27
Dinsel ve Kültürel Birarada Istanbul Tecrübesi EDiTÖRLER Mehmet Fatih ARSLAN-Muhammed Veysel \' 2010

Istanbul • Tecrübesiisamveri.org/pdfdrg/D127030/2010/2010_ASLANH.pdf · Horhor Caddesi Kavalalı Sokak No:1 A Blok 34091 Fatih 1 İstanbul Telefon: +90 212 532 60 Faks: +90 212

  • Upload
    others

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıklann Birarada Yaşaması:

    Istanbul Tecrübesi

    EDiTÖRLER Mehmet Fatih ARSLAN-Muhammed Veysel BİLİCİ

    \'

    İSTANBUL 2010

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması/İstanbul Tecrübesi

    ISBN 978-975-404-880-3

    EDITüRLER Mehmet Fatih ARSLAN-Muhamm~d Veysel BİLİCİ

    YAYINA HAZIRIAYAN UÇAN TASARlM ORGANİZASYON A1ÖLYESİ

    KAPAK TASARlM Emrah OTYAKMAZ

    MIZAMPAJ Burhan MADEN

    BASKI-CİLT PELİKAN BASIM

    İLETİŞİM VE iSTEME ADRESi Adres: Baba Hasan Alemi Mahallesi Horhor Caddesi Kavalalı Sokak No:1 A Blok 34091 Fatih 1 İstanbul Telefon: +90 212 532 60 Faks: +90 212 532 62 07

    e-mail: ı[email protected], veyselbilici®gmail.com

    Bu eser 15-17 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi ta-rafından düzenlenen "Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması: İstanbul Tecrübesi" başlıklı uluslararası sempozyumda sunulan bildirilerin derlerr-mesiyle oluşturulmuştur.

    ©Bu kitapta yer alan makalelerin her türlü sorumluluğu yazariarına aittir. © Bu derlemenin eclisyon olarak yayım hakları İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'p.e aittir. Kısa alınh dışında herhangi bir yolla çoğalhlması ya da başka bir bütün içinde yayımlanmaları izne bağlıdır.

  • Osmanlı Son Döneminde Çok Milletli İstanbul'da Bir Değişim Örneği 'İhtida Ve Mühtedi'

    Halide Aslan

  • .. -- .-

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinde ve Tanzimat Dönemi ve sonrasında belgelerin kaynaklığında ihtida ve mühtedi profili çizilmeye çalışılacak olan bu araş

    brmada öncelikli olarak İstanbul'dan bahsedilerek mekan örgüsü yapılacak, daha sonra da Tanzimat Dönemi Osmanlı'sında İstanbul resmi çizilerek zaman kurgusu oluşturulacakbr. Son olarak bu kuramsal çerçevenin pratiği örneklere ortaya konul-

    maya çalışılacakbr.

    Osmanlı Başkenti İstanbul'da Çok Dinli ve Kültürlü Yaşam

    Istanbul'un Bizans'tan başlayarak kuruluşundan bu yana çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir mekan olduğu görüşünden zi.yade4 İstanbul'da farklı dinlerin, mezhep-lerin birbirlerine müdahale etmeyecek biçimde bir arada barındınna geleneğinin 29

    Mayıs 1453 tarihinde başlatılması yaygındır.5 Türkiye Ermenileri merhum patnk-

    lerinden I. Karakin, İstanbul'un fethinin 500. Yılı kutlamaları münasebetiyle yazdığı makalede, fetihle gelen hoşgörü konusundaki duygıılarını şöyle ifade etmektedir:

    "Fetihle birlikte asırlarca süren ortaçağ kapandı. Osmanlı ülkesi ve tüm dünya için yeni bir çağ başladı. Kentin yerıiden iman ve iskanı için yapılan çalışmalar hiç-

    bir zaman gasp edilemeyecek değerli bir altın anahtardı. Fatih yenilmiş tarafa karşı

    belirgin, hoşgörülü, alicenap bir tavır takındı. Şehirde İslam'ın minarelerinin yüksel-mesiyle birlikte, müezzinin ezanı yanında kilisenin mürninlerinin duaya davet etme-

    leri yasaklanınadı. Artık İslam ve Hıristiyan mürninler barışın nimetlerinden yarar-lanarak yan yana yaşayacaklardı. Rum patriğinin varlığının korunması ve Ermeni

    Patrikliği'nin tesisi, devleti sağlam temeller üzerine kuran, uzak görüşlü bir hikme-

    tin belirgin birer ispatlarıdır."6

    Philip Mansel'in dediği gibi, İstanbul realpolitik açıdan çok millelli olsa da, bu çok ulusluluk, çok dinli ve dilli olarak reaya yansımışbr ve bu yansıına her fırsatta resim olsun, gravür olsun anlab olsun hepsinde vurgıılanınışbr.7 Hıristiyanlar "Ehl-i

    Kitab", yani "kutsal bir Kitaba inanan insanlar'' dır. Vahyedilen son din olarak İslam, Hıristiyanlığın yerini almış, ama ona tamamen uzak ve yabancı olınayan bir

    dindir. Müslümanlar, Hz. İbrahim ve Hz. Meryem'e hürmet ederler.8 Galata örneği, Konstantirıiyye'de doğu ile babrıın birlikte yaşamasına önemli bir örnektir. Mansel,

    Braudel'in iddiasının aksine Osmanlı İmparatorluğu'nun hiçbir zaman Avrupa ve Hıristiyanlık aleyhtarı olınadığını ifade eder.9

    4 Robert Mantran, İstaııbııl Tarihi, Çev. Teoman Tunçdoğan, İstanbul, 2001, s. 15, 23-25, 218-226, 258-261, 286-298.

    5 Peder Kirkor Damatyan, "İnanç Kültürü Etkileşimi", İstanbul'da Yaşanı Kiiltiirii, İstanbul, 2007, s. 268.

    6 Damatyan, s. 269. 7 Philip Mansel, Konstmıtiniyye-Diinymıııı Arzuladığı Şehir 1453-1924, İstanbul, 2007, s. 10. 8 Mansel, s. 12. 9 Mansel, s. 18.

    286

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    İstanbul dinlerin arenasıdır. Musevilerin yoğun olarak yaşadığı yerler; Balat ve Hasköy'dü. Sinagoglar Musevilerin sosyal alanlarıydı. Halıarnlar aynı zamanda Mu-sevi mahkemelerine de başkanlık ederdi. Konstantiniyye'deki en başarılı Musevi, Rönesans İtalya'sının hoşgörüsüzlüğü karşısında Osmanlı İmparatorluğıı'na sığınınayı seçen Giacomo di Gaeta isimli doktordu. İslfuniyet'i kabul ettikten sonra aldığı isimle Yakup Paşa, Sultanın hekimi olması yanı sıra Musevi ya da Müslüman bütün torunlarıyla birlikte vergiden muafiyet hakkı kazanmışb. İstanbul bir çifte kimlikler kenti olmuştur.10

    1477'de fetihten 24 yıl sonra, Konstantiniyye kadısı tarafından Sultan adına bir nüfus sayımı yapıldı. Sonuca göre, Konstantiniyye ve Galata'da Müslümanların otur-duğıı 9486, Rumların oturduğıı 3743, Musevilerin oturduğıı 1647, Ermenilerin otur-duğıı 384, (tamamı Galata'da bulunan) Frenklecin oturduğıı 332, Kınm'dan gelen Hıristiyanların oturduğıı 267, Çingenelerin oturduğıı 31 ev bulunuyordu. Nüfus (ka-pıkulları hariç tutulmak kaydıyla) 80.000 civarındaydı. Konstantiniyye sokaklarında Türkçe, Farsça ve Arapça'nın yanı sıra Rumca, Ermenice, İtalyanca, Lingua Franca, Arnavutça, Bulgarca ve Sırpçanın da konuşulduğıı, Milliyetçiliğe meydan okuyan b . hirdi ll ır şe .

    Genelde Osmanlı hoşgörülü toplum yapısında görüldüğü üzere İslfunl ideo-loji sosyal ve ekonomik gerçeklikle kolaylıkla uzlaşbrılabiliyordu. İslfuniyet'in Gay-rimüslimleri güvence altına alan ehl-i zimme hukuku bu durumu teşvik etmekteydi. Baştan beri şehrin Müslüman ve Gayrimüslirn ahalisi Pazar bölgesinde yan yana ça-lışmakta ve hatta başlangıçta iskan bölgelerindeki mahallelerde de karışık olarak ya-şamaktaydılar. Gayrimüslimler kendi aralarındaki ticari ilişkilerde kadıya başvururlardı. Metropol bir başşehirde yaşayan bu insanlar ''hemşehrilik" duygusu ile din ve etnik kök gibi ayınrnları aşmış bulunuyorlardlP

    Müslümanlar tarihi yarımadanın merkezinde yaşarken, yabancıların büyük ço-ğunluğıı Galata' da, diğer azınlıklar da Marmara Denizi ve Haliç kıyılarındaki küçük merkezlerde meskun olmuşlardır. Kumkapı-Samatya Ermeni, Fener Rum, Balat-Has-köy Musevi yerleşmeleri idi. Asırlarca süren bu renkli mozaik yapısı bu gün de de-vam ebnektedir. İstanbul' u İstanbul yapan bu çoğulculuk içindeki Müslüman, Rum, Ermeni, Musevi toplulukların yanı sıra Levantenler kent içinde birbirlerinden etki-

    A

    lenmişler, birbirlerini etkilemişlerdir .B Her millet Bab-ı Ali'yle ilişkileri, mali ve idari sorumlulukları, adli sorunları açısından bağımsız gruplardı.14

    .. 10 Mansel, s. 22-23. ll Mansel, s. 26. 12 Halil İnalak, "İstanbul", DİA, XXIIT, 222. 13 Nur Akın, 19. Yiizyılm İkinci Yarısmda Galata ve Pera, İstanbul, 1998, s. ll; Max Müler, İstmıbııl'dmı

    Hatıralar, Çev. Afife Buğra, İstanbul, 2005, s. 27; Miss Pardoe, Şehirlerin Ecesi İstanbııl Bir Leydi'nin Göziiyle 19. Yiizyzlda Osmanlı Yaşamı, Çev. Banu Büyükkal, İstanbul, 1978, s. 22-23; Arzu Baykara, İki Savaş Arası (1856-1877) İstanbııl'da Giindelik Hayat, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s. 9-17.

