Upload
kapsul-plus
View
221
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Kapsul Plus
Citation preview
G Ü N C E L B İ L İ M
D E R G İ S İ
YIL 3 KASIM 2014
24
Bu dergi Trakya Üniversiesi Fakültesi Biyoloji Bölüm öğrencileri tarafından aylık olarak hazırlanmaktadır.
MEME KANSERİ KUTU DENİZANASI
IAN WİLMUTREPREZANT
Editörden
Değerli Kapsul Plus Okuyucuları;
Arkada bırakılan bir ayın yıllar gibi geçtiği bir sayı serüveni daha geçirmiş bulunmaktayız. Sizlerle yeni bir şeyler paylaşmak için sabırsızlıkla beklediğimiz gün sonunda geldi çattı.Yenilik hareketimiz bu sayımız itibariyle başlamış olup yeni genel yayın yönetmenimiz Gazeteci Anıl TUNA ‘ya hoşgeldin diyoruz. Kışa
girdiğimiz şu günlerde kendinize bir iyilik yapın ve alın sıcak kahvenizi geçin bilgisayar başına ve bir Kapsül yudumlayın…
Yudumlayacağınız Kapsül içinde ne olduğunu mu merak ediyorsunuz? İşte cevabı;
Günümüzde sadece kadınların sorunu olmaktan çıkmış artık erkeklerinde başına gelebilecek bir çağ hastalığı 'Meme Kanseri' .Belirtileri nelerdir ? Tedaviler nasıl sürdürülüyor? Ve daha fazlası sayfalarımızda sizleri bekliyor. Yeri gelince içimizi ısıtan yeri gelince de bir göz kırpıp kaybolan Güneş, atmosferde yeni konum ve
özellikleriyle ne gibi değişiklikler göstermiş? Merak edenler için sizler için araştırıldı ve yazıldı. Kiminin sadece vücudun bir parçası olarak gördüğü kiminin
ise içinde ne olup bittiğini merak ettiği 'Beyin Anlayışı', çağlar boyunda nasıl değişti? Diye sorduk ve cevabı sayfalarda mevcut bilgiler edindik. Canlılar
Dünyası köşemize bu sayıda Erica manipuliflora (Funda) bitkisinin özelliklerini ve güzelliklerini kattık. Suda masum olarak görünen fakat zehriyle bir insanı
öldürebilecek olan Kutu Denizanası sizlerin de dikkatini çekecektir. Bilim adamı olarak bu sayıda Dolly ve klonlamak denilince akla gelen Ian Wilmut 'u ele aldık ve hayatında atmış olduğu başarılar üzerine bir yazı yazdık. Günümüz geleceği
parlak mesleklerinden ve insanlık için olmazsa olmaz ilaçların üreticisinden tüketicisine ulaşmasını sağlayan 'Reprezant' olmak için koşullar nelerdir, hangi
şartlarla işe alınıyorlar, kimler bu işe daha uygun? Bu yazı merak edenlere gelsin. 'Diyabet' denilince hepimiz şöyle bir irkiliriz bizim başımıza gelmesin diye dualar ederiz, yediğimize içtiğimize kullandığımız tüm besinlere ne kadar dikkat etsek te bu hastalık kaçınılmaz olabiliyor maalesef. Dünya Diyabet Günü bunun bilincine varmak için çok yerinde bir gün. Her sayıda olduğu gibi Türkiye'den ve dünyadan
sizlere ulaştırabileceğimiz güncel haberler sayfalarımız arasında siz değerli okuyucuların zevkine sunulmakta.
Sizler Kapsül içindeki bu aromaları yudumlarken aldığınız tattan bizler kıvanç duyacağız, meraklı sayfalarda keyifli okumalar…
Kapsül Plus Ailesi
iid
klr
çne
ie
6>
7
8>
9
10>
11 12
26>
27
13>
15
20
>21
22>
25
16
>19
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Anıl TUNA
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Mete Arslan KONAK
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRLERİ
Tayfun GÖZLER
Emine Ceyda SÖZÜER
EDİTÖRLER
Aslıhan DİKMEN
Özge BİÇEROĞLU
DANIŞMAN
Doç.Dr.Fulya Dilek Gökalp MURANLI
İLETİŞİM BİLGİLERİ
https://www.facebook.com/KapsulPlus2013
https://twitter.com/kapsulplus
http://issuu.com/kapsulplus2013
http://kapsulplus.blogspot.com/
MEME KANSERİ
IANWİLMUT
CANLILAR DÜNYASI
GÜNEŞ ATMOSFERİ HAKKINDA YENİ BİLGİLER
ÇAĞLAR BOYUNCA
DEĞİŞEN BEYİN ANLAYIŞI
KUTU DENİZANASI
REPREZANTDÜNYADİYABETGÜNÜ
HABERLER
6>
7
Dünyada her üç dakikada bir kadına meme kanseri teşhisi konulmaktadır. 1967 yılında meme kanseri
teşhisi konulan kadınların oranı %5 iken, bugün bu sayı %12' yi bulmuştur. Meme kanseri günümüzde yayılımı
giderek artan bir kanser tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Meme kanseri olan kadınların çoğunda bu hastalığın ailesel bir geçmişi olduğu, hastalığın, ailenin diğer
kadınlarında da görüldüğü tespit edilmiştir. Bir diğer faktör ise yaştır. Meme kanseri olan kadınların 4/5'i 50 yaş
ve üzerindeki kadınlardır.
Meme kanseri başlangıç döneminde küçük bir tümör olarak kendini pek belli etmeyebilir.
İlk teşhis çok önemlidir ve genellikle kadınların kendi muayenesi ile gözlenir. Sonra da ilk mamaografi, ilk
ultrasonografi derken kadın, bu hastalıkla mücadele etmeye başlar. Bu anlamda kadınların özellikle belli yaştan
sonra bu muayeneyi öğrenmeleri ve uygulamaları hastalığın erken teşhisi için çok önemlidir.
Peki Mamografi ve Ultrasonografı nedir?
*Mamografi, özel bir röntgen aygıtı ile memelerin röntgen filminin çekilmesidir. Genellikle çok ağrılı ve acılı
olduğu söylentisi ile kadınların uzak durdukları bir yöntemdir. Ancak gerçekte uygulaması hiç de anlatıldığı gibi
korkutucu değildir. Yılda 1 defa mamografi çektirmek bu hastalıkla ilgili çok anlamlı bir kontrol sağlar.
