6
36 MUHAVERE Bu söyleşi Hakan Şarkdemir ve Oğuz Karakaş tarafından 20 Ağustos 2007 tarihinde İlhan Berk’le Bodrum’daki evinde gerçekleştirilmiştir. Bizi İlhan Berk’le iletişime geçiren Ahmet Güntan’a teşekkür ederiz. Karagöz İlhan Berk’le Son Söyleşi Hakan Şarkdemir, İlhan Berk’in isteği üzerine Yerçekimi Bilgisi’nden “Anti Track 01” adlı şiiri- ni okuyor: ANTI-TRACK 01 Benimle düşmedi toprağa cemre Açmadı gülleri faslın yok sayarak kendini benle Adımlarını saklar benden müşfik bahar Taşları yara yara akan sağır sular Kavuşurlar elbet bir denizin leşine Kavuşmaz ellerim elleriyle Sevgilinin saçlarını tarayan rüzgâr Aşık atmaz artık benim sevincimle Benimle çekilmiyor kılıçlar Dövüş başlamıyor ismim benim söylenince Karnı burnunda tez gemiler Ne barut ne ipek getirirler Benimle, bu hudutlar zorbaca çekilmiş Bekletilmiş bekleyenler yıllarca kapılarda Gazeller ağılı nakışlar soluk Terkedilmiş benimle vazgeçilmez kıyılar Benimle ya da bensiz Muhtemel değil her iki durumun ortasında bir sen Muhtemel değil bir sen bir ben Muhtemel değiliz biz ikimiz Benimle gelen gelmiş değil Geçen geçmiş değil gerçekte Ne geçmiş beni benle benim Ne gelecek bana benden Bir şimdinin içindeki Bensiz bir bende ben

İlhan Berk ile Son Söyleşi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İlhan Berk ile son söyleşi, 20 Ağustos 2007 tarihinde, İlhan Berk'in Bodrum'daki evinde Hakan Şarkdemir ve Oğuz Karakaş tarafından gerçekleştirilmiştir. Karagöz'ün 5. sayısında yayınlanan söyleşiyi okumak için tıklayın.

Citation preview

3 6

MUH

AVER

EBu söyleşi Hakan Şarkdemir ve Oğuz Karakaş

tarafından 20 Ağustos 2007 tarihinde İlhanBerk’le Bodrum’daki evinde gerçekleştirilmiştir.

Bizi İlhan Berk’le iletişime geçiren AhmetGüntan’a teşekkür ederiz.

Karagöz İlhan Berk’leSon Söyleşi

Hakan Şarkdemir, İlhan Berk’in isteği üzerineYerçekimi Bilgisi’nden “Anti Track 01” adlı şiiri-ni okuyor:

ANTI-TRACK 01

Benimle düşmedi toprağa cemreAçmadı gülleri faslın yok sayarak kendini benleAdımlarını saklar benden müşfik baharTaşları yara yara akan sağır sularKavuşurlar elbet bir denizin leşineKavuşmaz ellerim elleriyleSevgilinin saçlarını tarayan rüzgârAşık atmaz artık benim sevincimle

Benimle çekilmiyor kılıçlarDövüş başlamıyor ismim benim söyleninceKarnı burnunda tez gemiler Ne barut ne ipek getirirlerBenimle, bu hudutlar zorbaca çekilmişBekletilmiş bekleyenler yıllarca kapılardaGazeller ağılı nakışlar solukTerkedilmiş benimle vazgeçilmez kıyılar

Benimle ya da bensizMuhtemel değil her iki durumun ortasında birsenMuhtemel değil bir sen bir benMuhtemel değiliz biz ikimiz

Benimle gelen gelmiş değil Geçen geçmiş değil gerçekte

Ne geçmiş beni benle benimNe gelecek bana bendenBir şimdinin içindekiBensiz bir bende ben

37

İlhan Berk: Unti-track ne demek?

Şarkdemir: Müzik parçalarınaverilen isim. Track deniyor, iz anla-mında, meselâ plâktaki parçalar-dan her biri bir iz, bir parça.

İlhan Berk: Yeni mi çıktı bu kitabı-nız?

Şarkdemir: Evet. Bu üçüncü kita-bım.

İlhan Berk: Daha önce bir kitabınızyoktu?

Şarkdemir: Daha önce iki kitabımvar, biri Tadat.

İlhan Berk: Siz nerelerde yazıyorsu-nuz?

Şarkdemir: Kendi dergimizi çıkarı-yorduk. İsmi Şehrengiz’di.

