MERHABAİlk yazıyı yazmak hep zordur. Ne yazsam da en doğru şekilde kendimi anlatsam ve okunmamı sağlasam kaygısı vardır. Kaygılar öyle hal alır ki, yıllardır yazan insan bile birden, hiç sevmediği edebiyat dersinde 45 dakika içinde kompozisyon yazmaya mahkum edilmiş öğrenci halini alıverir. Aslında hayatta da böyleyizdir. Önem verdiğimiz biriyle tanışmaya giderken nasıl geriliveriliriz ve ardından, keşke çok konuşmasaydım ya da o kadar susmasaydım ve ya keşke şunu ona söyleyebilseydimlerle yer bitiririz kendimizi. İşte “ilk” sıkıntısını yaşamak istemediğimden direk konuya girmek istiyorum izninizle.

***Önce muhteşem bir şiir…YAĞMUR OLSAM

Bulut olsam gökyüzündeOradan oraya dolaşsam..Ara sıra bir martıyı kucaklasam,Okşasam, okşasam...

Bir rüzgar alsa götürse beni,Ufuklara ulaşsam,Sabahları bahar kokulu ormanlardaSis olsam, uçuşsam

Kimi zaman güneş ısıtsa beni,Kimi zaman yağmur olsamYeryüzüne ağlasam..

Hüzünleri kucaklayanKüçük bir gölde toplansam,Nehir olsam bir gün sana ulaşsam,Dokunsam, sarılsam..

Yalnızlığımı farketsen o an,Ömür boyu ayrılmasan..Ne olurdu Tanrım bir kere olsunMutluluktan ağlasam..

Kimi zaman güneş ısıtsa beni,Kimi zaman yağmur olsamYeryüzüne ağlasam..

Önder Bilge 1993

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------Gazetelerden birinin hafta sonu ekinin 2. sayfasında tam da haftalardır yazdığım kadın yazılarının üstüne bu röportajı görünce hemen sizlerle paylaşayım dedim.

Röportajda öyle konulara iğneler sokulmuş ki beni bile sarstı.Manşetten sonraki yazıyı aynen aktarıyorum size; Tutku, arzu, ihtiras, güçlü istek... Eğer kadınsanız, bu duyguları yaşamanız yasak, çünkü erk ve irade veren güçlü duygular ve bu yüzden de erkeklere aitler! Tutku erkekte güç ve iradeyi gösterirken, kadında bencillik olarak algılanıyor ya da sadece cinsellikle sınırlandırılıyor.  Her şeye rağmen tutkusunun peşinden giden kadınların cezası ise YALNIZLIK. Bir de kötü kadın, "hafif meşrep" hatta "fahişe" damgası.Ne olur bu giriş yazısının her kelimesini tek tek sindire sindire okuyun ve anlamaya çalışın.Feminist olmadım şimdiye kadar, hatta çoğu zaman yapabileceklerini yapmayan ya da yapamayan kadınları sorgulamışımdır hatta suçlamışımdır. İşte tam o noktada bu yazı duygularımla kesişip sarmaş dolaş oluverdi.Tutkusu olan kadın (-ki bu kesinlikle cinsellik değil) yargılanıp, dışlanıp, yadırganırken; tutkusunun peşindeki erkek yüce duygulu olarak nitelendiriliyor.  Kadına tutku olarak yakıştırılan tek şey annelik oluyor. Tutkusu olan kadın dışlanıp yalnızlığa sürüklenirken, bunun sezip yalnız kalmak istemeyen kadın özbenliğinden vazgeçmeyi göze alıyor.Kadının sevmeye, sevilmeye, kendini güvende hissetmeye, ayakları üstünde durmaya, özgürlüğe, eşit haklara sahip olmaya ve sevdiğiyle, erkeğiyle kol kola ve dimdik yürüdüğü bir dünya diliyorum...