Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KEDİLERDE TİBİA KIRIKLARININ ETİYOLOJİ,
LOKALİZASYON VE SAĞALTIM SONUÇLARININ KLİNİK
VE RADYOLOJİK DEĞERLENDİRİLMESİ
Alper NİŞANCI
CERRAHİ ANABİLİM DALI
DÖNEM PROJESİ
DANIŞMAN
Doç. Dr. Ümit KAYA
2006 - ANKARA
iii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay ii
İçindekiler iii
Önsöz v
Şekiller vi
Çizelgeler vii
1. Giriş 1
1.1 Anatomi 1
1.1.1 Tibia 3
1.1.2 Fibula 6
1.1.3 Tibianın Ön ve Yan Tarafındaki Kaslar 9
1.1.4 Tibianın Arka Tarafındaki Kaslar 9
1.1.5 Tibia ve Fibula’nın Vaskularizasyonu 9
1.1.6 Tibia’nın İnnervasyonu 10
1.1.6.1 Nervus Tibialis 10
1.1.6.2 Nervus Peroneus (Fibularis) Communis 11
1.2 Tibia Kırıklarının Sınıflandırılması 11
1.2.1 Proksimal Tibia Kırıkları 11
1.2.1.1 Tuberositas Tibia’nın Avülzüyon Kırıkları 12
1.2.1.2 Proksimal Büyüme Plağını İçeren (Physeal) Tibia Kırıkları (Salter-Harris) 13
1.2.1.3 Proksimal Uç Kırıkları 14
1.2.2 Diyafizer Tibia Kırıkları 19
1.2.3 Distal Tibia Kırıkları 19
1.2.3.1 Distal Tibial Epifiz Ayrılması 20
1.2.3.2 Medial ve Lateral Malleus Kırıkları 21
2 Gereç ve Yöntem 22
2.1 Gereç 22
2.1.1 Çalışma Materyalini Oluşturan Hayvanlar 22
2.1.2 Operasyon Seti ve Yardımcı Aletler 22
2.2 Yöntem 22
2.2.1 Preoperatif Değerlendirme 23
2.2.2 Operasyon Setinin ve Olgunun Operasyon İçin Hazırlanması 23
2.2.3 Anestezi Uygulaması ve Operasyon Bölgesinin Temizliği 24
2.2.4 Tibia’ya Medial Yaklaşım 24
iv
2.2.4.1 İntrameduller Pin Uygulaması 26
2.2.4.2 Kemik Plağı ve Eksternal Fiksatör Uygulamaları 28
2.2.5 Postoperatif Uygulamalar 28
3. Bulgular 29
3.1 Preoperatif Bulgular 30
3.2 Postoperatif Bulgular 34
4. Tartışma 35
5. Sonuç ve Öneriler 38
Özet 39
Summary 40
Kaynaklar 43
Özgeçmiş 44
v
ÖNSÖZ
Tibia kırıkları evcil karnivorlarda oldukça yaygın olarak görülür. Çalışma sonuçlarına
göre evcil karnivorlarda gözlenen kemik kırıklarının %15.8’ini tibia kırıklarının
oluşturduğu bildirilmiştir. Tibia kırıkları çok değişik şekillerde görülür ve bunların
sağaltımında seçilecek yöntem kırığın tipine, lokalizasyonuna, olgunun vücut
ağırlığına, komşu yumuşak dokularda görülebilecek travmalara ve bölgedeki
enfeksiyon gelişimine bağlıdır. Seçilen yöntem bölgeye gelen güçleri (bükülme,
rotasyon, kayma ve kompresyon güçleri) nötralize etmelidir.
Veteriner ortopedi ve travmatoloji alanında, gerek yüksekten düşme gerekse
trafik kazaları ve benzer nitelikli yüksek hızlı travmalar lokomotor (kas-iskelet)
sisteminde önemli lezyonların gelişimine neden olmaktadır. Bu travmalar sonucu
oluşan kemik kırıkları evcil karnivorların fonksiyonel yaşamı en çok etkileyen
lezyonlardır. Oluşan lezyonlara kısa sürede ve uygun fikzasyon yöntemleri ile
sağaltım girişiminde bulunulması hayvanların fonksiyonel yaşama dönmeleri
açısından oldukça önemlidir.
Bu dönem projesinin, konu seçiminde ve hazırlanmasında yardım ve
desteklerini esirgemeyen danışmanım Sayın Doç. Dr. Ümit KAYA’ya, operasyonlarda
ve yazım aşamasında yardımcı olan Sayın Arş. Grv Cenk YARDIMCI ile Ortopedi ve
Travmatoloji Bilim Dalı Öğretim Üye ve yardımcılarına sonsuz teşekkürlerimi
sunarım.
vi
ŞEKİLLER
Şekil 1.1. Kedilerde arka ekstremitelerin iskeleti(Done ve ark. 1996)
Şekil 1.2. Tibia kemiğini çevreleyen kaslar (Done ve ark. 1996 )
Şekil 1.3. Kirschner- Ehmer Eksternal fiksatör tiplerinin tibia kırıklarına
uygulanışı(Gemmill ve ark. 2004)
Şekil 2.1 Tibia kırıkları için Unger-montavan-heim’İn değerlendirme
skalası (Unger ve ark. 1990 )
Şekil 2.2 Tibia kemiğine normograd pin uygulaması ( Piermattei ve Flo,
1997 )
Şekil 3.1 Olgu no: 12 preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.2 Olgu no: 9 preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.3 Olgu no: 19 preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.4 Olgu no: 3 preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.5 Olgu no: 3 postoperatif 2. ve 4. aydaki radyografileri
vii
ÇİZELGELER Çizelge 1. Olgulara ait veriler ve sağaltım sonuçları.
1
1. GİRİŞ
1.1. Anatomi
Tibia ve fibula kemikleri birlikte “Ossa Cruris” olarak isimlendirilir. Anatomik
olarak tibia medialde, fibula ise lateralde yer alır (Dursun, 1998), (Şekil 1.1.)
(Done ve ark, 1996)
Şekil 1.1. Kedilerde arka ekstremitelerin iskeleti ( Done ve ark. 1996 )
1.1.1. Tibia
Bu kemik vücudun femur’dan sonra en uzun kemiğidir. Arka ekstremitenin
medial tarafında yer alır. Yukarıda os femoris ile aşağıda ossa tarsi ile eklem
yapar. İki ucu ve bir gövdesi vardır.
2
Üst ucu alt uçtan daha hacimlidir. Bu uç “Condylus Medialis” ve
“Condylus Lateralis” diye iki büyük oluşum taşır. Bu iki condylus ön ve dış
tarafta yer alan “Sulcus Extensorius”, arkada yer alan “İncisura Poplitea”
vasıtasıyla birbirlerinden ayrılmışlardır. Her iki condylusun üst yüzünde
femurun condylusları ile eklem yapan birer eklem yüzü yani “Facies
Articularis Proximalis” bulunur. Bu iki eklem yüzü orta kesimlerden itibaren
merkeze doğru giderek yükselen bir tümseklik, bu tümseklerin uçları da birer
çıkıntı gösterir. Bunlara “Tuberculum İntercondylare Mediale” ve “Tuberculum
İntercondylare Laterale” denir. Bu çıkıntılardan medialdeki daha yüksektir. Bu
iki çıkıntı birlikte “Eminentia İntercondylaris”’i oluşturur. Eminentia
intercondylaris femurun fossa intercondylarisine girer. Bu çıkıntıların arasında
biri önde, biri arkada biri de merkezi olmak üzere üç çukur pürüzlü saha
bulunur. Diz ekleminin iç bağlarının yapıştığı bu sahalar “Area İntercondylaris
Cranialis”, “Area İntercondylaris Caudalis” ve “Area İntercondylaris
Centralis”’tir. Condylus lateralisin dış yanında capus fibularenin
eklemleşmesine mahsus küçük bir eklem yüzü “Facies Articularis Fibularis”
bulunur. Tibianın üst ucunun önünde “Tuberositas Tibia” denilen bir çıkıntı
bulunur. Bu çıkıntı ile üzerini örten deri arasında “Bursa Subcutanea
Tuberositatis Tibia” bulunur. Bu çıkıntının üzerinde ligamentum patellare
intermedium’un yapıştığı bir oluk “Sulcus Tuberositatis Tibia” vardır (Dursun,
1998).
Corpus Tibia, özellikle üst yarımda belirgin olan margo cranialis, margo
medialis ve margo lateralis ile sınırlanan üç yüz facies medialis, facies
lateralis ve facies caudalis’i gösterir.
Margo cranialis biraz keskin bir kenardır, “Crista Tibia”’yı oluşturur.
Margo medialis çok daha kalındır, üst kısımda biraz çizgilenme gösterir.
Margo lateralis margo interosseus olarak tanımlanır. Bu kenar fibula ile
birlikte kemikler arası aralığın oluşumuna katılır.
3
Facies medialis biraz dışbükeydir. Üst kısmı çok geniş olmasına karşın
alt kısmı dardır. Facies lateralis düzdür, ancak üst kısmında bir çukurlaşma
gözlenir. Facies caudalis yukarıdan aşağıya ve dıştan içe doğru seyreden bir
çizgiye sahiptir. Bu çizgiye “Linea M. Poplitei” denir. Bu yüz üzerinde ayrıca
linea m. poplitei’den ayrılarak distale doğru, birbirine paralel seyirli birçok kas
çizgisi de görülür.
Tibia’nın distal ucuna “Cochlea Tibia” denir. Tibia’nın alt ucunun iç
tarafında, distale doğru uzamış bir çıkıntı bulunur. Bu çıkıntıya “Malleolus
Medialis” denir. Malleolus medialis’in dış yüzü üzerinde uzunlamasına
seyreden bir oluk, “Sulcus Malleolaris” bulunur. Bu oluktan musculus tibialis
cranialis’in kirişi geçer. Bu oluğun dışında, malleolus medialisin tamamı
pürüzlüdür (Dursun, 1998).
1.1.2. Fibula
Tibianın lateralinde bulunan ince, uzun bir kemiktir. Tibianın distal ucuna,
hatta biraz daha aşağıya kadar uzamıştır. Fibulanın bir üst ucu bir gövdesi,
bir de alt ucu vardır.
Fibulanın üst ucuna “caput fibulae” denir. Caput fibulae’nin medialinde,
tibianın condylus lateralisi ile eklem yapan bir eklem yüzü bulunur. Bu eklem
yüzüne “facies articularis capitis fibulae” adı verilir. Fibulanın gövde kısmı
facies medialis, facies lateralis ve facies caudalis diye üç yüz; margo
cranialis, margo caudalis, margo lateralis, margo medialis ve margo
interosseus olmak üzere beş kenar gösterir.
