2
Türk hece vezninin kulla- içinde ilk yer alan kafiye birinci dörtlük aba b (xaxa veya aaab) , dörtlükler ise cccb-dddb-... düzenlenir. sona kadar devam eden ana kafiye (b) kil Ana kafiyeni n bulundu- denir. özellikleri bile lama ve kafiyesi Bura- daki bazan nakarat da olabilir. irticai en söylenen daha kafiye kulla- Hece vezninin genellikle 4 + 4 + 3 = 11 ' 1i veya 6 + 5 = 11'1i hece olan örnekleri de Ahmet Talat Onay yedi, sekiz ve on heceli örnekleriyle tesbit etmekle beraber (Halk ve Nev ' i, s. 47-70) halk ezgiyle okunan her on bir ve sekizli hece vezniy- le ezgilerinden verileniere pek rastlan- ile tek- ke son dörtlükte ve geçer. Dörtlük genel olarak üçtür; bazan dört . ve daha fazla da olabilir. özellikleri 1. Düz (adi) en çok rastlanan ve her on bir heceli olan z. Yedekli Anadolu ve Azeri daki saz bir dir. Birincisi mani beyitlerinin kafiyede bir mani veya kafiye maniye uymayan yedi heceli lar getirilir. yedekli Hece ölçüsü sekizdir. Her bentte ilki ikinci ve yedek dört Birinci bent aaabb + cncn. ikinci bent dddee + cncn, üçüncü bent fffgg + cncn ... kafiyelenir. Her bendin ikinci ikinci ve dördüncü na- 3. Musammat Her iki bölümden ve bu bölümleri kafiyeyi 6 + 5 durakla musammat kafiye genellikle hecenin üzerinde olur. 4. ma. iki beyitle dörtlükterin sonuna "ziya- de" verilen heceli ek- lenmesinden ziya- deleri daha çok musammat ma biçimindedir. Ziyadeleriyle beraber bunlar " mu- sammat veya "musammat müstezad da s. Zin- cirleme Her n son kafiyenin kelimenin son- raki ilk tek- rar edilmesiyle 6. Zincirbent ziyadelerin zin- cirleme kafiye kelimesi gibi 7. ma ikinci ve dördün- her sonunda 8. Tecnis. Bütün kafiyeleri olan 9. ranç. Aruz vezninin dört "müfteilün"den ve musammat genellikle lirik Bu özellikleriyle divan gazeli Halk üzün- tü, sevgiliye tabiatta ilgili duygu ve Atasözlerinin yer veren. talihten ve kaderden biçiminde lar da Bunlar göre özel adlar alan a) Ölen bir söylenen veya dile getiren (bk AGIT). b) Güzelleme. ve tabiat övgü c) Koçaklama. kah- gibi d) ma. Bir kimseyi yerrnek veya toplu- mun bozuk yönlerini tenkit etmek mak- leri ve müzikle ilgili özellikler de Ancak ezgi- si bilgiler bugün için oldukça küçük farklar- la türkü. semai, destan. ilahi ve nefesler için de olarak Cönklerde toplanan manzumelerin bir bir ezgiyi ifade ölçü ve uzunlukta- ki manzumelere türkü, türkmani gibi adlar verilmesinden Ankara Devlet sadece bestenin gösteren parçalara rastlan- da daha çok bir ezgiyi ifade VI, 878) . Mehmet Zeki kar- ve okundu- ve bir geçilirken "leylam leylam. yarim. ey bülbül. ey yar" gibi terennümterin be- lirtmektedir (bk bibl) . müzik saz ara + resitatif + KOTKU, Mehmet Zahit usullü ve güfteli + saz ara (Mahmut s. 1 94). Halk özel bir ezgiyle okunan ve ez- giler Kerem, Kesik Kerem, Gevheri, Süm- mani, Acem Ankara elp ük yelpük Sivrihisar Cem bülbül ve topaJ adla- Çan- Gevheri'nin "ey yar. ey" gibi bir ahenkle için bu okunan her Gevheri verilmektedir. Böy- lece Gevheri gibi adlar ismini Ankara'da ise bir nevi raks hava- denilmekte ve Ankara da buradan gelmektedir. : Dfvanü lugati't-Türk Tercümesi, 1, 376; Türk lll, 869; Köprülü. ilk s. 246-247; a.mlf., Türk Tarihi, s. 273- 274; a.mlf .. s. 127, 152, 347; Ah- med Talat [Onay]. Halk ve Nev ' i, i stanbul 1928, s. 47-70; a.e.: Tür/c Halk ve Nev 'i (haz. Cema l Kurnaz). Ankara 1996, s. 92- 163; Mahmut [ Köse- mihal], Anadolu Türküleri ve Masiki istikbali- miz, istanbul 1928, s. 194; Habib [Se - vük], Edebiyat Bilgileri, istanbul 1942, s. 218- 219; Hikmet Türk istanbul 1964, s. 80-81; Rahmeti Arat, Eski Ankara 1965, s. XI-XIII; Hikmet Halk Türler, Ankara 1969 , s. 68-85; Rauf Mutluay, 100 Soruda Edebiyat Bilgileri, istanbul 1970, s. 146, 155-157; Tahi- rülmevlevi, Edebiyat istanbul 1973 , s. 89-90 ; Cem Dilçin . Örneklerle Türk Bilgisi, Ankara 1983, s. 305-315; Nur. "Les formes et !es noms de la poesie turque", Türk Bi/ik Revüsü: Revue de Turcologie, sy. 1, Alexandrie 1931, s. 11 · 17; Pertev Naili Boratav, iA, VI, 876 -880; ll, 297; T. Kowalski. "Ko@ ma", Ef2 (in g.). V, 274-275; Öztuna. TMA , 1, 352; Mustafa Kutlu. TDEA, V, 401- 405. L Iii ALBAYRAK KOTKU, Mehmet Zahit (1897- 980) Hal idi _j Bursa Ailesi, 1880 Anadolu 'ya göç edip Bursa'ya tir. Mehmet Zahit annesi Sabire üç iken kaybetti. Bursa'ya gel- diklerinde on olan Efendi yerlerde sonra 1929'da Bursa ki köyünde vefat etti. Mehmet Za- hit, Oruç Bey Mahalle Mektebi'nde 227

