13
Lizbon 1 Avrupa’nın bir ucunda herkesten ve her şeyden çok uzakta ve izole gibi görünse de tarihin en hareketli ve maceraperest geçmişlerinden birine sahip bir şehir. Tüm İber Yarımadası’nda, Roma’nın en çok göz dikilen bölgelerinden biri ve Avrupa’da İslam kültürüyle en yakından tanışan bölge olması burayı zaten yeterince ilginç bir hale getiriyor. Ama daha sonra Lizbon kendisine çok daha ayrı bir yol çiziyor; gemilerle dünyayı keşfe çıkıyor. Afrika kıyılarını, Hindistan’ı şöyle bir turluyor. Ve bu insanı soluksuz bırakan yolculuklar daha sonra tüm dünya tarihini değiştirecek bir ilham kaynağına dönüşüyor. Siz, siz olun şehre sırtınız dönük, güneşin altından kumsala uzanmış, elinizden rengârenk bir kokteylle denize doğru baktığınızda Lizbon’nun o denizlerde ne maceralar yaşadığını da hatırlamaya çalışın. O zaman sizi Lizbon’a getiren içinizdeki meraklı gezginden de bir şeyler bulacak, bu güzel şehirle ne kadar çok ortak noktanız olduğunu fark edeceksiniz. >>NEREDE KALMALI? Klasikler Four Seasons Hotel Ritz Lisbon: 10 katlı tarihi bina, Lizbon'un yedi tepesine hâkim bir konumda. VII. Eduardo Parkı, St. George Şatosu, Old Town, Tagus Nehri ve 25 Nisan Köprüsü'nün de dâhil olduğu büyüleyici bir panoramaya sahip otelin, sekizi suit olmak üzere 282 teraslı odası var. 18. yüzyılın Portekiz estetiğinde, orijinal

>>NEREDE KALMALI? - wingscard.com.tr · Lizbon 2 mobilyalarla güncel yerel sanatın örneklerini harmanlamıú konsepti ile úehrin en iyi otelleri arasında sayılıyor. En küçük

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Lizbon

1

Avrupa’nın bir ucunda herkesten ve her şeyden çok uzakta ve izole gibi

görünse de tarihin en hareketli ve maceraperest geçmişlerinden birine sahip

bir şehir. Tüm İber Yarımadası’nda, Roma’nın en çok göz dikilen

bölgelerinden biri ve Avrupa’da İslam kültürüyle en yakından tanışan bölge

olması burayı zaten yeterince ilginç bir hale getiriyor. Ama daha sonra

Lizbon kendisine çok daha ayrı bir yol çiziyor; gemilerle dünyayı keşfe

çıkıyor. Afrika kıyılarını, Hindistan’ı şöyle bir turluyor. Ve bu insanı

soluksuz bırakan yolculuklar daha sonra tüm dünya tarihini değiştirecek bir

ilham kaynağına dönüşüyor.

Siz, siz olun şehre sırtınız dönük, güneşin altından kumsala uzanmış,

elinizden rengârenk bir kokteylle denize doğru baktığınızda Lizbon’nun o

denizlerde ne maceralar yaşadığını da hatırlamaya çalışın. O zaman sizi

Lizbon’a getiren içinizdeki meraklı gezginden de bir şeyler bulacak, bu

güzel şehirle ne kadar çok ortak noktanız olduğunu fark edeceksiniz.

>>NEREDE KALMALI?

Klasikler

Four Seasons Hotel Ritz Lisbon: 10 katlı tarihi bina, Lizbon'un yedi

tepesine hâkim bir konumda. VII. Eduardo Parkı, St. George Şatosu,

Old Town, Tagus Nehri ve 25 Nisan Köprüsü'nün de dâhil olduğu

büyüleyici bir panoramaya sahip otelin, sekizi suit olmak üzere 282

teraslı odası var. 18. yüzyılın Portekiz estetiğinde, orijinal

Lizbon

2

mobilyalarla güncel yerel sanatın örneklerini harmanlamış konsepti ile

şehrin en iyi otelleri arasında sayılıyor. En küçük odaları bile 42m2'lik

alan ölçümleriyle oldukça iddialı. Bu odalarda emperyal mavi ve

kahverengi tonları hâkim. Bütün mobilyalar aslına uygun 18. yüzyıl

replikalarından oluşturulmuş ve otelin her odasında küvetli mermer

banyolar var. Süitteki bütün mobilyalar Kraliçe I. Mary ve Kral I. Jose

döneminin replikaları. Kırk kişilik terası ile The Ritz Bar ise yerel

kokteylleri ve şaraplarıyla hafta içi günlerde usta piyanist Pedro

Leitao'nun müziğini tadabileceğiniz, tatmadan geçmemeniz tavsiye

edilir ayrıntılardan biri.