*Ultrasonografi ise yüksek hızlı ses dalgaları ile meme dokusunun incelenmesidir. Ultrasonografi ile
mamografide saptanan kitlenin kist mi yoksa solid mi olduğunu anlaşılabilir. Bu da takibin ve tedavinin yönünü
belirler.
*Sonuç olarak Mamografi ve Ultrasonografi birbirini tamamlayan iki önemli teşhis aracıdır.
Meme kanseri nedir?
Meme vücudumuzun dışını örten, süt salgılyan bir
salgı bezidir.
Meme iki ana yapıdan oluşur:
*Birinci kısım süt salgılayan lobüler yapıda bez;
Lobül (süt bezi )
*İkinci kısım ise salgılanan sütü meme başına
getiren kanallar olup buna da tıp dilinde Duktus
ismi verilir.
Meme kanseri meme hücrelerinden gelişen bir
malin (kötü huylu, vücuda yayılma eğilimi
gösteren) tümördür.
Meme kanseri iki tiptedir;
*Süt kanallarında görülen kanser (duktal kanser)
*Süt bezlerinde görülen kanser (lobülar kanser)
Hastalığın evreleri:
Uygulanacak tedavinin türü ve tedaviden alınan
sonuçlar bakımından hastalık, vücuda yayılımı
dikkate alınarak, 5 evreye ayrılır:
Evre 1
İlk evredir ve sadece hücre içinde kansere bağlı
değişiklikler vardır.
Evre 2
Memedeki kanserin odağı 20 cm'in altındadır ve
meme dışına herhangi bir
yayılma yoktur.
Evre 3
Memedeki kanser 2-5 cm
a r a s ı n d a d ı r v e
koltukaltındaki lenf
bezlerinde yayılma
görülebilir.
Evre 4
Bu evre iki
g r u b a
ayrılır
:
a-Memedeki
kanser odağı
5cm'den büyüktür
ve koltukaltındaki
l e n f b e z l e r i n d e
görülebilir.
b-Memedeki kanser odağının
yanı sıra kanser, deriye veya
göğüs duvarına yayılmıştır.
Evre 5
Kanser, beyin, akciğer ve
karaciğer gibi vücudun diğer
organlarına yayılmıştır.
Meme kanserinin sebebi nedir?
Meme kanserinin tek bir sebebi yoktur.
Gelişiminde pek çok faktör vardır, bu faktörleri
hormonal, çevresel ve genetik faktörler olarak
ayırabiliriz.
Hızlı gelişen bir kanser tipi midir?
Meme kanseri yavaş gelişen ve yavaş ilerleyen bir
hastalıktır. Çoğu zaman 1cm' lik büyüklüğe
erişmek için 15-20 yıllık bir sürenin geçmesi
gerekmektedir. Ancak erken teşhis tedaviyi çok
kısaltır ve hastanın yaşam kalitesinin azalmadığı
tedaviler söz konusu olabilir. Bu anlamda kişisel
meme muayenesi ve düzenli yıllık mamomrafi
takibi çok kritik öneme sahiptir. Özellikle ailede,
geçmiş dönemlerde bu hastalığa yakalanmış
kişiler varsa, genetik olarak hastalığa yakalanma
potansiyeli göz ardı edilmemelidir.
Ailelerimden aldığımız genetik faktörleri
değiştirme şansımız olmasa da, çevresel
faktörleri düzenleyerek, doğru zamanda doğru
kontrol yöntemlerini kullanarak meme kanseri
ile baş edebiliriz.
Kaynaklar : http://scopeblog.stanford.edu/category/cancer/
http://en.wikipedia.org/wiki/National_Breast_Cancer_Awareness_
Month
Egzona Qipa
MEME KANSERİ
8>
9
Ian Wilmut ikinci dünya savaşı sırasında Alman bombardımanına maruz kalmış İngiltere'nin eski bir kasabası olan Hampton Lucey'de hayata gözlerini açar. Çocukluk yıllarında çiftçiliğe ilgi duyan Profesör Wilmut'tun bu ilgisi onu Nottingham Üniversitesi'nde ziraat okumaya itti. Yaz stajlarında ise ilgi duyduğu embriyoloji bilimi üzerine odaklandı. 1971 yılında Cambridge Üniversitesi'nden doktorasını aldığında hayvanlar üzerinde genetik mühendisliğine odaklanmış ve tezini domuz spermlerinin dondurulması üzerine yapmıştır. Doktora sonrası yaptığı çalışmaları ile de genetik araştırmalarına yön vermiştir.
1986 yılında katıldığı bir sohbet onun kariyerine yeni bir boyut kazandırır. Bu sohbette Danimarkalı embriyologların gelişimini tamamlamış bir kuzunun embriyo hücrelerinden yeni bir kuzu üretme başarısını göstermesi onu olgun bir koyun vücut hücresinden bir kuzunun klonlanabilme ihtimalini üzerinde düşündürtmeye itti. Tam da bu sıralarda fare klonlaması üzerine ortaya atılan sahte bir raporun ortaya çıkması bu alana yönelik desteklerin de çekilmesine neden oldu. Bunun üzerine Wilmut ve ekip arkadaşı Keith Campbell kend i o lanak la r ı i l e ça l ı şma la r ı sü rdü rmeye çalışıyorlardı.1986 yılının ilk yarısında Profesör Wilmut ve ekibi ilk kez embriyonik hücrelerde adları Megan ve Morag olan iki kuzu çifti üretmeyi başardılar. Bu başarı her ne kadar bilim dünyasının ilgisini çekse de kamuoyunda çok da ses getiremedi. 1997 yılına gelindiğinde ise Profesör Wilmut yetişkin bir koyunun meme hücresinden adını o dönemin sanatçılarından biri olan Dolly Parton'dan alan Dolly isimli bir koyunu kopyaladıklarını duyurdular. Bu, o zamana kadar ilk kez bir vücut hücresinin yumurta hücresine füzyonu sonucu ile elde edilmiş başarılı bir üretimdi. Bu başarı bir öncekinin aksine kamuoyunda "acaba bir sonraki adım insan klonlama mı olacak" düşüncesinden dolayı oldukça ilgi çekti.
