51

Milli Politika 373. sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Millipolitika Dergisi, Siyaset, Spor, Ekonomi, Kültür-Sanat, Tarım, Hayvancılık, Maden, Turizm

Citation preview

Page 1: Milli Politika 373. sayı

2012YENİ ANAYASA

YILI

ISSN:1307-03392 TL.OCAK 2012 - SAYI:373

Page 2: Milli Politika 373. sayı

II TEMMUZ 2011

Page 3: Milli Politika 373. sayı

1OCAK 2012

BAŞYAZ I

[email protected]

GÜVEN ve İSTİKRAR...

İnsanlar hep istikrardan ve güven-den yana olmayı tercih etmişlerdir. Sermayede insan gibidir, o da istikrarı ve güveni sever... Bu günkü tek parti iktidarının getirdiği de budur...

Referandum oylamasının olumlu çıkması ise bu güven ve istikrarı daha da arttırdı... Yatırımlar hızlandı... Ülkemize yatırımcı ziyaretleri artmaya başladı... Yatırımcı kendisini güvende hissetmeye başladı... Çünkü bir ülkenin dünya üzerindeki yerinin önemi güven ve istikrardan geçer...

Güven ve istikrar olmayan ülkelerde yatırımcılar hep tereddüt etmişlerdir... Hatta kaçmışlardır... Milletimiz bunu çok iyi bildiği için, oyunu hep istikrardan yana kullanmıştır... Koalisyonsuz hükümetin doğru olduğu ısrarını sürdürmüştür ve bu ısrarında da haklı çıkmıştır...

Hükümet son yıllarda bu tereddütlere mahal bırakmadan yatırımcıya güven vermiştir... Bu güven ortamı da devam etmektedir... Böyle devam ettikçe de daha çok yatırım, daha çok istihdam, daha çok iş, daha çok refah olacak demektir.

Şu anda muhalefet partilerinin de hükümetin istikrar çizgisine yaklaşması ülkemizin gelecek menfaatleri açısından önem kazanacaktır... Her şeye hayır deme mantığının itibar görmediği günümüzde muhalefetin hayırları da aynı şekilde itibar görmemektedir...

Geleceğimizin güven ve istikrar içinde olması dileğiyle...

Nurettin [email protected]

9

Page 4: Milli Politika 373. sayı

2 OCAK 2012

26

4

10

12

28

30

32

34

Martı Yay. Ltd. Şti. Adına Sahibi ve Sorumlu Yazı

İşleri MüdürüNurettin AYDIN

Haber MerkeziPınar BİRSENİrfan BİŞİRENGökhan AYDINSoner ABACI

TasarımM. Edip ERDOĞAN

Page 5: Milli Politika 373. sayı

3OCAK 2012

TSK’NIN SON MODELSİLAH PROJELERİ36

“İSTİKRAR İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALACAĞIZ”33

ABD’NİN GERİDE BIRAKTIĞI IRAK’IN TABLOSU

38

40 ACİLDE NE PARA NE DE SİGORTA SORULAK

42 SAĞLIK HARCAMALARI TASARRUFLA %30 AZALDI

44 TÜRKİYE 29 SAĞLIK BÖLGESİNE AYRILDI

46 SOĞUKLARA DİKKAT

48 DÜNYA TURİZM’İNDEİLK 10’DAYIZ

50 ENERJİYE 20 YILDA 210 MİLYAR$ YATIRIM GEREKECEK

52 YATIRIMCIYA 400 BİN LİRAYA KADAR HİBE DESTEĞİ

53 MESLEKİ EĞİTİME TEŞVİK

56 DERS SAATLERİ AZALTILDI

58 YÖK’TEN İKİNCİ BAHAR MÜJDESİ

14

16

2460 NEREYE GİDİYORUZ

62 KIŞ MEYVELERİ İLE GÜÇLENİN

İdare YeriMartı Yayıncılık

Cemal Nadir Sk. 17/4 Çankaya-ANKARA

Tel: 0312 439 92 99Fax: 439 88 92

[email protected]

Baskı:Semih Ofset

Büyüksanayi 1. Cad. No: 74İskitler-Ankara

Tel: 0312 341 40 75

Kaynak gösterilmeden iktibas edilemez. Üç ayda bir yayınlanan MİLLİ POLİTİKA

Dergisi basın meslek ilkelrineuymaya söz vermiştir.

Basım Tarihi: 01.10.2010Abone Fiyatı: 100 TL

ISSN 1307-0339Yayın Türü : Yaygın

Page 6: Milli Politika 373. sayı

4 OCAK 2012

Türkiye yeni anayasayı beklerken Uzlaşma Komisyonu ülkenin ge-leceğini belirlemek için çalışıyor. Meslek örgütleri, üniversiteler, STK’lar ve en önemlisi toplum, yeni anayasa için hazır. Peki, bu Meclis’ten anayasa çıkar mı?

‘Türkiye’yi vesayetten, müda-halelerden arındıracak, ülkenin ufkunu açacak, ekonomi, dış politika, demokrasi ve özgürlük-leri destekleyecek bir anayasayı gündemimize aldık. Yeni anayasa, demokratik ve katılımcı bir anla-yışla hazırlanacak. Yeni anayasayı bu Meclis yapacak. Türkiye’nin demokratik, özgürlükçü, katılım-cı, günün gereklerine uygun bir anayasaya ihtiyaç duyduğu her-kesin ortak fikridir. Halkın dilini yakalayan, katılımcı bir anayasa yapacağız. 12 Haziran’ın hemen ardından anayasa çalışmalarına başlıyoruz.’

Başbakan Erdoğan, 12 Haziran’a sayılı günler kala açıkladığı seçim

beyannamesine bu sözlerle baş-lıyordu. 12 Haziran 2011 seçimi-nin en önemli argümanıydı ‘yeni anayasa’. Sadece AK Parti için değil elbette. 12 Eylül referan-dumunda tabanın yeni anayasa isteğine kayıtsız kalamayan siya-si partiler de seçim vaatlerinde anayasaya aslan payı ayırmıştı.

Aslında AK Parti, mini bir anaya-sa değişikliğiyle demokrasi adına hayati bir nefes aldırmıştı. Ancak sınırlı paket, beklentileri karşıla-maktan hayli uzaktı. O yüzden ‘Yetmez ama evet’ denilmişti. 12 Eylül referandumunda yüzde 58 evet oyuyla halk tercihini deği-şimden yana kullanmış, darbe anayasası kısmen de olsa değiş-miş, daha özgür ve demokratik bir dönem başlamıştı. Referan-dumun sonucu, bir anlamda sivil anayasa için ilk adımdı. Ve toplum, yüzde 58’le bütün siyasi partilere aynı mesajı veriyordu:

“Yeni anayasa istiyoruz.” Darbe

anayasası bu sonuçla kısmen de olsa değişmişti. Darbecilerin korunma zırhının kalkması, fiş-lemenin tarihe karışması, yargı üzerindeki HSYK baskısı, parti kapatmanın zorlaşması, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, Meclis’in yüksek mahke-meye üye seçmesi, YAŞ kararı ile ordudan atılanların hakkını ara-ması gibi ciddi değişiklikler yapıl-mıştı. Bu sonuç bir anlamda sivil anayasa için de ilk adım niteliğin-deydi. Türkiye daha önce 5 kez referanduma gitmişti ama hiçbiri bu denli önemli değildi. Zira ilk kez darbe yönetimlerinin dizayn ettiği bir sistem bizzat halk eliy-le revize edildi. Yeni hedef, sivil anayasaydı.

Milletin verdiği mesajı doğru okuyan partiler, yeni Meclis açılır açılmaz anayasa için kolları sıva-dı. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in neredeyse tek önceliği anayasa. Meclis, uzlaşma için ilk adımı gru-

2012

TÜRKİYE CUMHURİYETİANAYASASI

Page 7: Milli Politika 373. sayı

5OCAK 2012

bu bulunan partilerle müzakere ederek attı. ‘Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ için ön şart aranma-dı. Her partiden üçer milletvekili komisyona seçildi ve süreç baş-ladı. Fikri olan herkese Meclis’in kapıları açıldı. Birinci heyet, siya-si partiler ile anayasal kuruluş-lar; ikinci heyet, meslek örgütü ve sendikalar; üçüncü heyet de sivil toplum kuruluşları, dernek ve vakıf temsilcilerinden gelen görüşleri incelemeye koyuldu. Sivil toplum kuruluşları, mes-lek örgütleri, dernekler, birlikler, üniversiteler, kısacası toplumun her kesiminden taslak metinler alındı. Kimi zaman Anadolu’ya gidilerek oradaki talepler dinlen-di kimi zaman internet üzerinden halkın sesine kulak verildi. Ayrıca AK Parti, ‘Kamuoyunda, gerçek-ten yeni anayasa talebi var mı?’ sorusuna cevap aradı. Yapılan çalışmadan yüzde 70 civarında

‘evet’ çıktı. Bu da anayasa için toplumun hazır olduğunun en bariz göstergesiydi.

Yeni anayasaya geçiş sürecinde mevcut fotoğraf şimdilik bu. Ko-misyon; katılım, veri toplama ve değerlendirme olarak ilk aşa-mayı nisan sonunda tamamla-mayı planlıyor. Sonrasında ise anayasa için tarihî süreç başlı-yor. 2012’nin yeni anayasa yılı olacağını söyleyenler de var, bu söylemin daha çok gönüllere seslendiğini düşünenler de... Bir kesim umutla anayasanın çıka-cağı, bir kesim ise karamsarlıkla bu işin olmayacağı görüşünde. Umut edenin de karamsarın da ortak fikri şu: “Darbe ruhunun sirayet ettiği anayasadan kurtu-lalım.” Peki ama nasıl? Anayasa konusunda ümit ve karamsarlık ikileminde olanlara kulak vere-lim istedik. Hem gerekçelerini hem de sürece katkı sağlayacak ilginç önerilerini dinledik.

Oy birliği değil, oy çokluğu

Şike düzenlemesi, vekil aylıkları, iç tüzük ve son olarak MİT ya-sasındaki değişiklikte yaşanan uzlaşma-ayrışma tabloları, “Bu Meclis’ten anayasa çıkmaz!” ka-ramsarlığını güçlendiriyor. En ba-sit konularda bile uzlaşamayan Meclis’in anayasayı gerçekleştir-mesi kimilerine göre hayal. Böyle düşünenlerden biri, eski Anayasa Mahkemesi Raportörü ve Çanka-ya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Turhan. Turhan, anayasa yapımı-nı destekliyor ancak bu şartlarda anayasanın yapılamayacağını dü-şünüyor. “Komisyon, ölü doğmuş bir bebek. Oy birliği şartı komis-yondan bir metin çıkmayacağını gösteriyor.” diyen meslektaşı Er-gun Özbudun’a katılıyor. Oy bir-liği mantığının yanlış olduğunu dile getiren Turhan, oy çokluğu fikrini savunuyor: “Biz anayasa

Page 8: Milli Politika 373. sayı

6 OCAK 2012

hukukçuları olarak Meclis’e da-vet edildiğimizde çoğumuz oy birliği mantığının yanlış olduğu-nu savundu. Oy çokluğu olma-lıydı. Çünkü BDP ve MHP, çoğu konuda oy birliğini sağlayamaya-cak! İkincisi, gerçekten anayasa yapma konusunda bir istek var mı? AK Parti bu konuda ne kadar samimi bilemiyorum. Bana göre partilerde yok; ama toplumda büyük bir beklenti oluştu.” Tur-han, CHP ve AK Parti’nin anayasa konusunda ortak bir masada bu-lulaşabileceği görüşünde. Ancak MHP ve BDP’nin Kürt meselesi, vatandaşlık tanımı gibi netameli konularda tıkanıp kalacağı fikrin-de.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cemil Koçak da anayasa için ümitvar değil.

“Meclis’teki komisyondan ka-rar çıkması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden hassas bir konuda karar çıkması kadar muhtemel.” diyor: “Komisyon, beklemek yerine bunca zaman-dır seslendirilmiş olan talepleri internet ortamında saptamayı tercih etmiş olsaydı, hem vakit kazanmış hem de gereksiz yere kimseyi meşgul etmemiş olurdu. Zaten komisyonun her adımını yavaş çekim misali atıyor olması, hiçbir heyecan verici açıklamada bulunmaması, bizzat kendisinin bir metin hazırlamaya kalkışma-ması, en azından bir ilkeler bütü-nü konusunda dahi görüşmeleri-ni yoğunlaştırmaması durumun umutsuzluğunu açıkça gösteri-yor!”

Koçak, “Eğer yeni anayasa yapı-mı mümkün olmazsa eski me-tinde restorasyon yapılabilir.” önerisini getiriyor. En azından AK

Parti’nin CHP ve MHP’yi yanına alarak bunu denemesini istiyor:

“Anayasa konusunda, her parti ayrı bir hükmü savunacaktır; fa-kat buna rağmen bazı maddeler için uzlaşma sağlanabilir. Mese-la, Genelkurmay’ın Millî Savun-ma Bakanlığı’na bağlanmasına CHP de, MHP de destek verebilir. MGK’nın tamamen lağvedilme-sine ve güvenlikle ilgili konuların hükümetin inisiyatifine bırakıl-masına MHP de CHP de ses çı-karmayabilir. Yine yükseköğre-tim kurumlarıyla ilgili hükümler, özellikle YÖK, anayasa hükmü olmaktan kolayca çıkarılabilir. Askerî yargı ile ilgili yeni düzenle-me gündeme getirilebilir. Ekono-mik ve sosyal konsey gibi yapılar tamamen kaldırılabilir. Bu deği-şiklikler muhalefet partilerinin tamamını yahut bir kısmını za-man zaman içine alarak gerçek-leştirilebilir, referanduma gitme zorunluluğu da doğurmayacağın-dan siyasette dalgalanma riski de içermez. CHP de MHP de zama-nında bu konularda kendilerini bağlayacak sözler vermişlerdi.”

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nden Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz ise yeni anayasadan umutlu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu et-rafında oluşturulmaya çalışılan umutsuzluk havasını anayasa-nın tarihî arka planına bağlıyor.

“Bu mekanizmanın arkasında vesayetçi anlayış var.” diyor ve ekliyor: “Umutsuzluğa teslim olmamak gerek. 12 Haziran se-çimlerinden sonra tutuklu mil-letvekilleri kriziyle siyasi tansi-yonun yükselmesine rağmen bütün siyasi partilerin katıldığı uzlaşma komisyonu teşekkülü başarılabildi. İlk toplantının yapı-

lacağı gün Çukurca’da meydana gelen saldırılara rağmen, komis-yonun çalışmaya başlaması yeni anayasa yönündeki kararlılığı teyit etti. Bu bakımdan Uzlaşma Komisyonu’ndan Prof. Dr. Musta-fa Şentop’un deyimiyle komisyon başarılı olmazsa yenisi kurulur. Mühim olan toplumun ve siyasi partilerin iradelerini devam ettir-mesidir.”

Hukukçular Birliği Başkanı Sinan Kılıçkaya ise revizyon yerine sı-fırdan bir anayasa fikrini savunu-yor. Gelinen süreçte komisyonun çalışmalarını yerinde buluyor ve samimiyetine inanıyor: “İktidar partisi rahatlıkla şunu söyleye-bilirdi: ‘Meclis çalışmalarında benim çoğunluğum bu kadar. Her parti çoğunluğuna göre bu komisyona şu kadar üye versin.’ Ama bunu yapmadı. Fedakârlık yapmak suretiyle aynı sayıda üye gönderdi.”

Kılıçkaya, siyasi partilerden zi-yade halk ne istiyor, onun net olarak ortaya konulması gerek-tiğini düşünüyor. Sonra siyasi partilerin neler üzerinde uzlaşa-caklarına bakmak gerektiğini be-lirtiyor. Hukukçular Birliği olarak 1,5 yılda hazırlayıp komisyona sundukları anayasa taslağını an-latan Kılıçkaya, bazı konularda kendilerinin de uzlaşamadığını belirtiyor. Ona göre partilerin en fazla tartışacağı konular arasında vatandaşlık tanımı ve 4. Madde geliyor: “Biz, Türklük kavramı-nın anayasada olup olmayacağı-nı saatlerce tartıştık ve Türklük kavramının anayasada olmaması gerektiğinde uzlaştık. Türk kavra-mının bulunması gerektiğini söy-leyen arkadaş bunun gerekçesini sundu. Daha sonra Türk kavramı-

Page 9: Milli Politika 373. sayı

7OCAK 2012

nın bulunmamasını isteyen arka-daş da bunun gerekçesini sun-du. Biz herhangi bir etnik kimlik kullanmadık. 4. Madde’yi ise yok saydık. ‘Değiştirilemez demek, halkın iradesine saygısızlıktır’ dedik. Ancak CHP ve MHP, ilk üç maddeyi olduğu gibi 4. Madde’yi de muhafaza edelim isteğinde. Vatandaşlık tanımında ise MHP ve BDP karşı karşıya gelecektir.”

