31
ISLAM VE YORUM Temel ve Sorunlar il. CILT Prof. Dr . Fikret KARAMAN MALATYA VAKFI MALATYA 2017

ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

• ISLAM VE YORUM

Temel Tartışmalar, İmkanlar ve Sorunlar

• il. CILT

Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

MALATYA İLAHİYAT VAKFI

MALATYA 2017

Page 2: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

l ~.

Malatya İlahiyat Vakfı İlmi Araştırmalar Serisi No: 1

Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

Takım Numarası

978-605-68015-0-1 (Tk)

ISBN 978-605-68015-2-5 (2.C)

1. Baskı Aralık 2017 Ankara 500 Adet

Editörler Prof. Dr. Abdurrahman ATEŞ

Doç. Dr. Veysel ÖZDEMİR Yrd. Doç. Dr. Serkan DEMİR

Yrd. Doç. Dr. Harun BEKİROGLU Arş. Grv. Dr. Ahmet KARADAG

İsteme Adresi İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

44280 Kampüs / MALAlYA ·- ..... · . Telefon: (0422) 3774999

::'··:·~ ., ;i;:·:i: .·:,'.:-;; :·:· e-posta: [email protected]

-· -·-~~ · ---· ~ . ı; ,'• . .. : . . ; ----- - -

Baskı

TDV!~ _..._."""'°""tit.tıu'TMDI

Serhat Mahallesi 1256 Sk. No: 11 Yenimahalle I Ankara

Tel.: 0312. 354 9131 (pbx) Faks: 0312. 354 91 32

e-posta: [email protected]

Açıklama: Bu eserde" Kitaptan Bölüm" olarak yer alan metinlerin tüm sorumluluğu, yazarlanna aittir.

Page 3: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

NASSLARI ANLAMADA LİTERAL YORUM VE DOGURDUGU BAZI PROBLEMLER

A-Giriş

Yrd. Doç. Dr. MuammerBAYRAKTUTAR

Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis ABD, [email protected]

İslam' da Kur'an ve sünnet/hadisler, dini metinlerin temel kaynaldarını yani

nassları ifade ederler. AJlah'ın hitabından ve vahyinden ibaret olan Kur'an, yazılı bir metin olarak da kaydedilmiş ve aslına sadık kalınarak ezber ve yazı yoluyla

intikali sağlanmıştır. İlk dönemlerde büyük oranda şifahi nakle dayanan Hz.

Peygamber'in hadisleri ve sünnetine ilişkin bilgiler, kitabet ve tedvin faaliyetleri

neticesinde onlar da bize birer yazılı metin olarak intikal etmiş ve kitaplarda birer nass olarak yerini almıştır. Ancak Kur'an'ın nüzulünden ve

hadislerin/sünnetin vürudundan itibaren muhataplar, bunları anlama ve

değerlendirme problemi ile de karşı karşıya kalmışlardır. Diğer taraftan dini nasslar hayatın her alanına ilişkin en ince ayrıntısına kadar meselere tikel

çözümler sunmamaktadır. Bu da nassların yorumlanmasını ve

değerlendirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. İslam'da dini nasslann sınırlı,

toplumsal hadise ve gelişmelerin de sınırsız olması nedeniyle, karşılaşılan

sorunların ancak nassların yorumlanmasıyla1 çözülebileceğini gündeme

getirmiştir. Bu sebeple, dini nasslar, daha Hı. Peygamber döneminden

başlayarak yeni meselelerin ortaya çıkmasıyla, değişen şartlara uygun olarak yeniden yorumlanmıştır.2

Kur'an ve hadisler hususunda esasen önem arzeden, bunların nasıl

anlaşılacağı meselesidir. Kur'an'ın yanı sıra, Hz. Peygamber' in

hadislerini/sünneti hakkında da sahabe zaman zaman anlama problemi ile karşı

Karaman, Hayreddin, /s/am H_ukukunda lctihad, MÜİFV Yay., İstanbul 1996, s. 31.

· Hasan, Ahmed, İslam Hukukunun Do§uşu ve Gelişimi, çev. A. Hakan Çavuşoğlu, Hüseyin Esen, iz Yay., İstanbul, 1999, s. 135.

Page 4: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 609

karşıya kalmıştır. Hz. Peygamber'in sözleri ve uygulamaları karşısında

sahabenin yaklaşım olarak iki gruba ayrıldığı müşahede edilmektedir. Birinci

grup zahiri ve lafzijliteral bir yaklaşımı benimserken, ikinci grup m,ana ve maksadı itibara alanfıkhi ve ictihadi bir yaklaşım sergilemiştir.3 .İslam düşünce

tarihinde, dini metinlerin anlaşılıp yorumlanması konusunda ortaya çıkan lafza

bağlı okuma biçimi, ilmi çevrelerde sıkça tartışması yapılan hususlardan biri -olmaya devam etmektedir. Bu bakımdan geleneğimizde vucut bulmuş hatta

ekolleşmiş olan lafza bağlı yorumların kökenlerini irdelemek ve mantığını

kavramak günümüzde ve gelecekte yapılacak yorumlar için büyük bir önem

arzetmektedir.

Bu tebliğde genel olarak İslam düşüncesinde bir problem olarak

gördüğümüz literal yorum yönteminin mahiyeti, taraftarları ve doğurduğu

sorunlar üzerine bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır. Konu oldukça geniş bir mahiyet arz etmesi sebebiyle, genel hatlarıyla ortaya konulmaya

çalışılacaktır.

B-Yorum İhtiyacı ve Literal Yorum

Kur'an ve Sünnettejhadislerde bazı konulardan ve hükümlerinden

bahsedilmesine karşın istikbalde karşılaşılacak her_ meseleye ilişkin kesin ve

b~li~~i _bi: h~kü~-~e ~-özü~ _ ort;;ı.!'a _ ~~~u_lma~~~-tıE. ~eza İslamın iki temel kaynağı muhataplarına kentjileri~de~ bükü~. elde edHirken uymaları gereken yönteme ve bunun sınıdarına ilişkin bir açıklamada bulunmamış, konuyu adeta

muhataplarının yetki ve sorumluluğuna bırakmıştır.4 Bu da meselelerin

çözümünge nasslar üzerinde düşünmeyi ve değerlendirmelerde bulunmayı

gerektirn:ıektediı:.

· ····-İlk dönemi.erden itibaren vahyin -ferdi-ve toplumsal hayatta anlaşılması ve

uygulanması daima bir yorum süzgecinden geçerek gerçekleşmiştir. H~.

Peygamber'in hadisleri ve sünneti de, kendi kişisel görüşlerine ve Kur'an'dan

içtihat yoluyla yaptığı yorumlarına dayanmaktadır.5 S_onraki dönemlerde de

Müslümanlar Kur'an . ve Sünnet'i yorum ve d~ğerlendirmeye tabi tutaqık anlamaya ve yaşamaya devam etmişlerdir. Zira nasslar bir gerçekliğe işaret

etmek için vardırlar. Yorum ise bu gerçekliği aç,ıklamak,_anlama_ kavuşturmak ve

tabii hayat ile ilişkilendirmek için vardır6. Nassların tadhin bir döneminde bir

defa yorumlanması bütün zamanlar içiri kafi değildir. Zira nasslar sabit olduğu

3 Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Erul, Bünyamin, Sahıibenin Sünnet Anlayışı, TOY yay., Ankara

1999 . .

' Bardakoğlu, Ali, "İstihsan" DİA, XXlll. 339.

Güler, İlhami, Dine Yeni Yaklaşımlar, Ankara Okulu yay., Ankara 2016, s. 89.

Erten, Mevlut, Nass-Yorum İlişkisi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), AÜSBE, Ankara, 1998, s. 53.

Page 5: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

610 İSLAM VE YORUM

halde, hayat sabit ve durağan değildir. Yaşanan hayat sürekli değişebilmekte ve gelişebilmektedir._ Bu durumda yapılması gereken ise nassların içerdiği temel ilke ve prensiplerden hareketle olaylar arasında ilişki kurarak nasslan anlamak ve yorumlamaktır. Bu da kaçınılmaz olarak nassların yorumlanması ihtiyacmı doğurur.

Nasslar birer sözlü ifadelerden ibaret olduğu için hiçbir zaman dilin inan tığı tek başına Şari'in iradesini açıklamada kafi değildir. Şari'in muradını belirlemek için nasslar üzerinde akli çaba sarfetmek gerekmektedir. Sonra zann-ı galibe binaen, bunlardan biri nassın muradı olarak tercih edilir. Bazen hükmün konulduğu neden olarak hikmet-i teşriye başvurulur. Bütün bunlar nasslar üzerinde akli çabayı gerekli lalmaktadır.7 Ancak İslam yorum geleneğinde dini metinlerin anlaşılması ve bahsedilemez. Bu hususta

değerlendirdilmesinde tek bir . yorumdan özellikle iki yorumun ağırlık kazandığı

görülmektedir. Birincisi nassların zahiri ve lafzi anlamını da dikkate alan, ama bununla yetinmeyen aynı zamanda nassların mana, maksat, illet ve hikmetlerini vs. de dikkate alan yaklaşım, diğeri de nassların salt zahiri ve lafzi anlamıyla yetinen, mana ve maksatlarına pek ehemmiyet vermeyen, nassın anlamını literalfharfi manalarıyla sınırlayan yaklaşımdır ki . bu yaklaşım

lafızcılık/literalism olarak tanımlanmaktadır.s Bu arada lafzi yorum ile lafızcılık arasında anlam farla bulunduğuna da dikkat çekilmiş, lafzi yorumun nassı yorumlamanın lafızla ilgili yönünü anlamlandırdığını, lafızcılığın ise nassın anlamını tesbitte lafzı yegane araç gören yaklaşımdan ibaret olduğu ifade edilmiştir.9 Ancak nassları anlama ve yorumlamada lafzi yoruma ağırlık verilip, nassın esas gaye ve amacını ortaya çıkaracak yorum yöntemlerini ihmal etmek de temelde lafızcılıktan başka bir şey olmadığını söylemek mümkündür. Klasik literatürde-de lafza bağlı yaklaşımlar lafzi yorumdan ziyade, zahirllik -olarak nitelendfrilmiştir.

Zahirijliteral yaklaşımı farklı lalan bir diğer husus da, anlama ve yorumlamada sırf nassların lafzına bağlılıkla yetinmemesi, aynı zamanda nassların şahsi re'y, layas ve istihsan gibi usUI ve yöntemlerle yorumlanmasına da karşı bir duruŞ sergilemesidir. Gerçi zahirlliğin de ılımlı zahirllikten · aşırı zahiriliğe kadar uzanan farkl~ tonları ve yelpazeleri bulunmaktadır. . ·

Mütekelliminin yönteminde mantiikun delaleti, fıikaha ekolünde ise nassın 1

ibaresi ile lafzi yorum kastedilmiştir. İslamın temel dini kaynakların da birer

7 Durayni, Fethi, el-Menôhicu'l-Usüliyye ft'l-lctihıid bi'r-Re'yi ft't· Teşrii'l·İslıimf, Dımaşk 1975, s. 16.

8 Tan, Oğuzhan, lslam Hukukunda Yarum Çeşitleri ve Birden Fazla Doğru Yarumun Olabilirliği,

AÜSBE, Ankara 2000, s. 64. 9 Tan, fslam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 64-65.

