümhaberinialanİngilterekralıI.Charles'ınilkkaygısı,bukorkunçsuikastınLaRochelle'lilerin

cesaretini kırabileceği oldu;Richelieu'nün de anılarında belirttiği gibi, bu haberin onlaramümkünolduğuncageçulaşmasıiçinbütünkrallığınlimanlarınıkapatmaya,orduyolaçıkıncayakadarhiçbirgemininİngiltere'denayrılmamasınakararverdi.Buckingham'ınyokluğundaseferekendisikomutaedecekti.

Bu emri, izin aldığı halde Danimarka elçisini ve kendi talimatıyla onarılan gemileri BirleşikEyaletler'inFlessinguelimanınagötürecekolanHollandabüyükelçisiniİngiltere'detutacakkadarkatıbirşekildeuyguladı.

Ama bu emri olaydan beş saat sonra, yani öğleden sonra ikide verdiğinde, iki gemi limandançoktanayrılmıştı.Bugemilerdenilki,bildiğimizgibi,suikastıngerçekleştiğinitahminedenveamiralgemisinindireğinesiyahbayrakçekildiğinigördüğündedebudüşüncesindehaklıolduğunuanlayanMilady'yigötürüyordu.

İkincigemiyegelince,kimitaşıdığınıvelimandannasılayrıldığınıdahasonraanlatacağız.

Geçenbusürezarfında,LaRochelle'dekiordugâhtahiçbirşeydeğişmemişti;yalnızcaoradabaşkaheryerdeolabileceğindendahaçok sıkılankral,Saint-LouisbayramınıkimliğinigizleyerekSaint-Germain'degeçirmeyekararvermişvekardinaldenkendisineeşlikedecekyirmikişilikbirsilahşorbirliğininhazırlanmasını istemişti.Bazenkralın sıkıntısıkendisinedebulaşankardinal,15Eylül'degeridöneceğinisöyleyenyardımcısıkralınbuisteğinibüyükbirsevinçleyerinegetirmişti.

KardinaltarafındanhareketemrialanMösyödeTrévillenedeninibilmesede,Paris'edönmekiçinbüyükbiristekleyanıptutuşandostlarınıkralaeşlikedecekkafileyedahiletmişti.

Mösyö de Tréville ilk olarak kendileriyle görüştüğü için dört silahşor on beş dakika sonradurumdanhaberdarolmuşlardı.Ozamand'Artagnan,kardinalinkendisinisilahşorlararasınakataraknebüyükbir iyilikyaptığınıbirkezdaha takdiretmişti;aksi takdirdearkadaşlarıyolaçıktığındaoordugâhtakalacaktı.

Daha sonra görüleceği gibi Paris'e gitmekteki bu sabırsızlığın nedeni, Béthune manastırındaölümcüldüşmanıMiladyilekarşılaşacakolanMadamBonacieux'yütehditedentehlikeydi.Dahaöncede söylediğimizgibiAramis,kraliçedenMadamBonacieux'nünmanastırdançıkmasıveLorraine'eya da Belçika'ya gitmesini sağlayacak bir izin belgesi alacak kadar iyi ilişkileri olan Tours'luçamaşırcıMarieMi-chon'ahemenbirmektupyazmıştı.Yanıtgecikmemiş,sekizongünsonraAramisşumektubualmıştı:

"Sevgilikuzinim,İştekızkardeşimin,tehlikedeolduğunudüşündüğünüzhizmetçikızımıziçingönderdiğiizin

belgesi.Kraliçesizebuizinbelgesinigönderdiğiiçinçokmutlu,çünküçoksevdiğibugençkızdangelecekteyararlanmayıumuyor.Sizikucaklıyorum.

MarieMichon."

Page 522: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bumektubabirizinbelgesieklenmişti:

"Béthunemanastırıbaşrahibesi,manastırınabenimtalimatımvehimayemdegirengençkızıbupusulayıgetirenkişiyeteslimedecek.

10Ağustos1628,Louvre

Page 523: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Anne."

Anlaşılacağı gibi, Aramis'le kraliçeye kız kardeşim diye hitap eden çamaşırcı kız arasındakiakrabalık ilişkisigençsilahşorlarıçokneşelendirmişti;amaPorthos'uneşekşakalarıkarşısında ikiüçkezkıpkırmızıolanAramisağızlarındantekbirkelimedahaçıkarsa,artıkkuzininibutür işlerealetetmeyeceğinisöyleyerek,arkadaşlarındanbirdahabukonuyuaçmamalarınıistemişti.

Bunun üzerine, artık Madam Bonacieux'yü Béthune manastırından çıkarma emrini aldıkları içinistekleriyerinegelmişolandörtsilahşorbirdahaMarieMichon'danhiçsözetmediler.Doğrusubuya bu izin belgesi Fransa'nın bir ucundaki La Rochelle'de bulundukları sürece pek işlerineyaramayacaktı;buyüzdenkralınyirmisilahşorlaParis'egideceğivedörtsilahşorundabukafiledeyeralacaklarıhaberigelmese,d'ArtagnanbütüniyiniyetiylegidişgerekçeleriniaçıklayıpMösyödeTréville'denizinisteyecekti.

Sevinçleribüyüktü.Uşaklarvalizlerlebirlikteöndengönderilip,16Ağustossabahıyolaçıkıldı.

Kardinal,majesteleriniSurgeres'denMauzé'yekadaryolcuettiveoradakralvebaşbakanıbüyükdostlukgösterileriylebirbirlerinevedaettiler.

Bununlabirlikte,mümkünolduğuncahızlıyolalıpayın23'ündeParis'teolmakisteyenkral,arasıraoyalanmak için duruyor, bir zamanlar Luynes sayesinde edindiği en büyük zevklerinden biri olansaksağan avına çıkıyordu. Yirmi silahşordan on altısı bu keyifli molaları büyük bir neşeylegeçirirlerken, içlerinden dördü bildikleri bütün sövgüleri sıralıyorlardı. Özellikle böyle anlarda,d'Artagnankulaklarınınçınladığındanşikâyetediyor,Porthosisebudurumuşöyleaçıklıyordu:

"Çok soylu bir kadın, bunun bir yerlerde sizin hakkınızda konuşulduğunun belirtisi olduğunusöylemişti."

Nihayet kafile 23 Ağustos gecesi Paris'e ulaştı; Mösyö de Tréville'e teşekkür eden kral, onasilahşorlarına dörder gün izin verebileceğini, ancak uygunsuz yerlerde görülürlerse Bastille'ekapatılacaklarınısöyledi.

Tahminedilebileceğigibi ilk izinlerdostlarımızaçıkmıştı.DahasıAthosbu iznidörtgündenaltıgüne çıkartmış ve bu altı güne bir de gece eklemişti, çünkü 24'ü akşamı beşte yola çıkmalarınarağmen,MösyödeTrévilleizninbaşlangıçtarihini25Ağustossabahıolarakimzalamıştı.

"Tanrım," diyordu hiçbir şeyi kendine sorun etmeyen d'Artagnan, "sanırım çok basit bir iş içincanımızısıkıyoruz:İkigünde,ikiüçatıçatlatarak–buönemlideğil,paramvar–Béthune'evaracağım,kraliçenin mektubunu başrahibeye verip, kıymetli hazineyi Lorraine'e ya da Belçika'ya değil,kardinalin La Rochelle'de bulunması nedeniyle daha iyi saklanabileceği Paris'e getireceğim. Seferdönüşünde,birazkuzininin,birazdakişiselhizmetlerimizinkarşılığıolarakkraliçeninyardımıylaneyapacağımızakararvereceğiz.Boşuboşunayorulmanızagerekyok,sizburadakalın,böylebasitbiryolculuğaPlanchetilebirlikteçıkabiliriz."

BununüzerineAthossakinbirifadeylekarşılıkverdi:

"Bizim de paramız var; henüz elmastan payıma düşenin hepsini içkiye yatırmadım, Porthos veAramis de paralarını bitirmediler. Biz de bir at yerine dördünü çatlatacağız. Şunu da unutmayınd'Artagnan,"diyeekledigençadamıniçinititretenkaygılıbirsestonuyla,"Béthune,gittiğiheryere

Page 524: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

felaketler götüren Milady'ye kardinalin randevu verdiği kentin adı. Dört erkekle hesaplaşacakolsaydınız, tek başınıza gitmenize izin verirdim, ama karşınızda bu kadın olduğuna göre dört kişigidelim,dörtuşağımızıdaeklerseksayımızyeterliolacak!"

"Athos,benikorkutuyorsunuz,"diyehaykırdıd'Artagnan,"Tanrıaşkına,bukadarkaygılanacaknevar?"

"Çokşey!"diyeyanıtladıAthos.

Arkadaşlarını gözlemleyen d'Artagnan, Porthos ve Aramis'in yüzünde de Athos gibi derin birendişenin izleriolduğunufarkettivebundansonra tekbirsözbileedilmedenatlarladörtnalayolaçıkıldı.

25AğustosakşamıArras'daHersed'Orhanındabirkadehşarapiçmekiçinmolaverend'Artagnan,atınıdeğiştiripavludanParisyolunadoğrudörtnalaçıkanbirsüvariylekarşılaştı.Yolaaçılanbüyükkapıdangeçtiğisırada,ağustosayındaolunmasınarağmenesenşiddetlirüzgârlapelerinihavalananbuyolcukafasındanhafifçeçıkanşapkasınıyenidengözlerininüzerineindirdi.

Gözlerinibuadamadikmişoland'Artagnan'ınbirandayüzüsoldu,kadehielindendüştü.

"Neyinizvarefendim?"dediPlanchet."Ah!Koşunbeyler,efendimçokkötügörünüyor!"

Orayadoğrukoşanüçsilahşor,d'Artagnan'ınkötügörünmekyerineatınadoğrukoştuğunugörüp,onukapınıneşiğindedurdular.

"Böyleçılgıngibinereyegidiyorsun?"diyebağırdıAthos.

"Buo!"diyehaykırdıd'Artagnanöfkedenrengisolmuş,alnınıterbasmışbirhalde,"Buo!Bırakınonayetişeyim."

"Amaokim?"diyesorduAthos.

"Oadam!"

"Hangiadam?"

"Her karşılaştığımda başıma bir felaket getiren o adam; Meung'de ilk rastladığımda yanında okorkunç kadın olan, Athos'la tartıştığımızda peşinde olduğum, Madam Bonacieux'nün kaçırıldığıgününsabahıkarşılaştığımoadam!Onugördüm!Rüzgârpelerininihavalandırdığıanonutanıdım."

"Lanetolsun!"dedidüşünceleredalanAthos.

"Atlarabeyler,atlara,onutakipedelim,onuyakalayalım."

"Sevgili dostum," dedi Aramis, "şunu unutmayın ki, bizim gideceğimizin aksi yönde gidiyor vedinlenmiş bir atı var, yorgun atlarımız ona yetişemeden çatlayacak. Adamı bırakalım, kadınıkurtaralım."

"Heymösyö!"diyehaykırdıyabancınınardındankoşanseyisçömezi,"Heymösyö!Şapkanızdanbirkâğıtdüştü!Heymösyö!"

"Dostum,"dedid'Artagnan,"bukâğıtiçinyarımaltınanedersin?"

"Elbettemösyö,memnuniyetle!"

Page 525: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bualışverişeçoksevinmişgibigörünenseyisçömezihanınavlusunadönerken,d'Artagnankâğıdıaçtı.

"Neyazıyor?"diyesorduetrafınıçevirenarkadaşları.

"Yalnızcatekbirsözcükvar!"dedid'Artagnan.

"Evet,"dediAramis,"bubirşehiryadaköyismi."

"Armentières,"dediPorthos,"buismihiçduymadım!"

"Vebuismikendielyazısıylayazmış!"diyehaykırdıAthos.

"Tamam,bukâğıdıözenlesaklayalım,"dedid'Artagnan,"atlaradostlarım,atlara!"

VedörtarkadaşBéthuneyolundadörtnalailerlediler.

Page 526: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXI

Page 527: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

CarmélitesDeBéthuneManastırıBüyük suçlular, Tanrı alçaklıklarından bıkıp, inançsız yaşamlarına bir son verene kadar,

beraberlerindeengelleriaşmalarını,tehlikelerdenuzakdurmalarınısağlayanbirtürtılsımtaşırlar.

Bu durumMilady için de geçerliydi.Her iki ülkenin savaş gemilerinin arasından geçmiş, hiçbiraksilikyaşanmadanBoulogne'avarmıştı.

Milady,Portsmouth'tagemidenindiğinde,FransızlarınbaskısıyüzündenLaRochelle'denayrılmışbir İngilizdi, iki günlük bir yolculuktan sonra, Boulogne'da karaya çıktığında ise, Portsmouth'taFransızlaradişbileyenİngilizlerinşüphelendiğibirFransızdı.

ZatenMilady,güzelliği, soylu ifadesivedağıttığıaltınlarlapasaportlarınenetkileyicisinesahipti.Gerekli işlemleri elini öpen yaşlı liman müdürünün tatlı gülümsemesi ve kibar yaklaşımlarıylahalletti,şumektubupostayaverdiktenhemensonraBoulogne'danayrıldı:

"EkselanslarıKardinalRichelieu'nünLaRochelle'dekikarargâhına.Monsenyör,içinizrahatolsun,BuckinghamdüküFransa'yahareketedemeyecek.

Boulogne,25Ağustosakşamı.

Page 528: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Milady

Not: Ekselanslarının isteği üzerine, emirlerini bekleyeceğim Carmélites de Béthunemanastırınageçiyorum."

GerçektendeaynıakşamyolaçıkanMiladygecebastırdığındabirhandamolavermiş,ertesisabahbeşteyenidenhareketedip,üçsaatsonraBéthune'evarmıştı.

Hemenyeriniöğrendiğimanastıragitti.

Milady'yi karşılayan başrahibe kardinalin emrini okuduktan sonra, kendisine bir oda gösteripyemekservisiyaptırdı.

Geçmişte kalanların tamamını zihninden silip gözlerini geleceğe dikmiş olan bu kadın, ismi bukanlı olaya hiçbir şekilde karışmadan istediğini elde eden kardinalin kendisine hazırlayacağıgösterişli hayattan başka bir şey düşünmüyordu. İçini yakıp kavuran yeni tutkular hayatına kâhlaciverdi,kâhalevrengini,kâhkasırganınkoyusiyahınıyansıtarakgökyüzündeuçuşanvedünyayayıkımlaölümdenbaşkabirşeygetirmeyenşubulutlarıngörünümünükazandırıyordu.

Yemektensonra,başrahibemanastırdafazlaişolmadığıiçinyenikonuğuylatanışmayageldi.

Milady, başrahibenin üzerinde iyi bir izlenim bırakmak istiyordu, zaten bu üstün nitelikli insanıetkilemekokadar zordeğildi, sevimli görünmeyeçalıştı, sohbetinin zenginliği vebütünbenliğineyayılannezaketiyletemizkalplibaşrahibeyietkiledi.

Soylu bir aileden gelen başrahibe kraliyet topraklarının bir ucundaki bu manastırın duvarlarınıaşmakta güçlük çeken dünyevi haberlerden ve özellikle sarayla ilgili dedikodulardan çokhoşlanıyordu.

SoylulararasındageçirdiğibeşaltıyılboyuncaaristokratlarınentrikalarındanfazlasıylahaberdarolanMilady,Fransızsarayındakiolaylardan,kralınaşırı tutuculuğundan,başrahibenin isimlerindentanıdığı saraylı hanımlar ve beyefendilerin skandal dolu yaşamlarından ve biraz da kraliçe ileBuckinghamarasındakiaşktansözetti.

Ancakhiçkarşılıkvermeyenbaşrahibeyalnızcagülümsemekvedinlemekleyetiniyordu.BuaradasohbetininonueğlendirdiğinifarkedenMiladysözükardinalegetirerekkonuşmasınadevametti.

Ama başrahibenin kralcımı, yoksa kardinalcimi olduğunu bilmediğinden işi hiç kolay değildi:Bunun üzerine dikkatli davranmaya karar verdi, başrahibe de kendi payına oldukça sakınımlıdavranıyor, kardinalin ismini her duyuşunda yalnızca derin bir saygıyla başını öne eğmekleyetiniyordu.

Manastırda canının çok sıkılacağını düşünmeye başlayan Milady, karşısındakinin hangi taraftanolduğunu öğrenmeden hiçbir şeyi riske atmamaya karar verdi. Başrahibenin sessizliğini daha nekadar koruyacağını öğrenmek isteyerek, önce kardinalin yanlış bir tutumunu üstü kapalı olarak,ardındandaMadamAiguillon,MariondeLormevebirkaçsoylukadınlayaşadığıaşkmaceralarınıbütünayrıntılarıylaanlattı.

Dahabüyükbirdikkatledinlemeyebaşlayanbaşrahibeyavaşyavaşcanlanıyorvegülümsüyordu.

Page 529: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tamam,"dediMiladyiçinden,"sohbetimhoşunagitti,kardinalciolsabilebirfanatikdeğil."

Ardından,kardinalindüşmanlarınayaptığıişkencelerianlattı.Başrahibeonaylayıponaylamadığınıbellietmedenhaççıkardı.

BuhareketMilady'ninbudindarkadınınkraladahayakınolduğunuanlamasınısağladı.

"Bukonulardanhiçhaberdardeğilim,"dedibaşrahibesonunda,"amasaraydan,dünyeviolaylardannekadaruzakolsakbile,buradadaanlattığınızüzücüörnekleretanıkoluyoruz,konuklarımızdanbirikardinalinişkencelerindençokçekmiş."

"Konuklarınızdanbirmi?"dediMilady,"AmanTanrım!Zavallıkadın,onaçokacıdım."

