22
H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 22, Sayı l, 2004, s. 1-22 MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ ANALİZ* Hüseyin ÖZEL (Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü 06532 Bey tepe, ANKARA) özel @Hacettepe, edu. tr Özet: Bu yazıda, Michal Kalecki'nin iktisadi analizi ele alınmakta ve bu analizin, Keynesyen analizle önemli benzerlikler gösterse de, aslında kaynağını Klasik-Marksist iktisadi düşünce okulundan aldığı ileri sürülmektedir. Yazının temel argümanı, Kalecki'nin analizinin üç temel özelliği, yani efektif talep ilkesi, bölüşüm ve "monopol derecesi" yaklaşımı olarak bilinen eksik rekabet kuramının analizin boyutunu Keynesci kısa dönem etkilerinden, özellikle bölüşüm paylarındaki ve yatırımlardaki dalgalanmaların önemli olduğu, uzun dönemli sermaye birikimi sorununa uzattığı, bunun ise özünde Klasik-Marksist bir analiz çerçevesini tanımladığıdır. Bununla birlikte, yazıda ayrıca Klasik-Marksist iktisadın üzerinde durduğu "çekim merkezleri" olan uzun dönem denge değerlerinin nasıl ortaya çıktığı ve kalıcı etkilerin neler olduğunun gösterilmeyişinin Kalecki'nin yaklaşımının kapsamını daraltarak kendi başına yerleşik iktisada bir alternatif olarak görülme olanağım azalttığı düşüncesi savunulmaktadır. Abstract: Michal Kalecki and the Classical-Marxian Analysis This paper examines Michal Kalecki's economic analysis and argues that this analysis, even if it displays some important similarities to the Keynesian theory, takes its root from the Classical-Marxian school of Bu yazının daha önceki biçimini okuyup öneri ve eleştiride bulunan İbrahim Tanyeri'ye teşekkürü bir borç bilirim. Anahtar Sözcükler: Kalecki, monopol derecesi, artan risk ilkesi, bölüşüm teorisi, çekim merkezleri. Keyvvords: Kalecki, degree of monopoly, principle of increasing risk, distribution theory, centers of gravity.

MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 22, Sayı l, 2004, s. 1-22

MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ

ANALİZ*

Hüseyin ÖZEL

(Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü 06532 Bey tepe, ANKARA)özel @ Hacettepe, edu. tr

Özet:

Bu yazıda, Michal Kalecki'nin iktisadi analizi ele alınmakta ve buanalizin, Keynesyen analizle önemli benzerlikler gösterse de, aslındakaynağını Klasik-Marksist iktisadi düşünce okulundan aldığı ilerisürülmektedir. Yazının temel argümanı, Kalecki'nin analizinin üç temelözelliği, yani efektif talep ilkesi, bölüşüm ve "monopol derecesi"yaklaşımı olarak bilinen eksik rekabet kuramının analizin boyutunuKeynesci kısa dönem etkilerinden, özellikle bölüşüm paylarındaki veyatırımlardaki dalgalanmaların önemli olduğu, uzun dönemli sermayebirikimi sorununa uzattığı, bunun ise özünde Klasik-Marksist bir analizçerçevesini tanımladığıdır. Bununla birlikte, yazıda ayrıca Klasik-Marksistiktisadın üzerinde durduğu "çekim merkezleri" olan uzun dönem dengedeğerlerinin nasıl ortaya çıktığı ve kalıcı etkilerin neler olduğunungösterilmeyişinin Kalecki'nin yaklaşımının kapsamını daraltarak kendibaşına yerleşik iktisada bir alternatif olarak görülme olanağım azalttığıdüşüncesi savunulmaktadır.

Abstract:

Michal Kalecki and the Classical-Marxian Analysis

This paper examines Michal Kalecki's economic analysis and arguesthat this analysis, even if it displays some important similarities to theKeynesian theory, takes its root from the Classical-Marxian school of

Bu yazının daha önceki biçimini okuyup öneri ve eleştiride bulunan İbrahim Tanyeri'yeteşekkürü bir borç bilirim.Anahtar Sözcükler: Kalecki, monopol derecesi, artan risk ilkesi, bölüşüm teorisi, çekimmerkezleri.Keyvvords: Kalecki, degree of monopoly, principle of increasing risk, distribution theory,centers of gravity.

Page 2: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

Hüseyin ÖZEL

thought. The basic argument of the paper is that the three building blocksof Kalecki's economic analysis, namely the principle of effective demand,distribution theory and Kalecki's theory of imperfect competition that isknown as the "degree of monopoly", together stretches the extent ofeconomic analysis beyond Keynesian short term influences, especially tothe problems of long run capital accumuiation, for it emphasizes theeffects of the changes in the distributive shares and in investment on thecapital accumuiation process, which gives capitalist system itsfundamental instability. However, the paper also argues, the fact thatKalecki's analysis overlooks the formation of long run equilibrium valuesof prices, ör the "centers of gravity", upon which the Classical-Marxianschool focusses, restricts this approach's analytical power which couldmake it a real alternative to the orthodox economics.

GİRİŞ

Polonyalı iktisatçı Michal Kalecki, iktisadi düşünce tarihinde kendine özgübir analiz çerçevesi geliştirmiş olan önemli bir iktisatçıdır. Bu analiz çerçevesi,yerleşik neoklasik iktisattan farklı olan ve ona alternatif olabilecek bir çerçeveolarak görünmektedir. Bununla birlikte, Kalecki'niıı analizinin kimi bakımlardanhem Klasik-Marksist iktisadi düşünce okuluna, hem de Keynes'in analizine yakınolduğu dikkat çekmektedir. Analiz, bir yandan Klasik yaklaşıma benzer birbiçimde bölüşüm sorunlarını temel sorunlar olarak ele alırken, öte yandan daKeynes ile birlikte anılan "efektif talep" ilkesini bölüşüm teorisiylebütünleştirmektedir. Bu bakımdan neoklasik iktisada alternatif geliştirmeyeçalışan iktisatçıların dikkatlerini Kalecki'ye yöneltmesi şaşırtıcıgörünmemektedir.

Kalecki'nin efektif talep ilkesini, Keynes'in Genel 7<£0ri'sinden bağımsızolarak, hatta bu kitabın yayınlanışından da önce Lehçe yayınlanmış olanyazılarında, formüle etmiş olması onun "Keynes devrimi"nin kaynaklarındanbirisi olarak görülmesi gerektiği düşüncesini desteklemektedir; hatta öyle ki, eğerbu yazılar İngilizce olsaydı, bugün "Keynes devrimi" yerine "Kaleckidevrimi"nden sözetmek bile mümkün olacaktı (Dobb, 1973: 221). Bu bakımdan,Kalecki'nin iktisadi yaklaşımlarının daha çok "Post Keynesyen" iktisatanlayışına yakın olduğu, hatta bu yaklaşımın Post Keynesyen yaklaşımınkurucu öğesi olduğu görüşü sık sık ileri sürülmektedir (Sawyer, 1985, 1996;Arestis, Dunn ve Sawyer, 1999).} Yine de, ünlü Marksist iktisatçı MauriceDobb'un da vurguladığı gibi, Kalecki'nin iktisadi analizi, Klasik-Marksistiktisadın da yabancısı olmadığı bir dünyayı betimlemekte, hatta bu analizinRosa Luxembourg'un vurguladığı Marksist "artık değerin gerçekleşmesi"sorununu temel aldığını söylemek de mümkün gözükmektedir (Dobb, 1973:

Page 3: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. U. iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi

221). Dolayısıyla, Kalecki'nin yaklaşımının bir bütün olarak hem Klasik-Marksist iktisadi düşünce okuluna, hem de Keynesyen okula yakın durduğu, yada her ikisinin bir sentezi olarak görülebileceği de ileri sürülebilir. Böyle birgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen"iktisadın temel özelliklerini ortaya koyma ve yaklaşımın içindeki değişikakımları sınıflama yolundaki en önemli çabalardan birisi olan GeoffreyHarcourt ile Omar Hamouda (1988) tarafından yapılan bir sınıflamadanyararlanılabilir. Harcourt ve Hamouda, Post Keynesyen yaklaşımın üç temel