Kılıçkaya’ya göre partiler işe, önce uzlaştığı konulardan baş-lamalı, tartışmalı konular ise en sona bırakılmalı. Ona göre oy bir-liği doğru bir yöntem; ama her-kesin uzlaştığı bir anayasa olmaz. O yüzden herkesin kendisinden bir parça gördüğü, beğenmediği kısmı tolere edebildiği bir anaya-sa önerisinde bulunuyor.

Hukukçular, yeni anayasa çalış-maları konusunda yaşanabilecek bir diğer noktaya dikkat çekiyor. O da partilerin masadan kalkma ihtimali. Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’ndan Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut, bir veya iki parti-nin masadan kalkması durumun-da gidenin katılmadığı bir uzlaşı olabilir düşüncesinde. Ancak bu ihtimalin yaşanmaması için de topluma önemli bir rol düştüğü-nü dile getiriyor: “Partiler siyasi olarak bu süreçten ayrılmakta zorlanabilir. Burada, toplum gi-deni cezalandırırsa demokrasi açısından önemli bir deneyim olur. Kaldı ki oy birliği sağlanma-sa dahi bu denendikten sonra başka yöntemlerin denenmesi için meşruiyet zemini oluşabilir. Yani gidenin katılmadığı bir uzlaşı gerekebilir. Üç parti yahut iki par-ti… Burada tek problem şu: Dört partiden üçü kalkar da AK Parti

tek kalırsa o zaman ne olacak? Böyle bir çözümsüzlük olur mu?”

Levent Korkut, anayasanın bu yılın sonuna kadar yetişmesi ge-rektiğini düşünüyor. Çünkü ana-yasa masadayken seçim döne-mine girmek riskli. Zaten Meclis Başkanı Cemil Çiçek de anayasa takvimini 2012’nin sonu olarak açıklamıştı. Korkut’a göre ideal bir anayasa zor olacaksa kısmi uzlaşma ihtimali üzerinde duru-labilir. Ancak burada uzlaşılan noktaların toplumu tatmin et-mesi önemli. Ona göre toplum bir şeylerin değiştiğini hisseder-se anayasanın değiştiği inancı pekişir ve ilerisi için bir adım atılmış olur. Peki, iyi bir uzlaşma nasıl olur: “Bizim 10 sorunumu-zun yarısıyla ilgili önemli bir adım atılırsa o zaman işe yarayabilir. En azından bir sonraki için adım olur. Mükemmel anayasa diye bir şey yoktur. Bazen açık kapı

bırakmak gerekir. Yeter ki 82 Anayasası’ndan uzaklaşıldığına dair bir şey ortaya çıksın.”

AK Parti’nin B planı var mı?

Peki, anayasa çıkmazsa ne olur. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve yazar Prof. Dr. İhsan Dağı, anayasa yapılmadı-ğında sorumlusunu AK Parti ola-rak görüyor. 2007’den bu yana anayasa sözü veren partinin bir şekilde bu işi kotarmasını bekli-yor: “AK Parti anayasa sözü, halk da ona oy verdi. Anayasa dal-gası, 12 Eylül referandumunda Erdoğan çizgisinin oyunu yüzde 58’lere kadar çıkardı. Vatandaş yeni bir anayasa istiyor hem de bunu AK Parti’den istiyor. Yapıl-madığında sorumlu tutacağı MHP veya CHP değil. Bu yüzden en çok dert etmesi gereken parti AK Parti. Uzlaşma Komisyonu’ndan

Page 10: Milli Politika 373. sayı

8 OCAK 2012

yeni anayasa çıkmayacağı anlaşıl-dığında denedik olmadı lüksüne sahip değil.”

Dağı, aksi hâlde beklentilerin hayal kırıklığına sebep olacağını belirtiyor. Bunun siyasal sonuçla-rının da hafife alınmaması gerek-tiğine dikkat çekiyor. O sebeple

“Partinin bir B planının olması ge-rekli.” diyor: “Yeni anayasayı re-feranduma götürmek için gerekli olan 330 milletvekiline sahip olmadıkları doğru. Ama bu AK Parti’yi yeni anayasa yapımından siyaseten sorumlu olmaktan kur-tarmaz. Şöyle veya böyle AK Parti halkın önüne bir taslakla çıkmak durumunda. Bu işi de Meclis ya-pacak. Siyasi sorumluluk ise AK Parti’nin üzerinde. Dolayısıyla alternatif planların olması lazım.”

Masadan kalkan tasfiye olur

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, uz-laşmayla bir anayasa peşinde. Siyaset bilimciler, AK Parti’nin mutlaka en az bir partinin tam desteğine ihtiyacı olduğu görü-şünde. Bu, tercihen CHP veya MHP olacak. BDP ile uzlaşma bir yerde riskli görünüyor. CHP’den destek ise siyasi tabloya göre zor. AK Parti, “CHP’nin kurulta-yını görelim, ona göre hareket edelim.” düşüncesinde. MHP’nin ise yeni anayasa için gönülsüz olduğu değerlendiriliyor. Ancak tabandan gelecek bir baskıya ka-yıtsız kalmayacaklarını da ihtimal dâhilinde bulundurmak gereki-yor. BDP’yi yönlendiren merkez-lerin uzlaşmaya geçit vermeye-ceği dile getirilen bir başka unsur. Konya Selçuk Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci Birol Akgün, “Yeni anayasa konusunda ümitvar ol-

malıyız.” diyor; ancak muhalefet açısından anayasanın önündeki engellere dikkat çekiyor: “Özel-likle Türkiye’deki ana muhalefet partisinin bu konuda desteğinin sürdürülebilirliği konusunda cid-di şüpheler var. Demokratikleş-me süreci henüz yeterince haz-medilemedi. Bu bence anayasa yapım sürecinin en büyük handi-kabı. Diğer yandan BDP gibi par-tilerin ise anayasa sürecine ne kadar bağlı kalacakları şüpheli. AK Parti’nin ise yeterli gücü yok. Dolayısıyla kamuoyunun bas-kısıyla şimdilik kimse masadan kalkmaya cesaret edemese de süreci uzatmaya ve konuyu sav-saklamaya çalışacaklardır.”

Akgün, sürecin başarılı yöne-tilmesi için en büyük rolün ka-muoyuna düştüğünü belirtiyor.

“Halk bu anayasayı yapacaksa iradesini ortaya koymalı.” diyor. Bunun için ilginç bir öneri getiri-yor: “Gerekirse Meclis etrafında ‘yeni anayasa için el ele eylemleri’ düzenlemek gerekir. Bu tarihî bir şanstır ve bu fırsatı harcama lük-sümüz yok. Herkesin bu sürece yapıcı katkı sağlamak gibi ciddi bir sorumluluğu vardır. Direnme-nin ise siyasi vebali büyük ola-caktır. AK Parti yeni anayasa için bütün partilerin onayını alma şartını kabullenmekle, zaten bu projeden feragat ettiğini açığa vurmuş oldu. Lâkin siyasette ya-pılamayanların sorumluluğunu karşı tarafa atabilmek de gerekir. Şimdi partiler, kamuoyu gözünde kendilerini aklayabilecek ilk fır-satta, karşı tarafın uzlaşmaz tu-tumunu gerekçe göstererek geri çekilecekler. İktidar partisi açı-sından sorun basit, seçmen kit-lesine dönerek muhalefetin ken-

disini engellediğinden şikâyetçi olacak. Muhalefet iktidarın sami-miyetsizliğinden dem vururken bu sefer de anayasa meselesinin raftan indirilmesini kutlayacak!”

Adım adım yeni anayasaya

12 Eylül askerî darbesinin ardın-dan hazırlanan 1982 Anayasası, şimdiye kadar 17 kez değişikliğe uğradı. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak kalan 1982 Anayasası’nın iptal edile-rek yeni anayasa hazırlanması konusu sürekli gündeme geli-yordu. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren gerek siyasi partiler ge-rekse sivil toplum kuruluşlarınca birçok anayasa taslağı hazırlandı ve kamuoyuna sunuldu. 2001-2007 yıllarında Türkiye Barolar Birliği (TBB), 2000 yılında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 1996-2006 yıllarında Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), yine 2007’de Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) tarafından hazırlanan anayasa taslakları ortaya çıktı.

22 Temmuz 2007 genel seçimle-rinden sonra AK Parti’nin talebi üzerine Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergün Özbudun başkanlığın-da oluşturulan Bilim Kurulu’nca hazırlanan anayasa taslağı da önemli çalışmalardan biriydi. 2007 seçimlerinin ardından sta-tükocu yapının ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha anladı Türkiye.

2007’den 2011’e anayasanın se-rencamı

Anayasa tartışmalarının doruğa çıktığı yıl 2007’ydi. Bunda Cum-

Page 11: Milli Politika 373. sayı

9OCAK 2012

hurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz belirleyici bir etki oluşturdu. AK Parti, seçim sürecinin başla-dığı günlerde yeni anayasa ça-lışmalarını başlattı. AK Parti’nin hazırladığı Sivil Anayasa taslağı çok tartışıldı. Ardından parla-mento dışı iki parti Güçlü Türkiye Partisi ve Türkiye Komünist Par-tisi alternatif anayasa önerileri-ni kamuoyuna sundu. Aynı yılın eylül ayında KESK, DİSK, TMMOB, TÜRMOB, TTB, TDB ve TEB ortak-laşa bir metin hazırlattı. Türkiye Barolar Birliği ise 2001 yılında hazırladığı taslağı 2007’de geniş-leterek yeni bir çalışma hazırladı. MÜSİAD da anayasa tartışma-larına katkı sunmak amacıyla ‘Yeni Bir Anayasa İçin Görüş ve Öneriler’ başlığını taşıyan taslak

yayımladı. Yeni anayasa tartış-malarının yoğun olarak devam ettiği bir dönemde AK Parti hak-kında açılan kapatma davası (14 Mart 2008) anayasanın askıya alınmasına sebep oldu. Bu geliş-me dikkatlerin kapatma davasına çekilmesine, anayasal arayışların bir süre sessizliğe bürünmesine yol açtı. Ancak Mart 2010’da AK Parti’nin girişimiyle geniş kap-samlı bir paket hazırlandı ve re-feranduma gidildi.

2011, taslaklar yılı

Yeni anayasa konusunda siyasi partilerden ziyade sivil oluşum-lar hummalı bir faaliyet içerisine girdi. Toplumun farklı kesimlerin-den yeni anayasa talebi etrafın-

da bir araya gelen ‘Demokratik Anayasa Platformu, Yeni Ana-yasa Platformu (YAP), Anayasa Platformu Girişimi, Özgürlükçü Anayasa Platformu’ sivil oluşum-lardan bazılarıydı. Bu oluşumlar düzenledikleri panel, konferans, çalıştay, kurultay gibi etkinliklerle kamuoyunu bilgilendirmeye ve siyasi partiler üzerinde bir baskı oluşturmaya çalıştı. Söz konusu oluşumlardan YAP, TEPAV, MAZ-LUMDER taslaklar hazırlayarak Meclis’e sundu. 2011 döneminin en çarpıcı çalışmalarından biri de TÜSİAD tarafından gerçekleş-tirildi. Bu taslak MHP hariç diğer siyasi partilerce olumlu karşılan-dı. TÜSİAD’ın raporunu TESEV ve SDE izledi.

Partiler ne diyor?

AK Parti, seçim beyannamesinin en önemli gündem maddesi-ni anayasaya ayırdı. CHP, seçim bildirgesinde, seçim barajının yüzde 5’e çekilmesi, YÖK’ün kal-dırılması, HSYK’nın ikiye ayrılma-sı gibi somut önerilere yer verdi. MHP ‘Millî Demokratik Anayasa Anlayışımız’ başlığı altında yeni anayasayı destekledi. Geniş bir uzlaşma ile toplumun bütün kesimlerini içine alan bir anaya-saya dikkat çekti. HAS Parti ise hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını esas alan, çoğulcu bir anayasadan bahsetti. 12 Hazi-ran seçimlerine katılan bağımsız adaylardan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, seçim beyanna-mesinde, ‘Herhangi bir ideolojiyi dayatmayan, vatandaşlığı etnik temelde tanıyan, devletin yetki-lerini sınırlandıran’ yeni anayasa çağrısında bulundu.

Page 12: Milli Politika 373. sayı

10 OCAK 2012

EPDK tarafından Türkiye çapında-ki küçük çaplı yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilip sistemine bağlanmasına yönelik düzenleme yapıldı.

Kurumun ”Elektrik Piyasasında Li-sanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmeliği” Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.

Yönetmelik, elektrik piyasasında; yalnızca kendi ihtiyaçlarını kar-şılamak amacıyla kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişi-lerden lisans alma ve şirket kur-ma yükümlülüğünden muaf tu-tulacaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesi-siyle mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden lisans alma ve şirket kurma yü-kümlülüğünden muaf tutulanlara

uygulanacak usul ve esasları kap-sıyor.

Yönetmelikte yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim te-sisi ve mikro kojenerasyon tesisi kuran tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik ener-jisinin sisteme verilmesi halinde uygulanacak teknik ve mali usul ve esaslar da yer alıyor.

YENİ DÜZENLEMENİN GETİRDİKLERİ

Düzenlemeye göre, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisi ile mikro kojenerasyon te-sisi kuran gerçek ve tüzel kişiler, lisans alma ve şirket kurma yü-kümlülüğünden muaf tutuldu.

Bu tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik ener-jisinin sisteme verilmesine imkan sağlandı.

Artık herkes şirket kurup lisans almadan Türkiye’nin her yerinde-ki küçük ölçekli su, güneş, rüzgâr gibi enerji kaynaklarından elekt-rik üretip ihtiyacını karşılayabile-cek ve tüzel kişiler fazla üretimini de piyasaya satarak para kazana-bilecek. Böylece 500 kilovata ka-dar üretim tesisi kuranların lisans alması gerekmeyecek.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

Düzenlemeye göre, tesis kuracak gerçek veya tüzel kişi, üretim te-sisinin kurulacağı yerin kullanım hakkına sahip olunduğuna, rüz-gar ve güneş hariç olmak üzere

ELEKTRİĞİNİ KENDİN ÜRET;FAZLASINI SAT...

Page 13: Milli Politika 373. sayı

11OCAK 2012

kaynağın kullanım hakkına sahip olunduğuna, kojenerasyon tesis-leri için tesis verimliliğine ilişkin bilgiler ve bağlantı başvuru for-mu ile birlikte bölgesindeki dağı-tım şirketine başvuracak.

Dağıtım şirketi, bir ay içerisinde yapılan başvuruları toplu olarak değerlendirecek. Bu değerlen-dirme esnasında bağlantı kısıtı olması halinde, sırası ile başvuru-nun yenilenebilir enerji kaynak-larına dayalı olması, başvurunun tüketim tesisi ile aynı yerde olma-sı, başvuru sahibinin önceden uy-gun bulunmuş bir başvurusunun olmaması kriterleri ile öncelik sı-ralaması yapılacak.

Uygun bulunan başvurular için dağıtım şirketince ilgili kişiye bil-dirimde bulunacak.

İlgili kişi, onaylı projeler, kullanı-lacak tesisata ilişkin tip test ra-porlarını dağıtım şirketine 60 gün içinde sunacak.

Dağıtım şirketi, ilgili kişiyle bağ-lantı ve sistem kullanım anlaşma-larını 30 gün içinde imzalayacak.

Yüksek gerilim seviyesinden (1 kV üzeri gerilim seviyeleri) bağlana-cak tesislerin 2 yıl, alçak gerilim seviyesinden (1 kV ve altı gerilim seviyeleri) bağlanacak tesislerin 1 yıl içerisinde tamamlanması ge-rekiyor. Bundan sonra Bakanlık veya Bakanlığın yetki verdiği ku-ruluş ve/veya tüzel kişiler tarafın-dan üretim tesisinin geçici kabulü yapılacak, tesis 15 gün içerisinde işletmeye alınacak.