"Bundahaklısınız, çünküacınacakbirhalde:Hapisler, tehditler, işkenceler, hepsiniyaşamış.Amabelki de kardinalin böyle davranmak için haklı gerekçeleri vardır ve bir meleğe benzese de, herzamanyüzifadesinekanmamakgerekir."

"İştebugüzel!"dediMiladyiçinden,"Birşeyleröğreneceğimgaliba,içimedoğuyor!"

Veyüzüneçoksafbirifadeverdi.

"Ne yazık!" dedi Milady, "İnsanların yüz ifadelerine inanmamak gerektiğini söylerler; amaTanrı'nın bu en güzel yapıtına güvenilemezse neye güvenilecek? Belki de bütün hayatım boyuncayanılacağım,yinedeyüzüsempatiuyandıranherkeseinanmayadevamedeceğim."

"Yanibugençkadınınsuçsuzolduğunainanabileceğinizimisöylüyorsunuz?"

"Kardinalyalnızcasuçlarıcezalandırmaz,"diyekarşılıkverdiMilady,"bazıerdemlerienacımasızcinayetlerdendahasertbirşekildecezalandırır."

"Şaşkınlığımıbelirtmemeizinverirmisiniz?"dedibaşrahibe.

"Amaneden?"diyesorduMiladysafça.

"Kullandığınızüslupbenişaşırtıyor."

"Üslubumdaşaşılacaknevar?"diyesorduMiladygülümseyerek.

"Siziburayagönderdiğinegöre,kardinalindostuolmalısınız,yinede..."

"Yine de onun hakkında kötü şeyler söylüyorum," diye araya girdi başrahibenin cümlesinitamamlayanMilady.

"Enazındaniyişeylersöylemiyorsunuz."

"Çünküonundostudeğil,kurbanıyım,"dediiçiniçekerek.

"Amasiziniçinbanayazdığıomektup?.."

"Obirtürhapisemri,zamanıgeldiğindedalkavuklarındanbirinigönderipbeniburadançıkaracak."

"Amaozamannedenkaçmadınız?"

"Nereyegidecektimki?Kardinalinbudünyadaeliniuzatmazahmetinigösterirseulaşamayacağıbiryerolduğunumusanıyorsunuz?Birerkekolsambelkibumümkünolabilirdi;amabirkadınolarak

Page 530: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

neyapabilirdimki?Ogençtutsağınızhiçkaçmayıdenedimi?"

"Hayır, ama onun başka bir derdi var, sanırım Fransa'da kalmasının nedeni bir aşk macerasınakarışmışolması."

"Seviyorsaokadarbahtsızsayılmaz,"dediMiladyiçiniçekerek.

"Yanikarşımdaişkenceyemaruzkalmışbirbahtsızdahamıvar?"dediMilady'yegiderekartanbirilgiylebakanbaşrahibe.

"Neyazıkkiöyle,"dediMilady.

BaşrahibebiraniçinaklınabaşkabirşeygelmişgibiMilady'yeendişeylebaktı.

"Kutsaldinimizindüşmanıdeğilsinizherhalde?"diyesordukekeleyerek.

"Ben mi?" diye haykırdı Milady, "Ben Protestanım öyle mi? Ah! Hayır, bizi dinleyen Tanrışahidimdirki,tamtersinekoyubirKatolikim."

"Ozamanmadam,içinizrahatolsun,"dedibaşrahibe,"içindebulunduğunuzmanastırsiziniçinbirhapishaneolmayacak,tutsaklığınızıçekilirhalegetirmekiçinelimizdengeleniyapacağız.Ayrıca,hiçşüphesizbirsarayentrikasıyüzündenişkencegörmüşogençkadındaburadaolacak.Çoksevimliveiyiyüreklibiridir."

"İsminedir?"

"Çok yüksekmevkideki biri tarafından banaKetty ismiyle emanet edildi.Diğer adını öğrenmeyidenemedim."

"Ketty!"diyehaykırdıMilady,"Nasıl!Bundaneminmisiniz?.."

"İsmininKettyolduğundanmı?Elbettemadam,onutanıyormusunuz?"

Milady bu kadının eski oda hizmetçisi olduğunu düşünerek içinden güldü. Anısını öfkeylehatırladığındaintikamhissiylealtüstolanyüreğindekiduygularbiraniçinyüzüneyansısada,binbirsuratlıbukadınkendinihementoplayarakyüzüneyenidenosakinveiyiniyetliifadeyiverdi.

"Şimdidensempatiduyduğumbugençhanımınezamangörebilirim?"diyesorduMilady.

"Bu akşam, hatta bugün," dedi başrahibe. "Ama dört günlük yoldan geldiğinizi söylemiştiniz, busabahdabeştekalkmışsınız,dinlenmeyeihtiyacınızolmalı.Yatıpuyuyun,akşamyemeğisaatindesiziuyandıracağız."

EntrikalarasusamışolanyüreğibuyenimaceraylaçarpmayabaşlayanMiladyuykusundankolaycavazgeçebilirdi,yinedebaşrahibeninönerisinikabuletti,onbeşgündenberibirçokduygusalaltüstoluşyaşamıştı,çeliktenbedenibunadayansada,ruhunundinlenmeyeihtiyacıvardı.

Başrahibedenizinisteyerekyattığında,Kettyismininçağrıştırdığıtatlıintikamdüşüncelerinedaldı.Girişiminde başarılı olursa kardinalin verdiği neredeyse sınırsız vaatleri hatırladı. İşi başardığınagöre,d'Artagnan'danintikamınıalabilecekti.

Milady'nin canın sıkan tek şey, öldüğünü ya da sürgüne gönderildiğini sandığı, ama karşısınad'Artagnan'ıneniyidostuolarakçıkankocasıLaFèrekontununhatırasıydı.

Page 531: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Amad'Artagnan'ındostuysa,kraliçeninkardinalinplanlarınıbozanentrikalarındaonayardımetmişolmalıydı, d'Artagnan'ın dostuysa kardinalin düşmanıydı ve hiç kuşku yok ki o da genç silahşoruboğacağıintikamörtüsününkıvrımlarıarasındahakettiğicezayıbulacaktı.

Kısasüresonrabutatlıumutlarlasarmalanmışbirhaldeuykuyadaldı.

Yatağınınucundayankılananyumuşakbirsesleuyandı.Gözleriniaçtığında,kendisineşefkatdolubirmeraklabakansarısaçlı,yumuşaktenligençbirkadınınbaşrahibeyeeşlikettiğinigördü.

Gençkadınınyüzünüdahaöncehiçgörmemişti;herikisidebirbirlerinidikkatleinceleyerek,iltifatdolu sözcükler ettiler. Her ikisi de çok güzel olsalar da, güzellikleri oldukça farklıydı. Yine deMilady soylu havası ve aristokrat davranışlarıyla genç kadının üzerinde üstünlük kuracağınıdüşünerekgülümsedi.Gençkadınınüzerindeki rahibe çömezi giysisininbu tür birmücadeledebiravantajsağlamayacağıortadaydı.

Başrahibeonlarıtanıştırdıktansonra,kilisedekiişlerinedönmeküzereikikadınıyalnızbıraktı.

Milady'ninyattığınıgörenrahibeçömezibaşrahibeyiizlesede,Miladyonudurdurdu.

"Nasıl olur madam?" dedi, "Daha yeni tanışmamıza rağmen hemen ayrılmak istiyorsunuz, oysaitirafedeyimkiburadakaldığımsüreceyalnızlığımısizinlepaylaşacağımıdüşünmüştüm."

"Hayırmadam,yalnızcazamansızgeldiğimidüşünmüştüm,yorgunsunuz,uyumanızgerek."

"Uyuyan insanlar ne umabilirler? Keyifli bir uyanış. Sayenizde böyle uyandım, bırakın tadınıçıkarayım."

Veelinitutuponuyatağınınyanındakibirkoltuğaoturttu.

"Tanrım!"dedirahibeçömezi,"Nekadarbahtsızım!Buradabulunduğumaltıayboyuncakendimioyalayacakhiçbirmeşgalebulamadım,ve tamsizinleeşsizbirdostlukkuracakken,bumanastırdanayrılmakzorundakalıyorum!"

"Nasıl?"dediMilady,"Buradanayrılıyormusunuz?"

"Enazındanöyleumuyorum,"dedirahibeçömezisaklamayagerekduymadığısevinçlibirifadeyle.

"Kardinaldençokzulümgördüğünüzüöğrendim,"dediMilady, "sizekarşıduyduğumsempatininbirnedenidebu."

"İyiyürekliannemizbanasizindeoalçakkardinalinkurbanlarındanbiriolduğunuzusöyledi."

"Şişşt!" dedi Milady, "Burada bile onun hakkında böyle konuşmayalım; başıma gelen bütünfelaketlerisizingibikonuştuktansonrayaşadım.Birkeresindedostumsandığımbirkadınbanaihanetetmişti.Yoksasizdebirihanetinkurbanımısınız?"

"Hayır," dedi rahibe çömezi, "benim bahtsızlığımın nedeni uğruna canımı vereceğim bir kadınaolansadakatim."

"Vesiziortadabıraktı,öylemi?"

"Böyle düşünmekle haksızlık etmişim, iki üç günönce bunundoğru olmadığını anlayıpTanrı'yaşükrettim,beniunuttuğunusanmaklanebüyükbirhatayapmışolduğumakararverdim.Amayasizmadam,sanırımözgürsünüzveisteseydinizkaçabilirdiniz."

Page 532: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Dostum,paramolmadan,Fransa'nınbuhiçbilmediğimbölgesindenereyegidebilirdimki?.."

"Ah!" diye haykırdı rahibe çömezi, "Bu iyi yürekliliğiniz ve güzelliğinizle her yerde dostedinebilirsiniz!"

"Bu, yalnız ve zulüm görmüş olmamı engelleyemiyor," dedi dudaklarındaki meleksigülümsemesiyleMilady.

"Dinleyin," dedi rahibe çömezi, "Tanrı'dan umut kesmemek gerekiyor, yapılan iyilikler Tanrıkatında her zaman karşılığını görür, bakın, ne kadar mütevazı ve güçsüz görünsem de belki debenimle tanışmanız şansınızı değiştirebilir; çünkü buradan çıkarsam, bana yardım eden güçlüdostlarımınsizedeyardımetmelerinisağlayabilirim."

"Ah!Yalnızolduğumusöylediğimde,yüksekmevkilerdedostlarımolmadığınıkastetmedim,"dediMiladykendindensözederkengençkadınıdakonuşturmayıumarak,"amabudostlardakardinalinönündetitriyorlar,kraliçebileokorkunçbaşbakanakarşıkoymayacesaretedemiyor,majestelerininbütüniyiyürekliliğinerağmen,kendisinehizmetedenkişilerikardinalinöfkesindenkoruyamadığınıbiliyorum."

"İnanın bana madam, görünüşe aldanmamak gerek, ne kadar acı çekerlerse, kraliçe onları dahafazladüşünüyorvekendileriniunuttuğunusandıklarıandayardımlarınakoşuyor."

"Sizeinanıyorum,"dediMilady,"kraliçeçokiyiyüreklibirkadın."

"Ah!Böyle konuştuğunuza göre, demek o soylu ve güzel kraliçeyi tanıyorsunuz!" diye haykırdırahibeçömezicoşkuyla.

"Şahsi olarak tanışma onuruna erişemedim," dediMilady, "ama en yakın dostlarından birçoğunutanıyorum; İngiltere'de Mösyö Dujart'la tanışmıştım, Mösyö de Putange'ı, Mösyö de Tréville'itanırım."

"MösyödeTréville!"diyehaykırdırahibeçömezi,"MösyödeTréville'itanıyormusunuz?"

"Elbette,hemdeçokiyitanırım."

"Kralınsilahşorbirliğininkomutanı?"

"Takendisi."

"Ah! Ama birazdan birçok ortak dostumuz olduğunu göreceksiniz; kendisini tanıyorsanız, onuziyaretetmişolmalısınız?"

"Sıksık!"dediyalanınınişeyaradığınıanlayaraksonunakadardevametmeyekararverenMilady.

"Konağınagittiğinizde,silahşorlarındanbazılarınıgörmüşolmalısınız?"

"Konağındabulunanlarınhepsini!"diyekarşılıkverdisohbetingitgideilginçleştiğinifarkederek.

"Tanıdıklarınızdanbazılarınınisimlerinisöyleyin,onlarıbenimdetanıdığımıgöreceksiniz."

"Ama," dedi canı biraz sıkılmış gibi görünen Milady, "Mösyö de Louvigny'yi, Mösyö deCourticron'u,MösyödeFérussac'ıtanırım."

Sözünübitirmesinibekleyenrahibeçömezidurduğunugörünce:

Page 533: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Athosadlıbirbeyefendiyitanımıyormusunuz?"diyesordu.

Yüzü üzerine uzandığı çarşaflar gibi beyazlaşan Milady, kendine hâkim olmaya çalışsa da, birçığlıkatmaktankurtulamadı,konuştuğukadınınelinikavrayarakgözlerinionadikti.

"AmanTanrım!Neyinizvar?"diyesorduzavallıkadın,"Siziüzecekbirşeymisöyledim?"

"Hayır,amatanıdığımbirbeyefendiyiçokyakındantanıyanbiriylekarşılaşmakbeniçoketkiledi."

"Evet,onuçokyakından tanırım,yalnızcaonudeğil, dostlarıMösyöPorthosveMösyöAramis'ide!"

"Gerçektendeonlarıbendetanırım!"diyehaykırdıiçininürperdiğinihissedenMilady.

"Onları tanıyorsanız, ne kadar iyi yürekli ve içten dostlar olduklarını biliyorsunuzdur; nedenonlardanyardımistemediniz?"

"Onlarıyardımisteyecekkadariyitanımıyorum,"diyekekelediMilady,"ancakdostlarıolanMösyöd'Artagnanonlardançoksözederdi."

"D'Artagnan'ı tanıyor musunuz?" diye haykırdı rahibe çömezi, ellerini kavradığı Milady'yegözlerinidikerek.

SonraMilady'ninyüzündekigaripifadeyifarkederek:

"Bağışlayınmadam,"dedi,"onuhangisıfatlatanıyorsunuz?"

"Ama,"dedicanısıkılmışgibigörünenMilady,"birdostolarak."

"Doğrusöylemiyorsunuzmadam,sizonunsevgilisiydiniz."

"Sevgilisiolanasılsizdinizmadam,"diyehaykırdıMilady.

"Ben!"dedirahibeçömezi.

"Evetsiz;şimdisizitanıdım,sizMadamBonacieux'sünüz."

Dehşetekapılangençkadınşaşkınlıklageriçekildi.

"Ah!İnkâretmeyin,"dediMilady.

"Evetmadam!"dediMadamBonacieux,"Onuseviyorum,söylesenizeyoksarakibemiyiz?"

Milady'nin yüzü öylesine vahşi bir ateşle aydınlandı ki, kıskançlık krizine girmese, MadamBonacieuxbuyüzifadesikarşısındadehşetekapılabilirdi.

"Hadi, söyleyinmadam," dedi kendisinden beklenmeyen bir kararlılıkla, "onun sevgilisi oldunuzmu,yoksahâlâsevgilisimisiniz?"

"Ah, hayır!" diye haykırdıMilady gerçeği söylediğine şüphe bırakmayan bir ses tonuyla, "Asla!Asla!"

"Sizeinanıyorum,"dediMadamBonacieux,"amanedenöyleçığlıkattınız?"

"Nasıl, bunun nedenini anlayamıyor musunuz?" dedi şaşkınlığını atlatıp her zamankisoğukkanlılığınıkazanmışolanMilady.

Page 534: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Anlamamınasılbeklersiniz?Bukonuylailgilihiçbirşeybilmiyorum."

"Mösyöd'Artagnanbenimhemdostum,hemdesırdaşımdır."

"Gerçektenmi?"

"Her şeyi biliyorum, Saint-Germain'deki küçük evden kaçırılışınızı, onun ve dostlarınınumutsuzluğunu,şuanadeksiziboşunabirçabaylaaradıklarını!Adınısıksıkbirlikteandığımız,onunbütün yüreğiyle sevdiği, bana da daha tanışmadan sevdirdiği kişiyle karşılaştığımı anladığımda nekadarşaşırdığımıanlamıyormusunuz?Ah!SevgiliCons-tance,demeksonundasizibulabildim!"

VeMiladykollarını,birazöncekendisinirakibesisanan,amasöylediklerindensonraonuiçtenvesadıkbirdostolarakgörmeyebaşlayanMadamBonacieux'yeuzattı.

"Ah!Bağışlayınbeni!"diyehaykırdıMadamBonacieuxkendisiniMilady'ninomuzlarınabırakarak,"Onuöyleçokseviyorumki!"

İkikadınbirsürebirbirlerinesarılmışhaldekaldılar.Milady'ninkinigücüneyansısaydı,hiçkuşkuyok kiMadamBonacieux bu kucaklaşmadan sağ olarak kurtulamayacaktı. Ama onu boğamayıncagülümsemekleyetindi.

"Ah,sevgiligüzelküçüğüm!"dediMilady,"Sizigördüğümenekadarsevindim!Bırakınsizebirazbakayım."Vebu sözleri söylerkenMadamBonacieux'yübakışlarıylaadetayiyordu. "Evet, sizsiniz.Ah!Banaanlattıklarındansiziçokiyitanıyorum."

Zavallıkadın,ogüzelalnın, ilgivemerhamettenbaşkabirşeygöremediğioparıldayangözlerinarkasındaneacımasızplanlarolduğunufarkedemiyordu.

"Sizeanlattığınagöre,nekadar acı çektiğimibiliyorolmalısınız,"dediMadamBonacieux, "amaonuniçinacıçekmekbirmutluluktu."

