84
Müzisyen ve dansçı Baykal Doğan: Dansçılık bir yaşam biçimidir Best Model of the World 2009 birincisi Erkan Meriç’ten özel açıklamalar Yeni yıla hazırlıklı girelim Yönetmen Belma Baş’la ZEFİR’i konuştuk JAAR 4 | NR. 39 | 15 DECEMBER 2011 Kilo verememenin 5 sebebi AŞK Türklerin 10 yıl süren HUKUK ZAFERİ 8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

Kadın Dergisi 39

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kadın Dergisi Sayı 39

Citation preview

Page 1: Kadın Dergisi 39

Müzisyen ve dansçı Baykal Doğan: Dansçılık bir yaşam biçimidirBest Model of the World 2009 birincisiErkan Meriç’ten özel açıklamalar

Yeni yıla hazırlıklı girelim

Yönetmen Belma Baş’la ZEFİR’i konuştuk

JAAR

4 |

NR.

39

| 15

DEC

EMBE

R 20

11

JAAR

4 |

NR.

39

| 15

DEC

EMBE

R 20

11

Kilo verememenin

5 sebebi AŞKTürklerin 10 yıl süren HUKUK ZAFERİ

8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

Page 2: Kadın Dergisi 39
Page 3: Kadın Dergisi 39

Ook bieden wij Kindertandheelkunde, Kronen, Bruggen, Bleken,

Mondhygiene, Parodontologie, Zenuwbehandelingen,

Kunstgebitten, en Implantologie aan op de praktijk.

Tandartsen praktijk West 5 bestaat uit een groot team die u professioneel tandheelkundige hulp kunnen aanbieden die werkzaam zijn onder de leiding

van tandarts F. Alsaid.

Tandartspraktijk West 5, Slotermeerlaan 69 1064 HA AmsterdamT: 020 4473489 • M: 06 52683329 [email protected]

+31 (0)20 614 53 63

Page 4: Kadın Dergisi 39

4 | KADIN 4 | KADIN

KADIN

PMG

EBUBEKİR TURGUT

MÜNEVVER ESRA TURGUT

ÖZLEM ÖZYOL, SEVİM HÜLYA GERİLAKAN

SELİM TURAN, M. TAHTALI, HATİCE TURGUTM.KÜBRA, MUSTAFA TOGA, FUAT ASLAN

EMİNE BOZKURT, FATMA KOŞER KAYA, B. MEERKERK, SADIK YEMNİ, ÖZLEM ÖZYOL, FUNDA MÜJDE, JESSICA MAAS, SELMA COŞKUNER, AV. TENZİLE ERDALNEVİN ÖZÜTOK, NURAY BOSSINK TUNA, SEMA MARAŞLI, SABAHATTİN UÇAR, NİLÜFER ÇAKIROĞLU

SELÇUK ÖZTÜRK T. 020 - 614 53 63F. 020 - 613 24 23

BURHAN CALLAK, HAYRİYE, BÜYÜKEKEN, SELMA GECİKMEZ, TURGUT OKAN, BANU ÇELİK, KERİME SAHİN, YETER AKIN

P-Ajans: [email protected]

AV. İSMET ÖZKARA

HOLLANDA SENELİK 25,00 EURO (PER JAAR)BELÇİKA SENELİK 25,00 EURO (PER JAAR)DİĞER ÜLKELER 60,00 EURO

HOLLANDA GENELİ

POSTBUS 69026, 1060 CA AMSTERDAM

DERKINDERENSTRAAT 108 B, 1061 VX AMSTERDAMT. 020 - 614 53 63 / F. 020 - 613 24 [email protected] / WWW.KADINDERGISI.NL

İmtiyaz Sahibi / Uitgever

Algemeen Directeur

Genel Yayın Yönetmeni / Hoofdredacteur

Yazı İşIeri Müdürü / Eindredacteur

Haber & Araştırma / Nieuws & Onderzoek

Yazarlar / Schrijvers

Reklam Satış Pazarlama / Advertentie

Bu sayıda katkıda bulunanlarAan dit nummer werkten verder mee

Sayfa Tasarımı / Lay-Out

Hukuk Danışmanı / Juridisch adviseur

Abone / Abonnee

Dağıtım

Yazışma Adresi / Post Adres

İdare Merkezi / Bezoek Adres

Kadın Dergisi Kasım Sayısı Kapağı

©2008 PMGYAYINLANAN YAZILARIN SORUMLULUĞU YAZARLARA VE REKLAMLARIN İÇERİĞİNDEN REKLAM VERENLER SORUMLUDUR.

DOĞACAK HUKUKİ SORUMLULUK HİÇ BİR ŞEKİLDE DERGİMİZİ BAĞLAMAZ. DERGİMİZDE YER ALAN YAZI, RESİM, KARİKATÜR İSMİMİZ

BELİRTİLMEK SURETİYLE KULLANILABİLİR. REKLAMLAR MÜSADE ALINMADAN KESİNLİKLE KULLANILAMAZ.

HET IS NIET TOEGESTAAN OM, ZONDER VOORAFGAANDE TOESTEMMING VAN KADIN, DOOR KADIN GEPUBLICEERDE ARTIKELEN, ONDERZOEKEN

OF GEDEELTEN DAARVAN OVER TE NEMEN, TE (DOEN) PUBLICEREN OF ANDERSZINS OPENBAAR TE MAKEN OF TE VERVEELVOUDIGEN.

OP ONZE AANBIEDINGEN EN OVEREENKOMSTEN ZIJN VAN TOEPASSING ONZE ALGEMENE VOORWAARDEN, WELKE ZIJN GEDEPONEERD BIJ DE

KAMER VAN KOOPHANDEL TE AMSTERDAM

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

YIL / JAAR: 4SAYI / NUMMER: 39

15 DECEMBER2011

10 DOSYA: AŞK

26 “BINNEN HET ISLAMITISCH

ONDERWIJS BESTAAT ER GEEN KLOOF

TUSSEN HET GEZIN EN DE SCHOOL”

30 EVLİLİK TERAPİSİ: KADINLARDAKİ

BU CESARET NERDEN GELİYOR?

22 BAKIM: GÜZELLIĞIN VE ESTETIĞIN

ADRESI LA FEMM YANI KADIN

18 BAKIM:

YENI YILA HAZIRLIKLI GIRELIM

inhou

d

Page 5: Kadın Dergisi 39

73 SAĞLIK: TATLANDIRICILAR

ŞİŞMANLATIR MI?

74 DİYET: DİYET ÜRÜNLER

İŞTAH AÇIYOR

75 AYIN YEMEĞİ

77 BULMACA

38 AYIN TESTİ: BESLENMENİZİ TEST EDİN

51 HUKUK: TÜRKLERIN 10 YIL

SÜREN HUKUK ZAFERİ

44 MODA: MODA RÜYASI

48 ALPAY DEMİRCİ :

EMLAK İŞİ BİR GÜVEN İŞİDİR

65 MÜZİK:BAYKAL DOĞAN: DANSÇILIK BAŞLI BAŞINA BİR YAŞAM BİÇİMİDİR

68 FİLM FESTİVALİ İÇİN UTRECHT’E GELEN

YÖNETMEN BELMA BAŞ’LA GERCEKLEŞTİRDİĞİMİZ

ROPORTAJI SUNUYORUZ

Page 6: Kadın Dergisi 39

6 | KADIN

De Stem van de Multi-Culti Vrouw!

+ 31

(0)2

0 61

4 53

63

Postbus 69026 • 1060 CA Amsterdam • t. +31 (0)20 - 614 53 63 • f. +31 (0)20 - 613 24 23 • [email protected] • www.kadindergisi.nl

Artık Kadın’ın Adı Var

Hollanda’da Bir İlk

Page 7: Kadın Dergisi 39

a

Sevgiyle Merhaba,

Adı sevgi, türü Eğer / Adı sevgi, türü Çünkü / Adı sevgi, türü Rağmen

“Eğer” türü, belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgi. Eğer iyi olur-sam babam, annem beni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. En çok rastlanan sevgi türü budur. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türü. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır. Evliliklerin pek çoğu “eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Sevgililer birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sev-gi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “eğer” türüne rastlanıyor. İnsanlar “eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerek-tiğini bilmek yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir. “Çünkü” türü, bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (yakı-şıklısın). Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki. Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götü-rüyorsun ki. Çünkü türü sevgi eğer türü sevgiye tercih edilebiliniyor. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük ha-line gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir.

Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü” türündendir ve bu tür sevgi, ka-lıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür. Peki, o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? “Rağmen” türü, bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey bek-lenmediği için, “Eğer” türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için “Çün-kü” türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan bir şey olduğu için değil, bir şey olmasına rağmen sevilir. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazla-sı yok? Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir. Peki, bu dünyada sevgi ne kadar var. Bana göre açlığımızı biraz bastıracak kadar, yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu tadımlik sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu biliyor muyuz? Hani nerede? Hepsi bu kadar ve az .

Sevgi emek ister...Sevim Hülya [email protected] Dip not: Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir diye başlıyor.Ama Sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz diye soruyor.Japon Yazar Masumi Toyotome’nin kitabı’ndan; (editör yazım)

EDİTÖRDEN

Page 8: Kadın Dergisi 39

8 | KADIN

Page 9: Kadın Dergisi 39

KADIN | 9

DOSYA

Page 10: Kadın Dergisi 39

DOSYA

Page 11: Kadın Dergisi 39

DOSYA

Page 12: Kadın Dergisi 39

12 | KADIN

DOSYA

Mehtap Kayaoğlu

Kimine göre hayatın anlamı, kimine göre yaşamın merkezi, kimine göre renklerin dansı, kimine göre gereksiz, kimine göre kaçınılmaz, kimine göre büyük bir şans, kimine göre dert, kimine göre hasret, kimine göre acı, kimine göre sonsuzluk... vs.

Page 13: Kadın Dergisi 39

KADIN | 13

DOSYA

Herkes farklı bir yerden bakıyor bu kavrama.

En fazla “Aşk kalbe girince, akıl seya-hate çıkarmış...” cümleleriyle akıllara yerleşmiş. Halk arasında böyle nükteli bir tanımlama oluşmuş.

Aşk, aslında bir sevgi biçimi. Fakat an-neye, babaya, arkadaşa duyulan sevgi-den daha farklı bir yapılanmayla ortaya çıkıyor.

Aşk kavramı, dünden bugüne, bugün-den yarına dek, bıkmadan usanmadan üzerinde konuşulan, araştırmalar yapı-lan, fikirler üretilen bir sembol olmaya başlamış.

Edebiyatçılar, bilim adamları, sosyal psikologlar, psikologlar, psikiyatrist-ler... herkes bir şekilde açıklama yap-maya çalışmışlar.

Terapötik bir söylemle aşkı tanımlamak önemli gibi görünüyor. Çünkü kişiye ne-ler yaptığını, olumlu/olumsuz etkilerini gözlemlemeyi, işimize ne kadar yara-dığı/yaramadığı konusunda fikir sahibi olmayı sağlayabiliyor.

Dinamik bir söylemle aşk; kişinin ben-lik sınırlarının çökmesiyle, bireyin kendi kimliğinin, başkasının kimliğinde erime-sine izin vermesi durumudur. İnsanın kendisini, kendinden kurtarması, ben-liğini başkasına akıtması, benlik sınırla-rının çökmesine neden olan yalnızlıktan kurtulmasını içerir.

Tanım çok önemli. Tek tek düzenli bir biçimde anlaşılmaya çalışılmalı.

Kişinin benlik sınırlarının çökmesi ne demek?

Kişi, dünyaya ilk geldiği günden itiba-ren, “ben” dediği, “Kendim” diye tarif ettiği “ruhsal bünyesini” oluşturmaya başlar. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, ihtiyaçları, üzerine bindirilen baskıları, erteledikleri, aktardıkları, çatışma yaşa-dıkları, görmezden geldikleri...vb. gibi bir çok durumu harmanlayarak ruhsal

bünyesini oluşturmaya çalışır.

Ruhsal bünye oluşurken, kişi benlik sınırları belirir. Kendisini, tarif edebi-leceği bir yapılanma olarak algılamaya başlar. Artık yavaş yavaş ego oluşmaya başlamıştır.

Herkesin kendi dünyasını, kendi kimli-ğini tanımlayabileceği bir benlik yapısı

oluşmaya başlar.

İşte oluşmaya başlayan bu benlik sınır-ları, zaman içinde kişi için kaçınılmaz ve vazgeçilemezler haline gelir. Çünkü “ben” dediği, “kendim” diye tarif ettiği yapı oluşmuştur.

...

Page 14: Kadın Dergisi 39

14 | KADIN

DOSYA

Aşk devreye girdiğinde, yani karşı cins-le ilgili, daha önce hiç yaşanmamış duy-gular açığa çıkmaya başladığında, kişi, o zamana kadar koruduğu benlik sınır-larında esnemeler olmasına izin verme-ye başlar. Kendi benlik sınırlarının, kar-şısındaki aşık olduğu kişinin benliğine akmasına izin verir.

Bu durum günlük hayatta başka bir iliş-ki biçiminde görülemez. Sadece aşık olma durumunda ortaya çıkar. (Bu duy-gunun tam olarak aynısı bir de 0-2 yaş dönemindeki çocukla, annesi arasında görülür.) Çünkü ego, kendisini koruma ve her türlü risk faktörüne karşı tedbirli olma şeklinde oluşmuştur. Aşk duygu-su, bu sınırları, sınırsızlık ve erime pren-sibiyle değiştirmeye başlar.

O güne kadar sadece kendisi varken, kendisi kendisiyle uğraşırken, bir anda kendisinden “kendi”ni kurtarmaya da

başlamış olur.

Aslına bakılırsa aşık olma durumunun, psikolojide tedavi edici bir gücü oldu-ğunu tüm uzmanlar ve bilim kabul et-mektedir.

Ergenlik döneminin o en kızgın, en öfkeli, en çalkantılı dönemlerinde ya-şanan güzel bir aşk, gençlerin aniden daha ılımlı, daha anlayışlı, daha tole-ranslı olmalarını sağlar. Sağa sola sa-taşan, ona buna bağıran, asık suratlı genç gider. Yerine daha sakin, güler yüzlü, enerjik bir genç gelir.

Tam da bu nedenle, ebeveynlere, ço-cuklarının buna benzer duygularını an-layışla karşılamalarını öneririz. Aşkın tedavi edici özelliklerinden istifade et-melerini öneririz.

Ya da ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan

aşk, kişinin aniden gençleşmesine, dirileşmesine, eski enerjisini yeniden kazanmasına vesile olur.

Bununla birlikte yoğun boyutta yaşa-nan, kimseyi gözünün görmediği, me-lankoli düzeyinde yaşanan aşklarda, patolojik yanlar olduğunu düşünüp, bu durumun acilen tedavi edilmesi gerekti-ğini de söyleriz.

Madalyonun iki yüzü gibi. Her iki tarafın özellikleri iyi bilinip, ona göre pozisyon almayı gerektiren bir durum.

Benlik sınırlarının çökmesi aslında kişi-de bunalım, yalnızlık duygularını ortaya çıkarır. Genellikle sık sık aşık olmalarıy-la övünen insanların, benlik sınırlarının sağlamlığıyla ilgili bir zorluklarının oldu-ğunu söylemek yanlış olmaz.

Benlik sınırlarının çökmesinin ardından

Page 15: Kadın Dergisi 39

KADIN | 15

gelen aşk duygusu, kişinin kendisini “partneriyle bir” algılamasına vesile olur. Kişi artık yalnız değildir. Partneriy-le bir algılamaktadır kendisini.

Tam da bu anlarda ani gelen “Artık yal-nız değilim” durumu, kişide abartılı duy-guların ortaya çıkmasına da neden olur.

Gerçeklikten uzak, abartılı duygular...

Öncelikle âşık olunan kişiyle ilgili aşırı yüceltme yaşanır. Onun yaptığı her şey güzeldir, doğrudur. O dünyanın mer-kezindedir. Dünya onun etrafında dön-mektedir.

Aşk, kişide inkar duygularının ortaya çıkmasına da neden olur. Yani aşık ol-duğu kişiyle ilgili duyduğu hiçbir olum-suzluğu kabul etmez. Onun yanlışlarını görmez. Onunla ilgili söylenen olum-suzluklara inanmaz. Onun hakkında söylenen her türlü sözü yalanlar.

Başka bir tutum, aşık olunan kişiye “laf söyleyeni bitirme” eğilimi gelişir. Anne-si, babası, kardeşi... hiç fark etmez. Kim onunla ilgili olumsuz bir şey söy-lese, söyleneni ciddiye almadığı gibi, söyleyeni bitirir.

...

Bunların hepsi bir yana aşk aslında tam anlamıyla bir coşkulu yaşama biçimidir.

Aşık olan kişiye çeşitli fanteziler yaşatır. Tüm bu yaşananlar kişilere iyi hissettirir.

...

Bu yazıyı okuduktan sonra aklınıza şöy-le bir şey geliyor mu?

Demek ki aslında aşık olmak, karşımız-daki kişinin nasıl birisi olduğundan çok, bizdeki “aşık olma ihtiyacıyla” ilgilidir.

...

Aşık Veysel’in söylediği gibi:

“Güzelliğin beş para etmez... Bu bendeki aşk olmasa...!”

DOSYA

Page 16: Kadın Dergisi 39

16 | KADIN

Zaman zaman hayranlarıyla birlikte tür-külerini seslendiren Sabahat Akkiraz, konser sonunda gazetecilere yaptığı açıklamada, Van’da meydana gelen depremde zarar görenlere türküleriyle yardımda bulunmak için Hollanda’ya gel-diğini söyledi. Amsterdam’daki konse-rin toplumun birlikteliği adına çok güzel geçtiğine işaret eden Akkiraz, dinleyici-lerin coşkuları karşısında çok duygulan-dığını ifade etti.“Battaniyeler, elbiseler insanı ısıtır ama, sevgi insanı yüreğinden yakalar” di-yen Akkiraz, “Hep bir ağızdan türküleri Amsterdam’da Van için söyledik. Sanki onlara hediye eyledik, sevgimizi onlara gönderdik. Bu etkinliğe destek veren Hollanda’da yaşayan gurbetçi Anadolu insanına ve Hollanda halkına duyarlılıkla-rından dolayı teşekkür ediyorum. Acıların paylaştıkça azalacağına inanıyoruz. İnşal-lah mutlulukları da paylaşıp çoğaltacağız. Malumunuz çoktandır Van acısı milletimi-zin yüreğinde. Çünkü Peygamberimiz de `Komşusu açken imanlı insan yatağına girmez’ buyurmuştur. Bundan yola çıka-rak kimse sıcak yatağına girerek herhal-de uyuyamıyordur. Van’da maalesef kış şartları çok soğuk. Orada çok vahim bir kış geçecek. Çok vahim bir durum. Her-kesi elinden geldiğince acıyı paylaşmaya davet ediyorum” diye konuştu.Türkiye’de Van’la ilgili düzenlenen he-men hemen tüm etkinliklere katıldığını,

halk müziği sanatçısı arkadaşlarıyla bir-likte Van’da bir mahallenin kurulması için çaba gösterdiklerini de hatırlatan Akki-raz, Hollandalı gurbetçilerin yılbaşında hediye almak yerine Van’a yardımda bulunmaya karar vermelerinin kendisini çok etkilediğini kaydetti. Yurt içi ve dışında yapılacak bu tür etkin-liklerin Vanlı kardeşlerinin yaralarının sa-rılmasına yardımcı olacağını belirten Ak-kiraz, “Muharrem ayında, aşure ayında, şükür ayında onlarla birlikte olduğumuzu göstereceğiz. Acıları yaraları, hep birlikte inşallah sararız” dedi. CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz, meclisteki çalışmalarıy-la ilgili bir soruya ise, “Türkiye Büyük Mil-let Meclisi’nde çalışmalarımız yoğun bir

şekilde sürüyor. Ben daha çok sanatçı ol-duğum için sanatçı haklarıyla ilgili, kadın olduğum için kadın haklarıyla ilgili, Alevi olduğum için yine Alevilerin sorunlarıyla ilgili öneriler veriyorum” yanıtını verdi.Amsterdam Belediye Başkan Yardım-cısı Andree van Es’in yanı sıra Türk kökenli siyasetçiler, işadamları ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de ara-larında olduğu 750 biletli izleyicinin takip ettiği konserde toplanan yardım paralarının, Kadın Merkezi Vakfı (KA-MER) aracılığıyla Van’a gönderileceği belirtildi. Programa Türkiye’den katılan KAMER Başkanı Nebahat Akkoç, bu paralarla Van’da bir çamaşırhane kur-mayı düşündüklerini söyledi.

Sabahat Akkiraz, Vanlı depremzedeler için Hollanda’da sahneye çıktı

HABER

AMSTERDAM - Hollanda’da Van’daki depremzedelere yardım toplamak amacıyla konser düzenlendi. Hollandalı Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB), Hollanda Alevi Birlikleri Federasyonu (HAK-DER) ve Kulsan Vakfı’nın Amsterdam Belediyesi’nin desteğiyle düzenlediği konsere katılan CHP Milletvekili sanatçı Sabahat Akkiraz, Mustafa Özarslan ve Ahmet Aslan salonu dolduran izleyicilere türkü ziyafeti çekti.

Page 17: Kadın Dergisi 39

KADIN | 17

DOSYA

Page 18: Kadın Dergisi 39

18 | KADIN

BAKIM

Yeni yıla hazırlıklı girelimDöndü Yılmaz

Güzellik uzmanı

Page 19: Kadın Dergisi 39

KADIN | 19

BAKIM

2011 yılını da geride bırakıyoruz. Önümüz-de umutlarla dolu yepyeni bir yıl 2012 var. Geçirmiş olduğunuz bu kocaman

yılda vücudunuza ve kendinize verdiğiniz iyilik sözlerini tuttunuz mu? Yoksa yine hedefleriniz diğer senelere mi kaldı?

Lütfen 2012 yılına iyi bir hazırlık yaparak başlayın ve ken-dinize verdiğiniz sözü tutun.

Yeni yıla girerken o yıla dair kararlar almak yaygın gelenekler-den biri. Böyle bir liste yaparak insanlar kendilerine söz vermiş oluyorlar. Bu kararlara zaman zaman uyulamasa veya kısa sü-rede unutulup vazgeçilse de yeni bir yıla başlarken kişiye gele-ceğe dair umut sağlamış ve kişiyi motive etmiş oluyor.

Listede en çok alınan kararlar arasında canlılık, fiziksel sağlık ve dış görünüşle ilgili olanlar yer alıyor. Sizde, kendi kararları-nızı listeleyin. Örneğin; kilo fazlanız varsa ulaşmayı hedeflendi-ğiniz rakamı büyük olarak kaydedin. Vücudunuz için fayda ya-ratmak adına ölçülü-dengeli beslenmek ve daha fazla egzersiz yapmayı da ekleyin…

Yeni Yıla Geri Sayım…Büyük ihtimalle, yeni bir yılı karşılarken sevdiklerinizle be-raber eğlenceli ve güzel bir akşam yemeği için sofrada daha uzun süre vakit geçireceksiniz ve her zamankinden daha zengin bir akşam yemeği sofranız olacak. Eğer erte-si gün pişman uyanmak istemiyorsanız aşağıdaki önerilere bir göz atın…

• Özel günlerde ve tatilde diyet yapmak yerine kilo almamaya çalışın çünkü hayatın keyfini çıkarmak da sağlığın önemli bir göstergesidir. • Yeni yılı karşılarken canınızın istediği her şeyin tadına bakın ama ölçüyü kaçırmamaya da gayret gösterin. • Eğer yemeğinizi ev dışında yiyecekseniz, çok aç gitmeyin. Saat 18.00 -19.00 civarı diyet kraker ayran veya sütlü kahve+ diyet bisküvi çeşitleri veya 1 dilim ekmek +peynir veya 10 -15 fındık atıştırın ve bol su için.• Yeni yıl akşamı evde iseniz geç saatler için daha hafif seçim-ler yapılabilir, taze sebze ve meyveleri atıştırmalık olarak tercih edebilirsiniz. Midenizi doldurmak ve kilo almak istemiyorsanız salatalık, çeri domates, havuç, biber, marul yaprağı, çiğ karna-bahar, brokoli, kabak, kereviz sapı gibi sebzeleri yağsız yoğurt ve light labne peynire batırarak tüketin, bunlar sizi tüm gece oyalayacak ve tok kalmanızı sağlayacaktır.• Yemek öncesi peynir, salata ve sebze ile başlangıç yapılabi-lir. Ana yemek olarak hindi eti iyi bir seçimdir çünkü kırmızı ete göre daha az yağ içerir yanında pilav yerken dikkatli olmakta fayda var eğer yemek sonrası tatlı yemek istiyorsanız pilav al-mamanızı yada ılımlı tüketmenizi öneririm.• Yılbaşı tatlısı olarak yağ içermeyen hafif meyve tatlıları seçi-lebilir, cevizli kabak tatlısı, kaymaksız ayva tatlısı, fırında armut veya elma dondurma ile servis edilebilir.• Yemek sonrası, sohbetlerin vazgeçilmez eşlikçisi kuruyemiş-lerin seçiminde de dikkatli olun. 1 avuç beyaz leblebi 70 kalori

içerir oysa 1 avuç şamfıstığı yaklaşık 180 -200 kaloridir. • Ertesi sabah şiş uyanmak istemiyorsanız alkol ile birlikte bol su tüketin çok tuzlu yemekleri tercih etmeyin.• Yeni gelen yılı kutlamak için yemeğin ve alkolün dozunu nor-mal zamana göre biraz daha fazla kaçırdıysanız ertesi gün he-men bu durumu düzletmenizi tavsiye ederim. • Alkol vücutta su tutar ertesi sabah eliniz yüzünüz şiş uyanabi-lirsiniz bunun için bazı öneriler; 1 litre su, 1 demet maydanoz, 1 çay kaşığı toz zencefili kaynatın daha sonra içine 1 çay kaşığı bal ve yarım limonun suyunu ekleyin ve taze nane yaprakları ile aromasını kuvvetlendirin, gün boyu için veya 1 kg salatalığı katı meyve suyu sıkacağı ile suyunu çıkarıp üzerine, 2 greyfurt, 1 portakal, 1 limon suyunu ekleyin, gün boyu için.