SATIŞ NASIL YAPILACAK?

Yönetmelik kapsamında kurulan elektrik üretim tesislerinde üre-tilen elektrik enerjisinin, kuran tüzel kişinin tüketim tesislerinde tüketimini aşan miktarı, tesis ye-nilenebilir enerji kaynaklarına da-yalı ise YEK Kanununda öngörü-len fiyat, mikrokojenerasyon ise

Türkiye ortalama toptan elektrik satış fiyatı üzerinden perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketi tarafından satın alınacak.

Üretim tesisinde kullanılan maki-ne ve/veya elektro-mekanik ak-samın yüzde 75′inin yerli üretim girdilerden oluştuğunun belge-lendirilmesi aynı kapsamda satın alınacak elektrik enerjisine, tüke-ticinin abone grubuna uygulanan Kurul onaylı perakende satış tari-fesi uygulanacak.

Yönetmeliğin esas faydası, kişile-rin Yönetmelik kapsamında ku-racakları tesislerde üretecekleri elektrik enerjisini satmaları değil, kendi tüketimlerini karşılamala-rı durumunda ortaya çıkıyor. Bu durumda dolaylı olarak peraken-de satış tarifesi üzerinden teşvik verilmiş olunacak.

ÇOK KİŞİYE AZ BÜROKRTİK İŞLEMLEELEKTRİK ÜRETME İMKANI

EPDK Başkanı Hasan Köktaş, yaptığı açıklamada, bu dü-zenlemeyle dağınık şekildeki enerji kaynaklarından müm-kün olduğu kadar çok kişinin en az bürokratik işlemle elekt-rik üretimi yapmasını bununla öncelikle kendi ihtiyacını karşılanmasına, üretilen fazla elekt-rik enerjisinin dağıtım sistemde en yakın noktada tüketilmesi-ne imkan verdiklerini ifade etti.

Anonim ve limited şirket kurma imkanı bulunmayan özellikle toplu konutların, sanayi tesislerinin, üniversitelerin ve hasta-nelerin gerek ısı gerekse kesintisiz ve güvenilir elektrik enerjisi ihtiyacını verimi yüksek kojenerasyon tesisi kurarak sağlayabil-melerine de imkan tanındığını söyledi.

Page 14: Milli Politika 373. sayı

12 OCAK 2012

Milli Eğitim Bakanlığı’nın devrim niteliğindeki FATİH projesi ha-yata geçiyor. Bu eğitim-öğretim yılının ikinci yarısından itibaren bazı illerde uygulamaya konula-cak proje kapsamında yaklaşık 12 bin tablet bilgisayar dağıtılacak.

Okullar da bin 496 akıllı tahtayla donatılacak.

Projeyle eğitimde bilişim tek-nolojisinin önemi artırılacak, sınıflar daha ileri teknolojiyle donatılacak, öğrenciler de tek-nolojiyi daha etkin kullanacak.

Söz konusu proje, Ankara, Balı-kesir, Bingöl, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Hatay, İstanbul, İzmir, Karaman, Kayseri, Kocaeli, Mer-sin, Rize, Samsun, Uşak ve Yozgat olmak üzere 17 ilde 51 okulda uygulanmaya başlanacak. Hayata geçirilecek projeyle pilot okullara bin 496 akıllı tahta yerleştirile-cek. Her derslikteki akıllı tahtada en az 10 megabitlik internet hiz-meti olacak. Öğrenciler kesintisiz internetle akıllı tahta uygulama-sından yararlanabilecek ve tablet bilgisayarlarını eğitimlerinde kul-lanabilecek.

2 bin 259 öğretmene, 9 bin 435 öğrenciye ve öğretmenlere eği-tim veren 169 bin eğiticiye olmak üzere toplam 11 bin 863 tablet bilgisayar dağıtılacak.

DEV PROJEHAYATA GEÇİYOR

Page 15: Milli Politika 373. sayı

13OCAK 2012

Uygulamanın pilot olarak başla-yacağı illerde tablet bilgisayarlar, daha çok lise birinci sınıf öğren-cilerine dağıtılırken, 3 ilköğretim okulunun 5. sınıflarında okuyan öğrencilerine de verilecek. Ço-cuklar, ücretsiz sahip olacakları tablet bilgisayarları evlerine gö-türebilecek. Tablet bilgisayarla-ra, öğrenci hangi sınıfa devam ediyorsa o sınıfın ders kitapları yüklenecek. Sınıflarda akıllı tah-talarla tablet bilgisayarlar etkile-şimli olacağı için dersin işlenişi de etkileşimli yapılacak.

Tablet bilgisayarların içinde özel olarak geliştirilen z-kitap (zen-ginleştirilmiş kitap) yer alacak. Z-kitap, dijital ortamda okutulan ders kitaplarının öğretim prog-ramları esas alınarak animasyon, video, ses, fotoğraf, harita, grafik, tablo gibi ögeler de içerecek.

Eğitimde yeni bir çığır aça-cak olan Fatih projesi kapsa-mında, bir çok bölgede görev yapan öğretmenlere tekno-loji eğitimi verilmeye başlan-dı. Sistemin nasıl çalıştığının anlatıldığı eğitimler ile Fatih projesi yurt genelinde uygu-lamaya konulduğunda her-hangi bir aksaklığın yaşanma-ması amaçlanıyor.

Eğitimlerin verildiği kent-lerden biri olan Malatya’da gerçekleştirilen eğitim or-ganizasyonları ile eğitim-de yeni bir çığır açan Fatih projesinin temelleri atılıyor. Eğitime teknolojiyi direk da-hil edecek olan Fatih proje-sinin kusursuz işlemesi için öncelikle öğretmenlerin bu konuda bilinçlendirilmesi ge-rekiyor. Bu bağlamda İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Malatya’da gerçekleştirilen ve toplam 75 saat sürecek eğitimler sayesinde, öğret-menler tüm proje hakkında yeterli bilgiyi alacaklar.

Teknolojinin eğitimle buluştu-rulması amaçlanan Fatih Pro-jesiyle öğrencilere sunulan imkanlarla teknolojinin eği-timde en etkin şekilde kulla-nılması amaçlanıyor. Projey-le, öğrenciler, derslerini Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırla-yacağı e-devlet eğitim sistemi üzerinden çalışabilecek.

Okul öncesi eğitimden itiba-ren başlayacak Fatih Projesi entegrasyonu lise son sınıfa kadar devam edecek. Öğren-ciler özel programlar saye-sinde hazırlanan sınavlara ve eğitimlere girecek.

Bilinçli ve güvenli internet kullanımı da eğitim sistemi-nin bir parçası olacak. Eğitim sırasında, sunu, video ve re-sim gibi interaktif içerikler de yeni müfredatın bir parçası olacak.

ÖĞRETMENLERDE FATİH PROJESİNEHAZIRLANIYOR

Page 16: Milli Politika 373. sayı

14 OCAK 2012

Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin yurt dışında gerçek-leştirdiği başarılı çalışmalar mey-velerini vermeye başladı. Bos-na-Hersek hükümeti, yoğun ilgi üzerine Türkçe derslerini, “Mec-buri seçmeli yabancı dil” statüsü-ne soktu.

Türk kültürünün ve dilinin yay-gınlaşması amacı ile yurtdışında başarılı çalışmalara imza atan Yunus Emre Türk Kültür Merke-zi, Bosna-Hersek’teki insanların Türkiye’ye olan ilgisini ve hayran-lığını artırdı. Merkezin düzenle-diği Türkçe kursları ile kültürel ve sosyal etkinlikler sayesinde Bosna-Hersek halkının gönlüne girmeyi başardı.

Yapılan çalışmalar sonucu ül-kedeki 10 kantondan, Hersek-Neretva, Zenitsa-Doboy ve Bo-sanskopodrinyski (Gorajde) Milli Eğitim Bakanları, 2011-2012 eği-tim öğretim yılı itibariyle okullar-da 6. sınıftan 9. sınıfa kadar Al-manca ve Fransızca’nın yanı sıra Türkçe’nin de ‘’seçmeli mecburi ders’’ olarak okutulmasına karar verdi.

Milli Eğitim Bakanlarının bu ka-rarının ardından 3 kantondaki okullardan 47’sinde öğrenim gören 1048 öğrenci bu yıl itiba-riyle Türkçe öğrenmeye başladı. Okullarda öğrencilerin Türkçe öğrenmeye başlaması, Bosna-Hersek’te Türkoloji bitiren me-zunlar için de yeni iş sahası açtı.

Türkçe,Almanca ve Fransızca’yı

geride bıraktı

Page 17: Milli Politika 373. sayı

15OCAK 2012

Ekonomik krizle birlikte işsizli-ğin had safhada olduğu ülkede, Türkçe’nin okul müfredatlarına girdiği 3 kantondaki Milli Eğitim Bakanlıkları, Türkoloji mezunla-rını okullarda öğretmen olarak istihdam etmeye başladı. Bu kap-samda Türkoloji mezunu 47 kişi de söz konusu okullarda Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaya başladı.

Birçok okulda, öğrencilerin Türkçe’ye gösterdiği yoğun ilgi-den dolayı Almanca ve Fransız-ca dersleri açılmıyor. Bu okul-lardan biri olan Hersek-Neretva Kantonu’na bağlı Glavatiçevo Köy Okulu’nun Müdürü Muni-ra Şurkoviç, okullarda önceden

İngilizce’nin mecburi, Almanca

ve Fransızca’nın ise ‘’seçmeli

mecburi yabancı dil’’ olarak oku-

tulduğunu belirterek bu yıl ise

eğitim-öğretim dönemi başında

okullarındaki öğrencilerin Al-

manca ve Fransızca’nın yanı sıra

Türkçe’yi de öğrenmeye başla-

dıklarını ifade etti.

‘’Seçmeli yabancı dil konusun-

da dağıttığımız ankette, okulu-

muzdaki öğrencilerin tamamı

Türkçe’yi seçti. Bu nedenle oku-

lumuzda Fransızca ve Almanca

artık öğretilmiyor’’ dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından 17 Ekim 2009 tarihinde Saraybosna’da açılan Yunus Emre Türk Kültür Merkezi, düzenlediği Türkçe kursları ile kültürel ve sosyal et-kinlikler sayesinde Bosna-Hersek halkının gönlüne girmeyi başardı.

Kurslara her kesimden halkın yoğun ilgi göstermesi üzerine Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Saraybosna Müdürü Aida Öztürk, ülkede Almanca ve Fransızca’nın yanı sıra Türkçe’nin de ‘’seçmeli mecburi ders’’ olarak öğretilmesi için kanton hükümetleri nezdinde çalışmalar başlattı.

Page 18: Milli Politika 373. sayı

16 OCAK 2012

Gereksiz ilaç kullanımının önü-ne geçmek amacıyla hayata ge-çirilen Data Madenciliği ve Risk Odaklı Denetim projesiyle doktor, eczane, hastane ve ilaç şirketleri denetlenecek, gereksiz yazılan ilaç tespit edilecek. Bu projeyle ülke ekonomisine ciddi katkı sağ-lanacak.

Ülkemizde yaşayan vatandaşla-rımız, bugün sağlık hizmetlerine çok rahat bir şekilde ulaşıyor, sıra beklemeden hizmet alıyor. İste-diği eczaneden de aradığı ilacı

rahatlıkla bulabiliyor. 10 yıl önce ilaçları yüksek bir fiyata alan ve bütçesini derinden sarsan va-tandaşlarımız, bugün bunu yaşa-mıyor. İstediği ilaçları çok daha uygun bir fiyata ediniyor. Ancak bu durumla birlikte gereksiz ilaç kullanımı ve yazımında artış ya-şanıyor. Vatandaşlarımız konu hakkında mutlaka bilinçlenmesi ve bilinçlendirilmesi gerekirken kullanılmayan, çöpe atılan ilaçlar, ülke ekonomisine ciddi zarar ve-riyor. Zararı da yine devlete vergi ödeyen vatandaşlarımız çekiyor.

Sağlığa ciddi yatırımlar yapan ül-kemiz, gereksiz ilaç kullanımını ve yazımını önlemek istiyor. Bu bağ-lamda Data Madenciliği ve Risk Odaklı Denetim projesi hayata geçirildi. 1 Ocak 2012 itibariyle uygulamaya konulan proje kapsa-mında doktor, eczane, hastane ve ilaç şirketleri denetlenecek, ge-reksiz yazılan ilaç tespit edilecek.

Böylece ülke ekonomisine ciddi zarar veren gereksiz ilaç kullanı-mının önüne geçilecek.

İLAÇ İSRAFINA SON

Page 19: Milli Politika 373. sayı

17OCAK 2012

Ekonomik ömrünü tamamlamış elektrikli ve elektronik cihazla-rın insan sağlığına büyük tehdit oluşturduğu gerekçesiyle yeni bir

“atık” yönetmeliği taslağı hazırladı.

Taslak, bilgisayar, monitör, tele-vizyon, buzdolabı, çamaşır maki-nesi, cep telefonu ve bunun gibi ev, ofis ve endüstride kullanım alanı bulan, yararlı ömrünü ta-mamlamış veya arıza nedeniyle daha fazla kullanılamayan, tamiri mümkün olmayan aletlerin atık merkezleri tarafından ücretsiz toplanmasını öngörüyor.

Geri Dönüşüm Sağlanacak

Bakanlık atık tesisler aracılığıyla bu cihazların hem insan sağlığını tehlikeye düşürmesini önleme-yi hem de geri kazanım yoluyla cihazların içindeki değerli ma-denlerin yeniden ekonomiye ka-zandırılmasını hedefliyor. Önü-müzdeki yılın ikinci yarısından itibaren uygulanması öngörülen yönetmelikle evlerin köşesinde

boş bekleyen, depoya kaldırılmış ya da çöpe atılmış cihazların top-lanması sağlanacak.

Cihazlar zehir saçıyor

Bakanlık tarafından yapılan tes-pitlere göre elektronik eşyalar iç-lerindeki madde ve metaller ne-deniyle adeta zehir saçıyor. İşte hurdalardaki gizli tehlikeler:

Bozuk televizyon ve aküler: Eski lehimler, entegre devreler, akü-ler, bozuk TV’ler Pb yani kurşun içeriyor. kurşun çocuklarda be-yin hasarı ve üreme bozuklukları yapıyor. Her bilgisayar 2-4 kg Pb içeriyor. Atık sahalarındaki Pb yeraltı ve yerüstü sularına karışa-biliyor.

Monitör ve televizyon tüpleri: Yüksek oranlarda kurşun, bar-yum, fosfor gibi ağır metaller içeriyor. Gerekli güvenlik önlem-lerini almadan yapılan işlemler birinci derecede atığı işleyen kimseler ve işleme ortamındaki

toprak ve yer altı suları için tehli-keli yan etkilere yol açıyor.

Pil, ambul, termostat: İçlerin-de bulunan civa miktarı düşük dozlarda bile zehirlidir beyin ve böbreklere zarar verir. Anne sü-tüyle bebeğe geçebilir. Ömrünü tamamlamış tıbbi cihazlarda ve mobil telefonlarda da civa bulu-nuyor.

Atık plastikler: BFR adındaki madde plastiklerde alev gecikti-rici olarak kullanılır. Ofislerdeki bilgisayar üzerindeki tozlarda, plastiklerde, basılı devrelerde, bağlantı parçalarında, kablolar-da ve süngerlerde bulunuyor. ABD ve İsveç’te yapılan testlerde anne sütünde bu maddeye fazla rastlandığı görülüyor.

Buzdolabı, yalıtım köpükleri: Ozon içerir. Böbrekte birikir ve insanı zehirler.

Bilgisayar ana kartı: Berilyum içerir. Kanserojen madde olarak olarak sınıflandırılır.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞIBOZUK ELEKTRİKLİ EŞYALARI

TOPLAYACAK

Page 20: Milli Politika 373. sayı

18 OCAK 2012

Sanayi Bakanı, sebze-meyve satı-cılarına getirilecek ‘ürün künyesi’ ibrazıyla, vatandaşların artık tü-kettikleri sebze ve meyve hakkın-da ‘üretim tarihi, üretici, yeri’ gibi bilgilere ulaşabileceğini söyledi.

