420
1 ANKARA ÜNİVERStTESt BASIN-YAYIN YÜKSEKOKULU YAYINLARI: 7 KİTLE HABERLEŞMESİ TEORİLERİNE GİRİŞ SEÇİLMİŞ PARÇALAR Doç. Dr. UNSAL OSKAY A.Ü. Basın-Yayın Yüksekokulu Haberleşme Teorileri Öğretim Üyesi ÜÇÜNCÜ BASKI f^-*«*»«---*..,. ^ Ü,, "|f. - A \ Ankara, 1985

Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Embed Size (px)

DESCRIPTION

COMMUNICATION

Citation preview

Page 1: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

1

ANKARA ÜNİVERStTESt BASIN-YAYIN YÜKSEKOKULU YAYINLARI: 7

KİTLEHABERLEŞMESİ

TEORİLERİNEGİRİŞ

SEÇİLMİŞ PARÇALAR

Doç. Dr. UNSAL OSKAY

A.Ü. Basın-Yayın YüksekokuluHaberleşme Teorileri Öğretim Üyesi

ÜÇÜNCÜ BASKI f^-*«*»«---*..,. ^

Ü,, "|f. -A

\ Ankara, 1985

Page 2: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 3: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIN - YAYIN YÜKSEKOKULU YAYINLARI i 7

KİTLEHABERLEŞMESİTEORİLERİNE

GİRİŞSEÇİLMİŞ PARÇA

Doç. Dr. UNSAL OS

OSİc

A Ü . İ L L FK Ü T Ü P i l A N ZS\

A.Ü. Basın-Yayın YüksekokuluHaberleşme Teorileri Öğretim Üyesi

ÜÇÜNCÜ BASKI

Ankara, 1985

Page 4: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ı •

A.Ü. SJBJ1. VE BASIN -YAYIN YÜKSEKOKULU BASIMEVt, ANKARA 1985

Page 5: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bana çok şeyler veren

hocam Dr. Yavuz Abadan'ın1 anısına ,

Page 6: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 7: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

İ Ç İ N D E K İ L E R

Sahife

1. Önsöz Prof. Dr. Nermin Abadan VII-X

2. Giriş \ ( ' Unsal Oskay , ; .. XI-XX

. B ö l ü m l : Kitle Haberleşmesi ve Sosyal PsikolojiAçısından Görünümü (1-92J ; t

1. Tutumlar ve Kanaatlar Eugene L. Hartley ' / 3-55Ruth E. Hartley '

'"''•'••>• ' • • • • • • ' . - : v •- •••••••• •• ••.•.-.- C l y d e H a r t . y . İ y ; ? ş , , s \ \ •. .

2. Bilme-Tamma :y\Uyumsuzluğu Teorisi Leon Festinger - 57-70

3. İnanç ikilemi - , - .-:<'., ;ve Çözüm Yolları Robert Abelson 71 -91

B ö 1 ü m II : Haberleşme Süreci ve Etkileri (93-260)

{. Haberleşme Nasıl işler Wilbur Schramm ' 95-134

2. Gazetesiz Kalmak NeDemektir • Bernard Berelson 135-156

3. Söylenti veya «FısıltıGazetesinin» Temel Gordon AllportPsikolojisi Leo Postman 157-183

4. Değişik HaberleşmeAraçlarının Karşılaştır-malı Etkileri Joseph T. Klapper 185-210

Page 8: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

5. Tartışmalı Bir KonudaKanaat Değiştiriminde«Tek Yanîı» SunumaKarşı «İki Yank» Sunu-mun Etkisi • ;

Cari I. HovlandArthur A. LumsdaineFred D. Sheffield

6. Kaynağın Güvenilirliği Cari I. Hovlandve Haberleşmenin Et- Walter Weisskinliği Üzerindeki Etki- : _ . - :

' . ' s i ' •••" ••"' '•.-.

211-234

235 - 259

B ö I ü m I I I : Propaganda (261 - 371j

1. Propagandada Etkinlik: Daniel LernerŞartlar ve Değerlendir- ,

me

2. Japonyaya Karşı Psiko- Alexander H. Leightonlojik Savaşta Psikiyatri Morris E. Oplerve Uygulamalı Antropo-loji \, V : ' ..'. .' •... ./' ;•:."••-''

3. Ulusların StereotipYakıştırmaları

William BuchananHadley Cantril .

4. Psikolojik Savaş Hak- Hans Speierkındaki Düşüncelerin .•*'.- ;

Yeniden Değerlendiril- ,

mesı

KAYNAKLAR

261 - 280

281 - 303

305 - 327

329 - 371

373-375

VI

Page 9: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BİRİNCİ BASIMDAKİ ÖNSÖZ / V

Modern haberleşme örgüt, sistem, araç ve yöntemlerinin gelişmesi,bir bakıma, hızlı bir ekonomik gelişmenin en belirgin göstergesidir.Kitle haberleşme araçları ve onlara bağlı olarak gelişen kamusal veözel kurumlar geleneksel toplumda sözlü yollarla yapılan haberleş-meyi tamamlamakta, onun ötesinde, toplum yapısında devrimci ola-rak nitelendirebileceğimiz sosyal değişmelere yol açmaktadır. Böy-lece, modern haberleşme yöntem ve usulleri çağdaş sınaileşmiş top-lumlarda okul, fabrika gibi sosyal kurumların yanısıra, okuma-yaz-ma, fert başına düşen gelir ve şehirleşme ile birlikte, sosyo-ekono-mik gelişmenin ölçüleri arasında yer almaktadır.

Bundan başka, kitle haberleşme araçlarının denetim yetkisiniegemenliğin aynlmaz bir parçası sayan siyasal teoricilerin sayısıgitgide artmaktadır. Keza, yirminci yüzyılda bellibaşlı, iktidar dar-belerinin başarısı —Malaparte'nin açıkça belirttiği gibi—- haberleş-me araçlarının sür'atle ele geçirilmelerinde saklıdır.

Bütün kitle haberleşmeleri araçları yolu ile, bir yandan, geli-şen ülke_JaaJOannirBiRnçİL^llnıak, o'nlan belirli hedeflere doğruyöneltmek^jrgniliklere girişmelerini sağlamak; öte yandan da tercihedilen siyasal rejime göre, herhangi bir ideolojiyi bir toplumu mey-danâ getiren"çeşitti" Sosyal grupların tümüne kabul ettirmek münfk'uncfurT SosyaT^yapı değişmesi ile badikte kullandıklarında ise,bu etkisi çok daha kesinleşmektedir. " .

Görülüyor ki, siyaset biliminin temel sorunu sayılan iktidannmenşei, devri, denetim ve kullanılışı gibi konular bile «Haberleş-me Teorileri» konusu etraflıca incelenmeksizin kavranılması im-kânsız bir süreç hâline gelmiştir.

Türk sosyal ve siyasî bilimler literatürü, bugüne dek, büyükölçüde sosyal psikoloji, sosyal antropoloji ve sosyolojiden yararla-

Page 10: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bulunan yeni terimleri hoşgörü ve anlayışla karşılamaları gerek-mektedir. , . ' , - . . . •

Akademik hayatının başlangıcındaki ilk eserini zahmetli,ve yorucu bir çalışma ile sunma tercihinde bulunan Unsal ös-kay'ın, bundan sonra, dikkat ve emeğini, hızlı bir sosyal değişmesüreci içinde bulunan Türkiye üzerinde teksif etmesi ve bu alandakendisine özgü çalışmalar yapmasmı temenni ederiz. Bu ümidimi-zin yakında gerçekleşeceği hususundaki kanımız tamdır.

; •' . 0 Ankara, Mart 1969 • /^

Prof. Dr. Nermin Abadan

S. B. F. Siyasal Davranış Kürsüsü ProfesörüB.Y.Y.O. Halkoyu ve Siyaset Sosyolojisi

Dersleri Öğretim Üyesi

Page 11: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

GİRİŞ ' .

Kitle Haberleşme Teorileri ve Kitle Haberleşme Araçları gibikonular çağdaş sosyal bilimlerin en son dallanndandır. İleri Batıülkelerinde reklamcılık alanlarından uluslararası «soğuk» ve «sı-cak» savaş çatışmalarına kadar çeşitli alanlarda kullanım değeriolan bu bilim dalları azgelişmiş- ülkeler için çok daha başka açılar-dan önem taşımaktadırlar. Azgelişmişlerin doyma noktasına varıl-mış ve tüketim güçlüğü çeken bir ekonomileri yoktur; zıt ekono-mik ve siyasal çıkarları örten ideoloji savaşlannda önemli bir yeralacak durumda da değillerdir. Bu bakımdan azgelişmişlerin rek-lâmcılık, ikna ve propaganda konularındaki problemleri, gerek çap-lan itibariyle ve gerekse muhtevaları itibariyle, gelişmiş ve ileriülkelerinkinden çok farklıdır. Ama, azgelişmiş ülkelerin - değişikmuhtevalar için de olsa. bu tekniklerden yararlanmayı öğrenme-lerini gerektiren dramatik bir durumları vardır: çağm güçlükleri-ne karşı koyabilecek sağlam bir sosyal ve ekonomik yapı kurmak;bu süreci başlatacak ve devam ettirecek olan dengeli bir kültüryenileşmesini gerçekleştirmek.

1950'li yıllarda ileri Batı ülkelerinin sosyal bilimcileri yeni ye-ni kurulan ve yeni bağımsızlık kazanmış bulunan çeşitli azgelişmişülkelerin de varlığı yüzünden önem kazanan azgelişmişlik sorunuüzerinde dururlarken, çoğu defa, azgelişmişlerin «azgelişmişliğini»halklannın isteksizliğine, halklannm gelenekçiliğine bağlamıştır.O sıralar yazılmış makale ve kitaplara bakılacak olursa «duyulmuşihtiyaç : felt-need» teriminin ne kadar bol kullanıldığı görülür. İkti-satta ise, «azgelişmişlerin tasarruf yeteneksizliği» problemi işlenir;halkın daha iyi ve daha âdil düzen kurulmasını istemeye hazır ol-duğu; çoğu ülkede asıl bundan korkulduğu; azgelişmişlerin enönemli sorununun tasarruf azlığı değil, mevcut tasarrufun ülke

Page 12: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

içinde kalmasının ve ülke ekonomisi için, endüstriyelleşmeyi öndetutan yararlı bir kalkınma plânına sadık olarak yatırıma dönürül-mesinin güçlüğü —hatta bazı azgelişmiş ama kendilerince «Batıcı»ülkelerdeki imkânsızlığı — görülmek istenmezdi. r

. 196O'lı yıllarda ise ortaya yeni gelişmeler çıkmıştır : 195O'li yıl-larda bağımsızlık kazanan birçok azgelişmiş ülkede, bağımsızlıkmücadelelerini yönettikleri için başlarındaki «şeref hâlesi» ile mil-letlerinin «kurtarıcısı» olan nice siyasîler ve rejimleri halklarınıngözünde itibarsız hâle gelmişler; baskı yollarına sapmak zorundakalmışlar; ve azgelişmiş ülkelerin meselelerinin bağımsızlıkla bir-likte ve kolayca çözümlenebilecek meseleler olmadıkları anlaşıl-mıştır. Bu arada, Batılı sosyal bilimcilerin ve ekonomistlerin iyim-ser «reçeteleri» ise değerlerini yitirmiş; bizzat^Batı ülkelerinin bi-lim çevrelerinde acı eleştirmelere hedef olmuşlardır. Hem de sade-ce azgelişmişleri «hayal kırıklığına uğrattıkları için» değil. Ba-tılı ve ileri ülkelerin kendileri için de ciddi bir sorunun ortaya çık-masına sebep oldukları' için. Örneğin, Daniel Lerner, «yükselenbekleyiş, umut, ve istek yıllan olan 1950'ler sonrası, 196O'lı yıllarınazgelişmiş ülkelerde yığımlaşan umut kırıklığı yıllan» olduğunubelirtmekte ve bu ülkelerdeki siyasal rejimlerin yapabileceklerin-den fazlasının istenilmesine yol açacak kadar halkın istekliliğe sa-hip kılınmasından - bir çeşit-endişe duyduğunu ihsas etmektedir.1

: Azgelişmiş ülkelerdeki değişim ihtiyacı hakkında görüşleriniaçıklayan VVilbur Schramm ise bu ülkeler için gerekli olan «deği-şimsin kendine özgü karakteristikleri olduğunu belirtmektedir.Bunlar; (a) sadece iktisadi alanda değil, sosyal ve kültürel alandada paralel bir değişiklik şeklinde oluşma özelliği; (b) tarihi sü-reç içinde ve kendiliğinden - yavaş oluşan bir değişim değil; veyabunun, yabancı istilâcılann sebeb olacaklan dışardan-güdümlü birdeğişim değil; tarihsel değişimin ölçülü ritminden daha hızlı, zoradayanan değişimden daha banşçı ... çok sayıda insanlann bu sü-rece katılmasını ... bilgi edinerek bu değişim sürecine gönüllü ola-rak yardımcı olmalannı sağlayacak bir değişim olma özelliğidir.2

Diğer yandan azgelişmiş ülkelerdeki yöneticiler - iyi niyetle deyola çıksalar - bazan tutarsız ve başansız bir yenileşme programıizlemekte; bunların başarısız yenileşme - veya bizdeki adıyla «Ba-tılılaşma», «asrileşme» vs., - uygulamalarına bakan bazı siyasi seç-kinler kültür ikileşmesi yaratan bu yol yerine, «yabancı» saydıkları

: ' ' XII ;

Page 13: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

yeni kültür içeriklerinin toptan reddi ile, geleneksel yapının ürü-nü olduğunu' unuttukları ve «millî» diye değerli gördükleri kültü-rün dışa karşı korunmasını (!) savunmaya başlamaktadırlar. Oysa,Bottomore'un dediği gibi, azgelişmişlerin ihtiyacı olan tutum, «top-lum içindeki bilgilern artışım ve doğal ortam üzerindeki etkinlikkurabilme yeteneğinin arttışını» sağlayacak yolların aranmasındanibaret olarak gerekmektedir.3 Oysa, bunun tersi olan tutum; yani,duygusal ve geriye dönük «milliyetçilik» tutumu sadece sağcı dü- .şünceye sahip siyasal seçkinlerde değil, sözde sol - ilerici düşünce-lerle yola çıkan yetersiz siyasal yenilikçilerde de görülmektedir.

• ' ' • " " • . \ • • ' . : •

Sorunu Doğru Anlamak ; • : -

«Halka küsmeye», veya «dış kültürlerden ürkmeye ve dışa ka- <panmaya», veya «başıboş bir kültür ikileşmesine» varan bu gibi ba-şarısız ve hesapsız yenileşme programlan yerine, geçerli ve etkin biryenileşme programı çizilemez mi? Bu konuda umut verici araştır- ':malar ve uygulamalar vardır ve bunlardan örnek alınabilir. Sosyalantropolojist Paul Bohanan sorunu doğru anlamamızda bize ışıktutmaktadır. Bohanan'a göre, toplumun esas görünümü biyolojikanlamdaki «insan» veya «insanlar» değil; daha karmaşık bir yapı.olan «sosyal davranış »tır. Sosyal davranışlar toplumun başlangıcıiçin temel teşkil etmektedirler. Bunlar ise, «en az iki kişi arasında-ki ilişkilerin düzenlenmesini sağlayan ortak bekleyişleri; yani, or-tak kültürü, ortak bilgiyi şart kılarlar.4 Bu bakımdan, toplumlaş-ma süreci sonunda «millet» oluşumunu tamamlamak için bile, «or-tak kültür» e varmak; Sosyal ilişkilerde ifadesini bulan sosyalfonksiyonları ve bunları da belirleyen sosyal yapıyı modernleşmeyimümkün kılacak, engellemeyecek, yaşatacak bir şekilde yeniden—biçimlendirmek gerektiği unutulmamalıdır. Bunun tersi yol iz-leyen ülkelerin bugün karşılaştıkları çıkmazlar — kültür çıkmazıen önce gelenidir — ortadadır. Türkiye için de bu sorun yeni ince-lenen, çok önemli bir sorundur.

Toplum, Foster'in belirttiği gibi, «birlikte yaşamak ve çalış-mak için birbirileri ile olan ilişkilerini ifâde eden kurallara muh-taç» olan insanlardan kuruludur. İnsanlar «kalıplaşmış ilişki dü-zenlemeleri içinde; bir sistem, bir örgütlenme, bir yapı içinde top-lumsallaşırlar».5 Keza bilindiği gibi, her toplum aşamasında ve hertoplumda insanların doğal ortam üzerinde egemen olmalarını sağ-layan teknikler ve iş biçimleri ile toplumun kültürel değerleri,

V ' ' • ' x m ' . : • . •'•. ; ' • .•-" •• ' •• :

Page 14: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

inanç sistemleri arasında, bütünlüğü olan bir sosyal yapı kuracakşekilde işbirliğinin tesisi gerekmektedir. .

Dikkat edilmesi gereken nokta, üretim ilişkilerindeki ve tekni-ğindeki değişmelerle kültürel ve sosyal kurumlardaki değişmelerinbirlikte dengeleşecekleridir. Her üretim düzeyinde, toplumdaki ya-salar, değerler, töre ve gelenekler birbirlerine bağlı dururlar; bağlıdeğişirler. Malinowski ve Radcliff - Brown'm, Raymond Firth'ünyaptıkları saha araştırmaları ile Homans'm teorik çalışmaları gös-termektedir ki, ilkel toplumların kültürel dokusunu kuran din vedinsel törenlerin fonksiyonları bile toplumdaki bireyler ve bi-reylerin «iş»leri arasında bir tutunum [cohesion] sağlamaktır.Toplumsal tutunum, aslında, Homans'a göre «kişiler, ataerkil veyaanaerkil toplum aileleri, klanlar çapındaki üretim faaliyetlerini vedinsel ve siyasal liderlerin görevlerini düzenlemektedir».6 >,

Azgelişmiş ülkelerde yenileşme hareketleri veya programlarıuygulamak isteyen kadroların çoğu defa bilemedikleri veya bilipgörmezlikten geldikleri bu durum yüzünden birçok azgelişmiş ül-kede bugün çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bir yanda küs-kün ve umutsuz aydınlar; bir yanda ise, aydınlarından, yöneticile-rinden ve reformcu düşüncelerden ürken ve gitgide, eski, sosyalyapının savunucusu olan çıkar çevrelerinin sözlerine bağlanan kitle-ler bu yanlış uygulamanın ürünüdürler. ' i ••-'.•';

Sorunu bu şekilde ortaya koyduktan sonra, Kitle Haberleşme-sinden bu konuda ne şekilde yararlanılabileceği üzerinde duralım.

L. W. Pye, azgelişmişlerin kuruluş veya yenileme çalışmaların-da kitle haberleşmesinin görebileceği işleri şöyle özetlemektedir:(a) millî gelişmenin hızı ve yönü hakkında bilgi vermek; bu göreviyerine getirirken kamu görevlilerini ve yöneticileri halk adma de-netlemek, diğer yandan halkı yenileşme ve gelişme alanlarındaki iş-ler için şevklendirmek; (b) siyasal konularda veya iktisadi konu-larda karar-alma ve eyleme - geçmede halka bu süreçlere katılmaolanağı hazırlamak, ve böylece, iki yanlı bir haberleşme süreci ola-rak kullanılması sayesinde halktan yöneticilere-yöneticilerden isehalka haber akışı sağlayarak toplumsal benzeşim, işbirliği ve gö-"üş birliği tesis etmek; (c) halka, yeni bir sosyal yapının kurulma-sını kolaylaştıracak ve Bu yeni düzende hayatını kazanmasını,toplumsal gelişmeye yük olmaktan kurtulmasını sağlayacak yenibecerileri programlı bir şekilde öğretmek veya kazandırmak.7

Page 15: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Max F. Millikan ise azgelişmiş ülkelerin diğer ülkelerin teknik vekültürel varlıklarından yararlanabileceklerini işaret etnlekte, ancak,bu işi başarı ile yürütmek için kitle haberleşmenin kullanılmasıgerektiğini ifade etmektedir. Millikan'a göre, azgelişmişlerin geliş-me ve yenileşmeleri modern teknolojiden yararlanabilecek düzeyeçıkmalarına bağlıdır. Millikan, haberleşmenin bu süreç içindeki ye-rini ise şöyle belirtmektedir:

«Kendi ortamlarını biçimlendirme ve güdümlemede' yeni toplumlar modern teknolojinin o'nlara sunduğu ola>

naklardan yararlanmak istiyorlarsa, bu toplumlarda ya-, : şayanların, kendi hayatlarında yapabilecekleri tercihler

>" konusundaki algılarını radikal bir şekilde değiştirmeleri' gerekir. Bu tercihler konusundaki algı değişikliği için

. ' kendi dolaysız veya kalıtımsal denemelerinin rehberlik et-. mesTioz konusu- olmadığından bütün iş haberlgşmeye

[communications] düşmektedir»8

Yeni tekniklerin topluma yayılması, yeni düşünce ve değerlerinde yaratılmasına bağlıdır. Ayrıca, yeni tekniklerin ve değerlerinyaşamaları, toplumsal yapının yeni bir sosyalizasyon sağlayacakyeteneğe kavuşturulmasına bağlıdır. Bunun için ise, Bohanan'ın be-lirttiği gibi, «toplum içindeki bireylerin sosyalizasyonunun; birey-lerin ortak yaşama tarzına sahip kılınmasının; sosyal ilişkilere[yeni sosyal hayat içinde] diğer bireyler kadar katılmalarının sağ-lanmasına» bağlıdır.9 Kültür davranışlarının toplumdaki çeşitli alt-gruplar içine alt - kültürler şeklinde değil de, toplumun genel ve or-tak kültürü şeklinde girebilmesi için - ki, bir bakıma uluslaşma sü-reci de budur - dar gruplardan çıkarılacak azgelişmiş ülke bireyleri-nin geniş ufuklar içindeki geniş gruplara katılmaları gerekmekte-dir. Zira, H. L. Ross'un tabiriyle, aynı şeyler olan kültür oluşumuile sosyal katılma süreçleri biribirilerini tamamlamaktadırlar.10

Yeni kültüre yönelen çalışmalar kitle haberleşmesi sayesindedaha da hızlanacaktır. Bu arada, P. Bohanan'ın işaret ettiği gibi,«toplumdaki belli siyasal, ekonomik ve sosyal yapıya bağlı olan«armağanlandırma» sisteminde de değişiklik başlayacak» ve toplum-daki kültür yenileşmesi kuvvetli bir desteğe kavuşturulmuş olacak-tır.11

Bu arada iki konudan kısaca söz etmek gerekmektedir. Birin-cisi, kitle haberleşmesi ve kitle haberleşme araçları yeni kültürünyerleşmesinde ve yeni sosyalizasyonda ne yerdedir? ikincisi ise

, ' . • " x v • - • • . ' • • • ••' • -

Page 16: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

kitle haberleşmesinin «standardlaştırma özelliği» azgelişmiş ülkeler için bir tehlike mi, yoksa bir üstünlük mü teşkil etmektedir?Gerçekten, uzun uzadıya ele alınmayı gerektiren bu sorunlar hak-kında, burada, Lerner'in ve Herbert Hyman'ın görüşlerini işaret et-mekle yetinmek zorundayız. •'.. ••"••'.

Lerner, toplumdaki yenileşme sürecini ekonomik, sosyal vekültürel açıdan değerlendirilmesi gereken tek bir süreç olarak elealmakta ve şöyle demektedir :

. . . . Toplum içindeki bireyler ve sosyal gruplar arasm-••'.-..'.;••:. -; X:.- daki nimet ve külfet eşitlenmesine bağlı bulunan kalkın-

ma da, yeni yatırımları sağlayan gelir artışı gibi, yeni* sosyalizasyon sürecini ve kurumlaşmayı sağlayacak olan

A- yeni kitle haberleşmesinin gelişmesine bağlı bulunmak-tadır».'2

Hyman ise, sosyalizasyon aracı olan kitle haberleşmesinin bazıetkilerinin - bu arada, standardlaştırma etkisinin - azgelişmişleriçin farklı bir açıdan ele alınması gerektiğini ileri sürmekte ve şöy-le demektedir: .

-' . «Bir sosyalizasyon aracı olarak kitle haberleşme;' araçları etkindirler ve birçok eleştiricinin çattığı'

• standardlaştırıcüık özellikleri ise, geniş alanlara yayılan-" bir millî davranış benzeşimi yarattığı için yararlıdır...

.• Oysa, toplumdaki ebeveyn, arkadaş çevresi, komşular,''.'.''' • ve öğretmen gibi konvensiyonel sosyalizasyon öğeleri; ' ! hem millî standardlann yaratılmasını sağlayacak güçte/ . : ' . ; değillerdir, hem de çoğu kere bunlar yenileşme ve mo-

fV dernleşmeye karşıt tutumda olabilmektedirler».13

«Olağanüstü bir araç - ama önşartlara bağlı»

Basın ve Yayın Yüksekokulunda, 1967 - 68 öğretim yılı ile,ders olarak ele alınan «Haberleşme Teorileri» nin- bizim için yeniolması açısından - bir başka ilginç yanı daha vardır. Kitle Haber-leşme Teorilerinin diğer ileri Batı ülkelerindeki teorik kuruluş vegelişme döneminin başlangıcında birçok çevrelerde rastlanıldığıgibi, bizde de bazı çevreler Kitle Haberleşme Teorilerini «milletlerigüdümleyecek», «rızalarına rağmen şu veya bu yöne çelebilecek»tehlikeli şeyler olarak ele almakta; bazı çevreler ise sadece ekono-mik şartlara öncelik ve Önem verdikleri için, Haberleşme Teorileri

• • • . ' : " • - . , . • • • . - - . • • - . • x v i • • . •••• ; • - : . • . • - •

Page 17: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

gibi sosyal psikolojiye, sosyal antropolojiye ve sosyolojiye dayananbir bilim dalının veya bilgiler topluluğunun etkisiz kalacağı görü-şünü savunmaktadırlar.

îşin doğrusu, ne birincilerin savunduklarıdır, ne de ikincilerin.Kitle Haberleşme Teorileri ve bu teorileri bilen ellerce kullanıla-cak olan Kitle Haberleşme Araçları toplumda yaratılmak istenilendeğişikliklerin oluşumunda bağımsız bir değişken teşkil edememek^dirler. Wilbur Schram'in ifade ettiği gibi, «kitle haberleşmesi ola-ğanüstü bir araçtır, ama modernleşmeye yararlı ve etkin bir araçolabilmesi bile bazı önşartlara bağlıdır». Bunlar ise, Schramm'agöre; (a) planlı bir sosyal değişim amaçlayan etkin bir devlet vehükümet politikasının varlığı; (b) hükümetlerin, uzun vadeli ola-rak, toplumda neyi değiştirmek istediklerini bilecek durumda ol-malarıdır. Kısacası, «yenileşme ve modernleşme alanlarında kitlehaberleşmesinin ve kitle haberleşme araçlarının ne yönde etki ya-pabilecekleri bile, temelde, siya,sal bir sorun olmaktadır».14 Bir baş-ka sosyal bilimci, Joseph T. Klapper de Kitle Haberleşmesinin Et-kisi üzerindeki görüşlerini açıklarken, kitle haberleşmesinden çokşeyler bekleyenlere veya çok şeyler beklediği için kitle haberleşme-sinden korkanlara. cevap vermekte ve, ekonomik, sosyal ve siyasalfaktörlerin kitle haberleşmesini sadece katkıcı bir faktör olmayaindirgeyebileceklerini, hatta bazan kitlede yenilik yaratmak şöyledursun, kitle haberleşmesini mevcut değerlerin ve sosyal düzeninpekiştirilmesi yönünde etkide bulunmaya bile mecbur edebilcekle-rini belirtmektedir.15

Klapper'in tanınmış eserinde, Siegman (1948), Lazarsfeld veMerton (1948), ve Seldes (1950) araştırmaları ile Klapper (1948)araştırmalarının sonuçlarına bakılarak yapılan bir başka ilginç yo-ruma göre ise, «hür teşebbüs» e dayanan toplumsal yapılarda kitlehaberleşme araçlarının en belirgin özellikleri başat kültürel değer-lerin ve yapının korunmasını ve pekiştirilmesini sağlamakta olma-larıdır.1* •'•«..

Ithiel de Sola Pool da, daha sakin bir ifade ile, aynı görüşüpaylaşmakta, ve «kitle haberleşme araçlarındaki komünikasyonuyaşatabilecek etkin bir siyasal örgütlenme olmadıkça kitle haber-leşme araçları istenen işleri ve eylemleri yaratamazlar» demekte-dir."İki-Aşamalı Akış ve Azgelişmişler '

Bir başka sorun ise, hele azgelişmişler açısından önem taşıdığı

XVII

Page 18: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

için, «iki - aşamalı akış» sorumudur. Sosyal yapı değişikliğinin sos-yal yapı değişikliğini amaçlayan bir siyasal örgütlenmenin gereği-nin bir başka nedeni de ortaya çıkmaktadır. »

İlk Lazarsfeld'in kullandığı bir kavram olan ^ki^aşaniah akış»bir toplumdaki haberleşme sürecinin h.edef_aldığıjbireyleri, doğru-dan doferuva değil, bireylerin üyesi bulundukları sosyal grupİarda-ki_«kanaat önderleri» aracül§nie^t^kile^îSmTIfâ3e_etmektedir| İşinburası doğru kabul edilmektedir. Ancak, bu noktadan yola çıkıla-rak, toplumu etkilemek için -örneğin, azgelişmişlerde yenileşmeleriçin- önce gruplardaki «kanaat önderlerini» etkilemeyi, sonra dabunlar aracılığı ile toplumu etkilemeyi mümkün ve etkin bir yololarak ileri süren görüşler . - ilk yıllardaki basanlarına rağmen -şimdi geçerli kabul edilmemektedir. Hyman, derin metodolojibilgisi ile ele aldığı bu konuyu bir doğru çözüme ulaştırmış bulun-maktadır. Hyman'a göre «iki-aşamalı akış modeli ile modernleş-me sürecinde etkinlik kazanmayı ummak gerçekçilik değildir. Şöy-le diyor Hyman: .

«...iki-aşamalı akış sırasında,.mesaj, kapılanJtutan-.•".•'""-•- larjgatekeepers] tarafından değiştirilir, süzülür, ayıkla-

; nır, saptmlır, yanlış yorumlanarak aktarılır.... kitle ha-berleşme araçlarını kullanan uzmanlar ilerici ve yenilik-çi olsalar bile, toplumdaki sosyal gruplardaki nüfuz sa-hipleri [kanaat önderleri] tutucu olabilirler ... bu yüz-den kitle haberleşme araçlan kitle üzerinde İstenilenyönde bir etkide bulunamazlar. Oysa azgelişmiş ülkeler-deki kültürler bireylerarası haberleşmeye dayanma gele-neğinde olduklan için ortaya ikili bir güçlük çıkmakta-

••'.'•. dır: halkjcitlfllen_jcjndeki_doğal .kanaat önderlerinden• •_ .'...' yararlanılmazsa Jıalk kitlelerine erişilememekte; yarar-

lanıhrsa, bu kere, mesajımız etkisiz olmakta; tutumcü-luktaiTyana olanlann etkisindeTkalinaktadır».1* ~^

Sonsöz

Gerek Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okuluöğrencileri için, gerek -basılı ve elektronik- basınımızda çalış-makta olan profesyoneller için, gerekse konu ile ilgili bilim dalla-rında çalışanlar için yararlı olacağı umuduyla hazırlanan bu kitap-ta yer alan parçaların, bu «Giriş» bölümünde belirtmeye çalışılan

XVIII

Page 19: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

açıdan okunması yararlı olacaktır. Böyle bir tutum, herşeydenönce, birçok konunun bizim ülkemiz açısından ne getirdiği yolun-da yorumlarda bulunma işini de kolaylaştıracaktır.

Kitaptaki parçalar, ne yazık ki, yer darlığından ötürü Haber-leşme Teorilerine ilişkin konulardan ancak en belli başlılarım elealabilmektedir. Öğrenci arkadaşlarım, derslerde kullanılan diğerkaynaklardan bu noksanı kısmen giderebilmektedirler. Okuyucula-rın ise yabancı dilden kaynaklara başvurmaları bugün için zorunlu-dur. Gelecekte, Türkiye'de de önem kazanacak olan bu konuda çalı-şacak kimselerin daha değerli katkılarda bulunmaları umudumuz-dur.

Dar olanaklar içinde ve kendi gücüm oranında hazırladığım bukitap, konu için Türkçe bir başlangıç kitabı olmaktan öteye biriddia taşımamaktadır. • . r

Kitabın hazırlanmasında, ve gerçekten sevdiğim bir konu olanHaberleşme Teorileri alanında birşeyler öğrenmemde emekleri ge-çen hocalarım Dr. Wilbur Schramm'a, Dr. Nermin Abadan'a, Dr.Thedore E. Kruglak'a ve özellikle Dr. Hıfzı Topuz'a minnettarım.

Akademik mesleği bana sevdiren ve bana akademik mesleğegirme olanağı sağlayan rahmetli hocam ve büyüğüm Dr. YavuzAbadan'a ise şükran borçluyum. , -

Çeviri yanlışlıklarından, Türkçe terimlerde yapmış olabileceğimyanlışlardan, sunum ve düzenleme yetersizliklerinden elbetteki bensorumluyum.

Unsal Oskay

Ankara. 1969

XIX

Page 20: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

GİRİŞ BÖLÜMÜNÜN DİPNOTLARI : " f^ •

1. Daniel Lerner, «Toward a Communication Theory,» Bknz: L. Pye (Ed),Communication and Political Development,» Princeton: Princeton Uni-versity Press, 1963, sh. 331. ; . ' ::

2. Wilbur Schramm, Mass Media and National Development, Stanford:Stanford University Press, 1965, 2. B., sh. 115.

3. T. B, Bottomore, Sociology, New Jersey: PrenticeHall, 1963, sh. 266.

4. Paul Bohanan, Social Anthropology, New York: Holt, Rinehart andWinston, 1965, sh. 19.

5. George M. Foster, Traditional Cultures: and the Impact of TechnologicalChange, New York: Harper and Row, 1962, sh. 10-11. • \

6. George C. Homans, The Human Group, New York: Harcourt, Braceand World, 1950, sh. 313-333.

7. X- W, Pye, «Communication Institution Building, and the Reach ofAuthority,» Bknz: Lerner ve Schramm (Ed.), Communication and Chan-ge in Developing Couniries, Honolulu: East-West Center Press, Univer-sity öf Havvai, 1967, sh. 35-55.

8. Max F. Millikan, «The Most Fundemental Technological Change,» Bknz:Lerner. ve Schramm, a.g.e., sh. 3.

9. Bohanan, a.g£., sh. 16-17. , :

10. H. Laurence Ross, Perspective on the Social Ör der, New York: McGravv-Hill, 1963, sh. 85^6.

11. Bohanan, a.g.e., sh. 19.

12. Lerner, a.g.m., Bknz: Pye (Ed), a.g.e., sh. 348-49.

13. Herbert Hyman, «Mass Media and Political Socialization: The Role ofPatterns of Communication,» Bknz: Pye {Ed.), a.g.e., sh. 142.

14. Schramm, «Communication and Change,» Bknz: Lerner ve Schramm,a.g.e., sh. 19.

15. Joseph T. Klapper, The Effects of Mass Communication, New York:Free Press of Glencoe, 3. B., 1963, sh. 8.

16. Klapper, a.g.e., s. 38. f : • • ' S

17. Ithiel de Sola Pool, «The Mass Media and Politics in the ModernizationProcess,» Bknz: Pye (Ed.), a.g.e., sh. 237.

18. Hyman, a.g.m., Bknz: Pye (Ed.), a.g.e., sh. 146.

Page 21: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

B Ö L Ü M I

KİTLE HABERLEŞMESİVE SOSYAL PSİKOLOJİ

AÇİSİNDAN GÖRÜNÜMÜ

Page 22: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

• - , : • • " . ' / • / • • • •

Page 23: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TUTUMLAR.VEKANAATLAR

Eugene L. HARTLEY

Ruth E. HARTLEY

Clyde HART

Page 24: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 25: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M ;>v

Kitle Haberleşmeleri Teorileri alanında bilinmesi gereken ilk konu ve ilkterimler «Tutumlar ve Kanaatlar» ile ilgilidir. Tutumlar ve Kanaatlar ileilgili ilk bilgiler. Kitle Haberleşmeleri Teorileri üzerinde ciddi bir çalışmayapacak olanların Sosyal Psikoloji konularında, önceden, temel bazı bilgilerielde etmelerini sağlayacaktır. Böylece, Kitle Haberleşme Teorileri alanındakiçeşitli konular daha kolay izlenebilecektir.

Hartley, Hartley, ve Hartlaro bu ortak yazılan, gerek Sosyal Psikolojiaçısından, gerekse Kitle Haberleşmeleri açısından konu ile ilgilenenlerinbaşvuracakları en uygun kaynaklardan biridir ve çeşitli üniversitelerde kul-lanılmaktadır.

Yazarlar, önce, bireyin psikolojisi ile ilgili sorunları, bu arada sırasıy-la genel anlamda tutum ve kanaatları, sonra etnik anlamdaki tutum ve ka-naatlan, en sonra da tutum ve kanatların boyutları ve gelişme-işleme so-runu ele alınmaktadırlar. Kitle Haberleşme Teorilerinin önemli bir so-runu gruplar ve çeşitli toplum kesitleri içindeki bireylerin «tepki kalıpları»ile haberleşme sürecinin karşılıklı durumudur. İnsan davraruşlanndaki «tu-taraklar» veya «kalıplar» haberleşme sürecinin rahat ve kesiksiz işleme-si için «haber bildirimci»nin yararlanacağı olanaklardandır. Bu bakımdan,Kitle Haberleşmeleri alanında çalışacak olan kimselerin çeşitli grupların,bireylerin, toplulukların tutum ve kanaatlanmn neler olduğunu; ne gibi birmesaj muhtevasına karşı nasıl bir tepkide bulunacaklarım bilmiş olmala-rı, bu gibi kimselerin yürütecekleri haberleşmenin istenilen amaçlarına da-ha kolay erişmesini sağlayacaktır.

Tutum ve Kanaatlar konusunda herzaman başvurulabilecek olan bu de-ğerli makalenin ilginç yanı «sosyal tutumlar» ile «sosyal izafet sahaları» ara-sındaki ilişkileri ortaya koyarak, Şerif ve Cantril'in buldukları bu kavramıbizim konumuz için daha da geliştirmekte olmasıdır. «Tutumların boyut-ları» başlığı altında incelenen «tutumun yönü,» ve «tutumun derece veyayoğunluğu» gibi konular ise ana soruna herkesin anlayacağı bir açıklık ka-zandırmaktadır. . .

Tutumların ölçülmesinde kullanılan Thurstone, Likert ve Guttman öl-çekleri ve analiz metodlan ile ilgili olarak verilen bilgiler ise Kitle Haberleş-meleri Araştırmaları Metodolojisi ile ilgilenenlerin de yararlanabileceği nite-liktedir.

Yazarların bu incelemelerinde belirtilmesi gereken bir başka nokta ise-ki, incelemenin en üstün yanı burasıdır- tutum ve kanaatlann «gruplar,»«sosyal realite,» ve «kişilik yapısı» gibi çerçevelerde ve bir dinamizm içindeele alınmış bulunmasıdır.

Page 26: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 27: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Eugene L. Hartley

Ruth E. Hartley

Clyde Hart

TUTUMLAR VE KANAATLAR*

Psikolojik olayı, sadece bireysel eylemler şeklinde değil, kar-şılıkh-eylemleşme -özellikle sembolik karşüıkh^yfemleşme tip veyatarzları olarak ele almak gerektiğini belirtmiştik: dinamik birkonum içindeki bireyler arasında oluşan karşüıkh eylemleşmenintip veya tarzları. Algılama, hissetme, düşünme, öğrenme, yapmagibi şeyler sinirsel-kassal sistemlere bağlı bulunmaktaysa da, bunlann tam olarak anlaşılabilmeleri için karşüıkk-eylsmleşen sos-yal sistemler olarak ele ahnmalaoı gerekir. .

Karşüıklı-eylemleşme ise, hem karşılıklı-eylemleşen birimlerinvarlığına, hem de kendisi aracılığı ile etkileme değiş-tokuşu yapı-lacak olan bir aracın (medium) varlığına bağlıdır. Karşıhklı-ey-lemleşmede bulunacak olan insanlar bireylerdir. Bireyler ise ol-dukça yüksek bir karmaşıklık taşıyan birim-varlıklardır; herbiri—en azından, dolaysız bir yolla— bireydeki ihtiyaçlar, arzular, vebeceriler bütününün bir kısmı ile bağıntılı olan çeşitli özelleştiril-miş eylemlerde bulunur; ve zaman zaman, bir birey bunlardanbazılarını yerine getirirken, diğerleri ile de diğer eylemlerde bu-lunabilir. Karşılıklı eylemleşmenin ifade edilmesi ve analiz edil-mesinde de bu belirli faktörler veya birimler açısmdan düşünmekgerekecektir. Zira, karşıhkln-eylemieşme konusunda örnek diye

(*) E. L. Hartley ve R.E. Hartley'in «Fundamentals of Social Psychology»[A. A. Knopf, New York, 1952] isimli eserinden alındığı şekliyle; Bknz:Wilbur Schramm, The Process and Effects of Mass Communicatton,University of Illnois, Urbana, 1965 (ilk baskı 1954), sh. 21648.

Page 28: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

â \ - - t • • • • • ' - : . . • • - • • • • • • • • • • . : - - ; . • . ' . : • • • . - . . - . '

Kanâati Etkileyen Problem Durumlar

Tutumlar, çoğu defa kanaatlarla kanştınlırlarsa da, aslında,genellikle kanaatlardan farklıdırlar. Bir bakıma kanaatten «sözedökülmüş tutumlar» şeklinde tarif etmek mümkün ve yararlı biryoldur. Kanaat, farklı bir psikolojik düzenlemenin olgusudur;davranışla olan fonksiyonel ilişkisi yönünden farklı özelliktedir.Kanaatm duruma müdahale edişi, zaman ve vüs'atı yönünden,bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasında tutum-Iann yeterli olamayacaklarının anlaşılması halinde meydana ge-lir. Birçok durumlar vardır ki, bunlar, yeni objelerin ortaya çıkı-şı, veya bilinen objelerin güzellik salonunda koltuğa kurulmuş birinek örneğinde olduğu gibi yeni ve alışık-olunmayan bir biçimdekombinasyonları yüzünden problematik bir görünüm kazanırlar.Bu problem darumlar insanların «akıllarını başına toplayıp» du-rumun ne ifade ettiğini; şu veya bu eylem tercih edilirse ne sonuç-lara ulaşılacağım düşünmelerini gerektirir. Bu durumlarda işiniçinde yer alan insanlar, geçmiş denem-bilgilerine, durumla ilgiligörünen tutumlarına başvururlar. Fakat bu durumun içinden birçıkış yolu bulai*2inek I§IB, deneyim ve arayış şekli dışında bu tutumlanndan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-naliteye dayanacak şekilde, durumun bir tanımlanması, bu duru-ma uygun düşedek bir eylemin kavramlaştınlması ele alınacak vebunlar yapılmaya çalışılacaktır, işte bu tanımlamalar gerek pra-tik ve gerekse düşünsel yönden kanaat diye kabul edilebilirler.Bu durumda ortaya çıkan şey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-dan destek.alabilir; fakat bu böyledir diye tutumla eşanlamlı sa-yılamazlar. Zira, her zaman için durumun içeriği olan şüpheli öğete-ri, çelişkileri, belirsizlikler^ problem veya «mesele durumları» elealırlar ve bu yüzden de [tutumlardan daha çok] rasyonel bir ya-pıya sahiptirler. ;

Bizim aktif dikkat ve ilgimizi çeken durumların içinde, sade-ce tek bir tutumun yol göstericiliği ile veya belirleyici ön-şart ol-masıyla içinden çıkılabrföcek basitlikte olanları pek azdır. Çok kar-maşık ve geneffikfe çelişkin ve kararsız eğilimlerimize hitap edermahiyette oldukları için, çoğu defa yeni ve akıl erdirilmesi güç öğe-ler içerirler. Bu yüzden, tutumların pek çoğu, pek az durumlar ha-riç, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysız bu tür eylemlerigerektirirler .Ayrıca eyfemin oluşum süreci içinde de bu tutumlar

- 1 6 • : ; ' . • • • . • ' . ' . • ••• - " . - " . • • • • ' .

Page 29: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Eugene L. Hartley

Ruth E. Hartley

ClydeHart

TUTUMLAR VE KANAATLAR*

Psikolojik olayı, sadece bireysel eylemler şeklinde değil, kar-şılıklı-eylemleşme -özellikle sembolik karşüıklı-eylemleşme tip veyatarzları olarak ele almak gerektiğini belirtmiştik: dinamik birkonum içindeki bireyler arasında oluşan karşılıkla eylemleşmenintip veya tarzları. Algılama, hissetme, düşünme, öğrenme, yapmagibi şeyler sinirsel-kassal sistemlere bağlı bulunmaktaysa da, bun-lann tam olarak anlaşılabilmeleri için karşılıklı-eyfemleşen sos-yal sistemler olarak ele alınmaları gerekir.

Karşılıklı-eylemleşme ise, hem karşılıklı-eylemleşen birimlerinvarlığına, hem de kendisi aracılığı ile etkileme değiş-tokuşu yapı-lacak olan bir araem (medkun) varlığına bağlıdır. Karşılıkh-ey-lemleşmede bulunacak olan insanlar bireylerdir. Bireyler ise ol-dukça yüksek bir karmaşıklık taşıyan birim-varlıklardır; herbiri—en azından, dolaysız bir yolla— bireydeki ihtiyaçlar, arzular, vebeceriler bütününün bir kısmı ile bağıntılı olan çeşitli özelleştiril-miş eylemlerde bulunur; ve zaman zaman, bir birey bunlardanbazılarını yerine getirirken, diğerleri ile de diğer eylemlerde bu-lunabilir. Karşılıklı eylemleşmenin ifade edilmesi ve analiz edil-mesinde de bu belirli faktörler veya birimler açısmdan düşünmekgerekecektir. Zira, karşılıkh-eylemleşme konusunda örnek diye

(*) E. L. Hartley ve R.E. Hartley'in «Fundamentals of Social Psychology»[A. A. Knopf, New York, 1952] isimli eserinden alındığı şekliyle; Bknz:Wilbur Schramm, The Process and Effects of Mass Communication,University of Illmois, Urbana, 1965 (ilk baskı 1954), sh. 21648.

Page 30: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ortaya konulabilecek herhangi bir karşıhklı-eylemleşmenin yönü,yoğunluğu ve çıktısı bu faktör ve birimlere göre. değişik değişikolabilecektir. Karşılıkh-eylemleşmenin belirlenmesine yolaçan bufaktör ve birimler ne derece yakından tanınır; bunların işleyiş bi-çimleri ne derece iyi bilinir ve iyi şekilde genellemeler çıkarılabi-lirse, belli şartlar altında izlemekte olduğumuz davranışların ön-ceden kestirilmesi, o derecede mümkün olmaktadır.

Tartışmamızın bu noktasmda, öyleyse, karşılıklı-eylemleşenbirimlere dönelim ve ne olduklarını, nasıl oluştuklarını, çeşitliyüzeyde değişik karşılıklı-eylemleşmelerle biribiri nasıl etkiledik-lerini ve etkilendiklerini inceleyelim, önceki bölümlerde, kişiyi di-ğer kişiler ile karşılıylıJeylemleşmede bir bütün olarak ele almayaağırlık vermiştik. Oysa, şimdi, kişiyi meydana getiren «kısımlar»;özellikle, deneyimler sayesinde gelişmekle birlikte, bireyleri ve grup-ları karakterize eden ve nisbeten istikrarlı sayılabilecek olan tep-ki kalıpları (patterns of reaction) üzerinde duracağız. Bir ba-kıma, bu kez, bireyleri, kendilerini meydana getiren «kısımlar»itibariyle inceleyeceğiz demekle, bireyleri tutumları itibariyle in-celeyeceğiz demiş olmaktayız. Bunun için de, toplumsal tutumla-rı dikkatle incelemek zorundayız. Bu bölümde, önce, tutumlarıngenel olarak doğasını gözden geçireceğiz, sonraki iki bölümde ise«ethnic» tutumlarla ilgili araştırmayı sistematik şekilde özetleye-ceğiz. Böylece, genellemeler ile bulguları bir bütünleşmeye kavuş-turmüş olacağız. Toplumsal tutumları inceleyip gözden geçirmeyebaşlarken, önce, kelimenin ifade ettiği anlam ve kullanım tarzıüzerinde duracağız. Sonra, tutumların belli başlı boyutlarını elealacağız. En sonra da, çok kısa olarak, gelişme ve işleyişlerini göz-den geçireceğiz. Bu bölüm toplumsal tutumları genel olarak elealdığı için, bir parça soyut kalacaktır. «Ethnic» tutumların tar-tışılacağı gelecek bölüm ise çok daha somut olacaktır.

İNSANSI DAVRANIŞTA TUTARLILIKLAR

Herhangi bir türden davranış hakkında bilimsel bilgi sahibiolabilmek için bu davranış içinde tutarlılık öğelerinin olduğunu far-zetmek gerekir. Kimyada ve diğer fizikî bilimlerde, bu faraziyeyiyürütmek kolay, fakat insansı eylem konusunda bu faraziyede bu-lunmak güçtür. Bununla beraber, insanların çeşitli toplumsal ob-

8 ' . •• . . ••

Page 31: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

jelere ve toplumsal kurumlara karşı tepkilerinde belirli bir tutar-lılık olduğu bilinmektedir. Samuel A. Stauffer bu konuyu basitçeşöyle anlatıyor:

Sanırım, sosyal bilim diye bir bilimin varlığına, veya var ola-bileceğine inanılmasının nederft, gündelik yaşantımızdaki davra-nışlarımızda etrafımızda gördüğümüz şeyleri sadece gerektiği öl-çüde değil, oldukça başarılı bir ön-kestirimle görebilmemizdir.Gerçekten başarılı ön-kestirimlerden çoğunu peşinen elimizde vehazır sayarız. Kendi öz yaşamamız bile, saat —be— saat ömrü-müz bile bu faraziyeye dayanır.... Üç-beş sokak boyu araba sü-rerken bile, önümüzdeki sürücülerin ne zaman, ne yapacaklarınıön-keİtirimle bilmeye çalışır — ve bu faaliyetimizi yaparken odenliJazT bilinçliyizdir ki, kesiksiz ön-kestirimlerde bulunan duyu-muzu! ancak bu kestirimlerden birisinin yanlış çıkması hâlindeanlar; fark ederiz. Gerçekten, insan hayatı denen şeyin mümkünolması, günlük faaliyetlerimizden çoğunun bize, bu gibi ön-kesti-rimlerde bulunma olanağı vermesindendir....

Tabiatiyle, hiçkimse herkesin kafasındaki özel düşünceleri ön-ceden! - kestirebilecek bir insan davranışı bilimi hayal 'etmemekte-dir. Böyle birşey istemek Mississippi Nehri akmtısmdaki her dam-la suyun yer ve değişmesîz-halini ön-kestirimle bilebilecek birhidrolik bilimi hayal etmek gibidir. İnsan doğası veya toplumsalilişkilerin doğası diye adlandırabileceğimiz bilimin kendine daya-nak alması gereken bir gerçek vardır: insanın davranışlarında dü-zenlilikler (regularities) görülmekte; bunlar sayesinde sınana sı-nana kazanılmış bir ön-kestirim meydana gelmiş bulunmaktadır.[13, s. 11-13] (1)

İnsansı davramşda görülen bu tutarlılık, aynı tepilerin katı,otomatik bir tekrarlama şeklinde; şartlı tepilerde veya mekanikalışkanlıklarda görüldüğü biçimde tekrarlanması anlamına gelmez.Buradaki tutarlılık toplumsal anlamı itibarivle söz konusu olabile-cek bir tutarlılıktır. Davranışlarda, çeşitli durum ve şartlarauyumlanmayı sağlayabilecek yeterince bir esneklik tanınmakta;ancak, tepkilerin tutarlı bir yönde olmaları gerekmektedir.

Kavramsal olarak bakılacak olursa, tutarlılık amacagöre dü-zenlenmiş (goal-oriented) davranışın gereği olarak nitelendirile-

(1) Köşeli parantez içindeki atıflar için bölümün sonundaki bibliyografyaya.

9

Page 32: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

çektir. Anlaşılan, bireylerin kalıplaşmış bazı bekleyişleri, umutla-rı veya istekleri vardır; bireyler, bu amaçlarına erişmek için ken-dilerine yardımı dokunacağından belli durumlar için belli tepikalıpları geliştirmektedirler.

Tutum araştırmalan içinde, bu sözünü ettiğimiz tutarlığı gös-teren en iyi araştırma Ordu Enformasyon ve Eğitim Bölümü Araş-tırma Bölümünün savaş yıllarındaki çalışmasıdır. Bu çalışmada as-kerlere şu soru-yöneltilmiştir: «Bu söze katılıyor musunuz, katıl-mıyor musunuz: Diğer ülkelerin hepsi de büyük ordu beslemekgerekmediği görüşünde olsalar-bile A.B.D. askerlik yaşındaki genç-lerin hepsini askerî eğitim için askere almalıdır.» Bu soruya veri-len cevaplar esas alınarak üç ayn asker grubu meydana getirilmiş,ve aşağıdakiler gibi sorulara bu gruptaki askerlerin ne şekilde ce-vaplar verebileceği konusunda oldukça doğru ön-kestirimlerde bu-lunma imkânı elde edilmiştir:

Savaştan sonra, Birleşik Devletlerin sadece gönüllüleri askerealarak ülke ihtiyaçlarına yetecek bir orduya sahip olabileceğinemi, olamıyacağına mı inanıyorsunuz?

Eğer bir oğlunuz olsaydı, savaştan sonra oğlunuzun banş za-manı askerî eğitimden geçmesini mi isterdiniz, yoksa geçmemesi-ni mi?

Şu görüşe katılıyor musunuz, yoksa katılmıyor musunuz —«A.B.D.'ni ilerde savaşa karşı korumanın en iyi yolu, A.B.D.'nihiçkimsenin saldırma cesareti gösteremeyeceği kadar askerî yön-den kuvvetli duruma getirmektir.» [23, s. 135]

Açıkça görünmektedir ki, bireyin çeşitli durum ve konumlar-da yapacağı davranışlar arasında —rbu durumlar bireye araların-da- ilintili görünseler bile— tam bir tutarlılık bulamayız, hattabekleyemeyiz. Bununla beraber, tepkide bulunma eğiliminde ye-terince bir devamlılık vardır, çeşitli değişiklikler gösteren durum-larda yeterince tutarlılık vardır ve bunlar bizim bireyde istikrarlıbazı şeyler olduğunu düşünmemiz için yeterlidir. Devamlılık vetutarlılık ve bu ikisinin sonucu olan tepilerin ön-kestirimle bekle-nilebtfirliği, öyle görünüyor ki, bireyin ussal dizenleniminde (men-tal organization); ve bireyin daha önce denemleri araşma girmişbulunan objelere karşı tepide («response») bulunurken izlediği ge-

10 .

Page 33: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nel tepi tarzları yönünden eğiliminde kahtımlaşmış gibidir. Bun-ların yüzünden de bireyler [aynı objelerle karşılaştıkça] nispetenistikrarlı ve nispeten tutarlı şekilde tepilerde bulunmaktadırlar.Bunlara «tutumlar» diyoruz.

TUTUM VE KANAAT ,

1935 yılında, sosyal psikoloji konusundaki araştırmaları uzunuzadıya inceleyen Gordon W. Alport, şöyle yazmıştı:

Tutum kavramı çağdaş Amerikan sosyal psikolojisi için enönemli ve en seçkin kavramdır. Deneyimsel ve kuramsal eserlerdebaşka tek bir kavram gösteremezsiniz ki bu kavram kadar adıanılsın.... Bu yararlı .... kavram o kadar sık kullanılmak tadır ki,Amerikan sosyal psikolojisini tek başına ayakta tutan bir «sütun»gibidir.

Allport bu kavramı «bireyin bütün objelere karşı göstereceğittpilere ve durumlar üzerinde direktifte bulunan veya dinamik birnüfuz icra eden ve deney-bilgilerle organize olan ussal ve sinirselbir [davranışta bulunmaya] hazır-durma hali» olarak tanımla-mıştır. [15, s. 798.]

Bu tanımın bazı noktalan üzerinde durmak gerekir. Önce, birtutum bireyin bir obje veya objeler tipleri ile ilgilendiği zaman[davranışa geçme] öncesindeki hazır-durma halidir demekle bire-yin-bir otomobil, bir kitap, bir dolar, bir saat, bir ayakkabı, birköpek, bir senfoni, bir ebeveyn, bir öğrenci, bir öğretmen, bir zen-ci, bir kilise, bir söz, bir hareket, bir başka bireyin bir tutumu,veya yüzbinlerce obje içinden şu veya bu yolla, daha önceden,denem-bilgilöri içinde yer almış olan herhangi bir objeye kar-şu durumundan söz etmiş oluyoruz. (2) Gündelik hayat hakkındayaptığımız basit gözlemlerden biliyoruz ki, günlük yaşantısınısürdüren insan kendi ihtiyaç ve arzularına cevap verebilmek için,birçok objeyle temas kurar, bazılarını seçer, arar, ve kullanır; ba-zılarını ise görmezliğe gelir, kaçınır. Birey bütün bu objelerle te-

(2) «Bir dildeki kaynaklan mümkün tutumlar kataloglarına ayırıp tasnifetmedikçe bunun sonu yoktur.» E. B. Titchener: A Textbook ofPsychology (New York: Macmillan. 1916) s. 506

1 ' . . •; • ı ı

Page 34: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

masa geHr-gelmez bir «karar» alır. Bu «kararlan» o şekilde alırki «düşüncelerini durdurma* lüzumunu bile hissetmez. İçinde bu.Iunduğtt ânın şartlarına göre ne tür bir faaliyete girişmekisterse, etrafındaki objelerden bazılarını bu amaca yararlı olacak-ları için seçen ve kullanan birey, bu amaç açısından zararı doku-nabilecek olanları ise kendisinden uzak tutmaya çalışır.

İkincisi, Alport'un yaptığı tanımlama, davranış alanında ça-lışan, [bilim adamlarının] genel ve ortak düşüncelerini de kapsa-maktadır : sayılan çok az olan doğuşta-var olan refleksler (readi-ness) hayat seyri içinde edinilen denem-bilgilerle kazanılır vegeliştirilir, tş burada da kalmaz; objelere karşı ttepide bulunma-ya hazır olma durumu bir kere organize oldu mu, artık istikrarakavuşma eğilimine sahip obuaya başlar; böylece zaman içinde bi-reyin davranıştan üzerinde tutarlılık kalıplan empoze etmeyebaşlar. BeHll bir objeye karşı belli bir teptde bulunmaya hazır dur-ma hali, ardıllanmış fiilî tepilerin seyrinde bir değişme olup ol-mamasını belirler. Kısacası, tutum denemin ürünü olmakla bera-ber kendinden sonraki denemler için yöneltioi bir faktör halinegelmektedir.

Allport'un tanımındaki üçüncü nokta, tutum «bireyin bir ob-ie veya duruma karşı tepilen üzerinde direktif verir veya dinamikbir nüfuz icra eder» sözleriyle ilgidir. Tutum kavramı bir tepidebulunmaya hazırlanma veya hazır olma (preparation or readi-riess) olarak tanımlanınca, sanki «tutum» pasif bir şeymiş de,kendi objesi fîifen karşısına konulmadıkça ortaya çıkmayacak,göriinm'evecek birşey olarak ele alınmış olmaktadır. Ne var ki, el-deki birçok açık delilin de gösterdiği gibi, tutumlar dinamiktir;yani, bireyi organize olduklan objelerin aranması yönünde ha-rekete geçirirler. Aîlport'un önerdiği gibi, tutum bir eylemin başla-masından" bu eylemin kullanılıp-bitimine kadar geçerli olan orga-nize edici bir ilkedir. Aktiftir. Belki bunun nedeni, tutumun iliş-kinleştirileceği ve böylece bir eylemin başlattıracağı objelerin fi-zikî yokluğu karşısında bireyin içinde beliren gerilimdir. Kısacası,tutum, bu eylemin tamamlanması yönünde uygun görüllen objele-ri veya uyanlan arar, seçer, reddeder; veya eylemin ilerleyişi sı-rasında ortaya çıkacak olan basan veya başansızlıklar yoluyla bueylemin değerlendirilmesi için referansta bulunulabilecek esaslantespit eder ve böylece söz konusu eylem gelişmesine devam eder-

1 2 - . . • • . . ' - : ' •

Page 35: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ken, eyîfemia değişiklere uğramasına sebep olur. Tutumların budinamik rolü <jeorge Mead'den alman şu satırlarda belki de da-ha somut olarak dfade edilmektedir.

Merkezi sinir sistemi henüz kısmen keşfedilmiştir. Eldeki sonuçlar iseeylemin organizasyonunu tutumlara dayandırmaktadır. Sinir sisteminin çe-şitli kısımları arasındaki bir belii organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-lu görünmektedir. Bu organizasyon ise sadece içinde bulunulan anda varolan veya hemen ortaya çıkacak olanları değil, ilerde ortaya çıkacak olansonrakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yaklaşım gösteri-yorsa, bu yaklaşımı, o objeye eriştiği zaman yapacak* olduğu şeyle de ilgiliolarak ortaya çıkmaktadır. Eğer çeMce yaklaşıyorsanız, kaslarınız o çekiciyerden kaldırmaya da hazırlanmaya başlamış demektir. Eylemin son aşa-masmda yapılacak şeyler, eylemm ön aşamasında yar almış bulunmakta-dır-yer. almış, bulunmalarının sebebi ise, sırasın hemen kendilerine gelmişolması değil, sürecin bizzat kendisini kontrole hizmet-edebilecek durumdaolmalarıdır. Bunlar, bizim objelere nasıl yaklaşım göstereceğimizi ve objeyeyaklaşma işini manüple ederken atacağımız ilk' adımlannazı belirler ...

Bir objeye karşı böyle genel bir tutumda, alternatif tepilen temsil edenbir tutuma da rastlamaktayız: bir tek obje. hakkındaki fikirlerimizden sözettiğimiz zaman olduğu gibi. Bir atı; tanıyan bir kişi, ata binecek olanbirisi gibi yaklaşır. Biniş için uygun tarafa geçer ve kendisi hemen eğere çı-kacakmış gibi ata. yaklaşır. İlk yaklaşımı bütün bir. sürecin başarısını belir-ler. Fakat at ille de binip - sürülecek olan basit birşey değildir. Birşeyleryemesi gereken, birisine karşı aidiyet duygusu duyması gereken birşeydir.Belirli ekonomik bir değeri vardır. Birey atla ügüİ olarak bir seri şey yap-maya hazır durumdadır ve bu hazır durumda olmanın - kapsamına bir çokdeğişik eylemin çeşity aşamaları girmektedir... . '

...Bu mümkün eylemlerin, bizim eylemde bulunma tarzımız üzerindeetkileri vardır... [Bunlar] o andaki eylemin kendisini ve özellikle sonrakiaşamalarını belirlerler, ve böylece eylemin geçici —an-be-an— organizas-yonu ilk andaki süreç içinde yer almış olur. [12, s». 11-13]

Mead'den aldığımız bu satırlar, başlarda, eylem île algı arasın-daki karşılıklı ilişkiîeşme konusunda yaptığımız tartışmayı hatır-latmaktadır. IX'uncu bölümde algıiaruı, bireyfe dış dünya arasın-daki karşîlıklı-eylemleşmelerden meydana gelişini ele almış vetartışmıştık. Algılar karşılıklı - eylemfeşmed'en sonra ortaya çıktığıiçin, algının bendi iç yapısında eylem potansiyel olarak durur. Di-ğer bir deyişle, objelereyaklaşun gösteren bireyler bu objeleri, on-lara karşı ne yapılabilecekse veya bu objteler bireyl'ere ne yapabi-l'edekse ve bu objelerin fiziksel yapılan açısından algılarlar.[Objelere] yaklaşımlar bireyin objelerfe fiilî denemlerinden - do-laysız veya sembolik (örneğin, radyatörün sıcak olduğu, obje ile

• : . " • . . • ' • • • • • • ' • . ' • , 1 3

Page 36: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Kanaati Etkileyen Problem Durumlar

Tutamlar, çoğu defa kanaatlarla kanştırılırlarsa da, aslında,genellikle kanaatlardan farklıdırlar. Bir bakıma kanaatten «söaedökülmüş tutumlar» şeklinde tarif etmek mümkün ve yararlı biryoldur. Kanaat, farklı bir psikolojik düzenlemenin olgusudur;davranışla olan fonksiyonel ilişkisi yönünden farklı özelliktedir.Kanaatm duruma müdahale edişi, zaman ve vüs'atı yönünden,bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasında tutum-ların yeterli olamayacaklarının anlaşılmağı halinde meydana ge-lir. Birçok durumlar vardır ki, bunlar, yeni objelerin ortaya çıkı-şı, veya bilinen objelerin güzellik salonunda koltuğa kurulmuş birinek örneğinde olduğu gibi yeni ve ahşık-olunmayan bir biçimdekombinasyonları yüzünden problematik bir görünüm kazanırlar.Bu problem durumlar insanların «akılİarmı başına toplayıp» du-rumun ne ifade ettiğini, şu veya bu eylem tercih edilirse rre sonuç-lara ulaşılacağım düşünmelerini gerektirir. Bu durumlarda işiniçinde yer alan insanlar, geçmiş denem-bilgilerine, durumla ilgiligörünen tutumlarına başvururlar. Fakat bu durumun içinden birçıkış yolu bulabilmek içia, deneyim ve arayış şekli dışında bu tutumlanndan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-nalifeye dayanacak şekilde, durumun bir tanımlanması, bu duru-ma uygun düşecek bir eylemin kavramlaştınlması ele alınacak vebunlar yapılmaya çalışılacaktır. îşte bu tanımlamalar gerek pra-tik ve gerekse düşünsel yönden kanaat diye kabul edilebilirler.Bu durumda ortaya çıkan şey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-dan destek.alabilir; fakat bu böyledir diye tutumla eşanlamlı sa-yılamazlar. Zira, her zaman için durumun içeriği olan şüpheli öğele-ri, çelişkileri, belirsizlikler^, problem veya «mesele durumları» elealırlar ve bu yüzden de [tutumlardan daha çok] rasyonel bir ya-pıya sahiptirler.

Bizim aktif dikkat ve ilgimizi çeken durumların içinde, sade-ce tek bir tutumun yol göstericiliği ile veya belirleyici ön-şart ol-masıyla içinden çıkılabifecek basitlikte olanları pek azdır. Çok kar-maşık ve genellikle çelişkin ve kararsız eğilimlerimize hitap edermahiyette oldukları için, çoğu defa yeni ve akil erdirilmesi güç öğe-ler içerirler. Bu yüzden, tutumların pek çoğu, pek az durumlar ha-riç, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysız bu tür eylemlerigerektirirler .Aynca eylemin oluşum süreci içinde de bu tutumlar

Page 37: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ken, eyİemia değişiklere uğramasına sebep olur. Tutumların budinamik rolü George Mead'den alman şu satırlarda belkf de da-ha somut oîlarak ifade edilmektedir.

Merkezi sinir sistemi henüz kısmen keşfedilmiştir. Eldeki sonuçlar iseeylemin organizasyonunu tutumlara dayandırmaktadır. Sinir sisteminin çe-şitli kısımları arasındaki bir belli organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-lu görünmektedir. Bu organizasyon ise sadece içinde bulunulan anda varolan veya hemen ortaya çıkacak olanları değil, ilerde ortaya çıkacak olansonrakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yaklaşım gösteri-yorsa, bu yaklaşımı, o objeye eriştiği zaman yapacak olduğu şeyle de ilgiliolarak ortaya çıkmaktadır. Eğer çekice yaklaşıyorsanız, kaslarınız o çekiciyerden kaldırmaya da hazırlanmaya başlamış demektir: Eylemin son aşa-masında yapılacak şeyler, eylemin ön aşamasında yer almış bulunmakta-dır-yer almış bulunmalarının sebebi ise, sırasın hemen kendilerine gelmişolması değil, sürecin bizzat kendisini kontrole hizmet edebilecek durumdaolmalarıdır. Bunlar, bizim objelere nasıl yaklaşım göstereceğimizi ve objeyeyaklaşma işini maniiple ederken atacağımız ilk adımlannazı belirler ...

Bir objeye karşı böyle genel bir tutumda, alternatif tepilen temsil edenbir tutuma da rastlamaktayız: bir tek obje. hakkındaki fikirlerimizden sözettiğimiz zaman olduğu gibi. Bir atı tanıyan bir kişi, ata binecek olanbirisi gibi yaklaşır. Biniş için uygun tarafa geçer ve kendisi hemen eğere çı-kacakmış gibi ata. yaklaşır. îlk yaklaşımı bütün bir sürecin başarısını belir-ler. Fakat at ille de binip-sürülecek olan basit birşey değildir. Birşeyleryemesi gereken, birisine karşı aidiyet duygusu duyması gereken birşeydir.Belirli ekonomik bir değeri vardır. Birey aüa ilgili olarak bir seri şey yap-maya hazır durumdadır ve bu hazır durumda olmanın kapsamına bir çokdeğişik eylemin çeşitli' aşamaları girmektedir... >V .••'••"'••.

...Bu mümkün eylemlerin,: bizim eylemde bulunma tarzımız üzerindeetkileri vardır... [Bunlar] o andaki eylemin kendisini Ve özellikle sonrakiaşamalarım belirlerler, ve böylece eylemin geçici —an-be-an— organizas-yonu ilk andaki süreç içinde yer almış olur. [12, s- 11-13]

Mead'den aldığımız bu satırlar, başlarda, eylem ile algı arasın-daki karşılıklı ilişlriîeşme konusunda yaptığımız tartışmayı hatır-latmaktadır. IX'uncu bölümde algıların, bireylte dış dünya arasın-daki karşuıklı-eylemleşmelerden meydana gelişini ele almış vetartışmıştık. Algılar karşılıklı - eylemfeşmed'en sonra ortaya çıktığıiçin, algının bendi iç yapısında eylem potansiyel olarak durur. Di-ğer bir deyişle, objelere-yaklaşım gösteren bireyler bu objeleri, on-lara karşı ne yapılabilecekse veya bu objeler bireylere ne yapabi-l'edekse ve bu objelerin fiziksel yapılan açısından algılarlar.[Objelere] yaklaşımlar bireyin objelerle fiilî denemlerinden - do-laysız veya sembolik (örneğin, radyatörün sıcak olduğu, obje ile

' ' • ' • ; • ' • • • ' • • • • . . ' • ' • • " • - ' • • • . " • • • • 1 3

\

Page 38: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dolaysız bir karşılıkli-eylemleşme sonucu öğrenilmiştir; belli çeşitinsanların iyi sayılmamasının Veya sosyal bir tabu'yu çiğnemenininsanın başına belâ getireceğinin öğrenilmesi ise dolaysız bir katıl-madan çok sembollerle lrasamlıpıy denenvbilgilerin sonucudur. De-nem bilgiler belli bekleyişlere yöneltici oklukları için, algılar-da, fizikî veya sosyal, insansa! yada hayvansal objeler hakkındabu objelerin belli tarzlarda davranacaklanna dair bekleyişler yeralmış olmaktadır. Algılama ve bekleme ile İlgili olarak bizde olu-şan bu hazır-oluş hali algılanan objenin doğasına yönelmiştir vealgılanan objenin birey üzerinde yapabileceği etkinin tarzı da tu-tarlıdır. Görüyoruz ki, tutum ve algı, kopmaz bir bağla aralarındailintilidirler.

Tutumların ilintileştirilmiş olduğu algılar, algılanan obje iletemasta bulunma esnasında gelişip büyüdükleri için, tutumlar ta-mmacı veya düşünsel (cognitive) bir temele dayanmış olmakta-dırlar. Bununla beraber, birey tanıdığı (cognizes), denediği ve-ya algıladığı şeylerle bu şeylerin bireyin kendisi üzerinde sahipolabileceği etkileri kolaylıkla birbirinden ayıramayacağı için, tu-tumların tanımacı veya düşünsel yanlan, bireyin kendi tutumları-na obje olan şeylere karşı göstereceği hissî (emotional) tepile-riyle bütünleşmiş ve kaynaşmış durumda bulunurlar.

Tutumlar Dolaysız GödUmez

Tutumların kendileri dolaysız olarak gözlemleneraez; sadeceaçığa-vurulmuş davranışları olarak görülebilirler. Tutumlar, bi-reylerin davramşlanada gözlemlenen tutarlılıklar için «istidlaledilmiş» (infeıred) temellerdir. «İstidlal» ise sözsel veya söz-sel-olmayan davranışlar esas alınarak yapılan gözlemlere dayanır.Tutumlar, bireylerin yaptıklarında, veya yapmaktan kaçındıklarışeylerde veya yaptıkları..şeyi yapışlarzında, veyahut da söyledik-lermde kendi ifadelerini bulurlar. Gündelik hayattaki sosyal iliş-

İh bireyin ne hissettiği, ne düşündüğü,ğneyapmaya teşebbüs etmek üzere olduğu, niçin yapmak istediği,buTblreyuı karşısındakiler tarafından, o bireyin yüzsel ifadesinden,ses tonundan, bedensel durum ve hareketlerinden, ve sözsel ifa-delerinden çıkarsanmaya çalışılır. Çoğu defa, sözsel ifadelerin bi-le gerçek anlamı çıkarsanırken sadece söylenen kelimelerin düz

Page 39: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

anlamına değil, dildeki sürçmelere, kelimelerin seçimlenmesine, vediğer örtülü öğelere baküır.

insanlar, kendi tutumlarını, çoğu defa, ya durup dururken(spontaneously), ya bir soruyu cevaplarken, ya da bir tahrik (pro-vocation) karşısında tepide bulunurken açığa vurup, tarif etmekisterler. Bu durumlarda, tutumları anlamak için yapılan çıkarsa-ma sözsel davranışa dayanacaktır. Sözsel tepi bir davraoıştır;bir arkadaş ile konuşmak için caddenin öbür kıyısına gitmekveya bir ıslık çalmak için elin ağza götürülmesi gibi sözsel tepi dekassal bir davranıştır. Belli bir görev dçin yapılmış bir müracaatınbelli bir azınlık grubu üyeleri açısından kabul edilmeyeceğini söyle-yen, bu grup içinde otorite taşıyan birisi ise, açığa vurulmuş dav-ranış sözsel bile olsa, adamın seçkin biri olması da duruma etkiedecektir. Siyasî bir kamu görevi için en iyi adayın Richar Roeolduğu yolundaki bir ifade, bu ifadede bulunan kimste halkla bir-likfce oylamasa, hatta Roe'nun rakibine oy vermiş bile olsa, diğerseçmenlerin oylarını etkileyecek ve netice itibariyle sosyali birönem kazanmış olacaktır. W,S. Gilbert, «Bir İngiliz Bahriye Eri»n-deki mısralanyla bir tutum değil, bir tutumun «istidlal» edilebi-leceği bir duruş ve tavrı tasvir etmektedir :

Ayağı sert basan, sesi kükreyen,:, Saçları kıvırcık, yüzü asık, •

Gözleri öfkeli, göğsü kabarık, , -îşte bahriyeli dediğin böyle olmalı

Daha az pratik, ama daha bilimsel düzeyde ifade edecek olur-sak, bütün bu açığa vurulan ve tutumların göstergesi yerine geçentarzların, tutumların oluşumunda ve bu tutumların birey ve gru-bun işlerine yansıtılmasında kullanılabileceklerini söylememiz müm-kündür.

Burada kullanılan «tutarlılık» terimi çok geniş anlamda kulla-nıldığı için, tutumların bireylerin tepilerindeki tutarlılıkları içingösterge olabileceği şeklindeki ifademizi daha belirgin hafe sokma-mız gerekecektir. Daha önce işaret ettiğimiz gibi, tutumların ille dekatı (rigid) ve esneksiz olmaları gerekmez. Tutumlar, gerçektende, gelip-geçici tutumlar, sınamacı tutumlar veya değişmez ve ka-rarlı tutumlar olmak üzere çok değişik bir dağılım gösterirler [41.

' • • • ^ • : ' - ! . - ' - ' " • V • • ' • • • • • . • • • - • • - . . • - • • • • • • • • • . . • : ' : : ' • - • • • : ı s

Page 40: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

M : " • £ - • - • ; < • • • . ' • • - . • ' ' : " . • • • : •:• • ' • " ' . • ' • - • " . ' • • ; : . • : • , • • . ' - . • ' ' •'• : ; ' .

Kanaati Etkileyen Problem Durumlar

Tutumiar, çoğu defa kanaatlarla kanştınlırlarsa da, aslında,genellikle kanaatlardan farklıdırlar. Bir bakıma kanaatlan «sözfedökülmüş tutumlar» şeklinde tarif etmek mümkün ve yararlı biryoldur. Kanaat, farkk bir psikolojik düzenlemenin olgusudur;davranışla olan fonksiyonel ilişkisi yönünden farklı özelliktedir.Kanaatm duruma müdahale edişi, zaman ve vüs'atı yönünden,bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasında tutum-Iann yeterli olamayacaklarının anlaşılmağı halinde meydana ge-lir. Birçok durumlar vardır ki, bunlar, yteni objelerin ortaya çıkı-şı, veya bilinen objelerin güzellik salonunda koltuğa kurulmuş birinek örneğinde olduğu gibi yeni ve alışık-olunmayan bir biçimdekombinasyonları yüzünden problematik bir görünüm kazanırlar.Bu problem durumlar insanların «akıllarını başına toplayıp» du-rumun ne ifade ettiğini; şu veya bu eylem tercih edilirse ne sonuç-lara ulaşılacağım düşünmelerini gerektirir. Bu durumlarda işiniçinde yer alan insanlar, geçmiş denem-bilgilerine, durumla ilgiligörünen tutumlarına başvururlar. Fakat bu durumun içinden birçıkış yolu bulabilmek için, deneyim ve arayış şekli dışında bu tutumlarından fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-naliteye dayanacak şekilde, durumun bir tanımlanması, bu duru-ma uygun düşedek bir eylemin kavramlaştınlması ele alınacak vebunlar yapılmaya çalışılacaktır. îşte bu tanımlamalar gerek pra-tik ve gerekse düşünsel yönden kanaat diye kabul edilebilirler.Bu durumda ortaya çıkan şey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-dan destek,alabilir; fakat bu böyledir diye tutumla eşanlamlı sa-yılamazlar. Zira, her zaman için durumun içeriği olan şüpheli öğele-ri, çelişkileri, belirsizlikler^, problem veya «mesele durumları» elealırlar ve bu yüzden de [tutumlardan daha çok] rasyonel bir ya-pıya sahiptirler.

Bizim aktff dikkat ve ilgimizi çeken durumların içinde, sade-ce tek bir tutumun yol göstericiliği ile veya belirleyici ön-şart ol-masıyla içinden çikılabiîeüek basitlikte olanları pek azdır. Çok kar-maşık ve genelîikle çelişkin ve kararsız eğilimlerimize hitap edermahiyette oldukları için, çoğu def a yeni ve akil erdirilmesi güç öğe-ler içerirler. Bu yüzden, tutumların pek çoğu, pek az durumlar ha-riç, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysız bu tür eylemlerigerektirirler .Ayrıca eylemin oluşum süreci içinde de bu tutumlar

- 1 6 V . . -. • ;- , .-•' . • ••• ; ' - . •• . . • ' • --

Page 41: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

arasında karşılıklı-eylemleşme başlar. Belli bir durumda yer alanbireyin içindeki veya grubun üyeleri arasındaki tutumların girişe-cekleri bu «konuşma» sonucundadır ki, ara bulucu (mediating)faktör olarak kanaat dediğimiz şey oluşur. Bu bakımdan, kanaatlareylemle doğrulanıncaya kadar, [tutumlar içinde bulunulan du-rum ve konumu] saptayan, ileriye yansıtan (projective) ve sma-yıcı (tentative) bir özde kalırlar. Kanaat, bu nedenle, tek bir tu-tumu değil, durumun bireyden-aşkm görünümü ile ilgili olarak or-tada mevcut obje-kompleksine uygun tutumlar-kompleksini el'ealır. Böylece de, belli bir durum (situtaiton) içinde girişilecekolan 'eylemin şartlarına göre, tutumları biribirlerine uyumlamışo l u r . •... •••• •. •. ' . . . .•;.•-••-.-., _.- ... , • • ^ •• .••....

Kanaatların tutumların ortaya konulduğu noktaya ulaşmakiçin araç olarak belli bir kullanım taşıdıkları söylenebilir. Ancak,belli bir farklılık üzerinde durmak gerekir. Bunlar tutumların do-laysız bir teşhiri veya tarif ve anlatımı olarak ele alınamazlar. în-sarilar bazan tutumlarını kelimelerle, sözlerle ifade etmeye kalkışır-lar; ve tutumlarını durup-dururken o ya da bu konuda kendilerinebirşey sorulunca açıkça ifade ederler. Bir birey küçük çocuklardanhoşlanmadığını söyler veya bunu kabul ettiğini belirtir, elinden gel-dikçe etrafındaki küçük çocukları yanında uzaklaştırır; uzaklaştır-mazsa sıkıntı çeker, rahatsız olur. Tutumunu ortaya koyan bu ifa-desi belki doğrudur da. Ama bu konudaki kanaati bunlarla anlaşıl-maz. Diğer yandan, bu aynı birey üyesi olduğu kulübün yemek salo-nunun ailelere de açık kılınması için bir teklif görüşülürken kulü-bün yönetim kurulunda buna itiraz edebilir ve kulübün yemek salo-nunun zaten dar geldiğini; salona ve hatta diğer kısımlara ilâveleryapılmadıkça bu yola gitmemek gerektiğini söyleyebilir. îlk bakıştabunlar son derece mâkul sebeplerdir ve birey mâkul şeyleri savu-nuyormuş gibi görünebilir. Bu durumdaki bir birey ileri sürdüğüve savunduğu kendi kanaatini çok haklı sebeplerle destekler gibigörünmekteyse de; aslında, o'nun böyle konuşmasındaki asıl nedenbireyin çocuklara karşı olumsuz tutumu olabilir. Hatta birey, bununböyle olduğunun bile farkında değildir ve bu mesele kendisine be-lirtilecek olsa reddetmekten bile çekinmeyebilir. .,

Her kanaat, çok geniş bir çerçeve içinde söylenecek olursa,bir veya birkaç tutumun ifadesi olmakla beraber, tutumlarânında ve aşikâr şekilde kanaatin içinde kendilerini göstermezler.

Page 42: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

O yüzden, becerikli bir tarzda gözlemde bulunmak; çoğu kez profes-yonel araştırmalara uzun incelemeler yaptırmak yolu ile ortaya çı-karılabilir. Bir bireyin niçin şu veya bu pozisyonu takındığı, şuveya bu kanaata sahip olduğu, bu soruya cevap verebilecek kişi ola-rak en iyi durumda bulunan bireyin bile kolaylıkla cevaplayama-yacağı bir sorudur ve en bilgili bir analizcinin bile geçerli olarakcevap bulması güç bir sorudur. İçinde bulunduğumuz dönemde sos-yal psikolojistlerin büyük bir önemle üzerinde durdukları konu,bireyin kanatları aramdaki tutumları doğru bir şekilde çıkarsata-cak yöntemlerin mükemmelleştirilmesi konusudur. .

Bu konuda yapılacak bir araştırma, herşeyden önce, ele alına-cak insanlara problem durumu aslında olduğu gibi sunabilmeyi sağ-layacak güvenilir yöntemler kullanmayı gerektirir. Böylece, kanaratın ilişkin olduğu gerçek problem-durum sunulmuş olur ve denetyim yapan araştırmacı incelediği kanaatin incelediği duruma ait ollduğundan kuşku duymaz (yani, ne ifade ediyorsa, o ifade edilenşey, ilgisiz bir durumla değil, inceleme konusu durumla ilgili ola-rak söylenmiş olur.) Ayrıca, bu kanaatin «belirleyiciler»ini orta-ya çıkaracak güvenilir yöntemlere sahip olmak; özellikle, bireyidurumu nasıl tanımlıyorsa o şekilde tanımlamaya yöneltentutumsal faktörleri ortaya çıkaracak yöntemlere sahip olmak gerekir. Bunlar için ise, bireyin davranışmdaki örtülü (covert) veya içsel (inner) yanlara eğilmemiz gerekir. Bu nedenle, bireylebireyi inceleyen [araştırmacı] arasında dğişik derecelerde bir işbir-liği (co-operation) sağlanmış olması da gerekecektir. Psikiyatrikhasta ile ruh hekimi arasındaki konuşmalarda çok yüksek bir iş-birliği şarttır; fakat en basit bir örnekleme «survey» araştırmasın-da bile, eğer kanaatların altındaki tutumlar ortaya çıkarılmak isteni-yors, en başta gelen gerekirlilik, konuşulan kişiler ile konuşucular(interviewer) arasında ahenkli bir münasebet (rapport) kurulmuşolmasıdır. . .

GENELLEME DERECELERİ

Tutumların doğası üzerine yapılan denemsel araştırmaların ilkyıllarında, daha çok, şu soru üzerinde durulmuştur: «Tutumlar ge-nel mi, belirli ve özel (specific) midir?» Bu soru, günlük hayat-ta rastladığımız kanaatların nispeten belirli tepiler, tutumların isa

. » • • • • • . . . • ' • • . • • • ' : " • ' • • ' ' • . • • . - . • . • • - ; ' • • . • • . .

••{•

Page 43: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nispeten genel tepiler olduğu yolundaki sözleri akla getirmektedir.Aynı zamanda, kişilik teorisinde kısmen sözü edilen nisbeten dur-gun «hal ve tavır» anlayışı ile, öğrenme sürecinin doğası üzerindeyapılan tartışmalardan esinlenildiğini akla getirmektedir. Şu andaise, genellikle, böyle bir problemin sunî bir problem olduğu, «bö-lirli» ile «genel» arasında bir ikilik («dichotomy») kuramayacağı-mız ve tutumların farklı düzeylerde veya farklı genelleme derece-lerinde ele alınabileceği görüşü hâkimdir. ; ,„ -;

Birincil sosyal tutumlar üzerinde Leonard W. Ferguson'un yap-tığı araştırma en belirliden en genele kadar çeşitli tutum kavram-lamaları için iyi bir örnektir [7,8]. Bu araştırmada Stanford Üni-versitesinden 185 öğrenci alınmış ve bu öğrencilere, öğrencilerinsavaş, Tanrının varlığı, vatanseverlik, suçlululara karşı davranış,ölüm cezası, sansür, evrim, doğum kontrolü, yasa, ve komünizmkonusundaki tutumlarını ölçmek için kurgulanmış gir soru kâğıdıdoldurtulmuştur. Test, Chiago Üniversitesinden L.L. Thurstone'ungeliştirdiği eşit-görünümlü aralıklar (egual-appearing intervals)yöntemi ile kurulmuştur. (Bu ölçek yöntemi ilerki sayfalarda 'elealınacaktır.) Bu on tutumdan her birini ölçmek için, herbiri yirmikonucuk içeren iki form kullanılmıştır. On tutumdan her biri için,bu tutumlarm ölçümlenmelerinde kullanılmak amacıyla tesbit edi-len kırk konucuk (item) ile ilgili olarak kırk kısa ifade geliştiril-miştir. Öğrencilerden, bu ifadelerden herbirini okumaları ve aynıgörüşte olduklarının yanma «artı,» olmadıkları ifadelerin yanına«eksi» işareti koymaları istenmiştir. Tutum derecesinin (scores)ise, bunlar sayesinde, daha önceden tespit edilmiş bulunan «değer-ler»e veya her denek'in görüş birliğinde olduğunu belirttiği ifade-lerin sosyal anlamına göre hesaplanması kararlaştırılmıştır.

Öğrencilerden, haklarında ne düşündüklerini belirtmeleri iste-nen ifadelere birkaç örnek aşağıda sunulmuştur : ••_...; .

[Savaş Karşısındaki Tutumlarla İlgili Ölçekler]

İlerleme için barış ve savaşın ikisi de gereklidir.Ulusal çıkarların elde edilmesi için savaş gerekiyorsa, bireysel ka-naat buna boyun eğmelidir.Doğruluk ve hak barıştan daha önemli olduğu için, savaş ehveni ş«rsayılabilir.İnsanın ülkesi, kendisinin haklı görmediği bir savaşa girmişse, in-

Page 44: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

san cephede veya bir başka gerekli görülen yerde savaşa hizmetzorunda olmamalıdır. [51

[Suçlulara Karşı Muamele Konusundaki Tutum Ölçeğinden]

Toplumu korumak için ceza şarttır. .Cezalandırma aksarsa suçlar teşvik edflmiş olur.Suç işlemeyi adet haline getirmemiş oAanOar Islâh olunabilir.İnsanları suç İşlemekten alıkoymanın bir yolu da, suç işlediklerindeacı çekmelerini sağlamaktır. [29]

Bu konulara veya ifadelere karşı verilen herbir cevap, görüş bir-ligi veya görüş ayrılığı şeklinde de olsa, bir tepi yerine geçmiş vebelli bir önerme ile ilgili olarak nisbeten belirli bir kanaati açığavurmuştur. Bu ifadelerden yirmisinden ise bir tutum derecesi (atti-tude score) meydana getirilmiştir. Bu derece ise, söz konusuönermelerde herhangi birine verilmiş tek bir cevaptaki tutumunubireyin karşısına çıkarılan savaş, sansür, komünizm gibi genel ko-nular hakkındaki tutumunu — genel ve tutum endeksi denil'en şe-yi — derecelemiş olmaktadır. f ' :: :.

Ferguson'un araştırması, bununla da kalmamıştır, Her deste-deki tutum derecesini diğer tutum dereceleri ile âe karşdıkh-ilin-tileştirmiştir (correlated). Daha sonra bütün bir destede görü-nen «inter correlation»lar faktör analizi denilen bir sürece tâbitutulmuş ve bir istatistik analizle desteyi tam olarak ortaya çıka-rabilmek için hesaba katılması gereken («...have to be postula-ted») en küçük bağımsız değişken sayısının tespitine çalışılmıştır.On testin herbiri ayrı isimler kullanmış olmalarına rağmen, butestlerin oldukça («relatively») güvenilir (yani, dereceleme istik-rarlıydı) ve belli bir ölçüde («reasonable») geçerli (yani, test ne-yi sınamak için yapılmışsa, gerçekten onu test edebilmişti) oldu-ğu sonucuna varılmıştır. Böylece, eğer, farklı testlerde farklı dağı-lımlar gösteren üç ayrı faktörün var olduğu farzedilmişse, 'esasolarak aynı «intercorrelation» testinin elde edilmesini beklemekmümkün görünmüş oluyordu. Tabiatiyle, [bu yöntemin kullanılı-şında] faktörler birbirlerinden tecrit edilmiş oluyordu. Ama, aksitakdirde davranışın örneklenmesinde karşılaşılacak olan karışık-lığa meydan vermemek için gerekli olan bu matematiksel soyut-lamaya katlanmak gerekiyordu. Bazan bunların faktör I ve faktörFi diye, Test A'da şu ağırlıkla temsil edilen, Test B'de ise: bu ağır-

Page 45: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Iıkla temsil edilen faktörler şeklinde tarif edilmesinden başka çarekalmıyordu. y •:'.•.-., •'-• :

Ferguson'un analizinde, faktör I esas itibariyle Tanrının var-lığına olan inançta ve evrim ile doğum kontrolü konusundaki tu-tumlarda konumlanmıştır. Bu birinci faktöre «Dindarlık» faktörüdenilmiştir. İkinci faktöre ide «Humanitarianism» ismi verilmiş-tir, ve özellikle ölüm cezası, suçlulara karşı muamele ve savaşile ilgili tutumlarda konumlanmıştır. Üçüncü faktöre «Milliyetçi-lik» adı verilmiş ve başlıca kanuna, sansüre, vatanseverliğe, vekomünizme karşı takınılan tutumların ölçümü için kurulan ölçeküzerine konumlanmıştır. Bu şekilde, biribirinden recrid edilen üçfaktör, bu sayede, araştırmanın başlangıç veya yola çıkış noktasıolarak kullanılan belli tek bir tutum derecesine (core) oranla dahabüyük bir genelleştirme çerçevesindeki sosyal tutumları temsileden faktörler olarak kabul edilmiştir. .

Bundan sonraki bölümde tutum konusundaki çalışmalardagörülen son gelişmeleri ayrıntılı şekilde inceleyeceğiz. Bunlar sosyaltutumları, bireyin kişiliğinin fon|ksdyonel dinamiğine bağdamayıbaşarmışlardık. Tutumların 'kişilik ifadesi olarak analiz edifebil-mesi ölçüsünde, daha yüksek düzeyde genellemeler yapabileceği-ğimiz bilinmekteydi. Bugün bu olmuştur.

Tutumları ve kanaatları incelerken bunları özellik-genellikderecelerin'e göre ayırmak, farklılaştırmak eğilimine rastlanmakta-dır, tfade ettiğimiz gibi, kanaatlar nisbeten belirli ve özel, tutum-lar ise nisbeten geneli sayılırlar. Biz bu konuda böyle bir ayrımla-maya giderken, kanaat ortaya çıkarıcı sorularımızın çok genelönermelerle ilintili olabilmeleri ihtimali yüzünden, çok dikkatliolmak zorundayız. Ulusal Kanaat Araştırma Merkezinin «survey»le-rinde sorulan sorular arasında bazan (Nisan 1948) şöyle genelsorular da yer alabilmiştir :

1. Rusya ile ilişkilerimizi ve Rusya'ya karşı tutumumuzu na-sıl bulunuyorsunuz — A.B.D.nin Rusya ile daha iyi bir anlayışa var-masını mı, bugünkü siyasamıza devam 'edilmesini mi, veya Rus-ya karşısında daha sert bir tutum takınmamızı mı gerekli görü-yorsunuz? ,

Daha belirli ve dar tutulan sorular ise şöyleydi:

• -•- - . . . : . - " '. • ' 2 1

Page 46: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

2. Başkan Truman, A.B.D. ile Rusya arasındaki anlaşmazlık-ların halli için Stalin ile konuşmak üzere Avrupa'ya gitse doğrumu, yanlış mı bulurdunuz?

3. Bildiğiniz gibi Ruslar işgal birliklerimizin ve görevli perso-nelimizin Berlin'den çıkmasını istemekte, onlara birçok güç-lükler çıkarmaktadırlar. Sizce başımızı belâya sokmamak için Ber-lin'den çıkmamız mı, yoksa ne olursa olsun Berlin'de kalmamız mıgerekir? [18]. . .

Görülüyor ki, kanaatlan belirli ve dar, tutumları ise genel say-mak her yerde aynı sonucu vermemektedir. Tutumlar hakkındaçıkarsamalar yaparken, çoğu defa, özellik^ğertellik noktalan arasın-daki kesiksiz bir çizgi («continium») üzerinde düşündüğümüzü,düşünmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

ALGISAL VE GÜDÜSEL KURUCU - İÇERİKLER *

Kanaat ve tutumları incelerken algısal ve güdüsel yanlarınınbiribirlerinden ayrılmasında yarar vardır. Bilindiği gibi, algı ve gü-dü biribirleri arasında bağlantılıdırlar. Güdüler algılan etkiler, al-scılar ise ortada duran ve elde-^edilebilir olan amaç ve yönelmeleritanımlarlar. Bununla beraber, bireyin fonksiyonlannı icra etmeyibu iki görünümü ayn ayrı ele almamız halinde daha iyi anlaşıla-bilir. Tabiî, aralannda-ilişkin olanlar bunu önlemediği ölçüde.

Sosyal tutumlar çoğu defa sosyal sahayı kuran izafet çerçeve-leri olarak düşünülürler. Okuyucunun hatırlayacağı gibi, izafetçerçevesi terimini, «içinde bulunulan anda belli bir psikolojik ol-gunun belli bîr kısmını (algı, yargı, yakınlık duyma, vb.) belirle-yen ve içinde bulunulan anda bu yönde etkinlik taşıyan (gerek oandaki, gerekse geçmişteki) faktörlerden fonksiyonel olarak ilin-tili bulunanlan göstermek için» kullanmıştık [21. s. 309]. tik ola-rak Sherif ve Cantril tarafından kullanılan bu genel tanımlama,tutum konusundaki araştırma ve çahşmalarca kullanıla kullanıla,bir miktar değişiklik geçirerek bugün, bireyin bir sosyal sahayauvgulamaya çalıştığı sosyal 'yapı şeklindeki «izafet çerçevesi» ha-line gelmiştir.

(*) «Perceptual and Motivational Components»

" • • ) . • • • • ' • - • • • • . . • • • . . ' ' ' I

Page 47: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Böylece, «izafet çerçevesi» bir taraftan bireyin «orientation»-nu; yani bireyin belli bir durumun algılanmasını belli bir tarzdakurmasını zorunlayan eğilimlerini ifade etmekte; diğer yandan da,bireyin belli bir gözlemde kullandığı muhtevayı (confcex) yanibireyin belli bir durumu gertel olarak kurmasını (structurîng)ifade etmiş olmaktadır. Terimin bu ikili kullanımı sayesinde, ay-nı terim hem tutum, hem de kanaat araştırma ve çalışmalarındakullanılmaktadır. Tutumsal izafet çerçeveleri ilte, kanaatlarda sözkonusu olan izafet çerçeveleri arasında bir farklılık vardır: tu-tumsal izafet çerçeveleri, [kanaatlara temel teşkil edfen] dışa-vu-rulmuş [ifade edilmiş] tutumların sayesinde «istidlal» edilirler.

tzafet çerçevesi ile ilgili örnekler Michigan Üniversitesi Sur-vey Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan Atom bombası veDünyanın Durumu Hakkında Kamu Tepkisi araştırmasında bulun-maktadır [1]. Bu araştırmad adüzenlenen mülakatlar «birteyin dün-ya olaylan ve dünyanın durumu karşısındaki bakış tarzı 'hakkındabilgi sağlayacak» birkaç soru ile başlamaktaydı. Bunlar ise şu altısoruydu: \

1. Şimdi, biliyorsunuz ki savaş sona erdi, bugünlerde dünyadevletlerinin aralarındaki yakınlaşmayı nasıl buluyorsunuz?

2. Savaşın sona ermesinden beri A. B. D.'nin dünyadaki diğerülkelerle ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?

3. Sizde, A. B. D.'nin savaşın bitiminden bu yana diğer dev-letlerle ilişkilerinde bir hata işlediği söylenebilir mi?

4. Sizce, dünya barışını korumak için A. B. D. nin yapabile-ceği en iyi ş'ey nedir? Niçin?

5. Bazı insanlar A.B.D.'nin kendi ülkesine çekilmesini ve dün-vamn başka ülkeleri ile ilgilenmemesini savunuyor. Siz bu konu-da ne düşünüyorsunuz? . • . '.

6. Diğer ülkelere istediğimizi yaptırmak için Silâhla Kuvvet-lerimizi kullanmamızı savunanlar olduğunu biliyorsunuz. Siz bukonuda ne düşünüyorsunuz? [1, s. 221]

Soruların sorulduğu Haziran, 1946'da, ilk soruya verilen ce-vaplarda yamtlayıcılarm yüzde 16'sı durumu iyi bulduklarını, yüz-

Page 48: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nabilirler. Tutumların incelenmesinde ele alınan boyutların sayışane kadar çok olursa, tutum [konusunun] anlaşılması da o denlitam olur. . <• -: • [ , - •

Tutum incelemelerinde, mümkün boyutların sadece bu dörtboyuttan dbaret olduğunu söylemiyoruz. Daha gelişkin incelemeler-le başka boyutlar da sınanıp saptanabilirler, örneğin, sosyal bir tu-tumun boyutlarından ıbiri olarak adını verdiğimiz yoğunluk birbaşka boyut olarak kabul edifebilecek belirlilik («certainity») bo-yutundan farklı olacaktır. Bunun yamsıra, sistematik bir teorik ana-liz için, «derece» boyutunun, diğer üç boyut ile aynı sırada («or-der») bir boyut, olarak kabul edilmemesi gerektir. Herbir boyut[yön, yoğunluk, ve köklülük] bireyler arasmda da farklı farklı ola-bilir. Bu boyutlardaki bireyden bireye görünen farklılıkların ise,derece «variation»ları şeklinde [ayrı bir sıra üzerinde yer alanbir kriterle] ölçülmeleri gerekir. Buradaki can alıcı nokta dereceboyutunun (degree dimension) boyutu altında sonul olarak (ulti-mately) yer almış olması gerektiğidir. Bununla beraber, tutum in-celemelerinin bu sorunu üzerinde henüz yeni yeni durulmaya baş-landığı için, bu yazımızda belirttiğimiz bu teorik kayda rağmen,bugüne kadarki mevcut normlara uyacağız.

Y ö n ; :•• • • " • • " ' • • • • ' • • • . . ' • " ' ' " . . • ' • ' • ' • .

îlk ve ön kolay saptanabilecek tutum boyutu yöndür. Tutu-mun bu görünümünü incelerken, önce, bireyin bir belli sosyaluyarıya; kişiye, gruba, faaliyete, sürece veya kuruma karşı mı,taraftar mı olduğunu sormamız gerekir. Hissî anlamı («connota-tions») olumlu mu, olumsuz mu? Bireyin hoşuna gidiyor mu, git-miyor mu? Bireyin güdüleri, bireyi bu yargıyı destekleyici ve de-vam ettirici yönde davranışlarda bulunmaya itici şekilde mi; yok-sa birey, bu uyarıyı reddetmesine, karşı koymasına, tel'in etmesineyol açacak davranışlara itecek güdülere mi sahip? Tutumun yönübireyin yönelmelerinde söz konusu olabilecek bu tür kıymetlendir-melerle ilgilidir. ••...•'.- ;.; '..-

Tespit edilme bakımından yön'ün fen kolay boyut olduğunusöylemekle, mutlak anlamda basit olduğunu söylemiş değiliz. Her-kes «sevaptan yana ve günaha karşı»dır, fakat herkesin günah vesevaptan anladığı şeyler farklıdır. Herkes saldırganca savaşa kar-cıdır, ama herkes için saldırgan sayılacak belli bir savaş tanımla-

Page 49: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Böylece, «izafet çerçevesi» bir taraftan bireyin «orientation»-nu; yani bireyin belli bir durumun algılanmasını belli bir tarzdakurmasını zorunlayan eğilimlerini ifade etmekte; diğer yandan da,bireyin belli bir gözlemde kullanjdığı muhtevayı (comtex) yanibireyin belli bir durumu genfel olarak kurmasını (structuring)ifade etmiş olmaktadır. Terimin bu ikili kullanımı sayesinde, ay-nı terim hem tutum, hem de kanaat araştırma ve çalışmalarındakullanılmaktadır. Tutumsal izafet çerçeveleri ite, kanaatlarda sözkonusu olan izafet çerçeveleri arasında bir farklılık vardır: tu-tumsal izafet çerçeveleri, [kanaatlara temel teşkil eden] dışa-vu-rulmuş [ifade edilmiş] tutumların sayesinde «istidlal» edilirler.

izafet çerçevesi ile ilgili örnekler Michigan Üniversitesi Sur-vey Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan Atom bombası veDünyanın Durumu Hakkında Kamu Tepkisi araştırmasında bulun-maktadır [1]. Bu araştırmad adüzenlenen mülakatlar «bireyin dün-ya olaylan ve dünyanın durumu karşısındaki bakış tarzı hakkındabilgi sağlayacak» birkaç soru ile başlamaktaydı. Bunlar ise şu altısoruydu: - • . :

1. Şimdi, biliyorsunuz ki savaş sona erdi, bugünlerde dünyadevletlerinin aralarındaki yakınlaşmayı nasıl buluyorsunuz?

2. Savaşın sona ermesinden beri A. B. D.'nin dünyadaki diğerülkelerle ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?

3. Sizce, A. B. D.'nin savaşın bitiminden bu yana diğer dev-letlerle ilişkilerinde bir hata işlediği söylenebilir mi?

4. Sizce, dünya barışını korumak için A. B. D. nin yapabile-ceği en iyi ş'ey nedir? Niçin?

5. Bazı insanlar A.B.D.'nin kendi ülkesine çekilmesini ve dün-vamn başka ülkeleri ile ilgilenmemesini savunuyor. Siz bu konu-da ne düşünüyorsunuz? . ,: : . ', .. ,

6. Diğer ülkelere istediğimizi yaptırmak için Silâhlı Kuvvet-lerimizi kullanmamızı savunanlar olduğunu biliyorsunuz. Siz bukonuda ne düşünüyorsunuz? [1, s. 221]

Soruların sorulduğu Haziran, 1946'da, ilk soruya verilen ce-vaplarda yanıtlayıcıların yüzde 16'sı durumu iyi bulduklarını, yüz-

Page 50: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

de 9'u kararsız olduklarını veya «fikri olmadıklarını», yüzde 64'üise durumdan hoşnut olmadıklarını söylemişlerdir. CYüzde ll'inintutumları anlaşılmamıştır.)

Alman cevaplar için 'birkaç örnek verelim:

Vallahi, pek iyi değil. Tek bir konuda bile belli birşey yaptıkları yok.Her ülke biribirinden kuşkulanıyor. Herkes benim dediğim olsun istiyor.Birlik, beraberlik yok.

Savaş bitmiş değil! Şimdi aralan eskisinden daha bozuk.. Devletleraralarında dalaşıp dururken hangi barıştan söz edilebilir. Anlaştıkları tekşey devamlı hırlaşmak. Benim anladığım bu.

Doğrusu, devletlerin ne yaptıklarından pek haberim yok. Fakat sanıyorum Rusya dünyaya hâkim olmak istiyormuş. Bu ülke veya B. M. çıkıpRusya'ya «dur» demezse Rusya başımıza iş çıkarabilir. Kuvvet dengesini,sanıyorum, atom. bombası sayesinde koruyoruz. Rusya ile başımız derdegirmezse, bence herşey yoluna girer. Diğer ülkelerin hepsi anlaşılacak ülkeler gibi, hepsi de banş istiyor. Tek belâ Rusya. [1, s. 119]

İkinci soruya ise şöyle öevaplar verilmişti:

Sanırım, A. B. D. diğer ülkelerle yakınlık kurmak için elinden gelemyapıyor. Başımıza iş çıkaran tek şey Ruslar; Nuh deyip, peygamber demiyorlarl Hiç kimsenin görüşüne aldırmıyorlar. A.B.D.'nin diğer ülkelerdengelecek itiraz ve çıkacak güçlükleri ortadan kaldırmak için elinden geldiğince çalışmasından tamamiyle memnunum ve doğru buluyorum. V

Yeterince kuvvetli olduğumuzu söyleyecek durumda olduğumuzu sanmıyorum. Amerikalı denildi mi lâfı dinlenmeyen bir çocuk akla geliyor.

Çok yumuşağız. Rusya'ya karşı tutumumuz, boyun eğmekten başka bir-şey değil. Bu konuda daha işin başından, farklı bir tutum takınmalıydık.[I. s. 150]

Aynı türden bu ikinci soruya verilen cevaplardan yüzde 60'm-da yamtlayıcılar durumu tatminkâr veya oldukça tatminkâr bul-duklarını, yüzde 26'sı durumdan hoşnut olmadıklarını veya olduk-ça hoşnutsuzluk verici bulduklarını, yüzde 9'u kararsız veya «ha-bersiz» olduklarını belirtmişler; yüzdte 5'inin ise kanaati anlaşıla-mamıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yukarki aktarmalarda-olduğu gibi kanaatların niteliksel ayrıntılarını tanımlama ile bun-ların yol açtıkları net sonuçların özetlenmesi («summarizing») ara-sındaki farklılıktır: birinci sorudaki «yeterli bulmayan»lar % 64olmuş; ikinci sorudakilter ise % 26 olmuştur. Yanıtların metinl'er-

. 2 4 '• • • • . : : - ; ' ' ' : • . • - V ' • - " ••

Page 51: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rinde bireyler kendi tutumlarının hissî içeriğinden (component)daha fazla şeyden söz etmişlerdir. (Bu arada şu nokta belirtilmeli-dir : bu soruların, bireylere aralarından bir seçim yapabilecekle-ri bir seri alternatif veren «kapalı» sorular olmayıp, bireylerin ka-naatlannı tüm olarak ortaya çıkarmaya yarayan «sonu boş bırakı-lan» sorular olması tercih edilmiştir.) Yamtlayıcılar durumu, ken-dilerine nasıl görünüyorsa o şekilde anlatmışlar, uluslararası du-rum hakkında kompleks sosyal uyarıcıyı (stumulus) kendi algıla-rına göre nasıl bir yapı içindeyse o şekilde anlatmışlardır.

A. B. D.'nin Dünya Politikası Hakkında Çeşitli KişilerinTutumlarının Nedenleri

«A. B. D.'nin dünyadaki diğer ülkelerle ilişkilerini nasıl buluyorsu-nuz? . .

. Y a n ı t l a y ı c ı l a r. . Tatminkâr, Hoşnut.

oldukça oldukçatatminkâr hoşnutsuz.

A.B.D.'leri diğer ülkelerle barışçı ilişkikurmaya çalışıyor mu? % 34 % 1Diğer ülkelere giyecek, yiyecek ve diğermaddi yardımda bulunuyor mu 12 *B.M.'d ve diğer uluslararası kuruluşlar-da yer alıyor mu 1Dünya liderliğine geçiyor mu 1 -—İşgal ettiği ülkeleri iyi yönetiyor mu ... 1 • . —

Çekingenlik Konusunda:

Rusya ile 2 11Genel olarak diğer ülkelerle 2 14tşgal politikasında * 2

Şu ülkelere yiyecek, giyecek, vs. çok mu gön-deriyor : ' .

Genel olarak diğer ülkelere 3 16Rusya'ya * . 1Rusya ile anlaşma ^ağlayamıyor mu 7 ' 10

• . . ' ' • . ' • • . 2 5

Page 52: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Dış politikayı beceremiyor mu 1 10Dış politikası yetersiz mi — . ' . . , . 5

. . . Diğer ülkelerin iç işlerine çok mu karışı-yor * 5

Tutarsız bir politika im izliyor: - .

Arjantine karşı * 2İspanya'ya karşı * Jİngiltere ile gereğinden fazla mı yakınlık ,kurdu * 2Liderlik durumuna yükselmeyi becere-medi mi 1 — 2Diğer ülkelere yeterince giyeöek, yiyecekgönderiyor mu * 1Beklenmedik sebepler 3 12Belirtilmeyen sebepler 40 16

* * • ' * * •

Yanıt sayısı : 709 306

Tatminkâr-ıhoşnutsuz sınıflandırması tutumların hissî içerikleri-nin ifade edilmesini sağlamış; dış politikayı onaylayan ve onayla-mayanların, veya muhtemelen bu dış politikayı destekleyecek olanve devamını isteyecek olanların oranını, bu politikaya karşı olan veonaylamayan, veya değişmesini isteyen ve değişmesini sağlayacakolanları destekleyecek olanların oranını ortaya koymuştur. Bu gi-bi ifadeler, tutumlar ile güdüler arasında hissi tepiler aracığı ileilintileşme yaratırlar. Yukarda aktarmış bulunduğumuz cevap-larda görülen, ve serideki Soru 2 için ayrıntılı olarak ele alınmışbulunan izafet çerçevesi konusundaki bu analiz böylece, dış politi-kanın nasıl göründüğünü, ve tutumlarla algılar arasındaki bağlan-tıyı açıklamış olmaktadır.

Yukarda belirtilmiş bulunan, sosyal tutumların iki yanı (as-pects); yani güdülenme ve algılama (motivation and perception)'arasındaki karşılıklı-ilişki bu sorulara verilen cevaplardan elde edi-len bilgilerde açıkça görülmektedir. [A. B. D.'nin] diğer ülkelerleilişkilerini tatminkâr bulanlar, A.B.D.'nin diğter ülkelere giyecek ve

(*) Yüzde l'den az. .(**) Sütunlar toplamı yüzde 100'ün üstünde. Bazı denekler birden çok se-

bep yazmışlardır.

26 - " . . '

Page 53: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

yiyecek vermesini büyük bir ihtimalle onaylamakta, bunu iyi butmaktadırlar. Dış ilişkilerden hoşnut olmayanlar ise, dışarıya giye-cek ve yiyecek göndermeyi iyi bulmayacaklar; A.BJD.'nin diğer ül-kelere çok fazla giyecek ve yiyecek gönderdiğimi düşüneceklerdir.Aynı şekilde, A.B.D.'nin diğer ülkelere karşı çok «yumuşak başlı»olduğunu sanan birisi dış politikayı tatminkâr bulmayacak, oysabir başkası aynı ifadelerden Amerika'nın liderlik durumuna geçti-ğine hükmedecek ve bu politikayı tatminkâr bulacaktın Algılamaile güdümlenme (motivation) arasındaki nedenleyici (causal)ilişki konususundaki temel sorunlarla burada ilgilenecek değiliz. Bu.radaki tartışmamız için bu iki süreç arasındaki ilişkiyi belirtmişolmamız, ve bir bireyin sosyal tutumunun, çoğu defa tek bir birimolarak alındığı halde, en azından, psikolojik olarak biribirindenfarklı iki yanı («aspects») olduğuna işaret etmemiz bize yetecektir.

TUTUMLARIN BOYUTLARI ; ; .

Tutum araştırması bir soyutlamayı analiz etmektir. Bu yüzdeninsanlann tutumlan hakkında somut ve elle tutulur birşey ortayakoyamaz. Kanaatlar için bu mümkündür, fakat tutumlar için müm-kün değildir. Tutumlarla ilgili olarak (attudinal) bir izafet çerçe-vesinin varlığını tanısak ve tutumlann güdüsel ve algısal özellikle-ri üzerinde önemle dursak bile, tam ve tarihsel tablolannı canlan-dırmamız güçtür. Tutumlar üzerinde inceleme yapacak olanlannumut edebilecekleri en büyük başarı, süreci analiz etmek ve tutumfonksiyonunun dinamiğini tarif edip, anlatabilmektir. Bunun için,ya tutumların değişmeleri üzerinde incelemede bulunabilir, yadatutumlarda meydana gelecek olan değişme ve farklılıklann (varia-tions) diğer olgulara (phenomena) nasıl etki edecekleri üzerindedurabiliriz. İnsanların tutumlan hakkında yapılacak hiçblir is-tatistik hesaplama, özetleme bir anlam taşımıyacaktır. Bu konudainceleme yapacak olan araştırmacılar tutumlan şu dört boyut için-de ele almayı yararlı bulmaktadırlar: yön, derece, yoğunluk, veköklülük (salience). Bu boyutların herbiri, istatistik teknikler kul-lanarak özetlenebilen, karşılaştırılabilen ve analiz edilebilen yetergenişlikte bilgi (data) elde etmek için bireylerin tutumlan hak-kında yapılan niceliksel (quantitatively) tarif tarzlarını temsilederler. Bu soyutlardan herbiri ya tek-tek ve birbirlerinden ayrıolarak incelenebilirler, yada hep birlikte (in combination) ele alı-

• .. . 2 7

Page 54: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nabilirler. Tutumların incelenmesinde ele alınan boyutların sayısıne kadar çok olursa, tutum [konusunun] anlaşılması da o denlitam olur.

Tutum incelemelerinde, mümkün boyutların sadece bu dörtboyuttan ibaret olduğunu söylemiyoruz. Daha gelişkin incelemeler-le başka boyutlar da sınanıp saptanabilirler. Örneğin, sosyal bir tu-tumun boyutlarından biri olarak adını verdiğimiz yoğunluk birbaşka boyut olarak kabul editebilecek belirlilik («certainity») bo-yutundan farklı olacaktır. Bunun yanısıra, sistematik bir teorik ana-liz için, «derece» boyutunun, diğer üç boyut ile aynı sırada («or-der») bir boyut, olarak kabul edilmemesi gerektir. Herbir boyut[yön, yoğunluk, ve köklülük] bireyler arasında da farklı farklı ola-bilir. Bu boyutlardaki bireyden bireye görünen farklılıkların ise,derece «variation»lan şeklinde [ayrı bir sıra üzerinde yer alanbir kriterle] ölçülmeleri gerekir. Buradaki can alıcı nokta dereceboyutunun (degree dimension) boyutu altında sonul olarak (ulti-mately) yer almış olması gerektiğidir. Bununla beraber, tutum in-celemelerinin bu sorunu üzerinde henüz yeni yeni durulmaya baş-landığı için, bu yazımızda belirttiğimiz bu teorik kayda rağmen,bugüne kadarki m'evcut normlara uyacağız.

Y ö n ; V . : • . . ' • ' " ' . ; • • • • ' " : ' • • • • • . . . . , ~ : , ; • . " , . - • ; ' / ' ; .-.

îlk ve en kolay saptanabilecek tutum boyutu yöndür. Tutu-mun bu görünümünü incelerken, önce, bireyin bir belli sosyaluyarıya; kişiye, gruba, faaliyete, sürece veya kuruma karşı mı,taraftar mı olduğunu sormamız gerekir. Hissî anlamı («connota-tions») olumlu mu, oîumsuz mu?.Bireyin hoşuna gidiyor mu, git-miyor mu? Bireyin güdüleri, bireyi bu yargıyı destekleyici ve de-vam ettirici yönde davranışlarda bulunmaya itici şekilde mi; yok-sa birey, bu uyarıyı reddetmesine, karşı koymasına, tel'in etmesineyol açacak davranışlara itecek güdülere mi sahip? Tutumun yönübireyin yönelmelerinde söz konusu olabilecek bu tür kıymetlendir-melerle ilgilidir.

Tespit edilme bakımından yön'ün fen kolay boyut olduğunusöylemekle, mutlak anlamda basit olduğunu söylemiş değiliz. Her-kes «sevaptan yana ve günaha karşı»dır, fakat herkesin günah vecevaptan anladığı şeyler farklıdır. Herkes saldırganca savaşa kar-cıdır, ama herkes için saldırgan sayılacak belli bir savaş tanımla-

Page 55: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nabilir mi? Kadınların işlere girmesini ve meslek sahibi olmasınıdoğru bulmayan birisi «anti-feminist» sayılabilir. (Bu hükme va-rılmasının nedeni «eşit haklar» değer sistemidir; bu perspektiftenbakılırsa böyle düşünen biri kadmlara eşit haklar vermek isteme-yen biri olarak görülür; bu yüzden de kadınlara karşıt sayılır.)Oysa, böyle bir bireyin dayandığı esas görüş kadınların biyolojikolarak farklı oldukları; ille erkeklerden aşağı olmamakla beraber;tam tersine, birçok bakımlardan erkeklerden üstün oldukları ola-bilir. Belki de, bu birey kadınları ekmek parası için çalışmaktanve ticaretin sıkıcı etkilerinden korumak istemiştir. Bu perspektif-ten bakılacak olursa da kadınlara karşıt değil, kadınlardan yanaolduğu görülecektir.

;. Tutum konusunda inceleme yapacak araştırmacılar yön ileilgili değerlendirmelerinin bir deste kişisel değerlere mi? yoksa bi-reyin hissî (affective) sisteminin dinamiğinin objektif bir su-numuna mı dayanmakta olduğuna dikkat etmelidirler. Tutumunyönünü belli sosyal değerlerle tanımlamak birçok amaçlar açısın-dan belli ölçüde yararlı olabilir. Bununla beraber, gerçek «orienta-tion»u tam açıklığa kavuşturmak konusunda başarısızlık çoğu de-fa, konu ile ilgili psikolojik karakteristiklerin karışıklık ve bu-lanıklıktan kurtulmamasma yol açmaktadır. • ;•:..-.-•: .,.•>-.•

D e r e c e r " . " . • •' ;'•',, ' ; '-.-•• :'".'•"-* .''•'-.• - ~ v . - V - " - - ' • ••: •. .."••• •'•*.'•::'•'• .: : •'•-

- B i r e y i n tutumunun genel yönünü saptamanın yanısıra, dere-cenin «variation»larım da ortaya çıkarmamız gerekecektir. Bellibir sosyal uyarıya karşı iki kişi olumsuz, hasmane tutumlara sa-hip olabilir (yani, her ikisi aynı yönde tutuma sahip olabilir); fa-kat bunlardan birisi şiddetli bir «antagonism» içindeyken, ikinci-si sadece hafif bir karşıtlık duyabilir. Gerek yönde ve gerekse dere-cede karşılaşılabilecek «variation» çoğu defa tek bir soruda incelen-mektedir. Örneğin, askerlere şöyle sorulmuştur:

Terhisten sonra ve sivil hayata başladığımız zaman, Ordu'yakarşı tutumunuzun lehte mi aleyhte mi olacağını tahmin ediyorsu-nuz?

— Çok lehte— Oldukça lehte *— Şöyle-böyle— Oldukça aleyhte— Çok aleyhte [23, s. 17]

Page 56: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Derece, bir başka şekilde ise, kanaati ifade edişteki farklarıdeğerleştirerek de incelenebilir. Örneğin, «Kilisem hayatımın enbüyük rehberidir» ifadesini tasvib ettiğini işaretleyen bir birey, el-bette ki, «Kilisemin ideallerine inanıyorum, ama cemaatçı baskı-larından («denomitaionalism») bıktım» ifadesini tasvib ettiğini işa-retleyen bir bireyden daha dindardır. [25] •...••'. .

Bu iki boyutun «combination»u, yön ve derecenin bir arayagetirilmesi tutum üzerine son yıllarda yapılan incelemelerin ilgikonusu olmuştur. Geniş miktarda deneysel «data» üzerinde ana-liz yapmayı gerektiren bu incelemeyi ilerletip, geliştirebilmek için,araştırma uzmanları tutumların niteliksel ifadelerini niceliksel bi-rimlere dönüştürmek amacıyla birçok yöntemler geliştirmişlerdir.Bu yöntemler, esas olarak, bir doğrusal devamlılık çizgisi («con-tinuum») boyunca tutum «variation»lannı tesbit etmeye dayananyöntemlerdir. •-;. ; • : ' ;. ;'

Tutum ölçeklerinin kurulması için dört yöntem geliştirilmiş-tir : L.L. Thurstone eşit-görünen aralıklar yöntemini geliştirmiş;R. Likert toplam değerleme (summated rating) yöntemini; L.Guttman ölçek analizi yöntemini (scale analysis) geliştirmiş; A. L.Edvvard ve F. P. Kilpatrick ölçek farklılaştırması yöntemini sos-yal tutumların ölçümü için tarif ve tavsir etmiştir [24, 11, 23, 6].Bu yöntemlerden ilk ikisi yirmi yıl süreyle çok geniş ölçüde kul-lanılmışlardır. Üçüncüsü, II. Dünya Savaşındaki ordu araştırmaprogramında tatbikata konulmuştur. Dördüncü yöntem henüz ye-ni bir öneridir ve ilk iki yöntem ile üçüncüsünü elde ettirdiklerineticeler bakımından karşılaştınlabilir hale sokmaya çalışmakta-dır. Önümüzdeki birkaç sayfada kanaat ve. tutumlarla ilgili olarakbulunan niteliksel «data»ların niceliksel derece «variation»lan ola-rak ifade edilmesinde bir esas tesbit edebilmek amacıyla gelişti-rilen süreçlere dikkati çekmek için bu yöntemlerin temel özellikle-rinden özetle söz edeceğiz. Bütün bu yöntemler basit sezgisel yar-gılardan işe başlamışlar, fakat tutum ve kanaat araştırmalarındabilimsel «data» elde etmekte çok büyük ölçüde yararlı olmuşlar-dır. ' - ' ••'.-; -, •< . • . • ' ; > :

Eşit - Görünümlü Aralıklar Yöntemi (L.L. Thurstone)

Bu yöntemi kullanan bir araştırıcı belli bir sosyal uyarı (stu-. mulus) hakkında çok sayıda ifade biçimlerini bir araya getirir.

