14
EKEV AKADEMi 10 26 2006) ------- MEMLUK SULTANLARININ AM VE 101 Altan Özet Merkezi Kahire olan Memluk Devletinde ve resmf daireler olarak yer Kalatel-Cebel'deki Burada sultana has mekan/ar, rikabhdne, zeredhdne, matbah ve tablhdne gibi bölümler Esas olarak askeri bir karakteri olan bu devlet "memluk" alan askerlere müstenitti. Bu dan sultan olmak üzere saray ve çevresi "memluk" asker ve kumandanlar- dan ediyordu. Bu düzende mutlak hakimiyeti söz'lwnu- suydu. Bu düzende mutlak hakimiyeti söz konusuydu. Bir memuk emiri sultan zaman, onun maiyetinde bulunan veya onunla yapan üme- rd ve memlukler de onunla birlikte Sultan bu merkezi konum- ona intisap ve itaat çok önemseniyordu. Biz bu makaledeMemluk ihsan hil'at, at, para ve ev, yiyecekler gibi ele Anahtar Kelime/er: Memlukler, Türk, lhsan Relating to Mamluk Sultans Generosity and Benefience Abstract Palace of sultans and govemme nt buildings were located in Kalatal-Cabal in Cairo which is the center of Mamluk State. There were residences of Sultans !ike fi- rikabhdne, zeredMne, matbah and divisions !ike tablhdne. Fundementally this state has a military character and composed of soldiers namedas "mamluk". For this reason, sultan, palace and vicinity were consisting of mamluk originated so Idiers and commander. In this hierarchical organization. Sultan has the absolute domination. When mamluk amir was become Sultan, umara and mamluks under his suite or cooperating with him, were promoted. For this reason sultan was in central palace, it was important to depend and obey him. In this article we handled hilat, horse, money, house and fe- edings which are granted by memluk sultans to associates Key Words: Egypt, Mamluks, Turk, Benefience *) Bu makale, "Memlilk ve Dair", Ünv. Ed. Fak. Ta- rih Merkezi, Tarih Boyunca Saray, ve Semineri, 2005 sunulan metinden **)Dr., Gazi Ünv., Fen Ed. Fak., Tarih Bölümü (e-posta: [email protected])

MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 55 (1, 2)

EKEV AKADEMi DERCİSİ Yıl: 10 Sayı: 26 (Kış 2006) -------

MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)

101

Altan ÇETİN(**)

Özet

Merkezi Kahire olan Memluk Devletinde sultanların sarayı ve resmf daireler olarak kullanılan yer Kalatel-Cebel'deki mekan/ardı. Burada sultana has mekan/ar, taşthiine, firdşhane, rikabhdne, zeredhdne, matbah ve tablhdne gibi bölümler vardı. Esas olarak askeri bir karakteri olan bu devlet "memluk" adını alan askerlere müstenitti. Bu bakım­dan başta sultan olmak üzere saray ve çevresi "memluk" asıllı asker ve kumandanlar­dan teşekkül ediyordu. Bu hiyerarşik düzende "Sultan"ın mutlak hakimiyeti söz'lwnu­suydu. Bu hiyerarşik düzende "Sultan"ın mutlak hakimiyeti söz konusuydu. Bir memuk emiri sultan olduğu zaman, onun maiyetinde bulunan veya onunla işbirliği yapan üme­rd ve memlukler de onunla birlikte yükseliyor/ardı. Sultan bu bakımdan merkezi konum­daydı; ona intisap ve itaat çok önemseniyordu. Biz bu makaledeMemluk sultanlarının etrafındakilere ihsan ettiği hil'at, at, para ve ev, yiyecekler gibi konuları ele aldık.

Anahtar Kelime/er: Mısır, Memlukler, Türk, lhsan

Relating to Mamluk Sultans Generosity and Benefience

Abstract

Palace of sultans and govemme nt buildings were located in Kalatal-Cabal in Cairo which is the center of Mamluk State. There were residences of Sultans !ike taşthdne, fi­rdşhô.ne, rikabhdne, zeredMne, matbah and divisions !ike tablhdne. Fundementally this state has a military character and composed of soldiers namedas "mamluk". For this reason, sultan, palace and vicinity w ere consisting of mamluk originated so Idiers and commander. In this hierarchical organization. Sultan has the absolute domination. When mamluk amir was become Sultan, umara and mamluks under his suite or cooperating with him, were promoted. For this reason sultan was in central palace, it was important to depend and obey him. In this article we handled hilat, hor se, money, house and fe­edings which are granted by memluk sultans to associates

Key Words: Egypt, Mamluks, Turk, Benefience

*) Bu makale, "Memlilk Sultanlarının İhsan ve İn'amlanna Dair", (Tebliğ), İstanbul Ünv. Ed. Fak. Ta­rih Araştırmalan Merkezi, Tarih Boyunca Saray, Hayatı ve Teşkilatı Semineri, İstanbul, 2005 başlı­ğıyla sunulan metinden hazırlanmıştır.

**)Dr., Gazi Ünv., Fen Ed. Fak., Tarih Bölümü (e-posta: [email protected])

Page 2: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1)

102 1 Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMi DERCİSİ

Türk-İslam tarihinin en önemli siyasi teşekküllerinden birisi olan Memlfikler, 1250' de Mısır' da kurulmuş ve 1517 senesinde Osmanlılar eliyle yıkılarak tarihe intikal etmiştir!. Merkezi Kahire olan bu devlette sultanların sarayı ve resmi daireler olarak kul­lanılan yer burada bulunan Kalatel-Cebel'deki mekanlardı. Burada sultana has mekan­lar, taşthiine, firaşhane, rikabhane, zeredhane, matbalı ve tabihane gibi bölümler vardı. Esas olarak askeri bir karakteri olan bu devlet "memlfik" adını alan askerlere müstenit­ti. Bu bakımdan başta sultan olmak üzere saray ve çevresi "memlfık" asıllı asker ve ku­mandanlardan teşekkül ediyordu. Bu hiyerarşik düzende "Sultan"ın mutlak hakimiyeti söz konusuydu. Bir memfık eınlri sultan olduğu zaman, onun maiyetinde bulunan veya onunla işbirliği yapan ümerii ve memlfikler de onunla birlikte yükseliyorlardı. Sultan bu bakımdan merkezi konumdaydı; ona intisap ve itaat çok önemseniyordu. Sultan da bu­na karşılık ihsan ve in'amlarıyla bu grubu destekiernekte ve şereflendirmekteydi. Bü,tün mansıblar ve tevcihler sultan tarafından yapılıyordu. Bunun yanında sultanın en yakın adamları da kendi çaplarında ihsan ve in'amlarda bulunuyorlardı. Bu toplumda üstaz (üstad,usta) ile memluk arasında baba oğul ve hoşdaşlar arasında ise kardeş ilişkisi var­dı. Bu kader, menfaat ve görev ilişkilerinin yanında memlfikler arasında rekabet ve çe­kişmeler de hiçbir zaman eksik olmuyordu. Bu toplum bir yanıyla geldikleri coğrafya­nın göçebe telakkilerini taşırken diğer taraftan ise Mısır'daki genel çerçevede ise İslam dünyasının yerleşik hayatının özelliklerini aksettiriyordu.

Devlet müessesesinin bulunduğu her yerde, farklı şekil ve tezahürlerle de olsa, ihsan ve atiyyenin mevcudiyeti bir hakikattir. Bu, belki de hikmet-i hükümetin şartlarındandır. Bu uygulama devletlerin hayatında kendi tarihi gerçekliğini bulmuştur ve bu husus tari­hi kaynaklara bakıldığında kendisini açıkça göstermektedir. Tarihi yeniden inşa ederken bu gerçekliklerin oluşturduğu ilişkileri rekabet, hased, entrika ve yaltakçılık bağlamında yorumlamak mümkün olduğu gibi, bunu sadakat, vefa, dayanışma ve menfaat gibi kav­ramlarla açıklamak da mümkündür. Ama esas ve hakikat olan bir idare ile onun etrafın­dakiler arasında bu anlamda bir münasebetin olduğudur. İçtimai nokta-i nazardan bakıl­dığında tarihi vetirede, hususen konumuz olan Ortaçağlarda, İbn Haldu~'un oluşumunu2 formüle ettiği devlet tipinde ihsan konusu kültürel (intisap ve ihsan kültürü/adeti) bir ze­mine kavuşmuş, adet olarak İcra edilmiş ve kendi mantığındaki a.1<tüalitesini uzun asır-

I) Memlukler konusunda bkz., Kazım Yaşar Kopraman, "Memlukler", Doğuştan Günümüze Büyük İs­tam Tarihi, İstanbul, 1987, c.6, s. 433-543, c.7, s.l7-48; "Mısır Memlukleri",Türkler, c.5,Ankara, 2002, s. 99-126.