Fibulanın alt ucuna “malleolus lateralis” denir. Bu ucun medialinde, talus
ile eklem yapan bir eklem yüzü, “facies articularis mallei” vardır. Malleus
lateralisin dış yüzünde de bir oluk mevcuttur. İçinden m. peroneus longus ve
4
m. peroneus brevis ‘in kirişlerinin geçtiği bu oluğa sulcus malleolus denir
(Dursun, 1998).
1.1.3. Tibianın Ön ve Yan Tarafındaki Kaslar
Tibianın ön ve dış yanında yer alan kaslar m. tibialis cranialis, m. extensor
digitorum longus, m. Peroneus longus, m. extensor hallucis longus, m.
extensor digitorum lateralis ve m. peroneus brevis’tir. (şekil 1.2.) (Done ve
ark,1996)
Musculus Tibialis Cranialis: Tibianın önünde aynı zamanda dış tarafında
bulunur. Karnivorlarda yüzeyseldir, hemen deri altında yer alır. Karnivorda
kasın kirişi tektir. Os tarsale I ve metatarsus II ‘ye yapışır. Kirişi ile tarsusun
medial kesim arasında bursa subtendinea muculi tibialis cranialis bulunur.
Kasın kirişi vagina tendinis m.tibialis cranialis denilen bir kılıfla çepeçevre
sarılmıştır.
Musculus tibialis cranialis articulatio pedis’i büker, ayağın hafif dışa
rotasyonunu sağlar. Karnivorlarda birinci ve ikinci parmağın gericisi olarak
çalışır.
Musculus Extensor Digitorum Longus: Karnivorlarda yüzeysel olan bir
kastır. Femurun alt ucunun dış yanındaki fossa extensoria’dan başlar. Kasın
kirişi Karnivorlarda üç tanedir. Ancak bu kirişlerin her biri metatarsusun
distalinde ikiye ayrılır ve toplam altı kiriş oluşturur. Kas kirişi tarsal eklem
düzeyinde vagina tendinis musculi extensoris digitorum olarak isimlendirilen
synovial bir kılıfla sarılmıştır.
Musculus extensor digitorum longus parmakların extensorudur. Bacağın
ileri doğru atılmasında da önemli rol oynar.
5
Şekil 1.2. Tibia kemiğini çevreleyen kaslar (Done ve ark. 1996 )
Musculus Extensor Hallucis Longus: Karnivorlarda ince bir kastır.
Fibulanın uzunluğunun alt 1/4’ünden başlar. Birinci parmağın phalanx
proksimalisi ile ikinci metatarsusta sonlanır. M. extensor hallicus longus
birinci ve ikinci parmağın extensoru olarak fonksiyon gösterir. N. Peroneus
profundus tarafından innerve edilir.
6
Musculus Peroneus (fibularis) Longus: Musculus extensor digitorum
longus’un arkasında ve dış yanında bulunur. Yüzeysel, uzun bir kastır.
Tibianın dış kondilinden ve fibulanın üst ucundan başlar. Kirişi medial ve
plantar iki kola ayrılır. Medial olanı os tarsale I ‘de, plantar olanı da os tarsale
IV’te sonlanır. Fascia cruris ve deri ile örtülüdür.
Musculus Extensor Digitorum Lateralis: Karnivorlarda m. extensor
digitorumun kirişi ile birleşerek beşinci parmakta sona erer. Malleolus
lateralisin arkasındaki bir oluktan m. peroneus brevisin kirişi ile birlikte geçer.
Kasın kirişi bu oluk içinde vagina tendinis musculi extensoris digitorum
lateralis denilen bir kılıfla sarılmış olarak bulunur.
Musculus Peroneus (fibularis) Brevis: Sadece Karnivorlarda vardır. Küçük
bir kastır. Fibulanın dış yüzünün alt 2/3’ünden başlar. İnce bir kirişle
metatarsus V’in üst kısmına yapışır. Kirişi tarsus düzeyinde m. peroneus
longus’un kirişi tarafından çaprazlaşır. Çaprazlaşma düzeyinde m. peroneus
brevis’in kirişi altında bursa subtendinea m. peronei brevis bulunur.
Musculus peroneus (fibularis) brevis articulatio pedis’in fleksorudur. N.
Peroneus süperficialis tarafından innerve edilir (Dursun, 1998).
1.1.4. Tibianın Arka Tarafındaki Kaslar
Plantar tarafındaki kaslar yüzeyel ve derin iki gurup oluşturur. Yüzeyel
bölümü m. triceps surae (m. gastrocnemius + m. soleus) ve m. fleksor
digitorum süperficialis; derin gurubu ise m. popliteus ve m. fleksor digitorum
profundus oluşturur.
Musculus Triceps Surae: Musculus gastrocnemius ve m. soleus birlikte, m.
triceps surae olarak tanımlanmaktadır. M. gastrocnemius bacağın arka
7
tarafında yer alan kalın bir kastır. Caput laterale ve caput mediale diye iki
başı vardır. Femurun alt ucunun arka iki yanından başlar iki caputun kirişi
tibianın ortası düzeyinde birbiri ile birleşerek tek bir tendo oluşturur. Bu tendo
m. soleusun kirişi ile birlikte tendo calcaneus communis’i şekillendirir ve tuber
calcanei’ye yapışarak sonlanır. Tendo calcaneus communis’in oluşumuna m.
biceps femorisin, m. semitendinosus ve m. fleksor digitorum süperficialis’in
aponörotik uzantıları da katılır.
Musculus gastrocnemius ayak ekleminin ekstensoru, articulatio
femorotibialis’in ise fleksoru olarak çalışır. N. Tibialis tarafından innerve edilir.
Musculus soleus köpekte yoktur.
Musculus Flexor Digitorum Superficialis: Musculus gastrocnemiusun iki
başçığı arasında ve derinde bulunur tuberositas supracondylaristen başlar.
Tuber calcanei üzerinde bir başlık şekillendirerek aşağı iner. Kas kirişi ile
tuber calcanei arasında bursa calcanei m. flexor digitorum superficialis
bulunur. Ayrıca kasın kirişi tarsus düzeyinde, vagina tendinis m. flexoris
digitorium superficialis denilen bir kılıfla sarılmıştır.
Musculus flexor digitorum superficialis articulatio femorotibialis’i ve
articulatio interphalangea proksimalis’i büker. N. tibialis tarfından innerve
edilir.
Musculus Popliteus: Tibianın arkasında ve derinde yer alan bir kastır.
Femurun dış kondülünün yanından başlar tibianın arka yüzündeki linea m.
poplitei’de sonlanır. Popliteal damarları örter.
Musculus popliteus bacağın içe rotasyonunu sağlar. Aynı zamanda
articulatio femorotibialisin fleksorudur. N. tibialis tarafından innerve edilir.
8
Musculus Flexor Digitorum Profundus: Tibianın arkasında yer alan uzun
bir kastır. M. flexsor digitorum longua, m. tibialis caudalis ve m. flexor hallucis
longus’tan oluşur. Kirişi, m. flexor digitorum superficialis’in kirişinin altında
aşağı iner ve phalanx distalisin facies fleksoriasında sonlanır. Kasın kirişi
vagina tendinis m. flexoris digitorum profindi denilen bir kılıfla sarılmıştır.
Musculus Flexor Digitorum Longus: Tibianın arka ve iç tarafında yer alır.
Tibianın arka yüzünün iç tarafından başlangıç alır. Kirişi tarsusun iç yüzünde
yer alan kendine özgü bir oluktan geçer. Kasın kirişi vagina tendinis m.
flexoris digitorum longi denilen bir kılıfla sarılmıştır. Metatarsusun üst
yarımında m. tibialis caudalis ve m. flexor hallucis longus tendolarıyla birleşir.
Bu kirişlerin birleşimi, dolayısıyla m. flexor digitorum profundusun kirişini
oluşturur ki bu kiriş Karnivorlarda dört veya beş tendo halinde ikinci, üçüncü,
dördüncü ve beşinci parmakların phalanx distalisine yapışır.
Musculus flexor digitorum profundus parmakların flexorudur. N. tibialis
tarafından innerve edilir.
Musculus Tibialis Caudalis: Tibianın arka yüzünün derinliğinde yer alır.
Karnivorlarda ince bir kastır. Tibianın dış kondülünün yanından karnivorlarda
aynı zamanda caput fibuladan başlar. .
Musculus tibialis caudalis parmakların flexorudur. Karnivorlarda ise
ayağın extensorudur. Nervus tibialis tarafından innerve edilir.
Musculus Flexor Hallucis Longus: Tibianın arka ve dış yanında yer alır.
Tibianın dış kondülünden ve tibianın üst ucundan, genellikle m. tibialis
caudalis ile birlikte çıkar. Musculus flexor hallucis longus parmakların fleksoru
olarak işlev yapar. Nervus tibialis tarafından innerve edilir.
Fascia Cruris: Crus’u çepeçevre saran sert ve sağlam bir kastır. Crus’tan
metatarsusa kadar uzanır. Yüzeysel ve derin iki yapraktan ibarettir. Yüzeysel
9
olanı fascia femoralisin devamıdır. Crus’un ortası yakınında derin yaprakla
birleşerek sonlanır. Derin yaprak regio popliteadan başlar. M.
gastrocnemius’u örter. Patellanın bağlarıyla birleşerek sona erer. Fascia
cruris aşağı doğru iner ve fascia dorsalis pedis adını alır (Dursun, 1998).
1.1.5. Tibia ve Fibula’nın Vaskularizasyonu
Arteria tibialis cranialis, a. poplitea’nın iki uç dalından kalın olanıdır.
Başlangıçta m. popliteusun altında bulunur. Daha sonra membrana
interossea cruris’i delerek tibianın ön yüzüne geçer. M. extensor digitorum
longus ile m. tibialis cranialis arasında aşağıya iner. Articulatio tarsi’den
itibaren ayağın ön yüzünde a. dorsalis pedis adıyla devam eder. A.tibialis
cranialis seyri sırasında a. genu distalis medialis ile anastomoz yapan a.
recurrens tibialis cranialis, tibia ve fibulanın besleyici damarları olan a.
nutricia tibia, a. nutricia fibulae’yi verir.
Arteria tibialis caudalis, a. poplitea’nın iki uç dalından ince olanıdır. Seyri
sırasında a.nutricia tibia, a. malleolaris caudalis lateralis ve rete
calcaneum’un oluşumu için rami calcanei’leri verir.
Vena tibialis cranialis ile v. tibialis caudalis birleşerek v. poplitea’yı
oluşturur. V. tibialis cranialis tüm evcil memeli hayvanlarda ayağın dorsal
kesiminin venöz kanını toplayan v. dorsalis pedis’in devamıdır. Vena tibialis
caudalis, v. tibialis cranialis’den çok daha incedir (Dursun, 1998).