KOTKU, Mehmet Zahit - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · KOTKU, Mehmet Zahit ladığı öğrenimini Maksem'deki idadlde ve Bursa Sanat Mektebi'nde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sırasında

  • Upload
    others

  • View
    22

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Türk edebiyatında hece vezninin kulla­nıldığı şiirler içinde ilk sırada yer alan koş­manın kafiye şeması bir inci dörtlük aba b (xaxa veya aaab) , diğer dörtlükler ise cccb-dddb- ... şeklinde düzenlenir. Baştan sona kadar devam eden ana kafiye (b) şe­kil birliğini sağlar. Ana kafiyeni n bulundu­ğu mısralara "bağlama mısraı" denir. Koş­manın diğer özellikleri değişse bile bağ­lama mısraı ve kafiyesi değişmez . Bura­daki bağlama mısraı bazan nakarat da olabilir. Koşmalar irticai en söylenen şiirler olduğundan daha çokyarım kafiye kulla­nılır. Hece vezninin genellikle 4 + 4 + 3 = 11 '1i veya 6 + 5 = 11'1i kalıbıyla yazılan koşman ın değişik hece kalıplarıyla olan örnekleri de vardır. Ahmet Talat Onay beş. altı. yedi, sekiz ve on heceli koşma­ları örnekleriyle tesbit etmekle beraber (Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev 'i, s. 47-70)

halk ezgiyle okunan her şiire koşma adını verdiğinden on bir ve sekizli hece vezniy­le yazılan koşmalar dışı.1da ezgilerinden dolayı koşma adı verileniere pek rastlan­mamaktadır. Aşık edebiyatı ile bazı tek­ke edebiyatı mensuplarının koşmalarında son dörtlükte şairin adı ve mahlası geçer. Dörtlük sayısı genel olarak üçtür; bazan dört. beş ve daha fazla da olabilir.