Umarım bunları uygulamak için kendinize zaman ayıracaksı-nızdır! Yıllar o kadar çabuk geçiyor ki birde bakmışsınız 2013 girmişsizdir.

Bütün okuyucularıma sağlıklı ve bakımlı yıllar diliyorum...

Page 20: Kadın Dergisi 39

20 | KADIN

BAKIM

Saç şekli ruh halini yansıtıyorKadınların saç şekli ruh hallerini yansıtıyor. Günlük saç modelindeki değişiklik kadınların o güne dair durumlarından haberdar ediyor

Kadınlarda dağınık saç modeli, kendinden emin, özgürlüğüne düşkün bir kadını yansıtırken, tam topuz modelini ise ağırlığını hissettirmek, asaletini göstermek isteyenlerin kullandığı bildirildi.Türkiye Berberler ve Kuaförler Federasyonu Başkanı Bayram Karakaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bursa’da düzenlenen Uluslararası Yeşil Bursa Saç Festivali’nin kuaförler ve berberler açısından önemli bir etkinlik olduğunu söyledi.Bu festivalde, 2012 yılının saç trendinin ortaya çıkacağını dile geti-ren Karakaş, 5 ülkeden 100 civarında kuaför ve berberin, festival sayesinde kendini geliştirme, yeni modeller görme imkanı bula-cağını anlattı.Türk kuaförlerinin geliştirdikleri modellerle sektöre yön verdiğini vurgulayan Karakaş, ‘’Federasyona bağlı üyelerimiz kaliteli hizmet veriyor. Kadın, erkek ve çocuk demeden herkesin hizmet aldığı yerleri iyi belirlemesi gerekiyor. İyi koşullarda hizmet vermeyen sa-lonlarda, sağlığınızdan olabilirsiniz’’ uyarısında bulundu.Özellikle kadınların model seçerken tereddüt ettiğini anlatan Kara-kaş, şöyle konuştu:‘’Saç modelleri insanın ruh hali hakkında bilgi verir. Dağınık saç modeli kendinden emin, özgürlüğüne düşkün bir kadını yansıtırken, genellikle gençler tarafından tercih edilir. Gençler, özgürlüğüne düşkündür. Kısa saçı, daha erkeksi yapıdaki kadınlar kullanır. Tam topuz modeli, ağırlığını hissettirmek, asaletini göstermek, bulunduğu ortamın önemini vurgulamak isteyen kadınlar tarafından tercih edilir. Arka topuz ve ön kısmındaki bir mik-tar dağınık saç şekli ise genellikle büro gibi kapalı ortamlarda çalışan kadın-ların modelidir. En rahat saç tipidir. Arkadan bağlanan saç, kadının neşesini gösterir. Bu model, bazen ilgi beklediğini de anlatabilir.’’Fön çektiren ya da uzun saçlarını kısaltan kadının, hayatının monotonluğun-dan sıkıldığını, bazı değişiklikler istediğini gösterdiğini belirten Karakaş, ‘’Bakımsız, düzensiz saçlar, depresyon haline işaret eder. Düz kesim saçlar ise günlük yaşam modelidir’’ dedi.Karakaş, erkekler için fazla bir seçenek bulunmadığını vurgulayarak, ‘’Dağınık saç modeli, erkeklerde de özgürlük demektir. Kendine güvenen erkekler kullanır. Saçı sakalıyla bütünleşen erkekler, bulundukları ortamın önemini vurgulamak, kendilerini göster-mek istiyor demektir. Burada kravat seçimi bile önemlidir’’ diye konuştu.Kadınların mevsim geçişlerinde saçlarını bakım yaptırma-sını da isteyen Karakaş, sağlıklı saça sahip olunması için kadınların uzman kuaförlerden bilgi almasını istedi.

Banu Çelik

Page 21: Kadın Dergisi 39
Page 22: Kadın Dergisi 39

22 | KADIN

BAKIM

Güzelliğin ve estetiğin adresi La Femm yani Kadın

Muhterem Soylu: “Artık saç ekimi veya botoks için Türkiye’ye gitme-mize gerek kalmadı çünkü artık

bu tedavi yöntemi de kliniğimizde görevli doktorlarımız tarafından müşterilerimize sunulmaktadır. Bizim yaptığımız iğneyle derinin altına sıvı verme yöntemidir. Bazen çok fazla botoks kullanıldığı için kişinin yüz mimiklerinin kaybolduğunu görüyorum, kişinin ne güldüğü ne ağladığı belli olmuyor. Bayat botoks kullanıldığı takdir de hiçbir etkisi olmaz. Botoksun anlamı istenmeyen kırışıkların, görünmemesi, yüzdeki görülen çöküntünün yok olması, biz de bunu en doğal biçimiyle yapıyoruz. Fiyatlarımız ise çok uygun ağız kısmı tümüyle yani bıyık üstü ve dudak alt kısmı, dudağın sağı solu to-plam 300 Euro tutarında. Bu işlemi bir kez yapıyorsunuz ve 6–7 ay etkisi sürüyor. Bu-nun dışında alın kısmına, göz kenarlarına, şakaklara da botoks uyguluyoruz.

Kliniğinizde aşırı kilolardan kurtula-bilmek için karbonhidratsız diyet yön-

temi mevcut ve bu diyetle kişi 3 hafta içinde 7–10 kilo verebiliyor. Bu yön-temden bizlere bahseder misiniz?“Karbonhidratsız zayıflamada biz kişi için yiyebileceklerinin listesini yapıyoruz ve o listenin içindeki yiyeceklerde kesinlikle karbonhidrat bulunmuyor. Zaten vücutta kiloyu aldıran etken karbonhodrattır. Bu şekerde, unda yağda, hatta meyvede bile bulunabiliyor. Meyvelerden muzda ve hatta elmada bile vardır. Kişi zayıflamak için bize başvurduğunda biz kişiye 1 buçuk kiloluk bir un veriyoruz. Bu unun içinde vücudunuz için yararlı her şey var, sadece karbonhidrat yok. İçinde karbon-hidrat bulunmadığı için siz bunu yoğurup istediğiniz gibi normal hamur şekli veremi-yorsunuz. İçinde karbonhidrat olmadığı için onu tutacak bir şey olmuyor sadece ele yapışan koyu saydam bir şey oluyor. Onu tepsiye alıp fırında pişiriyorsunuz, ekmek yerine bu unu tüketiyorsunuz. Bu liste dışında kişiye vücuduna sürmesi için krem veriyoruz ve son olarak makinemiz

var. Kişi iç çamaşırıyla yarım saat koltukta yatıyor, biz ona zayıflamak istediği yerlere şeritleri bağlıyoruz. Bir de petler var petleri şeritlerin altına yerleştiriyoruz. O petlerde elektrikli makinaya bağlı o da küçük voltaj şeklinde derinin altına, yağ hücrelerine ince ince sinyaller gönderiyor. O siny-allerle yağ tabakaları parçalanıyor, vücut-taki selülit düzelmeye, vücut sıkılaşmaya başlıyor, elastiği durum ortaya çıkıyor.

Makinenin yaptığı 4 işlemi sıralarsak bunlar şöyle:1. Yağları parçalamak. 2. Santim olarak inceltmek 3. Sarkıkları toparlamak 4. Selüloitleri gidermek”

Kilo verdirmenin dışında makinenin yaptığı 2 ayrı efekt var. Bunları anlatır mısınız?“Birincisi göğüs büyütmek. Küçük göğüslerden şikâyetçi olan bayanlarda müthiş randımanlar aldık. İkincisi ise şeker hastalarını tedavi ediyor. Yani bu

Yaklaşık 9 yıldır Rotterdam’da bulunan estetik ve güzellik kliniği La Femm’ in sahibi Muhterem Soylu meslek sırrını şu cümlelerle anlatıyor. “Benim için en önemlisi müşteri memnuniyeti, güler yüz ve dürüst olmak gerisi zaten kendiliğinden geliyor.” Hizmette sınır tanımayan Muhterem Soylu son olarak kliniklerinde yapmaya başladıkları saç ekimi ve botoks tedavi yöntemi hakkında bizlere bilgi veriyor.

Page 23: Kadın Dergisi 39

KADIN | 23

makine şekeri yüksek olan hastaların şekerini düşürüyor.”

Şu an kampanyalarınız var, bunlardan bahseder misiniz?“Kampalalarımızın çoğu IPL’le ilgili yani kıl giderici ışın tedavisi. Mesela tüm kollar, el ve parmak üstündeki tüylere kadar onun eski fiyatı 150 Euro’yken 125 Euro oldu. Mesela tüm bacak, bikini bölgesi, koltuk altı ve dudak üstü, bunun eski fiyatı ki bu-nun içinde dudak üstü yoktu önce 250 euro iken şimdi 200 Euro oldu ve bir de dudak üstü eklendi. Kişi her 6 hafta da bir geliyor ve seans 1 saat sürüyor. Yüz bölgesi şimdi 35 Euro eski fiyatı 45 Euro idi. Bu indirimlerimiz 1 buçuk haftadır başladı ve 1 Ocak ayında sona erecek. Eğer kişi bugün başladıysa tedavi bitene kadar bu fiyat geçerli olacak. Yani eğer 1 Ocaktan önce başladıysanız bu tarihten sonra da başladığınız indirimli tarifle teda-viye devam edilecek.”

Erkekler için ne tür tedavi yöntem-leriniz mevcut?“Onlar için en son saç ekme yöntemine başladık, onun dışında akne yani siv-ilce giderme yöntemlerimiz var. Başka elmacık kemiği üzerindeki, boyun kısmındaki tüyleri için ve bir de ciltlerin-deki lekeler için, ameliyat izleri için te-davi yöntemlerimiz var. Estetik ameliyat olanların, normal ameliyat olanların değil çünkü onlarda doku ölmüş oluyor ve geniş oluyor onlar tekrar düzelmiyor ama estetik ameliyatlarda çok düzgün ameli-yat yapılıyor, çok ince bir çizgi kalıyor o ince çizgiyi de biz özel lazer makinamızla gideriyoruz. Bunların dışında istenmeyen dövmeleri siliyoruz.”

Müşterileri memnun etmenin sırrı sizce nedir?“Bence en önemlisi güler yüz! Ve çok dürüst olmak. En dürüst şekilde herşeyi açık açık müşteriye anlatıp işlemi, teda-viyi yaptırma kararını tamamen kend-isine bırakmak. Bu ikisini yapınca zaten gerisi kendiliğinden geliyor. İnsanlar da zaten en çok güler yüze, samimiyete, dürüstlüğe rağbet gösteriyor.”Kliniğinize çocuklarıyla gelen anne ve babalar için ne tür aktiviteleriniz var? “Çocuklar için salonun arka kısmında ayrı

bir bölümümüz var orda oyuncaklarımız da var çocuklar orada oynarken anneleri veya babaları içeride tedavilerini olurlar. Bunun dışında televizyonumuz var orada çizgi film izleyebilirler.”

Müşterileriniz arasında Libya’dan Hollanda’ya La Femm’de tedavi ol-mak için gelenler var. Bunu anlatabilir misiniz?“Evet, bu müşterilerim telefonla randevu yapar ve randevu saatine göre uçağa atlayıp buraya gelirler, tedavilerini olur, tekrar ülkelerine dönerler. Libya dışında Fransa’dan, Belçika’dan, İngiltere’den ve

Hollanda’nın uzak şehirlerinden gelen müşterilerim var.”

Son olarak ne eklemek istersiniz?“Bildiğimiz ‘Bütün kadınlar güzeldir sözü’ vardır bence bu öyle değil, bakımlı kadın güzeldir. Çünkü bayanlar bir çiçektir ve bayanlar da çiçekler gibi su ister, bakım is-ter. Bu sebepten dolayı hanımlara tavsiyem kendilerine bakmaları, bakımlı olmaları.”

Daha geniş bilgi için:Pleinweg 22 D, 3083 EC Rotterdam

Tel: 010 818 68 02www.lafemm.nl

Page 24: Kadın Dergisi 39

ŞEHİR IŞIKLARI

Harman Moda Evi Hilversum’da açıldı.Türk Rock Müziği’nin güçlü ismi Kıraç, Rotterdam’da sevenleriyle biraraya geldi.

Worldmeditour açılımlara devam ediyor.Bundan sonra diş teda-visini Hollanda’da yapmaya başladı.

DR FUNDA BASDOGAN Rotterdam Delfshaven de 2. klini-ğini hizmete açtı

HOGIAF çalışmalarına bütün hızıyla devam ediyor.

ELFIDA KANSERLE MUCADELE VAKFI TANITIM GECESI düzenledi

Page 25: Kadın Dergisi 39

ŞEHİR IŞIKLARI

Türk Hollanda Dostluk Vakfı 400 günboyunca sürecek olan etkinliklerin startını verdi.

Türk mutfağının tanıtımı konusunda ciddi adımlar atarak önemli bir marka olma yolunda ilerleyen Meram

Restaurant’ın 5.şubesi başkent Amsterdam’da açıldı.

bayanlar eğlenceden uzak kalmıyorlar

ROTTERDAM’ DA Diyalog Akedemisinde “Aile içi iletişim ve mutluluk konferansi düzenledi.

Page 26: Kadın Dergisi 39

26 | KADIN

HAYATIN İÇİNDEN

“BINNEN HET ISLAMITISCH ONDERWIJS BESTAAT ER GEEN KLOOF TUSSEN HET GEZIN EN DE SCHOOL”

“Het is altijd een uitdaging om de kwaliteit van de school te verbeteren en nog meer aandacht aan de kinderen te geven. Ervoor zorgen dat de kinderen goede resultaten

behalen en het goed doen in de Nederlandse samenleving”, zegt Meryem Balasar, de directeur van de Islamitische Basisschool ‘El Amien’ in Amsterdam. Balasar werkt al vanaf

1994 in het onderwijs, daarvoor werkte ze als tolk Turks-Nederlands en andersom.”

Hoe en wanneer is de Islami-tische Basisschool ‘El Amien’ ontstaan?

“Onze school is in 1992 gestart in Os-dorp. In 2002 zijn het twee aparte scho-len geworden, één in Osdorp en één in Bos en Lommer, maar beide vallen onder de stichting ‘Nederlandse Islamitische Scholen’. We hebben een basisschool en een peuterzaal,waar de peuters van 2,5 jaar tot en met groep 8 kunnen begin-

nen. We hebben in Bos en Lommer 250 leerlingen en een groei meegemaakt vanaf het begin tot twee jaar geleden. Toen nam het aantal leerlingen af en dat geldt niet alleen voor onze school maar ook voor de andere school in Bos en Lommer. Deze terugval heeft niets met onze school, maar met de omgeving te maken. Er wordt in de wijk veel gesloopt, veel mensen verhuizen hierdoor uit de wijk en verlaten helaas ook de school.”

Hoe ziet het lesprogramma eruit?“Het is een normale school. Daarmee bedoel ik dat we de lessen als rekenen en taal hebben. Maar wat wij extra aan-bieden vormt onze ‘eigen’ identiteit. In Nederland heb je allerlei soorten scho-len; katholieke scholen, christelijke scholen, hindoestaanse scholen, joodse scholen, en openbare scholen die geen specifieke geloofsovertuiging hebben. De ‘eigen identiteit’ van de school uit zich

Banu Çelik

Page 27: Kadın Dergisi 39

KADIN | 27

HAYATIN İÇİNDEN

bijvoorbeeld in de omgangsvormen. We begroeten elkaar met ‘Selamün Aleyküm’, beginnen s’ochtends voordat de lessen beginnen met een ‘sure’, voor en na het eten wordt ‘dua’ gezegd. De leerlingen le-ren bidden vanaf groep 6 en in de middag-pauze wordt met de grotere kinderen het middaggebed op school gedaan. Er is één uur godsdienstles per week. Tijdens de godsdienstles leren we de kinderen over de islam maar vanuit een islamitisch perspectief ook over andere geloven. We vieren de islamitische feesten, en geen Sinterklaas, Kerst of Pasen. Dus we zetten bijvoorbeeld geen kerstbomen op school of we doen niet aan cadeautjes met Sinterklaas. Wel vieren we het Rama-danfeest en het Offerfeest.”

Wat is het belang dat een kind met een islamitische opvoeding naar een islamitische basisschool gaat?“Kinderen die thuis islamitisch opgevoed worden en vervolgens naar een christeli-jke school gaan, ervaren een kloof tus-sen school en thuis. Op school worden er een bepaalde dingen gedaan die thuis niet gedaan worden en andersom. Dat is vaak een knelpunt en dat is bij ons niet zo, bij ons is er geen kloof. Wat er thuis verteld wordt, vertellen wij ook hier en dat sluit goed aan. Kinderen creëren hun eigen identiteit totdat ze een jaar of 12 zijn. Dat wordt hoofdzakelijk op school gedaan, waardoor ze stevig in hun schoenen leren staan en het voortgezet onderwijs en vervolgens de maatschap-pij in kunnen. We hebben ook goed con-tact met de medewerkers van het voort-gezet onderwijs. Wij krijgen altijd een terugkoppeling op de eerste twee, drie jaar als een leerling onze school verlaat. We krijgen zelfs kopieën van hun rap-porten zodat we ze goed kunnen moni-toren. Over het algemeen zijn ze heel tevreden met onze (ex) leerlingen.’”

Waarom is het belangrijk dat de meertalige kinderen hun moeder-taal goed beheersen?“De beheersing van de eigen moeder-taal is belangrijk bij de ontwikkeling van het kind. Deze verplichting is helaas in 2004 afgeschaft en daarom hebben we op school medewerkers die als vrijwil-liger na schooltijd bijles geven. Het is

niet verplicht alleen als de kinderen wil-len en de ouders meestemmen, kunnen ze vrijwillig de lessen volgen.”

“Turkse ouders zijn meer dan wel-kom op onze open dagen”“Turkse ouders hebben ook vooroordel-en over de opzet van de islamitische scholen. Wat ik wil benadrukken is dat de Turkse ouders meer dan welkom zijn op onze opendagen. Ik wil ze graag beter in-formeren over onze scholen. Ik merk dat veel Turkse ouders hun kinderen plaat-sen op de andere scholen. Als er dan problemen ontstaan, bijvoorbeeld als het niet goed gaat met het kind, dan moet er een ABC onderzoek gedaan worden. Of als er gedragsproblemen zijn dan pas ko-men zij bij ons om zich aan te melden. Het is dan eigenlijk al te laat, want op dat moment kunnen wij het kind niet meer inschrijven. Het is dus uitermate belan-grijk dat ouders vroegtijdig contact met ons opnemen zodat we hun persoonlijke opvattingen kunnen meenemen in een advies voor het kind.”

U bent eigenlijk van de Nederlandse afkomst en u bent bekeerd tot de Is-lam, kunt u hier wat meer over ver-tellen?“Mijn man is van de Turkse afkomst, ik spreek ook goed Turks. Ik heb de Turkse taal geleerd omdat hij mij heel veel over de

islam ging vertellen. Wat ik nu vertel is 30 jaar geleden en toen waren er geen boek-en over de islam in het Nederlands. Toen ben ik de Turkse kinderboeken gaan lezen en heb zo de taal geleerd. Het begon puur vanuit mijn belangstelling voor de Islam. Daarvoor had ik geen geloof. Mijn man vertelde me dat de islam iets is waar je in-groeit, er bestaat geen moment van “en nu ben ik moslim geworden”, je groeit daarin en na een tijdje ben je ervan overtuigd. Als je de islam vergelijkt met de christendom, met het katholieke geloof dan heb je bij de christelijke geloof altijd een kerk, een geestelijke nodig terwijl in de islam er nie-mand tussen de mens en Allah in zit. Je kan overal bidden waar je wilt, je hoeft niet naar de moskee te gaan en dat spreekt mij heel erg aan. Een gewoon besef van God die ons en de hele wereld geschapen heeft. Nadat ik getrouwd was met mijn man heb ik twee jaar in Turkije, Konya Karaman gewoond. Ik was moslim geworden en in het begin ben je dan best fanatiek en je denkt van Turkije is een islamitische land en daar wonen is beter want iedereen leeft daar volgens de regels van de islam, maar dat bleek helemaal niet zo te zijn. Iedereen is moslim maar mensen leven niet volgens de regels. Er zijn heel veel mensen die niet bidden en niet alle vrouwen dragen een hoofddoek. Voordat ik daar ging wonen dacht ik om het zwart-wit te schetsen, dat alle vrouwen in Turkije een hoofddoek op

Page 28: Kadın Dergisi 39

28 | KADIN

HAYATIN İÇİNDEN

deden. Dat is mij tegengevallen. Toen ik in Karaman woonde en dat was in het jaar 1980, toen was de regering ook heel erg streng, je mocht bijvoorbeeld geen bijeen-komsten organiseren. Omdat het vanuit islamitisch oogpunt zo tegenviel, zijn we met ons gezinnetje na 2 jaar wonen in Karaman terug naar Nederland gekomen. Toen was er ook een hoofddoekverbod in Turkije en kon je niet met een hoofd-doek werken. Dat er nu in Nederland ook gesproken wordt over een hoofddoek verbod vind ik wel een probleem. Ik weet niet of het echt zo ver gaat komen, maar ze zijn nu bezig met het verbieden van de boerka. Ik denk dat in Nederland toch heel veel vrijheid van meningsuiting is. In Turkije zijn de dingen ook wel veranderd. Nu zie je ook mensen met een hoofddoek in de ziekenhuizen, banken werken dat was vroeger niet zo. De laatste tijd wordt er ook gesproken over de Islamafobie. De redenen hebben met de economische crisis en met de moslims zelf te maken. Als er een economische crisis is krijgt de minderheid de schuld ervan en ook som-mige moslims gedragen zich niet volgens de regels en tonen een criminele gedrag. Ik vind dat aan het veranderen is, het gaat

weer de goede kant op.”

Wat waren de eerste reacties van uw Nederlandse familie en vrienden na-dat u bekeerd was tot de Islam?“Ik heb geen negatieve reactie gekre-gen. Toen ik moslim werd woonde ik nog bij mijn moeder thuis, en die is ook een beetje mee gegroeid. Mijn moeder zei tegen mij als ik gelukkig van werd dat ik daarvoor moet kiezen en de rest van mijn familie accepteren mij zoals ik ben. Ik ben niet anders dan dat ik moslim ben. Ik heette eerst Sylvia, nadat ik bekeerd ben heb ik mijn naam veranderd in Meryem. Omdat ik het een mooie naam vond en ook omdat deze naam in de Koran. Mijn familie noemt mij nog steeds Sylvia maar ik verwacht ook niet van mijn broer dat hij mij Meryem gaat noemen. Dat hoeft niet, Sylvia is een mooie naam die mijn ouders mij hebben gegeven.”

Wat zijn uw plannen binnen 5 jaar?“Wij zijn op school heel hard bezig met een verbetertraject om de kwalit-eit nog beter te maken. Dat betekent dat we bezig zijn om opbrengst gericht te werken, dat is een nieuwe term bin-

nen het onderwijs. Wij zijn nu gericht op de toetsresultaten en daarbij stellen wij ons de vraag hoe wij met onze scores om moeten gaan en waar we over 6 maanden willen zijn, waar we eind van het jaar willen zijn, wat voor scores we verwachten van de kinderen? Kortom zijn wij heel erg gericht op de kwalit-eit van het onderwijs. Ik zie mezelf over 5 jaar nog directeur van deze school zijn. Ik vind het leuk werk en het is al-tijd een uitdaging om de kwaliteit van de school verbeteren en nog meer aan de kinderen te geven en voor te zorgen dat de kinderen goede resultaten bereik-en en goed doen in de Nederlandse maatschappij. Ik wil als laatst nog het volgende toevoegen. Ik hoop dat dit ar-tikel bijdraagt tot een ander beeld over de islamitische scholen, dat mensen weten dat wij een gewone school zijn. En dat we daarnaast hard werken aan de resultaten van de kinderen en dat wij zeer goede resultaten behalen. Daarna-ast is voor ons de meerwaarde van de islamitische identiteit belangrijk, deze komt vaak overeen met het gevoel thuis. Dit is voor de ontwikkeling van de kin-deren erg belangrijk..!”