2) "Devletin başında bulunan kimse kendi akraba ve toplulukları olan kavminin ve kendisine arka olan­ların kuvvet ve yardımlarıyla devlet kurabilir. Bu devletin ilk devresidir. Devlet ikinci devresinde onları istibdadı altına alarak, hükümdar ululuğu ancak kendi şahsında topladıktan ve onları (akraba ve topluluklar) devlet işlerinde ortak olmadan uzaklaştırdıktan sonra devleti kuran bu kişiler, hü­kümdarın düşmanı olurlar. Hükümdar bunların kuvvetini kırarak devlet idaresinden uzaklaştırmak için kendi neslinden olmayan yardımcılar aramağa mecbur olur. Gerçek şeref ve asaleti ancak asa­biyet erbabına, yani arkalarında kendilerine yardım edecek kuvvet ve şevket sahibi urıığ ve akraba­ları olanlara mahsustur. Arkalarında kudretli uruğ ve akrabaları olan şeref ve asal et sahipleri kendi kavimlerinden olmayanları kendi terbiye ve hizmetlerine kabul eder veyahut onlara yardım etmeyi ve himaye etmeyi üzerlerine alırlar, yahut esir ederek ve satın alarak onlara sahip olurlar, yahut azad ederek bunları kendilerine intisap ettirirler. Bu intisab edenlerin intisapları akrabalık yerini tutar. Mensup oldukları kişilere yardım ve arka olmak hususunda, sahiplerinin neseplerine mensup olan­lar gibi sayılırlar." İbn Haldun, Veli yy ed-Din Abdurrahman b. Muhammed ei-Hadrami el-Magribi, Mukaddime, c.l, (ter. Z.K. Ugan), İstanbul, 1990, s. 342.

Page 3: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 2)

MEMLUK SULTANLARININ İN'AM VE İHSANLARINA DAİR--- 103

lar devam ettirmiştir. Bu yönüyle devlet meflıumu içinde felsefi bir hakikati temsil eder­ken toplum içerisindeki gerçekliğiyle sosyolojik bir vakıa da olmuştur. Bu çalışmada, aşağıda vereceğimiz "Patrimonyal Devlet" ve "Baba Devlet" izahlanyla konuyu mutlak izah amacı güden bir doğrulama çıkmazına girmeden, tarihi süreçte bu meseleyi kaynak­lara dayalı olarak tahlil edip temellendirerek, ihsan ve in'am hakikatinin Memlük Dev­letindeki gerçekliğini ortaya koymaya çalışacağız. Bu analizde bize bilgiyi veren kay­naklada sınırlı olacağımız için tarihi gerçekliğin içerisine müelliflerin doğrulannın ka­rışmış olma ihtimalini gözden uzak tutmayarak konuyu takdime çalışacağız. Ancak bu takdirnin Memlük tarihinin bütün zamanlan ve mekanlarını kapsadığı iddiasında değiliz. Yapılan sadece var olan bir gerçekliği tespit ve örnek olaylarla takdimden ibaret olacak­tır. Birşeyin mükemmeli yapılarnamamsı o işin terk edilmesini gerektirmez fehvasını hüccet edinerek bu makaleyi yazmaya cüret ettik.

Doğu'da ve Batı'da, patrimonyal hanedan devletlerinde, servet ve nam u şan kayna­ğı, sarayın ve onun yanısıra hükümdara mensup toprak sahibi riciil ve ekabirdi. Batı'da Rönesans İtalyası'nda, servetin kaynağı toprak ve tarım yerine ticaret .ve sanayi alanla­rına kayınca, yeni zengin sınıf (burjuva) feodal patrimonyal efendilerin yerini almaya başladı. Aşikar olarak böyle bir gelişme, Doğu'da gerçekleşmemiştir. Ferdi teşekkülde, geleneksel toplumda daha çok patronage'a, kapitalist serbest Pazar toplumlannda ise da­ha çok Pazar talebine bağlıdır3. Yöneticinin (patronun) özel ilgisine erişenler, onun "ter­biyesi" sayesinde iyi mevkiler elde ederler, onun "mürebba"lanndan (yetiştirmelerin­den) sayılırlardı. Mesela Osmanlı patrimonyal toplumunda terbiyet, kulluk ve intisab sosyal ilişkilerin temeli olmuş, hem yönetici (patron) hem kul için gerekli bir sosyal bağ oluşturmuştur. Osmanlı devletinde siyasi iktidar, kanun ve her çeşit meşrulaştırma hak­kı, mutlak şekilde patrimonyal bir hükümdann elinde toplanmış bulunuyordu. Max We­ber'in tanımladığı biçimde patrimonyal Osmanlı sultanı, ülkeyi, devleti ve tebaayı ata­dan miras bir mülk olarak algılamış ve bütün siyasi ve sosyal imtiyazlar, tasarruf ve mer­tebeler ancak onun onayı ile meşruluk kazanır olmuştur. Bu yüzden, devlet içinde ve top­lumda bir imtiyaz elde etmek isteyen herkes önce hükümdara mutlak bağlılığını kanıtla­mak, onun kulu olmak ve bunu göstermek zorunda idi.

Bütün sosyal kademelerde de, patron - kul sistemi hakimdi. Rejimin vazgeçilmez prensibi, tabiiyet, sadakat ve itaattır. Osmanlı Devletinde patron - kul ilişkisi içinde nü­fuzlu kişinin etrafında bir müntesibler, taraftarlar grubu, "faction" meydana gelir, her türlü devlet imtiyazları ve ona bağlı maddi manevi çıkarlar o grubun üyeleri arasında paylaşılırdı4. Yönetici için şöhretini ve mevkiini yüceltmek, cömertliğini ortaya koy­mak, kul içinse hayatta kalmak ve ilerlemek için bu bağlılık esastı. Bu patrimonyal pren­sip, patron- kul ilişkisi Ortaçağ devletlerinin temel ve menşeinde sıklıkla görülen bir bu­sustu. Patrimonyal devlette her türlü nimet ve mertebe, yalnız ve yalnız hükümdardan kaynaklandığı için, buna erişmek isteyen namzetler arasında kıyasıya bir rekabet, hased, entrika ve yaltakçılık egemendi ve toplumun ahlakını ya da ahlaksızlığını oluşturudu5.

3} Halil inalcık, Osmanlı İmparatorluğu, Toplum ve Ekonomi, İstanbul, 1996, s. 430. 4) Halil İnalcık, Şiiirve Patron, Ankara, 2003, s.l3; Halil İnalcık, "Comments on "Sultanism": Max Weber's

Typifacition of the Ottoman Policy", Princeton Papers in Near Eastren Studies, no: 1, 1992, s. 49-63. 5) İnalcık, Şiiirve Patron, s. 16.

Page 4: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 57 (1, 1)

104 /Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Bu yapı kendi içinde geleneksel bir sosyal hiyerarşiyi oluşturuyordu: İntisap ve terbiye­tİn mahiyeti zaman ve mekana göre değişiklik gösterebiliyordu. Biz burada patrimonyal yorumu verirken bunun varlığım tasdik ve kabul makamında değil sadece bu konu açık­lanırken ifade edilen yorumlardan birini tespit babında yer verdik. Zira sosyal olaylan tek bir sebebe bağlamak mümkün değildir. Bu bakımdan yorumlan ortaya koymak ba­kış açısını ve tahili güçlendirmek bakımından faydalı olabilir.

Eski Türk kağan (hakan) ve sultanları sema vi menşe ve cihana hükrnetme inancı ile milletin ve tebanın velisi veya babası sayılıyor ve dünyanın efendisi sıfatianna haiz bu­lunuyordu6. Türk kültürünün en temel eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig'de hüküm­ctarın maiyetindekilere ihsan ve in'amı konusunda pek çok tavsiyede bulunulmuş ve bu adetİn tarihi arka planını anlamamıza yardımcı olacak bilgiler verilmiştir; "Beyler hiz­metkar kullarına ve yıllarca hizmet edenlere nasıl, ihsanda bulunmak lazım geldiğini bil­melidir."? "Beyler ihsanda bulunur ve iyi sözle takdir ederlerse, hizmetkar beyine ken­disini feda eder.''8 "Cömert ol, bağışla, yedir ve içir .. .''9 "Sağ elinle kılıç sallar ve vurur­ken sol elin ile mal dağıt" lO. "Ona (maiyetine) hizmetine göre bol İhsanlarda bulunma­lı, çıplak ise giydirmeli; aç i~e doyurmalıdır."ll İhsanlar zımnında mevcud olan yedirme içirme eski Türk devletlerindeki yağmalı toy töresi çerçevesinde o muhtevanın bir teza­hürü gibi de telakkİ edilebilir.