AklıbaşkayerdeolanMiladybirrobotgibitekrarladı:

"Evet,mutluluktu."

"Hem sonra, işkencem yarın, belki de bu akşam sona eriyor, onu yeniden gördüğümde artıkgeçmişiunutacağım."

"Bu akşammı?Yarınmı?" diye haykırdı bu sözlerle daldığı düşüncelerden sıyrılanMilady, "Nedemekistiyorsunuz?Ondanbirhabermibekliyorsunuz?"

"Kendisinibekliyorum."

"Kendisinimi?D'Artagnanburayamıgelecek?"

"Evet."

"Ama bu imkânsız! O şimdi kardinalle birlikte La Rochelle kuşatmasında, Paris'e ancak şehirdüştüktensonragelebilir."

"Siz öyle düşünüyorsunuz, ama soylu ve yiğit d'Artagnan'ım için imkânsız diye bir şey olabilirmi?"

"Ah!Bunainanamıyorum!"

Page 535: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"O zaman, şunu okuyun!" dedi zavallı genç kadın, kibir ve sevinç içinde Milady'ye bir mektupuzattı.

"MadamdeChevreuse'ünyazısı!"dediMiladyiçinden."Onunbuişiniçindeolduğundanemindim!"

Vesatırlarıhafızasınakazırcasınaokudu.

"Sevgili çocuğum, hazır olun, dostumuz kısa süre sonra, sizi güvenliğiniz yüzünden saklanmakzorundakaldığınızhapishanedençıkarmaküzeregelecek.

Yakışıklı Gaskonyalımız bize her zamanki yürekliliğini ve sadakatini kanıtladı, birileri onagönderdiğihaberdendolayıminnetduyuyor."

"Evet, evet,"dediMilady, "bumektupher şeyikesinbir şekildeaçıklıyor.Gönderdiğihaberinneolduğunubiliyormusunuz?"

"Hayır,amasanırımkraliçeyi,kardinalinyenibirentrikasındanhaberdaretmişolmalı."

"Evet, kuşkusuz öyle olmalı!" dedi mektubu Madam Bonacieux'ye geri verip, düşünceli başınıgöğsünedoğrueğerek.

Osıradadörtnalagelenbiratsesiduyuldu.

"Ah!"diyehaykırdıpencereyeyönelenMadamBona-cieux,"Gelenomuacaba?"

Miladyyatağındaşaşkınlıktantaşlaşmışbirhaldekalakalmıştı;başınaanidenbeklemediğiokadarçokşeygelmiştiki,ilkkezkafasınıtoparlayamıyordu.

"O!O!"diyemırıldandı,"Oolabilirmi?"

Miladyyatağındasabitbakışlarlabekliyordu.

"Neyazıkkihayır!"dediMadamBonacieux,"Tanımadığımbiradam,amaburayadoğrugelirgibigörünüyor,evetatınıyavaşlattı,kapınınönündedurdu,şimdiziliçalıyor."

Miladyyatağındanfırladı.

"Oolmadığınaeminmisiniz?"

"Tabii!Elbette."

"Belkideonutanıyamadınız."

"Onuşapkasınıntüyünden,pelerinininucundantanırım!"

Miladygiyinmeyedevamediyordu.

"Oadamınburayageldiğinimisöylemiştiniz?"

"Evet,içerigirdi."

"Yasizinyadabenimiçingeldi."

"AmanTanrım,nekadartedirgingörünüyorsunuz!"

"Evet,itirafedeyimkikendimisizinkadargüvenliktehissetmiyorum,kardinaldenkorkuyorum."

Page 536: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Şişşt!"dediMadamBonacieux,"Burayageliyorlar!"

Gerçektende,kapınınaçılmasıylaiçeribaşrahibegirdi.

"Boulogne'danmıgeldiniz?"diyesorduMilady'ye.

"Evet,"diyekarşılıkverdiMiladysoğukkanlılığınıkorumayaçalışarak,"benisorankim?"

"İsminisöylemeyenbiradam,kardinaltarafındangönderilmiş."

"Benimlegörüşmekmiistiyor?"

"Boulogne'dangelenkadınlagörüşmekistiyor."

"Ozaman,ricaederimiçerialınmadam."

"AmanTanrım!Tanrım!"dediMadamBonacieux,"Kötübirhabermi?"

"Korkarımöyle."

"Sizioadamlabaşbaşabırakacağım,amagidergitmez,izinverirsenizyanınızageleceğim."

"İzinvermekdenedemek!Ricaederimgelin."

BaşrahibeveMadamBonacieuxdışarıçıktılar.

Yalnız kalan Milady gözlerini kapıya dikti, biraz sonra merdivenlerde mahmuzların yankılanangürültüsüduyuldu,sonraayaksesleriyaklaştı,kapıaçıldıvebiradambelirdi.

Milady bir sevinç çığlığı attı: Bu adam kardinalin sağ kolu olan Rochefort kontundan başkasıdeğildi.

Page 537: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXII

Page 538: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ŞeytanınİkiYüzü"Ah!"diyehaykırdılarbirağızdanRochefortveMilady,"Sizsiniz!"

"Evet,benim."

"Neredengeliyorsunuz?"diyesorduMilady.

"LaRochelle'den,yasiz?"

"İngiltere'den."

"Buckinghamnasıl?"

"Öldüyadaağırbirşekildeyaralandı,yolaçıktığımiçinbirfanatiğinonuöldürmeteşebbüsündebulunduğundanbaşkabirşeyöğrenemedim."

"Ah!" dedi Rochefort gülerek, "İşte kardinali çok sevindirecek mutlu bir tesadüf! Onu bugelişmedenhaberdarettinizmi?"

"Boulogne'danmektupgönderdim.Amaburayanasılgeldiniz?"

"Endişelenenekselansları,siziaramakiçinbenigönderdi."

"Burayadüngeldim."

"Dünekadarneyaptınız?"

"Zamanımıboşaharcamadım."

"Ah!Bundaneminim."

"Buradakimerastladığımıbiliyormusunuz?"

"Hayır."

"Tahminedin."

"Neredenbilebilirimki?"

"Kraliçeninhapistençıkarttığıogençkadın."

"Küçükd'Artagnan'ınsevgilisimi?"

"Evet,kardinalinnereyesığındığınıbilemediğiMadamBonacieux."

"Bugüzelişte,"dediRochefort,"mutlubirtesadüfdaha;ekselanslarıgerçektendeşanslıbiradam."

"Okadınlakarşılaştığımdanekadarşaşırdığımıbiliyormusunuz?"

"Sizitanıyormu?"

"Hayır."

"Ozamansizibiryabancısanıyor."

Page 539: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Miladygüldü.

"Onunenyakındostuyum!"

"Sevgilikontes,şerefimüzerineyeminederimki,böylemucizelerisizdenbaşkasıbaşaramaz."

"Banainandışövalye,"dediMilady,"nelerolupbittiğinibiliyormusunuz?"

"Hayır."

"Yarınyadaöbürgünkraliçeninemriyleonualmayagelecekler."

"Gerçektenmi?Kimgelecek?"

"D'Artagnanvedostları."

"İşteonlarıBastille'egöndermemiziçinbirneden."

"Buişşimdiyekadarnedenhalledilmedi?"

"Bilemiyorum,kardinalinbuadamlarakarşıanlayamadığımbirzaafıvar."

"Gerçektenmi?"

"Evet."

"O zaman Rochefort, ona Colombier-Rouge hanındaki konuşmamızın bu dört adam tarafındandinlendiğini, kendisi handan ayrıldıktan sonra içlerinden birinin odama çıkarak elimdeki izinbelgemialdığını,Winterlordunaİngiltere'yegeleceğimibildirdikleriniveazkalsınbuyüzdentıpkıelmasolayındaolduğugibigörevimibaşaramayacağımı,budörtadamiçindeentehlikelilerinAthosve d'Artagnan olduklarını, Madam de Chevreuse'ün sevgilisi Aramis'in ise ileride işimizeyarayabileceği için kendi haline bırakılması gerektiğini, Porthos'a gelince onun uğraşılmayadeğmeyecekbirbudaladan,ahmaktanbaşkabirşeyolmadığınısöyleyeceksiniz."

"AmabuadamlarınşuandaLaRochellekuşatmasındaolmalarıgerekiyor."

"Ben de öyle sanıyordum, ama Madam Bonacieux'nün tedbirsizce davranarak bana gösterdiğiMadamdeChevreuse'ünmektubunagörebudörtadamonualmaküzereburayageliyor."

"Lanetolsun!Nasılyapmalı?"

"Kardinalsizebenimhakkımdanesöyledi?"

"Raporunuzu yazılı ya da sözlü olarak aldıktan sonra kendisine ileteceğim, neler yaptığınızıöğrendiğindesizegereklitalimatlarıgönderecek."

"Yaniburadamıkalmamgerek?"

"Buradayadabucivarlarda."

"Benidebirliktegötüremezmisiniz?"

"Hayır,emirlerkesin,ordugâhtatanınabilirveözellikleoradaolupbitenlerdensonravarlığınızlaekselanslarını tehlikeye atabilirsiniz. Bana yalnızca kardinalden gelecek haberleri neredebekleyeceğinizisöyleyin,sizineredebulacağımıbilmemgerek."

Page 540: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Dinleyin,buradakalmammümküngörünmüyor."

"Neden?"

"Düşmanlarımınheranburayagelebilecekleriniunutuyorsunuz."

"Budoğru,amaozamanokadınekselanslarınınelindenkurtulmuşolacak."

"Pöh!" dedi Milady kendine özgü bir gülümsemeyle, "Onun en yakın dostu olduğumuunutuyorsunuz."

"Evet,budurumdakardinalekadınkonusunda..."

"İçininrahatolmasınısöyleyin."

"Hepsibumu?"

"Nedemekistediğimianlayacaktır."

"Şimdi,bakalımneyapmamgerek?"

"Hemenyolaçıkın;sanırımgötüreceğinizhaberaceleetmenizedeğer."

"Lillers'egirerkenarabamındingilikırıldı."

"Harika!"

"Nasıl,harikamı?"

"Evet,arabanızaihtiyacımvar."

"Yabennasılgideceğim."

"Atla."

"Yüzseksenfersahıatlagitmekkolaymısanıyorsunuz?"

"Çokmuzor?"

"Peki,sonra?"

"Sonra,Lillers'dengeçerkenuşağınızıarabaylabirliktebanagöndereceksiniz."

"Tamam."

"Üzerinizdekardinalinyazılıbiremirvarmı?"

"Beniherşeyiyapmayayetkilikılanbirbelgevar."

"Onu başrahibeye gösterip, beni bugün ya da yarın almaya geleceklerini ve sizin adınıza gelenkişiylebirliktegitmemgerektiğinisöyleyeceksiniz."

"Çokgüzel!"

"Başrahibekarşısındabeniağırbirşekildesuçlamayıihmaletmeyin."

"Amaneden?"

Page 541: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Benkardinalinbirkurbanıyım.OzavallıMadamBonacieux'nüngüveninikazanmamgerekiyor."

"Budoğru.Şimdibanaolupbitenlerleilgilibirraporverebilirmisiniz?"

"Ama size her şeyi anlattım, hafızanız güçlüdür, olayları size naklettiğim gibi anlatın, kâğıtkaybolabilir."

"Haklısınız; yalnızca sizi nerede bulabileceğimi öğreneyim, bu çevrede boş yere dolanmakistemem."

"Tamam,bekleyin."

"Haritaistermisiniz?"

"Hayır,bubölgeyiçokiyibilirim."

"Sizmi?Amaburayanezamangeldinizki?"

"Benburadabüyüdüm."

"Gerçektenmi?"

"Görüyorsunuzkibiryerlerdebüyümekdebirişeyarıyormuşdemek."

"Ozamanbeninerede?.."

"Birazdüşünmemeizinverin;evet,Armentières'de."

"Armentièresdeneyinnesi?"

"Lys'teküçükbirşehir!Başkabirülkeyegeçmemiçinnehriaşmamyetecek."

"Mükemmel!Amanehriyalnızcatehlikelibirdurumdageçeceksiniz."

"Anlaştık."

"Vebudurumda,neredeolduğunuzunasılöğreneceğim?"

"Uşağınızıyanınızaalmanızgerekiyormu?"

"Hayır."

"Tekinbiradammı?"

"Bunukanıtlamıştır."

"Onu bana verin, kendisini kimse tanımıyor, kalacağım yerde ondan ayrılırım ve o da sizi banagetirir."

"DemekbeniArgentières'debekleyeceksiniz,öylemi?"

"Armentières'de."diyedüzelttiMilady.

"Şuismibirkâğıdayazın,unutabilirim,birşehirismikimseyişüphelendirmez,öyledeğilmi?"

"Kimbilir?Neyse,"dediMiladyismibirkâğıtparçasınayazarak.

Page 542: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tamam!" dedi Milady'den aldığı kâğıdı katlayıp şapkasının içine yerleştiren Rochefort, "Zateniçiniz rahatolsun,bukâğıdıkaybedersem, tıpkıçocuklargibio ismiyolboyunca tekrarlayacağım.Hepsibumu?"

"Sanırım."

"O zaman bir daha tekrarlayalım: Buckingham öldü ya da ağır bir şekilde yaralandı; kardinallegörüşmeniz dört silahşor tarafından duyuldu;Winter lordu Portsmouth'a geleceğinizden haberdaredildi;d'ArtagnanveAthosBastille'egönderilecek;Aramis,MadamdeChevreuse'ünâşığı;Porthosbir ahmak; Madam Bonacieux bulundu; size uşağımla birlikte arabayı mümkün olduğunca çabukgöndereceğim; başrahibenin kuşkulanmaması için sizin kardinalin bir tutsağı olduğunuzusöyleyeceğim;LyskıyılarındakiArmentières.Doğrumu?"

"Gerçektendesevgilişövalyemgüçlübirhafızanızvar.Buaradabirşeydahaekleyin..."

"Nedir?"

"Manastırın bahçesinde çok güzel ağaçlar gördüm, ormanda gezinme iznim olduğunu söyleyin.Kimbilir,belkideburadançıkmakiçinbirarkakapıyaihtiyacımolabilir."

"Herşeyidüşünüyorsunuz."

"Amasizbirşeyiunutuyorsunuz..."

"Neyi?"

"Paramolupolmadığınısormayı."

"Budoğru,nekadaristiyorsunuz?"

"Üzerinizdekialtınıntamamını."

"Yaklaşıkbeşyüzaltınımvar."

"Bendedeokadarvar,binaltınlaherşeyinüstesindengelinir;cepleriniziboşaltın."

"İştekontes."

"Güzel,sevgilikontum!Şimdigidiyormusunuz?.."

"Birsaatiçinde,birşeyleryerkenuşağımıdinlenmişbiratgetirmesiiçingöndereceğim."

"Mükemmel!Hoşçakalınşövalye!"

"Hoşçakalınkontes!"

"Benikardinaleövün,"dediMilady.

"Sizdebenişeytanaövün,"diyekarşılıkverdiRochefort.

MiladyveRochefortbirbirlerinegülümseyerekayrıldılar.

Birsaatsonra,atıyladörtnalayolaçıkanRochefortbeşsaatsonraArras'avardı.

Okuyucularımızın hatırlayacağı gibi, d'Artagnan onu tanımış ve onu gördüklerinde endişelenensilahşorlarbiranöncemanastıravarmakiçinaceleetmişlerdi.

Page 543: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXIII

Page 544: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

BirSuDamlasıRochefortçıkarçıkmaziçerigirenMadamBonacieux,Milady'ninyüzününgüldüğünügördü.

"Korktuğunuzbaşınızageldi,"dedi,"sanırımbuakşamyadayarınkardinalsiziburadanaldırıyor."

"Bunusizekimsöyledi?"diyesorduMilady.

"Habercininağzındanduydum."

"Gelin,yanımaoturun,"dediMilady.

"İştegeldim."

"Öncebizikimseninduyupduymadığındaneminolalım."

"Buönlemlerenegerekvar?"

"Bunuöğreneceksiniz."

AyağakalkıpkapıyagidenMiladykoridordakimseninolupolmadığınabaktı,ardındangeridönüpMadamBonacieux'nünyanınaoturdu.

"Demekrolünüiyioynadı."

"Kimdensözediyorsunuz?"

"Başrahibeylekardinaladınakonuştuğunusöyleyenkişiden."

"Yanirolmüyapıyordu?"

"Evet."

"Yanioadam..."

"Oadam,"dediMiladysesinialçaltarak,"benimkardeşimdi."

"Kardeşiniz!"diyehaykırdıMadamBonacieux.

"Busırrıyalnızcasizbiliyorsunuz,bunubirineanlatırsanızmahvolurumvebelkibenimlebirliktesizde."

"AmanTanrım!"

"Dinleyin,gerekirsezorkullanarakbeniburadançıkarmayagelenkardeşimyoldakardinalinbenialmaya gelen adamına rastlayıp onu izlemiş. Yolun ıssız bir noktasında kılıcını çekerek adamdantaşıdığı belgeleri kendisine vermesini istemiş, haberci kendisini savunmaya kalkınca da onuöldürmüş."

"Ah!"dediMadamBonacieuxürpererek.

"Başka çaresi yokmuş.Ardından güç yerine zekâsını kullanmaya karar veren kardeşim belgelerialıpkendisinikardinalinadamıolaraktanıtmışvebirikisaatiçindekardinalingönderdiğibirarababenialmayagelecek."

Page 545: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Anlıyorum,buarabayıkardeşinizgönderecek."

"Doğru,amahepsibudeğil,MadamdeChevreuse'dengeldiğinisandığınızomektup..."

"Evet?"

"Sahte."

"Amanasılolur?"