*

akımı birlikte barındırdığını ileri sürmektedirler, ilk olarak, Klasik-Marksistokuldan gelen ve daha çok Sraffa'yı izleyen (Garegnani, Eatwell ve Milgategibi iktisatçıların temsil ettiği), ve Keynesci sistemin uzun dönem dengeçözümleriyle (kar oranının tekdüzeliği ile tanımlanan "normal değerler" ile)ilgilenen "Neo-Rikardiyen" yaklaşım; ikincisi, yine yöntembilgisel olarakKlasik-Marksist okula yakın görünse de aslında Robinson ve Kalecki'nin öneçıktığı, aynı zamanda da Kaldor ve Pasinetti gibi "Cambridge Ekolü"ne mensupolan iktisatçıların yer aldığı ve daha çok dinamik analiz üzerinde yoğunlaşarakbüyüme ve bölüşüm arasındaki ilişkileri dikkate alan yaklaşım ve son olarakdaha çok Davidson, Minsky, Shackle, Sydney Weintraub gibi iktisatçılarıntemsil ettiği, belirsizliği vurgulayan, paranın ve parasal ücretlerin ekonomininişleyişinde oldukça önemli olduğunu düşünen, parasal ve reel kesim arasındakikarmaşık ilişki ve etkileşimleri öne çıkaran yaklaşım. Bu son yaklaşım birkenara bırakılacak olursa, Kalecki'nin, Joan Robinson ile birlikte," Klasik-Marksist gelenek ile Keynesci okul arasında önemli bir bağlantı noktasında yeraldığı tartışmasız görünmektedir. Ancak bu yazıda Kalecki'nin yaklaşımınınözellikle bölüşüme verdiği ağırlık bakımından Klasik-Marksist düşünceokuluna daha yakın olduğu ileri sürülmektedir. Bununla birlikte, Kalecki'ninbenimsediği yaklaşımın yöntembilgisel bakımdan en büyük eksikliği, ekonomi-deki uzun dönem dengesini tanımlayan "çekim merkezleri" olarak görülen vetekdüze kar oranıyla tanımlanan "doğal fiyatlar"ın (ya da "normal değerler"in)merkezinde yer aldığı Klasik iktisattan (Özel, 2001, 2002) çok, eksik rekabetyaklaşımının benimsendiği ve doğal fiyatlar yerine analizini daha çok piyasafiyatlarına dayanıyor görünmesidir. Bunu gösterebilmek için yazının ilk üçbölümünde Kalecki'nin gelir, eksik rekabet ve yatırım analizleri ele alınarak buüç analizde de bölüşümün merkezi bir yer tuttuğu gösterilecek, daha sonra dabu yaklaşımın Klasik-Marksist yaklaşımla olan ilgisi değerlendirilecektir.

I. KALECKİ'NİN GELİR VE BÖLÜŞÜM ANALİZİ

Kalecki, "Kapitalist Ekonominin Dinamikleri Üzerine Seçme Yazılar"başlıklı kitabının girişinde, "ilk yazılarımda bile varolan, efektif talep teorisiyle

Page 4: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

Hüseyin ÖZEL

milli gelirin bölüşümü hakkındaki görüşlerimin konu hakkındaki yazılarımdadeğişmeden kaldığını gözlemek ilginç" (Kalecki 1971a: viii) diye yazıyor.Aslında, Kalecki'nin efektif talep ile bölüşüm hakkındaki görüşlerinin birbirinitamamladığı söylenebilir, çünkü efektif talebi belirleyen iki unsur olan yatırım vetüketim, Kalecki'nin analizinde, bölüşüm payları olan karlar ile ücretlere karşılıkgelmekte ve yatırımdaki değişmeler aynı zamanda ücretlerle karları değiştirerekbölüşüm paylarını da etkilemektedir. Bunu görebilmek için öncelikle karlarınnasıl belirlendiğinin ortaya konması gerekmektedir. Kalecki'ye göre (1971b),hükümet harcamaları ve vergilerin bulunmadığı kapalı bir ekonomide Gayri SafıMilli Hasıla, tanım gereği yatırımlar ile tüketimin toplamı olacaktır. GSMH aynızamanda, işçilerle kapitalistler arasındaki bölüşüm paylarının da bir toplamıdır.İşçilerin gelirleri, ücretlerle maaşlardan oluşurken kapitalistlerin gelirleri ise gayrisafî kardan (amortisman ile dağıtılmamış karlar, temettüler ve şirketler dışındakalan firmalardan çekilen para ile rant ve faizi de içerecek biçimdetanımlanmaktadır) oluşmaktadır. Dolayısıyla bilanço terimleri ile bu ilişki şöylegösterilebilir (bütün değişkenler reel olarak tanımlanmaktadır):

Gayri Safı Karlar (P) Gayri Safı Yatırım (I)Ücretler ve Maaşlar (W) Kapitalistlerin Tüketimi (Ck)

İşçilerin Tüketimi (Cw)

GSMH GSMH

Ayrıca, işçilerin tasarrufta bulunmadığı varsayımını da yaparsak, işçilerintüketimlerinin gelirlerine eşit olduğunu da kabul ediyoruz (Cw = W) demektir(Dolayısıyla W, bundan böyle hem işçilerin gelirlerini, hem de tüketimlerinisimgeliyor diye kabul edilecektir). Bu durumda,

Gayri Safi Kârlar = Gayri safı yatırım + Kapitalistlerin tüketimi

olacaktır. Simgesel olarak:

(1)

Bu ilişki aslında bir teori olmaktan çok bir özdeşliktir. Ancak Kalecki,nedensellik ilişkisinin eşitliğin sağından soluna doğru olduğunu, çünkükapitalistlerin belirli bir dönemde bir önceki döneme göre daha fazla tüketim veyatırım yapma kararı alabileceklerini, ancak daha fazla kar elde etme kararınıkendi başlarına veremeyeceklerini ileri sürmektedir. Bu durumda, kapitalistlerinkarlarını belirleyen değişkenlerin onların tüketim ve yatırım kararlan olduğunu

Page 5: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Der sisi

(tersi değil) düşünen Kalecki'ye göre, özdeşlik bir teori halini almaktadır. Ne varki, geçmişte elde edilen karlar kapitalistlerin bugünkü tüketim ve yatırımkararlarının önemli bir belirleyicisi olsa da, kapitalistlerin verdikleri kararlarsonucu gerçekleşen tüketim ve yatırım her zaman geçmiş dönemde elde edilenkarlara tam olarak eşit olmak zorunda değildir. Bu da karların zaman içinde nedendalgalanmalar gösterdiğini açıklamaktadır (Kalecki 197 Ib: 79)." Başka deyişle,kapitalistler verdikleri kararlarla "kendi kaderleri hakkında söz sahibi" (Kalecki1971e: 13) olsalar da, karlar nesnel faktörlere bağlı olduğundan yalnızcakapitalistlerin kararlarına bağlı olmaktan uzaklaşmakta ve dalgalanmalargöstermektedirler.

Öte yandan, kapitalistlerin tüketim fonksiyonunun karlara bağlı olduğunuvarsayarsak,

(2)

yazmak mümkündür. Burada, q (0< q < 1), karlardan ne kadarının tüketimeayrıldığını gösteren oran, ya da kapitalistlerin "tüketim eğilimT'ni gösterenkatsayıdır. Dolayısıyla, (1) ve (2)' den hareketle,

P = !/(!- q) (3)

yazılabilir. Burada, [l/(l-q)] ifadesi, "kar çoğaltanını" göstermektedir. Buradanmilli gelir ilişkisine de ulaşmak mümkündür. Milli gelir (Y), tanım gereği ücretler(ya da işçilerin tüketimi) ile karların toplamına eşittir:

Y = W + P (4)

Yine, işçilerin gelirlerinin (ücret ve maaş) iki bölümden, yani, milli gelirinbelirli bir oranı, X ile (burada, 0< X < l'dir) ifade edilmiş olan kol işçilerinin("mavi yakalı"larm) ücretleri ^Y ile sabit bir büyüklük olduğu varsayılanmaaşların B ("beyaz yakalflarm gelirlerinin) toplamına eşit olduğu kabul edilirse(Kalecki 1971d),yani

(5)

ise, bu durumda (3), (4) ve (5)'ten hareketle,

(6)

yazılabilir. Burada, yine [1/(1 - q)(l - X)"], milli gelir çoğaltanını ifade etmektedir.