İlhan Berk: Çıkartıyorsunuz?

Şarkdemir: Çıkartıyorduk 1997’de.

İlhan Berk: Ankara’da mı, nerde?

Şarkdemir: Yok, İstanbul’da. Onunardından Atlılar diye bir dergiçıkardık.

İlhan Berk: Bunlardan hiç haberimolmadı. Sonra kapattınız?

Şarkdemir: Evet, Ankara’da Köklerdiye bir dergimiz vardı. ŞimdiKaragöz adında…

İlhan Berk: Kara?

Şarkdemir: Karagöz adında birdergi, Hacivat Karagöz gibi.

İlhan Berk: Evet… Ankara’da mıoturuyorsunuz?

Şarkdemir: Ankara’da oturuyoruz.

İlhan Berk: Siz?

Karakaş: Ben de Ankara’da oturu-yorum.

İlhan Berk: Dergi çıkarmak nerdenaklınıza geldi?

Şarkdemir: Zaten içindeyiz, yanisürekli yazıyoruz. Hem şiir, hemşiir üzerine yazıyoruz.

İlhan Berk: Dergiler var o kadar,oralarda yazın.

Şarkdemir: Dergilerde yazıyorumzaten, meselâ Heves.

İlhan Berk: Nerde?

Şarkdemir: Heves. Başka dergiler-de de yazıyorum. Hece var.

İlhan Berk: Evet, Hece.

Şarkdemir: Hece de var.

İlhan Berk: Dergi çıkarmak paralıbir iş.

Şarkdemir: Evet, ama biz seviyo-ruz. Daha önce de çıkarmıştık.

İlhan Berk: Hiç akıllı işi değil.

Karakaş: Akıl kârı değil.

İlhan Berk: Öyle, ayrıca harcayacakparanız var mı?

Şarkdemir: Onun için de biz nasılsöyleyeyim, biriktiriyoruz.

İlhan Berk: Hiç o işlere girmeyin,batırırsınız. Zaten dergiler okunmu-yor.

Şarkdemir: Yayınevi bünyesindeçıkaracağız. Onların desteği olacak.

İlhan Berk: Ankara’da değil mi?

Şarkdemir: Evet.

İlhan Berk: Ankara’nın talihi kapalı-dır. Ankara’da dergiler dışarı çıkmazorda kalır.

Şarkdemir: Evet, öyle bir sorunvar.

İlhan Berk: Bütün yenilik hareketle-ri de orda olmuştur.

Şarkdemir: İkinci Yeni oradan,Garip oradan.

İlhan Berk: Tabiî, Orhan (VeliKanık). İyi tarafı orasıdır. Koca birkent olmuş, gördüm. Son olarak birkitabevinde konuşma yaptım. Ozaman gördüm. Uzun yıllar ordayaşadım; ama bir baktım, artık kos-kocaman bir şehir olmuş… Siz birdergi çıkarma kararı mı verdiniz?

Kaç sayfa olacak?

Şarkdemir: Kaç sayfa olacak diyemi soruyorsunuz?

İlhan Berk: Evet.

Şarkdemir: Yani şu an için 36.

İlhan Berk: Yayınevi finanse ede-cek?

Şarkdemir: Evet.

İlhan Berk: Ne zaman düşünüyorsu-nuz çıkarmayı?

Şarkdemir: Bu senenin bitiminde,2008’de kısmetse.

İlhan Berk: Heves’te yayımlıyorsu-nuz?

Şarkdemir: Şiirlerim yayımlanıyor.

İlhan Berk: Heves’te bir hareketbaşladı. Çocuklar öyle bir şey hazır-lamışlardı; ama olmadı… Sorularıokur musun?

Şarkdemir: On beş soru var. Sizkendinizi iyi hissedersiniz hepsinisorarız; ama dersenizki başkazaman devam edelim, başka zamandevam ederiz.

(Şarkdemir, İlhan Berk için hazırla-dıkları soruları okuyor.)

İlhan Berk: Kaç tane soru?

Şarkdemir: Sanırım on dört tane.İkinci Yeniyle ilgili sorular var,sonraki döneminizle ilgili sorularvar.

İlhan Berk: Ama benim durumum okadar parlak değil. Gördünüz.Zaman gazetesi var ya, gördünüzmü?

Şarkdemir: Evet, Gonca Özmen’le.

İlhan Berk: O oğlumun tanıdığıydı.O şairi tanır mısınız?

Şarkdemir: Kişisel olarak tanımıyo-rum. Şiirlerini de çok okumadımaçıkçası.