    14 İlber Ortaylı, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Millet", Tanzimat'tmı Cımılıııriyet'e Tiirkiye Ansikloped-

    287

  • .·.'" ..

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    Gayrimüslimler zirnmet akdi çerçevesinde belirli kurallar ve belli kısıtlamalar

    çerçevesinde iskan edilmişler, kıyafetlerine dikkat ehnişler, kiliselerini tamir ettirip,

    gerekirse yeniletebilınişler, kendi içlerindeki çabşma ve müdahalelerde Osmanlı'nın

    yasal güvencesine sığınabilınişlerdir.15

    XVIT. yüzyılın ikinci yarısından bahseden Mantran "Türk çoğunluğa rağmen,

    kanşık ve dağınık bir dünya bu İstanbul kenti kozmopolit bir başkenttir, burası Türk azınlıkların, Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin kişilikleri kaybetmeksizin yan yana

    yaşadıkları, İmparatorluğun bütün halklannın buluşma yeridir. Zaten her grubun ki-şiliği adet ve dinsel uygulamalarm devamlılığı; Osmanlılar tarafından zorlanan ama

    her zaman uyulmayan elbise, başlık ve ayakkabı gibi belirleyici işaretler tarafından

    damga1anmaktadır. Herkes küçük bir cemaat oluşturan kendi mahallesinde veya

    daha doğrusu 'ev yığılması'nda yaşamaktadır."16

    Zımırıllerin, Müslümanların sakin olduklan yerlerde yer arazi satın almalanna17

    ve Müslüman mahallelerinde veya Müslüman iskan yerlerine yakın yerlerde kilise

    inşasına izin verilmemiştir.18 İstanbul'da Rum ve Ermeni reayasına baskı yapılmaması ve zulmetmek isteyenlerin önlenmesi gerektiği de beyan edilmiştir.19 Zımml

    lerin inşa ettikleri binaların belirli yüksekliği aşınamasına dikkat edilmesi istenmiş,Z0

    kilise çanının Müslümanlan rahatsız etmesine izin verilmemesine dikkat edilmiştir.21

    Birbirine zıtmış gibi görünen bu uygulamaların esas noktası Osmanlı'da millet siste-

    minin sonuçlan olmasıdır. Osmanlı yönetiminin adaletle yönetim siyasetinin amacı

    imparatorluğun sınırları içinde yaşayan herkesi dil, din ve uğraşı farkı gözetilmeksi-zin haksızlıklardan korumakla adaleti uygulamak, toplumun yaşam standardını iyi

    bir düzeyde tutmak ve yolcuların güvenliğini, şehirlerde ve kırsal bölgelerde asa-

    yişi sağlamaktı.22

    si, İstanbul, 1985, IV, 996. 15 Ahmed Refik, Oııımcu Asr-ı Hicrl'de İstanbul Hayatı (1553-159111495-1591), İstanbul, 1988, s. 43-58;

    Ahmed Refik, Onikinci Asr-ı Hicrl'de İstanbul Hayatı (1100-120011689-1785), İstanbul, 1988, s. 10, 30, 31, 81, 84, 88, 182.

    16 Robert Mantran, 17. Yiizyılııı İkinci Yarısıııda İstanbul Kurımısal, İktisadi, Toplumsal Tari/ı Denemesi, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Enver Özcan, Ankara, 1990, I, 64.

    17 İstanbul Kiilliyatı II İstanbul A/ıkılm Defterleri/İstanbul'da Sosyal Hayat 1, İstanbul Araştırınalan Me -kezi, İstanbul, 1997; 1/179/807 nolu ve 1157/1744 tarihli hüküm, s. 128; 1/202/906 nolu ve 1157/1743 tarihli hüküm, s. 139-140; 1/219/986 nolu ve 1157/17444 tarihli [ıüküm, s. 154-155; 1/255/1141 nolu ve 1157/1744 tarihli hüküm, s. 176-177; İstanbul Kiilliyatı IX İstanbul Alıkılm Defterleri/İstanbul'da Sosyal Hayat 2, İstanbul Araştırınalan Merkezi, İstanbul, 1998; 4/26/70 nolu ve 1169/1755 tarihli hüküm, s. 71-72

    18 İstanbul Kiilliyatı II; 1/239/1069 nolu ve 1157/1744 tarihli hüküm s. 168-170; İstanbul Kiilliyatı IX; 5/6/16 nolu ve 1172/1758 tarihli hüküm, s. 151-153.

    19 İstanbul Kiilliyatı II; 2/59/213 nolu ve 1158/1745 tarihli hüküm, s. 218; İstanbul Kiilliyatı IX; 3/290/1071 nolu ve 1167/1754 tarihli hüküm, s. 36.

    20 İstanbul Kiilliyatı IX; 3/362/1304 nolu ve 1168/1755 tarihli hüküm, s. 58-59. 21 İstanbul Kiilliyatı IX; 4/43/114 nolu ve 1169/1755 tarihli hüküm, s. 78. 22 Gülgün ÜçelAybet, Avrupalı Seyya/ılarııı Göziinden Osmanlı Diinyası ve İnsanları (1530-1699), İsta -

    bul, 2003, s. 112.

    288

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    Hem Selçuklular hem de Beylikler dönemindeki idareciler, farklı diniere men-

    sup tebaalarını din değiştirmeye zorlamamışlar, ehil olanlarına görev vermişler, din-

    lerini özgürce yaşamalarını sağlamışlar, ibadet mekanlan konusunda her türlü ko-

    laylığı göstermişlerdir.23 Bu birlikte yaşamlar karşılıklı etkileşimleri de beraberinde

    getirmiştir. Türkler Ermenice, Rumca öğrenmişler, diğerleri de Türkçe konuşur ya-

    zar hale gelmişlerdir. Ortak bilgelik ve kutsallık atfedilen şahıslar ve mekanlar varol-

    muştur. Bu etkileşimler Osmanlı döneminde devam etmiştir. 24

    A. Yaşar Ocak yaptığı değerlendirmelerle, hem Selçuklu hem de Osmanlı şehir

    lerinde meydana gelen ihtidillar ve irtidatlarla ilgili olarak " özellikle Anadolu şehir

    lerindeki ortak ikili kültürel hayat söz konusu olduğunda, iki taraf arasındaki kar-

    şılıklı akışı göstermesi itibariyle birbirini tamamlar ve birbirini açıklamaya yarar bir

    nitelik arz etınektedir." İfadelerini kullanır.25

    Cevdet Paşa'nın belirttiğine göre, payitahttaki Gayrimüslim tebaa-Fenerliler ha-

    riç- siyasetle hemen hiç uğraşmaz, kendi hallerinde yaşayarak, daha çok ticaret yapar-

    lardı. İnançlarında ve ibadetlerinde tamamıyla hür bırakılmışlardı. Çünkü Osmanlılar

    'bir devletin umur-u mezhebiyeye müdahalesini, muvafık-ı hükfımet görmüyorlardı'

    İçlerinde en muteber olanı Rumlar, sonra Ermeniler, sonra Yahudilerdi.26

    23 Fuat Köprülü, "Anadolu'da İslfurıiyet", Dariilfiiııım Edebiyat Fakiiltesi Mecmuası, S. 4-6 (İstanbul 1338-1340), s. 281-311; 385-420; 457-486; Ömer Lütfi Barkan, "Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolanizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler I: İstila Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler", VD., S. 2 (Ankara 1942), s. 279-365; Seyfullah Kara, Selçuklular'm Dini Serüveni (Tiirkiye'nin Dini Yapısmm Tarihsel Arka Pl/iııı), İstanbul, 2006, s. 574-581.

    24 Hüseyin Gazi Yurdaydın, "İslam Devletlerinde Müslüman Olmayaniann Durumu", İFD., (A -kara 1985), :xxvm, 102-105; Ahmet Yasar Ocak, "Anadolu (Anadolu' nun Türkleşmesi ve İslfunlaşması)", DİA., c. ill, s. 115; Krs. Tuncer Baykara, "Türkiye Selçukluları Döneminde Toplum ve Eko~omi", Türkler, Ankara, 2002, VII, 244-245; Seyfullah Kara, "Türkiye Selçuklulannda Dini Hayat", Türkler, Ankara, 2002, VII, 314-315; Ahmet Sevgi, "Anadolu Selçuklulannda Hosgörii Ortamı", Türkler, Ankara, 2002, VII, 439-449; Seyfullah Kara, Selçuklular'ın Dini Seriiveni, s. 566-568; Mehmet Seker, Anadolu'da Bir arada Yasama Tecrübesi, Ankara, 2000, s. 25, 85; Ünver Güney, ''Anadolu'nun Dini Tarihinde Çoğulculuk ve Hoşgörii", Erdem (Tiirklerde Hoşgörü Özel Sayısı-I), S. 22 (Ankara1996), VIII, 189-220. Azize Ak tas-Yasa, ''Anadolu Selçukluları Döneıni Hoşgörii Or-tamında Müslüman-Gayr-i Müslim İliskileri", Erdem (Türklerde Hosgörü Özel Sayısı-Il), S. 23 (An-kara 1996), VIII, 419-438; Nevra Necipoğlu, "Türklerin ve Bizarıslılann Ortaçağda Anadolu'da Birliktelikleri (ll. ve 12. Yüzyıllar)", Cogito, S. 29 (İstanbul 2001 ), s. 7 4-91; Türkiye Selçuklulan ve Beylikler dvneıni için özlü bir değerlendirme olarak b k. Mustafa Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarilıi (İ243-1453), I, 9-131; Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu'da Tiirk Bey/ik-leri, Ankara, 1990; Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimiislimler (Kımtlustaıı Taıızimat'a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durımıları), Ankara, 2001, s. 24-49. Nesiıni Yazıo, "Osmanlı Öncesirlde Anadolu'da Müslüman Türklerde Hoşgörii ve Birarada Ya-şama Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme Denemesi", illuslararası Türk Dünyasının İslaıniyete Katkısı Sempozyumu Bildiriler (31 Mayıs-ı Haziran 2007),Isparta, 2007, s. 335-344.