Page 29: Kadın Dergisi 39

KADIN | 29

HAYATIN İÇİNDEN

Page 30: Kadın Dergisi 39

30 | KADIN

EVLİLİK TERAPİSİ

Kadınlardaki bu cesaret nerden geliyor?

Hemen her gün gazetelerde ül-kemizde ki boşanma artışları ile ilgili haberler çıkıyor.Boşanma

konusunda benim dikkatimi çeken şey: “Kadınlardaki gözü kara cesaret.” Bana gelen maillerin çoğunda kadınlar sorunları anlatıp “Bunların çözüleceğine inanmıyorum, boşanmayı düşünüyorum.” derken erkekler ise sorunları yazıyorlar arkasına “Boşanmayı düşünemiyorum bile çocuklarım var.” diyorlar. Toplumda genel bir yargı vardır: Pek çok kadın çocukları için kötü giden evliliğe katlanıyor. Oysa ben bunun tam tersi bir manzara görüy-

orum. Çocuklarının hatırı için evliliğini sürdüren çok erkek var.Erkekleri anlamak zor değil. Yaratılıştan gelen koruma duyguları ile çocuklarının huzursuz da olsa aile ortamında büyümel-erinin daha iyi olacağını düşünerek ko-lay kolay boşanma kararı alamıyorlar. Ya da mükemmel kadını bulamayacaklarını düşündüklerinden evliliği sürdürmeyi ter-cih ediyorlar. Peki kadınlardaki bu cesaret nereden geliyor? “Mükemmel Adam”ı bulacaklarına olan inançları mı?Biliyorum ki çoğu, evlilikte duygusal

ihtiyaçları karşılanmadığı için ayrılmak istiyor; ama boşanma sonrası istedikleri gibi bir hayat onları bekliyor da bunun için mi bu kadar çabuk karar verebiliyor-lar? Çalışan hanımların artmasıyla eko-nomik özgürlük diyeceksiniz belki; ama çalışmayan hanımlarda da aynı cesaret var. Kadın: “Pazarda limon satar yine ko-cama eyvallah etmem.” diyor. Evlilik; kadının erkeğe maddi olarak ihtiyacı olduğu için devam eden bir kurum olmamalıdır. Herkesin bir şekilde karnı doyar. İki tarafın birbirine maddiyattan çok, bedenen ve ruhen sukûna erme, sevme

Birbirini seven çiftlerin, birbirlerine nasıl davranacaklarını bilmediklerinden dolayı boşanıyorlar. Boşanma konusunda aksine kadınlar daha gözü kara. İşte 10 önemli sebep?

Sema Maraşlı

Page 31: Kadın Dergisi 39

KADIN | 31

EVLİLİK TERAPİSİ

ve sevilme gereksinimi için ihtiyacı vardır.Erkek için yalnızlık zordur; ama bir kadın için yalnızlık daha da zordur. Kadında bağlanma ihtiyacı çok güçlüdür. Medya tarafından kadınlara özgürlük gazı pompalanıyor. Kadın kocası ile sorunlarını anlatırken arada bir ağzından “özgürlük” sözcüğü kaçıyor. “Ama ben de özgürüm” Kadın; fıtratından gelen bağlanma ar-zusu ile evliliğinde kök salmak isterken, bir yandan da özgürlük ateşi ile uçmaya çalışırken, çırpınıp duruyor. Ne kök sal-abiliyor, ne de doğru düzgün uçabiliyor. Her şeyi bırakıp uçtuğunda da genellikle mutsuz oluyor.

Günümüzde boşanmalarda benim gözlemlediğim en önemli sebepler şunlar: 1- Kadınların erkeklerle iktidar müc-adelesine girmesi: Kadın ezilme korku-suyla, eşitlik ve özgürlük adına “benim dediğim olacak” davasında evliliğini kay-bediyor.2- Aldatma: Toplumda çok fazla bekar ve dul hanım var. Böyle olunca erkekler için, eşi dışında çok fazla seçenek or-taya çıkmış oluyor. Bu seçenekler ve onlar tarafından talep görmek erkeklerin kafasını karıştırıyor. Evde de karısı ile sorunları olan erkeğin başka bir kadına kapılması pek de zor olmuyor. Sonrasında dağılan yuva ve erkeğin pişmanlığı pek bir işe yaramıyor. Sanal arkadaşlıklar da al-datma olaylarını artırıyor.3- Cinsel sorunlar: Boşanmalarda çok önemli bir etken. Bizim toplumumuzda cinsel konular “ayıp” olarak görüldüğü için karı-koca cinsel sorunları uzmanlarına gi-dip çözmeye çalışmak yerine, birbirlerine eziyet haline getirip sonunda boşanıyorlar. Fakat cinsel sorunlar boşanma davalarına yine “ayıp olmasın” diye “şiddetli geçimsi-zlik” olarak yazılıyor.4- Ailelerin etkisi: Genellikle erkeğin aile-sinin boşanmalarda etkisi konuşulur bu doğrudur; ama günümüzde kadının aile-sinin de erkeğin ailesi kadar, boşanmaları tetikleyici etkisi var. Kız anneleri kızlarının evliliklerinde çok fazla müdahiller. Kızının akşam yemeğinde ne pişireceğine bile kendisi karar veren anneler var. Özellikle kızlarını okutmuş aileler “Biz kızımızı, koca kahrı çeksin, diye okutmadık.” diyerek kızının evliliğinde onun yaptığı hatalarını gör-

meden, boşanmasına sebep olabiliyorlar.5- İletişim Hataları: Kadın-Erkek yaratılış farklılıklarına baktığımız zaman kadın ve erkek arasındaki iletişimin de farklı olması gerektiği ortaya çıkar. Bu bilinmediği za-man sorunlar boşanmaya kadar götürüyor.6- Maddi sebepler: Çalışan hanımlarda “benim de param var” davası, çalışmayanlarda ise “kimseden geri kalmama” derdi ile aşırı tüketim arzusu yine karı koca arasında önemli bir sorun haline geliyor.7- Yola getirme taktiği: Aileleri boşanmalara götüren en önemli sebe-plerden biri de budur. “Boşanalım” diyen taraf, bunu gerçekte istemiyordur; fakat karşısındakini yola getirmek için bir tak-tik olarak kullanır. “Benim istediğim gibi olmuyorsan, ayrılalım o zaman.” taktiği, genellikle tehdit eden kişinin elinde patlar.Bu taktiği kullanan erkek sayısı azdır; daha çok kadınlar tarafından kullanılır. “Annemin evine giderim, ayrılırım, çocuklarını göstermem...” gibi tehditler, bir gün gerçeğe dönüşür. Özellikle kocası çocuklarına düşkünse, kadın bunu koz olarak kullanıp, erkeğin çocuklarını kay-betmek istemeyeceğini düşünerek tehdit ve şantajla kocayı yola getirmeye, kendi istediği gibi bir koca yapmaya çalışır. Fak-at iyi bir metot değildir. Kavgaların getirdiği kırgınlık ve kızgınlıkla birlikte boşanma inatlaşmaya dönüşüp inadına boşanılır. İnadına boşanan kadınlarda genel-likle şu duygu vardır: “Benim gibisini bulamaz, gelip ayaklarıma kapanır.” Fakat çoğu zaman durum böyle olmaz. Boşanma aşamasında erkek kadından iyice bıkmıştır; geri dönmeyi düşünmez, kısa zamanda başkasını bulup evlenir. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Kadına geride geç kalmış bir pişmanlık, çocukları ile hayat mücadelesi kalır.8- El ne der diye boşanmak: Özel-likle aldatılan kadınlar, aldatma olayı etraftan duyulduysa evliliğini sürdürmek istediği halde, sırf başkaları ne diyecek, “Kocası aldattı; ama sesini çıkarmadı, yuttu.” diyecekler diye kınanmamak için ayrılabiliyorlar. Oysa boşandıktan sonra bu kez başka sebeplerle “el ne der” diye rahatsız olacaklardır.9- Hayalindeki eşi bulmak için: Aşk dizileri ve filmleri yüzünden, oradaki aşklar gibi bir aşk yaşama ve oradaki

gibi bir sevgili-eş bulma hayali. Daha çok kadınlarda görülüyor. Kadın “Eşime baktığım zaman içim titresin istiyorum.” diyor; ama içini titretecek erkek bulma hayali, çoğu zaman, yalnız yataklarda üşüme, şeklinde son bulabiliyor. Roman-tizm arzusu da boşanmalarda önemli bir etken oldu artık.10- Haklı sebepler ile boşanmak: Bazı durumlarda boşanmak gerçekten gerekir. Nasıl kangren olmuş kolu kesmek gereki-yorsa. Alkol,kumar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, cinsel sapkınlıklar, sevgisizlik, taraflardan birinin diğerine hayatı zindan etmeye kararlı oluşu, bir tarafın ısrarla ayrılma isteği...gibi sebepler olduğunda boşanmak kaçınılmaz olur. O zaman kims-enin kimseye diyecek sözü olamaz. Fakat en üzücü olan; birbirini seven çiftlerin, birbirlerine nasıl davranacaklarını bilmediklerinden dolayı boşanmalarıdır. O zaman evlilik eğitimlerinin gerekliliği ortaya çıkıyor. Aile kurumunu korumak, şiddeti ve boşanmaları azaltmak için hem devletin hem de özel kuruluşların evlilik eğitimleri yapması gerekiyor. Yoksa bu gidişle Avrupa’yı bile geride bırakacağız gibi görünüyor.

Page 32: Kadın Dergisi 39

EVLİLİK TERAPİSİ

Çocuğunuza bu sözü sakın söylemeyin

Ahmet Eray

Anne babaların büyük çocuklar için kullandığı ‘sen ağabeysin, ablasın’ sözü çocukların kişiliğini etkileyecek

düzeye çıkabiliyor. Küçük kardeşin her yaramazlığına hoşgörüyle bakan ebeveyn birkaç yaş büyük kardeşi ise adeta cend-ere altına alabiliyor. Psikolog Sevil Yavuz,

kardeş çatışmasına taraf olarak müdahale edilmemesi gerektiğini söylüyor. Evin büyük çocuğu ya da en küçüğü olmak zordur. İlk göz ağrısı olmak anne babanın ilk çocuk acemiliğiyle birleşince farklı bir hal alır. En büyük, kardeşlerine

daima örnek ve yardımcı olmak zorundadır. Kardeşler arası kavgalarda haksız çıkma sebebidir. ‘Sen abisin/ablasın’ sözüne sürekli maruz kalandır. En küçük çocuk olmak bir nebze iyi olsa da o da ailenin getir götür işlerine

Evin büyük çocuğu ya da en küçüğü olmak zordur. İlk göz ağrısı olmak anne babanın ilk çocuk acemiliğiyle birleşince farklı bir hal alır.

32 | KADIN

Page 33: Kadın Dergisi 39

KADIN | 33

EVLİLİK TERAPİSİ

bakandır. Ekmek almak, su getirmek vazifesidir. ‘Şımarık’ damgası üzerine yapışmıştır. Kaç yaşında olursalar olsun-lar bu etiketten kurtulamazlar. Kardeşler arasında en fazla geçinemeyen de onlardır. Anne babanın yanlış yaklaşımı bu durumu daha da artırır. Çocuk ve ergen psikolojisi uzmanı Dr. Sevil Yavuz, büyük ve küçük kardeş arasındaki çatışmanın nasıl aşılabileceği ile ilgili bilgiler verirken, evde büyük çocuk olmanın birçok yön-den dezavantaj taşıyabileceğini söyledi. Anne babanın henüz çocuk yetiştirmede tecrübesiz olduğunu söyleyen Yavuz, çevreden duyulan olumlu olumsuz tavsiyelerle ilk çocukların büyütülmeye çalışıldığını belirtti. İlk çocuğun evliliğin oturmadığı, eşler arası tartışmaların yaşandığı döneme geldiğini aktaran Ya-vuz, “İlk çocuğa çok yoğun ilgi göster-ilirken ikinci çocuk olduğunda bu ilgi birden azalır ve ‘evin abisi, ablası’ olur çocuk. Bu durum çocuğa sorumluluklar yükler. O, bu sorumluluklara hazır olmay-abilir. Çocukların tartışmasında küçük çocuk haksız da olsa ebeveyn ‘Kızım, sen büyüksün, kardeşine ver oyuncağı!’ diyerek küçüğü koruyor.” dedi.Ebeveynin diğer bir yanlış davranışı, küçük çocuğun yaramazlıklarını görmez-likten gelmek ve büyük çocuğun en ufak hatasını dahi hemen fark ederek uyar-mak. Küçük çocuğun yaramazlıklarının anne babayı mutlu ettiğini söyleyen Ya-vuz, ebeveynin çocuğun yanlışlarını gül-erek daha da pekiştirdiğini belirtti. Küçük çocuğun sürekli desteklenmesi ağabey veya ablasına saygı duymasını engelliyor. Yavuz, “Küçük o kadar destekleniyor ki, büyük çocuğa her türlü saygısızlığı yapma hakkına sa-hip olduğunu düşünüyor. İlk belirtisi büyüğüne ağabey veya abla dememesi-dir.” diyor. Küçük çocuğun özgüveni daha düşükEvin en küçük çocuğu olmak da birtakım sıkıntılar getiriyor. Pedagog Sevil Yavuz’a göre küçük çocuğa evde ayak işleri yaptırılıyor. “Sen küçüksün kapıya bak, ekmek al, sesini çıkarma” gibi cümleler sık kullanılıyor. Ancak her zaman nazlı büyüt-ülüyor ve korunuyorlar Bu da çocuğun özgüveninin gelişmesine engel oluyor.

Çocuk, ebeveyne bağlı bir kişilik yapısı geliştiriyor. Kendi başına bir şey yapmak-tan çekinen, yaşadığı sorunlar ebeveyni tarafından çözülen bir çocuk oluyor. • Evin en büyük çocuğu • Kardeşler arası kavgalarda haksız çıkan • Kardeşe ders çalıştıran, yemek yediren • Daima fedakârlık yapan • ‘Sen büyüksün’ sözüne sürekli maruz kalan • Kardeşlerinin elbisesini giymek zo-runda kalmayan • İlkleri yaşatan • Evin küçüğü • Korunulan kişi

• İş buyurulan sırasında hep birinci olan • Rahat yetişen • Düşüncelerini rahat ifade edebilen • Her zaman bir hata payına sahip olan • Büyük kardeşe sorumluluklarını hatırlatmayın • Kardeş çatışmasına taraf olarak müdahale edilmemeli. Büyük çocuğa taşıyamayacağı sorumluluklar yükl-ememeli, küçük ise korumacı büyütül-memeli. • Sorumluluklar dile getirilmemeli. Kardeşler evde zaman zaman baş başa bırakılmalı. Büyük çocuk, kardeşine karşı sorumlu olduğunu bilir. • Büyük kardeşin yanlış tutumları yalnızken ve eleştirel olmayan üslupla aktarılmalı, birlikte sebepleri irdelenmeli.

Page 34: Kadın Dergisi 39

34 | KADIN

BENCE

Son internet üzerinden yaptığım duyuru-da hemcinslerime seslenirken; benimle ilişki ve evlilik hikâyelerini paylaşmalarını

rica etmiştim. Gönül yaralısı kadınlar birbirini ardına maillerle bana ulaştılar. Şikayetler yine partner yada eşleri yolunda idi. Çoğu hikaye-nin kahramanı belki de birbirini hiç görmedi bile ama hikayeler hemen hemen aynı hika-yeydi. Talep güvensizlikten gelince bende bu ay konumuzu güvensizliği seçmek durumunda kaldım. Ne tuhaf bu dünyada herkes, ya eşi ile ilgili, ya da ailesi ile ilgili, ya da sosyal çevresi ile ilgili birilerine güvensizlik içinde.Gelelim birkaç hikâyenin ana fikrine, anlatılan konular ve kahramanlar hep eşleri ya da part-nerlerinin ihaneti, yalan söylemek durumun-da kaldığı bazı durumlar nedeniyle güvenini ilişkilerin sahiplerine yitirmiş. Dergimiz kadına yönelik olduğundan, ben sadece aşk ve evli-lik ilişkilerine ait güvensizliği konu olarak ele almayı uygun buldum. Hep evlilik ya da iliş-kilerin başında her şey ne kadar profesyonel oynanır değil mi? Kahraman erkek ilk başta ya Romeo maskesine bürünmüştür, ya da Fransız erkeği gibi abartmasa da hani konuyu kadının eline ayağına sarılacaktır. Ya da ağır abi ise biraz yavaş gidip, ‘’delikanlı adamız bizde yanlış olmaz, biz seversek ölümüne severiz’’gibi sıradan süsleyecektir kadının kal-bine giden rotayı. Ve kadınların hemfikir oldu-ğu bir konu takıldı aklımın dimağına; hep aynı fikirdeler nedense.’’seni seviyorum dediğimiz anda büyü bozuluyor’’ ve bendende koskoca bir soru ACABA?Bir hikayeyi paylaşmak istiyorum şimdi.ge-len maillerin arasından.size aynen aktarmak babında buraya yazmak istedim.’’’sevgili ni-lüfer hanım,aylardır facebook üzerinden sizi izlemekteyim.Gördüğüm kadarıyla pek on-line olmadığınız için neden kadınlar ağırlıklı sorunları dile getirdiğinizi anlamadım.Belki de sorumun cevabı çalıştığınız derginin de KADIN dergisi adı altında çıkmış olmasıdır

ve bu yüzden kadınlara yönelik sorunları ele iliyorsunuzdur.Bende son günlerde oradaki paylaşımınızda bize seslendiğinizi ve hikaye-lerimizi paylaşacağımız yolundaki duyurunuzu gördüm.ilk önce isim zikredilmesi korkusu ile yazmayacaktım size.Sonra düşününce bunun sizin işiniz olduğunu ve bu sırlarımızı rahatlıkla paylaşacağımızı düşündüm.Ben eşimle aşk evliliği yaparak evlendim.Son derece akıcı bir dili olan, kadınları memnun edebilecek sözleri olan şair gibi bir adamdı,aynı zamanda özel günlere kıymet veren, müthiş sürprizler yapan bir kocaydı..fakat beş yıl sonra bu ritmi kaybet-tik.Ardından eşimin beni bir yabancı kadınla aldattığını önce çevremden, sonra kendisin-den öğrendim.Sonucu tahmin edebilirsiniz, gururuma dokunan bu olaydan sonra ondan ayrıldım..ama resmen değil..sonra yeniden bir aradayız, her şey normal gibi gözüküyor şu an evliliğimde..ama ona olan güvenimi yeniden kazanamıyorum..işe bile gitse acaba nereye gidiyor? Üzerine parfüm kullansa, benim için mi yoksa şimdi dışarı çıkacağı için mi? Soruları beynimde. Yani barıştık belki ama kafamdaki güvensizliği yok edemiyorum. Her hali bana yaşadığım olayın tekrarının yeniden gelebile-ceği korkusunu veriyor.Sizce nedir?ben bü-yük bir güvensizlik yaşıyorum.Yani ayrıldığım-daki acıda değişen bir şey olmadı’’Gelelim bu hikâyenin ve buna benzer hikâyelerden çıkan ana fikrine. Kadın hassas ruh yapısına sahip olarak yaratıldı. Aslında her kadın baba şev katini bulacağı umudu ile eşini ya da partnerini seçiyor. Babası gibi hastalan-dığında onu saran, onu okşayan, ona değer veren ve tatlı sözlerin müptelası yaratılan ka-dın. Güven bir kere yıkıldığında ikinci kez gü-venmemenin adı bence bir travmadır. Bu şuna benzer; büyük bir depremden sonra sürekli gelen artçıların’’eyvah! Bu sefer bizi yıkacak ‘’korkusu ve endişesi gibi. Burada büyük rol güveni kaybettiren kahramana düşüyor. Geç-miş o kadar kolay telafi edilmiyor. Çünkü bazı

şeylerin özrü yoktur, telafisi vardır. Kaybettirdi-ğiniz güven kadında derin bir boşluk yaratıyor ve kadına her hareketiniz suç hazırlama, ya da yine gizli yürütülen bir suçun var olduğu korkusunu çağrıştırıyor. Bu durumda ne yap-malısınız? Ona daha fazla şefkat gösterip ilk günlerde kaybettiğiniz ritmi kazandırma adına, uçurumun ağzına gelmiş ilişkinizi yeniden din-gin durumundan kurtararak başlayabilirsiniz. Çünkü kadın zor aşık olan, çabuk güvenen, ne kadar medeniyim iddiası adı altında yaşa-ma felsefesi bile olsa, kendine ilgi gösteren partnerine gönül hizmetinde kusursuz bir emektardır. İlk günlerdeki bazı güzel anıları-nızdan kalma alışkanlıklarınızı yeniden deneyi-niz. Mesela birlikte gittiğiniz tiyatro oyunlarına, birlikte gittiğiniz konserlere, bazı alışkanlıkları-nızdan biri olan ‘’bu gecede yemeği baş başa dışarıda yiyelim’’bir zamanların vazgeçilmezi olan davranışlarınıza geri dönün.Bu size ne kazandıracak? Ebetteki eşinizde bir daha bu hatayı yapmayacağınız anlayışı-nın yeniden sözleşmesi gibi olacaktır. Çünkü yaralı bir kadına, ‘’sevgilim acıların dinecek, evet ben koskoca bir eşeğim’’ gibi sözleriniz onlara sadece o dakikada teselli olacaktır. Bu durumu kurtarmak yine sizin elinizde. Kalbini kırdığınız ister eşiniz, ister partneriniz olsun onların kuru bir özür dileme ile iknası bir mu-mun sönünceye kadar olan süreci kadardır. Siz kalıcı ikna yolunda geçmişte yaptığınız her şeyin tekrarını yaşayın. Bunu gerekirse şuna benzetin. aşkınız vefat etti, ama yeni ilişkiniz için reenkarnasyon transferi yapmalıydı. Kı-rık aşkın üzerine yeni bir düzen kurmak ise niyetiniz. Yeni ruh transferi hiçte fena bir fi-kir değildir. Geçmişteki güzel anıları, bu kirik hikâyenin üzerine yamadığınızda yeni bir şa-heser çıkacaktır. Öyle sandığınız kadar çabuk unutmuyor yaratanın hassas yarattığı kadınlar. Ve güven iki kere gelmez kadının yüreğine. Bu güvenin mimarisi yine siz olacaksınız. İki kere güven duymayan kadına, sevgi, şefkat, zaman ayırarak geçmişin izlerini silebilirsiniz.Herkese düzenli, seviyeli, mutlu aşk ve evlilik ilişkileri diliyorum. Başka hikâyeler ya da ko-nularda buluşmak dileğiyle…

Kadınlar iki kere güvenmiyor Nilüfer Çakıroğlu

[email protected]

Ah! Kadınlar. Erkeklerin çıkmaz sokakları, çoğu zaman isyan ettikleri durak, çoğu zaman hasret kaldıkları kucak. Ve kadınlar erkeklerin vazgeçilmezi. Bu ayki köşe yazımda güven konusunu işlemeye karar verdim.

Page 35: Kadın Dergisi 39

KADIN | 35

BENCE

Page 36: Kadın Dergisi 39

36 | KADIN

HOBİ

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?Sevim Ekici: Adım Sevim Ekici, 20 ya-şındayım ve öğrenciyim. Son sene ilk okul öğretmenliği okuyorum. Hollanda-nın Eindhoven şehrinde yaşıyorum. 2 çocuklu ailenin küçüğü ve aynı zaman-da tek kızıyım. Hobilerim kitap okumak, fotoğraf ve sevdiklerimle vakit geçirmek. Öğretmenliğin yanında fotoğraf çekmeyi seviyorum. Fotoğrafçılık benim için artık sadece bir hobby değil aynı anda hafta sonları yaptığım bir ‘meslek’ haline geldi. Baba mesleği de diyebiliriz. 19 senedir bu işi yapan bir aile ortamında büyüdüm ve bir çok şeyi bu mesleği yapan ba-bamdan öğrendim. Fatma Kurban: Ismim Fatma kurban, 1988 Eindhoven doğumluyum ve öğ-rençiyim. Eindhovende şuan ilk okul öğretmenliği okuyorum. Mezun olup öğretmen olmama sayılı aylar kaldı. Ho-bilerim, fotoğrafçılık, kitap okumak, ar-kadaşlarımla zaman geçirmek ve tabiki seyhatte çıkıp dünyayı dolaşmak.

