40
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK ve UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

Tüm yayın ve kullanım hakları İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine aittir. Hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ders notlarının içeriğinden yazarları sorumludur.

Page 2: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

BÖLÜM: ORTAK DERS

DÖNEM (GÜZ / BAHAR): GÜZ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI: 2013-2014

DERSİN ADI:

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I

DERS NOTU YAZARININ

ADI-SOYADI:

PROF. DR. ALİ ARSLAN

YRD. DOÇ. DR. ABDURRAHMAN BOZKURT

2 / 40

Page 3: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

3. HAFTA

DERS NOTU

3 / 40

Page 4: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

İÇİNDEKİLER

4. YENİ OSMANLILAR HAREKETİ

4.1. Mustafa Fazıl Paşa’nın Desteği ve Yeni Osmanlıların Avrupa’daki Faaliyetleri

4.2. Yeni Osmanlılarla Rejim Taraftarları Arasındaki Fikir Çatışmaları

4.3. Padişah Abdülaziz’e Karşı Muhalefet

4.4. Uluslararası Faktörler ve Londra Sözleşmesi (1871)

4.5. Ulusal Ayaklanmalar

4.6. Abdülaziz’in Tahttan İndirilişi ve V. Murat’ın Tahta Çıkarılışı

5. I. MEŞRUTİYETİN İLANI (1876)

5.1. İstanbul (Tersane) Konferansı (1876)

5.2. I. Meşrutiyete Karşı Muhalefet

5.3. Mithat Paşa’nın Azli

5.4. Kanun-ı Esasi’nin Temel Özellikleri

5.5. Meclis-i Umumi, Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Âyan

5.6. 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) ve İkinci Dönem Meclis-i Umumi

5.7. Meclisin Tatili

5.8. 93 Harbi’nin Sonuçları

5.9. Çırağan Sarayı Vakası (20 Mayıs 1878)

Ek 4: Yeni Osmanlılar

Ek 5: Kanun-ı Esasi Metni

4 / 40

Page 5: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

ÖZET Yeni Osmanlılar hareketinin hangi şartlar altında, neden ve nasıl ortaya çıktığı izah edildikten

sonra bu hareketin önde gelen şahıslarının fikirleri ele alınacaktır. Yine bu bağlamda Yeni

Osmanlıların, rejim taraftarlarıyla mücadeleleri, I. Meşrutiyet’in ilanı ve sonrasında yaşanan

gelişmeler değerlendirilecektir.

5 / 40

Page 6: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

4. YENİ OSMANLILAR HAREKETİ Her ne kadar bir önceki yüzyıla göre daha olumlu görünse de Osmanlı Devleti’nde 19. asır

reform hareketleri sistemli bir plan çerçevesinde hayata geçirilememişti. Genel olarak

Tanzimat dönemi devlet adamlarının zihinlerinde, reformların Batılılaşma yoluyla

gerçekleşeceğine dair yanlış bir kanaat hâkimdi. Bu kanaat, Batılı toplumlara özgü

yöntemlerin Osmanlı toplumuna uygulanmak istenmesine neden oluyor, kalkınma yolunda

kısmi ve göreceli bir gelişme yaşanırken toplumsal dinamikler temelinden sarsılıyordu.

Tarihsel sürecin gerektirdiği değişimler, bariz bir gecikmeyle gerçekleşiyor ve bunlar başarı

olarak kabul ediliyordu. Misal olarak Osmanlı Devleti’nde Batı tipi ilk ve orta öğretimin

yaygınlaştırılmaya çalışıldığı yıllarda Batı’da üniversite ve akademilerde ciddi bilimsel

çalışmalar yapılıyordu.

Tanzimat döneminde, Osmanlı Devleti’nde beklenen kalkınma ivmesi yakalanamadı. Eksik

ve hataları olsa da yapılan reformların tabana yayılmasında ciddi sıkıntılar yaşanıyordu.

Reformları yürüten “Tanzimatçı” devlet adamları ve devlet mekanizmasına eklemlenmiş olan

aydınlar, bu sorunların Batılılaşma sayesinde aşılabileceğini savunuyorlardı. Bu görüşlere

karşı çıkan ve kendilerine Yeni Osmanlılar adı verilen aydınlar ise Tanzimat döneminde

uygulanan yöntemleri tartışmaya açtılar. Osmanlı devlet mekanizmasının ve toplumunun

kendi iç dinamikleri içerisinde yeniden yapılandırılması gerektiğini savunan Yeni Osmanlılar,

rejimin değişmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Yeni Osmanlılar, yapılacak değişim için

referans olarak Batı’yı değil İslam’ı esas alıyorlar; meşveret yani danışma mekanizmasının

işlevsel hâle getirilmesi yoluyla idari değişiklikler yapılabileceğini ileri sürüyorlardı. Onlara

göre bu esaslar çerçevesinde hazırlanacak bir anayasa ve kurulacak bir parlamentonun yer

alacağı meşruti bir idare sorunların çözülmesini sağlayacaktı. Batı’ya ait argümanları değil

daha ziyade İslami referansları esas alan Yeni Osmanlıların yönetime karşı toplumsal destek

sağlayarak yapılacak değişiklikleri tabana yaymak istedikleri anlaşılıyordu. Aralarında Şinasi,

Namık Kemal, Ali Suavi ve Ziya Paşa gibi devrin önemli aydınlarının bulunduğu Yeni

Osmanlılar basın ve yayın yoluyla düşüncelerini halka anlatmayı tercih ettiler. Tercüman-ı

Ahval, Tasvir-i Efkâr ve Muhbir gibi gazeteler aracılığıyla düşüncelerini yaymaya çalışan

Yeni Osmanlılar, 1865 yılında kurdukları Yeni Osmanlılar Cemiyeti etrafında örgütlenmeye

çalışırken mevcut rejim ve taraftarları ile karşı karşıya geldiler. Yeni Osmanlılar hareketini

daha iyi anlayabilmek için bu hareketin ileri gelenlerinin yetiştikleri şartlar, yaptıkları

görevler ve düşünceleri çok iyi bir şekilde tahlil edilmelidir.

6 / 40

Page 7: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

4.1. Mustafa Fazıl Paşa’nın Desteği ve Yeni Osmanlıların Avrupa’daki Faaliyetleri

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş,

üst düzey memuriyetlerde görev almıştı. Önce maarif, daha sonra maliye nazırlığına atanan

Mustafa Fazıl Paşa, başarılı olmasına rağmen Sadrazam Ali Fuad Paşa ile anlaşamadığından

görevinden alındı. Bundan sonra Meclis-i Âli-i Hazâin Başkanlığına atanan Mustafa Fazıl

Paşa, padişaha bir tezkire yazarak hükûmetin mali politikalarını eleştirmesinden dolayı

görevinden azledildi ve paşanın İstanbul’dan ayrılması istendi. Mısır Hidivi olan ağabeyi

İsmail Paşa, onun Mısır’a dönmesine izin vermeyince Avrupa’ya gitti. Bu sırada padişah

iradesiyle Mısır’da veraset sisteminin değiştirilmesi (hanedanın en büyük çocuğu yerine,

hidivin oğlunun tahta geçmesi) nedeniyle Mustafa Fazıl Paşa hidiv olma hakkını da kaybetti.

Bütün bunlardan dolayı Osmanlı Hükûmeti’ne karşı bir tavır sergileyen Mustafa Fazıl Paşa,

padişaha bir mektup yazarak yapılan yüzeysel ıslahatların devletin kurtuluşu için çözüm

olamayacağını ve idarenin değiştirilmesinin gerekli olduğunu bildirdi. Ayrıca Mustafa Fazıl

Paşa, Paris’e davet ettiği Yeni Osmanlı Hareketi’nin ileri gelenlerine destek vaat etti. Namık

Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi Paris’e giderek Mustafa Fazıl Paşa’nın desteğiyle

mücadelelerini yurt dışından sürdürmeye başladılar.

4.2. Yeni Osmanlılarla Rejim Taraftarları Arasındaki Fikir Çatışmaları

Rejim taraftarlarını kendi aralarında kategorize etmek mümkündür: Eski rejim sayesinde

nemalanan ve meşrutiyetin ilan edilmesi hâlinde muhtelif menfaatlerini kaybedeceklerini

düşünen mevki ve makam sahipleri, gayrimüslimler devlet idaresine katılacağı ve halifenin

yetkileri sınırlandırıldığı için meşruti sistemin şeriata aykırı olduğunu savunanlar ve

meşrutiyet için toplumun yeterli olgunluğa erişmediğini ileri sürenler.

Rejim taraftarlarının destekledikleri Ali Paşa Hükûmeti, Yeni Osmanlılar tarafından

savunulan fikirleri değerlendirmeye tabi tutmak yerine 5 Mart 1867 tarihinde çıkardığı bir

kararname ile sansür uygulayarak bu fikirleri yasaklamayı tercih etti.

Yeni Osmanlılar, temelde Tanzimat dönemi yeniliklerine karşı olmadıkları gibi bu

yeniliklerin yeterli olmadığını temel hak ve hürriyetler dikkate alınarak geliştirilmesini

gerektiğini savunuyorlardı. Onlar, Tanzimat döneminde benimsenen zihniyetle birlikte

yeniliklerin tatbikat tarzına muhalefet ediyorlardı. Tanzimat yeniliklerinin yüzeysel bir

Batılılaşmaya yol açtığını savunan Yeni Osmanlılar, bu dönemin ortaya çıkardığı bürokrasi

anlayışına da karşı çıkıyorlardı. Yeniliklerin Batılıların dayatması ile yapılması da ayrı bir

7 / 40

Page 8: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

eleştiri konusuydu. Yeni Osmanlılar, bu nüansın Osmanlı Devleti’nin Avrupalıların vesayeti

altına girmesine yol açacağını ileri sürüyorlardı. Bilhassa Islahat Fermanı ile hayata

geçirilmeye çalışılan yeniliklerin gayrimüslimler lehine ayrımcılık sağladığı, bundan dolayı

Müslümanların ihmal edildiği düşüncesi de Yeni Osmanlı çevrelerinde yaygın bir kanaat

olarak kabul görmekteydi. Bu noktada gayrimüslimlere hak verilmesine karşı olmayan Yeni

Osmanlılar gerçek bir eşitlik istiyorlardı. Tanzimat’ın Batı tarzı hukuk anlayışına da itiraz

eden Yeni Osmanlılar, İslami esaslar temel alınarak tesis edilecek bir hukuk sisteminin hem

Osmanlı toplum yapısına daha uygun olacağını hem de toplumsal tabanda destek bulacağını

ve böylelikle daha başarılı olacağını ileri sürüyorlardı.

Birbirinden farklı düşüncelere sahip olmakla birlikte Yeni Osmanlılar, İslami esaslı köklü

reformlar yapılması, siyasi hak ve hürriyetlerin tanzim edilmesi hâlinde Osmanlı Devleti’nin

içinde bulunduğu durumdan kurtularak gelişeceğine inanıyor, bunun için de meşrutiyet

rejimini gerekli görüyorlardı.

4.3. Padişah Abdülaziz’e Karşı Muhalefet

Yeni Osmanlılar ve onları destekleyen Mithat Paşa, Padişah Abdülaziz’e ve onun kurdurduğu

hükûmetlere karşıydılar. Hükûmetlerin icraatları, baskı ve zulüm olarak değerlendiriliyordu.

Bu sırada farklı sebeplerle bazı devlet adamları, Abdülaziz’e karşı gizlice faaliyette

bulunuyorlardı. Bu durum, onları Yeni Osmanlılarla iş birliğine itti. Bu arada kendisine karşı

bir komplo düzenlenmesinden ve tahttan indirilmesinden endişelenen padişah, Mithat Paşa’ya

bu durumda neler yapılması gerektiğini sordu. Mithat Paşa, padişaha bir rapor sunarak

memleketin içinde bulunduğu bunalımların nedenlerini açıkladıktan sonra bütün Osmanlı

uyruğunun hür ve eşik kılınması, iktidarda bulanan devlet adamlarının yetki ve

sorumluluklarını belirleyen bir kanunun çıkarılması hâlinde sorunların ortadan

kaldırılabileceğini izah etti. Ancak padişah bu tavsiyeler doğrultusunda bir adım atmadı.

4.4. Uluslararası Faktörler ve Londra Sözleşmesi (1871)

Prusya’nın 1870-71 yılında Fransa’yı yenerek Alman birliğini sağlaması ve Avrupa’da büyük

bir güç hâline gelmesi uluslararası rekabete yeni bir boyut kazandırdı. Merkezî Avrupa’da

yaşanan gelişmeleri fırsata çevirmeyi planlayan Rusya, Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması ile

engellenen taleplerini yeniden gündeme getirdi. Almanya’yı ciddi bir tehdit olarak gören

İngiltere ve Fransa’nın taleplerini geri çevirmesi Rusya’yı, Almanya ile ittifaka götürebilirdi.