Sanayi Bakanı, sebze-meyve satı-cılarına getirilecek ‘ürün künyesi’ ibrazıyla, vatandaşların artık tü-kettikleri sebze ve meyve hakkın-da ‘üretim tarihi, üretici, yeri’ gibi bilgilere ulaşabileceğini söyledi.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 6 Ocak itibarıyla TBMM Sanayi Komisyonu’nda, görüşül-meye başlanacak olan Sebze ve Meyve Ticareti’nin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla seb-ze ve meyve ticaretine yeni bir düzen geleceğini bildirdi.

Ergün, düzenleme ile, sektörde rekabetçi bir yapı sağlanacağını,

kayıt dışılığın önleneceğini, üre-ticinin emeğinin karşılığını alabi-leceğini ifade eden Ergün, tüke-ticilerin yeterli, kaliteli, güvenilir, sağlıklı ve uygun fiyatlı mal tale-binin karşılanacağını vurguladı. Ergün, yaptığı yazılı açıklamada, hazırlanan tasarıyla başta tüketi-ci konumunda bulunan 72 milyon vatandaş olmak üzere sektörde yer alan tüm tarafların haklarını adil bir şekilde yeniden düzenle-mek suretiyle, ‘tarladan sofraya kadar güven duygusu’ oluştur-mayı amaçladıklarını belirtti.

Kayıt dışılık önlenecek

Sebze ve meyve satıcılarına geti-rilecek ’ürün künyesi’ ibraz etme sorumluluğuyla, vatandaşların artık tükettikleri sebze ve meyve-ler hakkında ‘üretim tarihi, üreti-ci, üretildiği yer’ gibi gerekli olan bilgilere rahatlıkla ulaşabileceğini

ifade eden Ergün, ayrıca pazar yerleri ve semt pazarlarıyla ilgili yapılacak düzenlemelerle bura-larda vatandaşları rahatsız eden uygulamaların önlenebileceğini kaydetti. Ergün, düzenleme ile birlikte Sanayi ve Ticaret Bakan-lığında oluşturulacak ‘Hal Kayıt Sistemi’nin uygulamaya alınma-sıyla sektördeki kayıt dışılığın bü-yük ölçüde önleneceğini bildirdi.

Ergün, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren söz konusu düzenle-menin hazırlanmasındaki temel amaçlarının, ‘sektörde rekabet-çi bir yapının sağlanması’, ‘kayıt dışılığın önlenmesi’, ‘üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi’, ‘tüketicinin, yeterli, kaliteli, güve-nilir, sağlıklı ve uygun fiyatlı mal talebinin karşılanabilmesi’, ‘mali-yetlerin düşürülmesi, gıda güven-liğinin temin edilmesi’, ‘toptancı

Vatandaş ne yediğini bilecek

Page 21: Milli Politika 373. sayı

19OCAK 2012

halleri ile pazar yerlerinin çağdaş bir altyapıya kavuşturulması, üre-tici ve tüketicilerin hak ve men-faatlerinin korunması, meslek mensuplarının faaliyetlerinin dü-zenlenmesi’ şeklinde açıkladı.

Gelen düzenlemeler

Sanayi Bakanı Nihat Ergün, bu çerçevede tasarıyla getirilen bazı düzenlemeleri şöyle sıraladı:

• Sebze ve meyve ticaretinin daha sağlıklı fiziki mekanlar-

da ve gıda güvenliğine uygun olarak yapılmasını sağlamak amacıyla toptancı hallerinin belli standartlara sahip olarak kurulması, mevcut hallerin de beş yıl içinde kanunun öngör-düğü asgari standartları sağla-ması planlanıyor.

• Toptancı hale bildirilmek kay-dıyla, toptancı hal dışında da alım satım yapılabilmesi, böylece, ticarete serbestliğin getirilmesi, alternatif pazarla-ma kanallarının oluşturulması, rekabetin temin edilmesi, ma-liyetlerin azaltılması

• Bakanlığımız bünyesinde elektronik ortamda merkezi hal kayıt sisteminin kurulması, böylece, alım ve satıma konu malların miktar ve fiyatlarına ulaşılabilmesi, meslek men-suplarının kayıt altına alına-bilmesi, üreticilerin ürünlerini daha çok kâr edebilecekleri pazarlara yönlendirebilmesi

• Hal içi ve dışı işlem maliyetle-rinin azaltılması, bu çerçevede hal içinde ve dışında satılan mallar üzerinden alınan rü-sum oranlarının düşürülmesi

• Kentlerdeki semt pazarlarının modern bir yapıya kavuştu-

rulması, tüketicilere daha dü-zenli ve hijyenik bir ortamda alışveriş olanaklarının sunul-ması, bu çerçevede belediye-lerin, gerekli her türlü tedbirin alınması için görevli ve yetkili kılınması

• Sebze ve meyve üreticilerin, kendi ürettikleri malları doğ-rudan tüketicilere satabilmesi amacıyla, semt pazarlarında toplam satış yeri sayısının en az yüzde 10’unun üreticilere tahsis edilmesi

• Üretici örgütlerinin rüsum ödemeksizin toptancı hal için-de ve dışında toptan olarak vergi mükelleflerine satış ya-pabilmelerine imkan sağlan-ması ve bu doğrultuda üretici-lerin örgütlenmelerinin teşvik edilmesi

• Üreticiler ile meslek men-supları arasında veya meslek mensuplarının kendi arala-rında çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezleri ile gerekli görülen ilçe merkezlerinde hal hakem heyetlerinin oluşturulması. Malların izlenebilirliğinin sağ-lanması amacıyla ürün künye-si uygulaması getirilmesi.

Page 22: Milli Politika 373. sayı

20 OCAK 2012

1 Ocak’ta yürürlüğe giren Ge-nel Sağlık Sigortası (GSS) ile Türkiye’de ikamet eden herkes bu sistemden yararlanacak. Hiç-bir sağlık güvencesi olmayan yak-laşık 1 milyon 800 bin kişinin bu ay sonuna kadar, vizeleri bitecek 9 milyon 200 bin kişinin de vize bitiş tarihinden itibaren bir ay içinde ‘gelir testi’ yaptırmaları gerekiyor. Bu kişiler, ‘gelir testi’ yaptırmazlarsa her ay 213 lira sağlık primi ödeyecekler. Yeni sis-temle ilgili olarak kamuoyunda merak edilen sorulara SGK inter-net sitesinde yanıt verdi. İşte en çok merak edilen soru ve yanıtlar şöyle:

1-Sosyal güvencesi bulunan işçi (4/a), esnaf(4/b), memur(4/c) ile bu sigortalılıklarından dolayı aylık alanların durumları değişe-cek mi?

Sigortalılığı bulunan bu kişiler ile bunların bakmakla yükümlü ol-dukları kişilerin sağlık yardımla-rının, daha önce olduğu gibi ka-nun kapsamında karşılanmasına aynen devam edilecek. Yani, işçi, memur veya esnaf olarak çalışan zorunlu sigortalılar ve emekliler ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler için herhangi bir değişiklik bulunmuyor.

2- 18 yaş üstü çocuklar

18 yaşın üzerindeki çocukların durumu ne olacak?

18 yaşın üzerindeki erkek çocuk-lar, lise ve dengi öğrenim görme-si halinde 20 yaşını, yüksek öğre-nim görmesi durumunda ise 25 yaşını doldurmamış ve evli olma-yanlar, ana veya babasının sağlık güvencesinden yararlanmaya devam edecek. Yani, bu kişilerin

her yıl öğrenci belgelerini sos-yal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine göndermesi yeterli olacak. 1/10/2008 öncesi bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık yardımlarından fay-dalanan kız çocukları ise 1 Ocak 2012’den itibaren de sağlık yar-dımlarından, daha önce olduğu gibi sigortalı veya evli olmadığı sürece yaş şartı aranmaksızın faydalandırılacak.

3-18 yaşın üzerinde çalışmayan/okumayan veya 25 yaşın üzerin-de okuyan/okumayan/çalışma-yan erkek çocukların durumu ne olacak?

Bu kişiler, 1/1/2012 tarihi itiba-rıyla 5510 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre resen tescil edile-cek. Bu kapsamdakiler, gelir testi yaptırmaları için ikametlerinin

GENEL SAĞ-LIKSİGORTASI HAKKINDA

MERAK EDİLENLER

Page 23: Milli Politika 373. sayı

21OCAK 2012

http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/yok-olma-tehlikesindeki-ulkeler.html?position=1

bulunduğu yerdeki sosyal yar-dımlaşma ve dayanışma vakfına başvurmaları gerekiyor. Gelir tes-ti sonucuna göre de prim ödeme yükümlüsü, devlet ya da kendile-ri olacak.

4-Aynı hane geliri esas alınacak

Bakmakla yükümlülük durumu sona eren çocukların gelir testin-de ana ve babasının gelirleri mi yoksa kendi gelirleri mi dikkate alınacak?

Gelir tespitinde aile olarak aynı hane içinde yaşayan ve nüfus kayıtlarında yer alan eş, yaşla-rına bakılmaksızın evli olmayan çocuk ve genel sağlık sigortalı-sı olarak tescil edilecek kişinin ana ve babası esas alınmakta. Buna göre; ana ve/veya baba-sıyla aynı adreste ikamet eden ve yaş koşulları nedeniyle ana/babanın bakmakla yükümlüsü konumunda olmayanların ge-lir testi yapılırken ana, baba ve çocuğun gelirleri hesaplamada dikkate alınmakta. Ancak, nüfus kayıtlarında göre ana ve babasın-dan ayrı ikamet eden bakmakla yükümlülük durumu sona ermiş olanların gelir testi, ayrı olarak yapılacak.

5-Öğrenim görmesi nedeniyle ailesi ile aynı hanede yaşama-yan 25 yaşından küçük çocuklar, gelir testi yapılırken dikkate alı-nacak mıdır?

Aynı hanede yaşamayan ve öğre-nimi nedeniyle başka bir hanede yaşayan evli olmayan çocuklar-dan öğrenim görmesi nedeniyle 25 yaşını doldurmamış olanlar, gelir testinde aynı aile içinde de-ğerlendirilecek.

18 yaşından küçükler

6-Ana ve babasının sosyal gü-vencesi olmayan çocuklar ne yapacak?

Türkiye’de yaşayan herkes zorun-lu olarak genel sağlık sigortalısı kapsamında bulunacağından, bu kişilerin 18 yaşın altındaki çocuk-ları da bakmakla yükümlü olduk-ları çocuk olarak Kanunun (60/g) bendi kapsamında tescili olan ana/babası üzerinden sağlık yar-dımlarından faydalandırılacak. 18 yaşın altındaki tüm çocukla-ra 30 gün prim ödemiş olma ve prim borcu bulunmaması şartları aranmaksızın sağlık hizmeti veril-meye devam edilecek.

7- 18 yaşını tamamlamadan ev-lenenler ile bunların çocukları genel sağlık sigortası kapsamına nasıl alınacak?

Türk Medeni Kanununa göre evlenmeyle kişi ergin olunaca-ğından, 18 yaşından küçük ve herhangi bir sosyal güvencesi ol-mayan kişiler de Kanunun (60/g) bendine göre genel sağlık sigor-talısı olmak için Kuruma müraca-at edenler, müracaat tarihi itiba-riyle tescil edilecek ve bunlar da

ikametlerinin bulunduğu vakfa başvurmak suretiyle gelir testi sonucuna göre işlem yapılacak.

8-Yeşil kartlılar ne yapacak?

1 Ocak 2012’den önce yeşil kartı olanlar sağlık yardımlarından na-sıl yararlanacak?

Yeşil kart sahibi olanlar ve bu tarihten sonra da vizesi (hak sa-hipliği) devam edenler, genel sağlık sigortası kapsamında sağ-lık yardımlarından yararlanmaya vize süresi dolana kadar devam edecekler. Vize süresinin doldu-ğu tarihten itibaren de en geç bir ay içinde gelir testi yapılması için ikametlerinin bulunduğu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıf-larına (SYDV) başvurmaları gere-kiyor. Yapılan gelir testi sonucuna göre, aile içinde kişi başına dü-şen aylık ortalama gelirleri asgari ücretin üçte birinin altında olan-lar, yeşil kartlı (Kanunun 60/c-1 alt bendi kapsamında) gibi primi devlet tarafından karşılanarak sağlık hizmetlerinden faydalan-dırılacak.

9-Gelir testi yaptırmak için sos-yal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına nasıl ulaşılabilir?

Page 24: Milli Politika 373. sayı

22 OCAK 2012

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanış-ma Vakıflarının adres ve diğer iletişim bilgilerine; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın http://www.aile.gov.tr veya http://www.sydgm.gov.tr/tr/vakif web adreslerinden erişilebilir. Ayrıca, gelir testine müracaat edecek-lerin ikametlerinin bulunduğu il veya ilçelerdeki valilik/kayma-kamlıklardan da bilgi alınarak öğ-renilebilir.

10-Gelir testi başvurusu

Herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlar 31/1/2012 tarihine kadar gelir testi için müracaat et-mezlerse ne olacak?

1 Ocak 2012 itibariyle herhangi bir sosyal güvencesi olmayan-lar Kurum tarafından Kanunun (60/g) bendi kapsamında resen tescil edilmişlerdir. Bu kapsam-dakilere Kurum tarafından gelir testi yaptırmaları için “gelir tes-tine müracaat bildirim” belgesi adreslerine gönderilmiştir. “Gelir testine müracaat bildirim” bel-gesi tebliğ edilenler, tebliğ ta-rihinden itibaren en geç bir ay içinde ikametlerinin bulunduğu vakıflara başvuracaklardır. Ancak, bu yazının alınmasını beklemek-sizin de doğrudan gelir testi için ikametlerinin bulunduğu vakıfla-ra başvurabilirler. Dolayısıyla 31 Ocak 2012 tarihi, son müracaat tarihi olarak değerlendirilmeye-cek.

EŞ, ANNE VE BABANIN GELİRİ DE DİKKATE ALINACAK

11- Genel sağlık sigortasından yararlanma hakkı olmayanlar/sona erenler gelir testi yaptır-

mak istememeleri durumunda ne yapmalıdır?

Herhangi bir sosyal güvencesi ol-mayanlar veya genel sağlık sigor-tasından yararlanma hakkı sona erenler, gelir testi yapılmaması yönündeki yazılı beyanı ile Ku-ruma başvurması halinde, asgari ücretin iki katı üzerinden yüzde 12 oranında hesaplanacak tu-tarda genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. (2012 yılı ilk altı ayı için aylık 213 TL’dir.)

12-Gelir testi sonucu prim öde-me yükümlüsü olanların bak-makla yükümlü olduğu kişiler de prim ödeyecek mi?

Gelir testi sonucu aile içinde kişi başına düşen aylık ortalama geliri asgari ücretin üçte biri ve üzerinde olanların genel sağlık sigortalısı olarak prim ödeme yükümlüsü (60/g bendi kapsa-mında) kendisidir. Bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu eş, çocukları, varsa ana ve babası

prim ödeme yükümlüsü değil. Bunların bakmakla yükümlü ol-duğu eş, çocukları, ana ve babası, tescil edilen sigortalı üzerinden sağlık yardımlarından yararlana-caklardır.

13 - Gelir testi yapılırken neler dikkate alınıyor?

Gelir testi yapılırken, genel sağlık sigortalısı ile aynı ikametgâhta yaşayan eş, evli olmayan çocuk-lar ile ana ve babanın gelirleri, harcamaları, taşınır ve taşınmaz-ları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak belirlenen ai-lenin aylık geliri, hanede yaşayan aile bireyi sayısına bölünerek aile içinde kişi başına düşen gelirin aylık tutarı tespit edilmektedir.

14-Gelir testi sonucu, gelirleri asgari ücretin üçte birinin altın-da olanlar prim ödeyecek mi?

Gelir testi sonucuna göre, aile içinde kişi başına düşen gelirin

Page 25: Milli Politika 373. sayı

23OCAK 2012

aylık ortalama tutarının, brüt as-gari ücretin üçte birinden az ol-ması halinde sağlık primi devlet tarafından karşılanmakta olup, kendileri ayrıca prim ödemeye-cek. Gelirleri bu şekilde tespit edilenler, 1 Ocak 2012 öncesin-deki yeşil kartlılarda olduğu gibi prim ödemeyecekler ve Kanu-nun (60/c-1) bendi kapsamında sigortalı sayılacaklar.