FOTOĞRAF HAKİKATIN PARÇASINI YAKALAYAN BİR ŞEYDİRFotografcılık sizin hayatınıza hangı anlamı kazandırıyor?Sevim Ekici: Fotoğrafın anlamı aslında ışıkla yazı yazmaktır. Bazılari bir olayı kelimelerle bile anlatamazken, bir fotoğ-rafla gerçeği ne çabuk görüyoruz. Bir resim, bir kare bize bir çok şeyi anlatır, hissettirir ve düşündürür… Insanların bu duygulara da ihtiyacı vardır. O duyguyu yaşatmayı seviyorum. Fatma Kurban: Bir çok çocuğun gibi benimde bir hayalim vardı, oda öğret-

men olmak. Şuan bu hayalimi gercek-leştirmek için elimden geleni yapıyorum. Inşallah bu yaz mezun olup öğretmenlik hayalimi gerçekleştireceğim. Fotoğraf-çılık benim için yıllar önce başlayan bir hobi. Bir insanın hobileri olması lazım. Fotoğrafçılık benim hobim. Ne zaman ki makinemi elime alırım kendimi san-ki kanatlarım varmış gibi hafif hissedip uçmaya başlarım. Fotoğraf sanat değil diyorlar. “Neden?” diye hiç sordunuz mu kendinize? Çünkü bir fotoğraf haki-katin parçasını yakalayan bir şeydir. Ben Fotoğrafcılığın mühim bir şey olduğuna inaniyorum.

HER GÜN BAHÇEDE GÖRDÜĞÜM ÇİÇEKLER BENİM İLGİMİ ÇEKMEZDİ AMA BİR DERGİDE ÇİÇEKLERİN FOTOĞRAFLARINI GÖRÜNCE NASIL DA İLGİMİ ÇEKTİĞİNİ FARK ETTİMNeden fotoğrafçılık?Sevim Ekici: Fotoğrafçılığı aslında biraz olsun öğretmenliğe benzetiyorum. Bir öğretmenin eseri başarılı bir öğrencidir. 20 sene sonra o öğrenciyi görüp onun nekadar başarılı olması hem onu hem-de öğretmeni nekadar mutlu ediyor. Bir fotoğrafçının eseri ise, güzel bir ‘anı’ 20 sene sonra geri baktığında, aynı heycanı yaşatabilecek şekilde yakaladığı bir ka-

Selami Coşkun

Fotoğrafın anlamı aslında ışıkla yazı yazmaktırBu ay farklı alanda çalışma yürüten ve kendilerine fotoğrafcılığı hobi edinen iki genc bayan, Sevim Ekinci ve Fatma Kurban’la İlgi ile okuyacağınız bir söyleşi gerçekleştirdik.

Fatma Kurban

Page 37: Kadın Dergisi 39

KADIN | 37

HOBİ

redir diye düşünüyorum. Bunlar cok de-ğerli şeyler, bunlar insanı mutlu edebilen şeyler. Ve ben bunun taraftarıyım. Fatma Kurban: Küçüklüğümden beri hep hayranlık duymuşumdur fotoğrafcılı-ğa. World Press Photo olsun, her yıl takip edip, belki bir gün bende çekerim böyle fotoğraflar çok dedim kendime. Her gün bahçede gördüğüm çiçekler benim ilgimi çekmezdi ama ne zaman ki bir dergide çiçeklerin fotoğraflarını görünce nasılda ilgimi çektiğini fark ettim. Etrafımızdakı güzelliklerin farkında değiliz bazen, çek-tigim fotoğraflarla insanlara o güzellikleri hatırlatabildiğimi anladığım gün ailemden bir fotoğrafmakinesi istedim. Çünkü fo-toğrafmakinesi benim aletim olacak, ve ben onun sayesinde etrafımdaki herşey-de bir sebep bulacam.

Fotoğraf çekmeye ne zaman ve nasıl başladınız?Sevim Ekici: 14/15 yaşlarında babamın yaptığı mesleğe daha bir ilgi duydum. O yaşlarda çok içine kapanık biriydim. Acaba babam bu isteğimi nasıl karşılar diye düşündüm. Teklif aslında babam-dan geldi. ‘Benimle çekim’e gelirmisin?’, sorusuna yoğun bir ilgiyle evet dedim. Gittim gördüm ve o mutluluğu yaşadım, bende bunu yapmak istiyordum…

Kendinizi geliştirmek adına neler ya-pıyorsunuz?Sevim Ekici: Tabiki herzaman araştır-macı olmak gerek. Önce kendi makina-mı iyice tanıma amaçla, değişik kitaplar okudum. Bu bilgilere sahip olduktan sonra değişik alanlarda kendimi geliş-tirmeye başladım. Bunu bir çok çekim yaparak gerçekleştirmek istedim. Sonra arkadaşımla birlikte kursa gitmeye karar verdik. Orda birbirinden güzel insanlarla tanıştım. Kursun en güzel tarafı, her biri-mizin fotoğraf konusunda farklı alanlarda ilgi duymasıydı.

Genc yaşta fotografcılığa gönül ve-ren okuyucularımıza hangi tavsiye-lerde bulunursunuz?Sevim Ekici: Birincisi yaptığı işi sevmek ve bu konuda eğitimli olmak / bilgi edin-mek. Fotoğrafçılığı sevmekle birlikte bu konuda azimli olmak çok önemli. Bu işi başarabilmem azmimdendir. Istedikten

sonra herşey mümkün, buna inanın. Hani fazla meraklı olanları sevmeyiz, ama aksine fotoğrafçılıkta merak çok önemli. Her tür fotoğraf çekimlerine me-raklı olmak ve bunu araştırmak gerekir. Çünkü ‘meraktan bilgi doğar’. Buna ilk önce çevrenizdeki insanlara sorarak ya-pın. Çekinmeden sorun ve bilgi edinin. Mümkünse proffesionel bir kamerayla (Nikon veya Canon) bir kaç fotoğraf çek-me fırsatını yakalayın.Fatma Kurban: Başlangıç olarak bu konuda eğitimli olmaları. Fotoğrafçılığı sevdikleri zaman kendiliğinden bu hobi onları azimli olmaya sürükler. Çünkü biz

bu işi başarabiliyorsak azmimizdendir. Azimli olduğunuz zaman fotoğrafçılık hakkında bir çok şey ögrenebilirsiniz. Çektiğiniz fotoğrafları paylaşın. Göre-ceksiniz bu size çok şey kazandıracak. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, artık dünya-nın her yerinden fotoğrafçılığa ilği duyan insanlarla sürekli iltibatta olabiliyoruz. Eğer fotoğraf çekip bunu biz fotoğ-raf sevdalılarla paylaşmak istiyorsanız facebook’ta “Fotograf dostlari Hollanda” arayıp bizi bulun! Kolay gelsin..

Bana zaman ayırdığınız için teşek-kürlerimi sunarım.

Sevim Ekici

Page 38: Kadın Dergisi 39

38 | KADIN

Beslenmenizi test edin

Beslenme konusunda dikkatli mi yoksa ihmalkar mısınız? Bilgili ve ilgili biri misiniz? Test edin öğrenin.

Sağlık problemlerinin pek çoğu sağlıksız beslenme alışkanlıklarınızdan kaynaklanır. Aşağıdaki testi dikkatle uygulayıp sağlıksız beslenip

beslenmediğinize kendiniz karar verebilirsiniz. Bu test ile alacağınız puan size yol gösterici olabilir. Toplam puanınız 40 ve altında ise hemen

bir diyetisyen randevusu planlayın!

TEST

Page 39: Kadın Dergisi 39

KADIN | 39

TEST

1- Günde kaç öğün yiyorsunuz?İki: 1 puanÜç: 3 puanDaha fazla: 5 puan

2- Kahvaltıda ne yersiniz?Yulaf ezmesi, sosis, yumurta: 3 puanTereyağı veya kahvaltılık margarin sürül-müş buğday ekmeği: 5 puanKahvaltı yapmıyorum: 1 puan

3- Ana yemeğiniz hangisidir?Balık, hindi ya da tavuk, şinitzel (sığır, dana eti): 4 puanPatates, sebze, mısır, salata: 5 puanSakatat, kızarmış et, sucuk, salam, so-sis: 0 puan

4- Ana yemeğinizde en fazla porsiyo-nu hangisi alıyor?Et veya balık: 1 puanİştah açıcılar (Patates, pirinç, sebze, sa-lata): 5 puanDengeli bir biçimde ikisinin karışımı: 3 puan

5- Yemeklerinizde hangi çeşit yağ kullanıyorsunuz?Margarin, tereyağı: 1 puanAyçiçek yağı, mısırözü yağı: 3 puanZeytinyağı: 5 puan

6- Hangi sıklıkta balık yiyorsunuz?Yılda iki: 1 puanAyda iki: 3 puanHaftada iki: 5 puan

7- Hangi sıklıkla taze meyve yiyorsu-nuz?Günde bir: 3 puanGünde birkaç kere: 5 puanHer gün değil: 1 puan

8- Günde ne kadar sıvı alıyorsunuz?Üç bardak: 1 puan6 bardak: 3 puanDaha fazla: 5 puan

9- Susadığınızda hangi içecekleri tercih ediyorsunuz?Meyve suyu, limonata: 3 puanÇay, su, konsantre meyve suyu: 5 puanKahve, bira, kola: 1 puan

10- Hangi sıklıkta yemeğinize tuz ekersiniz?Seyrek: 4 puanSıklıkla: 1 puanHiç: 4 puan

11- Sigara içiyor musunuz?Hayır: 5 puanEvet günde 5 taneden fazla değil: 3 puanEvet, günde 5 taneden fazla: 1 puan

12- Hangi sıklıkla egzersiz ya da spor yapıyorsunuz?Düzenli (Haftada en az iki): 5 puanDüzenli değil ama merdiven çıkma, yü-

rüyüş: 3 puanÇok nadir: 1 puan

13- Hangi sıklıkta alkollü içecek alı-yorsunuz?Her gün: 1 puanHaftada 3-5 kez: 3 puanÖzel durumlar hariç, asla: 5 puan

14- Genellikle nasıl yemek yersiniz?Koşuşturma içinde: 1 puanVakit ayırarak: 6 puanTV seyrederek: 1 puan

15- Ne zaman yemek yersiniz?Arkadaşlarımla birlikte (aç olmasam bile): 1 puanSadece aç olduğumda öğün saatlerin-de: 5 puanTV seyrederken, okurken ve kızgın ol-duğumda: 0 puan

DEĞERLENDİRME * 65-80 puan: Tebrikler. Ne yediğinizin farkındasınız. Da-mar sertliği, kalp rahatsızlıkları ve diyabet için uygun bir di-yet, pozitif etkide bulunabilir. Böyle devam edin ve sağlıklı diyetlere açık olun.

* 40-65 puan: Beslenmeniz hayatınızın önemli bir bölümü. Gelişmesi sizin elinizde. Daha fazla meyve, sebze ve buğ-day ürünleri yemeye çalışın. Yağ konusundaki seçimleriniz kolesterol seviyenizi yükseltecektir. Ana yemeğe gelince, et yerine sebzeyi tercih edin.

* 40’tan az: Beslenmenizi gerçekten hiç düşünmüyorsu-nuz. Bir sürü durum yanlış beslenmeden kaynaklanır. Fakat şu anda harekete geçebilirsiniz. Yeme alışkanlıklarınızı, bu kitapta tavsiye edilenlere göre değiştirin.

Page 40: Kadın Dergisi 39

40 | KADIN

MODA

Hanımların vazgeçilmez tutkularından en önemlisi çanta ve ayakkabıdır. Hiç yoksa hepimizin evinde (nereye sığdıracağımızı bilemediğimiz) babeti,

terliği, çizmesi, botu, fantezisi, klasiği, sporu derken en az 10–15 çift ayakkabımız vardır. Bunun yanı sıra her tarza, her renge ve her ayakkabımıza uyum sağlayacak; uzun saplısından portföyüne, irisinden ufağına, her boy, farklı stillerde çantamız da olmazsa olmaz!

Biz de dükkânlardaki çanta ve ayakkabıları görmek için Moda di Sueno olarak Amsterdam/osdorpta Shoperade’ı gezdik. Şekerci dükkânına girmiş çocuklar gibi neşeli, kapıdan girer girmez bu şirin çantacıyla karşılaştık;

Öncelikle tüylü, ponponlu bu hoş çantalar ilgimizi çekti. Kırçıllı oluşları ve üzerindeki desenlerle Kızılderili havası taşıyan bu çantaların hem grisi hem bu senenin gözde rengi kahvesi var.

Çok tüylü olmasın isterseniz sadece pamuksu dikiş detaylarıyla işlenmiş resimdeki gibi siyah süet çantaları da bulmak mümkün. İster çanta ister ayakkabı olsun deride en çok kendini gösteren renk kahve tonlarıdır. Bu renge de en çok yakışan metal; altın, dore tonajları. Bu dükkânda en beğendiğimiz çanta bu resimdeki oldu; altın takı ya da şu meşhur kaba ayakkabılardan(UGGS) seven hanımların da kolaylıkla kombine edebileceği tarzdan.

Hazırlayanlar:Esra Toprak DemirSerap Kaya AslanModa di

SueNo

Moda rüyaS

İSTANBUL GEZİSİNDE BİR İLK

Uçak, Transfer, Otel, Uygun Tur Seçenekleri veeee.. SUENO'ya özel unutamıyacağınız inanılmaz bir SÜRPRİZ ORGANİZASYON... 325,-€ Daha fazla bilgi için irtibata geçin: 0641 58 70 58/ 0642 55 56 06Facebook.com/suenoorganisatie.com

Page 41: Kadın Dergisi 39

KADIN | 41

MODA

Çantalara bakıp ta cüzdanları unuttuğumuzu sanmayın; bu sade ama şık her yaşa hitap edebilecek cüzdanı da sizler için resimledik.

Butiklerin arasından ilerlerken bu gri süet çizmelere resmen vurulduk; Yanlarındaki dikiş ayrıntılarıyla burnunun yuvarlak şekli ve içinden fışkıran kürk detaylarıyla ve dolgu topuk oluşuyla tam bu sezonu yansıtıyor. Tabii bu gri çizme tarzlarını ya dar

paça blue jean üstüne ya da elbiseyle giyebilirsiniz.

Bir de bu tarz fiyonklu, bilekte Fransız dönemini anımsatan minik topuğuyla yormayacak ayakkabıları hem rahatlığından, hem şık durduğundan tercih edebilirsiniz.

Son olarak bu iki ilginç tasarım çantaları fotoğraflayarak modanın sınırı olmadığını göstermek istedik.

Vitrinlerdeki çeşit çeşit ayakkabı ve çantalardan bir kısmı alışveriş torbalarında kolumuzda, bir kısmı aklımızda olarak veda ediyoruz Shoperal’a...

Modanın her zaman çok pahalı ve markalardan oluştuğunu düşünmeyin, çok uyguna kendi modanızı yaratabilirsiniz. Örneğin bizim baktığımız ayakkabıları ve çantaları €20 ‘dan başlayan fiyatlara alabilirsiniz.Hoş ve kaliteli duran deri çizmelerin fiyatları € 20 ile €70 arasında değişiyor..

Sevgili Kadın dergisi dostlarımız ne giyerseniz giyin ama modayı takip edin, vücudunuzu iyi tanıyın ve kendi tarzınıza göre şekillendirmeye özen gösterin.Bir sonraki sayıda görüşünceye dek!

SueNo Organi atie S

300 kişilik salonda €1500’dan* başlayan fiyatlarla düğün, nişan, kına ve sünnet...

*€1500 paket içeriği: Salon, foto/kamera, içecek, kuru pasta & müzik

İrtibat: Sueno Organisatie +31 641587058 & +31 642555606www.suenoorganisatie.com

www.facebook.nl/suenoorganisatie

farkıyla

Yorum ve fotoğraflarınızı [email protected] adresine

gönderin.

Fotograflarımız CT photography tarafından çekilmiştir.

Page 42: Kadın Dergisi 39

42 | KADIN

MODA

Best Model of the World 2009 birincisi Erkan Meriç ile

Amsterdam’da keyifli bir sohbetDünya’nın en iyi erkek mankeni seçilen Erkan Meriç, Kenan Imirzalıoğlu ve

Kıvanç Tatlıtuğ’dan sonra bu ünvanı kazanmış 3. Türk erkek modeli.Röportaj & Fotoğraflar: Ebru Özgüner

Page 43: Kadın Dergisi 39

KADIN | 43

Erkan Meriç, 2008’de Best Model of Turkey yarışma-sına katılarak Best Photo Model, 2009’da da Best Model of Turkey yarışmasına tekrar katılarak, Türkiye

birincisi seçildi. Ardından da 2009’da Bulgaristan’da ger-çekleştirilen Best Model of the World yarışmasına katıldı ve birincilik ünvanını aldı.

Öncelikle bize kendinizi tanıtabilir misiniz?Merhaba, 26.07.1986 yılında Adana’da doğdum. 2 yaşından sonra Akdeniz’in İncisi Mersin’e taşındık. Üniversite eğitimimi Mersin’de elektronik otomasyon bölümünde tamamladım. Şu anda Anadolu Üniversitesinde İşletme okumaya devam ediyo-rum. İki kardeşten küçük olanıyım ama aslına bakarsanız biz iki kardeşten ziyade arkadaş gibiyiz. Benim için ailem her şey-den önce geliyor. Ancak hayatım için bir dönüm noktası olan ‘Best Model Of The World’ yarışmasına katıldıktan ve yarışma-da 1. olduktan sonra İstanbul’a taşındım.

Best Model yarışmasına katılmaya nasıl karar verdiniz? Sizi yönlendiren birisi oldu mu? Ailen bu karariniza nasıl tepki verdi? Kimler sana destek oldu?Spor yapmak benim için bır yaşam tarzıydı. E tabiî ki zamanla fiziksel olarak görsel anlamda ön plana çıkmanıza neden olu-yor bu durum. Beni yönlendiren olmadı aksine arkadaşlarım bunun çok zor olacağını söyledi. Ancak ben çok çalıştım. Ma-gazin programlarından takip ettiğim Kenan İmirzalıoğlu gibi bir çok isimde benim için motive edici bir örnek teşkil etti ve bu yarışmaya başvurdum. Başta ailem olmak üzere spor hocam ve arkadaşlarım benim bu kararıma gayet olumlu yaklaştılar ve desteklerini sonuna kadar hiç esirgemediler.

Yarışmaya katılmadan önce neler yapıyordun, okul iş vs? Bir Ajansa yazılı mıydın?Yarışmaya katılmadan önce üniversite eğitimime devam edi-yordum. Benim için eğitimimi tamamlamak çok önemliydi. O yüzden ilk etapta okulumu bitirmeye yönlendim ve bir ajansla çalışmadım. Ama tabiî ki okul harçlığımı kazanmak için yaz dö-nemlerinde otellerde eğlence kulüplerinde çalıştım.

HEDEFİM İYİ BİR OYUNCU OLABİLMEK...Best Model of the world 2009 yarışmasında birinci oldu-ğun andan itibaren hayatında neler değişti?Hedeflediğin bir amacı başarabilmek elbetteki herkes gibi benim içinde büyük mutluluk oldu. Hayatımda yeni bir döne-min açıldığını biliyordum ve bu beni heyecanlandırıyordu. İn-sanlar tarafından takdir kazanmak,beğenilmek ve tanınmak elbetteki güzel ama henüz yolun başındayım. Hedefim iyi bir oyuncu olabilmek bunun için oyunculuk ve diksiyon dersleri aldım,eğitimim halen devam ediyor. Aldığım eğitimleri sergi-leme imkanıda buldum,tabii henüz daha çok yeniyim, emin adımlarla ilerliyorum diyebiliriz.

Kenan Imirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ’dan sonra bu unva-nı kazanmıs 3. Türk erkek modelsin. Best Model of the world birincisi olmak nasıl bir duygu?

Yarışma esnasında derece alabilmek ile ilgili kaygılarım vardı tabi ki ancak O kadar ülkenin yarışmacılarının arasından 1. olduğumu öğrendikten sonra annemi aradım ama onlar o es-nada hala yarışmayı izliyorlardı. Bende 1. olduğumu söyledim. Anlamadılar çünkü hala izliyoruz dediler, fakat anladıklarında telefonda büyük bir çığlık koptu. Kelimelerle ifade edilebilecek gibi değil. Hani derler ya sözün bittiği yer, işte tam o noktaday-dım. İnanılmaz bir duygu, inanılmaz bir mutluluk.

Kendinize örnek aldığınız modeller var mı?Beğendiğim isimler var tabiiki; David Gandy, Jon Kortajarena‘yı sayabiliriz.

Modellik hakkındaki düşüncelerin nelerdir? Model ol-maktan memnun musun? Modellik Türkiye ekonomık ve sosyal koşullar göze alındığında gerçekten sevilmeden yapılması oldukça zor bir meslek elbet-teki modelliği sevıyorum ama hedefim ve isteğim modelliğin yanında umarım iyi bir oyuncuda olabilmek.

MODA

Page 44: Kadın Dergisi 39

44 | KADIN

KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI SAYESİNDE MODA HERKESE, HER KESİME ULAŞABİLİYOR.Senin için moda nedir? Modaya ne kadar önem verirsin?Benim için moda, yalnızca giysi anlamına gelmez. Bugün ço-ğumuz için moda, yalnızca giysi anlamına geliyor. Oysa bu kadar basit değil. Sanat, müzik, tiyatro, edebiyat, yemek, iç mimarlık, mimari, bahçe bakımı gibi duyuları uyaran her şeyi içine alıyor. Ancak, artık işler değişti bence her şeye tüketici karar veriyor. Uygun veya pratik olmayan şeyleri onlara empo-ze etmek mümkün değil. Kitle iletişim araçları sayesinde moda herkese, her kesime ulaşabiliyor. Yeterince paranız varsa iste-diğiniz her şeye sahip olabilirsiniz sanırım bu size modaya ne kadar önem verdiğimi açıklıyor.

İstanbul’da yaşamaktan memnun musun? İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;Başımda eski alemlerin sarhoşluğuLoş kayıkhaneleriyle bir yalı;

Dinmiş lodosların uğultusu içindeİstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. güzel söylemiş Orhan Veli İstanbul’u güzel anlatmış.. Evet İstanbul’da yaşamak bir aşk, hem acı veren hem mutlu eden.

Yurtdışında modellik için teklifler gelirse, değerlendirir misin?Ben kaliteli düzgün ve ciddi bütün projelerin içinde olmaktan büyük memnuniyet duyarım. Neden olmasın?

Hangi ülkeleri gördünüz ve en çok görmek istediğiniz ülke hangisidir?Bulgaristan, Kosova, Makedonya, Paris, Moskova, Almanya ve Hollanda. Bu ülkelere gittim, fakat en çok görmek istediğim yer Amerika- Las Vegas.

En son hangi ülke’ye gittiniz ve gitme nedeninizi öğrene-bilir miyiz?En son gittiğim ülke Almanya ve Hollanda oldu. Amsterdam’dan çok memnun kaldım ve ayrıca Hollanda’da beni görmeye ge-len Tuncay ağabeyime de teşekkür ediyorum. Gitme nede-nim hem akraba ziyareti hem kuzenimin halı sahası açılışıydı. Dayım, teyzem ve kuzenlerim Almanya’da yaşıyor. Akrabam Mönçhengladbach eyaletinde oldukca kapsamlı bir halı sa-hasının açılışını gerçekleştirdiler. ARENA OpenAir adında bir yer. Internet sitesinde bu güzel komplexi görmek için ziyaret edebilirsiniz: www.arena.fussball.de Bu açılışta olmaktan mut-luluk duydum. Bu kadar görkemli ve güzel bir spor komplek-sini Almanya’da yaşayan vatandaşlarımıza kazandıkları içinde ayrıca gurur duyuyorum.

İstanbul ile Amsterdam’ı karşılaştırdığında ne gibi farklı-lıklar görüyorsun?İstanbul’un içerisinde bir Amsterdam bulunabilinir ama Amsterdam’da bir İstanbul’u bulabileceğimizi sanmıyorum, ama ebetteki her şehrin kendine has özel bir dokusu, tadı vardır.

Tatil gününü nasıl değerlendirirsin? Nasıl vakit geçirirsin?Tatillerde mümkün olduğunca Mersin’e ailemi görmeye git-meye çalışıyorum. Onlara çok düşkünüm aramızda özelikle annemle güçlü bir bağımız var. Geleneksel bayramları kutluyo-rum. Bunun yanı sıra arkadaşlarım ile görüşüyorum.