3 0 •••..'::•: • • - . : ' • • . , . • • • • : - • •.• • • . • • . ' . ' « ' ' ' . : • • ' . ;

Page 57: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu yolla, uyan hakkında bütün kanaat çeşitlerini kapsamaya ve herçeşit his (feeling) görünümlerini elde etmeye çalışır. Bu ifade-lerden her biri ayrı bir kâğıda daktilo ile yazılır. Daha sonra, buifadeleri yargılayacak olanlara bütün bu ifadeleri onbir gruba ayır-maları söylenir. Bu gruplara tekabül eden ara-noktaları «subjekti-ve» ölçek üzerine «çok lehte»den başlayıp «tarafsız» durumu gös-teren ortak nokta üzerinden «çok aleyhte» noktasına uzanan birdevamlıhk-çizgisini temsil ederler. Yargıda bulunacak olan kimse-lere «subjektive» değerlendirmelerinde bu ara-noktalannı biribir-lerinden eşit uzaklıkta tutmaya çalışmaları tenbih edilir. Yargıdabulunmaları için yüz kişi kullanılmışsa kanaat ifadesi için kâğıdadaktilo ile yazılan cümlelerden her birine yüz pozisyon tesbit edil-miş olur. Belli bir cümle [ifade] için yargılayıcıların tesbit ettikle-ri pozisyonlardan [hangi ara-noktasında konulduysa ve kaç keresin-de neredeki ara-noktasına konulduysa] elde edilecek ortalayıcı(«median») o ifadenin ölçek üzerinde konumlanacağı noktayıverir, ve herbir ifade için verilen yargıların değişkenlik endeksi(Q, eş aralık gözlü benzeri sıralama*) hesaplanır. Daha sonra, ennihaî ölçek için konucuklar (items) tespit edilir. Bu konucuklar[yargılattırılan ifadelerden en uygun bulunanları] kanaat çizgisiüzerinde yerleştirilir. Yargılamada, yargılayıcılar tarafından enyüksek sayıda aynı şekilde yargılanıp değerlendirilen ifadeler han-gileri ise ölçek için gerekli ifadeler bunlar arasında seçilir. Dahasonra da, tutum testine tâbi tutulan bireyler, bu ifadeleri okurlarve kendi kanaatlarına hangileri en çok benziyorsa onlan işaretler-ler. Araştırmacı, bu işaretlenen ifadelerden her birinin ölçek üze-rindeki pozisyonu zaten bilmekte olduğu için, işaretlenen ifade-leri o konu için tesbit edilmiş tutum notu (score) şekline çevir-mesi kolayca mümkün olur. . -

Toplam Değerfeme Yöntemi (R. Likert)

Araştırmacı incelenmekte olan tutumla ilgili olarak bir seri ifa-de (statement) seçer ve bunları bir okuyucunun her biri için tes-pit edilmiş beş pozisyondan birisini işaretlemesine elverecek şekil-de sıralar. Bu beş pozisyon şöyledir: Kuvvetli tasvib, tasvib, ka-rarsız, tasvib etmiyor, hiç tasvib etmiyor. Bu pozisyonlardan herbirisine l'den 5'e kadar ağırlık atanır ve böylece aynı tutum yönün-

(*) «Semi-interquartile range» : Seri içindeki aynı birimleri eş aralıklıdört gruba ayırarak elde edilen noktaalr arası sıralama (ç.n.).

' ' • . • . • • • • - • ' ' • ' • : ' ' • • • : , ' 3 1

Page 58: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

deki uçlar en yüksek notu alır. «İmkânı plan yurttaşlar Askerî Eği-tim Kamplarına sevk edilmelidir» ve «Devamlı bir barış yararına,diğer uluslar ile aaramızdaki anlaşmazlıklardan diplomatik yollar-dan çözemediklemizi sadece hakeme götürerek çözmeye çalışma-yı kabul etmeliyiz» ifadeleri bu konuda örnfek verilebilir [16, s. 35].Bu ifadelerden ilki için «Kuvvetli Tasvib» cevabına bir ağırlık veri-lir, «Hiç tasvib etmem» cevabına da 5 ağırlık verilir. Bununla be-raber, ikinci ifadeye gelince, ağırlıklama tersine yapılır: «Kuvvet-li tasvib» 5 alır, «Hiç tasvip etmem» ise 1 alır. Bu yolla, yüksekağırlıklar en çok enternasyonalist olan cevaplara tanınmış olur.

Bu yöntem kullanılırken, ifadeler serisi çok sayıda denek'e ve-rilir ve bunlar, kişisel olarak, ne derece tasvib ettiklerini veya et-enediklerini ifade ederler. Daha sonra herbir bireyin cevaplarınaağırlıklar atanır. Bu ağırlıklar toplanır ve böylece her bireyin de-ğerlemesini gösteren ve numara ile ifade edilebilen bir derece(«score») elde edilir. Çok sayıdaki deneklerden [yargılayıcılardan]herbirinden bu toplam notlar dereceler elde edildikten sonra, en«yüksek» not tutturan ifadeler ile en «düşük»not [derece] tuttu-ran ifadeler ilerki araştırma için ayıklanıp seçilirler. [Ölçek kurul-ması için yapılan bu hazırlık çalışmaları' sırasında] her konucuk[ifade: «Hem»] değerlendirilirken, toplam test üzerindeki «yük-sek» notları alan ifadelerin, «düşük» notlar alan ifadelere oranlabu [belli] konucuğun aldığı nota daha yakın olup olmadıklarınabakılır. Sorular arasında içsfel («internal») bir tutarlılık varsa,her sorunun, toplam notlan dağılımın iki aşırı ucunda yerleşmişbulunan bireylerce daima aym şekillerde cevaplandırılması gereke-cektir. Toplam notları birbirinden farklı olan bireylerin arasındaen aşırı zıtlaşmayı yaratan ifadeler [konucuklar : «items»] toplanırve ölçek bunlarla kurulur. Ölçek, daha sonra, bu şekilde ayıklanıpseçilen konucuklar ve bu konucuklara verdikleri cevaplarının al-dığı notların toplamı eşit yanıtlayıcılarla («respondents») kurul-muş ve işletilmiş olur. s

: Eşit görünümlü aralıklar yöntemi yargılara dayandığı halde,toplam değerleme yöntemi yanıtlardaki içsel tutarlılık kriteryası-na dayanır.

Ölçek Analizi Yöntemi (L. Guttman)

'Ölçek analizi yöntemi (metod) Guttman'ın, belli bir obje ko-nusunda sınırsız bir davranış toplamağı («delimited totality»)

3 2 . - • ; . ; • • : - \ : . , - • • ' : • . . - , ' • • • ' • „ . • . • • • . • : • • - • • - • • . ' • • • ' . . - • • • . . •

Page 59: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şeklindeki tutum anlayışından geliştirilmiştir. Belli bir sinyal-uya-rı karşısındaki mümkün bütün davranışlar bir «tutum evreni» mey-dana getirirler ve bu sosyal uyarı hakkında düzenlenen bir soru kâ-ğıdına alman cevaplar ise bu davranış evreninin içinde alt-evren-leri (sub-universe) teşkil ederler. Araştırmacı için ortadaki so-rular şudur: Böyle bir davranış alt-evreni, eğer doğrusal bir ölçek(scale) şeklindeyse, efe alınıp incelenebilinir mi? Böyle bir ölçek üzerinde, objektif araçlarla bir «sıfır» noktası konumlanıp, ölçümlemenin gerçekten objektif bir kökene dayanması sağlanabi-lir mi? Ölçek analizi yöntemi bu iki sorunun ikisine de «evet» de-mektedir. Biz burada birinci. soruyu ele alacağız (ikincisi yoğun-luk boyutu sırasında ele alınacaktır). Ölçek analizi a priori olarakseçilen sorularla işe başlar. Bu sorulardan beklenen iş, bunlarınölçek üzerine konumlanabilir bir alt-evren meydana getirebilmele-ridir. Ölçek analizi konusundaki birkaç yöntem ile ayrıntılı süreç-ler az-çok birbirinden farklı olmakla beraber, bu yaklaşımın kul-lanıldığı bütün bu yöntemler, esas itibariyle, aynı temel teoridenyola çıktıkları için, aynı sonuçların elde edilmesine yararlar.

Ölçek üzerine konumlanabilirlik düşüncesinin bazı zorunlusonuçları yükseklikle ilgili şu sorularda açıkça görülmektedir :

1. Altı ayaktan uzun musunuz? Evet Hayır2. Beş ayak 9 inç'ten uzun musunuz?...... Evet ...... Hayır3. Beş ayak 6 inç'ten uzun musunuz? Evet ..Hayır4. Beş ayak 3 inç'ten uzun musunuz? Evet Hayır5. Beş ayaktan uzun musunuz? Evet Hayır

Beş ayaktan daha kısa olanlar bu beş soruya da «Hayır» diyecekler-dir. Altı ayaktan yüksek olanlar ise hepsine de «Evet» diyecekler-dir. Beş ve altı ayak arasındakiler ise seri içindeki sorulardan ba-zılarına «Hayır» diyeceklerdir. Burada tesbit edilen sorucuklar(irems) kümeleştirici bir etkiye sahiptirler. Ama sorular şöyleolsaydı bu etkiye sahip olmayacaklardı: «Beş ayak 3 inç'le 5 ayak6 inç arasında mısınız?» «Beş ayak öinç'le 5 ayak 9 inç arasındamısınız? Ölçeğin kümeleştirici sorularla elde edilebilmesi için öl-çek analizini kullanmamız gerekir, diğer tipten sorularla bu öl-çek kurulamaz. Eğer uygun ve doğru şekilde ölçek üzerinde dizim-lenmiş sorular «set»i kullanırsak, bireyin vereceği cevabı «hayır»dan «Evet»e çevireceği noktalar hakkındaki bilgimiz bireyin yük-sekliği hakkında bilgi edinmemizi sağlayacaktır.

' . • • • . . " • , • • • • • • ' . " • ' : • • • • ' • • - - • • . . . - : . . - ' - • , - ' • • ' . • - 3 3

Page 60: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Tutum ve kanaat bilgilerinin doğrusal bir ölçek üzerinde gös-terilmesi işini tanımlamada kullanılabilecek dışsal bir kritteryumasahip bulunmamaktayız. Ölçekleme analizi ise (scalogram anly»sis), soru kâğıdlndaki sorulara verilen cevaplatın (response)doğrusal bir ölçek için uygun olup olmadığını belirleyebilmektedir.Soru kâğıdımızdaki yükseklik konusu ele alınacak olursa, ikincisoruya olumlu cevap verenlerin hepsinin olumsuz cevap verenler-den daha yüksek olduklarını söyleyebiliriz. Birinci soruya olumlucevap verenler diğer beş soruya da olumlu cevap verecekler, üçün-cü soruya «hayır» diyenler de 1. ve 2. sorulara ardı ardına «hayır»diyeceklerdir. Ölçekleme analizi, soru kâğıdına verilen cevaplarıngerçekten doğrusal bir ölçek varsa ve sorulara yansıtılabilmiş ise-soru kâğıdı ile ne derece uyumlu olduğunu, ne kadar saptığını,nelerin beklenebileceğini görmek için yol göstermektedir. Esas iti-bariyle «ölçekleme hipotezi, konucukların («items»), ideal olarak,olumsuz cevap verenlerden yüksek düzeyde yer almasını sağlaya-cak bir düzen ve sıra içinde bulunduğu görüşüne dayanır. Bir yanıt-layıcımri bu düzey veya ölçek üzerindeki konumundan, bu bireyinhangi objelerden hoşlanmadığını çıkarabiliriz. İdeal yönden konu-şulacak olursa, böylece, ölçekler ölçekleme analizinden elde edilir-ler ve tek tek konucuklara yaptıkları tepilerin ölçek-noktsdan(«scale scores») vasıtasiyle, istenildiğinde, elde edilebilmesini sağ-larlar. [23, s. 9J. Pratikte ise bu ideal duruma, tabiatiyle, rastlan-maz. Fiilî soru destesinin ortaya koyduğu ile ideal olan arasında-ki sapmayı tespit etmek için, özel bir istatistik hesaplama, tekrar-lanılabilirlik coefficienl'i kullanılır; ve hesap yöntemiyle eldekisoruların bir Ölçek (scale) kurulmuş bulunup bulunmadığı kıs-men kontrol edilir. Eğer kurulmuşsa, çalışmalara devam edilir. Ku-rulmamışsa, incelemeye ara verilir. -Zira, ya eldeki evrenin (uni-verse) ölçek üzerine konumlanamayacak mahiyette olduğuna kararvermek, ya da kurduğumuz ölçeğin bir değil, aynı anda birden çok-evrene ait bilgiler topladığına karar vermek gerekir. Ölçek üzeri-ne uygulanacak testler sadece tekrarlanabilirlik testinden ibaretdeğildir. Ama, ölçeğin bir tek fevrene ait bilgi sağlayabilecek bir öl-çek olarak kurulmuş olup olmadığının anlaşılması için belli başlıen önemli test budur. - ; , . : .

Bu yöntem, sorulara verilen cevapların bir deste uygun sorular-la aralannda-ilişkinlik olup olmadığını esas alan toplam değerlemeyebenzer. Yalnız, ayrı bir avantaja sahiptir: öngördüğü teorik mode-

3 4 ' - İ : - • " - . . ' : • ; . • " . ' • • • . • . " - • ' ' • • • • ' • • , : • • • • ; • ' : •.•"•••••••

Page 61: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lin ne derece değerli olduğunu anlamak için kullanabileceği objek-tif istatistikî bir sürece dayanmaktadır.

Ölçek Aynmlaştırma Yöntemi

Bu yöntem şimdiye kadarki süreçlere yapılan itirazlardan dersalmaya; herbirinin zayıf yanlarım atıp, iyi yanlarım birleştirmeyeçalışan bir yöntemdir. Bir bakıma üç yöntemin bir sentezidir.Önce kanaat ifadeleri toplamr, sonra yargılanırlar, sonra da Thurs-tone'un Eşit-görünümlü Aralıklar Yöntemine göre ölçek üzerindefarklı konumlara, değişik yerlere yerleştirilirler. Bu şekilde, dene-yin sonucu bilgiler sayesinde ilk orijinal sorular veya bir desteönermeler elde edilmiş olur. Bu, ilk iki yöntemin yapamadığı bır-şeydir. Seçimlenen ifadeler, bunun ardından, Likert'in ToplamDeğerleme Yöntemine uygun olarak cevaplanması gereken konucukbiçimlerine dökülürler. Ardmdan, bu cümle biçimleri bir grup deneküzerinde sınanırlar ve «yüksekler» ile «kısalar» arasındaki ay-rımlaştırıcılık güçlerine göre grüplandınhrlar. Bu süreç içsel tu-tarlılık bakımmdan yapılan konucuk değerlemesi için bir temelsağlar. Bu ikinci sınamadan ayıklanan konucuklaır (cümlecikler),daha sonra, güvenilirlik («reliability») ve tekrarlanabilirlik (rep-roducibility) testine tâbi tutulurlar. Bu son test ise Guttman'uvölçek analizi yöntemine göre yapılır. ~; : .

Görüldüğü gibi bu yöntem Guttman'ın tekniğini geliştirmekte;bu tekniğe orijinal ve sübjektif olarak seçilen konucukların (cüm-leciklerin) aralarından uygun olanlarının seçimi için objektif biresas tespit etmekte, daha sonra bunları, Guttman Kriterine göre öl-çek üzerine yerleşebilirliklerini anlayacak şekilde, test etmektedir.Böylece, önce, Likert'in ele alınan ifadelerin ayrımlaştıncı kuvvetinitest etme konusundaki tekniğinden, yararlanmış olmakta, fakatsonra kullanılacak olan ifadelerin ölçek üzerindeki doğrusallıkla-rını [tek evrene ait olma] test etme konusundaki Guttman'ın ge-liştirilmiş test tekniğinden yararlanmaktadır.

Yoğunluk

Tutum ve kanaatların analizi ile ilgili araştırmalar son yıllar-da yoğunluk boyutuna gitgide daha çok önem verir olmuşlardır.Yoğunluk, belli bir tutuma sahip olan bireyin bu tutuma inanmış-lığı, bağianmışlığı demektir. Yoğunluk boyutu, tutumun derece

, . . .•-. • - • , • • • ' . - 3 5 .

Page 62: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

*

*

100

80

60

40

20

0

' , • : .

• . - ' • :

% 90

'% 70

% 50

* 30

% 10

çok kuvvetli

oldukça kuvvetli

ilgilenmiyor

KANAAT YOĞUNLUĞU İNCELEMELERİÎÇÎN KENDÎ- DEĞERLENDİRİCİ GRAFİKYÖNTEMİ (ŞEKİL 2) : .

Kanaatlann ifadesine ilâve olarak, yamtlayıcılar,gösterilen barometreyi kullanarak, bu kanaatlannınne derece kuvvetli olduklarım da işaretlerler. s

boyutu ile ilgilidir, fakat o'nunla aynı değildir. Aynı tutuma sa-hip olan iki ayrı birey bu tutuma farklı yoğunlukla sahip olabilir-ler. Aynı şekilde, iki birey aynı kanaata sahip olabilirler, ama iki-sinin yoğunluğu farklı farklı olabilir. Yoğunluk boyutu, dereceboyutundan ayrı ve önemli bir boyut olmakla kalmaz. Biır bireyintutumunu değiştirip değiştirmeyeceğini, ifade kanalları bloke edi-lirse bunalım geçirip geçirmeyeceğini, veya şiddet eylemine yöne-lip yönehneyeceğini belirtmekte önemli bir belirtken-uyarı (cue)

36

Page 63: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

• \

yerine geçer. Yoğunluk boyutunun kavramlaştınlmasmın güçlüğü-ne rağmen, yoğunluğun kabaca hesaplanmasında Daniel Katz'm bul-duğu, geliştirdiği ve biribirleriyle karşılaştırarak geliştirdiği birkaçyöntemden [söz edelim]. Katz'ın çalışmalarında kullanılan yöntem-lerden ikisi tatminkâr görünmektedirler. Bunlardan birisi bireyinkendi kanaati hakkında ne derece emin olduğunu ele alır: «Kanaa-tinizin doğru olduğundan ne derece eminsiniz.? -emin değil, -olduk-ça emin;- çok emin [Z, s. 59].» Diğer yöntem ise, aşağıda gösterilengrafiksel ve kendi-değerlendirici yöntemdir. .

1946 yılında, Cantril tutumların derecesi ile yoğunluğu arasın-daki ilişkilerden söz etmiş, ve sözsel olarak yanıtlayıcılann yaptık-ları kendi-değerlemelerini yoğunluk göstergesi saymıştı. Yanıtlayı-cıların kendi-değerlemeleri şu soruya verilen cevaplarla elde edil-mişti : «Bu kanaatinizi ne kuvvette benimsiyorsunuz. Çok kuvvetli,oldukça kuvvetli, veya şu yada bu yönden pek aldırmıyor musunuz?Cantril'in incelemesinde, zencilere ve devletin iş hayatı üzerindekidenetim faaliyetlerine karşı tutumlar itibariyle bir çapraz örnekle-me yapılmıştı. Her iki ölçekte de sonuçlar «bir tutumun kendi yö-nünde ne derece aşın uç noktada konumlanmışsa bu tutumun oderece şiddetle benimsendiğini» göstermişti. [3, s. 132]. Aşağıdakişekil bunu göstermektedir: - dikey ordinat, yoğunluktaki değişikdurumları göstermekte, yatay doğru ise devlet denetimine karşıtakınılan tutumun yön ve derecesini ifade etmektedir. Tutum gös-teren ifadelerin yatay çizgide gösterilen ölçek değerleri, [daha ön-ce] bu ifadeleri değerlendiren 80 yargılayıcının onbir noktalı de-vamlılık-doğrusu üzerinde tespit ettikleri değerlerle ifade edilmiş-tir. Böylece, 1,081 yanıtlayıcınm ifadesi toplamp-özetlenmiş olmak-tadır. ..-.•• \...-..-. • ..• ."••.. • •- ;•_•;. .•. .••• ••'

II. Dünya Savaşında ordunun yaptığı ve hepsinde ölçek analiziyönteminin kullanılmış bulunduğu tutum araştırmaları da yoğun-luk hakkındaki bilgilerimizin gelişmesine katkıda bulunmuştur.Kanaat hakkında sorulan sorular, çoğu defa başka sorularca izle-nirdi :

Bu konuda kanaatiniz ne kuvvettedir?Hiç de kuvvetli değil

v ;. Pek kuvvetli değil- Biraz kuvvetli

• .-.,' Çok kuvvetliCevapsız {23, bknz. s. 225, bir diğer örnek]

Page 64: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

§

75

70

65

60

i? 55

50

45

40

\

\\ s

V/

-

/

0 1 2Karşıt

Karşıt

(Unfavorable)

8 9 10

Taraftar

Taraftar

(Favorable)

. _. • TUTUM DERECE VE YOĞUNLUĞU İLÎŞKÎSÎ (ŞEKÎL 3)

Kamusorunu hakkında kanaatlannı açıklayan ve bu kanaatlarını ne-kadar kuvvetle benimsediklerini belirtmeleri istenen yanıtlayıcılar üze.rinde yapılan kanaat araştırmasının sonuçlan. Tutum ölçeğindeki nö-tür noktada minimal olan yoğunluk, her iki aşın uca yaklaşıldıkça yo-ğunlaşmaktadır [3].

Cantril'in incelenmesinde olduğu gibi, bu araştırmalarda dayoğunluk derece ile birlikte artmıştır. Kanaat derecesi aşınlaştık-ça -her iki yönde de- ortalama yanıtlayıcıların kanaat yoğunlukla-lan"artmaktadır. Bu bulgu o kadar tutarlı ve sabit bir bulguyduki, yoğunluk ölçeğindeki en düşük nokta muhteva ölçeğinin sıfırnoktası (zero point) sayılıyordu. Ordu incelemelerinde tutum-ların ölçekleri, veya kanaat ölçekleri doğrusal bir devamlılık-çizgisigörünümündeydiler ve yamtlann taraftar'dan karşıt'a değişim nok-tası şeklinde yorumlanabilecek ara-noktası, muhteva ölçeği üzerinde

38

Page 65: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bulunan ve [aynı zamanda] en düşük yoğunluğu gösteren noktasayılırdı. Bu nokta, her zaman ölçeğin tam orta noktası olmazdı-Ama psikolojik olarak kendisine atıfta bulunulacak bir noktanınobjektif bir tanımlaması için yararlı olurdu.

Görülüyor ki, bir tutumun derecesindeki değişmelerle yoğun-luğundaki değişmeler arasında genel bir ilişki vardır. Herhangi birtutum derecesinde, eğer bireyin tutumunu oldukça anlayacak du-ruma gelebilmişsek, o bireyin tutumunun ne yoğunlukta olduğu-nu da keşfedebiliriz. Bu nokta, özellikle, bireyin davranışını önce-den kestirmek veya bu davranışı kontrol etmek amacıyla yapılanincelenmeler için çok önemlidir. .

Köklülük

Tutum incelemelerindeki köklüîük boyutu, yanıtlayıcıların tu-tumlarının kristalleştiği, belli bir pozisyon hakkında objektif birendeks tespit etmek için girişilmiş bir teşebbüsü temsil eder. încele-nen tutum, nisbeten, merkezi bir tutum mudur? Yoksa afakî (peri-pherical) bir tutum mudur? Terim, William Stern'ün «personealis-tic» psikolojisinden [22] alınmış ve sosyal psikolojide herhangibir tutumun farklı bireyler için ifade ettiği nisbî önemi belirtmekiçin kullanılmaya başlamıştır. . . . ..... - .

Köklülük genellikle standartlaştırılmış, gerçek bir yapıda ku-rulmuş durumlar (situation) içinde incelenir. Bu konumun Özel-liği, belli bir konunun (tutum, değer) denek taraftarından ânındave kendiliğinden işin içine katılıvermesine uygun bir yapıda olma-sıdır, örneğin, Eugene Hartley tarafından etnik tutumların köklü-lükleri hakkında yapılan bir incelemede, bu tarzda, kolej son smıföğrencilerinin albümünden alınmış portreler kullanılmıştır. Denek-lere, her biri bir endeks kartına iliştirilen bu portrelere bakmalarıve daha sonra da, hangi ölçüye göre olursa olsun, bu portreleri ka-tegorilere ayırmaları söylenmiştir. Bu işlemden sonra araştırmacı-lar resimlerin ayrılma şeklini tesbit edip yaymışlar, ve deneklerdenbu ayrımda kullandıkları kategorilerin mahiyeti hakkında bir açık-lamada bulunmalarını istemişler ve bunu da kaydetmişlerdir. Dahasonra, resimler gene karıştırılıp harmanlanmış ve deneklerden ye-ni baştan, bu kere başka bir esasa göre kategorilere ayırmalarıistenmiştir. Bu süreç deneklerin bir ayrım yapacakları kategorilerbitinceye kadar devam etmişti. Bu şekilde elde edilen bilgilerin

•".•• ; : • - •: , : : v . v ^ ~ • - v - , : . . . -. . • • • • - . 3 9

Page 66: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(«data») analiziyle bu analiz de herbir denek için, resimlerin kate-gorilere ayrılmasında milliyet özelliğinin bir esas teşkil etmiş olupolmadığı; etmişse hangi noktada ettiği ortaya ç ıkarmak müm-kün olmuştur. Yanıtlaynclardan bazıları için milliyet esasına göresınıflama serinin en başlarında mümkün olmuş; bazıları için isaserinin en sonlarında; diğer bazıları için ise sınıflama milliyet esa-sının-hiç rol oynamadığı görülmüştür. [9] Bu değişiklikler, yanıttabulunan bireylerin millî grup üyelerine verdikleri önem derecesinigösteren belirtkenler sayılmıştır. Hartley'in çalışmasında, köklü-Iük ölçümü için buna benzer birkaç benzer yöntem daha kullanıl-mıştır. Etnik [tutumun] köklülüğü ile hoşgörü arasında belirli hiç-bir ilişki bulunmamış olmasına rağmen, etnik [tutumlardaki] kök-lülük ile denek'in «sosyalliği» arasında belirli bir yakınlık ve ilişkiolduğu kaydedilmiştir. Etnik faktörlerin fazla etkin ve köklü olma-dığı yanıtlayıcılarm, diğerlerine oranla, daha geniş bir arkadaş çev-resine sahip oldukları görülmüştür. Bu gibiler, etnik [tutumla-rı 1 köklü olanlara oranla, ellerindeki resimler arasından daha çokadam seçmişler ve bunlarla arkadaş olabileceklerini söylemişlerdir.

Köklülük, yoğunluktan farklı şekilde özümlenir. Köklülük, öl-çülürken bir durum-çerçeve olarak tesbit edilir ve denek'in bellibir tutum değişkeni karşısındaki eğilimi belirir belirmez tesbit edi-lir. Yoğunluk ölçümünde ise, denek'in yanıtta bulunacağı mesele(issue) ışığa çıkarılır ve denek'ten bu konudaki kanaatma ne kuv-vetle bağlı olduğu sorulur. Hitler-öncesi Almanya'da müthiş birYahudi düşmanlığı vardı. Hatta, Nazi rejiminin, Yahudi-düşmanlığıduvgulanm arttırmış olup-olmadığı bile çok şüphelidir. Ama,Almanlar arasındaki bu duygunun Nazi rejimi tarafından daha kök-lü kılındığına hiç şüphe yoktur. Son yıllarda hoşgörü-yanlısı propa-gandalara rağmen A.B.D.'deki halkın farklı etnik gruplara karşıtutumlarının değiştiği söylenemez, ama halkın bu tür ayrımcı eği-limlerle uyuşması güç demokratik ideallerinin daha köklü kılındı-ğı da bir gerçektir. Yön, bir tutumun belli bir şeye «taraftar» veya«karşıt» olmasını; dereceo tutumun vüs'atini; yoğunluk ise, bire-yin belli bir yön ve derecede sahip olduğu bir kanaata bağlılığınınkuvvetini gösterir. Koldfilük ise, bireyin sahip olduğu bir tutumuno birey için taşıdığı önemi dile getirir.

40

Page 67: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TUTUM İÇİNDE DEĞİŞME

Grup Çıkışlı Tutumlar

Şimdiye kadar tutum konusunda söylediklerimiz sosyal tutum-lar anlayışına dayanmaktaydı ve tutumları bir bireyin grubu ilgolan, ilişkisi yjLİ^n^nJkazampIMîıip olduğu grap"nörmları gibi sa-yıyordu. Sosyal tutumlar hakkında yapılan birçok araştırmalarıgözden geçirmiş olan Gardner Murphy, Lois B. Murphy ve Theo-dore M. Nevvcomb şu sonuca varmışlardır: i - ' > V"

Tutumlar ender olarak kişisel niteliktedir; çoğunlukla, en büyük sa-dakatla bağlı bulunduğumuz gruplarımızdan alınırlar. Yaş, cinsiyet, ve çeşit-li kişilik karakteristikleri bireyin üye olacağı grupların mahiyetine ve buüyeliğin derece ve daimiliğine çok fazla etkide bulunurlar: Kazaen kazanıl-mış veya istenerek kazanılmış olan bireysel denemeler veya aile üyeliği veyaikametgâh topluluğu («community») yüzünden kazanılmış olanlar da grup :

üyeliğinin belirlenmesine etki ederler. Bu, grup üyeliğinin kazanılmasında .sırf psikolojik olan faktörlerin önemini inkâr etmek sayılmamalıdır. Fakateldeki deneyimsel deliller, bizi, psikolojik faktörlerin etkinliğinin şu grup ;yerine bu grubun seçilmesi üzerinde etken olduğu görüşüne yöneltmiştir. Psi-kolojik faktörler grupların seçilmesinde, az veya çok yoğunlukla, bu grup-lara tepkide bulunulmasında ve belli bir ölçüde, belki de, bu işi değişik-liklere uğratmakta etkindirler. Tutumlarla uğraşan sosyal psikoloji, bireyin ..grubunun icra ettiği nüfuz karşısında yumuşaklığını ve kabul-ediciliğini be-lirleyen psikolojik faktörlerin anlaşılması sayesinde aydınlığa kavuşan birtutum sosyolojisidir. [17, s. 145-6] . '. ' • ' • • v-.

Amerikan toplumundaki siyasal davranış ye oy verme konu-sundaki edebiyatı tarayan David Truman şöyle diyor: . - '

Birçok kaynaktan anlaşıldığına göre, oy verme bir grup deneyimidir.Demokratik sistem ideolojisinin büyük kısmı, tabiatiyle, bireysel seçmen- .,leri, kendilerine sunulan alternatifler arasında mutlak bir serbesti ileseçimlemede bulunan bağımsız birimler olduğa faraziyesini destek alır.Lazarsfeld ve yardımcılarının yaptıkları araştırmalar başta olmak üzere,son yıllarda yapılan araştırmalardan elde edilen deliller ise, bireylerin en. ,yakın özdeşleşme içinde bulundukları sosyal grupların başat («dominan't»)tercihleriyle uyuşum içinde oy kullandıklarını işaret etmektedirler. [14, .'.s. 2267] ., . . . - . _ ' . -

Tutumların tam ve doğru anlaşılabilmesi için gerekli sayılanbu hareket noktasının grup üzerinde vurguda bulunması kabulügüç birşey seyılabilir. İnsanoğlu kendi tutumlarının, başkasının de- ;ğil kendisinin malı olduğunu düşünmeyi sever. Bizler, tutumlarıbizimkilere benzeyenlerle arkadaşlık etmeyi, yakınlık kurmayı se-veriz. Aynı şekilde, grupları da benzer tutumlara sahip olup-olma-

41

Page 68: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dığma göre seçeriz. Bu noktadan bakılacak olursa, grup içindekitutumların benzerliği kollektif bir olgudan çok ortak («common»)bir olguyu; yani, grup içindeki bireylerin karşılıklı eylemleşmeleri-nin değil de, daha çok, bireylerin diğerlerinden bağımsız- olarakgeliştirdikleri bir olguyu andırmaktadır. Oysa, bir bireyin belli birgrupla birleşmesine yol açan tutum bile, o bireyin -çok muhtemelolan-daha önceki geçmiş grup temas ye ilişkilerinden meydana gel-miştir. Tutumun ortaya çıkışını (genesis) inceleyen Allport, tu-tumun oluşması için dört şart tespit ve tarif etmektedir: (1) bellibir tipte ve benzer denemler serisinin bütünleşmesiyle (integra-tion); (2) belli genel durumlarda yapılan çok daha genel olan kit-le repilerinden ayrılma ve farklılaşma (kişileşme ve parçalanma),bütünleşmenin tersi bir süreç ile; (3) dramatik, hissî denemlerle; ve-ya (4) ebeveyn, öğretmenler, veya oyun-eşlerinin ortaya koydukla-rı modellerle öğrenilen ve btenimsenilen hazır-işi tutumlar ile [15, s.810-11]. Tartışmamızdaki grup-yönetimli tutum-çıkışını destekleye-ni sadece dördüncü şarttır. Mamafih, bütünleşme, ayrımlaşma, veyüksek derecede bunalım halleri de (integration... differentation...and trauma) sosyal durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bireyinyüzyüze olduğu sosyal baskılar, öğrenmiş olduğu şeyler bireyin algı-ladığı şeyleri ne şekilde algılayacağına etki eder. Yeni şeyleri eskibilgileri açısından algılayarak, bütünleşme ve ayrımlaşma süreçlerisayesinde ortaya tutarlı (coherent) bir birim; yani tutum dediği-miz şey çıkar.Hissî (fevri), bunahmsal denemler bütün hayat bo-yunca karşılaşılan şeyler olmakla beraber bunlar bir tutum mey-dana getirecek şekilde genelleştirilmiş değildirler. Bireyin sosyalöğrenimleri ise bireyin bir takım izafet çerçeveleri kazanmalarımsağlar, ve bütünleşme, ayrımlaşma, bunalım süreçleri bu çer-çeveler içinde işlerlik göstererek bireye birlik ve beraberlik içindedüzenlenmiş tutumlara sahip olma olanağı sağlarlar. Bireyin tutumu-nun yönü, muhtevası, bizzat tutumun bireyin organizasyonu için-deki kendi varlığı, bireyin grup bağlantılarından, grup özdeşleşme-lerinden esinlenerek ortaya çıkar; ve bireysel denern farklılıklarıgrup içindeki bireyler arasında farklılıkları yaratmış olur.

Birleşik Devletler Stratejik Bombardıman Araştırmaları. MoralBölümünün yaptığı incelemeler bizim bu tartışmamızdaki bazı so-runlara da ışık tutmaktadır. Bu incelemeler, II. Dünya Savaşındakidüşman ülkelerde yapılan bombardımanların sivil halk üzerindekietkilerini ele almışlardır. Haziran-Temmuz, 1945 döneminde Alman-

4 2 • ' • . ' : ' . < r i ' . . . < - , -',' " • •'".''. •••'• • - . ' • . '. , ' - ; ' ' '• •••' • • ' , . - ;

Page 69: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ya'da bu amaçla çok geniş.bir örnekleme alınmıştır. Araştırmalar-da uygulanan soru kâğıtları ile elde edilen yanıtlar, şehir şehir ana-liz edildiğinde, moral çöküntüsü ile kamu hizmeti gören tesislerinbombardımandan zarar görme derecesi arasında şaşılacak kadaryakın bir bağlantı bulunmuştur. Almanya'da bombalanmış 18 şehir-den toplanan bilgiler, teslim olmaktan yana ifadelerle kamusal ula-şım olanaklarının tahribi arasında. 81, elektrik tesislerinin tahribi ile43, havagazı tesislerinin tahribi ile 32, terkos suyunun işlemezhale gelişi ile 30 bir birlikte-değişim bağlantısı (correlation) bu-lunduğunu göstermiştir. Açıkça görülmüştür ki, halkın dış realiteyine şekilde görmüş, algılamış olduğu, o konularla ilgili düşüncele-rini de etkilemiştir:

En yüksek birlikte değişim bağlantısının kamu ulaşım hizmetleri ilemoral arasında görülmüş olmasının nedeni, belki de, ulaşımın günlük şe-hir hayatı için diğer beledî hizmetlerin hepsinden daha önemli olmasıdır.Ulaşım olanaklar! kesilince, insanlar işlerine gitmekte, yiyecek almakta,eczanelere gidip ilâç aramakta vs. güçlük çekmektedirler. Elektrik kesildi-ğinde, insanlar ışık veya enerji için bir başka ikame, maddesi kullanabilir.Su olanakları ise bütün bir şehir için bir anda tahrip edilemez. Almanşehirlerinde su sarnıçları ve arabaları ile bu durum telâfi edilmiştir.[27, s. 3]

Bununla beraber, bireyler üzerinde daha analitik bir şekildeduracak olursa, bombardıman ânında bireylerin sahip olduklarımevcut destelerin önemi hemen görülecektir. Bombalar Nazi olanve Nazi-olmayan herkes üzerine aynı şekilde düştüğü halde, farklıbireylerin tepkileri çok farklı olmuştur. Araştırmada kullanılan mo-ral ölçümü serilerinin herbirinde Nazilerin daha az moral yıkıntı,Nazi-olmayanlann ise daha çok moral yıkıntıya uğradıkları görül-müştür. Moral diye genel bir konudaki tutumlan bir tarafa bırakıpda belirli bir tutum üzerine eğilince de gene bireyler arası farklı-lığın bulunduğunu göreceğiz. Örneğin, Helen Peak tarafından, havahücumlarından ötürü müttefiklerin suçlanması ve tel'in edilmesiyleilgili bireysel dağılım hakkında yapılan araştırma raporunda, Nazi-ler arasında bu oranın % 68 olduğu, müttefikleri suçlayan Nazioranının % 16'yı aşmadığı açıklanmış; Nazı-olmayanlar arasındamüttefikleri suçlayanların ise % 59 olduğu belirtilmiştir [19].

Bombardıman Araştırmasının bulguları, daha önce bahsettiği-miz tutumun işleyişi (fonctioning) ile ilgili bazı ülkeleri ortayakoymaktadır. Bombaların düşmesi, tehlikenin devamlı tehditleri,ve uğranılan kayıplar, katlanılan felâketler elbette ki herkes için

. - • • • , - • • . ' • 4 1

Page 70: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ciddi bir bunalım hali yaratmıştır. Ne var ki, Nazi-taraftan olanlarNazi-taraftan olmayanlara oranla daha yüksek bir savaş moralitaşımışlardır. Birinciler, bombardımanlardan dolayı müttefikle-ri suçlamışlar, ikinciler ise suçlamamışlardır. Böylece, bireyleringrup aidiyetleri ve mevcut değer sistemleri yüzünden, aynı bellidenemler farklı anlamlarda yorumlanmışlardır. Gruplanri içindeise, grup üyelerinin hepsi de aynı olayları yaşamamış, aynı denem-leri tatmamışlardır. Örneğin, hava bombardımanlan ve hasarlarşehirden şehire değişik olmuş, ve sonuç olarak ulaşım olanak ve te-sislerinin tahribat derecesine paralel bir moral çöküntüsü farklılığıgörülmüştür. Şehirden şehire, Nazi olan vö Nazi-olmayanlar arasın-daki farklılıklar gibi, herbir grubun içindeki bireyler arasında da,bombardımanlardan fazla zarar görenlerin daha çok moral çökün-tüsüne uğradığı tesbit edilmiştir. Bireylerin yaşadıklan hayat dö-nemleri, aynı bireylerin sahip oldukları ve bireylerin toplam grupnormlannca, ortaya konulan çerçeve içinde yer alan tutum farklı-hklannın. etkilerine katkıda bulunmuşlardır. ,

Bir grup içindeki bireylerin biribirileri gibi düşündükleri içinmi bir grupda yer aldıkları; yoksa, bir grup içinde olduklan için mibenzer düşüncelere sahip olduklan sorununa gelince, bu konu içinBölüm XIII ve XIV'daki daha önceki tartışmalanmıza bakılma-lıdır. Çocukluk ve ilk yetişkinlik dönemleri boyunca, bireyler fazlabir seçim olanağı olmaksızın birçok sosyal grupla temas etmekte-dir. Ailesi, komşu çocuklan arasındaki oyun arkadaşlan, okulu,kilisesi bireyin fazla bir seçim hakkı olmaksızın kişisel hayatınagirmektedirler. Çocukluktan ergin-insanlığa geçtikçe «özgür» seçim-leme hakkım kullanmaya başlayan bireyin yeni gruplan da öncekigrup üyelikleri tarafından kısıtlanmaya başlamakta; bu yeni grup-ları seçimlemesi de önceki grup üyeliklerinin standartlaştırdığı de-ğerlerle, cesaretlendirdiği veya hoşgörü ile desteklediği istemlerleoluşmaktadır. Kulüplerde veya kolejlerde yetişkin gençlerin «ba-ğımsız olarak» biribirleriyle yakınlık kurmalanna bakarsak, ben-zer- düşünceli kişilerin biribirlerini tercih ettikleri, aradıklarımgörürüz. Bununla beraber, bir grup içinde buluşan kişilerin ortakilgilenme alanları, çoğu defa, bu grup üyeliğinin nüfuzu altındakalan toplam sosyal alandan daha dar olma eğilimindedir. Örneğin,bir adam satranç oynamak için satranç oynamayı sevenlerle buluş-ma niyetiyle bir satranç kulübüne üye olabilir. Fakat burada diğerdinlendirici konulara karşı, hatta diğer objelere karşı tutum-

" 4 4 V • • • . . - • ' • • • ' • • . • ' • • • • - ' • . - ••' • • " • ' ' , • - ' :

Page 71: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lan da etkilenebilir. Erkek veya kız dayanışma yurtlarına (frater-nity or sorority) giren bir insan burada sosyal ilgileri aynı olaninsanlarla karşılaşır, ama bu arada yemek yemekten, yatıp-kalk-maya, veya dansa kadar çeşitli konularda oluşmuş normlarla dakarşılaşır. Bir birey bir grup içine bir kere girdi mi, grubun nüfu-zu altına girmiş demektir; bu ândan itibaren de ortaya çıkacakolan değişikliklerin farkına bile varmadan birçok değişim geçir-meye başlar. Kısacası, bir yandan aynı ilgi konularına ve tutum-lara sahip olanlar bir araya gelirlerken, grup içinde bulunmuş ol-ma da grup üyeleri arasmda homojenliği arttırır; üyelerin diğerilgi konulannda ve diğer tutumlarda benzeşmelerine yol açar. Zatenbaşlangıçtaki benzer ilgilenmeler ve tutumlar da önceki grup dene-melerinin ürünüdürler. -

Tutumlar ve Çoklu Grup ÜyeUğl

Tutumlar üzerinde dururken bireyin çoklu grup üyeliği duru-mundan haberdar olup-olmadığı (cognizance) sorunu üzerindede durulmalıdır. Bireyin üyesi olduğu grupların hepsi de bireyüzerinde aynı norm'lan icra etmezler ve çoğu defa bireyler çeliş-kin tutumlara sahipmiş gibi görünürler, Eğer bu durum, birey içinhangi konuda hangi grubun norm 'una uyması gerektiği konusundabulanık bir durum sayılmıyorsa birey içinde çelişkinlik yaratmasıbeklenmeyebilir. Örneğin, içki aleyhtan bir kolej profesörü içki sa-tışının kanunla yasaklanmasını savunabilir. Fakat, diğer yandanda, evine gelen konuklarına ev sahibi olarak içki ikram edebilir.«Evsahibi» olarak böyle hareket etmesi profesörün içinde bulun-duğu sosyal çerçevede bir norm 'dur. Hatta, bir kadeh içki de kendi-si doldurabilir ve bu elindeki kadehi içmeden öylece dolaşabilir.Oysa, bir arkadaşının evine konuk olarak çağnlı gittiğinde, kibar-ca içki almayı reddetmesi norm'ların izinleyebileceği bir davranışsayılacaktır. Böylece, aynı profesörün alkol [objesi] karşısındakitutumu oynadığı [sosyal] rollere göre değişmelere uğramaktadır.Profesörün, bu tutumunda pekâlâ tutarlı olduğu söylenebilir; tok-sinleyici içkilere karşı olmakla beraber başkalannın fikir ve görüş-lerine saygı gösterdiği ileri sürülebilir. Bizim için profesörün tutar-lı olup-olmadığım tartışmak gereksizdir, zira böyle bir tartışmayıbireyin tutumunu genelleme-özelleme analizinde iki farklı düzeydeele almamız gerekecektir. Analizin ilk ve genel kesiminde bakıla-cak olursa, profesör tutarlıdır : alkol içilmesine karşı, ama hoş-

. : • ' . : • : • • - . • . - . ' • . " : • • . • - ' o ' ' . • • . - - M

Page 72: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

görülüdür. Analizin daha derine inen kesiminde bakılacak olur-sa, tutarsızdır: bir yandan, alkol kullanımına karşı olmayano topluluktaki herkes : üzerinde uygulanacak bir kanunla alkolünyasaklanmasını savunmakta, bir yandan da, hem alkole karşı, hemde evinde konuklarına alkol sıman biri olma durumuna düşmek-tedir. Fakat şimdiki halde, yapmakta olduğumuz analiz için uygu-layacağımız [tam ve doğru bir genelleme düzeyini] tanımlayacakobjektif bir usule sahip olmamamız yüzünden, tutumlardaki tutar-lıhk-tutarsızlık sorunu ile ilgili araştırma ve teoriler bir cevap teş-kil etmeyecek, böyle bir tartışmayı sürdürmek bir yarar sağlamaya-caktır. Problemi başka bir tarzda va'zetmek de mümkündür: Ön-ce, alkole karşı negatif tutumun tutarlılığına vurguda bulunabilir;fakat bu tutumun değişik muhtevalarda, diğer tutumlarla değişik-eşlenmelerde bu tutumun bazan başat ıbir tutum haline geldiği ba-zan da gelmediği söylenebilir. Analizimizi bu çizgiler boyun-ca geliştirmek ve kanaat oluşumunu hesaba katmak için düşün-me ve problem çözme ile ilgili tüm psikoloji konularını gözdengeçirmemiz, buradaki tartışma konumuzdan çok uzaklaşmamız ge-rekecektir. .. • • ;

Çoklu grup üyeliği sorunu epeyden beri incelenmiş bir konu-dur. Burada bahsedeceğimiz bir inceleme, daha önceki tartışmamı-zı şimdiki muhtevasına bağlayacak, yaklaştıracaktır. Kanaat yokla-malarında mülâkatçıların sosyal statülerinin etkileri üzerinde birinceleme yapan Daniel Katz kontrollü bir çalışma uygulamıştır.Bunun için, birinci grubun içinde, bu gibi araştırmalarda kullanıla-gelen «beyaz-yakalı» mülâkatçıları dahil etmiş, ikinci grubu ise işçi-sınıflılar arasından seçilen mülâkatçılardan kurmuştur. Bu ikigrup mülâkatçıyı Pittsburg'un düşük-kiralı senmtlerine göndermişve hepsine aynı soru kâğıdını vermiş; hepsine aynı görüşme tali-matını vermiştir. Her iki takım da Mart, 1941'in ilk iki haftası bo-yunca çalışmış ve herbir takımdan 600'er mülakat kâğıdı alınmıştır.Her iki grubun getirdiği cevaplar mukayese edildiğinde ortaya çokşaşırtıcı sonuçlar çıkmıştır.

Halkoyu araştırmalarında kullanılan araştırmacılar gibi orta-sınıfa veyabeyaz-yakahlara benzeyen mülâkatçıların soru kâğıtlarında düşük gelirlikimselerin daha muhafazakâr; çalışan sınıftan alman mülâkatçılann getir-dikleri soru kağıtlarındakine oranla bunlardaki muhafazakâr tutumların da-ha çok olduğu görülmüştür. •

Çalışan-sınıftan alınan mülâkatçılann en liberal ve en radikal bulgularıise işçi ve emek meseleleri ile ilgili konularda olmuştur.

4 6 - , . . ' - •

Page 73: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Çalışan^sınıftan alman mülâkatçılann aldıkları cevaplarla beyaz-yakalı-lar arasından alman mülâkâtcıların getirdikleri cevaplar arasındaki farkın, enyüksek noktasına, sendika üyeleriyle, veya bunların akrabalariyle yapılanmülakatlarda ulaşıldığı görülmüştür. [10, s. 267] / • :'

Buna benzer bazı diğer araştırmalarda ise sosyö-ekonomik grupözdeşliklerinden daha çok etnik tutum özellikleri ele alınmıştır. Buaraştırmaların bulgularını şöyle özetleyebiliriz: Mülâkatçının başatgrup üyeliği karakteri, mülakat veren için özel bir izafet grubuortaya çıkarmakta; birey mülâkatçıya verdiği cevaplan bunun ışı-ğında seçmektedir. Aynı araştırmada çalıştırılan mülâkatçılar farklıizafet gruplarından iseler (veya öyle görünüyorlarsa), bu farklı iza-fet gruplarının soru kâğıdındaki sorun hakkında farklı normlarasahip olmasına paralel olarak, farklı kanaat ve tutumlar elde edil-mektedir. Yanıtlayıcı bireyler, mülâkatçi çeşitli izafet gruplarındanhangisine ait gibi görünüyorsa, onun grubundan birisi imişçesinecevaplar vermektedir. . -:•-

Tutumlar ve Sosyal Realite •

Yaşadığımız şu hareketli günlerde, grup normlarının sosyalrealiteye uymak için izlediği söylenebilir. Bazı gruplar, bazı norm'*lar belirli bir istikrar gösterir; diğer bazıları ise «zamanla» belirlideğişmelerden geçerler. Kanaat ve tutumlarla hayatın genel şart-ları arasındaki ilişkiler 1949'da Elmo Roper'in işçilerin yönetimkonusundaki istemleri hakkındaki araştırmasında açıkça gösteril-miştir.

Yüzyılın başlarındaki yıllarda, bu ülkedeki işçiler emeklerini pazara çı-karırlar ve belli bir ücret karşılığında bu emekleri alınır-satılırdı. Bazı gün-ler ise emeklerini satamazlardı bile. O günlerde Amerikan Emek Federas-yonu, Samuel Gompers'in liderliğinde ve ücret ile çalışma saati gibi iki anakonuda ekonomik sendikacılık anlayışı içinde yeni yeni gelişmeye çalışıyordu. Gerçekten, yıllaryılı, işçi örgütleri ile işverenler arasındaki iş sözleş-melerinin belli başlı- bir konusu ücretler ve çalışma saatlan olmuştur.

Bu eski günler o kadar uzak bir geçmişte kalmış değildir. Hatta bugünbile, işçilere yüksek ücret elde etme vaadinde bulunmanın sendikaların baş-lıca amacı olduğunu söylemek fazla bir hata olmasa gerektir.

Fakat o günlerden bu yana, gerek fabrikada çalışan, gerek madenlerdeçalışanlara gerek bu işletmeleri kiralayan ve yönetenlere, gerekse toplu sözleş-melerde işçileri temsil edenlere çok şeyler olmuş ve hepsi, değişmiştir. Emekilişkilerinde şimdi diğer başka değerler de önem kazanmış ve seçkin biryer almışlardır.

Tek kelimeyle, bugünün-işçisi iyi ücret ve çalışma saatlannın kısaltıl-masından daha fazhv şeyler istemektedir.

, • . . . • . • , • . • • • " • • ; ; - ; . ' • ' •••• • • • • ' • 4 7

V :•

Page 74: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Biz, son onbeş yıldan beri yaptığımız araştırmalardan bunu öğrendik.Bu süre içinde ülkenin dört bucağından binlerce işverenle mülakatta bu-lunduk; kimi zaman ulusal «cross section» araştırmasının bir bölümü yoluyla,. kimi zaman da emekçi tutumu araştırmaları dediğimiz araştırmalarlabilgi topladık.

Sonuncu tip araştırmalar işçilerin işlerine, şirketlerine, ve günlük ça-lışma rutin'lerine karşı tepkilerini tesbit etme niyetiyle yapılmışlardır. Bun-lar, belli bir şirkette veya fabrikada iş tatminini ve derecesini incelemişler-dir. Bunlar, işçilerin sadece saat başına ücret ve çalışma suresi konusundadeğil; ilerleme şansı, iş güvenliği, kendileri ile patron arasındaki «communi-cation», işyerindeki fizikî çalışma şartlan, işverenin kendilerine sağladığıyararlar, örgütteki metodlar, işe kattığı emeğinin etkinliği gibi konulardakidüşüncelerini ortaya çıkarmak amacıyla yapılmışlardır. Gerçekten de, buaraştırmaları yaparken ortaya çıkarmak istediğimiz sorunlar, işçinin kafa-sında işleri ile ilgili düşünceleri, işlerin geliştirilip geliştirilemiyeceği ko-nusunda ne düşünmekte olduğu, aldığı ücreti yeterli ve âdil bulup butmadiği gibi sorunlardı, öbür araştırmalarda ise, daha geniş araştırma uf-kuyla, halkın amaç ve isteklerini —o'nlaıın kendi ağızlarından, hayattan nebeklediklerini öğrenerek— tesbit etmek amacı güdülmüştür. .

Ve yaptığımız bütün bu çalışmalardan, ortaya bazı geniş sonuçlar çık-maktadır. Bu sonuçlar —işçilerin kendi deyişiyle— günümüzdeki Amerikanişçilerinin işlerinden ne beklediklerini açıklamaya yardım etmektedirler.

Çok genel olarak söyleyecek olursak, Amerikan işçilerinin başlıca dörtisteği vardır. Bunları açıklaıken kullandığımız sıra değişmez bir sıra olma-makla birlikte, herbirinin de Amerikan işçileri için en temel tatmin kay-naklan olduğu unutulmamalıdır. . ,

Herşeyden önce. Amerikan emekçisi bir çeşit güvenlik duygusu içindeolmayı istemektedir. Bu güvenlik, işçiye hükümet tarafından hazır bir «aş»olarak verilen birşey anlaşılmamalıdır. Amerikan emekçisinin güvenliktenne anladığını en iyi şekilde tanımlayacak şey, makul bir ücretle devamlıçalışma olanağı şeklindeki tanımlamadır. Bir meskene sahip olmak, bir ta-sarruf hesabına sahip olmak, hayat sigortası sahibi olmak ise bu güvenlikduygusunun diğer yanlarıdır. Aynı güvenlik duygusu işçinin kendisiiçin ve çocukları için daha iyi eğitim görebilme konusuna kadar uzanmış;son yıllarda ise, yaşlılık dönemine ait güvenlik konusu özel bir önem kazan-mıştır.

İkincisi, Amerikan emekçisi işinde ilerlemek ve yükselmek için kendisi-ne olanak verilmesini istemektedir. Özellikle yetenekli ve becerikli işçile-rin karşılık görmesi üzerinde durulmaktadır. İşçilerin büyük bir çoğunluğusiyasî veya keyfî yükselmelerden çok, kabiliyet esasına göre yükselmeyisavunmaktadırlar. Horatio Alger geleneği kısmen yaşasa bile, çoğunluk yük-selme merdivenini basan esasına göre çıkmak gerektiği görüşündedir.

Üçüncü, biraz kanşık bir konu; bizim kitle üretimi sistemimizin birsonucu - insanca muamele görme arzusudur. Emekçiler, yıllarca önce CharlieChaplin'in çizdiği mekanik insan gibi sayılıp, otamaton'Iar olarak muamele

Page 75: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

görmeyi istememektedirler. Patronları tarafından da kendilerinin birer insanolduklarının unutulmamasını ve modern üretim yöntemlerinin kendi birey-sel ihtiyaçlarını da hesaba katarak yeni baştan bir parça düzenlenmesinii s t e m e k t e d i r l e r . / . , . . " ; ; • • , : . • • ;• •; • • ! , ' . >

işyerinde, kendilerine arkadaşça muamele edecek ustabaşılan, sevimliidareciler, ve yurtsever işçi arkadaşlar arzulamaktadırlar.

Ve nihayet, Amerikan işçisi önemli ve seçkin bir iş yaptığını hissetmekistemektedir. İşçi için en kötü şey, koskoca bir endüstri çarkının içinde be-lirsiz ve önemsiz bir dişli durumuna düşmektir. Kendi dar ve güç olanaklarıiçinde de olsa, işçiler, bulundukları işyerinin başarısında kendi paylan ol-duğunun tanınmasını, kendi çalışmasının diğer işçi arkadaşlarının ilerle-mesine de katkıda bulunacağına inanılmasını istemektedirler. Sanıyorumki, bazı profesyoneller bu arzuya sosyal seçkinlik arzusu (social significan-ce) demektedirler. ; : - -. / ; * , '. •'•'••-.'. '•. •• • s . • - / :

Çeşitli kişiler bu dört şeyi farklı derecelerde istemektedirler. Kimisiyükselme şansını arttırmak için sahip olduğu güvenliğin bir kısmım seveseve vermeye hazır görünmektedir. Ve hemen hemen bütün işçiler diyebile-ceğimiz bir çoğunluk ise insan muamelesi görmek ve çevrelerince sayıl-mak ve bu topluluklara ait olma duygusu uğruna gerek güvenliliklerindenve gerekse yükselme şanslarından büyük ölçüde fedakârlıkta bulunmayahazır görünmektedirler. .

Belki ilk bakışta, bu güvenlik, ilerleme, önemli ve seçkin sayılma, ve insan muamelesi görme isteklerinin sendikalar ile idare arasındaki toplu söz-leşmelerdeki yerinin ne olduğu açık-seçik görünmemektedir. Gerçekten de-sendikaları ve idareyi ikiye bölen, sadece, işçilerin yararına sayılabilecek, veişçilerin bu dört isteklerinden sadece birisini dile getirecek bir sorun bul-mak güçtür. Meselenin özü, endüstriyel idareciliğin ve sendika liderliğininufkunun gitgide genişlediği ve modern iş hayatının işleyişinde görev alanlann bu dört temel isteğin hepsini de göz önünde tutmaya başladığıdır.

Gelişmenin geldiği, eriştiği nckta şimdi burasıdır. Yavaş yavaş, Ameri-kan endüstrisinin problemleri insanla ilgili sorunlara yönelmeye başlamışve bunlara gitgide daha çok önem verir olmuştur. Bizim yaptığımız emek-çi tutumu araştırmalarının bazı sonuçlan ilgi çekici bir yapı meydanagetirmektedir. Bu araştırmalann sonunda, çalışan insanlann bazı endişe veşikâyetlerinin artmakta olduğu görülmüştür. Fabrika ve işyerlerinde çalışanlar içinde işlerinden en az tatmin bulanlar ücretlerini ve fizikî çalışma şart-larını haksız ve kötü bulanlar olmuştur. İşlerinden en büyük ölçüde tatminbulanlar ise, daha iyi yaşlılık sigortası, daha iyi bir topluluk («community»)hayatı, kendileri için ve çocukluları için daha iyi eğitim ve öğrenim olanağıistemektedirler. Ücretinden memnun olan işçiler sağlık ve iyi hayat tar-zıyla ve tıbbî bakım olanaklan istemektedir. Şirketlerinin bir tasarruf ku-rumu açmasını istemektedirler. Temel ihdyaçlannın karşılanışı oranındaişçiler, işlerinden daha insanca tatminler ummakta ve beklemektedirler.

Page 76: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bizim toplumumuzda bu istekler için ya işyerine, ya da devlete bakılmak-tadır.

Bu yüzden de, bir işyerinde veya fabrikada çalışan işçilerin birey ola-rak sahip oldukları ihtiyaçlar gitgide önem kazanmaktadır.

Araştırmalardan, tatmin edilmiş işçilerin en yüksek verimli işçiler ol-dukları anlaşılmıştır. Güvenliği olan, yaptığı işin önemli sayıldığım hisse-den, dünyada bir yeri olduğuna, patronu karşısında söz hakkı olduğunainanan işçiler sanayi sistemimiz için temel direklerdir. :

12 •saatlik mesaiden ve «dükkân» ecirliğinden bugünlere gelmemiz kolayolmamıştır.

Bu gelişmenin çok büyük bir kısmı, işçilere kalırsa, sendikaların sa-yesinde sağlanmıştır. Sendikaların kuruJmasi, yükselmesi işçilerin çalışmasaatlerinin ve ücretlerinin iyileştirilmeside yararlı olmuşlardır. Gelişmeninbir kısmı ise, çalışma şartları ve çalışmanın karşılığı konularında çıkartı-lan federal kanunlara bağlanmaktadır. Ama işçilerin istek ve ihtiyaçlarınıgörmezlikten gelmeyen, bunları anlayan, ve bilimsel şekilde idarecilik ya-panlar da unutulmamaktadır.

Endüstri konusunda insan sorununa verilen bu önem tesadüfi olma-mıştır. Bu vurgulama, aslında, işçilerin istediklerini söyledikleri şeylerinbir yansımasıdır. Keza, ulus olarak sahip olduğumuz nisbî ekonomik zen-ginliğimizin bir sonucudur. Belli başlı endüstrilerimizin hepsi de işçinin[yasama ve nesli devam ettirme için gereken] temel ücretin epeyce üstün-de ücret ödemektedir. Amerikan işçilerinin hayat standardı dünya ülke-lerinden daha yüksektir. • .- _ .. . . • • • :'

Amerikan emekçi sınıfının büyük kısmı için beka, yiyecek, giyecek, vemesken sorunu, hiç değilse asgari ölçüler içinde halledilmiş bulunmakta-dır. • • . • / .;., - •••:- ,;.•.. . :'. ; •

Bu demek değildir ki, hâlâ sefalet mahallelerinde yaşamak zorundaolan, iş mevsimi geçince veya işsiz kalınca çoluk-çocuğunun en basit giye-cek ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılayamıyacak duruma düşen işçi kalma-mıştır. Bunlar pek çoktur. Fakat belirtmek istediğimiz nokta, günümüzde,bütün işçilerin temel ihtiyaçlarını olmasa bile bir kısmının bazı temel ih-tiyaçlarını karşılamakta belli bir çizgiye ulaşmış olduğumuzdur. Şimdibütün gücümüzü hayattan beklenen daha büyük tatminlerin sağlanmasıiçin seferber etmekteyiz. [20J. -••-;" • ,

Sosyal realitenin tutumlarla ilintileşmesi .siyasal alanda da gö-rülmektedir. 1945 yılındaki teslimden bu yana Almanya'daki siya-sal düşünce değişiklikleri çok belirgin olmuştur, tşgal kuvvetleri-nin izleyegeldikleri siyasa Almanlar için kimi zaman bulanık vekavranması güç görünmüştür. Almanlar ise «yanlış» siyasal prog-ramları desteklemenin fena şekilde cezasını çekmişlerdi. Batı Al-manyalıların, askeri yönetimden itibaren sistematik şekilde kanaat-

50 - i • •••••.. :••::•-,' ~. • :-.-; ," ; •- : - ' : " K , ' . - •. . : ' ; -V ; - J ^

Page 77: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

leri incelenmişti ve Sivil Almanya Yüksek Komiserliği sıra-sında da bu incelemelere devam kararı alınmıştı. 1 Ocak'tan31 Mart, 1951'e kadarki dönemle ilgili raporunda,A.B.D. Yüksek Ko-misyoneri, Bay John J. Mcley, Almanların tutumlarının iki ana alan-daki gelişmelerle gittikçe kararlı hale gelmesine dikkat çekmişti:

1950 yılının ilk üç aylık döneminde Almanların tutumları, halk oyundaesaslı biı yeni eğilim olmadığı halde, kristalleşmeye başladı. Bu oluşumunilk temellerini ise 1949 yılındaki bazı bir seri olaylar a t t ı : hava yolu ileBerlin'in desteklenmesindekı buhran ve Berlin kuşatmasının kaldırılması;Bonn'un yeni Anayasası ve tşgal Yönetmeliğinin sona ermesi; Mayıs-Hazi-ran, 1949 Paris1 Dışişleri Bakanları Konseyi; Paris Konferansının başarısızlığı ve Almanya sorununa bir çözüm bulunamaması; Federal Parlamentoseçimleri ve diğer devlet örgütlerinin kuruluşu; ve Doğu Almanya'da Sov-yetler tarafından «Alman Demokratik Cumhuriyeti» denen devletin kuru-luşu. • .- : .•..••-.. . - > ,.•!..- ••. . •'•- •'..•.':.•'.•. , : :..-." : '••"."'-•• ' :

Analizlere bakılırsa, bu olaylardaki Almanların tutumlarının iki anaproblemler kompleksi etrafında kristalleştiği görülmektedir: Doğu-Batı ça-tışması ve Almanya'deki müstakbel ekonomik sistem. İkinci kompleks Al-manların düşüncesinde belki çok daha eski konuydu, ve belki de. Federal eko-nomik siyasa yüzünden ortaya çıkan etkilere bağlıydı. Fakat bütün sorunlarınve düşüncelerin üstünde bir sorun vardı ve diğerleri bunun gölgesinde kalı-yordu : Doğu-Batı çatışması. [26, s. 42] ,

Bu örnekte de görülüyor ki, karşılaşılan Özel sorunlar, kısmen,grup özdeşlemeleri tarafından meydana 'getirilen temel yetişmetarzlan tarafından tanımlanan izafet çerçevelerinin ışığında ve kısmen de bireylerin algıladıklan genel realitenin durumunca değer-lendirilmekte; bunlara göre bir tepi ile karşılaşmaktadırlar.

Kanaatlann ve tutumların [ne olduklarının] doğru anlaşılabil-mesi için, bunlann, Amerikan emekçilerinin istekleriyle ve Alman-lann sosyal ve ekonomik sorunlar hakkındaki kanaatlan Örneğiile tarif ettiğimiz matrislerin ışığında ele alınmalan gerektiği ço-ğunlukla kabui edilmiş ve üzerinde geniş bir görüşbirliğine vanl- ,mış bulunmaktadır. Bununla beraber, yapılacak bazı deneyici sına-malarla bu hipotezimizin daha da geliştirilmesi mümkündür. Şim-dilik, pek kaba bir genelleme de olsa, belli durumlann ve sorunla-nn kristalleşmesi şeklinde ortaya çıkan kanaatlann böyle bir te-mele dayandıklarını söyleyebiliriz. Sözünü ettiğimiz matrisi ve do-kuyu («nexus» : bağlantı destesi) daha açık anlatabilmek için ye-ni araştırmaları beklemek zorundayız. Bireyin içinde olduğu gibi,

A. O. ffei-M

Page 78: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

6. Edwards, A. L. and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc-tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32(1948), pp. 37454.

7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measureraent of Nationalism,Journal of Social Psychology, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.

8. Ferguson, L. W.: «Prlmary Social Attitudes,> Journal of Psychology,Vol. 8 (1939), pp. 217-23.

9. Hartley, E. L.: Problems ta Prejudlce (New York: Kings CrownPress, 1946).

10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?» Public OpbıionOuarteriy, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.

11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Attkıdes,» AroMves of Psychology, No. 140 (1932).

12. Mead, G. H.: Mnd, Şelf and Society (Chicago: University of CK-cago Press, 1934).

13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polis and Public Opl-nlon, «Basic Social Science Research,» by S. A. Stouffer, (New York:Henry Holt Company, Inc., 1949).

14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.Truman: The Pre-Election Polis of 1948. Report to the Commltteeon Analysis of Pre-Election Polis and Forecast. (Bulletin 60) (NewYork: Social Science Research Council, 1949).

15. Murshiso:n, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»by G. W. Allport, ((VVorcester, Mass.: Clark University Press, 1935).

16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (NevvYork : Harper Brothers, 1938).

17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937).

18. National Opinion Research Center (Chicago : University of * Chicago,Survey 157, April 22, 1948). .

19. Peak, H.: «Observations on the Characteris'tics and Distribution ofGerman Nazis.» Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-l e N o . 2 7 6 . . •-.-. •;" • - . . . ; , : \ - ' - , ' - . . , : • ••"'•-

20. Roper, E.: «Where the People Stand>, Columbia Broadcasting Sys-tem, Sunday, June 5, 1949.

21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhology of Attitudes' Part I.»Psychological Revievv, Vol. 52 (1945), pp. 295-319. ._ .;}•.;.. :

22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint(New York: The Macmillan Company, 1938). . . . . . .

54

Page 79: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

leri incelenmişti ve Sivil Almanya Yüksek Komiserliği sıra-sında da bu incelemelere devam karan alınmıştı. 1 Ocak'tan31 Mart, 1951'e kadarki dönemle ilgili raporunda,A.B.D. Yüksek Ko-misyoneri, Bay John J. Mcley, Almanların tutumlarının iki ana alan-daki gelişmelerle gittikçe kararlı hale gelmesine dikkat çekmişti:

1950 yılının ilk üç aylık döneminde Almanların tutumları, halk oyundaesaslı biı yeni. eğilim olmadığı halde, kristalleşmeye başladı. Bu oluşumunilk temellerini ise 1949 yılındaki bazı bir seri olaylar a t t ı : hava yolu ileBerlin'in desteklenmesindekı buhran ve Berlin kuşatmasının kaldırılması;Bonn'un yeni Anayasası ve îşgal Yönetmeliğinin sona ermesi; Mayıs-Hazi-ran, 1949 Paris1 Dışişleri Bakanları Konseyi; Paris Konferansının başarısızlığı ve Almanya sorununa bir çözüm bulunamaması; Federal Parlamentoseçimleri ve diğer devlet örgütlerinin kuruluşu; ve Doğu Almanya'da Sov-yetler tarafından «Alman Demokratik Cumhuriyeti» denen devletin kuru-luşu. . • . . . . , . . „ ; . . ••••...'••.•-.•' ;

Analizlere bakılırsa, bu olaylardaki Almanların tutumlarının iki anaproblemler kompleksi etrafında kristalleştiği görülmektedir: Doğu-Batı ça-tışması ve Almanya'da ki müstakbel ekonomik sistem. İkinci kompleks Al-manların düşüncesinde belki çok daha eski konuydu, ve belki de. Federal eko-nomik siyasa yüzünden ortaya çıkan etkilere bağlıydı. Fakat bütün sorunlarınve düşüncelerin üstünde bir sorun vardı ve diğerleri bunun gölgesinde kalı-yordu : Doğu-Batı çatışması. [26, s. 42] •

Bu örnekte de görülüyor ki, karşılaşılan özel sorunlar, kısmen,grup özdeşlemeleri tarafından meydana ,'getirilen temel yetişmetarzları tarafından tanımlanan izafet çerçevelerinin ışığında ve kısmen de bireylerin algıladıkları genel realitenin durumunca değer-lendirilmekte; bunlara göre bir tepi ile karşılaşmaktadırlar.

Kanaatlann ve tutumların [ne olduklarının] doğru anlaşılabil-mesi için, bunların, Amerikan emekçilerinin istekleriyle ve Alman-ların sosyal ve ekonomik sorunlar hakkmdaki kanaatlan örneğiile tarif ettiğimiz matrislerin ışığında ele alınmaları gerektiği ço-ğunlukla kabul edilmiş ve üzerinde geniş bir görüşbirliğine varıl-.mış bulunmaktadır. Bununla beraber, yapılacak bazı deneyici sına-malarla bu hipotezimizin daha da geliştirilmesi mümkündür. Şim-dilik, pek kaba bir genelleme de olsa, belli durumların ve sorunla-rın kristalleşmesi şeklinde ortaya çıkan kanaatlann böyle bir te-mele dayandıklarını söyleyebiliriz. Sözünü ettiğimiz matrisi ve do-kuyu («nexus» : bağlantı destesi) daha açık anlatabilmek için ye-ni araştırmalan beklemek zorundayız. Bireyin içinde olduğu gibi,

A. O.

Page 80: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dış şartlarda da bir tutarlılık varsa, iste bu iki tutarlılık ölçüsündetutumların istikrarını koruyabileceğini bekleyebiliriz. Herhangibi-rinde meydana gelecek bir değişikliğin geiek tutumlarda ve gerek-se kanaatlarda [birlikte] değişmelere yol açması beklenmelidir. /

Tutumlar ve Kişilik

Bu tartışmamızda tutumların değişimi ile kişilik değişimi ara-sındaki ilişkiyi de ele almalıyız. Bireyin bir gruba bağlanmasındave bireyin.bu gruptan gelecek etkileri ne derece kabul veya red-dedeceğine dair alacağı kararlarda kişilik değişkenleri (variab-les) önemli faktörler yerine geçmektedir. Birey, kendi tercihi ile,veya grubun kendisini reddetmesi üzerine girişeceği savunmacı ka-rar ile bir grubu reddederse, yada önceki izafet grubları ara-sında normlarını algılamış olduğu eski gruplarına döner ve bura-larda daha sıkı grup özdeşleşmeleri arar, onların tutumlarına sı-kı sıkıya sarılır. Elbette ki, bir grubun normlarını kabullenme ye-teneği (ability) büyük ölçüde, bireyin kişiliğine (personality) bağ-lı olacaktır. Bu yüzden de, tutumlarla kişilik arasında bir bağıntıbulunmasını bekleyebiliriz.

Gelecek bölümde, kişilik değişkenlerinin belli bir tutumlarkompleksi ile ilişkisi -özellikle, etnik gruplarla ilgili tutumlarla-üzerinde uzun boylu durulacaktır. Kişilik ile tutum ilintisi hangitutum söz konusu ise, ve ne gibi bir izafet grubu söz konusu isebunlara göre değişmelerde bulanmaktadır. Bizim burada yapabile-ceğimiz genelleme, bu sebepten, sadece şu sürecin belirtilmesin-den ibaret kalmalıdır: kişilik faktörleri gerek grup üyeliklerininseçimlenmesine ve gerekse grup norm'lannın kabul veya reddedil-mesine katkıda bulunurlar. Bireyin benimseyip içleştirdiği (inte-riorized») grup rcorm'iarı, aslında, bireyin sosyal tutumlarını temsilederler. Netice olarak, kişilik ve grup özdeşleşmeleri ile, ara-bağ-lantılaştırılmış tutum arasında bir karşılıklı - ilişkinlik (correla-tion) vardır.

Ö Z E T : > • ; • ' •-•: - ^ - r ^ V İ V ' - .'• " ; '"•'. -•••-••• • •• . * C • • ••-••' •

Bu bölümde kanaatlann ve tutumların doğası üzerinde dur-duk. «Tutum» terimi bir bireyin çıkarsanan (inferred) karakte-ristiklerini ifade etmek için kullanılan bir soyutlamadır. Bu karak-teristikler ise, bireyin davranışında ve ortaya koyduğu ifadelerde

5 2 •' ' '•: '

Page 81: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bir tutarlılık sağlarlar ve durumsa! zorunluluklarca (situtationalimperatives) önceden kestirilip açıklanamazlar (prescribe). Ka-naatlar ise bir problemle karşılaşıldığında, veya alışılagelen tepi(response) kalıplarının yetersiz kalacağı anlaşıldığında ortaya çı-kan somut durumlarda tutumların bütünl'eşmesidir( integration).Kanaatlar ve tutumlar çok belirli konulardan, çok genel konulardaolanlarına doğru, çeşitçe çok değişiktirler. Kanaatlar ve tutumlarhem algısal ve hem de hissi - güdüsfel (affective-motivational)niteliğe sahiptirler. Birinciler «izafet çerçevesi» terimiyle,, ikincilerise çoğunlukla -alışıldığı üzere- tutumlarla tanıtılırlar. Tutumlarınbaşlıca boyutları (dimfensions) en son araştırma ve inceleme yazı-Iannda dört adet doğrusal parametre olarak düşünülmektedir :yön, derece, yoğunluk, köklülük (önemlilik). -

Sosyal tutumlar birey tarafından bireyin grubu ile özdeşleş-mesinin bir fonksiyonu olarak öğrenilmiş, kazanılmış olan grupnorm'landır. Birey tarafından oynanan bir rol bireyin [o andaki]başat izafet grubunu belirler; böylece, bireyin belli bir andaki grupnorm'lanm da tayin etmiş olur. Grubun fonksiyonda bulunması ileilgili objektif şartlar yeni ayarlama ve düzeltmeleri (adjustment)gerektirdiğinde bireyin tutumları dteğişir. Tutumlar kişilik değiş-kenleri ile ilintilidirler ve bu ilinti içinde sonuncular bireyin birgrup karşısında kendini ayarlama ve düzeltmesinde, seçimlemeolanağına sahip olduğunda, yeni izafet gruplarını seçimlemesindeönem taşırlar. ;• : V

KAYNAKLAR v ' ' V •• -} f "•[: ;.. : >; O ^-/ '' , \ V:-///;\- ' •'_

1. Compell, A., S. Eberhart, ve P. Woodward.: «Findings of the In-tensive Surveys,» Public Reaction to the Atomlc Bomb and WorldAffairs (Ithaca, N. Y.: Cornell University Press, April, 1947).

2. Cantril, H. (Ed.): Gauging Public Opüıion (Princeton, PrincetonUniversity Press, 1944).

3. Cantril, H.: «The tntensity of an Attitude,» Journal of Abnormaland Social Psychology, Vol. 41 (1946), pp. 129-35.

4. Chen, I., M. Deutch, H. Hyman, and M. Jahoda (Special Eds.):«Consistency and Inconsistency in Intergroup Relations,» Journal ofSocial Issues, Vol. 5, No. 3 (1949).

5. Droba, D. D.: «Attitude toward War.» Scaie No. 2 in «The Measu-rement of Social Attitudes» series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago:

• • University of Chicago Press, 1930).

•V..V: •'"

Page 82: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

6. Edwards, A. L. and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc.tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32(1948), pp. 37434.

7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measurement of Nationalism,Journal of Social Psychölogy, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.

8. Ferguson, L. W.: «Primary Social Attitudes,» Journal of Psychology,Vol. 8 (1939), pp. 217-23.

9. Hartley, E. L.: Problems İn Prejudlce (New York: Kings CrownPress, 1946).

10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?» Public OpinionOuarteriy, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.

11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Attiudes,» Arc-Mves of Psychology, No. 140 (1932).

12. Mead, G. H.: Mînd, Şelf and Society (Chicago: University of Chi-cago Press, 1934).

13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polis and Public Opi-nion, «Basic Social Science Research,» by S. A. Stouffer, (New York:Henry Holt Company, Inc., 1949).

14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.Truman: The Pre-Election Polis of 1948. Report to the Commltteeon Analysis of Pre-Election Polis and Forecast. (Bulletin 60) (NewYork: Social Science Research Council, 1949).

15. Murshisan, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»by G. W. Allport, ((Worcester, Mass.: Clark University Press, 1935).

16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (NewYork : Harper Brothers, 1938).

17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937). -

18. National Opinion Research Center( Chicago : University of > Chicago,

: Survey 157, April 22, 1948).

19. Peak, H.: «Observations on the Characteristics and Distribution ofGerman Nazis.» Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-le No. 276.

20. Roper, E.: «Where the People Stand», Columbia Broadcasting Sys-tem, Sunday, June 5, 1949.

21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhology of Attitudes' Part I,»Psychological Revlevv, Vol. 52 (1945), pp. 295-319. ;

22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint(New York: The Macmillan Company, 1938).

54

Page 83: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:

University Press, 1950).

24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude(Chicago: University of Chicago Press,,1929).

25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward theChurch (Chicago: University of Chicago Press, 1930).

26. U. S. High Comnüssioner for Germany: Second Quarterley Reporton Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.

27. United States Strategic Bombing Survey :• The Effects of StrategicBombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),Vol. II. .

28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatmentof Criminals.» Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes>series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of ChicagoPress, 1931).

Page 84: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 85: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:

University Press, 1950).

24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude(Chicago: University of Chicago Press, y1929).

25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward theChurch (Chicago: University of Chicago Press, 1930).

26. U. S. High Comnussioner for Germany: Second Ouarterley Reporton Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.

27. United States Strategic Bombing Survey: The Effects of StrategicBombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),Vol. II. ..',....

28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatmentof Criminals.» Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes>series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of ChicagoPress, 1931).

Page 86: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

. ' * • : • i,"' "-'•• Î - -. * . " • „ < ' • -"!•

Page 87: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BİLME - TANIMAUYUMSUZLUĞUTEORİSİ

Leon FESTINGER

Page 88: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 89: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Festinger'in bu ilginç yazısı kendisinin ünlü «cognitive dissonance» teo-risini tanıtmaktadır. Konumuzla özel olarak ilgilenecekler yazarın aynı is-mi taşıyan ünlü eserinden yararlanabilirler. Bu yazıda ise, Kitle Haberleş-meleri Teorileri ile ilgilenecek olan «düz - okuyucu» için gereken temel bilgi-ler verilmektedir. - '.• „- ..-.;-.:• •: .-•_ . '. . •:• . : , - ; • - ' . . . -

insanlar ,tutum ve davranışlarında o şekilde bir hareket çizgisi izlemeeğilimindedirler ki, yeni bir tutum kazandıklarında veya yeni bir davranışdabulunduklarında bu tutum veya davranışın ilgili bulunabileceği «tanıma-biLme» alanlarında bireyin daha önceden edinmiş bulunduğu bilgi ve tanımaöğelerine ters düşülmemiş olunsun. Festinger buna «bilme-tanıma uyum-suzluğundan kaçınma veya azaltma» demektedir. Yeni tutum edinmeyi öne-ren bir mesaj karşısında kalan bireyler, veya yeni bir davranışta bulun-ma önerisinde bulunulan bireyler, bazan, önceki bilme-tamma öğeleri ak-sini söylediği hâlde, kendilerine önerilen «yeni» yolu izlemeyi tercih eder-ler veya buna mecbur olurlar. Festinger'e göre, durumun bu ilk aşamasındabirey «cognitive» bir uyumsuzluk içinde kalmakta, fakat hemen ardındanbu uyumsuzluğu gidermek için «ilâve yeni haklı-kılımlar» peşine düşmek-tedir. Yeni davranış, yeni tutumla karşılaşılan «bilme-tanıma uyumsuzluğu»bütün bütüne ortadan kaldirılmasa bile, «uyumsuzluk azaltımı süreci» saye-sinde birey, eski bilme-tanıma öğeleri ile yeni davranış veya yeni tutumuarasında yeni bir «denge» veya «uyum» elde etmiş olmaktadır.

Festinger'in bu teorisi. Kitle Haberleşmeleri Teorilerindeki «hazırlayıcıkomünikasyonu» olduğu kadar, irkiltici komünikasyondaki tehdit ile ilgiliolarak ileri sürülen alternatif güvence» konularını da daha iyi anlamamızısağlamaktadır. ••-.••••-

Festinger'in, yeni değerler, yeni tutumlar benimsemesi veya yeni dav-ranış kalıpları benimsemesi istenilen ve bu yüzden «uyumsuzluk duru-mu»na düşen bireylerin bu gibi durumlarda «sosyal destek» aramak içinçevrelerine, gruplarına dönmeleri ile ilgili olarak anlattıkları ise, azgelişmişülkelerdeki Kitle Haberleşmeleri uygulamaları için de önem taşımaktadır.Bu ülkelerde halk kitlelerine yeni davranış ve tutumlar aşılamaya, kazandır-maya, kitleleri kültürel alanda yenileştirmeye çalışanların uygulayacaklarıKitle Haberleşme Kampanyalannm başarısı geleneksel sosyal yapının değişti-rilmesine ve yenilenmesine bağlı bulunmaktadır. Bir başka deyişle, kendilerı-

Page 90: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ne yeni değer, yeni tutum, yeni davranış kalıplan önerilen bireyler, gelenek-sel değer, tutum ve davranışların doğal örgüsünü teşkil eden gelenekselsosyal yapı-ki, kişilerarası ilişkiler bu yapının sonucu olarak artaya çıkmak-tadır- değiştirilmedikçe, yeni değer, tutum ve davranışları benimsemektegüçlük çekecekler; mevcut sosyalyapıdaki «eşraf,» «ağa,» «din» adamlarıkarşısında, «başkentlerden buyruklarla kültürel yenileşme programlan uy-gulamaya kalkışmak gibi romantik istekler taşıyan iyi niyetli, ama sosyalmeseleler hakkında bilgisiz yenilikçilerin bütün umutlarına rağmen, eskisosyal yapısının değerlerine, tutumlarına, davranışlarına ters düşmemeyeçalışacaklar; kendi sosyal hayatlarının O'nlara vurduğu boyunduruklara iliş-meyen yenilikçi kadroların dediklerini dinleyemeyeceklerdir. Hatta, bu gibiseslere kulak verenlerden birkaçının kendi dar sosyal çevrelerinde «marjinaladam» durumuna düşürülmüş olmasından korkan kitleler yenilikçilerin «me-saj»laixadan ürkecek ve geleneksel tutucu kuvvetlerin «mesajlarına dahabir sıkı sarılacaklardır.

Festinger'in «tanıma-bilme uyumsuzluğu» teorisi, azgelişmişlerdeki Kit-le Haberleşmeleri ve kültürel yenileşme program ve kampanyalannm düzen-lenmesi ve planlanması sorunları üzerinde çalışacak olanlara, bu bakımdanışık tutmaktadır. . •;• * ; .

60

Page 91: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Leon FESTINGER

BİLME-TANIMA UYUMSUZLUĞU TEORİSİ*

İnsanın ne bildiği ile nasıl hareket ettiği arasındaki ilişki basitbir ilişki değildir. Elbette ki, şu veya bu ölçülerde, her insan bildiğişeye uygun şekilde hareket etmek ister. Birey, bir tehlikeden ha-berdar ise, genellikle dikkatli ve tetiktedir; lokantanın birinin di-ğerinde daha iyi olduğunu biliyorsa, iyi olanına gidip yemek yer,vs. Bununla beraber, bireyin bildiği ile yaptığı arasında çoğu defatutarsızlıklar görülebilir. Biz burada bu tür tutarsızlıklar üzerindeduracağız, ve bunların bazı psikolojik neticelerinden söz edeceğiz.

Söze, bildiğimiz günlük hayattaki beylik bazı davranışlarla baş-layalım. Herkes bilir; insanlar bir davranışta bulunduktan sonrabu davranışlarını haklılaştırmak için söz söyleyecek birilerini arar-lar. Dersine çok fazla çalışan bir öğrenci sınava hazırlanırken, gi-receği bir sınavın ne kadar önemli bir sınav olduğunu etrafındaki-lere söyleme ihtiyacı duyar. Çocuklarını belli bir özel okula gönder-meyi kararlaştıran bir ana-baba bu okulun kendine özgü üstünlük-lerini abartarak diğerlerini bu kararının değerliliğine inandırmayaçalışır. Bir genç kızla fek bir akşam yemeğini birlikte yemek içingücünün üstünde zahmete katlanan bir genç, ertesi gün, söz et-mesi gerektiğinde, kızın ne kadar olağanüstü bir kız olduğunu an-latmaya başlar.

Böylesi davranışları nasıl açıklayabilir ve nasıl anlayabiliriz?Burada, bu davranışların sağduyu ite ve güdü ve davranış konusun-

(*) Leon Festinger, «Theory of Cognitive Dissonance,» Bknz : WilburSchramm, The Selence of Human Conununication, Basic Books-(Nevv Yok, 1962), s. 17-23. [Festinger'in aynı adlı eserinin tamamı :Theory of Cognitive Dissonance, (Stanford University Press: Stan-ford, 1957)].

Page 92: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

daki herkesçe . kabullenilmiş görüşlerle rahatça açıklanabileceğiileri sürülebilir, öğrenci, sınavın çok önemli olduğunu düşünce ola-rak benimsemiş olmasaydı, o kadar sıkı çalışmayacaktı; özel oku-lun çok iyi olduğunu düşünmüş olmasaydı, çocuklarını okula gön-dermeyecelerdi; genç adam, yemeğe götürdüğü genç kızın olağan-üstü bir kız olduğuna inanmasaydı, gücünün üstünde para sarfedipkızı yemeğe götürmeyecekti. Bütün bunların aslında doğru ve insa-nı rahatlatan açıklamalar olarak kabul edilmeleri gerekir. Fakat,ortada bir soru durmaktadır. Bütün bu bireyler yaptıkları bu iş-lerden niçin bunca söz etme ihtiyacı duymaktadırlar?

Sebep, belki de, bireylerin bu davranışlarda bulunurken budavranışlarına ilişkin yeter derecede haklı-kılıcı [nedenlere veyaaçıklamalara] sahip olmamaları ve bu davranışlarda bulunduktansonra, davranışlarına ilişkin ilâve haklı-kıhmlar (justifioations)aramalarıdır. Böyle bir sebebin niçin nasıl muhtemel görülebile-ceğini teorik olarak inceleyelim. Örneğin, genç kızla yemeğe çıkangencin sahip olduğu enformasyonu, kanaatları, ve inançlarını elealalım. Gencin kız hakkındaki istek ve arzulan söz konusu davra-nışına uygun olmakla beraber, malî durum hakkındaki bilgisi yap-tığı işe hiç de uygun değildir, işte buradaki gencin giriştiği eylemile malî durumu hakkındaki bilgisi arasındaki ilişki bizim esasilgi konumuzdur. Biz, bu tür ilişkiye uyumsuz (dissonant) ilişkiadını vereceğiz. Gencin bilgisi ile davranışı arasındaki uyumsuzlukgenç için epey sıkıntı verici olduğundan, delikanlı, işin, giriştiği eyleme uygun düşen yanını abartarak bu sıkıntıyı küçültüp azaltma-ya çalışmaktadır. . . - . , . . . . . . - . .--

Bu muhakeme tarzına dayanarak, aşağıdaki genel teorik öneriyiortaya koyan bir enformasyon veya kanaata sahip olması halinde,böyle bir enformasyon veya kanaat bireyin girişeceği eyleme uyum-suz düşmek zorunda kalır. Böyle bir uyumsuzluk durumuyla karşı-laşan birey, uyumsuzluğu azaltmak ve hafifletmek için ya eylemle-rini değiştirmeye, ya da inanç ve kanaatlannı değiştirmeye çalışır.Bu gibi uyumsuzluklarda birey giriştiği eylemi değiştirmezse, ka-naat değişimi artık şart olur. .; v v

tşte, uyumsuzluk azaltımı (dissonance reduction) diye ad-landırabileceğimiz bu psikolojik süreç sayesinde, bireylerde sık sıkgördüğümüz eylemlerin haklılaştınlması davranışını açıklamakmümkündür. Fakat ortaya şöyle bir soru çıkmaktadır: uyumsuz-

62 • • & v V ^ S ' . - " 1 ^ : (^^:W\--:::''--- •"• • ; : ;- ""•:':•-' ;'. : :•

Page 93: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

luk azaltımı diye hipotezleştirdiğimiz bu süreç gerçekten oluşan birsüreç mi, yoksa oluşması söz konusu olmayan bir süreç midir; eğergerçekten böyle bir sürecin oluşması söz konusu ise, hangi şartlaraltında oluşmaktadır? Diğer bir deyişle, uyumsuzlukla ilgili bu teo-riyi deneyimsel olarak nasıl sınayabiliriz?

Prensip olarak, deneyimsel bir sınamanın gerektirdiği şartlarbelirlenmesi kolay şartlardır. Bu bireyin bildiği şeyler ile girişmişolduğu bazı belli eylemler arasında bizzat biz kendimiz belirli biruyumsuzluk hali meydana getirebilirsek ve birey söz konusu eyle-me girişmeden önce ve giriştikten sonra bireyin bu eyleme iliş-kin bilgilerini ve kanaatlarını ölçümleyebilirsek, uyumsuzluk azal-tumnm gerçekten oluşup oluşmadığını; hipotezimizin doğru çıkıpçıkmadığını sınayabilmiş oluyoruz. >

Pratikte ise, pek tabiidir ki, böyle tam kontrollü bir deneyimdurumunun yaratılması ve işletilmesi zor olmaktadır. Esas problemise, deneyimsel olarak, bireyin bildiği ile eylemi arasında belli biruyumsuzluğun nasıl yaratılabileceğidir. Uyum teorisi ile ilgili ola-rak yaptığımız araştırma boyunca, bu gibi deneyimlerde kullanıla-bilecek birçok araçlar (means) ve yollar geliştirmiştir. Teoriningeçerli olduğunu açıklayabilmenin, ve bunun anlaşılabilmesini ko-laylaştıracak olan insansa! davranış çeşitlemelerini göstermenin eniyi yolu, belki de, bu söz konusu deneyimleri özetle anlatmak ola-caktır. _ . \, •,''•...-..'.• ... -• :- .. -.V .. ,

Hatırlanacağı üzere, teorik olarak, uyumsuzluğun belli bir en-formasyon ile belli bir eylem arasında ortaya çıktığını ve bununise, ilgili enformasyonun bireyi belli bir eyleme girişmemeye yö-neltici bir özde olmasına bağlı bulunduğunu belirtmiştik. Eğer buböyleyse, böyle bir uyumsuzluğun, bireyin her ikisi de ilgi çekiciolan iki alternatif arasında bir tercih yapmasından sonra ortayaçıkması gerekeceği düşünülebilir. Birey bu durumda iki altenatif-ten birisini tercih ettikten sonra, reddetmiş olduğu alternatifin«arzuya şayan» yanlan hakkında ne biliyorsa, bu bilgiler bireyingirişmiş olduğu eyleme uyumsuz düşer. Yani, bireyin kararı ile red-dettiği alternatifin iyi yanlarına ilişkin bilgiler arasında uyumsuz-luk - azaltım süreci işlemeye başlıyorsa, bireyin böyle bir kararavarmasından sonra, giriştiği eylem hakkında kendisini ikna ederekeylemin haklılığını arttırmaya çalışacağını; bunun için de, kendisi-

- • • • V , . , • : • . • - • • , • , - • , . . • • . - - - - . • • • • • • • • • • • • - • • . . : • • " : • • • • • • « § < •

Page 94: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ni, seçmiş olduğu alternatifin işiii başında düşündüğünden dahaçekici olduğuna inandırmaya çaba göstereceğini ileri sürtebiliriz.

Teoriye dayanılarak yapılan bu çıkarsamayı sınamak için JackBrehm'in uyguladığı deneyim aşağıdaki gibi yapılmıştır. Önce, de-neklerden belli sayıda objeleri çekicilik (attractiveness) veistek uyandıncılık («desirability») açısından değerlendirmeleri is-tenmiştir. Daha sonra, deneklere, deneyime katılmış bulunmaları-nın bir karşılığı olarak, objelerden ikisi arasında bir tercih olana-ğı verilmiştir. Deneklerden her birinden, objelerden hangisi olursabirisini seçince, hemen ardından, ilgili objeleri bir kere daha değer-lendirmeleri istenmiştir. ......

Aralarında bir tercih ve seçme yapılmasına izin verilen ikiliobjeler deneyici tarafından dikkatle seçilmişlerdir. Deneyimdekideneklerden yansı için, bu ikili objeler, deneklerin deneyimin baş-langıcında yaptıkları istek uyandıncılık değerlendirmesine göre bi-ribirilerine yakın düşen objeler arasından seçilmiştir. Deneyime ka-tılan deneklerin diğer yansı için seçilen ikili objeler ise, ilk değer-lendirmeye göre biribirilerine yakın düşmemesi gereken objelerarasından seçilmiştir. Çekicilik yönünden biribirlerine yakın olanobjelerde, teorik olarak, karann ardından belli bir derecede uyum-suzluk olacağı açıktı. Zira, bu durumda denekler reddetmişolduklan alternatifin birçok istenebilir yanlarını bilme durumun-da kalacaklardı. Çekicilik yönünden iki obje biribirinden ayrı du-rumda ve benzemezlik içinde olduğu zaman ise, tabiatiyle, karannardından ortaya çıkacak uyumsuzluk pek az olacaktı. Nitekim araş-tırmanın sonuçları göstermiştir ki, reddedilmiş alternatifin de çe-kici olması ve bu yüzden karardan sonra önemlice bir uyumsuzlu-ğun ortaya çıkmış bulunması hâlinde, seçimlenmiş alternatif ka-rardan sonra, karardan öncekine oranla, daha da ilgi çekici olarakdeğerlendirilmektedir. Oysa, reddedilmiş alternatifin fazla çekici ol-maması yüzünden ortaya önemli bir uyumsuzluğun çıkmaması hâ-linde seçimlenmiş olan alternatifin deneyim öncesinde çekici bulun-ması ile deneyim sonrası çekici bulunması arasında önemlice birfarklılık olmamaktadır. ^ k

: v •_-. , ; -

Bu araştırmayla ilgili bir başka araştırma ise, karardan sonraortaya çıkan uyumsuzluk azaltımı sürecinin komünikasyon süreciile bağlantısını göstermesi yönünden ilgi çekicidir. Ehrldch ve ar-kadaşlan tarafından yapılan bu araştırmada yeni otomobil alan-

6 4 :.\ . • - > ; - : ' .••'. - ' ' • : : • • ' / [ • • : V : • " . y ' • • ' . ' ' '

Page 95: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lann, birdenbire, gazetelerdeki otomobil reklâmlarını daha çok oku.maya başlamaları üzerinde durulmuştur. Araştırmaya temel olandüşünce, yeni otomobil almak üzere olanların çeşitli otomobillerüzerinde uzun uzadıya inceleme yaptıklarıydı. Bu yüzden de, fiilîotomobil satın alma bir karar yerine kabul edilebilirdi, ve ilgi çe-kici birçok yanları olduğu halde seçimlenmemiş olan öbür otomo-bil markalarının varlığı yüzünden, satın alma kararının ardındanbir uymsuzluk halinin ortaya çıkacağı düşünülebilirdi. Daha son-raki aşamada ise, uyumsuzluk azaltımı başlayacak ve bireyler sa-.tm almış oldukları arabanın gerçekten iyi bir marka olduğunusöyleyen enformasyona karşı çok daha istekli olacaklardı. Reklâm-ların söylemekte oldukları da zaten bu olduğundan, yeni araba sa-tm alanların, satın aldıkları arabayı metheden reklâmlara karşıdaha büyük bir ilgi ve isteklilik göstermeleri gerekiyordu.

Araştırmacılar bunun doğru çıkacağı görüşüne varmışlardı. Ye-ni araba satm alanlar ile aradan dört hafta geçtikten sonra mü-lakatlar yapılmıştır. Elde edilen «data» bu adamların otomobilaldıktan sonraki günlerde, satın aldıkları otomobilin reklâmlarımöteki otomobil reklâmlarmdan çok daha fazla okumuş olduklarınıortaya koymuştur. Otomobillerini satm alalı ço kolan bireylerdeise böyle bir eğilimin bulunmadığı görülmüştür. Diğer bir deyişle,insanlar bir karar aldıktan sonra, giriştikleri davranışı haklı kıl-maya uğraşmakta ve çoğu defa da bunu başarmaktadırlar.

Elbette ki, uyumsuzluk azaltımı sürecinin, henüz yeni verilmişolmayan kararlar ile ilgili olanlarda da ortaya çıkacağı düşünüle-bilir. Uyumsuzluğun ortaya çıkması gereken ve uyumsuzluk azaltı-mi ile karşılamlması beklenebilecek ilginç bir durum, özel olarakkendi fikirlerine ve kanaatlarına uymadığı halde, alenen böyle birfikri savunma durumunda kalmış olan bireyin durumudur. Tabii,bu tür durumlar pek enderdir. Bir yerde bir iş imkânı elde etmek,veya sadece başkalarının sevgisini kazanmak gibi şu veya bu sebep-le, veya hoşnutsuzluk yaratacak şeylerden kaçınmak için bireylerbazı şeyler söylemiş olabilirler, ve bu şeyler, bireyin özel görüş-leri bu yolda olmadığı için, bireyce söylenmemesi gereken şeylerolabilir. :

Böylesi bir tutumu biraz daha derinlemesine tahlil edelim. Birey kendi özel kanatlarına uymayan bir görüşü açıkça savundu-ğunda, bu eylemine ilişkin başlıca iki sınıf enformasyona sahip bu-

• - . ' . - . • • • • • • • 6 5

Page 96: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

'unrna durumundadır. Giriştiği bu eylem sonunda elde edeceği ya-rara (revvard) ilişkin ^enformasyon, veya bu eylemle kaçınmışolacağı hoşnutsuzluk yaratıcı duruma ilişkin enformasyon. Bunla-rın her ikisi de bireyin girişmiş olduğu eylemle uyumludur, (con-sonant). Oysa, kendi özel kanaatına ilişkin enformasyon, giriş-miş olduğu eylemle uyumsuzluk içindedir. iZra, sadece bireyin öze'kanaatini ele alarak bir değerlendirme yapmakta ve bundan başkaHiçbir şeyden söz etmemekte ve bireye böyle bir eyleme girişme-mesi gerektiğini söylemektedir. Durumun bu şekildeki tahlili doğ-ru ise, bir bireyin kendi özel kanaatına çelişkin bir görüşü savun-ma durumunda kalması sonunda bireyde bir uyumsuzluk azalttmısürecinin başlayacağı; ve bu sürecin, bireyin giriştiği eylemi hakh-laştıracak yeni yollar, yeni çareler arama şeklinde kendisini açığavuracağı beklenebilir. Birey, bu eylemini haklılaştırmak için başlı-ca iki yoldan gidebilir. O anda mevcut haklılık derecesini, elde et-tiği yarann veya kaçınmış olduğu hoşnutsuzluk kaynağının gerçekten önemli olduğunu süyleyerek kendi kendine arttırmaya, büyüt-meye çalışabilir. Veya, o konuda o zamana kadar taşıdığı özel gö-rüşünü değiştirme yolunu tercih ederek de girişmiş olduğu eyleminhaklılığını arttırmaya çalışabilir. Eğer o konudaki fikrini ve özelkanaatim değiştirse herkesin huzurunda savunduğu yeni görüş-le çelişkinliği kalmayacağı için uyumsuzluk durumu da azalmış ola-caktır.

Bu durumu, uyumsuzluk teorisi hakkında benim ve Carlsmithtarafından yapılan bu deneyimde özetleyerek gösterebiliriz. Bu de-neyimde bütün deneklere belli bir yarar karşılığında kendi özel ka-naatlanna ters şeylerin söyletilmesi plânlanmıştır. Yarar olarakkullanılacak şey para armağan etmekti. Böylece, denekler yarannönemini olduğundan fazla büyütemeyecek, abartamayacaklardı. Buyüzden de, deneklerde görülecek olan uyumsuzluk azaltımınm önem-li kısmının özel kanaatlann değiştirilmesi yoluyla olacağını bek-lemekteydik. Ayrıca deneklerin yansına çok büyük bir para arma-ğanı verilirken, diğer yarısına az bir para armağan ediliyordu. Dü-şüncemiz şu idi: gerçekten büyük bir para alacak olanlar için gi-rişilen eyleme ilişkin yeterince haklılık sağlanmış olacaktı ve uyum-suzluk azaltımı -bu bireylerde, özel kanaatlann değiştirilmesi yo-luyla gerçekleştirilecekti. -

Deneyim aşağıdaki şekilde yapılmıştır. Deneklerden herbiri tektek laboratuvara alınmış ve bir çeşit el işi verilerek bu iş üzerinde

6 6 , " . - • - - .

Page 97: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bir saat kadar çalışması söylenmiştir. Bu elişi denekleri şaşırtmak, oyalamak ve canlarını sıkmak için bilerek deneyim plânımalınmıştır. Deneklerden herbirine, deneyimin tek amacının insan-ların nasıl bedenî çalışma yaptıklarını incelemek olduğu söylen-miş, başka birşey söylenmemiştir. Oysa, asıl amacımız, deneklerdenherbirine aynı olumsuz duygular takınacakları ortak bir tecrübekazandırmaktı. Bu amacımız deneklere belirtilmişti.

Deneklerin herbirine, bu elş-işi bittikten sonra deneyimin sonaerdiği kanaati verilmiştir. Hemen ardından, araştırmadaki dene-yimci denek'in işbirliğini sağlamak ve deneyime devamım temin et-mek için harekete geçmiştir. Bunun için, sıkıcı bedenî çalışmayıbitiren denek'e, kendisinden sonra içeriye alınacak olan bir kızınkapıda beklediği söylenmiş ve araştırmanın bu safhasının amacı-nın, erkek veya kız herhangi bir denek'in gösterilen iş üzerindekiçalışmasının, denek'in kapıdan içeriye girmeden önceki umut vebekleyişleri tarafından etkilenip etkilenmeyeceğini tesbit etmek ol-duğu ifade edilmiştir. Bunun da ardından deneyimci, den'ek'e, ken-disini bu deneyim için ücretle çalıştırmak istediğini söylemiş vedenek'ten kapıda bekleyen kıza, kız içeriye alındığı zaman, içerideyapacağı işin çok ilgi çekici ve eylendirici olduğunu söylemesini is-temiştir. Denek bu işte çalışmayı kabul ettiğini ifade eder-etmezdeneymci denek'e ücretini ödemiştir. Deneklerden kimisine bu işiçin az bir para ödenmiş, bazısına ise oldukça büyük bir para öden-miştir. Herbir denek bu safhadan sonraki deneyim safhasında, bi-tişik odaya alınmış ve bu odada —gerçekte deneyimcinin yardımcı-sı olan— kızla karşılaştınlmıştı. Denekler [böylece birer birer ay-nı kıza] deneyimdeki işi henüz bitirdiğini ve yaptırılan işin çokilginç ve eğlenceli olduğunu söylemişlerdir. Deneyimci, bu noktadadenek'lere teşekkür etmiş ve hepsini uğurlamıştır. Her denek, dahasonra, bu kere başka bir araştırmacı tarafından mülakata davetedilmiş; ve bu yolla deneklerden, özel kanaatlan olarak, deneyim-deki el-işini ilgi çekici bulup bulmadıkları sorulmuştur.

Diğer bir deyişle, deneyimci deneklerin deneyim için kendisineyardım etmelerni isteyerek o'nları özel kanatları olarak tatsız vesıkıcı buldukları bir iş için ilgi çekici ve eğlenceli bir iş demek du-rumunda bırakmıştır. Bu iki parçalı enformasyon arasındaki uyum-suzluk ise denekler tarafından kendi öz kanaatlannm değiştirilme-siyle azaltılabilecekti. Sonuçlar bunun gerçekten öyle olduğunu gös-termiştir. Fakat, sadece, başlangıçta eylem hakkında fazla haklılaş-

' . - ' • ' • : • . • • - . • ' . 6 7

Page 98: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tırıcı görüşü olmayanlar için bu böyle olmuştur. Kendilerine büyükmiktarda para verilen denekler ise kıza işin ilgi çekici olduğunusöyledikleri halde özel kanaatlan olarak işin anlamsız ve sıkıcıolduğu görüşlerini muhafazaya devam etmişlerdir. Bu tür denek-ler, deneyime tâbi tutulan ve az veya çok hiçbir para alınmadan,ve hemen deneyimden sonra fikirleri sorulan gruptaki deneklerdenhiçbir farklılık göstermemişlerdir. Oysa, kıza, işin ilgi çekici oldu-ğunu söyleyenler içinde az para verilen denekler grubunda iseuyumsuzluk azaltımı için özel kanaatlarm değiştirildiği görülmüş-tür. Deneyimin en son kısmında yapılan nihaî mülakatta bu grupşin nisbeten ilgi çekici olduğu görüşünde olduklarını belirtmişler-dir - bunların son özel kanaatlan, kendilerine fazla para verilenle-rinkinden çok farklı olmuş ve bu durum açıkça tesbit edilmiştir.Kısacası, eğer bir insan kendi kanaatma çelişkin bir görüşü savun-mak durumunda bırakılırsa, ve girişmek zorunda kalacağı eylemingetireceği yarar veya gidereceği mahzur önemli tutulmazsa, bu in-san zamanla kendi özel kanaatim açıkça savunma durumunda kal-dığı görüşe yakın kılmaya çalışmaktadır.

Uyumsuzluk yaratan daha pek çok durumlar vardır ve bunlarlailgili olarak yapılmış pek çok araştırmalar bulunmaktadır. Bunlarıburada özetlemektense uyumsuzluğun varlığı ile komünikasyonakarşı girişilecek veya bireyi bu durumda etkilemek isteyen şeylerekarşı girişilecek tepki ile ilgili tartışmaları özetleyip, buradan birsonuca varmak daha yararlı olacaktır. Meselenin bu şekilde elealmışı insanı hemen şu noktaya yöneltiyor : eğer belli bir uyum-suzluk durumu var ise, ve eğer birey bu uyumsuzluğu bir kanaatideğiştirerek azaltmaya çalışıyorsa, böyle bir birey kendisini buyönde etkileme girişiminde bulunan bir komünikasyona karşı dahaaçık bir alıcı olacaktır. Aynı şekilde, aynı bireyin, kendisini tersyönde etkilemeye çalışan bir komünikasyona karşı daha direnginolacağı söylenebilir.

Bu noktayı aydınlatmak için bir örnek alalım. Pek çok insan,her yemekten sonra birer kere olmak üzere, günde üç kere diş fır-çalamak gerektiğini savunmaktadır. Oysa böyle düşünen insanlarınbazılarının, belki de çoğunun gerçekte günde üç kere dişlerini fır-çalamamaları mümkündür. Bu yüzden de, bu inanç ile bu davra-nış arasında bir uyumsuzluk vardır. Bu böyle olunca da, bu türinsanların günde üç kere diş fırçalamanın zararlı olduğunu söyle-yen veya belli bir diş macununun kullanılmasıyla tek bir defa bile

6 8 < - . - • ' • . - • ' r - . - ' • ' • . ' • . • • ' : . • . • • • .

Page 99: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

diş fırçalamanın yeteceğini söyleyen bir komünikasyon karşısındakolaylıkla etkileneceklerini düşünebiliriz. Diğer yarıdan, eğer ger-çekten diş bakımı ile ilgilenecekse insanın günde beş defa diş fırçalaması gerektiğini söyleyen bir komünikasyonun direnme ile karşı-.taşacağını - bireyin etkilenmeyeceğini bekleyebiliriz. Açıktır ki, bi-rey böyle bir komünikasyonu kabul edecek olursa, bu durum sade-ce bireyin kanaati ile davranışı arasındaki uyumsuzluğu arttırmışolacaktır. Fazla ayrıntılara girmeden, bu durumu Wiliiam J. McGui-re yaptığı bir deneyimi kullanarak açıkça göstermektedir. îkna edi-ci komünikasyon eğer uyumsuzluk azaltıcı yönde etki yapacaksaçok iyi netice almakta, fakat bu komünikasyonun etkisi altındakalmak mevcut uyumsuzluğun artırılması anlamına gelecekse ozaman kemen h'emen hiçbir netice alınmamaktadır. (Bu deneyim,A Theory of Cognltive Dissonance isimli kitabında anlatılmış-tır.)

Uyumsuzluğun var olması, sadece, bireyin girişilen etkilemeyekarşı alımcılığı üzerinde etkide bulunmakla kalmaz, fakat komüni-kasyonun nasıl başlatılacağını ve etkide bulunma sürecini de etki-ler. Bireylerin sahip oldukları kanatlar çoğu defa kolaylıkla değiş-tirilmeleri mümkün olmayan veylerdir ve bu yüzden de uyumsuzlukazaltımma girişen bireyler kabul etmeye hazır oldukları yeni görüş-lerle karşılaştığında etrafındakilerden sosyal destek ararlar. Bu "noktayı kısaca açıklamak için, gene, gerekli gördüğü kadar sık dişle-rini fırçalayamayan adam örneğimize dönelim. Ve farzedelim ki, buadamın, bu kadar sık diş fırçalamanın gerekli olmadığını söyleye-cek bir yakını veya bir arkadaşı da bulunmamaktadır. Ve genefarzedelim ki, bu birey kendisini, diş fırçalamanın bu kadar sık ol-ması gerekmediği konusunda ikna edememektedir - bütün uzmanla-rın hep aksi görüşte olduklarını görüyor olsun. Bu durumda birey,kendisi bu konuda ne düşünce ve inançta ise aynı inanç ve düşün-celere sahip olan başkalariyle karşılaşabilmek için -yani, sık sık dişfırçalamanın gereksiz olduğuna inanan diğer kimseleri bulabilmekiçin- kendisi gibi düşündüğünü sandığı kimselerle karşılaşır karşı-laşmaz bu meseleden söz etmeye başlayacaktır. Böylesi kimseler-den yeter sayıda insan bulduğunda, etrafındaki insanlardan epey-cesini bu görüşe ikna edebildiğinde ise, kendisi yeter derecede sos-yal destek bulmuş olacak; ve bu andan itibaren de savunulan görü-şü doğru bir görüş olarak kabul etmeyecek ve böylece kendi inanç-ları ile davranışı arasındaki uyumsuzluğu azaltmış olacaktır.

• ' • • • - . . . • ' ' • . . - . : • . . • • - . 6 9

Page 100: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu noktada, bu yazımızın başında ele almış bulunduğumuzörneklere geri dönmüş oluyoruz. Yani, giriştikleri bir eylem hak-kında diğer insanlara açıklamada bulunduklarını; ve böylece, gi-riştikleri eylemi haklılaştırmaya çalıştıklarım ifade ettiğimiz çeşitliinsanların durumuna. Eğer, uyumsuzluk ve uyumsuzluk azaltımıteorimiz gerçekten doğru ise, uyumsuzluk azaltıcı ilâve haklılaştır-ma öğesi olarak sosyal destek elde edebilmek amaayla bireylerinbu tür davranışlarda bulunduklarını görmemiz gerekecektir. Gör-dük ki, bu teorimizin bir geçerliği vardır. Laboratuar deneyimi, teo-riden beklediğimiz etkilerin gerçekten ortaya çıktığım göstermiştir.Uyumsuzluk olduğu zaman uyumsuzluk azaltımı işlemi de ortayaçıkmaktadır. « /, '...-... , .

Fakat, tabiatıyla, kontrol edilmemiş durumlarda ortaya çıkandavranışın yorumlanmasına ilişkin birçok problemler vardır. Budeneyimde ele alman psikolojik durum, deneyimcinin nisbeteiı kont-rolü altında yaratılmış olduğu için, daha açık şekilde yorumlana-bilir. Oysa, kontrol altma alınmış olmayan durumlarda uyumsuz-luğun bulunup bulunmadığı veya belli davranış biçimlerinin uyum-suzluk azaltımı için yapılmış olup olmadıklarına karar verirkençok dikkatli olmak gerekir. Zira, genç kızı yemeğe götüren gençadamın, kızla yemek yedikleri gecenin ne kadar güzel bir gece oldu-ğundan söz ederken, ve kızın ne kadar güzel bir kız olduğunu söy-lerken, sadece, basit bir gerçeği dile getirmekte olması da mümkün-d ü r . ,-.; " _• •: : .-.••• ""'•••••:•-.:.•[ ,.- .:'.•• ' •••- :- "

70

Page 101: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Robert ABELSON

İNANÇ İKİLEMİ

VE

ÇÖZÜM BİÇİMLERİ

Page 102: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 103: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Reklamcılardan, siyasal propagandacılara kadar Kitle Haberleşmeleri ileilgilenen herkesin bilmesi gerken bir konu, yeni bir mesajla karşılaşanbireylerin bu mesajdaki yeni inanç önerisi karşısındaki durumlardır. Yettibirt üketim malından, yeni bir fikire veya yeni bir İdeolojiye kadar, birçokşeyler bireylerce kabul edilmeleri için «ustaca» sunulmaları gerekmektedir.

, Dr. Abelsonvan incelemesi Kilisenin ve Din Ulularının «inanç ikilemi»ile ilgili yöntemlerinden işe başlamakta ve «radikal syasal propaganda»yakadar gelmektedir. Kilisenin, rasyonalizm karşısındaki ilk duralama ve yenil-gilerden kurtulmada kullandığı yöntemlerin bugün de Hidrojen-BombasıDenemelerinin halka kabul e'ttirlmesi için, veya II. Dünya Savaşı sonlarında Sovyetler Birliğinin eşit «komünist» ve «demirperde» ülkesi olarak tamtılan bazı Doğu Avrupa ülkeleri ile kurulan ilişkilerin Amerikan halk oyu-na ve Batılı müttefiklere kabul ettirilmesi için kullanılmakta olması ilgi çe-kici bir durumdur.

Yazar, «inanç ikilemimin giderilmesinde bireylerin kendi kültürel vedüşünsel yetenek düzeylerine, göresirasıyia, inkâr, abartma, aynmlaştırma,ve aşımlama gibi yöntemlerden yararlanmakta olmalarına dikkat etmemizisöylemektedir. Bu uyan, siyasal propagandada, reklâmlarda çeşitli siyasalgörüşler veya çeşitli tüketim mallan arasındaki rekabette kitleler üzerin-de de aynı yöntemlerin derec derec uygulanabileceklerini düşünmemizihatırlatmaktadır.

Radikal siyasal propagandanın dinamiğine ilişkin kısımda söylenilenlerise, kendi çıkarlarına ters düşse bile, belli bir siyasal görüşü veya partiyidestekleyen halk kitlelerinin, kendi gerçek çıkarlannı savunma iddiası ileortaya çıkan siyasal hareketlere destek olmaları için ne gibi ön-şartlanngerekli olduğunu - özellikle, propagandacılann açısından - göstermektedir.

73

Page 104: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 105: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Robert P. ABELSON

İNANÇ İKİLEMİ \ ./ . - ' . -" ' . ..•••*$ -V E - . . • . . ' . . . • • • . : • . • • • • ' " • • • • , \ \ : » ••'••hi

ÇÖZÜM BİÇİMLERİ ; ' -

•. .. • ' . . . . ' ' . " - ' ; '. î ' \ ' " ' «

G î R t Ş '

Bu yazı birey-içi çelişkinliklerin çözümlenmesi sorununu elealmaktadır, önce, ele alacağımız çelişkinliği tanımlayacağız. Birey-îçi çelişkinliği iki düzeyde analiz etmek mümkündür: eylem düzeyive inanç düzeyi. Birinci dışsal motor tepileri, ikincisi içsel hissî((affective) ve bilme-tanıma süreçleriyle ilgilidir. Çelişkinlik içinele alınacak belli bir örnek, teorik uygunluk açısından bu, iki düzey-den her hangi birisinde tutulabilir, sınırlanabilir, örneğin, bir bire-yin, yaklaşıma ve belli bir dışsal objeden kaçınıma güdülendiğindesimültane hareketinin nasıl oluştuğu bir sorun olarak incelenebilir(3,9.10.). Veya, bunun yerine, kendisinin lehdar veya aleyhdar bir ta-nıma -bilme tepişinde bulunma durumunda kaldığı bir obje ile karşı-laştığı zaman dışsal objenin tamma-bilme düzeyindeki temsil edil-mesine (cognitive representation) nelerin etki etmeye başladığıbir sorun olarak ele alınabilir (12). Bu yazı, sonuncu türe girensorunları ele alacaktır. Bu yazıda, eylem düzeyinin inanç düzeyine(veya, tersi) indirgenebilip indirgenemeyeceğini; indirgenebileceksenasıl indirgeneceğini inceleyecek değiliz. Yazıda, doğrudan doğruyabir inanç ile bir başka inanç arasındaki çelişkinlikleri veya daha

(*) R. P. Abelson, «Modes of Resolution of Belief Dilemmas,» Journal ofConfllct Resolution, 1959, 3, 343-352; Bknz: Cari W .Badanan ve PaulF. Secord, Problems in Social Psychology, Mc Graw-Hill, (New York,1966), s. 135 -141

.•• ••• : " ' ' • ' . • • ••••• • • . . . , 7 5

Page 106: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

genel bir deyişle, bir inanç yapısı içindeki çelişkinlikleri ele alaca-ğız. Zaten «inanç ikilemi» terimi de, çelişkinlik türleri karşısındabir sınırlamayı gerçekleştirme amacı ile kullanılmıştır.

İNANÇ İKİLEMLERİ v

Elealacağımız bilme-tanıma yapısı («cognitive structure») sonolarak görülen diğerlerine birçok noktalardan benzemektedir (6,8 , 1 3 ) . . ; . . , ; , ; • ...•.,,_ , , . . . ..• . ;.. : : : '

Önce, bilme-tanıma düzeyinde herhangi bir tutum objesi ile il-gili bir temsil edilmeyi, bir «cognitive öğeyi» ele alalım. Bu obje-nin sevilen bir obje olması halinde ilgili cognitive öğeye olumlu;objenn sevilmemesi hâlinde de ilgili cognitive öğe'ye olumsuz de-ğer atfedelim. Daha sonra, cognitive öğelerden her çiftte yer alan-lar arasında bir çeşit algılanmış ilişki bulunduğunu tasarlayalım.Eğer bu ilişki bağlayıcı (associative) bir ilişki ise bu ilişkiyeolumlu; eğer bu ilişki ayırıcı (dissociative) bir ilişki se, bu iliş-kiye olumsuz değer atfedelim (11). Bağlayıcı ilişkiler için şu ör-nekler verilebilir: dahil olmak, sahip olmak, yardım etmek, hasıletmek, gerektirmek. Ayırıcı ilişkiler eise şu örnekler verilebilir:kaçınmak, nefret etmek, küçük görmek, yermek, tahrip emek, da-yanılmaz ve çekilmez bulmak. İlişkiye verilen değerin ne olumlu,ne olumsuz, sadece sıfır olması ise ilişkinin ilgisiz ve önemsiz bu-lunduğunu gösterir.

Belli bir tutum sorunu ve «kavramsal arena» söz konusu oldumu (1), belli bir birey için belli cognitive öğeler destleri söz ko-nusu olacaktır. Bireyin o sorun üzerindeki inanç sisteminin muh-tevası ise, ilgili cognitive öğeler destesi ile, bu öğelerin kendi ara-larındaki özel ilişkilerce tanımlanır, inanç formu, veya yapısı ob-jelere atfedilen ve hissî [sevme - sevmeme] değerlere, veya ilişkideğerlerine göre, muhtevadan bağımsız olarak dışa vurulabilir; ifa-de edilebilir. . .

Bir inanç sisteminde tutarsızlıklar (inconsistencies) olabilirde, olamaz da. Tutarsızlık sözüyle kastettiğimiz anlam, mantıksa1

bir tutarsızlık olmayıp, çoğu defa bahsedildiği şekilde dengesizlik(imbalance) (7), uyuşmazlık (incongruity) (12,13,), veya uyum-suzluk (dissonance) (5) gibi psikolojik bir tutarsızlıktır. Biz«dengesizlik terimini kullanacağız.

7 6 . • • • • • . - .

Page 107: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Heider (7), Festinger (5), ve Osgood ve Tannenbaum (12) gibiisimlerin hepsi de dengesizlik halinin azaltılması, hafifletilmsei yö-nünde bir güdülenimin varlığı görüşündedirler. Söyledikleri, cog-nitive bir denge yönünde bir eğilimin, bir baskının var olduğudur.Bu görüş için gerekli olan temeller Abelson ve Rosenberg tarafın-dan ortaya konulmuştur (1). Her bireyin inanç sisteminde sayısızdenecek kadar çok tutarsızlıklar vardır ve bunlar uyur vaziyette;üzerinde düşünülmediği için, sessiz vaziyette dururlar. Cognitivedenge yönündeki baskı, bütün cognitive öğeler üzerinde her zamaniçin işler durumda ise, şimdi olduğundan çok daha dengeli inançsistemleri yaratması gerekirdi. Bu bakımdan, bu baskının, sadece,su yüzüne çıktığında, yani, «üzerinde düşünülm'eye başlanan» birmesele olduğunda işlerlik kazandığını düşünmek doğru olur. Birbaşka deyişle, bu baskının işlerlik kazanması ilgili mesele üze-rinde «cognitive çalışma»nm başlamasiyle olur. O yapıda, çeşitlivüsatte bulunan dengesizliğin varlığın tanımlayacak yöntem-ler birçok kaynaklarca geliştirilmiş bulunmaktadır (1,4). Biz ise,buradaki analizimizde basit bir dengesizlik durumu ile sınırlı ka-lacağız : iki öğe ve bunlar arasındaki ilişki.