    25 Ahmet Yaşar Ocak, "XIII.-XVI. Yüzyıllarda Anadolu Şehirlerinde Dini-Sosyal Hayat: Selçuklular'dan Osmanlılar'a Genel Bir Bakış ve Problematik Bir Yaklaşım Denemesi", Kentte Bir-likte Yaşamak Üstüne ... , İstanbul, 1996, s. 92-93.

    26 Ümid Meriç, Cevdet Paşaımı Cemiyet ve Devlet Görüş ii, İstanbul, 1979, s. 101-102.

    289

  • .. -- ---

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    XVIII. yy. sonu XIX. yy. başlannda Üsküdar ile ilgili bilgiler veren seyyahlar bu-radaki çeşitlilikten bahsetmekle beraber, Gayrimüslimler ve Müslümanlar arasında bir ihtilaf olmadığım ifade ederler. 1847 tarihli Divan-ı Hümayun Nişanasına yazılan bir hükümde ''Fener' de öteden beri her hafta Pazar, Çarşamba ve Cuma günleri kurulan pazann, Pazar günleri halkın yortu gününe rastlaması sebebiyle sad~ce Çar-

    A

    şamba ve Cuma günleri kurulması ve Defterhane-i Amire'deki kaydının da değişti-rilmesi hususu emredilmektedir."27

    Ereroya Çelebi'nin XVII. asırdaİstanbul tarihinin içindekiler kısmına baktığımızda, anlatılan her bölümde bir cami veya mescitle bir kilise veya patrikhanenin bir-likte anıldığı dikkati çekmekt~dir.28 Görüldüğü üzere başından itibaren İstanbul'da dinler ve kültürler bir arada yaşamış ve Osmanlı Devleti'nin koyduğıı kurallar bu birlil

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    1672 yılında Grelot, dönmelerin iyi Müslümanlar olarak kaldıklarını ve her geçen

    gün sayılarının arttığım yazar. "Türklerin çoğu aklıselim sahibidir. Yeni Müslümanla-rm irnanından, samirniyetinden şüphe etmezler. Çünkü onların uzun zamandan beri edindikleri tecrübe, bu çeşit gençlerin kolayca dinlerinden döndükleri, Müslüman ol-

    duklarıdır. Ve çok Müslüman olan vardır."31 Grelofun belirtmiş olduğu bu gerçeğin

    esas nedenini 1640'da Uthgow'un bir yabancı gözüyle Müslümanlık üzerine muka-

    yeseli görüşü açıklar: " ... Fakat onların kutsal ibadetin gerçekçi yolunda kör olarak

    (düşünmeden) yaptıkları ibadet Hrristiyanlığı genel olarak öğretenierin (ilahiyatçıla

    nn) yaptıkları gözleınlerden ve gösteriden uzak ve üstün olan ibadettir. Bizim gerek-

    sizekol sorularım:ızın getirdiği faydasız yenilikler Allah'a dosdoğru ibadet etmekten

    daha çok gerçeği bozar."32

    1675-1676 yılında İstanbul'a gelen İngiliz seyyah George Wheler, İngiliz asıllı dönme bir cerrahın İstanbul'da At Meydanı'ndaki özel muayenehanesinde hazırladığı __ diğer ilaçlar arasında ayrıca afyon içenlere de gizlice afyon sattığım görmüştü.33

    İslam Hukuku'nda Müslüman erkeğin Gayrimüslim kadınla evlenmesinde mah-zur görülmemesine rağmen,34 Gayrimüslim kadınların evlenmeden önce ihtida et-

    melerinin en önde gelen sebeplerinden birisi, Müslüman toplum içinde yaşamaları ve

    mahalle baskısı da denilse, karşılıklı etkilenme olarak da ifade edilse, evlendiği eşine

    daha yakın olma isteği olsa gerektir. Elbette ki hidayet boyutu göz ardı edilmemeli-

    dir, ancak işin sosyal ve psikolojik boyutu oldukça öneınlidir.

    16. yüzyılda İstanbul'a seyahat eden Wratislaw hüzünlü bir aşk hikayesi aktarır anılarında, iki Rum genci birbirine aşık olur ve ailelerinin de izniyle sözlenirler, genç biraz para kazanmaya Girife gider. Bu arada kızı Saray çavuşlarından Müslüman bir

    adam kızı görür ve kendisini beğenir. Kızı babasından ister ancak sözlü olması dola-

    yısıyla reddedilir. Adam bütün nüfuzunu kullanarak kızı zorla razı ettirir. Kız Müslü-

    man olur ye adaınla evlenir. Aşık olduğu gence de bir mektup yazar ve aslında eski

    dininde kaldığım hala genci sevdiğini ve buluşmak istediğini yazar ve buluşmaları

    esnasında yakalanırlar, adam kansını ve genci şikayet eder. Kız adama din değiştir"

    mesi için yalvarır ancak genç kıza ruhunu satınamasını öğütler ve asılır.35

    Josephus İstanbul seyahatnamesinde, üç türlü dönme olduğunu ifade etmektedir:

    Devşirmeler (Padişahın topladığı çocuklardan)

    31 Josephus Grelot, İstanbul Seyahahzamesi, Çev. Maide Selen, İstanbul, 1998, s. 216. 32 W. Lithgow, The Totall Discourse Of The Rare Adventures & Painefull Peregrinations Of Long

    NineteeneYe ares Travayles From Scotland To The Most Famous Kingdomes İn Euro pe, Asia And Affrica, Glasgow and New York, 1906, s. 158.

    33 George Wheler, A Jozmzeı; iııto Greece, Loııdoıı, 1682, s. 203. 34 Nihat Dalgın, "İslam Hukuku Açısından Müslüman Bayanın Ehl-i Kitap Erkekle Evliliği", İsiilm

    Hukuku Araştırmalarz Dergisi, S.2, Samsun, 2003, s. 131-156; Nihat Dalgın, İsiilm Hukııkzma Göre Miisliimaıı Gayri-Miis/im Evliliği, Samsun, 2005.

    35 Baron W. Wratislaw, Baran W. Wratislaw'ııı Aııılarz "16. Yüzyıl Osmanlı İmparatorlıığımdaıı Çizg-ler", Çev. M. Süreyya Dilmen, İstanbul, 1996, s. 72-81.

    291

  • T .- o•

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    Kendi iradeleriyle, daha iyi bir talih umuduyla din değiştirenler,

    Efendilerinden veya işledikleri suçtan çarpbnlacaklan cezadan korkup din de-ğiştirenler.

    Bu ayrımlan kendi görüş ve tespitleriyle yapan Josephus'un 1681 yılında bun-

    lan yanlı yapbğı kanaatindeyiz. Sosyal hayat çok daha çeşitli yönleriyle karşınuzda

    durmaktadır.36

    Osmanlı topraklannın hemen hemen her yerinde Müslümanlar ve Gayrimüslim-

    ler birlikte yaşamışlar, birbirler4'ıden etkilenmiştir ve genellikle Gayrimüslimlere gös-

    terilen iyi muamele sonu kültürel değişimler de olmuş, ihtidalar yaşanmış ancak bun-

    lar gönüllü olmuştur. Bu Trabzon'da da, Konya'da, Tokat'ta da böyle olmuştur.37

    Tanzimat Döneminde İstanbul'da İhtidalar

    Gayrimüslimlerin zırrıml hukukuna göre yaşadığı Osmanlı'da öteki olarak bahsi

    geçen bu etnik gruplan, yönetim sadece hukuki düzlemde ayn statüde değerlendir

    miş, pratikte, ise sosyal, dini ve kültürel yaşamlam serbestçe sürdürmeleri için elin-den geleni yapmışbr. Bu, Osmanlı'nın başından sonuna kadar uyguladığı bir siya-

    set olmuştur.

