68
Aylık Aktüel Yaşam Dergisi Mart 2014 Sayı : 3 Fiyat : 5 TL Uzak Keşif İTALYA Hedef Oğuzhan Koç Konseri Giysi Seçiminiz Kişiliğiniz Hakkında ne ne Söylüyor ? Aziz Yer; El Aziz ELAZIĞ Şair - Şiir Mehmet Akif Ersoy Kamera Arkası Kelimeleri Cümlelere Dokuyan Adam Mehmet Ercan Röportaj Çanakkale Çanakkale Aşkın Katili Evlilik Değil Siz Olabilirsiniz

Hedef Aktuel Mart

  • Upload
    oktay

  • View
    266

  • Download
    19

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Fatih Harbiye dizi oyuncuları ile röportaj, Oğuzhan Koç Konseri, Çanakkale, Mehmet Ercan İle söyleşi Sağlık, Yemek, ve birçok şey

Citation preview

Page 1: Hedef Aktuel Mart

Aylık Aktüel Yaşam

DergisiMart 2014

Sayı : 3

Fiyat : 5 TL

Uzak Keşif

İ TA LY A

HedefOğuzhan Koç Konseri

Giysi SeçiminizKişiliğinizHakkında ne

ne Söylüyor ?

Aziz Yer; El Aziz

ELAZIĞ

Şair - ŞiirMehmet Akif Ersoy

Kamera Arkası

Kelimeleri Cümlelere Dokuyan Adam

Mehmet Ercan

Röportaj

ÇanakkaleÇanakkaleAşkın Katili Evlilik Değil Siz Olabilirsiniz

Page 2: Hedef Aktuel Mart
Page 3: Hedef Aktuel Mart
Page 4: Hedef Aktuel Mart

Aile - Psikoloji

2 - Hedef - Mart -2014

Aile - Psikoloji

2 - Hedef - Şubat -2014

EditördenEditörden

Hedef Reklam ve Tanıtım adınaİmtiyaz Sahibi:

S. Özge KOÇ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:S. Özge KOÇ

Reklam Müdürü:Kevser CANPOLAT

Görsel Yönetmen:Oktay YETGİN

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Dergimizde yayımlanan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir.

Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş.

Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL

Tel: 0212 454 30 00

Editörden

Selma Özge Koç

Merhaba,Mart benim en sevdiğim ay. Çiçekleri sevmem aslında ama bana baharı müjdeleyen ve

hala isimlerini bilmediğim ağaçlardaki o rengarenk çiçekleri gördükçe sevinirim. Bir şarkı mırıldanırım, bir şiir hatırlarım.

Aslında işin özü mutlu olmak istemem. Mart mutluluktur bence. Ufak bir tebessüm, gü-neşin habercisi olan. Sıcak bir gün umut ışığından. Mart, ne sıcaktan bunaltır insanı, ne so-ğuktan uzaklaştırır. Bugünü yarınına uymayanlar için ne şahane bir aydır. Kış havasından çıkarmaz. Bahar havasını eksik etmez ruhunuzdan.

Mart ayını beni anlattığı için sevdim. Babamın doğum gününü içinde sakladığı için,3. sayımızdan size merhaba dediğim için sevdim. Aslında Mart’ı sevebilecek bir dizi madde daha sıralayabilirim. Çünkü ben mutlu olmak

için ruhumda bahaneler üreten çocuğu hiç büyütmedim. Bu yüzden kelebeklere ve ağaçtaki çiçeklere, korna çalan arabalara ve İstanbul’un trafiğine bile gülümseyebiliyorum.

Sağ olun, Var olun,Kendinize gülümseyecek bahaneler bulun.

Hukuk İşleri: Av. Kutsal HADİOĞLU

Av. Aydın POLAT

İletişim Numarası:0507 331 56 23

Page 5: Hedef Aktuel Mart

Aile - Psikoloji

2 - Hedef - Mart -2014

Aile - Psikoloji

Mart -2014 - Hedef - 3

Aile - PsikolojiAile - Psikoloji

Şubat -2014 - Hedef - 3

İçindekilerİçindekiler

Çanakkale Mehmet Akif Ersoy

06Kadın Mucitler ve İcatları

10Bir Sanat Olarak Hekimlik

14

22

28Giysi Seçiminiz Kişiliğiniz Hakkında Ne Söylüyor

Ramazan’la Fikir Firari

33Ben Aslında Türk’üm

40

50

52Eyvah! İş Görüşmesi

Çocuk -Psikolojisi

Aile -Psikolojisi

54Gönülden Gönüle

58

59

Yemek Tarifleri

60

08 04

16

19

Kamera Arkası “Fatih Harbiye”

34

Yakın Keşif “Elazığ”

44Uzak Keşif “İtalya”

48

48

Mehmet Ercan

24

Çay Dedin mi Destur Deyip Durulmalı

Oğuzhan Koç Konseri

30

Aşık Veysel Şatıroğlu

Dünya Kadınlar Günü

Sağlık “Grip Fıtık Ediyor!”

Güzellik - Bakım

Sizin İcin Seçtiklerimiz

Page 6: Hedef Aktuel Mart

4 - Hedef - Mart -2014

Beşinci MevsimBeşinci Mevsim

Çay içmek bir sanattır der babam. Bir bardak çayın sanatı mı olur deme. Ki-şiliğini bile ele verir mübareği yudum-

larken takındığı tavır insanın. Çayın vakitleri vardır birde. Kahvaltıda

içilen çay aperatiftir sadece, çay azizliğini ak-şam vakti gösterir. Bir yudum aldığınızda ya-kar ya boğazınızı ve bir boncuk ter belirir ya alnınızda, işte keyif çayı diye tanımlar babam bu anı! Çay içmenin bir edebi vardır. Gönül işidir çay içmek. Önce çayın rengi cezp etme-li seni, sonra bardağı kavramak; avucun his-

setmeli o sıcaklığı. Her gönül kendi lügatının bardağını seçer birde. Kimi ince bellide içer, kavrar küçük narin belini bardağın. Bu iş dikkat gerektirir. Hassas gönüllerdedir yani tahtı. Kimi ağzı açık bardağı tercih eder ki gönlü geniştir bu kişinin, rahatça yudumla-mak ister çayını. Kimisi de küçük, en küçük bardağı seçer de soğumadan bitsin çayı; taze taze halletmek ister her işini oda. Tamamla-yıcı mal olan şeker de asalet katar çaya. Kıt-lanır bazı gönülde, bazıları bol şekerli tercih eder. Bazıları da çayın lezzetini hissetmenin

Çay Dedin Mi Destur Deyip Durmalı

Yazan: Selma Özge KOÇ

Page 7: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 5

Beşinci MevsimBeşinci Mevsim

yolunu saflığında bulur,şekersiz içer. Hası-lı kelam bir tiryakiliktir bu bir alışkanlıktan öte.. Hiç anlam verememiştim bu zevke! Bir bardak çayla unutunca günün stresini. Anla-dım, yaşarsan anlarsın sende azizliğini. Bir hayat bilgisidir bu ve yaşamadan öğrene-mezsin bu dersi.

Çayın demleme kuralları vardır bizim evde. Suyun fokurdamasından, demine; içi-ne atılan karanfilinden, demlenme vaktine kadar uzun iştir mirim çay bizde. İlk yudum önemlidir, o gecenin emeğinin yansıması

olacaktır size. Homurdansak da bazen çaya verilmesi gereken değeri öğretir baba ocağı bize. “Envai çeşit meşrubat bir yana; Ey azi-zim! sen bir yana” demeyi öğrenmişim ben bizim evde.

Bir zamanlar kupalarda içilen soğuma-ya yüz tutmuş çaylar ne lezzet verirdi kim bilir ama muhabbeti her yerde aynı lezzet mirim unutma! Şimdi fokurdar ocakta çay, fazla bekletmeye gelmez azizi bu da kural-lardan birisi…

Page 8: Hedef Aktuel Mart

6 - Hedef - Mart -2014

Başarılı HayatlarBaşarılı Hayatlar

Dünyaya ve Türkiye’ye baktığımızda ko-laylık sağlayan icatların başını kadın-ların çektiğini görmek mümkün.

Hayatın her alanında olduğu gibi kadınlar de-taycı düşüncelerini icatlarına da yansıtmayı başarıyor. Bebek bezi, bulaşık makinesi, araba sileceği, gözlük camı, perma makinası, kahve filtresi, mutfak mikseri gibi hayatı kolaylaştı-ran pratik birçok icadın mucidi kadınlar.

Günümüzde hayatımızı kolaylaştıran de-

tayda gizli birçok icadın sahibi de kadınlar. Kadınların pratik zekâları sayesinde günlük hayat daha da kolaylaşıyor. Oysaki geçmişte kimi icatlara kadın olunduğu için zemin hazır-lanamadı, kimi ise vaktinden çok sonra ortaya çıkabildi. Çoğumuzun zaman zaman “ne güzel bir buluştur” dediği en basit örnek ise; çocuk bezinin mucidinin bir kadın olması. Bulaşık konusunda en dertli kesim de yine kadınlar olduğu için bu icat da yine kadınlardan geldi.

Saç Kozmetiği1890’lı yıllarda pamuk tarlalarında işçi olarak Sarah Wal-ker, Afrika kökenli bir Amerikalıydı ve saçları çok kabarık-tı. 1910 yılında ısınan ve saçları düzleştirici özelliği olan tarak icat etti. Saçlarının kolay taranması için pomatlar ve kremler yaptı. Diğer kadınların da ilgisini çekince satış elemanları işe aldı ve 1910 yılında bir fabrika açtı. Kur-duğu işle zengin olmayı başaran ilk Afrika kökenli Ameri-kalı oldu. Walker Agents adıyla yetiştirdiği elemanlardan Marjore Joyner perma makinesini icat etti.

Otomobil SileceğiOtomobil sileceğini bir kadının icat ettiğini biliyor musunuz? Otomobil-

le yola çıkan Mary Anderson yağ-mur bastırınca zor durumda kaldı. Sürücülerin hepsi kafalarını dışarı

uzatarak araba kullanmaşa çalışıyor-du. Bunun sonucunda bir tasarımcı ile araba sileceği tasarladı. 1903’te

patentini aldı. Tasarımını satmaya çalıştığı firmalar sileceklerin sürücü-nün dikkatini dağıtacağı gerekçesiyle

reddettiler. Ancak 1916’da tüm araba-larda silecek vardı.

Kadın Mucitler Ve İcatları

Page 9: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 7

Başarılı HayatlarBaşarılı Hayatlar

Bulaşık MakinasıBugün bulaşık makinesiz ev

hayal edemiyoruz. Bunun mucidi ‘kadınlar için bunu kimse icat etmeyecekse ben icat edece-

ğim” diyen Josephine Cochrane. Amerika’nın Illionis eyaletinde

yaşayan Josephine varlıklı biriydi ve sık sık büyük yemek davetleri

veriyordu. yardımcılar da kıy-metli yemek takımlarını kırabili-

yordu. Sonunda Josephine 1886 yılında garajda bulaşık makinesi

üzerine çalışmaya başladı. Bir motor, sabun ve bolca su püs-

kürtmesiyle çalışan bu makineyi sipariş üzerine diğer arkadaşla-rına da yaptı. Josephine’nin ga-

rajda başlayan macerası Kitche-nAid adlı ev araç gereçleri satan

bir şirkete dönüştü.

Kağıt MakinasıKadın Edison olarak da bilinen

Margaret Knight, 12 yaşından iti-baren tekstilden ayakkabıya, ara-

ma motorunun parçalarından ev eşyalarına kadar toplam 26 farklı ürün icat etti. Knight’ın en önem-

li icadı kağıt torba. Bunu yapan bir makine icat eden Margaret,

1871’de patentini aldı. Bu icatla kağıt sektörü oldukça gelişti.

Bebek BeziMarion Donovan, başlangıçta buluşunu etrafındakilere inan-dıramadı. Tek kullanımlık bebek bezlerini erkek egemen dünya ciddiye almadı. Donovan duş perdesini keserek bebek bezini bununla kapladı. Sonradan pa-raşüt kumaşını kullandı. Bunlar bebeğin cildini tahriş etmiyor ve canını yakmıyordu. Boater adlı icadı modern bewbek bezinin protipi oldu. Sanayiciler ona kulak vermeyince kendi şirke-tini kurdu 1949’da New York’ta satışa sunulan bebek bezi talep patlaması yarattı.

Page 10: Hedef Aktuel Mart

8 - Hedef - Mart -2014

Bir Konser GünlüğüBir Konser Günlüğü

Oğuzhan Koç

“Ben Hala Rüyada” Albüm Lansman Konseri, Tim Show Center’da Gerçekleşti.

“Sahneye çıktığı ilk anda Oğuzhan Koç’un kalp atışlarını oturduğunuz yerden duymanız mümkündü. heyeca-nını kaybetmeden şarkılarını seslendirmeyen başlayan Koç şarkı geçişlerinde paylaştığı anılarıyla bizlere keyifli dakikalar yaşattı. Konser sonrasında kulaklarımızda şarkıların tınısı, yanaklarımızda fazlaca gülmüş olmanın verdiği ağrılarla TİM Shoe Center’dan ayrıldık. Hedef Dergi olarak kendisine başarılarının devamını dilerken konser anında ve sonrasında gözlemlediklerimizi satırlara not olarak düştük keyifli okumalar.”

Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleşen İstanbul’daki ilk konse-rinde Oğuzhan Koç’ a sevgi seli…

Page 11: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 9

Bir Konser GünlüğüBir Konser Günlüğü

Oyuncu ve senarist Oğuzhan Koç, “Ben Hala Rüyada” adlı ilk albümünün lans-man konserini Vodafone FreeZone

sponsorluğunda Maslak TİM Show Center’a gerçekleştirdi. Hedef Dergi olarak davet edildi-ğimiz konserde Oğuzhan Koç’un bu heyecanına ortak olmuş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Oğuzhan Koç, kendi söz ve bestelerinden olu-şan “Ben Hala Rüyada” albümündeki tüm şarkılarını ve 90’lı yıllardan sevdiği pop şarkı-larını seslendirdi. İstanbul’daki ilk konserin-de Oğuzhan Koç’ u yalnız bırakmayan hayran-ları konser boyunca tüm şarkılara eşlik etti.Konsere “Bu Yol Uzar” parçasıyla başlayan Oğuzhan Koç, bu konserin kendisi için çok özel olduğunu söyleyerek “Beni bu önemli akşamda yalnız bırakmadınız, her birinizi tek tek öpmek isterim.” diyerek sevenle-rine teşekkür etti. Erzincan şarkısını saz sanatçısı İsmail Tunçbilek performansıyla seslendiren Oğuzhan Koç, tüm şarkılarını seyirci ile birlikte söyledi.

Albümünde yer alan “Bitmedi Elem” ve “Gitsem Diyorum” şarkılarını da seyirci ile birlikte söyleyen Oğuzhan Koç’a albümde olduğu gibi “Yüzük” şarkısında yakın dost-ları Eser Yenenler ve İbrahim Büyükak eşlik etti. Gençlik yıllarından bu yana birlikte olan “3 Adam” eski anılarını anlattıkları konserin son bölümünde seyirciden gelen yoğun is-tek üzerine “Joker” adlı parçayı da birlikte seslendirdiler.Konseri albüme ismini veren “Ben Hala Rü-yada / Ayy” ile bitiren Oğuzhan Koç, tüm sa-

lonu gözleriyle tarayarak “Yüzlerinizi hiçbir zaman unutmayacağım” diyerek albümde ve bu gecede emeği geçen herkese teşekkür etti.Oğuzhan Koç’u İstanbul’daki bu ilk konse-rinde Mustafa Erdoğan, Necati Akpınar, Esat Yontuç, Melike Yalova, Murat Dalkılıç, Merve Boluğur, Sinan Tuzcu, Ayy klibinde birlikte rol aldığı Gözde Mutluer yanısıra,BKM oyuncularından Zeynep Koçak, Şahin Ir-mak, Pelin Öztekin, Bülent Emrah Parlak, Ay-dan Taş, Burcu Gönder, Gülsüm Alkan, Emre Canpolat, Nazmi Karaman, Şevket Süha Tezel yalnız bırakmadı.

Page 12: Hedef Aktuel Mart

10 - Hedef - Mart -2014

Op. Dr.Mehmet Akif AydınGenel Cerrahi Uzmanı

Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?

Bir Sanat OlarakHekimlik

İnsan gelecekteki mesleğini hayal ederken hep iyi taraf-larını düşünür de mesleğini

seçer. Böyle düşününce he-kimlik mesleğini seçmek için çok neden bulabilirsiniz. İti-barlı, iş bulma zorluğu olma-yan, geçim sıkıntısı yaşmaya-cağınız bir meslek. Gerçekten de hekimlik bunların hepsini size veriyor ama karşılığında gecenizi,pazarınızı,bayramınızı vermenizi istiyor. Uyku, tatil, gezmek için ayıracağınız zamanı bağışlamanızı istiyor.

Tıp fakültesine başlarken derslerde okutulanları dinleyip kalın kalın kitapları da ezberle-yince doktor olacağım zan eder-siniz. Öyle olmadığını elinizde diplomanızla hasta ile baş başa kaldığınızda anlarsınız. En doğ-

ru teşhisi koyup bil-diğiniz en iyi ilaçları yazdığınız halde has-tanın iyileş-mesinde bir şeylerin eksik olduğunu o zaman fark edersi-niz. Antik Hindistan’da ünlü tıp adamı Susruta kitabında hekim-lik: “Bir kanadı bilim, bir kanadı sanat olan bir kuşa benzer, ka-natlarından biri olmazsa uça-maz” demiştir. Hekimlik derdini Türkçe anlatamayan hastanın dilini öğrenmek için çaba sarf etmeye başlayınca başlar. İyi he-kimlik yakalandığı ve muhteme-len ömür boyu kendisi ile birlikte olacak hastalığının belirtilerini

Page 13: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 11

anlatarak senden medet uman hastanın asıl anlatamadığı endi-şelerini fark edebilmektir.Karşı-nızdaki hastanın zerk edeceğiniz ilaçtan daha çok ona vereceğiniz güven ve merhamet duygusun-dan fayda göreceğini bilmektir.

Hekimliğin babası kabul edi-len Hipokrat, hekimlik bir sa-nattır dedikten sonra meslek-taşlarına şu öğütleri vermiştir. “Hastanıza karşı katı olmamanızı ve ayrıca onun durumunu dikkate almanızı tavsiye ederim. Önceki kazançları ve içinde bulunduğun tatminkar durumu göz önünde bulundurarak bazen karşılıksız hizmet götür. Maddi sıkıntı için-deki kişiye hizmet etme fırsatı doğmuşsa, bu gibilere her tür-lü yardımı yap. İnsan sevgisinin bulunduğu yerde sanat aşkı da bulunur. Durumlarının öldürücü olduğunun farkında olan bazı hastalar hekimlerinin iyi tutum-larından dolayı iyileşmişlerdir.”