Memluklerin bir çok zorluğu aşmalarını sağlayan görünmeyen güçlerinden biri, on­ların şuur altındaki "bozkırlı" telakkileriydi. Böyle toplumlarda liderler (Sultan-Üstaz­Ağa) toplumu zorlayan zorbalar değil, arkasından gidilecek önderler olmak durumunda­dır. Onlara bağlılık tamdır (Üstaz-Hoşdaş/ Ağa-ini). Bu toplumların iradeli ve sağlam ol­maları için hayati önem arzederdi. Bu sayede, göçebe veya yan göçebe karakteri taşıyan bozkır halklan zaman zaman yerleşik toplurnlara yönetici ve aristokrasİ sağlamışlardır. Buna "tarihin eski dönemlerinin ritmi" denmiştir12. Bozkır kültüründeki hayvanlar için ihtiyaç duyulan otlak (toprak)l3 rejimi tarih içinde fonksiyon değiştirerek "askeri işleri tedvirde bir kaynak olma" konumuna gelmiştir. Memlukler, Mısır' da m~vcut medeni ku­rumlara ilaveten, üstfizfyye ve hoşdfişfyye telakkileriyle göçebe hayatının iç dinamikleri­ni hatırlatan hususları devletlerine taşımışlardır. Ancak ferdi çıkışlar ve gayretler hep önemli bir unsur olma özelliğini koruyordu14. Memlfik Devleti'nde sosyal ilişkiler bah­sedilen üstaz-hoşdfiş ilişkisi içinde şekilleniyordu. Yani sultan ve kullan arasındaki mü­nasebet, tamamı memlfiklerden oluşan bu devlette, bu bağ ile sembolize edilmekteydi. Aynı bağ hoşdfişlar arasında kardeşlik efendi memluk arasında ise adeta bir baba-oğul

6) Nejat Diyarbekirli, Türk Tarihi/. Kitap, Ankara, 1977, s. 105. 7) Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, (Ter. Reşit Rahmeti Arat), Ankara, 1998, s. 217. 8) YusufHas Hacib, Kutadgu Bilig, s. 219. 9) Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 155. lO) Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 156. ll) Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 220. 12) Oral Sander, Anka'nın Yükselişi ve Çöküşü, Ankara, 2000, s. 17. 13) Osman Turan, "Türkiye Selçuklularında Toprak Hukuku", Selçuklular ve İslamiyet, İstanbul, 1993,

s. 86. 14) İbn Haldun, Mukaddime, c.!, s. 21.

Page 5: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 57 (1, 2)

MEMLOK SULTANLARININ İN'AM VE İHSANLARINA DAiR--- 105

ilişkisi şeklinde cereyan etmektey di. Memluk toplumunda üstaz kelimesi baba 15, hoşdfiş ise kardeşlik bağını içeriyordul6. Sultan Berkuk tahttan indirimesinden sonraki mücade­lelerinde memlUkierine hitabında onlara yaptığı masraf ve iyilikleri anlatırken bunları ya­parken onları köleleri değil oğullan olarak gördüğünü ifade etmiştirl7. Bu, memlUk top­lumundaki asabiyyenin temel yapısı idi. Sadakat, vefa, dayanışma ve tabii menfaat gibi esaslara müstenid idi. Bu, hazarda ve seferde hep sürerdi. MemlUkler üstazianna son de­rece bağlı idiler; gerektiğinde isyan edip efendilerinin düşmanlannı öldürebilirlerdi18. Aktay'ın Aybek'e karşı güçlenmesinin sebebi hoşdaşiarının çokluğu sebebiyledirl9. Bir memluk savaşta ölürse onun yerini hoşdfişı alırdı20. İşte bu yapıdaki bir nizarn içinde pek çok Türk devletinde olduğu gibi Memlfiklerde de saraydan çıkan ihsan ve in'amlar hü­kümdarlığın bir adeti olarak kabul ve İcra ediliyordu21. Kaynaklardan akseden durum in'am ve ihsanın bir devlet geleneği olarak icra edildiğini ve patronaj ilişkisinden ziya­de adet olan bir husus olduğunu düşündürmektedir. Bu cümleden olarak kaynaklara ak­seden in'am ve İhsanlan aşağıdaki başlıklarda tasnif etmek mümkündür.

Hil'at ve Teşarif Sultan tarafından emirlere bir vazifeyi temsilen atandıkları zaman verilen giyisilere

teşrif ( çoğulu:teşfirij) deniyordu22. Teşrifsuitan tarafından emidere in 'am kabilinden ve­rilen bir giyisi idi. Bu elbiseler öncelikle ümerfi el-mukaddemin23 (kıdemli kumandan-

15) "Sultan Baybars'ın memluklerine yazdığı mektuplarda "babanız" ifadesini kullanması üstazın memlukler açısında durumunu anlamada önemlidir", Ahmed Abdurrezzak, "el-Alakat el-Useriyye fi el-Mustalah el-Memlilki", el-Mecelle et-Tarihiyye el-Misriyye, c.23, 1976, s.156; Hasan el-Başa, el-Elklib el-islamiyye fi et-Tarih ve el-Vesaik ve el-Asar, Kahire, 1957, s.139.

16) Mufaddal b. Ebi '1-Fedail, en-Ne he es-Sedfd ve ed-Durr el-Ferldfima ba'd Tarih ibn 'Amid~ (tah. E. Blochet), c.2, Belçika, 1983, s.597; Abdurrezak, "el-' Alakat el-Useriyye", s.l55; Said 'Aşur, el­'Asr el-Memalikffi Misr ve eş-Şam, Kahire, 1994, s.397.

17) Bertrando De Mignanelli, "Ascensus Barcoch" (Ter. İng. Walter J. Fischel), A Latin Biography of the Maroluk Sultan Barquq of Egypt, Arabica Revue d'Etudes Arabes, Tome IV, Annee, Leiden, 1959, s.l57.

18) ei-Makrizi, Takiyy ed-Din Ahmed b. Ali, Kitab es-Suluk li Marifet-i Duvel el- Muluk, (Tah. M. Mustafa Ziyade- Said Abdulfettah Aşilr), c.2, K.3, Kahire, 1934-1958, s. 576.

19) ei-'Ayni, Bedred-Din Mahmud b.Ahmed, '/kd el-Cumanfi Tarihi Ehli ez-Zaman, (Tah.Muhammed Muhammed Emin), c. I, Kahire, 1989, s. 80.

20) Abdurrezak, "el-Alaklit el-Userfyye", s.162-172; DavidAyalon, "Studies on the Structure of the Mamluks of Egypt", Studies on the Mamluks of Egypt, London, 1977, s. 206; "Sultan Aybek Ak­tay' ı kale'de yakaladığı zaman hoşdaşları onu kurtarmak için kaleyi kuşatmışlardı.", İbn İ yas, Zeyn ed-Din Muhammed b. Ahmed, Bedlif ez-Zuhur fi Veklii ed-Duhur, (Tah. Muhammed Mustafa), c.l/1, Kahire, 1982, s. 291; "Sultan Kutuz mülkü hoşdaşlarıyla anlaşarak ele geçirmişti.", Baybars el-Mansuri, Muhtar el-Aiıbar, (Tah.Abdulhamid Salih Hamdan), Kahire, 1993, s. 10.

21) el-Kalkaşandi, Ebu el-Abbas Ahmed b. Ali, Subh el-'Aşafi Sina'at el-İnşa, (Tah. Muhammed Hü­seyin Şems ed-Din), c.4, Beyrut,1987, s. 56-57.

22) Baybars el-Mansuri, Rükn ed-Din el-Hata'i ed-Devadar, Zubdet el-Fikre fi Tarih el-Hicre, (Tah. D. S. Richards), Beyrut, Das Arahische Buch Berlin, 1998, s.207; el- Ömeri, İbn Fazlullah Ahmed Yahya, et-Tarif bi-el-Mustalalı eş-Şerif, (Tah. Semir ed-Durilbi), Kerek, 1992, s. 161; ei-Makrizi, es-Suluk, c.3, K.l, s. 4. 279; İbn Tagrıberdi, Havadis ed-DulıUr fi Meda el-Eyyam ve eş-ŞuhUr, (Tah. M. Kemal ed-Din 'İzzed-Din), c.1, Beyrut, 1990, s.l35.

23) "Umera el-Mi'fn Mukaddem Uluf!Emtr Mie Mukaddem Elf/Takdirnet Elf: Bunlar Memlilkler Dev­letinde erbab es-süyilf'un en yüksek rütbeli emirleri idiler. Bu emirlerin hizmetinde 100 memluk bulunurdu.", el-'Ayni, '/kd e/-Cuman, c.3, s.301; İbn Tagrıberdi, el-Menhel, c.1, s.78; el-Makrizi,

Page 6: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 58 (1, 1)

1061 Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMi DERGİSİ

lar) ve nuvvaba (naiblere) verilirdi. el-KalkaşandiAnin verdiği bilgilere göre teşrif, kır­mızı atlastan, gümüş işlemeli, sincap kürkünü havi bir üst elbisesi idi. Sultan emirlerin rütbelerine göre elbiseler takdir ederdi. Ramazan bayramında da bütün görevlilere teşrif­ler verilirdi24. Teşrif olarak gönderilen elbiseler içinden sadece kelluta ve şaş25 çıkması sultanın o emirden razı olmadığının işaretlerinden sayılırdı26. Erbab-ı Suyı1f' (askeri gö­rev deruhde edenler)un teşarifi muhtelif kısırnlara aynlıyordu. Bunlann en üstün olanı en-nuvvab (naibler; sultanın viayetlerindeki naibleri, valiler) ve diğer bazı görevlilerden oluşan el-ümera el-mütekaddimfn'e mahsus olanıydı. Bu teşrif, aynı zamanda bir "dış giysi" vazifesini görür ve elbisenin üzerine giyilirdi (fevkan!). Esas malzemesi kırmızı renkli atlas kumaş olup, bunun üzeri altın nakışlarla işlenir ve yakalanna sincap kürkü geçirilirdi. Sırtında daire şeklinde kunduz kürkü bulunurdu. Onun altında san atlastan bir kaftan (kaba) olurdu. Bu takımda başa giyilen, altın işlemeli kelluta adını alan (MevJevi sikkes! gibi) bir başlık vardı ki bunun altında bir kopça ya da toka bulunuyordu. Kellı1-ta'nın üzerine "şaş" denilen, beyaz tülbentten bir imiime sanlır, bu imiimenin iki ucu, kellı1ta'nın iki yanından sarkıtılırdı. Bu sarkan kısımlann üzerinde, renkli ipek ipliklerle sultanın adı yazılı olurdu. Bundan başka altından işlemesinde ya da üç kısımlannda ipek

el-Hitat, c.3, s.350; Baybars el-Mansurl, Zubdet el-Fikre, s.289; ei-Kalkaşandi, Subh, c.4, s.l4; Popper, Egypt and Syria, s.86

24) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 55. 25) "Memluklerde sultan ve emirler başlarına sarı renkli içi pamukla doldurulmuş kellilta/kellutiit/kel­

fete adını alan bir başlık giyiyorlardı. Mısır'a kelluta'yı ilk olarak Eyyubller getirmişlerdir. Onlar keçeden sarıksız kelluteler giyerlerdi. Kelluta'nın etrafını saran şeride tadr!b ve süsleme unsuru olan tokaya da kopçaya (ebiizim) keliilib/kelbendiit adı verilirdi. Kelluta'nın üzerine sırmalı, altın çengelleri havi bükülmüş ince ipekten şiiş adını alan tülbentler de sarılırdı. Tulban kelimesi sarık anlamına kullanılmıştır. eş-Şiiş er-rahm denilen iki tarafında beyaz ipek olan bir şiiş çeşidi vardı. Şaş, Kalavun devrinde giyilmeye başlanmıştır. Şaş ve üniformayla beraber resmi törenlerde giyilir­di. Ancak rnevkıblerde şiiş üniforma (kumaş) giyilmesi usulü Sultan el-Gilri devrinde 1508 yılında kaldınlmıştır.", es-Sayriifi, Nuzhet, c.2, s.255; ei-'Ayni, '!kd el-Cumiin, Dipnot, c.3, s.l7;el-Makri­zi, Hitat, c.3, s. 1 60; ei-Kalkaşandi, Subh, c.4, s .S, s. lO; Ma yer, el-Melfibis, s.5 1 -52; "Bu kelimenin aslının latince Calva'dan ya da Calautica geldiği ya da farsça asıllı arapçalaşmış bir kelime oldu­ğu konusunda fikirler vardır.", el-Makrizi, es-Suluk, Dipnot, c. l, K.2, s.493; İbiı Tagrıberdi, en-Nu­dım, c.7, s.279; "Musul Atabeglerinin keçe giyip, sarı külalı (börk) takarak saçlarını bunun altın­dan sarkıtırlardı.", Coşkun Alptekin, "Musul Atiibeyliği", Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tari­hi, c.7, İstanbul, 1989, s.574; Buharalı, a.g.e., s.ll6; "Eyyubiler başlarına sarıksız sarı keluteler gi­yerler, zülüfleri bunlarıb altından sarkardı. Kellute, içi pamukla döşenmiş küçük köşeli bir külah­tır.", Şeşen, Selalıuddin, s.245; Bu uygulama Musul Atiibekleri, Eyyilbiler ve Memlukler arasında­ki devamlılık ilişkisini gösteren önemli husulardandır. Bu usuller, Memluklere intikal etmiştir. "Sul­tan Baybars devrinde müzerkeş bir kellfita'nın değeri 50 diniir'a ulaşıyordu.", el-Makrizi, es-Suluk, c.l, K.2, s.493; Macid, Nuzum, s.l63; Dozy, Supplement, c.2, s.490; el-Kalkaşandi, Subh, c.l, s.474; el-Makrizi, es-Suluk, c.I, K.2, s.493; el-' Ayni, '/kd el-Cumiin, c.3, s.l7-18; "Kelbende!Kel­bendfıt, Kelutanın başta sallanmaması ya da düşmemesi için kullanılan bir çeit bağ idi.", İbn Tag­rıberdi, en-Nucum, c.7, s.279; el-Makrizi, es-Suluk, c.I, K.2, s.494; el-' Ayni, '/kd el-Cumiin, c.3, s.l7-l8; el-Makrizi, Hitat, c.3, s.l60; el-Makrizi, es-Suluk, c.2, K.2, s.332; İbn Tagrıberdl, en-Nu­cum, c.7, s.279-280; el- 'Ayni, 'Ikd el-Cumiin, Dipnot, c.3, s.l7; Mayer, el-Melfibis, s.52; 'Aşur, el­Asr el-Memaliki, s.450; "Şiiş Kaffiri'', el-Makrizi, es-Suluk, c.2, K. I, s.l64; Baybars el-Mansfiri, Zubdet el-Fikre, s.383; Tekindağ, Berkuk, s.I6l; Zeki, el-Ceyş, s.20; Ebu Hayyiin, a.g.e., s.I07; el­Makrizi, es-Suluk, c. I, K.2, s.336; el-Makrizi, Hitat, c.3, s.l60; "1475 senesinde, Sultan Kayıtbay Kahire'ye girerken on~ karşılamaya giden askerler şaş ve üniforma(kumaş) giymişlerdi.", İbn İyiis, Bediil, c.3, s .I 12-113; Ibn Edi, Rıhlet Emir Yeşbek, s.82.

26) el-Makrizi, es-Suluk, c.2, K.l, s.l05.

Page 7: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 58 (1, 2)

MEMLOK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR--- 107

bulunan mıntaka adını alan kemerler vardı. Mıntakanın terkibi kişinin konumunagöre değişmekteydi. Bu kemerler yakut, zümrüt ve inci gibi değerli taşlarla süsleniyordu. Bu­nun yanında teşriflerde elbisenin yanında altın ile üzeri yazılmış veya kakmalanmış kı­lıçlar, eğertenmiş ve koşulmuş, altın işlemeli örtülerle kaplanmış olan atlar da verilirdi. Emirlerden ya da rütbe sahibi kişilerden birisi bir vazifeye atandığında görevlerine uy­gun teşrifler giyerlerdi. Yine Ramazan Bayramlannda erbab el-vezô.if denilen eınlrler ve kalem erbabından görevlilerin derecelerine göre giydikleri hil'atleri vardı. Yine Sultan tarafından mersum-ı şerifte (resmi tayin belgesi) bir şehre naib olarak atanan kişiye hil'at giydirilmekteydj27. Bu hil'atler giydirilince birkaç in'am ritüeli bir arada olabiliyordu. 1269'da İskenderiyatarafına av için giden Sultan Baybars bu seferde eınlrlere hil'atlar giydirmişti28. 1272 yılında Sultan Baybars eınlrler ve halkadaki mukaddemlere hil'atlar vermişti29. 1398 senesinde sultan emidere hil'at giydirdikten sonra ziyafet sofrası kur­durduğu bu hususta kaynaklara akseden bilgilerdendir30. 1471 senesinde geleneğe uy­gun olarak Trablus naibliği yapmış olan İyas et-Tavil el-Muhammedl'ye Sultan hil'at giydirip altın işlemeli eyer ve üzerinde kenbfiş olan bir ata bindirip ihsanda bulunmuş­tu31. Muhtelif vesilelerle sultanlar hil'at vermekteydi. 1470 senesinde Sultan Kayıtbay, Uzun Hasan'ın elçisine hil'at giydirip yolcu etmişti32. 1471 senesinde Sultan Kayıtbay Hind hakimi Gıyas ed-Din'in elçisine hi!' at giydirmişti33. Aynı yıl içinde Sultan Kayıt­bay ve emirler Şah Suvar'a karşı zafer haberi getiren elçiye hil'at giydirmişlerdi34.

At Ortaçağlar boyunca at hareket, hız ve ulaşırnın en önemli unsurlarından birisi olmuş­

tur. Bugünkü teknolojik imkanlara ulaşamamış toplumların temel vasıtalarından olan at savaşlarda ordular için de en hayati bir unsur olmuştur. Askeri bir toplum olan Memlfik­lerde at çok önemli bir yere sahiptir. Ata binrnek ve onunla ilgili diğer hususlar jurusiy­ye alıkarnında önemli bir yer tutar. Memlukler devri kaynaklannda ata binebilme yetene­ğİndeki faikiyyet sultan olabilmenin şartlan arasında zikredilmekteydi35. Bu devirde at sayısındaki çokluk bir bakımdan güç ve servet alametlerinden kabul ediliyordu36. At sa­dece askerler için değil memluk toplumu için de önemli idi. Bu hususa dair uygulamaya baktığımızda şu uygulamaların İcra edildiğini görmekteyiz. Mısır hakimi (Memlfik sul-

27) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 54-55; el-Makrizi, es-Suluk, c.1, s. 525, c.2, s. 26,460,551, 552,581, 583,632,640,655,691,705,718,737,844,848,850,865,869,877, 891,904,916,919,c.3,s. 4, 115,127,213,237,242,304,306,317,368,486,655,726,929,961,1056,1082,1118, 1131,c.4, s. lO, 14, 15, 16, 30, 55, 57, 64, 71, 72, 73, 79, 80, 83, 97, 105, 106, ll2, ll7, 161, 175,205,229, 238,247,252,309,370,407,408,411,414,420,422,446,507,566,567,752,883,911,925,934, 963,965,975, 1012, 1056, 1069, 1078, 1079, 1097, 1099, ııo1, 1110, 1113, 1174, 1211, 1228.

28) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 132-133. 29) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 144. 30) ei-Makrizi, es-Suluk, c.3, K. 3, s. 962. 31) İbn İ yas, Bedfil, c.3, s. 71. 32) İbn i yas, Bedfil, c.3, s. 53. 33) İbn İyas, Bedfil, c.3, s. 65. 34) İbn İyas, Bedfil, c.3, s. 66. 35) es-Sayrafi, Hatib el-Cevheri Ali b. Davud, Nuzhet en-NujCts ve/ el-Ebdfin fi Tevfirih ez-Zaman, (Tah.

Hasan Habeşi), c.3, Kahire, 1974, s. 5. 36) el-Makrizi, es-Suluk, c. ı, K.2, s. 479.

Page 8: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 59 (1, 1)

1081 Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

tanı) adet olarak yılda iki defa emirlerine at dağıtırdı. Bunun ilki balıann sonunda atlar otlak olarak belirlenen yerlere çıktıklan zaman yapılırdı. Bu in'amda el-mukaddemfnden ileri gelenlere makamianna göre, cins atlar eğerlenmiş, koşulmuş ve üzerlerine altın iş­lemeli kenabiş denilen öıtü konmuş olduğu halde atlar verilirdi. Tablhtine37 emirlerinin atlan ise kumaşsız ve koşumsuz olurdu. Atıann dağıtıldığı ikinci münasebet ise Mey­dan'da top (küre; polo) oynandığı zaman idi. el-Mukaddemin ve tabihane emirlerine ve­rilen atlann gümüşten koşuru takımlan olurdu ve eyedenmiş olurdu. Aynı şekilde el-me­malik eş-şamiyye'deki naiblere de mevkilerine göre at gönderilirdi. el-Aşarat38•tan emir­ler ise bu şansa sahip olamazlar, ancak kendilerinin at ihtiyacı söz konusu olursa in'am kabilinden at alırlardı. el-Mütekaddimfn ve et-tablhtine emirlerinden sultanayakın olan­lardan bazılan her sene bir at alırdı. Bunun yanında sıradan memlfiklere de at dağıtıl­maktaydı, bunlarla birlikte halkadaki mukaddemlere (kışladaki tecrübeli eğitim hocala­n) de at verildiği tahmin edilebilir. Bir memlı1k öldüğü vakit onun atı bir başkasına ve­rilirdi. Aynca emirlerin yaşı ilerlemiş olanlara da av ve benzeri vesilelerle at verilirdi. 1269'da İskenderiyatarafına av için giden Sultan Baybars bu seferde emidere at, hava­is vermişti39. 1272 senesinde oynanan kabak oyunu sırasında Sultan Baybars, emir ve komutanlara değerli elbiseler ve Arabatlan bağışlarnıştı40. 1272'de Sultan Baybars bir in'amda emidere ve halkadaki mukaddemlere durumlanna göre at ve havais vermişti41. 1275 senesinde Sultan Baybars'ın oğlu Said'in düğününde emidere at ve silah dağıtıl­mıştı42. Bunun yanında emirlerin ve el-memalik es-sultaniyye'nin atlan için otlak yeri ve

37)

38)

39) 40)

41) 42)

"Umerii et-Tablhiine/Erba'iniit: Bunların emrinde 40 ile 80 arası memh1k bulunurdu. Bunların sa­yısının kırk kadar olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı kırktan az olmazdı. el-Kalkaşandi bunların sa­yıl arının kesin olarak bilinmemekle birlikte 14 ila 22 kişi civarında olduğunu kaydeder.", el-Öme­ri, et-Tarif, s.97; ei-Kalkaşandi, Subh, c.4, s.15; Baybars el-Mansfiri, Zubdet el-Fikre, s.217, s.250; İbn Zunbul, Fethu Misr, Kahire, 1287, s. 29; William Popper, Egypt and Syria under the Cırcassı­an Sultans, 1382-1468, Systematic Notes to Jbn Tagh!i Birdi's Clıronicle of Egypt, Berkeley and Los Angeles, 1955, s.86; el-Makrizi, Hitat, c.3, s.SO; Ibn Tagnberdi, en-Nucum, c.12, s.217, c.13, s.158; el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s.15. "U mera 'Aşere/'Aşeriit!Aşrevat: Hizmetlerinde 10 memlfik olan memh1k emirlerinin rütbesidir. Sa­yılarının bir dönem 50 kadar olduğu kaydedilmiştir. el-Kalkaşandl bunların sayısının artıp azaldığı için tam bilinernediğini ancak tablhil.ne emirlerine yakın olduğunu ifade eder. Yani bunlar 14 ile 22 arasında idiler. en-Nasır Muhammed devrinde yapılan ravk en-Nasırl kayıtlarına göre bu rütbede 200 emir bulunuyordu. Bunlar devlet içinde düşük derecede görevler alırlardı. Emir işrinat ve aş­revat rütbesindeki emirler ed-devactar es-salis, emir ahfir es-salis, re's en-nevbe es-satis, el-hacib es­satis, üstadar es-sohbe görevlerine atanırlardı." el-Ömeri, et-Tarif, s.98; Baybars ei-Mansfiri, Rükn ed-Din Baybars el-Mansfirl el-Hata'i ed-Devactar, Zubdet e!Fikre fi Tarih el-Hicre, (Tah. D. S. Ric­hards), Beyrut, Das Arahische Buch Berlin, 1998, s.217; Halil b. Şahin ez-zaJıirl, Zubdet Keşf el­Memalikfi Beyan et-Turuk ve el-Mesalik, (Tah. Ravaisse), Paris, 1894, s. 51, 112, 114, 115; el-' Ay­ni, Bedred-Din Mahmud b. Ahmed, '/kd el-Cumanfi Tarihi Ehli'z-Zaman, (Tah. Muhammed Mu­hammed Emin), c.3, Kahire, 1989, s.301; el-Makrizi, Hitat, c.3, s.350, 353-354; e!-Kalkaşandl, Subh, c.4, s.15,1 12; İbn Tagrıberdl, Ebu el-Mehasin Cemal ed-Din Yfisııf, en-Nucum ez-Zfihire fi Muluk _Misr ve el-Kahire, (Tah. Muhammed Hüseyin Şemseddin), c.13, Kalıire, 1963, Dipnot, s)58; Ibn Tagrıberdl, el-Menhel es-Safi ve el-Müstevfi ba'd el-Vafi, c.6, (Tah. M.M. Emini Said 'Aşfir, Kahire, 1990, s.242. İbn Tagriblrdi, en-Nucum, c.7, s. 132-133.

Baybars el-Mansfiri, et-Tuhfet el-Mulukiyye fi ed-Devlet et-Türk'iyye, Tah. Abdulhamid Salih Ham­dan), Kahire, 1987, s. 84. İbn Tagribirdl, en-Nucum, c.7, s. 144. İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 148-149.

Page 9: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 59 (1, 2)

MEMLOK SULTANLARININ İN'AM VE İHSANLARINA DAİR--- 109

yem tahsisleri de yapılmaktaydı43. 1469 senesinde Sultan Kayıtbay Canı Bek Kulaksız'a altın işlemeli eyeri ve üzerinde kenbUş olan bir at vermişti44.

Elbise ve Kemer

Sultanlar adet olarak memluklere ve ehl-i kalemden makam sahiplerine rütbelerine göre biri kışın, diğeri yazın olmak üzere iki defa elbise in'am ederlerdi. Bu yazlık ve kış­lık elibseler gerek kumaş ve gerekse de renk olarak mevsime göre farklı olurdu. Yaz ge­lince sultanın beyazlar giymesiyle ilgili kayıtlar bu bakımdan dikkat çekicidir. Mesela, Sultan Kayıtbay 1469 senesi zi'l-kadesinde saf'tan yapılmış olan elbisesini çıkararak da­ha ince dokunmuş olan el-beyaz olarak kaynakta geçen daha ince dokunmuş pamuktan elbisesini giymişti45. Yine adetten olmak üzere, küre (top;polo;çevgan) oynamak için meydana inildiği zaman havais (hiyase) denilen altından kemerler el-mütekaddimfnden bazılarına verilmekteydi. Her yıl Meydan'da iner ve çıkarken her mevkibde (resm-i ge­çit) iki emi're sırayla bu kemerlerden verilirdi. Suriye'deki şehirlerin naibleri (valiler) kışları giyilen kaftan (kaba) dışında bir in'ama mazhar olamazlardı. Ancak sultanın hu­zuruna çıktıklarında, durum ve şartlar gereğince kendilerine in'amda bulunulduğu kay­dedilmiştiı-46. 1272 yılında Sultan Baybars İskenderiye tarafların av için gitmiş ve bu se­ferde emi'rlere elbiseler dağıtmıştı47. 1272 yılında Sultan Baybars emi'rlere elbise ve kı­lıçlar vermişti48. 1275 senesinde Sultan Baybars'ın oğlu Said'in düğününde Sultan emir­ler, vezirler, kadılar, katipler ve doktorlara değeri 300 bin dinar olan hilat giydirmiş, ay­nca Dimaşk'a da hil'at göndermişti. Bu sırada orada buluna Avrupalı (Frank) ve Moğol (Tatar) elçilerine de hil'at giydirilmişti49. 1292 senesinde, Eşref Halil devrinde, Kabak oyunu sırasında isabetli atışlar yapan bir kişiye hil'at in'an edilmişti50. Sultan Kayıtbay, 1467 senesinde Canı Bek Kulaksız'a kamiliyye cinsi üzerinde sarnur kÜrk bulunan elbi­se i h san etmişti S ı.