Bu örneğimizde elealınması gereken altı adet olası durum var-dır : biribirileri arasında bağlayıcı veya ayırıcı ilişki olan, ve olum-lu değerli iki obje; biribirleri arasında bağlayıcı veya ayırıcı ilişkiolan, biri olumlu değerli biri olumsuz iki obje; biribirileri arasın-da bağlayıcı veya ayırıcı ilişki olan iki olumsuz değerli obje. Bu üççift ilişki durumunun herbirinde iki ihtimal de söz konusudur; ya-ni, ilişki dengeli de olabilir, dengesiz de. Şekil l'e göz atılırsa budurum daha iyi görülecektir.

Dengesiz bir ikili ilişkinin' (dyad) bir inanç ikilemi yaratma-sı için objelere karşı duyulan ilgi veya yakınlığın yoğunlaşması veikili ilişkinin uyandırılmış; yani, çoğunlukla, düşünce faaliyetlerinekonu olması (girmesi) gerekir. -

ÇÖZÜM BİÇİMLERİ

Çözüm için kullanımı mümkün dört model aşağıda gösteril-mişlerdir. Bunlardan herbiri kendilerini muhtelif yollarla ortayakoyabilirler. Bu modeller şunlardır: (a) inkâr (denial), (b) abart-ma (bolstering), (c) ayrımlaştırma (differentiation), ve (d) aşım-lama (transcendence).

Page 108: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

İnkâr, cognitive öğelerden birine veya berikisine veya öğelerarasındaki ilişkiye karşı yapılmış dolaysız karşı - çıkıştır. Söz konu-su objoye atfedilen değe|r, ister olumlu isterse olumsuz olsun, red-dedilir veya ters değerler atfedilir; veya objeler arasındaki işaret[artı veya eksi işareti] reddedilir veya tersleştirilir. Örnekleri şun-lardır : perhiz yapmak durumunda kalan bir adam, zaten eskidende kuvvetli gıdaları, besleyici yemekleri sevmediğini söyler; evle-nen erkek gelinin dininin yüceliği karşısında kendisinin de öyle dü-şündüğüne inanır. John Calvin aynı İncil'i kullanarak îsa'nm hiç-bir zaman faizi lanetlemediğini söyler. Red, başarı kazanabilirse,dengesiz bir yapı yerine dengeli bir yapının gelişini sağlar. Bunun-la beraber, red teşebbüsleri çeşitli güçlüklerle karşılaşabilirler, ör-neğin, red gerçeğin çok temelden bozulması ve saptırılmasına yolaçıyorsa veya daha geniş inanç sistemindeki öğeler arasında çeliş-kilere sebep olacağı görülüyorsa, red kolay olmayacaktır. Nitekim,Boston Kolonisi 1773'de çay üzerine konan ağır vergileri protes-te etmek için «çay vücuda zararlı ve tehlikeli bir maddedir» teziniortaya atmıştır. Fakat, çaya karşı duyulan isteği ortadan kaldırmakiçin girişilen bu red, grup eylemi yaratmakta ve çaya karşı ilgi gös-teren bireyleri etkilemekte işe yaramamış olsa gerektir.

Abartma denilen mekanizma, iki cognitive objeden birinin ve-ya diğerinin, değerli bir başka objeye veya objelere, dengeli olacakşekilde iliştirmesi (Şekil 2) ve böylece, cognitive yapıdaki ilgidengesizliğinin küçültülmesi ve azaltılması anlamına gelir. Bumekanizma, Festinger'in bilme-tanıma uyumsuzluğu teorisindeönemli rol oynar. Festinger, uyumsuzluğun azaltımı için bazı cogni-tive öğelerin işin içine girmesinde yarar olan birçok durumlardanörnek vermektedir. Bu, dengesizliğin bütün bütüne kaldırılmasınıdeğil, tâbir caizse, kısmen kaldırılmasını sağlayan bir mekanizma-dır. Örnekleri şunlardır : sigara içmenin akciğer kanseri yapacağın-dan korkmakta olan bir tiryaki, kendi kendine, sigara içmenin zevkverici, sağlığa yararlı, ve sosyal yarar sağlayıcı bir edim olduğunusöyler; kalabalık bir ordunun barış zamanında lüzumsuz olduğunudüşünenler, milletin genç nüfusu için bunun iyi bir karakter terbi-yesi sağladığım ileri sürerler. Abartma mekanizması, red mekaniz-masına ilişkin olarak da kullanılabilir. Örneğin, barış zamanındakalabalık bir orduya lüzum olmadığı görüşünden irkilenler, büyükve kalabalık bir muvazzaf ordusunun barışçı amaçlara çelişkin düş-mek şöyle dursun, barışa yardımcı hiie olacağını ileri sürerler.

78

::<•. K.-

Page 109: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu iki mekanizmanın özelliği cognitive Öğelerin nasılsa öylekalmalarını sağlamalarıdır. Yani, objeye karşı tutum inkâr ile za-yıflatılmış veya abartma yoluyla güçlendirilmiş de olsa, o tutumunilişkin olduğu objenin anlamı değişmemektedir. Bir başka çözümmodeli ise cognitive öğelerin aynmlaştırılmalannın mümkün olma-sı halinde görülmektedir. Bu modelde, öğelerden biri, kendi arala-rında kuvvetle çelişkin iki kısma ayrılır. Bu mekanizmanın cogni-tive dengeyi yeniden nasıl kurduğunu görmek için hidrojen-bom-bksı denemes:- konusunu ele alalım. Pek çok insan için, hidrojen-bombası denemelerinin devam etmesi olumlu değer taşımakta, fa-kat atmosferin zehirlenmesi olumsuz değer taşımaktadır. Bu ikicognitive obje arasmdaki ilişki ise bağlayıcı bir ilişkidir - bir dere-ceye kadar nedensellik ilişkisidir. Bu yüzden, bu iki ilişki dengesiz-dir. Fakat bomba denemesinden denemesine fark vardır: bombadenemeleri ikiye ayırılabilir - «kirletici bombaların» denemesi ve«temiz bombaların» denemesi. Atmosferin kirlenmesine yol açacakolanlar sadece «kirletici bombalar» denemesidir. «Temiz bombala-rın» denemesi atmosferin kirletilmesine yol açmayacaktır. Böylecedengesizlik giderilmiş olmaktadır. Bir başka örnek, evrim hakkın-daki bilimsel anlayış —ki olumlu değerlidir— ile, Kutsal Kitabın—ki bu da olumlu değerlidir— söyledikleri arasında görülen çeliş-kinliktir. Fakat Kutsal Kitap iki türlüdür: düz ara anlaşılıp yo-rumlanan Kutsal Kitap, ve bir de, geniş şekilde yorumlanarak an-lamlandırılan Kutsal Kitap. Bu ikincisi, bilimin evrim konusunda-ki görüşüne çelişkin olmayıp, uyumlu olmaktadır. Üçüncü bir ör-nek, Asch (2) tarafından yapılan bir deneyimde görülmüştür: «po-litikacılara karşı aleyhte duygu ve kanaata sahip olan denekler,gene bu deneklerin nezdinde oldukça prestijli olan ve politikacılığışerefli sayan kaynaklar ile karşılaştırılmışlardır. Bu deneyim-de de, deneklerden pek çoğu politikacıları devlet adamı (iyi poli-tikacı) ile eyyamcı siyaset bezirganı olarak ikiye ayırarak işiniçinden sıyrılmışlardır. Bütün bu örneklerde öğelerden biri iki par-çaya ayrımlanmakta, eski parça ile yeni parça farklılaştırılmakta-dır. Eski kısım, yapı içindeki konumunu ve diğer öğe ile ilişkisinimuhafaza etmekte, fakat kendisine karşı takınılan hissiyat değiş-mektedir. Yeni kısım ise, objeye karşı duyulan hissiyat bakımındanaynı kalmakta, fakat objenin diğer öğesi ile olan ilişkisine atfedilendeğer değişmektedir. Bu değişmeler şekil 3'de görülmektedir.

79

Page 110: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu arada ilgi çekici bir nokta, objelerin aynmlaştınlmasmdakullanılabilecek boyutların (dimensions) sayıca çoklu olmasıdır.Objeler kendi içsel muhtevalarma göre, objeye atfedilen sosyal muh-teva ile bireysel muhtevaya göre, vs. ayrımlaştınlabilmektedirler.

Aşımlama mekanizması, bir bakıma, ayrımlaştırma mekaniz-masının tersidir, öğeler ayrımlanacağı yerde, daha yukarı bir dü-zeyde, Şekil 4'de görüldüğü üzere, daha kapsamlı ve geniş birimlerşeklinde inşa edilirler. Örneğin, dine karşı bilimi yeğlemenin yara-tacağı ikilem, daha iyi bir toplum hayatına veya daha değerli birhayata veya dünyanın daha iyi anlaşılmasına ulaşabilmek için in-snın hem rasyonel hem de dindar bir insan olarak yetiştirilmesigörüşü savunularak yapılan bir aşımlama ile ortadan kaldırılabi-lir. Kısacası, burada, çelişkin kısımlar daha yüksek bir gayeye hiz-met eden yeni bir kavram içinde yuvalandırılmakta ve böylece iki-lem yaratan obje aşımlanmaktadır. Örneğin, teolojideki başlıca fel-sefi tartışmalardan birisi olan, Tanrının şeytan ve şeytan'm edim-ferine niçin müsaade etmiş olduğu sorunu da gen'e bu aşımlamamekanizması ile çözümleme gelmiştir. Hep söylenildiği halde hiç-bir zaman olmamış bulunan «Tufan»ın gelişine hazırlanan dinselgruplar üzerinde yapılan ilginç bir incelemede ise, grup liderininher defasında, beklenilen günde «Tufan»ın olmamasının «mümin-lerin» imanı sayesinde mümkün olduğunu söylediği görülmüştür.Grup, Tanrıya inancını yitirmeyince Tanrı da «Tufan»ı önlüyormuşsayılmaktadır. , . .., • • •

ŞEKÎL 1. İki öğe ve bir ilişki cognitive yapılar. Çizgi şeklindeki bağlantılarbağlayıcı (olumlu) ilişki; kesik kesik çizgi şeklindeki bağlantılarise aynmlayıcı ilişki (olumsuz) göstermektedir, Red (veya inkâr)

.-••'• mekanizmasının amacı soldaki yapıyı sağdaki yapı şekline dönüş-türmektedir. Bunu ise, ya o öğeye karşı hissiyatı değiştirerek öğe-yi red ve inkâr ederek) veya ilişkiye atfedilen değeri değiştirerek(ilişkinin red ve inkârı) yapar.

DENGESİZ DENGELİ

2 (+) (+) (+) (_)3 (_) (_) (_) _ (__).

Objelere atfedilen değerlere ve objeler arasındaki ilişkilere göredengesiz ve dengeli yapılar.

3 0 . • . . • . • • '

Page 111: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ŞEKİL 2. «Cognitive» dengesizliğin azaltımında abartma mekanizması,Abartılmış yapıda (solda) AC, AD,... birimleri artık dengelidirler.

• Dengesiz AB biriminin nisbî etkisi azaltılmış olmaktadır.

ORÎJtNAL YAPI

ABARTILMIŞ TIPI

-<•)I-

a*

ŞEKİI 3. «Cognitive» dengenin düzeltilmesinde ayınmlama mekanizması.

ÎLK YAPI(DENGESİZ)

ÎNCÎL EVRÎM

A (+) «. GENİŞ AMLAMDA ÎNCÎL

A'(-)

1 ^ ^ .

DAR AJTLA.MDA tNCt

B EVRİK

TEORÎSt

Page 112: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

2a

(BOMBA RADYOAKTİFDENEMESİ) ZEHİRLENME)

A(-t-)TEMİZ H^BOKBASI

(-) 8 RADYOAKTÎ?

ZSHÎRLKNME

,,'\-\-*' KIRLKTICİ H-BOMBA5I

2b

PRESTİJLİKAYNAK

PRB3T1JLİ

POLİTİKACILAR

3 ( + ) , (DEVLET ADAHI)

jy (SIYASETBEZİRGANI),

2c

UYDU ÜLKE RUSYA

A (-)PEYK KOMÜNİSTLE?

/ " > ( - ) B RUSYA

HÎLLÎ KOHÜNÎSTIER

82

Page 113: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ŞEKtL 4. «Cognitive» dengenin yeniden kurulmasında aşımlama mekaniz-ması.

ORÎJÎNAL

A ( 1 )RASYONEL

ADAM

KMÖL ÎS3AB

+

YAPI

DÎNDAR

ADAM

+

DEĞERLİ VB MANA«tO UİV41"

TANRI

(«•) —

TAJTRI

(-)B

ŞEYTAN

ŞEYTAB .

ÎYÎIÎK-ÎYİ KALMA

BC Ö2UÜH tRADB

«MONTAGUE»

HANEDANI

«CAPULET»

HANEDANI

• . •

fi(-)

VEBA

• ' '"' (

(-)AI11\1

(İ)B

HERÎKÎ

KANEDAN DA

AYNI

83

Page 114: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ÇÖZÜM MODELLERİNİN SEÇİLMESİ , -,

Varsayım gereği, dengesiz bir «cognition» içindeki birey çok sa-yıdaki çözüm modelleri içinde bir seçim yapma durumunda kala-caktır. Bu durumda ise, dengesiz yapının değişmesi için çeşitli bas-kılar işlemeye başlayacaktır. Meydana gelecek olan değişikliğinhangi değişiklik modeline uygun düşeceğini teorik olarak saptaya-bilmek ise zor bir problemdir. Bu konuda ileri sürülebilecek bazıönermeler özetle sunulmaktadır. Tam ve gelişkin sayılabilecek birteori henüz olgunlaşmış değildir.

Önerme 1. Çözüm girişimlerinde aşağıdaki sıralamaya uygun birhiyerarşi görülecektir: inkâr, abartma, tekrar inkâr, ayrımlaştırma,ve aşımlama.

Çözüm giriişmlerinde böyle bir hiyerarşinin bulunmasının ne-deni bu maddelere ilişkin yöntemlerin her birinin başarı sağlama-daki güçlüğünün ve kolaylığının farklı olmasıdır. Listede, abartma-dan iki kere söz etmemiz bu süreç içinde inkârın işin içine girmekiçin iki noktada ortaya çıkması yüzündendir. Dengesizlik halinin,propaganda mesajını zorla dinleme durumunda kalmış olma, veyatesadüfen dinlemiş olma, - veya yeni «cognitive» ilişkiler kurmak ve-ya o âna kadar mevcut değerlere ve hissiyata çelişkin ilişkiler kur-mak amacına sahip kanaatlarla temas etmiş olma-yüzünden ortayaçıktığım düşünecek olursak, inkâr için ilk fırsat, karşılaşılan yenimateryalin konuyla ilgili [ve işe yarar] olduğunu reddetmektir.Bu birinci inkâr başarı kazanmazsa, o zaman abartma girişiminegeçilecek ve hemen ardından —bu köre mesele üzerinde daha etraf-lı bir düşünmeye dayanılarak— ikinci bir inkâr çabasına geçilecek-tir. Buradaki temel varsayımımız, inkâr ve abartmanın, cognitivedengesizliği gidermekte daha etken mekanizmalar olmasalar da,ayrımlama ve aşımlamaya oranla daha kolay ve basit mekanizma-lar olduğudur. Ayrımlaştırma güçtür, zira entellektüel yeteneklilikve esneklik istemektedir. Ayrıca, cognitive bir objeye karşı kuvvet-li bir yakınlık duyulduğu zaman ayrımlamanın güçlüğüdür. Aşım-lama ise daha da zordur. Zira, ortadaki dengesizliği yuvalamak için(embedding) üstortak bir yapının mevcudiyetini gerektirmektedir,t e d i r . ,..•: ;-: .. . --: • -•.-,•:•.•..'•:•-;""•.: , - ' . I - "•. ;• • .• •

önerme 2. Cognitive iki öğe biribirlerine karşı dengesiz ilişki için-de oldukları zaman bu öğelerden birisine karşı duyulan yakınlık-tan daha kuvvetli ise, ya kuvvetli yakınlık duyulan öğeye karşı

8 4 ' • • : ' ' . • • • • • • • • • • . • • • • • • " : ' . .

Page 115: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

abartmaya girişilecek ve veya (a) fazla yakınlık: duyulmayan öğe-ye karşı veya (b) öğeler arasındaki ilişkiye karşı inkâra geçilecek-tir. .. •• , .-.•:;•- : ..... . .'

Önerme 2.a Bir öğeye karşı abartmaya geçme ihtimali, ilgili diğeröğelerin daha kuvvetli olması ve dengeli bir ilişki içinde bulunma-ları halinde (Şekil 2) yüksek; diğer ilgili öğelerin zayıf olması ve-ya eldeki öğe ile dengesizlik ilişkisi içinde bulunmaları hâlinde isedüşük olacaktır. - >; : • •

Çıkan sonuç. Kuvvetli bir kilem ile karşılaşıldığında, bireyin ken-disine karşı gösterdiği yakınlığın sosyal bir'desteğe sahip öğelerhemen ve kolayca abartmaya uğrayacaktır.

Önerme 2b. Bir öğenin inkâr edilme ihtimali, diğer ilgili öğelerinkuvvetli olması ye ilk öğe ile dengsiz ilişki içinde bulunması hâ-linde yüksek; ilgili öğelerin zayıf olması ve ilk öğe ile dengeli iliş-ki içinde bulunması halinde düşük olacaktır.

Çıkan sonuç. Belli bir utanç veya suçiuluk duygusu ile birleşmişöğeler (örneğin, pisboğazlık ile birleştirilebilecek öğeler) kuvvet-li bir ikilem ile karşılaşıldığında (örneğin kuvvetli bir yakınlıkduyulan bir objeye dengesizlik ilişkisiyle bağlılık olduğunda) ko-layca ve hemen inkâra uğramaktır. Bakınız, Örnek 1.

Önerme 2c. Cognitive öğeler arasındaki ilişkiler," ilişkiyi gösterendışsal delillerin bulanık, anlaşılması güç, uzak tarafgirâne görü-nümlü olması halinde, veya uygulanması imkânsız gibi görünençok özel şartlara bağlı olarak mütalâa 'edilmesi halinde kolaylık-la inkâra uğrayacaktır.

Önerme 2d. A ve B gibi iki cognitive öğe arasındaki ilişkij biçim-sel olarak A'ya benzeyen ve B ile bağlayıcı ilişki kurabilecek olanbir Aı öğresinin mevcudiyeti halinde —yani, A\ ile B arasındakiilişkinin A ile B arasındakinin değerce tersi ve daha kuvvetlisi ol-ması hâlinde— hemen inkâr edilecektir.

önerme 2e. A ve B diye iki cognitive öğe arasındaki ilişki, biçim-ce A'va benzeyen bir Aı öğesinin mevcudiyeti ve A öğesi ile ayırı-cı ilişkiye sahip olması halinde —yani, A ile B arasındaki ilişkinindeğerce aynına sahip olup, ondan daha kuvvetli olması halinde—kolayca red ve inkâra uğrayacaktır.

Bakınız: Örnek 2 (liberal düşünceli fakat mağrur bir güneyliolan adamın açısından ırk sorunu).

. - • ' - ' • • ' • ' • " • - . . ! * 5

Page 116: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Önerme 3. Biribirleri ile dengesizlik ilişkisi içinde bulunan cogni-tive iki öğeye karşı sahip bulunan hissiyat hemen hemen eşitse veÖnerme 2'cje ileri sürülen çözümlemeler üşlemerrijîşse, o zaman,ters yolla çözümlemelere gidilecek; yani, yoğunluğu az olan öğeabartılacak ve/veyayoğunluğu fazla olan öğe inkâra uğratılacak-

> • • , , , , , . [ • • & . • " : . . : . . , . -

önerme 4. Tutumun yoğunluğu (ntensity) ile aşırılığı (extremity)arasındaki klâsik ilişki, bireyin, bireyin karşısındaki öğe ile ilgiliolarak geçmiş günlerdeki ikilem durumlarını çzmedeki başarıları-nın devamlı olup olmadığı ile dile getirilebilir.

Ö R N E K 1

SAĞLIĞA ZARAR SÎGARAVERMESİ' OBURLUK

; J \ Alkol. vs.

GİRİŞİLEN ÇÖZÜMLEME(İYİ ALIŞKANLIKLA».

C (•) % KSHDİHB HAKİM OLMAK.va..)

: %3AÖLIGA ZABAH 3İ0ARA,0BURLTO,

ALKOL, Ta..

NOT: — C ÖĞESt, ÇÖZÜMÜN İSTİKRARI İÇİN GEREKLİDİR. EĞERBAŞLANGIÇTAKİ B'YE KARŞI OLUMLU HÎSLER VE YAKINLIKKUVVETİ OLMAKTA DEVAM EDİYORSA, GİRİŞİMİN SAĞLA-DIĞI ÇÖZÜMÜN İSTİKRARI TEHLİKEYE DÜŞER.

86

Page 117: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Ö R N E K 2

ORIJINAL İKILEM ,

GÜNEYLİLER ZENCİV HAKLARI

KUZEYLİLER /"

• 1

A

^ - " ZENCİLERİN

^ " HAKLARI

< * * " . . - • ' • . . ' .

GÜNEYLİLER

NET SONUÇ

İLİŞKİ, BU KERE,PSİKOLOJİK NEDENLERLEOLUMLUYA DÖNÜŞMÜŞTÜR

Açıklama. îkilem çözümünde kullanılan abartma mekanizması ob-jeye karşı şahap olunan hissiyatın veya yakınlığın yoğunluğunuarttırır. Peşpeşe abartılmış bir obje, artık, kendisine karşı çok yo-ğun bir yakınlık duyulan obje hâline gelmektedir. Tekrarlanmışabartmanın obje ile ilgili tutumu sadece yoğunlaştırdığı düşünül-memelidir. Abartmanın tekrarlanması tutumun aşırılığını da art-tırır. Abartma mekanizmasının işlemesiyle birlikte, tutum objesibaşkaobjelere ilintileştirilir (connected). Obje hakkında yenigerekçeler, yeni destekler bulunur; obje diğer başka değerler için?de kullanılabilecek gibi görünmeye başlar; obje, çeşitli gruplar,çeşitli kişilerce desteklenen bir obje gibi görünmeye başlar. Kısa-cası, obje, olduğundan daha geniş ve kapsamlı bir cognitive sis-tem içine yuvalandırılır. Ve eğer cognitive desteğin vüs'atine denk

• • . • • • . • • • • • • . ' • • • • • • . • • . . - m

Page 118: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tutum aşırüaşması da sağlanırsa, aşırılık ve yoğunluk arasındaki

ilişki de çok geçmeden meydana gelir. .

Abartma mekanizmasını kullanma eğiliminde olmayan kişiler

ılımlı tutumlara ve. düşük yoğunlukta tutumlara sahip olan kim-

selerdir. ' . " , , . , . ; • •

OEITEL EGITIM 3EÇÎKLEME

ÖRNEK:3

ABARTMA GİRİŞİMİ

MEVCUT DURUMDA,EĞİTİM GÖRMEMİŞÇOCUK KİTLESİNİNSAHİP OLDUĞUİMKAN VE FIRSATLAR

KALABALIKLAŞAN OKULLAR,( ' ' KÖTÜ STANDARDLAR

\

\BURADA BÎR BAĞ ÖNERİLİYORYETERLİ OKUL OLMAMASI DAÖZGÜR SEÇİMLEMEYl ÖNLER

• — - — ( + )B

GENELEĞİTİM

ÖZGÜR SEÇİMLEME

88

Page 119: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

AYIRIMLAŞTIRIUVİIŞ YAPI

(A ve D Öğeleri Aymntlaştırilıyor)

BUGÜNKÜ KADARIYLA

GENEL EĞİTİM

KALABALIKLAŞAN

OKUNLLAR, DÜŞÜK

STANDARDLAR

C( + >

(-)D

OKUL ÇOKLUĞU( + )B

OLHASI GEREKTÎGÎKCSGENEL EOÎTÎK ÖZGÜR

SEÇÎKLEME

önerme 5. Dengesizlik durumunda, orijinal öğelerden birisiniabartmak için yeni öğeler ararkenğ yeni dengesizliklerin ortayaçıkmasına sebep olmuşsa, (çoğu defa yeni öğelerin de kendi ara-larında dengesiz olmaları yüzünden), orijinal öğenin ayrımlaşta-nlması teşvik edilmiş olur.

Bakınız: örnek 3 (genel devlet okullarının herkesin gitmesigereken okullar hâline sokulmasıyla bireysel özgür seçimleme di-yebileceğimiz, tanımlayabileceğimiz demokratik ideallerden birisi-nin zedeleneceğine inanan bireyin durumu: bazı ana-babalar çocuk-larını okula göndermek istemeyebilirler). ' ;.•••

önerme 6. Bir öğe aynmlaştırıldiğında, çözümlemenin istikrarlıolabilmesi için, ayınmlaştırılan öğenin eski ve yeni kısımlarınınaralarındaki ilişkinin kuvvetli bir ayırıcı («dissociative») ilişki ol-masını sağlamak gerekir.

Önerme 7. Aşımlama modeline göre yapılacak olan çözümlemenin,sadece, kronik olarak çözümlenmezlik hâli gösteren ikilemlere uy.gulanacağı anlaşılmaktadır. Fakat bununla beraber, bir aşımlamaçözümü bulundu mu, bulunan aşımlama çözümünün çeşitli ikilem-lere uygulanabileceği açıktır.

önerme 8. Kitle propagandası alanında sarfedilen çabaların ama-cı ise, ikilem çözümlemesinde bulunan modelin, tez işl'eyen ve ay-nı anda mümkün olduğu kadar geniş bir kitle üzerinde aynı etkiyiyaratan bir model olmasıdır.

89

Page 120: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bakınız: örnek 4 (güç günlerde bulunan bir millet örneği).

, Devrimci propagandanın amacı'bir zaman boyutu içinde, önceA öğesini abartmak, sonra da B öğesini ayırımlaştırmaktır. Çözül-me ve ayırımlaştırılmaya uğratılan (dissociated) B'nin kısımla-rının herbiri çif terli abartmaya tâbi tutulur. Şöyle :

(«Şu andan itibaren şanlı Davanın bir kısmısın. Bizimle bir-leş ve bugünkü sefaletini kabul etme, reddet. Herşeyin değişeceğişanlı geleceğe bak. Bugünkü mevcut rejim sana düşmandır ve se-nin iyiliğini istemez; rejim, senin yoksulluğundan sorumlu olma-lıdır. Bu dava uğruna mevcut rejimle çatışılacak ve 'Dâva seni şan-lı Geleceğe ulaştıracaktır. Rejim bunu önlemeye çalışacaktır, fakatzafer bizim olacaktır.») :

. . Ö R N E K 4

RADİKAL PROPAGANDA

A (DÖ-KENDİM BUGÜNKÜ KÖTÜ ŞARTLAR

( - ) B I I S I U C A K OLA»

U£7CUT

(YOKSUL VE

DÜŞKÜN

BUGÜNKÜ

s . - ~ ^ ( - ) B ŞARTLAR)

\ " '\

C(f>

3 « l l V3 DEOBHIÎ SAVA ŞJUOJ GELKTEKTEKtTENİ ŞAHTLAB

Bu analiz, devrimcilerin niçin halktaki hoşnutsuzluklara çokbüyük önem vermeleri gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Mev-

90

Page 121: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

cut rejimde yaşarken hiçbir tatminsizlik duymayan «îlgisizler»inzaten çözümlenmesi gereken bir ikilemleri yoktur. Bunlar üzerindepropaganda çabasında bulunmak hiçbir yarar sağlamayacaktır(ta ki, durumlarının farkına varamamış olan İlgisizler, durumla-rının gerçekten kötü ve sefil olduğunun bilincine varabilmiş ol-sunlar).

KAYNAKLAR

1. Abelson, R. P., ve Rosenberg, M. J. «Symbolic Psychologic: A Modelof Attitudinal Cogniton,» Behavioral Science, III (1958), 1-3.

2. Asch. S. E. «Studies in the Principles of Judgments and Attitudes:• • •. - I. Determination of Judgments by Group and Ego Standards,» Jour-

nal of Sodal Psychology, XII (1940), 433-65.

3. Brown, J. S. «Principles of Intrapersonel Conflict, «Conflict Resolu-«on, I (1957), 135-54.

4. Cartvvright, D., ve Harary, F. «Structural Balance: A Generalizationof Heider'3 Theory,» Psychological Review, LXIII (1956), 277-93.

5. Festinger, L., Theory of Cognitive Dissonance. Evanston, III.: Row,Peterson and Co., 1957.

6. Festinger, L., Riecken, H., and Schachter, S., When Prophecy Fails.Minneapolis: University of Minnesota Press, 1956.

7. Heider, F., «Attitudesand Cognitive Organization.» Journal of Psyc-hology, XXI (1946), 107-12.

8. Heider, F. The Psychology of Interpersonal Relations, New York:John VVileyand Sons, 1958.

9. Levvin, K., «Environmental Forces in Child Behavior and Develop-Ment,» in C. Murchison (ed.) A Handbook of Child Psychology,VVorcester, Mass.: Clark University Press, 1931.

10. Miller, N. «E.xperimental Studies of Conflict.» in J. McV. Hunt,(ed.), Personality and the Behavior Disordess. New York: RonaldPress Co., 1944.

11. Osgood, C. E., Saporta, S. ve Munnaly, J. C, «Evaluative AssertionAnalysis.» Litera, III (1956), 47-102.

12. Osgood, C. E., ve Tannenbaum, P. H. «The Principle of Congruityin the Prediction of Attitude Change.» Psychological Revievv, LXII

• (1955), 42-55.

13. Osgood, C. E., Suci, G. T. ve Tannenbaum, P. H. The Measurementof Meaning, Urbana: University of Illinois Press, 1957.

91

Page 122: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 123: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

B Ö L Ü M I I

HABERLEŞME SÜRECİVE ETKİLERİ

Page 124: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 125: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Wilbur SCHRAMM

HABERLEŞME.NASILİŞLER

Page 126: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 127: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

SUNUM

SUNUM :Schramm, Haberleşme konusunu ele alırken Latince «communis»terminden başlıyor; ortaklaşma; ortak görüş ve' düşüncelere sahip olma;ortak görüşler kazanma ile Haberleşme Sürecinin ereği arasındaki bağlan-tıya dikkat çekiyor. Daha sonra, «kanal,» «mesaj,» «hedef,» «süzgeçlerime,»«bozma,» «anlamın anlamı,> ...ve «besleyici-yankı» gibi, konumuzla ilgili t©mel kavramları tanıtıyor, Şüphesiz, bu bilgiler, hem bo yazıdaki genel çerçeve içinde anlatılanların, hem de ilerki sayfalarda karşılaşacağımız sorun-ların rahat ve açık bir şekilde anlaşılması için yararh.

Schramm'm «öğrenme Teorisi» açısından Haberleşme konusu ile baş-layan kısımlarda söyledikleri ise, özet olmakla birlikte, herhalde, bu kadaıdar bir çerçeve içinde Haberleşme Sürecini genel çizgileri ile anlatabilenen iyi yazılardan geri kalmayacak bir düzeydedir. ' :

Haberleşme Sürecinin işlemesi, Haberleşmenin Etkide Bulunması, Me-sajın Kodlanmasındaki Kurallar, Kitle Haberleşmesinin Doğası, Haberleş-menin Etki Ortamındaki Sosyal Şartlar hakkındaki değerlendirmeleri ise,bugün herbiri ayrıntılı olarak ele alman bu konular hakkındaki temel bilgi-leri dile getirmektedir.

Page 128: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 129: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

' V Wilbur SCHRAMM

HABERLEŞME NAŞI LİŞLER*

S Ü R E Ç ' ' . ^ ' ^ • - " ' • ~ > . y . / : V . . ' " ••• •:•'•' • • v :•. . . •'•••,;•.••,,

Başlangıçta kitle haberleşmesi sürecine genel olarak bakarsakhaberleşme sürecinin nasıl işlediğini daha kolay göreceğiz.

Haberleşme (Communication) kelimesi Lâtin dilinde commu-nis, yani ortak'dan gelmektedir. Bir bildirişimde bulunduğumuzzaman karşımızdaki ile bir «ortaklaşma» yaratma kistiyoruz. Yani,ikimiz birlikte aynı bilgilere, aynı- düşünceye veya aym tutumasahip olmayı, paylaşmayı istiyoruz. Şu anda ben de sizlere haber-leşmenin özünün alımcı ile gönderimcinin belli bir bildirim (mes-sage) üzerinde «uyumlanma» durumuna getirilmeleri olduğunusöylüyor; bu fikri sizlere bildirimliyorum. Aynı sırada, herhangibir yerdeki herhangi biri heyecanla itfaiye merkezine telefon edi-yor ve evinin ateşler içinde yanmakta olduğunu bildiriyor. Bir baş-ka yerde de gençten biri otomobilini yolun kıyısına çekmiş, yanın-daki genç kıza, o'na âşık olduğu için başının göklerde olduğunuanlatmaya çalışıyor. Gene bir başka yerde, gazetenin biri okuyucu-larını, tıpkı gazetenin kendisi gibi, Cumhuriyetçi Partinin söyledik-lerine inandırmaya çalışıyor. Bunların hepsi de haberleşim biçimi-dirler ve her birindeki süreç ana çizgileri itibariyle aynıdır.

i, Ifaberleşim, daima üç öğeyi gerektirir__•^det KgynakJ^auşan, yazan, çizen, veya beden veya yüz hareket-lerinde bulunan) Jıerhangi bir_ birey veya haberleşim örgütü (ör-neğin, gazete, yayınevi, televizyon, istasyonu veya film stüdyosu)

(*) Wilbur Schramm, «How Communication Works,» Bknz: W. Schramm,The Process and Effects of Mass Communication, University of Illinois,Urbana, 1965, s. 3-27 (ilk baskısı 1954)

Page 130: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

olabilir. Mesaj kâğıt üzerine basılmış mürekkep şeklinde olabilir,havadaki-ses- dalgaları ^Minde ffiresimler şeklinde ojabilir^ bir _^ havadadalgalanan^ bir bayrak veya buna benzer ve kolayca yorumlana-bilecek bir sinyal şeklinde olabilir. Hedef bireysel bir tek-kişi ola-bilir, okuyan veya ekrana bakan birisi olabilir; veya bir tartışmagrubunun^ J^_jdjra^ seyircisigrubunun veya bir güruhun içindeki- üye-birey olabiTirpTeyâ kİt-l^dinleytctsTJ^nass auHience) dediğimiz beli ve kendineözgü birgrubun bireysel bir üyesi olabilir. Örneğin biF gazetenin okuyu-cHŞuIofân2 BîrJ&irey yeya bir^ televizyon^ istasyonunun dinleyicisi.olan birey olabilir. vA v ,

" — * * " • * - - ' - • • • • • = • ' • • • j . - . . ^ . • . . - - • . • ' » ' :

Kaynak ereklendiği alımcısı ile söz konusu ettiğimiz «ortak-laşma»yı kurmak, yaratmak istediğinde neler olmaktadır? Birin-cisi, kaynak kendi mesajını kodlamaktadır. Yani, paylaşım konu-su etmek istediği bilgiyi (enformasyonu) veya duyguyu alıp, ya-yınlayıp, aktarılabilecek bir biçim içinde ifade etmektedir. «Kafa-lanmızdaki görüntüler» kodlanmadıkları sürece yayınlanıp, akta-rılamazlar. Bunlar, konuşulan sözlükler şeklinde kodlandıkları za-man, kolaylık ve etkinlikle yayınlanıp, aktarılabilirler, ama radyodalgaları bunları yüklenmedikçe fazla uzaklara aktarılamazlar.Eğer yazılı sözcüklerle kodlanırlarsa, konuşma sözcüklerinden çokdaha yavaş hareket ederler, ama daha uzaklara giderler ve dahauzun zaman varlıklarını korurlar. Nitekim, bazı mesajlar gönde-rimcilerinden uzun ömürlü olmüşlardır-örneğin, tlyada; Gettys-burg söylevi; Chartes Katedrali. Bir mesaj, bir kez kodlanıp gön-derimlendi mi gönderimcisinin elinden kurtulmakta ve yapacağışeyleri önleyip, değiştirmek gönderimcinin iktidarının dışında kal-maktadır. Hikâyesi veya şiiri basılan her üazar, her şair bir çeşitçaresizlik içinde bulur kendini. Kuşkusuz sizler de bir mektupyazıp gönderdikten sonra buna benzer duygular duymuşsunuzdur.Acaba doğru adamın eline mi geçti? Acaba, sizin istediğiniz şekil-de mi anlayacak? Acaba, sizin istediğiniz bir tepkide mi buluna-cak? Zira, haberleşme eyleminin tamamlanımı i;in mesajın kodu-nun çözülmesi de gerekmektedir' Ve göreceğimiz gibi, gönderim-cinin karşısındaki alıcının kendisi ile uyum noktasında çakışıpçakışmadığını, gönderdiği mesajın bozulma ve saptırmaya uğratıl-madan yorumlanıp yorumlanmayacağını, alıcının «kafasındaki gö-rüntülün gönderimcinin «kafasındaki görüntü» ile benzer yan-

1 0 0 ' • . ' • ' • • : ' • - . - , : * ' ' . '•' • . . ' : . ' . '.'

Page 131: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lannm olup olmayacağını merak ve endişe etmesini hakh kılan birsebebi vardır.

Hakkında konuşmakta olduğumuz şey tıpkı bir radyo veya te-lefon devresini andırmaktadır. Gerçekten, insansal haberleşim içinşöyle bir şema çizmemiz son derece mümkündür. V

Kaynak Kodlayıcı işaret Kod açıcı Hedef-Kitl.

y Kodlayıcının yerine bir «mikrofonu» ikame ederseniz, kod açı-cı yerine de bir «kulaklığı» koyarsanız^ o zaman, da, elektronik ha-.berİeşimden söz etmiş olacaksınız. Farzediniz ki «kaynak» yjg..«kod-layıcı» aynı kişidir, «kod açıcı» ye «hedef» de gene teJLbir-Jdşidir.îşaıgt konuşulan dil olsun ye şjz de insansal iaberleşinadea-^-söze d i y o r o l u n , y b '•-..•.•'. : •

Bu durumda, böyle bir sistemin nasıl işleyeceği hakkındatahminde bulunmak -bu diyagramlara göz atınca- son derece kolayve mümkün görünmektedir. Yalnız bir nokta var, böyle bir siste-min bütünü, sistemin en zayıf bağlantı yerinden daha kuvvetliolamaz. Mühendislikte kullanılan terimlerle ifade edecek olursak;sürecin her aşamasında bir bozma (distortion) veya bir süzgeçlen--me (filtering) olabilir. Daha insansı terimlerle ifade edecek olursak;

* eğer kaynak yeterli veya açık-seçik bilgilre sahip değilse; mesaj.tâHL^doğruı ve; aktarılıp-yaymlanabilir işaretler şeklinde kodlan-*ı^^ ıi??j_?SS r._^İH!İailJc a r ıŞ r n a v e rekabete rağ^enraliciyâ "yete-'rince sür'atli ye .yeterince doğru "ve aslına sadık (accuratly) Hryolla aktanlıp-yayınlanmamış ise; mesaj kodlamadaki kalıplarauygu nşekilde çözülmemişse; ve nihayet, eğer alıcı-hed'ef, istenil-mekte olan tepkide bulunmak üzere, kodlanmış mesajı âlipricay^rayacak yetenekte değilse - o, zaman, apaçıktır ki, sistem, hiç değilse olabnece|pn<3en çoÇHafia ^üş^^iF^e^nlîkTe^ışIeyeceffi^Tîer-h a j ^ birJı^erleşmenin etHnjjkJca^nabilmesi için bütümaların_ njşbeten_yjikş£k _^ir_^^inl^le__^eıseM^Ûnlxn^^i3m^Sl-

\ lanmış olnıas.1 gerektiğini anladığımızda, gündelik hayatımızda biryabancıya bir şey açıklayıpT ^Tmızi bile daha az mucizevî bir""şey öTacâktir J°

r "mektup" yazma-

i n i

A. ö.Idtüphane»!

Page 132: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yani, kaynağın de-nemTerî 31e fiedeffi_denemleri önemli derecedeTarkTTlseler- o za-man, bir uçtan diğer uca erekl'enen anlamınT ulaştırılması çok zorolacaktır. Bu, bilim alanında yetîştiriImemiş~bîF insimin. "Eîiistein'iokumaya uğraşması hâlinde, veya bizimkinden çok farklı Bir" Eül-tür^^ haber-bildirişiminde bulunduğumuzda karşımîzâ"çıkan güç-

Jüktür. •£ f . , r ,

Bunun içindir ki, kaynak mesajı kodlarken hedefin kolaylıklauyum içine girmesini sağlayacak şekilde -yani; alman mesajı, gön-dericinin denemlerine çok benzeyen denemlerle ilintileştirecekşekilde- kodlamaya çalışır. Bunun için ne yapması gerekecektir?

Mesaj işaretlerden (sinyal) kuruludur. Bir işaret ise kazanıl-mış denem-bilgilerden herhangi birisi yerine konulmuş bir belirti-cidir. «Köpek» işareti, örneğin, bizim genel olarak sahip olduğu-muz köpekler hakkındaki kazanılmış denemlerimiz yerine konul-muş bir işarettir. Hiç köpek olmayan bir ülkeden gelen veya hiçköpek görmemiş .duymamış biri veya köpek hakkında hiçbir şeyokumamış biri için bu kelime anlamsızdır. Çoklarımız bu kelimeyibirleştirmelerle öğrenmişizdir; tıpkı işaretlerin çoğunu öğrendiği-miz gibi. Örneğin, biri bize bir hayvan gösterir, dikkatimizi çekerve «köpek» der. Kelme bir kere öğrenildikten sonra da, tıpkı ye-rini aldığı «obje»nin kendisi gibi, bizde aynı tepilere yol açar. Yani,ne zaman bir köpek» kelimesi duysak hemen köpeğin görüntüsügözümüzün önüne gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hattâ burnumu-za köpek kokusu gibi kokular bile gelebilir.^Ama «obje»nin ken-disi ile işareti arasında önemli bir fark vardır: işaret^ her zamaniçin, «obje»yi, j ? o b [ e » n i n : _ ^ ^ M ^ ^ ^ b J ^Jtemsil eder; «pbje»nin belirtken-uyanları _(çueşX_..i.şsiı:el;tekilerden_.fazla kalır. Bjanuinla şjLuıudemejçJştijpj^dişinin yol açabileceği tepilerin (responses) tamamına yol açamaz;örneğin, «köpek» kelimesi, bizi görünce huylanan gerçek bir köpekkadar telâşa kapılmamıza yol açamaz, o kadar fazla dikkâtlerimiziçekemez. Bu, dilin taşıyıcılığına karşı ödemek zorunda öldüğümüzTbedeldir, Biz, taşmabilirliği güç ve düşük olan «şey»lerin kendileriyerine koyduğumuz bir işaretler sistemine sahip bulunuyoruz, (ör-"neğin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangınını romanında sanki yeni-~den yaşryormuşcasına canlandırabilmiştir. Bir fotoğraf ise, bütünbir dünyaya atom bombasının patlama ânını ulaştırabilmektedir.Ama bu işaret sistemimiz sadece bir çeşit «özetle-yazma» tekniği

1 0 4 ' •••• • : ' ' • ; • • • : . . - . • • • • ' • / : ; • - : • ' • • • ' ; : . ' ' : : ' : * : - ' - '

Page 133: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

l a n n m olup olmayacağım merak ve endişe etmesini haklı kı lan birsebebi vardır.

Hakkında konuşmakta olduğumuz şey tıpkı bir radyo veya te-lefon devresini andırmaktadır . Gerçekten, insansal h a b e r l e ş e n içinşöyle bir şema çizmemiz son derece m ü m k ü n d ü r . ;:.."...•-'V '.-.

Kaynak Kodlayıcı

Dişaret Kod açıcı Hedef-Kitl.

"fi K-odlayicının yerine bir «mikrofonu» ikame ederseniz. .kod-açı-cı yerine_de_bir <<MjJ^ğı> k^berİeşimdenFsöz: etmiş olacaksınız. Farzediniz ki «kaynak» ve_jıkod-

insansal haberleşinad©a~söz

Bu durumda, böyle bir sistemin nasıl işleyeceği hakkındatahminde bulunmak -bu diyagramlara göz atınca- son derece kolayve mümkün görünmektedir. Yalnız bir nokta var, böyle bir siste-min bütünü, ^istemin en zayıf bağlantı yerinden daha kuvvetliolamaz. Mühendislikte kullanılan terimlerle ifade edecek olursak;sürecin her aşamasında bir bozma (distortion) veya bir süzgeçlen-me (filtering) olabilir. Daha insansı terimlerle ifade edecek olursak;

. kaynak yeterli vey^^ç^tâBL..doğru ve• kktanhp-yayınlanabilir işaretler şeklinde kodlan-n^mışsa^ eğejjbunlar jkarışma ve rekabetevrâğmeh7"âîicıyâ yete-rince sür'atH ye,yeterince doğru ye jslffia sadık (accürâtly) ^îryolla aktanlıp-yayınlanmamış ise; mesaj kodlamadaki kalıplarauygu nşekiİde jçözülmemişse; ve nihayet, eğer alıcı-hed'ef, istenil-mekte olan tepkide bulunmak üzere, kodlanmış mesajı alıp, kav-rayacak yetenekte değilse - o, zaman, apaçıktır ki, sistem, hiç değil»

se

maların nişbeten yüksek bir etkinlikleanladığımızda, gündelik hayatımızda bir

bîâcaEtiry0 ~ " ~ " ""^yabancıya bir şey açıklayıp,

ırııA. 0.

lûîüp ha

Page 134: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Böyle bir sistem bilgi aktarımında en yukarı bir kapasiteyeulaşacak ve bu, zincir halkalarının her birinin ayrı kapasitelerine -örneğin, kanalın kapasitesine (insanın ne kadar çabuk konuşabil-mesi) veya kodlayıcımn kapasitesine (hızla tarif edip attığınız birşeyi öğrencileriniz anlayabiliyor mu?) bağlıdır. Eğer kodlama iyiise (örneğin, gereksiz kelimeler yoksa) kanalın kapasitesi artacak,ama hiçbir zaman tam kapasiteye ulaşılamayacaktır. Haberleşim-de en önemli yeteneklerden binisinin kanalı işletmek için ne ka-dar bir kapasite gerektiğini bilmek olduğunu görebilecek durum-dasınız.

Bu bizim için biraz da konuştuğumuz dilin doğası ile sınırlan-mıştır. Diğer bütün diller gibi, İngiliz dili de, kelimelerin ve sesle-rin tekrarlamm süresi konusunda ,sequence) belli olasılıklara tâ-bidir, ingilizce, eğer, bazı kelimelerin ardından bazı diğer kelime-lerin geleceği olasılığına göre işleyen bir dil olarak kurulmamış,bu gibi olasılık çiftlemeleri (örneğin, bir ismin bir sıfatça izlenme-si veya «Devlet» veya «Millet» gibi kelimelerin «iBrleşik» veya«Birleşmiş» kelimelerince izlenmesi gibi) olmasaydı analmsızlık-tan kurtulamazdık. Gerçekten de, herhangi" bir dilde yazı yazarkenbz tanınan göresel özgürlüğün miktarını bile hesaplayabiliriz.İngilizce için bu özgürlük yan yarıya gibidir. (Tuhaf raslantı, buoran, çapraz-bulmaca yapmamıza yetecek oranın pek-az üzerinde-dir. Shannon'un hesaplarına kalırsa, eğer yüzde 70 oranında özgür-lüğümüz olsaydı o zaman üç-boyutlu çapraz-bulmaca yapabilecek-tik. Serbesti oranımız yüzde 20 oranını aşmamış olsaydı!da, o za-man, çapraz bulmaca diye hiçbir şey olmayacaktı).

Haberleşme teoricilerinin tekrarlamm dedikleri, bir dildekiserbest seçime açık olmayan mesajların yüzdesi anlamına gel-mektedir. Fakat bir de haber-bildirimcinin (communicator) yap-tığı tekrarlamm vardır ve bu mesajın kurulmasında önemli birnoktadır. Zira, eğer dinleyicilerimizin mesajı anlamak için rahatbir zamanı olmayacağını düşünüyorsak, bile bile fazla tekrarla-nım'a baş vurur; tekrar (tıpkı bir gemideki telsizcinin durmadan«s.o.s.» çekerek duyulduğundan ve kod'unun açımlandığından eminolmaya çalışması gibi)., veya örnekler verir, benzer şeyler göste-ririz. Diğer bir deyişlej|her _zaman için, belli bir süre içinde dahafazlaJbilgi- aktarma ile r az. ketime. .al&arıp.,.-huiiâ.^â*^ık-^daba~4y4jnjaşılma umuduyla daha çok tekrarlamm kullanma arssmda birseçim yapmak zorunda bulunuyoruz. Ve hep bildiğimiz gibi, çoğu

102 ,

Page 135: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

defa sıkıcı y^sakıncal^Mr şeçimd^yici usandırıp, bıktırırken, fazla ,yü'ksek__ b i ^ f c ^ a ^ n l e p d l e r d e . ' .anlam kargaşalığına sebep oİur.-p

Böyle bir sistem.hakkında söylenebilecek en önemli şey, belkide, deminden beri sık sık belirttiğimiz^ bir şeydir -alici tarar ile'gönderici tarafınL uyum^Jç^deJ^_JtmeL__^nıalajx...g^re^toi_Bu'sorun radyo yayımlayıcı aygıtı ile radyo alıcı aygıtı örneğinde ye-terince açıktır, ama alıcı durumundaki bir insanın, gönderici duru-mundaki başka bir insanı anlamaya yetenekli olması gerektiği an-lamına geldiği zaman epeyce daha fazla karmaşık olmaktadır.

/ Ortak İzafet \' ....Çerçevesi..>

I.Denem Alanı Çerçevesi y II.Denem Alanı Çerçevesi,

Diyagramımızı, yukarda olduğu gibi, basit bir şekilde yenidençizelim *^3u_jşmbjerlmde bulunmaya çalışan iki insanın yığımlanmış denemleri olaraksayınız. Kaynak kodlarken, hedef kod açımlarken, sadece sahip ol-,dukları denemlenn ^hiç Rusça öğrenmemişşek, bu dilde ne kodlama, ne_.de kod,,lama işi yapabiliriz. Eğer bir Afrikalı kabile insanı daha önceden^bİLJiçaL-görmüş,,sesini duymuş; değilse, uçağın görünümünü, sa-1 ~dece, daha önceden kazanmış olduğu denemlerin diliyle açıklaya-bilir. Uçağı belki de uçan bir kuş, pilotu ise Allahdan doğma kanat-lı bir yaraük sanacaktır. Bu iki çemberimşi arasındaki ortak ke-sişme alanı genişçe ise, haber - bildirişim kolay olacaktır. Eğer ikiçemberimşi arasında bir orta kalan yoksa - ortak denemler bulun-muyorsa- o zaman haber - bildirişim olanak dışıdır. Eğer iki çem-

; . • ' •••: • • : , ; .••• • : ' \- •••-. : ; • : > ; • . : - . ' ' ' : ' « > . , 1 0 3 "

Page 136: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yâni, kaynağın de-nemleri fle hedefin denemleri önemli derecede TarkTT iseler- o za-man, bir uçtan diğer uca erekl'enen anlamın ulaştırılması çok zorolacaktır. Bu, bilim alanında yetîşdriImemi^~BîFmsanm Jîinstein'iokjumayauğraşması hâlinde, veya bizimkinden çok farklı bıFKül-tür^Jle haber - bildirişiminde bulunduğumuzda karşımıza çıkan güç-

_ l ü k t ü r . yi •'. .; ,-. ' , •:.•'• •••:7*,~ • . "~~7î~~~~~- : ••

Bunun içindir ki, kaynak mesajı kodlarken hedefin kolaylıklauyum içine girmesini sağlayacak şekilde -yani; alman mesajı, gön-dericinin denemlerine çok benzeyen denemlerle ilintileştirecekşekilde- kodlamaya çalışır. Bunun için ne yapması gerekecektir?

Mesaj işaretlerden (sinyal) kuruludur. Bir işaret ise kazanıl-mış denem-bilgüerden herhangi birisi yerine konulmuş bir belirti-cidir. «Köpek» işareti, örneğin, bizim genel olarak sahip olduğu-muz köpekler hakkmdaki kazanılmış den'emlerimiz yerine konul-muş bir işarettir. Hiç köpek olmayan bir ülkeden gelen veya hiçköpek görmemiş .duymamış biri veya köpek hakkında hiçbir şeyokumamış biri için bu kelime anlamsızdır. Çoklarımız bu kelimeyibirleştirmelerle öğrenmişizdir; tıpkı işaretlerin çoğunu öğrendiği-miz gibi. Örneğin, biri bize bir hayvan gösterir, dikkatimizi çekerve «köpek» der. Kelme bir kere öğrenildikten sonra da, tıpkı ye-rini aldığı «obje»nin kendisi gibi, bizde aynı tepilere yol açar. Yani,ne zaman bir köpek» kelimesi duysak hemen köpeğin görüntüsügözümüzün önüne gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hatta burnumu-za köpek kokusu gibi kokular bile gelebilir. Ama «obje»nin ken-4İŞLİlS^Şa£5İL.Ş£ŞŞH?^a önemli bir fark vardır: işaret, her zamaniçin, «obje»yi, «ob|e»nin taşıdığı bel^^^a^yd^iuybjjltemsil eder;.. ? obje»nin belirtken-uyanları (çueş) işfazla kalır. Bununla. şujnu djsmek

dişinin yol açabileceği tepilerin (responses) tamamına yol açamaz;örneğin, «köpek» kelimesi, bizi görünce huylanan gerçek bir köpekkadar telâşa kapılmamıza yol açamaz, o kadar fazla dikkâtlenmlziçekemez. Bu, dilin taşıyıcihğına~karşı ödeînelTzorunda ^IHüfurnüzbedeldir, Biz, taşınabilirliği güç ve düşük olan «şey»lerin kendileriyerine koyduğumuz bir işaretler sistemine sahip bulunuyoruz, (ör-neğin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangınını romanında sanki yeni-den yaşıyormuşcasına canlandırabilmiştir. Bir fotoğraf ise, bütünbir dünyaya atom bombasının patlama ânını ulaştırabilmektedir.Ama bu işaret sistemimiz sadece bir çeşit «özetle-yazma» tekniği

104

Page 137: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

gibidir, fazla değil. Ve, hiçbir yerde iki insan bulamazsınız ki, tamıtamına aynı sistemi öğrenmiş olsunlar. Örnek verecek olursak, sa-dece Kutup köpeklerini görüp tanıyan birisi, sadece kentlerde ya-şayan ve fino ile hobilerden başka köpek tanımamış olan bir ikinciinsan ile, köpeğin yerine geçen «köpek» rumuzunu bile aynı şekil-de bilemez.

Şimdi, haberleşim süreci hakkmda çizdiğimiz diyagram üzerin-de biraz daha derinlemesine düşünmemiz gereken bir noktayagelmiş bulunuyoruz. Açıkça görülüyor ki, 'haberleşme sürecindeyer alan her iki kişi de hemkodlayıcı, hem dekgdraç}çıj^mak^dır.Kişj^gm a h y o ^ ^ okunması ko-lay ve mümkün bir rümuzlama ile yazabilmesi, hem de başkasınınyâplîğFrümuzlama' yazısını öküyablmıesî gerekiyor., Bu yüzdengerek ğönderîcF kişinin,'"'gerekse Hiçi kişinin irisahsal haber-bildiri-şim içinde şu şekilde gösterilmesi mümkündür:

Kodcu

\

Yorumcu

\

\

Kodaçıcı»

Size bir «sinyal» gelince ne oluyor? Bunun bir işaret şeklindegeleceğini hatırlayınız. Eğer bu işarejd^daha_^)nceden_ö^rennıi§_bu^lunuyorsanız, o'nun ile birlikte, belli tepi (response) v<*ya t^p^ e r-de bulunmayı da öğrenmjşsJmzj^r^Bunlaxa._b^

k d l k€£İk/!._dnililı_£kü mesaj ile sizin sinirsel sisteminizde mesajakarşı yapılan şey arasında ara-buluculuk yapmaktadırlar (media-te). Bu tepiler, işaretin sizde ifade etmekte olduğu anlam diye ka-bul edilmelidir. Bunlar ,daha önce söylediğimiz gibi denemlerleöğrenilirler, fakat organizmanızın içinde bulunduğunuz ândaki du-

105

Page 138: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

• / . * . •

rumundan da etkilenir, değişirler, örneğin, eğer açsanız, bir resim-de iyi pişmiş bir ızgara et resmi görünce, tıka-basa doygun oldu-ğunuz zamana benzemeyen bir tepid'e bulunursunuz.

öyleyse, bu etkilere bağımlı olmakla birlikte, işaretten sonrane şekilde bir tepide bulunacağınızı bu ara-bulucü tepileriniz belir-lemektedir. Zira ara-bulucu tepilerle bağıntılı olarak öğrenmiş ol-duğunuz başka tepki destelerine de sahip bulunnmaktasımz. Siziniçin belli bir anlam yerine geçecek olan bir işaret sizin sinir ve kassisteminizde bazı belli diğer süreçleri de harekete geçirecektir, ör-neğin, «yangın» yerinegeçen_bir işaretle karşılaştığınızda bu. işareteşüphesiz, sizde başka hareketlere de yol açacaktır. Örneğin, sizinbir tehlike ile karşı karşıya olduğunuz anlamına gelen bir işaret«imdat» diye bağırmanıza yol açacak şekilde sinir ve kas sistemi-nizde yeni süreçleir harekete geçirecektir. Diğer bir deyişle, sizegelen ve sizin tarafınızdan açıklanan bir işaretin, açıklanma sonucuolan anlamı sizin de kodlamaya başlamanıza yol açmaktadır.

Bu kod-açımlamanm gerçekte gözle görülebilir ve açık bir ha-ber bildirimine veya bir eyleme yol açıp açmayacağı, kısmen, yolüzerindeki engellere bağlı bulunmaktadır. Ses çıkarmadan bekle-meyi de yeğleyebilirsiniz. Ve eğer ortaya bir eylem çıkıyorsa, mey-dana gelen eylemin doğası da bu eylem için önünüzde açık duranyollara ve bu yollar üzerindeki sınırlamalara bağlıdır. Üyesi oldu-ğunuz gruptaki kurallar ve anlayış tarzı, bulunmayı düşündüğü-nüz eylemi iyi gözle görmüyor olabilirr-Size gelen bir işaretten son-ra, belki de karşınızda duran ve size bu işareti bildiren adamı kal-kıp dövmek gelir içinizden; ama adam çok iri-yan ise, veya toplum-sal konumunuz itibariyle iyi durumda değilseniz, yapamazsınız. Ozaman, ya adamın sözünü «kulak arkasına atmak», ya «öldürücübir bakışla bakmak, ya da bir başkasına gidip adamı çekiştirmekzorundasınız demektir. :

Fakat, gerçek sonuç ne olursa olsun, alabildiğine bağıntılı ol-duğunuz süreç aynıyla budur ve bu bağlantınız kesiksiz-aralık-sız sürer gider. Hiç durmadan, içinde yaşadığınız ortamdaki işa-retlerin kodlarını açımlarsınız, bu işaretleri yorumlarsınız ve sonuçolarak bazı şeyleri kodlarsınız. Gerçekte, bir haber-bildirişim süre-cini belli bir yerde başlayan ve belli bir yerde biten bir süreç ola-rak ele almak yanlıştır; hatadır. Gerçekten sonsuz ve bitimsiz birsüreçtir bu. Kendimiz, [bu yüzden] sonsuz ve bitimsiz bir ha-

1 0 6 • > ' : \ y - • • • : • • ' . • : . ' ••• v - • • • ; ' : • • • • " • • • . - • - • • : "•• • . ' - .

Page 139: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

b-er-bildirişim içine konumlanmış küçük küçük devre-düğmelerigibi sayabiliriz. Hiç yanhşsız, haber-bildirişim akımının bizim içi-mizden geçtiğini - kuşkusuz, değiştiğini; yaptığımız yorumlamaile, alışkanlıklarımızla, yeteneklerimiz ve sığamız (capabilities) iledeğiştiğini, ama [gene de] girdi'ma çıktı'mn içinde, yer alıp, yan-sımakta olduğunu düşünebiliriz.

Şimdi, haber-bildirişim süreci konusundaki tariflerimiz içinyeni bir öğeyi daha işin içne katmamız gerekmektedir. Örneğin, ikiinsan arasında bir konuşma geçtiğinde neler olduğunu ele alalımBöyle bir konuşmada insandan insana cevap da gelip, gitmektedirŞöyle:

I •

mesaj

— ' " . '.

kodlayıcı

ggrumlayı

kod açıcı

Vi

• . . . ; . • • • - . ' •

mesaj

' • • . . - . - ' • • . •

t

kod açıcı

yorumlayıcı

kodlayıcı

Dönüş süresi besleyici-yankı (feedback) diye adlandırılır, ve bi-bize mesajımızın ne şjjüljle, ne anlatacağı için haberleşme sürecinde çok önemli yr^yejijyardırJBi-zi..dinleyen kişi ,bizim kendisini iknaya çalıştığımız şekilde «Evet,evet, tamam, doğrusu da bu» demekte mi? Ohaylayıcı şekilde ka-fîUöL£âiiîyjgyç?J(ok^ bir takım çiz-gi'ler ve kırışıklıklar mı Jbeîirdi ahunda?_ Veya, konu ile ""ilgisininkalmadığını ^gösterecek; şekilde, e^âfa "mı "bakınmaktadır? îşte büü İ l i J ^ d ^ Başyazıdaki sözleri pr>

107

' S. •

Page 140: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

testo etmek için, gazetenin genel yayın müdürüne gönderilmiş birpkuyjıcu mektubu^ dajj^nı^ ;Ş_ey_dir. Dersi dinleyenlerin konuşucuyualkışlamaları da bu anlama, gelir,,. Tecrübeli bir ^ ^bjr-bildirişimcjbesleyici-yankılardan hiç gözünü ayırmaz, dinleyicilerinde ne görü-yorsa, dinleyicilerinde ne duyuyorsa onların ışığında durmadan me

.IŞJİÇy—değişik biçimlere_sokup, yeni denemelere girişir., i

Besleyici yankı türleri içinden hiç değilse biri daha hepimizinbildiği bir şeydir. Bu, bizim kendi mesajımızdan kendimizin al-dığı besleyici - yankıdır. Kısacası, örneğin, kendi sesimizi kendimizduyarak yanlış telâffuzumuzu düzeltiriz. Kâğıt üzerine yazdığımızkelimeleri görür, Heceleme^yjTmnii wyâ harf dizim sırasını yanlışyapmışsak düzeltiriz veyahut da üslûbumuzu beğenmezsek yeni-den yazarız. Bu işi yaparken olanlar da şöyle gösterilebilir:

kodcu

yorumlayıcı

kod açıcı

•» hedef( kitle )

_ J

Söylemeye bile lüzum yok; ne çeşit olursa olsun bir haber-bıldirişiminde tek bir kanalla göndermeyiz mesajlarımızı. Bir haber-bildirişim süreci konusunda hesaba katmamız gereken en son ögede budur. Benimle konuştuğunuz zaman, ağzınızdan çıkan ses dal-galan birincil mesajdır. Ama başka mesajlar jlajyardır : yüzünüzün ifadesi, bedensel hareketleriniz, belli bir mesajın eski jnesai

olup olmaması. Birincil mesajın kendisi bile taşı-dığı bilgiyi (information) birkaç kanaldan taşır. Bir kere kod-açm>-lamam için bana [düz ara] kelimeler getirir. Sonra, bazı kelimeb'arasından bazıları üzerinde vurguda bulunur. Kelimeleri cümlen* ıiçindeki ses dalgalanmasına (intination) ve zamanlamaya göre vsrir, ve bu ikisi toplam anlama katkıda bulunur. Sesinizin kalitesi (ince, kalın, yumuşak, sert, ürkek, çekinmesiz) bile hem sizinhakkınızda, hem de söylediğiniz şey hakkında bilgi taşımaktadır.

Bu çok kanalhlık durumu, kanalların çok daha kısıtlı olduğuJiajıiı ^ayim_jraçjannda. daW

ip. basılmış kelimelerle değil; haber metnindeki kelimelerle degij,,

1 0 8 . " • : ' • : .• •. •

Page 141: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

aynı zamanda başlığın genişliğiyle, sayfa içinde haberin yerleştiril-diği konumla, çıktığı sayfanın gazetenin sayfaları arasındaki yenile, resimlerin eşliği ile, siyah jdizilrp dizilmemek veya_ bjanun_gibi

ly ^ tipik bir haberleşme

kanalım, basit bir telgraf devresi o ^devresinde akım belki dalgalanır, belki de dalgalanmaz. Haberleş-me devresini, daha çok, birçok sinyallerin paralel olarak kaynak-tan hedefe doğru dalga şeklinde akıştığı geli-gidişli bir devre ola-rak resmetmemiz gerekir. . : .

Bu paralel ilişkileşme karmaşık ve güçtür, ama genel kalıpgözle görülebilir. Bir haber-bildirimci, istediği kadar paralel mesajilâve ederek bir nokta üzerinde vurguda bulunabilir. Eğer konul-ma yoluyla bildirişim de bulunuyorsa, belli bir kelimeyi sertçe söy-leyebilir, o kelimeyi söylemeden önce bir süre susar ve bekleyebi-lir, o kelimeyi gelirken sesini yükseltmeye başlayabilir, söylerkenbir bedensel harekette bulunabilir; dinleyicisine masum ve dürüst- ,lük dolu bir yüzle bakıp konuşabilir. Veya tüm kanalları birbirineparalel olarak kullanır, ama bir- tanesini geri tutar. Lowell Thomas'-yaptığı gibi, gayet düzgün ve ciddî konuşup dururken, göz kır-pıverir. Bazen bir kelimenin üzerinde vurguda bulunarak, o keli-menin değişik anlamını kullanabilir - örneğin, «Doğrusu, iyi iş yap-tın!» Buşekilde kelimenin ikinci anlamı olan olay veya kuşku gibişeyleri dile getirmiş olur.

Basılı yayınlarda, radyoda, televizyon veya sinemada da aynı$ey yapılabilir. Ses-görüntü haberleşim araçlarında ikincil kural-lar alanında çok zengin olanaklar vardır. Siyasî adaylardan birisi-ne karşı, tamamen ikinci kanallarla oynayan çok ustalıklı, amamüthiş kötü bir oyunu hatırlıyorum. Adayın bulunduğu bölgedekibütün sinamalarda gösterilmek üzere bir [propaganda] filmi ha-zırlanmıştı. Filmde, sokakta rastgele karşılaşılmış insanlarla yapı-lan konuşmalar aktarılıyordu. Çok tarafsız bir film gibi görünü-yordu. O aday için de, karşı aday için de, kendilerini tutan adamlar-la mülakat yapılmıştı - önce aday A'yı tutan biriyle, sonra aday B'yitutan biriyle, vs. Bunların her birine aynı sorular sorulmuş; adam-lar tabii siyasal yönden zıt eğilimde olmakla beraber - aynı konu-lardan söz etmişlerdi. Ama ilginç bir fark vardı. Aday A'nın taraf-tarı olarak sıradan, normal insanlarla konuşulmuştu; bunlar fazladikkat çekici veya etkileyici özelliği olmayan bildiğimiz iyi insan-

> 109

Page 142: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lardı. Aday B'nin taraftan diye seçilip, kendileriyle konuşma, ya-pılanlar ise biraz tuhaf ve hoşnutsuzluk yaratabilecek kimselerdi.Gözlerinde öfkeli bir bakış olan, ütüsüz elbiseler giyen kimselerdi.Sıradan anlamın dışındaki «extra» anlamdı yayınlanmakta olan.Hangi adayın kazandığını söylemeye lüzum yok!

Ne var ki, ister kitle haberleşmesi olsun, ister bir grup içihaberleşmesi olsun, isterse bireyler arası bir haberleşme olsun,haber-bildirişim sürecinin işleyişi başka türlü olmamaktadır.

ÖĞRENME TEORİSİ AÇISINDAN HABERLEŞME,

Buraya kadar bu karmaşık süreç hakkında konuşurken, sizebu konu hakkında düpe-düz ve basit bir dille söz etmeyip işi karış-tırmak gibi görünebilecek sözler etmekten sakındık - yani, öğrenmeteorisinin1 terminolojisini ve sembollerini bile bile kullanmadık.Basitçe anlatmak uğruna epey şeye katlandık. Ama şimdi önümüz-deki görüntüyü bulanıklıktan kurtarmak için, haberleşme diyagra-mının öğrenme psikologlarının gözüne nasıl göründüğünü de be-lirtmemiz gerekiyor. Eğer psikoloji diyagramlarından sıkılıyorsa-nız, bu kısmı atlayıp, 3. kışıma geçebilirsiniz.

önce diyagramı çizelim, sonra açıklamasını 'yaparız. :Temsili Dttsej r_ 8B

(6) (5)

"Diapoaitlonal" Düzayr d s

(9) (0)

Duyumsal ve Motor Yetenek DUzayl

no

(1)

Kodlana YorujnlaJB* Kod Açımlama

(11)1ı•

, t

R

(1) İlişikte sunulan model için, yazar, meslekdaşı Dr. Charles E. Osgood'aşükran borçludur. Dr. Osgood, son olarak, bu modeli daha da geliştir-miştir. . „ • . . . . - . •

110

Page 143: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Diyagram hiç de göründüğü kadar karmaşık değildir. Aşama-ların zamanının bu diyagramda soldan sağa doğru hareket ettiğiniunutmaz, ve bir de numaraları şaşırmazsamz yolunuzu kaybetmek-ten korkmanıza lüzum kalmayacaktır.

önce (1) ile başlayalım. Bu «girdi»dir. Mesaj düzeyinde ob-jektif şekilde ölçümlenebilecek işaretler kolleksiyonuna sahibiz.Bunlar "s" diye gösterilmiştir. Bunlar, sizin duyum organlarınızagelirler ve orada bir eylem için uyarılmayı yaratırlar. Buna uyarıl-ma yada S dedik. Süreç işte bu S düzeyine kadar işleyebilmişse,bunun anlamı sizin dikkatinizin uyarılmış olduğudur. Yani, me-sajın kabul edilmiş olduğudur. [Ama] belki de, ereklenmiş olduğuşekilde kabul edilmiş değildir; S'nin S ile aynı şey olmaması müm-kündür; duyumsal mekanizma noksan görmüş veya noksan duymuşolabilir. Fakat buradaki hedefte mesajın"sonucu olarak ortaya çı-kan ne varsa, artık, bütün bunların, duyum organlarınız tarafındankabul edilmiş bulunan uyarılmanın (stimulus) sonucu olması ge-rekmektedir.

Şimdi (2) numaraya bakınız. Herhangi bir tepiye (response)yol açması için mesajın ille daha yüksek düzeylerden birine çık-ması gerekmez. Biri yumruğunu burnunuza dokunduracak kadarelini-kolunu sallarsa, kendinizi geri çekersiniz. Eğer elinizi sıkarsa,«ay!» diyebilirsiniz. Bütün bunlar öğrenilmiş ve hemen hemen oto-matikleşmiş duyumsal veya motor yetenek düzeyi tepileridir.

Fakat uyanmlanmalar sinirsel sisteminiz içinde başka çeşitfaaliyetlere de yol açabilirler. Uyan S sizin kazanılmış bilgiler (dis-positional level) düzeyinizde «gramatik» tepi şekline çevrilmiş ola-bilir-yani sizin öğrenilmiş bütünlenimler* (tutumlarınız, değerle-riniz, desteleriniz, vb.) düzeyine erişmiş olabilir. «Gramatik» tepigünlük hayatınızda size gelen çeşitli uyarıları kolayca tanımanızı,lar. Bunlar, bizim katılmacı değişkenler dediğimiz şeylerdir. Bura-şeylerdir. Burada iki şey ortaya çıkabilir. No. (4)e bakınız. Tepiöylesine iyi öğrenilmiş olabilir ki, düşünme düzeyine kadar çık-ması bile gerekmeyebilir. Size okunan bir şiirin ilk mısrasını du-yarsınız ve neredeyse otomatik bir şekilde hemen ikinci mısrayısöyleyiverirsiniz. Bu durumda faaliyet(4) numaradan başlar ve (10)numara yoluyla biter. 'if >'

(*) aslı, «learned integrations> (ç. n.)

MI

Page 144: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Ama çoğu defa faaliyet (5) numaraya yönelir. Burada orijinaluyarımın kodu söz (grammar) şeklinde açımlanır, katılmacı de-ğişkenler aracılığı ile beslenir ve merkezî sinir sisteminin temsilîdüzeyine çıkarılır. Bu yukarı düzeyde ise [işaretlerle] anlamlar ilin-tileştirilir. «Idea»lar üzerine düşünce başlar. Bazı ender hallerde,(6) numara gibi katılmacı değişkenler aracılığı olmaksızın da budüzeye gelir. Bu uyarı, merkezî sinir sisteminde (rm); sürecin kod-açımlama kısmının sondurağında (terminus) faaliyet yaratır. Bu-rada ortaya çıkan şey S işaretinin anlamı ile veya ifade ettiği seç-kin özelliği (significance) ile anlamca eşdeğerdir. No. (7)'de olanise, bizim yorumlama dediğimiz şeydir. Anlam ismini verdiğimizrm tepişi ise, dönüşte, bir uyarımlarıma biçimine dönüşüyor, vekodlama sürecini eyleme geçiriyor. Bu yüzden, (7) numara hemkod-açılama süreci için bir sonduran yerine geçmektedir, hem dekodlama sürecinin başlangıcı olmaktadır. Burada, istenilmiş tepi-Ierle anlamlan ilintileştirmeyi öğreniyoruz. Böylece, kodlamasüresi (8) veya' (9) numara kanaliyle yoluna devam etmektedir.Yani, ya (8) nu. aracılığı ile dolaysız, sinirsel-kassal sistemden gi-decek olan, yada (9 ve 10 no aracılığı ile), dolaylı, katılmacı değiş-kenler yolunu izleyecek olan belirli komutlar vermiş oluyoruz. Fa-kat hangi durumda olursa olsun, sinirsel sistemin bütün bu faali-yeti, sonunda, motor-yetenek düzeyinde (r) bir tepi ile sonuçlanır,ve buradan da çıktı'ya (no. 11) ulaşılır. Eğer çıktı açık ve görüle-bilir bir tepi ise (R), o zaman ortaya yeni bir mesaj çıktı demek-tir. Bu [mesaj da] kendisini işaretler, S kolleksiyonu olarak suna-bilir ve bu kere bir başkası tarafından bir S uyarısı olarak alına-bilir.

Bu, herhangi birisi size «Sigara?» dediği ve sizin de «Evet,lütfen» veya «Hayır, teşekkürler,» dediğinizde olacağını bildiği-miz durumdur. Bu gösterim tarzına ilgi duyduysanız, bu yazıda ha-ber-bildirişim süreci hakkında söylenilmiş bulunan şeyleri bu kul-landığımız psikolojik sembollere çevrilip, aktarabilirsiniz. /Fakatkonuyu daha fazla ağırlaştırmaak için bu noktadan ileri gitmeye-ceğiz ve 1. kısımda kullandığımız terimleri kullanarak haberleşme-nin etkilerinden ve kitle haberleşmesinden söz edeceğiz.NASIL OLUYOR DA HABERLEŞMEBİR ETKİYE SAHİP OLUYOR V

Bu süreci incelemiş olmamızın başlıca nedeni haberleşmeninnasıl olup da bir etki kazandığı hakkında bir şeyler öğrenebilmek-

1 1 2 . . - . . . , . . . • .-.. .-..- •- . .•

Page 145: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tir. Halka ne çeşit bir komünikasyonun etki edeceğini bilmek isti-yoruz. Belli bir mesaj içeriğinin, bu mesajın alıcısı olacak kitleüzerinde ne çeşit etkilerde bulunacağını önceden kestirebilmekistiyoruz.

Gazeteye bir reklâm koydurduğumuzda, bir işaret yaptığımız-da, sınıfta birşey tari fettiğimizde, bir çocuğu azarladığımızda, birmektup yazdığımızda, bizim tuttuğumuz siyasî parti adayını rad-yoya ve televizyona çıkardığımızda bu haberleşmenin ne gibi etki-leri olacağına dair ön-kestirimler yaparız. Şimdi ben bile şu ön-kes-tirimi yapıyorum: şu yazdığım şeyler gündelik hayatımızdaki ha-berleşmenin mucize olma özelliklerini anlamamızda yardımcı ola-caktır. Belki yanılıyorumdur. Nitekim, siyasal partilerin, çoğu defa,radyoya çıkardıkları adaylarının yaratacakları etki hakkında yaptık-ları ön-kestirimlerin yanlış oldukları görülmüştür. Bazı reklâmlarsatışı epey arttırmakta, bazıları isö etki etmemektedir, Bazı sınıf-larda dersler «çabuk hazmedilir,» bazılarında dersler yavaş ilerler.Zira, sizin artık açıkça görebileceğiniz; şimdiye kadar okudukları-nızdan bileceğiniz gibi mesajın içeriği ile etki arasındaki ilişki ba-sit ve hemen kolayca önceden kestirilebilecek bir ilişki değildir.

Bununla beraber haber-bildirişim sürecinin başarılı olması hak-kındaki genel şartlarla ilgili olarak basit bazı şeyler söylenebilir -bu şartlarla kastettiğimiz, mesajın ereklenen etkileri yaratmasınıistiyorsak uymamız v eyerine getirmemiz gereken şartlardır. Şim-di önce bunları kısa bir sıralamayla belirtelim, sonra üzerlerindeduracağız. ;. • . , ,

1. Mesaj, ereklenen hedefin dikkatini çekecek şekilde kural-malı ve sunulup, dağıtılmalıdır.

2. Mesaj, «anlamı bozmadan aktarabilecek şekilde» hem kay-nağın, hem de hedefin ortaklaşa sahip oldukları yaşam-denemlerhıiifade eden işaretlerle verilmelidir.

3. Mesaj, hedefte kişilik gereksinmeleri uyandırmak ve bttgereksinmelerin karşılanıp giderilmesi için bir şeyler önermeli, yolgöstermelidir.

4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde öyle bir yol öner-melidir ki, bu yol, birey, kendisinden yapması istenilen tepi (res-ponse) için harekete geçerken kendisini hangi grubun içinde bula-caksa o gruptaki durumuna uygun düşmelidir.

113

Page 146: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu gereklilikleri görür görmez, uzmanlaşmış bir haberleşme-cinin niçin çoğu defa işe ereklediği dinleyici -okuyucu kitlesi hak-kında elinden geldiği kadar fazla bilgi toplamakla başladığını, vepratik kitle haberleşmesinde ana kuralın niçin «seslendiğin kitleyibil» olduğunu anlamışsınızdır. Zira, bi rmesaj için uygun ve doğruzamanın bilinmesi, anlaşılabilmek için nasıl bir dil kullanılmasıgerektiğini bilmek, etkin olabilmek için insanın değineceği ve da-yanacağı tutum ve değerleri doğru tesbit edebilmek, ereklenen eyİsmin ortaya çıkabilmesi için eylemin oluşacağı grup standardları-nı bilmek önemli şeylerdir. Bunlar, yüz-yüze haberleşmede nisbetenkolay, ama kitle haberleşmesinde çok daha güç şeylerdir. Ama heriki durumda da gereklidirler. ;

Bu dört gerekirlikten biraz daha sözedelim.

1. Mesaj, ereklenen hedefin dikkatini çekecek şekilde kurul-malı ve sunulup, dağıtılmalıdır. Bu, görüldüğü kadar kolay olma-yan bir iştir. Bir kere, mesaj elde edilebilir, erişilebilir, (ortada)olmalıdır, işitilecek kadar yüksek sesle konuşmazsak haberleşmediye bi r şey olmaz. Mektubu yazmış, fakat postaya vermemişs'ek deböyledir. Veya gülümsememiz gereken insana gülümsemişizdir de,genç kız o ânda bize bakmryordur. Ayrıca, mesaj ortada ve alına-bilir durumda olsa.bile, seçimlenmeyebilir. Her^ birimizin etrafın*da alabileceğimiz, kodunu açımlayabileceğimizden çok daha fazlamesaj vardır. Bu yönden, tıpkı br gazetede başlıkları okuyup tara-mamız gibi,., yeya.,^bi, içinde bulunduğumuz ortamı da ayıklar, tararız. Gereksinmelerrimize ve ilgilerimize uygun olup olmamaları açısından genel ka-rakteristiklerinin bizde uyandırdıkları izlenime göre [ortamımız-

^aj^]^nesajlan_seçer, ayıklarız. Bu seçmeyi genellikle mesajdakitek bir beîirtken-uyarımn (çue) bizde bıraktığı «intiba»ya göre ya-parız. Bu belirtken-uyan bir başlık olabilir, radyo haberlerinde ku-lağımıza çarpan bir isim olabilir, bir resim, bir ses, veya bir renküzerine konulmuş zıt renk olabilir. Eğer bu belirtken-uyarılardanbiri bize etki etmişse, mesaja belki de kulak bile vermeyiz. İçindebulunduğumuz durum değişir de, [yeni durumlar içine konumla-nırsak] o zaman, tabii, bu belirtken-uyanlar içinden seçtiğimiz tekbelirtken-uyan da değişir. Örneğin, yorgun ve meşgul olmadığınınzaman gelip benimle konuşursanız, veya bana söyleyeceğiniz mesa-jı tam benim bu mesajı beklediğim sırada gelip konuşursanız (ör-

114 : ' /

Page 147: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

neğin, tam balığa gitmek için arkadaşlarımı beklediğim sırada), ozaman büyük bir olasılıkla benim dikkatimi daha iyi çekmiş olur-sunuz. Ama bana söylediklerinizi dışardaki gürültü yüzünde zatentam duyamıyorsam, veya bütün dikkatimi rakip bir başka mesajçekiyorsa, veya dikkatimi toplayamıyacak kadar uykuluysam, ve-ya aklım başka yerlerde olduğu için tutup düpe-düz «düğmeyi ka-patmış» bulunuyorsam dikkatimi çekemezsiniz. (Bilmez misiniz,kaç kez konuşmanızı tamamlayıp bakmışsınızdır da, dinleyicilerinizsöylediklerinizden tek kelime bile duymamış gibi bakmaktadırlarsize.) Öyleyse, mesajın dikkati çekebjkceki^şek^de.kunyO^nLaşij^bir ,kere zamanlama üe ilgilidir, yer seçimi ile ilgilidir ve alımcı tara-

fjn.dikkatini uyandıracak dikkatiRL-Sekesek bdir.tk£a-uyjanlaxla.teçhz edilme sorunu ile ilgilidir.

2. Mesaj, «anlamı bozmadan aktarabilecek şekilde» hem kay-nağın, hem.de hedefin ortaklaşa sahip oldukları yaşam-denemeleri*f

ni ifade eden işaretlerle verilmelidir. Gönderici ile alıcıyı aynı nok-tada biribirleri ile temasa getirmek ve uyum içine sokmak diyebile-ğimiz bu sorundan biraz söz etmiştik. iŞmdi de, ortamımızla olandenemlerimiz arttıkça, bu denemlerimizi, bunaların eski denemle-rimizle, gereksinmelerimizle, ve ilgilerimizle ilişkilerine göre sınıf-landırdığımızı ve kategorilere ayırdığımızı belirtelim. Yaşınız, iler-ledikçe bu katolog sistemi de daha sert ve daha şiddetli olur. Sis-tem, kendi yapısına uygun düşmeyen mesajları reddetme eğili-mi göstermeye başlar ,veya bu mesajları kendi [yapısına] uygun-laştırmak için saptırmaya, bozmaya başlar. Kimisinde sistem Eins-tein'ı reddeder, ve reddetmesinin nedeni belki de [bu sistemin ken-disinin] Einstein'ı anlayacak durumda olmayışıdır. Uçak kendisiiçin bütünüyle yeni bir denem ise ve kuş değil ise, söylediğimiz gi-bi, kimisi uçağı kocaman ve gürültülü bir kuş şeklinde yorumlar.Eğer kendisi Cumhuriyetçi ise Demokratların radyoda yaptıklarıkonuşmaları reddeder veya belki sadece Cumhuriyetçilerin tezleri-ni desteklemekte kullanılabilecek kısımları hatırlar. Oy verme dav-ranışı konusundaki araştırmalardan çıkan bulgulardan biridir bu.O yüzden, bir mesajı kurarken, sadece, karşımızdaki ile «ortakdil» den konuştuğumuzdan değil veya yazımızın okuyucunun "«aklı-nın ermeyeceği» kadar ağır bir üslûpla yazılmamış olmasından de-ğil^alıcı taraftaki [jfotî^irpre^

dünyayı katoİogîama tarzı ile keşin.ve dÜpe-3üz^döTây^zI.bir_ça-üşmaya düşmediğimizden jie__emin olmamız gerekir. Bazı şartlar-

• .• • . • • •;• . . ' . • • ' • - : • • • ' • ' • • ' • ' • . u s

Page 148: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

da, bazı zamanlarda düpe-düz ve kesin bir çatışmaya girmenin iyiiş gördüğü de doğrudur, a!ma bunlar büyük bir çoğunlukla anlamatarzının ve tutumların tam tejekkül etmediği, katılaşmadığı, kesin-leşmediği özel durumları aşmaz. Bu durumlar da zaten oldukçaenderdir. Haber-bildirişiminde de, bir uçağın uçuşunda olduğu gi-bi, kural sert rüzgar esince, mecbur kalmadıkça, ters rüzgara rağ-men iniş yapmaya kalkışmamaktır.

3. Mesaj, hedefle kişilik gereksinmeleri uyandırmcdı ve bugereksinmelerin karşılanıp giderilmesi için birşeyler önermeli; yolgöstermelidir. İnsanın bir eylemde bulunması gereksinmeleri yü-zündendir ve bunlarla ilgili amaçlar yönündedir. Bazı belli basitdurumlarda, eylem tepişi tamamen otomatik olur. Sinirlerimiz«acı-sıcak-parmak» işareti verince elimizi çekip, kızgın tayayı bı-rakırız. Optik duyumuz «kırmızı trafik ışığı» işareti verince otomo-bili durdururuz. Karışık, daha karışık durumda genellikle dahazengin, bir seçim serbestimiz olur ve böyle bir durumda bizimihtiyaçlarımızı veya amaçlarımızı karşılamakta en yararlı ve en kı-sa görünen yolu seçeriz. Öyleyse, etkin bir mesajjicin ilk şart (bü-tün reklâmcıların bildiği gibi), mesajın b i z i m : j k

terimizden birisine - güvenlik içinde olma, sevilmek, endişeden azâdolmak, statü, bir gruba aidiyet, anlaşılma gibi - bağlanjraıs_Qİrnaii-dır. Mesajın bir güdüyü (drivej canlandırıp, harekete geçirmesigereklirTlîIire^itmeîTve bunları ancak bir eylemle tatmin edeWteceğmi_düşün-_meye zorlamak. Bunun ardından ise, mesaj, ne gibi bir eylemegeçilmesi gerektiğfiT15nerereTrTönüçfâ çiEâcâF e^mTTcöntror al-tmdi~tu^ây£~çalışır. Nitekim, reklâmların çoğu size ne olacağı-nızı, nerede olacağınızı da söylemeyi unutmazlar, Düşman birlik-lerine yapılan bir propagandada nasıl bir eyleme geçileceği de be-lirtilir: teslim olmak, yıkıcılıkta bulunmak, yalancıktan hastalan-mak. Pek doğaldır ki, karşı tarafın giriştiği eylem, her zaman, öne-rilen eylemlerden biri olmayabilir. Eğer daha kolay, daha ucuz,veya başka nedenlerden dolayı daha kabul edilebilir bir eylem aynıamaca ulaştırabilecek görünüyorsa, bu eylem tercih edilecektir.Veya belki de, seslenirken uygun biri gibi görünse bile, alıcı, cesa-ret isteyen eylem konusunda sizi dinleyecek bir çıkmayabilir. Veya,girişeceği eylem, üyesi olduğu grup ve bu gruptaki rolü tarafındankontrol altına alınmıştır. Şimdi de işte bu kontroldan söz edelim.

116

Page 149: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde öyle bir yol öner-melidir ki, bû yol, bireyden bulunması istenilen tepi (response)için birey harekete geçerken kendisini hangi grubun içinde bula-caksa o gruptaki duruma uygun düşmelidir. Hepimiz gruplarda-yaşıyoruz. tik eğitim gördüğümüz yer de birincil grubumuz olanailedir. Standardlanmızın ve değerlerimizin çoğunu gruplardanöğreniriz. Çünkü bu roller sayesinde en düzenli ve en tatminkârhayat rutinini kurmuş oluruz; Haberleşme Sepilerimizden çoğunuda gruplar içindeyken-yaparız. Ve eğer bir haberleşme süreci dav»Tanışlarımızda bir değişime sebep olacak gibi görünüyorsa, bu ye-nLjavranışımızın onaylanması, doğru bulunması için «baktığımız»ilk yer de gruptur. Grup içindeki yerimiz veya~grubun kendTsîteh-likeye düşmedikçe gruplarımıza karşı bağımlılıklarımızın veyabirkaç gruba veya kuruma karşı içimizde beslediğimiz sadakatinbizce ne kadar önemli olduğunu çoğu defa anlayamayız. Ama bu-na rağmen, habejrleşmeden ötürü bir tepide bulunma eğilimine ka-

l J J j o u m ı â i o ğ r a . _ _ g ö n n e z l e r s e .töylejbirjte-pide bulunma olanağımız azdır. Diğer yandan, eğer grubumuz bellibir çeşit eytemi onayladığını gösteriyorsa, bu eylem bizim saf dışıbırakacağımız eylemlerden biri olsa bile bu tür eylemi tercih ede-riz. . ,.: ;.'• . , •', ...-..' '•'., .-..•::•" "'•'•' • • •

Bunların işleyişini gerçek hayatta da görebilirsiniz. Yahudikültürü domuz yemeği doğru_ bulmaaktadır; Hind kültürü inek-lerin öldürülmesini doğru bulmaz ye sığır eti yenilmesini yasaTdar.O yüzden de, ne kadar başarılı bir reklâm yaparsanız yapın, mu-taassıp bir Yahudi ailesini jgrup doğrulamalarına rağmen gidip do-muz eti _almaya; veya bir Hindİi aileyi sığır eti satın almaya inan-dıramazsınız. Veya yolun kıyısına park etmiş bir otomobilin için-deki genç bir adamla, genç bir kadının durumunu, yani daha basitbir haberleşme durumunu ele alalım. Genç adam bir fikrini haber-bildirişim yolu ile açıklıyor ve genç kadını bir kere öpmek istedi-ğini söylüyor olsun. Böyle bir durumda genç adamın mesajının dik-kat çekmeme veya anlaşılmama sorunu ile karşılaşması zayıf birolasılıktır. Ama, genç kadının ne cevap vereceği, kısmen bireysel,kısmen grupla ilgili olan birçok faktörlere bağlıdır. O sırada ka-dın öpülmek istiyor mu, istemiyor mu? istiyorsa acaba ille o gençadam tarafından mı öpülmek istiyor? O ânın durumu (situation)-ay ışığı, radyodaki romantik müzik, yatar- koltuk? genç adamınistediği tepi (response) için uygun mu? Diyelim hepsi yolunda

117

Page 150: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Örson Wel-(es'in H. G. Welles'in «Dünyalar Savaşandan yaptığı radyo piyesiniyayınlamasını hatırlıyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-rî birliklerin Birleşik Amerikayı istilâ ettikleri söyleniyordu, ögünleri yaşasaydımz,, belki de dağlara, tepelere kaçanlardan, istilâ-cıları beklemek için silâhlanıp bekleyenlerden, veya başka bir yerde-ki sevdiğine son olarak telefon edip «Elveda» demeye çalışanlardanbirisi de siz olacaksınız. Ama belki de olmazdınız. Belki de, CBSspikerinin, piyese başlamadan önce, özel bir dikkatle, programınsadece düzmece bir piyes hikâyesi olduğunu söylediğini dinleyen-ler arasında olacaktınız. Ne yar ki t çok düşük bir dikkatle kitle ha-ber-bildirişimine kısmen kulak verenler bu anonsların ne dediğinianlamamışlardı. .

Fakat bu, insanların niçin paniğe kapıldıklarını, ve bir günsonra hatırlamaktan bile utanç duyacakları şeyler yaptıklarını ta-mamiyle açıklamamaktadır. Gerçekten, bu olay kitle haberleşmesi-nin etkisi için verilebilecek en somut ve görülebilir bir örnek ol-muştur. Olay bireylerin danışa geldikleri grupları ile konuşmadanhemen ve kendiliğinden (spontaneously) oluşuvermiş; bir anda, is-tilânın başladığı bölge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerceev halkı harekete geçmiştir. Niçin böyle olmuştur? Araştırma uz-manları bu kazayı irdelemişler ve bulmacayı. çözdüklerini bildir-mişlerdir. _Herşeyden_ö^sanlar, herhangi bir şeyle: hemejı Mhuzursuzluk (anxiety) içindeydiler, ikinci olarak, hajkin__xadyx)haberlerine karşı olağanüstü bir itimadı vardı jıâlâyardır^_Bİygs,bir haber_bülteni_ ve jrorum biçiminde kurulmuştu. Böyle oluncada, haber-bildirişim halk tarafından yorumlanışma uyacak şekil-de, halkın içinde bulunduğu durumda (situation) gerçek bir değiş-me varmış da onu bildiriyormuş gibi görünüyordu: Marslılar isti-lâya başladı! Bu olayda, apaçık görülüyor ki, grup öğesinin fazlabir rolü olmamış, ama diğer üç öğe işlerini iyi görmüştü. Mesajkabul edilmiş, oyunun hayalî olduğu anlaşılmamıştı. Dinleyicile-rin, bu olayla harekete geçebilecek mevcut bir huzursuzları ve en-dişe halleri zaten hazır bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve herşe-yin en kötü şekilde değiştiğini söylemiş ve halkı inandırmıştı. Dahasonra da, kitledeki bireylerden herbiri kendi kişiliğine, ve içinde

1 3 0 • . - • • •;• :

: ' . ' . • . " . - ' • ' • ' • ".'*".•• . ' ' :

Page 151: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde öyle bir yol öner-melidir ki, bû yolt bireyden bulunması istenilen tepi (response)için birey harekete geçerken kendisini hangi grubun içinde bula-caksa o gruptaki duruma uygun düşmelidir. Hepimiz gruplarda.»yaşıyoruz, tik eğitim gördüğümüz yer de birincil grubumuz olanailedir. Standardlanmızın ve değerlerimizin çoğunu gruplardanöğreniriz. Çünkü bu roller sayesinde en düzenli ve en tatminkârhayat rutinini kurmuş oluruz; Haberleşme Sepilerimizden çoğunu4fLi™P!aE. î95^?3^?S:: ZŞEHİ?! _Ve eğer bir haberleşme süreci dav-Tanışlarımızda bir değişime sebep olacak gibi görünüyorsa, bu _ye-nL davranışımızın onaylanması, do|ru_bulunması için «baktığımız»ilk yer de gruptur. Grup içindeki yerimiz veya grubun kendTsî~ten-likeye düşmedikçe gruplarımıza karşı bağımlılıklarımızın veyabirkaç gruba veya kuruma karşı içimizde beslediğimiz sadakatinbizce ne kadar önemli olduğunu çoğu defa anlayamayız. Ama bu-na rağmen, habgrleşmeden ötürü bîr tepide bulunma eğilimine ka-pıldığımızda_ gruplarımızLb?ffiujiç>jğru __görniezlerse böyle_bir^ te-pide bulu^nrnj._ojana^mnz_azdır. Diğer yandan, eğer grubumuz bellibir çeşit eylemi onayladığını gösteriyorsa, bu eylem bizim saf dışıbırakacağımız eylemlerden biri olsa bile bu tür eylemi tercih ede-riz.

Bunların işleyişini gerçek hayatta da gSrebiIirsiniz^Yahudi,kültürü domuz yemeği ^loğru bulmaaktadır; Hind kültürü inek-l M İ J b u h n a z y e şığırjetî yenilmesini yasaklar.

lO yüzden de, ne kadar başarılı Jjir reklâm yaparsanız yapın, mu-taassıp bir Yahudi ailesini grup doğrulamalarına rağmen gidip do-jnuz eti .almaya; veya bir Hindli aileyi sığır eti satın almaya inan-dıramazsınız. Veya yolun kıyısına park etmiş bir otomobilin için-deki genç bir adamla, genç bir kadının durumunu, yani daha basitbir haberleşme durumunu ele alalım. Genç adam bir fikrini haber-bildirişim yolu ile açıklıyor ve genç kadını bir kere öpmek istedi-ğini söylüyor olsun. Böyle bir durumda genç adamın mesajmm dik-kat çekmeme veya anlaşılmama sorunu ile karşılaşması zayıf birolasılıktır. Ama, genç kadının ne cevap vereceği, kısmen bireysel,kısmen grupla ilgili olan birçok faktörlere bağlıdır. O sırada ka-dın öpülmek istiyor mu, istemiyor mu? tstiyorsa acaba ille o gençadam tarafından mı öpülmek istiyor? O ânın durumu (situation)-ay ışığı, radyodaki romantik müzik, yatar- koltuk? genç adamınistediği tepi (response) için uygun mu? Diyelim hepsi yolunda

117

Page 152: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

gitti, ama bundan sonrası da var: genç adamın içinde yaşadığıgrup gelenekleri nedir? Eğer bu ilk buluşma ise, ilk buluşmada«öptürmek» için izin veriliyor mu? Genç kadının yaşındaki kızlariçin sevişip-koklaşmak hoş görülüyor mu? Kız, ana-babalarından,arkadaşlarından bu gibi şeyler hakkında neler öğrenmiş bulunu-yor? Elbette ki, otomobildeki genç kadın bütün bunları, bizimyaptığımız gibi, bir-bir hesaplayacak, düşünecek değildir. Ama as-lında bütün bu öğeler ve daha niceleri işin içine kanşacak ve gençkadın ya hafifçe ağzını uzatacak, veya «Hayır, Jery, eve döne-lim» diyecektir.

Haberleşmenin etkileri hakkında ön-kestirimde bulunurkenhiç çekinip, kuşkulanmadan söyleyebileceğimiz iki şey vardır. J3i- Vrişit bir mesajın anlama, kahjjlanna, tutumlara, değerlere, amaç-lara uygun olması hâlinde mesajın basan kazanma olanağının ar-t^cjğıdn^JVeya hiç değilse başlangıçta alıcı tarafın bu anlama ka-Iıpîanna, tutumlarına, değerlerine, amaçlanna uyarak işe başlarve sonra zamanla^ bunîan değ|ştinneye__çaTışırsa İBâşâri olanağının ar-tacağıdır. Haberleşme (communicâtion) araştırmacıdan bu süreçiçm__«jçanaİize_je1brne» deyjmini__kullanırlar. Anlamı, mesaj-gonde-rimcinin alıcı tarafta mevcut bulunan güdüleri yönetmek için birkanal sağlamasıdır. Reklâmcılar ve propagandacılar bunu çok da-ha dobra-dobra söylemekteler; onlann söylediği haber-bildirişim-de bulunan «dinleyici nerede ise oradan yola çıkmak gerektiği»-dir. Bunun niçin böyle olması gerektiğini görecek durumdasınız.Bizdeki kişilik-özellikleri -alışkanlık kalıjplanmız, tutumlarımız,dürtüleirmiz, değerlerimiz ve diğerleri- yavaş oluşur, ama oluşun-ca da çok katılaşırlar. Ben bu süreci bir mağaranın tabanında dam-la damla birikip katılaşan bir dikitin (stalagmite) yavaş yavaş,ama emin ve kararlı büyümesine benzeteceğim. Dikit de, mağa-ranın tavanından damlayan kireçli sulann kurumasından meydanagelir. Damlalardan herbiri görülmeyecek kadar küçük bir tortubırakır ve herhangi bir damlanın bıraktığını diğerininkinden ayırtedemeyiz. Keza, herhangi bir tek damla dikitin genel görünümün-de veya biçiminde önemli bir değişiklik yapamaz. Ama bütün budamlalar hep birlikte dikiti oluştururlar yaparlar ve uzun yıllargeçtiktensonra gerek 'eniyle-boyuyla, gerekse görünümüyle bu di-kit de değişikliğe uğrar. Ortamımızın bize etkisi [veya bizi yaratışı]da böyle, damla damladır. Her damla küçük bir tortu bırakır, herdamla mevcut kalıbı izleme eğilimindedir. Kendisinden söz ettiği-

1 1 8 . : ' • - , : ' • • " • ; • v ._ ' . '-• ; • > . . - •• ; : . . . . . " • • '

Page 153: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

miz bu kişilik kalıbı -dikit gibi edilgen (passive) değil- etken birşetdir, ama gene de aralarında benzerlik vardır. Bu bireyin üzeri-ne tek bir damlalık «komünikasyon» gönderdiğimizde -ki, daha ön-ceden böyl'e damlalardan milyonlarcası damlamış ve kalıntılarınıbırakmışlardır-bireyin kişiliğinin tek bir damla ile temel şekildedeğişeceğini umamayız. Eğer haberleşmede bulunduğumuz kimsebir çocuk ise bu daha kolaydır, çünkü durum o kadar donmuş vekatılaşmış değildir. Eğer fikirlerin ve değerlerin henüz belirlenme-diği bir alana haber-bildirişiminde bulunuyorsak -yani tek damla-cığımızı henüz fazla sayıdadamla düşmemiş olan yere damlatıyor-sak- o zaman haber-bildirişimimizin sonucu olarak bir değişmegörmemiz: olanağı vardır. . . . • .•....•".

Fakat genellikle kabul etmemiz gerekir ki, yapabileceğimiz eniyi şey mevcudun üstüne yapı kurmaktır. Eğer mevcut anlama ka-lıplarından, dürtülerden ve tutumlardan mesajımızın kabulündeyararlanırsak, değiştirmek istediğimiz yönde, yaşa da olsa, mev-cut kalıbı yeni bir yöne doğrultabilmeyi umabiliriz. Bir örnek ola-rak, gene seçimlere dönelim, inanmış bir Cumhuriyetçinin veyakoyu bir Demokratın sadece haberleşnîe~ıle~ zihnini çelmek, veyahatta karşıt partilerin savlarına (arguments) kulak verdirtmek bilegüçtür. Ama diğer yandan, Cumhuriyetçi ve Demokratların bakışnoktası ile işe başlamak ve mevcut parti görüşlerinde şu veya b uyolla değişiklikler yaratmak mümkündür. Eğer bu süreç yeterin-ce devam edebilirse en inanmış partililerin bile oy verme kalıp-larını değiştirmek mümkün olabilir. 1952 seçimlerinde, «değişimgünüdür.» «Kore'de işlenen hata,» «Komünizm tehdidi,»* «Washing-ton'daki beceriksizlik», konularını vurgulayan Cumhuriyetçilerinyapmaya çalıştıkları buydu, ve o güne kadar devamlı olarak De-mokratlara giden oylardan bir kısmını kazandıkları da görüldü.Fakat 1952,de de, her seçim kampanyasında olduğu gibi, gerçek he-def yeni seçmenler ve kararsız seçmenlerdi.

Komünikasyonunun etkileri konusunda hiç kuşku duymadansöyleyebileceğimiz ikinci nokta, e^ilerinjyr'..sürü^ kuyyetlerirjL_§o-

_nucu_.olarak ..ortaya.^senin bunlardan sadece bir tanesi üzerinde gerçektra_kontrol_ku-raMldiğidir.jGönderimci, sözün kısası, mesajına dilediği biçimi ve-rebilir, ne zaman ve nerede bildirişime başlayacağını kendisi ka-rarlaştırabilir. Fakat, mesaj, ortaya nasıl bir tepinin çıkacağını bolilreyecek olan en azından dört öğe karşısında sadece bir tek öği-

119

Page 154: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dir. Kalan diğer üç öğe içinden birisi, haber-bildirişimin kabul edil-diği ve, eğer varsa, tepinin ortaya çıkmak zorunda olduğu durum-dur (stutation); birisi, alıcının kişilik özellikleridir; bir diğeri isealıcının grup ilişkileri ve standardlandır. En basitinden bir mesaj-la ve 'en basitinden bir haberleşme durumu dışında, herhangi birmesajın ve etkide bulunacağına dair ön-kestirimde bulunmanınbunca tehlikeli olmasının nedeni de budur.

Bu konuda bir örnek verelim: Kore'de, savaşın ilk yılınday-ken orada bir Kuzey Koreli esir ile mülakat yapmıştım. Esir, doğ-rudan doğruya askere hitap eden ve tesli molmalanm isteyen bro-şürlerden biriniokumuş ve daha yenilerde teslim ohnuş biriydi.Hiçbir güçlüğü, anlaşılmazlığı olmayan bir olay gibiydi teslim olu-şu : broşürü bulmuş, üzerinde düşünmüş, ve teslim olmaya kararvermişti. Esir bana bundan başka birey söylemiyordu.

Ama broşürü alıp, ilk okuduğunda -anlattığına göre- ilk za-manlar daha doğuşken olmuş, daha sert savaşmaya başlamıştı.Broşürden öğrenmiş ve teslim olma düşüncesinden hiç de hoşlan-mamıştı. Savaşçı olacak bir insan değilmiş; savaştan önce bir yer-de kâtiplik yapan, sessiz ve sakin bir insanmış. Ama mesaj önce-leri içinde öfke ve kavga isteklerinin kabarmasına yol açmış. Fakatbir süre sonra [savaşın] durumu değişmiş, bozulmuş. Tümeni biryenilgiden sonra büyük kayıplar vermiş ve geri çekilmiş. Kendisiise, kumanda merkezi ile irtibatını kaybetmiş. Yiyeceği tükenmiş,tarlalardan, bahçelerden bulduklarını yemeye başlamış, cephanesiise tükenmek üzereymiş. Taburundan sağ kalanlar ise sarp bir ara-zide kapanıp, tecrit olmuşlar, Söylediğine göre, o durumda bilemâneviyatlan yüksekmiş ve teslim olmaktan hiç kimse söz etme-yi bile düşünmüyormuş. O sırada kendisi teslim olmak isteseymiş,

arkadaşlan vururlarmış. Fakat daha sonra [Amerikan] uçaklanonlan görmüş, ateşe tutmuş, ve üzerlerine napahn yangın bomba-sı atmış. Uçaklar gittikten sonra, etrafına baktığında kendindenbaşka hiç kimse görememiş, kendisi de bulunduğu yerden yarımmil uzakta bir yere gelmiş, ceketi yırtılmış, parçalanmış ve etraf-ta taburundan tek bir işaret olsun bulamamış. Birkaç saat sonra[Amerikan] tanklan gelmişler. Broşür işte o anda etkin oluver-miş. Broşürde teslim olma işaretinin elleri havaya kaldırmak oldu-ğunu hatırlamış ve öyle yapmış.

Diğer bir deyişle haber-bildirişimi, durum, kişilik, ve leyh-teki grup normları değişinceye kadar hiçbir etkide bulunmamış,

120

Page 155: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

hatta (ereklenen etkinin) tersi bir etkiye yol açmıştı. İçinde bu-lunulan durum bozulunca, grubun nüfuzu ortadan kalkınca, kişi-likteki saldırıcı özellik sönünce, yani hepsinin sonunda mesaj etkenolabilmiştir. Bu hikâyeyi anlatmamın nedeni, benim bu olaydanöğrendiklerimi sizin de öğreneceğiniz umudunda olmamdır :'yani,bir mesaj ile mesajın yaratacağı etki arasında, haber-bildirişimsürecinin diğer öğelerinin tamamını bilmeden, basit ve dolaysızilişkiler üzerine düşünce serdetmek çok sakıncalı olabilir. , ,

KİTLE HABERLEŞMESİNİN DOĞASI i

Şimdi genel anlamda haberleşme üzerine söylediklerimizinışığı altmda kitle haberleşmesinin durumuna bakalım.

Buradaki süreç şimdiye kadar anlattığımızın aynı olmakla be-rabr, süreç içindeki öğeler aynı öğeler değildir.

Kitle haberleşmesinde baş kaynak, bir haberleşme örgütü _vekurumlaşmış bir kişidir. Haberleşme örgütü demekten kastımızbir .gazete, bir radyo yayın istasyonu, bir Film stüdyosu, bir kitap"veya magazin basımevidir. Kummlajmış^îaşiden kaste!tı |îî^Çise"bir gazetenin ediltörji^ibi, gazetenin kendi görüşlerini.^ belirtejLşüT

tunda, bu kurumun .sağladığı olanaklarla yazı yazan ve bu kurumolmadan konuşsa.fazla bîr önem J^a^zanamayacak, _«şesi»,_dikktçekemeyecek olan kimselerdir. :

Örgüt de aynen bireysel haber-bildirişimci gibi işler. Kurum dakod açımcışı, yorumlayıcı ve kodlayıcı olarak üç iş birden.yapar.Örneğin, bir gazetede bütün telekslerden, haber ajanslarından vemuhabirlerden, kodları açımlanmak üzere, bir nehir gibi haberlergelir. Bunlar üzerinde değerlendirme yapılır, kontrol edilirler,gerekirse daha kuvvetli hâle getirilirler, bir hikâye meydana ge-tirecek şekilde yeniden yazılırlar, başlıklanırlar, sayfa yerleri ka-rarlaştırılır, basılır ve en sonunda gazeteyle yayınlanırlar. Bu sü-reç bireysel bir_Jıaber-bildirimcinin kendi içinde oluşan sürecinaynıdır, ama bu tek bir bireyle değil, bir grup marifetiyle yürütülen_bir süreçtir. Örgütün kaliteli bir iş görmesi için, hepsi bir arayagelince ahenkli bir çalışma çıkarabilecek muhabirlere, matbaacıla-ra ihtiyaç vardır. Bunlar bir arada, ahenk içinde kod açarak, yo-rum yaparak, kodlayarak ve mesajı haberleşme kanallına sokaraktam bir haberleşme birimi şeklinde çalışırlarsa işlemin bütünü veçıkan ürün kendine göre bir kalite gösterebilir. Bu çok önemlidir.

' . ' • ' . ' • • . - ' - • • . ' ' • • • " • ' • 1 2 1

Page 156: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu işin bu şekilde icra edilmekte olmasına çok alıştığımız için,çoğu defa bunun ne kadar önemli bir sorun olduğunu fark etmeyiz.

Bireysel haber-bildirişimci ile haberleşme örgütü arasındakibir başka fark da haberleşme örgütünün, bireysel haber bildin-şimciye göre çıktı-girdi oranının çok yüksek oluşudur. Bildirişimişiyle iştigal eden kişiler (papazlar veya öğretmenler gibi) normalolarak diğerlerine göre daha yüksek bir çıktı/girdi oranına sahip-tilrer. Meslekleri gereği böyle çok konuşmak zorunda olmayan, amaçok konuşmadan duramayan kişilerde de bu özellik görülebilir. Ağ-zından iğne ile söz çıkan kişilerin ise girdileri oldukça yüksek ka-hr. Fakat haber-bildirişim örgütlerinin kuruluşu öylesine plânlan-mıştır ki, bunlar binlerce -bazan milyonlarca- kodlamayı bir ândayapabilecek; aynı anda milyonlarca benzer (identical) mesajı gön-derebilecek durumdadırlar. Bu işin yerine getirilebilmesi için- çokkarmaşık ve çok etkin kanalların elde bulunması gerekmektedir..Binlerce nüsha gazetenin basımı ve dağıtımı için, binlerce dergi vekitapların basımı ve dağıtımı için, filmlerin kopya edilmesi veyüzlerce binlerce sinema salonunda gösterilebilmesi için, ses dal-galarının elektriğe dönüştürülmesi ve bunların milyonlarca alıcı ay-gıta kablo veya hava yoluyla ulaştırılması için bir yığın ön-tedbirinyerine getirilmiş olması gereklidir. .

Kitle haberleşmesinih hedefleri, bütün bu kanalların sonunda-ki bireylerdir - akşam gazetesini okuyan bireyler, yeni bir dergiyegöz atan bireyler, sinema koltuğuna oturup perdeye bakmakta olanbireyler veya radyosunun başında istasyon arayan bireyler.1 Bualımlama durumu, yüz-yüze haberleşme sürecinde hâkim olandançok farklıdır. Zira, herjşe^ejjjinçe gönderifflÇİnin_JkarşışındakLalımcıdan .galebJle£ek_,dQİays.ız besleyici-yankılar çok azdır. Yüz^ü-ze tabe£ biM^^ başını kaldırıp gülümseyeblUrveya gönderici konuşurken yüzünü buruşturarak hoşnutsuzluğunugösterebilir ve daha sonra bizzat kendisi bir cevap kodlayabilir.^^4y£-İ5*asJ^nHnâJS?JJE. Konuşan veya gazete. ejjitörüne oturup.mektup yazan ise çok azdır. Gerçekten de, kitle haberleşme örgüt-lerine gelen besîeyici-yankılar_«zımnî»_iinferentia])Jhir ifadeye_bifc_rünmüştür: alımcı bireyler yayınlanan dergi veya gazeteyi satınalmaz olurlar veya programınızı dinlememeye başlarlar veya reî-

"laminı yaptığınız malı almaktan vazgeçerler. Bu örgütlerin, lîün-dan daha dolaysız sayılabilecek yollarla, mesajlarının ne sonuç do-ğurmakta olduğunu anlamaları için pek ender hallerde şanslı olduk-

1 2 2 • • • • ' • ' • . . • . : . • -

Page 157: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lan görülmektedir. Hangi programların dinlenildiğini, ne gibi ha-berlerin okunduğunu, hangi reklâmların ilgi çektiğini anlamak içinkitle haber-bildirişim örgütlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-ce) araştırması yaptırması da bu yüzdendir. Kişilerarası haber-bil-dirişimi bir oranda kolayca plânlamayı ve kontrol etmeyi sağlayanbesleyici-yankı yerine ikame edebilecekleri pek az şeyden biridir bu

Herki bölümlerde, farklı haberleşme araçlarının dinleyicileri,veya okuyucuları, veya seyircileri hakkında bazı noktalara değini-lecektir. Burada bunlar üzerinde ayrıntılı şekilde durmamız ge-reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-telere göre, dergilere görö veya televizyon istasyonuna göre [ter-cilheri itibariyle, ç.n.] kümelenmekle. kalmazlar; aynı zamanda ga-zetedeki belli haberlere göre, derginin belli bölümlerine göre, rad-yodaki, televizyondaki belli programlara göre de kümeleşirler(cluster). örneğin, A istasyonu akşamın saat 7 si ile 8'inde hep ay-nı dinleyicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazıları saat8'de B ve C istasyonlarını açarlar ve aynı anda B ve C istasyon-larının dinleyicilerinden bazıları da A İstasyonunun düğmesiniaçarlar. D gazetesi de, örneğin spor sayfasında başka okuyucula-ra, sosyete haberleri sayfasında başka okuyuculara seslenir- ara-da bazı kaymalar olsa bile. Kitle haberleşmesinin sunduklarınınbelli bir birey tarafından seçilip seçilmemesini belirleyen şey ne-dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de seçmenin SeçimlemeKesiri* tarafından belirlendiğini söylemektir. Yani -

yarar umudu• ' gerekli çaba

Bu kesirin değerini ya pay'ını arttırarak, ya da paydayı küçül-terek büyütebilirsiniz. [Burada ise] şunu ifade etmektedir: birey,bir haber-bildirişim kendisi ile mukayesesi mümkün olan diğerhaber-bildirişimfere [communication] oranla bireye daha fazla ya-n ı ^ yadediyorsa, veya.daha az bir çaba ister gibi görünüyorsa, bü-yük bir olasılıkla bu haber-bildirişimi tercih eder. Bunun nasıl iş-lediğini kendi yaşam-denemlerinizden de™blleceFsinîz~ Altı sokakilerdeki bayi kulübesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak

<*) Aslı, «Fraction of Selcction» dır. Sosyal psikolojideki anlamı ile, bire-yin önündeki alternatiflerden en düşük bedel («cost») ile en yüksek ya-rarı («rewvard») sağlayacak şekilde bir seçimlemede bulunması sırasın-da değerlendireceği seçimleme alternatiflerinin ifade edebileceği «Seçim-leme Kesiri»dir. (Ç.N.)

123

Page 158: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Sunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Örson VVel-

(es'in H. G. Welles'in «Dünyalar Savaşı»ndan yaptığı radyo piyesini

yayınlamasını hatırlıyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-

rî birliklerin Birleşik Amerikayı istilâ ettikleri söyleniyordu. O

günleri yaşasaydınız,, belki de dağlara, tepelere kaçanlardan, istilâ-

cıları beklemek için silâhlanıp bekleyenlerden, veya başka bir yerde-

ki sevdiğine son olarak telefon edip «Elveda» demeye çalışanlardan

birisi de siz olacaksınız. Ama belki de olmazdınız. Belki de, CBS

spikerinin, piyese başlamadan önce, özel bir dikkatle, programın

sadece düzmece bir piyes hikâyesi olduğunu söylediğini dinleyen-

ler arasında olacaktınız. Ne yar ki k çok düşük bir dikkatle kitle ha-

ber-bildirişimine kısmen kulak verenler bu anonsların ne dediğini

anlamamışlardı. /. •-,••". y- , ...•'•;y) :

; \ v\> V

Fakat bu, insanların niçin paniğe kapıldıklarını, ve bir günsonra hatırlamaktan bile utanç duyacaktan şeyler yaptıklarım ta-mamiyle açıklamamaktadır. Gerçekten, bu olay kitle haberleşmesi-nin etkisi için verilebilecek en somut ve görülebilir bir örnek ol-muştur. Olay bireylerin danışa geldikleri grupları ile konuşmadanhemen ve kendiliğinden (spontaneously) oluşuvermiş; bir anda, is-tilânın başladığı bölge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerceev halkı harekete geçmiştir. Niçin böyle olmuştur? Araştırma uz-manları bu kazayı irdelemişler ve bulmacayı çözdüklerini bildir-mişlerdir. Herşeyden J ^

huzursuzluk (anxiety) içindeydiler. İkinci olarakA

haberlerine karşı olağanüstü bir itimadı vardı -hâlâ vardır-; piygs,bir haber bülteni ye yorum biçiminde._kurulmuştu. Böyle oluncada, haber-bildirişim halk tarafından yorumlanışma uyacak şekil-de, halkın içinde bulunduğu durumda (situation) gerçek bir değiş-me varmış da onu bildiriyormuş gibi görünüyordu: Marslılar isti-lâya başladı! Bu olayda, apaçık görülüyor ki, grup öğesinin fazlabir rolü olmamış, ama diğer üç öğe işlerini iyi görmüştü. Mesajkabul edilmiş, oyunun hayalî olduğu anlaşılmamıştı. Dinleyicile-rin, bu olayla harekete geçebilecek mevcut bir huzursuzları ve en-dişe halleri zaten hazır bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve herşe-yin en kötü şekilde değiştiğini söylemiş ve halkı inandırmıştı. Dahasonra da, kitledeki bireylerden herbiri kendi kişiliğine, ve içinde

130 -

Page 159: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lan görülmektedir. Hangi programların dinlenildiğini, ne gibi ha-berlerin okunduğunu, hangi reklâmların ilgi çektiğini anlamak içinkitle haber-bildirişim örgütlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-ce) araştırması yaptırması da bu yüzdendir. Kişilerarası haber-bil-dirişimi bir oranda kolayca plânlamayı ve kontrol etmeyi sağlayanbesleyici-yankı yerine ikame edebilecekleri pek az şeyden biridir bu

tlerki bölümlerde, farklı haberleşme araçlarının dinleyicileri,veya okuyucuları, veya seyircileri hakkında bazı noktalara değini-lecektir. Burada bunlar üzerinde ayrıntılı şekilde durmamız ge-reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-telere göre, dergilere göre veya televizyon istasyonuna göre [ter-cilheri itibariyle, ç.n.] kümelenmekle. kalmazlar; aynı zamanda ga-zetedeki belli haberlere göjre, derginin belli bölümlerine göre, rad-yodaki, televizyondaki bçlli programlara göre de kümeleşirler(cluster). örneğin, A İstasyonu akşamın saat 7 si ile 8'inde hep ay-nı dinleyicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazıları saat8'de B ve C istasyonlarını açarlar ve aynı anda B ve C istasyon-larının dinleyicilerinden bazıları da A İstasyonunun düğmesiniaçarlar. D gazetesi de, örneğin spor sayfasında başka okuyucula-ra, sosyete haberleri sayfasında başka okuyuculara seslenir- ara-da bazı kaymalar olsa bile. Kitle haberleşmesinin sunduklarınınbelli bir birey tarafından seçilip seçilmemesini belirleyen şey ne-dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de seçmenin SeçimlemeKesiri* tarafından belirlendiğini söylemektir. Yani -

yarar umudugerekli çaba

Bu kesirin değerini ya pay'ını arttırarak, ya da paydayı küçül-terek büyütebilirsiniz. [Burada ise] şunu ifade etmektedir: birey,bir haber-bildirişim kendisi ile mukayesesi mümkün olan diğerhaber-bildirişimlere [communication] oranla bireye daha fazla ya-rar vadediyorsa, veya daha az bir çaba ister gibi görünüyorsa, bü-yük bir olasılıkla bu haber-bildirişimi tercih eder. Bunun nasıl iş-lediğini kendi yaşam-denemîerinizden âe~Hle~celcsrmz" Altı sokakilerdeki bayi kulübesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak

<*) Aslı, «Fraction of Selcction» dır. Sosyal psikolojideki anlamı ile, bire-yin önündeki alternatiflerden en düşük bedel («cost») ile en yüksek ya-rarı («rewvard») sağlayacak şekilde bir seçimlemede bulunması sırasın-da değerlendireceği seçimleme alternatiflerinin ifade edebileceği «Seçim-leme Kesiri»dir. (Ç.N.)