İlhan Berk: Neyse, onunla konuş-muştum. Baktı ki yorulmuşum.Çünkü birkaç günde hazırladı.

3 8

Ondan sonra menajer el attı. Önünegelen şeyleri toplamış. Söylemekistediğim, benim bu işlerle uğraşa-cak hâlim yok. Bunlar çok ciddisorular. Belki bazı soruları aralardabırakırsınız yazmaya çalışırım.Dergiyi ne zaman çıkarmak istiyor-sunuz?

Şarkdemir: 2008’de.

İlhan Berk: Şu arada size cevap ver-mem çok zor.

Şarkdemir: Böyle bir acelemiz yok.

İlhan Berk: İyi sorular hazırlamışsı-nız… Ankara da sanıyorum sıcak,öyle değil mi?

Karakaş: Bu sene zaten sıcak var.

İlhan Berk: Şiirle uğraşmak… Artıksiz bulaşmışsınız. Senin de kitabınvar öyle değil mi?

Karakaş: Benimki çıkacak.

İlhan Berk: Ben kimsenin bulaşma-sını istemem. Çok bok bir iş.

Şarkdemir: Kesinlikle, yani, bayağıbir…

İlhan Berk: Bulaşmışsınız. Bir haya-tı göze almanız lâzım. Şey diyor, bu

da yetmeyebilir diyor, yani otuz yıl-dır, kırk yıldır şiir yazanlar var.Kitapları var, adları yok. Mesleköğrenilir. En zor meslek tıp mıdır,matematik midir, öğrenilir. Ama bu,öğrenilen bir şey değil. Önü açık,arkası belli değildir. Şair olacağınızıkestiremezsiniz. Çok zor bir iş. Öylebok bir şeydir. Karışamam ben size,siz girmişsiniz bir kere. Bütün birhayat ister şairlik. Bir oğlum varbenim. İkimiz Fransızca öğretmeniçıktık, Zonguldak’a tayin olduk.Baktım ki ben bu iş çocukla olabile-cek bir şey değil. Karar verdimçocuk yapmayacağım diye. Çok zah-metli bir iş. Sonunu kestiremiyorsu-nuz. Ben şimdi kendimi görüyorum.Benim şiirlerim kalabilir. Ama bukadar uğraşmışım.

Şarkdemir: Neredeyse modern şiirtarihi.

İlhan Berk: Dediğim gibi, her mes-lek öğrenilir bu öğrenilmez. Şiire birömür veriyorsun bu bile yetmeyebi-lir. Bir bakıyorsun adın yok ortada.Böyle dünya kadar şair sayabilirsin.

Şarkdemir: Metin Eloğlu bile yeniyeni konuşuluyor. Ergin Günçe,keza.

İlhan Berk: Ergün’ü tanırdım mese-lâ. Bunlar bayağı iyi şairlerdir.Kaybolmuşlardır. Daha böyle şairlervar... Burada ne kadar kalıyorsu-nuz? Gezmeye geldiniz yani?

Şarkdemir: Sizi ziyaret etmeye gel-dik aslında.

İlhan Berk: Ama işte benim hâlim…

Karakaş: Olsun, görmüş olduk.

İlhan Berk: Ahmet (Güntan) sizi çokmethettiği için… Soruları bana bıra-kacaksınız, başka çare yok.

Karakaş: Biz de zaten öyle hesapla-mıştık. Sizi yormayı düşünmüyor-duk.

İlhan Berk: Bana bir şey kazandır-mıyor sorular, müthiş yoruyor. Benzaten yeterince yazmışım. Amaböyle arkadaş ile giriyoruz işin içine.

Şarkdemir: Biz sizin Ece Ayhan’layaptığınız söyleşilerden çok şeyleröğrendik.

İlhan Berk: O kitap bir daha basıl-madı. Ece Ayhan’ın meselâ bir yerivardır. Sonra kaldı öyle.

Şarkdemir: Ece Ayhan’ınDipyazılar adlı kitabında var. Busizin yaptığınız söyleşiler. SizinHürriyet Gösteri’de yaptığınız söy-leşiler, Yazko Edebiyat’ta GülinTokat’la yaptığınız söyleşi.

İlhan Berk: Daha yeni ameliyattankalktım. Daha yirmi gün oldu.Onlarla uğraşıyorum. Çok da sıcak,onun için pek de çalışamıyorum.

Şarkdemir: Son dönemde bayağıkitap yayımladınız.