"Evet,sahte...Bu,sizialmayageleceklerekarşıdirenmemeniziçinhazırlanmışbirtuzak."

"Amabenialmayad'Artagnangelecek."

"Yanılıyorsunuz,d'ArtagnanvedostlarıLaRochelle'de."

"Bununeredenbiliyorsunuz?"

"Kardeşimyoldakardinalinsilahşorgiysiliadamlarınarastlamış.DostlarınızıngeldiğinizannedipkapıyagideceksinizvesizikaçırıpParis'egötürecekler."

"AmanTanrım!Bualçaklıklarkarşısındakafamkarmakarışıkoldu.Böylegiderse,"diyedevamettielinialnınagötürenMadamBonacieux,"aklımıkaybedeceğim."

"Birdakika..."

"Neoldu?"

"Biratsesiduyuyorum,buyolaçıkmayahazırlanankardeşimolmalı;gelin,onasonbirkezdahahoşçakaldemekistiyorum."

PencereyiaçanMilady'ninişaretiüzerineMadamBonacieuxyanınageldi.

Rochefortdörtnalagidiyordu.

"Hoşçakalkardeşim,"diyehaykırdıMilady.

KafasınıkaldırdığındaikikadınıgörensüvariMilady'yieliyledostçaselamladı.

"İyiyürekliGeorges!"dedipencereyikapatırken,şefkatvekederdolubirifadeyle.

Veyenidenyerineoturupkişiseldüşünceleredalmışgibigöründü.

"Sevgili hanımefendi!" dediMadam Bonacieux, "düşüncelerinizi böldüğüm için beni bağışlayın!Amaneyapmamgerek?Sizbendendahadeneyimlisiniz,lütfensöyleyin,sizidinliyorum."

"Öncelikle,"dediMilady, "yanılıyorolabilirim,belkided'Artagnanvearkadaşlarıgerçekten sizikurtarmayageliyorlardır."

"Ah!Bunebüyükbirmutlulukolurdu!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Amabenbuncamutluolacakkadarşanslıdeğilim!"

"Anlayacağınızgibibusadecebirzamanmeselesi, tıpkıbiryarıştaolduğugibi.Dostlarınızöncegelirsekurtulursunuz;kardinalinadamlarıgelirseişinizbitikdemektir."

"Ah!Evet,banahiçacımayacaklardır!Amaneyapmakgerek?"

Page 546: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Bununçokbasitbiryoluvar..."

"Nedir,söyleyin?"

"Buyakınlardagizlenipbeklemekvesizialmayagelenkişilerinkimolduklarınıöğrenmek."

"Amaneredebekleyebilirimki?"

"Ah! Bu hiç sorun değil, ben de kardeşimin beni almaya gelmesini buradan birkaç fersah ötedegizlenerekbekleyeceğim,sizideyanımdagötürürüm,gizlenipbirliktebekleriz."

"Amaburadaneredeysebirtutsakgibiyim,gitmemeizinvermezler."

"Kardinalinemriylegötürüldüğümiçinbenimlegeleceğinizidüşünmezler."

"Sonra?"

"Arabakapıyayanaştığında,benimlevedalaşmakvesonkezkucaklaşmakiçinarabanınbasamağınaçıkacaksınız,kardeşiminuşağınınarabacıyaişaretetmesiyledörtnalayolaçıkacağız."

"Amayad'Artagnangelirse?"

"Bundanhaberdarolacağız."

"Amanasıl?"

"Çokkolay.Güvenilir bir adamolankardeşiminuşağınıBéthune'egöndereceğiz,kılıkdeğiştiripmanastırınkarşısındabekleyecek,kardinalinadamlarıgelirsehiçbirşeyyapmayacak,d'Artagnanvedostlarıgelirse,onlarıbizimyanımızagetirecek."

"Onlarıtanıyormu?"

"Elbette,beniziyaretegeldiğinde,d'Artagnan'ıgörmüştü."

"Ah!Evet,evet,haklısınız;böyleceherşeyyolundagidecek,amaburadanfazlauzaklaşmayalım."

"En fazla yedi sekiz fersah, sınırın yakınlarında bekleyeceğiz ve herhangi bir aksilik olursa,Fransa'danayrılacağız."

"Ozamanakadarneyapacağız?"

"Bekleyeceğiz."

"Amayagelirlerse?"

"Kardeşiminarabasıonlardanöncegelecek."

"Sizialmayageldiklerindeyemekteyadabaşkabiryerdeolursam?"

"İyiyüreklibaşrahibedenbenimlebirlikteyemekyemekiçinizinalın."

"Bunaizinverirmi?"

"Bundanesakıncagörebilirki?"

"Ah!Çokiyi,böylecebirbirimizdenhiçayrılmayacağız!"

Page 547: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Tamamozaman,şimdiaşağıyainipondanizinalın!Başımınağırlaştığınıhissediyorum,bahçedebirazdolaşacağım."

"Sizinleneredebuluşacağız?"

"Birsaatsonra,burada."

"Birsaatsonra,burada.Ah!Teşekkürederim,çokiyisiniz."

"Size yardımcı olmayacağımı nasıl düşünürsünüz? Güzel ve çekici olmasaydınız bile, en yakındostlarımdanbirinindostusunuz!"

"Sevgilid'Artagnan,ah!Odasizeminnetduyacak!"

"Umarım.Hadi!Şimdikararlaştırdığımızgibiaşağıinelim."

"Bahçeyemiçıkıyorsunuz?"

"Evet."

"Bukoridoruizleyin,önünüzeçıkanmerdivendenaşağıinin."

"Harika!Teşekkürler."

Veikikadınbirbirlerinegülümseyerekayrıldılar.

Milady kafasının ağırlaştığı konusunda doğruyu söylemişti; çünkü zihnindeki düşüncelerkarmakarışıktı.Planlarınısağlıklıbirşekildehazırlamasıiçinyalnızkalmasıgerekiyordu.Geleceğibellibelirsizgörüyor,düşüncelerinidüzenesokmakiçinsessizliğevesükûneteihtiyaçduyuyordu.

İlkyapılmasıgerekenMadamBonacieux'yügüvenlibiryeregötürmekvegerektiğindeonurehineolarakkullanmaktı.Milady,düşmanlarınındaenazkendikadarönemverdikleribuçiftedüellonunsonuçlarındanendişelenmeyebaşlıyordu.

Zatensonuçlarıçoktehlikeliolanbirfırtınanınyaklaşmaktaolduğunuhissediyordu.

Onuniçinenönemlisi,söylediğimizgibi,MadamBonacieux'yüelindetutmaktı.MadamBonacieux,d'Artagnaniçinhayatındandahaönemliydi,osevdiğikadındı,işleryolundagitmezse,onunsayesindepazarlıkyapabilirdi.

Bu konuda düşünceleri netleşmişti: Madam Bonacieux hiç şüphelenmeden kendisini izleyecekti;onunla birlikte Armentières'de saklandığında, d'Artagnan'ın Béthune'e gelmediğine inanmasınısağlamak zor olmayacaktı.On beş gün sonraRochefort gelecekti ve bu on beş gün boyunca dörtsilahşordanintikamalmakiçinneyapmasıgerektiğinekararverecekti.Canısıkılmayacaktı,Tanrı'yaşükür ki onun kişiliğindeki bir kadına hoşça vakit geçirtecek işleri olacak,mükemmel bir intikamplanıhazırlayacaktı.

Düşüncelerinibirdüzenesokarken,aynızamandabahçeninharitasınızihninekazıyanMilady,hemzaferi hemde bozgunuöngörenve savaşın gidişatına göre saldırmayaya da geri çekilmeyehazırolandeneyimlibirgeneralebenziyordu.

Bir saat sonra, Madam Bonacieux'nün kendisini çağıran yumuşak sesini duydu. İyi yüreklibaşrahibeherşeyikabuletmişti,başlangıçolarakbirlikteyemekyiyeceklerdi.

Page 548: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Avluyavardıklarında,kapıdaduranbirarabanıngürültüsünüduydular.

"Duyuyormusunuz?"

"Evet,birarabasesi."

"Kardeşimingönderdiğiolmalı."

"AhTanrım!"

"Hadi,birazcesaret!"

Manastırınkapısıçalındığında,Miladyyanılmadığınıanladı.

"Odanızaçıkın,"dediMadamBonacieux'ye,"yanınızaalmakistediğinizmücevherlerinizolmalı."

"Onunmektuplarıvar."

"Tamam o zaman, onları alıp benim odama gelin, gücümüzü toplamak için hemen bir şeyleratıştırırız."

"Ulu Tanrım!" dedi Madam Bonacieux, elini göğsünün üzerine koyarak, "Yüreğim daralıyor,kendimdeyürüyecekgücübulamıyorum."

"Hadi, cesaretinizi toplayın! On beş dakika sonra kurtulmuş olacağınızı ve her şeyi onun içinyaptığınızıdüşünün."

"Ah!Evet,herşeyionuniçinyapacağım.Tekbirsözcüğünüzbenicesaretlendirmeyeyetti,tamam,birazdangeliyorum."

HızlaodasınaçıkanMilady,kendisinibekleyenRochefort'unuşağınatalimatlarverdi.

Kapıda bekleyecekti, silahşorlar gelirse dörtnala yola koyulacak, manastırın etrafını dolaşıpormanın diğer tarafındaki küçük köydeMilady'yi bekleyecekti. Bu durumda,Milady bahçeyi aşıp,köye yürüyerek gidecekti; önceden de söylediğimiz gibi Milady Fransa'nın bu bölgesini çok iyibiliyordu.

Silahşorlar gelmezse, her şey kararlaştırıldığı gibi olacaktı: Madam Bonacieux vedalaşmabahanesiylebasamaklaraçıkacakvearabadörtnalauzaklaşacaktı.

Madam Bonacieux içeri girdiğinde, Milady eğer varsa şüphelerini gidermek için uşağatalimatlarınınikincibölümünütekrarladı.

Miladyarabayla ilgilibirkaçsorusuna,üçatınkoşulduğuarabayıbirarabacınınsüreceğiyanıtınıaldı,Rochefort'unuşağıöndengidecekti.

MadamBonacieux'nünhâlâşüpheleriolabileceğinidüşünenMiladyyanılmıştı:Zavallıgençkadın,birhemcinsininböylebiralçaklıkplanlayabileceğinidüşünemeyecekkadarsaftı.ZatenbaşrahibedenöğrendiğiWinterkontesiisminiilkkezduyuyorvebaşınagelenfelaketlerdebukadınınnebüyükbirpaysahibiolduğunubilmiyordu.

"Gördüğünüz gibi her şey hazır," dedi Milady uşak dışarı çıkar çıkmaz. "Hiçbir şeydenşüphelenmeyen başrahibe beni kardinalin adamlarının almaya geldiğini sanıyor. Bu adam sontalimatlarıverecek,birazbirşeyleratıştırıp,birkadehşarapiçelim,sonrayolaçıkarız."

Page 549: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Evet,"dediMadamBonacieuxbirrobotgibi,"evetyolaçıkalım."

Karşısına oturmasını işaret edenMilady, bardağına biraz İspanyol şarabı koyup, biraz tavuk etiverdi.

"Bakın," dedi, "her şey bizden yana görünüyor, işte hava kararıyor, sabaha karşı sığınağımızavarmışolacağızvekimseneredeolduğumuzubilemeyecek.Hadi,cesaret,birazbirşeyleryiyin."

KendindengeçmişbirhaldebirkaçlokmayiyenMadamBonacieuxbardağıyladudaklarınııslattı.

"Hadiama,"dediMilady,kadehinidudaklarınagötürerek,"sizdebenimgibiyapın."

Amaoandakadehi tutanelihavadaasılı kaldı:Yoldandörtnalagelenbir atlı grubununyaklaşansesleriveatkişnemeleriduyuluyordu.

Bu gürültü güzel bir düşün ortasında patlayan bir fırtına gibi onu mutlu düşüncelerindenuzaklaştırdı;rengisolmuşbirhaldepencereyekoşarken,titreyerekayağafırlayanMadamBonacieuxdüşmemekiçiniskemlesinetutundu.

Henüzhiçbirşeygörünmüyor,yalnızcadörtnalagelenatlarınyaklaşansesleriduyuluyordu.

"AmanTanrım,"dediMadamBonacieux,"bugürültüdene?"

"Dostlarımız ya da düşmanlarımız geliyor," dedi Milady büyük bir soğukkanlılıkla "olduğunuzyerdekalın,sizekimolduklarınısöyleyeceğim."

BirheykelgibihareketsizvesessizduranMadamBonacieux'nünyüzübirölügibisolmuştu.

Gürültügiderekartıyordu,atlarenfazlayüzelliadımötedeolmalıydılar,hâlâgörülmemelerininnedeniyolunonoktadadirsekyapmasıydı.Yinedesesleröylenetgeliyorduki,nallarınkesikkesikgürültülerindenatlarınsayısıanlaşılabilirdi.

Miladybütündikkatini toplamış bir halde bakıyordu; havahenüzgelenleri tanıyamayacağı kadarkararmamıştı.

Anidenyolundönemecindeparıldayansırmalışapkalarıveuçuşantüylerinigördü;önceiki,sonrabeş,sonradasekizsüvarisaydı;baştakidiğerlerindenikiatboyuöndegidiyordu.

Miladyboğukbirkükremeyiandıranbirsesçıkardı.Enöndekid'Artagnan'dı.

"AmanTanrım!Tanrım!"diyehaykırdıMadamBonacieux,"Neleroluyor?"

"Kardinal muhafızlarının üniformaları, kaybedilecek bir an bile yok!" diye haykırdı Milady."Kaçalım,kaçalım!"

"Evet,evet,kaçalım,"diyetekrarladıMadamBonacieux,amakorkudanolduğuyereçivilenmişgibiadımatamadı.

Pencereninaltındangeçensüvarilerinsesleriduyuluyordu.

"Hadi gelin ama!" diye haykırıyordu genç kadını kolundan çekmeye çalışan Milady. "Bahçedenkaçabiliriz,bendeanahtarvar,amaaceleedelim,çünkübeşdakikasonraçokgeçolacak."

YürümeyeçalışanMadamBonacieuxikiadımattıktansonradizlerininüzerineyığıldı.

Page 550: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Miladyonukaldırmayaçalışsadabaşaramadı.

O sırada, silahşorları görünce dörtnala hareket eden arabanın arkasından üç dört el ateş edildiğiduyuldu.

"Sonkezsoruyorum,geliyormusunuz?"diyehaykırdıMilady.

"AmanTanrım!Tanrım!Gördüğünüzgibikendimdeyürüyecekgücübulamıyorum,siztekbaşınızakaçın."

"Tekbaşımakaçıp,siziburadabırakacağım,öylemi?Hayır,asla,"diyehaykırdıMilady.

Aniden gözlerinde soluk bir parıltı belirdi; kendini kaybetmiş bir halde masaya koşup, MadamBonacieux'nünkadehineinanılmazbirçabukluklaaçtığıyüzüktaşınıniçindekileridöktü.

Buhemeneriyenkırmızımtırakbirtozdu.

Sonrakadehikararlıbirifadeylekaldırdı:

"Bunuiçin,buşarapsizegüçverecektir,için,"dedi.

Vegençkadındudaklarınauzatılankadehikendinibilmezbirşekildeiçti.

"Ah!İntikamımıböylealmakistemezdim,"dedikadehişeytanibirgülümsemeilemasanınüzerinebırakanMilady,"amainsanancakelindengeleniyapabiliyor."

Ve odadan dışarı fırladı. Madam Bonacieux onun kaçtığını görse de arkasından gidemedi;rüyalarındapeşlerindengelenlerdenkaçmakisteyenamaayaklarıbağlanankişilerebenziyordu.

Birkaç dakika sonra kapıda korkunç bir gürültü yankılandı, Madam Bonacieux her an içinMilady'ningeridönmesinibekliyor,amaMiladyortalıktagörünmüyordu.

Birçokkezkorkuylayananalnınısoğukterlerbasmıştı.

Nihayet açılan parmaklıkların gıcırtısını, çizmelerin ve mahmuzların merdivenlerde yankılanangürültüsünüduydu,yaklaşanseslerinuğultusuartıyor,aradabirkendiisminiduyargibioluyordu.

Anidend'Artagnan'ınsesinitanıyarakbirsevinççığlığıylakapıyakoştu.

"D'Artagnan!D'Artagnan!"diyehaykırdı,"Sizmisiniz?Buradayım,buradayım."

"Constance!Constance!"diyekarşılıkverdid'Artagnan,"Tanrıaşkına,neredesiniz?"

Aynıandakapınınsarsılarakaçılmasıylasilahşorlariçeridoldu;MadamBonacieuxhareketsizbirhaldekoltuğayığılmıştı.

D'Artagnan hâlâ dumanı tüten tabancasını bir kenara atıp sevgilisinin önünde diz çöktü, Athostabancasınıbelinesokarken,PorthosveAramisellerindekikılıçlarıkınlarınayerleştirdiler.

"Ah!D'Artagnan!Sevgilid'Artagnan!Sonundageldin,banadoğruyusöylemişsin,işteburadasın!"

"Evet,evet,Constance,nihayetbiraradayız!"

"Ah! O istediği kadar gelmeyeceğini söylemiş olsun, içimdeki ümidi hiç kaybetmemiştim;kaçmamaklaneiyiyapmışım,nekadarmutluyum!"

Page 551: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SakinbirşekildeoturanAthossöylemiştisözcüğüüzerineayağafırladı.

"Gelmeyeceğimizikimsöylemişti?"diyesordud'Artagnan.

"Arkadaşım; bana duyduğu dostluk nedeniyle beni işkencecilerimin elinden kurtarmak istiyordu,sizikardinalinmuhafızlarısanıncakaçtı."