1.1.6. Tibia’nın İnnervasyonu 1.1.6.1. Nervus Tibialis: Nervus ishciadicus’un iki uç dalından kalın olanıdır.
Crus’un plantarında, a. tibialis caudalis ile birlikte parmakların derin fleksor
kasları arasında, biraz daha aşağıda da tendo calcaneus communis ile m.
fleksor hallucis longus arasında seyreder. Tuber calcanei’nin medial yüzü
10
üzerinde uç dalları olan n. plantaris medialis ve n. plantaris lateralis’e ayrılır.
N.tibialis’in dalları:
Rami musculares: Genel olarak iki, üç dal olup yelpaze tarzında m. biceps
femorisin arka kesimi ile m. semitendinosus ve semimembranosus’da dağılır.
Nervus cutaneus surae caudalis: Nervus tibialis’ten facies poplitea
düzeyine çıkan bir daldır. Crus, tarsus ve metatarsus bölgelerinin plantar
kesimlerinin derisinde dağılır.
Rami cutanei: Tarsus bölgesinin medial kesiminin derisine dağılan dal ya da
dallardır.
Nervus tibialis’in iki uç dalı vardır. Bunlar n. plantaris medialis ve n.
plantaris lateralis’tir.
Nervus plantaris medialis: Nervus tibialis’in iki son dalından biridir. N.
plantaris lateralise nazaran daha kalındır. A. plantaris medialis ile birlikte
seyreder.
Nervus plantaris lateralis: Nervus tibialis’in iki son kolundan biridir. A.
plantaris lateralis ile birlikte seyreder.
1.1.6.2. Nervus Peroneus (Fibularis) Communis: Nervus tibialis’ten daha
ince olan daldır. Musculus biceps femoris’in altında n. cutaneus surae
caudalis ve n. tibialis ile birlikte seyreder. M. extensor digitorum lateralisin
origosu düzeyinde n. peroneus (fibularis) superficialis ve n. Peroneus
(fibularis) profundusa ayrılır.
Nervus peroneus (fibularis) superficialis: Başlangıçta m. extensor digitorum
longus ile m. extensor digitorum lateralis arasında seyreder. Metatarsusun
üst ucu düzeyinde Karnivorlarda n. digitalis dorsalis communis II-III-IV olmak
11
üzere üç dala ayrılarak sonlanır. n. peroneus (fibularis) superficialis diz
ekleminin ve metatarsusun dorsolaterali ile parmakların dorsal kesiminin
derisini innerve eder.
Nervus peroneus (fibularis) profundus: Tibianın ön yüzü lateralinde a. tibialis
cranialis ile birlikte seyreder. Karnivorlarda n. metatarseus dorsalis II-III-IV
olmak üzere üç dala ayrılır (Dursun, 1998).
1.2. Tibia Kırıklarının Sınıflandırılması ve Sağaltım Seçenekleri Tibia kırıkları çok değişik formda görülebilir ve bunların sağaltımında farklı
yöntemlerden söz edilebilir (Brinker ve ark. 1984).
1.2.1. Proksimal Tibia Kırıkları 1.2.1.1. Tuberositas Tibia’nın Avülzyon Kırıkları Çoğunlukla genç hayvanlarda (10 aylıktan küçük) görülür ve insidensi
düşüktür. Genç hayvanlarda büyüme sırasında tuberositas tibia ayrık
haldedir. Hayvan kemiksel gelişimini tamamladıktan sonra kemiksel bağlantı
gerçekleşir (Unger ve ark. 1990; Olmstead 1995; Aslanbey 1996; Piermattei
ve Flo, 1997; Pope 1998).
Konservatif sağaltım: Klinik olarak avulse olan tuberositas tibia,
palpasyonda proksimale disloke olarak hissedilir. Patella sulcus
trochlearis’de normalden daha dorsalde bulunur. Ayrılmış olan tuberositas
tibia’yı orijinal pozisyonuna getirmek ve musculus quadriceps femoris’in
çekme gücünü yenmek için diz eklemi ekstensiyon pozisyonuna getirilerek
bandaj uygulanır. Erken redüksiyon ve rijit fiksasyon başarılı bir sağaltım için
önemlidir (Unger ve ark. 1990; Olmstead 1995; Piermattei ve Flo; 1997).
12
Operatif sağaltım: Patella, lig. patella ve tub. tibia’nın medial veya
lateralinden parapatellar longitudinal bir ensizyon yapılır (Unger ve ark. 1990;
Pardo 1994; Sağlam ve Kaya 2004).
Diz eklemi ekstensiyona getirilip, bir kanca veya benzer bir aletle tuberositas
tibianın yukarısındaki ligament tutulur ve tüberkül nazikçe orijinal
pozisyonuna çekilir. Bu gerdirme işlemi musculus quadriceps femoris’in
spastik kontraksiyonunu yenmek için gereklidir. Daha sonra tub. tibia uygun
metodlardan biriyle sabitlenir. Metotlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
1. Non-absorbable dikiş materyali ile kemik-ligament dikişi uygulaması
2. İki kirschner teli kullanarak
3. İki adet paslanmaz çelik tel dikiş atarak
4. Kansellöz kemik vidası ve pin kullanarak
5. Germe bandı kullanarak
Bunlar arasından önerilen teknikler ise kemik ligament dikişi ve germe
bandı uygulamasıdır (Candaş ve ark.1988; Boane ve Johnson 1990;
Aslanbey 1996; Brinker ve ark. 1997; Conzemius ve Swainson, 1999).
Post-operatif bakım: Bu dönemde, ilk iki hafta genellikle ek destek (thomas
splint) gereklidir. Ayrıca iki üç hafta süresince egzersiz kısıtlamasına
gidilmelidir (Kaya, 2005 )
1.2.1.2. Proksimal Büyüme Plağını İçeren (Physeal) Tibia Kırıkları (Salter-Harris Kırıkları) : İmmatür hayvanlarda görülür. Bu hayvanlarda
kemikler genu eklemini destekleyen ligamentlerden daha zayıftır. Salter-
Harris tip 1 ve 2 kırıkları en fazla görülen kırıklardır. Genellikle tüm epifizi
içerir ve dislokasyon caudo-lateral yönde eğimli olup tibia gövdesine dayanır.
Ligamentlerin zedelenmesi (lig. collaterale lat.) bu lezyona eşlik eder. Eğer
kırık redükte edilmez ise eklem fonksiyonları etkilenir (Piermattei ve Flo,
1997).
13
Konservatif sağaltım: Deplasman göstermeyen ya da redüksiyon
gerektirmeyen hafif deplasmanlı kırıklarda immobilizasyon amacıyla üç hafta
süreyle thomas splint uygulanır. Splint bacağın ayakta durma pozisyonundaki
açılarda uygulanır. Splintin ıslanması ve gevşemesi önlenmelidir. Aksi
takdirde iyileşme gecikir ya da kusurlu kaynama oluşur (Candaş ve ark.1988;
Kaya 2005; Olmstead 1995; Butterworth 1998 ).
Operatif sağaltım: Birçok olguda operatif yaklaşım gereklidir. Proksimal
tibia’nın cranio-medial yönü boyunca longitudinal bir deri ensizyonu yapılır.
Bazı durumlarda ensizyon cranio-lateralden de yapılabilir. Genu ekleminin
fleksiyonu kırığın reduksiyon ve fiksasyonu için gerekli olan bölgesel açıklığı
sağlar (Schrader, 1994; Piermattei ve Flo, 1997; Pope 1998; May 1998; Kaya
ve ark. 2004 ).
Fascia ve yumuşak dokuların küt diseksiyon yöntemi ile separasyonunun
ardından yumuşak bir elevasyonla disloke olan epifiz anatomik pozisyonuna
getirilir. Eğer fibula da kırılmış ise lateral yüzeyin restorasyonunda fibulanın
redüksiyonu da gerekli olmaktadır. Fiksasyonda aşağıdaki yöntemler
uygulanabilir (Piermattei ve Flo, 1997).
1. Epifizden distal tibiaya doğru bir ya da birden fazla pinin çapraz olarak
uygulanması
2. Kansellöz vida uygulaması (bu metot kemiksel gelişimini tamamlamış
ergin hayvanlarda endikedir).
3. Bir ya da daha fazla kansellöz kemik vidasının transversal doğrultuda
uygulanması (bu impact –dişlenmiş- kırıklarda endikedir).
4. Buttres plağı uygulamaları.
Post-operatif bakım: Bölgenin kapatılmasını takiben eksternal
immobilizasyon endike olur ve iyileşme süresince aktivite kısıtlaması
14
uygulanır (Candaş ve ark.1988; Egger 1993; Olmstead 1995; Butterworth
1998; Conzemius ve Swainson 1999).
1.2.1.3 Proksimal Uç Kırıkları: Bunlar genellikle proksimal fragmentin
kısa olduğu transversal veya oblik kırıklardır. Eğer proksimal uç disloke
olursa genellikle yönü distale doğrudur (Piermattei ve Flo,1997; Pope 1998).
Proksimal metafiz veya diyafiz kırıkları genellikle oblik ve parçalıdır ve çok
sayıda küçük fragment içerir (Brinker ve ark. 1984).
Konservatif sağaltım: Kapalı redüksiyon sonrası thomas splint uygulaması
yapılabilir (Piermattei ve Flo; 1997).
Operatif sağaltım: Genellikle açık redüksiyon endikedir. Böyle durumlarda
İM pin, Rush pini, kemik plağı (T plak) veya kansellöz kemik vidası
uygulanabilir. Eğer fibulanın proksimal ucu kırılmış ve ayrılmış ise lig.
collaterale laterale buraya yapıştığından tekrar anatomik pozisyonuna
getirilmesi gerekmektedir (Piermattei ve Flo; 1997).
Post-operatif bakım: Bölgenin kapatılmasını takiben eksternal
immobilizasyon endike olur ve iyileşme süresince aktivite kısıtlaması
uygulanır (Candaş ve ark.1988; Unger ve ark. 1990; Schrader 1994;
Olmstead 1995; Conzemius ve Swainson 1999; Sağlam ve Kaya 2004 ).
1.2.2. Diyafizer Tibia Kırıkları
Tibia diyafizer kırıklarının ideal redüksiyonu ve fiksasyonu sağlanır ise fibula
diafizer kırıklarına yönelik operatif müdahaleye gerek yoktur. Tibia kemiğinin
çevresinin çok az yumuşak dokuyla sarılmasından dolayı açık tibia
kırıklarının insidensi, diğer uzun kemiklerin açık kırıklarına oranla daha
fazladır. Tibia kırıklarının yeterli fiksasyonu sağlanır ise kaynamaları diğer
uzun kemiklerin kaynama süresini geçmez ve kaynama gecikmesi ile
15
kaynamama olgusunun gelişme olasılığı azdır. Proksimal ve distal metafiz
bölge kırıkları da diyafizer kırıklar içinde değerlendilebilir Fibula kırıkları da
daima oluşabilir. Proksimal fibula ya da lateral malleusu içermeyen fibula
kırıklarının onarımı endike değildir (Brinker ve ark. 1984; Boane ve Johnson
1990; Denny 1993; Egger 1993; Olmstead 1995; Aslanbey 1996; Brinker ve
ark. 1997; Pope,1998).
