7
KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI TARIHI TEMELLER VE ANA ILKELER Klasik Dönem Osmanli Siyasi : Tarihi Temeller ve Ana ilkeler 9n üçüncü son Anadolu Sel- çuklu Devleti'nin tahakkümü otoritesinin iyice bir ortamda ortaya beyliklerin en birisi olan ve fakat, gerek tarihi ve rafi gerekse ilk beylerinin mahir siyasetleri sonucunda, tedricen bir cihan im- olan hangi tarihi kurulup siyasi, sosyal ve kültürel tarihi temelleri vb. hususlar beri ilgisini çek- mekte ve konu Bu vesile ile kültürünün veçheleri de gün- demine girmektedir. Bu biz siyasi ve bu ni- hususunu incelemeye lik olarak belirtmekte fayda var: esas itibariyle tevarüs ettikleri tarihi yeni sürdürmenin Islam kültür ve orjinal sadece ve ta- eserler kaleme Osmanlllara yöneltilen ten- killerin gelir. Bu konuda hakkaniyetli bir de- olarak Engin ifadesini " [15. ve 16. anlayabilmek için, Islam kültür geleneklerinin dingin çerçevesi içinde yani belli bir bir kültürün yeni bir görmemiz Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ö!jretim üyesi. 1. Devletinin meselesi üzerinde pek çok ya· Bütün bu tahlil eden ve dönemin ele alarak meseleyi yeni ve toplu bir biçimde gündeme ge- tiren yeni· bir için bkz. Cemal Kafadar, Between Two Worlds· The of the Ottoman State, (University of Press, Berkeley-Los Angeles-London, 1995). Konuya literatür için bu esere Mehmet ÖZ gerekir. hedefi yeni bir sosyo-kültürel ve sorgulanmayan bir daha da Dönemin ol- sosyo-politik yeniden-örgütlenmelerin de, kültürel de rehberi, Islam uzun mi- siyasi de bu çerçevede mü- talaa etmek mümkün ve uygun görünüyor. önce bu tarihi temelleri sonra da, temel kavram ve ilkelerinden hareketle bu dü- mahiyetini ortaya koymaya Hiç siyasi pratikteki pra- tikle ne derece gibi de ancak biz burada kendimizi çizilen amaÇla Ideal gerekeni siyasi gerçekte uygulanan politikalar veya uygulamalar ile, yere ve zamana göre veya bu ölçüde ve hatta tezat belki de ifade edil- mesi dahi zait addedilebilecek bir bedahettir. idari gibi siyasi de tarihi olarak büyük ölçüde Islam da- Tabii ki bu Islam Islam dininin evrensel ilkeleri temel olmak üzere, oranlarda, bir yandan eski Hint-Iran geleneklerini, öte yandan kadim Yunan siyasi felsefesi ve Bizans pratiklerini özüm- bir gelenekti. 3 1slam medeniyetinin siyaset ve son önemli gelecektir. Türk- 2. 16. Yy.dan 18. Yy.a Kültürün haz Engin ve Istanbul 1986, s. 19 3. Islam siyasi literatürO bu makale çerçevesinde ele mOmkün bu genel bir de· !jerlendirmesi için bkz. E.I.J. Rosenthal, Siyaset çev. Ali Çoksu, siyasi için bkz. Harun Han Siyasi ve Idare Çev. Kemal Ankara 1965; W. Montgomery Watt, fslamic Polftlcal Thought, Edinburgh 1968. ISLAMi DERGISI, ClLT: 12, SAYI1, 1999 27

Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

  • Upload
    others

  • View
    31

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA ILKELER

Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi :

Tarihi Temeller ve Ana ilkeler

9n üçüncü yüzyılın son çeyre~inde, Anadolu Sel­

çuklu Devleti'nin Mo~ol tahakkümü altında otoritesinin

iyice zayıfladı~ı bir ortamda ortaya çıkan beyliklerin en

mütevazılarından birisi olan ve fakat, gerek tarihi ve co~­

rafi şartların uygunlu~u gerekse ilk Osmanlı beylerinin

mahir siyasetleri sonucunda, tedricen bir cihan im­

paratorlu~una dönüşecek olan Osmanlı Beyli~i'nin hangi

tarihi şartlarda kurulup büyüdü~ü, oluşturdu~u siyasi,

sosyal ve kültürel yap ıların tarihi temelleri vb. hususlar

yüzyılımızın başından beri araştırıcıların ilgisini çek­

mekte ve çeşitli tartışmalara konu olmaktadır. 1 Bu vesile

ile Osmanlı kültürünün çeşitli veçheleri de tartışma gün­

demine girmektedir. Bu yazımızda biz Osmanlı ların

siyasi düşüncelerinin kaynakları ve bu düşüncenin ni­

teliği hususunu incelemeye çalışacağız.

lik olarak şunu belirtmekte fayda var: Osmanlıların

esas itibariyle tevarüs ettikleri tarihi miras ı yeni şartlarda

sürdürmenin dışında, Islam kültür ve düşüncesine orjinal

katkılar yapmadıkları, sadece şerh ve haşiye niteliği ta­

şıyan eserler kaleme aldıkları Osmanlllara yöneltilen ten­

killerin başında gelir. Bu konuda hakkaniyetli bir de­

ğerlendirme olarak Engin Akarlı'nın şu ifadesini

hatırlatalım:

"[15. ve 16. Yüzyıllarını başarılarını anlayabilmek

için, bunların Islam kültür geleneklerinin dingin çerçevesi

içinde gerçekleştiğini, yani çoktandır belli bir olgunluğa

erişmiş bir kültürün yeni bir parıltısı olduğunu görmemiz

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ö!jretim üyesi.

1. Osmanlı Devletinin Kuruluşu meselesi üzerinde pek çok tartışma ya· pılmıştı r. Bütün bu tartışmaları tahlil eden ve dönemin kaynaklarını ele alarak meseleyi yeni baştan ve toplu bir biçimde gündeme ge­tiren yeni· bir çalışma için bkz. Cemal Kafadar, Between Two Worlds· The Constnıction of the Ottoman State, (University of Callfomıa Press, Berkeley-Los Angeles-London, 1995). Konuya ilişkin literatür için bu esere bakılabilir.