123

Page 160: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

defa, elinizin altındaJıazır ne_varşa o ^zetejöjre^a der-_* giyLöklimiakia-^etinirsiniz. Kesiksiz, bir .çaba isteyen, sesi zayıf ve

parazitli .^ejen bir radyo istasyonunu dinlemek jerme rahatlıkladinleyeceğiniz, anlayabileceğiniz başka bir istasyonu açarsanız.Ama haftanın en büyük amıçını sadece o cılız istasyon veriyorsaveya ençok sevdiğiniz gazete altı sokak ilerdeki bayide ise, o zamanbüyük bir olasılıkla ilâve bir çaba göstereceksiniz demektir. EğerII. Dünya Savaşında işgale uğrayan Fransa'daki yeraltı örgütündeçalışıyor olsaydınız, çok büyük bir olasılıkla, hayatınızı bile tehli-keye atıp, dinlenmesi yasaklanan Müttefik Radyosunu dinleyecek-tiniz. Bugünkü durumda sıradan bir program için gece 2'ye kadarradyonun başına oturup radyo dinlemezsiniz, ama saatlarca radyo-nun başından ayrılmamakla Normandiya çıkarmsınm ne zamanbaşlayacağını veya başkan seçimini kimin kazanacağını öğrenebile-ceğinizi umduğunuz zaman - çoğumuzun yaptığı gibi - muhtemelensiz de ilâve bir çabada bulunursunuz.. Burada belirtilmesi son dere-ce önemli nokta, tam-tamma aynı seçimleme kesirine sahip iki alım-cının hiçbir yerde bulunmadığıdır. [Ne kadar yakın kesirlere sahipolurlarsa olsunlar] içlerinden biri Milton Berle'yi okumaktan dahabüyük bir yarar umuyor olabilir. Veya birisi, altı sokak ilerdekibayi kulübesine yürümeyi, öbürüne göre, daha az çaba isteyen biriş sayabilir. Kitle haberleşmesindeki dinleyici, okuyucu veya se-yirciyi belirleyen, bu kesrin belli bir durumda bireylerin gözünde-k i değeridir. . • • • ; . ,

Bir dersanedeki dinleyicilerin veya küçük grupların tersine,kitle haberleşmesi (aynı anda aynı sinema salonunda bulunanlarhariç) dinleyicisi, okuyucusu, seyircisi olan kimseler biribirleriylepekaz teması olan kimselerdir. Evlerinde oturup Jack Benny'yidinleyenlerin hiçbiri bitişik evdekilerin de aynı kişiyi dinleyipdinleyip dinlemediklerini bilmez. New York Times'm başyazarla-yanlardan herhangi bir okuyucu diğer insanlara karşı bir grupduygusu duyamaz. Ama her birey ya bir yada birçok grupla iliş-kilidir — ailesi, yakın arkadaşları, işyeri yada okul grupları— vebu durum kitle haberleşmesi için çok önemlidir. Bu konu üzerin-deki çalışmalarımıza devam ettikçe, şu düşünceye varıyoruz ki,kitle haberleşmesinde en büyük etki küçük gruplardaki bireylerkanalıyla gruplara duhul ederek, düşünce ve bilgileri bu yoldangruplara sokarak kazanılmaktadır. Bildiğiniz gibi, bazı gruplar-da (örneğin, gençlerin gruplarında en son «vaveylâcı» şarkıcıyı din-

1 2 4 • • .

Page 161: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lemis olmak, veya bazı iş adamlan gruplarında Waîl Street Jour-nall'ı okumuş olmak gibi) kitle haberleşmesinin belli kısımları ileilişkisi olma bir çeşit statü sembolü yerine geçmektedir. Birçokgruplarda ise günün konuşma konusu radyodan duyulan bir haberveya Tribune'deki bir başyazı, veya Ttmes'deki bir makale, veyabüyük dergilerden birinden okunan bir yazıdır. Buradan anlaşı-lıyor ki, haber, makale veya başyazı grup tarafından tekrar yorum-lanmakta ve sonuç grubun kanaati veya, hatt aeylemi olarak kod-lanmaktadır. Kısacası, belki de so^_,olasıdjj^i^i^_jıa^grlgfc.meşinin bireyler üzerindeki etkisi birL£2ŞİiJ^5Ç^ya^i_önıre__jşru-ba vuran ve sonra gruptan gerideki bireye yansıyan bir etki olmak-tadır.

Şimdi kitle haberleşmesi için bir diyagram çizecek ve bu çe-şit bir sistemin gerektirdiği mesaj türleri ve etkilerin öncedenkestirebilmesi konusunda bildiklerimiz üzerinde konuşacak du-rumdayım. Ktle haberleşme sisteminin işleyişi şöyledir:

öROflT • . . : . ' .

kodla y ı c ı

yorumlayıcı

kod a(ı<f

çok

zımnî " gert-bealeoe

haber kaynaklarından,muhabirlerden gelen" girdi H ler

1 «Kitle» okuyucu - dinleyici- seyircisi2 Herbiri alımlayan kod, yorumlayan, ,

kodlayan çok sayıda alımcı, v • ;

3 Herbiri bir gruba bağlı, herbiri ayrıgruplara üye olan bireylere gelen mesajburada tekrar yorumlanıyor ve çoğu •defa hemen burada yargıya varılıyor

125

Page 162: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Buradan hemen kolayca görülüyor ki, hakkında pek az şey bil-diğimiz ve durmadan değişen dinleyici-okuyucu-seyirci kitlelerinebu benzer devreler içinden ulaşmamızı sağlayabilecek program tü-rü üzerinde belli kısıtlamalar olacaktır. Jütle haberleşme örgütleribireyjer şeklindeki insanlarla uğraştıklarını . bilirler, ama bu in-ŞJfiİâîlMreyler olarak, tanıyacak durumda değiîdirİer. Bu örgütlerinyaptıkları okuyucu-dinleyici-seyirci araştırmaları bile kitleyi birey-leştirmeyip, ancak sımfİandırabilmektedir. Bu araştırmalar7 sö-zün kısası ,şu zamanda şu kadar insan dmTTyörrveyâ~B'eîlî bîr mâ :~kaJe. türünü şu kadar kadının ye şu kadar erkeğin okuması muhte-meldir veya belli bir derginin okuyucuları ekonomik yönden şu du-rumda olan en az oıîiki yıl okulda ok~umüş kımselefHu" "diyebilir.Bireysel haber-bildırişimciniri bireylerle üğfâşipr^"m —kilde ve hangi yolla alındığını gözetleyebilmesine ve gerektiğindedeğiştirebilmesine karşılık, haberleşme örgütleri sadece ortalama-larla ve sınıflamalarla çalışmak zorundadırlar. Okuyucularına kar-şı yayınını ayarlarken, ortalama okuyucunun okuyup-anlama düze-yinden bir parça düşük bir düzey tutturarak, ortalama okuyucula-rından pek fazla kaybetmemeye çalışır. Muhtevasını tesbit eder-ken de .alımcı taraftaki bireylerin en geniş sınıfının neler istedi-ğine, nelere karşı ihtiyaç duyduğuna bakmak zorundadır. JBireysed

nunda. ve iıer.türlü.yeniliği deneme,serbeşjiştobildirişimci denemelere karşı fazla .istekli olamaz. Başarılı olduğu-nu gördüğü bir yol veya usûl buldu mu o «minval» üzere yolunadevam etmek ister. Veya ayrıntılarda değişiklik ve yenilik yapar,ama esasta değişiklikler yapmak istemez. Kitle haberleşme örgüt-.,lerinde nbirisi belli bir tür mesaj ile büyük bir basan kazanmış-sa, diğerleri de o'nu izleme eğilimindedirler - ve bu, orijinalliğin ol-mayışından değil, bunun, kitle haberleşmesinin dinleyici-şeyirci-pkuyucusundan elde edebilecek pek ender beşleyiçi-yankılardan bi-risi olmasındandır. Radyo iştasyonlannmyayımlarında buncabenzerlik görülmesi [biribirJerinin- aynı -olması], karikatürlerle ya-pılan seri romanlardan birisi tutununca ayna o'na benzeyen bir sü-rü romanın çıkıyermesü başarılı bir aktüalite dergisinin, özetle-meler ve aktarmalar dergisinin («digest») hemen" dîğerlerince izle-nivermesi hep bu yüzdendir.

Bu kitle haberleşmesi mesajlarının etkisi hakkında neler söy-leyebiliriz? Herşeyden önce, kitle haberleşmesinin etkisinin dağıl-gan bir etki olduğu ileri sürülebilir. Zira birçok bakımlardan kitle

1 2 6 " ' ' • , ; • • , . • • " • • • ' . . . . . .

Page 163: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

haberleşmesi toplum bildirişimi şeklinde işlemektedir. Toplumu-muz, diğer haberleşme birimleri gibi, hem kod açımlayıcısı, hemyorumlayıcı, hem de kodlayıcı olarak görev görmektedir. Toplu-mumuz biçim için, içinde yaşadığımız ortamı kod açımlamaya tâbitutar; tehlike, umut, imkân, vaad ve oyalayıcı-eğlendirici olanak-ları haber vermek üzere ufuklarımızı gözetler. Aynı şekilde, kod-açımlamaya tâbi tuttuğu şeyler; alınan kararlan, izlenen politika-yı etkinliğe kavuşturmak için bir görüş ve «nza» birliği yaratmayaçalışır; topluluk hayatının olağan karşılıklı - eyleşimlerinin (in-teraction) devamına, toplum üyelerinin esenlik içinde yaşamaları-na yardımcı olmaya çaba gösterir.

Haberbildirişimiolaraktoplum

kod açıcı

yorumlayıcı

kodlayıcı

Ortam üzerinde bilgitoplar, edinir ~~

Toplumda ortak görüş

ar

Toplumun kültürünü

tujuETve siyasasinr~

gelecek nesilere,

veya yeni üyelere

alctanr, öğretir

Toplumumuz, keza, dünyadaki diğer toplumlarla ilişkilerimi-zin devam etmesi için, toplumumuzun yeni üyelerine kültürümüzünaktarılması için de mesajlar kodlar. Gözlerimizi ve kulaklarımızıneredeyse sonsuz denecek kadar büyük mesafelere eriştirme, vesesimizi ve yazılı kelimeciklerimizi dinleyici veya okuyucu bu-labildiğimiz yerlere ulaştırma iktidarına sahip olan kitle haber--os jiq >[n^nq apuiöi 3uis3[J3qBq {esuin[doı 'uepuro[Eq nq

A 9A mzruiU3[J3pn -J3[jip3;>[aui9];j9zoâ ui5r uiiziq

larımızın düşündüklerini bize duyurarak, kamu sorunlarının tartı-ufukta görünen şeyi yorumlamamızda ve o'na karşı ne yapılması ge-şılmasmı sağlayarak bu araçlar dergi ve filmler de dahil, bizimrekiyorsa bu konuda bir karara varmamızda bize yardımcı olurlar.Ders kitaplan ve eğitim filmleri, kültürümüzü kodlama işinde di-mumuza yeni gelmiş bulunan genç insanlann ep seri ve kolay şekil-ğer bütün araçlara olanak hazırlayan araçlardır. Böylece, toplu-

127

Page 164: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

de toplumumuzun tarihini, standardlarım, rollerini, ve bu toplum-daki yetkileri (skills); yani, toplum içinde iyi bir üye olabilmekiçin öğrenmeleri gereken şeyleri öğrenme olanağı bulurlar. Amabu demek değildir ki, bütün bu [toplumsal bildirişimin] gördüğügörevlere diğer araçların (media) hiçbir katkısı olmamaktadır. Ör-neğin, 1984 gibi bir kitap, en taze bir haber metni gibi ufuklar-dan verilmiş bir haber-bildirimdir. Diğer yandan, kültürümüz bü-yük bir oranda şimdilerde televizyon, radyo, gazete ve diğer dergi-lerle [yeni kuşaklara} aktarılmaktadır. Ne var ki, hızı yüksek olanaraçlar, daha çok, ufuklara dikilen gözcüler şeklinde teçhiz edil-mekte; daha düşük hızda olup, daha uzun zaman bozulmadan kala-bilen araçlar ise öğretim, isterinde yardımcı olarak teçhiz edilmek-te, ve bu şekilde kullanılmaktadırlar. Önemli olan nokta, bütünkitle haberleşme araçlarının bir anlama ağının yaratılmasında bü-yük ve çok değerli kullanım alanlarının olduğu ve modern kitletoplumunun bunlar sayesinde oluşmuş bulunduğudur.

Temel etkileri hakkında; günlü hayatımızın her yanını kap-sayan göreneklerle, insanlar ve konuşulan sorunlarla, konuştuğu-muz dille ilgili olarak yaptığı ana etkiler için söyleyeceğimiz bu. Bu,çok yavaş, hissedilmez bir etkidir. Bir dikitin oluşumu gibidir. Amaortada bir sorun duruyor : kitle haberleşmesi ile aktarılan bellibir mesajın etkisi nasıl olacaktır? Kitle dinleyicisi, kitle okuyu-cusu, Veya kitle seyircisi üzerinde belli bir mesajın ne etkide bu-lunacağını ön-kestirimle nasıl bileceğiz? .

Kitle dinleyicisi, okuyucusu veya seyircisi üzerindeki etkileriön-kestirimle bilemeyiz. Sadece bireyler üzerindeki etkileri ön-kestirimle bilebiliriz. Haberleşme örgütleri grup kodlamasını geliştir-mişlerdir. Ama kod-açmdama hâlâ bireysel bir işdir. Bu yüzdende, kitle haber-bildiriminin etkisini, sadece, diğer haberleşmelerinetkilerini ön-kestirimlerle bilebildiğimiz gibi bilebiliriz - yani, me-sajın karşılıklı-eylemleşmesi, haberleşmenin yapıldığı durum (sıtuation), kişilik, ve grup yollarını kullanarak ve bu açılardan.

Açıkça görünen ilk şey, onun içindir ki, durum, kişilik, ve grup-la ilgili özelliklerin her grupta çok sayıda ve çok değişik terkipleriçinde bulunması ve etkilerin de çok değişik ve sayısız denecek ka-dar çok olmasıdır. Açıkça görünen ikinci nokta ise kitle haberleş-mesinin kitle şeklindeki okuyucuları, dinleyicileri, seyircileri için-deki bireyler hakkında fazla bilgimiz olmadığı için etkinin ön-kesti-rimle bilinmesinin çok güçleşmesidîr.

128

Page 165: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bununla beraber, söyleyebileceğimiz bazı şeyler de vardır.Dikkatin uyanımı sorunu devamlı olarak kitle haberleşmesinin temelbir sorunu olmaktadır; Ortalama Amerikalı (her kimse) günlük ha-yatının muhtemelen dört veya beş saatini kitle haberleşmesi ile ge-çirmektedir. Büyük kentlerde yaşayan biriyse aldığı gazetenin okun-ması zaten bu sürenin yansım doldurmaktadır. (Gazetenin tama-mım okumuyor.) Radyo ve televizyon istasyonlarının ortalamaAmerikalıya hergün sundukları yayınlar ise, hepsini izlemek isteseiki haftasını alacak miktardadır. Bu yüzden ancak bazılarını seçipizlemektedir. Kitaplar, dergiler, ve filmler ise hiç bitiremeyeceğikadar çoktur. Bunlar içinden de bir seçme yapmak zorundadır.Boş zamanını geçirmek için kullanabileceği diğer yollar da var-dır, ve bunlar haberleşme ile rekabet halindedirler. Ortalama Ame-rikalı bütün bunları bazan kendine göre bir terkip hâline sokarkitap okurken müzik dinler, haberleri dinlerken kâğıt oynar ve-ya yemek....yer, televizyon seyrederken bebeklerle oynar. Bütünbunlardan .sonra, şunu önceden söyleyebiliriz: kitle haberleşmesiiçindeki bireyin bu haberleşmedeki konulardan herhangi belli bi-rini» belli bir.zamanda seçimlemesi çok zayıf bir olasılıktır ve seç-miş olsa bile, dikkati çok düşük bir düzeyi aşmayacaktır. Radyoyayınlarının çoğu defa «yanlış-işitilmesi» Çü~yTiz3e~n3rfr"Gerie Biü-yoruz ki, ortalama gazete okuyucusunun dikkati de haber metni-nin veya yazının başlangıçtaki bir-iki cümlesinden sonra çokbüyük bir hızla düşüvermektedir. Bu yüzden, okuyucu kitlesi için-deki bireyin uzunca bir haber metninin ortasında ve sonunda ve-rilen şeyleri görmemesi çok daha olasıdır. . .

Pek doğaldır ki, kitle haberleşmesi ile çok yüksek bir dikkatinuyandınldığı hâller de vardır ve bunlar pek çoktur. Keza, radyopiyeslerindeki karakterlerle kendilerini özdeşleştiren (identif-ying) dinleyiciler veya sinema filmlerindeki kahramanların tavır-larını (manner) ve konuşmalarım benimseyen seyirciler de pekçoktur. Nitekim, kitle haberleşme araçlarının Hollywood, Broad-way ve Washington'ü komşumuz olan kentten bile daha yaklaş-tırdığını söyleyenler vardır ve bu büyük ölçüde bir gerçeğe dayan-maktadır. Ve gene bazı durumlarda kitle haberleşmesi ile, gözlemgörülebilir-elle tutulabilir bazı açık neticelere yol açıldığı da görül-müştür.

129

Page 166: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Örson Wel-fes'in H. G. Welles'in «Dünyalar Savaşandan yaptığı radyo piyesiniyayınlamasını.hatırlıyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-rî birliklerin Birleşik Amerikayı istilâ ettikleri söyleniyordu, ûgünleri yaşasaydınız, belki de dağlara, tepelere kaçanlardan, istilâ-cıları beklemek için silâhlanıp bekleyenlerden, veya başka bir yerde-ki sevdiğine son olarak telefon edip «Elveda» demeye çalışanlardanbirisi de siz olacaksınız. Ama belki de olmazdınız. Belki de, CBSspikerinini piyese başlamadan önce, özel bir dikkatle, programınsadece düzmece bir piyes hikâyesi olduğunu söylediğini dinleyen-ler arasında olacaktınız. Ne yar ki^çok düşük bir dikkatle kitle ha-fyer-bildirişimine kısmen kulak verenler bu anonsların ne dediğimanlamamışlardı. . .

Fakat bu, insanların niçin paniğe kapıldıklarını, ve bir günsonra hatırlamaktan bile utanç duyacakları şeyler yaptıklarını ta-mamiyle açıklamamaktadır. Gerçekten, bu olay kitle haberleşmesi-nin etkisi için verilebilecek en somut ve görülebilir bir örnek ol-muştur. Olay bireylerin danışa geldikleri grupları ile konuşmadanhemen ve kendiliğinden (spontaneously) oluşuvermiş; bir anda, is-tilânın başladığı bölge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerceev halkı harekete geçmiştir. Niçin böyle olmuştur? Araştırma uz-manları bu kazayı irdelemişler ve bulmacayı çözdüklerini bildir-mişlerdir. _Herşeyden_öjıre^^

hjaztırsuzluk (anxiety) içindeydiler. İkinci olarak, ._halkın_xadyphaberlerine karşı olağanüstü bir itimadı vardı Jbâlâyajdır.:i4)iyes,bir habej_bülteniL ve yorum.biçiminde, kurulmuştu. Böyle oluncada, haber-bildirişim halk tarafuıdan yorumlanışma uyacak şekil-de, halkın içinde bulunduğu durumda (situation) gerçek bir değiş-me varmış da onu bildiriyormuş gibi görünüyordu: Marslılar isti-lâya başladı! Bu olayda, apaçık görülüyor ki, grup öğesinin fazlabir rolü olmamış, ama diğer üç öğe işlerini iyi görmüştü. Mesajkabul edilmiş, oyunun hayalî olduğu anlaşılmamıştı. Dinleyicile-rin, bu olayla harekete geçebilecek mevcut bir huzursuzlan ve en-dişe halleri zaten hazır bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve herşe-yin en kötü şekilde değiştiğini söylemiş ve halkı inandırmıştı. Dahasonra da, kitledeki bireylerden herbiri kendi kişiliğine, ve içinde

m , " • • • . ' . • • - ' • ' . . • • • • , . • ; • . " " . • / • " ' • • . . • : • . • ; . • . . • • / V : : ' ;

Page 167: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bulunduğu kendi Özel durumuna göre belli bir yönde eyleme geç-mişti.

Daha önce de söylediğimiz gibi, olay şükür ki kitle davranışıiçin verilebilecek [ve gözle görülebilecek büyüklükte] ender olay-lardan biri olarak kalmıştır. Bir başka örnek ise, 1890 yılında ga-zetelerin Alaska'da altın bulunduğunu yazmalanyla meydana gelenAltuna Hücum'dur. Bazılarına kalırsa Komünistlerin elde ettikleribasanlar bile kitle haberleşmesinin kuvvetini gösteren olaylardanibarettir. Bu, incelenmeye ve üzerinde durmaya değer bir konu;zira, sadece kitle haberleşme araçlarının kullanım tarzları bakımın-dan bizimle diktatörler arasındaki farklılıkları göstermekle kalma-makta, fakat haberleşmenin etkileri konusundaki bazı ilkeleri deı ş ı ğ a ç ı k a r m a k t a d ı r . : • : ••.-;." . .-..,*"'. » '•'• •"•:.,••

Gerçekten bir ülkede iktidarı aldıktan sonra komünistlerin ilkeylemlerinden biri haberleşme sistemine el koymaktır. (Keza, Hit-ler'in ilk işi de bu olmuştur.) Keza polis kuvvetini ele geçirmekte,üretim kuvvetlerini kontrol altına almakta, ve parti grupları veparti toplantılan şeklinde çok girift bir sistem kurmaktadırlar.Ben, şahsen, komünistlerin sadece haberleşme ile halkı ikna ettikle-rine ve üye topladıklanna dair herhangi bir örnek bilmiyorum. Herzaman yaptıklan, bir yeni grup yapısı kurmak, yeni fikir değişik-liği geçiren bireylere bu yeni gruplarda pekiştirme olanağı vermek,ve toplantılar düzenleyerek zaten fikirlerinden «ihtida» (convert)edecek durumda bulunanlar içinden bazılannı çekip, çıkarmak ol-muştur. Kitle haberleşmesini ise bu grupları destekleyecek bir araçolarak kullanmışlardır. Kore'de ve Çin'de, kitle haberleşme araç-lan, gerçekte, bu gruplar için ders kitabı yerine konumlanmıştır.Komünistler bununla da kalmamaktadırlar. îmkân bulur-bulmaz,halka erişebilecek olan kitle haberleşmesi üzerinde de bir tekel kur-maktadırlar. 1950 yılında Kore'de Seoul şehrini ele geçirdiklerinde,Asya'nin bu bölümünde en kuvvetli radyo verici istasyonu olanSeoul Radyosunu zaptetmiş bulunduktan halde, buldukları bütünradyo alıcılannı da kalktan müsaadere etmişlerdir. Halkın yabancıradyolan dinlemelerini önlemek uğruna neredeyse Seoul Radyo ts-tasyonunu bile kullanmaktan vazgeçeceklerdi.

Şimdilik, haberleşme üzerinde bir devlet tekeli kurulması, kay-naklartn kontrol altına alınması ve bir polis devleti kurulmasının

' • • • .. •• . • • - < • . V V : • ; ' ; • • • • • . • • v . : . : ' • '••••'•.• - . . . . - • 1 3 1

Page 168: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bizim sistemimiz için çok uzak bir ihtimali olduğu apaçıktır. Ve kit-le haberleşme araçlarımızın serbestçe eleştiri yapmalarına imkântanındığına göre; ve tek bir görüşle kalmayıp, çok sayıda siyasalgörüşü temsil edebildiklerine göre, bu durum değişmediği sürecesiyasal yönden kendilerinden korkmamıza fazla bir sebep bulunma-maktadır. Ama gene de, komünistlerin kitle haberleşmesini kulla-nışlarına dikkatle bakmak ve incelemek zorundayız. Şimdi ge-ne geri dönelim, ve haberleşmenin etkisinin oluşumunda araç olmagörevi yüklenmiş dört öğeye-mesaj, durum, kişilik ve grup-baka-lım. Komünistler tüm mesajları kontrol altında tutmaktadırlar.Polis kuvvetiyle, kaynaklarm kdntro edilmesi, ve bunu sonucuolarak yiyecek ve ücretin kontrolü ile, [haberleşmenin içinde yeralacak olduğu] durumu (situation) nasıl uygun görüyorlarsa, o şe-kilde bir yapı içinde,kurabilmektedirler. Grup organizasyonları iseson derece dikkatle kurulmakta ve her bireye belli bir yer sun-makta - gerçekte bunu zorunlu kılmaktadırlar. Böylece ortadakidört öğeden üçünü kontrol edebilmekte, ve bu üçünü de dördüncüöğeyi — yani, alımcıların kişiliklerini — etkilemek için harekete ge-çirebilme imkânına sahip bulunmaktadırlar. "

Bugüne dek, belli etkilere yol açmak niyetiyle haberleşmedenyoğun bir şekilde yararlanma konusunda 35 yıllık bir tecrübe ka-zanmış bulunan komünistler [bile], etkiyi şekillendiren bu dörtöğeden üçünü kontrol edecek durumda olmadıkları zaman, yaptık-ları bir haber-bildirişimin etkileri hakkında ön-kestirimde bulun-makta isteksiz görünmektedirler.

Son bir örnek alalım. Günümüzde kitle haberleşmesinin muh-tevasında çok büyük hacimde şiddet ve kırıcılık konusu işlenmek-tedir. Şiddet hareketleri çocuklar için çok ilgi çekicidir. Ama ço-cukların büyük çoğunluğu böyle hareket etmemektedir Suç sayı-labilecek şiddet hareketlerinde bulunan çocuklar, gerçekten, içle-rinden pek aç çıkmaktadır. Vurucu-kıncı şiddet hareketlerindensöz eden şeylere bakmakta, amâ sonra gidip ayaktopu oynamayıtercih etmektedirler. Veya bu şeylere büyük bir tutkulukla meraksarmakta, [bunları okuyarak] kendilerine eziyet etmiş bulunankişiere bu çeşit hareketlerde bulunduklarını tasarlayıp, hayâllerin-de içlerini boşaltmakta, ama kötü bir sonuca yo açacak işlere gi-

rnoinektedirler. Yahut, «hırsız-polis» veya «haydutçuluk» oyunu

Page 169: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

oynarken bunlardan gördükleri [davranış] kalıplarını zararsız vesaldırgan - olmayan biçimlerde kabullenmektedirler, (adopt). Kitlehabereşme araçarmdan suç ve şiddet teknikeri öğrenip, kendileriveya arklülaşTarı ile birlikte suç işlemiş olan çocuklar çok az çık-maktadır. Öyleyse, kite haberleşme .araçlarındaki, bu zararlı mesaj-lardan bazı çocukların etkilenip,.,bazılarının etkilenmemesine yol

açan, belirleyen şey ne oabilir? .

soruya, yapmış olduğumuz bir araştırma ile cevap vere-.cek durumdayız. Cevap, en basitinden, diğer üç öğenin -kişilik,durum, ve grup etkisinin- bu mesajların kullanımını etkileyeceği-dir. Çocuk beden eğitimiyle, sporla, izcilikle, dinle, veya diğer oya' ~layıcı işlerle: meşgul ise, büyük bir ihtimalle, şiddet taraftan ve«antisocial» eylemlere karşı heves duymamaktadır. Ama diğer yan-dan, sıkintı ve umut kırgınlığının bozgunu içinde bunalan bir ço-cuksa tehlikeli heyecana karşı ihtiyaç duymaktadır. Çocuk sağlıklıbir kişiliğe sahipse, aile grubundan iyi ve olumlu (desirable) birdeğerler takımı (set of values) öğrenmiş bulunuyorsa şiddetekarşı bir güdümlemeye kapılma olasılığı azalmaktadır. Aksine, eğerdeğer standartları belirsizse, bir yere ait olma ve sevilme duygu-larını belli bir oranda yitirmişse (farzedelim ki, ailesi bozulmuş, an-nesi ie babası ayrılmış olsunlar), şiddetin çağrısına karşı daha bü-yük bir ilgiyle kulak kabartmaktadır. Eğer çocuğun üyesi olduğusevdiği ve hayranlık duyduğu grubun sağlam ye olumlu bir değer-ler takımı teşekkül etmiş bulunuyorsa, grubu onaylayıp, pekiştir-meyeceği için, izlenilmedik birtepi yönünde denemeye girmektençekinecektir. Ama, çocok eğer bir «çete»ye (gang) üye ise, çocu-ğun şiddet hareketlerinde bulunmasını beklememiz için her türlü

,sebep_meyçuttui\_Çqcuk bu şekilde hareket etmekle grup içTndehayranlık kazanacak, statüsü yükselecektir. Bu yüzden de, ne şe-kilde bir eylemde bulunacağı, herhangi bir belli ânda bu etkileringerçekten çok naziF olan dengesine; bağlı olacaktır. Hiç kuşku yoktur ki, sadece mesaja bakıp da nasıl bir etkiye yol açacağını hiç-kimse kestiremez - olsa olsa istatistikî bir temelden bazı şeyler söy-lenebilir. Böyle bir durumda, bu tip bir çocuğun yapacağı tepi,respons) konusunda işin büyük kısmı mesajın kendisinden çok, ai-lenin yakın toplumuna (community) ve okula düşmekte - çünkü, di-ğer üç öğeyi en geniş ölçüde bunlar etkisi altında tutmaktadırlar.

. • ' • . • - . • • • • . • . ' . : • . \ : •'..• • • : • • '••••••• • - • • . , 133

Page 170: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Kitle haber-bildirişiminin her yanımızı «istilâ» eden etkileri,kitle haber bildirişiminden öğrendiğimiz, kazandığımız yığın-yığın(swell) bilgiler bir toplum bildirişimi şeklinde işlemektedir —bu, ihiç şüphemiz omaması gereken bir gerçektir ve sonuçlarınıkendi hayatımızın yaşantısında, kendi inançlarımızda da rahatlık-la görebileceğimiz bir şeydir. Belirli ve sınırlı bir etkinin ön-kesti-rimine çalışırken de, çok büyük bir dikkatle çalışmak zorunda ol-duğumuzu; ve durum, kişilik, ve mesajın etkide bulunacağı yerolan grupla ilişki hakkında epeyce bilgi sahibi olmaksızın, sadecemesajın kendisinden birşey çıkaramayacağımızı unutmamalıyız.

134

Page 171: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bernard BERELSON

"GAZETESİZ KALMAK'NE DEMEKTÎR

Page 172: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 173: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M . ' • • ' • - . •

Berelson, modern kitle toplumunda «gazetesiz kalma» sorununu elealıyor. 30 Haziran, 1965 tarihinde New York'da başlayan bir gazete grevi,reklamcıların, radyocuların, gazete yaymcılarmm olduğu kadar sosyal bilim-cilerin de ilgisini çekmiştir. Berelson'un bu ilginç incelemesi, bu «doğal la-boratuvar» şartlarından yaçılmıştır.

Yazar, «gazetenin kullanım nedenleri» sorunu ile konuya giriyor. Kamuişleri hakkında bilgi vermek, günlük yaşantının rutinini kolaylaştıran bilgileri veren bir haber ve bilgi aracı olmak, dinlendirici bir araç yerinegeçmek, kişilere daha geniş bir ortamda değişik insan, kurum ve düşünce-lerle temas imkânı sağlayan bir araç olarak iş görmek gibi ciddi nedenler-den başlayan yazar, «sırf birşeyler okumuş olmak için duyulan okuma ih-tiyacının giderilmesine yarayan bir araç olarak iş görme» nedenine kadarçeşitli açılardan «gazete okuma alışkanlığım» ve «ihtiyacını» inceliyor; irde-liyor. > \

Berelson'un ilginç düşüncelerinden birisi de, «rasypnel-olmayan» ve be-lirlikten ve güvenden yoksun bir «dünyada» yaşayan modern kitle toplumun-daki insanların, giderek, gazete okumayı «ritualistic» bir eylem hâline ge-tirmeleri; hem de, bu işi hiç farkına bile varmadan yapmalanyla ilgilidir.

Bu bakımdan, «çağımızın tncili» denilen gazete, bu sıfatı salt kendi er-demlerinden ve yararlıklarından ötürü değil, modern kitle toplumunun bi-reyleri birbirinden uzak, ama karmaşık bir karşılıkh-eylemleşmeler ağıiçinde birbirlerine muhtaç hâle getirmiş olmasından ötürü kazanmış gibigörünmektedir.

Gazete hakkında söylenilen bu düşünceleri, diğer kitle haberleşmesiaraçlarına, özellikle «elektronik gazeteler» denilen araçlara uygulamak da•genel çizgileri ile- mümkündür. Değişik araçların etkileri konusunda iseKlapper'in incelemesinden yararlanılabilir.

137

Page 174: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

biliyorum. Sanki, gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadecebaşlıklarını okuyormuşum gibi. Haberin bildirdiği olayın ayrıntı-larını ve açıklamasını okuyabilmeyi isterdim. Hikâyenin ardındaki-leri ve gelişmeleri bilmek isterdim — böylesi çok daha anlamlı vekavrayışlı... Olan-bitenlerin niçin olduklarını kendi başıma analizetmeyi, sonra da, herbiri aynı olayın farklı bir resmini çizen [ve]başka gazetelerde yazan yazarların görüşlerine bakmayı severim.Böylece kendi görüşümü ifade edip, bir hükme varırken daha genişve daha ayrıntılı bir bakış kazanmış oluyorum.

Günlük Yaşanü İçin Bir Araç Olarak : v

•" Bazıları için gazete aramanın sebebi, gazetelerin günlük ya-şantıya dolaysız bir yoldan yardımcı olmalarıydı. Yanıtlayıcılara,«kendi gazetenizi okuyamadığınız sürenin başından beri, gazeteni-zin olmayışı yüzünden yapamadığınız birşey oldu mu?» diye sorul-muştu. Yamtlayıcıların tam yansı şu veya bu bakımdan bazı güç-lüklerle karşılaşmış olduklarını söylemişlerdir. Çokları, gazeteler-deki radyo programlarım okuyamadıkları için radyo yayınların-daki programlan izlemekte güçlük çektiklerini söylemişlerdir. Ba-zılan ise, sinemaya gitmek istedikleri zaman telefon ederek, veyayaya dolaşarak neler oynadığını anlamak için zahmet çektiklerinive bundan hoşlanmadıklarım belirtmişlerdir. Bazı iş adamları isebayilerin gelişlerini bildiren ticarî ilânlar gibi şeyleri aradıkla-rını, diğerleri ise malî haberleri ve borsa haberlerini aradıklarınıifade etmişlerdir. Ev işleri ve alış-verişle ilgili birkaç kadın reklâmve mağaza ilânlarının olmayışından zahmet çektiklerini söylemiş-

' lerdir. Cepheden dönen askerlerin akrabası ve yakını olan bazı ya-mtlayıcılar cepheye sevk haberlerini kaçıracaklarından korktukla-rını söylemişlerdir. Cenaze ilânlannı okuyan birkaç hanım ise, builânları ve cenaze töreni haberlerini izleyemedikleri için tanıdıkla-rının ve eş-dostlannın öldüklerini duyamayıp .törenlere kaülamı-yacaklarından korktuklarını söylemiştir. Kısacası, gündelik haya-tın bir rehberi veya bir aracı olarak gazete kullanımında herkeskendine göre bir yol tutmuştu ve herkes değişik sebeplerden '••'makla beraber gazetenin bu tip hizmetini arıyordu. ,

Dinlendiriciliğl İçin /

Okuyucuyu yakm-dünyasmdan alıp, uzaklaştırmak okuyucusunu günlük bireysel dertler yerine soluk alacak bir boş zamana ka

Page 175: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

SUNUM

Berelson, modern kitle toplumunda «gazetesiz kalma» sorununu elealıyor. 30 Haziran, 1965 tarihinde New York'da başlayan bir gazete grevi,reklamcıların, radyocuların, gazete yayıncılarının olduğu kadar sosyal bilim-cilerin de ilgisini çekmiştir. Berelson'un bu ilginç incelemesi, bu «doğal la-boratuvar» şartlarından yapılmıştır. " : ' . .

Yazar, «gazetenin kullanım nedenleri» sorunu ile konuya giriyor. Kamuişleri hakkında bilgi vermek, günlük yaşantının rutinini kolaylaştıran bilgileri veren bir haber ve bilgi aracı olmak, dinlendirici bir araç yerinegeçmek, kişilere daha geniş bir ortamda değişik insan, kurum ve düşünce-lerle temas imkânı sağlayan bir araç olarak iş görmek gibi ciddi nedenler-den başlayan yazar, «sırf birşeyler okumuş olmak için duyulan okuma ih-tiyacının giderilmesine yarayan bir araç olarak iş görme» nedenine kadarçeşitli açılardan «gazete okuma alışkanlığını» ve «ihtiyacını» inceliyor; irde-liyor.

Berelson'un ilginç düşüncelerinden birisi de, «rasyonel-olmayan» ve be-lirlikten ve güvenden yoksun bir «dünyada» yaşayan modern kitle toplumun-daki insanların, giderek, gazete okumayı «ritualistic» bir eylem hâline ge-tirmeleri; hem de, bu işi hiç farkına bile varmadan yapmalarıyla ilgilidir.

Bu bakımdan, «çağımızın tncili» denilen gazete, bu sıfatı salt kendi er-demlerinden ve yararlıklarından ötürü değil, modern kitle toplumunun bi-reyleri birbirinden uzak, ama karmaşık bir karşılıklı-eylemleşmeler ağıiçinde birbirlerine muhtaç hâle getirmiş olmasından ötürü kazanmış gibig ö r ü n m e k t e d i r . -, ;.,..•- • . . • > . .:-/ -: ••.•.;•••.,.;.. •': . , , : . / / V ; ; , - : : -: :.."•.';" o ' •••'••" ••'.''.'•• '

Gazete hakkmda söylenilen bu düşünceleri, diğer kitle haberleşmesiaraçlarına, özellikle «elektronik gazeteler» denilen araçlara uygulamak da•genel çizgileri ile- mümkündür. Değişik araçların etkileri konusunda iseKlapper'in incelemesinden yararlanılabilir.

137

Page 176: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 177: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bernard BERELSON

«GAZETESİZ KALMAK» NE DEMEKTİR *

G 1 R İ Ş

30 Haziran, 1945 Cumartesi günü öğleden sonra geç saatlardaNew York kentinin önde gelen sekiz gazetesinin bayileri greve baş-ladılar. Grevleri iki haftayı aşkın bir süre devam etti ve bu süreiçinde New York'lulann çoğu alışkın, oldukları gazeteleri okumaktan mahrum kaldı. «PM» isimli akşam gazetesi ile basın âlemininbirkaç küçük ve kendi konularında uzmanlaşmış gazetelerinden baş-ka alabilecekleri bir gazete kalmamıştı. Bir de, bu sekiz gazete-nin bazılarının merkezine giderlerse, istedikleri gazeteden satın ala-biliyorlardı. Fakat okuyucuların büyük çoğunluğu alışkın olduklan gazeteeri onyedi gün süreye alamadılar. .. •:. :

Bu olağandışı şartlar konu ile ilgilenen birçok kimselere iyibir fırsat hazırlamış oldu. Reklâmcılar, gazete yayımcıları, radyoyöneticileri, sosyal bilimciler halk oyunun gazetelere karşı tu-tumunu araştırdı, ve en azından üç tane araştırma —gene bu süreiçinde— yapıldı. Bunlar biribiderinden ayrı yapılmış, genel kanaatyoklaması şeklindeydi. Bu üç araştırmadan, bütünüye değil, ba-n bulguları itibariyle halk oyuna açıklanan ikisi Elmo Ajansı ileFact Finders Associates. Inc. tarafından yapılmıştı. Bu makale ise,üçüncü araştırmanın; Columbia Üniversitesi Uygulamalı SosyalAraştırma Bürosunun yaptığı irdelemeci araştırmanın bir raporu-dur. •''•.-•:.••.•-•.•/ •. • •

Bernard Berelson, «What Missing the Nevvspaper's Mearır.,» Bknz:VVilbur Schramm, The Process and..., s. 3647.

139

Page 178: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Yayınlanan bulgularına göre, Roper ve Fact Finder örgütleri-nin araştırmalarında bütün çaba halkın haber alabilmek için neyaptığını, gazetelerin en çok hangi bölümlerini aradıklarını, ve grevboyunca gazetelere karşı ne yoğunlukla bir özlem duyduklarını tes-pite yöneltilmişti. Beli bir soru söz konusu edidiğinde sorduklarısorulardan hiçbiri diğerininkine benzemiyordu. Fakat üç bakımdanbunların ikisi de, değişik yollardan olmakla beraber, .aynı genel tu-tumları ve davranışları hedef amışü. Her iki kuruluş da halkıngazeteler yerine ikame ettikleri şeylerin doğasını tespite yönelmiş-ler; araştırmacılara cevap veren halk ise, çoğunlukla, radyodakihaber yayınlarını dinlediklerini söylemişlerdi. İkisi de, tamamenfarklı yollardan olmakla beraber, gazetelerin özel olarak hangi bö-lümlerinin en çok özlenildiğini anlamak istemişler; her iki araştır-mada da yanıtlayıcılar (respondents) haberlerle (millî, yerel, vesavaşla ilgili haberler), reklâmlar üzerinde vurguda bulunmuşlardı.Nihayet, her iki örgütün araştırmaları da gerçekte gazetelerin neyoğunlukla özlendiklerini ortaya çıkarmak istemişler ve her ikiaraştırmada da yanıtlayıcılaar gazetelere karşı şiddetli bir özlem duy-duklarım söylemişlerdi. ...... :,

Bu iki halk oyu araştırma kurumunun uyguladıkları sorularınçok farklı olması yüzünden, bulunan sonuçların birbirleriylekarşılaştırılmaları, sözün gerçek anamı ile mümkün değildi. Üs-telik, her iki ankette de «sathî gerçekler» bulunmuş olduğu için,bu iki örgüt buldukları «data»lan yorumlayacak durumda değildi.Buldukları bulgular sadece eldeki sorular açısından anlamlı görünü-yordu. «Gazetesiz kalmak» demek veya gazetenin belli bir yerininözlenmesi demek ne demekti? Böyle bir cevap verilmişse, bu ce-vap çok çeşitli psikolojik tepkileri kapsayabilir miydi?» «Gazetesizkalmak» ne demekti? İnsanlar niçin gazete arayacak; gazete özle-yeceklerdi? Söyledikleri yerleri, gazete bölümlerini hakikaten öz-lüyorlar mıydı? Söyledikleri yoğunlukta mı özlüyorlardı? Gazete-nin diğer bölümlerini değil de, niçin belli bir yerini özlüyorlardı?Röpers ve Fact Finders kurumlarının araştırmalarda bunlaracevap verecek şeyler çok az, hatta hiç denecek kadar azdı. Oysa busorular ana sorun için; yani, modern gazetenin okuyucunun gö-zünde yüklenmiş olduğu fonksiyonun anlaşılması için, çok önem-liydi. Olayların seyrine etkisi olan durum içinde işlerlik taşıyan

140

Page 179: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tutumlarla ilgili son derece karmaşık sarunlara ışık tutacak şeylerheriki halk oyu yoklamasında da yoktu (1). ; . . •

Bu çalışmamızın yapılması işte bu probleme bir ışık tutmakiçindir. Grevin ilk haftası bittikten sonra Columbia ÜniveristesiUygulamak Sosyal Araştırmalar Bürosu alışkın oldukları gazete-leri kaybettikten sonra hakin bu duruma ne tepkide buunduğunuanlamak amacıyla tamamen farklı bir araştırmanın uygulanmasınageçti. Rapor ve Fact Finders firmlannın yayılgan (extensive) so-rular sorduğu yerlerde Büronun uyguladığı araştırma derinlemesi-ne (intensive) kalıyor; gazetesizliğin halk için ifade ettiği manâyıbelirtmek için psikolojik «mülâhazalara elverişli bir şekilde kurgu-lanmış (designed) bulunuyordu. Sosyal araştırmalarda tartışmasızbir gerçektir ki, bu gibi incelemelerin yapılması için en uygun za-man, gazete grevi örneğindeki gibi> kriz dönemleridir. Böyle «şok»dönemlerinde insanlar( sadece, gazetelerin kendileri için ne ifadeettiğinin bilincine varmakla kalmaz, fakat bu gbi sorunlar hakkın-da düşünmeye de yatkın olurlar. (2). ,

Bu düşüncelere uygun olarak Büro az sayıda (60) deneklerüzerinde derinlemesine mülakatlar yaptı.. (3) örnekleme, manhat-tan'daki kiralık konutlar bölgesinden tabakalama yolu ile yapıl-mıştı ve eğitim ve öğrenim düzeyleri yüksek olmakla beraber,ekonomik statüleri yönünden iyice serpiştirilmiş denekler sağ-lamış bulunuyordu. Büronun araştırmasında, Roper ve Fact Fin-ders firmalarının araştıarılmalarındakinin tersine, sorularda istatis-tikî olarak güvenilebilirliği olan «data» toplamak amaç edinilmişdeğildi. (Bununla beraber, gazetelerde nelerin özlendiği gibi birkaçsoruda Roper'vaki ile aynı cevaplar elde edilmişti). Büronun uy-guladığı mülakatlar gazetelerin okuyucularının gözündeki rolleri

(1) Düz-ara verilmiş yanıtlardan gerçek «anlam»ı elde etmek için «derin-soru»lar uygulamanın önemi hk. bknz. Hadley Cantril and ResearchAssociates,Gauging Public Opinion (Princeton: Prince'ton UniversityPress, 1944), «Part One. Problems Involved in Setting the Issues.»

(2) Radyoya güvenenlerle, gazetelere güvenenlerin haber meraklılarınınyoğunluğunu sınamak için kurgulanmış bir deney-araştırma için, bknz,Paul F. Lazarsfeld, Radio and the Printed Page (New York: Luell,Sloan and Pearce, 1940), pp. 246-50. Bu deneyde, her iki grup denekledyeğledikleri kaynaktan mahrum kılınmışlar ve sonra da bu durumakarşı tepkileri incelenmiştir.

(3) Soru kâğıdının bir örneği Ek F .s. 309'da görülebilir.

141

Page 180: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

hakkında «qualitative data» denilen bilgileri sağlayacak şekildekurgulanmış bulunuyorardı. Böyle bir zamanda bunlar açıkça gö-rülebilir bir durum kazanıyorlardı, ve araştırma bunları gömül-dükleri şekilde tesbit etme niyetindeydi. Araştırmanın vardığı so-nuçlar da bilimsel deliller olarak değil, daha çok, yararlı ve kulla-nımı olabilecek bir hipotez destesi olarak sunulmuştur.

Kısacası, aynı konuda yapılan bu araştırmalar, tam olarak nemanâya geldiklerini bilmeksizin bazı belli «satihî bulgular» sunmak-taydılar. Bu çalışma ise, «gazetesiz kalma»mn gerçekte ne manâyageldiğini belirtmeye çalışacaktır. İşte, halkın gazetesiz kalma konu-sunda verdikleri basma-kahp cevaplardan başlayalım.

• GAZETENİN ROLÜ : HALKIN SÖYLEDİĞİ • •; U r

Bellli sorulara karşı halkta alışılmış sloganlar şeklinde cevapverme eğilimi oduğu için, sözsel bir tepi ile fiilî bir davranızınınbirbirlerine uymamaları her zaman için bir tehlikedir. Bu tehlikeburada iyice görünmüştür. Yamtlayıcılar ile yapılan derinlemesinemülakatlar deneklerin hepsini de gazetelere karşı saygı duyduk-larını : hepsi aynı şekilde kullanmasalar bile, hepsinin de, kamu iş-lerinin olup bittiği «âlem» hakkında gazeteleri «ciddi» bir bilgi kay-nağı olarak kabul ettiklerini göstermiştir. Mülakatlar sırasmda,«halkın gazete okuması veya okumaması çok mu önemlidir,» soru*suna cevap veren deneklerin hemea hemen hepsi de kuşkusuz «Evet»demiş ve devamla, gazetenin öneminin bilgi verici ve eğitici özel-liklerinden ileri geldiğini söylemişlerdir. Yanıtçılann çoğuna göre,bu sorudaki gazete [kelimesi], dar anlamıyla kamusal işlerle ilgiI i konuarda bir haberler kaynağını ifade ediyordu.

Bununla beraber, gazeteden bu belirtilen amaç için yararlanan-ları oldukça çoktu; ve bu, daha önce yapılan araştırmanın ve sahataraması için okunan kaynakların gösterdiğine uygun düşüyordu.Bu araştırmanın da, söylenenleri destekleyecek bir davranış ol-maksızın verilen cevapların genel bir saygıdan söz ettiği açıktı. Ya-nıtçılara, her zaman okuyageldikleri gazeteri niçin özlediklerisorusuna ânında cevap vermeleri söylendiğinde, olay sırasında be-lirli bir «ciddî» haber konusunu (Uzak Doğu savaşı veya ingiltere'deki seçimler gibi) hatılayıp ifade edenler sadece küçük bir oran

142

Page 181: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

olmuştur. Çokİarı, «dünyada olan-bitenlerden haberdar olmak için»klişe sözünün benzeri sözler etmişlerdi. (Örneğin, gazetedeki çeşitliyazılan veya haberleri veya «sayfaları işaret etmişlerdi.)

Mülakatın bir başka önemli noktası, yanıtlayıcılara dolaysuolarak sorulan, «geçen hafta (yani, görevden önceki hafta) izlemekisteyip de izleyemediğiniz ne gibi bir olay oldu?» sorusuydu. Ya-nıtlayıcılann yarıya yakını bun sorunun sorduğu cinsten bir olay ve-ya haber ismi vermemiş; diğer bazıları ise, o zamanlar aktüel birölây~ölan Stevens" "cinayeti gibi «ciddi-olmayan haber hikâyelerin-den sözetmişlerdi. Yaklaşık olarak üçte biri «ciddi» bir olayınismini verebilmişlerdi ve bunların çoğunluğu Uzak Doğu savaşınıbelirtmişlerdi. Daha sonra da deneklere, grevden bir hafta önce ga-zetelerin birinci sayfalarında yayınlanan altı haberin listesi veril-miş; ve «bu olaylardan hangisini düzenli olarak okuduğunuz kendigazetenizden izlemek isterdiniz» diye sorulmuştur. (4) Bu soruyaverilen cevaplarla da, yanıtlayıcıların üçte birinden az fazlası lis-tedeki sıradan olayları kendi gazetelerinden izlemek istediklerinibelirtmişlerdir. Anlaşılmıştır ki, hemen hemen yanıtlayıcılannhepsi gazetelere değer vermelerinin nedeninin, gazeteleri «ciddienformasyon kaynağı saymaları olduğunu» söylemiş bulunduklarıhalde, bu açıdan^ sadece üçte biri gerçek bir kayba uğramıştı.

( 5 ) . \ ~ 7 . ~ ~ " ' : ~ ~ ^ [ " . . \ - . . . • . • • . - • - - • • - . • • • • • • . . . . , • - . / • • . • • • . - . - •

(4) Bu altı olay şunlardı: Başkan Truman'm kabinesindeki değişildik;Uzak Doğu savaşındaki gelişmeler: Bn. Stevens davası; San FranciscoKonferansından sonraki diplomatik olaylar; yurtta gıda maddelerinindurumu; langford cinayeti.

Bu arada da belirtmek gerekir ki, grev süresi nisbeten sakinve olaysız bir dönem olmuştur. Halkın belli olayları gazetelerindenokuyup, izlemeyi özlemlemelerinin fazla yoğun olmamasına bu durumetki etmiş olabilir.

(5) Gerek grevden önce ve gerekse grev süresi için yayınlanan önemlihaber-hikâyelerini belirtmelerini isteyerek yanıtlayıcı gözünde gaze-teleriaiokuyaj»amı$_olmanın «enformasyonal» alanındaki etkisini tesbite"çalıştık. Genel olarak, deneklerin, grevden önce haberler ve olaylarhakkında ne derece bilgi sahibi olmuşlarsa, grev süresi içindeki haberve olaylar haRkınöâT da aynı derecede bilgi sahibi oldukları görülmüş-tür. Bununla beraber, bu durum belli bir neticeye varıldığını göster-miyordu. Zira, ne bu gibi önemli olaylar hakkındaki bilgilerin vüs'ati,-

143

Page 182: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Özetle, yanıtlayıcılarm, gazetelerin «ciddi» amaçları hakkın-. daki ilgilerini belirtirkten söyledikleri genel bildirimler ile, gazete

okuyuşlarındaki belirli istekleri ve uygulamaları arasında önemlibir fark bulunmuştur. Yanıtlayıcılarm" açığa vurdukları duygula-rı; «gazetem beni dünya olaylarından haberdar ediyor» sözleri da-ğınık ve tutarsız gibi görünmekte, yanıtlayıcılar gerçekten «ciddi»mahiyetteki olay ve haberlere pek az atıf yapabilmektedirler.Keza, bir başka sorumuza; «Şimdi, her zaman okuduğunuz gazete-yi okuyamıyorsunuz. Bu durumda dünyada olup-bitenlerden haber-dar sayar mısınız kendinizi?» sorusuna verilen cevapları ele alalım.Yanıtlayıcıların tamı-tamına üçte-ikisi —belirtildiği gibi, bunlarınyansı dünyada olup-bitenlerden hangisi hakkında daha fazla bilgiedinmeyi istediklerini bile bilmeyenlerdi— dünya olaylarını veoian-bitenleri işleyemediklerini sandıklarını söylemişlerdir. Haberalanındaki «ciddi ve önemli» değeri yüzünden, gazetesiz kalma, ga-zete özlemi, deneklerce otomatik olarak söylenivermiş birşey ol-masa bile, öylesine kabul ediliveren bir şeydi.

Bunun anlamı, gazetelerin kendi okuyuculan tarafından sami-mi olarak özlenip, aranmadiklân anlamına gelmez. Okuyucununkendi gazetesini çok şekilde özlediğini gösteren bazı «spontaneous»belirtiler vardı ve bunların sayısı bir haylidir. Ve bunların çoğugrevin başında özledikleri gazeteleri grev süresinin sonunda da-ha da yoğun şekilde özler olmuşlardı. Halk niçin gazetesini özlü-yor? sorunu gerçekten hassas bir sorundu. Bununla beraber, işe-okuyuculann gazetelerden yararlanma konusunda verdikleri tipikbazı cevaplan incelemekle başlayalım. Bu soru, soru kâğıtlamız-daki «gazetesiz kalma ne demektir? sorumuza bir muhteva kazan-dırmak için giriştiğimiz ikinci aşamaydı.

ne de orta-derecede ve önemsiz oldukları için radyo yayınlarına girme-yen haberler hakkındaki bilgilerin miktarı hesaba katılmamıştı.

Bu arada, kayda değer bir başka nokta da gazete grevi sırasında«fısıltı gazetesi > ve dedikodunun (rumors) görülmeyişidir. Yanıtlayıcı-lara, «Hiç başkalarından, radyo veya gazetelerden işitmediğiniz birolay veya hadise hakkında birşeyler duydunuz mu? diye sorarak bugibi söylentilerin dolaşımını araştırmaya çalıştık. Bu soru daima boşbırakılmıştır, öyle anlaşılıyor ki, kitlenin radyodan yararlanabilme ola-nağı muhtemel söylenti ve «fısıltı gazetesi»ni önlemiştir.

144

Page 183: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

GAZETENİN KULLANIMI v " t :

Modern gazeteler okuyucusu için çeşitli roller oynamaktadır-lar. Bizim yaptığımız derinlemesine mülakatların irdelenmesiyle,gazetenin oynadığı bu roller veya gazete fonksiyonlan için bir tip-leştirme yapısı kurmaya çalıştık. Açıktır ki, burada sıraladığımıztipler ne derece ihtiyatlı yapılmış olurlarsa olsunlar, herhangibir gazete okuyucusu için de aynı derecede anlamlı olmaları gerek-mez. Farklı insanlar, farklı zamanlarda farklı sebeplerle gazetele-rin farklı yerlerini okurlar. Temel problem, bir gazetenin buradasayılan görevleri hangi şartlar altında gerçekleştireblidiğini; bu gö-revleri —ve belki dahabaşkalanm— farklı insanlar için yerine ge-tirmeleri için gereken şartların ne olduğunu belirleyebilmektir. Bubakımdan, aynntılı konulara inebilen mülakatlarla küçük grupüzerinde yapılmış araştırmanın taşıdığı özel önem, daha sonra sına-nabilecek hipotezlerin tamamlanmasıyla ilgilidir. Bu [ip] araştır-madan elde edilen hipotezlere daha sonra, şu veya bu sekide, dahaaz derinlemesine yapılan araştırma yöntemleri uygulanabilir. Di-ğer bir deyişle, bu tür «niteliksel» mülakatlar, daha sonraları, da-ha az aynntılı bir şekilde, «niceliksel» doğrulamalar («verificati-on») için kullanılabilecek uygun soruların hazırlanmasını sağlayabi-lir. •.. ... . ;.. . ... • -.., ,: -, .

Bu kısımda, kısaca, mülakatlardan saptadığımız bazı gazetekullanımlarım belitrteceğiz: Göstermelik aktarılar (illustrative qua-tation) mülakatlarda görülenlerden seçilmiş tipik cevaplardır. Bucevaplarda belirtilmiş bulunan bazı kullanımlar gazetelerin amaç-

lan diye biliinenelere uygun, bazıları ise (bildiğimiz gazete görevle-rinden) farklıdır.

Kamu İşleri Hakkında Bilgi ve Yorum tçin

Okuyucular içinde, gazeteleri kamu işleri hakkında «önem-li ve ciddi» bir haber ve yorum kaynağı olarak zarurî bulanlar mü-him miktarda olmuştur. Belirtilmesi gereken önemli nokta,okuyucuların bu konudan ötürü gazetelere duydukları ilgi-nin sadece haber olaylan hakkında tam bilgi edinme ön - ko-şuluyla sınırlanmış olmadığıdır. Birçokları aktüel olaylar hak-kında gerek başyazılan, gerekse sütun yazarları tarafıntan yapı-lan yorumlan önemli bulduklarını» kendi düşünceleri için bunlarıbirer nişantası saydıklarını söylemişlerdir, örneğin : Olayın ayrın-tılarını artık izleyemiyor, sadece ne olmuşsa onun netice kısmını

' • • • ' • • " % : : ' ' : • . : ' ; • • ' \ . / ; • - • - • • . . • • . ; ; . : ' " : - i " ' • - ; . • • . i 4 5 ;

Page 184: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

biliyorum. Sanki, gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadecebaşlıklarını okuyormuşum gibi. Haberin bildirdiği olayın ayrıntı-larını ve açıklamasını okuyabilmeyi isterdim. Hikâyenin ardtndaki-leri ve gelişmeleri bilmek isterdim — böylesi çok daha anlamlı vekavrayışlı... Olan-bitenlerin niçin olduklarını kendi başıma analizetmeyi, sonra da, herbiri aynı olayın farklı bir resmini çizen [ve]başka gazetelerde yazan yazarların görüşlerine bakmayı severim.Böylece kendi görüşümü, ifade edip, bir hükme varırken daha genişve daha ayrıntılı bir bakış kazanmış oluyorum.

Günlük Yaşantı İçin Bir Araç Olarak ;

* Bazıları için gazete aramanın sebebi, gazetelerin günlük ya-şantıya dolaysız bir yoldan yardımcı olmalarıydı. Yanıtlayıcılara,«kendi gazetenizi okuyamadığınız sürenin başından beri, gazeteni-zin olmayışı yüzünden yapamadığınız birşey oldu mu?» diye sorul-muştu. Yanıtlayıcıların tam yansı şu veya bu bakımdan bazı güç-lüklerle karşılaşmış olduklarını söylemişlerdir. Çokları, gazeteler-deki radyo programlarını okuyamadıkları için radyo yayınların-daki programlan izlemekte güçlük çektiklerini söylemişlerdir. Ba-zılan ise, sinemaya gitmek istedikleri zaman telefon ederek, veyayaya dolaşarak neler oynadığım anlamak için zahmet çektiklerinive bundan hoşlanmadıklarını belirtmişlerdir. Bazı iş adamları isebayilerin gelişlerini bildiren ticarî ilânlar gibi şeyleri aradıkla-rını, diğerleri ise malî haberleri ve borsa haberlerini aradıklarınıifade etmişlerdir. Ev işleri ve alış-verişle ilgili birkaç kadın reklâmve mağaza ilânlarının olmayışından zahmet çektiklerini söylemiş-lerdir. Cepheden dönen askerlerin akrabası ve yakını olan bazı ya-mtlayıcılar cepheye sevk haberlerini kaçıracaklarından korktukla-rını söylemişlerdir. Cenaze ilânlannı okuyan birkaç hanım ise, builânlan ve cenaze töreni haberlerini izleyemedikleri için tanıdıkla-rının ve eş-dostlannın öldüklerini duyamayıp .törenlere katılamı-yacaklarından korktuklarım söylemiştir. Kısacası, gündelik haya-tın bir rehberi veya bir aracı olarak gazete kullanımında herkeskendine göre bir yol tutmuştu ve herkes değişik sebeplerden '•'makla beraber gazetenin bu tip hizmetini arıyordu. ;

Dinlendiriciliği İçin ''•r-'--;$:->'<'-^r-^:-;'V/;:—v; >

Okuyucuyu yakm-dünyasmdan alıp, uzaklaştırmak okuyucusu-nu günlük bireysel dertler yerine soluk alacak bir boş zamana ka

t46 -

Page 185: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

vuşturmak bakımından da gazeteler işe yarıyordu. Bu konuda birsoru sorulmuş değildi, fakat okuyanların «kaçış» ve «uzaklaşma»fonksiyonu atfettiği birçok haber-hikâyeleri bulunmuştu, ve bunla-rın çok sayıda okuyucuyu tatmin ettiği görülmüştü. Bu konuda baş-taı resimli mizah romanları (comics) geliyordu; bunlar hem oyala-yıcı hem de heyecanlandıncı oldukları için seviliyorlardı. Ayrıca,bundan başka, gazeteler diğer yollarla da okuyucularım canlan-dırıp, dinlendiriyorlar; bunu, okuyucunun istediği psikolojik rahat-lama yoluyla yapıyorlardı. Gazeteler, gündelik hayatın renksizliğive yıkıcılığına karşı duyulan ihtiyacı gidermekle, sadece «insan-sal ilgi» sayfalarının içeriklerinin zenginliği ile veyd ucuz elde ede-bilirliği yüzünden etkin olmuyorlard. Bunların yanısıra, gazetelerbu şi okuyucunun kafasını fazla yormadan yapıyor; «aydınlanmışvatandaş» yaratma kurumu olarak kabul edilen gazetelerin pres-tij değeri de gazete kullanımının bu ve buna benzer kullanımları-nı destekilyordu. Gazete okuduğumuz zaman zihninizi diğer şey-lerden uzaklaştırıyor. [Grev] bana, işimin arasında yapabileceğim,kroketten başka birşey vermiyor, o da okumak kadar zihnimi bu«hayhuy»dan çekip, uzaklaştırmıyor. , • '--v ru;u. •

Gazetesiz tek başıma ne yapayım bilmiyorum. Çok sıküıyo*rum. Okuyacak, zaman geçirecek hiçbir şey yok. Çarşamba günübir gazete buldum ve bayağı iyileştim, biraz kendime geldim.

Sosyal Prestij İçin

Okuyucular içinden bir başka grubun, sosyal konularda kendi-lerine «malûmattar» görünme olanağı verdiği için gazete okuduğuanlaşılmaktadır. Görülüyorki, gazetelerin sohbetlerde de birkullanım değeri bulunmaktadır. Okuyucular sadece olan-bitenleriöğrenip, sonra da bunları arkadaşlarına anlatmakla kalmamakta,fakat aynı zamanda, kamu sorunları hakkında girişecekleri tartış-malarda kullanabilecekleri fikir, kanaat ve yorumlan da gazeteler-den edinmektedirler. Gazetenin bu kullanımının okuyucunun arka-daşları arasındaki prestijini nasıl arttırdığı çok açıkça görülmekte-dir. Yani, gazetelerin içerikleri tek başlarına iyi veya değerli değil-dir; iyi veya değerli olması bir şeye yaraması ölçüsündedir — vebu birşey de, bireye arkadaşları ve çevresindeki diğer insanlar kar-şısında etkileyici bir ancephe sağlamasıdır.

Başkaları ile konuşabilmek için okumak zorundasınız. Haber-leri tartışan bir grupta olduğunuz zaman, siz bilmiyorsanız, sıkıcı

• : ' . ••. ;•-. : : ' ^ ' - ' . ' - ; - - ' V - - i - : - - - " . •'•••• •' : - V . ^ " • • . . ' . • : : : v - . - : : : 1 4 7 "

Page 186: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

birşey oluyor. Herşeyi, her olan-bîteni bitmezsem rahatsız olacakdeğilim, ama memlekette olan-bitenleri bilmek isterim; zira, biribirşeyler sorduğunda boş ve budala görünemezsiniz.

[Greve ve gazetesiz kaltşma] çok, pek çok kızıyorum, çünküolan-bitenleri gazete alan bütün arkadaşlarım bildiği halde benimhiç haberim olmuyor. ; •

Sosyal Temas İçin

Gazetelerdeki hafif haberler ve bireysel tavsiye sütunları, kili-se ve dinsel törenlerle ilgili haber ve yazıların yayınlandığı sütun-lar ve benzerleri bazı okuyucular için hayatın tek düzeliğinden verenksizliğinden kurtuluştan daha fazla bir anlam taşımaktadır.Bunlar, toplumda varlığını sürdüren ahlâka rehberlik etmekte, özelhayatlara zımnî bir şekilde katılabilmekte ve seçkin insanlarla do-laylı yollardan «kişisel» ilişki kurabilmekte de yararlı olmaktadır.

Gazetelerde insanann igi duydukan konularla ilgili bölümle-rin rolü hakında yapılan bir açıklamaya göre, oinsanlann bunlarlailgilenmeleri bunlarda kendi ahlâkî yargılarını ve davranışlarını kar-şılaştırıp, değerlendirebilecekleri bir ölçü bulmalanndandır. Kent-lileşmiş [modern] insan için bu bölümlerdeki haber ve yazılar «ah-lâk ve göreneklerde ortaklaşma sağlayıcı»* etkilerde bulunmakta-dır. (6) Bu hikâyelerin, bu haberlerin uymaları gereken şart, okuyu-cuların kendi hayat denemeleri açısından bunları anlayabilmeleri ve«ilgi çekici» olmalarıdır. (Hiç sevmediği halde yarım boy çıkan ma-gazin gazetelerini okuyan bir yanıtlayıcı, *Times yeterince ilgi çeke-cek şekilde yazmıyor» demiş» ve PM çok ciddi ve ağırbaşlı gazeteama Journal - Aemircan gibi ilginç şeyleri olsa daha iyi» diye ekle-miştir.) Birkaç yamtlayıcının yaptığı yorumlardan anlaşıldığına

(*) Aslı, «ethicizing». Kelime eski Yunandaki «etho3»dan geliyor. «Ethos»yerleşik hayatın başlamasını gösterir, ve «yer» demektir. «Ethic»; birbelli «yerde» de yerleşmiş bulunanların görenek, gelenek ve yaşayış tarz-larını ifade eder. Çeviride bu düşünceyle harekt dildi. (Ü.O.)

(6) Kntli kitleler için gazetenin bu bölümlerinin taşıdığı önem konusundayapılmış geniş bir analiz için, bknz: Helen MacGill Hughes, News andthe Human nterest Story, (Chicago: University of Chicago Press,1940).

1 4 8 • •.."'• • ' . ' ; - ;•• ' " ' - : - r ' • ' . ' . ' . . • • . • • • • . . • . • • • • • • . ' ;

:

Page 187: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

göre insansal ilgilere seslenen haber ve yazılarla dedikodu ve sos-yete haberleri sütunlarının görevi de bu ihtiyaçları karşılamaktır.Gerçekten, birkaç yanıtlayıcı gazetelerini özlemle aramlannınnedenini açıklarken arkadaşlarının adlarına bu gazetelerde rast-ladıklarım söylemişlerdir. Dedikodu ve sosyete sayfalarını okuyanbazı kadın yanıtlayıcıların, okudukları gazetelerde adlan geçen ve[bu kadınların] sempati besledikleri bazı kişilere karşı yoğun birilgi duydukları ve bu kişileri kendilerine yakın ve bildik kişilergibi gördükleri anlaşılmıştır, w V

Ben, Doris Blake'in sütununu [Sevişenlere Tavsiyeler'] özledim.Doris Blake'de genç hızların ve delikanlıların ne düşündükleriniokuyorsunuz, çok ilghîç, sanki gerçek hayatmış gibi — diye fikriniaçıklıyordu bir genç kız. Hergün olan bir olay gibi okuyorsunuz.

News and Miror [«Olaylara Ayna»] gazetesindeki dedikodu ye«çamurları» okuduktan sonra bunları hep lanetler; sevdiğim resimliromanlar olmasa şu gazeteyi almıyacağım diye yemin ederdim. Fa-kat daha geçen gün bir arkadaşıma gazetem için bir daha böylesöz etmeyeceğimi söyledim, zira o'nsuz olmanın ne olduğunu öğ-rendim artık. Onları [sevdiği sütun yazarlarını] özlüyor; verdiklerihaber ve bilgileri, çeşitli kişilere yaptıkları mülakatları, insanlar-'la temas etmelerini arıyorum. İnsanların tepkilerini bilmek ilginç.Kişilerin ardındakileri bilirseniz, o'nları biraz daha iyi tahlil ede-biliyorsunuz» . ' - . •'-';'

Daily News'i seviyorum. «Rezalet ve kepazelik dolu bir gazete»diyorlar, ama ben seviyorum. New York'a geldiğimde aldığım ilk ga.zete o olmuştu. Küçük bir kentte yaşayıp da gazete okursanız, ga-zetelerde adı geçen herkesi tanıyabilirsiniz. Nevvs o'nlara en yakınyazan gazete. Resimleri de ilgi çekici, resimler bilmediğiniz insanlarıtanımanıza yardım ediyorlar... Bazı belli insanlara ahşıveriyorsu-nuz. Dorothy Kilgalgen bibi bazıları ailenizden birisi gibi oluve-riyor. Günbegün, gazetesiz kalmanın verdiği yoksunluk duygusubüyüyor içimde. Fazla muhitim yok. Dorothy Kilgalten'in —dediko-du ve «taşcıldar»— Hollwood haberleri için de Louella Parson'unyerini tutacak hiçbir şey yok.

BİRŞEY OKUMUŞ OLMA İSTEĞİ ' . ,

Okuyucuların gazetlerin ne işe yaradıkları konusunda tipik-leştirerek belirttikleri bu kullanımların kısa bir gözden geçirimin*

149

Page 188: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

den sonra daha kolayca yeni bir konuya geçebiliriz. Bu yeni kısım-da gazetelerle karşı duyulan ilginin altında yatan diğer (bilincinevarılmamış) psikolojik nedenleri ele almaya çalışacağız. Bu kısım-da da, derinlemesine mülakatlardan elde ettiğimiz materyallerikullanarak örnekler vereceğiz. - -

\ Yaptığımız mülakatlardan anlaşıldığına göre, kenlileştmiş in-san toplumunda muhteva ne olursa olsun,bizzat okumanın kendisikuvvetli ve zevk duyulan bir güdünün yönelttiği bir eylem olmuş-tur. Grev döneminin başlamasından sonra gazete okunmanın yerinekonulan («substitute») şey «haber» -dışı karakterdeki diğer oku-ma türleri olmuştur. (7) Okuyucuların çoğunluğu için, bu tür ikamemateryalinin muhtevası hiç önem taşımamış, sadece «hiç değilse oku-yacak birşey bulduk,» diye okunmuşlardır : "~

Elimdeki eski dergileri okudum. , >

Elime ne geçerse okudum — kitaplar, dergiler. , ' ; .

Evde eski dergi namına ne bulduysam onları

O r d a - b u r d a n e b u l d u y s a m . . . v e d a h a ö n c e o k u m a i m k â n ı b u l a m a -

d ı k l a r ı m ı . - : • ; • ••••- •'••'..• ;•; -; yy '^•-<: ./ '•• .-. ' ••-•.•, _ . v. •-•"

E s k i d e r g i l e r e d ö n ü p , e v v e l d e n h i ç o k u m a y ı p g e ç t i ğ i m y e r l e r i o k u -

d u m . ''..*.'" ." .,.•"•-. .: y. .V;-:••.';. -•'•; •••.'. ••.•:••' •.•'.."•-• "'""" :: • ••:•:• ': ^:-/v'-

Bu sözlerden anlaşılıyor ki, ne okunduğundan çok, okuma eyle-minin kendisi yanıtlayıcılar için oldukça büyük bir tatmin sağ-lamaktadır. Gerçekten, Amerikan hayat tarzında okuma eylemininiçeriğinde bir de prestij öğesi bulunmaktadır, ve bu «progagandaamaçlı yayıncıklarda» tam olarak duyurulmamaktadır. Kaldı ki,

(7) İkame edilen faaliyetler hakkındaki bilgiler, yanıtlayıcılara, gazeteleri-ne karşı ilk defa özlem duydukları; gazetelerini aradıkları ânı, yenidenhatırlayıp, «inşa» etmelerini isteyen sorular sorularak derlenmiştir. So-

"'- riılar şöyleydi:

«Gazate(leri)nizi alamayacağını öğrendiğiniz ilk gün neler hissettiniz?»

: «Gazetenizi ilk kez ne zaman özleyip, aradınız?> •/;[...,•••'•; «Bulamayınca, gazete okumak yerine ne yaptunz?» '

. Bu sorular yanıtlayıcıların sadece neler hissettiklerini ve neler yap-'.. tıklanm hatırlamalarına yardım etmekle kalmıyor, o'nlan somut dav-

ranışlar şeklinde cevap verecek bir konuma sokuyordu. İkame edilenfaaliyetler hakkındaki sorularımızı sonraki günlere saklamıştık.

130 • N

:i> 7 t'.

Page 189: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

çocukluk yıllarının en büyük armağanları, okumada kazanılan ba-şarılar sonucu ana-baba ile öğretmenlerin verdiği armağanlar ol-duğu içiri, okuma eylemi beraberinde çok tatlı ve zevkli şeylergetirecekmiş gibi görünmektedir. Bu ülkenin halkı, sadece, okumaalışkanlığının yaygınlaşması için genel kitaplıkları desteklemeklekalmamakta, fakat «çok okumuş» insanlara karşı oldukça yüksekbir saygı göstermektedir. Sözün kısası, gerçekten, okuma eylemi-ninin bizzat kendisi «eğitim,» «iyi kitaptan anlamak,» «tam adam;»«entellektüellik» gibi toplumun onayını kazanmış sembollerle ilin-tilidir, ve bu yüzden de kendi başına bile olsa bir saygı ve değer-lilik ifade etmektedir. (8) Ve, büyük ölçüde işte bu nedenle, ne olur-sa olsun herhangi birşey okumak, hiç okumamaktan daha iyi sayıl-maktadır, örneğin, yaşlıca bir satıcı şöyle demiştir :Gazete olma-yınca hayat çok tek-düze kalıyor. Tek başıma ne yapacağımı şa-şırıyorum. Vakit geçirecek hiçbir şey bulamıyorum. Zaman dur-muş, ömür geçmezmiş gibi, oyalanacak hiçbir şey yok.

(8) Okumanın yan bilinçli bir zevk verici faaliyet olduğu düşüncesi bizimderlediğimiz «dara» da bir adım daha geliştirilebilecek gibi görünüyor.Psikoanaliz edebiyatında okuma ile sözsel (oral) faaliyeti birbirinebirleştirenler azdır. Buradaki hipotezin tam olarak geliştirildiği ma-kale olan James Strachey'ia «Some Unconscıous Factors in Reading»[International Journal of Psychoanalysis, XI, 1930, 322-31] isimli ma-kalesinde okuma ile sözsel bazı birleştirmeler («association»), bu bir-leştirmelerin bazı mümkün sözsel kökenleri, ve okunmanın bazı bilinci-ne-vanlmadık fonksiyonları üzerinde durulmaktadır. Aynı açıdan atıf-lar Edvvard Glover'in «Notes on Oral Charaster Formation» [Interna-tional Journal of Psychoanalysis, VI, 1925, 139.] isimli makalesinde debulunmaktadır. Hayatın ilk aylarında emme faaliyeti ile gözsel dikkatarasındaki birleştirmeler üzerine Margaret A. Ribble'ın The Rights ofEnfants: Early Psychological Needs and Their Satisfaction» [New York:University Press, 1943, p. 29] isimli eserinde de bazı notlar bulunmak-tadır. Bu hipotetik ön-bilgilerin ışığında kayda değer nokta, mülâkat-lardaki yanıtlar içinden bir grubun bu anlayışı açığa vurmasıdır. Yanıt-layıcılar, gazetesiz kalma hakkında sorulan genel sorulara verdikleriânında yanıtlarda gazetelerini ne denli özlediklerini göstermek içinsözsel bir görüntü («figüre of speech») kullanmışlardır. Bu gibi du-rumlarda, daima, sözsel bir görüntü eklenmiştir: «Bir bardak su... birgram kahve... sigara içmek... yemekten önce iştah açıcı birkaç lokma(gazete için radyo)... habere susamışhk... tam ağzına götürürken, elim-deki şekerimi çekip almışlar gihi oldum.» Bu sözler her koşulda ge-çerli değilse de okumanın bazı insanlar için, toplumsal yönden kabul-edilebilir bir sözsel zevk kaynağı olarak da iş gördüğünü önermekte-dir. Kısacası, okuma materyalleri yetişkin yaştaki insanlar için oyala-yıcı, sakinleştirici bir fonksiyon da görmektedirler. .-.-.•

\ ' • - : ; : . • • ; • . • • . . . . - ; - . . , •••• • • ' • • • - : y . : • • : / : . - - • ' • • ' - " • ' ' " '•'•'• 1 5 1

A. O.•ütüphane»*

Page 190: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Buradan, bu-gibi yanıtlayıcıların kendi düşünceleriyle başbaşakalmak istememe konusuda görünür isteklerinin dahi, okumanınkazanç verici birşey sayılmasında bir diğer sebebi teşkil ettiği far-zedilebilir. Buna ilerde tekrar döneceğiz — bu gibi durumlarda işePuriten ahlâk karışmaktadır. Yani, bu gibi insanlar okumadan du-rurlarsa, zamanı «boşa harcamış» olacaklarını düşünmekte ve bunubir bakıma «ahlâki aykırı» saymakta; herhangi birşey okurlarsaokumanın «değerliliği» yüzünden bundan kurtulacaklarına inan-maktadırlar. Kısacası, insanların okuya geldikleri gazetlerini öz-iIeyip, aramalarının nedenini incelerken, işe, okumanın tek başınabile olsa, okunan şeyin muhtevası ile birinci derecede bir bağın-tı olmaksızın, bazı tatminler sağladığı belirtilerek başlanılmalıdır.

, GAZETENİN DİĞER KULLANIMLARI .".,•'••V>-J^'T-'-.;^ ••'...

Bütün bu muhteva içinde gazetenin durumu ne olmaktadır?Okunacak şeylerin belli başlı kaynakları içinde en çok alınan, ken-disine en çok uzanılabilen gazetedir. Gazete ucuzdur, muhtevasıise «tablet» gibi alınmaya uygudur (dergilerde ve kitaplardakiokuma parçalarının tersi bir durumdur). Neresinden bakılırsa ba-kılsın (okuyana nasıl bir tatmin ve hoşnutluk sağlarsa sağlasın,en kolay aranıp-bulunabilen, tüketimi en rahat olan okuma aracıgazetedir. Ayrıca bunların yanısıra, okuyucuların gezeteye karşıözlem duymalarının yoğunluğunu belirleyen diğer genel nedenler[temeller] de vardır. . i V v . .. .

Bazı okuyucuların yaptıkları «olan-bitenden haberdar olma-mak,» ve «yolunu kaybetmişe dönmek» şeklindeki referanslar ga-zetesiz kalan okuyucuların yoğunlaşan güşsnsizlik ve emniyetsizlik(insecurity) duygularım açığa vurmaktadır.

Sudan çıkmış balığa döndüm... Kendimden geçmiş gibiyim, ve sinirlerimbozuk. Kabul edilecek şey değil, utanıyorum.

Yolumu kaybetmiş gibiyim. Dünya ile ilgim olmasını, olan-bitenlerin dı-şında kalmamayı çok severim. Bitişik kapımda ne olup-bittiğini bile bilme-yecek durumda olmak beni mahvediyor. Gazete okumamak hapse atılmakg i b i g e l i r y o r . • ' ' . " ' • • • „ • ' " • v • • - •: •

Dünyadan kopmuş, tecrid olmuş gibi oluyorsunuz.

Pratik açıdan, tacridlenmiş gibi oluyorsunuz. Gazetesiz kalınca kaybol-muşuz gibi oluyoruz.

152 ' •'•

Page 191: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bir bakıma açıkça görülüyor ki, gazeteler okuyucuya bir çe-şit teminat unsuru gibi görünmekte( modern toplumda çok yaygınolan emniyetsizlik ve «anomie» duygusuna karşı koymalarmı ko-laylaştıracak bir güven sağlamaktadır.*

Gazetlere karşı duyulan bir ihtiyaç, yamtlayıcıların gazeteokumanın yarı-zorunlu ve «ritualistic»** karakterini hatılatan söz-lerinde de fazlası ile belgelenmiş olmaktadır. Birçok insan gazete-sini günün belli bir zamanında okumakta ve bunu ikinci sıradanbir iş gibi yapmakta; gazete okurken, aslında, ya yemek yemekte;ya da işyerine kadar süren kısa yolculuklarında şöylece okumak-tadırlar. Zaman-doldurucu birşeyden yoksun kalmış olmak çok gö-rünür şikâyetlere ve sızlanmalara sebep olmaktadır. Yamtlayıcıla-rın hiç değilse yansı gazete okumanın alışkanlık özelliğine temasetmişlerdir: «Gazete okumak bir alışkanlık... bir şeyel alıştırıldık-tan "sonra, o'nu özlüyor ve arıyorsunuz... Hep belli bir zamandaokumaya alışmıştım... Yıllardan beri süre bir alışkanlığımdı...Bir şeyi belli bir yerde diye bilip de bulunmayınca ne olduğunu an-layamıyorsunuz... Çok kıymetli bir alışkanlık... Tek kelime ilealışkanlık ve ayrılmak; vazgeçilmek çok güç...»

, Bazı yamtlayıcılar ise çok daha sert bir ifade kullanmışlardır:Hayatımdan birşey kopmuş gibi. ;Çok acı çekiyorum! Cidden! Uyuyamıyacak kadar arıyorum.Meşgul olsun, olmasın her insanın hayatında o'nun yeri var. -Metroya bindim mi, etrafa bakmıyorum, gözüm bir yere takılıyor dalıpgidiryor.

Gazete okumanın bu yarı-zorunlu olma özelliği diğer yollarlada açığa çıkmıştır. Hiç birbirlerine benzemeyen News ve Timesgibi gazeteler kendi merkezlerine gelen okuyucularına binlercenüsha gazete satmışlardı. Yanıtlayıcılardan birisi ise «bir tek nüs-ha olsun bulmanın imkânsız olduğuna hükmedene kadar sokak so-kak bayi kulübelerine baktım» demiştir. Bir başkası on sokak do-laşmış, bir diğeri ise her zaman gazete aldığı bâyiye, grevin ilk haf-tası tamamlanıp bitinceye kadar, her gece gitmiş, gazete aramıştı.Gençten bir yanıtlayıcı «günü geçmiş nüshaları son satırlarına kadarokudum.» diyordu. Ve yanıtlayıcılardan bir başka bölümü ise, ga-

(*) «Anomie»: alışılmış hayat-mekâmnın dışına düşmek (ç.n.) ^(**) «Ritualistic:» yan-dinsel, törenlere benzeyen işler; törenimsi edimler

veya hareketler (ç. n.)

153

Page 192: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

zate okumakla geçirecekleri zamanlarını daha yararlı işlerde kulla-nabileceklerini kabul ettikleri halde, düzenli olarak gazete- okumayıtercih ediyorlardı: ' '• . .

îyi yayınların yerini alıyor. :Boş zamanlarımda kitap okumayı, yabancı dil çalışmayı, veya bana faydasıdokunabilecek diğer işleri bırakıp gazeteyle oyalanıyorum.

[Gazetelerin çoğu] sırf ciddi konulardan kaçmaya yarayan şeyler. Belki bellikonluardaki reklâmlar hariç. Şimdi, hiçbir sebep olmadığı halde, onlarıokumaya başladım. Vakit kaybettirici... sadece alışkanlık...

Bu arada, bilgi kuvvettir anlayış ve inancı da kendini göster^mektedir. Erkek yanıtlayıcılardan biri güçsüz kaldığını bildirmiş-tir : «Zira, nesiz kaldığımı, neyin hasretini çektiğimi bilmiyorum —ve bilmediğim zaman da endişeleniyorum.» Birkaç yanıtlayıcı ise,bununla da kalmayarak, dünya hakkında bilgi sahibi olurlarsa,sanki olan-bitenîeri bir bakıma kontrol bile edebileceklermiş gibicevaplar vermişlerdir. Örneğin, bir özel sekreter kendisini «diş-Zinin küçük bir dişi gibi hissettiğini» söylemiş, «herşeyden kopmuş»gibi olduğunu belirtmiş, «siz bilin, bilmeyin herşey olup-btmeyedevam ediyor» demiştir. Öyle görünüyor ki, gazete sütunları ara-cılığı sayesinde dünya ile devamlı temas sağlamış olmak, bu ka-dancağıza sanki dünyanın dönüşüne kendisinin de bir katkısı ol-duğu duygusunu i'crmektedir. Ama gazetesiz kalınca, dünyanın dö-nüşüne yaptığı katkıyı kimsenin aramadığını farketmiş olsa gerek.Öyle görünüyor.

Bu tür bir analiz, bir gerçeğe de yeni bir ışık tutmaktadır; haf-tanın günleri ilerledikçe, azalmak şöyle dursun, gazetelerini özle-yenlerin bu özlemleri de yaklaşık olarak iki misli artmıştır. Bu in-sanlar için, gündelik «ritual»in ortadan kalkması haftanın günlerisürdükçe üzücülüğünü arttırmış; yoğunlaştırmıştır. Hayatlarındabir yeri olan, bir boşluğu dolduran birşey gidivermiş, hayatla vehayatın günlük işleri ile yeni bir bağlantı kurabilmek ise iyicegüçleşmiştir. Gazetelerini özlemişlerdir; ama, günlük «rutin» ha-yatlarım meydana getiren, etraflarındaki bir yığın şeyden birisinikaybetmiş olmanın yaratacaŞı özlemdir bu.

«Gazete okumamakla rahatlamış olmanızın herhangi bir sebe-bi var mı?» sorumuza olumlu cevap veren yanıtlayıcılar sadecebirkaç kişi olmuştur. Fakat o'nlar bile, istenmeye istenmeye de olsagazetelerin kendilerini âdeta zorla okuttuklarını söyler gibidirler.Bazı hâllerde, gazetelerin kendilerini zorla okutabilmelerini sağlıyan

1 5 4 ' •;•' ; ; • ••.".•.•".. : • / ] - : ; • • .. . / . . " . ; : . ' ' - . : - ; " '•'•

Page 193: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şeyin olağanüstü dikkat çekici özellikteki «kanunsuz» olaylarla ilgi- -li haber ve diğer muhteva olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, orta-yaşlı bir ev hanımı şöyle demiştir: , 7.

Cinayetler, ırza geçmeler, boşanmalar, savaş haberleriyle sinirlerimi altüstetmemem bir bakıma daha iyi rahatım... [Gazetesiz kalınca] Şimdi dahaçok sokağa çıkacağımı umuyorum, bu bana daha iyi. Gazetler de, haberle-ri de bütün gün tutumlarımı sarsıyor — herbiri biribirinden sinirlendirici,ürpertici, korkutucu hikâyeler. Gazetesiz kalmak sinirlerime yarayacak.

Gazete okumamn zorunlayıcıhk özelliği en ayrıntılı şekilde or-ta-yaşh bir garsonun cevabında görülüyor. Görüşlerini hiç beğen-mediği siyasi yorumlan okumak imkânı bulamayan bu garson şöy-le diyor:

Mirror,m [okuduğu tek gazete] tutumundan nefret ediyorum... başyaza-rından da, sütun yazan De Casseres'den de... O'nu okumamak bir zevk.'.Winchell1e görüş ayrılığı için fırsattım olmadı.

Ve bütün bunlardan da ayrı olarak, gazetenin âdeta okunmasızorunlu birşey oluşunu gösteren bir başka durum savaşa katılma-manın yarattığı suçluluk duygusuna karşı bir çeşit kefaret («ato-nement») yerine geçmesidir. Kadın yanıtlayıcılardan ikisi tarafin-lan ileri sürülen düşüncelere göre, savaşa az katılabilmiş olmalarıölçüsünde, aşın bir gayretle savaş haberlerini okumaya zorlamışlardır kendilerim: : • ; ; . :

Savaş şartlarının baskısı ve huzur bozuculuğu yüzünden sağlığım bozulma-ya başlamıştı. Bir parça dinlenirsem hoşuma gidecek.Savaş haberlerini okumaktan bıkmış usanmıştım artık!

Genç bir ev kadınının düşüncesine göre, savaşın gelişmesiyleilgili haberleri okumak kendisi için bir görevdi: «işin özü — ço-cuklar savaştaydı.» Ve bu tür yanıtlayıcılar gazete grevini hoş-nutlukla karşılamışlardı. Zira, grev sayesinde, ahlâki yönden ka-bulü mümkün bir gerekçe buluyorlar, böylece gazete okumanınkülfetinden kurtuluyorlardı. Mesele o'nlara bağlı birşey olmaktançıkınca da, zorunlu saydıkları bir işten kurtuldukları için rahat-lamış oluyorlardı.

Ö Z E T V E S O N U Ç .•'•.-.---,''v v.-':-;\^-V''i\":"^-.;!-•:'.';:;':-'. • - , - " • . . • • : ' • • • • : • . : - • • " • • ' ' : " ' . •-•••••'•" ..•• '•'• ; V - ' . " ' . . • ' • " V i " . "/• ' • ' ' • ••••:

Bu makalede, karmaşık eylem ve duygularla dolu bir ortamdauygulanmış tipik bir halk oyu yoklamasına verilen yanıtları «de-

155

Page 194: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rinleştirmeye» ve geliştirmeye çalıştık. Gazetelerin «olmazsa ol-maz» bir şey sayıldıkları şeklindeki genel ifadelerin ardına göz atma-1

ya ve gazetelerin okuyuculara sağladıkları bazı kişisel-tatminleriortaya çıkarmaya çalıştık. Böyle yapmakla, modern gazetenin —gerek «rasyonel» (haber ve bilgi edinmek gibi), gerekse «rasyo-nel -olmayan» (sosyal temaslar ve dolaylı olarak, sosyal prestijiçin) bazı tipik .kullanımannı işaret ettik. Bununla da kalmayarak,okumanın bizim topîucumuzda tek başına bile bir değer ifade et-tiği şeklinde bir hipotez ileri sürdük; ve bu değer açısından, oku-nacak birşeyleri, en kolay ve uygun bir şekilde sağlayan gazetelerede bir pay düştüğünü söyledik. Bunun yanısıra, anlaşılması güç vekarmaşık bir dünyada (rasyonel -olmayan) bir güvenlik kaynağıolduğu için gazetelerin aranıldığını; ve sön olarak, gazete okuma-nın bir çeşit törensel veya «ritualistic» veya yarı-zorunlu bir işolmasınm da bu konuda etkisi bulunduğunu belirttik. Bu yolla, ga-zetesiz kalmanın, gazeteye karşı özlem duymanın ne demek oldu-ğunu psikolojik ve sosyolojik açıdan kademe kademe açıklamayaçalıştık.

Page 195: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Gordon ALLPORT

LeoPOSTMAN

SÖYLENTİV E Y A / .. .;•• ' . . , > :: v ; , . .;•.'••

"FISILTI GAZETESİNİN"TEMEL PSİKOLOJİSİ

Page 196: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

,-: •••ı m

Page 197: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Allport ve Postman bir önceki incelemede Berelson'un belirtip geçtiğibir sorunu açıklıyorlar : «rasyonel-olmayan» ve belirlikten, güvenlikten yok-sun modern kitle toplumunda insanlar normal günlerde alıştıkları ve iti-mat ettikleri haber kaynaklarından yeterince heber alamaz olurlarsa, veyaolağanüstü güçlükler ve beklenmedik «bozgunlar» yüzünden, o zamana ka-dar itimat ettikleri haber kaynaklarına itimat etmez olurlarsa ne yaparlar?Bu gibi durumlarda, «resmî» gelmeye başlayan alışılmış haber kaynaklanyerine, niçin, kaynağı bile belli olmayan «söylenti» veya «fısıltı gazetesi»nedört elle sarılırlar? Ve, bu eğilimin kuvvet kazanması ile, alışılmış hayatrutinin kaybeden, bu yüzden de istemeye* istemeye şiddetli endişelerle kar-şılaşan bireylerin bu endişelerine bir gerekçe bulma ihtiyaçları arasındane gibi ilişkiler vardır?

Allport ve Postman, Amerikan kamu oyunu Pearl Harber Bozgunu gün-lerindeki şartları ile incelemektedirler. «Bütün donanma makvoldu» şek-linde yayılan «fısıltı gazetesi» Başkan Rossvelt'in radyo konuşmalarınabaşlamasına yol açmış, ancak bu konuşmalar durumu değiştirememiştir. Taki, savaş Almanya ve Japonya'nın aleyhinde gelişme göstermeye başlayınca-ya kadar. Allport ve .Postman, bu durumu, «bireyi fısıltı gazetesine kulakvermeye iten huzursuzluk ve endişelerin azalmasına» bağlamaktadır. •

îlk bakışta, daha çok, psikolojik sorunlar gibi görünse de, yazarların»özümleme,» «yığıp sığalaştırma,» «konuşulan dil alışkanlıkları,» «ilgi ku-nusu,» «önyargı özümlemeleri,» «yuvalanma süreci» gibi konularda söyledik-leri hem konunun psikolojik yanını açıklamaya, hem de Haberleşme Teori-leri ile ilgilenenlerin bu konuda yapılmış iyi bir irdelemeyi yakından izlemelerine imkân vermektedir. : •-• .•• .

. • ' • • . - * "

Page 198: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

'-) ? ' '•*'

'.- I

Page 199: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

v r • > Gordon ALLPORTv :-/>; :^ ' :-' ' .-^'s ;-'"'}•• • •• • Leo P O S T M A N '

S Ö Y L E N T I ' : ; : ; \ ; : % ; ' • • • • - ••••••':' :

V E Y A : " • • . : ! > : - : - : : •":••• ' . - ' : ' - - ' • : , . . • • •• ' • • ' . - .

«FISILTI GAZETESİNİN : '. • /TEMEL PSİKOLOJİSİ*

SAVAŞ ZAMANI «FISILTI GAZETESİ» ; . T -

1942 yılı içinde, «fısıltı gazetesi» denilen söylenti ve dedikodu-lar en âcil ulusal sorun haline geliverdi. İlk defa tehlikeli şekildekendisini açığa vurup duyurması Pearl Harbor şaşkınlığının he-men sonrasındaki günlere denk geldi. Bu belâlı durum alışageldiği-miz normal haberleşme kanallarımızın yerlerini değiştirdi, boz- ,du; hiç tanımadığımız, alışkın olmadığımız bir yenisinin doğuşunasebeb oldu. Aynı günlerde hafif bir sansürle haberler kısıtlanıyor;«fısıltı gazetesi» dediğimiz söylenti milyonlarca vatandaşın kaderinkarşısında çaresiz kalmış gibi duran hayatını bir anda etkileyicibir duruma geliyordu.

Günlük hayat şartlarındaki bir tür bir birleşme dedikodu,fısıltı, söylenti; yani «fısıltı gazetesi» dediğimiz şey'in tutunup ya-şaması için en elverişli ortamı hazırlamış oluyordu. Hep bildiği-miz gibi belli bir konu ile ilgili söylenti, fısıltı ve uydurma ha-berler, bu söz konusu şeyin grup içindeki önemi ölçüsünde vegrup üyesi bireylerin hayatında bu söz konusu şeyin mııphemlik-ten kurtulmaması derecesinde yayılır; dolaşırlar.

(*) Gordon Allport ve Leo Postman, «The Basic Psychology of Rumor,»Bknz.. Wilbur Schramm, The Process and..., s. 141-155 îlk yayınlanışıiçin, bknz : Transactlons of the New York Academy of Sciences, 1945.

/ 161

Page 200: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

İPearl Harbour olayı hemen hemen bütün vatandaşlar için Tıeûı'önemli bir olaydı, hem de müphemiyetten kurtarılamamış bir ko-nuydu. Oly önemliydi, çünkü hepimiz için pontensiyel bir tehli-keyi temsil ediyordu. Olay önemliydi, çünkü bu olaydan sonrabaşlayan savaş hazırlıkları ve sevkiyat herkesin hayatını etkileroluvermişti. Müphemiyetten kurtarılamamış bir konuydu, bulanık,ve gölgeliydi, çünkü, saldırının nedenini, vüs'atini, sonuçlarını hiçkimse anlayıp, görebilecek durumda bulunmuyordu. Söylenti vefısıltılar için gerekli iki şart -olayın önemliliği ve müphemiyeti-olabileceğin de üstünde bulunduğundan - bir anda, hiç beklen-medik bir uydurma haber seli ile karşılaşıverdik: Pearl Harbour«fısıltı gazetesi» haberlerinde «Donanma bütünüyle denizin dibinebatırılmış» deniliyor; kayıpların çok fazla olması yüzünden Wa-shington'un gerçekleri söyleyemediği ileri sürülüyor, Hawai'nin Ja-ponların eline geçtiği söyleniyordu. Bu «hikâyeler» öylesine yay-gın, öylesine moral bozucu şeylerdi ki, 23 Şubat 1942'de BaşkanRoosevelt radyo ile bir konuşma yaptı. Konuşma başından sonunakadar bu söylentileri yalanlanmasına hasredilmişti ve kayıplarlailgili resmî açıklamaları ihtiva ediyordu.

Savaş günerinin Başkomutanı tarafından yapılan bu konuş-mada verilen kesin teminat halkın kendine olan güvenini yenidenkazanmasında; şüphe, kuşku, ve korku dolu bu «hikâyeler»in orta-dan silinmesinde yararlı ve etkili oldu mu? Olaylar o günlerde te-sadüfen öyle denk gelmiştir ki, sorunla ilgili bazı objektif delil-ler elde etmiş bulunuyoruz. Şubat'ın yirmisinde, Başkanın konuş-masından önceki günlerde 200 kadar kollej öğrencisine Pear Har-bor kayıpları konusunda ne düşündüklerini; kayıpları Knox Rapo-runda belirtilen kayıp miktarlarından «fazla» mı, «çok fazla» mısandıklarını, yoksa «tam öyle» mi düşündüklerini soruşturmuş bu-lunuyorduk. Bu öğrencilerden yüzde 68'i resmî açıklamaya değilmoral bozucu söylentilere inanıyor ve kayıpların Washington.un ka-bul ettiğinden «daha büyük» veya «çok daha büyük» olduğundaısrar ediyordu. Bu soruşturmayı izleyen günlerde Başkan konuş-masını yaptı. 25 Şubat günü aynı sayıda kollej öğrencisine aynı so-ru soruldu. Başkanın konuşmasını dinlememiş veya gazetelerdeokumamış olanlar içinde söylentilere inanmakta devam edenlerinoranı üçte ikiydi. Fakat Başkanın konuşmasından haberdar olan-lar arasında söylentilere inananların oranı yüzde 24'e düşmüştü.Burada belirtilmesi gereken nokta, endişe ve huzursuzluğu hafiflet1

162

Page 201: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

mek için en yüksek derecedeki görevlilerin bütün çabalarına rağ-men, kollej nüfusunun (population) yüzde 44 kadarı olayın ve ola-yın sonucu olarak çıkan söylentilerden çok etkilenmeleri, bunlarınbu yüzden resmî teminatların doğruluğunu kabul edememeleri ol-muştur. .

1942 yılı buna benzer korku-yaratıcı «hikâye»ler yılı olmuş-tu. Gemi kayıpları inanılmayacak kadar abartılıyordu. Knopp, «Ca-pe Cod» Kanalı civarında bir kaza sonucu batan bir gemi ile ilgilibir örneğe işaret etmekteydi. New England'da ahali o kadar büyükbir huzursuzluk ve korku içindeydi ki, bu kazadan koskoca birhikâye yaratılmış, gemide binlerce hemşire bulunduğu, gemininAmerikan gemisi olduğu, torpillenerek batırıldığı ve binlerce hem-şirenin de sulara gömüldüğü şeklinde söylentiler her yana yayılı-vermişti. (1),

Böylesi haşin hikâyelerin nedeni; daha önce söylediğimiz gib,ortalama vatandaşlar için konunun öldüresiye bir önem taşıması veiçinde bulunulan objektif durumun ortalama vatandaş için anlaşıl-mazlıklar ve belirsizliklerle dolu olması idi. Bu anlaşmazlık ve be-lirsizlik «komünikasyon»un başarısızlığından, veya ânında verilenhaberlerin hiç bulunmamasından; yani, savaşın yakıp-yıktığı bü-tün ülkelerde, veya güvenilebilir çok az haber kaynağı bulabilenve birliklerinden tecrid olmuş askerler arasında hep görülen bugibi sorunlardan meydana gelmiş olabilirdi. Burada da müphemi-yet ve belirsizlik biribirine uymayan haberler alınmasından; haberkaynaklarından hiçbirinin diğerinden fazla güvenilir olmamasın-dan; veya (Pearl Harbor söylenti ve asılsız haberlerinde olduğugibi) pek çok insanın hükümetin ve idarenin tutumuna güvenme-mesinden, savaş zamanı sansür uygulaması yüzünden [duyduğuresmî açıklamalara] inanmamasından meydana geliyordu. Savaşdöneminin başlangıcını izleyen sonraki dönemlerde ise [resmî]haber servislerimize karşı hızla güven kazanılmış, ve söylentilerile asılsız haberler tedricenazalmıştır. ...

1942 yılının korku-çıkışlı söylentilerine ilâve olarak, zaferin bi-zim tarafımıza güİümşediğinin görüldüğü günlere kadar karşıtlık -çıkışlı başka bazı söylentiler devam etmiştir. Bunlar, bizim resmenmüttefikimiz olmayan, ama savaşa bizim safımızda katılan ulusla-

(1) R. H. Knapp, «A Psychology of Rumor,» Pub. Op. Quart., 1944, VIII,22-37. . • - . - • • . :

• - " • • ' . . : . ' . . , " . - ; • ; • • - ' . • • ; " : - : ' • • • ' • " • • " : ' • ' • - < ' - - ; 1 6 3

Page 202: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ra (cobelligerents) ait bazı özel grupların yetersizlikleri, sada-katsizlikleri veya etkisizlikleri hakkında çıkarılmış söylentilerdi.Bu uydurma haber ve söylentilerin başta gelen «taşlanacak keçi-leri» ise Ordu, Donanma, Hükümet, müttefiklerimiz ve Amerikanazınlık grupları [Japon asıllı Amerikalılar gibi, ç.n:] idi. O gün-lerde kulağımıza gelen bu haberlere göre Ordu kendisine silâhları-nı bizim verdiğimiz yardım malzemeleri arasında gönderilen tere-yağlarla yağlıyorlar; askere alman zenciler ilerde yapacakları ayaklanma için cephane biriktiriyorlar; Yahudiler ise askere gitmemekiçin hileler yapıyorlardı. . .. ,. '•:•,'•-',

Eu büyük yekûn teşkil edenler de bu hasımlık-çıkışh söylenti-lerdi. 1941 yılında ülkenin çok çeşitli yerlerinden derlenmiş 1,000kadar söylenti ve yalan haber (2) şu oranlar içinde bir dağılım gös-teriyordu: , •'•••• ..-•.- ' '\ '..-. ' . . . ; i ';.

1) Hasmane duygulardan ; ..... : V^ * ~(ayn görme nedeniyle) çıkan söylentiler . •'•'= yüzde 66

2) Korku duygusundan çıkan (umacı söylentiler = yüzde 25

3) Arzu ve özlemlerden (gündüz rüyasından) çıkanlar = yüzde 2

4) Hiçbir sınıfa girmeyen söylentiler ... . = yüzde 9

Hiç kuşku yok ki, korku ve arzu çıkışlı söylentilerin oranlançok geçmeden değişmiştir. Zafer yaklaştıkça, V-E ve V-J gününe ge-lindikçe söylentiler azalmaya, eski düşmanlıkların azaltılması ile il-gili konularda olmaya başlamış; belli amaçlan dile getiren söy-lentiler halini almış; belli şartlar altında istenilen, özleniıen birolay olmadan olmuş gibi söylenmeye başlamıştır. Fakat, savaşboyunca ve bugüne kadarki süre içinde de, söylenti ve «fısıltı ga:zetesi» haberlerinin çoğunluğu şu veya bu miktarda hareketamizsayılabilir. Bunlar, şu veya bu gruba karşı hâlâ hasmane duygular-l a doludur. . ; . . / - . . •

Fısıltı ve dedikoduların çıkışı ve halk arasında hızla dolaşma-sının nedeni kısaca ifade edilebilir. Fısıltılar; bireyler tarafındanhissedilen gerilim durumununu nedenini açtklar ve bu gerilimi ha-fifletir.®- - . : \ ^ , S . . : . :'-•, i - - " , , . , : 7 . - . . „ ; ; : „ , 7 - - v .

(2), R. H. Knapp, ibid., 25. : ^ .. /(3) Bu kısa ifade, sadece, nisbeten az sayıdaki bazı söylenti çeşitlerini kap-

samı dışında bırakmaktadır. Bunlar ise, sosyal tanışma ve yakınlaşmayı

1 6 4 . . . . . . • - . , • • •

Page 203: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Örneğin, Pearl Harbor söylentileri, bu söylentileri duyup nak-ledenlere niçin öylesi bir endişe ve huzursuzluk içinde kaldığınıaçıklamış oluyordu. Eğer koruyucu donanmamız «denizin dibinebatırılmış» olmasaydı söylediği endişe dolu «hikâye»ye hak veril-meyecek miydi? O'nun duyduğu huzursuzluk ve endişenin haklı gö-rünmesi için ciddi şeylerin olması gerekli görünüyordu: Aileleroğullarını, kocalarını, babalarını kaybetmişlerdi ve etraftadolaşıp, suçlayacak adam arıyorlardı. Bu böyle olunca da,askere gitmekden kaçındıkları söylenen Yahudiler elbette üzer-lerine düşeni yapmayan bir grup oluyor ve «iyi vatandaşların baş-larına gelen felâketlerin nedenine bir açıklama teşkil ediyorlardıNe var ki, askere gitmekten kaçınmak konusundaki «hikâye »ler Ya-hudiler arasında pek çoklarının askere alınması ve bunları ce-saretle, ve iyi savaşmaları sonucunda ister-istemez ortadan kalkmakzorunda kaldılar. Fakat ne zaman kıtlık veya sıkıntı olsa geneortaya Yahudiler sürülüyor ve «taşlanacak keçi» olarak «vur aba-lıya!» deniliyor; böylece, herkes yaşadığı ve katlandığı güçlüklerikendine göre açıklayabilmiş oluyordu. Akşam soframıza kuzu pir-zolası (lamp chops) koyamayınca, bunun nedenini açıklamak içinYahudilerin karaborsacılığını ileri sürüyorduk.

Açıkça söylenen sözlerle başkalarım suçlamak sadece insanınhissi sıkıntı ve endişelerini açıklamakta kullanılan bir yol olmayıpaynı zamanda bir çeşit rahatlama (relief) biçimidir. Sözle yapılan bir alay veya hicivin bir bakıma insanı rahatlattığını hepimizbiliriz. Alaya aldığımız, hicvettiğimiz kimsenin gerçekten buna lâ-yık olup olmadığı ise önemli bir sorun, bile sayılmaz. Birini, yüzü-

başlatırken kullanılan ve bundan başka bir amaç taşımaya:; i-.ve/.i'.klerde ortaya sürülen asılsız «lâf»ların meydana getirdiği -Phanc commumcation> dan ibarettirler. Bir konuşma sırasında, eğer bir durgunluk, bir sessizlik olmuşsa, konuşmanın durup kesilmesini önlemek içLntaraflardan biri akla gelen masum bir uydurma hikâye ile kanuşmayısürdürmeye çalışır. Bu gibi durumlarda söylenen uydurma «hikâye»n:naltında, «fısıltı gazetesi»nin altında yatan derin gerilimin varlığı sözkonusu bile değildir. -

Bu incelemede bazı insanların niçin bazı söylentilere inandıklarını;bazılarının ise inanmadıklarını etraflı bir şekilde ele alacak değiliz. Busorun, F. H. AUport ve M. Lepkin tarafından çok dikkatli ve ayrın-tılı şekilde incelenmiştir. Bknz: «Wartime Rumors of VVaste and SpecialPrivilege: Why Some People Believe Them,» J. Abnormal Sos. Psychol.,1945, XL, 3-36.

: , - ; : ' . , ' : V : • . > • . ; : - , • • • > ; ' - : ; V / • - : . ; • . ; • - . . : : -,:..-.. •'•.-• '• 1 6 5

Page 204: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ne karşı azarlamak, veya arkasından tenkid edip hırpalamak bukimseye karşı duyulan nefreti geçici bir süre azaltmak için kull'mlan bir çaredir. Bu konuda asıl önemlisi, bazan herhangi bir baş-ka kimseye, veya bir başka şeye karşı duyulan nefretin azaltılma-sında da bu yolun kullanıldığıdır. Eğer patlayana kadar şişmiş,gerilmiş bir tübü boşaltmak isterseniz ya valfı açarsınız ya dda in-ce bir şeyle delersiniz. Valfı açmayı içimizdeki düşmanlığı Nazi-lere veya Japonlara, yani çektiğimiz acıların ve sıkıntıların sebebionlara yöneltmeğe benzetebiliriz. İğne bastırmayı ise olaylailgisij suçu, günahı olmadığı halde gözümüze kestirdiğimiz kurban-larımıza yöneltmeye benzetebiliriz. Her iki durumda da, basınçazaltılmakta ve bir gevşeme elde edilmektedir. Yahudileri suçla-mak, Zencilere çamur atmak, hükümetin ve idarenin hakkındaolur-olmaz suçlamalarda bulunmak, OPA'yı veya siyasetçileri leke-lemek, hangi sebepten olursa osun, içimizde yığımlanan düşman-lık ve kırgınlıkların bir belli derecede hafifletilmesine yaramakta-dır. Bir başka rahatlama, ne denli acı ve kötü olursa olsun, herke-si «umacı» ile karşı karşıya tutmak için çıkardığımız asılsız sözler-den de elde edilmektedir. Komşuma Cape Cod Kanalının askercesetleri ile dolup-tıkandığını söylemem, oğlum veya arkadaşlarımcephede ise, o'nlar hakkında duyduğum ve artık çok yığımlanmışbulunan endişelerimin dışa vurulmasına yaramaktadır. Cephedekikayıplar veya düşmanın yaptığı vahşet hakkında aşırı abartılmış,uydurulmuş şeyler söyleyerek içimdeki huzursuzluğu arkadaşımlapaylaşmış olurum, ve böylece kendimi yalnız ve çaresiz kalmış his-setmekten kurtulmuş olurum. Söylenti ve fısıltı çıkarıp, bunlarıyamam üzerine, artık başkalarının da «huzuru kalmamış» olur.Bu sayede kendimi bir çeşit güvence altında saymaya başlarım.

DENEYSEL YAKLAŞIM ' \ . .

Bu kere sorunu daha geniş sosyal ortam içinde ele alacağız, veinsan aklındaki bu söylenti sürecine ne gibi saptırma ve aşırılaş-tırmalann karıştığını, halkın kafasındaki ve içindeki yıkıntılaranelerin sebep olduğunu incelemeye çalışacağız. ,

Günlük yaşantı içinde bir söylenti ve uydurma haber düzmesürecinin ayrıntılı bir şekilde ele alınması, çok güç olduğu için nis-beten iyice kontrol altına alınmış laboratuar şartları altında busürenin temel olgularını elden geldiğince incelemeye çalışacağız.

1 6 6 - •• :• ; V ' •••'• •.'•• •:'• • ' '

Page 205: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bizim yöntemimiz çok basittir. Tek bir görüntüyü (slide)perdeye aktarmakla yetindik. Kısacası, bir bakıma demokratiközellikteki bir görüntüyü ilgili birçok ayrıntıyı da göstermektekullandık. Resmi perdede göstermeden önce altı veya yedi denekbir odaya alınmıştır. Bunlardan birisi resmin gösterildiği odayaalınmış, fakat perdeyi tam göremeyecek şekilde kasıtlı olarak se-çilmiş bir yere oturtulmuştur. Seyircilerden birisi (veya deneyici)görüntüyü kendisi tarif etmiş, bu aradaresimle ilgili olarak yirmiİşadar ayrıntıdan söz etmiştir. Ardından, ikinci denek odaya alın-mış ve kendisine, ne gördüyse, hepsini anlatacak olan birinci de-neğin yanına oturtulmuştur. (Bütün deneklere «ne duydularsahepsini mümkün olduğu kadar aslına uygun olarak diğerlerinenakletmeleri» söylenmiştir.) Ardından birinci denek yerine geçmiş,üçnücüsü aîınmışğ ve üçüncü denek ikinci deneğin anlattıklarınıdinlemeye başlamıştır. Aynı şekilde, her denek içeri girinci, ken-dinden önceki denekleten o'nun anlattıklarını dinlemiş; kendindensonra gelen deneğe de, Öncekinden duyduğunu nakletmiş oluyor-du. Deneye gözlemci olarak bulunanlar, uyarı yerine kullanılanresim perdede durduğu halde her deneğin içeri alınmasından son-ra ortaya çıkan uydurma hikâyenin nasıl ortaya çıktığını tek tekher denekte görmüş oluyordu.

Kollej Öğrencileri, Ordu hazırlık kamplarındaki erler, mahallitopluluk forumarı (community forum) üyeleri» Ordu hastanele-rindeki-hastalar, Öğretmenler Yuvarlak Masa üyeleri, eğitim kurs-larına katılan polis memurları dahil kırk grup denekle bu aynı sü-reç tekrarlanmıştır. Yetişkin yaştaki bu deneklerle ilâveten özelokullardaki dördüncü sınıftan dokuzuncu sınıfa kadar küçük çocuklarda da deney tekrarlamıştır. Bazı deneylerde, beyaz-ların yanısıra enciler de katılmıştır. îlerde göreceğimiz gibi, bu-nun böyle olması, kullanılan resmin «ırk açısından» verilen birgörüntüyü aksettirmesi hâlinde önemli sonuçlar doğurmuştur. •

' Bütün bu deneyimler seyirci önünde yapılmıştır (20-30 göz-lemci). Sahneye çıkmanın sebep olacağı korkma ve ürkme hâlinibertaraf edebilmek için denekler gönüllüler arasından seçilmişlerd ir. Bununla beraber, seyirci önünde yapılan bu tür deneyimlerdeher zaman için bir sosyal etkileme (social influence) olduğu bi-linmelidir. Bu etkilemenin hacmini bilmek çin [bu araştırmada]bir de, deneyi yapanla denekten başkasının alınmadığı bir odadasınanan kontrol grubu kullanılmıştır.

; . ' - • ••••'••'"• Y'-'. ' . " • - , : • ; - : i . ' ı V - , - x . v V ^ ; : ''•.'••,''.',•: 1 6 7

Page 206: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Sonuç olarak, bu deneysel durumun, günlük hayatta ortayaçıkan söylenti ve uydurma hikâyelerin oluştuğu şartlan beş noktaaçısından tamamiyle benzer şekilde yaratmadığını kabul etmek zo-rundayız, (1) Dinleyicilerin etkisi epeyce olmuş, deneklerin dikkatli davranışlarına ve «hikâye»lerini kısa tutmalarına sebep olmuş-tur. Seyircilerin önünde denenen deneklerin anlattıkları «hikâye»-ler( seyircilerin alınmadığı odada denenen deneklerin anlattığı «hi-kâyelerin yarısı kadar ayrıntılı olmuştur. (2) Verilen talimatın;duyduğunu elden geldiğini aslına sadık nakletmek ve dikkatli dav-ranmak sözlerinin etkisi olmuştur. Günlük hayattaki söylenti ve«fısıltıların» yayılmasında ise anlatılan hikâye»lerin doğru ve aslı-na sadık nakledilip nakledilmediğini gözetleyecek bir deneyci bu-lunmamaktadır. (3) Bu deneyimde deneklere, kendilerine anlatım-da bulunanlara soru sorma hakkı tanınmıştır. Olağanüstü hayatşartlarında ise, «fısıltıdan dinleyenler, eğer isterlerse, anlatan veaktaran kimseye soru sorabilir; o'nu çapraz kontrol altına alabilir,o'nü çapraz kontrol altına alabilir. (4) Duyma ve aktarma arasın-daki zaman farkı bu deneyimden çok kısa olmuştur. Olağan hayatşartlarında ise bu zaman aralığı çok daha geniştir. (5) En önem-lisi, bireyleri anlatmaya yönelten güdüler çok farklı olmuştur. De-neyimizde, deneklerin yönelimi doğruluk ve aslına sadakat olmuş-tur. Deneyimsel şartlar altında, deneklerin kişisel korku, nefret vearzuları işin içine karışamamışlardır. Kısacası, deneyime katılan[ve davranışı incelenen] denekler, günlük hayattaki söylentilerekatılanlar gibi ânında söylentilere katılanlar gibi ânında söylentiçıkaran veya aktaranlardan farklı kalmışlardır. Deney konusu olan«söylenti»yi aktarması kişisel olmadığı gibi, içten ve derinden du-yulmuş bir aktarış da olmamıştır.

Üçüncüsü dışında kalan diğer bütün şartların deneyimde, du-yuların anlatımını doğrulaştırdığı ve gerçek hayattaki uydurmasöylentilere oranla daha az saptırma [bozma = distortion] ve kes-tirime sebep olduğu düşünülebilir.

Yaptığımız deneyimin normal söylenti ve «fısıltı» şartlarınıyaratmadığını bilmemize rağmen, gene de inanıyoruz ki, duyulanbir şeyi aktarırken yapılan değiştirmelerin ve bozmaların elde et-tiğimiz sonuçlarda temsil edildiği kabul edilebilr. «Sokağa dökül-meyen» söylentiler «sokağa dökülen»ler kadar canlı, hissî (fevrî)bir tonda söylenmemiş, o'nlar kadar aşırılaştırılmamış olabilir.Bütün bunlara rağmen, [sürecin] temel olgusu her ikisinde de gös-terilebilir.

168 - • ;.i

• • / . - / •

Page 207: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

•Gerçek hayattaki söylentilerde olanlarla laboratuar şartlarındayaratılan söylentilerde olan-bitenler içinde, biribirleriyle ilgili olanve açık seçik görülebilen, üç eğilimin yer aldığı karmaşık bir boz-ma ve saptırmadan ibarettir. .

D Ü Z E Y E Î N M E ' ~' ••' " •' ' "" :^:^- !-: ''•':- V

Söylenti ve «fısıltı» ortaklıkta dolaşırken yaptığı yolculuk bo-yunca büyük bir hızla kısalır, daha özlü, daha kolaylıkla kavrana-bilir ve hatırlanabilir bir biçim alır. ;

Anlatılan aynı şeyin birinden diğerine aktarım serisinde, işinbaşlangıcında, hatırlanan ve aktarılan ayrıntılar hızla azalmakta-dır. Unutulan ayrıntıların sayısı, serinin sonuna kadar azalmayadevam etmekle; ancak, düşüşün hızı yavaşlamaktadır. Tablo : 1denemenin başlangıcında verilen ayrıntıların her denekte ne oran-da hatırlanıp aktarıldığını göstermektedir.

ŞEKİL : 1 Başlangıçta verilen materyalin ardıllanan deneyimlerde hatır-lanma yüzdeleri. • . :

ardıllanan deneyimler

Perdedeki görüntü hakkında yapılan açıklamada haklarındabilgi verilen ayrıntılar «yüz» olarak kabul edilmekte, birinciyi izle-

169

Page 208: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

yen testlerdeki yüzdeler ise bu baza göre hesaplanmaktadır. Onbirdeneye dayanan eğri (curve) ağızdan - ağıza yapılan beşinci veyaaltıncı aktarmada ilk anlatılan ayrıntıların yaklaşık olarak yüzde70'inin ayıklandığını göstermektedir. Hem de, aktarımlar arasın-da hiçbir zaman boşluğuna fırsat verilmemiş olduğu halde.

Yaptığı deneyimdeki ilk andaki öğrenme ile sonraki tekrarla-malar arasındaki süre bizim denememizdeki süre kadar kısa olma-dığı halde," bizim bulduğumuz eğri de Ebbinghaus'un ünlü birey-sel hatırlama düşüş eğrisine benzemektedir. Elimizdeki bu eğriile Ebbinghaus'un eğrisini karşılaştıracak olursak şu sonuca vara-biliriz kî, bireysel bellekte düzeye inme haftalar süren bir zamaniçinde olurken, toplumsal belleğin düzeye inmesi (leveling) bir-kaç dakika içinde olmaktadır. " , -^

Düzeye inme (bizim deneyimlerimizde) hiçbir zaman mutlakbir silinme ve kalmama noktasına inmemektedir. Eğrinin son ta-rafındaki durulma (stabilization) bütün deneyimlerden vanlan birbulgudur. Bunun anlamı: (1) çok kısa ve yoğun bir ifadenin aslı-na sadık olarak ve bozulmadan aktarımlardan geçmesi beklene-bilmesi; (2) bildirim kısa ve gereksiz ayrıntılardan arınmış şekildesunulmuşsa, denek kişinin seçimleyecek fazla ayrıntı bulamamasıve daha fazla bozma olanağının kısıtlanmış olmasıdır; (3) akıldatutulması için verilen şey sıradan bir belleğin (memory) bile akıl-da tutulabileceği kadar kolaylaşmaktadır. Bütün deneyimlerde enson ve sona yakın olan aktarımlar, en baştaki [iki denek kişinin]aktarımlarına oranla birbirlerine çok daha benzer bulunmuştur.

Düşünmeksizin yapılan ezberlemeye karşı güvenme [ve dene-yimlerin buna dayanmış olması] bizim deneyimlerimizde, aslınauygunluğun temel hedef sayılamayacağı olağan söylenti ve «fısıltı»ortamına oranla daha barizdir. [Normal hayat halinde] zaman sü-releri düşünmesiz - hatırlamaya etki eder ve kuvvetli ilgilenmeleryüzünden harfi harfine bir hatırlamadan çok, bu ilgilenmelerin et-kisine göre işleyen bir hatırlama meydana gelir. Birey eğer sır ko-nuşmuş olmak için konuşmaktan başka bir şeyle güdümlenmemiş-se, en son neyi, ne şekilde işitmişse, o işittiğini düz ara tekrarla-makla yetinmektedir. Eğer uydurma ve asılsız söylenti çok kısa veözetse, aşırı şekilde «slogan»laştırılmışsa, yani işitildiği biçimeharfi harfine uygun olarak hatırlanması için hiçbir çabayı gerek

170

Page 209: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tirmiyorsa, hatırlama körü körüne hatırlama ve tekrarlama şeklin-de olmaktadır. Örneğin:

• . Yahudiler askere yazılmaktan kaçmıyorlar; ݧ

T-•••-•'".• CIO Komünistlerin elindedir; .

.'• Ruslar kadınları millileştirmiş. r' , :.

Buradan şu sonuca varabiliriz ki, her ne zaman sözsel bir ma-teryal bir grup arasında -ister söylenti, ister rivayet (legent), ister- .se bir tarihçe şeklinde olsun- aktarıma uğrarsa geçireceği deği-şiklik kısalma ve özetleşme yönünden olacaktır. Düzeye inme, te-sadüflere bağlı bir olgu değildir. Deneylerimiz, her defasında da,denekler için özel ilgilenme konusu gibi görünen konucukların de-neklerin umut ve beklemelerini doğrulayan olguların, hikâyeyi kur-malarına yardım edecek gibi görünen gerçeklerin çok geç unutul-duklarını ve en son ardıllanan deneyime dek hatırlandıklarını gös-termiştir.

KESKİNLEMB \ ' \ , . ' "'! ' •

Keskinlemeyi, genişçe bir muhteva içinden belli sayıda ayrıntının seçimleyici algılanmadan, seçimleyici hatırlamadan, ve se-çimleyici bildirimden geçmesi şeklinde tanımlayabiliriz.. Keskinle-me, ister istemez, düzeye inmenin bir karşı - benzeri olmaktadır.Bunlardan biri olmazsa, diğeri de olmaz; zira düzeye inmenin son-rasında asılsız söylenti için elde kalan azınlıklar ister istemez belir-ginleştirilmiş olmaktadır.