Dolly 2003 yılında solunum problemlerinden ölmesine rağmen Prof. Wilmut çalışmalarını Edinburgh'ta yenilenebilir tıp araştırmaları merkezinin üreme biyolojisi bölümünün başkanı olarak sürdürdü. Onun bu başarısı tedavi amaçlı hayvan klonlamalarının da önünü açtı. Bu amaçlarla hayvan klonlama önemli tıbbi bilimsel gelişmelerin kapısını aralamakta büyük umut ışığı taşımaktadır. Örneğin hemofili hastalığında önemli rol oynayan bir protein hayvanlar üzerinden üretilerek insanlara verilebilir ve hastalığa çözümler geliştirilebilir öte yandan organ nakillerinde bu klonlanmış hayvanlar kullanılabilinir. Bunun yanı sıra süt ve yün üretimi gibi amaçlar ile de klonlanmış hayvanlar olası bir kaynak sıkıntısına çözüm olabilir.
ABD'den James Thomson ve John Gearhart'ın insan embriyosundan farklılaşma özelliğine sahip kök hücreleri kontrol edebilmesi bu alanın en heyecan verici gelişmelerinden biri olmasını sağladı. Fakat hem ABD'de hem Birleşik krallıkta insan embriyosuna yönelik etiksel problemler bu çalışmaların sürdürülebilmesi önünde engeller taşımaktaydı. Profesör Wilmut 2005 yılında insan embriyosunun klonlanması yönünde lisans aldı. Amacı, bu sayede sinir hastalıklarına çözümler üretmekti.
2 yıl sonra Dr. Shinya Yamanaka yetişkin vücut hücrelerini, geçmişine kök hücrelere dönüştüren yeni bir metot bulduklarını duyurdu. Bunun üzerine Wilmut ve ekibi derhal bu yeni metodun insan hücreleri içinde çalıştığını ispat ettiler. Wilmut bu gelişme ile daha önce başladığı insan e m b r i y o s u k l o n l a m a projesinden vazgeçip bu yeni m e t o d u u y g u l a y a r a k Parkinson, Felç, Alzheimer gibi hastalıklara umut olacak g e l i ş m e l e r i n p e ş i n d e n koşmaya başladı. Prof. Wilmut, Dolly çalışmaları ile bilim d ü n y a s ı n a y a p t ı ğ ı katkılarından dolayı kraliçe Elizabeth tarafından şövalye ünvanı ile ödüllendirildi.
Kaynak:http://www.bilim.org/dolly-ilk-basarili-klonun-
arkasindaki-isim-ian-wilmut.html
Ian Wilmut
10
-11
CANLILAR DÜNYASI Erica (Funda, Püren)
Funda, fundagiller (Ericaceae) familyasından Erica cinsinden
700'den fazla türü barındıran çiçekli bitkilerin ortak adıdır. Birçok türü
çalı formundadır. Erica arborea ve Erica scoparia türleri ağaç olarak
adlandırılır ve 6–7 m. boyutlarındadır. Her mevsim yeşil yapraklı olan
funda, bahçe süslemesinde tercih edilmekte ve kurutulmuş dikensi
yaprakları mutfakta kullanılabilmektedir.
600'ü aşkın alt türün anavatanı Güney Afrikadır. Yaklaşık 70 alt
tür ise Afrikanın diğer bölgelerinde, Akdeniz havzasında ve Avrupa'da
yetişmektedir. Çok dallı çalı formunda bir bitki olan funda yıl boyu
yeşildir (kış aylarında rengi matlaşır ve sarıya çalar) ve iğneye benzer
minyatür yaprakları vardır.
Çiçeği pembe ve mor arası olan funda genellikle yaz aylarında
çiçek açar. Çiçeklerinin rengi nedeniyle dekoratif ve peyzaj tamamlayıcı
bir bitki olarak kullanılır.
Bitkinin faydaları ;idrar yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı
olur. Sistit tedavisinde kullanılır. Böbrekleri temizler .Mesane
problemlerinde kullanılır.Romatizma tedavisinde kullanılır.Çeşitli
sindirim sistemi problemlerinde kullanılır. Prostat sorunlarına iyi gelir.
Fundalar, birçok kelebek türü için yaşamsal öneme sahiptir. Bu
kelebeklerin larvaları sadece funda ile beslenmekte ve
büyümektedirler.
Kaynaklar
https://tr.wikipedia.org/wiki/Funda
http://www.saglikaktuel.com/bitki-ansiklopedisi-funda-nedir-faydalari-nelerdir-1529.htm
http://www.bitkicaylarininfaydalari.com/funda-cayinin-faydalari/#sthash.3QOoJWua.dpuf
http://www.sifali.org/funda-yapragi-cayi-ve-faydalari.html
12-1
3
NASA'nın Arayüzey Bölgesi
Görüntüleme Spektrografı (IRIS) güneş
atmosferi hakkında önemli bilgilere ulaştı.
Bu bilgiler sayesinde güneş rüzgarları ve
güneş patlamaları hakkında daha iyi verilere
sahip olduk.
NASA'dan Jeff Newmark, yeni
verilerin elimize ulaşmasıyla Güneş'in
düşündüğümüzden daha karmaşık bir
yapıya sahip olduğunun anlaşıldığını
söylüyor.
Elde edilen ilk sonuç güneş atmosferinin
hemen altında daha önceki mekikler
tarafından gözlenen ısı paketlerinin
sıcaklığının 200,000 F (111093 C) derece
olduğuydu. Bilim insanları bu paketlerin aynı
solar ısı bombaları gibi davrandığını , çünkü
bunların kısa sürede salınan enerji miktarları
olduğunu belirledi. Bu gibi umulmadık ısı
kaynaklarını tespit etmekle, güneş
atmosferinin nasıl ısındığını daha derinden
inceleyebiliriz.
İkinci bulgu ise Güneş'in ara yüz
bölgesinde gözlemlenen materyal döngüler.
IRIS, solar atmosferi çok yüksek çözünürlükte
gözlemleyerek döngülerin nasıl harekete
geçtiğini anlamamıza yardımcı oldu.
Araştırmanın asıl sürprizi ise Güneş'in aktif
bölgelerinde keşfedilen mini-hortumlar.
Saniyede 19 km hızla dönen hortumlar
yüzeyin hemen üstündeki alanda
yayılıyorlar.
Diğer bir sonuç ise güneş
rüzgarlarının kaynakları hakkında veriler
sağlıyor.