Mehmet ÖZ

gerekir. ÇaQın hedefi yeni bir sosyo-kültürel gelişme

başlatmak değil, yaşayan ve üstünlüğü sorgulanmayan

bir geleneği daha da olgunlaştırmaktı. Dönemin tanık ol­

duğu sosyo-politik yeniden-örgütlenmelerin de, kültürel

gelişmelerin de rehberi, Islam uygarlı~ının uzun mi­rasıydı."2

Osmanlı siyasi düşüncesini de bu çerçevede mü­

talaa etmek mümkün ve uygun görünüyor. Aşağıda önce

bu düşüncenin dayandığı tarihi temelleri irdeleyeceğiz;

sonra da, temel kavram ve ilkelerinden hareketle bu dü­şüncenin mahiyetini ortaya koymaya çalışaca~ız. Hiç

şüphesiz siyasi düşüncenin pratikteki yansımaları, pra­

tikle ne derece örtüştüğü gibi mes~leler de tartışılmalıdır,

ancak biz burada kendimizi yukarıda çizilen amaÇla sı­nırlayacağız. Ideal olanı, olması gerekeni tanımlayan

siyasi düşüncenin, gerçekte uygulanan politikalar veya

uygulamalar ile, yere ve zamana göre şu veya bu ölçüde

örtüşmediği ve hatta tezat teşkil etti~i belki de ifade edil­

mesi dahi zait addedilebilecek bir bedahettir.

Osmanlı idari uygulamaları gibi siyasi düşüncesi de tarihi olarak büyük ölçüde Islam gelene~ine da­

yandırılabili r. Tabii ki bu Islam geleneğin, Islam dininin

evrensel ilkeleri temel olmak üzere, deQişen oranlarda,

bir yandan eski Hint-Iran geleneklerini, öte yandan

kadim Yunan siyasi felsefesi ve Bizans pratiklerini özüm­

semiş bir gelenekti.3 1slam medeniyetinin siyaset anlayış ve pratiğine son önemli katkı bozkırdan gelecektir. Türk-

2. 16. Yy.dan 18. Yy.a Çağdaş Kültürün Oluşumu, haz Engin Akarlı ve başkaları, Istanbul 1986, s. 19

3. Islam siyasi dOşo'ncesi hakkındaki literatürO bu makale çerçevesinde layıkıyla ele almamız mOmkün değildir; bu dOşüncenin genel bir de· !jerlendirmesi için bkz. E.I.J. Rosenthal, Ortaçağda lsl~m Siyaset Düşüncesi, çev. Ali Çoksu, lstanbul1996.lsıam siyasi düşüncesinin oluşumu için ayrıca bkz. Harun Han Şirvani, lsıamda Siyasi Düşünce ve Idare Üzerıne Araştırmalar, Çev. Kemal Kuşçu, Ankara 1965; W. Montgomery Watt, fslamic Polftlcal Thought, Edinburgh 1968.

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 12, SAYI1, 1999 27

Page 2: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

terin Islamiaşması sürecinde Orta Asya Türk-Mogol dev­

let anlayışı ve uygulamalarının katkısıyla yeni bir sen­tezin do!:)du!:)u söylenebilir.4

Osmanlı Devleti bir uc beyli!:)i olarak tarih sahnesine

çıktıktan sonra ve özellikle Orhan Gazi döneminden iti­

baren Türk-lslam devlet geleneQi doQrultusunda ku­

rumlarını oluşturmaga başlamıştır. Osmanlıların kuruluş

döneminde Bizans'ın tesirinin mahiyeti tartışmalıdır;

ancak Osmanlı Devleti'nin Türk-lslam devlet geleneQine

dayandıQını söylemekle Bizans'ın dotaylı ya da dog­

rudan tesirlerini gözardı ediyor değil iz. Esasen Bizans ve

Sasani geleneklerinin dotaylı etkileri, do!:)rudan Bizans

tesirlerini pek önemsameyen F. Köprülü tarafından da

dil~ getirilmişti.5 Sonuç olarak, Osmanlı devlet ve hü­kümranlık anlayışını ele alırken, bu anlayışın temelde bir

yanıyla Orta Asya Türk geleneğine, di!:)er yanıyla da Ya­

kındo!:)u devlet anlayışını özümsemiş Islam devlet ge­

leneğine dayandığını söyleyebiliriz.

Büyüyen Islam cemaatinin siyasi ve idari meseleleri

başlangıçtan itibaren Kur'an ve sünnet esas alınarak çö­zümlenmeye çalışıldı ; tabiatıyla yeni fethadilen ülkelerin

şartları ve pratikleri de Islami çerçevede yeni yorumlara

tabi tutuldu. Islam siyasi literatürü, ise, lbn Mukafta'nın

meşhur Kallle ve Dlmne'yi Pehlevi dilinden Arapça'ya

çevirmesinin ardından büyük ölçüde eski Iran siyaset ve

na.sihat literatürü ve bir ölçüde de eski Yuna.n siyaset

eserlerinin etkisiyle gelişmiştir. Farabi, Maverdi, Gazzali

gibi düşünürler ideal bir _y~netimin temel ilkelerini be­lirlerken bir yandan da yaşanan gerçekli!:)i göze almak

zorunda idiler.6

Türkleıirı merkezi Islam dünyasına nüfuzlan sonunda

kurulan Büyük Selçuklu Imparatorluğu döneminde Iran kültür ve geleneklerinin etkisi, Karahanlılar'a oranla çok

daha belirgin bir şekilde hissedildi. Islam tarihinin en

önemli siyaset-nıimalerinden birisi, bu dönemde Büyük

Selçuklu vezirli!:)i yapan Iran asıllı Nizamülmülk ta-

4. B. Lewis, "IslAm devlet müessese ve telakl<ieri üzerinde bozkır aha­lisinin tesırı·, çev. Salih Tu!), Islam TetJcikleri Enstitüsü Dergisi, 1112-4 (1960), ss. 209·230; W. Fletcher, "Turco-Mongolian Monarchic Tra­dition in Jhe Ottoman Empire•, Harvard Ukranian Studies, lll-IV (1979-80), ss. 236·251 . Konu hakkında Kutadgu Bilig esas alı·

narak yapılan bir de!jerfendlmıe Için bkz. H. lnalcık, "Kotadgu Bilig'de TOrk ve Iran Siyaset Nazariye ve Gelenekten•, Reşit Rah­meti Arat Için, Ankara 1966, ss. 259-271. Ayrıca bkz. H. lnalcık, ''Osmanlılarda Saltanat Veraseti Usulü ve Türk Hakimiyet Te­lakkisiyle Ilgisi",. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XIV/1(1959), ss. 69-95.