"Arkadaşınız," diye haykırdı yüzü sevgilisinin peçesinden daha beyaz hale gelen d'Artagnan,"kimdensözediyorsunuz?"

"Arabasıkapıdaduran,dostunuzolduğuiçinherşeyianlattığınızkadın."

"İsmi,isminedir?"diyehaykırdıd'Artagnan,"Tanrım!İsminibilmiyormusunuz?"

"Biliyorum, söylenmişti; bekleyin... ama çok garip... Ah! Tanrım! Başım dönüyor, etrafımıgöremiyorum."

"Buraya gelin dostlarım, buraya gelin! Elleri buz gibi," diye haykırdı d'Artagnan, "hiç iyigörünmüyor;uluTanrım!Bilincinikaybediyor!"

Porthosgürsesiyleyardımisterken,birbardaksuiçinmasayakoşanAramis,masanınönündeyüzüallak bullak olmuş, saçları dikilmiş, gözlerini şaşkınlıkla kadehlerden birine dikmiş olanAthos'unendişeliifadesinifarkederekdurdu.

"Ah!"diyorduAthos,"Ah!Hayır,Tanrıböylebirsuçaizinveremez."

"Su,su,"diyebağırıyordud'Artagnan.

"Ah,zavallıkadın,zavallıkadın,"diyemırıldanıyorduAthosyıkılmışbirsesle.

MadamBonacieux,d'Artagnan'ınöpücükleriylegözleriniyenidenaçtı.

"Kendinegeliyor!"diyehaykırdıgençadam."AmanTanrım,Tanrım!Sanaşükürlerolsun!"

"Madam,"dediAthos,"Tanrıaşkınasöyleyin!Buboşkadehkimin?"

"Benimmösyö,"diyeyanıtladıgençkadınölmeküzereolduğunubelliedenbirsesle.

"Amabukadehtekişarabısizekimverdi?"

"O."

"Ama,okim?"

"Ah!Şimdihatırlıyorum,"dediMadamBonacieux,"Winterkontesi..."

AynıandaçığlıkatandörtarkadaştansesiengürçıkanAthosolmuştu.

OsıradayüzübembeyazolanvebedeniacılariçindekıvrananMadamBonacieux,soluğukesilmişbirhaldePorthosveAramis'inkollarıarasınayığıldı.

D'ArtagnantarifedilemezbirendişeyleAthos'unellerinikavradı.

"Neleroluyor?"dedi,"Yoksa..."

Birandahıçkırıklaraboğuldu.

Page 552: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Sanırımöyle,"dediAthosdudaklarınıkangelinceyekadarısırarak.

"D'Artagnan, d'Artagnan!" diye haykırdı Madam Bonacieux, "Neredesin, beni terk etme, ölmeküzereolduğumugörüyorsun."

D'Artagnan, hâlâ kasılmış elleri arasında tuttuğu Athos'un ellerini bırakarak sevgilisine doğrukoştu.

Ogüzelyüzüallakbullakolmuş,parlayangözlerinidonukbirbakışkaplamıştı,bedenititremelerlesarsılıyor,alnınıterbasıyordu.

"Tanrıaşkına!Yardımçağırın,Porthos,Aramis,yardımçağırın!"

"Faydasıyok,"dediAthos,"panzehiriolmayanbirzehirkullanılmış."

"Evet,evet,yardımçağırın!"diyemırıldandıMadamBonacieux.

Sonra bütün gücünü toplayarak, sevgilisinin başını iki elinin arasına aldı, ona bir an için bütünyüreğiylebaktıktansonrahıçkırıklaraboğularakdudaklarınıdudaklarınagötürdü.

"Constance!Constance!"diyehaykırdıd'Artagnan.

MadamBonacieux'nündudaklarındanyayılarakd'Artagnan'ınkinekarışansoluğubuiffetlivetemizruhungökyüzüneyükselişiydi.

Şimdid'Artagnan'ınkollarınınarasındatuttuğubircesettenbaşkabirşeydeğildi.

Çığlıkatangençadamsevgilisininyanınayığıldı,yüzüenazonunkadarsolgunveifadesizdi.

Porthos ağlarken, Aramis sıkılı yumruğunu gökyüzüne doğru kaldırıyor, Athos ise haççıkarıyordu.

Osıradakapıdayüzüiçeridekilerinyüzükadarsolgunbiradambelirdi,etrafınabaktığında,ölmüşolanMadamBonacieux'yüvebayılmışoland'Artagnan'ıgördü.

Büyükfelaketleriizleyenoşaşkınlıkanınıyaşıyorgibiydi.

"Yanılmamışım,"dedi,"işteMösyöd'ArtagnanvesizlerdeüçdostuMösyöAthos,MösyöPorthosveMösyöAramis'siniz."

İsimlerisayılanlaryabancıyaşaşkınlıklabakıyorveonubiryerdentanıdıklarınıdüşünüyorlardı.

"Beyler," diye devametti, "buraya tıpkı benimgibi bir kadını aramayageldiniz," ve korkunç birgülümsemeyleekledi:"Ortadabircesetolduğunagörebukadınburadangeçmişolmalı!"

Üç silahşor sessiz kaldılar, bu adamın sesi de yüzü kadar tanıdık gelse bile, onunla neredekarşılaştıklarınıhatırlayamıyorlardı.

"Beyler," diye devam etti yabancı, "size hayatını iki kere borçlu olan bir adamı tanımamış gibigörünsenizde,bensizekendimitanıtayım;benbukadınınkayınbiraderiolanWinterlordu."

Üçsilahşorhayretdolubirçığlıkattılar.

Athosayağakalkıpelinisıktı.

Page 553: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"HoşgeldinizMilord,"dedi,"sizdebizdensiniz."

"Ondan beş saat sonra Portsmouth'tan ayrıldım," dedi Winter lordu, "ondan üç saat sonra daBoulogne'a vardım, Saint-Omer'de yirmi dakikalık bir gecikmeyle onu elimden kaçırdım veLillers'de izini kaybettim. Önüme her çıkana onu görüp görmediğini sorarak ilerlerken, sizindörtnalageçtiğinizifarkettim,d'Artagnan'ıtanıyıpsizeseslendimamabeniduymadınız,takipetmekistesemdeatımsizinkilergibihızlıgidemeyecekkadaryorgundu.Yinedeoncaaceleyerağmengeçkalmışgibigörünüyorsunuz!"

"Gördüğünüzgibi,"dediAthos,WinterlordunaMadamBonacieux'nüncansızbedeninivePorthosileAramis'inayıltmayaçalıştıklarıd'Artagnan'ıgöstererek.

"İkisideöldülermi?"diyesorduWinterlordu.

"Hayır,çokşükürd'Artagnanyalnızcabayıldı,"diyeyanıtladıAthos.

"Ah!Buçokiyi!"dediWinterlordu.

Gerçektendeoandad'Artagnangözleriniaçtı.

PorthosveAramis'inkollarınınarasındankurtulupçılgıngibisevgilisininüzerineatıldı.

Ayağa kalkıp ağır ve heybetli adımlarla dostuna doğru ilerleyen Athos onu şefkatle kucakladı,ardındanhıçkırıklaraboğulangençadamasoyluveiknaedicisestonuylaseslendi:

"Dostum,erkekol,ölüleriçinkadınlarağlar,erkekleriseintikamalır."

"Ahevet!"dedid'Artagnan,"Evet!İntikamiçinseniizlemeyehazırım."

Athos intikam ümidinin bahtsız dostuna verdiği bu canlılık anından yararlanarak Porthos veAramis'ebaşrahibeyibulmalarınıişaretetti.

İki silahşor koridorda, yaşanan olaylar karşısında şaşırmış ve sarsılmış görünen başrahibeylekarşılaştılar;manastır kurallarına aykırı olsa da, başrahibe birkaç rahibeyi beş adamın bulunduğuodayaçağırdı.

"Madam,"dedid'Artagnan'ınkolunagirenAthos,"buzavallıkadınıbedeninindinikurallarauygunbirşekildetoprağaverilmesiiçinsizeemanetediyoruz.Yeryüzündedegökyüzündeolduğugibibirmelekti.Onabirkızkardeşinizmişgibidavranın,birgünduaetmekiçinmezarınageleceğiz."

YüzünüAthos'ungöğsünebastırand'Artagnanhıçkırıklaraboğuldu.

"Ağla,"dediAthos,"aşk,gençlikveyaşamdoluyüreğinleağla!Neyazık!Seningibiağlayabilmekisterdim!"

Ve çok acı çekmiş soylu bir adamın ifadesiyle, baba şefkatiyle yaklaştığı dostunu bir rahip gibiteselliederekodadandışarıçıkardı.

Atlarınıdizginlerindentutanuşaklarınınönündengidenbeşadam,dışmahallesibelirmeyebaşlayanBéthune'edoğruilerleyerekönlerineilkçıkanhandadurdular.

"Ama,"dedid'Artagnan,"okadınınpeşindengitmeyecekmiyiz?"

"Dahasonra,"dediAthos,"bazıönlemleralmamlazım."

Page 554: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Elimizden kaçacak," diye karşılık verdi genç adam, "elimizden kaçacak ve bu da senin hatanyüzündenolacak."

"Kaçamayacağındaneminim,"dediAthos.

Dostununsözünebüyükbirgüvenioland'Artagnanbaşınıöneeğiphiçyanıtvermedenhanagirdi.

Athos'un kendine olan bu güveninden hiçbir şey anlamayan Porthos ve Aramis birbirlerinebakıyorlardı.

Winterlordu,d'Artagnan'ınacısınıyatıştırmakiçinonunböylekonuştuğunudüşünüyordu.

"Şimdi beyler," dedi handa beş boş oda bulunduğunu öğrenen Athos, "hepimiz odalarımızaçekilelim;d'Artagnan'ınyalnızkalıpağlamaya,sizlerindeuykuyaihtiyacınızvar.İçinizrahatolsun,benherşeyleilgileneceğim."

"Sanırım,kontesleilgilibazıönlemleralmakgerek,"dediWinterlordu,"yengemolduğunagöre,buişlebenimilgilenmemgerekir."

"Benimsekarımolur,"dediAthos.

Titreyend'Artagnan, böylebir sırrı açığavurduğunagöreAthos'un intikamından eminolduğunuanladı;PorthosveAramisyüzlerisolmuşbirhaldebirbirlerinebakarlarken,WinterlorduAthos'unaklınıkaybettiğinidüşündü.

"Odalarınızaçekilin,"dediAthos,"vebuişibanabırakın.Kocasıolarakonunlabenimilgilenmemgerekiyor.D'Artagnan,kaybetmediyseniz,üzerindeşehrinismiyazılıolanokâğıdıbanaverin."

"Ah!"dedid'Artagnan,"Anlıyorum,elyazısıylayazdığıoisim..."

"Görüyorsunya,"dediAthos,"gökyüzündebirTanrıvar!"

Page 555: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXIV

Page 556: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

KırmızıPelerinliAdamAthos'un umutsuzluğunun yerini derin bir kederin alması onun zihinsel yeteneklerini daha iyi

kullanmasınısağlıyordu.

Kafasındaverdiğisözüveüstlendiğisorumluluğuyerinegetirmektenbaşkabirdüşünceolmaksızınodasına çekilip, hancıdan kendisine bölgenin bir haritasını getirmesini istedi; incelemelerindeBéthune'denArmentières'egidendörtyololduğunusaptayıncahemenuşaklarıçağırttı.

Planchet,Grimaud,MousquetonveBazin,Athos'tanaçık,kesinveönemlitalimatlaraldılar.

GündoğumundayolaçıkıpherbirifarklıyollarıizleyerekArmentières'egideceklerdi.İçlerindeenzekileri olan Planchet, dört silahşorun ateş açtığı ve Rochefort'un uşağının eşlik ettiği arabanınizlediğiyoldangidecekti.

Athos'un öncelikle uşakları göndermesinin nedeni, bu adamların kendisinin ve dostlarınınhizmetinegirdiklerigündenberifarklıvekaydadeğerözelliklerinigözlemlemişolmasıydı.

Hem uşaklar efendilerinden daha az şüphe çekip, danıştıkları kişilerde daha fazla sempatiuyandıracaklardı.

ÜstelikMiladyefendileritanısadauşaklarıtanımıyordu,oysauşaklarkendisiniçokiyitanıyorlardı.

Uşaklarertesigünsaatonbirdebelirlenenbirnoktadabuluşacaklardı,Milady'ninsaklandığıyeribulurlarsa,üçüoradanöbettutacak,biridedörtsilahşorarehberliketmeküzereBéthune'egelecekti.

Butalimatlarıaldıktansonradörtuşakdaodalarınaçekildiler.

Ozaman,ayağakalkıpkılıcınıkuşananAthospelerininigiydiktensonrahandançıktı;saatgeceonayaklaştığından, bu taşra kentinde sokaklar boştu. Athos adres sormak için yoldan geçecek biriniarıyordu.Sonundageçkalmışbiryolcuyayaklaşarakonabir şeylersöyledi; soruyuyönelttiğikişikorku içinde geri çekilse de, silahşora parmağıyla bir yeri gösterdi. Athos adama kendisine eşliketmesiiçinyarımaltınönerdi,amaadambuteklifigeriçevirdi.

Athosgösterilencaddeyegirdi,amabirkavşağavardığındaneyönegideceğinibilemedi.Yinedekavşaktabirilerinerastlamaolasılığıdahafazlaolduğuiçinoradabekledi.Gerçektendebirazsonrabirgecebekçisinerastladı.Onailkyolcuyasorduğusoruyuyönelttiğinde,gecebekçisidekorkuylageriçekiliponaeşliketmeyireddetti,sadeceeliyleizlemesigerekenyoluişaretetti.

GösterilenyöndeilerleyenAthos,kentegirdiklerinoktanınzıtyönündekimahalleyevardı.Buradayenidenendişelivecanısıkkınbirhaldebirkezdahadurdu.

Osıradayanındangeçenbirdilencisadaka istemekiçinAthos'ayaklaştı.Athosgittiğiyerekadarkendisineeşliketmesiiçinonabireküönerdi.Biraniçintereddütedendilenci,karanlıktaparıldayangümüşparayıgörünceAthos'ayolugöstermeyekararverdi.

Bir caddenin köşesine vardıklarında, ona uzaktan ıssız ve kasvetli bir evi gösterdi; parasını alandilencikoşarakuzaklaşırken,Athosevedoğruilerledi.

Athos kırmızı boyalı bu evin kapısına yanaşmadan önce bir tur attı; bir mezar kadar sessiz vekaranlık görünen bu evin pencere kanatlarından ışık sızmıyor, içeriden en ufak bir gürültü

Page 557: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

gelmiyordu.

Athos kapıyı üç kere vursa da, içerden hiçbir yanıt gelmedi. Biraz sonra yaklaşan ayak sesleriduyuldu;kapıaçıldığındauzunboylu,solukbenizli,saçlarıvesakallarısiyahbiradambelirdi.

Athos'un söylediği birkaç söz üzerine uzun boylu adam silahşora girmesi için işaret etti.HemeniçerigirenAthoskapıyıarkasındankapattı.

Athos'un bulmak için o kadar uzaktan gelip, onca zahmete katlandığı bu adam onu bir iskeletintıkırdayan kemiklerini demir tellerle birbirlerine tutturduğu laboratuarına aldı. İskeletin gövdekemikleribirbirlerineeklenmiş,masanınüzerindeyalnızcakafatasıkalmıştı.

Laboratuvarın görünümünden ev sahibinin doğa bilimleri konusunda araştırmalar yaptığıanlaşılıyordu. Her yanda üzerinde türlerinin isimleri yazılı yılan dolu kavanozlar, siyah tahtaçerçevelerin içinde zümrüt gibi parlayan kertenkeleler vardı; odanın köşelerinde tavandan sıradaninsanlarınneişeyaradıklarınıbilemeyeceğihoşkokuluyabaniotdemetlerisarkıyordu.

Birailesivehizmetkârlarıolmayanuzunboyluadambuevdeyalnızoturuyordu.

Soğuk ve kayıtsız bakışlarla etrafını gözden geçiren Athos ev sahibinin daveti üzerine biriskemleyeoturdu.

Ozamanonagelişininnedeniniveondanne istediğinianlattı,amadahasözlerini tamamlamadanönündeayaktaduranadamdehşetlegeriçekilerek teklifini reddetti.Bununüzerine,Athoscebindenüzerinde iki satırlık bir yazı, bir imza ve bir mühür bulunan küçük bir kâğıt çıkarıp isteksizlikbelirtilerini biraz erken göstermiş olan adama uzattı. İki satırlık yazıyı okuyup, imzayı ve mührütanıyan uzun boylu adam hiçbir itirazı olmadığını ve istenileni yerine getirmeye hazır olduğunubelirtircesineönedoğrueğildi.

BaşkabirşeyistemeyenAthosayağakalkıpselamverdiktensonradışarıçıktı,geldiğiyoldanhanageridönüpodasınaçekildi.

Sabahgünışırken,odasınagelend'Artagnanneyapmakgerektiğinisordu.

"Bekleyeceğiz,"diyekarşılıkverdiAthos.

Biraz sonra manastırın başrahibesi silahşorlara Madam Bonacieux'nün öğle üzeri toprağaverileceği haberini gönderdi. Milady'ye gelince ondan bir haber alınamamıştı; ancak bahçedekikumluzemininüzerindeayakizlerinerastlanmışvearkakapınınkapalıolduğugörülmüştü,anahtariseortadankaybolmuştu.