    3 Kasım 1839 tarihli Tanzimat Fermam'nın 8, 9, 10 ve 11. Maddeleri uyannca

    "Devlet-i Osmaniye tabiiyetinde bulunan herkes, hangi dil ve mezhepten olursa ol-

    sun, istisnasız Osmanlıdır''. Böylece Müslüman olanla olmayan aynmı Tanzimat'la

    birlikte ortadan kalkmışm.3s

    Müslümaniann ve Hıristiyanlar ile Yahudilerin, diğer inanç mensuplannın bir

    arada yaşamasmm sonuçlanndan birisi olarak anlamlandırabileceğimiz din değiştirmelerden ihtidalara Osmanlı Devleti'nin başından itibaren titizlik gösterdiği ifade

    edilse de Tanzimat Döneminde bu dikkat ve ehemmiyetin artbğı muhakkakbr. Bu

    serbestliğin pratikten hukuk normlanna da aktanldığı dönem olan Tanzimat Döne-

    36 Grelot, s. 177-178. 37 Kemal Çiçek, "Şer'iyye Sicillerine Göre Trabzon'da Müslirn-Gayrimüslim İlişkileri", Trabzon T-

    rilıi İlml Toplantısı, (6-8 Kasım 1998), Bildirileri, Trabzon, 2000, s. 235; Kenan İnan, "Trabzon'da İhtida Olaylan (1648-1656)", Trabzon Tarilıi İlml Toplantıs, (6-8 Kasım 1998) Bildiri/eri, Trabzon, 2000, s. 245-252; Adnan Gürbüz, "XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Toplumunda Gayrimüslimle-rin Durumu Amasya Örneği", Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, S. IV, İzmir, 2000, s. 83-90; M. Emin Yolalıa, "H.1267-1272 Yıllarına Ait Samsun Şer'iyye Sicil Defterine Göre Gaynmüslimlerin Durumu", Birinci Tari/ı Boyııııca Karadeniz Kongresi Bildiri/eri, 13-17 Ekim 1986, Samsun, 1988, s. 455-458; Ali Açıkel, "Şer'iyye Sicllerine Göre Tokat'ta İhtida Hareketleri(1272-1897)", A.Ü. Türki-yat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.23, Erzurum, 2004 s. 171-193; Eva Groepler, İslam ve Osmanlı Dünyasmda Yalıııdiler, Çev. Süheyla Kaya İstanbul, 1999; Abdullah Saydam, "Trabzon' da Cemaat-ler Arası İlişiler ve Din Değiştinne Olaylan (1794-1850)", Türk DüııyasıAraştırmaları, S. 15 (Ocak-Şubat 2005), İstanbul, 2005, 1-26.

    38 Taha Toros, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Gayrimüslirn Azınlıklar", Tmızimat'tmı Cıımlıııriyet'e Türkiye Aıısiklopedisi, İstanbul, 1985, IV, 1008

    292

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    :rnillde Gayrimüslimlere tanınan özgürlükler Tanzimat Fermanı ve Isiahat Fermanı

    ile yazıya dökülüp ilan edilmiştir.

    Belgelerde nazik bir dönem olarak ifadesini bulan bu dönemdeki ihtidaiara bak-tığımızda, her zaman ve ze:rnillde olduğu gibi çok yönlü ele almak gerektiği bir kez· daha dikkat çeker.

    Öncelikle ihtidfuun bu dönemde uyulması ernredilen prosedürü, ihtida sebepleri, ihtidfuun sonuçları, mühtedilerin yaşadıkları, hukuki durumları, Devletten beklenti-

    leri, karşılaştığı her türlü sosyal, siyasi ve ekonomik durumların her ihtida olayında farklılık arzettiği görülmüştür. Birbirinin aynı olan ihtida ile karşılaşılmamıştır.

    Tanzimat döneminde diğer milletlerden ihtida emek isteyenlerin Memleket Mecli-sine getirilip, kendilerine zorlama olup olmadığına, yakınlarının da şüphesi kalmaması için onların da meclise gelip durumun açıklanmasında hazır bulunmaları gereğinin kaimmakamlara bildirilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi beyan edilmektedir.39

    Konuyla ilgili prosedürü ifade eden belge,40 Meclis-i Vaia'da görüşülen konular-dan bahseder. Bunlardan birisi de zorla İslam teklifi konusudur. Müzakerelerde di-

    ğer millet mensuplarını baskıyla Müslüman yapmak caiz olmadığı halde taşrada bazı yerlerde bunun aksi hareketler meydana geldiğine dair haberler ulaştığı belirtilmek-tedir. Konu ayrıntılarıyla ifade edildikten sorıra sonunda; ''Müste'menlerden birine

    din telkin edileceğinde merkezde ise elçisinin, taşrada konsolos tercümanın hazır ol-ması mer'iyye şart ve ahd gereğidir. Devlet-i Aliyye tebaasından bir Hrristiyan'a din telkin edileceği zaman Memleket Meclisine getirilip orada yapılınası gerekmektedir.

    Şayet Müslüman olacak kişi genç ise, zorlama olmaksızın İslam'ı kabul ettiği.sırada anası, babası veya akrabalarının şüphesi kalmaması için onların da mecliste bulundu-rulması ırtülzemdir. Böyle Müslüman olmak için Meclise gelen şahısların sorgulan-

    dıktan sorıra bir zorlamaya dayanmaksızın, tamamen kendi istekleri ve seçimleriyle Müslümap olduğu veya din değiştirdiği ortaya konulduğunda, iman telkin edilmesi şarttır. Kısaca böyle konuların taşralarda Memleket Meclislerinde, Dersaadet'te ise Meclis-i Vaia-yı Ahkfu:n-ı Adiiye'de mahallinden gönderilen Meclis mazbatası Şe(! üarnia birlikte değerlendirilmeleri gerekmektedir." ifadeleriyle özetlenen sürecin, il-gili memurlara bildirilmesi tembih edilmektedir.

    Zorlama yapılınaması gerektiğine dikkat çeken bir diğer belge, 12 Rabiilievvel 1260/1 Nisan 1844 tarihli Sayda'dan gönderilen tahrirat ve Sayda Müşiri'ne gönde-.. rilen kairneden oluşmaktadır.41 Belgede yukarıda da bahsi geçen metropolltıerin el-lerine verilen ferman-ı aude zorla hiçbir zirrırrı1rıin Müslüman yapılamayacağının belirtilmesine rağmen buna aykırı hareketlerin meydana geldiği iddiaları ifade edil-

    39 BOA. A. lv:IKT. UM. 32/38 (3 Zilkade 1266/10 Eylül 1850). 40 BOA. İrade Dillilliyye 12447; iradede belirtilen hususlarm yer aldığı diğer belgeler: BOA. A.lv:IKT.

    35/54 (15 Safer 12621/12 Şubat 1846); BOA. HR.lv:IKT. 42/7 (4 Rabiilievvel 1268/28 Aralık 1851). 41 BOA. HR. lv:IKT. 3/65.

    293

  • İSTANBUL TECRÜBESİ

    mektedir. Devammda, bundan böyle Osmanlı topraklannda, nzası olmayan reayaya,

    özellikle çocuklara Müslüman olması için zorlama yapılmaması ve sebeplecin ortaya

    konulup bu vesile ile hakili ve samimi yani kendi istek ve nzalanyla İslfun'ı kabul edenler hakkında; hillli-ı şer' bir şey denilmeyip, kabul edilmeleri tembih edilmek-

    tedir. Belgenin bu yazıyı kaleme alan kişi tarafından, korunarak, öncekinden soma~

    kine aktanlmak suretiyle, mektfunen (gizli) gönderilen fermanda belirtildiği üzere,

    şimdiye kadar böyle şeylerin meydana gelmediği ifade edilmektedir. Ancak 5-10 gün öncesinde Akka'da küçük bir kızla ilgili meydana gelen tartışmadan bahsedile-rek, bundan böyle bu gibi d~ara meydan verilmemesine özen gösterilmesi is-tenmekte ve bu belgenin soruakine aktanlmak üzere korunduğu (hafi/saklandığı)

    tekrar edilmektedir.

    Zorla Müslüman yapılmaması gerektiğini ifade eden bir diğer belge 1260/1844 ta-

    rihli bir Hükm-i Şer'1dir.42 Belgenin müzekkire kısmında, ''Müslümanlardan bazılan

    .,-.. memleket dahilindeki Edirne, Bulgaristan, diğer beldelerde bulunan zi:m:mi çocukla-rını ayartınakta olup, İslam'a giren çocuklar dolayısıyla zimmller şikayet etmektedir-ler. Bu konuda hükmi şer'! nedir?" sorusuna verilen cevapta;" ayartma ibaresinden

    kasıt, İslam'ın güzelliğinin ziı:nm1 çocuklara aniatılıp biraz özendirilmelen ise, şikayetleri geçersiz kabul edilir. Fakat gerçekten ikrah ile istemedikleri halde, bazılan tara-fından "Müslüman ol!" diye zorlama yapıldığı kastediliyorsa zimmet akdi sebebiyle

    İslam beldelerinde böyle zorlama caiz değildir. Fakat bunlardan, dalilletten ayrılıp Müslüman olanlannın İslam' ı sahihtir'' şeklinde ifade edilmiştir.