İlhan Berk: Onlar daha öncedenyazıldığı için… Tümceler’i karıştıra-bildiniz mi?

Şarkdemir: Tabiî okudum.

Karakaş: Daha AdlandırılmayanYoktur.

İlhan Berk: Hangisi daha iyi sizce?

Şarkdemir: AdlandırılmayanYoktur’un belli bölümlerini çok sev-dim.

İlhan Berk: GalibaAdlandırılmayan daha iyi bir kitapTümceler’e nazaran.

Şarkdemir: Aslında Logos’ta da çokgüzel şeyler var.

İlhan Berk: Bu yaşa gelince öğreni-yor insan. Siz deniz kenarındanyukarıya mı çıktınız?

Şarkdemir: Sahile indik ve yukarıçıktık.

İlhan Berk: Dosdoğru gelseydiniz,neyse.

Şarkdemir: Biz müsaadenizi isteye-lim o zaman.

İlhan Berk: Çok teşekkür ederim.

Şarkdemir: Biz teşekkür ederiz.Soruları bırakalım isterseniz. Eğercevaplamak isteseniz.

İlhan Berk: Daha vaktiniz var, yapa-biliriz… Teşekkür ederim.

MUH

AVER

E

“Dağlarca’nınşimdi çıkardığıbu kitaplarmeğer vaktiyleyazılmış.Haberimiz yok-muş. O zamanlarbankaya yatır-mış bunları.Bankada kilitle-miş. Şimdi birerbirer çıkıyorlar.”

3 9

Şarkdemir: Kitabımı bırakmaktabir sakınca var mı?

İlhan Berk: Ama bir şey söylememçok zor.

Şarkdemir: Sadece okumanız bileönemli bir şey. Ben her ikisini debırakayım.

İlhan Berk: Üç kitabınız vardı sizin,değil mi... Bayağı uğraşmışsınız.

Şarkdemir: Bir de sizi yormayacak-sa, bizim için imzalarsanız.

İlhan Berk: Evet, evet. Adlarınızıyazar mısınız?

Şarkdemir: Çok teşekkürler.

İlhan Berk: Buralara kadar gelmişsi-niz zahmet etmişsiniz. Ne yazık kiben kalkıp yürüyebilen bir adam

olmadığım için, şimdi gel de… Buhâlime de seviniyorum. Çünkü has-tanede yattım on beş gün. Benimşeyim bitti diyerekten bakmıştım.Sonra baktım, yavaş yavaş diriliyo-rum. Yalnızım, aşağıda oğlumla geli-nim var. Onlar bakıyorlar. Beş altıyıl oldu karımı bırakalı. Tabiî zoroldu. (Gülüyor…) Şairlik işi gerçek-ten şey... Dağlarca’nın son şiirlerininasıl buluyorsunuz?

Karakaş: Bir şey bulunmuyor.

Şarkdemir: Modern Türk şiirinindamarı içinden akan, ana damar-larından gelmiyor. Biraz dahafarklı bir yerden geliyor.

İlhan Berk: Şimdi, yalnız, bu kitap-lar vaktiyle yazılmış, haberimiz yokbizim. İyi şiirleri bunlar. O zamanlarbankaya yatırmış bunları. Bankadakilitlemiş. (Hep beraber gülünü-yor…) Bunları yazıyor diyorlar, hâl-

buki şimdi yazdıkları Cumhuriyet’teçıkıyor. Felâket şeyler. Bana OktayAkbal söylemişti, yakın arkadaşıydıo zamanlar Dağlarca’nın. O şiirlerien son yayımlayacağını söylemişti.Şimdi birer birer çıkıyor.

Karakaş: Demek uzun yaşayacağı-nı da hesaplamış da kasada sakla-mış şiirlerini.

İlhan Berk: İlginç bir şey. Ben deişte bir kitap hazırlıyorum. Şimdiyekadar dergilerde, üç dört yıldır çık-mış olanlara, bugüne kadar ne yaz-dıysam onu yayımlayacağım.Yazıyorum arada; ya okuyorum, yayazıyorum. Şiir işi okumakla çokilgili; çok okumak, her şeyi okumak.Okuma başlayınca bakıyorumhemen bir şiir çıkıyor. Tabiî bu şeymeselesi, adamlarını seçeceksin,şairlerini seçeceksin. Bedri Rahmi(Eyüboğlu) ressam bildiğiniz gibi,bir ressam, yeni ressam olmak iste-

4 0

yen biri geldiği zaman, “Ustan kim-dir?” diye sorardı. Bu şairlikte devardır. Ustanızı seçmeniz lâzım.