Pestana Palace: Adı “palace” olup da gerçekten saray olan ender

otellerden biri. Burası Lizbon kraliyet ailesiyle ilgili bir hikâyenin

anlatıldığı film seti gibi. Görkemli bir bahçe içinde yer alan şirin bu

malikâne, tarihi dokusu bozulmadan restore edilerek bugünkü halini

almış. Kahvaltıyı aydınlık ve ferah bir ortamda, Valle Flor’da servis

ediyorlar. Öğle ve akşam için ise Casa do Lago’da Portekiz yemekleri

servis ediliyor. Madonna’nın da bir ziyaretinde burada kaldığını

ekleyelim.

En İyiler

Lapa Palace Hotel: Yine 19. yüzyıldan kalma bir saray olan otel,

Portekiz'e özgü emperyal bahçelerden birinin tam ortasında

bulunuyor. Bahçesindeki açık havuz, ısıtması ile kışın dahi

kullanılabilecek şekilde tasarlanmış. Spa, sauna ve Türk hamamı ile

Lizbon

3

dünyanın en iyi otelleri arasında listelenmiş olan Olissippo Lapa

Palace, özellikle ince el işi mobilya restorasyonu ile 18. yüzyıl

Pertekiz’inden kalma parçalarla dekore edilmiş. Lapa Restaurant,

geleneksel Akdeniz mutfağı ile İtalyan füzyonunun ayrıntılarını

birleştirmiş, hafif bir menü sunuyor. Sakin bir öğleden sonra için veya

hareketli bir günün ardından Rio Tejo Bar'ın geniş şarap

segmentinden tadabilir veya canlı müzik eşliğinde 40'ın üzerinde çeşit

çaylardan dilediğinizi deneyebilirsiniz.

Internacional Design Hotel: Lizbon'un tarihi şehir merkezinde

konuşlanmış bu butik otelin, 55 odası dört farklı tema çerçevesinde

tasarlanmış. Lizbon'u yaşama deneyimini beş duyuyu kullanarak

ortaya koyan konseptinde en dikkat çeken nokta, otelin her temasının

bir aromaya da sahip olması. Gözlerinizi kapattığınızda bile içinde

bulunduğunuz temayı koklayarak ayırt edebiliyorsunuz. Her odasında

“a la carte” yastık seçenekleri, kahve makinesi mevcut. Otelin

restoranı Naoki, her ne kadar tasarımıyla ve adıyla Uzakdoğu

minimalizmini çağrıştırsa da geleneksel Portekiz mutfağının füzyonu

ile oluşturulmuş bir menüye sahip. Kahvaltı servisi oldukça iddialı

olan restoranın hafta sonları brunch’ları da tatmaya değer seçenekler

sunuyor.

Altis Belém Hotel & Spa: Lizbon'un Belém bölgesindeki butik otel,

modern çizgisiyle şehrin tarihi dokusuna farklı bir yerden bakıyor.

Otel, Portekiz'in altın çağı olarak bilinen keşifler dönemini

konseptinin merkezine oturtmuş. 45 odası ve 5 süitinin her birinde,

konuklarına Batı Afrika sahillerinden Hindistan'a, Siyam'dan Osaka

ve Brezilya'ya "kâşifler çağına" ait bir serüvene çıkma imkânı tanıyor.

Lizbon

4

28 ile 40m2 arasında değişen bu odaların her birinde ayrı bir hikâye

yaşamak mümkün. Otelin Michelin yıldızlı restoranı Feitoria’da, şef

Jose Cordeiro Portekiz mutfağına ait geleneksel lezzetleri, egzotik

dünya mutfaklarından ayrıntılarla yeniden yaratıyor. Özel üretim

şarap, zeytinyağı ve hatta su bile gastronomik coşkunun seçiciliği ile

ortaya konuyor. Oyster and Sushi Bar ise Japon mutfağının lezzet

sınırlarını zorluyor.