Günümüzde ilerleyen tek-noloji hekim ile hasta arasına o kadar çok makine soktu ki; sa-dece bu cihazlar ve araç gereç-lerle hekimlik yaptığınızda hasta onarılacak bir makine, sizde bir

teknisyenden farksız olursunuz.Friedrich Nietzche 1878’de

“İnsanca, Pek İnsanca” da he-kimler için şunu söylüyor: “Bir hekimin zihinsel güçlerinin en yüksek noktasında olmasının sebebi, sadece en son ve yeni yöntemleri beceriyle uygula-ması ya da teşhis koyan hekim-lerin ünlü yöntemleriyle, belir-tilerden yola çıkarak sebeplere kolayca ulaşması değildir artık. Buna ilaveten herkesle kolayca uyum sağlayabilecek ve gere-kirse karşısındakinin yüreğini kolayca söküp alabilecek tür-den bir hitap yeteneğine, me-lankoliyi yok edecek kadar cana yakınlığa, bir diplomatın arabu-luculuk yeteneğine, insan ruhu-nun sırlarını öğrenebilmek için bir polisin becerisine, ancak bu sırlara ihanet etmemek için de bir avukatın anlayış yetene-ğine, özetle bütün profesyonel mesleklerin beceri ve hakları-na gereksinimi vardır.” Bura-da Nietzsche bir üstün insanı değil bir doktoru yani sanatçıyı tanımlamaktadır. İyi bir hekim olmakla sadece hekim olmak arasındaki farkı anlatmaktadır.

Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?

Page 14: Hedef Aktuel Mart

12 - Hedef - Mart -2014

Dr. Ferhat Aslan

Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?Ben Nasıl Büyük Adam Olucam?

Büyüyünce Ne Olacaksın? Sorusuna Verilen En Popüler Cevap; DOKTOR

Doktor, çocukken büyüyünce ne olacak-sın sorusuna verdiğimiz cevaptan ibaret değildi bizler için. Çoğu zaman oynadı-

ğımız oyunların başrollerinde bulunan karak-ter. Kimi zaman kahraman, kimi zaman kor-kularımızın ta kendisiydi. Zaman geçti Doktor olmak isteyen çocuklar büyüdü. Kimileri vaz-geçti bu hayalin peşinde koşmaktan. Kimileri vazgeçmek zorunda kaldı. Kahraman olmak kolay değildi elbette ama imkansız da değildi.

Sizler için sorduk, soruşturduk. Okuduk, yazdık, çizdik; yazmalarını rica ettik . Tıp ve Hekimlik adına merak ettiğiniz bir soruların cevabını bu başlığın altında topladık.Dr. Ferhat Aslan, Tıp okumak isteyen öğren-ciler için merak edilen Tıp Nasıl Kazanılır? Ne kadar çalışmak gerekir? Tıp okumak zor mu? sorularını cevapladı.

- Tıp nasıl kazanılır? Tıp kazanmak için insan olmak yeterlidir, tıp kazanan insanlar uzaydan gelmezler.Düz lise olsun, Anadolu Lisesi olsun, Fen Li-sesi olsun, herhangi bir liseden (şu koşullar-da meslek liseleri vs hariç tabi) sayısal alan-dan mezun olmak temel şarttır.

- Tıp kazanmak için ne kadar çalışmak gerekir?Bana göre hata herkesin aynı yapıda ve ka-pasitede olduğunu düşünmekten öte geli-yor. Şöyle ki;

Herkesin konu eksiği aynı değil, herkesin ça-lışma tarzı aynı değil, herkesin algılama şekli aynı değil. Defter tutma şekli bile farklıyken herkesin aynı şekilde aynı oranda anlamasını ve algılamasını beklemek de doğru değil.Burada önemli olan “kişinin kendini bilmesi-dir” bence. Ne kadar eksik olduğunu, nere-lerde daha çok yoğunlaşması gerektiğini bil-meli. Kendi çalışma şekline göre en verimli olacak programı hazırlamalı ve buna göre çalışmalıdır.Mesele çok çalışmak kadar “düzenli ve is-tikrarlı” çalışmaktır. Ben hazırlanırken bin-lerce soru çözmüyordum mesela. Düzenli bir programla 150 soruyu geçmedim asla. Ama bazı arkadaşlarım ise 600-700 soru-dan bahsediyordu. Yani bireysel farklılık işte burada. Verimli olabilecek şekil ve sü-rede çalışarak ortaya çıkıyor. Eldeki progra-ma sadık kalarak çok başarılı olunabilir.

- Tıp okumak zor mu?Evet, asıl meseleye geldik işte. Tıp okumak zordur, hatta kazanmak kolaydır ama asıl iş okumaktadır. Burada da bir süreklilik söz ko-nusu. Diğer bölümlere kıyasla, 6 sene boyun-ca sürekli ders çalışmak, herkes gezerken sınavlarla, derslerle boğuşmak gerçekten zordur. Arada kopmanın da bedeli ağır olur. (Diğer bölümlerde alttan ders alınabilirken tıpta bu yoktur, sene tekrarı yapılır) Bu yüz-den tıp kazanmak kolay, okumak zordur.

Page 15: Hedef Aktuel Mart

Profesyonel Temizlik Hizmetleri

HALI YIKAMA - KOLTUK YIKAMA - EV TEMİZLİĞİ0537 88 44 1110212 92 44 090

Page 16: Hedef Aktuel Mart

Sağlık

14 - Hedef - Mart -2014

Sağlık

Yrd. Doç. Dr. Kenan KıbıcıBeyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Grip Fıtık Ediyor!

Hapşırık ve öksürük nöbetleri sırasında uygun olmayan pozisyon-

ların bel ve boyun fıtığını tetiklediğini söyleyen Medical Park Bahçelievler Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Yard. Doç. Dr. Kenan Kıbıcı uyardı: “Öksü-

rük ve hapşırma nöbetleri sırasında oluşan basınca bel ve boynunuzun dirençli olması için sandalyeye dik

oturur pozisyona geçin. Sandalyenin kollarından tutarak vücudunuza

direnç kazandırın. Elinizi bir yere dayamaya dikkat edin. Bu şekilde bel

ve boyunda olası zedelenmelerin önüne geçmek mümkün olur.” Yard. Doç. Dr. Kenan Kıbıcı, gün içerisinde

fıtık oluşumuna zemin hazırlayan yanlış hareketleri ve fıtıktan korun-

ma yollarını anlattı:

Grip vakalarının sık yaşandığı kış aylarında hastaları tehdit eden sorunlardan biri de fıtık. Öksürük nöbet-leri ve art arda şiddetli hapşırıklar sırasında omurga-

lar içindeki basınç da artıyor. Eğer öksürük ve hapşırık sıra-sında bel ve boyun direncinizi düşüren bir pozisyondaysanız fıtık olma riskiniz artırıyor. Özellikle daha öncesinde bel ve boyun ağrısı veya fıtığı olan kimselerde öksürme ve hapşırma nöbetleri sırasında ‘’fıtık patlaması’’ dediğimiz olay yaşana-bilir.

NÖBET SONRASI UYUŞMA BAŞLADIYSA…Gribal enfeksiyonlarda sık görülen öksürük ve hapşırık nö-betleri sonrası başlayan boyun ağrısı, kollarda ağrı ve uyuş-ma, güçsüzlük, bel veya bacak ağrısı, belde hareket kısıtlı-ğı topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru eğilmesi, bacaklarda karıncalanma olabilir. Öksürme, hapşırma veya ıkınma ile bu şikâyetler arttıysa ve basit ağrı kesiciler ile bir-kaç gün içinde düzelme olmuyorsa vakit kaybetmeden heki-me başvurmalısınız.

DESTEKLİ HAPŞIRIN Özellikle daha öncesinde bel ve boyun ağrısı ve fıtığı olan kimselerde şiddetli öksürük ve hapşırma nöbetlerinde daha fazla risk altında. Nöbetler geldiğinde yapılacak en iyi dav-ranış, bir sandalyede dik oturmak, sandalyenin kollarından destek alarak vücuda direnç kazandırmak. Bunun yanı sıra şiddetli öksürük nöbetlerinde bir yatağa yan olarak yatmanız ve mümkün olduğunca dizlerimizi karnımıza doğru çekme-niz öksürüğe karşı vücudun daha az zarar görmesini sağlar. Bunun yanı sıra çömelerek bu nöbetlerin geçmesini bekle-mek de etkili olabilir. Aksi durumda vücut içinde artan basınç

Page 17: Hedef Aktuel Mart

nedeniyle daha önceden mevcut olan ve kap-sülü zayıflayan diskte ‘’patlama’’ sonucu fıtık oluşabilir. Bunların hiç birini yapamıyorsak hapşırırken ya da öksürürken dizlerimizi hafif bükmeye, elimizi bir yere dayamaya dikkat et-memiz gerekiyor.

SOĞUK HAVALARDA KORSE TAKINÖzellikle soğuk havalar boyun ve bel şikâyeti olanlarda şikayetlerin artmasına neden olu-yor. Soğuk havada kasların kasılması, kan damarların daralması sebebiyle kas sistemi-ne ulaşan kan miktarı azalıyor. Özellikle bağ dokusu hastalıkları; orta-ileri yaş grubunda daha sık görüldüğü için, soğuk havanın bu yaş gruplarını daha fazla etkiler. Özellikle orta yaş üzeri kadınlarda, soğuk daha fazla ağrıya ne-den olabilir. Bu durumda hastaların boyun ya da bel bölgelerini sıcak tutacak tedbirler al-maları gerekir. Soğuk havaya çıkarken boyun atkısı kullanmak, bele yün korse takmak gibi tedbirler şikâyetlerinin artmasını engelleyen yöntemlerdir.

ÖKSÜRÜK KABURGA KIRIYOR Kronik öksürük yakınması olan kişilerde kaburga kırığı görülebilir. Öksürükten göğüs kafesinin orta-yan kısmını ilgilendiren kabur-galar daha sık etkilenir. Kaburganın gerilmesi sonucu stres kırığı oluşabilir. Kemik erimesi olan kişiler daha fazla risk altındadır.

BOYNUNUZU “KÜT”LETMEYİNBoyun ağrıları ve fıtık oluşma riskini alabile-ceğiniz basit önlem-lerle düşürebilirsiniz. Öncelikle boynunuzu ağır ve dengesiz zor-lanmalardan, ters hareketlerden, özel-likle ağır kuvvet de-nemelerinden kaçı-nın. Boynu sağa sola

şiddetli hareketlerle çevirerek yapılan ve halk arasında ‘boyun kütletmesi’ denilen hareket, son derecede tehlikelidir. Yumuşak hareket-lerle boyun egzersizleri yapın. Ağır yüklerin tek taraflı olarak taşınmamasına dikkat edin. Özellikle masa başı işlerde çalışan ve yoğun bilgisayar kullanan kişilerin boyun sağlığı için yumuşak hareketlerle yapılan egzersizleri uy-gulaması gerekir.

AĞIRLIKLARI İKİYE BÖLÜN· Hareketli olmak, tüm vücut fonksiyonlarını canlı tuttuğu gibi, aşınma, yıpranma ve kuvvet yitirilmesini de önler. Sürekli oturmak veya ayakta durmak bel için sakıncalar oluşturur.· Bel ve sırtınızı mutlaka dik tutun. Omurga için en rahat ve uygun olanı bel ve sırtın düz durduğu pozisyondur.· Düzenli egzersiz yapın. · Yerden bir şey alırken öne doğru eğilmeyin, çömelin. Ağır cisimleri kaldırmayın.. Taşıdığı-nız ağırlıkları ikiye bölün ve vücudunuza yakın tutun.· Sürekli masa başında oturmak zorunda olanlar, ayakların altına küçük bir yükselti veya iskemle koyup kolları da koltuğun yanla-rına dayamaları uygun olur.· Otururken de sık sık pozisyon değiştirin.· Ayakta dikilirken dizleri gergin tutmayın. To-pukları ve tabanları yumuşak ve alçak topuklu ayakkabı giyin. Yatarken bacaklar gergin ol-masın. Sırtüstü yatarken dizlerin altına kona-cak küçük bir silindir yastığın büyük yardımı dokunur. · Spor yapın, imkânı olanlar için yüzme yapıla-bilecek en ideal spordur (serbest veya sırtüs-tü). Ayrıca hızlı tempolu yürüyüş yapılabilir ve bisiklete binilebilir. Omurga kaslarını düzenli çalıştırın. Bu da düzenli egzersizle olur. Bu egzersizler hiçbir zaman zorlanarak ve sert

yapılmamalıdır.

Mart -2014 - Hedef - 15

SağlıkSağlık

Grip hastaları dikkat! Hapşırık ve öksürüğün omurgalar içindeki basıncı aniden artırması, bel ve boyun fıtığı yapıyor. Öncesinde bel ve boyun ağrısı olanlarla fıtık hastaları ise daha büyük risk altında. Öyle ki, hapşırma ve öksürme nöbetleri sırasında ‘’fıtık patlaması’’ bile yaşanabiliyor.

Page 18: Hedef Aktuel Mart

3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibo-

lu Yarımadası’nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.

Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale’nin sularında, Conkbayırı’nda ve Anafartalar’da atılmış, bu zaferler Türk Kur-tuluş Savaşına maya çalmıştır.

18 Mart zaferi kazanılmasaydı, düş-man donanması, daha 1915’in Mart ayında İstanbul’a girerek Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertebilecekti.

Çanakkale Boğazı’nı denizden aşıp İstanbul’a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915’ten başlayarak 8-9 Ocak 1916’ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Türk Or-dusu tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bol-şevik İhtilali de olmayabilecekti. Bu durumda Almanya’nın yenilgisi hızlanacak ve 1. Dünya Savaşı belki de 1915’te sona erecekti. Geli-

bolu Yarımadası’nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Türk Ordusu Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır.

18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı ve Öncesi

Boğaz savunması, girişten itibaren “Dış-Orta-İç Tabyalar” olmak üzere üç savunma grubu halinde tertiplenmişti. Boğaz kıyıları boyunca 20 tabyamızda, çoğunluğu kısa men-zilli ve eski model, 170 adet top mevzilendi-rilmişti. İtilaf Devletlerinin savaş gemilerinde çoğunluğu büyük çaplı uzun menzilli 247 adet en modern toplar bulunmaktaydı.İtilaf Devletlerinin Akdeniz Başkomutanı Amiral Carden, Boğazı geçerek İstanbul’a girmek için üç aşamalı saldırı planı yapmıştı. İstanbul’a bir Ay içinde ulaşacağını hesapla-mıştı. Plan gereğince, 3 Kasım 1914 Günü 7 zırhlı ileBoğaza bir keşif taarruzu yaptı. Gi-rişteki tabyalarımız zarar gördü. İkinci sal-dırıyı 19-25 Şubat 1915 tarihleri arasında 7 gün süreyle devam ettirdi. Türk topçusunun atış menzili dışından yapılan bombardıman-lar etkili oldu. 19 topumuz ve Boğaz girişin-deki tabyalarımız kullanılamaz hale geldi. 26

16 - Hedef - Mart -2014

Geçmişe YolculukGeçmişe Yolculuk

Çanakkale

Tar�htek� ve UlusalYaşantımızdak� Yer�

Page 19: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 17

Geçmişe YolculukGeçmişe Yolculuk

Şubat günü düşman donanması Boğaza girdi orta kesimdeki tabyalar 8 saat süreyle kesin-tisiz bombardımana tabi tutulup sarsıldı. Bu başarılar üzerine Amiral Carden, Londra’ya çektiği bir telgraf-ta, 14 gün içerisinde İstanbul’a ulaşabile-ceğini müjdeliyordu. Amiral, hazırlıklarını tamamlamaktaydı. Son darbe 18 Mart-ta indirilecekti. Ne var ki, Kağıt üzerinde yapılan bu savaş pla-nında, Türk’ün kahra-manlığı ve savaş azmi hesaba katılmadığı için evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.

18 Mart 1915 Günü Savaşı18 Mart günü, bundan 99 yıl önce, Çanakkale’de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün daha doğdu. İtilaf Donanması 18 savaş gemi-siyle Saat 10.00’da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar. İlk ateşi TRIUMPH zırhlı-sı, Çanakkale’ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15’te açtı. Savunma planımıza göre, gemi-ler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı. Nitekim böyle yapıldı.Düşman yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyor-du. Saat 12.00’ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mer-mileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini

parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman do-nanması Çanakkale’ye 7 Km. kadar sokul-mayı başarmıştı. Savaşın en şiddetli anları ya-şanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yır-tılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı’nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kaybo-luyordu. BOUVET’in imdadına koşan SUFF-REN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır.

Saat 15.00’te IRRESIS-TIBLE ve onu takiben 16.00’da INFLEXIBLE ve 10 Dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı’nın tuzağı-na takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz’a dö-nüyordu. Böylece 6

Saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu ka-darı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kur-tarabilme telaşıyla saat 17.30’da boynu bükük çekilme emrini veriyordu.

Page 20: Hedef Aktuel Mart

18 - Hedef - Mart -2014

Geçmişe YolculukGeçmişe Yolculuk

Çanakkale şeh�tler�neŞu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!Nerde -gösterdiği vahşetle- “bu: bir Avrupalı!”Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;Alınır kal’â mı göğsündeki kat kat îman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?Çünkü te’sis-i İlâhî o metîn istihkâm.Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,Beşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer;Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

Page 21: Hedef Aktuel Mart

Şair -ŞiirŞair - Şiir

Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, baba-

sı Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebi-ne devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.Zirâat nezâretinde baytar olarak vazi-fe aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zar-fında halkla temasta bulundu. Âkif’in me-muriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri ver-miştir. 1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanım-la evlendi.Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tah-

silini tamamlamaya, bilgisini genişletme-ye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908’de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul olu-yordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a git-ti. Ağustos 1936’da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçile-medi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.

Mehmet Akif Ersoy

1873 - 1936

Mart -2014 - Hedef - 19

Page 22: Hedef Aktuel Mart

Şair -ŞiirŞair - Şiir

İstiklal Marşımız, yurdumuzun düş-man işgaline uğradığı felaket günlerin-de hazırlandı. Saldırgan düşmana karşı

Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak; va-tan sevgisini ve inancı Canlı tutacak bir mar-şın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa dan geldi. İsmet İnönü böyle bir marşın Fransız ordusun-da mevcut olduğunu ve bizim ordumuz için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığına iletti. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar ti-tizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ama hiçbiri beğenilmedi; marş olacak değerde bulunma-dı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi. Döne-min Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Mil-letvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi.Hasan Basri Bey bundan sonrasını şöyle an-latıyor:Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman,elime bir Kağıt parçası alarak,onun dikkatini çeke-cek bir tarzda yazmaya başladım.-Ne yazıyorsun?-Marş…İstiklal Marşı yazıyorum.-Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? içinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun?-Yarışma kaldırıldı? Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Milli Eği-tim Bakanı bana güvence verdi.-Ya, o halde yazalım.İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 Sa-atte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna su-nuldu. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderdi. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilen-leri sıralamalarını istedi. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildirdiler: Hepsi de Mehmet

Akif’in şiirini birinci sıraya almıştı. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın T.B.M.M’ne ge-tirip kabul ettirmekti. Marş, ilkin Meclis’in 1 Mart 1921 Günü yaptığı ikinci oturumun-da ele alındı. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okudu ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyle-di. O Gün oylama yapılmadı. Şiirle ilgili ko-nuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapıldı. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da he-men görülüp karara bağlanmasını istediler. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsendi ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edildi.Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışma-ya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına ka-dar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek Cum-hurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilenmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı.

İstiklal Marşının Kabulu

20 - Hedef - Mart -2014

Page 23: Hedef Aktuel Mart

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

‘’Medeniyet!’’ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ‘’toprak!’’ diyerek geçme, tanı!Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli;

Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder varsataşım;Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım!

O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.