Şarkdemir: Ama sizin çok ustanızvar galiba. Sevdiğiniz şairlerdençok bahsediyorsunuz,Mallarmé’den meselâ.

İlhan Berk: Çünkü onlar hep besle-mişlerdir. Beni hâlâ besliyorlar.Şimdi meselâ bakın üç dilde kitap-larım çıkıyor. Şimdiye kadar ancakçıkabildi, bu yaşta. İngiltere’degeçen yıl kitabım çıktı. Şimdi önü-müzdeki martta bir kitap dahaçıkacak. Haber verdiler, yayınevibroşür yapmış. Daha önceAmerika’da çıktı. Dört kitabımİspanyolcada, bir kitabımFransızcada. Bu yaştan sonra olu-yor bunlar, tabiî olmayabiliyor da.Şairlik işte böyle bir iş... Karımlameselâ yedi sekiz yıl önce, akşamü-zerleri yürümeğe başlardık, kırlara

falan giderdik. Onun için giderdik,yollara çıkardık. O da sevinirdi.Sonra bir bakıyorum ki...Unuturdum ben onu. Ben öndeyürüyorum. O da seslenmezdi.Böyle bir işti. Şu oda, onu açın,oraya gidin, çalışma odam, giriniçeriye, bakın. Anahtarı üzerinde,bir kere çevirin…

İlhan Berk: (Şarkdemir’e) Rahatsınsen şiirde. İlgiyle okudum. Lebidkimdir?

Şarkdemir: Arap şairi, yani, mual-lâka şairi.

İlhan Berk: Kimin kantosu bu?

Şarkdemir: Ezra Pound’un 81.Kantosu.

İlhan Berk: Onları okudun öyledeğil mi?

Şarkdemir: Evet.

İlhan Berk: İyi bir eğitimin varöyleyse. Eğitim diyorum, yani şiirleuğraşmışsın. (Karakaş’a) Ne yazıkki senin için bir şey söyleyemiyo-rum. (Gülüyor…)

Şarkdemir: O benden genç.

İlhan Berk: Sevindim sizi tanıdığı-ma.

Şarkdemir: Biz de çok sevindik.

Karakaş: Biz de çok sevindik.

İlhan Berk: Çok teşekkür ediyo-rum.

MUH

AVER

E

4 1

25 Ekim 2008 Cumartesi günü Türkiye Yazarlar Birliğigenel merkezi, Ankara ve Konya şubelerinin katılımıyla,Türkiye Yazarlar Birliği Bursa şubesinin açılışı yapıldı.

Açılıştan sonra Bursa şubesinin yeni binasında “ŞiirimizinSon Otuz Yılı” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panele Enis

Akın, Hakan Şarkdemir ve Murat Üstübal katıldı. PaneliOsman Özbahçe yönetti. Bu sayıda sizlere günümüz şiirinin

tartışıldığı panelde yapılan konuşmalardan Enis Akın’ınkonuşmasını sunuyoruz.

Karagöz

Bugün burada, Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30.kuruluş yıldönümü dolayısıyla, Türkiye’de yazılanşiirin son 30 yılı hakkında konuşmam istendi. Şiir,her şeyden önce bir söz yeteneğidir. Herkes söz söy-ler; ama şair henüz ifade edilmemişi ifade eden sözübulana denir. Kulaktan kulağa, türküler yoluyla,basılı ortamlarla veya ticaret hayatının içine sızanbiçimleriyle, şiir, değişen ölçülerde her insan içinbir ihtiyacı giderir. Nedir bu ihtiyaç? Bu ihtiyacınniteliği insanın hayat evresine, içinde yaşadığı çağınözelliklerine, ruh hâline göre değişir. Çok genel birtanımla yatışmaya ihtiyacı olanı yatıştırır, coşmayaihtiyacı olanı coşturur; sevmek, efkârlanmak istedi-ğimizde ona gideriz; bazen yaralı ruhumuzu tedavietmesini, bazense hiçbir işe yaramamasını bekleriz.Resimden, romandan, heykelden beklemediğimizyoğunluktaki duyguları şiirden bekliyoruz.Beklentimiz çok yüksek. Gün geçmiyor ki biri “şiirokunmuyor”, “şiir öldü”, “şiir bitti” gibi yorumlaryapmasın. Oysa “her iki Türk’ten üçünün şair” oldu-ğu şeklindeki şakaların da işaret ettiği gibi şair deçok. Şiir sanatı üzerine düşünmüş antik Romalı şairHorace’a göre şiirin iki işlevi var: Eğlendirmeli veöğretmeli. İhtiyaçlardan olumsuz yorumlara kestir-meden geçmeden şu soru sorulabilir, son 30 yıldırşiirden bir şey öğrendik mi ve herhangi bir keyifaldık mı? Ben kendime adıma birçok şey öğrendimve çok zaman keyif de aldım. Ama bu öğrenme vekeyif, daha fazla olamaz mıydı? Belki olabilirdi.Beklenti iyidir; ama her şiir içinde bulunduğuzamanla değerlendirilmek durumunda. Dolayısıylabugün son 30 yılı konuşmamız önem kazanıyor.