Bu nedenle İngiltere ve Fransa, Rusya ile uzlaşma yolunu seçti. Yaklaşık iki ay süren

8 / 40

Page 9: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

müzakereler neticesinde imzalanan Londra Sözleşmesi ile İngiltere, Fransa ve Rusya arasında

mutabakat sağlandı. Buna göre Rusya’nın Karadeniz’de tersane bulundurması ve bu

tersanelerde savaş gemisi inşa ederek Karadeniz donanmasını yeniden kurması kabul edildi.

Bu mutabakatla Osmanlı Devleti, Rusya karşısında yalnız kalıyordu. Nitekim Rusya, bundan

böyle Osmanlı topraklarında yaşanan gelişmelere doğrudan müdahale etmekte hiçbir sakınca

görmeyecekti.

4.5. Ulusal Ayaklanmalar

1875 yılında Hersek’in Nüvesin kasabasında vergi vermek istemeyen Hristiyan tebaa ile

Osmanlı zabıtası arasında çıkan münazaa genel bir isyana dönüştü. Hersek’ten Bosna’ya

oradan Bulgaristan’a sirayet eden ayaklanmalarla Osmanlı Devleti son derece zor durumda

kaldı. O sıralarda Osmanlı Devleti’ne bağlı Sırp ve Karadağ prenslik kuvvetleri bu

ayaklanmalara müdahil oldular. Başta Rusya olmak üzere güçlü Avrupa devletleri de bu

gelişmelerle yakından ilgileniyor, Osmanlı Devleti’nin Balkan milletlerine bilhassa

gayrimüslimlere zulüm yaptığını ileri sürüyorlardı. Yeni Osmanlılar ve duyarlı devlet

adamları, ayaklanmalara neden olan etkenleri ortadan kaldırmak, yeni bir hukuki ve siyasi

düzen kurarak dış müdahaleleri engellemek amacıyla meşrutiyet idaresinin tesis edilmesini

savunuyorlardı.

4.6. Abdülaziz’in Tahttan İndirilişi ve V. Murat’ın Tahta Çıkarılışı

Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Mithat Paşa, Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi, Serasker

Hüseyin Avni Paşa, Süleyman Paşa gibi bürokratlar devletin içerisinde bulunduğu durumun

sorumlusu olarak gördükleri Sultan Abdülaziz’den ve hükûmetinden memnun değillerdi.

Muhalif devlet adamlarının kışkırtmalarıyla 11 Mayıs 1876 tarihinde Fatih, Bayezıt ve

Süleymaniye medreselerindeki öğrenciler dersleri boykot ederek ayaklandılar. Halkın da

desteğiyle Babıali’ye doğru yürüyen kalabalık, padişahtan Sadrazam Mahmud Nedim Paşa ile

Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi’nin azlini istedi. İstekleri kabul edildi. “Softalar Kıyımı”

olarak bilinen bu olaydan sonra Sultan Abdülaziz, sadrazamlığa Mütercim Mehmet Rüştü

Paşa’yı, seraskerliğe Hüseyin Avni Paşa’yı atadı. Mithat Paşa da Heyet-i Vükelâ’ya tayin

edildi. Padişahın bu hamleleriyle muhalefet sona ermediği gibi daha da güç kazandı.

Bu kez muhalifler Mithat Paşa’nın konağında toplanarak Şeyhülislam Hasan Hayrullah

Efendi’ye “Padişah mülk ve milleti tahrip ve devlet hazinesini israf etti, milletin durumunun

ıslahı için tahttan indirilmesi tasavvur olunur, buna cevaz var mıdır?” şeklinde bir soru

9 / 40

Page 10: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

yönelttiler, şeyhülislamın “Bu hayırlı işe çarşaf kadar fetva veririm.” şeklindeki cevabı

üzerine ordu ve donanma elde edilerek Abdülaziz tahttan indirildi. Meşruti bir idare

kurulmasını kabul edeceğine dair söz alındıktan sonra Veliaht Murat Efendi (V. Murat) tahta

çıkarıldı. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi konusunda hemfikir olan devlet adamları,

meşrutiyetin ilanı konusunda fikir ayrılığı içerisindeydiler. Dolayısıyla yeni padişaha karşı

ortak bir cephe kurulamıyordu. Bu arada iyileşemeyecek derecede akıl hastalığına

yakalandığının bir raporla beyan edilmesi nedeniyle V. Murat, 93 günlük saltanatının

ardından tahttan indirildi. Bu kez meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamid tahta

çıkarıldı.

5. I. MEŞRUTİYETİN İLANI (1876) Meşruti sisteme geçmeye söz veren II. Abdülhamid, acele davranmak istemiyordu. II.

Abdülhamid, bir yandan Fransız anayasasını tercüme ettirirken diğer yandan anayasayı

hazırlamak üzere özel bir komisyon kurulması için irade yayınladı (24 Eylül 1876). Ne var ki

anayasayı hazırlayacak olan komisyonda meşrutiyet yanlısı Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi

aydınlardan başka Mütercim Rüştü Paşa ve tarihçi Cevdet Paşa gibi meşrutiyete karşı üyeler

dâhil çok farklı fikirlere sahip şahıslar bulunmaktaydı. Şiddetli tartışmalar neticesinde

hazırlanan ve komisyon üyelerinin hiçbirini tatmin etmeyen Kanun-ı Cedid adlı bir anayasa

taslağı 19 Aralık 1876 tarihinde padişaha sunuldu. Taslakta yürütme gücüne sahip bir padişah

karşısında, yasama yetkisine tamamen sahip olmayan bir Heyet-i Mebusan öngörülmekteydi.

Taslağa göre 120 üyeden oluşacak bu meclis üyelerinin üçte ikisi halk, üçte biri hükûmet

tarafından atanacaktı. İç ve dış borçlanmalar dâhil mali konularda meclise geniş yetkiler veren

bu taslağa göre hazırlanan kanunlar, meclis üyelerinin salt çoğunluğuyla kabul edilmesi

hâlinde padişaha sunulacak ve tasdik edildikten sonra yürürlüğe girecekti. Padişahın

onaylamadığı kanunlar, ancak mebuslar yenilendikten sonra tekrar görüşülebilecekti.

Padişaha sınırsız yürütme yetkisi veren taslak toplanma, dernek kurma, ticaret yapabilme

haklarını ve fikir hürriyetini düzenliyordu. Ancak padişah “memleketin usul ve istidadına

uygun olmadığını” ileri sürerek bu taslağa itiraz etti. Bundan sonra padişah, hazırlanan taslak

üzerinde gerekli gördüğü değişiklikleri yaptırarak bu metni Kanun-ı Esasi olarak onaylayarak

ilan etti.

10 / 40

Page 11: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

5.1. İstanbul (Tersane) Konferansı (1876)

1876 yılı ortalarında Osmanlı Devleti çok ciddi iç ve dış sorunlarla karşı karşıya kaldı. 1876

yılı Temmuz ayında Sırbistan ve Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş açarak yenilmeleri

üzerine Rusya devreye girerek Osmanlı Devleti’ni mütareke yapmaya zorladı. Rusya’nın bu

meseleyi kendi menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşturmasından endişelenen İngiltere,

Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya devletleri İstanbul’da bir konferans

toplanmasını kararlaştırdılar. 23 Aralık 1876 tarihinde açılacak olan ve “Tersane Konferansı”

olarak bilinen bu konferansta hem Balkanlarla ilgili meselelerin hem de Osmanlı Devleti’nden

istenen ıslahatların görüşülmesi kararlaştırılmıştı. Batılı ülkeler üzerinde çok büyük bir tesiri

olacağına inanılan Kanun-ı Esasi’nin ilan edildiği, konferans açıldığı gün top sesleri arasında

Hariciye Nazırı Saffet Paşa tarafından Batılı temsilcilere bildirildi. Saffet Paşa, “Meşrutiyet

rejimi ile devleti oluşturan etnik unsurların hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığını ve

bu inkılap karşısında toplantının amacının ortadan kalktığını” ifade etti. Bundan sonra

Osmanlı delegeleri konferansı terk ettiler. “Bir açılış gösterisi” olarak nitelendirdikleri bu

olaydan etkilenmeyen yabancı temsilciler, Tersane (İstanbul) Konferansı’nda aldıkları

kararları Osmanlı Hükûmeti’ne ilettiler. Buna göre Osmanlı Devleti’nin mağlup ettiği

Sırbistan’a bilhassa Karadağ’a toprak vermesi, Bosna ve Hersek vilayetlerinin birleştirilerek

muhtar tek bir vilayete dönüştürülmesi ve başına büyük devletlerin muvafakati ile Babıali

tarafından bir vali atanması, Bulgaristan’ın doğu ve batı olmak üzere iki muhtar vilayete

ayrılması ve bunların başına büyük devletlerin muvafakati ile Babıali tarafından Hristiyan

valiler atanması gerekiyordu. Ayrıca yeni tesis edilecek Bosna-Hersek, Doğu ve Batı

Bulgaristan vilayetlerinde yapılacak ıslahatları denetlemek amacıyla uluslararası komisyonlar

görev yapacak ve tarafsız bir devletin (Belçika’nın) askerlerinden müteşekkil 4 ila 6 bin

kişilik bir jandarma kuvveti bu komisyonları muhafaza edecekti. 19 Ocak 1877 tarihinde

Meclis-i Umumi’nin bu kararları reddetmesi ve padişahın da bu kararı onaylaması üzerine

yabancı temsilciler bundan sonra yaşanacak olanlardan sorumlu olmadıklarını bildirerek

İstanbul’u terk ettiler.

5.2. I. Meşrutiyete Karşı Muhalefet

I. Meşrutiyet’e karşı çok ciddi bir direniş olmasa da sokaklara meşrutiyet karşıtı imzasız

bildiriler atıldı ve duvarlara afişler yapıştırıldı. Halkı meşrutiyete karşı kışkırtmaya yönelik bu

eylemleri soruşturan Mithat Paşa, aldığı bir jurnal üzerine aralarında Kazasker Gürcü Şerif,

Dağıstanzade Muhyeddin Efendi ve Ramiz Paşa’nın bulunduğu yirmiden fazla şahsın sürgüne

gönderilmesi için II. Abdülhamid’e müracaat etti. Yargısız kimseyi sürgüne

11 / 40

Page 12: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

gönderemeyeceğini açıklayan padişahı istifa etmekle tehdit eden Mithat Paşa, bu talebinin

Kanun-ı Esasi’nin 113. maddesine uygun olduğunu dile getirdi. Neticede sürgüne gönderilen

muhalifler etkisiz hâle getirildiler. İleride padişah aynı metodu, başta Mithat Paşa olmak üzere

ileri gelen Yeni Osmanlıları etkisiz hâle getirmek için kullanacaktı.

5.3. Mithat Paşa’nın Azli

Onayına sunulan bir nizamname tasarısının uzun süre padişah tarafından onaylanmaması

üzerine Mithat Paşa, ağır dille bir yazı kaleme alarak padişahı görevi ile ilgili olarak tenkit

etti. Bunu gerekçe gösteren II. Abdülhamid, Mithat Paşa’yı sadaretten azlederek Avrupa’ya

sürgüne gönderdi. Akabinde Namık Kemal de Midilli’ye sürüldü.

Mithat Paşa’nın ülkeyi terk etmesini emretti. Avrupa’ya giden Mithat Paşa’nın Girit’e

dönmesine izin verildi. 1878 yılında Suriye Valiliğine atanan Mithat Paşa, Padişah

Abdülaziz’in öldürülmesi ile suçlandığından İzmir’de Fransız Konsolosluğuna sığındı.

Hükümetin güvencesi üzerine teslim olan Mithat Paşa yargılandı ve Abdülaziz’in ölümüne

neden olmaktan suçlu bulunarak ölüm cezasına çarptırıldı. İngiltere’nin müdahalesiyle cezası

ömür boyu hapse çevrilen Mithat Paşa Taif’e gönderildi ve burada öldürüldü.

5.4. Kanun-ı Esasi’nin Temel Özellikleri

1. Bir kurucu meclis ya da parlamento tarafından hazırlanmadığı için Kanun-ı Esasi

“Ferman Anayasa” özelliği taşır.

2. 12 kısım ve toplam 119 maddeden oluşan Kanun-ı Esasi’de; devlet monarşik yapısını

muhafaza ediyordu. Saltanat hakkı Osmanoğulları soyuna ait olup onların bütün hakları

umumun kefaleti altındaydı.

3. Devlet yapısı teokratik karakterini muhafaza ediyordu. Devletin dini İslam’dı. Aynı

zamanda halife olan padişah şeriat kurallarının uygulanmasından sorumluydu. Ayrıca devlet

örgütü içerisinde Şeyhülislamın da özel bir yeri vardı. Kanunlar dinî kurallarına aykırı

olamazdı. Şeriye mahkemeleri de varlığını sürdürüyordu.