Para ve Ev

el-Kalkaşandf'nin kaydettiğine göre çoğu vakit yapılan ihsanlar kayd u zabt altına alınmazdı. Bunlar kendisine in'amda bulunulan kişinin meziyetlerine ve sultana yakın­lığına göre olurdu. Özellikle el-mukaddeminden emidere 'akar (gayr-i menkUl mal) ola­rak çok büyük evler verilirdi. Bu evierden bazılannın inşası için 100 bin dinar harcan­mış olurdu. Ancak bir emfr gözden düştüğü zaman malları rakiplerince yağmalandığı gi­bi varlığı devlet tarafından müsadere olunuyordu. Mesela Sultan Kayıtbay tahta geçince kendisinden önce sultan olan Hayır Bek'in mallarını müsadere ettirmişti. Hayır Bek'in 60bin dinar parası ve bunun yanında at, silah gibi mallan müsadere olunmuştu52. Bunun

43) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 56. 44) İbn İyas, Bedaf, c.3, s. 42. 45) İbn İyas, Bedfif, c.3, s. 45. 46) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 56-57. 47) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 132-133. 48) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 144. 49) İbn Tagribirdi, en-Nudim, c.7, s. 148-149. 50) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.8, s. l3 51) İbn İyas, Bedfif, c.3, s. 42. 52) İbn iyas, Bedaf, c.3, s. 6.

Page 10: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 60 (1, 1)

110/ Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

yanında muhtelif zamanlarda elbiseler, çeşitli kumaşlar ile av ve diğer münasebetlerle para ve mal da verilmekteydi53. Ümeranın büyüklerine ava çıkılırken de atlar verilmek­teydi. Bunun yanında deve de dağıtılımaktaydı54. Sultan Baybars, 1272 senesinde em1r­ler, mukaddem el-halka, diğer devlet görevlileri ve memlUklere değeri 300 bin dinan ge­çen at, altın, giysi, eyer ve kılıç dağıtrnıştı55. Yine Sultan Baybars, 1269 senesinde yapı­lan avda yaban öküzü ve devekuşu vuranlara at, ceylan vuranlara ise elbise vermişti56. 1269 senesinde Sultan Baybars İskenderiye tarafına doğru çıktığı av gezisinde altın ve gümüş paralar dağıtrnıştı57. 1272 senesinde oynanan kabak oyunu sırasında Sultan Bay­bars, em1r ve komutanlara değerli elbiseler ve Arabatlan bağışlarnıştı58. Sultan en-Na­sır Muhammed 1339 senesinde kendisine ve oğluna bağlılık yemini eden emirlerden; mukaddem eljlere 1000 dinar, tab/hanelere 400 dinar, mukaddem halkalara 1000 dirhem, memluklere 500 dirhem, at, karkal, miğfer vs. vermişti59. 1397'de top (küre) oyununda Em1r Ayıtrnış kazanınca kendisine buna mukabil200bin dinar verilmişti60. Sultan el-Gfi­rl, cirit oynamadan önce memluklere ödeme yapıyordu61. Emirlerden birinin çocuğu olunca ona bir miktar para (denanir), ekmek, et ve yemden oluşan ayn bir ödenek de bağlanırdı. Bu ödeme çocuk büyüyüp ehil hale gelene kadar devam ederdi62.

Yiyecek ve İçecek/Simat

Memlfik sultanlannın in'am ve İhsanlanndan birisi de "ziyafet sofralan"dır. Kaynak­larda bu sofralar simat es-sultan63f el-esmite es-sultaniyye64 olarak geçmektedir. Bunlar sultanın ve hatta em1rlerin cömertliği ve zenginliğinin bir nişanesi olarak muhtelif vesi­lelerle kurulmakta ve burada pek çok kimse yiyip içmekte idi65. Memlfiklerde bu konu-

53) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 57. 54) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s.56; el-Makrizi, Hitat, c.3, s.352; el-Makrizi, es-Suluk, c.2, K.2, s.529,

.c.3, K.2, s.595, c.4, K.1, s.28, s.52; Ayalon, "Payment", s.48. 55) İbn Şeddild, 'İzz ed-Din Muhammed el-Halebl, Baypars Tarihi, (Ter. Şerefüddin Yaltkaya), Anka-

ra, 2000, s.l9. 56) Baybars el-Mansfiri, Tuhfet el-Muluk'iyye, s. 68. 57) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 132-133. 58) Baybars el-Mansfiri, Tuhfet el-Mulukfyye, s. 84. 59) el-Makrizi, es-Suluk, c.2, K.2, s. 499. 60) el-Makrizi, es-Suluk, c. 3, K. 2, s. 902. 61) İbn İyas, Beda'i, c.4, s. 371. 62) el-Kalkaşand:i, Subh, c.4, s.53. 63) İbn Kadı Şuhbe, Takiyy ed-Din Ebi Bekr b. Ahmedel-Esedi ed-Dimaşki, Tarih ibn Kiidı Şuhbe,

(Tah. Adnan Derviş), c.2, Dimaşk, 1994, s. 280, c. 3, s. 512; el-Makrizi, es-Suluk, c. I, K.2, s. 318-319, c.2, K.1, s. 232, 266; c.2, K. 3, s. 718, c.3, K. I, s. 287,381, c. 3, K.2, s. 439,701, 800; c.4, K. I, s. 164, 229, 313, 337,422, 508; el-Makrizi, Kitab el-Meva'iz ve el-i'tibar fl Zikr el-Hitat ve el­Asar, Kahire, Taşbaskı metin, c.3, Kahire, 1977, s. 241-242; el-' Ayni, es-Seyfel-Muhennedfl Siret el-Me/ik el-Mueyyed Şeyh e/-Mahmud'i, (Tah. Fahim Muhammed Şaltut-Muhammed Mustafa Ziya­de), Kahire, 1966-1967, s. 336; el-'Aynl, '/kd el-Cuman, c .I, 24, 25, 26; c. 3, s. 126, 164, 171,21 I, 439,451, 484; İbn Tağribirdl, Cemal ed-Din Ebu el-Mehasin Yusuf, en-Nucum ez-Zfihirefl Muluk Misr ve el-Kahire, c.3, Kahire 1963, s. 15, 57, c.4, s. 96, 97, 98, c.5, s. 154, c.7, s. 78, c.9, s. 83, 100, c. 10, s. 140, 152, c. ll, s. 243, 377, c.l2, s. 73, c. 13, s. 90; İbn Tagribirdi, e/-Menhel es-Sa­fi ve el-Müstevfl ba'd el- Vafl, (Tah. N ebi! Muhammed Abdulaziz), c.3, Kahire, 1986, s. 106; es­Sayrafı, Nuzhe, c.3, s. 448.

64) el-Makrizl, es-Suluk, c.3, K. 2, s. 911; el-Makrizi, Hitat, s. 241-242.

Page 11: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 60 (1, 2)