Page 6: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

Hüseyin ÖZEL

Görüldüğü gibi Kalecki'nin efektif talep kuramı, doğrudan bölüşüm teorisinedayanmaktadır. Bölüşüm, aşağıda görüleceği gibi, yalnızca milli gelir ve efektiftalebin açıklanmasında değil, yatırımların gösterdiği dalgalanmalarınaçıklanmasında da önem kazanmaktadır. Ancak bunu görmeden önce bölüşümpaylarının gelir ve istihdamı nasıl etkilediği ve sonra da bölüşüm paylarmdakideğişmelerin yarattığı sonuçlar konusunda bir şeyler söylemekte yararbulunmaktadır. Bu etkileri açıklayabilmek için, Kalecki'yi izleyerek, Marx'müretim şemaları yaklaşımını kullanmak mümkündür (Kalecki, 1971 b: 80-81;Jossa, 1989: 145-146). Modelde, ekonomi, üç kesime ayrılmaktadır. L Kesimyatırım malları üretirken II Kesim, kapitalistler için tüketim malları üretmekte, IH.Kesim ise, ücret mallan üretmektedir, işçilerin hala tasarruf yapmadıklarıvarsayımıyla, III. Kesimin geliri

Cw = Wi + W2 + W3 (7)

olarak yazılabilir. Burada Wi , i. kesimde ödenen ücretleri göstermektedir. Ancaktanım gereği, Cw aynı zamanda III. Kesimde ödenen ücretlerle karların toplamınaeşit olacaktır:

Cw = W3 + P3 (8)

Yine Pj , her bir kesimdeki karları göstermektedir. Bu durumda, (7) ve(8)'den,

W] + W2 = P3 (9)

olacağı, yani, L ve II. Kesimlerde elde edilecek toplam kar ve ücretlerin, bukesimlerdeki üretimin değerine eşit olacağı görülebilir:

(10)

dolayısıyla da

(11)

olacaktır. Yukarıdaki modele göre, bütün kesimlerdeki ücretlerle karlar arasındakibölüşüm veri olduğunda, L ve II. Kesimlerin üretimi, III. Kesimin üretimmiktarını belirlemektedir. III. Kesimin istihdam ve üretimi, bu kesimdeki üretimmiktarından bu kesimde çalışan işçilerin ücretleriyle satın alabilecekleri miktardüşüldükten sonra geriye kalan artığın L ve II. Kesimlerdeki ücretlere eşit olacağıbir noktaya kadara sürdürülecektir (Kalecki 1 97 1 b: 80). Görüldüğü gibi bir kezdaha, P = l + Ck denklemi, Kalecki'nin genel yaklaşımında önemli bir rol

Page 7: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi 7

oynamaktadır; denklem, hem "çoğaltan" ilişkisinin türetilmesinde, hem debölüşüm paylarının (ve dolayısıyla "sınıf mücadelesinin") milli gelirinbelirlenmesinde oynadığı rolü ortaya koymakta esastır (Jossa 1989: 146). Milligelir, ücretlerle karların, karlar ise kapitalistlerin yatırım ve tüketimlerinintoplamına eşit olmaktadır (Kalecki 1971b: 81). Yine de, özellikle bölüşümpaylarındaki değişmenin gelir ve istihdam üzerindeki etkilerinin incelenmesi,fiyatların oluşum sürecinin de incelenmesini gerektirmektedir. Çünkü Kalecki'ninfiyat teorisinin temelinde yer alan "monopol derecesi" yaklaşımı, bölüşümanalizinde de önemli bir yer tutmaktadır.

II. MONOPOL DERECESİ VE BÖLÜŞÜM ANALİZİ

Kalecki'nin fiyat teorisinin temelinde yer alan "monopol derecesi"yaklaşımının, tam rekabet koşullarının varsayıldığı neoklasik fiyat teorisinedayanmadığı, eksik rekabet koşullarının geçerli olduğu bir durumda fiyatlarınoluşum sürecini ele aldığı görülmektedir. Bu yaklaşıma göre, fiyat değişmeleri, enazından kısa dönemde, iki genel başlık altında ele alınabilir: maliyetler ve arz

*

koşullan tarafından belirlenen fiyatlar ile talep tarafından belirlenen fiyatlar, ilkgruptaki fiyatlar, atıl üretim kapasitesinin varlığı yüzünden arz esneklikleriyüksek olan "nihai mallar" (genellikle sanayi mallan) için geçerliyken ikincigruptaki fiyatlar üretim ya da arz esneklikleri düşük olan hammadde fiyatlarıdır.Kalecki'ye göre, çağdaş kapitalist sistem sanayiye dayanan bir sistemolduğundan, nihai malların fiyatlarının oluşum süreci hammaddefıyatlarmınkinden daha önemlidir. Kalecki, tam rekabet varsayımının kapitalizminhem bugünkü durumu için hem de daha erken aşamaları için pek de gerçekçi birvarsayım olmadığını düşünmektedir. Bugünkü kapitalizm, bir "yarı-monopolistik"fiyat oluşum süreci ile nitelenmektedir. Başka deyişle, tam rekabet, sistemingerçek işleyişi hakkındaki "tehlikeli bir efsane" olmaktan öteye gidemez (Kalecki1971e: 158).

Kalecki'nin fiyat analizine göre firmalar marjinal maliyetlerini tam olarakhesaplamayı zor ve masraflı bulurlar. Buna karşılık özellikle sınai ürün üretenve eksik rekabet koşullarında eksik kapasite ile çalışan firmaların ortalamadeğişken maliyetlerinin, tam kapasite kullanımına kadar sabit kaldığı varsayılır.Böyle olunca marjinal maliyetler yerine ortalama değişken maliyetlerin kolaycabilineceğini varsayan Kalecki, firma düzeyinde fiyatın (p), temel olarakortalama değişken maliyete eklenen bir kâr marjı (m) ile belirleneceğini ilerisürer. Firma fiyat belirlemesinde ortalama maliyetlerin yanısıra benzer ya daaynı mallar üreten diğer firmaların fiyatlarını da göz önüne almalıdır; çünkü,eğer firmanın fiyatı benzer mallan satan öteki firmalara göre daha yüksekse,

Page 8: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

8 Hüseyin ÖZEL

satışlarının çarpıcı bir biçimde düşecek, buna karşılık daha düşük bir fiyat ise karmarjını daraltacaktır. Bu durumda firmanın fiyatı aşağıdaki gibi belirlenir:

p = mu + np~ (12)

Burada p: firmaların ürettiği malın fiyatı; p": benzer ya da aynı malüreten firmaların ağırlıklı ortalama fiyatı; u : ortalama değişken maliyet; m: kârmarjı (mark-up) ve m ile n: firmanın "monopol derecesini" gösteren pozitifkatsayıları göstermektedir. Bu analizde n < l varsayılmaktadır, çünkü eğer p = p~ise, bu durumda p = mu + np olacaktır. Dolayısıyla,

p/u - n(p/u) = m

vep/u = m/(l-n) (13)

Buradaki [m/(l-n)] katsayısı bize, firmanın monopol derecesinigöstermektedir, m > l ve n < l iken [m/(l-n)] > l olacaktır. Firma için yapılananalizde tekel gücünü belirleyen (m) ve (n) parametreleri farklı firmalar içinfarklı değerler alabilir. Her firma için yazılan fiyat denklemlerinden hareketlesanayi kolu için fiyat denklemi elde edilebilir. Aşağıda sanayi kolu için fiyatdenklemleri verilmektedir:

pü = mü + np~ ve (14)

p- =[m/(l-n)0 (15)

burada p~ : endüstride geçerli olan ortalama fiyatı; ü : endüstrideki ortalamadeğişken maliyeti; (m) ve (n), endüstri için bulunan ortalama katsayılarıgöstermektedir.

Kalecki'ye göre, çağdaş kapitalizmin çarpıcı bir özelliği olan sermayeyoğunlaşması sonucu ortaya çıkan dev şirketler, endüstrideki fiyatları önemliölçüde artırabilir ve monopol derecelerini yükseltebilirler. Firmalar ya da kartellerarasındaki zımni anlaşmalar, monopol derecesini artırmanın yolları arasındadır.Bunun yanında, reklam harcamaları, satış temsilcileri gibi yollar da monopolderecesinin artışına katkıda bulunmaktadır (Kalecki 1971f: 49-52).

Bununla birlikte, monopol derecesini etkileyen ve bölüşüm açısından daönemli olan iki etken daha bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, birim maliyetleriçerisinde sabit maliyetlerin payındaki değişmeler, öteki ise sendikaların

Page 9: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi

gücündeki değişmelerdir. Eğer sabit maliyetler artarsa, hasılatlar-birim maliyetleroranı artmadığı sürece bir "kar daralması" ortaya çıkacaktır. Buna karşılık eğerendüstrideki ya da ekonomideki bütün firmalar arasında, varolan kar düzeyini"koruma" yönünde bir anlaşma sözkonusuysa, hasılatlar-birim maliyetleroranında bir değişme gerçekleşebilir. Böylesi zımni bir anlaşma özellikledepresyon dönemlerinde sözkonusu olabilir; çünkü depresyonda eğer monopolderecesi değişmiyorsa, toplam hasılatlar birim maliyetlerle az çok aynı orandaazalırken sabit maliyetlerdeki düşme, birim maliyetlerde olduğundan daha azolacaktır. Bu da, fiyatların birim maliyetlerdeki düşüşle aynı oranda azaltılmamasıkonusundaki zımni anlaşmaya zemin hazırlar. Sonuç olarak monopol derecesindebir artış ortaya çıkabilir.