5. Bizans Müessesalerinin Osmsnlt Müesseselarine Te'siri Hakkmds Bszt Mülshazalar, Istanbul, Ötükan Yayınları 1981.

6. B~z. 3 numaralı dlpnottaki eser1er.

28

MEHMET ÖZ

rafından kaleme alınmıştır. Bu gelenek ve anlay ış Ana­

dolu Selçukluları devrinde de sürdürüldü.

Beylikler döneminden başlayarak Anadolu sahas ında

başlangıçta tercüme veya telif-tercüme karışımı eserler yoluyla bir takım siyaset-nameler yazılmaya başlandı. Eski Anadolu Türkçesinin örneklerinden birisi olan ve te­lifi bir tercüme karakterindeki Kenzü'I-Kübera ve Me­hekkü'I-Uiema7 adlı eserde klasik Islam siyasi dü­

şüncesinin tipik bir örneQini görmekteyiz. Marzuban• name'nin yanında yine Islam siyasi literatürünün iyi bi­linen örneklerinden biri olan Kabus-name de bu dö­

nemde birkaç kez Türkçeye çevrilmiştir ve bunlardan bi­rısı Mercimek Ahmed tarafından ll. Murad'a sunulmuştur. 8 Bu eserler, klasik Islam siyasi dü­şüncesinin Osmanlı topraklarında tanınmasında mu­hakkak etkili olmuşlardır. Kenzü'I-Kübera'da devletin gerekliliQi, padişahlann Allah' ın yeryüzündeki gölgesi oluşu, taşımaları gereken nitelikler, reayaya iyi dav­ranmak gerekti!:)i, toplumu oluşturan unsurların kendi yerlerinde bulunması gerekti!:)i gibi temaları örnek gös­

terebiliriz. Ancak biz do!:)rudan doQruya Osmanlı hiz­metinde bulunan ve Osmanlı devletinin klasik dö­neminde yazılan eserler vasıtasıyla Osmanlı siyasi düşüncesini de!:)erlendirmeyi daha uygun buluyoruz.

Temel Ilke ve Kavramlar:

Devletin ve Saltanatın Gereklilik ve Mahiyeti

Halil Inatcık Tursun Bey'in fikirleri çerçevesinde Os­manlı siyaset ve toplum anlayış'ını gayet özlü bir biçimde ortaya koymuştu.9 Tursun Bey'in yanısıra Lütfi Paşa, Kı­nalızMe Ali, Gelibolu Mustafa Ali ve Katip Çelebi gibi

7. kemal Yavuz, Şeyhoğlu Kenzü'I·Kübera ve Mehekkü'I-Uiema (In­celeme-Metin-Indeks), Ankara 1991.

8. llyaso!jlu Mercimek Ahmed, Kabusniime, 2 cill, haz. Attila öz­kınmlı, Tercoman 1001 Temel Eser dizisi.

9. H. lnalcık, "Osmanlı Hakukuna Giriş-örfi Sultani Hukuk ve Fatıh'in Kanunla rı' A.Ü. Siyasal Bilgt1er Fakültesi Dergisi, Xlll/2 (1958), ss. 102-126, daha ziyade ss. 125·126; ayn ı yazar, "Osmanlı Padişahı",

SBFO, XIIV4 (1958), ss. 68·79; aynı yazar, "Tursun Beğ, Historian of Mehmed the Conqueror's nme•, WLKM, 69, 1977, ss. 55-71 . ·Tur­sun Bey'in Tarih-i Ebu't-Feth adlı eserinin Mertol Tulum neşrinden yaranandık (Istanbul 1977). Siyasetnarnelerin niteliği ve bonlarda yer elan konularla Osmanlı SiyasetnAmeleri hakkında bkz. A. Sım

Levend" Siyaset-nameleı", Türk Dili Araşttrrnalart Ytlltğt·Belleten, 1962, Ankara 1963, ss. 167·194; Ahmet Uğur, Osmanlı Si· yasetnameleri, Kayseri 1988. Osmanlı siyAsi düşüncesinin temelleri, ana konuları ve meseleleri hakkında özlü bir de!jer1endimıe şurada bulunabilir. A. Yaşar OCak, 'Düşünce Hayatı (XIV.-XVII. Yüzyıllar)", Osmanlt devleti ve Medaniyeti Tarihi, (editör) E. lhsanoğlu, 2. Cilt, lstanbul1998, ss. 164·173.

JOURNAL OF ISLAMIC RESEAACH VOL: 12, NO 1, 1999

Page 3: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA ILKELER

önde gelen Osmanlı yazarlarının eserlerinden de ya­

rarlanarak meseleyi daha etraflıca irdelemeye ça­

lışacağız.10

Tursun Bey devletin kökenine dair fikirlerini, Hace

Nasıruddin TOsl, (öl. 1273)'nin Ahlak-ı Nisıri11 ve

Farabi (öl. 950)nin ei-Medinetü'I-Fadıla 12 adlı eser­

lerinden naklen ortaya koymuştur. Yine Celaleddin Dev­

vani'nin Ahlak-ı Celali adlı eseri de Osmanlı siyasi dü­

şünce eserlerinin en yoğun biçimde yararlandığı

kaynaklardan birisidir. 13 Tursun Bey, devrinin

telakkilerine uygun olarak insanlar arasındaki nizarnı ko­

rumak ve her insanı kendi kabiliyetine uygun bir mevkide tut-. ..... mak için bir padişahın şart olduğu görüşünden hareket eder:

iderler ki, peygamberdür. Ve illa, ya'ni bu tedbir ol mertebede

olmazsa belki mücerred tavr-ı akl üzere nizam -ı alem-i zahir

içün, mesela tavr-ı Cengiz Han gibi olursa, sebebine izafet ider­

ler, siyaset-i sultani ve yasağ-ı padişahi dirler ki , örfümüzce ana

örf dirler."