Sonuncu veri ise Güneş'teki nano patlama
etkilerini açıklamaya dayalı. Büyük Güneş
patlamalarının başlaması "manyetik yeniden
bağlanma" adı verilen bir mekanizmayla
başlıyor. Manyetik alanlar çakışıp patlayarak
yeniden diziliyor ve bu sırada uzaya sıklıkla
ışık hızına yakın hızlarda parçacıklar
yayılıyor. Nano patlamalar uzun süredir
koronal ısınmayla olan bu patlamaların
küçük versiyonları olarak düşünülüyordu
fakat IRIS nano patlamalar sonucu ortaya
çıkan yüksek enerjili parçacıkların
kromosfere ilk kez çarptığını ve bunların
birbirinden farklı olaylar olduğunu gösterdi.
IRIS sayesinde Güneş'te ilk kez bu
kadar detaylı incelemeler yapılıyor. Elde
edilen bu veriler çoğu soru işaretinin
çözülmesinde önemli bir yer oynuyor ve
bunlar gibi şaşırtıcı bilgileri almaya
gelecekte de devam edeceğiz.
NöroBilim
Nörobilim tarihi kitaplarını ele alan bir kişi beyinle ilgili ilk hipotezin, beynin
gücünden ilk bahsedenin M.Ö beşinci yüzyılda Hipokrat olduğunu okur. Hipokrat
insan davranışları ile beyni ilişkilendirirken beyin suyunun önemini belirtir.
Yüzyıllar boyunca beyin ve davranış ilişkileri insanlığın düşünce birikimi içinde yer
almıştır. Bu beyin ve davranış ilişkileri kendi başına bilim olana kadar felsefe tarihi
içinde yer almıştır. Bu sebeple beyinle ilgili düşüncelerin tarihini araştırmak
istiyorsak nörobilim ve felsefe tarihi kitaplarını birlikte okumamız gerekmektedir.
Kaynak: http://bit.ly/1sHE1ff
http://bit.ly/1sHE3nj
GÜNEŞ ATMOSFERİ HAKKINDA YENİ BİLGİLER
ÇAĞLAR BOYUNCA DEĞİŞEN BEYİN ANLAYIŞI
Çeviri: Bilime Dair Herşey Ekibi
14
-15
Beyin suyu miktarına bakarak
hastalıkları ayırmıştır. Ona göre beyin
suyu azaldığında, delilik gibi belirtiler
beyin suyu artığında ise bunama
benzeri belirtiler ortaya çıkmaktadır.
Hipokrat'ın bu hipotezi nörobilim tarihi
kaynaklarında yer almaz. Bu bilgiye
ulaşmak için bir felsefe tarihi
kaynağına ihtiyaç vardır. İşte bu yüzden
nörobilim tarihi ile felsefe tarihi birlikte
okunmalıdır. Hipokrat'tan iki asır önce
gelen Tales '' her şey Su'dan gelir, Su'ya
gider'' diyerek suyu hareket ve
değişimin sembolü olarak ilan eder.
Böylelikle beyin ile ilgili ilk görüşün,
felsefenin ilkokulunun suyla ilgili temel
madde görüşünden esinlendiği
anlaşılır. Bu kural sonraki tüm çağlar
içinde geçerlidir.
Orta çağda beyin ve işlevleri
konusunda yeni bir hipotez yoktur.
Katolik kilisesi insana analitik
yaklaşmayı yasaklamıştır. Çünkü Katolik
kilisesine göre insanın kendisine ait
olan bişeyi dinen araştırılamaz. Bu
yüzden orta çağla ilgili bilgilerin felsefe
kaynaklarında yer alma yoğunluğu
büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin,
ortaçağ felsefesi bir kaynakta 400
küsur sayfa, başka bir kaynakta 180
sayfalık bölümü kapsar. Hatta
nörobilim tarihi kitabında bin yıllık bu
süreç yarım sayfada anlatılmıştır.
Bu uzun süre içerisinde yeni
bir hipotezin ortaya
çıkmamış olduğunu
düşündüren bir başka
örnekte Leonardo da
Vinci'nin kendi eliyle çizdiği
beyin hipotezidir. Bu hipotez
beynin içindeki suyun
davranışların kaynağı
olduğunu, beynin bir su
pompasına benzediğini ve
içindeki suyu gövdeye
pompaladığını,
pompalanan bu suyun o
zaman içi boş sanılan
sinirler yoluyla iletildiğini,
bu sayede hareketin
olduğunu yazar.
Beyinle İlgili Ortaçağdaki Zaman Kaybı
Bu hipoteze baktığımızda
Leonardo da Vinci'den bin
yıl önce gelen Galen ve
Nemesius'un çizdiği beyin
hipotezinin aynısı
olduğunu görürüz.
Buradan yola çıkarak
Ortaçağ'da yeni bir
hipotezin olmadığı
düşünülmüştür.
17.yüzyılda Descartes'in
düalist felsefesinde beyin
ve doğaüstü bir gücün
varlığına bağladığı ideal
akıl düşüncesi ortaya çıktı
Beyinle – aklı ilişkilendiren
Rönesans doğa felsefecileri
daha sonraları Descartes'in
bu düşüncesine inandılar.
Artık 17.yüzyılın ortalarında
doğa felsefesinin bilgiye
ulaşma metotlarının
değişmesi ve bilginin
kaynakları, üretimi açısından
gözlem-hipotez-deney-bilgi
çizgisinin ortaya konmasıyla
bilim felsefeden farklılaştı.
Bu gelişme beyin ile ilgili
bilgilerin bilim ve felsefe
alanında farklılaşmasına yol
açan ilk gelişmedir.
Bu farklılaşmanın anahtarı anatomik ve fizyolojik çalışmalardı. Bin yıl aradan sonra Andreas Vesalius
(1514-1564) ,beyin anatomisinin ayrıntılarına yönelik çalışmalar, deneyler başlatmıştır. Elde edilen verileri
yorumlamak için bir dünya ve insan paradigmasına ihtiyaç vardı. Bu paradigma Galile ve Copernik
tarafından oluşturulacaktı. Copernik ve Galile'nin oluşturduğu yeni bir paradigma içinde insanın, evrenin
kendisi için yaratılmadığını fakat onun bir parçası olduğunu düşünmesi gerekiyordu. Nitekim Galile'nin
dünya merkezli evren görüşünü eleştirmesi engizisyon tarafından müebbet hapse mahkûm edilmesine
sebep oldu. Paradigmaların beyin anlayışına etkileri açısından Newton yasalarının getirdikleri diğer bir
örnektir. Newton (1642-1727) bilim devrimine ve kâinat merkezli anlayışın gelmesine büyük katkıları
olmuştur. Newton, bir şey eğer üzerinde deney yapılamıyorsa bilimsel olamazdı. Newton tanrının rolünü
burada görüyordu.