Konservatif sağaltım: Yaş ağaç kırıkları, bazı stabil kırıklar ve çok genç
hayvanlardaki kırıklar thomas splint, destekli bandaj veya her ikisi de
kullanılarak sağaltılabilir (Piermattei ve Flo;1997).
Operatif sağaltım: Tibia diafizer kırıkları için crista tibialise paralel olan
longitudinal cranio-medial bir ensizyon gerekmektedir. Bu ensizyon hattının
altından n. ve v. saphenous medialis açığa çıkarılır. Dikkatli diseksiyon
yapılarak tibianın orta 1/3’ünden oblik olarak geçen n. ve v. saphenous’un
zarar görmesi önlenir. Rijit internal fiksasyon sağlayan yöntemlerin
uygulanmasının birçok avantajı vardır ki; bunlardan birisi de iyileşme
sürecinde genu ve tarsal eklemin immobilize edilmesine gerek
duyulmamasıdır (Brinker ve ark. 1984; Boane ve Johnson 1990; Denny 1993;
Egger 1993; Olmstead 1995; Brinker ve ark. 1997).
İntrameduller Pin Uygulaması: Tibial kırıklarda İM pin uygulamasının en
önemli kusuru bu teknikte kırık hattında rotasyonun önüne geçilememesidir.
Bu teknikle, tibianın transversal, kısa oblik ve az sayıda parça içeren
kommunitif kırıkları sağaltılabilir (Brinker ve ark. 1984; Denny 1993; Egger
1993; Olmstead 1995).
Pin tibianın proksimal ucundan uygulanmalıdır. Eğer kapalı redüksiyon
yapılabilme şansı varsa, az bir manüplasyon ve yumuşak doku travması
oluşumuyla kapalı pin tekniği denenebilir. Aksi takdirde açık redüksiyon
endikedir (Boane ve Johnson 1990; Fossum 1997; Piermattei ve Flo. 1997).
16
Fiksasyon yapılırken diz eklemini fleksiyonda tutarak pin patellar
ligamentin medial sınırından uygulanmalıdır. İnsertion noktası tuberositas
tibianın caudaline doğru belirlenirse IM pinin medüller kanal dışında kalan
ucu ekstremitenin ve genu ekleminin tam olarak ektensiyona getirilmesine
engel olur (Schrader 1994; Piermattei ve Flo,1997; Sağlam ve Kaya 2004).
İntra Meduller Pin ve Yarım Kirschner Splint: Stabil olmayan kırıklarda IM
pin ile birlikte Kirschner splint uygulanarak rotasyonel güçlere karşı direnç
sağlanmış olur. Splint bacağın medial yüzünden uygulanır. Her segmente en
az bir pin gelecek ve her iki korteksten geçecek şekilde uygulanır ve
klemplerle 35-45º ‘lik açıyla birbirine bağlanırlar. Primer kallus oluşumundan
sonra splint (yaklaşık 3 hafta) ve klinik kaynamayı takiben de İM pin çıkarılır
(Brinker ve ark.1984; Denny 1993; Olmstead 1995; Butterworth 1998;
Conzemius ve Swainson 1999).
İntra Meduller Pin ve Serklaj veya Kemik Vidası: Genelde oblik, spiral ya
da kelebek kırıklarında tercih edilirler. Medial yaklaşımı takiben açılan kırık
bölgesi kemik tutan forcepslerle redükte edildikten sonra İM pin uygulanır. Bu
uygulamayı takiben spiral veya oblik kırıklarda kırık hattı boyunca veya
parçalı kelebek kırıklarında fragmanın tibia gövdesine tespitinde, 2-3 tam ya
da hemiserkilaj uygulaması veya interfragmanter kompresyon prensibiyle
kortikal kemik vidası uygulaması genellikle büyük ırk köpeklerde tercih edilen
yöntemlerdir. Klinik kaynamayı takiben pin çıkarılırken serklaj ve vidalar
yerinde bırakılır (Brinker ve ark. 1984; Denny 1993; Piermattei 1993;
Piermattei ve Flo, 1997).
Eksternal Fiksatör: Tibianın tüm şaft kırıkları yanında, gecikmiş kaynama,
kaynamama ve korrektif osteotomilerde kullanılabilir. Splint bacağın medial
yüzüne uygulanır. Böylece yürümeyi engellemediği gibi etrafa da takılmaz.
Eğer mümkünse pinler aynı düzlemde uygulanarak ortak bir bağlayıcı rod ile
sabitlenmelidir (Piermattei 1993; Fox ve ark.1995; Kaya ve ark. 2004).
17
Bu splint uygulaması pratikte; gecikmiş, enfekte ve parçalı kırıkları da
kapsayan tüm tibial diyafizer kırıklarında kullanılabilir. Fiksatörler tibia’ya her
yönden uygulanabilir çünkü kemiğin hem medial hem lateral yüzü kullanıma
açıktır. Tip I splintleri bacağın medial yüzüne yerleştirilir. Bu pozisyonda
çarpılma, takılma ya da yürümeye engel olması söz konusu olmaz.
Fiksasyon pinlerinin aynı düzlemde yer aldığı ve tek bir bağlantı barının
kullanıldığı Tip I-A tek düzlemli splintler; kemikle fiksatör arasında yük
paylaşımı olan basit, parçalı kırıklarda ve iskelet yapısı olgunlaşmamış
hastaların çoğu kırıklarında kullanılabilir (Piermattei ve Flo, 1997; May 1998).
Tip II-A ve I-B, bilateral tek düzlemli splintler yük paylaşımı olabilen
redükte edilemeyen kompleks kırıklarda endikedir. Tip I-B iki düzlemli ve tip
III bilateral iki düzlemli splintler distal ya da proksimal segmentin çok kısa
olduğu durumlarda kullanılır (Piermattei ve Flo; 1997).
Şekil 1.3. Kirschner-Ehmer eksternal fiksatör tiplerinin tibia kırıklarında uygulanışı (Gemmill ve ark.
2004)
18
Tibia kırıklarında eksternal fiksatör kullanımının en önemli avantajı; splintin
kapalı ya da sınırlandırılmış açık girişimin redükte edilerek biyolojik
osteosentezin teşvik edilmesidir. Kurus bölgesini çevreleyen kas dokusunun
az olması, kapalı redüksiyonun humerus ya da femura göre çok daha kolay
tatbik edilmesine olanak verir. Kapalı redüksiyonda her tip fiksatör kullanılsa
da tip II splintin özel uygulama durumu vardır. İlk olarak proksimal ve distal
fiksasyon pinleri kemiğe 90°açıyla yerleştirilecek olursa bunlar frontal
düzlemde redüksiyona görsel rehber olur ve paralelliklerini korudukları
sürece bu düzlemde açısal deformasyonu azaltır. Buna ek olarak
gerektiğinde redüksiyonda kırık hattın distraksiyonuna destek elemanı olarak
kullanılabilir. Eğer redüksiyonu kapalı gerçekleştirilen zorlukla karşı karşıya
kalınırsa sınırlı açık girişim tibianın direk gözlemlenerek redüksiyonuna
olanak sağlar. Fakat kırık bölgesinde yapılan hasarın minimumda tutulması
kırık segmentlerinin vaskülarizasyonunun korunması anlamına gelir (Lipowitz
ve ark. 1993; Kaya ve ark.2004).
Açık girişim, minimal yumuşak doku travması ile yerleştirilebilen
Kirschner telleri ya da lag vidaları gibi yardımcı fiksasyon elemanlarının
kullanımını mümkün kılar.
Eksternal fiksatör, segmentlerinin kontamine sahayla direk temas
olmadan ya da metalik fiksasyon materyalleri yerleştirilmeden redüksiyonu
gerçekleştirebildiğinden açık kırıklarda eksternal fiksatör kullanımı
mümkündür. Diğer yandan bu tür bir uygulama için çok az bir gerekçe
bulunsa da eksternal fiksatör diğer ek fiksatör elemanlarıyla (serklaj teli, lag
vidası, intra medullar pin ) kombine kullanıma da açıktır.
Tibia üzerindeki fiksatörün fonksiyon üzerine olumsuz etkileri yoktur.
Sonuçta en iyi görünen, kırık için en uygun fiksatörün kullanılmasıdır (Roe
1998; Conzemius 1999).
19
Kemik Plakları: Kemik plakları multiple ve kompleks karakterdeki kırıklarda
ve de büyük ırk olup uysal olmayan hayvanlarda ilk tercih edilen fiksasyon
materyalidir. Genellikle kemiklerin medial yüzlerine uygulanırlar. Ayrıca kırık
hattına kompresyon uygulama gibi avantajları da vardır. Kırık
dökümantasyonlarının değerlendirilmesi açıkça göstermiştir ki, en başarılı
klinik sonuçların internal fiksasyon metodu olarak plak uygulaması
sonrasında alındığı belirlenmiştir. Plaklar parçalı ve korrektif osteotomileri de
kapsayan çoğu tibial gövde kırıklarında kullanılabilir (Piermattei 1983;
Piermattei ve Flo, 1997; Butterworth 1998; Kaya 2003).
Kemik plakları ve eksternal fiksasyon arasında yapılacak seçim birçok
açıdan yalnızca cerrahın bireysel tercihine bağlıdır. Plaklar genellikle kemiğin
medial ya da craniomedial yüzeyine yerleştirilir. Plağın medial korteks
eğimine tam uyum sağlaması için şekillendirme işlemi çok önemlidir. Plağın
kemik kontürüne göre bükülmediği durumlarda, tibia ve bacağın distal
kısmının belirgin deformitesi ile sonuçlanır. Çoğunlukla plağın distal ucu
bükülme eğilimindedir. Maliyetinin intrameduller pinlere göre daha yüksek
olması, daha invaziv bir yaklaşım gerektirmesi, periostun diğer tekniklere
göre daha çok zarar görmesi ve uzaklaştırılması için tekrardan invaziv bir
operasyon gerektirmesi gibi dezavantajlarına rağmen birinci derece kemik
iyileşmesi sağlaması, kırık hattında interfragmental kompresyonun en yüksek
olduğu teknik olması, olguların ilgili ekstremitelerini diğer tekniklere göre
daha kısa sürede kullanmaya başlamaları plak uygulamalarının tercih
edilebilirliğini arttırmaktadır.