Esaseı:ı her devirde bir peygambere gerek yoktur,

çünkü bir peygamber ilahi mesajı getirdikten sonra o

mesaj geçerliliğini sürdürür, ancak insanların düzenli bir

hayat sürmesi için her zaman bir padişahın vücuduna ih­

tiyaç vardır. 16 Yine Tursun Bey'in siyaset-i sultan/ veya

yasa{j-t p~dişahl kavramına yaptığı vurgu da önemlidir;

bu bağlamda Cengiz Han'a atıfta bulunması ise, örfı hu­

kukun seküler kaynaklara dayandığmın farkında ol- ·

duğunu göstermesi bakımından, bu önemi bir kat daha "Ve bu nev-i şerif, bunca kemalat ile, Fail-i muhtar arttırmaktadır.

ihtiyariyle müdeni bi't-tab vakı ' ol muştur; ya'ni emr-.i inti'aşında

ve ahkam-ı ma'aşında ictima'i -ki ana temeddün dirler ki, ör­

fümüzce ana şehr ve köy ve oba dinilür- Anı tabi'atten ister, ve

nice istemeye ki yardımlaşmak içün birbirine muhtiiçdur."14

Kısaca, insanlar meden1 tabiatlıdır ve topluluk ha­

linde yaşamaları gereklidir; bu topluluğun düzenini sağ­

layacak bir otoriteye ihtiyaç vardır. Zira, eğer insanlar ta­

biatları gereği bırakılsalar pek çok düşmanlıklar

meydana gelir ve düzenin devamının şartı olan yar­

dımlaşma gerçekleşemez. 15 Işte bu yüzden tedblr ge­

reklidir; tedblr ise kaynağı itibariyle siyaset-i ilah/ (şeriat)

ve siyaset-i sultani (yasa{j-t padişahl veya ört) olmak

üzere iki çeşittir:

"Ve eğer şöyle ki bu tedbir ber-vefk-i vücüb ve ka'ide-i hik­

met olursa- -ana ehl-i hikmet siyaset-i Ilahi dirler ve vazı'ına

namus dirler. Ve ehl-i şer'ana şeriat dirler, ve vazı 'ına şiiri'ıtlak

10. Kınalızade Ali, Ahlak,ı Al<li, Bulak 1248, 3. ciit; Lütfi Paşa, "Asal­name-i Vezir Lütfi Paşa", yay. Ahmet Uğur, Islam ilimleri Enstitüsü Dergisi, IV (1980), ss. 243-258; Andreas Tietze (yay.), Mustafa Ali's Counsel for Sultans ol1581, 2 cilt. Viyana 1979-1982; Katip Çelebi, "DOsturü'l-ame[ li lslahi'l-halel", Kavanin-i Al-i Osman (Ayrı Ali Elen­di) ile birlikte, Istanbul 1280, ss. 119-139.

11. TOs1 ve eseri için bkz. H. z. Ülken, Islam Felsefesi, Ankara 1967, ss. 131 -138.

12. Farabi Için bkz. A. Adnan Adıvar, "Farabi", isıarn Ansiklopedisi. EI­Medinetü'I-Fazıla'nın çevirisi için bkz. Ahmet Arslan, (çev.), Ebu Nasr ei-Farabl, ei-MedinetO'I-Fazıla, Kültür Bakanlığı Ankara 1990.

13. Bu düşünürlerin fikirlerinin genel bir değerlendirmesi ve Islam siyasi düşünce geleneğindeki yerleri için Rosenthal'in yukarıda anılan ese­rine bakılma lıdır.

14. Tursun Beğ, Tarih-i Ebu'I-Feth, haz. Mertol Tulum, istanbul 1977, s. 12 Krş: Nizamülmülk, Siyasetname, yay. M.A. Köymen, Ankara 1982, s. 11; lbn Haldun, Mukaddime, haz. S. Uludağ, c. ı, istanbul 1982, s. 271 vd.

15. Tursun Beğ, aynı yer.

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 12, SAYI1, 1999

Padişahların düzendeki merkezi rolü bütün ya­

zarlarca vurgulanır. Mesela Mustafa Al1, sultanların işleri ehil ve layık olanlara vermesi ve vekillerin halinden ha­

berdar olmamanın sual gününde özür kabul edil­

meyeceğini belirtir.17 Kadı ve şair Veysi de Hi b-name

adlı . eserinde padişahın önemini şöyle belirtir.

"padişahlar alemin kalbidir, ka/b ki müstakimü'l-ahval ol­

mayub hadd-i itidalden münharif ola, beher-hal beden ·

ihtilal-pezir olur. "18

Bütün bu fikirler her toplumda mutlak otoriteye s.ahip

bir idarecinin varlığı gereğini ispata yöneliktir ve bu yö­

nüyle kliisik Islam yazarlarının görüşleri doğ­

rultusundadır. Bu idarecinin koruduğu değerler ise sos­

yal nizarn ve adalet altında emniyetin sağlanması idi.19

Nizam-ı alem

Devlet düzeni ve padişahın vücudu kavramlarını. bir­

likte mütalaa etmemiz gereken bir kavram da nizam-t

alem tabiridir. Dünyanın düzeni anlamındaki bu kavram

ile Osmanlılar esas itibariyle kendi ülkelerindeki kamu

düzenini kastetmişlerdir .. 16. Yüzyıl sonlarından itibaren

gözlemlenan değişiklikleri, bozulma ve karışıklık olarak

yorumlayan Osmanlı yazarları bu hususu "nizam-ı aleme

ihtiliil ve reaya ve berayaya · infial gelmesi" biçiminde

16. Tursun Beğ, ss. 12-13

17. Counsel for Sultans (Nushatü's-Selatin), s. 91 vd.

18. Veysi, Hab-name, Kahira 1252, s. s. 19. Tursun ·Bey, s. 15-18. Bu görüşleri Farabi, Tusi, Dewanı gibi klasik

yazartarda işlenmiş bir biçimde görmekteyiz. Bkz. Rosenthal, aynı eser.