Düzeye inme konusunda düzenlenen deneyimlerin her kurgu-lanmasında keskinleme ortaya çıkmakla beraber, her zaman aynıkonucuklar vurgulanmamaktadır. Bazan, hiç akla gelmedik birayrıntı; örneğin, metroda görülen bir reklâmın dikkat odağına alın-masında ve hatırlanıp bildirilmesinde olduğu gibi, beklenmedikkonucuklar keskinlenebilmektedir. Asılsız söylenti, keskinleniminetrafında yapısını kurmaktadır. Bazı deneyimlerde ise, bu aynı ay-rıntının tamamen bir kenara bırakıldığı ve ilk ardıllamalardan son-ra hiç hatırlanmadığı işitilmediği görülmektedir. ;

Keskinlemenin belirlenmesindeki yollardan birisi de acayip veumulmadık ayrıntıların veya dikkat-çekici kelimelerin hatırlanma-

• . • • *•• ' • • . . , . - • . . • •••• . • ' • ; V ' . : ' • ' ' : '-.': ' , ' • . ' • • 1 7 1

Page 210: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

sidir. Bunlar ilk ardıllanmalarda göze batmakta, her ardıl hika)'edinleyicinin dikkatini çekmekte ve her aktarımda hikâyenin esasıiçin daha önemli olması gereken ayrıntılardan daha çok tercihedilmektedirler. Buna verilebilecek bir örnek, «hırsızlık yapmaktaolan bir çocuk ile, çocuğa tekdirde bulunan bir adam» ifadesineuygun bir resimle birlikte ardıllanmış deyimler serisinde görül-müştür. Bu seri deneyimlerde «tekdirde bulunan» ifadesi denek-lerin aşın dikkatini çekmiş ve ardıllanarak her aktarımda bozul-madan söylenildiği görülmüştür.

Keskinleme bazan da sayısal bir özde ortaya çıkmaktadır. Birseri deneyimde vurguda bulunulan konucukların her aktarımdaartırıldığı tesbit edilmiştir, örneğin, bir Zenci resmini ihtiva edenfilmden sonra-ki, filmde Zenci görüntüsünün genişliği ve alışılma-mış ifadesi dikkat uyandırıcı bir şekilde düzenlenmişti- kaydedi-len «hikâye» aktarımlarında Zenci önce tekillikten çıkarılmış ve«Zenciler» olmuş, sonra «dört Zenci,» sonra da «bir grup Zenci»şeklinde ifade edilir olmuştur.

Bir başka tür keskinleme de zamanca yakınsallaştırıcı özdeortaya çıkmakta; olmuş olayları yaşanılan ânda olmakta olan olay-lar şeklinde ifade etme eğilimi görülmektedir. Bura'da. ve şimdiolanolaylar algılayıcı için daha ilgi çekici, daha önemlidirler. Kuş-kuya bile gerek yok; hikâyenin aktarılmasına çoğu defa şimdikizamanla başlanmakta; ve başlangıçtaki anlatımın, sonunda, geçmişzaman'a dönüştüğü noktada bile, «zaman» tekrardan şimdiki zama-na döndürülür, sahne dinleyici tarafından anlaştırılır (contempori-zed). Açıktır ki, söylenti ve uydurunun geçmişteki belirli bir olayla(veya gelecekteki belirli bir olayla( bağlı olması hâlinde bu tür biretki görülmez. İnsan, kendine gelen bir söylentiyi değiştirip, «QueenMary bu sabah (veya yarın) 10.000 askerle yola çıkıyor,» şeklineçeviremez. Ama, bununla beraber, hikâyeyi içinde bulunulan şart-lara bağlayarak yapılan bir başka keskinlemeye sık sık rastlamak-tayız, örneğin, «Bay A geçen hafta, karaborsadan bir tavuk bulmuş,ama kilosuna 30 lira vermiş» şeklinde duyulan bir ifade,» karabor-sada kilosu 30 liradan tavuk varmış» şeklinde aktarılabilmektedir(çoğu defa böyle yapılıyor), tnsan geç&n hafta ile pek ilgilenmesebile bugün ile ilgilenir. Bu yüzden de zamanca yakınsallaştırıcı eği-lim olgunun oluşum zamanını ele alarak konu ile ilgilenilmesinierekler.

172

Page 211: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

' -:; Keskinleme bazan bir hareketlilikten (movement) belirli birsonucun meydana geleceği durumlarda yapılmaktadır. Uçaklarınuçmaları ve bombaların patlaması aktarım sırasında çoğu defa bir-likte vurgulanırlar. Aynı şekilde, bir resimde görülen yere düşmüşbir vazo çoğunlukla unutulmamakta ve hep hatırlanmaktadır. Ger-çekten «düşüş motifi» resimde adamın içmekte olduğu püiro gibidiğer bazı şeylere de yaygınlaştırılmaktadır. Örnek : deneyimlerdenbirinde puronun yere düşmekte olduğu söylenmiştir. Oysa, puroadamın dişleri arasında sıkıca durmaktaydı.

;; Bazan gerçekte durmakta olan şeylere hareketlilik atfedilerek

keskinleme yapılmaktadır. Nitekim, durmakta olduğu apaçık gö-

rülen bir metro treninin, sık sık, hareket halinde olarak ifade edil-

diği görülmüştür.

Göresel «eb'ad» da dikkatin birinci belirleyicilerindendir.«Eb»ad»lan yüzünden dikkat çekici olan şeyler hatırlanma ve kes-kinlenme eğilimi göstermektedirler. İlk hikâye edici (reporter) buşeyin «eb'-ad»ma dikkati çeker ve ardıllanmış dinleyicilerden herbiri bu şeyin «eb'ad»nın ve bu özelliği ile kazandığı seçkinliğinetkisinde kalır. Bu etkilenmeden sonra da bu etkilenmeyi belleğin-de keskinlemeye başlar. Böylece, iri-yarı Zenci, aktarımlarda «dörttane zenci,» veya «koskocaman bir zenci heykeli» şeklinde girme-ye başlar.

Dikkatin belirleyicileri arasında sadece fiziksel değil, sözsel be-lirleyiciler de vardır. Nitekim, hikayecinin geçtiği farzedilen sah-neye uygun düşecek gibi göründüğünde sözler arasında bir de yaf-talama (labels) da bulunma eğilimine rastlamaktadır. Resimlerdenbiri genel bir ifade ile «Bu bir savaş resmidir» şeklinde sunulmuş-tur. Bu «yafta» her aktarımda yerini korumuştur. Bir başka resim-le yapılan deneyimde ise her aktarımda «Bu resim bir zenci isya-nı resmidir» ifadesinin söylenildiği görülmüştür. . . ^

Bu tarz keskinlemeyi açıklamak için, anlatıcının veya aktarı-

cının hikâyenin akışı için zaman ve yerde bir yakınlaştırma yapma

isteği gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu eğilim, bu alışkanlık gündelik

hayatımızdaki temel eğilimlerimizdendir, ve hayalî bir olayın hikâ-

ye edilmesinde bile kuvvetli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta-

dır. . . . ' •••;• •:'• -• •"•;• w -;' .- ' .. ."•••»..•;. i • ' • . • ' • '•••

' " . ' • • • • ' . \ : • • , • . ' '•.•. \ • : ••• ; . ' • • - • •••; , \ _ / : ; 1 7 3

Page 212: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Zaman ve yer bakımından olayı yaklaştırma ile yapılan yafta-lamada tercihli bir hatırlamanın ortaya çıkışındaki faktörlerdenbiri değeri de öngelme etkisidir (primacy effect). Bir seri konu-cuk içinde başta söylenen veya aktarılanların hatırda tutulma ola-salığı daha yüksek görünmektedir. Bu yüzden de, yer ve zamanbakımından yaklaştırma yaratan bir «yaftalama» bir anlatımın enbaşlarında aktarılmakta ve böylece önleme etkisinden yararlan-mış olmaktadır.

Tanıdık, bildik, alışılmış bulunulan sembollere bağlantılandırı-larak da keskinleme yapıabilir. Deneyin serileri {cinden birinde, birkilise ile bir haçın bu iki sembol resim içinde çok arkada kalanayrıntılardı. Bu gibi bilinen ve herkesçe tanınan semboller hemenanlamlandınlmaktadır. Resimdeki diğer ayrıntılar alışılmış somutbir varlık gibi görünmedikleri halde, bu gibi semboller somut vebildik bir varlığı ifade etmekte; bu yüzden de denekler hiç kuşkuduymadan, çekinmeden bunlardan konuşabilmektedirler. Ayrıca,tanıdığımız, yabancı olmadığımız sembollerin akılda kâlıvermelerisöylenti -yuvalanmasında (rumor - embedding) en belirgin özellikolan «duyduğunca anlatım» sürecini de (conventionalization) baş-latıp, harekete geçirmektedir. Deneyimlerde kullandığımız resim-lerden ikisinden birisinde polis otoritesinin sembolü olan cop var-dı; diğerinde ise, zenci terör hareketinin sembolü olan ustura var-dı. Bütün ardıllama deneyimlerde bu sembollerin daima aktarıl-dıkları tesbit edilmiştir. Aktarıcının duyduğu bir hikâyeye ilâveettiği açıklamalar keskinlemenin son örneğini teşkil eder. Bunlar,ilâve edilmeleri hâlinde tamamlanmamış ve.yarı kalmış gibi hisse-dilecek hikâyelere bir çeşit bağlayıcı . son (closure) şeklinde ka-tılmaktadırlar. Bu açıklamalar «anlamı izleyen çaba»yı; yani, güçve yapısı kurulmamış bir durumda kalan dinleyicinin içinde ka-lacağı zorluğu açığa vurmaktadırlar. Açıklayıcı izahat ile yapılanbu tür keskinlemeye karşı duyuln ihtiyaç, özellikle, aktarılan hikâ-yenin aşırı derecede saptırılıp bozulduğu hallerde; anlatımın nok-san ve inanılmaz görünmesi hallerinde şiddetli önem kazanmakta-dır. Bir örnek vermek gerekirse,, metro ile ilgili resim hakkındaçok karışık ve anlaşılması güç bir hikâye olan deneklerden birisi-nin, kendinden sonrakilere resmin hikâyesini anlatırken, «bir kazaolmuş herhalde,» diye aktarımda bulunduğunu zikredebiliriz. Bu an-latım tarzı, söz konusu denekten sonraki denek için inandırıcı ol-

1 7 4 "'.- : • '" • . - •• • ' • • •

Page 213: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

muştu ve bu yüzden de sadece kabul edilmekle kalmamış, keskin-lemeğe uğraşmıştı. , , .

Günlük hayattaki söylenti ve asılsız haber aktarımlarında gö-rülen, hikâyeye, asılsız ama inandırıcı açıklamalarla başlanarakyapılan keskinlemeler çok belirgindirler. Gerçekten, daha önce desöylediğimiz gibi, asılsız bir söylentinin, uydurma bir haberin ak-tarımının temel fonksiyonu bireyin duyduğu huzursuzluğun ve ge-rilimin bir çeşit açıklamasını yapmaktır. Ordudaki tutumsuzluk-tan söz eden, veya OPA memurlarının haksız ayrıcalıklara sahipolduğunu ileri süren dedikodulara inanmak, bunları doğru kabuledip aktarmak yiyecek sıkıntısını ve duyulan rahatsızlığı «açık-lamaya» yaramaktadır.,

Burada ele almamız gereken bir sorun vardır. Halktaki genelinanca göre söylenti ve asılsız haberler bir çığ gibi büyük, aşırıderecede işlenir, ve lâfa lâf katılarak şişer (verbose). Gerçekteise, söylenti ve asılsız haberler şişme yönünde değil, küçülme veözetlenme yönünde bir sürece tabidirler. Laboratuar şartlarında daolsa, gerçek hayat şartlarında da olsa, bu böyledir. Yukarda belir-tilen cinsten (mübalâğalar ise, ilk bakışta uyarı - durumunda (ori-gmal stiıfıulus-situation) zaten mevcut olan bazı noktaların kes-kinlemeye uğramaları şeklinde ortaya çıkmaktadırlar. Keskinlemesonunda ortaya çıkan bu bozma ve saptırmalar elbette vüs'ati yü-zünden çok büyük miktarlara ulaşmaktadırlar; fakat bunlar, aşınişlenmişlik şeklinde yeni bir kategoriye almamız gereken değişikbir şey değillerdir.

ÖZÜMLEME (ASSIMILATION)

Apaçık görülüyor ki, gerek düzeye inme ve gerekse keskinlemeseçimleyici süreçlerdir. Fakat, aktarılan hikayelerdeki bazı ayrıntı-ların arkaya itilmesinin, bazılarının ise öne ve üste çıkarılmasınınsebebi nedir? Ve, söylentiyi meydana getiren aktarımlar arasında-ki farklara, aktarımdan aktarıma eklenen yeni ilâvelere, ve diğerher çeşit asılsız değişikliklere bunun ne derece etkisi olmaktadır?Bu sorunun cevabı özümleme süreci içinde bulunabilir. Özümleme,bir alışkanlık şeklindeki, bir ilgi duyma şeklindeki, dinleyen bire-yin içindeki duygular şeklindeki kuvvetlerle işin içine karışır vesöylenti süreci üzerinde büyük etkilerde bulunur.

175

Page 214: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Ana Konuyu Özümleme . •".

Genellikle, bir hikâyede anlatılan konucuklar, hikâyenin güdü-cü «motif»ine uygun şekilde keskinlenir ve düzeylenirler ve so-nunda ortaya çıkacak olan hikâyenin yeni anlatımını daha tutarlıkılacak şekilde bu güdücü motife uyumlanırlar; yeni anlatım dadaha tutarlı, daha hoş dinlenir, daha yuvarlak-köşeli olur. Bazı de-neyimlerde aynı resimler kullanıldığı halde, hikâyeye bir ordu ra-hibi sokulmuş, veya bir ;takım insanların (çoğul olarak) öldürül-düğü ilâve edilmiş; "ambulans, Kızıl Haç Hastanesi olmuş; yıkılanbinaların sayısı arttırılmış, tahribat büyütülmüştür. Bütün bu an-latımlar, ne kadar asılsız olurlarsa olsunlar, ana konuya uygungörünmüşlerdir - bir savaş felâketi (incident). Bu anlatılan ayrın-tılar resimde gerçekten yer almış olsalardı belki çok daha iyi birGeştalt süreci yaratacaklardı. Ana konuya yakın olmayan, bütü-nüyle konu dışı kalan objeler ise hiçbir zaman hikâyeye dahil edil-memektedir - tek bir elma ağacı, bir balerin, bir beyzbol oyuncusug i b i . •„ , \ . • - \ . •• ^ •• .-.. . .-. . , /;-. - ; . . : •-."• .. . . . • . .-.. :•• ... :

Hikâyeye yeni şeyler katmanın (importations) yanısıra, ba-zan, ana konunun desteklenmesi için başka çeşit aslına uymayan,gerçeğe aykırı değiştirmeler (falsification) de yapılmaktadır. Ori-jinal resimde görülen Kızıl Haç kamyonu cephane yüklü olarakgöründüğü halde, ana konuya uygun olmak zorunluğu yüzünden,cephaneler gitmekte ve kamyonun ilâç ve tıbbî malzeme yüklü ol-duğu söylenmektedir.

Resimde bir kenarda duran ve sivil elbiseler içinde bir asker-den çok bir «partizan»a benzeyen zenci neredeyse her aktarımdabir asker olarak belirtilmektedir. Savaş resminde adamı, askerlerarasında bir sivil olarak anlatmak yerine, o'nun da savaşan birasker olarak anlatılması -bu yönde bir değişiklik ypılması- dahauygun bulunmaktadır.

İyi Bir Devamlılık , j v "

Bir başka asılsız hikâye uydurma, aralarında boşluk kalmış«görüntülerin biribirlerine bağlanmasının sonucu olarak, veya ba :

zan da uyarıcı alanda mevcut boşluklann giderilmesi çabalarınınsonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çabanın amacı hikâyeyi ken-di içinde tutarlı ve anlamlı kılmaktadır. Bir sinema kapısındaki afiş.te görülen yarım bir başlık «Loew'ın Ye...», bu yüzden hemen

1 7 6 - ' .- .V . - V V V ' V ^ : " : " : ; ^ ' • ' ; •" ' •-' ,. • • -• • •

Page 215: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

«Loew'in Yeri» olarak; Gene Antry ise Gene Âutry olarak, «LuckRakes»de «Lucky Strikes» olarak tamamlanmakta veya değiştirilip,uydurulmaktadır. . . ; . - .

Bütün bu ve bu örnekler Geştalt psikolojisinin diliyle «kapa-tıverme» işlemleridir. Bunlar asılsız algılama ve asılsız belleme çe-şitleridir; am amaçlan, daha tutarlı, daha bütünlüklü bir «men-tal» sunum sağlamaktır. Ele alınan ayrıntıların herbiri ana konuiçine gömülmekte, .ve böylece hikâyenin «iyi devam etmesi» sağ-lanmaktadır. Amaç, anlamsız görülen veya noksan görünülen yer-leri eritip, belirsizleştirip, yumuşak köşeli yapmaktır.

Yığıp Sığalaştırma Özümlemesi ^ ':••

Bazı durumlarda ise bellek kendini yormamak ister gibi gö-rünmekte ve elinden geldiğince az şey hatırlamak istemektedir.Örneğin, iki ayrı konucuğu hatırlamak yerine, bellek için bu ikisinibiribirileri içinde karmaştınp (fuse) tek bir konu (item) olarakhatırlamak daha uygun görünmektedir. Metroda her biri ayrı ilânveya reklâm afişlerini görenler, sadece, «ilân tahtası» veya «birsürü reklâm» demektedirler. Bir başka resimde ise, görünen bütünmeyva çeşitleri tek tek sayılmamış «her çeşit meyva» denilmiş-tir. Keza, otobüse binmiş olanlar, daha sonra otobüstekilerden «ki-mi koltukta, kimi ayakta bir sürü yolcu» diye söz etmişlerdir. Yol-cuların birey olmaları ve kişisel özellikleri ortadan kalkmıştır.

Beklenilen Şekilde Özümleme . ' ••"•. î; • -

Tıpkı aynntıların dinleyicinin kafasında hatırlanıp unutulma-ması için yapılan değiştirme ve katmalar gibi, dinleyicinin düşün-ce alışkanlıklarını destekleyici bir özümleme de vardır. Bu türözümlemede konucuklar bu amaca uyacak şekilde biçim değişti-rirler. «Şey»ler, çoğu defa, nasılsalar [nasıl bilinirlerse] o şekildealgılanır ve bellenirer. Örneğin, resimlerden birinde birkaç dükkâ-nın ortasında görünen bir eczane, daha sonra sorulduğunda de-nekler tarafından resmin hikâyesi anlatılırken hep «köşe başı ecza-nesi» olarak zikredilmiştir. Bir Kızılhaç ambulansı, resimde cepha-ne yüklü olarak göründüğü halde, genellikle ambulansla ecza vesıhhî malzeme taşımak gerektiği için, «ilaç yüklü bir ambulans»olarak aktarılmıştır. Bir başka resimde, yol kenarındaki kilometre

. . . . . . . • • • • . . : . . • • • . • • - : ; - - V ••'-.. • ^ " • : . v - v - . v - : - ' • • ' / m

Page 216: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

^aşları mil-taşları olarak aktarılmıştır. Çünkü, Amerikalılar uzak-lık birimi olarak mil kullanagelmişler ve mil'e alışmışlardır. ;•.; :

Deneylerimizde karşılaştığımız özümleyici bozmalar içindeen «manidar» olan nokta, deneklerden yansında gördüğümüz birbozmadır: resimde elinde bir ustura olan beyazla elleri boş olanbir zenci gösterilmiş; fakat aktarımların yarısında usturanın menci-nin elinde olduğu söylenmiştir. Bu örnek, basmakalıp tipler («siereo-typed») konusundaki peşin beklemeler için ilgi çekici bir örnek-tir. Ezbere bilinen şey, usturanın zenciye yaraşacağı, beyaz adamınise ustura taşımayacağı olmaktadır.

Konuşulan Dil Alışkanlıkları ve Özümleme ; ' '

Algılamaya etki eden «bekleme», çoğu defa, materyallerin bi-reyde daha önceden var olan sözsel klişelere uygunluk sağlayıcışekilde algılanmalarına yol açmaktadır. Algılama ve hatırlama bukliklere uygun yönde oluşmaktadır. Bu durum, söyentilerin tek-bi-çimde yayılmasında çok önemlidir. Sözler, çoğu defa, dinleyicininkafasında o'nun bildiği alışkın olduğu görüntüler yaratır ve o olayhakkında dinleyici neyi, nasıl düşünmek zorundaysa buna uygunkategoriler kurar. Keza olaylar hakkında yapacağı değerlendirme-ler de bundan etkilenir. «Döküntü elbiseler içinde ezik biri» söz-leri, çok daha objektif bir anlatım olan «ütüsüz ve kısalmış çok da-ha anlamlıdır ve aktarıcının hissî yanını da aksettirmektedir. Söylentiler, genel olarak, sözsel basma-kahp tipler şeklinde aktarılır.Bu aktarımlar ise," aktanmcılann ön yargılarını aksettirir. Örne-ğin : «Japon casusu,» «boş kafa,» «salak isveçli,» «uzun saçlı pro-fesör» ve birçok.

DAHA YÜKSEK GÜDÜMLENMİŞ ÖZÜMLEME .

Deneylerimizin sahip oldukları şartlar, söylenti, uydurma ha-ber ve skandal fısıltıları gibi şeylerin altında yatan hissî (emo-tional) eğilimleri tam olarak ele alıp, açıklamamaktadır. Ama, bun-lar lâbatuar şartlarında bile kendi varlıklarını duyuracak kadarkuvvetlidir.

1 7 3 - ' •

Page 217: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

İlgi Konusunu Özümleme * v T ;"

Birçok şeyle birlikte ve arka plânda kadın 'giysilerini göste-ren bir resim, giderek, aktarımlarda sadece elbise üzerine kurul-muş bir hikâye hâlini almıştır. Bu keskinleme resmin erkekleregösterilmesi sırasında olmamış, kadın deneklere gösterilirken ol-muştur.

îçinde bir polisin göründüğü resim polis memurlarından mey-dana getirilmiş bir denekler gurubuna gösterilmiştir. En son akta-rımda, hikâyenin merkezine resimdeki polis memurunun getirildi-ği görülmüştür. Şüphesiz, denekler resimdeki polis memurunakarşı sevgi ve yakınlık duymuşlardır. Buna özdeşleme (identifica-tion) diyebiliriz. İş burada da kalmamış ve polisin kuvvet otorite-sini sembolize eden cop, çok aşırı bir keskinlemeye uğratılmış vehikâyedeki çatışmanın temel öğesi haline getirilmiştir. Polislerdenkurulu denek grubunun aktarımları, sonunda, polisi korur ve poli-si tutar bir nitelik almıştır.

Önyargı Yönünde Özümleme : • •'",-,.?• .';'. J:•-, • ..V V ; ':-;•/•._

Bir deneyimde, nefretten meydana gelen bozma ve saptırma-ların elde edilmesi çok güç olmakla beraber, elimizdeki materyalegüvenerek ırkçı tutumların meydana getirdiği hasımlık kompleksi,üzerinde bazı düşünceler ileri sürebiliriz. •.-..'• r

Deneyimde kullandığımız resimlerden birinde, elinde bir ustu-ra tutan ve bir zenci ile tartıştığı görülen bir beyaz adamdan sözetmiştik. Bu resimle yapılan deneyimlerden yarısında, son söyle-nen rivayet usturayı zencinin (beyaz adamın değil) elinde, tuttuğuolmuş; birkaç aktarımda ise «usturayı açmış» veya «beyaz adamıkorkutmak için usturayı savurmuş» şekline girmiştir. " ;

Bu insafsız ve ölçüsüz bozmanın zencilere karşı duyulan nef-ret ve zenci korkusundan mı ileri geldiğini tam olarak tesbit ede-cek durumda değiliz. Bazı hallerde, bu kökü derine inen «hissi-y a t ı n özümleyici bir etken olarak işe karıştığı görülmektedir. Amabazı hâllerde, zenci-karşıtı tutumlara sahip olmayan deneklerin bilebu bozmayı yaptıkları tesbit edilmiştir. Kültür ortamından kazanıl-mış bulunan ve hiçbir düşünce sonucu olmayan birşey olarak zen-cilerin sıcak-kanh olduklarına ve silâh olarak ustura kullandıkla-rına inanılmaktadır. Ortaya çıkan asılsız söylenti ise —bir temele

'•'•'. ••-: ' . \ : : İ . : i - i : ! /: C y / . ' " v . • - V - V:. •../: '".: ,'•" . 1 7 9

Page 218: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dayanmakla beraber—, anlatılan hikâyenin, sozsel-klişeler ve alışıl-mış beklemeler (expectation) yönünde özümlendiğini göstermek-tedir. Bu durumda, karşımıza çıkan bozma ve saptırmalar düşman-lık ve nefret yönünde bir özümleme olarak kabul edilemezler. Butür önyargıların çoğu, öyle görünüyor ki, toplumda, bir dış-gruphakkında mevcut inançları doğru kabul etmekle yapılan bir çeşitgöreneğe uyma (corforming to current folkways) sayılmalıdır.

Bu ustura-zenci deyimini beyaz deneklerin zencilere karşı duy-dukları nefreti ve zencilerden korku duymalarını aksettirse de ak-settirmese de, apaçık bir başka nokta var: resmin gösterildiği de-neklerin zencilerden seçilmesi hâlinde zenci deneklerde de bunabenzer bir güdümlü bozma yapılmaktadır. Irkçılık üzerine kuru-lan bu karikatürü görmemezlikten gelmek, kendileri de zenci ırkın-dan oldukları için işlerine geldiğinden, resimdeki ırk sorunununönemini küçültmektedirler. Bu deneklerden birisi, «döküntü elbi-seler içinde, ezik bir zenci» şeklindeki söylentiyi aldıktan sonra,bunu, bir sonraki denek'e «döküntü elbiseler giymiş bir adam...Zenci de olabilir...» diye aktarmıştır. ". •> •• •

Bir başka resimde ise, resmi gösterdiğimiz Zenci denek, resim-deki polis ile bir adama baktıktan sonra, «kendisine eziyet edilenbir zenci» denmiştir. Bu doğru bir ifade olabilir. Ama, aynı resmin«isyancı birini polis tevkif ediyor» şeklinde anlaşılması da müm-kündü. Bulunan sonuç şu ki, beyazlar olsun zenciler olsun biri-birlerinin tam tersi algılama, hatırlama, ve yorumlamada bulun-maktadırlar.

SON SÖZ: YUVALANMA SÜRECİ

Düzeye inme, keskinleme) ve özümleme bağımsız mekanizma-lar olarak görünmektedirler. Ânında ve kendiliğinden (smultane-ously) işleme başlayan bir mekanizmalar, söylenti ve asılsız ha-berlerin karekteristik özelliği olan, gerçeğe ters anlatım ve gerçek-ten kaçınma şeklinde sübjektifleşdirici bir süreci harekete geçir-mektedir. Bukonuda olan-bitenleri birkaç kelimeyle özetleyecekolursak şöyle diyebiliriz: •*•' ; ^ , - .

Her ne zaman bir uyarı alanı bir birey için potansiyel birönem taşır, fakat aynı zamanda açıklıktan uzak görünür veya de-ğişik ve kabuledilebilir yorumlamalara açık görünürse, «sübjek-

Page 219: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tip bir yapılama süreci harekete geçmektedir. Bu süreç her ne ka-dar karmaşık bir süreç, ise de (gerçekten düzeye inme, keskinlemeve özümlemeyi kapsamaktadır), ana karakteristiği itibariyle uya-rıların basit ve anlamlı bir yapıya indirgenmesi için girişilen birçaba olarak tanımlanabilir. [Bu yapı ise] bireyin kendi ilgilenim-leri ve deneyimleri açısından uyumlaytct (adaptive) bir özellik ta-'şır. Süreç, buldnık ve kavrammı güç (ambiguous) bir durumun al-gılanması ânında hemen başlar, fakat işin içine bellek de karışacakolursa, ortaya çıkacak olan sonuçlar çok daha büyük olur. Uya-rının, algılanması ile içinde bulunulan ân arasında ne kadar uzunbir zaman boyutu varsa üç-nedenli [düzeye inme, keskinleme, veözümleme, ç.n."] değiştirimin ortaya çıkış olasılığı da o denli ar-tar. Keza, ardûlanmış bir anlatım ve aktarım dizisinde yer alaninsanların sayısı ne denli artarsa, değiştirim olasılığı da o denliartmaktadır. Ta ki, söylenti yalınkat bir ifadenin son sınırına gel-miş (aphoristic brevity) ve ancak moto-mot aktarılacak bir kısa-lığa inmiş olsun. : . . . ' ; v V i .

Ne var ki, bu üç-nedenli süreç sadece söylenti ve uydurma ha-berde değil, bireysel belleğin işlemesinde de temel, özellik olarakortaya çıkmaktadır. Bu durum, Wulf, Gibson, Allport'un bireyselhatırlama (retention), (4) ve Bartlett'in hem bireyler ve hem degruplar üzerinde yaptığı bellek incelemeleriyle ortaya çıkarılmışve açıklanmıştır. (5) •'.•-'.. % ,' r %•'

Yalnız, şunu da belirtelim kî, kullanılan terminoloji üzerindeşimdiye kadar tam bir görüşbirliği elde edilebilmiş olmadığı gibi,burada tanımlayıp, açıklamaya çalıştığımız üç fonksiyonun yeter-liği konusunda da bir anlaşmaya varılabilmiş değildir. Bizim inan-cımız, üç-nedenli değiştirmede meseleyi ele alış ve kavramlamatarzımızın sadece bizce veya başkalarınca yapılan araştırma dene-yimlerini değil, günlük hayattaki söylenti ve asılsız bildirimlerintemelindeki bozma ve saptırmaları da kapsadığıdır. .

Daha iyi bir kurgulama (belirleme) yapamadığımız için, buüç-nedenli değiştirme sürecine yuvalanma (embedding) süreci di-

(4) Yararlanabilecek bir özeti için, bknz: K. Koffka, Princlples of GeştaltPsychology (New York: Harcaurt, Broce and Co., 1935).

(5) F. C. Bartlett, Remembering (Cambridge, England: Cambridge Univer-sity Press, 1932). __

181

Page 220: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

yeceğimiz. Bizim tarafımızdan yapılan deneyimlerde olsun, diğeraraştırmalar tarafından yapılan ilgili başka deneyimlerde olsun or-taya çıkan şey bütün deneklerin kendi dışındaki uyanlar dünya-sını kavranması güç bulmaları ve bu dış-dünyayı objektif karak-terleri ile algılamaktan kaçınmaları olmuştur. Bu nedenle de, dış-dünya, sadece, bireyin kavrama gücünün sınırlarına, bireyin belle-me gücünün sınırlarına göre değil, aynı zamanda bireyin, kendigereksinmelerine ve ilgilenmelerine göre yeniden-anlanılandırıl-maktadır. Böylece «dış» olarak bilinmesi gereken «şey»ler «içsel»olmakta; objektif diye bilinmesi gereken şeyler, aslında, sübjektifolmaktadır. Birey, kendisine gelen objektif bir «information»ı de-ğiştirip, aslına uymayan bir şekilde başkalarına aktarmaya başla-dığı zaman da, kendisinin başlngıçta almış olduğu objektif «infor-mation»m özü, çekirdeği bireyin dinamik ussal hayatına öylesinegirip yuvalanmaktadır ki, sürecin sonunda ortaya çıkacak olanürün bir iç'den dışa, dıştaki ileri'ye bakış şeklini almaktadır. Böy-lece söylenti sürecinde birey hatırlama konusundaki güçsüzlükleri-ni gizlemekte, kavranması güç bir alandaki anlâmlama güçsüzlük-lerinden sıyrılmaya çalışmakta; ortaya çıkan ürün, nefret, endişe,huzursuzluk ve istekleri de dahil, kendi hissî (emotional) ihtiyaç-larının damgasını taşımaktadır. Bu yuvarlanma sürecinin içine bir-den fazla kişiler girdiği zaman ise ardıllanmış aktarımların sonulürünü, kültürel ilgilenme, bellek gücü, grup «hissiyatı» ve önyar-gılar açısından en düşük «payda» ya bağlı kalmaktadır.

Söylentinin, uydurulmuş bir haberin ille de gerçeklere aykırıolması gerekli midir, diye sorulabilir. Buna vereceğimiz cevap,hangi halde olursa olsun, yuvalanma sürecinin, sonuçta ortaya çı-kan ürünün güvenilirliğini ve aslına uygunluğunu araştırmayı im-kânsız kılacak kadar yaygın olduğudur. Bir bildirim, sonunda, ger-çeğe veya aslına uygun ve güvenilir bulunmuşsa bunun nedeniardıl kişilerin duyduklan hikâyelerin doğruluğunu kontrol etmekolmasıdır. Belki de, söylenti ve asılsız haberlerin kontrol altına alın-masında sabah gazetelerinin ve radyonun büyük hizmetleri dokun-maktadır. Fakat, güvenilebilecek böyle «standart»ların.el altındabulunması halinde, söylenti ve uydurma haber diye bir şeyden sözetmemize imkân kalıp kalmadığı sorulabilir.

1 8 2 . . - • : : ' . • ; - •.•••••'•.

Page 221: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Pek doğal olarak, bazan öyle hallerle karşılaşabiliriz ki, bel-li bir küçük değiştirimin söylenti veya sılsız haber sayılıp sayıl-maması gerektiği konusunda hiçbir karara varamayız. Fakat söy-lenti dediğimiz şeyi, duyulanların doğruluğuna delil teşkil edecekgüvenilebilecek standart'ların sunulmamış olmasına rağmen yapı-lan bir konusu «reference» olarak tanımlıyorsak, o zaman, eldeettiğimiz bulgulardan çıkan sonuç söylentinin, yuvalanma sürecisırasında büyük bozma ve saptırma işlemlerine uğradığıdır. Buise, hangi şartlar altında olursa olsun, bir inanç veya bir eylemegirme konusunda geçerli bir rehber'sayılamaz.

183

Page 222: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 223: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Joseph T. KLAPPER

DEĞİŞİK HABERLEŞME ARAÇLARININKARŞILAŞTIRMALI ETKİLERİ

Page 224: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 225: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

SUNUM : Klapper, formel pedagaji dışında kalan alanlarda ve farklı ha-berleşme araçlarının farklı duyumsal uyarılara dayanarak; yani, bazılarınıngörüntüsel, bazılarının ise sözsel olarak algılanmaları ile meydana gelen pe-dagojik ve iknacı etkinlik farklılıklarını inceliyor. Bu arada, Kitle Haber-leşmesinin kitleye aktarılmasını sağlayan çeşitli Kitle Haberleşme Araçları-nın dağılımını; veya bir başka deyişle, çeşitli kitle haberleşme araçlarınınyoğaltım durumlarını ele alıyor. Araçların etkileri incelenirken, salt, araçla-rın kendi doğalarından değil, kullanım olanaklarından meydana gelen etki •farklarını da, böylece, inceleme çerçevesi içine almış oluyor.

Klapper'in bu incelemesinin önemli bir başka özelliği ise, çoğu sosyalbilimcilerin bazı «acele» genellemelerinde düştükleri bir yanılgıya karşı biziuyarmakta olmasıdır: deneyimlerdeki «laboratuvar şartlan» altında varı-lan sonuçların ve elde edilen bulguların gerçek hayat şartları altındaki olu-şumlara uygulanmasındaki kolaya kaçma. Bu, metod yönünden önemli biruyandır.

Yazarın, buradaki «sınırlı tutulmuş amacı»nın, çeşitli Kitle HaberleşmeAraçlarının tutum değişikliği yaratma konusundaki etkileri gibi daha kar-maşık bir konuyu incelemek olmayıp; çeşitli Kitle Haberleşme Araçlarınınhaberleşmenin muhtevası olan bilgi ve malumatı kitleye «öğretmesindekive öğrettiği bilgi ve malumatın «unutulmamasındaki» farklı etkinlikleriniincelemek olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

187

Page 226: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 227: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Joseph T. KLAPPER

DEĞİŞİK HABERLEŞME ARAÇLARININKARŞILAŞTIRMALI ETKİLERİ * / >

TARTIŞMANIN SINIRLARI " • "

Kitle haberleşme araçlarının bütününün etkilerini tartışmaşöyle dursun, bir tek haberleşme aracının etkilerini tartışmak bilebu memorandumun sınırlarını aşan bir şeydir. Kitle haberleşmearaçlarından herhangi birinin varlığı yüzünden ortaya çıkan neti-celere veya bireye bunları okumaktan, dinlemekten veya bu araç-lardan yararlanmasından ötürü olan şeylere kitle haberleşme araçVlannın etkisi gözüyle bakabiliriz. Bütün bu etkilerin kapsadığı alan,bu yüzden, sadece bu memorandumun ele aldığı dört aracı değil,bütün bireysel veya toplumsal davranışları ve teknolojik gelişme-lerle ticarî gelişmeleri de içermektedir. Kolayca anlaşılıyor ki, elealabileceğimiz, bu geniş konular aanı içinden sunî bir şekilde ay-nmladığımız, tanımladığımız dar bir kısım olacaktır. , .

Halk Kitaplığı Araştırmasının ereklerini unutmaksızm, Araş-tırma Başkanı ve bu satırların yazan bu yüzdendir ki memoran-dumun sınırlarını ikna ve «informal» pedagoji araçları olarak çe-şitli kitle haberleşme araçlarının karşılaştırmalı etkinliği diyebile-ceğimiz şekilde tesbit etmekte görüş birliğine varmışlardır. Araş-tırmanın ereklerine uygun oldukları için Başkan tarafından tesbitedilen diğer etkiler ise bir başka memorandumda özel bir dikkat-le ele alınmışlardır. , ş v, . • ; . • > ,.

Bu, peşinen sınırlandırılmış alanımızın içinde bile bazı çı-karmaların yapılması ve bunların açıkça bildirilmesi gerekmiştir.

(*) Joseph Klapper, «The Comparative Effects of the Various Media,»Bknz: Wilbur Schramm, The Process and...) s. 91-106.

• • ' • , . • - : • : - • • - , V - . . . . • • • . • / / - • • " • • 1 8 9

Page 228: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Nitekim kitle haberleşme araçlarının kendi okuyucu, dinleyici, ve-ya seyirci kitlelerinin davranış ve moralleri üzerindeki etkileri hak-kında yapılan çalışmalar, incelemeler ve tahmin şeklinde ileri sü-rülen düşünceler, hiç değilse bu memorandumda tartışma dışındatutulacaklardır. Bizim burada ilgileneceğimiz şey, hemen hemensadece, farklı farklı araçlann farklı farklı duyumsal uyanla? ya-ratmaları; yani, kiminin görüntüsel olarak algılanması, kimininsözsej_olarak algılanması gerçeğinden ileri gelen pedagojik ve ik-na edicilik etkinlik farklılıklarından ibaret kalacaktır. Ayrıca, kitlehaberleşme araçlannın dağılımındaki farklılıkara özel bir önemverilecektir. Zira bu tür farklılıklar, da pedagoji veya iknacı etki-ler alanında değişik araçlann değişik etkilerde bulunmalarına yolaçıcı bir etken olabilmektedir. Bununla beraber, burada kitle ha-berleşme araçlarının kitlenin değerlerini etkileme yönü üzerindedurmayacağız. Bu konumuz haberleşme araçlarının etkileri ile il-gili belli bazı alanlarla sının olduğu için Halk Kitaplığı Araştır-ması Başkanlığının uygun gördüğü diğer konular başka «memo-randumlarda ele alınacaktır. .

Ayrıca çok daha kesin bir başka sınırlama da bu memoran-dumda, formal pedagojide (örneğin, sınıfta) kullanılan farklı kit-le haberleşme araçlarının karşılaştırmalı etkinlikleri olacaktır. Bukonuda, eğitim fakültelerinde yapılmış olan araştırmalar ve dene-meler çok büyük sayıları bulmuştur. Bunlar her ne kadar büyükbir yığın teşkil ediyorlarsa da, geçerlilikleri sadece tanımlanan vetesbit edilen özel şartlar karşısında kabul edilebilecek durumdadır-lar. Bulgulan ise, pedagoji konusu olan şeylerle birlikte, aslındaolması gerektiği şekilde, çok farklı farklıdır: ders kitapları ve bit-kilerin büyümesini anlatan basılı (printed) materyalin pedagojikyönden nisbî etkinliği ile çeşitli zaman aralıklannda çekilmiş fo-toğraflann etkinliğini birbirleryle karşılaştırmak; vatandaşlık bil-gisi konusundaki bir kitap ile -tam olarak doğru bir karşılaştırma-ya uygun olmasa bile— bir filmin karşılaştırılması çok farklı şey-lerdir. Araçlann okuldaki sınıflarda gösterecekleri etkinliklerinkarşılaştırılması bile çok geniş bir hacim tutar. Kaldı ki, böylebir araştırmanın bulguları çeşitli kitle haberleşme araçlarının okul-dışı alanlardaki iknada kullanımı ve etkiniği açısından fazla an-lamlı olmayacaktır. Bu yüzden bu konuya memorandumumuzdadeğinilmeyecektir.

190

Page 229: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

DENEYSEL BULGULARIN UYGULANABİLİRLİĞİ

Değişik kitle haberleşme araçlarının etkinliklerini ölçme ko-nusunda yapılan araştırmaların büyükçe bir kısmı materyalin öğ-renilip unutulmama derecesi^ veya kitlenin__tutumlarındaki değî^Sikliler v e buna benzer şeylerle bu ölçümlemeyi yapmaya çalış-mışlardır. Bu deneyimlerin bulguları sunulmadan önce, «data»nınkullanılması hakkında birkaç kelimelik bir uyarıda bulunmak~"ge-rekmektedir. Bu uyarmayı çok kısa bir şekilde yapmak için, de-neyimsel bulgu veya delillerin, söz konusu belirli araştırmadakiduruma benzemeyen durumlarda geçerli sayılmaması gerektiğinisöylemeliyiz.

Araştırmaların pek çoğunda iki veya ikiden çok haberleşmearacı elealınmış ve bunların etkinlikleri, geniş anlamda, seyirci,dinleyici, okuyucu dediğimiz kitlenin haberleşme araçlarının ürün-leri karşısındaki durumlarından çok farklı olan laboratuar şartlarıaltında incelenmiştir. Laboratuar şartlarında yapılan araştırmalar-la sosyal konumlar (situations) içinde yapılmış araştırmalar ara-sında özel önemde üç fark vardır. , . - ^ vyî. >

1. Kontrollü deneyimlerde genellikle çok yüksek bir güdülen-miş katılmaya dayanılmaktadır. ÇoğıPdeFa denekler hocaların tali-matına uymuş olmak zorunda bulunan, emir üzerine okuyan, din-leyen, veya seyreden öğrenciler olmaktadır. Bazan deneklere denet-çi olmaları için ücret bile ödenmektedir. Bu yüzden de, bu tür de-neklerin ilgilenmeleri, uyanıklıkları, tepkileri, ne isterse onu oku-yan, dinleyen veya seyreden ve ne zaman, nerede isterse okuyan,dinleyen veya seyreden bir ev kadınınkinden veya işçininkindenfarklı olabilmektedir.: •,. . ,..,-. , v?

2. Kontrollü deneyimlerde genel olarak aynı metin farklı ha-berleşme araçları ile sunulmaktadır. Laboratuar dışında [gerçekhayatta] ise insan bir dergideki makalede, bir radyo programın-da veya bir reklâm metninde hiçbir zaman bir konuyu aynı me-tin içinde bulamaz. Biribirinin aynısı olan metinlerle toplanmışbir «data»nın, gerçek hayattaki çok karmaşık bir benzerliği olanmetinlerle karşılaştırılmak için fazla bir geçerliği olacağı düşünü-lemez, :'.. • . . • /:.. .;v:-v .... .-• • • .>;. -

; •"-. •;•.> .-• -^ .-•Ir.y- ,:.<;.•.-.r.'•'•;• ]y.'*::~;:'- "

3. Kontrollü deneyimlerde çoğu defa metnin sunum süresive sunum sıklığı (freguency) kontrol edilir. Deneklere belli bir

/ 19!

Page 230: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

sayıda aynı materyal gösterilir, okutulur, veya dinletilir, ve heraraç için sunum sayısı aym tutulur. Oysa, günlük hayatta ise birinsan bir materyali, belki gazetede bir kere okumuştur, radyo ya-yınlarında benzer materyali yedi kere dinlemiştir, veya iki keredinlemiştir, veyahut da hiç dinlememiştir. Kısacası, ne dengeli su-numun, ne de bu sunumun sonuçlarının günlük hayatımızın dünya-sında da aynen görülmesi gerekli değildir.

Bununla beraber kontrollü deneyimlerin bulguları da bu tar-tışmamızda hepten bir kenarda bırakılacak değildir. Bütün şart-ların aynı olup, sadece birisinin farklı olma halinde ne sonuç bekle-nilebileceğini belirterek, düzara eşit ve aynı olmayan şartları tanı-mamıza yardımcı olabilirler, ve böylece belli bir haber-bildirişimkonumunun («situation») doğasını ve yaratacağı sonuçlan anlama-mızı kolaylaştırabilirler. .-- • ; r ;; v; :•; • -..,

Şimdi, birinci kısımda tesbit ettiğimiz sınırlar içinde kalarak,ve yukanda belirttiğimiz dkkat etmemiz gereken noktalan aklımız-dan çıkarmayarak, farklı araçlann karşılaştırmalı etkinlikleriyleilgili bulgulan, delilleri ve sınanmamış düşünceleri («conjectures»)ele almaya başlayacağız. Önce, farkı kitle habereşme araçlannınbiribirleriyle karşılaştınldıklan materyalleri göreceğiz. Daha sonrabu araçların her birine sık sık atfedilen ve kendi içinde birimselbir tutarlılık taşıyan üstünlükleri belirteceğiz.

GERÇEK ARAÇ KARŞILAŞTIRMALARI ;

(1) Basılı yayınların veya yayımlanan sesin Unutmayı ön-leyicilikleri

Bir seri deneyimci, aynı materyalin basım yayınları veya sözsel yayımlarla verilmesi hâlindeki nisbî unutulmalan üzerinde araş-tırma yapmıştır (sözsel yayımlar: ya dolaysız; ya da plâk, veya birspiker gibi dolaylı, hepsi). Kısa ve basit materyallerle ilgili dene-yimlerdeki bulgular dikkat çekecek kadar tutarlı görünmekte, an-cak, karmaşık ve uzunca materyallerle ilgili deneyimlerde biraztutarsız kalmaktadırlar. \ . -

Basitçe materyalleri ele alacak olursak, en yüksek öğrenme veöğrenileni tutma [«hıfzetme»] her iki yöntemin birlikte kullanıl-ması hâlinde görülmektedir. Sözsel sunumlar, eğer tek başlanna

1 9 2 - . . * • • . : '• • • • , . . • • • • • • - . • • . . • • • • . . • • . • • . • • • .

Page 231: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

kullanılacak olurlarsa, bütünüyle düşünülürse, basmalı yayınlarıntek başlarına yaratacakları öğrenme ve öğrenileni korumadan da-ha başarılı olmaktadırlar. Sözsel yollardan ypılan sunumun ba-sımlı sunum karşısındaki üstünlüğü fikrî düzeyi düşük olanlar ara-sında daha görünür hale gelmektedir. Bu, aklî düzeyi geri olanlar-dada görülmektedir. Kural dışı bu fikrî gücü ve okuma yeteneğiolan kişilere gelince bulgular değişik olmakla beraber, elde mevcutdelillere göre bu tür denekerde görüntüsel sunumlar daha yükseköğrenme ve öğrenilen şeyi unutmama yaratmaktadır. (1) , ,

Karmaşık ve uzunca materyallerle yapılan deneyimlere gelince,çeşitli kontrollü deneyimlerin bütün bütüne karşm bulgulara var-dığı görülmektedir. Nitekim, Russel, Carey ve Young'un vardığıbulgular, esas olarak, basit ve kısa materyallerle yapılan deneyim-lerin vardıkları bulgularla aynıdır. Bununla beraber, Lumley, Grene,ve Carver; Larsen ve Feder; ve Goldstein ise karmaşık materyalingörüntüsel sunum sonunda daha iyi öğrenildiği ve korunduğu so-nucuna varmışlardır. ••.

Bu satırların yazarı, karmaşık bir materyalin hem görüntüselsunum, hem de sözsel sunumla [birlikte] verilmesi ile, bu iki tarzsunumu sadece birisi ile verilmesi hâlinde elde edilecek öğrenmeve unutmamanın derecelerini karşılaştıran bir araştırmanın yapıl-dığım hatırlamamaktadır. Burada, bir sınamadan geçmiş olmasa

(1) Sosyal bilimcilerin sık sık 'fade ettiklerine göre bu konuda yapılan çe-şitli araştırma ve çalışmalar karşın sonuçlara varmışlardır. Bazı ya-zarlar, örneğin, Goldstein bu karşmlıklan deneyimsel süreçteki has^a-'siyetin yetersizliğine yapılan deneyimlerin uzunca ve karmaşık mater-yallerle yapılan deneyimlerden ayrıldığını (kısa reklâm materyallerininbir ülkenin fizikî coğrafyası hakkmda hazırlanmış uzunca bir mater-yalden ayrılışı gibi), basit materyallerle yapılan deneyimlerde önemlihiçbir tutarsızlıkla karşılaşamadığını bilmektedir.Basit ve kısa materyalle yapılan deneyimlerden elde edilen bulgulardanyukarda belirtilenler ile Carver; Stanton, De Wick, Elliott, VViller, Lass,ve Goldstein'ın vardıkları, bulgular ayn olmuştur.Deyimler, materyalin ânında hatırlanması ile ilgili olunca, karşınbulgular azalmakta, fakat belli bir süre sonundaki akılda tutulma dere-cesi ile ilgili deneyimlerin bulguları arasındaki karşınlıklar azalmamak-tadır. Aynca, Lass ve Goldstein'dan ayrılan Carver sözsel sunumun aka-demik yönden çok iyi yetişmiş denekler arasında büyük bir üstünlükkazandığı bulgusuna varmıştır.

• • . • ' - . : •;• " ' . • - ' • ' • . ' - ; " ; . • • • • " • • " . - ' • . • m

Page 232: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bile, «makul» bir düşünce olarak, bu şekildeki bir ikili sunumun,her iki yöntemden sadece bir tekinin kullanılması haline oranladaha etkin olacağı ileri sürülebilir.

Her ne kadar laboratuar deneyimlerinin karmaşık materyal-lerle ilgili bulgularında görülen [kendi aralarındaki] tutarsızlıklarburada çözümlenebiecek gibi görünmüyorsa bir faktörün buluna-bileceğini önermektedir. Lazarsfeld, gerçek günlük hayatta, yüksek_kültür düzeyindeki insanların «karşılaştırılabîlir konularla ilgili[materyallerde] basimlı_araçları radyoya' terçjh_ ttiklerini»L_gQster-jniştir. Ve, gene Lazarsfeld'e göre, gurubun okuma yetkisi (skill)ne_kadar^ fazlaysa, ve/veya «gruptakilerin belli bir konuya karşı^besledikleri ilgi ne kadar büyük olursa bu tercih de aynı ölçüdeartmaktadır.» Tersine, radyo ise, daha çok,, liseden fazla okuma-mışlar için başlıca kaynak olarak görünmektedir. Gerek radyoyutercih edenler, gerekse-basımlı sunumu tercih edenler yeğledikleriaraca tamı tamına aynı üstünlükleri atfetmi§krdir_ (örneğin; «an-laşılması daha kolay,» «daha iyi öğreniliyor, benimseniliyor,» vs.)Lazarsfeld her_grubun kendi yeğledikleri aracı (medium) daha et^kin bir haberleşme yolu (means) saydıklarını önermektedir. Pek

İri, r^mî eğitimi nishp.tpn Hiişülr olan kimseler için din-

lemenin daha etkin bir süreç olmasının şaşırtıcı bir yanı yoktur.

Lazarsfeld bu «data»ların, basım ile sesin etkinliğini karşılaş-tıran deneyler karşısındaki durumunu da ele almaktadır. Kendianalizinin «kulağa karşı göz» konusundaki bir bakıma çok dahakarmaşık ve bulanık çatışkanlıkları da bir açıklığa kavuşturmayayardımcı olacağını ummaktadır. Bu konudaki deneyimlerle ilgiliedebiyat birbirini tutmayan sonuçlarla doludur: zira, bir yığınçalışma kulağın çok daha iyi bir öğrenci ve alıcı olduğunu söyler-ken, diğer birçok araştırma da, fikirlerin komünikasyonunda tekbaşına bir algılamanın fazla bir önem taşımadığım; sil önemli öğe-nin komünikasyonun oluştuğu duruma —yanıltıcının okuma vedinleme alışkanlıkları ve eleahnan konunun [metnin] karakteri-nin— olduğunu göstermektedirler.

Biz de, bu memorandumda belirtmiş bulunuyoruz ki, dene-yimleri «ele alman konunun karakteri »ne göre sınıflandırmak ba-sit ve kısa materyallerle ilgili deneyimlerdeki tutarsızlıkların pekçoğunu ortadan kaldırmaktadır. Çok mümkündür ki, uzunca ve

Page 233: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

karmaşık materyallerle ilgili deneyimlerin vardıkları bulgular ara-sındaki tutarsızlıklar deneklerin okuma yetkilerindeki farklılıklarıaksettirmektedir. Bu öneriyi sırf «speculative» açıdan yapıyoruz.Bunu sınamak için, deneklerin eğitim düzeylerinin ve okuma yeti-lerinin her deneyimde karmaşık bir şekilde karşılaştırılması gere-kecektir. Bu ise, konuyla ilgili edebiyat üzerine yapılan bir taramaolan bu yazımız için elealınabilecek veya anlatılabilecek bir süreçdeğildir. • ' . ; • . ; : .7 • , - ; ' - •.• /•••; :— .' '• : • _. •;•/

Özetle, basımlı ve konuşmalı (gerçek, canlı yayımlanmaktaolan, veya kaydedilmiş ses olarak) sunumlarla elde edilmiş öğren-me ve öğrenileni korumayı karşılaştırma konusundaki araştırma-lar çatışkın bulgular vermişlerdir. Kısa ve basit materyallerle ilgilibütün deneyimler, her iki yöntemle sunumun en büyük etkinliğisağladığında görüş birliğine varmaktadırlar. (2) Fakat tek başlarınakullanılırlarsa sözsel sunum çoğu insanlar için görüntüsel sunum-dan daha etkindir. Daha yüksek bir karmaşıklığı olan materyaller-le ilgili olarak, elimizdeki deliller büyük bir oranda basımlı sunu-mu daha etkin göstermekte, ama çatışkın bulgular henüz araların-da bir uzlaşıma kavuştutulmamış bulunmaktadır. Öyle anlaşılıyorki, işe diğer faktörler de girmekte, ve [komünikasyonun] oluştu-ğu durum tam olarak incelenmeden önce bunların belirli kılınma-sı, tanınması gerekmektedir. Okuma yetkisi değişik olabilir ve busöz konusu faktörlerden birini teşkil edebilir. Elimizde bunu des-tekleyen bir delil olmamakla beraber, karmaşık materyallerin su-numunda çoklu [komünikasyon] aracının kullanımının, tek biraraç kullanmaktan daha etkin olacağını söylemek akla yakın gö-rünmektedir.

(2) Yüz-yüze konuşma, yayımlanan ses ve basılı haberleşmearaçlarının durumu

Deneyimlerden bazılarının vardıkları bulgular «konuşmanınradyonun ve basımh sunumun» benzer metinlerin aktarımında nıs-bî ikna güçlerine sahip olduklarını söylemekte ve bunda görüş bir-liğine varmaktadırlar. Bu konuda tipik bir süreç ve tipik bulgulariçin W. H. VVilke'nin çalışması gösterilebilir. Burada, üç ayrı grupüniversite öğrencisine şavaş.din, doğum kontrolü ve ekonomik

(2) Sözü edilen bu deneyimlerin hepsi çoklu-sunumu içermemektedir. Çok-lu-suromun üstünlüğünü savunanlardır sadece bunlar.

195

Page 234: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

sorunlarla ilgili konularda yazılmış metinler sunulmuştur. Aynimetinler gruplardan birisine bir konferansçı tarafından, birisinedışarda konuşup kablo ile bağlı bir hoparlörle hitap eden bir ko-nuşmacı tarafından, üçüncü gruba ise basımlı metin şeklinde su-nulmuştur. Kanaatleri etkilemekte en etkin yol konferansçı kullan-mak, ikinci etkinlikte spiker ve en az etkin sunum olarak basılımetin bulunmuştur. Aynı bulgular Knower tarafından, kaba çizgi-leriyle aym şartlar altında yapılan deneyimde de elde edilmiştir.Birkaç deneyim üzerinde bir tarama çalışması yaptıktan sonra All-port ve Cantril de herkesin fikir birliği eder göründüğü bu görüşüdesteklediklerini açıklamışlardır; yani, ikna edicilik kuvveti yö-nünden kişisel kanuşma mekanik şekilde sunulan sözsel hitaba,bu ise basımlı hitaba daha bulunmaktadır. • .

Laboratuar durumlarında görülen bu çeşitli araçların nısbîetkinlikleri, normal sosyal durumların çoğundan da doğru gibi gö-rünmektedir. Bu konuda yapılmış en önemli iki çalışma ise, farklıaraçların nısbî etkinliklere sahip olmuşlarını sadece araçlardakiteknolojik farklılıklara değil, daha çok muhtevadaki farklılıklara,kitledeki özelliklere veya komünikasyon durumunun psikolojikÖzelliklerine bağlamaktadır.

Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet çok gelişkin bir çalışma ile,«gaşkanhk kampanyasında seçmenin nasıl hükme vardığını» ince-lemişlerdir. 1940 seçiminden önceki olaylar içinde Ohio'nun Erie«Sounty»sindeki 2.400 ikametgâh sabihi (resident) iki veya yedikere mülakata tâbi tutulmuşlardır. Araştırma çok çeşitli konularael atmış, bu arada kişisel nüfuzun, radyonun ve gazetelerin bire-yin oy verme düşüncesi üzerindeki nısbî etkinliklerini de ele al-mıştır. Araştırma şu bulgulara varmıştır:

Kişisel ilişkileşme, [formal bir hitabe değil, normal konuşmalar], for-mal haberleşme araçlariyle karşılaştırılacak olursa, iki nedenden dolayı po-tansiyel olarak daha etkindirler: içerikleri daha geniştir ve formal araçlaraoranla bazı belli psikolojik üstünlükleri vardır...

Yanıtlayıcılardan, en son, her çeşit komünikasyon kampanyası ile te-mas günlerini hatırlayıp, bildirmeleri istendiğinde; en çok siyasal hitabelerhatırlanmış, radyo veya basımlı araçlardan öğrenilenler daha az hatırlan-mıştır. Ortalama herhangi bir günde seçmenlerin % 10'u etkin veya edilginolmak üzere, siyasal bir hitabeyi dinlemek veya gazetedeki seçimkampanyasi haberlerini okumak yerine, siyasal tartışmalara katılmışlar-dır. Ve bu katılanların da ne şekilde oy kullanacakları konusunda henüz bir

Page 235: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

karar vermemiş kimseler oldukları anlaşılmıştır. Siyasal konuşmalar, busebepten, elan etkilenmeye açık olan kimselere ulaşmış olsa gerektir.

Örneğin, kampanyanın en sonunda bir karara varmış olanlar, nihaî kara-ra nasıl vardıklarını açıklarlarken çoğunlukla kişisel etkilemeleri zikretmiş-lerdir. Aynı şekilde, [seçimlerle] fazla ilgilenmeyen kimseler de bilgi kaynağıolarak formal araçlardan çok, konuşmalara göre hareket etmişlerdir. Baş-langıçta oylarını kulanmayı hiç düşünmeyip de sonradan oy vermeye itil-miş olan yanıtlayıcılânn dörtte-üçü de kişisel etkilemelerden söz etmişlerdir. Seçimlerden sonra, seçmenlere bir liste, verilmiş ve oy verme anindekendilerinden bilgi aldıkları veya etkilendikleri kaynaklan işaret etmeleriistenmiştir. Kampanya sırasında fikir değiştirenler, fikir değiştirmeyenlere,oranla daha fazla sayıda, arkadaşlarım veya aile üyelerinden bazılarını be-lirtmişlerdir.

Araştırmacıların inandıkları nokta, kişisel ilişkileşmenin rad-yo veya gazetelere oranla sadece daha fazla içeriğe sahip olmasın-dan ötürü değil, fakat «bazı belirli psikolojik üstünlüklere sa-hip olmasından ötürü etkinlik kazanmasıdır.» Lazarsfeld, Berel-son ve Gaudet bu konuda «beş karakteristik» saptamışlardır :

(1) Daha büyük oranda olasılıkla kulak verilmekte, belli bir amaçolmaksızın kulak verilmekte, böylece kitle haberleşme materyalin-den daha az kendinden-seçimleyici olmakta ve sadece belli bir gö-rüşe zaten sempati besleyenlere seslenmekle kalmamaktadır.

(2) «direnme ile karşılaştığı zaman daha esnek»tir.

(3) Söylenilene uyulma, söylenileni doğru bulma halinde «ânın-da ve kişisel bir armağan veya çıkar» sağlamakta veya uyulmamahalinde cezalandırmaya yolaçmaktadır. Çünkü bizzat kendisi sos-yal bir hoşnotluğu veya hoşnutsuzluğu hemen dışa verebilmekte-dir. • .-. ••;"-

(4) Güvenilmekte olan veya «yakın bilinen kaynak» aracılığı ilei ş l e m e k t e d i r . ' ---'.• - ••,.•--.;.' : ~. ., . ,. •.,•••/

(5) Bir ön-etkilemeye ihtiyaç duymadan da etkin olabilmektedir:«yanında çalıştığım hanım oy vermemi istedi,» diyor bir yanıtlayı-cı. «Beni alıp seçim sandığına götürdü, hepsi Cumhuriyetçilere oyverdiğinden, ben de Cumhuriyetçilere oy verdir.»

Radyo ile gazetenin karşılaştırılmasına gelince, Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet radyonun yanıtlayıcılann çoğunluğu için dahaönemli bir ikna aracı olduğu sonucuna varmışlardır.

Kendilerine, hangi haberleşme aracının karar almalarına etki ettiği so-rulduğunda, seçmenler radyoyu da, gazeteyi de eşit oranda belirtmişlerdir.

: : ' • • • ' , ' ' , . • • . ' • - - . • . . • • " • • • • • • - . . - - . • ' : ' ' • • • • ' • / • • • , " 1 9 7

Page 236: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Fakat hagisinin daha önemli olduğu sorulduğunda, radyo belirli bir şekildeöne geçmiştir.

Radyo, seçimde oy kullanma niyetindeki değişiklikler için de en yay-gın araç olarak bulunmuştur. Radyonun daha üstün bir etkinlik kazanmasıkonusunda araştımacılar üç sebep ileri sürmektedirler.

Bir kere, kampanyanın başlamasından sonuna kadar basında epeycel bü-yük miktarda siyasal materyal görülmüş, ancak, bunlar pek az değişikliklergeçirmiştir. Bir zaman sonra, siyasal partilerin söyledikleri, birbirlerine kar-şı verdikleri cevaplaar ve karşı-iddialar uzunca bir zamandan beri anahat-lan ile aynı metinleri okuyan gazete okuyuculan için belirgin olmayan, can-sıkıcı şeyler haline gelmiştir. Oysa radyoda yapılan seçim kampanyası isebaşlangıçta sathî (cursory) görünmüş, zamanla daha bir açıklık kazanmış,sounda ise aynı görüşleri teyid edici olmaya başlamıştır. . -,-•-•

İkincisi, radyo kampanyalan daha belirgin ilgilenmeler yaratacak «olay-lar» üzerine kurulmuştur. Siyasi bir partinin [aday adyalanndan parti ada-yının seçilmesi için düzenlediği] «convention» naklen yayınladığında dinleyi-ciler tören faaliyetlerine bir bakıma katılabilmekte; aday, dinleyicilerin his-siyatını cevaplayabilmekte, kendisi dolaysız olarak gerilimin düşüş ve artı-şını duyabilmektedir. ,

Üçüncüsü, dinleyiciler radya dinledikleri zaman basımlı araçlardan eldeedemedikleri bir şey; kişisel bir yakınlık (access) duygusu kazanmakta-dırlar. Radyo»vayınlanndan gelen siyaset dinleyiciler için gazetelerden ge-len siyasete oranla çok daha çabukça aktif bir denem haline gelmektedir.[Adeta] söz konusu olavdaki önemli kişilerle yüz-yüze temas kurulmuş gibiolmaktadır. Kişisel ilişkileşmeye yakın olduğu için, bu yol daha etkin olmaktadır. " _ • _ < • .

Görülüyor ki, Lazarsfeld, Berelson, ve Gaudet bir sosyal [or-tam] durumunda kişisel etkilenmenin radyoya, radyonun ise ba-sımlı araçlara oranla daha fazla ikna edici olduğu sonucuna var-maktadırlar. Bu bulgular lâbortuar deneyimleriyle varılan buleu-Ian —ikisinin oluştukları durum ve yaDtıkan açıklamalar farklıolmakla beraber— doğrulamaktadır. Fakat, örneğin, laboratuardurumundaki «yüz-vüze konuşma»nm formol bir hitabe olduğu,oysa Erie »Conty»deki araştırmada incelenin ise, günlük hayattakirastgele konuşmalar olduğu unutulmamalıdır. Buna ilâveten, yu-karda belirtilen laboratuar deneyimleri ile sosyal durumlar ara-sındaki farkların hepsi burada hesaba katılmıştır.

Haber dinleyicileri üzerine yaptığı araştımasmda Stoufferradyo ve gazete tercihlerinden söz ederken, bu iki aracın eöreselinandırıcılık, ilgi çekicilik ve etkileyicilikleri hakkında bir bakımayeni sayılabilecek bir görüş ileri sürmektedir. Nisbeten düşük kül-

1 9 8 • • . • ' - . , ••:••••;• :.- . . . . . . v . ; . . . . ; • • . • . •

Page 237: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tür düzeyindeki insanlar arasında daha yüksek oranda etkileyiciolabilme olanağı bulunduğunu belirten Stouffer bu gibi insanla-rın gazeteye oranla daha ısrarla radyo dinledikleri bulgusuna var-maktadır. Durum böyle olunca, her iki aracın aynı kişiler üzerindehangisinin daha etkin olduğu bir tarafa bırakılırsa, radyo dinleyi-cileri arasına girecek olanlar... gazete okuyucuları araşma girecekolanlardan daha az direngin («suggestible») görüneceklerdir...Radyoyu güçlü bir toplumsal kurum kılan, az direngin insanlarınzaten en çok tercih ettikleri aracın radyo olmasıdır,

. (3) Materyalin öğrenimi ve akılda tutulurluğu ile ilgili açısın-dan basındı araç ve diğer araçlarla filmin karşılaştırılması

Sinema filmlerinde ve kısa metrajlı filmlerde sunulan mater-yalin az-çok ayrıntılarına kadar öğrenildiğini ve öğrenilenin akıl-da tutulduğunu gösteren en azından üç araştırma yapılmış bulun-maktadır. Fakat bu satırların yazarı film yolu ile elde edilen öğ-renilenin akılda tutumu ile diğer araçlarla elde edilenin tutumuarasında bir karşılaştırma yapan ve yenice sayılabilecek sadece tekbir araştırma bulabilmiştir. _>

H. E Jones, çocukln üzerinde yaptığı araştırmasında çocuk-ların okudukları romanlarla, bu romanlardan yapılan sinema film-lerinden elde edilen öğrenme ve öğrenilenin unutulmama derecesiüzerinde durmuştur. Bulguları ise, fazla ayrıntılı olarak belirtil-memiş olduğu için, gerçek bir değerlendirme yapmak için kullanıla-cak gibi değildir. Sadece filmlerin daha üstün olduğu yolunda birimada bulunduğu anlaşılmaktadır.

Daha incelikle yapılmış bir başka çatışma 1930lann ilk vılla-nnda, Pavne Vakfının himayelerinde yapılan Holoday ve Stoddardçalışmasıdır. Bu çalışma değişik yaşlardaki çocuklar yüzerinde si-nema filmlerinin daha çok ve daha doğru br öğrenme ve unutul-mama sağladığını göstermiştir: 8 yaşındaki çocuklar daha yukarıyastakilerin hatırladıklarının yüzde 60'ım hatırlamışlar. 11-12 ya*şmdakiler büyüklerin hatırladıklarının yüzde 75'ini, 15 -16 yaşın-dakiler ise yüzde 91'ini hatırlamışlardır, öğrenilen konucularmakılda tutulması ve hatırlanması uzun süre devam etmiştir.

Genel olarak ikinci-üçüncü-grup çocuklar altı haftalık süre sonunda, gös-terinin bitiminde öğrenmiş oldukları şeylerin yüzde 90'nını hatırlıyorlardı.

Page 238: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Filmi gördükten üç ay sonra da, altı hafta sonra ne hatırlamışlarsa hapsinihatırlıyorlardı. Tom Sowyer*de olduğu gibi, bazı hallerde ise, altıncı hafta so-

. nundaki hatırladıkları çok daha fazla oluyor ve bu durum üç «sonraki hatır-lama» derecesinde de aynen görülüyordu. En yukarı yaşdakiler de dahil, heryaş grubunda görülen unutma eğrisindeki düşüş şaşılacak kadar az olmuş-t u r ..•.'/ ;';•• . - J _ : : - . V . . - . . : . < •/ • / . ' , : ..• v . ,•: ' : • • ; .••'. •• \ . ; • ' . - • • , • . .'•.-,'••:•• • . - . • • . . , . .':.•••'.•

Araştırıcılar buradan yola çıkarak «akılda tutma eğrisinin da-ha önceki araştırmalara omla daha yüksek» olduğunu söylemekte-dirler. Amaf kendi görüşlerini- güçlü kılmak için söyledikleri ilkaraştırmalar anlamı olmayan heceler ve manzumelerle düzenlenengüdümlenmiş ezberleme ve hafızada tutma ile ilgilenmiş ve hepside 1918'den önceleri yapılmış araştırmalardır. Bu yüzden Holo-day ve Stoddard tarafından sunulan «data», sadece, sinema film-lerinin ayrıntılı hatırlandığına işaret etmekte, fakat filmlerin diğeraraçlara oranla daha fazla hatırlama sağlayıp sağlamadığına de-ğinmemektedir.

Svunma Bakanlığının himayelerinde yapılan daha yakm ta-rihlî ve daha incelikli bazı çalışmalara göre ise filmler somut ger-çeklerle ilgili bilgileri öğretmekte epey etkin olmakla beraber, Ho-loday ve Stoddard tarafından ileri sürüldüğü kadar uzun sürelihatırlamalar sağlayamamaktadırlar. Holoday ve Stoddard'ın sey-redilen günden altı gün sonra % 90 akılda tutma görüldüğü, ve bu-nun altı hafta hiç bozulup, eksilmediğini ileri sürmelerine karşı-lık, Savaş Bakanlığının araştırmasmdaki bulgulara göre birinci haf-ta ile dokuzuncu hafta arasında % 50 unutma olmaktadır. Holo-day ve Stoddard'ın yaptıkları araştırma ile Savaş Bakanlığının yap-tığı araştırmaların birbirleriyle karşılaştırılamayacağını belirtmekgerekir. Holoday ve Stoddard düzara eğlendirici-oyalavıcı filmlerüzerinde inceleme yaptıkları halde, ordu araştırıcıları dökümanter,veva eğitici filmlerle, yani, somut gerçeklerin sinema yoluvla öare-tilmesiyle ilgilenmişlerdir. Hovand, Lumsdaine ve Sheffield üçlüsüise Savaş Bakanlığının araştırması üzerine rapor yazarken filmyoluvla öğretilenlerin akılda tutulması île diğer araçlarla öğreti-lenlerin akılda tutulması arasında bir karşılaştırma teşebbüsündebulunmamışlardır.

(3a) Somut bilgilerin öğretilmesîridle uzun metrajlı filmlerlekısa metrajlı filmlerin karşılaştırılması

Savaş Bakanlığının yaptığı araştırmalarda harita okumayı öğ-retmek için hazırlanmış bir uzun metrajlı, bir de kısa metrajlı

2 0 0 . :. ," • •' " ••••

Page 239: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

filmin nısbî etkinlikleri incelenmiştir. Uzun metrajlı film kendisin-den umulanın aksine hiçbir üstünlük gösterememiş, her ikisi dehangi açıdan bakılırsa bakılsın, eşit bulunmuştur. ' s f - .

BAZI ARAÇLARA ATFEDİLEN ÖZEL ÜSTÜNLÜKLER

Birçok sosyal bilimci ve birçok halk oyu uzmanı bu araçlardanherbirine, pedagoji ve ikna alanındaki kullanımları açısından, di-ğer araçların sahip olmadıklan özel üstünlükler atfetmektedirler. JBu gibi üstünlük varsayımlanm destekleyecek objektif «data» bu- " |Ummamakla birlikte, çok iyi gözlemcilerin çok dikkatle ileri sür- N 4dükleri düşüncelere dayandığı için, bu gözlemlerin gözle görüle- v

cek deneyimleri gerektirmediği söylenebilir. Bazı araçlara atfedi-len bu üstünlüklerin birkaçım belirtelim. ~ -•-.,,

B a s ı m l ı a r a ç '. : "• • '•" •' -•'. ' [ ' ' '" -••".''•'' ! • ;•- ,

Basımh araçlara atfedilen bazı özel üstünlükler Lazarsfeld,Doob, Waples ve Berelson tarahndan değişik şekillerde belirtilmişveya vurgulanmışlardır. • \ .. . ; ••:-^... -.-•, , •• ••

A(a) Okuyucu metnin görünümünü kontrol eder. Radyo vesinemanın bireyi dinleyici veya seyirci şartlanyla konumlayıp,sunduğu meteryali bir sahne, bir ortam sür'atiyle sunarken basım- ,h araçlar bireye kendi yetenek ve ilgisine göre uygun bulabilecek-leri sür'atle ilerleme olanağı verirler. Okuyucu olan kişi istediğiyerde hızlı, istediği yerde hafif okur; istediği yeri atlar. Daha son-ra, ne zaman isterse o zaman okuyabilir, istediği zaman okunma-yı bırakabilir, ve istediği zaman özetleme yapabilir. Yani tek keli-meyle söylenecek olursa, okuyucu kendisini okuma işine en uygunbulduğu zaman okur. •,,.'.

(b) Gösterimin tekrarı mümkündür ve çoğu defa tekrarlanır.Diğer araçlann tersine, basımlı araçlar kitleye sadece bir kereerişme olanğı ile sınırlanmış değillerdir. Radyo programlan, pek ;ender hallerde dışında, sadece tek bir sunum için hazırlanırlar. Si- .nema filmleri bazan bir sinemada haftalarca oynatılır ama, aynıfilm aynı insanlann iki kere görmeleri bile ender haldendir. Basım-lı araçlar ise her zaman el altında tutulabilirler ve okuyucular ha-fızalannı doğrulamak istediklerinde, muhtevasını yeniden gözden

•• '" : ' : ; . . . : •'• •-• : '' "••:-•. ' . 2 0 1

A. O, iLt>

Page 240: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

geçirmek istediklerinde, veya sadece zevkli buldukları bir işi tek-rar yapmak istediklerinde çoğu defa ikinci kere okumaktadırlar.Yığımlanabilecek etkileri ve referans için her zaman el altında bu-lunabilirlikleri yönünden basunlı araçlar daha üstündürler. .;:

(c) Konu daha tam ve daha iyi işlenebilir. Herhangi bir konu-yu gerektiği uzunlukta ve derecede ele almak için uygun tek araçbasımh araçlardır. Radyo programlan ve filmler ise seyirci veyadinleyici önüne çıkmadan önce belirlenmişlerdir ve kısa sürelidir-ler. Aynca bir belli konunun gelişimini verebilmek için seri film-ler ve radyo programlan yapmak gerekmekte, ancak bunlân etkinolup olmaması dinleyici veya seyircinin ahşkanlıklanmn doğasınabağlı kalmaktadır. Bu yüzden de karmaşık ve güç konulann sunul-ması için en uygun araç basımh araçlar olmaktadır.

(d) Her konuda uzmanlaştırılmtş bir sunuma elverişlidir. Bü-tün haberleşme araçlan birlikte ele alınacak olursa, muhtevaca en azstandardlaşma basimlı araçlarda görülmektedir. Mümkün olan erigeniş kitleye seslenme eğilimine ve bunun zorunlu sonucu olan,hiç kimseyi gücendirmemeye çalışma eğilimine rağmen, basımharaçlarda radvo ve filmlere oranla Ortodoks olmavan muhteva çokdaha kolaylıkla bulunabilmektedir. Basımh araçlar içinde ise bugibi materyallerin en çok bulunduktan araçlar gazete ve kitle ma-gazinlerinden çok, kitaplar ve belirli konularda yavınlanan der-gilerdir. Kısacası, azınlıktaki görüşlerin en kolay şekilde sesleriniduyurabilecekleri araçlar basımh araçlar olmaya devam etmekte-dir. _; .... / , . • •' ...• , . . . , . . . . , ; . ....•' ,.•;••

Kaldı ki, belli konularda yayınlanan yayın organlan potansi-yel olarak hayli etkin bir inandırıcılık gücüne sahip bulunmakta-dırlar. Belli konularda uzmanlaşmış yayın organlannm seslendik-leri kitle, bu yayın organını, kendi çıkarlarım ve görüşlerini savu-nan bir yayın organi saymakta, ve bu yüzden de, bu yayın organla-nnm tavsiyelerini daha büyük bir olasılıkla kabul etmektedir. Ör-neğin, Lazarsfeld, Berelşon. ve Gaudet şu bulguya- varmışlardır:

t .

1940 yılında Erie «County»sinde, seçimlerdeki oy kullanma niyetlerineetkide banman yayın organlannm adlan belirtilmişken, tirajları arasındakibüyük farka rağmen Farm Journal isimli çiftlik dergisinin ismi Colllersderginin ismi kadar sık geçmiş ve Tovreend yayınlan da Life veya The Sa-turday Ercnlng Post'dan geri kalmamıştır.

202

Page 241: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(e) Daha yüksek prestiji vardır. Her ne kadar, sırf kitleseilik-leri yüzünden, bütün kitle haberleşme araçları prestij sahibi sayı-lırlarsa da, bazı yazarlarca basımh araçlar en yüksek prestijli olan-larıdır. Dood, belli basımh yayınlara bunların devamlı, okuyucusuolan kişilerce özel bir prestij atfedidiğini ve bu yüzden de bu oku-yucuların bu belirli yayın organları karşısında çok kolayca etki-lenmeye hazır oldukları görüşünü ileri sürmektedir. Keza, basımlı N

aracın en eski ve en tarihî kitle haberleşme aracı olması da kendi-^sine atfedilen özel prestijin bir nedeni olarak gösterilmektedir. île-ri sürülen bir diğer görüş ise basımh araçlarla «kültür»ün birliktedüşünülmesinin bir gelenek haline gelme olgusudur.

Eğer bazı insanlar için basımh araçlar en yüksek prestije sa-hip araçlar ise, o zaman bu olgunun, basımh araçların ikna ediciözelliğinin en büyük nedeni [katkıcısı] olması gerekmektedir. Sonyapılan araştırmalar ise bu «extra» prestij görüşüne oldukça gölge-düşürmüşlerdir. Nitekim, düşük kültür düzeyindeki insanlar içingazete ve kitap gibi basımh araçların tercih edilir araçlar olmak-tan çıktıkları, bu gibi az kültürlü kişilerce pek az kullanıldıklarıgösterilmiştir. Bu böyle olduktan sonra da, kitlelerin basımh araç-ları en yüksek prestijli araç sayıp saymamaları sadece kesinliği ol-mayan bir düşünceden ibaret kalmaktadır. Belirli delillerin yoklu-ğu yüzünden, basımh araçlarla diğer araçlara atfedilen farklı pres-tijler sorunu da, öyle görünüyor ki, sadece «farazi» bir sorun ola-rak kalacaktır. '' . ; . ' : ,

Özet Diğer araçların tersine, basımh araçlar bireye dilediğihızla ilerleme; materyale^ ise istenildiği kadar sunulabilme, isteni-len uzunlukta ele alınabilme olanağı tanımaktadırlar. Diğer jaraç-lardan daha az ürkeklik ve isteksizlikle, azınlıktakigörüşlerin ]ak-settirilmesini sağlamaktadırlar. Azınlık grupları veya belirli çıkargruplarına seslenmek^ için yapılan yayınlar ikna etme konusundaözeT bir üstünlüğe sahiptirler. Ayrıca, bazı yazarlara göre, basılıaraçlar dğer araçlara oranla daha yüksek prestije sahiptirler. Fa-kat bu inanç şimdilik ne doğrulanabümiştir, ne de aksi ispatlana-b i l m i ş t i r . .;•-..,..•, ...-•.- _. , . , : , ; < _.,.,,...,,... _ j ,..,.. . ;;•. .;•,..,••• .. ,. .• , ..

'•••'• R a d y o ' •: •* ' • •'• - ' " . • • • • > • ' " • • • • ':' ; • • • • * . . - • : - . ; - - - ' : , . i - ' " : .•'. --. % : - . • • . ' „ " ; . ' " ; . -

Radyoda özgü üstünlükler diye sayılan bazı özellikler, farklı >araçların verecekleri «tad» [ve hoşlanma] konusuyla ilgili olarak

• • - • • • • ' - • • ' • • • - V • - ' • • - • - • . : . ; - • • ' , . . . - 2 0 3 _

Page 242: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

eskiden beri sürüp gelen tartışmalarda belirtilmiştir. Nitekim bizde radyonun çoğu defa kitap ve filmin erişemediği kişilere erişti-ğini, bu gibi kişlern genellikle az kültürlü olduklarını ve diğer araç-ları tercih eden kişilere oranla etkiye karşı daha az direngin ol-duklarını belirtmiş bulunuyoruz. Bütün bu gerçekleri istismar et-mek için elde mevcut olanaklar açıkça ortadadır. Fakat istismaristeklerini dengeleyen şey, hangi programın işlerlik kazanacağı-nı, kaçınılmaz bir süreç olan, dinleyicininin seçimlemesidir. Ayrı-ca, Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet'nin radyonun etkisi hakkındayaptıkları spekülâsyonu da; yani, radyonun dinleyiciye «törenseldurumlara zahiren katılma olanağı» verdiği ve «dinleyicinin rad-yoya karşı kişisel bir yakınlık duygusu kazandığı» ve neticede bu-nun «yüz-yüze temasa yakın» bir durum yarattığı şeklindeki görüş-lerini de belirtmiş bulunuyoruz.

Radyoya atfedilen bu üç üstünlüğe (dinleyici kitlesinin yapısı,dramatik katılma ve yüz-yüze teması andırma) ilâve olarak, herikisi de gene spekülâsyona dayanan ve Doob tarafından ileri sü-rülen iki üstünlük daha sayabiliriz. .. •.• .,-•.._.

Doob, Radyonun sırf diğer araçlara göre daha hızlı bir haberdağılımı sağlayabilme özelliği yüzünden kendine özgü bir üstünlü-ğe sahip olduğunu önermektedir. Radyo bir olay hakkında vereceğihaberi, hemen hemen, o olay olur-olmaz yayımlayabildiği için, Dood,pek çok insanın o olay hakkındaki ilk bilgileri radvo aracılığı ilealdıklarına inanmaktadır. Doob'un inancına göre, radyo o olay hak-kında hangi eğilimle bilgi verirse versin, verdiği haberler «önsel-miş olma olgusu» yüzünden büyük bir inanma yaratabilmekte;karşılaştığı direnç az olmaktadır. . v

Bununla beraber, tutum (attitude) ve inançların oluşumuüzerine yapılan incelemeler öngelmiş olma olgusuna böyle bir üs-tünlük tanımamaktadırlar. Elimizin altında bulunan hiç değilse biraraştırma, hakikaten, insanlann belli bir konuda varacakları ilkyorum veya düşüncelerin kolayca değiştiğini göstermektedir. .

Doob, keza, radyo dinleyen bireylerin kendilerini, bir anda, ay-nı haberi dinleyen insanların meydana getirdikleri dev gibi bir gru-bun üyesi olarak hissettiklerini ve bu gruba aidiyet duygusununokuyucudaki yumuşak başlılığı arttırdığını önermektedir. Buradada, söylenilenleri ne doğrulayacak, ne de reddedecek objektif bilgi-lere sahibiz. Bununla beraber, şu da belirtilebilir ki; Coughlin'in

2 0 4 . .:.-, •• . . . , . f ; . ; V . • • • - . . • . - : ' ••' '

Page 243: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

başarı kazanışı hiç olmazsa kısmen onun yüz-yüze temas yolun-dan yararlanmasına, radyo konuşmalarının yanısıra bu yoldan dayararlanmış olmasına bağlanmaktadır. Bu iki etkileyiş çizgisinin,dinleyicide yerel ve ulusal çapta grup-içinde-olma duygusunu can-landırıp, harekete geçirdiğine; dinleyici kitlesinde yer alan bireyle-rin acil sosyal emniyet ve prestij ihtiyaçlarına katkıda bulunduğu-na inanılmaktadır.

Filmler . '

İkna etme açısından veya infonnal pedagoji açısından kullanı-labilecek bir araç olarak ticarî ve ticarî-olmayan sinema filmle-rine şaşılacak kadar az özel üstünlük tanınmaktadır.

(a) Doop ve Blumer de dahil birçok yazar, ve şu anda eldemevcut birçok araştırma, filmlerin kendilerine özgü bir üstünlük-leri olduğu konusunda bulanık veya her yana çekilebilecek şeyler-den öteye birşey dememektedirler.

(b) Az önce, biz de, sinema filmlerinin yüksek bir hatırlamayarattığını belirmiştik. Bu hatırlamanın, diğer araçlarla yaratıla-bilen hatırlamadan daha yüksek oranda olduğunun ileri sürüldüğü-nü ifade etmiş, ama bunu inandırıcı bir şekilde ortaya konulmuşolmadığını da not etmiştik, -:.••••

(c) Holoday ve Stoddard çocuklarda olsun, yetişkinlerde ol-sun çok insanın piyasa filmlerinde ifade edilen somut olguları(fact) sorgusuz-sualsiz doğru diye kabul etme eğiliminde oldukla-rını ortaya çıkarmıştır. Doğruluğu sıhhatsiz ifadeler, hükümler veyaresimlerin gerçek diye kabullendikleri görülmektedir. Ama, film-lerle ilgili olarak gösterilen bu »kör inanma»nın diğer araçlarda dagörülen aynı şeyden fazla olup-olmadığı henüz inceenmiş, araştı-rılmış değildir. t ' .

(d) Kişilerden derlediği ifadelere dayanan Blumer piyasafilmlerinin çocuklarda (yetişkinlerde değil) derin «hissî öğrenimve etkilenmelere yol açtığım ileri sürmektedir. Blumer bu spekü-lâsyonda bulunurken, etken olarak somut ortamlamayı (concretesetting), bile-bile kendini kapıp-koyverme şeklindeki hissî uyanm-lanmayı ve cazip sahneleri (scenes) • göstermektedir. Blumer da-ha sonra, buradan, çocuğun resim dünyasına hayalleyici olarakgirdiği düşüncesine varmaktadır. Yukarda zikredilen sorgusuz-sual-

. , 2 0 5

Page 244: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

siz gerçek diye kabul edilme durumu ile, şimdi belirttiğimiz«lıissî öğrenim ve etkilenme» durumuna ilişkin olarak Charters'ininancı şudur:

Bütün bu faktörler ve muhemelen diğer faktörler belli öğren-me tipleri için üstünlükleri olan şartlan meydana getirmekte, oluş-turmaktadırlar. Otoritenin niteliğini yaratan maya bu olsa gerektir.

Burada tekrar belirtilmelidir ki, Payne'm yaptığı araştırma—ki, hem Holoday - Stoddard'ın ve hem de Blumer'in çalışmaları-nı içermektedir— sinema filminin üstünlüğünü tek başına bir ol-gu olarak belirtmiş, bu etkinliği diğer araçların sağladığı etkinlik-le karşılaştırma teşebbüsünde bulunmamıştır.

Yüz-yüze konuşma

• Yüz-yüze konuşmanın pedagoji ve ikna alanındaki etkinliğinindiğer araçların etkinliğinden çok daha fazla olduğu, sosyal bilim-cilerin ve halk oyu uzmanlannm en yaygın ortak görüşlerindendir.Bu tür haber-bildirişme atfedilen özel üstünlükler doğrudan doğ-ruya kişiler-arası ilişki ile ilgili gerçeklere dayanmakta, bu yüzdende [haber bildirişim sürecinin oluştuğu] durum ne derece birey-selleşirse etkinlik de o kadar artmakta; durumu o derece az formalolmakta; sonuçda konuşmayı dinleyenler de o denli fazlalaş-maktadır. Bu konudaki üstünlüklerin her birini burada belirtmeyeçalışmak bir bakıma gereksiz bir zahmet sayılmalıdır. Lazarsfeld,Berelson ve Gaudet'nin yukarıda yer verdiğimiz beş üstünlükle il-gili görüşlerinden ikincisi ve üçüncüsü (esneklik ve ânında yarar-landırma veya cezalandırma), özellikle, haber-bildirişim sürecininpsikolojik analizleri üzerinde çalışan bilim adamlarınca vurgulan-maktadır. Örneğin, Hovland, konuşmasının, etkin belirtken-uyarı-cınm ne olduğunu, kitlece en ilgi çekici ânında yarar sağlar görü-nen belirtken uyanların neler olduğunu tam zamanında görüp, se-zebilme olanağı hakkında da etraflı bazı sorunlara değinmiştir.

Yüz-yüze Temasta Bulunma ile Desteklenen Kitle Haberleş-me Araçları ."•. ; '

Kitle haberleşme araçlarının yüz-yüze teması ile desteklenmehâlinde aşın bir pedagojik ve ikna edicilik özelliği kazandığı kont-rollü deneyimlerin pek çoğunca belirtilmiş ve gösterilmiştir. Ör-neğin, Hovland, Lumsmaine ve Sheffield'ler harita okuma ve hari-

2 0 6 - • ' •••.•':•••• \ > • " , ; '•:.:[ > :••-••; • • v . . • , • • . • •

Page 245: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ta kullanma Öğretimiyle ilgili bir ordu eğitim filminin, yüz-yüzeyapılmış bir ders saati ile desteklenmesi hâlinde filmin hitap et-tiği askerler üzerinde pedagojik yönden çok daha fazla etkinlik ka-zandığım göstermişlerdir. Yüz-yüze yapılan dersin filmden önceyapılmasının veya filmden sonra bir özetleme şeklinde yapılması-nın önemli olmadığı görülmüştür. Etkinliğin artışında tek nedenin,sadece ve tek başına yüz-yüze temas olduğu görülmüştür. Yüz-yüzetemasın oldukça aktif bir şekli olan dinleyici-seyirci katılmasınında fonetik alfabeyi öğretmek için hazırlanan kısa filmlerin peda-gojik etkinliğini arttırdığı görülmüştür. (3)

Birkaç belli başarı kazanmış propaganda kampanyasının enönemli özelliği de bu kampanyalarda kitle haberleşme araçları ileyüz-yüze temasın birbirini tamamayıcı şekilde kullanılmış olmala-rıdır. Nazi propaganda kampanyalarının, Sovyet propaganda kam-panyalarının, ve Peder Coughlin* tarafından yapılan propagandakampanyalarının başarılan buna örnektir. Sosyal bilimcilerden,Lazarsfeld ve Merton gibi bazıları, bu, kitle haberleşme araçları ileyüz-yüze temasın birlikte kullanımı tekniğinin bizatihi çok kuvvetlibir ikna tekniği olduğu görüşündedirler. Adı geçen sosyal bilimcile-rin bu tekniğin sahip olduğu olağanüstü etkinlik üzerine yaptıklarıtahliller, böyle bir birlikte kullanımın kitlenin direnginiğini azal-tıcı bazı belli psikolojik şartların doğmasındaki önemini vurgu:

lamaktadırlar. Diğer bir deyimle, bunların tahlilleri, kitle haberleş-me araçlarıyla ilgili sorunlardan çok, dinleyici-okuyucu-seyirci de-nilen bireylerin psikolojisi ile ilgili sorunlar üzerinde durmaktadır.Bu yüzden de, yaptıkları tahlillerin, kitle haberleşme araçlarınınbizatihi kendilerinin karşılaştırmalı etkinlikleri üzerinde durmayaçalışan vu memorandumdan çok, ikna konusunu ele alan diğermemorandumların alanına girmesi uygun görüncektedir. Bu konu

(3) Şu da belirtilmelidir ki, askerlerin kendilerine sunulan materyali öğ-renme konusunda daha fazla güdülenmeleri için, filmden sonra birtartışma yapılacağını bildirmek de etken olmakta; dinleyicinin katıl-ması nasıl etkinliği arftırıyorsa, öyle etken olmaktadır.

(*) 1930'larda Roosevelt'in döneminde, önce Roosevelt'in tedbirlerinin ye-terince sosyalizan olmadığını söyleyen, daha sonra da Roosevelt'ekızıp, onu aşın sola kaymakla suçlayan bir papaz. Kilise bağışlanile önce birkaç radyo istasyonu kuran Peder Coughlin'in konuşmala-rı zamanla Amerika'nın birçok eyâletlerindeki radyo yayın şebekele-rince verilmiş ve halk oyunu çok etkilemiştir. Coughlin, özellikle, oyıllarda artan işsizlerin hoşnutsuzluğunu kullanmıştır, (ç. n.).

m

Page 246: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

üzerindeki tartışmayı uaztmamamız ve bu işi diğer memorandum-lara bırakmamız bundandır. Yalnız, yüz-yüze temas yolu ile dedesteklenen bir kitle haberleşme araçları kullanımının bazı propa-ganda kampanyalarından oldukça büyük başarılar sağladığına veen kuvvetli propaganda yolunun bu olduğuna değinmiş olalım.

Ö Z E T ' - W . . \ / v : \ ^ V " i * . „ ':• ; : : ; ' V > > - ^ ..••••:• :•••-••• .' -

1. Kendi rijit kontrol şartlan yüzünden sosyal hayatın şartların-dan belirli şekilde ayrılan laboratuar deneyimleri gösteriyor ki,

a. Sözsel ve görüntüsel surunun birlikte kullanımı kısa ma-teryallerin öğrenilip akılda tutulmasında, bu sunumlarıntek tek kullanılması halinde daha büyük etkinlik sağla-makta; • ,

b. ne çeşit olursa olsun, sözsel sunum basit ve kısa materyalinöğrenilmesinde ve akılda tutulmasında görüntüsel sunum-dan daha büyük etkinlik sağlamakta;

c. uzunca ve karmaşık materyallerin öğrenilip, akılda tutul-masında görüntüsel sunum ile sözsel sunumun nisbi etkin-

: likleri konusundaki bulgular birbirleriyle çelişkin görün-mektedir. Diğer, fazla sayıda yapılmış laboratuar, araştır-maları en büyük kriterin okuma becerisi (skill) olabile-ceğini önermektedirler. Yüksek kültürler için veya okuma

" becerisi iyi olanlar için, basımlı araçların en etkin araç ol-masına karşılık daha düşük okuma becerisi olanlar içinradyo en etkin araç görünmektedir Bu sorunu aydınlatmak

;: için daha fazla ve daha incelikli deneyimler gerekmekte; •

d. yüz-yüze konuşmanın ulaştırılmış sese oranla, ulaştırılmışsesin ise basımlı araca oranla daha ikna edici bir yol oldu-ğu anlaşılmaktadır.

2. Normal sosyal durum ve ortama uygun olarak yapılan ve yu-karıda 1. d şıkkında adlan anılan araştırmalar laboratuar bul-gulannı doğrulamaktadır. Bu araştırmalar dinleyici -okuyucu-seyirci kitlesinin yapısındaki farkların ve çeşitli araçların psi-kolojik görünümlerinin katkıcı faktörler olduğunu işaret et-mektedirler.

2 0 8 • ' . ••-•"'•,-:/'-• ; . . ,•; . ' : " • • [ . ' • .. : . . . " "••

Page 247: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

3. Objektif çalışmalar «perde»nin yüksek bir hatırlamaya sebepolduğunu göstermektedirler, fakat bu hatırlamanın diğer araç-larla elde edilecek hatırlamadan ne derece fazla olduğunu ileri

,; süren tek bir araştırma vardır ve 6 da konuya çok kısa bir şe-kilde' değinmektedir. «Perde» ile diğer araçların karşılıklı etkin-likleri üzerine yapılan genellemeleri doğrulayacak yeterincedeneysel delil bulunmamaktadır. .' ,

4. Kitle haberleşme araçlarmdan herbirine değişik yazarlarca ba-zı belli üstünlükler tanınmaktadır. Tanınan bu üstünlüklerinbazdan deneysel alanda da ortaya konulmuş; bazısı araştırmave delil gerektirmeyecek kadar açık doğrular olarak kabul edil-miş/ diğer bazıları ise deneye vurulmamış düşünceler şeklindebelirtilmiştir. Genellikle:

a. Basındı araçlar okuyucuya okuma hızım tayin etme, su-numlama zamanını seçme, yeniden-sunumlama olanağı ver-

.. ; me ve konunun istenilen ölçüde işlenebilmelerini sağlamayönünden yararlıdır. Bütün diğer kitle haberleşme araçlarj

> içinde azınhk görüşlerini aksettirmeye en uygun görülenaraç budur ve bu gibi görüşlerin ifadesi için çılr^rılan ya-yınlar çok jiiiksek bir ikna gücü taşımaktadu*.

b. Radyo, diğer kitle haberleşme araçlarının her zaman erişe-mediği kitlelere erişmektedir. Radyo dinleyicileri diğer kitlehaberleşme araçlarının seslendikleri kitledekilerden dahaaz kültürlü ve daha az direngin gibi görünmektedirler. Rad-yo yayımlanmakta olan olayda dinleyiciye bir dereceye ka-dar olaya karışma [girme]-olanağı verdiği için yüz-yüzetemasa yakın durumda gözükmektedir. Radyoya, halk kit-

. lelerine haberi ilk ulaştıran ve duyuran araç olduğu için• ve dinleyiciler arasında bir grup duygusu yarattığı farzedile-

•"•..;; diği için, sık sık, özel bir üstünlük atfedilmektedir. Bu son• iki savın hiçbiri de elimizde mevcut deneyimsel delillerce

isbatlanmış veya reddedilmiş değildir.

c. Perde (film) ise somut bir görüntüsel materyal gösterdiğiiçin sırf bu yüzden dahi kendine özgü bir üstünlüğe sahipfarz edilmektedir. Bu somut sahneleme ve diğer faktörle-

. rin «çocuklarda hissî bir kabullenme ve benimseme» yarat-tığına inanan bazı sosyal bilimciler vardır. Filmlerde gös-terilen materyalle verilen enformasyonunu çocuklar tarafın-

209

Page 248: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dan itirazsız ve sorgusuz-sualsiz kabul edildiği şeklinde birgörüşte karar kılınmış olmasına rağmen bu güveni verme-nin pedagojik ve ikna edicilikle ilgili ne gibi sonuçlara se-bebiyet verebileceği açıklığa kavuşturulmamıştır. Keza, di-ğer kitle haberleşme araçlarının da aynı benzer etkiler ya-ratıp yaratmayacağı sınanıp ortaya konulabilmiş değildir.

d. Yüz-yüze konuşma, bizatihi kendi esneklik ânında yararlan-dırma veya cezalandırma yetenekleri yüzünden pedagojideve ikna alanında en etkin araç sayılmaktadır. Bunun diğer

- ' bir sebebi de, yüz-yüze konuşmanın, yapıldığı durumdakikişisel iüşkileşmeden bazı özellikler almakta oluşudur.

e. Yüz-yüze temas ile desteklenerek bir veya daha çok kitle ha-. berleşme aracının kullanımı bazı çok başarılı propaganda

; kampanyalarının en belirgin özelliği olmuştur. Bazı gözlem-cilerin inancına göre, bu durumun etkinliğinin nedenibizzat bu birlikte kullanımdır. Fakat bu ispatlanmış bir ger-çekten çok, sadece doğru bir düşünce sayılmaktadır. Ordu-

^; nun yaptığı bazı kontrollü araştırmalar film ile ders anlat-* manın birlikte kullanılmasının harita okumayı ve kullan-' mayı öğretmekte pedagojik üstünlüklere sahip olduğunu

göstermektedir.

210

Page 249: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Cari I. HOVLAND

Aıthnr A. LUMSDAINE

Fred D. SHEFFIELD

TARTIŞMALI BtR KONUDAKANAAT DEĞİŞTİRtMtNDE««TEK YANLr SUNUMA KARŞI"ÎKÎ YANLI" SUNUMUN ETKÎSt

Page 250: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

"t * » ^ * •*- - a

Page 251: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

SUNUM

Bu inceleme A. B. D. Savaş Bakanlığı Enformasyon ve Eğitim BölümüAraştırma Kısmı tarafından yapılan bir seri araştırmalara dayanılarak ha-zırlanmıştır. Dr. Hovland ve Dr. Sheffield, Yale Üniversitesi Grubunu kura-rak II. Dünya Savaşı sonrasında Psikoloji ve özellikle Haberleşme Psikoloji-si konusunda birçok araştırmalar yaparak ün kazanmışlardır. Bu inceleme-nin yazılmasına yardım ednlerden Lumsdaine ise A- B. D. Hava Kuvvet-leri İnsansal Kaynaklar Araştırma Merkezindeki Chanute Laboratuarının Di-rektörlüğünü yapmıştır. Bu incelemenin sonuçlan, incelemeden dört yıl son-ra, 1953'de, Hovland, Janis ve Kelley tarafından yeniden gözden geçirilmiş-ve Yale Üniversitesi yayınlan arasında basılan kitapta yer almıştır.

Haberleşme Teorilerinin «kurucu ustalarımdan Hovlând'ın başkanlı-ğındaki grup, «1945'de Ordudaki personelin ve erlerin 'banş yaklaşıyor' di-ye aşın bir iyimserliğe kapılması ve döğüşme güç ve isteğini kaybetmeyebaşlaması» sorunu üzerinde durduklan bu incelemede, askerlere,» Nazizmintam olarak yenilik düşürüleceği güne kadar yapılacak çok işler olduğunuanlatmanın en etkin yollarını» araştırmıştır. Bu noktadağ «tek yanlısunum» ile «iki yanlı sunum» birlikte ele alınmış; birincisi, meseleninsadece iyimserlik ve umut dolu kolay yanlannı dile getirirken; ikinci tarzsunum, meselenin iyi, kolay ve umut verici yanlarını olduğu kadar zordezavantajlı ve karamsarlık verici yanlannı da dile getirmiştir.

İncelemenin ilginç bulgularından birisi, komünikasyon işleminde bulu-nan «bildirimci»ni nsavunduğu görüşe, daha işin başından itibaren karşıçıkanlann, «iki yanlı sunum»a dayanan bir eğitim ve propagandadan daha ra-hatlıkla ve daha büyük ölçüde etkilenmekte olduklanm göstermektedir.4yi eğitim görenler,» «başlangıçta da bizim savunduğumuz görüşe benzergörüşlere sahip olanlar» ve «iki yanlı sunumda ilgili bulunabilecek bir ko-nucuğun ihmalinin özel durumlan» hakkında ileri sürülen görüşler ise,meselenin ayrıntılarına da ışık tutmaktadır..

213

Page 252: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 253: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TARTIŞMALI BİR KONUDAKANÂAT DEĞİŞTİRİMİNDE«TEK YANLI» SUNUMA KARŞI«İKİ YANLI« SUNUMUN ETKİSİ*

Cari I. HOVLANDAıthur A. LUMSDAINEFred D. SHEFFIELD

S O R U M " ; . (- ;;•." '-; ••:.-•' - ;

Ordu «Orientation» programlarının kurgulanması sırasında,program düzenleyicileri tarafından sık sık tartışılan bir sorun var-dir: sunduğumuz ve savunduğumuz ana tezimiz eldeki delillerceaçık bir şekilode destekleniyorsa, bu durumda, sadece savunduğu-muz tezi destekleyen materyalleri savunmak mı, yoksa savunduğu-muz taze karşıt görüşte olanların savılannı da birlikte sunmak mıdaha etkin yol olacaktı? •,.-.-..•

Savunduğumuz tezi destekleyen savlann dışındakiler! sunma-ma şekli, çoğu defa, ileri sürülen tezi destekleyen savlann üstünolduğu açıkça görülürken karşıt savlan da sunmanın kitlenin zih-ninde kuşkular yaratacağı düşünülerek tercih ediliyordu. Diğer ta-raftan, «her iki yan»ın sunulması şekli daha âdil bir yol olduğu içinsavunuluyordu - kitledeki bireylerin bir hükme vanrken mümkünher türlü bilgileri elde edebilme haklan olduğu düşünülüyordu.Kaldı ki, kitledeki dinleyict-okuyucu-seyirci bireylerin savunulan

(*) C. I. Hovland, A. A. Lumsdaine ve F. D. Sheffield, «The Effedt ofPresenting 'One Side' versus 'Both Sides»in Changing Opfcıions on aControversial Subject.» Bknz: Wilbur Schramm, The Process and...,s. 261-74.

: '.••• . " . . • • . ' • ' • ' ' - 2 1 5

Page 254: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

görüşe zaten karşıt görüşte olabileceklerini de hesaba katmek ge-rekiyordu. Bu yüzden de kendi görüşleriyle ilişkili savları «canla-nacak» ve savununlan tek görüş sunulurken kendi görüşlerindenhiç söz edilmemiş olması yüzünden iyice karşıtlaşacak ve irkile-ceklerdi. Bu açıdan bakılacak olurs da, iki yanın savlarının birlik-te sunulmasını savunanlara göre, kitledekilerin savlarının sunum-da yer bulması ile, iletilmek ve. kitleye duyurulmak istenen [bi-zim] görüşümüzün kitle tarafından daha iyikarşılanması daha iyikabul görmesi mümkün olacaktı. J -

Bu deneyim ise söz konusu iki sunum, tarzlarının nisbî etkin-likleri hakkmda bilgi edinmek için yapılmıştır. Deneyim, hem buiki sunum tarzına; hem de, deneklerin, programda savunulmak is-tenen sav karşısında, başlangıçta taraftar veya karşıt olmalarınagöre çeşitli değişkenleri hesaba katabilecek şekilde kurgulanmış-tır. . . ' . , ••- .,..;-.• '.: ..,'....• . v.-.:- . - - ;••

İNCELEMENİN YÖNTEMİ

Kullanılan İki Program• . . . . . . f _ .

Deneyimin henüz plânlama aşamasında bulunduğu sıralarda(1945 yılının ilk aylarında), yakında savaşın biteceği yolundakiaşın bir iyimserlik yüzünden ordu moralinin olumsuz etkiler altın-da kaldığı söylenmeye başlanmıştı. Bunun ardmdan, ordu üst ka-demelerinden gelen bir talimat ile, askeri birliklerin, Miğfer dev-letlerini bozguna uğratma işinin bütün önemi ile karşılarında birvazife olarak beklediğinden haberdar edilmeleri isteniyordu. Konu,iki yanıyla da çeşitli çevrelerce savunulan bir konu için iyi bir ör-nek teşkil ediyordu. Ama askerî uzmanların çoğunluğu ise eldekidelillerin tek bir görüşü [tek bir yanı] desteklediğini savunuyor-lardı. Bu yüzden, deneyim için uygun bir konu olarak seçildi.

Her iki görüşün de sunumu için iki ayrı program hazırlandı vebu iş için radyo program metinlerine uyulması tercih edildi. Basit[anlaşılır] yapılan yüzünden bunların alternatif biçimlerde hazır-lanmaları kolay olacaktı. Programların muhtevası hakkında Araş-tırma Bölümü Deneyim Kısmı tarafından genel bir çerçeve çizildive neyin nasıl yapılacağı bunlarla özetlendi. Kullanılan materyal-lerin hepsi de Savaş Enformasyon Dairesi ile Savaş Bakanlığının

2 i 6 . . \ . • • • • • • • ' • ' . • • - • • • • ' • • : , . • •

Page 255: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

• f

izniyle kullanılmıştır. Programların nihaî metinleri ve hazırlananprogramlar Silahlı Kuvvetler Radyosu tarafından hazırlandı.

Bu deneyimde biribirileriyle karşılaştırdığımız her iki programda Pasifik Savaşı üzerinde konuşma yapacağı olan bir yorumcu-nun tahlilleri olarak hazırlanmıştır. Yorumun vardığı hüküm isesavaşa son verme meselesinin zor bir iş olduğunu ve bunun «V - EGünü»nü izleyen iki yılın sonunda mümkün olabileceği idi.

«Tek Yanlı.» Sadece, savaşın uzun sürebileceği' görüşünü sa-vunan savlan sunan programda (bundan sorara Program A diyece-ğiz) yer alan başlıca konular şunlardır: Pasifikteki mesafe sorunuve diğer ikmal güçlükleri; Japon Imparatorluğundaki kaynaklarve rezerveler ile stoklar; henüz tam bir cephe savaşı yapmadığı-mız Japon ordularının büyüklüğü ve niteliği; ve Japon halkının sa-vaş konusundaki inanmışlığiv Bu program onbeş dakika kadar sü-rüyordu. . '.;:.••;;i., \ /-. ,;v . .;••'• ; ••.-'• • --, ,•..'.-'•••..-.;.••• >;,..•.•.•"•

«Her iki Yanlı.» Diğer program ise (Program B) ondokuz da-kika sürüyordu ve bütün bu aynı güçlükleri aynı şekilde, ama ikiyanlı olarak sıralayıp sunuyordu. Fazladan katılan dört dakikadaise madalyonun öbür yüzü ile ilgili düşüncelere yer veriliyordu —A.B.D.nin üstünlükleri ve Japonların güçlükleri; zayıf yanlarına iliş-kin olarak, şunlar: deniz zaferlerimiz ve deniz üstünlüklerimiz;o zamana kadar iki cephede birden savaştığımız halde savaşta bü-yük ilerlemeler kazanmış olmamız; «V-E» Gününden sonra tümkuvvetlerimizi Japonyanın karşısında dikebilme imkânımız; Japon-yanın uğradığı gemi kaybı; Japon üretim endüstrisinin daha düşüktakatta oluşu; ve hava hücumlannm arttırdıktan son Japonlarındaha büyük kayıplar vermesinin mümkün görünmesi. Bu ilâve ko-nular program muhtevasının son kısmında yeralmıştı ve yeri gel-dikçe ele almıyorlardı.

Burada şu nokta belirtilmelidir ki, Program B, meselenin heriki yanım da sunmakla beraber, her iki yandaki görüşlere eşit yervermiyor, ve keza, savaşın uzu süreceği şeklindeki görüş ile sava-şın kısa süreceği ve zaferin kolayca kazanabileceğinin çok müm-kün olduğu şeklindeki bir başka görüşü karşılaştırmış olmuyor-du. Program B'de gene tıpkı Program A gibi aynı görüşe varıyor-du — kısaca, savaş güç bir savaş olacak ve en az iki yıl sürecek.

(*) «V-E Day»: «Avrupa Cephesinde Zafer Günü» (Ç.N.).

• ' • . ' ••• '-• . . •'.. • ' " ' • " . ' . ' . 2 1 7

Page 256: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tki program arasındaki fark Program B'nin zıt savlan da belirtmişolmasıydı (örneğin, yeri geldikçe A.B.D.nin avantajlarını belirtiyor-du). Gerçekte Program B de, Japonların zayıfladığı ve A.BD.'ninavantajlı durumu hesaba katılsa bile güç bir iş ile karşı karşıyabulunduğunu söylüyordu.

Deneyin Kurgusu (Design)

Deneyim genel plânı, deneklerin Pasifik savaşı ile ilgili deney-öncesi (initial) kanaatlerini saptamak için bir ön «kanaat araş-tırması» yapmaya dayanıyordu. Daha sonra da, deneklerin, «orien-

tation» toplantılarındaki kurlarda bu metinler kendilerine dinletil-dikten sonra, aynı konudaki kanaatlerini yeniden saptamak plân-lanmıştı. Bu yolla, deneklerin sunumdan «önceki» ve sunumdan«sonraki» değişmeleri saptanabilecekti. Ayrıca, bir de kontrol gru-bu alınmıştı. Bu kontrol grubuna program metinleri diletilme-misti. Böylece, zaman girgen'î (time iriterval) yüzünden, prog-ramlan dinlemiş olmanın etkileri dışındaki sebeplerle —Pasifiktengelen savaş haberlerinin yol açabileceği değişmeler gibi— oluşabi-lecek kanaat değişmeleri de saptanabilmiş olacaktı.

a. Cevapların kimden geldiğini saklı tutma ve «deney faresidurumuna düşmüş olma» kuşkusunun önlenmesi* Kanaatlerintoplanmasında deneklerden toplanacak cevapların kimden geldiği-ninsaklı tutulması gerekli görülmüştür. Keza, programların etki-leri ölçülürken de deneklerin kendi üzerlerinde bir deneyim yapıl-dığı fark etmelerine meydan vermemek gerekli görülmüştür. Buön-tedbirlerin, bu konudaki etkilerin incelenmesi sırasında gereklioldukları ortaya çıkmıştı — anlaşılmıştı ki, deneklerin, verdiklericevapların kimden geldiğinin bilindiğinden kuşkulanmaları halin-de, veya «deney» altına alınmış olduklarını hissettikleri anda, bazıdenekler bu konu ile ilgili kendi öz kanaatlerini değil, [araştırma-cılar için] «uygun» bulunacağım sandıklan nitelikte cevaplar veri-yorlar, veya görüşlerini yanlış aksettiriyorlar, [anlamazlıktan geli-yorlardı]. Burada anlattığımız deneyimde, deneklerin denendikle-rini fark etmemeleri cevapların kimden geldiğinin belirsiz kalması

(*) «anonymity of response» ve «avoiding suspicion of guinea - pigging»:yanıtların kişisellik dışı, genel olma esası; ve, deneklerin, denemenin

veya araştırmanın gerçek niyetini anlayıp, kendileri üzerinde bu konu-da denem yapıldığından kuşkulanmaları. Metod yönünden çok önemlisorunlardır, (ÇJI.)

218

Page 257: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ile ilgili tedbirler kısmen ölçümleme aracında ve kısmen de dene-yimin kurgulanma ve yönetilmesinde göz önünde tutulmuştur. Bun-ların nasıl yapıldığı bu konulardan söz edilirken tekrar ele alına-caktır. Bu ön-tedbirler esas olarak a priori bir temele dayanıyordu;yoksa gerçekte kuşku duyulması gereken bir eğilimin varlığını gösrterecek belirtilere rastlanmış değildi.

b. Ölçümleme aracı. Başlangıç araştırmasında (programlarsunulmadan önce) kullanılan soru kâğıdında kenarlarına «kabul»veya «red»di gösterecek işaretler konulacak olan sorularla, bir de azsayıda, yazı ile cevaplandırılacak sorular vardı. Ölçümleme aracı-nın kurulmasında kullanılan soruların muhtevası araştırmanın so-nuçlarından söz edilirken ilerde sunulacaktır. Bunlardan başka,başlangıç araştırmasında «kamuflaj» konular denilen ve deneklerineğitimleri, yaşlan, vs. leri hakkında bilgi sağlayan sorular vardı —bunlar «oientation» konusu ile ilgili olmayan sorulardı. Sonuncusorular deneydeki ölçümleme için gerekli sorular olmayıp, incelen-mekte olan sorun için hazırlanan programlarda da ele alman ko-nucuklann [soru kâğıdında]peşpeşe gelip, yığın gibi gözükmeleri-ni önlemeye yarıyordu. Bunun böyle yapılmasının nedeni araştır-manın gerçekçi görünmesini ve aynı zamanda deneklerin incelenenesas sorunun ne olduğunu anlamamalarını temindi. Bunun için de,sunulan «oientation» programlarındaki materyalin soru kâğıdındafazla göze batıcı bir görünüm kazanmasına meydan vermemekgerekiyordu. "."• ; • .

c. «Önteşt.» Soru kâğıdında kullanılan konucuklann hazırlan-ması ile ilgili önemli aşamalardan birisi de, soru kâğıdındaki ko-nucuklann kelime olarak iyi yazılıp yazılmadığını, ve kolayca an-laşılıp anlaşılmadığını «niteliksel olarak önteste tâbi tutmak» diye-bileceğimiz aşamaydı. Bu iş için askerlerle yüz-yüze mülakatlar ya-pılmış, bazı durumlarda mülâkatçılarda söylenen sözlerle veya ya-mtlayıcılann ellerine verilen yazılı kâğıtlarla sorular sorulmuştur.Bu yolla, yanlış anlamlandınlan sorular ve yanlış anlaşılan kelime-ler ortaya çıkanlmış ve aynı zamanda ifadenin düzeltilmesine venormal cevap kategorilerinin elde edilmesine çalışılmıştır. Bununyanısıra, sorulann doğru şekilde ve uygun kelimelerle yazılmasıkonusunda sağlanan yarardan ayn olarak, bu öntest deneklerinsöz konusu sorunlar hakkındaki kanaatlerinin belirlenmesinde ya-rarlı bir yöntem olarak iş görmüş, böylece araştırmada kullanıla-cak olan savlar ve hitap tarzının deneklerin kanaat ve bilgilerine

. ' • • • •"' , •'•• • •'•• • • • - • • • ' " , ' • ' ' , : 2 1 9

Page 258: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

uygun bir şekilde hazırlanması sağlanmıştır. Bu amaç için yarar-lanılacak daha fazla bilgi toplamak için mülakatların ardından,200 asker örnek üzerinde bir başlangıç soru kâğıdı ile dneme araş-tırması yapılmıştır. Deneklerin, savaşın «uzun» veya «kısa» sürece-ği konusundaki düşüncelerinin nedeni ile ilgili olarak daha genişve daha ayrıntılı bilgi elde etmek için bu sorukâğıdında «istenilencevabın serbestçe kaydedilebileceği» sorulara geniş ölçüde yer ve-rilmiştir.

d. Deneyimin Yönetimi. Deneylerin doğru ve güzel bir şekilo-de yönetilmesi için başlıca üç şart vardı: program metinlerin su-numu gerçeklere uygun şartlar altında olmalıydı, deneye alınan ör-nek-deneklere bir deneyime, tâbi tutulmakta olduklan hissettiriİme-meliydi, ve verdikleri cevapların dürüst cevaplar olmaları sağlanma-lıydı. Metinlerin sunumunu gerçek hayatın şartlan altında yapabil-mek için, metinler, denek gruplarının eğitim programlanna konul-muş ve haftalık ders programlannda ders konusu olarak göste-rilmiş; haftalık «orientation» saatında sunulmuşlardır. Bu sadecegerçek hayat şartları altında sunumu sağlamakla kalmamış, fakatmetinlerin etkilerinin incelenmekte olduğundan şüphelenilmesinide önlemiştir. -

Bizim araştırmamızda kullanılan başlangıç araştırması («pre-limanary survey»), Savaş Bakanlığının yapmakta olduğu «savaşlailgili konularda çeşitli asker gruplarının neler hissettikleri» hak-kındaki araştırmanın bir kısmıymiş gibi sunulmuştur. Bu araştır-mada Araştırma Bölümünün daha önceleri yaptığı araştırmalarda-ki örneklerden ve bunların uygulanış tarzlarından yararlanılmış-tır. Soru kâğıtları bir bölük askerin hepsine aynı anda sorulmuş,ve bu amaçla bütün erler toplantı salonlanna ve diğer elverişliyerlere toplanmıştır. Soru kâğıttan karargahta çalışan ve askerlik-te tezkere bırakan personel arasından seçilip bu iş için özel bireğitimden geçirilen adamlara doldurtulmuştur. Bunlar aynı zaman-sa «sınıf liderleri» idiler. Araştırma hakkında daha ilk açıklama-lar ve temel bilgiler verilirken bu sınıf liderleri cevaplann kimler-den geldiğini saklı tutmak gerektiğini ve araştırmayı önemli bül-duklannı belirtmişlerdir. Bu özel eğitim toplantılarına birliklerde-ki ve karargahtaki subaylardan kimse alınmamış ve adamlara, alı-nan cevaplann doğrudan doğruya Washington'a gideceği, birlikler-den ve karargâhtan hiç kimsenin bu kâğıtlan görmeyeceği konu-sunda teminat verilmiştir. ., '

220

Page 259: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

e. İkinci soru kâğıdının yönetimi ile ilgili sorunlar. Kısa birzaman aralığı ile peşpeşe iki araştırma yapılması yüzünden denek-lerin «deneyim» altma alındıklarından kuşkulanmalarını önlemekiçin, ikinci soru kâğıdı gerek şekil bakımından ve gerekse görünür-de açıklanan araştırma amacı bakımından farklı tutulmuştur. Ni-tekim, birinci soru kâğıdına Savaş Bakanlığının bir araştırması şek-li verildiği halde, ikinci soru kâğıdı «orientation» toplantıları sıra-sında sunulmuş ve sas deneklere konunun «program metinlerininbeğenilip beğenilmediği» olduğu (kontrol grubundakilere ise, «yap-tıkları orientation programlan hakkında ne düşündükleri »ni araş-tırma olduğu söylenmiştir. •

Başlangıç «araştırması» 1945 yılı Nisan ayının ilk haftasında vesekiz adet levazım bölüğü üzerinde uygulanmıştır. Sonraki haftaher bölükten rastgele seçilmiş birer takıma kendi «orientation»programlan sırasında Program A .sadece tek yanı aksettiren) su-nulmuştur. Benzer şekilde seçilen öbür sekiz takıma ise ProgramB (iki yanlı aksettiren) sunulmuştur. Programlann sunulmaların-dan sonra ise bütün erlere ikinci soru kâğıdı doldurtulmaya baş-lanmıştır. Soru kâğıtlarını doldurmaya başlarlarken, kendilerine,programı hazırlayanlann, bu programlar, hakkında düşüncelerinden;programlan beğenip beğenmediklerinden yararlanmak istediklerisöylenmiştir. Ve bu ikinci soru kâğıdında bazı uygun geçiş sorulanile, birinci araştırmada sorulan sorulann bazılan sıkıştınîmış;adamlara Pasifik savaşının sonu hakkında şahsen ne düşündüklerisorulmuştur. Bu ikisinden ayn olarak sekiz takımlık bir grup dahateşkil edilmiş ve bunlar da kontrol grubu olarak kullanılmış, bun-lara hiçbir program sunulmamıştır. Bunlar da aynı soru kâğıdınınbenzerini doldurmuşlar, «orientation» programlarında soru kâğıt-larını doldururlarken Pasifik savaşının seyri hakkında ne düşün-dükleri soruşturulmuş; fakat soruşturma konusunun «orientation»programlarının askerler tarafından nasıl bulunduğu olduğu söylen-miştir. Zira kontrol grubuna söz konunsu programlardan herhangibiri sunulmamış olduğu için, son sorular «soru kâğıdı»nın can alıcısorulan olarak görünmüştür.