Şekil özellikleri bakımından koşmalar şu adları alır: 1. Düz (adi) koşma. Aşıkede­biyatında en çok rastlanan ve her mısraı on bir heceli olan koşmadır. z. Yedekli koşma. Doğu Anadolu ve Azeri sahasın­daki saz şairlerinin kullandıkları bir şekil­dir. İki çeşidi vardır: Birincisi koşma- mani karışımıdır. Koşma beyitlerinin arasına aynı kafiyede bir mani kıtası veya kafiye şeması maniye uymayan yedi heceli kıta­lar getirilir. İkincisi yedekli beşli koşmadır. Hece ölçüsü sekizdir. Her bentte ilki beş. ikinci ve yedek sayılan kıta dört mısralı­dır. Birinci bent aaabb + cncn. ikinci bent dddee + cncn, üçüncü bent fffgg + cncn ... şeklinde kafiyelenir. Her bendin ikinci kıtasında ikinci ve dördüncü mısralar na­karattır. 3. Musammat koşma. Her mısraı iki bölümden oluşan ve bu bölümleri aynı kafiyeyi taşıyan koşmadır. 6 + 5 durakla yazılan musammat koşmalarda iç kafiye genellikle altıncı hecenin üzerinde olur. 4. Ayaklı koş ma. İlk dörtlüğü oluşturan iki beyitle diğer dörtlükterin sonuna "ziya­de" adı verilen beş heceli mısraların ek­lenmesinden oluşur. Ayaklı koşmalar ziya­deleri dışında daha çok musammat koş­ma biçimindedir. Ziyadeleriyle beraber müstezadı andırdıklarından bunlar "mu­sammat ayaklı koşma" veya "musammat

müstezad koşma" adıyla da anılır. s. Zin­cirleme koşma. Her dörtlüğü n son mısra­ında kafiyenin bulunduğu kelimenin son­raki dörtlüğün ilk mısraının başında tek­rar edilmesiyle oluşur. 6. Zincirbent ayaklı koşma . Ayaklı koşmadaki ziyadelerin zin­cirleme koşmadaki kafiye kelimesi gibi kullanılmasıyla oluşan koşmadır. 7. Koş­ma -şarkı. İlk dörtlüğün ikinci ve dördün­cü mısralarının her dörtlüğün sonunda tekrarlandığı koşmadır. 8. Tecnis. Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmadır. 9. Şat­ranç. Aruz vezninin dört "müfteilün"den oluşan kalıbıyla yazılan ve musammat özelliği taşıyan koşmadır.

Koşmalar genellikle lirik şiirlerdir. Bu özellikleriyle divan edebiyatındaki gazeli hatırlatırlar. Halk edebiyatında aşk. üzün­tü, çeşitli acılar. sevgiliye kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma . tabiatta ilgili duygu ve düşünceler koşma vasıtasıyla anlatı­lır. Atasözlerinin yer aldığı, öğüt veren. talihten ve kaderden yakınan. karşılıklı konuşma biçiminde düzenlenmiş koşma­lar da vardır. Bunlar arasında konularına göre özel adlar alan koşmalar şunlardır: a) Ağıt. Ölen bir kişinin ardından söylenen veya acıktı konuları dile getiren koşmadır (bk AGIT). b) Güzelleme. İnsan ve tabiat güzelliğini işleyen , övgü maksadıyla yazıl­mış koşmadır. c) Koçaklama. Savaş. kah­ramanlık, yiğitlik gibi konuları işler. d) Taşla ma. Bir kimseyi yerrnek veya toplu­mun bozuk yönlerini tenkit etmek mak­sadıyla yazılan koşmadır. Koşmalar şekil­

leri ve konuları yanında müzikle ilgili özellikler de taşır. Ancak koşmanın ezgi­si hakkındaki bilgiler bugün için oldukça sınırlıdır.

Koşma nazım şekli bazı küçük farklar­la türkü. semai, varsağı. destan. ilahi ve nefesler için de yaygın olarak kullanılır. Cönklerde koşma başlığı altında toplanan manzumelerin bir nazım şeklini değil bir ezgiyi ifade ettiği aynı ölçü ve uzunlukta­ki manzumelere koşma. türkü, türkmani gibi değişik adlar verilmesinden anlaşıl­maktadır. Ankara Devlet Konservatuvarı Arşivi'nde koşma adıyla sadece bestenin vasıflarını gösteren parçalara rastlan ­ması da koşma adının daha çok bir ezgiyi ifade ettiğini düşündürmektedir (İA, VI, 878) .

Mehmet Zeki Pakalın. koşmaların kar­cığar ve uşşak makamlarında okundu­ğunu ve bir mısradan diğerine geçilirken "leylam leylam. yarim. ey bülbül. ey yar" gibi terennümterin tekrarlandığını be­lirtmektedir (bk bibl) . Koşmanın müzik kurutuŞu saz ara nağmesi + resitatif +

KOTKU, Mehmet Zahit

usullü ve güfteli kısım + saz ara nağmesi şeklindedir (Mahmut Ragıp, s. 1 94).

Halk arasında özel bir ezgiyle okunan koşmalar ve koşmaadına bağlı başlıca ez­giler Kerem, Kesik Kerem, Gevheri, Süm­mani, Acem koşması. Ankara koşması, elp ük koş ması. yelpük koşması. Bayındır koşması. Sivrihisar koşması, Cem koşma­sı. bülbül koşması ve topaJ koşma adla­rıyla anılmaktadır. Bunların dışında Çan­kırı'da Gevheri'nin koşmaları "ey yar. ey" gibi nağmelerle başlayan bir ahenkle okunduğu için bu nağmelerle okunan her koşmaya Gevheri adı verilmektedir. Böy­lece Gevheri gibi bazı adlar şairin değil makamın ismini göstermiş olmaktadır. Ankara'da ise koşma bir nevi raks hava­sına denilmekte ve Ankara koşması adı da buradan gelmektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

Dfvanü lugati't-Türk Tercümesi, 1, 376; Türk Lugatı, lll , 869; Köprülü. ilk Mutasavvıf/ar, s. 246-247; a.mlf., Türk Edebiyatı Tarihi, s. 273-274; a.mlf .. Araştırmalar, s. 127, 152, 347; Ah­med Talat [Onay]. Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev 'i, istanbul 1928, s. 47-70; a.e.: Tür/c Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev 'i (haz. Cema l Kurnaz). Ankara 1996, s. 92- 163; Mahmut Ragıp [Köse­mihal], Anadolu Türküleri ve Masiki istikbali­miz, istanbul 1928, s. 194; İsmail Habib [Se­vük] , Edebiyat Bilgileri, istanbul 1942, s. 218-219; Hikmet ilaydın, Türk Edebiyatında Nazım, istanbul 1964, s. 80-81; Reşid Rahmeti Arat, Eski TCırk Şiiri, Ankara 1965, s. XI-XIII; Hikmet Dizdaroğlu. Halk Şiirinde Türler, Ankara 1969, s. 68-85; Rauf Mutluay, 100 Soruda Edebiyat Bilgileri, istanbul 1970, s. 146, 155-157; Tahi­rülmevlevi, Edebiyat Lügatı, istanbul 1973, s. 89-90; Cem Dilçin. Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 305-315; Rıza Nur. "Les formes et !es noms de la poesie turque", Türk Bi/ik Revüsü: Revue de Turcologie, sy. 1, Alexandrie 1931, s. 11 · 17; Pertev Naili Boratav, "Koşma", iA, VI, 876 -880; Pakalın, ll, 297; T. Kowalski. "Ko@ ma", Ef2 (ing.). V, 274-275; Öztuna. TMA , 1, 352; Mustafa Kutlu. "Koşma", TDEA, V, 401-405.

L

Iii NuRElTİN ALBAYRAK

KOTKU, Mehmet Zahit (1897- ı 980)

Nakşibendi-Halidi şeyhi. _j

Bursa Pınarbaşı'nda doğdu. Ailesi, 1880 yılında Dağıstan ' ın Şeki kasabasından

Anadolu 'ya göç edip Bursa'ya yerleşmiş­tir. Mehmet Zahit annesi Sabire Hanım'ı üç yaşında iken kaybetti. Bursa'ya gel­diklerinde on altı yaşlarında olan babası İbrahim Efendi çeşitli yerlerde imamlık yaptıktan sonra 1929'da Bursa ovasında­ki İzvat köyünde vefat etti. Mehmet Za­hit, Oruç Bey Mahalle Mektebi'nde baş-

227

KOTKU, Mehmet Zahit

ladığı öğrenimini Maksem'deki idadlde ve Bursa Sanat Mektebi'nde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sırasında on sekiz yaşların ­

da askere alınarak Suriye cephesine gön­derildi. Ordunun Suriye'den çekilmesinin ardından İstanbul'a döndü. Temmuz 1919'dan itibaren askerlik şubesinde ya­zıcı olarak askerlik görevine devam ett;i. Hatıra defterindeki kayıtlardan 1922 Martında bu görevi sürdürdüğü anlaşıl­maktadır.

İstanbul'da cami derslerine ve vaazla­ra devam eden Mehmet Zahit 1920'de, Cağaloğlu'nda bulunan Fatma Sultan Ca­mii yanındaki Gümüşhanevi Tekkesi 'ne giderek Şeyh Dağıstan lı ömer Ziyaeddin Efendi'ye intisap etti. Seyrü sülükünü onun vefatı üzerine postnişin olan Tekir­dağlı Mustafa Feyzi Efendi'nin yaninda sürdürdü. Yirmi yedi yaşında hilafet aldı. Beyazıt. Fatih ve Ayasofya cami ve med­reselerindeki derslere devam ettiği bu yıllarda bir yandan da hatızlığını tamam­ladı. Mustafa Feyzi Efendi'nin isteğiyle çeşitli kasaba ve köylerde dini hizmet­lerde bulundu.

Tekkelerin kapatılması üzerine Bursa'­ya dönerek babasının imamlıkyaptığı iz­vat köyüne yerleşti. Babası ölünce onun görevini sürdürmeye başladı. 1946 yılına kadar köy imamlığı yaptı, ardından Üfta­de Camii imamlığına tayin edildi. 1952 yılı Aralık ayında Gümüşhanevi Dergahı'n­

dan arkadaşı Abdülaziz Bekkine'nin vefa­tı üzerine görevi onun vazife yaptığı Zey­rek'teki Ümmü Gülsüm Mescidi'ne nak­ledildL Bu mescidin istimlaki söz konusu olunca Fatih İskenderpaşa Camii'ne ta­yin edildi ( 1958). Vefatma kadar bu cami­de görevini sürdürdü. 1979 yazında git­tiği Hicaz'dan 1980 Şubatında ağır hasta olarak döndü. Ameliyat olduktan sonra hac mevsimi gelince tekrar hacca gitti. 13 Kasım 1980'de istanbul'da vefat etti.

228

Mehmet Zahit Kotku

Mehmet Zahit Kotku'nun Süleymaniye Camii haziresinde­ki mezarı

Cenaze namazı 14 Kasım'da Süleymaniye Camii'nde kılındıktan sonra Kanuni Sul­tan Süleyman Türbesi haziresine defne­dildi.

Mehmet Zahit Kotku insan eğitimini esas almış. kendini fertlerin iç dünyaları­nın zenginleştirilmesine adamıştı. Görev yaptığı camilerde her pazar ikindi nama­zının ardından Ramuzü'l-ef:ıadiş dersleri vermiş. cuma vaazları ve önemli günler­deki konuşmaları yanında özel sohbetle­riyle de halkı eğitmeye çalışmıştır. Vaaz ve sohbetlerinde dini konuların yanı sıra ülkenin ekonomik, politik, kültürel ve sos­yal problemleriyle ilgili görüşlerini de ifa­de etmiş. bu tavrıyla bilhassa üniversite öğrencileri üzerinde etkili olmuştur. Eği­

tim ve yardımlaşma amaçlı bazı vakıflar onun tavsiyesi üzerine kurulmuş. ayrıca birçok hayır kurumunun tesisine vesile olmuştur. Ersin Gürdağ an. Görünmeyen Üniversite adlı kitabında (istanbul 199 ı) Mehmet Zahit Kotku'nun dini şahsiyeti­ni ve sosyal yönünü incelemiştir.

Eserleri.1. TasavvufiAhlfık(I-V: istan­bul 1979) Nakşlbendiyye tarikatının adab ve erkanı ile ahlaki konulara dairdir. 2. Cennet Yolları (Hadisler/e İlim). ilmin ve ulemanın önemini hadisiere dayanarak açıklayan eser alimierin siyasi ve sosyal alanlarda da etkin olması gerektiğini an­latır (istanbul1985). 3. Ana Baba Hakla­rı. Allah hakkına riayet. Hz. Peygamber'in ve ulemanın hakkı, evladın babasındaki hakları, karı koca hakları, komşu hakları ve millet hakları konularını da ihtiva et­mektedir (istanbul 1991 ). 4. Mehmed Zahid Kotku (K.S.)'dan Özel Sohbet­ler. Müellifin son yıllarına ait bazı vaaz ve özel sohbetlerini ihtiva etmektedir (is­tanbul 1991).5. Ehl-iSünnetAkaidi. Fıkh-ı Ekber, el-Milel ve'n-nif:ıal, Se-

vadü'l-a'~am ve Şerf:ıu'l-Emali'den ik­tibasları ihtiva eden eser açıklamalarla zenginleştirilmiştir (istanbul 1992). Kat­ku'nun diğer eserleri de şunlardır: Net­sin Terbiyesi (istanbul 1983). Hadisler­le Nasihatlar(istanbul ı 99ı ), Müminle­re Vaazlar (1-11, istanbul ı 992). Zikrul­lah 'ın Faydalan (istanbul 1992).

BİBLİYOGRAFYA :

Gümüşhanevl, Ramuzü '1-ehadfs(trc. Abdü !a­ziz Bekkine. n ş r. Lutfi Doğan - M. CevadAkşit), is­tanbul 1982, neşredenlerin girişi, 1, s. XIX-XXI; Sadık Al bayrak. Son Dev ir Osmanlı Uleması,

istanbul ı98ı, IV-V, 139; Ersin Gürdoğan, Gö­rünmeyen O niversite, istanbul ı 99 ı; Vehbi Vak­kasoğlu, Maneviyat Dünyamızda İz Bırakan/ar, istanbul 1987, s. 133-145; Metin Erkaya, Anı­larla Mehmed Zahid Kotku Hazretleri, istanbul ı997; Serdar Ömeroğlu, "Mehmed Zahid Kot­ku-Hayatı-Hatıralan-Eserleri", Milli Gazete, 13-18 Kasım 1988. r:;;ı

ıt.J MAHMUT ESAT COŞAN

ı KOVACI DEDE TEKKESİ

ı

(bk. ABDÜSSEIAM TEKKESİ). L _j

ı ı KOVCULUK

(bk. NEMİME) . L _j

ı KOWALSKI, Tadeusz

ı

{1889 -1948)

L Polonyalı şarkiyatçı ve Türkolog.

_j

Chateauroux'da (Fransa) doğdu. Henüz lisedeyken Doğu bilimlerine ilgi duyarak Arapça ve İbranice öğrendi. 1907'de Viya­na Üniversitesi'ne girdi ve David von Hein­rich Müller, Maximilian Bittner, H. Junker ve R. Geyer'in derslerine devam etti. 1911 yılında Der Diwan des Kais ibn al-Hatim adlı teziyle doktor unvanı aldı. Aynı yıl Strasbourg'da Theadar Nöldeke ve Enno Littmann'ın, 1912'de Kiel'de George Ja­cob'un derslerinden yararlandı. 1912-1914 yıllarında Viyana'da Doğu Enstitü­sü'nde çalıştı . 1914'te Jagellon Üniversi­tesi'nde doçent, 1919'da kadrosuz profe­sör, 1921 'de de kadrolu profesör ve Doğu Dilleri Semineri'ne müdür oldu.

Kowalski, Jagellon Üniversitesi'nde ll. Dünya Savaşı'ndaki kesintiler dışında ölünceye kadar Arap, Fars ve Türk dille­ri , edebiyat, tarih, coğrafya ve kültürleri üzerine ders verdi ve seminerler yönetti; ayrıca Krakow'daki Yüksek Ticaret Oku­lu'nda Arapça ve Türkçe okuttu. ll. Dün­ya Savaşı sırasında Almanlar tarafından