Page 6: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 611

metinden ibaret olması itibariyle, bilhassa fılah ilminde lafzi yorum daha öncelikli bir yere sahip olup din! metinleri yorumlamada ve hüküm çıkarmada nassın zahiri anlamı ya da ibaresi ile başlanılmaktadır. 10 Bu bağlamda her ne kadar İslam fıkhında mana ve maksadr gözeten yorumlar yapılmış olsa da, nassları anlama ve hüküm istinbatında lafzi yorumun daha egemen bir hal aldığı

ifade edilmiştir. Bunun gerekçesi ise usul eserlerinde nassların lafızları ve bu lafızların arilamlarıyla ilgili konularda lafzi yoruma daha olağanüstü bir ehemmiyet verilmesine bağlanmış, bu ehemmiyetin temelinde de nassların

değiştirelemezliği ve bütün yönleriyle Şa.ri' tarafından seçilerek oluşturulmuş olduğu fikrinin bulunduğu belirtilmiştir 1 1 • Her ne kadar lafza bağlı bir okuma öne çıkmış olsa da, fakihlerin ve usul-i fılah alimlerinin lafzi yorum dışında kalan, mana ve maksadı esas alan yöntemleri tamamen gözardı ettiklerini mutlak anlamda söylemek isabetli değildir. Usulcülerin nasslara, zahiri-maksadı şeklinde iki tür yaklaşımda bulunmaları da gayeyi tamamen ihmal etmediklerini göstermektedir.12

Zahirllik ekolüne de ismini veren "zahir" kelimesi fıkıh usulünde hükmün konuluş gerekçesi" veya "söylenen sözle kastedilen mana" anlamına gelen "mana" ifadesinin karşıtı olarak kullanılmaktadır. Zahir kelimesi bu anlaruyla genelde ta'lll, re'y ve layas karşıtlığını ifade etmektedir. Bu sebeple sözün söyleniş amacını dikkate almadan ayet ve hadisleri sadece ilk balaşta anlaşılan zahir manalarına göre anlayan kişilere de zahir ehli denilmiştir. Nasslarda gözetilen mananın tesbit ve tatbikinde Şari'in amacını dikkate alanlara ehl-i batın yerine yerine ehl-i re'y tabiri kullanılmıştır. 1 3 Dolayısıyla re'y, fıkıh,

dirayet, tefakkuh .gibi ifadelerle hadisin anlaş ılması ve yorumlanması, ondan hükUm istinbatı ameliyesi kastedilmektedir.ı4

İslam. mezheplerinin çoğunluğu, nassların anlaşılmasında zahir mananın esas olduğunu genel bir prensip olarak kabul etmiştir. Zaten bir iletiş im aracı

olan dilin tabiatı gereği, ayet ve hadisler anlaşılırken de, zahiri mananın öncelikle dikkate alınması doğal ve kaçınılmaz bir durumdur. flu sebeple bu

ıo Kılıç, Muharrem, İslam Hukuk Metolojisinde Nassların Lafzi Yorumu (Yayınlanmamış Doktora

T~zi), İstanbul 1999, s.111-113; Weiss, "İslam Hukukunda Yorum: İctihad Teorisi", s. 186. 11 Dönmez, İbrahim Kafi, "İslam Hukukunda Müctehidin Nasslar Karşısındaki Durumu İle Modern

Hukuklarda Hakimin Kanun Karşısındaki Durumu Arasında Bir Mukayese", MÜİFD, sy.:4, İstanbul 1986, s. 33

12 Koşum, Adnan, Nassları Anlama ve Yorumlamada Yöntem Sorunu, iz Yayıncılık, İstanbul 2004,

s. 83. 13 Apaydın, "Zahiriyye", DİA, XXXXIV, 94.

14 Özşenel, Mehmet, İlk Dönem Hadis-Re'y Tartışmaları Şeybônl Örneği, İFAVyay., İstanbul 2015,

s. 79.

Page 7: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

612 İSLAM VE YORUM

şekilde öncelikle zahiri anlamı esas alanlar "zahiri" olarak nitelendirilmemiştir. Nitekim haklı bir gerekçesi bulunmayan bir te'ville zahiri · anlamın

terkedilmeyeceği fıkıh, fıkıh usulü ve kelam gibi temel dini ilimlerde özellikle vurgulanm~ştır. 15 Dolayısıyla zahiri/literal yorum ve yaklaşımdan maksat, nassların temel mana ve hedeflerini gözetmeyen, nassların laf'Zına bağlı

yorumda ısrar eden ve nass dışı delillerle nassların yorumlaiımasıni

benimsemeyen anlayış ve yöntem kastedilmektedir. Bu tür bir anlayış ise bünyesinde bazı açmazlar ve sorunlar barındırmakta, İslam düşüncesi üzerinde menfi tesirleri bulunmaktadır. Bu hususa ayrıca değinilecektir.

Sonuç olarak İslam düşüncesinde nassları değerlendirmede, biri zahirini, diğeri de mana ve maksadı esas alan iki temel yaklaşımın bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu iki eğilim ise bütün dinler ve toplumlan;ia genellikle var olan bir durumdur. Nitekim şu tespit bunu şöyle ifade etmektedir. "Dünyadaki büyük dinlerde ve büyük doktrinlerde, bağlanılan dinin veya doktrinin temel metinlerine, genellikle iki tür yaklaşım vardır; Birincisi; bu metinlerde söylenenleri tarihi gelişmelere ve değişmelere paralel olarak, akıl ile yorumlamayı, mecaz ve sembolik anlatımlarını tevil etmeyi gerekli görür. İkincisi; bu metinlere lafzi olarak, olduğu gibi inanmayı, teslim olmayı, yorum ve tevilden kaçınmayı benimser. Bu aslında dinin veya doktrinin kendinden kaynaklanan bir şey değildir. insanların eğilimlerinden, tabiatlarından

kaynaklanan bir husustur.'%

C-Geçmişten Günümüze Literal Yorum Taraftarı Ekoller ve Alamlar

İslam ilim ve düşünce tarihinde ilk dönemlerden itibaren dini nassların anlaşılmasında ve yorumlanmasında birbirinden farklı anlayış ve yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Nitekim bir değerlendirmeye göre bu hüsusta temelde dört ayrı eğilimin ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bazıları nas.sların zahiri anlamını esas alarak ve nassların diğer açık olmayan (hafi) anlamlarını göz ardı ederek, nassların anlamını zahiri anlamın delalet ettiği manalarla sınırlayanlardır. Bunlar da Zahirilerdir. Bazıları da nassların zahirini tamamen göz ardı etmiş, nassların zahirine aykırı bile olsa; sadece batini anlamlarını dikkate almıştır. Bunlar da Batınllerdir. Bir kısmı ise nassların hem zahirine hem de anlamlarına birlikte tutunmuştur. Ancak· onlar, bu hususta ifrata düşmüşler ve makul manaları nassa takdim etmişlerdir. Bunlar ise rasyonalistlerdir (akılcılar/aklaniyyfın). Diğer bir kısmı ise nassların zahiri ile anlamı arasında

;

15 Apaydın, H. Yunus, "Z3hiriyye", DİA, TDV yay., İstanbul 2013, XXXXJV, 93.

16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102.

Page 8: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 613

mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar makul manaları nassa muhalif olduğunda iptal ederler. Bunlar da cumhurun mütevassıt olanlarıdır. 11

İslam düşüncesi içerisinde ortaya çıkan eğilim ve ekollere bakıldığında

te'vil bakımından, Batıniyye ve bazı İslam filozofları te'vile en açık ve b~ kapıyı

en fazla zorlayan gruplardır. Zahiriyye ve bazı ehl-i hadis grupları zahir manayı hakim kılmaya en fazla ısrar eden, dolayısıyla te'vile en uzak kesimleri

oluşturmaktadır. Ehl-i sünnet ve diğer mezhepler ise te'vile açık olup olmama

hususunda bu iki uç arasında konum olarak farklı noktalarda bulunmaktadır. 18

Ancak daha önce de ifade ettiğimiz gibi zahir! anlamı önceleyen ve lafza bağlı

kalan yorum ve yaklaşımlar daha İslamın ilk dönemlerinden itibaren hemen

hemen her nesil, ekol ve ilmi muhitlerde muhtelif nisbet ve tonlarda görü.len bir

realitedir. Bu bakımdan bunu sadece ehl-i hadise ve zahiri ekole indirgemek

isabetli değildir. Ancak diğerlerine na:zaran, ehl-i hadis ve zahirilerin literal yaklaşımı daha barizdir. Bu bakımdan her ne kadar lafızcı anlayışın ,izlerine en

çok rastlanılan ekol zahiri ekolü gibi görünse de, diğer ekoller de lafızcı

yaklaşımlar sergileyebilmektedir.19

Burada ilk dönemlerden günümüze kadar İslam düşüncesinde literal

yorumun seyrine ışık tutması amacıyla literal yorumu ve söylemi benim,seyen

ekol, eğilim ve akımlardan bahsetmenin uyglın olacağı kanaatindeyiz. Aslında her bir ekol ayrıca bu yönüyle detaylı ola.rak incelenmeyi hak etmektedir.

Burada bir fikir vermesi amacıyla anahatlarıyla değinilecektir.

1) Sahabe ve Tabiin Neslinde Literal Eğilimler

Dini _nassların özellikle de ha,dislerin anlaşılması ve değerlendirilmesinde

sahabe neslinde iki temel yaklaşımın bulundiı.ği.ı görülmekte ve bilinmektedir.

Nit_ekim bUDlln en ba,r_iz örneğinj sa}1aqenin, Hz. P_eygamb~r'in "Beni ~urayza'ya varmadan hiç kimse ikindiyi kılmasın" sözünü anlamada ikiye ayrılmalarında

görmek müm~ndür. Bir kısmı sözün zahirini esas alarak! ikindiyi yolda

kılmamış, diğer grup ise sözün mana ve maksadını dikkate alarak yolda ikindi

I}amazını kılmıştır. Her ne kadar Hz. Peygamber her iki grubun yaptığını takrir etmiş olsa da, birinci grup İslam düşüncesinde zahiri eğilimlerin, ikinci grub ·da

mana ve maksadı dikkate alan (fıkhl) yaklaşımların öncüsü olmuştur.

Sahabe'den birinci grubun önemli simalara arasında Abdullah b. öiner, Ebu Hureyr~, Ebu Zer-i Gıfüri ve Abdullah b. A~r gibi. şahsiyetler bul~nmaktadır.

17 Hamidi', Abdulkeri'm, Davabıtftfehmi'n-nass, Kitabu'/-ümme, sy: 108, Katar 1426/2005, s. 32.

18 Apaydın, "Zahiriyye", DİA, XXXXIV, 93.

19 Tan, islam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 70.

Page 9: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

614 İ~LAM VE YORUM

İkinci grubun sahabi önderleri arasında ise Hz. Aişe, Hz. Ömer, Abdullah b.

Mes'ud, Hz. Ali, Muaz b. Cebel gibi meşhur sahabller yer almaktadır.20 .

Sahabeden zahiri benimseyen grup bütün gayretini hadi~i ezberlemeye,

ezberlediği_ni işittiği gibi rivayet etmeye yöneltmiştir. Kendilerini çokça hadis

rivayetine adamışlardır. Diğer grubun bariz özelliği ise, nasslar üzerinde tedebbür, tefakkuh ve istinbattır. Bunlar ise incelemeden, tespit etmeden ve arz

da bulunmadan hadis rivayet etmemiş, duydukları rivayetleri nasslara, İslam'ın

temel prensiplerine, şeriatın külli kaidelerine arz etmişlerdir.2 1

Sahabede görülen bu iki eğilim varlığını tabiin döneminde de

sürdürmüştür. Tabiin döneminde genel olarak Medine ekolünde zahiri ve lafzi

eğilim, Kufe ekolünde de mana ve maksadı esas alan (fıkhl) yaklaşım tebellür etmiştir.22 Medine ve Küfe ekolleri sonraları İslam düşüncesinde ehl-i hadis ve

ehl-i re'y şeklinde şekillenecek olan iki güçlü eğilimin ortaya çıloşına zemin

hazırlamıştır. Bundan böyle de artık ehl-i hadis ekolü zahirlliğin esas taraftarı ve savunucusu olarak yerini almıştır.

2) Hariciler

İslam tarihinde ortaya çıkan fırkaların ilki, bilindiği üzere Haricilerdir. Ft!'ka ve ekol olarak düşünüldüğünde zahirijliteral yorumu ilk benimseyen ekolün

Hariciler olduğunu söylemek mümkündür. Zira Hariciler Kur'an'ın zahiri anlam

ve öğretisine kusursuz bir şekilde uymayı benimseyen bir anlayışı temsil etmektedir.:ıJ Onların nazarında Kur'an bir kanun niteliğinde te'vil ve tefsire

ihtiyaç duymaksızın lafzi hüviyetiyle değişmez mahiyette hayatın her alanı için

yegane nizamdan ibarettir.24 Bu anlayışlarının bir gereği olarak Hariciler

nassların zahiri anlamlarıyla ihticacta bulunmuşlar ve bu hususta literal bir tutum izlemişlerdir.25

Bir değerlendirmede de ifade edildiği üzere, her ne kadar sahabiler

arasında ve tabiin döneminde literal anlayış taraftarı kimseler bulunsa da, yine ilk defa Davud b. Ali ile sistematik bir yapıya bürünse de bunun nüveleri önceki

dönemlerde de mevcuttur. Bu itibarla, zahiri düşüncenin esas grup düzeyinde

köklerini Haricilik hareketine ve ehl-i hadise dayandırmak mümkündür. Sözün

20 • Sahabedeki zahiri ve fıkhi yaklaşımlar hakkında geniş bilgi için bkz. Özşenel, İlk Dönem Hadis-

Re'y Tartışmaları, s. 100-125. 21 Özşenel, İlk Dönem Hadis-Rey Tartışma/an, s. 105-108.

22 Bu hususta bkz. Bayraktutar, Muammer, imam Şafil'nin Hadis Yorum Metodolojisi, Otto yay.,

Ankara 2015, s. 49-54. 23 Öz, Mustafa, Salihi, Azmi, "Hariciler", DIA, TDV yay., istanbul 1997, XVI, 175.

2~ Fığlah, E. Ruhi, "Hariciler", DIA, TOY yay., İstanbul 1997, XVI, 172.