Bunlara Da Bakmaya Değer

LX Boutique Hotel: Lizbon'u Lizbon yapan özelliklerden ilham

alınarak ortaya konan bu projede, şehrin özeti otelin genel havasında

veriliyor. Altı unsur üzerine kurulu konsept, şehrin limanlarından,

dünyaca ünlü şair Fernando Pessoa'ya, fadodan Lizbon'un yedi tepe

üzerine kurulmuş olmasına kadar birçok detayı tasarımı içinde

barındırmakta. Lizbon'a adanmış bu otelin dekorasyonunda açık

maviler, camgöbeği ve su yeşili, tozpembe ve leylak renkleri hâkim.

Şekerden yapılmış gibi duran romantik bir tavrı var.

Solar do Castelo: Eski bir kale iken kapsamlı yenileme ve uyarlama

çalışmaları ile otele dönüştürülen binanın antik ruhu, dekoruna az da

olsa yansıyor. Modern ve klasiği bir araya getirerek geçmişle bugün

arasında hoş bir geçiş yaratıyor. Konumu gerçekten çok iyi. Şehrin

‘cool’ ve ‘hip’ kafelerinin ve butiklerinin çok yakınında bulunuyor. 14

odası mevcut. Otelin restoranı yok ancak gerçekten de keşfedilmeyi

Lizbon

5

bekleyen mekânlara yürüme mesafesinde bulunduğundan, inanın bu

hiç can sıkıcı bir durum değil.

Brown’s Downtown: Brown’s’u tanımlayan kelimeler kesinlikle

çağdaş ve çekici. Ahşap ve derinin uyumu lobiden başlıyor. Her

köşede karşınıza taze çiçekler çıkıyor. Duvarlardaki modern

fotoğraflar buraya çok daha genç bir ruh katıyor. Odalar, iMac ve iPod

şarj ünitesi ile donatılmış. Modern ve sade butik otelleri tercih

edenlerin keyif alacakları otel, merkezi konumuyla da cazip bir

seçenek haline geliyor. Otel, Lizbon Katedrali, Chiado Müzesi gibi

pek çok görülesi yere yürüme mesafesinde bulunuyor.

>>NEREDE YEMELİ?

Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler

Cervejaria Ramiro: 1957 yılında birahane olarak açılan bu mekân,

daha sonra işlerin artmasıyla deniz mahsullerine yönelmeye karar

vermiş. Son derece samimi olan ortamı, her daim hareketli mutfağı ve

bir aile işletmesi olması açısından tam anlamıyla bir Akdeniz

lokantası. Üç katlı binanın alt katında deniz canlılarını seçebileceğiniz

akvaryumu ve en üst katında daha sakin bir yemek deneyimi yaşamak

isteyenler için tabiri caizse bir aile salonu mevcut. Shrimp a la Aguillo

veya nefis bir istiridye tabağı ile yapacağınız başlangıcın ardından

pavurya ve ızgara jumbo kaplan karides isteyebilir veya kerevit tercih

Lizbon

6

edebilirsiniz. Yemeğinizin yanında enfes Portekiz şaraplarından

seçebilir, ya da "ben geleneklere uyup bira içeceğim" diyebilirsiniz.

Restaurante 560: Toprak rengi ışıltılı duvarı, siyah granit mutfak

penceresi ve siyah masalarıyla masalsı bir modernizm anlayışı var. Az

sayıda masaya servis yapıyorlar. Menüsü Portekiz’e uyarlanmış

Akdeniz yemeklerinden oluşuyor. Kırmızı et ve balık yemeklerinde

oldukça başarılılar. Onların yanında biraz zayıf kalsa da vejetaryenler

için de seçenekleri var. Sakin ve hoş ortamı ve uygun fiyatlarıyla

oldukça cazip bir tercih olduğu kesin.

100 Maneiras: Bosnalı şef Ljubomir Stanisic’in mutfağına hoş

geldiniz. Bairro Alto’da bulunan restoran tüm malzemelerini günlük

olarak Ribeira Market’tan alıyor. Deniz ürünlerinin ağırlıkta olduğu

restoranın öğlen ve akşam için ayrı tadım menüleri var. Üstelik her iyi

damak sahibinin gurme lezzetlere ulaşabilmesi gerektiğini savunan

şef, fiyatları da mütevazı tutmuş.