Şimdi üç asır sonrasına 2000'li yıllara gelelim. Beynin hareket planı ile ilgili araştırmalara bakalım. Bu
araştırmalar;
1-Beynin kendi kendine hareketi diye bir şey olamaz.(Newton'un eylemsizlik yasası)
2-Beyin bir cismi hareket ettirmek istediğinde hareketin doğrultusunda motor planlar yaptığı ve
uyguladığını göstermektedir.(Newton'un ivme yasası)
3-Beynin havanın içinde yer alan cisimlerin direncine göre bir güç uyguladığını ve hareketi
gerçekleştirdiğini göstermiştir. (Newton'un etki-tepki yasası)
Böylelikle Newton yasalarının beynin hareket yasaları olduğunu görüyoruz.
Bilim adamları beyinde mekanik ve matematik kanunlarını
ispatlayacak verilerin peşine düştüler. Ancak mantık ve
matematik faktörlerini gündeme getiren anlayış duyguların beyin
üzerindeki etkisini ihmal etmişti. Beyin anlayışında matematik
kuramı oluşturan buluş 1709'da Domenico Mistichelli ve bir yıl
sonra Pourfourdu.Beyinden gövdeye inen hareket liflerinin beyin
sapı denilen yerde çaprazlaşarak karşı gövde yarısına gittiğini
buldular. Bu buluş beyin anlayışında tamamiyle matematiksel bir
kural oluşturuyordu.
1880'li yıllarda Nöroloji adlı bilim ortaya çıktı. Bu bilim dalı içinde
üzerinde deney yapılabilen somatik bulgular incelenirken,
üzerinde deney yapılamayan akıl, düşünce ve davranış
bilimselliğin dışında bırakıldı. Oysaki Nöroloji'nin kurucularından
Hughlings Jacson beyin bir sensori-motor organ olduğunu ve
çalışmasının göstergelerinin somatik ve fiziksel olarak tespit
edilmesi gerektiğini söyledi. Böylece Nöroloji ve beyin
davranışları arasına ''Çin seddi' 'çekiliyordu. Mekanik evren ve
dünya bilgisine dayanan beyin anlayışı 21.yüzyılın içinde
olduğumuz bu yıllarda hala sürmektedir. Bu anlayış beyin
bölgeleri ve işlevleri üzerinde eğitimini sürdürürken bir yapı daha
ortaya çıkıyor oda zihin yapısıdır.
Sonuç olarak Çağlar Boyunca Değişen Beyin Anlayışları, sancılı,
yavaş fakat bilim ve teknolojideki gelişmelerle uyumlu ve tutarlı
bir değişimin öyküsünden bahsetmektedir.
KaynaklarTANRIDAĞ,O.(2013);TEMEL BEYİN BİLGİSİNE GİRŞ VE NÖRO-DAVRANIŞSAL SENDROMLARA GİRİŞ,NOBEL TIP KİTAP EVLERİ
Tayfun GÖZLERNörobilim Yükseklisans ,Üsküdar
Üniversitesi
Okyanuslar; dünyanın çok da bilinmeyen, hem çok merak edilen hem de bir o kadar korkulan diğer yüzü. Bu baş döndürücü derin mavi, belki de yeryüzünden çok daha fazla sırlar ve gizemler barındırıyor. Hakkında ne kadar çok şey keşfedilmiş olsa da, insanoğlu için derin bir sır olmaya devam ediyor. İçinde hala çeşitleri tam olarak belirlenememiş milyonlarca canlı ve kendine özel renklerden oluşmuş bitkiler bulunan bu muhteşem güzellik, aynı zamanda insanlık için son derece hayâtî, dahası ölümcül tehlike oluşturan canlılar da barındırıyor.Bunların en ünlülerini az çok herkes bilir.Katil Balinalar,Büyük Beyaz Köpek Balıkları…Peki Kutu Denizanası ,büyüleyici ve zarif bir güzelliğe sahip bu canlının denizlerin en ölümcül canlıları listesinde, başlarda yer aldığını biliyor muydunuz?
Kutu
Denizanası
enizanası, pek tehlikeli bir hayvan olarak gözükmeyebilir; ama bu Dtürün bazı üyeleri, Dünya üzerindeki en zehirli deniz hayvanlarının başında geliyorlar. Avustralya'nın kuzey sahillerinde yaşayan ve 70 insanı öldürecek kadar zehir taşıyan deniz anaları, uzun dokunaçları bir sürü zehirli iğne ile biter. 60 adet dokungaca sahiptir ve her bir dokungacı, yaklaşık 5 milyara yakın yakıcı kapsül taşır. Saldırgan bir hayvan değildir. 24 adet göze sahiptir ve saniyede 150 cm hızla ilerler. Bu canlıdan korunmanın en iyi
[1]yolu, doğrudan temasta bulunmamaktır. Genelde bunları bir savunma mekanizması olarak kullanırlar. Bu uzuvları kurbanına saplar ve zehri aktarır. Kutu denizanası saldırısına uğrayan bir insan dakikalar içinde ölebilir. Ölüm genellikle kalbin durması şeklinde meydana gelir.Chironex fleckeri adlı bu deniz anasının dokungaçlarındaki binlerce mikroskobik iğne, istemsizce yavaş bir sürtünmenizle harekete geçiyor ve vücudunuza bilinen en güçlü nörotoksini gönderiyor... Vücudunuz en fazla 30 saniye süren bir acı şokuna maruz kalıyor... Aklınıza gelebilecek en korkunç acı... Chironex fleckeri'nin dokungaçları koparılıp, kurutulduktan sonra bile, ıslandığı anda zehri tekrar iletmeye hazır hale geliyor...Chironex fleckeri adlı bu deniz anasının dokungaçlarındaki binlerce mikroskobik iğne, istemsizce yavaş bir sürtünmenizle harekete geçiyor ve vücudunuza bilinen en güçlü nörotoksini gönderiyor... Vücudunuz en fazla 30 saniye süren bir acı şokuna maruz kalıyor... Aklınıza gelebilecek en korkunç acı... Chironex fleckeri'nin dokungaçları koparılıp, kurutulduktan sonra bile, ıslandığı anda zehri tekrar iletmeye hazır hale geliyor.