25 Emin, Ahmed, Duha'l-lslfim, Daru'l-kütübi'l-arabi, Beyrut ty., ili, 344.

Page 10: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 615

zahirine, kelimelerin sözlük anlamlarına tutunma ve ifadeleri harfi harfine anlama eğilimindeki zahiri düşünce üzerinde Hariciliğin belirgin izleri

bulunmaktadır. Bu sebeple Malik! fakihi İbnu'l-Arabi ile Şatıbi, Zahiriyye ile

Haricller arasında paralel bir benzer!ik kurmuşlardır. İbnu'l-Arabi Zfilıiriler'i "Hariciler'in kardeşi" diye nitelemiş, Şatıb! de Şari'in maksadının ne olduğu üzerinde düşünmeden nassların zahirine tabi olmayı Haridler'in özelliği olarak

zikrederek Zahirllik ile Haricilik arasındaki bağlantıya işaret etmiştir.26 Ahmed Emin de eğer Hariciler Abbasiler döneminde yaşamış olsalardı, !ayası kabul

etmeyen ve herhangi bir tevilde bulunmaksızın nassların zahiri anlamlarına

bağlı kalan ehl-i zahirden olacaklarını ifade etmektedir.27 Şu halde bir grup

halinde nassları ilk defa harfi/literal bir şekilde her türlü olayı birebir çözecek genişlikte okuyanlar ve Muaviye'nin ideolojik hilesine aldanarak la hükme illa

lillah sloganım yükseltenler Haridlerdir.28 Kur'an'ın lafızlarının zahirine

yapıştıkları için de, nassların temel hedefini ve asıl amacını kavrayamıyorlardı.29

Hariciler'in nassların lafzına bağlı anlayış ve tutumlarının arkaplanında temelde nass anlayışları bulunmaktadır. Zahiri yaklaşımda zaten nassı

önceleyen bir anlayıştan ibarettir. Böyle bir anlayış ise bazen Kur'an'da

bulunmayan ve sünnetle sabit olan hükümlerin tartışılmasını, gerekirse r~ddini

gündeme getirmektedir. Hz. Aişe'nin naklettiği şu hadise bu durumu ortaya koymaktadır. Bir kadın Hz. Aişe'ye gelerek "adetli kadınlar oruçlarını kaza

ettikleri halde, neden namazlarını kaza etmediklerini" sorar. Hz. Aişe ise bu

soruya "Sen Harun misin?" diye karşılık verir. Kadın da "hayır" diyerek öğrenmek için sorduğunu söyler. Hz. Aişe de "Biz RasUlullah zamanında böyle

yapardık? diye cevap verir.30 Bu hadiseden, H_a~urller'in Kur'an'ı okuduklarında

adetli kadınların namaz ve orucuyla ilgili bir ayrıma işaret eden bir ayet

görmedikleri için spekülasyon yaptıkları, Hz. Aişe'nin de buna tepki duyduğu anlaşılmaktadır.3 1

Haricilerin bahsedilen nassları literal anlama ve yorumlama yöntemi

pratikte de bariz olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Onların tekfir anlayışı buna

açık bir örnektir. Onlara göre aklde ve amelden oluşan dinin emirlerini yerine

26 Apaydın, "Zahiriyye", DİA, XXXXIV, 94.

7:7 Emin, Duha'l-İslôm, ııı, 334.

28 Güler, İlhami, Sabit Din Dinamik Şeriat, Ankara Okulu yay., Ankara 2015, s. 84. (Nasr Hamid,

Ebu Zeyd, el-İmam eş-Şafii, Kahire 1992, s. 22'den naklen).

:?9 Güler, Sabit Din Dinamik Şeriat, s. 84 (Ammar Neccar, el-Havaric, Kahire 1990, s.142'den).

30 Müslim, Hayz 69.

31 Bedir, Mürteza, "Selefiliğin Modem Fıkıh Düşüncesi Üzerindeki Etkileri", Tarihte ve Günümüzde

Selefilik, İstanbul 2013, s. 273.

Page 11: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

616 İSLAM VE YORUM

getirmeyen ve yasaklarından kaçınmayan kimseler kafir kabul edilir.32 Onlar

büyük günah işleyen kimsenin imandan çıkmasını ve İslam topluluğunun dışına aalmasını "la hülane illa. lillah" ilkesine bağlamaktadırlar. Çünkü onlara göre ·

büyük gü~ah işleyen kişi, bu tutumuyla Allah'ın yasak kıldığı şeyi helal

saydığından mümin değildir ve cehennemde ebedi kalacaktır. Hatta bu anlayışı

daha da ileri götürerek Harici olmayan herkesi düşman ve kafir kabul etmişler,

buna bağlı olarak kendilerinin dışındaki müslümanlann kadınlarını ve çocuklarını da esir almış veya öldürmüşlerdir.33 Haricilerin bu anlayış ve

tavrından onların, kabile zihniyetinin tesiriyle İslam'ın getirdiği ferdi

sorumluluğu anlayamadıkları ve günahla küfür arasındaki farkı tespit edemedikleri anlaşılmaktadır.3~

3) Ehl-i Hadis

Ehl-i hadis ve ehl-i re'y, daha önce de ifade edildiği üzere, temelde nasslara ve anlamlarına farklı yaklaşmalarının bir sonucu olarak ortaya çılanıştır. Ehl-i

re'y nassları değerlendirirken mana ve maksadı daha çok itibara alırken, ehl-i

hadis daha yüzeysel anlamada ısrarlı bir tutum sergilemektedir.35

Ehl-i hadis, bütün çabasını hadis toplamaya ve rivayet etmeye sarfetmiş,

genellikle Hz. Peygamber'den, sahabe ve tabiinden gelen haberlerin literal

anlamına göre amel etmiştir.36 Onlara göre din "delil" den elde edilir. Bu sebeple

nassların muhtevaları tartışılmadan, te'vil ve tefsir yoluna gidilmeden, olduğu

gibi kabul ~dilmelidir. Hz. Peygamber'den sabit olması durumunda, artık "niçin?", "neden?" ve "nasıl?" gibi sorular yöneltilemez. Bu tür soruların

sorulm~sı bid'attir.37 Zira ehl-i hadisin mantlğına göre, metnin literal

anlamından elde edilen bilgi, metnin ne demek is.tediğini kesin olarak ifade etmektedir.38 Ehl-i hadis bu anlayışlarının bir gereği olarak Allah'a nispet edilen

(el, yüz gibi) haberi sıfatları mecazi anlamda te'vil edilmesini de kabul etmemiştir.39 Oysa mesela Hanefi- Mürcii ve Mutezilller Kur'an' da Allah'a ·izafe

32 Fığlalı, E. Ruhi, "Hariciler", DİA, TDV yay., lstanbul 1997, XVI, 173.

" Fığlalı, "Hariciler", DİA, XVI, 173.

34 Fığlalı, E. Ruhi, "Hariciler", DİA, XVI, 173.

3> Apaydın, "Zahiriyye", DIA, XXXXIV, 94.

36 Gürler, Kadir, Ehl-i Hadisin Düşünce Yapısı, AÜSBE, Ankara, 2002, s. 156: Ehl-i hadis haklanda

geniş bilgi için bkz. Bayraktutar, İmam Şôfii'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 53-60. 37 lşcan, Selefilik, s. 20; Krş. Eş'arl, Ebu'l-Hasen Ali b. lsmail,, Makfilatu'l-islômiyyfn ve'h·tilafu'l­

musallin, Nşr. Helmut Ritter, Weisbaden 1980, s. 294. 38 Gürler, Elıl-i Hadisin Düşünce Yapısı, s. 224; Bayraktutar, İmam Şôjif'nin Hadis Yorum

Metodolojisi, s. 57.

39 l şcan, Selefilik, s. 169-187. "Ehlü'l-hadis için Tanrının mahlukatına benzememesi bir düsturdur.

Bu düstur teşbihi bir ölçüde dışarıda bırakmaktadır. Fakat tenzih, teşbihten daha üst bir

Page 12: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 617

edilen "yed", "yüz", "göz", "istiva" gibi kelimeleri, tenzih akidesine uygun bir tarzda te'vil etmişlerdir.4o

Ehl-i hadis te'vile karşı olduğu gibi, re'y ve layastan da hoşlanmamış,

nasslardan bağımsız re'ye, akli istidlallere başvurmaya ve kişisel yoru.mlarda

bulunmaya karşı çıkmışlar, bunları bilgi kaynağı olarak benimseyen re'y

ekolünü eleştirerek onları "sünnet düşmanları" .olarak suçlamışlardır.41

Hadis taraftarlarının nassa dayalı ve insan aklına güvensizlik duyan

yaklaşımları onları zorunlu olarak nasslara, dolayısıyla nassların literal

anlamına bağlı anlayış ve zihniyete sevketmiştir. Rey ehli ise yalnız nasslarla yetinmeyip akla da gereken değeri vermeleri nedeniyle, sadece nassların lafzına

bağlı kalmaksızın, nassların gözettiği temel ilkeleri, hallan yararını ve

maslahatını da dikkate alarak daha serbest bir yorum anlayışı sergilemişlerdir.42

Sahabede görülen fıkhl yaklaşımlar, ehl-i re'y ve Hanefilerle ekolleşirken, nassları zahiri/lafzi boyutuyla ele alan ve anlayan sahabllerin yöntemi ehl-i

hadis ekolü ile varlığını sürdürmüştür. Ancak ehl-i hadis müstakil bir mezheb

olarak tarihte yerini alamamış, bünyesinden Şafii, Hanbeli ve Zahiri olmak üzere

üç ayrı mezhebin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.43 Zira nasslara ve

nassların lafzına atfettikleri değer ve dinde aklın yeri konusunda ve ortaya' çılaş süreçleri bakımından bu üç mezhep arasında yakın bir bağ söz konusudur. Yine

bahsedilen üç mezhep arasında İmam Şafii, zahirilik noktasında daha öncü ve

etkin bir konuma sahip bulunmaktadır.

4) imam Şafii

İslam. düşüncesinde nassların anlaşılmasında literal yorumu ilk defa

metodik olarak sistemleştiren İmam Şafü'dir. Şafü'de literal yorumun yeri ve mahiyeti üzerinde yaptığımız çalışmada geniş bilgi ve değerlendirmeler

bulunduğundan, burada konuya kısaca değinilecektir.44

Sahabeden itibaren zaten literal yorumu benimseyen kimseler ve eğilimler

mevcut idi. Ancak Şafü'yi bu hususta farklı ve özgün lalan, hem teoride nasslarının zaihiri anlamına bağlılığa vurguda bulunması, hem de dini metinleri

daha çok bu yönde anlaması ve değerlendirmesidir. Ancak şunu da ifade etmek

gerekir ki, Şafi.i'nin zahiriliği, Davud b. All'nin sistemleştirdiği Zahirllik

kavramadır. Ehlü'I eserin Tanrı düşüncesinde mutlak teşbih yoksa da, nevi şahsına münhasır bir maddilik vardır, demek mümkündür." lşcan, Selefilik, s. 168.

40 İşcan, Selefilik, s. 167.

41 Gürler, Ehl·i Hadisin Düşünce Yapısı, s. 161.

•~ Bayraktutar, imam Şafii'nin Hadis Yorum Me~odolojisi, s. 58.

H Kılıç, Is/om Hukuk Meto/ojisinde Noss/arın Lafzi Yorumu, s. 114.

44 Bayraktutar, Muammer, İmam Şôfii'nin Hadis Yorum Metodolojisi, Otta yay., Ankara 2015.

Page 13: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

618 İSLAM VE YORUM

çizgisinde bir lafızcılık değildir. Şafii her ne kadar lafızlara bağlı bir okumada

ısrar etmiş olsa da, yeri geldiği zaman re'y ve kıyas yoluyla lafzın zahirinden ayrılabilmekte veya nassa dayalı bir delile binaen nassları te'vil edebilmektedir.

Bu noktada, Şafü'nin ehl-i hadis ve ehl-i zahir'e göre literal yaklaşıma yönelik

daha ılımlı ·zahiri ~uruş sergilediği söylenebilir. Zira Ehl-i hadis nassların yorumunda re'y ve kıyasa sıcak bakmamakta, ehl-i zahir !ayası da tamamen

reddetmektedir.

Şafıl'nin esasen literal yaklaşımı, kendisinden önceki fıkhi ekoller olan Hanefi ve Malikl ekollerinin imamları Ebu Hanife ve İmam Malik'in yöntemleri

ile mukayese edildiğinde ortaya çıkmaktadır. Zira EbU Hanife ve talebeleri literal

yorumu benimsemekle birlikte, sürekli buna bağlı yorumda ısrar etmemişler, re'y, kıyas, istihsan vb. gibi yöntemlerle hadislerin mana, maksat ve bağlamlarını

da dikkate alarak değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Böylece re'y ekolü, rey,

içtihad, kıyas, istihsan gibi yöntemlerle metnin literal anlamını aşmışlar, nassları

daha işlevsel kılmışlardır. İmam Malik de bu delillerin yanısıra maslahatı ve Medine ehlinin amelini dikkate alarak yorum ve değerlendirmelerde bulunmuş,

nassların literal anlamına sıla bir bağlılık sergilememiştir. Ancak İmam Şafii re'y

ve kıyası kaçınılmaz olarak kabul etmiş, bunun dışında istihsan ve maslahat

düşüncesiyle akli değerlendirmelerle veya nassa dayanmayan bir te'ville nassın zahiri anlamı dışında yorumlanmasına ve te'vil edilmesine karşı çıkmıştır.