Winterlorduvedörtsilahşorbelirlenensaattemanastırdabirarayageldiklerindeçanlarçalıyordu,kilise açık, koronun bulunduğu bölmenin parmaklıkları kapalıydı. Koronun bulunduğu bölmeninortasındaki tabutta kurbanın rahibe çömezi giysileri içindeki bedeni vardı. Koronun bulunduğubölmeninvemanastıraaçılanparmaklıklarınarkasındaki rahibeler, rahipler tarafındangörülmedenveonlarıgörmedenkutsalayineşarkılarıylaeşlikediyorlardı.

D'Artagnan kilisenin kapısında cesaretini yeniden kaybettiğini hissetti; Athos'u aramak için geridöndüğünde,onunortadankaybolduğunufarketti.

İntikamgörevine sadıkolanAthosbahçeyi incelemek istemiş,geçtiğiheryerdeacı izlerbırakankadının kumun üzerindeki hafif adımlarının izini takip etmişti, ormana açılan kapıya vardığında

Page 558: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

kapıyıaçtırarakdışarıçıktı.

O zaman öngörülerinde haklı olduğunu anladı: Arabanın gözden kaybolduğu yol ormanınçevresinden dolaşıyordu. Athos gözlerini zeminden ayırmadan yolu bir süre daha izledi; arabayaeşlik eden adamın ya da atlardan birinin aldığı yaradan aktığı anlaşılan küçük kan lekelerigörülüyordu. Yaklaşık üç kilometre ötede, Festubert'e elli adım kala, atların çiğnemiş olduğuzemindedahagenişbirkanlekesivardı.Ormanlaçiğnenmiştoprağınbirazgerisindekibunoktanınarasındayenidenbahçedekiküçükayakizlerinerastlanıyordu;arabadurmuştu.

Miladybunoktadaormandançıkıparabayabinmişti.

Kuşkularını doğrulayan bu saptamalardan sonra hana dönenAthos, orada kendisini sabırsızlıklabekleyenPlanchetilekarşılaştı.

HerşeyAthos'untahminettiğigibiydi.

Yolu izleyenPlanchet,Athos gibi kan lekelerini fark etmiş ve atların durduğunoktayı bulmuştu;amaAthos'tan daha ileri giderek, Festubert köyünde içmek için bir hana oturmuş, soru sormasınagerekkalmadan,öncekiakşamsekizbuçuktaarabaylayolculukedenbirkadınaeşlikedenyaralıbiradamın daha ileri gidemeyecek halde olduğu için burada durmak zorunda kaldığını öğrenmişti.Ormanda hırsızların saldırısına uğradıklarını söyleyen yaralı yolcu köyde kalmış, kadın ise atınıdeğiştirerekyolunadevametmişti.

Arabayı süren arabacıyı araştıran Planchet, ondan, Fromelles'e kadar götürdüğü kadının oradanArmentières'edoğruyolaçıktığıbilgisinialmıştı.

Oradatekbirhanvardı.KendiniişaramayagelenbiruşakolaraktanıtanPlanchet,ondakikalıkbirsohbetinsonundahandakilerdengeceonbirdeyalnızbirkadınıngelipbirodaistediğini,hansahibiniçağırtarakbirsüreburadakalacağınısöylediğiniöğrenmişti.

Planchet'nin daha fazla bilgiye ihtiyacı yoktu. Randevu yerine gelip, üç uşağı hanın her çıkışınayerleştirdiktensonraAthos'unyanınakoşmuştu.Athos'unPlanchet'denaldığıtekmilsonaerdiğinde,üçarkadaşıyanınageldi.

Aramis'insevimliyüzüdedahilolmaküzerebütünyüzlerkederlivegergindi.

"Neyapmakgerek?"diyesordud'Artagnan.

"Beklemek,"diyeyanıtladıAthos.

Herkesyenidenodasınaçekildi.

Akşam sekizde, atların eyerlenmesi talimatını veren Athos, Winter lordu ve arkadaşlarına yolaçıkmayahazırolmalarınısöyledi.

Biraz sonra herkes hazırdı. Hepsi silahlarını kontrol etti. Aşağıya ilk inen Athos, d'Artagnan'ınşimdidenatınınüzerindesabırsızlıklabeklediğinigördü.

"Sabredin,"dediAthos,"birkişiningelmesidahagerekiyor."

Gelmesigerekenkişininkimolduğunubilmeyendörtsüvarişaşkınlıklaetraflarınabaktılar.

Athos,Planchet'ningetirdiğiatınaatladı.

Page 559: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Benibekleyin,"dedi,"birazdangeleceğim."

Vedörtnalayolakoyuldu.

Onbeşdakikasonra,yüzünemaskegeçirmişkırmızıpelerinlibiradamlageridöndü.

Winter lordu ve üç silahşor sorgulayan bakışlarla birbirlerini süzüyorlardı. Hiçbiri bu adamıtanımadığı için ötekilere bir açıklama yapamıyordu.Yine de bu işiAthos planladığına göre böyleolmasıgerektiğinidüşündüler.

Saatdokuzda,Planchet'ninrehberliğindekiküçükkafilearabanınizlediğiyoldailerlemeyebaşladı.

Düşünceleredalmışbirhaldesessizceyolalanbualtıadamınyüzlerindekederebağlıbirkasvet,vereceklericezayadairkararlıbirifadevardı.

Page 560: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXV

Page 561: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Yargılamaİribulutlarınyıldızların ışıltısınıgizleyerekgökyüzünükapladığıbugecedeayıngeceyarısından

önceçıkmayacağıanlaşılıyordu.

Bazenufuktaçakanbir şimşeğinparıltısındabeyazve ıssızyolbeliriyor, ışıkyitipgittiğindeherşeytekrarkaranlığagömülüyordu.

Athossürekliolarak,küçükkafileninönündengidend'Artagnan'ayerinegeçmesinisöylüyor,amabirsaniyesonrayenidenöneçıkangençadamınaklındanyalnızcaçabukyetişmekgeçiyordu.

YaralıuşağınkaldığıFestubertköyünüsessizcegeçtiktensonraRichebourgormanıboyuncayoladevamettiler,Herlies'yevarıldığındaöndengidenPlanchetsoladöndü.

Winterlordu,PorthosveAramisbirçokkezkırmızıpelerinliadamlakonuşmakisteselerde,ohiçyanıtvermedenbaşınıöneeğmişti.Ozamanyabancınınsessizliğinikorumakiçinhaklıbirgerekçesiolduğunuanlayanyolcularonunlakonuşmayaçalışmaktanvazgeçmişlerdi.

Zaten fırtınagiderek şiddetleniyordu, şimşekgiderekdaha sık çakmayabaşlıyor, gökgürültülerikulakları sağır ediyor ve kasırganın habercisi olan rüzgâr süvarilerin şapkalarının tüylerinidalgalandırarakşiddetleesiyordu.

Kafiletırısakalktı.

Şapkasınıçıkaranvepelerininigiymeyend'Artagnanyananalnındanveateşliürpertilerle titreyenbedenindenakansulardanzevkalıyorgibiydi.

KüçükkafileGoskal'ıgeridebırakıphanavarmaküzereyken,biradamkaranlıktabütünleşmişgibigöründüğüağacıngövdesindenayrılıp,parmağınıdudaklarınagötürerekyolunortasınailerledi.

Athos,Grimaud'yutanımıştı.

"Nevar?"diyehaykırdıd'Artagnan,"Armentières'denayrıldımı?"

Grimaud'nunbaşınıonaylarcasınasallamasıüzerine,d'Artagnandişlerinigıcırdattı.

"Susun d'Artagnan," dedi Athos, "her şeyi ben planladığıma göre, Grimaud'ya soruları benimsormamgerek."

"Nerede?"diyesorduAthos.

GrimaudeliniLys'edoğruuzattı.

"Buradanuzakmı?"

Grimaudişaretparmağınıbükerekkarşılıkverdi.

"Yalnızmı?"

Grimaudevetanlamındabaşınısalladı.

"Beyler,"dediAthos,"buradannehiryönündeyarımfersahuzaklıktayalnızbaşınabulunuyor."

Page 562: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Güzel,"dedid'Artagnan,"biziorayagötürGrimaud."

Grimaudtarlalaragirerekküçükkafileyerehberliketti.

Yaklaşıkbeşyüzadımsonraönlerineçıkandereyisığyerindengeçtiler.

BirşimşeğinışığındaErquinghemköyünüfarkettiler.

"Oradamı?"diyesordud'Artagnan.

Grimaudbaşınıhayıranlamındasalladı.

"Susun!"dediAthos.

Vekafileyolunadevametti.

BirşimşekdahaçaktığındaGrimaudyılangibikıvrılanışığınmaviaydınlığında,nehrinkıyısındakisalınyüzadımuzağındabulunanküçükbirevigösterdi.Birpenceredeışıkvardı.

"Geldik,"dediAthos.

Osırada,birçukuruniçineyatmışbiradamayağakalkıp,eliyleışıksızanpencereyiişaretetti.BuMousqueton'danbaşkasıdeğildi.

"Orada,"dedi.

"YaBazinnerede?"

"Benpencereyigözlerkenodakapıyıbekliyordu."

"Güzel,"dediAthos,"sizlersadıkhizmetkârlarsınız."

AtındanaşağıatlayanAthosdizginiGrimaud'yaverdi,kafileningerikalanınakapıyayönelmeleriniişaretederekpencereyedoğruilerledi.

Küçük evi çevreleyen iki üç ayak yüksekliğindeki çiti aşan Athos, kanatları olmayan, ama birperdeyleyarısınakadarörtülmüşolanpencereyeulaştı.

Perdeninüzerindeniçeriyigörebilmekiçinbirtaşınüzerineçıktı.

Lambanınışığında,sönmeküzereolanateşinyanındakitaburedeoturankoyurenkelbiselibirkadıngördü,dirseklerinikırıkdökükbirmasayayaslamış,başınıfildişigibibeyazellerininarasınaalmıştı.

Yüzü görünmese de,Athos'un dudaklarında ürkütücü bir gülümseme belirdi; yanılmasımümkündeğildi,aradığıkadınbuydu.

Osırada,biratınkişnemesiylebaşınıkaldıranMilady,Athos'unpencereyeyapışansolgunyüzünügörünceçığlıkattı.

TanındığınıanlayanAthos,pencereyidizleriveelleriyleiterekcamlarıkırdı.

Vebirintikamhayaletigibiodayaatladı.

Koşup kapıyı açanMilady, karşısında yüzüAthos'tan daha solgun ve tehditkâr olan d'Artagnan'ıbuldu.

Page 563: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Milady bir çığlık atarak gerilediğinde, ellerinden kaçabileceğinden endişelenen d'Artagnanbelindekitabancayıçekti,amaAthoselinikaldırdı.

"O silahı yerine koy d'Artagnan," dedi, "bu kadının öldürülmesi değil, yargılanması gerekiyor.Birazdahabekle,istediğinekavuşacaksın.Girinbeyler."

D'Artagnan,Athos'un etkileyici sesi veTanrı tarafındangönderilmiş bir yargıcı andıran tavırlarıkarşısındaitaatetti.D'Artagnan'ınardından,Porthos,Aramis,Winterlorduvekırmızıpelerinliadamdaiçerigirdiler.

Dörtuşakkapıdavepenceredenöbetbekliyorlardı.

BukorkunçgörüntününbirkâbusolduğunainanmakistercesinebiriskemleyeyığılıpkollarınıikiyanasarkıtanMiladykayınbiraderinikarşısındagörüncekorkunçbirçığlıkattı.

"Bendenneistiyorsunuz?"diyehaykırdıMilady.

"Biz önce La Fère kontesi, sonra da Lady deWinter, Sheffield Baronesi adlarını alan CharlotteBackson'lagörüşmekistiyoruz,"dediAthos.

"Evetbenim!"diyemırıldandıdehşetiçinde,"Bendenneistiyorsunuz?"

"Sizi işlediğiniz suçlardan dolayı yargılamak istiyoruz," dedi Athos, "becerebilirseniz kendinizisavunmaktaözgürsünüz,siziilkolarakMösyöd'Artagnansuçlayacak."

D'Artagnanöneçıktı.

"TanrıveinsanlarönündebukadınıdüngeceConstanceBonacieux'yüzehirlemeklesuçluyorum."

İkisilahşorbirağızdan"Bizdetanığız,"dedi.

D'Artagnandevametti.

"Tanrı ve insanlar önünde bu kadını dostlarımdan geliyormuş gibi yazdığı sahte bir mektupekleyerek Villeroi'dan gönderdiği şarapla beni de zehirlemeye teşebbüsle suçluyorum. Tanrı benikurtardı;amabenimyerimeBrisemontisimlibiradamöldü."

"Bizdetanığız,"dediPorthosveAramis.

"Tanrıveinsanlarönündebukadını,beniWardeskontunuöldürmeyeteşviketmeklesuçluyorum;vebunakimsetanıkolmadığıiçin,tanıkbizzatbenim."

Ved'ArtagnanodanındiğertarafındakiPorthosveAramis'inyanınageçti.

"SırasizdeMilord!"dediAthos.

Baronöneçıktı.

"Tanrıveinsanlarönünde,"dedi,"bukadınıBuckinghamdükünüöldürtmeklesuçluyorum."

"Buckinghamdüküöldümü?"diyehaykırdıodadabulunanherkes.

"Evet,"dedibaron,"öldürüldü!Banagönderdiğinizuyarımektubuüzerine,bukadınıtutuklatmışvebaşınaişinesadıkbirnöbetçidikmiştim;amaoadamıbaştançıkarıp,elinebirhançervererekdüküöldürttüvebelkideFeltondaşuanbuçılgınlığınınbedelinikellesiyleödüyor."

Page 564: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Bubilinmeyensuçlarortayaçıkıncayargıçlarıniçinibirürpertikapladı.

"Hepsi bu değil," diye devam etti Winter lordu, "mirasçısı olduğunuz kardeşim, üç saat içindevücudunda soluk lekeler bırakan garip bir hastalıktan öldü. Yengeciğim, kocanızın ölümünü nasılaçıklayacaksınız?"

"Dehşetverici!"diyehaykırdılarPorthosveAramis.

"Buckingham'ın,Felton'ın,kardeşiminkatili,sizehakettiğinizcezanınverilmesinitalepediyorum,aksitakdirdebunukendiellerimleyapacağım."

VeWinterlordumeydanıbirbaşkasuçlayıcıyabırakarakd'Artagnan'ınyanınageçti.

Başını iki elinin arasına bırakan Milady ölümcül bir baş dönmesiyle altüst olan düşüncelerinitoplamayaçalışıyordu.

"Kendi payıma," dedi Athos, kendini tutmaya çalışmasına rağmen yılan görmüş bir aslan gibititreyerek, "bu kadın bir genç kızken ailemi karşıma alarak onunla evlenmiştim; ona servetimi,ismimiverdim,amabirgünbukadınınsolomzundabirzambakdamgasıolduğunufarkettim."

"Ah!" dedi Milady ayağa kalkarak, "Bu alçakça hükmü veren mahkemenin ve celladınınbulunmasınıistiyorum."

"Susun,"dedibirses,"bunabenimyanıtvermemgerek!"

Vekırmızıpelerinliadamdakendipayınaöneçıktı.

"Buadamdakim?"diyehaykırdıkorkudansoluğukesilenveçözülmüşsaçlarıcanlıymışlargibisolgunyüzününüzerindedikilenMilady.

TümgözlerAthos'undışındakimsenintanımadığıadamaçevrildi.

Athosbileonaşaşkınlıklabakıyordu,çünküşuandaçözümlenmekteolanbukorkunçdramanasılkarışmışolabileceğinitahminedemiyordu.

Milady'ye aralarında yalnızcamasa kalıncaya dek ağır ve heybetli adımlarla yaklaşan bumeçhuladamyüzündekimaskeyiçıkardı.

Siyahsaçlarvefavorilerleçevrelenmiş,soğukkanlılıkdışındabir ifadeninokunmadığıbusolgunyüzegiderekartanbirdehşetlebakanMiladybirden:

"Ah! Hayır, hayır!" dedi ayağa kalkıp duvara kadar geri çekilerek, "Hayır, hayır, bu şeytani birkâbus!Buodeğil!Yardımedin!Yardımedin!"diyehaykırdısankielleriylebirçıkışyoluaçacakmışgibiçabaladığıduvaradönerken.

"Amasöylesenizesizkimsiniz?"dedilerhepbirağızdanbusahnenintanıkları.

"Bukadınasorun,"dedikırmızıpelerinliadam,"çünkügördüğünüzgibibenitanıdı."

"Lille celladı,Lille celladı!" diye haykırdı çılgınca bir korkuya kapılan ve yere yığılmamak içinduvaratutunmayaçalışanMilady.

Herkeskenaraçekilincekırmızıpelerinliadamodanınortasındatekbaşınakaldı.

"Ah!Merhamet!Merhamet!Bağışlayın!"diyehaykırdısefilkadın,dizlerininüzerinedüşerek.

Page 565: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Yabancısessizliğingerigelmesinibekledi.

"Benitanıdığınısöylemiştim!"diyedevametti."EvetbenLilleşehrinincelladıyım,iştehikâyem."

Bütüngözler,anlatacaklarıbüyükbirendişeylebeklenenbuadamaçevrilmişti.

"Bu genç kadın bir zamanlar en az bugünkü kadar güzel bir genç kızdı. Aziz Benoit tarikatınınTemplemarmanastırında rahibeydi.Bumanastırınkilisesindegörevyapan temizyüreklive inançlıbirrahibibaştançıkarmayıdenedivebaşardı,birdinadamınıbaştançıkarmıştı.

İsteklerikiliseaçısındankabuledilebilecektürdendeğildi;uzunsüremeyecekolanbuilişkileriherikisinin başına da felaket getirebilirdi. Rahibi oradan ayrılmaya ikna etti, ama birlikte kaçıpFransa'nıntanınmadıkları içinhuzurlubirşekildeyaşayacaklarıbirbaşkabölgesinegidecekparayaihtiyaçlarıvardıveikisindedeparayoktu.Bununüzerinerahipkutsalkaplarıçalıpsattı;amabirlikteyolaçıkmayahazırlanırkenyakalandılar.