İstiklal Marşı

Mehmet Akif Ersoy

Şair -ŞiirŞair - Şiir

Mart -2014 - Hedef - 21

Page 24: Hedef Aktuel Mart

22 - Hedef - Mart -2014

Ramazan Kadir Işık

B u sana yazılan kaçıncı mektup bilmem; o kadar sığamadın ki yazılan-lara yananlar kül oldu küller havaya savruldu da sinsi dumanı odana ulaştı mı habersizim! Şimdi yanan sigaramla şehrin manzarasında

aradığım senin varlığındır. Hangi ışığın içine sakladın varlığını, kokun hangi du-varlara çarpa çarpa baş döndürür. Ben bilemedim Feraye. Göremedim ölümden öte bir acının ruhumu bu denli sarsacağını, beni uğruna bu denli meczup edece-ğini. Zamana yasladıkça sırtımı sen kayboluyorsun sanki, şehirler büyüyor, me-safeler kısalıyor, insanlar sevdiğine aşkını ilan etmekte pek bir cesur oluyorlar da ben kalakalıyorum kalabalıkların ortasında; bir başıma.

Dualarıma giriyorsun Feraye, hiç çıkma ne olur. Seni Rab’den istiyorum yo-rulmak bilmezcesine ki ben başka hiç dilemedim başkasından. Dillendikçe masalarda adın, dostların kulaklarında küser oldun, gelmez oldun gecelerde rüyalarıma.

Ben senden önce bir gençtim Feraye, geçti ömrümden baharlar sana sak-ladım hazanı. Yarım yamalak cümleler dilime yuvarlanır oldu. Konuşabilmek seni ahh, ne çok isterdim senli gevezeliklerle rahatlasın içim, olmuyor Feraye sen gelince dilime, boğazımda kalan yumruklarla düşüyor gardım ve kalabalık masalarda yanıma çektiğim boş sandalyeden -senden- müsaade isteyerek kal-kıyorum ve kaldırımlara süzülüyor özlemim mahcup ve mağrur.

Gelmez denilen baharlar geldi geçti Feraye, doğan çocuklar sana yazılanları okur oldu. Artık mektuplar müsveddedir ağızlarda, şarkılar dahi satılmak için var. Neredesin? Gel de gam elinde kurduğum zoraki yuvamı yerle bir et; hüzün-leri başıma yık, yokluğu yok et.

Yüz çevirdiğim karanlıkların ortasında yapayalnız kaldım Feraye. Adım yok sanki -haşa- yazılmamış alnıma kaderim, izmaritte tükenen umut yeni bir kib-ritin alevinde alevlenir içimde de dağlar yüreğimi pare pare.

Dünyanın tüm postallarına sitemim; un ufak etseler kaldırımlarda beni de bir parça diline eklense fakir kemiğim. Sana gönlümde yer yok diyemem. Sen gönlümü yıldız alacasından gündoğumuna çıkaransın; gecemi sabah, hazanımı bahar eyleyensin. Belki de eğlenensin gönlümle.

Adımla yaz her hikayeyi Durma adımla,Feraye beni an..

Ramazanla Fikir FirariRamazanla Fikir Firari

Feraye MektuplarıFeraye Mektupları

Page 25: Hedef Aktuel Mart
Page 26: Hedef Aktuel Mart

24 - Hedef - Mart -2014

Biz Bize Bizden SizeBiz Bize Bizden Size

Mehmet ERCAN

Kelimeleri Cümlelere Dokuyan Adam

İkinci kitabı Dudak Payım’ı okuyucularıyla buluşturan Mehmet Ercan; kelimeleri duyguların emrinde yazmaya değil, nakış nakış işlemeye devam ediyor.

Bize Kısaca Kendinden bahseder misin?

1978 Mardin Kızıltepe doğumluyum. 11 yaşımda ailemle birlikte İstanbul’a geldim ve 1989 yılından beri bu büyülü şehirde yaşıyor olmaktan çok bu şehri yaşamaya çalışıyorum. 1994 yılı başlarında, 16 yaşımda yerel bir rad-yoda programcı olarak görev aldım. 1 yıl yerel radyolarda çalıştıktan sonra ulusal radyolarda program yapmaya başladım ve kesintisiz bir şekilde 20 yıldır radyo programcılığı yapmaya devam ediyorum. Son 7 yıldır da Radyo 7 fre-kanslarında hafta içi hergün 20:00-22:00 arası ‘Uzun Lafın Kıssası’ isimli bir programın ya-pımcı ve sunuculuğunu gerçekleştirmekteyim.

Şair- Yazar - Oyuncu - Radyocu hangi kimliğin diğerlerinin bir adım önünde?

Şairlik ve Oyunculuk için ‘evet şairim ya da evet oyuncuyum” demek bu işin ustaları-na biraz saygıda kusur etmiş olmak olur diye düşünüyorum. Bu nedenle kendimi tanıtma-ya çalışınca, radyo programcısıyım demek biraz daha ağır basıyor. Ki bu mesleği 20 yıl-dır da profesyonel bir şekilde yapıyor olmam, bunu söylemem için biraz daha cesur kılıyor beni diyebilirim. Oyunculuk ise beni için profesyonel anlama he-nüz çok yeni bir deneyim benim için. Şu sıralar TRT 6 ekranlarında 4. sezonuna devam eden “Ciran Ciran” (Komşu Komşu) isimli sitkom-da “Baki isimli” karakteri oynuyorum. Lakin tekrar edeyim. Çok uzun yıllardır gerçekleş-tirdiğim radyo programcılığı, konumlandırmam açısından şu an için temelimi oluşturmakta.

Page 27: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 25

Biz Bize Bizden SizeBiz Bize Bizden Size

“Canıma Susuyorum” şiir kitabın vardı. Şimdi yeni bir heyecan yolda ondan bahsedelim biraz.

Evet, 2011 yılında ilk baskısını yapmış olan bir Canıma Susuyorum isimli bir şiir kitabım var. İçinde 55 şiir ve 25 sözden oluşan bir kitap, ilk göz ağrım. O güne dek beni sadece radyo programlarım ve bir çok ilde gerçekleştirdiğim tek kişilik gösterilerimden tanıyan dinleyenle-rime bir de bu yönümü sunmama neden olan bir kitap. Ki bu ikinci kitabım için de beni cesa-retlendiren ilk basamaktı Canıma Susuyorum. Ve dediğiniz gibi, şimdi de yeni bir heyecan. Du-dak Payım isimli 2. kitabım. Dudak Payım bir deneme kitabı. İçinde 130’u aşkın deneme ve birkaç tane de şiirim var. Denemelerimin alt yapısını oluşturan ise sosyal medyada paylaş-tığım sözlerim. Yani Dudak Payım, bu sözlerin biraz daha genişletilmiş hali. Hayy Kitap eti-ketiyle okuyucusuyla buluşmuş olmasının bit-mek bilmeyen heyecanını yaşıyorum.

Mehmet Ercan sosyal medyada en çok paylaşılan mısraların sahiplerinden biri, nasıl bir duygu bu?

Bu görüşünden dolayı teşekkür ederim. Radyo programlarımda da hep söylemişim-dir. “İnsanız ve insana özgü hiçbir duyguya

yabancı değiliz”. Hayatımız boyunca tanışma-dığımız birinin bir sözü, şiiri ya da bestesini kendi hayatımıza uyarlarız. “Evet işte benim yaşadığım duygu da bu” deriz. Yazdığım söz-lerin de çok sayıda insan tarafından beğeni-liyor olmasının tek nedeni bu. İnsanlar yaz-dıklarıma dair hayatlarında yaşadıkları ama ifade edemedikleri duyguları buluyor. Hiç ta-nımadığım insanların, benim sözlerimi kendi duygularının ifadesi olarak kullanıyor olması; kısacası bu, şahane bir duygu.

Aşka bakışınız mı etkiliyor bizleri? Sadık bir aşık var mesela, beddua etmekten utanan, sevdiğini dualarına saklayan.Dediğin gibi, sadece kendi bakış açımı anlat-maya çalışırım. Bizleri etkileyen bireylerin aşka bakış açısı değil, bizzat aşkın kendisidir. Sadece bir çoğumuz her duyguyu aşk zanne-deriz. Yanılgı da zaten burada başlıyor. Evet ben sözlerimde, denemelerimde ve şiirlerim-de hep sadık bir aşığı yazmaya çalıştım. Aşkı hep özne olarak korudum ama seven ya da sevilene söylenmekten, kızmaktan ya da yer-mekten çekinmedim. Çünkü kusursuz olan aşktır, aşık değil. Aşık olunana yani sevilene ya da sevgiliye beddua etmemek konusuna gelince; ben aşkta kesinlikle seven kişiyi baz alırım. Sevilen bu aşkın en son şıkkında yer alır. Sevilenin neredeyse aşkta katkısı yoktur

Page 28: Hedef Aktuel Mart

26 - Hedef - Mart -2014

Biz Bize Bizden SizeBiz Bize Bizden Size

dahi diyebilir. Anlatmaya çalıştığımı Fuzu-li şöyle şahane bir sözle anlatmış. Sorarlar Fuzuli’ye, seven mi önemlidir yoksa sevilen mi diye. Cevaben der ki : “Seven önemlidir. Çünkü bir insan ne kadar sevdiğini bilir ama ne kadar sevildiğini asla bilemez”. Benim de acizane baz almaya çalıştığım bo-yun bu. Sevilen size sipariş verip kendini sev-diremez. Bu nedenle ne yerilmeyi ne de kötü konuşulmayı hak etmez. Onun işi sevilmektir, asıl mesai ise sevene aittir.

Bize Aşkı tanımlar mısın biraz. Mehmet Ercan’a göre Aşk nedir, ne değildir?

Aşkı anlatmak, tarif etmek haddim değil. Bunun özellikle bilinmesini isterim. Ancak kendi bakış açımla anlatmaya çalışırım, hepsi bu. Aşkın kavuşamama hali olduğuna olan inancım ilk günden beri vardı ve hep de böyle kalacak. Kavuşmak filmin sonu, oysa kavuşamamak bir dizin devamı gibi. İnsan kavuşamadığına aşıktır. Aşkın var olduğu hayatta sadece sevilen vardır, seven yoktur. Örneğin aşkta “sen kendini ne zannediyorsun!” yoktur. “Ben kendimi sen zannediyorum” var-dır. Aşkta, sevenin sevileni şikâyet etme ma-kamı yoktur. Peşinen yenilgiyi kabul ederek sahaya çıkmak vardır. Yıllar önce Şener Şen’in

başrolünde oynadığı Eşkıya isimli filmi hatır-larsın. Filmde aynı kadına aşık olan iki arkadaş var ve o arkadaşlardan biri kadının kendisine ait olması için en yakın arkadaşına hainlik ya-pıp her türlü etiksizliği göze aldığını izlemiştik. Öyle ki ‘ben bu aşk için cehennemde yanmaya razıyım, şimdi söyle bakalım hangimizin aşkı Keje’ye daha büyük?” gibi bir replik de vardı. Bu sahne hala beni etkilemeye devam eder. Bence bu işin özü, aşkın seveni sevilen karşı-sında zaten yok hükmüne getirmiş olmasıdır. Yani Leyla’nın Mecnun’dan kolunu istemesi neticesinde, Mecnunun : “Ben zaten sen olmu-şum, kimin kolunu kime göndereyim ki” diye cevap vermesi.

Bütün bunların yanında şimdi böyle dü-şünmekte fayda var. Kim bilir, belki de biz başka başka şeylere aşk dedik. Aslında aşk ne değilse hep bunu öğrendik. Aşkın ne oldu-ğunu değil, ne olmadığını anlamak için aşkı olduk…

Kat etmek istediğin yollardan bahsedelim biraz. 10 yıl sonra kendini nerede görmek istiyorsun mesela?

Eğer 10 yıl sonra hala bu dünyadaysam, öncelikle yayınlanmış 2’den fazla kitabımın olmasını çok isterim. Daha geniş okuyucu kit-lesine sahip olmuş olmak, daha doğrusu daha

Seni sevmekten değil, bunu sana

söylemekten vazgeçtim.

Hepsi bu

Özlediğim kokun, bana

boynunun borcudur

Page 29: Hedef Aktuel Mart

çok insana ulaşarak anlatmak istediklerimi yazmış olmak suretiyle daha çok insanla pay-laşmış olmak beni çok mutlu edecektir.

Oyunculuk konusunda yine çok iyi proje-lerde bulunmak ve biraz da yazıyor olmaktan cesaretle, kendi senaryomun bir sinema filmi olarak çekilmiş olması da hayallerim arasın-daki yerini korumakta.

En sevdiğin film? Can Dostum (Robin Williams – Matt Da-

mon)

En son okuduğum kitap? Yalnızlığın İcadı 1984 (Bülent Parlak)

En sevdiğin yemek?Çok ayırt etmiyorum ama bir çok erkek

gibi bamyayla mesafemi korumaya devam ediyorum.

İlgilendiğin, sevdiğin spor dalı?Oynamak için çok fırsat bulamasam da

futbolu severim. Bu arada Fenerbahçe taraf-tarıyım ama daha çok futbol izleyicisiyim.

Hobilerin ve varsa fobilerin nelerdir?

Sinemada film izlemeyi severim. Aynı şarkıyı 140 kez üst üste dinlemeyi severim. Kimsenin bilmediği gizde kal-mış şarkıları bulup kimsenin duymamasını isteyerek din-lemeyi de çok severim. Fobim diyebileceğim bir korkum yok.

En nefret ettiğin şey?

Nefret ettiğim şey sabit kalmıyor. Belli zaman aralık-larıyla değişiyor. Kendimden dahi nefret ettiğim zamanla-rım olmuştur. Bu yüzden ge-nellikle anlamaya çalışırım, nefret etmemeye çalışırım. “Aynı yol ayrımına geldiğim zaman ya da aynı şeyle sınan-dığımda ben olsam ne yapa-rım acaba” diye sorup bunun cevabını veremediğimden do-layı da kınamamaya ve nefret

etmemeye gayret ederim.

Hedef Aktüel - Yaşam okuyucularına, seni seven ve takip edenlere ne söylemek istersin?

Beni takip eden, ilgi alaka gösteren her kim varsa hepsine çok teşekkür ediyorum. Yaz-mak adına ortaya koyduğumuz çabayı destek-liyor olmaları, sahip çıkıyor olmaları çok say-gın, çok onur verici. Bunun için ne desem az kalır, bu yüzden çok uzatmak da istemiyorum. Hepsi sağolsun, varolsun.

Derginizde yer almak, yer vermeniz de büyük incelik. Senin şahsında tüm Hedef Ak-tüel – Yaşam çalışanlarına çok teşekkür edi-yorum. Derginizi okuyan okuyucularınız da benim için sanata, edebiyata, kaliteye önem veren kişiler katagorisinde yer almakta. Bu desteklerinden dolayı tüm okuyucularınıza da teşekkürü borç biliyor, sizin aracılığınızla saygılarımı iletiyorum.

Mart -2014 - Hedef - 27

Biz Bize Bizden SizeBiz Bize Bizden Size

Anlatmak iste-miyor değilim, anlaşılmayaca-ğıma eminim. Bu susmaktan

sayılmaz

Foto : Mor Menekşeli Canon

Page 30: Hedef Aktuel Mart

28 - Hedef - Mart -2014

Kişilik TestiKişilik Testi

1. Bir iş toplantısındasınız ve tek bayan sizsiniz.a) Zekice yorumlarınızla öne çıkar, varlığınızı his-settirirsiniz.b) Tam bir kabus, sessizce bir köşede oturursunuz.c) Konuşmalara katılmaya, samimi olmaya çalı-şırsınız.d) Fırsat bu fırsat, cazibenizi kullanıp tüm ilgiyi üzerinize çekmeye çalışırsınız.

2. Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz?a) Eşofmanb) Kot pantolon ve kazakc) Etek ve bluzd) Bir elbise

3. Bir seminerde ya da konferanstasınız. Not tutmanız gerekiyor. Nasıl bir kalem seçersiniz?a) Arkadaşınızdan ödünç alacağınız bir kalemb) Tükenmez kalemc) Dolma kalemd) Süslü, tüylü, parlak renkli bir kalem

4. Bir kozmetik mağazasındasınız. İlk hangi ürünlerin satıldığı reyona gidersiniz?a) Maskarab) Fondötenc) Ojed) Ruj

5. Ciddi ve ağırbaşlı görünen bir renkte elbise almaya karar verdiniz. Ne renk olurdu?a) Grib) Siyahc) Kahverengid) Bordo

Giysi Seçiminiz Kişiliğiniz Hakkında Ne Söylüyor?

6. Aksesuar tercihiniz…a) Boncuklu takılarb) Gümüş aksesuarlarc) Altın takılard) İnci, elmas, pırlanta taşlı değerli mücevherler

7. Giysilerinizin sizi nasıl hissettirmesi önemlidir?a) Rahatb) Farklıc) Zarifd) Şık

8. Giysilerinizi genellikle nereden satın alırsınız?a) Pazardan ya da outlet merkezlerindenb) Mağazalardanc) Alışveriş merkezi ya da internetteki alışveriş sitelerindend) Ünlü markaların yer aldığı özel butiklerden

9. Üzerinize giyeceğiniz şey öncelikli olarak;a) Pratik ve rahat olmalıb) Kişiliğinizi ifade etmelic) Üzerinize yakışmalıd) Moda ve şık olmalı

10. İş yerinde asla giymeyi tercih etmeyeceğiniz şey…a) İnce ve yüksek topuklu ayakkabılarb) Saten bluzc) Spor ayakkabıd) Salaş pantolon

Page 31: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 29

İŞTE SONUÇLAR CEVABINIZIN KARŞISINA GELEN PUANLARI TOPLAYINA B C D E F G

a’lar çoğunluktaysa: Rahatınıza düşkünsünüz. Modaymış, zara-fetmiş pek takmıyorsunuz. Çünkü siz dış gö-rünüşten çok niteliğe ve kaliteye önem ve-renlerdensiniz. Okumak, bilgi dağarcığınızı genişletmek ve kişisel gelişim sizin için önem-li. İdealiniz sade ve bilgece bir yaşam. Kendi-nizi iyi hissederseniz sizi kimse tutamaz. Baş-kaları ne der, acaba nasıl görünüyorum gibi dertleriniz yok. Özgüveniniz yüksek. Eşofma-nınızı giyer, hayallerinizin peşinden koşarsınız.

b’ler çoğunluktaysa: Geleneksel ve muhafazakar bir yapınız var. Normlar ve kurallar bazen hayallerinize sınır çekmenize neden oluyor. Başkalarını kafaya fazla takıyorsunuz. Dikkat çekmek, göze bat-mak en büyük kabusunuz. İçinizde fırtınalar kopsa da dışarıya zerresi sızmaz bu fırtınanın. Biraz rahatlayın, kendinizi sevin, farklılıkla-rınızı ifade etmekten çekinmeyin. Bazen sıra dışı şeyler yapın, koyduğunuz görünmez sınır-

ları yavaş yavaş kaldırın.

c’ler çoğunluktaysa: Kişisel bakıma önem veriyorsunuz; kendinizle barışıksınız. Çok dikkat çekmek istemeseniz de kendinize has bir tarzınız var ve herkes gibi olmak istemiyorsunuz. Az parayla şık olmanın formülünü keşfetmişsiniz. Ailenize bağlı, evci-men bir insansınız. Kendiniz kadar evinize de özen gösteriyorsunuz. Arkadaşlarınız arasın-da seviliyorsunuz, derdi olan sizin kapınızı ça-lışıyor. Becerikli ve çalışkan yapınız iş yerinde de öne çıkmanızı sağlıyor.

d’ler çoğunluktaysa: Her toplulukta tüm gözleri özerine kilitleyen biri vardır ya, işte o sizsiniz. Şık ve farklı olmak için cebinizdeki tüm parayı dökebilirsiniz. Ama sizinki frapan bir şıklık değil. Gayet zarif ve ori-jinal bir şıklık. Göze batmıyor, göz dolduruyor-sunuz. Yalnız modaya uyacağım derken bazı sorumluluklarınızı ihmal etmeyin. İşiniz, evi-niz, eşiniz, çocuklarınız sizi şık değil ilgili gör-mek isteyebilir. Dışarıdakilere bu kadar önem vermek yerine kişisel gelişiminize ve sevdikle-rinize zaman ayırın. Dengeyi yakalayın.