İstihsanı reddetmesinin temelinde de bu düşünce bulunmaktadır. Zira o zahiri

anlamının alınmaması durumunda büyük bir keyfiliğin doğacağına

inanmaktadır.

İmam Şafü'nin zahiriliğinde, sahip olduğu hadis/sünnet anlayışının da

büyük bir etkisi vardır. Nitekim hadis ve sünneti özdeş görmesi, sünneti de vahy-i gayr~ı metluv olarak vahiy kapsamında değerlendirmesi, haberlere

yaklaşımı, Kur'an'a arza sıcak bakmaması vb. hadislere zahiri yaklaşımında etkili birer faktördür.45

Şafii'nin nassların zahiri anlamını esas aldığına klasik ve çağdaş bir çok alim ve araştırmacı dikkat çekmiştir.46 Nitekim bizatihi kendisi de zahiri anlamın esas

alınması gerektiğine sık sık vurguda bulunmuş, .zahirden ayrılmayı ancak nassa

dayah bir delil veya icmanın bulunmasına bağlamıştır.47 Şafii'ye göre ilim, hadise

geldiği hal üzere uymakla mümkündür.48 Yine ona göre Hz. Peygamber'den

4s Bkz. Bayraktutar, imam Şdjif'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 64-90.

46 Bkz. Bayraktutar, İmam Şdjif'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 91-100.

47 Bkz. Şafii, Risôle, s. 167-168, 181. 189, 311; a.mlf., Omm, il, 189, iV, 287, VII, 44; a.mlf., lhtilôfıı'l­

hudfs, IX, 532, 540; a.mlf., Cimôu'l-ilm, s. 19, 37-38. 48 Şafii, Omm, V, 251.

Page 14: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 619

sahih olarak geldiği tespit edilen şeye teslim olmaktan başka seçenek yoktur. Bu hususta 'niçin' ve 'nasll' diye konuşmak hatadır. Bu sebeple kullar, emredildikleri

şeye itaat etmeli ve ona ancak teslim olmalıdırlar. 'Nasıl' sorusu, metbu' olanın

değil, yalnızca tabi' olan kişilerin görüşleri hakkında sorulur.49 Bu bakımdan,

Şafii ayet ve hadislerin önceli~e zahirijlafzl anlamlarından hareketle anlaşılması gerektiğini vurgulamakta ve bunu temel bir ilke olarak

benimsemektedir. Ancak zahirden ayrılmayı gerektiren bir nass veya icmanın

bulunması durumunda bu ilkeyi esnetmektedir. Bunu da delalet olarak

açıklamaktadır. Dolayısıyla nasslara veya icmaya dayalı bir delalet yoksa, ayet

ve hadisler zahiri ve umumi anlamı üzere bırakılmaktadır. Ancak ayet ve

hadislerin manaya delaletinde bazen problemler bulunması, her konuda nassa

dayalı delilin bulunması güçlüğü ve icmanın sınırlı olması göz önünde bulundurulduğunda, zahirden ayrılmak Şafü'nin önerisine göre pek mümkün

görünmemektedir. Zira o hiç kimseye akıl, hikmet, illet ve maslahat gerekçesiyle

hadisleri farklı şekillerde yorumlama yetkisi tanımamaktadır. Şafü'yi lafızcılığa

sürükleyen de bu yaklaşımıdır. Dolayısıyla Şafü'nin yorum yönteminde baskın olan literal yorumdur. Ancak pratikte buna her zaman riayet mümkün

olmadığından ve de sisteminde re'y ve kıyasa yer vermesinden mana ve

maksada dayalı yorumlarda da bulunmuştur. Bu da onun lafızcılığını ı!İmlı kılmaktadır.5° Şafıi'nin literal yorumlarının neden olduğu bazı sorunlara, literal

yorumun doğurduğu problemler kısmında yeniden değinilecektir.

5) Ahmed b. Hanbel ve Hanbeli Ekolü

İslam düşüncesinde literalyorum eğiliminin ağır bastığı diğer bir ekol olarak

Hanbelf m~zhebini görüyoruz. Ahmed b. Hanbel her hadisi, zahiri üzere

değerlendiren bir yaklaşım sergilemiştir. Hüküm bakımından illetleri bir olduğu

halde, her bir hadisi varid olduğu konuya tahsis etmiştir. Bu sebeple de onun mezhebi Zahiriliğe nispet edilmiştir.5 1 Hanbeli mezhebinde kaynakların

31ralanışında bakıldığında nass ağırlıklı kaynaklardan teşekkül ettiği

görülmektedir. Zaten Hanbeli mezhebinin usulü, sistematik olarak ehJ.i re'yi

temsil eden Hanefiyye metodundan daha çok, ehl-i hadise yakınlığı sebebiyle· Şafüyye (mütekellimin) yöntemine daha uygunluk arz etmektedir.52 Hanbeli

mezhebinin kaynaklar hiyerarşisinde de ilk sırayı nasslar yani Kitap ve Sünnet,

49 Şafii, ihtilôfu'l·hadis, ıx, 633.

50 Şafii'nin lafza bağlı hadis değerlendirmeleri hakkında geniş bilgi için bkz. Bayraktutar,

Muammer, imam Şôjirnin Hadis Yorum Metodolojisi, Otto yay., Ankara 2015. 51 Özşenel, Mehmet, "Hadislerin Tearuzu Durumunda Mezheplerin Esas Aldıklan Temel

Prensiplere Dair Abdulaziz ed-Dihlevı~nin Bir Risalesi", Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, 3/2001, s. 502-503.

52 Koca, Ferhat, "Hanbeli Mezhebi'', DİA, TDV yay., İstanbul 1997, >N, 533.

Page 15: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

620 İSLAM VE YORUM

daha sonra da sahabe kavli (kısmen icma içerisinde) ve zayıf hadisler

almaktadır. Bu sebeple onlar ehl-i eser taraftarı olup, re'y ve layasa karşı çıkmışlar, ancak z'aruret durumunda başvurmuşlardır.53 Dolayısıyla bu durum

onları dini anlamada ve hüküm vermede nasslara tabiatıyla rrassların lafzına

bağlı bir yaklaşım sergilemelerine zemin hazırlamıştır. Sonuçta "Hanbeli

mezhebi bilginleri eserci ve selefi olmanın ve özellikle de akaid konularında te'vilden kaçınmanın tabii bir sonucu olarak lafızlara ve onların zahirlerine

ağırlık vermişlerdir."54 Gazzaii'ye göre Ahmed b. Hanbel'in "istiva" ve "nüzul"

konularında lafızcı bir tutum sergilemesinin nedeni ise, halkın salahını itibara

alarak, onları re'y, görüş ve te'vilden uzak tutmak istemesidir. Zira te'vil kapısı

açıldığında gedik genişler, sınır aşılır ve artık bunun önüne geçmek mümkün

olma.z.55 Bu bakımdan Hanbelllerin zahiriliği itikadi alanda daha baskın bir

karaktere sahiptir. Her ne kadar diğer alanlarda da yöntem olarak Şafü'nin yaklaşımına yakın bir durum sergilemiş olsalar da yine de bu şekilde katı bir

zahiri yaklaşım içinde oldukları tam olarak söylenemez. Nitekim Hanbelller

fıkıhta Zahiriler' de tezahür eden katılık ve tıkanmaya düşmemek için, akitlerde

insanın niyet ve maksadına (sübjektif irade) önem vermişler, istishab ve sedd-i zerfü'yi birer ilke olarak benimseyerek yoğun olarak kullanmışlardır. Bu da fıkhi

hayatta ciddi manada bir esneklik ve genişliğin doğmasına sebep olmuştur. 56

Sonuç olarak her ne kadar literal yorumu benimseyen çevreler arasında bir paralellik bulunsa da, bu hususta şu değerlendirme oldukça önemlidir': "Kesin

olan husus ehl-i hadisin zihniyetiyle ehl-i zahirin zihniyetinin büyük ölçüde

örtüştüğüdür. Ancak Hariciler ile Davt1d b. Ali ve İbn Hazın gibi dilin manalarını

bağlamlarıyla anlayan, fakat illete/kıyasa karşı olanları veya kıyası kerben kabul

eden İbn Hanbel'i, hatta daha sonra maslahata g~niş yer ayıran bazı Hanbe.liler'i birbirinden ayırmak gerekir."57

6) Zahirilik

İslam düşünce tarihinde zahirilik denilince ilk akla gelen adı üzerinde

Zahiriyye ekolüdür. İlk dönemlerden itibaren bazen ferdi, bazen de grup

düzeyinde görülen literal düşünce, sistematik olarak Zahiriyye mezhebinde vücud bulmuştur. Davudu'z-Zahiri ile sistemleşen Zahiriliğin ortaya çılaşında ilk

53 Koca, Ferhat, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelf Mezhebi, Ankara Okulu yay., Ankara

20 02, s. 198. >• Koca, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem, s. 199.

55 Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyiiu ulDmi'd-din, Daru'l-ma'ıife, Beynit, tsz., I, 104; Krş; İşcan, Selefilik, s. 232.

56 Kqca, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem, s. 199-200.

s1 Apaydın, "Zfilıiriyye", XXXXIV, 95.

Page 16: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 621

dönemlerdeki literal yaklaşımın, özellikle ehl-i hadisin58 ve İmam Şafii'nin literal

yönteminin etkisi büyük olsa da, İslam hukuk tarihinde lafızcı anlayışın en

belirgin temsilcileri, Zahiriye ekolüne mensup İslam hukukçularıdır59

Ehl-i zahir ile manaların hakikatleri ve hükümlerin konuluş ger~kçeleri

üzerinde düşünmeyen, sözün söyleniş amacını dikkate almadan ayet ve hadisleri sadece ilk bakışta anlaşılan zahir manalarına göre anlayan kişiler kastedilir.60 ·

Zahirilik esasen, fıkıhta re'ye tanınacak değer konusunda ortaya çıkan tartışmalar ekseninde, re'y karşıtlığını temsil eden bir harekettir. Ehl-i hadis'in re'ye mesafeli duruşu, Davudu'z-Zahirl'nin öncülüğündeki Zahirllik akımında en

uç noktaya ulaşmıştır. Bu sebeple Zahirllik, ehl-i hadisin katı ve aşırı bir versiyonu ya da aşırılığa varan bir devamı olarak nitelendiril~iştir.61 Zahirilik

zahir manayı hiçbir şekilde aşmama olarak tezahür e~iş ve kıyas yoluyla da

olsa nasslardaki hükümleri nasslarda geçmeyen meselelere taşımaya karşı çıkmışlardır. 62

Zahirlliğin doğuşuna ilişkin yapılan değerlendirmelerden anlaşıldığına

göre, dini hükümleri Kur'an'ın zahiri okunması yoluyla belirlemenin ilk öncüleri

olarak Hariciler görülür. Sünnetin tedvini ile de kitaplarda ikinci delil, olan

sünnetin verileri ortaya çıkmıştır. Böylece Kur'an'ın yanısıra ikinci delil olan

hadislerle de şer'! hükümleri foŞa mümkün hale gelmiştir. Bunun akabinde de selefi bir yöntem olarak zahirllik ortaya çıkmışfır.63 Bundan böyle ehl-i hadis

ameli gelenek olarak devam eden İslam şeriatı algısı yerine, hadis

mecmualarındaki sahih olanın tespiti yoluyla şeriat ahkamının belirlenmesi

gerektiği Şeklinde bir yaklaşımı benimsemiştir. Her ne kadar bu eğilim bazen

Ahmed b. Hanbel ve takipçilerine nispet edilse de tam hüviyetine Davud b. Ali ile kavuşmıiŞttir. şıi . ha ide . Harici zahirlliği, ·Kur'an metni üzerinden, Davud b.

Ali'nin Zahiriliği ise Kur'an ve Hadis metni üzerinden bir şeriat inşa projesidir.64

Esasında Zahiriliği farklı kılan Kur'an ve Sünnet'e dayanmaları ve hükümleri nassların zahiri anlamından çıkarmaları değildir. Zira hemen hemen

bütün ekoller, Kur'an ve Sünnet'i birer temel kaynak olarak kabul etmekte ve

58 Apaydın. "Zahiriyye", XXXXIV, 94.

59 Tan, Yaru'm Çeşitleri, s. 66.,

<>0 Apaydın, "Zahiriyye", XXXXIV, 94.

6ı Apaydın, "Zahiriyye", XXXXIV, 94.

62 Apaydın, "Zahiriyye'', XXXXIV, 95.

<.J Apaydın, "Zahiriyye", XXXXIV, 94; Bedir, "Selefiliğin Modern Fıloh Düşüncesi Üzerindeki

Etkileri",s. 273.

ı..ı Bedir, "Selefiliğin Modern Fıloh Düşüncesi Üzerindeki Etkileri",s. 273.