4. Yetkileri son derece geniş olan padişahın sadrazamı, vekilleri, şeyhülislamı seçme ve

atama hakkı vardı.

5. İki meclisli olan yasama organından (Meclis-i Umumi) Heyet-i Ayan kanadının üyeleri

doğrudan padişah tarafından seçilirlerdi. Genel seçimlerle oluşan Heyet-i Mebusan’ın

yetkileri ise kısıtlıydı.

12 / 40

Page 13: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

6. Heyet-i Vükela üzerinde padişahın mutlak söz ve etkisi vardı. Vekiller de meclise değil,

padişaha karşı sorumluydu.

7. Kanun tanzimine ya da mevcut kanunlardan birinin tadiline dair teklif yapma hakkı

padişah tarafından atanan Heyet-i Vükela’ya aitti. Heyet-i Mebusan’ın bu yöndeki bir

teklifinin görüşülebilmesi için padişah iradesi ve Şura-yı Devlet kararı gerekiyordu. Heyet-i

Mebusan’da kabul edilen bir kanun, önce Heyet-i Ayan’ın ardından padişahın onayına

sunulurdu. Heyet-i Ayan’ın veto ettiği yasa, o toplantı yılında gündeme getirilemezdi.

Padişahın yasayı veto ettiği durumlarda yasanın yeniden gündeme gelebilmesi için meclisin

yenilenmesi şarttı.

8. Padişahın basit gerekçelerle Heyet-i Mebusan’ı feshetme yetkisi de vardı.

9. Meclislerin toplantı hâlinde bulunmadığı dönemlerde, yürütme organları (Heyet-i Vükela

ve padişah) ülkeyi kanun kuvvetindeki kararlarla yönetebilirdi.

10. Geniş yetkilere sahip bulunan padişah “kutsal ve sorumsuz” da sayılmıştı.

11. Yasama ve yürütme organlarının yetkileri ile ilgili olumsuz hükümlere karşın yargı

organının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik hükümler dikkat çekmekteydi.

Kanun-ı Esasi, kimsenin yasayla bağlı olduğu mahkemeden başkasına gitmeye

zorlanamaması, bir davaya ancak ait olduğu mahkemede bakılabilmesi, mahkemelerin kendi

görev alanlarına giren davalara bakmaktan kaçınmamaları, var olan belli mahkemeler dışında

olağanüstü yargı mercileri ya da yargı kararı vermeye yetkili özel komisyonlar kurulmaması,

yargılamanın aleni olması, herkesin mahkemelerde kendisini ve davasını savunabilmesi,

işkence ve eziyetin yasaklanması gibi konularda düzenlemeler içeriyordu.

12. Kanun-ı Esasi, Osmanlı Devleti uyruğu olan herkesi, din ve mezhebi ne olursa olsun

“Osmanlı”, yasalar önünde de “eşit” saymakta, kişi özgürlüğüne ve kişi dokunulmazlığına,

din ve ibadet özgürlüğüne yer vermekteydi. Ancak Kanun-ı Esasi’de düşünce özgürlüğünden

bahsedilmemekte ve “Basım kanun dairesinde serbesttir.” şeklinde genel bir hüküm

bulunmaktaydı.

13. Yargı ve temel haklar konusunda Kanun-ı Esasi’nin en olumsuz hükmü ise padişaha

“hükûmetin emniyetini ihlal ettikleri” bir polis soruşturması sonucu anlaşılan şahısları

sürgüne yollama yetkisini veren 113. madde idi.

14. Ekonomik alanda mal ve mülk güvenliğini koruyan Kanun-ı Esasi, ortaklıklar kurabilme

hakkını tanımakta, vergilemede kanunilik ve herkesin “kudreti nispetinde” vergi ödemesi

ilkelerini kabul etmekteydi.

13 / 40

Page 14: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

15. Kanun-ı Esasi’de, hiçbir hükmünün hiçbir sebep ve bahaneyle askıya alınamayacağı,

uygulamadan düşürülemeyeceği bildirilmekte, “görünüşte anayasanın üstünlüğü ve

bağlayıcılığı ilkesi” benimsenmekteydi. Fakat gerçek bir güvence yoktu.

5.5. Meclis-i Umumi, Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Âyan

Kanun-ı Esasi’ye göre yasama görevini yerine getirecek olan Meclis-i Umumi; Heyet-i

Mebusan ve Heyet-i Âyan adlı iki heyet(meclis)ten oluşacaktı. Bu heyetlerden birinin

toplanamadığı durumlarda diğeri de toplanamayacaktı. Kanun-ı Esasi, mebus seçiminin özel

bir yasa (kanun-ı mahsus) ile yapılmasını gerekli kılıyordu. Kanun yapma yetkisi verilen

meclis, toplanmadan böyle bir yasa yapamayacağından hukuki bir boşluk ortaya çıktı. Mithat

Paşa, bu boşluğu doldurabilmek amacıyla bir geçici talimat hazırladı. Padişah tarafından 28

Ekim 1876 tarihinde onaylanan bu talimatnameye göre meclise 80’i Müslüman, 50’si

gayrimüslim olmak üzere toplam 130 mebus seçilecekti. Mebus sayıları, iller arasında

paylaştırılmıştı. Mebus seçilebilmek için şu niteliklere sahip olmak gerekiyordu;

I. İyi hâlli olmak

II. 25 yaşından büyük olmak

III. Resmi dil Türkçeyi bilmek

IV. Seçildiği ilin ahalisinden olmak

V. Ağır hapis cezasına çarptırılmamış olmak

VI. Türkiye’de az çok emlak sahibi olmak

İlginçtir ki geçici talimatnamedeki koşullar ile Kanun-ı Esasi’dekiler birbirleri ile

çelişmekteydi. Talimatnamede bahsedilmeyen bazı koşullar, Kanun-ı Esasi’de yer almaktaydı.

Ayrıca Kanun-ı Esasi’ye göre seçilme yaşı 30 idi.

Kanun-ı Esasi’de 4 yılda bir yapılması planlanan iki dereceli seçim sistemi öngörülmekteydi.

Doğrudan mebusları seçme hakkı tanınmayan seçmenler, ikinci seçmenleri seçeceklerdi.

İkinci seçmenler de mebusları seçeceklerdi. Yalnız Heyet-i Mebusan’ın kısa bir süre

içerisinde toplanabilmesi için bu kural uygulanmayacaktı. Bu seçimlerde il, liva ve ilçelerin

idare heyeti üyeleri ikinci seçmen sayıldılar. Bunlar gizli oyla mebusları seçtiler. Hazırlanan

bir beyanname ile İstanbul’da ise özel bir seçim yöntemi uygulandı. İstanbul 20 seçim

dairesine bölündü. Her dairede seçmenlere iki tane ikinci seçmen seçtirildi. İkinci seçmenler,

5’i Müslüman 5’i gayrimüslim olmak üzere 10 mebus seçtiler. Seçimler neticesinde her

14 / 40

Page 15: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

vilayet belirtilen sayıda mebus seçerek İstanbul’a gönderemedi. Çeşitli kaynaklara göre

mebus sayısı 115 ile 117 arasında değişmektedir. Bunların 69’u Müslüman, 46’sı

gayrimüslimdi. Tunus, Mısır, Romanya, Sırbistan Karadağ, Sisam, Umman ve Necid gibi iç

işlerinde serbest hareket edebilen vilayetlerden tek mebus dahi seçilmedi. Padişah Heyet-i

Mebusan Başkanlığına Kanun-ı Esasi’deki seçim usulüne aykırı bir şekilde doğrudan Ahmet

Vefik Paşa’yı atadı.

Heyet-i Âyan için 26 üye, padişah tarafından 40 yaşından büyük yüksek dereceli memurlar

arasından seçilecekti. Padişah 32 üye seçtiği Heyet-i Âyan başkanlığına Server Paşa’yı atadı.

20 Mart 1877 tarihinde toplanan Meclis-i Umumi, 28 Haziran 1877 tarihinden kadar yaklaşık

üç buçuk ay çalıştı.

5.6. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) ve İkinci Dönem Meclis-i Umumi

İstanbul Konferansı’ndan bekledikleri neticeyi alamayan İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya,

Avusturya-Macaristan ve İtalya, 31 Mart 1877 tarihinde kendi aralarında Londra Protokolü’nü

imzalayarak bazı Balkan Hristiyanları için ıslahat talebinde bulundular. Osmanlı

Hükûmeti’nin bu istekleri reddetmesi üzerine Rusya, 24 Nisan 1877 tarihinde Osmanlı

Devleti’ne savaş ilan etti. Bunun üzerine II. Abdülhamid, mebusların memleketlerine

dönmelerini bildirdi. Böylece Heyet-i Mebusan’ın ilk dönemi kapandı. Yayınlanan irade ile

yeni bir meclis için çalışmalara başlandı.

Yapılan yeni seçimle Meclis-i Umumi 13 Aralık 1877 tarihinde ikinci dönem çalışmalarına

başladı. İkinci dönem mebusların sayısı daha da düştü ve 130 olması gereken mebus sayısı

56’sı Müslüman, 40’ı gayrimüslim olmak üzere 96’da kaldı. Buna karşın padişah, Ayan

Heyeti’ne 38 üye atadı. Bu koşullar altında ikinci dönem meclisi yaklaşık üç ay kadar

çalışmalarını sürdürebildi.

5.7. Meclisin Tatili

14 Şubat 1878 tarihinde padişah, Meclis-i Vükela’nın da teklifini dikkate alarak 93 Harbi’ni

gerekçe göstererek Meclis-i Umumi’nin tatil edildiğini ilan etti. Seçilen mebuslar seçim

bölgelerine gönderilirken ayan üyeleri ise ölünceye kadar tahsisatlarını almaya devam ettiler.

Şunu da belirtmekte fayda vardır ki kapanışından itibaren 30 yıl kadar açılmamış olsa da

devlet tarafından her yıl yayınlanan salnamelerde adından bahsedildiği için en azından

meclisin hukuki varlığı kâğıt üzerinde sürdürüldü.

15 / 40

Page 16: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

5.8. 93 Harbi’nin Sonuçları

Rus ilerleyişi karşısında İngiltere’den destek isteyen Osmanlı Devleti, beklediği desteği

bulamayınca Yeşilköy önlerine kadar gelen Ruslarla anlaşmak zorunda kaldı. İngiltere ve

Fransa’dan aradığı desteği bulamayan Osmanlı Devleti, Rusya ile Ayestefanos Antlaşması’nı

imzalamak zorunda kaldı. Anlaşmaya göre Romanya, Sırbistan, Karadağ tam bağımsız

oluyor; ayrıca Karadeniz’den Ege Denizi’ne kadar inen büyük bir Bulgaristan devleti

kuruluyordu. Bosna-Osmanlı toprakları ile kara bağlantısı kesilen Hersek ve Arnavutluk

Osmanlı Devleti’ne bırakılıyordu. Rusya’ya savaş tazminatına karşılık Kars, Batum, Ardahan

verildi. Ancak bu noktadan sonra menfaatlerinin zedelendiğini düşünen İngiltere, Fransa,

Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya bu antlaşmada tadilata gidilmesini isteyince Berlin

Konferansı toplandı (13 Haziran 1878). 13 Temmuz 1878 tarihinde hazırlanan Berlin

Antlaşması’yla Romanya, Sırbistan, Karadağ bağımsızlıklarını korudular. Bulgaristan devleti

ise küçük bir prensliğe indirildi ve bu prenslik ile Osmanlı Devleti arasında “Doğu Rumeli”

adında bağımsız bir yönetim kuruldu. Şeklen Osmanlı egemenliğinde görünmekle beraber,

Bosna-Hersek Avusturya’ya devredildi. Savaşta ve barış müzakerelerinde yer almadığı hâlde

Yunanistan’a da yeni topraklar verildi. Osmanlılara bırakılan Girit adasında reform yapma

zorunluluğu getirildi. Bu reform, yalnız Giritlilere mahsus olmayıp Balkanlar başta olmak

üzere tüm Osmanlı ülkesinde, Ermenilerin de yararlanacakları bazı düzenlemeler yapılacaktı.

Batum, Kars ve Ardahan Ruslarda kalırken Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya yüklü bir savaş

tazminatı ödemesine karar verildi. Kıbrıs da sıradan bazı koşullarla İngiltere’ye bırakıldı.

Her ne kadar İngilizler, gerek savaş gerekse konferans esnasında İstanbul Konferansı ve

akabinde Londra Protokolü’ndeki hükümlerin kabul edilmemesi nedeniyle Osmanlı

Devleti’ne yardım etmeyeceklerini açıkladılarsa da esas olarak Avrupa’da Almanya’nın

yükselişi karşısında yeni bir hareket tarzı geliştiren İngiltere, Osmanlı topraklarına yönelik

Rus taleplerini kısmen kabul etmişti. Bu da Osmanlı Devleti’ni Rus yayılması karşısında

yalnız bıraktı. Dış politikada yalnızlaşan Osmanlı Devleti’nin yükselişe geçen Almanya ile

yakınlaşmasından başka çare kalmadı.