29

Page 4: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

ifade ettiler.20 Fatih Kanunnamesinde saltanat ma­

kamına geçen hanedan mensubunun "nizam-ı alem" için

kardeşlerini katietmesinin meşru sayılması da burada

kastedilen düzenin Osmanlı ülkesinin düzeni oldugunu

açıkça gösterir. Bu kavram gerek yukarıda bahsedilen

devlet (veya mülk) ve padişahlık kurumları ile gerekse

aşagıda ele alacagımız dört unsura dayalı toplum düzeni

ile birlikte degerlendirilmiştir. Dünyanın düzeninin sag­

lanması açısından hükümdarıo §dil olması, amanetierin

ehline verilmesi birinci derecede önemli faktörler ad­

dedilir.21

Düzendeki degişiklikterin kargaşa, bozulma veya çü­

rüme (Osmanlıların tabirleriyle fetret ve ihtii~Q olarak de­

gerlendirilmesi de Osmanlı siyasi düşüncesindeki temel

bir anlayışı yansıtmaktadır. Burada alemin ezeli ve ebedi

yani degişmez bir düzeni oldugu en azından zimmen

varsayı l ıyor gibidir. Geçmişte var oldugu sanılan ideal bir

düzende-bu ister batılıların altın çagı , ister Müs­

lümanların asr-ı saadeti, isterse Osmanlıların selAlin-i

maziye devri olsun meydana gelen degişmeleri olumlu

görmek mümkün olamazdı. Osmanlı yazartarının bu tür

baglamlarda Kur'an-ı Kerim'deki "Bir kavim kendi halet-i

ruhiyesini degiştirmedikçe Allah onların halini degiştirip

bozmaz" maalindeki ayete (Ra'd, 13/1 1) atıfta bu­

lunmaları da bunun bir göstergesidir. Ancak bazı ya­

zarların degişiklikleri olagan karşıladıgını ve toplurndaki

bozulma ve karışı klıkların her devirde görülebildigini yaz­

dıgını da eklemeliyiz. Aşagıda ele alacagımız kanun-i

kadim kavramına atfedilen ehemmiyeti de nizam-1 ale·

min bu niteligi ışıgında dogru degerlendirebiliriz.

Adalet

Osmanlı yönetim felsefesinin temel kavramlarından

biri ve belki de en önemlisi adalet kavramıdır. Tabii bu

Osmanlı'ya özgü bir kavram degil, gelenekten alınan bir

kavramdır. Bugün "Adalet mülkün temelidir şeklinde

• özellikle mahkemelerde görüyoruz ama mahkemelere

has bir özderiş degildir bu; bir yönetim felsefesidir. Esa­

sen nlzam-1 ~/em de ancak adaletle saglanabilirdi. Bu

20. Mehmet öz, Osmanli'da Ç(JzOime ve Gelenekçi Yorumcu/arı, ls· tanbul 1997, çeşitli sayfalar.

21. Bkz. M. lpşirli, "Hasan KAfi ei·Akhlsari ve Devlet DOzenine Alt eseri:

30

UsüiQ'f·Hikem li Nizı\m'I·Arem", IÜEF Tarih Dergisi, 10.11 (1979-80), 251 vd.

MEHMET ÖZ

temel kavram bir daire biçiminde izah edilir. Buna Os­

manlı literatüründe 'daire-i adliye' denir, yani 'adalet da­

iresi ', 'adalet çemberi'. Adalet olursa mülk ayakta durur.

Bunun zıddı ise zulümdür. Koçi Bey'in de zikrettigi bir

veeize bunu şöyle belirtir.22 "Küfr ile dünya durur, zulmile

durmaz." Yani, kafir bir devlet bile varlıgını sürdürabilir

yeter ki adaletli olsun, ama zalim bir devlet müslüman da

olsa ayakta duramaz.

Tursun Bey adaletin öneminden bahsederken ada­

letin eşkıya arasında dahi gerekli bir ilke olduguna şu

söz.lerle de!)iniyor:

"Ve dimişlerdür ki, temamet:i tevayif·i muhtelife adle muh·

tacdur. Mesela, uQrılar ve yol basıcular ve erbab·ı müşatarat ve

gayrühum aralarında bir mümtaz şahs olup, "eddi kOIIe zl­

hakkın hakkahO" (Her hak sahibine hakkını ver.) emrini ikamet

etmeyince bir gün işleri muntazam olmaz."23

Kellle ve Dimne'nin Arapça'ya çevrilmesinden sonra

Islami dönem siyaset-namelerinde de görülen ve daire-i

adiiye olarak adlandırılan bu formülü Kınalızade' nin

Ahlak-ı Alii'sinde şu şekilde buluyoruz:24

Adidir mCıcib-i salah-ı cihan; cihan bir baQdır dıvarı devlet;

devletin nazımı şeriattır; şeriata haris olamaz illa melik; melik

zapteylamaz illa leşker; leşkeri cem' edemez illa mal; malı cem'

eyleyen reayadıf, resyayı kul eder padişah-ı aleme adi.

Özetle şu ifade edilmektedir: Adalet dünyanın kur­

tuluşunu saglar; dünya, duvarı devlet olan bir bagdır;

devleti düzenlanyen şeriattır; hükümdar olmadan şeriat

korunamaz; askersiz hükümdar duruma hakim olamaz;

mal olmadan hükümdar asker toplayamaz; malı top­

layacak olan halktır; halkı padişaha kul eden ise ada­

lettir. Daha özet versiyonlarından hareketle adalet da­

iresinin birbirine baglı temel kavramlarını şöyle ifade

etmek gerekir: Mülk (devlet, egemenlik, hükümdarlık) -

Asker - Hazine - Reaya - Adalet. Bu baglamda, iktidar ile

adalet arasında karşılıklı bir bagımlılık mevcuttu ve ik­

tidarın keyfi bir şekilde kullanılması gayrı meşru ad­

dedilirdi.25

22. Koç/ Bey Risalesi, yay. A.K. Aks Ot, Istanbul 1939, s. 42.

23. Tursun Bey. s. 18

24. c. lll, s. 49 25. Bkz. H. lnalcık, "State and ldeology under Sultan Siileyman r , The

Middle East and the Balkans under the Ottoman Empfre·Essays on Economy and Soclety, Bloomlngton 1993, s. 71

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH VOL: 12, NO 1, 1999

Page 5: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA ILKELER

Erkan-ı Erbaa (Dört Direk)