    Konuyla ilgili bir diğer belge ise; Hususi İrade Tezkiresi'nde belirtilen talimatlarm tekrarlanarak, Mustafa Reşit Paşa'nın vilayetlere gönderdiği 4 Şevval1266/13 Ağus

    tos 1850 tarihli belge grubudur .B Belgede verilen talimatıara konu olan mesele; zorla Miislümaıı yapılmamasıdır. Bilindiği üzere caiz olmamasına rağmen, buna ters hare-

    ketlerin meydana geldiğinden bahsedilmektedir. "Bazıları reaya kızlarını kaçırıp kor-

    kutmaktadır lar, bazılan da hizmet ve işçilikte çalıştırdığı kızlarm gözlerini korkutup

    veya bazı vaadlerde bulunarak "bu Müslüman oldu, takrir verecek" diye Memleket Meclislerine götürmektedirler. Bu kızlar da Türkçe bilmedikleri için kendilerine tek-

    lif edilen İslfuniyet'in şerefini ve ne anlama geldiğini bilmeden yalnızca kendilerine öğretilen Kelime-i Şehadet'i söylemektedirler. Bazı haberlere göre ise; reaya çocukla-

    rından bazılan (bir kısmı) terbiye ve cezayı gerektirı:;cek davranışlarda bulununca;

    anne-babalan tarafından cezalandırılacaklan korkusuyla kaçarak gelip, "ben Müs-

    lüman olacağım" demektedirler. Bu çocuklara memurlar tarafından sorgulanmaksı

    zın telkin-i din edildiğinden dolayı akrabalan tarafından şikayet gelmektedir. Bu se-bepten ecneöı memurlarm müdahalesiyle, sorgulanmak için Dersaadet'e gönderil-

    mektedirler. Çünkü kendileri gerçekten Müslüman olmayıp, korkulanndan Kelime-i

    42 BOA. A. MKT. 19/82. 43 BOA. A. MKT. UM. 25/91.

    294

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    Şehadet getirdilderini söylemektedirler. Böyle nahoş teklifler ve memurların uygun-

    suz hareketleri hem Şer' i Şerife, hem de Rıza-yı Ali'ye terstir. Gerçi Müslüman olmak

    isteyenlere geciktirmeden telkin-i din edilmesi şer' i şerif gereğidir. Fakat böylelerin

    sorgulanmasında, ahkam-ı şer'iyye-i adile gereği pek çok tedkik ve şart gerekmekte-

    dir. Bunların ise memurların çoğu tarafından bilinmediği, bilenler olsa da çoğunluk

    olan bilmeyenlerden korktukları veya kayıtsızlıkları dolayısıyla yeterince uygulana-

    madıkları gelen haberlerden anlaşılmaktadır. Bu meselede memurlar tarafından ilahl

    alıkama uyulmasına özen gösterilirse, hiçbir taraftan ta' zir ve şikayet gelmeyecektir''

    şeklinde ifadesini bulmuştur. Belgenin devamında, Husus! İrade'de belirtilen talimat-

    namenin aynısı tekrar edilmekte ve vilayetlere duyurulması istenmektedir.

    Yukarıdaki talimatnamelerden anlaşıldığı üzere, ihtida konusunda en çok üze-

    rinde d urulan konular; zorla Müslüman yapılmaması, lrendi isteğiyle Müslüman oldukları

    nın kesin olarak ortaya konulduktan sonra Kelime-i Şehadet getirmelerine yardımcı olunması

    gerektiği olmuştur. Buna daha önceki döneınlerde de dikkat edildiği muhakkaktır,

    zira "dinde zorlama yoktur" ayeti ile bu konu İslam'ın özünden de kaynaklanmak-

    tadır. Fakat bu dönem batılılaşma, çağdaşlaşına çabalarının, Tanzimat Fermanı ve Is-

    lahat Fermanı gibi fermanlarla formüle edildiği bir dönemdir. Bu fermanlar Müslü-

    man ve Gayrimüslim ahalinin eşitliğini gündeme getirmekle birlikte, Gayrimüslim

    ahalinin mensubu olduğu millet reisieri hatta diğer devletlerin her konuda müda-

    . halesini de beraberinde getirmiştir. İhtida gibi hassas bir konuda, zorlama olduğuna

    dair dedikodu ve rivayetler de hiç eksilmeıniş ve bu müdahalelerebahane teşkil ede-

    bilıniştir. Bunun yanı sıra bu konuda önemli bir diğer gelişme ihtidilların Meclis'te

    gerçekleşmesine ve hatta daha da ileri giderek; ihtida sorgulamalarının millet reis-

    Ieri yanında, anne-baba ve akrabalarının da huzurunda yapılması gerektiği üzerinde

    durulmuştur. Akabinde bu süreçte meydana gelen bir diğer gelişme ise, ihtida ede-

    cek kişiye iman telkin edilmeden önce metropolit, kocabaşı ve akrabasından birine Ş

    günlüğüne tesliminin istenmesi ve buna mümkün olduğunca riayet edilmeye çalışıl

    masıdır. Bu talimatname ve belgelerden tespit edebildiğimiz süreci uygulamalarda

    farklı yönleriyle daha net takip edebilmekteyiz.

    Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneınlerinde genelde din değiştirme özelde

    ihtida konusunda teorik olarak uygulamaya konulan bu prosedürlerin pratiğe ne ka-

    dar aktarılabildiğini veya hangi yönleriyle arşiv belgelerine konu olduğunu devletin

    başkenti payitahttaki uygulamalarından takip etmeye çalışalım.

    1276/1860 yılı Devlet-i Aliye tebaasından İstanbul Feriköy'deki Fransız İspital

    yesinde (ecnebilere has hastane) hizmetçi olduğunu ifade eden Edvardo veledi Rez

    Hozmo? isimli kişi Müslüman olacağım diyerek gece Galata zabıtasına gelmiş ve

    295

  • İSTANBUL TECRÜBESİ

    gereğinin yapılması için mühtedi jurnal ile beraber Çorumlu zaptiyeye teslim edilip Bab-ı Zaptlye'ye gönderildiği ifade edilmiştir.44

    Son dönemlerde ihtida sebeplerinin iyice tahkik edilmesi gereği üzerinde durul-masına dair çok sayıda belge tespit edilmiştir. Mesela 1335 ve 1336 yılına ait belge-

    lerde Sultanahmet semtinde oturan Vartanoş'un,45 Payyana bint-i Pozant'ın46 ihtida

    sebeplerinin iyice tahkik edilmesi gerektiği ifade edilir. 1337 tarihli belgede ise Der-saadeili Makruhi bint-i Serkis'in ihtidasının soruşturulup bir mani olmadığı ve ken-

    disine iman telkin edilebileceği beyan edilmektedir.47

    Mühtediler, ihtida sebeplerini çoğunlukla açık bir şekilde dile getirmemiş olsa-

    lar da, belgelerde geçen ifadelerine göre onlan dini-psikolojik, sosyal ve ekonomik sebeplerle ihtidaya örnektirler şeklinde tasvir etmekteyiz.

    İhtida sebeplerinden dini olanlarına şu örnekler verilebilir: 1858 tarihli belgede, sadece bir tek örneğine sahip olduğumuz, duygusal yönü ağır basan mistik mo-

    , · tifle de iç içe değerlendirilebilecek olan rüyada Müslüman olma veya rüyanın etki-

    siyle ihtidadır. incelediğimiz döneme ait tespit ettiğimiz belgelerden birisi de, Hz. PeıJgamber'i rüyasında görüp ilıtida ettiğini söyleyen genç klzdan bahsetmektedir.48 Ka-rakilise kazası Kadıköy sakinlerinden Serkiz'in kızı Serkil Bayezid'e gelip, bundan 4

    yıl önce (1270/1854) rüyasında Müslüman olduğunu ve kendisine iman telkinini is-temektedir. Belgeden kızın 4 yıl neden beklediği anlaşılamamakla birlikte, Meclis'te

    bulunması gerekenlerin huzurunda klza, ''Bu durum birinin zoruyla mı, tahtikiyle

    mi veya korkudan mıdır?" şeklinde sorulduğunda, kızın cevabı ''Ben bundan 4 yıl önce rüyamda Hz. Peygamberi gördüm, bana Kelime-i Tevhid'i telkin eyledi ve is-mimi de Halime koydu. O zamandan beri Müslümanım" olmuş ve Meclis' çe kendi-sine iman telkin edilmiştir.

    1843 tarihli Ahmet isimli mühtedi arzuhalind e, "daha önce Rum milletinden olup

    bu ana kadar küfür ve dalalet üzere kalıp inayet-i Rabhani hidayet-i İslami'ye erişip şeref-i İslam ile müşerref olup, ve batıl dinden ihrac olup Hak din-i Muhammediye dahil olduğunu kalbiyle ikrar dilimle tasdik etmemle merahim-i aliyyelerinden mer-

    rudur ki huzur-ı devletlerinde birdahi Kelime-i Şehadet telkin eyleyüp Mekeb-i Tıbbiye-i Adliyede hitanım hususu icra ve kisvem her ne vechle irade-i seniyyeleri erzan

    buyurur ise emru ferman hazret-i men lehü'l-emrindir'' ifadeleriyle dileğini beyan et-miştir. Belgenin üst bölümünde, bunun gibi ihtida edenlere verildiği gibi 150 kuruş

    kisve-bahasının verilmesi ve sünnet edilmesi için de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ye gönderilmelen uygun görüldüğü ifade edilmektedir.49

    44 BOA. A.M. 22/6 (22 Ramazan1276/18 Nisan 1860). 45 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 38/27 (18 Şaban 1335/9 Haziran 1917). 46 BOA DH. EUM. 2. Şb. 45/7/A (ll Safer 1336/26 Kasım 1917). 47 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 66/19 (19 Rabiülevvel1337/23 Aralık 1918). 48 BOA. A. MKT. UM. 314/47 (5 Şevval1274/20 Mayıs 1858). 49 BOA. Cevdet Adiiye 4273 (Muharrem 1259/Şubat 1843).