5.9. Çırağan Sarayı Vakası (20 Mayıs 1878)

II. Abdülhamid’in meclisi tatil etmesini ve istibdat idaresi kurduğunu gerekçe gösteren ve

teknelerle çıkarma yaptıkları Çırağan Sarayı’nı basarak eski padişah V. Murat’ı tahta

çıkarmayı hedefleyen Ali Suavi ve 150 kadar arkadaşı, muhafızları etkisiz hâle getirdikten

sonra V. Murat’ı odasından çıkarmayı başarmışlarsa da olay mahalline gelen Beşiktaş

16 / 40

Page 17: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa’nın elindeki sopayla kafasına vurmak suretiyle Ali Suavi’yi

öldürmesi ve arkadaşlarını etkisiz hâle getirmesi üzerine isyan başarısızlıkla sona erdi. Yalnız

bu eylemin Yeni Osmanlılar tarafından planlanmadığı ve görevinden azledilen Ali Suavi’nin

kişisel hırslarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

17 / 40

Page 18: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Ek 4:Yeni Osmanlılar

(İbrahim) Şinasi (1826-1871)

İstanbul’da doğan Şinasi Mahalle Sıbyan Mektebi ve Fevziye Mektebi’ni bitirdikten sonra

kâtip adayı olarak iş hayatına başladı. Bu esnada Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenen ve

çalışkanlığı ile dikkatleri çeken Şinasi memuriyet kademelerinde hızla yükseldi. Sadrazam

Mustafa Reşit Paşa’nın desteğiyle devlet tarafından gönderildiği Fransa’da çalışmalar yaptı

(1849-1854). İstanbul’a dönen Şinasi 1860 yılında Ağah Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl

gazetesini, 1862 yılında Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmaya başladı. Yazılarında devlet

işlerini eleştirmesi ve Sultan Abdülaziz’e karşı girişilen eylemi desteklemesi nedeniyle 1863

yılında memuriyetine son verildi. 1865 yılında Tercüman-ı Ahvâl’i Namık Kemal’e bırakarak

Fransa’ya gitti. Fransa’da dil bilimi ile ilgili çalışmalar yapan Şinasi 1869 yılında İstanbul’a

döndü. İstanbul’da bir matbaa açarak eserlerinin basımıyla uğraşan Şinasi 1871 yılında vefat

etti.

Adı Genç Osmanlılar arasında telakki edilmesine rağmen Şinasi, Batı bilhassa Fransız

kültürünün model alınmasıyla yapılacak reformların Osmanlı Devleti’nin sorunlarına son

vereceğini ve devletin kalkınmasını sağlayacağını düşünüyordu.

Namık Kemal (Mehmed Kemal) (1840-1848)

Tekirdağ’da doğan ve küçük yaşlardan itibaren Arapça ve Farsça öğrenen Namık Kemal 18

yaşlarında babasının bulunduğu İstanbul’a gitti. 1863 yılında Babıali Tercüme Odası’na

katip olarak girdi. Bu görevi esnasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma

olanağı buldu. Onların etkileriyle yazmaya başladığı edebi eserlerinde yurtseverlik ve

kahramanlık temalarını yoğun olarak işledi. Aynı zamanda gazetecilik yaşamına da başlayan

Namık Kemal siyasal ve toplumsal meseleleri ele almaya başladı.

“Vatan Yahut Silistire” adlı oyununun 1873 yılında Gedik Paşa Tiyatrosu’nda sahnelendiği

sırada halkın coşup olaylara neden olması ve bu gazetede bu olaydan bahsetmesi üzerine

tutuklanan Namık Kemal, Magosa’ya sürgüne gönderildi. 1876 yılında I.Meşrutiyet’in

ilanından sonra İstanbul’a dönen Namık Kemal Şura-yı Devlet(Danıştay) üyesi oldu. I.

Meşrutiyete son verilmesi üzerine tutuklanan ve ardından Midilli Adası’na sürülen Namık

Kemal 1879 yılında Midilli mutasarrıfı oldu. Mutasarrıf olarak 1884 yılında Rodos’a, 1887

yılında Sakız Adası’na tayin edildi. Bu görevi esnasında vefat etti.

18 / 40

Page 19: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Tanzimat dönemindeki anlayışı şiddetle tenkit eden Namık Kemal, bu yeniliklerin Avrupa’nın

kefaleti altında yapıldığına inanıyordu. Tanzimat dönemi yeniliklerinin gayrimüslimlere yeni

haklar verdiğini, Müslümanların ihmal edildiğini de savunan Namık Kemal; bu yeniliklerin

Müslümanlara “kavaslık”, gayrimüslimlere “köşe sarraflığı” tevcih ettiğini ileri sürmekteydi.

Yeniliklerde Avrupa’nın rehber alınmasına da itiraz eden Namık Kemal Şer’i kanunların

temel alınmasıyla Avrupa kanunlarından daha güzel ve ileri seviyede kanunlar

hazırlanabileceğini düşünmekteydi. Namık Kemal, İslami temeller üzerinde temel hak ve

hürriyetlerin düzenlenebileceğini ve bu şekilde meşruti sistemin tesis edilebileceğini de

savunuyordu.

Ali Suavi (1839-1878)

İstanbul’da doğan Ali Suavi, Rüşdiye Mektebini bitirerek memuriyet hayatına başladı. Birkaç

yıl sonra Hacca giden Ali Suavi dönüşünde Bursa’da memuriyette bulundu. Buradan Simav’a

geçerek medresede hocalık yapan Ali Suavi 1864 yılında Sofya Ticaret Mahkemesi

Reisliği’ne, 1865 yılında Filibe Kaymakamlığına atandı. Bir süre sonra Filibe Tahrirat

Müdürü oldu. İstanbul’a dönerek Şehzade Camii’nde vaizlik yapan Ali Suavi, vaazlarında ve

neşrettiği edebi eserlerinde siyasal ve toplumsal meselelerden bahsetti 1867 yılında Muhbir

gazetesinde çalışmaya başladı. Gerek Muhbir’in gerekse Ali Suavi’nin siyasi içerikli yayınları

Osmanlı Hükûmeti’ni rahatsız etti. Hükûmet, Muhbir’i bir aylığına kapatırken Ali Suavi

Kastamonu’ya sürüldü. Kastamonu’dan kaçarak Paris’e oradan Londra’ya giden Ali Suavi

yurt dışında Muhbir’i çıkarmaya başladı. Londra’da bulunduğu sırada İngiliz devlet

adamlarıyla ve fikir adamlarıyla Ardından Ali Suavi Paris’e dönerek burada Ulûm gazetesini

çıkardı.

II. Abdülhamid’in tahta geçmesinden sonra İstanbul’a dönen Ali Suavi ve yeni sultanın

kurdurduğu Edebiyat Cemiyetine katıldı. Ancak, Namık Kemal ile olan çekişmeleri yüzünden

cemiyetten uzaklaştı. Bu arada çeşitli memuriyetlerde bulunan Ali Suavi Mekteb-i Sultani

(Galatasaray Lisesi) Müdürlüğüne tayin edildi. 93 harbi sırasında İngiltere’nin Osmanlı

Devleti’ne karşı siyasetini eleştiren Ali Suavi, İngiliz elçisinin şikâyetleri neticesinde Mekteb-i

Sultani Müdürlüğünden azledildi. Bundan sonra siyasi hadiseleri ve göçleri gerekçe

göstererek II. Abdülhamid karşıtı faaliyetler yürütmeye başladı. İkinci Abdülhamid’i

devirerek eski padişah V. Murat’ı tahta çıkarmak isterken sopayla öldürüldü. Daima ön safta

bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna

güvenilmeyen bir şahsiyete sahip olduğu iddia edilen ve kişiliği nedeniyle tenkit edilen Ali

19 / 40

Page 20: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Suavi, dinde reform yapılmasını, hutbenin her milletin kendi dili ile okumasını savunuyordu.

Bu fikirleriyle birlikte demokrasinin İslam’ın özünde olduğunu ve bu anlayışa dayalı meşruti

bir rejimle Osmanlı Devleti’nin salaha ereceğini düşünüyordu. Ancak Ali Suavi’nin

demokratik anlayışının eşitliğe ve katılımcılığa dayalı olmaktan uzak ve daha aristokratik bir

anlayışa sahip olduğunu belirtmekte de fayda vardır.

Ziya Paşa (1825-1880)

İstanbul’da doğan Ziya Paşa, Bayezid Rüştiyesini bitirerek memuriyete başladı. Edebi eserler

de kaleme almaya başlayan ve Fransızca öğrenerek kendisini geliştiren Ziya Paşa, Sultan

Abdülmecit’in üçüncü kâtipliğine yükseldi. Sultan Abdülmecit’in vefatı üzerine saraydan

uzaklaştırılan Ziya Paşa, önce zaptiye müsteşarlığına daha sonra Atina sefirliğine ve paşalık

rütbesi ile Kıbrıs mutasarrıflığına gönderildi. Sultan Abdülaziz’in daveti ile İstanbul’a dönen

Ziya Paşa Bosna Hersek’in teftişi ile görevlendirildi. Bundan sonra Meclis-i Vala azalığına,

beylikçiliğe ve Adalet Bakanlığına (?) yükseltildi.

Siyasi meselelerle ilgilenmesi nedeniyle Amasya mutasarrıflığı ile İstanbul’dan uzaklaştırdı.

1867 yılında yeniden Kıbrıs mutasarrıflığına ataydıysa da Kıbrıs’a gitmeyerek Namık Kemal

ile birlikte Avrupa’ya kaçtı. Önce Paris’te, daha sonra Londra’ya giden Ziya Paşa, yurt

dışında Hürriyet gazetesini çıkarmaya başladı(1868). Bir süre sonra İstanbul’a dönerek

yüksek memuriyetlerde bulunan Ziya Paşa Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilişi, akabinde V.

Murat’ın ve nihayet II. Abdülhamid tahta çıkması esnasında aktif olarak rol aldı. II.

Abdülhamid tarafından Namık Kemal ile birlikte Kanun-i Esasi’yi hazırlamakla

görevlendirildi. Meşrutiyet idaresine son vermek isteyen II Abdülhamid, Ziya Paşa’yı,

İstanbul’dan uzaklaştırmak amacıyla önce Suriye daha sonra Konya ve Adana Valiliğine

tayin edilen Ziya Paşa, son görev yeri olan Adana’da vefat etti.

Ziya Paşa, klasik Türk şiirinin son büyük temsilcileri arasında sayılabilir. Ziya Paşa,

makaleleri ile Batılı anlayışı ve demokratik görüşleri Türk düşüncesine ilk getirenlerden biri

oldu. Özellikle Hürriyet gazetesindeki inceleme niteliği de gösteren yazılar yazdı. Sade bir dil

ile verdiği eserlerde devlet yönetiminin kötülüklerini eleştirdi.

Namık Kemal’le paralel düşüncelere sahip olan Ziya Paşa da Avrupa’nın kefaleti altında

yapıldığını vurguladığı Tanzimat dönemi anlayışını tenkit ediyor, bu yeniliklerin

Müslümanlar karşısında gayrimüslimlere daha fazla haklar verdiğini savunuyordu. İslam

20 / 40

Page 21: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

dininin geri kalma sebebi olmadığını, bilakis kalkınabilmek için İslam’ın özünün esas

alınmasıyla reformlar yapılmasını savunan Ziya Paşa, temel hak ve hürriyetlerin yeniden

yapılandırılabileceğini, demokratik temelli meşruti bir sistem kurulabileceğini savunuyordu.