Son 30 yıl, yani 1978’den sonrası, benim hayatı-mın yaklaşık dörtte üçe yakınını oluşturan bu 30 yıl,Türk Şiiri açısından bakıldığında çok da önemlideğildir; ancak önemli olmaması bu dönemin ken-dine özgü potansiyelinden çok, ondan önceki 20

yılın çok önemli olmasıyla ilgilidir. 1958’den sonra-sının büyük önemi, son 30 yılın önemini gölge altın-da bıraktı. 1955 ile 1965 arasında, Türkçede sadeceTürk Şiiri için değil, dünya şiiri için de çok önemliişler yapıldığına inananlardan biriyim. Dolayısıyla,son 30 yılı anlamak için son 50 yıla kısaca bakmakistiyorum; ancak önce, bir noktayı belirtmek iste-rim. Bu konuşmamda, 70’ler, 80’ler, vb. birtakımisimlendirmeler kullanacağım; ancak, 10’ar yıllıkdilimler hâlinde, 80 kuşağı, 90 kuşağı, 2000 kuşağıgibisinden bütünlükler olduğuna inanmıyorum;ancak 80’lerde yazılan şiir ile 90’larda yazılan şiirbelirgin biçimde farklıdır, bu farkı görmeye ihtiyacı-mız var.

1950’ler dünya için bir kopma noktası; İkinciDünya Savaşı 1945’te bitmedi, belki silâhlar sus-muştu; ancak nükleer silâhlanma, toplu katliam ola-sılığını canlı tuttukça, toplama kamplarının, geçmi-şe ait bir anıya dönüşmesine engel olmaktaydı.İnsanın yapabileceği kötülüklerin bir sınırı olmadı-ğının herkesçe görülmesi, toplum hayatında ve buarada elbette sanatta da geri dönülemez bir sorgula-ma dönemi başlattı. Şiir de, dünya gibi, bu sorgula-ma döneminde çok sert bir biçimde değişti. 1950’lerdünyada ve Türkiye’de, şiirde ve kültürel yaşantıdabir kopma noktası. Kopma noktası nedir? Dahaönceki bilgilerimizle öngöremeyeceğimiz, dahaönceki yaşantımızla bütünlüklü bir anlatı içinde elealamayacağımız bir dönüşüm anıdır. Bugün yaşadı-ğımız kadın-erkek ilişkileri, bugünün çalışma veşehir hayatı alışkanlıklarımız, yeni dünya düzeni1950’lerde plânlandı ve hayata geçirildi. Savaş son-rası dönemin yarattığı “belirsizlik” ve “umutsuzluk”,eski baskıcı gelecek tasarımlarının kredisini yokederek, açığa ciddi miktarda bir boşluk ve bir enerjiçıkarttı. Camus’nün İsyankâr: Ayaklanan İnsanÜzerine Bir Deneme adlı eserinin başını çektiğiVaroluşçu Felsefe’nin bu dönemde doğması bir rast-lantı değil. O günlerde ortaya çıkan isyancırock’n’roll müziği, biçim değiştirse de hâlâ sonaermiş değil. Anarşizm, uyuşturucu ve cinsel tercih-ler üçgeninde bir reddedişi başlatan Jack Kerouacile Allen Ginsberg’ün başlattığı “Beat Şiiri” ciddi biretki yarattı. “Hızlı yaşayıp genç ölen” James Dean’inbaşrol oynadığı film Rebel with No Cause (BirNedeni Olmayan İsyankâr) bu dönemin sembolle-rinden biri oldu. Cinsel hayat, doğum kontrol hapı-nın keşfiyle bir daha geri döndürülemez bir biçimdedeğişti. “Cehennem Melekleri” isimli “çirkinliğin

Şiirimizin Serüveninde Son 30 Yıl

Enis Akın

TEMAŞA