15-Gelir testi sonucu aile içinde kişi başına düşen geliri, brüt as-gari ücretin üçte birinden fazla olanlar ne kadar prim ödeye-cek?

1/1/2012 - 30/6/2012 tarihleri arasındaki asgari ücret (886.5 TL) dikkate alındığında;

- Kişi başına düşen aylık gelir, brüt asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında (295.50 - 886.50 TL) ise aylık 35.46 TL,

- Kişi başına düşen aylık gelir, as-gari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında (886.50 - 1.773-TL) ise aylık 106.38 TL,

- Kişi başına düşen aylık gelir, as-gari ücretin iki katından daha faz-la (1.773-TL’den) ise aylık 212.76 TL,

1/7/2012 - 31/12/2012 tarihleri arasındaki asgari ücret (940.50 TL) dikkate alındığında;

- Kişi başına düşen aylık gelir, brüt asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında (313.50 - 940.50-TL) ise aylık 37.62 TL,

- Kişi başına düşen aylık gelir, as-gari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında (940.50 - 1.881-TL) ise aylık 112.86 TL,

- Kişi başına düşen aylık gelir, as-gari ücretin iki katından daha faz-la (1.881-TL’den) ise aylık 225.72 TL,

Genel sağlık sigortası primi öde-necek. Ödenen bu prim karşılığı sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlık hizmetlerin-den yararlanacak.

16-Gelir testi yaptırmak isteme-yenler...

Gelir testi yaptırmak istemeyen-ler ne yapmalı?

Gelir testi yaptırmak istemeyen-ler, Kuruma verecekleri gelir testi yaptırmak istemediklerine ilişkin yazılı beyan üzerine asgari ücre-tin iki katı üzerinden prim ödeye-rek genel sağlık yardımlarından kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler yararlanabilirler.

17- Çalışmayanlar ve ayrıca ge-lir testi yaptırmak istemeyenler uzun vadeli sigorta kollarına tabi prim ödemek suretiyle ge-nel sağlık sigortasından nasıl ya-rarlanabilir?

Hem uzun vadeli sigorta (ma-lullük, yaşlılık ve ölüm) hem de genel sağlık sigortasından yarar-lanmak isteyenler, isteğe bağlı

sigortalılık kapsamındaki mü-racaatlarına bağlı olarak, müra-caat tarihini takip eden günden itibaren tescil edilirler. İsteğe bağlı sigortalı olunması halinde, en az brüt asgari ücretin yüzde 32’si oranında (886.50x32/100 = 283.68) prim ödeyerek hem emeklilik hem de 30 günlük prim ödeme şartını yerine getirerek kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, prim borcunun olmaması kaydıyla sağlık hizmet-lerinden yararlanılması imkânı bulunuyor.

18- Özel sağlık sigortası olanlar

Özel sağlık sigortası bulunanların genel sağlık sigortası kapsamına alınması zorunlu mu?

1 Ocak 2012’den itibaren genel sağlık sigortası Kanun gereği “zo-runlu” olarak uygulanmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’de ikamet eden herkes 5510 sayılı Kanunun belirlediği şartlar içerisinde ge-nel sağlık sigortalısı olmak duru-munda.

19-65 yaş veya özürlü aylığı alanlar

2022 sayılı Kanuna göre 1/1/2012 tarihinden önce 65 yaş veya

Page 26: Milli Politika 373. sayı

24 OCAK 2012

özürlü aylığı alanlar, sağlık yar-dımlarından nasıl yararlanacak?

1/1/2012 tarihinden önce 2022 sayılı Kanuna göre; 65 yaş veya özürlü aylığı alanlar herhangi bir vize ve gelir testi işlemine tabi olmaksızın aylık aldıkları sürece kendileri ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler, genel sağlık sigor-tasından Kanunun (60/c-3) bendi kapsamında yararlanacaklardır.

1/1/2012 tarihinden önce de ol-duğu gibi, 18 yaş altı özürlü aylığı alan çocukların ana ve babası bu özürlü çocuğu üzerinden bak-makla yükümlü sıfatıyla sağlık yardımlarından yararlanmaya-caktır. Özürlü çocuklar ise aylık aldıkları sürece sağlık yardımla-rından sadece kendileri yararla-nacak.

20- Banka sandığı üyeleri

Banka sandıklarına tabi sigor-talı veya emekli olanların sağlık yardımlarından yararlanmak için herhangi bir işlem yapmaları ge-rekiyor mu?

Söz konusu kişilerin herhangi bir işlem yapması gerekmiyor. Kanu-nun geçici 20 nci maddesi kap-samındaki bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret oda-ları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birliklerin personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri, bu san-dıklardan aylık veya gelir bağlan-mış olanlar ile bunların bakmakla yükümlülerinin sağlık hizmetleri, Kurumca devralınıncaya kadar ilgili kuruluşlarca karşılanacağın-dan bu kişiler, devir işlemlerin-den sonra genel sağlık sigortası kapsamına alınacaktır.

21-Prim gününü dolduran ama yaş şartını bekleyenler

Yaşlılık aylığı bağlanması için ge-rekli olan prim ödeme gün sayı-sını tamamlayıp, yaş şartının dol-masını bekleyenlerden herhangi bir sigortalılığı bulunmayanlar nasıl yararlanacak?

Söz konusu kişiler de Kanunun (60/g) bendine göre genel sağ-lık sigortası kapsamına alınmış olup, gelir testine başvurmaları halinde gelir testi sonucuna göre primleri ya devlet tarafından ödenecek ya da kendileri aile içinde kişi başına düşen gelir tu-tarına göre genel sağlık sigortası primi ödemekle yükümlü olacak-lardır.

22-Part-time çalışanlar ne yapa-cak?

Part-time çalışan kişilerin genel sağlık sigortasından yararlanma-ları için eksik olan günlerin prim-lerini ödemeleri gerekecek mi?

4857 sayılı İş Kanununa göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışanların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama-ları, 1/1/2012 tarihinden itibaren zorunludur. Bu şekilde çalışan-lar, gelir testi yaptırmak suretiyle gelir testi sonucuna göre primle-rinin devlet veya kendileri tara-fından ödenmesi koşuluyla sağlık yardımlarından yararlanacaktır. Ancak bu sürelerini isteğe bağ-lı olarak (4/a) kapsamında prim ödeyerek tamamlamaları halinde, eksik günleri için ayrıca genel sağ-lık sigortası primleri ödemeyecek-lerdir.

Page 27: Milli Politika 373. sayı

25OCAK 2012

23-Yurtdışında yaşayanlar

İkamet adresi Türkiye’de olan ancak, yurtdışında bulunan Türk vatandaşlarının gelir testi için başvurması gerekiyor mu?

Söz konusu kişilerin, kendileri ya da Türkiye’deki yakınları tarafın-dan, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’den (ADNKS) ikametgâh adresini yurtdışındaki adresi ola-rak güncellemeleri halinde, ge-nel sağlık sigortası kapsamında sayılmayacaklar. Ancak, bu kişile-rin Türkiye’de yaşayan bakmakla yükümlü bulunduğu kişiler (eş, çocuk, ana, baba) Kanunun 60/g bendi kapsamında tescil edilecek olup, gelir testi için sosyal yar-dımlaşma ve dayanışma vakfına müracaat etmeleri sonucu yapı-lacak gelir testi sonucuna göre işlem yapılacak.

24- Yurtdışında okuyanlar

Türk vatandaşı olup yurtdışına li-sans, master, doktora eğitimi için gidenlerden çalışmayan ve sigor-tası olmayanlar ne yapacak?

Bu durumdaki kişilerin de ken-dileri ya da Türkiye’deki yakın-ları tarafından ikametgâhlarının Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’den (ADNKS) yurtdışın-daki adres olarak güncellenmesi gerekiyor. Bu durumda söz ko-nusu kişiler, ikametgâhları yurt-dışında olduğundan genel sağ-lık sigortası kapsamında tescil edilmeyecek. Ancak Türkiye’de bulundukları sürede bakmakla yükümlülük durumları yok ise gelir testine başvurarak gelir testi sonucuna göre genel sağlık sigortası hükümlerinden yararla-nacaklar.

25- Türkiye’de oturma izni almış, sigortası olmayıp özel sağlık si-gortası bulunan yabancıların durumu ne olacak?

Kesintisiz bir yıllık ikamet süre-sini dolduran yabancılar, ilgili ülke kapsamında sağlık hizmet-lerinden yararlanması açısından sigorta kapsamında değilse bu sürenin dolduğu tarihten itiba-ren bir ay içinde sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine genel sağlık sigortası giriş bildirgesi ile başvurabilirler. Bu süre içinde başvuruda bu-lunmayanlara, brüt asgari ücret tutarında idari para cezası uygu-lanacaktır. Bu kişilerin özel sağlık sigortası kapsamında bulunması genel sağlık sigortası kapsamın-da sigortalı olmalarına engel teş-kil etmiyor.

Page 28: Milli Politika 373. sayı

26 OCAK 2012

Avrupa ve Asya kıtalarını birbiri-ne bağlayan 814 bin 578 kilomet-rekare alana sahip Türkiye, zen-gin yer altı kaynakları ve bereketli topraklara sahip nadir ülkelerden biri.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye, fındık, vişne, kiraz, haşhaş tohumu ve kayısı-

daki üretim miktarları ile dünya liderliğini elinde bulunduruyor.

BM Dünya Gıda ve Tarım Örgü-tünün (FAO) en son 2009 yılında yayımlanan raporuna göre, yılla-ra göre 450-600 bin ton arasında fındık üretimi ile Türkiye, dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 60’ını tek başına yaparken, vişne, kiraz, haşhaş tohumu ve kayısıda-ki üretim miktarları ile dünyanın

en büyük üreticisi konumunda.

Türkiye, incir, Antep fıstığı , mer-cimek, bal, kestane, hıyar, biber, karpuz ve kavun üretiminde ise dünyanın en büyük ikinci üretici ülkesi olurken, nohut, zeytin, ce-viz, elma, kuru soğan, taze fasul-ye üretiminde ise üçüncü sırada bulunuyor.

Bunun yanı sıra 10 milyon 745 bin 572 ton domates ve 816 bin

Türkiye’nin‘altı-üstü’ bereketli

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye, fındık, vişne, kiraz, haşhaş tohumu ve

kayısıdaki üretim miktarları ile dünya liderliğini elinde bulunduruyor.

Page 29: Milli Politika 373. sayı

27OCAK 2012

134 ton patlıcan üretimi ile dün-yanın dördüncü büyük ülkesi olan Türkiye, greyfurt ve şeker pancarındaki üretim miktarı ile beşinci sırada yer alıyor.

Ayrıca, Türkiye üretim miktarları ile dünya sıralamasında aspir ve çavdarda altıncı, pamukta yedin-ci, arpada sekizinci, ayçiçeğinde dokuzuncu, susam, mandalina, çilek, armut, çay, havuç ve kar-nabaharda ise onuncu sırada yer alıyor.

-Yeraltı zenginliklerimiz-

Türkiye bitkisel ürünlerdeki zen-ginliğinin yanı sıra, üzerinde bu-lunduğu jeolojik yapının bir so-nucu olarak dünyada kendi ham madde gereksiniminin önemli bir

bölümünü karşılayabilen maden çeşitliliğine sahip nadir ülkeler-den biri konumunda.

Türkiye, dünya madenciliğin-de adı geçen 132 ülke arasında toplam maden üretimi itibarı ile 28’inci, üretilen maden çeşitliliği açısından da 10’uncu sırada yer alıyor.

Türkiye başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, metalik madenler, enerji ham maddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından zengin bir konumda bulunuyor. Türkiye’de günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit maden-den sadece 13’ü belirlenemez-ken, geri kalan 50 çeşit maden açısından zengin ya da çok zen-gin, 27 çeşit maden bakımından ise yetersiz kaynaklara sahip bu-lunuyor.

Rezerv yönünden, başta bor, tro-na, bentonit, mermer, feldspat, manyezit, alçı taşı, pomza, per-lit, stronsiyum ve kalsit olmak üzere dünyanın sayılı zengin ül-kelerinden birisi durumundaki Türkiye’de zengin maden açısın-dan ilk sırayı 3 milyar ton ile dün-ya bor rezervinin yüzde 72’sini oluşturan bor mineralleri alıyor. Ayrıca, Türkiye, dünya feldispat rezervinin yüzde 23’ünü ve ben-tonit rezervinin ise yüzde 20’sini elinde bulunduruyor.

Dünya da ikinci büyük soda külü rezervi olan Beypazarı Trona ya-tağını işletmek üzere kurulan te-sis, yılda 1 milyon ton soda külü, 100 bin ton sodyum karbonat üretimi ile dünya tüketiminin yüzde 2,5’ini karşılıyor.

Page 30: Milli Politika 373. sayı

28 OCAK 2012

Bilinen 3 bin 500’e yakın meta-lik ve 2 bin civarında endüstri-yel ham madde yatak ve zuhur-larının bulunduğu Türkiye’de, 600’ün üzerinde sıcak su kaynağı ve 140’ın üzerinde belirlenmiş je-otermal enerji alanı yer alıyor.

Türkiye’nin teorik altın potansi-yelinin ise 6 bin 500 ton olduğu

tahmin ediliyor. Türkiye, bu po-tansiyelle dünyada ikinci potan-siyel ülke konumunda bulunuyor. Şu ana kadar yapılan çalışmalarla 700 ton altın görünür hale getiril-di.

Ayrıca 12.4 milyar ton ile toplam dünya linyit rezervinin yaklaşık yüzde 1,6’sı Türkiye’de bulunuyor.

İşlenebilir linyit rezerv miktarı ise 3.9 milyar ton düzeyinde olan Türkiye, rezerv ve üretim miktarı açısından dünya ölçeğinde orta sıralarda yer alıyor.

Türkiye’nin diğer önemli maden rezervleri ise şöyle:

-Çinko-kurşun: Türkiye’nin metal içeriği olarak 860 bin ton kurşun,

Page 31: Milli Politika 373. sayı

29OCAK 2012

2.3 milyon ton çinko rezervi bulu-nuyor.

-Demir: Ortalama yüzde 50-55 tenörlü işletilebilir demir rezervi toplamı 113 milyon ton dolayın-da bulunuyor.

-Krom cevheri: Türkiye’nin krom rezervi 26 milyon ton civarında.

-Bor: Türkiye 3 milyar 66 milyon ton olan bor rezervleri ile dünya bor potansiyelinin yüzde 72’sini elinde bulunduruyor.

- Alüminyum: Alüminyum üreti-mine uygun boksit rezervi 87 mil-yon ton civarında bulunuyor.

-Bakır: Türkiye’de toplam bakır rezervi, metal içeriği olarak 1.5

milyon ton bakır düzeyinde bu-lunuyor. Ekonomik olarak de-ğerlendirilmeyen düşük tenörlü bakır kaynakları dahil edildiğinde toplam bakır kaynağı metal içeri-ği olarak 3.5 milyon tonu buluyor.

-Trona: Türkiye, yaklaşık 900 mil-yon tonluk işlenebilir trona re-zervi ile dünyada ikinci sırada yer alıyor.

-Mermer ve doğal taşlar: Doğal taş bakımından, jeolojik yapısı itibarıyla zengin bir potansiyele sahip olan Türkiye, bu günkü ve-rilere göre 3,8 milyar metreküp işletilebilir mermer, 2,7 milyar metreküp işletilebilir traverten, 995 milyon metreküp granit re-

zervi bulunuyor. Bu değerlere göre Türkiye dünya doğal taş rezervinin yaklaşık yüzde 40’ına sahip durumda. Yapılan araştır-malarda, ülkemizde 650’ye varan renk ve dokuda mermer çeşidi-nin bulunduğu belirlendi.

-Seramik ve cam ham maddeleri: Sektörün ana ham maddesini ku-vars, kuvarsit, kuvars kumu, feld-spat, kil ve kaolen oluşturuyor. Türkiye’de 89 milyon ton kaolen, 354 milyon ton seramik ve re-frakter kil, 239 milyon ton feld-spat, 1.3 milyar ton kuvars kumu, 2.3 milyar ton kuvars-kuvarsit potansiyeli bulunuyor.

-Çimento ve diğer yapı malze-meleri: İnşaat sektöründe büyük oranda hafif yapı elemanı ve be-ton agregası olarak da kullanılan ponza potansiyeli 1.5 milyar me-treküp, perlit potansiyeli ise 5.7 milyar ton düzeyinde.