1.2.3. Distal Tibia Kırıkları
1.2.3.1. Distal Tibial Epifiz Ayrılması: Genellikle immatür hayvanlarda
rastlanır. Olgunun durumuna göre redüksiyon ve fiksasyon farklılıklar
gösterebilir. Bazen redüksiyon; traksiyon, karşı traksiyon ve manipulayon
yapılarak sağlanabilir. Bunu takiben uygulanacak bandajda tarsal eklem
20
normal ayakta durma açısından biraz daha fazla fleksiyonda bandaja alınır.
Bandaj ayağı alttan tam olarak kapatırken üstten genu eklemini içine alacak
şekilde olmalıdır (Piermattei ve Flo, 1997; Conzemius, Swainson 1999; Kaya
2003).
Bazı durumlarda açık redüksiyon tek seçenektir. Bu durumda
medialden longitudinal bir ensizyon yapılır. Kırığın redüksiyonundan sonra
yumuşak dokular dikilir ve destekli bandaj uygulanır.
Bazı olgularda daha rijit bir fiksasyon endikedir. Medial ve lateral
malleuslardan diagonal olarak uygulanan iki küçük çapraz pinle fiksasyon
sağlanır. Bunu takiben destekli bandaj uygulanır.
Başka bir fiksasyon metodu da İM pin uygulamasıdır. Anterograd ya
da retrograd olarak proksimal uçtan uygulanan çivi distal epifizer bölgeye
kadar yollanır. Distal bölgedeki pin çok kısadır, onun için bandajın yeterli
immobilizasyonu sağlanması gerekmektedir (Egger, 1993., Dixon ve ark.
1994., Sağlam ve Süer, 1996).
Alternatif bir metod olarak trans-talo-tibial çivileme uygulanabilir. Bu
çivilemede dikkat edilecek önemli bir nokta da çivileme sırasında topuk
ekleminin ayakta durma sırasındaki açısında olmasıdır. Fakat bu tekniğin
eklem yüzlerine zarar vereceği unutulmamalıdır. Ayrıca pin çıkarılıncaya
kadar sağlam destekli bir bandaj uygulaması sürdürülmelidir (Candaş ve ark.
1984., Aslanbey, 1996., Piermattei ve Flo; 1997).
Post-operatif bakım: Hangi immobilizasyon tekniği kullanılırsa kullanılsın
kaynama gerçekleşene kadar aktivite kısıtlamasına gidilmelidir. Pinler kallus
geliştikten sonra (yaklaşık 3 hafta) uygulanmış olan İM pin ve çapraz çiviler
çıkarılmalıdır. Klinik kaynama sağlanana kadar eksternal fiksasyon
sürdürülmelidir.
21
1.2.3.2. Medial ve Lateral Malleolus Kırıkları: Malleolusların tek ya da
beraber kırıkları tarso-crural eklemde instabiliteye, bu da subluksasyona veya
dislokasyona neden olur. Tarsal bölgedeki kırıkların sağaltımında dikkat
edilecek iki nokta vardır. Bunlar:
1. tarsal eklemin bütünlüğünün korunması
2. tibia ve tibio-tarsal eklemlerde ağırlık binen yüzeylerin anatomik
konumunda fiksasyonun sağlanması(Piermattei ve Flo, 1997; Pope 1998).
Tarsal eklem fonksiyonel olarak bir düzlemde fleksiyon ve ekstensiyon
hareketi yapan bir menteşeden farksızdır. Bu eklem erkek ve dişi
ilişkisindedir. Dişi kısmı lateral malleolus, tibianın distal artiküler yüzeyi ve
medial malleolus oluştururken; erkek kısmı tibio-tarsal kemiğin trochleasını
oluşturur.
Sağaltım: Malleolusların intraperiosteal ve deplase olmamış olan kırıkları
genellikle koaptasyon splintleri ile fikse edilir. Eğer deplasman varsa bunu
internal fiksasyon yapmaksızın tam anlamıyla sağaltımı mümkün değildir.
Birçok olguda rijit fiksasyon en iyi şekilde kemik vidaları kullanılarak
sağlanır. Vidalar genellikle orta ve büyük ırk köpeklerde kullanılırken, küçük
ırk köpeklerde ve kedilerde Kirschner pinleri tercih edilir. Vida ve pinler yukarı
doğrultuda, her iki korteksi geçecek şekilde uygulanır. Kopan ligamentler
dikiş materyali ile onarılabilir. Operasyondan klinik kaynama süresine kadar
geçen dönemde bandaj uygulaması sürdürülmelidir (Boane ve Johnson,
1990., Olmstead 1995., Brinker ve ark. 1997).
Konuyla ilgili kaynaklar, genellikle köpeklerde tibia kırıkları ve sağaltımı
üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu klinik çalışmada, kedilerde belirlenen tibia
kırıklarının etiyolojisi, Unger-Montavan-Heim skalasına göre sınıflandırılması,
oluşan kırık tipine ve lokalizasyonuna göre uygulanabilecek fikzasyon
yöntemleri ve sağaltım sonuçlarının klinik ve radyolojik olarak
değerlendirilmesi amaçlanmıştır
22
2. GEREÇ VE YÖNTEM 2.1. GEREÇ 2.1.1. Çalışma Materyalini Oluşturan Hayvanlar
Çalışma materyalini; Şubat 2004 – Şubat 2006 tarihleri arasında, Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı, Ortopedi ve
Travmatoloji Bilim Dalı Kliniği’ne getirilen, klinik ve radyografik muayeneleri
sonrasında tibia kırığı tanısı konulan değişik ırk, yaş ve cinsiyete sahip 20
kedi oluşturdu.
2.1.2. Operasyon Seti ve Yardımcı Aletler Çalışmada, rutin yumuşak doku ve ortopedi setleri, ayrıca fikzasyon materyali
olarak da olgunun yaş, vücut ağırlığı ve kırığın tipine göre belirlenen çeşitli
boy ve çaplarda Steinmann ve Kirschner pinleri, plaklar, eksternal fiksatörler,
kortikal ve spongioz vidalar kullanıldı.
2.2. YÖNTEM 2.2.1. Preoperatif Değerlendirme
Yapılan klinik muayenelerde tibia kırığı tanısı konulan tüm hastaların kırık
tipinin belirlenmesi için A/P ve M/L doğrultusunda iki yönlü radyografileri
alındı. Kırıklar Unger-Montovan-Heim kırık değerlendirme skalasına göre
sınıflandırıldı (Şekil 2.1.).
23
Şekil 2.1. Tibia kırıkları için Unger-Montavan-Heim’in değerlendirme skalası (Unger ve ark.,1990)
Uygun pozisyon verilmesi esnasında güçlük yaşanılan bazı hırçın ya
da hareketli olguların radyografileri alınırken intramuskuler (İM) olarak 1-2
mg/kg dozunda uygulanan Xylazine HCl ile sedasyon sağlandı (Alfazyne®,
20 mg/ml, Alfasan).
Kırığın tipi ve yapısı ile ilgili değerlendirmelerden sonra hastanın yaşı
ve vücut ağırlığı göz önünde bulundurularak uygulanacak operasyon tekniği
ve implant belirlendi.
2.2.2. Operasyon Setinin ve Olgunun Operasyon İçin Hazırlanması
Hasta sahiplerine, operasyona alınacak hastaya operasyondan önce 24 saat
süreyle herhangi bir gıda vermemeleri öğütlendi.
Operasyon setleri ve kullanılacak aletler, kuru sterilizatörde 155 °C‘de
30 dk. süreyle sterilize edildi operasyon için hazırlandı.
24
2.2.3. Anestezi Uygulaması ve Operasyon Bölgesinin Temizliği Olguların 2-3 mg/kg dozunda Xylazine HCl ‘nin (Alfazyne®, 20 mg/ml,
Alfasan) IM olarak uygulanmasıyla yapılan premedikasyonu takiben, 10
mg/kg dozunda Ketamin HCl (Alfamine®,100mg/ml, Alfasan) ile genel
anestezisi sağlandı.
Anestezi uygulanmasından sonra tibia bölgesi ortaya çıkacak şekilde
art. genu ve art. tarsi’yi içine alan bölgenin kılları, proksimalde femur’un orta
1/3’ünden distalde metatarsuslara kadar traş edildi. Hastalar uygulanacak
olan tekniğe bağlı olarak sırt üstü ya da tibia’ya medialden yaklaşılabilecek
şekilde lateral pozisyonda yatırıldıktan sonra operasyonları gerçekleştirildi.
Operasyon bölgesinin önce %10 bezalkonyum klorür (Zefiran®, İlsan) daha
sonra da % 10’luk iyot solüsyonuyla (Batticon®, Adeka) dezenfeksiyonu
sağlandı. Bu işlemden sonra bölge steril serviyetlerle sınırlandırıldı ve traş
bölgesinin distalinde kalan kısım daha önce sterilize edilmiş olan steril sargı
bezleri ile sarıldı.
2.2.4. Tibia’ya Medial Yaklaşım
Medial yaklaşımda; proksimalde tuberositas tibia’nın medialinden başlanan
ensizyon, kemik hattının orta çizgisini takip eden bir kavis verilerek korteksin
orta kısmına kadar uzatıldı. Daha sonra caudale doğru kavislendirilen
ensizyon, malleus medialis’te sonlandırıldı. Deri altı bağ doku da aynı hattan
ensize edildi. Bu bölgede seyreden a., v., n. sapheneus’un korunmasına
özen gösterildi. Kemik korteksinin medial yüzü boyunca yapılan fasciae
cruralis ensizyonu ile kemik ortaya çıkarıldı.
2.2.4.1. İntrameduller Pin Uygulaması Anterograd (Normograd) İM pin uygulaması: Hastaya sırt üstü yatar
pozisyon verilip, diz eklemine doğru açıda fleksiyon hareketi yaptırılması
25
avantaj sağlar. Daha sonra tuberositas tibia’nın proksimalinden uygulanan
deri ensizyonunu takiben area intercondylaris medialis’in cranial ucu açığa
çıkarıldı. Tuberositas tibia’nın cranial yüzünden, tibia’nın kondülüs
medialis’ine yakın olacak şekilde proksimal ucundan girildi. Pin girişi fazla
caudalden yapılırsa pin, femoral kondülün hareketine engel teşkil
edeceğinden diz ekleminin tam fleksiyonuna izin vermez.
Şekil 2.2. Tibia’ya normograd pin uygulaması (Piermattei ve Flo, 1997)
Pin, tibia’nın medial hattına doğru yönlendirilip hafifçe mediale ve
caudale doğru açılandırıldı. Medullar kanala girildikten sonra ilerlemede
zorlanma ve sürtünmenin hissedilmesiyle pinin medial kortekse dayanmış
olduğu anlaşıldı. Bu noktada, matkap hareketine son verilip yalnızca itilerek
pinin hafifçe eğilmesi ve medial korteks yüzeyinden kayarak ilerlemesi
sağlandı. Pinin eğilmesi gerektiğinden, kullanılacak pinin çapının normalde
kullanılacak olandan daha ince (medullar kanal çapının %50’si kadar)
seçilmesine özen gösterildi. Eğer pin, eğilmesine olanak vermeyecek kadar
kalın olursa, tibia’nın normal “S” kıvrımını düzleştirerek distal tibia ve topuk
ekleminin valgus angulasyonuna neden olur.