La Brasserie de l’Entrecote: Özellikle Lizbonluların tercih ettiği ve

20. yüzyılın başlarına ait Fransız brasserie’lerinden esinlenerek ortaya

konmuş bir restoran olan La Brasserie de l'Entrecote, ahşap duvar

kaplamaları, balon aplikleri ve aydınlık ortamıyla hem aristokratik

hem de şehirli bir atmosfer sunuyor konuklarına. Sirke soslu marul ve

roka salatası, yanında taze fırınlanmış ekmek ve tereyağı ile oldukça

Fransız bir başlangıcın ardından haliyle Cafe de Paris antrikot

özellikle tavsiye edilen bir ana yemek. Tatlı olarak yine çok fazla

uzaklaşmadan creme brulée, chocolate mousse veya tarçınlı elmalı tart

tercih edebilir. Fazla söze gerek yok, bizden size kocaman bir afiyet

olsun!

Lizbon

7

Akşam Yemeği

Restaurante Tavares: Oymalı varaklı aynalar ve gösterişli avizeleriyle

bir restorandan çok bir sarayın yemek salonuna benziyor. 18.

yüzyıldan beri restoran olarak hizmet veriyor. Tarihi restoran,

yüzyıllardır aristokrat ailelerin mensuplarını ve devlet adamlarını

ağırlıyor. Fransız yemeklerini Portekiz’de yetişen ürünlere ve Portekiz

damak tadına göre yeniden yorumluyorlar. Fiyatlarının ne kadar

uygun olduğu söylense de, söz konusu Tavares olunca pek inandırıcı

gelmiyor. İnsan ancak hesabı kendi gözleriyle gördüğünde inanıyor.

Pap’açorda: Bairro Alto’daki restoran, eski bir fırından

dönüştürülmüş. Lizbonluların en sevdiği restoranlardan biri ve burada

belli ritüelleri tekrar etmekten çok keyif alıyorlar. Bir kere masaya

geçmeden önce mutlaka barda bir şeyler içmek gerekiyor. Bu elbette

restoranın daima kalabalık olmasından kaynaklanan bir durum. Ancak

müdavimleri bu aşamayı o kadar çok sevmişler ki, masaları hemen

hazır bile olsa, barda bir şey içmeden oturmayı reddediyorlar. Masaya

geçtikten sonra da Portekiz yemeklerinin en parmak yediren halleriyle

tanışmaya hazır olun. Geleneği takip etmek isteyenler açorda veya

caldeirada sipariş edebilir.

Eleven: Lizbon yemek dünyasının olmazsa olmazı. Bir Michelin

yıldızlı restoran, sadece yemekleriyle değil, aynı zamanda

tasarımındaki inceliklerle ön plana çıkıyor. Mekân, içindeki sanat

eserleriyle aynı zamanda bir sanat galerisi gibi. Şehrin iş merkezinde

yer alan Eleven, oldukça şehirli ve tüm bu iddialı duruşunun üzerinde

Lizbon

8

mütevazı bir zarafete sahip. Girasol in Alicante, L’Ambroisie ve Guy

Savoy gibi her biri iki veya üç Michellin yıldızlı restoranlarda şeflik

yapmış olan Joachim Koerper'in usta ellerinden çıkan menüde, kökleri

Akdeniz mutfağına dayanan tatlar yenilikçi dokunuşlarla yeniden

yorumlanıyor. Enginar Yatağında Istakoz Salatası, İstiridye Çorbası,

Kızarmış Istakoz, restoranın en iddialı olduğu seçenekler.

Darwin Café: Darwin’s’in duvarlarını kuşlar, kelebekler, Darwin

fotoğrafları ve deyişleri süslüyor. Darwin’den neon ışıklı alıntılar,

kavanozlarda saklanan kitaplar da dekorun diğer dikkat çeken

parçaları. Kahverengi ahşap masaların etrafına kahverengi deriden bir

koltuk halkası sarılmış. Modern ve yaratıcı bir atmosferi var. Teras

kısmı dekor açısından daha sade, burada beyaz masalar ve beyaz

bahçe sandalyeleri tercih edilmiş. Teras menüsü de öğle ve akşam

menülerinden ayrılmış durumda. Teras menüsü atıştırmalık seçenekler

sunuyor. Öğle ve akşam menüleri ise Portekiz ve İtalyan mutfakları

ağırlıklı.