Öte yandan, sendikaların gücündeki bir değişme de monopol derecesinietkileyecektir. Güçlü sendikaların varlığı kar marjlarını düşürme eğilimi yaratır,çünkü yüksek bir kar/ücret oranı sendikaların ücret artışı isteklerine erişmedeonların pazarlık gücünü artırır. Bu durumda, yüksek bir kar/ücret oranınınmaliyetlerde bir artış olmadan sürdürülemeyeceği açıktır. Böyle bir durumfirmaları düşük kar marjları benimsemeye yöneltebilir; dolayısıyla da monopolderecesi bir ölçüde sendikaların etkinliği sonucunda aşağıda tutulabilir.

Kalecki'ye göre, monopol derecesindeki değişmeler, gelirin hem işçilerlekapitalistler arasındaki, hem de küçük firmalarla büyük firmalar arasındakibölüşümünü etkileyen önemli bir etkendir (Kalecki 197 If: 51). Bunu görebilmekiçin, katma değerin (ürünün değeri ile hammadde maliyetleri arasındaki fark)ücretler, sabit maliyetler ve karlara eşit olduğunu dikkate alabiliriz (Kalecki,197 id: 62-64):

Sabit maliyetler + karlar = (r| - 1)(W + M) (16)

Burada W toplam ücretleri, M toplam hammadde maliyetlerini, r| da,monopol derecesinin bir ölçüsü olmak üzere toplam hasılatlarla birim maliyetlerarasındaki oranı göstermektedir. Bu durumda ücretlerin göreli payı,

Ww= - (17)

olacaktır. Eğer pay ve paydayı W ile bölersek,

Page 10: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

10 Hüseyin ÖZEL

w= - (18)l + (n -!)(!+ j)

haline gelir. Burada, j = MAY, hammadde değerlerinin ücretlere oranınıgöstermektedir. Bu ilişkiden, ücretlerin göreli paylarının, monopol derecesi rj'yeve hammadde maliyeti/ücret oranı j 'ye bağlı olduğunu görebiliriz. Yine de, jhakkında a priori olarak herhangi bir şey söylenemez. Devrevi dalgalanmalarsırasında monopol derecesi arttıkça ücret payı düşerken, hammadde maliyetleriücretlere kıyasla daha fazla düşecektir. Bu durumda net etki ihmal edilebilirdüzeyde olacak ve w dalgalanmalar göstermeyecektir.

Bir bütün olarak emeğin göreli payını incelerken, karların yanısıra, sabitmaliyetler içerisindeki maaşları da dikkate almamız gerekmektedir. Maaşlar veücretler, yukarıdaki (5) numaralı ifade ile verilmektedir:

W = B + X Y (5)

burada Y reel milli geliri gösterirken pozitif bir sabit olarak ifade edilen Bmaaşları göstermektedir. Ya da göreli paylar cinsinden,

(W/Y) = A, + (B/Y) (19)

Kalecki'ye göre, uzun dönemde, artan yoğunlaşma yüzünden maaşlarınönemi artacaktır, çünkü maaşlar depresyon dönemlerinde ücretlerden daha azdüşerken canlanma dönemlerinde de ücetlerden daha az artmaktadır (Kalecki1971d: 74). Bu yüzden ücretlerle maaşlar bir bütün olarak ekonomikdalgalanmalar boyunca daha az dalgalanma eğilimi gösterirler.

Böyle bir analizde, ücretlerdeki değişmenin bölüşüm üzerindeki etkilerinigörebilmek için yine daha önce kullanılan üretim şemaları modeli kullanılabilir(Kalecki, 1971e). Ekonomideki bütün ücretlerde aynı oranda, jı oranında bir artışgerçekleşsin. Bu durumda ekonomideki L ve II. Kesimlerdeki ücretler de |i(Wı +W2) kadar artacak ve bu kesimlerde, fiyatların artmadığı varsayımıyla, karlardabir azalma ortaya çıkacaktır. Öte yandan, III. Kesimde, ücret artışı karları aynıoranda, yani (i(Wı + W2) oranında artıracaktır. Bu durum, ya bu kesimdekiüretimin artışı yoluyla ya da fiyat artışı yoluyla gerçekleşebilir. Sonuç olarak,toplam karlar değişmeyecek ve karlardan ücretlere doğru mutlak bir kayma ortayaçıkmayacaktır. Bununla birlikte, monopol derecesini dikkate aldığımızda, buetkileri yeniden incelemek gerekmektedir. Ücretlerdeki, (l + ja) oranındagerçekleşen artış, monopol derecesi değişmediğinde, fiyatları da aynı oranda

Page 11: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Der si si 11

artıracaktır. Ancak bu kez, gelir bölüşümünde bir değişme olmayacaktır: III.Kesimdeki karlar artacak ve, bu kesimdeki karlar aslında L ve II. Kesimlerdekiişçilere satılan ücret mallarından elde edilen hasılattan oluştuğundan, L ve II.Kesimin karları da aynı oranda artacaktır.

Yukarıda, monopol derecesinin sendika etkinliğine bağlı olduğu ve dahayüksek mark-up'ların daha yüksek ücretler için pazarlığı kızıştıracağı söylenmişti.Bu durumda, sendikal güç, mark-up'ları kısıtlamakta ve fiyatlardaki artışoranının, ücretlerdeki artış oranından daha düşük olmasına yol açmaktadır. Budurumda, karların payı azalırken ücretlerinki artabilir; yine de, ücret artışlarınıntedrici bir biçimde, günlük pazarlıklar sonucu değiştiği düşünüldüğünde, buyeniden dağıtım görece sınırlı olacaktır. Ücret artışlarının gelirin karlardanücretlere doğru yeniden dağıtımına yol açtığını düşünelim. III. Kesimde,karlardaki artış hala (l + jı) oranında olacak, ancak yeniden dağıtım sonucunda,toplam ücretler, ücret artış oranından daha fazla artacaktır. Bu durumda, El.Kesimdeki üretim ve istihdam artarken, öteki iki kesimde üretim ve istihdamdeğişmeyecektir. Başka deyişle, atıl kapasitenin varolduğu varsayımı ile, yatırımve tüketimin değeri değişmezken işçilerin tüketimi artacaktır.

Toplam ücretlerin değeri ücret oranındaki artıştan daha fazla arttığında,toplam karlar da ücret oranlarından daha az artacaktır: III. Kesimdeki kar artışı,ücret oranındaki artışla aynı oranda olacaktır, ancak II. ve IH. Kesimlerdeki karlar,mark-up'lardaki düşüşün (sendikal güçten kaynaklanan) bir sonucu olarak, ücretoranından daha az artacaktır. Bu durumda Kalecki'ye göre, "sendikal güçteki birartışı gösteren bir ücret artışı -klasik iktisadın öngörülerine ters bir biçimde-istihdamda bir artış yaratacaktır. Bir depresyon durumunda, sendikaların,kendisini ücret kesintilerine izin vermekte ifadesini bulan güçsüzlüğü iseişsizliğin önlenmesi bir yana, daha da ağır bir işsizliğe yol açacaktır." (Kalecki1971e: 163). Dolayısıyla, sendikaların pazarlık gücünde kendisini gösteren sınıfmücadelesi hem bölüşümü, hem de istihdamı etkilemektedir (Kalecki, 197Ig).Yine de, bu bölüşümün atıl kapasitenin (esnek arzın) varolmasına bağlı olduğugözden uzak tutulmamalıdır; çünkü aksi halde fiyatlar yalnızca talep koşullarınabağlı olacaktır (Kalecki, 1971e: 164).