Bakımlı birisi misin? Evet, ise, model olmadan önce ba-kımlı mıydın? Kendine dikkat eder misin, düzenli besleni-yor musun, spor yapıyor musun?Evet bakımlı olduğumu söyleyebilirim. Temiz olmak bence her insan için öncelikli koşul olmalı. bakım ve temizlik vazgeçile-mez bir yaşam biçimi benim için, ebetteki düzenli beslenme ve spor İstanbul gibi bir metropol şehirde çok zor olsa da evet bunu başarıyorum diyebilirim. Spor sağlıklı yaşam için şart ne de olsa.

Mankenliğin dışında neler ile uğraşıyorsunuz? Hobileri-niz var mı?Yukarıda da belirttiğim gibi sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyo-

MODA

Page 45: Kadın Dergisi 39

KADIN | 45

rum. Sürekli okuyorum. Film ve dizi izliyo-rum. Özellikle Türk dizilerini. Oyunculuk eğitimlerim devam ediyor. Kalan zaman-larımda futbol oynamayı seviyorum.

Bu yaşına kadar seni en çok mutlu eden şey nedir?Sanırım bu sorunun cevabı ilginç olacak çünkü beni en çok mutlu eden şeyle en çok mutsuz eden şeyle aynı sanırım aşık olmaktı.

Bir gün uyandığında hayatında ve dünyada neyin değişmiş olmasını is-tersin?Belki çok klişe olacak ama dünya’da değişmesini istediğim tek şey; artık in-sanların birbirlerine haksızlık etmekten vazgeçmesi ve adalet olurdu sanırım. Bu sayede savaşlar sona erer, sınıfsal ay-rımlar ortadan aklar ve sanrım herkes re-fah içinde yaşardı, fakat sanırım bu çok ütopik bir talep.

Kendi pencerenden dünya’yı hangi renkte görüyorsun? Neden o renk, açıklar mısın?Bence dünya her renk, hiçbirimiz her gün dünya’yı aynı renkte görmüyoruz, bazen bizim için simsiyahken dünya, ertesi gün aşkın rengi kırmızı, diğer gün pembe bazen de belirsiz bir gri olabili-yor. Ben dünyanın gökkuşağının bütün renklerini içerdiğini biliyorum ve böyle seviyorum.

2012 best Model yarışmasına katıl-mak isteyenlere ne gibi önerilerin var?Öncelikle şimdiden hepsine başarılar diliyorum. Kendisinde bu ışığı gören herkesin hiç yılmadan ve tabi ki disip-linle çok çalışarak amaçları için müca-dele etmelerini tavsiye ediyorum.

Hollanda’da yaşayan Türklere bir mesajın var mı?Elbette, bence mesafelerin gerçek hayatta hiçbir önemi yok. Önemli olan gönül birliği. Biz belki uzaktayız ama kalbimiz her zaman onlarla bir-likte. Umarım ilerleyen dönemlerde Hollanda’da projelerimiz olur ve bura-daki insanlarımızla daha çok vakit ge-çirme imkânı bulabilirim.

MODA

Page 46: Kadın Dergisi 39

46 | KADIN

• Bacaklarınız kalınsa toparlayıcı çoraplar giyinin. Pi-yasada ince gösteren likralı çoraplar var. Hatta yaz için de, açık ayakkabıyla giyilebilecek, külot ve ayak kısmı olmayan ince çoraplar var.• Sırt dekolteniz için de sırtı açık sutyenler var. Boyun-dan bağlanan sutyenler dekolte kıyafetler için...• Elbiseniz hem askısız hem dekolte ise ve göğüsle-riniz ufaksa, elbise içine göğüs kapları diktirebilirsiniz.

Popoyu küçültün• Geniş, basenlililer için toplayıcı sıklaştırıcı likralı ço-raplar var.• Dar basenliler için silikonlu korseler var. Kenarları takviyeli bu korseler, kalçayı geniş ve şekilli gösteriyor. Kalçanız forma giriyor.•Göbeğiniz ve karnınızın olması da sorun değil. Bele kadar yüksek çamaşır külotlar sert ve toplayıcı özelli-ğiyle fazlalıkları kapatıyor.

Bunlara dikkat!• Kilolular koyu pastel renk giymeli.• Kalın olan bölgelere koyu renkler gelmeli, zayıf böl-gelere de açık renkler denk düşmeli.• Göğsünüz büyükse, bu bölgede göz alacak işlemeli, pırıltılı şeyler olmalı.• Kiloluysanız kıyafetin çizgileri boyuna olmalı. Boyu-nuz kısaysa yine dikey çizgili kıyafetleri tercih edin.• Boynunuz kısaysa boyundan bağlı kıyafetlerden uzak durun.• Büyük ve taraklı ayaklarınız varsa, ince bantlı ayakka-bılar giymeyin. Önü sivri, kapalı zarif pabuçlar kullanın.

MODA

Göğüs ve bacaklar için

Giyim hileleriKüçük göğüs için silikonlu sütyen kullanın. Eğer göğsünüz büyükse, toparlayıcı, kapları geniş ve bastırıp sıkıştıran sutyenler sizin için ideal.

Page 47: Kadın Dergisi 39

KADIN | 47

MODA

Page 48: Kadın Dergisi 39

48 | KADIN

KARİYER

Toplam 10 yıldır Utrecht’te emlak işleriyle uğraşan Al-dem Makelaarij’in sahibi Alpay Demirci (38) meslek-teki başarısını şu cümlelerle anlatıyor. “Bizim meslek

bir güven olayıdır. Ben ve diğer arkadaşımlarım takım ru-huyla bu güveni Utrecht ve Hollanda’nın diğer şehirlerinden bizlere gelen müşterilerimize verdiğimizi düşünüyorum.”

Bu mesleğe başlamadan önce hangi eğitimi aldınız? “İlk önce Utrecht’te Bouwkunde okuyarak başladım. Fakat ben bu bölümü bitirmedim bitirdiğim takdirde inşaat mühendisi olacaktım. Aslında inşaat mühendisi olmayı da istiyordum ama staj yaparken bu mesleğin bana göre olmadığını anladım. Geçiş yaparak HBO MER (Management, Economie en Rechten) okudum. Bu bölü-münde branş olarak Emlak Bölümü’nü seçtim. 1998 yılında bu bölümü bitirdikten sonra yeminli emlakçı olabilmem için 3 sene boyunca uzmanlık yaptım. Bu da bittikten sonra 2000 yılında Ti-caret Odası’nda sınava tabi tutuldum. Bu tür işlemler tamamlandık-tan sonra ilk yeminli Türk emlakçı olarak işe atıldım. Hatta yapılan araştırmalar benim Hollanda’daki ilk ve tek Türk kökenli ‘yeminli emlakçı’ olduğumu gösteriyor. Piyasada bu işle uğraşanlar var ama bunun eğitimini alıp, yeminli emlakçı olarak çalışan tek benim.”

Kendi şirketinizi açmadan önce nerelerde çalıştınız? “Bir buçuk sene boyunca bir emlak bürosunda çalıştım daha sonra-sında Kafi Taxatie büroda 3 sene boyunca uzmanlık yaptım. 2001 yılında Utrecht’te Aldem Makelaardij emlak büromu açtım. Aslında

EMLAK İŞİ BİR GÜVEN İŞİDİR

Bize gelen müşterilerin yüzde 60’ı Türk kökenli ve genelde ipotek işleri için geliyorlar. Taxatie için gelenlerin yüzde 90’ı Hollandalı. Taxatie, rapor

hazırlamak oluyor; Bir müşteri ev alırken o evin fiyatıyla ilgili işbilir raporu hazırlıyoruz. Sigorta ve alım-satım işleri yarı yarıya Hollandalı ve Türk müşterilerimizden oluşuyor. Türk kökenli müşterilerimize gerektiği

takdirde bilgileri Türkçe veriyoruz. Ön anlaşma veya ipotek işlerini Türkçe konuşuyoruz ve kişinin kendi anlayacağı geniş şekilde bilgilendirildikten

sonra işlemleri başlatıyoruz.” Banu Çelik

Page 49: Kadın Dergisi 39

KADIN | 49

KARİYER

planlarımda kendi işyerimi açmak yoktu. İlk başlarda ipotek, alım-satım ve taxatie işle-riyle ilgilendim. Bunlara daha sonra sigorta işleri eklendi. Bu senede artık bu meslekte 10. yılımızı kutluyoruz.”

Bu sektörde 10 yıldır tek yeminli emlak işi yapan biri olarak sizin sektörde başarı-lı olmanın püf noktalarını anlatır mısınız?“Bizim yaptığımız alım-satım, ipotek, işbilir ra-poru hazırlamak, bunlar bir güven işidir. Bu sene şirket olarak 10 senedir bu sektörde iş yapıyoruz ve bu sürecin bize sağladığı da insanların bize güven duymasıdır. Bizim Türk kökenli müşterimiz arasında sadece 1. nesil değil 3. nesilden de müşterilerimiz var. Bu kadar sene Utrecht’te bu işi yapmanın yanı sıra diğer gönüllü olarak, spor ve gençlik ku-lüplerinde, camide bulunan komisyonda da yer almamızdan dolayı bu toplumda sağladı-ğımız bir güven oluştu. Bir de Utrecht’te kur-duğumuz güven ağızdan ağza diğer şehirlere ulaşıp Utrecht dışından da müşterilerimizin olmasına neden oldu. Bize gelen müşterile-rin yüzde 60’ı Türk kökenli ve genelde ipo-tek işleri için geliyorlar. Taxatie için gelenlerin yüzde 90’ı Hollandalı. Taxatie, rapor hazırla-mak oluyor; Bir müşteri ev alırken o evin fi-yatıyla ilgili işbilir raporu hazırlıyoruz. Sigorta ve alım-satım işleri yarı yarıya Hollandalı ve Türk müşterilerimizden oluşuyor. Türk köken-li müşterilerimize gerektiği takdirde bilgileri Türkçe veriyoruz. Ön anlaşma veya ipotek işlerini Türkçe konuşuyoruz ve kişinin kendi anlayacağı geniş şekilde bilgilendirildikten sonra işlemleri başlatıyoruz.”

Şu an Hollanda’nın içinde bulunduğu krizden emlak sektörü olarak ne kadar etkilendiniz?“Bizim yaptığımız işlerin arasında belki de en çok krizden etkilenen alım-satım oldu ama diğer ipotek ve işbilir raporu işleri kriz-den etkilenmedi. Alım-satım işlerinde de yüzde 10 bir gerileme oldu.Şu an içinde bulunduğumuz krizle ilgili şunu da söyleyebilirim. Bu krizin dezavantajlarının yanı sıra oluşan avantajları da var. Örneğin faiz oranları düştü. İpotek faizleri 4,5 iken şu an krizden ötürü bu rakam 3,8 oldu. Tabi bir de şöyle bir sorun söz konusu, insanların alım gücü az olduğu için, insanlar yatırım ya-parken özellikle büyük yatırımlar ki ev, işyeri, şirket veya ikinci bir ev almak bu kategoride-ler bu yatırımları yaparken daha dikkatli olu-yorlar. Hesaplarını ona göre gözden geçiri-yorlar, bankalarda eskiden biraz daha kolay ipotek verirlerken şimdi daha da zorladılar.

Ama yine de söylemek istiyorum şirket olarak biz bu krizden fazla etkilenmedik. İpotek açı-sından bakacak olursak faizler düşük olduğu için bu sene en iyi sene oldu. Yani buda de-mek oluyor ki insanlar ev, işyeri veya ikinci bir ev almaya devam ediyorlar.”

Konut almak üzere olan müşteriye han-gi aşamada yardım ediyorsunuz?“İlk başta kişi ne kadar ipotek alabileceğini hesaplatıyor. Çünkü ne kadar ipotek alabi-leceğini bildiğin takdirde ona göre ev baka-bilirsin. Daha sonra nasıl bir evde yaşamak istiyor ona karar vermesi gerekiyor. Bizim işe dahil olduğumuz aşama bundan sonra başlıyor. Müşteri oturmak istediği evi beğendikten sonra bizimle irtibata geçiyor. Biz evin teknik yönüyle ilgileniyoruz. Evin olduğu semtteki yerleşim raporuna bakıp, ona göre müşteriye fikir veriyoruz. Daha sonra evin ipoteği, işbilir raporunu kısacası notere gidilip anahtar teslim alınana kadar müşterinin işleriyle ilgileniriz. Şunu da ekle-mek istiyorum müşteri bize başvurmasından sonuna kadar kendisine bilmek istedikleri kadar bilgi veriyoruz. İnternetten tablolar, istatistikler, rakamlarla dolu raporlar değil de kişiyle birebir karşılıklı oturup anlatıp ve de kâğıda yazarak bilgileri veriyoruz.”

Konut almak üzere olanlara önerileri-niz neler?“İnsanlar ev almaya karar vermeden önce bir emlakçıya mutlaka danışmalı. Özellikle konut almak büyük bir yatırım olduğu için işe başından itibaren profesyonel birinin tavsiyeleri doğurtulsun da başlamalılar. Böylelikle daha sonrasında başları daha az

ağrır. Çok iyi düşünsünler. Kadınları dinle-sinler! Bizim bize başvuranlarda fark etti-ğimiz, evin hanımının detaylara daha çok dikkat ettiği. O yüzden beylere tavsiyem eşlerinin fikirlerinden çok rızasını almaları. Bir de müşteri pazarlığını kendi yapsa bile uzman birine danışsın. Her önünüze sunu-lan kâğıda imza atmayın. Çünkü bazen dos-yalarda çok küçük şekilde yazılmış notlar oluyor. Bu notları okumadan ve anlamadan imza attığınız takdirde hiç istemediğiniz so-nuçlarla karşılaşabilirsiniz.”

Daha Geniş Bilgi İçin:Vleutenseweg 230 • 3532HR UtrechtTel: 030-6668168 • Fax: 030-6668167www.aldem.nl

Page 50: Kadın Dergisi 39

50 | KADIN

Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesinden hemen sonra, 1992 yılının Mayıs ayında baş-

layan Sırp-Boşnak savaşı kısa süre içerisinde ülkenin her tarafına yayıl-mıştır. Sırpların saldırıları karşısında her yaş grubundan masum siviller katledilirken, tarihi ve kültürel birçok eser de yerle bir edilmiştir.Yaşanan insanlık dramı, Türkiye’yi ve bütün Avrupa’yı çok yakından ilgilen-dirirken doğal olarak bu durum Hol-landa’daki duyarlı insanları da etkile-miştir.19 Ekim 1993 tarihinde bir araya ge-lerek, Hollanda’nın Amsterdam şeh-rinde kısa adı IHH olan Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı’nı kurmuşlar. Amsterdam merkezli yaklaşık 18 yıl-dır çalışmalarını aralıksız sürdüren IHH Hollanda Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Gündüz ile Hollanda IHH’yı konuştuk.

IHH kaç yılında kuruldu amacı ve çalış-ma alanı hakkında bilgi verir misiniz?19 Ekim 1993 tarihinde Bosna Hersek’teki savaş mağdurlarına yardım etmek amacıyla kurulan yardım vakfımız, savaş sonrasında da çalışmalarını devam ettirmiş ve zamanla farklı yardım alanlarına da yönelmiştir. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun sıkıntıya düşmüş, felakete uğramış, fakirlik, eğitim-sizlik, savaş, tabii afetler vb. gibi sebeplerle mağdur olmuş, yaralanmış, sakatlanmış, aç ya da açıkta kalmış, zulme uğramış, ırkı, inan-cı, rengi, dili ne olursa olsun tüm insanlara, gerekli insani yardımı ulaştırmak ve bu insan-ların her türlü temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışarak, insanlık onuruna yakışacak şekilde yaşamalarına katkıda bulunmak amacındadır. Ayrıca birçok ülkede toplam 800 civarında yetime bakmaktadır. Bazı yetimler ailelerin yanında bakıldığı gibi bazı yetimler de bizzat IHH tarafından yaptırılan yetim evlerinde ba-kılmaktadır. Eğitime önem veren IHH, Batı Afrika ülkesi Sierre Leone’de içerisinde 6 sı-

nıflık okulu, yetim yurdu ve eğitimci lojmanları bulunan büyük bir eğitim kompleksi yaptır-mıştır. Bu okulun malzemeleri de Hollanda’da kapanan bir okuldan alınarak gönderilmiştir. Vakfımız Etiyopya’nın Ogaden eyaletinde de 3500 öğrenci kapasiteli büyük bir okulun fi-nansmanının önemli bir bölümünü karşılamış-tır. Pakistan’ın depremden etkilenen bölgele-rinde, Hollanda üniversiteliler kurumu SUN ile birlikte iki tane ilkokul yaptırılmıştır. Sağlık projeleri kapsamında da özürlü insanlara akülü arabalar dağıtılmakta, katarakt ameli-yatları yapılmaktadır. Bazı hastanelere tıbbi malzeme ve ambulans yardımı da yapılmak-tadır. Yeni başlattığımız sosyal-kültürel proje-lerden ilkini gerçekleştirdik. Kırgızistan’da 40 tane fakir genci evlendirdik ve 500 tane fakir çocuğu sünnet ettirdik.

Yönetim kimlerden ve nasıl oluşuyor?Yönetim kurulumuz üç bayan ve üç erkek-ten oluşuyor. Başkanlık makamının yanı sıra sekreter, muhasip, tanıtma, teşkilatlanma,

IHH Mağdur ve Mazlumların Yanında

TANITIM

Röportaj: M.İsmet Furkan

Page 51: Kadın Dergisi 39

KADIN | 51

halkla ilişkiler ve idari işler sorumluluğu bi-rimlerimiz vardır. Bu birimler yönetim kurulu üyeleri arasında paylaşılmaktadır. Bunun yanı sıra yönetim kurulumuzu kademeli olarak ge-nişletmek arzusundayız. Sistem olarak diğer kurumlardan farklı olarak dönüşümlü baş-kanlık sistemini geçen yıl yürürlüğe koyduk. Bu sisteme göre en eski üyeden başlamak üzere başkanlık görevi iki yılda bir, sırası ge-len yönetim kurulu üyesi tarafından yürütüle-cektir. Yönetimimizde kararlar oy çokluğu ile alınmaktadır. Her üyenin oyu eşittir. Sadece eşit oy durumunda başkanın oyu iki sayılmak-tadır. Yine Hollanda genelinde 200 civarında gönüllümüz bulunmaktadır. Bunların bir kısmı aktif gönüllülerimizdir.

IHH kimler tarafından denetleniyor ve hangi aralıklarla?IHH Hollanda, bağımsız bir kurum olarak ön-celikle yönetim kurulu tarafından muhasebesi denetleniyor ve onaylanıyor. Daha sonra res-mi muhasebe tarafından hesapları yapılıyor ve mali müşavirlere bu çalışma onaylatılıyor. Hollanda IHH’nın ANBI’si bulunduğundan, zaman zaman vergi dairesi tarafından hesap-ları denetlenmekte. Bize göre en önemlisi, vakfımıza 1 Euro dahi olsa bağışta bulunmuş herkesin hesaplarımızı görme hakkı bulun-maktadır. Mali müşavir tarafından inceleme bittikten sonra yakın zaman içerisinde hesap-larımız internet sitesinde de yayınlanacaktır.

Türkiye’de gelişen Deniz Feneri ve IHH olayının sizlere olumlu ya da olumsuz etkisi oldu mu?Ufak-tefek dedikodular dışında bize direkt yansıyan olumsuz bir etkisi olmadı. Ama do-ğaldır ki aynı kulvar da çalışan kurumlardan birinin yanlış yapması, diğer kurumlar için de bir sıkıntı meydana getirebilmektedir. Fakat vatandaşlarımız, çok şükür iyinin ve kötünün

büyük oranda ayrımını yapabilmektedir.

Bildiğiniz gibi Van’da deprem oldu. Çok sayıda can kaybı oldu. Bunun ya-nında çoğu insan evsiz kaldı. IHH bu ve benzeri olaylara çok duyarlı bir ya-pılanma bildiğimiz kadarıyla. Maalesef her sene dünyanın birçok bölge-sinde felaketler olmaktadır. Bu sene Van ve Erciş şehirlerimizde insanlar deprem fe-laketi ile karşı karşıya kaldı. Birçok yardım kuruluşu bu şehirlerimizde çalışmalarda bulunmaktadır. Tabii biz de özellikle Van ilimizdeki depremzedelere yönelik olarak yardım çalışmasında bulunduk. Bu çalış-mamızda, ısınma sorunu yaşayan çadırlar-daki vatandaşlarımıza elektrikli soba, yine elektrikli yemek pişirme ocağı ve su ısıtıcı-dan oluşan bir set dağıttık. Bu kapsamda 300 aileye bu yardım malzemeleri dağıtıl-dı. Her çalışmamızda olduğu gibi yüzlerce çocuğa şeker ve balon da hediye ettik.

Şu anda yürüyen hangi kampanyaları-nız var? Şu anda Sierra Leon’de okul komplek-

simizi bitirmiş durumdayız. Ufak-tefek eksiklerimiz var. Yeni Katarakt ameliyatı projelerimiz başlamak üzere, yine meyve ağacı fideleri projesi onay aşamasında bu-lunmaktadır. Özürlülere Türkiye’de akülü araba dağıtımı yapmayı planlıyoruz. Su kuyusu açma çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Yüzlerce kuyu açılmış durumda ve daha da açmaya devam ediyoruz. Yetim bakım çalışmalarımız da sürmekte, birçok ülkeden yetim bakımı ile ilgili talep gelme-ye devam ediyor.

Birçok ülkede çeşitli projelere imza atan Hollanda IHH 2011 yılı kurban kesim ve dağıtım çalışmalarınız nasıl geçti?2011 yılı kurban kampanyamız çerçevesin-de, 11 ülkede kurban kesim faaliyetlerinde bulunduk. Çok şükür fazla bir sorun yaşa-madan binlerce kurbanı kestik ve binlerce ailenin evine yılda bir kez de olsa et girme-sine aracı olmuş olduk. Bu çalışmalar için 16 tane görevlimizi çeşitli ülkelere gönder-dik. Çalışmalarımız her sene olduğu gibi bu sene de verimli oldu. Daha iyisini yapmak için sürekli tartışıyor ve çalışıyoruz.

Yardımda bulunmak isteyen çok sa-yıda insanımız nereye ve nasıl yardım ulaştırılacağı hakkında bilgi edinmek istiyor. Size yardımlarını nasıl ulaştıra bilirler?Yardımseverlerimiz, Amsterdam’daki mer-kezimize gelerek elden makbuz karşılığı yardım yapabilirler. Bunun yanı sıra yardım meblağını 4464461 banka hesabımıza ya-tırabilirler. www.ihhnederland.nl isimli web sitemizden de online bağış yapabilirler.

Daha Geniş Bilgi İçin:Lodewijk van Deysselstraat 451064 HL Amsterdam 020 337 41 20

TANITIM

Page 52: Kadın Dergisi 39

52 | KADIN

Türklerin 10 yıl süren

HUKUK ZAFERİ

Tenzile Erdal(H

ukukçu /Arabulucu)t.erdal@

kadindergisi.nl

Bu kararla ne Hollanda ne de başka bir AB üyesi ülke Türkiye’ye transfer edilecek yaşlılık, maluliyet ve geride kalanlar (dul ve yetim) sigortaları ödenekleri ve bu sigorta ödeneklerine ilave olarak ödenen primsiz ek yardımları hiç bir şekilde durduramayacak, azaltamayacak ve indirime tabi tutamayacaktır.

Ek ödenekler davası kazanıldı

Avrupa Birliğindeki Türk vatandaş-larının sosyal güvenlik haklarında bir dönüm noktasını oluşturan, Türk asilli hukukçuların (Tenzile Erdal ve Nazmi Turkkol) Çalışma Sosyal Güvenlik Ateşesi, Mehmet Sevim ile birlikte 2001 yılında baş-lattıkları ek ödenekler davasında karar 11.11.2011 tarihinde verildi.

Bu surecin sadece Hollanda’nın değil Avrupa Birliği’nin başına dert olacağını kim bilirdi. Kazanmanın hayali ile çalışmaya giren hukuk-çularımızın 10 yıl sürecek hukuki savaşın sonunda böyle denli, ağır karar alınacağını kim bilirdi.

Koz şimdi, kazanmanın bir ha-yal olmadığına inanan hukuk-çularımızın elinde.

Hollanda (UWV) ilk defa 2001 yı-lında kesti Türkiye’ye gönderilen ek ödenekleri. Maluliyet aylığının eki olan ek ödenekler. Toeslag.

Amaç Türklere verilen paraları kı-sıtlamaktı.

Bu karar şimdiye kadar verilen en ağır karar oldu.

Mahkemenin vermiş olduğu karar ile birlikte sadece Hollanda Hü-kümetine gitmedi mesaj. Tüm AB Hükümetleri aldı mesajı.

Kozlar Türk hukukçuların elin-de nasıl olsa.

Ek ödenek davaları AB ülkelerinde ikamet etmekte/çalışmakta olan veya bir süre çalıştıktan/ikamet ettikten sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapan vatandaşlarımız ba-kımından çok önemli kazanımlar sağlamıştır.