Kişilik TestiKişilik Testi

Page 32: Hedef Aktuel Mart

30 - Hedef - Mart -2014

Aşık Veysel Şatıroğlu

Bir Yazarın GünlüğüBir Yazarın Günlüğü

Aşık Veysel, hayatini anlattığı bir şiirinde “Ücyüz-onda gelmiş idim cihana” diyor. Yıl 1894 oluyor hesapça. Sivas’a bağlı

Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiş. Anasi Gulizar, bir yaz günü koy dolay-larındaki Ayıpınar merasına koyun sağmaya gittiğinde; oracıkta bir yol üstünde doğurmuş Veysel’i. Göbeğini de kendi eliyle kesmiş. Ya-man kadınmış Gülizar ana. Bebesini bir çapu-ta sarıp yürüye yürüye köye dönmüş. Babası Ahmet; bebenin adini Veysel koymuş. Yıllar geçmiş aradan büyümüş, konuşmuş, yürümüş Veysel çocuk. Böylece yedi yaşına varmış. O yıl bir çiçek hastalığı salgını olmuş Sivas’ta. Küçük Veysel de yakalanmış. Sol gözünde, ci-cegin beyi çıkmış kendi deyimiyle... Göz akıp gitmiş. Sağ gözüne de perde inmiş, önceleri. Yalnız ışığı seçebiliyormuş, bu gözüyle. Baba-

sına “Çocuğu Akdağmadeni’ne götür, orada bu gözünü açacak bir doktor var.” demişler. Sevinmiş Ahmet emmi. Gel gör ki talihsizlik yine yakasını bırakmamış Veysel’in. Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın donuverince; yakında bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece. Veysel’in Ali adında bir ağabeysi ve Elif adında bir kız kardeşi varmış. Hepsi çok üzülmüşler Veysel’in kotu kaderine. Babası meraklı adammış. Halk ozanlarından şiirler okuyup ezberleterek avutmaya çalış-mış oğlunu. Sivas’ın köyleri saz sairleriyle dolu. Onlar da ara sıra gelip Ahmet emminin evine uğrarlarmış. Veysel ilgiyle dinlermiş calip söylediklerini. Babası, oğlunun ilgisini görünce; bir saz alıp vermiş ona. İlk saz ders-lerini, babasının arkadaşı olan Çamşıh’lı Ali

“Gözlerindeki karanlığa inat,

kalbindeki ışıkla şiirler yazdı, çaldı, söyledi.”

Page 33: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 31

Bir Yazarın GünlüğüBir Yazarın Günlüğü

Ağa’dan almış. Ve gitgide, kendini iyice saza vermiş Veysel. Unlu Halk ozanlarının şiirle-rini çalıp söylemiş bir zaman. Yirmibes ya-sındayken (1919) anası, babası Veysel’i Esma adında bir kızla evermişler ve kısa sure sonra ikisi de göçüp gitmiş bu dünyadan (1921). Acı üstüne acı gelmiş, ama bitmemiş talihin kotu oyunu. İkinci çocuğu on günlükken, anasının memesi ağzına tıkanarak ölmüş, ardından da karisi yanaşmalarıyla evden kaçmış. Bu olay çok koymuş Veysel’e. Daha dertli olmuş ve iyi-ce içine kapanmış. Karisi koyup gittiğinde bir kızı varmış Veysel’in. Daha bir yasini bile bitir-memiş. İki yıl kucağında gezdirmiş Veysel, ne

çare o da yaşamamış. Bu sıralar Veysel’i yeni-den evermişler. Bu karisi çocuk vermiş Aşığa. Biri olmuş, iki oğlan, dört kız, altısı sağ. Onlar da 18 torun vermiş Veysel’e. Aşık Veysel, Cumhuriyetin Onuncu yıl dö-nümüne rastlayan 1933 yılına kadar, başka ozanların şiirlerini çalıp söylemiş. Kendi de-yişlerini söylemekten utanır, çekinirmiş. O yıllarda sairlerimizden rahmetli Ahmet Kutsi Tecer tanımış Veysel’i. Onun ışık tutuculuğuy-la Veysel’in şiirleri aydınlığa kavuşmuş. Vey-sel; şairliğinin gelişmesinde Tecer’in büyük yardımlarını gördüğünü söylerdi her zaman. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri Gazi Mus-

tafa Kemal Pasa için söylediği: “Türkiye’nin ihyası Hazreti Gazi” mısrasıyla başlayan şi-irdir. Bundan sonra bütün yazdıklarını calip söyler olmuştu. 1933 yılına kadar, köyünden dışarı hemen hemen hiç çıkmadığı halde; bundan sonra bütün yurdu dolaşmış, yurdu-nun çeşitli şehirleriyle kasabalarını, köyleri-ni yakından tanımıştır. Halk ozanlarından en çok Karacaoglan’i, Yunus’u, Emrah’i, Dertli’yi severdi. Çağımızın ozanlarından Ahmet Kut-si Tecer’in ayrı bir yeri vardı Veysel’de. Onun aracılığıyla Koy Enstitülerinde bir sure saz öğretmenliği de yapmıştı Veysel. Sırasıyla Ari-fiye, Hasanoğlan, Cifteler, Kastamonu, Yildizeli,

Page 34: Hedef Aktuel Mart

32 - Hedef - Mart -2014

Bir Yazarın GünlüğüBir Yazarın Günlüğü

Akpınar Koy Enstitülerinde bulunmuştu. 1952 yılında İstanbul’da büyük bir jübilesi yapılan Aşık Veysel’e 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptı-ğı hizmetlerden dolayı” özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştı.Veysel’in bir başka özelliği daha vardı; köyün-de ve çevresinde ondan önce bir tek meyve ağacı olmadığı halde, Sivrialan’da ilk meyve bahçesini o yetiştirmişti. Hem öyle bir bah-çe ki, içinde elmadan kayısıya, kirazdan ce-vize kadar turlu turlu meyve ve çiçek vardı. Veysel, kardeşlerinin yardımıyla bu bahçeyi yapmaya başladığı zaman köylüleri “Atala-rımız bunca yıl böyle bir is yapmamışlar, su kor adam onlardan iyi mi bilecek ki böyle ise kalkıştı?” demişler. Birkaç yıl sonra ağaçlar yetişmiş, meyve vermiş. Köylüler önceki de-diklerini hatırlayıp utanmışlar ve bu defa “O kor değilmiş, meğer kor olan bizmişiz diyerek Aşık Veysel’i kutlamışlar. iste böylesine uzağı gören bir insandı o... Yetmiş yıl karanlık bir dünyada yaşadı (ölümü 21 Mart 1973). Fakat karanlık gözlerindeydi yalnız, içi apaydınlıktı, şiirleri de öyle... Halk şiirimizin bu güçlü oza-nı yarim yüzyılı aşkın bir sure yazdıklarıyla, calip söyledikleriyle çevresine ışıklar saçtı. Sanırım simdi de mezarında son uykusunu ışıklar içinde uyuyordur. Yalnız çağımızda ya-sayanlar değil, bizden çok sonra yasayacaklar da “Dostlar Beni Hatırlasın” şiirini unutmaya-caklar ve her zaman rahmetle anacaklardır.

Uzun ince bir yoldayımGidiyorum gündüz geceBilmiyorum ne haldeyimGidiyorum gündüz gece

Dünyaya geldiğim andaYürüdüm aynı zamandaİki kapılı bir handaGidiyorum gündüz gece

Uykuda dahi yürüyomKalmaya sebeb arıyomGidenleri hep görüyomGidiyorum gündüz gece

Kırkdokuz yıl bu yollardaOvada dağda çöllerdeDüşmüşüm gurbet ellerdeGidiyorum gündüz gece

Şaşar Veysel işbu haleGah ağlayan gahi güleYetişmek için menzileGidiyorum gündüz gece

Uzun İnci Bir Yoldayım

Page 35: Hedef Aktuel Mart

İçimizden Biriİçimizden Biri

Mart -2014 - Hedef - 33

Ben Kim Bo Gyeong. (“Kim” soyadım. Kore’de soyisim isimden önce yazılıyor.)

Ben Türkiye’de 1,5 yıl yaşadım. İstanbul Ay-dın Üniversitesine değişim programı ile Güney Kore’den geldim. Bu yazıyı en iyi arkadaşım Selma Özge Koç için yazıyorum.2012 Şubat’ta Türkiye’ye ilk defa geldim. Sa-bah 5’de İstanbul Havalimanına uçağımız indi. O zaman ilk defa Camiden yükselen Ezan sesini duydum. Biraz korktum ama o sesi beğendim. Ben önce öğrenmediğimden dolayı Türkçe ko-nuşamadım. Markette giderken hep beden di-liyle konuştum. Başlarda biraz zor günler ge-çirdim ama Türkiye’de yaşamaya başladıktan sonra iyi arkadaşlarla tanıştım ve sonra süper günler geçirdim. Mesela Türkçe kelimeleri bi-raz hatalı kullanırdım, ama arkadaşlarım beni her zaman anlardı. Yine de ben konuşurken çok gülerdiler. Aslında biz göz göze geldiğimizde 24 saat gülebilirdik. Birbirimizi her zaman anla-

dık. Hatta Kore kültürü ve Türk kültürü arasında çok farklılıklar olmasına rağmen hep Türkiye’yi

hep kardeş ülkem gibi hissettim.

Unutamadığım günlerden biri ise Türkiye’nin en özel günü olan bayramlar. Türkiye’de geleneksel bayram-lar var, Kurban Bayramı ve Ramazan (Şeker) bayramı. Kore’dekinden biraz farklı ama aile Türkiye’de çok önemli. Aile kavramının haya-tımızdaki yeri iki ülke içinde aynıydı. Ben en çok o kültürlerini çok beğendim.Dünyadaki en iyi, en lezzetli yemekler Türkiye mutfağına ait. Ben Türk yemeklerinin hepsini seviyordum ve Türkiye’de yaşadığım zaman içinde 10 kilo aldım. Biraz şişman oldum ama lezzetli yemekleri yemeye devam ettim. Bak-lava, iskender, kebap, lahmacun, beyaz peynir bunları yazarken bile çok özledim , acıktım. Ah Türkiye geri dönmek istiyorum, benim ikinci ülkem. Türk annemi ve babamı özle-dim. Ve kardeşim olan yakın arkadaşlarımı... Türkiye’de yaşadım zamanlarda çok ünlü bir oyuncu gibi yaşadım. Biraz komik Türkçem ile televizyonlara çıktım. Facebook’ta 2000 tane Türk arkadaşım var. Ben şuan Kore’de yaşıyorum ama biz arka-daşlarımla Türkiye’de gibi konuşmaya devam ediyoruz! Ben Türkiye’de yaşadığım zaman içerisinde çok gezdim. Alışveriş yaparken sık sık indirim yaptırıyordum. Çünkü süper Türk-çe konuşan yabancı gördüklerinde insanlar çok şaşırıyorlar. Türkiye, unutamadığım ülkem.. Sizi Seviyo-rum ve özledim.Ve ben aslında Türküm!...

Ben Aslında Türk’üm

Kim

Bo

Gyeo

ng

Page 36: Hedef Aktuel Mart

34 - Hedef - Mart -2014

Kamera ArkasıKamera Arkası

Bir set hayal edin size ilk gülümse-yen kişi yönetmen olsun. Gülümse-mekle kalmasın halinizi hatırınızı

sorsun. Yine bir set hayal edin içten gülen oyuncuları olsun. Neden buradayım hissini değil de bu setin çalışanlarını tanımakta ne-den bu kadar geç kalmışım hissini yaşatsın. Sonra o setin içine soğuğa rağmen çalışır-ken mutlu olan insanlar yerleştirin. Paydos denildiğinde birbirine sarılan, herkesin bir işin ucundan tuttuğu kapris kelimesi nedir bilmeyen insanlar. Şimdi hayal ettiğiniz o set ekibinin mucidi Koliba Filmin Yapımcısı Ata Türkoğlu ve setin kralı Sadullah Celen’i

daha çok sevin. Tüm bu samimiyetin ve ne-şenin mimarı onlar.

Fatih Harbiye setini ziyaret etmek iste-diğimizde, Koliba Film’de bizi hiç kırmadan karşılayan naif bir sesti Ezgi Hanım. Her aşa-mada da yanımızdaydı. 2 günümü ayırdığım bu sette çok güzel zamanlar ve insanlar not aldım hayatıma. Sıcak ve samimi bir havası var Fatih Harbiye setinin. Dizi oyuncularına setin en neşeli ismi kim? bu enerjinin sırrı ne? unutamadığınız sahneler var mı? gibi sorular sorduk. Samimiyetle cevap verdiler. Hepsine bir kez daha tek tek teşekkür eder-ken. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum.

Peyami Safa’nın Aynı İsimli Romanından Televizyona Uyarlanan Dizi

Röportaj: Selma Özge KOÇ

Page 37: Hedef Aktuel Mart

Sete ilk geldiğinizde ne yapıyorsunuz?Bir selam veriyorum sonra saç, makyaj,

kostüm. Çok fazla zamanımız olmuyor za-manla yarıştığımız için. Herkes evine ne ka-dar erken dönerse o kadar iyi.

Setin en neşeli ismi kim?Bu sette herkes çok neşeli. Baktığınızda biz

kendi içimizde çok eğleniyoruz. Sadullah hoca en neşelisi. İşin sahibi böyle olunca -yanlış anlaşıl-masın işinde çok ciddi- herkese enerjisi yansıyor.

Ben sete ilk geldiğimde arabadan indim ve Sadullah hoca bana merhabalar, nasılsınız dedi? Basit bir hareket aslında ama şaşkınlıkla karşıladım çünkü genel olarak çok rastlanan bir durum değildir bu.

Bazen oyuncu için de, yönetmen içinde çok karışık sahneler oluyor. Belki öyle bir zamanda gözden kaçar ama Sadullah hoca o konuda çok centilmendir her zaman. Bizde durum şöyle, suratın düşünce neden suratın düştü diye sorarlar. Bu kadar iyi insanın bir araya gelmesi şansımız.

En çok zorlandığınız, unutamadığınız ya da gülmekten çekemediğiniz bir sahne oldu mu?

Gülmekten çekemediğimiz bir sahne hiç olmadı biliyor musunuz? Benim anladığım de-mek ki şöyle bir durum varmış. Oyuncu kendini kasıyor arka planda sahnede patlıyor. Biz zaten kamera arkasında çok gülüyoruz falan haliyle işe başlayınca işimizi ciddiye alıyoruz. Önceki işlerim de çok oldu ama burada olmadı. Çok doğal ve çok rahatız. Her şey seyrinde ilerliyor.

Unutamadığınız bir sahne?(biraz düşündükten sonra önce bir açık-

lama yapıyor.)

Ben aslında şunu yapıyorum. Hafızada çok kalan bir iş olduğu için yaptığımız, ben şöyle-yim; çektik bitti. Aklımda pek kalmıyor sah-neler ama duvara yumruk attığım bir sahne vardı ama onu unutamam. Gerçekten vurdum duvara acayip canımı yakmıştı o.

Şinasi karakteriyle özdeşleşen benzeyen noktalarınız var mı?

Aslında biz benziyoruz. Şinasi de küçük bir mahalleden konservatuara gitmiş. Bende küçük bir mahalleden konservatuara gittim. O Türk müziği okuyor, ben tiyatro okudum. Yaşam tarzı, hayata bakışı benziyor bazı nok-talarda. Hatta eskiden daha çok benziyor-dum. Yaşım ilerledikçe biraz daha dinginleş-tim.Sen bilirsin demeye başladım. Şinasi’nin öyle bir problemi var sen bilirsin diyemiyor. Aslında biraz konuşsa her şeyi çözecekte, ko-nuşmuyor arkadaş problemi o (gülüyor).

Bizim aracılığımızla sevenlerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

İzleyicilerimiz bizi takip etmeye devam etsin. Size de böyle güzel dergilerle kendimizi ifade etme fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.

Sete ilk geldiğiniz de ne yaparsınız?

Hemen Şahin’e bir sade Türk kahvesi söylerim.

Unutamadığınız bir sahne var mı?

Şinasi ve Rüya’nın hayallerinin ortak olma-sı ve okul yapma kararları beni çok etkiledi. Rüya karakteri ve benim için büyük bir adımdı.

Mart -2014 - Hedef - 35

Kamera ArkasıKamera Arkası

Yunus Emre Yıldırımer (Şinasi),ŞİNASİ “SEN BİLİRSİN” DEMEYİ BİLMİYOR.

Başak Parlak (Rüya),YÖNETMENİN TAVRI SETİN AKIŞINI BELİRLİYOR

Page 38: Hedef Aktuel Mart

36 - Hedef - Mart -2014

Kamera ArkasıKamera Arkası

Eğlenceli bir ekip işinize nasıl yansıyor? Setin en enerjik ismi kim?

Sadullah hoca. Onun enerjisi bize yayılıyor. Yönetmenin tavrı setin akışını belirliyor zaten.

Rüya karakteri ile sizin özdeşleşen yanlarınız var mı?

Genel olarak yok, benzemiyoruz ( kahka-ha atıyor). Ben genelde ağzıma geleni söy-leyen, enerjik bir tipim. Rüya daha oturaklı, düşünüp konuşan biri. Olması gereken insan rüya ama napalım (gülüyor).

Bizim aracılığımızla iletmek istediğiniz bir şey var mı?

Çok teşekkür ederiz. Biz naif bir iş yapı-yoruz. Kitap okur gibi bir hissiyat veriyor bana izlerken. Destekleyen ve izleyen herkese çok teşekkür ederim.

(Gördüğün gibi setin en çok çalışanı benim diyerek geliyor yanıma tatlı bir tebessümle)

Sete ilk geldiğinizde ne yaparsınız?

Hazırlık odasına geçerim sahnelere tek-rar bakarım . Oyuncu arkadaşlarımla ezber geçerim. Kendimi role hazırlarım.

Fatih Harbiye setinde unutamadığız sahne hangisi?

En çok etkilendiğim sahne bekaret kont-rolü sahnesiydi. 1. bölüm benim ilk set gü-nümdü, ilk sahnemdi onunla başladım Aslı karakterine o sahneyi hiç unutamayacağım.

Setin en enerjik ismi kimdir?Oyuncular arasında Süeda Çil benim için.

O benim canım, kalbim her şeyim. Daha önce de anne kızı canlandırdık biz. O benim ho-cam. Şimdi de aynı projedeyiz; bence mucize. Tek isim bence Süeda Çil. Teknik ekibi sorar-sınız, Sadullah hoca.

Bu enerji işinize nasıl yansıyor.Teknik ekibimiz çok kaliteli çalışıyor. Yö-

netmenimiz zaten çok hızlı ve bizi hiçbir za-man yormuyor. Böylece dinlenmemiz, ken-dimize zaman ayırmamız için fırsat vermiş oluyor. Kendimiz sonraki bölümlere hazırla-mamıza yardımcı oluyor. Bu yüzden sete gel-diğimizde enerjimiz yüksek oluyor.

Bizim aracılığımızla izleyenlerinize söylemek istediğiniz şeyler var mı?

Aslı karakteri bir sosyal sorumluluk pro-jesi. Ailelerin biraz daha bilinçli olması tek temennim. Yalvarıyorum bunun için. Çocuk-larına sahip çıksınlar. Bu konuda en büyük rol annelere düşüyor. Sonuçta erkeklerimizi bü-yüten anneler. Her anne çocuğunu bu konuda bilinçlendirirse en azından şiddeti engelleyen bireyler yetişir. Belki bu sayede aile arası şid-det azalabilir ve zamanla kalkabilir.