Kalecki'nin analizindeki iki temel özellik, ilk olarak endüstri üretimiiçindeki gayri safı karların payının gayri safı kar marjı düzeyine, ya da daha doğrubir deyimle monopol derecesine bağlı olması ve ikinci olarak da, toplam karlarınkapitalistlerin toplam yatırım harcamaları ile tüketim harcamalarına bağlıolmasıdır (Robinson, 1977: 13-14). Böyle bir yaklaşımın, Joan Robinson'a göreKeynes'in efektif talep teorisine karşı iki önemli avantajı bulunmaktadır

(Robinson, 1977: 13-14). ilk olarak burada Keynes'te olduğu gibi marjinal

Page 12: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

12 Hüseyin ÖZEL

tüketim eğilimi gibi "psikolojik" bir değişkene gereksinim duyulmamakta,ilişkiler yapısal olarak ifade edilmektedir. İkinci olarak da denge yatırım-tasarrufeşitliği üzerinden tanımlanmamakta, bunun yerine yatırımlardaki artış ücret artışıgetirmekte, bu da işçilerin tüketimini ve giderek karları artırmaktadır; dolayısıyladengeye ulaşılması bölüşüm paylarındaki değişmeler yoluyla sağlanmaktadır. Bubakımdan işçilerin tasarrufta bulunmadığı varsayımı analiz açısından oldukçaönemlidir, çünkü bu varsayım, modelde karların doğrudan kapitalistlerinkararlarıyla belirlenmesini sağlamaktadır. Bunun yanında monopol derecesi reelkarları doğrudan etkilemekten çok reel ücretler, maaşlar, efektif talep ve istihdamüzerindeki etkileri yoluyla önem kazanmaktadır. Buradaki önemli nokta, bölüşümpaylarındaki değişmenin üretimdeki değişmeler yoluyla gerçekleşmesidir(Feiwell, 1989: 59). Yine de böyle bir anlayış üretim ve istihdamda dalgalanmalarolmayacağı anlamına gelmemektedir. Ancak bunu görebilmek için Kalecki'ninyatırım teorisinin ve yatırımlardaki dalgalanmaların yol açtığı üretim ve istihdamdalgalanmalarının ele alınması gereklidir.

III. YATIRIMLARIN BELİRLENMESİ VE EKONOMİKDALGALANMALAR

Kalecki'nin efektif talep teorisinin temelinde yer alan düşünce, yukarıda(1) numaralı denklemde ifade edildiği gibi, karların temel belirleyicisi olarakyatırımlar ve kapitalistlerin tüketimleri olduğudur. Bu da aslında, Keynes'indüşüncesine benzer bir biçimde, kapitalist bir ekonomide, üretim veistihdamdaki dalgalanmaların esas olarak yatırımlardaki dalgalanmalardankaynaklandığını göstermektedir. Kalecki'nin devrevi dalgalanma modeli de,Keynes'te olduğu gibi, yatırımların ve bununla birlikte üretim ve istihdamın tamistihdama karşılık gelen düzeylere erişemeyeceğini, ancak devrevi olarakdalgalanacağını göstermektedir (Lopez, 2002: 613). Ancak Kalecki'ninKeynes'ten farklı olduğu nokta, bu dalgalanmaların büyük ölçüde kapitalistlerinya da girişimcilerin karlılıkta ortaya çıkan değişmelerden etkilenen kararlarınabağlı olduğudur. Kalecki'nin Keynes'in Genel Teorisi üzerine yazdığı eleştiride(Targetti ve Kinda-Hass, 1982) vurguladığı nokta, Keynes'in sermayenin (veyatırımın) marjinal etkinliğinin büyük ölçüde faiz oranlarına ve giderekbeklentilere bağlı olması olgusunun piyasa psikolojisindeki değişmeler sonucuyatırımları belirlenemez kılmasıdır. Bu durumda Keynes'in yatırım teorisindeaslında gelecek bugüne indirgenmekte, başka deyişle piyasa psikolojisi vebeklentilerin veri olarak alındığı statik bir çerçeve benimsenmek zorundakalınmaktadır (Targetti ve Kinda-Hass, 1982: 251-53). Böyle bir yapıda iseyatırımlardan kaynaklanan devrevi dalgalanmaları açıklamak güçleşmektedir.Bunun yanında Kalecki'nin Keynes'e yönelttiği bir başka eleştiri, Keynes'in

Page 13: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Der si s i 13

firmaların eriştikleri karlılık düzeyinin yatırımlar üzerindeki etkisini dikkatealmaması, ekonomik kararların karları belirleyen temel etken olduğunu dikkatealmadan daha çok tasarruf (ve tüketim) eğilimi üzerinde durmaktadır. Bubakımdan, Kalecki'ye göre Keynes, yatırımlar ile yatırım kararlan arasında birayrım yapmamaktadır. Oysa yatırım kararları, sermaye malları siparişi ve bumalların yatırımda kullanılmasını birbirinden ayırmak gerekmektedir (Kalecki,1937a; Lopez, 2002: 613-14). Yatırım kararları ile yatırımlar arasındaki bu ayrım,birazdan göreceğimiz gibi, yatırım ve dolayısıyla üretim ve istihdamdakidalgalanmaların anlaşılmasında esastır.

Kalecki'nin yatırım teorisi, "artan risk ilkesi" görüşüne dayanmaktadır(Kalecki 1937b; Mott, 1985/86; Nakamura, 2002). Bu yaklaşıma göre,firmaların yatırım yapabilme kapasiteleri yalnızca yatırımları finanse edeceklerifonları ödünç almanın maliyeti olan faiz oranına değil, firmanın yatırımınıniçsel finansman kaynağı olan karlılık düzeyine de bağlıdır. Firmanın karlılıkdüzeyi, aynı zamanda firmanın kredi bulabilme kapasitesini de belirleyecektir,çünkü karlılık düzeyi yüksek olan bir firmanın dışsal fon bulmasının maliyetidaha düşük olacaktır. Kalecki'ye göre yatırımın marjinal riski yatırılan miktarlabirlikte artmaktadır, çünkü yatırımın başarısız olması ya da firmanın iflas etmeriskinin yanısıra firmanın likidite sıkıntısı içine girme riski de yatırım arttıkçayükselecektir. Bu durumda yatırımı belirleyecek iki temel unsur ödünç fonmaliyeti olan faiz oranı ile yatırımın riski olacaktır.

Eğer k yatırılması düşünülen verilmiş sermaye miktarı, TT, yatırımınekonomik ömrü boyunca gelecekte elde edilmesi beklenen kar miktarı ve 8,gelecekte elde edilmesi beklenen kar oranı ise, bu durumda kar miktarı, tanımgereği, n = ke olacaktır. Bu durumda girişimci yatırım yaparken bu karımaksimize etmeye çalışacaktır. Eğer piyasa faiz oranı p ve yatırımın marjinalriskini a ile gösterecek olursak, yatırımın toplam maliyeti de (p + a)k kadarolacaktır. Bu durumda kar maksimizasyon problemi,

max f(k) = [TC - (p + a)] k (20)

haline dönüşmektedir. Dolayısıyla, birinci derece koşullan gereği,

f(k) = p + a (21)

olacaktır. Görüldüğü gibi firmanın optimum yatırım miktarı veri faiz oranı veyatırımın marjinal riski tarafından belirlenecektir. Başka deyişle sermayeninmarjinal etkinliği faiz oranı ile yatırımın riskinin toplamına eşit olmaktadır. Bu iki

Page 14: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

14 Hüseyin ÖZEL

büyüklük veri iken, yatırımın karlılığının azalan bir seyir göstermesi beklenir,çünkü yatırım miktarı arttıkça ölçeğe göre eksi ekonomiler devreye girecektir.Ayrıca aksak rekabet koşulları da karlılığın azalan bir seyir izlemesine yolaçmaktadır. Buna karşılık (p + a) toplamı sabit kabul edilebilirse de, eğer marjinalrisk yatırımın miktarı arttıkça artıyorsa bunun da artan bir seyir izleyeceğisöylenebilir. Bu durumda, ceteris paribus, artan risk yüzünden yatırımın karlılığıazalacak ve girişimciler yatırımın karlılığı sıfır olana dek yatırımlarınısürdürecektir. Görüldüğü gibi, Kalecki'nin artan risk ilkesine dayanan yatırımteorisi, faizlere Keynes'te olduğu kadar önem atfetmemektedir, çünkü dışsalfinansman firmanın likidite riskini artıracak ve firmanın kredi alma yeteneği degiderek içsel olarak yaratılan fonlarla yatırımlarını finanse edebilmesine bağlıolacaktır (Mott, 1985/86; aktaran Lopez, 2002: 617).