Mithat Paşa (1822-1884)

İstanbul’da doğan Mithat Paşa özel eğitim gördü. 1834 yılında başladığı memuriyet

hayatında hızla yükseldi. Yurt içinde muhtelif görevlerde bulundu. 1849 yılında İstanbul’a

dönerek yüksek memuriyetlerde görev aldı. 1854 yılında Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Emin

Paşa tarafından Rumeli’de düzeni sağlamakla görevlendirildi. Bulgaristan’da düzeni

sağladıktan sonra Avrupa’nın başlıca kentlerini kapsayan altı aylık bir inceleme gezisine

çıktı. 1859 yılında Serasker Rıza Paşa ile birlikte Kuleli Olayı olarak bilinen ve Padişah

Abdülmecid’i devirmeyi amaçlayan suikast girişimini soruşturmakla görevlendirildi. 1861

yılında vezir rütbesiyle Niş Valiliğine atanan Mithat Paşa, başarılı reformlarından dolayı

Padişah Abdülaziz tarafından genel bir reform programı hazırlamakla görevlendirildi. 1864

yılında Silistre, Vidin ve Niş’in birleştirilmesiyle oluşturulan Tuna Vilayeti’nin başına

getirildi. Bu görevi esnasında asayiş, idare teşkilatı, bayındırlık, ticaret, eğitim ve askerî

tersaneler alanlarında başarılı çalışmalar yaptı. Osmanlı idari düzenini yeniden belirleyen

Vilayet Nizamnamesi’nin uygulanmasına (1864-67) öncülük eden Mithat Paşa, vilayet

merkezinden köylere kadar yeni meclisler, bayındırlık, fen ve eğitim işlerine bakacak daire

müdürlükleri oluşturdu. Ziraat Bankası’nın çekirdeğini oluşturan Memleket Sandığı’nı kuran

Mithat Paşa, vergi türlerini ve yükümlülüğünü azaltan düzenlemeler yaptı. Üst düzeyde

hukuk, eğitim, iktisat ve maliye ile ilgili düzenlemeler için görev aldı. İstanbul Emniyet

Sandığının ve ilk sanayi mektebinin kurulmasına öncülük eden Mithat Paşa vali olarak

bulunduğu Bağdat’ta da başarılı reformlar yaptı. Temmuz 1872’de Sultan Abdülaziz

tarafından sadrazamlığa getirildiyse de bu görevde sadece 80 gün kalabildi. 1873 yılı

başlarında adliye nazırlığına getirildi. Bu görevi sırasında temsili meclisin gerekliliğine

ilişkin bir layiha hazırlaması üzerine Mithat Paşa, Eylül 1873’te Selanik Valiliğine atanarak

merkezden uzaklaştırıldı. 1875’te yeniden adliye nazırı olduysa da Sadrazam Mehmed Nedim

Paşa’yla görüş ayrılığı nedeniyle üç ay sonra istifa etti. II. Abdülhamid tarafından 17 Aralık

1876’da sadrazamlığa atanan Mithat Paşa, Ziya Paşa ile Namık Kemal’in katkılarıyla

hazırlanan “Kanun-ı Cedid” adlı anayasa taslağını padişaha sundu. Fakat padişah II.

Abdülhamid, bu taslağı geri çevirerek Fransız anayasasının çevirterek yeni bir taslak

hazırlattı. Böylece 23 Aralık 1876 tarihinde Kanun-i Esasi olarak bilinen Anayasa kabul

edilerek ilân edildi. 5 Şubat 1877 tarihinde II. Abdülhamid, sadrazamlıktan aldığı Mithat

21 / 40

Page 22: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Paşa’nın ülkeyi terk etmesini emretti. Avrupa’ya giden Mithat Paşa’nın Girit’e dönmesine

izin verildi. 1878 yılında Suriye Valiliğine atanan Mithat Paşa, Padişah Abdülaziz’in

öldürülmesi ile suçlandığından İzmir’de Fransız Konsolosluğuna sığındı. Hükümetin

güvencesi üzerine teslim olan Mithat Paşa yargılandı ve Abdülaziz’in ölümüne neden

olmaktan suçlu bulunarak ölüm cezasına çarptırıldı. İngiltere’nin müdahalesiyle cezası ömür

boyu hapse çevrilen Mithat Paşa Taif’e gönderildi ve burada öldürüldü.

İslami köklerine bağlı kalarak demokratik ilkelere ve eşit katılıma dayalı anayasal bir rejim

kurulmasından yana olduğunu ifade etmiş olsa da pozitivizmden etkilendiği anlaşılan Mithat

Paşa, Kanun-ı Esasi hazırlıkları sırasında “devletin dini olmaz” düşüncesiyle meşrutiyet

idaresini laik temellere dayandırmak istemişse de gelen tepkiler üzerine geri adım atmıştır.

Osmanlı Devleti’ne bağlı unsurların kendi dillerini kullanmaları konusundaki teklifi de

tepkilere neden olmuştur.

Ek 5: Kanun-ı Esasi Metni

7 Zilhicce 1293 (1876)

Memaliki Devleti Osmaniye

Madde 1 — Devleti Osmaniye memalik ve kıtaatı hazırayı ve eyalatı mümtazeyi muhtevi ve

yek vücud olmağla hiç bir zamanda hiçbir sebeble tefrik kabul etmez.

Madde 2 — Devleti Osmaniye’nin payitahtı İstanbul şehridir ve şehri mezkurun sair bilâdı

Osmaniye’den ayru olarak bir güne imtiyaz ve muafiyeti yoktur.

Madde 3 — Saltanatı seniyei Osmaniye hilâfeti kübrayı İslâmiyeyi haiz olarak sülalei âli

Osmandan usulü kadimesi veçhile ekber evlada aittir.

Madde 4 — Zatı hazireti padişahi hasbel hilâfe dini İslâmın hamisi ve bilcümle tebeai

Osmaniye’nin hükümdar ve padişahıdır.

Madde 5 — Zatı hazireti Padişahinin nefsi hümayunu mukaddes ve gayri mesuldür.

Madde 6 — Sülalei âli Osman hukuku hürriye ve emval ve emlâki zatiye ve madâmelhavat

tahsisatı maliyeleri tekafülü umumi tahdındadır.

Madde 7 — Vükelânın azil ve nasbi ve rütbe ve menasıp tevcihi ve nişan itasu ve eyalâtı

mümtazenin şeraiti imtiyaziyelerine tevfikan icrayı tevcihatı ve meskukat darbı ve hutbelerde

namının zikri ve düveli ecnebiye ile muahedat akdi ve harb ve sulh ilânı ve kuvvei berriye ve

bahriyenin kumandası ve harekatı askeriye ve ahkâmı seriye ve kanuniyenin icrası ve devairi

idarenin muamelatına müteallik nizamnamelerin tanzimi ve mücazaatı kanuniyenin tahfili

22 / 40

Page 23: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

veya affı ve meclisi umuminin akt ve tatili ve ladel iktiza heyeti mebusanın azası yeniden

intihap olunmak şartile feshi hukuku mukaddesei Padişahi cümlesindendir.

Tebaai Devleti Osmaniye’nin hukuku umumiyesi

Madde 8 — Devleti Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve

mezhepten olur ise olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen

muayyen olan ahvale göre istihsal ve izah edilir.

Madde 9 — Osmanlıların kâffesi hürriyeti şahsiyelerine malik ve aherin hukuku hürriyetine

tecavüz etmemekle mükelleftir.

Madde 10 — Hürriyeti şahsiye her türlü taarruzdan masundur. Hiç kimse kanunun tâyin ettiği

sebeb ve suretten maada bir bahane ile mücazat olunamaz.

Madde 11 — Devleti Osmaniye’nin dini İslâmdır. Bu esası vikaye ile beraber asayişi halkı ve

adabı umumiyeyi ihlâl etmemek şartile Memaliki Osmaniye’de maruf olan bilcümle edyanın

serbestii icrası ve cemaatı muhtelifeye verilmiş olan imtiyazatı mezhebiyenin kemakân

cereyanı devletin tahtı himayetindedir.

Madde 12 — Matbuat kanun dairesinde serbesttir.

Madde 13 — Tebaai Osmaniye nizam ve kanun dairesinde ticaret ve sanat ve felahet için her

nevi şirketler teşkiline mezundur.

Madde 14 — Tebaai Osmaniye’den bir veya bir kaç kişinin gerek şahıslarına ve gerek

umuma müteallik olan kavanin ve nizamata muhalif gördükleri bir maddeden dolayı işin

merciine arzuhal verdikleri gibi meclisi umumiye dahi müddei sıfat ile imzalı arzuhal vermeğe

ve memurinin ef’alinden iştikâye selahiyetleri vardır.

Madde 15 — Emri tedris serbesttir. Muayyen olan kanuna tebaiyet şartile her Osmanlı umumi

ve hususi tedrise mezundur.

Madde 16 — Bilcümle mektepler Devletin tahtı nezaretindedir. Tebaai Osmaniye’nin terbiyesi

bir siyakı İttihad ve intizam üzere olmak için iktiza eden esbaba teşebbüs olunacak ve mileli

muhtelifenin umuru itikadiyelerine müteallik olan usulü talimiyeye halel getirilmiyecektir.

Madde 17 — Osmanlıların kâffesi huzuru kanunda ve ahvali diniye ve mezhebiyeden maada

memleketin hukuk ve vezaifinde mütesavidir.

Madde 18 — Tebaai Osmaniye’nin hidematı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı

resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.

Madde 19 — Devlet memuriyetinde umum tebaa ehliyet ve kabiliyetlerine göre münasip olan

memuriyetlere kabul olunurlar.

Madde 20 — Tekalifi mukarrere nizamatı mahsusasına tevfikan kaffei tebaa beyninde her

kesin kudreti nisbetince tarh ve tevzi olunur.

23 / 40

Page 24: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 21 — Herkes usulen mutasarrıf olduğu mal ve mülkten emindir. Menafii umumiye için

lüzumu sabit olmadıkça ve kanunu mucibince değer bahası peşin verilmedikçe kimsenin

tasarrufunda olan mülk alınamaz.

Madde 22 — Memaliki Osmaniye’de herkesin mesken ve menzili taarruzdan masundur.

Kanunun tâyin eylediği ahvalden maada bir sebeble hükümet tarafından cebren hiç kimsenin

mesken ve menziline girilemez.

Madde 23 — Yapılacak usulü muhakeme kanunu hükmünce hiç kimse kanunen mensup

olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye gitmeye icbar olunamaz.

Madde 24 — Müsadere ve angarya ve cerime memnudur. Fakat muharebe esnasında usulen

tâyin olunacak tekalif ve ahval bundan müstesnadır.

Madde 25 — Bir kanuna müstenit olmadıkça vergi ve rüsumat namı ile ve namı aherle hiç

kimseden bir akçe alınamaz.

Madde 26 — İşkence ve sair her nevi eziyet katiyen ve külliyen memnudur.

Vükelâyı Devlet

Madde 27 — Mesnedi sadaret ve meşihatı islâmiye tarafı Padişahiden emniyet buyurulan

zatlara ihale buyurulduğu misullû sair vükelânın memuriyetleri dahi ba iradei şahane icra

olunur.

Madde 28 — Meclisi vükelâ sadrıazamın riyaseti tahtında olarak akdolunup dahili ve harici

umuru mühimmenin merciidir. Müzakeratından muhtacı istizan olanların kararları iradei

seniye ile icra olunur.

Madde 29 — Vükelâdan herbiri dairesine ait olan umurdan icrası mezuniyeti tahtında

bulunanları usulüne tevfikan icra ve icrası mezuniyeti tahtında olmayanları sadrıazama

arzeder. Sadrıazam dahi o makule mevaddan müzakereye muhtaç olmıyanların muktezasını

icra veyahut tarafı hazreti padişahiden istizan ederek ve muhtacı müzakere bulunanları

meclisi vükelânın müzakeresine arzeyliyerek müteallik buyurulacak iradei seniye mucibince

iktizasını ifa eyler. Bu mesalihin envağ ve derecatı nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır.

Madde 30 — Vükelâyı devlet memuriyetine müteallik ahval ve icraattan mesuldür.

Madde 31 — Mebusan âzasından biri veyahut birkaçı Heyeti Mebusan’ın dahil dairei vazifesi

olan ahvaldan dolaya vükelâyı devletten bir zat hakkında mes’uliyeti mucip şikâyet beyan

ettiği halde evvelâ Heyeti Mebusan’ın nizamı dahilisi mucibince ve misillü mevaddın heyete

havalesi lâzım gelip gelmeyeceğini müzakereye memur olan şubede tetkik olunmak üzere

şikâyeti müş’ir Heyeti Mebusan reisine verilecek takrir reis tarafından nihayet üç gün

zarfında o şubeye gönderilir ve bu şube tarafından tahkikatı lâzime icra ve iştikâ olunan zat

24 / 40

Page 25: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

tarafından izahatı kâfiye istihsal olunduktan sonra şikâyetin şayanı müzakere olduğuna dair

ekseriyetle terkip olunacak kararname Heyeti Mebusan’da kıraat olunarak ve ledel iktiza

şikâyet olunan zat davetle bizzat veya bilvasıta vereceği izahat istima kılınarak azayı

mevcudenin sülüsen, ekseriyati mutlakasile kabul olunur ise muhakeme talebini müş’ir

mazbatası makamı sadarete takdim ile ledelarz mütealik olacak iradei seniye üzerine keyfiyet

Divanı Âliye havale olunur.

Madde 32 — Vükelâden itham olunanların usulü muhakemeleri kanunu mahsus ile tâyin

edilecektir.

Madde 33 — Memuriyetlerinden hariç ve sırf zatlarına ait hernevi deavide vükelânın sair

efradı Osmaniye’den asla farkı yoktur. Bu misillu hususatın muhakemesi ait olduğu mehakimi

umumiyede icra olunur.

Madde 32 — Vükelâden itham olunanların usulü muhakemeleri kanunu mahsus ile tâyin

edilecektir.