Sete ilk geldiğinizde ne yaparsınız?Sete gelme maceram arabamın içinde

başlar. Evden çıktıktan sonra ben setteyim-dir. Kaç sahne var ben önce ona bakarım. Hemen giriyor muyum diye bakar ve o saat-ten sonra ben hemen kapanırım; başlarım

Gökçe Akyıldız (Aslı);ASLI KARAKTERİ BİR SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

Süeda Çil (Zehra) ;BİZİM SETİMİZ EDEPLİ BİR SET.

Page 39: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 37

Kamera ArkasıKamera Arkası

Zehra olmaya. Çünkü Zehra ile Süeda ara-sında bir fark ve o farkın içerisine girebilmek için öyle bir mesai lazım.

Setin en neşeli insanı kim?Sadullah Hoca. Çok enerjik, çok neşeli

ama aynı oranda iş disiplini de yüksek biri. İkisinin bir arada bulunması çoğu zaman zor-dur. İşin mizahını seven kişinin yaptığı işten hayır gelmediğini görürüz çoğu zaman ya da çok saygılı olan kişinin de asık suratlı oldu-ğunu görürüz. Ben oyunculuk adına ne öğ-rendiysem Perran Kutman’dan öğrendim. 100 bölüm onunla birlikte çalışmak benim için ayrı bir konservatuar oldu. Bugün benim için söylenen ne varsa ona borçluyum. Kötü söy-leneni de düzeltme yolundayım.

Fatih Harbiye Setinde unutamadığınız bir an veya sahne var mı?

Yorgan dikme sahnem vardı bütün gece yorgan diktim. Yönetmen bana dedi ki bir yor-gan sahnesi var düzgün oynarsan buna çok ses getiririz. O benim 1 hafta boyunca düşün-meme sebep oldu. Dizide benim kızımı Aslı’yı oynayan Gökçe’nin babası yorgancıdır ondan yardım aldım. Mahallenin yorgancısına git-tik, Google’dan bakıyorum; hayır bir de artık yorgan dikme de kalmamış. Sonra gerçekten çok iyi bir sahne oldu. Oyunculuk mangal gibi yürek istiyor. Kesinlikle para pul falan değil, eğer oyunculuk sevilmese kesinlikle yapıla-cak iş değil. Yoksa sabahlara kadar burada durmanın hiçbir açıklaması olamaz.

Bizim aracılığınızla izleyenlerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben şöyle bir şey söylemek istiyorum. 25 yıldır bu sektördeyim. Birçok projede çalıştım ama neredeyse hiç bu kadar akademik bir ekip-te olmadım. Hiç bir şey rastgele yapılmamış. Yapımcımız çok uzun süre çalışmış. Mesela bizim sette hiç kapris yapan yoktur. Saygısızlık yapan yoktur. Uğur’da bende sete gittiğimiz za-man bizim küçüklerimiz ayağa kalkıp yer verir. Bugün Kadir de yer veriyor, Neslihan da. Gidin bakalım başka setlerde bu var mı? Büyükler olarak bize duydukları saygı gözlerinden görü-lüyor ve ben bunu bulunmaz olarak görüyorum. Bu unuttuğumuz Edep. Bizim setimiz edepli bir set. Ben seyircilerimizi de bizi seçtiklerinden dolayı tebrik ediyorum. (gülümsüyor)

Sete İlk geldiğinizde ne yaparsınız?Sete ilk geldiğimizde hiç bir şey yapmamıza

izin vermezler hemen bizi hazırlığa alırlar. Çok güzel bir ekip var. Ekip olarak birbirimizi çok seviyoruz. Uzun süre görmediğimizde de özlü-yoruz. O yüzden aslında ilk sete geldiğimiz-de yaptığımız şey birbirimize sarılmak bizim. Böyle ayırmak suretinde saça makyaja hazırlı-ğa doğru götürüyorlar. Makyaj yaparken sürek-li konuşmayın konuşmayın diyorlar (gülüyor)

Kamera arkasındaki ekibin ve oyuncuların arasındaki enerjisinin bu kadar yüksek olması ekrana nasıl yansıyor peki?

Dizinin başarısı aslında hikayenin gücün-den, O kadar başarılı bir hikaye ki her şekil-de gidiyor. Doğru Cast. Bir de herkes rolüne çok yakıştı.Kamera arkasında çok başarılı bir ekibimiz var. Başta yönetmenimiz Sadullah Hoca, Görüntü Yönetmenimiz Yalçın bey ve

Fatih Harbiye set ekibinin hazırlıkları

Sevinç Sırma (Nezahet);HER EVİN BİR NEZAHET’İ VAR.

Page 40: Hedef Aktuel Mart

38 - Hedef - Mart -2014

Kamera ArkasıKamera Arkası

hepsi hepsi hatta. (gülümsüyor) Yapımcının başarısı tabi bu kadar güzel bir ekibi bir araya getirmek, bu sinerjiyi oluşturmak. Dolayısıy-la bunların hepsi birleşince o güzel ve kaliteli şeyi seyirci de ekrana izleyince beğeniyor.

Sette enerjinizin en iyi olduğu oyuncu kim?

Aslında sette kimseyi ayırmıyorum. Hep-siyle çalışırken enerjim aynı. Biz tabi Şinasi ev olarak Süeda Çil’le ve tabi Gökçe, Yunus hepsiyle çok iyi vakit geçiriyorum. Çok insani ve güzel bir ortam. Yoğun ve stresli bir iş. Bir de bizim sahneleri düşününce sürekli ağlıyo-ruz, depresif bir rolü oynuyoruz ama ev halkı olarak arka planda çok mutluyuz.

Setin en neşeli ismi kim peki?

Süeda Çil. Biz onunla çok eğleniyoruz.

Rolünden bahsedelim. Ne olacak sonu Nezahet’in platonik aşık halleri?

Platonik Nezahet(gülüyor). Her evin bir Nezahet’i var. Babasını küçük yaşta kaybet-miş, geçim sıkıntısı çeken bir aile de fedakar bir abla. Türküler söylüyor, kardeşinin müzik hayatı ile yakından ilgili. Zeki bir kız. Başka bir koşulda olsa belki çok güzel yerlere ge-lebilecekken, kendisini kardeşlerine ailesine adıyor. Kendi hayatını ikinci plana atıyor. Ara-da isyan ediyor ama kıyamıyor. Çok küçük bir dünyası var ve o küçük dünyada tanıdığı tek insan Cihan. Özel bir şey hissediyor. Her şeyini çok içinde yaşayan bir kız olduğu içinde bunu gösteremiyor. Bunu kardeşi bile bilmiyor. Bel-ki güler yakında Nezahet belli mi olur?

Sete ilk geldiğinizde ne yaparsınız?Herkesle mutlaka merhabalaşmaya çalı-

şırım. Kendi saçımı kendim yapıyorum. Ken-dimi hazırlığa alıyorum yani (gülüyor) kalırsa vaktim bir çay içerim tabi.

Dizinin kötü adamı; Kötü mü? İyi mi o da belli değil gerçi.

O muallak bizim hoşumuza gidiyor. Seviyor mu? Sevmiyor mu? Aşık mı? Değil mi? İyi ola-cak mı bir gün bu merak insanları karakter hakkında sürüklüyor.

Bu setin enerjisi çok farklı, bu enerjinin en büyük mimarı kim sizce?

Benim (kahkahalar, Öyle değil mi abi? diye ekipten bir kaç kişiden daha onay almaya ça-lışarak bunu ispatlamaya çalışıyor muzur bir şekilde) benim ben, kim olacak başka. Her-kes çok neşeli hakikaten. Uğur abla, Süeda abla falan herkes. Kamera arkasını düşünür-sem tek isim Sadullah Hoca.

Unutamadığınız bir sahne var mı?Fatih Harbiye benim gözbebeğim, ilk pro-

jem. Bütün sahneleri çok iyi hatırlıyorum ama bir sahne bambaşka benim için.

Aslı’dan tokat yediğim bir sahne var. Önce ben ona tokat atıyorum. sonrasında onun bana tokat hamlesi var. Ben Aslı’ya gerçekten vurmuyorum ama dedim ki: “Gökçe sen ne olur bana vur. Bu sahne çok güzel olsun isti-yorum.” Sahne akmaya başladı, Aslı’dan ben öyle bir tokat yedim ki (kahkalar atıyor) keşke vurmasaymış. Görüntü yönetmenimiz falan o kadar güldü ki, Hocamız zaten sahne bittikten sonra bütün ekibi dışarı çağırdı gelin izleyin diye. İnsanlar eğer dönüp bakarlarsa o sah-

Yusuf Baymaz (Emre) ,FATİH HARBİYE BENİM GÖZBEBEĞİM

Fatih Harbiye set ekibinin hazırlıkları

Page 41: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 39

Kamera ArkasıKamera Arkası

neye oradaki bütün tepki doğaldır. Tekrarları-nı saymıyorum bile. Aynı şekilde, aynı şiddette tokat yemeye devam ettim. (kahkahalar)

Hedef Dergi vasıtasıyla, Bizim okuyucularımıza, sizin izleyenlerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Sizin okuyucularınız bizi izlemeye devam etsin. İzlemeyenlere de zorla izletsinler (kah-kahalar) Herkes Fatih Harbiye izlesin herkese sevgi ve selamlar.

Sete ilk geldiğiniz zaman ne yaparsınız?Hazırlık. Ya bir şeyler başlamış oluyor.

Benim paldır küldür hazırlığa geçmem gere-kiyor ya da çok erken gelmiş oluyorum. Şu-ralarda oturup kedileri seviyorum.

Dizide unutamadığınız sahne var mı?Hem komik, hem de unutamıyorum. Dizinin

bir yerinde merdivenlerden yuvarlanıyorum. (kahkaha atıyor) Senaryo gelince düşünmüşler uzun uzun dublör ister mi? Ben hiç düşünme-dim senaryoyu aldım . Merdivenlerden mi yu-varlanıyoruz? tamam, yuvarlanırız yani. Okur-ken teknikler öğrendik. Zarar görmemiz için bir şeyler muhakkak yapılır. Ben geldim herkes benden telaşlı. (gülüyor) Nasıl yuvarlanacak-sın, dublör de istemedin dedim ya üzmeyin bu kadar kendinizi ben atarım kendimi (kahkaha-lar) En kaygısız bendim. Hiçbir sakatlık olma-dığı gibi bir kere yuvarlandığımı görünce hadi bir de şu açıdan yuvarlan falan diye defalarca yuvarlandırdılar beni. (kahkahalar)

Setin enerjisi o kadar yüksek ki ben bile kendimi kaptırdım bu akışa,

O kadar candan bir yönetmenimiz var ki, Sa-

dullah hoca. Pratik olmasına rağmen harika so-nuçlar çıkıyor ortaya. Görüntü yönetmenimiz Yal-çın Yağdel, Harika! Ekip çok iyi. Bu kadar şanslı bir ekibin içinde olmak muhteşem bir kere.

Karakterinizi hakkında bir soru sorayım (seher hanım gülüyor) kötü kadın,

En kötü, hatta tek kötü. Ben bu karakteri çok severek karşıladım. İnsanların ayırt ede-bileceği bir karakter. bence oyunculuk için çok güzel bir durum. Biz her karakterin içine giri-yoruz mesela aslında bir nevi şizofreniz. Sonra bakıyorum seyirci bizi o karakterle özdeştiri-yor. Aslında iyi biriymişsiniz diye hayal kırıklı-ğına uğruyorlar. Kötü olmamı mı bekliyorlardı ben çok merak ediyorum (kahkahalar) Düşü-nün Annem bana “gelme artık çok fazla bura-ya, O kıza da yazık ama” dedi. (kahkaha atıyor)

Bizim aracılığınızla söylemek istediğiniz bir şey var mı izleyenlerinize?

İzleyicilerin böyle özdeşleştirmesi aslında benim hoşuma gidiyor. Demek ki biz onları içimize almayı onların oturma odasına gir-meyi başarıyoruz. İlgileri ve sevgileri için te-şekkür ediyorum.

Sete ilk geldiniz zaman ne yaparsınız?Sete ilk geldiğimde herkesle selamlaşırız.

Bir çay içeriz sonrası hazırlık.

Setin en neşeli ismi?Süeda.

Unutamadığınız bir sahne var mı?Benim için her sahne özel ve güzel. Setin

kamera arkası ve oyuncuları olsun hepimiz çok eğlenerek çalışıyoruz. Bu sebepten her anımız çok özel.

Seher Terzi (Kader)ANNEM BANA “Gelme artık çok fazla bura-ya, O kıza da yazık ama” DEDİ.

Şadi Aymutlu (Emre’nin babası)

Page 42: Hedef Aktuel Mart

Oynasın da Büyüsün

40 - Hedef - Mart -2014

Çocuk PsikolojisiÇocuk Psikolojisi

Bazen mimar olup legolarla yapı inşa ederler, bazen doktor olup anne baba-yı muayene; bazen bebek uyutup anne

olurlar, bazen arabalarında en hızlı şoför. Sü-pürgeyle ata biner, ıhlamur yaprağından sar-ma, kavanoz kapağından tabak, borulardan tüfek yapar, hiç bir şey bulamazsa şarkı söy-leyip dans eder sanatçı olur çocuklar. Herke-sin çocukluk sürecinde farklı oyun oyuncaklar vardı ama hep vardı.

OYUNSUZ BİR DÜNYA HAYAL BİLE EDİLEMEZ

Çocuklardaki oyunun önemini, onların hiç oyun oynamadığını ve oyuncaksız olarak bü-yüdüklerini düşünerek anlayabiliriz. Gerçi oyuncaksız düşünmek zor, çünkü oyun sade-ce oyuncakla olmaz; bir yaşında eliyle oynar, sonra ’cee’ deyince kıkır kıkır güler, etrafın-da döner ve bir şekilde kendince bir uğraş bulur, bu oyundur. Yani insanın aklı olduğu müddetçe üreteceği eğlenceli oyunlar ola-caktır. Hepimiz eğlenceli bir şeyler yaparken mutlu olmaz mıyız?

0-6 YAŞ ÇOCUĞU OYUNLA BÜYÜR

Oyun oynamak, çocukları fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan oldukça fayda sağlamakta ve ya-ratıcı düşünmelerine katkıda bulunmaktadır. Çocukların zeka gelişimi ve dikkat süreleri gibi

faktörler ise hangi oyunu oynadıklarına bağlı olarak güçlenmektedir. Tüm bu gelişme süreç-leri çocukların 0-6 yaş döneminde (yüzde 70) tamamlanır. 0-6 yaş dönem; öğrenmenin en yoğun, alışkanlıkların ve zihinsel yeteneklerin en hızlı geliştiği ve şekillendiği dönemdir. Oyun da, bu süreçte çocuğun çevresini tanımasına, bir şeyler öğrenmesine, sosyalleşmesine ya-rayan önemli bir araçtır. Bu şekilde çocuklar enerjilerini boşaltır, mutlu olur, bir çok konuda öğrenim ve deneyim kazanmış olurlar.

OYUNCAKLARIN ÇOCUKLARIN GELİŞİMLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Eğitici oyuncaklar, eğlenceli oldukları kadar ço-cukların kendilerini ve çevrelerini tanımalarına da yardımcı olmaktadır. Bu oyuncaklar, çocuk-ların yaşlarına ve becerilerine uygun olarak seçildiklerinde çocukların gelişimleri üzerin-deki etkileri de net bir biçimde görülmektedir. Örneğin; bir çocuk bloklarla oynarken, zamanla bağımsızlık duygusu, kendi kendine yetebilme ve sebat etme becerisi gelişir.

PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ GELİŞİR

Oyun, çocukların sağlıklı gelişimleri için ay-rılmaz bir unsurdur. Çocuklar oyun oynadıkça problem çözme becerileri gelişir, motor beceri-leri ve fiziksel gelişimleri olumlu etkilenir. Ço-cuklar, bu oyuncaklar sayesinde yaratıcılıklarını

Psikolog Nagehan Akarsu

Çocuğu oyunsuz düşüne-bilir miyiz? Çocukluğun en vazgeçilmez yanı, en

ciddi uğraşı. Küçük adam ve küçük kadınların mesleği;

oyun oynamak...

Page 43: Hedef Aktuel Mart

Çocuk PsikolojisiÇocuk Psikolojisi

Mart -2014 - Hedef - 41

geliştirebilirler ve okul öncesi gereken bilişsel gelişim düzeyine erişmelerine de oyuncaklar yardımcı olmaktadır. Böylece çocuklar paylaş-mayı, keşfetmeyi, öğrenmeyi öğrenirler. Çocuğunuza bir oyuncak verdiğinizde dokun-ma ve görme aracılığıyla onun duyularına hitap eden bir nesne sunmuş olursunuz. Çocukları-nıza uygun oyuncaklar seçtiğinizde onun fizik-sel, sosyal-duygusal ve zihinsel gelişimine de yardımcı olmuş olursunuz.

DUYGUSAL GELİŞİME ETKİSİ:Oyuncaklar, çocuklarda duygusal gelişimi desteklemektedir. Doğumdan itibaren ço-cuklar etrafındakilerle ilişki kurmaya baş-larlar. Yaşları büyüdükçe öncelikle yakın çevreleriyle kurmuş oldukları ilişkiler zincirinin genişleyerek çev-relerindeki diğer kişileri de kapsa-maya başlaması beklenir. İlişkileri kurma ve ilerletme becerisi, kar-maşık yargılarda bulunabilme yeti-si (doğru ile yanlışı ayırt ede-bilme) gibi beceriler; grup oyunları, oyuncak bebekler gibi oyuncaklarla gelişir.

KORKULARIYLA BAŞ ETMEYİ ÖĞRENİRLERDuygusal gelişime etki eden oyuncaklar sa-yesinde çocuklar ar-zularını, istediklerini ortaya koyarlar ve

korkuları ile kötü deneyimlerinin üstesinden gelebilirler. Oyunla birlikte çocuğun çevresi üzerindeki etkinliği ve farkındalığı artar. Ço-cuk, oyun oynarken kendisini güvende his-settiğinde olumlu duygusal gelişimine de katkısı olmaktadır. Ayrıca, çocuğun oyunları-na ebeveynleri de dahil olduğunda, bu eğitici oyuncaklar çocuk ve ebeveyn arasında güçlü bağlar oluşmasına yardımcı olurlar.Çocuklar oyun oynarken sahip olma duygu-ları da gelişmektedir. Önceleri çocuğunuz bir oyuncağı yalnızca kendisi için isterken oyunla birlikte kendini kontrol etmeyi de öğrenecek-tir. Bu şekilde çocuğunuz sosyal kuralları da oyuncaklar yoluyla öğrenmektedir. Bir arka-

daşıyla ya da ebeveyniyle oyun oynayan çocuk, sırayla oynamayı, oyunun kuralla-rına uymayı ve oyun arkadaşıyla iletişim içerisinde olmayı da öğrenmektedir.Bebek çıngırakları, anakucakları, şarkı

söyleyen bebekler ve renkli kitaplar gibi oyuncaklar duygusal gelişim

açısında etkili olmaktadırlar.

BİLİŞSEL GELİŞİME ETKİSİ:Lego ve bloklar gibi oyuncak-ların çocukların zihinsel geli-şimleri açısından olumlu et-

kileri vardır. Bir çocuk, blokları kullanarak bir kule yapmaya

çalıştığında ve bunu yıktığında, bu oyun-dan öte bir deneyim yaratmaktadır. Bu

Page 44: Hedef Aktuel Mart

42 - Hedef - Mart -2014

Çocuk PsikolojisiÇocuk Psikolojisi

şekilde çocukların zihinsel gelişimleri ve kav-rama becerileri de etkilenmektedir. Bloklarla ya da legolar gibi bilişsel gelişime etki eden oyuncaklarla oynayan çocuklarda problem çözme becerilerinde, neden-sonuç ilişkilerini anlamada gelişim gözlemlenmektedir.

NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİNİ ÖĞRENİRLERÇocuklar bir oyuncakla oynadıklarında yaptık-ları bir hareketin sonucunun ne olduğunu da görebilmekte, böylece neden-sonuç ilişkisine ulaşabilmektedirler. Neden-sonuç ilişkisi or-taya koyan oyuncaklar, çocuğunuzun çevresi-ne karşı bir kontrol duygusu geliştirmesine ve kendilerine karşı farkındalıklarının artmasına yardımcı olur. Çocuklar aynı zamanda oyun-caklar aracılığıyla renkleri, şekilleri ve sayı-ları da öğrenebiliriler. Dikkat mekanizmala-rıyla birlikte hafızalarının da geliştiği görülür. Kitaplar, yapbozlar, bloklar, halkalar ve farklı renk ve şekillerdeki oyuncaklar çocuklarda zihinsel aktiviteyi canlandırmaktadır.

FİZİKSEL GELİŞİME ETKİSİ: Fiziksel ve motor gelişim; çocukların ulaş-mayı, emeklemeyi, tırmanmayı ve dengede durmayı öğrenmeleriyle gelişir. İnce motor gelişim ise küçük oyuncakların tutulmasıyla gelişir. İnce motor gelişimi, küçük kasların koordinasyonunu içermektedir (eldeki, ayak-taki, bilekteki kaslar vb…) İnce motor bece-rileri, ellerdeki kasların kullanımını ve dikkat için de göz kaslarının kullanımını gerektirir. Aktivite masaları, yürüteçler, bloklar, legolar, atma ve çekme gerektiren oyuncaklar motor gelişimini destekler.

MOTOR GELİŞİMİNİ ETKİLER Çocuk, yaşamının ilk senesinde hareketlerini daha koordineli hale getirerek basit birtakım hareketleri sonucunda neler yapabileceğinin farkına varır. Seneler geçtikçe bu hareketler daha karmaşık hale gelir ve çocukların oyun-ları boyunca bedenlerini kullanmalarını ge-rektirir. Örneğin; çocuğunuza oyuncak olarak blokları verdiğinizde, onları önüne yığarak on-larla ne yapması gerektiğini düşünür ve onları parmaklarıyla tutar. Blokları düşürmeden üst üste kurmaya ya da onları kullanarak bazı şe-killer yapmaya çalışır. Tüm bu çabaları motor gelişime olumlu etki etmektedir.

SOSYAL GELİŞİME ETKİSİOyunların çocuklar üzerindeki en büyük etki-lerinden biri de sosyal çevreyle olan bağlantı-dır. Oyun, çoğu zaman belirli ortamlarda kendi yaşıtları ile oynanması önemlidir. Bu ortamda gerçekleşen her türlü iletişim, tartışma, yar-dımseverlik, paylaşım gibi noktalar çocuklar üzerinde önemli etkiler bırakmaktadır.

KAVGAYI DA BARIŞI DA ÇÖZERKavgada pasif kalan devamlı dayak yiyen çocuk nasıl kendine güvenini sağlayamıyorsa, tek ve bencil çocuksa oyun parkında paylaşmayı öğre-nebiliyor. Ancak aynı zamanda oyunda tartışan çocuklar bir süre sonra bununla nasıl başa çı-kılacağını da öğrenmeye başlıyor.Bir çocuk oyun sayesinde kendini karşısın-dakinin yerine koyup empati kurmaya, baş-kalarına saygı göstermeye, kurallara uymaya ve stresle baş etmeye başlar. Empati kurma yeteneği ayrıca çocukların bir hayvana sahip olma ve ona bakmasıyla da gelişebilir.

Page 45: Hedef Aktuel Mart
Page 46: Hedef Aktuel Mart

44 - Hedef - Mart -2014

Yakın KeşifYakın Keşif

Aziz Yer: El Aziz;

ElazığDoğu Anadolu’nun en eski şehirlerinden olan Elazığ tarihi, doğası, köklü gelenekleri ve gelişen turizmi ile gezginlerin keşif duraklarından biri...

Elazığ-Harput hem stratejik hem de do-ğal kaynakları nedeniyle Paleolotik dönemden beri yerleşmeye sahne ol-

muştur. Türk hâkimiyetine kadar eski kavimler yörede önemli devletler ve uygarlıklar kur-muşlardır.1085 yılından sonra Türkler Harput ve civarını kale ve askeri şehir konumundan çıkartmaya başlamış, Osmanlı imparatorluğu döneminde ise kültür, sanat ve ticaret merkezi haline getirerek, Harput’un her zerresine Türk damgası vurmuşlardır. Dünün Kalesiyle, mek-tep ve medreseleriyle, camileri, hanları ha-mamları, çarşıları alim ve sanatkarları ile ünlü Harput’u; aynı özelliklerini zaman içerisinde

geliştirerek bugünün önemli bir merkezi haline gelmekte olan Elazığ’ı ortaya çıkarmıştır.

HARPUT KALESİ

Urartular döneminde kalma, Elazığ’ın sim-gelerinden olan Harput Kalesigeziniz sırasında mutlaka görmeniz gereken bir tarihi mekan. Süt Kalesi olarak da bilinen Harput Kale-si, Harput şehrinin güney kısmında ve Elazığ Ovası’na hakim bir tepe üzerinde bulunuyor.

Süt Kalesi olarak da bilinmektedir ve bir rivayete göre yapımı sırasında harcına su değil de süt eklenmiş çünkü o dönemde bu bölgede su kıtlığı olduğu için Harput Kalesi yapılırken

Page 47: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 45

süt kullanılmıştır. Tarihi belgelere göre kale Bi-zans, Roma ve Arapların eline geçmiştir. Çeşitli efsaneleri olan Harput Kalesi Elazığ il sınırları içerinde olup tarih gezilerinden haz alanların ziyaretlerinde iyi bir ev sahipliği yapıyor.

Harput’a çıktığınızda: tüm şehir hani derler ya, ayaklar altında. Harput’ta: tarihi yerleri ge-zin. Yorulduğunuzda ise: çay bahçelerinde otu-rup, şehri ve hatta sis-pus olmayan bir havada Keban Barajını dahi görerek; çayınızı yudumla-yın. Harput: ilginç bir yer.

KEBAN BARAJIAtatürk Baraj Gölü’nden sonra Türkiye’nin

en büyük yapay gölü özelliğini taşıyan Keban Baraj Gölü, Elazığ sınırları içerisindedir. Murat Vadisi boyunca uzanan gölün toplam uzunluğu 125 kilometredir.

Keban Baraj Gölü’nde elektrik üretimin yanı sıra balık üretimi ve avcılık da yapılmakta olup, Türkiye’nin en önemli yatırımları arasındadır.

Keban Barajı’nın yapımının ardından olu-şan göl, yöre halkının mesire yerlerinden biri olmuş durumda. Aynı zamanda üç ilçeye feri-botla geçiş imkanı veriyor göl. Elazığ’ın Keban ilçesinde bulunan baraj gölü, 64.100 hektarlık bir alana sahip olup, yıl içerisinde Elazığ’a gi-denlerin uğrak yerlerinden biridir.

ULU CAMİArtuklu hükümdarı Fahreddin Karaaslan

(1156-1157) tarafından yaptırılmıştır. Anado-lu’daki en eski ve en önemli yapıtlardan birisidir.

Cami: dikdörtgen planlı, dışa kapalı görü-nümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlaların süsleme öğesi olarak kullanıl-ması bakımından ilgi çekicidir. Günümüzde: Kurşunlu camisinde bulunan minberi: Türk ahşap sanatının şahaserlerinden biridir.

Caminin iç duvarları: kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Cami: günümüzde ibadete açıktır.

Ulu cami ile ilgili bir efsane var. Belki ilgini-zi çeker. Şöyleki: Ulu caminin bahçesinde, bir kandil gecesi iki arkadaş otururken, birisi di-ğerine “caminin bahçesinde, mihrabın hemen önünde bulunan dut ağacının eğilip kalktığını, yani secde ettiğini”söyler. Diğer arkadaşı ise, hayretler içinde: “Ben de caminin minaresinin eğilip kalktığını gördüm” der. İki arkadaş, kor-ku içinde oradan uzaklaşırlar. Böylece: mina-Harput Kalesi

Yakın KeşifYakın Keşif

Page 48: Hedef Aktuel Mart

46 - Hedef - Mart -2014

re ve ağacın sırları ortaya çıkmış olur. O günden beri, ağaç ve minare, secde edercesine eğik dururlar. Hatta: minare, birkaç kez onarılarak düzeltilmiş, ancak tek-rar eğilmiştir. Bugün, hala Ulucamiye gittiğinizde, eğik minareyi ve ağacı görebilirsiniz.

İZZET PAŞA CAMİSİElazığ çarşısının tam merkezinde bulunmaktadır.

Caminin altında: kuyumcular çarşısı var. Camiyi: as-len Erzincan’lı olan Hacı İzzet Paşa yaptırır. Yapım yılı: 1866. Ancak: cami, 1972 yılında yeniden inşa edilmiş ve ibadete açılarak, çarşı merkezi olarak konumlandı-rılmış. Cami: şu anki hali ile, herhangi bir mimari özel-liği olmayan, betonarme bir cami. Ancak: bir anlamda, Elazığ şehrinin simgesi olmuş. Evet, caminin maddi masraflarını: 1975 yılında kurulan, İzzet Paşa Vakfı karşılıyor. Vakıf, yalnızca caminin ihtiyaçlarını değil, Elazığ’ın ihtiyaçlarını da karşılıyor. Örneğin: bir Sağlık ocağı yaptırmışlar. Harput’un tepesindeki Türk Bay-rağının dikilmesine de vesile olmuşlar. Bunlar: Vakfın sosyal boyutu. Vakfın kültürel boyutu da var. “Bizim Külliye” isimli bir dergi çıkarıyorlar. Dergi yayımcılığı yanında, kitap yayımcılığı da var.

HAZARBABA KAYAK MERKEZİKış turizmin geliştiği noktalardan biri de Elazığ

Sivrice’de bulunan Hazarbaba Kayak Merkezi’dir. Ha-zarbaba Kayak Merkezi, aynı ismi taşıdığı Hazarbaba Dağı’nda bulunmaktadır.

Özellikle günübirlik ziyaretçilere hizmet vermekte olup; 1997 yılından bu yana önemli bir turizm nokta-sıdır. Kayak merkezinde tesis bulunmakla birlikte, 6 kilometre uzaklıkta olan Hazar Gölü kenarında büyük bir otel bulunmaktadır. Elazığ’a bir gezi planlıyorsa-nız; günübirlik Hazarbaba Kayak Merkezi’ne gidebilir ve dostlarınızla kayak yapmanın tadını çıkarabilirsiniz. Kayak Merkezi’ne ulaşımda zorluk yaşamayacaksınız. Elazığ’a 30 kilometre uzaklıktadır ve Sivrice’ye sadece 6 kilometrelik bir mesafede yer alır. Hem amatör hem de profesyoneller için uygun pistler bulmakta müm-kündür bölgede.

ÇIRÇIR ŞELALESİDünyanın en genç doğal şelalesi olan Çırçır Şelale-

si, Keban Baraj Gölü’nden meydana gelmiştir. Elazığ’da bulunan Keban Baraj Gölü’nün çevresindeki alabalık tesisleri, doğanın içinde unutulmaz lezzetler sunuyor.

Çırçır Şelalesi barajın kurulmasından hemen sonra meydana gelmiştir. Yolunuz Elazığ’a düşerse kesinlikle Keban Baraj Gölü’ne gidip hem Çırçır Şelalesi’ne şahit

Ulu Cami

İzzet Paşa Cami

Çırçır Şelalesi

Buzluk Mağaraları

Yakın KeşifYakın Keşif

Page 49: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 47

olun hem de alabalık tesislerinde dinlenip ba-lık yemenin tadına varın.

KAPLICALARElazığ’da kültür ve doğa turizminin yanı

sıra termal turizm de gelişmekte. Şifalı kap-lıca suları eşliğinde keyifli bir tatil yapmak isterseniz Ağın Kaplıcası ve Karakoçan Kolan Kaplıcası’nı ziyaret edebilirsiniz.

ÇAYDA ÇIRA OYUNU (MUMLU DANS) VE KÜRSÜBAŞI

Elazığ yöresinde oynana bu oyun: “Mumlu Dans” ismiyle, dünyaca tanınmaktadır. Oyun; orjini itibarıyla, aydınlatma amacı güdülerek ortaya çıkarılmıştır. Efsaneye göre: Hazar Gölü kenarında bir köyde, birbirini seven iki genç, gizlice buluşmaktadırlar. Erkeğin: bu-luşma yerine gidebilmesi için, gölü yüzerek geçmesi gerekmektedir. Buluşma, gece oldu-ğundan, kız çıra (Dındık) yakarak, gence yerini belli etmektedir. Genç ise; ışığa doğru yüz-mekte ve böylece sevgililer buluşmaktadırlar.

Bu durumu sezen kızın babası: buluşma-nın yapılacağı gün, erkeğin yüzerek gölün ortasına geldiği bir sırada, çırayı söndürür ve genç sevgilinin gölde boğulmasına neden olur. Bunu fark eden kız da, kendini göle atar ve o da kaybolur, ölür. Bunun üzerine: bütün köylü toplanarak, ellerinde “Çıra”larla, iki sevgiliyi aramaya başlarlar. Efsaneye göre: bu olay üzerine ağıtlar yakılır, türküler söylenir ve çıra ile arama olayı oyunlaştırılarak, günü-müze kadar gelir.

Elazığ mutfağı, oldukça zengin yemek çeşit-lerine sahiptir. 150’ye yakın yemek çeşidi var-dır. Üç öğün yemeğin dışında: kuşluk yemeği ve özellikle yatsılık denilen: pestil, ceviz, orcik gibi yiyeceklerin bulunduğu sofralarda açılır.

Harput Ekmek Tatlısı (Taş Ekmeği): Yumurta, süt, un, tuz, yağ ve şekerden yapılır.

Harput Köfte: Yağsız kıyma, ince bulgur, yar-ma, yumurta, salça, tuz, baharat, maydanoz ve reyhan katılarak yapılır. İri köfte olarak da bilinir. Muhteşem bir tat, mutlaka deneyin.

İçli Köfte: Yine, yöreye has bir yemek türü.Gömme: Kepekli un, kıyma, ceviz, tereyağı, pul biber ve tuz ile yapılır.

Kadayıf-Künefe: Elazığ’da en çok beğenilen ve yapılan tatlıların başında: kadayıf gelir. Ni-tekim: Elazığ’da kapalı çarşıda sıra sıra ka-dayıfçı dükkanları vardır. Kadayıftan yapılan künefe de, geleneksel tatlılardandır.

Dilber Dudağı: Evet, belki bilenleriniz vardır. De-ğişik şekilli, güzel bir tatlı. Elazığ yöresine has.

Orcik: Elazığ yöresinde yetiştirilmekte olan üzümün yan ürünlerindendir. Doğal, lezzetli ve kış gecelerinin aranılan yiyeceğidir. Ancak: yapımı oldukça zahmetli ve sabır gerektiren bir üründür. Özellikle: Yurtbaşı, Hoş köyü ve Harput yöresinde yetiştirilmekte olan şilfoni üzümünün sıkılması sonucu elde edilen şıra-nın, kaynatılarak bulamaç yapılmasıyla orcik yapımı başlar.

Özenle toplanan üzümler, temiz torbalara konularak salk adı verilen ağaçtan yapılmış teknelerde sıkılarak şırası alınır. Şıra, iyice kaynatılır ve başka bir kazana alınır. Sonuçta: iplere özenle dizilmiş ve ağaç dallarına bağ-lanmış cevizler, hazır olan bulamaçlara batı-rılır. İpe dizilmiş cevizler, bulamaca bandırı-larak güneşte kurumaya bırakılır. Arzu edilen kalınlığa gelinceye kadar bu işlem birkaç kez tekrarlanır. Sonrasında orcik kurumaya bıra-kılır. Bu, kahverengi olarak bildiğimiz orciktir.

Yakın KeşifYakın Keşif

Page 50: Hedef Aktuel Mart

FOTOĞRAFLARLA İTALYA

Uzak Keşif

48 - Hedef - Mart -2014

Uzak Keşif

Page 51: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 49

Uzak KeşifUzak Keşif

Page 52: Hedef Aktuel Mart

50 - Hedef - Mart -2014

Aile PsikolojisiAile Psikolojisi

Aşkın Katili Evlilik Değil Siz OlabilirsinizMedical Park Uzmanları ; aşk ve evlilik arasındaki ilişkiyi değerlendirdi:

Aşk, birçok insanın yaşamındaki duy-gusal açıdan en heyecanlı, en coşku-lu, en karmaşık ve en derin deneyim-

lerden biridir. Aşkın rastlantısal olduğuna ve hatta gözleri kör ettiğine dair görüşler olduğu biliniyor; ancak aşkın ne gözleri kördür ne de âşık olurken yapılan seçimler rastlantı sonucudur. Son on yıla kadar, aş-kın bilimsellikten uzak bir konu olduğu gö-rüşü yaygın olsa da psikolojide bilim adam-larının aşkı açıkladığı teorileri mevcut. Bunlardan en bilineni Robert Sternberg’in teorisine göre (TriangularTheory of Love) aşk üç bağdan oluşur: Yakınlık (duygusal yakınlık), tutku (cinsel ve romantik çekim) ve bağlılık (kısa dönemde diğeriyle birlikte kalmak, uzun dönemde diğeriyle birlikte yapılan planlar ve paylaşılan başarılar). Bu bileşenlerin varlığı ve/veya yokluğu aşkın farklı yüzlerini açıklar. Sternberg’e göre, yalnız yakınlığı barındıran bir ilişki, hoş-lanma; yalnız tutkuyu barındıran bir ilişki, vurulma ve yalnızca bağlılığı barındıran bir ilişki ise boş bir aşktır. Aşkın ideal formu, bu üç bileşen bir arada olduğu zaman ger-çekleşir; ancak zaman içerisinde solma eğiliminde olan tutku kıvılcımlarını canlı tutmak hiç de kolay değildir.

AŞKIN KATİLİ/TAMAMLAYICISI OLARAK EVLİLİK

Aşkla ilgili -neredeyse- her başlıkta birçok farklı görüş olduğu gibi evliliğin aşkı öldür-düğünü de öldürmediğini de söylemek müm-kün. Aşkın kendisinin imkânsız ve gizemli oluşu ve evlilikle aşkı canlı kılan bu etkenlerin ortadan kalktığını savunan kesimin görüşünü azımsanamaz. Ancak evlilikten önce çiftlerin yaşayamadığı birçok duygu ve durumun evli-likle mümkün olduğu göz önüne alındığında; evliliğin, aşkın katili değil kurtarıcısı olduğu düşüncesi daha ağır basıyor. Kültürel etkenler kişilerin aşkı yaşayış biçimleri üzerinde etkili olduğuna göre, evliliğin aşkı özgürleştirdiği de bu görüşü destekliyor.