.Klasik Islam siyaset felsefesinin temel kav­

ramlarından birisi de toplumu oluşturdu~u varsayılan

dört ana sınıfın temel fonksiyonlarını ve bunların birbirleri

ile münasebetini izah eden eriain-t erbaa (bazen anasır-ı

erbaa) kavramıdır. Mesela Dewanl bedeni mizacın dört

unsuruna karşılık toplumda mevcut dört sınıftan, yani

ilim ehli, savaşçılar, tüccar-esnaf-zanaatkarlar ve çift­

çilerden bahseder. Ancak bu dört sınıfın karş ıhkh yar­

dırnlaşması ile oluşari denge siyasi hayatın güvenli~ini

sa~layabilir. 26

.. Böyle bir toplum tasawuru her sınıfın kendi mev­

kiinde tutulmasını, herkesin kendi işiyle meşgul olup baş­

kasının alanına geçmemesini gerektiriyordu; herhangi bir

meslek grubuna kanuna aykırı bir şekilde hariçten ec­

nebi girmesi nizam-1 alemin bozulmasının sebepleri ara­

sında sayılırdı. Mesela, Lütfi Paşa'ya göre, mansıp sa­

hipleri tüccarlık ve esnaflık ile u~raşmamalıdır. Aynı

· şekilde ata ve dededen sipahizade olmayanlar sipahi ya­

pılmamahdır. Çünkü bu yol açılırsa herkes sipahi olmak

ister ve raiyyet kalmaz. Bu ise toplumun nizarnının altüst

olmasına yol açar.(s.248). Açıkça görülüyor ki Paşa top­

lum düzeni için, erkan-t erbaa yani dört direk olarak ad­

landırılan sınıf mensuplarının (asker, ulema, tüccar ve

esnaf ve reaya) kendi yerlerinde kalmalarını sa­

vunmuştur.27

Erkan-t erbaa teorisinin bir özelli~i de, tabiatta var

olan dört temel unsur olan su, ateş, toprak ve havanın

toplumu oluşturan unsurlara benzetilmesidir. Dewanl ve

benzerlerini izleyen Kınalızade Ali bunları şöyle eşleştirir:

1) U lema, kadı lar, katipler, muhasebeciler, tabibler, şa­

irler, müneccimler vb.den oluşan ehl-i kalem su kar­

şıhğıdır. Su vücudun hayatı için nasıl gerekliysa ilim de

insanların ruhu için öyle gereklidir; 2) Düşmaniara karşı

ülkeyi koruyan kumandan ve askerlerin oluşturdu~u kılıç

erbabı ise ateş gibidir; 3) Tüccar ve zanaatkarlar hava gi­

bidir, halkın ihtiyaçlarını karşılarlar; 4) Insanların yi­

yeceklerini karşılayan çiftçiler ise toprak gibidir, cümlenin

menfaati bunlardan hasıl olur. Insan vücudunun sa~h~ı

açısından da toplum açısından da dört unsur dengeli bir

26. Rosenthal, s. 318.

27. KöprOiü bu anlayışın Sasanilerden miras kaldığına işaret eder; Bi­zans Müesseselerinin, s. 168-170, not 308.

şekilde bir arada bulunmalıdır, aksi takdirde hastalıklar

zuhur eder.28

Katip Çelebi ise devleti insana benzeterek devletlerin

ömrü ile insanların ömürleri arasında paralellik kurar ve

lbn Haldun etkisinin açıkça görüldüğü bu yorumunda

güçlü bedene sahip kişilerin olgunluk ve yaşhlık çağının

uzun sürmesine benzer bir şekilde güçlü devletlerin ol­

gunluk ve çöküş dönemlerinin uzun olduğundan bah­

sede~9. Yazar ayrıca dört sınıfı insan vücudunda bu­

lunan dört unsura benzetir: Ulema bedendeki kana,

asker bal_g~ma, tüccar safraya ve reaya ise sevdaya

denktir. Bunların fonksiyonlarını ayrıntıh bir şekilde açık­

layan Katip Çelebi bedendeki dört h1ltın birbirinden ya­

rarlanması gibi dÖrt toplum sın ıfının da birbirinden ya­

rarlanmasıyla toplum ve devlet düzeninin sa~hk buldu~unu ve bu unsurların dengeli bir şekilde bu­

lunması gerekti~ini belirtir:

"Bu ahiat-ı erbaa kesr ü inkisar ile biri birinden müntefi' olub

mizac-ı beden sıhhat buldul)u gibi esnaf-i erbaa dahi medeni

bi't-tab olmak hasebiyle biri birinden müntefi' olub nizam-i

cem'iyet ve mizac-ı devlet sıhhat bulmuşdur. Ve ahiat- ı erbaa

itidal üzere olmak vacibdir ta ki mizac-ı beden muhteli ol­

mı ya.'.ao

Kanun-i kadim

Bir başka temel kavram kanun-i kadim kavramıdır.

Osmanlı yönetim sisteminde iki temel kavram çok mer­

kezi bir yer tutar. Şeriat ve kanun. Burada söz konusu

olan kanun hükümdarın yasama hakk.ının bir ürünüdür,

fakat. bunun kökeni gelen~e dayanır. Bir başka deyişle

bu, öteden beri, uygulanan kuralların ka­

nunlaştırılmasıdır. Buna şartlara göre yeni bir . şekil ve­

riliyor ama bu temelde gelenekten gelir, örtten gelir.

Buna da kanun-i kadim denir ve Osmanh literatüründe

. şöyle açıklanır: Kadim oldur ki ne zaman başlad1~ın1

kimse hat1rlamaz. 31

28. Ahlak-ı Alai, c. lll, s. 7-8. Ayrıca bkz. Tadaşi Suzuki, "Osmanlılarda Organik bir Yapı Olarak Toplum GörOşün.On Gelişmesi-Osmanlı Sos­yal Düşünce Tarihinin Bir Yönü" ODTO Gelişme Dergisi 14(4), 1987, ss. 374-3n.

29. Oüstur, ss. 122-123. Katip· Çelebi'nin bu konudaki görüşleri Su­zuki'nin önceki notta anılan makalesinde etraflıca incelenmiştir.