    296

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yasaması >

    İstanbul yakınlarındaki Balıklı Ayazma Kilisesi'nden rubbaniyet ve İncil-i şerili daima kıraetle meşgul iken "İncil' de 16. bab 15. satırmda belirtilen lafızların Kur'an-ı Kerim'de 'Ondan soma Muhammed gelir' lafzım müeyyed bulunmuş olduğunu fark etmiş, Hz. Muhammed'in İsa'dan soma ahir zaman Peygamberi ve mükemmel ol-duğunu bilip anlamış olduğumdan Kiliseden ayrılıp, İstanbul'a geçip ihtida ettim ve kiliseden ayrılırken 60 bin kuruşdan başka nakdim olmayıp biraderlerim bulunan iki nefer bazirganlar bana yardım etmek istediler ancak İslamiyet'de size ihtiyacım yok-dur diye geri çevirdiğim için muhtaç durumda olduğumdan münasip mikdar maaş istirham ederim şeklinde arzuhaline cevaben gönderilen yazıda sözü geçen mühtedi papaz Derviş Mustafa'ya durum Hacı Hüsam Efendi tarafından da teyid edilmiş, kendisine maaş bağlanması mümkün olmamakla birlikte böyle İslam1a müşerref ol-muş bir şahsı muhteremin zarurette bırakılması da uygun olmayacağından, sadaka-i ser-übbehet-efser-padişahl olmak üzere şimdiden 100 kuruş maaş tahsis ve ihsanıyla Koca Mustafa Paşa Sünbül Efendi Dergahı'nda olduğundan Hace Hüsam Efendi ma-rifetiyle kendisine verilmek üzere kisve-baha olarak beşyüz guruş ahyye verilmesinin uygun olduğu Meclis-i Valada görüşülmüş bunun üzerine gereği yapılacakhr" .50

    1336/1918 tarihli belgede Beykozlu Agaveni bint-i Karabet'in İslam'a teveccühü dolayısıyla ihtida etmek istediği, durumunun tahkik edildiği ve kimsesi bulunma-yıp su-i hali de görülmediğinin anlaşılması üzerine iman telkinin uygun olduğu ifade edilmektedir.51

    İhtidamn hidfiyet boyutunu anlamlandırabileceğimiz bu belgelerde kim ve niçin Müslüman olursa olsun zorlama olmadığının ve kendi isteğiyle gerçekleştiğinin her-kese ilan edilmesi üzerinde oldukça dunılduğu dikkat çekicidir.

    İhtidamn sebebi olarak değil, belki sonucu olarak değerlendirilebilecek bir durum ise evlenme sebebiyle ihtidadır. İslam dini Müslüman erkeğin Gayrimüslim kadınla evlenmesine izin vermesine rağmen, daha çok sosyal nedenlerle, mühtedi ka-dınların evlenmelerinden önce veya soma ihtida ettikleri gözlemniştir.

    1855 tarihli belgede, Rum milletinden Nikola'nın kızı Elenka isimli baliğa kızm Galata'da Kömürcü sokağında otururken, Kadıköy sakinlerinden olup kaza-i erba-ada Terkos kazası Baklalı/Balıklı Çifili kethüdası Rüstem Ağaya, kendi hüsni rızasıyla din-i batıladan ayrılıp İslam olmak ve kendisiyle evlenmek istediğini ifade etmiştir. RüstemAğa da kızı alıp çiftliğe gelmiş ve durum Meclis'te tahkik etdirilip, kızın ger-çekten kendi istek ve rızasıyla geldiği anlaşılmışhr.52

    Dersaadet'te Perşembepazarı'nda Heci Ago'nun hanesinde ihtida eden ve Meh-

    med Ali namında biriyle evlenip Emine ismini alan Katina ve Tophane'de Kabataş Iskelesi kayıkçılarından Kayserili Mehmed Efendi'nin ihtida edip nikahına aldığı

    50 BOA. İrade Meclis-iVala 3777 (4 Rabiiliahir 1265/27 Şubat 1849). 51 BOA. DH. EUM. 2. Şb. 47/1 (20 Rabiülevvel1336/3 Ocak 1918). 52 BOA. A. MKT. UM. 209/45 (9 Muharrem 1272/22 Eylül1855).

    297

  • İSTANBUL TECRÜBESİ

    Kalo'nun eşlerinin kendilerini nafakasız bıraktıklan için irtidat ettiklerinden bahisle bu kadınlar hakkında zevcelerinin mesul tutulacağı ifade edilmektedir.53

    İhtidruarda çocuklarla ilgili de çeşitli sorunlarla karşılaşılmıştrr. Çocuklann biz-zat ihtidruan, anne veya babalanna tabüyetleri, bakımlan sıkıntı olabilmiştir.

    1907 tarihli belgede Enderun-ı Hümayun memurlanndan Ziya Bey'in evinde hizmetçilik yaparken ihtida eden ve Üsküdar Mutasarnflığı'nca Zaptiyeye gönderi-len Hidayet isimli çocuğun Darülaceze'ye kayıt ve kabulü hakkında soruşturma ya-pılması gerektiği ifade edilmektedir.54

    Mühtedilerin ihtidruanndiın sorıra isim değiştirdikleri, erkeklerinin sünnet ol-duğu, elbise parası anlamına gelen sembolik olarak kisve-baha verildiği, ihtiyaç sa-hibi olanlara şayet mümkünse yardım edildiği genel olarak pratiğe de yansımıştrr.

    İstanbul' da meydana gelen ihtidruarda mühtedi erkeklerin tercih ettiği isimlerden _,.. bazılan, Yusuf (2), Yakup, Hasan (3), İsmail, Ahmet (2), Hurşid, Mehmet (3), Ah-

    met Raif, Mustafa (2), Murat, Veli, Mehmet Aziz, Hidayet olarak tespit edilmiştir.

    Kadın isimlerinden, Halime, Üınmü Gülsüm, Emine (2), Hanife, Esma, Fatına (2) en çok tercih edilenlerdir.

    Mühtedilere ihtidruanndan sorıra hoş geldin hediyesi olarak da anlarnlandınlabilecek elbise parası verilmesi adeti vardı. Bu paraya kisve-baha denilmekte idi ve Tanzimat döneminde genelde 150 guruş verilmekte idi. Zaman zaman mühtedilerin statülerine göre bu mikdar artabilmekte idi.

    1841 tarihli bir belgede de yine ihtida edenlere verilen kisve bahadan bahsedil-mektedir, 16 mühtediye kisve baha verildiği, 15'ine 150 guruş, birine 600 guruş ol-mak üzere toplam 2850 guruş kisve-baha verildiği ifade edilmektedir.55

    Daha önce bahsi geçen papaz iken ihtida eden Derviş Mustafa'dan bahseden belgenin üzerinde, bunun gibi ihtida edenlere verildiği gibi 150 kuruş kisve babasının verilmesi ve sünnet edilmesi için de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ye gönderilmelen uygun görüldüğü ifade edilmektedir.56

    Mühtedilere ihtidruanndan önce veya sorıra tepkiler olabilmiştir. 1860 tarihli bel-gede İstanbul'da, Elenko'nun babası bundan önce Müslüman olup Yusuf ismini alır. Galata'da Yunan tebaasından mağazacı Mihayil'in evinde oturmaktadırlar ve Miha-, yil Elenka'ya gelip 'Eğer Müslüman olursa seni ateşe atıp yakarlar' diyerek korkut-muş, babasının sandığından da bir mikdar akçe ve gümüş alıp kızı da Beşiktaş'ta bir fukara evine götürüp bırakmış daha sorıra gelip onu alacağını söyleyip kendisi de sa-vuşmuştur. Babası bir süre sorıra Mihayil'i buldurup tutuklatmış, elindekileri teslim

    53 BOA. DH. MKT. 1774/17 (8 Rabiülevvel1308/22 Ekim 1890). 54 BOA. OH. MKT. 1151/56 (22 Muharrem 1325/7 Mart 1907) 55 BOA. Cevdet Maliye 31785 (12 Zilkade 1257/26 Aralık 1841) 56 BOA. Cevdet Adiiye 4273 (Muharrem 1259/Şubat 1843)

    298

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    etse de Elenka ile ilgili kısımları inkar etmiştir. Belgede, 'halbuki eğer Elenka Miliayii

    onu korkutmasaydı, aklını başından almasaydı, babası gibi Müslüman olmak istedi-

    ğini belirtmiş ve Zapliye'de Miliayii ile ilgili olarak tutulduğunu ve artık Müslüman

    olduğunu (Elhamdülillah) din-i batıldan çıkıp Hak dini kabul ettiğini ifade etmiş ve ınisafirhanede kalmak istemediğini beyan ederek bu hususta gereğini istemiştir'7 '

    Kartal kazasında sakin Rum milletinden iken ihtida eden Mehmed Aziz'in kız

    kardeşinin de ihtida niyetinde olduğu ve dayısı Todori tarafından Heybeliada'ya gö-türülerek baskı altına alındığının belirtilmesi üzerine, konunun araştırılması gerek-tiği ifade edilmektedir.5s

    Zaman zaman din temsilcilerinin de ihtidalara tepkilerini gösterdikleri tespit

    edilmiştir. 1888 tarihli belgede Silivri kasabası ahalisinden Anastasyan'ın ihtida et-

    mek istemesi üzerine toplanacak meclise kaymakam tarafından yapılan davete ica-

    bet etmeyen Silivri metropolili'nin uyarılması ve hakkında soruşturma yapıldığı, bu

    metropolitin değiştirilmesinin talep edildiği ifade edilmektedir.59

    Zaman zaman Müslümanların müdahaleleri de belge ve aniatılara konu olmuş

    tur. 1835 yılında İstanbul'a gelip 9 ay kalan Miss Julia Pardoe misafir kaldığı konakta bir Rum kızından bahsetmekte, bir takım menfaat düşkünü kimselerin teşviki ile Müs-

    lüman olduğunu ifade eder. Kendisiyle görüştüğiinde aslında kızın Müslüman olmak

    aklında bile yoken, eski dindaşlarından 'dönme (Hıristiyanlıktan ayrılma)' olması do-

    layısıyla utandığını, İslam'da Müslüman olmak sadece birkaç kelimenin söylenme-sinden ibaret iken çıkışın cezasının ölüm olduğunu bu sebeple kızın eski dinine dö-nemediğini belirtmektedir.60

    Müht~diler en çok sıkınhda olmaları dolayısıyla arzuhal sunmuşlardır. Özel-likle XVI. yüzyıl İstanbul ihtidaları için ifade edilen, mühtedilere ihtidalarından sonra

    tevdi edilen Devlet görevlerinin Tanzimat döneminde pek de geçerli olmadığı tespit

    edilmiştir. Zira mühtediler eğer böylesi görevlerle taltif edilmiş olsalardı görev iste-

    ğinde bulunmak için arzuhal sunmazlardı.