Kalecki'nin yatırım teorisinin bir başka yönü, devrevi dalgalanmalarıbüyük ölçüde yatırım dalgalanmalarıyla açıklamasıdır. Her ne kadarKalecki'nin devrevi dalgalanma modeli, 1930'lardan 1970'lere kadar bukonudaki yazıları (Kalecki 1937a; 1962; 1968; 1971e) boyunca küçükdeğişiklikler göstermiş olsa da, bu yazıların hepsinde yatırımlar ile gelirbölüşümü devrevi dalgalanmaların açıklanmasında temel bir rol oynamaktadır.Bu modellerde yatırımlar, firmaların gerçekleştirdiği ve artan risk ilkesitarafından düzenlenen sermaye birikimine bağlı olurken, yukarıda (1) numaralıdenklemden de anımsanacağı gibi, kapitalistlerin tüketimi ve sabit sermayedekideğişiklikler birlikte kar oranını belirlemektedir. Şimdi, böyle bir yaklaşımıortaya koyan bir modeli (Kalecki, 1962) ele alalım. Modelin temelvarsayımları, hükümet harcamaları ve vergilerin bulunmadığı kapalı birekonomi, işçilerin tasarrufta bulunmamaları, stok değişmelerinin dikkatealınmaması ve tüketim harcamalarında gecikmenin olmamasıdır. ModeldeKalecki'nin vurguladığı gibi yatırım kararları ile gerçekleşen yatırımbirbirinden ayrılmaktadır. Modelde, herhangi bir t dönemindeki yatırımkararlarını (Dt) belirleyen üç temel değişken bulunmaktadır: kapitalistlerintasarrufları (St), karlardaki değişmeler (APt) ve sermaye stokundaki değişmeler(AKt). Bu ilişkinin aşağıdaki gibi doğrusal olduğunu varsayalım:

Dt = aSt + bAPt - cAKt +d (22)

burada a, b, c pozitif katsayıları ve d aşınma payını göstermektedir. Bu denklemegöre, yatırım kararları firmaların gerçekleştirdiği sermaye birikimlerinin artan birfonksiyonudur; tasarruflar da sermaye birikimiyle pozitif bir ilişkiye sahip olduğuvarsayılırsa (kapitalistler karlarının tüketmedikleri kısmını yatırım yapmaktakullanmaktadır) yatırım kararlan ile tasarruflar arasında pozitif bir ilişki olduğusöylenebilir. Ayrıca yatırım kararları karlardaki değişmeyle pozitif, firmanın sabit

Page 15: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 15

sermaye stokundaki değişmelerle de negatif yönlü ilişkilidir. Burada, sistemindurağan olduğunu, yani aşınma payının sıfır olduğunu (d = 0), yatırımlarıntasarruflara eşit olduğunu (I = S) ve bu dönemdeki yatırımın geçmiş dönemdeverilen yatırım kararlarına eşit olduğunu (It = Dt_ı ya da It+ı = Dt) varsayar vesermaye stokundaki değişmelerin yatırıma eşit olduğunu (It = AKt) düşünürsek,model aşağıdaki biçime dönüşecektir:

It+1 = (a - c)It + bAPt (23)

Yukarıdaki karlarla yatırım ve kapitalistlerin tüketimini gösteren (3)numaralı ifadeye göre,

olacağından, aynı ilişki

It+1 = (a - c)It + bgAIt (24)

biçimini alacaktır. Burada, g = [1/(1 - q) ] olarak tanımlanmaktadır. Bu ifadeyibasitleştirmek için, (a-c) = a ve bg = P olarak tanımlar ve AIt = Ir It-ı yazarsakilişki, ikinci dereceden bir fark denklemi haline dönüşecektir:

It+1 = alt + (3(lrlt.,) (25)

Bu denklemin kararlı denge verebilmesi için koşullar: l ) l - ( a + (3) + P =(l - a) > O ya da katsayılar cinsinden [l - (a - c)] > O ile 2) (l - (3) > O veya bg <1ya da g < (l/b) olmalıdır. Kalecki, ilk koşulu vurgulayarak (a - c) < l olmasıgerektiğini belirtmektedir [ayrıca, (a-c) > O olmalıdır]. Modelde, a katsayısı,tasarrufların hangi ölçüde yeniden yatırıldığını gösterdiğinden l'den büyükolmayacaktır (Kalecki, 1962: 138). Bu durumda model, bir trend değeri etrafındadevrevi dalgalanmaları ortaya koyacak ve denge, Harrodcu "bıçak sırtı" olmaözelliğini koruyacaktır; dengeden bir kez ayrılındığmda geri dönüş şansa bağlıdır(Kalecki, 1962: 134). Bu bakımdan Kalecki'nin, hem ekonominin genelözellikleri hem de istikrar özellikleri bakımından bir analitik çerçeve sağladığısöylenebilir (Lopez, 2002: 614). Bu analitik çerçeve ise, görüldüğü gibi neoklasikanalizin benimsediği çerçeveden oldukça farklıdır. Dolayısıyla, Kalecki'ninanalizi ile alternatif yaklaşımlar arasındaki ilişkiye değinmekte yarargörünmektedir.

Page 16: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

16 Hüseyin ÖZEL

IV. KALECKI VE KLASİK-MARKSİST İKTİSAT

Görüldüğü gibi, Kalecki'nin yaklaşımı bölüşüm, büyüme ve fiyatteorileri bakımından yerleşik neoklasik iktisada önemli bir alternatif olarakgörülebilir. Zaten bu yüzden Kalecki'nin görüşlerinin "Post Keynesyen"iktisatla yakından ilişkili olduğu düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bununlabirlikte, yukarıda anlatılanlardan, Kalecki'nin yaklaşımının Keynesyenözelliklerin yanısıra, hatta belki de daha da çok, Klasik-Marksist düşünceokuluna yakın özellikler taşıdığı görülmektedir. Yaklaşımda özellikle, sermayebirikimi, büyüme ve bölüşüm ilişkisi öne çıkarılmakta ve devrevidalgalanmaların kapitalizmin yapısal özellikleri arasında olduğuvurgulanmaktadır. Bu özellikler ise, Keynesci teoriden daha çok Klasik-Marksist iktisadı tanımlayan temel özellikler olarak görünmektedir.

Klasik-Marksist okulda (Özel, 2001: 29-33; 2002) iktisat, esas olarakuzun dönemli sermaye birikimini ve dolayısıyla da üretim ve toplam ürününtoplumdaki sınıflar arasındaki bölüşümünü açıklamaya yönelmekte, bu yüzdende benimsenen analitik çerçeve özünde dinamik bir nitelik taşımaktadır.Analizin kullandığı temel değişkenler, sosyal ve kurumsal ilişkilerin merkeziöneme sahip olduğu "yapısal" nitelikteki değişkenler, yani teknolojik bağımlılıkilişkileri ile kurumsal ilişki, süreç ve etkinliklerdir. Analizde ayrıca üretim vemübadele alanları birbirlerinden ayrılarak asıl ağırlık üretim alanınaverilmektedir. Temel analiz birimi olan sınıfların sosyal hiyerarşi içerisindebulundukları konum da bütünüyle üretim sürecine göre tanımlanmaktadır; buyüzden de bölüşüm sorunu temel analitik sorunlardan birisi haline gelmektedir.Bölüşüm hem değer ve denge fiyatlarının belirlenmesinde, hem de uzun dönemsermaye birikim sürecinin işleyişinde son derece önemli bir rol oynamaktadır.

Klasik-Marksist sistemde üretim ve dolaşım (mübadele) alanlarınınbirbirinden ayrı tutulması, değer ve fiyat teorilerinin de ayrışmasına yolaçmaktadır. Analizde değer, malların birbirleriyle mübadelesinin gerisinde yeralır ve bütünüyle üretim kesiminde, tüketici tercihleri veri alınarak belirlenirkenfiyatlar dolaşım alanında, serbest rekabet sonucunda belirlenir. Yine de, buanalizde dikkate alınan fiyatlar, aslında piyasada, arz ve talebin etkileşimisonucunda belirlenen piyasa fiyatları değil, uzun dönemde piyasa fiyatlarınınkendilerini izleyeceği varsayılan "üretim fiyatları" ya da "doğal fiyatlar"dır.Üretim fiyatları bütünüyle bir maliyet fiyatlaması (markııp) süreci sonucunda,üretim maliyetlerine, uzun dönemde sektörler arasında tekdüze (unifomi) karoranı tarafından belirlenen kar marjının eklenmesiyle, bulunmaktadır. Fiyatlar,üretimin teknik maliyetini karşılayacak ve tekdüze kar oranı sağlayacakbiçimde belirlenmektedir. Tekdüze kar oranının belirlenebilmesi için girdi