Bu deneyi için 24 takım kullanılmışsa da, ikinci kısımdakidenekler başlangıç araştırmasındakilerin ve «orientation» toplan-tılanndakilerin % 70'i kadar olmuştur. Böylece, her iki soruşturma-

221

Page 260: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ya katılanlardaki «daralma» yeterli sayılacak kadar olmuş, ve önce-sonra» analizindeki örnekler epeyce dar tutulabilmiştir (deneyprogramlarında 214'er kontrol grubunda 197 olmak üzere, toplam625 örnek). Pasifik'teki olayların hızla değişmeleri yüzünden, yapı-lan bu deneyimin diğer askerî birliklerde de tekrarlanması doğrubulunmamıştır. •

SONUÇLAR

Aşağıdaki sonuçlar, «orientation» toplantılarında verdikleri so-ru kâğıtları ile başlangıç araştırmasındaki sorulara verdikleri ce-vaplann karşüaştuılması mümkün olmuş deneklerin cevaplannmanalizlerine dayanmaktadır. Soru kâğıtlarının hepsi «anonim» tutul- •makla birlikte, sunumdan «önce» ve sunumdan «sonra» uygula-nan soru kâğıtları deneklerin doğum tarihleri, kaç yıl okula gitmişoldukları gibi temel sorulara verdikleri cevaplar sayesinde birleşti-rilebilmiş ve birUkte değerlendirilebilmişlerdir.

* Başlangıçta Savasın Uzayacağı Görüşünde (Manlar fle SavaşınKısa Sikeceği Görüşünde Olanların Kanaatleri Üzerinkedi Etkiler

Bu deneyimde sınanan farklı iki »unun tarzının etkinliklerinianlamak ve değerlendirmek için kullanılan ana soru, deneklerden,«V • E» gününden sonra Pesifik savaşının ne zaman bitebileceğinidüşündüklerini sormaktı. Bu sorunun neticeleri Pesifik savaşınınbitiş süreleri, ile ilgili değişik tahminleri ifade edecek şekilde dü-zenlenen bir cetvele kaydedilmiştir. Tahmin değişikliğinde «deği-şiklik» olarak, ilk araştırmada söylenilen süre ile, programlandinledikten sonra yapılan savaşın bitiş süresi hakkındaki tahmin-le ilgili olarak kaydedilen zaman arasında altı ay ve ya daha fazla,bir 7î>Tnan farkı anlaşılmaktaydı.

Neticeler «net etki» olarak analiz edilmiştir. Deneklerden bazı»lamdaki değişme savaşın bitiş süresini daha da uzun sayacak şe-kilde; bazılarındaki değişme ise savaşın bitiş süresini daha da fasasayacak yönde olmuştur. Gruptaki savaşın bitiş süresi hakkındakitahminlerdeki net değişiktik ise daha uzun zaman yönünden deği-şen bireylerin zaman tahminleri sayısından, daha kısa zaman yö-nünde değişen bireylerin zaman tahminlerinin sayısının çıkarılma-

2 2 2 ; / v ş , . - :.. . . • ••' - - : ; v : - :' : • ; • \ - •'•':•

Page 261: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

sı iîe bulunmuştur.* Bununla beraber, her iki programdan da hiçetkilenmemiş olan kontrol grubunda da savaşın bitiş süresi hak- •*•kındaki tahminler konusunda bir değişildik görülmüştür. Bu sonun-cu gruptaki tahmin değişikliğinin sebepleri ise, muhtemelen, ko-nunun belirsizliği ve tartışma göyürür bir konu olması; ve bir de;«önce» ve «sonra» testleri arasında geçen bir haftalık süre içindePasifik savaşı ile ilgili olarak gelen haberlerin ve bu haberler üze-rinde yapılmış olan tartışmaların adamların kanaatleri üzerindeetkide bulunması olmuştur. Bu sebeple de, belli bir grup üzerindesınanan programın yaptığı net etki'yi saptayabilmek için, birinciveya ikinci gruplardaki ilk net etkilerden, kontrol grubunda tes-bit edilen- ilk nek etkinin çıkarılması yoluna gitmek gerekmiştir.

Daha önce belirtildiği gibi, sadece tek yanlı bir sunumun kul-,lanılmasına karşı koyanların savlarından birisi, sunulan tek görüşekarşı olan bireylerin üzerinde meselenin tek yanlı sunulmuş olma- 'sının ters bir etki yapmasının muhtemel olduğu idi. Bu düşünmeyle, ;neticelerin analizinde, programlarda savunulan her teze daha işin ,başında karşıt olanlar ile taraftar olanların verdikleri cevaplar ayn ;ayrı ele alınmıştır. Bu iki grubun ayrılmasında temel alınan kriter,bunların başlangıçta savaşın bitimi hakkında yaptıkları tahminlerin , •iki yıldan çok mu oldukları şeklinde kabul edilmiştir, tki yıl şeklin- '••,deki tahminin kriter alınmasının nedeni, herşeyden önce, programmetninde yorumcu tarafından da bu sürenin asgari bir süre olarakifade edilmiş bulunmasıydı. Böylece, iki yıllık süre bir kriter olarak,savunulan görüşe karşıt görüşte olanlar ile karşıt görüşte olmayan-lan ayırmış oluyordu.

«Orientation» materyalinin sunumunda izlenen heriki tarzınyarattığı net etkiler, aşağıda, bu heriki alt-grup denekler için—başlangıçta iki yıl veya daha uzun süre tahmininde bulunanlar(«aynı görüşte» olanlar) ile, iki yıldan kısa bir süre tahmininde bu-lunanlar («karşı görüşte» olanlar)— ayn ayn gösterilmişlerdir.

Aşağıda tablo, «orientation» materyalinin farklı iki sunum tar-zının net etkilerinin deneklerin başlangıçtaki tutumlannın mahiye-tine bağlı olarak biribirlerinden farklı olduğunu göstermektedir.Başlangıçta, programda savunulan görüşten yana olanlar üzerinde,

(*) Yani; «önce» ve «sonra» ölçülerinde, grupta kaç kişinin daha uzun za-man yönünde, kaç kişinin de daha kısa zaman yönünde tahmin değiş-tirmiş olduğu esas alınmış olmaktadır. (ç.n.).

223

Page 262: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tek yanlı sunum daha büyük net etki yaratmıştır (Yani, programdasavunulan savaşın iki yıl veya daha uzun sürebileceği görüşüne ka-tılanlar üzerinde). Diğer yandan, başlangıçta programın görüşünekatılmayan denekler üzerinde, savaş konusundaki güçlüklerin yanı»sıra A.B.D.'nin sahip olduğu avantajları da ifade eden iki yanlısunumun daha fazla net etki yarattığı görülmüştür (yani, savaşıniki yıldan az zamanda biteceği görüşünde olanlar üzerinde). Denek-ler üzerindeki değişiklikler şöyle olmuştur:

Başlangıçta Aynı Görüşte Olanlar ile Olmıyanlar ÜzerindeProgram A fle Program B'riin Net Etkinlikleri . ',

: Başlangıçtaki tahminleri «karşıt» olanlar arasında ;

,(Savaş süresini daha kısa tahmin edenler)

Daha "*w»ı frawu*T»yönünden değişeni»rin net yüzdesi

Program A (Sadece tek yan) % 36Program B (İki yanh) % 48Fark: (B-A) ................,..„...,„.............% 12

Başlangıçtaki görüşleri «aynı» olanlar arasında

(Savaş süresinin uzun olacağını tahmin edenler) ,

Daha uzun zaman yö.nünden değişenlerin

, ' • , net yüzdesi

Program A (tek yanh) 96 52Program B (iki yanh) : 96 23

Fark : (A-B) ..,................„.„.....,..........;....96 29

Bu örnekleme girenler içinde, başlangıçta aynı görüşte olanher denek'e karşılık üç denek karşıt görüşte olarak tesbit edilmiş»tir. [Bu böyle biüdiği için] de, toplam grup üzerindeki her iki gru-bun da sunul - net etkisi tamamen aynı olmuştur.

Gittikleri Okul Yıllan Farklı Kişilerin Kanaatleri Üzerinde Etkiler

Neticeler, deneklerin kaçar yıl okula gitmiş olduklarına göreele alındığında, her iki yanı da sunan programın okula gidiş yıllan

224

Page 263: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

uzun olanlar üzerinde, tek yanlı programın ise eğitim süreleri kısaolanlar üzerinde daha etkin olduğu görülmüştür. Aşağıdaki tablodaJise bitirmemiş olanlar üzerindeki etkiler lise bitirenler üzerindeki

lise Bitirmeyenler Arasında : r, * : ,y

Daha uzun zamanyönünde, değişenle*-rin net yüzdesi

Program A (tek yanlı .......:....:....... .;..% 31 ' :Program B (iki yanlı) ...% 46Fark: (B-A) —°/o 15 ,. : ,

,. . j :-*"•.' " liseyi Bitirenler Arasında

• •" --••••:•" ••.-•'•;..-••".': . / . ' , . . . ,•. . . , D a h a u z u n z a m a n

. _.. . '•••'*":'•. ; ' .\ -'••'••'''-'::'. :'•'•:< :.':'" . '-•• ? ' • " . " y ö n ü n d e d e ğ i ş e n l e -

-. \ '- •'••'."":'''.•' : rin net yüzdesi •

Program A (tek yanlı) % 35; . ^ I .Program B (iki yanlı) :..... . .% 49 ,..•;•''.-•..'•-...-,,Fark : (B-A) : % 14 ; . ^ : ^

Eğitime göre yapılan bu ayırım, örnekleri yaklaşık olarak ikieşit bölüme ayırmıştır. -.'•>••• . . • .. , ..

Sonuçlar göstermiştir ki ; iki yanlı sunuma dayanan programlise bitirmeyenler üzerinde daha :az, bitirenler üzerinde ise dahaçok etkindir. . . . . .

Gerek Eğitim ve Gerekse Başlangıçtaki Tahminler Birlikte EleAlındığı Zaman Görülen Etkilerin Durumu . .

Yukarıda görülen aynmlaştırıcı (differential) etkiler eğitimdurumlarına göre ayrılmış bulunan alt-gruplardaki kimseleri birbütün olarak kapmakata, alt-gruptaki kişilerin programlarla kar-

(1) «Lise Bitirmeyenler» grubunda, orta okul bitirenler ile orta okuldansonra liseye devam etmiş, fakat liseyi bitirememiş olanlar yer almış-tır. «Lise Bitirenler» grubunda ise, sadece liseyi bitirenler değil, lise-den sonra kolejlere gidenler de yer almışlardır. ; ,. -....;

'•.••,. - • - • . ' . . ' - . • " ' • / • • • • • " ' " . ; - ; 2 2 5

Page 264: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şılaşmadan önceki tutumların; programda savunulan görüşe karşıtmı, taraftar mı olduklarını hesaba katmamış bulunmaktadır. Alt-gruplar içindeki alt-gruplar açısından da bir analize* girişilmiştir.Bununla beraber, eğitim durumlarına göre ayrılmış bulunan alt-gruplarm daha küçük alt-grupcuklara ayrılması sonunda bazı alt-gruplar çok küçüldüğünden bunlar örnekleme t hatası (samplingerros) yönünden zayıf kalmışlardır. Aşağıda sunulan tablodakialt- grupcuklardaki net etkiler incelenirken bu gerçek akıldan çıka-rılmamalıdır. .••;.-.,•

Görülüyor M, lise bitirmeyenler alt-grubu içinde bulunan vebaşlangıçta savaşın iki yıldan çok süreceği görüşünde olanlarcateşkil olunan alt-grupcuk dışında kalan bütün alt-grupcuklarda ikiyanlı sunuma dayanan programın net etkisi daha fazla olmuştur.Yukarıda belirtildiği gibi, alt-gruplardaki örneklemenin çok daral-ması yüzünden bu sonuçlar son derece istikrazsızsır. Bu durum,özellikle, başlangıçta savaşın iki yıl veya daha uzun süreceğini savu-nan alt-gruplar kin geçerlidir. Zira başlangıç araştırmasında sade-ce dört kişiden biri savaşın iki yıl veya daha uzun süreceği görü-şünü savunmuşlardır. Fakat bununla beraber, iki program tarzın-dan elde edilen neticeler lise bitirmeyenlerden olup da savaşın ikiyıl veya daha uzun süreceğini savunmuş olanlarda o kadar farklıçıkmıştır ki, bu tür deneklerin sayısı çok küçük olmasına rağmen,bu kadar büyük bir farklılığın sadece örnekleme hatasından ilerigelmemiş olmaa çok mümkün görünmektedir. (Kullanılan geniş-likteki örneklemeler yüzdelerinin karşılaştırılmasına dayanan ista-tistikî olasılık şansı yüzde l'den azdır.). , ,

Şimdiye Kadar Varılan Sonuçlar ; ; ^ ^

Bu roporlarda sunulan neticelere dayanılarak şimdiye kadarvarılmış olan sonuçlar şöyle özetlenebilir: Konunun «öbür yanı-nın» özünü sunmak bir görüşün sunulmasında mesajın gecesini veyayılmasını arttırmaktadır (özellikle, iyi eğitim görmüş olanlariçin ve savunulan görüşe başlangıçta karşıt olanlar için). Etkinlikkonusundaki bu ayrımın, az eğitim görmüşler grubuna gelince, bukere, tersine dönmek olasılığı artmaktadır. Ve, uç bir örnek olan,çok az eğitim görüp de zaten program metninde savunulan görüş-ten yana olanlar üzerinde iki yanlı bir sunum olumsuz etki yap-maktadır. (Bu durum, özellikle, karşı görüşün önemli noktalarınınbu adamlarca o zamana kadar bilinmemiş olması hâlinde veya bu

226 : ; , \ / f C ' : , - ; • , : . . ; . , , - : < - •;,.:,• ...-.-.-•

Page 265: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

konu üzerinde düşünmemiş olmaları halinde, çok daha açıkça ken-dini göstermektedir.) Bütün bu neticelerden şu anlaşılıyor ki, heriki programın da bir bütün olarak grup üzerindeki toplam etkilerigrubun eğitimsel kompozisyonuna ve gruptaki başlangıç ganaatinebağlıdır. i :.^" ..'' , - • . ,. •

Fiilî Muhtevanın Beneklerce Değerlendirilmesi

Bir meselenin heriki yanını da hesaba katan bir sunumun, me-selenin sadece tek yanını ele, alan bir sunumdan etkin olmasına yolaçan faktörlerden biri deneklerin birinci sunumun daha tam ve da-ha yetkin olduğuna inanma eğilimine sahip bulunmalarıdır.

Bu çalışmada ise, bir bütün olarak ele alınırsa denekler, A.B. D.'nin karşı karşıya olduğu güçlüklerin yanısıra, sahip olduğu-avantajları da sunan programın daha tam ve daha yetkin olduğu-na inanma eğilimi göstermiştir. ,

Program A ve Program B'nin Başlangıçta Karşıt Tutumları Olan DeneklerÜzerinde ve Başlangıçta Karşıt Tutumları Olmayan Denekler ÜzerindeEttkinllkleri (Farklı Eğitimsel Durumdaki Denekler İçin Ayrı Gösterilmiştir).

A. Lise Bitirmeyen Deneklerdeki Etkileri L;

Başlangıçta «karşıti olanlar arasında ,•' -- (Savaşın" kısa sürede biteceğini umanlar) - v

, . . Daha uzun zaman yö-. . . . nünde değişen de-

• *• ' > . ^ - . ••'•• neklerin net yüzdesio

Program A (tek yanlı) . . . . . . .% 44Program B (iki yanlı) ...% 51Fark:(B-A) % 7 .

Başlangıçta «karşıt olmayanlar» arasında • s

(Savaşın uzun süreceğini sananlar)

> . . - ..'•'•''• Daha uzun zaman yö-: . . , , Î ., nünde değişen adam-

•;• >.. ' ; j : : •-•.•-••'''.'.'v';.'*•• • l a n n n e t y ü z d e s i

Program A (tek yanlı) % 64Program B (iki yanlı) —% 3Fark:(B-A) —% 67

Page 266: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

•r • :

B. Lise Bitiren Deneklerdeki Etkiler

Başlangıçta «karşıt» olanlar arasında(Savaşan kısa süreceğini umanlar)

Daha uzun zaman yö-nünde değişen adam-ların net yüzdesi

Program A (tek yanlı) .....!.... % 30Program B (iki yanlı) % 44Fark: (B-A) ..% 14

- . ; • . _ • " . . . , • . / ' • ; " - . • • . ,

Başlangıçta «karşıt olmayanlar» arasmda *(Savaşın uzun süreceğini sananlar)

Daha uzun zaman yö-' nünde değişen adam-

ların net yüzdesi

Program A (tek yanlı) •. % 39Program B (iki yanlı) ...% 44Fark: (B-A) % 14 - v

Programların Fiilî Muhtevasının Dinleyenlerce Değerlendirilişleri

. Dinledikleri progra-• mm Pasifik Savaşı

, • * hakkında gerçekleri• ortaya koyarak işini

iyi yaptığını söyle-yenlerin net yüzdesi

Program A'yı dinleyenler arasmda (tek yan-lı) % 61

Program B'yi dinleyenler arasmda (iki yan-lı) % 54

; ;.:: . : Programın önemli••''»-•.-'••[•.:_••• b ü t ü n n o k t a l a r a d e -

••*'.; '•-•' .•'•'"••;• . • • ' , . . • ğ i n d i ğ i n i s ö y l e y e n l e -

! rin net yüzdesi' * •

228

Page 267: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Program A'yı dinleyenler arasında (tek yan- . .lı) ; ....96.48 ;, :

Program Bîyi dinleyenler arasında (iki yan- 7\î ı ) : 9 6 4 2 ..•.•-';•;;;•• .

Görülüyor ki, A.B.D.'nin karşı karşıya bulunduğu güçlükleri veavantajları birlikte veren programdaki fiilî muhteve dinleyenlertarafından daha iyi sayılmamıştır. Eğer aksi olaydı farkın da zıtyönde görülmesi gerekirdi.

Bu beklenilmedik neticeyi açıklayabilecek olan husus, her ikitarz promramda da Pasifik Savaşı ile ilgili bir faktör olan Rusya'-dan hiç söz. edilmemiş olmasıydı. Ve bu ihmalin, asıl etkisinin ikiyanlı sunum programında olması ihtimali yüksek görünmektedir.Pasifik Savaşının deneyim için «orientation» konusu seçildiği gün-lerde deneyimin, Ruslardan gelebilecek bir yardımla ilgili konudaaçık vermiş olduğu fark edilmiştir. Bu yüzden de iki sunum tarzıarasındaki fark zorunlu olarak küçültülmüş oluyordu. Zira her iki-si de, Rusya'nın yardıma gelebileceği ihtimali diyebileceğimiz «hi-kâyenin öbür yam»ndan söz etmemiş oluyordu. Bununla beraber,bu ihtimalin fazla bir etkiye yol açmayacağı düşünülmüştür. Fakat,aşağıdaki delil, sanılanın tersine, bu etkinin ortaya çıktığını be-lirtmiştir : . :

Program soru kâğıdında bir yerde boş bırakılan satırlarınadamlar tarafından doldurulması isteniyordu. Buradaki saru şuy-du: . . y

«Sizce bu programda, Japonya ile savaş konusunda önemli negibi gerçeklere, ne gibi konulara değinilmemiştir?» ,

Verilen cevapların içinde, iyi yanlı sunum programının sorukâğıtlarında, % 23 oranında, tek yanlı sunum programının sorukâğıtlarında ise % 13 oranında Rusya'nın yardımından, veya yar-tfımda bulunma ihtimalinden söz edilemediği belirtilmiştir. Bu far-kın, bu ihmal edilen hususa karşı çok daha duyarlı olan deneklerarasında daha da büyük bir önem taşımış olması mümkündür.Özellikle, savaşın süresi konusunda işin başında iyimser görüşleriolan, iyi eğitim görmüş bulunanve Japonya'ya karşı Ruslardanönemli bir yardım gelebileceğini umanlar üzerinde bu ihmalinönem taşımış olduğu söylenebilir. ; . • . ••„•:•••

1 : . - ' ; / ' ••••' . " . • ' • • , • : . • 2 2 9

Page 268: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Rusya'nın Yardımına Değinilmemiş Olduğunu Söyleyenler Üze-rinde «Data» Analizi

Rusya'dan gelebilecek yardıma değinilmemiş olmasının tekyanlı sunum programından çok, iki yanlı sunum programına etkidebulunduğunu gösteren delil ayn bir analiz sonucunda bulunmuş-tur. Bu analizde, muhtemel yardıma değinilmemiş olmasından sözeden denekler üzerinde (a) programlardaki fiilî muhtevanın neşekilde değerlendirilmiş olması ile (b) programın kanaatler üze-rine etkileri analiz edilmiştir. Bu denekler, başlangıç araştırmasın-da Rusya'dan önemliyardım gelebileceğini söyleyen ve savaşın kısasüreceği görüşünde olan kimselerdir. (3) Bu adamlar üzerinde heriki programın da yarattığı sonuçlar aşağıdadır. Karşılaştırma ama-cıyla, bu sonuçların, savaşın iki yıldan tez biteceğini düşünen fa-kat Rusya'dan önemli bir yardım albileceğini ummayanlar içinde bu sonuçlar belirtilmiştir.

Başlangıçta Karşıt Görüşte Olanların (yani; savaşın kısa süre-ceğini umanların) Fiilî Muhtevayı Değerlendirmeleri.

A. Dinledikleri Programın Pasifik! Savaşı Hakkında gerçekleri or-taya koyma işini iyi yaptığım söyleyenlerin oranı

Rusya'dan büyük yardım umanlar arasında a

'•.':•:'.../:;•'...,• : .; • Gerçekleri yansıt-> ..".// ' makta programın işi

••.'-., •-•• iyi yaptığını söyleyen-" . lerin yüzdesi

Program A'yı dinleyenler arasında ...% 53

Program B'yi dinleyenler arasında % 37

Fark: (B-A) ...—% 16

(2) Rusya'dan yardım geleceğini umma veya ummamaya göre yapılan buayrımlama, deneklere sunulan, Japonya'ya karşı müttefiklerimizdenne derece yardım umdukları sorusuna dayanmaktaydı. «Epeyce» di-

yenlerden de, yardım edeceklerini umdukları müttefiklerin isimlerinibelirtmeleri isteniyordu. Şimdiki örneklemede adamların % 41'i «epey-ce» demişler ve saydıkları müttefiklerimiz arasında Rusya'nın adınıda yazmışlardır.

Page 269: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Rusya'dan büyük bir yardım ummayanlar arasında b

•: N - , ^ .' Programm işini iyi. , ; ' ••: ' - ^. ' . ' ' . ' ' ' : •':'•" y-'•'.;•:•'"• :'•'• y a p t ı ğ ı m s ö y l e y e n l e -

T ••-•*' ''••.••" rin yüzdesi

Program A'yı dinleyenler araosında % 56Program B'yi dinleyenler arasında .....% 61 .Fark: (B-A) % 05 ' : f

B. Programm önemli bütün sorunlara cevap verdiğini söyleyenle-rin oram . • • : • ' . - , • ••'•,. ; \ • •• . . . - \ : *•'.••'''•;•• i

Rusya'dan büyük bir yardım umanlar arasında a ;

i ; ; * :•"• r Ö n e m l i h e r k o n u n u n

•:..'••'-• , * •; > e l e a l ı n d ı ğ ı n ı söyle-

! ' ' ••-._• . . " ' . " y e n l e r i n y ü z d e s i

Program A'yı dinleyenler arasında (tek yan-lı) % 46 >

Program B'yı dinleyenler arasında (tek yan- :; ./ ; '<1) , % 28 J ^ ^ j v : '

Fark: (B-A) —% :\;'?-•'.' [*\p^

Rusya'dan yardım geleceğini ummayanlar arasmda b *

-. ;••;; o; •';••- ; " ' önemli her konunun.•'•'•.- " : . : _:-\.'•;..', • •-.' ele al ındığını söyle-

yenler in yüzdesi

Program A'yı dinleyenler arasında ..,....% 44 '., ;y. •." ;. .Program B'yi dinleyenler arasmda % 46

Fark:(B-A) % 02 : ; r

a Adet: Program A için 68; Program B için 71.

b Adet: Program A için 91; Program B için 80.a. Fiilî muhtevanın (Rus yardımı ihtimalini kaydedenler

arasındaki) değerlendirilmesindeki farklılıklar. Bu konuda or-taya çıkan sonuçlar, Program B'nin (iki yanlı olanı), Rusya'nınyardımda bulunabileceği ihtimalinin belirtilmesinden olumsuzyönde etkilendiğini göstermektedir. ' ; '' /••,'\ ••' '•".•'.

V ' • - . ' •'••.•'. ' • . • • ' • • ' • ' ' • - . ' ; • . - • ' • ' • . . • 2 3 1

\

Page 270: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Yukarıda belirtilen sonuçlar, her iki yanı birlikte veren prog-ramın Rusya'dan gelebilecek yardımı de hesaba katmış olmasıhâlinde, fiilî muhtevası yönünden daha tam sayılabileceğini aklagetirmektedir. Bu durum, "oldukça geniş tutulan bir örnekleme üze-rinde her iki programı da sınayan ve Rusya'dan gelebilecek yardı-mın fazla önemli bir haber konusu sayilmadığı sırada uygulananön-testde, iki yanı da kapsayan programın fiilî muhtevası yönün-den, deneklerce, daha tam sayılmış olmasından da anlaşılmaktadır-Buön-test Mart, 1954'de, 347. piyade takviye kuvvetleri arasında uy-gulanmış ve [o zaman] Rusya'dan yardım gelme ihtimalinin belir-tilmemiş olduğunu kaydedenlerle, etmeyenler arasında bu progra-mın fiilî muhtevasının değerlendirilmesinde belirli bir farklılık gö-rülmemiştir. Bizim araştırmamızda ise bu programlar, Rusların Ja-ponya ile aralarındaki saldırmazlık anlaşmasını yenilemeyi düşün-mediklerini dünyaya ilân etmelerinden bir hafta önce, Nisan'inikinci haftasında yapılmıştır.

b. Savaşın süresi ile ilgili tahminler üzerindeki etkilerde fark-lar (Rusya'nın yardımının belirtilmediğini kaydedenlerde). Rusya'»dan gelebilecek yardım ihtimalinin belirtilmesindeki ihmal, sadece,bireylerin Program B'nin fiilî muhtevasını değerlendirmelerini etki-lemekle kalmamış, fakat aynı zamanda programın, deneklerin sava-şın süresi ile ilgili tahminleri üzerinde programın yapabileceği et-kileri de azaltmıştır (küçültmüştür). Bununla ilgili delil, daha ön-ceki tablodaki alt-gruplardaki adamların kanaatlan üzerinde prog-ramların net etkileri'nin analizinden elde edilmektedir. Bu analizinsonuçlan aşağıda gösterilmiştir. , ' ' ..

Başlangıçta Karşıt Kanaatleri Olanlar Üzerinde Program A ve Prog-ram B'nin Net Etkinlikleri

(Yani; savaşın süresi hakkında iyimser olanlarda) ; .

Rusya'dan önemli yardım umanlar arasında a

•^.'i'i.'f'.'•••..: , - . - ; D a h a u z u n z a m a n y ö -, ,-\xl *'_'.t.,_ ....','''• '''•<•: ••'"•. '": "&•.•.-' " n ü n d e d e ğ i ş e n d e n e k -

. • ' . * • : " . : " ' „ ? • • *•••••':•."'•*:'• '* ' \ * ferin y ü z d e s i ••• -

Program A'yı (tek yanlı dinleyenlerde % 36Program B'yi (iki yanlı) dinleyenlerde % 43 :Fark: (B-A) % 7

Page 271: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Rusya'dan önemli yardım ummayanlar arasında b

V ; " , ' '"; Daha uzun zaman yö-: . ^ ^ . : .* nünde değişen de-

.-. ..".••"' ' . neklerin yüzdesi

Program A'yi (tek yanlı) dinleyenlerde .,....% 36

Program B'yi (iki yanlı) dinleyenlerde % 52

Fark: (B-A) % 16

a Adet: Program A için 66; Program B için 71.

b Adet: Program A için 86; Program B için 79.

Elde edilen bu sonuçlar, her iki yanı kapsayan bir. sunum tar-zının dahaetkin olduğu denekler arasında (yani; başlangıçta karşıtgörüş ve kanaatlere sahip olanlar arasında), her iki yanm sunul-masından elde edilebilecek olan avantajın, Rusya'dan önemli biryardım geleceğini ummayanlardakinden daha küçük olacağım ak-la akla getirmektedir .Bu bulgular kuvvetle önermektedir ki, prog-ramın savunduğu görüşe başlangıçta karşı kanaatte olanlar üzerin-de, sorunla ilgili herşeyi kapsayan bir program yerine, sorunun«öbür yanı»ndan bir kısım şeyleri kapsayan bir programın dahaetken olması mümkündür. ;

Bu kısımdaki neticelerin hepsi de tek bir önemli hükmümüzü(conclusion) destekler gibidir. Kısaca; belli bir hükmü destek-leyen bir sunum meselenin her iki yanım da hesaba katmak ister-se, sunumda, olumsuz savların bütün önemli olanlarına yer verilme-si gerekir, aksi takdirde, sunumun tam ve tarafsız olacağı yolun-daki umutlan boşa çıkması yüzünden atılan ok geri gelebilir(boomerang). Görünüşe bakılırsa, son-hükmün başta yer,aldı-ğı ve bu hükme niçin varılmış olduğuna ilişkin açıklamanın ardakonulduğu tek-yanlı bir sunum ise, belli bir görüşün savunulmasıolarak kabul edilmekte ve sorunun öbür yanım kapsamayışı yü-zünden fazla bir itibar kaybına uğramamaktadır. Bununla beraber,eğer bir sunum sorunla ilgili bütün yanlan kapsamak niyetindeise, bunlan metnin önlerinde de verse sonlanndada verse, kitle-nin sorunla ilgili olan herhangi bir konuya metinde yer verilmemişolduğunu görmesi veya bilmesi halinde, bu sunum tek-yanlı sunu-ma oranla daha az itibar bulmakta ve kanaat değiştirici etkisi o ko-

. • • , •• • -."• •'••'• '.'CZ- •• . r • " . ? /• 2 3 3

Page 272: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nunun ihmal edildiğini en şiddetli şekilde fark edenler arasındaazalmakta ve düşmektedir.

Ö Z E T ; ; ' ••/.• :^;':',%%•-.'•'::, ; • ' ; / ' ' , ' '•' ' ' ' , ' ' " ' ; , ' ; \ V " :

1. Bir sorunla ilgili savlan her iki yanıyla birlikte sunma, sa-dece savunulan görüşü destekleyen savlan sunmaya oranla, savu-nulan görüşe karşıt görüşte olanlar üzerinde daha etkin bulun-muştur. • . ',.

2. Savunulan görüşü zaten başlangıçta doğru bulanlar üzerin-de ise, savlan iki yanlı olarak sunmak, grubun bütünü göz önündetutulursa, sadece [bizim] görüşümüzü destekleyen savlann sunul-masına oranla daha az etkin bulunmuştur.

3. İyi eğitim görmüş kimselerin iki yanlı sunumdan daha çoketkinlendikleri; iyi eğitim görmemiş olanlann ise tek yanlı sunu-ma dayanan komünikasyondan daha fazla etkilendikleri tespit edil-miştir. "• ;. '•:••'. ;•• •..•.-;.••.. ••-•.. .:..- -.-;.•.,'•. . •'.. -•

4. İki yanlı sunumun en az etkin olabileceği grup, iyi eğitimgörmemiş olup da; başlangıçtan itibaren, savunulan görüşe kar-şıt olmayan deneklerin grubu olduğu saptanmıştır.

5. İyi bir şans eseri ortaya çıkan önemli bir bulgu ise, sorunile ilintili bir konunun ihmalinin, tek yanlı sunuma oranla iki yan-lı sunumda daha göze batıcı olduğu ve daha fazla etkinlik kaybınauğradığıdır. • • • . . . . . . . '

234

Page 273: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Cari I. HOVLAND

VValter VVEISS

KAYNAĞIN GÜVENİLİRLÎĞ1

VE HABERLEŞMENİN ETKİNLİĞİ

ÜZERİNDE ETKİSİ

Page 274: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 275: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

SUNUM

Haberleşmede «bildirimci»nin karşısındaki «hedef-kitle» üzerindeki.etkisi,kitlenin «bildirimci»ya veya dayandığı «kaynağına» atfedeceği «güvenirliğe»bağlıdır.

Kitle Haberleşme Teorileri alanında, bu konu ile ilgili ilk araştırmalardaha önce sosyal psikolojide yapılmış bulunan «prestij sahibi kişilerin di-ğer kişiler üzerindeki etkileri» ile ilgili araştırmalardan esinlenmişlerdir.

Dr. Muzaffer Şerifin 1939 yılında Journal of Abnormal Social Psycho-logy dergisinde yayınlanan bir araştırması, bu konudaki diğer birçok araş-tırmaların başlaması için ilk işaret olmuştur." Daha sonralan. Dr. Şerifin «An-Exprimental Study of Stereotypes» isimli makalesinden esinlenen çeşitliaraştırmacılar, önce sosyal psikoloji alanında konuyu geliştirmişler, son-raları da Kitle Haberleşmeleri alanında çalışan Hovland ve arkadaşlarıaynı konuyu Kitle Haberleşmesi gibi - sosyal psikolojinin uyguladığı labo-ratuar denemelerinin mahzurlarını taşımakla beraber- geniş bir konudaki gö-rünümü ile ele almışlardır. . . , . . ' -

Hovland ve Weiss'ın bu incelemelerinde, mesajdaki muhtevasının düzara öğrenilmesi, öğrenilen muhtevasnm unutulması, kitlede tutum değişik-liği yaratmak açısından güvenilirliği yüksek ve güvenilirliği düşük kaynak-ların karşılıklı durumları gibi Kitle Haberleşmelerinin en önemli sorun-ları ele alınmaktadır. .

Araştırmalardan varılan sonuçlar, kaynağın güvenilirlik derecesinin, muh-tevanın öğrenilmesi, unutulması ve tutum değişiklik yaratan alanlarında,mesajın irkilticilik-korkutuculuk derecesi ile ilgili olarak yapılan araştır-maların ortaya koydukları sonuçlan andırmaktadır. Gerek az güvenilir-çokgüvenilir kaynaklı haberleşmede; gerekse az irkiltici-çok irkiltici mesajda haberleşmenin taşıdığı muhtevanın öğrenilmesi, akilde tutulması veunutulmaması bakımından bir fark görülmektedir. Oysa, kısa vadede kesiasonuç alınması istenildiğinde- savaş için gönüllü toplama veya doğal birfelâketten sonra açılan bir yardım kampanyasına teberru toplama gibi iş-lerde- irkilticiliği yüksek haberleşme etkin görünmektedir. Ancak, uzun v-deli etkilerin amaçlandığı tutum değişikliği yaratma çalışmalarında ise ir-

237

Page 276: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

kilticiliği yüksek tutulmayan haberleşme daha iyi sonuç vermektedir. Güve-nilirliği yüksek kaynağa dayanarak yapılan haberleşme de kısa vâdede et-kin olmakla beraber, belli bir süre sonra, bu ilk ândaki üstünlüğünü yitir-mekte; güvenilirliği düşük kaynağa dayanarak yapılan haberleşme kendimuhtevasını öğrettiği kitle üzerinde- kaynağın ilk ânda dikkat edilen doğa-sı unutulduğu hâlde, muhteva unutulmadığı için- etkinlik kazanmaya baş-lamaktadır.

Kitle Haberleşmelerinde, özellikle reklam ve siyasal propaganda gibibazı belli kitle haberleşmelerinde, muhteva ile kaynağın doğası arasında-ki bu unutulma farklılığı Hovland ve VVeiss'm en önemli bulgularından bi-risidir. Yazarlar bu e'tkiye «uyutucu etki» demektedirler.

Siyasal propaganda ile ilgilenecek olanların bilmeleri gereken bu duru-mun önemli, bunalım veya savaş gibi blağan dışı durumlarda daha belirgin-leşmektedir. «Düşman > olduğu bilinen kaynakların yöneltecekleri haberleş-me muhtevaları bile- savaşm yaratacağı çeşitli güçlükler ve hoşnutsuzluklaryüzünden-bir süre sonra halkın gözünde, kendi dertlerini anlatan ve «düş-man olup olmadığı fark edilmeksizin» kendisine kulak verilen kimselerdenveya kaynaklardan gelen muhtevalar imiş gibi görünmekte; «düşman pro-pagandası» böylece, hiç umulmadık bir kolaylaştırıcı şarta kavuşmuş ql-maktadır.

238

Page 277: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Car! İ. HOVLAND

Walter WEISS

KAYNAĞIN GÜVENİLİRLİĞİVE HABERLEŞMENİN ETKİNLİĞİÜZERİNDEKİ ETKİSİ *

Haberleşmenin etkinliği konusunda önemli, ama yeterince in-celenmemiş bir faktör diiüeyici-okuyucu-seyirci kitlesinin haberbildirişimciye (communicator) karşı takınmış olduğu tutumdur.Bu sorunla ilgili, ama dolaylı bilgiler vardır. Bunlar deneklere,farklı bireylere ait olduğu belirtilen çeşitli ifadelere (statement)katılıp katılmadıklarının sorulması esasına dayanan «prestige»araştırmalarından elde edilmişlerdir. (1) enDeklere gösterilen, su-nulan ifadelerin «prestiji yüksek» kimselere ait olması hâlinde, buifadelere katılma oranının yüksek olduğu bilinmektedir. Aynı «com-munication»un farklı haber-bildirişimcilerce sunulmasına dayananaraştırma ise azdır. Ve bunlada, bu şekildeki bir sunumdan sonraortaya çıkan kanaat üzerindeki etkiler, haber bildirişimcininözel durumuna ilişkin olarak incelenmiş değidir. Bununla bera-ber, sonuncu araştırmalar, gerçek-hayat durumuna daha uygun biryaklaşıma dayanmaktadırlar.

(*) Cari I. Hovland ve Walter Weiss, «The Influence of Source Credibi-lity on Communication Effectiveness,» Bknz: W. Schramm, The Pro-cess and..., s. 275-8.

(1) Bknz; örneğin, Sherif, M., «An Experimental Study of Stereotypes,»Journal of Abnormal Social Psychology, Vol. 29 (1939, pp. 371-375;Lewis, H. B., «Studies in the Principles of Judgements and Attitudes»:

: IV. The Operation of «Prestige Suggestion,» Journal of Social Psycho-logy, Vol. 14 (1941), pp. 229-256; Asch, S. E., «The Doctrine of Sugges-tion, Prestige, and Imitation in Social Psychology.» Psychological

>; Revievr, V. 55 (1948), pp. 250-76.

239

Page 278: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Hoviand; Lumsdaine ve Sheffield'in yaptıklan araştırmalardanbirinde, (1) lıaber-biidirişimin etkileri sora kâğıdını teşkil edenkonucukların (items) kaynağına hiçbir atıfta bulunulmaksızınaraştırılmıştır. Bu araştırmadan, bir ordu «orientation» filminingösterilmesinden sonraki etkilerin, filmin amacının «propaganda»olduğuna inanan denekler üzerinde, filmin amacının «enformas-yon vermek» olduğuna inananlara oranla daha az olduğu bulun-muştur. (2) Fakat böyle bir inceleme ile, bu sonuçların genel «pre-dispositional» faktörler yüzünden ortaya çıkmış olma ihtimaliningiderilmiş olduğu; yani, zaten başlangıçta kitle haberleşme araç-larına karşı «kuşku» duyan bireylerin bu tür haber-bildirişime kar-şı fazla olumlu bir yanıtta bulunmamış olmaları ihtimalinin gideril-miş olduğu söylenemez. Şimdiki çalışma ise, bugüne kadarki ince-lemelerde görülen bu metodolojik güçlükleri asgariye indirmek içinkurgulanmış ve bunun için de kaynağı deneyimsel olarak kontrolaltmda tutmuş; deneydeki kaynağın etkilerini deneklerin kendi ka-naatlanmn, kaynağa ilişkin olmaksızın daha önceden tespit edildiğibir araştırma durumunda kontrol etme yolunu kullanmıştır.

Şimdiki araştırmamızın ikinci amacı, belli bir sürenin sonun-da, başlangıçta güvenilir kaynak ile güvenilirliği düşük kaynaktanetkilenerek kazanılmış kanaatlerin korunma ve tutulma derecele-rini incelemek olmuştur. Havland, Dumsdaine ye Sheffield, haber -bildirişimcinin pozisyonuna uygun olarak oluşan bazı kanaat de-ğişitliklerinin, belli bir süre geçtikten sonra, hemen ilk andaki ka-naat değişikliğinden daha da büyük olduklarını ortaya koymuşlar-dır. Üç araştırmacı buna «uyutucu etki» adını vermişlerdir. Bul-dukları bu sonuçlar hakkında geliştirdikleri hipotezlerden biri,dinleyici-okuyucu-seyirci kitlesindeki bireylerin haber-bildirişimci-nin niyeti (motives) hakkında şüphe duymuş olabilecekleri ve buyüzden • başlangıçta onun pozisyonunu ciddiye almayabilecekleri,sonuç olarak da kanaatlerde çok küçük veya hiçbir değişiklik ol-mayabileceği şeklinde ifade edilmiştir. Zamanın geçmesi ile, bu-nunla beraber, neyin bildirilmiş olduğunu hatırlamış, ama bildi-rilen şeyin kim tarafından bildirildiğini hatırlayamamış olmalarımümkün görülmüştür. Netice olarak, [bir zaman sonra] bildirim-

(2) Hovland, C. I., A.A. Lumsdaine ve F.D. Sheffield, Experiements onMass Communication. Princeton: Princeton University Press, 1949, pp.101. F.

(*) Bireyin daha önce kazanmış olduğu değerler, bilgiler, davranış ka-lıplan, vb. (ç.n-).

240 ' ' '

Page 279: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

cinin sunduğu görüşe katılma eğilimi göstermiş olabilecekleri hük-müne varılmıştır. Sözünü ettiğimiz araştırmada, sadece tek birkaynak kullanılmıştır. Bu yüzden de, kaynağın propaganda niteli-ğinde bir «motive» taşıdığından kuşku duyulması halindeki ile,propaganda niteliğinde bir «motive» taşıdığından kuşkulanılmadıdurumdaki etkileri farklılaştıncı bir şekilde (differential) sınan-maları mümkün olmamıştır.

S Ü R E Ç • ••••••. . . . ' : , ' : • • • • • • ' •••' •' • • . - - . . . : ; : " ' - : ••• •• •

Araştırmanın kurgusu (design) ana çizgileri ile, birinde bil-dirimcinin genellikle «güvenilir» karakterde olduğu, diğerinde ise«güvenilirliği düşük» * sayıldığı iki gruba tıpa-tıp aynı bildirişiminsunulmasına dayanmıştır. Kanaat soru kâğıtları ise bildirişimdenönce, bildirişimden hemen sonra ve bildirişimden bir ay sonra, üçkere uygulanmıştır. . \ . .,

Bildirimci ile tek bir konunun muhtevası arasındaki ilişkiyietkileyebilecek belli faktörlerin bulunabilmeleri yüzünden, dört ay-rı konu (sekiz ayrı bildirimci ile) kullanılmıştır. Herbir konuda,söz konusu mesele hakkında biri «olumlu», biri ise «olumsuz» birtutum ifade eden ikişer alternatifanlatım (versions) hazırlanmış-tır. Bu anlatım tarzlanndan her biri için de bir tane «güvenilir»,bir tane de «güvenilirliği düşük» • kaynak kullanılmıştır. Seçilen ko-nular günlük, ilgi çekici olaylardan alınmıştır ve kitledekiler ara-sında görülebilecek her çeşit kanaat bölümünün elde edilebilmesiiçin bu konuların tartışılabilir [çelişkin görüşlere elverişli] olma-larına dikkat edilmiştir. >

Seçilen bu dört konu ile, «güvenilirliği yüksek» bildirimciyive «güvenilirliği düşük» bildirimciyi temsil etmeleri için seçilenkaynaklar aşağıda gösterilmiştir. .

«Güvenilirliği Yüksek» «Güvenilirliği Düşük»Kaynak Kaynak

A. «Anti-Histamine» «New Engîand Jour- Magazine Â**«Anti - Histami- nal of Biology and [Ayhk resimli halk

ne» ilâçların rece- Medicine' Magazini]tesiz satışı devametmeli midir?

trustworthy» ve «untlrustworthy»

241

Page 280: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

B. Atom Denizaltıla-rı: Atom enerjisiile işleyen bir de-nizaltı bugün inşa

"?, edilebilir mi?

C. Çelik Üretimininyetersizliği: Karşı-laşmış bulundu-ğumuz çelik üreti-mi yetersizliği için

'-'-.-. suçlanacak olan• elik sanayii mi-

dir?

O. Sinema Salonla-nnın Geleceği: TVyüzünden, 1955 yı-lında kapanan si-nema olacak mı?

Robert J. Oppenhei-mer

Pravd

Bullentin of NationalResources PlanhingBoard

Fortune Magazin

Yazar** . ;

[Birçok gazetelerdeyazısı yayınlanan iş-çi-karşıtı, New Deal -karşıtı ve «sağcı» sü-tun yazan]

Yazar B**[Yazısı pek çok ga-zetede yayınlanan si-nema sütunu yazarı.bir kadın]

Magazinlerden birisinin ismi ile yazarların isimlerini, ilgililere•• zarar vermemek için açıklamamak zorundayız. Bu kaynaklar,, bundan sonra, kendilerini ifade için kullanılan harflerle anı-lacaklardır. : '

Baî.ı hallerde kaynaklar birey olarak, tek yazarlar, bazı haller-de ise süreli yayınlar olmuş, bazan uydurma (ama hoş kaçan) ve-ya gerçek yazarlar veya yayınlar olmuştur. . ,

Herbir konunun «olumlu» ve «olumsuz» anlatımları, konu ileilgili olarak eşit sayıda olgular (facts) sunmuş ve herbir anlatı-mın esas itibariyle aynı materyali kullanmasına dikkat edilmiştir.Bunların herbiri materyal üzerinde yaptıkları vurgularla ve sun-dukları gerçeklerden çıkardıkları hükümlerle biribirlerinden ayrıl-mışlardır. Herbir konu için iki ayn anlatım bulunduğu için vebunlar, kaynaklardan her ikisi de bu iki anlatımıdan birini veyadiğerini yazmış olabileceği için, herbir konu üzerinde muhteva vekaynak itibariyle dört ayn kombinasyon ortaya çıkmıştır.

242

Page 281: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bildirişimde biribirinden farklı dört konunun herbiri üzerin-de yazılmış dört makaleyi ihtiva eden ve her yazının sonunda kay-nağın ismi veya imzası bulunan bir risalenin [deneklerce okun-fasma dayanılmıştır. Konuların risale içindeki sıralan hepsindesabit tutulmuştur. Her risaleye bir tane güvenilir, bir tane de gü-venilmez kaynak alınmıştır. Deneyimde kullanılan kombinasyon-lar için değişik yirmi dört tane risale gerekmiştir. Bu risale-kom-binasyona şöyle bir örnek verebilir.

Konu

*Sinemaların GeleceğiAtom DenizaltısıÇelik Yetersizliği«Anti - Histamine»İlâçlar .; :

Anlatım Tarzı

OlumluOlumsuz ,OlumluOlumsuz

Kaynak "

FortunePravdaYazar ANew EnglndJournal. of Biologyand Medicine

Soru kâğıtlarının kurgulanmasında «communication»dan edinilen fiilî enformasyonun miktarını ve bildirimcinin savunduğugörüş yönündeki kanaat değişiminin genişliğini tespit edebilecekbir kurgu meydana getirmeye çalışılmıştır. Keza, deneklerin herbirkaynağın güvenilirliği hakkında yaptıkları değerlendirmelerle ilgi-li bilgiler önceden elde edilmiş ve «communication» -sonrasındauygulanan soru kâğıdından da her makale yazarının veya kaynağı-nın ne kadar hatırlandığı ile ilgiler bilgiler sağlanmıştır. ;

Denekler Yale Üniversitesinin üniversite mezuniyet öncesi ta-rih dersini alan kolej öğrencilerinden teşkil edilmiştir. Birinci so-ru kâğıdı «communicatin»dan beş gün önce «Ulusal Kanaat.Araş-tırmaları Konseyi» tarafından yapılan her zamanki halk oyu araş-tırmalarından biri diye sunularak uygulnmıştır. «Bildirişim içinseçilen konu ile ilgili «anahtar kanaat soruları» konu ile hi;bir il-gisi olmayan çok sayıda diğer sorular arasına serpiştirilmiştir. Ay-rıca uzun bir liste verilmiş ve deneklerden listedeki kaynaklarıne derece güvenilir veya güvenilmez saydıklarım işaretlemeleri is-tenmiştir. Bu listede bildirişim sırasında kullanılan dergi ve yazar-ların isimlerine de yer verilmiştir. Deneklerin bu değerlendirmeleri«çok güvenilir»den «çok az güvenilirce kadar uzayan beşli bir öl-çek («scale») üzerinde işaretlemeleri istenmiştir.

•-.'••• '•• : • " • ' ' • V ' - * • • . . ' • . • • - • v . ı : . \ ' • " . ' ' • • • 2 4 3

Page 282: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Deneklerin bildirişim öncesi soru kâğıdı ile deneyim arasındabir bağlantı kurmaları istenilmediği için, şöyle bir düzenlemeye(arrangement) başvurulmuştur: dersin esas hocası tarafından bir-gün baş deneyci konuk konuşmacı olarak derse davet edilmiş vebaşlangıç soru kâğıdından beş gün sonra bu iş tamamlanmıştır.Dersin esas hocası bu derste bulunmamıştır. Baş deneyimsininyaptığı açıklamalar (rerharks) deneyin talimatlarını meydana getir-mekteydi:

Birkaç hafta önce Profesörünüz [her zamanki hoca]. Çağdaş Sorunlarlailgili bazı konuların tartışmasını yapmak için bu sabahki derse gelmemi ri-ca temişti. Profesörünüzün bana yaptığı teklife göre, bu tartışmamızda elealınabilecek ilginç konulardan biri de haberleşme psikolojisi idi. Bu gerçek-ten önemli bir sorundu, zira pek çok tutumlarımız ve kanaatlanrmz dolay-sız deyimler yerine radyodan dinlediğimiz, gazeteden okuduğumuz şey-lere dayanmaktadır. Sonunda bu konuya ele almayı kabul ettim, ama şuşartla ki, yapacağım yorumlarda dayanabileceğim canh bilgilere sahip ol-malıydım. Bu yüzden, şimdiki dersimizde gazete ve magazinlerin haberleş-me araçlan olarak rolleri üzerinde bir araştırma yapmaya ve daha sonra dasonuçlan açıklayıp, bunların ifade ettikleri şeyleri de ilerde ele almaya ka-rar verdik.

Bugün sizlerden, yeni çıkan magazinlerden alman ve tartışmak konu-lar üzerinde yazılmış1 bulunan makaleler okumanızı rica ediyorum. Yazar-lar ortada mevcut bilgilerin hepsini aktarmaya, özetlemeye ve meseleleriher yanlarıyla vermeye çalışmışlardır. Ben, en aktüel ve bugünlerde üzerle-rinde en çok tartışılan konular hakkında olanlarla, halk oyu alanında çalışanGallup, Roper ve diğerlerinin inceledikleri konulan seçtim.

Şimdi lütfen herbir makaleyi, sanki sevdiğiniz kendi gazetenizde oku-yormuş gibi dikkatle okuyunuz. Her makaleyi okuduktan sonra okuyupbitirdiğinizi işaret etmek için, son sayfanın sağ alt köşesine isminizi yazın vehemen sonraki makaleye geçin. Hepsini bitirdikten sonra, makalelere karşıgöstereceğiniz tepkileri anlamak için kısa bir soru kâğıdı verilecektir.

Başlamadan önce herhangi bir soru var mı? •

îkinci soru kâğıdı da, risalelerin toplanmasından hemen son-ra dağıtılmıştır. İkinci soru kâğıdı birinci soru kâğıdından muh-tevaca tamamen farklı tertip edilmiştir. Bu soru kâğıdında denek-lerin makaleleri nasıl bulduklarına dair sorulara öncelik verilmiş>sonlara doğru ise makalelerde tartışılan muhtevalarla ilgili konu-lardaki kanaatlan arştıran sorulara yer verilmiştir. Soru kâğıdınınsonunda kısa kısa yazılmış ve belli tek bir hususla ilgili sorucularhazırlanmıştır. Bunlar on altı tane olmuş ve çoklu-seçim sorusuşeklinde tanzim edilmiştir. Herbir muhteva alanına ait dörder soru

2 4 4 " . . ' ' • • • - : ".. • . ' . : " . • ' : . . : • • ' •

Page 283: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tespit edilmişti, ve bunların da sonunda, herbir makalenin yazarı-nın hatırlanıp hatırlanmadığına dair bir soru sorulmuştur.

Bildirişimden [bu aşamadan] dört hafta sonra aynı buna ben-zer (identical) bir soru kâğıdı daha uygulanmıştır. Deneklere, ilk -sonra-testi için hazırlanan soru kâğıdının [post-test questionaire]ardından ikinci bir sonra-testine tâbi tutulacaklarına dair hiçbirön-uyanda bulunmamya dikkat edilmiştir.

Deneyimin çeşitli aşamalarda kullanılan bilgiler toplamı ola-rak 223 denekten alınmıştır. Tarih dersinde devam yoklaması ya-pılmadığı için araştırmanın üç kısmı için sınıfta bulunan öğren-ciler bu üç ayrı günde farklı olmuş ve bu yüzden üçünde de bu-lunanların sayısı küçük olmuştur. Bildirişimden önce-ve-sonrakienformasyonu gerektiren analizlerde, üç ayrı gün de sınıfta bulu-nan 61 öğrencinin verdikleri cevaplardan yararlanılmıştır. Böylece,esas analiz için (her öğrenciye dört taneden) 244 bildirişim örnek-lemesi elde edilmiştir. Farklı analizlerin elverdiği örneklerin sayı-sı farklı olduğu için, analizin her aşamasında kullanılan örneklerintam sayısı her tabloda ayrı ayrı verilmiştir. - ;

S O N U Ç L A R " . -'•> .:• :••, ., ' > ' ' /; ' K '•: '; / ,\//. ' > ^ ; - " . ' ^ r ^ .

, Esas analize geçmeden önce a priori bir esasa göre seçilenkaynakların deneyimcilerin tahminlerine göre taşıdıkları farklıgüvenilirlik dereceleri ile, deneklerin fiilen bu şekilde seçilen kay-naklara atfettikleri güveniliklik derecelerinin biribirlerine ne kadaruygun düşmüş olduklarım belirtmemizin ayrı bir önemi vardır.Bildirişimden önce uygulanmış olan soru kâğıdında değinilen ko-nulardan (item) birisinde, deneklerden, bir seri yazar ve kaynağınne derece güvenilirlik taşıdığını belirtmeleri istenmiş bulunuyordu.Tablo l'de herbir kaynağı «güvenilir» bulan deneklerin yüzdesi ve-rilmektedir. .

245

Page 284: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

KONU

«ANTÎ - HÎSTAMÎNE»

ATOM DENÎZALTISI

ÇELÎK KITLIĞI

i "

StNEMALARINGELECEĞİ

KAYNAK

NEW ENGLAND J.BlOL. aad MED.

MAGAZİN A

OPPENHEIMER

PRAVDA

BULL. NAT. RES.PLAN. BD. .

YAZAR A

FORTUNE

YAZAR B

SAYI

208

222

221

223

220

222

222

KAYNAĞI GÜVENİLİRBULANLAR

;„ , . % 9 4 , 7 ,•

" % 5,9 ;

% 93,7

% U

> 8Q£ ; "

% 17

% 89,2

% 21,2

Çizelge L Kaynakların güvenilirlikleri

.Her konunun altındaki ilk kaynak deneyimciler tarafındanyüksek güvenilirikli kaynak olarak, ikincisi ise düşük güvenilir-likli olarak konulmuş bulunuyordu. Görüleceği gibi, deneklerce de,deneyimcilerin başlangıçta yaptıkları seçmeye uygun yönde birgüvenilirlik ayrımı ortaya çıkmıştır. Her çifte düşen üyeler arasın-daki fark oldukça yüksek ve belirgindir. Tablo l'deki sonuçlar, baş-langıç soru kâğıdının uygulanmasında hazır bulunan bütün de-neklerin verdikleri cevaplara dayanmaktadır. Her üç aşamada dahazır bulunan deneklerin teşkil ettiği daha küçük örneklemelerdegrubun tamammdakinden çok farklı bir sonuç alınmamıştır.

Dinleyici alt-gruplarıntn bildirişimi algtlanmasındaki farklı-lıklar. Bildirişimden sonra, deneklerden, her konunun sunumundahaksızlık yapılıp yapılmadığı ve her «communicator»ün vardığıhükümlerde ne derece haklı gözüktüğünü belitmeleri istenmiştir.Bildirişim her ne kadar aynı (identical) sayılmışsa da, «güvenilirli-ği yüksek» ve «güvenilirliği düşük» olan kaynaklara karşı tepkile-rinde (response) farklılıklar görülmüştür. Deneklerin bu değerlen-dirmelerine, sunumdan önce o konuda ne düşünmekte oldukları

2 4 6 ; • • • ; . • • • • • • ' •

Page 285: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

da etkide bulunmuştur. Dört ayrı bildirişimi dinleyicilerin nasıldeğerlendirdikleri Tablo l'de sunulmuştur. Karşılaştırmalı 16 dü-zenlemenin 14'nde «güvenilirliği büşük» kaynakların daha az âdilsayıldığı ve «güvenilirliği yüksek» kaynakların karşısında çoğu de-fa haksız bulunduğu görülmüştür. 16 düzenlemenin 14'ünde bu so-nuç alınmıştır. Başlangıçta, Bildirişimdi tarafından savunulan ka-naatler ayrı kanaate sahip olan deneklerin düşük güvenilirlikli kay-nakları değerlendirmeleri ile bildirişimci tarafından savunulan gö-rüşe daha başlangıçta aynen sahip olan deneklerin güvenilirliğiyüksek kaynakları değerlendirmeleri arasındaki farklar 004'den da-ha az olarak tespit edilmiştir. (3) .

ENFORMASYONUN ÖĞRENİLMESİNDE ? :VE KANAAT DEĞİŞİMİNDE KAYNAĞIN • "GÜVENİLİRLİK DERECESİNİN ETKİSİ

Enformasyon. Materyalin, yüksek güvenilirliği olan kaynağaatfedilmesi halinde deneklerce öğrenilen fiilî enformasyon (factualinformation) ile; materyalin, güvenilirliği düşük kaynağa atfedil-mesi halinde deneklerce öğrenilen fiilî enformasyon arasında biranlam taşıyacak kadar belirli bir ayrım bulunmamıştır. Tablo 2,materyalin, «güvenilirliği yüksek» ve «güvenilirliği düşük» kaynak-lardan sunulması hallerinde doğru olarak öğrenilmiş enformasyonkonucuklannm ortalama sayısının (mean number) göstermektedir

Tablo 1

Aynı Bildirişimin «Güvenilirliği Yüksek» ve «Güvenilirliği Dü-şük» Kaynaklarca Sunulması Hallerinde, Bildirimcinin savunduğuGörüşe Sahip Olan ve Olmayan Deneklerce «Âdillik» ve «Haklılık»Açısından Değerlendirilmesi. . . •'.:•-. \ •'.-'

(3) Arka sayfada görülen tablodaki olasılık değerleri yeterince önemliise de, hesaplanmada «muhafazakâr» davranılmıştır. Bazı tablolarda«difference» yönünün teorik ön-kestirim yönünde olmasına rağmen,baştan sona kadar daima iki uzantılı önemlilik testi kullanılmış, tek -uzantılı (one-tailed) testin kullanılması mümkün olduğu halde bunaitibar edilmemiştir. Analiz değlşim'e dayandığında, önemlilik testin-de içsel korrelâston da hesaba katılmıştır (Hovland,\ Sheffield andLumsdaine, op, cit., pp; 318 ff.), fakat bildirişim - sonrası katılma(agreement) ve katılmama örnekleri (case) analiz edilirken, birbir-lerinden ayrı konumlanmış olan bildirişimlerin bağımsızlığı düşünü-lerek, muhafazakâr bir hesaplama tercih edilmiştir.

247

Page 286: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

A. KAYNAĞI, YAPTIĞI SUNUMDA «ÂDÎL» BULANLARIN YÜZ-DESt*Yüksek Güvenilirlikli Kaynak Düşük Güvenilirlikli Kaynak

Başlangıçta . Başlangıçta-Başlangıçta Karşıt, (ve- Başlangıçta Karşıt, (ve-

Konu Aynı görüşte ya, Bilmiyor) Aynı görüşte ya, Bilmiyor)

«Anti - Histami-ne»Atom Denizaltı-s ı • . - • • •

Çelik KıtlığıSinemanınGeleceğiOrtalama. ,

(Mean)

% 165

% 100.0% 44.4 -

% 90.9% 783

46 -'

% 50.0

%• 93,7% 15.4

•% 90.0% 57.9

76

% 64.3

% 75.0% 12.5

% 77.8% 60.5

43

% 62.5

% 66.7% 22.2

% 52.4% 51.9

'•'"• 7 9

B. KAYNAĞIN HÜKMÜNÜ GERÇEKLERCE «HAKLI»"- BULANLARIN YÜZDESİ**

' r Yüksek Güvenilirlikli Kaynak Düşük Güvenilirlikli Kaynak'•'". Karşıt, (veya, • Karşıt, (veya,

Başlangıçta Başlangıçta Başlangıçta BaşlangıçtaKonu Aynı görüşte Bilmiyor) Aynı görüşte Bilmiyor)

«Anti - Histami-ne» °.Atom Denizaltı-nı ' o

Çelik Kıtlığı ÇSinemanınGeleceği 5Ortalama î

(Mean) \S =

o 82.4

Ko 77.8'/o 55.6

tö 63.6^ 71.7

46

%'57.1 ,

% 81.2% 23.1

•% 55.0% 50.0

76

% 57.1

% 50.0% 37.5

% 55.6% 51.2

43

% 50.0

% 41.2% 22.2

% 33.3% 36.7

79

( * ) Soru: Her makalenin yazarının, meselenin her iki yanına ait gerçek-leri aksettirmek âdil davrandığına inanıyor musunuz? Yoksa, tek-yanh mı aksettirmiştir?

(**) Soru: Yazarın vardığı hükümle söylediği fikrin, yazarın sunduğu• '. gerçekler ve delillerce haklı kılındığına mı, yoksa yazarın fikrinin

" sunduğu gerçeklerce haklı kılınmadığına mı inanıyorsunuz?

248

Page 287: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

- ! Kdnaat, Materyalin farklı kaynaklara atfedilmesine göre, herkonu ile ilgili kanaatin farklı ölçülerde değiştiği açıkça ortaya çık-mıştır. Bu sonuçlar Tablo 3'de gösterilmiştir. Materyalin «yüksekgüvenilirlikti» kaynağa atfedilmesi hâlinde, «güvenilirliği düşük»kaynağa atfedilmesi haline oranla, deneklerin bildirimcinih savun-duğu görüşün yönünde daha büyük sayıda kanaat değiştirdiklerigörülmüştür, ikisi arasında önemli bir fark vardır ve en az 01 dü-zeyindedir. : ."""' ..-.•

Tablo l'den hatırlanacağı gibi, deneklerin yükde 100'üne yakı-nı herbir kaynağın güvenilebilirliği konusunda görüş birliği halin-de bulunmuştu. Tablo 3'te sunulan sonuçlar, bireylerin kaynak hak-kında yapmış oldukları değerlendirmeleri bağımsız değişken ola-rak kullanarak yeni bir analizde bulunmuştur. Kanaat üzerindekietkiler, kaynağın «çok güvenilir» veya « oldukça güvenilir» bulun-duğu hallerle, «güvenilmez» ve «bazan güvenilir - bazan güvenilmez»bulunduğu hallerde incelenmiştir. Bu analizden elde edilen sonuç-lar Tablo 4'de sunulmuştur. Kaynağın güvenilirliği hakkında denek-lerin kendilerince yapılan değerlendirmeleri kullanarak bulunanbu sonuçlar, (Tablo 3'de sunulan) ve deneyimcilerin a priori seçim-lemelerine göre yaptıkları sınıflandırmaya dayanan analiz ile esasolarak aynı sonuçlara varmıştır. Sadece bazı küçük farklılıklargörülmüştür, öyle anlaşılıyor ki, değişken (variable) bu analizle da-ha anndınlıyorsa da, bir başka mahzuru da beraberinde getirmek-te; kaynakların güvenilirliği konusunda bireylerin verdikleri hü-kümleri temel alarak değişkenliğin (variability) sayısını arttırabil-mektedir.

(arka sayfaya geçiniz)

249

Page 288: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TABLO 2

«Yüksek güvenilirlikli» ve «Düşük güvenilirlikti» KaynaklarcaSunulduğunda, Dört Konunun Herbirinden Elde Edinilen Dört Ko-nudaki Enformasyonda, Doğru Ortalama Sayısı (Bildirişimden He-men Sonra Test Edilmiştir).

• ( ..';. . Doğru Konuların Ortalama Sayısı^ :V.•-'.'-• Yüksek Düşük

Güvenilirlikti Güvenilirlikti• Kaynak Kaynak

« Anti - Histami ne » (N

Atom Denizaltısı " (N

Çelik Kıtlığı , - (N

Sinemanın Geleceği (N

Doğru Konucuk Yüzdesi

«P diff. M.»

31)25)

35)

35)

3,423,48

3,34

3,34

84,0

.35

(N = 30)(N = 36)

(N = 26)

(N = 26)

3,173,72

2,73

2,73

81,5

T A B L O 3 -•. . • ; _ ı . - - - ^ - . - ^ . 1 ^ - ; ! - ; - - : • : - •_•..••••.•••,. . .••_ • • . ••--.

Deneycilerce «Yüksek Güvenilirlikli» ve "Düşük Güvenilirlikli»Olarak Seçimlenen Kaynaklann Yaptıkları Bildirişim Yönünde NetKanaat Değişimi*

,- ^Bildirişim Yönünden Kanaat Değiştirenlerin Net Yüzdesi»

• .•s;\ .-:•,_•••:._"-' •'.•, :Vv "'.':\-' -• •• Yüksek ' * y / " - V v \ " Düşük

.',-.,.,..,,.;'.,-'• ••••>.. ..r'•"•"••. G ü v e n i l i r l i k l i GüvenilirlikliKaynak Kaynak

«Anti - Histamine» (N = 31) % 22.6 . (N = 30) % 11.3

Atom Denizaltısı (N = 25) % 36.0 (N = 36) % 0,0

Çelik Kıtlığı (N = 35) % 22,9 (N = 26) — % 3,8

Sinemanın Geleceği (N = 31) % 12,9 (N = 30) % 16,7

Avaraj - (N = 122) % 23,0 (N = 122) % 6,6

Fark (Diff.) - - % 16,4

» P diff. <,01

(*) Net değişim = Olumlu eski olumsuz değişim.

250 •. •,.

Page 289: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TABLO 4 ' , . '

Deneklerin Kendileri Tarafından «Güvenilir» veya «Güvenil-mez» Bulunan Kaynaklar Yönünde Net Kanaat Değişimi.

Konu \

«Anti-Histamine»Atom DenizaltısıÇelik KıtlığıSinemanın GeleceğiAvaraj '

«P diff. M.»

(N =(N =(N =(N =(N =

«Bildirişim» Yönünde Kanaat DeğiştirenDeneklerin Net Yüzdesi

«Güvenilir»- Kaynaklar'

-- 31) m 25,5= 25) % 36,0= 33) % 18,2= 31) % 12,9= 120) % 22,5

<,03

«

(N(N(N

(N(N

tGüzenilmez»Kaynaklar

= 27) %= 36) %= 27) %= 29) %= 119) %

11,10,0

7,4

17,28,4

T A B L O 5 ' •;• . ' ' : ) • ~ •••:•' • - , . • ; .• ; . . f • . . • ; •:. ; •

«Yüksek Güvenilirlikli» ve Düşük Güvenilirlikli» KaynaklarcaSunulduğunda Dört Konunun Herbirinden Elde Edilen Dört Konu-daki Enformasyonda Doğru Konucuklarm (items) Ortalama Sayı-sı (Bildirişimden Dört Hafta Sonraki Hatırlama)

Doğru Konucuklann Ortalama Sayısı

Yüksek DüşükGüvenilirlikli . Güvenilirlikli

Kaynak Kaynak

«Anti-Histamine»Atom DenizaltısıÇelik KıtlığıSinemanın GeleceğiAvaraj , .Doğru Konucuk Yüzdesi

(N.=(N =(N =(N =(N =

31)

25)

35)

3D122)

2,323,082,512,522,5864,5

,46

• - . > . '

(N =(N =(N =(N =*(N =

.1

: 30)= 36): 26): 30): 122)

A.Kütü

2,903,062,332,332,6766.7

D fi a ne** P 1

Page 290: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

KAYNAĞA İLİŞKÎN ENFORMASYON

VE KANAATLARIN AKILDA TUTULMASI (RETENTION)

Enformasyon. Eğer, bildirişimden hemen sonraki süre içinde-ki sonuçlan ele alacak olursak (Tablo 2), dört hafta sonra fiilî en-formasyonun hatırlanması konusunda, düşük güvenilirlikli kaynak-tan sunulmuş olmak ile yüksek güvenilirlikli kaynaktan sunulmuşolmak arasında hiçbir fark yoktur. Tablo 5'deki sonuçlar her konuiçin bildirimden dört hafta sonraki ortalama akılda tutulmayı(mean) retention scores) göstermektedir.

Kanaat. Meydana gelen kanaat değişikliklerinin değişmeksizinkorunması konusunda, son derece ilgi çekici sonuçlar elde edilmiş-tir. Tablo 6'da, bildirişimden hemen sonraki kanaat değişimi ileiört hafta sonraki değişim ele alınmıştır. Görüleceği gibi, bildiri

simden hemen sonraki kanaat değişikliklerine oranla, yüksek güve-nilirlikli kaynakla aynı görüşe varmış olanların sayısında [dörthaftalık süre sonunda] bir düşme ve azalma, fakat düşük güveni-lirlikli kaynakla aynı görüşe varmış olanların sayısında bir yük-selme ve artma meydana gelmiştir. Bu sonuç, Hovland, Lumsdai-ne ve Sheffield'Jerin buldukları «uyutucu etki» ile aynıdır. Tab-lo 3 ve Tablo 6'dan bulunan sonuçlar, bildirişim öncesinden hemenbildirişim sonrasına, ve bildirişim öncesinden dört hafta sonrası-na ortaya çıkan kanaat değişimlerim gösteren çizelge 2'de karşılaş-tınlmışlardir.

! ' • . • • - ' . ' • " : • • ' . ' •

TABLO 6

«Yüksek Güvenilirlikli» ve «Dü$ük Güvenilirlikli» KaynaklarınYönünde, Bildirişimden Hemen Sonraki Ândan Dört Hafta Son-rasına Kadarki Net Kanaat Değişiklikleri.

«Anti-Histamine»Atom DenizaltrsıÇelik KıtlığıSin. GeleceğiAveraj(P diff.) , ,

(N =(N =(N =(N =(N =

YüksekGüvenilirlikKaynak (A)

31) - %25) — %35) - %31) —. %

122) — %

6,516,011,49,7

10,7

DüşükGUveniliik

Kaynak (B).

( N = 30) + %(N = 36) + %( N = 26) + %(N = 30) — °/o(N = 122) + %

: " * • • • • • •

6,713,915,46,77,4

Fark(B-A)

+ To 13,2+ % 29,9+ % 26,8+ % 3,0+ Vo 18,1

,001

252

Page 291: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

# > TABLO 7

Bildirişimden Hemen Sonraki ve DÖrt Hafta SonrakiHatırlama

Hatırlama

Güvenilir KaynakBaşlangıçta Başlangıçtabildirimcinin bildirimcininsavunduğu savunduğunagörüşteki ters görüştekibireyler bireyler

Güvenilmez KaynakBaşlangıçta Başlangıçtabildirimcinin bildirimcininsavunduğu savunduğunagörüştekibireyler

ters görüştekibireyler

Bildirişimden

hemen sonraki

Bildirişimden

dört hafta sonraki

%

(N

%

(N

93,0

= 43)

60,5

= 43)

o/a 85,7

(N = 77)

% 63,6

(N = 77)

% 93,0

(N = 43)

% 76,6

(N = 43)

% 93,4

(N = 76)

% 553

(N = 76)

Güvenilir kaynağın uğradığı kayıp ve güvenilirliği olmayan kay-nağın elde ettiği kazanç açıkça ortaya çıkmıştır. Bireylerin, kayna-ğın güvenilirlikleri konusunda yaptıkları değerlendirmeleri kullananparalel bir analiz de (Tablo 4'ün yönetiminin aynı) ana çizgileriitibariyle aynı sonuçları vermiştir. ,

Kaynağın İsminin Hatırlanması. «Uyutucu etki» sırasında ile-ri sürülmüş bir hipoteze göre, muhtevanın unutulmasına oranlakaynağın çok daha hızla unutulduğu farz ediliyordu. Bu, deneyim-sel olarak sınanması son derece güç bir noktadır. Çünkü kaynak vemuhteva için yapılacak testleri [bir ortak «paydada»] eşlemek(equate) imkânsız denecek kadar zordur. Bununla beraber, denek-lerin kaynağm görüşü ile hemfikir olması ve kaynağı «güvenilir»bulması halinde kaynağın isminin ne denli hatırlanmış olduğu ile,kaynak ile başlangıçta hemfikir olmayan ve kaynağı «güvenilmez»bulan deneklerde kaynağın isminin ne denli hatırlanmış olduğu ara-sında bir karşılaştırma yapabiliriz. Bununla ilgili «data» Tablo 7'desunulmuştur. • . -

253

Page 292: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

MCO

1ssc•MO>•M.cî>aS

24222018

16

141210

86

42

0

yüksek güvenilirlik

düşük güvenilirlik

hemen 4. hafta

Çizelge 2. Kanaatin «tutulması». «Yüksek güvenilirlik», sahibi kaynağın gö-rüşüne katılmanın vüs'atindeki değişme. ^

1 Bildirişimin hemen sonrasında, başlangıçta, farklı kaynakla-rın isimlerini öğrenmekte karşılaştırılabilecek bir ayrımı gösterirönemli hiçbir fark görülmemiştir. Fakat, sonraki test sırasında,da, başlangıçta bildirimci ile hemfikir olmayanlar grubunun «gü-venilmez» buldukları kaynağın ismini hatırlama derecesi ile; genebaşlangıçta, bildirimciyle hemfikir olanlar grubunun «güvenilmez»bulduğu kaynakların isimlerim hatırlama derecesi arasında açıkbir fark bulunmuştur («P» =,02). «Uyutucu etki»nin, güvenilmezbir kaynakla başlangıçta hemfikir olmayan (fakat zamanla bu kay-nakla aynı görüşe gelecek olan) grupta1 kendini göstermesi yüzün-den, kaynağın ismini hatırlamanın bu grupta son derece zayıf ol-duğunu belirtmek ilginç olacaktır. İsim hatırlamanın, «uyutucu et-ki»nin görüldüğü aym denekler çok az sayıda olduğundan, küçükbir örneklemenin analizinden kesin bir farklılaşma elde edileme-miştir.

254

Page 293: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

T A R T I Ş M A - - :. - ••";;;•-,%•.-,-".;, \\^.

Bu deneyimin şartları altında, ne fiilî enformasyonun öğrenil-mesi, ne de unutulması kaynağın güvenilirliğinden etkilenmiş gö-rünmektedir. Fakat kanaat değişikliğinin, kullanılan kaynağın gü-venilirliği ile yakından ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu farklılık,Hovland, Lumsdaine ve Sheffield'lerin bulduğu ve filmlerin enfor-masyon ve kanaat alanmda farklı etkiler yaptıklarını ortaya koyansonuçlarla aynı çizgidedir. Bu araştırmalar fiilî enformasyonla il-gili olarak, öğrenme ve öğrenilenin unutulmasının deneklerin öğ-renme yetenekİerindeki farklara öncelikle bağlı olduğunu göster-mişlerdir. Fakat kanaat konusunda ise, en önemli faktörün mater-yalin «kabul edilme» (acceptance) derecesi olduğu anlaşılmakta-dır.

Bu son araştırmada, bu değişken, muhtemelen kaynağın güve-nilirliğindeki değişmenin sonucu olarak işin içine karışmış bulun-maktadır. Son araştırmadaki neticeler, Hovland-Lumsdaine-Shef-field'in «uyuşturucu etki»nin doğası ile ilgili bulgularına önemliayrıntılar katmaktadır. Araştırmalar, kaynakla ilgili mümkün kuş-kuları incelerken, araştırmada bu faktör deneysel (experimental)bir kontrol altına almmış ve kanaat konusundaki sonul değişmele-rin en önemli belirleyicisi olduğu ortaya konulmuştur. Aralarında-ki ayrım bakımından «öğrenme» ve «kabul etme» ele alınacak olur-sa, söz konusu sonuçlan, «communication»un muhtevasının (ön -doğrular, savlar, vs.) bildirimci ile ilişkili olmaksızın aynı ölçüdeöğrendiklerini ve hatırda tutulduklarını söyleyerek açıklayabiliriz.Fakat ne derece bir kanaat değişmesi olacağı gerek öğrenmeningerekse kabul etmenin etkisi altında bulunmaktadır, ve güvenil-mez bildirimcinin etkisi ile materyalin kabul edilmesi biribirlerinekarışmaktadır : (Söylediği şeyi biliyorum, fakat o'na inanmıyorum»).Yukarıda adlan geçen yazarlar bu kanşımın, zamanın geçmesi yü-zünden azalacağı ve hem de. kanaat değişiminde temel teşkil edenenformasyonun unutulmasından çok daha hızla azalacağı görüşünüönermişlerdi. Bu durum, sonunda, ikinci sonra testi soru kâğıdısırasında, güvenilir kaynağın görüşü ile güvenilmez kaynağın gö-rüşüne aynı miktarlarda katılmaya yol açacak sanılıyordu. Güve-nilir örneği ele alınacak olursa, kanaat değişikliğinin vüs'atindekiazalmanın temel faktörü muhtevanın unutulması olacaktı. Fakatgüvenilmez bir kaynak örneğinde ise, unutulma yüzünden ortayaçıkan azalma, kaynağı güvenilir «kabul etmeme» durumunun orta-

' • . _ . . ' - 2 5 5

Page 294: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dan kalkması nedeniyle oluşan artış yüzünden fazlası ile telâfi edi-lecekti. Net etki -ise, bildirişim - sonrası ikinci soru kâğıdı şurasın-da bildirimcinin [başlangıçtan beri savunmuş olduğu] görüşle hem-fikir hale gelenlerin artması olacaktı. Şimdiki araştırmadan eldeedilen sonuçlar bu hipotezle tam bir görüş birliği içindedirler : bil-dirişimden hemen sonraki anda güvenilir kaynağın görüşüyle hemfikir olmak ile güvenilmez kaynağın görüşü ile hemfikir olmak ara-sında büyük bir fark vardır, fakat dört haftalık bir süre sonundaher iki tip kaynakla hemfikir olma durumunda hemen hemen hiç-bir fark kalmamaktadır. .• , - - . ' , . ' . >.

Hovland-Lumsdaine-Sheffield formülüne göre «uyutucu» olgu-nun en can alıcı şartı kaynağın unutulması olmaktadır. Şimdiki buaraştırmadaki analizde can alıcı gereklilik (requirement), güve-nilmez bulunan bir kaynak tarafından sunulmuş olan materyalinreddedilmesi eğiliminin zamanla azalması olmaktadır. (4) Bu, kay-nağın unutulmasını gerektirebilir de, gerektirmeyebilir de. Fakatbireyler zaman geçtikçe kaynak ile muhtevayı birbirine ânında(spontaneusly) ilintileştiremez olmaktadırlar. Kısacası, zamanınakışı, redde yöneltici bir bağlayıcı belirtken-uyarı (mediating cue)olan «kaynağın hatırlanması» olgusunu arkaya itmekte [ve orta-tadan kaldırmaktadır]. (5)

(4) Bu analizde, güvenilir ve güvenilmez kaynakların etkileri arasındakifark öncelikle, güvenilmez kaynağın olumsuz (negative) etkilerinebağlı kalmakladır. Diğer yönden, «prestige» araştırmalarında ise bu

• :•- 'etkiler, çoğu defa, yüksek prestijli kaynağın e'tkilerindeki olumlu ar-. . tısa («enhancement») atfedilmişlerdir. Her iki tip araştırmalarda da,

': sadece, iki çeşit etkide bulunmanın (influence) tesiri arasındaki farkortaya konulmuş olmaktadır. îlerde yapılacak araştırmaların, mut-lak yönleri ile ilgili soruna cevap verebilmeleri için, etkin bir taraf-sız çıkış-hattı («neutral baseline») tesis etmeleri gerekmektedir.

(5) Ender de olsa, bazı hallerde, zamanla, kaynağa karşı tutumda de-ğişme olabilir; kaynak hatırlanmakla beraber ortada materyalin ka-bul edilmeden reddi veya beğenilmemesi yönünde kuvvetli bir eğilim

. , kalmayabilir. Bu araştırmamızda, söz konusu bu faktörün işlediğinigösteren hiçbir delil elde edilememiştir; elde ettiğimiz bilgiler (data)kaynağm güvenilirliği yolundaki değerlendirmelerde bildirişimden ön-ceki ve sonraki durumlarda bir değişme olduğunu göstermektedir.

(*) «Captive audience»: başka bir istasyon dinlenmeyecek kadar, veya,başka bir gazete okumuyacak kadar kontrol altına alınmış; grup iliş-

' - k ilerinden tecrid edilmiş (vs) durumda ve bizim etkileyici bildirişimiz-den başkasına kapalı tutabileceğimiz kitle (ç.n)

256

Page 295: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

«Prestij» konusundaki klâsik araştırmalarda kullanılan süreçile bu araştırma arasında, daha önce belirtilen metodolojik fark-lılık, bu açıdan bakılırsa, ayrı bir önem taşımaktadır. Şimdiki buaraştırmadaki analizde, güvenilirliği düşük olan kaynak red ile ya-nıtlanan bir belirtken uyan sayılmaktadır. Belli bir süre geçtik-ten sonra bireye kanaati sorulduğunda ise, söz konusu bireyin,kaynağın ilk durumunu hemen o anda hatırlamaması mümküngörünmektedir. Bu yüzden de kaynak artık, kaynağın takındığı tu-tumun da reddine yol açan bir belirtken-uyan (cue) olmaktan çık-maktadır. Geleneksel «prestij» tekniğinde ise, kaynağın isminin[communication materyalindeki] ifadeye bağlantılaştırılması (at-tachmenıt) kaynağı bir belirtken-uyan olarak geliştirmeye yara-makta; sonuç olarak da, [eğer bir de bu yöntemi kullansaydık] şimdiki araştırmamızdaki kurgulama ile elde etmiş bulunduğumuzfarklılaşılmış etkileri elde etmemizi güçlendirmektedir. Şu andauygulama aşamasında bulunan bir araştırma ise, «uyutucu etki»nin,kaynak belirtken-uyansmm deneyimci tarafından, belli bir süresonunda yapılacak olan kanaat değişimi, sırasında, yeniden pekiş-tirilmesi halinde ortadan kalkıp kalkmayacağını; yeniden etkinlikkazamp kazanmıyacağını saptamaya çalışmaktadır.

Ve son olarak, şimdi bu araştırmadan elde ettiğimiz sonuçla-rın genelleştirilebilirliği sorununu kısaca tartışmamız gerekiyor. Buaraştırmamızdaki deneklerin hepsi de kolej» öğrencidirler. 1lerde-yapılacak araştırmalarda ise değişik yaşlarda, değişik cinsiyetlerdeve değişik eğitim düzeylerindeki deneklerin smanması gerekmekte-dir. «Kaynak» değişkenin genelleştirilebilirliğini (generality) arttır-mak için, bu deneyimde, dört ayn konu ve sekiz adet farklı kay-nak kullanılmıştır. Bununla beraber, ayrı ayrı konularda bu etki-lerdeki farklılaşmaları analiz etmek için hiçbir teşebbüste bulu-nulmamıştır. Çok kabaca bakılacak olursa görülecektir ki, «AtomDenizaltısı» ile «Çelik Kıtlığı» konularındaki bildirişimin etkileri,«Sinemanın Geleceği» konulu bildirişime oranla, kaynak değişkeni-nin güvenilirliğine çok daha yakından ve çok daha sıkı şekilde bağ-lı bulunmaktadır. Farklı etkilerin ortaya çıkmasına sebebiyet ve-ren faktörlerin analizi de gelecekteki araştırmalar için ilgi çekicibir sorun olarak ortada durmaktadır. Zaman girgenlerinin (müda-hil değişkenler) analizi için de, araştırmanın, önce-sonra testine da-yanarak her keresinde yeniden tekrarlanması ve bu yolla deneme-nin derinleştirilmesi gerekli görünmektedir. Bu «variation», belki

257

Page 296: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

def enformasyon sorunlarına oranla kanaat sorunlarında fazla önem-li (significant) olmayacaktır, ama gene de sınamaya değer görün-mektedir. Bizim yaptığımız denemenin ortaya koyduğu bulgular,bireylerin [insanların] deneyimsel konumlara tâbi tutulabileceği;yani «tutsak dinleyici»* durumuna indirgenebildikleri şartlara ge-nelleştirebilecek bulgulardır ve bunlarla sınırlıdırlar. İlerde, bu ko-

*nuda yapılabilecek ilgi çekici bir araştırma konusu da, bu deneyi-min, bireylerin diledikleri bildirişimi seçimleyebildikleri normalhayat ortamı içinde tekrarlanmasıdır. Nihayet, şu nokta belirtilme-lidir ki, şimdiki deneyimde bir meselenin her iki yanını da oldukçatarafsız bir şekilde savunabilecek kaynakların kullanılması gerek-miştir. Oysa öyle durumlar olabilir ki/ kaynak ile kaynağın savun-duğu görüş arasındaki ilişkilerin yapısı yüzünden bildirimci ile sa-vunduğu tutum son derece yakın bir beraberlik ve birlik içinde gö-rülebilir ve [kitle] ilerde, söz konusu sorun üzerinde düşündüğüzaman kaynağı [bildirimcinin özelliğini ve savunduğu görüşü niçinve neden dolayı savunmuş olduğunu] hemen ilk anda hatırlayabilir.Böylesi durumlarda ise, kaynak unutulmayabilir ve bunun sonucuolarak da, «uyuşturucu etki ortaya çıkmayabilir.

Ö Z E T . " • , / • ' . • ' ' ; ' • • . ' • • " • ; • • • ' . • • • : " . ' : ' . . \

1. Aynı materyaller kullanılarak, fakat bu aynı materyaller,denekler tarafından «güvenilirliği yüksek» ve «güvenilirliği düşük»sayılan kaynaklara atfedilerek, bildirişim materyalinin öğrenilmeve akılda tutulma derecesi üzerinde kaynağın güvenilirliğinin etki-leri incelenmiştir. Kaynağın fiilî enformasyon ve kanaat üzerinde-ki etkileri bildirişimden önce, hemen sonra, ve dört hafta sonrauygulanan soru kâğıtlarının yardımiyle ölçülmüştür.

2. Sunumun «âdilliğine» ve bildirişimden çıkarılan hükmün«hak-verilirliğine» karşı gösterilen anında [ilk] tepki, gerek denek-lerin o sorun üzerinde başlangıçtan beri taşıdıkları görüş ve gerek-se kaynağın atfettikleri güvenilirlik derecesi tarafından etkilenmek-tedir. [Muhtevaca] ayn olan bildirimler, vardıkları hükümleri ileilgili olarak, başlangıçta «bildirimci »nin görüşü ile aynı görünüşteolan deneklere ve güvenilirliği yüksek bir bir kaynağa atfedilereksunulduğunda yüzde 71,7 oranında «hak-verilebilir» bulunmuş; bu-na karşılık gene aynı [muhteva], başlangıçta «bildirimci»nin görü-

2 5 8 • . - • • • > • .•• .. ;

Page 297: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şünden farklı görüşe sahip olan deneklere ve düşük güvenilirliklikaynağa atfen sunulduğu zaman, sadece yüzde 36,7 oranında «hak-verilebilir» bulunmuştur. , ::

3. Fiilî enformasyonun öğrenilmesinde «güvenilirliği yüksek»«güvenilirliği düşük» kaynaklar arasında hiçbir fark bulunma-jtır. Ve dört haftalık süre sonunda da, hatırlanma yönünden birmıştır. Ve dört haftalık süre

fark görülmemiştir

4. Bildirişimin hemen sonrasında, materyalin güvenilirliğiyüksek bir kaynak tarafından savunulması halinde, bildirişimcininyönündeki kanaat değişikliğinin daha büyük olduğu tespit edilmiş-tir. :•••••-•• • .

5. Zaman geçmesi yüzünden, deneklerin, materyalin güvenilir-liği yüksek bir kaynak tarafından sunulması halinde bildirimcininöne sürdüğü görüşe katılma miktarlarında bir azalma: görülmüş;buna karşılık, güvenilirliği düşük bir kaynak tarafından sunulmuş-larsa, bildirimcinin Öne sürdüğü görüşe katılma miktarının zama-nın geçmesi yüzünden artış gösterdiği tespit edilmiştir.

6. Güvenilirliği düşük bir kaynakla başlangıçta görüş ayrılığıolmayan (agreedj deneklerde görülen kaynağın ismini-unutma du-rumu, aynı kaynakla başlangıçtan itibaren görüş ayrılığı içinde bu-lunan deneklerdeki kaynağın ismini unutma durumundan daha bü-yük hızla olmuştur.

7. Elde edilen bulguların ifade ettikleri teorik sonuçlar tartı-şılmıştır. Bildirişim-sonrası kanaat değişimi üzerine elde edilen«data»ların belirttiği uyuşturucu etkij muhtevanın- güvenilir kay-nak tarafından sunulması halinde olsun, güvenilirliği düşük kay-nak tarafından sunulması halinde olsun- başlangıçta, güvenilirliğidüşük kaynakça sunulan materyalin kabulündeki direnmeye rağ-men eşit olarak öğrenildiği söylenerek açıklanabilir. Eğer kabulekarşı gösterilen bu direnme zamanın geçmesi ile azalır, [fakat bu-na karşılık] kanaat için temel teşkil, eden muhteva daha yavaş birşekilde unutulursa, bildirişimden sonraki sürede güvenilirliği düşükkaynakla aynı görüşe varma miktarında bir artış olacağı anlaşıl-maktadır.

259

Page 298: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

" • • - : , " ' > • ' • ' ' i - '

Page 299: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Daniel LERNER

PROPAGANDADA ETKİNLİK:ŞARTLARVEDEĞERLENDİRME

ı •

Page 300: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 301: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BÖLÜM III

PROPAGANDA

Page 302: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 303: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Lercıer, «aioya siyasetinde görülen propaganda faaliyetlerinin etkinliği-nin nasıl ve nelere göre oluştuğunu* incelemektedir. Bunun için, propagan-danın siyasasında tespit edilen amaçların doğasının, bu siyasa amaçlarınaulaşmada bropaganda faaliyetlerinin etkinlik sınırlarının, etkin propagandaşartlarının, etkin bir propaganda kampanyasının nasıl kurulabileceğinin,propaganda faaliyetlerinin istenilen sonuçlan yaratıp yaratmama açısındannazil izlenebileceklerinin ele alınmasını gerekli görerek yazıya girmektedir.

Lerner'ın, «dikkat ve dikkatin uyanımı,» «itimad,» «önceden kazanılmışbulunan bilgi, değer ve diğer şeyler- predispositions» ve «ortam» veya «çev-re şartlan > gibi konularda söyledikleri ise, daha sonraki parçalarda elealacağımız sorunlar hakkında aydınlatıcı ilk-bilgileri vermektedir.

265

Page 304: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 305: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

v ! :<• • '". '-' ••- . : . • . : ••••.••••-• ;-,;•--•;•-;;• D a n t e l L E R N E R

PROPAGANDADA ETKİNLİK:ŞAKTILAR VE DEĞERLENDİRME*

Bir zamanlar Goebbels şöyle demişti: «Propagandanın siyasasıyoktur, sadece belli bir amacı vardır.» Bu sözleri söyleyen cehalettutkunu Goebbels, propagandanın siyasaya «efendi»lik değil, kölelikyapması gerektiğini vurgulamış oluyordu. Bu sözü bu kadar inanç-sız olmayan biri, daha doğruya yakın bir şekilde şöyle söyleyebi-lir : Propaganda her zaman bir belli miktar siyasaya sahiptir. Siya-sa belki de propagandacı tarafından saptanmamış bir siyasa olacak-tır, ve belki uzun zaman aynı kalmayacak, değişecektir. Zira siyasadenen şey, siyasal bir yapısı olan herhangi birşeyin yöntemi ile il-gili kararların tamamı değil, kısa bir zaman dilimindeki şekilleri-dir. Zamamn geçip-gitmesi, şartların değişmesi, şartlara bağlı ola-rak meselelerin ve alternatiflerin değişmesi yüzünden siyasa dakendi seyri içinde dalgalanmalar gösterecektir. Propagandanın si-yasası değişebilir, ama, propagandanın içinde taşıdığı amaç hiç de-ğişmeden, öylece durmak zorundadır: yüklendiği siyasaya en etkinşekilde hizmette bulunmak.

Ele aldığımız, incelemeye çalıştığımız problem, dünya siyase-tinde görülen propaganda faaliyetlerinin etkinliğini nasıl ve neleregöre değerlendirmemiz gerektiğidir. Güvenilir bir değerlendirmeyapabilmek için şu konularda açıklığa ihtiyaç olduğunu belirtelim :(1) Siyasa amaçlarının doğası; (2) bu amaçlara ulaşmada, diğeraraçların yanısıra, propagandanın fonksiyonu; (3) etkin bir propa-ganda için temel şartlar; (4) propagandanın tutum değişimi yarat-ması için kurgulanabileceği etkiler; (5) bu etkilerin fiilen yara-

(*) D. Lerner, «Effective Propaganda : Conditions and Evaluation.» Bknz:Wilbur Schramm, The Process and..., s. 480-88.

267

Page 306: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tılmış olduğunu kestirmeye yarayacak deliller. Bu beş başlık altın-da, son yıllardaki ve içinde yaşadığımız günlerdeki propagandala-rın değerlendirilmesi ile ilgili bazı ana sorunları, özetle, gözden ge-çirelim.

SİYASİ AMAÇLARININ DOĞASI

Siyasa, bir insanın davranışlarının, bir grubun, bir ulusun ve-ya dünya siyasetinin yönetimiyle ilgili kavramların belli bir zaman-la sınırlı kesimidir. Ne denli küçük veya büyük olursa olsun her-hangi bir topluluğun siyaset-yapıcılan denen kimseler, aldıkları ka-rarlarla kesiksiz devam eden amaçlan, katlanılması gereken feda-kârlıkları ve topluluğun esenlikle ayakta durabilmesi için tüm üye-lerince uyulması gereken oyunun - kurallarını saptayan kimseler-dir. Bu tür kararların etkinlik alanları belli bir siyaset yapısınınuzun boyutlu amaçlarının istikrarlılığının çeşitli karakteristiklerin-ce ve istikrara karşı ortaya çıkabilecek tehlike veya tehlikelerceşartlandırılır.

Uzun - boyutlu amaçlar, örgütün siyasetindeki sonul ve orta-dönenıli ereklerin bir doğrulanması ve onaylanmasıdır. Bu yüzdende, anlamı hemen anlaşılmaz, bulanık ve karanlık şeyleri ifade edensembollere dyanan bir şekilde ifade edilmek zorunda kalırlar: öz-gürlük, eşitlik, kardeşlik, barış, güvenlik, bolluk, demokrasi, aydın-lanma veya Dünya tnsan Onuru Topluluğu. Bu ifadelerde bulanık-lıktan kurtulmak zordur; zira bu gibi kelimeler çıkışları ve yük-lendikleri anlamlar itibariyle tarihsel kelimelerdir. Bu kelimeleridoğuranı ortaya çıkaran özel şartlar şimdi ortada kalmayıp değiş-tikleri için, bu sembollerin içerikleri de değişmiştir. Siyasanın gö-revi ise, bu sembollerin işlerlikteki anlamlarını yeniden ve yenidenbelirginleştirmek olduğundan, aynı sembollerin eskiden beri kavra-dığı gelecek görüntüsü içinde bulunanlar, ânın değişen istem ve ih-tiyaçlarını da kavrayacak, içerecek şekilde yaşamaya devam etmek-tedir. Siyasanın fonksiyonlarının birisi de, o halde, içinde bulunu-lan ânın getireceği tehdit ve tehlikeleri yenerek uzun - boyutlu amaç-ların istikrarını sağlamak ve korumak olmaktadır.

Bu tür tehditlerin ve tehlikelerin topluluğun içinden çıkmasımümkündür, örneğin, kamu iktidarının dağılımında kendilerinedüşenden daha büyük bir pay almak isteyen belli bir grubun orta-

2 6 8 • ' " • • • • : • ' . - , . ' • • ' - " ' • ; • • • . • • • '

Page 307: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ya çıkması gibi. Veya, topluluğun dışından topluluğa yönelmiş ola-bilir. Örneğin, ırakip bir topluluğun kendi iradesini kuvvet kulla-narak bu topluluğa zorla kabul ettirmek istemesi gibi. Bu tür tebdit ve tehlikeler karşısında, siyasa yapım işi, ortada mevcut alter*natiflerin içinde en uygununu seçerek topluluğun uzun-boyutluamaçlarına en yararlı eylemlere girişmek durumundadır.

PROPAGANDA FONKSİYONU ;

Siyasal yapımcısı kişilerin seçmeleri gereken eylemler farklı,ama aralarında - ilişkin iki tür faaliyetle ilgilidir : söylemek ve yap-mak. Yeterince incelenmiş, araştırılmış temel bir gerçektir ki ko-nuşma bir harekettir. Gerçekten konuşulan sözler hayıtımızda enbüyük yeri işgal eden hareket tarzıdır. Ne var ki, çoğu defa konuş-ma küçümsenir ve «konuşmaktan» şöz edilirken, «konuşmasıkolay,» «lâfla peynir gemisi yürümez» gibi sözler kullanılır. HeleAmerikan toplumunda, özellikle «eylem», sanki, yapma yerine geçenve konuşmanın zararına aşırı derecede değerli görülen bir şeydir.Bu tercih, bununla beraber, tipik Amerikan davranışlarından biri-nin anlatmamdan çok, kültürel folklorla ilişkili bir özelliği ifadeetme bakmamdan anlamlıdır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bu-rada da en etkin eylem, sözlerle edimleri ortak bir amaçta birleş-tiren eylem sayılmaktadır. .,

Bizi çok yalandan Ve dolaysız olarak ilgilendirmesi gerekendünya siyaset arenasında, amaçlarına erişmek için, siyaset dört araçkullanmaktadır: Propaganda, diplomasi, ekonomi ve savaş. Bun-ların her biri, sırasıyla, ikna stratejisini, pazarlık stratejisini ve zorkullanmanın stratejisini şekillendirirler. Sırasıyla, kullandıkları«nâkiMer ise semboller, anlaşmalar, mallar ve şiddettir.

Bu dördü içinde, kuşkusuz en yayıhcı ve bulaşıcı olanı (per-vasive) siyasal münasebette-bulunma biçimi propagandadır. Pro-paganda, savaşta veya barışta, diğerlerinin etkin bir şekilde fonksi-yonlarını yerine getirebilmeleri için temel bir gerekirliktir. Eğer«karşı taraftaki»ler kullanılan semboller sayesinde yeterince iknaedilmiş, inandırılmış bulunuyorlarsa, diplomatik anlaşmaların mü-zakeresi kolay, hatta gereksiz kılınabilir. Keza, karşı taraftaki top-luluğun mallarının ve eşyalarının niçin elinden alındığını yeterinceaçıklamadan ve uygulanacak olan yan-zora dayanan terbirleri kal-

••. • •• • / ; . - . • • • • • • • . - . . , • . • : • . . - , . . . ; - . v • . . • - = • . • : . . m

Page 308: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

dırmak için bu topluluğun neler yapması gerektiğini iyice ortayadöküp ifade etmeden, ekonomik tedbirler almaya girişmezsiniz.Aynı ihtiyaç, şiddete başvurma ânlarında çok daha büyük bir ağır-lık kazanmaktadır. Barışçı ilişkilerin yeniden kurulabileceği şart-lar açıklanmadan; «savaş hedefleri» bildirilmeden savaşa girişile-memesi bu yüzdendir". : ; • : . •>

Şu birkaç nokta bile, siyasa hizmetindeki propagandanın seç-kin bir fonksiyonunu olduğuna işaret etmektedir. Belirttiğimiz gibi,siyasa fonksiyonu, gelecekteki amaçların elde edilebilirliğini, içindebulunulan ânda karşılaşılan olay ve olguların kullanımı ile kolay-laştırmaktadır. Savaş, ekonomi ve hatta diplomasi maddî ortamdaortaya konulan işlemlerle bu amaca hizmet etmeye çalışırlar. Pro-pagandanın fonksiyonu ise sembolik ortamı manipüle ederek busiyasa amaçlarına erişmeye çalışmaktır, insanların ve halkların ge-lecek hakkında inandıkları o'nlarm yaşadıkları ânın olay ve olgu-ları karşısında yapacakları tepüeri (response) etkiler ve biçimlen-diriler. îşte propagandanın, siyasa amaçlarının yararına etkileyip,biçimlemeye çalıştığı şey de bu gelecek hakkındaki inariçlar —bek-leyiş ve umutlar yapısı— dır» , - •

E T K İ N P R O P A G A N D A N I N BAZI ŞARTLARI '.<

Bekleyiş ve umutların manipüle edilmesi çok kuvvetli, çok ya-rarlı bir araç olmakla beraber, bunun belli sınırları olduğu da bilin-melidir. Bu sınırlar açıkça bilinir ve tanınırsa, bu araçtan daha bü-yük bir kullanım yaran sağlanabilir. En önemli sınırlanma bu ara-cın kendi iç yapısındadır : stratejide ikna ve «nakil» sembollerledir.Propaganda, şartlan değiştirmez, sadece, bu şartlar altındaki inanç-ları değiştirebilir; insanları inançlarını değiştirmeye zorlayamaz;fakat, sadece, onları böyle yapmaya ikna edebilir.

''•- '= İnsanların sembollerle ikna olmaları ve gelecek hakkındakibekleyiş ve umutlarının değişmesi, ve sonuç olarak da davranışla-rının değişmesi en çok hangi şartlar altında ortaya çıkabilir? Busoru, sistemli olarak incelenmesi gereken bir sorundur. En son de-nem sayesinde, birkaç ana noktanın açıkça bilindiği söylenebilir.Etkin bir propagandanın dört şartını ifade ederek şöyle özetleye-biliriz : , ,

1(1) Kitlelerin dikkati sağlanmış olmalıdır.

270

Page 309: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(2) Kitlelerin itimadı sağlanmış olmalıdır.

(3) Kitlelerin «predispostion»ları gözönünde tutulmalı, vepropogandanın yaratmak istediği değişiklikler, kitlelerin içinde bu-lunduğu anda beslediği umut ve bekleyişler karşısında bile hoş gö-rünen alternatifler olarak sunulmuş olmalıdır.

(4) Kitlelerin içinde bulunduğu ortam, bekleyiş yapısındakideğişmenin .gerektireceği eylem yönünde harekete geçmeye elveriş-li olmalıdır.' " '• • , ' : • , •'-'• • .- •

•'. Bu gerekirlikler ilk bakışta çok açık ve bilinmemesine imkânolmayan yalın gerçeklerden söz eder gibi görünmektedir. Bir insa-na, yapmasını söylediğimiz şeyi yaptırmak için, önce o insanın sizekulak vermesini sağlamanız gerekir. Yoksa, o insanı söylediğinizşeyi yapmaya ikna edemezsiniz. Size kulak vermesini sağladıktansonra da, eğer mesajınızı ciddiye alıyorsa, söylediğiniz şeyin doğ-ruluğuna inanması gerekir. O insanın, söylediğiniz şeyle ilgili ola-rak size karşı itimat duymasını sağladığınız zaman, bu söylediğinizşeyin o insanın o andaki mevcut umut, bekleyiş ye isteklileri ile il-gili «predispositional» yapışma ters düşmemesi gerekir. Sadık birvatandaşı ulusunun girdiği bir savaştan galip değil de, yenik çık-masının daha muhtemel göründüğüne inandırmaya çalışmak boşunakonuşmak olur; zira, bu tür sadık vatandaşın «predispositionalset»i içinde böyle bir alternatife yer yoktur. Fakat aynı adamı, eğero'nun dikkati çekilebilmiş ve itimadı kazanılabilmiş ise, ulusununsavaşı yitirmek üzere olduğuna inandırabilirsiniz. . ;: ,

Propaganda ile insanların bu tür bekleyiş ve umutlarını değiş-tirme konusunda başka ve daha kolay bir yol, mevcut isteklilerive bekleyişleri arasından bazıları üzerinde dikkatin teksif edilme-si yoludur. Böylece, ulusal onur veya dünya barışı gibi daha uzunboyutlu amaçların gerçekleşmesi yönünden zafer umudu olmayanyıkıcı bir savaşı sürdürmek yerine barışçı bir çözümü kabul etme-nin daha yararlı olacağı savunularak, savaşa devam etme gerektiğişeklindeki görüşleri değiştirilebilir. Ama böyle durumlar vardır ki,bazan, propaganda kitlelerin isteklerine ve duygularına bakmaz;kendini bunlarla sınırlı saymaz — örneğin, bir propaganda kayıt-sız-şartsız teslimi savunuyor olabilir. Kitlenin istek ve duyguların-dan, kitlenin bekleyiş ve ileriye matuf düşüncelerini propagandayolu ile değiştirmede yararlanmak gerekip gerekmediğini kararlaş-

271

Page 310: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tırmak propagandacıya düşen en önemli işlerden biridir. Bizimburada, bu sorun hakkında vurguda bulunmak istediğimiz noktaise, kitlenin istek ve duygulan ister açıkça katılmış olsun, ister-se hiç kâle alınmamış olsun, kitlenin bekleyiş ve umutlarını değiş-tirmeye ikna edilebilmesinin sınırlarının kitlenin bu predispositi-on'ları tarafından belirleneceğidir.

Etkin propagandanın dördüncü şartı, kitlenin bekleyişlerinde-ki değişim yüzünden gerekli hale gelmiş bulunan eylemlerin, kitleiçin anlamlı ve doğru gözüken davranışları belirleyen ortamlayıcıkoşullar (environing circumstances) karşısında gerçekleştirilebilireylemler olmasıdır. Örneğin, Vladivostok'da oturan bir Sovyet yurt-taşını (bu adamı, rejimin fena olduğuna ve kendi esenlik ve- mut-luluğu için Sovyet rejiminin yıkılması gerektiğine inandırmış bileolsak), gidip Stalin'i öldürmeye veya Politbüro'yututuklayıp, hap-settirmeye ikna etmeye çalışmak akılsızca bir propoganda gayretiolur. Alternatif davranışlardan bazıları kitlelerin ortamlayıcı ko-şullan karsısında gerçekleştirilmesi imkânsız hâle düşmüşlerse,bu tür davranışlara geçmeleri için kitledeki insanlara karşı propa-ganda yapmak manasızdır. Böyle bir eylemin pratik değersizliği veolanaksızlığı yüzünden, kitledeki bireyler mesajımızı alır-almaz he-men redde geçeceklerdir. Zira, yerine getirilmesi olanak dışı yüküm-lülüklere katlanmak istemeyeceklerdir.

PROPAGANDANIN TİPİK EKERLERİ

. ;• Propagandanın değişmeyen erekleri, kitledeki bireylerin eylem-lerini değiştirerek mevcut kuvvet dağılımını propagandacının siya-sası yaranna daha değişik bir biçime sokmaktır. En son yazarla-rın savunduklan gibi, propaganda kitlenin tutumlannı (bizim ter-minolojimizle, bekleyişlerini) değiştirmeyi erek alır. Fakat, propa-gandanın asıl varmak istediği sonul etkiler karşısında, bu tutumdeğiştirici etki aşamasının da hedefi kitlenin davranışlarını değiştir-mektir. Bu bazan küçük bir değişiklik isteği olabilir, örneğin, Ame-rikanın Sesi Radyosu bazı Rusları, Amerikalıların savaş delisi in-sanlar değil, barışsever, demokrasi tutkunu insanlar olduğuna;Amerikanın emperyalist olmadığına inandırmak isteyebilir. Bu ko-nuda bir tutum değişimi yaraülsabile (bizim gelecekteki davranış-lanmız hakkındaki bekleyişleri değiştirebilirse), bu Ruslann bize

2 7 2 .-.. - • - . ••: ; • • : • • . - • ' • • • • . .

Page 311: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

karşı ne bugünkü, ne de gelecekteki davranışlarını değiştirmiş ol-mayacaktır. ': .'•• •;,;./••...•::• V v . : W : ' . •:-.;.;, ... .. • ;..>•;•

Önemle üzerinde durulması gereken nokta, değişen bekleyişle-re bağh. olarak ortaya çıkacak olan davranışsal sonuçların hemen,o ânda ortaya çıkmasının gerekli olmadığıdır. Gerçekten, bazı tu- .tum-değişiini sonuçlan ancak uzun-boyutlu bir gelecek sonunda or-taya çıkmaktadır. Propaganda, elindeki siyasa göre kısa-boyutlubir davranışsal değişim mi, yoksa uzun boyutlu bir davranışsal de-ğişim rai ereklediğini başlangıçta kararlaştırmış olmak; davranışsalsonuçların zamanlama sorununu bir karara bağlamış olmak zorun-dadır. " ' '.; • ";' v ••-'. "-'\/.". '•''••:, ,-,: .'İ.--.J' .. ,.-.•• , •• - :

Propagandamn yönelttiği bu ereklerden bazıları tespit edilip,belirlenebilir mi? Bunlar ne gibi şeylerdir. Dr. Hans Speier pro-paganda için beş adet «doğal erek»ten söz etmektedir: (1) boyuneğdirme (2) bozgunculuk (3) işbirliği (4) yoksulluk duygusu aşı-lamak (5) panik. Dr. Hans Speier'in yaptığı bir ayrım, özellikle,propagandamn sonul ereklerini açıkça göstermesi bakımından ya-rarlı görünmektedir. Keza, bu erekler belli bir propaganda kam-panyasının sona ermesinden sonra yapılacak etkinlik değerlendir- ;

mesi için de geçerli ve değerlidirler. .-.;..:- , . ., , . •

Yaşanan ân içinde devam edip. giden propagandanın değerlen-dirilmesinde ise bir başka şemanın kullanılması daha uygun ola-caktır. Basit bir örnekle bunu gösterelim:

«BEN» RAKÎP

KUVVET

amaç

Bu dört gözlü tablo günümüzdeki propagandayı, Dr. Speier'inkategorileştirdiği açığa-vurulmuş eylemlerin ortaya çıkması içingereken zaman geçmeden önceki haliyle değerlendirmemizde kul-lanışlı bir genel çerçeve vermektedir. Farzediniz ki, yapılan pro-pagandadaki sonul erek, rakip kuvvet içindeki gruplardan bazıları-nın boyun eğmesini sağlamaktır. Araştırmalar ise bu kitle içinde

273

Page 312: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bir kuvvetimiz olduğunu hiç şüpheye bırakmıyacak şekilde göster-miş olsun. Kitlenin bize karşıt-tutum beslemesinin nedeni ise, diye-lim, bizim amacımızdan kuşkulanması olsun. Bu durumda, propa-gandamızın amacı, bu grupları amaçlarımızın kendi standartlarınauygun olduğuna inandırmak olacaktır. Propagandamızın değerlen-dirmesini ve gelişkinleştirilmesini yaparken de, kullanacağımız herkonucuğu, normal amacımızı bu kitleye istenilen şekil ve görünüm-de yansımadaki etkinliği açısından ele almamız gerekecektir. Buise, kesiksik olarak, hem bizim propagandamizdaki-yikîîları, hemde propagandamıza karşı bu kitlenin göstereceği tepileri muhte-vaca tahlil etmemizi, istediğimiz etkileri elde edip etmediğimizi de-netlememizi gerektirecektir. Bu, girişilen propaganda eylemininsona ermesinde yapılacak bir döküm (icmal) işleminin yerine konu-lacak bir işlem değildir; bize amacımızın ne olduğunu unutturma-yan ve içinde bulunduğumuz zaman kesiti içinde giriştiğimiz faa-liyetin bizi bu amaç yönünde ilerletip ilerletmediğini ortaya koyanbir işlemdir. ......

Veya, farzediniz ki, propagandamızdaki sonul amaç,, rakip reji-me karşı halk içindeki bazı grupların bozgunculuk faaliyetlerinegirişmelerini sağlamaktır. Ve gene farzedelim ki, elimizdeki istih-barata göre, düşman ülkenin halkının bizim kuvvet ve amacımızhakkındaki bekleyiş ve tahminleri bu amaca uygun değil. Bu du-rumda bu grupların bizim rakibimiz olan devletin ereğinin ahlak-dışı olduğuna, girişecekleri hareketin şimdiye kadar gecikmiş ol-masının nedeninin rakip devletin gücü ile başa çıkamayacakları,ellerindeki olanaklarla bu işi başaramayacaklarından korkmalarıolduğuna inandırılması gerekecektir. (Böyle bir durumda, bizimsiyasamızın propagandanın kuvvetinin temellerini zayıflatmak içino'nu malzemece kayba uğratması ve muhalefet gruplanna ise ola-naklar ve araçlar sağlaması gerekecektir.) Böyle bir durumda, pro-pagandanın esas amacının rakip-iktidar ile bozguncu-yıkıcı grubukarşı-karşıya konumlamak ve «Ya Ben-Ya O» hâline sokmak ol-duğunu (bu arada, propagandacı olarak göze batmamak ve sahne-nin arkasında durmak zorundayız) unutmamalıyız. Düşman-ikti-dar ile karşıt . grup bu şekilde konumlandıktan sonra yapılacakiş, bu grubu kendinin güçlü olduğuna inandırmak; rejimle başa çı-kabileceği konusunda ikna etmek ve bu yoldaki çabalara bu grupeyleme geçinceye kadar devam etmektir. Bu çeşit bir eylem ise,

2 7 4 • • •/.. .'• • '•! i • . - . . . . :•. • • • . ,.•-• .-••:.• • .

Page 313: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Dr. Speier'in haklı olarak söylediği gibi, etkinliğin değerlendiril-mesinde yapılabilecek en son döküm yerine geçecektir. Böyle birkampanya belki de yıllarca sürecek ve bu arada günlük propagan-danın etkinlikle işleyebilmesi için de, son döküm noktasına gelme-den önce, bazı günlük tedbirlerin alınması gerekecektir. ..A-,...-.•..,. v.

Bu basit şema, propaganda çıktüarımızdaki ve dinleyici tepi-lerindeki muhtevaya ilişkin kategorilere göre d?h?» ince ve hassasşekle dönüştürülüp, geliştirilebilir. İçinde bulunulan ânda yapılanpropagandanın değerlendirilmesinde ve uygulanmasında kullanıla-bilecek buna benzer başka şemalar da yapılabilir. Bizim burada işa-ret etmek istediğimiz nokta, elde edilen propaganda etkilerinin de-ğerlendirilmesi için, her şeyden önce, elde edilmesi istenen etki-leri doğru bir perspektife oturacak bir çerçevenin teşkil edilmişolması gerektiğidir. Bunun ardından, elde edilen etkileri değerlen-dirmede kullanılacak kesin ve belirli delillerin geliştirilip, tanım-lanmış olması gerekmektedir. Bu gerekirlilikleri daha canlı göste-rebilmek için, II. Dünya Savaşında Almanya'ya karşı müttefikle-rin giriştikleri psikolojik savaşın etkinliğini ânında değerlendirmeesasına göre değerlendirmek için kullanılan yöntemleri özetleye-lim.

ETKİLERİ GÖSTEREN DELİL TİPLERİ (1) .

Propagandanın etkin olduğunu veya olmadığım gösteren dörttip delil olduğu kabul edilir: (1) tepide bulunucu eylem; (2) katı-lanların verdikleri raporlar; (3) gözlemcilerin yorumlan; (4) do-laylı göstergeler. Bunların hepsi de mantıkları bakmamdan, propa-gandanın çıktısı ile etkilerinin bir uyarıcı-tepi durumu teşkil ettik-leri ve ortaya çıkan sonuçların bunlardan ileri geldikleri faraziye-sine dayanır. Metodolojik olarak, yukarda belirtilen bu dört tipdeliller somut uyan-tepi durumundan artan bir uzaklık içinde dü-zenlenirler (örneğin; propagandanın uyarısı ile propagandanın et-kisi arasındaki etkilemelerin miktarına göre). Ne yazık ki, uzaklıkarttıkça deliller çok daha hızla artmaktadır. Sırasıyla olan-bitenlerele alınırsa bu nokta daha iyi aydınlanmış olacaktır.

(1) Bu kısım, yazarın «Sykewar: Psychological Warfare Against Gennany,D-Day to VEDny,» den alınmıştır (1949, sh. 289-301).

• • • ' • . > ' • - : • • • • - • • : - • • • . , • . - . . . • • - . ; > - • »>• 27İ5

Page 314: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(1) Tepileyici eylemi, çoğu defa, ortamdaki diğer uyarılaradeğil de, propagandanın uyarısına bağlamak eğilimindeyizdir. îdealdurumda, oranın 1 : 1 olması gerekir: örneğin cephede savaşan ikitaraf arasında döğüş devam ederken, kamyona bindirilmiş hopar-lör tertibatı ile Alman askerlerine teslim olmalarını telkin edenpropaganda da bulunulmuş ve Alman askerleri de teslim olmuşlar-dır. Çoğu defa, propaganda uyarısı ile kitlenin tepişi arasındaki iliş-ki geniş bir zaman boşluğu içinde kurulur, fakat bu ilişkinin oluşa-cağından emin bulunulabilir, örneğin, II. Dünya Savaşında Frank-furt'lulara evlerine beyaz bayrak asmalan söylenmiş ve Amerikanbirlikleri şehre girişlerinde birçok beyaz bayrakla karşılaşmışlar-dır. Bu bayrakların asılması «Sykwar»ın verdiği talimata bağlan-mış; buna bşnzer bir talimat başka hiçbir-kaynak tararından ve-rilmiş bulunmadığı için, tepjleyici eylemin bunun sonucu olarakortaya çıktığına hükmedilmiştir.

Böylesi kesin deliller, arzu edilebilir olmakla beraber, ender-dir. Bu tür delillerin kullanımı, iki mantıkî hataya düşmeme ko-nusunda yetiştirilmiş analistleri gerektirmektedir. Bu hatalardanilki, yönetici-uyan yönünden olan her olayı, bu uyarının sonucusayma (post hoc proper hoc) hatasıdır. Yani, herhangi bir eylemi,salt belli bir uyarıdan sonra oluşmuş bulunması yüzünden, bu uya-rının sonucu sayma hatasıdır. İkincisi, yanlış sebebe bağlama veyersiz yorumlarda bulunma hatasıdır. Örneğin, Frankfurtlular evle-rine beyaz bayrak asmışlardır ve bu bir betti propagandanın tali-matının sonucudur; fakat bu duruma bakıp herhangi bir hükmevaramayız; şu veya bu propaganda eylemiyle Frankfurt'un teslimolma konusundaki görüşlerinin değiştiğini söyleyemeyiz. Belki de,1945 yılında beyaz bayrak asan bu Frankfurt'lular 1940'da bile be-yaz bayrak asmayı kabul edebilecek olan kimselerdi. Veya, böyledeğil de, yeni bir tutum değişiminin sonucu olarak evlerine beyaz,bayrak asmışlarsa bunun sebebi bizim propagandamızın dışındakibaşka olay veya eylemlerdir— örneğin: bombardımanlar, gıda kıt?'.-'-lığı, kişinin Doğu Cephesinde oğlunun öldüğünü duyması. Tepide^bulunucu eylemin propagandanın etkisi ile ortaya çıktığını gösterren delilleri değerlendirmek için gerekli dikkat, özellikle uzun-bo-yutlu etkiler erekleyen (taktik değil stratejik) propagandanın de-ğerlendirilmesinde son derece yararlıdır. Bu tür propaganda tek-rarlama, aşındırma ve tedrici «dispositional» değişikliklerle davra-nışsal etkilerde bulunmak istediğinden, bu değerlendirmenin çokduyarlı olması gerekmektedir.

276 '

Page 315: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(2) Propaganda ile uyarımıza tâbi tutulan kitlenin içinde yeralanların anlattıkları tepileyici delillere oranla daha az güvenile-bilir bir delil yerine geçebilir. Herkesin gözü önünde ortaya konilan bir davranış veya gözlenebilir tepiye oranla, insanın kendi özeltepileri hakkında sözle söylediği şeyler fazla somut ve elle tutulurşeyler sayılamaz. Zira, herkesin bildiği gibi, bir insanın kendi için-deki davranışları hakkında söyleyecekleri —ister kendi kontrolün-de olsun, isterse o insanın kendi kontrolü dışındaki sebeplerle ol-sun— o kişinin içindeki olguları doğru yansıtmaktadır. Fakat butür anlatımlar sadece bazı göstergeler olarak kullanılırlarsa.o za-man, Wehrmacht'tn moralini inceleyen uzmanların çalışmalarındaolduğu gibi, yararlı sonuçlar verebilirler.

Bu gibi bilgilerin (data) kullanılmasında dikkat edilecek nok-ta, önce bunların güvenilir olduğunu ortaya koymak ve belli birgüvenilirlik göstergesi saptandıktan sonra da, kullanılacak olanbu göstergelerin moral konusunda birşeyler göstermekle berabermoralle aynı şey olmadıklarını unutmamaktadır. Bunun için de birilişkinlik durumunun ortaya konulmuş olması, ve bunun, söz ko-nusu durumunda belli bir «tutum»un belli bir «eylem»e yol açmışolup olmadığım göstererek ilgili değişkenler arasındaki bağlantıyıortaya koyması gerekir, örneğin, son savaşta Almanların ve Japon-ların morallerini inceleyen uzmanların kullandıkları bir gösterge-yi ele alalım: askerlerin başlarındaki lidere karşı sadakatlerindekiazalma bazı askerlerin teslim olmalarına yol açmaya yeter bir se-bep oluyor; diğerleri için ise, gerekli, ama tek başına teslime yolaçmaya yetmeyen bir sebep oluyordu. Bazı diğer askerlerde ise,lidere sadakatin azalması bu yönde hiçbir etki yapmıyordu. Bu yüz-den de, analizciler birbirleri arasında bağlantı olan bu değişkenleriayn ayn ele almak zorunda kalmışlardır. Birbirlerinden tecrit edi-len bu değişkenlerden, (teslim olma gibi) gelecekte oluşacak olayla-rı etkileme işinde yararlanırken, bazı durumlarda ortaya çıkan veetkinlik kazanan (lidere sadakat gibi) ve içinde bulunulan ânın ese-ri olan bazı göstergeleri ayn ayn değerlendirmeye çalışmışlardır.