Madde 33 — Memuriyetlerinden hariç ve sırf zatlarına ait hernevi deavide vükelânın sair

efradı Osmaniye’den asla farkı yoktur. Bu misillu hususatın muhakemesi ait olduğu mehakimi

umumiyede icra olunur.

Madde 34 — Divanı Âlinin daire i ithamı tarafından müttehem olduğuna karar verilen vükelâ

tebriyei zimmet edinceye kadar vekâletten sakıt olur.

Madde 35 — Vükelâ ile heyeti mebusan arasında ihtilâf olunan maddelerden birinin

kabulünde vükelâ tarafından ısrar olunup da mebusan canibinden ekseriyeti arâ ile tafsilen

esbabı mucibe beyanile kat’iyyen ve mükerreren reddedildiği halde vükelânın tebdili veyahut

müddeti kanuniyesinde intisap olunmak üzere heyeti mebusanın feshi münhasırran yedi

iktidarı hazreti padişahidedir.

Madde 36 — Meclisi Umumi mün’akit olmadığı zamanlarda devleti bir muhataradan veyahut

emniyeti umumiyeyi halelden vikaye için bir zarureti mübreme zuhur ettiği ve bu bapta

vaz’ına lüzum görünecek kanunun müzakeresi için meclisin celp ve cem’ine vakit müsait

olmadığı halde Kanunu Esasi ahkâmına mugayir olmamak üzere heyeti vükelâ tarafından

verilen kararlar Heyeti Mebusanın içtimaile verilecek karara kadar ba iradei seniye,

muvakkaten kanun hüküm ve kuvvetindedir.

Madde 37 — Vükelâdan herbiri her nezaman muradeder ise heyetlerin ikisinde dahi

bulunmak veyahut maiyetindeki rüesayı memurinden birini tarafından vekâleten bulundurmak

ve iradı nutukta azaya takaddüm etmek hakkını haizdir.

Madde 38 — İstizahı madde için vükelâdan birinin huzuruna Meclisi Mebusan’da ekseriyetle

karar verilerek davet olundukta ya bizzat bulunarak veyahut maiyetindeki rüesayı

25 / 40

Page 26: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

memurinden birini göndererek irad olunacak suallere cevap verecek veyahut lüzum görür ise

mes’uliyetini üzerine alarak cevabını tehir etmek selâhiyetini haiz olacaktır.

Memurin

Madde 39 — Bilcümle memurin nizamen tâyin olunacak şerait üzere ehil ve müstahak

oldukları memuriyetlere intihap olunacaktır ve bu veçhile intihap olunan memurlar kanunen

mucibi azil hareketi tahakkuk etmedikçe veya kendüsü istifa eylemedikçe veyahut devletçe bir

sebebi zaruri görülmedikçe azil ve tepdil olunamaz ve hüsnü hareket ve istikamet eshabından

olanlar ve devletçe bir sebebi zaruriye mebni infisal edenler nizamı mahsusunda tâyin

olunacağı veçhile terekkiyata ve tekaüt ve mazuliyet maaşlarına nail olacaklardır.

Madde 40 — Her memuriyetin vezayifi nizamı mahsus ile tâyin olunacağından her memur

kendi vazifesi dairesinde mes’uldür.

Madde 41 — Memurun âmirine hürmet ve riayeti lâzımeden ise de itaati kanunun tâyin ettiği

daireye mahsustur. Hilafı kanun olan umurda amire itaat mes’uliyetten kurtulmağa medar

olamaz.

Meclisi Umumi

Madde 42 — Meclisi Umumi Heyeti Ayan ve Heyeti Mebusan namlarile başka başka iki

heyeti muhtevidir.

Madde 43 — Meclisi Umumi’nin iki heyeti beher sene teşrisani iptidasında tecemmu eder ve

ba iradei seniye açılır ve mart iptidasında yine ba iradei seniye kapanur ve bu heyetlerden

biri diğerinin müctemi bulunmadığı zamanda mün’akid olamaz.

Madde 44 — Zati hazireti padişahi devletçe görünecek lüzum üzerine Meclisi Umumi’yi

vaktinden evvel dahi açar ve müddeti muayyenei içtimaını da tenkis veya temdit eder.

Madde 45 — Meclisi Umuminin yevmi küşadında zatı hazireti padişahi veyahut taraflarından

bilvekâle sadrazam hazır olduğu ve vükelâyı devletle iki heyetin azayı mevcudesi birlikte

bulundukları halde resmi kuşat icra olunup senei cariye zarfında devletin ahvali dahiliye ve

münasebatı hariciyesine ve senei atiyede ittihazına lüzum görülecek tedabir ve teşebbüsata

dair bir nutku hümayun kıraat olunur.

Madde 46 — Meclisi Umumi âzalığına intihap veya nasbolunan zevat meclisin yevmi

küşadında sadrıazam huzurunda ve o gün hazır bulunmıyan olur ise mensup olduğu heyet

müctemi olduğu halde reisleri huzurunda zatı hazireti padişahiye ve vatanına sadakat ve

Kanununu Esasi ahkâmına ve uhdesine tevdi olunan vazifeye riayetle hilafından mücanebet

eyliyeceğine tahlif edilür.

26 / 40

Page 27: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 47 — Meclisi Umumi âzası rey ve mütalea beyanında muhtar olarak bunlardan hiçbiri

bir gûna vaadü vaid ve talimat kaydı altında bulunamaz ve gerek verdiği reylerden ve gerek

meclisin müzakeratı esnasında beyan ettiği mütalealardan dolayı bir veçhile itham olunamaz.

Meğerki meclisin nizamnamei dahilisi hilâfında hareket etmiş ola. Bu takdirde nizamnamei

mezkûr hükmünce muamele görür.

Madde 48 — Meclisi Umumi âzasından birinin hiyanet ve Kanunu Esasiyi nakız ve ilgaya

tasaddi ve irtikâp töhmetlerinden birde müttehem olduğuna mensup olduğu heyet azayı

mevcudesinin sülüsanı ekseriyeti mutlakasile karar verilür veyahut kanunen hapis ve nefyi

mucip bir ceza ile mahkûm olur ise azalık sıfatı zail olur ve bu af’alin muhakemesile mücazatı

ait olduğu mahkeme tarafından rüyet ve hükmolunur.

Madde 49 — Meclisi Umumi âzasından herbiri reyini bizzat ita eder ve herbirinin

müzakerede bulunan bir maddenin red ve kabulüne dair rey vermekten içtinabe hakkı vardır.

Madde 50 — Bir kimse zikrolunan iki heyetin ikisine birden âza olamaz.

Madde 51 — Meclisi Umumi heyetlerinin ikisinde dahi mürettep olan azanın nısfından bir

ziyade hazır bulunmadıkça müzakereye mubaderet olunamaz ve kaffei müzakerat sülüsanı

ekseriyetile meşrut olmayan hususatta hazır bulunan azanın ekseriyeti mutlakası ile karargir

olur ve tesavii ara vukuunda reisin reyi iki addedilür.

Madde 52 — Bir kimse şahsına müteallik dâvasından dolayı Meclisi Umumi’nin iki

heyetinden birine arzuhal verdiği halde eğer evvela ait olduğu memurini devlete veyahut o

memurların tabi bulundukları mercie müracaat etmediği tebeyyün ederse arzuhali

reddolunur.

Madde 53 — Müceddeden kanun tanzimi veya kavanini mevcudeden birinin tadili teklifi

heyeti vükelaya ait olduğu gibi Heyeti ayan ve Heyeti Mebusan’ın dahi kendü vazifei

muayyeneleri dairesinde bulunan mevad içün kanun tanzimini veyahut kavanini mevcudeden

birinin tadilini istidaya salâhiyetleri olmakla evvelce makamı Sadaret vasıtası ile tarafı

Şahaneden istizan olunarak iradei seniye müteallik buyrulur ise ait olduğu dairelerden

verilecek izahat ve tafsilat üzerine layihalarının tanzimi Şûrayı Devlete havale olunur.

Madde — 54 Şûrayı devlette bilmüzakere tanzim olunacak kavanin layihaları Heyeti

Mebusan’da badehu Heyeti Ayan’da tetkik ve kabul olunduktan sonra icrayı ahkamına iradei

seniye hazireti Padişahi müteallik buyrulur ise düştürülür, amel olur ve işbu heyetlerin

birinde katiyen reddolunan kanun layihası o senenin müddeti içtimaiyesinde tekrar mevkii

müzakereye konulamaz.

27 / 40

Page 28: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 55 — Bir kanun lâyihası evvelâ Heyeti Mebusan’da badehu Heyeti Ayan’da bend bend

okunup ve her bendine rey verülüp ekseriyeti ara ile karar verilmedikçe ve badel karar heyeti

mecmuası için dahi betekrar ekseriyetle karar hasıl olmadıkça kabul olunmuş olmaz.

Madde 56 — Bu heyetler vükelâden veya anların göndereceği vekillerden veya kendi

azalarından olmayan veyahut resmen davet olunmuş memurinden bulunmayan hiç kimseyi

gerek asaleten ve gerek bir cemaat tarafından vekaleten bir madde ifadesi için gelmiş olduğu

halde asla kabul edemez ve ifadelerini istima eyliyemez.

Madde 57 — Heyetlerin müzakeratı lisanı Türki üzere cereyan eder ve müzakere olunacak

layihaların suretleri tab ile yövmü müzakereden evvel azaya tevzi olunur.

Madde 58 — Heyetlerde verilecek reyler ya tâyini esami veyahut işaratı mahsusa veyahut reyi

hafi ile olur. Reyi hafi usulünün icrası azayı mevcudenin ekseriyeti arası ile karar verilmeğe

mütevakkıftır.

Madde 59 — Her heyetin inzibatı dahilisini münhasıran kendi reisi icra eder.

Heyeti Ayan

Madde 60 — Heyeti Âyanın reis ve âzası nihayet miktarı Heyeti Mebusan azasının sülüsü

miktarını tecavüz etmemek üzere doğrudan doğruya tarafı hazireti padişahiden nasıbolunur.

Madde 61 — Heyeti Ayana âza tâyin olunabilmek içün asar ve efali umumun vüsuk ve

itimadına şayan ve umuru devlette hidematı memduhesi mesbuk ve mütearif zevattan olmak ve

kırk yaşından aşağı bulunmamak lâzımdır.

Madde 62 — Heyeti Ayan âzalığı kaydı hayat iledir. Bu memuriyetlere vükelâlık ve valilik ve

ordu müşirliği ve kazazkerlik ve elçilik ve patriklik ve hahambaşılık memuriyetinde bulunmuş

olan mazulinden ve berri ve bahri ferikândan ve sıfatı lazımeyi cami sair zevattan münasipleri

tâyin olunur. Kendü taleplerde devletçe sair memuriyete tâyin olunanlar azalık

memuriyetinden sakıt olur.

Madde 63 — Heyeti Ayanın azalık maaşı şehriye onbin kuruştur. Başka bir nam ile hazineden

muvazzaf olan azanın maaş ve tâyini eğer onbin kuruştan dûn ise ol miktara iblâğ olunur ve

eğer onbin kuruş veya ziyade ise ibka olunur.

Madde 64 — Heyeti Ayan Heyeti Mebusan’dan verilen kavanin ve muvazene lâyihalarını

tetkik ile eğer bunlarda esasen umuru diniyeye ve zatı hazireti padişahinin hukuku seniyesine

ve hürriyete ve Kanunu Esasi ahkâmına ve devletin temamiyeti mülkiyesine ve memleketin

emniyeti dahiliyesine ve vatanın esbabı müdafaa ve muhafazasına ve adabı umumiyeye halel

verir bir şey görür ise mütalâasını ilâvesiyle ya kat’iyen red veyahut tadil ve tashih olunmak

üzere Heyeti Mebusan’a iade eder ve kabul ettiği lâyihaları tasdik ile makamı sadarete arz

28 / 40

Page 29: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

eyler ve heyete takdim olunan arzuhalleri bittetkik lüzum görür ise ilâvei mütalâa ile beraber

makamı sadarete takdim eder.

Heyeti Mebusan

Madde 65 — Heyeti Mebusanın miktarı âzasa tebaai Osmaniye’den her ellibin nüfus zükûrda

bir nefer olmak itibariyle tertip olunur.

Madde 66 — Emri intihap reyi hafi kaidesi üzerine müessestir. Sureti icrası kanunu mahsus

ile tâyin olunacaktır.

Madde 67 — Heyeti Mebusan âzalığıle hükümet memuriyeti bir zat uhdesinde içtima edemez.

Fakat vükelâden intihap olunanların âzalığı mücazdır vesair memurinden biri mebusluğa

intihap olunur ise kabul edip etmemek yedi ihtiyarındadır. Fakat kabul ettiği halde

memuriyetinden infisal eder.