Bu kararla ne Hollanda ne de başka bir AB üyesi ülke Türkiye’ye transfer edilecek yaşlılık, malu-liyet ve geride kalanlar (dul ve yetim) sigortaları ödenekleri ve bu sigorta ödeneklerine ilave ola-

rak ödenen primsiz ek yardımları

hiç bir şekilde durduramayacak,

azaltamayacak ve indirime tabi

tutamayacaktır.

Hollanda (UWV) ilk defa 2001 yı-

lında kesti Türkiye’ye gönderilen

ek ödenekleri. Maluliyet aylığının

eki olan ek ödenekler. Toeslag.

Amaç Türklere verilen paraları

kısıtlamaktı. Kim bilebilirdi ki sa-

dece Hollanda’nın değil Avrupa

Birliği’nin başına dert olacağını bu

sürecin.

Merak edenler için. 1408/71 sa-

yılı Tüzüğün II A ekinde primsiz

nitelikteki özel nakdi yardımların

listesi var. Ek ödenekler ve WA-

JONG sadece iki satır tutuyor. Lis-

te tam 4 sayfa. Şimdi AB’nin tama-

mında bu 4 sayfadaki ödeneklerin

Türkiye’ye hiç bir kesinti yapılma-

dan ödenmesi gündeme gelecek.

Hollanda’da Türk hukukçuların

yaptığını diğer ülkeler izleyecek.

HUKUK

Page 53: Kadın Dergisi 39

KADIN | 53

HAYATIN İÇİNDEN

Page 54: Kadın Dergisi 39

54 | KADIN

Page 55: Kadın Dergisi 39

KADIN | 55

HABER

Rotterdam Demokratik Sosyal Birlik Derneği (DSB) Başkanı Duygu Öztek tarafından Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb’e gönderilen mektupta, kent-teki Türk toplumunun can ve mal güvenliği için önlemlerin artırılması gerektiği be-lirtildi. Öztek mektubunda, Almanya’daki dönerci cinayetlerinin arkasında aşırı sağcı

/ ırkçı illegal cinayet örgütünün ortaya çıkmasının Rotterdam’daki Türk Toplumu arasında kaygı uyandırdığına dikkat çekti. Almanya’daki cinayetlere ortam hazırlayan yabancı ve İslam karşıtı politik söylemlere dikkat çeken DSB Başkanı Öztek, buna benzer politik açıklamaların Hollanda’da da görüldüğünü ve bundan dolayı toplum-da rahatsızlık yaşandığını belirtti. Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb’in Rotterdam kentinin asayişten sorumlu en yüksek amiri olduğunu belirten Öztek gönderdiği mektupta, belediye başkanından şiddet eğilimindeki aşırı sağcı ve ırkçı oluşumlara yönelik güvenlik birimlerinin uyarıldığı ve gereken önlemleri aldığına dair güven artırıcı bir açıklama yapmasını istediğini belirtti. DSB Başkanı Duygu Öztek tarafından gönderilen mektup aynı za-manda Rotterdam ve civarındaki Faslı Örgütler Platformu (SMOR) adına Faouzi Achbar tarafından da imzalandı.

Hollandalı Türklerin can ve mal kaygısı arttı!

Yeni Nesil Vakfı, Şefkat Bakımevi’ni ziyaret etti

DSB; Almanya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan ve arkasından Neo Nazi bir grubun çıktığı “Dönerci Cinayetleri” davası üzerine, Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutalib’i göreve çağırdı.

Yeni Nesil Vakfı Şefkat Bakımevi’ne zi-yarette bulundu. Şefkat Bakımevi Boxtel’da hizmet veren, Türk ve Faslı yaşlıların arzu ve ihtiyaçlarını esasa alarak ağır sağlık bakımı yapan bir sağlık evidir. Öğrenciler ve genç profesyoneller sayın Deniz Özkanlı, Şefkat Bakımevi’nin kurucusu ve koordinatörü ile de sohbet ettiler. Şefkat Bakımevi kapılarını Eylül 2011’de açtı ve kısa bir süre sonra, sağlık sektöründe her iki yılda bir en iyi buluşum projesi sahibine verilen görkemli ‘Avicennaprijs 2011’ ödülüne layik görüldü.Katılımcılar sağlık evinin ve Deniz beyin açık yüreklilikle paylaştığı hikayenin et-kisi altında kaldılar. Deniz bey bu buluşum yolculuğunun nasıl geliştiğini ve onun getirdiği zorlukları anlattı. Katılımcılar ziyare-ti ilham verici ve başarılı olarak nitelendir-diler. İki öğrenci gönüllü çalışabilmek

amaçlı sağlık evine başvurdu, bir öğrenci staj için randevu aldı ve aynı zamanda da birçok bilgi alış verişinde bulunuldu. “Genelde network buluşmaları hukukçu-lara, iş adamlarına veya siyasetcilere yöne-lik oluyor. Yeni Nesil Vakfı’nın sağlık sek-töründen de gençleri ve rolmodelleri bir araya getirmesi çok güzel”, diye yorumladı katılımcılardan sayın Tuba Ayçiçek.

Orkide Evleri hizmete açıldıRotterdam’ın Noord İlçesinde yaşlı Türklerin ikamet etmesi için Orkide Huzur Evleri, görke-mli bir törenle hizmete açıldı.

Mustafa Toga / ROTTERDAM Anadolu Şatosu Derneği ve Ha-vensteder Konut İşletmeleri bürosu tarafından uygulanan bu 25 dairelik proje sadece Türk vatandaşlarına dönük hazırlandı. Orkide ev-lerinin resmi açılış törenine T.C. Rotterdam Başkonsolosu Toğan Oran, Anadolu Şatosu Derneği Başkanı Veyis Şenyürek, Rotter-dam Belediye Meclis Üyesi Zeki Baran, TIKDF Genel Başkanı Arif Yakışır, Orkide evleri idari heyetin-den Hasan Gümüş, Necati Koçak, Noord İlçesi Belediye Başkan yardımcısı ve daimi encümen üyesi Ahmed Harika gibi çok sayıda yerel politikacıların yanı sıra bu projede yeralan görevliler, Orkide evleri sakinleri ve vatandaşlar katıldı.Hollanda’da ki Türklere dönük olarak ilk defa uygulanan proje hakkında Anadolu Şatosu Derneği Başkanı Veyis Şenyürek şunları söyledi-ler. Altı yıldır bu poreje üzerinde çalışıyorduk. Amacımız ömürlerinin yarıdan fazlasını Hollanda geçirmiş ve bundan sonrada artık Türkiye’ye geri dönmeyecek olan birinci kuşak insanlarımıza huzurlu bir ortam yaratmaktı. Bu insanlar bundan son-raki ikinci baharlarını anavatanlarını aratmayacak bir şekilde bu orkide evlerinde geçirebilecekler.

Page 56: Kadın Dergisi 39

56 | KADIN

HABER

Oral, Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) tarafından Lahey’de kadın girişimcilere yönelik düzenlenen ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Avrupa Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları’nın yanı sıra Lahey Büyükelçiliği Ticar-et Müşaviri Engin Ertekin ile Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan’ın eşi Manolya Doğan’ın da katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada, kadınlara iş hayatına daha aktif katılmaları çağrısında bulundu. Kadınların iş hayatında ve profesyonel yaşamda daha çok yer almalarının bir zorunluluk olduğunu kaydeden Oral, sadece erkeklerin başını çektiği iş ve profesyonellikle toplumda arzu edilen seviyelerin yakalanamayacağını ifade ederek, “Toplumda istenilen seviyeye ancak el birliğiyle, kadın erkek el ele ver-erek, güç birliği yaparak ulaşılabilir. O yüz-den kadınlarımızın hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da eşit seviyede katılımlarına ihtiyacımız var” dedi.Hollanda’da saygın konumlarda bulu-nan bir çok Türk kadınıyla tanışma fırsatı yakaladığını belirten Başkonsolos Oral, ancak potansiyelin çok daha büyük olduğunu, pek çok nitelikli kadının kari-yerinde yükselmek için fırsat beklediğini ve bu bağlamda onlara destek olunması gerektiği üzerinde durdu. Eğitimin önemine de değinen Oral, insanın iyi bir eğitime sahip olmadan ne kadar akıllı, ne kadar yetenekli olursa ol-sun ne iş hayatında ne de hayatın diğer alanlarında başarılı olmasının mümkün olamayacağını söyledi. Oral, dinleyicilere özellikle kız çocuklarının eğitimleriyle

yakından ilgilenmeleri tavsiyesinde de bulundu. Türk kadının cesur, dürüst ve sözüne erkeklerden daha sadık olduğunu belirten Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Avrupa Komitesi Başkanı Turgut Torunoğulları ise, kadınlara şans verildiğinde neleri yapabileceklerine biz-zat şahit olduğunu söyledi.Hollanda’da bulunan Türk kadın girişimcileri bir birleriyle tanıştırmak ve kaynaşmalarına zemin hazırlamak için çaba harcadıklarına değinen Torunoğulları, bu yolla güzel birliktelikler-in doğabileceğine inandığını ifade etti.“Organize olmuş ufak topluluklar, or-ganize olmamış büyük toplulukları

yönlendirir” diyen Torunoğulları, şöyle konuştu: “Çok şükür bizler Avrupa’da siyasetçilerimizle, öğrencilerimizle, aka-demisyenlerimizle, girişimcilik ruhumu-zla ve 5 milyon 200 bin nüfusumuzla bir çok Avrupa ülkesinden daha büyüğüz. Bizlerin hem yaşadığımız ülkemize hem de Türkiye’nin kalkınmasına çok katkımız olmuştur. Ne burada yabancıyız, ne de Türkiye’de Almancıyız.”50 yıldır Avrupa’da bulunan babalarının tüm birikimlerini Türkiye’ye yatırdığını, kendilerinin ise son yıllarda yaşadıkları ül-kelerde yatırıma yöneldiklerini dile getiren Torunoğulları, 2012’nin girişimcilik yılı ilan edilmesini önerdi.

Hollanda Türk Kadın Girişimciler toplandıTürkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, “Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne büyük hedefler koyan bir ülke olduğunu, bu hedeflere ulaşmak için sadece erkeklerin çabasının yeterli olmayacağını, kadınlara da ihtiyaç duyulduğunu” söyledi.

Page 57: Kadın Dergisi 39

KADIN | 57

Hollanda Türk Kadın Girişimciler toplandı

Page 58: Kadın Dergisi 39

HAKEM DE BİZDEN

Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış :-Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?-Boşuna oynamayalım, biz kazanırız, demiş şeytan.-Olur mu en iyi futbolcular bizde. Ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde.Şeytan şeytanca gülümsemiş :-Ama bütün hakemler de bizde.

OĞLUYUM

Kaza yerinin etrafını polis kordonu ve meraklı bir

kalabalık

çevirmiştir.Gazetesine iyi bir haber yetiştirmek isteyen

muhabir,çemberleri

aşamayınca bir kurnazlık düşünerek seslenir:

-Yol verin!Yol verin!Ben kaza kurbanının oğluyum!

Yol verirler,muhabir yaklaşır.Bir de bakar

ki;arabanın önünde bir eşek

cansız yatmaktadır.

ASANSÖR

Temel bir gün asansöre binmiş.Asansörün içindeki tabelada “asansör dört kişiliktir “yazıyormuş. Temel’de diğer üç kişiyi beklemeye başlamış.

TEMEL VE ÇOBAN

-Bir gün dağda gariban bir çoban zengin

ağasının yüzlerce koyununu

otlatırken yanına birisi yaklaşmış.

Temel: - Hey hemşerim kolay gelsin. Sana

bur da kaç koyun olduğunu söylersem

bana bir koyun verirmisin. Gariban çoban

biraz düşünmüş ve aklından “Ulan ben

bile burada kaç koyun olduğunu bazen

şaşırıyorum bu adam nereden bilecek

demiş “ veÇoban: - Tamam bilirsen al bir tane

koyunu götür.Temel: - Tam 548 koyun var.

Çoban: - Hemşerim doğru bildin. Bir

koyunu al götür.Tabi o adam gitmiş koyunların arasına

dalmış ve en irisini sırtlanmış

götürürken çoban seslenmiş.

Çoban: - Hey...! dur bakalım bende senin

nereli olduğunu bilirsem koyunu

geri bırakacak mısın.Temel kabul edinceÇoban: - Sen Trabzon’lusun.

Temel- Peki nereden anladın?

Çoban- 548 tane koyun içinden davar

köpeğini sırtlayıp götüren Trabzonludan

başkası olmaz da ondan.

YİTTİN Mİ?

Hakim Temel’e sorar:-”Temel davacıyı merdivenden ittin mi?”Temel yanıtlar:-”Sadece bir basamak ittim, diğerlerinden kendisi düştü.”

BAŞKASININ PANTOLONU

Öğretmen çocuğa sormuş,

Oğlum elini pantolonun sağ cebine attın ve bir

10 milyon lira çıkarttın, sol

cebinden de 5 milyon lira çıktı. Senin şimdi

neyin var?Öğretmen çocuğun ‘15 milyon liram var’

cevabını vermesini beklerken Çocuk

cevap vermiş-Her halde üzerimde başka birinin pantolonu

var!

Ömer Muhtar

FIKRALAR

Page 59: Kadın Dergisi 39

SOFRA

Page 60: Kadın Dergisi 39

Sadık [email protected]

MİZAH

HABERLER: Hollandalı ırkçı

vekil Barry Madlener, Türkiye-

AB Karma Parlamento Komi-

syonu toplantısında olay çıkardı.

İslam’ı aşağılayan bir kari-

katürü havaya kaldıran Madle-

ner daha sonra kürsüye gelip

Başmüzekareci Egemen Bağış’a

vermek istedi. Bağış ise “Onu

münasip bir yere koy” diye tepki

gösterdi. Madlener’in bir gün

önce Bağış ile kavga edeceğim dediği öğrenildi.

Leyla ile Şirin De Magere Brug kafesinin kapısında karşılaşır-lar. İçeri girerler. Boş bir masa bulup otururlar.

Şirin: Bay Madlener’i duydun mu?

Leyla: Kimi?

Şirin: Şu ırkçı vekil Barry Madlener’i diyorum. İslamı aşa-ğılayan bir karikatürü Egemen bağış’a vermeye kalkışmış.

Leyla: Duydum. Bir Türk karika-türistin çizimiymiş ama.

Şirin: Orası öyle, ama önemli olan eylem. Niyet.

Leyla: Doğru. Doğru. Irkçı veki-lin aldığı cevap da çok önemli. Bundan böyle ister buralı, ister oralı kim İslamı aşağalayıcı bir karikatür yaparsa bay Barry Madlener’a yollayacak. Alıp uy-gun bir yerde saklasın diye.

Şirin: (gülümser) Irkçı vekil bir şekilde dünya adresi oldu diyor-sun yani. Harika. Bu lafı beğen-dim. Bugün bendensin.

Leyla:Bir kahve ve de çikolatalı pasta rica edeceğim o halde.

Şirin yalandan yüzünü asar ve yakınlarda duran garsona sipa-rişi verir.

Münasip Bir Yer Bulundu

eyla, Amsterdam’da doğmuş büyümüş bir genç kadındır. Bekârdır. Şirin Hollanda’ya dört yaşında gelmiştir. Evlidir ve altı yaşında bir kız çocuğu vardır. Lise yıllarından tanışan Leyla ile Şirin her ayın ilk cumartesi günü, öğle üzeri Amstel kanalı üzerindeki De Magere Brug kafesinde buluşup dertleşmeyi adet edinmişlerdir.L

60 | KADIN

Page 61: Kadın Dergisi 39

GEZİ REHBERİ

Hayriye Büyükeken

Ege denince aklımıza gelen ilk şehirdir ve İzmir, Türkiye’nin İs-tanbul ve Ankara’dan sonra üçüncü büyük metropolü ve fuarlar merkezi, ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir.İzmir’in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma’nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyonya kültürünün zenginliklerini bün-yesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre “Güzel İzmir”, “Eski İz-mir” ve “la Perle de l’Ionie” (İyonya’nın İncisi) deniyordu. Tarihten beri bu tanımlarla yıllar sonra şehrin sıfatı hâline gelmiştir.İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin ba-şında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazın denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sa-hil boyunca palmiye, hurma ağaçları ve geniş caddeler bulun-maktadır. İzmir Limanı, Mersin Limanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük limanıdır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, ulusla-rarası sanat festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önem-li bir yer tutar.

İzmirin incileriİzmir Kordonu,saat kulesi,imbatı ile aşık olunacak bir şehirdir.

‘’Bir kere İzmir’in havasını suyunu içen bir daha gidemez’’ derler. Gerçekten doğru. İzmirli olmak ayrıcalıktır . Kumrunun sadece bir kuş olmadığını İzmirliler bilir. Darı, domat , çiğdem, pantol, boyoz, gevrek bir kere söylendiğinde ancak İzmir’de kolayca anlaşılır. Hiçbir ilde karşı kıyıya gitmenin adı başka bir ilmiş gibi söylenmez. Gencinden yaşlısına herkes yapar bunu. Nereye gittiniz? ‘’İzmir’e gittik ,gezdik biraz’’ İzmir’de birbirini tanımayan insanlar durakta birbirlerine selam verirler . Ne de olsa durak arkadaşı olmuşlardır .

İzmir mutfağıTürkiye’nin zeytinlerinin yetiştiği Ege Bölgesi, zeytinyağlı ye-mekleri ve mezeleri ile ünlüdür. Ancak İzmir’in mutfak kültürün-den bahsederken rafine bir mutfak kültüründen söz edemeyiz. Çünkü İzmir mutfağında Osmanlı yemek geleneklerinin yanı sıra, Musevi, Ermeni ve Rum lezzetleri de görülür. Öte yandan İzmir mutfağında İtalyan ve Fransız etkileri de hissedilir.Ege’nin lezzetli balıklarının yanı sıra, İzmir mutfağının en önemli özelliği otlar ve zeytinyağlı yemeklerdir. Deniz börülcesi, ıspa-nak, cibez otu, arapsaçı, ısırganotu gibi çeşitli otla yapılan sa-lataları meşhurdur. Bunun yanında da İzmir köftesi meşhurdur.

İzmir

KADIN | 61

Page 62: Kadın Dergisi 39

26 | KADIN

KÜLTÜR SANAT

Değerli okuyucular!

Bu sayımızda daha önceden bize gönderilen şiirlerden örnekler sunuyoruz.

İyi okumalar dileğiyle.

DÜŞ SEBEPSİZ OLSAYDI

Şu tezekli tarlanın, altı taştan yapılmış,Çevirirdi toprağa, taş sebepsiz olsaydı.Fikir yüzmüş nehirde, akıl sele kapılmış,Zikri hakim kılardı, baş sebepsiz olsaydı. Göze kudret bağışlar, varlık onu görürdü,Kimbilir haşyetinden, buz dağları erirdi,Eksilmeyen mülkünden, rızkı hazır verirdi,Sofra ihsan ederdi, iş sebepsiz olsaydı. Coşamazdı ırmaklar, haz olurdu çağlamak,Çözülürdü düğümler, gerekmezdi bağlamak,Hele insan hasleti, hıçkırarak ağlamak,Gönül daim gülerdi, yaş sebepsiz olsaydı. Gül gülşende değil de, her bahçede açardı,Güneş doğup batmayıp, nuru daim saçardı,Zamanın hasretinden, kaplumbağa uçardı,Ayrı kanat vermezdi, kuş sebepsiz olsaydı! Terazi hile çekmez, hüküm hakka ağardı,Zalime mühlet olmaz, zülmü zaman boğardı,Mevcudatın üstüne, her an rahmet yağardı,Üşümezdi Kainat, kış sebepsiz olsaydı! Herşey ihsan edilir, insan hazır alırdı,Levh-ı Mahfuz okunur, kafdağını bilirdi,Doğmadan doğurmadan, kadın huri gelirdi,Bebek sırdan olurdu, eş sebepsiz olsaydı! Ne hasret ne gam çeker, ne saçını yolardı,Umudun tadı olmaz, ne hayale dalardı,Ayan görüp alemi, kabı bilgi dolardı,Fani beka bulurdu, boş sebepsiz olsaydı! Dile izin olmazdı, dönemezdi riyada,Kimse mana aramaz, bulamazdı güyada,Acep nasıl hikmettir, gözsüz görmek rüyada,Aşikar gösterirdi, düş sebepsiz olsaydı!

Mansur İlhan Yakar

GÖRMEK

Amsterdam gibi günah bataklığında bile

Meydanlardaki rengarenk çicekler, yeşil çayırlarYol kenarında kamette duran ağaçlarDuvar kenarlarından fışkırmış deli otlarEğer betonlasmışsa bütün kaldırımlarDers almaya yeter kainattaki devasa olaylar

Mesela semada bizi seyreden güneş, ay ve yıldızlarGördüklerine dayanamayıp hep ağlayan kara bulutlarHer mevsim başımızı ıslatan asitli damlalarBaharlarda yüzümüzü okşayan soğuk rüzgarİfade edemediğim nice manalı olay veya manzalarDaima Allah’ı (c.c.) anlatırlar

Yeter ki biz ibret gözüyle bakalım çevremize

Konuksever

Page 63: Kadın Dergisi 39

KADIN | 27

KÜLTÜR SANAT

Sınıfta Kaldım Hayat OkulundaHangi kırık notlarımdan başlasam kiYazılıdan mı,Sözlüden mi,Ezberden miYoksa Matamatikten mi,Tarihten mi başlasam kiNotlarım da kırık tıpkı benim gibiHayallerim gibi düşlerim gibiTıpkı benim gibi notlarımda kırık ben de kırığım,kırgınım hayata

Ya çocukluk,bebeklik ne hoş ne güzel bebekken saftır sübyandır herkezÇocukluk ne coşkulu ne sevinçli olur hiç bir şeyden habersizdir insan Ya genç kızlık onu fazla yaşamadım kiAma Anneliği anlat deseler anlatırım.....Yaz deseler sayfalarca yazarım....Lakin anlatmakla değil yaşamak gerek AnneliğiHayat okulunu okuyorum halen diplomamı alamadımBilgim yok bilgim olsa kalırmıydım hayat okulun da sınıf ta

Her yaşımın ayrı sınavı Her yılımın ayrı yazılışıHer akan gözyaşımın ayrı sözlüsüHer anımın ayrı dersleri varAcılarla yoğruldumLakin anlatamadım ki dertlerimiSeviliyorum sanmıştım meğerse onun bir alışkanlığımışımNasıl bulayım şifa ya da devaYoksa kalırmıydım hayat okulunda sınıfta

Canımdan Oğlumdan Yavrumdan ayırıldım ayrıldım Ciğerim orda uzaklarda ben ise burdaİsyan etmedim yakışmaz ki isyan bana Haykırmam nara atmam hışkırırım ama sessiz ağlarımAğlarım ama isyansız kimseler görmez ağladığımı sızladığımı

Boşalır damlalar kah yanağıma kah yastığıma Hollanda da yağmur eksik olmaz benimde gözümde yaşımAnlatmam zayıftır ezberim de kuvvetsiz Yoksa kalırmıydım hayat okulunda sınıfta

Babam canım Babam gülüm,sümbülüm,bülbülüm Anamın adı ağzımın tadı diye sever beni canım BabamBabam canım Babam gülüm der bana Gül idim koparıldım bir bahçıvan tarafındanSulanmadım sahibim tarafındanBülbül idim önce öttüm sonra vuruldum.Bir avcı tarafından atıldım dağlar yollar ardınaGurbete atıldım rızamla lakin yaşanmadan bilinmiyor zorluklarYok şu gurbetin imanı,vicdanıYok şu gurbetin şefkati,merhameti ah ah ah GURBETKah ağlarım kah yazarım sabırlar ver MevlamSınıfta kaldım hayat okulunda

Gurbet kuşuyum gurbetin bülbülüyümİçimdeki Erciyes dağının volkanı dinmezNe kadarda olsa karı soğutmaz ki yanan içimdeki volkanıSabret gurbet kuşum nasip olursa yakındır izin Ömrüm varsa Rabbim nasip ederse varırım sılamaSarılırım Anama,Babama,YavrumaÖmrüm yetmezse sılaya varmayaGurbet kuşu öldü deyinBir Elham”ı esirgemeyin.....Varsın olsun bir gün uçacağız nasılsaDilimizde Kuran”ı Kerim!!!!Göğsümüzde İman!!!Gözlerimizde Beytullah olsun!!!!Dünya da hayat okulunda sınıfta kaldım amaNasip olur inşaallah Ahirette Ödülüm CENNET bana!.....