Bentonit: Türkiye’de Ankara, Çankırı, Tokat, Edirne ve Ordu illerinde yoğunlaşan değişik al-anlarda kullanılabilir 250 milyon ton bentonit rezervi bulunuyor.

-Manyezit: 41-48 manyezit içerik-li 106 milyon ton.

Page 32: Milli Politika 373. sayı

30 OCAK 2012

Emniyet Genel Müdürlüğü sıfır araç alanlara tescil kolaylığı sağ-layacak bir projeyi uygulamaya başladı. Yeni projeyle Türkiye’de üretilen veya ithal edilen araçla-rın teknik özelliklerini içeren araç uygunluk belgesi bilgileri, üretici veya ithalatçılar tarafından Em-niyet Genel Müdürlüğü bünye-sinde oluşturulan Araç ve Sürücü Bilgi Sistemi’ne (ASBİS) elektro-nik ortamda, e-imzalı ve zaman damgalı olarak iletilecek.

Tescil Çilesi Bitiyor,Geri Sayım Başladı

Yeni projeyle Türkiye’de üretilen veya ithal edilen araçların teknik özel-liklerini içeren araç uygunluk belgesi bilgileri, üretici veya ithalatçılar

tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Araç ve Sürücü Bilgi Sistemi’ne (ASBİS) elektronik ortamda, e-imzalı ve zaman

damgalı olarak iletilecek.

Page 33: Milli Politika 373. sayı

31OCAK 2012

Vatandaşlar, yeni bir araç almak için bayiye gittiğinde, bayideki görevliler, satışa ilişkin bilgileri ASBİS sistemine girecek ve alıcı adına tescil belgesi talebinde bu-lunacak.

Müşteri ve araca ilişkin bilgilerin sistem üzerinde doğrulanmasının ardından, araca tahakkuk ettiri-len vergilerin ödendiği ve zorunlu mali sorumluluk sigortasının ya-tırıldığına dair bilgiler de ilgili ku-rumların bilgisayar sisteminden online olarak teyit edilecek.

Müşteri ve araca ilişkin tesci-le mani bir durum olmadığının tespiti halinde alıcı adına tescil işlemi gerçekleştirilecek, bayi gö-revlisi de müşteriye aracın tescil edildiğine ilişkin geçici bir tescil belgesi verecek.

Müşteri geçici belge ile satın al-dığı gün aracını trafiğe çıkarabi-lecek, asıl tescil belgesi ile trafik belgesi ise araç sahibinin adresi-ne posta ile gönderilecek.

ANKARA’DA DENENMEYE BAŞLADI

Pilot il olarak seçilen Ankara’da denenmeye başlanan ve 1 Nisan’dan itibaren tüm Türkiye’de uygulanması planlanan projeyle

vatandaşlar, tescil şubesine gitmeden veya iş takipçisine vekalet vermeden aracını tes-cil ettirebilecek.

Bu projeyle vatandaşlar, veka-letname ücreti ödemek zorun-da da kalmayacak.

Bayi tarafından yaklaşık 15 da-kikada hazırlanacak geçici tes-cil belgesini alan vatandaşlar, satın aldıkları aracı bu belgey-le kullanabilecek. Böylece müşte-ri, trafiğe çıkmak için aracın tes-cil edilmesini beklemek zorunda kalmayacak.

Projeyle bütün işlemler ilk mü-racaat noktasında ve tamamen elektronik ortamda sonuçlandı-rılacak. Sisteme erişim, e-devlet üzerinden yapılacak. Sistemi kul-lanacak bayilerin, güvenlik açı-sından mutlaka elektronik imza sahibi olmaları gerekecek.

Bilgi ve belgelerin elektronik or-tamda kaynağından temin edil-mesiyle sahtecilik ortadan kal-kacak, çalıntı veya değiştirilmiş edilmiş araçların tescili de önle-necek.

Projeyle 568 trafik tescil şube-sinde çalışan yaklaşık 4 bin 500 personelin büyük bölümü trafiğin denetimi ve düzenlenmesinde görevlendirilecek. Araç veri giriş

işlemlerini yürüten Maliye Ba-kanlığı personelinden de tasarruf sağlanacak.

Halen yeni bir araç satın almak isteyen vatandaşlar, sigorta be-deli ve özel tüketim vergisini yatırdıktan sonra bayiden aldık-ları uygunluk belgesi ve fatura ile şoförler odasına başvuruyor. Buradan araç tescil dosyası alan vatandaşlar, dosya içindeki mü-racaat formlarını daktilo ile dol-durduktan sonra tescil şubesine gidiyor. Şubenin yoğunluğuna göre ortalama 3 gün içinde aracı-nı tescil ettiren vatandaşlar plaka basımı için tekrar şoförler odası-na gidiyor. Burada plaka bastıran vatandaşlar, tescil şubesinde pla-kayı mühürlettikten sonra aracı kullanmaya başlıyor. Tüm bu iş-lemlerle uğraşmak istemeyenler ise bayinin anlaştığı iş takibi ya-pan kişilere vekaletname veriyor.

Page 34: Milli Politika 373. sayı

32 OCAK 2012

Türkiye Otomotiv pazarında 2011 yılı Ocak-Kasım döneminde oto-mobil ve hafif ticari araç toplam pazarı önceki yılın aynı döne-mine göre yüzde 20 oranında artarak 735 bin 33 adet olarak gerçekleşti. 2010 yılında tüm zamanların satış rekoru 793 bin adet rakamın bu yıl geçilmesi ke-sinleşti.

Türkiye otomotiv sektöründeki yükselişe rağmen, borç krizi ile

boğuşan Avrupa ülkelerinin oto-motiv sektörü ise düşüş gösteri-yor. Avrupa Birliği’nin 27 ülkesi ile Avrupa Serbest Ticaret Bölge-si ülkelerinde (AB27 EFTA) oto-mobil satışları bu yılın ocak-ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,9 dara-larak 11 milyon 505 bin adete geriledi.

Türkiye otomotiv sektörüne ilişkin soruları yanıtlayan Oto-

motiv Distribütörleri Derneği (ODD) Genel Koordinatörü Hayri Erce, Avrupa otomotiv pazarının, Avrupa’nın yaşadığı borç krizin-den dolayı bir türlü toparlanma eğilimine giremediğini kaydetti.

Özellikle Avrupa ülkelerinin “ke-mer sıkma” politikasını 2012 yılı için de devam ettireceklerini be-lirten Erce, “İtalya, İspanya, Por-tekiz, Yunanistan gibi ülkelerde ciddi bir daralma olacak. Batı

Otomotiv SektörüRekora Koşuyor

Page 35: Milli Politika 373. sayı

33OCAK 2012

Avrupa’da otomobil satışlarında yüzde 1 civarında, üretimlerinde de yüzde 3 civarında bir küçülme olacak gibi gözüküyor” dedi.

Erce, Türkiye’de tablonun olduk-ça farklı olduğuna işaret ederek, Türkiye otomotiv pazarının bu yı-lın ilk yarısında hızlı bir büyüme süreci yaşadığını, haziran ayında yapılan genel seçimlerin etkisi ile Türkiye’de talebin bir miktar öne çekildiğini ve otomobil satışların-daki büyümenin yüksek olduğu-nu anlattı.

Otomotiv satışlarındaki talebin öne çekilmesiyle birlikte, üçüncü çeyrekten itibaren otomobil sa-tışlarında bir miktar daralma ol-duğunu anımsatan Erce, “Bu yıl

kasım ayında da pazar yüzde 14 gibi daraldı. Ama ona rağmen se-nenin geneline baktığımız zaman yaklaşık yüzde 20’ler civarında bir büyüme söz konusu ki, dün-yanın bu kadar ciddi problem ya-şadığı, ABD’de çok düşük büyü-melerin kaydedildiği, Avrupa’da ciddi borç krizinin yaşandığı bir süreçte Türkiye otomotiv paza-rının yüzde 20’ler seviyesinde artmış olması bence çok sevindi-rici. Avrupa’daki toparlanamama süreci önümüzdeki yılda devam edecek. 2012 yılı ile ilgili olarak Avrupa otomotiv pazarında bir daralmanın söz konusu olacağı gözüküyor” diye konuştu.

Türkiye’ye duyulan güven pazarı olumlu etkiliyor

Hayri Erce, Türkiye otomotiv pa-zarındaki bu büyümenin neden-lerinin, Türkiye’de güven orta-mının devam etmesi ve Merkez

Bankası’nın politikaları olduğu-nu dile getirerek, “Buna ek ola-rak düşük faiz ortamının devam ediyor olması en önemli faktör. Türkiye biliyorsunuz uzun yıllar yüksek faiz oranları ile yaşadı ve geçtiğimiz iki üç yıl içinde de ciddi bir faiz düşüş süreci içine girmiş bulunuyoruz. O düşük faiz süreci hala devam ediyor. Araçla-rın fiyatları sadece aracın kendi fiyatından oluşmuyor, bu bir pa-ket aracın fiyatı artı finansman imkanı, bunun topyekun maliyeti ve fiyatı müşteri için önemli. Bu düşük faiz ortamı da tüketici için son derece uygun bir ortam ya-ratıyor” dedi.

Avrupa’daki bu krizin 2012 yılın-da da devam edeceğine işaret eden Erce, bu durumun ister is-temez Türkiye’yi de bir miktar olumsuz etkileyeceğini, bu ülke-lerin Türkiye’nin ihracat pazarını oluşturduğunu dile getirdi.

Page 36: Milli Politika 373. sayı

34 OCAK 2012

Erce, “Ama bu Türkiye’de büyük bir kriz olacak anlamına gelmiyor. Ama bir miktar büyüme hızımız düşebilir. Türkiye otomotiv pa-zarına etkisi bir miktar olumsuz olabilir. Bu yıl yaklaşık 900 bin adetler civarında kapatacağız pazarı. 2012 yılında ise yüzde 10 civarında küçülme süreci yaşana-bilir” diye konuştu.

Türkiye’nin bu yılı Avrupa otomo-bil pazarında 6. sırada kapataca-ğına işaret eden Erce, hafif ticari araçta ise Türkiye’nin durumu-nun daha iyi olduğunu, Avrupa pazarı sıralamasında yılı 2. veya 3. sırada bitirebileceğini söyledi.

Erce, Türkiye’nin otomotiv satış-larında, Avrupa pazarında çok önemli bir ölçeğe geldiğini belir-terek, Türkiye’nin artık, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspan-

ya ile birlikte en büyük 6 pazarın içinde yer aldığını kaydetti.

Genç nüfusu potansiyel yaratıyor

Türkiye’nin genç nüfusunun ya-rattığı bir potansiyel olduğuna dikkati çeken Erce, sözlerini şöy-le sürdürdü: “Bizim için önemli olan bu potansiyelin hayata ge-çirilmiş olması. Türkiye iç pazarı ne kadar büyük ölçeklere gelirse, Türkiye’de yapılacak olan ulusla-rarası firmaların yapacağı yatı-rımlar artacaktır. Türkiye Bir cazi-be merkezi haline gelecektir. Yerli sermayenin Türkiye’de yapacağı yatırımlar artacaktır. İç pazarınız ne kadar kuvvetli olursa, bu ilgi de artacaktır ve küresel oyuncu olması ihtimali de Türkiye’nin hızla artacaktır.

Dünyada 6 tane ülke küresel oyuncu olabilmiş, küresel marka-lar yaratabilmiş durumda. Bunlar, Japonya, Amerika, Güney Kore, Fransa, İtalya, Almanya. Bu ülke-lerin iç pazarları ciddi bir ölçeğe geldikten sonra iç pazardan da aldıkları kuvvetle küresel oyun-cu olmayı başarabilmiş ülkeler. Şu anda 900 binleri konuşuyo-ruz, bizim pazarımız 1,5-2 milyon adetlere ulaşabilir. Bunlar hayal değil hızlı olabilecek şeyler. Ger-çekten iç dinamizmi ve genç nü-fusu olan bir toplumuz. O zaman da Türkiye’ye olacak yatırımların da boyutu değişecek, ilgisi de ar-tacaktır. Türkiye’ye gelecek olan direkt yatırım sermayesi artacak-tır. İç pazarı destekleyecek her türlü politikanın da yaratılması gerekiyor.”

Page 37: Milli Politika 373. sayı

35OCAK 2012

Türk mühendis ve işçilerin alın-teri dökerek ürettiği otomobiller, dış pazarlarda büyük ilgi gördü. Üretilen araçlar, dünyanın önde gelen metropollerinden New York’ta boy göstermeye başladı.

Gölcük’te 10 yıl önce fabrikası ku-rulan Ford Otosan, 2.5 yılda oto-motivin anavatanı Amerika’ya

100 bin araç ihraç ederek söz ko-nusu pazarın önde gelen marka-larından oldu. Bu bağlamda Türk mühendisler ve işçiler tarafından üretilen araçlar, büyük başarılar ve güzel bir imaj elde etti.

Sektörde bu yıl 6. kez ihracat şampiyonu olan otomotivcileri-miz, alternatif pazarlara ihracatı

arttırabilmek için ticari ve tanı-tım etkinliklerini de arttırdı. 2010 yılına göre ihracatlarını yüzde 17 oranında artırarak 20,4 milyar dolarlık gelir elde eden otomo-tivcilerimiz, bu yıl içerisinde 1 milyon 100 bin araç üretecek. Söz konusu araçlar iç ve dış pa-zarlarda satışa sunulacak.

Türk Otomotivciler Gururla Sunar

Page 38: Milli Politika 373. sayı

36 OCAK 2012

Kentsel dönüşümle ilgili hazır-lanan kanun taslağı bu hafta Başbakanlık’a gönderiliyor. Tas-lağa göre, çürük, salaş ve kaçak binalar yıkılacak. Yıkım için mal sahipleriyle anlaşma yoluna gi-dilirken, mutabakat sağlanama-yan taşınmazlar kamulaştırılacak. Kentsel dönüşüm için gerekli 400 milyar doları karşılamak için 2-B arazileri ile vergi ve trafik cezasın-dan para aktarılacak.

Van depremiyle yeniden günde-me gelen kentsel dönüşüm çalış-masının detayları belli oldu. Çev-re ve Şehircilik Bakanlığı’nın 30 hukukçudan görüş alarak hazır-ladığı kanun taslağına göre riskli binalar yıkılacak. Tahliye ve yıkım

işlemlerinde anlaşma yoluna gidi-lecek. Mutabakat sağlanamayan taşınmazlar kamulaştırılacak. Yı-kımın ardından mesken sahibine kira yardımı yapılacak. Gelecek hafta Başbakanlık’a sevk edilmesi planlanan taslakta özel bir gelir kalemi oluşturuluyor. Bakanlığın tasarrufunda ‘afete hazırlık’ he-sabı açılacak. Genel bütçenin yanı sıra il özel idarelerine ayrılan pay, imar para cezası, orman vasfını kaybetmiş 2-B arazilerinden elde edilecek gelir ve trafik cezalarının yüzde 1’i bu hesaba aktarılacak. Bakan Erdoğan Bayraktar, kentsel dönüşümün maliyetinin 400 mil-yar doları bulabileceğini söyledi. Çalışmaların belediyelerle bir-

likte yürütüleceğini vurgularken, dönüşümün istihdama katkısının da altını çizdi.

Taslak kapsamında yapılacak kentsel dönüşüm hakkında bazı gazetecilere değerlendirmede bulunan Çevre ve Şehircilik Ba-kanı Erdoğan Bayraktar, öncelikli olarak vatandaşla anlaşma yolu-na gidileceğini söyledi. Kentsel dönüşümün Türkiye’ye maliyeti-nin 400 milyar doları bulabilece-ğini ifade eden Bayraktar, “Artık insanlarımız ölmesin, canlar yok olmasın, şehirlerimiz böyle büyük felaketler yaşamasın; bedeli ne olursa olsun artık biz Türkiye’de depreme dayanıksız yapıları, sa-laş yapıları, kaçak yapıları mut-

400 Milyar DolarlıkDönüşüm Başlıyor

Page 39: Milli Politika 373. sayı

37OCAK 2012

laka rehabilite etmek durumun-dayız.” dedi. Bakanlık tarafından hazırlanan kanun taslağı kapsa-mında yapılacak işlem, sözleşme ve uygulamalar her türlü vergi, resim, harç ve ücretlerden muaf tutulacak. Afete hazırlık hesabın-daki gelirler devlet malı hükmün-de olacak ve haczedilemeyecek. Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, üç ay içerisinde ba-kanlıkta yürürlüğe konulacak.