Page 17: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

622 İS~AM VE YORUM

zahiri anlamlarını dikkate almaktadır. Ancak ekoller, nassların anlaşılmasında

öznenin hareket . alanını ve yetkisini tanımlamada farklı · tutumlar

sergilemişlerdir. Ekolleri birbirinden farklı ve özgün kılan da bu noktadır. Zahir'iler yorumcuya tanınacak alan ve yetki konusunda daha titiz davranmışlar

ve lafız merkezli yorµmu benimsemişlerdir. Bundaki temel gayeleri ise subjektif

değerlendirmelerin önüne geçmek ve ihtilafları aza indirgemektir. Zahirilerin bir diğer farklılığı ise, aklın dini alanda kullanımına ilişkindir. Alo! diğer

ekollerde, hüküm vermede kaynak olarak kabul edilirken, Zahirller de nassı

anlama ile sınırlandırılmıştır. Bu husustaki amaçları da yine dinde ihtilaflardan

uzak bir din anlayışı geliştirmedir. Dolayısıyla Zahiriler temelde akla karşı olmayıp, aklın kullanım şekli konusunda diğer ekollerden farklı

düşünmektedir.65 Bu bakımdan Zahiriliğin, lafızların zahiri anlamlarını esas alan

ve dini alanda nass harici faktörleri hüküm mercii olarak kabul etİneyen ekol olarak tanımlamanın daha doğru olacağı ifade edilmiştir.66

Zahiriliğin ikinci büyük imamı ve teorisyeni ise İbn Hazm'dır. İbn Hazın da

tabiatıyla zahirlliği benimsemiş ve kıyası reddetmiştir. Ancak o, bunun ciddi bir

boşluğa neden olacağını düşünmüş olmalı ki, bunun yerini kıyasa alternatif

olmak üzere delil nazariyesi ile doldurmaya çalışmıştır. Böylece kıyastaki illet üzerinden oluşan zanniliği ortadan kaldırmayı düşünmüş, illet üzerinden nassın

delaletinin genişletilmesine karşın, nassın delaletini esas almıştır. Zira illet

zannllik ifade etmektedir. Delalet ise dil içinde meydana gelen bir durum olduğu

için daha kesin sonuçlara ulaşmayı sağlamaktadır.67 Oysa dildeki her Jafzin kesin manalar içerdiğini ifade etmek zordur. Burada da bazen zannllik söz konusudur.

Keza Hz. Peygamber'in de her halukarda dilsel delaletle hüküm vermed_iği, kıy_as

yoluyla da hükümler verdiği bilinen bir husustur. Şu halde sınırlı nassla~la,

onların mana ve maksadını dikkate almaksızın sınırsız olaylara çözüm üretme~

per kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu sebeple zahiri düşünce islam toplumlarında geniş bir karşılık bulamamıştır.

7) Selefilik

İslam düşünce geleneğinde literal yorum denilince akla gelen akımlardan

biri de Selefiliktir. Selefıyye "itikadı konularda Kur'an ve Sünnet'in lafzına bağlı

olan ve te'vili kabul etmeyen ekol" olarak tanımlanmıştır.68 Selefiliğin ilk imamı

olarak Ahmed b. Hanbel, ikinci imamı olarak da İbn Teymiyye kabul

65 Parlak, Ali, Tefsir Tarihinde Zahirilik ve Zahiri Te'vil Geleneği, AÜSBE, Ankara 2009, s. 12-13.

66 Parlak, Tefeir Tarihinde Zahirilik, s. 15.

67 Parlak, Tefsir Tarihinde Zahirilik, s. 44 -45.

ı.s Özvarlı, M. Sait, "Selefiyye", DİA, TDV yay., lstanbul 2009, XXXVI, 399.

Page 18: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 623

edilmektedir.69 Selef düşüncesinin temelleri kendisinden sonra da model olmak

üzere Ahmed b. Hanbel tarafından atılmıştır.7o

Ahmed b. Hanbel'in temsil ettiği dini görüş, bilgi ve düşüncenin,

vahyedilmiş metnin ve sünnetin lafızları çerçevesinde hasredilrı:ıesini

beraberinde getirmiştir. Böylece itikadi ve hukuki hükümlerin ancak hadislerin

ve Kur'an'ın literal okunması durumunda geçerli olacağına inanılmıştır.71 İbn Hanbel'in ken.di döneminde yaşadığı ve karşılaştığı bazı siyasi sorunlar ve

sıkıntılar (mihne), onun katı bir nassçılığa yönelmesine ve meselelere

lafzlfliteral açıdan balanası sonucunu doğurmuştur.72 Nitekim Hanbeli ekolünün müteşabih lafızların te'viline karşı çıkmalarında zahiri yaklaşımlarını

görmek mümkündür. Aynı şekilde İslam dünyasında oluşan çeşitli dini ve kültürel geleneklere ve meydana gelen yeniliklere karşı çıkmalarınının

arkaplanında geliştirdikleri bid'at nazariyesi nazariyesinin bulunmakta

olduğunu söylemek mümkündür.73

İbn Teymiyye ve İbn Kayyım'ın çalışmalarıyla sonraki dönemlerde ehl-i

hadis ekolü sistematik Selefiliğe dönüşmüştür.74 Esasında İbn Teymiyye ve İbn

Kayyım, müslümanların inancını ve birliğini güçlendirmek amacıyla, katı lafızcı

bir yaklaşımdan Kur'an ve Sünnet çerçevesinde dini bir akılcılığa geçiş

yapmıştır. Selefin görüşlerine bağlılık hususundaki vurguları sebebiyle ehl-i hadis yerine Selefi adıyla anılmışlardır.75 Yine Selefıyye kavramının ilk

kullanımının İbn Teymiyye ile başladığı veya en azından kavramsal içeriğe ilk

olarak İbn Teymiyye ile .kavuştuğu ifade edilmiştir.76

Bu arada Ehl-i zahir'e nispet edilen görüşlerle Hariciler, ehl-i hadis ve

özellikle Ahmed b. Hanbel'in görüşleri arasında paralellik bulunduğu, hatta İbn Teymiyye ve İbn Kayyım'ın da bir çok konuda ehl-i zahirin görüşünü

benimsedikleri ve yücelttikleri ifade edilmiştir.n

69 İşcan, Mehmet Zeiki, "Tarih Boyunca Selefi Söylem", İlahiyat Akademi, c. 1, sy: 1-2, Gaziantep

. 2015, s. 4-5.

10 Özvarlı, "Selefiyye", DİA, XXXVI, 400.

71 İşcan, "Tarih Boyunca Selefi Söylem", s. 4.

72 Kaplan, Doğan, "On Soruda Selefilik", Selefilik, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015, s.

179. 73 Koca, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem, s. 199.

74 özvarlı, "Selefiyye", DİA, XXXVI, 400.

7s Özvarh, "Selefiyye", DİA, XXXVI, 400.

76 İşcan, Selefilik, s. 29.

77 Apaydın, "Zahiriyye", DİA, xxxxıv, 96.

Page 19: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

624 İSLAM VE YORUM

Selefiyye'nin temel yaklaşımı nasslann literal anlamına tutunmak ve te'vile

yönelmemektir. Onlar bilhassa haberi sıfatlarda Kur'an ve Sünnet'in .zahirine yapışırlar, sahabe ve tabiinin başvurmadığı te'vilden uzak dururlar. Onlar, dinin

"delil"e dayandığını, bu ·sebeple rivayetlerle gelen hususlarin muhtevaları tartışılmadan ayne_n kabulünü benimserler ve bu hususlarda re'y, görüş,

araştırma ve incelemede bulunmaya karşı çıkarlar.78 Şu halde "Selefiyye'ye göre

Allah'ın zatına ve tüm sıfatlarına Kur'an_. ve hadislerde haber verildiği üzere

inanmak gerekir. Müteşabih ayetleri ve haberi sıfatları te'vil etmek caiz değildir. Yorum yapmaksızın bu tür nassları olduğu gibi kabul etmek lazımdır."79 Örneğin

onlar "Allah semavat ve arzın nurudur" ayetindeki "nur"u te'vil etmemektedir.

"Allah dünya semasına iner" hadisindeki "inme"nin mecaz olduğunu da kabul

etmemektedir.80 Kısacası geleneksel selefi söylem, inanç konularında nassların zahiri anlamını esas alarak, onları varid olduğu üzere olduğu gibi kabul etmiş,

akli izahlardan ve te'vilden kaçınmış, karşılaştığı proplemlerde Kur'an ve

sünnet'in zahirine dayanmayı temel bir yöntem olarak benimsemiştir.8 1

8)Vehhabilik

Muhammed b. Abdulvehhab tarafından sistemleştirilen ve kendisine nisbet

edilen Vehhabilik de zahirljliteral anlama vurguda bulunan grup ve hareketlerden biridir. Vehhabilik esasında kendisini daha çok Selefi olarak

tanıtan, Hanbeliliğin literal yorumuna dayanan ve yenileğe kapalı duruş

sergileyen bir harekettir.s2 Zira Muhammed b. Abdulvehh§b'a göre kesin delil, Kur'an ve hadisin, te'vilden uzak zahiri hükümleridir. Bu sebeple yöntem olarak

Kur'an ve sünnette bildirilen hususların zahirine bağlı kalınır ve hiçbir mezhebe

bağlanmadan her şey bunların zahirinden elde edilir. Nassların lafızları

üzerindeki bu aşırı ısrarları, sonuçta mutlak lafzllik olarak neticelenmiştir.83

9) Modern Selefi Söylem

Klasik dönemlerdeki geleneksel selefilerden ayrı olarak, bir de günümüzde

modern selefilik akımı mevcuttur. Bu konudaki bir değerlendirmede de ifade edildiği üzere, Neo-Selefiler, Ahmed b. Hanbel ve İbn Teymiyye çizgisindeki

selefiliği takip ettiklerini ileri sürmüş olsalar da, bir çok yönden farklılık

78 · İşcan, Selefilik, s. 29; Özvarlı, "Selefiyye", DIA, XXXVI, 401.

79 Büyükkara, Mehmet Ali, "Vehhabilik'ten Işid'e Günümüz Selefiliği", Selefilik, Necmettin

Erbakan Üniversitesi, Konya 2015, s. 22. 80 İşcan, Selefilik, s. 29. (Bkz. İbn Teymiyye, Mecmli'u/-fetôvd, V, 28, VJ, 51-56, 374-379, X, 99, Xll,

309). 81 Kubat, Mehmet, "Müzakere", Selefilik, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015, s. 157.

82 Özvarlı, "Selefiyye", DIA, XXXVI. 402. 83 İşcan, Selefilik, s. 34 -35.

Page 20: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 625

arzetmektedir. Örneğin İbn Hanbel ve İbn Teymiyye günah işleyen kimsenin

küfrüne hükmetmezken, Neo-Selefi balaş, Harici refleksleriyle hareket ederek

dışlamacı bir anlayışla kendilerinin dışında kalan diğer bütün Müslüman kesimleri tekfir etmekte, onlarla savaşmakta, kanlarını ve mallarını helal

görerek gerçekte Islam ümmetinin birlik ve beraberliğine zarar vermektedir. 84

Ayrıca İbn Teymiyye'nin Tatar Fetv_ası" ya da "Mardin Fetvası" olarak tarihe

geçen görüşünün, günümüzde halkı Müslüman ülkelerdeki gayr-ı şer'i rejimlere

karşı silahlı mücadele veren Selefi örgütler için ilham kaynağı olduğu da ifade

edilmiştir.85

Günümüzde selefi gruplar daha da radikalleşerek, dinin ruhundan ve

hedeflerinden ziyade lafzına ve şekline vurguda bulunan, dinin ahlaki boyutunu

dikkate almayan, tarihi ve kültürel zenginlikleri reddeden bir söyleme ve şekle bürünmüştür. Bu şekliyle selefi gruplar modern dünyada Müslüman toplumların genel eğilimleriyle bağdaşmayan bir müslüman imajı

oluşturmuşlardır.s6

10) DAİŞ

Günümüzde, zahiri/ literal bakış yanlısı akımlardan birisi olarak görüntü

veren DAİŞ adlı örgütıi görmekteyiz. Zira onlar da İslam adına bilgi üretirken

metinci, literal, ~a~irci bir yol izleme~te,_ konuları çok yönlü, çok boy~tlu bir_ nitelikte ele ·almamaktadfr.S7 DAİŞ'iri en bariz vasfı tekfirci olması, kendileri gibi

düşünmeyen Müslümanları tekfir etmekten kaçınmaması, klasik Selefiliğin

"amel imanın bir parçasıdır" ilkesinden hareketle ameli eksik olanları kolayca

şirke hatta bazen irtidata nispet etmesidir.as Oysa iki büyük itikadl ekol olan Maturidilik ve Eş'arilik, haramları helal yahut helalleri haram saymadıkça

a~e~~:~ .. °-"-o~~~ı~ i~~n-~ı~lı~ o_l~~~k Ae_ğ_e~le_ndirı:_ne~e_ktedir. 89 Yine İb_n Hanbel ve İbn Teymiyye dahi böyle bir durumdaki kimseleri tekfir etmemektedir. Bir başka ifadeyle ·onlar, bu durumu dinden çıkarmayan

küfür /günah olarak değerlendirmektedir.