Madde 68 — Heyeti Mebusan için azalığa intihabı caiz olmıyanlar şunlardır: Evvelâ tebaai

devleti aliyeden olmıyan saniyen nizamı mahsusu mucibince muvakkaten hizmeti ecnebiye

imtiyazını haiz olan salisen türkçe bilmiyen rabian otuz yaşını ikmal etmiyen hamisen hini

intihapta bir kimsenin hizmetkârlığında bulunan sadisen iflâs ile mahkûm olupta iadei itibar

etmemiş olan sabian sui ahval ile müştehir olan saminen mahcuriyetine hüküm lâhik olupta

fekki hacir edilmeyen tasian hukuku medeniyeden sakıt olmuş olan aşiren tabiiyeti ecnebiye

iddiasında bulunan kimselerdir. Bunlar mebus olamaz. Dört seneden sonra icra olunacak

intihaplarda mebus olmak için Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak dahi şart

olacaktır.

Madde 69 — Mebusan intihabı umumisi dört senede bir kerre icra olunur ve her mebusun

müddeti memuriyeti dört seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir.

Madde 70 — Mebusların intihabı umumisine heyetin mebdei içtimai olan teşrini saniden

lâakal dört mah mukaddem başlanılır.

Madde 71 — Heyeti Mebusan azasının herbiri kendini intihap eden dairenin ayrıca vekili

olmayup umum Osmanlıların vekili hükmündedir.

Madde 72 — Müntehipler intihap edecekleri mebusları mensup oldukları dairei vilâyet

ahalisinden intihap etmeğe mecburdur.

Madde 73 — Ba iradei seniye Heyeti Mebusan feshile dağıtıldıği halde nihayet altı ayda

müçtemi olmak üzere umum mebusanın müceddeden intihabına başlanılacaktır.

Madde 74 — Heyeti Mebusan âzasından biri vefat eder veya esbabı hacriyei meşruadan

birine duçar olur veya bir uzun müddette meclise devam etmez veyahut istifa eder veya

29 / 40

Page 30: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

mahkûmiyet veya kabulü memuriyet cihetile âzalıktan sakıt olursa yerine nihayet gelecek

içtimaa yetişmek üzere usulü veçhile diğeri tâyin olunur.

75 — Münhal olan mebusluk makamlarına intihap olunacak azanın memuriyeti gelecek

intihabı umumî zamanına kadardır.

Madde 76 — Mebuslardan herbirine beher sene içtimai için hazineden yirmibin kuruş

verilecek ve şehriye beşbin kuruş maaş itibarile memurini mülkiye nizamına tevfikan azimet

ve avdet harcırahı ita kılınacaktır.

Madde 77 — Heyeti Mebusan riyasetine heyet tarafından ekseriyetle üç ve ikinci ve üçüncü

riyasetlere üçer neferki ceman dokuz zat intihap olunarak huzuru şahaneye arzile bunlardan

birisi riyasete ve ikisi reis vekâletlerine ba iradei seniye tercih ve memuriyetleri icra kılınır.

Madde 78 — Heyeti Mebusanın müzakeratı alenidir. Fakat bir maddei mühimmeden dolayı

müzakeratı hafi tutulmak vükelâ canibinden veyahut Heyeti Mebusanın âzasından onbeş zat

tarafından teklif olundukta heyetin içtima ettiği mahal azanın maadasından tahliye edilerek

teklifin red veya kabulü için ekseriyeti araya müracaat edilür.

Madde 79 — Heyeti Mebusan’ın müddeti içtimaiyesinde azadan hiç biri heyet tarafından

ithama sebebi kâfi bulunduğuna ekseriyetle karar verilmedikçe veyahut bir cünha veya

cinayet icra eder iken veya icrayı müteakip tutulmadıkça tevkif ve muhakeme olunamaz.

Madde 80 — Heyeti Mebusan kendüye havale olunacak kavanin lâyihalarını müzakere ile

bunlardan umuru maliyeye ve Kanunu Esasiye taallûk eder maddeleri red veya kabul veyahut

tâdil eder ve mesarifi umumiye muvazene kanununda gösterildiği veçhile heyeti mebusanda

tafsilâtile tetkik olunduktan sonra miktarına vükelâ ile birlikte karar verilür ve buna karşılık

olacak varidatın keyfiyet ve kemmiyeti ve sureti tevzi ve tedariki kezalik vükelâ ile birlikte

tâyin edilür.

Mehakim

Madde 81 — Kanunu mahsusuna tevfikan tarafı devletten nasbolunan ve yedlerine beratı şerif

verilen hakimler lâyenazildir. Fakat istifaları kabul olunur. Hakimlerin terekkiyatı ve

meslekleri ve tebdili memuriyetleri ve tekaüdleri ve bir cürüm ile mahkûmiyet üzerine azil

olunmaları dahi kanunu mahsusu hükmüne tabidir ve hakimlerin ve mehakim memurlarının

matlup olan evsafını işbu kanun irae eder.

Madde 82 — Mahkemelerde hernevi muhakeme alenen cereyan eder ve ilâmatın neşrine

mezuniyet vardır. Ancak kanununda musarrah esbaba mebni mahkeme muhakemeyi hafi

tutabilir.

30 / 40

Page 31: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 83 — Herkes huzuru mahkemede hukukunu muhafaza için lüzum gördüğü vasaiti

meşruayı istimal edebilir.

Madde 84 — Bir mahkeme vazifesi dahilinde olan dâvanın herne vesile ile olursa olsun

rüiyetinden imtina edemez ve bir kerre rüiyetine veyahut rüiyeti için iktiza eden tahkikatı

evveliyeye başlandıktan sonra tatil veya taviki dahi caiz olamaz. Meğerki dâvadan keffiyed

etmiş ola. Şu kadarki cezaya müteallik deavide hükümete ait olan hukuk nizamı veçhile yine

icra olunur.

Madde 85 — Her dâva ait olduğu mahkemede rüyet olunur. Eşhas ile hükümet beynindeki

dâvalar dahi mehakimi umumiyeye aittir.

Madde 86 — Mahkemeler hertürlü müdahelâttan azadedir.

Madde 87 — Deavii şer’iye mehakimi şer’iyede ve deavii nizamiye mehakimi nizamiyede

rüyet olunur.

Madde 88 — Mahkemelerin sunuf ve vezaif ve selâhiyetinin derecat ve taksimatı ve hükkâmın

tavzifi kavanine müstenittir.

Madde 89 — Her ne nam ile olur ise olsun bazı mevaddı mahsusayı rüyet ve hükmetmek için

mehakimi muayyene haricinde fevkalâde bir mahkeme veyahut hüküm vermek selâhiyetini

haiz komisyon teşkili katiyen caiz değildir. Fakat kanunen muayyen olduğu veçhile tâyini

mevla ve tahkim caizdir.

Madde 90 — Hiçbir hakim hakimlik sıfatile devletin maaşlı bir başka memuriyetini uhdesinde

cemedemez.

Madde 91 — Umuru cezaiyede hukuku âmmeyi vikayeye memur müddei umumiler bulunacak

ve bunların vezaif ve derecatı kanun ile tâyin kılınacaktır.

Divanı Âli

Madde 92 — Divani Âli otuz azadan mürekkeptir. Bunların onu Heyeti Ayan ve onu Şûrayı

Devlet ve onu Mahkemeyi Temyiz ve istinaf rüesa ve âzasından kura ile tefrik ve tâyin

olunarak Heyeti Ayan dairesinde lüzum göründükçe ba irade! seni ye akdolunur. Vazifesi

vükelâ ile Mahkemei Temyiz rüesa ve azasını ve zat ve hukuku şahane aleyhinde harekete ve

Devleti bir hali muhataraya ilkaya tasaddi eyliyenlerin muhakemesidir.

Madde 93 — Divanı Âli, ikiye münkasem olup biri dairei ithamiye ve biri divanı hükümdür.

Daireyi ithamiye dokuz azadan ibaret olup bunun üçü Heyeti Ayan ve üçü Divanı Temyiz ve

İstinaf ve üçü Şûrayı Devlet âzasından Divanı Âliye alınacak âza içinden kur’a ile intihap

olunur.

31 / 40

Page 32: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 94 — Bu daire şikâyet olunan zevatın müttehem olup olmadığına sülüsanı ekseriyetile

karar verir ve dairei ithamiyede bulunanlar divanı hükümde bulunamaz.

Madde 95 — Divanı hüküm yedisi Heyeti Ayan ve yedisi Divanı Temyiz ve istinaf ve yedisi

Şûrayı Devlet rüesa ve âzasından olmak üzere Divanı Âli azasının yirmibir neferinden

mürekkep olarak dairei ithamiye tarafından muhakemesi lâzım olduğuna karar verilmiş

dâvalar hakkında azayı mürettebenin sülüsanı ekseriyetile kat’iyen ve kavanini mevzuasına

tatbikan hükmeder ve hükümleri kabili istinaf ve temyiz değildir.

Madde 96 — Tekâlifi Devletin hiçbiri bir kanun ile tâyin olunmadıkça vaz ve tevzi ve istihsal

olunamaz.

Madde 97 — Devletin büdçesi varidat ve mesarifatı takribiyesini mübeyyin kanundur. Tekâlifi

devletin vaz ve tevzi ve tahsil emrinde müstenit olacağı kanun budur.

Madde 98 — Büdçe yani muvazenei umumiye kanunu Meclisi Umumi’de madde be madde

tetkik ve kabul olunur. Varidat ve mesarifatı muhammeninin müfredatını cami olmak üzere

ana merbut olan cedveller nizamen tâyin olunan numunesine tevfikan aksam ve fusul ve

mevaddı müteaddideye münkasem olarak bunların müzakeresi dahi fasıl fasıl icra edilir.

Madde 99 — Muvazenei umumiye kanunu müteallik olduğu senenin duhulünde mevkii icraya

konulabilmek için lâyihası Heyeti Mebusana Meclisi Umumi’nin küşadı akabinde ita olunur.

Madde 100 — Bir kanunu mahsus ile muayyen olmadıkça emvali devletten muvazene

haricinde sarfiyat caiz olamaz.

Madde 101 — Meclisi Umumi’nin münakit bulunmadığı esnada esbabı mucbireyi

fevkalâdeden dolayı muvazene haricinde masraf ihtiyarına lüzumu kavi tahakkuk eder ise

mesuliyeti Heyeti Vükelâ’ya ait olmak ve Meclisi Umumi’nin küşadı akabinde ana dair kanun

lâyihası Meclisi Umumi’ye verilmek üzere o masrafın tesfiyesi için iktiza eden mebaliğin

tarafı hazireti padişahiye arz ve istizan ile sadır olacak iradei seniye üzerine tedarik ve sarfı

caiz olur.

Madde 102 — Muvazene kanununun hükmü bir seneye mahsustur. O senenin haricinde

hükmü cari olamaz ancak bazı ahvali fevkaladeden dolayı Meclisi Mebusan muvazeneyi

kararlaştırmaksızın fesih olunduğu halde hükmü bir seneyi tecavüz etmemek üzere bir

kararname ile vükelâyı devlet ba iradei seniye seneyi sabıka muvazenesinin cereyanı

ahkamını Meclisi Mebusan’ın gelecek içtimaına kadar temdit ederler.

Madde 103 — Muhasebei kat’iye kanunu müteallik olduğu senenin varidatından istihsal

olunan mebaliğ ile yine o senenin mesarifatına vukııbulan sarfiyatın miktarı hakikisini

mübeyyin olarak bunun şekil ve taksimatı dahi muvazenci umumiye kanununa tamamile

mutabık olacaktır.

32 / 40

Page 33: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 104 — Muhasebei kat’iye kanununun lâyihası müteallik olduğu senenin hitamından

itibaren nihayet dört sene sonra Meclisi Umumi’ye ita olunur.

Madde 105 — Emvali devletin kabız ve sarfına memur olanların muhasebelerini rüyet ve

devairden tanzim olunan sal muhasebelerini tetkik ederek hulâsai tetkikat ve neticei

mütalâatını her sene bir takriri mahsus ile Heyeti Mebusan’a arzeylemek üzere bir Divanı

Muhasebat teşkil olunacaktır. Bu divan her üç ayda bir kerre ahvali maliyeyi riyaseti vükelâ

vasıtasile ba takrir tarafı hazireti padişahiye dahi arzeder.

Madde 106 — Divanı Muhasebatın âzası oniki kişiden mürettep olacak ve her biri Heyeti

Mebusan’dan ekseriyetle azlinin lüzumu tastik olunmadıkça memuriyetinde kaydı hayat ile

kalmak üzere ba iradei seniye nasbolunacaktır.

Madde 107 — Divanı Muhasebat azasının evsafı ve vezayifinin tafsilatı ve sureti istifa ve

tebdil ve terakki ve tekaüdü ve akkamının keyfiyeti teşkili bir nizamı mahsus ile tâyin

olunacaktır.