Yıkılması kararlaştırılan gayrimen-kullerde, konut değerinin üzerin-de daire talep edenlere aradaki farkı 20 yılda faizsiz, enflasyon farkını ödeme imkânı sağlanması öngörülüyor. Kiracılara da taşın-ması için bir defaya mahsus kira yardımı yapılacak.

Bakanlığın hazırladığı taslak ne-ler getiriyor?

Afet riski altındaki alanlardaki Hazine’ye ait taşınmazlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tahsis edilecek, TOKİ’ye bedelsiz devre-dilecek.

Tahsis ve devir tarihinden itiba-ren beş yıl içinde amacına uygun olarak kullanılmayan gayrimen-kuller, bedelsiz olarak Hazine adı-na tescil edilecek.

Risk altında bulunan kişi ve ku-rumlara ait taşınmazlar konusun-da tahliye ve yıkımda anlaşma yolu tercih edilecek.

Bakanlık anlaşma çerçevesinde geçici tahsis ve kira yardımı yap-maya yetkili olacak.

Anlaşma sağlanamayan mülkiyet-lere ilişkin taşınmazlar bakanlık veya talebi halinde TOKİ ve İdare tarafından kamulaştırılabilecek.

Gayrimenkullerin düzenleme öncesi ve sonrası değerleri, TOKİ veya Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) lisanslı kuruluşlarca yapı-lacak. Uyarılara rağmen tahliye edilmeyen yapıların tahliye ve yıkım işlemleri mahalli idarelerin katılımı ile mülki amirler tarafın-dan gerçekleştirilecek.

Yapılacak iş ve işlemlerde kullanıl-mak üzere bakanlığın tasarrufun-da afete hazırlık hesabı açılacak.

Kanun kapsamında yapılacak iş-lem, sözleşme ve uygulamalar her türlü vergi, resim, harç ve üc-retlerden muaf tutulacak.

Çalışmaların belediyelerle birlikte yürütüleceğini ifa-de eden Bakan Bayraktar, amacın deprem veya heye-landa afete maruz kalacak binaların kurtarılması oldu-ğunu kaydetti. Vatandaşa ‘Senin evinin değeri budur. Gel seninle anlaşalım’ di-yeceklerini vurgulayan Bay-raktar, 2 ev hakkı olana 2 ev vereceklerini ifade etti. Kira yardımı da yapılacağını dile getiren Bayraktar, “Diyeceğiz ki biz bu evi boşaltmak, yıkmak zorundayız. Bu süre içerisinde de kira yardımı yapacağız. Olmadı, biz eğer yerinden veremiyor-sak, burasının yeri müsait değil, imarı müsait değil ise başka yerden konut vereceğiz.” şeklinde konuştu. Bayraktar, kent-sel dönüşüm projeleri sayesinde istihdam artışı sağlanacağını, inşaat sektörüne katkı sağlanacağını dile getirdi. İstanbul’da ilk etapta yıkılması gereken oturulamayacak durumda 14 bin yapının olduğunu anlatan Bayraktar, “Bunların zaten mevcut yasalara göre de yıkılması gerekiyor. Onun dışında kaçak bi-nalar var, zabıt tutulmuş. Ruhsata aykırı yapılar var. Bunların yıkılması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

Page 40: Milli Politika 373. sayı

38 OCAK 2012

Konya Ovası’nı suyla buluştura-cak Mavi Tünel Projesi için 235 işçi gece-gündüz ter döküyor. 17 bin 34 metrelik tünelin, şu ana kadar 15 bin 275 metresi tamam-landı

Konya Ovası Projeleri’nin (KOP) en önemli adımı olan, Konya Ovası’nı suyla buluşturacak ‘’100 yıllık rüya’’ Mavi Tünel Projesi, tüm hızıyla devam ediyor. 2007 yılında temeli atılan 17 kilo-metre 34 metrelik Mavi Tünel Hattı’nda çalışmalar 235 işçinin, 3 vardiya 24 saat çalışmasıyla sürdürülüyor. Mavi Tünel kapsa-mında, Akdeniz’e boşalan Göksu Havzası’ndaki suların 414 mil-yon metreküplük bölümünün Konya’ya aktarılması, bu suyun tarım alanlarının sulanmasında

ve Konya’nın içme suyu ihtiyacı-nın karşılanmasında kullanılması hedefleniyor.

DSİ Konya 4. Bölge Müdürü Mus-tafa Uzun, projede sona yaklaşıl-dığını söyledi. Proje ile Mavi Tü-nel vasıtasıyla Bağbaşı, Bozkır ve Avşar barajlarından toplam 414 milyon metreküp suyun Konya havzasına aktarılmasının hedef-lendiğini ifade eden Uzun, ‘’Mavi Tünel ve Bağbaşı Barajı kısa süre içinde tamamlandıktan sonra in-şaat çalışmalarına geçen ay baş-lanmış olan Bozkır Barajı da önü-müzdeki yıllarda tamamlanacak. Önümüzdeki ay ihale çalışmala-rına başlayacağımız Avşar Barajı da tamamlandıktan sonra Kon-ya kapalı havzasına 414 milyon metreküp su aktarılacak’’ dedi.

Yüzyıllık rüya gerçek oluyor

Page 41: Milli Politika 373. sayı

39OCAK 2012

15 BİN 275 KİLOMETRESİ TAMAMLANDI

Uzun, aktarılan 414 milyon met-reküp su ile Konya kapalı havza-sında bir kısım alanın daha suya kavuşacağını vurgulayarak, şun-ları söyledi: ‘’Projeyle Konya’nın önümüzdeki 35 yıllık içme suyu ihtiyacı da aktarılacak 100 mil-

yon metreküp su ile karşılanmış olacak. Çalışmalar 24 saat esa-sına göre 3 vardiya sistemiyle sürdürülmektedir. En kısa za-manda projeler tamamlanarak hayata geçirilecek. Mavi Tünel delgi çalışmaları da hedeflendiği şeklinde bitirilmesi için ekipleri-miz çalışmalarını sürdürüyor. Şu anda TBM (tünel delgi makinesi) ile yürütülen çalışmalarda Mavi Tünel’in 15 bin 275 metresine ulaşılmış durumda. Ayrıca tü-nelin diğer tarafından da klasik del-patlat yöntemiyle yapılan ça-lışmalarda 310 metreye ulaşıldı. Bir aksilik olmazsa hedeflendiği gibi Mavi Tünel çalışmalarının 17 Aralık’ta bitirilmesi için çalışıyo-ruz.’’

Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel İn-şaatı Projesi Müdürü Umut Emre Karataş ise 2009 tarihinde delgi çalışmalarına başladıkları 17 bin 34 kilometrelik Mavi Tünel’in

delgisinin 15 bin 275 kilometre-ye ulaştığını bildirdi. Delgilerle beraber tünelin beton kaplama işlerinin de tamamlandığını ifade eden Karataş, ‘’Jeolojik herhan-gi bir sıkıntının olmaması veya delgi makinesinde büyük bir arızanın çıkmaması durumunda Mavi Tünel’in delgi işleminin 17 Aralık’ta tamamlanması hedef-lenmektedir’’ diye konuştu. Ka-rataş, Mevlana’nın ilk eşi olan Gevher Banu’nun adını verdikleri 1 adet TBM makinesiyle delgi iş-lemlerine devam ettiklerini dile getirerek, çalışmaları 3 vardiyalı sistemle yaklaşık 235 personel-le sürdürdüklerini bildirdi. Delgi makinesi ile tünelde günde or-talama 20 metre ilerlediklerini anlatan Karataş, 17 Aralık hede-fine ulaşabilmek için Ramazan Bayramı’nda mesai yapan işçi-lerin Kurban Bayramı’nda da ça-lışmalara ara vermeden devam edeceğini kaydetti.

Page 42: Milli Politika 373. sayı

40 OCAK 2012

İnternette alışveriş yapmak kolay ama riskli yanları var. Kötü niyetli insanlar, sanal ortamda da zekice yöntemler kullanarak tüketicileri aldatabiliyor. İşte online alışveriş yaparken dikkat edilmesi gere-ken önemli noktalar.

Evimizin balkonundan sepet uza-tıp, bakkalın çırağına bağırarak sipariş verdiğimiz dönemler artık bir nostalji oldu. Cep telefonun-dan sipariş verdiğimiz domates, peynir ve deterjanın evimize teslim edildiği zamanlarda yaşı-yoruz.

Yoğun trafik, bunaltıcı kalaba-lık, park yeri sorunu, kötü hava şartları ve ısrarlı satıcıların bas-kısından bunalan tüketiciler için internetten alışveriş lüks değil. Buna bir de en iyi fırsatı yakala-

ma imkânı eklendiğinde ‘Neden internetten alışveriş yapmayalım ki?’ diyoruz.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye nüfusu-nun yüzde 42,9’unun internet erişimi var. Bu nüfusun yüzde 18,6’sı internet üzerinden alışve-riş yapıyor. En çok tercih edilen ürünler ise giyim ve spor malze-meleri (%28,8), elektronik cihaz-lar (%27,8), ev eşyası (%19,8) ve kitap-gazete-dergi (% 17,6).

Elbette her kolaylığın kendine göre bir bedeli var. Gerçek ha-yatta olduğu gibi sanal ortamda da kötü niyetli insanlar, zekice yöntemler kullanarak tüketicileri aldatabiliyor. İşte online alışveriş yaparken dikkat edilmesi gere-ken 6 önemli nokta:

1 - ÖN ARAŞTIRMA

Online güvenlikle ilgili önce yapıl-ması gereken, alışveriş yapmayı planladığınız web sitesi hakkında bilgi toplamaktır. Site hakkında diğer kullanıcıların deneyimlerini mutlaka araştırın. Site pek bilin-miyorsa ve alışverişte ısrarlıysa-nız ilk siparişin yüksek olmama-sına dikkat edin. Sitenin güvenlik politikasını, sipariş yöntemini, sipariş sözleşmesini ve iade hak-larınızı dikkatlice okuyun. İrtibat bilgisini kontrol edin. Eğer eksik-lik veya kuşkulu bir durum varsa site güvenli olmayabilir.

2 - GÜVENLİK SERTİFİKASI

Türkçesi ‘Güvenli Yuva Katmanı’ olarak adlandırılan SSL (Secure Socket Layer) protokolü ile in-

İnternetten güvenlialışveriş için 6 öneri

Page 43: Milli Politika 373. sayı

41OCAK 2012

ternet üzerinden güvenli veri iletişimi yapmak mümkün. Web sitesinin SSL adı verilen güvenlik sertifikasına sahip olup olmadı-ğına bakın. SSL sertifikası varsa sertifikanın geçerli olup olmadı-ğını kontrol edin. Online alışveriş sitelerinde en çok kullanılan SSL sertifikaları TRUSTe, Thawte, Ve-riSign, GlobalSign ve COMODO gibi güvenlik firmalarına aittir. Güvenilir alışveriş sitelerinde bu sertifikaların logoları yer alır. Bu logolara tıklanında SSL sertifika bilgilerine ulaşılabilir.

Sayfada SSL sertifikası olduğunu nasıl anlarsınız? Alışveriş yapar-ken web tarayıcınızda küçük bir asma kilit resmi beliriyorsa bu, alışveriş yaptığınız sitede SSL ser-tifikasının olduğunu gösterir. Bu kilit resmine tıklayarak sertifika-nın kime ait olduğunu ve serti-fikanın geçerlilik süresini göre-bilirsiniz. Geçerlilik süresi bitmiş sitelerden uzak durun!

3 - KREDİ KARTI GÜVENLİĞİ

Alışveriş yaptığınız site güvenilir olabilir ama ya kredi kartı bilgi-leriniz başkaları tarafından ele

geçirilirse ne olacak? Kredi kar-tınızı ele geçiren kötü niyetli ki-şiler kart limitinizi sonuna kadar kullanabilirler. Böyle bir sorunla karşılaşmamak için en iyi yöntem sanal kredi kartı kullanmaktır. Sa-nal kredi kartları ile gerçek kredi kartı numaranızı yazmadan, ken-dinize özel limitler koyarak alış-veriş yapmanız mümkün. Üstelik alışveriş yapmadığınız zamanlar-da limitinizi sıfırlayabiliyorsunuz. Böylece kredi kartı numaranız başkalarının eline geçse bile her-hangi bir harcama yapılamaya-caktır.

4 - ADRESİN DOĞRU OLDUĞUN-DAN EMİN OLUN

İnternet tarayıcınızın adres çu-buğunda yazan site adına dikkat

edin. Eğer site adında bir tuhaflık varsa gerçeğinin tıpatıp benzeri bir siteye yönlendirilmiş olabilir-siniz. Şüpheli olduğunu düşün-düğünüz e-postaları açmayın.

5 - ‘HTTPS’ YAZIYOR MU?

Alışveriş yaptığınız sitenin öde-me bölümüne geldiğinizde adres çubuğunda https:// yazıp yazma-dığına dikkat edin. Eğer bulundu-ğunuz sayfa ‘https’ ile başlıyorsa bu, sayfanın güvenli olduğunun göstergesidir. Eğer sadece http:// yazıyorsa o sayfada ödeme yap-mak oldukça risklidir.

6 - BİLGİSAYAR GÜVENLİĞİ

Başkalarının kullandığı ortak bil-gisayarlardan kesinlikle alışveriş yapmayın, kredi kartı ve diğer şahsi bilgilerinizi kesinlikle yaz-mayın. Kullandığınız bilgisayar şahsi bilgisayarınız da olsa herke-se açık ve güvenli olmayan Wi-Fi noktalarından internete bağlıy-ken alışveriş yapmaktan uzak du-run. Kişisel bilgileriniz, wireshark gibi bazı programlar yardımıyla başkalarının eline geçebilir.

Page 44: Milli Politika 373. sayı

42 OCAK 2012

Futbol Federasyonu, kamuo-yunun merakla beklediği küme düşme konusunu kulüplere so-racağını açıkladı. Kulüpler Birliği Vakfı ise şaşırttı: “Biz karışmayız, bu sizin sorumluluğunuzda.” 26 Ocak 2012’de olağanüstü genel kurul yapılacağını açıklayan Fede-rasyon, şike yapan takımın bir alt lige gönderilmesini öngören Fut-bol Disiplin Talimatı’nın 58. mad-desinin değişip değişmeyeceği-nin burada sonuca bağlanacağını duyurdu. Buna göre kulüplerin oylarıyla bir defalık af çıkacak ve sadece puan silme cezası gelecek. Bu gelişmeye rağmen yasada şike ve teşvike verilen cezalarda indi-rim yapılmasıyla soruşturmaya konu olan ekiplerin kurtulması için nabız yoklayan Vakıf’tan dün ilginç bir çıkış geldi.

Kulüpler Birliği Başkan Yardımcısı Hasan Akıncıoğlu, 58. maddeyle ilgili herhangi bir tavsiye nitelik-li karar almadığını bildirdi. Aynı zamanda Medical Park Antalyas-por başkanı olan Akıncıoğlu, Türk futbolunun içerisinde bulunduğu hassas durum ve kendi mesuliye-tinin bilincinde olan Vakıf yöne-timinin, tutarsız ve ikilemli beya-natlar ve icraatlardan uzak durma prensibinde olduğunu ifade etti. TFF yönetiminin demokratik bir seçimle işbaşına geldiğini hatır-latan Akıncıoğlu, Federasyon’un Türk futboluyla ilgili her türlü idari kararı alma yetkisine sahip yegane merci olduğunu söyle-di. Akıncıoğlu, “TFF’nin yetki ve inisiyatifinde bulunan kararlarla ilgili birliğimize mesnetsiz atıfta bulunulmasını üzüntüyle karşı-

lıyoruz.” dedi. TFF’nin aldığı ge-nel kurul kararının kamuoyuna ‘Kulüpler Birliği’nin talebi’ şek-linde yansımasına karşın birliğin, genel kurula gidilmesini doğru bulmadığı ortaya çıktı. Galatasa-ray, Trabzonspor ve Orduspor’un başını çektiği bazı kulüpler de 58. maddenin değiştirilmesine karşı.