(3) Gözlemcilerin yorumları, bir bakıma, incelenen uvan-te-pi durumuna bizzat şahit olmuş kimselerden gelirse de, oldukçaaldatıcı ve yanıltıcıdırlar. Bunun en basit ispatı, aynı otomobil ka-zasını gören altı kişinin, kendilerinden gördüklerini belirtmeleriistenildiği zaman altı türlü samimi, doğru —ama birbirini tutmaz—anlatımda bulunmalaradır. - -

". . . • • • • ' • • ' - V '. '• • ' - - < : • ••-• ' • • ; • • - • ; • < - . . - - . . ' . • v • ' : • - • " : .'• '• •• ••.•' -• • 2 " 7

Page 316: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Gözlemcilerin yorumlarından elde edilen bilgileri smamakdaiki noktaya bakılabilir; kaynakların güvenilirliği (reliability) vedeğişik yerlere ait olmaları (heterogeneity). Kaynaklar herbiri ay-rı ayn güvenilir olup olmama yönünden sınanır — o zamana ka-dar verdikleri enformasyonunun doğru çıkması halinde doğru ola-rak kabul edilir, çıkmaması halinde ise, kabul edilmezler. (Genişçapta yürütülen istihbarat işlemlerinde kullanılan kaynaklargüvenilirlik derecelerine göre bir sıraya konulurlar ve böylece, is-tihbarat servislerinde çalışanların önlerine gelen enformasyonu de-ğerlendirirken aynı kaynaklara aynı ağırlık atfetmeleri sağlanır. Bu,istihbarat işlemindeki hatasızlık güvenini standartlaştırmaya yarar.)Avnca bütün kaynaklar hep birlikte ele alınır ve heterojenlik yö-nünden sınanırlar. Heterojenlik ise, kaynakların adedinin, çeşitlili-ğinin ve birbirlerinden bağımsızlığının bir fonksiyonu olur. Bu sına-manın yapılmasının ardındaki düşünce, herhangi belli bir konucukhakkında söylenen şeylerin asıllarına uygun söylenmiş olma ihti-malinin, biribirlerinden bağımsız olarak ifadede bulunmuş farklıkaynakların saytsı fazlalaştıkça artacağıdır.

(4) Dolaylı göstergeler, eldeki uyan—tepi ilişkisinin belli birdurumu hakkında ve bu durumla ilgili olma zorunda değildirler.Bazan, propagandanın etkinliğini gösteren bu göstergelerin, bellibir propagandanın dinleyicilerindeki artış ile, dinleyicilerin diğerenformsvon kanallarında bu propagandanın kaynağının ismininsık-sık geçmeye başlamış olması arasındaki yüksek «correlation»seklinde tespiti mümkündür. Bu bakımdan dinleyici kitlesinin bil-dirişimleri üzerinde yapılacak analizler etkinlik konusunda gerektibilgileri sa£lavacak en verimli alan olmaktadırlar. Muhteva tahlilikonusunda geliştirilmiş bulunan telkinlerin kullanımı, bunların ya-rarlılığını daha da arttırmaktadır. Bu tür bilgilerin kullanımı so-runu olsun, bu bilgilerin elde edilmesinde gösterilecek dikkat vetedbir sorunu olsun, Almanların Fransaya yaptıkları propagandayıincelediğimiz bölümde yeterince ele alınmış bulunmaktadır.

S O N U Ç

Propoganda, hizmet ettiği siyanın lehinde davranış değişiklik-likleri yaratabildiği ölçüde etkin sayılır. Neyin istenebilir olduğufaraziyesini yaparken, siyasanın erekleri propaganda faaliyeti için

278

Page 317: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ilk sınırlamaların tanımını yapmış olmaktadır. Diğer bir deste sı-nırlama ve kısıtlanma ise kitlenin «predisposition»lan yüzündenortaya çıkmaktadır — bu, neyin mümkün olabileceğini belirlemek-tedir. Propaganda stratejisi bu siyasa ile kitlenin ortaya koyacağıendişe ve düşüncelerin çizeceği iki sınır arasındaki bölgeyi etkile-yebilmektedir. Propagandıcının düsturu şöyle olacaktır: Amaçla-rtnı bil: olanak ve şartlarını bil.

Propagandacının önüne konulan temel şartlar ^—örneğin, için-de bulunulan andaki siyasal durumun özelliği gibi propagandanınen dolaysız ilgi konulan— aslında, propagandacının «predisposi-tionlan arasında yer almış şeylerdir Bizim burada «predisposî-tion'lar» dediğimiz şeyler psikologların tutumlar, güdüler, dürtülerdediği şeylerdir. Bizim için önemli olan terimin kendisi değil, işlev-sel (fonksiyonel) anlamlarının açık ve anlaşılır olmalarıdır. Bizimsöylediğimiz, propagandacının, kitlenin bekleyiş ve özdeşleştirme-leri üzerinde çalışmak zorunda olduğu; kitlenin işlem ve edimlerinipropagandanın erek aldığı yönden ancak bu şekilde değiştirebile-ceğidir. Kim ne isim verirse versin, bizim ilgi alanımızın insanındavranışlarım kontrol eden bu psikolojik-yan olması değişmeyecek-tir.

Nedeni: Karşısındakine söylenilen bir şeyi yaptırmak için, pro-pagandacının kendi söylediği şeyin doğruluğuna o insanı ikna et-mesi gerekir. İnançlar ise, her zaman için, bir dereceye kadar is-teklerin ve arzuların bir fonksiyonudur. Bu yüzden, propagandacıkitlenin istek ve arzuların bir fonksiyonudur. Bu yüzden, propagan-dacı kitlenin istek ve arzulan ile, bu istek ve arzulann mümkündeğişikliklerini ele almış olacaktır. Etkin bir propaganda, kitleyi,Tironosandacımn kitleden yapmasını istediği şeyi yapmak konusun-da istekli hale getiren propagandadır. Bunun için ise, becerikli bir«hile» yapmak da yetmeyecektir. I^incoln'ün sözünü burada da tek-rar edelim : herkesi, her yerde, ve daima aptal yerine koyup aldata-mazsınız. Propaganda uzun süreli bir propaganda ise, böyle bir pro-pagandanın etkinliği sorunu ele alındığında, dinleyici kitlesininisteklerinin değiştirilmemesi halinde, bu isteklere saygı ve anlayışgösterilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çoğu defa, bu istekler de-ğiştirilemeyince, propaganda faaliyeti için harekete geçilirken bun-ların varlıklan önceden kabul edilmektedir. ':.'':^'"'••••::,:'•'••,-,,

Siyasa ile propaganda arasında yer alan istihbarat da zatenbu nlanda siyasaya yardımcı olabilmektedir, tstihbarat dediğimiz

• • • • ' • ' . • . • ' • • • • " • ' • . • • ' • , " . • • ' . • . • - , ••.••• •••-• • ; - • , : . . . • 2 7 9

Page 318: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şey, uygulanan bir propagandanın karşı toplumdaki şartları propa-gandanın kendi amaçlan lehine değiştirmede göstereceği etkinliküzerine yapılan kesiksiz bir değerlendirme faaliyetidir. Bu yöndenbakılacak olursa, istihbarat ile propaganda ve siyasa arasında gide-rilmez, kopanlmaz bir bağlantı olduğu görülecektir. Değişen şartlar(çarşısında amaçlarımızın yeniden gözden geçirilmesi, propaganda-mızın stratejisinde değişiklikler yapılabilmesi, bütün bunlar istih-baratın ortaya koyacağı bulgular sayesinde • olabilmektedir. Kesik-siz bir oluşum içindeki dünya siyasetinde sadece karşımızdaki kit-lenin «prodisposition»Ian değil, bizimkiler de önemle ele ahnma-lan gereken değişkenlerdir. Bu konudaki demokratik anlayışın baş-langıç çizgisi de, bir siyasada, arzu edilebilir şeylerden en az feda-kârlıkla mümkün olabilecek olandan ne fazla, ne de az şey yapma-mak gerektiğini kabulle sınırlıdır. Propaganda konusunu tartışır-ken doğru bir perspektife sahip olabilmek için de tek anlayış bu-dur. . - .,-.. ' . • . • .:•'•'; .'.' .-. " "'.•••" •'. • ;'

280) . - •

Page 319: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Alexader H. LEIGHTON

Morris E. OPLER

JAPONYAYA KARŞIPSİKOLOJİK SAVAŞDAPSİKİYATRİVE UYGULAMALİANTROPOLOJİ

Page 320: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 321: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

U N U M

Haberleşme Teorilerinin kullanıldığı alanlardan en dramatik olanı «sa-vaş» ve savaşan toplumlardır .Yazarlar, II. Dünya Savaşı günlerindeki Ja-pon askerinin, birçok Amerikan resmi görevlisine tuhaf ve ürkütücü gelen«moral zırhını» ele almaktadırlar. Amerikan resmî görevlilerinin ve halk oyu-nun sandığı gibi, Japon askeri gerçekten korkusuz ve «ruhsuz» bir savaşmakinası mıydı.yoksa «etten-kemikten bütün askerler gibi savaşma ve diren-me iradesi ile hayatta kalma isteği arasında bir çatışmanm ürünü müydü?

Japon askerinin moralini tahripte kullanılabilecek; nüfuz edilebilecekbir çatlak bulunamaz mıydı? Cephenin arkası; yani Japonya ve Japon ulu-su ile cephedeki Japon askerleri arasındaki bağlantılarla oynayıp, Japonaskerinin morali üzerinde eskide bulunulamaz mıydı?

Psikiyatri ve antropoloji uzmanı olan yazarlar Amerikanın Japonyayakarşı uyguladığı savaş propagandasını yöneten kadroda görev almışlardır.Bu çalışmalarında Amerikan İstihbarat Teşkilâtının raporları ile günü gü-nüne yapılan propaganda analizlerini birlikte yürütmüşler ve değerlendir-mişlerdir.

Leighton ve Oplerlerin en ilginç bulgularından biri de Japon morali-ni bozmakta «imparator semboline saldırmaksızın yapılan propagandanındaha etkin olduğudur.» Yazarlar «bu sembole, saldırmanın sadece lüzumsuzve faydasız olacağını düşünmekle kalmadık, fakat böyle bir saldırının teh-likeli olacağını; çünkü düşmanın direnişini ve savaşa devam konusunda-ki kararlılığını daha da arttıracağını düşündük» demektedirler.

283

Page 322: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 323: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Alexader H. LEIGHTON

Morris E. OPLER

JAPONYA'YA KARŞI PSİKOLOJİK SAVAŞTAPSİKİYATRİ VE UYGULAMALI ANTROPOLOJİ*

Savaş sırasında, [Amerikan hükümetinin] politikasını tespitedenler ilginç ve önemli birçok sorunlarla karşılaşmışlardı. Bunlarayrı ve belli bir kültüre sahip olan Japon toplumunun üyesi olanJapon insanının ele alınmasından başlıyor, bireysel ihtiyaçları ve bi-reysel güdüleri olan Japon bireyinin ele alınmasına kadar uzanı-yorlardı.

Bu sorulardan bir grubu Japon askerî birliklerinin son dereceyüksek bir morale sahip olmaları ile ilgiliydi. Birçok resmî görev-liye, hatta halk oyuna sağlam ve yıkılmaz bir zırh gibi görünen düş-manın bu yüksek morali, tek-tek, her düşman erini ideal bir savaşmakinası haline getiriyordu — korkusuz, fanatik, sorgusuz sualsizherşeye itaat eden ve tek emeli imparator uğruna ölmek olan bir sa-vaş makinası. Eğer bu böyle idiyse, o zaman çok daha uzun süre-bilecek bir savaşa hazırlanmak gerekiyordu ve böyle bir savaş Ame-rikalılar için büyük can ve mal kaybına yol açacaktı. Bulunduğudurumlar ne derece umutsuz olursa olsun, tecrid edilmiş, ayn düş-müş her Japon garnizonunun savaş dışı bırakılması gerekecek; veher Japon için tek tek uğraşılacak, hangi Japon nerede hayattakalmışsa uğraşmak gerekecekti. ; ; , • ,

Bugün için bu aşın abartılmış bir ifade sayılabilir, fakat sava-şın ilk üç yılında, çok mümkün gözüken, korkutucu, düşündürü-cü bir sorundu. . .

(*) A.H. Leighton ve M.E. Opler, «Psychiatry and Applied Anthropology inPsychological Warfare Against Japon,» Bknz: W. Schramm, The Process and..., s. 157-69 [îlk yayımı: Am. 'ournal of Psychoanalysis, Vol.6 (1946]. . - :••-r ••-.•-.< y . . •. . : K . • ^ : . :. : : - , ' , . .

Page 324: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

[Amerikan hükümetindeki] siyaset tesbitçileri bütün Japon-ların da morallerinin böyle yüksek olup olmadığını, Japonların mo-rallerinde sızılabilecek, bozucu yönde nüfuz edilebilecek bir sıyrık,bir çöküntü bulunup bulunmadığını bilmek ihtiyacında kalmışlar-dı. Japonların moral yapılan bütünüyle dayanıklı ve yıkılmaz biryapı mıydı, yoksa, bütün parlak görünüm ve edimlerine rağmen,Japon askerleri de her askerde görülebilecek, bilinen çatışmanın için-de raiydiler: direnme iradesi ile hayatta kalmak isteği arasındakiç a t ı ş m a ? - •• •••. • • . '. : /•_...; • . : : ; - ; - / . . . ; - ; . .:•.:••. : ; • • •

Aynca, Japon askerlerinin morallerinde bir çatlak var idiyse,bu çatlağı açıp, büyütebilmek için ne gibi şartların hazırlanmasıgerekeceği bilinmek isteniyordu. Düşmanın savaş etkinliğini azalt-mak için psikolojik bir savaş, açmanın yararlı olacağını düşünebi-lir miydik? Zaten savaş için kullandığımız askerî gücümüzün yanı-sıra psikolojik bir savaşa da başlayarak Japon askerî birliklerininteslim olmalarını sağhyabilir miydik?

Sorunun, bir de, cephede olmayan Japon sivil halkı ile ilgiliyanı vardı — Japon halkı, savaşın anavatanlarına doğru yaklaştı-ğını gördüğü zaman, cephedeki askerlerin morali bozulurken, ye-ni ye daha kuvvetli bir savaş morali kazanacak olamaz mıydı?

ARAŞTIRMA '•'-?•'^>"' - - "^i.-.:^-": - • ' : v ^ c \ , • .>:.-*• •... 'r:-

Savaşın ilk birbuçuk yılında Japonların moralini anlamak, Ja-pon halkmm moralinin ne yönde değişeceğini önceden bilebilmekiçin çok sayıda araştırmalar yapmaya çalıştık. Bizim grubumuzunamacı Dışişleri Bakanlığındaki, Savaş ve Donanma Bakanlıkların-daki, Savaş Enformasyon Ofisindeki, Stratejik Servisler Ofisindeki Siyaset Plânlayıcılanna yardıma olmaktı. Keza, Pasifik'deki veAsya'daki çeşitli dış merkezlere de yardımcı oluyorduk. Savaş bit-tiğinde, içimizden biri (Leighton) A.B.D. Stratejik BombardımanlarAraştırma Grubu ile birlikte ikibuçuk ay kadar Japonya'ya gidip,incelemede bulunma imkânı elde etmişti. Bu sürede, savaş içindeJaponların moralleri hakkında daha birçok «data» getirmiştik. ' .

Yabancı Moral Analizleri Bölümü (1) denen bizim birliğimiz,yaklaşık olarak 30" kişiden kuruluydu (bu sayı zaman zaman deği-

(1) Leighton, Japonya'ya gidinceye kadar Bölüm1 Başkanı olmuş, sonra,İkinci Başkan Opler onun yerine geçmiştir. "

2 8 6 •'••..•:';• ••.-.. •-- ; : . : . - = ' V . '. v : \.'-.:.'•' :-,••/ ": •'•' ' " ' ' • " •;••

Page 325: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şirdi) ve Savaş Bakanlığına bağlı Savaş Enformasyon Ofisince des-tekleniyordu. Savaş Enformasyon Ofisi ile Savaş Bakanlığı arasın-da varılan bir anlaşma ile Yabancı Moral Analizleri Bölümü, per-sonel, çalışma yeri ve belli-başlı araştırma malzemesi gibi yönler-den, Savunma Bakanlığının bu işle ilgili bir başka birimiyle yakınişbirliği yapıyor ve yardım görüyordu.

Bölümümüz içindeki yetişkin üst kadrodaki bilim adamları Ja-ponya uzmanı kişilerden çok, kültürel antropoloji, sosyoloji ve psi-kiyatri konularında yetişmiş kişilerdi; fakat erkek ve kadın bu türbilim adamları içinde Japon dilini bilen, Japon kültürünü tanıyanpek çok kimseler vardı. Aynca, Japonya veya Uzak Doğu meseleleriüzerinde uzmanlaşmış kişilere de danışman olarak başvurma ola-nağına sahiptik. ;: ; %• 'V ı - '.'.-.,?,•.•.-'

Bu araştırma birimi, daha geniş bir takımın («team») çekir-değini meydana getiriyordu. Çekirdeğin dışındaki takımda ise, ço-ğunluğunu Batı Eyaletlerinde yaşayan ve Japon asıllı kişiler için.kurulan Boston Yeniden Yerleştirme - Merkezindeki meseleler vemiral konusunda inceleme yapmaları için İçişleri Bakanlığınca ye-tiştirilmiş kişilerin meydana getirdiği birçok insan çalışıyordu. (2)

Japonların morali üzerine yapılan analizlerde istihbarat servis-lerinden alman materyallerinin yorumlan da kullanılıyor ve bütünbunlar insan doğası hakkında psikiyatri ve kültürel antropolojininyardımıyle elde edilmiş az sayıda faraziyelerin ışığında değerlen-dirilmeye çalışılıyordu, istihbarat bilgileri çoğu defa zengin ve kıy-metli şeylerdi ama bunlar bilimsel bir çalışma için kısmî venoksan kalıyorlardı. Kontrollü gözlem yapmak imkânsızdı. İstatis-tikî metodlarla yapılan çalışmalar ise dar bir sının aşamıyorlardı.Bu yüzden de, geniş ölçüde, insansal davramşlann bir-biçim (uni-form) olduğu farzediliyor ve araştırmalar bu faraziye üzerine da-yanıyordu. Fakat, doğal olarak, kültür farklan hesaba katılıyor vebu yönden bazı düzeltmeler yapılmaya çalışılıyordu. Öyle anlar olu-yordu ki, kendimizi birkaç kuyruk kemiği, birkaç kaburga, ve bir-kaç çene kemiği bulup da bunlardan bir dinazor yapmaya çalışanpaleontologist'lere benzetiyorduk.

Ele aldığımız sorun karşısında kullandığımız yaklaşım tarzı birbakıma hekimliği andmyordu. Bir hekim de hastasını incelediğin

(2) Bu çalışma da, kısmen, Alexander H. Leigh'ton'm The Governlng ofMen isimli kitabında anlatılmıştır, Princeton University Press, 1945.

.••.••'' . . • • • • • • • • • . . : - . ' • • • - - / 2 8 7

Page 326: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

de insan denilen yaratığın sağlıklı ve sağlıksız hallerinde nasıl işle-diğini, nasıl iş gördüğünü aklında tutar; bu konudaki bilgilerini hiçaklından çıkarmaz. Böylece, hastanm anlattıklarından, kendi incele-melerinden yakladığı ipuçlarını kafasındaki bu kavramlarla geliş-tirir ve aslında bir hipotez geliştirerek hastanm genel sağlık durumu,nu kendine göre kurar, ilk incelemelerde ve tedavinin başlangıcın-da yaptığı gözlemlerin ışığında vardığı hükümlerin geçerliği ise, te-davi boyunca elde ettiği yeni bilgilerin ışığında, hastanm rahatsız-lığının seyri ve tedavinin başarılı olup olmaması karşısmda anlaşı-lır: \,•..••;",;'-v Vr;';/J\ :\:-\- 4'.. ••--, :,-.... •,••••. .. "•••-•

Aynı şekilde, Japonların moralleri üzerinde yapılan analizleri-mizde de, işin başlangıcında büyük ölçüde hipotetik düşünceler ile-ri sürmüş bulunuyorduk. Bunları, o ilk günlerde gerçek olarak ka-bul ediyorduk. Çünkü, bütün bu hipotetik düşüncelerimize, çokfarklı kaynaklardan beslenmiş yığın yığın bilgi ve delilleri taraya-rak varmış bulunuyorduk.

GENEL SONUÇLAR h

Japonların moral durumları hakkında o zaman vardığımız bul-guları saymak için bu yazı kısa gelecektir. Fakat ayrıntılı bir yığıniçinden uygun bir düşünce geliştirmek için insanın karşılaştığı güç-lüğün vüs'atini ve doğasını anlatmak için bazılarını belirteceğiz.

Analizciler, askerî moral konusundaki incelemelerde şu hükmevarmışlardı ki, Japon askerleri birey olarak ele alındığında her as-kerin moralinin bir olmadığı görülüyordu. Askerlerin moralleriiçinde bulundukları şartlara göre değişiyordu. Japonların yenilgi-leri peşpeşe devam ettikçe askerî moral de çöküntüye uğrayacaktı.

Ayrıca, Japonlardaki bu yüksek morale katkıda bulunan ve Ja-ponların moralinin yüksek olmasında nedenleyici bir yer tutan(symptomatic) bazı faktörleri, yenilgiyi ve boyun eğmeyi kabul et-tirmeye çok daha yatkın bir özellikte olduğuna inanılıyordu. Nite-kim, imparatora olan bağlılık ve sadakat, savaşın haklılığına vedoğruluğuna olan inanç, ve Japon milletine karşı inanç ve sadakatduyguları Japonlardaki üstün morali yaratan tutumlann (attitudes)temeliydi. Bunlar [bütün tahminlere rağmen] kuvvetlerinden bir-şey yitirmemişletdi. Ne var ki, zafere olan inanç, endüstriyel ve

2 8 8 •••.:,-' , ' : v ' / • • ? - '''' ••"'• "• . ~ . • ' • ' • • " . : :• ' . - • • • .

Page 327: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

silâh üstünlüğüne olan güven, alt rütbelerdeki subaylara karşı du-yulan güven ve bağlılık ve teslim olmayı kabul etmeyip savaşa de-vam tutkusu, savaş Japonların aleyhine dönmeye başlayınca, zayıf-layacak; gerileyecekti.

tşte buradan yola çıkılarak, bu eğilimlerin sayesinde psikolo-jik bir savaşın başlatılabileceği hükmüne varılıyor ve bu eğilimle-rin broşürlerle, savaş yerlerinde kullanılacak hoparlörler ile istis-mar edileceği umuluyordu. Bu teknikler savaşın başlarında Japon-lara karşı çok az kullanıldığı halde, savaş sonlarına doğru genişçapta kullanılmaya başlamış ve Japon askerlerinin teslim olmala-rını arttırmakta çok büyük yararlar sağlamıştır. Savaş şartlarında[cephede] bulunan Alman askerleri Japon askerlerine Oranla çokdaha fazla teslim oluyorlardı; ama unutulmaması gereken nokta,Japonya.mn o zamanlar bile bir millet bütünlüğü içinde işlerlik sa-hibi olması; psikolojik savaşın da bu genel şartların çerçevesiiçinde yürütülmesidir. . _.

Analizcilerin inancına göre, Japonya'nın kendi sınırları için-deki halkm morali 1945 yıhnm başlarında görülür şekilde çökmeyebaşlamıştı ve başlıca, savaş çabalarına ve yoksulluklarma karşı gös-terilen hoşnutsuzluklar ve sızındanmalar şeklinde açığa vurulur ol-muştu. A. B. Stratejik Bombardımanlar Araştırması tarafından save-şın bitiminden bu yana yapılan çalışmalar ve araştırmalar da hepbu sonucu belgelemişlerdir. (3). ; ; • ; • . ; :••?•'••.

: . - \ : ' > ' ' ; • ' • . • . • " - . • • • ^ ; - T - . ' ' : : . " , , ; - - - - : ^ , . / • • - • • • • ; • " • - ^ ^ r ^ ' ' ; : ' ' ; ^ : ; ; - . ' : - " ' ' - \

AYRI BİR KONU - İMPARATOR ; ' "V

Şimdi ayrı bîr konuya dönelim ve bu konuyu biraz daha ayrın-tılı inceleyelim, Hem de sadece bu konuda vardığımız hükümlerideğil, fakat ayiıı zamanda bu hükümlere nasıl vardığımızı da kı-saca anlatalım.

Bu apayrı ele alman konu Japon imparatorunun Japon halkı-nın nin gözündeki seçkin yeriydi. Bu konunun bu şekilde ele alın-masının birçok nedenleri vardı. ' ;

Savaş sırasında Japonya'ya yönelttiğimiz propagandada Japonimparatoruna dolaysız bir şekilde saldırmamızın gerekip gerek-

(3) Bknz, Morale Division Report of U.s. Strategic Survey, GovernmentPrinting Office.

• • • • - ' : • . . ' s r •.'•• - : "•••:' . : "•• • 2 8 9

Page 328: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

medeği; bunun yararlı olup olmadığı pratik açıdan çok önemli birsoruydu. Mesele, konuyu her iki yanından da savunanlar tarafın-dan uzun uzadıya tartışılmıştır.

İçinde bulunduğumuz şu günlerde olduğu gibi, gelecekte deJapon imparatoruna ve. imparatorluk Kurumuna karşı takınacağı-mız tutum ve izleyeceğimiz politika Japonya ile aramızdaki ilişki-ler bakmamdan büyük önem taşımaktadır. Bu sorun Japonya'nınteslim olmayı kabule yanaştığı günlerde iyice su yüzüne çıkmış;Japonlar bize Postdam Bildirisini kabul etmeye hazır olduklarını,fakat imparatorun durumunun ne olacağı konusunda [Bildiride]bir açıklık bulunmadığı için karar veremediklerini açıklamışlardır.Teslim öncesi sordukları tek soru buydu. Hükümetin bu konudakidış politikasını eleştiren vatandaşlar olarak bizlerin, bu bakımdan,imparatorun kültürel ve psikolojik önemini ve özelliğini iyi anla-'mamız gerekiyor.

Soruna geniş bir çerçevede bakılırsa İmparator gerçeği, insanve kültürel doğası hakmda psikiyatri ve antropolojiden yararla-narak kurduğumuz ve moral analizimize temel aldığımız faraziye-lerimizin işleyişini de ışığa çıkarmakta; açıklamaktadır.

1. Araştırmada Varılan Bulgular: Moral konusundaki ana-lizlere başlamadan önce yaptığımız ilk çalışmalardan Japon aske-rinin İmparatora karşı beslediği tutumların çok kıymetli ye bozul'ması güç bir inançlar ve duygular yığını teşkil ettiği sonucuna var-dık. Sonuç olarak, bu sembole saldırmanın sadece lüzumsuz ve fay-dasız olacağını düşünmekle kalmadık, fakat böyle bir saldırınıntehlikeli olacağını; çünkü düşmanın direnişini ve savaşa devamkonusundaki kararlılığını artırabileceğini düşündük. Diğer yandan,bizim vardığımız düşünceye göre, İmparatorun ve imparatorlukKurumununu kaderinin, Müttefiklerin zaferinden sonra tamamenJapon halkının ellerine terk edileceği konusunda kesin ve belirlibir açıklama yapıp, bunu tekrar duyurmakta çok fayda vardı; çün-kü böyle bir açıklama gerek cephelerde ve gerekse Japonya içindekidirenişi yumuşatıp zayıflatacaktı. \

O zamana kadarki araştırmalardan ise, Japon askerlerinin di-ğer konularda moralleri ne kadar bozulmuş olursa olsun, İmpara-tora karşı bağlılık ve inançlarının hiç bozulmadığını biliyorduk.Düşmanlıklar bittikten sonra yapılan araştırmalar da, (4) [o zaman-

(4) Ibid.

290

Page 329: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

lar], Japonya'daki sivil halkın çok büyük bir çoğunluğunun impa-ratora bağlılığım yitirmediğini göstermiştir. Gerçekten, Japonlarınaçlık konusundaki endişelerinden sonra gelen ikinci endişeleriMüttefiklerin, İmparatora bir zarar verip vermeyecekleri konusuy-du. Hatta, Japon Komünistleri bile —ki, bunların tutumları İmpa-ratorluk Kurumuyla çelişkin idi— halktaki bu duyguya baş eği-yorlardı ve onunla uyuşmak zonınluğunda olduklarını kabul etmişbulunuyorlardı. Japon Komünistlerinden birisi şöyle demişti:

«Halkın çoğunluğu içtenlikle İmparatorun Tahttan indirilmesi-ni istediğini söylerse onların görüşünü kabul etmemiz gerekir.Onun için, biz İmparatorluğun kalmasını veya lağvedilmesini sa-vaştan sonra yapılacak bir plebisitle karara bağlamayı öneriyoruz.O zaman bile, sonunda, İmparatorun halli yolunda bir sonuç alı-nırsa, yetkileri alınmış bir İmparatorun korunması gerekecektir.»

2. İnsan İnançlarının Doğası: Bu konudaki tutumları anla-mak için, önce insan duygularının ve inançlarının genel doğasınıincelemeye çalışalım.

Dünyanın neresinde olursa olsun, bütün halkların bir inançsistemi vardır ve nerde olursa olsun, bu inançlar bazı ortak ka-rakteristikler gösterirler: . '

İnanç konusunda söylenebilecek en temel husus inançların ço-ğu kere mantıkî bir temele sahip bulunduklarıdır. Yani, inançlar,bir düşünce süreci tarafından bütünlenmiş gözlemlere dayanırlarve bunlar tarafından desteklenirler; hem gözlemden, hem de dü-şünceden kuruludurlar. Bu sadece bilimsel ve akademik düşüncealanında değil, evde, dairede ve hatta çeşitli oyunlarda yeralan her-hangi bir kimsenin hayatında bile geçerli olan bir gerçektir. Keza,bu sadece bizim kültürümüzde değil, yahşi ormanlarda avcılıkla ha-yatını sürdüren yerlilerde de, tarlasında uğraşan Japon köylülerin-de de böyledir: her kültürde yüzlerce inanç vardır ve,bu inançlardeneyimlere ve usa vurmaya (reasoning) dayanırlar.

İnançlar, keza, sosyal ve kültürel bir öze sahiptirler., Bireylerkendi fikirlerini sadece düşün ile kurmaz, fakat etrafındakiyakınlarının ortaya koydukları emsallerden ve göreneklerden yarar-lanırlar ve onların kanaatlanmn baskısından etkilenirler. Bu her-hangi bir toplumda «herkesin bildiği gibi» denilen şeylerin hepsi-ni kapsar. Bunların [öyle] bilinmesi için delile,, gösterme lüzum

291

Page 330: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bile görülmez ve bu «herkesin öyle bildiği» şeyler, hakkında sorusoranlar kendilerini aptal ya da suçlu hissedecek duruma düşer-ler. İnançların gerçeği yansıtıp yansıtmadıkları hakında, mantı-kî olup olmadıkları hakkında hüküm verilirken de, gerçek halde,işte bu karakteristiklere göre karar verilir. İnançların başta gelen

"özellikleri de, bu yüzden, sosyal ve kültürel doğalarıdır.

Dünya düzdür; uyuşturucu madde kullanmak Tanrıya karşıgelmektir; domuz pistir; Kutsal Su'yun gücü vardır; mısır koçanıasılan eve sağlık, esenlik ve uğur gelir; vitaminlerde insanın ihtiyaçduyduğu herşey vardır; yamyamlık şeytan işidir; serbest rekabetdünyadaki bütün ekonomik güçlükleri çözümleyecektir. — bütünbunlar geniş kültürel içeriği olan inançlar için verilebilecek enu sun örneklerdir. .•_'••.

hamca destek olan başka şeyler de vardır. Bunlar bireyin ken-di içindeki hissi dengeyi, kişisel isteklerindeki dengeyi, endişeleri-ni ve çatışkınlıklarını yansıtır. Bu düzeyde yer alan inançların top-lumsal olarak paylaşılması ve mantıkî bir yapılanmn bulunmasımümkündür. Ama ana karakteristikleri, bireyin aksi takdirde hoş-nutsuzluk ve rahatsızlık duyacağı birşey hakkında bireyin rahatla-masını sağlayacak fikirler taşımalarıdır. Psikiyatrislerin bildikleripek çok neurotic inançlarda bu özellik görülmektedir. Bununla be-raber, bunların sadece neuroticlere has olduğu düşünülmemelidir.Dünyanın her milletinde bütün insanların günlük hayatında, haya-tı bunlar kolaylaştırmaktadır.

înançlar, bu yüzden, dünyanın çeşitli halklarında her zamanmantıkî öğeleri olan ve bireyiil içsel dengesini ve güvenlik duygu-sunu biribirine bağlayan özelliktedirler. O yüzden de, herhangi birinançda, kendi içeriği olarak bu üç öğe vardır; ama bunların oran-lan farklı yerlerde, büyük farklılıklar gösterebilirler.

inançlar, keza, farklı güçte olabilirler. Değişikliğe karşı en bü-yük direnim gösterenleri, en sert karşı koyanları değerlerle ilgilien önemli ve en temel faraziyelere dayananlardır: insanın hayatiçindeki yerit dünyanın doğası ve doğa üstünün doğası gibi. Bunla-nn etkilenmeleri de, aslında, geniş ölçüde bunlar mantıkî değilhissidirler; düşünme ile kavranamazlar; belirli şekilde [hep öylebilinmiş olmalan] yüzünden tanınır, hissedilirler ve kültürün ve bi-reyin kendi iç-dengesi ile ilintilidirler. înançlar insan güdülerinin

2 9 2 " : ' ' C \ ' - : } \ •••• , . . - . ,-.- -.. . : ' •• . . . . . . • -•

Page 331: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

temellerine dayanırlar, dünyanın kırk çeşit «fırtma»sına karşı ko-runma duygularından güç alırlar. İnançlar, «binlerce, hatta mil-yonlarca insanın ortak bir anlayış çerçevesi içinde hareket edebil-melerini, kendilerini diğer insanlarla karşıhklı-bağhhk içinde gö-rebilmelerini, aksi takdirde karşılaşabilecekleri anlaşmazlık ve kar-maşıklıktan kurtulmalarını sağlarlar; bilinçli [bireyin] benini kar-şılaşacağı yığın yığın kuşkulardan ve belirsizliklerden kurtarırlarve hayatta karşılaşılacak olan ölümün kaçınılmazlığı ve sevilip-bağ-lanılan herşeyden ve herkesten ayrı düşmek korkusu gibi sorun-lar karşısında insana bir çeşit rahatlama duygusu kazandırırlar.Bu inançlarım mantıkî içeriklerinin; söz konusu fonksiyonların ye-rine getirilmesi için gereken yetkilerle bağlı olması gerekmez. Sıkı-cı ve güç durumlarda insanoğlunun bu tür inançlardan medet um-ması gittikçe artan bir ihtiyaç olur; hiç değilse bir an için, bazanhayat bahasına da olsa, bunların doğrulanmaları, savunulmalarıgerekebilir. . v ,^

3. imparatora İnanç: Bu görüşlerimiz doğruysa, bir inancınkuvvetini bu inancın kültürel ön-değerini ve söz konusu inancınbireysel emniyet duygusu (bireyin kendi iç-dengesi) ile olan ilişki-sini inceleyerek tesbit etmek mümkün olmak gerekir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Japon kaynaklan içinde İmpa-ratordan söz edenlerin çoğunluğu İmparatora karşı sadakat besle-diklerini, kendilerini İmparatora adamaya hazır olduklarını, ve İm-paratorun büyük bir önem taşıdığını söylüyordu, örneğin:

«Çocukluğumdan beri bana öğretilen, İmparatorun kutsal birkökeni olduğu ve gücüm varsa günün birinde bir başbakan olabi-leceğim, ama hiçbir zaman İmparator olamayacağım olmuştur.

«İmparator bütün ulusun babasıdır, yaşayan bir tanrıdır.

«Açlık içinde kıvranan ve vücudu yara-bere içinde iki Japon erigördüm. Askerlerden biri takım komutanının çağırdı ve kendisininöldürülmesini istedi. Çünkü cepheden geri gönderilmiş bir askerolarak yaşayacağı hayatı çekilmez buluyordu, ailesine selâm söy-lemelerini istedi, «Yaşasın İmparator!» («Tenno Heika, banzai!»).Takım komutanı daha sonra tabancasını çekti ve alnına bir kurşunsıkarak [adamı] öldürdü.» _

«Bir Japon askeri, içinde bulundukları umutsuz duruma rağ-

men, birliklerinin moralinin çok yüksek olduğunu söyledi. Askerle-

re)';

Page 332: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rin hepsi de İmparatorun şahsına karşı tükenmez bir sadakat besli-yor ve kendilerini ölüme terk etmiş bulunuyorlardı.» . '..-

«[Japonya'yı] işgal edecek ordulara karşı, eğer İmparator iste-seydi, ellerinde bambu sopalarından başka birşey kalmamış bile ol-saydı, milyonlarca insan amansız şekilde savaşacaktı. İmparatoruntek sözü ile savaşı da durduracaklardı.»

Savaş günlerini anlatan bir günlükte —sonradan bulunmuş-t u r — şunlar yazılıydı girişte: «İmparatora hizmette elimizden ge-leni yapmalıyız; bunun için kendimizi ve ailemizi seve seve fedaetmeliyiz. O zaman insanın ruhu bu dünyada bulamayacağı bir yü-celiğe erişecektir. Bu aşağılık ve geçici ömrümüzden vaz geçebilir-sek ölümsüzlüğe kavuşacağız ve ölmüş Yiğit Ruhlar KardeşlikTopluluğuna gireceğiz. Ruhumuz ve bedenimiz sadece bize ait de-ğildir; ruhumuz ve bedenimiz, dünyayı kuran, «şey»leri dilediklerigibi düzenlemek ve kullanmak hakkına sahip olan tanrıların malı- .dır. Biz, İmparatorun lütfü ile yaşamaktayız. Bu inancı içlerindeyaşatan insanlar için, bu dünyanın bir anlamı, hayatın bir amacıvardır.»

Askerlerin tuttukları günlüklerdeki şiirlerden biri ise şöyle di-yordu :

> ; Burası twe Uma .

•,.•'••:' ; \ İmparatorumuzun egemenliğine kalkan,

. y Bizim şerefimiz, bu toprağı korumak daima,

- -v . Toprağın savunan,.. ' " " ; : . • ' / B i z l e r i z . . ' "•, .;.••"' ' "' • / . '- ' •• • •' •' : • . ' '• :

Bu aktarılara bakıp da her Japonun gönül ferahlığı ile Ölümegittiğini ve son söz olarak «Yaşasın İmparator» dediğini sanmakhatâ olacaktı. Elimizdeki belgelerden anlaşılıyor ki, çoğu Japoneri ölürken analarının, yavuklularının isimlerini anıyorlardı. Fakatne olursa olsun İmparatordan böyle güç durumlarda söz edilmişolması; kendi hayatına insanın kendi elleri ile son verdiği dakika-da İmparatorun adının anılması Japonların morallerinde en büyükdesteğin İmparator olduğunu gösteriyordu. : '

İmparatora karşı gösterilen bu sadakat, bu adanmışlık ve inançneden bu kadar derin ve kuvvetliydi? Bu sorun, insan inançları

294 -

Page 333: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

içinde adından söz ettiğimiz temel önemdeki en kuvvetli inançlarındoğası hakkında belittiğimiz noktalar açısından açıklanabilir mi?

Aslında, cevaplar, kısmen, yukarda verdiğimiz aktanlarda içe-rik olarak yer almış bulunmaktadır.

Özetleyerek başlayacak olursak, şu söylenebilir ki, Japonlariçin İmparator değerler ile ilgili en temel faraziyelerin bir sembolüsayılmaktadır: dünyanın doğası, doğa-üstünün doğası ve insanınhayat içindeki yeri — yani, bütün insanların en yoğun şekilde his-settikleri ve bireysel güvenlikle sıkı sıkıya ilintili olduğu için; yeti-şim tarzı ile, umutlarla, istemlerle sıkı sıkıya bağlı olduğu için de-ğişikliğe karşı son derece direngin olan şeyleri sembolize ediyor-du.

İmparatora olan inanç o kadar geniş kapsamlı bir inançtı ki,bu inanç mantıkî olmayan, kültürel bir inanç haline gelmiş bulunu-yordu; ve her bireyin içindeki bu inanç toplumun yaptığı baskılar-la pekiştirilmiş oluyordu. Herhangi bir Japon bireyinin Japon sa-yılan bütün düşünce, fikir ve değerlerden kopmadan bu inancı red-detmesi güçtü. Japonların çoğu kendi toplumları dışında başka birtopluma üye olmadığı için, böyle bir «reddiyede» bulunan, so-nunda, ancak ruh hastalarının ve mistiklerin katlanabileceği biryalnızlığa boyun eğmek zorunda kalacaktı.

Bununla beraber, İmparator sembolü, yorumlayan insanlarınbiribirlerinden farklı insanlar olmalarına paralel olarak, çok deği-şik tonlarda yorumlanıyor; bu durum ise, İmparator sembolü ilefarklı derecelerde [kişiliklerine göre] özdeştiğini gösteriyordu. Ja-ponların arasındaki farklı kişilerin İmparator hakkında yaptıklarıyorumlar ile bu yorumları yapan kişilerin başka sorunlar, başka ko-nular üzerinde yaptıkları değerlendirmelerin karşılaştırılması gös-teriyordu ki, Japonyan'nın dış ülkelere yayılmasını isteyen savaş ta-raf tarlan için [militaristler] İmparator, Domı'yu Batı sultasındanTcın-fafiı'iava ılfJrafiâıi- nîtv caTaepı «o.-AnJoı* îJî—.d*****»»—WJUU—^ûi»tA—

bi, Hıristiyanlara olduğu kadar Sirto mezhebinden Budistler içinde İmparatorun bütün Japonların içlerindeki ihtiyaçlara cevap teş-kil edebilmesinin, bu konuda çok farklı yorumların yapılabilmesininnedeni de buydu. Bununla beraber, Batı [toplumlarında] din ilegündelik hayat ayrı olarak biçimlendirildiği halde, Doğu toplum-ların düşüncesinde bu iki dünya daha iç-içedir ve bu durum Ja-ponya için de öyledir. Yaşlılara saygı ve bağlılık, kendi «sulple-rinden gelen yaşayanlara bakan ve kutsal sayılan ölmüş atalarakarşı gösterilen dinsel bağlılığın gölgesi altındadır. Bütün insan-lar, Ölümden sonra potansiyel olarak kutsallaşacak, tanrısallaşa-caktır diyen [Japon] dinsel düşüncesine göre bu dünyada en bü-yük olan insan ölümden sonra da en büyük ilâh olacaktır. İmpara-tor, ulusun kurucusu olan en yüce ataların «sulbünden» gelen veölünce de en yüce ilâh olacak biridir. [İnanca göre] İmparator, ölü

- atalar denilen ilâhlarla sık sık dinsel görüşmeler yapabildiğindenbu dünyanın yaşayan insanları ile geçmişin bu güçlü ölüleri arasın-da bir çeşit köprü görevi görmektedir. Bu durum, daha büyük biralan üzerinde, yaşayan insanlarla ölüler arasındaki bağlantıların,kesiksiz süren yakınlık ve dostlukların, ve Japon «hane»si içindedevam eden ailenin kutsal atalarına karşı bağlılığın da bir uzantısıolmaktadır. , ..

Görülüyor ki, İmparator sembolünün oynadığı rol çok büyük-tür. İmparator sembolü Japon toplumlarındaki hayatta olan Japon-ları biribirine bağlayan bir sembol, toplumdan ayrılmış ölülerle ya-şayanları kaynaştıran bir bağ ve her Japon insanına ölümündensonraki hayatta bir yer kazandıran bir geçittir. , .

Bu yüzden de, anlamına varılması güç bir evrende tek başınakalacak olan, küçüklüpnden, başına çaresizliğinden ve ölümlüğün-den başka yanında hiçbir şey bulamayacak olan Japon insanı için,doğal güçlerin ve doğaüstünün karşısında kendisinden çok dahagüçlü olan İmparatora karşı inanç beslemek hayata bir anlam ver-mek, hayata bir güvenlik kazandırmak oluyordu.

Böylesi bir sistem, mantıkî çelişkilerle dolu bir sistemdi. Ör-neğin, bu kadar güçlü ve doğaüstü bir kutsallığı olan İmparator,

(*) «Household»: «hâne»; aynı soy-çizgisinden gelen insanların meydana» i i-- oninmındadır. Fazla bilgi

Page 334: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

larda böyle bir esneklik görülmesi kendisinin geleneklerin hima-yesi altında bulunması, kamu işleriyle direkt bir ilişki kurmamışolması, ve yapılacak.hatâlara karşı sorumlu tutulacak birçok astla-rı ile çevrelenmiş olmasındandır. Bu özelliği yüzünden, PasifikAdalarından çoğunda rastlanan «kutsallığı ve dokunulmazlığı olanşefler»e benziyordu. Samoa ve Tonga'da, kutsal şefler olağan iş-lere karışmazlar, siyaseti ve yönetimi dinsel olmayan şeflere bıra-karak toplum içinde en yüksek prestij taşıyan kişiler olarak kal-mayı tercih ederler.

Japon İmparatoru da, bütün Japonlar için ideal olan herşe-yin sembolü niteliğini kazanıyor; her Japon bireyinin kendi huzur-suzluğundan ve güvensizliğinden kurtulmak için girişeceği mücade-lede güvendiği, umut bağladığı bir kaynak oluyordu.

Yetişkin Japonların İmparatora karşı besledikleri inanç ve sa-dakatin bir başka kaynağı Japon ailesinin yapısıydı. Japon ailesin-deki kesin ve kaskatı hiyerarşi ve diğer kayıtlayıcı özellikler, önem-li özellikler olmakla kalmıyor, Japon bireyleri için en güçlü güven-lik kaynağım teşkil ediyorlardı. Aynı zamanda, Japon ailesinde çokkuvvetli bir üyelik, aileye ait biri olma duygusu görülüyordu. Ja-pon ailesindeki baba aslında bir otokrat olarak değil, ailenin diğerüyeleri onu öyle görmek istediklerinden; «baba» olarak kendisinebazı yetkiler verdikleri için yüksek bir konumda görünüyordu. Di-ğer üyeler, ailenin başı olan babaya saygı ve sadakatla bağlı ol-mayı meziyet sayıyorlar, baba da onları bu saygı ve sadakatlannagöre değerlendiriyordu. Bu konuda bir noksan, bir kabahat işler-lerse, saygı ve sadakatte kusur işleyeni babanın cezalandırmasınalüzum kalmadan ailenin diğer üyeleri cezalandırıyor; bu böyle ol-olmazsa, ailenin üyelerim de komşuları suçluyorlar, ayıplıyorlardı.Çocukluktan yetişkinlik dönemine bu tür bir ortam içinde girenJapon bireyi, ulusal çapta daha yaygın ve geniş bir toplumun varlı-ğını farkettiği zaman yetişkinlik yaşlarını yaşadığı toplumda babayerine geçecek birini aramaya hazırlanmış olurdu. Bu ise, İmpa-ratorun kendisi olmaktaydı. İmparator hiç durmadan sonsuz birşekilde halkın Babası olarak görülen biriydi. Her Japon, bu yüz-den. İmparatoruna saygı ve sadakat gösterdiği ölçüde hayatınaanlam katabilen bir insancıktı. -,;,• '

İmparator sembolünün dinsel özelliği de buradan çıkmaktadır.İmparatorun «gerçek niyeti» hakkındaki soruşturmada olduğu gi-

296

JB 6 cgu, uır ucrece ranauıgınaan ötü-rüdür. Yoksa hepimizin, tıpkı İmparatora bağlılık duyan Japon-lar gibi, aynı' kuvvetle bağlılık duyduğumuz sembollerimiz vardır.Ne var ki, bizim toplumumuzda bu tür inançlar bütün toplum dü-zeyinde ortaklaşa paylaşılmamakta ve değişik gruplardaki insanlardüzeyinde çok büyük ayrılıklar, benzemezlikler görülmektedir. Ke-za, bizim toplumumuzda bunca geniş bir alana yayılmış şeylerintek bir sembole yığımlanmadığı görülmektedir. Bununla beraber,bizim toplumumuzdaki bayrağı, anayasayı, dinsel idealleri ve aile-mizle ilgili duygularımızı dile getiren sembolleri tek bir sembolşekline soktuğumuzu düşünecek olursak Japon halkının tutumunudaha iyi anlayabiliriz.

Analizcilerin daha işin en başında iken bile, psikolojik bir sa-vaşta İmparatora doğrudan doğruya saldırmanın yarasız olacağı-na karar vermelerinin nedeni şimdi belki daha iyi anlaşılıyordur.Herşeyden önce, böylesine kültürel ve hissî temellere dayanan mantık-dışı bir inanç sistemine karşı tek yapraklı broşürlerle etkinlikkazanmaya çalışmak boşu boşuna zaman ve emek kaybı olacaktı.İnsan, kökü mantığa dayanmayan bir şeye karşı mantıkla karşıçıkamaz; çıksa bile basan kazanmaz. •

Tam tersine, İmparatora saldırırsa, bu saldırının halkı irkilt-mesi, inançlarına daha da şıkı-sıkıya sarılmasına sebebiyet veril-mesi; diğer moral konularda tam bir çözülme başlayacağı sırada,işlerin tersine dönmesine sebep olunması mümkün görünüyordu.

Page 335: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bi, Hıristiyanîara olduğu kadar Sirto mezhebinden Budistler içinde İmparatorun bütün Japonların içlerindeki ihtiyaçlara cevap teş-kil edebilmesinin, bu konuda çok farklı yorumların yapılabilmesininnedeni de buydu. Bununla beraber, Batı [toplumlarında] din ilegündelik hayat ayrı olarak biçimlendirildiği halde, Doğu toplum-ların düşüncesinde bu iki dünya daha iç-içedir ve bu durum Ja-ponya için de öyledir. Yaşlılara saygı ve bağlılık, kendi «sulb»le-rinden gelen yaşayanlara bakan ve kutsal sayılan ölmüş atalarakarşı gösterilen dinsel bağlılığın gölgesi altındadır. Bütün insan-lar, Ölümden sonra potansiyel olarak kutsallaşacak, tanrısallaşa-caktır diyen [Japon] dinsel düşüncesine göre bu dünyada en bü-yük olan insan ölümden sonra da en büyük ilâh olacaktır, impara-tor, ulusun kurucusu olan en yüce ataların «sulbünden» gelen veölünce de en yüce ilâh olacak biridir. [İnanca göre] İmparator, ölüatalar denilen ilâhlarla sık sık dinsel görüşmeler yapabildiğindenbu dünyanın yaşayan insanları ile geçmişin bu güçlü ölüleri arasın-da bir çeşit köprü görevi görmektedir. Bu durum, daha büyük biralan üzerinde, yaşayan ihsanlarla ölüler arasındaki bağlantıların,kesiksiz süren yakınlık ve dostlukların, ve Japon «hane»si içindedevam eden ailenin kutsal atalarma karşı bağlılığın da bir uzantısıolmaktadır.

Görülüyor ki, İmparator sembolünün oynadığı rol çok büyük-tür. İmparator sembolü Japon toplumlarındaki hayatta olan Japon-ları biribirine bağlayan bir sembol, toplumdan ayrılmış ölülerle ya-şayanları kaynaştıran bir bağ ve her Japon insanına ölümündensonraki hayatta bir yer kazandıran bir geçittir. t .

Bu yüzden de, anlamına varılması güç bir evrende tek başınakalacak olan, küçüklüğünden, başına çaresizliğinden ve ölümlüğün-den başka yanında hiçbir şey bulamayacak olan Japon insanı için,doğal güçlerin ve doğaüstünün karşısında kendisinden çok dahagüçlü olan İmparatora karşı inanç beslemek hayata bir anlam ver-mek, hayata bir güvenlik kazandırmak oluyordu.

Böylesi bir sistem, mantıkî çelişkilerle dolu bir sistemdi, ör-neğin, bu kadar güçlü ve doğaüstü bir kutsallığı olan İmparator,

(*) «Household»: «hâne»; aym soy-çizgisinden gelen insanların meydanagetirdikleri büyük aile, sülâle «hanedan» anlamındadır. Fazla bilgiiçin, bknz: H.C. Homans'm «Human Group» eserinde «Tikopia Fa-mily» bölümü, (ç.n.)

297

Page 336: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nasıl oluyordu da bir aptal gibi adamları tarafından kandırılabili-yordu? Bu türlü düşünceler Japon kültürünün dışındakiler için man-tıkî ve akla uygun düşüncelerdi. Ama muhtevaları açısından bakıla-cak olursa, bu çelişkiler de tutarlı sayılmak zorundaydı; zira inanç-ların kuvveti mantıkî temelleri olup-olmamasma değil, kültürel güç-lerine ve insanın hissî hayatında ifade ettikleri anlama ve gördü-ğü hizmetlere bağlıdır.

Bizim toplumumuzda Japonların İmparatorlarına karşı taşı-dıkları duyguya tamamiyle paralel bir duygu bulamasak bile, butürsel bir duygu farklılığından değil, bir derece farklılığından ötü-rüdür. Yoksa hepimizin, tıpkı İmparatora bağlılık duyan Japon-lar gibi, aynı kuvvetle bağlılık duyduğumuz sembollerimiz vardır.Ne var ki, bizim toplumumuzda bu tür inançlar bütün toplum dü-zeyinde ortaklaşa paylaşılmamakta ve değişik gruplardaki insanlardüzeyinde çok büyük ayrılıklar, benzemezlikler görülmektedir. Ke-za, bizim toplumumuzda bunca geniş bir alana yayılmış şeylerintek bir sembole yığımlanmadığı görülmektedir. Bununla beraber,bizim toplumumuzdaki bayrağı, anayasayı, dinsel idealleri ve aile-mizle ilgili duygularımızı dile getiren sembolleri tek bir sembol$ekline soktuğumuzu düşünecek olursak Japon halkının tutumunudaha iyi anlayabiliriz.

Analizcilerin daha işin en başında iken bile, psikolojik bir sa-vaşta İmparatora doğrudan doğruya saldırmanın yarasız olacağı-na karar vermelerinin nedeni şimdi belki daha iyi anlaşılıyordur.Herşeyden önce, böylesine kültürel ve hissî temellere dayanan mantık-dışı bir inanç sistemine karşı tek yapraklı broşürlerle etkinlikkazanmaya çalışmak boşu boşuna zaman ve emek kaybı olacaktı.İnsan, kökü mantığa dayanmayan bir şeye karşı mantıkla karşıçıkamaz; çıksa bile basan kazanmaz.1 .

Tam tersine, İmparatora saldırırsa, bu saldırının halkı irkilt-mesi, inançlarına daha da şıkı-sıkıya sarılmasına sebebiyet veril-mesi; diğer moral konularda tam bir çözülme başlayacağı sırada,işlerin tersine dönmesine sebep olunması mümkün görünüyordu.Kendi varlıklarının ve hayatlarının anlamı ve temeli olan değerlerekarşı saygısız bir düşmana baş eğmektense- ölümü yeğlemelerini.yeniden direnç için karar almalarını hesaba katmak gerekiyordu.İnsan, tüm umutlarım kaybetmektense, hepten ölmeği yeğlevebi-lirdi. , /

298

Page 337: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bizim savunduğumuz bu görüşe karşı çıkanlar çok olmuştur.Bunlar, İmparator konusundaki inançlar hakkında yaptığımız de-ğerlendirmeleri «militarist» Japon propagandasının uydurduğuİmparator hakkındaki asılsız inançlara dayandığını ileri sürüyorlar-dı. Bu görüşlerin geçerliğini araştırmadıkça, ne bizim savunduğu-muz görüşün, ne de karşıtlarımızın savunduğu görüşün bir inançsisteminin kuvvetli veya zayıf olması ile bir ilintisi olup olmadığınıanlayamamıştık. [Bu açıdan bakınca], önemli olan «gerçek» ol-gular değil, halkın kendi tarihi hakkında ne düşündüğü idi. Bubelirli konuda Japonlar, İmparatorluk sisteminin büyük bir tarih-sel özellik taşıdığına inanıyorlardı. Buna inanmaları, İmparatorluksisteminin gerçekten tarihsel bir değere sahip olup olmamasındançok daha önemliydi. - . ' . , . .

İmparatorun «militarist» çevreler tarafından kendi propagan-dalarında kullanılmış olmasına gelince, dünyanın her ülkesindehâkim sınıfların dinsel inançları ve buna benzer inançları kullan-'dıkları bilinen bir gerçektir. Bu gibi hareketler inanç sistemlerininkendi iç-yapilannda bir zayıflığın olduğunu göstermez.

VARILAN SONUÇLAR

imparator olgusu üzerinde buraya kadarki tartışmalarımızınve genel tanımlamalarımızın, özellikle İmparatorun psikolojik vekültürel önemi üzerinde söylediklerimizin bu araştırmada kullandı-ğımız kavramların ve yöntemin anlaşılmasına yardımcı olacağınıümit ediyoruz. Bizim için önemli olan da bu nokta olmuştur. Savaşsırasında ele aldığımız sorunlann çoğu şimdi ortadan kalkmış veyadeğişmiş, savaş yıllarında bu sorunlar hakkında ileri sürdüğümüzdüşünceler ise bugünkü şartlar karşısında geçerliğini yitirmiştir.Kaldı ki, ilerde ortaya çıkabilecek savaşlarda bizim uygulamış ol-duğumuz yöntemle yapılan bir çalışma belki de hiç yapılmayacak-tır. Atom silâhlarıyla yapılacak bir savaşta bu tür bir araştırmayabaşlamınm yararlı olup olmayacağı bile düşünülmesi gereken birs o r u n d u r , . . . ••'. • ' • - " ' / ' • • / . ' : i - - — • • ; - • / % • • ' • . . ' - . • • • •'••/. . . - ' ; • / , • • • • • : . , ( ; -

- • • ' ' " ı ; • -• .

Bu yazımızda kullandığımız kavram ve vöntemler savaş yıllangeçince kullanılmaz olmuşlarsa da, banş döneminde halklar ara-sındaki ilişkilerle ilsrfli sorunlarda ve banşm korunması ile ilgilisorunlarda hâlâ kullanılabilecek niteliktedirler.

299

Page 338: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Amerika'nın, Japonya'ya karşı bugün izleyeceği dış politika gü-nün önemli sorunudur. Bu sorunla ilgilenirken de genel bir dü-şünceyi göstermesi bakımından İmparator hakkındaki tutumlannkullanılmasında yarar vardır.

Amerika'nın, Japonya'ya karşı yürüteceği psikolojik bir savaşartık kalmamıştır. Fakat bu ulus için barışçı bir hayat tarzı kurul-ması gerekmekte, birçokları ise bu konudaki anahtarın Japon hal-kını yeniden-eğitinıden geçirmek olduğunu savunmaktadırlar. İm-parator olgusunun iyi anlaşılması, bu bakımdan da, gene önem ta-şımaktadır. İmparator hâlâ yerinde durmakta, halkın hayatı içinhâlâ bir sembol olarak yaşamakta, ve Japonların çoğuna göre, sa-vaşı durduğu için Japonya'nın kurtarıcısı sayılmaktadır.

İmparatorun nüfuzu hâlâ kuvvetli ise de, ve savaş yıllarındayaptığımız incelemeler Müttefiklerin bu inancı yıkmak için yapabi-lecekleri hiçbir şeyin olmadığını göstermiş bulunuyorlarsa da, bu,İmparatora karşı beslenen inançlara gelecekte değişmeyeceği, ve-ya böyle bir değişiklik konusunda bizim bir etkimiz olmayacağıanlamına gelmez. Tam tersine, yenilgiyi izleyen bir hissi yıkıntınınsonucu olarak, Japonya'daki Amerikan birliklerinin varlığı ve Ame-rikan görevlilerinin basın, radyo ve sinema yoluyla bilinçli ve he-saplı bir şekilde Japon halk oyuna etkide bulunmaları sayesindeböyle bir değişikliğin olması çok mümkündür. Amerika'nın bu ko-nudaki basan şansı, Japonya ile savaşırken broşür, propaganda ri-saleleri ve el ilânları ile yaptığımız propaganda da kullandığımızkuvvetlerden çok farklı kuvvetler kullanmamıza bağlıdır.

Tabii, bu söylediklerimizle Japonya'da olacak değişikliğinAmerika'nın arzularına tamamen uyacağını veya banşı kurmak içinbugünkü İmparator inancından ille de vazgeçmek gerektiğini iddiaetmiyoruz. Bu konu üzerinde, ilginç bir neden yüzünden, bazıları-nın gereksiz bulacağı kadar fazla ve uzun uzadıya durmamız gere-kecektir.

İmparator, Japonlar için olduğu gibi, bizim için de bir sembol-dür, öyle ki, tıpkı Japonlar gibi biz de bu sembole hiçbir eleşti-riden geçirdiğimiz inançlar yüklemiş bulunuyoruz. İmparatorsembolü bizim için güvenlik, teminat ve yüce duygular ilham et-mek şöyle dursun, baskı zulüm ve akla gelebilecek her çeşit me-lanetin kristalleşmiş şekli yerine geçmektedir. Bu inançlanmızınsebebi, kısmen, savaş yıllarındaki propagandalardır; kısmen de,

Page 339: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

monarşiyi toplumsal kötülüklerin kaynağı saydıran kültürel kalıp-lanmızdır. Monarşinin ardıllanmış kuşaklar boyu süren tarihi veAvrupa'daki monarşilerin zulmünden kaçan insanların [soyundangelmiş olmak] bizim için ilgi-çekicidir, ama bunlar Japonya içingeçerli değildir. Önemli olan nokta kültürel kalıbımızın dağlardan,ovalardan ve bozkırlardan söz eden floklorumuzdan bile kendi-sini göstermekte olmasıdır. Huck Finn'in dediği gibi, «Bütün kıral- •lar işe yaramaz ve edepsiz... Al birini, vur ötekine, hepsi güçlü,hepsi iğrenç. Sebebi kral oluşları.» •

Bunun yamsıra, aile. hayatımızdaki, toplumsal hayatımızdakiçelişkiler alanında da bizim içimizdeki güdülerin otoriteryan sem-bolleri kırmak istememize yol açtığı söylenebilir. Bizim kendi mü-cadelelerimizle, kendi güvensizlik duygularımızla, kendi yüce duy-gularımızla ilgili olan güdülerimizin (motives) farklı olduğu söy-lenebilir.

Bu yüzden de, bizim için, İmparatora, Japon toplumunun top-lumsal yapısında bir «ur» gözüyle bakmak ve bu «ur» kesilip atı-lırsa toplumun diğer herşeylerinin tatmin edici bir duruma gele-ceğini düşünmek kolay olmaktadır. Bir kere, İmparator adını taşı-dığı için hemen kafamızdaki «tiran» kavramına ilişkin ne kadarözellikler varsa İmparatoru da onlara sahipmiş gibi görüyoruz. As-lında bir bakıma, bu değerlendirme (projection) Japonların İmpa-ratora karşı yaptıklarının aynıdır; sadece, onlara göre İmparatorkötülükleri değil, iyi olan şeyleri sembolize etmektedir.

Görülüyor ki, bu konuda kendimizi aldatmış olmamak için teitkdurmak ve İmparator sisteminde ne gibi şeylerin değişmesini veniçin değişmesini istediğimiz kendi kendimize sormak zorundayız.Ayrıca, bu sorulan sormamızın sadece kişiler olarak bizlerin hissîboşalımına (catharsis) değil, bansın sağlanmasına da yaran olaca-ğım bilmemiz gerekmektedir.

İmparator konusundaki gibi, inanç sembollerinin yurtiçi bas-kı ve zulümlere, veya yurt-dışı istilâ ve yayılmalara hizmet etmele-ri nasıl mümkünse; aynı sembollerin insanlann esenliğine, demok-rasiye ve uluslararasında kurulacak iyi ilişkilere de hizmet ede-bilmeleri mümkündür. Uzun kavgalardan sonra, St. Bartholomewgecesinde biribirlerini öldürenlerin hepsi de sonunda Hristiyan ol-muşlardır. Haçlı Seferleri sırasındaki bir Arap için bu istilâları so-na erdirecek tek çare Hristiyanlığı ortadan kaldırmaktı. Bununla

' • • • ' • • • • . • • • - . . . - . • > . • ; . ' - ' 3 0 1

A. '©.

Page 340: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

\ •

beraber, bugün bu Arabın, Haçlı Seferlerinin gerçek nedenini hâ-lâ Hristiyanhğa dayandırıp dayandırmadığı merak edilecek bir ko-nu durumuna gelmiştir. •

Saldırganlığuı ortaya çıkışında hiç kuşku yok ki, inanç sistem-lerinin, kültür kalıplarının, ve birey psikolojisinin önemi vardır.Ama temel biyolojik sebepler de huzursuzluk yaratmakta önemlidir-ler. Japonya nüfusu fazla, ama yiyecek ve diğer ihtiyaç konuların-da kaynakları fakir bir ülkedir. Bizim niyetimiz her ne kadar Ja-ponya'yı bizim düşünce tarzımıza yaklaştırmak [benzetmek] ve böy-lece barışın, devamını sağlamak ise de, Japonya'ya nasıl bir hayattarzını getirebileceğimizi, ve nasıl bir hayat tarzı seçersek bunun otoplumda yaşayabileceğini bilmemiz gerekir. Bunu bilmeden Japon-ları yeniden-eğitimden geçirmekten söz etmek,' zengin bir adamınkarşısındaki yoksul ve aç insanlara, onların açlığını hesaba katma-dan, yoksulluklarım bile fark etmeden daha iyi insan olmalarını ve-ya çalışıp adam olmalarını öğütlemesinden- farklı birşey olamaz.

Japonya'nın savaşa girmesi içinde bulunduğu bu problemi ken-di basma çözmek istemesindendir. Savaştan önceki devirlerde Ja-ponya, askerlerin üniforma ile sokağa çıkmaktan çekindikleri libe-ral bir ülke idi. Bu devirlerde de aynı güçlüğe bir çözüm bulmakiçin uğraşılmış, ancak 1920li yılların sonlarındaki iktisadî depres-yon yüzünden herşey bozulunca istenen sonuçlar alınamamıştır.Şimdiki Japonya ise, tam olarak ne olduğunu, ne anlama geldiğinibilmeden, yeni bir tılsımlı söz bulmuşcasına demokrasiye sarılmak-tadır. Eğer bu da başarı kazanamazsa o zaman bir başka çözümyolu aranacaktır.

öbür ülkelerin durumu Japonya'dan da kötüdür. Bu ülkelerinde içlerinden bir teki bile, eğer temeldeki güçlükler ve sıkıntılarhalledilemezse, büyü gibi etkili olacağı sanılan siyasal ve eğitsel biryeniden-yetiştirimle istikrar kazanabilecek durumda değildir.

İnsan sorunlarının, sıkıntılarının çözülmesinde kullanılantarihsel yöntem bugüne dek savaş olagelmiştir. Savaş şimdi çokyüksek maliyet demektir ve bu yüzden de karşılıklı anlayış ve fe-dakârlıklar içinde bu sorunların ve huzursuzların ortadan kaldırıl-ması; bunun için de diğer halkların ve kendi ulusumuzun psikolo-jik ve kültürel özelliklerini yakından" bilmemiz, anlamamız gerek-mektedir.

Eğer bizim ülkemizde fizik bilimlerin amacı daha iyi savunma-mızı, daha hazır olmamızı ve maddî gelişmelerle daha bolluk için-

3 0 2 ' • . . . • '..•• ' ' • • • • • • ' • • " • • • / . ' • • • ' • ; • • . . • ; •

Page 341: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

de bir hayat yaşamamızı temin etmek ise, insansal ilişkilerle il-gilenen bilimlerin amacı da savaşı önlemek ve maddî gelişmelerdeninsanlığın yararına istifade edilmesini mümkün kılacak yollan bul-mak olmalıdır. Bizimle savaş halinde iken bize düşman olan başkaülkelerin uluslarını daha iyi tanımamıza, anlamamıza yardım eden

. bu bilimlerin kullandıkları kavram ve yöntemlerin [şimdi de] düş-manlıkların yeniden ortaya çıkmalarım önlemekte yararlı işler gör-

•y meleri gerekmektedir.

- Belki de, yanlış ve aldatıcı bir umut bu. Ama bundan başka"bir umut yoktur — çünkü, bilimlerin fiziksel dünyaya uygulanırkenolduğu kadar aynı beceri ve etkinlikle insan doğasına da uygulana-cağı güne gelenedek neler olabileceğini kimse bilebilecek durumdadeğildir. :

Zaman gene de geçiyor, ve atom bombası stokları durmadan ar-tıyor. Bu gidişin sonu ise, herkesin hep aynı sözü söylemesine rağ-men, pek az insanın gerçek durumun farkına varabildiği amansızbir savaş olacaktır. Öyle bir savaş ki, uygarlık diye bildiğimiz şey-lerin tümünü kökünden kurutacak, ve dünyayı bu konuda birtakımsırları bilen belli bir azınlığın kölesi kılacak, veya Eskimolar ilevahşi ormanlardaki ilkellerin dışında insansız ve bomboş bir dünyahaline çevirecek; eskisinin külleri üzerinde, uygarlığı yeniden kur-mak için Kutuplardaki Eskimolar ile, insansız düzlüklerdeki tek -tük ilkellerden başkası kalmayacaktır. . . . ^

303

Page 342: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 343: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ULUSLARINSTEREOTtPLERÎ

WillJam BUCHANAN

Hadley CANTRIL

Page 344: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 345: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Buchanan ve Can'tril'in sosyal bilimcilerin sık sık admı andıkları bu in-celemeleri «ulusların biribirlerini nasıl gördükleri» sorununu ele almak-tadır. Yazarlar, Kitle Haberleşme Araçları ile veya diğer «kurumlaşmamışhaberleşme kanalları» ile yapılan haberleşmelerin bağımsız değişken ol-maktan çok, uluslararası siyasa değişkeni karşısında, bağımlı bir değişkenolduklarım göstermektedirler. Bu sonuç. Kitle Haberleşmelerinden ve özel-likle «reklâm» ve «siyasal propaganda»dan —toplumsal ortamın diğer et-menleri bunların etkinlik kazanmalarına yolaçıcı nitelikte olmadığı zamanbile— gereğinden fazla korkanların yanılgılarını ortaya koyan diğer araş-tırma sonuçlarım da desteklemiş olmaktadır.

Buchanan ve Cantril'in incelemesi, ulusların biribirleri hakkında yaptık-ları değerlendirmelerin irrasyonel temellere dayandığını göstermekte; «bu ko-nuda güvenilir bir çıkış yolu bulunana kadar uluslararası ilişkilerin fantazya-lardan başka bir dayanağı olmaksızın alman kararlar yüzünden ciddi tehlikelerle karşılaşacağı bilinmelidir» uyarısında bulunmaktadır.

«Basmakalıp yakıştırmaların standardlaşmalan,» «Ben'in uzantısı ola-,rak basmakalıp yakıştırmalar,» «basmakalıp yakıştırmaların yönü ve geri-limler» gibi konularla ilgili kısımlar ise sorunun ayrıntılarına eğilmekte-dirler.

Çeviride, anlamca zarar vermeyen yerlerde, «stereotype» yerine «basma-kalıp yakıştırma» demeyi uygun gördük. Fakat, bu terimin Türkçesi buluna-na kadar her iki terimin de yeterli olmadığını belirtelim.

307

Page 346: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 347: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Wİfliam BUCHANAN

Hadley CANTRIL

ULUSLARIN STEREOTÎPLERÎ

Bir ulusun tutum ve inancı ile ilgili konudaki merkezî sorunlar-dan birisi de o ulusun üyelerinin diğer bir ulusun üyelerine negözle bakmakta olduklarıdır. Genellikle, herhangi bir ulusun halkı-— A. B. D.'nin de istisnai bir durumda olduğu söylenemez— diğerulusları basmakalıp tipleştirecek şekilde düşünür; onları şaşılacakderecede basit ve alabildiğine yanlış ve aslından farklı bir şekildekafasında «resmeder».

, Bu farklı farklı görüntü tiplerinin mahiyeti... gerçeklerle mu-kayesesi, ve bunlara yol açan faktörlerin tanınır hale getirilmesielealınması gereken sorunlardır. Bu konuda güvenilir bir çıkış-yolubulunana kadar uluslararası ilişkilerin fantazyalardan başka birdayanağı olmaksızın alman kararlar yüzünden ciddî. tehlikeleri^,yüzyüze bırakılmış olacağı bilinmelidir. (1) '

UNESCO tarafından uygulanan soru kâğıdı, sosyal psikolojist-lerin 1930'lardan beri kullandıkları bir teknikten yararlanmıştır.1930'lardan beri bilinen, bir teknikle gerek ırklar konusundaki vegerek uluslar konusundaki basmakalıp yakıştırmalar incelenmişbulunduğundan, ortada benzer yöntemleri kullanmış bulunan epey-ce araştırma var demektir. Fakat, Halk Oyu Araştırma Ofisi tara-fından savaş yıllarında yapılmış bulunan bazı araştırmalar bir tara-

(•) W. Buçhanan ve Hadley Cantril WHow Nations See EaCh Ötheiv»Üniversity of Illinois, (Illinois, 1953); Ve keza, W. Schramm, The.Process and..., s. 191-206. ,

(1) AIexander H. Leighton, Human Relatlon in a Changing World (NewYork: Duttan, 1949),

• - ' • • • •' •.••-.' : : • ' •'•••••• "•••• ' •. r : ^ r : - r • . . ' . . ' • • ' 3 0 9

Page 348: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

fa bırakılacak olursa, örnek-olay (cases) toplamada kullanılan halkoyu araştırması tekniğinden yararlananları oldukça azdır.

UNESCO soruna şöyle giriyor: • -

S. 13: (karttaki kelimeler içinden, Amerikan, halkına sizce eniyi şekilde tarif edenleri hangileridir? Kelimeler içinden istediği-niz kadarını atabilirsiniz. Şu veya bu yolda bir tutumunuz yoksa, si-ze nasıl geliyorsa, yazabilirsiniz. Listelenen kelimeler şunlardır:ÇALIŞKAN, ZEKÎ, PRATİK, KENDİNİ BEĞENMİŞ, CÖMERT, ZA-LİM, HAM, CESUR, KENDİNE HÂKİM, MÜTTEHAKKİM, İLE-RİCÎ, BARIŞ-SEVER, KARAKTERİZE EDİLMESİ İMKÂNSIZ, _,..

Aynı süreç «Rus halkı» hakında tekrarlanmış, sonra ayrıcaaraştırmanın yapılmakta olduğu halka izafe edilerek de tekrarlan-mıştır. Bazı araştırmalarda yanıtlayıcılardan İngiliz, Fransız, ve Çinhalkını da aynı şekilde tarif etmeleri istenmiştir. Meksika'da ya-pılan araştırmanın «cross-tabulation»ma gidilmemiş ve aşağıdakianalize dahil edilmemiştir. . . ' . •• '..••-

DÜNYA-LÎSTESİ YÖNTEMİNDEKİ GÜÇLÜKLER ;

Tarif edilen bu tekniği kullanan bir araştırmanın sonuçların-dan yapılacak genellemeler konusunda bazı niteliksel gerekirlikler-den söz etmek şarttır:

1. Sorunun vaz'ediliş tarzı, bir dereceye kadar, belli bir «ulus»un birkaç kelimecik ile tarif edilmesine; bir çeşit baskı altında tu-tutulan yanıtlayıcılardan basmakalıp yakıştırma sayılabilecek cevap-lar alınmasına yol açabilir. Hem de, yanıtlayıcılar yanıltıcı bir dü-şünce tarzına itilmiş olduklarını bile bile... Eysenck ve Crown, İn-giliz orta sınıf üyesi 204 denekten 136'sının aynı araştırma sırasın-da bu durumun tamamen farkında olduklarım tesbit etmişlerdir.Büyük çoğunluk «söz konusu uluslardan bazılanndan hiçkimseyigörmediğini ve sadece bu uluslar hakkında okudukları ve duyduk-ları ile hüküm verdiklerini, veya sinemada birşeyler gördüklerini,veya tesadüfen birkaç kelimelik birşeyler konuşmuş bulundu-ğunu» söylemiştir. Bunların hepsi de «basmakalıp yakıştırma» ce-vaplar olarak işlenmişlerdir. Oysa çoğunluğu itibariyle denekler

310

Page 349: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

afakî ve geçersiz delillerle hüküm verdiklerinin tamamen farkındaolduklarını belirtmişleridir.» (2) - •

UNESCO araştırmaları, sorunun son cümlesi ve birlikte konulan«karakterize edilmesi imkânsız» kategorisi ile, bu testi âdil bulma-yan olağanüstü kültürlü ve iyi düşünen yanıtlayıcılara iki kurtuluş(kaçamak) kapısı bırakmıştır.

•;•; 2. Oniki kelimelik bir listeden yapılan sınırlı bir seçimlemeile, yamltlayıcı bu uluslar hakkındaki anlayış ve düşünmesini tamve aslına uygun bir şekilde ortaya koyamaz. Bu nedenle de, buaraştırma basmakalıp yakıştırmaların muhtevasını ortaya çıkar-maktan çok, farklı gruplar tarafından sahip olunan basmakalıp ya-kıştırmaların biribirileri ile karşılaştırılması için yararlı olabilir,

3. Kullanılan bu kelimeler arasında bazı tanınma ve alışkınolunma farkları vardır - kimisi anlamca, kimisi günlük hayattabeylik sözler şeklindeki sık kullanıldığı için çok tanınan kelimeler-dir. Fakat bazıları böyle değildir. Bu yüzden, basmakalıp yakış-tıma şeklindeki görüşleri ortaya çıkarmakta yetersiz kalmış ola-bilirler. Aşağı yukarı aynı tekniği kullanarak daha önce yapılmışolan araştırmalarda, Schienfeld (3) bir kontrol grubunun kendileri-ve verilen Katz-Braly (4) kelimesi listesi içinden, herhangi bir arkı veya milleti tasvif etmek için en sık hangi kelimeleri kullanıyorlarsa okelimeleri seçtiklerini tesbit etmişlerdir.

Bu güçlük uluslararası bir araştırmada çok daha şiHdetle sözkonusudur. Zira, ingilizce veya Fransızca dilindeki kelimelerin di-ğer ulusların dilinde tam karşılığı olan kelimelerin bulunmasmdabile güçlükle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden de, belli bir ulusunbelli bir ulus tarafından basmakalıp yakıştırmalarla tavsif edilme-sinde karşılaşılacak sapmalann uluslararası norm'Iardan ayrıldığı

(2) H. J.Eysenck and S. Groıvn, «Natfonal Stereotypes: An Experimen-tal and Methodologlcal Study.» International Journal of Opinlon andAttitude Research (Spring, 1948), pp. 26-39.

(3) N. Schoenfeld, «An E,xperimental Sfcıdy of Some Problems Relatingto Stereotypes,» Archlves of Psychology, No. 270 (1942).

(4) D. Katz and K. W. Braly, «Verbal Sterotypes and Racial Prejudice,»inT. M. Newcomb and E. L. Hartley, Readlngs in Sodal PsychologyNew York: Henry Holt and Co.F pp. 204-10. Bu araştırma iki deneyi-mi özetlemektedir. 1932'de yapılan bu deneyimlerde kullanılan bas-ma kalıp yakıştırmalar konusunda Amerika'da yapılan araştırmalaresas ahnagelmiştir. .

. ' ' . , • • • . - - . • • • • • . • ' ' • " ' . . . ' • ' • ' • ' -•:.•• 3 1 1

Page 350: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

noktalarda çok tedbirli olmak gerekir. Kaldı ki, böyle bir norm'unmevcudiyeti de (yani, altı farklı dilin konuşulduğu sekiz ülke hal-kı arasındaki genel bir eğilimin mevcudiyeti de) gerek gerçektenbir basmakalıp yakıştırma süreci yüzünden gerekse altı dil arasın-da yapılan tercüme eylemin yetersizliği yüzünden de ortaya çıkmışolabilir. ^

4. Bu kelimelerden belirli olan bazılarının belirli bazı uluslarüzerinde diğer uluslara göre daha iyi şekilde kullanılması pekâlâmümkündür ve bunun, aksini gösterecek bir delil bulunması güç-tür, örneğin, ortalama haftalık çalışma saatlannın miktarı ve üre-tim yüzdesi yüzünden herhangi bir ulus «çalışkan» sayılmış ola-bilir. Bu «gerçeğin püf noktası» (kernel ,of truth) sorunu Schoen-feld ve Klineberg (5) tarafından ele alınmıştır. Mace (6) ise, bas-makalıp yakıştırmaları gerek «düşünsel» («cognitive : tanimacı) vegerekse «hissî» (emotional) faktörlerin mümkün sonucu olarakele almaktadır.

Genel olarak bu gibi bilgiler (information) halkın malûmu ol-madığı için, tâbir caizse, burada kullanılan «basmakalıp yakıştır-ma» terimi doğru bir seçimleme olmaktadır. Zira, bu terim «bas-makalıp yakıştırma» üzerinde uzun uzadıya durulmamış, «pekciddi bir şekilde düşünülmemiş bir görüş» şeklinde ele almakta vei f a d e e t m e k t e d i r . • • ' - • - • ;

; • •: "•••••''•'.••,• X - : . . - . : " - v " • - N V V : : - ı , : '••" .

5. Tablo 5'deki rakamların hepsi de belli kelimelerden seçil-miş bir örneklemenin yüzdeleridir. «Tanımlayıcı ulus» terimininkullanımı da dahil, bu durum çok sayıdaki bireysel «stereotiple-rinin yönlerini göstermektedir. Böylece bireylerin bir toplum şek-linde yekûn olarak ortaya konulmasına yol açmaktadır. Kollektifbir karakter kazanan [bu kulanlım] ile, aynı değerlerin, Avustu-ralya'da % 25, italya'da % 13 oranında Ruslar'dan «ilerici» diyesöz edilmiş olması yüzünden, Avusturalya'hlann Rusları İtalyan-lardan iki misli daha fazla ilerici buldukları söylenmemektedir. Bunokta unutulmamalıdır. «Tanımlayıcı ulus» terimi bile, Lippmann'-m basmakalıp yakı$tırma sürecinin altında yatan güdüler (motives)arasında saydığı kelime ve düşünce tasarrufu [fazla uzun uzadıyadüşünmemek anlamında — ç.n.] için bir örnektir. '••,-',.'

(5) Klineberg, op. cilt., pp. 11&-23. . , . :^ ;(6) CA. Mace, «National Stereotypes - Their Naturb and Function,> So

ciologlcal Rewiev, January - April, 1943.

3 1 2 - ^ . . r > - ; . - : ; ; - . - > . - . . • . - •'•• ':••.••. •.;;•: V i . •.;•• - '

Page 351: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 352: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 353: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 354: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 355: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BASMAKALIP YAKIŞTIRMALARIN VARLIĞI '

Tablo 5 her ülke için seçilen sıfatların yüzdesini vermektedir,yalnız, bundan Meksika hariç tutulmuştur. Bunun nedeni> bu ülkeile ilgili bilgilerin sınıflandırılmamış oluşudur. Elde edilen farklı-lıkların çoğunluğu «belirli ve kayda değer derecede» olmuştur. Bu-nunla beraber, dikey farklılıklar (aynı ulus için kullanılan iki sıfatarasındaki) kelimelerin tanmmışlık derecesi, veya kelimelerin lis-te içindeki sıralan yüzünden meydana gelmiş olabilir. Diğer yandan,ufkî farklılıklar ise (farklı uluslara uygulanan ayrı sıfatın göster-diği tanınmaları ölçüsündeki farklılıklar yüzünden çıkmış olabilir.Nitekim; «karakterize edilmesi imkânsız» kategorisinin durumubunu göstermektedir. Bu faktörler değişmeksizin sabit tutulacak(constant) olursa geriye kalacak olanların sadece basmakalıpyakıştırma »lardan ibaret olacağı söylenebilir. Fakat buna imkânolmaması yüzünden, tahlil edilecek olan karakteristiklerin miktarıbelli olmayan hatâlar taşıdığına ve hesaplanacak olan endis'leringerçeğe tamı tamına uygun olmaktan çok niceliksel (qualitative)bir yakınlık göstereceğine dikkat edilmelidir. \

Ayrıca şu nokta da belirtilmelidir ki, yanıtlayıcılara basmaka-lıp yakıştırmalar şeklinde cevap vermemeleri için yeterince olanaksunulmuştur. «Karakterize edilmesi imkânsız» bölümünü işaretle-yenler (Çinlileri tavsif etmesi istenen Almanlardaki % 71'den, kendi-lerini tavsif etmeleri istenen Fransız ve Amerikahlardaki % 3 ora-nına kadar) böyle bir seçimlemeden kaçınırken rasyonel ölçülerlearaştırmalardan dördü (Almanya, Hollanda, Norveç, ve A. B. D.)çapraz-smıflandırma ile kontrol edilmiş ve «karakterize edilmesiimkânsız» bölümünü kullananların daha çok düşük eğitim düzeyin-deki kimseler olduğu görülmüştür. Bu durum, genel olarak bütünkanaat araştırmalarında görülen «fikrim yok» veya «cevapsız» bö-lümlerini işaretleyenlerin eğitimce düşük kimseler olması gerçeği-ne de uygun düşmektedir.

BASMAKALIP YAKIŞTIRMALARIN STANDARTLAŞMASI

Yanıtlayıcılardan herbirine oniki sıfatlık bir seçim olanağı ta-nınmıştır. Bütün bu cevaplarla beş ulusu nitelendirmeleri istenmiş-

• v • ..-• . . . - , - . .• . .- •-• - - ••. , . - 3 1 3

Page 356: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tir: Ruslar kendilerinden başka sekiz ulusça, Amerikalılar kendile-riyle birlikte sekiz ulusça, Fransız ve İngilizler kendileri ve üç baş-ka ulusça ve Çinliler de başka üç ulusça. Sekiz ulusun hepsi dekendi halklarını nitelendirmişlerdir. Tablo 6'da her ülkede en yük-sek yüzde tarafından seçilen üç sıfat, ve her bölümde ise bu sıfat-ların en popüler olduğu ülkelerin sayısı verilmektedir. Tablo 7 iseen sık kullanılan alü sıfatın sırasını vermektedir.

Ruslar hakkındaki izlenimler bütün ülkelerde birbirleriyle tu-tarlı görünmekledir. Amerikalılar hakkındaki izlenimler daha datutarsızdır. Fakat herhangi bir sıfatı kullanma durumu en düşükolan ve en tutarsız şekilde resmedilen ingilizler ve Çinliler sadeceüç araştırmada ele alınmış oldukları için, bunların birbirleri ilekarşılaştırmaları güç görünmektedir.

T A B L O ' ; 6 . : ::';\; :;; ; " v '"•"'''.-•.;. \ •;'"•.'• ;.••.;'•'./'• V v " - . ' r

Bir Sıfatm Kendi Haklarını veya Diğer Ulusları NitelemekteEn Çok Kullanılan Öç Sıfattan Biri Olduğu Ülkelerin Sayısı: (ör-neğin, Amerikalılar, kendilerini niteleyen 7 ülkeden 3'üne göre«çalışkan» bulunmuş ve bu sıfat Amerikalılar için en çok kullanı-lan üç sıfattan birisi olmuştur)" " * " r _ ' . .

Tanımlaman UİUS' , Ve bu uluSU tanımlayan- ülkelerin sayısı

SIFATÇalışkanZekiPratikMağrurCömertZalimHam , ' '.CesurKendine hâkim .........MütehakkimilericiBanş-sever >..

Toplam ...:.....

Rus(8)

5 1/2

: ' . * ; • • • . . , . : • ; •

• • • . • ; • • • • • - • ' • : • ' • • • •

657 1/2

24

Am.(7)

3i61

3

V

• ' ; . - : - '

16

21

İng.(3)

12Vt1 V2

ı '.,• •••••

2 •

* ; •'..

9

Fr.(3)

1?

211Yi

_

Vt

9

Çin(3)

31 ' 7 3

v,

• ı 'V3 '

1

9

KendiUlusu18)

s :••'.

5- :'i

• > V 3 "5

• :

6

24

314

Page 357: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Bu tutarlılıklar şunu gösteriyor ki, tercüme sınırının dışında-kilerle, bazı belli ulusların basmakalıp yakıştırmalara sahip olma-sının nedeni bir ülkeddn diğerine değişen karşılıklı, bakış ve görüş-lerden çok, bu ülkelerin aynı Batı kültüründen etkilenmiş olma-larıdır. Keza, Amerikalılar ve Ruslar hakkındaki basmakalıp yakış-tırmalann durumu da dünyanın «İki Kutba Ayrılmış Dünya» ol-masına bağlanabilir. .

«BEN»İN UZANTISI OLARAK BASMAKALIP YAKIŞTIRMA ,

Tablo 6'daki son sütun her ulus tarafından kendi ulusunu nite-lendirmede en yüksek yüzdeyle kullanılan sıfatlan göstermekte-dir. Görüldüğü gibi, her ülke halkı kendi ulusu hakkında olumlusıfatlar kullanma eğilimindedir ve kendi faziletine fazlasiyle inan-maktadır. Lippmann şöyle diyor: «Bir basmakalıp yakıştırma ka-lıbı nötür olamaz... Basmakalıp yakıştırma bir çeşit kısadan-kesmedeğildir... Kendimize karşı gösterdiğimiz saygının teminatı, kendideğerimizin, kendi konumumuzun, kendi haklarımızın dünya üzeri-ne yansımış bir uzantısıdır... Basmakalıp yakıştırmalar bizim ken-di geleneğimizin sınır kaleleridir ve onlann savunma çizgisi ardın-da, elimizde tuttuğumuz kanumumuzla kendimizi teminat altında veemniyette hissederiz.» (7). . ': • v : , v .

. . . . . • . . •_.-. . • ' • - • ••'••••'••' • . - , • " . ; - • • v ' . ' A

T A B L O 7 = • • • ; • ; • - ; • . • • = • • ' • / • . ^ • : • • • . • • - . • : • • - , • • • • * • • : ' ' : ' r . • r - y v ; :

Beş Ulusu Tanımlamak îçin En Sık Kullanılan Altı Sıfat (Bağ-lantı çizgileri yüzdece aynı olanları göstermektedir.) > •

Rusların TanımlanmasıAvusturyalı-lorca

MütehakkimÇalışanZalimHam ve KabaCesurîlerici

ingilizlerce

ÇalışkanMütehakkimZalimHam ve KabaCesurPratikilerici

Fransızlarca

Ham ve kabaÇalışkanMütehakkimCesurZalimîlerici

• • • - • • • > ' . . . . - , • ' • •

Almanlarca

Zalim-Ham ve kabaÇalışkanMütehakkimCesurPratik

(7) Walter Lippmann, Public Opinlon (New York: Harcourt, Brace andCo., 1922). p. 96. •

- •-, , • ' • ' ' , , ' : / \ ' . - •'•'"- - 3 1 5

Page 358: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ttalyanlarca Hollandalılarca Norveçlilerce Amerikalılarca

Ham ve kabaZalimMüttehakkimÇalışkan

Cesur •?'Zekiİlerici / '<

Zalim •

MütehakkimHam ve kabaÇalışkan

Cesurİlerici

ÇalışkanMütehakkimHam ve kabaCesurZalim-Pratik

ZalimÇalışkanMütehakkimHam ve kaba

MağrurCesur

Amerikalıların Tanımlanması (A.B.D.)

Avusturalya- İngilizlerce FransızlarcaUlarca . .

Almanlarca

ilericiPratik.* '..-'•.Zeki \ '.;MağrurBarışseverCömert

İlericiMağrur .-CömertBanş-severZekiPratik

PratikİlericiMütehakkimÇalışkanZekiCömertKendine hâkim

İlericiCömertPratikZekiBanş-severÇalışkan .-i

ttalyanlarca Hollandalılarca Norveçlilerce

CömertPratikÇ a l ı ş k a n -'•••

ZekiİlericiBarış-sever

' Pratikİlerici -ÇalışkanCömertBarışseverZeki

ÇalışkanPratikİlericiCömertBanş-severZeki

İngilizlerin Tanımlanması

Almanlarca Hollandalılarca Amerikalılarca

ZekiKendine hâkimMağrurMütehakkimP r a t i k :••• v .

İlerici

Kendine hâkim ZekiBanş-severPratikMağrurÇalışkanZeki

Çalışkan ' -%Cesur *' ;Banş'-sever VMağrurKendine hâkim

Page 359: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Fransızların Tanımlanmasıİngilizlerce Almanlarca Hollandalılarca

ÇalışkanHam ve kabaBanş-severCesur ;Z a l i m ..-.."•Zeki v ;

Çalışkan••••'•'.. H a m ve k a b a

: •• V-.-..ZeJfcr--., *;.:::::.--^: ••Zalim ' y ' \ . ; • ; , • ' , = > •• •

•;. . , / : Cesur ' " > ' * • . . . - , •_•• .

: Kendine hâkimBarışsever \

Çinlilerin Tanımlanması . ' . ''•..'•'.,''-'

İngilizlerce

ÇalışkanHam ve kabaBanş-sever-CesurZalimZeki "

Almanlarca

v Çalışkan. Ham ve kaba • "

••'•;• Z e k i . .-./,:•

Zalim- •'•,"'._ Cesur

:' .• :' Kendine hâkim •Barışsever .

Ulusların Kendikendilerini TanımlamasıAlmanlar

ÇalışkanZeki . ..-V'I..CesurPratikİlerici :

Banş-sever •»

İtalyanlar

Avustralyalılar İngilizler

. Banş-sever Banş-severCömert CesurCesur ÇalışkanZekj ' Zeki ;.-.Pratik x CömertÇalışkan Pratik

" . - ' V V - ' "•". ~ \v .• •'••'••'••' -T

:; Hollandalılarca Norveçliler

Ham ve kabaÇalışkanZalim .CesurKendine hâkimBarışsever

' • - ' • - . - • • • • i " " : ; :

Hollandalılarca

Ham ve KabaÇalışkan >Zalim vCesurKendine hâkimBarışsever ,

Fransızlar

ZekiBanş-severCömert fCesurÇalışkan <• s .,İlerici „

Amerikalılar(A.B.D.)

ZekiÇalışkanCesurCömertBanş-severPratikMağrur

Banş-severÇalışkanZekiİlericiCesur *•PratikKendine hâkim

Banş-severÇalışkanCesurZekiİlerici

Banş-sever'CömertZekiİlericiÇalışkanCesur

Page 360: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BASMAKALIP YAKIŞTIRMALARIN YÖNÜ VE GERİLİMLER

Soru kâğıtlarına cevap verenler sıfatlardan dördünü — mağrur, zalim, ham ve kaba, müteh'akkim — olumsuz; sekizini ise —çalışkan, zeki, pratik, cömert, cesur, kendine-hâkim ilerici, ve ba-nş-sever — olumlu nitelemede kullanmışlardır. Tabiatiyle bu kababir ölçümlemeden başka birşey değildir. Zira, ilgili sınıflann [fark-lı uluslar nezdindeki] çekicilik veya tiksindiricilik özelliklerininderecesi, her ulus için farklı olduğu halde, ele alınmamıştır. Fa-kat kelime olarak bu sıfatların çeşitli uluslarca tanınmıştık dere-cesi, kullanım derecesine fazla bakılmaksızın altı değişik dile çev-rilmiş olması yüzünden, bundan daha doğru ve aslına uygun birendeks yapılamamaktadır. Bu dağılımın doğruluğu, dokuz ülkedenkendi ulusunu «mağrur» bulan biri hariç, diğerlerinde kendi ulus-larını nitelerken olumsuz sıfatlardan çok olumlu sıfatların seçil-

. miş olması ve bunun yüksek bir yüzde tutturulmasıyla da belli ol-muştur. -

Olumlu ve olumsuz sıfatların ortalama kullanım sayısı Tablo5'in altında verilmiştir (Yani, bu tür terimlerin belli bir ulusa uy-gulandığı yekun sayısının örneklem içindeki yanıtlayıcı sayısınabölümü). ,'. . --..: .-.... ,, - . •• \-,.•-:.

Buradan bir «basmakalıp yakıştırma» derecesi («score») —ki,basmakalıp yakıştırmanın torunu veya «yönünü» ortaya koymaktadır— bulmak için, bir ulusu nitelemekte kullanılan olumsuz sı-fatlar iki ile çarpılmış (ikiye-bir oranında olumsuzla-olumlu ora-nına uygun bir düzeltim elde etmek için) ve olumlu ortalamadançıkarılmıştır. Bu yolla, + 0,8'den (bütün yanıtlayıcılar sadece olum-lu sıfat seçmişler ve hiç olumsuz seçmemişlerse) başlayıp - 8.0'ekadar (bütün yanıtlayıcılar olumsuz sıfat seçmişler ve hiç olum-lu seçmemişlerse) değişebilen bir endeks sağlanmıştır. Bu «bas-makalıp yakıştırma derecesi» bir ulusun diğer bir ulusu tanımladığı29 hâl için hesaplanmış ve bu da Tablo 8'in 1. sütununda gösteril-miştir. . , ,

318

Page 361: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

TABLO 8«Basmakalıp Yakıştırma» ve «Dostluk Dereceleri»

- . . - ' •

HollandalılarınNorveçlilerinİtalyanlarınAvustralyalılarınFransızlarınAlmanlarınAmerikalılarıningilizlerinHollandalılarınİngilizlerinAlmanlarınMeksikalılarınHollandalılarıningilizlerinMeksikalılarınAlmanlarınMeksikalılarınHollandalılarınAlmanlarınMeksikalılarınNorveçlilerinMeksikalılarınAvustralyalılarınİngilizlerin

FransızlarınAmerikalılarınHollandalılarınİtalyanların

. • . , , . - , . . , .

- • •". ' • ' ) - • • _ ' " : : - . - • • . . " .

. • " • - • ' ' •

AmerikalılaraAmerikalılaraAmerikalılaraAmerikalılara ;AmerikalılaraAmerikalılara .,İngilizlereAmerikalılaraİngilizlereFransızlaraİngilizlereAmerikalılaraFransızlaraÇinlilereFransızlaraÇinlilereİngilizlere <ÇinlilereFransızlaraÇinlilere •RuslaraRuslaraRuslaraRuslara ;RuslaraRuslaraRuslaraRuslaraRuslara

«BasmakalıpYakıştırmaDerecesi»a

2.6.'•:•-*•• 2 . 5 , : ' :

2.1*-.'• 1.9

1.9 *'••:.- \- ı . 8

'•••"./"• " ı . o . . . . ; - ' . : : .

1 . 0 .••:..,

: o.70.4

• 0.403 /V0.2

; 0.2: 0.1 '

•::'"••:• o . : ' '

; -0.3-0.4-0.6-0.7-0.8-1.0-1.0

V ; - 1 . 5 -:.•••

) • " • ' • •••'•/ - 1 . 6

-2.0" -2.2

-2.5

«DostlukDerecesi»})

% 262150

'.. .. '*; 24,.: •-.-'r'iir

: ; • • • • • ; . - ^ - •

' ; . . • • • • * •

- ' • • " • ' , " 9 ' . . -

... :;;.lo.-".

0'•• o

-10-26-24-34-37-56-22

' -51-36

-39

a. «Basmakalıp Yakıştırma Derecesi» — bir ulus hakkında kullanılanortalama olumlu sıfatların sayısından, olumsuz sıfatlanıl iki katı çıkarıla-rak.

b. «Dostluk Derecesi» — kendilerini belli bir ulus'a karşı «en fazladost» bulanların yüzdesinden, «en az dost bulanların yüzdesi çıkarılarak.

Page 362: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

«Basmakalıp Yakıştırma Dereceleri»nden herbiri için, Soru 12'-deki cevaplarında ilgili ülkeye karşı «en az dost» olduklarım söy-leyenlerin yüzdesi. Soru ll'de ilgili ülkeye karşı «en fazla dost» bu-lanların yüzdesinden çıkarılmış.ve böylece «Dostluk Derecesi» bu-lunmuştur. (Sıfır hesaplananlar % l'den azdır.) Bu derece, + 100(aynı ülkeye karşı yamtlayıcıiann hepsi dostluk duyduklarını söy-lemişse) ile -100 arasında (hepside aynı ülkeye karşı dostluk duy-madığını söylemişse) uzanabilir. Hemen belirtmelidir ki, bununanlamı, şu veya bu ulusça veya bütün uluslarca gösterilen dostlu-ğun derecesi değil, dostluk duyan yanıtlayıcı sayısından dostlukduymayanların sayısının çıkarılması demektir. Oysa, «basmakalıpyakıştırma derecesi» aynı grup içinde aynı bireyler tarafından gös-terilmesi mümkün olan olumlu veya olumsuz eğilimleri özetlemek-tedir. «Dostluk Derecesi», Tablo 8'in son sütununda verilmektedir.Tablo 9 ise, bu iki derece arasındaki ilişkiyi vermektedir. Buradagörülen sonuç, Katz ve Braly'nin Princeton'lı 100 öğrenci üzerin-de yaptıkları araştırmadan elde ettikleri sonucu uluslararası b'ir dü-zeyde tekrarlamaktadır: «grup isimleri üzerinden yapılan bir terci-he dayanan sıralama ile tipik davranış ve tavırlar hakkında yapı-lan değerlendirmeyi temsil eden ortalama derece arasında gözlegörülür bir benzerlik ve yakınlık vardır.» • -

(Tablo için karşı sayfaya geçiniz.)

320

Page 363: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Tablo 9

«Basmakalıp Yakıştırma Derecesi» ile «Dostluk Derecesi» İlişkisi(Tablo 8'deki gibi)

«Basmakalıp Yakıştırma Derecesi»

, ...... •; , i ! «î ı Î J ; ••• i İ L J . . ; ' J 7 , }7i 77 77 T7 77 o ^ Is 52 23 s i

«Dostluk Derecesi» 1 1% 40 ve daha çok " .% 3 4 0 ' a •: • ' • 1 -

% 21-30'a v * 1 1 2% 11-20'ye ;' • , _1% l'den 10'a '-,' ' . 3 1 /

o . . - . • . . . • • ' - . ; . ' ; \ • • ; ••. . - . - : ı 2 2 _ • • • . - . ' ' . • • . • ,

— den — % 10'a . ' 1 1

— 1 l'den —% 20'ye - - . . '

— 21'den — % 30'a ' 1 : 2

— 31'den % 40'a ' ' ' . .2 . 2 . , ^ ,

— 40 ve daha çok 1 1 , ı .

Page 364: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

BASMAKALIP YAKIŞTIRMALARDA DEĞİŞMELER

1942 yılında Kamu Oyu Araştırma Ofisi tarafından 1200 Ame-rikalıya Rusları tanımlamak için 25 kelimelik bir listeden gerekligördükleri sıfatlan seçmeleri istenmiştir. (8) Bu sıfatlardan yeditanesi UNESCO araştırmasında da kullanılmış bulunuyordu. Araş-tırmadan şu sonuçlar elde edilmiştir.

1942 1948

ÇALIŞKANZEKİPRATİKMAĞRURZALÎMCESURİLERİCİ

% 61161839 ,

. 4824

% 49121328502815

*•• Bu yüzdeler için, yukarıda gösterildiği gibi «basmakalıp kayış-tırma derecesi» hesaplanmış, fakat bu kere olumsuz ortalama,olumlu-olumsuz sıfatlar oranı değişik olduğundan, 2 yerine 2.5 ileçarpılmıştır. 1942'de derece + 1.4 iken 1948'de -0.8 olmuştur. (1948'-de bütün 12 sıfat için -2.0 idi. Bu durum, birkaç kelimenin biledeğişmesinin belli bir etkide bulunabildiğini göstermektedir.) v : :,

t Kullanılan iki ayrı kelime listesinin uzunluk ve muhteva fark- -lan bir tarafa bırakılacak olursa, başka bazı faktörlerin de de et-kisi olduğu açıktır, ve bunun Rus-Amerikan ilişkilerinin bozulmasıile ilgili faktörler olduğu söylenebilir. Bu durumda, basmakalıpyakıştırmalar normal durumlar için farzedilenden çok daha esnekve değişken olmaktadır. (9) 1950 yılında, G. M. Gilbert, tıpkı Katzve Braly gibi, küçük bir Amerikan örneklemi üzerinde aynı araştır-mayı —Princeton Üniversitesi öğrencileri araştırması— ilkindenbir kuşak sonra tekrarlamıştır. Gilbert'in vardığı sonuca göre, öğ-

(8) Hadley Cantril and Mildrod Strunk, Public Oplnion 1935-1946, (Prin-ceton, N.J. Princeton University Press, 1951), p. 502.

(9) Mace; op. Cit., «En son kullanıma göre terim, sabit düşüncelerin sa-bitliğin uygun' olmadığı hallerde söz konusu olmasıyla, veya entellek-tüel nedenlerin dışındaki nedenlere uygun bulunabildiği hallerdekikullanımıyla sınırlanmıştır. Çoğu kere bunun gerektirdiği durum, elâs-tikilik ve uyumlanabilirliği şart kılan hallerde düşüncelerin sabitliği ve-ya tepilerin değişmezliğidir.».

322

Page 365: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

renciler bir insanı birkaç kelime ile tamamlamanın güçlüğünü bukere daha iyi anlamışlardır. Nitekim, bu ikinci araştırmasıyla öğ-rencilerin eski günlerde çok «popüler» olan basmakalıp yakıştır-maları daha az kullandıklarını tesbit etmiştir. Gilbert, diğer yan-dan, II. Dünya Savaşının, Almanlar ve 'aponlar hakkındaki görün-tüleri de radikal bir şekilde değiştirdiğini tesbit etmiştir. (10)

'Zaman süresi içinde ortaya çıkan bu değişme akla şunu getir-mektedir : ulusların biribirlerini sevmeleri veya sevmemeleri bas-makalıp yakıştırmaların fazla etkisinde kalmamakta, fakat tersine,basmakalıp yakıştırmalar kendilerini, söz konusu uluslar hakkında-ki görüntü («image») ile ilgili olmayan soruyılara ilişkin olumlu ve-ya olumsuz ilişkilere göre ayarlamaktadırlar. Yani, denekler söz ko-nusu halk hakkında «kafalarındaki görüntü»yü düşünüp, o halkın«hoş» veya «kötü» olduğunu karar vermekten çok (yukarda verilen«basmakalıp- yakıştırma derecesi»ne benzeyen bir yöntem), öyle

, görünüyor ki, önce o halkı sevip sevmediğini gözönüne getirmekteve sonra ilgili ulus hakkında aklındaki görüntüyü ortaya koymak-tadır.

Schoenfeld de, Pearl Harbor olayından hemen sonra basmaka-lıp yakıştırmaların muhtevası konusunda yaptığı araştırmalarda,Katz ve Braly'nin 1930'larda vardığı sonuca varmıştır: tarihî olay-lar Alman', italyan ve özellikle Japonlar hakkındaki basmakalıp ya-kıştırmaları belli ölçüde değiştirmiştir. Bu arada eski niteliklerinbirço'ğu değişmemiş, fakat bunlara, «kendini beğenmiş», «hileci,»«korkak,» «mızıkçı» gibi yeni nitelikler eklenmiştir. Ayrıca, eskiniteliklerden bazıları da daha sık zikredilmeye başlamıştır. Bugünmüttefiklerimiz olan ülkeler hakkındaki eskinin beylik basmakalıpyakıştırmalarına yeni nitelikler eklenmiştir. Çoğu sevilebilirlik gös-teren bu niteliklerden ayrı olarak da, eski nitelikler arasında yeralan ve olumlu öz taşıyanlar daha sık kullanılmaya başlamıştır.Açıkça görülüyor ki, bir ulus hakkındaki basmakalıp yakıştırmalarnicelik itibariyle büyük bir değişme gerektirmeksizin, yön ve yo-ğunlukça değişebilmektedirler. (11).

1942 ve 1948 tarihli basmakalıp yakıştırmalar iki kalıba bölü-necek olursa —olumsuz ve olumsuz— diye mesele daha da aydınlan-

(10) G.M. Gilbert, «Stereotype Persistence and Change Amoog CollegeStudents,» Journal of Abnormal and Social Psychology, 46, No. 2(April, 1951), 245-54. '.•./-, ' _ - - . . . . ' .

(11) Schoenfeld, op cit. . v ' .

• . • • • • • ; . . • ' •• • " - • • • = • • ' . • ' . • ' • • • - • : • • • ' . 3 2 r

Page 366: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

mış olacaktır. Sırası ve kabaca yüzde oranları itibariyle her ikikalıp için de bu iki devrede bir değişme yok gibidir. Her ikisindede de, Ruslar mağrurdan çok zalim, cesurdan çok çalışkan, ileri-ciden, çok cesur, pratikten çok ilerici, zekiden çok pratik bulun-muşlardır. Fakat işin biraz daha içinden bakılacak olursa iyi nite-liklerin arka plâna itildikleri, kötü niteliklerin ise öne çıkarıldık-ları görülecektir. • *

Bütün bu bulgular, tabiatiyle, netice hükmünde olmaktan çok,yol gösterici mahiyettedirler. Ne var ki, kelime-listesi şeklinde-ki araştırmaların bunca zamandan beri tekrar etmiş olması millet-lerin sahip oldukları basmakalıp yakıştırmalar ile olaylar arasın-da bir bağlantı olduğunu açıkça göstermektedir. Niteliklerin seçi-minde farklı sosyo-ekonomik grupların aynı kelime listesinden yap-tıkları seçimleme hakkında daha fazla bilgi için araştırmanın Hol;landa nüfusu üzerindeki kısmına bakılabilir [Buchanan ve Cant-ril, s. 80]. -

Ö Z E T

Basmakalıp yakıştırmalar sorununda bulduğumuz neticelerşunları göstermektedir: (1) Sekiz ülkenin hepsinde de belli uluslarıbelli şekillerde nitelendirme eğilimi görülmektedir; (2) çeşitli ül-kelerdeki yanıtlayıcilarda Rusları nitelendirmede aynı eğilim gö-rülmekte, aynı eğilime bir dereceye kadar Amerikalıları nitelendir-mede de rastlanmaktadır; (3) deneklerin kendi öz ulusları hakkında-ki basmakalıp yakıştırmaları lehte terimler kullanma yönündedir;(4) bir ulus hakkındaki aşağtlayct terimlere karşı yüceltici ve onur-landırıcı terimlerin kullanılması bu iki ulus arasındaki dostluğugöster&n iyi bir endeks olmaktadır. '

Ulusal basmakalıp yakıştırmaların zamanla değişebileceğinigösteren —az da olsa— deliller vardır. Aynı şekilde, basmakalıpyakıştırmaların, belli bir ulusa karşı gösterilecek tepkiyi belirt-mek ve bunlara ön-gelmekten çok, bu tepkilerin ardından işe karı-şıp bunları rasyonalize ettiklerini söylemek de mümkün görün-mektedir.

Eldeki bulguların özü, uluslararası basmakalıp yakıştırmalarınnedenleyici etkilerini minimum'a indirecek niteliktedir. Olumlu ve-ya olumsuz, bunlar, uluslararası yakınlıklarda nedenleyici güçte de-

3 2 4 • ! v ; ' « ; / : ^ : . K \ V / , : : - ,;•*•>•/-':.;•< .

Page 367: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

gülerdir. Bulgularımız, bunların yaratılmış olmalarını gerektirenobjektif olgular ye olaylar ortaya çıkmadıkça basmakalıp yakıştır-maların varlık bulamayacağını göstermektedir. Basmakalıp yakış-tırmaların belki de en önemli görevi, insanları biribirlerini öldür-meye, aldatmaya, ve bunlar gibi normal ahlâk anlayışının uygungörmeyeceği hareketlere girişmeye ikna etmek için gerekli rasyo-neli sağlamak olmaktadır. ^ v... . . ,

Bölüm 4'ten anlaşılıyor ki, bir ulusda, bir başka ulusa karşıdostluk duygusunun veya dostça olmayan duyguların varlığı, bu ulusile diğer ulusun* devletleri arasındaki ilişkilere; bu ulusların devlet-lerinin son savaşta veya şimdi içinde bulunduğumuz «soğuk harb»içinde biribirlerinin müttefi veya düşmanı olmasına, biribirlerinindillerini anlayıp anlamamalarına, geleneksel olarak tarafsız olupolmadıklarına bağlı bulunmaktadır. Nitekim, araştırmamızda da,dostluk duygusunun veya dostça olmayan duyguların başat «ste-reotipilere bağlı bulunduğu görülmüştür. Bu durum da, bir keredaha göstermektedir ki, basmakalıp yakıştırmaların nedenleyicideğil, bağlayıcı olarak ete alınmaları gerekir.» Bu millet bizi tehditediyor, eskiden de bizimle savaşmıştı, hemen de sınır komşumuz,ne dediklerini ise anlamamaktayız, öyleyse bu ulusun zalim, mağ-rur, mütehakkim vs. olması gerekir.

DAHA' İLERİ ARAŞTIRMA OLANAKLARI '

Buradaki materyal hemen hemen sadece uluslararası gerilim-lerle ilgili basmakalıp yakıştırmalar için bir delil teşkil etme açı-sından tahlil edilmiştir. Basmakalıp yakıştırmaların incelenmesiiçin elbette ki daha pek çok araştırma yapmak gerekiyor. Henüztam olarak hülâsa şekline vardırılmamış olan bu çeşit neticeler dedeğerlendirilecek olursa, basmakalıp yakıştırmaların bireysel bir ol-gu mu yoksa sınıfsal bir olgu mu olduğu sorununun aydınlanmasın-da henüz delikli kartlarda bekleyen bu bilgilerin de yaran olacaktır.Şimdilik bu bulgular, bir ulus içindeki çeşitli sosyal gruplann sa-hip olduklan basmakalıp yakıştırmaların milletlerin aralarındaki-lere oranla çok daha büyük farklılıklar gösterdiğine işaret etmek-tedir. .•• '••' .;v•••; •.--. '. ...:, v. . ,

; • _-;;,., :.,!....,: ... .- • .. . , .: ,

Tavsif edilmeyen sadece beş ulusun sahip olduğu basmakalıpyakıştırmalar olmuştur — bunlar ise, çoğunlukla, Bölüm 4'deki ka-

- - 325

Page 368: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

regorilere, girmediklerinden ele alınmamışlardır. Yakm ve komşuülkeler hakkında, aynı dili konuşan uluslar hakkında, içinde bulu-nulan günlerde veya bir zamanlar müttefik olan ülkeler hakkındane gibi karakteristiklerin atfedildiği sorumunu incelemek yararlıbilgiler sağlayacaktır. ... ., •,.-.-•/: v..? . .. ;, ; „:"

Graham, en son tanıdıkları Amerikalılar hakkında yanıtta bu-. lunan İngilizlerin kişisel ilişkilerine göre tepkide bulunduklarını,fakat Amerikalılar hakkmda genel bir izlenime sahip olurken şun-lara göre hareket ettiklerini tesbip-etmiştir:

...epey bir zamandan beri kitaplardan, basından ve filmlerden öğrenilen,veya kazanılan gözlem, temas veya görüntülerden elde edilmiş bilgiler...Birey (Amerikalılardan) Amerikalı «tip»ine geçiş belirliden genele geçiş gi-gidir, ve aynı zamanda, kuvvetle taraftardan ılımlı taraftara bir geçiş olmak-tadır. Bu geçiş durumu, çok daha genel olan «Amerikan halkı» kavramı ileilgili durumda da görülmektedir. Bu son durumda, yanıtlayıcılann cevap-lan gitgide daha büyük oranda ikinci-elden enformasyona —basın ve ki-taplar gibi— dayanır hâle gelmekte; bireysel nitelendirmeler azalmakta, genel-lemeler hızla artmakta, Amerikanın iç ve dış politikası hakkında kafaların-daki mülâhazalar bireysel yanıtlarını etkilemeye başlamakta, ve A. B. D/nekarşı bireysel esaslı dostluk ile başlayan daire, başat bir dünya kuvveti ola-rak görülen Amerika'yaykarşı dosultkla halkayı tamamlamaktadır. (12).

Kuşkusuz, kelime-listesi tekniğini kullanarak yapılan araştır-malar içinde en az bireysel muhtevası olanı, en genellenmiş olanıUNESCO araştırmasının bu kısmıdır. Bu öyle bir araştırmadır ki,«halklar» ile devletler biribiri içine girmiş; tngiliz - Amerikan araş-tırmasının içinde en az lehdar olan bu araştırma olmuştur. Fakatbunun her zaman için böyle olması gerekmez. . V

Yabancı devletlerin eylemlerinin diğer uluslarca nasıl algılan-makta olduğu ile, ve bu eylemlerin ardındaki gerçek niyetlerin al-gılanıp anlaşılması ile ilgili daha pekçok araştırma yapılması ge-rekmektedir. Basmakalıp- yakıştırmalann yayımaslında kitle haber-leşme araçlanmn elbette ki belli bir derecede sorumluluğu bulun-maktadır. Keza, eylem ve hareketleri bu kitle haberleşme araçlan-mn aracılığı ile duyurulan ve basmakalıp yakıştırmalann öznesi[hedefi] olan ulusun liderleri de, diğer ulusların kazanacaklan bas-makalıp yakıştırmalar için bu bakımdan sorumludur. Halkta vesorumlularda çok sık rastlanılan bir görüş olan, bireysel temasla^

(12) Milton D, Graham, «An Experiment in International Attitudes Re-search.» International Social Scilence BuIIetin, III, No. 3 (autumn, 1951)

Page 369: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rın uluslararası yakınlığı arttıracağı yolundaki düşüncenin herza-man doğru olması gerekli görülmektedir. Bir ulus hakkındabasmakalıp yakıştırmalarda bulunmanın mantıksızlığı ve saçmalığı,insanların bu tür düşüncelere-sahip olmalarını, bu düşüncelerininbasmakalıp yakıştırmalardan, başka birşey olmadığını anlasalar vehatta ilgili ulustan bazı kişilerle şahsi temas ve tanışıklıkta bulun-salar bile, engelleyememektedirler. (13) Basmakalıp yaklaştırmalar,öyle görünüyor ki, bireye uzak düşen varlıkların (hükümet, devletveya bir ulus) anlamsız ve kavranılması güç görünen eylem ve edim-lerinin [daha kolayca] kavranmasına, anlamlandınlmasma yara-maktadırlar. ,v . ^ \ •

Leighton, basmakalıp yakıştırmaları, «insanların diğer uluslarhakkındaki yandaşlık veya karşıtlık hissiyatlarına temel teşkileden; bu ulusların davranışlarım iyi veya kötü diye yargılarken, vekendi uluslarının diğer uluslar karşısında ne yapması gerektiği feo-.nusunda karar, alırken zemin olarak dayandıkları esaslar» ola-rak tanımlamaktadır. Fakat, pek tabidir ki öbür uluslar hakkındasahip olunan «görüntü» (image) yanlışsa, buna dayanarak girişilenhareket veya edim de yanlış olmak zorundadır.» (14).

UNESCO araştırması, basmakalıp yakıştırmaların olumlu veyaolumsuz tepkilere yol açmakta Leighton'un söylediği kadar etkenolmadığı sonucuna varmaktadır. Asıl tehlike, diğer devletlerin ni-yetleir hakkında yanlış anlayışlar taşımamızda ve bunlara dayana-rak eylemde bulunmamızdadır. Bu yanlış anlayışlarımızın (no-tion) temelinde ise, bu devletlerin halkları hakkında belli bazıkarakteristiklerin kullanılmasını uygun görme eğilimimiz bulun-maktadır.

Bizim dışımızda kalan herhangi bir ulusla ilgili olarak en aziki şey bilmemiz gerekmektedir: (1) bu ulusun ne gibi amaçlarıolduğu, (2) bu ulusun bizim amaçlarımızı nasıl bulduğu. Aksi tak-dirde, farklı «haritalar» ile yola çıkan iki ulusun çatışmaları kaçı-nılmaz olacaktır.

(13) Arkadaşlarımdan ea iyileri içinde bile çoğu Vahudidir.(14) Leighton, op dt., İtalikler bu incelemenin yazarlarına aittir.

327

Page 370: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

" • / . . • . . • ! • • - - '

•İ : ' •' •. •'•':-

Page 371: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Hans SPEIER

PSİKOLOJİK SAVAŞ HAKKINDAKİDÜŞÜNCELERİNYENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Page 372: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 373: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

S U N U M

Speier, «askerî kuvvet kullanımına dayanan örgütlenmiş şiddetin banşzamanlarında diğer uluslar üzerinden zor gücüyle kullaanılmadığını,» fakat .«eskiden beri devlet adamları ve generallerin düşmana karşı zafer kazan-makta çok daha zekice yollar bulduklarını» söyleyerek konuya giriyor. Ya-zara göre savaş kazanmak, fizik kuvvet kadar döğüşme azmine ve döğüşmesebebinin meşruluğuna olan inanca bağlı bulunmaktadır. ' ' .. -

Anlamı bulanık olmakla beraber, «psikolojik savaş» denilen örgütlü-şid-'det dışı araçlarla yapılan savaşın, veya şimdilerde sevilen deyişle «ulusla-rarası enformasyon çalışmalarının» amacına cephedeki asker veya savaşannüfus kadar sivil halkın döğüşme ve çalışma azmini kırmak olduğunu be-lirten Speier, bu açıdan halkın çeşitli kesimlerini ayn ayn ele almaktadır: 'işçiler, siyasal seçkinler, karşıt-siyasi seçkinler (muhalefet), askerler, askeriseçkinler vs. . ,; . . ••.•..•.- . « • • .-

«Düşman> ülkenin askerini ve çeşitli halk kesitlerini ayn ayn ele alanbu propaganda 'tekniğinin özü, sivil halkı şiddetin yol açtığı ölüm fiiliniölümü icra edenler olarak değil, savaşın kurbanları olarak sayması... akıllıbir düşman propagandası için, bir ulusun direnme azmini kırmakta enönemli farkın bu olduğu ve bu farkın değişik bir savaş tarzını gerektirdi-ğidir. • : ' . • • -. . . : , ; - • . -

Speier'in bu incelemesi, kendi zamanına gelinceye kadar milletlerarasıpropaganda veya «psikolojik savaş» hakkında ileri sürülen düşüncelerdençoğunu acı bir şekilde eleştirmektedir. Dikkat edilirse, bu eleştirimelerinçoğu Kitle Haberleşmesi Teorilerindeki gelişmelerden elde îtifği»»»»»»»»üpuçoğu sağlam temellere dayandığı görülmektedir. II. Dünya Savaşı günlerin-den sonra Kitle Haberleşmesi Teorilerideki gelişmelerden elde edilen bilgi-lerin de gösterdiği gibi, ne denli örgütlü cihazlarla yapılmış olursa olsun,propaganda, tutum değiştiriminde bağımsız bir değişken- veya faktör- ola-mamaktadır. Speier, Haberleşme Teorilerinin bu bulgusunu, psikolojik sa-vaş» hakkında söylenenleri eleştirirken kendi alanında ortaya koymakta vevurgulamaktadır.

331

Page 374: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 375: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Hans SPEIER

PSİKOLOJİK SAVAŞ HAKKINDAKİDÜŞÜNCELERİN YENİDENDEĞERLENDİRİLMESİ* ' ' .