    Mühtedilere eğer Maliye veya ilgili daireler açısından uygunsa iş verilmiş, maaş

    bağlanmış ama uygun değilse bir icraatta bulunulamamıştır. İşe yerleştirmelerde de herkese uygulanan kurallar uygulanmış, ehil olmak göz önünde bulundurulmuş

    tur. Bazen de padişahın şamndan olmak üzere yardım edildiği ifade edilmiştir. Ev veya geçirnlik isteyen mühtedilere de mümkün olduğunca ve mümkünse yardım

    edilmiştir.

    57 BOA. MVL 362/91 (3 Safer 1277/2 Ağustos 1860). 58 BOA. DH. MKT. 1751/39 (28 Zilkade 1308/5 Temmuz 1891). 59 BOA. DH. MKT. 1560/50 (26 Safer 1306/1 Kasım 1888) konuyla ilgili diğer belge BOA. DH. MKT.

    1568/112 (23 Rabiilievvel 1306/27 Kasım 1888). 60 Miss Julia Pardoe, Yabancı Göziiyle 125 Yıl Öııce İstaııbııl, Çev. Bedriye Şanda, İstanbul, 1967, s.

    160.

    299

    1'

  • ' .• - .:

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    Mühtecü İsmail, 1851 tarihini taşıyan arzuhalinde61 bir buçuk yıl önce Müslü-man olduğunu, 60 yaşında olup, malı mülkünün elinden alındığını, eviadıyla ölme-yecek kadar geçimlikle idare ettiğini fakat şu aralar elinde bir şey kalmayıp, bir işte

    istihdam olunmadığından sefalete düştüğünü ve bu arzuhale cesaret ettiğini belirt-A

    mektedir. Devarıunda, idaresi için yeterli miktar maaş ile Tersane-i Amire'de kayı-

    rılmasını istemektedir. Konuyla ilgili 14 Receb 1267/16 Mayıs 1851 tarihli cevapta,

    mühtecü İsmail'in arzuhalinin görüşüldüğü, fakat haline uygun bir tarafta bir hizmet A

    bulunamadığı ve Tersane ve Feshane-i Amirelerde dahi istihdam ile ilgili arzuhalinin

    geri gönderildiği ifade edilmiştir.

    1851 tarihli belge, Eyüp sakinlerinden Esma hatuna açıktan maaş tahsisinin uya-

    mayacağına dair Maliye takririni içermektedir.62

    Mühtecü Hasan ve eşi Emine Hatun'un arzuhalinde, Hasan, bir önceki Zaptiye

    Müşiri zamanında eşi ile Müslüman olduğunu ve Paşa'nın iradeleri ile Tamga me-

    murluğu ile geçinirken, bu sıra kendisine ruhsat verilip, boşta kaldığını ve sefalete

    düştüğünü yazarken; kendisine yardım edecek kimsesi olmadığından Padişah'ın

    merhametiyle durumuna hürmeten ve emektar durumda olduğu için yine önceki hizmette kayırılmasını istemektedir. Cevabı: yazıda ise, Bab-ı Zaptiye'de Hasan'a uy-

    gun bir iş olmadığı, istediği Tamga memurluğu veya buna benzer görevlerin Rılsfı.

    mat Muhasebesi tarafından idare edildiği için Maliye Nezareti'ne havale edildiğin

    den gereğinin yapılması ifade edilmiştir.63

    Bir başka belgede ise, Maliye Nazın'na gönderilen yazıda,64 mühtedl Hüseyin,

    oğlu Yusuf ve eşi Hanife Hatun'un yardıma muhtaç olduklarının bildirildiği aktarıl

    maktadır. Benzerleri gibi, Silivri Kapısında, satılık olan bir evi satın alarak oturma-

    ları için 1200 guruşun sadaka-i padişahl olarak verilmesinin Meclis-iVala'da da uygun görüldüğü, söz konusu meblağın hazineden verilmesi gerektiği bildirilmiştir.

    1853 tarihli Maliye Nezaretinden Meclis-i Vala'ya gönderilen belgede, ihtiyaa

    dolayısıyla maaş isteğinde bulunan mühtediye Fatmahatuna maaş ve ta'yinatın tah-sis ve i' tası usule uygun olmadığından durumun Meclis-i V ala'ya havalesinin uygun olduğu ifade edilmektedir.65

    Mühtediler çeşitli sıkıntılarının giderilmesini istemişlerdir mesela mühtedi A

    Mehmet berber esnaflığa idhalini istemektedir.66 Tophane-i Amire'ye gönderilen ya-A

    zıda mühtedi Tahir'in Mühendishane-i Amire'ye al.ıruiı.ası hususıındaki arzuhalin gön-

    derildiği ifade edilmektedir.67 Mühtedi Hasan'ın iskan edecek bir yeri ve bir taraftan

    61 BOA. A. MKT. NZD. 34/27. 62 BOA. MVL. 327/57 (14 Rabiülevvel1267/17 Ocak 1851). 63 BOA. A. MKT. NZD. 51/15 (23 Cemaziyelevvel1268/16 Mart 1852). 64 BOA. A. MKT. MVL. 57-A/72-5 (3 Muharrem 1269/17 Ekim 1852). 65 BOA. MVL. 333/58 (17. Ş. 1269/26 Mayıs 1853). 66 BOA. A. MKT. NZD. 53/84 (9 Receb 1268/29 Nisan 1852). 67 BOA. A. MKT. NZD. 46/93 (9 Safer 1268/4 Aralık 1851).

    300

  • Dinsel ve Kültürel Farkhlıklann Birarada Yaşaması

    medar-ımaaşı olmayıp, Dersaadet Zaptiyeliğinde istihdamını istemiş, Hasan'ın du-

    rumu merhamete şayan görülüp gereğinin yapılması talimatı verilmiştir.68 Tophane-i ~

    Amire'ye gönderilen yazıda ise Mühtediye Fatma Hatun ile, oğlu mühtedi Mehmed'e

    tahsis edilmiş ancak bir süre sonra kesilen maaşın ve ta'yinatın yeniden verilmesi için

    gerekenin yapılması istenmektedir.69 Açıkta kalarak zarurete düşmüş olan mühtedi

    Hurşid Tersane-i Amire de bir hizmetle kayırılmasını ister ancak, ona uygun iş bu-lunamadığı bildirilir.7°

    Hazine-i Hassa Nazırı'na gönderilen mühtedi saatçi Ahmet Raif Efendi'nin Hırka-i Saadet Cami-i Şerili muvakkithanesine me'muriyeti isteğiyle sunduğu arzu-

    hal görülmüş ve mühtedinin sevindirilmesi için gereğinin yapılması istenmektedir.71

    Serasker Paşaya gönderilen yazıda da mühtedi Mustafa'nın Mekteb-i İdadiye kabu-lünü istemiş, llsana aşina ve merhamete şayan olduğu için gereğinin yapılması isten-mektedir.72 1851 tarihli arzuhalinde mühtedi İsmail bundan birkaç sene önce Alla-hın hidayetiyle ailece Müslüman olduklarını ancak kendisinin altmış yaşlarında bir

    ihtiyar olduğunu ailesini geçindirmek için mikdar-ı kifaye maaş ile Tersane-i Amire ~

    veyahud bir mu'temedlik veya Feshane-i Amire'de uygun bir işle kayırılmasını ister.

    Cevabi olarak arzuhalinin görüldüğü, kendisine uygun iş olmadığı ve yine de bu ko-

    nuda gerekenin yapılacağı ifade edilmektedir.73

    Lehli mültecilerden uzun süre İstanbul'da ikamet edenlerden mesela Kont Çay ka Meşihat-penahl'den İslam'la şereflenmek istediğini, bu konuda gerekli telkinatın ya-

    . pılmasını ve isminin de değiştirilmesini istemiştir.74

    Tophane-i Amire'ye gönderilen yazıda, şeref-i İslam ile müşerref olan Mekteb-i Harbiye talimcisi Murat Ağa'nın Nizamiyye Süvari Binbaşılığına atanıp kendisine ni-şan verilmesi için Maliye N ezaretine yazı yazılması gerektiği ifade edilmektedir.75

    1850 tarihli belgede ise ihtida eden ve fenn-i mimari ile hendeseye vukuflarından dolayı malıiye yedi yüz ellişer kuruş ile Macar Ahmed Efendi'nin Darülfünı1n ve Veli Ağa'nın da Selimiye Kışlası'nda memuriyetleri için gerekenin yapılması is-

    tenmektedir.76 •·

    Mühtedi miras meselesine de dahil olabilmiştir zaman zaman. Bazen vans ola-

    rak bazen de mfuis olarak. Konuyla ilgili tespit edilen belge77 1 Ramazan 1275/5 Ni-

    san 1859 tarihini taşımakta ve Handye Nezareti ağalarından mühtedi Yakub Ağa'nın

    68 BOA. A MKT NZD. 84/11 (20 Şevval1269/27 Temmuz 1853). 69 BOA. A MKT. NZD. 76/78 (4 Receb 1269/13 Nisan 1853). 70 BOA. A. MKT. NZD. 57/10 (17 Şevval1268/4Ağustos 1852). 71 BOA A. MKT. NZD. 46/37 (25 Muharrem 1268/20 Kasım 1851). 72 BOA A. MKT. NZD. 3640 (9 Şaban 1267/9 Haziran 1851). 73 BOA. A MKT. NZD. 34/27 (12 Recep 1267/13 Mayıs 1851). 74 BOA. AMKT. NZD. 21/47 (13 Safer 1267/18 Aralık 1850). 75 BOA A MKT. NZD. 12/49 (10 Şevval 1265/29 Ağustos 1849). 76 BOA C. MF. 144/7190 (10 Zilhicce 1266/17 Ekim 1850). 77 BOA. Z. B. 1/77.