MEMLOK SULTANLARININ İN'AM VE İHSANLARINA DAiR--- lll

nun önemine binaen bu hususla alakah ve bu safralara dair işlerin yürütülmesinden me­sul pek çok devlet kurumunun olduğu görülmektedir: Hav/lichiine saraydaki diğer kısım­lar gibi (el-buyı1t) belirli bir tahsisata bağlı değildi. Vezir tarafından idare olunan ve sul­tanın mutfağı (el-matbah es-sultan:i), has daireleri (ed-dur es-sultan:i), emirlerin, el-me­malik es-sultaniyye'nin, diğer askerlerin ve el-mutarnmimin (devlet görevlileri) için be­lirlenmiş muayyen miktarlardaki etin sağladığı, aynı şekilde sultanın mutfağı ve dairele­ri ve kendilerine düzenli bir tahsisat ayrılan emirler için baharatlann, yakıt olarak kulla­nılan yağın, tahılların ve diğer maddelrin sağlandığı pek çok kalemi olan bir yerdi. Bu­rada buradan istihkaka sahibi olanların isimleri ve istihkaklannı yazan mübaşirler bulu­nurdu. burası harcamalann çok olduğu bir yerdi. Öyleki hergün buradan çıkan etin de­ğeri diğer çeşitler dışında 30 bin dirhemi bulur ve elki de geçerdi66. el-Matbah (mutfak) bu işlerle ilgili diğer bir kısımdı. Halil b. Şahin 'in ateşin hiçbir zaman sönmediği yer ola­rak bilindiğini kaydettiği matbalı düzenli olarak sultanın öğlen ve akşam yemeklerini, gece ve gündüz et-tiirf denen sofrayı, mevkib (resm-i geçit) günleri eyvan el-kebir'de dar el-adl'de kurulan sofraların (esmite) hazırlandığı yerdi. Buraya et, baharat ve diğer şeyler yukanda geçen el-havaichane'den getiriliyordu. el-Kdkaşandi'ye göre burada hergün kilolarca et, tavuk, kaz ve mutantan yemekler pişirilip tüketiliyordu. Burayı emir­lerden bir emir olan üstiidiir es-sohbe idare ediyordu. Onun hizmetinde müşrif denilen görevli vardı. Burada ayrıca isbeselar denilen baş aşçı da bulunurdu67. Bunlann yanın­da el-çaşnigfriyye vazifesini deruhte eden çaşnigfr ünvanlı emir es-simiit konusunda üs­tadar ile birlikte bu işleri düzenlemekti. Bunlar yemekierin kontrolünü yapıp, bu konuy­la işlere mübaşeret ediyorlardı. Bunların rütbe olarak en üstü mevkide olanı el-ümera el­mukaddimin'den olurdu68. Kaynakta görülen sigar el-çaşnigfriyye tabirine rastlanması bunlann çok sayıda olduğunu düşündürmektedir69. Sofraların (esmite) serilmesi işinden sorumlu olan bir diğer kısımdafiraşhiine idi70. Yiyecekler dışında içeceklerden sorum­lu bölümler de vardı. eş-Şarablıiine'de sultana özel kontrol edilmiş içecekler, tatlılar, meyveler bulunuyordu. Burada içeceklerin hazırlanmasuda kullanılan şeker gibi malze­me ve içki kaplan muhafaza ediliyordu. Burayı idare eden emir hassekiyyeden güveni­lir ümera el-miin'in önde gelenlerinden biri olurdu. Ayrıca mihtar şarabhane denilen bir görevli de burada vazifeliydi. Bunun idaresi altında gılmanlar bulunurdu ki bunlara şa­rabdiir denilirdi71. Memlfiklerde en büyük sofralar (simat) büyük eyvanda (el-eyvan el­keb:ir) meviikib (resm-i geçit) günlerinde kurulurdu. Sarayda kadılar ve ehl-i kalemden kişiler vazifelerini bitirip hizmetten çıktıktan sonra büyük eyvanda baştan sona kadar muhtelif leziz yiyeceklerin bulunduğu sofralarda yemek yerlerdi. Sultan sofranın başına oturur72 ve emirler, ileri gelenler kadılar gibi görevliler sağlı sollu rütbelerine göre onun

65) İbn Tagribirdl, el-Menhel es-Safi ve el-Müstevfi ba'd el-Vafi, (Tah. Nebil Muhammed Abdulaziz), c.3, Kahire, 1986, s. 150.

66) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 12. 67) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 12-13; Halil b. Şahin ez-Zilhirl, Zubdet Keşfel-Memô.likfi Beyan et-Tu-

ruk ve e/-Mesalik, (Tah. Ravaisse), Paris, 1894, s. 125. 68) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 21. 69) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 48. 70) Halil b. Şahin, Zubdet, s. 124-125; el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 10. 71) el-Kalkaşandl, Subh, c.4, s. 9; Halil b. Şahin, Zubdet, s. 124.

Page 12: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 61 (1, 1)

112 1 Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMi DERCİSİ

yanında otururlardı. Sağ tarafın itibarlı bir yer olduğu 1280 yılında Sultan Kalavun'un saltanatının ilk yıllarında Şam'da isyan ederek sultanlığını ilan eden Sungur el-Aşkar'ın huzuruna giren Arap emiri İsa b. Muhenna onu simatta bulup, Sungur tarafından sağ ta­rafına oturtulduğu olay da da görmekteyiz73. Ancak bu sofra konumuz olan in'am olma­nın ötesinde devletin adet olarak İcra ettiği bir olaydı. Lakin burada bir ikram ve in'am da vuku bulmaktaydı. 1386 senesinde Berkuk devrinde el-Medrese ez-Zahiriyye'de ku­rulan simatta önce kadılar ve ileri gelenler, akabinde eı:nlrler ve bunda sonra da sıradan memlfiklerin yemek yediği kaydedilmiştir74. 1388 senesinde Kale'nin altında büyük bir çadır ve onun yanına da savavin adını alan eı:nlrlerin çadırlan kurulmuştu. Sultan bu ça­dıra gelmiş ve onu eı:nlrler ve memlfikler takip etmişler, akabinde sofra kurulmuş ve ha­zirfin burada yeyip içip dağılmışlardı75_ Simatta etierin bütün ve kemikli olarak belki de parçalanmadan (koyun vs.) konulduğu kısımların "imtiyazlı yerler" olduğu da kaydedil­miştir76. Bu sofralara oturmak bir itibar vesilesi olduğu gibi bu davete icabet etmemek de mesele olabiliyordu. 1322 yılında, en-Nasır Muhammed b. Kalavun devrinde Emlr Salalı ed-Din b. el-Beyseri sultanın simatında yemekten sakındığı için hapse atılmış ve daha sonra serbest bırakılmış idi. Bu şahsııi kız kardeşi onun kendi malını haksız yere yediğinden şikayet edince sultan 'simat'ta yemekten kaçınıyor ama yetim malı yiyor' di­yerek tekrar tutuklanmasını emretmişti77. Bu esnada hafif şeyler yenilir ve kalkılırdı. Daha sonra ardarda diğer gruplar bu sofraya otururlardı. Akabinde sofralar kaldınlırdı. Diğer günlerde ise sofra emirler için sabahtan akşama kadar süren bir düzende kurulur­du. Günün başında ilk sofra kurulurdu. Bu ilk sofraya sultan oturmaz ve buradan bir şey yemezdi. Daha sonra günün ilerleyen vakitlerinde ikinci sofra kurulurdu. Sultan bu ikin­ci sofrada bazen yer bazen yemezdi. Daha sonra et-tarf denilen üçüncü sofra kurul urdu. Sultan bu sofraya oturur ve bunda yemek yerdi. Kurulan bu ilk iki sofra el-has adını alır­dı, üçüncü sofraya ise geçtiği gibi et-tarf denilirdi. Simatta yenilen yiyecekler konusun­da da kaynaklarda bazı bilgiler mevcuttur. Kaynakta Alem ed-Din Sencer el-Halebi'nin ölüm haberi verilirdiği esnada simatta koyun kellesi yendiği kaydedilmiştir?&. Bahsetti­ğimiz 1386 senesinde, Berkuk devrinde, el-Medrese ez-Zahiriyye'de kurulan bir si­miit'ta yiyeceklerle ilgili bilgiler verilirken çok güzel yemekler bulunduğundan bahsedi­lerek menüye temas edilmiş ve bu sofrada kızartılmış at eti, koyun, kaz, tavuk ve ceylan eti bulunduğundan bahsedilmiştir79• 1397 senesinde top (küre;polo;çevgan) oyunundan sonra kurulan simatta yenilen yiyecekler hakkında bilgi verilmiştir. Bu sofrada 20000 ntl (1 Mısır ntlı 449 gr.) et vardı. Ayrıca ikiyüz kaz, bin tavuk ve kesilen yirmi atın eti bulunuyordu80. el-Makrizl'nin kayıtlarından öğrendiğimize göre Sultan Berkuk'un sof-

72) "69Ih./129Im. tarihinde sultan kurulan sofrada başa otunnuştu.", el-'Ayni, '!kd el-Cuman, c. 3, s. I I I. 73) İbn Tagribirdi, en-Nucüm, c.7, s. 251. 74) el-Makrizi, es-Su/ük, c.3, K. 2, s. 547; İbn Tagr!birdi, el-Menhel es-Safi ve el-Müstevfl ba'd el-Va-

fl, (Tah. N ebi! Muhammed Abdulaziz), c.3, Kahire, 1986, s. 289. 75) el-Makrizi, es-Su/ük, c.3, K. 2, s. 592. 76) el-'Ayni, '/kd el-Cuman, c. 3, s. 470. 77) el-Makrizi, es-Sulük, c. I, K. 2, s. 232. 78) el-' Ayni, '/kd el-Cuman, c. 3, s. 200. 79) el-Makrizi, es-Su/ük, c.3, K. 2, s. 547. 80) el-Makrizi, es-Su/ük, c.3, K. 2, s. 902.