Distal kısma gelindiği zaman, matkaba basınçlı, ileri dönüş hareketleri
yaptırılarak pinin, metafizin trabeküler kısmına oturması sağlandı. Malleus
medialis’in palpasyonu derinliği anlamak için rehber vazifesi gördü.
26
Pin; proksimal kısmından, cranio mediale doğru bükülüp pin kesici ile
kesildi. Pinin kalan kısmı pin çakıcı ve çekiç yardımıyla orijinal yerine
getirilirdi. Bu pinin proksimal ucunun, diz ekleminin hareketini
engellememesini sağlarken çıkarılması için gereken çıkıntıyıda korudu. Pinin
çapı eğilmeye izin verecek ölçüde ince olduğundan pin istenilen derinliğe
ilerletildi.
Retrograd IM pin uygulaması: Bu uygulamada, kırık bölgesine medial
yaklaşımı takiben, kırık uçlarında gerekli düzeltmeler yapıldı. Daha sonra,
medüllar kanala uygun çapta seçilen çivi, kırık ucundan proksimal fragment
içine sokularak ilerletildi. Çivi ucu kemiği delip ekleme yakın yerden dışarı
çıkarılarak deri altında hissedildi. Burada deriye küçük bir ensizyon yapıldı,
çivi dışarı doğru çekildi. Çekilme işlemi; proksimal fragmentin proksimal
kısmında çivinin uzunluğu 1 cm kalana kadar sürdürüldü. Bu aşamada,
fragment uçlarına açılanma pozisyonu verilerek, uygulanan basınç ile
redüksiyon sağlandı. Bu kez, proksimal fragmentin meduller kanalından
geçirilen çivinin dışta kalan ucundan çakılarak distaldeki fragment içine
yerleştirilmesi sağlandı. Kısaca retrograd teknikte; çivi önce üstteki fragment
içine sokuldu, kırığın redüksiyonundan sonra da çivi ters yönde itilerek
distaldeki fragment içine yerleştirildi.
27
2.2.4.2. Kemik Plağı ve Eksternal Fiksatör Uygulamaları
Olgularda, parçalı kırıklarda kırık hattında oluşacak kompresyon güçlerini
önlemek ve nötralizasyonu sağlamak amacıyla kemik plağı ve Tam Kirschner
Ehmer Splint (KES) eksternal fikzatöründen yararlanıldı.
Kemik Plağı Uygulamaları: Kemik plakları tibia kemiğine medial yüzden
uygulandı. Tibia’da şekillenen kırığın ve hayvanın büyüklüğüne göre boyutları
belirlenen mini titanyum plaklar kullanıldı. Kullanılan plaklar 6-8 delikli olarak
belirlendi. Plak uygulaması sonrasında ilgili ekstremite 10 gün süre ile
destekli bandaja alındı. Olgunun ekstremitesini erken kullanımına izin verildi.
Postoperatif dönemde plak uygulaması yapılan olgularda herhangi bir
komplikasyonla karşılaşılmadı. Plaklar radyografik kontrollerde kırık
kaynamasının tamamlandığı belirlendikten sonra (postoperatif 2 ay) bölgeden
operatif girişimle uzaklaştırıldı.
Eksternal Fiksatör Uygulamaları: Altı olguda gözlenen kırık tipinde ise Tam
KES eksternal fiksatör uygulaması yapıldı. Bu operatif teknikte proksimal ve
distal fragmanların her birine en az iki Kirschner pini transversal olarak
yerleştirildikten sonra bunlar perkutan rodlarla tespit edildi. Posteperatif
olarak bandaj uygulaması yapılmadı fakat operasyon yarasında ve pin
diplerinde enfeksiyon gelişimini önlemek için parenteral antibiyotik
uygulamaları yanında antibiyotik sprey preperatlardan yararlanıldı.
Operasyon yarasının dikişleri alındıktan sonra da; pin diplerine bu
preperatlardan gün aşırı koruma amaçlı uygulandı. Kırık iyileşimi
tamamlandıktan sonra eksternal fiksatörün uzaklaştırılması sırasında pin
deliklerine enjektörle girilerek lokal gentamisin uygulaması pinin geçtiği her
düzeyde uygulandı (deri altı ve medüller kanala). Eksternal fikzatörün ve
pinlerin uzaklaştırılmasını takiben ekstremiteye desteksiz yumuşak bandaj 3-
7 gün süre ile uygulandı. Bandaj uzaklaştırılması sonrasında pin kanalarının
kapanıp kapanmadığı ve enfensiyon gelişimi yönünden klinik kontrolleri
yapıldı ve olgu izlemeden çıkarıldı.
28
2.2.5. Postoperatif Uygulamalar Postoperatif olarak tüm olgulara lokal antibiyotik olarak 3-5mg/kg dozunda
rifamycin (Rifocin® 250mg/ml ampul, Aventis Pharma ) subkutan (SC)
uygulandı. Kemiksel gelişimini tamamlamamış olan olgularda parenteral
antibiyotik olarak da 8.75 mg/kg/gün dozunda klavulonik asitle güçlendirilmiş
amoksisilin (Synulox®,40ml enj. flakon, Pfizer) SC, 5 gün süreyle kullanıldı.
Kemiksel gelişimini tamamlamış olgularda ise 5 mg/kg/gün dozunda
enrofloxacin (Baytril-K® %5 enj flakon, Bayer) SC, 5 gün süreyle kullanıldı.
İntramedullar pin uygulaması yapılan olgularda 3 hafta ve plak uygulaması
yapılan olgularda ise 10 gün süreyle, ilgili ekstremite destekli bandaja alındı.
Olguların postoperatif 1. hafta, 2.hafta, 1. ay ve 3. ayda radyolojik
muayeneleri yapıldı.
29
3. BULGULAR
Kedilerin tibia kırıklarında intramedüller pin (İM), serklaj, plak ve eksternal
fiksatör ile yapılan sağaltımlar sonucunda elde edilen bulgular preoperatif ve
postoperatif olmak üzere iki kısımda incelenmiştir.
3.1. Preoperatif Bulgular Bu çalışma kapsamında bulunan kediler ırk yönünden değerlendirildiğinde,
büyük çoğunluğu (10 adet, % 50) melez kediler oluştururken, geriye kalan
olgular sırayla tekir ( n=6 , % 30), van kedisi (n=1, % 5), siyam (n=1, % 5),
iran (n=1, % 5) ve ankara kedisi (n=1, % 5) ‘dir.
Cinsiyet yönünden yapılan değerlendirmede 11 olgunun dişi (% 55) , 9
olgunun ise erkek (% 45), olduğu saptandı.
Anemnez doğrultusunda yapılan etiyolojik değerlendirmede, 18 olguda
görülen tibia kırıklarının şekillenme nedeninin yüksekten düşme, 2 olguda ise
trafik kazası olduğu belirlendi.
Olguların yaşları yönünden yapılan değerlendirmede 20 olgunun 1,5
aylık ile 8 yaş arasında (0rtalama 2,5 yaş ) olduğu belirlendi.
Klinik muayenelerde, olguların tümünde kırığın şekillendiği bölgeye
yapılan manüplasyonda ağrı ve anormal hareketliliğe eşlik eden duruş ve
yürüyüş bozuklukları gözlendi.
Yapılan radyolojik muayeneler sonucunda, Unger-Montovan-Heim’in
tibia kırıkları için belirtilen kırık değerlendirme skalasına göre diyafizer tibia
kırıklarının değerlendirilmesinde olguların 5 tanesinde tip A2 kırığı (% 25), 3
tanesinde tip B1 kırığı (% 15), 2 tanesinde tip A3 kırığı (% 10), 2 tanesinde
tip C1 kırığı (% 10),1 tanesinde tip A1 kırığı (% 5), distal tibia kırıklarının
30
değerlendirilmesinde ise 4 tanesinde tip A1 kırığı (% 20), 3 tanesinde tip A2
kırığı (% 15), gözlendi. Bu klinik çalışmada Şubat 2004 – Şubat 2006 tarihleri
arasında izlenen olgu serisinde proksimal tibia kırıklarına rastlanmamıştır.
3.2. Postoperatif Bulgular
Açık cerrahi redüksiyonun uygulandığı 20 olgunun 8’inde intrameduller pin
(% 45), 6’sında eksternal fiksatör (% 25), 3’ünde intrameduller pin + serklaj
ve 3’ünde de plak (% 15) uygulaması ile fiksasyon yapıldı.
Postoperatif dönemde, operasyonun gerçekleştirildiği ekstremitelere;
intrameduller pin, intrameduller pin + serklaj uygulaması yapılan 11 olguda 3
hafta süre ile ve plak uygulaması yapılan 3 olguda ise 10 gün süre ile destekli
bandaj uygulandı. Tam Kirschner Ehmer Splint (KES) uygulaması yapılan
olgularda ekstremiteye rodları, pin geçiş bölgelerini ve operasyon yarasını
korumak için bir hafta süreli pansuman uygulaması dışında herhangi bir
bandaj uygulaması yapılmadı.
Olgular klinik olarak ekstremitesini kullanabilme ve kullanım sırasında
gözlenebilecek topallıklar yönünden aşağıdaki kriterlere göre sınıflandırıldı:
Mükemmel: Topallık olmadan basabilme,
İyi: Egzersiz sonrası hafif topallık
Orta: Hafif veya orta şiddetli toplallık, fakat ekstremite üzerine tutarlı yükleniş
Zayıf: Aralıklı veya sürekli olarak yüklenmenin olmadığı bir topallık (Fox ve
ark., 2004)
Bandaj uygulaması yapılmayan 6 olguda ise, ensizyon bölgelerine 10
gün süreyle günde iki defa olmak üzere antibiyotikli spreyler uygulanırken,
dikiş hattını korumak için elizabeth yakalığı takıldı.
31
Çizelge 1. Olgulara ait veriler ve sağaltım sonuçları.