Atıştırmalıklar

Cafe A Brasileria: Bu tarihi kafe, ilk açıldığında kafeden çok çay,

kahve, baharat, şarap ve zeytinyağı gibi ürünlerin satıldığı bir

dükkânmış. Kafe haline geldikten sonra da maddi sorunları nedeniyle

kapandığı bir dönem olmuş. Gelgitli bir hayatı olsa da, Lizbon’un

kültürel yaşantısında iz bırakmış bir yer. Yazarların, entellektüellerin

uğrak yerlerinden biri haline gelen kafe, artık hiç boş kalmıyor.

Lizbon

9

Pasteis de Belém: Heironymite Manastırı’nda yaşayan din

görevlilerinin, manastıra ek gelir sağlamak için, ellerindeki geleneksel

tarifi yapıp satmaya başlamışlar. Kısa süre sonra bu tatlı Pasteis de

Belém olarak ünlenmiş. Kekler, marmelatlar, reçeller taptaze

bekleyedursunlar, siz ‘pastel de nata’ denemeden dönmeyin.

>>GECE KUŞLARINA

LuxFragil: Şehrin en popüler gece kulüplerinden biri LuxFragil.

Labirent gibi birbirine bağlanan bölümleri var. Ana sahneden

uzaklaşıp, şöyle bir tur atacak olursanız her köşede farklı bir dekor ve

ışıkla karşılaşmaya hazır olun. John Malkovich’in kulübün

ortaklarından biri olduğunu düşününce sıradan bir yer olması

beklenemez zaten. Bugüne kadar Erol Alkan, Hercules and Love

Affair, Roisin Murphy gibi isimlerin sahne aldığı kulüp, Cameron

Diaz, Dita von Teese gibi pek çok ünlü ismi ağırlamış.

Urban Beach: İsmine “beach” kelimesini yapıştırıveren gece

kulüpleri genelde denize ve kumsala belli bir mesafeden baktığınız

mekânlardır. Urban Beach adını belki de en çok hak eden gece

kulübü. Zira hem “urban” hem de kumsal üzerinde locaları bulunuyor.

İsterseniz verandasında isterseniz kumsalda dans edebiliyorsunuz.

Saatler gece 12’yi vurduktan ve tüm külkedileri eve dağıldıktan sonra

eğlence başlıyor. En popüler gecesi Perşembe.

Lizbon

10

Belém Bar Café: Tavandan yere uzanan pencereleri nehre ve köprüye

nazır harika bir manzara sunuyor. Bu manzara eşliğinde yemek

yiyebilir ve yemekten sonra da kulübe geçebilirsiniz. İsmindeki kafe

sizi yanıltmasın. Burası DJ’lerin, yaş ortalaması 18-30 arasında

değişen bir kitleyi sabaha kadar coşturduğu bir yer.

>>YA BAŞKA?

Alışveriş

Fashion Clinic FC: Şehirde iki şubesi bulunan Fashion Clinic,

oldukça popüler. Erkek, kadın ve ayakkabı koleksiyonları hem

turistleri hem de şehrin yerlilerini mıknatıs gibi çekiyor. Eh nasıl

çekmesin, Prada’dan Tory Burch’e, Nina Ricci’den Stella

McCartney’ye 33 moda devi burada bir arada.

Espaço B: Comme des Garçons ve Fred Perry gibi markaların erkek

koleksiyonuyla yola çıkan Espaço B, süreç içerisinde biraz değişim

geçirmiş. Yeni markalar, kadın koleksiyonları, tasarım ve sanat

kitapları, CD’ler ve parfümler de raflara katılarak burayı çok daha

büyük bir konsept mağaza haline getirmişler.

Fatima Lopez: Fatima Lopez, Portekiz’in en tanınmış moda

tasarımcısı. Hem erkek hem kadın koleksiyonu bulunuyor. Ayrıca

takı, kristal kadeh ve halı tasarımları da var. Saniyelik bir bakış, ne

kadar yetenekli ve zevkli olduğunu anlamak için de âşık olmak için de

yeterli.