30. Oüstur, ss. 125-126.

31. Kavram, özellikle 17. Asır nasihat literatürünün geçmişin bo­zukluklarını yorumlarken kullandığı merkezi bir kavramdır. Bo­zulmalar hep kanun-i kadimin ihmal veya terk edilmesine bağlanı r. Krş. Öz, Osmanlt'da Çözülme, çeşitli yerler.

ISLAMI ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT: 12, SAYI1, 1999 31

Page 6: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

Gelibolulu Mustafa Aıı hakkındaki monografisinde

C.H. Fleischer, 16. Yüzyılda Osmanlı bürokral-aydınları

arasında yaygın ve kuvetli bir kanun bilincinin varlı~ına

işaret etmektedir. Bu kişiler özellikle de~ersiz veya hak

sahibi olmayan kişilerin bir takım görevlere getirilmesini

eleştirirken sık sık kanun-i kadim kavramına baş vu­

rurıar.32 Mustaf~ Ali'nin Nushatü's-Selstin adlı eserinin

ikinci bab ı ''fi zamanma hilaf-t kavanin zuhur iden ihtilal-i

mevfür"a hasredilmiştir.33 Burada yazar kanuna aykırı gördüğü uygulamaları somut örneklerle açıklar. 17. Yüz­

yılda yazılan Koçi Bey Alsalesi ve benzeri eserlerde de

kadim kanunların ihmalinin ne gibi bozukluklara yol aç­

tı~ı uzun uzun anlatılır. Bu eserler arasında yalnız Kitabu

Mesalihi'I-Müslimin ve Menafi'i'I-Mü'minfn'de bu kavrama

itiraz edilmekte ve zamanın geçmesiyle kanunlarda da

de~işiklikler olabilece~i belirtilmektedir.

"Evvelden alıgelmemişdir dimek faide virmez, ol

zaman bu zamana uymaz ( ... ) her husus zamanına göre

olmak evladır."34

Esasen yukarıda da belirtti~imiz gibi, örfı kanunlar

sultanların yasama hakkının bir tezahürüdür ve Yavuz

Sultan Selim'e atfedilen bir ifade buna işaret etmektedir.

Bu da Kltibu Mesilih yazarının fikirlerinin Osmanlı

tarihinin gerçekli~i ba~lamındaki yerini ortaya koymak­

tadır. Çald ıran seteri için izin istemesi üzerine ulemanın

meseleyi kanunlara göre inceleme talebi karşısında şu

itiraz ı yapar. 35

Kim bu kanun-u kavaid-ü s~biy

Gökten inmiş Hak kelamı hod de~ül

Ne RasOiün sünnetidir bi-hilaf

Ne bu guft-ü gOde vardur ihtilaf

Kendi devrinde ne ihdas etse şah

Ol anun kanunudur bi-iştibah

Burada açık bir şekilde, bu bahsedilen kanunların ne

Tanrı kelamı ne de Peygamberin sünneti oldu~u. pa­

dişahın kendi devrinde ihdas etti~i şeylerin kanun oldu~u

• vurgulanmaktadır. Bu da gösteriyor ki, Osmanlı sultanları

geleneklere, , kanun-i kadime önem vermekle beraber

32. Tarihçi Mustafa Ali-Bir Osmanlı Aydm ve BOrokratt, çev. Ayta Ortaç, lstanbul1996, ss. 199 vd.

33. Counse/ (Nushat), s. 163 (transllterasyon.) 34. Yaşar Yücel, Osmant1 Devlet Teşkilatma Dair Kaynaklar, Ankara

1988, ss. 46-47 35. A. Auğur, Osmanli Siyaset-name/eri, s. 106, not 49.

32

MEHMET ÖZ

şartlara göre bu gelenek ve kanunlarda değişiklikler yap­

maktan geri kalmamışlardır. 17. yüzyıl nasihat-name ya­

zarlarınıt'l kanun-i kadim kavramına gere~inden fazla

ehemmiyet aıtetmeleri ise sadece onların gelenekçili~ine

atfediiG1(ilecek bi~ husus de~ildir; bu konuda yapılan

bazı a~uştırınalarcta da c~'kkat çekildiği üzere, bu :utum

bir ölçüde, bazı elit gruplarının kanun-i kadimden sa­

pılması yüzünden menfaat ve imtiyazlarının haleldar ol­

masından kaynaklanmış olmalıdır.36

Emanetleri Ehline Vermek

Osmanlı yönetim felsefesinin bir başka önemli ilkesi

de amanetierin ehline verilmesidir. Adalet ilkesi gibi

amanetierin ehline verilmesi de evrensel bir ilkedir; bun­

lar aynı zariıanda Kur'an'! Kerim'den kaynaklanan il­

kelerdir. Kur'an' ı Kerim'de .bunların ikisiyle de alakah

ayetler vardır. (Mealen 'Gerçekten Allah, size emanetleri

ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz

zaman adaletle hüküm vermenizi emreder' (Nisa, 4/58)

Emanetin ehline verilmesi, devletin yükseliş ve gelişmesi

bakımından çok önemli bir kavramdır.

Lütfi Paşa'ya göre, Vaziriazam kul taifesine tedbirli

ve zabıt kimseleri a~a. akıl ve idrak ehli olanları katip

tayin etmelidir; çünkü kul mazbut alamayınca vezir rahat

edemez (s. 24) Devlet idaresinde bulunanlar için rüş­

vetin "maraz-ı bl-ilac" oldu~unu belirten Paşa, buna

karşı kanaatkarliğı tavsiye eder. Bir başka hususda ve­

ziriazamın gerek ehl-i divanın gereksEl ulamanın me­

seleleriyle yakından ilgilenmesi 've erbab-t menastb' ın , yani devlet, görevlilerinin hiyerarşisini bilmesi gere~idir

(s. 246-47)

Mustafa Ali de bu mesele üstünde özellikle durur.