Federasyon, haklarında şike ve teşvik primi suçlaması bulunan kulüplere uygulanması muhte-mel yaptırımların görüşülmesi ve neticeye ulaşması için TFF’nin en yetkili karar organı olan genel kurulunun olağanüstü toplantıya çağrılmasının uygun görüldüğü-nü kaydetmişti. Açıklamada, “TFF, futbol ailesinin tüm kesimlerini ilgilendiren bu konunun futbo-lun tüm paydaşları tarafından

Futbolda küme düşmekaosu

Page 45: Milli Politika 373. sayı

43OCAK 2012

TFF Genel Kurulu’nda tartışılma-sının en doğru çözüm olduğunu belirtti.” denilmişti. Ankara’daki kurulun, 26 Ocak’ta, yeterli sayı-ya ulaşılamaması halinde delege tamsayısının üçte biriyle bir gün sonra, bir kez daha çoğunluk sağlanamazsa 3. toplantının ço-ğunluk aranmaksızın 3 Şubat’ta yapılması uygun görülmüştü.

Delegelerin oylayacağı 58. mad-de ne diyor?

Futbol Disiplin Talimatı’nın 58. maddesi, ‘Müsabaka sonucunu etkileme’ başlığını taşıyor. Buna göre:

(1) Müsabakanın sonucunu hu-kuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna te-şebbüs etmek yasaktır. Bir fut-bolcuya veya kulübe teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır.

(2) Bu hükmü ihlal eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar müsaba-kalardan men veya hak mahrumi-yeti cezasıyla; kulüpler ise küme düşürme cezasıyla cezalandırılır. İhlalin ağırlığına göre küme dü-şürme cezasına ek olarak puan indirme cezası da verilebilir.

(3) İhlalde sorumluluğu bulunan kişi veya kulüplere ayrıca para ce-zası verilir.

(4) Anılan yasağın hakemler tara-fından ihlali halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir.

Şükür, talimat değişikliğine sıcak bakmıyor

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, futboldaki şike so-ruşturmasında yargı sürecinin beklenmesi gerektiğini söyledi. Bahçelievler Belediyesi’nce yap-tırılan ‘Engelsiz Yaşam Parkı’nın

açılışına katılan Şükür, kişisel kanaatinin, küme düşmenin kalkmaması yönünde olduğunu vurguladı. “Futbol disiplin tali-matının küme düşmeyle ilgili 58. maddesi konusunda ne söyle-yeceksiniz?” sorusuna Şükür şu cevabı verdi: “O kadar farklı ses-ler var ki tam bir fikir karmaşası yaşanıyor. Bu kadar farklı seslerin geldiği bir ortamda herhalde ge-nel kuruldaki oylamaya bırakıla-cak sonuç.”

Toplum önündeki insanlar olarak söyleyeceklerinin yargıyı etki-lemesinden ya da farklı yerlere çekilmesinden kaygı duyduğuna dikkati çeken Şükür şöyle devam etti: “Çünkü siyasi de bir durum-dasınız. Bütün herkesin hemfikir olduğu, kafasına yatacağı ve vic-danları rahatsız etmeyecek bir koşulun oluşmasını diliyorum. İçerideki birçok arkadaşımızı ziya-rete gidiyorum. Suçları ispat edi-lene kadar herkes suçsuzdur. İn-şallah yargı sürecinden aklanarak çıkarlar. Biz hukukun üstünlüğü-ne yemin ettik. Yalnız Federasyon Başkanı, böyle bir süreç yaşanır-ken düşmenin kaldırılmasının sa-kıncalı olduğunu söyledi. Umarım bu yönde karar çıkar.” Şükür, Fe-nerbahçeli taraftarların mitingine de değindi: “Bunlar takımlarına destek anlamında çok önemli. Zor bir süreç yaşıyorlar. Biraz empati yapmamız lazım. Bunlar insani şeyler. Sadece Fenerbahçeli de-ğil, bütün taraftarları sağduyuya çağırıyorum. Oradaki insanlar bir takım sevmişler, umarım o sevgi-leri yönünde sonuçlanır olay.”

Gençlerbirliği Kulübü Baş-kanı İlhan Cavcav, Futbol Federasyonu’na şike soruştur-ması sonucunda vereceği karar için yardım dileğinde bulundu. Cavcav, “Etik Kurulu’nun verece-

ği rapora göre TFF ne yapar, ne yapabilir? Ne ona yaranabilecek, ne buna. Ben ‘Allah yardımcısı ol-sun’ diyorum.” dedi. Olay patlak verdiğinde TFF başkanı olması durumunda tavrının ne olacağı sorusuna Cavcav şu cevabı verdi:

“Hemen istifa ederdim, bir dakika durmazdım.” spor servisi

Yeni düzenleme Avrupa’dan uyarlanacak

Şikeye karışan takımın küme düşmesini içeren Futbol Disiplin Talimatı’nın 58. maddesi için yeni bir formül bulundu. Genel kurul delegelerince dile getirilmesi beklenen düzenleme; İtalya, İn-giltere ve Portekiz gibi ülkelerde de uygulanıyor. Buna göre; şike girişimi yöneticiler bazında kalır-sa, kulüp küme düşürülmeyecek; ancak yeni sezona eksi puanla başlayacak. Ayrıca ağır para ce-zaları da yürürlüğe girecek. Eğer şike veya teşvik suçu sahaya yan-sırsa ceza ağırlaşacak. Futbolcu-ların dahil olduğu suçun cezası ise ekiplerin bir alt lige gönderil-mesi. Takımlar sadece düşmekle kalmayacak, eksi puanla sezona başlama ve ağır para cezaları da gündeme gelebilecek. TFF, 26 Ocak 2012 tarihinde Ankara’da yapılacak olağanüstü genel kurul-da delegelere görüşlerini soracak. 58. maddenin değişmesi için Fe-nerbahçe ve Beşiktaş gibi kulüp-lerin başını çektiği grubun önerge vermesi bekleniyor.

Page 46: Milli Politika 373. sayı

44 OCAK 2012

22 Aralık 2011... Bu tarih sözde Ermeni soykırımını inkâr eden-lerin para ve hapis cezası veril-mesini öngören yasa tasarısının Fransız Meclisi tarafından kabul edildiği gün. Fransa, söz konusu eylemi ile bir kez daha Türkiye’nin gündemine oturdu. Bütün bunlar olurken iki ülke arasındaki tarihi ilişkiler gündeme geldi.

Fransızların Osmanlı tokadını yediği ilk yer: Niğbolu

Osmanlı Devleti zamanında Türk-lerle Fransızlar ilk defa 1396’daki Niğbolu Muharebesi’nde kar-şılaştılar. Balkanlar üzerinden Avrupa’ya doğru hızla ilerleyen

Türk askerlerini durdurmak için Papalık harekete geçti. Bu çağ-rıyla başta Macarlar olmak üze-re İngilizler, İskoçyalılar, Çekler, Polonyalılar, İsviçreliler, İtalyan-lar, Belçikalılar, Avusturyalılar ve Hollandalıların katıldığı bir Haçlı ordusu oluşturuldu.

25 Eylül 1396’da Niğbolu’daki sa-vaş Fransız şövalyelerinin hücu-mu ile başladı ve ardından diğer birlikler Türk ordusuna saldırdı fakat şövalyeler Türk taktiği kar-şısında çaresiz kaldılar. Zaferin-den emin olan Yıldırım Bayezid’le, savaşta esir düşen Fransız hane-danından kont Jean Sans Peur arasında tarihe geçen şu konuş-ma gerçekleşti: “Jean haber al-

dım ki sen memleketinde büyük bir kimse ve kudretli bir prensin oğlu imişsin. Gidiyorsun, birçok yıllar ileriye bakmayacaksın ve ilk silah tecrübendeki başarısız-lıktan dolayı kabahatli görülebi-lirsin. Bu lekeyi silmek ve şerefini tekrar kazanmak için belki bana karşı sevk etmek ve benimle harp etmek için kuvvetli bir ordu toplarsın. Eğer senden korkmuş olsam seni ve arkadaşlarını bana karşı katiyen silah kaldırmamanız için dininiz ve şerefiniz üzerine yemin ettirebilirim. Fakat hayır böyle bir yemin istemeyeceğim. Aksine memleketine döndüğün zamanda bir ordu toplayarak bu-raya sevk edersen memnun ola-

Fransızlar Osmanlı Tokadı’naFransız değil!

Page 47: Milli Politika 373. sayı

45OCAK 2012

cağım. Beni daima hazır ve harp meydanında seni karşılayacak durumda bulacaksın. Şimdi bu söylediklerimi hoşuna gidenlere de tekrar et. Çünkü silah işlerine hazırım, bunları ve fütuhatımı genişletmeyi arzu ederim.”

Kanunî’nin yardımıyla esaretten kurtulan kral: I. Fransuva

Niğbolu Zaferi ile başlayan Os-manlı-Fransa ilişkileri Kanunî döneminde çok daha farklı bir yere geldi. Öyle ki, Kanuni Fransa’yı âdeta himayesine aldı ve Fransa’nın millî birliğini ve siyasî varlığını korumasını sağ-ladı. Fransa Kralı Birinci Fransu-va, Avrupa’daki en büyük rakibi Şarlken karşısında 1519’daki im-paratorluk seçimlerinde Kutsal Roma-Cermen tacını, 1525’teki Pavia Savaşı’nda da özgürlüğünü kaybetti.

Esir düşen Fransa kralı tekrar özgürlüğüne kavuşabilmek için mektup göndererek Kanunî’den yardım istedi. Kanunî de Bi-rinci Fransuva’ya bir mektup-la cevap verdi ve mektubunda

“Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva’sın” yazarak Fransa kralını sıradan bir devletin hü-kümdarı olarak gösterdi ancak Kanunî verdiği sözde durdu. Fransuva’ya destek olmak üze-re 1526’da Macaristan seferine

çıkıldı. Böylece Fransa’nın en büyük rakibi olan Avusturya-Ma-caristan İmparatorluğu’na ağır bir darbe vuruldu. Seneler sonra 1532’de Birinci Fransuva Venedik elçisine şu şekilde cevap vere-cekti: “Şarlken’e karşı Osmanlılar sayesinde güvence altındayım.”

18. yüzyılda Paris sokakları Türk renklerine boyanmıştı

Fransa’da 18. yüzyılda bir Türk modası oluşmuştu. İstanbul’dan gelen Osmanlı elçilerini görmek isteyen Paris halkı sokakları tık-lım tıklım dolduruyordu. Türk elçilerin her hareketi ilgi ile ta-kip ediliyor ve kıyafetleri Paris’te modayı tayin ediyordu. Türk mo-dası o kadar yayıldı ki 1740’larda Fransa’da Türklerden oluşan ve Saxe Gönüllü Alayı denilen askerî bir alay kuruldu.

Osmanlı hizmetine girmek iste-yen kral Napolyon

Fransız İhtilali sırasında yıldızı parlayan Napolyon general ol-muştu. Marsilya isyanını bastır-ması ve Toulon’u İngilizlerin elin-den kurtarması ona büyük bir şöhret sağlamıştı. Ancak, iktidar merdivenlerini hızlıca çıkarken ayağı kaydı. Robespierre ve ar-kadaşları ile ilişkide bulunmakla suçlanıp ordudan çıkarıldı. Bu sı-

rada Avrupa’da Fransız İhtilalciler dışlanırken İhtilal hükümetinin elçisi İstanbul’da diğer devlet-lerin aleyhte tavırlarına karşın Babıâli tarafından meşru olarak tanınmıştı. Osmanlı yönetimi Fransa’dan askeri uzman talep etmişti. Napolyon bu durumdan haberdar olduğunda harekete geçti. İhtilal Komitesi’ne Osmanlı hizmetine geçmek istediğine dair dilekçe yazdı fakat Napolyon’un bu talebi kabul edilmedi.

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne alma-mak için çaba sarf eden ülkelerin başında şüphesiz Fransa geliyor. Gerekçeleri ise Müslüman bir ül-kenin Kıta Avrupa’sında yerinin bulunmaması. Bu tavrın izleri tarihimizde hep vardı. Fransa krallarından IV. Henri’nin (16. yüzyıl) başını çektiği ‘Osmanlı’yı Avrupa’dan atma ideali’ uğrunda diğer Avrupa ülkeleri harekete geçirilip hep birlikte Osmanlı’yı zor duruma sokmanın planlarını yaptılar. Bunlar bize hâlâ yabancı gelmiyor değil mi?

Ermenilere Ruslardan önce Ciz-vitler bağımsızlık vaat etti

Cizvitler 1534’te Fransa’da İsa Cemiyeti adıyla kurulmuş misyo-ner bir tarikat. 17. yüzyılın baş-larında Osmanlı topraklarında görülmeye başlayan Cizvitler, 18. yüzyılda Ermenilere yoğun ilgi gösterirler. Ermenilere Osmanlı sultasından kurtulmaları gerek-tiğini gerek kiliselerde gerekse okullarda anlatırlar. İstanbul’da özellikle Erzurum’da etkinlik gös-teren Cizvitler, Ermenilerin kendi devletlerini kurmaları gerektiğini telkin edip bu konuda yardımda bulunurlar.

Page 48: Milli Politika 373. sayı

46 OCAK 2012

Kışın en soğuk geçtiği ocak ve şu-bat aylarına yaklaştığımız ve ısın-ma ihtiyacımızın giderek arttığı şu günlerde ısınmanın ekonomik yolları da kafamızı kurcalayan so-rulardan biri haline gelmeye baş-ladı. Doğalgazın Türkiye geneline yayılmasıyla kombi kullanımında-ki artış faturaya yansıyınca tasar-ruf daha da önemli bir hale geldi. Alarko Carrier tarafından yaptırı-lan Kombi Kullanım Alışkanlıkları Araştırması, tüketicilerin kombi kullanımında yaptığı yanlışları ortaya koyuyor. Araştırma so-nuçlarını değerlendiren Alarko Carrier Genel Müdür Yardımcısı Kemal Bıçakçı, kombilerin doğru kullanımının ve periyodik yaptırı-lan bakımın yüzde 15’in üzerinde tasarruf sağladığını belirtti. Kom-bilerin kaç derecede çalıştırılaca-

ğı, hem konfor şartları hem de enerji ekonomisi açısından önem taşıyor. Bıçakçı, Türk halkının yal-nızca yüzde 28’inin kombilerini doğru ve ekonomik kullandığına dikkat çekti.

815 kişi ile görüşerek yapılan araştırmaya göre, kullanıcıların yüzde 24,9’u evdeyken ve evden çıkarken kombilerini normal ısı derecesinde açık tutuyor. Yüz-de 18,7’si, kombilerini evdeyken normal ısı derecesinde tutarken, dışarı çıkarken kapatıyor. Oysa kombilerin evde iken normal ısı derecesinde çalıştırılması, evde olunmadığı zaman ise ekonomi sıcaklığına getirilmesi tavsiye ediliyor. Araştırma, Türk halkının yalnızca yüzde 28,1’inin kombile-rini buna uygun, doğru ve ekono-mik şekilde kullandığını gösteri-

yor. Katılımcıların yüzde 61’i gece yatarken de kombilerini aynı ısı ayarında bırakırken, yüzde 39’u kombilerinin ısı ayarlarını ekono-mik seviyeye getiriyor. Ekonomik kullanım için gece yatarken de kombinin ısı ayarını düşürmek gerekiyor. Gece, kombisi tama-men kapatılan bir evin, gündüz istenilen konfor sıcaklığına gel-mesi için harcanacak enerji, gece evin ekonomi sıcaklığında tutul-ması için harcanacak enerjiden daha çok oluyor. Tüketicilerin yüzde 24,8’inin, kombilerini, 60 santigrat ve üzerinde çalıştırdı-ğını gösteriyor. Kombinin 60 san-tigrat ve üzerinde çalışması, evin yaklaşık 23-24 santigrat sıcaklık-ta tutulduğu anlamına geliyor. Bu da yüzde 18-24 arasında fazla yakıt tüketildiğini ortaya koyuyor.

Kombilerde doğru kullanım yüzde 15 tasarruf sağlıyor

Kombi sahiplerinin yüzde 72’si yanlış kullanım nedeniyle fazladan doğalgaz fatura-sı ödüyor. Alarko Carrier’ın bir araştırması, kombilerin periyodik bakımının yüzde

15 tasarruf sağladığını ortaya koydu.

Page 49: Milli Politika 373. sayı

47OCAK 2012

Page 50: Milli Politika 373. sayı

48 OCAK 2012

Page 51: Milli Politika 373. sayı

50 TEMMUZ 2011