    301

  • İSTANBUL TECRÜBESİ

    vefabndan bahsedilmektedir. Yakup Ağa'nın Balat'ta oturan kız kardeşinin evinde

    vefat ettiği ve 50-60 bin guruş nakdinin bu kardeşi tarafından saklandığı belirtilmek-tedir. Ölen mühtedinin vfuis-i mutlakası Ümmü Gülsüm tarafından yapılan bu iddi-

    aların tedkik edildiği söz konusu meblağdan 14 bin guruşun çıkarıldığı fakat, daha çok nakdi olduğu konusunda ısrar edildiği beyan edilirken mühteclinin kız karde-

    şinin itirazı üzerine, durumun tahkiki için Şer'i Şerife havale edildikleri ifade edil-

    mektedir. ~ .

    Mirasla ilgili olarak, Tophane-i Amire'ye mensup Ist:ihkfun Alayı tabip binbaşı-larından olup ihtida eden Meliıned Rafet Efendi'nin zevceleri Kalyapi ve Mari Ko-midas ile bunlardan mütevellit evlatlarının vfuis-i meşru olduğuna dair yazı yazıl

    dığı beyan edilmektedir.78

    Müslüman olduktan sonra tekrar eski dinine dönmek isteyenlerle de karşılaşıl-

    .--. mıştır. Mesela Ermeni taifesinden çizmed esnafından Avakim adlı zımmi 1258/1842 senesinde huzuru şer'i şerife gelerek akil baliğ olduğu halde din-i batıladan ayrılıp Kelime-i Şehadet'i tekellüm ederek İslam dinini kabul etmiş ve ismi de Mehmet ol-muştur. Bu defa (el-ıyazu billah-i Teala) İslam'dan çıkıp mürted olduğunu ifade et-miş, bunda ısrar edince İstanbul Galata Mahkemesi'nden verilen katı hükmü verilmiş

    ancak Mehmet bir kere daha Meclis-i Hassı Vükela'ya getirilip burada da sorgulan-

    mış, ancak ısrarında devam etmiştir, bunun üzerine katli için ferman buyrulması is-

    tenmiştir. Cevaben İrade-i Mesail-i Mühimmede şayet durum belirtildiği gibi ise katl

    olunması gerekeceği ifade edilmektedir. Ancak belgede durumun sonucu takip edile-

    memektedir. Yani ka tl hükmünün uygulanıp uygulanmadığı, ne zaman ve nasıl uy-

    gulandığı belgede yer almamaktadır.79

    1891 tarihli belgede Silivri kasabası ahalisinden Gavril isimli şahsın hanımı ve kızı ile birlikte ihtida ederek gerekli muamelenin yapılması için müracaat ettikleri,

    ancak hanımmın eski dinine rucfr etmek maksadıyla kaybolduğunun bildirildiği

    ifade edilmektedir.80

    Zaman zaman mühtediler suça da karışmışlardır. Hırsız bir mühtediden bahse-

    den diğer belge ise 26 Zilkade 1264/25 Ekim 1848 tarihli olup Zaptiye Müşirine ait-tir.81 Belgede mühtedi Hasan'ın, Arnavudköyü'ndeki bakkal dükkanından, Çorbacı

    Anesti'nin eşyalarını aldığının Meclis-i Zabtiye'de kailltlandığı ve eşyalardan şalvar dışında hepsinin bulunmasına rağmen, Hasan'ın böyle bir harekete cesaretinden do-

    layı cezalandırılması gerektiği ifade edilmektedir.

    78 BOA. BEO. 1224/91776 (28 Cemaziyelevvel1316/14 kim 1898) (Tophane, 85337). 79 BOA. İrade-i Mesail-i Mühime (Mürted), 1825 (24 Şevval1259/17 Kasım 1843). 80 BOA. DH. MKT. 1804/24 (18 Cemaziyelahir 1308/29 Ocak 1891). 81 BOA. A. MKT. 156/26.

    302

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    Sonuc >

    Osmanlı Devleti'nde İstanbul'da çok milletli ve kültürlü ve dinli ortak yaşamların sonuçlarından birisi olan ihtida ve bunun faili mühtedi profili örnekleri aktarıldı. Bunlardan anlaşıldığı üzere, ihtidaiarda içinde bulunulan dönemin nezaketinin de etkisiyle olsa gerek yönetimin öngördüğü prosedüre uyulmaya çalışılmıştır.

    Mühtediler dini, psikolojik vb. sebeplerle ihtida edebilmişlerdir. Ekonomik s~ beplerin dile getirildiği belgeye bizzat rastlanmasa da çeşitli ihtiyaçların giderilmesi yönünde sunulan arzuhallerden, mühtedilerin böylesi bir beklenti içinde oldukları sonucuna vanlabilir. Aynı mesele farklı açıdan yorumlandığında ise, Devletin müh-tedilere her hangi bir ayrıcalık tanımasının sözkonusu olmadığı, onlara ekonomik iyileştirmelerde bulunmadığı kanaatİ ortaya çıkacaktır. Bu dönemde mühtedilerin beklenti içinde sundukları dilekçelere, ilgili dairenin uygun gördüğü ölçüde olumlu cevap verilmiş, şayet mühtedi gerçekten muhtaç veya görevi hak ediyorsa bu hususta gerekenin yapılacağı ifade edilmiştir.

    Mühtediler ihtidaiarından sonra isimlerini değiştirmişler, elbise parası verilmiş, bunun yanı sıra kendi dindaşlarından tepkiler de görebilmişlerdir.

    Zaman zaman bir miras davasında zaman zaman da bir hırsızlık davasında bel-gelere konu olan mühtedilere, Müslim ve Gayrimüslim vatandaşıara uygulanan hü-kümler uygulanınıştır. Pratiğe aktarırnda Osmanlı'nın diğer bölgelerinden daha ti-tiz davranıldığı sonucuna da dalaylı olarak varılmıştır.

    ,.

    303

  • ... -:.

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    Ekler

    ...

    ı ·.·

    •.

    Cevdet Adliye 4313 (14.5.1259)

    ' ' . '

    f , .. ·.

    . -

    .. .,tÇ\ t .....,r"'!Y -/.•~.,/) ı::e-J.~.,;.. ~.,..,.tp.,)...ıi-.o: j V,ı.J•(:(J.üJ ,>,,t. • .,J ,)i;J,;;J t!~~~.,J {!.P fd ~~ L ..ı4J ' ~~.VC.:~\9-/ ~;.:..;.,gıı:ic~/,.ıı,

    .• :: • • • .. * •C ,. i .. ;

    304

    ı 'L

  • i r'l ! 1 ' 1

    ı i

    ı ı ı ,

    i

    !r ı ' !

    '

    ı 1

    i

    : ~

    i~ . e < .. ~· . c. = • :·:

    ; ır. o

    (

    · Kültürel Farklılıkl Dinsel ve ann Birarada Yaşaması

    . .. ~;. . ~ .

    ..c . . . . . .

  • ' / '

    . ' .,

    -- .

    A.M. 2/6 (22.N.l276)

    İSTANBUL TECRÜBESİ

    ---------------·,,·--., .. -

    !; .

    :

    306

    ' --.-..J ! ' '

    . ·ı

    ' '

  • ,, ..

    lıtı . '\)!

    lOS

    ~

    (8S8l sı:Aı:ıw OZ/17LGI p?AA;l .lı:~ittr.?

    ·-· -~-·

    'Ili ri(}.. 1. if- ı: iPvı

    fl-~~-~ ~ ~· ~ '· 1 . . . . . ' - .:.; . ~.1: .. · .,· ., . 'mli'~ o f!l ' ". ·1, 1"' '-~ 1 ••• • . . · ·1n..-; .-1(·_· :'"• . . . . .~ . _· •4: •

    ıı;. l$1> ~~ . ll;, ·1~ ıq, . -r 11' '\'.i) ~ tv '\17 Vi) . o.t fk . . Vt· . 1'' 1ft • · · · 11' 1 p '0-' lfıflrf lfı~., ~(r)

    . . f ~

    . 1f. fi;~ ,;/.1tPı~ıi1'4' i~ ırh't-1 tnr, M tffriılfJP,1;? rınvınf1ftl 9 N.~ J · • .1

    i ' "' r. ,, .. ,.·r· ı·' ·"'n 1 . 1.17''(;. (.IY~"' fM i ~

    ··< • tı

    .• E.i

    ·;~~ı DJ ... . ''S: g• -•• . "'.:1 , .

    ..... .. ,

  • İSTANBUL TECRÜBESİ

    MVL. 362/91 (3. S. 1277)

    ,,...:;.

    308

  • Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması

    ı .

    ı

    MKT. UM. 286/85 (8 Zilkade 1273/1 Temmuz 1857)

    MVL. 97/55 (24.5.1267)

    ,.

    309

    Button1: Button2: Button3: