31
Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ki kutuplu dünya düzeninin sessiz sedasız kapanma- sından sonra, “yeni dünya düzeni”, “tarihin sonu”, “tek kutuplu dünya” gibi nitelemelerle anılan bir süre- ce girildi. Yeni dönemde, dünyadaki siyasal dengeler değişmişti değişmesine ancak bununla eş zamanlı ola- rak değişmeye başlayan bir başka şey daha vardı: İkti- dar modelleri değişiyordu. Bu yazının konusu, 1989’dan itibaren geliştirilen bu modellerden biriyle, yönetişimle, ilgilidir. Model, “devlet toplumu yönetir” savını terk ederek, devletin dışındaki örgütlerin de devlet yönetimine eşit şekilde katılımını önermektedir. Devlet-toplum arasındaki karşıtlığın ortadan kaldırıl- ması gerektiği düşüncesinden yola çıkan model, küre- selleşmenin zorunlu bir süreç olduğu argümanından hareketle, küreselleşen bir dünyaya uygun bir iktidar tarzı, yeni bir devlet anlayışı ve yeni bir yönetim üslu- bu geliştirmeyi hedeflemektedir. Yönetişimin ortaya çıktığı tarihsel kesit oldukça renkli ve ilginç özellikler göstermektedir. Bir yandan Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla “tarihin sonu” ve “libe- ralizmin sonsuz zaferi” ilan ediliyor; diğer yandan ise, bu gelişmenin de etkisiyle, küreselleşme, tarihin “zo- runlu” sonucu olarak kabul edilmektedir. Doğu Blo- ku’nun dağılmasıyla birlikte kapitalizm hükmen galip Bir kuşağın uygulamaya koyduğu “tedavi”den daha sonraki bir kuşağın gidermeye çalıştığı “hastalık” türer. (Lipson, 1984) Praksis 7 | Sayfa: 85-116

Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Sonay Bay ramo¤ lu

‹‹ki kutuplu dünya düzeninin sessiz sedasız kapanma-sından sonra, “yeni dünya düzeni”, “tarihin sonu”,

“tek kutuplu dünya” gibi nitelemelerle anılan bir süre-ce girildi. Yeni dönemde, dünyadaki siyasal dengelerdeğişmişti değişmesine ancak bununla eş zamanlı ola-rak değişmeye başlayan bir başka şey daha vardı: İkti-dar modelleri değişiyordu. Bu yazının konusu,1989’dan itibaren geliştirilen bu modellerden biriyle,yönetişimle, ilgilidir. Model, “devlet toplumu yönetir”savını terk ederek, devletin dışındaki örgütlerin dedevlet yönetimine eşit şekilde katılımını önermektedir.Devlet-toplum arasındaki karşıtlığın ortadan kaldırıl-ması gerektiği düşüncesinden yola çıkan model, küre-selleşmenin zorunlu bir süreç olduğu argümanındanhareketle, küreselleşen bir dünyaya uygun bir iktidartarzı, yeni bir devlet anlayışı ve yeni bir yönetim üslu-bu geliştirmeyi hedeflemektedir.

Yönetişimin ortaya çıktığı tarihsel kesit oldukçarenkli ve ilginç özellikler göstermektedir. Bir yandanDoğu Bloku’nun yıkılmasıyla “tarihin sonu” ve “libe-ralizmin sonsuz zaferi” ilan ediliyor; diğer yandan ise,bu gelişmenin de etkisiyle, küreselleşme, tarihin “zo-runlu” sonucu olarak kabul edilmektedir. Doğu Blo-ku’nun dağılmasıyla birlikte kapitalizm hükmen galip

Bir kuşağın uygulamaya koyduğu “tedavi”den daha sonraki birkuşağın gidermeye çalıştığı “hastalık” türer.

(Lipson, 1984)

Praksis 7 | Sayfa:85-116

Page 2: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

olsa da kapitalist devletin içine girdiği bunalım,1970’lerden itibaren sürekli tartışılagelen bir konudur.Nitekim, “neoliberal” politikalar 1980’lerde başta Bri-tanya ve ABD olmak üzere pek çok ülkede uygulanma-ya, bu krizle başa çıkmak için konulmuştur.

Bu çalışma en genel anlamda, yönetişim kavramı-nın neoklasik ortodoksiye dayalı bir model önerisin-den, Kuhncu anlamda, egemen ve kapsayıcı bir para-digmaya dönüşümünü konu almaktadır. Bu çerçevedeilk olarak, kavramın doğduğu ve kimi revizyonlarla ol-gunlaştığı kurum olan Dünya Bankası’na (DB) bakıla-caktır. Dünya Bankası’nın raporları, yönetişime ilişkintemel argümanlar etrafında incelenerek, kavramınDünya Bankası raporları içerisindeki serüveni ele alı-nacaktır. Ardından bu kavramın ortaya çıktığı ve bes-lendiği düşünsel iklime değinilecektir. Bu çerçevedeyönetilebilirlik krizi, ulus-devlet ve küreselleşme ekse-ninde yürüyen tartışmalara bakılacaktır. Konu demok-rasi ve temsil gibi çok daha geniş bir tartışma zemininesahipse de burada doğrudan yönetişim kavramına da-yanak teşkil eden tartışmalara yer verilecektir. Son ola-rak, modelin paradigmaya taşınmasında ihmal edilme-yecek önemde kuramsal altyapı sunan ve Yeni Kurum-cu İktisat diye de adlandırılan yaklaşım ele alınacaktır.Yeni Kurumcu İktisat Okulunun, devletin ekonomide-ki rolü ile ilgili geliştirmiş olduğu argümanlara değini-lerek bu argümanların Yönetişim teorisi için önemi,bilhassa devlet-piyasa ve devlet-toplum ilişkileri bakı-mından irdelenecektir.

Y ö n e t i fl i m M o d e l i n d e n

Y ö n e t i fl i m P a r a d i g m a s › n a

Yönetişim, bugünkü anlamıyla ilk kez DB tarafın-dan 1989 “Sub Saharan Africa: From Crisis to Susta-inable Growth” adlı raporunda dile getirildiğinde, “si-yasal iktidarın ulusal faaliyetlerin yönetimi için kulla-nımı” olarak tanımlanmıştı. Kavram, devletle toplumarasındaki ilişki üzerine yeniden düşünmeyi öneriyor-

86 Sonay Bayramo¤lu

Page 3: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

du; devlet-toplum karşıtlığını kaldırmayı ve devlet-toplum birliğini savunuyordu. Böylece, yönetişim, birbakıma, devlet-toplum ilişkilerinin kurulması için bir“model” önermiş oluyordu. Bu model, yönetime katı-lım ilkesini de aşarak, “birlikte yönetme” iddiasını ta-şıyordu. Modelin cazip önerileri kısa sürede yankı bul-du.

Yönetişim kavramı, kamu yönetimi, siyaset bilimi,uluslararası ilişkiler, ekonomi gibi alanlarda hızla ka-bul görmüştür. Bunun sonucunda özellikle 1990’larınbaşından itibaren, çeşitli uluslararası örgütlerin (DB,BM, Kalkınma İçin İşbirliği Örgütü –OECD- vd.) ça-lışmalarıyla desteklenerek önemli bir literatür öbeğioluşmaya başlamıştır (Leftwich,1993). DB’nin kullan-mış olduğu bir kavramın neden bu denli etkili olduğu-nu ve neoliberal politikalar aracılığıyla DB’den veUluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kredi kullanan ül-kelerin nasıl değişmeye zorlandığını anlamak kuşku-suz DB’nin tarihsel gelişimiyle ve rolü ile ilgilidir.1

DB, günümüzde hem ulusal hem de uluslararası siya-sal düzeyi etkileyen en önemli uluslararası kurumlar-dandır; hem “eski” düzenin hem de “yeni” düzenin enönemli ortak örgütlerinden biridir ve ulusların etkisi-nin dışında oluşturulmaya çalışılan ulus-ötesi yapılan-manın da en önemli taşıyıcılarındadır.2

Yönetişim kavramı ve modeli 1990’lar boyuncabizzat DB tarafından değiştirilerek geliştirilmiştir. As-lında kavramın başlangıçta sahip olduğu naif söylemideolojik içeriğini3 gizlemekte başarılı olmuşsa da da-ha sonraki gelişmeler, kavramın aslında siyasal olarakhangi anlamlara sahip olduğunu belirgin hale getir-miştir. Bu gelişmeler ışığında yönetişim kavramının,yönetim sözcüğü ile “satışı” yapılamayacak kimi dü-şüncelere meşruiyet kazandırmakta olduğu yaygın birşekilde dile getirilmiştir (Güler, 2002)4.

Bu açıdan bakıldığında kavram oldukça ilginç birnoktaya doğru evrilmiştir. Çünkü, başlangıçta sözcük“daha az yönetim”i ya da “minimal devlet”i (Stoker,

1| Dünya Bankas›,1944’te, Bretton WoodsKonferans›ndan sonrakurulan bir örgüttür. Ay-r›nt›l› bilgi için bkz. Tatar-Peker (1996). Kurumunkurulufl anlaflmas›nagöre temel amac›, ülke-leri dünya pazar›yla bü-tünlefltirip küresel ikti-sadi büyümeyi müm-kün k›lmakt› (Tatar-Pe-ker, 1996: 9; The-obald, 1999:18-19).Banka’n›n rolü, “ser-mayenin üretime yöne-lik alanlara yat›r›m›n›kolaylaflt›rarak üye ül-kelerin yeniden infla vegeliflmesine katk›dabulunmak”, “uluslara-ras› yat›r›m› teflvik ede-rek... uluslararas› tica-retin uzun vadeli vedengeli bir flekilde bü-yümesini olanakl› k›l-mak, ... böylelikle üret-kenlik düzeyini, yaflamstandartlar›n› ve emekkoflullar›n› yükseltmek”olarak belirlenmiflti(Theobald, 1999). Ban-ka’n›n kurulufl anlafl-mas›nda, kredi verece-¤i ülkelerin politikas›nakar›flmas› yasaklanm›fl-t›; oysa 1980’lerin ba-fl›ndan itibaren, “yap›-sal uyum programlar›”ile Banka’n›n borç ver-di¤i ülkelere müdahalearaçlar› genifllemifl veböylece ülkelerin eko-nomi politikalar›n› do-layl› da olsa etkilemeyolu daha da fazla aç›l-m›fl oluyordu. 1989’daSovyet blo¤unun y›k›l-mas›yla birlikte “yenidünya düzeni”nin enönemli aktörlerinden bi-ri haline gelmesiyle,Banka’n›n kredi verdi¤iülkeler üzerindeki etkisigiderek artt›. Borçlu ül-kelerle imzalanan an-laflma metinleri, bu ül-kelerin izleyece¤i siya-sal yollara iliflkin olduk-ça kapsaml› koflullariçerecek kadar de¤iflik-li¤e u¤rad›. Bu flekilde

87Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 4: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

1998:17; Rhodes5, 1996: 653) anlatan bir kod olarakkullanılmakta iken bugün gelinen noktada, yönetişimmodelinde egemen olan görüş, “minimal” devlet söy-leminden kurtulmuş, bunun yerine “devletin yönlen-diriciliği” daha fazla vurgulanmaya başlanmıştır. Doğ-rusu 1990’ların sonunda, “devlet” idaresinin yenidentelaffuz edilmeye başlanması, devletin yeni rollerinevurgu yapılması, sözcüğün yeni ideolojik kılıfını oluş-turmaktadır. Bu konu ilerde ayrıntılı olarak ele alına-caktır.

Sözcüğün kamu yönetimi ve devletin yetki alanı ba-kımından içeriğini oluşturan temel özellikler ise, genelolarak kamu yönetiminin alanını daraltma, harcamala-rını kısıtlama, personelini azaltma, hizmetlerini özel-leştirme ya da piyasa mantığına tabi kılma uygulamala-rı oluşturmaktadır (Güler, 2002).6 Devlet dışındaki ak-törlerle birlikte devleti yönetme yani yönetişim, temelolarak, devletin piyasalaştırılmasıdır; yani devletin top-lumla ya da “aktörlerle” piyasa mantığı ile ilişkilenme-sidir. Kamu hizmetleri alanında, örneğin “vatandaş”ınyerini “tüketici” kelimesinin almasıyla da bu durumaçıkça görülebilir. Devletin yönetişim modelindeki kri-tik önemi, yönetişim esasına dayalı bir toplumsal yapı-lanmaya geçilebilmesi için, “eski”nin en geniş ve örgüt-lü gücü olarak dönüşümü gerçekleştirecek bir aygıt ol-masından kaynaklanır. Devlet, yeni tanımları içerisindeönemli oranda tek bir sınıfın doğrudan müdahaleleriniyaptığı bir alan haline gelmiştir.

D B R a p o r l a r › v e Y ö n e t i fl i m K a v r a m ›

Kavramdaki ve modeldeki bu evrimi DB’nin belliraporlarına bakarak incelemek mümkündür. Yönetişi-min bugüne kadarki gelişimi üç evrede ele alınabilir:Birinci evre; Afrika ülkelerindeki krizin yönetişim kri-zi olduğunu ortaya koyan 1989’daki raporda somutolarak görülür. “İyi yönetişim” ve minimal devlet vur-gusu öne çıkar. İkinci evre; 1994 Yönetişim raporu-dur; yönetişimin yeşermesi ve canlanması için sivil

Banka, açt›¤› kredileriborçlanan ülkelerin ge-nel iktisadi yap›s›ndakökten de¤ifliklikleri da-yatma yolunda bir kald›-raç olarak kullanmaolana¤› kazand›. Ekono-mik yap›ya iliflkin koflul-lar›n yan› s›ra, borçlu ül-kelerin siyasal ve huku-ki yap›lar›nda radikalde¤ifliklikler öngörenkoflullar› da (örne¤inanayasa de¤ifliklikleri)bu ülkelerle imzalad›¤›anlaflma metinlerinedahil etmeye bafllad›.Dünya Bankas›’n›n1980 sonras› siyasal-laflmas› ile ilgili olarakbkz. Leftwich (1993: 3-4)

2| Birleflmifl Milletler Ör-gütü de uluslar üstüdüzeyde çok önem ve-rilen ve yine “eski”uluslararas› düzendendevreden bir baflkaönemli örgüttür. Sonzamanlarda BirleflmiflMilletler’de devletlerd›fl›nda baflka örgütle-rin de temsil edilmesiiçin verilen mücadele-ler, bu örgütün yenidünya düzeni içerisin-de yer alma mücadele-si olarak da görülebilir.Bir baflka aç›dan, “glo-bal yönetiflim” aç›s›n-dan bak›ld›¤›nda ise,Örgüt’ün yap›s›ndakibu de¤iflim e¤ilimleriyeni “global yöneti-flim” içerisinde eskiyap›s›ndan büyük ölçü-de s›yr›laca¤›n›n haber-cisi gibi görünmekte-dir. Son zamanlarda,Birleflmifl Milletler için-de, devletlerin yan› s›-ra ulusötesi flirketlerinde temsilini sa¤lama-ya yönelik tart›flmalaryürütülmektedir. Bu-nun için, 26 A¤ustos-4Eylül 2002 tarihleriaras›nda Güney AfrikaCumhuriyeti’nin Johan-nesburg kentinde ger-çekleflecek olanRio+10 olarak bilinen

88 Sonay Bayramo¤lu

Page 5: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

toplumun gelişmesi gerektiği vurgulanır. Üçüncü evreise 1997’deki rapordur ki nihayet devletin yenidengüçlendirilmesi vurgusu ile yönetişim bir kez daha buraporda revize edilmiştir.

DB’nin 1989 raporunda yönetişim teriminin ilk kezkullanılmaya başlandığı belirtilmişti. Bu raporda yö-netişim kavramı “kötü” ve “iyi” nitelemeleriyle anıl-maktadır. Buna yol açan şey, Güney Sahara Afrika-sı’ndaki ekonomik koşulların çok kötü olduğu şeklin-deki analizleridir. Rapor, bu ülkelerde pozitif ekono-mik gelişmenin hükümetten ve yönetimden kaynakla-nan negatif faktörlerle nasıl engellendiğini tartışır. Bu-rada, yönetişim “bir ülkenin işlerinin yönetiminde si-yasal iktidarın kullanılması” olarak tanımlanır (Left-wich, 1993). 1989’daki yönetişim tanımı 1992’deki“Gelişme ve Yönetişim” adlı raporda genişletilmiştir(WB, 1994: xıv). 1992 Raporunda Banka yönetişiminüç boyutunu şu şekilde tanımlar (WB, 1994: xıv) “i) si-yasal rejim biçimi; ii) bir ülkenin ekonomik ve sosyalkaynak gelişiminin yönetiminde yetki kullanımı süreci;iii) politika tasarlama, formüle etme, uygulama ve deişlevlerini yerine getirmede devletlerin kapasitesi.”Banka, birinci şıkkın kuruluş anlaşmasına aykırı olma-sı nedeniyle ikinci ve üçüncü şıkka odaklandığını ilerisürmüştür. İkinci ve üçüncü şıkka ağırlık verilmesi,kredi verilen ülkeler için, yeni bir kamu yönetimi anla-yışının yerleştirilmesi demektir. Bunlar, kamu personelreformu, kamu maliyesi reformu ve yapısal uyarlamapolitikasının bir parçası da olan Kamu İktisadi Teşek-külleri reformu vb.dir.

Banka’nın kamu yönetimi reformu olarak tasarladı-ğı politika seti şu dört ilkeye yaslanmaktadır (WB,1994):

1-) Hesapverebilirlik: Buna göre, kamu görevlilerieylemlerinden sorumludur. Makro düzeyde etkili maliyönetim, harcamalarda dışsal kontrolörlük sistemi vekontrolör denetimi sonuçlarını değerlendirme meka-nizmaları yaratılmalı; mikro düzeyde ise rekabet ve ka-

Johannesburg Zirvesibüyük önem tafl›mak-tad›r. Küreselleflmekarfl›t› hareketler, Bir-leflmifl Milletler’in yap›-s›ndaki bu de¤iflimdendolay› tepkilerini dilegetirmeye bafllam›fllar-d›r. Örne¤in Anti-Maive küreselleflme grubuBM yeni pozisyonunuelefltiren bir tutum içe-risine girmifltir: “De-mokratik Kitle Örgütle-ri, Birleflmifl Milletlerve Uluslararas› TicaretOdas› (ICC) aras›ndakiafl›r› samimiyet ve ya-k›nlaflmadan huzur-suz. Özellikle BM Ge-nel Sekreteri Kofi An-nan’›n Ocak ay›ndakiDünya Ekonomik Foru-mu s›ras›nda yapt›¤›konuflmada ICC veSürdürülebilir Kalk›n-ma için Sermaye Eyle-mi-BASD isimli örgütle-re, A¤ustos ay›nda Jo-hannesburg’da yap›la-cak Dünya Kalk›nmaZirvesi’nin haz›rl›klar›ve yürütülmesi konu-sunda çok büyük mis-yonlar yüklemesi,BM’yi öteden beri kapi-talizmin bir makyajmalzemesi olarak ta-n›mlayan ve son dö-nemde BM’nin kendilogosunu hem de enkirli flirketlere büyükparalar karfl›l›¤› satma-s› da dahil olmak üze-re dünya halklar›nateflhir etmeyi sürdür-me DKÖ’lerin [Demok-ratik Kitle Örgütleri] ifli-ni daha da kolaylaflt›r-d›” (Anti Mai ve Küre-selleflme Karfl›t› Çal›fl-ma Grubu, Bülten 45,4 Nisan 2002). Tepki-ler için Güney AfrikaBa¤›ms›z Medya Mer-kezi’ndeki haberlerebak›labilir. Bkz: http://www.zabalaza.net/

3| Yönetiflim ideolojisi ileilgili olarak bkz. ‹nsel(2001)

4| Benzer flekilde bunu

89Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 6: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

90 Sonay Bayramo¤lu

tılımın (Devlet Dışı Örgütlerin katılımı) yaygınlaştırıl-ması desteklenmelidir; yerelleştirme politikaları üze-rinde çalışılmalı ve yerel hizmetlerin fiyatlandırılmasısağlanmalıdır.

2-) Kalkınmanın yasal çerçevesi: Özel sektör içinaçık, öngörülebilen ve istikrarlı, herkese yansız ve adilbiçimde uygulanan bir kurallar ve hukuk yapısı ile ba-ğımsız bir yargı sistemi var olmalıdır. Piyasa ekonomi-leri açık yasal kurallara ihtiyaç duyar. Bu nedenle busistem içerisinde etkileşimin sağlanması için ekonomikaracılar ve devlet birlikte yerini almalıdır.

3-) Bilgilendirme: Özel sektör hesapları için yaşam-sal öneme sahip olan türden ekonomik koşullar; büt-çe, piyasalar ve hükümet tasarımları herkes için güve-nilir ve ulaşılır olmalıdır.

4-) Saydamlık: Açık yönetim, hesap verebilirliğingenişletilmesi ve yolsuzluğun sınırlandırılması ile poli-tika yapımında kamu ve özel sektör arasındaki danış-ma süreçleri desteklenmelidir.

Yönetişim kavramı etrafında yeni bir düzenleme-nin unsurları sıralanmakla birlikte 1994 yılına kadarDB, önceliği genellikle özelleştirmelere vermiştir.7

1 9 9 4 Y ö n e t i fl i m R a p o r u

İkinci aşama, DB’nin 1994 hazırlamış olduğu “Yö-netişim Raporu”ndan izlenebilir.

DB’nin, üç bölgede toplam 455 kalkınma projesin-den elde edilen deneyimlerden yola çıkarak hazırladı-ğı “Yönetişim Raporu”na göre yönetişim (WB, 1994),“Bir ülkenin iktisadi ve toplumsal kaynaklarının kal-kınma amacına yönelik olarak yönetilmesinde iktida-rın uygulanma tarzı”dır. Kuruluş anlaşması gereği,üyesi olan ülkelerin siyasi işlerine karışması yasaklan-mış olan DB, yönetişim kavramının bu tanımının “yet-ki alanına uygun” olduğunu ileri sürmektedir (Tatar-Peker, 1996; Theobald, 1999) Banka, yönetişimde,vurguyu devletin piyasa ile olan ilişkilerine yapmakta-dır. Yetkili ve etkili bir devlet, piyasanın güvence altı-

“yeni fliflelerde eskiflarap” olarak da özet-leyenler için bkz. The-obald (1999) ve Jes-sop (1998).

5| Rhodes (1996), yöne-tiflimin alt› çeflit kulla-n›l›fl›n› ele al›r: Mini-mal devlet, flirket yö-netiflimi, yeni kamu ifl-letmecili¤i olarak(NPM), “iyi yönetiflim”,sosyo-sibernetik sis-tem ve son olarak a¤-lar›n öz örgütlenmesiolarak yönetiflim.

6| Yeni Kamu Yönetimianlay›fl›n›n dayand›¤›en önemli yaklafl›m,Kuzey Avrupa ülkelerin-de ortaya ç›kan litera-türde genellikle NewPublic Management(NPM) olarak bilinenyaklafl›md›r.

7|Bunun nedenleriniDB’nin eski iktisatç›s›Stiglitz, bir röportaj›n-da aç›klamaktad›r (Pa-last, 2002:119). Stig-litz, DB’den gönderil-dikten sonra DB politi-kalar›yla ilgili çeflitli iti-raflarda bulunmufltur.Röportaj›nda, kamusektöründeki reformla-ra özellefltirme yoluylabafllanmas›n› “rüflvetverme” olarak nitelen-dirir. Stiglitz, ulusal li-derlerin, ‹sviçre’debanka hesaplar›na ya-t›r›lacak yüzde 10 ko-misyon ihtimali karfl›-s›nda, devlet sanayile-rinin sat›l›p savulmas›-na itiraz etmek yeri-ne... elektrik ve su hiz-metlerini mutluluklateslim ettiklerini belir-tirken, DB’nin önerdi¤ipolitikalar›n nas›l uygu-land›¤›n› da gözler önü-ne sermektedir.

Page 7: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

91Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

na alınabilmesi için gerekli görülmektedir. Devletinpiyasayı güvence altına alması ve girişimcilerin özelmülkiyet hakkına iyi bir şekilde sahip olabilmesi için,bu “kapasitesi”nin geliştirilmesi gerekmektedir. Busürecin güvence altında tutulabilmesi için ve eşzaman-lı olarak sivil toplumun da geliştirilmesi amaçlanmalı-dır (Tatar-Peker, 1996).

1994 “Yönetişim Raporu”nda devlete yüklenen rol,piyasa için “dışsal ekonomi” sağlama işlevidir. Böylecedevlet, piyasanın güçlenmesine yardımcı olacaktır. Yö-netişimin sağlam temeller üzerine oturabilmesi içindevletin piyasa dostu etkili bir devlet olması gerek-mektedir. Bunun yanı sıra, sivil toplumun geliştirilme-si de önemli koşullardan biridir. Zira DB, kamu işleri-ne katılan güçlü bir sivil toplumun geliştirilmesini,“toplumsal kapasite tesisi” olarak ya da “kültürel vetoplumsal güçlendirme” olarak kavramsallaştırır. Ban-ka’nın varsayımına göre, yasalar çerçevesinde etkinlikgösteren, saydamlık, bilgilenme ve medya özgürlüğüsağlayan bir hükümetin verimlilik ve etkililiği, girişim-cilerin karar alma sürecine dahil edilmelerini sağlaya-caktır. Sivil toplumla ilgili ikinci nokta kamu hizmetle-rini tüketenlerin etkili bir “söz” hakkına sahip olmala-rıdır; bu durum kamu sektörünün verimliliğini güven-ce altına alabilecektir. Tüketicilerin etkili bir söz hak-kına sahip olması hedefi, yerel düzeyde “katılım” me-kanizmalarının geliştirilmesinin yanı sıra kalkınmayailişkin karar alma sürecinin ademi merkezileştirilmesinide gerektirir. Banka, ademi merkezileşme ve yerel yöne-tim alanındaki yaklaşımını, “ağırlıklı olarak verimliliğigüvence altına almayı amaçlayan mali aygıtların gelişti-rilmesine yönelik bir yaklaşım” olarak tanımlamaktadır.Bu anlamda ademi merkezileşmenin en çok vurgulananyönü kamu hizmetlerinin maliyetinin tüketicilerden alı-nacak “katkı payı” yoluyla ya da özellikle altyapı hiz-metlerinin gerçekleştirilmesinde ve altyapının bakımın-da, bu hizmetlerin tüketicilerin doğrudan “işgücü” ola-rak katılması yoluyla tahsil edilmesidir. Sivil toplum

Page 8: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

92 Sonay Bayramo¤lu

projesinin diğer bir yönü yoksullarla ilişkilidir. Yoksul-ların yerel cemaatler geliştirilerek ve yerel kitle örgütle-ri desteklenerek güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ban-kaya göre yoksul grupların bu şekilde güçlendirilmesi,yeniden bölüşüme ilişkin “toplumsal adalete” de yolaçacaktır. Banka, daha düşük ücretler önererek toplu-mun en yoksul kesimlerinin daha iyi belirlenmesininmümkün olduğunu belirtir; çünkü ancak en yoksul ke-simler bu kadar düşük ücrete razı olacaklardır. Böylecebir takım işler, ücretlerin çok düşük belirlenmesi nede-niyle sadece en yoksul olanlara kalacaktır. DolayısıylaBanka, “özel girişimciler”, “egemen tüketiciler” ve“yoksul ve güçsüz gruplardan” oluşan bir sivil toplu-mun kurulması ve desteklenmesine yönelik kurumsalyapı geliştirme projelerine destek vermeye başlamıştır(Tatar-Peker, 1996: 48-49).

Özetlersek, 1994 Raporunda, yönetişimin üç aktö-ründen ikisinin, piyasaların ve sivil toplumun güçlen-mesine ağırlık verilmiştir. 1994 Raporunda kamu hiz-metlerinde reform yönetiminin daha rasyonel hale ge-tirilmesi için başka olanakların da arayışına rastlanır,ancak bu olanakların açık bir şekilde neler olduğunugörmek için 1997 Raporunu beklemek gerekecektir.

1 9 9 7 R a p o r u :

‘ D e v l e t i G e r i G e t i r m e k ’

Yönetişimin geçirdiği üçüncü evre, 1997 DB Rapo-runda somutlaşır. Bu raporda açıkça görüleceği gibidevletin yeniden tanımlanarak güçlendirilmesi söz ko-nusudur. “Değişen Bir Dünyada Devlet” adını taşıyanraporda, piyasanın sağlıklı bir şekilde işleyebilmesiiçin devletin güçlü bir düzenleyici ve yönlendirici ola-rak tanımlanması gerektiği söylenmektedir. Bu son re-vizyona yakından bakılacak olursa şunlar belirtilebilir:

1997 Dünya Kalkınma Raporu esas olarak “değişendünyada devletin rolünün yeniden gözden geçirilme-si”ni konu alır. Raporda, küresel ekonominin gerekle-rine cevap verebilecek, teknolojik değişimlere hızla

Page 9: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

8| Sa¤l›k sektöründe yö-netiflim uygulamalar›ile ilgili olarak bkz. Ay-gül (1998).

93Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

uyum sağlayabilecek daha etkin ve güçlendirilmiş birdevlet hedeflenir. Ancak DB’nin daha önceki raporla-rından ve temel politikalarından da anlaşıldığı üzere,daha etkin ve güçlendirilmiş bir devlet, devletin kap-samının genişletilmesi, işlevlerinin artırılması, kamuhizmetlerinin yaygınlaştırılması anlamına gelmemekte-dir. Kaldı ki Rapor, II. Dünya Savaşından sonra devletöncülüğünde piyasa yetersizliklerine karşı yapılan mü-dahaleyi, 1930’larda yaşanan Büyük Bunalımın “eko-nomik ve toplumsal sistemlerde yol açtığı tahribata”çözüm bulma gereksinimi ile açıklayarak, bu müdaha-lenin kapsamının giderek genişlemesinden yakınır; zi-ra müdahaleci devlet, ne iktisadi kalkınmayı gerçek-leştirilebilmiş ne de yolsuzluk ve yoksullukların üste-sinden gelebilmiştir. Bunun üzerine, etkinliğini ve gü-cünü giderek yitiren devlete karşı, uluslararası ve yerelpiyasalar ile kitle örgütlerinin tepkileri gelişmiştir. Ra-por bu tespitlerden sonra, teknolojik gelişmelereuyum sağlayabilen, etkin, düzenleyici bir devlete du-yulan ihtiyaçtan söz eder.

Raporun getirdiği en önemli yenilik şuradadır: DBdaha önce, devletin yetki ve görevlerini sivil toplum ör-gütlerine ve özel sektöre aktarmak gerektiğine vurguyapardı. Hem piyasanın hem de sivil toplumun gelişti-rilmesi önemli koşullardan biriydi. Ancak, 1997 Rapo-runda, devletin etkin bir devlet olmasının altı kalın çiz-gilerle çizilmiştir. Bir başka ifade ile devlet-sivil top-lum/piyasa karşıtlığı 1997’den itibaren “piyasa için dev-let” denilebilecek bir işlevselci tamamlayıcılık ilişkisineevrilmiştir.

Bu revizyonun dayandığı temel rasyonel, devletintamamen etkisiz kılındığı bir ortamda, piyasa ekono-misinin işleyişinin de tehlikeye gireceği şeklindeki birvarsayımdır. Rapora göre bunun nedeni şöyle açıkla-nır: Devletin, mülkiyet hakları, yol, sağlık8 ve eğitimgibi temel kamu hizmetlerini bile gerçekleştiremediğigelişmekte olan birçok ülkede, eksikliklerin büyükkrizlere yol açıyor olması, devletin daha etkin olması-

Page 10: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

94 Sonay Bayramo¤lu

na yönelik çağrılardan anlaşılmaktadır. Bu ülkeler birkısırdöngüye girmiştir. Kişiler ve şirketler vergi öde-mekten kaçınarak bozulan kamu hizmetlerine tepkigöstermekte, bu ise hizmetlerin daha da bozulmasınayol açmaktadır. Eski Sovyetler Birliği ile Orta ve DoğuAvrupa’da, vaatlerini uzun vadede yerine getirememe-si, devletin çökmesine neden olmuş, merkezi planla-manın çökmesi ise yeni sorunlara yol açmıştır. Örne-ğin, ortaya çıkan boşlukta, vatandaşlar bazen hukukve düzen gibi temel kamu hizmetlerinden mahrumkalmışlardır. En uçtaki örnekler olan Afganistan, Li-berya ve Somali’de olduğu gibi, devlet tamamen çöke-rek, uluslararası kuruluşları dağılan parçaları bir arayagetirme göreviyle baş başa bırakmıştır (WB, 1997).

Raporda devlete, yeni giysileri içerisinde, yenidenitibar kazandırılması, tahmin edilmesi kolay nedenleredayanmaktadır. 1980’lerin sonunda kimilerince “tari-hin sonu” olarak ilan edilen dönemde serbest piyasaekonomisinin sihirli bir el gibi her şeyi düzelteceğiumuluyordu. Bu düşünce, liberaller kadar solcu düşü-nürleri de etkisi altına almıştı. Reel sosyalizmin yenil-gisi tarihin kutsal uyarısı gibi algılanıyordu. Böyle biratmosferde devlete ait pek çok şey, eskimiş ve modasıgeçmiş kabul ediliyordu. Bu görüşü destekleyen vebesleyen uluslararası kurumların en başında DünyaBankası gelmekteydi. Ancak küresel ekonomiye enteg-rasyon da belli bir standartlaşmaya ihtiyaç duymaktay-dı ve bunun anlaşılması için çok zaman gerekmemişti.Küresel ekonomik sisteme dahil olmak için bir yönlen-diriciye ihtiyaç duyulmaktaydı. Yeni dönemi yönlendi-rebilecek olan aktöre duyulan ihtiyaç için “devlet”eyeniden iş düşüyordu. Ancak bu yeni devlet formu,hiç şüphe yok ki çok daha esnek olmalı, hızlı hareketedebilmeliydi. Hem sivil hem de şirketlerle işbirliğiiçerisinde olmalıydı. Bunun için başta, “kamu sektörüyönetimi olmak üzere çeşitli reformlar9 uygulandı.Yönetişim modelinde, piyasa dostu devlet öngörülme-sine rağmen, devlete uzun bir süreden beri ciddi eleş-

9| IMF reformlar› ba¤la-m›nda, Huricihan ‹sla-mo¤lu (2002:23), “re-form” kavram›n› flöyletan›mlar: “ ....yerel ileulus-ötesi aktörlerinkarfl› karfl›ya gelip ç›-karlar›n› müzakereedebilecekleri yasal veidari alanlar›n oluflma-s›d›r. Bu alanlar –kiözellefltirme yasalar›ve ihale yasas› bunlaraörnektir- küreselleflmeveya küresel piyasatoplumunun oluflmasüreçlerine iflareteder.” Bu aç›klama DBreform paketleri içinde kullan›labilir.

Page 11: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

95Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

tiriler yöneltiliyordu. Bunun için modelde hem devle-te yöneltilen eleştirilerin aşılması hem de eleştirilerekonu olan sorunların çözülmesi gerekiyordu. Bu ne-denle yönetişimde devletin yerini ve önemini anlamakiçin 1997 Raporunu incelemek önem taşımaktadır.

Etkin devlet bu raporun ana mesajıdır, ancak bellibir etkin devlet tanımından çok, etkin bir devlete na-sıl ulaşılır sorusuna yanıt aranmakta; tam da piyasanındaha iyi işlemesi için “nasıl bir devlet” gerekir sorusucevaplanmaktadır. Raporda tasarlanan “devlet”, kuş-kusuz, DB’nin yönetişimi ihraç edeceği ülkelerin ge-reksinimlerine uygun olarak hazırlanmış bir devlet de-ğildir. Söz konusu olan devlet, hem Dünya Banka-sı’nın kendi rasyonalitesi için hem de küresel piyasa-nın ihtiyaçları için işlevsel ve etkin olabilecek bir dev-lettir. Böyle bir işlevselliği olsa da, devletin kendi top-lumunda 1980’ler boyunca kaybettiği itibarı yenidenkazanması ve belli bir meşruiyete sahip olması gerekir.Bu nedenle de raporda, devletin itibarını yeniden ka-zanması için, ilk olarak, toplumların devletin sorumlu-luklarının yeniden tanımlanmasını kabul etmeleri öne-rilerek işe başlanmaktadır. Devletin yeniden tanımlan-ması “devletin üstündeki yükün, vatandaşlar ve toplu-lukların temel hizmetlerin sağlanmasına katılmasınıdestekleyerek kaldırılmasını da amaçlayan vatandaş vetopluluklar ile devlet arasındaki ortak faaliyetlerinstratejik seçimini de kapsayacaktır”. Böylece devletinrolü ya da devletin üzerindeki yük azaltıldıktan sonra“devlet kapasitesinin artırılması” aşamasına gelinir. Ra-por, bu aşamada, devletin kapasitesinin artırılmasınayönelik iki bölümlü bir strateji önerisi getirmektedir.

Bu stratejiye göre, devletin rolü, kendi kapasitesiy-le uygun hale getirilir (Kapasitesinin dışında kalan gö-revlerin vatandaşlar ve çeşitli topluluklar tarafındanüstlenileceği varsayılmaktadır). Devletin kapasitesininyetersiz olduğu alanların incelenmesi suretiyle hangialanlara müdahalede bulunup bulunamayacağı tespitedilmeli; buna göre devlet, kendi kapasitesini tespit

Page 12: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

96 Sonay Bayramo¤lu

etmelidir. Rapor, düşük kapasite ile pek çok şeyi yap-maya çalışan devletlerin yarar yerine zarar ettiklerinibelirterek, bunun yerine temel görevlerde daha fazlayoğunlaşan bir devlet anlayışını getirmeye çalışmakta-dır. Bu temel görevlerin ne olduğuna aşağıda değinil-mektedir.

Stratejinin ikinci bölümünde ise kamu kurumları-nın canlandırılarak devletin kapasitesinin artırılmasıönerilmektedir: “Etkin kurallar ve sınırlamaların oluş-turulması, devletin keyfi edimlerinin kontrol edilmesive kök salmış yolsuzluklarla mücadele edilmesi” ge-rekmektedir. Böylece rapor dikkatleri sadece devletinrolünün yeniden belirlenmesine çekmekle yetinmeyipülkelerin kapasitelerinin yeniden oluşturulması süreci-ni nasıl başlatabileceklerini de göstermektedir.

1997 Raporu, ilk bakışta, 1980’lerden itibaren sür-dürülen devletin zayıflatılması politikasından vazgeçil-diğini, bunun yerine devlete aktif bir rol verildiğiniilan eder bir görüntüye sahiptir. Hedeflenen devlet an-layışı şu şekildedir:

Piyasalar›n baflar›s›zl›klar›n› düzeltmek için onlarlaortakl›k gelifltiren, fakat onlar›n yerini almayan dev-letler... Devletlerin benzersiz güçleri, vergilendirme,yasaklama, cezaland›rma haklar›yla birlikte, kat›l›-ma gereksinim duymalar›ndan kaynaklan›r. Devlet-lerin vergilendirme gücü, kamu mallar›n›n finansma-n›n› sa¤lar. Yasaklama ve cezaland›rma gücü, birey-sel güvenlik ve mülkiyet haklar›n› garanti eder. Ayr›-ca, kat›l›ma gereksinim duymalar› da, halklar›ndanba¤›ms›z hareket etmelerini engeller... (WB,1997:25).

Ancak bu raporla birlikte daha önceki raporları vetarihsel gelişmeleri dikkate aldığımızda, DB’nin devletanlayışının özellikle 1994 Yönetişim Raporuyla aynıdoğrultuda olduğu söylenebilir. 1994’de ortaya konu-lan ve benimsenen yeni devlet-toplum ilişkisi modeliyönetişimdir. Bu modelin kurucu aktörleri devlet (bü-rokrasi), toplum (STK) ve özel sektörden (şirket) oluş-maktadır. Bu modelin uluslararası boyuttaki aktörleriise hükümetler, uluslararası örgütler ve uluslararası

Page 13: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

şirketlerdir. Ulusal düzeyden uluslararası düzeye geç-mek ve daha da önemlisi uluslararası pazara entegreolabilmek için en deneyimli ve altyapısı olan aktör hiçkuşkusuz “devlet”tir. Ancak bu aktörün dönüştürül-mesi gerekmektedir. Öncelikle devlet üzerine konulan“negatif” anlamların kaldırılması ve “devlet”e payeverilmesi daha sonra ise amaca dönük olarak yenidentanımlanması gerekmektedir. DB, 1997 Raporunda,1994’de biçim verdiği modeli, piyasaları koruma vedüzeltme işlevlerinde devlete geniş bir rol biçerek ger-çekleştirme yönelimi içerisine girmiştir.

Ulus devletin bittiği yönündeki görüşlerin ağırlıkkazandığı bir ortamda, devletin yeniden önemli bir ya-pı olarak öne çıkarılması, DB’nin en önemli meydanokumalarından biri olarak da değerlendirilmektedir(Panitch, 2000)10. Bu değerlendirme gerçekten birmeydan okuma ve DB’nin perspektifinde, kalkınmacı,sosyal devlete doğru bir dönüşüme mi işaret etmekte-dir? Rapora bakıldığı zaman, bunun böyle olmadığıanlaşılıyor. Ancak, yine de güçlü bir “devlet” vurgusuyapılmaktadır; bu “devlet” piyasalaştırılmış bir devletanlayışına yaslanır, piyasa için “güçlü”, piyasa için “et-kin” ve piyasa için “esnek” bir devlettir. Eğer bu rapo-ru bir meydan okuma olarak değerlendirmek söz ko-nusu ise, bu, bugüne kadar egemen olan, “tarafsız”,“temel kamu hizmetlerini sağlamakla yükümlü”, “sos-yal”, “sınıflararası uzlaşmaya dayalı” devlet anlayışınakarşı yapılmış bir meydan okumadır. Raporun entelek-tüel söylemine karşın içerdiği temel tezlerin, çok açıkbir biçimde, sadece piyasanın korunmasına yönelik ol-duğunu söylemek gerekir.

DB 1997 Raporu, yine de yönetişimin kendi gelişi-minde belli bir kırılmaya işaret etmektedir. Sanıldığı-nın aksine bu kırılma, yönetişimin daha “uygulanabi-lir” bir seviyeye gelmesiyle ilgilidir. Bu nedenle 1997DB Raporunu, bir tür “Yönetişime Geçiş Raporu”olarak değerlendirebiliriz.A r a D e ¤ e r l e n d i r m e

10| Bu raporun bir süre-dir küreselleflmeninsorunlar›na çözüm ara-y›fl› içerisinde olansosyal demokrat çev-relerde yank› buldu¤u-nu belirten Leo Panitch(2000:207), raporu“küreselleflmenin sos-yal demokratikleflme-si” olarak nitelendir-mektedir. Oysa belkide, Panitch süreci ter-sinden okusa dahaisabetli olurdu: ÜçüncüYol ekseninde gelinennokta, sosyal demok-rasinin neo-liberalleflti-¤ini göstermektedir.

97Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 14: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

98 Sonay Bayramo¤lu

Sözü edilen raporlara göre devletin hem uluslarara-sı sistemde hem de kendi ülkesindeki yeni rolü ne ola-caktır? 1994 Yönetişim Raporunda devlet, sivil top-lum örgütleri (STK) ve şirketlerin yanında, eşit ko-numda bulunan bir aktör olarak tanımlanıyordu. Yö-netim; genel anlamda sivil toplum yani STK, özel sek-tör yani şirketler ve bürokrasi yani devlet arasında bö-lüşülmekteydi. “Yönetişim Raporu”nda (1994), dev-let, küreselleşme sürecinde, “ortak”, “katalizör”, “ko-laylaştırıcı” olarak görülüyordu. Ancak 1997 tarihli ra-porda devlet, artık bunlardan daha fazla bir şey halinegelmiştir; devletin öncelikle yerine getirmesi gerekenişlev -aşağıda yeni kurumcu iktisat bakış açısını anla-tırken belirtileceği gibi- piyasaların güvence altınaalınmasıdır. Bunu tam ve etkin bir biçimde yerine ge-tirebilmesi için yani yeni rolünü mükemmel yapabil-mesi için, raporun diğer bölümlerinde de belirtildiğigibi, devletin yapabileceklerinden fazlasını üstlenme-mesi, kapasitesine göre kendine rol biçmesi vaaz edil-mektedir.

1997 Raporu genel olarak değerlendirildiğinde şusorunlar ortaya çıkmaktadır: Banka, devlete yeni birrol vermektedir ve bu rol, bundan önceki raporlardadile getirilen rollerden daha kapsamlı ve daha itibarlıgörünmektedir. Çünkü eğer devlet bu rolünü iyi uygu-larsa, uluslararası ve yerel piyasalarda tekrar saygınlı-ğını kazanacaktır. Hem uluslararası hem de yerel piya-saların saygınlığını kazanmak, küresel ekonomiye ba-şarılı entegrasyonunun ön şartıdır. Küresel ekonomiyeentegrasyon Banka için o devletin borç verilebilir olupolmadığını gösteren en önemli göstergelerden biridir.Kuşkusuz Dünya Bankası’nın 1997 Raporunu ilk ola-rak değerlendireceğimiz düzey, bu politikaların DünyaBankası için rasyonalitesinin ne olduğu olmalıdır. Buaçıdan bakıldığı zaman, Dünya Bankası için en önemliamaç, daha fazla kredi vermek ve zamanında faiziylebirlikte verdiği borcu geri alabilmektir. İkinci düzeyise, kurumun kendi sürekliliğini güvence altına alması-

Page 15: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

11| Dünya Bankas›’n›nfarkl› flekillerde kalk›n-ma yollar› önerdi¤i do¤-ru olsa bile, söz konu-su kalk›nman›n asl›n-da daha çok “iktisadi”geliflmeye vurgu yapt›-¤› ortad›r; oysa bu ge-liflme anlay›fl›n›n “in-san haklar› beyanna-mesine ayk›r›” oldu¤u-nu savunan bir görüfliçin bkz. Theobald(1999).

99Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

dır. Bunun Dünya Bankası açısından karşılığı, sürekliolarak borç verebilmek ve giderek etkinliğini artıracakpolitikalar geliştirmektir. Bunun için borç verirken da-ha iyi kriterler geliştirmesi gerekir. Bu açıdan bakıldı-ğında, DB’nin kendi çıkarları açısından, devleti kapasi-te ölçme ve değerlendirme kriterlerine uygun bir ku-rum haline getirmeye çalışması beklenir. Kredi verir-ken devletlerin kapasitesini ölçmesi beklenen kreditörolan Dünya Bankası’nın, devletlerin kapasitelerini kar-şılaştırmak için bizzat devletlerin kaynaklarına başvur-ması ve bunlardan yararlanması kendisi için oldukçarasyonel ve uzun vadeli bir stratejidir.

Bu rapor değerlendirilirken DB’nin ideolojik ko-numunu da dikkate almak gerekmektedir. DB’nin ön-gördüğü devlet anlayışı, kapasitesi kadar çalışan ya daişlevini kapasitesine göre belirleyen bir devlet anlayışı-dır ki bu da herhangi bir ülkenin toplumsal ve siyasalalanlarını yakından ilgilendirir. Bu düzeyde raporundevlet anlayışı değerlendirildiği zaman ortaya çıkansonuç, küresel ekonomiye uyumu sağlayan, piyasayıgüvence altına alan bir devlet anlayışıdır ki bu devletanlayışının minimal devlet anlayışından ya da liberaldevlet anlayışından öz olarak bir farkı bulunmamakta-dır. Raporda, “piyasa öncülüğünde büyümenin yarar-larının özellikle temel eğitim ve sağlığa yapılan yatı-rımlar yoluyla paylaşılmasının sağlanması” önerilmek-tedir. Bu öneriler, devletin önceliklerini ortaya koyma-sı bakımından dikkat çekicidir.11

Raporu değerlendirirken başvurulması gereken birdiğer düzey ise öngörülen devletin konumudur. Budüzeyde, raporun getirdiği devlet anlayışı etkin vegüçlü olsa bile, ulusal düzeyde tamamen kendi “kapa-sitesine” sıkıştırılmış, uluslararası düzeyde uluslarara-sı piyasaya bağımlı kılınmış bir devlettir. Bu anlamdaulus-devletlerin içeriği değişmektedir. Çünkü, kendikaderini belirleme hakkına sahip olan bir ulus-devlet-ten ya da egemenliğini kendi sınırları içerisinde sürdü-ren bir devlet anlayışından söz etmek artık teorik ola-

Page 16: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

12| ABD’de Clinton’›n ve‹ngiltere’de Blair’in ilkuygulay›c›lar› oldu¤uyeni sosyal demokrasianlay›fl› (“üçüncü yol”)1997 Dünya Bankas›Raporunun devlet anla-y›fl›na benzer bir yakla-fl›m içindedir. Ayr›nt›l›bilgi için bkz: Bla-ir&Schröder (1999),Europe: The Third Way,Die Neue Mitte, Lond-ra Manifestosu, Lond-ra.

100 Sonay Bayramo¤lu

rak mümkün değildir. Önerilen devletin, yönetişiminoyuncularından biri olarak, sorun çıkaran değil “ko-laylık sağlayan” bir oyuncu olacağı açıktır.

DB’nin devlet anlayışı, sadece minimal devlet tale-bi içerisinde olanların değil, değişen sosyal demokrasi-nin de bugün arzuladığı şekilde etkin bir devlet anla-mına gelmektedir.12 Rapor, devletler için, küresel re-kabeti, üstesinden gelinmesi gereken bir engel olarakdeğil, peşinden koşulması gereken bir hedef olarak ta-nımlamıştır.

Her üç rapor birlikte değerlendirildiğinde, yönetişi-min kurulmasını istediği iktidar modeli, bu modelin anaaktörleri ve bu aktörlere verilen sorumluluklar bakı-mından bütünlüklü bir yapının ortaya konduğu görül-mektedir. Raporların neoliberal politikalardan önemlibir sapma içinde olmadığı aksine neoliberal politikala-rın biraz daha uzun vadeye yayılarak gerçekleştirilmesi-ni hedeflediği söylenebilir.

Yeni kurumcu iktisadın, piyasa ekonomisinin çalış-ması ve kalkınmanın sağlanabilmesi için devletin öne-mine vurgu yapması, DB’nin 1997 Raporunda da gö-rüldüğü gibi, küresel piyasanın iyi işlemesi için devle-te verdiği yeni roller arasında bir paralellik kurulabi-lir. Bankanın yönetişim yaklaşımı, diğer uluslararasıgüçlü örgütler tarafından da benimsenmektedir. Örne-ğin hem OECD hem de AB’nin yönetişim konusunda,DB’nin yaklaşımını paylaştıkları ilgili yayınlardanaçıkça görülmektedir (CEMR, 2001; OECD, 2001)

Devletin yönetişim modelinde etkin bir rol alması,devlet-toplum ilişkilerinde, başlangıçta daha çok vur-gulanan güçlü devlet-güçsüz toplum ikileminin terkedildiği anlamına da gelebilir. Bu noktada artık yöne-tişimin teorik temellerine göz atmak yerinde olacaktır.

Y ö n e t i fl i m i n T e o r i k T e m e l l e r i

Yönetişimi besleyen en önemli teorik kanal,1970’lerde başlayan ve ulus-devletlerin toplumları yö-netme kapasitesini yitirdiğini savunan görüşler ve tar-

Page 17: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

101Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

tışmalardır. Ulus-devletin yönetme kapasitesini yitirdi-ğine dair pek çok tartışma yürütülmüştür. Bunlara kı-saca “ulus-devlet ve küreselleşme tartışmaları” diyebi-liriz. Bu tartışmalar içinde yönetişimin temel aldığı gö-rüş, esas olarak “yönetebilirlik krizi”dir. Bu görüş, birsiyasal birliğin hem kendi içindeki hem de kendi dışın-daki yapılarla ve kurumlarla ilişki kurma biçimi ve tar-zına göndermede bulunur. Bu çerçevede, “yönetebilirlikkrizi”, devletin, “devlet-ekonomi” ilişkisi çerçevesindehem ülke içindeki yapıları hem de “ulus-üstü örgütler”leolan ilişkide uluslararası yapıları artık “yönetemedi-ği”nin kabulüne dayanır. Dolayısıyla, yönetişim, bu nok-tadan sonra, hem ulus-devletin zayıflayan kapasitesi hemde küreselleşme sürecinin kaçınılmazlığı argümanlarınınüzerinde yükselmektedir. Yönetişim, şu soruya verilmişbir yanıt olarak takdim edilir: Yeni bir dünya düzenindebu düzenin gerektirdiği şekilde bir “siyasal iktidar-yöne-tilen” ilişkisi nasıl olmalıdır? Bu yaklaşımın beslendiğibir başka kanal, piyasa-devlet ilişkileri içinden devletinpiyasanın düzenlenmesinde önemli olduğunu savunanYeni Kurumcu İktisat Okulunun görüşleridir. Bu neden-le, yönetişim tartışmalarını genel olarak devlet-toplumilişkisi üzerine bir düşünme etkinliği olarak görebiliriz.Özetle, yönetişim tartışmalarının “yönetilebilirlik krizi”,küreselleşme ve Yeni Kurumcu İktisat Okulunun argü-manlarından beslendiği söylenebilir. Yönetişim paradig-masının ilk şekillenişini daha iyi anlamak açısından, ilkolarak küreselleşme, ulus-devlet ve yönetilebilirlik kriziy-le ilgili tartışmalara değinilecektir. Daha sonra ise, yöne-tişimin kavramsal gelişim serüveni içinde en dikkate de-ğer revizyona dayanak teşkil eden Yeni Kurumcu İktisatOkuluna bakılacaktır.

K ü r e s e l l e fl m e , Y ö n e t i l e b i l i r l i k K r i z i

v e U l u s - d e v l e t l e r i n Z a y › f l a m a s ›

Yönetişim kavramının ortaya çıkışı, özellikle1970’li ve 80’li yıllarda sosyal bilimlerde yaşanan krizebağlanabilir (Jessop, 1998: 31). Çünkü bu dönemde,

Page 18: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

13| TINA (There is no al-ternative) slogan› daburadan do¤mufltur.

102 Sonay Bayramo¤lu

sosyal bilimlerin toplumsal olayları ve gelişmeleri açıkla-makta yetersiz kaldığı yönünde genel bir kabul vardı veen çok sözü edilen krizlerden biri de “yönetilebilirlikkrizi” idi. “Yönetilebilirlik krizi” hükümetlerin toplum-ları yönetemedikleri savına dayanıyordu ve bunun bazen“meşruiyet” krizinden bazen “parti sisteminin” krizin-den bazen de “temsil” krizinden kaynaklandığı ileri sü-rülüyordu. Her ne biçimde olursa olsun yaygın bir kriztartışmasının sürdüğü bu süreçte “yönetişim” yaklaşımısosyal bilimlerin önünü açabilecek, temel dikotomileriyalınlaştırabilecek bir açılım olarak görüldü: Ekonomi-de piyasa-hiyerarşi, reel politikalarda piyasa-planlanma,siyasette kamu-özel ve uluslararası ilişkilerde egemenlik-anarşi dikotomilerini ortadan kaldırabilecek bir açılım.

Sosyal bilimlerin karşı karşıya olduğu kriz, pek çokdisiplinin kendini sorgulamasına yol açmıştır. Kurumcuiktisat, ekonomik faaliyetleri, mübadele ve hiyerarşidenfarklı biçimde düzenleyen mekanizmalara artan bir ilgiyiortaya koymuştur. Uluslararası ilişkiler disiplini, ulusla-rarası anarşiden kaçınmaya yarayacak, ulus-devleti dıştabırakan uluslararası koordinasyon formları olarak “ulus-lararası rejimleri” keşfetmiştir. Siyaset Bilimi, gelenekselkamu-özel ayrımıyla ve hiyerarşiyi ortadan kaldıranformlarla ilgilenmeye başlamıştır (Jessop, 1998).

1980 sonrası gelişmeleri açıklama konusunda yetersizkalan sosyal bilimler, yeni bir tarihsel döneme girildiğinihaber veriyordu. Bu dönem, bugün tekerleme haline ge-len “küreselleşme” adını aldı. Küreselleşme, bu noktadansonra hem sürecin adı hem de sürecin analizinde kullanı-lan temel kavramsal bir araç haline geldi (Keyman, 1995).

Küreselleşme, çok fazla değer yüklü bir kavram ola-rak gelişti. Temelde, dünyanın karşı konulamaz bir süre-ce girdiğine işaret ediyordu13; bir yandan müthiş birteknolojik gelişme öte yandan bu gelişmeler karşısındadevletlerin ve bireylerin bu gelişmeye zorunlu olarakayak uydurmaları gerekliliği. Küreselleşmenin karşı ko-nulamazlığı ya da zorunluluğu söylemi, esasında, dahaçok ideolojik içeriğini dolduran bir özelliğidir. Küresel-leşme kavramının taşıdığı ideolojik anlam, örneğin bir

Page 19: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

14| Uluslararas› Para Fo-nu ve Dünya Bankas›taraf›ndan, borçlu ülke-lere dayat›lan ekono-mik ve siyasal strateji-ler buna örnek olarakverilebilir.

15|Birinci düflüncenintemsilcisi için Kickert,ikinci düflüncenin tem-silcisi ise Peter Evans,Jon Pierre ve Guy Pe-ters örnek verilebilir.

16| Bu gözlemin yine dedevletin nas›l tan›m-lanmas› gerekti¤inedair yeterli kan›t sun-du¤unu söylemekmümkün de¤ildir. E¤erbu süreci, kapitalizminyeniden yap›lanmas›için bir geçifl süreciolarak kabul edersek,devletin, yöneten s›n›fd›fl›ndaki s›n›flar›n la-netine karfl› ne kadaruzun süre dayanabile-ce¤i de ayr› bir sorun-dur.

103Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

devletin küresel piyasaya entegre olması zorunluluğunuhatırlatmakla kalmıyor aynı zamanda nasıl entegre ola-cağını da içeriyordu.14

Ulus-devlet, küreselleşme açısından iki şekilde yo-rumlanabilir: Birincisi, ulus-devletin zayıfladığı ve dola-yısıyla bütün örgütlenme yapısıyla birlikte artık tama-men etkisiz kaldığı yorumudur. İkincisi ise, ulus-devle-tin zayıflamadığı, aksine güçlendiği yönündeki düşünce-dir. Her iki düşüncenin de yönetişim açısından karşılığıbulunmaktadır. Birinci düşünce, daha “toplum merkez-li” yönetişim yaklaşımın gelişmesine katkıda bulunur-ken, ikinci düşünce de devletin kapasitesinin artırılması-nı ön gören “devlet merkezli” yönetişim yaklaşımınıngelişmesine katkıda bulunmaktadır.15

Ulus-devletin bu süreçte aslında güçlendiği düşünce-sinin temelinde, küresel piyasaya entegrasyonun sağlan-masında devletin ana eklem yerlerini oluşturduğu görü-şü yer alır. Küresel entegrasyonun amacı ise açıktır: Devuluslararası şirketlerin ve tekellerin sermaye yatırımları-nı ülkeye çekebilmek. Bunun en önemli koşulu ise, ser-mayenin kârlılığını artıracak koşulları sunmaktır. Küre-sel piyasaya entegrasyon sürecinde devletin oynadığı burol, devletin egemenliği sorununu akla getirmektedir.Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde son yıllarda yaşanangelişmeler, devletin, sermayenin önünü açan işlevlere sa-hip olduğunu sergilemektedir.16

Küreselleşmenin mantığına uygun olarak geliştirilenyeni kurumların ve düşüncelerin teorik açıdan önemlisonuçlarından biri liberal demokratik düşünce ve ku-rumlarının muğlaklaşmaya başlamasıdır. “Vatandaşlık”,“katılım”, “halk”, “seçmen” vb. kategorileri yeniden ta-nımlanmakta ve tartışılmaktadır. Egemen siyaset bilimi-nin küresel gelişmelere yanıtı, genellikle “çok kültürlü-lük”, “farklılık siyaseti”, “müzakereci demokrasi” gibiyaklaşımların geliştirilmesi şeklinde olmuştur. Sosyolog-lar ise bu gelişmeleri, “bireyselleşme”, “çok kültürlü-lük”, “hayat tarzlarının sıradanlaşması” şeklinde yorum-lamışlardır. Bu zengin tartışma alanı, daha önce de belir-tildiği gibi bu çalışmanın dışında bırakılmıştır.

Page 20: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

17| Yeni Kurumcu ‹ktisat,kurucular› olan Thors-tein Bundy Veblen ileJohn Rogers Com-mons’›n kurumcu ikti-sat yaklafl›m›n›n neok-lasik iktisat yaklafl›m›y-la birleflmesinden ya-nad›r. Materyalist özel-likler tafl›yan Veblen’eyaslanan görüflte, bi-rey Darwinci bir bak›flaç›s›yla, zorunlu ola-rak, egemen kültürelgüçlerin gereklerini ye-rine getirmektedir.Commons’ç› görüflise, insan ürünü ve gö-nüllülü¤e dayal› bir kol-lektif kurallar dünyas›kurgular. Yeni Kurum-cu ‹ktisat, daha çokCommons’ç› çizgiyi ta-kip eder ve neoklasikiktisad›n özüne çokfazla dokunmadanonunla uzlafl›r.

Yeni kurumcu yaklafl›mbenimseyen çal›flmala-r›n ortak noktas›: Ne-oklasik iktisad›n “istik-rarl› tercih”, “rasyonelseçim” ve “denge” ola-rak bilinen üç ilkesinedokunmaks›z›n iktisadialanda aç›klay›c› faktörolarak bireyler de¤il,kurumlar esas al›n›r.Kurumcu yaklafl›m›nodakland›¤› sorun ala-n›, “kurumlar iktisadidavran›fllar üzerindene tür etkiler meydanagetirir”den ziyade, ku-rumsal de¤iflim süreci-nin kendisinin anlafl›l-mas› ve aç›klanmas›-d›r. Yeni Kurumcu ‹kti-sat yaklafl›m›nda yeralan çal›flma alanlar›aras›nda, MülkiyetHaklar› Okulu, ‹fllemMaliyetleri ‹ktisad›, Ye-ni ‹ktisat Tarihi, YeniKarfl›laflt›rmal› ‹ktisadiSistemler vb. bulunur.Bütün bu ekollerin kla-sik iktisada yönelik or-taklaflt›¤› elefltiriler: ‹lk

104 Sonay Bayramo¤lu

Buraya kadar değinilen konular, yani, yönetilebilirlikkrizi, küreselleşme ve ulus-devletin zayıflamasıyla ilgilitartışmalar, yönetişimin üzerinde yükseldiği zemini ifadeetmektedir. Uluslararası örgüt ve şirketlerin hegemonyakurdukları “küresel” düzlem, bu düzlemin ulusal ve ye-rel bağları ve bu ağlar ile “küresel” düzlem arasında ku-rulan ilişkinin yapısı ve işleyiş mekanizmaları, yönetişimmekanizmasıyla ilgilidir.

Y e n i K u r u m c u ‹ k t i s a t 17

Kurumcu iktisat ilk ortaya çıktığı andan itibarenözellikle iktidar konusu üzerinde durmuştur. Vurgu da-ha çok, iktisadi etkinliğin çerçevesini çizen hakların ge-lenek ve hukuk yoluyla yeniden biçimlenmesi ile gele-nek ve hukuk kurallarının işleyişi ve yeniden biçimlendi-rilmesidir; bir başka ifade ile gelenek yasal süreçler ilepiyasa süreçleri arasındaki karşılıklı ilişkilerin ve hukukkurallarının işleyişinde gömülü olan değerlerin neler ol-duğu üzerinde yoğunlaşır (Demir, 1996: 71). Fikir ver-mesi bakımından yakın dönemde yapılan ve ilgili litera-türde önemli yankılar uyandıran bir çalışmaya değinile-bilir. Kalkınma ve devlet ilişkisini karşılaştırmalı-tarihselbir yöntemle inceleyen bu kurumcu çalışma, güçlü top-lum güçlü devlet ilişkisini ortaya koymuştur. “Daha di-namik olan ekonomiler güçlü devletlere sahiptir” (We-iss&Hobson, 1999: 13) şeklinde bir sonuca ulaşan buçalışmada bu ilişki şu şekilde tanımlanmıştır: “Bize gö-re, daha dinamik olan ekonomilerin gerisinde pozitif an-lamda, güçlü devletler ve hem de güçlü toplumlar ya-tar... [D]evletin nüfuz edici-çekimsel kapasitesi ne kadargüçlü ise, bu devlet egemen ekonomik gruplarını ooranda güçlendirir; devlet ne kadar zayıfsa, alternatifgüç kaynaklarını aynı ölçüde zayıflatmaya çalışır.” (We-iss&Hobson, 1999: 17-18)

Yeni kurumcu iktisat yaklaşımının Dünya Banka-sı’nın yönetişim anlayışına olan etkisi, devlet-ekonomiilişkisi ve mülkiyet hakkı noktalarında ortaya çıkmakta-dır. Mülkiyet hakkı konusunda kurumcu iktisadın yakla-şımı temel olarak, tam rekabetin, rekabet yapısını ve et-

Page 21: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

olarak “bilginin mali-yetsiz oldu¤u”, tam re-kabet koflullar›nda herfirman›n ayn› bilgiyesahip oldu¤u gibi pekçok varsay›m›n iktisadihayat›n gerçeklerineuymad›¤›d›r. Varsay›m-lar›n gerçekçi olmama-s› ise, iktisat teorisininiktisat tarihi ve mevcutiktisadi sistemler ilearalar›nda olan ba¤lan-t›y› koparmas›ndankaynaklanmaktad›r.

Kurumcu yaklafl›ma göre,sadece çözümlemeamac›yla da olsa, ikti-sadi sistemi, onunlaçok ba¤lant›l› olan vedaha genel bir zeminiifade eden toplumsalsistemden ay›rmak, ik-tisadi süreçler üzerindeetkili pek çok önemlifaktörün göz ard› edil-mesinin ötesinde pekçok sorun yaratmakta-d›r.

Kurumcu yaklafl›m, ku-rumlar›n, hem de¤ifli-min araçlar› hem deonun önündeki biricikengeller oldu¤unu ilerisürmektedir. Kurumcuyaklafl›ma göre, ger-çek hayatta gerçekle-flen pek çok ifllem, sü-rekli tekrarlanarak al›fl-kanl›k haline geldi¤iiçin kabul görmektedirve bundan dolay› dahukuk sürecinin d›fl›n-da kalmaktad›r. Bunudaha anlafl›l›r k›lmakiçin flöyle bir örnek ve-rilmektedir: Pek çok in-san, her gün marketegider ama sat›n ald›¤›ekme¤in paras›n› öde-menin nas›l bir ifllemoldu¤unu hiçbir zamandüflünmez. Varsayal›mparay› verdi¤imiz haldekasiyer, vermedi¤imiziiddia ediyor olsun. Bu

105Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

kin piyasayı garanti altına alan düzenleme ve uygulamasisteminin yanı sıra mülkiyet hakkına dayalı bir düzenvarsa gerçekleşeceği şeklindedir. Nitekim, Dünya Ban-kası’nın, gelişmekte olan ülkelerde “mülkiyet hakkınıtam olarak sağlamaktan” söz etmesi anlaşılabilir bir şey-dir (Theobald, 1999: 27).18 Kurumcu iktisat okulunagöre, mülkiyet hakkı, “bireylerin kaynakları kullanmahakkı”dır. Mülkiyet hakları sistemi ise “bir toplumdayaşayan belirli bireylere belirli bir malı, yasak olmayankullanım biçimlerinden birini seçerek kullanma otorite-si veren bir tayinleme/belirleme yönetimi”dir (Demir,1996:228). Buna göre, mülkiyet haklarının uygulanmasıkıt kaynakların kullanımında başkalarını, yani mülkiyethakkından yoksun olanları dışlamayı gerektirmektedir.Ancak, başkalarının dışlanmasını gerektiren mülkiyetsisteminin olmasının bir maliyeti vardır. Bu çerçevedemülkiyet haklarının tanımlanması ve korunması konu-sunda temel yükümlülük devlete aittir. Böylece, mülki-yet hakkının korunmasında, devletin taraflara gereklibaskıyı uygulama gücüne sahip olduğu yerlerde maliyetdüşeceği için, orada piyasa daha etkin olacaktır. Tersine,devletin yaptırım gücü uygulamadığı hatta yasaklamagetirdiği alanlarda ise yüksek işlem maliyetleri19 müba-deleyi sınırlayacak, hatta önleyecektir.

Devletin yaptırım gücü uygulamasının maliyeti, mül-kiyet haklarıyla ilgili düzenlemelerin toplumsal normlar-la paralellik taşıması durumunda düşer. Bu yaklaşıma gö-re, toplumsal kriz anlarının iktisadi sonuçlarının büyükolması artan işlem maliyetleri göz önüne alınarak açık-lanmalıdır. Mülkiyet ve devlet arasındaki ilişki bakımın-dan bir başka önemli nokta, devletin sahip olduğu kamumallarının korunmasının kendi sorumluluğunda olması-dır. Bu nedenle, kamu kurum ve mallarının korunmasıönemli bir işlem maliyeti olarak ortaya çıkmaktadır. Mül-kiyet hakkı konusundaki yaklaşımıyla kurumcu iktisat,devletin işlem maliyetlerini azaltması, yani kamu harca-malarını kısmasında belirli bir yol önermektedir.

Diğer etki, devletin ekonomideki rolü ile ilgilidir.Kurumcu yaklaşım, devleti egemen sınıfların çıkarlarını

Page 22: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

durumda ne olur?Muhtemelen kavga ç›-kar ve güç yoluyla so-run çözümlenir. Çünküortada flahitlik yapa-cak kifli ya da kifliler ol-mad›¤› için olayda hu-kuki bir durum oluflma-m›flt›r. Bu nedenle sözkonusu ödeme ifllemi-nin kifliler aras› anlay›-fl›n bir gere¤i olarak ye-rine getirildi¤ine dairyerleflik inanç ve buinanc›n di¤er insanlar-ca paylafl›lmas›na du-yulan güvenden baflkabir yapt›r›m gücüne sa-hip de¤ildir. Toplumsalsüreçlere ifllerlik ka-zand›ran ve iliflkilerinyürümesini sa¤layana¤›rl›kl› olarak bu türifllemlerdir. Baz› ifllem-ler al›flkanl›k olmaktanç›k›p stratejik durumagelmeye bafllad›¤›ndabu yeni bir yap›lanma-n›n iflaretini vermekte-dir. ‹flleme taraf olan-lar aras›nda yeni ve bir-birinden farkl› anlay›fl-lar ve dolay›s›yla çelifl-kiler ortaya ç›kt›¤›nda,stratejik ifllemler ku-rumsal de¤iflime ne-den olmaya bafllarlar.Bu yüzden kurumlar,hem de¤iflimin araçlar›hem de onun önündekiengellerdir. Daha ge-nifl bilgi için bkz. Demir(1996:202-233).

18| Kurumcu yaklafl›mda,bireyler aras›ndaki malmübadelesinden ziya-de, mübadelenin arkaplan›n› oluflturan mül-kiyet haklar›n›n devre-dilmesi ve birey vegruplar aras›ndaki de-¤iflik hukuki düzeyler-deki denetimin niteli¤iüzerine yo¤unlafl›l›r. ‹k-tisadi hayat›n düzen-lenmesinde, mahkemekararlar›n›n önemi vur-gulan›r: ‹ktisadi hayat

106 Sonay Bayramo¤lu

koruyan bir araç olarak değil, toplumsal uzlaşmanın so-mut formu ve çelişkilerin uzlaşmaya dönüştürülebileceğibiricik meşru araç olarak görmektedir. Kurumcu iktisat,toplumsal sınıflar arasındaki çıkar çatışmalarının nasıl çö-zümleneceği ile ilgilenir ve bu çatışmaların çözümündedevletin önemli bir yeri olduğunu savunur (Demir,1999:75). “ ‘Güçlü’ devletler –bu güç tarihsel olarak de-ğişir- ulusal ekonomik kalkınma ve endüstriyel değişimaçısından hayati bir rol oynarlar ve bu durum gelişmiş ül-keler için olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler için de ge-çerlidir” (Weiss&Hobson, 1999:12). Bu yaklaşımın içindekendilerini “yeni devletçi” olarak tanımlayan Weiss veHobson’a göre, “Plan piyasaya karşı” retoriğini terk et-mek gerekir; çünkü kalkınma deneyimindeki başarılar,“piyasa ve devletin” toplumsal örgütlenmesinin birbirininzıddı olmadığını, yaşamsal olarak birbirine bağlı olduğu-nu gösterir: “Piyasalar, değişime ve sürekli olarak değişenrekabet şartlarına uyum sağlamayı başarabilmek için birtür merkezi koordinasyoncu yeteneğe ihtiyaç duyar. Re-fah düzeyi artan dinamik endüstriyel uluslarda, kamu-özel sektör koordinasyonu egemen olma eğilimindedir.Koordinasyonu başarılı kılan kamu-özel sektör bileşimikurumların farklı olduklarını gösterebilir ama genel ve ta-rihsel olarak ifade edersek, devlet örgütlenmeleri bu bile-şimlerin ortaya çıkarılmasında ve varlıklarının devam etti-rilmesinde önder rolü üstlenmişlerdir” (1999:20).

Kapitalist devlet ve kalkınma ilişkisi bakımından iseyine Weiss ve Hobson sözleri Kurumcu yaklaşım için ol-dukça aydınlatıcıdır: “Dolayısıyla, eğer Anglo-Amerikankapitalizmi, teori ve karşılaştırmalı analizin gösterdiğigibi, kapitalist devlet denilen şeyin örneğini oluşturu-yorsa, o zaman kapitalizm en az, devletlerin en fazla ka-pitalist oldukları yerlerde gelişiyor gibi görünüyor. Bunokta az çok farklı terimlerle bir kere daha ifade edile-bilir. Belki de kapitalizm, devletin kendi kalkınma gün-demini en fazla belirlediği yerlerde besleniyor ve güçle-niyor.”(1999:286)

Toplumsal işlemlerin uygulanmasında standartlaşma-nın sağlanması ve bunun denetlenmesi iktisadi gelişme

Page 23: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

açısından önemlidir. Örneğin devletlerin ölçü standart-ları koyup bunları koruması mübadele sürecinde önem-li bir sadeleştirmeye neden olduğu için işlem maliyetle-rini düşürür (Demir, 1996: 218). Yönetişim uygulamala-rındaki devlet-özel sektör-sivil toplum beraberliğinde,işbirliğinin sağlanabilmesi ve bunun rasyonel olabilmesiiçin işlem maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Buda hem ölçüm maliyetlerinin düşürülmesine hem destandartlaşmada istikrarın sağlanmasına bağlıdır. Dev-let, bu denklemde “koordine edici kapasite”yi ifadeeden aygıt olarak karşımıza çıkmaktadır (Weiss&Hob-son, 1999:15).

Özelleştirme, regülasyon/deregülasyon ve rekabetpolitikaları, yeni kurumcu iktisat ve işlem maliyetleri te-orisi çerçevesinde yönetişimin uygulama biçimlerinioluşturur (Theobald, 1999: 30).

Y ö n e t i fl i m M e k a n i z m a s ›

Bu temeller ışığında yönetişimin yeni dünya düzeniiçin geliştirmiş olduğu mekanizmaların özellikleri şu şe-kilde özetlenebilir (Jessop, 1998: 39):

a) Acil sorunlara, dünyanın karmaşıklığını basitleşti-ren model ve pratikler içinde, yan etkileri ve bağımlılıkilişkilerini de hesaba katarak çözümler geliştirmek.

b) Böyle bir modeli, neden-sonuç ilişkisi içerisinde,yeni bir anlayış ve sorumluluk geliştirmek ve bununlabirlikte yeni bir eylem kapasitesi oluşturabilmek için di-namik interaktif öğrenme kapasitesini geliştirmek. Böy-lelikle, toplumsal aktörler için farklı düzlemlerde farklıyönetişim biçimleriyle içsel ve dışsal ani ve hızlı değiş-melere daha etkin cevap verebilmek.

c) Farklı kimlik, çıkar ve anlam dünyalarına sahiptoplumsal grupların eylemlerinin eşgüdümünü sağlaya-cak yöntemler geliştirmek.

d) Bireysel eylem ve toplumsal sistem çerçevesindeyönetimin, beklentilerin ve etkili aktörlerin yönlendiril-mesini belli bir istikrar içinde sağlayabilecek ortak birdünya görüşünü kurmak.

Dört noktada topladığımız yönetişim mekanizmasın-

klasik iktisatç›lar›n dü-flündü¤ü gibi görün-mez el taraf›ndan de¤ilmahkemelerin görünürelleri taraf›ndan düzen-lenmektedir (Com-mons’tan aktaran De-mir, 1996:124).

19| Eggertson’a göre ifl-lem maliyetleri, iktisa-di de¤erlere sahip ol-ma sürecinde, sahiplikhakk›n›n bireyler ara-s›nda de¤ifltirilmesi vebu haklar›n bireylereözgü uygulanabilmesiesnas›nda ortaya ç›-kan maliyetlerdir (Eg-gertson’dan aktaranDemir, 1996:212). Ro-nald Coase 1937 y›l›n-da yazm›fl oldu¤u “TheNature of the Firm” ad-l› makalede üretim fak-törlerinin serbestçe al›-n›p sat›ld›¤› iyi iflleyenbir piyasa organizasyo-nu olmas›na ra¤menneden üretimin do¤ru-dan piyasada de¤il de,firma özelinde yap›ld›-¤›n› ifllem maliyetleriçerçevesinde ele al-maktad›r. Coase’un te-mel tezine göre firma-n›n varolufl nedeni, pi-yasaya göre ifllem ma-liyetlerini azaltmas›d›r.Dolay›s›yla ifllem mali-yetlerini azaltan firmabaflar› flans›n› kazan-maktad›r (Theobald,1999:27; Demir,1996:210). Çünkü ifl-lem maliyeti iktisad›n-da firma, ekonomidekibir üretim birimi olma-n›n yan› s›ra, bir yöne-tim birimi olarak dagündeme gelmektedir.

107Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 24: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

da önemli olan konu, bu yapının, çok hızlı, esnek ve de-ğişken bir yapıda olan toplumsal gelişmelere yeterincehızlı bir şekilde karşılık verme özelliğine sahip olma id-diasıdır.

Bu mekanizma üç düzlemde kurgulanmaktadır(Thynne, 1996:376-379).

a-) Atomizasyon; yani, iş, hizmet ve malların parçala-nabilmesi: Burada, sistem kendi içinde ve diğer parça-larla ilişkileri içinde, bileşenlerine ayrılan bir şey olarakdüşünülmektedir.

b-) Yetki ikamesi ve devletin dönüşümü: Yeni geliş-meler, devletin rolünün ve görevlerinin tamamen değiş-mesi yönündedir. İktidarın ve sorumlulukların devletinyanısıra sivil topluma ve piyasaya dağıtılması yönündebir hareket vardır ve bu hareket “yetki ikamesi” ilkesitarafından yönlendirilmektedir. Bu ilke, yetkilerin uy-gun en küçük birimlere ya da yerlere verilmesini öngö-rür. Yetki ikamesinin en önemli sonucu, kamu yönetimi-nin kamu/özel/sivil toplum örgütleri arasında paylaştı-rılmasıdır. Diğer nokta, devletin yeni rolünün belirlen-mesi ile ilgilidir. Daha çok cemaat temelli örgütlenmeformlarıyla ortaya sürülen ademi merkeziyetleşme veözelleştirme ile beraber “yeni korporatist piyasa uyumlustratejiler” önerilmektedir.

c-) Agency, hesap verebilirlik, sorumluluk: Sektörlerarasındaki dağılma ve bölünme yeni bir örgütlenme tar-zını ve etiğini üretmektedir. Bu çerçevede ortaya atılanagency kavramı “iradenin serbest bırakılması insanlarıkendi eylemlerinin vazgeçilmez öznesi yapacaktır” dü-şüncesini içerir; sorumluluk ise ahlaki bir anlayışı ifadeeder. “Agency”nin ahlaki temeli çalışanların net bir bi-çimde kişisel sorumluluğunu gerektirmektedir. Çünküyaptıkları işlerde onlara yol gösterici olan, diğerlerininçıkarları ve ihtiyaçları konusunda neyin doğru ve neyinyanlış olduğuna dair sahip oldukları içsel inançlarıdır.Hem “agency”nin hem de sorumluluğun merkezinde“hesap verebilirlik” ilkesi yer alır. Bu ilke, yani çalışan-ların kendi sorumluluklarını taşımaları gerekliliği, nes-nel gereklilikler ile kişisel inançların uyumlaştırılmasını

108 Sonay Bayramo¤lu

Page 25: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

sağlamaktadır.Yönetişim modeli, kamu/özel, devlet/toplum karşıt-

lığını ortadan kaldıran ve mümkün olan “en iyi çözüm”şeklinde ortaya konulmaktadır. Yönetişim paradigma-sında, küreselleşmenin baş döndürücü hızla gelişmesi-nin, toplumsal olayların karmaşıklığının, ancak yöneti-şim gibi esnek ve hızlı dönüşüm kapasitesine sahip oldu-ğu varsayılan bir örgütlenme modeli ile karşılanabilece-ği fikri yer almaktadır.

Yönetişim modelinde, sivil toplumun önemine vurguyapılması, toplum ile devlet arasındaki yanlış bir karşıt-lığa hizmet etmektedir. Buradan da “güçlü sivil toplum,güçsüz devlet gerektirir” izlenimi yaratılmaktadır. Budüşünce, sivil toplumun gelişmesini sağlamak adına “ka-mu yararı” ve “kamusal alan” kavramlarına dayalı yurt-taşlık anlayışını geri plana atmaktadır. Ancak “sivil top-lum” söylemi, devleti yetkisizleştirmek ve ekonomik vesınıfsal farklılıkları gizlemek üzere sık sık kullanılır. Ör-neğin az gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik kriz kar-şısında, insanların asgari yaşam standartlarını devam et-tirebilmek için yardım kuruluşları tarafından aşevleri vs.kurulur. Sürekli kamusal bir destek olmaksızın, sadecerisk ve yoksullukla uğraşan iyimser sivil toplum kuruluş-larının “iyi niyeti”ne dayanarak, yeni bir toplum kurula-bileceği vaaz edilir. Ne var ki, insanların sadece “hayat-ta” kalmasını sağlamak yeterli değildir; önemli olan ya-şamlarını devam ettirebilecek bir sisteme kavuşmalarınısağlamaktır (Dealcantara, 1998:110).

Yönetişimin sermaye sınıfının doğrudan yönetimianlamına geldiğini savunan Birgül Ayman Güler, özellik-le az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yönetişimmodelinin dinamiklerini ve devletin dönüşüm sürecinianlayabilmek için önemli analiz araçları sunmaktadır.Türkiye20 örneği üzerinden yaptığı analizlerde Güler(2000), yönetişimin, “karşı devrim” olduğunu savunurve nedenlerini şu şekilde sıralar:

i)Tan›mlanan toplum sermaye kesiminden ibarettir;

ii) fiirketler - sermaye siyasal ve yönetsel iktidar›n aç›k

sahibi k›l›nmaktad›r;

20| Türkiye’de yönetifli-me dayal› bir sisteminyerleflmeye bafllad›¤›görülmektedir. Örne¤insay›lar› giderek artan“üst kurullar”, bakan-l›k tipi örgütlenmeninyerini almaya baflla-m›flt›r. Yönetiflimle ilgi-li geliflmeler ve hedef-ler için SürdürülebilirKalk›nma Zirvesi Tas-lak Raporu (2002) ba-k›labilir.

109Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 26: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

iii) ‹ktidar formülünde sermayenin toplumsal karfl›t› ifl-

çi-emekçi kesimlerine yer verilmemektedir;

iv) ‹flçi s›n›f› ve emekçi kesimler, NGO21 torbas›na at›lm›fl-

t›r. Bunlara flirketler - sermaye ile denk a¤›rl›k verilmemifl-

tir;

v) Sermaye d›fl› kesimlerin örgütlülük dereceleri son de-

rece düflüktür. Üstelik, bu kesimlerin mevcut örgütlülü-

¤ü de günümüzde esnek üretim teknikleri ve toplam ka-

lite gibi yönetim teknikleri ile h›zla k›r›lmaktad›r. Bunlar,

NGO torbas› içinde herhangi bir etkinlik gösteremeye-

ceklerdir;

vi) NGO niteli¤i tafl›yan örgütlenmeler, as›l olarak yine

sermaye kesiminin güç sergiledi¤i örgütlenme tarzlar›-

d›r. Dolay›s›yla sermaye, bürokrasi karfl›s›nda ikinci

eflit ortak olarak kalmamakta; üçüncü kategoride de

gizli ortak olarak a¤›rl›k kazanmaktad›r;

vii) Sermaye kesiminde yerli - yabanc› ay›r›m›n›n orta-

dan kalkm›fl olmas› nedeniyle siyasal ve iktidar do¤ru-

dan yabanc› unsurlara aç›lmakta; kamu gücü yabanc›

sermayenin iktidar alan› haline getirilmektedir;

viii) Bürokrasi, rütbe - kariyer sistemi ve iç bütünlüklü

yap›lanmadan uzaklaflt›r›lmaktad›r. Bireysel sözleflme

esas›na ve piyasa mant›¤›na göre örgütlenen bu yap›-

n›n sermaye karfl›s›nda genel kamu ç›kar›n› gözetme

potansiyeli ortadan kald›r›lm›flt›r. Bu nedenle, üç eflit

ortaktan biri, öncülü¤ünü kabul etti¤i özel sektör meka-

nizmas›n›n do¤al unsuruna dönüflmüfltür. Aç›k sermaye

iktidar›n›n devlet zorunu uygulayan aktörden baflka bir

konuma yerleflmesi olanaks›z hale gelmifltir.”

F a r k l › Y ö n e t i fl i m Y a k l a fl › m l a r ›

Yönetişim teorisinin günümüzdeki “olgun” versiyo-nunda temel olarak, iki eğilimden söz edilmektedir. Buiki eğilim “devlet-merkezli” ve “toplum merkezli” ola-rak tanımlanmaktadır (Pierre&Peters, 2000). Günü-müzde “devlet-merkezli” eğilimin daha başat hale geldi-ği söylenebilir. Özellikle 1997 Dünya Bankası raporuylabu eğilimin güçlenmesi daha da belirgin olmuştur. Öteyandan OECD ülkeleri kapsamında ülkelerin “düzenle-

21| Bu ‹ngilizce k›saltmadilimize STK diye yerle-flen hükümet d›fl› ör-gütleri ifade etmek-tedir.

110 Sonay Bayramo¤lu

Page 27: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

me” kapasitelerinin artırılmasına dönük uygulamalar yi-ne bu yaklaşımın revaçta olduğuna dair göstergelerdir.

“Devlet-merkezli” ve “toplum-merkezli” yaklaşımarasındaki en önemli fark, “devlet”in konumundan kay-naklanmaktadır. “Devlet-merkezli” yaklaşıma göre, dev-let, yönetişim modelinde düzenleyici bir kapasitesiyle enönemli “aktör” olarak ortaya çıkmaktadır. “Biz, hüküme-tin yönetmede başat bir rol oynadığını ileri sürüyoruz fa-kat bu rol tam olarak nedir? Bize göre, hükümetin rolü,yönetmek için bir takım hedefler sağlamasıdır” (Pier-re&Peters, 2000:30). Bunun dışında, özel sektör ve siviltoplum örgütleri arasında “koordinasyonu” sağlama rolüde devlete verilmektedir. Ayrıca, devletin bu çerçevedekendisine biçeceği yeni “kapasite” sayesinde, herhangibir toplumda kalkınmanın sağlanmasında da devleteönemli görevler düşmektedir.

“Toplum-merkezli” eğilim, özellikle Avrupa sosyolo-ji geleneği tarafından temsil edilir; hükümetin toplumlailişkisinde giderek güçsüzleştiği argümanına dayanır. Buyaklaşım, toplum ve piyasaların, kendi örgütlenmeleri-nin kapasitelerini geliştirerek devletin bu alanları kont-rol etmesinin önüne geçtiklerini savunur. Bu öz örgüt-lenme gücü özellikle Hollanda gibi toplumlarda açıktır.Bu yaklaşım, devletin rolü konusunda “steering” (dü-men tutma) kavramını kullanır. Yani toplum ve piyasaile ilişkilerde devlet, “dümen tutabilir” ancak “uzaktandümen tutabilir” (Kickert’dan aktaran Pierre&Peters,2000). Toplumun gücünü ve önemini ön plana çıkaranbir başka görüş ise, “sivil toplum” literatüründe buluna-bilir. Robert Putnam (1993) demokratik yönetişimin si-vil toplumun daha güçlü olduğu toplumlarda daha etki-li olacağını savunur (Pierre&Peters, 2000:38).

Yönetişim, bir bakıma iktidarın nasıl dağıldığına da-ir bir anlayışa işaret eder; iktidarı temel olarak piyasanındaha iyi işlemesini sağlayacak şekilde formüle eder. Bunedenle hem toplum merkezli yaklaşım hem de devletmerkezli yaklaşım birbirlerinden çok farklı şeyleri ifadeetmezler. Burada hem devlet hem de toplum “piyasa-cı”dır. Sonuçta, devlet merkezli yaklaşım, çeşitli düzen-

111Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 28: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

lemeler aracılığıyla devletin ekonomiye piyasacı müda-halesini kavramsallaştırır. Buna paralel olarak, toplummerkezli yaklaşım da piyasanın daha iyi işlemesini amaç-lar. Daha yakından bakıldığında, devlet merkezli yöneti-şim yaklaşımının toplum merkezli yaklaşımı içerdiği söy-lenebilir.

Bu yaklaşımlar arasında önemli farklar olmasa da,egemen bir yaklaşımdan söz edilebilir. Bu da DB’nin1997 Raporundan itibaren daha da netleşen “devletmerkezli” yaklaşımdır. Yönetişim anlayışında devlet ak-törlerinin “düzenleyici” bir konum alması öngörülmek-tedir. Devlet, yönetişimin uygulanabilmesi için hukuksalsiyasal atmosferin uygun hale getirilmesini sağlamaya ça-lışmaktadır. Bir ülkenin en kapsamlı kurumsal ağınıoluşturan “devletten” başkasının yeni ağı oluşturmasızor görülmektedir. Bu nedenle devlet yeni rolüyle yöne-tişimin gerçekleşmesi için gerekli altyapıyı sağlayan biryapıya kavuşturulmaktadır. Burada uluslararası kurum-sal desteği DB, OECD, BM ve IMF (Uluslararası ParaFonu) sağlamaktadır. Avrupa’da ise buna ek olarak özel-likle eski Sovyetik ülkelerde geçişi sağlamak üzere Avru-pa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası (EBRD) devreyegirmektedir (Tatar-Peker, 1996:43; Theobald, 1999:33).Türkiye gibi ülkelerde ise bunlara ek olarak Avrupa Bir-liği’nin benzer talepleri bulunmaktadır. Yönetişim mo-deli açısından DB, OECD, BM ve AB22 yapıları aynı gö-rüşü paylaşmaktadır (CEMR, 2001). Bütün bu uluslara-rası ve bölgesel örgüt ve yapılar, neoliberal politikalarınuygulanmasını “hemen” arzulamakta ve hızla gerekli ya-sal çerçevelerin oluşmasını sağlamaya çalışmaktadır.

D e ¤ e r l e n d i r m e

Yönetişim, 1980’lerde ekonomik alanda yaşanankrizlerden ve bunun yol açtığı tartışmalardan önemli öl-çüde beslenmiştir; hatta ilk ortaya çıkışında meşruiyeti-ni buna dayandırmıştır. 1980’lerde yaşanan pek çok pa-ralel gelişme yönetişime şu türden bir meşruiyet zeminisağlar: Önceki sistem yani refah devleti modeli krize gir-miştir, devlet-toplum ilişkisinin bu biçimde sürdürülme-

22| AB’nin yönetiflim ileilgili görüflleri için2001’de yay›nlananWhite Paper’a bak›labi-lir: “...‹yi yönetiflim kal-k›nman›n baflar›l› ol-mas›nda hayati önemesahip görülmektedir.... Bu yaklafl›m, DünyaBankas›, Birleflmifl Mil-letler Kalk›nma Progra-m› ve di¤er kredi verenkurulufllar taraf›ndandesteklenmektedir.”Kaynak için;http://www.ccre.org/go u v e r n a n -ce/gov_an.html

112 Sonay Bayramo¤lu

Page 29: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

si artık mümkün olamayacaktır. Yönetişim, öncelikle,mevcut sistemin krizde olduğu tespitinden meşruiyetalır. Kuşkusuz sonraki yıllarda geliştirilen yönetişim,kendisine daha sağlam teorik temeller bulmaktadır.

1989’ların ideolojik iklimi, DB’nin istediği yapısal re-formların uygulanmasına oldukça uygun bir zemin sağ-lıyordu. Böyle bir tarihsel konjonktürde “yönetişim”modeli kuşkusuz beklediği ilgiyi gördü. Bunun bir nede-ni, yönetişimin “yöneten-yönetilen”, “kamu-özel”,“devlet-toplum” gibi ikiliklere son veren bir model ola-rak kendini sunmasından, yani göz alıcı söylemindenkaynaklanıyordu. Model en büyük ilgiyi akademik çev-relerden gördü. Bu ilgiyi, iktisat, uluslararası ilişkiler, si-yaset bilimi vb. alanlardaki etkisiyle rahatlıkla izlemekmümkün. Jessop’un (1998) sözüyle kavram, kısa zaman-da sosyal bilimlerde “joker” bir kavram haline geldi.

DB’nin raporları ve borç verdiği ülkelere dayattığı“reformlarla” yönetişim siyasal yaşama da girdi. Yöneti-şimin getirmiş olduğu yeni toplumsal ve siyasal örgüt-lenme tarzı, aslında ilk bakışta oldukça “naif” bile bulu-nabilir. Zira, devlet-toplum arasındaki karşıtlığın yapaybir karşıtlık olduğunu ileri sürmesi ve toplumun yöneti-minde “hiyerarşik bir yapı” yerine “eşitler arası” bir ya-pı önermesi oldukça çekicidir. Fakat kısa sürede mode-lin neoliberal içeriği ortaya çıkmıştır. Devlet-toplum, ka-mu-özel, yöneten-yönetilen ilişkisinin kaldırılması vebunun yerine eşit toplumsal haklara sahip “aktör”lerinkurduğu ilişkilerin önerilmesi, bu aktörlerin kimler ol-duğu ile yakından ilgilidir. Nitekim, söz konusu aktörler,devleti temsilen bürokrasi, özel sektörü temsilen şirket-ler ve bütün toplumsal grupları, sınıfları, katmanlarıtemsilen de sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu model, aynızamanda, var olan bütün siyasal ve toplumsal örgütlen-menin de değişmesini; yeni gelişmelere hızla uyum sağ-layabilecek esnek bir tarzda yeniden yapılanmasını ge-rektirmektedir. Ulusal, yerel ve uluslararası düzeyde debağlantıların kurulabilmesi için, üç düzeyde de benzerbir yapılanmaya gidilmesi ön görülmektedir. Nitekim,global, yerel yönetişim alt ve üstteki düzeyleri göster-

113Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim

Page 30: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

mektedir. Global düzeyde yönetişimin, çok uluslu şir-ketler, DB gibi uluslararası örgütler ve uluslararası gö-nüllü örgütler tarafından yapılandırılması öngörülmek-tedir.

Yönetişim, siyasal iktidarın kimler tarafından kulla-nacağına dair çözümler üreten, bunun mekanizmalarınıve modellerini oluşturan ve bütün bu mekanizmaları vesüreçleri, belli varsayımlar etrafında teorileştiren yenibir iktidar yaklaşımıdır. Uluslararası kurumların aracılı-ğıyla uygulamaya geçilen yönetişim pratiklerinden biride: Birleşmiş Milletler aracılığıyla yürütülen Yerel Gün-dem 21 projesidir23. Bu görüşe göre, devletin “koordineedici merkez” olarak düzenlenmesini sağlayacak olan“kurul tipi örgütlenme”, agency ve quango tipi örgütlen-me tarzını öngörür (Korkut, 1996).

Yönetişim, iktidarın bölüşüm ilişkilerini nasıl düzen-lemesi gerektiğini söylemektedir. Yeni bölüşüm ilişkile-ri, devletin işlevlerinin ve görevlerinin nasıl dağıtıldığınabakılarak da görülebilir. Örneğin, yönetişim yaklaşımıy-la şu ana kadar uygulanan politikalar, memurların, işçive küçük üreticilerin, kamu sektöründe çalışan işçileringiderek yoksullaşmasına ve zayıflamasına neden olduğu-nu göstermektedir. Yoksul olanlar ise giderek daha dayoksullaşmaktadır. Çünkü devlete biçilen yeni rolle bir-likte, devletin hem eğitim hem de sağlık alanında, en iyikoşulda özelleştirme olmasa bile, “etkin” yani piyasayauygun bir hizmet sunması ve bunu özel sektör ile birlik-te yapması beklenmektedir. Bu da kamu hizmetlerininözel sektörleşmesi anlamına gelmektedir. “Amme hiz-meti” anlayışı bu çerçevede ter edilmeye ve “hizmetler”özel sektöre terk edilmektedir. Görev ve sorumlulukları-nı taşıyamaz hale gelen devletin, bu yükten kurtulmasıiçin yetkilerini devretmesi, özellikle yatırımcı kuruluşolarak bulunduğu iktisadi alanlardan, gerekirse “hiz-metler” alanından da çekilmesi söz konusudur.

Yönetişimin ortaya çıkışı, özellikle küreselleşmeningetirmiş olduğu ani ve hızlı değişimlere “devlet” gibiuzun zamandır siyasal ve sosyal görevleri tarafından“ağırlaşmış” bir bürokratik yapının ayak uyduramaması,

23| Birleflmifl Milletler, yö-netiflim kavram›n› küre-sel yönetiflim olarak ör-gütlemekte ve gelifltir-mektedir. Buna ek ola-rak Birleflmifl MilletlerKalk›nma Program›(UNDP) bünyesindeUlusal Yönetiflim Proje-si ad› verilen çal›flmala-r›n yard›m›yla, terim,ulusal düzlemlerde uy-gulamaya konmufl bu-lunmaktad›r. Nihayet,1992 y›l›ndan bu yanasürdürülen Yerel Gün-dem 21 çal›flmalar› te-mel al›narak, teriminyerel düzlemde uygu-lanmas› için de kimi gi-riflimler bafllatm›flt›r.UNDP taraf›ndan yürü-tülen National Gover-nance Project çal›flma-lar›n›n Türkiye aya¤›Türkiye ve Ortado¤uAmme ‹daresi Enstitü-sü (TODA‹E) taraf›ndanüstlenilmifltir. TürkiyeGovernance Projesikapsam›nda Türkiye ta-raf›ndan TODA‹E ve TÜ-S‹AD, uluslararas› alan-dan OECD, Dünya Ban-kas› ve Avrupa Birli¤ikat›l›m› ve deste¤i ileiki ortak konferans dü-zenlenmifltir. ‹lk toplan-t› Avrupa Birli¤i YolundaTürkiye’de ‹yi Yönetiflim(Towards European Uni-on-Towards Good Go-vernance), 9 Eylül2001,’de Ankara’da;ikinci toplant› (Yöneti-flim: Düzenleyici Re-formlar Konferans›, TO-DA‹E-TÜS‹AD-OECD) 31Ekim 2001’de Ankara‘da yap›lm›flt›r (Güler,2002).

114 Sonay Bayramo¤lu

Page 31: Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim · 2011. 11. 13. · Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim Sonay Bayramo¤lu ‹ki kutuplu

bu nedenle de yönetişim gibi esnek bir siyasal ve top-lumsal örgütlenme tarzının gerekliliği ile meşrulaştırıl-mıştı. Ancak, Dünya Bankası’nın kendi mantığı açısın-dan esas sorun bununla sınırlı değildir hatta bundan da-ha öncelikli olan kredi verdiği ülkelerden borcunu tah-sil etmek ve yeniden kredi vermesini sağlayacak bir sis-temi kurmaktır. Banka’nın yönetişim modelini inceler-ken, bunların hesaba katılması gerekmektedir. Çünkü,bugün özellikle gelişmemiş veya gelişmekte olan devlet-lerde uygulanan yönetişim modelinin temel mantığı bu-na dayanmaktadır.24 Şüphesiz, bu modeli mümkün kı-lan en önemli gelişmelerden bir tanesi, Yeni Kurumcuİktisat Okulunun “işlem maliyetleri analizi” yöntemiyle,gerçekleştirilecek pek çok reformun maliyetinin ve piya-saya sağlayacağı dışsallıkların hesaplanabilmesidir.

1970’lerden itibaren kapitalist devletlerin içine girdi-ği kriz ve bu krizden kurtulma araçları uzun zaman tar-tışılmıştır. 1980’lerde ABD ve Britanya’da uygulananekonomi politikaları, yeni muhafazakârlık ya da neolibe-ralizm adıyla bilinen yaklaşımlar ve bunların uygulama-larında öne çıkan nokta, devletin küçültülmesiydi; kamuharcamalarının genişliği ve büyüklüğü, bir yandan yol-suzlukların artmasına zemin hazırladığı diğer yandan daekonomik krizlere yol açtığı gerekçesiyle eleştiriliyordu.Devlet kurumları çoğunlukla, bir bela, bir “musibet”olarak görülüyordu (Theobald, 1999:26). Yönetişim,“yönetim” pratiğinin devlet ve devlet dışındaki aktörlertarafından ortak nasıl yönetilebileceğinin formülünü ha-zırlıyordu. Bu formül, devletle birlikte, devlet dışı ör-gütler ve özel sektörün yönetime eşit haklarla katılması-nı sağlıyordu. Böylece, devletin üstesinden gelemediğisorunlar bu yeni işbirliği sayesinde çözüm bulacaktı. Bu-gün gelinen noktada ise açık olarak, “devlet” olmaksızınbu sorunların üstesinden gelinmeyeceği kabul edilmeklebirlikte, artık “devlet” olarak ortaya konan aygıt, kuşku-suz bu mantığa göre yoğrulmuş bir yapıdadır.n

115Küreselleflmenin Yeni Siyasal ‹ktidar Modeli: Yönetiflim