HATİCE BOSTANCI - Amsterdam

Page 64: Kadın Dergisi 39

64 | KADIN 64 | KADIN

KİTAPLIK

Kara Duvak Esra Erol

15 genç kadın, hatta aralarında bazıları ço-cuk yaşta kadın olan gencecik kızların hika-yeleri var bu kitapta. Ailelerinin güzel fidanla-rı, en büyüğü 18 yaşında evlenmiş gencecik kızların iç burkan kadın olma hikayeleri... Bu kitaptaki kadınlar ve onların yaşadıkları ve o

küçük gelinlere yaşatılanlar, hayal değil, kurgu değil, maalesef ger-çek. Kimi “aşk” uğruna ailesini ezip geçmiş ve kocaya kaçmış genç kızlar... Kimi ailesi tarafından “yaşı geldi, namusunu biz taşımaya-lım” diye evlendirilen kızlar... Kimi de tecavüz eden adama “namus” diye hediye edilen körpeler... Esra Erol ilk kitabı “Kara Duvak”ta o küçük kadınlarla konuşup hayatlarını anlatıyor bizlere. Türkiye’nin her bölgesinden birbirinden farklı gerçek yaşam öyküleriyle giriyor-lar hayatlarımıza o kadınlar. Esra Erol ile hayatlarının kuytularını pay-laşıp gözyaşlarının ardından gün ışığına karışıyorlar görmeniz için genç bir kızın ruhunu... Ve Esra Erol diyor ki: “Bu kitabı okumak için eline almışsan ve okuyorsan sana sesleniyorum. Hayatının kilit noktası olan gün belki de bugün. Şu anda kitabı elinde tutup be-nim satırlarımı okuduğun gün. Bu kitabı okuduktan sonra yaşamını değiştirebilirsin. Sen genç kardeşim; aile baskısı, toplum baskısı, mahalle baskısını bir kenara bırakıp kendin için doğru kararlar ver-me zamanı bugün. Çünkü yarın bu acıları yaşadığında yanında belki de hiç kimse olmayabilir. O yüzden evlilik kararını vermeden önce iyi düşün! Sen aile büyüğüm; senin kızın da olabilirdi bu acıları çe-ken. Onu genç yaşta evlendirmek istediğine emin misin... Çaresiz, yarınsız ve ümitsiz kalmayın. Kaderine mahkum olan tüm küçük ge-linler... Yanınızda değilim ama ellerinizden tutuyorum.”

Rüzgar Dolu KonaklarBejan Matur

Doğduğumuzda / Bizim için yaptırdığı sandıklara / Gümüş aynalar / Lacivert taşlar / Ve Halep’ten kaçak gelen kumaş-lar / Dolduran annemiz / Bir zaman sonra / Bizi koyup o sandıklara / Yol / Rüzgâr / Ve konakları fısıldayacaktı kulağımıza. / Yalnız kalmayalım diye karanlıkta / Ço-cukluğumuzu ekleyecek / Avunmamızı isteyecekti / O çocuklukla. / Sırtımız-

dan jiletle akıtılan kanın / Karıştığı uzun ırmağa / Bırakıldığımız-da / Annemiz bu kadarını istemezdi / Bu yüzden / O uyurken / Uzaklaştık / Diyorduk sulara. / Soğuklar başladığında / Atlılar gelmişti bizi almaya / Yaşlı ve tuhaf atlılardı / Korkutmuşlardı bizi / Kar yağmıştı bakışlarına. / Ve hiç konuşmadan bizimle / Bak-madan ellerimizin küçüklüğüne / Konaklara götüreceklerdi bizi / Rüzgârla uğuldayan konaklara. / Gökyüzüne bakan / Bütün

ölülerden / Çokuz. / Yolumuzda peygamberler, / Oğulları katil / Ve kurban. / Hepsiyle selamlaştık. / Kuşkusuz bir dağ başında / Başlıyor hikâyemiz. / Bir köy / Ve sonsuz gökyüzüyle. / Belki de bu dostluk, / Gökyüzüyle bu akrabalık / Götürüyor bizi maviye. / Mavi / Suların / Ya da / Göğün olmuş / Ne fark eder! / İçinde var olmaya değer / Tek şey ölüm / Ölüyüz işte! (Tanıtım Bülteninden)

Türkiye’nin ‘Ölmeyen’ BabasıHilal Kaplan

O kadar etkilendim ki “Şimdi kalksa ve uyansa nasıl olur?” dedim. “Kalkar mı, gelir mi? Atatürk gelecek ve kurtulacağız. İnandım buna.” Atatürkçü gençlerle yapı-lan derinlemesine söyleşilerle zenginleşen Türkiye’nin Ölmeyen Babası, Türkiye’nin yakın tarihine ve çağdaş siyasal teoriye odaklanarak, tamamlanmayan bir yas sü-recinin Atatürkçü gençlerin siyasetle iliş-

kisini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Cumhuriyetle birlikte inşa edilmeye başlanan, fotoğraflarla ve heykellerle canlı tutulan Atatürk imgesinin, hem günlük hayatımızı hem de siyaset dünya-mızı nasıl şekillendirdiğini görüyoruz bu kitapta. Atatürk’ün manevi şahsiyetiyle değil, ‘Atatürk’ isminin neye işaret ettiği ve siyasal alan-da ne tür bir işleve sahip olduğuyla ilgilenen Türkiye’nin Ölmeyen Babası, yeni yeni tartışmaya açılan bu konuyla ilgili yazılmış, ente-lektüel gücüyle ve akademik titizliğiyle öne çıkan, kalıcı bir eser.

Evliliğimize Aşk OlsunEşler Arası İletişim Becerileri

Muhittin Korucu

Timaş Aile Kitaplığından eşler arası ileti-şimi konu alan yeni bir kitap:” Evliliğimize Aşk Olsun”. Farklı kültürlerde yetişmiş iki insan, hayatlarının en önemli kararını verirler ve bir araya gelirler. Önceleri her şey yolunda giderken bir zaman sonra bazı aksaklıklar kendini göstermeye baş-lar. Anlayamayan ve anlaşılamayan çiftler bazen hafif, bazen şiddetli tartışmalarla evliliklerini test ederler. Anne babalar, arkadaş ilişkileri, çocuklar, iş hayatı, eko-nomik sıkıntılar, değişmeyen mizaç ve daha pek çok sebep eşlerin arasındaki mesafeyi umulmadık zamanlarda açıverir. Aile danışmanı Muhittin Korucu, kitabında eşler arasında yaşanan problemleri önermeler halinde başlıklandırarak bize aktarıyor. Başlıklandırılmış her proble-min muhtemel nedenleri, yan etkenleri ve hayatta karşılığını bulan pratik, uygulanabilir çözüm yolları okuyucuya sunuluyor. (Tanıtım Bülteninden)

Selma Gecikmez

Page 65: Kadın Dergisi 39

KADIN | 65

MAKALE

Beschrijving van belangrijke personen!Mustafa Kemal Atatürk: (1881-1938)

Doorliep als zoon van een lage doua-neambtenaar de lagere en middelbare

militaire school in Salonika en in Monastir. Deed examen aan de militaire academie in 1904. Sloot zich tijdens zijn stationering in Macedonië, na een poging zelf een geheim genootschap te stichten, in 1907 aan het bij het IT (Comité voor eenheid en vooruitgang). Lid van de kern van Unionistisc-he officieren. Speelde een prominente rol in het Actieleger van 1909. Lijkt behoord te hebben tot Cemal Pasja’s factie in het IT. Deed militaire dienst in Tripolitanie in 1911 en in de Balkanoorlog (1912-1913). Militair attaché in Sofia (1913-1914). Raakt bekend vanwege zijn verdediging van het Anafarta-front in de slag om de Dardanellen. In 1916 gepro-moveerd tot brigadegeneraal( ( en tot pasja). Was aan het einde van de oorlog bevelhebber aan het Syrische front. Keerde terug naar de hoofdstad en probeerde de politiek in te gaan, maar zonder succes. Werd gelanceerd als hoofd van de natio-nale verzetsbeweging in Anatolie toen de regering hem benoemde tot inspecteur van het Derde Leger (Oost – Anatolie). Gekozen tot de voorzitter van het Vertegenwoordigende Comité van de Organisatie van de Verdediging van Nationale Rechten tijdens het regionale congres in Erzurum in juli 1919 en bij het nationale congres in Sivas in september 1919. Vanaf april 1920 president van de Nationale Verga-dering in Ankara. Voegde de regionale verzetsor-ganisaties samen tot één nationale organisatie, die hij bleef leiden tot de overwinning in de Onafhan-kelijkheidsoorlog(1920-1922) tegen de Armeniers, Grieken, Italianen, Franse en Britten. Creëerde ge-durende de jaren 1923-1925 een oligarchie met

zijn nieuwe partij, de Volkspartij, en nam de overb-lijfselen van de Beweging voor de Verdediging van de Nationale Rechten over. Schafte het sultanaat as (1922) en zette de Turkse republiek op (1923) met hemzelf als de eerste president (1923-1938). Begon een ambitieus programma van hervormin-gen met als doel de modernisatie en secularisatie van Turkije en de opbouw van een nieuwe Turkse identiteit. na zijn dood werden zijn stoffelijke resten bewaard in het Etnografisch Museum in Ankara tot de voltooiing van zijn mausoleum in 1953.

Ziya Gökalp: (Mehmet Ziya Bey) (1876-1924). Ge-boren in Diyarbakır in een deels Koerdische familie. Leerde zichzelf Frans. Studeerde aan de school voor veeartsenij in Istanbul. Van school verwijderd, gevangengezet en naar zijn geboorteplaats verban-nen vanwege zijn Jong Turkse activiteiten. Woonde van 1899 tot 1908 in Diyarbakır. Stichtte na de re-volutie een afdeling van het IT. kwam naar Salonika, waar hij benoemd werd in het Centrale Comité en begon te publiceren in het tijdschrift Genç Kalem-ler (Jonge Pennen). Doceerde filosofie aan de uni-versiteit van Istanbul. Actief in de Turks-Haard-vuur-beweging. Introduceerde Durkheims sociologie en werd de leidende Jong Turkse ideoloog. Daarnaast was hij misschien wel de belangrijkste grondlegger van de verturksing van islamitische erediensten. Hij was een belangrijke inspiratiebron voor Atatürk geweest met betrekking tot de verturksing van isla-mitische erediensten. Na de Eerste Wereldoorlog werd hij naar Malta gedeporteerd. Hij werkte na zijn terugkeer voor de nationalisten in Diyarbakır en Ankara. In 1923 in de Nationale Vergadering geko-zen. In 1924 stierf hij in Istanbul.

Mehm

et Çalışkan(D

ocent geschiedenis / bachelor of arts / m

asterstudent geschiedenis /turkologie universiteit van leiden)

Page 66: Kadın Dergisi 39

66 | KADIN

MÜZİK

Baykal Doğan; Başarılı bir dansçı, koreograf ve müzisyen. Sezen Aksu, Fahir Atakoğlu, Candan Erçetin, Erkan Oğur, Turan Engin, Kani Karaca, Haris Alexio, Nederland Blazers Ensemble, Rova Saxsafon Dörtlüsü, Holland Symfonie Orkestrası, Holland Baroque Society orkestrası ile calıştı ve Ferruh Yarkın önderliğinde kurulan Yarkın Türk Ritmleri ile ciddi projelerde yer aldı ve Ten (Skin) isimli bir albüm calışmasında bulundu.

Baykal Doğan:Dansçılık başlı başına bir yaşam biçimidir

Röportaj ve Fotoğraflar: Ebru Özgüner

Page 67: Kadın Dergisi 39

KADIN | 67

MÜZİK

Baykal Doğan sizi tanıyabilir mi-yiz?

09,03.1975 yılında Muş’ta doğdum, 1 yaşında iken İstanbul’a göçmüşüz ve 26 yıl İstanbul anadolu yakasın da yaşadım- İstanbul Türk Musikisi Devlet konserva-tuarı- Halk dansları bölümünü bitirdikten sonra Nederland internationaal dans theater tarafından aldığım davet üzerine Hollanda’ya yerleştim. 2001 yılından bu güne kadar Amsterdam’da yaşamakta-yım. Şu anda Rotterdam konservatuarı Wereld Muziek Akademie’sinde (Dünya müzikleri akademesi) master eğitimimin 2. öğrenim yılına devam etmekteyim.

DANS, MÜZİK VE TİYATRO BENİ BEN YAPAN VE BENİ MUTLU EDEN UNSURLARDIR.Zamanı geri çevirseniz farklı yöne yönlenir misiniz?Hayır, kesinlikle yine aynı seçimi yaparım çünki dans, müzik ve tiyatro beni ben ya-pan ve beni mutlu eden unsurlardır.

Hangi enstrumanları çalıyorsunuz?Etnik olan tüm vurmalı çalgı enstruman-larına çok büyük ilgim ve alakam var, mesela asma davul, darbuka, zilli tef, bendir, dholi, cajon, erbane, latin per-cussion ve effect percussion vs.

İlk enstrumanınız ne idi ve ilk öğreni-miniz nasıl ve nerede gerçekleşti?Dholi ve darbuka ile ilk defa çocukken halk oyunları derneklerinde’ki çalışmala-rım sırasında tanıştım.

Son iki gösteriniz nerede ve ne içindi?15 Ekim’de, Holland Baroque Society Orkestrası ile Concertgebouw da pro-motion konser’de yer aldım, 9 Kasım’da okuduğum okulun konser salonun’da halka açık bir konser’de iştirak ettim.

Dansa nasıl başladın, neden dans? İlk okul’da katıldığım halk oyunları ça-lışmaları ile başlayan ve üniversite aşa-masına gelinceye kadar devam eden amatör dans hayatım üniversite yıllarında profesyönelleşmeye başladı, önceleri benim için hobiydi daha sonra mesleğim haline dönüştü.

Hangi dansları ediyorsunuz?Tüm dünya etnik halk danslarına ilgim ve

alakam olmuş ve bir çoğunu sahnede sergilemişimdir.

Hangi dans stili size daha yakın? Yurdumun tüm yöresel danslarını, karşı-lamalarını, horonlarını,halaylarını, barları-nı ve zeybeklerini severek icra ettim ve emek verdim aynı zamanda kafkas dans-larına özel ilgi duymuşumdur. Flamenco ve salsa danslarına olan ilgimin yanı sıra tüm dünya danslarını çok ciddi bir eğitim alarak 1000 lerce sahne’de icra ettim.

Dansın zorlukları var mıdır?Dans zor ve tehlikelidir eğer meslek ola-rak seçilirse, dansçılık ise cok ciddi bir disiplin gerektiren, kuralları olan başlı ba-şina bir yaşam biçimidir.

Televizyonda bir çok dans yarışmala-rı görüyoruz, bu dans yarışmalarını nasıl yorumluyorsun? Açıkcası ilgilendiğim ve içinde olduğum projeler olmadığı için çok iyi bir yorum yapamıyacağım, fakat olması elbette güzel karşı değilim yeni nesilleri özen-dirmek ve dansı sevdirmek adına yapılan güzel çalışmalar.

ÖZÜRLÜ VE ENGELLİ ÇOCUKLAR İLE ÇALIŞMALAR YAPMAK İSTİYORUMHangi projeler’de yer aldınız ve yeni projeleriniz var mı ve ne üzerine pro-jeler gerçekleştirmek istersiniz?Hollanda’da birçok organizasyon ve kül-

türel projelerde yer aldım, çeşitli profes-yonel ve amatör dans grupları ile çalışma-lar yaptım. Bundan sonra özellikle özürlü ve engelli çocuklar ile çalışmalar yapmak istiyorum, gençlerin daha girişimci daha öz güvenlerini kazanabilecekleri, yete-nek ve bacerilerini sergileyebileceği pro-jelerde yer almak istiyorum.

En büyük hayaliniz nedir?Gelecek nesillere faydalı olabileceğim dans müzik ve tiyatro sevgisini aşılayabi-leceğim kurumsal bir çatı oluşturabilmek.

Bir dansçı, keograf ve muzisyen. Bu üç yeteneğin de sizde bulunması na-sıl yorumluyorsunuz?Başarılı olmama faydası olan unsurlardır.

Seçim yapmak zorunda olsanız, dansçılık mı keograflık mı yoksa mü-zisyenlik mi?Aslında 3’üde birbiri ile ilişkisi olan unsur-lar, tercih yapmak zor. Bir insanın bulun-duğu çevreyi, yaşam sürecini, edindiği deneyimleri ve etkileşimleri harmanlayıp başkalarına yansıtması, ancak benim gibi bu vasıflara sahip insanların hayatın çeşitli dönemlerin de bu 3 unsur’dan bi-risi ile yaratıcılığını paylaşması demektir.

Dansa ve müziğe geleceğini vermek isteyenlere ne gibi tavsiyelerin var?Dans ve müzik adına yaptığı veya yapa-cağı her eylemden kendiside mutlu ol-malı ve tüm zorlukları ile bir yaşam biçimi olarak kabul etmeli.

Page 68: Kadın Dergisi 39

68 | KADIN

SİNEMA

Hollanda’nın Utrecht şehrinde düzenlenen ENFF “Eastern Neighbours Film Festivali’nde” Türk yönetmen Belma Baş’ın Zefir isimli filmi seyirciyle buluştu.

Yurtiçi ve yurtdışında birçok ödül alan Zefir filminin yapımcısı Belma Baş çek-miş olduğu filmiyle kendi anılarını ve ailesine dair anekdotlar ile düşler ve gerçekleri birleştiren bir dünya kurma arzusunu ortaya koyduğunu ifade edi-yor. Film festivali icin Utrecht’e gelen yönetmen Belma Baş’la gerceklestirdi-gimiz roportajı sunuyoruz.

Film; başına buyruk bir kız çocuğu olan Zefir’in, yaz tatilini anneannesiyle dede-sinin Doğu Karadeniz Dağları’ndaki yayla evinde geçirmesiyle başlar. Uzaklardaki annesinin gelip onu alacağı günü iple çe-kerken, zamanını anneannesiyle dedesi-nin gündelik işlerinin yükünü paylaşarak ve kırlarda dolaşarak geçirir. Annesi so-nunda beklenmedik bir anda çıkagelir. Ne var ki Zefir’i almaya değil, her zaman-kinden daha uzun bir yolculuğa çıkma-dan önce onunla vedalaşmaya gelmiştir.

Zefir sizin ilk uzun metrajlı filminiz? Si-nemanın dışında neler yapıyorsunuz?“Daha önce kitap ve dergi çevirmenliği yapmanın yanı sıra yıllarca sinema kurum-larında çalıştım. Zefir’den önce Poyraz adlı bir kısa film çektim.”

Bundan sonraki projeleriniz hangi yönde olacak?“Uzun metrajlı bir film projesi üzerine ça-lışıyorum. Yine benzer temalı bir film çek-meyi düşünüyorum. Yapabileceğim bü-tün filmlerin, birbirini tamamlayan filmler olmasını hayal ediyorum. Hepsini, ‘’Kadın Kahramanın Rüzgarlar Aşırı Yolculuğu’’

Hasretini çektiği annesinden ayrılmak istemeyen kız ‘Zefir’

Röportaj: Banu Çelik

Page 69: Kadın Dergisi 39

KADIN | 69

SİNEMA

başlığı altında, birbirine bağlı hikayeler-le çekmek istiyorum. Kadın kahramanın yolculuğunu ölüm temasıyla birleştirerek, bu temaların peşinden gitmeye kendimi motive ediyorum. Aynı temaları ve tarzı devam ettireceğim.”

“Zefir” adı filmde neyi temsil ediyor? “Zefir, Batı’dan esen hafif ve ılık rüzgâr demek ve filmin başkarakterinin adı. Mitolojide, Apollon’dan kıskandığı aşkı Hyakinthos’un ölümüne sebep olan Batı Rüzgarı Tanrısı’nın adı aynı zamanda. Do-layısıyla Kuzey Rüzgarı Tanrısı Boreas’ın (yani ilk filmime adını veren Poyraz’ın) kar-deşi. Ayrıca kelimenin sessel çağrışımla-rının da (zehir, zifir, zahir vb.) filmin tema-larına uygun düştüğünü düşünüyorum.”

‘Zefir’ filminde de ‘Poyraz’ filminde de muhteşem doğa manzaraları mevcut. Doğaya karşı olan bu ilginizi anlatabi-lir misiniz?“Çocukluğumun doğayla iç içe geçmiş olmasının çok etkisi var. Doğa benim için insanlığın özünü oluşturan ancak sözde uygarlığın araçlarıyla geri dönüşü olma-yacak biçimde katlettiğimiz, yok etmeye çalıştığımız her şeyi temsil ediyor. Filmde-ki bir metaforla açıklayacak olursak, an-nemizi öldürmemizden farkı yok bunun.”

Filmde ölü bir hayvanın Zefir ve de-desi tarafından gömülüş sahnesi var. Filmde buna benzer başka metaforlar da mevcut, bunu kullanarak filmi an-latmanızın bir nedeni var mı?“Filmdeki ölü hayvanları gömme sahnele-ri, hem bir çocuğun ölümle fiziksel olarak ilk karşılaşmasını anlatmak, hem de seyir-ciyi filmin finaline hazırlamak için var.”

Filmde televizyonsuz bir ev, soba üs-tünde sahanda pişirilen yumurta, gaz lambası ve buna benzer birçok nos-taljik elementler var. Geçmişe bir öz-leminiz var diyebilir miyiz?“Evet, diyebiliriz. Özellikle çocukluğu-mun geçtiği 70’li yıllara duyduğum bir özlem var.”

Filmde başrollerde Vahide Gördüm dışında, dede, anneanne ve Zefir amatör oyuncular. Hatta sizin aile-nizden kişiler. Bu oynayan kişiler tam

olarak kim, biraz onlardan bahseder misiniz? Ve ailede o kişileri seçmeni-zin nedeni nedir?“Dede Hüsnü’yü babam Rüştü Baş, An-neanne Selvi’yi annem Sevinç Baş, Zefir ve Memo rolleriniyse yeğenlerim Şeyma Uzunlar ve Harun Uzunlar canlandırıyor. Her şeyden önce filmin geçtiği mekan olan Kaleboynu Obası’nın tüm sakinleri aile üyeleri ve akrabalarımızdan oluşuyor. Ortak bir dedenin torunlarıyız hepimiz. O mekanı bilen, orada yaşayan insanlar olarak ailemin filminde yer almasının fil-min sahiciliğini artıran bir unsur olduğunu düşünüyorum.”

Ailenizle çalışmak ne tür zorluklar ya-rattı?“İlk kez kısa filmim ‘Poyraz’da amatör in-sanları oynattım. İlk uzun metrajlı filmimde de ailemi oynatmayı düşünüyordum. Al-tından kalkamam diye korkuyordum ama bu filmde onlardan başkası olamazdı. Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerin-de ailesini kullanmasındaki sıcaklığı beni cesaretlendirdi. Kendi ailemde de o po-tansiyeli gördüğüm için beraber çalıştık. Zorluklar yaşadık ama hepimiz için tatmin edici oldu.”

Oyuncular daha doğrusu aileniz hak-kında şunu da eklemek istiyorum. Filmi izlerken oyuncuların amatör ol-duğu anlaşılmıyor. Filmin çekimlerine

başlamadan önce herhangi bir oyun-culuk eğitimi aldılar mı?“Çekirdek oyuncu kadrosu, daha önce kısa filmim Poyraz’da ilk kamera önü de-neyimlerini yaşamışlardı. O zaman çok olumlu bir sonuç almış olmamız beni ilk uzun metrajlı filmim olan Zefir’de de on-larla çalışma konusunda cesaretlendirdi. Çekimlerden kısa bir süre önce senaryo üzerinden doğaçlama çalışmaları yap-tık ve oyuncu koçumuzla temel yoga ve nefes egzersizleri çalıştık. Bunun dışında herhangi bir oyunculuk eğitimi almadılar.”

Filmde oyuncu Vahide Gördüm’ün dı-şında ünlü komedyen Cem Yılmaz’da var. Onunla çalışmaya nasıl karar ver-diniz?“Cem Yılmaz ve Can Yılmaz’ın yapım fir-ması olan CMYLMZ Fikir sanat, filmimizin ortak yapımcısıdır. Bu ortaklık kesinleş-tikten sonra Cem ve Can Yılmaz bir jest olarak filmde konuk oyuncu olarak yer almayı kabul ettiler.”

Filminizi izlerken bir an diğer bir yö-netmen Nuri Bilge Ceylan’ın filmini izliyor hissine kapıldım. Onun filmle-rinden etkileniyor olabilir misiniz?“Onun etkilenmiş olduğu yönetmenler-den etkilendiğimi söylemek daha doğru olur. Sinema tarihine ve Hollywood dışı dünya sinemasına biraz aşina olanlar bu yönetmenlerin kimler olduğunu an-

Belma Baş ve Vahide Gördüm

Page 70: Kadın Dergisi 39

70 | KADIN

lamakta güçlük çekmeyecektir. Aslında sayılabilecek pek çok usta yönetmen var ama ben coğrafi konumumuzu kıstas alarak dört cihetten dört kilit ismi örnek vermek istiyorum: Kuzey’den Tarkovski, Batı’dan Bresson, Güney’den Kiarostami ve Doğu’dan Ozu.”