Ona göre düzendeki bozulmanın en önemli sebebi aşağı

kimselerin (edani) yüksek makamlara getirilmesidir. Li­

yakat ve ehliyet esas alınmalı , rüşvet ve kayırma ile hak

etmeyen kişiler mansıplara getirilmemelidir. Yazar, ka­

nuna aykırı bozulmaların birkaç yolla vuku bulduğunu

belirttikten sonra ilk olarak bir çok kişinin ehliyet ve li-

36. R. Murphey, "Mustafa Ali and the Politics of Cultural Despair" In· ternational Journal of Middle east Studies, 21 (1989), ss. 243·255; R. Abou Hadj, "The Ottoman Nasihatname as a Oiscourse over Mo· rality', Melanges Prefesseur Robert Mantran-Revue D'Histoire Mag­rebhin:ı, 47-48(1987), ss. 17·30. Ancak, çöküş teorisini tamamen im· paralorluğun özellikle kAtipler sımtının-veya başka gurupların-kendi kendini koruma güdüsüyle açıklamak doğru de~lldir. Bkz. D.A. Ho· ward, "Ottoman Historiography and the Literatura of 'Decline' of the Sixt~enth -;ıd S~vent&;;',lt,'ı Centuries• Jouma/ of Asian History, 22 (19CP~, S. ;Y1.

JÖURNAL OF ISL!' .. ~IC RESEARCH VOL: 12, NO 1. 1999

Page 7: Klasik Dönem Osmanli Siyasi Düşüncesi Tarihi Temeller ve ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1999_1/1999_1_OZM.pdf · KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA

.,

KLASIK DÖNEM OSMANLI SIYASI DÜŞÜNCESI: TARIHI TEMELLER VE ANA ILKELER

yakatıerinin çok üzerinde mevki ve mansıplara göz dik­

mesini gösterir ve bunun sonucunda hak sahiplerinde

yani layık kişilerde huzurun kalmadı!)ını , de!)ersiz ki­

şilerin ise mal ve para saçarak zorbalı!)a başladı!)ın ı be­lirtir.37

Yukarıda belirtildiıli üzere, padişahlı!)ın düzenini sa!)­

layan temel unsurlar olarak adalet ve amanetierin ehline

verilmesini ön plana çıkaran Bosna Akhisartı Hasan Kafi

de, bozulmaların temelinde mansıpların ehil olmayanlara

veri lmesinin yattı!) ı nı belirtir.38

. Reaya

Adalet kavramında reayaya adil davranmanın devlet

düzeninin temelini teşkil etti!)i yeterince vurgulanmıştır.

Esasen halk padişaha Tanrının bir emanetidir. Ancak

reayaya bakışı sadece adalet kavramının ışı!)ında de!)il

aynı zamanda erkan-ı erbaa anlayışı çerçevesinde de­

gerlendirmek gerekir. Bu açıdan bakıldı!)ında reaya

kendi görevi olan üretimle u!)raşmalı ve yönetici sınıfa

geçmeye çalışmamalıdır; yani toplum düzenindeki yerini

bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Bu davranış tarzı , yö­

neten-yönetilen ilişkisinde statüye ve onun gös­

tergelerine büyük önem atfeden Osmanlı siyaset an­

lay ışına göre giyim-kuşama da yansımalıdı r.

Mesela, Lütfi Paşa'ya göre, reayaya kal-

dıramayacağından fazla yük yüklenmemelidir. Paşa, ay­

rıca , reayadan biri hizmetleri karşılı!)ında sipahi veya da­

nişmend olsa bile akrabasının yine raiyyet kalması

gerekti!)ini savunur. Aslında reayaya fazla yüz ver­

memelidir. Malı çok olabilir, buna bir şey denemez;

ancak ''libasda ve esb8bda ve atda ve emiakde sipahi

gibi tezyin ettirmemek" gerekir.39 Görülüyor ki bu gö­

rüş ler tamamen statüye önem veren bir anlayışın yan­

sımalarıdır.

37. Counseı (Nushat), c. ı. s. 96-97, 163 vd.

38. lpşirh, ss. 255-256

39. "Asal-nAme-i Vezir.", s. 252.

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, ClLT : 12, SAYI1 , 1999

Burada esas aldığımiz eserinin girişinden sonraki ilk tasiını reayaya a~ıran Katip Çelebi, insan organizması ile toplum sınıfları arasında kurdu!)u benzerlikte ha­zineyi mideye·ben·zetir. Mide hazırndan bir müddet sonra karın ·açlık hissetmesin diye sevda denilen bir madde salgılar; sevd~ makamında olan reaya da, hazinenin gı -

'· -dası olan mal hazineye ulaşmadı!)ı zaman malını dö-kerek hazinenin boş kalmaması için çalışır. Özellikle rüş­vetin ve Celali zulmünün halk üzerindeki olumsuz etkileri üstünde duran Katip Çelebi, oluşan ortamda reayanın hazinenin ihtiyacını karşılamayacak derecede takatten düştüğü kanaatindedir.40

Sonuç

Sonuç olarak şunlar söylenebilir: Osmanlı siyasi dü­şüncesinin ürünlerinin, yararlandıkları Islam siyaset ki­tapları kadar parlak bir felsefi derinli!)e sahip olmadıkları genelde kabul edilen bir husustur. Bu, Osmanlı siyasi düşüncesinin felsefi olmaktan ziyade pratik ve pragmatik olmasına bağlanabilir.41

Osmanlı devlet anlayışı temelde toplum nizarnının

devamı için bir padişahın 'gereklili!)i ve bu padişahın ül­keyi, Islam dininin esaslarına ve-en azından teorik ola­rak- bu çerçeveye uygun olarak tedvin edilen örfi ka­nunlara uygun olarak, adaletle yönetmesi fikrine dayanır. Yine nizamın devamı için toplum tabakalarının kendi Iş­

Ieriyie meşgul olması ve tabakalar arasında kanun ve

kurallara aykırı geçişlerin olmaması şarttı. Tabiatıyle bu teorik görüşlerin uygulanmaya aynen yansıyıp yan­sımaması bir başka meselesidir.

Siyasi düşünce ile ilgili olarak söylenebilecek bir

başka husus ise bu konuda yazanların eserlerini belirli ideolojik ve mesleki kaygılardan arınmış olarak yaz­madıklarıdır. Özellikle 17. yüzyılda yazılan ıslahata yö­nelik eserlerde bu durum daha belirgin bir şekilde te­zahür eder. Ancak bu konu ayrıca degeriendirilmesi gereken bir husustur.

40. Düstur, s. 126

41 . A.Y. Ocak "Düşünce Hayatı", s. 164

--33