Olgu no
Irk Yaş Cinsiyet Etiyoloji Lokalizasyon İmplant Sonuç
1 Mix 2 Dişi Yüksekten düşme
Distal tibia tip A1 kırığı
İntramedullar pin
İyi
2 Tekir 8 ay Erkek Yüksekten düşme
Distal tibia tip A2 kırığı
Eksternal fiksatör
Mükemmel
3 Mix 2 Dişi Trafik kazası
Distal tibia tip A2 kırığı
Eksternal fiksatör
Mükemmel
4 Tekir 2 Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A1 kırığı
Eksternal fiksatör
Mükemmel
5 Tekir 10 ay
Yüksekten düşme
Distal tibia tip A1 kırığı
İntramedullar pin
İyi
6 Tekir 8 Dişi Trafik kazası
Diyafizer tibia tip A2 kırığı
İntramedullar pin
İyi
7 Mix 3,5 Dişi Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip B1 kırığı
İntramedullar pin
İyi
8 Mix 1 Dişi Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip C1 kırığı
Eksternal fiksatör
Mükemmel
9 Mix 8 ay dişi
Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A2 kırığı
Plak Mükemmel
10 Ankara kedisi
10 ay
Dişi Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A2 kırığı
Eksternal fiksatör
Mükemmel
11 Mix 6 ay Dişi Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A2 kırığı
İntramedullar pin + serklaj
Orta
12 İran 7 Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip B1 kırığı
İntramedullar pin +serklaj
İyi
13 Siyam 5 Dişi Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A3 kırığı
İntramedullar pin
Orta
14 Tekir 1,5 ay
Dişi Yüksekten düşme
Distal tibia tip A2 kırığı
Eksternal fiksatör
İyi
15 Mix 1 Erkek Yüksekten düşme
Distal tibia tip A1 kırığı
İntramedullar pin
İyi
16 Tekir 2 Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A2 kırığı
İntramedullar pin
İyi
17 Mix 3 Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip A3 kırığı
İntramedullar pin
İyi
18 Mix 5 Dişi Yüksekten düşme
Distal tibia tip A1 kırığı
Plak Mükemmel
19 Van kedisi
4 Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip C1 kırığı
Plak İyi
20 Mix 6 ay Erkek Yüksekten düşme
Diyafizer tibia tip B1 kırığı
İntramedullar pin + serklaj
Orta
32
Şekil 3.1. Olgu no. 12’nin preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.2. Olgu no. 9’un preoperatif ve postoperatif radyografileri
33
Şekil 3. 3. Olgu no. 19’un preoperatif ve postoperatif radyografileri
Şekil 3.4. Olgu no. 3’ün preoperatif ve postoperatif radyografileri
34
Şekil 3.5. olgu no 3’ün postoperatif 2. ve 4. aydaki radyografileri
35
4. TARTIŞMA Tibia kırıkları küçük hayvanlarda oldukça yaygındır (Piermattei ve Flo, 1997;
Pope, 1998) ve uzun kemik kırıklarının %15.8’ ini tibia kırıklarının oluşturduğu
bildirilmektedir (Pope, 1998). Düzensiz anatomik yapısından dolayı diyafizer
tibia kırıklarına daha fazla rastlanılmaktadır (Pope, 1998). Ayrıca tibia
kemiğinin çevresi oldukça ince bir yumuşak doku katmanı ile sarılı
olduğundan açık kırık oluşumuna predispozisyon oluşturur (Pope, 1998).
Proksimal segment kırıkları yaygın değildir ve tibia kırıklarının yaklaşık
%7’sini oluşturur (Piermattei ve Flo, 1997). İncelenen 20 olgu içerisinde 13
adet diyafizer tibia kırığına rastlandı. Bu çalışmada, tibia kırıklarının %65’ni
diyafizer tibia kırıkları oluşturdu. Fakat incelenen 20 olguda açık kırık
gözlenmedi. Geriye kalan %35’lik kısmını ise distal tibia kırıkları oluşturdu ve
proksimal tibia kırıklarına rastlanmadı.
Tibia kırıklarının yeterli fiksasyonu sağlanır ise kaynamaları diğer uzun
kemiklerin kaynama süresini geçmez ve kaynama gecikmesi ile kaynamama
olgusunun gelişme olasılığı azdır (Brinker ve ark. 1984; Boane ve Johnson
1990; Denny 1993; Egger 1993; Olmstead 1995; Aslanbey 1996; Brinker ve
ark. 1997). Tibial kırklarda İM pin uygulamasının en önemli kusuru bu
teknikte kırık hattında rotasyonun önüne geçilememesidir. Bu teknikle,
tibianın transversal, kısa oblik ve az sayıda parça içeren kommunitif kırıkları
sağaltılabilir (Denny 1993; Egger 1993; Olmstead 1995). Çalışmada 8 olguda
intramedullar pin, 3 olguda da intramedullar pin + serklaj uygulaması yapıldı.
11 olgunun 3 tanesini distal tibia kırığı, 8’inin tanısını ise diyafizer transversal
ve oblik tibia kırıkları oluşturdu. Transversal tip kırıklarda yalnızca
intramedullar pin uygulaması yapılırken, oblik kırıklarda serklajda uygulandı.
Böylece kırık hattının rotasyonunun önüne geçilmeye çalışıldı. Postoperatif
uygulanan destekli bandaj 3 hafta tutularak bölgenin hareketsizliği sağlandı.
İntramedüllar pin uygulanan 11 olguda kırık fragmentlerinin kayması ve kırık
hattında rotasyon gibi komplikasyonlarla karşılaşılmadı.
36
Tibia kırıklarında eksternal fiksatör kullanımının en önemli avantajı; splintin
kapalı ya da sınırlandırılmış açık girişimin redükte edilerek biyolojik
osteosentezin teşvik edilmesidir. Eksternal fiksatör ile, segmentlerinin
kontamine sahayla direk temas olmadan ya da metalik fiksasyon materyalleri
yerleştirilmeden kırığın redüksiyonu gerçekleştirebildiğinden açık kırıklarda
eksternal fiksatör kullanımı mümkündür (Piermattei ve Flo, 1997; May 1998).
Tibia üzerindeki fiksatörün fonksiyon üzerine olumsuz etkileri yoktur.
Sonuçta en iyi görünen, kırık için uygun fiksatörün kullanılmasıdır (Roe
1998; Conzemius 1999).
Olgularda parçalı kırıklarda kırık hattında oluşacak kompresyon
güçlerini önlemek ve nötralizasyonu sağlamak amacıyla Tam Kirschner
Ehmer Splint (KES) eksternal fikzatöründen yararlanıldı. 6 olguda kullanılan
bu fiksasyon yöntemi ile en kısa sürede ekstremitenin fonksiyonel kullanımı
sağlandı. Postoperatif bakım kolaylığı, tibia kemiğine fiksatörün
uygulanmasının rahat olması ve iyileşme sonucunun mükemmel olması
nedeni ile diğer implantlara göre eksternal fiksatör uygulamasının daha
avantajlı olduğu görüldü.
Kemik plakları multiple ve kompleks karakterdeki kırıklarda ilk tercih
edilen fiksasyon materyalidir. Ayrıca kırık hattına kompresyon uygulama gibi
avantajları da vardır. Kırık dökümantasyonlarının değerlendirilmesi açıkça
göstermiştir ki, en başarılı klinik sonuçların internal fiksasyon metodu olarak
plak uygulaması sonrasında alındığı belirlenmiştir. Plaklar parçalı ve korrektif
osteotomileri de kapsayan çoğu tibial gövde kırıklarında kullanılabilir. Kemik
plakları ve eksternal fiksasyon arasında yapılacak seçim bir çok açıdan
yalnızca cerrahın bireysel tercihine bağlıdır (Piermattei 1983; Piermattei ve
Flo, 1997; Butterworth 1998; Kaya 2003)
37
Maliyetinin intrameduller pinlere göre daha yüksek olması daha invaziv
bir yaklaşım gerektirmesi periostun diğer tekniklere göre daha çok zarar
görmesi ve uzaklaştırılması için tekrardan invaziv bir operasyon gerektirmesi
gibi dezavantajlarına rağmen birinci derece kemik iyileşmesi sağlaması, kırık
hattında interfragmental kompresyonun en yüksek olduğu teknik olması,
olguların ilgili ekstremitelerini diğer tekniklere göre daha kısa sürede
kullanmaya başlamaları plak uygulamalarının tercih edilebilirliğini
arttırmaktadır. Üç olguda yapılan mini titanyum plak uygulaması ile 1 olguda
distal, diğerleri diyafizer parçalı tibia kırıklarının sağaltımı yapıldı. On günlük
bandaj süresinden sonra açık bırakılan ekstremitede tam fonksiyonel
iyileşme 2 ay sonra plağın alınmasıyla gerçekleşti. Herhangi bir
komplikasyonla karşılaşılmayan 3 olguda yalnızca plakların intramedüllar
pine göre pahalı oluşu kullanım açısından dezavantaj oluşturdu.
38
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Çalışma sonunda fonksiyonel başarı, 3 olguda orta (olgu no: 11, 13, 20) 10
olguda iyi (olgu no: 1, 5, 6, 7, 12, 14, 15, 16, 17, 19) 7 olguda mükemmel
(olgu no: 2, 3, 4, 8, 9,10, 18) olarak belirlendi. Mükemmel sonucun görüldüğü
7 olgunun 5’ini eksternal fiksatör (olgu no: 2, 3, 4, 8, 10), 2’sini ise plak (olgu
no: 18, 9 ) uygulaması oluşturdu. İyi sonucun görüldüğü 10 olgunun 1’ini
eksternal fiksatör (olgu no: 14 ), 1’ini plak (olgu no: 18), geriye kalan 8‘ini
intrameduller pin (olgu no: 1, 5, 6, 7, 12, 15, 16, 17 ) uygulaması oluşturdu.
Orta sonucun görüldüğü 3 olgunun tamamını intramedüllar pin (olgu no: 11,
13, 20 ) uygulaması oluşturdu.
Sonuç olarak; kırık tipine bağlı uygun bir materyalin seçilmesi
iyileşmede büyük önem kazanmaktadır. Parçalı ve oblik kırıklarda eksternal
fiksatör ve plak uygulanmasının seçimi daha kısa sürede ve başarılı bir kırık
kaynaması sağlamaktadır. Fakat kullanılan implantların maliyetinin yüksek
olması bu sağaltım seçeneklerinin kullanılabilirliğini azaltmaktadır.
İntramedüllar pin uygulaması ise diyafizer transversal tibia kırıklarında
ekonomik olduğu kadar yeterli bir iyileşme de sağlamaktadır. Ayrıca
kullanılan implantların sağlamlığı da redüksiyonu takiben yapılan fiksasyonun
devamlılığı için önemli bir faktördür.
39
ÖZET
Kedilerde Tibia Kırıklarının Etiyoloji, Lokalizasyon ve Sağaltım Sonuçlarının Klinik ve Radyolojik Değerlendirilmesi
Çalışmada kedilerde meydana gelen tibia kırıklarının etiyolojisi araştırılarak,
oluşan kırık tipine ve lokalizasyonuna göre belirlenen fiksasyon yöntemlerinin
klinik ve radyolojik olarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu çalışma; Şubat 2004 – Şubat 2006 tarihleri arasında, Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı, Ortopedi ve
Travmatoloji Bilim Dalı Kliniği’ne getirilen ve klinik ve radyografik muayeneleri
sonrasında tibia kırığı tanısı konulan değişik ırk, yaş, cinsiyet ve vücut
ağırlığına sahip 20 kedide yapıldı.