Lizbon

11

Luvaria Ulisses: 1925 yılında kurulan bu tatlı dükkân, kuşaklardır

Lizbon’un zarif ve şık hanımlarının ellerine eldiven geçiren adres.

Emsalleri bir bir kapanıp giderken, Lavaria Ulisses, bu moda

geleneğini yaşatmaya çalışan bir yer.

Müzeler

National Museum of Ancient Art: Müzenin koleksiyonu 1833 yılında

oluşmaya başlamış. Manastırların mal varlıklarına el konmasının

ardından, bu kurumların elindeki sanat eserleri de halka açılmış.

Şimdilerde resim, heykel, metal işlemeciliği, tekstil, mobilya ve çizim

alanlarında pek çok esere ev sahipliği yapıyor.

Museum Calouste Gulbenkian: Calouste Gulbenkian, hayır işleriyle

tanınan Ermeni bir işadamı. Bu müze, vasiyeti üzerine kurulmuş.

Koleksiyonundaki eserler, 11-20. yüzyıllara yayılmış ve

Uzakdoğu’dan Avrupa’ya geniş bir coğrafyayı kapsıyor.

National Azulejo Museum: Müze azulejo’ya adanmış bir müze.

Azulejo, Portekiz ve İspanya’ya özgü bir seramik işleme sanatı.

Büyüleyici güzellikte eserlere sahip, görülmesi gereken bir müze.

Chiado Museum: Müze arşivine yeni katılan eserle birlikte 1994’te

tekrar açıldı. Yaklaşık olarak 1850-1950 yılları arasında yaşamış

Portekizli sanatçıların eserleri sergileniyor. Geçici sergilerde de yine

modern sanat eserlerine yer veriliyor.

Lizbon

12

Butik Müzeler

Tasarım ve moda müzesi MUDE, Portekiz müziği olarak bilinen fado’ya

adanmış Fado Museum; dünyanın pek çok noktasından bir araya getirilmiş

1000 parçalık bir kukla koleksiyonuna sahip Puppet Museum ve enerji

üretimiyle modernizmin tarihine ışık tutan Electricity Museum, şehrin en

ilginç müzelerinden yalnızca birkaçı.

Gitmeden Göz Atılacaklar

‘Night Train to Lisbon’: Filmde İsviçreli bir linguistik profesörünün,

Portekizli bir kadının peşinden girdiği macera anlatılıyor. Başrolde

Christopher Lee ve Jeremy Irons oynuyor.

‘Mysteries of Lisbon’: İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen film,

bir kontes, bir işadamı ve yetim bir çocuğun maceralarını Lizbon,

İtalya ve Brezilya’da takip ediyor.

Fado: Eh, tabii fado dinlemeden Lizbon atmosferine girmek mümkün

değil. Fazla bir şey söylemeden sözü Amalia Rodrigues, Carlos do

Carmo, Camane ve Mariza gibi ustalara bırakalım.

Antonio Lobo Antunes: Aslen bir psikiyatrist olan Antunes, aynı

zamanda ödüllü bir romancı. Romanlarından biri ‘Bana Kuşları Anlat’

ismiyle çevrilmiş.

Aman Aman

Lizbon

13

Cascais: Cascais, ülkenin en güzel sahil kasabalarından biri ve

Lizbon’a 30 km. mesafede bulunuyor. Buradaki Conceicao Plajı,

doğal kumu ve önünde uzanan okyanusla oldukça ünlü. Buralara

kadar gelmişken hava izin veriyorsa kesinlikle uğrayın.Kelime anlamı

“kader” olan fado’nun çıkış noktası bilinmiyor. Lizbon geçekten yedi

tepeli bir şehir. Metafor değil. O yüzden yanınızda rahat edeceğinize

inandığınız ayakkabılar götürmenizi tavsiye ederiz.

Sıkıcı Bilgiler

Taksilerin fiyatları çok uygun. Nereye giderseniz gidin 10€’dan daha fazla

ödeme ihtimaliniz çok düşük. Havaalanından şehre gitmek bile 15 dakika

sürüyor ve yaklaşık 8-10€’ya mal oluyor.

Hesaba servis ücreti dâhil edilmiyor; hesabın %10’unu kadar bir miktarı

ilave etmekte fayda var.