Bu tür grupların bu şekildeki söylemleri, nassların zahiri manalarının

çarpıtılmasından kaypaklanmaktadır. Onlar nassları, ilk müslüman nesÜ

sahabenin anlayışından daha farklı bir şekilde ve anlamda okumaktadır.

Dolayısıyla bugün de esasında el-Kaide gibi bir çok tekfirci grup, Kur'an'ı zahiri

84 Kubat, "Müzakere", s. 159.

85 Büyükkara, "Vehhabilik'ten lşid'e Günümüz Selefiliği", s. 24 . .

8<· Özvarlı, "Selefiyye", DİA, xxxvı, 402.

s7 Üzüm, İlyas, "Müzakere", Selefilik, Necmettin Erbakan Ün!versitesi, Konya 2015, s. 153.

sR Üzüm, "Müzakere", s. 153.

s9 Üzüm, "Müzakere", s. 153.

Page 21: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

626 İSLAM VE YORUM

okumaya hapsederek kendi yanlış konumlarını ve tuttumlarını Kur'an'a söyletmiş olmaktadır.90

D-Literal Yorumun Doğurduğu Bazı Problemler

Literal/lafza bağlı yorum her zaman sorun teşkil etmemektedir. Hatta bazen sırf literal · anlam/yorum dahi nassın temel gayesini ta~akkuk

ettirebilmekte ve bu sebeple böyle durumlarda lafza bağlı bu okuma biçimi daha tutarh bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bu yöntem nassda gözetilen temel gayeyi tahakkuk ettirmekte bazen yetersiz kalabilmekte, bu da

bazı sıkıntıların doğmasına neden olabilmektedir.

1) Şafii Özelinde Literal Yorumun Doğurduğu Bazı Proplemler

İslam düşüncesinde literalist eğilimin öncü ve etkin simalarından biri olan Şafü'nin zahiri yaklaşımlarında, literal yorumun doğurduğu baZı sorunları müşahade etmek mümkündür. Şafü'de her ne kadar lafız ve mana eksenli iki temel yaklaşım bulunsa da, lafız eksenli okumaları daha baskın bir mahiyet arz etmektedir. Şafii' deki lafız eksenli yaklaşımlar incelendiğinde, aşağıda belirtilen sorun ve sıkıntıları barındırdığı görülmektedir.

1) Literal ve zahiri okuma yöntemi, zaman zaman nassların amacıyla örtüşmeyen sınırlayıcı ve daraltıcı yorumlara yol açabilmektedir. Şafii' de zekata tabi mallarla ilgili yaklaşımında bunun örneğini görmek mümkündür. Zira Şafii "Hz. Peygamber'in zekat aldığı ve alınmasını emrettiği mallar zekata tabidir, diğer mallar tabi değildir"91 diyerek zekata tabi malları sünnette varid olanlarla sınırlamaktadır. Şafü'ye göre hadislerde zikredilen mallar zekata tabi olmakta, hadislerde ifade edilmeyen mallardan zekat gerekmemektedir. ŞafiJ, bu.hususta zekatın temel amacını dikkate alarak kıyas yoluna başvurmamakta, zekatı hadisİerde varid olan mallarla sınırlamaktadır. Nitel.<im Şafü'ye göre m~~ela hadislerde varid ol.madığı için zeytin zekata t.abi değildir.~2 Şafü'nin bir çok hususu hadislerde ifade edilenlerle sınırlandırdığına ilişkin çok sayıda örnek vardır.93 Bu tür yorum ve değerlendirmeler ise temelde Şafü'nin literal yorumunun birer neticesidir.

2) Literal okuma yöntemi her halükarda dikl<ate alındığında Hı.

Peygamber'in söz ve tasarruflarının herhangi bir ayırıma tabi tunilmaksızın ge.nel ve mutlak anlamda değerlendirilmesine ve hadislerin Hz. Peygambe(!!l kastettiğinin dışında yorumlanmasına neden olmaktadır. Nitekim bunun açık

90 Bedir, "Selefiliğin Modem Fıkıh Düşüncesi Üzerindeki Etkilen", s. 272.

91 Şafii, Risale, 111-112.

92 Şafii, Risale, 112. 93 Bayraktutar, imam Şaftf'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s.197-229.

Page 22: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 627

örneğini Şafii' de görmek mümkündür. Oysa birçok imam ve filim tarafından Hz.

Peygamber'in bütün fiil ve tasarrufları aynı kategoride değerlendirilmemiş;

tebliğ, kaza, fetva, imamet gibi birtakım sınıflandırmalara tabi tutulmuştur.9~

Şafii ise bu hususta herhangi bir ayırıma gitmemekte, hepsini peygamberlik

vasfına indirgemektedir. Örneğin Şafii "seleb"e sahip olmada devlet başkanının

izni meselesiyle ilgili olarak "Kim bir düşmam öldürürse, öldürdüğü kimsenin

selebi onundur''95 şeklindeki hadisi değerleridirirke_n savaştan önce ordu

komutanı söylesin veya söylemesin düşmanın selebi onu öldürene ait olduğunu

ifade etmektedir.96 Hanefilerin, Malikilerin de bulunduğu diğer bazılarına göre

ise öldüren kimse, ancak devlet başkanının buna izin vermesiyle selebe sahip

olur.97

3) Lafza bağlı yorumda ısrar edilmesi ve esas maksadın ihmal edilmesi,

hadislerde yer alan bazı süre ve miktarların kesin ve bağlayıcı mahiyette değerlendirilmesine y9I açmakta, hareket ve insiyatif alanının daraltılmasına

sebep olmaktadır. Örneğin Şafii, Hz. Peygamber'in müşriklerle Hudeybiye'de

belirli bir süreye kadar barış anlaşması yaptığını, bunun süresinin de on yıl

olduğuna dikkat çekerek ve buna dayanarak, müşriklerle yapılacak barış anlaşmasının azami süresinin on yıl olacağı görüşüne varmaktadır. Ancak Şafii,

bu on yıllık sürede Müslümanların gücü yerine gelmezse, devlet başkanının aynı süre veya daha aşağı bir süre ile barış anlaşmasını yenilemesinde bir beis

olmadığını da ilave etmektedir.98 Oysa bu hususta ~eseıa Hanefiler ateşkesin muayyen bir süresinin bulunmadığını, bu sürenin takdirinin devlet başkanının

içtihadına ve ihtiyaca bağlı olduğunu ifade etmişlerdir.

4) Literal yorum, ba'.?en doğal olarak nasslardaki bazı ifadelere daha

olağanüstü bir değer atfetmekte, bu da tamamen lafızcıhk boyutunda hüküm ve değerlendirmelerde bulunmaya sebep olmaktadır. Nitekim Şafii, örneğin sırf

nasslarda evlilik akdi için nikah ve tezvlc lafızlarının kullanılmasından hareketle,

evlilik akdinin ancak bu lafızlarla kurulması durumunda sahih olacağını,

bunların dışında evlenme niyetine delalet eden herhangi bir lafızla kurulan

nikfilı akdinin caiz olmayacağını belirtmiştir.99 Oysa Hanefiler evlenme niyetip.e

94 İbn Abdisselarrı, lzzuddin Abdilaziz, Kavôidu'l-Ahkdm fi Mesôlihi'l-Enôm, Daru'l-Kutubi'l­

İlmiyye, Beyrilt, ty, il, 121; Aşur, Muhammed Tahir b., Is/dm Hukuk Felsefesi, çev. Vecdi Akyüz, Mehmet Erdoğan, lstanbul, 1999, s. 48-61.

9; Şafii, Omm, ıv. 183.

96 Şafii, Omm, ıv. 183-184, vıı. 567, vıı. 388.

97 Şevkani, Ebu AbdiUah Muhammed, Neylu'I Evtdr, Daru'l·Ciyl, Beyrilt, 1973, Vlll, 92. Diğer

örnekler için bkz. Bayraktutar, İmam Şôjii'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 230-240.

9S Şafii, Omm, iV, 269-270. Bayraktutar, İmam Şôfii'nin Hadis Yorum Met:odo/ojisi, s. 241-255.

99 Şafii, Omm, V, 60-61.

Page 23: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

628 İSLAM VE YORUM

delalet eden nikah ve tezvic dışındaki lafızlarla da evlilik akdinin caiz olduğunu belirtmişlerdir.

5) Literal yorumda ıs·rarlı davranıldığında, bazen herhangi bi: sorgulamada

bulunmaksı~ın kıyasa aykınlık arzeden haber-i vahidlerin lafzi anlamına bağlı kalarak hüküm ve değerlendirmelerde bulunma durumu söz konusu

olabilmektedir. Nitekim Şafii, zahiri anlamını esas alarak musarrat hadisi olarak

bilinen haberle amel etmiştir. Normalde aklen, hayvanı iade ettiğinde sütün

bedelini vermesi gerekirken, hadisin zahirine dayanarak bir sa' hurma verilmesini doğru kabul etmiştir. Aynca bir hadis, Hz. Peygamber'den sabit

olduğunda artık o konuda niçin ve nasıl gibi soruların yöneltilemeyeceğini ifade etmiştir. ıoo

6) Literal yorum, hadisleri ve lafızlarını birer yasa metni gibi kabul

ettikler inden, bazen tergib ve terhlb içerikli rivayetlerin lafzi anlamlarının esas

alınması suretiyle ilgili hadislerden fıkhi hükümler çıkarılmasına yol

açabilmektedir. Bunun örneğini Şafii'de başkasının evine izinsiz bakmaktan sakındıran hadisle ilgili yaklaşımında görmek mümkündür. Şafii'ye göre böyle

bir durumda kişi, evine izinsiz bakan kimseye bir şeyle vurur da, bakan kişinin

gözüne zarar verirse, diyet de kısas da gerekmez. 101 Oysa Hanefiler ve Malilôlere

göre böyle bir durumda ev sahibinin cezai sorumluluğu vardır. Kısas veya diyet ödemesi gerekir. · Başkasının özel alanına (avret) kasten bakmak,· gözünün çıkarılmasını mübah kılmaz. 102

7) Literal yorum, ta'llle koni.ı olabilecek bazı nasslara taabbı1di açıdan

yaklaşılmasına ve de nassta gözetilen temel maksadın göz ardı edilmesine neden olabilmektedir. Şafii taabbudi olarak değerlendirdiği hususlarda kıyasa

başvurmaktan uzak durmuştur. Mesela, zıhar kefareti ile ilgili ayet-i ~errm:_de

kefaret olarak üçüncü sırada altmış yoksulun/düşkünün doyurulması vardır~103

Şafii'nin bu hususta ayetin lafzi anlamına sadık kalarak hüküm verdiği

görülmektedir. Ona göre zıhar keffaretinde, altmış düşküne ayrı ayrı olmak

kaydıyla birer müd verilmelidir. Bir miskini .altmış gün doyurmak cfüz değildir.

Kendi memleketinde bulunan buğday, arpa ve hurma gibi gıda maddelerinden verilmesi şart olup, bunların yerine bedelini fazlasıyla da olsa vermek caiz

değildir. Ayrıca, her bir düşküne ölçüyle bizzat gıda maddelerinin kendisi

verilmelidir. Bunların miktarınca un vs. vermek de cfüz değildir. Yine bunların

100 Şafii, İhtilıifu'l·hadis, ıx. 633. Geniş bilgi için bkz. Bayraktutar, imam Şıijirnin Hadis Yorum

Metodolojisi, s. 275-277. ı oı şafii, Ümm, Vl, 48-49.

ını Geniş bilgi için bkz. Bayraktutar, İmam Şıifii'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 283-286.

ıoJ Mucadele 58, 3-4.

Page 24: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 629

yerine onlara yemek yedirmek de caiz değildir. ıo.ı Dolayısıyla o bu hususta

tamamen tabbudi ve lafzi bir yaklaşım sergilemiştir. Oysa Hanefilere göre ise,

yemek yedirmek caiz olduğu gibi, altmış fakire birer sadaka-ı fıtır miktarı

vermek de caizdir. Bu da yarım sa' buğday veya bir sa' arpa olabileceği gibi,

bunun miktarı kadar un, yiyecek veya onların bedelleri de olabilir. Bir fakire bu nisbette altmış gün yemek yedirmek veya yiyecek vermek de kafidir. 105

Hanefiler ise meseleye taabbud yerine ta'lll açısindan yaklaşmışlar ve mana ve

maksadı itibara alan değerlendirmelerde bulunmuşlardır.

8) Literal yorum, tabiatı gereği lafızlara bağlılığı esas aldığından, bu da

zaman zaman şekilci ve statik bir sünnet anlayışının doğmasına yol açmaktadır.

Bunun örneklerini de yine Şafü de görmek mümkündür. 106

Kısacası Şafii özelinde dahi bakıldığında literal yorum yönteminin İslam

düşüncesinde nassları anlama ve değerlendirmede oldukça önemli sorunlara yol açtığı açıkça görülmektedir. Şafii' de elbette mana eksenli fıkhi yaklaŞımlar

da bulunmaktadır. 1 07 Ancak lafız eksenli literal yaklaşımların onda daha

öncelikli ve baskın olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür.