SU
Kutu
Denizanası
16-1
7
18>
19Kuzey Avustralya'da bulunan ve "Chironex fleckeri" (denizlerin yaban arısı) olarak bilinen bir
denizanası, normal bir denizanasının zehrinin 350 kat fazlasını çıkarıyor. Bu hayvanın sokmasından sonra ölümün gelmesi, sadece birkaç dakika sürüyor. 1880 yılından bu yana, denizanası sokmasından zehirlenerek ölen kişilerin sayısı 66'yı buldu.
Kutu denizanaları insanlara saldırmıyor olsalar da, rastlantısal bir temas dakikalar içinde ölüme yol açabiliyor. Kurtulmayı başarabilenler ise, Ekolog Jamie Seymour gibi, mor renkte, ipi andırır yara izlerini yaşamları boyunca taşıyor. Seymour, halkın kutu denizanalarından korunmasına yardım etmek amacıyla onları sonik markalarla izliyor. Denizanalarının gövdesine çok küçük, 4 cm. uzunluğunda ve 12 mm. çapında ultrasonik vericiler yapıştırıyor. Kutu denizanasını bazı canlı türleriyle karşılaştırmalı olarak ele alırsak ki buna köpekbalıkları da dahil, diğer türlerden son derece tehlikelidir çünkü bu hayvanı bilmeyen ya da fikir sahibi olmayan bir yüzücü, ortamdaki ölüm riskini fark edemeye bilir ki ciddî şekilde zordur.. Diğer yandan köpekbalığı, barracuda, mü ren vb gibi tehlikeli türleri gördüğünde çocuktan yetişkine hemen herkes önlem alır ya da o sulara adımını bile atmaz..
Kutu denizanası ile ilgili Avustralya sahillerinde çekilen bir belgeselde, kameralar denizi ve plâjı göstermekteydi,plajda belki kumdan fazla insan vardı fakat denizde hemen hiç insan kalmamıştı. Görüntüyü ilk başta görünce tuhafınıza gidiyor ta ki kutu denizanasının o bölgede yaşadığını öğrenene kadar.. Deniz, kutu denizanalarıyla kaynamaktaydı ve kutu denizanasının en aktif dönemlerinden biriydi..Haliyle kimse denize girmeye cesaret edemiyordu; çünkü bu canlının en önemli özelliği, dokunaçlarının insana temasından sonra insanı 180 sn yani 3 dakikada gibi bir sürede öldürebilmesidir. Bu da kutu denizanasını denizlerin en sakin görünüşlü; fakat en Nseri katili kategorisine sokuyor.
OZAN ÖZTÜRK
SALDIRI, ZEHİR; ÖLÜM..
Kaynaklar
[1] tr.wikipedia.org/wiki/Chironex_fleckeri
[2] www.myzurna.com
[3] www.bibilgi.com/Chironex-fleckeri
[4] arsiv.ntvmsnbc.com/news/334415.asp
[5] www.imbatforum.com/kutu-denizanasi-kayitlara-gecmis-zehir-miktari-oldurme-suresi-en-
zehirli-6-canli-t68596.html
[6] www.gizliilimler.tr.gg
REPREZANT (İLAÇ TANITIM ELEMANI)
Bir ilaç firması adına, firmaya ait (ruhsatlı) ilaçların tanıtımı ve pazarlamasıyla görevli kişidir.
GÖREVLER
- Tanıtılacak ve pazarlanacak olan ilaçlar
hakkında edinilmesi gereken tüm bilgileri
edinir,
- Ziyaret edeceği eczaneleri, hastaneleri,
Kamu veya özel kurum veya kuruluşların
doktorlarını veya sağlık ocaklarını belirler,
- Belirlenen yerlere giderek tanıtacağı ilaçla
ilgili katalog veya örnek mamulleri
göstererek açıklamalarda bulunur,
- İlacın fiyatı ve kredi şartları ile fiyatlarda
meydana gelebilecek değişiklikler hakkında
görüştüğü kişilere açıklamalar yapar,
- Siparişler alır ve bunları çalıştığı firmaya
gönderir,
- Yaptığı işlemler hakkında rapor yazar ve
amirine iletir.
KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN
- Bilgisayar
- Çeşitli kırtasiye malzemeleri,
- Çeşitli ilaç numuneleri,
- Sipariş fişi.
- Slayt Makinesi
- Data Projektörü
- Çanta
MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ GENEL
ÖZELLİKLER
İlaç tanıtım elemanı (reprezant) olmak
isteyenlerin;
- İnsanlarla kolay iletişim kurabilen, ikna
kabiliyeti yüksek,
- Düşüncelerini etkili bir biçimde başkalarına
aktarabilen,
- Zamanı iyi kullanabilen, sabırlı ve
sorumluluk sahibi kimseler olmaları gerekir
EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ
Bu programın eğitim süresi 2 yıldır. Eğitim süresince öğrencilere; Farmakoloji, Anatomi, Fizyoloji, İlaç
Pazarlama ve Satış Teknikleri, Pazarlama İlkeleri, Bilgisayar ve Internet Kullanımı, Psikoloji gibi dersler
verilir.
Kurslara katılanlar ise Biyoloji, Farmakoloji gibi genel tıp eğitimi ile ilgili dersler görürler.
EĞİTİM SONUNDA ALINAN BELGE - DİPLOMA
Eğitim sonunda mezun olanlara "Önlisans Diploması" verilir.
ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI
İlaç endüstrisi , tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sürekli olarak gelişen bir sektördür. Sayıları bir
hayli artan değişik türdeki ilaçlara paralel olarak ilaç firmalarının sayısında da son yıllarda bir artış
gözlenmektedir. Bu nedenle iyi bir eğitim almış olan ilaç tanıtım elemanlarına her zaman ihtiyaç
duyulmaktadır.
EĞİTİM SÜRESİNCE
Eğitim süresince öğrenciler Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun
sağladığı kredi ve yurt imkanlarından,
ayrıca Kamu veya özel kurum ve
kuruluşların sağladığı burs
olanaklarından yararlanabilirler.