Page 17: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dersi si 17

fiyatlarının da bilinmesi gerektiğinden ve girdiler de aslında öteki sektörlerinçıktıları olduğundan, bütün fiyatlar ve ücretlerin birlikte belirlenmesigerekmektedir. Ancak bu da ekonomideki kar payının (ya da ücret payının) vekar oranının (ya da ücret oranının) önceden verilmesini gerektirmektedir.Görüldüğü gibi Klasik-Marksist analizde, sistemin uzun dönemli davranışıönem kazanmakta ve uzun dönem dengesinin nasıl sağlanacağı ön planageçmektedir. Uzun dönem dengesi, serbest rekabet sonucunda bütün sektörlerarasında eşitlenen tekdüze kar oranı tarafından tanımlanmakta, bu kar oranı da,piyasa fiyatlarını kendisine doğru yönelten "çekim merkezleri" olarakkavramlaştırılan "doğal" üretim fiyatlarını belirlemektedir. Dolayısıyla Klasik-Marksist iktisadi düşünce okulu, esas olarak "keyfi ve arızi" olan ile ya dadeğişmelerin yarattığı geçici etkilerden çok sistematik ve kalıcı ilişkiler ileilgilenmektedir. Bunu ortaya koyabilmek ve Klasik gelenekle Kalecki (veKeynes) arasındaki farkları daha iyi anlayabilmek için, Ricardo'nun Malthus'ayazdığı 24 Ocak 1817 tarihli mektubundan Keynes'in yaptığı aşağıdaki alıntıyıdikkate alabiliriz:

Bana göre, böylesine sık biçimde seninle tartıştığımızkonulardaki görüş farklılıklarımızın önemli bir nedeni, senin herzaman belirli değişmelerin dolaysız ve geçici etkilerini dikkatealırken, benim bu dolaysız ve geçici etkileri bir yana bırakarak bütündikkatimi, bu değişmelerden kaynaklanan sürekli durumlar üzerindeyoğunlaştırmamdır. Belki de sen bu geçici etkilere gereğinden fazlaönem verirken, ben bunlara gereğinden az önem atfediyorum. Konuyudoğru bir biçimde ortaya koyabilmek için, bu etkiler [geçici ve sürekliolanlar] birbirinden ayrılmalı ve her birine uygun bir biçimde ağırlıkverilmeli, (aktaran: Keynes, 1973: 97)

Malthus, 26 Ocak 1817 tarihli mektubunda (Keynes, 1973: 97-98),Ricardo'nun bu düşüncesiyle paylaştığını, ancak görüş farklılıklarının dahaözgül ve temel bir nedeni olarak da Ricardo'nun talep koşullarını dikkatealmaması, buna karşılık kendisinin toplam talep, ya da Keynes'inadlandırmasıyla "efektif talep"teki değişmelerin etkileri üzerinde yoğunlaştığınıbelirtmektedir. Başka bir deyişle Ricardo efektif talebin gerisindeki gerçekmaliyet ve bölüşüm paylarını dikkate almakta, dolayısıyla da Malthus'unyöntemini bir ölçüde yüzeysel görmektedir (Keynes, 1973: 88). Bu farklılık,aslında Klasik-Marksist gelenekle (Malthus'un habercisi olduğu) Keynesyengelenek arasındaki temel farklılıklardan birisi olarak kendisini göstermektedir.Gerçekten de Keynes, tıpkı Malthus gibi, efektif talebin kısa dönemli etkileriüzerinde durmaktayken, Rikardocu (Klasik-Marksist) gelenek uzun dönemli"çekim merkezi"ne dayanan analiz biçimini yeğlemektedir.

Page 18: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

18 Hüseyin ÖZEL

Bu konuda Kalecki'nin konumu oldukça ilginç görünmektedir, çünküKalecki'de bu ayrılık aynı analitik yapı içerisinde ortaya çıkmaktadır: Kaleckibir yandan Klasik-Marksist geleneğin temel sorunsalı olan sermaye birikim vebölüşüm sorunlarını analizinin temeline yerleştirirken diğer yandan efektiftalebin sermaye birikim süreci üzerindeki kısa dönemli etkileriyle deuğraşmaktadır. Yine de, Kalecki'nin bölüşüm teorisiyle devrevi dalgalanmalarteorisinin tatmin edici bir biçimde bütünleştirilmediği yönünde eleştirilerbulunmaktadır (Jossa, 1989: 142). Bu bakımdan, özellikle Klasik-Marksistgelenek açısından teorinin uzun dönem denge (normal) değerlere uzatılmadığı,daha çok kısa dönemli dalgalanmaları dikkate alabildiği söylenmektedir. Nevarki Kalecki için, tıpkı Keynes'de olduğu gibi, uzun dönem trendi yavaşçadeğişen kısa dönemlerin bir birleşimidir; yani uzun dönemin bağımsız birvarlığı sözkonusu değildir (Jossa, 1989: 153). Başka deyişle, kapitalizminanalizi, devrevi dalgalanmaların dikkate alındığı ya da dengenin uzun dönemlibir çekim merkezi olarak tanımlandığı bir analitik yapıyı gerektirmek bir yana,kısa dönemli ardışık, "kayan dengelerin" (shifting equilibria) dikkate alındığıbir kısa dönem analizi olmak zorundadır. Bu bakımdan, Kalecki'nin teorisi,özellikle Marxçı üretim şemaları yaklaşımı bakımından, kar oranlarınıneşitlenmesi yönündeki uzun dönem eğilimini dikkate almamakta, dolayısıyla dabir uzun dönem dengesinin varlığını gözden kaçırmaktadır (Jossa, 1989: 148-153; Nell, 1989: 160-163).

Bunun bir nedeni olarak, monopol derecesi üzerinde gereğinden fazladurulması gösterilmektedir; bu analizde karlar, ürün fiyatı ile birim maliyetlerarasındaki farklar olarak tanımlanmakta ve gelirin emek ve sermaye arasındakibölüşümü monopol derecesi tarafından belirlenmektedir. Bu bakımdan,Kalecki gerçekleşen karları, Klasik-Marksist yaklaşımda olduğu gibi "normalkarlar" yani sermayenin "normal" koşullara ulaşıldığında elde edeceği karolarak tanımlamamakta; ayrıca üretim fiyatları ("normal/doğal" fiyatlar) ilepiyasa fiyatları arasında da bir ayrım yapmamaktadır (Nell, 1989: 160).Monopol derecesi, efektif talepteki değişmelerden etkilenmeyecek bir fiyatoranının türetilmesinde kullanışlı gözükmemektedir. Bunun nedeni, monopolderecesinin, firmanın ürettiği malın hem arz, hem de, en azından kısmen, talepesnekliğine bağlı olması ve bölüşümdeki değişmeler yoluyla efektif taleptenetkilenmesidir. Bu bakımdan ortaya çıkan bir güçlük, Kalecki'nin monopolderecesi yaklaşımında firma bazındaki (ya da endüstriyel) talebin esnekolmadığının vurgulanması yüzünden, ekonominin genelini dikkate alan makroanalize nasıl geçileceğinin pek belirgin olmamasıdır (Dobb, 1973: 269). Her nekadar bu toplulaştırma, yukarıda da belirtildiği gibi, ağırlıklı ortalamalarcinsinden yapılıyor olsa da, Dobb'un vurguladığı gibi, oligopolistik yapınınanalize sokulmasının "hayali talep eğrileri"ni gerektirmesi analitik bakımdan

Page 19: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve idari Bilim]er Fakültesi Dergisi 19

Kalecki'nin konumunu zayıflatmaktadır (Dobb, 1973: 269n). Çünkü budurumda analiz üretim maliyetlerinin vurgulandığı Klasik gelenektenuzaklaşarak, talep koşullarının öne çıktığı neoklasik bir boyuta uzanmaktadır.Bu bakımdan analizdeki bir diğer önemli güçlük, Kalecki'nin teorisinin dahaçok eksik rekabet koşullarını kabul ediyor olması, yani mark-up oranınınserbest rekabette sıfır düzeyinde olduğunun kabul edilmesidir (Dobb, 1973:269). Bu, Klasik-Marksist gelenekteki, serbest rekabetin tekdüze ve pozitif birkar oranı yaratabildiği (ya da Marksist terimlerle, rekabetçi koşullarda dapozitif artık değerin sözkonusu olduğu) düşüncesine ters düşen bir kabul olarakortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, Kalecki'nin teorisi, uzun dönem karoranlarının eşitlenmesi anlayışına dayanan bir "normal fiyat" teorisigerektirmektedir (Nell, 1989: 162-163).5 Böyle bir yaklaşım, Kalecki'ninanalizinin fiyat, bölüşüm ve büyüme perspektiflerini birarada ortaya koyabilentutarlı bir alternatif haline gelmesini sağlayabilecektir.