2) Genel Olar ak Literal Yorumun Doğurduğu Diger Bazı Proplemler

İslam düşünce tarihine bakıldığında hiç şüphesiz literal ve literalist yaklaşımların bünyesinde ·-şafü'den verdiğimiz örnekler dışında- daha bir çok

sorunu barındırdığı müşahede edilmektedir. Bunlardan bazılarına değinilmekle

yetinilecektir.

1) Li~eral yorum yönteminde nasslara parçacı ve tikel bir anlayışla

yaklaşıldığından bu durum nassların bütüncül bir tarzda ele alınmasına mani olabilmekte böylece ilgili nasslarda gözetilen temel ilkelerin ihmaline neden

olabilmektedir. Zira bir metni salt harfi (lafzi, literal) olarak okumak

(yorumlamak) onu bazen işlevsiz kılabilmektedir. Bu hususta yapılması gereken şey, karşılaşılan hayatı, dünyevi sorunları metniri tümel ilkeleri doğrultusunda

çözmeye çalışmaktır.ıos Ebı1 Hanife ve talebelerinin nassları külli kaideler ve

cüz'i hadiseler bağlamında değerlendirmeleri dikkat çekicidir. Şeriat küill kaideler üzerine kuruludur. Buradan hareketle onlar, külli kaideleri temel

ını Şafii, Omm, v. 408-409.

ı o; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İsliimiyye ve lstıliihiit-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, ty .. il, 319. 106 Bkz. Bayraknıtar, imam Şiifil'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 294-299.

107 Bkz. Bayraknıtar, imam Şıifti'nin Hadis Yorum Metodolojisi, s. 300-324.

uıs Güler, Sabit Din Dinamik Şeriat, s. 200.

Page 25: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

630 İS~M VE YORUM

almışlar, cüz'! hadisleri birer istisna olarak kabul etmişlerdir.109 Dolayısıyla cüz'!

ve tikel bir anlayış!~ hareket edildiğinde dinin temel ilkeleriyle bağdaşmayan bir takım yorum ve düşünceler tezahür edebilmektedir.

-2) Lafi~cı yaklaşımlarda dikkat çeken diğer önemli bir husus ise, nassı

anlamaya ve yorumlamaya çaİışan insanın yorum aktivitesinin kısıtlanmasıdır. Zira bu yaklaşım tarzında anlama eylemi nassın lafzi sınırlarına hapsolmakta,

yorumcuya lafzın ötesine geçme hakkı tanınmamakta ve her hangi bir mana ve maksada binaen nassın farklı biçimlerde değerlendirilmesine sıcak

bakılmamaktadır. Dolayısıyla nesnel ve lafza bağlı okuma biçiminde, muhatabın

konumu, içinde oluştuğu tabii ve kültürel doku, ihtiyaç ve beklentileri hak ettiği ölçüde nazar-ı itibara alınmamaktadır.110 Zira nassların yorumlanmasında

öznenin etkinliğinin kısıtlanmasını hedefleyen yaklaşım tarzı, m~tn.in zahiri anlamına bağlılığı savunmaktadırı ı ı

İslam düşüncesinde görülen lafızcı yaklaşım çabalarının temelinde ise hükümlerin kaynağını mümkün mertebe ilahi olan kaynağına inhisar ettirerek

keyfi yorumlara karşı zanniliği en aza indirgenmiş kesin bilgiye ulaşma, nesnel

anlamı garanti altına alma ve böylece peygamberin ve selefin uygulamalarının doğru olarak anlaşılacağı kanaati yatmaktadır. 112 Lafzi delalete ağırlık verilmesi,

biraz da hukukta objektif ve sabit ölçüleri hakim kılma, subjektif ve değişken bir

zemine oturtulacak yorumlardan kaçınma kaygısına dayanmaktadır1 ı3. Oysa subjeklikten tamamen uzak hareket edebilmenin hiç kimse için bir garantisi

bulunmamaktadır. Nesnel anlayışla hareket edilmesi durumunda nassların

amacı dışında anlaşılması ve yorumlanması ihtimali de imkan dahilindedir.

3) Lafzi yorum ve yaklaşımın bir diğer açmazı ve zaaf nol_rtası ise nassl~rın lafızlarına atfettiği olağanüstü ehemmiyettir. Kur'an'ın lafızl~niçin bile b~yle bir

durum söz konusu değilken, aynı ehemmiyetin hadislerin lafızlarına

gösterilmesi ciddi bir sorundur. Hadislerin intikali bize manen rivayet yoluyla gerçekleştiği için, Hz. Peygamber' den sadır olduktan sonraki süreçte yaşadıkları

değişimler oldukça önemlidir. Keza Kur'an'ın ve hadislerin lafızlarının bazen

zannilik bakımından manaya delaletinde problem bulunması da ayrıca önem arz

etmektedir. Kur'an lafızları ile hadis lafızlarının kaynağının ve sübutunun farklı olması, onların delaletini de etkileyecektir. Bu bakımdan Kur'an ve sünnet

109 Özşenel, "Hadislerin Tearuzu Durumunda Mezheplerin Esas Aldıktan Temel Prensipler", s.

502-503.

ı ıo Kılıç, "Nesnellikle Öznellik Arasında Yorum", s. 109.

ııı Erten, Nass-Yorum İlişkisi, s.143.

112 Tan, Yorum Çeşitleri, s. 68; Gürler, Ehl·I Hadisin Düşünce Yapısı, s. 223.

113 Bardakoğlu, Ali, "Delalet", DİA, TDVyay., İstanbul ı 994, ıx, 120.

Page 26: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 631

nasslarını tamamen aynı kategoride değerlendirmek doğru gözükmemektedir. Sünnet nasslarında lafızlar, beşer lafzıdır ve ravi kendi kullandığı lafızlarla bunları nakletmektedir. Lafzi yorumda bulunurken Kur'an lafızları ile sünnet lafızları arasında farklı davranılması gerektiği kanaati doğmaktadır.114 Literal yaklaşımlarda ise bu ilkenin zaman zaman ihmal edildiği biJinen bir gerçektir.

4) Nassların sadece lafzi yorumunun es~s alınması, nassın anlamının mutlaklaştırıİmasına da kapı aralamaktadır. Zira nassın zahiri anlamı genelde tek bir manayı ifade ederken, zahiri yorumun yanısıra mana ve maksadının da

itibara alınmasıyla daha geniş ve zengin değerlendirmeler ortaya konulabilmektedir. Zahiri yorum nassın anlam alanını daraltırken, nassın zahiri anlamı ötesindeki mana ve maksatların araştırılarak ortaya çıkarılması, nasslara işlerlik kazandırabileceği gibi istifadeyi de artıracaktır. Nitekim İslam

düşüncesi, yoruma açık hususlarda her yeni nesil tarafından önceki bilgi ve yorumları mutlaklaşarmadan yeniden üretilmesini, eleştirilmesini ve yenilenmesini kaçınılmaz kılan bir süreçtir. 115 Bu sebeple önceki dönemlerde bazı mezhep ve ilmi şahsiyetlerin kendi dönemleri için ürettikleri çözümleri her halükarda ve her hususta mutlaklaştırmak ve evrensel doğru görmek pek isabetli bir tutum değildir. 11 6

Lafızcı yaklaşımlar, yerel ve kültürel unsurların ve uygulamaların evrensel anlamda tek doğru ve örneklik olduğu şeklindeki düşüncelerin doğmasına sebep olabilmektedir. Şu halde "herhangi bir toplumun benimsediği bir uygulamayı "tek yol" olarak görmek doğru olmayacaktır. Sözgelimi erkek ve kadınlarda avret mahallini kapatmak ve uzuvları belli etmemek şekliµde belirlenen İslami tesettürü,· çarşafa, pardösüye veya başka bir kıyafete hasretmek gibi." 117

Dolayısıyla bazı hususlarda ve alanlarda şekilden ziyade, amaç daima göz önünde bulundurulmalı, ya da dinde bu tür konularda ·değişime açık olanla olmayanların arası isabetli ve doğru olarak birbirinden ayırt edilmelidir. Zira "tecrübi alanda izah edilebilen uygulamalar, nedeni ve gerçekleştirilmek istenen hedefi tespit edildiği takdirde, en azından şartlardaki farklılaşma oranında şekilsel değiş ime açıktır. Mesela kapı önünde durup selamla izin isteme, kapı ziline; taş veya suyla taharetlenme tuvalet kağıdı ve suya; eşek, at ve deve üzerinde yapılan seyahat, araba veya uçağa vb. yerini bırakmıştır. Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilen atıcılıktan artık silah kullanma, binicilikten

114 Dönmez, "Müctehidin Nasslar Karşısındaki Durumu . .", s. 33.

ı ı> Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s. 92.

116 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s. 93.

117 Ünal, Yavuz, "Gelenek-Sünnet İlişkisi", Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

sayı: 11, Samsun 1999, s. 96.

Page 27: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

632 İSLAM VE YORUM

araba kullanma, cihat için hazırlanan "besili atlar" dan da askeri araç ve gereçler anlaşılmaktadır. Y~ni lafzın zahiri yerine bugünkü şartlarda ifade ettiği anlam

dikkate alınmaktadır. Bu bir anlamda metnin yeniden okunmasıdır. Bu şekilde

bir okuma, söz konusu olan malzemeyi, "tecrübi alanla alakahaır, dolayısıyla bağlayıcı değildir' J11antığının ilettiği sırf tarihi değeri haiz olan bir meta

olmaktan çıkarıp, her zaman ve mekanda insanları yönlendiren düsturlara kaynak haline getirecektir." ı ıs

Şu halde nassları salt literalist bir okumaya tabi tutmak ve önceki

dönemlerde ortaya konulan yorumları mutlaklaştırmak, entegrizmden başka

bir şey değildir. Zira entegrizm "dini veya siyasi bir inancı, tarihin bir önceki

döneminde sahip olduğu kültür yapısı ve müesseseleriyle özdeşleştirmektir.

Böylece mutlak bir doğruya Malik olduğuna inanmak ve onun kabullenmesini sağlamaktır."119 Entegrist anlayış, bir düşünce ve doktrinin yeni durumlara

uyarlanmasına karşı çıkar. Bu tutum, her türlü gelişmeye ve her türlü değişime

karşı sertleşme ve kemikleşme halini ifade eder. Bu yaklaşım sahipleri,

başkalarının fikirlerine hiçbir değer vermeksizin, mutlak ve kesin. hakikatı kendilerinin temsil ettiğine ve ellerinde tuttuklarına inanırlar. Nitekim selefi

akımlar bunun tipik örneğini oluştururlar. 120

Ayrıca yorum ameliyesinde, nassların ruhunu gözetmeksizin sadece lafzi yoruma itibar edilmesi kanuna karşı hile kapısının açılmasına da temel

oluşturmaktadır.121 Sonuçta tarihte ortaya çıkan şekilci/lafızcı tutumlar,

düşüncenin önündeki önemli engellerden birisi haline gelmiş, İslami esasların

tetkikini güçleştirmiş ve bazı prensiplerin özünü bozmuştur.122

5) Nassların literalist bir yaklaşımla değerlendirilmesi, İslam toplumunda

ve düşünce tarihinde aşın uçların, akımların ve hareketİerin doğmasına da

zemin hazırlamaktadır. İslam düşünce tarihinde ortaya çıkmış olan Harici, Zahiri ve Selefi hareketlerin, günümüzde Vehhabllik ve Neo-Selefilik, el-Kaide ve

DAİŞ gibi akım ve grubların, nasslara ya~aşımları açısından nassları zahiri, harfi

ve literalist bir anlayışla _ okumaları ve yorumlamalarının tipik özellikleri

oldukları görülmektedir. Ancak bu tür hareketler ve akımlar İslam toplumunda genel bir karşılık bulamamış, marjinal kalmaktan öteye geçememiş ve geniş

kitlelere hitap edememişler, ancak dar . bir zümrenin düşüncesi olarak

ııs Ünal, "Gelenek-Sünnet ilişkisi", s. 96.

119 İşcan, Selefilik, s. 222.

120 İşcan, Selefilik, s. 222 (Garaudy, Entegrizm Kültürel intihar, s. 9-11, 37-38).

121 Ş~tıbi, Muvfifakôt, 111. 376; Köse, Kanuna Karşı Hile, s. 90.

ı:t? Köse, "İslam Hukuk Düşüncesinin Bazı Problemleri", s. 50.

Page 28: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 633

varlıklarını sürdürebilmişlerdir. 123 Haricllerin ancak İbadiyye kolu kısmi olarak varlığını sürdürmüş, Zahiri ekolün de ciddi bir müntesibi kalmamıştır.