Açık cerrahi redüksiyonun uygulandığı 20 olgunun 8’inde intrameduller
pin (% 45), 6’sında eksternal fiksatör (% 25), 3’ünde intrameduller pin +
serklaj (% 15 ) ve 3’ünde de plak (% 15) uygulaması ile fiksasyon yapıldı.
Sonuç olarak eksternal fiksatör kullanılarak gerçekleştirilen fiksasyon
olgularının 5’inde mükemmel, 1’inde ise iyi sonuç elde edilirken; plak
uygulamalarının 2’sinde mükemmel, 1’inde ise iyi sonuç elde edildi.
İntrameduller pin ile yapılan fiksasyon sonucunda ise 8 olguda iyi, 3 olguda
orta düzeyde başarı sağlandı.
Anahtar Kelimeler: Kedi, Tibia, Kırık
.
40
SUMMARY
Etiology, Localization, Clinical and Radiological Evaluation of Treatment Results of Tibial Fractures of Cats
In the study, comparison of the results of the success of the most suitable
operation tecniques which are made according to the type of the fracture and
localisation is aimed by searching the etiology of tibia fractures occured in
cats.
This study is conducted on twenty cats in different breed, age, sex and
body weights brough to Ankara Universty, Faculty of Veterinarian, Surgery
Main Departmant, Ortopedics and Travmatology Science Departmant Clinic
and were diagnosed as tibia fracture after the clinic and radiografic
treatments.
The fixation was made with intramedullary pin (%45) aplication in 8,
external fixatör aplication (%25) in 6, intramedullary pin plus seclage (%15)
application in 3 and bone plate (%15) application in 3 of 20 cases in which
open surgical reduction was applied.
All in all, in one of the bone plate applications a good and in two of
them a perfect result were obtained whereas in five of the fixation cases
which were conducted by the external fixatör, a perfect results and in one of
them a good results were obtained. In 8 cases a success at a good degree
and in 3 cases a success at a medium degree were obtained in the result of
the fixation conducted with intramedullary pin.
Key Words: Cat, Tibia, Fracture
41
KAYNAKLAR
ASLANBEY, D. (1996). Veteriner Ortopedi ve Travmatoloji, 3. Baskı. Medisan Yayınevi
Serisi no: 19, Ankara. p.: 35-60
BOANE, E.G., JOHNSON, A.L. (1990). Fractures of the tibial diaphysis in dogs and
cats. J Am Vet Med Assoc 188: 41-45.
BRINKER, W.O., PIERMATTEI, D.L., FLO, G.L. (1997). Fractures of Tibia In: Brinker
W.O, Piermatei, D.L , Flo GL (Eds) , Handbook of Small Animal Orthopedics
and Fracture Repair . WB Saunders , Philadelphia. p.: 528-552
BRINKER, W.O., HOHN, R.P., PREUR, W.D. (1984). Manual of Internal Fixation in
Small Animals 289 , pp Springer- verlag, Berlin. p: 112-124
BUTTERWORTH, S.J. (1998). Tibia and Fibula. In: A Coughlan, A Miller (Eds), Manual
of Small Animal Fracture Repair and Management. Brit Small Anim Vet
Assoc, Hampshire. p: 249-264
CANDAŞ, A., OLCAY, B., GÜRKAN, M., SAĞLAM, M. (1988). Evcil Karnivorların Tibia
Kırıklarında Bazı Osteosentez Teknikleri Üzerine Çalışmalar. Ankara Üniv.
Vet. Fak. Derg., 35: 169-193.
CANDAŞ, A., GÜRKAN, M., SAĞLAM, M. (1985). Bir Kedide İki Taraflı Supramalleolar
Tibia Kırığının Trans-Talo-Tibial Çivileme İle Tedavisi. A.Ü. Vet. Fak. Dergisi.
p.: 484-492
CONZEMIUS, M., SWAINSON, S. (1999). Fracture fixation with screws and bone plates.
Vet Clin North Am Small Anim Pract, 29: 1117-1133.
DENNY, H.R. (1993). A Guide to Canine and Feline Orthopedic Surgery , Third Ed.
Oxfoord Blackwell Scientific Publications. p.: 355-359
DIXON, B.C., TOMLINSON, J.L., WAGNER-MANN, C.C. (1994). Effects of three
intramedullary pinning techniques on proximal pin location and articular
damage in the canine tibia. Vet. Surg. 23:448-455.
DURSUN, N. (1998). Veteriner Anatomi I-II. p.: 59-65
EGGER, E.L. (1993). Tibial fractures. In: Slatter D (Ed), textbook of small Animal
Surgery, W.B.Saunders, Philadelphia U.S.A. p.: 1910-1921
FOSSUM, T.W. (1997). Small Animal Surgery. Mosby, St. Louis. p.: 1120-1128
FOX S.M., BRAY, J.C., GUERİN, S.R., BURBRİDGE, H.M. (1995). antebrachial
deformities in the dog: treatment with external fixation. J Small Anim Pract
36: 315-320
42
GEMMILL, T.J., CAVE, T.A., CLEMENTS, D.N., CLARKE, S.P., BENNETT, D.,
CARMİCHAEL, S., (2004). Treatment of canine and feline diaphyseal radial
and tibial fractures withlow-stiffness external skeletal fixation. 28: 125-130
KAYA, Ü. (2003). Köpeklerde Tibia Kırıklarının Minimal İnvazif Plak Osteosentezi ile
sağaltımı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 50: 19-23.
KAYA, Ü., CANDAŞ, A. (2005). Köpeklerde Femur ve Tibia Kırıklarında Hirschhorn
Kompresyon Plak Uygulamaları ve Yöntemin Klinik ve Radyolojik
Sonuçlarının Değerlendirilmesi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Dergisi.
KAYA, Ü., ÇETİNKAYA, A., ALPER, K.U., BAŞARAN, Z. (2004). Kedi ve Küçük ırk
Köpeklerin Tibia ve Radius-Ulna Kırıklarının Fiksasyonunda Modifiye Link
Ellis Eksternal Fiksatörü Kullanımının Klinik ve Radyolojik Değerlendirilmesi.
Tebliğ Özetleri Kitapçığı, 26-27, IX. Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi, 22-
25 Eylül 2004, Manavgat/Antalya.
LIPOWITZ, A.J., CAYWOOD, D.D., NEWTON, C.D., FINCH, M.E., (1993). Small Animal
Ortopedics Illustrated Surgical Approaches and Procedures. Mosby.
St.Louis. p.: 112-127
MAY, C. (1998). Complex, Open and Pathological Fractures. In: A Coughlan, A Miller
(Eds), Manual of Small Animal Fracture Repair and Management. Brit Small
Anim Vet Assoc, Hampshire. p.: 95-102
OLMSTEAD, M.L. (1995). Small Animal Orthopedics. Firsth ed. Mosby, St. Louis. p.:
199-208.
PALMER, R.H., HULSE, D.A., ARON, D.N. (1993). A proposed fracture patient score
system used to develop fracture treatment plas (abstract). Proc. 20th. Ann
Conf Vet Orthop Soc.
PARDO, A.D., (1994). Relationship of tibial intramedullary pins to canine stifle joint
structures: A comparision of normograde and retrograde insertion. J.AM
Anim. Hosp. Assoc. 30:396-374.
PIERMATTEI, D.L. (1983). Atlas Of Surgical Aproach To The Bones and Joints Of The
Dog and Cat, 3rd ed. Philadelphia, WB Saunders Co.
PIERMATTEI, D.L. (1993). The fracture of tibia, In: DL Piermattei (Ed), An atlas of
surgical approaches to the bones and joints of the dog and cat. 3rd ed. WB
Saunders Company Philadelphia. p.: 138-158
43
PIERMATTEI, D.L., FLO, G.L. (1997). Brinker, Piermattei, and Flo’s Handbook of Small
Animal Orthopedics and Fracture Repair. WB Saunders Company,
Philadelphia. p.: 586-594.
POPE, E.R. (1998). Fixation of Tibial Fractures. In ; Current Techniques In Small
Animal Surgery . In Bojrab (ed.) Williams . Baltimore.p.: 1050-1055
ROE, S. (1998). Biomechanical Basis of Bone Fracture and Fracture Repair. In: A
Coughlan, A Miller (Eds), Manual of Small Animal Fracture Repair and
Management. Brit Small Anim Vet Assoc, Hampshire. p.: 17-34.
SAĞLAM, M., KAYA, U. (2004). Treatment Of Proximal Tibial Fractures By Cross Pın
Fixation in Dogs . Vet . Anim. Sci. 28. 1-7
SAĞLAM, M., SÜER, C. (2006). Köpeklerde Arka Ekstremite Travmatik Lezyonlarının
Dağılımı ve Sağaltımı Üzerine Klinik Çalışmalar. A. Ü. Vet. Fak. Dergisi.
53:1: 15-23
SCHRADER, S.C. (1994). Orthopedic surgery. In: RG Sherding (Ed), The Cat:
Disease and Clinical Management (Second Edition) Vol 2 WB Saunders
Company Philadelphia. p.: 1649-1709.
STANLEY, H.D., PETER, C.G., SUSAN, A.E., NEİL, C.S., (1996). Color Atlas of
Veterinary Anatomy Volume 3 The Dog & Cat Mosby-Wolfe (Barcelona /
Spain ). p.: 75-78
UNGER, M., MONTAVON, P.M., HEIM, U.F.A. (1990). Classification of fractures of the
long bones in the dog and cat: Introduction and clinical application. Vet
Comp Orthop Trauma, 3, 41-50.
44
ÖZGEÇMİŞ I- Bireysel Bilgiler Adı: Alper Soyadı: Nişancı Doğum yeri ve tarihi: Ankara; 25.02.1979 Uyruğu: Türkiye Cumhuriyeti Medeni durumu: Bekar Askerlik durumu: 20.03.2006 tarihine kadar tecilli İletişim adresi ve telefonu: Pınarbaşı mahallesi 13.cadde sağlamlar apartmanı No: 12/11 Sincan / ANKARA Tel: 312 268 38 99 e-posta: [email protected] II- Eğitimi 2004- : Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner Cerrahi Tezsiz Yüksek Lisans Programı 1997–2003: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi 1993–1996: Samsun 19 Mayıs Lisesi 1990–1993: Samsun Gülsüm Sami Kefeli Ortaokulu 1985_1990: Sivas Ülkü İlkokulu Yabancı Dili: İngilizce III- Ünvanları Veteriner Hekim: Haziran 2003