Vi1âyat

Madde 108 — Vilâyatın usulü idaresi tevsii mezuniyet ve tefriki vezayif kaidesi üzerine

müesses olup derecatı nizamı mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Madde 109 — Vilâyat ve liva ve kaza merkezlerinde olan idare meclislerile senede bir defa

merkezi vilâyette içtima eden Meclisi Umumi azasının sureti intihabı bir kanunu mahsus ile

tevsi olunacaktır.

Madde 110 — Vilâyat Mecalisi Umumiyesi’nin vezayifi yapılacak kanunu mahsusunda beyan

olunacağı veçhile turuku meabir tanzimi ve itibar sandıklarının teşkili ve sanayi ve ticaret ve

felâhatın teshili gibi umuru nafiaya müteallik mevad hakkında ve umuma ait maarif ve

terbiyenin intişarı yolunda müzakerata şâmil olmakla beraber tekâlif ve mürettebatı miriyenin

sureti tevzi ve istihsalinde ve muamelatı sairede kavanin ve nizamatı mevzua ahkâmına

muhalif gördükleri ahvalin müteallik olduğu makam ve mevkilere tebliğile tashih ve ıslahı

zımnında arzı iştikâ etmek selâhiyetini dahi muhtevi olacaktır.

Madde 111 — Müsakkafat ve müstagillât ve nukudu mevkufe hasılatının şurutu vakfiyesi ve

teamülü kadimi veçhile meşrutun lehine ve hayrat ve müberrata sarfolunmak üzere vasiyet

edilen emvalin vasiyetnamelerinde muharrer olduğu üzere musalehane sarfına ve emvali

eytamın nizamnamei mahsusu veçhile sureti idaresine nezaret etmek üzere her kazada her

milletin bir cemaat meclisi bulunacak ve bu meclisler tanzim edilecek nizamatı mahsusası

veçhile her milletin müntehap efradından mürekkep olacaktır. Ve mecalisi mezkûre mahalleri

hükümetlerini ve vilâyat Mecalisi Umumiyesi’ni kendülerine merci bilecektir.

33 / 40

Page 34: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Madde 112 — Umuru belediye dersaadet ve taşralarda bilintihap teşkil olunacak devairi

belediye meclislerile idare olunacak ve bu dairelerin sureti teşkili ve vezaifi ve azasının sureti

intihabı kanunu mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Mevaddı Şetta

Madde 113 — Mülkün bir cihetinde ihtilâl zuhur edeceğini müeyyid asar ve emarat görüldüğü

halde hükümeti seniyenin o mahalle mahsus olmak üzere muvakkaten (idarei örfiye) ilânına

hakkı vardır. (İdarei örfiye) kavanin ve nizamatı mülkiyenin muvakkaten tatilinden ibaret olup

(idarei örfiye) tahtında bulunan mahallin sureti idaresi nizamı mahsus ile tâyin olunacaktır.

Hükümetin emniyetini ihlâl ettikleri idarei zabıtanın tahkikatı mevsukası üzerine sabit

olanları memâliki mahrusai şahaneden ihraç ve teb’id etmek münhasran zatı hazireti

padişahinin yedi iktidarındadır.

Madde 114 — Osmanlı efradının kâffesince tahsili maarifin birinci mertebesi mecburi olacak

ve bunun derecat ve teferruatı nizamı mahsus ile tâyin kılınacaktır.

Madde 115 — Kanunu Esasinin bir maddesi bile hiçbir sebep ve bahane ile tatil veya icradan

iskat edilemez.

Madde 116 — Kanunu Esasinin mevaddı mündericesinden bazılarının icabı hale ve vakte

göre tağyir ve tadiline lüzumu sahih ve kat’i göründüğü hakle zikri ati şerait ile tadili caiz

olabilir. Şöyleki ya Heyeti Vükelâ veya Heyeti Ayan veya Heyeti Mebusan tarafından işbu

tadile dair bir teklif vukubulduğu halde evvelâ Meclisi Mebusanda azayı mürettebenin

sülüsan ekseriyetile kabul Meclisi Ayanın kezalik sülüsan ekseriyetile tastik edildikten sonra

iradei scniye dahi o merkezde sudur eder ise tadilâtı meşruha düsturulamel olur ve Kanunu

Esasinin tadili teklif olunan bir maddesi berveçhi meşruh müzakeratı lâzimesinin icrasile

iradei seniyesinin suduruna kadar hüküm ve kuvvetini kaip etmeksizin meriyülicra tutulur.

Madde 117 — Bir maddei kanuniyenin tefsiri lâzım geldikte umuru adliyeye müteallik ise

tâyini manası Mahkemei Temyize ve idarei mülkiyeye dair ise Şurayı Devlete ve işbu Kanunu

Esasiden ise Heyeti Ayana aittir.

Madde 118 — Elyevm düsturulamel bulunan nızamat ve teamül ve âdat ilerüde vazolunacak

kavanin ve nızamat ile tadil veya ilga olunmadıkça meriyülicra olacaktır.

Madde 119 — Meclisi Umumiye dair olan fi 1- Seval sene 93 tarihli talimatı muvakkatenin

cereyanı ahkâmı yalnız birinci defa içtima edecek Meclisi Umuminin müddeti inikadiyesi

hitamına kadar olup andan sonra hükmü carî değildir.

34 / 40

Page 35: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

ÇALIŞMA SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi Yeni Osmanlılar’ın savundukları fikirlerden biri değildir?

A) Osmanlı devlet mekanizmasının ve toplumunun kendi iç dinamikleri içerisinde yeniden

yapılandırılması

B) Rejimin değişmesi

C) Değişim için referans olarak Batı’nın değil İslam’ın esas alınması

D) Bir anayasa hazırlanması ve parlâmento kurulması

E) Meşrutiyet yerine mutlakiyetin benimsenmesi

2. Aşağıdakilerden hangisi 1871 yılında imzalanan Londra Sözleşmesi

hükümlerindendir?

A) Rusya’nın, Karadeniz’de tersane bulundurması

B) Ruslara kapitülasyon verilmesi

C) Rusların Osmanlı topraklarındaki Ortodoksları himaye edebilmeleri

D) Almanya’nın boğazlardan geçebilme hakkına sahip olması

E) Süveyş Kanalı’nın İngiltere’ye bırakılması

3. I. Meşrutiyet hangi tarihte ilan edilmiştir?

A) 1839

B) 1856

C) 1876

D) 1871

E) 1908

4. I. Meşrutiyet hangi padişah döneminde ilan edilmiştir?

A) I. Abdülhamid

B) Abdülaziz

C) Abdülmecid

D) II. Abdülhamid

E) V. Murat

35 / 40

Page 36: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

5. Aşağıdakilerden hangisi 1876 yılında düzenlenen İstanbul (Tersane) Konferansı’na

katılmamıştır?

A) İngiltere

B) Fransa

C) Rusya

D) Almanya

E) Amerika

6. 1876 yılı Temmuz ayında Sırbistan ve Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş açarak

yenilmeleri üzerine Rusya devreye girerek Osmanlı Devleti’ni mütareke yapmaya

zorladı. Rusya’nın bu meseleyi kendi menfaatleri doğrultusunda çözüme

kavuşturmasından endişelenen İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya-

Macaristan ve İtalya devletlerinin toplanmasını kararlaştırdıkları konferans

aşağıdakilerden hangisidir?

A) İstanbul (Tersane) Konferansı

B) Paris Konferansı

C) Londra Konferansı

D) Viyana Konferansı

E) San-Remo Konferansı

7. Tanzimat dönemindeki anlayışı şiddetle tenkit eden, bu dönemdeki yeniliklerin

Avrupa’nın kefaleti altında yapıldığına inanan, yeniliklerinin gayrimüslimlere yeni

haklar verdiğini ve Müslümanların ihmal edildiğini savunan, yeniliklerin Müslümanlara

“kavaslık” gayrimüslimlere “köşe sarraflığı” tevcih ettiğini ileri süren Osmanlı aydını

aşağıdakilerden hangisidir?

A) Namık Kemal

B) Mustafa Fazıl Paşa

C) Ziya Paşa

D) Ali Paşa

E) Ali Suavi

36 / 40

Page 37: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

8. Aşağıdakilerden hangisi Berlin Antlaşması’nın hükümlerinden biri değildir?

A) Romanya, Sırbistanve Karadağ’ın bağımsız oldu.

B) Bulgaristan’ın küçük bir prensliğe indirildi

C) Şeklen Osmanlı egemenliğinde görünmekle beraber, Bosna-Hersek Avusturya’ya

devredildi

D) Savaşta ve barış müzakerelerinde yer almadığı halde Yunanistan’a da yeni topraklar

verildi.

E) Batum, Kars ve Ardahan Osmanlı Devleti’nde kaldı.

9.

I. İyi hâlli olmak

II. 30 yaşından büyük olmak

III. Resmî dil Türkçeyi bilmek

IV. Seçildiği ilin ahalisinden olmak

V. Ağır hapis cezasına çarptırılmamış olmak

Yukarıdakilerden hangisi 28 Ekim 1876 tarihinde onaylanan geçici talimatnameye göre

mebus seçilebilmek için gerekli kriterlerden biri değildir?

A) I

B) II

C) III

D) IV

E) E)V

10. Aşağıdakilerden hangisi Kanun-ı Esasi’nin temel özelliklerinden biridir?

A) Bir kurucu meclis tarafından hazırlanmıştır.

B) Devlet laik yapıya kavuşturuldu.

C) Padişahın sadrazamı, vekilleri, şeyhülislamı seçme ve atama hakkı ortadan kaldırıldı.

D) Yasama organı tek meclisten ibaretti.

E) Vekiller meclise değil, padişaha karşı sorumluydu.

37 / 40

Page 38: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

CEVAPLAR

1. E

2. A

3. C

4. D

5. E

6. A

7. A

8. E

9. B

10. E

38 / 40

Page 39: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

KAYNAKÇA 1- Araştırmalar

Akşin, Sina. (1976). I. Meşrutiyet Üzerine Bazı Düşünceler, Türk Parlamentosunun İlk Yüz

Yılı,(1876-1976). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Ahmad, Feroz. (1971). İttihad ve Terakki (1908-1914), Çev. Nuran Ülken. İstanbul: Sander

Yayınevi.

Hanioğlu, M.Şükrü. (1985). Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ve

Jön Türklük, C.I, İstanbul: İletişim Yayınları.

Kansu, Aykut. (1995). 1908 Devrimi, Çev. Ayda Erbal. İletişim Yayınları: İstanbul.

Karpat, Kemal: Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul, 1967.

Kars, H. Zafer. (1997). 1908 Devrimi’nin Halk Dinamiği. İstanbul: Kaynak Yayınları.

Kuran, Ahmet Bedevi. (1945). İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler. İstanbul: Tan Matbaası.

Mardin, Şerif. (1997). Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908). İstanbul: İletişim Yayınları.

Ortaylı, İlber. (1981). II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman

Nüfuzu. Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Yayınları.

Tunaya, Zafer Tarık. (1952). Türkiye’de Siyasi Partiler, C. I. İstanbul: Arba Yayınları.

2- Makaleler

Akşin, Sina. (1970). Birinci Meşrutiyet Meclis-i Mebusanı, SBF Dergisi, S. 25/1, 19-40.

Arslan, Tamer. (2008). İttihâd-ı Osmanî’den Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyetine. Bilig,

47, 79-120.

39 / 40

Page 40: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ...Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa 1846 yılında İstanbul’a gelmiş, üst düzey memuriyetlerde görev almıştı

Baykal,Bekir Sıtkı. (1945).Doksanüç Harbi Arifesinde Osmanlı Devleti İle Büyük Devletler

Arasındaki Münasebetler. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi,

S. 2, 183-192.

Kızıltan, Yılmaz. (2006). I. Meşrutiyetin İlânı ve İlk Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı. Gazi

Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 26, S.1, 251-272.

Özgüldür, Yavuz ve Özgüldür, Serdar. (1994). 1876 Anayasası’nın Hazırlanmasında Mithat

Paşa’nın Rolü ve Fonksiyonu. OTAM, S.5, 311-348.

Terzi, Arzu. (2011). Sarayda İktidar Mücadelesi Saray, Mücevher, İktidar. Timaş Yayınları.

Uzun, Hakan. (2005). Türk Demokrasi Tarihinde I. Meşrutiyet Dönemi. Gazi Üniversitesi

Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 2, 145-162.

Yıldırım, Yılmaz (2008). Osmanlı Modernleşmesinde Cemaat-Toplum Yapılaşması: Yeni

Osmanlı Düşüncesi Örneği. Sosyal Bilimler Dergisi, 3, 1-22.

3- Tezler

Deniz, Akif. (2005). Derviş Vahdet-i ve 31 Mart Olayı. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Tekin, Yusuf. (1997). Osmanlı Devleti’nde Siyasal Sistemin Meşruluğu Sorunu Çerçevesinde

Birinci Meşrutiyetin Tartışılması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

4- Dijital Kaynaklar

http://wiki.hukuki.net/Kanuni_Esasi_Metni

40 / 40