SONUÇ

Kalecki'nin iktisadi analizi, basit ve sade bir model çerçevesinde efektiftalep ilkesi ile bölüşüm perspektifini bütünleştiren bir analiz olduğundan,kapitalizmin özünde istikrarsız olan yapısının ortaya konmasında, hem Klasik-Marksist, hem de Keynesci yaklaşımlardan çıkarılabilecek dersleri birarayagetirebilen özgün ve güçlü bir analitik çerçeve sunmaktadır. Bir yandan eksikrekabet koşullarının, öte yandan da bölüşümün ve efektif talebin kapitalistsistemin işleyişindeki önemi, Kalecki'nin yaklaşımının sahip olduğu, sisteministikrarsızlığını vurgulayan öteki iki yaklaşımın, yani Klasik-Marksist veKeynesyen okulların, arasında kurulabilecek analitik bir köprü işlevi görmesinisağlayabilecek temel özelliği olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan,Kalecki'nin iktisadi yaklaşımının, yukarıda sözü edilen analitik eksiklikleri biryana bırakıldığında, neoklasik iktisada bir alternatif oluşturulabilmesindesağlayabileceği avantajlar da gözden uzak tutulmamalıdır.

NOTLAR

Yine de, Davidson (2000, 2002) tersini düşünmekte, Keynes ile Kalecki'ninyaklaşımları arasında çok önemli farklılıklar olduğunu ileri sürmektedir. Davidson'agöre Kalecki'nin analizi Keynes'ten çok Kahn'ın geliştirdiği çoğaltan analizineyakındır. Davidson ayrıca, paraya Keynes'te verilen önemin Kalecki'de sözkonusuolmadığını düşünmektedir. Yine de efektif talep ilkesinin Kalecki tarafından da

Page 20: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

20 Hüseyin ÖZEL

vurgulanması iki yazar arasındaki yakınlıkların önemsiz olmadığı biçimindeyorumlanabilir (Lopez, 2002)."l

Robinson ile Kalecki'nin, hem büyüme ve bölüşüm arasındaki ilişkilerin öneminidikkate almaları, hem de eksik rekabet teorileri konusunda yaptıkları katkılarla PostKeynesyen iktisadın teorik yapısının güçlendirilmesi ve neoklasik iktisada gerçek biralternatif olabilecek olgunluğa erişmesinde önemli bir dönüm noktası olduğusöylenebilir. Aslında Kalecki'yi akademik (ya da Anglo-Sakson) dünyaya tanıtan kişide, Joan Robinson'un kendisidir. Hatta, Robinson'un kendisini, analiz çerçevesi olarakKeynes'ten çok Kalecki'ye yakın gördüğünü de ileri sürmek mümkün görünmektedir.Bu konuda bakınız: Robinson (1977).

Bu noktaya aşağıda yatırım dalgalanmalarına ilişkin model açıklanırken tekrardönülecektir.

Ayrıca, monopol derecesi yaklaşımı, bir totoloji olduğu biçiminde eleştirilere deuğramıştır (Savvyer, 1985: 28-36).D Efektif talep ilkesinin bölüşüm ve büyüme bakımından oynadığı rol ile "normal fiyat"teorisinin birleştirilmesi konusundaki son çabalardan birisi için bkz. Lavoie (2003).Yine de, bu modeldeki sonuçlar esas olarak normal ve gerçekleşen kar oranları ya dakapasite kullanım oranları arasındaki farklara bağlı olduğundan, model özü itibariyleKlasik-Marksist çizgiden çok "kayan denge" yaklaşımının sözkonusu olduğu Kaleckiçizgisine yakın durmaktadır.

KAYNAKÇA

Arestis, Philip, Stephen Dunn and Malcolm Savvyer, (1999), "Post KeynesianEconomics and Its Critics", Journal of Post Keynesian Economics, 21(4), 527-49.

Davidson, Paul (2000), 'There are Majör Differences between Kalecki's Theory ofEmployment and Keynes's General Theroy of Employment, Interest, andMoney", Journal of Post Keynesian Economic, 23(1), 3-25.

Davidson, Paul (2002), "Keynes versus Kalecki: Responses to Lopez and Kriesler",Journal of Post Keynesian Economic, 24(4), 631-641.

Dobb, Maurice (1973), Theories of Value and Distribution since Adam Smith: Ideologyand Economic Theory, Cambridge: Cambridge University Press.

Feivvell, George (1989), 'The Legacies of Kalecki and Keynes," M. Sebastiani (ed.),Kalecki's Relevance Today, St. Martin's Pres, 45-80.

Harcourt, Geoffrey ve Omar F. Hamouda (1988), "Post-Keynesianism: From Criticismto Coherence?" Bulletin of Economic Research, 40(1), 1-33.

Page 21: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

H. Ü. İktisadi ve f dan Bilimler Fakültesi Dergisi 21

Jossa, Bruno (1989), "Class Struggle And Income Distribution in Kaleckian Theory," M.Sebastiani (ed.), Kcılecki's Relevcınce Today, St. Martin's Press, 142-159.

Kalecki, Michal (1937a), "A Theory of the Business Cycle", Review of EconomicStudies, February Issue.

Kalecki, Michal, (1937b), "The Principle of Increasing Risk", Economica, 14, 440-447.

Kalecki, Michal (1962), "Observations on the Theory of Growth", Economic Journal,March, 135-53.

Kalecki, Michal (1968), Theory of Economic Dynamics, New York: Monthly ReviewPress.

Kalecki, Michal (1971a), Selected Essays On The Dynamics of The Capitalist Economy:1933-1971, Cambridge: Cambridge University Press.

Kalecki, Michal (1971b), "The Determinants of Profıts," Selected Essays On TheDynamics of The Capitalist Economy: 1933-1971, Cambridge: CambridgeUniversity Press, 78-92.

Kalecki, Michal (1971e), "Outline of A Theory of Business Cycle", Selected Essays OnThe Dynamics of The Capitalist Economy: 1933-1971, Cambridge: CambridgeUniversity Press, 1-14.

Kalecki, Michal (197 id), "Distribution of National Income," Selected Essays On TheDynamics of The Capitalist Economy: 1933-1971, Cambridge: CambridgeUniversity Press, 62-11.

Kalecki, Michal (1971e), "Class Struggle and Distribution of National Income" SelectedEssays On The Dynamics of The Capitalist Economy: 1933-1971, Cambridge:Cambridge University Press, 156-164.

Kalecki, Michal (19711), "Costs and Prices", Selected Essays On The Dynamics of TheCapitalist Economy: 1933-1971, Cambridge: Cambridge University Press, 49-52.

Kalecki, Michal (1971g) "Political Aspects of Full Employment," in Selected Essays OnThe Dynamics of The Capitalist Economy: 1933-1971, Cambridge: CambridgeUniversity Pres.

Keynes, John Maynard (1972), "Thomas Robert Malthus", Essays in Biography; vol. X ofThe Collected Writings of John Maynard Keynes, Cambridge: Royal EconomicSociety, 71-108.

Page 22: MİCHAL KALECKİ VE KLASİK-MARKSİST İKTİSADİ …yunus.hacettepe.edu.tr/~ozel/Kalecki.pdfgörüşü desteklemek üzere, aslında bir düşünce okulu olarak "Post Keynesyen" iktisadın

22 Hüseyin ÖZEL

Lavoie, Marc (2003), "Kaleckian Effective Demand and Sraffian Normal Prices:Tovvards a Reconciliation", Review ofPolitical Economy, 15(1), 53-74.

Lopez, Julio G. (2002). "Two Versions of the Principle of Effective Demand: Kaleckiand Keynes", Journal of Post Keynesian Economics, 24(4), 609-22.

Mott, Tracy (1985/86), "Kalecki's Principle of Increasing Risk and the Relation amongMark-up Pricing", Economic Forum, Winter 1985/1986, 15, 65-76.

Nakamura, Tamotsu (2002), '"The Principle of Increasing Risk': Kalecki's InvestmentTheory Revisited", Review ofPolitical Economy, 14(1), 115-23.

Nell, Edvvard (1989), "The Rate of Profit in Kalecki's Theory," in M. Sebastiani (ed.),Kalecki's Relevance Today, St. Martin's Press, 160-163.

Özel, Hüseyin (2001), "İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?" Hacettepe• • • •

Üniversitesi, iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(2), 19-38.

Özel, Hüseyin (2002), "Bir 'Zenginlik' Teorisi Olarak Klasik İktisadi Analizin Yöntemi",Akdeniz Lİ.B.F. Dergisi, 2(4), 146-171.

Robinson, Joan (1977), "Kalecki and Keynes", Oxford Bulletin of Economics andStatistics, 13-14.

Sawyer, Malcolm (1985), The Economics of Michal Kalecki, M.E. Sharpe, 28-36.

Sawyer, Malcolm (1996), "Post-Keynesian Macroeconomics" A Guide to ModernMacroeconomics. D. Greenway et. al (eds.), London: Routledge.

Targetti, Ferdinando ve Bogulslawa Kinda-Hass (1982), "Kalecki's Review of Keynes'General Theory," Australian Economic Papers, 244-260.