Page 13: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 61 (1, 2)

MEMLOK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAiR--- 113

rasında her gün 5 bin rıtl et pişiyordu. Bunun dışında kaz ve tavuk eti de bulunmaktay­dı. el-Müeyyed Şeyh'in sofrasında ise 800 rıtl et bulunuyordu. Sultan Barsbay'ın mutfa­ğında ise 600 rıtl et pişmekteydi81. Halil b. Şahin matbalıla ilgi verdiği bilgiler cümle­sinde Memlükler devri yemekleriyle ilgili kıymetli bilgiler vermiştir. Onun verdiği bazı yemek adları şunlardır: Memüniyye, haytiyye, seferceliyye, rummaniyye, zirbac, mis­kiyye, ürz müfelfel, denarişte?, üç çeşit pişirilen kulkas, iki çeşit hazırlanan habb rum­man, iki çeşit yapılan şişne börek (muhtemelen puf böreği), aksimaiyye, rümiyye, nerci­siyye, muhammisa, sadice, meskübe, boraniyye, muarraka (muhtemelen akıtma), fukka­iyye (muhtemelen boza), kurtumiyye, hürmüze, nevferiyye, mekmur, murakkıde, hasre­miyye, kibritiyye (muhtemelen islim kebabı, füme), kenmuniyye, iki çeşit yapılan sün­büsek, helyoniyye, fuliyye, iki çeşit herisiyye, bustaniyye, lebeniyye, sümmakiyye, mü­luhiyye, iki çeşidi yapılan kur'iyye, iki şekilde pişirilen bamya, yedi ayrı çeşidi yapılan kumub (lahana), köşk musabba, kalyubiyye, mümezzece, karanfiliyye, mişmişiyye, ri­basiyye, salma, maslüka, hindiyye, zerkuşti, mutaccan, meşva, basma, mukla, rişte82. Bütün kurulan bu sofralarda yemekten sonra tatlı ve meyve sofraları ile şekerli içecek­ler ikram edilirdi83. 1291 senesinde kurulan simatta yemekten sonra limonata, kavut ve şekerle yapılan başka bir tür içecek ve kımız ikram edilmişti84. 1397 senesindeki simat­ta hel va ve içecek yapılan 30 kantar ( 1 kantar 44. 93 kg) şeker, 30 kantar siyah üzüm, 60 irdeb un tatlı için kullanılmıştı85. Ramazan ve Kurban Bayramları vesilesiyle de simat kurulmaktaydı86. el-Makrizi'nin kayıtlarına göre her sene Ramazan bayramında kurulan safralara 50 bin dinar harcanmaktaydı87. Bunun yanında Mısır'da emirliği bulunan sul­tanın havasından herkese Ramazan Bayramlarında şeker ve muhtelif tatlılar ile Kurban bayramlarında rütbelerine göre kurbanlık hayvanlar verilirdi88. Bir sultan tahta geçince simat kurulduğu görülmektedir. Sultan el-Melik el-Mansür Ali 1257 senesinde sultan olunca dar es-saltana'da tahta oturmuş ve burada bir irnat kurularak emirler bu sofrada yiyip içmişlerdi89. Bu sofralar sadece yiyecek ve içecek in'am edilen ziyafetlerden iba­ret olmuyordu. Bazen başka İhsanlar da yapılıyordu. 1443 yılında Sultan Çakmak büyük bir simat kurdurmuş ve burada emirlere teşrifler ve atlar in'am etmişti90. Dini bayram­lar simat kurulmasının vesilelerinden biri idi. Bu adetten sayılıyordu. 1285 senesi Rama­zan Bayramında Kale' de simat kurulduğu görülmektedir91. 1291 senesinde, el-Eşref Ha­lil zamanında Ramazan Bayramında adet olduğu üzeresimat kurulmuştu92. Yine 1294 yılı Ramazan Bayramında el-Melik el-Nasır Muhammed'in ilk saltanı devrinde simat 81) el-Makrizi', Hitat, s. 241-242. 82) Halil b. Şahin, Zubdet, s. 125. 83) el-Makrizi', Su/Uk, c.3, K. 2, s. 441,445, 547; el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 58; İbn Tagribirdi, el-Menhel

es-Sô.fi ve ei-Müstevfi ba'd el-Vô.fl, (Tah. Nebil Muhammed Abdulaziz), c.3, Kahire, 1986, s. 289. 84) el-'Ayni, '/kd el-Cumô.n, c. 3, s. 112. 85) el-Makrizl, es-Suluk, c.3, K. 2, s. 902. 86) el-Makrizl, es-Suluk, c.2, K. 3, s. 718, 807, 874, c.3, K.1, s. 4, 28. 87) el-Makrizi, Hitat, s.241-242. 88) el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 58. 89) İbn Tagribirdl, en-Nucum, c.7, s. 37. 90) İbn Kadı Şuhbe, Tarih, c.2, s. 538. 91) İbn Tagribirdl, en-Nucum, c.7, s. 39. 92) İbn Tagribirdi', en-Nucum, c.8, s. ll

Page 14: MEMLUK SULTANLARININ İN' AM VE İHSANLARINA DAİR(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2006_26/2006_26_CETINA.pdfD01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 56 (1, 1) 102 1 Dr. Altan ÇETİN-----EKEV

D01777c10s26y2006.pdf 25.02.2010 17:21:11 Page 62 (1, 1)

114 1 Dr. Altan ÇETİN---------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

kurulduğu kaynaklarda görülmektedir93. Kaynaklardaki bilgiye göre 1455 senesinde Sultan Aynal (İnal) devrinde enlider için Kurban Bayramında kurulan simat kurulmamış ve adet olduğu üzere emidere dağıtılan kurbanlık hayvanlar da dağıtılmamıştı94. Sulta­nın simat kurduğu münasebetlerden biri de av idi. sultan av için Kahire dışına çıktığın­da simat kuruluyor ve yenilip içiliyordu95. Yine simat kurulması vesilelerinden birisi de ölüm idi. Emirlerden biri öldüğünde sofra kurulduğu görülmektedir. 1397 senesinde ümera-i uluftan Emir Ahı1r Beg el-Yahya vi öldüğünde sultan onun cenazesine katılmış ve onun ölümü sebebiyle el-esmite es-sultaniyye kurulmuştu%. 1410 senesinde mevlid­i nebevl münasebetiyle sofralar/esmite kurulmuş ve hil'atler dağıtılmıştı97. Yine 1438 senesinde mevlid-i nebevi münasebetiyle zengin sofralar kurulmuştu98. 1422 senesinde sultan hacca giden heyet için el-meydan el-keb!rde büyük bir simat hazırlatmıştı99. Yine simat kurulmasıyla ilgili bir vesileler olarak nişan, düğün, doğum v.b. olaylar görülmek­tedir. 1275 senesinde Sultan B aybars'ın oğlu Said'in düğününde Sultan bir simat kurdur­muştulOO. el-Melik en-Nasır Muhammed b. Kalavun kızının nişanladığı vakit Kale'nin altında bulunan meydan'da bu nişan münasebetiyle üç gün süreyle simat kurdurmuş­tulOI. Zafer kazanılması, bir binanın açılışı, Buhari'nin okunması, hatim indirilmesi, Nil'in taşması, kuraklık'ın kalkması, ta'un'un durması, elçi kabulü, sevinçli hallerin gel­mesi ve konunun girişinde belirtildiği gibi divan toplantılanndan sonra da yemek yenil­mekteydi. 1276 senesinde Sultan Baybars Moğollan yenip Kayseriye muzaffer olarak girdiğinde burada kadılar, fakihler, mutasavvıflar ve kurra onun huzuruna girince bir si­mat kurdurmuştuıoz. Sultanın gezileri sırasında da bu sofralar kurulmaktaydı. 1470 se­nesinde Sultan Kayıtbay, piramitlere doğru bir gezintiye çıkmış ve burada çok zengin (esmite hafile) sofralar kurulmuştul03. Yine aynı yıl içinde Sultan Kayıtbay, Matariyye tarafına geziye (tenezzuh) çıkmıştı. Bu gezide emirler de kendisiyle birlikteydiler. Bura­da .çok mutantan sofralar (el-esmite el-hafile) kurulmuştu. Kaydedildiğine göre bu sof­ralardan sadece birine yapılan masraf bin dinardı. Bu gezintinde Akkoyunlu Uzun Ha­san'ın elçisi de Sultan'ın yanında bulunuyordul04.

Sonuç olarak, Bir Ortaçağ Türk İslam Devleti olan M emiılklerde Sultanlar etrafiann­da bulunan kişilere gerek onlarla olan babalık/kardeşlik ilişkisine binaen gerekse de sul­tan olmanın bir icabı olarak türlü İhsanlarda bulunmaktaydılar. Bu rabıtalan güçlendiren bir ünsiyet vesilesi olduğu kadar sultanın kendine bağlılığı bir nevi ödüllendirmesiydi.

93) İbn Tagribirdl, en-Nucum, c.8, s. 40. 94) İbn Kadı Şuhbe, Tarih, c.4, s.364. 95) el-Makrizi, es-Suluk, c.3, K. ı, s. ı70. %) el-Makrizi, es-Suluk, c.3, K. 2, s. 9ıl. 97) el-Makrizl, es-Suluk, c.4, K. ı, s. 134. 98) el-Makrizi, es-Suluk, c.4, K. ı, s. ı090, ı221. 99) es-Sayrafi, Nuzhe, c.3, s. 28. 100) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. ı48-149. 101) İbn Tagribirdl, el-Menhel es-Safi ve el-Müstevfl ba'd el-Vafl, (Tah. M.M. Emin/ Said •Aşur), c.2,

Kahire, ı986, s. 344. 102) İbn Tagribirdi, en-Nucum, c.7, s. 154 103) İbn İyas, Bedfil, c.3, s. 55. 104) İbn İ yas, Bedô.'i, c.3, s. 53.