Sekiz gün sonra, zindancının oğlunu baştan çıkarıp kaçmayı başardı. Genç rahip on yıl kürekcezasına ve damgalanmaya mahkûm edildi. Bu kadının da söylediği gibi Lille şehrinin celladıolduğumiçinsuçluyudamgalamakzorundakaldımvebusuçlu,beyler,benimkardeşimdi!

Ozamankardeşimisuçateşvikettiğiiçinsuçortağıolanbukadınıdaaynışekildecezalandırmayayeminettim.Neredesaklandığınıbilmesemde,onu takipettim,yakalayıpelinikolunubağladımveonudatıpkıkardeşimgibidamgaladım.

Lille'e dönüşümün ertesi günü kardeşim de hapishaneden kaçtı, onun suç ortağı olduğumu iddiaedip geri dönene kadar onun yerine benimhapiste kalmamakarar verdiler.Bunubilmeyen zavallıkardeşim bu kadınla buluştu, birlikte gittikleri Berry'de küçük bir kilisenin papazı oldu. Bu kadınonunkızkardeşiolaraktanınıyordu.

Kiliseninbulunduğutopraklarınsahibibusözdekızkardeşigörüpâşıkolduvebuaşkonaevlenmeteklifedecekkadargüçlüydü.BununüzerinemahvettiğierkeğiterkedipmahvedeceğierkeğegittiveLaFèrekontesioldu..."

Tüm gözler gerçek ismi öğrenilen Athos'a çevrildi, o da başıyla celladın bütün söylediklerinionayladı.

"Ozamanumutsuzluklaçılgınadönen,onurvemutlulukadınaherşeyinikaybettiğibuyaşamdankurtulmakisteyenzavallıkardeşimLille'edöndü.Onunyerinebenimtutuklandığımıöğreninceteslimolduveoakşamhücresindekendiniastı.

Haklarınıvermekgerekirki,benimahkûmedenlersözlerini tuttular.Cesedinkimliği tespitediliredilmezbeniserbestbıraktılar.

İşteonusuçlamamın,onudamgalamamınnedenibu."

"Mösyöd'Artagnan,bukadıniçinuygungördüğünüzcezanedir?"diyesorduAthos.

"Ölümcezası,"diyeyanıtladıd'Artagnan.

"Milord,"diyedevamettiAthos,"bukadıniçinuygungördüğünüzcezanedir?"

"Ölümcezası,"diyekarşılıkverdiWinterlordu.

Page 566: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"MösyöPorthosveMösyöAramis,sizlerdeburadayargıçolarakbulunduğunuzagöre,bukadıniçinuygungördüğünüzcezanedir?"

"Ölümcezası,"diyeyanıtladıikisilahşorboğukbirsesle.

Miladyürkütücübirsesleinledi,yargıçlarınadoğrubirkaçadımatıpdizleriüzerineçöktü.

Athoselinionadoğruuzattı.

"Anne de Breuil, La Fère kontesi, Milady de Winter," dedi, "suçlarınız bu dünyada insanları,gökyüzündeTanrı'yıbezdirdi.Bildiğinizbirkaçduavarsaokuyun,çünküölümemahkûmedildiniz."

Bu sözler üzerine bütün umutlarını kaybedenMilady ayağa kalkarak konuşmak istedi, ama bunagücüyetmedi;güçlüveacımasızbirelinsaçlarınıkavrayarakkendisiniinsanoğlununensongideceğiyeresürüklediğinihissetti;bununüzerinekarşıkoymayabilekalkmadıvekulübedençıktı.

Winter lordu, d'Artagnan, Athos, Porthos ve Aramis de arkasından çıktılar. Uşakların daefendilerini izlemeleriyle, gaz lambasının masanın üzerinde hüzünlü bir şekilde yanmaya devamettiğikulübepenceresikırılmış,kapısıaçıkbırakılmışbirhaldeyenidenıssızlığagömüldü.

Page 567: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXVI

Page 568: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

İnfazNeredeysegeceyarısıolmuştu,fırtınanınsonizleriylekızılaboyanmışyeniayküçükArmentières

şehrininarkasındayükselirkensolgunışıklarıylaevlerinveyüksekçankulesininkaranlıksiluetleriniaydınlatıyordu.KarşıdaLys'inerimişkalaydanbirnehriandıransularıakıyor,nehrindiğerkıyısında,geceninortasındabir türalacakaranlıkoluşturanbakırrengi iribulutlarlakaplıfırtınalıgökyüzünedoğru uzanan siyah bir ağaç kitlesi görülüyordu. Solda, yıkık, eski bir değirmenin hareketsizkanatlarının arasından bir gece kuşunun düzenli aralıklarla yankılanan tiz ve tekdüze sesiduyuluyordu. Ovadaki yolun sağında ve solunda beliren bodur ağaçlar, bu iç karartıcı kafileyigözetleyenşekilsizcücelergibigörünüyorlardı.

Ara sıra,ufkubütünenginliğiyleaydınlatangüçlübir şimşeksiyahağaçkitlelerininüzerindebiryılangibisüzüldüktensonra,gökyüzünüvesularıikiyeyaranürkütücübirpalagibialçalıyordu.Buağır atmosferi serinletecek tek bir esinti bile yoktu. Doğayı bir ölüm sessizliği kaplamıştı; zeminyağanyağmurlanemlivekaygandı,canlananotlarengüzelkokularınıyayıyorlardı.

ÖndegidenikiuşakkollarınagirdikleriMilady'yigötürürken,cellatarkalarındangeliyor,onudaWinterlordu,d'Artagnan,Athos,PorthosveAramisizliyorlardı.

PlanchetveBazinengeridengeliyorlardı.

İkiuşağınnehredoğrugötürdükleriMiladyağzınıhiçaçmıyor,amakendisinebakanlarıyalvaranbakışlarla süzen gözleri tasvir edilemez bir anlam taşıyordu. Birkaç adım önden gittikleri sıradauşaklaraşunlarısöyledi:

"Kaçmama yardım ederseniz, her birinize bin altın vereceğim, ama beni efendilerinizin ellerinebırakırsanız,çokyakındaölümümüsizepahalıyaödetecekkişilerinkarşısındaolacaksınız."

Grimaudtereddütediyor,Mousquetonisetirtirtitriyordu.

Athos,WinterlorduilebirliktesesiniduyduğuMilady'yeyaklaştı.

"Buuşaklarçekilsin,kendileriylekonuştuğunagöreartıkonlaragüvenemeyiz,"dedi.

GrimaudveMousqueton'unyeriniPlanchetveBazinaldı.

Suyunkenarınavarıldığında,cellatMilady'ninelleriniveayaklarınıbağladı.

Ozamanhaykıraraksessizliğibozdu:

"Alçaklar, sefiller, katiller, bir kadını boğazlamak için on kişi bir araya geliyorsunuz, kendinizikollayın,yardımımayetişemeselerdeintikamımıalacaklardır."

"Sizbirkadındeğilsiniz,"dediAthosbuzgibibirsesle,"dahasıinsantürünedeaitdeğilsiniz,sizgeldiğinizcehennemegerigöndereceğimizbirşeytansınız."

"Ah erdemli beyefendiler!" dedi Milady, "Saçımın bir teline dokunacak kişinin katil olaraksuçlanacağınıunutmayın."

"Cellat öldürürse katil sayılmaz madam," dedi kırmızı pelerinli adam kalın kılıcına vurarak, "oAlmanlarınnach-richterdediklerigibisonyargıçtır."

Page 569: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Ve bu sözleri söylerken ellerini bağladığıMilady, karanlığa karışan ve ormanın derinliklerindekaybolançığlıklarattı.

"Ama söylediğiniz suçları işlediysem," diye inledi, "beni mahkemeye çıkarın, sizin beniyargılamayahakkınızyok."

"SizeTyburn'üönermiştim,"dediWinterlordu,"nedenkabuletmediniz?"

"Ölmekistemiyorum!"diyehaykırdıMiladyçırpınarak,"Çünküölmekiçinçokgencim!"

"Béthune'dezehirlediğinizkadınsizdendahadagençti,"dedid'Artagnan.

"Birmanastırakapanıpkendimidineadayacağım,"dediMilady.

"Zatenbirmanastırdaydınız,"dedicellat,"amakardeşimimahvetmekiçinoradanayrıldınız."

DehşetdolubirçığlıkatanMiladydizlerininüzerineyığıldı.

Onukollarındantutupkaldırancellatkayığadoğrusürükledi.

"AmanTanrım!"diyehaykırdı,"Tanrım!Benisudamıboğacaksınız?"

Buçığlıklaröyleyürekparçalayıcıydıki,Milady'ninpeşindekienamansıztakipçioland'Artagnan,başını bir ağacıngövdesinedoğru eğipkulaklarını elleriyle kapattı, yinede tehditleri ve çığlıklarıduymayadevamediyordu.

D'Artagnaniçlerindeengençleriydiveyüreğionuyanıltıyordu.

"Ah!Bukorkunçsahneyetahammüledemeyeceğim!Bukadınınbuşekildeölmesinerazıolamam!"

BusözleriişitenMilady'niniçindebirümitışığıdoğmuştu.

"D'Artagnan!D'Artagnan!"diyebağırdı,"Senisevmiştim,hatırlasana!"

Ayağakalkangençadamonadoğrubiradımattı.

AmahemenkılıcınıçekenAthosönünükesti.

"Biradımdahaatarsanız,kılıcımakarşılıkvermenizgerekecek."

Dizlerininüzerineyığıland'Artagnanyalvarmayabaşladı.

"Haydicellat,göreviniyap,"dediAthos.

"Sevesevemonsenyör,"dedicellat,"iyibirKatolikolduğumiçinbukadınacezasınıverereksondereceadildavranmışolacağımıdüşünüyorum."

"Güzel."

Athos,Milady'yedoğrubiradımattı.

"Banayaptığınızkötülüklere,mahvettiğinizgeleceğime,lekelediğinizonurumavebenisonsuzadekittiğinizumutsuzlukçemberinerağmensizibağışlıyorum.Huzuriçindeölün."

Winterlordudakendipayınaonadoğruilerledi.

"Kardeşimi zehirlemenize, Buckingham dükünü öldürtmenize, zavallı Felton'ın ölümüne neden

Page 570: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

olmanıza,şahsımakarşıişlediğinizsuçlararağmensizibağışlıyorum.Huzuriçindeölün."

"Bir beyefendiye yakışmayacak çılgınlıklar yaparak öfkenizi üzerime çektiğim için benibağışlayın,"dedid'Artagnan,"bunlarınkarşılığındabendezavallısevgilimiöldürmenizi,banakarşıhazırladığınızacımasızintikamplanlarınıbağışlıyorvesiziniçinağlıyorum.Huzuriçindeölün."

"Iamlost!"diyemırıldandıMiladyİngilizce,"Imustdie."

Ozamanayağakalkıpalevligözlerindenkıvılcımlarsaçanbakışlarlaetrafınısüzdü.

Hiçbirşeygörmedi.

Hiçbirşeyduymadı.

Etrafındayalnızcadüşmanlarıvardı.

"Neredeöleceğim?"dedi.

"Karşıkıyıda,"diyeyanıtladıcellatonukayığadoğrugötürürken.

"Alın,"dediAthoskayığabineceğisıradacellada,"buinfazınbedeli,yargıçlargibidavrandığımızbelliolsun."

"Bukadınınşimdimesleğimideğil,görevimiyaptığımıanlamasıgerek,"dedicellat.

Veparayınehreattı.

SuçluyuvecelladıkarşıkıyıyagötürenkayıkLys'ninsolkıyısınadoğruuzaklaşırken,diğerlerisağkıyıdadizleriüzerineçökmüşbekliyorlardı.

Kayıknehreyansıyansolgunbirbulutungölgesindeyavaşçailerliyordu.

Kızılımtırakufuktakarşıkıyıyaçıkansiyahsiluetlergörüldü.

Kayık yolculuğu sırasında ayağındaki bağları çözmeyi başaran Milady karaya doğru hafifçesıçrayarakkaçmayabaşladı.

Amatopraknemliolduğuiçinbirtepeciğevardığındakayıpdizlerininüzerinedüştü.

O anda batıl bir inançla Tanrı'nın kendisine yardım etmek istemediğini düşünüp başını eğmiş,ellerinibirleştirmişbirhaldeolduğuyerdekaldı.

Karşı kıyıdakiler celladın iki kolunu ağır ağır kaldırdığını, ay ışığının geniş kılıcına yansıdığınıgördüler, ardından iki kol aşağı inerken kılıcın ıslığı, kurbanın çığlığı ve bir anda yere düşen birbaşıntoksesiduyuldu.

Bunun üzerine, cellat çıkardığı kırmızı pelerini yere serip, bedeni ve başı üzerine yerleştirdi,ardındanyükünüomzunaalıpkayığadoğruilerledi.

Lys'inortasınavardığındakayığıdurdurupyükününehredoğruindirdi.

"OnuTanrı'nınadaletineteslimedin,"diyebağırdıyükseksesle.

Vecesediüzerinekapanansularınderinliklerinebıraktı.

Üç gün sonra, izinleri sona ererken Paris'e ulaşan dört silahşor aynı akşamMösyö deTréville'i

Page 571: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ziyaretegittiler.

"Evetbeyler,yolculuğunuzeğlenceligeçtimi?"diyesorduyüreklikomutan.

"Hemdenasıl,"diyekarşılıkverdiAthosdişlerinisıkarak.

Page 572: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

LXVII

Page 573: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Sonuç6 Eylül günü, kardinale Paris'ten La Rochelle'e geri döneceğine dair söz vermiş olan kral,

Buckingham'ınöldürülmüşolduğuhaberiyleafallamışbirhaldebaşkenttenayrılıyordu.

Çok sevdiği dükü bu tehlikeye karşı uyarmış olduğu için bu habere inanmak istemeyen kraliçetedbirsizcedavranarakhaykırmıştı:

"Buyalan!"

Amaertesi sabah,Kral I.Charles'ın emriüzerine İngiltere'denbir süre için ayrılamamışolanLaPorte'un, Buckingham'ın son ve ölümcül armağanını getirmesiyle bu korkunç habere inanmasıgerekmişti.

Kral doruğu ulaşan coşkusunu kraliçeden gizlememişti. XIII. Louis bütün ezik yürekler gibiintikamınıalıyordu.

Amakaşlarıuzunzamançatılmayanlardanolmadığıiçin,kısasüresonrayenideneskikaramsarruhhalinedöndü,ordugâhtakiköleliğinegeridönmekistemesededönüyordu.

Kendisini bir kuşa, kardinali de daldan dala konup kaçmaya çalışsa da etkisinden kurtulamadığıbüyücüyılanabenzetiyordu.

Bu yüzden, La Rochelle'e geri dönüş oldukça hüzünlü geçmişti. Özellikle karamsar bakışları veönlerine eğdikleri başlarıyla birbirlerinden hiç ayrılmadan yolculuk eden dört silahşor herkesişaşırtıyordu.YalnızcaarasıradudaklarındaacıbirgülümsemebelirenAthos,genişalnınıkaldırıyor,sonratıpkıarkadaşlarıgibiderindüşünceleredalıyordu.

Bir şehre varınca, kralı karargâhına yerleştirdikten sonra, tenha bir meyhaneye çekilen dörtsilahşor içki ve kumardan uzak durup, etrafta kendilerini dinleyen kimse olup olmadığınıgözlemliyorsonraalçakseslekonuşuyorlardı.

Birgünkralsaksağanavıiçinmolaverip,dörtarkadaşherzamankigibianayoldakibirmeyhaneyeçekildiklerinde,LaRochelle'dengelenbiratlıbirkadehşarapiçmekiçinkapıdadurduvebakışlarınıdörtarkadaşınoturduklarımeyhaneniniçineyöneltti.

"Hey!Mösyöd'Artagnan!"dedi,"bugördüğümsizdeğilmisiniz?"

Başını kaldıran d'Artagnan bir sevinç çığlığı attı. Hayaleti olarak gördüğü bu adam, Meung'de,Fossoyeurscaddesinde,Arras'takarşılaştığıkişidenbaşkasıdeğildi.Kılıcınıçekipkapıyafırladı.

Amayabancıbukezkaçmakyerineatındaninipd'Artagnan'adoğruilerledi.

"Ahmösyö,"dedigençadam,"sonundasizibuldum,bukezelimdenkaçamayacaksınız."

"Böylebirniyetimyokmösyö,çünkübendesiziarıyordum,sizikraladınatutukluyorum,hiçkarşıkoymadankılıcınızıverin,aksitakdirdesiziuyarıyorum,kellenizgider."

"Sizdekimsiniz?"diyesorduaşağıdoğrueğsedekılıcınıteslimetmeyend'Artagnan.

"BenKardinalRichelieu'nünyardımcısı şövalyeRochefort'um,"diyekarşılıkverdiyabancı, "sizi

Page 574: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

ekselanslarınateslimetmekiçinemiraldım."

"Biz de ekselanslarının yanına gidiyoruz sayın şövalye," dedi ona doğru ilerleyenAthos, "veLaRochelle'egidenMösyöd'Artagnan'ınsözünegüveneceksiniz."

"Onuordugâhagötürecekolanmuhafızlarateslimetmeliyim."

"Soylubeyefendilerolarakkendisinebizzateşlikedeceğimizesözveriyoruz,"diyekarşılıkverdiAthos,"amayinesoylubeyefendilerolaraksöylüyoruzki,Mösyöd'Artagnanbizdenayrılmayacak."