Page 53: Hedef Aktuel Mart

FATURAYI EVLİLİĞE KESMEYİNÇiftler arasında öncelikle iletişim, sonrasın-da karşılıklı güven ve hoşgörü bittikten son-ra yerini öfke ve tartışmaların alması, aşkın –evlilik olsun ya da olmasın- bittiğinin açık bir kanıtı. Oysa ki aşk, iki kişi arasında iletişimin en güzel halidir. Bu durumda iletişim bittiğin-de çiftler aşkta sona yaklaşıyor demek pek de yanlış olmuyor. Aslında aşk çok çeşitli ne-denlerle bitiyor; ancak aşkın tanımı yanlış ya-pıldığında, sonuçlar da evliliğe fatura edilmiş oluyor. Kısacası, evliliğin, geniş bir yelpazeyle tanımlanan aşk kavramını, yine oldukça farklı görüşler mevcutsa da- lezzetli ve doyum ve-ren bir yaşantıya çevireceği fikri, günümüz dünyasında ‘aşkı bitirdiği’ düşüncesine kıyas-la kabul görmeyi daha çok hak ediyor.

AŞK BİTER Mİ?“Sivrisineklerin ömrü bir gündür, güllerinki üç gün. Kedilerin ömrü on üç yıldır, aşkınki üç. İlk yıl tutku, sonra bir yıl şefkat ve niha-yet bir yıl can sıkıntısı.” Frédéric Beigbeder’in belirttiği gibi aşkın bir ömrü var mıdır sorusu-na ne yazık ki kimyamız da ‘Evet’ diyor. Kişiler birbirini tanıdıkça, farklı yönlerini gördükçe, aslında yüceleştirdikleri kişinin gerçek yönle-

rini de kabul etmek veya etmemek durumun-da kalıyor. Kimi araştırmacılar aşkın bir ömrü olmadığını, kimileri ise aşkın birkaç yıl içinde bittiğini savunsa da önemli olan aşkın süresi değil, bu süreyi tutkulu ve en iyi şekilde ge-çirmek olacaktır. Görünen o ki, aşkı çözmek mümkün değil; ama uzatmak ve bitmeyecek bir sevgiye dönüştürmek bizim elimizde.

Aşkınızı canlı tutmak için:KELİMELERE DÖKÜN: Elbette aşkları evlili-ğe götüren kimyasal ve psikolojik nedenlerin yanında evliliğin zamana yenik düşmemesi, canlı tutulması da oldukça zor ve önemli bir konu. Öncelikle çiftlerin birbirlerine duygu-larını -biliyor olsalar dahi- söyledikleri keli-meler, ilişkinin heyecanını ve canlılığını ifade eden en büyülü sözcüklerdir. Bu nedenle hem onu sevdiğinizi söylemekten hem de bunu göstermekten çekinmeyin. KALİTELİ ZAMAN GEÇİRİN: Çiftler evlilik-lerinde kaliteli ve güzel zaman geçirecekle-rini düşünseler bile, yapılan fazla mesailer, çocuklara ayrılan vakitler gibi nedenler ev-liliği olumsuz etkileyebilir. Birlikte geçirilen zamanın kalitesi ile ilişkilerin geliştiğini unutmayıp, beraber daha çok ve doyurucu zaman geçirmeye çalışın. ONA KARŞI DÜRÜST OLUN: Evlilikte güçlü

bir iletişimi beraberinde getiren unsur dü-rüstlüktür. Kısa vadede karşı tarafı incite-cek bile olsa, uzun vadede ilişkinin sağlıklı ilerlemesini ve daha olumsuz sonuçlardan korunmasını sağlar. Bu nedenle eşinize karşı dürüst olun. ROMANTİZMİ CANLI TUTUN: Çiftin birbir-lerine yalnız ihtiyaç duyduklarında değil, ya-şamın her döneminde destek olmaları, dö-nemsel yaşam krizleriyle beraber mücadele edebilmeleri, son ve en önemlisi ise zamanın getirdiği değişikliklerle yüzleşirken; ilk gün-lerin romantik imgelerini canlı tutabilmeleri aynı zamanda evliliğin de zamana yenik düş-memesine yardımcı olacaktır. EMEK VERİN ÖNEMSEYİN: Aşk olgusunun kendisi rastlantısal olmadığı gibi, aşkın sürdürülmesi de çaba, özveri, anlaşma ve önemsemenin bir ürünüdür.

Aile PsikolojisiAile Psikolojisi

Mart -2014 - Hedef - 51

Page 54: Hedef Aktuel Mart

süreçte 2 x 2 = 4 gibi matematiksel bir formül yok ancak dilimin döndüğünce size kazandıra-cak bazı tavsiyelerden bahsetmek istedim.Olumlu tavırla görüşmelere gitmek kazandırır..Adayların görüşmelerde başarılı olabilmeleri için yapması gereken temel davranış “ön yar-gısız” davranabilmektir. Gideceğiniz kurum ya da yönetici hakkındaki “ön yargılar” olumsuz hal-hareket-tavır olarak karşı tarafa geçmek-te ve görüşmeleri büyük ölçüde etkilemekte-dir. Bu durumu psikolojide “pygmalion etkisi” ya da “kendini gerçekleştiren kehanet” olarak-bilinen kuramçok güzel özetlemektedir. Ken-dini gerçekleştiren kehanet, olması düşünülen bir durum veya eylemin gerçekliğe dönüşmesi durumudur. Siz kurum hakkında kötü düşü-nüp, insan kaynaklarına dair kötü düşünceyle görüşmelere giderseniz olumsuz sonuçlarına katlanmak durumunda kalabilirsiniz.Kurum ve pozisyon hakkında mutlaka bilgi sahibi olmak kazandırır..Birçok aday “işe ihtiyacı olduğu” için firmaların tüm ilanlarına başvurmaktadır. Yetkinliklerin örtüşmediği ilanlara başvurduğu için “görüş-meye çağrılmama” ihtimali yüksek olmaktadır. Yetkinliklerin uyuşmadığı ilana çağırılmadığı için insan kaynaklarına suç atan adayların bir üst paragrafı tekrar gözden geçirmelerini rica ederim. Bazı adaylar görüşmeye çağrıldığın-da ve pozisyonla ilgili bir soru sorulduğunda “yüzüne fener tutulmuş tavşan” misali dav-ranmaktadır. Başvurduğunuz kurum, pozisyon hakkında (en azından ilanda yazan kadar) bilgi sahibi olmanız işi istediğinize ve kendinizden

52 - Hedef - Mart -2014

Kişisel GelişimKişisel Gelişim

Metin Akkaya

Eyvah! !ş Görüşmesi

Tüm iş arayanlar için zor gibi görünen bir süreç olan mülakat süreci aslında iyi hazırlanıldığı takdirde çok rahat ve po-

zitif atlatılacak bir süreçtir. Birçok tanımı ol-masına rağmen en sıradan anlamıyla mülakat adayla işveren arasında gerçekleşen toplantı-dır, bilgi alışverişidir, karşılıklı bir iletişimdir.Ancak iş görüşmelerine adaylar açısından bu anlam yerine farklı anlamlar yüklenmektedir. Ekşi sözlükte karşılaştığım tanım adayların genel ifadesini belirtmektedir.“İnsan kaynakları müdürünün işe almamak için tüm silahları kuşandığı görüşmedir.”Nitelikli insan kaynağının “sınırlı” olduğu bu dönemde hiçbir meslektaşımın kasıtlı olarak işe almama, adam kayırma, sadece kendisi-nin istediği adayın alınması gibi bir düşüncede olacağını sanmıyorum. Ancak her meslekte olduğu gibi insan kaynaklarında da “çürük elmaların”olabileceği de unutulmamalıdır. Bu

Page 55: Hedef Aktuel Mart

emin olduğunuz bir tablo çizecektir.Farkındalık sahibi olmak kazandırır..Yetkinliklerinizin neler olduğunu, neleri iyi bi-lip neleri iyi bilmediğiniz olumlu etki bırakır. Çoğu aday bilmediğini söylemekten çekinir ancak bilmediğini söylemek “cehalet” değil bir “erdemdir”. Bazı özellikli pozisyonlar için tec-rübeli adaylar daha ön plana çıkarken, bazı po-zisyonlar için “gelişime uygun”adaylar tercih edilmektedir. Siz bilmediğinizi yani“gelişime uygunluğunuzu”görüşme esnasında belli et-mezseniz elinizdeki fırsatı ters tepebilirsiniz.Tevazu ve nezaket sahibi olmak kazandırır..İnsan kaynakları profesyonelleri “neler yaptı-nız ?” Sorusunu sorduğunda sorumluluklarınız hakkında sizden bilgi almak isterler. Daha ön-ceki görevinizde yaptığınız “superman”likleri anlatmak yerine aldığınız sorumluluk ve ta-mamladığınız süreçleri belirtmeniz görüşme-ye olumlu bir hava katacaktır. Somut olarak ürettiğiniz katma değer var ise bunları belirt-meniz sizi sempatik kılacak ve eski şirketi-nizdeki arkadaşlarınızın hakkını yememenizi sağlamaktadır. Tevazu gösterirken şunu da unutmamak gerekir: “aşırı tevazu kibirdendir.”İletişimde akıcı ve sade olmak kazandırır..Hayatın her noktasında etkili olan iletişim, mülakatın ağırlık olarak en önemlikıstasla-rından biridir. İnsanın doğduğu andan itibaren muhatap olduğu iletişimiş ilişkilerinin etkin

yönetilmesi için de önemlidir. Mülakatta çok cümle kurmanın sizi “entelektüel” gösterme-sini beklerken aksine “saçmalamanıza” yol açabilir. Dolaylama ile anlatmaya çalıştığınız şey karşı taraf için anlaşılmayabilir hatta sizi zor durumda bırakabilir. Tabir-i caizse “teş-bihte hata”yapabilirsiniz..Rol yapmamak kazandırır..Hayatta hepimiz farklı tecrübeler kaza-nıyoruz. Kazandığınız tecrübeleri bilfiil yapmakla “yap’mış” gibi olmak arasında fark bulunmaktadır. Kendi uyguladıkları-nızı “yaptım”, sürecin sadece bir parçasın-da yer aldıysanız “içinde yer aldım ancak uygulamadım”demek sizi önce çıkaracak ve “rol yapmaktan” sizi kurtaracaktır.

Yukarıda bahsettiğim konuları adımlandırma-mın amacı süreci parçalara ayırarak uygula-nabilirliğini kolaylaştırmaktır. Bu süreçler ilk okunduğunda kolaymış gibi gözükse de “mü-lakat acemiliği”süreci stresli bir hale getire-bilmektedir. Önemli olan gayretlebu adımlara yoğunlaşarak mülakatı en az olumsuzlukla tamamlayabilmektir.İş görüşmesini bir hazineye benzetirsek “hazi-ne, eziyet çekene gözükür.”Diyor hz. Mevlâna. Haksız da sayılmaz değil mi?Başarılı iş görüşmelerinizin haberlerini al-mak dileğiyle sevgiler..

Kişisel GelişimKişisel Gelişim

Mart -2014 - Hedef - 53

www.isveyonetim.com - https://www.facebook.com/metinakkaya - https://twitter.com/metinakkaya

Metin AKKAYA Kimdir?Perakendecilik, Sağlık, İnşaat ve Enerji sektörlerinde İnsan Kaynakları tecrübesine sahip olan

Metin AKKAYA “İnsan Kaynakları Yönetimi”, “Mülakat Teknikleri” , “İş Hukuku”nun yanı sıra, “Eğitici-nin Eğitimi”, “Temel Psikoloji” , “Genel Psikoloji”, “Kişilik Psikolojisi” gibi bireysel farkındalık eğitim-lerini alarak “İnsan Kaynakları” ve “Kurumsal Gelişim” alanında uzmanlaşmıştır. Lisans eğitimini İşletme bölümünde tamamlayan Metin Akkaya, İstanbul Üniversitesi’nde “Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları” alanında Yüksek Lisans Eğitimine devam etmektedir.Çeşitli sivil topluk kuruluşlarında aktif görevler alarak meslektaşlarıyla iletişim halinde olup meslekteki yenilikleri takip etmekte ve gönüllü eğitmenlik yapmaktadır.Sosyal Medya ve www.isveyonetim.com adresindeki yazıları ile bilgi paylaşımı yapmak en önemli hobileri arasındadır.

Page 56: Hedef Aktuel Mart

Namazdan sonra 33’er defa tesbihat yapmanın dayanağı var mıdır?Namazdan sonra 33’er kere “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allahu Ekber” diyerek Allah’ı anmak, sahih hadislerle tavsiye edil-miştir. Hz. Peygamber bir hadisi şerifinde; “Kim, her namazdan sonra otuz üç defa süb-hanallah, otuz üç defa elhamdüllillah, otuz üç defa Allahu Ekber der, yüze tamamlamak için de “la ilahe illAllahü vahdehu la şerike leh, lehü’l-mülkü ve lehül’l-hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir’ (Allah’tan başka ilah yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter) derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir” (Müslim, Mesa-cid 146) buyurmuştur. Bir başka hadiste de namazlardan sonra otuz üç kez bu tesbihatı yapanın derecesine kimsenin ulaşamayacağı belirtilmiştir. (Ebu Davud, Vitir, 24).

Namazdan sonra topluca tesbihat yapmak dinen bidar mıdır?Namazlardan sonra bilinen şekliyle tesbihat ve zikirleri çekmek, sahih hadislerle tavsi-ye edilmiştir. Namazların sonunda tesbihat yapılması müstehaptır (Buhari, Ezan, 155, Müslim, Mesacid, 142-146). Tesbihat münfe-rit olarak yapılabileceği gibi, topluca camide veya cami dışında herhangi bir yerde de ya-pılabilir. Bu itibarla, cemaatle kılınan namaz-lardan sonra topluca tesbihat yapılması bidat sayılmaz. Ayrıca camide tesbihat yapılmadan çıkılması halinde, bunun terk edilmesi de kuvvetle muhtemeldir. Onun için günümüzde camilerimizdeki uygulama yerindedir.

Yetmiş bin kelime-i tevhid okumanın dini dayanağı var mıdır?Kelime-i tevhid sözcük anlamı ile “allah’ı bir-leme cümlesi” demektir. “La ilahe illallah” sö-zünden ibarettir ve “Allah’tan başka ilah yok-tur.” denektir. Bu cümlenin ifade ettiği mana İslam’ın temel ilkesini oluşturur. Peygamber Efendimiz (s.a.s): “Kıyamet gününde beni şe-faatim sayesinde en mutlu olacak insan, kal-binden içtenlikle, La ilahe illallah diyendir.” (Buhari, İlim, 33; Rikak 51) buyurmuştur. Zikir, hatırlamak ve hatırlatmak demektir. Kelime-i tevhidi zikir olarak okuman, okuyana ve din-leyenlere Allah’ı hatırlatacağı için çok sevap kazandıran bir ameldir, zikirlerin en güzelidir. Sahih hadisler dışında belirtilenler dışında dua veya zikirlerin belli sayılarda yapılması gerekti-ğine inanıp bunu iddia etmek doğru değildir.

Son nefeste yapılan tevbe makbul müdür?Bütün günahlardan tevbe etmek ve tevbeyi geciktirmemek gerekir. Fakat tevbe kapısı, can boğaza gelinceye kadar açıktır. Bu konuda Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: ruhu boğazına gelmeden, can çekişmeye başlamadan kulun tevbesinin kabul olunacağını bildirmektedır, Aksi takdirde can boğaza gelip, hayattan ümit kesilip ahiret ahvalinin görülmeğe başlandığı zaman, yapılan tevbe ise geçerli değildir. Bu hususta Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de şöy-le buyurmaktadır: “Kötülükleri yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kafir olarak ölünler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acıklı bir azap hazırladık.” (Nisa, 18)

54 - Hedef - Mart -2014

Ümran KılıçerFatih Müftü Yardımcısı / Aile Rehberlik Başkanı

Gönülden GönüleGönülden Gönüle

Dini Hususlarda Merak Edilen Bazı Soruların Cevapları

Page 57: Hedef Aktuel Mart
Page 58: Hedef Aktuel Mart

56 - Hedef - Mart -2014

GündemGündem

8 M

art

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

En başa gidelim... insanın yaratılışına. -Al-lah, sizi bir tek nefisten yaratan ve ken-

disi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir...(A’raf/189)- Allah (cc) önce Hz. Adem’i yarattı. Sonra Hz. Adem ‘e “eş” ol-ması için, onun sol kaburga kemiğinden Hz. Havva’yı... Belli ki Hz. Adem’e “ O senin par-çan, o’nu koru ve onsuz eksik olduğunu unut-ma, kırıldığınde kalbine acı saplanacak bunu bil” ve Hz. Havva’ya da “Sen onun parçasısın, tamamlayanı, onun kalbini koruyacak olansın” demekti, bu. İnsanoğluna gönderilen tüm kitaplarda Kadına karşı iyi davranılmasını emir buyurdu Yaradan. Çünkü kadın, erkeğe eş olarak yaratıldı, köle olarak değil. Eş yani eşit; kadın erkekle aynı in-sani haklara eşit şekilde sahip yaratıldı. Kadın,

insan türünün alt formu değil, bu türü oluştu-ran iki cinsten biri olarak yaratıldı. Erkek fizik-sel gücü, mantığa bağlı davranış şekliyle, kadın estetik yanı ve duygulara bağlı davranış şekliy-le bir bütünü oluştursunlar diye... Aksi taktirde Hz. Havva’ya da Hz. Adem’e secde etmesini bu-yurmazmıydı, meleklere buyurduğu gibi.

Bütün semâvî dinlerde, genel kabul gör-müş felsefelerde kadına karşı tutumun iyilik ve hoşlukla olması özellikle öğütlendi. Öğüt-lenme gereği duyuldu, çünkü kadına karşı şid-det hep vardı ve önlenmeye çalışıldı.

Bugün siz bu yazıyı okurken dahi dünyanın çeşitli yerlerinde binlerce kadın, istatistiklere göre dört kadından biri şiddet görecek... Şid-det dediğimiz sadece dayak ve öldürme de-ğil! Aşağılama, tecavüz, işkence, engelleme,

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün orta-ya çıkışı, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York eyaletinde meydana gelen

trajik bir olaya dayanmaktadır.40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma ko-

şulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kuru-lan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı.

1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen 2.Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin tarafından, 1857’deki olayda ölen kadın işçilere ithafen, 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılma-

sı önerildi ve oy birliği ile kabul edildi. Genellikle sönük geçen bu özel gün 1960’lı

yılların sonlarına doğru ABD’de de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde günde-me geldi. Nihayetinde 16 Aralık 1977 tarihinde BM Genel Kurulu 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.

Türkiye’de dünya kadınlar günü ilk kez “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmış olsa da dönemin siyasi engelleri nedeniyle 1975 yılına kadar sokaklarda kut-lanamadı. 1975’den itibaren sokaklarda daha faal ve özgür olarak kutlandı. Ancak 1980 As-keri Darbesi sonrası 4 yıl boyunca kutlanması yasaklandı. 1984 yılından sonra gitgide artan bir bilinçle kutlanmaya devam etmektedir.

Yazan: Hüsne Yetgin

Page 59: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 57

GündemGündem

tehdit, taciz, kısıtlama, takip, fuhuşa zorlama, temel ihtiyaçlardan mahrum bırakma gibi çeşit-li biçimlerdedir. Ve ister bu gün ister 8 Mart’ta yine Türkiye’de en az 2 kadın erkek şiddetinden hayatını kaybedecek. Adları unutulacak, hakları aranmayacak, belki bir mezarları dahi olmasın diye bedenleri bir köşeye atılacak, belki yapan cezasız kalacak.