Filminiz sadece Türkiye’de değil yurt-dışında da birçok festivallere katıldı ve aldığı ödüller var. Yurtiçinde, 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülü. Uçan Süpürge Film Festivali”nde 9 yıldan bu yana verilen Uluslararası Film Eleştirmen-leri Birliği (FIPRESCI) ödülü. Yurtdışın-da aldığı ödüller; Tataristan’ın başkenti Kazan’da yapılan 7. Kazan Uluslararası Müslüman Film Festivalinde en İyi Görün-tü Ödülü ile TÜRKSOY Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Hindistan’da düzenlenen 15. Kerala Uluslararası Film Festivali’nde ‘En İyi İlk Film’ dalında Rajata Chakoram (Gü-müş Kukal) ödülünü kazandı.

Filminize yurtdışından da ilgi bekliyor muydunuz?“Doğrusu filmimiz zaten önce yurtdışında katıldığı festivaller ve aldığı ödüllerle rüş-tünü ispatladı. Türkiye’deki festival göste-rimleri ve ticari vizyonu daha sonra ger-çekleşti. Yurtdışındaki ilgi, Türkiye’dekine göre daha fazla oldu.”

Filminizi çekerken devletten aldığınız herhangi bir yardım var mı? Filminizi

nasıl finanse ettiniz?“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Sinema Destekleme Fonu’ndan destek aldık. Ortak yapımcımız CMYLMZ Fikirsanat finansmana katkıda bulundu. Rotterdam Film Festivali’nin Hubert Bals Fonu Se-naryo Geliştirme Desteği ve İstanbul Film Festivali’nin Köprüde Buluşmalar Film Geliştirme Atölyesi Ödülü bütçemize kat-kıda bulunan diğer kaynaklar. Bunlar dı-şında, film sektöründen ekip ve ekipman desteği, ayrıca çekimleri gerçekleştirdiği-miz Ordu’daki yerel kurum ve kuruluşlar-dan lojistik destekler aldık.”

İlk uzun metrajlı filmini çekmiş bir yö-netmen olarak. Film çekmenin zorluk-ları neler?“Her filmin kendince zorlukları olduğunu düşünüyorum. Bizim yaşadığımız en bü-yük sıkıntılar, sekiz buçuk hafta boyunca düşük bir bütçeyle dağ başında zorlu hava koşullarında film çekiyor olmaktan kaynaklanıyordu.”

Film çekerken nelere dikkat etmek gerekiyor? Ne tür hatalar yapmamak gerekiyor?“Saymakla bitecek bir konu değil. Ama benim de faydasını gördüğüm bir tavsiye, orijinal fikre sadık kalmaktır.”

Uzun metrajlı film çekmek isteyenlere ne tür tavsiyeleriniz var?“İngilizce gündelik bir deyimden hareket-le “Where there’s a will, there’s a film” di-yorum: Niyet varsa film olur. (Deyimin aslı “where there’s a will, there’s a way”; anla-mı, “istenirse mutlaka bir yol bulunur.” )”

Siz hangi yerli ve yabancı yönetmenin filmlerini beğenerek izlersiniz?“Catherine Breillat, Alexander Sokurov ve Michael Haneke son yıllarda en he-yecanla takip ettiğim yönetmenler. Son bir ay içinde izlediğim filmler arasında beni en çok Béla Tarr’ın “Torino Atı” (A Torinói ló) ve Athina Rachel Tsangari’nin “Attenberg”ü etkiledi. Onun dışında Tür-kiye sinemasının yeni kuşak yönetmen-lerinin çoğunun çalışmalarını ilgiyle takip ediyorum. Hepimiz çok farklı tarzlarda filmler yapıyoruz ve bu çeşitliliğe çok olumlu bakıyorum.”

Filminizi ENFF (Eastern Neighbours Film Festivali’nde izleyemeyenler filminizi başka nerede ve ne zaman izleyebilirler?“Film halen dünya festivallerini dolaşıyor. Hollanda’da ENFF’den önce Rotterdam ve Amsterdam’da gösterildi ama bir daha ne zaman ve nerede gösterilir bilemiyorum.”

SİNEMA

Belma Baş ve Vahide Gördüm

Page 71: Kadın Dergisi 39

KADIN | 71

Siz de kilo vermekte güçlük çekiyorsa-nız gerekçeleriniz, uzmanların tespitle-rinde gizli. Siz de kilo vermekte güçlük çekiyorsanız gerekçeleriniz, uzmanla-rın tespitlerinde gizli. İşte, bu beş hatayı aklınıza yerleştirin ve onları değiştirmek için bugün bir adım atın.

1- Çok hareketsizsinizSpor salonuna gidiyor olmanıza rağ-men hareketsiz bir hayat yaşıyor, spor salonu dışındaki zamanınızı oturarak geçiriyor olabilirsiniz. Bir saat koşu bandında kalarak çok kolay kilo vere-bileceğinizi düşünmeyin. Kalori yak-mak için gün boyu hareketli olmaya çalışın.Buna en küçük fırsatları dahi yürüyerek değerlendirmek, merdiven çıkmak da dahil. Oturarak geçirdiğiniz zamanlar, sürekli yemek yeme isteğini de beraberinde getirir.

2- Vermeyi hedeflediğiniz kilo mik-tarı gerçekçi değilBir ay içinde 20 kilo vereceğinizi düşün-meyin. Üstelik bu, sağlıklı bir hedef de değildir. Kilo verme hedeflerini kısa sü-reler ve az miktarlarda koyun. Örneğin, 100 kilo olarak diyete başladığınızda, 2 ayda 7-8 kilo vermek, daha sonraki he-defi 92 kilodayken belirlemek motivas-yonunuzu artıracaktır. Unutmayın ki yük-sek hedefler motivasyonu düşürür, kısa hedefler artırır.

3- İş yaparken çok yiyorsunuzYa da yolda… Ya da masanızda çalı-şırken… Ya da televizyon izlerken… Başka bir şeylerle meşgulken yemek yediğinizde, yediğinize daha az odak-lanırsınız ve bilinçsizce yersiniz. Bu da düşündüğünüzden daha fazla kalori almanıza yol açar. Ayrıca doyduğunuzu daha zor hissedersiniz.

4- Çok sık atıştırıyorsunuzElbette az ve sık yemek uzmanların önerdiği bir beslenme biçimi. Ancak bu atıştırma işini saat başı yaparsanız ve gerçekten aç hissetmediğiniz zaman-larsa bunlar, düşündüğünüz kadar ka-lori harcayamayacaksınızdır.

5- Ne kadar yediğiniz konusunda dürüst değilsinizAldığınız kaloriyi azalttığınızı düşünseniz

de aslında azaltmıyorsunuzdur. Daha az yemek ve fiziksel aktiviteyi artırarak her gün 500 kalori daha az almak, kilo vermenizi kolaylaştırır. Kendinize karşı dürüst olun ve bugüne kadar masanıza getirdiğiniz porsiyonları küçültmeyi dene-yin. Küçük tabak içinde yemek yemek psikolojik olarak gözünüzü doyurur. Aksi takdirde koskocaman bir tabağa koydu-ğunuz yemeğin porsiyon miktarı doyuru-cu da olsa size çok azmış gibi gelebilir.

Kilo verememenin 5 sebebi

SAĞLIK

Page 72: Kadın Dergisi 39

72 | KADIN

Artık bilinçli beslenme diye bir şey duymuş olan herkes, şe-kerin zararlarını biliyor. Ama

yine de bu şeytandan kurtulmak kolay değil! Vücut alışmış, damak alışmış bir kere... Biz de ne yapıyoruz? Alternatif

bulmaya çalışıyoruz. Şekerin tadını is-tiyoruz ama bedenimize verdiği zararla-

rı istemiyoruz. Tabii bu durumda en iyisi doğal tatlılar: Bal, pekmez, hatta -en iyisi-

meyveler. Bunlar olmaz, illa toz halinde veya eriyebilir formda olsun diyenler için ise sürekli

daha yeni ve daha sağlıklı alternatifler peyda ol-makta. Kafalar da burada biraz karışıyor tabii...

İşte beyaz şekere alternatif olan yeni nesil şekerler ve tatlandırıcılar hakkında eğriler ve doğrular:

Kahverengi/esmer şeker Rafine kristalize beyaz şekerin, şeker yapımında bir ara ürün olan şekerkamışı melasıyla tekrar ka-

rıştırılarak boyanmasıyla elde edilir. Esmerleştirme işlemi rafinasyon ve beyazlatma proseslerinden sonra gerçekleştiğinden, bu tür şekerin “daha do-ğal” ya da daha az işlem görmüş olduğunu söyle-mek doğru değil. Ancak vitaminler ve doğal özler içeren melas eklendiğinden, besin değeri beyaz şekere kıyasla daha zengin. Tadı hafif karamelize ve hoş; kalori olarak ise aynılar. Esas farkı, fiyatı: Esmer şeker beyaz türevinin altı katına varan fiyat-lara satılıyor!

Doğal esmer şeker (raw sugar) Esmer şekerin geleneksel yöntemlerle elde edilen, gerçek ya da doğal olanı. Bu tür şekerler Türkiye’de üretilmiyor; çokça kullanıldıkları ABD ve Avrupa’da ise farklı cinsleri var. Doğal şeker cinsleri, daha az işlemle ve katkısız üretildiğinden, daha doğal ve daha sağlıklı. Yine de netice olarak şeker tüketmiş olduğunuz gerçeğinden kaçış yok! Kan şekerini daha yavaş yükselttiklerinden şeker hastaları için avantajlı, tadı güzel ve kalorisi beyaz şekerle aynı, fakat yapayı gibi bu da pahalı.

Tatlandırıcılar şişmanlatır mı?

Dünya üzerinde kilo sorunu ilk kez, şekerpancarı ve şekerkamışının ortaya

çıkmasından sonra yaşanmaya başlamış. İşte şekere buradan

pay biçebilirsiniz!

BESLENME

Nuray Bussink Tuna

Page 73: Kadın Dergisi 39

KADIN | 73

Sakarin Yapay tatlandırıcılardan ilk göz ağrımız. İlk çıktığı zaman şeker hastaları ve kilo sorunu yaşayanlar için mucizevi bir kur-tuluş oldu; sonra zaman içinde kansero-jen olduğu iddiaları ağır bastı. Yıllarca pa-ketlerinde kanser uyarısıyla satılmasına karşın popülerliğini korudu. Kanserojen iddiası 2000 yılında geri çekildi ve sa-karin hala çok yaygın olarak kullanılıyor. Tercih etmeyenlerin önde gelen sebe-bi ise (kanser riskinden ziyade!) ağızda sonradan bıraktığı tat. Gerçi artık kalo-rilere savaş açmış kim bilir kaçıncı nesil türediğinden, damak tatları evrim geçi-rerek bu tadı ayırt edemiyor da olabilir...

Aspartam Aspartamın güvenliği de uzun yıllar sor-gulandı ama zararlı olduğuna dair kesin bir bulgu ortaya çıkmadı. Hem diye-tisyenler hem doğalcılar cephesinde yapay tatlandırıcılar arasında en çok tavsiye edileni de bu. Aspartam şeker hastaları ve kalori hesabı yapanlar için avantajlı tatlandırıcılardan; diyet içecek-lerin birçoğunda da kullanılıyor, ayrıca tablet veya toz hali de bulunabiliyor. An-cak onun da ağızda bıraktığı tat sakarin-den pek farklı değil.

Splenda Sukraloz maddesinden Splenda “şeker-den yapılıyor ama şeker değil, şekerle aldığınızın onda biri kadar kalori alın,” diye tanıtılmakta. Bir şeker olan sukra-lozdan yapıldığı doğru ama bu, sağlıklı olmasıyla eşdeğer değil. Sukralozun uzun süreli kullanımı sonucu insan vü-cudunda oluşabilecek yan etkileri hala bilinmemekte. Yani tanıtımındaki, bilinen yan etkisi yoktur,” ifadesi üzerinde biraz düşünmek gerekebilir!

Stevia Şeker bitkisi olarak Güney Amerika’da, özellikle Paraguay ve Brezilya’da yüzyıl-lardır bilinen ve kullanılan Stevia, Tür-kiye’deki sağlıklı ve doğal beslenme eğilimine cevap vererek koşar adım piyasaya girdi. Tadı şekerden biraz farklı olmasına rağ-men tamamen doğal, sıfır kalorili, doğal lif içerikli, kan şekerini düzenleyici etki-li olduğundan tercih ediliyor, Fiyatı da uçuk değil.

Agave Agave (agav okunuyor) anavatanı Orta Amerika olan, kaktüsü andıran bitki türü. Kökündeki özsuyunun damıtılmasıyla tat-landırıcı agave şurubunun yanı sıra, meş-hur Meksika içkisi tekila elde ediliyor. Agave şurubu, baldan daha yoğun tatlı ve kana yavaş karıştığından şeker hastaları için avantajlıdır; beyaz sekerden daha tatlı olduğundan daha az kullanılır ve böylelik-le kalori tasarrufu sağlar; işlenmiş olması-na karşın doğal bir üründür.

BESLENME

Page 74: Kadın Dergisi 39

74 | KADIN

DİYET

Diyet ürünler

iştah açıyor Günümüzde kilo probleminin çok yay-gınlaşması hep daha düşük enerji de-ğeri olan yiyecek ve içeceklere karşı in-sanları özendiriyor. Gün geçmiyor ki yeni yeni düşük kalorili diyet ürünleri market raflarında ortaya çıkmasın. İç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya diyet ürünler ve tadlandırıcılar ile ilgili şu bilgileri veriyor:

Şişmanlığın bu kadar yaygın olmasının en büyük nedenlerinden biri, şekerin günlük yaşantımıza girmesi oldu. Bilim insanları şeker tadından vazgeçmek is-temeyen ama şekerin kalorisini vücudu-na almak istemeyenler için tatlandırıcıları geliştirdiler. Tatlandırıcılar hem şeker hastaları hem de kilo vermek isteyenler için baş tacı oldular. İnsanlar bu tatlan-dırıcıları çaylarında, kahvelerinde, tatlı-larında kullandılar. Birçok diyet ürünün hammaddesi oldu. Hatta o kadar haya-tımıza girdi ki çocuk şuruplarında bile kullanılır oldu.

Teknolojinin gelişmesi insan yaşamını uzattı, ancak eskilerde nadir görünen hastalıkların ortaya çıkma hızları artmaya başladı. Durum böyle olunca yeni alış-kanlıklar sorgulanmaya başlandı ve tabii tatlandırıcılar da bunlardan bir tanesiydi.

Şimdilerde bilim insanlarının kafasında olan soru işaretlerinden biri de acaba bu tatlandırıcılar kilo verme açısından da bu kadar etkili mi? Evet, kan şekerini yük-seltmediği için şeker hastalarına tavsiye ediliyor, evet gerçekten kalori değeri sı-fır. Ama bu ürünleri kullanan insanlarda, az yeseler de çok fazla kilo kaybı görül-müyor. Bu şaşırtıcı tezatlığın neden böy-le olduğu ile ilgili yapılan araştırmalarda,

aslında tatlandırıcıların kilo vermeyi dur-durduğu, hatta kilo almaya neden oldu-ğu ortaya çıktı.

Tatlandırıcıların kilo almaya iki şekilde neden olduğu düşünülüyor. Birincisi yemekle birlikte tatlandırıcı içeren bir içecek kullanılıyorsa, bu kişinin iştahını açıyor ve daha çok yemesine neden olu-yor. Yapılan bir araştırmada bir grup de-neğe yemek sırasında şeker içermeyen normal meyveli yoğurt veriliyor, ikinci gruba da tatlandırıcı ilaveli meyveli yo-ğurt verildiğinde, tatlandırıcı içeren gru-bun yemek süresinin daha uzun olduğu ve miktar olarak da bu grubun daha çok yediği görülüyor.

Yapılan başka bir araştırmada, tatlandı-rıcıların bağırsakta “glikoz sensörlerini” yani şeker duyarlı hücreleri aktive ettiği ve vücuda yiyeceklerle alınan şekerin vücut tarafından daha çok depo edildiği gösterildi.

Birçoğumuzun tadını sevdiğimiz için de-ğil, şekerimizi ya da kilomuzu azaltmak için kullandığı tatlandırıcıların, artık o kadar da etkili olmadığını biliyoruz. Yeni yapılan araştırmalar sonucunda, kilo kontrolu için kullandığımız ve sağlık üze-rine bu kadar olumsuz etkisi olduğunu bildiğimiz tatlandırıcıları yine de kullan-makta ısrar etmemize gerek kalmadığını görüyoruz.

Diyet yapanların kullandığı tatlandırıcılar kilo vermede etkili mi? Diyetisyen Nazan Bektaş

Page 75: Kadın Dergisi 39

KADIN | 75

HAZIRLANIŞI: Ipanakları ince ince kıyıp,üzerine tız serpiştirdikten sonra iyice ovalayın.Fazla suyunu elinizle sıkarak çıkardıktan sonra,sıvıyağda pembeleştirdiğiniz soğanlara ilave edi

SOFRA

KADIN | 75

MALZEMELER:500 gram dana kuşbaşı et250 gram kültür mantarı1 adet büyük boy kuru soğan3 adet çarliston biberYarım kilo çeri domates

Sosu için:4 yemek kaşığı zeytinyağı2 diş sarımsak2 tatlı kaşığı tuz

Dana eti, domates, biber, mantar ve soğanla nefis bir kebap hazırlamak istiyorsanız; tarifimizi uygulayın!

HAZIRLANIŞI:Sarımsakların kabuğunu soyup rendeleyin. Derin bir kabın içinde tuz, sarımsak, zeytinyağı ve dana etini karıştırın. Etin, sosu çekmesi için 20 dakika bekletin. Soğanın kabuğunu soyup dilimleyin. Mantarları bol suyla yıkadıktan sonra ikiye bölün. Çeri domatesleri yıkayın. Biberleri yıkayıp orta büyüklükte doğrayın. Şişlere; et, mantar, biber ve domatesleri sırasıyla geçirin. Mangal ya da dumansız ızgarada her iki tarafını da pişirin. Sıcak servis yapın.

Şiş Kebap

MALZEMELER:1 su bardağı haşlanmış barbunyaYarım kilo mantarYarım demet Akdeniz yeşilliğiYarım demet roka10 adet kiraz domates1 yemek kaşığı ceviz içiYarım tatlı kaşığı zeytinyağıYarım limonun suyuDamak tadınıza göre tuz

Lif oranı yüksek barbunyalı, mantarlı salata ile hem formunuzu koruyabilir hem de sindirim sisteminizin sağlıklı çalışmasına yardımcı olabilirsiniz.

HAZIRLANIŞI:Mantarları yıkayıp; yapışmaz tabanlı tavada kavurun. Soğuması için bekletin. Yeşillikleri ve domatesleri yıkayın. Orta büyüklükte doğrayıp servis tabağına alın. Limon suyu, zeytinyağı ve tuzu karıştırıp salatanın üzerinde gezdirin. Mantar, ceviz içi ve barbunyayı yeşilliklerin üzerine serpin. Bekletmeden servis yapın.

MALZEMELER: 2 adet yumurta1 su bardağı sıvıyağ1 su bardağı toz şeker1 su bardağı yoğurt2 su bardağı unYarım su bardağı soyulmuş badem

1 paket vanilya1 paket kabartma tozu

Üzeri için:1 paket toz krem şanti1 su bardağı soğuk süt

Üzerini krem şantiyi süsleyip servis edebileceğiniz bademli kek tarifi MSN Kadın’da! İsterseniz kalıplarda isterseniz tepside pişirebilirsiniz.

HAZIRLANIŞI:Derin bir kabın içerisine yumurta ve toz şekeri alıp çırpın. Sıvıyağ, yoğurt, un, kabartma tozu, vanilya ekleyip karıştırın. Soyulmuş bademleri karışıma ilave edip birkaç kez karıştırın. Kek kalıplarını yağlayıp kek hamurunu kalıplara pay edin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20 dakika pişirin. Pişen kekleri fırından çıkarıp ılınması için bekletin. Krem şantiyi soğuk sütle koyulaşana kadar çırpın. Krema sıkma torbasına doldurup keklerin üzerine sıkın. Afiyet olsun

Bademli Kek

Afiyet olsun

Afiyet olsun

Barbunyalı Salata

Page 76: Kadın Dergisi 39

RÜYA TABİRLERİ

Hazırlayan: Hatice Turgut

RÜYA TABİRLERİABLA

Yaptığınız işte ya da ilerde yapacağ?nız bir işte karşılağtığınız zorluklar karşısında itibarlı birisi tarafından kollanıp gözetileceğiniz anlamında

gelir. Rüyada kendi ablasını görmek, yakında iyi bir haber almak demektir. Bekarlara evlenebile-ceğini belirtir. Ablanızı veya ablanızın olduğunu

görmeniz, bütün işlerinizde koruma göreceğinize ve ömrünüzün uzun olacağına işarettir.

ACI ÇEKMEKVücudunda veya bağında bir ağrı veya acı bulun-duğu şeklinde bir rüya görmek, özel meselelerini başkalarına anlatmaması ve bazı şeyleri kendisi-ne saklamayı öğrenmesi gerektiğine işarettir. Diş ağrısı: Rüyada diş ağrıması yakında sevindirici bir haber alacağınıza işarettir.Bir yerinizi acıttı??nızı

görmeniz ise dostlarınızın iğneli sözleriyle karşıla-ğacağınızı gösterir.

ACIMAKKimse rüyada birisine acıyarak yardım ediyorsa,

sıkıntılı bir yaşam geçirmemek için biraz daha sıkı ve disiplinli çalışmalıdır.

AÇILIŞRüyada bir açılışta bulunmak veya bir açılışa

davet edilmek sevinçli habere işarettir. Bir yerin açılışını yapmak, insanların hayrına olan bir işin, güzel günlerin kısa sürede geleceğine işarettir.

AÇ GÖZLÜLÜKRüyada açgözlülük yaptığını görmek, içinizdeki üzüntüden bir süre daha kurtulamayacağ?nıza

işarettir.

AÇLIK Rüyada açlık çekmek, maddi konularda kazanç sağlayacağını belirtir. Çocuğu, dilenciyi veya bir

hayvanı doyurmak ise hayırlı bir iş yaparak, mane-vi kazanç sağlanacağını belirtir.

ADİKendini bu durumda görmek, iş hayatınıza düzen

vermeniz gerektiğine işarettir.

ADİLÇekilen zahmetlerin karşılığının alınacağına, er ya da

geç başarının sizinle birlikte olacağına işarettir.

ADLİYE BİNASIişlerinizin bozulacağı ve sıkıntıya düşeceğinizi belirtir. Adliyede hakim görmek iyiye işarettir.

Bulundu?unuz durumdan çok daha güzel konumlara gelerek, saygınlığınızın artacağını belirtir. Güç işlerin

üstesinden gelerek, emellerinize kavuşacaksınız.

ADRESRüyada birinden adres aldığını veya birine adres ver-diğini görmek, dost ve ahbapları ziyaret hususunda

ihmale delâlet etmektedir.

AFBirisini affettiğinizi görmek, işledişiniz sevaplardan

dolay ALLAH’IN sevgili kullarından birisi olduğunuzu size müjdeler. Af dilemek, bir haksızlığa uğrayaca-ğınız ve bundan duyacağınız üzüntü duyacağınız

anlamındadır.

AĞBazı sorun ve sahtekarlıkla karşı karşıya kalacaksı-

nız demektir.

AĞABEYYardıma ihtiyaç duymadan yaşayacağınıza ve maddi

sıkıntı çekmeyeceğinize işarettir.

Not: Rüya tabirleri tamamen güvenilir kaynak eserlerden araştırılarak hazırlanmıştır.

76 | KADIN

Page 77: Kadın Dergisi 39

KADIN | 77

BULMACA

8 6 2

6 1

7 2 3 1

9 5 3 8 2

4 6

6 2 7 5

5 7 1 2

5 2 5

2 3

9 5 4 6 8

6 5 7 9

1 6 5

2 3 6 9

5 7 9 8 1

7 1 4 5

2 6 9

4 9 3 6

6 8 5 3 4

5 3

7 9

8 4 2 6

4 9

9 8 6 4 3

2 1

5 1 4 9

9 5

7 9

4 2 5 7

1 9 8 3 2

9 4 2 7 5

2 5 9 7 6

5 7 6 1 9

4 1 5 2 7

2 9 1 6KO

LAY

ZO

R

OR

TAÇ

OK

ZO

R

Page 78: Kadın Dergisi 39
Page 79: Kadın Dergisi 39

KADIN | 79

BULMACA

Page 80: Kadın Dergisi 39

80 | KADIN

Page 81: Kadın Dergisi 39

KADIN | 81

Page 82: Kadın Dergisi 39

82 | KADIN

AYIN KARİKATÜRÜ

Page 83: Kadın Dergisi 39
Page 84: Kadın Dergisi 39