Arkasına bir göz atanRochefort, Porthos veAramis'in kapıyı tutmuş olduklarını görüp, bu dörtsilahşorunellerinedüştüğünüanladı.

"Beyler,"dedi,"Mösyöd'Artagnankılıcınıteslimedipaynısözüverirse,onuekselanslarınınyanınagötürmeönerinizikabuledeceğim."

"Sözveriyorummösyö,"dedid'Artagnan,"iştekılıcım."

"Doğrusububenimdeişimegelir,"dediRochefort,"böyleceyolumadevametmişolurum."

"Milady'nin yanına gidiyorsanız," dedi Athos soğuk bir ifadeyle, "boşuna zahmet etmeyin, onubulamayacaksınız."

"Amaneden?"diyesorduRochefortheyecanla.

"Ordugâhagelin,oradaöğreneceksiniz."

Bir an için duraksayan Rochefort, kardinalin kralı karşılayacağı Surgere'e bir günlük mesafedeolduğunudüşünüpAthos'untavsiyesinidinledi.

Zatenbuşekildetutsağınıdagözetimaltındatutmuşolacaktı.

Bununüzerineyolakoyuldular.

Ertesigün,öğledensonraüçte,kardinalinkralıbeklediğiSurgeres'evarıldı.Birbirlerineiltifatlaryağdıran kral ve başbakan, Avrupa'yı Fransa'ya karşı ayaklandıran o amansız düşmandankurtuldukları için birbirlerini tebrik ettiler. Ardından, Rochefort'dan d'Artagnan'ın tutuklandığınıöğrenen ve onu görmek için acele eden kardinal ertesi gün mendirekle ilgili son çalışmalarıgörmeyedavetettiğikraldanizinistedi.

AkşamLaPierreköprüsündekikarargâhınageldiğinde,kapınınönündekılıcınıteslimetmişolarakbekleyend'Artagnan'ıvesilahlıüçsilahşorubuldu.

Bukezgüçkendisindeolduğu içinonlarasertçebakarak,d'Artagnan'akendisini izlemesini işaretetti.

D'Artagnanitaatetti.

"Senibekliyoruzd'Artagnan,"dediAthos,kardinalindeduyabileceğikadaryüksekbirsesle.

Kaşlarıçatılankardinalbiraniçindursada,hiçbirşeysöylemedenyolunadevametti.

Kardinalinarkasındaniçerigirend'Artagnan'ıRochefortizliyordu.

Çalışmaodasınagirenkardinal,Rochefort'agençsilahşorugetirmesiniişaretetti.

Page 575: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Rochefortemriyerinegetirdiktensonraçekildi.

D'Artagnanşimdikardinalinkarşısındayalnızdı;buonunlaikincigörüşmesiydivebununsonuncuolacağınıdüşünüyordu.

ŞömineyeyaslananRichelieuayaktaduruyordu,d'Artagnan'laarasındabirmasavardı.

"Mösyö,"dedikardinal,"tutuklanmaemrinizibenverdim."

"Bubanailetildimonsenyör."

"Nedeninibiliyormusunuz?"

"Hayırmonsenyör;çünkütutuklanmamıgerektirecekteknedenihenüzekselanslarıbilmiyorlar."

Richelieubakışlarınıgençadamadikti.

"Ah!Şurayabakın,buneanlamageliyor?"

"Monsenyöröncehakkımdakisuçlamalarıaçıklarlarsa,bendeyaptıklarımıkendisineanlatacağım."

"Boyunuzuaşanişlerekalkışmaklasuçlanıyorsunuzmösyö!"dedikardinal.

"Negibimonsenyör?"diyesordud'Artagnan,kardinalibileşaşırtanbirsoğukkanlılıkla.

"Krallığın düşmanlarıyla ilişki kurmakla, devlet sırlarını açıklamakla ve komutanlarınızınplanlarınıboşaçıkarmayaçalışmaklasuçlanıyorsunuz."

"Beni suçlayan kim monsenyör?" dedi suçlamanın Milady'den geldiğini düşünen d'Artagnan."Adaletindamgaladığı,Fransa'daveİngiltere'debirerkocasıolan,ikincikocasınızehirleyenvebenidezehirlemeyekalkışanbirkadınmı?"

"Siz neler söylüyorsunuz mösyö?" diye haykırdı şaşkına dönen kardinal, "Hangi kadından sözediyorsunuz?"

"Milady de Winter'dan," diye karşılık verdi d'Artagnan, "evet, Milady de Winter'dan; kuşkusuzekselanslarıgüvendiğibukişininişlediğisuçlardanhaberdardeğildi."

"Mösyö,"dedikardinal,"Miladysözünüettiğinizbusuçlarıişlemişsecezalandırılacaktır."

"Cezalandırıldımonsenyör."

"Onukimcezalandırdı?"

"Biz."

"Hapistemi?"

"Öldü."

"Öldü!"diyetekrarladıduyduklarınainanamayankardinal,"Öldü!Öldüğünümüsöylediniz?"

"Beni üç kere öldürmeye teşebbüs etse de onu bağışladım, ama sevdiğim kadını öldürünce,dostlarımvebenonuyakalayıpyargıladıkvemahkûmettik."

Bunun üzerine d'Artagnan, Madam Bonacieux'nün Carmélites de Béthune manastırında

Page 576: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

zehirlenmesini,ıssızevdekiyargılamayıveLyskıyısındakiinfazıanlattı.

Kolaycaürpermeyenkardinalinbütünbedeninibirürpertikapladı.

Amaanidenkaramsaryüz ifadesisessizbirdüşüncedenetkilenmişçesineherzamankisoğukkanlıhalinialdı.

"Yani," dedi sesinin yumuşaklığı seçtiği sözcüklerin sertliğiyle tezat oluştururken, "cezalandırmayetkisi olmadan cezalandıranların katil sayılacaklarını düşünmeden kendinizi yargıç yerinekoydunuz!"

"Monsenyör, size yemin ederim ki kellemi kurtarmayı hiç düşünmedim. Ekselanslarının uygungöreceğicezayahazırım.Hayataölümdenkorkacakkadarbağlıdeğilim."

"Evet,bunubiliyorum,yüreklibiradamsınızmösyö,"dedikardinalneredeyseşefkatdolubirsestonuyla,"sizeşimdidenyargılanacağınızı,hattamahkûmolacağınızısöyleyebilirim."

"Birbaşkasıolsa,ekselanslarınacebindebirafemriolduğunusöyleyebilirdi;amabensizeyalnızca‘Emredinmonsenyör,hazırım,'demekleyetineceğim."

"Afemrimi?"dedişaşırankardinal.

"Evetmonsenyör,"diyeyanıtladıd'Artagnan.

"Kimtarafındanimzalanmış?Yoksakralmı?"

Kardinalbusözleriilginçbirküçümsemeifadesiylesöylemişti.

"Hayır,ekselanslarıtarafından."

"Benmi?Çıldırdınızmımösyö?"

"Monsenyör,hiçkuşkusuzkendielyazısınıtanıyacaktır."

Ve d'Artagnan,Athos'unMilady'den alıp, hayatının bağışlanması için kendisine verdiği o değerlikâğıdıkardinaleuzattı.

Kâğıdıalankardinalherheceninüzerinebasabasayavaşçaokudu:

"Mektubutaşıyankişi,Fransa'nınçıkarıiçinbenimtalimatımlagerekeniyapmıştır

LaRochelle,5Ağustos1628.

Page 577: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

Richelieu."

Buikisatıryazıyıokuyankardinalderindüşünceleredaldı,amakâğıdıd'Artagnan'agerivermedi.

"Beni nasıl bir işkenceyle öldürteceğini düşünüyor," dedi d'Artagnan içinden, "tamam o zaman,soylubirbeyefendininnasılöleceğinigörecek."

Gençsilahşorişkenceyekahramancadirenerekölmeyehazırdı.

Richelieuelindekikâğıdıyuvarlayarakdüşünmeyedevamediyordu.Sonundabaşınıkaldırıpkartalbakışlarını bu zeki, özverili ve içtenlikli yüze diktiğinde, gözlerinin çevresinde bir ay boyuncaçektiği acılardan kaynaklanan halkaları fark etti ve yirmi bir yaşındaki bu çocuğun cesaretinin,zekâsınınustabireltarafındanyönetilmesihalindenasılbirgelecekvaatettiğinidüşündü.

DiğeryandaMilady'ninkendisiniürkütensuçları,gücüveşeytanibirzekâsıvardı.Butehlikelisuçortağındanebediyenkurtulduğuiçingizlibirsevinçduyuyordu.

D'Artagnan'ınkendisinecömertçeuzattığıkâğıdıyavaşçayırttı.

"İşimbitti,"dedid'Artagnankendikendine.

Ve"efendim,emrinizneyseoolur,"dercesinederinbirsaygıylaeğildi.

Masayayaklaşankardinalüçteikisiöncedendoldurulmuşolanbirkâğıdabirşeyleryazıpmührünübastı.

"Bu benim ölüm fermanım," dedi d'Artagnan içinden, "beni Bastille'in ve ağır bir yargılamanınsıkıntısındankurtarmakistiyor.Yinededüşüncelibirdavranış."

"Alınmösyö"dedikardinal,"elinizdenaldığımaçıkçekinyerinebirbaşkasınıveriyorum.Üzerindeisimyok,oboşluğusizdolduracaksınız."

D'Artagnantereddütederekaldığıkâğıdabaktı.

Busilahşorlarbirliğindeteğmenliğeterfiettiğininbelgesiydi.

D'Artagnankardinalinayaklarınakapandı.

"Monsenyör,"dedi,"hayatımsizeait,nezamanistersenizsiziniçinfedaetmeyehazırım;amabanabahşettiğinizbumutluluğuhaketmiyorum:Bendendahadeğerliüçdostumvar..."

"Sizyüreklibirgençsiniz,d'Artagnan,"diyearayagirdikardinal,omzunaiçtenlikledokunurken,buisyankarkişiliğidizegetirdiğiiçinkendisiylegururduyarak."Bubelgeyiistediğinizgibidoldurun.Yalnız,isimbölümüboşolsadaonusizeverdiğimiunutmayın."

"Bunuaslaunutmayacağım,"diyeyanıtladıd'Artagnan,"ekselanslarıbundaneminolabilirler."

Kardinalarkasınıdönüpseslendi:

"Rochefort!"

Kapınınarkasındabekleyenşövalyehemeniçerigirdi.

Page 578: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

"Rochefort," dedi kardinal, "Mösyö d'Artagnan'ı dostlarımın arasına alıyorum, bu yüzdenkucaklaşınvekellenizingitmesiniistemiyorsanız,bundanböyleiyigeçinin."

Rochefort ve d'Artagnan, kardinalin dikkatli bakışları altında birbirlerini yalandan öpüp dışarıçıktılar.

"Yenidenkarşılaşacağız,öyledeğilmimösyö?"

"Nezamanisterseniz,"dedid'Artagnan.

"Fırsatlarçıkacaktır,"diyekarşılıkverdiRochefort.

"Hey?"dedikapıyıaçanRichelieu.

Gülümseyenikiadamelsıkışarakkardinaliselamladılar.

"Sabırsızlanmayabaşlamıştık,"dediAthos.

"İşteburadayımdostlarım,"dedid'Artagnan,"yalnızcaözgürlüğümüdeğil,birdeterfikazandım."

"Bizeanlatacakmısınız?"

"Buakşam."

Gerçektende,hemenoakşamAthos'agidend'Artagnan,onuhergecedinibirvecibegibiyerinegetirdiğiişiyaparken,yaniİspanyolşarabınıyudumlarkenbuldu.

Kardinallearasındageçenlerianlattıktansonrabelgeyicebindençıkardı.

"AlınsevgilidostumAthos,"dedi,"işteburütbesizeyakışır."

Athos'undudaklarındatatlıveçekicibirgülümsemebelirdi.

"Dostum,"dedi,"bu,Athosiçinçokfazla,LaFèrekontuiçinseçokönemsiz.Onukendinizkullanın.Tanrım!Onuniçinnelerigözealdınız."

D'Artagnan,Athos'unodasındançıkıp,Porthos'unodasınagirdi.

Onugözalıcıişlemelerlesüslüşıkbirelbisegiymiş,kendiniaynadahayranlıklaizlerkenbuldu.

"Ah!Ah!"dediPorthos,"Sizmisinizsevgilidostum!Buelbiseyakışmışmı?"

"Harika,"dedid'Artagnan,"amasizedahaçokyakışacakbirgiysibiliyorum."

"Hangisi?"

Porthos'akardinallegörüşmesinianlatand'Artagnancebindenbelgeyiçıkardı.

"Alınsevgilidostum,üzerineisminiziyazıpkomutanımolun."

Porthosbirgözattığıbelgeyid'Artagnan'ınşaşkınbakışlarıarasındageriverdi.

"Evet," dedi, "bu gururumu çok okşayacaktı, ama bu üniformayı uzun süre taşıyamayacağım.Béthune yolculuğumuz sırasında düşesimin kocası öldü, anlayacağınız merhum eşinin kasasıkollarını açmış beni bekliyor, dul kadınla evleniyorum. Düğünde giyeceğim elbiseyi deniyordum,teğmenliksizinolsun."

Page 579: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

GençadamAramis'inodasınagirdi.

Onuduaiskemlesininönündedizçökmüş,alnınıaçıkbirduakitabınayaslamışbirhaldebuldu.

Kardinallegörüşmesinianlatıp,belgeyiüçüncükezcebindençıkardı.

"Siz,dostum,"dedi,"ışığımız,görünmezkoruyucumuz,bubelgeyikabuledin,aklınızvebiziherzamanmutlusonaulaştırantavsiyelerinizlebunuherkestençokhakettiniz."

"Neyazıkkisevgilidostum,"dediAramis,"sonmaceralarımızbenisilahşorluktantiksindirdi.Bukez kararım kesin, kuşatmadan sonra Lazaristlere katılacağım. Bu belgeyi kendiniz için kullanın,silahşorluksizeuygunbirmeslek,yüreklivemaceracıbirkomutanolacaksınız."

D'Artagnangözleriminnetlenemlenmiş,sevinçleparlamışbirhaldeAthos'unyanınadöndüğünde,onuhâlâlambanınışığındaMalagaşarabınıhayranlıklaizlerkenbuldu.

"Evet,"dedi,"onlardakabuletmediler."

"Çünküsevgilidostum,kimsebunusizinkadarhaketmedi."

Birkalemalıpbelgeninüzerined'Artagnanisminiyazdı.

"Artıkhiçdostumolmayacak,"dedigençadam,"neyazık!Bundanböyleyalnızcaacıhatıralarımolacak."

Vebaşınıikielininarasınaaldığında,yanaklarındanyaşlarsüzülüyordu.

"Dahagençsiniz,"diyekarşılıkverdiAthos,"acıhatıralarınızzamanlatatlıanılaradönüşecek!"

Page 580: HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİdemek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve

SonDeyişİngiliz donanmasından ve Buckingham'ın göndereceği takviye birliklerden yoksun kalan La

Rochelle'inbiryıllıkbirkuşatmanınardından28Ekimgünüteslimolmasıylaanlaşmaimzalandı.

Aynı yılın 23Aralık akşamı Paris'e Saint-Jacquesmahallesindeki yeşil taklar altından giren kralsankiFransızlarıdeğildedüşmanıyenmişgibikarşılandı.

D'Artagnanteğmenüniformasınıgiyerken,ertesiyılMadamCoquenardileevlenenPorthos,oncaözleminiçektiğikasanıniçindesekizyüzbinlirabuldu.

GözalıcıbiruşaküniformasınakavuşanMousqueton,hayatıboyuncaarzuladığıgibiyaldızlıbirarabanınarkasınaçıkmamutluluğunuyaşadı.

Lorraine'e yaptığı bir yolculuktan sonra ortadan kaybolan Aramis arkadaşlarına yazmaktanvazgeçti. Daha sonra, Madam de Chevreuse'ün âşıklarından öğrenildiğine göre, Nancy'de birmanastırakapanmıştı.

Bazinderahipoldu.

1633'e kadar, d'Artagnan'ın komutasında silahşorluğa devam eden Athos, bu tarihte Touraine'eyaptığı bir yolculuktan sonra, Roussillon'da kendisine küçük bir miras kaldığını bahane ederekgörevindenayrıldı.

GrimauddaAthos'lagitti.

D'ArtagnanüçdüellodaRochefort'uüçkereyaraladı.

"Dördüncüdemuhtemelensiziöldüreceğim,"dedid'Artagnan,ayağakalkmasıiçineliniuzatırken.

"İkimiz için de en iyisi, bu işe burada bir son vermek," diye yanıtladı yaralı. "Şu işe bakın!Bensandığınızdançokdahayakınbirdostunuzum,çünküilkkarşılaştığımızda,kardinalesizinleilgilitekbirsözetseydimboynunuzvurulurdu."

Bukezhiçbirartniyetleriolmadaniçtenliklekucaklaştılar.

Planchet,Rochefort'unmuhafızbirliğindeçavuşoldu.

Karısının başına ne geldiğini bilmeyen ve bununla pek fazla ilgilenmeyen Mösyö Bonacieuxhuzurlubirhayatsürüyordu.Birgünbirtedbirsizdavranıpkardinalekendisinihatırlatmayakalkıştı;kardinal de ona bundan böyle hiçbir şeyi eksik olmadan yaşayabileceği olanakları sunacağınıbildirdi.

Gerçektende,ertesiakşamyedideLouvre'agitmeküzereevindençıkanMösyöBonacieux,birdahaFossoyeurscaddesindeaslagörünmedi;bazıkulağıdelikleregörecömertkardinalin talimatlarıylakrallığınşatolarındanbirineyerleştirilmişti.