Abartı değil, istatistiksel sonuçlar böyle; Türkiye’de kadınların yüzde 25’i fiziksel şidde-te uğruyor. Cinayet sonucu ölen kadınların yüz-de 40-70’i eşi tarafından öldürülüyor. Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında ve bun-ların yüzde 90’ı kız çocuğu. Her 4 kız çocuğun-dan biri cinsel şiddete uğruyor. Bunun doğru olduğunu hepimiz biliyoruz. Haberleri seyreder-ken, gazete okurken görüyoruz. Toplu tecavüzler, çocuk yaştaki kızlara karşı yapılan cinsel saldırı-lar (çocuk yaşta evlendirmede buna dahil), eşini ve/veya kızını fuhuşa zorlayanlar. Bu şekilde bin-lerce insanlık dışı olay; ırk, din, milliyet, kültür seviyesi, sosyal statü dinlemeden kadınların ba-şına gelmekte. Hem de, evlilik bağının kendisine istediğinde karısını cezalandırma hakkını ver-diğini düşünen erkek modelinin sayesinde olu-yor bunlar. Bu düşünceyle kadın maddeleştirilip insan vasfından kovuluyor, kendisine her türlü muamele reva olacak hale getiriliyor zihinlerde.

Ancak unutmayınız; fiziksel olarak güçsüz olan kadına karşı uyguladığınız şiddetin sonucu; ağır siklet boks şampiyonu ile hafif siklet bir bok-sörün yaptığı karşılaşmanın sonucu ile aynı ola-cak. Kazanıldığı sanılan galibiyetin anlamsız ve ahlaksızca olduğunu hiç birşey değiştirmeyecek.

Kadınların; birey olduklarını unutmayan, er-kelerle aynı insani haklara sahip olduklarını kabul eden, fiziksel ve toplumsal güçsüzlüklerini fırsa-ta çevirmeyi düşünmeyen ahlak sahibi erkekleri tenzih ediyor ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.

T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun yaptığı araştırma sonuç-larına göre aile içi şiddet ülkemizde de yaygındır. Fiziksel şiddete ailelerin % 34’ünde, sözlü şiddete ise % 53’ünde rastlanmaktadır Ailelerde cinsel şiddet ve tacize rastlanma oranı % 9’dur. Şidde-te maruz kalanların % 80’i yapacak fazla bir şey olmadığına inanmaktadırlar. Bu durum çaresizliğin kabulü anlamına gel-mekte ve şiddete maruz kalanın pasif tutumuna yol açmaktadır. (T.C. Başba-kanlık Aile Araştırma Kurumu, 1995)

“Türkiye’nin doğu ve güneydoğusun-daki çeşitli kentlerde yapılan bir araştır-ma kadınların % 45,7’sine kocalarının seçiminde danışılmadığını ve % 50,8’inin rızaları olmadan evlendirildiğini ortaya koymaktadır. (İlkkaracan, 2000)

“Aile Araştırma Kurumu ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın 1997’deki araştırmasına göre, kadınların % 45,8’i balayı döneminin sonunda, % 1,3’ü ilk çocuklarına hamileliklerinde ve % 9,9’u doğumdan sonra şiddete maruz kaldık-larını belirtmişlerdir.

ALO 183

Bu Dünyada sadece kendi mutluluğunu düşünüp, diğer insanların acılarına kayıtsız kalan bir sürü

insan var. Onlardan olmayın!

Çocukların ihmal ve istismarına, kadına yönelik şidde-te şahit olduysanız veya siz maruz kalıyorsanız vakit kaybetmeden arayın. Türkiye’nin her yerinden ücretsiz olarak aranabilen hat, 24 saat boyunca hizmet veriyor.

Page 60: Hedef Aktuel Mart

MALZEMELER:

• 2 su bardağı köftelik bulgur • 1 su bardağı irmik • 1 baş rendelenmiş kuru soğan• 1 adet yumurta • Tuz, karabiber, (kimyon, pulbiber) • 1 yemek kaşığı domates salçası • 3-4 yemek kaşığı un • Kıvamını ayarlamak için ılık su

YemekYemek

58 - Hedef - Mart -2014

1.) Köftelik ince bulgurları 5 dakika sıcak suda ıslayın2.) Diğer malzemeleri ekleyin3.) Bütün malzemeleri elinizle yoğurarak birbirine yedirin 4.) Bir tepsiye veya tabağa un serpin5.) Küçük toplar alıp elinizde yuvarlayın (ılık suya elinizi banarak yuvarlarsanız elinize yapışmaz) 6.) Yuvarladığınız topu un serptiğiniz tepsiye koyup elinizle ortasına çukur oluşacak şekilde basın 7.) Yuvarladığınız köfteleri bir geniş tencerede su kaynatın ve içine yavaş yavaş atın rahat 15 dakika kaynasın. 8.) İstenilen yumuşaklığa gelince bir süzgeç ile suyunu süzün. 9.) Bir tavaya biraz zeytinyağı 1 yemek kaşığı salça ve dilediğiniz baharatlar ile tadını tuzunu ayarlayarak salçalı sosunu hazırlayın.10.) Haşlanmış köfteleri hazırladığınız sosun içine atın ve spatula yardımı ile yavaş yavaş sos her tarafına geçene kadar kısık ateşte çevirin. 11.) Sosladığınız köfteleri geniş dilediğiniz bir tabağa/borcama alın ve üzerine ince doğranmış maydanoz serpin..

Almanya’dan takipçimiz Gülcan Alan yöresel bir lezzet olan Fellah Köftesi Tarifini ve Yapım aşamalarını bizimle paylaştı. Kendisine Hedef Aktüel- Yaşam

ailesi olarak teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Fellah Köftesi

Page 61: Hedef Aktuel Mart

Mart -2014 - Hedef - 59

Güzellik - BakımGüzellik - Bakım

Göz Şekline Göre Makyaj Sırları !1 - Küçük GözlerEğer küçük gözlere sahipsen, makyajında koyu renkler kullanarak gözünü daha da küçültmemelisin. Gözüne baz olarak açık bir renk sürmelisin. Göz kapağında açık tonlarda farlar ve açık tonlarda ka-lemler tercih edebilirsin. Göz pınarlarını aydınlatıcıyla ya da açık renk bir farla ışıklandırarak gözlerini daha büyük gösterebilirsin. Unutma gözü büyük ve açık göstermenin en etkili yolu göz yaşı çiz-gisine beyaz ya da bej gibi açık renk bir kalem çekmek! Son olarak, rimeli kirpiğin diplerinde daha az, uçlarında daha yoğun kullanmaya dikkat etmelisin.

2 - Büyük/Çıkık GözlerBüyük ve çıkık gözler birbirine benzer özelliktedirler ve aynı makyaj yön-temleriyle küçültülebilirler. Gözü daha küçük göstermek için hem gözyaşı çizgisinde hem de üst göz kapağında koyu renk göz kalemi kullanmalısın. Koyu tonlarda farlar tercih etmelisin. Rimeli kirpik diplerinde yoğunlaş-tırmalısın. Michelle Trachtenberg ve Mila Kunis büyük gözlü ünlülerden…

3 - Yuvarlak GözlerGözlerinin şekli tam bir yuvarlak şekline yakınsa, onları makyaj yardı-mıyla yanlara doğru genişleterek etkileyici bir görüntü yakalayabilir-sin. Bunu yapmak için, farı göz kapağının iç ve dış köşelerinde daha koyu, orta kısımlarında ise daha açık tonlarda kullanmalısın. Göz kalemi ya da eyeliner kullanırken de aynı şeye dikkat etmelisin. Ay-rıca eyelinerı gözün dışına doğru uzatarak yapabileceğin kedi gözü makyajı tam sana göre!

4 - Birbirine Yakın ve Birbirinden Uzak GözlerGözlerin burununla şakağının tam ortasında değilse bu bölüm senin için! Eğer Sarah Jessi-ca Parker gibi gözlerin birbirine yakınsa, gözlerinin burnuna yakın olan iç kısımlarında koyu renkler kullanmaktan kaçınmalısın. Koyu renkleri, gözünün dış köşelerinde taşırarak kulla-nırsan, gözünü, dışa doğru uzatabilirsin. Kaşının altında aydınlatıcı kullanarak gözlerini birbirinden ayırabilirsin.Brandy Norwood gibi birbirinden uzak, şakakları-na yakın gözlerin varsa, bunun tam tersi bir makyaj uygulamalısın. Koyu renkler ve dikkat çekici renkli farlar gözlerinin iç kısımlarında olmalı, dış kısımlarda eyeliner kullanmamaya, koyu renklerden kaçınmaya dikkat etmelisin.

5 - Düşük GözlerDüşük gözler, dış köşelerden hafif aşağı doğru eğimlidir. Anne Hathaway ya da Marilyn Monroe gibi düşük gözlere sahipsen, gözlerine dış kısımlarda kalkık bir görüntü vermelisin. Eyelinerı uçlarda yukarı doğru çekerek ya da farı dış kısım-larda yukarı doğru sürerek gözlerini daha kalkık gösterebilirsin. Ayrıca gözleri-nin iç kısımlarını aydınlatarak dengeli bir görüntü yakalayabilirsin.

Page 62: Hedef Aktuel Mart

60 - Hedef - Mart -2014

Sizin İçin SeçtiklerimizSizin İçin Seçtiklerimiz

Her şeyin yolunda gittiği bir hayata sahip olan Eylül, ta-lihsiz bir olay sonrasında ya-şamının son bir ayını unutur. Çevresindeki herkes, tüm ar-kadaşları ve ailesi ona hiçbir sorun olmadığını söylemesi-ne rağmen Eylül bir şeylerin yolunda gitmediğinden şüp-helenir. Tamamen bilinçsiz-ce, sadece içgüdülerini din-leyerek Bozcaada’ya gider ve orada tesadüf eseri hiç tanımadığı tuhaf bir adamla karşılaşır. Bu gizemli yabancı ise kendinden emin bir şekil-de Eylül’e kendisini hatırla-ması gerektiğini, aşık olduğu adam olduğunu söyler.Yapımcılığını Ay Yapım’ın üst-lendiği aşk filminin başrolle-rini Farah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek paylaşırken, yönetmen ve senarist ise Kerem Deren.

Müzikseverlerin sabırsız-lıkla beklediği ve Sıla’nın beşinci stüdyo albümü olan “Yeni Ay” müzik marketler-deki yerini aldı. Sıla, mü-zikal kariyerinde kendisini yalnız bırakmayan ve hep yanında olan dinleyicilerine bir sürpriz yapıyor. “Yeni Ay” albümünde yer alan şarkı-ların demolarını da ikinci bir cd’de bir araya getiren Sıla, bu albümde dinleyicileri şar-kıların tüm hazırlık sürecine dahil ediyor.

FİLM ALBÜM

“Çünkü Dilin Dökemediğini Göz Akıtır”“Vaktidir” aşkın ve uzakla-rın kitabıdır. 3 yüzbine yakın takipçi kitlesiyle twitterda “ünsüzlerin en ünlüsü ha-line gelen” Emre Karataş Vaktidir’le beyaz camdan sonra sayfalarda da feno-menleşiyor.“Uyanacaksın bir gün...Sokağa çıkıp kaldığın yerden devam etmeye çalışacaksın hayatına...Sonra ansızın biri çıkacak karşına ve aşk olacak her yer...Ve sonunda o öyle bir gide-cek ki; büyüklük onda, büyük yük ise sende kalacak...Çünkü sormadan gelenler, yormadan gitmezler..!

KİTAP

Page 63: Hedef Aktuel Mart

Nerde Ne Var?Nerde Ne Var?

Mart -2014 - Hedef - 61

07 Mart MFÖ Jolly Joker İstanbul

23 Mart Zülfü Livaneli Bostancı Gösteri Merkezi

08 Mart İlhan İrem Bostancı Kültür Merkezi

07 Mart Fettah Can Büyükçekmece Belediyesi

KONSER

02-14 MartHafta Sonunun Son Günü Profilo Kültür Merkezi

16 MartLeyla’nın EviKadıköy Halk Eğitim Merkezi

TİYATRO

Hazine Avcıları14 Mart

Lal28 Mart

Sadece Sen14 Mart

Bir İmparatorun Yükselişi1 Mart

SİNEMA

01-15 MartSinderella TİM Fettah Aytaç Salonu

16 MartAşk ve Ayak Parmakları Halis Kurtça Kül.Merk.

Page 64: Hedef Aktuel Mart

62 - Hedef - Mart -2014

YaşamYaşam

Koç (21 Mart - 19 Nisan) İstekleriniz artıyor ve radikal değişiklikler ya-pacaksınız. Ancak kendinizi fazla zorlamayın ve sağlığınıza özen gösterin. Aslında fizik güç gerektiren işler yaparak enerji fazlanızı bo-şaltabilirsiniz. Seyahate çıkmak ve hareket halinde bulunmak sizi rahatlatacak

Boğa (20 Nisan - 20 Mayıs) Düşünceleriniz derinleşiyor ve isteklerinizi gerçekleştirmek için çalışıyorsunuz. Üstelik inancınızı destekleyen gelişmelerde olacak ve yeni projeler yapacaksınız. Bu ay dikkat gerek-tiren işler yaparken tedbirli olmanız gerekiyor.

İkizler (21 Mayıs - 20 Haziran) Mart ayına keyifli başlayacak ve düşünceleri-nizi gözden geçireceksiniz. Arkadaşlarınız ile haberleşebilir, çocuklar, kardeşler ve yakın-larınız ile ilgilenebilirsiniz. İlginç teklifler ile karşılaşabilir ve yeni projeler yapabilirsiniz. Gelişmeler sizin beklediğinizden daha farklı olabilir. Kendinizi bu ay güçlü hissedeceksiniz.

Yengeç (21 Haziran - 22 Temmuz) Karşılaştığınız kişilere ve olaylara duygusal tepkiler göstermeniz mümkün. Ancak duygu-larınızı denetlemek için gayret göstereceksi-niz ve serin kanlı davranmayı başaracaksınız. Böylece büyüklerinizin ve önemsediğiniz kişi-lerin takdirini ve desteğini alacaksınız.

Aslan (23 Temmuz - 22 Ağustos) Her zaman olduğundan daha sakin ve yapıcı bir tavır içinde olacaksınız bu ay. Mart ayın-da hem yakınlarınızın, hem de güçlü kişilerin desteğini alacaksınız ve otoriteyi temsil eden kişiler karşısında güçlü ve dirayetli davranma-yı başaracaksınız.

Başak (23 Ağustos - 22 Eylül) Önemsediğiniz kişilerin davranışlarından etkilenebilirsiniz ve isteklerinizi gözden ge-çirebilirsiniz. Gelişmeler yavaş olabilir fakat bu durumdan rahatsızlık duymayacaksınız ve geleceğe yönelik isteklerinizi gerçekleştir-mek için çalışmalarınızı sürdürmeye devam edeceksiniz.

Terazi (23 Eylül - 22 Ekim) Duygusal, alıngan ve huzursuzluk hissede-ceğiniz bir ay. Cesaretinizi sınayacağınız du-rumlar olabilir ancak öfkeli ve sert bir tavır içinde bulunmaktan kaçınmalısınız. Bu ay karşılaştığınız kişiler ve olaylar bilinçaltınızı uyandırabilir ve geçmişte yaşadığınız ve unut-tuğunuz bazı olayları hatırlayabilirsiniz.

Akrep (23 Ekim - 21 Kasım) Karar vermek için arkadaşlarınıza ve yakın-larınıza danışmasanız iyi olacak. Dedikodular kafanızın karışmasına neden olabilir. Dostla-rınız ve özellikle etkilendiğiniz güçlü kişilerin desteğini alacaksınız.

Yay (22 Kasım - 20 Aralık) Uranüs aşk ve sosyal evinizden size ilginç aşk sinyalleri veriyor. Yeni bir aşk başlangıcı ve-riyor. ‘Deli cesareti’ denilen ruh durumu her halde bu ay sizde mevcut olacak. Eğer kalbi-niz boş ise, aşka hazır bir dönemdesiniz. Kar-şınıza çıkan kişiden etkileneceksiniz.

Oğlak (21 Aralık - 19 Ocak) Hırslı ve öfkeli bir tavır içinde bulunmaktan kaçınmalısınız. Aslında isteklerinizin zorlayı-cı etkisi ile başa çıkabilirsiniz ve gelişmeleri bekleyecek sabır ve dirayeti gösterebilirsiniz. Hem aşk, hem de parasal konulara yönelik isteklerinizin arttığı bir dönemdesiniz ve bu-nun gerilimini hissedebilirsiniz.

Kova (20 Ocak - 18 Şubat) Akrabalarınız, kuzenler, kardeşler ve çocuk-lar ile ilgilenecek onların sorunlarına ilginç çözümler bulacaksınız. Çeşitli programlar yapabilir, planlarınız ve projeleriniz ile ilgili araştırmalar yapabilirsiniz.

Balık (19 Şubat - 20 Mart) Geçmişte yaşadığınız olayları ve aileniz ile ilgili köklerinizi araştırabilirsiniz. Ayrıca ta-rih, arkeoloji ve antropoloji gibi konular ilgi-nizi çekebilir. Bu arada faturalar, evraklar ve daha önce yapmanız gerektiği halde ihmal edilmiş konular ile ilgilenebilirsiniz.

Page 65: Hedef Aktuel Mart

Şubat -2014 - Hedef - 63

BulmacaBulmacaB u l m a c a

Şifre 1 2 3 4 5 6 7

Sınırdangeçiş izniKötümser

Hangi kişiResimdeki

oyuncu

DolayParlak

olmayan,donuk

Çevre Önder,lider

KalıtımbilimiPara

birimimiz

SevgiliYasaklama Evlilik bağı

Öge,unsurValide,anne

Kütahya’nın birilçesi

Giysi kolu

ArıtımeviBerilyu-

munsembolü

Ayağın altyüzü

Elma, ar-mut kurusu

Bir geyikcinsi

Dar vekalıncatahta

Sert, katıBir kimse-nin kızının

kocası

Eşlik etmeÇayın etkinmaddesi

Bir notaÇok, dahaçok, daha

fazla

AçıklamaSözleşme

Aydın’ın birilçesi

Defa, kereTaş atma

aracı

Yıkıntı,döküntü,çöküntü

İncedantel

MatemMahalli

TavizVücudundış yüzüHer vakit,

sürekli

Fazla bön,avanak

Haytaİyi ahlak,terbiye

Boğa gü-reşi alanı

Art, peşKamyonet

Cet, dedeKısa

zamanSaha

AnmaBir şeyinfiyatınıatrırmaBranş

Aklauygun,akıllıcaLezzet

Büyük trenistasyonuBağnaz

Bir kimseile eğlenmeAptal, bön

Kimsesiz,zavallı

GörkemYardımcıyemek

Küme(spor)

Üflemelibir çalgı

Bir balıktürü

Arseniğinsembolüİri tanelibezelye

Askeryemeği

Satrançtayenilgi

Ek

SodyumunsembolüYanlış,

yanlışlık

Bir türyabanmersiniUtanma

Güç,derman

DilsizBir yağış

şekli

Avlu (halk)Blucin

Lityumunsembolü

Hoşlanma,zevk

Taşıt dizisiGalyumunsembolü

UykuBir nota

Apartmandairesi

Bir denizkuşu

Orta Çağaözgü

Zeytinyağlıbakla

yemeği

Ara sıra1

2

3

4

5

6

7

Bulmacayı çözen İlk 10 kişiye Nokta Halı Yıkama’dan %20 indirim. Şifrenizi [email protected] adresine gönderiniz.

Page 66: Hedef Aktuel Mart

Medicana Hedef Dergi ilani 16,5x24cm.indd 1 3/5/14 3:38 PM

Page 67: Hedef Aktuel Mart

Medicana Hedef Dergi ilani 16,5x24cm.indd 1 3/5/14 3:40 PM

Page 68: Hedef Aktuel Mart