EGİTİM SONRASI
İlaç tanıtım elemanları ilaç firmalarında
çalışır ve ücretlerini firma yöneticileriyle
yaptıkları anlaşmaya göre alırlar. Firma
büyüklüğü ücretlerde etkili olsa da
ortalama olarak asgari ücretin 2-3 katı
kadar bir ücret elde ederler. Bazı
firmalarda ise elemanların çalışma
gücünü ve verimliliğini artırmak
amacıyla primli ücret sistemi
uygulanmaktadır.
MESLEK EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ
YERLER
Mesleğin eğitimi; üniversitelere bağlı
Meslek Yüksekokullarının “Tıbbi
Tanıtım ve Pazarlama” bölümünde
verilmektedir. Ancak, Bu bölüm
ülkemizde uygulamaya yeni
başladığından en az lise mezunu olan
kişilerde genel yetenek sınavlarından
veya mülakattan geçirilerek başarılı
olurlarsa ilaç firmalarının açtığı kurslara
katılma hakkını elde ederler. Kursları
başarıyla tamamlayan kişiler reprezant
olarak göreve başlarlar.
EK BİLGİLER
Mesleğin tam eğitimi "Tıbbi Tanıtım ve
Pazarlama" adlı bölümde verilse de
üniversitelerin pazarlama, işletme veya
sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun
olmuş kişiler de bu mesleği yapabilir.
Kaynaklar
http://e-ogrenme.iskur.gov.tr/oyscontent/Courses/Course162/pdf/r/19.pdf
MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI
Mesleğin eğitimine girebilmek için,
- Lise veya dengi okul mezunu olmak,
- Meslek liselerinin, ÖSYS (Öğrenci, Seçme ve
Yerleştirme Sistemi) Kılavuzunda belirtilen
bölümlerinden mezun olanlar “Tıbbi Tanıtım ve
Pazarlama”” önlisans programına sınavsız geçiş için
başvurabilirler.
- Ayrıca mezunlar, yükseköğretime giriş sınavlarında
başarılı oldukları takdirde, ÖSYS Kılavuzunda
belirtilen programlara yerleştirilebilirler.
ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI
İlaç tanıtım elemanları zamanlarının büyük bir kısmını
seyahat ederek geçirirler. Tanıtım için hastaneye,
eczaneye veya bir doktorun yanına giderek genellikle
kapalı ortamlarda bulunurlar. Bazen de çalıştıkları
firmada büro ortamında görev yaparlar. Reprezantlar
çalışırken doktorlarla, eczacılarla, meslektaşlarıyla ve
çalıştığı firmadaki elemanlarla iletişim halindedirler.
MESLEKI EĞITIMDE İLERLEME
“Tıbbi Tanıtım ve Pazarlama” önlisans programını
başarıyla tamamlayan öğrenciler, “Lisans Öğrenimine
Dikey Geçiş Sınavında (DGS)” başarılı oldukları
takdirde; ÖSYS kılavuzunda belirtilen programlara
kontenjan dâhilinde dikey geçiş yapabilirler.
İŞ HAYATINDA İLERLEME
İlaç tanıtım elemanları deneyim ve başarılarına göre
çalıştığı firmanın idari kademelerine (bölge şefliği,
müdürlük vb.) yükselebilirler.
20
>2
1
14 KASIM DÜNYA DİYABET
GÜNÜ''Şeker Hastalığı'nın sıklığı her geçen gün artmaktadır! 1985'te tahmin edilen rakam 30
milyon iken, bugün en az 246 milyon diyabetli bulunmaktadır. Hiçbir şey yapılmazsa bu
sayı 25 yıl içinde 380 milyona ulaşacaktır'’
DİYABET NEDİR? NASIL MEYDANA GELİR ?Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren
bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir.
Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glikozun(şekerin)
hücrelerin içine girememesidir. Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya
karaciğerdeki depolardan kana salınan glikoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN
hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin
üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen "kapılar" vardır. Bu kapılar normalde
kilitlidirler ve uygun "anahtar" varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glikoz
"kapısının" açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören
İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin( hücre kapısındaki
kilidin) bozukluğuna bağlı gelişmektedir.
ŞEKER HASTALARINA KÜÇÜK ÖNERİLER:Haftada 1 kez sabah akşam şekerinizi ölçün, kayıt tutun ve bu kayıtları kontrol anında
doktorunuza gösterin Kilonuzu kontrol altında tutun, ideal kilonuzu koruyun Günlük
düzenli yürüyüşler yapın. Öğün atlamayın, diyetisyeninizin veya doktorunuzun yemeyi
önermediği hiçbir şeyi yemeyin, ısrarlara kulak asmayın. Gerektiğinde değişiklik
yapabilmek için besin gruplarını iyi öğrenin. Halk arasında diyabete iyi geliyor diye
önerilen tatlı yiyeceklerden uzak durun.
22>
23
24
>25
DÜNYA DİYABET GÜNÜ'NÜN AMACI: Şeker hastalarına hastalıklarının önemini anlatmak ve belirtileri olmasa da şeker düzeylerinin yüksek olabileceğini anımsatmaktır.%30-40 şeker hastasının başlangıçta hiçbir belirtisi olmayacağı, şeker hastalığının tesadüfen tespit edilebileceğini hatırlatmaktır. Diyabetin erkenden tanınması ve tedaviye erkenden başlamak, komplikasyon riskini azaltır. Dolayısıyla hastayı etkileyebilecek fiziksel, maddi ve manevi zararlar da erkenden önlenmiş olur.14 KASIM ÇAĞRISI KİMLERE?1) Ailesinde şeker hastalığı olanlar,2) Şişmanlar, 3) Oturgan (sedanter) hayat yaşayanlar,4) İri bebek doğuranlar,5) Tansiyonu ve kan yağları yüksek olanlar,6) Kanında yüksek insülin ve ani şeker düşüklükleri (reaktif hipoglisemisi) bulunanlar,7) Büyük damar (kalp, bacak, beyin damarları gibi) hasarı olanlaradır.
DİYABETLİYSEM NE YAPMAM GEREKİYOR?Eğer diyabetliyseniz hayatınızın bundan sonraki döneminde kendinizi çok iyi kontrol altında tutmanız gerekecektir. Diyabetle barışık yaşamanın yolu kendinize dikkat etmekten geçer. Kan şekeri düzeylerinizi ortalama aralıklarda tutarak olabildiğince normal yaşam sürdürmeyi hedeflemelisiniz. Bu hedefe ulaşmanın en iyi yolu diyet uygulamak ve egzersiz yapmaktır.