«PSİKOLOJİK SAVAŞ» TERİMİNDEKİ YETERSİZLİK ,

•s Psikolojik savaş terimi halkın konuşmalarında olsun, bilimselçevrelerin konuşma ve tartışmalannda olsun çok geniş bir geçerlikbulmuş olmakla beraber, anlamı henüz tam bir açıklığa kavuşmuşdeğildir. Bu terimi dilediklerince kullananların bu konuda tedbir-li olmalarını gerektiren üç sebep vardır. ; : v ' .,

- Önce, «savaş» denilen şeyin barış yıllarında uygulanması, veya,aynı gerekçe ile, savaş zamanlarında bile olsa müttefik veya taraf-sız ülkeler halkına karşı uygulanması kolay değildir. Yapılan işin«psikolojik» olduğunun hissedilmesi halinde bile, bu tür, «gerçek»bir savaş sayılmayacaktır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, psikolojiksavaş herşeyden önce askerî bir iş olarak sayılmış, askerlerin so-rumluluğuna bırakılmış, Sivil Savaş Enformasyon Ofisi/ Kongreönünde bu işle bir ilişkisi olduğunu hiçbir zaman söylememiştir.Savaşın hemen sonrasında Sovyetler Birliği ile Amerika BirleşikDevletleri arasındaki ilişkiler (tuhaf bir tesadüf eseri «psikolojiksavaş» terimi kadar anlamı bulanık bir terimle ifade edilen) «so-ğuk savaş» haline dönüşmüş; ama, uluslararası hayatın gelişmesiniinceleyenlerin çoğuna göre, savaş ile barış hallerini birbirindenayıran farkların hiçbirinin uygulanamayacağı soğuk savaş döne-minde bile hiçbir hükümet, kendisi bu soğuk savaşın içinde yer al-mış oldukları halde, diğer uluslara karşı psikolojik bir savaş yü-

(•) Hans Speicr, «Psychlogical Warfare Reconsidered,» Bknz: W. Sch-ramın, The Process and..., s. 444-68. , „,

. - . 333

Page 376: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rütmeye çalıştığını kabul etmememiştir. Bunun yerine «uluslara-sı enformasyon»dan sık sık söz edilmeye başlanmış, arada sıradada propagandanın adının geçtiği görülmüştür. ,

İkincisi, «psikolojik savaş» veya (İngilizlerin bu aynı konuda-ki faaliyetlerine takmayı tercih ettikleri isimle) «siyasal savaşs» sade-ce savaş dönemlerinde ve düşman ülkelere karşı yöneltilen propa-

: gandayı kasteden bir terim olarak ele alınıyorsa, bu da yanıltıcı ola-caktır. Savaşların amacı düşmanı yenmektir; oysa bir savaş sıra-

; sında uygulanan psikolojik savaşm içinde sadçce bazı belli tali veöldürücü- olmayan, araçlarla yerine getirilen ve 'aynı amaca sahipfaaliyetler girmemekte; fakat düşman kampındaki insanlara eriş-meyi ve onları kendimize dost kılmayı amaç edinen faaliyetler depsikolojik savaş kapsamına girmektedir.

Üçüncüsü, «psikolojik savaş» teriminin kolaylıkla-yanlış anla-şılabilir bir terim olmasıdır. Savaş propagandasının bir eşanlam-lısı olarak kullanıldığında ve savaş zamanı faaliyetleri ile-ilgili ola-rak ele alındığında, adeta, diğer savaşların psikolojik etkilerinin ol-madığını, sadece fizikî etkileri olduğunu ve bü tür savaş biçimleri-nin düşmanın düşünsel özellikleriyle elindeki moral kuvvetlerinhesaba katılmasına hiç lüzum katmadan yürütüldüğünü ifade edi-yormuş gibi görünmektedir. Böyle bir muhteva açısından bakılır-sa, bu terim, psikolojik savaşın yaşadığımız makina çağında yapı-lan «psikolojik - olmayan savaşlara» zerk edilen birşey olduğunusöyler gibidir: sanki, çağımızda «psikolojik-yanı-olmayan • savaş»kalmış da, bu savaşlara, saldıranın yaratıcı nedeni olan, çekilen sa-vaş acılarının katlaması olan ve nihayet bürokratlaşmış bir strate-jiye ve endüstriyelleşmiş bir kavgaya dayanan savaşın beşerî unsuruhaline gelmiş olan insanın bilinmedik yanlan hakkında yeni bilgi-ler getirmektedir. (1) ; I -. .

i Psikolojik savaş teriminden ortaya çıkan bu anlamsal bula-nıklık savaşın ne olduğu konusunda bir görüşbirliğine varılmamışolmasındandır. Psikolojik savaş konusundaki düşüncelerin yenide;değerlendirilmesine, gözden geçirilmesine başlamadan önce hementerim sorununu ele almak ve ortaya yeni terimler önermek iyi birşeyolmayacaktır. Aşağıdaki görüşlerimizde, okuyucunun istediği şekil-de, psikolojik savaş çerçevesi içinde kabul edilebileceği veya etmek

(1) Vaktiyle bir subay bana şöyle sormuştu: «Psikolojik savaş denincebunun içine, psikolojik yönden açılan savaşlar da giriyor mu?».

3 3 4 ' 7 ' , ' •-. . : • . . . . , < . ; y •-• . - . ••/

Page 377: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

istemeyebileceği bazı faaliyetleri ele alacağız. Bu incelemede, elealacağımız sorunlar hakkında görüşlerimizi belirtirken «psikolojik»sıfatını bile hiç kullanmamaya çalıştık.

DÖĞÜŞME YETENEĞİ

VE DÖĞÜŞME AZMİ ,

Askerî konularda yazı yazanlar öteden beri döğüşme yeteneğiile döğüşme azmini ayrı konular oİarak ele almak alışkanlığındadır- „lar. Düşman, eğer mukavemet kapasitesi imha edilebilirse, yenik dü-şürülebilir. Fakat döğüşme azmi ve iradesi kırılmamışsa bu neti-ceyi elde edemeyiz. Savaşın bu iki öğesi birbirinden ayrılamaz.Düşmanına oranla döğüşme yeteneği ve olanakları fazla olan tara-fın muhtemelen döğüşme azmi de daha yükse olacak; zira, zaferşansı başlangıçtan yüksek görülmüş olacaktır. Diğer taraftan, karşıtaraf çok üstün döğüşme yeteneğine ve olanağına sahip olsa bile,eğer düşman bu yeteneklerinden istifade ederek savaşmakta İsraretmiyor ve iradeli olduğunu göstermiyorsa, yetenekçe düşük olantarafın inantçı, ısrarlı ve kararlı tutumu, düşmanın üstün yetenek-lerini tamamen değersiz kılabilecektir. . ; 1;

Düşmanı tahrip ederek, topraklarını işgal ederek, insan mater-yallerini ele geçirip savaşmaz hale sokarak, albuka altına alarakçökertmek ve düşmanın moralini yıkarak savaşamaz hale getirmekzafere giden iki yoldur. Savaşta zafer kazanmanın sadece tahrip ve>yıkmak ile olabileceğini düşünmek, savaşın moral ve entellektüelyanlarının reddine yol açmayı gerektiren bir düşüncedir. Elbette ki,moral yıkarak; yani direnme azmini yıpratarak savaşı kazanmakfazla yıkıntı ve tahribin sonucu olarak da gerçekleştirebilir. Fakateskiden beri devlet adamları ve generaller düşmana karşı zafer ka-zamanmakta çok daha zekice yollar bulmuşlar ve kullanmışlardır. >Zaferin elde edilmesi için gerekli olan tahrip ve yok etmenin hacmi ve çeşidi, öyleyse, sadece içinde bulunulan teknik aşamaya değilfakat aynı zamanda savaşın siyasal yanma da bağlı bulunmaktadır..'

Savaşma yeteneği ile azmi arasındaki farkın önemi ve uygulan-;ma yararı savaş zamanına oranla barış zamanındaki uluslararasıilişkiler döneminde daha yararlıdır. Zira barışta da, tıpkı savaş dö-neminde olduğu gibi ulusların statüleri sahip olduklan konumu sa.vunma olduğu gibi ulusların statüleri sahip olduklan konumu sa-vunma ve korumak veya indirgendikleri konumu doğuran şartlan

335

Page 378: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(kuvvetler dağılımını değiştirmek konusundaki yetenek ve irade-lerine bağlıdır. Askerî kuvvet kullanımına dayanan örgütlenmişşiddet, barış yıllarında diğer uluslar üzerinde zor gücüyle kullanılmamaktadır.

Vatandaşlar için ise, banş dönemi savaş döneminden daha gü-venceli ve tehlikesiz bir dönemdir. Şiddetin yol açacağı ölümlerazalmakta, aynı zamanda, yokluk ve sıkıntı diyeceğimiz problem-lerle daha az yüz-yüze gelinmektedir. Bununla beraber, örgütlenmişşiddetle ilgili potansiyel kullanım olanağı banş zamanında gizlitutulan [savaşçı] siyasaların içinde öylece durur. Aynı durum, sa-

; vunma amaçlı veya saldın amaçlı silâh gücünü arttıran bilimselve teknolojik gelişmeler için; bunlann teşkil ettiği tertip, uyarma,ve bu kuvvetin kullanılabileceğini ikâz eden güçler için; eldeki si-lâh ve kuvvetlerin dağılımın yeniden değişebilir bir durumda ölma-lan ve kısmî «mobilization»lan için de söz konusudur. Uluslararasıpolitikanın diğer araçları için de bu durum söz konusu olup, buaraçların da savaş zamanı ve banş zamanı diye ayn dönemlere aitapayn özellikleri olduğu söylenemez: diplomasi, ispiyoriaj, karşı •istihbarat, ekonomik tedbirler, örgütsel faaliyetler (beşinci kol),propaganda - bütün bu araçlar hem banşta, hem savaşta uluslar-arası politikanın araçlan olarak kemiksiz kullanılırlar. Bu araçla-rın sadece savaş dönemlerinde kullanıldığını ileri süren görüşler,bansın gerçek doğası hakkında aldatıcı düşüncelere yönelticidir-ler; dış. politikanın amaçlarının izlenmesinde ve geliştirilmesindemahzurludurlar ve gelip-çattığında savaşın çok şaşırtıcı ve yıkıcıolmasına yol açarlar. Çok mümkündür ki, «soğuk savaş» terimininbu derece yaygın bir kullanma bulmasının nedeni de, sadece, II.Dünya Savaşınm iki müttefik devleti arasındaki ilişkilerin bugüntuhaf bir durumda bulunması değil, barış zamanında devletlerara-sı ilişkilerde açık bir iktidar mücadelesine girişilmesinin haklı yeyerinde bulunmamasıdır.

Bunun yanında, siyaset araçlarının kullanımında ve «function»-unda bir de ahlâk-dışı bir gelişme eğilimi olduğu görülmektedir.Yüzyılmızdaki savaşlarda askerî kuvvet üzerindeki siyasal ve mo-ral kısıtlamalar ve denetimler geçen iki yüzyıldakine oranla daha azve zayıf olmuştur. Benzer şekilde, geçen yüzyılın milletlerarası iliş-kiler alanında diplomasinin daha kesiksiz bir görev yüklendiği bi-linmektedir. 19. Yüzyılın diplomasisi daha kesiksiz, daha az değiş-ken bir diplomasiydi ve savaşlardan daha etkilenip, «sil-baştan»ediyordu. Son kırk yıldan bu yana, propagandayı hem savaş döne-

3 3 6 ••• '.••... ' • ' v ' . -•••"• ' ' • "•' ' . .

Page 379: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

nünde ve hem de banş döneminde, bir dı$ politika aracı olarak kul-lanagelen büyük devletlerin bu gayretleri, bu dönemden önceki dö-nemlerle' karşılaştırılmayacak kadar önem kazanmıştır.

Dış politika araçlarının kullanımındaki bu ahlâk-dışı eğilim-ler ve bu araçların barışta ve savaştaki kullanımlarında görülendeğişik biçimlerden ayrı olarak şu söylenebilir ki; savaş, askerikuvvetin, diğer dış politika araçlarının tümünün birden yerini ala-bileceği bir durum sayılamaz. Keza, barış dönemleri de, milletler-arası ilişkilerin ve problemlerin millî savaş potansiyellerindenapayrı ele alınabileceği dönemler sayılamaz.

Savaşla sınanması da gerekebilecek olan, uluslararası pozis-yonların sağlanması-ve korunmasındaki ulusal yetenek durumubanş, dönemini etkilemeye devam eder. Aynı şekilde, saldınyakarşı koyup, direnme veya saldırıya geçme iradesi de bu etkileme-ye katılır.

Şimdi, herşeyden önce bu «irade»nin ne demek olduğunu gör-meye çalışalım.

DÖĞÜŞME AZMİNİN YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

«Döğüşme azmi»nden söz ederken, aklımızda ve düşüncemiz-de kimin iradesinden söz etmekte olduğumuzu iyi bilmezsek «anth-rapomorphic» bir kehânette, ama aslı boş bir kehânette bulunmaçabasından başka birşey yapmama durumunda kalabiliriz : açık-çası, bir savaşta milleti meydana getiren bireylerin hepsinin dedöğüşme iradesine sahip olmadığını görmemezlikten gelmiş olu-rum. Aynca, bir ulus belli bir eyleme geçtiğinde, savaşa fiilen ka-tılmıyanların «mücadele azmi»nin ne olduğunu, bunların bu azim-le ne yaptıklarını tam olarak ortaya koymazsak, burada kullanı-lan «azim»in sahip olabileceği değişik amaçlar'ı görmemezlikten gel-miş olabiliriz : zafer için gerekli olanın sadece «kavga azmi»ndenibaret olmadığı açıktır. Ve nihayet, eğer «yetenek» ve «azim» konu-sundaki basit bir anlayışla yetinirsek, savaş ve barış dönemlerinde-ki dış politikadaki entellektüel fonksiyonları görmezlikten gelmişoluruz: eğer belli bir kuvvet, belli bir aracı, belli bir amaç içinkullanacaksa bu iş için bilgi ve düşünceye de ihtiyaç vardır. Bun-dan sonraki kısımda bu üç soru üzerinde duracağız. Eeğer bugünde savaşlar sadece silâhlı kuvvetlerce yapılan şeyler olasaydı, eğersavaşların önderleri sadece verilen emirlere mutlak bir itaat etme

. ' • ' ' ' ' • • " • - • • • •'•' • : • • • ' • - • ' • ' , \ 3 3 7

Page 380: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

özellikleri yüzünden bu görevlere getirilmekte olsalardı, bugün desavaş azmi denilen şeyden murat sadece subayların savaş azmi •olacak; tıpkı, Fransız Devriminden önceki 18. yüzyıl Avrupasavaşlarındaki gibi bir durum ile karşılaşılacaktı. O günlerin asker-leri sıkı bir disiplin altında yaşayan askerlerdi; mutsuz ve başların-daki üstlerinden düşmanlarından korktuğundan daha çok korkanaskerlerdi. Savaş uzayıp gittikçe, silâhlan ve cephaneleri durmadandevam eden bir üretim akışı ile de yenilenmiyordu.

. . :

: - . - - v V ' ; • . ; . - r " • . ' - . . . • ı .-••-••.. • •:.'.••••"/ ' - / ' • • ; . ' "

Günümüzün savaşları sadece silâh ve cephane imalâthaneleri vetophaneler ile, savaş için insangücü veya silâh satın almaya yara-yan devlet borçlanmalanyla sınırlı olmayan geniş mahrumiyet vefedakârlıklar istemektedir. Geniş-cephaneli bir savaştır günümüzünsavaşları: ülkenin fizik kaynaklannın hepsi kullanılmazsa, insan-sal kaynakların tümü savaş için harekete geçirilemezse hayattakalmak güç uluslar için. Ulusun muharip kısmının silâh ve cepha-nelerini durmadan yenilemek, yitirilenin yerine yeni bir silâh koya-bilmek için halkın büyük kısmının çalıştırılması gerekmektedir.Ekonominin endüstriyelleşmiş olması sonucunda sadece hayat stan-dardı değil, ölme standardı da değişmiştir. Muharib-ohnayan nüfu-sun savaş çabalarında yükleneceği görevsel yol, bizim çağımızdakimodern milliyetçilikten ve okur-yazar toplumlardan önceleri pekender rastlanılan bir savaşla entellüktüel yönden ilgilenme ve hissîkatılma (participation) yüzünden iyice ağırlaştırılmıştır. Kaldı ki,muharip nüfusun yüz-yüze kaldığı şiddet - nedenli ölüm şimdi bütünnüfus için söz konusudur; zira, modern çağın tahrip ve imha araçve yöntemleri, düşmanın silâhlanma kaynaklanmıza saldırmasınael vermekte; ülkenin endüstriyel savaş üretiminin merkezleri olankentlere de yıkım için erişebilmesine yol açmaktadır. - .

Savaş halinde bulunan bir ulusta, bu yüzden sivil halkın «sa-x vaş azmi dendiğinde anlaşılması gereken şey halkın «çalışma azmi»

haline gelmiş bulunmaktadır. Üstelik, gerek muhârib nüfus ve gerek-se sivil nüfusun ölüme ve yoksulluğa katlanmaya hâzır olması ge-rekmekteyse de (savaşın, bazılan için kâr elde etme ve zengin olmayönünden cazip birşey olması ayn bir konudur), muharip nüfusunöldürme azmine sahip olması gerektiği halde, sivil nüfus için böylebir şart söz konusu değildir. Sivil halk bugünkü savaşlarda şidde-tin yol açtığı ölümü icra eden insanlar olmakla değil, savaşın kur-banları olmakla yükümlenmiştir. Akıllı bir düşman için, bir ulu

• 3 3 8 V • . ' • . ; • • '•• . " • • .•• ' • •

Page 381: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

sun direnme azmini kırmakta en önemli fark noktası budur ve budurum günümüzde farklı bir savaş tarzını gerektirmektedir.

Muharip olmayan nüfus, burada incelenmesi ve irdelenmesi ge-reken en az dört ayrı genel sınıftan meydana gelmektedir. •

En başta, siyasal iktidarı elinde tutanlar •—siyasal seçkinler—-vardır. Eğer, savaşın seyrinde ve bütün milletin izleyeceği politika-nın tespitinde askerf hiyerarşinin değil de, siyasal seçkinlerin sö-zünün geçtiğini farzedecek olursak, o zaman, savaşın başlatılmasın-da, seyrinde ve sonuçlanma şeklinde bu siyasal seçkinlerin «müca-dele azimleri »nin büyük önemi olanağı açıktır. Aynı şekilde, barışzamanında da bütün bir milletin izlediği dış politikadan da bu si-yasal seçkinler sorumlu olacaktır. Fakat bu seçkinlerden fiilî savaş-ta yer alan' insanların sahip obuaları gereken mücadele azmine'sahip olmaları beklenemez. Bunlardan, mücadele etmemek konu-sunda da başka türlü bir azim veya azimsizlik beklemek gerekir.Bu konuda, milletin ne yapması gerekeceği konusunda seçkinlerazlığının alacağı karardan (elite decision) söz etmek daha uygun -olacak; fakat yurt içi rejimin nisbî istikrarı bu kararların alındığı,sonuçlarının ortaya çıktığı süreç için de temel teşkil edecektir. Dışpolitika konularının idaresi, elbette ki, yurt içi hayat şartlarını etki-leyen seçkinlerin kararlarının alınmasını gerektirmektedir. Bu yüz:den de rejimin istikrar derecesi karar-alıcı seçkinlerin karşısındakitercihler ufkunun daralmasına veya genişlemesine etki etmiş olmak-tadır. Siyasal seçkinlerde bir mücadele ve döğüşme azmi aramak,yerine, bu sebeple, seçkinlerin (yurt içinde) yönetme yeteneği'ne—yani, becerebildikleri Ölçüde yönetime devam azmine— ve dışpolitikayı [bu yönde} kararlaştırma azmine sahip olup olmadık-larına bakmak gerekir. = : ^ . ; ; : . " ; ^ : ' "^

iktidarı elinde tutanlar da, kurmayları ve kontrolcü personel-leri aracılığı ile yönetirler; bu personel de burada seçkinler ara?sında kabul edilecek ve ele alınacaktır. Bu yardımcı personelingörevi, siyasal seçkinlerin bilgisizce ve budalaca kararlar almaları-nı önlemek; ve aptalca alınmış kararlar bile olsalar2, bir kere ka-

(2) Harold D. Lassvvell'in ve Abraham Kaplan'ın görüşlerine göre, «Üst•• M.\kialer daha çok kişiler - arası ilişkilerde yetenek kazanmış kim-

' .T olup, kararların alındığı konularda bir ölçüde yeteneksiz dirler.,. I i''>u-cr ınd Society, Yale University Press, New Have, 1950, p. 203.)

I V . •.::;;••••. • • : • • . - • • . . - . • - • 3 3 9

Page 382: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rar diye alınmışlarsa, bundan sonra da bu kararlara uyulup uyul-madığını denetlemektir. Siyasal seçkinler, diğer şeylerle birlikte,iç ve dış istihbarattan da kuvvet almaktadırlar. Dış istihbarat diğerdevletlerin yetenek ve niyetleri hakkında; iç istihbarat ise rejiministikrarı ve ülkenin yetenekleri hakkında bilgi sağlar, çeşitli iç vedış politika alternatiflerinin muhtemel sonuçlarını tahminde tav-siyelerde bulunur, yurt içi muhalefetin (bundan her ne anlaşılıyorise) kontrolü ve susturulması için gereken işlere yarayacak bilgi-ler toplar ve [esas düşman devletten] daha küçük güçleri olan di-ğer ülkelerle «communication»u yürütür. Burada dikkat edilmesigereken nokta, bu görevlerden herhangi birindeki aksamanın siya-sal seçkinlerin, yönetme yeteneğine ve sağlam ve yerinde kararlaralmasına-zararlar verebileceği, muhtemelen siyasal seçkinlerin ken-di içinde problemler çıkmasına, hatta savaş zamanında ise, tümolarak milletin kendi içinde bile problemler çıkmasına sebep olabi-leceğidir. . ;: ; ';•• ?\ • : ;!

Muharip olmayan nüfus içindeki ikinci en geniş kesim buradabir bütün olarak ele alınacak olan çalışan nüfustur. Bu kesiminmodern savaştaki fonksiyonundan yukarıda söz edilmişti. Bu sınıf,«çalışma azmi»ne sahip olmaları gerekenlerin meydana getirdiğibir kesimdir. Ayrıca, çalışan sınıftan, ülkedeki kanunlara ve kural-lara boyun eğmesi bir gerekirlik olarak istenmektedir. Siyasal seçkinlerin kararlarını uygulamada sadece cezalamaya dayanmaksızınelinde bulundurduğu otorite ölçüsünde, çalışan nüfusun, seçkin-Ierce tespit edilmiş olan kanunlara karşı «ittat azmine sahip olma-sı gerekmektedir.

İtaat etme azminin asgarî bir etkinliği ve otoritesi her zamanolmakla birlikte, iyi işleyen bir toplumda çalışan sınıf bu «asgarîgerekirliğin her zaman çok üstünde ve ötesinde» bir görev görmek-tedir. Eğer bu görev görmenin niteliği ve niceliği, sadece, kanunla-ra itaatin çizgisine düşmüş olsaydı, üst seçkinlerden hemen sonrakiyardımcı seçkinlerin görevleri de çok ağırlaşmış olacaktı.

Siyasal seçkinler ile çalışan nüfus arasındaki ilişkiler, tabia-tıyla, devletin «formal» ve «informal» siyasal yapısına göre farklıfarklı olmaktadır. Çalışma azminin ve itaat azminin nerede koptuğunu ilerde ele alacağız. ,.

Çalışan nüfus denilen şey de, farklı becerilerdeki (skills)insanlardan meydana gelmektedir. Yüksek becerilere sahip olan

3 4 0 . / , ' . ; • ' . .-- • - . : , . , , . . . . . . ; . . - , . • •.•••. . : . • • • • • • ' • . - . , •

Page 383: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

insanlar, sıradan becerilere sahip olan insanlara oranla daha nadir-dirler. Uzmanlaşmış kişilerin, ölüm, teslim olma, rejime sadakatbeslememe, veya «satın alınma» gibi nedenlerle kaybedilmeleri çokmahzurlu sonuçlar verir. Zira, bunların yerine yenilerini bulmakçok zordur. Bu yüzden, «yeri-doldurulamaz» denilen ve çalışan nü-fus içindeki seçkin uzmanlardan,, yöneticilerden, iş adamlarından,bulüşculardan, istihbarat uzmanlarından, mühendislerden meyda-na gelen bu üst grup, çalışan sivil nüfus içindeki kilit personelimeydana getirirler. Kendilerinin de içinde yer aldıkları çalışan nü-fus gibi, sivil kilit personel de çalışma ve itaat istek ve azmine sa-hip olmak zorundadır. Bu grubun çalışma ve itaat istek ve azminizayıflatmak ve kırmak amacını taşryan bir düşman gayreti, eğer ba-şarılı olabilirse", çok büyük kazançlar sağlar. Bunun nedeni ise, bukişilerin «yeri-doldurulmaz» insanlar olması değil, fakat bu grupiçindeki bazılarının işlerini iyi yapmamalarının gruptaki pekçokla-rının işlerine de zarar verebilmesidir. Çamaşır için tutulan kadınınverimsiz çalışması sıkıntı verici bir haldir, ama üst derecedeki biridarecinin verimsiz çalışması son derece önemli bir mahzurdur.Kaldı ki, üst derecelerdeki veya kilit noktalarındaki personelin ço-ğu istihbarat bakımından- çok değerli bilgilere sahiptirler. Bunlaryersiz yere konuşulursa veya rejime sadakat beslemez olurlarsa,düşman için taşıyacakları istihbarat değerleri bunların elimine edil-melerinden sağlanacak değeri bile kat-be-kat aşabilir (3). -

1 Muharip olmayan nüfusun içinde oldukça önemli bir kalabalık ,teşkil eden düşkünler, çalışma gücü olmayanlar, yaşlılar ve çocuk-lar da yer almaktadır. Bunların mücadele iradeleri önem taşımak-tadır. Bağımlılar denilen bu grup için katı askerî mantığın kullan-dığı terim «başıbozuklar»dır : bu tür muharip-olmayanlar hiçbirişe yaramadıkları halde «bakılmaları gereken boğazlaradır (bouches

(3) Barış zamanında kilit yerlerdeki bilim adamları arasındaki sır tutma-nın önemi hakkında, bknz: H. D. Smyth'in «General Account of theDevelopment et Methods of Uslng Atomİc Energy for Milltary Pur-poses» eseri (1945), bölüm III. Dağılım hipotezi ve denemelerin bunudoğrulamış olması Temmuz, 1939'de açıkça ilân edilmişti. «O günler-de», diyor Smyth, «Amerikan asıllı nüklear fizikçiler bu bilgilerininaskerî amaçlar için kullanılması ile ilgili düşüncelerden o kadar ha-bersizdirler ki ne yapmaları gerektiğini anlamaları zor olmuştu. Buyüzden de, bu konudaki yayınların kısıtlanması gereğine... daha çok,Amerikan asıllı olmayan fizikçilerin teşkil ettiği küçük bir grupönayak olmuştur...»

• . Ul

Page 384: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

inutiles) (4): Hiçbir işe yaramasal bile, bu «sonucun düşmanları»ağlayıp, sızıldanarak veya neşeli şarkılar söyleyerek, bu kimselerebakan insanların duygu ve edimleri üzerinde etkide bulunabilmek-tedirler. •

Siyasal seçkinler ile çalışan 'nüfus arasındaki farklılıklara de-ğindiğimiz şekilde, askerî seçkinler ile savaşta döğüşerek yer almışbulunan seçkinler arasındaki farklılıkları da inceleyelim, (öldürücü-olmayan telefat sayılmazsa, askerî anlamda bir «somun düşmanı»yoktur.) Askerî seçkinlerin, askerî stratejiyi ve askerî tekniklerisiyasal seçkinlerce tespit edilen dış politika ile uygunluk içinde be-lirledikleri farz edilir. (5) Bu faraziyenin çerçevesi içinde ise askerîseçkinlerin siyasal seçkinlere itaat etme istek ve azminde olmala-rı; aksi hald itaatsızlıktan Ötürü cezalandırılmış olmaları gereke-çektir. Bu bakımdan, askerî seçkinlerin prensip olarak, çalışan vesavaşan nüfustan farkları yoktur. Bununla beraber, askerî seçkin-lerin çalışan ve savaşan nüfus üzerinde bir iktidara sahip olmalarıyüzünden, (siyasal seçkinlerin yönetme yeteneğine benzer) bir em-retme-yeteneği, (ability of commahd) olması gerekir. Bunun da dı-şında, askerî seçkinler, ve kurmay kısımları askerî işlemleri icra

(4) Bu sosyal tabakanın ilk defa farkına varılması Bizans'da olmuştur.Bknz. Bizans'Anonimleri, Strategikos, I, 4 («kamuya hiçbir yaran

> . dokunmayan lüzumsuz insanlar...», II, 9 («...doğa'nın ye kaderin ih-< maline uğramış insanlar... >), ve III, 13-

(5) Pratikde, siyasal ve askerî stratejilerin biribirinden ayrılması zordur"-:•• ve, çoğu defa, ayrımı açık bir anlam ifade etmeyebilir. îkinci Dünya;: Savaşında, Doğu ve. Batı yarıkürelerinde en üst otorite Amerika'da,;,.: İngiltere'de, Çin'de, Sovyetler Birliğinde ve Almanya'da' hep aynı kim-i -.. selerin elindeydi. (Birinci Dünya Savaşındaysa, başta Almanya ve tn-

' giltere olmak üzere durum farklıydı.) ikinci Dünya Savaşınca siyasalve askerî seçkinlerin aldıkları kararlarda «psikolojik savaş»m işgal et

': tiği yer hakkında, A.B.D. için, bknz: Wallace Caroll, Persuade or Perlsh;A. H. Thomson, Owerseas Information Service of the United States

: ;•''•• Government, Washington, D.C., 1948, Part I; Daniel Lerner, Skywar,New York, 1949; İngiltere için: Broce Lockhard, Comes the Reskcping,

; London, 1947; Almanya için: Derrick Sington ve Arthur Weidenfeld,; The Gobbel Experiement, London, 1942 (Amerikan edition: New Ha-

ven, 1943); Rudolf Semmler, Goebbels: The Man Next to Hitler, Lon-don, 1947; The Goebels Diaries 1942-1943, ed. by Louis P. Lochuer,New York, 1948.— Birinci Dünya Savaşı için bknz. Harold D. LassvvollPropaganda Technique in ıhe World War. New York, 1927; ve M.!Thimme, VVeltkrieg uhne VVaffen, Stuttgart, 1932).

Page 385: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

edecek kimseler olmaları nedeniyle, bunların, siyasa araçlarını el-de etmek için, askerî görevlere bağlılık ve adanmışlıklart olmala-rı gerekir. Ve nihayet, askerî seçkinler de svaşçı nüfus kesimi gibi«döğüşme (veya döğüşmeme) azmine» sahip olmak zorundadırlar.Fakat, askerî seçkinlerin çok geniş bir bölümünün bazı bakımlar-dan siviller arasındaki üst makam sahiplerininkine benzeyen işleryaptıklarına; plânlama, yönetim ve diğer makamları işgal etmekteolduklarına dikkat edilmelidir.

' Açıkçası, askerî üst'lere itaat (istek ve) azmi ile, «verilen gö-revden fazlasını yüklenmek» savaştan nüfus içinde bile döğüşme az-minden daha büyük bir önem taşımaktadır. Zira, modern çağınsavaşlarında «silâh altında»kilerin içinde bile ekseriyet fiilen dö-ğüşmemekte, döğüşenlere destek olmakla görevlendirilmiş bulun-maktadırlar. (6) Bu iş bölümü, veya daha doğrusu, bu geniş döğüş-çülük fonksiyonu dağılımı silâhlı kuvvetlerdeki çeşitli bölümlerinve servislerin savaştaki zayiat oranlarının farklı olmalarından daanlaşılmaktadır, örneğin, A.B.D. Ordusunda Piyadelerin toplamı«Ordu mevcudunun yüzde İO'unu aşmadığı halde, II. Dünya Sava-şındaki toplam zayiat yüzde 70'i piyadeler arasmda olmuştur. (7)Bireyleri savaşmaya razı etmek ve savaşa inandırmak amacı ile ya-pılan propagandada bir tehlike dağılımının göz önünde tutulmuşolması gerekir. Bu özellik, askere alınanların geldikleri sosyal çevreve sivil geçmişleri kadar önemli sayılmalıdır. Fakat bu inceleme-mizde muharip nüfusun tamamı bir bütün olarak ele alınmakta;hepsinin birden döğüşme (veya döğüşmeme) azmine sahip olmasıgerektiği kabul edilmektedir. (8)

Elbette ki, tıpkı sivil nüfus içinde olduğu gibi, muharip nüfusiçinde de ender yetileri ve becerileri olan insanlar kadar, olmayan-lar da vardır. Yüksek becerileri ve iyi yetişmiş olmaları ile sivrilenuzmanlaşmış kişiler askerî kilit personeli meydâna getirirler vebunlara ayrı bir önem vermek gerekir. Zaferlerin şerefi çoğu defa

(6) Senatör Taft 5 Ocak, 1951'de Senato'da1 şöyle sormuştu: «18.000 kişilikbir tümeni cephede tutmak için bu ülkenin altmış-yetmiş bin ünifor-malıyı ve bunun yansı kadar da sivil beslemesi şart mıdır?» (Cong-ressional Record, Vol. 97, p. 64). ;

(7) Samuel A. Stouffer ve diğerleri, The American Soldler, Vol. I, Prin-ceton, 1949, (Princeton University Press), p. 330.

(8) Barış zamanındaki mücadele azminin canlı tutulması bansın ihlâli sa-yılmamak gerekir. , - • . • • ' . > • • •

. '•"•'•' • - • / ' • • : " • • • • •'.• • ' • ' • ' . ' • • • 3 4 3

Page 386: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bunlara bırakılır, zira savaşa olan katkıları çok önemlidir, Kilitmuhariplerin fonksiyonları savaşların endüstriyelleşmesi sonundagitgide artmaya başlamiştır. Bu konuda pekçok örnelc vardır : piya-de hat tekniğinin çökmesi üzerine I. Dünya Savaşında savaşa so-kulan Alman «şok birlikleri» 1940 Britanya. Savaşında adaları koru-yan avcı pilotları, komandolar, hava indirme birlikleri, vs. Bu ko-nuda en uç örnek, Churchill'in II. Dünya Savaşı tutanaklarında gö-rülmektedir. Mart 1941'de İngilizler Alman U-47 denizaltısmı ve N-99 ile U-100 denizaltılarını batırmışlardı. U47'yi «attığını şaşırmazPrien» denilen bir kumandan ve diğerlerini de gene Alman deniz-altı kumandanlarının en büyükleri yönetiyordu. «Bu üç muktediradamın ortadan kaldırılması,» diyor Churchill, «savaşın seyrindeçok büyük etkilerde bulunmuştur.» (9) ; , , '

Kısacası, savaşa girmiş bulunan bir milletin1 fonksiyonel ve si-yasal yapısı üzerinde kısa. ve anahatları itibariyle yapılan bir du-rum muhakemesi bile, konunun girişinde kafamızda taşıdığımız an-layışın (notion) daha hassas bir öze kavuşmasını sağlamış bulun-maktadır. Bu anlayış ise, psikolojik savaş konusundaki [düşüncele-rimizin varacağı bulgular açısından] çok önemli bir rol oynayabile-cek durumdadır. «Döğüşme azmi» [veya «mücadele azmi»] denilenilk andaki kaba ye genel kavram yerine, şimdi, altı faktörü temelalmak gerektiğini görmüş bulunuyoruz. Bunun neticesi olarak da,«direnme azmi»ni kırıp, zayıflatmakta, başlıca altı ° katılın (müda--hil) değişkenle etkinlik kazanabilen şu yollar ortaya çıkmış bulun-maktadır :

1. Dış. politikanın kararlaştırılmasında (siyasal seçkinler ara-cılığı ile),

2. Askerî görevlere adanmışlıkla (siyasal seçkinler aracılığı

3. Devlet yönetimi yeteneğinde (siyasal seçkinler aracılığı

' : • • ' İ l e ) ' • • • • • . - . • : : . , : • • . - • • . • • • . • • : • • • ^ ; • ' ' .

:'•;•/•-:• 4. Kumanda yeteneğinde (askerî seçkinler aracılığı ile),

: 5. İtaat istek ve azminde (askerî seçkinler, çalışan nüfus, vemuharip nüfusu kullanarak), . .

(9) Winston Chuchill, The Grand Alliance, Boston, 1950 (Houghton MiffinC o m p a n y ) , p . 1 2 7 . .- - - . ,...,...' : ; > , . . : . : : . ; : . .

Page 387: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

6. Döğüşme azminde (askerî seçkinler ve muharip nüfus ara-"'.•.;.•••••" c ı l ı ğ ı i l e ) . r •.•••.-. • j I ; ' ;' • ,

' Eğer seçkinlerin yanındaki yardımcı personelin, küçümsenme-)mesi ve ayrı tutulmaması gereken fonksiyonlarını da hesaba kata-cak olursa, yabancı devletlerin siyasal ve askerî seçkinlerine karşıgirişilecek saldırı eylemlerinde şu yollardan da yararlanmak gere-kecektir : .-.p.;: •-'"• > ; ' ; - ':';.-'••'. '..•••'••:•• ••'/••' " ' '

a. Yabancı devletin yetenek olanak ve niyetleri hakkında is-tihbarat toplamak, bulmak, elde etmek, ?

•: b. yurt içi yetenek, olanak, ve i taat hakkında bilgi edinmek,

c. alternatif politikaların muhtemel sonuçlan hakkında tah-u , minlerde bulunmak, v . . >. ..... . . - ;;>, ';

d. çalışan nüfusun, m u h a r i p nüfusun ve askerî sekinlerinsiyasal seçkinlerin kontrolü alt ında alınmış olmaları,

'.;' e. söz konusu gruplarla «commünication»un kurulmuş bulun-ması.

Son olarak, gördük ki, bar ış ta olsun, savaşta olsun muhar ipveya muharip-olmayan nüfuslar içindeki kilit personel, toplumunfonksiyonlarım icra etmesi için çok önemlidirler, ve uluslararasıkuvvetler arasındaki mücadelede, başar ı kazanırlarsa, en büyük isti-fadeyi sağlayacak olan mücadele hedefi bunlardır. Bunun, nedeniise, bu gibi kişilerin «yeri-doldurulmaz» kişiler olmaları, Ve bir de,bu kişilerin istihbarat değeri çok yüksek bilgi ve malûmata sahipbulunmalarıdır.

KİTLE PROPAGANDASINDA DEMOKRATİK SAFSATALAR*

Halk kitlelerinin siyasî nüfuz kullanarak siyasal seçkinlerinoluşumuna/ aldıkları kararlara, vs. etki edebilmeleri büyük ölçüdesiyasal topluluğun (community) yapısını belirler. Fakat bu ya-pının durumuna, uluslararası kuvvet ve iktidar mücadelesine gelin-di mi ayn bir dikkat atfetmek gerekir. Ülkenin siyasal rejimi des-pot ik bir rejim olduğunda, halk kitlesi bu siyasal seçkinlerin oluşu-muna etki etme, boşalan bu siyasal makamlara gelebilme ve si-

(*) «Fallacy» diye geçiyor, çı n.

- « --345

Page 388: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

yasal seçkinlerin karar-alma süreçlerine kamusal yargıların intikalettirilmesi şansına sahip olmamaktadır. Modern despotizmde(totaliterci rejimlerde) ise siyasal seçkinler toplumun dışında al-dıkları kararlan topluma yayıp, bulaştırmaktadırlar. Toplum'isesıkı şekilde Örgütlenmiş ve kontrol altına alınmış bulunmaktadır.Kenardakalan ve siyasal seçkinlerin görüşüne katılmayan bütünsiyasal kanaatİar ya «batmî» bir inanç olarak yeraltına inmekte, yada, hainlik ithamlarından gerekçe bulan şiddet tedbirleri ile «sus-pus» edilmektedirler. ^ ' > r^ ' , \,

- ^ Bir başka anlayışa göre ise, bu anlayış her ne kadar yanlışsada, geçmişin ve geleceğin îç ve dış olayları bugün resmî bir ideolojiile topluma sunulmaya başlamıştır— ve bu durum eski. tiranlıklar-da ortaya çıkmamış olan* yeni- bir olgudur (phenomenon). Bu ideo-lojiler ise düşman ve dostun siyasal tanımınır hukukî ve moral«standard»ların siyasal tanımlarını da içinde bulundurmaktadır.İdeolojiler, basitleştirme bahasına da olsa, toplumdaki «reality»ye anlamlar yüklendirirler ve kitleye, izinlenmiş bir dille, bu «re-ality»nin kendisini değil, ideolojinin yüklendirdiği anlamların oluş-turduğu «reality»yi verirler. İdeolojiler, bu yüzden, bir bakıma, ide-olijisiz kavranması güç ve tehlikeli görünen bir dünya karşısındabir çeşit rahatlık öğesi olmaktadırlar. Siyasal seçkinlerin hâkimi-yet sahası genişledikçe, bu alanların da kontrolü başlar, bu iş içinresmî ideolojiye uygun onaylanmış kanatların kullanıldığı görü-lür; (10) ve bu yollar rejimi, fiatı ne olursa olsun, bir istikrara ka-vuşturursa halkın düşüncesine göre artık bir çeşit güvence unsuruolarak kabul edilmeye başlarlar. .>• f v - •:,•-•'•--•••••'

Soruna bu açıdan bakılacak olursa, despotik bir yönetim altın-daki toplumlara karşı yapılacak düşman propagandasının halk ara-sına yayılıp, bulaşmasından bu topluma değişik bir ideolojinin aşı-lanabileceğim ummak, veya halk kitlesinin mevcut ideolojiyi he-men terk edeceğini sanmak akılsızlık olacaktır.

....... Siyasal seçkinler kendilerine rakip yeni bir siyasal seçkinlerkadrosunun ortaya çıkmaması için pür dikkat beklemekte; hâkimazınlığın iradesine rağmen kendi amaçlarını elde etmek için ikti-darı ele geçirmek isteyenlere meydan vermemeye büyük bir hassa-siyetle dikkat etmektedirler. Despotik rejimlerde karşı-azmhkiar,

(10) Alexander Inkeles, Public Opinlon İn the Soviet Union, Cambridge-1950.

346

Page 389: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

tıpkı çok daha nadirattan olan siyasal muhalefet cephesi gibi, an-cak yer-altında oluşabilmekte veya yurt dışında kurulabilmektedir.

Siyasal seçkinlere tâbi olan askerî seçkinler grubu, her zamaniçin, siyasal iktidarı elinde tutanların gözönünde potansiyel bir kar-şı-seçkinlerdir («counter-elite»). Bu yüzünden de Ordunun yukarıkademelerindeki askerî seçkinlere zaman zaman güven duyulmaz,bunların arasına ispiyoncu yerleştirilerek sızılır, kontrol edilir, veOrdudan tard edilirler. Sovyet ordusunda; II. Dünya Savaşı önce-sindeki yıllarda yukarı rütbede, sayılabilecek subaylar arasında öy-lesine geniş bir temizlik yapılmıştı ki, Batılı çevreler Sovyet gücü-nün bundan çok zarar göreceğini söylüyorlardı. (11) Aynı şekilde,Almanya'daki Nasyonal Sosyalist liderlerin Alman askerî seçkin-lerine karşı, Ordu üyelerinin rejime karşı koyma derecelerindençok daha ağır bir şekilde mücadele ettiği bilinmektedir. (12)

/ • > " ' ' • " : ' ' . - •

Modern toplumlarda halk kitlesinin despotik yönetimleri devir-mesi, veya dış politikasını aktif bir şekilde etkilemesi, ülke içindensilâhlı bir kuvvetin veya ülke dışından silâhlı bir yardımın olma-ması ve ortada örgütlü bir liderliğin bulunmaması hâlinde söz ko-nusu olamayacağına göre, böyle bir ülkeye karşı dışardan yapıla-cak bir propagandada, halk kitlelerine seslenmeye çalışmak fazlabir yarar sağlayamıyacaktır. Bunun dışında bir görüşü savunmakbazı demokrasi propagandacılarının yaptıkları safsatalardan öteyebir anlam ifade etmez. Bunların safsata olmalarının nedeni ise, de-mokratik ülkelerdeki propagandacıların kitleleri ile, öteki ülkeler-deki halk kitlelerinin tâbi oldukları rejimlerin siyasal yapıları ara-sındaki farkları hesaba katmamaları, [ve sadece dış propagandanınetkisi ile kitleyi «dönme» (convert) yapabileceklerini sanmaları-dır.

îtaat etme ve çalışma konusundaki istek ve azim, veya hiç de-ğilse «beklenilen görevin üstünde ve ilerisinde iş görmek» istekle-

(11) Erich Wollenberg, The Red Army, London, 1938.(12) II. Dünya Savaşı boyunca en yüksek rütbeli 36 Nazi Generalinden 21

tanesi Hitler tarafından görevden atılmış, 2 tanesi Ordudan çıkarıl-mış, 3 tanesi ise 20 Temmuz, 1944'de kurşuna dizilmiştir. Genel Kur-maydaki yüksek rütbeli 8000 subaydan 150 tanesinin rejime muhalefet-

. yüzünden hayatlarını kaybettikleri söylenmektedir. Bknz: Walter'. ; i i ı.z, Der Deutsche Generalstab, Franfurkt, 1950,

347

Page 390: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ri, rejimden duyulan tatmin azaldıkça, zayıflayabilir; fakat bu tip«demoralization»un ardından yapılacak propagandalarla kitleyeideoloji değiştirmek; kitleyi «dönmeleştirmek» mümkün değildir;hatta ters.bir tepkiyle bile karşılaşılabilir. Rejimden hoşnutsuz ol-mak, halk kitlesi için beklenmedik, gerekli olmayan, haklı olmayanyoksunluk ye sıkıntılarla karşılaşmış olma durumlarından ileri ge-lebilir. Bu gibi şeylerle karşılaşmış olma durumu ise, yabancı inanç-ların aşılanması ile; örneğin ideolojik propaganda ile keskinleştiri-lemez; işlenemez. /.;. ' • ' * • • , • > / • " . • ' ;;-

:

. Despotik rejimlerde yaşayan halk kitlelerine karşı ideolojikpropaganda yapılmasını savunanlardan bazıları ise, propagandanınyığıcı (cumulative) bir etkisi olduğuna inandıklarından bu görü-şü ileri sürmektedirler. Bunlara göre, propaganda belli, bir za-man sonunda bir yıgm* şeklinde üst üste birikip, çığlaşacağı için,sonunda bir patlama yaratabilecektir. Bu düşünceyi doğrulayacaksomut bir veri veya delil bulunmamaktadır. (13) Siyasal alandabir kitle hareketinin ülkedeki kontrolü yıkması veya çözüp dağıtabil-mesi, daha çok, askerî kuvvetle veya bozguncu-yıkıcı şiddet yollarıile olmaktadır. Ayrıca bu hareketin bir karşı-seçkinler liderliğinebağlanması gerekmektedir. Ülke içinden veya dışından yöneltilecekmoral bozucu, ve karşı ideoloji savunucusu faaliyetlerle seçkinlerinelindeki kontrol mekanizması sarsılabilir, ama kontrolü elinde tu-tanların denetimi altında bulunanlar «dönmeleştirilemezler.»

• Aynı düşünceler muharip nüfusu hedef alan cephe propaganda-ları için de doğrudur; bu alanda da uygulanabilir. Muharip nüfusayönelik bir cephe propagandası barış olsun, savaşta olsun bir ön-yargı ile lüzumlu veya lüzumsuz görülmemelidir. Yitirilmekte olanbir savaş sonrasındaki propagandada başarıyı yaratacak olan, savaşşartlan, askerî üstünlük, zafer, savaşa devam edebilme gücü, vedüşmanı çıkmaza sokabilmektir. Orduları çekilmeye başlayan, sa-vaşları kaybetmiş, ve askerî bakımdan halsiz düşmüş bir tarafa çalı-

, (13) Fakat, özellikler propagandanın «monopolistic» bir propaganda olmasıhâlinde, propagandanın kanaat ve tutumlar üzerinde yığınlaşıcı bir

.: v. etkisi bulunduğuna dair pekçok deliller vardır. Başlıca, bknz: JosephT. Klapper, The Effects of Mas5 Media, New York, 1949 (mimeograp-

." hed, the Bureau of Applied Social Research of Columbia Universi-ty). Keza, bknz: Wilbur Schramm, «The Efferts of Mass Communica-tions,» Journalism Quarterly, December, 1949.

3 4 8 , • • • , . . : ' . . - - •..-'. • : ; ' [ •

Page 391: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

şan propagandacı «akıntıya kürek çekmek»ten başka bir iş yapamaz.Propaganda savaşta tâli bir silahtır. Vurucu ana silâhların tutuk-luk yapması hâlinde, yeter miktarda, olmaması hâlinde, veya eldençıkması hâlinde, tâli silahlarla savaşın kaderine karşı çıkılamaz.

SAPIK SİYASAL DAVRANIŞ VE KANDIRIMI

Psikolojik savaşta unutulmaması gereken nokta, kitlede bir tu-tum değişikliği ve özel kanaatlarda bir değişme yaratılmış olsa bile,bunların, kitlede bu yönde bir sapık («deviant») siyasal davranışyaratılmadıkça önemli bir sonuç vermeyeceğidir.'(14)

Sapıklaştırmadan ve sonucu olan siyasal davranışlarda bunun-la ilişkili bir değişmeden genel olarak anlaşılması gereken şey, si-yasal ve askerî seçkinlerin yönetme ve kumanda etme yeteneklerinizayıflatan herşeydir. Savaşta, savaşa sokulmuş olanlar işi gev-şetebilirler, kendi otoritelerine karşı mücadele etmeye başlaya-bilirler ve düşmana karşı direnme işini eskisine kadar ciddiye al-mayabilirler. Çalışanlar veya savaşa döğüşerek katılanlar düşmanamalûmat verebilirler, teslim olduktan veya esir düştükten sonradüşmanın safında savaşabilirler. Çalışan nüfustan bazıları çalışma-yı aksatabilir, sabotajda bulunabilir, dedi-kodu ye asılsız haberlerinyayılmasına katılabilir, rejimden hoşnut olmayanları örgütleyebilir,veya yasa-dışı faaliyetlere katılabilir. • - . -

Silâhlı kuvvetlerde isyan çıkması, ülkede ihtilâl olması, veyakarşı-seçkinlerin liderliği altında bir darbe yapılması gibi olaylar,rejimi zayıflatan veya rejimi dış politikasını izleyemez icra edemezhâle düşüren en dramatik örneklerdir. • O.

Çalışan nüfus ile döğüşen nüfusun siyasal bakımdan ilişkin gö-rülebilecek şartlan bir bakıma tamamen ayrılmaktadır. Döğüşennüfus, döğüşme azmi kalmadığı zaman teslim olmak veya yenikdüşme imkânına —az da olsa— sahip bulunduğu halde, çalışannüfusa böyle bir şans da tanınmamıştır. Tersine, çalışan nüfus

(14) Geobels «Stimmung» ile «Haltung»u biribirlerinden ayınr; birincisisiyasal ve söz konusu olmayan değmeyen bireysel tepilerdir (tutumlar);ikincisi ise, asıl söz konusu olan, bireyin dışa-vurduğu tepilerdir (dav-ranış). Resmî makamlar «Stimmung»dan «Haltung» hâline geçişi önle-v.lııklikkri sürece, Goebbels baskı altında tutulan «Stimmung»u önem-.».•mt.M haklıydı.

349

Page 392: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

için savaşmaktan vazgeçme imkânı yoktur. Bir düşman askeri si-lâhını bırakıp teslim olduğu zaman, hayatta kalma şansını arttır-mış olur. Bir düşman işçi ise kendi üst makamlarına itaat etmemek

, istediği zaman kendisini, kendisinin düşmanı olan toplumun hima-yesi altına koymuş olmaz; tersine, kural olarak, kendi güvenliğiniazaltmış, hayatım bile tehlikeye koyarak ülkesinin polisi tarafın-ıdan cezalandırılmasına, şiddete dayanan ölüm cezasına çarptırıl-masına yol açmış olur. .

\ Askerî personelin barış zamanında, savaş zamanına oranla da-har kolay teslim olabilecekleri kesin değildir: askerî personelinhareketleri, davranışları garnizonlarda daha kolaylıkla kontrol al-tında tutulabilir, örneğin, II. Dünya Savaşı devam ederken Sov-yet askerî birliklerinden kaçıp teslim olanlar çok olduğu halde , sa-vaşın bitiminden sonra belli yerlere yerleşen Sovyet askerî birlik-lerinin diğer [Müttefik] birlikleri ile olan temasları kesilmiş ve ka-çan askerlerin sayısı hemen azalmıştır. ^ W .

Barış zamanlarında ülkeden kaçmak siviller için daha kolay-dır; hemen de, özellikle despotik ülkelerden çıkışı ve bu ülkelerdengelenlerin diğer ülkelere girişini kısıtlayan kanunlar olduğu halde.Başka ülkelerin safına geçine şansı en yüksek olanlar diplomatlarve sivil kilit personel de dahil olmak üzere, işi gereği dış ülkelerdeilişkisi olanlardır. , ;

Bu gibi sapık hareketlerin çoğu, birlikte eylemi gerektirmeden,bireylerce başanlabilirlerse de,s diğer bazıları bir örgüt olmaksızınbaşarılamazlar. Düşman ülkedeki halkın itaat istek ve azminin kı-rılması ile \ilgili olan devletin örgütün gerekliîiği'm ve böyle birörgütle yaptırılacak olan sapık davranışların gerektireceği riskleriiyi düşünmesi şarttır. . •

Ayrıca istihbarat faaliyetlerinde de, düşman toplumdaki mu-harip nüfusun ve muharip-olmayan nüfusun bu gibi sapık davranışlara girişmekten sağlayabileceği çıkarlar üzerinde durulması gere-kir, zira bu çıkarları ile, kendi devletlerinin karşısındaki düşman'devletin bu hareketlerden umduğu çıkarlar uyuşum içinde olabi-lir. Bu uyuşum şansı döğüşsüz-savaş alanında (in non-combatwarfare) iki taraf arasında bir iş birliğine imkân hazırlayabilir.İyi bir devlet adamı olmanın ilk şartlarından biri ise bu gibi ola-naklardan yararlanmayı bilmektir.

350 .' ' - -: .

Page 393: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Düşman bir devletin içinde meydana getirilebilecek bu gibi sa-pık davranışları teşvik için gereken örgütsel ihtiyaçlar'ı karş ı lamakamacıyla dış devlet o ülkede birşeyler yapmak; bazı tedbirler al-m a k ister. Bunu söylemek bile yersizdir. Bu gibi tedbirler ise, ülkedışında bir (sürgünde-hükümet) kuracak şekilde ülkedeki karşı-seçkinleri b i r araya getirmekten, veya eğer ü lke içinde faaliyetteiseler, bunları açıkça desteklemekten başlar, ve düşman kampın-daki muhalefete materyal ve irtibat sağlayıcı adamlar vererek ör-gütsel yardımlarda bulunmaya (silâh ve haberleşme tesirleri ver-mek, sağlamak gibi) kadar; (15) veya onlara liderlik yapacak adam-lar göndermeye kadar; (16) veya tavsiyelerde bulunmaktan, içerdenve dışardan bir cephe kuracak şekilde birleşip rej imi devirmeye ka-dar uzanabilir. . ,,

Döğüşe-dayanmayan b i r savaşta kullanılacak olan propaganındüşman kampındaki sapık hareketleri teşvik etmek için bu türhareketlerin risfc'ini küçük göstermesi, fakat aynı ânda, or tadan kal-dırılması, giderilmesi güç olan tehlikelere de d ikkat çekmesi gere-kir. Savaşta bu gibi risklerin bazıları dış devletin girişeceği askerîbir hareket sayesinde azaltılabileceği için, eldeki siyasete göre biraraya getirilebilecek ve kullanılabilecek olan çeşitli araçların kul-lanım koordinasyonu, d ü ş m a n kampındaki i taat istek ve azminin kı-rılmış ve önceden zayıflatılmış olması ile ilgili sorun için a y n birönem taşır. î t a a t azminin kırılma şansını hepten yit irmemek için buaraçların kullanımında dikkatli b i r koordinasyon kurulmalıdır.Düşman devlet içinde yarat ı lmak istenen bu tarz sapık davranış-ların riskini azaltmak için — devletin kontrol cihazını askerî yön-den hasara uğratma dışında — izlenebilecek başlıca üç yol vardır.

(1) Psikolojik savaş, düşman ülkedeki hâk im şartları gözönünde tutmalı, d ü ş m a n ülkedeki toplumun «direnci»ni küçümse-meden sadece belli hareketleri teşvik etmelidir. Eğer bu noktayadikkat edilmezse, psikolojik" savaşın yöneticilerinin b ü t ü n çabalarıboşuna yapılmış çabalar olarak kalacak ve dış ülkelerde yapabile-cekleri etkilerin hiçbirini yapamayacak, h a t t a ters sonuçlar yarata-bileceklerdir. '/ ..[• '•'•' , ,

(15) Örneğin, Fitzroy MacLean'in, Tito'nun yanında ingilizler için çalışmaküzere paraşütle Yugoslavya'ya atılması gibi.

(16) Örneğin, Lenin'in, savaşda, bir Alman trenine takılmış mühürlü va-gonla 1917'de Rusya'ya geçişi.

Page 394: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

(2) Aynı şekilde*, düşman devletin içindeki müttefikler, ken-dilerinin mahfına yol açabijecek olan tehlikelere karşı psikolojiksavaş araçları ile' uyanlabilirler. Örneğin, Berlin'in Amerikan Rad-yosu, Sovyet Kesimindeki Almanlara yaptığı yayınlarda, Ruslaraispiyonculuk yapanların isimlerini vererek, Rus bölgesindeki Ame-rikan taraftarlarını uyarmıştır. Ayrıca, sapık hareketlere girişecekolanlara bu hareketlerin tehlikelerini nasıl asgariye indirebile-cekleri konusunda tavsiyeler verilmelidir. Bununla ilgili olarak birörnek verilebilirse, son savaşta askerlere, düşman tarafından an-laşılması güç şekilde kendilerini hasta gösterme yollarının öğretil-diğini belirtmek yeter.

'•• (3) Düşman ülkedeki nüfusun bütününe seslenerek ülkede butür bozucu ve sapık hareketler yaratmaya çalışmak yerine —buyol, bütün halkın kahraman ve fedakâr olduğu şeklindeki çocuk-ça düşünceye dayanır— psikolojik savaşın, kendi öz-çıkarları, pre-dispotionlan ve örgütlenme durumları bakımından bu tür hare-ketlere girişmeleri mümkün ve muhtemel görünen bazı belirli grup-ları seçmesi ve onlara hitap etmesi gerekir. Kolaylık sağlamak içinolsun, atılan «ok»un geri dönüp gelmemesi için olsun, asıl yararlıolan yol hiçbir ayrım gözetmeden nüfusun bütününe değil, seçil-miş kısımlarına seslenmek, ve düşman ülkede zaten hazır duranmukavemet örgütü ve hücreleri ile rejime ısınamamış kısımlarımüttefik almaktır. Ayrıca, dış ülkelere yönelen propagandada, düş-man ülkesinde dostların varlıklarından emin olunmasa bile, o hal-ka karşı bir dost ile konuşuyormuş gibi hitap edilmelidir. Düşma-nın tamamını düşman sayarak kavga eder gibi hitapta bulunmak,düşman ülkedeki seçkinlerin halka yaybilecekleri [bize] karşı düş-manca duyguların pekişmesine yol açar; halkın çoğu [bizim] niyet-lerimizi düşmana düşüncelere bağlı saymaya itilmiş olur. Bu çeşitdış propaganda, düşman ülke halkının rejimin seçkinlerine karşıitaat duygusunu zayıflatmak şöyle dursun, güçlendirir; halkın güçve sıkıntılı dolu anlarda liderlerine bağlılık duygusunu iyice pekiş-tirerek bu bağlılıkta bir güvence ve rahatlık aramasına yol açar.

Kavgacı olmayan bir propagandada, düşman ülkedeki halkıniçinden bazı gruplarla «ittifak» kurmakta kullanılabilecek bir im-kân olup grup ve birey çerçevesindeki öz-çıkarlar bu konuda genişolanaklar taşımaktadırlar. Kabaca söylenecek olursa, azınlık grup-larının o devletin yıkılmasından, parçalanmasından umacaklarısiyasal çıkarlar olabilir. İngilizler, Birinci Dünya Savaşında Avus-

Page 395: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

turya-Macaristan İmparatorluğuna karşı bu imkânı çok akıllıca,kullanmışlardır. Bazan, İkinci Dünya Savaşında Almanların işgalettikleri yerlerde mahallî karşı seçkinleri rahatsız eden işgalcilerinotoritelerini sarsmak bu ülkelerin halklarıyla dostlulç ve ittifak ku-rulmasında yararlı olabilir; bazan, itaat etmeme iradesini desteklemek için örgütlü bir destekleme yararlı olabilir. Avrupa ülkeleri-nin II. Dünya Savaşındaki Direnme Hareketleri buna örnek veri-lebilir. Siyasal savaşta kullanılabilecek en önemli fırsatlar, tarihboyunca görülmüştür ki, bazan da ortak bir düşmana karşı koalisyon şeklinde bir savaşa girişme ihtiyacından ileri gelebilmektedir.Milletlerin aralannda ortak çıkarların bulunması başarılı savaşlarabaşlayabilmek için sağlam temeller sağamaktadır. II. Dünya Sava-şında, Goebbels, Polonya ile Rusya'nın arasını açabilmek için Katny-deki kitlevî katliamı alabildiğine kullanmıştır. Keza, Hitler ve ge-nerallerin ile yardımcıları savaşın sonuna kadar Rusya ile müttefik-lerinin arasının bozulacağına uniut bağlamışlardır. Aynı şekilde, 'a-ponlar da, ısrarla Filipinler arasındaki farklı grujları kullanmış-lar; 1942 yılının başında Tojo, Filijinler'e vaâd edilen bağımsızlı-ğın daha yakın yıllara alınacağını söylediğinde Filipinliler arasın-daki parçalanmaları istimar etmek istemişlerdir.

Siyasal savaşta büyük yararlar sağlayabilecek olan bu ve bu-na benzer siyasal öz-çıkarlardan ayrı olarak, döğüşcü-olmayanpropagandanın kolaylıkla kullanabileceği bir başka öz-çıkar, halkınhayatta-kalmak ve ölmemek istekleriyle ilgili öz-çıkarlarıdır. Hücu-ma uğrayan bir halk, yığmlanmış bir silâh gücü veya fiziki tehditlekarşılaşınca hayatta-kalmayı düşünmeye, 'ölüm korkusunu gitgideiçinde duymaya başlar. Daha önce işaret edildiği gibi, cesaretleriyıkıldığı zaman veya itaat duyguları kalmadığı zaman bile sivillergidip teslim olamazlar. Paniğe kapılırlar, ellerini kaldıracak güç-leri kalmaz, veya ölümü beklemeye başlarar. Ayrıca, canlarını kur-tarmak isteği ile kaçmaya çalışabilirler. Propagandaya uyarak ka-çanlar özellikle savaş günlerinin şartlarında daha çok olmakta;ve keçenlara, yaşayabilmek için gerekli öntedbirleri almadan kaç-maya kalkışmaları, aksi takdirde öldürülebilecekleri şeklinde biruyan yapıldığında, kaçanlar hızla artmaktadır. Muharip-olmayannüfusun savaşmaya kalkışacağı zayıf bir ihtimaldir. Bunlar, bazı ba-kımlardan daha az direngindirler; yapılacak olan bu uyarılara kar-şı muharip askerlere oranla daha yumuşak başlıdırlar.

353

Page 396: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

' Düşman ülkeye yapılacak baskın hücumlarından önce yapılan'uyarmalar ültimatomlardan farklıdırlar. Bir ültimatom düşmanabelli bir eyleme girmesini, bunun tersi eylemlerde bulunursa da çokşiddetli şekilde cezalandırılacağını söyler. Oysa, muharip-olmayannüfusa yakmda bir hücumun başlayacağı yolunda ön-uyarmada bu-lunma, hücum eden tarafın kendi omuzlarına yüklenecek olan deh-şet yaratıcı kuvvet olma sorumluluğunun azaltılmasını sağlar. II.Dünya Savaşında bu tür ön-uyanlar pek çok kullanılmışlardır.Kendilerine ön-uyanlarda bulunan insanlara «dost» ve «müttefik»muamelesi yapılmış olacağından, halk düşman olarak karşıya alın-mamış olunur. Dış propagandacıların, düşman ülkenin yöneticileri-ne iyi örgütlenmiş bir halkı yönetme imkanı bırakmamakla eldeedecekleri siyasal yarar ile, uyanda bulunulmuş halkın kendi ca-nının telâşına düşmesi yan yana ele alınmış olmalıdır. Hedef kit-ledeki halka, bu uyarı gereğince ne yapmak gerektiğinin söylenme-si, halkı elindeki imkânlarla serbestçe bir çözüm yolu bulmaya itenve hükümetin bu hücumdan kaçınmak için tedbir düşünmesine im-kân tanıyan bir ara-uyarıdan çok daha etken bir propaganda ara-cıdır. .

Bu sonuncu tür uyarıya, yani düzara varılan uyarıya örnekvermek için Amiral Halsey'in hatıralarına bakmak yeter. 1943 yılıHaziran ayında, Bougainville'deki yerliler üzerine şu mesajlar atıl-mıştır : . .

Büyük beyaz şeften çok ciddi bir uyarıBuka, Passage, Buinjve Kieta'nın bütün yerlilerine: /.• * '

; Kesin söylenen bir sözdür bu. tyi dinleyin. » ,. Şovum köyü ihanet etmiş •' • '

'Japonlardan emir almış, Japonlara yardım etmiştir.Bu köyü bombaladık. vPidia, Pok Pok, Toberoi, ve :

„, Sadi köylerini de 'aponlara yardım ettikleri için bom baladık.Japonlara yardım eden köy olursa, gene bombalayacağız,ve gene yerle-yeksan edeceğiz. . , • -Bizim uçaklarımız pek çoktur, askerlerimiz pek çoktur. > '•Bu iyi yapmakta tereddüt etmeyeceğiz.Yakında bütün Amerikan, askeriyle buraya geleceğiz,

354

Page 397: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

' : Japonlan teslim alacağız ve Öldüreceğiz, . : ' " v

Onlara yardım eden bütün yerlileri cezalandıracağız., '

; : : •'••';•• ' H e p s i bu k a d a r

• '.'•• • : ' ' U y a n m ı z ı duydunuz. (17)

Döğüşcü-olmayan propaganda ile uğraşanlar örgütsel gerekir-likler, «rist»ler ve öz-çıkarlar açısından meselelerle ilgilendiklerin-de, halkı «dönme»leştinnek için yapılan bu propaganda ile uğraşankimselerden farklı ve apayn bir iş yaptıklarını unutmamalıdır, «Dön-meleştirme»ye çalışan propagandacı, kendi inançlarının ilâhi ve enüstün inanç olduğuna inanan bir misyoner gibidir." Şu farkla ki,misyoner görevi başındayken birçok tehlikelerle karşıkarşıya bu-lunduğu halde, dönmeleştirmeye çalışan propagandacının konuş-tuğu yer emin bir yerdir. Döğüşcü-olmayan propaganda uzmanlarıve icrasıları ise kendilerini, zararlı siyasal faaliyetle ve katılmak is-tedikleri kitle ile özdeşleştirerek bu hareketleri yönetmeye çalışır-lar; arkadaşcasına, dostçasına konuşurlar, veya hiç değilse öyle gö-rünmeye çalışırlar. Bunlar için, insansal güdümlemenin (manipula-tion) zararlı tatminlerinden kaçınmak; tek tek her olaydan nelerinelde edilebileceğini, neler için boşuna bir zorlamaya girişmemekgerektiğini zamanında kestirecek bir sağ duyuya sahip olmak şarttır.Siyasal savaş, bu girişecek olanlardan birçok yeteneğe sahip olma-yı ister. Böyle bir propagandayı yönetecek olanların halktaki tut-kulara kapılmamalan, bunlara karşı durabilmeleri ye hemen kapı-labilecekleri mecaracı gösterişlerden uzak kalabilmeleri gerekir.Bütün bunlardan sonra da, ülkelerinin dış politikasının amaçları-nı iyi bilmeleri şarttır. - , . r , • -•'••

PLÂNLAMA DÜZENÎ VE BEKLEYİŞLERİN BİÇİMLENİMİ J

Kararlar değişik derecelerde ön-kestirimi (foresiğht) aksetti-rirler. Dış politika kararları geri tepicidirler. Hele, olup-bitti (faitsaccomplis) durumlarına karşı bir tepi (response) olarak alındıkla-rında, karşı taraftaki kuvvetler de kendi plânlarına göre bir hare-kette bulunurlar ve «hatalara rağmen işin içinden basan ile sıynl-

(17) Halsey, W. F. ve Bıyan, J., «Admiral HaJsey's Story,» Whittlesey HcNew Yorii, 1947, pp. 150-151.

. • /

Page 398: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

mayı»* bilirler. Eldeki belli bir plâna göre alınmış bulunan karar-lar, bu plânlar tarafından önceden-belklenmiş sayılmamalıdırlar.Kararlar, eldeki plâna, veya hatta bu plânın her yeni durumdagözden geçirilen yeni şekline değil, fakat karşılaşılan meselelerinkendileri tarafından belirlenir. Bir başka deyişle, her eylem plânı-nın ileride karşılabilecek karşı-hareketlerle- ilgili tahminleri deiçermesi ve her yeni karşı-hareketten sonra alman her yeni kara-rın, plâncıları başlangıçta yaptıkları ön-kestirimin yeterliliğini de-ğerlendirmeye ve aynı zamanda plânlarını günün icaplarına uygunhale getirmeye muktedir kılabilmesi gerekir. Bu dış politikanınbaşarı ile gerçekleştiriebilmesi, sadece bu dış politikayı saptayan-ların kendi amaç ve ereklerine erişme yeteneklerin bağlı bulun-mayıp aynı zamanda karşı tarafın kendi politikasını uygulamayaaktarma yeteneğine de bağlı bulunması yüzünden, dış politika ko-nusunda yapılan ön-kestirimler de ne kadar bir geleceği kestirme-ye çalışırlarsa o derece az aydınlatıcı olmak zorunda kalırlar ve güç-süzleşirler. Siyasal bir plânda fazla bir geleceğe jdair kararlar ala-rak bu tip plânlann önceden-belirlemeye kalkışmak «irational» birdavranıştır. Zira durumun seyrine katılmacı (intervening) değişkenolarak etki eden karşı-hareketler plâna katılmış olsalar bile, hiççıkmayabilirler; önceden plânın yapılmasında hesaba katılmayanşeyler ise heran ortaya çıkabilir, iyi hareket plânlan, bu nedenle,ancak önceden bilinebilecek, kestirilebilecek amaçlann belirlen-mesini (determination) hedef alırlar, fakat elde edilebilir diye tah-min edilecek amaçlar da zamana bağlı olduklanndan ve zamana gö-re değişebildiklerinden, bu amaçlara erişebilmek için alınmasımümkün görünen hareketler alanında bir esneklik taşırlar. îyi ha-reket plânlan aynı zamanda, girişilecek başanglıç hareketi (moves)için bir tercihi ortaya koyarlar, ama bu tercihleri bile, plânı yapan-lan sonraki hareketlerini bu ilk harekete bağlamaya mecbur tut-

- maz; planlayıcılara ilk hareketin izleyicisi olan hareketlerini kar-alan yeni durumlara göre yeniden değerlendirme serbestisi ta-

-/ '. Gelecek hakkında yapılan bir önplânlama siyasal seçkinlerigıçta hesaba katılmayan karşı- hareketlerin baskınından kur-% yarar. Rasyonel, yani, esnek planlama da, aynı siyasal seç-•irrational» bir plânın (yani; katı, rijit bir plânın) baskıla-

jlles through»: «...hata etmelerine rağmen sonunda bir kurtuluş»' şeklinde de çevrilebilir (ç. n.)

Page 399: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

rından kurtarır. Bu plânlama rasyoneline gösterilebilecek en güzelörnek, II . Dünya Savaşındaki Mihfer Devletlere karşı işlenecek po-litika ile ilgili olarak düşüncelerini açıklayan Churchill'in yaptığıyorumdur. Gerçekleştirilebilir bazı erekleri ve bunların elde edil-mesini sağlarla görünen bazı uygun hareketleri tespit eden Chur-chil, daha sonra da, «olaylar bize hizmet ettikçe» bu hareketler de-ğiştirilecektir demiştir.

Askerî seçkinler de, tabiatıyla, plânlama işine katılırlar ve mo-dern savaşlarda bir kampanyanın bir kaç gün önce veya kaç günsonra başlayacağını söyleyebilecek durumdadırlar. Modern savaş-ların, savaşa başlamak için gerekli «mobilization», askerî eğitim, es-ki silâhların «demode» olması yüzünden yeni silâhlar yapmak ve is-tihsal etmek gibi zorunluluklardan ötürü zaman tüketici bir sürecedayanmış olmaları bu gibi plânların emredici plânlar olarak yapıl-malarını şart koşmakta ve sonuç olarak, bütün ulusal ekonomininplanlanması düşüncelerine zemin hazırlamaktadır. Dış politika ko-nusundaki plânlamacılık ise, başlıca geleceğin sadece planlayıcı-lara değil karşı devletteki seçkinlere de bağh olması v yüzünden ön-ceden belirlenememesi nedeniyle, çok daha zordur. Kaldı ki;, siya-sal plânlar yapanların plânlarını kavramak istediği zaman boyutu,askeri plânlar yapanların kavramak zorund oldukları zaman boyu-tundan daha uygundur. . , . •., ,v

Genel hatları ile konuşacak olursak, askerî plânda^ örneğin, birsavaş döneminde tek bir çarpışmanın kazanılması kısa boyutlu birerektir; bir savaşın kazanılması orta boyultu bir erektir; ana sava-şı zaferle sonuçlandıracak olan bütün cephelerde savaşın kazanıl-ması ise uzun boyutlu bir erektir. Siyasal seçkinler için ise askerîbir harekatın kazanılması, sadece, siyasal plânın kısa boyutlu ere-ğinin gerçekleşmesi anlamına gelir; ana savaşın kazanılması ortaboyutlu ereğin kazanılması anlamına gelir; ve ana savaştan sonavarılacak olan yeni kuvvetler dağılımında «aslan payı»nı almak iseuzun boyutlu ereğin gerçekleşmesi anlamına gelir. Ebedi bir barı-şın kurulması, veya dış politikaların ortadan kaldırılması gibi erek-ler ise siyaseten bir boyuta sığdınlamıyacak olan veya «Utopion»erekler sayılacaktır. • •. ,^ v . %.

Değişik siyasal seçkinlerin, kendi dış politika plân ve kararlarınıtespit ederken, bu tarz ön-kesitrmelere dayandıkları fakat bunudeğişik ölçülerde yaptıkları görülmektedir. Bu durumun tarihsel ve

, • - v 357

Page 400: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

ulusal farklılıklardan ileri gelmesi mümkündür. Bu konuda yapıl-mış araştırma olmadığı için, karışık ve kavranması güç bu sorunhakkında söylenebilecek, herşey doğası, gereği, «hypothetic» kalmakzorundadır. .

İ. Uluslararası mücadelenin yerine ulusların çıkarlarını uyum-laştırâbileceği görüşü de dahil, çeşitli düşünceleri kapsayan «üto-pianism», kısa, orta, veya uzun boyutlu herhangi bir siyasal ereğintanımlanmasında gösterilen beceriksizlik veya ezberci-kalabahk ilebir araya gelmekte; birbirlerine eklenmektedirler.

2. Düşman karşısında askerî bakımdan zayıf durumda olmasorunu, ereklerdeki boyutları uzun tutma girişimleri ile, veya «geri-tepici» hareketlerle yanyana düşebilmektedir. -. ..:;.,. •=,; ^ :.:-"

; r 3. Kendilerinin karşi-seçkinler olduğu günlerde takibata uğra-mış bulunan siyasal seçkinler, böyle bir hayat geçirmeyen siyasal

'seçkinlere oranla ileriye yönelik plânlar yapmakta daha istekli-dirler. .•'•_'• . •• "'••"- •'.- '• '..•' ";' • •.-'; .••' "' ' • •:•

4. Demokratik şekilde oluşmuş seçkinlerin kurmayları güçlübir sınıf meydana- getirmedikçe ve siyasal seçkinlerin kendilerin-den daha yavaş bire değişim seyri izlemedikçe alınan kararla tepkiniteliğinde (reoctive), kısa boyutlu veya «utopic» kararlar olurlar;oysa bir siyasal sınıftan (örneğin, aristokrasiden) gelen seçkinlerinaldıkları kararlar orta veya uzun boylu erekleri ele alan kararlarolmaktadır. , ,;

5. Ülkedeki en üst siyasal seçkinler idarî kurmaylar gibi iş-görmeye başladıklarında ülkenin dış politikasında «reactive» karar-ların ağır basmaya başladığı görülmektedir. Ülkenin dış politikasın-da iç istihbaratçıların dedikleri hâkim olmaya başladığında, dış po-litikanın kısa boyutlu ereklere göre tanzim edildiği görülmeye baş-lamaktadır. Ülkenin dış politikasına dış istihbaratçıla hakim olur-sa, dış politikanın erekleri orta boyutlu erekler olmaya başlar. Ülke-nin dış politikasına tarihçilerin düşüncelerine göre biçim verildi-ğinde ise, dış politikanın erekleri uzun boyutlu erekler olmaya baş-lamaktadır. ,

Propaganda, her durum ve konuda' demek ki, siyasal seçkinle-rin kararlarında içerik olarak bulunan zaman düzenlemesini açığavurur. Eğer dış politika «reactive» ise o ülkenin propagandası bü-yük bir olasılıkla «tatsız-tuzsuz» ve günü geçmiş haberler verip-

3 5 8 . ;-:•-:.. -,-•: -••:• v - ' ' } : - •.:--... - : y " : : - -1 . •• ,

Page 401: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

duran beceriksiz bir haber ajansı gibidir. Zira politik erek diyebile-ceğimiz şeylerle ilişkisi kalmaz. Olaylar ve olgular çoğu defa tek baş.larınâ konuşamadıkları halde konuşsalar ve, herkese ayrı sözlersöylüyormuş gibi görünseler bile, böyle bir propagandanın haberle-ri siyasal bir önem taşımaz; propagandacılar ise olaylara «anlam»yükleyemezler.

Siyasal seçkinlerin düşünceleri «ütopik» olduğu zaman, propa-ganda bir misyoner propagandası haline gelir; karşıdaki halk kit-len görüşlerinden cayıp dönmeleşmeyi reddettikçe, propagandacılarda gitgide daha «fanatic» olmaya başlarlar. Dış propagandanın ya-rarlı bir fonksiyon icra etmesi, ancak ve ancak, siyasal seçkinlerinsiyasal ereklerinin inceden inceye düşünülüp tesbit edilmiş olmasıve bu ereklerin «erişilebilir bir boyut»un sınırını aşamaması halindemümkündür^ Böylesi bir propagandanın iş görmesinin nedeni, olay-lara ve olgulara eldeki politikanın erekleri açısından bir anlam yük-Ieyebilmesi; böylece de, gelecekteki olayların, beklenilebilirliğini etki-leyebilmesidir. . • . : <:

: /

Zira, dış propagandanın dışarıya «haber1» yayarak etken olabi-leceği en uygun alan düşman ülkedeki halkın bekleyiş ve umutları-dır, özellikle bir başka kuvvet tarafından oluşturulan veya yapılanşeyler bu bekleyiş ve umutların düşmesini veya yükselmesini p*ki-ler, mutevalannm değişmesine sebep olur. . : s

Akıllıca yönetilen bir psikolojik savaş programı düşman ülkehalkını, halkın yabancısı olan ideolojiye, bu ideolojinin üstünlüğünüiddia ederek «dönme»leştirmeye çalışmaz. Tersine, akıllı propagar-dacılar gelecekle ilgili olaylan ele alırlar ve bu olaylar hakkındaverdikleri haberleri kullanarak, kendilerine uygun şekilde yorum-layarak [düşman ülkedeki] halkın bekleyiş ve umutlarına diledikleribiçimi kazandırmaya çalışırlar. Böylece, erekleri ve niyetleri neyseonlann bir görüntüsünü meydana getirirler; ideolojiden hareketederek, hitap ettikleri halkın ilgilendiği belirli ve somut konulannüzerine eğilerek, Mars'ın sözlerini kullanmak yerine, gündelik veyaşanılan hayatın diliyle konuşmaya başlarlar.

Propagandacılar bazan düşman ülkedeki siyasal seçkinlerinkendi iç politikalannda ne yapacaklannı ve halk kitlesine bundanne çekeceğini; halkın başına ne geleceğini önceden-kestirebiliiK'rPropaganda için bu çeşit ön-tahminler sadece düşman seçkinleri ıileride ne yapacaklannı bilme bakımından kıymetli bir isnhb. ı*

?•••)

Page 402: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

teşkil etmekle kalmaz (örneğin; gıda karnelerinde bir kısatlama gi-bi), fakat aynı zamanda, ileride hiçbir gayrete lüzum kalmaksızındüşman ülkedeki halkın büyük bir sıkıntı ile karşılaşarak öfke veşiddetli kırgınlık içinde kalacağım anlaşılmasını sağlar.

Fakat asıl önemlisi, halkın, propagandacının temsil ettiği dev-letin niyetleri hakkında yürüttüğü tahmin, taşıdığı bekleyiştir. Teo-rik olarak, propagandacı, düşman ülkenin seçkinlerinin niyetleriniöğrenirken karşılaştığı güçlüklerin yanında, onlarla mukayese bileedilemeyecek kadar küçük zahmetler bahasına, kendi ülkesinin seç-kinlerinin niyetlerini öğrenebilme durumundadırlar. Fakat, gerçekhalde, propagandacının düşman ülkenin halkının bekleyişlerini etki-leme derecesi, kendi ülkesinin seçkinlerin propagandacı ile ne de-rece sır ortaklığına girdiğine bağlıdır. [Propagandacının kendi ülke-sinin seçkinleri propagandacıya bu sırları açıklarlarsa, propagan-dacı da bu sırların ışığında «bilgi» vererek, düşman ülkedeki hal-kın dış ülkenin niyetleri hakkında gösterdiği canlı ilgiyi ayaktatutarak, propagandasının etkinlik kazancasını sağlar.]

Neler söyleneceği sorunu ile değil de, nelerin ne zairtan yapıla-cağı sorunu ile ilgili kararlan alma durumundaki siyasal seçkinlerve onların yardımcı kurmayları, vakitsiz bir açıklamanın, düşmanı,düşmandan yapması beklenilen hareketlerden kaçınma konusundaikaz edebileceğini düşünerek, doğal olarak, her kararlannı gizli tut-mak isterler. Uluslararası propagandaya büyük bir önem verensiyasal seçkinlerin yönetimindeki Nazi Almanyasında bile, propagan-da ile siyasa arasmda iyi ve tam bir işbirliği kurulabilmiş değildi.Propagandacı, mesleği konuşmak olan insandır. Mesleği konuşmakolan insana kim sır vermek, ister ve bundan hoşlanır? Bu soru as-lında boş bir sorudur; zira .propagandacı öğrendiği şeyi, aldığı gibivermez, işine geldiği gibi verir. Her diplomatın bildiği gibi, sır sak-lamak ve vermemek kimi. zaman susarak olur, kimi zaman da ko-nuşarak. Aynı şekilde, propagandacı da, gereğinde konuşmayarak,gereğinde de konuşarak, söylememesi tenbih edilen bir şeyi söy-lemeyebilir; ama bu tenbih yapılmamış; kritik konular hakkında ay-dınlatılmamışsa, bu konuda bazan konuşarak zararlı işler yapabileceği gibi, hiç konuşmamakla da sır vermiş olabilir. (18) Fakat şunu

(18) Örneğin, Nasyonal Sosyalist propaganda direktifleri (Sprach-regulun-ger deniliyordu) son savaş sırasında, bir tarihte Alman dergilerindeağır sudan (H2O2) söz edilmiş olduğundan bahsetmeyi yasaklamıştı.Alman dergilerinde bir zamanlar bu konudan söz edildiğinden bah-sedilirse. Alman dergilerinin bu konudan hiç söz etmemeye başlama-larının bu kere bir ifşaat yerine geçmiş olacağı sanılıyordu.

360 : : . , , - '

Page 403: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

belirtmemiş gerekir ki, «siyasa yapıcıları» ile propagandacılarıntoplumsal «background»lan arasındaki farklar «siyasa yapıcılar»ınsır düşkünlüğünü arttırmaktadır. ;^ , -L-' •'••"

Elbette" ki, propaganda işini yüklenenlerin siyasal seçkinlerinbütün sırlarına vakıf olmaları gerekmez. Bununla beraber, düşmanülkedeki halkın merak ve bekleyişlerini tatmin edebilmek ve pro-pagandanın uygun zamanda yapılmasını ve iyi yönetilmesini sağla-yabilmek için propagandacının kendi işi hakkında alacağı karar-larda siyasal seçkinlerin siyasası tarafından aydınlatılmış olmasıgerekir. Aksi takdirde, kendine ışık tutacak tek şey ya ortakkta'elegeçirebileceği haberler, ya da kafasındaki ideoloji olacaktır. Çokdaha genel bir deyişle, siyasa ereklerinin — kısa, orta, veya uzunboyutlu — varlıkları siyasal savaş için bir ön-gerekliliktir. Buereklerin propagandayı idare edenlere yapacağı «communication»s i y a s a a r a ç l a r ı n ı n k u l l a n ı m ı n d a g e r e k l i o l a n i ş b i r l i ğ i n i n s a ğ l a n m a -s ı n a y a r a r ; ""/.•;.'/•' ,. ;••'•.?•', ",•;•.'.,-• -••::,;••' .••".' \ *'•':,•••;.• •..--.,-'••-:--';•-

Karşıya aldığı ulusun içinde, propagandacının ülkesi için, haki-ki düşman, kimdir? Sadece siyasal seçkinler mi, yoksa askerî seç-kinlerde mi? Düşman kampta potensiyel veya fiilî müttefikler kim-lerdir; kimler olabilir? Hangi grupların fazla, hangilerinin az kuv-vet kazanması gerekmektedir? Halktan değiştirmesi istenen, düş-man ulusun dış siyasası mı, yoksa aynı zamanda toplumsal kurum-lan mıdır? Eğer bunlarsa, asıl hangisi, ve ne yolla değiştirilmek is-tenmektedir? Bir ihtilâl, veya bir iktidar darbesi mi isteniyor, gerek-li görülüyor (yoksa, aralarında bir fark olmayacağı • için her iki-si de iyi karşılanmıyor mu)? Gerekli görülüyorsa, istenen duru-mu oluşması için hangi araçlar ve yollar kullanılmalıdır: cesaret-lendirip teşvik etmek mi, sızmak ya da, desteklemek mi? Destekle-mek ise, ne çeşit desteklemek? Girişilecek işlemlerin zaman ve prog-ramı nedir; kısa ve uzun boyutlu ereklere göre bu işlemler nasıl birsıra ile ele alınmalıdır? Savaşta, uzun boyutlu siyasal erekler - eğeraskerî zafer orta bpyutlu bir erek ise - nelerdir? Barış zamanında,söz konusu devletlerle nasıl bir ilişki kurulacak ye bunun öğelerineler olacaktır? Propagandacının başarı ile yürütebileceği bir si-yasal savaşı, haber dedi-koduculuğundan, ideoloji tâpınmacılığm-dan, bilerek kurnazlığa dayanan basit işlerden ve «ben»in dış dün-yaya yansıtılmasından ayrılarak böyle bir savaşa sağlam temellerasğlayacak olan bu sorulara verilecek cevaplardır. .

• • ' • • • • • • , . . • . . • • • • • . • - • - . . . . • • . . • ; ; ' 3 6 1

Page 404: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

' V

SEÇKİNLERE KARŞI YAPILAN SİYASAL SAVAŞ

• Şimdiye kadar dayandığımız faraziyeye göre düşman ülkesin-deki seçkinler biribirileriyle düşmandır veya en azından savunma-cı veya saldırıcı konumlar takınarak uluslararası kuvvet ilişkisindebaşka ulusların zararına, kendilerinin ise yararına yeni konumlaragelmek isterler. Seçkinlerin alacağı teslim, silâh terki, veya müttefikolma, boyun eğme, bir görüşü kabul etme kararlan, tıpkı muharipnüfus içindeki ayaklanmalar, işçiler arasındaki sabotajlar, karşıt-seçkinlerin kuvvetlenmesi, veya kilit .personelin kazanılması gibisiyasal savaşın temel erekleri arasında yer almış olabilir. «Savaşhâli»ni uluslararası durumun özel bir hâli olarak sayacak olursak,karşımızdaki siyasal seçkinlerin kararlan, bu kararlar eğer başkasıetkilemedir, başkası karışmadan ahnmışlarsa, sadece, o yöneticile-rin uluslannm yaranna olmakla kalmaz fakat aynı zamanda o yö-neticilere karşı siyasah savaş açmış bulunan devletlerin zaranna daolabilir. Bu yüzden de siyasal savaşın özel bir görevi de düşmanınalacağı kararlar üzerinde etkide bulunmak; böylece düşman seç-kinlerinin elde etmek istedikleri kuvvet kazancını önlemek müm-kün olursa, onlan kayba uğratmaktır. . ,

Siyasal seçkinlerin dış siyasa hakkında alacaklan kararlar veast'ları olan askerî seçkinlerin kendilerine verilecek askerî görev-lere bağlılıktan seçkinler topluluğuna üye olanlar arasmda bir iş-birliğinin kurulmuş bulunmasını zorunlu kılar. Aynı zamanda, belir-li kurmay fonksiyonlarının yerine getirilmeleri ve bunlann da ara-larında koordine edilmiş olmalan gerekir, tşte bu yüzdendir ki,siyasal savaş, kendisine hedef olarak seçkinler topluluğu üyeleriarasındaki işbirliğini veya bu kurmay fonksiyonlannm icrasını se-çebilme durumundadır. " , - t

İşbirliği iki taraf arasında karşılıklı bir güven ve itimat orta-mına bağlıdır. Bu bakımdan despotik seçkinler demokratik seçgin-lere oranla çok daha zayıf durumdadırlar ve kolayca yararlanabi-lirler. Bu seçkinlerin gözünde, yukarda bahsettiğimiz gibi; astfa-n olan askerî seçkinler çok daha kolaylıkla ihanet şüphesi altınadüşebilirler, hatta daima bir potansiyel karşı^seçkinler olarakgörülebilirler. Bu bakımdan, Hitler denemindeki askerî seçkinlerile siyasal liderler arasındaki ilişkilerle ilgili olarak yapılacak bir

362

Page 405: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

aarştırmâ çok dikkat çekici olacaktır. (19) II. Dünya Savaşı döne-minde bu iki tarafın biribirini nasıl kolayca kuşkulu düşman saydık-ları tam olarak ortaya konulmamıştır. (20) Despotik bir siyasal seç-kinler topluluğu arasındaki bu durumdan sistemli bir şekilde yararlanmak için düşman seçkinleri arasındaki hizipleşmeler hakkındaçok iyi istihbarata sahip olmak ve sadece propagadanm kullanımıile yetinmemek gerekir. Öyle anlaşılıyor ki, tarafsız ülkelerde bile bi-le yapılan diplomatik boşbağazlıklar; veya düşman seçkinlerini biri-birine düşürmek ve bir kısmım diğerlerinin gözünde şerefsiz kıl-mak için bazı istihbarat redakârhklarma katlanıvermek gibi halkınhiç duymayabileceği diğer yollardan yararlanmak bazan çok dahaetken olmaktadır.

Düşman ülkenin siyasat seçkinler topluluğu üyelerinden adamayartmak pek ender yapılabilen ve gerçekten çok güç bir iştir. Amaolursa, siyasal savaş için, büyük fırsatlar sağlanmış demektir, ör-neğin, Hitler'in temsilcisi Rudolf Hess'in sansasyon uyandıran ka-çışı, İngilizler tarafından hiç kullanılmamış, fakat Stalin'in İngiliz-ler hakkında şüphe duymasına sebep olmuştur. . .

Keza, özellikle Goebbels'in günlükleri başta olmak üzere, II,Dünya Savaşı göstermiştir ki, kitlere yöneltilerek yapılan propa-ganda dinleme servisleri aracılığı ile o ülkedeki siyasal seçkinlere-iletilmekte, halk kitlesi gibi fazla sansüre tâbi olmayan bu seçkin-ler üzerinde hiç umulmadık etkilerdş bulunulabilmektedir. Bü yüz-

(19) Aynı şekilde; çok yararlı sonuçlar verecek bir başka araştırma konu-su da, II. Dünya Savaşında îngiliz ve Amerikan generallerine oranla

:•• Alman ve İtalyan generallerinin şanssızlıkları ve başarısızlıkları konusuolabilir.

(20) Liddell Hart, General Beumentritt'ten şu sözleri aktarıyor: «Hitler,Field Mareşal von Rundstedt'in ordu ve düşmanlar gözünde çok büyük

:• bir saygı kazanmış bulunduğunu biliyordu. Müttefik kuvvetlerin propa-;;,'" gandası sık sık, Field Mareşal ve kurmaylarının Hitler'den ayrı dü-

şüncelerde olduğunu ileri sürmüştür. Aynca, belirtilmek gerekir ki,bizim başkomutanlık karargahımız Müttefiklerin hiçbir zaman hü-cumuna uğramamıştı. Keza, Field Mareşal de Fransız Direnme Hare-

. keti tarafından hiçbir zaman tehdit edilmemişti. Zira Mareşalin, Fran-sızlara iyi muamele edilmesi görüşünde olduğu biliniyordu. Bütünbunlar Hitler'in gözünden, kaçmıyordu; fanları bu olayları devamlıolarak rapor ediyorlardı. Bir yandan Field Mareşale -diğer askerlere

'/?•• gösterdiğinden- çok daha fazla bir saygı gösteriyor, bir yandan dagözünü Mareşalden ayırmıyordu.) Bknz. The German Generals Talks,New York, pp. 1948, pp. 260-61.

t

363

Page 406: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

den de, siyasal seçkinlere yöneltilmiş bir propagandada özel amaç-lar için bu «communication» kanalını kullanmak da mümkün biryol sayılabilir. Aynı şekilde, askerî seçkinlere hitap etmek için degene aynı kitle haberleşmeleri yolundan yaralanmak mümkün-dür. Nitekim, son savaşla ilgili olarak yayınlanan askerî liderlerinhatıralarının hepsinde bu yolla alınmış düşman propagandasınaait sözlere yer verildiği görülmektedir. Hatıralardan bazan, bu pro-pangahdalann etkisiyle birtakım hareketlere girişidiği de belirtil-mektedir. (21). -• ;'••- •-,;:•-.:• •.••.-;•;;' ,. , • v . !

1 Bununla beraber, bu nisbeten küçük olan. silâhların yamnda,düşmana karşı yürütülecek bir döğüşken-olmayan [siyasal] savaştaasıl etken silâhlar, düşman kurmaylarının fonksiyonlarını icra ediş-lerine müdahalede bulunucu silâhlardır. Aşağıda, yabancı istihba~ratın bu işlere nasıl müdahale edebileceğine dair ve aldatıcı et-kilerle aldırılacak alternatif kararlann sonuçlan hakkında bazı gö-rüşler bulacaksınız. (22) '

Plutarch'ın Lysander'e atfen söylediğine gibi: «aslan postu bu-lunmadığında tilki postu da iş görür.» Düşmanın şaşırtmak için, butür hileler tarihin her devrinde kullanılmışlardır. Bu tür hilelerinamacı, daima, insanın kendi gücü ve niyetleri hakkmda düşmanayanlış bilgi vermek, yanıltıcı düşüncelere yönleltmök ve böylecedüşmanı o ânda doğru ve parlak görünen fakat aslında yanlış olankarşı-hareketlere itmektir. ; ...\'\ _, f: V

Başanlı bir gizlilik gibi, başarılı bir hile ve aldatma da şaş-kınlık yaratır ve düşmanın savunma gayretlerinde bir anda birsavrukluğa yolaçar. Gizlilik düşmana bilgi vermemeye çalışırken,hile ve aldatma düşmana yanlış bilgi vermeye çalışır. Plânlan hazır-lanmış bir hareket tam bir gizlilik içine alınmışsa, düşman seçkin-leri bu hareket hakkında ellerinden geldiğince bir tahmin yürütmekister ve girişecekleri karşı-harekâtı da bu tahminlerine göre plân-

(21) Bknz: örneğin, General Lewis H. Brereton'un 20 Haziran 1944 tarihligünlüğü, The Brereton Diaries (William Morrovw and Co.) New York.1946, sh. 289, «V-nerin yaptığı ağır hasarlar hakkında o kadar çok düş-

- man propagandası duyulmuştu ki, Kumandanın başkanlığında yapılanbir toplantıda ertesi gün karşı-saldın olarak, Berlin'e ağır bir ha-va bombardıman düzenlenmesi kararlaştırıldı.»

(22) Yardımcı seçkin personelin kontrol ve «communication» görevleri üze-rinde etkide bulunarak müdahale etme konusuna, yönetim ve komutayeteneğinin kısıtlanmasından söz ederken değinmiştir.

f

364 •

Page 407: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

larlar. Hile ve aldatma ise, gizlilikten çok daha etkendir, zira düş-manın tahminleri üzerinde etki yapar; aynı zamanda da sahte birniyeti ortaya sürerek hakiki niyet hakkında düşmanın yapacağatahminleri güçleştirir. Aldanma da bir çeşit «communication»a da-yanmak zorunda olduğu için, düşman ülkelerin seçkinlerine yöne:len bu «communication»dan düşmana eriştirilecek «ifşaatın» niye-ti ona yanlış düşünceler vermektir. Bu tür ifşaatın inandırıcılığı ise,ifşaatı alan düşmanın bu ifşaatların istenmeden /ve kötü bir şanseseri ortaya döküldüğünü sanmasına bağlıdır. Her iki durumdada sahte ifşaatın etkin olmasının nedeni düşmanın istihbarat vedinleme-izleme (reconnaissance) hizmetlerinin beceriksizliği ol-maktadır. Farkında olmayarak ve istenmeden yapılmış ifşaatlargüvensizliği ortadan kaldırmakta ve düşmanın yanlış bilgilere sa-hip olmasına yol açmaktadır. Düşman dinleme-izleme servisinindikkatini çekeceği umuduyla yapılan, fakat hiç istenmediği halde,önlenmesi mümkün olmadığı için yapıldış gibi görünen ifşaatlarise — aslında uydurma bir «reality»yi yansıttıkları halde, düşmantarafından, karşı devletin yetenek ve niyetlerini aksettiren doğrubilgiler gibi sayılıp, kabul edilmektedir.

Hayvanlar âleminde de aldatma ve hile vardır, hem de en gü-zel örnekleri ile. Friedrich Alverdes hayvanlar alemindeki hile vealdatmaları çok güzel belirtmektedir. (23). . . .

1. Uyumlanmak («sympathese»), örneğin, savunma veya sal-dın amacı taşıyan bir hayvanın ortamdaki şartlara uyacak birrenk ve davranış görünümü alarak görme duygusuna konu olmak-tan çıkmasıdır. «Uyumlanmak» sadece renkce uyumu değil, dav-ranışlardaki uyumu da kapsayacağı için, «değişik kılıf içinde de-ğişik şeyler anlatma»* şeklindeki hileler burada yer almaktadır.Keza, zebranın vücudundaki çizgilerde olduğu gibi, bazan hayvanvücudunun ortamdan ayırt edilmemesine yarayan savunma amaçlıgörünüm hileleri de vardır, (Alvardes buna «somatolyse» diyor).Ve bir de başka bir aldatma tarzı vardır. Bunlarda, başka hayvan-ların takibatına uğrayan, seri hareketli ve canlı renkleri olan bir

(23) Friedrich Alvers, «Taüschung und 'Lüge'im Tierreich,»in Dİe Lügeed. by Otto Lippmann and Paul Plaurt, Leipzig, 1927, pp. 332-50.

(•) «Playing possum»: «possum», aşağı memelilerden olan ve kanguru vevs. gibi yavrusunu vücudunda taşıyan hayvanlardır. Buradaki anlamı

'; ' yukarki gibi. Eski Yunancası «thatanose.» (ç. n.)

" . ' • • ' : • • • - ' • • • '.']\^- . ' • • : • • ' • . ; i ' , • • ' • ' - - . ' • • • • - , • ' • - % » ' •

Page 408: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

hayvan birdenbire değişmekte ve hiç hareket etmeyen ve göze çarp-mayan bir renkte başka birşey haline gelivermektedir. Bu gibi «he-teopsie»ler işitme duygusunu aldatma amacıyla da yapılmaktadır.Örneğin, bir yere saklanınca sesini kesiveren çekirgeler böyledir.

2. Mimesis. Bu yol ile, hayvan, ortamındaki dikkat çekici ol-mayan öğelerin görünümüne girmekte, böylece ardına düşenin elin-den kurtulmaya çalışmaktadır. Alverdes mimesis'i «allomimesis,»yani hayvan olmayan şeylerin şekline girmek; ve «phytomimesis,»yani bitkilerin görünümünü taklik etmek; ve bir de, «zoomimesis,»y a n i , d i ğ e r t ü r d e n h a y v a n l a r ı n ş e k l i n e g i r m e k d i y e ü ç e a y ı r m a k -

t a d ı r . '•• ; . ; " • > •,:-:••:•••••."•'• ••.'.•' - .••'"-.. *•'.'•'" '"/•••'";ı.V'1"''''••:",; .-'•:•'•*'-.

. 3. Mimicry. Alverdes, «zoomimesis»i izlemekten kurtulmakiçin yapılan bir taklit olara ele almakta, «mimicry»yi ise, izlen-mekten kaçarak değil, tersine, izleyen hayvanın karşısına, kendinisavunmaktan aciz bir hayvan yerine, zehiri, dikeni vs. olan birhayvan kılığına girerek dikilmek şeklinde tavsif etmektedir.

4. «Phobese,» hâli-tavrı korkutucu olmayan bir hayvanın, ken-disini işleyen bir hayvanı korkutmak için dehşet saçıcı renklerebürünmesi veya davranışlarını bu yönde değiştirmesidir. . :

5. «Allekation», bir hayvanın, avlamak istediği hayvanı pençe-sine düşürmek için renk ve davranışlarıyla onu aldatmasıdır.

Ayrıca, hayvanlar arasında' (özellikle kuşların) bazılarınınyavrularını kurtarmak amacıyla, yaralanmış taklidi yaparak izle-yicisinin yolunu şaşırttıkları bilinmektedir. Ayrıca, bazan- da, hay-vanların, kendi ortamlarının bir kısmını aktif bir şekilde kullana-rak kendilerini maskeledikleri bilinen bir olaydır.

Hayvanlar âleminde kullanılan aldatma «teknikleri» ile insan-ların dünyasında kullanılan aldatma teknikleri arasındaki benzer-lik çok açıktır. Fakat hayvanların kendi aralarındaki mücadelelde-ki bu aldatma teknikleri ile insanların kendi aralarındaki aldatmatekniklerinin çok fazla biribirlerine benzediği de sanılmamahdır.Zira, hayvanlar sadece duygusal aldatmacalara başvurdukları halde,insanlar hem duygusal hem de düşünsel aldatmaca tekniklerinebaşvurabilecek durumdadırlar. O yüzden de, insansal aldatmacalar-da sayısız buluşlar olabilir.

3 6 6 • •"•' • • • . ••• • ' • • • • ' ; • ' . " " ' • - . - . • • - . : ' • - : •

Page 409: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Askerlik tarihi çeşitli hilelerle düşmanın istihbarat servesinialdatmaya dayanan oyunlarla doludur. (24) Askerî aldatmacalar, ba-zan, düşmanı yer ve zaman konusunda yanlış tahminde bulunmayayöneltmek için; bazan kuvvet ve erekler konusunda, bazan saldır-gan veya savungan kuvvetin amaçları konusunda yanılgılara sürük-lemek için kullanılırlar. Bunların hedefî, düşmanı alacağı kararlar-da yeterince hazırlık yapmadan harekete geymeye itmek, veya düş-manın mahvına yol açacak olan yanlış kararlar almasına yol açmak-tır. Büyük sayıda askerî birliklerin katılacağı bir askerî harekât ko-nusunda yapılmak istenen bir hilede, sadece düşman değil, bu ha-rekâtı icra edecek olanlar bile son âna kadar aldatılmış olmaya kat-lanmak zorunda kalabilirler.. .

(24) Bu örneğin alındığı, General Waldemar Erfurt'un «Surprise» isimli, veStefan T. Possiny'nin önsöz yazdığı kitabına bakınız. (Harrisburg, 1943,Military Service Publishing Company.) Birinci Dünya Savaşında, Türk-leri kandıran İngilizler, Türklerin, General Allenby'nin esas kuvvetle-ri ile sol kanattan saldıracağına inanmalarını sağlamışlardı.«Bütün bir ay, 'yanıltıcı mesajlar'lann hazırlanması v6 bunların, çe-şitli hileli telgraf haberlerini çözen Türklerin alışkın oldukları şifreler-le telgraf metni şeklinde Türklerin eline geçmesine çalışmakla geçiril-di. Ayrıca, bir İngiliz kurmay subayı devriyedeyken mahsustan Türknöbetçilerinin hücumuna uğradı. Subay yaralanmış gibi yaptı ve kaçar-ken de çantasını düşürmeyi ihmal etmedi. Çantada özel olarak hazır-lanmış bir not defteri, paralar, aşk mektuplan, ve birkaç tane de hi-leli emirname ile bazı askerî belgeler vardı. Çanta Türklerin eline geç-ti. Ertesi sabah ise Çöl Süvari Birlikleri için çıkarılan gazetede, kurmay,

. subaylardan birinin çölde bir not defteri kaybettiği yazılarak, süvaribirliklerinden bu not defterini aramaları, bulunca General Allenby'ninkaragâhına getirmeleri emredildi. Yalancıktan hazırlanan bir aramabirliği de çölde defterin peşine gönderildi. Yanındaki kumanyasını—tam, aptal bir askere yakışacak şekilde— bu gazetenin o günkü nüs-hasına saran bir subay ise, çölde arama yaparken, Türklerin dolaş-

> tıklan yerde yemeğini yedikten sonra artıkları da bu gazeteye sara-rak, yemek yenilen yerde unuttu. Bu hile basan kazandı.»

" II. Dünya Savaşma ait örnekler için, bknz: Field Mareşal The Vis-count Mongomery of Alamein, El Alamein: the River Sangro, NewYork, 1949. p. 31 FF., 57, 78-80; Desmond Toung, Romel, London, 1949,p. 79,101; George C. Kenney, General Kenney Reports, New York, 1949,pp. 268, 281-2, 330, 374, 384, 501; Admiral Halsey, op. at., p. 197, 207-8;Field Marshal Lord Wilson of Libya, Eight Years Overseas, London,1948, p. 40; Sir Frederick Moragan, Overture to Overlord, New York.

' 1950; Sir Francis de Guingand, Operation Victory, New York, 1947, pp.108, 55-6. :

Keza. bknz: Jasper Maskelyne, Magis-Top Secret, London (tarihsiz).

. .-•. . • • . . - . . • . • . . . 3 6 7 .

Page 410: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Askerî aldatmalara sırf propagandanın tek basma birşey ka-tabileceği şüphelidir/Buna rağmen, II. Dünya Savaşında, Norman-dîa çıkartmasından sonra Fransa'nın başka bazı yerlerinden deçıkartma yapılacağı duyurularak Alman ihtiyatlarının bulunduklarıyerlerden Normandia'ya aktarılmaları önlenmek istenmiştir. Bupropaganda çabaları sadece sözle yapıldığı için belki de fazla biretki yapamayacaklardı. Fakat İngilizlerin de bunlarla birlikte al-mış oldukları diğer aldatıcı tedbirler yüzünden, Almanlar peşpeşeçıkartmalar yapılacağım sanmışlardır. Daha önce de belirtildiği gibi,aldatma amacıyla yapılan bir «cimmunication»un başarı ve etkin-,ligi, bu «communicatiqn»un hiç istenmeden; önlemek mümkün ol-madığı için ortaya çıktığı hükmüne vardıracak bir görünüm kazan-dırılmış olmasma ve «düzmece realite» tarafından da bu görüny-mü destekleyen bazı «delillerin» ortaya konmasına bağlıdır. Aldatıcıbir hareketin ön hazırlıkları tamamlanmamış ise, bu hareket düşma-nın gözünden gizlenmeden hazırlanmamışsa, veya bu harekete inan-dırıcılık yermesi için tezgâhlanan diğer hareketlerin sahteliği hemenanlaşılmışsa, böyle bir hareketten basan elde edilebileceği düşü-nülemez. Askerî propagandanın kullanıldığı aldatma tekniklerineait bu basit ilkeye Goebbels yeterince önem vermemiş, hem askerîkonular hakkında belirsizliği ve hem de aldatıcıhk kuvvetini oldu-ğundan fazla tahmin ederek hayale kapılmıştır. Goebbels iki kere,Almanların bütün cephelerden karşı saldırıya geçeceği yolunda al-datıcı propagandaya teşebbüs etmiştir. Birincisinde, Haziran 1941'-de" saldırıya geçileceği ve Rusya'nm değil İngiltere'nin istilâ edile-ceği zannını vermek için bir kampanya düzenlemişti. Bu aldatıcıpropagandada bizzat propagandacılar söylediklerinin doğruluğunainandırılmış bulunuyorlardı. Propaganda Bakanlığının daire baş-kanlarına Doğu cephesindeki harekâttan vazgeçildiği söylenmiş,sonradan da bizzat Goebbels'in Völklscher Beobachter de çıkan biryazısında Girit'in istilâsının ardından büyük bir hava saldırısinınyapılacağı ve Britanya Adaları'nın da yakında istilâ edileceği açık-lanmıştır. Yazı dergide basılır-basılmaz Goebbels'den gelen gizli biremirle hemen dergiden çıkarılmıştı. Fakat bu arada yabancı muha-birler dergideki yazıyı derhal Almanya dışına bildirmişlerdir. Mu-habirler daha sonra, yazıya sansür koyduğunu da Almanya dışınabildirmişler, bunun ardından, da Almanya dışı ile telefon ve teleksbağlantısı kesilivermiştir. (25) Bu asılsız ve hileli oyundan sonra

(25) Rudolf Semmler, op. cit., p. 3942. , ~": ^ ^ : ' ;

3 6 8 / / ; \ : v " V v . Â > , •:'':':':\- :/:v'•'•"••'. . ' ' ' < / ' ''•'•••••' .

Page 411: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

İngiliz ve Sovyet istihbaratının neler düşünmüş olduğu bilinmiyor,ama, Rusya sınırına yığılmış bekletilen yüz tümen herhalde Goeb-bels'in propaganda ve sansür oyunundan daha çok şey anlatmış,ve Goebbels'in sesini bastırmış olsa gerektin (26) > . - •

Goebbels'in bu hileyi ikinci kere kullanması 1942 yılı baharınarastlar. Bu kere Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ndeki Gü-ney Cephesindeki geniş savaş hazırlıoklanrij gizlemek için. Alman-ların yazın başlatacakları taarruzu dikkatlerden uzak olarak hazırla-mak için tezgâhlar kurulmuştu. (27) Bu kere de gene Goebbels birmakale yazmış, meşhur bir Alman savaş muhabiri önce Doğu Cephe-sine gönderilmiş ve bu seyahat herkese duyurulmuş, ardından - ken-dişine verilen talimata uygun olarak,— adam, Lizbon'da, sarhoş*lukla söylemiş gibi yaparak Almanya'nın merkez cephede hücumahazırlandığını ifşa etmişti.

Bu örnekler içleri kıskançlık dolu propagandacıların biribir-lerine karşı nasıl şeytanlıklar düşündüklerini göstermektedir. Fa-kat ikisinden de anlaşılıyor ki, düşman istihbaratını şaşırtmak içinharcanan onca emeklerden birşey sağlanamamıştır. Zira, uygun araçve yollar kullanılamamıştır. s

«Düzmece yetenekler» yaratarak, veya bu yetenekleri kamufle«:ederek, veya gerçek amacı saklayarak basan sağlamak daha kolayolacağı için, siyasal seçkinleri aldatmak; bu yolda bir propagandadabaşarı kazanmak çok daha mümkün görünmektedir. Ayrıca, bununbir gaşka nedeni, askerî seçkinleri aldatmak için teşkil edilmesi ge-reken düzmace oratmı yaratmak zor olduğu halde, siyasal seçkinlerialdatmak amacıyla girişilecek olan benzer propagandadada bu ko- ,nular için fazla bir zahmete lüzum bulunmamaktadır. Ortada bel-li bir yeteneklilik varsa bu yeteneklilik kırk türlü amaç için kulla-nılabilir ve ne niyetle kullanılacağı hiç anlaşılmayabilir. Kaldı ki,

(26) Bn. Jean Hungerford'un yardımiyle 9 Haziran-22 Haziran, 1941 döne-mindeki New York Times, the London Times, the Daily Mail, ve theNews Chronicle gazetelerini tarayıp, Goebbelsin makalesinin Goeb-bels'in murad ettiği yönde bir etkisi olup-olmadığını araştırdık. Olay,kuru bir şekilde haber olarak verilmiş, aynı günlerde Rusya sınırın-daki yığmak çok daha önemle duyurulmuş ve yazılarda da Alman-ya'nın Sovyetlerle savaşa hazırlandığı. Alman. - Sovyet savaşının çokmuhtemel olduğu belirtilmiştir.

(27) Bknz : the Goebbels Diaries, op. cit., 162-227.

• • . . • • • • . ' ••• • 3Ö9

Page 412: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

bu yetenekliğin kullanımının hedef alabileceği meselenin vüs'ati nekadar büyük ise, bu konuda yapılacak tahminlerde karşılaşılacakhataların sonuçlan da o kadar ciddî ve. ağır olur. Cephedeki birkumandanın savaş günlerinde ne zaman bir saldırıya geçeceği, böylebir saldın için hazırlık yapıp-yapmadığa, bazı cephe hazırlıklarınınsıkı şekilde gözlenim altma alınması halinde hiç kuşkusuz olarakortaya çıkanlabilir. Oysa, ortada bazı savaş hazırlıklan var diye, birülkenin siyasal seçkinlerinin savaşa karar vermek üzere olduklarınıkestirmek çok daha zordur. Zira, herşeyden önce, savaş hazırlıkların-da bulunacak ülkenin yeteneklerini ortaya koyan siyasal seçkinler-bu yolla savaş tehditlerine bir cevap vermek, savaşa girmeyemecbur kalmadan gözdağı vermek istemiş olabilirler. Bu durumda,savaş açmak tehdidini savuran bir siyasal seçkinlerin düşmanla-nnı kandırmada başanlı olacaklari söylenebilir. .

Aynca, anlaşmaların ortadan kaldırılması gibi bazı siyasal ey-lemler vardır ki, bunlar gözle görülebilir fizikî bir kuvveti bilegerektirmezler. Bu gibi durumlarda da, düşman ülkenin siyasalseçkinlerinin niyetlerini kestirirken yapılacak yanlışlıklar aldanma-lara yol açmaya yeter. ; , o : .

Son olarak, siyasal seçkinler ne denli boyutlu erekler ile uğ-raşıyorlarsa, bu erekler konusundaki aldanmalar da, o derece ko-laylıkla, fazla ince hesaplara dayanmayan «düzmece yeteneklerle»hemen meydana getirilebilmektedir. Bu konuda, Hitler'in askerî birtoplantıda söyledikleri örnek olarak gösterilebilir. 27. Ocak, 1945tarihinde Hitler, General Jodl'a. şunlan söylemiştir: (28)

Kendilerinden, Rusların bizim 200.000 adamımızı komüaistleştirip, baş-larında gene Alman subayları olmak üzere, askerî birlikler şeklinde Alman-ya'ya sevketmeye hazırlandıkları izlenimini veren bir rapor hazırlamalarım is-tedim. Hazırlamalarım emrettiğim bu raporun İngilizlerin eline geçmesinisağlamalarını söyledim. Dışişleri Bakanına bu yolda tembihte bulundum.[İngilizler] bunu duyunca, bir yerlerine iğne batmışa dönektir.

Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, karşısındaki siyasal seçkinlerin tahmin ve istihbaratlarını yanıltmak amacıyla kullanılacakolan aldatma yeteneklerinin basan kazanabilmesi, sadece, bu tür

(28) Hitler Directs His War. Günlük Askerî Toplantıların Gizli Tutanak-tan, seçen ve şerhleyen Fdix Gilbert (Oxford University Press) NewYork, 1950, -sn. 118. ,.-. , [ -\ :': •/

Page 413: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

hileler için yetişmiş olan şeytan zekâlı propaganda uzmanlarınındüzenleyecekleri işlere bağlı bulunmamaktadır. Asıl en büyük si-yasal aldatmacalar, karşısdaki siyasal seçkinlerin bütün tahminleri-ni yanıltan büyük siyasal eylemler ile sağlanmaktadır. Tıpkı, genelanlamıyla ele aldığımız siyasal savaş gibi, bu tür aldatmacalar dasiyasa plânlamasının yerine konulabilecek şeylere değildir. Bunlarınyapabileceği şey, nihayet, tespit edilen ereklere ulaşmayı kolaylaştır-maktır. Bu konuda, özellikle, karşıdaki siyasal seçkinlerin doğası vebunların zaman ve mekân içindeki karşılıkh-ilişkiler hakkındayapmaya çalıştıkları tahminleri yanıltan eylemler başarılı olmak-tadır. . ' •

371

Page 414: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay
Page 415: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

• . " • ' • • /

; _ KAYNAKLAR• ' . " • ' • ' • ' . " - • • • ' - • - • " , • . , • . . . \ : ' • ,

; • • • - • - • " ' ' " • „ v - - . - . , . L - » • • • ' " • * " ' ' ' ' " - I ' '

' • • • : • " : - : • f • / ' ' . : " " ; . • - • • • • ! • ' : ' V - • / ^ • • - • • * • ••••'• , ' ; • • • , " • . • • ^ • • : ' • : • • •

İ. E.L. Hartley, R.E. Hartley, ve Clyde Hart'n «Tutumlarve Kanatlar» makaleleri, W. Schramm'ın The Process and Effectsof Mass Communication (Urbana, University of Illinois Press,1965, sh. 216-249) isimli «reader» inden alınmıştır. ...',. »

tik yayımı için, bknz: Hartley ve Hartley, Fundementals ofSocial Psychology, (New York, 1952, Alfred A. Knopf).

2. L. Festinger'in «Bilme - Tanıma Uyumsuzluğu Teorisi» isim-li makalesi, yazarın 1957'de çıkan A Theory of Cognitive Dissonanceisimli kitabından, W. Schramm'ın The Science of Human Com-mUnication (New York, Basic Books, Inc Publlsher 1963), isimliderlemesindeki şekliyle alınmıştır. ,v,....... V-

• ' " • . " . : . , " • • . • • / • • • ' • . • • . . . - . . ' • ' . ' • • »

3. Robert Abelson'un «İnanç İkilemi ve Çözüm Yollan» isim-li makalesi, Center for Advanced Study in tlie Behavioral Sciences'-ıri«paper» leri arasında çıkmıştır. Buraya, Cari W. Backman vePaul F. Secord'un Problems in Social Psychology (New York,McGraw - Hill, 1966). isimli derlemelerinden (s. 136-141) alınmış-tır. , ; ;

4. W. Schramm'ın «Haberleşme Nasıl İşler» isimli makalesi,yazarın ilk baskısı 1954'de yapılan The Process and Effects of MassCommunication (Urbana, University of Illinois Press, 1965), başlık-lı derleme kitabından (sh. 3-26) alınmıştır. . / ;

5. Bernard Berelson'un «Gazetesiz Kalmak Ne Demektir»isimli makalesi, W. Schramm'ın adı geçen eserinden (sh. 36-47)alınmıştır. ....,:.. ;

1 ••-••• , . ' • • . • • / ' . " : • , . •'•'. • • ' • / " ' ' ; . 3 7 3

Page 416: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

6. Gordon W. Allport ve Leo J. Postman'm «Söylenti veyaFısıltı Gazetesinin', Temel Psikolojisi» isimli makalesi W. Sch-ramm'ın a.g.e.'den (sh. 141 -155) alınmıştır.

îlk yayını için, bknz: Transactions of the New York Academyo f S c i e n c e s , 1 9 4 5 . ••.-.'. •••••,• , :; / ... . '

7. Joseph T. Klappers'in «Değişik Haberleşme AraçlarınınKarşılaştırmalı Etkileri» isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e.'den(sh. 91 -106) alınmıştır.

Makale, önce 1946'de «Bureaü of "Applied Social Research ofColumbia University» ye, Public Library Inquiry çalışması için birmemorandum olarak sunulmuştur.

8. C. I. Hovland, A. A. Lumsdaine, ve F. D. Sheffield'lerin«Tartışmalı Bir Konuda Kanaat Değiştiriminde 'Tek-Yanlı' Sunu-ma Karşı 'îki - Yanlı' Sunumun Etkisi» isimli makalesi, W. Sch-ramm'm a.g.e.'den (sh. 261-274) alınmıştır. . _ , ,

îlk basımı için bknz: C. I. Hovland, ve diğerleri Experimentson Mass Communicatiön, (Princeton: Princeton University Press,1949). :

9. Cari I. Hovland ve Walter Weiss'in «Kaynağın Güvenilirli-ği ve Haberleşmenin Etkinliği Üzerindeki Etkisi» isimli makaleleri,W. Schramm'm a.g.e.'den (sh. 275-288) alınmıştır. .

îlk baskı için, bknz : Public Opinion Quarterly, 1951.

10. Daniel Lerner'in «Propagandada Etkinlik: Şartlar ve De-ğerlendirme» isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e.'den (sh. 480-88)alınmıştır. . . , . .

' * ' " • ' " • • • • • ' . • • /

îlk baskısı için, bknz: D. Lerner, Propaganda in W ar and Crisis,(New York, George W. Stewart. 1952), ,, . *,..

11. Alexander H. Leighton ve Morris E. Opler'in «Japonya'yaKarşı Psikolojik Savaşda Psikiyatri ve Uygulamalı Antropoloji»i s i m l i m a k a l e l e r i W . S c h r a m m ' ı n a . g . e . ' d e n { s h . 1 5 7 - 1 6 9 ) a l ı n m ı ş -

t ı r . - •:.•/•;••,••..:.•;-,.:'.;/:•- :;',-: ::.-•. '. ••-.-';-.,• •.', "• '•

İlk baskısı için, bknz: American Journal of Psychoanalysis,Cilt 6 (1949).

3 7 4 •. .•". •' • • ' ; •"• '•. ;•' • . . . ' . . . • , .

Page 417: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

12. VVilliam Buchanan ve Hadley Cantril'in «Ulusların Stre-otip Yakıştırmalan» isimli makaleleri W. Schramm'ın a.g.e.'den(sh. 191-206) alınmıştır. ' . ^ ; .

İlk baskısı için, bknz : How Nations See Each Other (Urbana:1953, University of Illinois) isimli eserin bir bölümü olarak.

13. Hans Speier'in «Psikolojik Savaş Hakkındakhi DüşüncelerinYeniden Değerlendirilmesi» isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e'-den (sh. 444 - 468) alınmıştır. / ; v :- . .

ilk baskısı için, bknz: D. Lerner ve H. D. LassweU'in yönettik-leri, The Policy Science, (Stanford: Stanford University Press,Board of Truestees of Leland, Stanford Junior University.

375

Page 418: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

1988t e

Page 419: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

j A. 0. iki1

Page 420: Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş - Ünsal Oskay

Q001197

A.Ü. S.B.F, ve Basın - Yayın Yüksekokulu Basımevi, Ankara -1985 F i y a l ^ 900 TL