E-Sonuç

EHr sözü ve onun yazılı ifadesi olan metni anlama ve yorumlamada her

devirde ve toplumda bir takım farklılıklar ve yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu

husus dini metinler için de geçerlidir. Daha Hz. Peygamber'in yaşadığı

dönemden itibaren, dinin ilk muhatabı konumundaki sahabe nesi! de zaman zaman ayet ve hadisleri farklı şekillerde anlamış ve yorumlamıştır. İslam

düşüncesindeki farklı anlayış ve yorumlara, sonraki dönemlerde olduğu gibi

günümüzde de rastlanılmaktadır.

Dini ifade ve metinlerin (nassların) nasıl anlaşılacağına ilişkin Kur'an ve

Sünnet'te belirli bir yöntem önerilmemiştir. Bu da ayet ve hadislerin farklı

anlaşılmasında etkili olmuştur. Zira nihayetinde dilsel birer ifadeden ibaret olan

dini hitaplardan, te'vile gerek kalmaksızın anlamı ve yorumu açık olanlar

bulunduğu gibi, anlamı kapalı ve birden çok manaya ihtimali .. bulunan, dolayısıyla te'vile açık olanlar da bulunmaktadır. Nassların anlaşılması ve

yorumlanmasında ise genellikle ilk dönemlerden itibaren iki temel yaklaşımın

ağır bastığı müşahede edil!llektedir. Biri nassların zahirijliteral anlamını 'esas

alan, diğeri de lafzi anlamıyla birlikt~ _ ~m_an_a ve maksadını ~a djkkate alan yaklaşımdır. Her ik{yaklaşımın da İslan:ı düşqncesinde tarih boyunca taraftarı

eksik olmamıştır. Bu iki temel yaklaşım mukayese edildiğinde ise literal

yorumun, bünyesinde birtakım sorun ve sıkıntılar barındırdığı görülmektedir. Bu bildiri~e de bu hususa dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Literal yorum fıkıh,

tefsir, hadis ve kelam gibi temel dini ilimlerde yerini almış bir anlama ve okuma

y~ntemidir. Dolayısıyla adı geçen bütün ilimler.de literal yorumun doğurduğu

bir takım sorunların bulunduğu rahatiıkla söylenebilir. Esasında literal yorum denilince, sözün zahiri anlamının esas alınması kastedilmemektedir. Zira b.u

bütün dini ilimlerde metni anlamada başvurulan ilk ve temel yöntemdir: Literal

yorumla, nasslarm lafzi anlamına sıkı sıkıya bağlı kalan ve mana ve maksat gibi

bunun dışındaki yorum yöntemlerine karşı bir duruş sergileyen, özneniİı

hareket alanını sınırlayan, yine nassa dayalı bir delil bulunmaksızın nassların

anlaşılmasına, yorumlarimasına ve te~vil edilmesine asla sıcak bakmayan

yakl~şım kastedilmektedir. Nitekim bu hususta kıyas yöntemini ·de inkar e<le'ri

Zahirfük, lafızcılığın en uç noktasını oluşturmaktadır. Literal anlama bağlılığı vurgulayan Şafü ise, re'y ve kıyası kabul etmesi, fıkhi değerlendirmelere açık

olması sebebiyle ılımlı bir Jiteralizmi tenisi! etmektedir. Ancak kendinden

ı :ı..' Büyükkara, "Vehhabilik'ten Işid'e Günümüz Selefiliği", s. 24.

Page 29: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

634 İSLAM VE YORUM

önceki iki ekolün imamı olan Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre daha literalist bir

yaklaşıma sahiptir. Şu halde mana ve maksadı dikkat alan ekoller ve. taraflar nassın zahiri anlamından hareket etmişler, ama zahiri anlamın sorunları

çözmede ve dinin temel maksatlarını gözetmede yetersiz kaldiğı durumlarda

zahiri anlamdan ayı:ılarak mana ve maksat eksenli fıkhi ve ictihiidi yaklaŞımlar

sergilemişlerdir. Dolayısıyla isabetli olan yöntemin bu metod -0lduğu

kanaatindeyiz. Zira mesela Şafii özelinde düşünüldüğünde, literal yorumun

zaman zaman nassların amacıyla örtüşmeyen sınırlayıcı ve daraltıcı yorumlara,

nasslarda gözetilen temel mana ve maksatların göz ardı edilmesine, nasslardaki

bazı ifadelere daha olağanüstü önem atfedilerek lafızcılık boyutunda hüküm ve

değerlendirmelerde bulunmaya, bazen şekilci ve statik bir sünnet ve din

anlayışının doğmasına, nasslara parçacı ve tikel bir anlayışla yaklaşılmasına, nassı anlamaya ve yorumlamaya çalışan insanın yorum aktivitesihin

kısıtlanmasına, nassın anlamının mutlaklaştırılmasına ve İslam toplumunda ve

düşünce tarihinde aşırı uçların, akımların ve hareketlerin doğmasına yol açması

gibi sorunların doğmasına zemin hazırladığı görülmektedir. Nitekim günümüz selefi hareketlerinde bu tür eğilim ve tutumları görmek mümkündür. Kısacası

zahir ehli ve batın ehlinin aşırılıklarından uzak durarak, İs!am'ın anlaşılmasında

lafız ve manayı birlikte gözeten, sabiteler ile değişkenler birbirinden ayırt eden yaklaşımlara ağırlık verilmeli ve canlı tutulmalıdır. İslam'ın evrense1liğinin

sağlanabilmesi amacıyla katı, düşünceyi donuklaştıran, taassuba yol açan, aşırı

ve dışlayıcı yorum ve değerlendirmelerden uzak durulması; ilim, hikmet, i'tidal,

mana, maksat, maslahat, akıl, kritik ve analitik düşünme vb. eksenli yaklaşımların dikkate alınması son derece ehemmiyet arz etmektedir.

KAYNAKÇA

Ahmed Emin, Duha'l-İslôm, Daru'l-kütübi'l-arabi, Beyrut ty.

Apaydın, H. Yunus, "Zahiriyye", DİA, TDV yay., İstanbul 2013, XXXXIV, 93-100. Aşar, Muhammed Tahir b., İslam Hukuk Felsefesi, çev. Vecdi Akyüz, Mehmet Erdoğan,

İstanbul 1999. Bardakoğlu, Ali, "Delalet", DİA, TDV yay., İstanbul 1994, IX, 119-122.'

.............. , "İstihsan" DİA, TDV yay., İstanbul 2001, XX.III, 339-34 7. Bayraktutar, Muammer, imam Şafii'nin Hadis Yorum Metodolojisi, Otto yay., Ankara

2015. Bedir, Mürteza, "Selefiliğin Modern Fılah Düşüncesi Üzerindeki Etkileri", Tarihte ve

Günümüzde Selefilik, İstanbul 2013.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukük-ı İslamiyye ve lstılôhdt-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, ty.

Büyükkara, Mehmet Ali, "V~hhabilik'ten lşid'e Günümüz Selefiliği", Selefilik, · Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015.

Page 30: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

İSLAM VE YORUM 635

Dönmez, İbrahim Kafi, "İslam Hukukunda Müctehidin Nasslar Karşısındaki Durumu İle Modem Hukuklarda Hakimin Kanun Karşısındaki Durumu Arasında Bir Mukayese", MÜİFD, sy.:4, İstanbul 1986.

Durayni, Fethi, el-Menahicu'l-Usı1liyye fi'l-İctihad bi'r-Re'yifi't-Teşrif'l-İslamf, Dımeşk, 1975.

Erten, Mevlut, Nass-Yorum İlişkisi, AÜSBE, Ankara, 1998.

Erul, Bünyamin, Sahabenin Sünnet Anlayışı, TDVyay., Ankara 1999.

Eş'ari, Ebu'l-Hasen Ali b. İsmail, MakalGtu'l-islamiyyfn ve'h-tilafu'l-musallfn, Nşr. Helmut Ritter, Weisbaden 1980.

Fığlalı, E. Ruhi, "Hariciler", Hariciler", DİA, TDV yay., İstanbul 1997, XVI, 169-175.

Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyau ulı1mi'd-dfn, Daru'l-ma'rife, Beyrfit, ty.

Güler, İlhami, Dine Yeni Yaklaşımlar, Ankara Okulu yay., Ankara 2016 .

....... .,Sabit Din Dinamik Şeriat, Ankara Okulu yay., Ankara 2015.

Gürler, Kadir, Ehl-i Hadisin Düşünce Yapısı,AÜSBE, Ankara, 2002.

Hamidi, Abdulkerim, Davabıt fi fehmi'n -nass, Kitabu'l-ümme, ·sy: 108, Katar 1426/2005.

Hasan, Ahmed, İslam Hukukunun Doğuşu ve Gelişimi, çev. A. Hakan Çavuşoğlu, Hüseyin Esen, iz Yay., İstanbul 1999.

İbn Abdisselam, İzzuddin Abdilaziz, Kavdidu'l-Ahkam fi Mesalihi'l-Enam, Daru'l­Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut, ty.

İşcan, Mehmet Zeki, "Tarih Boyunca Selefi Söylem", İlahiyat Akademi, c. 1, sy: 1-2, Gaziantep 2015.

İşcan, Mehmet Zeki, Selefilik:İslami Köktenciliğin Tarihi Temelleri, Kitap yay., İstanbul 2016.

Kaplan, Doğan, "On Soruda Selefilik", Selefilik, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015.

Karaman, Hayreddin, İslam Hııkııkıında İctihad, MÜİFVYay., İstanbul 1996. Kılıç, Muharrem, İslam Hukuk Metolojisinde Nassların Lafzi Yorumu, (Yayınlanmamış

Doktora Tezi), İstanbul 1999.

Kılıç, Sadık, "Nesnellikle Öznellik Arasında Yorum", İslami Araştırmalar Dergisi, c. 9, sy. 2, Ankara 1996.

Koca, Ferhat, "Hanbeli Mezhebi", DİA, TDVyay., İstanbul 1997, XV, 525-547.

Koca, Ferhat, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbelf Mezhebi, Ankara Okulu yay., Ankara 2002.

Koşum, Adnan, Nassları Anlama ve Yorumlamada Yöntem Sorunu, İz Yayıncılık, İstanbul 2004.

Köse, Saffet, "İslam Hukuk Düşüncesinin Bazı Problemleri", İslamiyat, c. il. sy. I, Ankara, 1999 .

..... .,İslam Hukukunda Kanuna Karşı Hile, Birleşik Yay., İstanbul 1996.

Kubat, Mehmet, "Müzakere", Selefilik, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015.

Müslim, Ebu'l-Huseyn b. Haccac el-Kuşeyri, el-Camiu's-Sahfh, İstanbul, 1992.

Öz, Mustafa, Salihl, Azmi, "Hariciler", DİA, TDV yay., İstanbul 1997, XVI, 175-178.

Page 31: ISLAM VE YORUMisamveri.org/pdfdrg/DU069487/2017/2017_2_BAYRAKTUTARM.pdf16 Güler, Dine Yeni Yaklaşımlar, s.102. İSLAM VE YORUM 613 mu'tedil ve dengeli bir tutum izleyenlerdir. Bunlar

636 İSl.AM VE YORUM

Özşenel, Mehmet, "Hadislerin Tearuzu Durumunda Mezheplerin Esas Aldıkları Temel Prensiplere Dair Abdulaziz ed-Dihlevi'nin Bir Risalesi", Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3/2001.

Özşenel, Mehmet, _İlf< Dönem Hadis-Re'y Tartışma/an Şeybcini Örneği, İFAV yay., İstanbul 2015. -

Özvarh, M. Sait, "Sele~yyye", DİA, TDVyay., İstanbul 2009, XXXVI, 399-402.

Parlak, Ali, Tefsir Tarihinde Zahirflik ve Zahiri Te'vi/ Geleneği, AÜSBE, Ankara 2009.

Şafii, Cimiiu'l-İlm, thk. Muhammed Ahmed Abdulaziz, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut, ty .

...... , Ebfi AbdiJJah Muhammed b. İdris, el-Ümm, thk. Mahmud Mataraci, Daru'l­Kütübi'l·İlmiyye, Beyrut 1993, ı-ıx .

...... , er-Risale [lslam Hukukunun Kaynakları), çev. Abdulkadir Şener, İbrahim Çalışkan, TDV Yay., Ankara 1997 .

...... , İhtiliifu'l-hadfs, thk. Mahmud Mataraci, (Ümm'le birlikte).

Şatıbi, Ebu İshak İbrahim b. Musa, el-Muviifakiitft Usüli'ş-Şerfa çev. Mehmet Erdoğan, İz Yay., İstanbul 1990

Şevkani, Ebu Abdillah Muhammed, Neylu'l Evtiir, Daru1-Ciyl, Beyrut 1973.

Tan, Oğuzhan, İslam Hukukunda Yorum Çeşitleri ve Birden Fazla Doğru Yorumun Olabilirliği, AÜSBE, Ankara 2000.

Ünal, Yavuz, "Gelenek-Sünnet İlişkisi", Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 11, Samsun 1999.

Üzüm, İlyas, "Müzakere", Selefilik, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya 2015.

Weiss, Bernard, "İslam Hukukunda Yorum: İctihad Teorisi", çev. Menderes Gürkan, Marife, yıl.3, sy. 2, Konya 2003.