NİÇİN 14 KASIM? İnsülini ilk kez keşfeden Frederick Banting 14 Kasım'da doğmuştur. İnsülinin keşfedildiğini bildirir ilk resmi rapor dünyaya 14 Kasım'da yayınlanmıştır.
Kaynaklar
http://www.binsm.gov.tr/index.php/haberler/96-14-kasim-dunya-
diyabet-gunu
http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/onemli_gun/dunyadiyabet.asp
http://www.saglik.gov.tr/SHGM/belge/1-17513/14-kasim-dunya-
diyabet-gunu.html
26-2
7
HABERLER
Protez El Dokunma Hissi UyandırdıTüm duyu, dokunma özelliğini kaybetmiş felçli insanlar için dokunma hissini algılamak artık mümkün. Geçtiğimiz haftalarda Ohio' da ki Louis Stokes Veterans Affairs Medical' de çalışan Dustin Tyler ve arkadaşları gerçekçi dokunsal hisler iletmenin bir yolunu buldu. http://www.newscientist.com/article/mg22429914.400-prosthetic-hand-recreates-feeling-of-cotton-bud-touch.html#.VEjPAWd_tiY
Kadının Yumurta Sayısıyla Kansere Tahmin!Kadınlarda ki yumurta sayılarının fazla olması bir avantaj olarak görülüyor. Fazla yumurta sayılarının kanser ve kalp rahatsızlıkları içinde önleyici olduğu anlaşıldı. Erken menopoza giren kadınlar, normal yaşlarda menopoza giren kadınlardan daha fazla risk taşıyor ve risk oranı iki katına çıkıyor.http://www.newscientist.com/article/dn26423-number-of-eggs-a-woman-has-predicts-heart-attack-risk.html#.VEjPG2d_tiY
Bilim Adamları Kök Hücreleri Laboratuvarında İnsan Bağırsak Dokusu Oluşturduİlk defa oluşturulan barsak dokusu 12 Aralıkta çevrimiçi yayınlanan bir çalışmayla sunuldu. Cincinnati Çocuk Hastanesi'nde ki Dr. Well tarafından yönetilen bilim adamları bu işe imzasını attı. Bilim adamları bulguların zamanla hastalık kapılarını açacağını söylediler. http://www.sciencedaily.com/releases/2010/12/101212145229.html
Vergi Müfettişliğine Başvurabilecek Bölüm Sayısı ArttırıldıDeğiştiren madde: MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde;“c) En az dört yıllık lisans eğitimi veren Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler ile Hukuk Fakültelerinden veya Mühendislik programları ile Eğitim, Fen ve Edebiyat Fakültelerinin Matematik, İstatistik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Fen Bilimleri ile Fen ve Teknoloji bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt içi ve yurt dışındaki öğretim kurumlarından birini bitirmiş olmak.”Yukarıda yazılan bütün meslekler artık vergi müfettişi olabilecekler.
http://www.memurlar.net/haber/354637/
Yeni Araştırmaya Göre Balıklar Da Oyun Oynuyor Ve EğleniyorTennessee Üniversitesinde yapılan ve Akademik Etnolog bülteninde yayınlanan araştırmaya göre balıklarda oyun oynuyor.Profesör Gordon Burghardt ve meslektaşı Profesör Vladimir Dinets ve James Murphy tarafından Çiklitgiller (Cichlid ) balık türünün ilk defa bir nesneyle oyun oynadığı kayıt altına alındı. Yüzlerce çiklitgiller balık cinsi bulunuyor ama bu cins üzerinde yapılan araştırmalar davranışların diğer cinslerde bulunmayan özellikler sergilediğini gösterdi.http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/eth.12312/abstract;jsessionid=
AC8D37801AEB7FBA54661B5C9E4DD975.f03t01
Keskin Gördüğümüze İnanmamız Beynimizin Bir OyunuEtrafımızdaki dünyayı keskin detaylarla gördüğümüzü düşünürüz. Gerçekte ise aslında gözlerimiz etrafımızdaki dünyada gördüklerimizin sadece çok küçük bir kısmını işleyebiliyor. Bielefeld Üniversitesinden psikologlar, beynimizin bizi, keskin detaylar gördüğümüze nasıl ikna ettiğini araştırdı. Araştırma sonuçları Experimental Psychology bülteninde yayınlandı. Araştırmadaki bulgularının merkezinde sinir sistemimiz, geçmiş görsel deneyimleri kullanarak bulanık nesnelerin nasıl keskin detayları olacağını ön görmesi var.http://www.bilimnedir.com/beyin/keskin-gordugumuze-inanmamiz-
beynimizin-bir-oyunu
Beyin Ameliyatı Yapabilen Robot GeliştirildiGünümüzde kontrol edilemeyen sara hastalığını tedavi etmenin tek yolu beyin ameliyatı, buda nöbetlere neden olan beyin bölgesini almak ya da izole etmeyi gerektiriyor.Vanderbilt Üniversitesinden mühendisler 5 yıllık çalışmanın ardından yanaktan ameliyat yapabilen robot geliştirdiler. Cihaz hastanın beynine yanaktan giriyor bu da kafa tasında delik açmaya gerek bırakmıyor. Prototip cihaz, araştırmanın lider tasarımcısı David Comber tarafından, Nashville'de yapılan Fluid Power İnovasyon ve Araştırma konferansında tanıtıldı.http://www.bilimnedir.com/robot-yapay-zeka/beyin-ameliyati-yapabilen-
robot-gelistirildi
İşte Gizemli Hayvanın İlk GörüntüleriGeçtiğimiz yıl Çin'de dünyaya gelen file benzeyen domuz yavrusu görenleri şoke etmişti. Doğumdan iki saat sonra ağızı olmadığı için ölen domuz yavrusunu çiftlik sahibi dondurarak muhafaza etti. Şoke eden dondurulmuş fotoğrafları medyaya servis edilen 250 kilogram ağırlığındaki ilginç hayvan tekrar ilgi odağı olacağa benziyor.http://www.yedirenkhaber.com/Haber/iste-gizemli-yaratigin-ilk-goruntuleri/haber-188202